TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                  5’inci Birleşim

                                                                                         10 Ekim 2019 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 10 Ekim Ankara Tren Garı katliamının 4’üncü yıl dönümü vesilesiyle terörü bir kez daha lanetlediğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Mecliste yürütmenin temsili konusunda problem olduğuna ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, görüşülen kanun teklifi çerçevesinde fikirlerin ortaya konularak teknik konularda bilgi verilmesinin kaliteli yasama tekniği açısından yararlı olacağına ilişkin konuşması

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, kürsüde konuşan milletvekilinin yapılan müdahalelerden etkilenmeden konuşmasını sürdürmesi hâlinde başarılı bir konuşma perfomansı sergilemiş olacağına ilişkin konuşması

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, 1-7 Ekim Camiler ve Din Görevlileri Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonu tarafından Sincan, Silivri ve Bakırköy Cezaevlerine yapılan ziyaretlere yönelik değerlendirmelerine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, pamuk ve narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Maraş Türkoğlu Cezaevinde tutuklu ve hükümlülerin darbedildiğine ilişkin açıklaması

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Millî Ordusuyla birlikte PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

4.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Türk ordusunun tarihin hiçbir döneminde işgalci olmadığına ilişkin açıklaması

5.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, zeytin ve zeytinyağı üretiminde yaşanılan sorunlara ilişkin açıklaması

6.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, yapılacak desteklemenin gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden az olamayacağı yasayla belirlendiği hâlde neden çiftçiye yasal hakkının ödenmediğini Hazine ve Maliye Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Fırat’ın doğusuna yapılan müdahalenin meşru müdafaa olduğuna ve ülkemizin güney sınırının barış koridoru hâline getirilmesinin amaçlandığına ilişkin açıklaması

8.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Millî Ordusuyla birlikte PKK/YPG ve DAEŞ terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay ilinin 5’inci teşvik bölgesi kapsamına alınıp alınmayacağını, Hassa Tüneli’nin ne zaman açılacağını, İskenderun serbest bölgesinin hayata geçirilip geçirilmeyeceğini, Arsuz, Payas ve Belen ilçelerinin ne zaman hastaneye kavuşacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

10.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, rehabilitasyon öğretmenlerinin sorunlarının ne zaman giderileceğini, kadroya geçmeyi hak edenlerin atamalarının ne zaman yapılacağını Millî Eğitim Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

11.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, 2018 yılı buzağı desteğinin çiftçiye ne zaman ödeneceğini, çiftçi borçlarının beş ya da on yıl vadeyle eşit taksitlerle ödenmesi için düzenleme yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Hükûmetin Alevilere yönelik dışlayıcı tavrını kınadıklarına ilişkin açıklaması

13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, AKP’nin neden çiftçiyi yok saydığını, neden üretimin yerine ithalata önem verdiğini, neden gümrük vergilerini sıfırladığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

14.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun, Somalı madencilerin haklarını aramak için Ankara’ya başlattıkları yürüyüşün engellenmemesi konusunda İçişleri Bakanlığının sorumluluk alması gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Millî Ordusuyla birlikte PKK/YPG ve DAEŞ terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

16.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Millî Ordusuyla birlikte PKK/YPG ve DAEŞ terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

17.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Eskişehir ve Van Cezaevinden gelen mektupları duyurmak istediğine ve Adalet Bakanlığının yurttaşlara cezaevlerinde insan onuruna yaraşır biçimde muamele edilmesini sağlaması gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Bartın Devlet Hastanesinde yönetimden kaynaklanan sorunların çalışma ortamını bozduğuna ve bu durumun geri dönülemez olumsuzluklara sebep olmaması için ilgili makamlara çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

19.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Millî Ordusuyla birlikte PKK/YPG ve DAEŞ terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

20.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, Tarım ve Orman Bakanı başta olmak üzere Hükûmetin Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun’un uygulamasından kaynaklanan sorunu çözmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, üretici, besici ve çiftçinin mağduriyet yaşadığına ilişkin açıklaması

22.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğünün kapatılmak istenmesinin siyasal iktidarın doğaya bakışını yansıttığına ilişkin açıklaması

23.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Muğla ili Marmaris ilçesi Hisarönü, Çamlı, Karaca ve Yeşilbelde köylüleri ile Osmanlı tapu kaydına dayanarak bu köylerde hak sahibi olduğunu iddia eden kişiler arasında yaşanan olaylarla ilgili Adalet Bakanlığının araştırma yapıp yapmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

24.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Millî Ordusuyla birlikte PKK/YPG ve DAEŞ terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, çocuk istismarının her geçen yıl arttığına, atamaların yapılabilmesi için sağlık personelinin sürecin başlatılmasını beklediğine ilişkin açıklaması

26.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Tekirdağ ili Süleymanpaşa, Hayrabolu, Kapaklı belediyelerinde işten çıkarmaların devam ettiğine, ASELSAN, TAI ve TÜBİTAK’ta işten çıkarılan mühendislerin yerine kimlerin getirildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Barış Pınarı Harekâtı’nın yanı sıra siyasi ve diplomatik ilişkilerin de titizlikle sürmesi gerektiğine, 10 Ekim Kerbelâ olayının yıl dönümü ile 10 Ekim Ankara Tren Garı katliamının 4’üncü yıl dönümüne, Dünya Bankasının Türkiye için büyüme tahminini yüzde sıfır olarak revize etmesinin ekonomimizin dibe vurduğunun işareti olduğuna ilişkin açıklaması

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, siyasi kararlılık olmadan hiçbir operasyonun başarıya ulaşamayacağına, Barış Pınarı Harekâtı’nın cumhuriyet tarihi boyunca teröre karşı girişilen en kapsamlı harekât olduğuna ve Türkiye’nin haklılığını hem ulusal hem de uluslararası mecrada en etkin şekilde dile getirmeye kararlı olduklarına ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 10 Ekim Ankara Tren Garı katliamının 4’üncü yıl dönümü vesilesiyle katliamın siyasi ve idari sorumlularının ortaya çıkarılması konusunda kararlı duruş sergileyeceklerine, Diyarbakır, Mardin ve Van illerinde sürdürdükleri demokrasi nöbetinin valilik kararıyla engellenerek Diyarbakır Milletvekilleri Remziye Tosun, Dersim Dağ, Musa Farisoğulları ile partililerin darbedildiğine, “barış” sözünü söylemekten vazgeçmeyeceklerine ilişkin açıklaması

 

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Barış Pınarı Harekâtı’nın hiçbir acı yaşanmadan tamamlanmasını ümit ettiklerine ve operasyonun duyurulma şekline, 10 Ekim Ankara Tren Garı katliamının 4’üncü yıl dönümü vesilesiyle katliamın sorumlularından hesap sorulana kadar hayatını kaybedenlerin anılarını taze tutacaklarına, güçlü devletlerin alınan kararlara karşı farklı düşüncelere tahammül edebilen yöneticiler tarafından yönetilen devletler olduğuna ilişkin açıklaması

31.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Barış Pınarı Harekâtı’nın başarıyla sürdürüldüğüne, Hazreti Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit olmasının 1380’inci, 10 Ekim Ankara Tren Garı katliamının 4’üncü yıl dönümüne, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın operasyon konusunda tüm liderleri bilgilendirdiğine ilişkin açıklaması

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un Barış Pınarı Harekâtı Koordinasyon Toplantısına davet edilmesine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un aynı ifadeleri tekrarlaması nedeniyle cevap vermeme hakkını kullandığına ilişkin açıklaması

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına konuşan Amasya Milletvekili Hasan Çilez’in yaklaşımının TÜİK verilerine inandığını gösterdiğine ilişkin açıklaması

36.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Soma işçilerinin sorunlarına duyarsız kalındığı iddialarını şık bulmadığına, Soma maden işçilerinin kıdem ve ihbar tazminatlarının Türkiye Kömür İşletmelerince karşılanması çalışmasının başlatıldığına ilişkin açıklaması

37.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Soma maden işçilerinin mağduriyetinin giderilmesi konusunda başlatılmış olan çalışmanın işçilerin haklarının teslim edilmesi durumunda doğru yapılmış olacağına ilişkin açıklaması

38.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ülkenin kaderiyle ilgili konularda bilgilenme ve bilgilendirilme hakkının olduğuna ilişkin açıklaması

39.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi parti liderlerini bilgilendirdiğine ilişkin açıklaması

40.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Sağlık Bakanlığının yapacağı atamalarla ilgili detayların netleştirilip ortaöğretim mezunu hemşirelerin kazandıkları tecrübeleri kamu yararına kullanmalarının sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

41.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, Barış Pınarı Harekâtı’nın amacının güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunun yok edilmesi olduğuna ve operasyonda görev alan Mehmetçiklerimize muvaffakiyetler dilediğine ilişkin açıklaması

42.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Barış Pınarı Harekâtı’nda görev alan Mehmetçiklerimize başarılar dilediğine, Balıkesir merkez Mimar Sinan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Eektrik-Elektronik Teknolojisi Alanının kapatılmasına ilişkin açıklaması

43.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, çiftçilerin mazota, elektriğe, ilaca ve gübre fiyatlarına yapılan zamlarla topraktan mahsulünü kaldıramayacak duruma geldiğine ilişkin açıklaması

44.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, diplomasinin tüm kanallarını kullanan Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na mecbur bırakıldığına ilişkin açıklaması

45.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Meclis Genel Kuruluna gelecek olan yargı paketlerinde kamu avukatlarının özlük haklarını düzenleyecek çalışmalar yapılıp yapılmayacağını Adalet Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

46.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 10 Ekim Ankara Tren Garı katliamının 4’üncü yıl dönümü vesilesiyle terörü bir kez daha lanetlediğine ve teröre karşı yürütülmekte olan Barış Pınarı Harekâtı’nın başarıya ulaşmasını dilediğine ilişkin açıklaması

47.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, son üç yıldır ülkede büyük bir KHK sorunu olduğuna ilişkin açıklaması

48.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver’in, artan maliyetler nedeniyle zor durumda olan hayvan yetiştiricilerine can simidi olan desteklemelerin ne zaman ödeneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

49.- Ankara Milletvkili Servet Ünsal’ın, yargının içine düştüğü felaketin görülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

50.- Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş’ın, dualarının ilham ve kudretini ecdadımızdan alan ordumuza olduğuna, Çölyak hastalarına yapılan ödeneğin yükseltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

51.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

52.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Pasaport Kanunu’nda avukatlarla ilgili düzenlemenin yeterli olmadığı gibi noterlikle alakalı eksikliğin de giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

53.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, hususi pasaport sayısının artmasının bu pasaportların yurt dışındaki değerini azaltacağına ilişkin açıklaması

54.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, kanun teklifi üzerinde konuşmayarak tezkereyi ve AK PARTİ’yi itham eden bir dilin kimseye faydasının dokunmayacağına ilişkin açıklaması

55.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

56.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

57.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren avukatlık mesleğine girenlerin sınava girmesinin doğru bir hadise olduğuna ilişkin açıklaması

58.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın, 23 Eylülde konutunda yaşanan olaya ilişkin açıklaması

59.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, vefat eden Nadira Kadirova’nın ailesine başsağlığı dilediğine ve olayın adil bir şekilde soruşturulması gerektiğine ilişkin açıklaması

60.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, kötü hukuk düzeninin suçun üstünü örtebileceği gibi masumiyeti de gölgeleyebileceğine, vefat eden Nadira Kadirova’ya Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

61.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Afrin zeytinyağının iç piyasaya sürülmesinin yerli zeytinyağı üreticilerini zor durumda bıraktığına ilişkin açıklaması

62.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, haşhaş üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve milletvekilleri tarafından, TÜİK’in son aylarda açıkladığı enflasyon verilerinin gerçeği yansıtmadığı yönünde kamuoyunda genel bir kanı oluştuğuna, hem enflasyonun hesaplanma yönteminin incelenip milletimizin gözleri önüne açıkça serilmesi hem de gerçek durumu yansıtması adına yapılacakların araştırılması amacıyla 9/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ile İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 10 Ekim 2015 Ankara Gar patlamasının tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşları tarafından, jeotermal enerji santrallerinin doğaya ve çevreye olan olumsuz etkilerinin araştırılması amacıyla 10/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun daha önceden çalışılması kararlaştırılan 11/10/2019 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, Aydın Milletvekili Metin Yavuz’un CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105)

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, SGK’nin 2002 yılı öncesi ve güncel borç miktarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın cevabı (7/18454)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2018 ve 2019 yıllarında Alo 188 hattına yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın cevabı (7/18611)

10 Ekim 2019 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

---0---

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Söz vermeden önce, bir cümleyle bir konudaki duygularımı da ifade etmek istiyorum.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 10 Ekim Ankara Tren Garı katliamının 4’üncü yıl dönümü vesilesiyle terörü bir kez daha lanetlediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Bundan dört yıl önce 10 Ekim günü demokrasi ve barış mitingine katılmak üzere toplanan Ankara Garı önündeki yurttaşlarımıza dönük saldırıda hayatını kaybeden bütün yurttaşlarımızı saygıyla anıyorum ve terörü bir kez daha lanetliyorum.

Değerli milletvekilleri, gündem dışı ilk söz, Camiler ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle söz isteyen Konya Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş’a aittir.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, 1-7 Ekim Camiler ve Din Görevlileri Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi grubum ve şahsım adına saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Malumunuz, geçtiğimiz hafta, 1-7 Ekim tarihleri arası Camiler ve Din Görevlileri Haftamızdı. Bu haftamız münasebetiyle Türkiye’mizin dört bir yanında müftülüklerimiz, Diyanet İşleri Başkanlığımız çeşitli etkinlikler gerçekleştirdiler. Bu etkinlerin teması bu yıl “Cami ve Hayat” olarak işlendi. Ancak bir itirafta bulunmam gerekirse, 1986 yılından beri bu hafta kutlanmakta, adında hem cami kelimesi hem de çalışanlar, din görevlileri olmasına rağmen din görevlilerinin sorunları bu haftada maalesef hiç tartışılmamakta, konuşulmamaktadır. İşte, bu eksikliği gidermek adına söz almış bulunmaktayım.

Malumunuz, 2010 yılında Diyanet İşleri Başkanlığımız 6002 sayılı Kanun’la devasa bir kurum hâline getirildi; 1 başkan, 5 başkan yardımcısı, 8 genel müdür, 37 daire başkanlığından oluştu ve yine, çalışan sayımız 120 bini aştı. Bu çalışanların 100 bine yakını kadrolu, 21 biniyse 4/B’li ya da diğer sözleşmeli personelden oluşuyor. Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu güçlü yapısına rağmen, hepimiz biliyoruz ki, hâlen yaklaşık 6 bin civarında camimizin imamı yok ve daha acısı, 1 Mart-31 Ağustos tarihleri arasında, imam açığı bulunan camilerimize İŞKUR kanalıyla hizmetli kadrosundan imam atadık altı aylık süreyle. Sürekli olması gereken din hizmetlerimiz altı aylık periyotlara maalesef getirildi. Ve sonra ne oldu? Yine, İŞKUR kararıyla 2017 yılında 4.900 civarında personel alındı ve şimdi bu personel hâlen kadroya geçirilmiyor, asgari ücretle çalıştırılıyor.

Şimdi, Diyanet İşleri Başkanlığında kadrolu çalışan imam, müezzin, kadrosuz çalışan, aynı görevi yapan İŞKUR üzerinden gelmiş sözleşmeli asgari ücretli çalışan, Allah aşkına, bu nasıl iş! Bu adaletsiz, bu haksız, hukuksuz uygulamanın Diyanet İşleri Başkanlığında olması gerçekten yüreklerimizi yakıyor. Adaletin, hakkın, hukukun en yoğun gözetilmesi gereken bu kurumda maalesef bunlar yaşanıyor. Sadece bunlar mı? Orada bir paralel sendikal yapılaşma olmuş, müftüler üzerinde baskı yapıyor ve atamalar, yer değiştirmeler ne yazıktır ki bu anlayış içerisinde, ayrımcılık içinde yapılmaya devam ediyor ve daha kötüsü, artık camilerimize ibadete gelen sayısı gittikçe azalıyor. Türkiye'nin nüfusu artıyor, muhafazakâr bir iktidarımız var sözde, cami cemaati azalıyor. Ha, bunu sadece ben söylemiyorum, geçen yılki Camiler Haftası’nda Sayın Cumhurbaşkanımız da itiraf ettiler. Acaba neden? Nedeni şu: Siyaseti camilerin içine sokarsanız… Pek çok cemaatin hutbelerde konuşan hocalara itiraz edip cuma namazını terk ettiğini ben de yaşadım, içinizde yaşayanlar da olmuştur. Onun için, diyoruz ki: Gelin, Diyanet İşleri Başkanlığımızı siyasetten ayıralım. Diyoruz ki: Gelin, fırsattan istifade Diyanet çalışanlarının sorunlarını çözelim. Bugün, Diyanet çalışanları mutlu değil, huzurlu değil çünkü Diyanette adalet yok, Diyanette hakça bir yönetim yok. Diyanet kendi personeline sahip çıkmıyor. O kadar çok sorunu var ki Diyanet çalışanlarının, hani vadettiğiniz 3600’lerden tutunuz da pek çok hususa kadar. Keşke zaman olsaydı da burada ben size Diyanet çalışanlarının tüm sorunlarını anlatabilseydim.

Sayın Başkanım son bir dakika izin verirse camilerimizin durumunu da anlatmak isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Camilerimiz; malum hayırsever yurttaşlarımız kanalıyla, dernekler kanalıyla -bir de toplu konut yapılan yerlerimize Toplu Konut İdaresi ya da büyük şirketlerin yaptığı yerlerde- camiler yapılmaktadır. Fakat şöyle Türkiye'ye bir bakın Allah aşkına, hiç camilerimizin yapı planı noktasında bir düzeni var mı? Neden biz düzenli camiler yapamıyoruz? Neden derme çatma camilerimiz var bizim farklı farklı? Neden tek proje üzerinde yapamıyoruz? Diyanete de sesleniyorum, belediyelere de: Gelin, şehir planları doğrultusunda camilerimizi mükemmel bir görüntüye ulaştıralım, tek tip camiler yapalım; görüntüsüyle, şekliyle Türk mimarisine uygun şekilde yapalım, yaptıralım. Bunlar çok zor değil. On yedi yıldır iktidardasınız, bunları hiç düşünmediniz. Çarpık kentleşme nasıl gidiyorsa… Çarpık cami kentleşmesi camiler de, 90 bin cami de Türkiye'nin dört bir yanına dağılmış durumda.

Hiç apartman altı mescit, cami olur mu Allah aşkına? Hiç etrafı dükkânlarla bezenmiş cami olur mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – İstanbul’a davet ediyorum sizi, İstanbul’a.

BAŞKAN – Sayın Yokuş, bir saniye.

Açayım mikrofonunuzu, toparlayın, selamlayalım.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Bunları düzeltmek için ben buradan bir çağrı yapayım, inşallah bu çağrıma iktidar tarafı cevap verir, ses verir, vermezseniz anlatmaya devam ederiz.

Teşekkür ediyorum, sağ olun Sayın Başkan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonu olarak Silivri ve Bakırköy Cezaevlerine yapılan ziyaretlerle ilgili değerlendirmelerini bildirmek üzere söz isteyen Hatay Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Yayman’a aittir.

Buyurun Sayın Yayman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonu tarafından Sincan, Silivri ve Bakırköy Cezaevlerine yapılan ziyaretlere yönelik değerlendirmelerine ilişkin gündem dışı konuşması

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Gerçekten, partimiz, Hükûmetimiz, insan hakları konusunda “İnsanı yaşat ki insanlık yaşasın.” diyen ve “Fırat’ın kenarında bir kurt kuzuyu kapsa hesabını bizden sorar.” anlayışıyla “İnsan hakkı, insanlık hakkı” diyerek bu konuda sessiz devrim gerçekleştirmiş bir partidir. Biz İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonu üyelerimizle 17 Ocakta önce Sincan Cezaevine, 5 ve 6 Eylülde de yine Silivri ve Bakırköy Cezaevlerine ziyaretlerde bulunduk. Bu ziyaretlere ilişkin fikirlerimi ifade etmeden önce, bir gün önce başlayan Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili birkaç hususu ifade etmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten Türkiye uzun zamandır kendisini tehdit eden ve bir varoluşsal sorun hâline gelen bu meseleyle artık yüzleşmeye başladı. Orta Doğu’da uzun zamandır vekâlet savaşları vardı. Bu vekâlet savaşlarının bir parçası olarak sınırımız boyunca ülkemizi tehdit eden DAEŞ başta olmak üzere, PKK ve onun türevi olan YPG terör örgütlerine karşı Türk Silahlı Kuvvetlerimiz büyük bir operasyon başlatmış durumda. Burada ısrarla ifade edildiği gibi, gerçekten bu operasyon Türkiye’nin güvenliğini sağlamak bakımından düzenlenmiştir, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü garanti altına almak bakımından düzenlenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Hükûmetimizin değişmez dış politika şiarı “yurtta sulh, cihanda sulh” anlayışıdır ve bu bağlamda artık Urfa’mızı, Hatay’ı, Kilis’i ve mücavir illeri tehdit etmeye başlayan bu vekâlet savaşının taşeronluğuna soyunan terör örgütlerine karşı Türkiye Cumhuriyeti devletinin kararlı bir tutumu söz konusudur. Burada hedef, terörü önlemektir; burada hedef, bir insanlık suçu işleyen DAEŞ’i ve onun asimetrisi olarak diğer terör örgütlerini ortadan kaldırmaktır ve aynı şekilde ülkemize karşı hunharca eylemler düzenleyen PKK ve YPG’yi de ortadan kaldırmaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonu olarak çok değerli Komisyon üyelerimizle, bütün partilerimizin katılımıyla önce Sincan Cezaevine 17 Ocakta bir ziyaret düzenledik. Bu ziyarette bir rapor hazırladık ve bu raporu biz yüce Meclisin de takdirine sunduk. Yine, aynı şekilde, 5 ve 6 Eylülde de önce Silivri, daha sonra Bakırköy Kadın Cezaevine ziyarette bulunduk. Bu ziyaretlere ilişkin raporlarımızı da en kısa zamanda hazırlayıp sizlerin takdirine sunacağız.

Burada, bütün partilerimizin temsilcilerinin katılımıyla yaptığımız ziyarette dikkat çeken birkaç hususu yüce heyetinize ifade etmek isterim. Öncelikle, cezaevlerimizde çok şükür ki taammüden, organize bir biçimde bir işkence, bir insan hakları ihlalinin olmadığı tutanak altına alınmıştır ve yine burada kaba şiddet, insanın onurunu zedeleyen ve insanın varlığına yönelik olarak bir insanlık suçunun da işlenmediği hüküm altına alınmıştır. Fakat bununla birlikte, cezaevlerimizde mahkûmlarımızın, tutuklu ve hükümlülerimizin özellikle kütüphanede daha fazla kitap talebinin olduğu ve özellikle Sincan Cezaevinde ısınmaya ilişkin problemlerin olduğu, yine Silivri ve Bakırköy Cezaevlerinde ise görüşme sürelerinin uzatılmasına dair taleplerin olduğu dikkate alınmıştır. Biz, Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonu olarak, inşallah önümüzdeki dönemde de yine Elâzığ Cezaevine, Diyarbakır Cezaevine, Tarsus Cezaevine bize belirtilen dilekçelere bağlı olarak ziyaretlerimize devam edeceğiz çünkü biz inanıyoruz ki gerçekten insan onuru her şeyin üstündedir, insanlık onuru her şeyin üstündedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, toparlayın.

HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

İnsanlar suçlu da olabilirler, tutuklu da hükümlü de olabilirler ama devletimiz ama Hükûmetimiz ve Bakanlığımız bu insanların yaşama hakkını ve yaşama standardını aşağı düşürmeden muhafaza etmek zorunda.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle, tekrar yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, ilkesel olarak, gündem dışı konuşmalarda çok fazla cevap vermek istemiyor ve hatibin kendi değerlendirmelerinin zapta geçmesi olarak duruyoruz ama cezaevleriyle ilgili bir genelleme yaptığı için, bunu tutanakta tek başına bırakmamız mümkün değil.

Şunu söyleyelim: Şu anda Türkiye’deki cezaevleri kapasitelerinin çok çok üzerinde dolu, bunu herkes kabul ediyor. Cezaevlerinde nöbetleşe uyunuyor, nefes almanın imkânı yok. İstanbul’daki son depremde cezaevi koğuşundaki kişileri deprem sırasında avluya almayıp ancak yöneticilerin kendilerinin bina dışına çıktığı bir süreç, vicdanları yaralayacak son derece tartışmalı bir süreçtir. Bunun yanında, eskiden beri kütüphaneden yararlanma, sosyal haklardan yararlanma, aile görüşü, aileyle telefon görüşü meselelerinde keyfî uygulamalar ve Türkiye'nin dört bir yanında birbirinden farklı uygulamalar vardır. 24’üncü Dönemde, 25’inci, 26’ncı Dönemde cezaevlerinde incelemeler yapmış, Türkiye’deki 187 cezaevine 256 ziyaret gerçekleştirmiş, bu konuda yayımlanan raporları kitaplaştırılmış cezaevi komisyonumuzun bir mensubu olarak, o günlerden çok daha kötü günlerin yaşandığı bir süreçte, bir sayın milletvekilinin, belki yaptığı bir ziyareti genelleyerek -çünkü Bakırköy Kadın Cezaevi görece kurallara daha uygun davranılan bir cezaevi olarak bizim raporlarımızda da her zaman yer almıştır ama- “Türkiye cezaevlerinde sorun yoktur.” demesi bugün için belki siyaseten söylenmiş bir sözdür ama bugünün tutanağı, ileride okunduğunda savunamayacağınız bir duruma gelir.

Bunu kaydetmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurun.

2.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Maraş Türkoğlu Cezaevinde tutuklu ve hükümlülerin darbedildiğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cezaevleriyle ilgili konuşulduğu için bir noktaya değinmek istiyorum. Defalarca Komisyona da ilettik, Adalet Bakanlığına da ilettik fakat bugüne kadar bu konuda herhangi bir adım atılmadığını biliyoruz. Maraş Türkoğlu Cezaevinde tutuklu ve hükümlüler ağır darbediliyor, ciddi bir işkence ortamı var ve bu konuda ne Komisyon ne Adalet Bakanlığı henüz taleplerimize cevap vermedi. Bu vesileyle bir kez daha -diğer cezaevleri de var ama bu çok acil olduğu için özellikle belirtmek istedim- bunu hem tutanağa geçirmiş olalım hem de Komisyona bu talebimizi iletmiş olalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, tabii, sayın grup başkan vekilleri sisteme girdikleri için kendilerine söz verdim. Gündem dışı konuşmalarda bir sataşma olmadıkça söz verme geleneğimiz yoktur ama sayın grup başkan vekilleri bilgilendirme amaçlı sisteme girdikleri zaman kendilerine izin verdiğim çerçevede söz verdiğimi bilgilerinize sunuyorum.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay)- Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Yayman, siz de bu konuda bir cümle söyleyin.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, ben ısrarla, yeni bir polemiğe yol açmadan tutanaklara geçmesi bağlamında bir hususu değerli Meclisimizin takdirlerine arz etmek isterim.

Konu şudur: Tabii ki problemler vardır, problemler hayatın bir parçasıdır, cezaevlerinde de problemler vardır, sokakta da problemler vardır. Ama şunun bir kez daha altını çizmek isterim: Bu Komisyon, Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonu bütün partilerimizden oluşan milletvekillerimizin katılımıyla önce Sincan Cezaevine, sonra Silivri ve Bakırköy Cezaevlerine ziyarette bulundu. Bir genelleme de yapmadan biz zaten Sincan Cezaevi Raporu’muzu yazdık. Bazı arkadaşlarımızın şerh düşmeleri vardı. Oradaki altını ısrarla çizmek istediğimiz husus şudur: Tüm milletvekillerimiz, tüm partilerin milletvekilleri şunu söylediler: “Evet, Türkiye’de cezaevlerinde bir işkence yoktur, bir kaba şiddet yoktur.” Bunun tekrar tutanağa geçmesini rica ederim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Vardır, var.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, pamuk ve narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz, pamuk üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın Ayhan Barut’a aittir.

Buyurun Sayın Barut. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Milletvekilimiz Sayın Barut kürsüye pamukla çıktı ama...

AYHAN BARUT (Adana) – Narenciyemizi de gösterelim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Barut, hepsini bir gösterin, sonra aşağı bırakın lütfen. Çünkü Tüzük’ümüze göre Genel Kurulumuzda döviz, pankart ve de benzeri materyali huzur bozmak kaydıyla getirmek yasaktır ama pamukta huzuru bozacak bir tablo görmediğim için aşağıda bulunması kaydıyla izin veriyorum.

Değerli arkadaşlarım, Genel Kurula büyük materyallerle gelmek Tüzük’ümüze göre yasaktır ama şimdilik bunun pek de huzuru bozduğunu da görmüyorum. Genel Kurulumuzun da bilgilerine sunuyorum.

Sayın Barut, lütfen konuşmanıza başlayın.

Süreniz beş dakikadır.

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Buradan Barış Pınarı Harekâtı’na katılan askerlerimize dualarımızı gönderiyorum.

Ayrıca, 10 Ekim Ankara katliamının yıl dönümü, ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum, sorumluları da lanetliyorum.

Bu kürsüden bugüne kadar tarımdan emeklilere, eğitimden sağlığa kadar birçok konuya değindim ve bir milletvekili olarak konuştum ama bu andan itibaren bir çiftçi milletvekili olarak sizlere hitap etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Belki Torosları aşmayan sesimizi buradan duyururuz değerli arkadaşlar. Biraz önce göstermiş olduğumuz beyaz altın, nazlı gelinimiz pamuğumuz ve narenciyemiz, maalesef kolay yetişmiyor, bin bir emekle, bin bir masrafla, sarı sıcağın altında, 50 derece sıcağın altında Çukurova’da yetiştiriliyor. İşte burada sizlere “Yandım anam.” diye feryat eden sağır sultanın bile duyduğu AKP iktidarının ya duymadığı ya da duymazlıktan geldiği Çukurovalı üreticilerimizden bahsetmek istiyorum. Özellikle tek suçu üretmek olan, cayır cayır yanan pamuk üreticileri ve narenciye üreticilerinden bahsetmek istiyorum. Dün Meclisimize Adana ilinden 10 civarında Ziraat Odası başkanı geldi, bölge milletvekillerimizi ziyaret etti, ne denli dertli olduklarını hepimiz dinledik.

Pamuk, tekstil ve konfeksiyon sanayisinin başta olmak üzere 30’dan fazla iş kolunun ham maddesidir, katma değeri yüksek bir üründür. Ülkemizin yıllık ihtiyacı 1,5 milyon ton olup geçen yıl 900 bin ton üretildi, bu yıl ise 700 bin ton civarında rekolte bekleniyor. Yani şöyle diyebiliriz: Ürettiğinden fazlasına 1,5 milyar dolar para vererek ithalat yapacağız. Buradan “Yerliyiz ve millîyiz.” diyenlere sesleniyorum: Sizin yerliliğiniz ve millîliğiniz bu mudur?

Bölgemizde pamuk hasadı hâlen devam ediyor. Geçen yıl kütlü pamuk fiyatları 4,5 lira civarındaydı, bu yıl bölgemizde ve tüm ülkede 3 lira civarında. Geçen yıl üreticilerimiz 650 kilogram pamuk aldı, onun da yüzde 30 primini cezalandırarak, keserek 500 kilograma düşürdünüz ve bu yıl da üreticilerimizin geçen yıla göre daha düşük verim aldığını ve mağduriyetinin arttığını görüyoruz. Buna karşın, mazottan tarım ilacına, tohumdan gübreye, suyundan elektriğine kadar her şey 2 kat zamlandı.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekillerimiz; pamuk üreticisi zorda, pamuk üreticisi zararda; korkulu ve endişeli bir bekleyiş içerisindeler. Soruyorum buradan: Bu memleketin Tarım Bakanı nerede? “Yerliyiz ve millîyiz.” diyenler nerede? Kanayan bu yarayı görmüyorlar mı? Önümüzdeki yıl bu pamuk tarlalarının boş kalmasını ya da başka ürüne dönmesini istemiyorsanız, eğer biraz vicdanınız varsa, eğer biraz yüreğiniz sızlıyorsa pamuktaki destekleme primini en az 1,5 lira açıklar ve peşin ödersiniz. Ayrıca “İki yıl ek, üçüncü yıl ekmezsen prim alamazsın.” sistemini derhâl iptal etmelisiniz.

Pamukta böyle, narenciyede farklı mı? Narenciyede de işler yine böyle. 5 milyonluk ülke üretiminin üçte 1’i Adana’dan karşılanıyor. Narenciyede gerek son yıllarda uygulanan yanlış siyasi politikalar gerekse Akdeniz meyve sineği zararlısı nedeniyle Rusya’ya ve Ukrayna’ya giden mallarımız gemilerle geri dönüyor. Buradaki pazarları artık kaybetmek üzereyiz, yeni bir pazar arayışı içerisinde üreticiler.

Bu yıla mahsus, bölgemizde, mayıs ayında mevsim normallerinin üzerinde oluşan aşırı sıcak ve poyraz verim düşüklüğüne neden olmuştur, o dönemdeki çiçeklenmeleri dökerek verimleri çok aşağı çekmiştir. O dönem çağrı yapmıştık Tarım Bakanına, “Afet ilan edilsin.” diye ancak yine kulaklar tıkandı. Şimdi, hasat zamanı. Narenciyede yüzde 50 ile yüzde 70 arasında verim kaybı var, bazı ağaçlarda da hiç ürün yok. Fiyatlar geçen yılki fiyatlarda ve 2018 yılı DFİF destekleri hâlâ ödenmemiştir.

Destekleme deyince değerli arkadaşlar, üretici perişan, can çekişirken üreticiyle alay edilir gibi bir puanlama sistemi getiriliyor yani çiftçimizle, üreticimizle âdeta alay ediliyor. Nedir bu puanlama?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Barut?

AYHAN BARUT (Devamla) – Çiftçilerimiz üniversite sınavına mı giriyor, KPSS sınavına mı giriyor ya da siz kendinizi bir banka sanıp kredi kartlarına bonus puan mı biriktiriyorsunuz? Şimdi, hayırdır efendiler, bu çiftçileri bu kadar desteklememek… Çiftçilerden az puan alan az destek, çok puan alan çok destek alacakmış, gülelim mi, ağlayalım mı? Çiftçimizin aklıyla alay etmeyin.

Son olarak değerli arkadaşlar, değerli milletvekillerimiz; çiftçilerimizin Ziraat Bankasına borçları var ve bu kredileri ödeyemiyorlar. Nasıl ödesinler? Biraz önce tabloyu size özetledim.

Geçtiğimiz günlerde burada bir yasa çıkarıldı, büyük büyük holdingler kurtarıldı. Şimdi zamanı, milletin gerçek efendisi olan çiftçi için lütfen, burada, elimizi taşın altına koyalım ve çiftçilerimizi kurtaralım; borçlarını iki yıl, faizsiz erteleyelim.

Bereketli toprakların, Çukurova’nın yetiştirdiği en büyük yazarlardan Yaşar Kemal…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN BARUT (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayalım.

AYHAN BARUT (Devamla) – “…Dağın öte yüzü güneşe bakıyormuş çocuklar/De hadi, davranın/Güneşle sohbetimiz var, geç kalmayalım.” diye bize öğüt verir. Ben de şimdi buradan sizlere üreticilerimiz için geç kalmayalım, yol yakınken, vakit varken birlikte bu enkazı kaldıralım diyorum, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Bu pamuğu kurtaralım arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi, sisteme giren değerli milletvekillerimize söz vereceğim. Daha sonra sayın grup başkan vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.

Milletvekillerimizden söz talep eden Sayın Şeker…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Millî Ordusuyla birlikte PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dün Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı Barış Pınarı Harekâtı başlamıştır.” emriyle harekete geçen Silahlı Kuvvetlerimize başarılar diliyorum. Allah yâr ve yardımcıları olsun. Nasıl ki Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarıyla DEAŞ ve PKK’yı söküp atarak güneyimizde terör koridorunun kurulmasını önlediysek Barış Pınarı Harekâtı’yla da PKK/YPG terörü yok edilecek. ABD’nin himayesinde PKK/YPG’nin terör devleti kurma hayalleri kursaklarında kalacak, üzeri betonlanacak. Mehmet’im sen ülken için, bayrağın için, millet için, ezan için PKK/PYD-YPG, DEAŞ terör örgütlerine vurdukça birileri bağırmaya başladı, demek ki hedefin isabetli. Allah’ım seni korusun, güç kuvvet versin.

Tüm Mehmetçik’e Gazi Meclisten selam olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çelebi…

4.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Türk ordusunun tarihin hiçbir döneminde işgalci olmadığına ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türk ordusu tarihin hiçbir döneminde işgalci olmamıştır. Biz ordumuza Atatürk gibi bakarız. O, orduya şöyle seslenir: “Zaferleri ve mazisi insanlık tarihiyle başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketini en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmışsan cumhuriyetin bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silah ve vasıtalarıyla mücehhez olduğun hâlde vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur. Türk vatanının şan ve şerefini dâhilî ve haricî her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve âmade olduğuna, benim ve büyük ulusumuzun tam bir inanç ve itimadımız vardır.” Allah, ordumuzun ve milletimizin yanında olsun.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

5.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, zeytin ve zeytinyağı üretiminde yaşanılan sorunlara ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tarım Bakan Yardımcısı birkaç gün önce zeytin ve zeytinyağı üretimiyle ilgili pembe bir tablo sundu, tahminlerde bulundu, oysa zeytin üreticisi gereken desteği alamadıklarından şikâyet ediyor. Sofralık zeytinin merkezi Bursa’daki üretici temsilcilerini dolaştığınızda anlıyorsunuz ki Türkiye zeytin ağacı varlığında doğru dürüst bir envantere bile sahip değil. Üreticilerin beyanlarına göre zeytin ağacı varlığımızdan söz ediliyor. 2017 yılı verilerinde Bursa’daki 9 milyon 531 bin 840 zeytin ağacının 723.182’sinden meyve alınmamış çünkü üretici, girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle zeytinliğini terk etmiş. Zeytinyağında olduğu gibi sofralık zeytine de destek verilmesini istiyorlar. 15 kuruşun yetersiz olduğunu, en az 25 kuruş olması gerektiğini söylüyorlar ki bu konuda imza kampanyası da yapılmıştı. Yine, 1960’larda çıkan Kooperatif Yasası’nın elden geçirilmesini istiyorlar, AB’nin 70 bin tonluk kotasının bir an önce aşılması gerektiğini vurguluyorlar.

Rekolteden önce bu sorunlara eğilmek gerekiyor ve bu sorunları çözmek gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

6.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, yapılacak desteklemenin gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden az olamayacağı yasayla belirlendiği hâlde neden çiftçiye yasal hakkının ödenmediğini Hazine ve Maliye Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum sarayın yani tek adamın Hazine Bakanına: Yasa gereği çiftçilerimize yapılacak destekleme gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden az olamaz. 2006-2019 yılları arasında çiftçimize, köylümüze yasa gereği ödenmesi gereken destek 269 milyar Türk lirası. Ödenen para toplam 121 milyar. Üreticimize hakkı olan, verilmeyen paranın toplamı ise tam 148 milyar lira. Girdi fiyatları artmış, ürün para etmiyor, üretici, bankalara borçlanmış, esnafa borçlanmış ve can çekişiyor. Siz hâlâ neden çiftçimize yasayla hakkı olan tam 148 milyar Türk lirası parayı ödemiyorsunuz? İthalata milyonlarca dolar aktarıp yabancı ülke çiftçisini ihya ederken kendi çiftçimize yasal hakkını neden ödemediklerini bir kez daha sormak istiyorum. Bu nasıl milliyetçiliktir? Bu nasıl vatanseverliktir? Bu nasıl millîliktir?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Fırat’ın doğusuna yapılan müdahalenin meşru müdafaa olduğuna ve ülkemizin güney sınırının barış koridoru hâline getirilmesinin amaçlandığına ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Barış Pınarı Harekâtı başladı. Kahraman Mehmetçik’imiz Suriye Millî Ordusuyla beraber belirlenen hedefleri vurmaya ve bölgeyi teröristlerden temizlemeye devam ediyor. Başkomutanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle bu harekâtla amaçlanan ülkemizin güney sınırının hemen altını terör koridoru olmaktan kurtarmak ve burayı bir barış koridoru hâline getirmektir. Hiçbir ülke sınırının dibinde büyüyen bir tehdide göz yummaz, yumamaz. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna müdahalesi en yalın hâliyle meşru bir müdafaadır. Allah’ın yardımı ve güvenlik güçlerimizin kahramanlığıyla Barış Pınarı Harekâtı da başarıyla sonuçlanacaktır.

Gün birlik günüdür, dualarımız Mehmetçik’le beraberdir. Cenab-ı Hak kahraman ordumuzu mansur ve muzaffer eylesin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

8.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Millî Ordusuyla birlikte PKK/YPG ve DAEŞ terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Vatanımızın güvenliği, milletimizin huzuru, bölgedeki barış ve selameti sağlamak, güney sınırımızda kurulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek ve oluşturulan güvenli bölge sayesinde Suriyeli sığınmacıların bölgelerine dönmesini sağlamak amacıyla Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla dün başlatılan Barış Pınarı Harekâtı’nın ülkemize, milletimize ve bölgemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Millet olarak zihnimizdeki tek senaryo Hakk’ın, haklının ve mazlumun yanında olmaya devam etmektir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Suriye Millî Ordusuyla birlikte Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine karşı yürüttüğü operasyon sayesinde Suriye’nin toprak bütünlüğü korunacak, tüm bölge halkı terörün pençesinden kurtulacaktır. Necip milletimiz her zaman kahraman ordumuzun ve güvenlik güçlerimizin yanında yer almış, maddi ve manevi desteğini, hayır duasını hiçbir zaman eksik etmemiştir. Rabb’im vatanımızı, milletimizi ve bayrağımızı düşmanın şerrinden korusun. Kahraman ordumuzun yâr ve yardımcısı olsun. Bu önemli harekâtta ülkemizi muzaffer eylesin.

Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

9.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay ilinin 5’inci teşvik bölgesi kapsamına alınıp alınmayacağını, Hassa Tüneli’nin ne zaman açılacağını, İskenderun serbest bölgesinin hayata geçirilip geçirilmeyeceğini, Arsuz, Payas ve Belen ilçelerinin ne zaman hastaneye kavuşacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hatay, 2018 yılı ihracatında bir önceki yıla göre sağladığı yüzde 22’lik artış ile Türkiye ortalamasına oranla büyük bir başarıya imza atmıştır. Dikkat çeken ekonomik potansiyeli ve avantajlarına rağmen Hatay, ne yazık ki hak ettiği ilgiyi görmemektedir. Ekonomimiz yeterince desteklenmediği için gelişemiyoruz, işsiz sayımız hızla artıyor. En yüksek vergiyi ödeyen ilk 10 il içerisindeyiz. Yatırım konusunda son 10’dayız. Artık yeter, Hatay üvey evlat muamelesi görmek istemiyor; aş, ekmek, yatırım bekliyor. Hatay, 5’inci teşvik bölgesi kapsamına alınacak mıdır? Hassa Tüneli ne zaman açılacak? 1956 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla serbest bölge ilan edilen ancak yeterli çalışma yapılmadığı için hayata geçirilmeyen İskenderun serbest bölgesi hayata geçirilecek midir? Arsuz, Payas, Belen ne zaman hastaneye kavuşacaktır?

Bütün bunların bir an önce dikkate alınarak Hatay’a yeniden yatırım yapılmasını istiyoruz ve bütün AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarımın da desteğiyle bunlara hızlı bir şekilde ulaşmak istiyoruz. Artık Hatay yeniden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tutdere...

10.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, rehabilitasyon öğretmenlerinin sorunlarının ne zaman giderileceğini, kadroya geçmeyi hak edenlerin atamalarının ne zaman yapılacağını Millî Eğitim Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bakanlık kayıtlarına göre ülkemizde yaklaşık 27.500 rehabilitasyon öğretmeni bulunmaktadır. Bakanlıkça diğer branşlarda, dershanelerde altı yıl çalışan veya ücretli öğretmenlikte 540 gün primi bulunan öğretmenler atanmaktadır ancak aynı konumdaki rehabilitasyon öğretmenlerinin atamaları yapılmamaktadır. Bakanlıkça bu branştaki öğretmenlere ayrımcılık uygulanmaktadır. Rehabilitasyon öğretmenleri ayrıca karmaşık hukuki yapıları nedeniyle de özlük hakları bakımından da mağdur durumdadırlar. Ben buradan Millî Eğitim Bakanlığına çağrıda bulunmak istiyorum: Rehabilitasyon öğretmenlerinin feryatlarına ne zaman ses vereceksiniz? Kadroya geçmeyi hak eden rehabilitasyon öğretmenlerinin atamalarını ne zaman yapacaksınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ceylan...

11.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, 2018 yılı buzağı desteğinin çiftçiye ne zaman ödeneceğini, çiftçi borçlarının beş ya da on yıl vadeyle eşit taksitlerle ödenmesi için düzenleme yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – 6 Mart 2019 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı “Mart ayı içerisinde 730 milyon TL buzağı desteği ödemesi yapacağız. Spekülatörlerin gayesi çiftçinin, üreticinin hakkını hukukunu, çıkarını korumak değildir. Ülkemiz üzerinde oynanan her oyun gibi bu tür tezgâhları da bozmaya devam edeceğiz.” demişti. Çiftçilerimiz, yedi ay önce ödeyeceğinizi söylediğiniz 2018 yılı buzağı desteğinin ödenmesini bekliyor, ne zaman ödeyeceksiniz? Tarım sektörünü spekülatörlerin oyun alanına çeviren çıkardığınız kararnamelerle gümrüksüz ithalat izinleri değil midir? ÇKS’ye kayıtlı çiftçi sayısı 2003’te 2,8 milyon iken bugün 2,1 milyona gerilemiştir. 2002 yılında çiftçi borçları 4,5 milyar iken bugün ise 110 milyar liranın üzerindedir. Çiftçi ve hayvancılık borçları ödenemez hâle gelmiştir. Borçların beş ile on yıl gibi vadelerde eşit taksitlerle ödenmesi için bir düzenleme yapacak mısınız?

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

12.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Hükûmetin Alevilere yönelik dışlayıcı tavrını kınadıklarına ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, FETÖ üyeliğinden yargılanan ve etkin pişmanlıktan yararlanan eski Bakırköy Adliyesi Adalet Komisyonu Üyesi Hâkim Murat Özkan ifadesinde Adalet Bakanlığına alınacak personel listesinin dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın kardeşi Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünde görev yapan Ünal Bozdağ’dan geldiğini söylemiştir. Bu listelerin ortak özelliği ise bu listelerde Alevilerin olmayışıdır. Murat Özkan’ın itirafını biz yakından biliyoruz ve sahadan da bunun birçok emaresini görüyoruz. Hükûmetin Alevilere yönelik bu dışlayıcı tavrı devam ediyor ve biz bu tavrı ve tutumu kınıyor ve gereğinin yerine getirilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, AKP’nin neden çiftçiyi yok saydığını, neden üretimin yerine ithalata önem verdiğini, neden gümrük vergilerini sıfırladığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye İstatistik Kurumu süt üretim rakamlarını açıkladı, yüzde 7,5 düşüş var. Sadece süt üretimi mi? Peynir üretiminde yüzde 14,6, yoğurt üretiminde yüzde 3,2, ayran üretiminde yüzde 8,3 düşüş var. Üreticiyi, besiciyi bu kadar ihmal ederseniz olacağı budur. Yem fiyatları neredeyse dolarla yarıştığı için sürekli artıyor, buna karşılık süt fiyatları yerinde sayarsa tabii ki süt hayvanları kesilir, hayvancılık cazip olmaz. Üretici 1 litre süt satarak 2 kilogram yem almazsa –ki AKP sayesinde yıllardır alamıyor- işte böyle süt üretim rakamlarındaki düşüş kaçınılmaz olur.

Merak ediyorum, AKP neden çiftçiyi yok sayıyor, neden üretim yerine ithalata önem veriyor, sürekli gümrük vergilerini sıfırlıyor? Artık çiftçimizin feryadını duyun.

