TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

               TUTANAK DERGİSİ

 

                                                    104’üncü Birleşim

                                           17 Temmuz 2019 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                     İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, yaşanan ekonomik krizin tarımsal üretime olumsuz etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, 15 Temmuzun kadın kahramanlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un, Karabük ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nün 3’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın,  Mersin ilinin ülkemizin parlayan yıldızı olarak gelişmeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, İstanbul ili Eyüp Mezarlığı’nda bulunan tarihî Bektaşi pirlerinin mezar yerlerinin mezarlıklar müdürlüğü eliyle satılmasının Alevi Bektaşi inancının tarihle bağını koparma girişimi olduğuna ilişkin açıklaması

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun,  Ankara ili Polatlı ilçesi Sakarya Meydan Muharebesi Tarihî  Millî Parkı’nın durumunun içler acısı olduğuna ilişkin açıklaması

5.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in, ne İbradı ilçesinin doğasının katledilmesine ne de Antalya ilinin HES’ler, mermer ocakları ve taş ocaklarıyla talan edilmesine izin vermeyeceklerine ilişkin açıklaması

6.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman ilinde yaşanan yoğun yağış nedeniyle zor durumda olan çiftçilerin mağduriyetinin giderilebilmesi için Tarım ve Orman Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

7.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’’nun, Sivas ili Hafik ilçesi Beykonağı köyü mevkisinde açılmak istenen mermer ocağı hakkında hangi gerekçelerle “ÇED Raporu Gerekli Değildir.” kararının verildiğini ve söz konusu hukuksuzluğa engel olunup olunmayacağını Çevre ve Şehircilik Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

8.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, ülkemizin millî enerji ve maden politikası kapsamında denizlerimizde arama ve sondaj faaliyetlerinin devam ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, başkanlık sisteminin ilk yılki faturasının millete ağır geldiğine ilişkin açıklaması

10.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, AK PARTİ’li yöneticilerin seçimlerden önce altı aylık süreyle işe başlattığı vatandaşları çalışma süreleri dolmadan işten çıkardığına ve Uşak ili Banaz ilçesinin Hasanköy, Paşacık ve Yeşilyurt köylerinde GSM şebekelerinin işlev görmemesi nedeniyle iletişim zorluğu çekildiğine ilişkin açıklaması

11.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, On Birinci Kalkınma Planı’nda tarımda büyümenin yıllık 3,4 olarak belirlenmesiyle çiftçilerin sorununun nasıl çözüleceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

12.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türkiye için siyasette, ekonomide ve özellikle  savunma sanayisinde güçlü olmanın bir zorunluluk olduğuna ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, üniversite hastanelerinde sadece sağlık hizmeti verilmediğine ve devlet bütçesinden desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

14.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Türkiye'nin en büyük şehirlerinden olan Gaziantep ilinin birçok alanda mağdur edildiğine ilişkin açıklaması

15.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, ekonomideki istikrarsızlığın bütün sektörleri olumsuz etkilemeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, esnafın emeklilik hakkını kazanmada ve sağlık hizmetinden yaralanmada sorunlar yaşadığına ilişkin açıklaması

17.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, emeklilikte yaşa takılanların sorunlarına çözüm üretilemediğine ilişkin açıklaması

18.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanının “Hatay sınırları içinde otoban ücretsiz olacak.” sözünün yerine getirilmediğine ilişkin açıklaması

19.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, verilen sözlere rağmen Balıkesir ili Dursunbey ilçesine hizmet götürülmediğine ilişkin açıklaması

20.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, fındıkta istirarlı bir politikanın yürütülebilmesi için FİSKOBİRLİK’in desteklenerek devreye sokulması gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Fetullahçı törer örgütünü lanetle kınadığına ilişkin açıklaması

22.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, üretilen ürünlerin değerini bulabilmesi için yönetim politikalarının değiştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri ilindeki ticari taksi esnafının yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

24.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, insanlığın ilk değer yargılarının ve algılarının aynı kaynaktan beslendiğine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, iş talepleriyle her gün karşı karşıya kaldıklarına, siyaset taassubunun liyakatin önüne geçmemesi gerektiğine ve beyin göçü verdiğimiz gerçeğini herkesin bildiğine, son aylarda şehit sayımızda hatırı sayılır artış olduğuna, Amerika Birleşik Devletleri’nin PYD’ye vermiş olduğu silahların güvenlik güçlerimiz için risk olduğuna ve S400 meselesine ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Suriye ve Irak’taki terör yapılanmalarının, Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelerin, S400 meselesinin ülkemizin bekası, güvenliği ve savunması için büyük önem arz ettiğine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Afrin ve Pençe Harekâtı’yla gücünü tüm dünyaya gösterdiğine ilişkin açıklaması

27.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 17 Temmuz İnsan Hakları Derneğinin  kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne, doğaya yönelik saldırılara ve patlayıcıya basmaları sonucu yaşamını yitiren Ayaz Güloğlu ile Nupelda Güloğlu’nun ölümüne neden olan sorumluları kınadığına ilişkin açıklaması

28.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, dış politikada sorunlu günler yaşandığına, Türkiye'nin Doğu Akdeniz’de doğal gaz arama faaliyetlerine ilişkin Avrupa Birliğinin aldığı yaptırım kararlarını kabul etmediklerine ve emeklilikte yaşa takılanların mağduriyeti giderilmeden, yaratılan af beklentisi konuşulmadan Meclisin 1 Ekime kadar tatile girmesini doğru bulmadıklarına ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konsey Toplantısı sonuç bildirgesinde açıklanan Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz aramasını durdurmaya yönelik yaptırımları kınadıklarına ve Türkiye’nin baskılara boyun eğmeden çalışmalarına devam edeceğine ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul ili Bağcılar ilçesi Dr. Kemal Naci Ekşi Anadolu Lisesinin kapatılmasını doğru bulmadıklarına ve özel kurumlardaki öğretmenlerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

31.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Irak, Suriye ve Suudi Arabistan’la olan ilişkilerimizdeki krizin tarım ve sanayi sektörüne de yansıdığına ilişkin açıklaması

32.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep ilinde valilik dâhil birçok kamu kurumunun hizmet binasının millet bahçesi yapılmak üzere yıkılmasının planlandığına ilişkin açıklaması

33.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın,  Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu’nun CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ grubu adına yapmış olduğu konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Twitter sayfasının olduğuna ilişkin açıklaması

35.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Malatya ilinde amatör spor kulüplerinin faaliyetlerini yapabilmesi ve gençlerin spor dallarında başarı elde edebilmesi yönünde şartların sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

37.- Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunuseven’in, Tunceli ili Ovacık ilçesinde 8 yaşındaki Ayaz Güloğlu ile 4 yaşındaki Nupelda Güloğlu kardeşlerin ölümünün terör örgütünün çocuk katili yüzünü bir kez daha gösterdiğine ilişkin açıklaması

38.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, çimento ve cam fabrikalarında fiilî hizmet süreleri verilmeyen işçilerin ağır şartlarda çalıştığını Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanına iletmek istediğine ilişkin açıklaması

40.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Bartın ilinin en önemli turizm destinasyonlarından olan Amasra ilçesinin otopark sorununa ilişkin açıklaması

41.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, çevreci ve yeşil bir Bursa için çalıştıklarına ilişkin açıklaması

42.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, vatandaşların sağlık hizmetlerini en iyi şekilde almasının öncelikleri arasında olduğuna ilişkin açıklaması

43.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin ilinin zengin kültür birikimiyle önemli bir turizm merkezi olduğuna ilişkin açıklaması

44.- Antalya Milletvekili Cavit Arı’nın, mantar üreticisinin mağduriyitenin giderilebilmesi için mantar üretiminde kullanılan elektriğin tarım elektriği olarak değerlendirilmesi gerektiğini yetkililere duyurmak istediğine ilişkin açıklaması

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve arkadaşları tarafından, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin ücret sorununun araştırılması ve öğretmen maaşlarına alt sınır belirlenmesi amacıyla 24/4/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Şanlıufra Milletvekili Ömer Öcalan ve arkadaşları tarafından, 20 Temmuz 2015 tarihinde yaşanan Suruç katliamının araştırılması amacıyla 15/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Çanakkale’de faaliyet gösteren termik santrallerinin ve maden ocaklarının çevreye ve insan sağlığına etkilerinin tüm yönleriyle incelenerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/94) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

 

 

 

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 17 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde Rabia Naz Vatan başta olmak üzere, şüpheli çocuk ölümlerinin araştırılması ve bu konuda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan (10/1058, 1071, 1108, 1220, 1288, 1369, 1464, 1559, 1560) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına ilişkin önerisi

2.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 18 Temmuz 2019 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmasına ve bu birleşimde gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve 103 ve 103'e 1'inci ek sıra sayılarıyla bastırılıp dağıtılan On Birinci Kalkınma Planı’nın (2019-2023) ve Komisyon raporunun kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer alması ile görüşmelerinin 18 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşimde yapılmasına ve görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin önerisi

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Erbil’de meydana gelen patlamada 3 diplomatımızın hayatını kaybettiğine ve konunun araştırılarak Genel Kurula bilgi verilmesini rica ettiğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Meclis Başkanlığının görüşülen her öneriyi Twitter hesabından yayınladığına ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, tüm siyasi partilerinin ortak iradesiyle gerek Rabia Naz ve gerekse diğer şüpheli çocuk ölümlerini araştırmak üzere komisyon kurulmasını büyük bir memnuniyetle karşıladığına ilişkin konuşması

 

VII.- MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Ön Görüşmeler

1.- CHP Grubu adına Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç'un, Giresun'un Eynesil ilçesinde hayatını kaybeden Rabia Naz başta olmak üzere çocuk ölümlerinde etkili ve yeterli soruşturma yapılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1058)

2.- İstanbul Milletvekili Nurettin Canikli ve 43 milletvekilinin, şüpheli çocuk ölümlerinin ve Rabia Naz Vatan'ın ölümünün incelenerek bu ölümlerin sebeplerinin tespit edilip bu konuda alınması gereken tedbirlerin saptanması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1071)

3.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve 20 milletvekilinin, Giresun'un Eynesil ilçesinde hayatını kaybeden Rabia Naz başta olmak üzere çocuk ölümlerinde etkili ve yeterli soruşturma yapılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1108)

4.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt ve 20 milletvekilinin, kayıp, cinayet ve süpheli çocuk ölümlerinin toplumsal nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1220)

5.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı ve 20 milletvekilinin, şüpheli çocuk ölümlerinin ve Rabia Naz Vatan'ın ölümünün incelenerek bu ölümlerin sebeplerinin tespit edilip bu konuda alınması gereken tedbirlerin saptanması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1288)

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 21 milletvekilinin, Giresun'un Eynesil ilçesinde hayatını kaybeden Rabia Naz ölümü hakkında etkili ve yeterli soruşturma yapılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1369)

7.- HDP Grubu adına Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan'ın, Giresun'un Eynesil ilçesinde hayatını kaybeden Rabia Naz başta olmak üzere çocuk ölümlerinde etkili ve yeterli soruşturma yapılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1464)

8.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, şüpheli çocuk ölümlerinin ve Rabia Naz Vatan'ın ölümünün incelenerek bu ölümlerin sebeplerinin tespit edilip bu konuda alınması gereken tedbirlerin saptanması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1559)

9.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Sakarya Milletvekili Muhammed Levent BÜLBÜL’ün, şüpheli çocuk ölümlerinin ve Rabia Naz Vatan'ın ölümünün incelenerek bu ölümlerin sebeplerinin tespit edilip bu konuda alınması gereken tedbirlerin saptanması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1560)      

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile 75 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2019) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 102)

 

IX.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 102) Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in, Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan başvurulara ve Kurumun kararlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/12142)

 

 

17 Temmuz 2019 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail OK (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç değerli milletvekilimize gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, yaşanan ekonomik krizin tarımsal üretime olumsuz etkileri hakkında söz isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu’na aittir. (Gürültüler)

Değerli arkadaşlar, uğultuyu kesiyoruz, değil mi? Bunu defalarca hatırlatmaktan da ben üzüntü duyuyorum. Lütfen birlikte konuşmayalım, sessiz olalım.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, yaşanan ekonomik krizin tarımsal üretime olumsuz etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşanan ekonomik krizin tarımsal üretime olumsuz etkileri hakkında gündem dışı söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de yaşanan ekonomik krizden tüm sektörlerde olduğu gibi tarım sektörü de olumsuz yönde etkilenmiş, nasibini almış, hâlâ daha olumsuzluklar devam etmektedir. Bugün çiftçimiz, girdi maliyetlerinin yüzde 100 oranında artması sebebiyle tarlalarını ekemez hâle gelmiştir. Çiftçinin dayanma gücü kalmamış, gün geçtikçe dayanma gücü yok oluyor. Tohum, gübre, mazot, ilaç gibi girdi fiyatlarında olan yükseklikler altında âdeta inim inim inliyor. Çiftçimizin bankalara olan borçları 108 milyar liraya çıkmış. Borcunu ödeyemez duruma gelen çiftçilerimiz, bu yıl, olumsuz hava şartları, yaşanan sel ve dolu gibi doğal afetler nedeniyle özellikle Çukurova, Hatay, Osmaniye bölgesinde büyük mağduriyetler yaşadı. Narenciye üreticilerimizin zararı telafi edilemez boyuta geldi. Yağışların fazla olması nedeniyle narenciyede rekoltenin yüzde 80’i satılamaz duruma geldi. Evet, özellikle mahsulü zarar gören üretici Ziraat Bankası borçlarını ödeyemez hâle geldi.

Değerli milletvekilleri, tarım kesimi Türkiye’de öz sermayeden yoksun ve krediyle işletmesini çevirmektedir. Ekonomik kriz ile yükselen faizler de çiftçinin mağduriyetini artırmış, bunun yanında en önemli finansman kaynağı olan Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri de faiz artırmış ve kredi baremlerinde kısıtlamaya giderek çiftçimize gerekli finansman sağlanamamıştır. Çiftçi borçları 108 milyar Türk lirasıyla Türkiye Cumhuriyeti tarihinde rekor kırmış. Özel bankalara olan tarımsal kredi borçlarını geri ödemekte zorlanan çiftçimiz tarlasını satmaya başlamadan tüm tarım kredilerini kapsayacak beyaz bir sayfanın açılarak tarımsal krediler yeniden yapılandırılmalıdır. Aksi takdirde tarımın sürekliliği tartışılır hâle gelecektir. Üzerine basarak tekraren söylüyorum: Özellikle mahsulü zarar gören üretici Ziraat Bankası borçlarını ödeyemez durumda. Çiftçilerimizin Ziraat Bankasına olan borçlarının ertelenmesi zaruret arz etmekte; aksi hâlde çiftçilerimiz tarlasını, bahçelerini haciz yoluyla satmak durumunda kalacaklardır. Ekonomik kriz nedeniyle düşen traktör satışları, damlama sulama sistemi ve tarımsal altyapı yatırımlarının yapılamaması da tarımın gelişmesinde zaman kaybı yaratmış ve ivmesi düşmüştür. Bu nedenle tarım kesiminde gelişmeyi hızlandırıcı ilave tedbirler ve kaynak aktarımları gerekiyor. İvedi olarak Kredi Garanti Fonu kredilerinin tarım kesimine özel olarak paket hâlinde açıklanması ve vadesinin beş yıldan az olmaması finansman açısından Türk çiftçisini rahatlatır ve üretimden kopmasına mani olur.

Değerli milletvekilleri, 2019 yılı için hâlâ açıklanamayan tarımsal destekleme kararnamesinin de bir an önce açıklanarak çiftçiye moral vermesi, 2018 yılı yağlı tohumlarından kalan yüzde 30’luk kısmın da acilen ödenmesi gerekmektedir. Tarımın içine girdiği krizden kurtulmasının ilk önlemi, üretime devam edebilmesi için finansman desteği ve üretilen malın pazarlanmasına yardımcı olacak ihracat desteklerinin artırılmasıdır. Çiftçilerimiz, başta buğday, arpa olmak üzere birçok ürünün ekimi sırasında, girdi maliyetlerindeki artış nedeniyle yeterli gübre ve ilaç kullanamadı. Bu nedenle Türkiye’de üretilen 15 temel tarım ürününde rekolte düşüşü yaşandı. Hükûmetin bu gerçeği görüp önlem alamaması döviz sıkıntısı çektiğimiz bugünlerde tarımsal ithalatı artıracak. Maalesef, yönetimin zamanında yeterli tedbiri alamaması çiftçilerimizi öldürürken ülke ekonomisine büyük zarar vermektedir.

Tarımda millî politika dediniz, ne oldu, ne yaptınız? Kocaman bir hiç. 2001-2015 yılları arasında Hükûmetiniz döneminde desteklenmeyen çiftçilerimizin toplam tarım alanları yüzde 5,86 azaldı yani kazanç elde edemeyen çiftçi toprağını ekip biçemez hâle gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Başkanım...

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Çulhaoğlu.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tarım alanlarının daralmasıyla birlikte binlerce çiftçimiz işsiz, aileleri de perişan vaziyettedir. Şimdi, işsiz kalan bu çiftçi, çocuğuna 5 lira yani bir simit, ayran alacak harçlık dahi veremezse bu ana baba ne yapar? Tabii ki psikolojik olarak yıpranır. İşte “cinnet” dediğimiz, “intihar” dediğimiz olay böyle ekonomik sorunlarla başlıyor değerli arkadaşlar.

Dün görüşmeye başladığımız, bugün devam edeceğimiz kanun teklifiyle, milletimizin üzerine sadece maddi bir yük daha yükleyen, vergi oranlarını yükselten kanun değişiklik tekliflerini görüşüyoruz.

Arkadaşlar, çiftçimizin, işçimizin, memurumuzun, esnafımızın durumunu iyileştirecek kanun teklifleriyle gelirseniz, emin olun, İYİ PARTİ olarak destek verir, her zaman arkasında dururuz. Önerilerimize kulak tıkamaya devam ederseniz, inanın, çok uzak değil, yakın zamanda ekmeklik buğday bile çiftçimiz ekip biçemeyecek duruma gelecek, sadece buğdayı değil, ekmeği de hazır olarak Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ithal etmek zorunda kalacağız diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çulhaoğlu.

Değerli milletvekilleri, gündem dışı ikinci söz, 15 Temmuzun kadın kahramanları hakkında söz isteyen Bursa Milletvekilimiz Sayın Emine Yavuz Gözgeç’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Gözgeç.

2.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, 15 Temmuzun kadın kahramanlarına ilişkin gündem dışı konuşması

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün üzerinden üç yıl geçti. 15 Temmuz, millî iradeye karşı, milletimize, ülkemizin birliğine ve beraberliğine karşı yapılan bir işgal girişimiydi. Milletimiz, FETÖ’cü terör örgütünün asker elbiseli, eli silahlı teröristlerine karşı çıplak elleriyle, yürekleriyle korkusuzca tankların karşısında durdu, “Ben, halkın gücünün üstünde başka bir güç tanımadım bugüne kadar. Tankları, topları, neleri varsa gelsinler. Milletimi meydanlara çağırıyorum.” diyen Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla meydanlara indiler. Birileri tankların kendisine açtığı yoldan geçip kahvesini yudumlarken FETÖ’cü teröristlerin öldürmeye kastettiği liderimiz, Sayın Cumhurbaşkanımız F16’ların altında milletimizle beraber meydanlardaydı ve meydanlarda Kurtuluş Savaşı’nda destanlar yazan Halide Onbaşılar, Şerife Bacılar, Tayyar Rahmiyeler, Nene Hatunlar gibi kahraman kadınlarımız vardı. Abdestini alıp namazını kılıp evinden helalleşerek çıkan Şehitler Köprüsü’nde ön saflarda yürürken son nefesinde kelime-i şehadet getirerek şehit olan Ayşe Aykaç; “Ölmek var, dönmek yok.” diyerek tankların üzerine yürüyen Sevgi Yeşilyurt; “Anne hakkını helal et, ben ya gelirim ya gelmem.” diyen Yıldız Gürsoy; nöbetini bitirip eve dönmesine rağmen darbe girişimini duyunca 3 yaşındaki çocuğunu eve bırakıp darbecilere karşı duran özel harekât polisimiz Demet Sezen; henüz yeni göreve başlayan 23 yaşındaki 3 arkadaş Cennet Yiğit, Gülşah Güler, Kübra Aydoğan; özel harekât polislerimiz Zeynep Sağır, Seda Güngör; daha nişan gecesinde şehit edilen Seher Yaşar; “Meydanlara çıkın.” çağrısını duyar duymaz “Vatanımız için hadi çabuk olun.” diyerek dualar ede ede Atatürk Havalimanına giderken hainlerin halkın üzerine sürdüğü tankların altında ezilerek şehit olan 3 çocuk annesi Türkan Türkmen Tekin; Şerife Boz, mahallesindeki gençleri kamyona alarak yürüdü darbecilerin üzerine; evdeki sopasını alıp belki şehit olurum özlemiyle çıktı sokağa 75 yaşındaki Fikriye Teyze; 15 Temmuz Şehitler Köprüsünde tankların karşısına dikildi Safiye Bayat; Akıncı nizamiyesinin önünde “Milletimiz için bir damla kanımız aktıysa bizim için şereftir.” diyen Derya Ovacıklı; FETÖ’cü asker elbiseli teröristlerin gözlerinin içine bakıp “Ben sizin annenizim, teyzenizim.” diyerek vazgeçirmeye çalışan, buna rağmen üzerine ateş açılan 62 yaşındaki Mine Özer; henüz 14 yaşında gencecik “Şehit ya da gazi olmak için sokağa çıktım.” diyen Adeviye Gül ve Hatay Milletvekilimiz Hacı Bayram Türkoğlu’nun Meclise geldiği sırada yanındaki eşi Betül Türkoğlu ve kızı Cennet Bala Türkoğlu ve o gün Meclis çalışmamasına rağmen çocuklarını evde bırakıp Meclise gelen, illerinde meydanlara giden kadın milletvekillerimiz vardı ve isimlerini sayamadığımız şehitlerimiz, gazilerimiz, kahramanlarımız.

Bugün 251 şehidimizi, 2.703 gazimizi, tüm şehitlerimizi minnetle anıyorum. 15 Temmuzu, 15 Temmuzun kadın kahramanlarını unutmayacağız. Ancak “Şehitler ölmez, vatan bölünmez!” sözünden tiksindiğini söyleyenleri; 15 Temmuz darbe girişimine “tiyatro” “kontrollü darbe” diyenleri; milletimizin topyekûn cesur direnişini anmak üzere toplandığımız Gazi Meclisimizde Cumhurbaşkanımızı öldürmeye kasteden, millî iradeyi hedef alan FETÖ’cü teröristleri lanetlemek yerine, milletin iradesiyle seçilmiş Sayın Başkanımıza, cumhurun başına saygısızca saldıranları da bu millet unutmayacaktır.

Son olarak, Tunceli Ovacık’ta PKK tarafından katledilen 8 yaşındaki Ayaz ve 4 yaşındaki Nupelda evlatlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum. Hainlerle, çocuk katilleriyle, tüm terör örgütleriyle, terör örgütlerinin sözcülüğünü yapanlarla, sırtını dayayanlarla mücadelemiz devam edecektir diyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Karabük’ün sorunları hakkında söz isteyen Karabük Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Avni Aksoy’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süremiz beş dakika Sayın Aksoy.

3.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un, Karabük ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Karabük ilinin sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım.

Vatandaşın ayağına değen taştan sorumlu olan biz 600 milletvekili, vatandaşlarımızın çığlıklarına cevap veremedik. Emeklilikle yaşa takılanlar, atanamayan sağlıkçılar, atanamayan öğretmenler, taşeron işçiler, sayıları gün geçtikçe artan işsizler, 3600 ek gösterge bekleyenler ve daha nice sorunlarla boğuşan halkımız hâlen bizlerden çözüm beklemektedir.

On binlerce insanımızın umutla beklediği, haksızlıkları sona erdirecek yargı reformu görüşmeleri yeni döneme bırakıldı. Nereye gidiyoruz sevgili milletvekilleri? Vatandaşlarımız bizlerden çözüm beklerken neden Meclisi kapatıyoruz? Verdiğiniz sözü tutun, vatandaşların beklentilerine birlikte cevap verelim, bir an önce halk yararına birleşelim, beklenen kanunları görüşelim.

20 Aralık 2018 tarihinde bu onurlu kürsüden değerli milletvekillerimize odağımızın halk olduğunu, halkın sorunlarının bizlerden çözüm beklediğini söyledim ancak aradan geçen aylar ne yazık ki Genel Kurul gündemimizde hiçbir değişiklik yaratmadı. Kıymetli memleketim, kadim kent Karabük için de pek bir şey değişmedi. Burada Karabük gündeminin en önemli üç probleminden bahsetmek istiyorum: 1) İşsizlik. 2) Filyos Limanı. 3) Sağlık sisteminden yaşanan aksaklıklar.

Karabük’te kayıtlı işsiz sayısı 10 bine, işsizlik ödeneğine başvuran kişi sayısı ise 4 bine yaklaşmıştır. Karabük istihdam teşvikini beklemektedir. Kentimizin bugün en büyük sorunu işsizliktir.

Ülkemizin en değerli miraslarından olan Safranbolu’muz turizm teşvikinden yararlanamamaktadır. Karabük, turizm başarısını arttırarak en büyük sorunu olan işsizliği de bir noktada azaltacaktır.

Karabük’ün ve tüm Batı Karadeniz illerinin ticari hayatında büyük bir devrim yaratması beklenen ülkemizin en büyük 3’üncü limanı olacak Filyos Limanı hâlen açılamamıştır. Bu değer memleketimize ne zaman kazandırılacaktır? Karabük ve Batı Karadeniz Bölgesi için hayati bir önem taşıyan bu limanın açılışı neden geciktirilmektedir? Bu konunun tüm ayrıntılarıyla takipçisi olacağım.

Karabük il merkezinde önceki yıllarda 3 hastane varken şu an bu hastaneler kapatılmış, sadece bir tek Karabük Eğitim Araştırma Hastanesi hizmet vermektedir. Tek bir hastane hastaların ihtiyaçlarına cevap verememekte ve hizmette aksaklıklar yaşanmaktadır. Acilen Karabük’te yeni bir devlet hastanesi hizmete açılmalıdır. Karabük’te sağlık sisteminde yaşanan yönetimsel sorunlar ve kadrolaşma nedeniyle sağlık hizmetleri aksamaktadır. Karabük’ün sağlık sisteminde yaşanan tüm aksaklıklara ve sorunlara çözüm bekliyoruz.

Devlet Su İşleri, Safranbolu su arıtma tesisi inşaatının yüzde 90’ını tamamlamış olmasına rağmen son üç aydır projeyi bitirmemektedir. Su arıtma tesisi bir an önce halkımıza kazandırılmalıdır.

Eskipazar Organize Sanayi Bölgesi için Hükûmetin gerekli desteği sağlayarak bu istihdam alanının önce Eskipazar’a sonra Karabük’e acilen kazandırılması gerekmektedir. Bu açılacak saha işsizliği ve geçim zorluğunu azaltacaktır.

Karabük’ün yegâne gelir kaynağı olan KARDEMİR’e kardeş istiyoruz. Demir çelik alanında en az bir fabrika daha kurulmalıdır.

Kentimizde çevre yolu olmadığı için kent girişi trafiğe mahkûmdur. Hava kirliliği vatandaşlarımızın âdeta canına kast etmektedir. Hava kirliliğine karşı gereken önlemler alınmalı, denetim sıklaştırılmalıdır. Çöp sorunu ve arıtma yetersizliği nedeniyle yaşanan çevre kirliliği kentimize zarar vermektedir. Yenice ilçemizde hâlen doğal gaz bulunmamaktadır. Acilen bu ilçemize doğal gaz verilmelidir.

1969 yılında kurulan, renklerine gönül verdiğim; işçinin, emekçinin takımı Karabükspor ne yazık ki İkinci Lig’e kadar düşmüştür. Bir bahane üretmeden devletimizin, kentimizin ileri gelenlerinin desteğiyle takımımızı yeniden Süper Lig’e döndürmemiz gerekmektedir. Kentimizin tanıtımı ve ekonomimize katkı için bu durum çok önemlidir.

Ovacık ilçemizde bulunan yatılı spor lisesi ve sporcu kamp eğitim merkezi atıl bir vaziyettedir, derhâl bu tesisimizin aktif olarak kullanılması sağlanmalıdır.

Eflani’de tarım ve hayvancılık teşvik edilmelidir.

Sayın milletvekilleri, burada birbirimizi alt etmek için değil, millete hizmet için bulunduğumuzu unutmamalıyız. Türkiye Büyük Millet Meclisinde 600 milletvekilimizin halkımızın yararına birleşeceği, 82 milyonun barış ve kardeşlik içerisinde yaşayacağı en güzel günler memleketimizin olsun.

Siz değerli milletvekillerimizi 25-28 Eylülde Safranbolu Altın Safran Belgesel Film Festivalimizi onurlandırmaya davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Devamla) - Başkanlık Divanımızı ve başta Karabük milletvekillerimiz olmak üzere, tüm milletvekillerimizi en derin saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi sisteme giren 20 milletvekiline yerlerinden söz vereceğim, daha sonra grup başkan vekillerinin talepleri olduğunda söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz, Sayın Şeker…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nün 3’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Pazartesi günü 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nün 3’üncü yıl dönümüydü. Şehit kanlarıyla yoğrulmuş vatanımızı işgale kalkışan FETÖ terör örgütü, geçmişte olduğu gibi yöneticilerin ve halkın ses çıkarmayacağını düşünmüştü ama o köprülerin altından çok sular akmıştı. Millet liderini bulmuştu ve liderinin bir işaretine bakıyordu. İşte o lider Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, o gece tarihe damga vuran “Milletçe meydanlarda, havalimanında toplanalım; tanklarıyla, toplarıyla gelsinler; halkın gücünün üstünde bir güç ben tanımadım bugüne kadar.” sözleriyle milletimizin önüne düşerek hain işgal girişimi engellendi. Başta seçim bölgem Kocaeli olmak üzere meydanlara inen 7’sinden 70’ine tüm halkımıza şükranlarımı sunuyorum. Bu vatan için hayatını veren şehitlerimizi rahmetle, kahraman gazilerimizi minnetle, şükranla anıyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

2.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin ilinin ülkemizin parlayan yıldızı olarak gelişmeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizin güneyinde önemli bir liman şehri olan seçim bölgem Mersin, her yönüyle gelişen ülkemizin parlayan bir yıldızı olarak büyümesine ve gelişmesine devam etmektedir. Tarsus’ta yapılmaya başlanan bölgesel havaalanı inşaatı devam etmekte olup tamamlanmasıyla birlikte hizmete girecek olan bölgesel havaalanımızla birlikte ilimizde devam etmekte olan turizm yatırımları da hız kazanacaktır.

Yine Tarsus’ta 600 yataklı Tarsus Devlet Hastanesi yapım inşaatı hızla devam etmektedir. Tarsus Gıda İhtisas Organize Sanayi çalışmaları sürmekte olup tamamlandığında bölgemiz için önemli sayıda istihdam sağlayacak, önemli bir üretim merkezi olacaktır.

Antalya-Mersin arası yolculuğu daha kolay ve konforlu hâle getirecek olan Akdeniz Sahil Yolu Projesi etap etap inşa ediliyor. Çalışmaların tamamlanmasıyla birlikte bölgedeki potansiyelin de harekete geçeceğine inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

3.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, İstanbul ili Eyüp Mezarlığı’nda bulunan tarihî Bektaşi pirlerinin mezar yerlerinin mezarlıklar müdürlüğü eliyle satılmasının Alevi Bektaşi inancının tarihle bağını koparma girişimi olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, İstanbul Eyüpsultan ilçesindeki Eyüp Mezarlığında bulunan Bektaşi mezarları kırılıp mezar yerleri mermerle çevrilip bizzat mezarlıklar müdürlüğü eliyle satılmaktadır. Vatandaşların tepkisi üzerine bu mermer çevirme işleminin koruma amaçlı olduğu söylense de buraya konulan yeni cenazeler bunun tam tersini ispatlamaktadır. Cenaze sahipleri de bu durumu teyit etmektedirler. Bu, sıradan bir usulsüzlük, ahlaksızlık ve gasp değildir. Bu, İstanbul topraklarında yüz yıllardır var olan Alevi Bektaşi inancının tarihle bağını koparma girişimidir. Bu işlemi yapanların, göz yumanların ve mezar yerlerini satanların derhâl görevden alınarak yargılanmaları gerekmektedir.

Bunu talep ediyor ve takipçisi olduğumu da buradan beyan ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Ankara ili Polatlı ilçesi Sakarya Meydan Muharebesi Tarihî Millî Parkı’nın durumunun içler acısı olduğuna ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Buradan, Turizm Bakanına sesleniyorum. Geçen hafta Polatlı’da Sakarya Meydan Muharebesi Millî Parkı’nı ziyaret ettim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” dediği bu alanda bulunan Kartaltepe Mehmetçik Anıtı maalesef parçalanmış, parçaları dökülmüş, paslanmaya başlamış. Müze kapalı. Millî Park kaderine terk edilmiş. Millî Mücadele tarihimiz açısından bu kadar önemli bir yerin bu kadar ilgisiz kalması içler acısıdır. Eğer Turizm Bakanı burayla ilgilenmeyecekse biz Mansur Başkanımıza rica ederiz. Eminiz ki o gerekli hassasiyeti gösterir.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Zeybek…

5.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in, ne İbradı ilçesinin doğasının katledilmesine ne de Antalya ilinin HES’ler, mermer ocakları ve taş ocaklarıyla talan edilmesine izin vermeyeceklerine ilişkin açıklaması

RAFET ZEYBEK ( Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İbradı ilçemizin Sülek Yaylası’nda mermer ocağı açma izni, Antalya Valiliği tarafından mahkeme kararı beklenmeksizin imzalanmıştır. “ÇED gerekli değildir.” kararına yapılan itiraz devam etmekte ve keşif işlemlerinin henüz tamamlanmamasına rağmen, İbradı ilçesinin su kaynaklarına 500 metre uzaklıkta, sedir ağaçlarının ve ormanların yakınında mermer ocağı açılmasında bu kadar ısrar ve acele edilmesinin sebebi nedir? Ne İbradı’nın doğasının katledilmesine ne de Antalya’nın HES’lerle, mermer ocağı ve taş ocaklarıyla talan edilmesine izin verilmeyecektir.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

6.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman ilinde yaşanan yoğun yağış nedeniyle zor durumda olan çiftçilerin mağduriyetinin giderilebilmesi için Tarım ve Orman Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Seçim bölgem olan Adıyaman’da özellikle bahar aylarında yaşanan yoğun yağışlar nedeniyle nohut başta olmak üzere arpa ve buğdayda ciddi anlamda rekolte düşüklüğü yaşanmıştır. Ürün azlığından dolayı çiftçilerimiz, başta Ziraat Bankası olmak üzere tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını ödemekte büyük güçlükler çekmektedirler.

Ayrıca, yine yoğun yağışlar nedeniyle Adıyaman’da yaklaşık 120 bin badem ağacı kurumuş durumdadır. Badem yetiştiricileri de mağdur durumdadır. Tarım Bakanına ve Hükûmete çağrıda bulunuyorum. Adıyaman’ımızdaki çiftçilerin bu mağduriyetinin bir an evvel giderilmesi gerekmektedir. Ayrıca, Adıyaman’da badem üreticileri, kuruyan bu 120 bin badem ağacı için fidan desteği beklemektedirler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Karasu…

7.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’’nun, Sivas ili Hafik ilçesi Beykonağı köyü mevkisinde açılmak istenen mermer ocağı hakkında hangi gerekçelerle “ÇED Raporu Gerekli Değildir.” kararının verildiğini ve söz konusu hukuksuzluğa engel olunup olunmayacağını Çevre ve Şehircilik Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ULAŞ KARASU (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Antalya ilimizde olduğu gibi Sivas ili Hafik ilçesi Beykonağı köyü mevkisinde açılmak istenen mermer ocağıyla ilgili hukuksuz bir süreç yönetilmektedir. Yöre halkının talepleri dinlenmeden, ekolojik olumsuzluklar ve doğaya vereceği zarar tam olarak incelenmeden valilik tarafından alelacele “Çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir.” kararı alınmıştır. Açılmak istenen mermer ocağının yakınında Tozanlı Deresi, kültür varlığı niteliğinde olan Ahi Sultan Asa Suyu ve Melek Dede Türbesi bulunmaktadır. Ayrıca, geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlayan köylülerin su kaynakları da olumsuz etkilenmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanına sormak istiyorum: Yöre halkının görüşleri dikkate alınmadan mermer ocağı hakkında hangi gerekçelerle “ÇED Raporu Gerekli Değildir” kararı verilmiştir? Bakanlık olarak söz konusu hukuksuzluğa engel olmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

8.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, ülkemizin millî enerji ve maden politikası kapsamında denizlerimizde arama ve sondaj faaliyetlerinin devam ettiğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemizin millî enerji ve maden politikası kapsamında denizlerimizde arama ve sondaj faaliyetlerimiz tüm hızıyla devam ediyor. Fatih ve Yavuz sondaj gemilerimiz ve Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Arama Gemimizle bölgede sürdürdüğümüz çalışmalarımıza şimdi dördüncü gemimiz de dâhil oluyor. MTA Oruç Reis Sismik Araştırma Gemimiz Marmara’daki çalışmaların hemen ardından Akdeniz’de araştırmalarını yapmak üzere bölgeye gönderilecek. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde artık tarihin akışını izleyen değil, tarihin akışına müdahil olan, yön veren bir devlet olduk. Enerjide tam bağımsızlık için atılan dev adımlar birçok devleti de Türkiye karşısında birleştirdi. ABD, Fransa, İsrail, Mısır, Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’la birlikte Avrupa Birliğinin sondaj çalışmalarımızı durdurmamız konusunda ardı ardına verdikleri mesajlar, doğru yolda ilerlediğimizin açık bir göstergesidir diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, başkanlık sisteminin ilk yılki faturasının millete ağır geldiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Başkanlık sisteminin ilk yıl faturası milletimize ağır oldu. Hukuk devleti sorunlu kılındı. Gelirimiz eridi, millet fakirleşti. Ekonomiye güven kayboldu, yatırımlar önemli ölçüde durdu. İşçi, esnaf işinden oldu; çiftçi, besici, üretici bitti. Ülke ithal ürüne muhtaç duruma düşürüldü. Vatandaş pahalı ürünle gıda harcamalarını kıstı. Zamların ardı arkası kesilmedi. Ülkemiz de, yurttaşlar da, şirketler de borca battı. İcra dairelerinde dosya sayıları kabardı. Köklü firmalar dahi kapandı. Faiz lobisi ihya oldu, vatandaş perişan oldu. İşsizlikten kendini yakacak duruma gelenler, intiharlar ve yoksulluk arttı. Mutfak yangınından halk, sağlıksız, beslenemez hâle düştü. İşsizlik tarihî rekor kırdı. Üniversite mezunu işsiz sayısı 2 milyona dayandı. Taşeronda binlerce işçi işinden oldu. Devlette liyakat sistemi kayboldu. Adaletsiz vergi politikası ücretleri perişan etti. Çalışan mutsuz “İşimden olur muyum?” kaygısında. Düşük ücretle çalışmaya devam ediyor. İşsizi bunalımda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yalım…

10.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, AK PARTİ’li yöneticilerin seçimlerden önce altı aylık süreyle işe başlattığı vatandaşları çalışma süreleri dolmadan işten çıkardığına ve Uşak ili Banaz ilçesinin Hasanköy, Paşacık ve Yeşilyurt köylerinde GSM şebekelerinin işlev görmemesi nedeniyle iletişim zorluğu çekildiğine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri ve bizi izleyen tüm vatandaşlarımız; bir atasözü var biliyorsunuz: “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” Tüm Türkiye’de olduğu gibi uşak ilinde, Uşak merkezde ve Uşak ilçelerinde seçimler öncesi özellikle AK PARTİ’li yöneticiler seçimler öncesi valiliklerde, tüm il genel meclislerinde, daha sonra okullarda ve birçok yerde ve özellikle de ormanda çalıştırılmak üzere birçok vatandaşımızı altı ay süreyle işe başlattılar. Ancak seçimlerden -altı aylık sürede değil- sadece üç-üç buçuk ay sonra hepsinin işine son verdiler, umutlarını bitirdiler, umutlarını gerçekten sömürdüler. Buradan vatandaşların haklarının yendiğinden dolayı tüm yöneticileri kınamaktayım.

Diğer bir taraftan Uşak Banaz ilçemizin Hasanköy, Paşacık ve Yeşilyurt köylerinde, maalesef 2019 yılında olmamıza rağmen, hiçbir GSM şebekesi işlev görmemektedir. Vatandaşımız iletişim zorluğu çekmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

11.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, On Birinci Kalkınma Planı’nda tarımda büyümenin yıllık 3,4 olarak belirlenmesiyle çiftçilerin sorununun nasıl çözüleceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen On Birinci Kalkınma Planı’nda tarımla ilgili bir cümlede tarımda kalkınma, büyüme yıllık 3,4 olarak belirtilmiş, güzel. Hedefler ne kadar gerçekçi olacak, hep birlikte bakacağız. Ancak çiftçinin durumu hiç de öyle değil. Dün Orhangazi Yenisölöz köyünün muhtarı arayarak 2006-2011 yılları arasında Varlık Fonu’na devredilen 11’de 1 bedelle borçların bugün 20 kat bedelle çiftçiden, köylüden tahsil edilmeye çalışıldığı ve bunlardan dolayı da çiftçinin malı mülkü, tarlası, arsası, ne varsa elinden gittiği konuşuluyor. Dolayısıyla, durum böyleyken kalkınma planına koyduğunuz bir cümleyle bu çiftçinin sorunu nasıl çözülecek? Buna gerçekçi bir çözüm üretilmesi kesinlikle çok acil bir durum. Eğer bu böyle olmazsa birkaç defa daha kalkınma planı hazırlanır, ancak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

12.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türkiye için siyasette, ekonomide ve özellikle savunma sanayisinde güçlü olmanın bir zorunluluk olduğuna ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye için siyasette ve ekonomide, özellikle de savunma sanayisinde güçlü olmanın bir tercih değil, bir zorunluluk olduğuna inanıyoruz. Türkiye’nin hava ve füze savunma ihtiyacının karşılanmasına yönelik S400 Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi’nin geçen hafta itibarıyla Rusya’dan Ankara’ya intikali gerçekleşiyor. Türkiye’nin iç ve dış politikada son iki yılına damgasına vuran bu gelişmenin 15 Temmuzun 3’üncü yıl dönümünde gerçekleşmesi daha da anlam kazandırmaktadır. Barışı ve kendi millî güvenliğimizi garanti altına almaya çalışarak savunma sanayimizi geliştirmeye yönelik diğer tüm atılımlarımızı kararlılıkla devam ettireceğiz. S400’lerin ülkemiz için, bölgemiz için, özellikle de dünyamız için hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

13.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, üniversite hastanelerinde sadece sağlık hizmeti verilmediğine ve devlet bütçesinden desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, On Birinci Kalkınma Planı’nda üniversite hastanelerinin hastane bölümlerinin tıp fakültelerinden ayrılarak yeni bir uygulamaya geçileceği ifade ediliyor, bunu kabul etmek mümkün değil. Uzun zamandır üniversite hastaneleri yeterli ödeme yapılmaması nedeniyle zor duruma düşürüldü ve bu kasıtlı olarak zorlandı ve hastaneleri Sağlık Bakanlığına devretmeleri istendi. Bu amaçta ısrar edildiği görülmekte. Üniversite hastanelerine Türkiye’nin, herkesin ihtiyacı var. Bu üniversite hastanelerinde sadece sağlık hizmeti verilmiyor, hekim yetiştiriliyor, uzman hekim yetiştiriliyor; bunların kaliteli nitelikte yapılabilmesi için de kamu bütçesinden, devlet bütçesinden desteklenmeleri gerekiyor. Burası bir özel işletme gibi değerlendirilip kâr esasına göre peşkeş çekilmemeli, mutlaka ve mutlaka üniversite hastaneleri desteklenmeli.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

14.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Türkiye'nin en büyük şehirlerinden olan Gaziantep ilinin birçok alanda mağdur edildiğine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bir bölgenin turizm, sanayi ve ticaretinin gelişebilmesi için o bölgeye ulaşımın kolay ve ucuz olması çok önemlidir. Gaziantep ilimizin çevre illere nazaran uçak biletlerinin çok yüksek olması ve ilimizdeki uçak sefer sayısının düşürülmesi ülkemizin en büyük sanayi ve ticaret kentlerinden biri olan Gaziantep’e büyük haksızlıktır. Türkiye'nin en büyük şehirlerinden olan Gaziantep ilimiz birçok alanda mağdur edilmektedir. Ulaşım, Gaziantep gibi sanayi, ticaret ve turizm kenti olan bir şehir için hayati öneme sahiptir. Buradan iktidara seslenmek istiyorum: Siz Gaziantep’i gözden mi çıkardınız? Suriyeli sorunu başta olmak üzere işsizlikle, sağlık alanındaki sıkıntılarla uğraşan kentimize artık hak ettiği ilgiyi gösterin ve gelin artık bu sorunlarla ciddi bir şekilde ilgilenelim. Gaziantep uçaklarındaki bu fahiş fiyat uygulamasını kaldırın ve sefer sayısını artırın, kentimizin önünü açın.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

15.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, ekonomideki istikrarsızlığın bütün sektörleri olumsuz etkilemeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ekonomideki istikrarsızlık, giderek derinleşen kriz ortamı bütün sektörleri olumsuz etkilemeye devam ediyor. Bu sektörlerin başında yedek parça, akaryakıt, servis, sigorta, ulaşım gibi sektörlerle yakın ilişkisi dolayısıyla lokomotif bir sanayi dalı olan otomotiv geliyor. Otomotiv Distribütörleri Derneğinin verilerine göre Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı bu yılın ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 44,7 azalmıştır. Türkiye’de toplam üretim ise bu yılın ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13 azalmıştır. Bu rakamlar büyük bir krizin habercisidir. Anahtar sektör olan otomotivdeki bu kriz birçok sektörü etkileyecektir. Bu krizin temel nedeni sanayide dışa bağımlılıktır. Yaklaşık 500 bin kişiye istihdam sağlayan otomotiv sektörünü kurtarmak için gerekli önlemlerin acilen alınması gerekir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, esnafın emeklilik hakkını kazanmada ve sağlık hizmetinden yaralanmada sorunlar yaşadığına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin en büyük sosyal sınıflarından birisi olan esnafların emeklilik ve sağlık hizmetlerinden yararlanmada sorunları vardır. Diğer çalışan kesimlere göre daha fazla gün prim ödeme yükümlüsü olan esnafımızın bu durumu düzeltilmelidir. Günde sekiz saatten fazla çalışan, hatta günde on altı saate kadar çalışan, resmî tatillerde bile çalışan esnafın daha fazla gün prim ödemesi emekliliklerini engelleyen bir durumdur.

İkincisi ve daha önemlisi ise esnafın primlerini yatıramadığı zaman kendisinin, eş ve çocuklarının sağlık hizmetlerinden yararlanamamasıdır. Bu durum sağlık hizmeti alma hakkını kesintiye uğratan bir durumdur. Özellikle de çocukların hayatını tehlikeye sokmaktadır. Bu durum düzeltilmelidir. Sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı kesintiye uğratılmamalıdır. Ayrıca, esnafa hastalıklarından dolayı çalışamadığı günler için kısa süreli geçim destek ödeneği verilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Barut…

17.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, emeklilikte yaşa takılanların sorunlarına çözüm üretilemediğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan “emeklilikte yaşa takılanlar” olarak adlandırılan milyonlarca insanımız 8 Eylül 1999 tarihinde çıkarılan bir yasayla büyük bir mağduriyet yaşıyor. Dönemin koalisyon hükûmetince çıkarılan 4447 sayılı Kanun’un geriye doğru işletilmesi bu mağduriyetin temelini oluşturuyor. Kademeli emeklilik uygulamasıyla, emeklilik hayali kuranlar büyük düş kırıklığı yaşıyor. 1999’da çıkarılan yasa, aylık bağlanma oranı kazanılmış bir hakkın gasbedilmesine neden olduğu gibi, devasa bir haksızlığa da yol açmıştır.

Bulunduğumuz Gazi Meclis bugüne kadar pek çok yasa yürürlüğe koymuştur, ülkemizin birçok can yakan sorununa çözüm üretmiştir ancak EYT’lilerin sorununa çözüm üretmemiştir. Verilen sözler yine tutulmadı. Bunun için samimi olalım. Bu insanlarımız bizim yükümüz değildir, külfet değillerdir; yıllarca çalışıp hakları olan emekliliği istemektedirler. Lütuf beklemiyorlar, yalnızca haklarını istiyorlar.

Sevgili milletvekilleri, gelin, verilen sözleri hep birlikte yerine getirelim, Meclis çalışmaları sona ermeden EYT’lilerin sorununu çözelim.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

18.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanının “Hatay sınırları içinde otoban ücretsiz olacak.” sözünün yerine getirilmediğine ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Cumhurbaşkanı ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanının “Hatay sınırları içinde otoban ücretsiz olacak.” sözünü vermesinin üzerinden sekiz ay geçti ancak bu söz tutulmadı. Ücretli olması nedeniyle otobanlar kullanılmıyor. Bu nedenle kara yolu trafiği tırlarla çok yoğun ve tehlikeli bir hâl alarak can ve mal güvenliği açısından ciddi tehdit oluşturuyor.

Otoban ücreti, sanayi sektörüne de ağır maliyet yükü oluşturuyor. Osmaniye-Hatay arasındaki otoban yolunun çevre yolu statüsüne dönüştürülerek Gözene-İskenderun arası gişelerin ücretsiz hâle getirilmesi çok yoğun olan sanayi trafiğini azaltacak, trafik kazalarını önleyecek, nakliye ve lojistik firmaları ile ağır sanayi sektörüne ciddi katkı sağlayarak ülke kalkınmasına da faydalı olacaktır.