BAŞKAN – Sayın Bakırlıoğlu…

14.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun, Somalı madencilerin haklarını aramak için Ankara’ya başlattıkları yürüyüşün engellenmemesi konusunda İçişleri Bakanlığının sorumluluk alması gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Somalı madencilerimizin dertlerini biliyorsunuz. Soma kazasının ardından madenden atılan binlerce işçimiz beş yıldır kıdem ve ihbar tazminatlarını alamadılar. Mağdur işçilere sözler verildi, protokol yapılıp taksitle ödeneceği söylendi, Mecliste kanun çıkarıldı “El konulan mallar satılıp TMSF ödesin.” denildi, mahkeme “Sorumlu TKİ’dir, o ödesin.” dedi fakat tazminatlar bir türlü ödenmedi. Haklarını alamadıkları için Soma’dan yürüyüşe başlayan maden işçileri altı gün önce Kırkağaç’ta jandarma tarafından durduruldu. Dün 5 işçi temsilcisi Ankara’daydı; tüm grup başkan vekilleri, TKİ Genel Müdürü ve Enerji Bakanlığıyla görüştüler, dertlerini anlattılar. Meclisimizin yaklaşımı konunun çözümü konusunda olumlu ancak ne yazık ki yetersiz. İşçilerin Kırkağaç’taki bekleyişi 6’ncı gününe geldi; yürüyüşlerine devam etmek için altı gündür bekliyorlar. Bu noktada, İçişleri Bakanlığı sorumluluk almalı ve bu işçilerimizin en demokratik hakları olan yürüyüşlerinin önündeki engelleri kaldırmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın Kaynarca…

15.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Millî Ordusuyla birlikte PKK/YPG ve DAEŞ terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Suriye Millî Ordusuyla birlikte Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG ve DAEŞ terör örgütlerine karşı Barış Pınarı Harekâtı’nı başlattı. Amaç, güney sınırındaki terör koridorunu yok etmek; amaç, güvenli bölge oluşturmak ve ülkemizdeki Suriyelilerin yurtlarına dönmelerini sağlamak; yani barış, yani huzur, yani bölge halkını terörün pençesinden kurtarabilmek. Rabbi’m kahraman ordumuzu, yurdumuzu muzaffer eylesin.

Değerli milletvekilleri, dün bu kürsüde HDP’li bir milletvekilinin kahraman Türk ordumuzu “işgalci” olarak nitelemesini de şiddetle kınıyorum; Mehmetçik’imize cephe alanların âcizliği ve teslimiyeti olarak bunu nitelendiriyorum ve şiddetle kınayarak milletimizden özür dilemeye davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

16.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Millî Ordusuyla birlikte PKK/YPG ve DAEŞ terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hiçbir ülke, sınırının sıfır noktasında doğrudan kendini hedef alan ve hızla büyüyen bir tehdide bu kadar sabırlı davranamazdı. Türkiye, hiçbir devletin gösteremeyeceği sabrı gösterdi. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Suriye Millî Ordusuyla birlikte Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine karşı Barış Pınarı Harekâtı’nı başlatmıştır. Türkiye, Suriye’nin bütünlüğü için, bölgenin huzuru için ve ülkemizin geleceği için yapılması gerekeni yaptı. En büyük ve en yakın tehdide açık meydan okuyarak Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya, diz çökmeye, teslim olmaya zorlayanlara cevap vermiştir. Kahraman milletimizin, en zor kararları hiç kimsenin yardım ve desteğine güvenmeden aldığını unutanlar elbette atılan bu adım karşısında paniklediler. Allah şanlı ordumuzu muzaffer eylesin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çakırözer…

17.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Eskişehir ve Van Cezaevinden gelen mektupları duyurmak istediğine ve Adalet Bakanlığının yurttaşlara cezaevlerinde insan onuruna yaraşır biçimde muamele edilmesini sağlaması gerektiğine ilişkin açıklaması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Eskişehir ve Van cezaevlerinden gelen mektupları duyurmak isterim. Eskişehir’de 2 cezaevinde su sıkıntısı var. Sıcak su haftada 3 kez ikişer saat, soğuk su ise günde sadece iki saat verilmekte. 12 kişilik koğuşlarda 22-23 kişi kalmakta, spor yapmalarına üç ayda bir izin verilmekte, on beş günde bir olan revir hakkı ayda bire düşürülmüş, “Jandarma yok.” gerekçesiyle hastane sevklerinde büyük sıkıntı var. Koğuşlarda acil durum zili çalışmamakta.

Van Cezaevinde ise kitaplar yasaklanmakta, hem hükümlülere gelen hem de onların gönderdiği mektuplar engellenmekte, bazı kanallara, muhalif kanallara erişim yasaklanmakta. Cezaevinde de olsa yurttaşlarımıza insan onuruna yaraşır biçimde muamele edilmesini Adalet Bakanlığı mutlaka sağlamalıdır.

BAŞKAN – Sayın Bankoğlu…

18.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Bartın Devlet Hastanesinde yönetimden kaynaklanan sorunların çalışma ortamını bozduğuna ve bu durumun geri dönülemez olumsuzluklara sebep olmaması için ilgili makamlara çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bartın Devlet Hastanesinde yönetimden kaynaklanan sorunların sağlıklı çalışma ortamını bozduğu ifade ediliyor. Ne yazık ki tecrübeli uzman hekimlerin birçoğunun da tayin talebinde bulunduğunu görüyoruz. 2018 yılı başından bu yana 5 başhekim yardımcısı, 3 müdür ve 6 müdür yardımcısı istifa etmiş ya da görevinden alınmıştır. Uzman hekim eksikliği zaten mevcutken tecrübeli uzman hekimlerin tayin talebinde bulunması da ne yazık ki hastanedeki olumsuz gidişata işaret ediyor. Son dönemde yatak doluluk oranları da yüzde 90’lardan 60’lara düşmüş, il dışına sevkler de maalesef yüzde 100’ün üzerinde bir artış göstermiştir. Bölgedeki yurttaşlarımız açısından geri dönülemez olumsuzluklara sebep olmaması için ilgili makamlara buradan bir kez daha çağrı yapıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gültekin…

19.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Millî Ordusuyla birlikte PKK/YPG ve DAEŞ terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Suriye’de kardeşlerimize yapılan katliamı durdurmak, terör koridorunun önüne geçmek, sınır güvenliğimizi sağlamak, bölgeye barış ve huzuru getirmek, zulme “Dur.” demek, zalime kudretimizi göstermek için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başkomutanlığında Barış Pınarı Harekâtı’mıza başlamış bulunmaktayız. Özellikle belirtmek isterim ki bu bir savaş değildir, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını ve bölgesindeki güvenliğini sağlamak amacıyla PKK/PYD-YPG gibi terör örgütlerine karşı yapılan bir askerî operasyondur. Bu operasyon sonucunda oluşturacağımız güvenli bölge sayesinde hem sınırımızda bulunan terör tehdidi ortadan kakmış olacak hem de ülkemizdeki Suriyeli kardeşlerimizin ülkelerine güven içinde dönmelerini sağlayacağız. Barış Pınarı Operasyonu’muz boyunca güvenlik kuvvetlerimizin Allah yâr ve yardımcısı olsun, sağ salim evlerine dönmeyi nasip etsin. Sabah namazı öncesi camilerimizde okunan Fetih Suresi ve tüm dualar sizler içindir.

Yüce Mevla’m Mehmetçik’imizi muzaffer eylesin diyor, Gazi Meclisimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Başevirgen.

20.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, Tarım ve Orman Bakanı başta olmak üzere Hükûmetin Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun’un uygulamasından kaynaklanan sorunu çözmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çiftçi Mallarının Korunması Hakkındaki Kanun’un amacı, çiftçilerin belli bir miktar aidat ödemesi ve bunun karşılığında malların bekçiler tarafından korunmasıydı. O yıllarda yerel yönetimlere düşen yüz ölçümü ve nüfus oranı günümüzdeki kadar çok olmadığı için bu kanun öngörülen usule göre yürütülmeye devam etti. Bugün ise Büyükşehir Kanunu ile köylerin de yerel yönetimlere bağlanması sonucu yüz ölçümü ve nüfustaki artışla ilgilenilmesi gereken alan büyüdü ve çiftçilerimiz aidat ödemesine rağmen almaları gereken koruma hizmetini alamıyor, çiftçi de haklı olarak sistemden çıkmak istiyor. Ancak yerel yönetimler çiftçinin gerekli güvenlik önlemlerini almadan sistemden çıkmasına izin vermiyor, üstelik aidatlarını ödemeyen çiftçilerin banka hesaplarına da bloke konuluyor.

Tarım Bakanı başta olmak üzere Hükûmetin bu sorunu bir an önce çözmesi gerekiyor; ya personel sayısı artırılmalı ya da çiftçiden haksız bir şekilde aidat alınmasına son verilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Gürer.

21.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, üretici, besici ve çiftçinin mağduriyet yaşadığına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Üreticimiz, çiftçimiz, besicimiz büyük mağduriyet yaşamaktadır. Artan girdi fiyatları yanında elektriğe gelen zamlar üreticiyi, çiftçiyi ve besiciyi vurmuştur; çiftçi, besici icralık duruma düşmüştür. Yem fiyatlarındaki sürekli artış süt inekçiliğini bitirme noktasına doğru götürmektedir. On iki ay yemle beslenen hayvanların sonuçta yem masrafları süt masraflarını karşılamamaktadır; et fiyatları besiciyi zora sokmuştur. Tüketici pahalı ürün almakta, üretici ürettiğinin karşılığını alamamaktadır; aracılar ve ithal lobisi buradan kazanç sağlamakta, Bakanlık, çiftçinin, besicinin sorunlarına gerekli biçimde eğilmediği gibi çözüm de üretmemektedir. Ülkenin hangi bölgesine gitsek çiftçi de üretici de besici de dert yanmaktadır. Tarım Bakanının konuyla ilgilenmesini talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan...

22.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğünün kapatılmak istenmesinin siyasal iktidarın doğaya bakışını yansıttığına ilişkin açıklaması

MURAT BAKAN (İzmir) – Sayın Başkan, Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğü kapatılmak ve Orman Genel Müdürlüğü altında daire başkanlığı yapılmak isteniyor. Yeryüzündeki en önemli 7 gen merkezinden biri olarak bilinen ülkemiz biyolojik çeşitlilik bakımından bulunduğumuz coğrafyanın en önemli ülkesidir. Stratejik konumuyla Türkiye, çok sayıda türün varlığını sürdürebilmesi bakımından anahtar ülke konumundadır. Bu nedenle doğa koruma alanındaki sorumluluğumuz herhangi bir ülkeninkinden daha fazladır. Doğa korumanın ülkemizde daha güçlü tek bir yapı altında toplanması gerekirken var olan kurumları zayıflatmak, ülkemizin doğasını talan eden siyasal iktidarın doğaya bakışını da yansıtmaktadır. Yapılması gereken ise öncelikle Tabiat Varlıklarını Koruma ile Doğa Koruma ve Millî Parklar Bölge Müdürlüklerinin tek bir çatı altında birleştirilmesi, ardından ise derhâl bir doğa koruma yasası çıkarmak olmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN - Sayın Girgin…

23.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Muğla ili Marmaris ilçesi Hisarönü, Çamlı, Karaca ve Yeşilbelde köylüleri ile Osmanlı tapu kaydına dayanarak bu köylerde hak sahibi olduğunu iddia eden kişiler arasında yaşanan olaylarla ilgili Adalet Bakanlığının araştırma yapıp yapmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Sayın Başkan, sorum Adalet Bakanına: Marmaris ilçemize bağlı Hisarönü, Çamlı, Karaca, Yeşilbelde köylerinin tüm ekili arazisi, orman alanları ve hazineye ait tüm alanlar üzerinde Osmanlı tapu kaydına dayanarak hak sahibi olduğunu iddia eden bazı kişiler ile bu köylerin sakinleri arasında yetmiş yıldır devam eden davalar köylüler lehine kesinleşmiş ve 3.500 tapu köylülere verilmiştir. Osmanlı tapu kayıtlarının esasında orman alanlarının işletilmesine yönelik olduğu, mülkiyet hakkı verilmediği, ayrıca Osmanlı tapusuna göre hak iddiasında bulunanların ilgili arazilerde hiçbir zaman zilyetliğinin bulunmadığı mahkeme kayıtlarında mevcuttur ancak az sayıda kalan kesinleşmemiş davalarda Yargıtay görüş değiştirmiş ve köylüler aleyhine karar vermiştir. Verilen bu karar sonrası 10 bin köylü durumdan kaygılıdır. Bu bağlamda Adalet Bakanlığı yıllardır süren ve binlerce insanı ilgilendiren bu konuyla ilgili bir araştırma yapacak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

24.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Millî Ordusuyla birlikte PKK/YPG ve DAEŞ terör örgütlerine karşı Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nın hayırlar getirmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'ye yönelen tehditleri bertaraf etmek için kahraman ordumuz dün itibarıyla Barış Pınarı Harekâtı’nı başlatmış bulunmaktadır. Türkiye binlerce yıllık kadim bir tarihin, sevgi ve kardeşlik medeniyetinin temsilcisidir. Mazlumların sığınağı, zalimlerin kâbusudur. Her birisi Allah’ın aslanı olan yiğitlik timsali kahraman Mehmetçiklerimizin namlusu hiçbir zaman mazluma, düşküne, kadına ve çocuğa çevrilmemiştir. Türkiye bölgeye adalet dağıtmak, mizan tesis etmek için oradadır. Hainlerden ve zalimlerden başka kimsenin korkmasına gerek yoktur. Cenab-ı Allah Mehmetçiklerimizi her türlü tehlike ve tuzaktan muhafaza eylesin, muzaffer eylesin, yiğitlerimizin kılıçları keskin, işleri kolay, gazaları mübarek olsun.

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte/ Ölsek de sevinin, eve dönsek de/ Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!/ Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!/ Gün doğmuş, gün batmış, ebet bizimdir! (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aycan...

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, çocuk istismarının her geçen yıl arttığına, atamaların yapılabilmesi için sağlık personelinin sürecin başlatılmasını beklediğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, çocuk istismarı her geçen yıl artmaktadır. 2018 yılında bakanlığın açıklamasına göre, 21 bin çocuğumuzun ailesi tarafından istismar edildikten sonra bakanlık tarafından ilk kabulünün yapıldığı, yılda 4.500 civarında çocuğun koruma altına alındığı belirtilmektedir. Bu durum aile yapımızda anne, baba ve çocuk arasında sorun olduğunu göstermektedir. Çocuğun yeri kendi anası ve babasıyla sıcak aile ortamıdır fakat kendi anası babası çocuğu istismar ediyorsa devletin koruma altına alması gerekir. Çocuk istismarı önlemelidir. Çocuk haklarına tüm kişi ve kurumların saygı duyması gereklidir.

Ayrıca sağlık personeli Sağlık Bakanlığından atama ilanı beklemektir. Lise mezunu gençlerimiz de bu ülkenin insanıdır. Sağlık personeli dağılımı dikkate alınarak dengeli bir şekilde belirtilmeli ve bir an önce ilan edilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Aygun...

26.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Tekirdağ ili Süleymanpaşa, Hayrabolu, Kapaklı belediyelerinde işten çıkarmaların devam ettiğine, ASELSAN, TAI ve TÜBİTAK’ta işten çıkarılan mühendislerin yerine kimlerin getirildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – AK PARTİ’ye geçen belediyelerde büyük bir personel kıyımı yaşanıyor. Tekirdağ ilimize bağlı Süleymanpaşa, Hayrabolu, Kapaklı belediyelerinde işten çıkarmalar üzüyor.

Kışa giriyoruz, elektriğe 1 Ekim itibarıyla yüzde 15 zam yapıldı, köprü ve otoyollara, posta ücretlerine zam üstüne zam yapıldı ama enflasyon yüzde 9 olarak gösteriliyor, işçinin, memurun zam alması engelleniyor. Kış yaklaşırken, masraflar artarken belediye personeli siyasi düşünceleri nedeniyle işten atılıyor. İnsaf, işsiz kalan nerede iş bulacak? Şu anda işsizlik yüzde 25’lerde.

Yine, Türkiye’nin belkemiği savunma sanayisinin motoru olan ASELSAN, TAI ve TÜBİTAK’ın içini boşaltıyorsunuz. ODTÜ ve Boğaziçi mezunu yirmi yıllık mühendisleri işten atıp siyasi kayırmacılıkla sarayın damadının arkadaşlarını getiriyorsunuz. 300 mühendis niye çıkarıldı? Yerlerine kimler geldi? Tank Palet Fabrikası gibi ASELSAN’ı, TAI’yi ve TÜBİTAK’ı da gözden çıkardınız mı?

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, burada oturumları takip eden arkadaşlarımızı birleşimin sonuna kadar her zaman değerlendireceğim, konuşma hakları mevcuttur. Onları ben belli aralıklarla yerine getireceğim.

Sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağız.

İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Türkkan.

Buyurun Sayın Türkkan.

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Barış Pınarı Harekâtı’nın yanı sıra siyasi ve diplomatik ilişkilerin de titizlikle sürmesi gerektiğine, 10 Ekim Kerbelâ olayının yıl dönümü ile 10 Ekim Ankara Tren Garı katliamının 4’üncü yıl dönümüne, Dünya Bankasının Türkiye için büyüme tahminini yüzde sıfır olarak revize etmesinin ekonomimizin dibe vurduğunun işareti olduğuna ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün saat 16.00’da başlayan Barış Pınarı Harekâtı’nın ordumuz, milletimiz ve devletimiz için hayırlara vesile olmasını bir kez daha temenni ediyorum. Önce Hava Kuvvetlerimizle başlayan operasyon saat 22.00’den sonra Kara Kuvvetlerimizin de Tel Abyad ve Resulayn arasında 3 noktadan bölgeye intikal etmeleriyle hem hava hem kara harekâtı olarak devam etti. Harekâtı öncesi ve sonrası olarak çok yakından takip ediyoruz. Askerî harekâtın yanı sıra siyasi ve diplomatik ilişkilerin de büyük bir titizlik ve beceriyle sürmesini bekliyoruz. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun “İki dakikada döneriz.” söylemini yersiz ve yakışıksız bulduğumuzu da ifade etmek istiyorum. İki dakikada en az zayiatla dönmeyi elbette ki temenni ederiz ancak bölgenin Afrin’in 7,5 katı büyüklüğünde olduğunu ve Afrin’de olmayan geri beslenme noktalarına, ikinci Kandil olarak bilinen Sincar’a uzanan bir koridora sahip olduğunu hatırlatmak isteriz. Bunları göz önüne alırsak aylarca sürmesi planlanan son derece ciddi bir harekât bizi bekliyor. Devleti yönetenleri de bu ciddiyetle harekâtın ruhuna ve devlet adamlığına uygun davranmaya davet ediyoruz.

10 Ekim 680 tarihinde bugünkü Irak sınırları içerisindeki Kerbelâ şehrinde Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in torunu Hazreti Hüseyin şehit edildi. Acı dolu Kerbelâ olayını yıl dönümünde Kazım Paşa’nın “Düştü Hüseyin atından sahrayı Kerbelâ’ya/Cibrîl var, haber ver Sultanı Enbiya’ya.” dizeleriyle hüzünle anıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yezit gibi kalleşçe savaş kazanacağımıza Hüseyin gibi şehit düşmeyi kendimize düstur edinmiş olmayı haklı bir gurur olarak kabul ediyoruz.

10 Ekim 2015’te Ankara Garı önünde düzenlenen mitingde IŞİD tarafından düzenlenen canlı bomba saldırısında 103 kişi hayatını yitirmişti, 500’den fazla insanımız da yaralanmıştı. Patlamanın 4’üncü yıl dönümünde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.

Dünya Bankası Türkiye için büyüme tahminini revize etti. Yapılan açıklamada büyüme tahmini yüzde sıfır olarak revize edilirken 2020 için büyüme tahmininin yüzde 3 olarak beklendiği konusunda bir beyanattı. Bu yıl yüzde sıfır büyüme tahmini, Türkiye ekonomisinin dibe vurduğunun işaretidir

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin en az yüzde 5 ila 7 arasında büyüme hızına ihtiyacı varken koca bir yılı üretim olmaksızın “Sıfıra sıfır, elde var sıfır.” sonucuyla bitirmek Hükûmetin ekonomik karnesine kalın harflerle yazılmış bir eksidir.

Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN- Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Bülbül’de.

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, siyasi kararlılık olmadan hiçbir operasyonun başarıya ulaşamayacağına, Barış Pınarı Harekâtı’nın cumhuriyet tarihi boyunca teröre karşı girişilen en kapsamlı harekât olduğuna ve Türkiye’nin haklılığını hem ulusal hem de uluslararası mecrada en etkin şekilde dile getirmeye kararlı olduklarına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9 Ekim Çarşamba günü yani dün saat 16.00 itibarıyla Barış Pınarı Harekâtı’mız başlamıştır. Güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunun ve terör devletçiğinin yok edilmesi devletimiz ve milletimiz açısından hayati bir meseledir. Girişilen harekât, hangi açıdan bakarsanız bakın, cumhuriyet tarihimiz boyunca teröre karşı girişilen en büyük, en kapsamlı ve en önemli harekâttır.

Milliyetçi Hareket Partisi meselenin ciddiyetinin farkındadır. Harekâtta görev alan ordumuzun, Mehmetçik’imizin sonuna kadar yanındayız; Allah yâr ve yardımcıları olsun. Bununla birlikte, ordumuzun arkasındaki siyasi iradenin yani Cumhurbaşkanımızın ve Hükûmetimizin de samimiyetle ve kararlılıkla yanında olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Çünkü hiçbir ordu, hiçbir askerî güç, hiçbir operasyon veya harekât arkasında siyasi kararlılık olmadan gerçekleştirilip başarıya kavuşamaz. Biz bu meselenin ne demek olduğunu biliyoruz. Bu noktada sonuna kadar Hükûmetimizin ve Cumhurbaşkanımızın yanında olduğumuzu da tekrar dile getiriyoruz.

Türkiye, haklılığı tartışmasız, meşru müdafaa çerçevesinde, uluslararası hukuk normlarına tamamen uygun bir harekât gerçekleştirmektedir. Türkiye’nin hedefi terör örgütleridir. Hiç kimse Türkiye’yi mazlum ve sivil bölge insanıyla karşı karşıya getirmeye çalışmasın. Türkiye kardeşlik hukukunun ne demek olduğunu gayet iyi bilmektedir. Uluslararası kamuoyuna terör örgütü yandaşları tarafından yayılmaya çalışılan kötü niyetli bilgileri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – …çarpık ve kara propagandayı da büyük bir dikkatle takip etmekteyiz. Devletimiz ve bizler Türkiye’nin haklılığını hem ulusal mecrada hem de uluslararası mecrada en etkin şekilde dile getirmeye kararlıyız. İnşallah, Türkiye’nin girişmiş olduğu bu harekât başarıyla sonuçlanacaktır ve bölgemizde, dünyamızda da terörle mücadele konusunda önemli bir katkı sağlayacaktır diyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Oluç’ta.

Buyurun Sayın Oluç.

29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 10 Ekim Ankara Tren Garı katliamının 4’üncü yıl dönümü vesilesiyle katliamın siyasi ve idari sorumlularının ortaya çıkarılması konusunda kararlı duruş sergileyeceklerine, Diyarbakır, Mardin ve Van illerinde sürdürdükleri demokrasi nöbetinin valilik kararıyla engellenerek Diyarbakır Milletvekilleri Remziye Tosun, Dersim Dağ, Musa Farisoğulları ile partililerin darbedildiğine, “barış” sözünü söylemekten vazgeçmeyeceklerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, 10 Ekim 2015, Türkiye tarihinin en acımasız, en vahşi katliamlarından birini yaşadığımız bir gündür. Ankara Garı katliamının üzerinden dört yıl geçti. O gün ülkenin her yerinden on binlerce insan, iktidarın ülkeyi içine sürüklediği çatışma, savaş ve baskı ortamından çıkılması ve barışın tesis edilmesi için Ankara’ya gelmişti. KESK, DİSK, TMMOB ve Tabipler Birliğinin çağrısı oldu; emek, barış ve demokrasi mitingine katılmak için gelmişlerdi ancak IŞİD örgütünün, çetesinin iki ayrı bomba patlatması sonucunda ne yazık ki 103 yurttaşımız hayatını kaybetti ve yüzlerce insanımız da yaralandı, çok ağır bir dönem yaşandı.

Şimdi, bu IŞİD’in Türkiye sorumlusu İlhami Balı’nın verdiği ifadelere göre bu işin saldırı talimatını IŞİD ve kendisi vermişti. Bu 33 kişinin, 33 gencimizin öldüğü Suruç katliamını da IŞİD yaptı. Diyarbakır’da 5 Haziranda mitingimize yönelik saldırıyı da IŞİD yaptı. Bütün bu saldırıları yaparken IŞİD, dönemin Başbakanı şimdi Adalet ve Kalkınma Partisinin reddimirasta bulunduğu Ahmet Davutoğlu “mahallenin öfkeli çocukları” diyordu IŞİD için, bu katliamı yapan çete için. Bununla da yetinmiyordu, ekim seçimlerinden önce de oylarının arttığını ifade ediyordu bu patlamalarla.

Şimdi, biz bunları unutmadık, bunların üzerine hâlâ konuşulmuyor. Bunun sadece dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’yla ilgili olmadığını biliyoruz; elbette ki icracı Başbakandı, onun bu işte ne payı var, bunlar tarihen tartışılacak, araştırılacak, konuşulacak ama aynı zamanda o dönemin Başbakanı bir partinin de başkanıydı. O parti de bugüne kadar bu konuda herhangi bir hesap vermedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bizler, 10 Ekim Ankara Garı katliamının siyasi sorumluları ve idari sorumluları konusundaki, onların ortaya çıkarılması ve hesabının sorulması konusundaki kararlı duruşumuzu sürdüreceğiz.

Sayın milletvekilleri, 19 Ağustosta İçişleri Bakanlığının talimatıyla partimizin 3 büyükşehir belediyesine hukuksuzca kayyum atandı, biliyorsunuz ve o günden bugüne kadar da özellikle Diyarbakır’da, Van’da ve Mardin’de elli iki gündür hem merkezlerinde hem çeşitli ilçelerde demokratik protestolar, oturma eylemleri, basın açıklamaları sürüyordu. Elli iki gündür barışçı bir şekilde bu etkinlikler, bu eylemler sürdürüldü ama bugün Diyarbakır’daki, Mardin’deki ve Van’daki demokrasi nöbetleri 53’üncü gününde valilik kararlarıyla engellendi. Sadece engellenmekle kalmadı, Diyarbakır’da her gün protestoların gerçekleştiği yerde polis ablukası gerçekleşti. Diyarbakır il binası önünde açıklama yapmak isteyen partililerimize tazyikli suyla, coplarla müdahale edildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İl binamız abluka altına alındı. Vekillerimiz Remziye Tosun, Dersim Dağ ve Musa Farisoğulları ve partililerimiz darbedildi. Çok sayıda kişi gözaltında şu anda ve yapmak istedikleri sadece bir basın açıklamasıydı. Yani anneler günlerdir orada, il binamızın önündeki merdivenlerde oturuyor, oturmaya da devam etsinler, hiçbir itirazımız yok ama onlar otururken yanı başında bizim arkadaşlarımızın bu konuyla ilgili basın açıklaması yapmasına da ağır saldırı yapılması aslında kolluk güçlerinin çifte standardını göstermektedir. Van’da da aynı durum söz konusu, Mardin’de de aynı durum söz konusu.

Bunları niye söylüyoruz? Elbette ki, birincisi, protesto etmek için, kınamak için kolluk kuvvetlerinin bu saldırılarını; ikincisi de, işte, bir savaş ortamının yarattığı sonuçların ilk göstergeleridir bunlar sonuç itibarıyla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Tamamlıyorum.

Savaş derinleştikçe bu konudaki saldırılar, baskılar artacaktır, buna dair çok fazla işaret de vardır, bunları görüyoruz ama buna rağmen, bütün bu saldırılara rağmen, bütün engellemelere rağmen hiçbir yerde “barış” sözümüzü söylemekten asla vazgeçmeyeceğiz, asla bir adım geri durmayacağız. Her zaman savaş karşısında, çatışma karşısında, şiddet karşısında tutarlı bir tavır takındık. Bundan sonra da savaşlar, saldırılar, işgaller, şiddet konusunda aynı tavrı takınmaya devam edeceğiz ve “barış” sözümüzü de kararlı bir şekilde sürdürmeye devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Özel’e aittir.

Buyurun Sayın Özel.

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Barış Pınarı Harekâtı’nın hiçbir acı yaşanmadan tamamlanmasını ümit ettiklerine ve operasyonun duyurulma şekline, 10 Ekim Ankara Tren Garı katliamının 4’üncü yıl dönümü vesilesiyle katliamın sorumlularından hesap sorulana kadar hayatını kaybedenlerin anılarını taze tutacaklarına, güçlü devletlerin alınan kararlara karşı farklı düşüncelere tahammül edebilen yöneticiler tarafından yönetilen devletler olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, dün burada Grup Başkan Vekilimiz tarafından, bugün parti sözcülerimiz, Grup Başkan Vekilimiz ve Genel Başkanımız tarafından tekrarlanan, yürütülmekte olan sınır ötesi operasyona ilişkin, Mehmetçiklerimizin ayağına taş değmeden, burnu kanamadan görevini icra ederek evlerine dönmelerini ve hiçbir acı yaşanmadan bu operasyonun tamamlanmasını ümit ettiğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.

Bugün, sabah erken saatlerde hep birlikte Ankara Garı’nın önündeydik. 4’üncü yıl dönümünde Ankara Garı katliamında hayatını yitiren 103 kişiyi aileleriyle birlikte andık. Ankara Valiliği ve İçişleri Bakanlığı önceki yıllarda olduğu gibi sadece ailelere, milletvekillerine ve çağrıcı 4 örgütün birkaç yöneticisine izin verme ayıbını tekrarladı.

Önümüzdeki günlerde, orada, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından, o günün anısına, Melih Gökçek’in alınmış karara rağmen layıkıyla yapmadığı bir gerçek anma anıtının ve anma meydanının oluşturulacağını bugün öğrendik ve son derece memnun olduk.

O günlerde, dönemin Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı tarafından “öfkeli Sünni gençler” diye nitelendirildiği, “Yaptırdığımız anketlerde partimizin oyu artıyor.” diye patlamalardan neredeyse memnuniyet duyulduğu ifadelerinin kullanıldığı ve Türkiye siyasi tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olan 7 Haziran-1 Kasım sürecinin günü gelip bütün sorumlularının teker teker yargı önünde hesap vereceği ve bugünlerden birbirleri hakkında verecekleri ifadelerin ipuçlarını aldığımız günlerin yakın olduğunun altını çiziyor ve katliamdaki sorumlulardan hesap sorulana kadar oradaki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – … hayatını kaybedenlerin anılarını taze tutacağımızı ve aileleriyle dayanışma içinde olacağımızı bir kez daha vurguluyorum.

Biraz önce operasyonla ilgili görüşümüzü söyledik. Böyle süreçlerde devlet adamları toplumun tamamına eşit mesafede davranmak gibi ve bu durumda bu operasyonun arkasında en geniş katılımı sağlamak gibi bir sorumluluk taşırlar, böyle olması gerektiğini düşünürsünüz.

Tezkerenin -ki daha süresi vardı ve aslında bu operasyonun yetkisi geçen yıldan alınmıştı- operasyondan birkaç saat önce burada oylatılmasından başlayıp, operasyonun duyurulma şekline, ardından il başkanları toplantısı yaparak -ki bir siyasi parti genel başkanının iç siyasete yönelik olarak yapabileceği en üst düzey etkinlik il başkanları toplantısıdır- ve dönüş uçağında konuşurken sorulan, sordurulan ittifak sorusuna “Bu sorunun yeri, zamanı değil, şimdi ordumuz önemli bir operasyonda, anneler yüreği ağzında televizyon başında, bana ittifak sormayın, iç siyaset sormayın.” demek yerine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …ittifak içinde olan partilere hakaret edip “Bu ittifakın parçalanmasının gereği ortadadır.” diyerek dönemin ruhuna, günün ruhuna en aykırı davranışlar; bugün “Cumhurbaşkanıyım, herkesin Cumhurbaşkanıyım.” iddiasında olan ama bir partinin genel başkanı olan ve güne il başkanları toplantısıyla başlayıp, siyasi rakiplerine en ağır eleştirileri yollayan birisinin buradan ne murat ettiğini Türk milletinin vicdanına havale ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Ve devamında Trump Türkiye'ye Twitter’dan had bildiriyor, meydan okuyor. “Twitter” dediğin bir Amerikan şirketidir, 2006’da Kaliforniya’da kurulmuş. Operasyonun başladığını Cumhurbaşkanından Twitter’dan öğreniyoruz, Kaliforniya’da kurulmuş Amerikan şirketinden.

Arkadaşlar, bu Meclis kurulmadan on yedi gün önce, 6 Nisan 1920’de, Atatürk, Anadolu Ajansını kurdu. Bu ülkenin anaları, babaları, evlatları, askerleri, hepimiz bir operasyon yapılacaksa bunu Trump’ın Twitter kuşundan duymayacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İsmet Paşa, yurt içinde, yurt dışında, özellikle yurt dışında bir açıklama mı yapacak, Anadolu Ajansının teybini arar, yoksa konuşmaya başlamaz “Ajans nerede, bizim ajans nerede?” der. Ecevit, Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan önce Başbakanlığın önüne çıkar, Anadolu Ajansının da içinde bulunduğu gazetecilere “Kıbrıs’a barış götürmeye gidiyoruz.” der, bu kadar nezaketi gösterir. Bu kadar önemsediğiniz, millî mesele yaptığınız bir operasyon için Trump’ın Twitter kuşunu kullanmayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar) Milletin karşısına çıkacaksınız ve gerekçeniz neyse söyleyeceksiniz, başlangıcını söyleyeceksiniz, temenninizi söyleyeceksiniz; askerî hedefler gizli kalabilir ama siyasi hedefinizi ortaya koyacaksınız. Sizin hedefiniz iç politikaya yönelik bir şeyler yapmaksa Twitter’dan size saldıran Trump’a Twitter’dan cevap vermeyip bütün Türkiye’nin arkanızda olabileceği bir durumda suspus olursanız, hatta Trump’ın “tweet”lerine “Trump iyi adam ama etrafı kötü, etrafındakiler yüzünden böyle yapmak zorunda kalıyor.” diye kılıf uydurup operasyonu Twitter üzerinden duyurursanız bu işler olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, son söz: Operasyonla ilgili sosyal medya mesajları nedeniyle 78 kişi hakkında, bir siyasi partinin eş genel başkanları hakkında ve BirGün gazetesinin ve Diken internet sitesinin internet editörleri hakkında soruşturma başlatılıp 2 gazeteci hakkında -BirGün ve Diken’in- gözaltı işlemi uygulandığı duyuruluyor.

Güçlü devletler, aldıkları kararlara karşı birilerinin farklı düşünmesine, farklı söylemesine tahammül edebilen yöneticiler tarafından yönetilen devletlerdir. Herkes sizin gibi düşünmek, sizin gibi konuşmak, sizin gibi savunmak zorunda değildir. İki yüz elli yıl önce “Senin gibi düşünmüyorum ama sözünü söyleyebilmen için canımı veririm.” diyen Voltaire’den geri düşüyorsanız bu ülkeyi iki yüz elli yıl geriye götürürsünüz. Bugün yargı reformu paketinde haberlerin örgüt propagandası olarak kabul edilmemesini buraya getirip sonra internet sitelerine, gazetelerin editörlerine gözaltı işlemi uygularsanız bu, öz güven eksikliğinden başka bir şey değildir. Bu haberlerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözleriniz Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sosyal medya kullanılarak yalan haberin yayılması ve buna karşı tepki gösterilmesi başka bir şeydir, gazetelerin internet sitelerinin editörlerinin tutuklanması başka bir şeydir. Biz, sınır ötesi operasyon meselesinde, yanlış Suriye politikaları yönünden Mehmetçik oraya gitmek zorunda olduğunda Mehmetçik’in moralini düşünürüz, anasını düşünürüz, ordumuzun arkasındaki siyasi desteği çekmenin yanlışlığını düşünürüz ama siz, en ufak eleştiriye karşı gözaltılar yapıyorsanız eğer, bütün dünyaya “Bizim öz güvenimiz eksik, yaptığımız işteki meşruiyetle ilgili, arkasındaki hukuki donanımla ilgili sıkıntımız var…” Kimseye bir şey dedirtmez. Türkiye’yi bu hâle getirmeye kimsenin hakkı yok.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası AK PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Turan’da.

Buyurun Sayın Turan.

31.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Barış Pınarı Harekâtı’nın başarıyla sürdürüldüğüne, Hazreti Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit olmasının 1380’inci, 10 Ekim Ankara Tren Garı katliamının 4’üncü yıl dönümüne, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın operasyon konusunda tüm liderleri bilgilendirdiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün başlayan Barış Pınarı Harekâtı havadan ve karadan başarıyla sürdürülüyor. 180’den fazla hedefin vurulduğu, belirlenen hedeflere varıldığı, şu ana kadar 109 teröristin etkisiz hâle getirildiği açıklandı. Harekât planlandığı şekliyle aynen devam ediyor. Allah kahraman Mehmetçik’imizin yâr ve yardımcısı olsun.

“Barış, huzur, imar ve ihya” başlığında yürütülen, askerimizin moral ve motivasyonunun oldukça yüksek olduğu bu operasyon karşısında tüm milletimiz kenetlenmiş durumda. Ümit ediyorum, hiçbir sorun olmaksızın, hiçbir askerimizin burnu kanamaksızın bu operasyonu nihayete erdiririz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Hazreti Peygamber Efendimiz’in sevgili torunu Hazreti Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit olmasının 1380’inci yıl dönümü. Hazreti Hüseyin’i ve Kerbelâ şehitlerimizi susuzluğa, yalnızlığa terk etmiş olmanın sızısını insanlık ağır bir yük olarak hâlâ taşıyor. Hazreti Hüseyin’in şehadeti, bütün Müslümanların, mazlumların, masumların ortak ve derin bir acısıdır. Alınan derslerle Kerbelâ ayrılığın değil, birlik ve beraberliğin kaynağı olmalıdır. Hazreti Hüseyin Efendimiz’i ve onunla birlikte Kerbelâ’da şehit olan tüm ehlibeyti rahmetle minnetle yâd ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Ankara Tren Garı önünde terör örgütü DEAŞ tarafından 103 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, 300’den fazla vatandaşımızın yaralandığı hain saldırının 4’üncü yılı. Törer maalesef hep masumları, barışı, huzuru hedef aldı. PKK’sı, YPG’si, DEAŞ’ı, FETÖ’sü, PYD’si, nereden gelirse gelsin terörün hepsi birdir, kötüdür, lanetlidir. Bu alçak saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımızı bir kez daha anıyor, her türlü terörü ve terör örgütü destekçilerini lanetliyoruz.

Sayın Başkan, bu arada, hem CHP’nin hem HDP’nin Sayın Grup Başkan Vekillerinin mesnetsiz iddialarını, yaklaşımlarını reddediyoruz. Sayın Davutoğlu da o zamanki diğer tüm yöneticilerimiz de DEAŞ’la ilgili bütün ortamlarda bu örgütün terör örgütü olduğunu ifade etmişlerdir; bununla ilgili en ağır mücadeleler için yetkili kurullar toplantılar yapmışlar, imza atmışlardır. Aynı şekilde, tüm dünyada terör örgütleri güncellemesi yapılırken ilk Bakanlar Kurulu toplantısında DEAŞ’ı terör listesine alan Hükûmet bizim Hükûmetimizdir. Dolayısıyla, bu tarz bir ortamda, askerimizin sınır ötesi bir operasyonunda bu konuyu böyle tekrar tekrar gündeme getirmenin hiç kimseye faydasının olmadığını, baştan aşağı DEAŞ’la mücadele eden bir yönetime bu ithamın yakışık almadığını ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bir de Türkiye’de sistem değişti. Bu sistem değişikliğine katılırsınız katılmazsınız ama bunlar geride kaldı. Her gün dön dolaş “Yok efendim, partili Cumhurbaşkanı mı olur? Yok efendim, şöyle mi olur, böyle mi olur?” tarzı kapanan konuları açmanın, kendini güncellememenin hiç kimseye faydası yok. Bu ülkede sistem değişti ve partili Cumhurbaşkanlığı sistemi başladı. Dolayısıyla, milletin verdiği bu karara saygı duymak hepimizin görevi. Cumhurbaşkanımızın çok önceden planlanan il başkanları toplantısında tüm kamuoyuna bilgi vermesi, tüm liderlere teşekkür etmesi takdire şayan bir konuyken bunu, gelip burada yeni sistem değişikliğinin de alt başlığı olarak güya kınamak, güya itham etmek doğru bir yaklaşım değil diye düşünüyorum.

Bakınız, operasyon bilgisi Twitter’dan verildi, Facebook’tan verildi, bu tarz yaklaşımları doğru bulmuyoruz Sayın Başkan. HDP gibi konuşup, AK PARTİ gibi, MHP gibi oy verme görüntüsünü kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Bu tezkereyle ilgili dünden beri arkadaşların, malum arkadaşların içerikle ilgili her türlü ağır ithamlarda bulunup da “evet” oyu vermiş olmasını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - ...bu arkadaşlarımızın tezkereyle ilgili en ağır ithamlarla, hak etmediğimiz tablolarla bize saldırmalarını, konuşmalarını sabırla takip ediyoruz. Bir derdimiz var, istiyoruz ki bu atmosferde tüm partilerin ortak paydası olsun, tüm partilerin güvenlik ortak derdi olsun istiyoruz. O yüzden sükûnetimiz edebimizden ama dönüp dolaşıp kavgacı, polemikçi bir üslupla bu konuyu tartışmaya açmak doğru değil diye düşünüyorum. Tezkereye “evet” diyen 4 tane partinin 4’üne de saygı duyuyoruz ama baştan aşağıya, ordumuz o operasyonun içerisindeyken sürekli tezkereyi kötüleyen, bu konudaki iletişimimizi rencide eden bir tarzın ne orduya ne Meclise ne de partiye faydası olmadığı kanaatindeyiz. Ben bunu milletin vicdanına bırakıyorum Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız, bırakın Twitter’ı falan, tüm liderleri aramıştır, bilgi vermiştir, bugünkü toplantıda da tüm kamuoyuna teşekkür etmiştir. O yüzden bu konudaki insaf ölçeği dışındaki yaklaşımlarını tekrar gözden geçirmelerini ümit ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Özel, toparlayalım, uzatmayalım çünkü gündemimiz yoğun değerli arkadaşlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un Barış Pınarı Harekâtı Koordinasyon Toplantısına davet edilmesine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tezkerenin içeriyi eleştirir, dışarıyı eleştirir değil... Birincisi, kısa muhalefet dönemlerinde tezkereye bir kere “hayır” oyu verdiler, bir kere de “İçeriğini onaylamıyoruz ama bu seferlik ‘evet’ oyu verdik.” dediler. Tutanakları kürsüden okudum, istedikleri anda erişebilirler.

Adalet ve Kalkınma Partisi, Afganistan tezkeresine “hayır” Kuzey Irak tezkeresine bir kere “hayır” bir kere de “Bitirilmesini ümit ederek son kez evet.” diye oy kullanmış bir partidir. Öyle kimseye tezkere oyu üzerinden bir şey anlatmasınlar.

İki, eleştirilen durum şu: Gerçek anlamda “Herkesin Cumhurbaşkanıyım.” falan diyorsun ya, bunu yapacaksan ittifaklar sorusuna “Parçalanması lazım.” değil “Bu sorunun yeri bugün değil arkadaşlar.” cevabı verilir. (CHP sıralarından alkışlar) İl başkanları toplantısı bir partinin toplantısıdır, dersin ki: “Böyle kararlaştırmıştık ama hassas gündem nedeniyle ileri bir tarihe alıyorum.” Gerçek demokrasilerde böyle davranılır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen toparlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O yüzden, Sayın Bülent Turan kendi ağzıyla söylüyor: “Partili Cumhurbaşkanı.” Bakın, partili Cumhurbaşkanı… Operasyon karargâhı burası. Karargâhta partili Cumhurbaşkanı oturuyor. Partisinin grup başkanını almış, Meclis Başkanını almış, bakanlar oturuyor, partisinden milletvekilleri var, komisyon başkanı var ve böyle bir toplantıdan fotoğraf paylaşıyorlar. Şimdi, parti devleti misiniz, devletin partisi misiniz kardeşim? Böyle bir görüntüyü bu ülkeye yaşatmaya kimin hakkı var? (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Böyle bir görüntü doğru bir görüntü değil. Amacınız eğer doğru işleri hep birlikte yapmaksa böyle bir görüntü yok. Sonra, bu protokolü şehirlerde uygulayacak mısınız? Bakanın önünde milletvekili durmalı, ben onu savunuyorum; atanmış bakan yerine seçilmiş vekil. Burada öyle oturtup da ile gelince “Bakanım geldi, başta duracak, ilin milletvekilleri böyle sıralanacak.” diyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen son sözünüzü alalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son sözüm Başkanım…

Sayın Başkanım, Meclis Başkanına soruyorum: Bu toplantıya davet edilmen şu ihtiyaçtan mı kaynaklanıyor? Gelip de yürütme Meclise bilgi vermedi. Operasyonun askerî ve siyasi hedefleriyle ilgili bilgilendirilmek üzere oraya gittiysen, yasamanın başı olarak yürütmenin ayağına gittiysen o zaman sana iletilen bu bilgileri bütün Meclisin partileriyle paylaşmak için daha ne bekliyorsun Sayın Meclis Başkanı? Yok, oraya bir partinin mensubu olarak gittiysen yani Meclis adına gitmediysen, orada AK PARTİ’li olmayan kimse yok, senin tarafsızlığın nerede kaldı Sayın Meclis Başkanı? O yüzden, bu parti devleti görüntülerinin kimseye faydası yok. Aklınızı başınıza alın, size de faydası yok.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan, bir saniye…

Sayın Oluç, buyurun.

33.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili mesnetsiz iddialarda bulunduğumuzu söyledi. Yani, niye mesnetsiz olduğunu ben anlamadım doğrusu, o dönemin Başbakanı Davutoğlu’nun söylediği lafları dile getirdim. Bunlardan bir tanesi “Mahallemizin öfkeli çocukları.” dedi IŞİD’liler için. .

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öyle söylemedi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Çok açık.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İnternetten bakın, öyle söylemedi.

BAŞKAN – Sayın Turan, size söz vereceğim, lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hayır, isterseniz getirelim, burada bakalım bütün kayıtlara. O yetmedi, 10 Ekim Ankara Garı katliamından sonra “Oylarımız artıyor.” dedi. O yetmedi, “Ankara Garı katliamını yapan kokteyl bir terör örgütüdür.” dedi. Ne kokteyliydi o? Ortaya çıktı IŞİD’in yaptığı, ortada kokteyl filan yok; üstünü örtmeye çalıştı.

Şimdi, siz, o zaman, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak o Başbakanın söylediği, bugün reddettiğiniz laflarını engellemediniz, eleştirmediniz, karşı çıkmadınız, arkasında durdunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Oluç, tamamlayalım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Burada defalarca, hem biz hem diğer partiler araştırma önergeleri verdik, “IŞİD’le ilişkiler araştırılsın.” diye; hep reddettiniz. Eğer bu konuda hakikaten samimiyseniz gelin, araştıralım, hep birlikte araştıralım. Elimizde o kadar çok belge var ki, sadece bizim değil, bütün alanlarda, uluslararası alan dâhil olmak üzere, o kadar çok belge var ki. Niye bunları araştırmaktan kaçıyorsunuz? Şimdi, dolayısıyla, böyle reddimirasla kurtulabileceğiniz bir konu değildir. Hiçbir iddiamız mesnetsiz değildir, hepsi söylenmiş laflardır ve tarihen, bunlar kayıtlara girmiştir. Elbette günü geldiğinde, demokratik bir hukuk devleti işlemeye başladığında bunların hesabı sorulacaktır.

Diğeri, son bir nokta –uzatmadan söyleyeceğim- Sayın Başkan, tabii ki bu sizin görüşünüz, saygı duyuyoruz; diyorsunuz ki: “Bitti bu, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi böyledir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Oluç, tamamlayalım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Tamamlıyorum.

Bizim “tek adam yönetimi” dediğimize siz “Böyledir, bu iş bitti.” diyorsunuz. Biz bunu eleştirmeye devam edeceğiz. Türkiye’de kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran, yargının tepesinde tahakküm kuran -tartışıyoruz yargı paketini- bir yürütme, yargının bütün üst kurullarını atayan bir Cumhurbaşkanı ama aynı zamanda bir partinin genel başkanı, bütün diğer partiler hakkında her türlü lafı edecek, bugün de etti yine; partilerin seçmenleri hakkında her türlü hakareti edecek, bugün de etti yine ama biz bu sistem bir kere kabul edildi diye susacağız. 1982 Anayasası yüzde 92’yle kabul edildi, biz yıllarca eleştirdik, eleştirmeye devam ediyoruz. Siz yüzde 51,5’la bunu kabul ettirdiniz, bunu eleştirmeye devam edeceğiz ve mutlaka değiştireceğiz, bundan da haberiniz olsun.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Turan, önümüzde grup önerileri, yargı paketiyle ilgili bir değerlendirme var; şimdi size, diğer sayın grup başkan vekillerinin ifade ettiklerine karşılık olmak üzere, toparlamak üzere de bir söz veriyorum.

Buyurun.