İskenderun’dan başlayarak Erzin-Gözene gişelerine kadar devam eden otoban yolunun tıpkı Adana Ceyhan kara yolunun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akın…

19.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, verilen sözlere rağmen Balıkesir ili Dursunbey ilçesine hizmet götürülmediğine ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Sayın Başkanım, Dursunbey Balıkesir’imizin AK PARTİ’nin en çok oy aldığı ilçesi. Bu ilçemizde hizmet yok. En çok oyu alıyor AK PARTİ Dursunbey’den fakat hizmeti Dursunbey’e götürmüyor. Oradaki hemşehrilerimiz müthiş derecede şikâyetçi.

Aynı zamanda, bu hafta sonu karşılaştığım bir görüşü söylemek istiyorum. Dursunbey’in Hamzacık köyünde 2017 yılının Aralık ayında “Gölet için ihaleyi yapacağız.” dediler yine AK PARTİ’li Veysel Eroğlu, ardından bu hikâye kaldı. Ardından, AK PARTİ’nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı “Gölet haziran ayında yapılacak.” dedi, oyları istedi fakat bu da olmadı. Söz verip verip oradaki hemşehrilerimizi kandırıyorlar. Köyler boşalıyor, nüfus yarı yarıya azalıyor ve gölet olmadığı için gençler de tamamen bölgeden uzaklaşıyor. Ben buradan hem verilen sözlerin yerine getirilmesini hem de Dursunbey’e sahip çıkılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Tığlı…

20.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, fındıkta istirarlı bir politikanın yürütülebilmesi için FİSKOBİRLİK’in desteklenerek devreye sokulması gerektiğine ilişkin açıklaması

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Fındığın ülkemize katkısının 3 milyar dolar olmasına yönelik bir hedef koyan AKP’nin değerli temsilcilerine bir önerim olacak.

Seksen yıllık birikimi ve tecrübesiyle, depolarıyla, nitelikli ve yeterli personeliyle fındık üreticisinin koruyucusu, göz bebeği FİSKOBİRLİK’in fındık almaya hazır bir kurum olduğunu ve Yönetim Kurulu Başkanının iktidar partisinden olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. TMO yerine FİSKOBİRLİK’in desteklenerek devreye sokulması hem maliyet açısından hem de başta üretici ve diğer kesimlerin memnuniyetine, fındıkta istikrarlı bir politika yürütülmesine yönelik güzel bir başlangıç olacaktır, üreticimizin yüzü gülecektir.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

21.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Fetullahçı törer örgütünü lanetle kınadığına ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Devletin bütün organlarına haince sızarak devletin silahını, tankını, uçağını Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik düzenini yıkmak için kullanan alçak Fetullahçı terör örgütünü lanetle kınıyorum. Yıllar önce tehlikenin farkına vararak okyanus ötesini işaret eden, tedbir alınması gerektiğini söyleyen, darbe gecesi ilk açıklamayı yapan; devletin, milletin ve Hükûmetin yanında yer alarak darbe girişiminin önlenmesinde çok büyük katkı sağlayan liderimiz Devlet Bahçeli Bey’e huzurunuzda şükranlarımı sunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Ne mutlu “Türk’üm” diyene. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Zeybek…

22.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, üretilen ürünlerin değerini bulabilmesi için yönetim politikalarının değiştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Halkımızın sorunlarına çözüm bulmak için buradayız. Ne yazıktır ki yönetimi ellerinde bulunduranlar… Emeklilikte yaşa takılanların, taşeronların, 3600 ek gösterge bekleyen polisler, öğretmenler, hemşireler, din görevlilerinin sorununun çözümünü bu Meclis bulmak zorundadır. Emeklilerin maaşlarında iyileştirme, çiftçinin ürünlerinin değerlerinin bulunması, pazarlanması, üretimde desteklerin artırılması ülkenin kalkınmasının en önemli yatırımlarıdır. Sanayici, esnaf, sanatkârlar, tüm çalışanlar, ülkeyi son yıllarda yönetenlerin olumsuz ekonomi politikaları yüzünden cumhuriyet döneminin en sıkıntılı günlerini yaşamaktadır. Geleceği yeniden yaşatmak, üretimin yeniden değerini bulması için yönetim politikalarının değişmesi gerektiğine inanıyoruz ve tüm politikalarda destek vereceğimizi ve üretimi destekleyeceğimizi buradan duyurmak istiyoruz.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Arık…

23.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri ilindeki ticari taksi esnafının yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kayseri’de ticari taksi esnafı evlerine helalinden ekmek götürmek istiyor ama binbir zorlukla karşılaşıyorlar. Kayseri’de ticari taksiler Kayseri Büyükşehir Belediyesinden ticari taksi izin belgesi almak zorunda. Esnaf bu belge için geçen yıl 80 lira ödedi. Esnaf bu ücreti ödeyemeyince bu süre yerel seçimler geçinceye kadar uzatıldı. Belediye, seçimler geçince de 80 liralık belgenin ücretini 225 liraya çıkardı. 80 liralık ücreti hangi gerekçeyle 3 katına çıkardınız? 80 lirayı ödemekte zorlanan esnaf 225 lirayı nasıl ödeyecek? Yoksa belediyenin 2 katrilyon borcunu esnafın boğazına çökerek mi kapatmayı düşünüyorsunuz?

Taksici esnafının bir başka sorunu da korsan olarak çalışan İranlı ve Suriyeli taksiciler. Bizim esnafımızın boğazına çöken belediye bunlar için kılını kıpırdatmıyor, iyi mi?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, “son olarak” dedik ama son olarak Sayın Kılıç, Meclisin en devamlı milletvekili olma nedeniyle bir hak tanıyalım size.

Buyurun Sayın Kılıç.

24.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, insanlığın ilk değer yargılarının ve algılarının aynı kaynaktan beslendiğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İnsanlığın ilk aslı, ilk faslı bir olduğu gibi ilk değer yargıları ve ilk algıları da aynı kaynaktan beslenmiştir. Tevrat ve Kur’an’daki On Emirde; British Müzedeki Ani, Hunefer, Anhai papirüslerine göre Eski Mısır’ın Ölüler Kitabı da aynı hususları söylüyor: “Kötülük etmedim. Bahtsızlığa sürüklemedim. Alçaklık etmedim, incitmedim, korkutmadım, kimseye acı ve yoksulluk çektirmedim. Tanrının yasaklarını çiğnemedim. Zayıfları ezmedim, ezdirmedim. Kimseyi aç bırakmadım, gözyaşı döktürmedim. Kimsenin kanını döküp döktürmedim. Yalan söylemedim. Hak yemedim. Zina etmedim. Süt çocuklarının sütünü kesmedim. Çalmadım. Ölmüş balığı tutmadım. Hiçbir arkı yıkmadım. Hiçbir kuşu avlamadım. Ben temizim, ben temizim, ben temizim.” Bütün herkes yitik cennetine ağlıyor, onu anıyor, onu arıyor. Aynı öze dönersek aynı sözü söyleriz.

BAŞKAN – Değerli milletvekillerimize teşekkür ederim.

Şimdi sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk olarak İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Ağıralioğlu, buyurun.

25.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, iş talepleriyle her gün karşı karşıya kaldıklarına, siyaset taassubunun liyakatin önüne geçmemesi gerektiğine ve beyin göçü verdiğimiz gerçeğini herkesin bildiğine, son aylarda şehit sayımızda hatırı sayılır artış olduğuna, Amerika Birleşik Devletleri’nin PYD’ye vermiş olduğu silahların güvenlik güçlerimiz için risk olduğuna ve S400 meselesine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarımız; her gün grup odalarımızda, milletvekili odalarımızda talepler, iş talepleriyle karşı karşıyayız. Bu iş taleplerinin arasında haksızlığa, gadre uğradığına dair hissiyatını gözyaşlarıyla buluşturmuş nice pırıl pırıl genç arkadaşımızın çığlıklarına da şahit olmaktayız. Mülakatta elenmiş olmaktan, gadre uğramış olmaktan, hakkı yendiğini düşünmüş olmaktan devlete itimadı sarsılmış gencecik çocuklar görmekten biraz muzdaribiz. Yazılı sınavı geçmiş, mülakatta elenmiş, hakkı yendiğine dair kanaatini siyasi partinize hasımlığa döndürmüş bir dünya çığlığa şahit olmaktayım. Bununla ilgili bir kriter oturtmazsak şayet, bizi, temsil ettiğimiz değerlerle beraber saygınlık alanı dışına çıkaracak bu gençlerimiz. Yani dine, imana, mukaddesata, vatana, millete, bayrağa sadakate davet ettiğimiz gençlerimiz haklarının yendiğini düşündükleri bir yönetim marifetsizliğinin yüzünden devlete, millete sadakat duymamaya başlayacaklar. Dolayısıyla bu mevzuda bir hassasiyet taşınması lazım. 93-95 almış çocuklarımız mülakatlarda elenip yerlerine siyasi taassupla, 73-75 almış çocuklarımız tercih edilince çocuklarımızın adalete olan saygısı, devlete olan hürmeti, devlete olan bağlılığı, vatana olan aidiyeti zayıflar. Burada hak edeni hak ettiği yere getirmek, siyasetin herhâlde birinci vazifesidir. Bu mevzuda iktidar grubunu bir yıldır uyarıyoruz. Uyarmaktan imtina etmiyorum, böyle davranmaktan mutlu olmadığınızı biliyorum ama siyaset taassubu liyakatin önüne geçmemelidir. Bizim beyin göçü verdiğimiz gerçeğini hepimiz biliyorsunuz. Ülkemizde çocuklarımız zaten işsizlik yüzünden yeteri kadar hırpalanıyorlar, yeteri kadar memlekette hak ettikleri kıymeti bulamayacaklarına dair bir endişeyi taşıyorlar ve yurt dışına göçmeye, yırt dışına gitmeye karar vermiş durumdalar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Ağıralioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Onları burada, memleketimizde tutabileceğimiz işlerin başında liyakatlilerini istihdam etme imkânı geliyor, bu mevzuda hassasiyetinizi, vatana, millete sadakat ve namus borcununuz olduğunu hatırlatmayı vazife biliyorum ben de, söylüyorum.

Bir diğer husus, Başkanım, iki buçuk ay oldu. İki buçuk ayda şehit sayımızda çok hatırı sayılır artma var. “Heron”larımız, insansız hava araçlarımız, kımıldayan yaprağı gören gözlerimiz var idi. Artma var, inanılmaz bir artma bu, 50’yi buldu dün ölen çocuklarımızla, yavrularımızla beraber. Bu terör olaylarındaki artma sebepleri üzerine biraz çalışmamız lazım çünkü eskiden bu kadar değildi; son iki, iki buçuk aydaki artma mevsim artması mıdır yoksa bir zafiyet mi oluştu, o zafiyet bir suistimale mi döndü, onu görmemiz lazım. Amerika Birleşik Devletleri’nin PYD’ye vermiş olduğu silahların bizim güvenlik güçlerimiz için bir risk olduğunu biliyoruz ama bu anlamda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Tamamlayayım Başkanım, beni bağışlayın.

BAŞKAN – Tamamlayalım, devam edin.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – PYD’ye verilmiş silahların Türk güvenlik bürokrasisini, Türk güvenlik personelini sıkıntıya soktuğunu biliyoruz. Bu mevzuda Amerika’yla restleşeceksek çok daha etkin, ciddi yaptırımları göze almamız lazım. S400’lerle alakalı, biliyorsunuz, muazzam bir tazyik altındayız, alıyor olmamıza mukabele ediyorlar “Ambargo uygulayacağız.” diye. Elimizde Kürecik ve İncirlik üsleri var, bunları kapatmak da dâhil her şeyi göze almak zorundayız. Çünkü günaşırı, askerlerimiz, Amerika’nın verdiği silahlarla PKK’lı alçakların saldırısına uğramış şehitlerimizle bizi karşı karşıya bırakıyor; yeter artık, bıktık. Bu mevzuda devletin atacağı, Hükûmetin atacağı her iradenin arkasında şerefimizle, izzetimizle duracağız. Beyan ediyoruz efendim.

Genel Kurulumuza saygılarımızla.

BAŞKAN – Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Grup Başkan Vekili Erkan Akçay’da.

Buyurun Sayın Akçay.

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Suriye ve Irak’taki terör yapılanmalarının, Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelerin, S400 meselesinin ülkemizin bekası, güvenliği ve savunması için büyük önem arz ettiğine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Afrin ve Pençe Harekâtı’yla gücünü tüm dünyaya gösterdiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye’ye S400 füze ve savunma sistemi etaplar hâlinde gelmeye başladı, bugün itibarıyla 12 uçak Mürted Havaalanı’na inmiştir. Türkiye’nin kendini savunmasına karşı çıkan bir kısım ülkeler, terör örgütleri ve bazı manda ve himayeciler S400 füze ve savunma sisteminin etaplar hâlinde ülkemize gelişinden rahatsız ve memnuniyetsizdir. Türkiye’nin Rusya’dan S400 savunma sistemini almasına ilişkin Beyaz Saraydaki Kabine toplantısında değerlendirmeler yapan ABD Başkanı Trump “Türkiye Patriot istedi, Obama satmadı, sonra Rusya’dan S400 alınca biz F35 satmayız. diyoruz; bu, hiç adil değil, çözmeye çalışıyoruz.” diyerek Türkiye’nin haklılığını bir kez daha kabul etmiştir. ABD Başkanı bile S400 konusunda Türkiye’nin haklılığını kabul ederken “S400’ü almayın, felaket olur, sorun ve sıkıntı doğar.” yaygarası yapan “S400’ler sarayı korumak için alınıyor, depolarda çürütülecek.” diyenler acaba şimdi ne yapacaklar, ne diyecekler?

Türkiye’nin karşılaştığı tehditler düne göre daha ağırdır. Suriye ve Irak’taki terör yapılanmaları, Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler ve S400 meselesi ülkemizin bekası, güvenliği ve savunması için büyük önem arz etmektedir. Türkiye güvenlik ve savunma sistemlerini tamamen kendisi üretmek zorundadır. Türkiye’nin millî menfaatleri doğrultusunda hep birlikte hareket edebilmeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan; Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin varlığı, birliği ve güvenliği için ülkemizin güneyindeki terör oluşumlarına karşı gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Afrin ve Pençe Harekâtı’yla gücünü tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir; bu bir sarsılmaz kararlılıktır. İçişleri Bakanlığının verdiği bilgilere göre, 15 Temmuz 2016’dan bu yana tüm terör örgütlerine yönelik 324.233 operasyon yapılmıştır; bu operasyonlarda 69.496 tutuklama gerçekleşmiş, 5.778 terörist de etkisiz hâle getirilmiştir. 27 Mayıstan bu yana pençe harekâtında etkisiz hâle getirilen terörist sayısı 71’e yükselmiştir. Aynı dönemde Irak’ın kuzeyinde 174 PKK’lı terörist etkisiz hâle getirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ülkemizin güvenliği, birliği ve bütünlüğü için gözünü kırpmadan şehadet şerbetini içen şehitlerimizi, gazilerimizi, sınır boylarında ve ötesinde nöbet tutan kahramanlarımızı, tüm askerlerimizi ve güvenlik görevlilerimizi buradan selamlıyor, şükranlarımızı sunuyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Oluç’ta.

Buyurun.

27.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 17 Temmuz İnsan Hakları Derneğinin kuruluşunun 33’üncü yıl dönümüne, doğaya yönelik saldırılara ve patlayıcıya basmaları sonucu yaşamını yitiren Ayaz Güloğlu ile Nupelda Güloğlu’nun ölümüne neden olan sorumluları kınadığına ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, İnsan Hakları Derneği 12 Eylül 1980 darbesinin sonrasında devam eden baskı koşullarında 17 Temmuz 1986 tarihinde kuruldu insan hakları savunucuları tarafından. Kurucuları arasında mahpus yakınları, yazarlar, gazeteciler, akademisyenler, avukatlar, hekimler, öğretmenler vardı. Bu derneğin amacı çok netti: İnsan hak ve özgürlükleri konusunda çalışmalar yapmak.

İnsan Hakları Derneği otuz üç yıldan bu yana periyodik olarak hak ihlallerini belgeleme, mağdurlara destek olma, cezasızlığa karşı mücadele etme ve insan hakları kültürünün oluşmasına çok önemli katkılarda bulunmuştur Türkiye’de. Kuruluşundan itibaren düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü, yaşam hakkı gibi konulara toplumun dikkatini çekecek çalışmalar yapmıştır. İnsan hakları ihlallerine ilişkin tespitlerini periyodik raporlar yayımlayarak dünya ve Türkiye kamuoyuyla paylaşmıştır. Hak savunucuları ihlallerin meydana geldiği yerlerde bizzat bulunmuşlar, hak ihlaline uğrayan kişi ve kurumların mağduriyetlerinin giderilmesi için çalışmalar yapmışlardır ve elbette ki İnsan Hakları Derneği cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sorunlarıyla ilgilenmiştir; Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü için mücadele etmiştir; her daim barış ve yaşam hakkının bir hatırlatıcısı ve savunucusu olmuştur.

Türkiye gibi darbe anayasasıyla yönetilen ve siyasi tarihi darbelerle şekillenmiş bir ülkede yürütülen insan hakları mücadelesinin otuz üç yıllık bedeli elbette ağır olmuştur onlar için ama çok kıymetli, çok onurlu bir görevi sürdürmüşlerdir. İnsan Hakları Derneği bütün baskılara rağmen Türkiye'nin her yerindeki insan hakları ihlallerini belgelemeye, anlatmaya ve bunlara karşı mücadele etmeye devam ediyor. Bugün İnsan Hakları Derneğinin 33’üncü kuruluş yıl dönümü, kendilerini bu faaliyetlerinden dolayı bir kez daha kutluyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, iki konuya değinmek istiyorum. Daha evvel bu konuda açıklamalar yaptık ama topluca bir kez daha söylemiş olmak istiyoruz. Birincisi, doğaya yönelik saldırılarla ilgili, bu orman yakılması meseleleriyle ilgilidir. Çok net, açık bir şekilde tutumumuzu belli ettik; doğaya yönelik her türlü saldırıyı, kimden gelirse gelsin kınıyoruz. Doğa, ormanlar, ekosistem bizim yaşamımızın ve mücadele anlayışımızın bir parçasıdır. Doğa ve ekosistem bütün insanlığa aittir ve nerede olursa olsun, doğaya karşı geliştirilen her türlü saldırı aslında insanlığa karşı yapılmış bir saldırı kadar ağır bir suçtur. Çünkü bizler doğanın efendisi, hâkimi değil bir parçasıyız ve görevimiz, doğayı koruyarak gelecek nesillere aktarmaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – O nedenle, bir kez daha vurgulamış olalım ki ister İstanbul’da ister Muğla’da ister Dersim’de, Lice’de ya da Nusaybin’de, nerede olursa olsun, ormanların yakılmasına karşı, doğaya yönelik saldırılara karşı asla hoşgörülü değiliz ve hiçbir zaman da olmayacağız. Bu vesileyle, bir kez daha, kimden gelirse gelsin bu tutumların karşısında tavizsiz bir şekilde duracağımızı ifade etmiş oluyoruz.

İkinci konu ise şu: Dün de değinmiştim, bir kez daha vurgulamak istiyorum, Dersim’in Ovacık ilçesi Bilgeç köyü Çakılyayla mezrasındaki çok vahim bir olayı tekrar vurgulamak istiyorum. Ayaz Güloğlu ve Nupelda Güloğlu isimli iki kardeş, oyun oynadıkları alanda bulunan bir patlayıcıya basmaları sonucu yaşamlarını yitirdiler. Çocukların ölümüne neden olanları, sorumluları koşulsuz ve şartsız olarak kınıyoruz. Çok net bu konudaki tutumumuz ve ailenin acılarını paylaşıyoruz..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Dün de aileye yaptığımız ziyaretlerde ve özellikle cenaze töreninde ailenin acılarını da bir kez daha paylaştık.

Çok acıdır, Türkiye yıllardan beri bunu yaşıyor. Şiddet, çatışma her zamanki gibi masum çocuklara zarar veriyor ve bu durumun kabul edilmesi mümkün değil. O nedenle, Nihat Kazanhan, Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz gibi Ayaz ve Nupelda Güloğlu da yaşamını yitirdiler, katledildiler. Bütün bu çocukları anıyoruz ve ailelerinin acılarını en derin şekilde bir kez daha paylaşıyoruz.

Teşekkür ederim.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Eren’i unuttun.

BAŞKAN – Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Engin Özkoç’un yetkilendirmesiyle Sayın Akar’a aittir.

Buyurun Sayın Akar.

28.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, dış politikada sorunlu günler yaşandığına, Türkiye'nin Doğu Akdeniz’de doğal gaz arama faaliyetlerine ilişkin Avrupa Birliğinin aldığı yaptırım kararlarını kabul etmediklerine ve emeklilikte yaşa takılanların mağduriyeti giderilmeden, yaratılan af beklentisi konuşulmadan Meclisin 1 Ekime kadar tatile girmesini doğru bulmadıklarına ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, dış politikada sorunlu günler yaşıyoruz. Son olarak Türkiye'nin Doğu Akdeniz’de doğal gaz arama faaliyetlerine ilişkin Avrupa Birliğinin aldığı yaptırım kararları gündemde. Bizim böyle bir kararı, yaklaşımı kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum. Avrupa Birliği Türkiye’ye uyguladığı çifte standarttan vazgeçmelidir. Avrupa Birliği adada ihtilaf çözülmeden Güney Kıbrıs’ı üye olarak kabul etmekle Annan Planı’na “evet” diyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yönelik izolasyonları kaldırmamakla büyük hatalar yapmıştır, adadaki barış sürecini zora sokmuştur. Aldığı yeni yaptırım kararları adada yaptığı üçüncü büyük yanlıştır ve derhâl bundan dönülmelidir. Adada tansiyonun yükseltilmesine değil, barış yolunun inşasına ihtiyaç vardır. Avrupa Birliğinden bunu bekliyoruz, beklemekteyiz.

Doğu Akdeniz’deki sorunu bizim için katmerli hâle getiren, Türkiye'nin dünyada ve bölgede yalnızlaşmasıdır, bunu da kendi açımızdan değerlendirmeliyiz. Vakit geçirmeden Doğu Akdeniz’de bölge ülkeleriyle diyalog zemini yaratmalı, diplomasiyi güçlendirmeliyiz. Kahire’de, Şam’da, Tel Aviv’de büyükelçimiz, Kudüs’te başkonsolosumuz yok. Derhâl bu görevlere atamalar yapılmalıdır. Bölgede politika üretebilmek için, güçlü aktör olabilmek için diplomasiye hızla dönmek zorundayız.

Sayın Başkan, bir başka konu, son beş yılda hep birlikte 9 seçim yaptık aşağı yukarı ve bu süreç içerisinde Türkiye’nin birçok problemi konuşulamadı ve çözülemedi. Şimdi Meclis, yarın akşam itibarıyla muhtemelen, kalkınmayla ilgili kanun tasarısı geldiğinde ve geçtiğinde kapanacak, 1 Ekime kadar kapanacak ve Meclis tatile giriyor ama her gün yüzlerce -bütün milletvekili arkadaşlarım ve bizler dâhil olmak üzere- telefon ve mesaj alıyoruz, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili mesaj alıyoruz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – …ve bu probleminin çözülmesini istiyorlar. Bütün siyasi partiler girmiş olduğumuz bu 9 seçimde emeklilikte yaşa takılanların problemini çözeceklerine dair taahhütlerde bulundular ve bugün biz tatile gireceğiz muhtemelen.

Yine seçim meydanlarında bütün siyasi parti liderleri 3600 ek göstergenin verilmesi konusunda taahhütlerde bulundu, bunları da konuşamadık, bunları da çözemedik, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak defalarca Meclise kanun teklifi olarak getirmemize rağmen Cumhur İttifakı’nın paydaşları tarafından reddedildi Mecliste.

Sayıları 5.500’ü bulan başpolislerin problemleri var, bunları çözemedik, bunları konuşamadık. Yine, bir beklenti yaratılan af konusu var ki bunun da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Buradan, kürsüden yeni cezaevlerinin müjdelerini verenler bu insanlara af beklentisi yaratıp ekim ayına ertelemişlerdir ve bunlar da, bu arkadaşlarımız da af bekliyorlar, aileleri af bekliyorlar.

Bunları konuşmadan, bunları çözmeden Meclisin 1 Ekime kadar kapatılmasını doğru bulmadığımızı ifade ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Son olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Muş.

29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konsey Toplantısı sonuç bildirgesinde açıklanan Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz aramasını durdurmaya yönelik yaptırımları kınadıklarına ve Türkiye’nin baskılara boyun eğmeden çalışmalarına devam edeceğine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konsey Toplantısı sonuç bildirgesinde açıklanan Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de petrol-doğal gaz aramasını durdurmaya yönelik yaptırımlarını kınadığımızı belirtmek istiyorum. Türkiye’nin hem kendi kıta sahanlığı haklarını hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin haklarını savunarak Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz arama çalışmalarını sürdürmesi uluslararası hukukun kendisine vermiş olduğu bir haktır. Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliğini kullanarak Türkiye’yi bu arama çalışmalarından mahrum etme çalışması nafiledir.