34.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un aynı ifadeleri tekrarlaması nedeniyle cevap vermeme hakkını kullandığına ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Aslında Sayın Başkanım, grup başkan vekillerimize gündem başlamadan söz vermeniz o günün özelliğiyle ilgili konular için diye biliyorum. Siyasi polemikler kürsüde yapılır, burada değil ama maalesef konuşmalarda ister istemez cevap hakkı doğuyor yoksa ben de bunu arzu etmem. Gündemin kendi seyri içerisinde kürsüye çıkarız, tartışırız, başka bir şey ama bu grup başkan vekilleri bölümünde bu tarz karşılıklı atışmaların Mecliste zaman kaybı olduğu kanaatindeyim Sayın Başkanım, bu tartışmaları kürsüde yapmamız lazım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Polemiği siz başlattınız.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – 2 kıymetli Grup Başkan Vekili de aynı ifadeleri tekrar ettiler, aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemeyi ben doğru bulmuyorum, dolayısıyla cevap vermeme hakkımı kullanıyorum Sayın Başkan.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Siz bekliyorsunuz ama aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu vesileyle yargı reformunun kıymetini, toplumumuzun bunu beklediğini, polemiklerle zaman kaybetmek istemediğimizi ifade etmek istiyorum.

Yine, söz almışken de hem kahraman Mehmetçik’imizi hem Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve milletvekilleri tarafından, TÜİK’in son aylarda açıkladığı enflasyon verilerinin gerçeği yansıtmadığı yönünde kamuoyunda genel bir kanı oluştuğuna, hem enflasyonun hesaplanma yönteminin incelenip milletimizin gözleri önüne açıkça serilmesi hem de gerçek durumu yansıtması adına yapılacakların araştırılması amacıyla 9/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

10/10/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/10/2019 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                            Lütfü Türkkan

                                                                                                                                                 Kocaeli

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve milletvekilleri tarafından TÜİK'in son aylarda açıkladığı enflasyon verilerinin gerçeği yansıtmadığı yönünde kamuoyunda genel bir kanı oluşmuştur. Enflasyonun hesaplanma yöntemi incelenip milletimizin gözleri önüne açıkça serilmeli hem de gerçek durumu yansıtması adına yapılacakların araştırılması amacıyla 09/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 10/10/2019 Perşembe günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Kayseri Milletvekilimiz Sayın Dursun Ataş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Ataş.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Allah, Barış Pınarı Harekâtı’ndaki ordumuzu korusun ve muzaffer kılsın, kahraman askerimizin ayağına taş değdirmesin, Allah yâr ve yardımcıları olsun dileklerimle sözlerime başlamak istiyorum.

10 Ekim tarihinde 21 İYİ PARTİ’li milletvekili arkadaşımızla birlikte verdiğimiz TÜİK’in açıkladığı enflasyon verilerinin gerçekliğinin araştırılması, hesaplama yöntemlerinin incelenmesi konulu Meclis araştırma önergemiz hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde özellikle son zamanlarda TÜİK’in açıkladığı enflasyon verilerinin gerçeği yansıtmadığı, gerçek enflasyonun çok daha yüksek olduğu yönünde kamuoyunda genel bir kanı oluşmuştur. Öyle ki TÜİK tarafından son zamanlarda açıklanan enflasyon verilerine artık kimse inanmamaktadır. Bu düşünceler de haksız sayılmazlar. Nitekim, Ekim 2018’de yani bir yıl önce eylül ayı tüketici enflasyonu yüzde 6,30, yıllık ise yüzde 24,52 olarak açıklanmıştı ve bu oranlar son on beş yılın en yüksek enflasyon oranı olmuştur. Bu enflasyon verilerinin açıklanmasının hemen sonrasında neler oldu, hepimiz biliyoruz. Enflasyonu hesaplayan birimin başındaki TÜİK Başkan Yardımcısı Enver Taştı görevinden alınarak yerine damadın Enerji Bakanlığı döneminde birlikte çalıştığı Yinal Yağan getirilmişti. Bu Yinal Yağan, sanırım çok başarılı olmuş ki beş altı ay önce de TÜİK’in başına başkan olarak atandı ama yiğidi öldür, hakkını yeme. Enver Taştı görevden alınıp bu arkadaş iş başına geldikten sonra enflasyonu sürekli düşürdü. Masa başında düşürdü ama olsun, sonunda o gün bugündür enflasyon kademeli olarak düşüyor. Ama hayret verici olansa çarşıda, pazarda fiyatlar sürekli olarak yükseliyor. Bize de sormak düşüyor: Ey TÜİK, fiyatlar yükselirken enflasyon nasıl düşüyor; düşebilir mi? Vatandaşımızın hayatına doğrudan etki eden temel tüketim maddelerinin hesaplanan enflasyon sepeti içindeki oranı ne kadardır? Son zamanlarda çaya yüzde 30 zam, elektriğe yüzde 50 zam, doğal gaza yüzde 35 zam, köprü geçişlerine yüzde 20 zam, şekere yüzde 16 zam, sigaraya yüzde 50 zam, öğrenci yurtlarına yüzde 20 zam, akaryakıta ve temel gıdalara zam üstüne zam gelirken nasıl oluyor da enflasyon düşüyor; oran 9,26 nasıl çıkıyor? Bu sizin enflasyon sepetinizin içinde neler var? Tüm millet olarak anlamadığımız işte burası, zaten bize gelip anlatan da yok.

Sayın milletvekilleri, bu suni olarak masa başında düşürülen enflasyon gerçek durumu yansıtmıyor. Vatandaşın aldığı maaşa bu enflasyona göre zam yapılıyor. Gerçek enflasyon hesaplanan enflasyondan çok daha yüksek olduğu için işçinin, memurun dört gözle beklediği üç beş kuruş zammı da alıp götürüyor. Daha geçtiğimiz günlerde eylül ayı enflasyon oranları açıklandı. Bu açıklamayla yirmi altı ay sonra enflasyon tek hanelere indirildi. Dikkat edin, indi demiyorum, indirildi diyorum. Görüyoruz ki hiçbir yapısal reform olmadan zorunlu ihtiyaç ürünlerinin fiyatı sürekli artış gösterirken zamlarla mücadele eden vatandaşımız nezdinde, bu oran masa başında ayarlanmış, gerçekle alakası olmayan bir orandır.

Samimi olarak soruyorum değerli arkadaşlar: Bu enflasyon oranına aranızda inanan var mı? Enflasyon oranları masa başında kendi oluşturduğunuz enflasyon sepeti üzerinden belirlenemez. Gerçek enflasyon oranlarını hesaplamak istiyorsanız halkın içine çıkın, çarşıya pazara çıkın göreceksiniz o zaman gerçek enflasyon oranı neymiş. Vatandaşın mutfağında yangın var, mutfaklarda artık tencereler kaynamıyor.

Değerli arkadaşlar, bu nedenle, biz İYİ PARTİ olarak diyoruz ki bu şüpheli durumu bir an önce araştırarak açıklığa kavuşturalım. Bu enflasyon sepetinin içinde vatandaşımızı doğrudan ilgilendiren neler var, varsa hangi oranlarda var, nasıl bir hesaplama yapılıyor; birlikte görelim.

Bir devlet kurumunun daha itibarıyla oynanmasının, vatandaş nezdinde güvenilmez hâle gelmesinin önüne geçelim diyor, önerimize “evet” oyu vermenizi bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Katırcıoğlu.

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yani usul hâline geldi, ben de gündemle ilgili birkaç cümleden sonra TÜİK konusuna değinmeye çalışacağım üç dakikalık zaman içinde.

Şimdi, arkadaşlar, öyle anlıyorum ki dünkü tartışmalardan da anlıyorum ki özellikle bizim grubumuzun bu meselede, tezkerede “hayır” demiş olmasından kaynaklanan bir gerilim var Mecliste ve bizim arkadaşlarımızın her konuşması neredeyse bir tepkiyle karşılanıyor, vesaire.

Şimdi, doğrusunu isterseniz biz sizin gibi düşünmüyoruz, biz savaşın ülkeye yarar getirmeyeceğini düşünüyoruz. Yani bunu düşünme hakkımız yok mu arkadaşlar? Bakın, ben size bir örnek vereyim: Hani derler ya bir laf vardır “Keser döner sap döner, gün gelir devran döner.” diye. Bir örnek vereceğim size. Bir zamanlar bu ülkede komünistler vardı ve o komünistlerin varlığından rahatsız olan genel kitleler “Komünistler Moskova’ya.” diye çok meşhur bir lafla komünist olanlara karşı her türlü ezayı ve cezayı çektirdiler. Doğru mu? Doğru. Bunlardan biri de Nazım Hikmet’ti. Nazım Hikmet’in neredeyse her şiirinde, her konuşmasında “Hadi Moskova’ya.” diye arkasından bağırılırdı. Fakat arkadaşlar, şimdi Moskova’ya giden biz değiliz, ben hayatımda Moskova’ya gidemedim ama Sayın Cumhurbaşkanımız çok sık gidiyor Moskova’ya.

Bir şey daha söyleyeceğim. Erdoğan, mesela benim aldığım notlara göre 2018 yani geçen sene Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı bir konuşmasında “Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim.” diyen Nazım Hikmet’i yani o bir zamanlar “Komünistler Moskova’ya.” diye Nazım’ı kovalayanlardan biri olarak belki de Sayın Cumhurbaşkanımız onun şiirini okumak zorunda kaldı. Rahmetli Alparslan Türkeş de benim yine aldığım notlara göre 1994’te Nazım Hikmet’in son derece güzel şiirini okumakta bir sakınca hissetmedi. O şiir şuydu: “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.” Kim söylüyordu bunları? Nazım Hikmet söylüyordu arkadaşlar. Ama Nazım Hikmet bunları söylediğinden dolayı çok genç yaşında yurt dışına kaçmak zorunda kaldı ve orada memleket hasretiyle öldü. Ama şimdi ne oldu? Demin söylediğim gibi “Keser döner sap döner, gün gelir devran döner.” Şimdi bize böyle diyorsunuz belki, bizim bu savaşa “Hayır” dememiz size garip geliyor olabilir ama biz şundan çok eminiz, abdestimizden emin olduğumuz kadar: Bu savaş Türkiye’nin yararına değildir arkadaşlar. Bu savaş…

ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Ortada savaş yok, terör var.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Ya, siz savaş yok deyin, nasıl isterseniz deyin, biz savaş görüyoruz, başka bir şey görmüyoruz ekranlarda. Her neyse… Siz öyle deyin, biz başka türlü konuşalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Efendim, bir dakika daha rica edeceğim.

BAŞKAN – Bir dakika daha ilave ediyorum.

Buyurun.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Tabii, üç dakikada bu kadar söylenebiliyor ama daha uzatmayayım.

TÜİK’le ilgili bir cümle söyleyeyim isterseniz: Arkadaşlar, kimse TÜİK’e güvenmiyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu konuda uzman insanlar TÜİK’in verdiği rakamlara güvenmiyor. Bunun, TÜİK’in gerçekten manipülasyon yapıp yapmamasıyla da ilgisi yok arkadaşlar. Belki de manipülasyon yapmıyor ama kimse güvenmiyor.

Bu kadar yeterlidir.

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bülbül, bir söz talebiniz oldu.

Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Tabii, sayın konuşmacının ifade ettiği husus doğrudur. Hareketimizin kurucusu Başbuğumuz Alparslan Türkeş bir kurultayında Nazım Hikmet’in Kurtuluş Destanı’ndan bir beyit okumuştur. Orada, Kurtuluş Destanı’nda ifade edilen hususlara katılmamamız mümkün değil ancak bunu paylaştık diye de her türlü görüş ve düşünceyi paylaştığımız, takdir ettiğimiz anlamı taşımaz. Onun, kendisinin Türk adaletine karşı hesap verdiği meselelerin ne olduğuna ayrıca bakmak gerekir deyip tutanaklara geçmesini istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Öneri üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Bülent Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Kuşoğlu.

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İYİ PARTİ grup önerisi, TÜİK rakamlarının gerçeği yansıtmadığı kanısının oluştuğu hakkında. Değerli arkadaşlar, bu basit bir konu değil. Gerçekten de TÜİK rakamlarının inandırıcı olmaması devletin güvenilirliğiyle ilgili bir konu çünkü sadece TÜİK’le ilgili değil, BDDK rakamlarıyla ilgili olarak da benzeri sorunlar var, Maliye Bakanlığının ya da Merkez Bankasının açıkladığı rakamlarla ilgili olarak da benzeri sorunlar var. Yani, konu, basit olarak, bir kurumun değil, devletin güvenirliğiyle ilgili bir konu, devlet kurumlarının güvenirliğiyle ilgili bir konu ve ekonominin güven verip vermemesiyle ilgili, Türkiye ekonomisinin güven verip vermemesiyle ilgili bir konu; basite alınacak bir konu değil.

Güven konusuyla ilgili olarak tabii ki iktidar milletvekillerimiz “Gerçek değildir.” diyecek ama gerçek olup olmamasından ziyade, böyle bir algının olması bile büyük bir sorundur; algının böyle olması, böyle yerleşmiş olması bile büyük bir sorundur.

Değerli arkadaşlarım, 1 milyar dolarınız olsa şu anda Türkiye’de yatırım yapar mısınız? Şöyle yaparsınız: Belki yarısını yurt dışına çıkarırsınız, yurt dışında tutarsınız; geri kalanıyla belki yatırım yaparsınız ama tümüyle yapmazsınız. Şu anda da Türkiye’ye, Türkiye ekonomisine güven duyulmadığı için; hukuka, adalete, devlet kurumlarına güven olmadığı için Türkiye’de yatırım yok; yabancılar Türkiye’ye yatırım yapmıyor, doğrudan yatırımlarda önemli ölçüde azalma var. Doğrudan yatırımlar önemli ölçüde gayrimenkul yatırımlarından oluşuyor, vatandaşlık almak için yaptıkları yatırımlardan oluşuyor. Gerçek yatırımcı gelmiyor Türkiye’ye. Türk yatırımcılar da son yıllarda -rakamlar yok ortada ama gerçek rakamları bilebilsek- şu anda Türkiye’den daha fazla yurt dışına yatırım yapıyor; şu anda Bulgaristan’a, İngiltere’ye, Portekiz’e, Yunanistan’a, Mısır’a, Romanya’ya, Polonya’ya daha fazla yatırım var Türkiye’den. Neden? Türkiye’ye güven yok, ekonomiye güven yok, devlet kurumlarına güven yok. Böyle bir anormallik var. Ve tahmin edilen bir rakam var -bu tahmini bir rakam, ne kadar doğrudur bilmiyorum- 200 milyar doların; Türklere ait, Türk yatırımcılara ait bu dönemde kazanılmış paranın, 200 milyar doların yurt dışına kaçırıldığı söyleniyor. Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin 100 milyar doları olsa bu krizi atlatır. Bakın, 200 milyar doların yurt dışına çıkarıldığından bahsediyorum, bahsediliyor; çok önemli bir rakam. Bu dönemde kazanılan bir paradan bahsediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu iktidara yakın iş adamlarınca kazanılan paradan bahsediyorum. Onlar bile güvenmeyip yurt dışına götürdüğüne göre, yatırım yaptığına göre, Türkiye'ye yatırım yapmadığına göre gerçekten bir sorun vardır. Bu sorunun da üzerinde durulup giderilmesi lazım. Gerçek anlamda bir sorun var. Türkiye'ye yurt dışından yatırım gelmiyor, Türkiye'ye yurt dışından borç vermek istemiyorlar, verdiklerinde de çok yüksek faizden borç veriyorlar çünkü Türkiye'nin güven endeksi çok yüksek. Böyle bir sıkıntı var. Bunun devamı mümkün değil; adaleti, hukuku sağlamamız lazım, devlet kurumlarının güvenilir olması lazım, verdikleri rakamların inandırıcı olması lazım. BDDK’ye göre sorunlu krediler 4 civarında. Daha geçen, altı ay önce 31 Mart itibarıyla torba kanun görüşmelerinde 400 milyar liranın üzerinde sorunlu kredi olduğunu ilgili arkadaşımız açıklamıştı, biz bunu böyle biliyoruz ama bunu çok daha düşük açıklıyorlar. Şu anda en az 600 milyar lira sorunlu kredi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dolayısıyla bu konuyu basite almamak lazım, sadece TÜİK’le ilgili bir konu olarak almamak lazım. TÜİK’le ilgili yönleri de var. TÜİK’in yöntemiyle ilgili değil, uygulamalarıyla ilgili sıkıntılar olduğunu biliyoruz. Onların da giderilmesi lazım ama genel olarak kamu kurumları, devlet ve ekonomi maalesef güven vermiyor. Bunun bir an önce giderilmesi lazım. Dolayısıyla İYİ PARTİ’nin önerisinin dikkate alınması lazım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Amasya Milletvekilimiz Sayın Hasan Çilez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Çilez.

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

İYİ PARTİ grup önerisi hakkında konuşmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.

Öncelikle enflasyon nedir? Enflasyon, en önemli ekonomik istikrarsızlık hâllerinden bir tanesidir; mal ve hizmet fiyatlarının genel ve sürekli olarak artışını ifade eder, ülkede yaşayan herkesi de ilgilendiren bir olgudur. Sadece belirli bir mal veya hizmet değil fiyatlar genel düzeyinin sürekli hissedilir olarak artışıdır. Nedenleri arasında… Karşılıksız para arzının artması, toplam harcamaların toplam gelirden fazla olması, üretim miktarının düşmesi, üretim faktörlerindeki fiyat artışları, tedavüldeki para arzının artması, karşılıksız para basılması -ki Merkez Bankası kârının Hazineye aktarılmasına “Para basmaktır.” diye bu kürsüden söylenmiş idi; onu da kabul etmediğimi ifade etmek istiyorum- bir de teknolojik yenilikler, yapısal ve yönetsel bozukluklar enflasyona sebep olmaktadır. Bu sebeplerle, hepsini düşündüğümüz zaman, enflasyonla mücadele topyekûn bir mücadeleyi gerektiriyor. 2018 yılında da aziz milletimiz enflasyonla topyekûn mücadelenin en güzel örneklerini vermiştir. Devlet kurumlarımız, özel sektörümüz ve bizler de bireysel olarak, ülkenin vatandaşları olarak da üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirerek enflasyonla mücadeleye destek vermeliyiz.

Genelde iki çeşit enflasyon var; iktisatçılar, maliyet ve talep enflasyonu olarak bunu adlandırmışlardır. Biliyorsunuz maliyet enflasyonu, üretim faktörlerindeki fiyat artışlarının maliyetleri artırması sonucu ortaya çıkmaktadır, talep enflasyonu ise en yaygın bir tür olup üretimin az, talebin çok olmasıyla ortaya çıkmaktadır. Ancak ülkemiz geçen yıl maruz kaldığı ekonomik saldırı sonrası bu temel iki enflasyon türünden ayrı bir de benim “fırsat enflasyonu” dediğim bir türle tanışmış oldu. Dövizdeki artışlar sonrasında ürünlere yapılan zamlar dövizdeki fiyatların gerilemesiyle birlikte geri alınmamış ve burada suni bir enflasyon da gündeme gelmiştir.

Ülkemiz 1970’ten sonra çift haneli enflasyonlarla tanışmış, 1990’ların başında yüzde 100’leri görmüş ve ancak ve ancak AK PARTİ iktidarları döneminde tek haneli enflasyonları görmüştür. İYİ PARTİ grup önerisi de tek haneli enflasyona alışık olmayan bir anlayışın tezahürü olarak verilmiştir diye düşünüyorum. 2002’de yüzde 30 olan enflasyon oranı enflasyonla mücadele kapsamında doğru politikalar ve yapısal değişimlerle tek haneli rakamlara iktidarlarımız döneminde düşürülmüştür. Enflasyonla büyüme modelinden AK PARTİ döneminde vazgeçilerek reel ekonomiye geçiş sağlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Çilez.

HASAN ÇİLEZ (Devamla) - Düşük enflasyon ve yüksek kalkınma hızlarıyla ülkemiz her alanda büyük gelişme göstermiş, eğitimden sağlığa, ulaştırmadan sosyal politikalara, tarımdan sanayiye tüm sektörlerde büyük gelişmeler gösterilmiştir. Böylece Türkiye, bölgesinin ve dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olmuştur. 2018 Ağustos ayında döviz üzerinden maruz kaldığımız saldırı, ekonomi yönetimimizin gayretleriyle savuşturulmuştur. Ekonomide yapılan programla bir yıllık dengelenme sürece başarıyla tamamlanmış ve meyvelerini vermiştir. Enflasyon 2019’un Eylül ayında tek haneleri görmüştür. Aslolan bunun sürdürülebilir olmasıdır. Değişim süreci ekonomimizde başlamış, düşen faizler, düşen enflasyon milletimizi rahatlatmıştır. Ancak eylül ayında açıklanan rakamları TÜİK güvenirliliğini ortaya koyarak speküle etmek çok vahim bir durumdur.

Sayın milletvekilleri, siyaset yapalım, tartışalım, doğruyu arayalım ama devlet kurumlarını şaibe altında bırakacak söz ve davranışlardan kaçınalım. Burası Türkiye Cumhuriyeti, iki bin yıldan fazla kadim devlet geleneği olan bir milletin temsilcileriyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çilez, tamamlayalım.

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Bunu ve bunun bize yüklediği sorumluluğu asla unutmayalım. “Enflasyon yüzde 20’ye çıkınca TÜİK güvenilir, yüzde 9’a düşünce TÜİK güvenilir değil.” Bunu söylemek çok doğru değildir, inandırıcı değildir. Kurumlarımızı günlük siyasi polemik konusu yapmayalım. Bu sebeple önergenin aleyhinde olduğumuzu belirtiyorum.

Bu arada Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri ve aziz milletimiz; Barış Pınarı Harekâtı’mız başladı. Barış Pınarı Harekâtı’nda görev alan askerlerimizi Rabb’im muhafaza ve muzaffer eylesin. “Demokrasi” “insan hakları” “barış” “savaşa hayır” söylemleri ve sevgi pıtırcığı tavırlarla terörü perdelemeye çalışanları kınıyorum. 20 bin tırdan fazla silaha ses çıkarmayanların bugün bağırışlarını da çok anlamlı bulmuyorum. Türk milleti hiçbir zaman zalimin ve zulmün yanında yer almamıştır, her zaman zalimle ve zulümle mücadele etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Başkanım, son cümlem.

BAŞKAN – Peki, buyurun, son cümlenizi söyleyin Sayın Çilez.

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Tarihteki şanlı yürüyüşünde hiçbir sabıkası olmayan tek millet Türk milletidir, gittiği yere adaleti, huzuru ve insani değerleri götürmüştür. Suriye’de de bu böyle olacaktır. İnşallah, barış pınarları Fırat’ın doğusunda çağlayacak, yurtta ve dünyada barışa akacaktır. Rabb’im Mehmetlerimizi muhafaza eylesin. Sefer bizden, zafer Allah’tandır.

Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına konuşan Amasya Milletvekili Hasan Çilez’in yaklaşımının TÜİK verilerine inandığını gösterdiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, İYİ PARTİ’li sayın hatibi ve Sayın Kuşoğlu’nun TÜİK’le ilgili hesaplamalarını dinleyip de sonra AK PARTİ’li sayın hatibi dinleyince akla şu geliyor: Bir gün morali bozuk Temel’i gören Dursun sormuş “Niye moralin bozuk?” Demiş ki: “Arabayı satamıyorum, 200 bin kilometrede, kimse almıyor.” “Kolayı var." demiş. Götürmüşler, kilometre teliyle oynamışlar “20 bin kilometre oldu, satarsın artık." demiş. Dönmüş, ertesi gün neşeli görmüş “Sattın mı arabayı?” Demiş ki o: “Satar mıyım? 20 bin kilometrede daha araba.” AK PARTİ’li hatibin yaklaşımı TÜİK verilerine inandığını gösteriyor.

Teşekkür ederiz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve milletvekilleri tarafından, TÜİK’in son aylarda açıkladığı enflasyon verilerinin gerçeği yansıtmadığı yönünde kamuoyunda genel bir kanı oluştuğuna, hem enflasyonun hesaplanma yönteminin incelenip milletimizin gözleri önüne açıkça serilmesi hem de gerçek durumu yansıtması adına yapılacakların araştırılması amacıyla 9/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sayın Özel, ben eldekinden bahsettim, sen yine daldakinden bahsediyorsun. Hep aynı oluyor ha!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eldeki 200 bin kilometre, 20 bin sanıyorsun sen.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, biraz sessizlik olsun lütfen. Değerli arkadaşlarım, biraz sessizlik rica ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ile İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 10 Ekim 2015 Ankara Gar patlamasının tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

10/10/2019

Danışma Kurulu 10/10/2019 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                       Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

10 Ekim 2019 tarihinde Mersin Milletvekili Grup Başkan Vekili Fatma Kurtulan ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen 3867 grup numaralı “10 Ekim 2015 Ankara Gar patlamasının tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla” Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesi’nin, diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 10/10/2019 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 10 Ekim, Ankara Gar katliamının 4’üncü yıl dönümü. IŞİD’in Türkiye’deki en kanlı saldırısının 4’üncü yıl dönümü.

10 Ekim katliamı iktidarın ihmallerinin ve suistimallerinin açık bir sonucuydu. Bu yaşanan vahşete kadar birçok IŞİD saldırısı gerçekleşmişti. Diyarbakır mitingine 5 Haziranda bombalı saldırı, Suruç’ta 37 gencin katledilmesi, ardından göz göre göre Ankara Garı’nın önünde barış talebiyle buluşan 103 insanımızı, dostumuzu kaybettik.

Dönemin Başbakanı Davutoğlu’nun “7 Haziranla 1 Kasım arasında yaşananları anlatırsam birçok siyasetçi insan içine çıkamaz.” sözlerini hatırlatarak bir baba bu sabah anmada şöyle haykırdı: “Söyle Davutoğlu, benim oğlumu kim öldürdü? Söyle Davutoğlu, benim oğlumu kim öldürdü?” Ben de soruyorum arkadaşlar: Söyle Sayın Davutoğlu, kimdir o insan içine çıkamayacak olan siyasetçiler? Neden öldü onlarca insanımız?

Bakın, dün ilan edilen savaşın IŞİD’in yeniden uyanması tehdidini doğuracağını bütün dünya haykırıyor, bütün dünya. Fakat biz, bu tehdide gözü kulağı kapamış, sınırdan bu tarafa tek bir saldırısı dahi olmamış halkları düşman ilan ediyoruz. IŞİD’in Suriye’de 15-20 bin uykuda militanı olduğu, 2 bin militanının ise hapishanelerde tutulduğu söyleniyor. Bir savaş, istikrarsızlık anında bu militanlara ne olacak? Bu militanların Suriye'de ve Türkiye'de yeni katliamlar yapmalarını nasıl önleyeceksiniz? Rojava’yı Türkiye'nin Vietnam’ı yapmakta neden bu kadar ısrarcısınız?

Ya mülteciler? Avrupa’yla pazarlıkta kullandığınız bu insanlar birer rakam değiller. 2 milyona yakın çocuk mülteci var bu ülkede ve daha geçen günlerde Kocaeli’de 9 yaşındaki Vail mezarlık kapısına kendini astı. Sebebi, okuldaki kötü muamele ve dışlanmışlık ve biz ona bir hayat sunamadık arkadaşlar.

Bir başka soru: Fırat’ın doğusuna transfer edilmek üzere 6.500 kişinin Suriye Ulusal Ordusu çatısı altında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından eğitildiği söyleniyor. Kim bu ÖSO? El Kaide tarafından kurulmuş, geçmişte IŞİD’le hareket etmiş örgütlerin üyeleri, ideolojik olarak da IŞİD’ten hiçbir farklılıkları yok. Urfa’da daha geçen günlerde, sanki olağan bir durummuş gibi, polis korumasında toplantı yapıyor bunlar. 50 bin cihatçının olası Suriye operasyonunu destekleyeceğini söylüyorlar, ardından El Nusra operasyonu desteklediğini açıklıyor.

Değerli arkadaşlar, popülist muhafazakâr liderler sorumluluk almak yerine kendi kamuoylarına oynuyorlar. Trump, biz aptal mıyız IŞİD’lileri alacağız deyip topu Türkiye'ye atıyor ve biz bu çamura bodoslama dalıyoruz. Adam bir konuşma içerisinde beş birbirine benzemez laf söylüyor, beş birbirine benzemez “tweet” atıyor ve bu adama “Türkiye'nin ekonomisini mahvederim.” deme fırsatını veriyorsunuz; sizler veriyorsunuz. “One minute” diyebilecek misiniz? Asla diyemeyeceksiniz çünkü bağımsız değiliz sevgili vatansever arkadaşlar, bağımsız değiliz; çünkü gül gibi dikenli ve bağımlı bir ekonomimiz var bizim, göbekten bağlıyız. O yüzden de “Ekonominizi batırırım.” dediği zaman “Batırır mı?” diye korkuyorsunuz.

Bakın, sınır güvenliği falan değil; savaşın bir nedeni, Kürtlerin bir statü elde etmesine tahammülsüzlükken diğer nedeni de ekonomik kriz ve özellikle yerel seçimler sonrası muhaliflerin bir araya gelişlerini ve dayanışmalarını kırmak. İktidarın bekası için kurulan bu tuzağa düşmemek gerekiyor. Tıpkı bir savaşın adının “Barış Pınarı” olamayacağı gibi, kimsenin ayağına taş değmeyecek bir savaş da olmaz arkadaşlar. Savaş öldürür; savaşta ölünür, öldürülür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Dolayısıyla ayağınıza taş değer. Türkiye'deki tüm insanların ve özellikle de iktidara muhalif güçlerin barış ve demokrasi umudunu heba etmemek hepimizin borcu ve görevidir.

Değerli arkadaşlar, Elektrik Mühendisleri Odası hesaplarına göre, 4 kişilik bir ailenin aylık elektrik faturası Ocak 2019’da 123 lirayken Ekim 2019’da 163 liraya yükseldi. 2015’te 4,25 olan köprü geçiş ücreti, dört yılın sonunda 10,5 liraya çıktı. Savaşla birlikte, gıda ürünlerine, elektriğe, doğal gaza, köprüye gelen zamlar daha da katlanacak.

Tazminat haklarını isteyen madencilerin seslerini duymayacak mıyız? Kaz Dağlarına yürümeyince dağlar yerinde kalacak mı? KHK’liler buluşması engellenince onlar bir araya gelmekten vaz mı geçecekler? Bu kötü hâl ve gidişata karşı yan yana duran muhalefeti böyle mi bastıracaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Siyasi muhalefetin bir kısmı kolayca bu nefret, hamasi milliyetçilik politikasına teşne olabilir fakat halk artık hiçbir hamasetle gerçek sorunlarını unutmayacak ve hiçbir savaş, inanın hiçbir savaş yoksulluğun, kadın cinayetlerinin, bu ülkedeki otoriterliğin, baskının, sansürün üzerini örtemeyecek arkadaşlar.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Murat Emir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süremiz üç dakika Sayın Emir.

CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu sabah, dört yıl önce Ankara Garı’nda cumhuriyet tarihinin belki de en önemli, en iğrenç terör saldırısı sonucunda yitirdiğimiz 103 canımızı andık. O gün tedbir almayan güvenlik güçleri, dört yıldır ve bugün de olağanüstü güvenlik tedbirleri alıyor, öylesine alıyor ki neredeyse aileler ve bizler dahi o alana girmekte güçlük çekiyoruz.

Değerli arkadaşlar, annelerin, ablaların, ağabeylerin, babaların feryadı, acısı hâlâ ilk günkü gibi taptaze, çığlıkları her an hissedilebilecek seviyede çünkü 10 Ekim Ankara Garı patlamasıyla, terör saldırısıyla, olması gerektiği gibi hukuki ve siyasi yüzleşme henüz yapılamamıştır. Göstermelik bir mahkeme, alelacele sürdürülen duruşmalar, gerçek sorumlulara uzanmayan bir iddianame, azmettiricilerin, planlayıcıların, ihmal edenlerin, istihbaratı saklayanların, gerekli güvenlik önlemi almayan polis müdürlerinin bir kenara bırakıldığı, birkaç maşayla uğraşıldığı bir duruşmalar süreci geçirilmiştir. Bu süreçle ilgili siyasi yüzleşme de henüz yapılamamıştır. Biz dört yıldır bu konuyu buraya getiriyoruz ama sizin ellerinizle bu konunun araştırılması önleniyor.

Bakınız, Suruç katliamında bombacı olan birinin kardeşi -hepsinin Dokumacılar örgütüne ait olduğu biliniyor- bunlar İlhami Balı’yla yani IŞİD’in Türkiye sorumlusuyla sürekli konuşuyorlar, defalarca sınırdan Suriye’ye girip çıkıyorlar, teknik takipteler; bunlara rağmen, bunlarla ilgili sorumluların, istihbarat verenlerin ve istihbaratı değerlendirmeyenlerin hiçbir sorumluluğu oluşmuyor ve bu olduğu sürece de vicdanlar kanamaya devam edecek.

Siyasi yüzleşmeyi yapmadınız çünkü o dönemden yani 7 Haziran ve 1 Kasım sürecinden birinci derecede sorumlu sizin iktidarınızdır. Bizim sözlerimizi dinlemediniz ama sizin o dönemki Başbakanınız bunu itiraf etmiştir, demiştir ki: “O defterler açılırsa birçok insan, insan içine çıkamayacak.” Bakınız, tam da o defterleri açma dönemidir, gelin o defterleri açalım. Bu insanlar niye öldüler? Bu insanlar kimin gözetiminde, kimin katkısıyla, kimin görmezden gelmesiyle gözetildiler? Anımsayın, o süreçte 7 Haziran seçimlerinde yeterli çoğunluğu sağlamayınca “Halk kaosu seçti.” demiştiniz, biz anlamamıştık ne kastedildiğini ama “büyük usta, Reis” dediğiniz kişi, Meclis çoğunluğunu ancak ve ancak toplumdaki terör algısının, tedirginliğin artmasıyla alacağını hissetmişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Emir, tamamlayalım.

MURAT EMİR (Devamla) – Demek ki kaostan kasıtları buymuş. Türkiye o süreçte kan gölüne döndü. Sizlerse o gün IŞİD’e IŞİD bile diyemiyordunuz, terör örgütü demekten imtina ediyordunuz, tek bir cümle içerisinde “IŞİD, terör örgütüdür.” diyememiştiniz. Türkiye’nin Suriye sınırını kevgire çeviren cihatçılara, Selefilere izin verdiniz. Suriye’ye son süratle silah göndermeye, oraya savaşçı göndermeye devam ettiniz. Bakın, bugün İdlib’de biriken o savaşçılar, bugün Suriye’de Mehmetçik’imizin operasyon yapmak zorunda kaldığı o bölgede bulunan IŞİD militanları sizin hükûmetleriniz döneminde oraya ellerini kollarını sallayarak, ellerinde silahlarıyla girdiler ve yaralanınca oradan Türkiye Cumhuriyeti’nin ambulanslarıyla getirilip tedavi ettirilip tekrar cepheye sürüldüler.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Orada PKK yok mu?

MURAT EMİR (Devamla) – Dolayısıyla bugün orada bizim başımızda bir bataklık varsa, bir IŞİD belası varsa birinci sorumlu sizlersiniz ve siyasi sorumlular sizlersiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Murat Bey, PKK yok mu orada?

MURAT EMİR (Devamla) – O yüzden, bugün bu araştırma önergesine “evet” deyip o defterleri gelip hep beraber açıp…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

MURAT EMİR (Devamla) – …7 Haziran-1 Kasım sürecini hep beraber ortaya çıkarmak zorundayız.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Murat Bey, PKK yok mu orada?

MURAT EMİR (Devamla) – Bu yüzleşme yapılmadığı sürece ülkemiz bu karanlıktan ve bu utançtan maalesef kurtulamayacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Emrullah İşler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın İşler.

AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. 10 Ekim 2015 Ankara Garı’nda ve diğer patlamalarda, bütün terör faaliyetlerinde ölen masum insanlara rahmet dileyerek sözlerime başlamak istiyorum. Bu vesileyle, başta PKK terör örgütü olmak üzere FETÖ, DEAŞ ve bütün terör örgütlerini bu milletin kürsüsünden lanetliyorum.

Sayın milletvekilleri, bu patlamayla ilgili geldiğimiz noktayı kısaca özetleyerek diğer ithamlar hakkında görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Öncelikle, 10/10/2015 günü Ankara Garı’nda meydana gelen patlamayla ilgili (2015/141243) sayıyla soruşturma başlatılmış, soruşturma kapsamında yapılan DNA incelemesi neticesinde, canlı bomba olarak kendini patlatan şahıslardan birinin isminin “Yunus Emre Alagöz” olduğu, diğerinin ise Suriye uyruklu bir şahıs olduğu yönünde bilgiler elde edilmiştir. Olayla ilgili olarak soruşturma ve kovuşturma aşamasında toplam 36 şüpheli tespit edilmiş, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 3/8/2018 tarihli gerekçeli kararıyla, tutuklu bulunan 19 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmiştir. Dava dosyasında, firari durumda bulunan 17 sanığın (2018/287) esas sayıyla Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılamalarına devam edilmektedir. Konunun mahkeme boyutu, yargı boyutu bu şekildedir.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, Halkların Demokratik Partisi adına konuşan hatip, verdiği önergeyle ilgili keşke birkaç cümle söylemiş olsaydı. Sadece cümlesini söyledi, ondan sonra, dağarcığında ne varsa onlarla ilgili birtakım ileri geri laflar söyledi.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Tabii ki 7 Haziran seçimlerinde tek başına bir iktidar çıkmadıktan sonra ilk patlamayı -biliyorsunuz- DEAŞ Suruç’ta 20 Temmuz’da başlattı, ardından patlamalar geldi; Ocak, Şubat aylarında 2016’da da patlamalar geldi. Merasim Sokak var, Sultanahmet var, İstiklal Caddesi var.

Peki, şunun altını çizmekte fayda var… Bu, gerekçede de var, diyorlar ki: Gerekli, bazı kusurlu olanlar vesaire. Evet, şimdi bu patlamalar neden olmuyor? Şu soruyu sormamız lazım. Güvenlik güçlerimiz yine aynı güvenlik güçleri. Bu ülkenin güvenlik güçlerinin içerisindeki ihanet şebekesi çökertildikten sonra… Ki şimdi siz onlarla kol kola geziyorsunuz, birbirinize destek veriyorsunuz, sosyal medyada paylaşıyorsunuz.

MURAT EMİR (Ankara) – O günkü emniyet görevlilerinin hiçbirisi FETÖ’den alınmadı.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Nasıl Suriye’de DEAŞ’la kol kolaysanız aynı şekilde şimdi de FETÖ’cülerle birlikte hareket ediyorsunuz.

MURAT EMİR (Ankara) – Müfterisiniz, müfteri.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – IŞİD’lilere çanak tuttunuz, alkışladınız IŞİD’lileri ya. IŞİD’liler sizin iyi çocuklarınız.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Şimdi diyorsunuz ki -operasyona, dün başlayan Barış Pınarı Harekâtı’na sözü getirdi- “‘Rojava Vietnam olmasın.’ dedi.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Vietnam’ı yaratanlarla kol kola olacaksınız…

BAŞKAN – Sayın İşler, devam edin.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Siz iyi çocuklarınızı korumaya gidin, İŞID’liler sizin iyi çocuklarınız.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bak, bugünkü yapılanlar da bir gün yine sizin üstünüze akacak.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – …ondan sonra bizim barış harekâtımızı onların harekâtlarıyla eşleştireceksiniz, böyle bir şey olamaz.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Barış harekâtından ölüm akıyor, ölüm. Barış değil, savaş akıyor.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir sessiz olalım.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bakınız, biz Fırat Kalkanı Harekâtı’nı yaptık, 3 binin üzerinde DEAŞ’lıyla Türkiye mücadele etti.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Sizin iyi çocuklarınız ölüm saçıyor, ölüm.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – DEAŞ belasıyla dünyada en büyük ölçekte mücadele eden ülke Türkiye’dir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İlk defa resmî hükûmet kararı alan ve onu terör örgütü olarak ilan eden Türkiye Cumhuriyeti değil midir? Fırat Kalkanı Operasyonu’nu yapan kimdir? Niye rahatsız oluyorsunuz? (HDP sıralarından gürültüler)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Bombalar patlatan IŞİD’lileri ne yapacaksınız? Onu açıklayın bize.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen susalım.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bakın, Türkiye Cumhuriyeti Özgür Suriye Ordusuna destek veriyor, Özgür Suriye Ordusu Suriyeli vatanperverlerden, vatanseverlerden oluşmaktadır…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Cepheler, cephe cephe, cepheler onlar. El Kaide, El Kaide.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – …ülkelerini savunmaktadır, DEAŞ’a karşı savunmaktadır, sizin uzantınız olan PKK’lılara karşı savunmaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın İşler, Genel Kurula hitap edelim lütfen.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bakınız, “iktidarın bekası için” diyor harekâta.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Aynen öyle.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Tam da öyle, tam da öyle…

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Biz iktidarın bekası için değil, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekası için barış harekâtımızı yapmış olduk.

BAŞKAN – Susalım arkadaşlar…

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Fırat Kalkanı’nı yaptığımız gibi, Zeytin Dalı’nı yaptığımız gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – …şimdi de barış harekâtını yapıyoruz.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Derdiniz vatanın bekası değil, derdiniz kendi bekanız.

BAŞKAN – Sayın İşler, selamlayalım, bitirelim.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Süremiz…

BAŞKAN – İki dakika ekledim size, üç artı iki bu.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – O zaman bitiriyorum Sayın Başkan.

Bu önergenin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyorum ama şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti devleti, kendisini tehdit eden ne kadar terör örgütü varsa, içeride ve dışarıda aslanlar gibi mücadelesini yürütecek ve Türkiye’nin sınırlarının dışından Türkiye’ye tehdit oluşturmasına hiçbir zaman müsaade etmeyecektir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Sen git, ne bekliyorsun burada? Sen git o zaman, sen git.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – İleri geri laflar söylediğimi, önergeyle ilgili konuşmadığımı ifade etti.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Evet, konuşmadı.

BAŞKAN – Buyurun, ben mikrofonunuzu açıyorum, yerinizden…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.

Buyurun, iki dakika veriyorum.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – 10 Ekimde gardaydım.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Ne işin vardı?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Barış istiyordum. “Ne işin vardı?” diye sorabiliyorsanız burada zaten söyleyecek başka bir söz yok size. (HDP sıralarından gürültüler)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Mesele bu işte!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Ne işi vardı…

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Ama ben orada ölen arkadaşlarımız için burada konuşmaya devam edeceğim.

10 Ekim günü arabamla, hâlâ kullandığım arabamla yaralılar taşıdım ben hastaneye. 10 Ekim günü savcı gelsin diye orada telefonlar açtım, bekledim saatlerce.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bağırmayın, duyuyoruz ya.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Bağırırım ben! Öldü insanlar, kapatın kulaklarınızı, zaten kapatıyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bağırmayın, anlamıyoruz, anlamaya çalışıyoruz bağırma.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – 10 Ekim günü Emniyet görevlileri orada ölülerini kucaklamış olan insanlara gaz sıktılar gaz, bunu orada hepimiz gördük. İleri geri konuşuyoruz öyle mi? Biz bu ülkede IŞİD’in ne yaptığını biliyoruz ve sizi uyarmak için zaten bu önergede özellikle söz aldım, “Bugün IŞİD aynı şeyleri yaparsa ne yapacaksınız?” diye. (AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Arkadaşlar, hatibiniz konuşuyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Süleyman Soylu’nun dediği gibi “O iş bende” mi diyeceksiniz? IŞİD bu IŞİD bahsettiğimiz, “Avrupa ondan çok korkuyor, biz hallederiz onu” mu diyeceksiniz? Hiçbir şeyi halledemezsiniz, hiçbir şeyi halledemezsiniz. O zaman da aynı şekilde o adam…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – DEAŞ’la da mücadele ediyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – …öldüren o adam, bomba patlatan o adam Diyarbakır’da otelde kalmıştı.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – DEAŞ’la en büyük mücadeleyi kim yaptı?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Serbest bıraktı sizin polisiniz. (AK PARTİ sıralarından “Polis hepimizin polisi!” sözleri) Hiçbiriniz sorumluluk almadınız ve şu anda sadece bomba patlatanlar ya da onların yakınları yargılandı o davada.

Bir devletin sorumluluğu vardır, Allah için bir kişi çıkar istifa eder yahu! Sizde bu yüz hiçbir zaman olmadı. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurun.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kürtler sakalı kesti, YPG’li oldu.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Oluç.

Bakın, değerli arkadaşlarım, konuşmak isteyen herkese söz veriyoruz. Lütfen… Bu kürsünün de bir masuniyeti vardır, bu kürsüye çıkana herkes saygı gösterecek. Herkes istediğini burada duyacak diye bir şey yok. Her parti için söylüyorum bunu. Rica ediyorum sizlerden, insicamı bozmayın. Parti grup başkan vekilleriniz var, sözcüleriniz var. Ben her türlü konuda kendilerine son derece özgürce sözler veriyorum. Yani Mecliste özellikle konuşma üslubumuzun daha buraya saygın bir hâlde olmasını sizlerden rica ediyorum. Sert tartışmalar olabilir ama hiçbiri kürsüde konuşan hatibin sözünü kesmeye dönük olmamalı çünkü herkes çıkıp konuşuyor burada ve aynı hassasiyeti de herkes için gösteriyoruz.

Sayın Oluç, buyurun lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, hatip çok ağır suçlamada bulundu “Vatan hainleriyle kol kolasınız.” diye. İzin verirseniz kürsüden cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika da size söz veriyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, ama…

BAŞKAN – Toparlayarak konuşalım.

Değerli arkadaşlar, sizlerden ricam, konuşmalarımızda yeni sataşmalara mahal vermeyelim çünkü bu tartışmaları bir yerde de kesmek durumundayız, gündemimiz yoğun.

Buyurun Sayın Oluç.

2.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, anlaşılır bir durum yok aslında ama yani biz IŞİD’i teşhir ettikçe AKP Grubu rahatsız oluyor, neden?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ya, yapmayın bunu gözünüzü seveyim ya!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Yani biz IŞİD diyoruz, ses AKP’den çıkıyor; neden? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Rahatsız olmayın.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar…

REFİK ÖZEN (Bursa) – Biz her ikisiyle de mücadele ediyoruz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Ya, öyle oluyor işte, öyle oluyor işte.

REFİK ÖZEN (Bursa) – DEAŞ’ıyla, PKK’sıyla, hepsiyle biz mücadele ediyoruz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Yok öyle, yok öyle!

REFİK ÖZEN (Bursa) – Sen PKK’ya bir söz söyleyebiliyor musun?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Siz ağzınıza geleni söyleyeceksiniz, biz söyleyince celalleneceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

REFİK ÖZEN (Bursa) – DEAŞ’ı da, PKK’sı da, hepsi aynı!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Öfke yok. Düşüneceksiniz, dinleyeceksiniz, anlayacaksınız.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, bakın, grup başkan vekiliniz var burada.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Yok öyle, sizin bağırmanıza pabuç bırakmayız. Öyle yok. Dinleyeceksiniz.

REFİK ÖZEN (Bursa) – PKK’ya da, DEAŞ’a da, size de pabuç bırakmayacağız.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Şimdi, değerli vekiller, yani bu nasıl bir suçlama ya, bu nasıl bir suçlama? Yıllarca Fetullahçılarla iktidar ortaklığı yapan bir parti nasıl kalkar da bize “Vatan hainleriyle kol kolasınız." der Fetullahçıları kast ederek, nasıl böyle bir şey dersiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Biz FETÖ’ye “terörist” diyoruz siz PKK’ya “terörist” diyebiliyor musunuz?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Susmayı öğrenin, öğrenin.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Siz yıllarca Fetullahçıları bu devletin bütün kademelerinde her yere getirdiniz “Ne istedilerse verdik." dediniz. Fetullah hoca için sizin temsilcileriniz, sözcüleriniz -isimlerini şimdi tek tek burada saymayayım, siz onları biliyorsunuz- salya sümük ağladılar. “Allah aşkına gel hoca, hasret kaldık sana." dediniz. O Türkçe olimpiyatlarında konuşmalar yaptınız. Bütün bunları yapmış olan bir parti olarak nasıl olur da, hangi rahatsızlıkla bunu bize söyleyebilirsiniz?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Biz FETÖ’ye “terörist” diyoruz, siz PKK’ya terörist diyor musunuz?

REFİK ÖZEN (Bursa) – DEAŞ’ı da, PKK’yı da, FETÖ’yü de lanetliyoruz.

BAŞKAN – Müsaade edin değerli arkadaşlar, lütfen. Birazdan grup başkan vekilinize söz vereceğiz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Bizim Fetullahçılarla hiçbir alakamız ne geçmişte oldu ne bugün vardı. Biz zamanında size söylerken, biz zamanında sizi uyarırken bakın, bugün hapiste tuttuğunuz, rehin tuttuğunuz o sevgili Selahattin Demirtaş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Oluç, tamamlayın lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

…bu Meclis kürsüsünde ve grup toplantılarında “Bu Fetullahçılarla kurduğunuz ilişkiler yarın sizin başınıza bela olacak." diye uyarırken cezaevindeki İdris Baluken bu kürsüden sizleri uyarırken susuyordunuz, eleştirileri dinlemiyordunuz. Şimdi, kalkıp bize bunu nasıl söyleyebiliyorsunuz? Akıl alır gibi değil, asla kabulleneceğimiz bir konu değildir. Bak, bu konuda aynaya bakın, kendinizden başka kimseyi göremezsiniz, bu kadar da nettir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – IŞİD de kahrolsun, PKK da kahrolsun, FETÖ de kahrolsun! Sen de de bunu!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri… (AK PARTİ ve HDP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri… Lütfen susalım yani bu doğru bir üslup değil arkadaşlar. Bakın, doğru bir üslup değil.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – O tarafa susmalarını söyleyin.