Avrupa Birliğinin bu tip provokatif girişimlerine rağmen, Hükûmetimizin, Doğu Akdeniz’de hidrokarbon arama çalışmaları için gönderdiği 3 gemiye ek olarak bir gemiyi daha göndereceğini açıklaması fevkalade doğru bir karardır. Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konseyi Sonuç Bildirgesi’nde Kıbrıs Adası kaynaklarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de hakları olduğunu vurgulamaması Avrupa Birliğinin bu konuda taraflı olduğunun ve hukuka riayet etmediğinin açık göstergesi olmuştur. Aynı şeyi Kıbrıs’ı Avrupa Birliğine dâhil ediyorken de yapmışlardı, bunu da Avrupa Birliğine tekrar hatırlatmakta fayda var yani oradaki ikiyüzlü tavırlarını burada tekrar sürdürmektedirler.

Elbette Türkiye haklarından vazgeçmeyecektir. Hiçbir ülke Türkiye’yi böyle tehditlerle egemenlik haklarından mahrum bırakamaz. Türkiye baskılara boyun eğmeden bu çalışmalara devam edecektir. Dolayısıyla Avrupa Birliğinin almış olduğu bu kararları tanımadığımızı ifade ediyor; Avrupa Birliğini, tarafsız bir şekilde uluslararası hukuka uygun hareket etmeye davet ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurulu sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve sonra oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve arkadaşları tarafından, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin ücret sorununun araştırılması ve öğretmen maaşlarına alt sınır belirlenmesi amacıyla 24/4/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

17/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 17/7/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                       Yavuz Ağıralioğlu

                                                                                                                                İstanbul

                                                                                                                      Grup Başkan Vekili

Öneri:

Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve arkadaşları tarafından, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin ücret sorununun araştırılması ve öğretmen maaşlarına alt sınır belirlenmesi amacıyla 24/4/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 17/7/2019 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın İsmail Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Koncuk.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında bu TEOG sisteminin değiştirilmesiyle birlikte Türkiye’de özel okullara olan talep biraz daha arttı. Geçen yıl –hatırlayın- birçok öğrenci, evine en yakın okul, bölge kıstasları ve benzeri kriterler sebebiyle hiç arzu etmediği okullara kayıt yaptırmak durumunda kaldı. Bu durumda, hatta parası olmayan anne babalarımız bile kredi çekerek çocuklarını özel okula göndermek zorunda kaldılar.

Şu anda Türkiye’de 11.694 okul var yani dört yıl önce 6.710 olan sayı 11.694’e çıktı, öğrenci sayısı 1 milyon 400 bin. Fakat burada öğretmen çalıştırma konusunu dikkatle incelemek lazım. Özel okullarda öğretmenlere yönelik maalesef bir sömürü sistemi var, bir sömürü sistemi var ve Millî Eğitim Bakanlığı bu sömürü sistemini görmezden geliyor. Hatta daha önce öğretmen maaşlarını düzenleyen bir madde vardı, bu madde kaldırıldı. 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 9’uncu maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırıldı. Bu madde, aslında özel okulda çalışan öğretmenlerin nasıl maaş alacağını düzenleyen bir maddeydi ama şöyle diyebilirsiniz: Ya, buna ilişkin yönetmelik maddesi vardı ama uygulanıyor muydu, uygulama var mıydı, bu yönetmelik maddesini dikkate alan var mıydı? Olmayabilir ama bir düzenleme vardı ve bu düzenlemeye uymayan alenen suç işliyordu.

Değerli milletvekilleri, ataması yapılmayan 500 bin civarında öğretmenimiz var. Dolayısıyla öğretmenlerimiz maalesef şu anda açık pazar gibi. İşsiz, çaresiz, umutsuz bu gençlerimiz özel okulları bir umut olarak görüyorlar. Fakat burada, birçok özel okulda –hepsini elbette kastetmiyorum- öğretmenler sömürülüyor; 2.020 lira asgari ücretle çalışmak zorunda kalan birçok öğretmen var. Bu maddenin, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından göz ardı edilen, yönetmelikten çıkarılan, daha doğrusu kanundan çıkarılan bu maddenin yeniden ihdas edilmesi için ben İYİ PARTİ adına da bir kanun teklifi verdim ayrıca. İşte, AK PARTİ Grubunun keyfi ne zaman yeterse Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelir. Öyle mi sayın hemşehrim? Hatta bakıyor…

Şimdi, aslında hepimizi ilgilendiren bir durum bu. Aslında ben, şahsen okulların özelleştirilmesine karşı bir adamım ama bir realite var, 11.694’e çıkmış, karşı olmanın bundan sonra bir anlamı yok. Bir fiilî durum var, o zaman bu fiilî durumu sağlıklı hâle getirmek gibi bir mecburiyetimiz var.

Bakın, bir tenakuzu daha ben size anlatayım: Temel liseler kuruldu. Temel liseler kurulurken bunlara dört yıl süre verildi, denildi ki: Dört yıl içerisinde okula dönüşün. Fakat bunlar fiyatları çok ucuz tuttukları için okula dönüşebilecek oranda bir maddi imkân sağlayamadılar. Şu anda bunların süresi bitti. Millî Eğitim Bakanlığı diyor ki: Şimdi ben temel liseleri kapatıyorum kardeşim, kapatıyorum. 22 bin öğretmen çalışıyor temel liselerde, 9 bin personel çalışıyor, 214 bin öğrenci var. Ya, öğretmen atayamıyorsunuz. Bir yandan özel okul statüsü olarak kabul edeceğimiz bu temel liselere bir şans daha vermiyorsunuz. Bununla ilgili Millî Eğitim Bakanlığına yönelik soru önergemize de bir cevap gelmedi. Buradan Sayın Ziya Selçuk’a, kürsüden, Meclisten hitap ederim: Bu temel liselere lütfen iki yıl daha şans verin. Bunların bir sürü alet edevatı, eşyası, malzemesi var, bir sürü yatırımı var, 214 bin öğrenci var, 30 bin insan buradan ekmek yiyor ve siz diyorsunuz ki: “Ben kapatıyorum.” Ya, böyle bir hakkınız yok. Bir yandan özel okulların önemli olduğunu söyleyeceksiniz -hatta, teşvik de getirdiniz- diğer yandan özel okul olma amacıyla temel liseye çevirdiğiniz -eskiden dershaneydi bunlar, temel lise oldular- okullara bir şans daha vermeyeceksiniz. Bakın, dün işletmelerin borcunu yeniden yapılandırmayla ilgili kanun çıkardık değil mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Koncuk.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Batmış olan, borcunu ödeyemeyen işletmelere bir af getirdiniz. Temel liselere niye aynı duygularla bakmıyorsunuz, bunlar da bizim kurumlarımız değil mi? 214 bin öğrencinin, 30 bin insanın faydalandığı kurumlar. Lütfen, AK PARTİ Grubu, Grup Başkan Vekili de burada… Grup Başkan Vekili sohbete dalmış, bizi de dinlemiyor, işte AK PARTİ kimseyi dinlemiyor zaten. Daha da duymuyor tabii bizi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sırtlarını bile çevirmişler.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Evet, ne yapmışlar? Millete sırtlarını dönmüşler, milletvekillerine de dönüyorlar.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Sizin söylediklerinizi istişare ediyoruz.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Sayın Grup Başkanım, bu, temel liseler konusunda, istirham ediyorum, Millî Eğitimle görüşün, bir iki yıl daha şans verin bunlara. Kapanacak, 214 bin öğrencisi var. Bakın, gerçekten, biz öğrencilerimizi kaydedecek okul bulamayacağız bu sene yine, sıkıntı yaşayacağız. Yani bir 214 bin öğrenciyi daha -22 bin öğretmeni ve 9 bin insanı, personeli de- sıkıntılı hâle düşürmeyelim. Burada aklıselim galip gelmelidir. Özel okullardaki öğretmen maaşları konusunda devletin üzerine düşen takibi yapmasını bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Katırcıoğlu.

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, gerçekten, birçok konu gibi, bunu da anlamakta zorlanıyoruz çünkü gerçekten, 2014 yılına kadar bir düzenleme olmuş ve bu düzenleme esas itibarıyla özel okullarda eğitim verenlerin alacakları maaşların resmî devlet kuruluşlarındakilerin maaşlarından daha az olamayacağını söylemiş fakat sonra, 2014’te bu ikinci fıkra kaldırılmış.

Şimdi, arkadaşlar, bu, esasında devlet ve özel sektör arasındaki ilişkilerle ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partisinin kafasının ne kadar karışık olduğunu söylüyor bence. Karışıklık şurada: Neoliberal politikalar esas itibarıyla özel kesime, özel sektöre bir etkinlik atfedebilir, öyle de olmuştur fakat en azından kitabi olarak baktığımızda, bunların uygulanışında devlet regülasyonlarıyla birlikte olması önerilmiştir. Yani esasında bir orman var -serbest piyasa ekonomisi- ve bu ormanda milletin birbirini yememesi için devlet regülasyon yapmak sorumluluğunda. 2014’e kadar özel sektöre eğitim açılmış, özel okullar açılmış fakat özel okullarda çalışanların maaşlarının resmî okullardaki benzerleriyle eşit olması koşulu kaldırılmış, bu düzenleme kaldırılmış.

Bu aslında şu demek arkadaşlar: Öğretmenleri ormana terk etmişsiniz. Bunu nasıl yapmışsınız hakikaten anlamak çok zor çünkü özel sektör eğitim kurumları esas itibarıyla serbest rekabetin olması gerektiği iddiasıyla kurulmuş olmasına rağmen bütün serbest piyasa ekonomilerinde olduğu gibi, özellikle, şirketlerde veya okullarda çalışan kişilerin maaşlarının kısılması üzerine bir kâr marjı ortaya koyarlar. Dolayısıyla da siz eğer devlet korumasını kaldırırsanız oradakilerin insafına bırakmış olacaksınız öğretmenleri. Buna hakkınız yok bence, buna hakkınız yok arkadaşlar yani böyle bir şey yapamazsınız. Buna benzer çok örnek verebilirim ben size, şimdi zamanım çok kısıtlı olduğu için veremeyeceğim ama bu mantık, bu özel sektör ve devlet arasındaki ilişkilerle ilgili kurduğunuz mantık son derece yanlıştır. Hele hele bu yanlışlık hani sektörlerde yapıldığı zaman belki kamusal vicdanı çok yaralamayabilir ama özellikle eğitim kurumlarında yaptığınız zaman gerçekten bu, vicdanları yaralayan bir sonuca evrilmiştir. Bugün itibarıyla özel liselerde, özel okullarda eğitim yapan insanlar eğer iş bulurlarsa gerçekten çok düşük ücretlere razı olmak zorunda kalıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Fakat durum esasında sadece özel okullarla sabit değil, ben size söyleyeyim, üniversiteler de böyledir. Üniversiteler, özel vakıf üniversiteleri özellikle -bakın, dikkatinizi çekerim- buralarda kurulan bütün bu dernekler -dernekleri var çünkü- aslında çalışanların maaşlarını belirleyen kuruluşlardır yani rekabet olup da birbirlerine kaçmasınlar diye bütün okullarda ücretleri fikslerler, sabitlerler ve bu esasında 4054 sayılı Yasa’ya da aykırıdır ama ne yazık ki aykırı olan bir sürü şey olmasına rağmen bu mesele de gözden uzak tutulmuştur.

Eğitim konusunda doğrusunu isterseniz biraz daha duyarlı olmanızı tavsiye ederim. Özellikle 21’inci yüzyıla başlarken eğitimin ne kadar önemli olduğunun yarın gelecek olan plan da altını çiziyor ama ben size şunu tavsiye ederim: Özel üniversitelerde, özel eğitim kurumlarında çalışanların maaşlarının önemini anlayarak davranın derim.

Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Erbil’de meydana gelen patlamada 3 diplomatımızın hayatını kaybettiğine ve konunun araştırılarak Genel Kurula bilgi verilmesini rica ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bir son dakika haberi grup başkan vekillerimiz tarafından araştırılıp hakkında bilgi verilirse sevineceğim.

Erbil’de meydana gelen bir patlamada 3 diplomatımızın hayatını kaybettiğine dair bilgiler dolaşıyor. Tabii, benim şu anda haberin sağlığını takip etme şansım yok ama konunun bir araştırılarak bilgi sahibi olan arkadaşlarımızın Genel Kurula bilgi vermelerini de rica edeceğim.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Adana Milletvekili İsmail Koncuk ve arkadaşları tarafından, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin ücret sorununun araştırılması ve öğretmen maaşlarına alt sınır belirlenmesi amacıyla 24/4/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Yıldırım Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Kaya.

CHP GRUBU ADINA YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle Başkanımızın duyurduğu haber eğer doğruysa gerçekten üzücü. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyor, yaralılara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

“Sosyal devlet” kavramını yıllardır savunduk. Sosyal devlet olmazsa hem yurttaşlarımız hem çalışanlar hem öğrenciler hem öğretmenler hem emekçiler asla rahata eremeyecek diye söyledik, yıllardır dilimizde tüy bitti bunları anlata anlata. Ama sosyal devlet anlayışı ve kavramından uzaklaşıp daha sonra bu “Özellerle daha iyisini yaparız.” anlayışı 2002 yılında Türkiye’nin gündemine çok ağır bir karabasan gibi çöktü. Sosyal devletten vazgeçip okulları özel okul sahiplerine devretme zihniyeti öğrencilerimizi, öğrenci velilerimizi, eğitim emekçilerini perişan etmiştir. Bugün geldiğimiz nokta, sosyal devlet anlayışından vazgeçmenin ağır bedellerini ödediğimiz noktadır. Eğer gerçekten biz çalışanlarımıza, seçmenlerimize ve yurttaşlarımıza sahip çıkmak istiyorsak hızla yapmamız gereken iş güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmek, sosyal devlet anlayışı çerçevesinde yeni bir anayasayı Türkiye’nin olmazsa olmazı hâline getirmektir. Meselenin köklü çözümü budur.

Biz özel okullara ve özelleştirmeye sendikacı olarak yıllarca karşı çıktık, cop yedik, gazla bombalandık ama bugün gelinen noktada buna seyirci kalan eğitim emekçilerinin önemli bir kesimi şu anda açlıkla terbiye ediliyor. 450 binin üzerinde atanmayan öğretmeni siz özel okulların pençesine bıraktınız. Özel okullardan vazgeçmiyorsanız yapmanız gereken bir iş var, özel okulların olanaklarını çalışanlarıyla birlikte korumayı ve kollamayı önünüze koyacaksınız. Yani özel okullara ilişkin var olan yasal düzenlemeden vazgeçtiniz. Şimdi devlet okulunda çalışan öğretmenin aldığı maaş ile özel okulda çalışan öğretmenin aldığı maaş arasında dağlar kadar fark var. Bunu düzeltmenin yolu çok açık ve net, bu süreci tamamlamaktır.

Köprüler yapıyorsunuz, 60 bin araç geçecek; 40 bin araç geçiyor, 20 bin aracın parasını her gün ödüyorsunuz ama siz engellilerin -rehabilitasyon merkezi açılmış yerlerde- onların olanaklarını yok edip, daha sonra da orada çalışan personeli maaşını alamaz hâle getiriyorsunuz. Dün Türkiye’nin 81 ilinden gelen özel rehabilitasyon merkezi sahipleri ve yöneticileri vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Kaya.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Bu toplantıya ben Cumhuriyet Halk Partisi adına katıldım, Adalet ve Kalkınma Partisi adına da Erzincan Milletvekili arkadaşımız katıldı; diğer partiler de davetliydi, sanırım gelemediler ama orada şu sözü birlikte verdik… Maliye Bakanlığı yönetmeliği değiştirmiyormuş, imzalamıyormuş, onaylamıyormuş. Orada Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşımızın söylediği şu: “Bürokratlardan bu işi çözeceğiz.” Siyasiler çözecek. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, gelin, siz önerge verin, bu sorunu çözelim.

İstanbul’daki okullar can çekişiyor, İstanbul’daki öğrenciler ve veliler can çekişiyor. Naci Ekşi’nin kendi parasıyla yaptırdığı okulu alıp bir başka yere götürüyorsunuz. Mahmut Tanal, her yerde konuşuyorsun, her işe laf yetiştiriyorsun, İstanbul Milletvekilisin, Naci Ekşi’nin yaptırdığı okula sahip çıkmak senin görevin; lütfen, görevini yap, yapmayanları da uyar diyorum.

Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Siirt Milletvekilimiz Sayın Osman Ören. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Ören.

AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN ÖREN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubunun özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin maaşlarının devlet okullarında çalışan öğretmenlerden düşük olması gerekçesiyle vermiş olduğu Meclis araştırması açılmasıyla ilgili önerge üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, tüm heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, az önce Erbil’de meydana gelen üzücü saldırıda hayatını kaybeden diplomatlarımıza Cenab-ı Hakk’tan rahmet ve yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Yine, hain terör örgütünce Tunceli Ovacık ilçemiz dâhilinde önceden yerleştirilmiş mayına basmak suretiyle hayatlarını kaybeden 8 ve 4 yaşlarındaki yavrularımıza Cenab-ı Hakk’tan rahmet, kederli ailelerine, sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Yine, önceki gün ülkemizin yaşadığı en uzun gecelerden biri olan ve milletimizin sarsılmaz ferasetiyle üstesinden geldiği hain kalkışmanın yıl dönümü münasebetiyle hayatlarını kaybeden şehitlerimize Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyor, gazilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim öğretim sistemimizin en önemli unsurlarından biri öğretmendir. Bütün öğretmenlerimizin her türlü gelişimini sağlamak birinci önceliğimiz olmuştur. AK PARTİ döneminde öğretmenlerimizin her türlü gelişimi sürekli sağlanmıştır. Ülkemizin ekonomik durumunun gelişmesi, bütün alanlarda olduğu gibi öğretmenlerimizin durumunda da sürekli bir gelişmeye neden olmuştur.

Özel öğretim kurumları 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında açılmakta olup özel müteşebbisler tarafından işletilmektedir. Bu merkezlerde görev yapmakta olan yönetici, öğretmen ve uzman öğreticileri bu kanun hükümleri saklı kalmak üzere;

a) Sosyal güvenlik ve özlük hakları yönünden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu’na,

b) Yetki, sorumluluk, ödül ve cezalar ile bunların uygulanması bakımından 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 1702 sayılı İlk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun, 4357 sayılı Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına ve Bu Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık ve İçtimai Yardım Sandığı ile Yapı Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun ile 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümlerine tabidirler.

Özel öğretim kurumlarında 2017-2018 öğretim yılında 4.845 özel okulda 142.047 eğitim personeli, 14.491 özel yaygın eğitim kurumunda 112.043 eğitim personeli görev yapmaktadır. Özel eğitim kurumlarında çalışan eğitim çalışanlarının İş Kanunu’ndan kaynaklı haklarının korunması hassasiyetle takip edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım, buyurun.

OSMAN ÖREN (Devamla) - Konuya ilişkin olarak gerektiğinde ilgili kurumların görüşü alınarak gerekli düzenlemeler yapılmaktadır.

Bu düşüncelerle, İYİ PARTİ grup önerisine katılmadığımızı belirtiyor, heyetinizi grubum adına saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın Tanal, sataşmadan dolayı değil de, Sayın Kaya size atfen bir görev üstlenmenizi rica etti herhâlde.

Buyurun yerinizden.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul ili Bağcılar ilçesi Dr. Kemal Naci Ekşi Anadolu Lisesinin kapatılmasını doğru bulmadıklarına ve özel kurumlardaki öğretmenlerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, Sayın Yıldırım Kaya Bey şunu çok iyi biliyor ki -İsmail Tarman’da- Beşiktaş’taki okulda bin iki yüz gündür eylem devam ediyor. Dava açılmasıyla, buradaki taşınmanın iptaliyle ilgili yol gösteren, destek veren bir milletvekili arkadaşınızım. Aynı şekilde, Bağcılar’daki Naci Ekşi okuluyla ilgili… Evet, Türkiye'de imam-hatip liselerine, imam-hatip okullarına ihtiyacın olduğu her yerde biz evimizi veririz, evimizin arsasını veririz, yeter ki okul yapılsın. Ama okulların birini diğerine tercih etmemek lazım, bu toplumda hepsine ihtiyaç vardır. Burada mevcut olan okulun yerinde kalması gerekir çünkü o amaçla bağışlamıştı Naci Ekşi, hayırsever iş adamımız. Onun yerine, ihtiyaç duyulan bir başka yerde -arsa olduğu hâlde- imam-hatip okulu niye orada açılmıyor? Burada toplum bilerek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bitireceğim, özür dilerim.

BAŞKAN – Toparlayın hemen, son cümlenizi söyleyin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Burada -Bağcılar’da mevcut olan Naci Ekşi okulu- bilerek ve istenerek toplum karşı karşıya getiriliyor. Orada imam-hatip için tahsis edilen bir yer varken orada imam-hatip okulu açılmıyor, yapılmıyor. Ve özellikle Naci Ekşi okulunun kapatılması doğru bir hadise değil.

Burada, özel kurumlardaki öğretmenlerimizin özlük hakları, güvenceleri yok, maaşları az ve yıllık izinleri yok, kıdem tazminatları yok; bu konuda özel kurumlardaki öğretmenlerimiz mağdur. Bu öğretmenlerimizin bir an önce özlük haklarının verilmesini ve güvenceye kavuşturulmasını talep ederim.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özer, sizin de İç Tüzük 60’a göre bir söz talebiniz vardı, onu alalım, ondan sonra Halkların Demokratik Partisi grup önerisine devam edelim.

Buyurun.

31.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Irak, Suriye ve Suudi Arabistan’la olan ilişkilerimizdeki krizin tarım ve sanayi sektörüne de yansıdığına ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – Irak, Suriye ve Suudi Arabistan’la ilişkilerimizdeki kriz tarım ve sanayi sektörüne de yansıdı. Mersin Limanı’ndan yola çıkarak beş günde Cidde Limanı’na ulaşan binlerce ton domates gümrükteki yavaşlatma nedeniyle on sekiz gündür giriş bekliyor. Gelen bilgilere göre, günde sadece bir iki konteynerin geçişine izin veriliyor. Suudi Arabistan’daki tedarikçilerin hac döneminin de yaklaşmasıyla artan talebi üzerine gönderilen binlerce ton domates sorun çözülmezse çöpe gidecek. Ülke ekonomisine de kayıplar verecek bu konuyla ilgili Hükûmet tarafından en kısa sürede bir açıklama ve vakit geçirmeden gerekli girişimlerin yapılmasını talep ediyoruz. Suudi Arabistan’ın uyguladığı ambargoya ilişkin bir planlamanız var mıdır? Aylar önce başlayan krize rağmen neden bugüne kadar bir tedbir alınmamıştır? İhracatçılarımız, aynı zamanda üreticilerimiz ve sanayicilerimiz zor durumda bırakılmıştır.

Teşekkür ederim.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Şanlıufra Milletvekili Ömer Öcalan ve arkadaşları tarafından, 20 Temmuz 2015 tarihinde yaşanan Suruç katliamının araştırılması amacıyla 15/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Değerli milletvekillerimiz, Halkların Demokratik Partisi Grubunun Meclis İçtüzüğü’nün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

17/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu, 17/7/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                      Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                                                                İstanbul

                                                                                                                      Grup Başkan Vekili

Öneri:

15 Temmuz 2019 tarihinde Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ömer Öcalan ve arkadaşları tarafından, 20 Temmuz 2015 tarihinde yaşanan Suruç katliamının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (3070) sıra numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 17/7/2019 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Murat Çepni.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Çepni.

HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halklarımız; evet, Suruç katliamının araştırılmasını istiyoruz. Bundan tam dört sene önce Suruç’ta 33 sosyalist genç vahşice katledildi, IŞİD katil çeteleri tarafından gerçekleştirilen bir intihar saldırısı sonucunda katledildiler. Evet, dört yıldır bir adalet yürüyüşü, adalet mücadelesi sürüyor, adalet talebi yükseliyor ve hâlâ Suruç aileleri ve yaralıları bu talep karşısında sonuç alabilmiş değiller.

Evet, 33 sosyalist genç, (SGDF) Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonunun çağrısıyla, yüzlerce genç Suruç’a İstanbul’dan yola çıktılar. Yola çıkmalarının sebebi Kobani’ye gitmekti çünkü dünyanın başına bela olmuş emperyalistlerin ve bölge gerici faşist devletlerinin kurup geliştirdiği bir katil sürüsü olan IŞİD, Kobani’de halkların yaşam alanlarına, ülkesine işgal ve katliam girişiminde bulunuyordu ve orada insanlar, başta Kürt halkı olmak üzere oradaki bütün halklar, Araplar, Türkmenler, Ezidiler, bir özgürlük mücadelesi yürütüyorlardı ve bunun sonucunda da çok ağır tahribatlar gerçekleşti; kentler yakılıp yıkıldı ve çocuklar mağdur oldular. En büyük mağdurlar çocuklar ve kadınlardı.

İşte, bu sosyalist gençler, orada yaşamın yeniden kurulması ve çocukların yeniden normal yaşama dönebilmeleri için gidiyorlardı. Ellerinde oyuncaklar vardı, park malzemeleri vardı ve bu park malzemeleri de çeşitli süreler içerisinde belediyelerden toplanmış malzemelerdi.