BAŞKAN – Herkes için söylüyorum bunu, herkes yapıyor, herkes için söylüyorum. Doğru bir üslup değil.

Bakın, defalarca söyledim, partinizin sorumluluğunu üstlenen grup başkan vekilleriniz burada, onlar gerekli notları alıyorlar yani grup başkan vekilleriniz de her türlü konuda söz söyleyecek ehliyette değerli arkadaşlarımız ama bu Meclisin de bir idaresi var, böyle karşılıklı suçlamalarla… Bunlar, zaten ne televizyonlardan duyuluyor ne başkası duyuyor, boşa giden konuşmalar değerli arkadaşlarım. Konuşacak yer kürsü. Bu kürsüde özgürce herkes konuşacak, birbirine cevabını verecek. Bu iş böyle.

Şimdi, sessizlik rica ediyorum.

Sayın Turan, sizin beklettim, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı size söz veriyorum.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündem başlarken tüm partilerimizin grup başkan vekilleri gayet sakince, gayet medenice, Gar katliamında öldürülen vatandaşlarımız başta olmak üzere tüm terör mağdurlarını andılar, bununla ilgili tespitlerini paylaştılar fakat bunu samimiyetten uzak bir yaklaşımla, tekrar tekrar Meclisin kendi gündemini yok edercesine başka mecralara çekmenin ne demek olduğunu biz iyi biliyoruz. Özellikle sanki patlamadan sonraki süreçte bir göz yumma varmış gibi yapılmasını “sizin askeriniz, sizin polisiniz” tarzı, sanki siz Türkiye'nin değil de başka başka ülkelerin vekiliymiş gibi davranmanızı açıkçası doğru bulmuyorum Sayın Başkan.

Bakınız, bu polis bizim polisimiz. Gar katliamından sonra da o polis büyük bir emek göstererek failleri yakalamak için gayret etti ve o faillerin de hepsi yakalandı zaten biliyorsunuz. Sadece bir terör örgütüne lanet okuyup da diğerlerini görmemek çok yanlış bir yaklaşım. Ben AK PARTİ’nin Grup Başkan Vekiliyim, diyorum ki: Lanet olsun IŞİD’e, DEAŞ’a. Ama PKK’ya da, YPG’ye de, FETÖ’ye de lanet olsun diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Siz çıkıp çıkıp sadece, bizi, uluslararası projelerin uzantısı olarak, FETÖ’nün bir iddiası olarak Türkiye'nin güya IŞİD’le ilişkisi varmış savını, iddiasını buradan yayarsanız biz sizin neye hizmet etmiş olduğunuzu anlarız.

Bakınız, Türkiye IŞİD’le en çok mücadele eden, bedel ödeten, binlerce DEAŞ’çıyı öldüren bir ülkedir.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Cezaevlerinde neden IŞİD’çi yok?

BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bunu tüm dünya biliyor, IŞİD’i bitiren Türkiye’dir, bunu biliyor ama buna rağmen, siz FETÖ’nün söylemiyle, uluslararası mahkemelere güya bazı konuları taşıma gayretiyle “Türkiye ile IŞİD’in illiyeti var.” derseniz hizmet ettiğiniz o insanlara hizmet edersiniz ama bunu Meclis affetmez değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Bir daha söylüyorum değerli arkadaşlar: Daha 2013 yılında, Bakanlar Kurulu kararıyla IŞİD’i terör listesine alan ülke Türkiye’dir. Ardından en ağır mücadeleyi veren, şehit veren ülke Türkiye’dir. Ama siz hiç Eren Bülbül’ün katillerini hatırlamazken, siz hiç Aybüke öğretmenin katilini hatırlamazken, siz hiç Yasin Börü’yü anmazken, sahte hesaplarla, sahte iddialarla “IŞİD, IŞİD” derseniz “Hadi oradan!” derler size. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar.)

Değerli arkadaşlar, terörün partisi olmaz, terörün illiyeti olmaz, terör terördür. Ya demokrasiden yanasınız ya terörün karşısındasınız. “Bazı teröristler iyidir, bazıları kötüdür.” derseniz biz sizi ciddiye almayız.

Gar katliamında ölenler de diğer terör örgütlerinin öldürdükleri de bizim vatandaşlarımız, hepsine üzüldük, hepsinin takipçisiyiz.

Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ile İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 10 Ekim 2015 Ankara Gar patlamasının tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Öneri kabul edilmemiştir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, açıklama için, 60’a göre bir dakikalık söz istiyorum yerimden.

BAŞKAN – Ben öneriyi okutup ondan sonra size söz vereceğim.

3.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşları tarafından, jeotermal enerji santrallerinin doğaya ve çevreye olan olumsuz etkilerinin araştırılması amacıyla 10/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Bundan önce Sayın Turan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Soma işçilerinin sorunlarına duyarsız kalındığı iddialarını şık bulmadığına, Soma maden işçilerinin kıdem ve ihbar tazminatlarının Türkiye Kömür İşletmelerince karşılanması çalışmasının başlatıldığına ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün uzun süre tartışılan, bugün de az önce HDP’nin konuşmacısının ifade ettiği Soma işçilerimizin sorunlarına duyarsız kalma iddiasını şık bulmuyorum.

Dün Soma maden işçilerimiz bizlerle görüştüler, ardından Bakanlığımızın yetkilileriyle görüştüler ve en sonunda Enerji Bakan Yardımcımız Şeref Kalaycı’yla görüştüler. O görüşme çok olumlu geçti, bilgi vermek istiyorum Meclisimize. Bazı engel mahkeme kararları olmakla beraber, karşılıklı mutabakatla tekrar bir araya gelinmesi kararı alındı; kıdem ve ihbar tazminatlarının TKİ yani Türkiye Kömür İşletmelerince karşılanması çalışması başlatıldı. Dolayısıyla haftaya tekrar bir araya gelinecek. Bu bilgiyi vermek istedim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Turan.

Bu önemli bir bilgi. Çünkü Soma’da zaten büyük bir acı yaşandı. Bu acının bir sonucu olan, ortaya çıkan diğer sorunların da giderilmesi devletimizin de asli görevlerinden biri olmalıdır.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Türkkan.

Sayın Özkoç, ondan sonra size söz vereyim.

Buyurun.

37.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Soma maden işçilerinin mağduriyetinin giderilmesi konusunda başlatılmış olan çalışmanın işçilerin haklarının teslim edilmesi durumunda doğru yapılmış olacağına ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Dün Soma’dan gelen maden işçileriyle bizler de görüştük, bundan bir önceki gün. Oradaki problem şu: Burada çıkan kanunla beraber şimdiye kadar -burada işveren olan bir sürü arkadaşımız var- kıdem tazminatlarıyla ilgili “Otuz altı ay vadede ödenecek.” diye bir karar almış Türkiye Kömür İşletmeleri. Yani otuz altı ay vadede ödenecek kıdem tazminatı o işçilerin hiçbir mağduriyetini gidermez. Daha önce böyle bir girişim sonucu Sayın Cumhurbaşkanının emriyle sadece üç taksit ödenmiş, ondan sonra gerisi yine kesilmiş. Yani bu adamlar eylem yaptıkça “Dur, sesleri çıkmasın; üç taksit ödeyelim, sonra yine unutalım.” derseniz, bu insanların günahını alırsınız. Bu konudaki başlamış olduğunuz bu meseleyi dikkatlice takip edip otuz altı aya da bölmeden, insanların haklarını hukuklarını teslim ederek bitirirseniz doğru işi olmuş olur, öbür türlü bu işçilerin sadece gazını almış olursunuz. Bu da çok uygun bir şey olmaz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, zapta geçsin diye söylüyorum. Sayıştayın, mahkeme kararı olmadan ödeme yapılmasına ilişkin bir engeli var, bununla ilgili bir çalışma süreci var, bahsedeceğim sonra arkadaşlarımıza.

BAŞKAN – Oradaki sorun bir gider olması bakımından bir mahkeme kararı olması mıdır?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İhtiyacı gerekiyor, evet.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hayır, kıdem tazminatı ödenmesi için mahkeme kararına ihtiyaç yok Sayın Başkan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Anlatacağım ben. Uzun bir konu Sayın Başkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İş Kanunu’nda kıdem tazminatı ödenmesiyle ilgili böyle bir madde yok.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Devlet borçlu değil, şirket borçlu. Üzerine alıyor. Nasıl alacak? Düzenleme gerekir.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Özkoç, buyurun.

38.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ülkenin kaderiyle ilgili konularda bilgilenme ve bilgilendirilme hakkının olduğuna ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, sınır ötesi bir harekât yapılıyor Sayın Başkan ve Mehmetçik’imiz söz konusu. Cumhurbaşkanlığı sisteminde defaatle söylenen şey “Türkiye Büyük Millet Meclisi eskisinden daha güçlü olacak ve asla göz ardı edilmeyecek.” Defalarca söylendi bu.

Şimdi ben soruyorum: Sayın Cumhurbaşkanı sarayda yaptığı toplantılarda yürütmenin bütün organlarını çağırırken AKP’nin siyasilerini de o toplantıya çağırıyor ve onlarla bilgilendirme toplantısı yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Türkiye Büyük Millet Meclisi bilgilendirilmeden AKP il başkanları toplanıyor, onlara bilgilendirme yapılıyor ve Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki onlara: “Millî Savunma Bakanı da sizi bilgilendirecek.” Türkiye Büyük Millet Meclisi nerede Sayın Başkan? Bu konuda, o makamda oturan Meclis Başkanı “Neden Türkiye Büyük Millet Meclisi bilgilendirilmiyor?” diye orada bulunurken bunu dile getirmiyor? Mehmetçik’in kaderini belirleyecek, vatanımızla ilgili bir konuda milletin sesi olan milletvekillerine neden bilgi verilmiyor? Öncelikle de il başkanlarına ve AKP’li siyasilere veriliyor. “Ben Türkiye'nin tarafsız Cumhurbaşkanıyım.” diyen kişi eğer bu tutumunu sürdürmeye başlar, devam ederse 82 milyon kişinin Cumhurbaşkanı olamaz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu ülkenin kaderiyle ilgili konularda bilgilenmek ve bilgilendirilmek hakkıdır. Meclis Başkanı, Tayyip Erdoğan’a sorumlu değildir; millete ve Meclise karşı sorumludur. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, yine, zapta geçmesi için söyleyeceğim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Engin Bey’in ifade ettiği konuyla ilgili, az önce konuşmuştuk Özgür Bey’le karşılıklı, bilgi vermiştim ama bir daha söyleyeyim.

Sayın Başkan, Cumhurbaşkanımız tüm siyasi parti liderlerini bilgilendirdi. Devam eden bir süreç var, ihtiyaç hâlinde o konu yine paylaşılacaktır Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, siyasi parti genel başkanlarını aramak başka bir şey, Meclisi bilgilendirmek başka bir şey. Meclisi bilgilendirmeden AK PARTİ il başkanlarını bilgilendiremez.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, öyle değil.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sabah cevap verdik Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Bir saniye…

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Mecliste yürütmenin temsili konusunda problem olduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Meclis tatile girerken karşılaştığımız bir problem oldu, Mecliste yürütmenin temsili. Bence bütün siyasi parti gruplarının, Meclisimizin yürütmenin temsili konusunu düşünmelerinde yarar vardır. Şöyle ki: Mecliste Cumhurbaşkanı Yardımcıları ya da bakanların konuşabilecekleri hâller sınırlı olarak sayılmış. Birincisi, olağanüstü hâllerde gündem dışı söz talebi olursa buraya bir bakan gelip konuşabiliyor. İkincisi, bütçe görüşmelerinde bakan gelip görüşebiliyor. Üçüncüsü, olağanüstü hâl ilanı gerektiren bir durumda Meclis Başkanının daveti üzerine bakanlar ya da Cumhurbaşkanı Yardımcısı gelip girebiliyor.

Tabii, bazı konularda, örneğin tezkere konusunda da ortaya çıktı, bir Cumhurbaşkanlığı tezkeresi var ama yürütme temsil edilemedi. Şimdi, bence Meclisimizin bu konuları bir kez daha gözden geçirmesinde yarar olduğunu düşünüyorum çünkü önemli konularda yani gerekli durumlarda bilgi verilmesinin yararı çok açık ama bu konularda düzenlemelerin yapılmasını ben sizlerin takdirlerine bırakıyorum, böyle bir ihtiyaç olduğunu da görüyorum, bunu sizlerle paylaşmak istedim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, kayıtlara geçmesi açısından rica ediyorum.

Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı konuşmalarda Türkiye Büyük Millet Meclisi ziyaretlerinde Meclis Başkanı o oturduğunuz makamı hemen gelip dolduruyor, önünü ilikleyerek ayağa kalkıyor. Peki, millet iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir savaş esnasında, başka bir ülkeye düzenlediği Mehmetçik’in kaderini belirleyecek bir harekât esnasında Cumhurbaşkanına gösterdiği saygıyı Türkiye Büyük Millet Meclisine neden göstermiyor, bunun cevabını vermek zorunda.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Turan, siz de bir açıklamada bulunacaksınız. Ben daha sonra, bundan sonraki grup önerisini görüştükten sonra grup başkan vekillerini odama davet edeceğim, orada kendilerine görüşümü söyleyeceğim. Bir tartışmanın içinde de yer almak istemiyorum, onu uygularsınız, uygulamazsınız o ayrı mesele.

Buyurun Sayın Turan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi parti liderlerini bilgilendirdiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bir daha diyorum, bu konuyu tartıştık aslında, bir daha açıldığı için cevap veriyorum.

Bakınız, Cumhurbaşkanımız daha operasyonun başladığı saniyede tüm partilerin liderlerine bilgi verdi Sayın Başkanım. Bunun ötesinde operasyon başlayalı daha yirmi dört saat olmadı, bir gün oldu. Yani dün başlayan bir işlemden bahsediyoruz, geciken bir durum yok Sayın Başkanım. Kaldı ki kamuoyu sık sık bilgilendiriliyor, dünkü toplantıda Meclis Başkanımız zaten Meclis adına orada ama buna rağmen söylüyorum. İlerleyen süreçlerde tüm partilerle değerlendireceğiz, Meclis Başkanımızın, Bakanımızın, her kimse bu konuyla ilgili bilgilendirme imkânını değerlendireceğiz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Ben ara verdiğimiz zaman kendi görüşümü, nasıl olabileceği görüşünü sizlerle paylaşmak isterim.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşları tarafından, jeotermal enerji santrallerinin doğaya ve çevreye olan olumsuz etkilerinin araştırılması amacıyla 10/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

10/10/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/10/2019 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                             Engin Özkoç

                                                                                                                                                 Sakarya

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşları tarafından jeotermal enerji santrallerinin doğaya ve çevreye olan olumsuz etkilerinin araştırılması amacıyla 10/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesinin (1274 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 10/10/2019 Perşembe günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın Milletvekilimiz Sayın Bülent Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Tezcan.

CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; jeotermal enerji santrallerinin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararlar, herhangi bir zarar var mı yok mu, varsa bunlara karşı nasıl önlem alınabilir diye Türkiye Büyük Millet Meclisimiz meseleye el koysun, bir araştırma komisyonu kursun, kamuoyu da bu konuda bilgilensin diye bir Meclis araştırması önergesi verdik.

Aslına bakarsanız, bir süre önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde buna benzer bir Meclis araştırması önergesini görüşmüştük ve ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisi o zaman iktidar partisi ve onunla beraber hareket eden Meclis üyesi milletvekili arkadaşlarımızın oylarıyla dedi ki: “Hayır kardeşim, jeotermal enerji santrallerini araştırmaya gerek yok, bu Meclis araştırması yapılmasın.”

Değerli arkadaşlar, bugün perşembe, salı günü, iki gün önce benim şehrim olan, seçim çevrem olan Aydın’da çürük yumurta kokusundan insanlar sokağa çıkamadılar, evlere tıkılmak zorunda kaldılar. Efeler ilçesinde Efeler Belediyesi, vatandaşa “Dikkat edin.” diye mesaj çekmek, uyarmak zorunda kaldı.

Değerli milletvekilleri, bakın, AFAD’ın ölçümlerinin görüntülerini, sosyal medyada dolaşıyor, yerel basın organları, basın yayın organları canlı çekmiş, yayınlamışlar. Çürük yumurta kokusunun hidrojen sülfür kokusu olduğunu herkes biliyor. Zaten Enerji Bakanı bir soru önergesine verdiği cevapta da kendisi söylüyor: “Bu, jeotermal santrallerden kaynaklı doğal bir meseledir.” Yani “Bu kokuyu soluyacaksınız kardeşim.” diyor.

Sayın milletvekilleri, aynı koku dün Efeler’in bir başka bölgesinde Yılmazköy civarında tekrar etti. İnsanlar gaz maskesi takmak zorunda kaldılar. Ben Hükûmete soruyorum, daha doğrusu Hükûmeti Türkiye Büyük Millet Meclisine şikâyet ediyorum: Aydın’ı niye zehirliyorsunuz kardeşim, niye zehirliyorsunuz Aydın’ı? Toprağını zehirliyorsunuz, suyunu zehirliyorsunuz, havasını zehirliyorsunuz, şimdi insanını zehirliyorsunuz. Ne yazık ki bu Hükûmet 3 kuruşluk rant uğruna Aydın halkını zehirlemekten imtina etmiyor, yazık değil mi? Derdimiz bu. Ha diyorlar ki: “Çevreye zararı yok.” O zaman valilik niye sonuçları açıklamıyor? Bir bilirkişi heyeti oluştu, raporu kamuoyuyla paylaşmadılar. Valilik ölçüm sonuçlarını açıklamıyor, kamuoyu bilgilendirilmiyor ama Aydın halkı iki gün önce kokudan dışarı çıkamaz hâle geldi. Türkiye’de jeotermal santrallerin yüzde 58’i Aydın’da. Aydın’ın yüzde 85’ini jeotermal alan olarak ilan ediyorsunuz. Söz sırası gelince iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımız da çıkıp diyorlar ki: Evliya Çelebi’nin deyişiyle “Dağlarından yağ, ovalarından bal akan şehrimiz.” Herodot’un deyişiyle “Gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzü.” diyorsunuz diyorsunuz da bu gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzüne niye kıyıyorsunuz be kardeşim, niye zehirliyorsunuz Aydın’ı? (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, burada jeotermal enerji santralleriyle ilgili, hep beraber, sadece Aydın’da değil bütün Türkiye’de bir sorumluluğumuz var. Orman Bakanlığı 2017 yılında Gediz havzası için bir yazı yazdı, dedi ki: “Toprağın altında ağır metaller, mineraller, bu santraller nedeniyle suyu zehirlemeye başladı, o yüzden yeni kuyu açılmasın.” diye Valiliğe talimat verdi Manisa’da. Manisa milletvekillerimiz de burada. Yani, bütün bunlara rağmen, Türkiye’de, kontrolsüz jeotermal santralleriyle, toprağın, suyun, havanın zehirlenmesi devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir dakika daha ilave edelim.

Buyurun.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, denetim yetkisi merkezî hükûmette, denetim yetkisini vermediniz belediye başkanlarına. Hiç sağa, sola sapmayın, ciddi biçimde -sorumluluk oradaysa- gelin bu araştırma önergesine “evet” oyu verin, “Hayır.” diyerek kaçmayın. Kim sorumluysa bulalım, kim bu kadar santral ruhsatını verdiyse bulalım, toprağa zehri saçanları kim koruyorsa gelin hep beraber bulalım. Onun için, bir süre önce reddettiniz, o ret nedeniyle bugün Aydın zehirlenmeye devam ediyor, gelin, Aydın’ın ve diğer bölgelerimizin zehirlenmesine el birliğiyle müsaade etmeyelim. Milletin vekilleri, milletin sağlığına, toprağına, suyuna, havasına sahip çıksın.

Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Zeki Hakan Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Sıdalı.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bülent Tezcan’ın da söylediği gibi, doğru kullanım koşulları altında, jeotermal enerji, alternatif enerji kaynaklarına göre çevreyle tabii ki daha uyumlu. Ancak kötü uygulamalar jeotermalle ilgili olumlu düşünceleri yok ediyor. Kendi ellerimizle hep beraber iyiyi ziyan ediyoruz. Jeotermal üretim tesislerine ruhsat verilmeden önce mutlaka doğru etütler yapılmalı. Biz, enerji üretimine karşı değiliz fakat yapılan planlamalar hem çevre hem de insanlarımız üzerinde fiziksel sorunlara yol açıyor. Örneğin, Türkiye’deki jeotermal tesislerin neden yarısından fazlasını Aydın ilimizin sınırları içinde barındırıyoruz? Ne yazık ki Aydın bu kötü uygulamalarda 1’inci sırada yer alıyor. Şimdi bile çok büyük sorunlarla boğuşan Aydın, açılması düşünülen 64 yeni tesisten sonra ne olacak? Bütün Türkiye’ye yayılabilecek santraller neden sadece Aydın’da açılıyor?

METİN YAVUZ (Aydın) - Tesis açılmıyor ki.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Ağırlıklı olarak Aydın’da açılıyor.

METİN YAVUZ (Aydın) – Hayır, öyle bir şey yok.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Yüzde 50’nin üzerinde Aydın’da açılmış.

Jeotermal enerji üretim tesisinin kurulduğu bölge aynı zamanda tarımda kullanılan 1’inci derecede tarım alanı. Ülke olarak enerji üretimini tarımsal üretime, bu üretimden geçinen çiftçilere ve insan sağlığına tercih ediyoruz demektir bu. Sağlığını ve aşını elinden aldıklarımızın gelecekleri ne olacak? O insanlar için ne öngörüyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, Aydın’ın Germencik ilçesinden geçen İl Çayı’nın rengi, jeotermal santralden çıkan akışkanlarda bulunan demirin normalden çok fazla olması nedeniyle, şu anda bile kırmızı. Bunun yanı sıra, Büyük Menderes Nehri’nin Türkiye’nin en kirli 3 nehrinden 1’i olması, bu akarsulardan sulanan incir ve zeytin ağaçlarının kuruması, denetimsiz ve kontrolsüz jeotermal üretimin yarattığı korkunç tabloyu hepimize gösteriyor.

METİN YAVUZ (Aydın) - İncir ağacı sulanmaz.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Birçok konuda olduğu gibi burada da görüyoruz ki ölçüyü kaçırmışız.

Değerli milletvekilleri, jeotermal enerjinin etkileri konusunda ele alınması gereken bir diğer başlıksa insan sağlığına doğrudan olan etkileri. Bu bağlamda, son yıllarda Aydın’da artan kanser vakaları çok vahim. TÜİK’e göre -maalesef TÜİK’in verilerini bazen referans olarak almak zorunda kalıyoruz, umarım bu veriler doğrudur- 2018 yılında Aydın ilinde meydana gelen ölümlerin büyük çoğunluğu solunum sistemi rahatsızlıklarından.

METİN YAVUZ (Aydın) – Yüzde kaç?

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Geleceğimiz olan çocukların yıllar sonrasında hangi sağlık sorunlarıyla karşılaşacağını o bölge insanları, tıp dünyası ortaya koyamamakta.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Yani onlara maliyetini bilmiyoruz. Her şey huzurumuz, mutluluğumuz ve müreffeh yarınlar içinse buna bu şekilde nasıl ulaşacağız? Plansızlık ve kontrolsüzlükten doğan zararlardan dolayı doğayı tahrip etmenin ve yarınları yaşanamaz bir şekilde çocuklarımıza, torunlarımıza teslim etmenin bedelini hep beraber nasıl ödeyeceğiz?

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali Kenanoğlu’na aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Kenanoğlu.

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Ekim 2015 Ankara Gar katliamında ben de oradaydım, nasıl acılar yaşandığını, neler yaşandığını yakından bilen ve iki gün boyunca da Adli Tıpta görev yapan birisiyim. Dolayısıyla orada yaşanılanların -poşetlerle gelen cesetlerin- ve o ailelerin yaşadıklarının tarifi mümkün değil. Bütün acılı ailelerin acısını paylaştığımızı ve yaşamını yitiren canları da saygıyla andığımızı ifade ediyor ve katliamcıları da lanetliyorum.

Bu katliamı IŞİD’in düzenlediği artık tartışılmaz bir gerçek ama netice itibarıyla IŞİD militanları, kilometrelerce uzaktan, elini kolunu sallayarak Antep’ten yola çıkıyorlar, hiçbir arama noktasına uğramadan -hani siz bir ilden başka bir ile giderken kaç kez aracınız durduruluyor ve arama noktalarında aranıyorsunuz gerek trafik polislerince gerekse asayiş güvenlik görevlilerince- hiçbir aramaya tabi tutulmadan Ankara’ya kadar geliyorlar ve Ankara’da da elini kolunu sallayarak Gar’ın orada kendilerini patlatarak 103 canımızın katledilmesine, 500 insanımızın da yaralanmasına neden oluyorlar. Bunları gündeme getirdiğimizde de konu başka türlü tartışılıyor.

10 Ekim 680, aynı zamanda Hazreti Hüseyin’in Kerbelâ’da katledildiği bir gün. Hazreti Hüseyin’i katleden zihniyet siyasal İslamcıların atası olan Muaviye ve Muaviye’nin sistemini yürüten oğlu Yezit’tir. Bir kere bunu çok net bir tanımlayalım yani Yezit’in kim olduğunu bilelim. Yezit, aynı zamanda, bir İslam halifesidir; bunu da bilelim. Yani “Yezit’e lanet.” derken kimi lanetlediğimizi de bilelim. Hazreti Hüseyin Kerbelâ’da Muaviye İslamı’nı reddetmiş birisidir ve orada çok meşhur bir sözü vardır. Atasının İslamı’nı, babasının, dedesinin İslamı’nı değiştirenlere, onu siyasallaştırıp bir yönetim tarzı olarak ortaya koyanlara karşı o İslam’la vedalaşmak gerektiğini söyleyen, Muaviye İslamı’nı o anlamıyla reddeden birisidir. Muaviye İslamı şu anda Diyanetin İslamı’dır. Diyanetin sahiplendiği, uyguladığı İslam Muaviye İslamı’dır; bunun adını da çok net koyalım.

Şimdi, diğer bir tartışma konusu; burada bu Suriye’den, Rojava’dan, buradaki savaştan ve Kürtlere yönelik hedeften bahsediliyor, ben başka bir boyutuna dikkat çekmek istiyorum. Evet, orada Kürtlerin siyasal statüsüne yönelik bir saldırı var ama Rojava bölgesi, aynı zamanda bir Alevi yerleşim bölgesidir. Burada, örneğin, Türkiye’de Aleviler okul müdürü bile olamazken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Kenanoğlu.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) - …bu Meclisin 7.800 tane personeli içerisinde bir elin parmakları, iki elin parmakları kadar Alevi çalışan kalmadığı bir yerde Afrin’de kantonun eş başkanı bir Alevi idi. Peki, ne oldu? Buraya gittiniz, burayı ÖSO çetelerine teslim ettiniz; o bölgede, Afrin bölgesinin dağlarında, köylerinde yaşayan Alevilerin dağlarını, taşlarını, ormanlarını talan ettiler onlar. Burada Balıkesir milletvekilleri, İYİ PARTİ’nin ve CHP’nin Balıkesir milletvekilleri bu kürsüden söylediler. 50 bin ton zeytin türevi çalındı ve bunlar Türkiye üzerinden yurt dışına satıldı. Bir kısım zeytin ağaçları yakıldı. Bu insanların yurtları böyle talan edildi, oradaki Alevilerin yurtları böyle talan edildi. Şimdi, siz Türkiye'de Alevilere yaşam hakkı vermeyeceksiniz ama gidip Suriye’de Alevileri koruyacaksınız, öyle mi? Bırakın bu işleri ya, kimse size inanmaz bu konuda! Şimdi, bu anlamıyla samimi olun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Gündemle ilgili JES’ler konusunda şunu söyleyeyim: Jeotermal enerji santralleri, atom enerji santralleri, hidroelektrik santralleri bizim toprağımızı, suyumuzu, dağımızı, taşımızı, ormanımızı yok ediyor. Vatanseverlik sizin siyasi hedeflerinize evet demek değildir, vatanseverlik bu vatanın dağına, taşına, toprağına, suyuna sahip çıkmak demektir. Biz de bu anlamıyla Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergeye gönlümüzün rahatlığıyla, içimiz yanmadan çok rahatlıkla evet diyoruz, bunun araştırılmasını talep ediyoruz ve bunun neticesinde buranın getireceği, bu uygulamanın getireceği zararların da ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz; destekliyoruz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Aydın Milletvekilimiz Sayın Metin Yavuz.

Sayın Yavuz, süreniz üç dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA METİN YAVUZ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aydın ilimizdeki JES’lerin insan ve çevreye karşı zararlarıyla ilgili CHP Grubu tarafından Meclis araştırması açılmasına yönelik sunulan önergenin aleyhinde söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, yöremizde jeotermal tesis denildiğinde hemen “Yok, incirimizi mahvediyor.” “Yok, ekili alanlarımız zarar görüyor.” diyerek Aydın’da muhalefet böyle bir yaygara koparıyor. Her zaman hamasetten uzak duralım diyorum ama gelin görün ki Aydın milletvekili arkadaşlarım bu tutumlarından bir türlü vazgeçmiyorlar. Arkadaşlar, ilimiz gerçekten de jeotermal kaynaklar bakımından son derece zengin bir coğrafyaya sahip. Bu zenginliğimizi yaşadığımız kentimizin menfaatlerine kullanmalıyız. JES’lerle ilgili bu şekilde söylemler Aydın’ımıza zarar veriyor. Aydın’ımızın markası olan incirimizin tam da para yapacağı vakit kalktınız, yok efendim, çevreye saldığı kükürt nedeniyle JES’lerin incirleri öldürdüğünü söylediniz. Yapılan araştırmalarda kükürt oranının normal değerlerde olduğu ortaya çıktı. Sizin JES’lerin inciri öldürdüğüne dair iddialarınızın tam aksine Aydın’da bu yıl üretilen incir rekoltesi ve kalitesi son on yılın en yüksek seviyesinde gerçekleşti arkadaşlar. İncire ve incir üreticisine aslında tek zarar veren sizlersiniz, sizin bu hamasetiniz. Üreticinin tam da para kazanacağı zaman çıkıp “JES’ler şöyle zarar verdi, böyle kaliteyi düşürdü.” diyerek yaygara koparıp incir fiyatının düşmesine sebebiyet veriyorsunuz. Şimdi Aydın’daki incirin fiyatı belli. Üreticinin daha fazla mağdur olmaması için biz iktidar milletvekilleri olarak Sayın Cumhurbaşkanımızla ve Orman Bakanımızla yaptığımız görüşmelerde TMO ve Tarım Kredi Kooperatiflerince müdahale alımı yapılmasını önerdik ve bu konuda onay verdiler, sağ olsunlar, destek verdiler.

Şimdi de Efeler’de geçen gün akşam saatlerinde yayılan kokunun yine JES’lerden kaynaklı olduğu yaygarasını kopararak yeni bir algı çabasına girdiniz. Söz konusu kokuyla ilgili gelen şikâyetler üzerine Çevre ve Şehircilik İl Müdürümüz beş farklı bölgede inceleme yapmış. Söz konusu kokunun JES’lerden kaynaklı herhangi bir gaz sızıntısı sebebiyle olmadığı, Zindan Deresi bölgesinde bulunan atıkların yanması sebebiyle meydana geldiği belirtilmiştir.

Önergenizde Aydın’da kansere bağlı ölümlerin arttığından bahsetmişsiniz. Elimizdeki verilere baktığımızda, Türkiye İstatistik Kurumu 2013-2018 ölüm nedenlerinin yüzdesine baktığımızda 2013 yılında Aydın’da yüzde 22,4 fakat 2018’e gelindiğinde bu oran yüzde 17,1’e düşmüş, Türkiye’nin de oranlarının çok altında. Görüldüğü gibi, Aydın’da kanserden ölüm oranları Türkiye ortalamasının altında seyretmekte. Bu resmî bilgilere bakıldığında JES’lerin ölümcül hastalıklara sebebiyet verdiği yönündeki söylemlerinizin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Yavuz.

METİN YAVUZ (Devamla) – “JES’ler insana ve doğaya zararlı mıdır, değil midir?” araştırmasıyla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız gerekli çalışmayı yürütüyor. Daha önce de birkaç kez ifade ettim, nedense anlamamakta ısrar ediyorsunuz: Bakanlığımızca da akredite edilmiş bir kurumla bir bedelle imzalanan anlaşma neticesinde açıklanacak olan rapora göre JES’lerin insana ve çevreye zararlı olup olmadığı ortaya çıkacak, yıl sonunda bu rapor gelecek.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Genel Başkan “CHP olarak biz çok hatalar yaptık.” diyerek başörtüsü başta olmak üzere birçok konuda öz eleştiri yaptı. CHP’nin gereksiz konularda hep algı yaptığını kabul etti. Şimdi sizler de gereksiz yere, önceden yaptığınız gibi, Aydın’ımızda da algı yapmak için yine hamaset yapıyorsunuz.

Bir yandan “Aydın’da JES’ler tehlike saçıyor.” diyorsunuz ama arka tarafta, arka planda CHP’li belediyeleriniz jeotermal firmalarına çalışma ruhsatı veriyor. Şimdi, sizlere soruyorum: Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Sizleri bu tavırlarınızdan vazgeçmeye davet ediyorum. Rapor açıklanmadan JES’lerle ilgili bu kadar yersiz konuşmalardan kaçınmanızı istirham ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yavuz.

METİN YAVUZ (Devamla) - Çünkü eğer ki çiftçi hemşehrilerinizin menfaatlerini düşünüyorsanız bu söylemlerinizden vazgeçin.

Son olarak, az önce söylediğim gibi, Germencik’te Turanlar Mahallesi’nde 26/09’da yani geçtiğimiz ay bir ruhsat verildi, belediye de malum.

Sözlerime son verirken aziz milletimizin hayır dualarıyla Barış Pınarı Operasyonu’nda teröristleri ve yuvalarını yok eden kahraman ordumuzun yanındayız, Allah muzaffer eylesin inşallah.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Sayın Başkanım, sataşmadan söz istiyorum. “Hamaset, yaygara yaptığımız…”

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hamasete mi, yaygaraya mı, hangisine?

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Hepsine birden, hepsine birden.

BAŞKAN – Sayın Tezcan, süreniz iki dakika. Ama bir toparlayalım artık, grup önerisini oylayalım, kanuna geçelim.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, Aydın Milletvekili Metin Yavuz’un CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Yavuz, biz aynı ilin milletvekiliyiz. Söylediğimiz sorun, bizim ilimizin sorunu. Eminim bize gelen telefonların daha fazlası iktidar milletvekili olmanız nedeniyle size de gelmiştir.

Benim size söylediğim: “Gelin bunu araştıralım, birlikte bakalım. Bu Meclis bir komisyon kursun ve bunun arka planı nedir, araştıralım.” diyorum. Bundan niye rahatsız oluyorsunuz? Ben bunu anlayabilmiş değilim. Yani, iki gün önceki koku hamaset mi? Aydınlılara soralım, dinlesinler bizi, neresi hamaset.

Şimdi, Zindan Deresi’ndeki yangın külliyen gerçek dışı; “yalan” demek ahlakıma uymadığı için külliyen gerçek dışı diyorum, nezaket sınırlarını aşmamak üzere. Niye? O yangının ne olduğu bile belli değil, Büyükşehir Belediyesi savcılığa suç duyurusunda bulundu “İtfaiyeye niye ihbarda bulunmadınız da oraya gittiniz?” diye. İkincisi, o yangın iki kova suyla hemen söndürüldü. O yangından çıkacak koku o değil. Niye kaçamak cevapların arkasına sığınmak zorunda kalıyorsunuz? Yani, siz kalkacaksınız, ruhsatlarla Aydın’ın yüzde 85’ini jeotermal alan ilan edeceksiniz Hükûmet olarak, bütün altyapıyı hazırlayacaksınız, bunla ilgili yasaklamalar, denetimleri yapmayacaksınız, ruhsat üzerinden bir şey bulmaya çalışacaksınız. Kim sorumluysa… Gelin burada kuralım Meclis araştırması komisyonunu, kim haksız ruhsat verdiyse onu da bulalım. Aydın’ı kim katlediyor Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırsın, aradığımız mesele bu. Hamaset içinde olan biz değiliz ama korku içerisinde olan sizsiniz; bütün çabanız suçluların telaşı içerisinde olduğunuzu ele veriyor, söyleyecek başka bir şey yok. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşları tarafından, jeotermal enerji santrallerinin doğaya ve çevreye olan olumsuz etkilerinin araştırılması amacıyla 10/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Ekim 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın Şevkin, 60’a göre sisteme girmişsiniz.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Sağlık Bakanlığının yapacağı atamalarla ilgili detayların netleştirilip ortaöğretim mezunu hemşirelerin kazandıkları tecrübeleri kamu yararına kullanmalarının sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sağlık Bakanlığı, ağustos ayında gerçekleşen 12 bin personel atamasının ardından Eylül-Ekim 2019’da 17.689 sağlık personeli daha alınacağını belirtmişti. Bilindiği gibi, kontenjanlar ortaöğretim, ön lisans ve lisans düzeyinde gerçekleşiyor. Yeni yapılacak atamalarda detayların netleşmemesi özellikle ortaöğretim düzeyinde atama bekleyen sağlık personelini tedirginliğe sevk etmiştir. Sayıları 100 bini aşan ortaöğretim hemşirelerinin 17 bin kişilik atamaya dâhil edilip edilmeyeceğine dair söylentilerin gençleri karamsarlığa ittiği ortadadır. Yıllarca mesleklerini aktif olarak icra eden, topluma hizmet eden bu hemşirelerin, ortaöğretim mezunu 100 bin hemşirenin bu tedirginliği sona erdirilmeli, Sağlık Bakanlığı bu dedikodulara son vermeli, ortaöğretim mezunu hemşirelerin yıllardır kazandıkları tecrübelerini kamu yararına kullanmaları sağlanmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Ödünç…

41.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, Barış Pınarı Harekâtı’nın amacının güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunun yok edilmesi olduğuna ve operasyonda görev alan Mehmetçiklerimize muvaffakiyetler dilediğine ilişkin açıklaması

ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Barış Pınarı Harekâtı’nda amacımız, güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek ve bölgeye barış ve huzuru getirmektir. Bu harekâtla sınır güvenliğini sağlamak “enerji koridoru” adı altında kurulmak istenen terör koridoruna engel olmak, terör saldırılarını engellemek, Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak, terörden arınan bölgelere Suriyeli sığınmacıları yerleştirmek, bölgedeki tüm terör örgütlerinin varlığına son vermek; uyuşturucu, üretim ve pazarlama yolunu kapatmak, çocukların militan kaynağı olarak kullanılmasının önüne geçmek amaçlanmaktadır. Barış Pınarı Harekâtı’nda görev alan kahraman Mehmetçiklerimize muvaffakiyetler diliyor, aziz Türk milletinin gerek dualarıyla gerek destekleriyle her zaman yanlarında olacağını ifade etmek istiyorum. Allah yâr ve yardımcıları olsun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Erbaş… Yok.

Sayın Ok, buyurun.

42.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Barış Pınarı Harekâtı’nda görev alan Mehmetçiklerimize başarılar dilediğine, Balıkesir merkez Mimar Sinan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Eektrik-Elektronik Teknolojisi Alanının kapatılmasına ilişkin açıklaması

İSMAİL OK (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Türkiye Cumhuriyeti devletini ve aziz milletimizi tehdit eden hain terör örgütlerine karşı kahraman ordumuz dün Suriye'nin kuzeyine bir operasyon başlatmıştır. Allah Mehmetçik’imizin ayağına taş değdirmesin, kahraman ordumuzu daima muzaffer eylesin.

Balıkesir merkez Mimar Sinan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Elektrik Elektronik Alanı, 2017-2018 nitelikli okulların uygulaması kapsamında yönergedeki şartları taşımasına rağmen kapatılmıştır. Balıkesir’de açılan ilk mesleki ve teknik lise olmasına rağmen; deneyimli, tecrübeli kadrolarına rağmen ve Balıkesir’de yaptığımız bütün ziyaretlerde Sanayi Odası ve Ticaret Odası Başkanlarının nitelikli eleman bulamadıklarını ifade ettiği bir dönemde böyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bitti.

İSMAİL OK (Balıkesir) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tarhan… Yok.

Sayın Kaplan…

43.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, çiftçilerin mazota, elektriğe, ilaca ve gübre fiyatlarına yapılan zamlarla topraktan mahsulünü kaldıramayacak duruma geldiğine ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Mazot, elektrik, ilaç ve gübre fiyatlarına yapılan son zamlarla birlikte çiftçilerimiz topraktan mahsulünü kaldıramayacak duruma gelmiştir. Çiftçilerimize ürün hasadından sonra elektrik borçlarını ödeyebilmeleri için bir düzenleme gerekmektedir. Çiftçilerimizin borçları en az iki yıl yapılandırılmalıdır. Fıstığı, kırmızıbiberi, üzümü, pamuğu, zeytiniyle ünlü olan Gaziantep’te çiftçilerimiz, ürettikleri mahsullerin fiyat dengesini belirleyecek bir birlik olmadığından mağduriyet yaşamaktadır. AK PARTİ döneminde yanlış politikalar sonucu kapatılan GÜNEYDOĞUBİRLİK çiftçilerimizin sesiydi. Gaziantep Milletvekili olarak yetkililere sesleniyorum: Çiftçilerimizin sesi olacak, ürünlerin fiyat dengesini sağlayacak ve çiftçilerimizin mahsulüne sahip çıkacak bir birlik ya da kooperatif kurulmasını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

44.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, diplomasinin tüm kanallarını kullanan Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na mecbur bırakıldığına ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Türkiye Cumhuriyeti ulusal güvenliğinin gereği olarak Türkiye’yi kuşatmak ve bölmek için kurulmasına çalışılan siyonist uydu devlete engel olmak, bu bölgeden ülkemize sızan teröristlere ve terör saldırılarına son vermek, ticari hayatın ana damarlarını ve boru hatlarını güvenceye almak, sınır ötesinde güvenlik bariyerleri oluşturmak için Barış Pınarı Operasyonu’nu yapmak zorunda kalmıştır. Bugüne kadar sıcak çatışma olmaması için diplomasinin tüm kanallarını kullanan Türkiye, kapanan kapılardan sonra mecbur kalmıştır Barış Pınarı Harekâtı’na.

“Vur Mehmedim! Vur ki bahtın uyansın

Tekbir sedaları arşa dayansın

Sen ki çelikleşmiş imansın

Vur Mehmedim!

Hak için, Allah için, mazlumlardan yükselen o ‘Ah’ için.

 

Sen tarihsin, sen zafersin, sen bayraksın, sen vatansın

Vur Mehmedim! Vur ki dünya utansın.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

45.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Meclis Genel Kuruluna gelecek olan yargı paketlerinde kamu avukatlarının özlük haklarını düzenleyecek çalışmalar yapılıp yapılmayacağını Adalet Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Özellikle kamuda çalışan yaklaşık 4.200 kamu avukatının yığınla sorunu bulunmaktadır. Bu sorunların başında 2000 makam tazminatı, 3600 ek gösterge, özel hizmet tazminatı başta gelmektedir. Şu an Mecliste yargı reform paketini tartışıyoruz, görüşüyoruz. Birinci pakette kamu avukatlarının haklarına ilişkin, sorunlarına ilişkin herhangi bir düzenleme yer almamaktaydı.

Ben, buradan, Adalet Bakanlığına çağrıda bulunmak istiyorum. Bundan sonra görüşülecek olan ve Meclis Genel Kuruluna gelecek olan yargı paketlerinde kamu avukatlarının özlük haklarını düzenleyecek, kamu avukatlarının mesleğin onuruna ve itibarına yakışır şekilde yaşam koşullarını düzenleyecek yeni çalışmalar yapacak mısınız? Kamu avukatlarının sesini duyacak mısınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

46.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 10 Ekim Ankara Tren Garı katliamının 4’üncü yıl dönümü vesilesiyle terörü bir kez daha lanetlediğine ve teröre karşı yürütülmekte olan Barış Pınarı Harekâtı’nın başarıya ulaşmasını dilediğine ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye 10 Ekim 2015 sabahı kanlı terör saldırısıyla sarsıldı. Ankara Garı’nda gerçekleştirilen saldırıda en küçüğü 8 yaşında, 103 vatandaşımız hayatını kaybederken 48’i ağır, 391 kişi yaralanmıştı.

Terör nedeniyle uzun yıllardır birçok masum vatandaşımız, gencimiz, yaşlımız, polisimiz, askerimiz hayatlarını kaybetti ya da yaralandı, analar ağladı. Terörü bir kez daha lanetliyor, yaşamını yitirmiş olanlara Allah’tan rahmet diliyorum.

Devletin görevi, insan haklarından ödün vermeden terörle mücadele etmek ve ülkemizi güvenli hâle getirerek halkımızın özgürlüğün, güvenliğin ve adaletin hâkim olduğu bir ortamda yaşamalarını sağlamaktır. Bu anlamda, teröre karşı yürütülmekte olan Barış Pınarı Harekâtı’nın başarıya ulaşması ve Mehmetçiklerimizin sağ salim geri dönmeleri için dua ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

47.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, son üç yıldır ülkede büyük bir KHK sorunu olduğuna ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu ülkede son üç yıldır büyük bir KHK sorunu vardır. Yüz binlerce insan çok büyük bir mağduriyet yaşamaktadır ve seslerini duyurmak için geçtiğimiz cumartesi, pazar günü bir büyük KHK buluşması Ankara’da planlamışlardı. Ama bu planlama, son gün, İçişleri Bakanının emriyle yasaklandı. Ne olduğu belli olmayan bir tebligat kâğıdıyla, kime tebliğ edileceği bilinemeyen bir tebligat kâğıdıyla yasaklandı ve bundan sonrasında, Ankara’ya gelmek isteyen KHK’liler, 2 otobüs, Ankara sınırlarında durduruldu ve inanılmaz bir şekilde şehre girişleri engellendi ve İstanbul’a geri gönderildiler. Ardından KHK’lilere kucak açan partim HDP ve ardından Saadet Partisi, genel merkezlerinde bu toplantının yapılması için KHK’lileri davet etti ve HDP önüne gittiğimiz zaman…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Daha sonra devam edeceğiz.

Sayın Ünver…

48.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver’in, artan maliyetler nedeniyle zor durumda olan hayvan yetiştiricilerine can simidi olan desteklemelerin ne zaman ödeneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu yıl artan maliyetler hayvancılıkla uğraşan yetiştiricilerimizi zor durumda bırakmıştır. Her fırsatta “Kriz yok.” diyen ekonomi yönetimi, eğer öyleyse yetiştiriciye ödenecek desteklemeler konusunda neden bir şey yapmıyor? Buzağı desteklemesinde ilk destekleme ödemesini gecikmeli yapan, ikinci destekleme ödemesinin ise mayıs, temmuz aylarında yapılacağını söyleyen Tarım Bakanlığı, neredeyse 2019’un sonuna gelmemize rağmen geçen yılın buzağı desteklemelerini hâlâ tamamlamamıştır. Birçok desteklemede olduğu gibi geçen yıl kovan başına 10 lira olarak ödenen, bu yıl ise 15 lira olarak ödeneceği söylenen arıcılık desteklemeleriyle ilgili tebliğin mayıs ayında yayınlanması ve buna göre ödemesinin yapılmasında, beklenen sürü yöneticisi istihdam desteği yani çoban desteğinde de herhangi bir gelişme olmamıştır. Yetiştiricilere can simidi olan bu desteklemelerden eğer vazgeçilmeyecekse ödemeleri ne zaman yapılacak?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Son olarak Sayın Ünsal…

49.- Ankara Milletvkili Servet Ünsal’ın, yargının içine düştüğü felaketin görülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Adalet Bakanının ve özellikle tüm hukukçu milletvekillerinin dikkatine: Otuz yılı aşkındır yargının doktoruyum. Yargıya sizden daha fazla emeğim oldu Sayın Bakan. Sadece 3 adet verilmiş mahkeme kararını sizlere sunuyorum, böylece yere göğe sığdıramadığınız yargının içine düştüğü felaketi görün.

Beyşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesi, 2017/3452 sayılı Karar: Mahkûmiyet verilir. Konu: Hakaret. Sanık katılanlara “Ananızı … edeceğim.” şeklindeki sözleri söylüyor. Bunun üzerine mahkûmiyet veriliyor fakat Ankara 6. İstinaf Mahkemesi, 5271 sayılı CMK’nin 223/2-a maddesi gereğince beraat ettiriyor.