Bu arkadaşlarımız, İstanbul’dan çıkıp Suruç’a gidene kadar belki de onlarca arama noktasından geçtiler ve otobüsleri gidene kadar bir dizi kontrolden geçti yani başından sonuna polis kuvvetlerinin denetiminde bir yolculuk gerçekleşti. Amara Kültür Merkezine geldiklerinde, burada normal olarak kapıdan izinli bir biçimde girmek için bekliyorlardı yani tümüyle izinli bir geçiş olacaktı fakat burada, bu gençler, oraya gelene kadar, Suruç içerisinde Amara Kültür Merkezine gelene kadar inanılmaz bir biçimde çok büyük kontrollerden geçmişken, Abdurrahman Alagöz denen katil elini kolunu sallaya sallaya Amara Kültür Merkezine girdi ve kendisini gençlerin içerisinde patlattı.

Evet, Suruç katliamı, en başta halkların kardeşliğine karşı bir katliamdı. Suruç katliamı, ırkçılıkla, milliyetçilikle zehirlenmiş iklim karşısında eşitlik, adalet ve özgürlük mücadelesi yürüten siyasete karşı bir katliamdı. Aynı zamanda, bölgede, Orta Doğu coğrafyasında halkların birbirini boğazladığı, egemen devletler tarafından, emperyalistler tarafından birbirine katlettirildiği koşullarda, tüm halkların kardeşçe bir arada yaşadığı, eşitlikçi, adaletçi, özgürlükçü bir biçimde, bir hukuk içerisinde kardeşçe yaşadıkları, Rojava siyasetine, Rojava’da açığa çıkan demokratik, halkçı yönetime karşı bir saldırıydı, katliam girişimiydi.

Evet, bu katliamdan sonra, tıpkı Ankara’da olduğu gibi, güvenlik güçleri alana çok geç geldiler, yaralılar ve ölümsüzleşenler kamyon kasalarında hastaneye ancak kaldırılabildiler. Dosya sürüyor. Dosyada gizlilik kararı vardı, bu hâlâ açığa çıkmayan bir dizi kanıtı ortaya koyuyor.

Bütün araştırmalar, bütün belgeler, veriler, özellikle MİT’in bu konudaki sorumluluğunu ortaya koyuyor yani devletin oradaki görevlilerinin sorumluluğunu ortaya koyuyor. Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğünün, 17 Temmuz 2015 tarihinde, Suruç Emniyet Müdürlüğünün görevini yerine getirmediğine dönük yazısı var. Yine, İlçe Jandarma Komutanlığı “Canlı bomba saldırısı olabilir.” diyerek 1-31 Temmuz tarihleri arasında arama yapma talep ediyor ve fakat bunlar yapılmıyor. Yine, dönemin Başbakanının “Türkiye’de intihar eylemi yapabilecek kişilerin belli listeleri var, takip ediyorsunuz ama bunlara öyle bir eylemi gerçekleştirene kadar müdahale edemiyoruz.” açıklamasını hatırlarsınız. Yine, 7 Haziran seçimleri sonrasında “ya 400 vekil ya kaos” açıklamalarını hatırlarsınız.

Dolayısıyla burada, bombanın pimine sizin basmanız gerekmez. O iklimin örgütlenmesinde, yürütülen siyasetin çok doğrudan bir etkisi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

Buyurun.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Mahkeme sürüyor, 5 mahkemedir sürüyor ve bir tek tutuklu var ve bu tutuklu mahkemeye henüz çıkarılabilmiş değil, bütün mahkemelere SEGBİS’le bağlanıyor. Aynı gün, avukatların talep ettiği GBT, arama ve görüntü kayıtları var, bunlar gerçekleşmiş değil, hâlen bekleniyor çünkü bu kayıtlar ortaya çıktığında ihmaller de çok net olarak ortaya çıkacak. Fakat hangi konuda hukuk ilerliyor? Suruç yaralıları gözaltına alınıyor, bu konuda hukuk son derece aktif; tutuklanıyor, son derece aktif. Aynı zamanda, Suruç avukatları, örneğin Can Tombul arkadaşımız hâlen tutuklu.

Suruç için adalet, herkes için adalet mücadelesi sürüyor. Suruç Aileleri İnisiyatifi ve Suruç yaralıları, bu ayın 20’sinde de İstanbul, Samsun, Ankara, İzmir, Amed gibi birçok kentte adalet mücadelesini yükseltecekler. Bizler de Halkların Demokratik Partisi ve tüm demokrasi güçleri olarak Suruç için adalet mücadelesinin yükseltilmesini ve katillerden mutlaka hesap sorulması gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz.

BAŞKAN – Selamlayalım, toparlayın.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Bu konuda, katliamlarla hesaplaşmadan, gerçek suçlular ortaya çıkarılmadan yeni katliamları engelleyemeyeceğimizi söylüyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Yıldız.

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, 20 Temmuz 2015’te, sosyalist gençler Türkiye'nin her bölgesinde, her ilinde yani 81 ilde toplanarak Kobani’de savaştan etkilenen o çocuklara yardım etmek için Urfa’nın Suruç ilçesine gittiler. 20 Temmuzda o bomba patladığında 2 genel başkan yardımcımız ve 13 milletvekiliyle beraber dört saat sonra oradaydık arkadaşlar. Oraya gidip kaymakamla ve savcıyla görüştüğümüzde savcı bize o görüntüleri göstermedi; zorladık, o görüntüleri dört saat sonra gördük arkadaşlar. “Terörist” dediğiniz bu kişinin üzerinde ceket bile yok, bir tek gömlek, bombayı sarmış, elini kolunu sallaya sallaya o öğrencilerin basın açıklamasına gelip bombayı patlatıyor ve gözlerimizle gördük, savcı kameradan bunu bize gösterdi arkadaşlar. Bu öğrencilerin bütün illerden oraya gideceğinden ta bir ay önce herkesin haberi vardı, Emniyetin, Jandarmanın. Suruç öyle bir yer ki –gittiğimizde gördük- inanın orada, Suruç nüfusundan fazla emniyet güçleri, Jandarma ve MİT vardı. Peki, nasıl oluyor da her tarafı sarılı bir parkta, sadece bir girişi olan bir yerde -gömleğinin altına sarmış- elini kolunu sallaya sallaya gelip orada bombayı patlatıyor. İşte bunu sorgulamamız lazım arkadaşlar. MİT’in haberinin olmaması mümkün değil, Emniyetin haberinin olmaması mümkün değil, Jandarmanın haberinin olmaması mümkün değil arkadaşlar. Eğer biz bunlara taviz verirsek “Bu bizim teröristimiz, o senin teröristin.” dersek Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle 33 genç gibi, idealist saikleri olan o gençlerini yok ediyoruz. Bu gençler hepimizin çocuklarıydı, içinde doktoru vardı, öğrencisi vardı, öğretmeni vardı, bütün Türkiye'nin her yerinden, 81 ilinden insanlar vardı orada arkadaşlar. O çocuklar bizim geleceğimizdi ama biz ne yaptık? O çocukları -üzülerek söylüyorum- devletin birimleri önemsemedi ve o 33 canı orada kaybettik değerli arkadaşlar.

Arkasından ne oldu? 2 polisin evinde kafasına sıktılar. Hepimiz biliyoruz. Peki, kapıda zorlama var mı? Hiçbir zorlama yok. Yapanlar belli ama failleri meçhul, ortaya çıkmadı, arkasında hangi güçlerin olduğu ortaya çıkmadı.

Sonra ne oldu? Yine, Ankara’nın göbeğinde 103 insanımızı kaybettik. Bir öğrenci çocuğumuz Aydın Didimliydi, babası öğretmendi, Artvinliydi.

Peki, değerli arkadaşlar, siz Hükûmet olarak, AKP iktidarı olarak bunun önlemini almıyor musunuz? MİT nerede? Emniyet nerede? Jandarma nerede?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Yıldız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Üzülerek söylüyorum -o gençleri rahmetle anıyorum- öyle gençlerimizi maalesef ve maalesef, biz ellerimizle yok ettik arkadaşlar. Bunun sorumlularını bulmak sizin göreviniz, iktidarın görevi arkadaşlar. Bu işin arkasında kimlerin olduğunu bulmak sizin göreviniz.

Adıyaman’da, binlerce insan gidip IŞİD’e katılıp orada eğitim alarak elini kolunu sallaya sallaya buraya geldi. Bugün 5 milyon Suriyeli var Türkiye’de arkadaşlar, içinde kaç IŞİD’li olduğunu biliyor musunuz, araştırıyor musunuz? Yarın, bir sene sonra, iki sene sonra neler olacağını hiç tahmin ediyor musunuz? Bugün İstanbul’da kız çocuklarımız gece 12’de, 1’de sokağa çıkamıyorlar değerli arkadaşlar. İşte, bunun önlemini de almanız lazım. Hani MİT? Başka işlerle uğraşıyor herhâlde. MİT’in elinde liste var; bu adam listede vardı, isteseydi Urfa’nın sınırlarına... Biz milletvekili olarak gittik, havaalanında indik, on yerde bizi aradılar, arabamızı aradılar; nasıl elini kolunu sallaya sallaya gelip de bu işlemi yapıyor değerli arkadaşlar?

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. 33 can yoldaşımızı anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Mehmet Kasım Gülpınar’a ait. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Gülpınar.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET KASIM GÜLPINAR (Şanlıurfa) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Ayaz ve Nupelda kardeşler başta olmak üzere, terör örgütlerinin hedefine maruz kalmış ve herhangi bir katliama maruz kalmış bütün vatandaşlarımızın gerçek faillerinin, bu gerek PKK olsun gerek DAEŞ olsun gerek FETÖ terör örgütü organizasyonu olsun ve diğer bütün terör örgütleri olsun, onların bütün müsebbiplerinin en yakın zamanda hak ettikleri cezayı gerek bu dünyadaki adalet karşısında gerekse öbür dünyada hak ettikleri cezayı hakkıyla alabilmeleri temennisiyle sözlerime başlamak istiyorum ben.

Tabii, burada muhalefetin konuşmalarını dinlerken gerçekten bir şeyi hayretle izlemek durumunda kaldım. Şimdi bir şeylerin bağlantısı kurulmaya çalışılıyor. Açıkçası, ben bu bağlantının çok daha net bir şekilde ifade edilmesini gerçekten temenni ederdim. Şimdi bir şeyi kesinlikle vurgulamak lazım. Bizim için, bizim inancımıza göre, bir insanın haksız yere katledilmesi bütün insanların katledilmesi gibidir. Bunun sosyalist, komünist veya herhangi bir görüşten, herhangi bir ideolojiden olması hiçbir anlam ve mana ifade etmiyor bizim için. Kim haksız yere katledilmişse bütün insanlık bizim için aynı şekilde katledilmiş durumdadır.

Burada, DAEŞ meselesi üzerinden sürekli bir irtibat kurulmaya çalışılıyor. Sanki bu memlekette, bu ülkede, bugüne kadar terör organizasyonunu, terör katliamını yapan sadece DAEŞ varmış gibi, sanki kırk yıldır memleketin her yerinde, herhangi bir terör örgütünün bombasına maruz kalan hiçbir vatandaşımız yaşamıyormuş gibi sürekli… Yeni çıkmış ve piyasaya nasıl çıktığı çok bariz bir şekilde belli olan, Batı’nın… İşte, biraz önce değerli arkadaşımız, CHP milletvekilimiz “DAEŞ’in nasıl bir organizasyon olduğunu anlayamıyorum?” gibi bir ifadede bulundu. Hâlbuki anlamak çok basit. Eğer, daha, hâlâ biz DAEŞ’in nasıl bir organizasyon neticesinde, kimlerin desteğiyle bu topraklarda, Orta Doğu coğrafyasında… Orta Doğu coğrafyası sadece Kobani’yi, sadece Urfa’yı ilgilendirmiyor, Orta Doğu coğrafyası bütün İslam âlemini ilgilendiriyor. “Orta Doğu” dediğimiz zaman, aslında bütün İslam âlemini topyekûn ele almamız lazım. Bu kürsüdeki en son konuşmamda da çok net bir şekilde hatırlıyorum, “Orta Doğu demek bizim için Mekke demek, Medine demek, Kudüs demek…” Eğer bütün İslam coğrafyasını hedef alan ve onları dünya toplumları nezdinde, dünya ülkeleri arasında küçük düşürmeye çalışan… İşte, en son örneğini Yeni Zelanda’da Christchurch’de gördük. O katliam ki Batı’nın piyasaya sürdüğü, Batı’nın çok net bir şekilde, aleni bir şekilde desteklediği DAEŞ’in uygulamaları neticesinde, Müslümanlara yönelik bir harekâtın neticesinde, bugün Müslümanlar dünyanın en uzak coğrafyasında bile katledilme durumuyla karşı karşıya kalıyor. Eğer DAEŞ’i biriyle irtibatlandırmak istiyorsanız, onu irtibatlandıracağımız direkt, en birinci nokta Batı âlemidir, Batı dünyasıdır. Burada belki buna istihzayla yaklaşabilirsiniz ama hâlâ, daha bu konuda tereddüttünüz varsa bu işi devletin başka kurumlarına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

Buyurun Sayın Gülpınar.

MEHMET KASIM GÜLPINAR (Devamla) - …hele hele burada AK PARTİ’ye falan eğer öyle bir imada bulunuyorsanız, gerçekten ben boş bir abesle iştigal konusunu…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Söylüyoruz, çıksın ortaya gerçek.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Araştıralım.

MEHMET KASIM GÜLPINAR (Devamla) – Buyurun… Duyamadım.

HÜDA KAYA (İstanbul) - Gerçek çıksın ortaya.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Araştıralım, gerçek ortaya çıksın.

MEHMET KASIM GÜLPINAR (Devamla) – “Gerçek çıksın.” Tabii, biz de onu söylüyoruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Tamam, araştıralım.

BAŞKAN – Devam edin Sayın Gülpınar, sözlerinizi tamamlayın.

MEHMET KASIM GÜLPINAR (Devamla) – Biz de onu söylüyoruz, gerçek çıksın. Gerçek çıkacak, gerçek çıkacak. Bütün bu katliamların, Ayaz’ın, Nupelda’nın bütün bu bombaların, kırk senedir bütün bu memlekette kim nereye bomba koyup kimi katlediyorsa biz hepsinin, gerçeklerin çıkması taraftarıyız kesinlikle.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Araştıralım, kabul edin o zaman.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Tamam, araştıralım.

MEHMET KASIM GÜLPINAR (Devamla) - Bu konuda şüpheniz olmasın.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Kabul edelim.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, sataşmayalım lütfen.

MEHMET KASIM GÜLPINAR (Devamla) – Ama bu konuda gerçekler çıksın diye eğer bir partiye yönelik veya bir devletin…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Hayır, hayır, kim suçluysa o çıksın, kim suçluysa o çıksın!

MEHMET KASIM GÜLPINAR (Devamla) – “Hayır.” demeyin, lütfen.

BAŞKAN – Sayın Gülpınar, siz Genel Kurula hitap edin. Selamlayalım Genel Kurulumuzu.

MEHMET KASIM GÜLPINAR (Devamla) – Bakın, burada ifadeler belli, ifadeler çok net bir şekilde belli. Evet, altını çizdiğiniz konular çok net bir şekilde belli.

Bizim, önergenin aleyhinde olduğumuzu belirterek hepinizi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ne oldu?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Ne oldu? Üstünü örttünüz işte.

BAŞKAN – Sayın Filiz, 60’a göre bir söz talebiniz var, buyurun, onu da alalım.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep ilinde valilik dâhil birçok kamu kurumunun hizmet binasının millet bahçesi yapılmak üzere yıkılmasının planlandığına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gaziantep’te valilik dâhil birçok kamu kurumunun hizmet verdiği binanın yakın bir gelecekte millet bahçesi yapılmak üzere boşaltılarak yıkılması, kamu kurumlarının bir kısmının farklı bölgelerde bulunan kamu binalarına, bir kısmının da özel şahıslara ait binalara kiracı olarak taşınması planlanmış. Yaklaşık 30 yaşında ve 30 bin metrekarelik kapalı alana sahip olan binada ciddi tefrişat, altyapı ve üstyapı bulunmakta, değerinin 100 milyon TL’nin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz nedeniyle Gaziantep’te kamu yatırımları durma noktasındayken ve On Birinci Kalkınma Planı’nda 2023 hedefleri yüzde 50’ye yakın revize edilmişken taşınmanın getireceği mali yük de göz önüne alınarak kamuda tasarruf anlayışıyla şimdilik bu girişimin, elzem olmadığından, ertelenmesi gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Çanakkale’de faaliyet gösteren termik santrallerinin ve maden ocaklarının çevreye ve insan sağlığına etkilerinin tüm yönleriyle incelenerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/94) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 17/7/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                            Engin Özkoç

                                                                                                                                Sakarya

                                                                                                                      Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Çanakkale’de faaliyet gösteren termik santrallerin ve maden ocaklarının çevreye ve insan sağlığına etkilerinin tüm yönleriyle incelenerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/94) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 17/7/2019 Çarşamba günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Özgür Ceylan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Ceylan.

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Marmara Bölgesi’nin akciğerleri olarak kabul edilen dünya mirası Kaz Dağlarının karşı karşıya kaldığı vahşetten bahsedeceğim.

Çanakkale ve Balıkesir’de tarımla uğraşan 800 bin kişinin feryadıdır feryadımız. Siyanür madenciliğine izin vermek, insanımızın kullanacağı temiz su kaynaklarının, gıda güvenliğinin yok edilmesine izin vermek demektir. Siyanür madenciliği yaşamsal açıdan risklidir. Siyanürün maden sahasına taşınmasında, işletme safhasında borularda veya havuzlarda olabilecek sızıntılarda ve işletme içi kazalar dolayısıyla risk artabilir. Madende 26 bin ton siyanür kullanılacak ve siyanürle birlikte arsenik gibi ağır metaller ortaya çıkacak. Çanakkale’nin tek su kaynağı Kaz Dağlarının dereleri, yer altı suları, tarım alanları kirlenecek, ormanları ve dünyada sadece Türkiye'de yaşayan 7 bitki türü yok olacaktır. Siyanürlü altın madenciliğini savunmak akıl ve bilimi reddetmektir. Bu projelerin planlandığı Biga Yarımadası ve Kaz Dağı yöresinin bir deprem coğrafyası olduğu göz ardı edilmiş ve şirketlere işletme ruhsatı verilmiştir. Yaşanabilecek felaketlerin telafisi kesinlikle mümkün olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, iktisatta “alternatif maliyet” diye bir kavram vardır. Özetle, her seçim bir şeyden vazgeçiştir. Kanadalı firma için alternatif bir maliyet yok. Alamos Gold buradan 2.400 ton altın çıkaracak, bunun sadece yüzde 4’ünü devlete bırakacak, kalan altını alıp gidecek ve bir kentin tek içme suyu havzası ile tarım alanlarını zehirleyecek, havasını kirletecek. Bugün bölgede manzara budur arkadaşlar. Bunu vicdanlarınız kabul ediyorsa söyleyecek hiçbir sözüm yok. Firma Ali Cengiz oyunları yaparak işletme ruhsatı almış ve daha ÇED raporuyla ilgili süreç tamamlanmadan mülki idarenin gözetim ve denetiminde 196 bin ağacı katletmiştir. İlk proje ile nihai proje arasında çok fark var. Önce, maden çıkarma için başvuru yapıyor, 45 bin ağacın kesileceği ÇED onayı alıyorlar; ardından, kapasite artışı ve zenginleştirme tesisi için başvuru yapıyorlar. Proje ömrü dört buçuk aydan altı yıla, cevher üretimi 120 bin tondan 25 milyon tona çıkarılıyor. İlk proje sadece cevher çıkarılmasına ilişkin iken sonradan işin içerisine zenginleştirme giriyor değerli arkadaşlar. Zenginleştirmeden kasıt, siyanürdür. Siyanür, yaşamın düşmanı, kimyasal zehirdir. Danıştay ÇED raporunun hukuksuz olduğuna hükmetmiş, çevreyi korumakla görevli Çevre ve Şehircilik Bakanlığının karar düzeltme talebini reddetmiştir. Peki, bu kararlar katliamı durdurmaya yetmiş midir? Kim vardır bu firmanın arkasında? Kim koruyup kollamaktadır bu firmayı? Neyin karşılığında korumaktadır? Bu soruların kamuoyunun önünde yanıtlanması gerekmektedir. Bunun yarattığı tahribatın maliyetini kim hesaplayacak? Yabancı firmanın umurunda mı burada yaşayanlar? Peki, söz konusu madencilik faaliyetinin buradaki insanların refahı açısından bir faydası var mı? Ben söyleyeyim, hiçbir faydası yok. Toprak ve suyumuz kullanılamayacak şekilde kirlendiğinde, bölgede tarım bittiğinde tarımla geçimini sağlayan 800 bin kişi ne yapacak? Ne yiyip ne içecek? Devlete kalan yüzde 4 çözecek mi bu insanların derdini? Çanakkale’nin kendine özgü markalaşmış, patentli Bayramiç beyazı gibi ürünleri var. Bayramiç’in elması, Umurbey’in, Lapseki’nin şeftalisi, kirazı, Ezine’nin peyniri, Yenice’nin biberi; bunları koruyamayacak mıyız?

Termik santraller eliyle Türkiye'nin kazan dairesine çevrilen Çanakkale’de şimdi de cehennem çukurları açılmak isteniyor. Biz madenlerimizin ekonomimize kazandırılmasına karşı değiliz ancak yabancı şirketlerin çıkarı uğruna Kaz Dağlarının yok edilmesine seyirci kalamayız. Çanakkale’ye kıymayın.

Buradan, öncelikle AK PARTİ Çanakkale milletvekillerine ve yüce milletimizin yüce temsilcilerine, bütün üyelerimize sesleniyorum: Gelin, bu doğa katliamına göz yummayalım. Gelin, bu araştırma önergemize destek verin, Meclis bu konuyu araştırsın. Çocuklarımıza yaşanabilir bir çevre bırakalım.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Örs.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Çanakkale ve bölgede faaliyet yürüten termik santrallerin ve madencilik faaliyetlerinin oluşturacağı etkilerin tespiti ve alınması gereken önlemler hakkındaki grup önerisi üzerine söz aldım. Genel Kurulu en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, daha önce yine bu kürsüden, Amasra’da kurulması planlanan termik santralle ilgili bir konuşma yapmış ve yapılacak olan hizmetlere karşı olmadığımızı ancak çevreyi kirletmesi, turizmi baltalaması açısından durumdan şikâyetçi olan, bölgede yaşayan vatandaşlarımızla birlikte “Biz de buna karşıyız.” demiştim. Burada da durum aynıdır. Bölgenin temiz içme suyu kaynağı olan Atikhisar Su Barajı havzasının ÇED raporlarıyla ilgili sorunları olmasına rağmen, çevresel etmenler, biyolojik çeşitlilikler, doğal varlıklar ve ormanlar göz ardı edilerek altın ve gümüş madenlerine ruhsat verilmesi, bu katliama müsaade edilmesi, bu suça ortak olmak demektir. Kanunlar, yargı ve ÇED raporlarının görmezden gelinerek -önergenin gerekçesinde de belirtildiği üzere- Çanakkale Valiliğinin aldığı kararla bölgede orman katliamının ve içme suyu havzasında yapılacak olan siyanürlü maden çalışmalarının önünün açılacağı hususunun da -Allah korusun- çevreye ve insanlara vereceği zararlara yol açacağı gerçeğini unutmayalım.

Anayasa’nın 56’ncı maddesi gayet açıkken Çanakkale’de ve buna benzer birçok ilçemizde, ilimizde, doğaya, tarihe yapılmaya çalışılan bu kıyım kabul edilemez. Bu manada, Amasra’ya yapılmak istenen termik santrale de Artvin Cerattepe’ye bakır madeni işleteceğiz diye vurulmak istenen hançere de -çevreye duyarlı işletmelere diyecek bir sözüm yok ama- güzelim derelerimize bir can suyu bile bırakmayan vahşi HES işletmelerine de Çanakkale’deki kıyıma da karşıyız. Çevrenin kirlenmesini önlemek, Anayasa’mıza göre devletin ve vatandaşın görevidir. Milletimizin hakkını, hukukunu ve çevresini korumak da bizim asli görevimizdir.

Değerli milletvekilleri, konu çevre olduğundan kendi seçim bölgemle ilgili bir hususu da arz etmek istiyorum. Seçim bölgem Trabzon’un denizle buluşma noktası olan Beşirli Sahili’nde kötü kokunun giderilmesi hususunu bu kürsüde defalarca dile getirmiştim. O bölgede yaşayan vatandaşlarımız bundan çok şikâyetçiler. Yürüyüş yolu olarak düşünülen yerde insanlar kötü kokudan dolayı yürüyemez hâldeler. Vatandaşlarımızın maruz kaldığı istenmeyen bu kötü kokuların giderilmesi konusunda büyükşehir belediyesi geçtiğimiz günlerde bir girişimde bulundu, bir ihale süreci başlattı. Bu konunun Trabzon Büyükşehir Belediyesince hemen gündeme alınması hususunu önemsiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – İnşallah zamanında biter diyorum.

Trabzon Ortahisar şebekesi atık suyu ayrışması işinin planlandığı gibi yüz elli günde tamamlanmasının takipçisi olacağımı ifade ediyorum. Hepinizi en derin saygılarımla tekrar selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Kenanoğlu.

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Çanakkale’de merkeze bağlı Kirazlı köyünde Kanadalı Alamos Gold firmasının yerli taşeronu Doğu Biga Madencilik tarafından kurulan bu altın madeni sahasında şu ana kadar 195 bin ağaç katledilmiş; ÇED raporunda 45 bin ifade ediliyor ama şu anda bunun 4 katı geçilmiş durumda. Altın madeni havzasında birbirinden farklı 283 bitki ve 186 farklı hayvan türü yaşıyor ve aynı zamanda burası, bu Kirazlı maden sahası 180 bin insanın su ihtiyacının karşılandığı Atikhisar Barajı ve çok sayıda yer altı, yer üstü su kaynaklarının olduğu bir havzadır. Siyanürle altın çıkarılması ya da çıkarıldıktan sonra siyanürle ayrıştırılması meselesi de bu havzadaki bütün su kaynaklarının kirlenmesine neden olmaktadır, bunu birçok örneğiyle biliyoruz.

Şimdi, biz Maden Kanunu’nu konuşurken Komisyonda şöyle bir tartışma geçmişti, Altın Madencileri Derneği Başkanı şu ifadeyi kullandı, dedi ki: “Altın arama faaliyetlerinin alan olarak sadece binde 3’ü orman alanını kapsıyor.” Yani şöyle değerlendirebiliriz: Çıkarılan altının sadece binde 3’ü orman alanından çıkarılan altınmış. Ben de şunu söyledim: “Peki, o zaman, madem öyle, binde 3’ünü de çıkarmayıverin yani bu da kalsın.” Hani, hepsini, topraklarımızın altındaki bütün madenleri çıkaracağız diye bir zorunluluk mu var? Ormanı yok etmek, yaşam alanlarını yok etmek, talan etmek pahasına binde 3’lük kısım eğer oradan çıkarılıyorsa bırakın o da kalsın yani buna mecbur muyuz? Ama kafa başka bir şeye çalışıyor. O ormanı tahrip etme adına binde 3’lük kısmı da çıkarmayı kafaya koymuşlar ve iktidar da buna onay veriyor, yapılan bütün uygulamalar da bu şekilde.

Tabii, burada, Çanakkale bölgesinde körfez etrafındaki dağ zincirleri yani Balıkesir’in Madra Dağlarından başlayarak Kaz Dağları zincirleri Çanakkale’ye kadar bir bütün olarak tahrip ediliyor ve çok sayıda hem mermer ocakları hem de altın arama ve diğer maden aramalarıyla bu bölge çok önemli bir tahribat altında.

Diğer taraftan, kendi memleketim olan, Tokat Almus ve Sivas Hafik sınırlarını da kapsayan Tozanlı Vadisi de Orta Karadeniz Bölgesi’nin bir yaşam alanı ve sit özelliği taşıyabilecek niteliklere sahip. Burada da yine aynı şekilde, önce HES’lerle bu bölgenin suları, ırmakları beton kanallar içerisine alınmaya başlandı ve o özgür akan sular hapsedildi. Görseniz yani içiniz acır; oranın öncesini bilenler açısından, o topraklarda büyümüş, yaşamış ve yaşamaya da devam eden birisi olarak söylüyorum. Ayrıca, Tozanlı Vadisi havzasında bulunan Sivas Hafik Beykonağı köyünde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kenanoğlu.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – …Emmioğlu Mermer firmasının bir mermer çıkarma faaliyeti söz konusu olacak. Bununla ilgili “ÇED raporuna gerek yok.” kararı veriliyor ve bu karar köylüler tarafından dava edilmiş durumda. Bölge halkı da burada böyle bir çalışma istemiyor çünkü burası diğer tarafıyla bir Alevi köyü. Alevi köyü olmasından kaynaklı olarak burada da Ahi Sultan Asa Suyu ve Melek Dede Türbesi var, tam bu maden arama sahası bölgesi içerisinde. Buradan kaynaklı olarak da çok yoğun ziyaretler gerçekleştiriliyor, ibadet amaçlı ziyaretler gerçekleştiriliyor. Bütün bunlar dikkate alındığı zaman, bölge halkı, önemli ölçüde ziyaretgâhı olan bu yere bir maden sahası, daha doğrusu mermer ocağının kurulmasını istemiyor. Bölge halkı istemiyor, biz de istemiyoruz; lütfen, bunlardan vazgeçin. Bütün doğa tahribatlarının tamamının araştırılması hususuna da hep birlikte onay verelim “evet” diyelim, araştıralım ki sonuçlarını ve tahribatını görelim.

Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekilimiz Sayın Jülide İskenderoğlu’na ait. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Tüm gelişmiş dünya ülkelerinde yapılan yatırımlar gibi ülkemizde de büyük projelere imza atıyoruz. Dünyayla rekabet edebilen ve büyük projelere hedefleri doğrultusunda ilerleyen bir Türkiye için yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi verimli ve etkin bir biçimde kullanmamız gerekir. Bu durumda da daha çok enerjiye ihtiyaç duyuyoruz. Bütçe açığımızın büyük çoğunluğunu enerjinin oluşturduğunu… Ülkemizin enerji kaynaklarını, madenlerini, yerel kaynaklarını millî ekonomimize kazandırmaktan daha doğal bir şey olamaz. Her gelişmiş ülke gibi Türkiye'nin de kendi enerji kaynaklarını çevreye de zarar vermeyecek tedbirler alacak şekilde değerlendirmesi olağan ve zorunludur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1935 yılında Türkiye'de Maden Kanunu’nu çıkardığını hatırlatmak isterim. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın 1 Mart 1922’de söylediği “Topraklarımızın altında el değmemiş hâlde duran maden hazinelerini az zamanda işleterek milletimizin yararına kullanmalıyız.” sözüyle bu konuya bakışını ortaya koymuş ve madencilikle barışık bir toplumu işaret etmiştir. Yapılan her enerji yatırımında, termik santralde ve madencilik faaliyetlerinde çevresel şartlar, mevzuat, ÇED raporları tek tek yerine getiriliyor. Hiç kimse çevre konusunda, ormanlar konusunda bizden hassas olduğunu iddia etmesin.

Dünya kuraklaşmaya başlarken orman varlıklarımızı 15 milyon dekar arttırarak 223 milyon dekara çıkarttık. Ağaçlandırma ve on altı yılda 207 adet içme suyu tesisimizle 2 milyon vatandaşa kaliteli içme suyunu sağlayan, 4 milyar 39 milyon yeni fidan diken ve 30 milyon dekarlık alanı korumaya alan Hükûmetimizdir. Söylem üretirken elinizi vicdanınıza koymanızı ve projelerimizi incelemeden lütfen ezbere konuşmamanızı rica ediyorum.

En çok dile getirilen altın aramaları konusunda, ÇED süreçlerinde, altın arama ve çıkarma çalışmalarında siyanür kullanılması söz konusu değildir. Arama çalışmaları sırasında kullanılan solüsyon su, bentonit ve baritin karıştırılmasıyla oluşturulmuş doğal bir çamurdur. Çıkarma çalışmalarıysa, diğer maden türlerinde olduğu gibi, patlamalı açık ve kapalı ocak işletmeciliği yöntemiyle yapılmaktadır.

(Uğultular)

BAŞKAN – Sessiz olalım değerli arkadaşlar, sessiz olalım.

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Devamla) - Maden arama faaliyetleri ÇED Yönetmeliği’nden muaf tutuluyorken 2009 yılında ÇED Yönetmeliği’nde yapılan değişikliklerle kapsam alanına alındı. Altın madenlerinin aranmasının, üretiminin, termik santrallerinin projelendirilmesinin ÇED süreçlerinde 20’ye yakın kurumun değerlendirme ve inceleme komisyonlarının tek tek değerlendirme ve onayları alınıyor. Onay için müracaat edilen kurumlar listesinin çokluğu, hassasiyeti göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Devamla) - Ayrıca, ÇED olumlu kararına esas projenin faaliyete geçmesiyle nihai ÇED raporunda belirtilen önlemlerin alınmadığı ve taahhütlere uyulmadığının tespiti durumunda, Çevre Kanunu’nun 20’nci maddesi gereğince gerekli yaptırımlar uygulanmaktadır.

Tüm illerimizde olduğu gibi, destanlar ve şehitler diyarı Çanakkale’mizde tarihi ve doğayı koruyoruz. On yedi yıl önceki Çanakkale ve şimdiki Çanakkale aynı Çanakkale değil.

Çanakkale’de faaliyet gösteren termik santrallerin 5 tanesi çevre izin lisansı almış olup Çan ilçesi Yaya köyü sınırları dâhilinde yer alan Çan 2 Termik Santrali geçici faaliyet belgesini almış ve çevre lisans süreci başlatılmıştır. Orman Kanunu’nun 16’ncı maddesinde uygulama yönetmeliği kapsamında verilen ön izleme belgeleri, kesin ağaçlandırma arazi ve izin belgeleri alınmaktadır.

Bugün, Çanakkale’nin çevre sorunlarını konuşacaksak sözde değil eylemde sonuna kadar çevreci olmayı savunmanın samimiyet olduğunu unutmadan, öncelikle Çanakkale merkezinin 10 kilometre ilerisinde çocuklarımızın denize girdiği Güzelyalı mevkisinde ne yazıktır ki lağım suyunun denize döküldüğünü görmek gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayıp selamlayın, buyurun.

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Devamla) – Biz, öncelikle 2 AK PARTİ Çanakkale Milletvekili olarak Değerli Çanakkale Vekilimize de şunun sözünü verebiliriz: Çanakkale’nin denizinden toprağına, bir tane ağacına kadar… Bizler evlatlarımızı Çanakkale’de yetiştiriyoruz, Çanakkale çocuğu olmakla övünüyoruz, bizler buraya sahibiz ve eğer Çanakkale’nin toprağına zarar gelecek en ufak bir şey varsa biz burada, her zaman mücadeleye hazırız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkanım, hatip “Araştırmadan ezbere konuşuldu.” diyerek milletvekilimize sataşmada bulunmuştur. İç Tüzük 69’a göre…

BAŞKAN – Yerinizden…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Böyle bir usul yok Sayın Başkan. Özgür Bey söz isteyemiyor mu Sayın Başkan?

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu’nun CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ grubu adına yapmış olduğu konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, Çanakkale’yle ilgili sayın vekilimizin yaptığı konuşmayı dikkatlice dinledim. Sayın grup başkan vekilimizin de buradan sessiz sataşmaları var, onlara da cevap vereyim.

“Lâpseki’ye karşı değil misiniz?” diyor. Lâpseki’ye de karşıyız. Biz, bu ülkede Kaz Dağları gibi ulusal değerlerimizin katledilerek maden çıkarılmasına karşıyız. Biz, bunu söylüyoruz.

Bakın, Sayın Jülide Hanım konuşmasında bazı şeylerden bahsetti, ezbere konuştuğumuzdan bahsetti. Şurada bir şey göstermek istiyorum. Var olan bölgede 2 tane suç işleniyor; bakın, ben, size burada net söylüyorum: ÇED raporu 45 bin ağaç için alınmış, şu anda tespit edilen 195 bin ağacın kesildiği yönünde… Bu, bir suçtur.

İkincisi: Bakın, firma, adı geçen firma, gördüğünüz gibi, şu anda şu bölgenin yani izin aldığı şu çerçevenin dışarısına çıkmış ve bu alanın dışında da şu anda kesim yapmaktadır.

Bakın, biz diyoruz: Buyurun, hep beraber bunu araştıralım.

BAŞKAN – Toparlayalım.

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Biz kimseyi suçlamak için burada konuyu açmadık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Gelin, hep beraber araştıralım, varsa bir şey ortaya çıksın.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Çanakkale’de faaliyet gösteren termik santrallerinin ve maden ocaklarının çevreye ve insan sağlığına etkilerinin tüm yönleriyle incelenerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/94) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın Tanal, sizin ufak bir talebiniz vardı, o bir kayıtlara geçsin, rica ediyorum.

Sonra Sayın Turan’a söz vereceğim.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Twitter sayfasının olduğuna ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun Twitter hesabı var, sayfası var; Twitter sayfasına baktığımız zaman, önerilerin başlangıç kısmına geçtiğimizde “Cumhuriyet Halk Partisinin verilen önerisi görüşülüyor.” diye geçiyor. Ancak başlangıçtaki ne İYİ PARTİ'nin ne HDP'nin verdiği öneriyle ilgili “Görüşülüyor.” şeklinde burada bir paylaşım olmadı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak hak, hukuk, adalet için herkesin hakkını, hukukunu savunuruz. Mümkünse bu ayrımcılık yapılmasın. Bu şekilde tüm siyasi partilerin önerilerinin Genel Kurulun Twitter sayfasında yayınlanmasını talep ediyorum; bir. (CHP sıralarından alkışlar)

İkincisi: Aynı zamanda bu Twitter’da, efendim, “önerisi” deniliyor. Burada şeffaflık açısından, kamuoyunun bilgilendirilmesi açısından açık, net bir şekilde neden öneri, görüşülen konu nedir belirtilmiyor -yazı alanı da zaten buna yetiyor- bu konuda neden vatandaş bilgilendirilmekten kaçınılıyor; bunu anlamış değilim.

Mümkünse bu iki hatanın düzeltilmesini talep ediyorum.

Saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Hesap mavi tik mi ağabey?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Evet, mavi tik.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Meclis Başkanlığının görüşülen her öneriyi Twitter hesabından yayınladığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Meclis Başkanlığı görüşülen her öneriyi Twitter hesabından yayınlıyor, belki kısa süreli bir gecikme olmuştur ama -bütün grupların- ne oluyor, bitiyor, her şey burada yayınlanıyor. Diğer öneriyi de bir Başkanlık Divanında değerlendirelim, Twitter’ın yazı alanı bakımından uygun mu, değil mi onun teknik yapısına da bir bakalım.

Sayın Turan, sizin de Çanakkale Milletvekili olarak, doğal olarak bir söz talebiniz oldu.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ismim zikredildiği için ben de söz alma ihtiyacı hissettim.

Öncelikle, Çanakkale, cumhuriyetimizin ön sözü, özel bir kent, şehitler kenti. Her kentte ısrarcıyızdır ama Çanakkale’de ekstra ısrarcıyızdır yanlış yapılmaması için.

Söz konusu maden vesaireyle ilgili bir samimiyet problemi olduğunu düşünüyorum. Şundan dolayı: Bakınız, Troya’dan beri altın madeni konusu o bölgede hep olmuş. Bir değil birden fazla madencilik kolu söz konusu. Bununla ilgili eğer samimi bir yaklaşım olsaydı her konuyla ilgili gerekli adımlar için talepte bulunulurdu.

Bizler vekiller olarak tüm bürokrasiyi takip edip orada çevreye yanlış yapılmadan, ormana yanlış yapılmadan sanayi yatırımı olmasını, madencilik olmasını istiyor ve destekliyoruz.

Söz konusu yerde ağaç katliamı olduğu iddiasını doğru bulmuyorum. Orada on sene önce verilen bir ÇED raporu var. Alan genişlemiş değil, ağaç sayısının değişmesi ağacın etrafındaki filizlerin büyümesine bağlı bir durum; alan, aynı alan. Dolayısıyla, bir yanlış varsa bu yanlışı beraber takip edip durduralım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç kimsenin avukatı değiliz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Biz halkın avukatıyız.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çanakkale’de hiç kimsenin yanlış yapmaması bizim görevimiz. Takip edeceğiz, yanlışa izin vermeyeceğiz ama “senin madenin, benim madenim” tarzı bir yaklaşımı, bazı madenlere göz kırpıp bazılarını görmemeyi doğru bulmuyorum.

Çanakkale’de maden varsa bu, tüm millet için bir değerdir; uluslararası standartlarda, o şartlarda çıkarılması görevdir, hatta geç kalınmıştır. Amerika’nın, Rusya’nın, Çin’in dünya kadar maden çıkardığı, altın çıkardığı bir dünyada biz hâlâ ithalat aşamasındaysak altınla ilgili bir yanlışımız var. O yüzden, tarımı kollamak baş tacı görevimiz; Kaz Dağları bizim Kaz Dağlarımız, korumak görevimiz ama altındaki madeni uluslararası standartlara uygun olarak çıkarmak da başka bir görevimiz.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, izin verirseniz şunu eklemek istiyorum: Çanakkale’nin hâlâ -özür dileyerek söylüyorum- lağımı boğaza akıyor. Nerede çevreciler? Birçok yerde, diğer ilçelerimizde benzer sıkıntılar, iddialar söz konusu oldu. Nerede bu arkadaşlar? Ama bunu doğru bulmuyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Balıkesir’de de akıyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Adıyaman’da da akıyor.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Dolayısıyla, Troya’dan beri gündem olan bu meseleyi aklıselimle, soğukkanlılıkla değerlendirmeyi doğru buluyorum.

Bir örnek daha vereceğim Sayın Başkan: Biliyorsunuz, köprümüz dünya standardı ötesinde yapılıyor, harika bir çalışma, bir proje. Bu köprü yapılırken -bırakın altın madeni tarzı sıkıntıların olup olmaması meselesini- etraf betonlaşmasın diye 7 tane büyük ovayı tarım sit alanı ilan ettirdik. Köprü olsun ama asla tarıma zarar vermesin istiyoruz. Aynı hassasiyeti tüm yatırımlar için gündemde tutuyoruz Sayın Başkanım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Sayın Fendoğlu, İç Tüzük 60’a göre bir söz talebiniz var.

Sayın Yurdunuseven, daha sonra da size söz vereceğim.

Buyurun Sayın Fendoğlu.

36.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Malatya ilinde amatör spor kulüplerinin faaliyetlerini yapabilmesi ve gençlerin spor dallarında başarı elde edebilmesi yönünde şartların sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Gençlik ve Spor Bakanlığımıza: Malatya ilimizde, amatör spor kulüplerimizin faaliyetlerini daha iyi yapabilmeleri ve amatör spor kulüplerindeki gençlerimizin spor dallarında başarılar elde edebilmeleri için gerekli şartların sağlanması lazım. Özellikle sporevleri eksikliği dikkat çekmektedir. Elâzığ, Bingöl, Diyarbakır ve Sivas’ta sporevleri mevcut iken Malatya’da sporevleri bulunmamaktadır. Sporevleri, birçok amatör kulübümüze yeterli imkân sağlaması noktasında önemli bir yapıdır.

Amatör kulüplerimiz, özellikle Malatya’da, şehrin değişik yerlerinde kendi imkânlarıyla faaliyet göstermektedir. Bazı kulüplerimiz iş hanları içerisinde, tamamen olumsuz koşullarda kulüp faaliyetlerini yürütmektedir. Koşullarının iyileştirilip yardım yapılmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, salondan ayrılmayalım, birazdan önemli bir öneriyi oylayacağız. Bence burada kalmanızda yarar var.

Buyurun Sayın Yurdunuseven.

37.- Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunuseven’in, Tunceli ili Ovacık ilçesinde 8 yaşındaki Ayaz Güloğlu ile 4 yaşındaki Nupelda Güloğlu kardeşlerin ölümünün terör örgütünün çocuk katili yüzünü bir kez daha gösterdiğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tunceli’nin Ovacık ilçesi Bilgeç köyü Çakılyayla mezrasında 8 yaşındaki Ayaz ile 4 yaşındaki Nupelda Güloğlu kardeşler, bölücü terör örgütü PKK’lı teröristlerce araziye yerleştirilen patlayıcıya basmaları sonucu ailelerinden, sevdiklerinden ve yaşamlarından koparılmıştır. Maalesef ki bu elim olay, geçmişi bu tip hain saldırılarla dolu PKK’nın bebek ve çocuk katili yüzünü bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Çocukların yaşam hakkı, en önemli temel insan haklarından biri ve hukuk devletinin de temel değerlerindendir. Kanunen ve ahlaki olarak da dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu yaşam hakkının ellerinden alınması asla kabul edilemez. Tüm bunlar göstermektedir ki PKK’nın Kürt-Türk, Alevi-Sünni, yetişkin-çocuk diye bir ayrımı yoktur. PKK, bu devletin birliğine, beraberliğine ve kardeşliğine kasteden hain bir terör örgütüdür, çocuk katilidir.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Çocuk Hakları Alt Komisyonu üyesi olarak, alçakça kurduğu tuzakla 2 çocuğumuzun yaşam hakkını elinden alan, başta eli kanlı PKK terör örgütü olmak üzere, teröre destek veren tüm kişi, grup ve terör örgütlerini lanetliyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 17 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde Rabia Naz Vatan başta olmak üzere, şüpheli çocuk ölümlerinin araştırılması ve bu konuda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan (10/1058, 1071, 1108, 1220, 1288, 1369, 1464, 1559, 1560) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına ilişkin önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

17/7/2019

Danışma Kurulunun 17/7/2019 Çarşamba günü yaptığı toplantıda Genel Kurulun 17 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde Rabia Naz Vatan başta olmak üzere, şüpheli çocuk ölümlerinin araştırılması ve bu konuda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan (10/1058, 1071, 1108, 1220, 1288, 1369, 1464, 1559, 1560) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                Başkanı

                                                                                                                          Mustafa Şentop

 

              Adalet ve Kalkınma Partisi                                       Cumhuriyet Halk Partisi

                         Grubu Başkan Vekili                                               Grubu Başkan Vekili

                               Mehmet Muş                                                           Engin Özkoç

                   Halkların Demokratik Partisi                                     Milliyetçi Hareket Partisi

                         Grubu Başkan Vekili                                               Grubu Başkan Vekili

                          Hakkı Saruhan Oluç                                                     Erkan Akçay

                                                                         İYİ PARTİ

                                                                 Grubu Başkan Vekili

                                                                   Yavuz Ağıralioğlu

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri oy birliğiyle kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.14

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İsmail OK (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Görüşmeler” kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, Rabia Naz Vatan başta olmak üzere, şüpheli çocuk ölümlerinin araştırılması ve bu konuda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un (10/1058), İstanbul Milletvekili Nurettin Canikli ve 45 milletvekilinin (10/1071), Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve 20 milletvekilinin (10/1108), Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt ve 20 milletvekilinin (10/1220), Giresun Milletvekili Necati Tığlı ve 20 milletvekilinin (10/1288), İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 21 milletvekilinin (10/1369), Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın (10/1464), İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın (10/1559), Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın (10/1560) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin birlikte yapılacak görüşmesine başlıyoruz.

VII.- MECLİS ARAŞTIRMASI (x)

A) Ön Görüşmeler

1.- CHP Grubu adına Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç'un, Giresun'un Eynesil ilçesinde hayatını kaybeden Rabia Naz başta olmak üzere çocuk ölümlerinde etkili ve yeterli soruşturma yapılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1058)

2.- İstanbul Milletvekili Nurettin Canikli ve 43 milletvekilinin, şüpheli çocuk ölümlerinin ve Rabia Naz Vatan'ın ölümünün incelenerek bu ölümlerin sebeplerinin tespit edilip bu konuda alınması gereken tedbirlerin saptanması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1071)

3.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve 20 milletvekilinin, Giresun'un Eynesil ilçesinde hayatını kaybeden Rabia Naz başta olmak üzere çocuk ölümlerinde etkili ve yeterli soruşturma yapılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1108)

4.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt ve 20 milletvekilinin, kayıp, cinayet ve süpheli çocuk ölümlerinin toplumsal nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1220)

5.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı ve 20 milletvekilinin, şüpheli çocuk ölümlerinin ve Rabia Naz Vatan'ın ölümünün incelenerek bu ölümlerin sebeplerinin tespit edilip bu konuda alınması gereken tedbirlerin saptanması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1288)

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 21 milletvekilinin, Giresun'un Eynesil ilçesinde hayatını kaybeden Rabia Naz ölümü hakkında etkili ve yeterli soruşturma yapılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1369)

7.- HDP Grubu adına Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan'ın, Giresun'un Eynesil ilçesinde hayatını kaybeden Rabia Naz başta olmak üzere çocuk ölümlerinde etkili ve yeterli soruşturma yapılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1464)

8.- İYİ Parti Grubu adına Grup Başkanvekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, şüpheli çocuk ölümlerinin ve Rabia Naz Vatan'ın ölümünün incelenerek bu ölümlerin sebeplerinin tespit edilip bu konuda alınması gereken tedbirlerin saptanması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1559)

9.- MHP Grubu adına Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve Sakarya Milletvekili Muhammed Levent BÜLBÜL’ün, şüpheli çocuk ölümlerinin ve Rabia Naz Vatan'ın ölümünün incelenerek bu ölümlerin sebeplerinin tespit edilip bu konuda alınması gereken tedbirlerin saptanması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1560)

BAŞKAN – İç Tüzük’ümüze göre Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri gruplar için yirmişer dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.

Değerli milletvekilleri, önergeler üzerinde söz talebi bulunmamaktadır.

Şimdi, bütün siyasi parti grup başkan vekillerinin kendilerine ya da işaret edecekleri değerli milletvekillerimize söz veriyorum iki dakikayla.