Düşünün arkadaşlar, yine bir ceza mahkemesi, ceza verdiği uyuşturucudan yargılanan bir sanığa uyuşturucunun iade edilmesi kararı veriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERVET ÜNSAL (Ankara) - Bir başka mahkeme kararı: Yine bir hâkim, sanığa üç ila beş yıl arasında mahkûmiyet verilmesini istiyor.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, son dedik ama Sayın Erbaş anons ettiğimde yerinde yoktu, şimdi geldi, onu da kırmayalım; bütün arkadaşlarımızı konuşturmuş olalım.

Buyurun Sayın Erbaş.

50.- Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş’ın, dualarının ilham ve kudretini ecdadımızdan alan ordumuza olduğuna, Çölyak hastalarına yapılan ödeneğin yükseltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET ERBAŞ (Kütahya) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Dualarımız, ilham ve kudretini ecdadımızdan alan şanlı ordumuz ve kahraman Mehmetçik’imiz içindir. Destan ve tarih yazarak geri döneceklerdir inşallah.

Çölyak hastalığı, ince bağırsağın “glüten” adlı proteine karşı ömür boyu süren kronikleşmiş alerjisi, hassasiyetidir. Türkiye genelinde yaklaşık olarak 150 bin tanısı yapılmış çölyak hastamız vardır. Bu hastalara aylık 108 lira ödenmektedir. Ürünlerin fiyatları ise afaki derecede yüksektir ve kısıtlı üretilmektedir. Maalesef her ilde ürünler de bulunmamaktadır. Ürünün fiyatına bir de kargo ücretini eklediğimizde hastalarımızın bunları almaları iyice zorlaşmaktadır. Çölyak ödeneklerinin yükseltilmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Peki değerli arkadaşlar, biraz ara verelim.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum, Grup Başkan Vekillerimizi odama bekliyorum.

Kapanma Saati: 17.11

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), İshak GAZEL (Kütahya)

---0---

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 1’inci maddenin önerge işleminde kalınmıştı, şimdi işlemlerimize buradan devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, 1’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 1 - 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanununun 14 üncü maddesinin (A) fıkrasına üçüncü paragraftan sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

"Baro levhasına kayıtlı olan ve en az on yıl kıdemi bulunan avukatlar, kamu görevi nedeniyle baro levhasından kaydını sildirmek suretiyle on yıllık kıdemi kesintiye uğrayan kamu görevi yapan avukatlar ve baro levhasından kaydını sildirerek noterliğe geçerek avukatlık ve noterlikte en az on yıllık süreyi dolduran noterlere, haklarında Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan dolayı soruşturma veya kovuşturma bulunmaması kaydıyla hususi damgalı pasaport verilir. Buna ilişkin usul ve esaslar, Dışişleri ve Adalet Bakanlıklarının olumlu görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.”

                                     Süleyman Bülbül                                           Turan Aydoğan                                               Zeynel Emre

                                             Aydın                                                          İstanbul                                                         İstanbul

                                        Rafet Zeybek                                               Sibel Özdemir                                               Orhan Sümer

                                            Antalya                                                         İstanbul                                                          Adana

                                         Aydın Özer                                                                                                                      Alpay Antmen

                                            Antalya                                                                                                                               Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aydın Milletvekilimiz Sayın Süleyman Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Bülbül.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar; yargı reformu strateji belgesi, amaç ve hedefleri ve getirilen birinci paket incelendiği takdirde bir reform niteliğinde değildir. Bunu nereden anlıyoruz? Burada yargının en temel unsurları olan yargı bağımsızlığı ve yargı tarafsızlığı konusunda herhangi bir düzenleme olmadığından anlıyoruz. KHK’yle ilgili birçok mağdurun olduğu ülkemizde, bu konuda OHAL’le ilgili kanun hükmünde kararnamelerin yasalaşmasından sonra bu konuda bir düzenleme yapılmadığını anlıyoruz. Nereden anlıyoruz? Yargıyı siyasallaştıran yürütmenin, yargı üzerindeki tahakkümünü ortadan kaldırmaya yönelik herhangi bir düzenleme olmadığından anlıyoruz. Demek ki yargı reformu strateji belgesi, yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı, adil yargılanma hakkı konusunda yeni bir şey getirmiyor. Ne getiriyor? Reform olmayan tek tük düzenlemeler getiriyor.

Bakınız, 1’inci maddeden belli, avukatların birçok sorunu varken, işsiz avukatlar, genç işçi avukatlar, avukatların mesleki sorunları, CMK sorunları, sosyal hizmetler sorunları ve savunma hakkı ihlalleri varken pasaport hakkıyla ilgili düzenleme yapılıyor. Pasaport hakkıyla ilgili düzenleme yapılıyor ama getirilen pasaport hakkıyla ilgili düzenlemede Anayasa’nın eşitlik maddesi, Anayasa’nın 38’inci maddesinde bulunan masumiyet karinesi, Anayasa’nın 23’üncü maddesinde bulunan seyahat özgürlüğü de zedeleniyor.

Avukatlara yeşil pasaport getiriliyor ama hangi şartla getiriliyor? Kovuşturma ve soruşturması olmamak kaydıyla getiriliyor. Arkadaşlar, soruşturma ve kovuşturma olmaması koşuluyla getirilen bir hak olabilir mi? Hangi memlekette yaşıyoruz? Bu memleket, hukuk devleti değil mi? Bu memlekette mahkeme kararı olmadan, sadece soruşturması ve kovuşturması söz konusu olan bir avukata “Pasaport veremeyiz.” diyebilir misiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Diyemezsiniz. Anayasa açık; Anayasa’nın 38’inci maddesi, masumiyet ilkesi; bir kimse hakkında, bir yargı kararı olmadan o kişi suçsuzdur.

Soruşturma aşamasında, daha sonra takipsizlik kararı verilebilecek bir durum olabilir. Kovuşturma aşamasında beraat kararı verilebilecek bir durum olabilir. Bu durumda, yurt dışına gitmek için pasaport talep eden avukata eşitlikçi davranmadan vermediğiniz takdirde, beraat ettikten sonra onun hakkını ihlal etmiş olmuyor musunuz? Hangi özgürlükçü anlayışla, hangi anayasal hakları ve özgürlükleri çiğneyen anlayışla getiriyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Bu nedenle, bu bir reform değil arkadaşlar.

Bunun reform olmadığı nereden belli? Sayın Cumhurbaşkanımızın “Biz avukatlara pasaport hakkı getiriyoruz ama hepsine değil.” dediğinden belli arkadaşlar. Hepsine değil. Kimlere değil? Siyasi iktidara karşı muhalif olan ve kendi avukatlık mesleğini icra ederken Terörle Mücadele Kanunu nedeniyle siyasi iktidarın karşısında, hakkında dava açan avukatlara engel oluyorsunuz. Yani “Benim siyasi görüşüme uygunsanız pasaport var, uygun değilseniz pasaport yok.” diyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, öyle bir şey olur mu? Yapmayın ya.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Böyle şey söz konusu değildir.

Değerli arkadaşlar, avukatlarla ilgili birçok sorun var, bunları çözelim diyoruz, onları da getirelim. Sınav hakkı; biliyorsunuz, sınav hakkı 2001 yılında getirildi, beş yıllık bir geçiş döneminden sonra -o zamanki deyişle- “Patron emretti.” diye kanun kaldırıldı. Ne değişti? O zaman 70 bin avukat vardı, şimdi 125 bin avukat var. Şimdi yeniden getiriyorsunuz ama getirirken de uygulama maddesini koymuyorsunuz? Neden koymuyorsunuz uygulama maddesini? Niçin “Hemen uygulanacak.” demiyorsunuz? Kimlerden çekiniyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, burada açıkça her şeyi söylememiz gerekiyor. Söylenecek nokta şu: Demokrasi, özgürlükler, insan hakları ve adil yargılanma hakkı konusunda anayasal değişiklikler olmadıktan sonra, bu memlekette demokrasi gelmezse, özgürlükler gelmezse yargı reformu olmaz. Hep beraber getirelim, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Tek adam rejiminde yargı reformu olmaz, iki dudak arasında yargı reformu olmaz, hâkimlere ve savcılara talimatla açılan soruşturmalar, kovuşturmalarla yargı reformu olmaz. Genel Başkanımıza yönelik açılan tazminat davalarında, hakaret davalarında hâkimlerin değiştiğini biliyoruz. Eren Erdem’in durumunu biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Başkanım, toparlıyorum.

Siyasi davalarda Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve 10 avukatın durumunu biliyoruz. Neyi biliyoruz? “Çorlu’daki davalarda, Soma’daki davalarda ve siyasi davalarda mağdur haklarını koruyan avukatlara pasaport yok.” diyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu nedenle Pasaport Kanunu’nda değişiklik yapacaksanız avukatlara getireceksiniz, noterlere getireceksiniz ve yurt dışında çalışmaya gidecek olan, eğitimi sağlayacak olan tabiplere getireceksiniz, mali müşavirlere getireceksiniz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O zaman pasaportun bir anlamı yok.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Hepsine getireceksiniz. Ama getiremiyorsunuz çünkü yurt dışında ülkenin itibarı sıkıntılı, vizesiz gidemiyoruz. Ne yapıyoruz? Hususi tahditli pasaportlara yöneliyoruz. Bu işin çözümü basit: Demokrasi, özgürlükler ve adil yargılanmayı getireceksiniz.

Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bir dakika söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli hatibi dikkatle izledim. Bakınız, çok önemli bir kanunun ilk maddesini görüşüyoruz ve ilk önergeyi görüştük. Ben bir daha dille ilgili, üslupla ilgili hassasiyeti ifade etmek istiyorum. Konu avukatlarımız, pasaport vesaire. Israrla “tek adam rejimi” tarzı ithamların doğru olmadığı kanaatindeyim Sayın Başkan. Kaldı ki bu kanunu tüm partilere götürerek, oradaki komisyonda beraber paslaşarak, ana Komisyonda bir araya gelerek beraber tartışıp konuştuk. Biz bunu hak etmiyoruz Sayın Başkan. O yüzden ilk maddede böyle bir kapı açarsak sonraki süreçte çok keyifli, başarılı bir toplantı olmaz diye düşünüyorum. O yüzden başta sayın hatip olmak üzere tüm konuşmacıları daha dikkatli olmaya davet ediyorum.

Ayrıca Sayın Başkan, pasaport meselesi sadece bizim karar vereceğimiz bir mesele değil. Pasaportun uluslararası bir hesabı var, kriteri var, ölçüsü var, nüfusa oranla sayısı var, kotası var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Herkese pasaport vermeyi biz de isteriz ama arkadaşlarımızın söylediği gibi sayının fazlalaşması hâlinde bir başka tartışma gündeme gelecek AB kriterlerine göre. O yüzden pasaportun sayısı nüfusa orantılı bir işlemdir “Ben istedim, oldu.” tarzı bir işlem değildir. Kaldı ki avukatlarımıza on beş yıllık kriter konulması diğer memurların kendi derecelendirilmelerine göre bir rakamdır. Yani diğer memurlarımızın da o safhaya gelmesi on beş, on sekiz yıla tekabül ediyor, benzer bir yaklaşımdır. Böyle rastgele bir karar değildir. O yüzden daha hassas bir dile davet ediyorum tekrar Sayın Başkanım.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Şimdi şöyle yapalım: Bir yargı paketini konuşuyoruz, yargı önemli. Doğal olarak, burada eleştirilerin bazen sert olmasına da tahammüllü olmak gerekir. Ben düzeltme hakkınızı her zaman kullandırmak isterim ama işin doğası gereği kanundan memnun olmayanların, duygu ve düşüncelerini biraz sert ifadelerle açıklamaları da işin doğası gereğidir. Bunun bir engel olacağını düşünmüyorum ama arkadaşlarımızın kanun çerçevesinde kalarak görüşlerinin yargı paketini daha da zenginleştirecek mahiyette olmasını arzu ederim çünkü önemli bir kanun, Türkiye’de herkesi ilgilendirecek. Bu konudaki görüşlerinin verimli olacağını düşünüyorum.

Sayın Bayraktutan, buyurun.

52.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Pasaport Kanunu’nda avukatlarla ilgili düzenlemenin yeterli olmadığı gibi noterlikle alakalı eksikliğin de giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Avukatlarla alakalı Pasaport Kanunu’ndaki bu düzenleme yeterli değildir, öncelikle onu belirtmek istiyoruz ama bu kanunla alakalı düzenleme yapılıyorken özellikle Komisyonda arkadaşlarımız noterlerle alakalı da talepte bulundular. Türkiye’de 1.800 yani 2 bin rakamına ulaşmayan noter var. Bu noterlerin belki 500’ü, 600’ü emekli hâkim olduğu için ya da kamudan geldiği için bu konuda bir sorunları yok. Bu ne demektir? Demek ki 500-600 veya 700 civarında noterin pasaportla alakalı problemi var, onlar da bu düzenlemeden yararlanmak istiyorlar.

Şöyle bir paradoks var Sayın Başkan: Devletin en çok güvendiği memuru noter, ona mührünü veriyor ama ona pasaport vermiyor. AKP Grubunun bu konuda getireceği bundan sonraki yasal düzenlemelerde, bu düzenlemedeki noterlikle alakalı eksikliği gidermesini umuyoruz. Bu konuda da AKP Grubunu ve bu düzenlemeyi yapanları noterlere şikâyet ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Türkkan, buyurun.

53.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, hususi pasaport sayısının artmasının bu pasaportların yurt dışındaki değerini azaltacağına ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bir kere, bu pasaport konusunu Sayın Metin Feyzioğlu’nun bu işe müdahil olmasından sonra avukatlara sunulan bir bonus gibi düşünüyorum ben yani tasarıya destek istemek amacıyla verilen bir bonus olarak düşünüyorum. Yanlış olmasını, doğru olmasını bir kenara bırakıyorum.

Yalnız, hususi pasaport sayısı arttıkça bu pasaportların yurt dışındaki değeri gittikçe azalacak, bunu da göz önünde bulundurmak lazım yani bu hızla gidersek yarın öbür gün, mali müşavirler istiyor, diş hekimleri istiyor, hekimler istiyor, iş adamları istiyor… Bakın, öyle bir noktaya geleceğiz ki bizim diplomatik pasaportlarımız dahi vizeye tabi tutulacak hâle gelebilir. Yani burada kantarın topuzunu çok kaçırmamak lazım. Bunun bile ne kadar doğru olduğu tartışılabilir. Tasarıda yer alıyor ama bunun bile ben pasaportların değeri konusunda bir ucuzluğa sebep olacağını düşünüyorum.

Bu fikrimi ifade etmek istedim, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 1- 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanununun 14 üncü maddesinin (A) fıkrasına üçüncü paragraftan sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf eklenmiştir.

‘Baro levhasına kayıtlı olan ve en az beş yıl kıdemi bulunan avukatlar ile Tabip odasına kayıtlı olup en az beş yıl kıdemi bulunan hekimlere hususi damgalı pasaport verilir.’”

                                      Salihe Aydeniz                                      Mahmut Celadet Gaydalı                                       Abdullah Koç

                                          Diyarbakır                                                         Bitlis                                                             Ağrı

                                      Erol Katırcıoğlu                                             Erdal Aydemir                                      Ömer Faruk Gergerlioğlu

                                            İstanbul                                                          Bingöl                                                          Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Ağrı Milletvekilimiz Sayın Abdullah Koç.

Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, önergemizde belirttiğimiz üzere, biz, beş yıl kıdemi olan avukatlara, hekimlere ve ayrıca mali müşavirlere de bu yönde pasaport verilmesi yönünde bir talebimiz var. Biz bu pakete dönük olarak çok geniş bir şekilde çalışma yaptık ve bu, Meclis kayıtlarında mevcuttur.

Ancak maalesef ki biz an itibarıyla bu kanun teklifi üzerinde konuşmaktansa… Türkiye yangın yerine döndü, coğrafya yangın yerine döndü, dolayısıyla biz konuşmamızı başka bir minvalde sürdürmek zorundayız.

Değerli arkadaşlar, bu Meclis bir savaş kararı aldı, Rojava’ya savaş kararı, dün itibarıyla başlatıldı ve maalesef, siviller ölmekte ve ölümler giderek artmaktadır.

Yine değerli arkadaşlar, tarihî bir gün yaşıyoruz, dört yıl önce IŞİD’in saldırısı sonucunda 103 canımızı kaybettik ve bu nedenle bu karanlık saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Yalnız, şunu da belirtmek istiyoruz ki bu karanlık örgüte karşı, IŞİD’e karşı mücadelenin de Rojava halklarından ortaya çıktığını ve bütün dünyanın gözü önünde, bu DAİŞ terör örgütünün, DAİŞ karanlık örgütünün dize getirilmesinin de bu halklar tarafından yapıldığını da belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu AKP iktidarının faaliyetinin tamamının, Kürt’e demokrasiye, halklara dair kazanımların hepsini hedef aldığını çok açık bir şekilde belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu savaşın başlangıcı, düşünceye getirilen yasaklar; bu savaşın başlangıcı, yargıya yapılan müdahaleler, demokratik toplumun tüm kazanımlarına yapılan müdahaleler, baskı ve rafa kaldırılan özgürlüklerdir. Bu şekilde, tek adam rejiminin başlamasıyla Türkiye neredeyse felakete doğru sürükleniyor, sürüklenmektedir. AKP’nin tek adam rejimi olan bu otoriter rejimin can suyunu da iktidara maalesef muhalefet partileri sundu. Muhalefet, AKP’nin çizmiş olduğu çizgiden maalesef çıkamamaktadır. Dokunulmazlıkların kaldırılması, savaş tezkeresinin onaylanması da bunun diğer örnekleridir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gündeme gelecek mi Sayın Başkan?

ABDULLAH KOÇ (Devamla) - AKP-MHP iktidarı, demokrasi güçlerinin desteğiyle geriletildi, yerel seçimlerde önemli merkezleri kaybetti. Son yapılan araştırmada AKP yüzde 30’un altına inmiş ve düşmeye devam etmektedir. İşsizlik had safhada, ekonomi batmış durumda, adalet ayaklar altında. Düşünceye yönelik operasyonlar devam etmektedir ve bu gece dahi yüzlerce vatandaşımız sırf savaşa karşı çıktığı için, “tweet” attığı için maalesef operasyona maruz kalmıştır.

İşte tam da bu durumda, AKP’nin bir çıkışa ihtiyacı vardı değerli arkadaşlar, en kolay yol savaş açmaktı. Baskın çıkan karar da bu oldu. Değerli arkadaşlar, peki, bu nedir? Bu, hiçbir şekilde, halkın yararına olan bir tercih değildir.

Değerli milletvekilleri, AKP fetihten bahsediyor, fetihten. Fetih ne demek biliyor musunuz? İşgal demek. Emevi Camisi’nde namaz kılma peşinde. İşgal ettiği bölgeyi inşaat şantiyesine çevirme peşindedir AKP.

Sizlere soruyorum değerli arkadaşlar: Afrin’de posta işletme hizmeti vermek, Afrin’de üniversite kurmak, Rojava’da –uluslararası hukuka aykırı olmasına rağmen- şehirler inşa etmek ne anlama geliyor? Bunlar Kürt kardeşliğinin iyiliği için mi yapılıyor? Asla.

BAŞKAN – Sayın Koç, biraz yargı paketini konuşsak.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Orada yaşayan Türkmen, Süryani, Alevi, Arap, Asuri ve diğer halkların yararına mı getiriliyor? Asla değil.

Peki, bunlar hani “Kürt kardeşlerim” diyorlar ya, Kürtlerin referandumunu bir savaş sebebi saydı bu AKP iktidarı. Kürt dili yasaklandı. Kürtler hâlâ yasada karşılığı olmayan bir halk. Tarihî yerler ve kalıntılar yok edildi, yok edilmeye devam ediliyor. Siyasetçiler, gazeteciler, yazarlar hapse atıldı, hapse atılmaya devam ediliyor. Kayyumlarla bu halkın iradesi gasbedildi. Bu halka nefes aldırılmıyor, nefes aldırmıyor bu iktidar. Bu mudur Kürt kardeşliği, sizlere sormak istiyorum, bu mudur?

Değerli arkadaşlar, bu dünya sadece size ait değil. Bu dünyada, hani derler ya, 71 halk yaşıyor, binlerce, on binlerce yıllık geçmişi var bu halkların. Peki, sadece siz mi yaşıyorsunuz bu topraklarda?

Değerli arkadaşlar, yol yakınken biz şunu belirtmek istiyoruz. Önce içiniz yansa bile, bakın bunu özellikle belirtmek istiyorum, bu savaşın durdurulması için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Koç, tamamlayalım.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Biraz da yargı paketiyle ilgili değerlendirmelerinizi de rica ediyorum, önemli bir konu.

Buyurun.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Efendim, yargı paketiyle ilgili zaten yazılı olan şeylerimiz mevcut, biz bildirmişiz onu.

İçimiz yansa bile bu savaşın durdurulması için elimizden geleni yapalım değerli arkadaşlar.

Bir diğer husus: Rojava, kardeş halkların diyarıdır, size düşman değildir. Savaşla değil, barış elini uzatalım o topraklara. Bu savaşla neler olacak, değerli arkadaşlar, sizin dikkatinize sunmak istiyorum: Ocaklara ateş düşecek ateş; yoksulluk artacak, faşizm şahlanacak, herkes kaybedecek herkes, savaşın kazananı olmayacak. Emperyalizme rağmen kardeşçe bir arada yaşamanın tek yolu, savaşa dur demektir, kardeşçe yaşamaya çağırmaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, görüşülen kanun teklifi çerçevesinde fikirlerin ortaya konularak teknik konularda bilgi verilmesinin kaliteli yasama tekniği açısından yararlı olacağına ilişkin konuşması

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, ben kürsüde konuşan hatibin ne konuşacağına hiçbir zaman karar vermem, öyle bir yetkim de yok ama bir kanunla ilgili, örneğin az önce 1’inci maddeyle ilgili, pasaportla ilgili birkaç değişik görüş de ortaya çıkınca bence kanun çerçevesinde değerli fikirlerinin ortaya konulmasında yarar var çünkü bu yargı paketleri yapıldığı zaman bir daha değişmesi de zor oluyor. O bakımdan, teknik konularda arkadaşlarımızın Komisyonu uyarmasının, gruplara bilgi vermesinin de biraz kaliteli bir yasama tekniği açısından yararlı olacağını düşünüyorum.

Buyurun Sayın Turan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

54.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, kanun teklifi üzerinde konuşmayarak tezkereyi ve AK PARTİ’yi itham eden bir dilin kimseye faydasının dokunmayacağına ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, temenninize katılmak için ben de söz aldım. Bakınız, aynı şeyi söyleyeceğim. Daha 40 maddesi olan kanunun ilk maddesinde maddenin dışına çıkılıp, önergenin dışına çıkılıp sadece tezkereyi itham eden, bizi itham eden bir dilin kimseye faydası yok.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Ya ne konuşacağımıza siz mi karar vereceksiniz? Siz de çıkıp her istediğinizi suçluyorsunuz yani.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, buradan neredeyse ittifakla geçen tezkere, hatibin iddia ettiği gibi bir savaş tezkeresi değil, bir barış tezkeresi. Biz savaş için değil, ülkemizin güvenliği için oradayız.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Reform diye bir şey yok.

SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) – Siz saatlerce konuşmak için mi…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) - O yüzden mi Nusaybin’de dün gece 4 insan öldü? Karmaşa yeri değil burası.

BAŞKAN – Bir saniye…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bakın, burası dağ başı değil.

BAŞKAN – Bir saniye değerli arkadaşlar…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Susar mısınız lütfen?

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Dün akşam Nusaybin’de 4 insan öldü…

BAŞKAN – Sayın Günay… Sayın Günay…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Her şeyi söylüyorsunuz, cevap verince kızıyorsunuz. Sayın Saruhan, cevap verir misiniz arka tarafa? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – 3 çocuk öldü.

BAŞKAN – Sayın Günay, lütfen…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, davet eder misiniz efendiliğe?

BAŞKAN – Ama…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Başkan, taraflı davranıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Günay…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Taraflı davranıyorsunuz Başkan.

BAŞKAN – Siz bakın, sabahtan beri oturduğunuz yerden konuşuyorsunuz öyle. Ben her grup başkan vekili istediğinde söz veriyorum, niçin müdahale ediyorsunuz?

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Bir daha ben kürsüden konuşacağım, 3 çocuk öldürüldü.

BAŞKAN – Yani grup başkan vekiliniz konuşacak durumda değil mi Allah aşkına, lütfen insicamı bozmayalım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, arkadaşa vekil olduğunu hatırlatır mısınız? Burası Millet Meclisi, insanların görev aldığı yer, yasama faaliyeti yapıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Beş dakikadan beri her türlü hakareti yapacak, onuncu saniyede bağırmaya başlayacak, böyle bir usul yok Sayın Başkan. Konuşacak, cevabını alacak.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Ya, bize hakaret edilecek ama...

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu tezkereyi bir daha söylüyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Turan siz de.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu tezkere savaş tezkeresi değil, bu tezkere terörle mücadele tezkeresi. PKK’ya vurdukça sesin buradan çıkması çok manidar Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bakınız, o bölgede 30 bin tır silah dağıtıldı, madem böyle bir kardeşlik iklimi vardı da o tırlar nereye gitti Sayın Başkan? O tırlar bizim sınırımızda. Biz güneyimizde bir terör devleti olmasını istemiyoruz. Adım atıyoruz, bu konuda ya destek olsunlar ya da ses çıkarmasınlar. Ama her çıktıklarında böyle savaş tezkeresi iddiasının doğru olmadığını düşünüyorum.

Bugün PKK, 9 aylık Muhammed bebeği vurdu, ağzını açtılar mı?

SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) – Nusaybin’deki bebeğin neresi PKK ya?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama varsa yoksa askerimiz, polisimiz, AK PARTİ iktidarı vesaire; bu, doğru bir dil değil.

BAŞKAN – Peki…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir daha diyorum, yasama faaliyetleri için buradayız…

SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) – 9 aylık bebek öldü ya.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – …avukatlık yasası için buradayız, tüm katkılara açığız ama dille ilgili şerhimiz var Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın Günay, sizden rica ediyorum…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – 9 aylık bebekten bahsediyoruz ama.

BAŞKAN – Bakın, rica ediyorum değerli arkadaşlarım, yani parti sözcülerinizin…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Ağzını açıyor PKK, kapatıyor PKK. 9 aylık bebeğin nesi PKK, anlamıyorum yani?

BAŞKAN – …gerekli zamanlarda konuşma talep ettiğinde her zaman söz verdiğimi biliyorsunuz.

Şimdi, ben bizim İç Tüzük’ümüzde de bir kanuna başlandığı zaman yani o konuya ilişkin konuşmaların yapılmasını amirdir. Şimdi, kaliteli bir yasama tekniğini biz nasıl başaracağız? Burada bence görüşülmekte olan konu, bir yargı paketi. Elbette kürsüye çıkan arkadaşlarımız konuşmaların içerisinde değişik değerlendirmelerde bulunabilir ama kaliteyi artıralım değerli arkadaşlar, milletvekilliğini güçlü kılmak, Meclisi güçlü kılmak istiyoruz ya, işte buradan çıkacak kanunların da burada enine boyuna tartışılmış bir şekilde çıkması toplumun yararına bence.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Komisyonda bir günde bitirildi Başkan, bir günde.

BAŞKAN – Bence Komisyonda kullanamadığımız zamanı burada kullanalım değerli arkadaşlar. Yani bakın bu konuda sürede bir sıkıntımız yok, konuşmaya çıkan arkadaşlarımız konuşabilirler ama benim arzum, kaliteli bir yasama tekniği ve çalışmaları; bunu sağlamaya gayret edelim. Yani ben şunu da görüyorum: Biten tartışmalarla ilgili, devam eden tartışmalarla da arkadaşlarımız kanundan ayrılarak yani birbirimizi yormamak da gerektiğini düşünüyorum. Yani Meclisin bir konuyu birkaç defa tartıştıktan sonra aynı konuların tekrar tekrar tartışılmasının elbette değişik zamanlarda yeri vardır ama bir kanun teklifi görüşülürken de bu kanun teklifine ilişkin görüşlerimizin belirtilmesinin en uygun yol olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle, soru-cevaba da girebilecek arkadaşlarımız varsa girsinler, Komisyon buradayken soruları yanıtlasın yani onları da versin ve buradan çıkan metin Meclisimizde enine boyuna tartışılmış bir konu olsun.

Komisyondaki konu beni ilgilendirmez, ben Meclis Başkan Vekiliyim ama burada arzu eden bütün arkadaşlarımızın kanun teklifini tartışmasında olanak tanıyacağım değerli arkadaşlarım. Benim amacım, kaliteli bir yasa çıkartmak.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi gelelim diğer 3’üncü önergeye.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1’inci maddesiyle değiştirilmekte olan 5682 sayılı Pasaport Kanunu'nun 14’üncü maddesinin (A) fıkrasına üçüncü paragrafından sonra gelmek üzere eklenen paragrafın ilk cümlesinde yer alan "en az on beş yıl kıdemi” ibaresinin önüne "hukuk mesleklerinde” ibaresinin eklenmesini ve aynı cümlenin sonunda yer alan "verilebilir” ibaresinin “veriler” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                        Dursun Ataş                                     Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Fahrettin Yokuş

                                            Kayseri                                                          Adana                                                           Konya

                                         Bedri Yaşar                                                                                                                      Feridun Bahşi

                                            Samsun                                                                                                                              Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Feridun Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Bahşi.

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine yönelik harekâta başlamıştır. Tanrı Türk ordusunun yardımcısı olsun, askerimizi muzaffer kılsın, zafer Türk milletinin olsun.

Değerli milletvekilleri, ilk önce şunu belirteyim: Yasalar sorun çözmek için vardır, sorun çıkarmak için değil. Bu kanun teklifi toplam 39 madde olup 15 ayrı kanunda değişiklik getirmektedir. Meclisin ilk açıldığı günden beri torba yasaların sakıncalarından bahsedip torba şeklinde getirilen kanunlara karşı çıktık. Bugün yine bir torba kanunla karşı karşıyayız. Torba yasalar âdeta yapboz, deneme-yanılma yasası hâline getirilmiştir. Acele, üstünkörü, zaman baskısı altında, yangından mal kaçırır gibi çıkarılan yasalar sağlıksız ve sorunludur. Bütün bunlar daha önce defalarca söylenmesine rağmen iktidar, yanılmaz olduğunu düşünüyor, yaptığı her işin doğru olduğunu sanıyor ama gördüğünüz gibi, yapılan işler bunun tam aksini göstermektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisini bu şekilde çalıştırmak doğru değildir. Ne kadar torba yasa çıkarılırsa, yasalar ve yasama da o kadar sorunlu hâle gelmektedir. Bunları tedavi etmeden Türkiye’de demokrasiyi tedavi edemezsiniz.

Değerli milletvekilleri, iktidar tarafından “Yargı Reformu Strateji Belgesi” adı verilen bu reform paketinin içinde yer alan ve değişikliği yapılacak yasaların torba şeklinde değil de ayrı ayrı her kanuna ilişkin getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu belge ilk açıklandığı Mayıs 2019’da bir umut yaratmış, bu sefer yargıda gerçekten reform olacak, hukukun üstünlüğü güçlenecek, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı güçlenecek, yargı süreçleri basitleşecek, adalete erişim kolaylaşacak, savunma hakkı güçlenecek diye hayal etmiştik ama getirilen bu kanun teklifinin, tüm bunlardan uzak, sadece mevzuatta bazı değişikliklerin yapıldığı bir düzenleme olduğu görülmektedir. Bunun neresi reform özelliği taşıyor, anlamıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizim yapmamız gereken, ilk önce yargıya olanı güveni artırıcı çalışmalar yapmaktır. Altını çizerek ifade etmek isterim ki AK PARTİ iktidarı, yargıyı yani hâkim ve savcıları, kurdukları otoriter, tek adam sisteminin sonucu yarattıkları korku imparatorluğu neticesi bağımsız ve tarafsız görev yapamaz hâle getirmişlerdir. Bu durum, vicdan sahibi her vatandaşımız tarafından üzüntüyle gözlenmekte, insaf sahibi kurum ve kuruluşlarımızca teyit edilmekte ve hatta uluslararası kuruluşlar dahi raporlarında durumun vahametini gündeme getirmektedirler.

Her konuşmamda dile getiriyorum. Yapılan objektif araştırmalara göre, Türk milletinin yargıya olan güveni, yargının adaletle karar vereceğine olan inancı yüzde 30’lara inmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu teklifin ilk maddesiyle getirilen düzenleme, on beş yılını doldurmuş avukatlara hususi pasaport verilmesiyle ilgili bir düzenlemedir. Bu konuda, daha önce, yaklaşık bir yıl kadar önce bizim de teklifimiz vardı. Bu maddenin, olumlu bulmakla birlikte, eksik olduğunu düşünüyoruz. Öncelikle, pasaport verilmesi hususu “verilebilir” hükmüyle takdire bırakılmıştır. Aynı maddenin başında “Belediye başkanlarına verilir.” derken hukukçulara neden takdire dayalı “verilebilir” hükmü konmuştur? Bu, kabul edilebilir değildir. Bu hükmün “verilir” olarak değiştirilmesi, hem maddede ifade uyumu sağlayacak hem de hukukçuları, idarecilerin keyfî davranma sonucu doğurabilecek insafına bırakmayacaktır.

Ayrıca, hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü bulunmadan pasaport verilmemesi Anayasa’nın 38’inci maddesine aykırıdır. Madde içeriğine göre, devam etmekte olan herhangi bir idari veya adli soruşturma veya kovuşturma bulunmayanlara, kovuşturmaya yer olmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilenlere bile pasaport verilebilme ihtimali devam etmektedir.

Uluslararası ceza hukuku ilkelerinin belki de en önemlilerinden biri masumiyet karinesidir yani hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunmayan her kişi suçsuz kabul edilir, oysa hakkında herhangi bir soruşturma bulunmayanlara, takipsizlik veya beraat kararı verilenlere, cezası infaz edilenlere pasaport vermek talep hâlinde zorunlu olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Bahşi.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Yine bu madde, Anayasa’nın 23’üncü maddesindeki seyahat hürriyetine de aykırıdır. Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle, hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilir yani yurt dışına çıkma yasağı sadece hâkim kararıyla uygulanabilir. Pasaport vermemek de bir nevi yurt dışına çıkış yasağıdır. Bu durumda iktidar, Anayasa’yı dolanmak gayretindedir. Yasa, Anayasa’ya da bu şekliyle aykırıdır.

Yeni bir kavram düzenlemesi vardır bu kanunda, “hukuk meslekleri” diye bir kavramdan bahsedilmektedir. Yani hâkim, savcı, avukat ve noterler hukuk mesleği mensubu olarak kabul edilmiştir ama noterler bu yapılan düzenlemelerin dışına çıkarılmıştır. Önergemizle, diğer hukuk meslekleri dâhil, toplam on beş yıl noterlik hizmeti olanların da bu haktan yararlanmasını talep etmekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bahşi.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Bu hak verildiği takdirde -biraz önce arkadaşlarımız bu hususu dile getirdiler- bu haktan yararlanacak toplam noter sayısı 244 kişidir, 500-600 bile değildir. Yani sınırlama getirilen 2 milyona 244 kişi fazla gelmez arkadaşlar.

Bu sebeple teklifimize tüm Genel Kurulun desteklerini bekliyor, Gazi Meclisimizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde 3 önerge vardı, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2’nci maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 2- 5682 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir:

EK MADDE 7- Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği veya iltisakı ya da bunlarla irtibatı nedeniyle;

A)        OHAL kapsamında kabul edilen kanunlar uyarınca kamu görevinden çıkarılmaları veya rütbelerinin alınması nedeniyle pasaportları iptal edilenler ile haklarında pasaport verilmemesine yönelik idari işlem tesis edilmiş olanlardan,

B)        18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 5 inci maddesi ve 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 35 inci maddesi uyarınca pasaportları iptal edilenler ile haklarında pasaport verilmemesine yönelik idari işlem tesis edilmiş olanlardan,

C)        Mahkemelerce yurtdışına çıkmaları yasaklananlar hariç olmak üzere bu Kanunun 22 nci maddesi uyarınca pasaportları iptal edilenler ile haklarında pasaport verilmemesine yönelik idari işlem tesis edilmiş olanlardan, tamamının pasaportları iade edilir.”

                                      Salihe Aydeniz                                             Erol Katırcıoğlu                                             Erdal Aydemir

                                          Diyarbakır                                                      İstanbul                                                          Bingöl

                               Mahmut Celadet Gaydalı                                                                                                   Ömer Faruk Gergerlioğlu

                                              Bitlis                                                                                                                                 Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Gergerlioğlu.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, dört yıl önce olan çok acı, çok üzücü bir katliamı yani 10 Ekim IŞİD katliamını kınayarak, lanetleyerek başlıyorum ve bu katliamın kurbanlarını saygıyla, rahmetle anıyorum. Bu katliama baştan beri “kokteyl terör” diyen iktidarı da şiddetle eleştiriyorum, kınıyorum çünkü en baştan beri IŞİD katliamı olduğu besbelliydi ve göz yumulduğu apaçık belli oldu ve “kokteyl terör” sözünde ısrar ettiler.

Ayrıca, Suriye harekâtı, buna mutlaka değinmemiz lazım. Değerli arkadaşlar, bu harekât niye yapılıyor, şöyle sakince düşünmek lazım. Bu harekât inişte olan bir liderin, bitişte olan bir iktidarın, çıkar ittifakı olan bir Cumhur İttifakı’nın son çaresidir. Bunun için bu harekât yapılmaktadır ve sağcılaşma rüzgârları estirilerek her kesim bu sağcılaşma rüzgârlarına kaptırılmakta ve aldatılmaya çalışılmaktadır, Suriye politikalarını eleştirenler de maalesef bu rüzgârlara kapılabilmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu konu çok önemlidir. Şu an, şu saniyelerde, şu dakikalarda, bakın, Ceylânpınar’da, Birecik’te, Nusaybin’de, Kamışlı’da insanlar ölüyor, insanlar ölüyor. Nusaybin’de biraz evvel 4 kişi öldü, 4 vatandaşımız vefat etti.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Kim yaptı?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Kamışlı’da biraz evvel 2 yaşında bir çocuk öldü. Biz savaşı konuşuyoruz, savaşı konuşmak da son derece doğaldır. Barış esastır, barış. Savaş her zaman eleştirilmeye müstahaktır. İnsanlık savaştan çok çekti; Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, çok çektik bu savaşlardan ve savaşı eleştirmek en doğal hakkımızdır değerli arkadaşlar, bunu unutmayalım.

Bakın, KHK’lilerin pasaport meselesi konuşuluyor. Yüz binlerce KHK’liye üç yıldır çok büyük haksızlıklar yapılıyor ve bu yargı reformu paketinde aslında beklenen, KHK’lilere adaletti ama öyle bir şey yok, sadece pasaport meselesinde, o da Anayasa’ya aykırı bir düzenleme var ortada.

Değerli arkadaşlar, yüz binlerce KHK’li bir kırıma uğratıldı. Şu anda KHK’li hukukçular avukatlık bürosu bile açamıyor biliyor musunuz? KHK’li 55 bin öğretmen özel bir okulda öğretmenlik bile yapamıyor. Sizin İl Başkanınızdı, AK PARTİ Isparta İl Başkanı Osman Zabun demişti ki: “KHK’liler ağaç kökü yesin.” Evet, hakikaten amacınız buydu ve yüz binlerce insan şu anda son derece zor durumdadır. Aileleriyle 1,5 milyonu bulan bir kesimin neslini kurutmayı hedeflediniz ve âdeta Nazi Almanyasına benzer soykırım uygulamalarına uğrattınız. Bu konuda bir gelişme isteniyordu, üç yıldır bu konuda son derece zalimce, vicdansızca, insafsızca uygulamaları yaptınız, aylardır insanlar bunları bekliyor ama yargı reformu diye, Anayasa’yı çiğneyen bir pasaport meselesi önümüze getirdiniz. Pasaport meselesinde diyor ki madde: “Adil bir şekilde değerlendirmeyi İçişleri Bakanı yaparak pasaport konusunda karar verecek.” Ben sorarım: Şu anda, bakın, OHAL Komisyonu 200 polisi iade etti, İçişleri Bakanlığı başlatmıyor. Yani o kadar keyfî ki o kadar itibar ettiğiniz OHAL Komisyonuna bile itibar etmiyor ve başlatmıyor; bu kadar keyfî bir İçişleri Bakanlığıyla karşı karşıyayız. Seçimde yenemediği bir partiye kayyum atayarak rövanş almaya çalışan bir İçişleri Bakanlığı var, bu mu adil değerlendirme yapacak? Dün başlayan harekât sonrası en ufak bir düşünce ifadesi karşısında gözaltılar yapan bir İçişleri Bakanlığı var, bu mu adil değerlendirme yapacak?

Bakın, son üç yıldır OHAL’de 28 kişi kaçırıldı ve İçişleri Bakanlığı tek bir açıklama yapmıyor. Bakın, dünyanın hiçbir yerinde bu olmaz. 28 kişi kaçırıldı, işkence edildi, hepsini takip ettim ve İçişleri Bakanlığı tek bir açıklama ve araştırma yapmıyor. Tüm dünya bunu takip ediyor, tek bir açıklama yapmıyor.

Yine, bakın, Ankara Emniyetinde işkence yapıldı. İçişleri Bakanlığı dedi ki: “Hayır, yapılmadı.” Daha sonra Ankara Barosu geldi, bir rapor düzenledi ve Emniyette işkence yapıldığını gözaltında olmasına rağmen bunu söyleyen insanların sözleriyle ispatladı. Bakın, buna rağmen İçişleri Bakanlığı yine tek bir açıklama yapmadı ve sessizliğe gömüldü. Bu İçişleri Bakanlığı mı adil bir değerlendirme yapacak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Gergerlioğlu.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, Harbiyeli öğrenciler… 259 Harbiyeli annesinin üç yıldır ciğerleri yanıyor. Adil olmayan bir yargılama sonucunda müebbet hapislere mahkûm edildi bu insanlar ve bu konuda da tek bir adım yok.

Dün ne oldu biliyor musunuz? Size söyleyeyim. Ankara’da bir Harbiyeli öğrenci annesi basın açıklaması yapacak, daha basın açıklaması yapmaya gitmeden, Kızılay’da yürürken Melek Çetinkaya polis tarafından gözaltına alındı. Gerekçe ne? “Basın açıklaması yapma ihtimalin var.” Ya biz böyle bir ülkedeyiz, ne yargı reformundan bahsediyorsunuz arkadaşlar? Bir polis devletindeyiz ya biz, Allah aşkına. KHK’lilerin büyük buluşması için –bakın, pasaportu konuşuyoruz- Ankara’dan içeri sokmadılar KHK’lileri. Onu bırakın, partim HDP ve Saadet Partisi KHK’lileri kabul etti, o partilerden içeri sokmamak için polis barikat kurdu. Hangi İçişleri Bakanlığının adil değerlendirmesinden bahsediyorsunuz Allah aşkına ya?

Değerli arkadaşlar, bakın, yüz binlerce kişiye pasaport tahdidi konuldu bu ülkede, yüz binlerce kişiye. KHK’li de değillerdi ve tamamen keyfî bir şekilde yüz binlerce kişiye konuldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Daha iki ay önce Anayasa Mahkemesi, bu üç yıl sonunda ihlal olduğuna karar verdi. Ve Anayasa Mahkemesinin verdiği bu ihlal kararı bile şu anda daha işleme konmadı, yüz binlerce kişi son derece mağdur bir hâlde.

Bakın, size bu pasaport ihlalinden dolayı yaşanan faciaları söyleyeyim. Üç yıldır Türkiye’de ne oldu biliyor musunuz? Pasaport vermediğiniz için 30 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Ege ve Meriç sularında boğuldu. Bakın, şu bebekleri, çocukları gösteriyorum, vicdanlarınıza sunuyorum. Bunların 18’i bebekti, çocuktu, 0-6 yaş arasıydı ve bu bebeklere Bursa Büyükşehir Belediyesi cenaze aracı bile vermedi, Bursa’dan Amasya’ya gidecekti.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Yalan söylüyorsun!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Bakın, bu insanlar pasaport yasağı dolayısıyla öldüler.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Neden ülkeyi terk edip gidiyorlar?

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Yalan konuşuyorsun!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Bakın, Sakız Adası’nda cenazelerinin başında bekleyen insanlar. Buna hangi vicdan dayanır? Hangi insaf dayanır? Yazıktır, günahtır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, tamamlayalım artık.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Pasaport yasağı, bakın, idari bir kararla konulamaz ve yargı kararı olmadan… Anayasa madde 23’ü çiğneyen bir maddedir bu. Anayasa madde 23’ü çiğniyorsunuz bu maddeyle; bu madde kabul edilemez arkadaşlar, vicdanlar bunu kabul edemez. Anayasa madde 23’ü bu Millet Meclisi çiğneyemez. Bunu çok net bir şekilde söylüyorum.

Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Başkan “Kabul edilmiştir." dediniz.

BAŞKAN – Kabul edilmemiştir, evet.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öncelikle, konuşmacının süresi beş dakika dediniz, dokuz dakika konuştu; takdirinize sunmak istiyorum.

BAŞKAN – Biliyorum, ben zaten onu ifade etmiştim, konuşmak isteyenin konuşma süresini artıracağım diye.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İkincisi: Sayın Başkan, en farklı görüşlere saygımız var, onu dinleriz ama “soykırımcı” gibi “neslini kurutmak istiyorsunuz” gibi, bu tarz ifadeleri şiddetle reddediyoruz, bunlar doğru şeyler değil. Dille ilgili uyarımı bir daha yapıyorum Sayın Başkan; dil her şeydir, usul her şeydir. Bu tarz üslubu reddediyoruz Sayın Başkan.

Ayrıca, Cumhur İttifakı’nın bir çıkar ittifakı olduğunu ifade etti. Polemik olmasın diye “Yok, siz şöylesiniz, böylesiniz.” demek istemiyorum ama Cumhur İttifakı 15 Temmuz gecesinde tankların üzerinde kurulmuştur Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, kürsüde konuşan milletvekilinin yapılan müdahalelerden etkilenmeden konuşmasını sürdürmesi hâlinde başarılı bir konuşma perfomansı sergilemiş olacağına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; şimdi, konuşmacı arkadaşlarımıza bir naçizane tavsiyem var: Bu kürsüden konuşan arkadaşlarımızı televizyonlar gösteriyor ve sesleri duyuluyor. Ancak dışarıdan laf atıldığı zaman onlar televizyondan duyulmuyor ve konuşmacı arkadaşlarımız sıralardan söz atan arkadaşlarımıza cevap vermeye kalkışınca televizyonlardan izleyenler hangi tartışmanın içinde olduğunu anlamıyorlar. Bence herkes kürsüde birazcık dışarıya karşı kapalı olarak konuşmasını icra ederse televizyonlarda insicamları bozulmadan bir görüntü sergilenmesine olanak tanırlar. Buradan sanılıyor ki o konuşmalar duyuluyor. O atılan sözler duyulmuyor değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla, sizi izleyenler de neye ilişkin konuştuğunuza dair bir bilgi içerisinde olmadığı için televizyonda bunu seyrediyorlar. Benim önerim, yine herkes bildiğini yapsın ama benim naçizane önerim, herkes konuşmasını Genel Kurula bakarak ve atılan sözlerden etkilenmeden sürdürürse başarılı bir konuşma performansı sergilenmiş olur. Benden size naçizane bir öneri.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)

BAŞKAN – 2’nci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2’nci maddesiyle 5682 sayılı Pasaport Kanunu'na eklenmesi öngörülen ek madde 7’nin birinci fıkrasında "terör örgütlerine üyeliği” ibaresinden sonra gelen "veya iltisakı” ibaresinin bahse konu değişiklik teklifinden çıkarılmasını, birinci fıkranın (C) bendinden sonra gelen paragrafta yer alan "başvurmaları hâlinde kolluk birimlerince yapılacak araştırma sonucuna göre İçişleri Bakanlığınca” ibaresinin bahse konu değişiklik teklifinden çıkarılmasını ve aynı cümlenin sonunda yer alan “verilebilir” ibaresinin “verilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Dursun Ataş                                                Feridun Bahşi                                    Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                            Kayseri                                                         Antalya                                                          Adana

                                         Ayhan Erel                                                                                                                        Behiç Çelik

                                            Aksaray                                                                                                                              Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın Behiç Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Barış Pınarı Harekâtı’nın ülkemize, milletimize, bölge halklarına ve insanlığa hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bütün gücümüzle ordumuzun arkasındayız. İnanıyorum ve eminim ki Türk ordusu gereğini yapacak ve barışı tesis edecektir.

Diğer bir konu, Kerbelâ vakasından dolayı. Kerbelâ vakası şehitlerini de rahmetle anıyorum.

Ayrıca, bundan dört yıl önce, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı önünde meydana gelen patlamada 103 yurttaşımız hayatını kaybetmişti, onları da bu vesileyle rahmetle anıyorum.

Değerli arkadaşlar, 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde değişiklik önergesi vermiştik, ben bunun üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Bakınız “Yargı Reformu Strateji Belgesi” deniyor. “Neleri içeriyor?” diye şöyle kabaca baktığımızda, avukatlara hususi damgalı pasaport, avukatlık mesleğine girişte sınav koşulunun getirilmesi, idari yargı için açılacak sınavlar için 4 fakültenin tercih edilmesi, istinafa giden dosyalardan beş yılın altındakilerin bir kısmının temyize gidebilmesi, pasaport almada zorluk yaşayan veya muhtelif nedenlerle pasaport alamayan yurttaşlara kolaylık sağlanması, hukuk mesleklerine giriş sınavını yürütecek komisyonların sayısına ilaveler yapılması, ön ödemenin taksitlendirilebilmesi, ek ders ücretlerinin artırılması… (AK PARTİ sıralarından alkış sesi)

BAŞKAN – Arkadaşlar, ne oluyor orada?

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - …bölge başkanının makamının idari makam hâline getirilmesi, mahkemelerin uzman talebinin havuzdan karşılanması ve özellikle cinsel istismar ve cinsel suçlarda ifadeleri kameraya alma işlemine izin verilmesi, tutuklulukta geçen sürenin sanık lehine yeniden düzenlenmesi, iddianamenin iadesinin getirilmesi -devam ediyor- seri muhakeme usulü, üst sınırı iki yıl olmak üzere basit yargılama yönteminin benimsenmesi, istinafta bozma ve ret kararlarının sınırlarının kısmen genişletilmesi, siyasi suçlarda ve terörle mücadele suçlarında temyiz yolunun açılması ve 15 ilde kurulu olan istinaf mahkemelerinin her birinde komisyon oluşurken başkanlık sayısının makul düzeye indirgenmesi gibi maddeleri içeriyor.

Değerli milletvekilleri, ayrıca “Olağanüstü hâl kapsamında terör örgütlerine üyeliği veya iltisakı…” diye başlayan ve okunan metinde de ortaya çıktığı gibi, bu kişilerin pasaport alamamaları meselesi de ortadan kaldırılmaktadır. Bu, iyi bir uygulamadır. Bunu destekliyoruz.

Bu kanun teklifinin 2’nci maddesinin attığı adım küçük bir adımdır ama anlamlıdır.

Değerli milletvekilleri, ancak bu reform değildir; bu, yargı reformu değildir. Yakın geçmişte “yargı reformu” adı altında, 1’inci, 2’nci, 3’üncü gibi adlandırmalarla, FETÖ iş birliğiyle yapılan sözde reformların nasıl fos çıktığı unutulmuş değildir. Dolayısıyla reform böyle olmaz; alırsınız elinize Anayasa’yı, hukuk devletinden, kişi hak ve özgürlüklerinden, egemenlik hakkından girer, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığından, tabii hâkim esasından, Hâkimler ve Savcılar Kurulundan çıkarsınız. Böyle bir öngörü var mı bu pakette? Doğal olarak yok. O hâlde bu, reform değil, basit bir idari düzeltmeden ibarettir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasimizin olmazsa olmazlarından biri de tam tekmil işleyen bir hukuk devletidir, hukuk devleti ilkesidir. Hukuk devletini var eden, kanuni idareyi yani idarenin hukuka uygunluğunun denetimini mükemmelen yapabilmek ve idarenin hukuka ve yasalara uymada gösterdiği samimiyettir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bu da yetmiyor, idarenin yargısal denetimi şarttır. Ne yazık ki idari yargının içine düşürüldüğü durum, yargının idareyi hukuki nizama çekme gücünü bütünüyle yitirdiğini göstermektedir. Adli yargının da denetleme kudretinin kalmadığı ortadadır. Mevcut otokratik rejim içinde zaten bağımsız ve tarafsız yargıdan bahsetmek gülünç olmaktadır. Demek ki esasa ilişkin yapılacak düzenlemeler ancak “reform” adıyla adlandırılabilir. O hâlde, reform diye bir şey söz konusu değil.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2’nci maddeyle ilgili verdiğimiz değişiklik önergesinin kabulü İYİ PARTİ adına talebimizdir. Konuşmama son verirken yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Az önce Sayın Çelik’in konuşması sırasında bir alkış sesi duydum. Bunu kim yaptı bilmiyorum ama yapan arkadaşın da istem dışı bir hareketi olarak kabul ediyor ve değerlendiriyorum. Bir daha böyle bir tablonun olmamasına da arkadaşlarımız dikkat etsinler.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesiyle getirilen ek madde 7'nin son cümlesindeki “kolluk birimlerince yapılacak araştırma sonucuna göre” ifadesinin madde metninden çıkartılmasını ve “verilebilir” kelimesinin “verilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Turan Aydoğan                                               Zeynel Emre                                                 Rafet Zeybek

                                            İstanbul                                                         İstanbul                                                         Antalya

                                       Alpay Antmen                                               Orhan Sümer                                             Süleyman Bülbül

                                             Mersin                                                           Adana                                                           Aydın

                                       Sibel Özdemir                                                                                                                      Aydın Özer

                                            İstanbul                                                                                                                              Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Turan Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Aydoğan.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, hukukçuluğumuza yeni kavramlar eklemeye başladık. Bu kavramların en yenisi de şu: “Yargı kararlarını idarenin denetimine tabi tutmak.”

12 Eylülün ancakçılarını aratacak kanunlar yapıyoruz bu Mecliste. Pasaport meselesiyle alakalı, zaten yeterince mağdur ettiğiniz, sivil ölü hâline getirdiğiniz KHK’lilerle ilgili demişsiniz ki: “Ya bunlar yargı önünde aklandıysa ve haklarında takipsizlik kararı verildiyse… Tamam, tamam da mahalle bekçileri de bir araştırsın, ondan sonra vereceksek verelim pasaportlarını.” 12 Eylülcüleri aratmak budur işte. 12 Eylülcüler hiç değilse “ancak” deyip istisnayı koyuyorlardı. Siz şimdi bir kanun yapıyorsunuz, o kanunla beraber Anayasa’yı altüst ediyorsunuz, sivil ölüme terk ettiğiniz bu arkadaşlarımıza da diyorsunuz ki: “Sizi hâlâ süründüreceğiz. Avrupa Birliğine şirinlik ihtiyacımız var ama ey muhalifler, biz sizi hâlâ süründüreceğiz. Süründürürken bu meri Anayasa’yı da yok sayarak süründüreceğiz. Nasıl mı yapacağız? Anayasa’nın 2’nci maddesindeki hukuk devletini unutacağız, Anayasa’nın 9’uncu maddesindeki yargı yetkisini unutacağız, 10’uncu maddesini, eşitlik ilkesini unutacağız, Anayasa’nın bağlayıcılığına ilişkin 11’inci maddeyi unutacağız, 12 ve 13’üncü maddedeki temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesini unutacağız, 23’üncü maddedeki seyahat özgürlüğüne ilişkin maddeyi de unutacağız, 38’inci maddedeki masumiyet karinesini de unutacağız, 138’e sondaki yargı kararlarının bağlayıcılığını da unutacağız.” Maşallahınız var ya! Şu yüce Meclisin çatısı altında, bir şekilde bağlayıcı olarak yemin ettiğimiz Anayasa’nın hemen hemen bütün hükümlerini bertaraf ediyorsunuz. Ama ben alıştım, buraya her çıktığımda size onlarca Anayasa maddesi sayıyorum, Anayasa mahkemesine gidiyor. Anayasa Mahkemesi bu seyri takip etsin bakalım ne olur? Galiba bu da gider, bunu da seyrederiz.

Ha, bu arada lütfettiniz, lütfettiniz ya, bir anayasal hakkı yasaya koyarak tekrar veriyorsunuz. Ya, zaten Anayasa’da bu hak var. Adam tertemiz, lütfeder gibi altına da bir madde yazıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Verilebilir.” Arkasına da mahalle bekçisini koyuyorsunuz! Çok yol yürürüz bu şekilde sizlerle, çok.

Yapmanız gereken bunlar değil, tak diye o pasaportları vermeniz gerekiyor kardeşim, özür dilemeniz gerekiyor bu arkadaşlarımızdan. Barış akademisyenlerinden özür dilemeniz gerekiyor, KHK’lilerden özür dilemeniz gerekiyor, hakkında yıllardır dava açılmayan insanlardan, bu ülkenin millî servetinden özür dilemeniz gerekiyor. Niye dilemeniz gerekiyor biliyor musunuz? Müthiş bir çifte standart yarattınız bu masum insanları sivil ölüme terk ederken. Örnek vereceğim iyi dinleyin. Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesinde, FETÖ’cülüğü mahkeme kararıyla tespit edilmiş bir savcıyı o karar verilene kadar görevde tuttunuz. Nasıl mı tuttunuz? Söyleyeyim: HSK önce görevden aldı, ihraç etti, araya girdiniz, çeşitli yollarla beraber tekrar başlattınız, hakkında soruşturma başladı. Soruşturmayı başlatan savcı dedi ki: “Ben bu adama dava açmak zorundayım, kusura bakmayın.” Öyle vahim ki durum, dava devam ederken bu adam savcılık yaptı. Bu milletin tertemiz evlatlarını sokaklarda süründürdünüz, sosyal güvenlikten mahrum bıraktınız, aç bıraktınız, sefil bıraktınız ama mahkeme kararıyla beraber, yargılama süresi boyunca FETÖ’cülükten yargılanan bir adamı da görevde bıraktınız; çıkın “Bırakmadık.” deyin. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin düzeniniz bu; çifte standart, benden olanı korumak, FETÖ’cüyü korumak, muhalifleri yok etmek. Bu düzenlemelerinizle beraber yaptığınız şirinliklere şapka çıkaracağız ama devamında koyduğunuz ifadelerle beraber diyorsunuz ki: “Biz OHAL’den memnunuz.” Reform falan yapmıyorsunuz. “OHAL’den memnunuz, koyduğumuz istisna ifadelerle beraber OHAL’de mağdur ettiğimiz muhalifleri mağdur etmeye devam edeceğiz. İdari kararlarla devam edeceğiz, ‘İşte, size yargı yolu.’ diyeceğiz. En az iki üç yıl daha bu OHAL düzenini devam ettireceğiz.” diyorsunuz. Bunun neresi reform?

Reform yapmak istiyor musunuz? Kolayı var, 7145 sayılı Yasa’yı getirin hep beraber kaldıralım. Bütün bu sorunların temeli bir yıl önce getirdiğiniz o yasadır kardeşim, getirin beraber kaldıralım. Mağduriyetler orada, eşitsizlikler orada, tamamı orada.

Reform yapmak istiyor musunuz? Başka yollar önereyim ben size reform yapmak istiyorsanız. Mesela, avukatlara ilişkin getirdiniz ya pasaport falan; güzel, tamam ama avukatları yargının diğer meslekleriyle beraber eşitleyelim, sacayağı değiller mi? Sosyal güvenlik açısından hâkim ve savcılar ile avukatları eşitleyelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Başka bir şey yapalım: Yıktınız ekonomiyi, yeni başlayan avukatların hayatı kayıyor. Bir kanun çıkaralım, yeni başlayan avukatlar beş yıl boyunca vergiden muaf olsunlar, mesleklerini yapabilsinler. Niye söylüyorum bunları biliyor musunuz? Siyasal, sosyolojik, ekonomik olağanüstü bir yıkım yarattınız, altında bütün meslekleri bıraktınız, çıkması için de çaba göstermiyorsunuz; bırakın, önerdiğimiz şeylerle beraber biz çıkaralım. Ha, yolu var; çıkarmazsanız gideceksiniz, geleceğiz ve biz çıkaracağız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                      Salihe Aydeniz                                     Filiz Kerestecioğlu Demir                                     Erol Katırcıoğlu

                                          Diyarbakır                                                       Ankara                                                         İstanbul

                                       Erdal Aydemir                                      Ömer Faruk Gergerlioğlu                             Mahmut Celadet Gaydalı

                                             Bingöl                                                          Kocaeli                                                           Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, çok net ki bir reform değil hatta bir paket de değil ancak bir yargı dipnotu olabilecek bir çalışma.

Komisyon görüşmelerinde her söz istendiğinde “Bir sonraki maddede konuşursunuz.” “Sırası gelsin, ondan sonra konuşursunuz.” “Daha sonra konuşursunuz.” denilen, yargı tekniğine çok uygun görüşmeler, yasama tekniğine çok uygun görüşmeler yapıldı!

Sayın Başkan “müzakere” diyorsunuz. Müzakere şu konuda, en son, gece vakti “Meyve mi istersiniz, dondurma mı?” şeklinde bir soru yöneltilerek yapıldı. Bunun dışında, bununla ilgili bu Komisyonda doğru dürüst bir müzakere yapamadı Komisyon üyesi arkadaşlarımız. Dolayısıyla bu Mecliste yasama tekniği bu şekilde gerçekleşiyor, tezahür ediyor.

Bunun dışında, ayrıca, dün gece mesela, 78 kişi, savaş karşıtı sosyal medya paylaşımları yaptığı için gözaltına alındı. Mesela, bunu da sanıyorum, yine yasama tekniği açısından düşünce, ifade özgürlüğü bölümünde ayrıca tartışabiliriz. Yine aynı şekilde…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Vatan hainliği…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Gerçekten, insicamımı bozmak istemiyorum ama tamam, vatan haini olarak konuşuyorum arkadaşlar.

RAMAZAN CAN (Kırıkale) – Ama başarılı oldu, kabul edin başarılı oldu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Yani çok güzel, zaten hani bunu söylediğiniz zaman akan sular duruyor, her şey bitiyor, ülkede her şey güllük gülistanlık. Tebrik ederim, ne kadar güzel!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sana demiyoruz Filiz Hanım, sosyal medyadakilere…

BAŞKAN – Zülfü Bey, lütfen…

Sayın Keresetecioğlu, Genel Kurula hitaba devam edin siz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Nereden biliyorsunuz? 78 kişinin “tweet”ini, şusunu busunu mu okudunuz, nereden biliyorsunuz onlar ne yazmış? Ya ben bilmiyorum yani sadece diyorum ki bu nedenle gözaltına alınmış insanlar. Belki hakikaten şiddete teşvik eden bir şey de vardır ama bilmeden insan konuşur mu ya “Vatan hainliği yüzünden oldu.” diye? Yani gerçekten, bunun için korkunç bir kibir ve öz güven gerekir. E, zaten olan da bu yani bunun dışında bir şey yok. Bu kibir ve öz güvenle herkes terörist, herkes vatan haini. Biz de burada yargı reformundan konuşuyoruz. Ne güzel!

Bunun dışında, Sayın Başkan, savaş, domates rekoltesi gibi anında burada konuşulup geçilecek bir şey değildir. Yani diyemezsiniz “bu konuyu konuştuk, zaten yeterince müzakere ettik” hele ki siviller ölürken, hele ki çocuklar ölürken. Bu, yaşam hakkına dair bir şeydir ve bu, konuşmaya devam edilmesi, gerektiğinde icap eden bir şeydir.

Evet, şimdi, belki konuşmamın bu bölümünü beğenirsiniz diyerek avukatlık sınavıyla ilgili bölüme geçmek istiyorum. Kanun teklifinin 3’üncü maddesiyle, hukuk fakültesinden mezun olanların sınava girmesi öngörülüyor ve bunu, evet, çok sayıda avukat ve baro da istiyor aslında. Ama bakıyoruz yani son yıllarda sürekli devlet ve vakıf üniversitelerinde yeterli öğretim kadrosu kaynağı ve belki de en önemlisi, bir geleneği olmayan onlarca hukuk fakültesi kuruldu. Niye bunlar kuruluyor, niye bunların kontenjanları özellikle son on yılda şişirildikçe şişiriliyor? O zaman, önce kontenjan azaltmasından başlayalım. Sınav neden barolar tarafından isteniyor, anlıyorum. Geçen gün onlarla görüşmeler de yaptığımızda söylediler. Evet, çünkü çok niteliksizler artık, yetişen hukukçular gerçekten niteliksizler ama bunun sorumlusu eğitim sistemi, bunun sorumlusu gençler değil ve şimdi, gençleri biz onca yıl eğitimden sonra sınavla karşı karşıya bırakıyoruz. Peki, bu sınav nasıl bir sınav değerli arkadaşlar? Test sınavı. Ya, hukuk yorum ister, muhakeme ister, tartışma ister. Testle hukukçu mu olunur? Nasıl bu insanlar avukatlık yapacaklar sadece test sınavından geçmesine “evet” dediğinizde. Gerçekten, muhakemeye dayalı, yoruma dayalı başka bir şeyler öngörebiliyor musunuz? Ama dediğim gibi, öncelikle bu sistemin ön alımları yani gerçekten eğitime ilişkin farklılıkların yaratılması lazım. Ben bu hesapsızlık nedeniyle, en verimli çağlarında gençlerimizin bunlarla karşı karşıya kalmasından bir hukukçu olarak ciddi üzüntü duyuyorum ve ayrıca, bir sınavla da yeni bir sektör yaratılmasından da üzüntü duyuyorum ki bu ülkede hiçbir sınav başarılı olmamıştır sistem olarak da.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Sizden, müsaade ediyorsanız, süre talep edeceğim.

BAŞKAN – Devam edelim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Daha üzüldüğüm ise yargı sisteminin ve bağımsız yargının asli unsurlarından olan bu kamu hizmetinin, avukatlık mesleğinin bunca sorunu varken karşımıza yeşil pasaport ve sınav konusunun çıkarılması. O yeşil pasaport da tabii, makbul avukatsak alabileceğimiz bir şey, gene Bakanlık soruşturmasına bağlı olarak alabileceğimiz bir şey. Oysa biz, gerçekten, duruşmalarda avukatların hakarete uğramasını, konuşturulmamasını, silahların eşitliği ilkesinin tamamen ortadan kalktığı bir sistemi, karakollarda, hapishanelerde avukatlara yapılan muameleleri konuşmak istiyoruz, cezaevinde olan avukatları konuşmak istiyoruz. Asıl konuşmamız gereken şeyler bunlar. Yani bir reformdan bahsedeceksek o yüksek kürsüleri işgal ettiğinde, gencecik hâkimlerin aslında nasıl iktidar kullandıklarını konuşmak istiyoruz.

Ben başta Selahattin Demirtaş, Aysel Tuğluk, Selçuk Kozağaçlı olmak üzere tüm meslektaşlarımı selamlıyorum.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesiyle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 16'ncı maddesinin birinci fıkrasında "taşıyan ve Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavında başarılı olanlardan” şeklinde yapılan değişikliğin "taşıyan ve Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavında başarı sağlayanlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

                                      Turan Aydoğan                                               Zeynel Emre                                                 Orhan Sümer

                                            İstanbul                                                         İstanbul                                                          Adana

                                        Rafet Zeybek                                               Alpay Antmen                                            Süleyman Bülbül

                                            Antalya                                                         Mersin                                                           Aydın

                                       Sibel Özdemir                                                                                                                      Aydın Özer

                                            İstanbul                                                                                                                              Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın Alpay Antmen. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Antmen.

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an görüşmekte olduğumuz yasa teklifinin 3’üncü maddesi avukatlık mesleğiyle ilgili, 4’üncü maddesi noterlik mesleğiyle ilgili, 5’inci maddesi de hâkim ve savcılık mesleğiyle ilgili Hukuk Mesleğine Giriş Sınavı’nı getiriyor. Esasında olumlu bir kanun teklifi ama son derece geç kalınmış ve vahim sonuçlara yol açmış bir gecikmeden bahsetmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, şu an 41 devlet, 115 vakıf, 34’ü Kıbrıs’ta olmak üzere 190 hukuk fakültemiz var. Bugün itibarıyla 126.700 avukatımız görev yapıyor, 24.100 stajyerimiz mevcut ve 84 bin hukuk fakültesi öğrencimiz var. Yani dört beş yıl sonra 230 bin civarında avukat olacak hiçbir denetime tabi olmadan. Sınavın ne zaman yürürlüğe gireceği konusunu da teklifte 6’ncı maddemiz hükme bağlıyor. Burada sınavın ne zaman yürürlüğe gireceğinin takdiri tabii ki sayın teklif sahiplerine ait, takdiri onlara bırakıyoruz ama 80 tane baromuz bir şey söylüyor. Bakın, değerli milletvekilleri, bir ormanda aslan ile zürafa aynı yere koşuyorsa ormanda yangın var demektir. (CHP sıralarından alkışlar) Adalette, hukukta, yargıda yangın var; adalet sistemimiz çöküyor sayın milletvekilleri. Bu nedenle en azından barolara bir kulak verseydiniz iyi olurdu diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, burada teknik olarak konuşalım ama Allah aşkına bir şeyi de söyleyelim: Yargının bağımsızlığını altüst edip yargıda reform diye ortaya çıkmak, suikastçının “Ben doktorum.” diye koşturmasına benzemiyor mu sizce? Ülkede hukuk kalmadı; ne hukuk eğitimi doğru dürüst ne adalete güven var ne de bağımsız yargı kaldı. İşte bunun sorumlusu da maalesef, ülkede on yedi yıldır ülkeyi yönetemeyen AK PARTİ iktidarlarıdır.

Değerli milletvekilleri, hepinize soruyorum: Açık konuşalım, çadır mahkemesi kuranlar mı yargıda reform yapacak yoksa Genelkurmay Başkanını sanık, teröristi tanık yapanlar mı; kumpas davalarının savcılarına makam araçlarını verenler mi yoksa “Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum, saygı da duymuyorum.” diyenler mi? Veya en çok gazeteci tutuklama rekoru kıranlar mı yargı reformu yapacak? Dün övdüğünüz, bugün sövdüğünüz ABD Başkanı Trump’ın isteğiyle rahip bırakanlar yargıda reform mu yapacaklar? 16 yaşındaki çocuk “tweet” attı diye tutuklanırken teröristi devlet kanalına çıkarıp sonra da şikâyet edilince savcılık eliyle “ifade özgürlüğü” diyenler mi yargı reformu yapacak ya da mahkemede, mahkemelerde FETÖ borsası kuranlar mı? Yazılı sınavlarda 1’inci olan hâkim ve savcı adaylarını mülakatta eleyip yargıyı AKP teşkilatlarında görev yapmış il ve ilçe başkanlarına teslim edenler mi yargıda reform yapacak sayın milletvekilleri? (CHP sıralarından alkışlar) OHAL ve KHK’lerle, damatlarla ülke yöneteceksin, Aladağ’da yanan çocukların davasında tarikatları aklayacaksın, kadınları kasten kesenleri kravat taktı diye indirime tabi tutacaksın, Soma’da ölen 301 maden işçisinin ihmalinden sorumlu olanları aklayacaksın, Ethem Sarısülük’ün, Ali İsmail’in katillerini serbest bırakacaksın, sonra da diyeceksin ki: “Ben yargı reformu yapıyorum.” Hayır sayın milletvekilleri, özellikle, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaoğlu’na saldıran, onu linç etmek isteyen alçakları, şerefsizleri, namussuzları bırakanlar da yargıda reform yapamaz sayın milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e her gün hakaret eden, söven kişiye koruma polisi vereceksiniz ama onu yargılamayacaksınız. Siz mi yargı reformu yapacaksınız? Sizin yapmanız gereken tek reform var, o da yargıdan elinizi eteğinizi çekmek, hâkimlere talimat vermemek, gölge etmemek ve yargıyı özgür bırakmak. Saray ve iktidar elini yargıdan çekerse zaten yargıda reform olacak sayın milletvekilleri.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 3’üncü maddesinde yer alan "Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavında başarılı olanlardan” ibaresinin "Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavını kazananlardan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Dursun Ataş                                     Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Fahrettin Yokuş

                                            Kayseri                                                          Adana                                                           Konya

                                    Hayrettin Nuhoğlu                                        Zeki Hakan Sıdalı                                             Hüseyin Örs

                                            İstanbul                                                         Mersin                                                         Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Örs.

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde konuşma yapmak üzere İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce sınır ötesi Barış Pınarı Harekâtı’nda kahraman ordumuza üstün başarılar diliyorum. Türk milleti ordusunun yanındadır. Allah yâr ve yardımcımız olsun.

Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz 3’üncü maddeyle, 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 16’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “taşıyanlardan” ibaresi “Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavında başarılı olanlardan” şeklinde değiştirilmiştir. Yani teklif edilen değişiklikle, avukatlık stajına başlayabilmek için Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nda başarılı olma ön koşulu getirilmiştir. Söz konusu değişiklik belli açılardan olumlu sonuçlar doğurabilecek bir düzenlemedir ancak şunları hatırlatmamızda da fayda vardır diye düşünüyorum: Avukatlık Kanunu’na eklenen, 2001 yılında getirilen ve 2006 yılında da uygulamaya başlanılması öngörülen avukatlık mesleğine giriş sınavına ilişkin düzenleme uygulanmadan iktidar tarafından yürürlükten kaldırılmıştır. Aradan on üç yıl geçtikten sonra şimdi tekrar getirilmesini olumlu bulmakla birlikte, on yedi yıllık iktidarın hukuk politikalarının tutarsızlığının bir itirafı olarak değerlendirdiğimizi de söylemek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, her meslek dalını düzenleyen özel kanunlar olmakla birlikte avukatları diğer serbest mesleklerden ayrı kılan özelliklerden biri 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6’ncı maddesinin (d) bendinde “Yargı görevi yapan deyiminden; yüksek mahkemeler, adlî ve idarî mahkemeler üye ve hakimleri ile Cumhuriyet savcıları”yla birlikte yargı organının bir parçası olan avukatların da sayılmasıdır. Bu nedenle avukatların kamu hizmeti yapma özellikleri bulunmaktadır. Bağımsız yargının üç önemli ayağından biri olan avukatların, hukuk devleti anlayışının yerleşmesinde çok önemli rolü vardır. Hukuk fakültelerinin sayısal olarak sınırlanmamasının ve vakıf üniversitelerinin de hukuk fakülteleri açma yönündeki hevesliliğinin bu meslek dalında sayısal ve niteliksel olarak sıkıntıya yol açtığı da bir gerçektir. Yargının diğer parçaları olan hâkim ve savcıların sınava tabi olması gibi, avukatların da yeterlilik testinden geçmesi doğaldır. Ancak serbest meslek sahibi avukatlar ile devlet memuru olan hâkim ve savcıların aynı statüde sınava girmesi; Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavlarının hazırlıklarında ve sonuçlarının açıklanmasında uyulacak esaslara ilişkin Barolar Birliğinin sadece görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca yönetmelik hazırlanması; avukatları temsil eden baroların sınavdaki rolünün bununla sınırlı bırakılarak bu sınavın tüm sorumluluğunun Adalet Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarına bırakılması yürütmenin yargı üzerindeki vesayetinin devam etmesine yol açar mı endişesini de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, Adalet Bakanlığınca sınavın hazırlık ve sonuçlarının açıklanması aşamasına kadar oluşacak sorumlu tüm kurullarda Barolar Birliğinin yeterince temsilcisinin olması söz konusu endişeyi giderecektir kanaatindeyim.

İktidar mensubu arkadaşlarımız bu kanun teklifini “yargı reformu” ya da “reform paketi” diye adlandırıyorlar, ülkemizde adalet sisteminin geniş çaplı bir reforma ihtiyaç duyduğu hususunda bizler hep beraber hemfikiriz ancak 15 farklı kanunda değişiklik yapılmasını öngören bu teklif ancak torba kanun mahiyetindedir diyorum.

Bilinmelidir ki işin temeline inmeden torba paketlerle bir yere varamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Örs.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - İYİ PARTİ olarak adaletin sağlanması ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi adına bir reform yapılmasını elbette istemekteyiz ancak yargıda reform yapmak için, her şeyden önce Türkiye’de adaleti tesis etmek, adil yargılanmanın temelini oluşturan bağımsızlık ve tarafsızlığı sağlamak gerekmektedir diyorum.

Yüce Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde 2 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                      Salihe Aydeniz                                      Mahmut Celadet Gaydalı                                Mehmet Ruştu Tiryaki

                                          Diyarbakır                                                         Bitlis                                                           Batman

                                      Erol Katırcıoğlu                                             Erdal Aydemir                                      Ömer Faruk Gergerlioğlu

                                            İstanbul                                                          Bingöl                                                          Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Batman Milletvekilimiz Sayın Mehmet Rüştü Tiryaki.

Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 4’üncü maddesiyle, noterlik staj başvurusu yapmak için Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nda başarılı olma koşulu getirilmektedir. Genel olarak mesleklere giriş sınavına karşı olmadığımızı belirtmek isterim. Ayrıca, hâlihazırda baroların önemli bir bölümü de bu sınavın bir an önce yapılmasını beklemektedir. Ancak akademik eğitimin bu kadar yetersiz olduğu, akademinin akademi olmaktan çıktığı bir dönemde yalnızca bir sınavla mesleki yeterliliğin ölçülebilmesinin mümkün olmadığını düşünüyoruz. Olsa olsa bu sınav yeni dershanecilere, yeni kurslara kapı aralayacaktır, o kadar.

Ben, bu arada, asıl gündemimizle, asıl olması gereken gündemimizle ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum; savaş gündemi. Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Allah’a şükür, bir beka sorunu yoktur. Türkiye, hiçbir ülkenin silahlı tehdidi altında değildir.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – PKK’nın silahlı tehdidi altındadır. YPG’nin, PKK’nın…

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Beka sorunu olan siyasi iktidardır. Bu siyasi iktidar 31 Mart tarihi itibarıyla yapılacak hiçbir seçimi kazanamayacağını anladığı için, Suriye’deki iç savaşın bitmesine belki de en yakın olduğumuz anda yeni bir savaş tezkeresi çıkararak başka bir ülkeye savaş ithal etmiştir. Ayrıca, iktidar bu atakla muhalefeti parçalamayı ve zayıflatmayı da ummaktadır. Şimdiden başarılı olduğunu üzülerek belirtmek isterim.

Suriye iç savaşının en büyük günahkârlarından biri de Emevi Camisi’nde namaz kılmaya giden siyasi iktidardır. Şimdi ithal edilen bu savaşla siyasi iktidar bu günahlara yenilerini eklemektedir. Emin olun halklarımız bu günahın ortağı değil. Hükûmetin bu politikasını sokaktaki insanların büyük bir bölümü gerçekten desteklemiyor.

Şimdi bize diyorsunuz ki: “Biz bir başka ülkeye, o ülkenin yönetiminden izin almadan ve Birleşmiş Milletler kararı olmadan asker gönderiyoruz ama siz buna ‘işgal’ demeyin.” Tamam, demeyelim. Şimdi diyorsunuz ki: “Biz bir başka ülkeye, o ülkenin yönetiminden izin almadan postane teşkilatı kuralım ve kendi bayrağımızı çekelim. Hastanelerin girişindeki Kürtçe tabelaları kaldıralım, yerine Türkçe tabelalar asalım ve bayrağımızı çekelim. Bir başka ülkenin ilçelerini kaymakamlıklarımıza bağlayalım ama siz buna ‘işgal’ demeyin.” Tamam, demeyelim.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – İşgal değil. İşgal tezkeresi değil barış tezkeresi.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Şimdi diyorsunuz ki: “Biz bir başka ülkenin yönetiminden izin almadan…” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakın, demeyelim diyorum.

Şimdi diyorsunuz ki: “Biz başka bir ülkenin yönetiminden izin almadan, o ülkelerin okullarında okutulmak üzere Millî Eğitim Bakanlığınca kitap basalım, o okullara öğretmen gönderelim. O ülkenin yönetiminden izin almadan, kendi üniversitelerimize bağlı olarak fakülte açalım ama siz buna ‘işgal’ demeyin.” Tamam, buna da demiyoruz, anladık.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – “Barış” desene!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – “Camilerimizde Fetih suresi okutalım ama siz buna ‘işgal’ demeyin.” Peki, ne diyelim? Siz söyleyin, buna ne diyelim? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İSMAİL TAMER (Kayseri) – “Barış” deyin. “Barış” diyeceksiniz, “barış”.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Tamam.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Fetih suresinden rahatsız mı oluyorsunuz Sayın Vekil? Fetih suresi de mi rahatsız etti? (HDP sıralarından gürültüler)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Fetih barış mıdır?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bakın, lütfen, arkadaşlar, araya çıktığınızda televizyonlara bir bakın.

SALİH CORA (Trabzon) – Bu ülkenin Parlamentosunda konuşuyorsunuz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Köy görüntüleri yayınlanıyor, köy görüntüleri, televizyon fark etmez.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – “Barış” diyeceksin, buna “işgal” demeyeceksin.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – İsrail’in duasına o zaman “Amin.” deyin, Fetih duasından rahatsız oluyorsanız.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Bir kere de manevi değerlere saygılı olun, bir kere!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Arkadaşlar, lütfen, bakın, araya çıktığınızda herhangi bir televizyon kanalını açın, hiç fark etmez. O televizyon kanallarında köy görüntülerini göreceksiniz, başka ülkelerin köy görüntülerini. Ne yazıyor biliyor musunuz o köy görüntülerinin yanında? “Ele geçirilen köyler” evet “ele geçirilen köyler”; televizyonlar işgal etmiş zaten. Asıl dramatik olan ne biliyor musunuz? Millî Savunma Bakanlığı da bugün biraz önce bir açıklama yapmış ve aynen bunu söylemiş: “9 tane köyü ele geçirdik.” demiş.

SALİH CORA (Trabzon) – Şu anda siz bundan mı rahatsız oluyorsunuz?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Siz hâlâ bize diyorsunuz ki: “Buna ‘işgal’ demeyin, gelin, bunu destekleyin.”

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sen hangi ülkedesin be? Hangi ülkenin vatandaşısın sen?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Emin olun sayın vekillerim, ben bunu söylerken içim yanıyor, bundan mutlu olmuyorum.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sen timsahın gözyaşlarını döküyorsun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Kimse kendi ülkesinin başka ülkeye gitmesinden memnun olmaz.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sizin köyü mü aldılar?

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Siz öyle söylüyorsanız doğru yoldayız demektir.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bütün kalbimle söylüyorum, yine üzülerek söylüyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi artık saygın, muhafazakâr…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Toparlıyorum.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – “Barış” diyeceksiniz, “barış”; “işgal” değil, “barış” diyeceksiniz.

SALİH CORA (Trabzon) – Barış harekâtı bu.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Tekrar söylüyorum, bütün kalbimle söylüyorum, üzülerek söylüyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi artık saygın, muhafazakâr ve demokrat bir parti değildir.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Ona sen karar veremezsin!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – İçine şovenizm kaçmış, aşırı milliyetçi bir partidir ve bu parti her geçen gün Kürtlerden uzaklaşmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yollardan çözme iddiasını da terk etmiştir.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – PKK sorunu var, Kürt sorunu değil.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Siyasetinin merkezine Kürt düşmanlığını koymuştur.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – PKK sorunu var, terörist sorunu var.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Şimdi, bize inanmıyorsunuz, bizi yok sayıyorsunuz, belki yok olmamızı istiyorsunuz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Biz Kürtlerle değil teröristlerle problemliyiz.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Kürtler bizim kardeşimiz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bakın, bize inanmıyorsunuz, lütfen, bölgeye gidin ve sokaktaki insanlara sorun.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Teröristlerle problemliyiz, Kürtlerle problemimiz yok, vatan hainleriyle problemimiz var.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Lütfen bölgeye gidin kanaat önderlerine sorun. Lütfen bölgeye gidin, partinize oy vermiş insanlara sorun. Size ne diyecekler biliyor musunuz? “Yürüttüğünüz siyaset Kürt düşmanlığıdır.” diyecekler.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Hadi oradan be!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Şimdi, buna mı sığınıyorsunuz?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Evet, görüyorlar. Hatta iktidarınız nerede olursa olsun Kürtlere düşman olarak görüyorlar.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Her şey bitti, bu mu kaldı?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Suriye’deki Kürtlere de Türkiye’deki Türklere de Irak’taki Kürtlere de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bundan medet umuyorsunuz şimdi değil mi?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Başkan, son cümlelerimi söyleyeceğim.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Devam edin bundan medet ummaya!

BAŞKAN – Son bir cümleyle kapatın lütfen.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Lütfen, bütün kalbimle, bütün içtenliğimle söylüyorum, yol yakınken bu sevdadan vazgeçin.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Gel Amasya’daki Kürtler ne diyor sana bir bak bakalım, Amasya’daki Kürtler neler diyor? Bir tane hak vereni var mı göreceksin!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bütün dünyanın Kürtlere yönelik bir savaş olarak algıladığı bu savaş politikasından vazgeçin.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Terör, terör!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Kardeşlerinizle, Kürt kardeşlerinizle, Süryani kardeşlerinizle, Arap kardeşlerinizle, Ermeni kardeşlerinizle barış içerisinde yaşayacağınız siyasi çözüm yolları için yoğunlaşın.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Rakka’da Kürt mü var? Rakka’da PYD var.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Savaş yok, barış var barış! Ne yaparsan yap barışı sağlayacağız orada, barışı sürdüreceğiz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Emin olun bunu yaparsanız Orta Doğu’da da Avrupa’da da dünyada da dostlarınız çoğalacaktır, hiç kuşkunuz olmasın diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Dost sandıklarınızı zamanla göreceksiniz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Biz dostuz hiç kuşkunuz olmasın, hiç sorun yok.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Dost olanı olmayanı zamanla göreceksiniz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, benzer iddialara sabahtan beri sayısız kez cevap verdik, artık cevap vermeyeceğiz ama şunu söylemek isterim: Kürt düşmanlığı bir tarafa, bu eylem, bu operasyon aynı zamanda Kürt vatandaşlarımızın güvenliği içindir. Şimdiye kadar Kürtler için hiçbir iş yapmayan adamların, Kürt düşmanlığından başka hiçbir işe yaramayan örgütlerin sözcüsü gibi davranmak doğru bir yaklaşım değil Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ya Kürt olarak istemiyorum bu güvenliği, istemiyorum.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesiyle değiştirilmekte olan 18/1/1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 7’nci maddesinin birinci fıkrasının mülga (4) numaralı bendinin “4. Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavında Başarılı olmak” şeklinde yeniden değiştirilmesi teklif edilmiştir. “Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavında başarılı olmak” ibaresinin, “Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavını kazanmak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Dursun Ataş                                     Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Fahrettin Yokuş

                                            Kayseri                                                          Adana                                                           Konya

                                    Hayrettin Nuhoğlu                                        Zeki Hakan Sıdalı                                              Şenol Sunat

                                            İstanbul                                                         Mersin                                                          Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Şenol Sunat. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına hepinizi saygıyla selamlarım.

Sözlerime başlamadan önce, bugün, Fırat’ın doğusunda teröristlerin attığı havan ve roket mermileri sonucunda Urfa’da 2 sivil vatandaşımızı kaybettik, 46 kişi de yaralanmıştır. Ölenlere rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Türk milletinin de başı sağ olsun.

ABD’nin beslediği, eğittiği, silahlandırdığı terör örgütü PKK/PYD ve YPG’nin kökünü kazımak için Fırat’ın doğusuna harekât başlatan Türk Silahlı Kuvvetlerimizi Yüce Allah muzaffer eylesin diyoruz. Yüce Allah hakkını asla ödeyemeyeceğimiz vatan evlatları Mehmetçiklerimizi korusun diyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Amin” sesleri) Başarıyla bu operasyonun tamamlanacağına eminiz ama sizlere de bir şeyler söylemek istiyorum sayın milletvekilleri, iktidarın milletvekilleri.

Yakın geçmişte mücadele yerine terörist PKK’yla kurduğunuz müzakere masalarını, neye hizmet ettiği bugün daha iyi anlaşılan Suriye politikalarınızı bugün için tartışmaya açmıyoruz ama bundan sonraki süreçte bu konuda yapacağınız yanlışların karşısında olacağımızı bilmenizi de istiyoruz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Yerel seçimlerde siz iş birliği yaptınız, lütfen.

ŞENOL SUNAT (Devamla) - Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan bu madde hukuk mezunlarına yönelik mesleki bir sınav getiriyor hâkim, savcı, avukat ve noter olacaklara. Sadece sınavlarla meselenin çözülmediğini bilmeniz gerekir. Plansız, programsız, hesapsız, günübirlik, “ben yaptım oldu” anlayışıyla eğitim kadrosu zayıf üniversiteler ve her üniversiteye aynı tip fakülteler ve bölümler açtınız; bununla da senelerdir övünüyorsunuz. Şimdi mezun sayısı ve mezun olacakların sayısına baktığımızda milyonları aşıyor. Atanamayan öğretmenler ve diğer fakültelerden mezun olanlar gibi, sıra hukuk mezunlarında. Evet, haşmetmeap, Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni’nde “Her üniversite mezunu iş sahibi olacak diye bir şey yok.” dedi. Doğru, kendilerinin tuzu kuru. Değerli milletvekilleri, bu zihniyet bizi nereye götürür? Devleti yönetenlerin görevi vatandaşlarına insanca yaşayacağı şartlarda istihdam alanları yaratmak ve her vatandaşın çalışma hakkını sağlayabilmektir. Bu bir anayasal haktır. Sorunu bu zihniyetle asla çözemezsiniz. İlk önce YÖK’ü, üniversiteleri gözden geçirin, ortaöğretimi gözden geçirin; kaliteli eğitimin uygulanmasını sağlayın; çok zor şartlarda okuyan, gelecek için umut taşıyan gençlerin ümitlerini yitirtmeyin.

Değerli milletvekilleri, Türk hukuk sistemi “adalet devletin temelidir” anlayışını esas almıştır. Nerede adalet? Kaldı mı? Devletin temelini çökerttiniz yani adaleti maalesef çökerttiniz. Önlem almak zorundayız. Herkes için adalet diyorsak yargının bağımsız ve tarafsız olmasını sağlamak zorundayız.

Değerli milletvekilleri, görevini layıkıyla yapan yargı mensuplarını tenzih ederek ifade etmek isterim. Keşke ülkemizde yargı bağımsız ve tarafsız olabilseydi. Evet, ülkemizde yargı bağımsız ve tarafsız olsa tank palet fabrikası bu kadar rahat Katarlılara satılamaz. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Eğer yargı bağımsız olsa yandaş medya bu kadar cüretkâr iftira atamaz; ahlaksız, yalan haber yapamaz. Yargı bağımsız ve tarafsız olsa rüşvet, yolsuzluklar, kaçakçılık bu kadar artamaz. Yargı bağımsız ve tarafsız olsa Amerika istedi diye, Trump istedi diye göz göre göre rahip salınmaz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Evet, değerli milletvekilleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Lütfen…

BAŞKAN – Devam edelim, buyurun.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Eğer yargı bağımsız ve tarafsız olsa Kaz Dağları başta olmak üzere ormanlarımız yabancı ve iş birlikçi madencilere peşkeş çekilemez; Ensar vakıflarında, bilmem ne kurslarında çocuk istismarlarının, tecavüzlerinin üstleri kapatılmaya çalışılmaz ve biraz önce de bir hatibin söylediği gibi, Mustafa Kemal Atatürk’ümüze en ağır hakaretleri yapanlar cezasız kalmaz, bir siyasi parti kendini yargı yerine koyup diğer siyasi partileri her konuda tehdit edemez. Yine, yargı bağımsız olsa FETÖ’nün siyasi yapılanmasının üstü örtülemez, FETÖ borsaları kurulamaz. Yargı bağımsız olsa devletin tüm imkânları ve milletin sahip olduğu değerler yandaşlara peşkeş çekilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun, bitirin.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Yargı bağımsız olsa siyasi iktidar milletin malını mirasyedi gibi tüketmez, her şeyi kendine hak göremez.

O yüzden, değerli milletvekilleri, bu ucube sistemden bir an önce vazgeçmeliyiz. Yani kuvvetler ayrılığı ilkesinin, yargının bağımsız ve tarafsız olmasının teminatı olan kuvvetler ayrılığı prensibinin uygulanacağı rasyonel, akılcı ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geri dönmeliyiz.(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) – Önceki sistemi de eleştiriyordunuz.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Bunu gelecek nesillerimiz için yapmalıyız. Bu ucube sistemle yürümediğini görmelisiniz.

SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan, o zaman da eleştiriyordunuz.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Bu bizim görevimiz milletvekilleri olarak. Milletvekilleri olarak, milletin sesi olarak bunu yapmak zorundayız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                      Salihe Aydeniz                                               Rıdvan Turan                                              Erol Katırcıoğlu

                                          Diyarbakır                                                       Mersin                                                         İstanbul

                                       Erdal Aydemir                                      Ömer Faruk Gergerlioğlu                             Mahmut Celadet Gaydalı

                                             Bingöl                                                          Kocaeli                                                           Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Turan süreniz beş dakika.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime –tabii, 5’inci madde üzerinde konuşacağım ama- Süleyman Soylu’ya teşekkür ederek başlamak istiyorum. Dün katılmış olduğu bir televizyon programında gazetecinin “IŞİD’in bize yönelik saldırısı olabilir mi?” sorusuna yönelik olarak “Bir şey olmaz, bizimle ittifak yapmak zorundalar.” demişti.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öyle demedi, hayır hayır.

SALİH CORA (Trabzon) – Yalan konuşuyorsun!

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Dinledim, böyle bir şey söylemedi Sayın Bakan.

SALİH CORA (Trabzon) – Siz izlememişsiniz.

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Siz izlememişsiniz, belli.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Arkadaşlar, biz yıllardan beri bunu anlatmaya çalışıyoruz, bu ilişkinin ne kadar aleni bir ilişki olduğunu ifade etmeye çalışıyoruz.

Bugün, 10 Ekimin 4’üncü yılı değerli arkadaşlar.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – IŞİD üzerinden PKK’yı normal bir örgüt göstermek istiyorsun galiba.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Bak, o güzel fikirlerini buraya gelip anlat. “Tekerine taş değmesin.”den başka bir lafınız varsa onu konuşun.

SALİH CORA (Trabzon) – IŞİD’e en fazla zayiat bizim dönemimizde verdirildi.

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun, Genel Kurula hitap edin siz.

RIDVAN TURAN (Devamla) – 10 Ekimin 4’üncü yılı.

Değerli arkadaşlar, bu nasıl bir distopyadır ya? Ülkenin İçişleri Bakanı çıkıyor “Bunlar bizimle ittifak kurmak zorundadır.” diyor.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Hiç alakası yok.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yalan! Öyle demedi.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sayın Bakan öyle bir şey söylemedi.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Çavuşoğlu “Kimse bizim, Kürtlere karşı bir harekât yaptığımızı söyleyemez.” dedi geçen günlerde, söylemiyoruz zaten.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Doğru, Kürtlere karşı yok, PKK’ya var.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…

RIDVAN TURAN (Devamla) – Yalnızca bunu söylemiyoruz, aynı zamanda, bu IŞİD’ci çetelerle beraber bu harekâtı yaptığınızı söylüyoruz. Çavuşoğlu yanlış ifade ediyor.

SALİH CORA (Trabzon) – Nerede, IŞİD nerede şu an?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – IŞİD’le birlikte hareket eden PYD, PKK.

BAŞKAN – Arkadaşlar, konuşmayalım. Grup sözcünüz orada.

SALİH CORA (Trabzon) – 3 bin civarında IŞİD’liyi etkisiz hâle getiren biziz.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Antik Roma’da ne zaman “pleb”ler Senatoya ve “patrici”lere karşı, onların yolsuzluklarını söz konusu ederek ayaklanmışlarsa Senato her zaman savaş kararı aldı. Bütün halk yıllarca savaşla uğraştığından dolayı bu haksızlıklar, hukuksuzluklar, eşitsizlikler halk tarafından görünmez hâle geldi. Bakın, büyük bir kriz konjonktürü yaşıyoruz; son derece ciddi bir ekonomik kriz, toplumsal ve siyasal kriz yaşıyoruz. Ekolojik krizi buna ekleyelim, Kaz Dağları ortada. Bunlara ilişkin dikkat edin bütün tartışmalar massedildi, bütün tartışmalar ortadan kalktı.

SALİH CORA (Trabzon) – Ormanları kim yaktı?

RIDVAN TURAN (Devamla) – Arkadaşlar, bir an şöyle düşünün: Hadi oldu, hadi oldu…

SALİH CORA (Trabzon) – Hadi PKK yaktı.

RIDVAN TURAN (Devamla) – …bu işgal politikası sonucuna ulaştı ve oradaki 30 kilometrelik alan temizlendi, tırnak içinde.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hâlâ “işgal” diyorsunuz, “Barış Pınarı”, barış. Ben de hatırlatıyorum size: Barış.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Bakın, bunu şöyle ifade edelim: AKP 2001’den beri Orta Doğu’da güç merkezi olma esasına göre bir siyaset sürdürdü.

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Kendi ordusuna “işgalci” diyen sizden başka bir milletvekili grubu var mı acaba dünyada?

RIDVAN TURAN (Devamla) – Önce Arap âleminin halifesi olmaktı, halife olamayınca Emevi Camisi’nin imamı olmaya soyundular. Emevi Camisi’nin de imamı olunca, yalnız ve yalnız, oradaki Kürtler başta olmak üzere diğer halkların elde etmiş olduğu statüye yönelik bir saldırı savaşı başlattılar.