Buyurun Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rabia Naz konusu Türkiye’de kamuoyunda ciddi şekilde bugüne kadar çok tartışılan bir konuydu. Ölümünün üzerinde çok ciddi şüphelerin yoğunlaştığı bir evladımızın arkasından Mecliste defalarca konuşulmasına rağmen şu ana kadar çok bir mesafe alamamıştık. Dolayısıyla, bugün bütün partilerin ortak önerisiyle bu araştırma komisyonunun kurulması çok isabetli bir karar olmuştur. Umuyorum ve niyaz ediyorum ki inşallah, bu işin arkasında, kamuoyunda tartışıldığı gibi, karanlık ellerin olmadığı, Hakk’ın tecellisiyle ruhunu teslim etmiş olduğunu düşünmek istiyorum.

Bu konuda katkı veren bütün siyasi partilere de ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkkan.

Söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Cemal Enginyurt’ta.

Buyurun Sayın Enginyurt.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkanım, öncelikli olarak bugün Erbil’de hain ve kahpe bir saldırıyla hayatını kaybeden konsolosluk şehidimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, katilleri şiddetle kınıyorum.

Bugün hakikaten bu araştırma önergesinin bütün partiler tarafından ortaklaşa kabul edilmesi anlamlı ve özel bir uygulama oldu, durum arz etti. Rabia Naz Vatan burada sembol isim ama hepimiz biliyoruz ki -değişik defalar gündeme getirdik- Adana’da sokağa oynamak için çıkan 6 yaşındaki Gizem ormanlık arazide bıçaklanmış ve yakılarak öldürülmüştü; Kars’ta 9 yaşındaki Mert kaçırıldıktan bir gün sonra boğularak öldürülmüştü; Manisa’da kaçırılan 4 yaşındaki Irmak, Kocaeli’de 3 yaşındaki Arda vahşice öldürülmüştü; Ağrı’da 4 yaşındaki Leyla, Ankara’da 8 yaşındaki Eylül benzer şekilde öldürülmüştü. Giresun’un Eynesil ilçesinde 12 Nisan 2018 tarihinde Rabia Naz Vatan da bilinmeyen bir şekilde hayatını kaybetmiştir. Son yıllarda çocuk ölümlerinin ve tecavüzlerinin vahşi bir şekilde arttığı ülkemizde bu konuda bütün partilerin ortak kararıyla araştırma önergesi verilip Anayasa’nın 98’inci, Meclis İçtüzüğü’müzün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince komisyon kurulmasını hakikaten çok anlamlı bulduğumu tekrar ifade ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Enginyurt, buyurun.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Böylesi vahşi ölümlerin olmadığı, çocuklarımızın huzur ve barış içerisinde yaşadığı bir Türkiye’yi hep birlikte meydana getirelim diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün, bu ortak komisyonun, Rabia Naz’ın şüpheli ölümüyle ilgili ortak araştırma komisyonunun kurulması önemli bir gelişmedir. 3 Nisandan bu yana partimiz 4 soru, 2 araştırma önergesi verdi bu konuda ve bunlar reddedildi hatta bir tanesi çok yakın zamanda, iki hafta önceydi. Parlamento kadın grubumuzun gerçekten bu konuda çok kararlı bir duruşu oldu. Biz aynı zamanda bütün şüpheli çocuk ölümlerinin araştırılmasını istedik araştırma önergemizde ve siyasilerin, özellikle bu tarz olaylarda yargıdan, bu tarz davalardan ellerini çekmeleri gerektiğini, karartmaya vesile olmamaları gerektiğini defalarca ifade ettik. Ama burada teşekkür edilmesi gereken özellikle başka insanlar da var, bunların başında Rabia Naz’ın babası Şaban Vatan ve annesi geliyor. Gerçekten çocuklarının ölümünün aydınlatılması için çok mücadele ettiler ve gazeteci Metin Cihan da aynı şekilde, başka gazeteciler de hakikaten bu olayın karartılmaması için mücadele ettiler.

Önemli olan, bir şeyin şeffaf olarak ortaya çıkarılmasıdır, etkin soruşturulmasıdır, etkin soruşturmanın önüne geçilmemesidir, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi bu anlamda birçok kez maalesef mahkûm etmiştir etkin soruşturmanın yeterli ölçüde yapılamadığı konusunda. Biz bu komisyonun kuruluyor olmasından, dediğim gibi kendimizin de çabalarıyla ve kadın grubumuzun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – …özellikle mücadelesiyle ve saydığım isimlerin de mücadelesiyle bu komisyonun kuruluyor olmasından memnuniyetimizi bir kez daha ifade ediyoruz ve bu komisyonun da gerçekten etkin çalışması gerektiğine, komisyon üyesi olacak bütün partilerden arkadaşların bu duyarlılıkla davranacağına inancımızı da belirtmek istiyoruz. Türkiye kamuoyunun vicdanı bir nebze olsun bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu kararıyla rahatlayacaktır diye düşünüyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Engin Özkoç.

Buyurun Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bir baba, bir anne evladını evlerinin önünde gördüler ve o günden itibaren bir hukuk mücadelesi başlattılar. Evlatlarıyla ilgili söylenenlere inanmadılar, kendi gerçekleri vardı, inandıkları gerçekler vardı, onlar kendi gerçekliklerinin peşinde koştular. Sadece kendi evlatları için değil, bu tür olayların üstü kapanmasın istediler. Bir evlat nasıl bir babanın, bir annenin yüreğini yakıyorsa eğer biz bu mücadeleyi sürdürmezsek bunun haricinde binlerce annenin, babanın da yüreği yanar dediler; ülkelerine güvendiler, hukuka güvendiler, yargıya güvendiler. Ancak öyle bir noktaya geldi ki baba deli raporuyla hastaneye gönderildi, anne evladıyla ilgili inandığı bütün her türlü değeri kaybetme noktasına geldi. Bütün siyasi parti liderleriyle görüştüler, kendileriyle ilgili tuttukları avukatlarla bir hukuk mücadelesi başlattılar ama bu mücadele Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün siyasi partilerin bir araya gelerek “Biz bunu takip edeceğiz, aydınlatacağız.” demesiyle bir noktaya geldi. Bu gerçekten önemli. Bizim vekili olduğumuz kişiler milletimizdir. Milletin vekili olarak bu babanın ve bu annenin feryadına kulak vereceğiz. Kurduğumuz komisyonlar sonuna kadar gidecekler, karşılarına kim çıkarsa çıksın onu hukuk karşısına getirip yargılanmasını sağlayacaklar ve böylece bir anne-baba sadece kendileri için değil, tüm Türkiye için adaleti yerine getirmiş olacak.

Bundan dolayı onlara, buradaki bütün gruplara teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Muş.

Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rabia Naz isimli yavrumuzun ölümü hepimizi derinden üzmüştü; bu Parlamentoda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün arkadaşlarımızı derinden üzdü ve çeşitli zamanlarda bir araştırma komisyonu kurulmasıyla alakalı talepler burada gündeme getirildi ve bugün bütün grupların ittifakıyla bu komisyonun kurulmasıyla alakalı adımları atıyoruz. Hem Rabia Naz isimli yavrumuzun ölümüyle hem de buna benzer şüpheli çocuk ölümleriyle alakalı bu komisyonumuz titizlikle çalışacaktır ve bu olaylarla alakalı arka planda ne var, ihmal var mı, farklı konular var mı; bunların tüm detayları çıplaklığıyla ortaya çıkarılacaktır ve bunlar Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacaktır.

Arzumuz ve temennimiz, bir daha Rabia Naz gibi ve diğer yavrularımız gibi bu tip ölümlerin olmaması ve bu komisyonun çalışma esnasında başta Rabia Naz olmak üzere buradaki olayların arka planının ortaya çıkartılması konusunda gereken adımları atmasıdır.

Tüm milletvekillerine destekleri için ben de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Meclis araştırması açılmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oy birliğiyle kabul edilmiştir. (Alkışlar)

Değerli milletvekilleri, kabul edilen Meclis araştırması komisyonunun çalışmaları için birkaç hususu daha oylarınıza sunmak durumundayım.

İlki, Meclis araştırması yapacak komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teşekkür ederim.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, tüm siyasi partilerinin ortak iradesiyle gerek Rabia Naz ve gerekse diğer şüpheli çocuk ölümlerini araştırmak üzere komisyon kurulmasını büyük bir memnuniyetle karşıladığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, ben de kabul edilen bu araştırma önergesi doğrultusunda birkaç cümleyle duygularımı ifade etmek isterim. Rabia Naz’ın ölümü ve arkasında gerek Türkiye kamuoyundaki yansımaları gerek Meclisteki tartışmalar sonucunda Meclisimizin tüm siyasi partilerinin ortak bir iradesiyle, ortak bir mutabakatıyla gerek Rabia Naz ve gerekse diğer şüpheli çocuk ölümlerini araştırmak üzere bir komisyon kurulmasını büyük bir memnuniyetle karşıladım. Böylelikle toplumdaki kamu vicdanının rahatlamasına dönük çabalara Meclisimizin bütün siyasi partilerinin iş birliğiyle el atmış olması toplumumuzda bundan sonra olabilecek başka bu tarz üzücü olayların önlenmesi bakımından da etkin bir rol oynayacaktır. Ben kurulacak komisyonun şeffaf ve kamuoyunda herkesin bileceği tarzda bir çalışma yaparak, olayın aydınlatılmasına dönük çabalar içerisinde olarak böylesi olaylara tevessül edenleri ya da olayın ardındaki gerçekleri tüm çıplaklığıyla Türkiye kamuoyuyla paylaşacağına yürekten inanıyorum. Komisyonumuza başarılar diliyorum. Bu komisyonun başarısı Türkiye’nin itibarı açısından çok önemlidir. Bu bakımdan Meclisimizin bu kararı alan tüm siyasi partilerini ve oy birliği için el kaldıran tüm milletvekillerini ayrı ayrı kutluyorum. (Alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi daha vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri (Devam)

2.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 18 Temmuz 2019 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmasına ve bu birleşimde gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve 103 ve 103'e 1'inci ek sıra sayılarıyla bastırılıp dağıtılan On Birinci Kalkınma Planı’nın (2019-2023) ve Komisyon raporunun kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer alması ile görüşmelerinin 18 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşimde yapılmasına ve görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

Tarih: 17/7/2019

Danışma Kurulunun 17/7/2019 Çarşamba günü yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                          Mustafa Şentop

                                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                Başkanı

 

                   Mehmet Muş                                                 Engin Özkoç

                  Adalet ve Kalkınma Partisi                             Cumhuriyet Halk Partisi

                       Grubu Başkan Vekili                                     Grubu Başkan Vekili

 

                       Hakkı Saruhan Oluç                                            Erkan Akçay

                 Halkların Demokratik Partisi                           Milliyetçi Hareket Partisi

                       Grubu Başkan Vekili                                     Grubu Başkan Vekili

                                                       Lütfü Türkkan

                                                         İYİ PARTİ

                                                 Grubu Başkan Vekili

Öneriler:

Genel Kurulun; 18 Temmuz 2019 Perşembe günü saat 11.00'de toplanması ve bu birleşiminde gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 103 ve 103'e 1'inci ek sıra sayılarıyla bastırılıp dağıtılan On Birinci Kalkınma Planı’nın (2019-2023) ve Komisyon raporunun kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer alması ve görüşmelerinin 18 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılması ve görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Öneriyi kabul edenler… Etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

Bu şekilde değerli milletvekilleri, yarın sabah 11’de toplanacağız.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Bu kısmın 1’inci sırasında yer alan Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile 75 milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile 75 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2019) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 102) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı. Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 18 ila 35’inci maddeleri kapsamaktadır.

Şimdi, ikinci bölüm üzerine söz isteyen değerli milletvekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.

İkinci bölüm üzerinde ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın İsmail Tatlıoğlu’na aittir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Tatlıoğlu.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, Gazi Meclisin saygıdeğer mensupları; hepinizi şahsım ve İYİ PARTİ adına saygıyla selamlarım.

Sayın Aydın ve 75 arkadaşının bu kanun teklifi Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulmuş ve görüşmeler neticesinde Genel Kurula gelmiş bulunmaktadır.

Her kanunun bir maksadı olduğu gibi artık torba kanunların da bir genel maksadı olmalıdır, özellikle bu torba kanunun bir genel maksadı vardır. “Kanun yapıcının amacı nedir?” diye sorulur genel olarak. Burada da şunu görüyoruz: Bu bir para bulma torba kanunudur genel olarak ve buna çok net olarak “Bu bir kriz yasaları toplamasıdır.” diyebiliriz çünkü gerçekten kamu yönetimi “Nerelerden nakit aktarabiliriz de bu nakit ihtiyacını karşılayabiliriz?” düşüncesi içerisinde bir torba kanun yapmıştır. Bu, başından itibaren, yurt dışındaki Türk vatandaşı çalışanlarımızın emeklilik haklarını aşındırmaktan Merkez Bankasındaki ihtiyaç akçesine kadar geniş bir alanı ihtiva ediyor. Bunun dışında da, bazı maddelerde gerçekten bilinmeyen ve çok açık olmayan, şeffaf olarak kamuoyunda tartışılmayan sözleşmeler paralelinde bir düzenleme söz konusu.

Şimdi, gerçekten, baktığımızda, bütçe dengesi böyle bir ihtiyacı gösteriyor. Türkiye 2003 yılından beri ilk defa 2018’in ilk yarısında net borcu ödeyici olmaktan net borçlanıcı durumuna düştü ve Hazinenin 2019’un ilk altı ayında yüzde 32’ye yükselen borç çevirme oranı temmuzun ilk haftasında yüzde 167’ye çıktı. 2019 bütçesini beraber görüştük ve 2019 bütçesinde 80,5 milyarlık bir açık söz konusu. Bugün itibarıyla ve an itibarıyla bu açığı tüketmiş durumdayız, bunu aşmış durumdayız ve geri kalan beş buçuk ay içerisinde bunu aşan bir kaynak kullanımı söz konusu ve bunu zaten bu yasada da görüyoruz.

Şimdi, bu yasada bunun dışında bazı maddeler de var biraz önce belirtiğim gibi. Bu maddeler çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu ile Merkez Bankası arasındaki bilgi paylaşımı. Biz Merkez Bankasının bilgi paylaşımını uygun görüyoruz ama istiyoruz ki bu TÜİK üzerinden yapılsın yani bir kurumsal yapı üzerinden bu oluşsun.

Diğer taraftan, özellikle bu yurt dışı harçlarının 15 liradan 50 liraya çıkmasıyla ilgili bir madde var. Plan ve Bütçe Komisyonunda bizim bir önergemiz vardı bu harçların kaldırılması konusunda. Yurt dışı seyahatlerinde kendi vatandaşından harç alan ülkeler var ama genel ağırlık artık yurt dışı seyahati yapabilmek için bir harç ödemeyi, bir vergi ödemeyi, kamuya bir ödeme yapmayı gerektirmemeli, çoğu ülkede de gerektirmiyor. Bu konunun özellikle de güncellenmesi gerekiyor. Yani biz şimdi 15 liradan 50 liraya çıkartıyoruz ve Cumhurbaşkanına da bunu 3 misli artırma yetkisi veriyoruz. Yani bu rakamları güncellemek için kanun yapmaya ihtiyaç olmamalı, bir şekilde bunu kendi içerisinde amortize etmeli. Mesela bizim bu konuda düşüncemiz şuydu doğrusu: Yeniden değerleme oranında bu daima yıllık olarak değişsin ve rakam yıllık olarak belirlensin otomatik olarak. Ama bu kanun bu şekilde geçti.

Diğer taraftan, 21’inci madde gümrüklerle, gümrükteki araçlarla ilgili. Burada birinci el olarak getirilip ikinci el olduğu tespit edilen araçlar ve daha önceden getirilen araçlarla ilgili bir düzenleme var. Bu araçlar halkımızın tabiriyle “kaçak araçlar.” Özel tüketim vergilerinin yüzde 25’i ödendiğinde bunlar ruhsatlanabiliyor. Daha önceki uygulamada da yaklaşık 4 binin altında bir araç söz konusu olmuş.

Önemli bir düzenleme de özellikle telefon operatörlerinin talepleriyle ortaya çıkmış, İletişim Başkanlığımızın liderliğini yaptığı. Telefon satın almalarında eğer taksitli satış söz konusuysa satın alan kişi borcunu ödemeden bu telefonu ikinci el olarak sattığında yeni satın alan kişi bunu kullanamıyor, kullanımının kapatılmasına izin veriyor bu kanun. Bizim burada düşüncemiz şu: Bir kere, bu kanun düzenlenirken Rekabet Kurumunun bilgisinin alınması gerekiyordu, görüşünün alınması gerekiyordu bu kanunda çünkü bu, piyasa rekabetiyle alakalı. Telefon satın almayla ilgili böyle bir düzenleme yapıyoruz, laptop almayla ilgili böyle bir düzenleme yok veya daha bir sürü elektronik eşya alırken böyle bir düzenleme yok. Dolayısıyla bu biraz piyasayı da hırpalayan bir kanun. Çok ciddi olarak hukuki bir demlenmenin olmadığını düşünüyoruz, bir demlenme yok ve burada telefon operatörleri lobisinin de etkin çalıştığını düşünüyoruz doğrusu. Bu, sağlıklı bir durum değil, keşke bunu çekerek daha geniş çaplı bir düzenleme yapılmasını dilerdik.

Bunun dışında, şehir hastaneleriyle ilgili bir düzenleme var. Şehir hastaneleriyle ilgili düzenlemeyi doğrusu çok anlayabilmek mümkün değil çünkü zaten ortada üzerinde konuşulan fakat ortada olmayan bir sözleşme var. Sözleşmede hem hizmet bedeli var hem sözleşme bedeli var, net bugünkü değer hesaplamaları var. Bu sözleşmeler ve buna benzer sözleşmeler çok net olarak kamuoyu tarafından bilinmesi ve de denetlenmesi lazım gelen konular çünkü bunlar kamunun. Ancak burada anlaşılıyor ki döviz üzerinden yapılan bir sözleşme var ve döviz fiyatlarının yükselmesi nedeniyle aşırı bir ödeme söz konusu. Bakanlık bununla ilgili bir sınırlama getirmek istiyor. Tamam, getirsin, bununla ilgili bir şeyimiz yok ama burada esas olan şey şu: Böyle yirmi beş yılda 30 milyar doları bulan -sadece 6 hastane için söylüyorum- bir ödeme söz konusu olan kamunun yaptığı sözleşmelerin masanın üzerinde olamaması, bunlara bir parlamenterin ulaşamaması, Parlamentonun ulaşamaması gerçekten garip. Yani böyle bir ülke tanımı, böyle bir başlık Türkiye’ye hiç yakışmıyor. Böyle bir ülkenin yöneticisi olmak da parlamenteri olmak da üzücü. Bu kadar basit. Sözleşme masada nasıl olmaz? Bunu bütçede gördük, Sağlık Bakanımız da buradaydı, gerçekten onun yerinde olmak istemezdim. Bu nedenle bu çok açık değil. Yani burada ödemeler ve uzun vadeli ödemeler, Türkiye’nin bir yirmi beş yılını bağlayacak ödemeler söz konusu. Hatta, bu proje tamamlandığında yani şehir hastaneleri 31’e çıktığında, 2019 bütçesi üzerinden Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 64’ünü ihtiva eden bir bütçeden bahsediyoruz, bir harcamadan bahsediyoruz şehir hastaneleriyle ilgili. Bunun denetlenememesi kadar abuk bir durum olamaz yani, tam böyle kaba tabiriyle belki olacak ama abuk bir durum olamaz diye düşünüyoruz.

Bunların dışında, genel olarak, bizim bu (2/2019) sayılı Kanun Teklifi’nin uygun bulduğumuz maddeleri var. İYİ PARTİ olarak Komisyonda da böyle yaptık, Genel Kurulda da; uygun bulduğumuz maddeleri, hatta 1’inci maddesini hep beraber bir şekle getirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

Buyurun.

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.

Yasamanın yani Meclis Genel Kurulunun, Meclisin yetkisini Hükûmete devretmeme konusundaki düşüncelerimizi paylaştık ve bunun da karşılık bulması sevindirici oldu. Her parti kendi rengini vererek -4 parti için söylüyorum- bir düzenleme yaptık. Biz bu torba kanun içerisinde uygun bulduğumuz maddelere Komisyonda destek verdik, Genel Kurulda da arkadaşlarımızla oturduk konuştuk ve uygun bulunan maddelere destek veriyoruz, uygun bulmadıklarımıza da destek vermiyoruz.

Hepimize hayırlı olsun.

Konuşmamın başında söylemeyi düşünüyordum, gerçekten devletimizin ve milletimizin başı sağ olsun. Bugün 3 diplomatımızın -aldığımız bilgiler dâhilinde- şehit haberi üzerine gerçekten derin bir üzüntümüz var. Allah mekânlarını cennet yapsın, devletimize ve milletimize sabırlar versin.

Saygılar sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Esin Kara’ya aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) - Sayın Başkan, büyük Türk milletinin değerli milletvekilleri; 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.

Konuşmama başlamadan önce, bugün Erbil’de silahlı saldırı sonucunda şehit olan 3 diplomatımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum.

“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” Ulu Önder Atatürk.

15 Temmuz 2016 tarihinde, hain darbe girişiminin ilk saatinde “Nereden gelirse gelsin her türlü darbenin karşısındayız, meşru Hükûmetin yanındayız.” diyen, evinden çıkıp partideki makamına gelen yani adresini bilcümle haine açık ve aleni ilan eden, darbeye ilk karşı çıkan ve siyasi dengeleri değiştiren, açıklamasının tüm televizyonlarda alt yazı olarak geçmeye başlamasıyla tüm vatansever subay ve askerlere, vatandaşlara cesaret vererek milyonların sokağa çıkmasına vesile olan liderimiz Sayın Doktor Devlet Bahçeli’dir. Sayın Necdet Ünüvar hazırlamış olduğu 707 sayfalık tüm detaylarıyla o geceyi anlatan kitapta keşke bunlardan da detaylı bir şekilde birazcık bahsetmiş olsaydı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 18’inci maddesiyle 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumuna İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkındaki Kanun’un 35’inci maddesinin altıncı fıkrasında değişiklik yapılarak sağlık verileri dışındaki kişisel ve ticari sır niteliğinde olan verileri veri sahibinin noter onaylı muvafakati veya e-devlet uygulaması üzerindeki kimlik teyidiyle vereceği izin dâhilinde kanunda belirtilen kamu idareleri ve istatistiki verilerde kullanılmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasıyla paylaşması yetkisi verilmiştir. Merkez Bankası bu konularla ilgili olarak etki analizinde bu verileri kullanacağını beyan etmektedir.

Yine, maddeyle Sosyal Güvenlik Kurumunun kişisel sağlık verilerini Sağlık Bakanlığıyla paylaşabilmesi imkânı verilmiştir.

Teklifin 19’uncu maddesiyle 5520 sayılı Kanun’a geçici 12’nci madde eklenerek Türkiye'de elektrik motorlu otomotiv üretimini teşvik etmek amaçlı düzenleme yapılmıştır. Bu firmalara Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (32/A) maddesi kapsamında indirimli kurumlar vergisi kapsamında kazandıkları yatırıma katkı tutarlarını 31/12/2015 tarihine kadar ilk iktisabı nedeniyle ödedikleri ÖTV vergisini üçer aylık dönemler itibarıyla nakden veya vergi borçlarına mahsuben alabilme hakkı tanınmıştır. Ülkemizin ekonomisine büyük katkı sağlayacak bu tür firmalara vergisel açıdan sağlanan destekleri olumlu görmekteyiz.

24 Haziran 2018 seçim döneminde Liderimiz Sayın Doktor Devlet Bahçeli Türkiye’de yerli otomotiv tesisinin kurulması için en uygun ilin Konya olduğunu beyan etmiştir. Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti Mevlana Kalkınma Ajansı, Konya Sanayi Odası, Konya Ticaret Odası, Konya Ticaret Borsası, Konya Organize Sanayi Bölgesi, Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma Bakanlığınca desteklenen Otomotiv Üretilebilirliği Fizibilite Raporu’nda 8 il arasında yapılan araştırmada en uygun ilin Konya olduğu tespit edilmiştir. Bu yatırım Konya ve civarındaki illerin istihdam sorununa çare olmanın yanında, ülkemizde faaliyet gösteren nakliye firmalarının da ekonomimize katkısını artıracaktır.

Teklifin 20’nci maddesiyle, yurt dışına çıkan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızdan çıkış başına alınan harç miktarı 15 TL’den 50 TL’ye yükseltilmektedir.

Kanun teklifinin 21’inci maddesi aynı zamanda 14’üncü maddeyle ilintilidir. 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3’üncü maddesinin (2)’nci fıkrası uyarınca başlatılmış soruşturma veya kovuşturma kapsamında bulunan ve müsadere kararı verilmemiş taşıtların sahiplerine iadesi, 31/12/2019’a kadar gümrük idaresine başvurulması ve ilk iktisapta ödenen ÖTV’ye ek olarak yüzde 25 daha ÖTV’nin bir ay içerisinde ödenmesi kaydıyla iyi niyetli üçüncü kişilerin korunması amaçlanmaktadır.

4458 sayılı Yasa’dan 1.260, 5607 sayılı Yasa’dan da 2017 yılında 2.654 taşıtın yararlanmış olduğu göz önünde bulundurulur ise yine taleplerin olacağı malumdur. Yalnız, burada dikkat edilmesi gereken bir konu vardır. Kanunun uygulanması sırasında iyi niyetli üçüncü kişilerin tespitine azami özenin gösterilmesi gerekmektedir. Suistimale fırsat verilmemesi için azami dikkat gerekmektedir.