Değerli arkadaşlar, bakın “El atına binen tez iner.” diye bizim memlekette bir laf var.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Doğru, doğru; siz elin atına biniyorsunuz, Amerika’nın atına biniyorsunuz; tez ineceksiniz.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Siz oraya gittiğinizde oraya okul da kursanız, oraya vali de atasanız, çok fazla bir zaman yok, birkaç yıl içerisinde Suriye’de merkezî iktidar kurulduğunda olacak şey şudur: Orada ilanihaye duramayacaksınız ama şunun altını çizelim: Buradaki 3,5 milyon Suriyeli sığınmacıyı oralara yerleştirdiğinizde, hatta 10 bin civarında cihadist selefi militanı oraya yerleştirdiğinizde şöyle bir durum ortaya çıkacak arkadaşlar: Bakın, halklar arasında kalıcı ve ilanihaye sürecek bir çatışma konjonktürünü tetikleyeceksiniz. Siz orada ilanihaye duramayacaksınız ama ektiğiniz tohumlarla insanlar birbirlerine düşman olacaklar. Bunu görmek çok fazla bir siyasi basiret istemiyor. O nedenle bu “Barış Pınarı” değil, “husumet pınarı” olacak. Bu pınardan barış çıkmaz arkadaşlar; halkları birbirine kışkırtan, birbirine gerilim politikasını tetikleyen bir yerden barış çıkmaz.

Bakın, 80 kişi hakkında Twitter sebebiyle soruşturma açıldı. Demokratik hak ve özgürlükler daha da fazla kısılıyor. İşte, bugün bizim Ankara il örgütümüz bir basın açıklaması yapacak oldu, üzerine kolluk kuvvetleri saldırdı.

Şunu herkes görüyor: Savaşların, çatışmaların olduğu yerde sözler duyulmaz, siyasetin sözleri kifayetsiz kalır, anlamını yitirir. Şimdi, böyle dönülmez bir noktaya doğru hızla gidiyoruz. Bundan dönmek gerekir. Türkiye kendi sorunlarına dönmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL TAMER (Kayseri) – PKK/PYD’yi desteklemekten vazgeçin, zaman varken dönün.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Bitiriyorum…

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Şunu açıkça ifade ediyorum değerli arkadaşlar: Bu mesele, Fırat’ın doğusu meselesi, bir millî güvenlik meselesi değildir; Fırat’ın doğusu meselesi, sarayın güvenliği meselesidir. Bunu böyle bilmek gerekir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ayıp bir şey, ayıp!

SALİH CORA (Trabzon) – Bu kadar komedi olmaz ya! Bununla ne alakası var?

RIDVAN TURAN (Devamla) – Bütün kamuoyu araştırmalarının oy oranınızın bu kadar radikal bir biçimde düştüğünü gösterdiği noktada ve krizin somutluğundan insanları uzaklaştırmanın gerektiği noktada, emin olun ki en kullanışlı araçlar, savaşlar ve çatışmalardır. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki savaşlar ve çatışmalar, siyaseten bütün kirliliğin üzerini örten en iyi perdedir.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Turan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; konuşmacının ifade ettiği İçişleri Bakanımızın “İttifak kurduk.” tarzı bir ifadesinin olmadığını söylemek isterim. İnsanlar belki yanlış anlayabilir, kulakları zor duyuyordur, ön yargılıdır, hepsi kabul ama tüm metne şimdi bir daha baktım, zerre benzerliği olmayan bir konu. Bakanımız der ki: “Köy köy, kasaba kasaba istihbari bilgilerle buraları biliyoruz. Ordumuza güveniyoruz.” Söylediği bu. Buradan “ittifak kurmuş” tarzı bir sonuç çıkarmanın akla ziyan bir yaklaşım olduğunu ifade etmek istiyorum. Eğer akla ziyanlıktan öte bir şey varsa bu da müfteri olmaktır. Bu, yanlış bir yaklaşım Sayın Başkan.

Ayrıca, “80 kişi hakkında Twitter’la ilgili soruşturma başlatıldı.” dendi. Konu Twitter değil Sayın Başkan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Konu, Twitter veya benzeri sosyal medya paylaşımlarında terör faaliyetlerinin propagandasını yapmaktan ibarettir. O yüzden bu çarpıtmayı doğru bulmuyoruz.

Ayrıca, dedi ki arkadaş: “Kaz Dağları’yla ilgili sorunlar var.” Baş tacı… Peki, hemen Kaz Dağları’nın yanında Eceabat’ta, şehitliğimizde PKK büyük bir ormanı yaktı, bir tek kelime ettiler mi şimdiye kadar? Sayın Başkan, bu bir ikiyüzlülüktür. Eğer yeşilse, ormansa hepsine evet dememiz lazım ama PKK orman yakacak görmeyeceksiniz, diğer türlü bizi eleştireceksiniz. İçişleri Bakanımızın söylemediği bir lafı söyledi diyeceksiniz, sözüm ona muhalefet yapmış olacaksınız.

Ayrıca Sayın Başkan “Fırat’ın doğusu bu ülkenin güvenliği için değil, sarayın güvenliği…” tarzı hiç şık olmayan, çok sıradan bir yaklaşımda bulundu sayın hatip. Bakınız Sayın Başkan, bu ülkenin güneyinde bir terör koridoru kurulması iddiası epeydir gündemde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – 3 binden fazla tırın oralarda silah dağıttığını herkes biliyor. Bunu görmeden nasıl olurda bu ifade kullanılabilir, ne alakası var saray güvenliğiyle? Biz bu ülkenin güvenliği için 4 partinin ortak kararıyla beraber operasyona başladık, orada çatlasalar da patlasalar da bir terör devletine izin vermeyeceğiz Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Oluç, yerinizden bir söz talebiniz var.

Buyurun.

56.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2 konuya değinmek istiyorum. Birincisi: Bizi kastederek Sayın Grup Başkan Vekili orman yangılarıyla ilgili bir şey söyledi.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – PKK’yı kastetti.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hayır, hayır. “Sesinizi çıkarmadınız.” dedi.

Şimdi, geçen dönem son günlerdeydi, ben gene burada otururken orman yangınlarıyla ilgili çok net bir açıklama yapmıştım, Sayın Grup Başkan Vekili o zaman belki yoktu o günkü toplantıda. Şimdi tekrar söyleyeyim: Hangi ormanı kim yakarsa yaksın bizim için hiç önemli değildir, hep lanetledik, lanetlemeye de devam ederiz, kimin yaktığının hiç önemi yoktur bizim için. Bu kadar nettir tutumumuz çünkü biz doğa hakkı için mücadele eden bir partiyiz aynı zamanda.

SALİH CORA (Trabzon) – Kandil farklı diyor.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Dolayısıyla “orman yangını” demek sadece ağaçların yanması değil, o ormanların içindeki bütün canlıların da hayatlarının tahrip edilmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Grup Başkan Vekilinize söz verdim, aynı konularda açıklama yapıyor.

Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Bizim açımızdan ormanlar en az insanlar kadar önemlidir. Dolayısıyla çok nettir bu konudaki fikrimiz; hangi gün, hangi zamanda, hangi mekânda orman yangını olursa ve kim yaktıysa biz bunu lanetleriz. Bu konudaki fikrimiz net.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Kim yaktıysa” değil, PKK “Yaktım.” diyor.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi “kim yaktıysa” diyorum işte, her zaman… (AK PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, açıklamayı bir dinleyelim.

Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, ikincisi: Yani…

FATMA KURTULAN (Mersin) – Boş boş konuşuyorsunuz ya!

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, lütfen…

Buyurun Sayın Oluç.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Boş boş laf ediyorsunuz anlamadan, dinlemeden.

BAŞKAN - Sayın Kurtulan, Sayın Oluç devam etsin.

Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bu konuyu netleştirmiş olalım. Yani bugün, dün ve bundan sonrası için söylemiş oluyorum.

Diğer konu: Bazen Sayın Grup Başkan Vekili ilginç kelimeler kullanıyor. Bu “Çatlasınlar, patlasınlar…” Yani hakikaten ilginç oluyor. Sadece kayıtlara geçsin diye bunu söylemiş oldum. Biz siyasi eleştiri yapıyoruz; ne çatlayacağız ne patlayacağız. Bu siyasi eleştirilerimizi dile getirmeye devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Yani size de demiyoruz ki: “Çatlasanız da patlasanız da biz bunları böyle söyleyeceğiz.” Biz söyleyeceğiz, siz de…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Terör devleti kuramayacaksınız.” dedim Sayın Başkan.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yok, yani “çatlamak” ve “patlamak” lafı…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Çatlasa da patlasa da.” ifade bu.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Bizim ayrıca içinde bulunduğumuz devlet burası, bu sınırlar içindeyiz; bu devletin Anayasası, kanunlarıyla birlikte siyaset yapıyoruz, Meclisin içindeyiz, meşru bir partiyiz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gözlerim yaşardı! Harika(!)

BAŞKAN – Sayın Turan, lütfen…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Dolayısıyla anayasal bir partiyiz, seçimlerle buraya gelmişiz oturmuşuz. Yani bize bunu söylemeniz çok hoş olmuyor, onu da söylemiş olayım. Hani, tutanaklara geçsin diye de bunu da belirtmiş olayım.

Teşekkür ederim.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan, sizden aynı zamanda Grup Başkan Vekiliniz söz aldı. Ben Grup Başkan Vekili sıfatıyla Sayın Oluç’a söz verdim.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkanım, tamam. Yalnız, şahsıma yönelik bir sataşma var.

BAŞKAN – Şimdi, bakın, ben şöyle bir uygulama yapıyorum…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bana da sataştı, cevap vermiyorum Sayın Başkan, örneğin.

BAŞKAN – Grup Başkan Vekillerinin söz istediği yerde onlara öncelik tanıyarak grubunuz adına ve sizler adına konuşma fırsatı tanıyorum.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Peki, yalnızca şunu söylemek istiyorum…

BAŞKAN – Bu çünkü bir partinin yönetimiyle ilgili bir saygının da gereği olduğu için öyle yapıyorum. Bence Sayın Oluç sizin adınıza ve grubunuzun adına söz aldı ve söz verdim ben.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Tamam. Yalnızca, bunun yalan olduğunu iddia edenler varsa kayıtlar burada, İçişleri Bakanının kendi sesi.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5’inci maddesiyle değiştirilmekte olan 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na eklenen ek madde 41’in dördüncü fıkrasında bulunan "o) Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi,” bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini ve madde metninin yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

“ö) Kamu İhale Hukuku”

                                        Dursun Ataş                                     Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Fahrettin Yokuş

                                            Kayseri                                                          Adana                                                           Konya

                                    Zeki Hakan Sıdalı                                       İmam Hüseyin Filiz                                       Hayrettin Nuhoğlu

                                             Mersin                                                        Gaziantep                                                       İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Gaziantep Milletvekilimiz Sayın İmam Hüseyin Filiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Filiz.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

5’inci maddeyle 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na “Hukuk Mesleğine Giriş Sınavı ve İdari Yargı Ön Sınavı” başlıklı ek madde eklenmektedir. Yani hukuk fakültesi mezunlarına Hâkim Adaylığı Sınavı’na girmek ve avukatlık veya noterlik stajına başlamak için ön şart olarak Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı veya İdari Yargı Ön Sınavı getirilmektedir. Maddenin gerekçesinde ise hukuk fakültesi mezunlarının hukuk alanındaki bilgi ve yetkinliğinin artırılmasını sağlamak amacından bahsedilmektedir. Hukuk alanındaki bilgi ve yetkinliğin artırılmasını sağlamak gerekçe ise hukuk fakülteleri nitelikli eğitim veremiyor, değişik bir deyimle mezunlarının çoğu gerekli nitelikleri taşımıyor demektir. Buna çözüm olarak da kanun teklifinde, sınav yapılması önerilmektedir. Sınavla ilgili çekincelerimden ve bir eğitimci olarak asıl yapılması gerekenlerden bahsetmek istiyorum.

İlk önce bir durum tespiti yapalım “Ülkemizde kaç hukuk fakültesi var?” sorusuyla başlayalım. Ülkemizde hâlen 45’i vakıf üniversitesinde olmak üzere toplam 121 hukuk fakültesi bulunmaktadır. 2002 yılına kadar 31 hukuk fakültesi varken 2003’ten bugüne kadar açılan hukuk fakültesi sayısı 90’dır; bu olağanüstü bir artıştır. Hâlen okuyan öğrenci sayısı 100 bine yakındır. Her yıl yaklaşık 17.500 civarında öğrenci alınmaktadır. Bunların da her yıl, yüzde 60’ı başarılı kabul edilirse 10 bin civarında gencimizin hukuk mesleğine girmesi demektir.

Bir diğer nokta, hukuk fakültelerinin giriş taban puanları ve kontenjanlarıdır. Örneğin, bir vakıf üniversitesi 530 taban puanıyla ilk 100’den 12 öğrenci alırken başka bir vakıf üniversitesi 300 taban puanıyla ilk 190 binden 120 öğrenci almaktadır. Devlet üniversitelerinden Ankara Üniversitesi 438 taban puanıyla ilk 3.412’den 615 öğrenci, İstanbul Üniversitesi 431 taban puanıyla ilk 4.670’ten öğrenci almıştır. Farkları görebiliyor musunuz? Yani bir tarafta 530 taban puanı, öbür tarafta 320 taban puanı var.

Şimdi soruyorum: Bu kadar hukuk fakültesine gerek var mıydı? Bu kadar hukuk fakültesi niçin açıldı? Bu kadar geniş puan dağılımıyla öğrenci alınabilir mi? Sistem bozulmuştur. Şimdi mezun seli geldi, çare arıyorsunuz. Selin önüne set yapmaya çalışıyorsunuz, “Sınav yapalım.” diyorsunuz. Başarılı sayılanlar devam edecekler. Peki, ya diğerleri? Başarısız sayılanlara “Sen dört sene boşa okudun, yeterli yetkinliğin yok. Git testlere çalış, gelecek sene gel, yeniden sınava gir.” mi denecek? Bu durum sınavı başarıncaya kadar git gel devam edecek.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk fakültesi sayısının artırılmasının ve aynı şekilde, kontenjanların ölçüsüz bir şekilde artırılmasının sonucu budur. Burada bir defa daha belirtmeliyim ki hukuk alanındaki bilgi ve yetkinliğin artırılması sınavla sağlanamaz, ancak ve ancak nitelikli eğitimle olur.

Değerli milletvekilleri, ÖSYM tarafından gerçekleştirilecek ve test şeklinde yapılacak sınavda başarılı olmak yani hukuk alanında bilgili ve yetkin olduğunu ispatlamak için 100 puan üzerinden 70 puan almak gerekmektedir yani bilgi ve yetkinlik açısından 70 yeterli görülmüş. Peki, 69 alan bir kişi 70 alana göre ne kadar daha az yetkindir? Bunun cevabını bilen varsa söylesin. 1 puanla yetkinlik nasıl tespit edilecek?

Değerli milletvekilleri, sınav uygulamasının 2020 yılından itibaren kayıt yaptıranlara uygulanacağı yani sınav döneminin 2024 yılından sonra başlayacağı belirtildiğine göre, dört yıl içinde hukuk mesleğinde başarı oranlarını da hesaba katarsak en az 50 bin kişi daha ilave edilmiş olacak ve hâlen baroya kayıtlı olan avukat sayısı 106 binden 150-160 binlere yükselecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Filiz.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Bir başka sorun daha var, sınav 2024’te 2020 girişlilere verileceğine göre önceki dönemlerde başarısız olan öğrenciler ile yeni öğrenciler aynı sınıfta okuyacaklar, mezuniyetlerinde, başarısız şekilde öğrenimlerini sürdürenler sınava tabi olmayacak ama başarılı öğrenci sınava girmek durumunda kalacaktır, bu da kargaşa yaratacaktır. Ayrıca böyle bir sınav özel kurslar dizisine bir yenisini ekleyecek, hukuk mesleğine giriş özel kursları başlayacaktır. Bu durum hukuk fakültesi mezunlarının yetkinliklerini test kitaplarıyla geliştirecekleri anlamına gelir ki bu, hukuk eğitiminin inkârı demektir. Yapılması lazım gelen şey, aslında hukuk fakültelerinde eğitimin kalitesinin artırılmasıdır. Yükseköğretim Kurulu gerekli şartları yerine getiremeyen fakültelerin eğitime açılmasına izin vermemelidir. Mevcutların denetlenmesi, gerekli standartları taşımayan hukuk fakültelerinin kapatılması gereklidir ve şarttır. Kontenjanlar kesinlikle azaltılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Sayın Başkan, çok az bir şey kaldı, tamamlayacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Bir diğer ve çok önemli gördüğüm bir nokta da hukuk fakülteleri için en az puan belirlenerek -mesela ilk 10 binin içinde olmak gibi- en baştan belirli başarı düzeyindeki öğrencilerin hukuk fakültelerine girişleri sağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, misyonu Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarının sürekli gelişimine ve bireylerin evrensel yeterliliklerine ulaşmasına katkı sağlamak üzere yükseköğretim alanında Kalite Güvence Sistemi’ni güçlendirmek olan Yükseköğretim Kalite Kuruluna bu konuda da büyük görevler düşmektedir diyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Türkkan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

57.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren avukatlık mesleğine girenlerin sınava girmesinin doğru bir hadise olduğuna ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, bu kanun teklifi tarafımıza ilk geldiği zamandan itibaren bir teklifimiz olmuştu, o da şuydu: Avukatlık mesleği gerçekten toplumda sayısının çok, hukuk fakültelerinin çok para kazanıyor olması nedeniyle, vakıf üniversitelerinin sayısının da artmasından dolayı, fakültelerin sayısının artmasından dolayı fakülte mezunları âdeta avukatlık mesleğini tefessüh etmiş hâle getirmişlerdi. Dolayısıyla bu kanunu destekliyoruz ve çok doğru buluyoruz yani hâkimlik sınavı varsa avukatlık sınavı da olmalı, yurt dışındaki üniversitelerde de bu böyle. Ama ilk geldiği şekliyle “Efendim biz bunu iki, üç, dördüncü sınıflarda tamam da birinci sınıfları bu imtihana tabi tutalım.” Yani yol yürünürken, maç başladıktan sonra kural değişmez. Bu çocuk birinci sınıfta kaydını yaptırdığı zaman avukatlık mesleğini yapmak istediği için veya hâkim olmak için, hâkimlik sınavının olduğunu biliyor ama avukatlıkta sınav yok, ondan dolayı kayıt yaptırdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Biraz evvel Sayın Bakanla da istişaremde onu söyledim. Baroların bu konuda talepleri var, “Efendim birinci sınıflar da sınava girsin.” Ya o çocuğun hayalleriyle oynamak doğru bir şey değil. Bu kanunları yaparken biraz da vicdani olarak hareket etmek lazım. Nihayetinde Sayın Bakan Yardımcımız da bunun hazırlandığı şekliyle, 6’ncı maddede de göreceğiz, “Kanun yürürlüğe girdikten sonra hukuk fakültelerine kayıt yaptıranlar avukat olursa sınava tabi tutuluyorlar.” kısmı çok doğru. Bu konudaki çalışmalarından dolayı ben teşekkür ediyorum ama aksi hâlde davrandığımız zaman bu çocukların da vebalini almak istemiyorum.

Ama Sayın Bakanın orada bahsettiği bir konuya da burada değinmek istiyorum: “Mayıs ayında bir strateji belgesi açıklamıştık, ona göre girselerdi keşke.” Bu bir vaat ama, yani vaat kanun yerine geçer mi? O vaade bakarsak Yiğit Bulut denen o arkadaş –söylemek istemiyorum- “Dolar 1 lira.” demişti. Dolar 6 lira, vadettiniz tutmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yani ne yapacağız? Biz şimdi bankaya gidip “Vallahi vaadiniz 1 lira, bize doları 1 liradan verin.” mi diyelim? Böyle bir şey yok. Kanun yürürlüğe girdikten itibaren avukatlık mesleğine girenlerin sınava girmesi doğru bir hadisedir, bu değişiklikten dolayı kanun hazırlayıcılara teşekkür ediyorum, sağ olun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bakan Bey değil de Komisyon üyesi olarak söyledim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben arkadaşınızdan bahsettim.

Sayın Bakanı ilzam etmedim, onu da not alırsanız.

BAŞKAN – Sayın Türkkan’ın ifade ettiği, bundan sonra görüşeceğimiz 6’ncı maddeyle ilgili.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)

BAŞKAN - 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

Şimdi, Sayın Türkkan’ın değindiği 6’ncı maddeye geçiyoruz.

6’ncı madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                      Salihe Aydeniz                                             Erol Katırcıoğlu                                             Erdal Aydemir

                                          Diyarbakır                                                      İstanbul                                                          Bingöl

                               Mahmut Celadet Gaydalı                                        Ebrü Günay                                        Ömer Faruk Gergerlioğlu

                                              Bitlis                                                           Mardin                                                          Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mardin Milletvekilimiz Sayın Ebrü Günay. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Günay.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Sayın Başkan, değerli vekiller; bugün uzun süredir ciddi beklentiler yaratılarak kamuoyunun gündeminde tutulan ve kamuoyunu oyalama çabasına alet edilen yargı paketini konuşuyoruz, yargı reformunu konuşuyoruz.

Bence bir yargı reformu değil, bir makyaj veya bir boyalama. Ne derseniz deyin ama esas olan bir yargı reformunun olmadığı çok açık çünkü yargı sisteminin sorunlarına ve adaletsizliklerine değinen, buna gerçekten çözüm bulan, adaleti, eşitliği ve yargının bağımsızlığını temin eden bir yargı paketi değil.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz aylarda Sosyal Demokrasi Vakfı, Türkiye genelinde “Yargı Bağımsızlığı ve Yargıya Güven” isimli bir anket çalışması yaptı ve bu çalışmaya katılanların yüzde 48,5’i Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını dile getirdi. Hâl böyleyken meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları, akademi çevresi ve muhalefetle ortaklaşılmayan, birlikte üretimden yoksun, sorunlara çözüm olmaktan uzak bir tarzla ele alınan bu teklifin toplumun adalet taleplerine ve yargısal sorunlarına çözüm olmayacağı açık, net ortada.

6’ncı madde hukuk mesleklerine giriş sınavının başlangıç tarihini belirliyor. Yargıya olan güven en alt seviyedeyken “‘Adalet’ kavramı denince aklınıza ne geliyor?” sorusuna “Adaletsizlik geliyor.” diye yanıt verilen bir ortamda hukuk mesleklerine giriş sınavı soruna çözüm olacak mı, sormak istiyorum.

Bu düzenleme çözüm değil, yeni sorunlar getirecek. Bu kadar fazla üniversite kurmanın, 80 binden fazla hukuk öğrencisini almanın faturasını hukuk mesleğine giriş sınavını getirerek öğrencilere çıkarmaya çalışmak sorunu çözmez.

Gençlerin okulu bitirdikten sonra iş sahibi olabilecekleri bölümler açalım ve yönlendirelim. Bölüm kontenjanlarını bu şekilde belirleyelim, doğru olan bu.

Bir taraftan sayısı 100'ü aşmasına rağmen yeni hukuk fakülteleri açılmaktayken diğer yandan da sınavla avukat, hâkim sayısını sınırlamaya çalışmak gerçekçi ve ihtiyaca yönelik bir düzenleme değil. Göz boyamak, size muhalif olabilecek kişilerin önünü kesmek, yandaşların da sırtlarını sıvazlamaktan başka bir şey değildir.

Değerli arkadaşlar, herhangi bir farklılığı tehdit olarak görüp yok etmeyi amaçlayan, cinsiyetçi, mezhepçi, ırkçı yönetimler bu topraklarda nefret ve acı çekmekten başka bir şey, nefret ekmekten başka bir sonuç getirmemiştir. Bugün Rojava halkları Türkiye halklarının kardeşi, dostu, akrabasıdır. Rojava’ya saldırıp halkları birbirine düşürmeye çalışanlar, kalkışanlar, halkın boğazındaki ekmeği alıp ölüme yatıranlar asla başarılı olamayacaklardır.

Değerli arkadaşlar, dünden beridir “Barış Pınarı” dedikleri ama aslında silah, ölüm ve gözyaşı getiren bir harekâtı konuşuyoruz. Sizin “Barış Pınarı” dediğiniz harekât sınırın öbür tarafındaki çocuklara, kadınlara, yaşlı insanların hayatlarına kastedecek bir savaş ilanıdır. Yetmiyor, sınırın bu tarafındaki insanların da hayatlarına kastediyorsunuz. Şu ana kadarki bilanço Ceylânpınar ve Nusaybin’de 8 ölü, sadece Nusaybin’de 24 yaralı ve saatlerdir süren bomba sesleri ve insanlar sokaklarda; evlerinde uyuyamıyorlar.

Dolayısıyla bir barıştan bahsetmek mümkün değil, kendi topraklarımız için bile bu mümkün değilken sınırın öte tarafına barış götürmek asla mümkün olmayacaktır. Özellikle kadınlara ve çocuklara unutulmayacak insani dramlar yaşatmış ve insanlık suçu işlemiş olan IŞİD barbarlığı başta kadınlar olmak üzere Rojava halklarının öncülüğünde yenilgiye uğratılmıştı ve bu sayede Orta Doğu ve dünya halkları rahat bir nefes alabilmiştir. Bir kadın devrimi olan Rojava devrimi Orta Doğu’daki erkek egemen ve militarist iktidarlara karşı eşitlikçi, özgürlükçü, çoğulcu ve demokratik bir yaşam mücadelesinin önemli bir dönüm noktası oldu.

Şimdi tekrar IŞİD’i yanına alarak girişilen bu savaşta 2004’ten bu yana IŞİD’e karşı büyük bedellerle elde edilen kazanımlar yok edilecek. Suriye ve Orta Doğu’da var olan belirsizlikler ciddi anlamda artacaktır. Kadınlara ve çocuklara yaşatılan vahşet hâlâ capcanlı zihinlerdeyken bu savaş IŞİD barbarlarına alan açarak bu çeteleri tekrar diriltecektir. İnsan Hakları İzleme Örgütünün 2019 Temmuz verilerine göre, IŞİD’in kamplarında şu an 11 bini aşkın insan kalıyor. Soruyorum: Bu insanlar ne olacak? Bu IŞİD’liler ne yapacak? Siz o insanları ne yapacaksınız? Bunları sormak istiyorum. Bir cevap var mı? Eminim vardır.

Tekrar ediyorum: Biz kadınlar belirtiyoruz ki, kirli savaş politikalarının ve planlarının, işgal politikalarının bir parçası olmayacağız, barışı savunmaya devam edeceğiz ve bunun için mücadele edeceğiz sonuç ne olursa olsun. Biliyorum ve eminim, savaş silahlarla ve şeylerle gelmeyecektir, savaş demokratik siyasetle gelecektir ve biz bunun mücadelesini yürütmeye devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yüz defa cevap verdim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 6’ncı maddesiyle 2547 sayılı Kanun’a eklenen geçici madde 80’de yer alan “Başarılı olma şartı” ibaresinin “kazanmak” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Dursun Ataş                                     Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Fahrettin Yokuş

                                            Kayseri                                                          Adana                                                           Konya

                                    Hayrettin Nuhoğlu                                        Zeki Hakan Sıdalı                                            İsmail Koncuk

                                            İstanbul                                                         Mersin                                                           Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Adana Milletvekilimiz Sayın İsmail Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Koncuk.

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Barış Pınarı Harekâtı’na katılan bütün askerlerimize başarılar diliyorum, inşallah sağlıkla da yurdumuza dönerler.

Tabii, 5 vatandaşımız da havan mermileriyle şehit oldu Nusaybin ve Akçakale’de, onlara da rahmet diliyorum.

Tabii, bu “yargı reformu” çok iddialı bir söz ama tabii yargı reformu yapabilmek için önce bir mantalite lazım yani hayata bir bakış açısı lazım. Şimdi, AK PARTİ’de yargı reformunu yapabilecek bir mantaliteyi görebilen beri gelsin, görebilen beri gelsin. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla ben yargı reformu yapabilmenizi hayal bile edemiyorum, yapılsa sevinirim, yapılsa överim burada. Yargı reformu nasıl olur biliyor musunuz? Şunları bir kenara koyarsınız, HSK’nin teşkil şeklini değiştirirsiniz, demokratik usullerle seçilir; bir de savcılar, yargıçlar verdikleri kararlardan endişe duymazlar, başıma bir iş gelir endişesi duymazlar, terfilerinde, görevde yükselmelerinde, atamalarında endişe olmaz. Bunu yapmak yargı reformudur. Bunu yaptığınız zaman istinaf mahkemelerinin şekli, uygulama yolları vesaire; bunlar hep konuşulur, düzeltilir, temel bunlardır. Neyse…

Az önce Gaziantep Milletvekilimiz Hüseyin Filiz Hocamız -eski rektörlerimizden- aslında gayet de güzel anlattı, bu Hukuk Mesleğine Giriş Sınavı nedir biliyor musunuz; tam bir havlu atmaktır yani “Ben vermiş olduğum üniversite eğitiminde başarı sağlayamıyorum, verdiğimiz diplomanın hiçbir anlamı yok, bir mana ifade etmiyor, öğretmene verdiğim diploma öğretmen olduğu anlamına gelmiyor, avukata verdiğim diploma avukat olduğu anlamına gelmiyor, ben bunu itiraf ediyorum, kabul ediyorum ve onları yeniden bir sınava alma gereği duyuyorum.” demektir. Bu, bir havlu atmaktır. Bu, AK PARTİ’nin üniversite sisteminde başarısızlığı kabulüdür. Millet bunun hesabını soracak, öğretmenler soracak, avukatlar soracak, bunları unutmuyoruz. Aslında 2001 yılında Hukuk Mesleğine Giriş Sınavı getirildi, beş yıllık geçiş süresiyle 2006 yılından itibaren uygulanmaya başlayacaktı, 2006 yılında siz ortadan kaldırdınız. Aradan on üç yıl geçiyor, tekrar gündeme alıyorsunuz. Bunun hesabını vermek zorundasınız. Dolayısıyla, bu Hukuk Mesleğine Giriş Sınavı’nı ben yanlış buluyorum, aslında, biz parti olarak yanlış buluyoruz, mantıklı değil ya. Diploma ne demek değerli arkadaşlar? Diploma ne anlama geliyor? Siz diplomanın ne anlama geldiğini ortadan kaldırıyorsunuz. Bu konuda fazla bir şey söylemek istemiyorum, tekrara girmek istemiyorum.

Dün birçok ziraat odası başkanı sizleri de ziyaret etti muhtemelen, hepinizi ziyaret etti, Türkiye'nin çeşitli illerinden gelenler, pamuk üreticileri. 500 kilonun üzerinde pamuk üretimine destekleme vermiyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Kardeşim, fazla üretim yapma.” Hâlbuki mantıklı olan üretimi teşvik etmektir ama diyorsunuz ki siz: “500 kilo üret, aman, 501 kilo üretme, yoksa destekleme vermeyiz.” Bu, tarım politikanız.

METİN YAVUZ (Aydın) – Hiç tohum ektiniz mi?

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Ben Adanalıyım ya, ben Adanalıyım. Gel, beraber ekelim. Sen pamuğu görsen ağaç zannedersin büyük ihtimalle. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Koncuk, bu konuşmalar duyulmuyor televizyondan değerli arkadaşlar.

Sayın Yavuz, siz konuştunuz.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Nerelisiniz siz?

METİN YAVUZ (Aydın) – Sökeliyim.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Sökeliysen bilirsin iyi kötü.

Peki, 1 dönüm pamuğun maliyeti 1.800-2.000 lira. 3 liraya sattığını farz edelim ortalama, ne yapar? 1.500 lira kazanıyor dönüme çiftçi, 500 lira zarar ediyor, 500 lira.

Talep şu: “1,5 TL destekleme versinler bize.” diyorlar. Yoksa pamuk üretimi Türkiye'de bitecek. Dün Denizli’den geldi, Adana’dan geldi ziraat odası başkanları. Yani tüm Türkiye'deki pamuk üreticilerinin durumu bu; perişanlık.

Değerli milletvekilleri, değerli AK PARTİ’liler; vallahi, bakın, çiftçilik yapana madalya takmamız lazım, madalya takmamız lazım.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – 1.200 lira.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Bu, resmî rakamlar, 1.800-2.000 TL arasında maliyeti, maliyeti bu, 1.200 değil, onu tekrar araştırın.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – 1.200 lira.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Şimdi, Adana’da köylerde yaşayanların nüfusu yüzde 12’ye düşmüş, yüzde 12.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Devam edin Sayın Koncuk.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Adana gibi ziraatın merkezi olan bir bölgede köylerde yaşayan nüfusun oranı yüzde 12’ye düşmüşse, Türkiye'nin diğer illerindeki durumu siz tahmin edin. Bu gidişle önümüzdeki süreçte tarım yapabilecek insanlar bulabilmemiz mümkün olmayacak. Onun için burada, bu, AK PARTİ’nin sorumluluğundadır. Bu pamuk üretim meselesinin… Sadece pamuk değil tabii, tüm yağlı tohum üretiminin, narenciye üretiminin, buğday vesaire üretiminin tamamında çok ciddi desteklemeler yapmamız gerekiyor. Eğer biz dünyayla tarımda yarışan bir ülke olma iddiasında isek bu desteklemeleri gerçekten çiftçiliği özendirecek oranlara çekmek zorundayız. Bunu yapamadığınız sürece, hele böyle tarım bakanlarıyla, tarımdan anlamayan, toprağı saksıda görmüş tarım bakanlarıyla tarımı, Türk tarımını bir yere götürebilmemiz mümkün değildir.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci maddede 2 önerge bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7'nci maddesiyle 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 3/C maddesinin beşinci fıkrasında yapılan değişiklikteki “İlgili dava daireleri kurulunca üç ay içinde karar verilir.” cümlesinin “İlgili dava daireleri kurulu, üç ay içinde karar verir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

                                      Turan Aydoğan                                               Zeynel Emre                                                Sibel Özdemir

                                            İstanbul                                                         İstanbul                                                         İstanbul

                                         Aydın Özer                                                 Orhan Sümer                                               Alpay Antmen

                                            Antalya                                                          Adana                                                          Mersin

                                     Süleyman Bülbül                                       Nazır Cihangir İslam                                          Rafet Zeybek

                                             Aydın                                                          İstanbul                                                         Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Nazır Cihangir İslam.

Buyurun Sayın İslam. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli arkadaşlarım, bugün görüştüğümüz konuda aslında yargı reformu dediğimizde aklımıza gelen şey hukuki otonominin tesisidir. Yani siz bu merkezî sınavı ancak Adalet Bakanlığı, üniversiteler ve baroların iş birliğiyle yapıyorsanız, bir anlamda işi bilimselleştiriyorsanız bunun bir anlamı vardır ama bu sınav neticede bürokrasinin elinde kalacaksa sonuçlar kanaatime göre çok da değişmeyecektir.

Şimdi, yine uzmanlarla konuştuğumuzda şunu öğrendik ki Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı ile Hâkimlik Yazılı Sınavı müfredatı örtüşmüyor. İkinci mesele, etik derslerinin zorunlu olmaması, hukuk gibi önemli bir konuda özellikle etik derslerinin zorunlu olmaması hadisesi.

Çok değerli arkadaşlarım, bir mesele de şu; bu aslında gerçekten millî bir meselemiz: Hukuk müfredatı içerisinde dogmatik derslerin merkeze alınması ve felsefi derslerin arka plana itilmesi nedeniyle bizde bir millî hukuk yönetimi oluşamıyor ve bu yüzden ulusüstü mahkemelere veya yargı organlarına olağanüstü başvuru var ve onlara çok iş düşüyor.

Son mesele aslında bizim eğitimimizin gerçekten ortak meselesi. Bunca hukuk fakültesi, bunca öğrenci yerine kontenjanları düşürüp niteliği ve bilimsellik niteliğini artırmak bu sorunun çözümüne yardımcı olacaktır.

Uygulamaya gelince değerli arkadaşlarım, bugün Türkiye’deki en büyük problem hâkimlerin ve savcıların müdahaleye açık durumudur, korunmasız durumudur. Bir tıpçı ve bir akademisyen olarak benim aklıma gelen, onları tayin durumundan kurtarıp belki bir rotasyon durumuna sokmak ve yerlerinin sabitliğini sağlamak onları daha özgürleştirecek, kararlarını daha tarafsız kılabilecektir.

Çok değerli arkadaşlarım, yine yaptığımız bir araştırma sonucu, ülkede beraat oranı çok yüksek. Aslında bu, hukukçu olmayan benim tarafımdan işitildiğinde sanki iyi bir şeymiş gibi görünüyor ama bunun anlamı, yetersiz iddianame. Yetersiz iddianame ya eğitimsizlikten oluşur ya da baskıdan oluşur. Ama biz KHK sürecinde şunu yaşadık ki bir savcı önüne getirilen insanlar hakkında bir iddianame yazmazsa bir bakıyoruz, onun tayini çıkmış. Savcılık tarafından mahkemeye getirilen bu şüpheliler hakkında dava reddedilirse bir bakıyoruz, mahkeme heyetinin tayini çıkmış. İşte, asıl meselelerimiz, çok değerli arkadaşlarım, bu gibi meseleler.

Şimdi, değişiklik maddelerine gelince, diyorsunuz ki: “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” Bu, zaten suç değil yani cari mevzuatta da suç değil. Burada mesele, uygulama sorunu; mesele, amel sorunu yani sizin hukuka bakışınız.

Pasaport meselesinde de benzer bir şey yaşıyoruz. Dokuz takla atıyoruz, kolluk kuvvetlerinin ve muhtarın denetiminden de geçiyoruz ama cümlenin sonuna bakıyoruz: “İçişleri Bakanlığınca pasaport verilebilir.” “Verilebilir” diyorsanız, bunun eş anlamlısı “verilmeyebilir”dir de. Yani bunun da aslında mevcut duruma getirdiği bir yenilik yok. Mevcut durumda zaten hakkı olan insanlar dahi pasaport almıyor. Ama bu maddenin neden buraya konulması gerektiğini sizin gözlüklerinizle okumaya çalıştım. Bu madde, tamamen İçişleri Bakanını güvence altına almaya yönelik bir maddedir ve getirdiği hiçbir yenilik yoktur. Siz eğer -ben kıt hukuk bilgimle konuşuyorum- benim gibi bir vatandaşa karşı otoriteyi bağlayıcı yani “Pasaport verilir.” ibaresini kullanmıyorsanız, beni herhangi bir güvence altına almıyorsunuz demektir.

Sayın Başkan, vaktim bitti ama biraz uzatma rica ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ekliyorum sürenizi şimdi.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Teşekkürler.

Sorun şurada çok değerli arkadaşlarım: AK PARTİ Grup Başkanı Sayın Naci Bostancı’nın geçende basına verdiği -canlı olarak da izledim- beyanı: “Hukuki bir engel olmasa da devlet aklı bu insanlarla çalışmak istemeyebilir.” Kimden bahsediyor? KHK’yle işinden atılan, aklanan, beraat eden insanlardan bahsediyor. Yani hukukun, yargının önüne, kendince oluşturduğu ve arkasına saklandığı bir devlet kavramı yerleştiriyor ve “devlet aklı” demekle de aslında kendi heva ve hevesini konuşturuyor. Bizim asıl meselemiz budur, amel meselesidir, uygulama meselesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Biraz daha vaktim olacak mı Sayın Başkan? Bir dakika daha rica ediyorum.

BAŞKAN – Son defa bir dakika ekliyorum size Sayın İslam, her zaman kürsüyü kullanmıyorsunuz.

Buyurun.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Peki, çok teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, bir mesele daha var, girip girmemekte epey düşündüğüm bir konu. Ne yaşadık? Bu ülkeye gelen Özbek kızının bir milletvekilinin evinde, elinde milletvekili silahıyla cesedinin bulunmasının geçirdiği prosedür, bizim hukuk anlayışımızın ve uygulamamızın özetidir arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Hiçbir zaman kimseyi suçlayarak söylemiyorum, Sayın Şirin Ünal’ı da çıkıp hem bu Meclise hem bu millete açıklama yapmaya davet ediyorum. Hepinizi de “12 Öfkeli Adam” filmini izlemeye bir kez daha davet ediyorum, 10 yaşımdan beri defalarca izlemişimdir. Ama diyorum ki: Deliller bu kadar aleyhinde olmasına rağmen ve kiminle konuştuysam halkın gözünde şüpheli nazarıyla bakılmasına rağmen masum olabilir ama bu sistem suçu da örter, masumiyeti de örter. En önemlisi, biz Nadira Kadirova’nın annesine ne diyeceğiz arkadaşlar, esas mesele budur.

Hepinize saygılarımı sunuyorum, sağ olun. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 7’nci maddesiyle değiştirilmekte olan 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 3/C maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendinde yapılan değişiklikle düzenlenen "Danıştaydan bu konuda karar verilmesini istemek” ibaresinin “Danıştaydan bu konuda karar verilmesini talep etmek” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Dursun Ataş                                     Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Fahrettin Yokuş

                                            Kayseri                                                          Adana                                                           Konya

                                    Hayrettin Nuhoğlu                                                                                                                  Ayhan Erel

                                            İstanbul                                                                                                                              Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Erel.

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. İYİ PARTİ adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Acılarına yıllardır gözyaşı akıttığımız, ayağına taş değdiğinde acısını yüreğimizde hissettiğimiz, milyonlarca para harcadığımız, dünyayı karşımıza aldığımız Filistin, sözde Müslüman ülkelerden oluşan Arap Birliğiyle beraber utanmadan Türkiye’yi sert bir şekilde kınarken Avrupa Birliğinin Barış Pınarı Harekâtı’nı kınama girişimini “Ülke sınırlarını savunabilir.” diyerek terörle mücadelemizi destekleyen Attila’nın torunları, büyük Turan’ın değerli parçası, Hun Türklerinin ülkesi Macaristan’a, Attila’nın torunlarına selam olsun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Kan dökmeyi seven bir millet değiliz ancak söz konusu vatan olunca dünyanın şah damarını keseriz. Turan elleri var olsun, düşmanlar kahrolsun, Tanrı Türk’e yâr olsun, Attila’nın torunlarına bir kez daha selam olsun.

Milliyetçiliğin yerine ümmetçiliği ikame edenlerin, bu durumu bir kez daha bilgilerine sunmak istiyorum. Bu kürsüden kahraman Türk ordusunun kuzey Suriye’ye yapmış olduğu harekât karşısında, bazı hatipler Türk ordusunun şanına, tarihine yakışmayacak şekilde söylemlerde bulunmuşlardır.

Yıl 1993, Baykan’ın Derince köyü, okul bahçesi, 22 kişi, 13’ü çocuk, içlerinden biri daha bebek. Aralarındaki Serkan Erdem adlı çocuk, hainlerin kurşunlarıyla daha bebek yaşta, anasının kucağında, ağzında süt kokusuyla toprağın bağrına giriyor.

2 Ağustos 2018, 11 aylık Bedirhan; o da kundağını kefen yaparak bu dünyaya veda ediyor.

Bu ülkede tam 140 öğretmenimiz insan aklının sınırlarını zorlayan bir vahşetle PKK tarafından katlediliyor, işkence yapılarak, bedenleri parçalanarak; tıpkı öldürüldükten sonra bayrak direğine asılan İsmail öğretmen gibi.

Bismil’de, 22 yaşında, okulu, öğrencileri bir çiçek bahçesi gören öğretmenimiz, babasının gözleri önünde dövülerek, sürüklenerek, dağa çıkarılıp sayısız kurşunları bedeninde bularak öldürüldü Neşe öğretmen.

Yine, öğrencilerinin gözleri önünde dövülüp, ilkokul çocuklarının önünde kurşuna dizilip kafası kesilen Mehmet Saygıgüder öğretmenimiz gibi.

Son örnek, Tunceli’de görme engelli ilkokul çocuklarımızı eğiten Dilay Kerman’ın, eşiyle beraber uzun namlulu silahlarla taranarak katledilmesi gibi.

Peki, bu öğretmenler, bu savunmasız bebeler, elinde kaleminden başka silah olmayan bu insanlar katledilirken bugün feryat figan eden insanlar acaba o gün niye sessiz kaldılar diye sorgulamak istiyorum. Gencecik, savunmasız, masum insanlarımızın ölümü üzerinden hak mücadelesi verdiğini ve demokratikleştiğini sanan, kanlı vahşete hümanizm elbisesini giydiren, şehitleri unutup PKK’lı teröristlerin silahlı mücadelesinin haklı olabileceğini söyleyen kirli anlayışı bir kez daha lanetliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danıştay İçtihatları Birleştirme Kuruluna gelen kararlar çok geç zamanda çıkıyordu. Yapılan uygulamayla, uyuşmazlık konusu olan konular bundan böyle Danıştayımızın ya idari dava dairelerine ya da vergi dava dairelerine gidecek ve üç ay içerisinde karara bağlanacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erel, yargıyla ilgili bölüme çok az süre ayırmışsınız, ben size bir dakika daha ilave edeyim, onunla ilgili katkınızı bekliyorum.

AYHAN EREL (Devamla) – Bu uygulama gayet güzel ama ben hatırlıyorum, iş mahkemesinde işe iade davaları da iki ay içerisinde -Yargıtay dâhil- sonuçlanacaktı ama mümkün olmadı. Bunun yerine, yargılamayı uzatan bilirkişilik ve buna benzer, sürelerin kaybolmasına sebep olan unsurların ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz.

Eksikliklerine rağmen bu yasada emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde herhangi bir önerge bulunmamaktadır.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                      Salihe Aydeniz                                             Mahmut Toğrul                                            Erol Katırcıoğlu

                                          Diyarbakır                                                     Gaziantep                                                       İstanbul

                                       Erdal Aydemir                                      Ömer Faruk Gergerlioğlu                             Mahmut Celadet Gaydalı

                                             Bingöl                                                          Kocaeli                                                           Bitlis

                                                                                                               Hüda Kaya

                                                                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen Sayın Hüda Kaya.

Sayın Kaya, süreniz beş dakika.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan ve Değerli Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Savaşa “Evet.” diyenleri, milletimizin malını, canını, evlatlarını kana kurban edenleri tarih ve halkımız affetmeyecektir. Orta Doğu krizi özelinde tüm taraflar bilmeli ki tarih de göstermiştir ki savaş ve şiddet çözüme değil, ölüme ve yıkıma götürür. Geç olmadan, ölümlerde değil, çözümde ortaklaşmalıyız.

Değerli arkadaşlar, yargı paketiyle ilgili yaklaşık bir yıldır halkımızın yararları doğrultusunda partilerüstü bir sivil çalışma içinde olduk. Bugün yargı paketi hakkındaki konuşmamı partim adına olmaktan ziyade, bazı şahsiyetlerin de dâhil olduğu bu sivil girişim adına burada sizlere sunmuş olacağım.

“TBMM Genel Kuruluna

Türkiye’de toplumsal kutuplaşma ve düşmanlık ölçütüne varma potansiyeli taşıyan gerginliklere, kavgalar, çatışma süreçleri ve bunların karşılıklı birbirine tetiklemesi sonucu sarmallaşan toplumsal çürüme hâllerine, beyin ve sermaye göçü dâhil ülkemizi yaşanmaz bulup dış ülkelere yaygın gidişlere, her geçen gün artarak yaygınlaşıp derinleşen sosyal krizlere, yönetim krizlerine, âdeta yapısallaşan ekonomik krizlere tanıklık ediyoruz. Türkiye yaşanabilir bir ülke olmaktan çıkıyor. Cinsel taciz ve tecavüzlerin yaygınlaştığına, kadın cinayetlerinin inanılmaz boyutlara vardığına tanıklık ediyoruz. Bütün bu olumsuzluklar karşısında barışa ama öncelikle toplumsal düzeyde bir normalleşmeye ihtiyaç vardır. Soyut anlamıyla bir normalleşme olmayacağına göre sorunların çözümü üzerinden normalleşmenin koşulları yaratılır kanaatindeyiz. Cezaevlerinin boşaltılmasını, toplumdan bireylere doğru bir barışma hâlinin yaratılmasını istiyoruz. İnsani göstergeler bakımından Türkiye dünyada çok gerilerdedir. Af veya gerekli düzenlemelerle cezaevlerinin boşaltılması toplumun birbirleriyle barışmasına katkı sağlamalıdır.

Bireylere yönelik sorumluluk yüklemekten öte iktidarın ve yöneticilerin kendi toplumuyla buluşmasına önayak olur, onlara haksızlıkları giderme olanağı sağlar. Bu durum aynı zamanda kadınlara, çocuklara, mağdurlara, ülkeye karşı gerçek bir sorumluluktur.

Türkiye’de ciddi bir güven bunalımı vardır. Bu konuda gerekli adımlar atılırsa iktidar da, salıverilen, haksızca içeride olan tutuklu ve hükümlüler ve onların milyonlara varan aile ve akraba çevreleriyle de bu bunalımı aşma koşullarını kavuşturmuş olur.

Korku toplumu algısı yaygınlaşıyor. Gözaltı ve tutuklamalar her geçen gün artmakta; toplumsal barış ciddi bir akamete uğradı. Resmî verilere göre 11 milyon şüpheli şahıs var. Üstelik yeni cezaevleri yapılmaya devam ediliyor. Mevcut ceza infaz sistemi yetersiz. Yargı mekanizması işlemiyor, adaletsizliklerle hukuk zaafa uğramış ve bu durum toplumu geriyor, kutuplaştırıyor.

Türkiye’de cezaevlerinin boşaltılmasının koşulları olgunlaşmış durumdadır. Toplumu rahatlatmak ve toplumun önünü açmak için bu bir zorunluluktur. Dünyada da belli dönemlerde bu koşullarda ihtiyaçlar oluşmuştur. Örneğin Fransa’da da buna benzer, cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra af çalışmaları gerçekleşmiştir.

Sonuç olarak, esas talebimiz, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması olmakla beraber, bugün için en azından örgüt propagandasına ilişkin 7/2 maddesinin kaldırılması gerekmektedir. Yine bu yasadaki düzenlemelere benzer hükümler taşıyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “terör suçları” kavramının AB standartlarına göre düzenlenmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un infaz rejimi ve infaz koşullarındaki eşitsizlik yaratan hükümlerinin kaldırılması gerekmektedir.

Hasta tutuklu ve hükümlülerin, yirmi beş-otuz yılı cezaevinde geçen hükümlülerin, hamile ve yeni doğum yapmış kadınların, anne ve babaların cezaevinde çocuğun dışarıda olduğu tutuklu ve hükümlülerin salıverilmeleri gerekmektedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkıyla ilgili hükümlerin uluslararası hukuk kurallarına uygun hâle getirilmesi, tutuklu yargılamanın istisna hâle getirilmesi, tutukluluk süresinin kısaltılması gerekiyor.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜDA KAYA (Devamla) – Hemen… Son…

BAŞKAN – Saya Kaya, devam edin, toparlayalım.

HÜDA KAYA (Devamla) – “Gazeteci ve yazarların, siyasi çalışmaları ve düşünceleri sebebiyle cezaevlerinde olan milletvekilleri, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri gibi bütün seçilmişlerin, siyasi parti başkanlarının, yöneticilerinin ve üyelerinin gerekli düzenlemeler yapılarak acilen salıverilmeleri gerekmektedir.

Bugüne kadarki süreçte yasal düzenlemelerde olmasına rağmen uygulamada yer verilmeyen hükümlere uygun davranılması ve imzalamış olmakla birlikte Anayasa 90’ıncı madde gereğince artık bir iç hukuk normu hâline gelmiş bulunan uluslararası sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Böylelikle tanık olduğumuz haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin giderilmesi, toplumun her kesiminin içine sinen ve kişiler arasındaki eşitsizliği giderici, toplumsal normalleşmeye katkı sağlayan adımların atılmasını talep ediyoruz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlıyor muyuz Sayın Kaya?

HÜDA KAYA (Devamla) – Hemen bitiriyorum.

78’liler Vakfından Celalettin Can ve Nimet Tanrıkulu’nun da içlerinde olduğu Ahmet Çakmak, Abdulbaki Erdoğmuş, Ahmet Faruk Ünsal, Baskın Oran, Eşber Yağmurdereli, Fatma Bostan Ünsal, Nesrin Sungur Çakmak, Nesrin Nas, Şadi Özdemir, Şebnem Korur Fincancı, Tarık Ziya Ekinci, Tahsin Yeşildere ve Ümit Biçer gibi şahsiyetlerin de arasında olduğu bir grup sivil girişim bu metni kamuoyuna açıklamıştır. Dikkatinize sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Başkan. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesinde yer alan “düzenlenmiştir” ibaresinin “düzenlenmiş ve (k) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki (k) bendinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

“k) Avukatlık mesleğinden adaylığa geçmek isteyenler için; yukarıdaki (ı) bendi hariç diğer şartları taşımakla birlikte, mesleklerinde fiilen en az beş yıl çalışmış, giriş sınavının yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibariyle kırk beş yaşını doldurmamış ve kendi aralarında yapılacak olan yazılı yarışma sınavında ve mülâkatta başarılı olmak,”

                                      Turan Aydoğan                                               Zeynel Emre                                                Sibel Özdemir

                                            İstanbul                                                         İstanbul                                                         İstanbul

                                         Aydın Özer                                                 Orhan Sümer                                               Alpay Antmen

                                            Antalya                                                          Adana                                                          Mersin

                                     Süleyman Bülbül                                   Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                      Rafet Zeybek

                                             Aydın                                                          İstanbul                                                         Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sezgin Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Tanrıkulu.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yargı reformunu konuşuyoruz. Ben çoğunuzun bilgi sahibi olmadığı birkaç davadan söz edeceğim. Siyaset ve yargı mühendisliğiyle insanlara nasıl zulmediliyor onları anlatmaya çalışacağım. Bu hafta iki dava vardı değerli dostlarım, Osman Kavala’nın yargılandığı Gezi dosyası, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın yargılandığı başka bir dava, Mehmet Altan’la beraber. İlk önce bunları söyleyeceğim.

Bakın, Osman Kavala 15 Ekim 2017 tarihinde gözaltına alındı. Tam on beş gün gözaltında kaldı. En son güne kadar, on beş gün boyunca kendisine hiçbir soru sorulmadı. 1 Kasımda tutuklandı. Savcı ifadesi alınmadan tutuklandı. Sonra ne oldu? Tam on altı ay boyunca hiçbir iddianame yazılmadan, hâkim karşısında kalmadan tutuklu kaldı değerli arkadaşlar, tam on altı ay boyunca. Ne zaman davası açıldı, iddianamesi ne zaman mahkemeye verildi? 21 Şubat 2019 tarihinde, tam on altı ay sonra. Bu tarih neye tekabül ediyordu biliyor musunuz? Osman Kavala’nın avukatları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’den savunma istemiş, savunma süresine dönülmemiş, ek süre istenmiş, ek sürenin son günü 21 Şubat saat 16.00’da İstanbul Basın Savcılığı bu davanın açıldığını söyledi ve Hükûmet aynı saatlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine on altı ay sonra savunmayı bildirdi. Yani AİHM olmasa iddianame yine yazılmayacaktı. Sonra ne oldu? İddianamenin kabul süresi on beş gün. Mahkeme birinci gün değil, ikinci gün değil tam on beş gün sonra mart ayının 6’sında iddianameyi kabul etti. Duruşmayı en son güne attı, dört ay sonrasına. Dört ay sonrasına, bakın, kişi tutuklu. Üçüncü duruşması ancak yapılabildi. Ne zaman? Önceki gün. Ne oldu biliyor musunuz?

Sayın Grup Başkan Vekili, size söylüyorum, bakın, bilin. Bakın size söylüyorum özellikle.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Herkese söyleyin. Bana niye söylüyorsunuz?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – 30. Ağır Ceza Mahkemesinde bir heyet var. Ne zamana kadar? Osman Kavala’nın 3’üncü duruşmasına kadar, Gezi duruşması. Ne yaptınız biliyor musunuz Adalet Bakanıyla beraber? Size de söylüyorum, Bakanlık. Oraya 2’nci bir heyet atadınız, Osman Kavala’ya tahliye isteyen mahkeme başkanı vardı, muhalefet ediyordu tutuklanmasına. Normalde ne olur Bülent Turan? Şerefine söyle ve namusuna söyle…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu nasıl bir üslup ya?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bir mahkemeye, bakın, bir mahkemeye yeni heyet atanırsa…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, bu nasıl bir üslup? Sen şerefine söyle, namusuna söyle.

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, bir saniye… Dinleyin, dinleyin. O yüzden söylüyorum. Dinlemiyorsun. Dinle, dinle…

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu… Sayın Tanrıkulu…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bir mahkemeye yeni heyet atanırsa ne yapılır?

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu daha temiz bir dil kullanalım Sayın Grup Başkan Vekiline.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – O heyete yeni dosyalar verilir; bir mahkemeye yeni heyet atanmışsa, iş fazlaysa. Ne oldu biliyor musunuz? Yeni atanan heyete eski dosyalar verildi yani Osman Kavala’ya tahliye isteyen heyet yeni dosyalara bakacak, yeni atanan heyet ise eski dosyalara bakacak. Dün duruşmasıydı biliyor musunuz? Tahliyesine oy birliğiyle ret. Ya, böyle bir gelenek yok, böyle bir teamül yok. İnsana göre, bakın, davaya göre heyet atıyorsunuz ya; hangi yargı reformundan bahsediyorsunuz? Bakın, bir dava var, o davaya bakan heyet var, heyeti değiştiriyorsunuz, tahliye isteyen başkanı ve tahliye isteyen üyeyi yeni dosyalara alıyorsunuz, başka bir heyet atıyorsunuz. Böyle bir düzen yok ve duruşmayı ne zamana verdi biliyor musunuz? Ta 24 Aralığa.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ya, bunu HSK yapıyor, niye bize söylüyorsun sadece?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, bununla yargı olmaz, haberiniz yok bunlardan. O yüzden söylüyorum, haberin olsa sen de karşı çıkarsın, haberin yok. Yeni heyet atanır mı ya bir mahkemeye, bir dava dosyasına? Bakın, yeni heyet yeni dosyaya atanır, eski dosyaya atanmaz. Yeni heyet yeni dosyaya atanır, bu kadar açık.

İkinci olarak, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak… Yargıtay bozmuş, demiş ki: “Müebbet olmaz, olsa olsa örgüte yardım olur.” Örgüte yardımın cezası ne? Alt sınırı beş yıl. Yasa ne diyor? “Üçte 1’e kadar indirilir.” diyor yani “Bir yıl sekiz aya kadar indirilir.” diyor. Kaç yıldır hapisteler? Üç yıl.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yargıya müdahale mi edelim?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Üç yıldır hapisteler. Bakın, alt sınırdan mahkeme ceza verse, üçte 1 de indirse, yarı da indirse, indirmese, beş yıl verse cezası tamamlanmış. Mahkeme ne yapıyor? “Devam.” diyor. Ya, bu ne? Böyle heyetlerle çalışıyorsunuz, bakın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, tamamlayalım.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

Eren Erdem davası: Ya, mahkeme tahliye kararı verdi. Bakın, mahkeme tahliye kararı verdi, dedi ki: “Kaçma şüphesi yok, deliller toplanmıştır.” Tahliye kararı verdi, bırakmadılar, savcı itiraz etti, bir sonraki mahkeme tutukladı, içeriden çıkamadı. Sonra aynı mahkeme bir celse sonra ceza verdi, tahliye etmedi. Şimdi, bunu siyaseten nasıl açıklayacaksınız?

Demirtaş’ın davası: Ya, soruşturması olan bir dosyadan dolayı denetimli serbestliğe başvurduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bir soruşturmaya ekledi, olmayan bir soruşturmaya ekledi, tutuklama istedi yahu ve mahkeme tutuklama kararı verdi arkadaşlar. Bakın, böyle bir şey olmaz. Bunları Avrupa görüyor, dünya görüyor, burada ne yaparsak yapalım, nasıl yaparsak yapalım herkes görüyor. Çağdaş Avukatlar Derneği, avukat arkadaşlarımız… 37. Ağır Ceza Mahkemesinin Canan Kaftancıoğlu davasında uyguladığı zulüm. Bakın, o davalarda duruşmayı üç gün sonraya bırakıyordu, beş gün sonrasına bırakıyordu, aynı mahkeme…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın Sayın Tanrıkulu

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, aynı mahkeme -duruşmaları izliyorum- beş gün sonrasına bıraktı, savunma için süre vermedi, dört gün sonrasına bıraktı ceza vermek için; dokuz yıl sekiz ay yirmi gün ceza verdi altı yıl, yedi yıl önceki 5 ayrı ceza maddesinden, “tweet”lerinden dolayı. Aynı mahkemeyi izliyorum, Anayasa Mahkemesi barış akademisyenleri için karar vermiş, mütalaanın değişmesi lazım, Anayasa Mahkemesi kararı bağlayıcı, mahkeme başkanı savcıya soruyor, diyor ki: “Mütalaanda değişiklik var mı?” Diyor ki: “Anayasa Mahkemesi kararını okumadım, bana süre ver.” Ne zaman diyor bunu? 6 Eylülde. Mahkeme duruşmayı ne zamana erteliyor biliyor musunuz? 20 Ocağa erteliyor barış akademisyenleri beraat etmesin diye. Zar zor, kavga gürültü 15 Kasıma erteliyor. Birisine ceza vermek için yarına duruşma, diğerinin beraat etmemesi için dört ay sonrasına duruşma. Değerli arkadaşlar, bakın, ortam bu.

BAŞKAN – Selamlayalım Sayın Tanrıkulu.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, bu yargıçlar bu hukuksuzluklarla bu kürsülerde duruyor. Hangi reformu yaparsak yapalım… Bakın, ben objektif konuşuyorum, objektif.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Yirmi beş yıl avukatlık yaptım, Baro Başkanlığı yaptım, böyle bir yargı zihniyeti görmedim, siyasetle ortaklaşan bir düzen görmedim. Bunu görün, çok açık hukuksuzluk var; bunu görmezden gelemezsiniz. Osman Kavala dosyasını, Demirtaş dosyasını, Eren Erdem dosyasını, Canan Kaftancıoğlu dosyasını, barış akademisyenleri dosyasını görmezden gelemezsiniz. Bakın, barış akademisyenleri için…

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tam üç dakika ek süre verdim size.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Barış akademisyenleri için bakın, 800 barış akademisyeni için…

BAŞKAN – Rica ediyorum.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Parmağını bize göstererek ne yapıyorsun?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Sallıyorum, sallıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu…

ŞAHİN TİN (Denizli) – Kahvede mi konuşuyorsun? Adaleti konuşuyorsun yahu!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Ben adalet için sallıyorum, adalet için sallıyorum.

Barış akademisyenleri için bizim cebimizden çıkacak avukatlık ücreti ne kadar, biliyor musunuz? 5 milyon lira, 5 milyon.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanrıkulu, teşekkür ederiz, sağ olun.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – 5 milyon, 5 milyon. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanrıkulu, lütfen.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, vicdanınıza sesleniyorum, bunları görün. Burada reform yapmak yetmez, bu zihniyetin değişmesi lazım.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Teröristseverlerin hepsi de masum olacaktı burada.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Son sözüm şu Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tam dört dakikayı geçtiniz Sayın Tanrıkulu, lütfen.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Son söz Sayın Başkanım, son dakika.

BAŞKAN – Lütfen ama…

Söyleyin siz.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Son sözüm şu: Bugün 10 Ekim, barış ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısı önünde eğiliyorum. Onlar barış için oradalardı. Ben de burada son söz olarak “Savaşa hayır.” diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, önerge okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 9’uncu maddesinde yer alan “(e) Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı veya İdari Yargı Ön Sınavında başarılı olmak” ibaresinin “(e) Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı veya İdari Yargı Ön Sınavını kazanmak” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Dursun Ataş                                     Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Fahrettin Yokuş

                                            Kayseri                                                          Adana                                                           Konya

                                    Hayrettin Nuhoğlu                                                                                                                Feridun Bahşi

                                            İstanbul                                                                                                                              Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Feridun Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Bahşi.

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, yargının günümüzde sorunlu hâle gelmesindeki sürece kısaca değinmek istiyorum. 2002 yılında AK PARTİ’nin iktidara gelmesiyle, daha önce devletin her kademesine girmeye çalışan o zamanki adıyla cemaat rahat bir ortam kazandı. 12 Eylül 2010 referandumuna kadar cemaat ve AK PARTİ iş birliği içinde uygun ortam hazırlanıp referandumda da “evet” çıkmasıyla birlikte özellikle HSYK seçimleri sonrasında pervasızca yargıyı kontrolleri altına aldılar. Sonunda 17-25 Aralık ve 15 Temmuz yaşandı. 17-25 Aralık sonrasında örgütün tasfiyesi, hele de 15 Temmuz sonrasında kesin tasfiyeye çalışılması bizi sevindirdi ve mücadeleyi destekledik. Ancak boşalan bu kadrolara AK PARTİ yöneticileri ile bunların yakınlarının hâkim ve savcı olarak atanması yargıda hukuksuz ve adaletsiz düzenin devam etmesi sonucunu doğurdu. FETÖ’yle mücadele yeteri kadar yapılmadığı gibi başka tehlikeli cemaatlere de yargıda yol açıldı. Geçtiğimiz günlerde Sayın Bakanın basın yasağı sözleri de bu hususu doğrulamaktadır. FETÖ’yle mücadelede 17-25 Aralık öncesinde işlenen fiillerle ilgili özellikle de devlet yöneticileri bakımından aldatılıp kandırılma gerekçeleriyle bir cezasızlık hâli varmış gibi algı yaratılarak soruşturma açılmadı.

(Uğultular)

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Sayın Başkan, gürültü biraz fazla gibi sanki.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, biraz sessiz olalım lütfen.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Türk Ceza Kanunu maddelerinde aldatılma ve kandırılma cezasızlık hâli olarak düzenlenmemiştir. Bu tür suçlar genel zaman aşımına tabidir ve bu suçlarda zaman aşımı otuz yıldır. Günü gelip hukukun üstünlüğü tekrar tesis edildiğinde anayasal düzende, hukuk ortamında bunların hesabı sorulacaktır.

Değerli milletvekilleri, ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel hayatı altüst edecek yasal düzenlemelerin öngörülebilir olmaması bireylerin hukuka olan güveninin de tükendiğini göstermektedir. Esasen hukuk güvenliğini sağlayacak olan unsurlar, bağımsızlık ve tarafsızlık sorunu çözülmüş olan yargı organları ile yasama ve yürütme organları arasındaki denge ve denetleme sistemidir. Hukuk devletinin temel direği olan yargı aynı zamanda devletin vicdanıdır. Bu vicdanın siyasi ve ideolojik vesayet odaklarının işgaline uğratılması, toplum hayatına verilen zararların acı örnekleri hafızalardan silinmemiştir. İşgal devam ettiği sürece de bunları yaşamaya devam edeceğiz. Yargının vicdanını işgal edenlerin kimliği, düşüncesi ya da kusurları ne olursa olsun bu sonuç değişmeyecektir. Bugün itibarıyla bırakınız ceza davalarını, en basit alacak davasına ilişkin kararlar bile tartışmaya açılmakta, yargıya olan güven çok ağır yara almaktadır. Hatalarınızdan dönmenizi tavsiye ediyoruz. Hukuk devletini tahrip etmekten artık vazgeçin.

Değerli milletvekilleri, elbette ki çağın gerekleri doğrultusunda bu kurumların ihtiyaçlarına uygun yasal düzenlemeler yapılabilir ama ne yazık ki iktidarınız döneminde yapılan çoğu yasal düzenleme, kurumların bağımsızlıklarını ellerinden almak ve iktidarın emrinde kurumlar yaratmak amacına hizmet etmenin ötesine gidememiştir. İktidarınızın bu hukuk tanımaz yürütme usulü, hukuki bir yürütme usulü değildir. Milletin oyuyla gelmekle övünen iktidarınız ne yazık ki milletten aldığı destekle Anayasa’nın dışına çıkmıştır. Bu taşkın, önüne milletimizi almış ve uçuruma doğru sürüklemektedir. Bu taşkın, milletimizin umutlarını söndürmektedir. Bu taşkın, devletin dengesini bozmaktadır.

Bu mukaddes çatı altında AK PARTİ iktidarını bir kez daha uyarıyoruz: Hukuk devletini daha fazla zedelemeyin, yargıdan elinizi çekin, yargının bağımsızlığına dokunmayın. Çünkü ne yazık ki Türk yargısı iktidarınızda itibarını tamamıyla bitirmiştir.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 9’ncu maddesinde hukuk fakültesi mezunu olmayanların hâkim yapılması söz konusudur, düzenleme bu yöndedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, toparlayın.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Bu, kabul edilebilir değildir. İdari yargı hâkimliği için hukuk mezunu olmayanlara da hâkim olma yolunun açık tutulması ve Fransa gibi bazı ülkeleri örnek göstermeleri ülkemiz açısından doğru bir uygulama olmayacaktır. Bu ülkelerde hukuk fakültelerini bitirmiş kişilerin özellikle idari yargı hâkimliğini tercih etmedikleri gerçeğinden yola çıkarak ve ülkemizde de 150 civarında hukuk fakültesi olduğunu, her yıl binlerce mezun verdiğini hatta hukuk mezunları enflasyonu sebebiyle avukatlığa bile sınav getirildiğini düşünürsek hukuk fakültesi mezunu olmayan, yeterli hukuk eğitimi almayan kişilerin hâkim olarak istihdam edilmesinin uygun olmadığı açıkça ortaya çıkmaktadır.

Ayrıca, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nın nasıl yapılacağı, tüm hukukçuların hukuk mesleğine girişte aynı sınava mı tabi tutulacağı açıklıkla dile getirilmemiştir. Bu kanunun yönetmelikle düzenlenebileceği de yazılmamıştır. Bu sınavın toplu yapılması doğru değildir. Hâkim ve Savcılık Sınavı’nın uygulaması farklı olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Bahşi.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Verdiğimiz önerge doğrultusunda bu maddenin tekliften çıkarılmasına hepinizden destek istiyorum arkadaşlar.

Gazi Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                      Salihe Aydeniz                                          Meral Danış Beştaş                                             Hüda Kaya

                                          Diyarbakır                                                         Siirt                                                            İstanbul

                                      Erol Katırcıoğlu                                     Ömer Faruk Gergerlioğlu                                     Erdal Aydemir

                                            İstanbul                                                         Kocaeli                                                          Bingöl

                                                                                                    Mahmut Celadet Gaydalı

                                                                                                                   Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargı paketi hakkında birkaç hususa ben de değinmek istiyorum.

Evet, burada ben de söylemiş olayım, bu bir reform değil; bir aldatmaca, bir oyalamaca ama biz burada, bunu konuşurken dışarıda yargı -tırnak içinde- bugün hiç boş durmadı, biliyor musunuz? Savaşa karşı çıkan herkesi gözaltına alarak ya da haklarında soruşturma açarak İstanbul, Ankara, İzmir, Van, Diyarbakır ve daha birçok başsavcılık “Sosyal medya hesaplarını incelemeye aldık, Barış Pınarı Harekâtı’na karşı propaganda yapanlara yani savaşı istemeyenlere yönelik soruşturmalar başladı." dedi. Yine, bizim eş genel başkanlarımız hakkında bugün bir soruşturma yapıldı, Anadolu Ajansı ve bütün yandaş medyada böyle çarşaf çarşaf servisler yapıldı, Diyarbakır’da savaşı protesto etmek isteyen partililerimize sert müdahaleler yapıldı, İl Eş Başkanımız gözaltına alındı. Van’da, Mardin’de ve daha birçok ilde bu manzara var. Neymiş? Efendim, yargı paketi konuşuyormuşuz, efendim, yargı düzelecekmiş. Geçin bunları ya. Yargı taraflı ve bağımlı olduğu müddetçe, iktidarın her söylediğini halka dikte ettirme isteği ve iradesi olduğu müddetçe yargı paketi falan hikâyedir. Şu anda yaşadığımız nedir? İktidar aleyhine, iktidarın sözünün aksine söylenen her söz -tırnak içinde söylüyorum- suçtur. Yani Erdoğan ya da bir AKP yetkilisi, iktidar yetkilisi bir şey söylediğinde, onu eleştirdiğinizde, onun aksine bir şey söylediğinizde yasalarda olup olmaması önemli değil, asla değil, yasada ne yazılmış önemli değil; eleştiri mi yapmış, haber mi vermiş, önemli değil. Yargıç onu emir telakki etmek zorunda ve derhâl soruşturma açmak zorunda. Şimdi, bu nedenle bu paket maalesef hiçbir şeye yaramayacak.

TMK 7/2; bu –saydım- 6’ncı değişiklik. Ya, bir iktidar bir maddeyi 6 kere değiştirir mi ya? El insaf yani. Bir kere yapalım bitirelim. Düşünce ve ifade özgürlüğünü sağlayalım. Gerekçesine bakıyorum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını göstermelik yerine getirmeyin. Gerçekten yapalım bu maddeyi. Ne ekliyormuşuz? Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç değilmiş. E, zaten değil, şu anki TMK’ye göre de değil, şu anki Türk Ceza Kanunu’na göre de değil, şu anki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre de değil ama siz yargıyı öyle bir hâle dönüştürdünüz ki yargıçlar, savcılar iktidarın sözünün aksine işlem yapamıyor, yapamadığı için bu durumdayız. Bu nedenle, bu yargı paketi hikâyedir.

Şimdi, biz öyle bir yargı mekanizması içindeyiz ki “tweet” atan tutuklanıyor ama 1996’da 11 hükümlü ve tutukluyu canice katleden 76 kişi beraat ediyor, yirmi yıldan sonra -ben davanın avukatlığını yaptım- dava zaman aşımından düşürülüyor. Muş’ta -Vartinis katliamı- bir aile diri diri yakıldı, beraat kararı veriliyor. Cemal Temizöz beraat ediyor ama Ahmet Altan, işte, Osman Kavala içeride. Yargı yok; artık, yargı tarafsız ve bağımsız diyemiyorum, yok çünkü.

Şimdi “tweet” atmak suç, açıklama suç ama insan öldürmek suç değil. İnsan öldürme, katliam davalarından beraat kararları veriliyor arkadaşlar. Bu konuda size yüzlerce dava dosyası verebilirim.

Tabii, ne oldu? Son olarak, çok önemli bir düzenlemeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Ondan önce de şunu söylemek isterim: Şu anda bu pakette pasaportlara ilişkin “verilebilir” meselesi var ya, o yine kesinlikle ve kesinlikle bir göz boyama. Ya, şimdi, pasaport almak için memur mu olmak lazım? KHK’yle ihraç edilmeyen, düz vatandaş ya, düz, normal, hiçbir görevi olmayan bir vatandaş yurt dışına çıkamaz mı? Seyahat etme hakkı yok mu bunların? Onu geçtim, burada deniliyor ki: Polislerin araştırma sonucuna göre pasaport verilebilir. Böyle bir düzenleme keyfiyetin sınırlarını korkunç derecede genişletecektir. Burada “verilir” denilir eğer bir düzenleme yapılacaksa. Zaten haksızlık var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu düzenlemeyi yapmasanız zaten otomatik olarak verilecek.

Tutukluluk süresine ilişkin bir şey söyleyeyim: Bir kandırmaca da orada var. Soruşturmada bir yıl altı ay gibi süre uzatılıyor, kovuşturmada da beş yıl var, alın size, dörtte 1 oranında tutukluluk süresi artırılıyor fakat kamuoyuna “Tutukluluk süresini azaltıyoruz.” diyorlar.

Değerli milletvekilleri, iki gündür burada savaş konusunda konuşmalar yapılıyor. Size bir şey söyleyeyim mi: HDP Grubu haricindeki herkes çok büyük bir suç işledi biliyor musunuz? Size kötü bir haberim var. Nedir o, biliyor musunuz? Türkiye'nin taraf olduğu bir sözleşme. Nedir? 2000 yılında imzalamışız, 2003 yılında, burada Mecliste, dönemin Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmış, Birleşmiş Milletler Medenî ve Siyasî Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 20’nci maddesini dikkatinize sunmak istiyorum. Savaş propagandası ve düşmanlığı savunma yasağını içermiş ve şunu söylüyor: “Her türlü savaş propagandası…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Çok önemli Başkan.

BAŞKAN – Peki, toparlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Tekrar ediyorum: “Her türlü savaş propagandası hukuk tarafından yasaklanır.” Burada savaş propagandası yapılıyor. Öyle bir hâle geldik ki bütün televizyonlar, bütün yayınlar savaşı övmek zorunda ve herkes suç işliyor. Bu iktidar, kendisiyle birlikte başta sizlere olmak üzere bütün ülkeye suç işletiyor. Savaş savunulmaz, savaşa karşı olunur, ölüme karşı olunur, yaşamdan yana olunur. Bu sözleşmeye Anayasa’mıza göre tarafız ve bu taraf olmanın yükümlülüklerini yerine getirmek zorundayız. Yasayla düzenlenmek zorundadır ve dediğim gibi, lütfen, şu andan itibaren hepiniz barış tarafına geçin çünkü savaş kötüdür, savaş kötülük içerir ve bu savaş en çok gerçekleri öldürdü. Şu anda Nadira Kadirova’ya ne olduğunu soramıyoruz işte. İnsanlar açlıktan ölürken bunları konuşamıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözlerinizi alalım.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Onu PKK’ya soracaksınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Kadınlar öldürülüyor, bir şey diyemiyoruz.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Aynı şeyi ona da söyleyeceksiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Kadınlar eşleri, babaları ya da başka birileri tarafından öldürülüyor; bunu soramıyoruz, sesimiz çıkmıyor.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Ama onu PKK’ya söyle.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - İnsanların hepsi hizaya dizilmiş vaziyette, “Savaşı savunmak zorundasınız, bu nakaratı söylemek zorundasınız.” durumuna mecbur kılınıyor. Lütfen, bu suçu işlemeyin, bu suça ortak olmayın. Savaşa karşı olmak ulusal üstü sözleşmelerin gereğidir diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ŞAHİN TİN (Denizli) – PKK’ya da söylesene aynı şeyleri.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Teröre karşıyız, operasyona devam edeceğiz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Yerinizden buyurun Sayın Ünal.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Kürsüden yapabilir miyim?

BAŞKAN – Efendim?

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Kürsüden?

BAŞKAN - Siz açıklamanızı yapın, ben yetmezse bakarım duruma.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

58.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın, 23 Eylülde konutunda yaşanan olaya ilişkin açıklaması

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef iki hafta önce konutumuzda tatsız bir olay yaşandı. Sözlerimin başında merhumeye Allah’tan rahmet diliyorum.

O kızcağız ocak ayından beri, yirmi senedir hasta olan, MS hastası olan ve şu anda yatalak durumundaki eşime bakan 2 yardımcıdan biriydi. Son iki üç aydır psikolojik yapısındaki bozulmaları fark edince ikinci elemanı aldık, onu gönderemeden kendisini gönderdi, Allah rahmet eylesin.

Olayın 5’inci dakikasında polisimiz, ambulansımız ve itfaiyemiz geldi. Biz, onlar gelene kadar beş dakika içerisinde, küçük kızımla beraber, kendisini kilitleyip intihar ettiği odanın kapısını kırmaya çalıştık -omzum hâlâ ağrıyor- ama başarılı olamadık maalesef. 3-4 polisimiz oda kapısına yüklenip kapıyı açtılar, hemen sedyeye koyup hastaneye kaldırdılar. Yarım saat sonra Ankara Emniyet Müdürümüz yanımızdaydı, birkaç dakika sonra da nöbetçi savcımız yanımızdaydı. Ben her ikisine de ne gerekiyorsa elimden gelen bütün kolaylığı göstereceğimi söyledim. Dolayısıyla tüm aile fertlerimiz, yatalak olan eşim dâhil, ikinci çalışan kızcağız dâhil o gece, gece yarısına kadar polislerimize ifadelerimizi verdik. Savcımıza on beş dakika süreyle olayı baştan sona, size anlattığım gibi anlattım. Ondan sonra, savcımız hastaneye geçti hastanedeki işlemleri takip etmek üzere. Yani ondan sonraki bütün işlemler emniyetin ve savcılığın talimatları doğrultusunda devam etti. Hatta o gece ben milletvekili dokunulmazlığını bir kenara bırakarak bu “swab” işlemleri denilen -ben de bu kelimeyi yeni öğrendim, iki hafta önce- parmak izleri falan filan, işte, barut izi var mı falan, bunların tamamını verdim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Dolayısıyla, değerli kardeşlerim, değerli arkadaşlarım; ben milletvekili dokunulmazlığını bir kenara bırakarak polisimize ve savcımıza bu olayla ilgili tüm bildiklerimi, gördüklerimi anlatmaya çalıştım, anlattım.

Allah hiçbirimizin başına böyle tatsız bir olayı vermesin, sizlere de vermesin, bana da vermesin. Tabii, bazı çevreler, benim geçmişte Türk Silahlı Kuvvetlerinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığım çalışmalardan hoşnutsuz olanlar, huzursuz olanlar bunu fırsata çevirip beni ve ailemi yerin dibine kadar soktular. Allah bu duruma hiçbirinizi düşürmesin.

Şu anda savcılığımızın soruşturması devam ediyor. Bana düşen her türlü görevi ben yaparım, ne lazımsa yaparım diyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, yerimden sadece otuz saniye söz istiyorum. Sadece bir katkı…

BAŞKAN – Bu konuyla ilgili mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tabii, tabii. Sonuçta bir milletvekilimiz bir açıklama yaptı.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Ne sataşıyorsun?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sataşma yok.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, lütfen bir tartışma yaratmadan...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hayır, bana sataşmadı zaten, ben bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Buyurun.

59.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, vefat eden Nadira Kadirova’nın ailesine başsağlığı dilediğine ve olayın adil bir şekilde soruşturulması gerektiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, tabii ki ben de Nadira Kadirova’nın ailesine öncelikle başsağlığı diliyorum ve bu meseleyi söylerkenki amacımız, bu cinayetse, intiharsa, her neyse adil bir şekilde soruşturulması ve tümüyle bu olayın açığa çıkmasıdır. Bir Parlamento üyesinin -hani burada başka bir amaçla onu söylemedim- bunun tartışılması… Ailesi ısrarla bu meseleyi gündemde tutuyor. Yani bu konuda kamuoyuna şu ana kadar açıklama yapmış olmasını biz de isterdik çünkü bu önemli bir mesele, bir kadının hayatı söz konusu. Açıklamaları için de teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Sayın İslam, siz de bu konuyu dile getirdiniz. Siz de çok kısa bir açıklamada bulunun.

60.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, kötü hukuk düzeninin suçun üstünü örtebileceği gibi masumiyeti de gölgeleyebileceğine, vefat eden Nadira Kadirova’ya Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle sayın milletvekilimize hem gelip bana şahsen açıklama yaptıkları için -ki ben bunu beklemiyordum, beklentim bu değildi- hem de Meclisimize şu açıklamayı yaptığı için teşekkür ediyorum.

Söylemek istediğim sadece şuydu: İnanın, bu olayda bütün gözler size negatif bakarken ben sizin yanınızda olmayı… Çünkü aynı bir uçak kazası gibi, birtakım düşük ihtimalli olayların üst üste binmesi sonucunda sıradışı olayların yaşanabileceğini meslek hayatımda da gördüm. Mesele sadece hakikatin ortaya çıkması. Ama şuna emin olunuz ki siz konuştukça, inanın bana, kamuoyu da sizin samimi açıklamalarınızdan mutlaka ve mutlaka nasibini alacaktır.

Benim söylemek isteğim şuydu: Bu kötü hukuk düzeni suçun da üstünü örter, masumiyetleri de gölgeler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – İşgüzarlık, yukarıya yaranma gibi kaygılar ne yazık ki masumiyeti de gölgeler.

Ben bu açıklamadan dolayı kendilerine teşekkür ediyorum. Nadira Kadirova’ya da Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum.

Sağ olun.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 10'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 10- 2802 sayılı Kanunun 9/A maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve mülga 8 inci fıkrası "Mülakat görsel ve sözlü kayıt altına alınır. ” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

'Mülâkat Kurulu; Hâkimler ve Savcılar Kurulunun belirleyeceği Yüksek Öğretim Kurumu'nun, Sosyoloji, Psikoloji bölümlerinde görevli akademisyenlerden birer kişi ile hukuk fakültelerinde hukuk felsefesi öğrenimi vermekle görevli bir akademisyen, Yargıtay'dan bir üye, Danıştay'dan bir üye, Anayasa Mahkemesinden bir üye, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Teftiş Kurulundan bir üye olmak üzere 7 kişiden oluşur.’”

                                      Turan Aydoğan                                               Zeynel Emre                                                 Rafet Zeybek

                                            İstanbul                                                         İstanbul                                                         Antalya

                                       Alpay Antmen                                               Orhan Sümer                                             Süleyman Bülbül

                                             Mersin                                                           Adana                                                           Aydın

                                       Sibel Özdemir                                                                                                                      Aydın Özer

                                            İstanbul                                                                                                                              Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Rafet Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Zeybek.

RAFET ZEYBEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri “herkese adalet” diyorsak, hak ve özgürlüklerin genişletilmesini istiyorsak, yargıya güvenin artırılmasını düşünüyorsak, buna inanıyorsak asla vazgeçilmez olan bağımsız ve tarafsız bir yargıdır. Eğer yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayamazsak ne kadar yasal düzenleme yaparsak yapalım asla adalete, yargıya güveni sağlayamayız, adalet dağıtamayız. Bunun için yapmamız gereken iki temel şey vardır: Biri, evet “herkese adalet”e inanacağız ve bu konuda samimi olacağız. Bir diğeri de tabii ki yasal düzenlemeler; gerek anayasal gerek yasal düzenlemeleri yapmak.

Değerli arkadaşlar, şimdi “Yargıya güveni nasıl sağlayıp tarafsızlığını nasıl başaracağız?” derseniz -o birinci söylediğim- önce biz kendimiz bu yargının bağımsız olmasına, tarafsız olmasına inanacağız.

Geçen hafta Meclis açılışında Sayın Cumhurbaşkanı, kuvvetler ayrılığıyla ilgili “Kuvvetler ayrılığı, kuvvetlerin uyumlu çalışmasını gerektirir.” dedi. Biz kavga etsin demiyoruz tabii. Ama yargı eğer yürütmenin istediklerini yapma noktasına geldiyse bu kadar uyumlu çalışma çok tehlikelidir, o zaman iç içe geçer yani bu kadar uyumlu olmaz. Biz de kavga etmesinler diyoruz ama yürütmenin her istediğini de yargı yapmasın istiyoruz, bu çok önemlidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Yine, ben geçen Komisyonda da dile getirdim, bazı arkadaşlar tepki gösterdiler ama sarayda eğer hâlâ hâkim, savcıların kurası çekiliyorsa ve bu kura töreninde Sayın Cumhurbaşkanı konuşma yapıp muhalefeti hakaret derecesine varacak şekilde eleştiriyorsa, yine adli yıl açılışları sarayda yapılıyor ve Cumhurbaşkanı konuşuyorsa bu yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını sağlayamazsınız. Bunları yapmayacağız, belki şeklî şeyler ama değerli arkadaşlarım, Çankaya Köşkü’nde görev yapan Cumhurbaşkanlarının hiçbirinin aklına kuraları Çankaya Köşkü’nde çektirmek, adli yıl açılışını Çankaya Köşkü’nde yaptırmak gelmemiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) – Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı, halkın seçtiği.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Ama bir partinin de Genel Başkanı.

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) – Alışın, alışın.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, alışmayacağız, eğer adalet istiyorsak alışmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar) Yoksa “Yargı hâkimiyetimiz altında.” diyorsanız alışırız.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Milletin istediğine siz de alışacaksınız.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, yine, yasal olarak eğer Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısını değiştiremezseniz, değiştiremezsek yargıyı asla bağımsız ve tarafsız yapamayız. Bunu değiştirmek zorundayız, anayasal bir değişiklik gerekiyor, bunu yapmak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, hâkim, savcının mesleğe alımında eğer mülakatı yürütmenin etkisindeki kişilere yaptırıyorsanız yargıyı asla tarafsız ve bağımsız yapamazsınız. Bunu değiştireceğiz, önergemiz bunun içindir. Yani orada, mülakatı yapacak heyette, biz öneriyoruz, akademisyenler olsun, Yargıtaydan olsun, Danıştaydan olsun, Anayasa Mahkemesinden olsun, Hâkimler ve Savcılar Kurulundan olsun ama sadece Bakanlıktan 5 kişi, bu yeni 2 eklemeler... Arkadaşlar, onlar da bürokrat ya, onların atamalarını kimlerin yaptığını biliyorsunuz. Yani onunla siz yargıyı asla bağımsız ve tarafsız yapamazsınız.

Yine, değerli arkadaşlarım, çok önemli olan bu hâkimlik teminatını sağlamak zorundasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Zeybek.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Yani siz, bugün verdiği karar nedeniyle yarın o hâkimi bir başka yere sürüyorsanız tarafsız ve bağımsız yargı elde edemezsiniz; sürülüyor. Değerli arkadaşlarım, içinde bulunduğum için biliyorum; hâkim, savcılar karar verirken korkuyor. Korkan bir hâkim, savcı adalet dağıtmaz. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye'nin gerçeği budur. Eğer bunları görmezsek ne kadar yasal değişiklik yaparsanız yapın… Bugün gelenlerin birçoğuna biz de destek oluyoruz ama bunun hiçbiri yargıyı tarafsız ve bağımsız kılmaz. Gelin, herkese adalet anlayışı içerisinde hem Anayasa değişikliğini hem yasal değişiklikleri hep birlikte yapalım. Biz hazırlıklarımızı yaptık.

Bu düşüncelerle hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 10’uncu maddesiyle değiştirilmekte olan 2802 sayılı Kanunun 9/A maddesinin mülga yedinci maddesinde yapılan değişiklikle eklenen "Türkiye Adalet Akademisi Danışma Kurulunda; a) Yargıtay veya Danıştay mensubunun birden fazla olması hâlinde bu kişiler arasından,” ibaresinin, “Türkiye Adalet Akademisi Danışma Kurulunda; a) Yargıtay ve Danıştay mensubunun birden fazla olması hâlinde bu kişiler içerisinden,” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Dursun Ataş                                              Fahrettin Yokuş                                               Ayhan Erel

                                            Kayseri                                                          Konya                                                         Aksaray

                                    Hayrettin Nuhoğlu                                                                                                     Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                            İstanbul                                                                                                                               Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Çulhaoğlu.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Öncelikle, kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, ulusal güvenliğimizi korumak, terör koridorunu ortadan kaldırmak, PKK/PYD, IŞİD terör örgütlerinin özgürlüklerini yok ettiği Arap, Kürt, Türkmen kardeşlerimizin tekrar özgür yaşamalarını amaçlayarak yaptığı Barış Pınarı Harekâtı’nı desteklediğimizi ifade ediyorum. Kahraman ordumuzun başarıları daim olsun, ayaklarına taş değmesin, Cenab-ı Allah muzaffer kılsın dileklerimi iletiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, teklif edilen maddeyle hâkimler ve savcılar sınav konularına iş hukukunun da eklenmesi, Adalet Bakanının görevlendireceği Bakan Yardımcısı başkanlığında, Teftiş Kurulu Başkanı, Ceza İşleri, Hukuk İşleri ve Personel Genel Müdürleri olmak üzere 5 kişiden oluşan mülakat kuruluna Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreteri ile Türkiye Adalet Akademisi Danışma Kurulundan seçilen 1 kişi eklenerek 7 kişiye çıkarılması, mülga madde yerine eklenen hükümle Türkiye Adalet Akademisi Danışma Kurulundan mülakat kuruluna nasıl üye seçileceği teklif edilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’mızda var olan eşitlik ilkesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14’üncü maddesi kayırmacılığı yasaklamıştır. Yine, Anayasa’mız da şu 3 ilke üzerine kurulmuştur: Yasama, yürütme, yargı. Kuvvetler ayrılığı ilkesine bağlı olmamız devletimizi güçlü kılar. Siyasetten arındırılmış bağımsız yargı, iyi dizayn edilmiş adalet, normlarına uygun hukuk kuralları vazgeçilmezimizdir. Hukuk ve adalet yabancı yatırımcılar ve yerli girişimcilerin olmazsa olmazıdır ama bugün olduğu gibi hukukun işletilmediği, yandaşlık ve kayırmacılığın tavan yaptığı bir ortamda ne yabancı ne de yerli müteşebbis yatırım yapar. Bunu herkes bilir, bu değişmez kuraldır. “Kendine adalet” anlayışından vazgeçilmediği müddetçe yatırımcı beklemek hayal olacaktır. Kendinden olmayanları da eşit vatandaş olarak gören ve bu doğrultuda hareket eden zihniyeti yerleştirmek gerekir. İYİ PARTİ Grubu milletvekilleri olarak bizler, maddi ve manevi büyük fedakârlıklarla çocuklarını hukuk fakültelerinde okutan ailelerin emekleriyle, mezun olmak için gecesini gündüzüne katan gençlerimizin hâkimlik savcılık yazılı sınavlarında başarı göstermelerine rağmen mülakatlarda elenmelerine hep karşı olduk, olmaya da devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, hâkim ve savcı adaylarından birçoğunun yazılı sınavlarda başarı göstermelerine, hatta derece yapmalarına rağmen mülakatta elenmeleriyle birlikte ortaya atılan “mülakatlar üzerinden kadrolaşma” iddiaları, son dönemde en çok tartışılan konular arasında yer almıştır ve almaya da devam etmektedir. Bu adaylardan biri, TV ekranlarında “Siz liyakate dayalı alım yapmazsanız yargıyı nasıl düzelteceksiniz?” diye sormuştu. Evet, doğru söylüyor, aslolan liyakat olmalı. Yazılı sınav niçin yapılıyor? Adayın meslek bilgisini ölçmek için. Peki, sözlü sınav niçin yapılır? Mesleki ve sosyolojik değer arasında ilişki kurabilme yeteneğini ve algılama yeteneklerinin olup olmadığını anlamak için. Bunu yapmayarak sadece belirli bir zümrenin kazandırılmasının son bulması lazım artık.

Tüm bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak ve kamu vicdanını rahatlatmak, haksızlıkların önüne geçilmesi ve buna bir son verilmesi için sınav puanlarının göz önünde bulundurulması ve mülakatların mutlaka video kaydına alınması gerekir. Türkiye Barolar Birliğinden seçilen bir üye de bu mülakatlarda görevlendirilmelidir. Böylece, itirazlarda değerlendirme daha güvenli, şeffaf ve objektif bir şekilde yapılabilir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışla)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

Sayın Güzelmansur, 60’a göre bir söz talebiniz vardı, az önce, ara vermeden önce sizi aradık ama yoktunuz.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

61.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Afrin zeytinyağının iç piyasaya sürülmesinin yerli zeytinyağı üreticilerini zor durumda bıraktığına ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkürler Başkan.

Değerli Başkan ve sevgili milletvekili arkadaşlarım; geçtiğimiz yıl ekim ayında Afrin zeytinyağlarının ülkemize ihraç kaydıyla getirilmesi kararı alınmıştı. Bunun için Tarım Kredi Kooperatiflerine 5 bin tonluk görev yazıldığı söylenmişti ancak geldiğimiz noktada, Afrin’den Türkiye’ye getirilen zeytinyağlarının miktarı 24 bin-26 bin ton civarındadır. Biz o zaman, bu zeytinyağlarının, yerli zeytinyağı üreticileri için yaratacağı sıkıntıları dile getirmiştik, kimse bizi dinlemedi. Ancak bakanlık düzeyinde yapılan açıklamada bu zeytinyağlarının iç piyasaya kesinlikle girmeyeceği, dolayısıyla yerli üreticiyi etkilemeyeceği söylenmişti. Ancak özellikle son bir ayda bu yağların yoğun bir şekilde iç piyasaya sürüldüğü görülmektedir. Gelinen noktada, iç piyasaya sürülen Afrin zeytinyağları nedeniyle alıcılar yerli zeytinyağı alımını durdurmuş, yerli zeytinyağı fiyatı ise 3-4 lira düşmüştür. Bu durumda, Afrin zeytinyağı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Köksal, sizin de bir değerlendirmenizi alalım.

62.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, haşhaş üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Haşhaş üreticileri dertli. ÇKS zorunluluğu ve kota azaltılmasıyla ilgili yaşadıkları mağduriyete ilişkin geçtiğimiz hafta bakanlığa önerge verip bugün de basın toplantısı düzenledim ancak ısrarla onların mağduriyetini görmezden gelip kotanın azaltılmadığını iddia eden AKP’ye karşı Toprak Mahsulleri Ofisinden, Bilgi Edinme Yasası’na göre kota rakamlarını istedik. Gelen cevapta kotanın azaltıldığı belirtiliyor. Şimdi “Kota azaltılmadı.” diyen AKP, bu soruna ne diyecek? Buğday, patates, hububat para etmiyor. Şeker fabrikaları satıldığından beri pancarcı zarar ediyor. Çiftçinin elinde kala kala bir haşhaş kalmıştı, onu da ÇKS kaydı zaruretiyle, kota azaltılması mağduriyetiyle çiftçinin elinden almak istiyorlar. Yapmak istedikleri ne? Afyonlu çiftçi para kazanmasın mı bu ülkede? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen yerlerimizden ayrılmayalım, bir Danışma Kurulunu önerisini oylatacağım.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.05

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

---0---

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun daha önceden çalışılması kararlaştırılan 11/10/2019 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

Tarih: 10/10/2019

Danışma Kurulunun 10/10/2019 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                                           Mustafa Şentop

                                                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                                 Başkanı

                                              Bülent Turan                                                                          Engin Özkoç

                                    Adalet ve Kalkınma Partisi                                                       Cumhuriyet Halk Partisi

                                        Grubu Başkan Vekili                                                             Grubu Başkan Vekili

                                         Hakkı Saruhan Oluç                                                         Muhammed Levent Bülbül

                                  Halkların Demokratik Partisi                                                    Milliyetçi Hareket Partisi

                                        Grubu Başkan Vekili                                                             Grubu Başkan Vekili

                                                                             Lütfü Türkkan

                                                              İYİ PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Genel Kurulun daha önceden çalışılması kararlaştırılan 11/10/2019 Cuma günü toplanmaması önerilmiştir.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 15 Ekim 2019 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.11



(x) ) 105 S. Sayılı Basmayazı 9/10/2019 tarihli 4’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.