Kanun teklifinin 22, 23, 24’üncü maddelerinde getirilen düzenlemeyle Mobil Cihaz Kayıt Sistemi’ne kayıtlı olan ancak yedi yıldan fazla süredir sinyal alınamayan yaklaşık 70 milyon civarındaki cep telefonunun kaydının silinmesi, bu sayede kaçak telefonların kaydedilmesinin engellenmesi amacıyla düzenleme yapılmıştır. Ayrıca, telefon operatörlerinin vadeli olarak hatla birlikte cihaz satışında dolandırıcılığın önüne geçilebilmesi için bu tür kayıtların işletmeciler ve kurumun Mobil Cihaz Kayıt Sistemi arasında paylaşımına izin verilmektedir. Bu tür bilgi paylaşımlarının ileride sakıncaları olabileceği göz ardı edilmemelidir. Yine, elektronik kimlik bilgisi değiştirilmiş yani klonlanmış cihazların madde yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört ay içerisinde engelleneceği ancak bir yıllık başvuru süresinde 250 TL ödenmesi kaydıyla tekrar kullanıma açılabileceği belirtilmiştir.

Teklifin 25’inci maddesiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi İdari Teşkilatı kadrolarında bulunan ve Millî Saraylar İdaresi Başkanlığında görevli olan personelin özlük hakları korunarak Millî Saraylar İdaresi Başkanlığına atanabilmesi öngörülmektedir.

Teklifin 26’ncı maddesiyle, 6361 sayılı Kanun’un 16’ncı maddesine fıkra eklenerek özel karşılık ayrıldıktan sonra tahsil imkânı kalmaması nedeniyle kayıttan düşülen alacakların Vergi Usul Kanunu’nun 322’nci maddesi hükmünde değersiz alacak olacağı hükme bağlanmıştır.

Kanun teklifinin 27’nci maddesinde, 6362 sayılı Yasa’nın 31’inci maddesinde yapılan ekle, özel sektör tarafından ihraç edilen tahvillerin icra mahkemelerinde İcra ve İflas Kanunu’nun 68’inci maddesine göre belge kabul edileceği belirlenmiştir.

Teklifin 28’inci maddesiyle, kamu-özel iş birliği sözleşmelerindeki değişikliğin kamu menfaati, rekabet ve eşitlik prensipleri esasınca, işletme dönemi boyunca kullanıcıya ödenecek kullanım bedeli ile hizmet bedelinin net bugünkü değer üzerinden hesaplanması hükmü getirilmiştir.

Teklifin 29’uncu maddesiyle 6428 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde değişiklik yapılmıştır. Mücbir sebep ya da sözleşmeyi etkileyen hâller nedeniyle sözleşmenin uygulanabilirliğinin sıkıntıya düştüğü durumlarda sözleşme bedelinin artırılmaması kaydıyla Sağlık Bakanlığının onayıyla sözleşme ve eklerinde değişiklik yapılmasına izin verilmiştir.

Kanun teklifinin 30’uncu maddesiyle 6428 sayılı Kanun’a geçici 3’üncü madde eklenerek maddenin yürürlük tarihinden önce akdedilmiş sözleşmelerde 4’üncü maddenin (9)’uncu fıkrasından yararlanma hakkı verilmiştir.

Teklifin 31’inci maddesiyle lisanssız enerji üretim projelerinde tüketim-üretim bağı kopmuş olanlara yüz yirmi gün süre uzatımı verilmektedir. Bu haktan başka mücbir sebep hâlleriyle yararlanamayanların da dâhil edilmesi gereklidir.

Teklifin 32’nci maddesiyle Elektrik Piyasası Kanunu’nda kamu yararına bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Bu maddenin geriye yönelik işlemlere uygulanacak olması tarafları etkileyebilecektir.

Teklifin 33’üncü maddesiyle 6569 sayılı Kanun’un 12’nci maddesinin (7)’nci fıkrasında Türkiye Sağlık Enstitüsü Başkanlığında görevlendirilen öğretim üyelerinin mali, sosyal, hak ve yardımlarının kurumlarınca ödenmeye devam olunması düzenlenerek, üniversiteden nakil olan akademisyenlerin ücret hakları korunarak nitelikli personel istihdamının önü açılmıştır.

Teklifin 34 ve 35’inci maddeleri yürürlük maddeleridir.

Sayın Başkan, büyük Türk milletinin değerli milletvekilleri; Meclisimiz çok kısa bir süre sonra tatile girecek ve bizler seçim bölgelerimize dönüp orada çalışmalarımıza devam edeceğiz. Ancak bize şöyle bir şey söylense, “Meclis tatile giriyor ama her salı, çarşamba ve perşembe günleri Genel Kurul toplantılarımız olacak ve sizler de komisyon toplantılarına tekrar gireceksiniz.” denilse bizler deriz ki: Bu nasıl bir tatil? Ama biz bunu bir meslek olarak yaşıyoruz. Bizim adımıza bir tatil ve kanun var, 5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ESİN KARA (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kara.

ESİN KARA (Devamla) – Tatil varken de biz 26 Temmuzda beyanname veriyoruz, tatil yokken de 26 Temmuzda beyanname veriyoruz.

Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizi izleyen büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, Batman Milletvekilimiz Sayın Necdet İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın İpekyüz.

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” adı verilen bu sistem, Türkiye Büyük Millet Meclisinde siyaseti artık konuşturmayıp da tümüyle bizi bir onay mercisine, deyim yerindeyse bir notere dönüştürmek istiyor.

Bu Meclisin en büyük görevlerinden birisi olarak buraya gelen, tümüyle toplumu ilgilendiren, Türkiye’nin geleceği açısından, prestijini artırmak, demokrasiyi artırmak adına birçok konuya değinmemiz gerekirken hızlıca torba yasalarla birçok şey önümüze getirilmekte ve vekiller de -deyim yerindeyse- parmak kaldır, indir, onayla şeklinde notere dönüştürülmekte. Aslında bu sıkışıklığın temel nedeni, bizden sanki bir şeyler saklanmak isteniyor, Meclis işlevsiz hâle getirilmek isteniyor.

Bakın, demokrasinin en büyük kaygısı ne olmalıdır? Demokrasinin en büyük kaygısı toplumsal uzlaşma, ortak yarar, kamu yararı olmalı ve tümüyle hepimizi ilgilendiren konularda yasamayı, yürütmeyi, denetlemeyi daha iyi nasıl yapabiliriz, bunun üzerine konuşmak lazım ama gelin görün ki ilk günden beri giderek otoriter, tekçi bir yönetime dönüşen ve ismine “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” denilen sistemde Meclis işlevsiz bir hâle getiriliyor, her şeyin hızlıca, bir an önce yapılması düşünülüyor.

Siyasetin teknikleştirilip bir düzeye getirildiği dönemi yaşıyoruz. Dünyada da böyle bir trend var ve bunlarla beraber otoriter yönelimler artıyor, otoriter bir yönetim tarzı gelişiyor. Niçin? Ekonomi konuşuluyor, ekonomi konuşulduğunda siyasetini konuşmayacaksınız; sanki 2+2, bir matematik hesabı gibi, hızlıca bunu ele alacaksınız. Yoksul ne yapıyor, çiftçi ne yapıyor, işçi ne yapıyor, memur ne yapıyor, dezavantajlı kesimler ne yapıyor, bunlarla ilgili konuşmayacaksınız, ekonomiyi; matematik gibi, teknik gibi “Bir an önce bunu yapmamız lazım...” Bu teknik konu da nedir? Tercih, sermayeden yana.

Bu neoliberal politikaların geldiği son aşamada, hiçbir zaman emekle ve altta olanlarla ilgili değil, üsttekilerle ilgili nasıl bir düzenleme yapabiliriz, bununla ilgili düzenlemeler düşünülmekte.

Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir an önce, hızlıca bir şeyler önümüze getiriliyor. Arkadaşlar –Komisyon üyeleri de burada, bizler de- teklifin kendi maddelerinin bile birbiriyle ilişkisinde sıkıntı var. “15’inci madde ile 24’ü birleştirelim -yani, deyim yerindeyse- 11 ile 19’u birleştirelim.” Peş peşe bile düzenlenmemiş. İçinde enerji var, sağlık var, telefon var, birçok şeyi içine koymuşlar. Buna baktığımızda, ülkenin gerçek durumuyla ilgili, mevcut durum nedir, bu konuşulmuyor.

Bakın, nedir saklanan? Dile getiriyoruz, hep “kriz” dediğimizde “Yok.” hep “Şu var.” dediğimizde “Yok.” Ve nedense, dile getirdiğimiz, Türkiye’nin gerçek konuşulması gereken, gerçek ele alınması gereken birçok konusu inkâr edilmekte, örtbas edilmekte. Hiçbir inkâr, hiçbir örtbas sorunu ortadan kaldırmaz, sorunun aslında temeline inmek lazım. Nedir, ekonomik kriz var mı, yok mu? Burada konuştuğumuzda, ilk günler zaten “Nasıl bunu diyorsunuz, nasıl kriz deniyor?” Artık herkes krizin ne olduğunu biliyor. Bu sefer “kriz” denmeden, krizden çıkış yolları için geçici, palyatif çözümler bulunuyor. Bakın, enflasyon yüzde 15,72; işsizlik yüzde 14,1; genç işsizliğinde Avrupa’da lider konumunda Türkiye. Tekrar, özel sektörün dış borcu 453 milyarla millî gelirin yüzde 60’ını oluşturuyor. 2019 yılı için hedeflenen bütçe açığı 80 milyar TL, ilk altı ayda açıklanan rakam ne? 78,6. Ve böyle bütçeye baktığımızda, Türk lirası her gün değer kaybediyor.

Dün gazetelere ve internet sayfalarına haber düştü, 53 bin esnaf kepenk kapatmış. Son beş yılda yarım milyondan fazla esnaf iş yerini kapatıyor ve esnafların birçoğu banka kredisini ödeyemiyor, kredi kartını ödeyemiyor; biz burada, bu torba yasada da birçok ayrıcalıklı, özellikli, hepimiz tarafından ismi bilinen şirketlere aflar, düzenlemeler ve “barış” diye –tırnak içinde, gerçek barışı konuşmayıp da sermayeye ve hiç ihtiyacı olmayanlara, belki de bu çatışmalı durumun işinden de yararlananlara- birçok düzenleme getiriyoruz ve ne oluyor? Genç işsizlikte -dün açıklandı- 1 milyon 116 bin kişi daha eklendi işsiz sayısına.

Bakın arkadaşlar, 16 Nisan referandumunda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte seçim sürecinde meydanlarda şu söyleniyordu: “Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber krizler dönemi kapanacak, bundan sonra hiç kimse krizden söz etmeyecek.” Arkadaşlar, siyaset krizde, ekonomi krizde, toplumsal yaşam krizde. Demek ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kendisi bile krizde, son bir aydır bunu tartışıyoruz. Hükûmetin “Krizi çözeceğim.” dediği sistemin kendisi, krizin biraz değil, tümüyle nedeni olmuştur.

Kanun teklifine bakınca, biraz önce söylediğimiz gibi, aslında içine birçok şey konmuş ve tümüyle krizin önlenmesi için geçici çözümler içermekte ve bu aslında krizin varlığının da bir belgesi niteliğindedir, bugün oylaması yapılacak maddeler. Yarın da kalkınmayla ilgili, planlamayla ilgili konuşacağız. O da krizin varlığını resmen belgeleyen bir metindir.

Bakın, bu torba yasalar artık bir nevi temcit pilavına döndü, git gel, git gel; birçok düzenleme, daha önce bu Meclisin yaptığı düzenlemeleri tekrar düzenlemeye dönüktür. Diyelim ki altı ay önce, bir yıl önce birtakım maddelerle, palyatif, geçici çözümler düşünülmüş; şu anda onlarda da boşluk olduğu için, bir daha, onlarla ilgili yeniden torba yasanın içinde düzenlemeler yapılmaya kalkışılmış. Nedir? Karman çorman bir şekle dönüşmüş ve içinde haberleşme var, telefon var, enerji var, sağlık var; birçok madde yan yana gelmekte, öyle ki birbiriyle bağlantısız konular ele alınmakta. Ortak bir tarafı var, bu Mecliste ilk günden beri bütün yetkileri -evet, sistemin ismi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi- Cumhurbaşkanına veriyor: “Cumhurbaşkanı belirler.” “Cumhurbaşkanı atar.” “Cumhurbaşkanı yükseltir.” “Cumhurbaşkanı düşürür.” Arkadaşlar, biz Mecliste -Plan ve Bütçede bile, koş, git, gel- birçok komisyonda zamanla mücadele ederken ya bu Cumhurbaşkanına ne biçim bir haksızlık yapılıyor? Yani sabahtan akşama kadar otursa, her birine bir dakika ayırsa inanın kırk sekiz saat yetmez, yetmiş iki saat yetmez. Bu zulümdür, bir insana bu kadar yüklenmek, bu kadar şey yapmak... Ama biz biliyoruz ki onsuz bir şey olmayacak çünkü olduğunda tepki alınacak.

Arkadaşlar, bu maddede kişisel verilerle ilgili düzenleme var. Bakın, kişisel verilerle ilgili düzenleme yapılırken birçok şey konuşuldu. Dünyada kişisel verilerin paylaşılmasının önlenmesi için birçok çaba gösteriliyor. Dünyada siber saldırılar için, hepimizin mahremiyeti için bunlar korunurken ve Türkiye’de Türkiye İstatistik Kurumu gibi bilimsel kurumlar varken, çalışma yürütenler varken herkese verilerimizi veriyoruz. Ne oldu? Anavatan Partili eski bir vekil şirket kuruyor, 65 bin liraya SGK’nin verilerini satın alıyor. Cumhuriyet Halk Partisinin itirazı üzerine mahkemeye gidiliyor ve dava kaybediliyor. Kaybeden kişi utanmadan temyize başvuruyor. Temyizde de reddediliyor, sonra bir düzenleme yapılıyor.

Bakın, kişisel veriler, en son, İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde de ortaya çıktı. Büyükşehir Belediye Başkanı bu verileri -ne olup ne olmayacağını bu tartışmalarda- incelemek için düşünürken her türlü vatan hainliğiyle suçlandı. Şimdi biz “Bu kişisel verileri niye böyle yaptınız?” dediğimizde tekrar itiraz ediliyor. “Bize kalırsa biz inceleriz, bize kalırsa biz belirleriz. Biz her şeyi biliriz, siz bilemezsiniz.” Bildiniz ama, tehlikeli iş yapıyorsunuz. Normalde veriler mahremdir, verilere ait istatistikleri herkes kullanamaz. Bir taraftan biz burada bunları dile getirirken, her zaman da suçlanmak için hedef konumuna getirilmekteyiz. Bunlar da yanlış şeyler.

Bakın, torba yasada tekrar bir düzenleme var. Otomotiv sektörü için, yerli araba üretmek için, birçok şey düzenleniyor bu konuşacağımız ikinci bölümde. “Özel tüketim vergisinden şirketler desteklenecek.” deniyor. Arkadaşlar, böyle bir şey yok. Özel tüketim vergisi normalde bizler için; sağlık için, eğitim için, yoksullukla mücadele için. Türkiye’nin bu kadar ciddi problemi varken konuşulması gereken, üzerinde düşünülmesi gereken, onlara ayırmak için parayı bizden toplayacaklar, hepimizden toplayacaklar ve “Buyur, gel, bunu yap...” Yani Türkiye’de son dönemde bu özel şirketlerle ilgili yapılan düzenlemeler gerçekten tarihe ileride büyük bir not olarak düşecek. Vergiden muaf, arsadan muaf, teminattan muaf, damga vergisinden muaf, mahkemeden muaf, her şeyden muaf.

Ve nereye geldik? Bakın, bu maddenin içinde şehir hastaneleri var. Şehir hastanelerinin sözleşmesini bu Meclis bilmiyor. Ve bu Meclis, bilmediği şehir hastaneleri sözleşmesiyle ilgili, sözleşmenin içeriğine bakmadan, limitlerin yükseltilip alçaltılması için yetki verecek bu yasayla. Arkadaşlar, geçmişte “Bir bilmecem var çocuklar.” “Haydi, sor, sor.” denirdi ve bilinirdi. Ya, burada -bilmece değil- hiç kimse bir şey bilmiyor ama birazdan parmaklar kalkacak ve bu sözleşmelerde limitlerin artırılması, düşürülmesi için düzenleme yapılacak. Nedir olay, biliyor musunuz? Dövizle vermişler, dövizle yapmışlar. Bir taraftan nutuk çekiliyordu “Dövizlerinizi yastık altından çıkartın, Türk lirasına dönün, Türk lirası en kutsal şeydir, biz buna sahip çıkmazsak olmaz.” deniliyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Bütün sözleşmeler dövizle bağlanmış, en alt hizmetinden en üstüne kadar. Hiçbir şeyi bilmiyoruz, şu anda biz Türkiye’de Sağlık Bakanlığının ne kadar kira verdiğini bilmiyoruz; dövizle mi, Türk lirasıyla mı, bilmiyoruz. Şehir hastaneleriyle ilgili birçok şey bilinmemekte ve bunlar ileride bizlerin, çocuklarımızın, torunlarımızın, bütün hepsinin bütçesinden çıkmış olacak. Halkın parasını tümüyle onlara vermekteler, bizden vergi almaktalar ama birilerine yaranmak için hizmet edilmektedir.

Arkadaşlar, gelecekle ilgili bizim yapmamız gereken birçok düzenleme var. Bakın, burada, telefonlarla ilgili yine bir düzenleme var. Geçmişte pasaport için yapılıyordu, şimdi yeni bir düzenlemeyle herkesten 250 lira alacak klonlama için. Ya, vatandaş niçin telefonu dışarıdan getiriyor? Ucuz olduğu için. Tekrar bu torba yasada vardı, birinci bölüm üzerinde konuştum, niçin vatandaş allem kallem edip dışarıdan araba getirtmeye çalışıyor? Çünkü siz vergileri çok yükseltiyorsunuz. Sonra ne yapıyorsunuz? Bir yolunu bulan vatandaş bunu getirttiğinde diyorsunuz ki: “Cezayı vereyim ama bana para ver, tekrar bir yol bul.” Yeni yolları da açmış oluyorsunuz, sürekli bir af çıkartmış oluyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Bağlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın İpekyüz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Bunlara siz kesin ve kalıcı çözüm bulmadığınız zaman, Türkiye’nin birçok problemini siz görmemezlikten geldiğiniz zaman barıştan da, demokrasiden de, birçok şeyden de uzaklaşırsınız, kriz derinleşir ve kriz bizi perişan eder, hepimizi perişan eder. O yüzden, gelin bundan vazgeçin, hepimiz geleceğimizi daha güzel kurgulayalım ve bu Meclisi bir onay mercisi olmaktan çıkaralım; Meclis kendi işlevini yapsın, siyaseti konuşsun.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Bekaroğlu’na aittir.

Süreniz on dakika Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, baştan kızdırayım sizi, sonra rahat rahat konuşayım. Bir krizle geldiniz, yeni bir krizle gidiyorsunuz arkadaşlar. Bu teklifi hazırlayan arkadaşımız Mustafa Savaş Bey sunarken dedi ki: “Ekonomik olumsuzlukları bertaraf etmeye çalışıyoruz.” Mealen buna benzer bir şey kullandı. Çok doğru. Birinci bölümde görüştüğümüz maddelerin de, bu ikinci bölümde görüşeceğimiz maddelerin de hemen hemen büyük çoğunluğu, bundan önce çıkan torbalarda olduğu gibi, krizden çıkmak için panik şeklinde yapılan çalışmalar. Para toplamaya çalışıyorsunuz, para bulmaya çalışıyorsunuz. İşte, daha evvel çıkardığınız yasaları işleterek, yasakladığınız şeylere tekrar izin vererek para topluyorsunuz, işte “varlık barışı” diyorsunuz vesaire, bu şekilde Türkiye'yi rahatlatmaya çalışıyorsunuz. Ama değerli arkadaşlarım, bu şekilde bir yere gidemeyeceksiniz. Biz bunu aslında, arkadaşlar, 2015’ten bu yana Plan ve Bütçe Komisyonunda gelen torba yasalar vesilesiyle defalarca ifade ettik, bu Genel Kurulda da ifade ettik. Bu şekilde bu krizden çıkmak mümkün değil. Krizden çıkmak için öncelikle bir krizin olduğunu kabul edeceksiniz sonra sebebini kabul edeceksiniz arkadaşlar ve ondan sonra da radikal bir şekilde, cesur bir şekilde tedbirler alacaksınız.

Bakın, öncelikle yapacağınız şey, güvendir. Sizin en temel probleminiz güven değerli arkadaşlarım. Bakın, bir finans krizi değil, reel sektör krizi filan ama dönüyorsunuz, reel sektörün ne problemi var? Finansla ilgili bir problemi var. Türkiye'nin en temel problemi, para yok, tasarruf yok. Biz bu yaptıklarımızı ettiklerimizi borç alarak yapıyoruz ediyoruz değerli arkadaşlarım. Borç maliyetini düşürebilmeniz için güven oluşturmanız gerekiyor, yapmıyorsunuz.

Bakın “Serbest piyasa içinde hareket ediyoruz, dünya ekonomik sistemi içindeyiz.” diyorsunuz, ondan sonra… Dünya ekonomik sistemi içinde, serbest piyasa içinde nasıl borç para alınır belli, bu kural belli. “Efendim, biz bu kurallara uymuyoruz.” Uymayınca problem çıkıyor, diyorlar ki: “Sizin kredi notunuzu düşürüyoruz.”

Ne demek kredi notunu düşürmek değerli arkadaşlarım? Kredi maliyetinin artması demektir. O hâlde, siz bunlara uyacaksınız. Üstelik de çıkmışsınız, bu kredi derecelendirme kuruluşlarıyla anlaşma yapmışsınız, para ödüyorsunuz. Bu şekilde olmaz değerli arkadaşlar.

Demokrasiyle ilgili de böyle. Kuralları yarı yolda değiştiriyorsunuz. Akşamdan sabaha Merkez Bankasının Başkanını değiştiriyorsunuz, böyle olmaz değerli arkadaşlar.

Hukuk devletiyle ilgili çok ciddi problemler var. Bu ülkede tutuklu yargılama esas hâle gelmiş. Böyle bir demokrasi dünyanın hiçbir yerinde yok. Bugün olan şeyin yarın değişmeyeceğini kimse garanti etmiyor, böyle bir ortamda güven oluşturmanız mümkün değil değerli arkadaşlarım.

Bakın, bu teklifin içinde, sizin hukuk anlayışınızı göstermesi açısından bir 19’uncu madde var. Bu 19’uncu maddede bir şey yapmaya çalışıyorsunuz ama esasen, bu yapmaya çalıştığınız şeyi nasıl yapacağınız çok önemli.

Değerli arkadaşlarım, elektrik motorlu araçlarla ilgili diyorsunuz ki: “…elektrik motorlu taşıt araçlarını Türkiye’de imal eden mükelleflerin, destek kararında belirlenen kadarıyla, bu yatırımları dolayısıyla Kanunun 32/A maddesi kapsamında hak kazandıkları yatırıma katkı tutarını, söz konusu malların ilk iktisabı dolayısıyla 31/12/2035 tarihine kadar vergi dairesine ödenen özel tüketim vergisinin, takvim yılının üçer aylık dönemleri itibarıyla bu mükelleflere kısmen veya tamamen, nakden ya da vergi borçlarına mahsuben ödenmesi suretiyle kullandırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.”

Uzun uzun okudum. Değerli arkadaşlarım, böyle bir kanun olur mu? Cumhurbaşkanına Türkiye Büyük Millet Meclisi bazı yetkiler verebilir ama kanun yapma yetkisi vermez. Bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda gündeme getirdik, bize dediler ki: “Kardeşim, Bakanlar Kurulu kalktı, onun yerine Cumhurbaşkanı var.”

Değerli arkadaşlar, Bakanlar Kurulu kanun çıkarmaz ki, Cumhurbaşkanı kanun çıkarmaz ki. Cumhurbaşkanı çıkan kanunları yürütür. Zaten yürütme maddesinde diyoruz ki: “Bu kanunu Cumhurbaşkanı yürütür.” Eskiden “Bakanlar Kurulu yürütür.” diyorduk, şimdi siz kanun yapma yetkisini devrediyorsunuz; bu, Anayasa’ya aykırıdır. Böyle bir demokrasi olmaz, böyle bir demokrasiye güven de olmaz değerli arkadaşlarım.

Bakın, bu bölümde konuşacağımız önemli konulardan bir tanesi de enerji yatırımlarıyla ilgili değişiklikler. Enerji yatırımları apar topar yapıldı, öyle yapıldı ki bir şekilde inşaat gibi. Enerjiye öyle büyük teşvikler verdiniz ki insanlar, büyük büyük holdingler sanayiyi kapattılar. Türkiye'nin en önemli iki holdinginden bir tanesi -ismini vermeyeyim- sanayide gerilere gitti, bankacılığa ve enerjiye yatırım yaptı, şu anda batıyorlar. Şimdi onları rahatlatacak birtakım düzenlemeler yapıyorsunuz. Bakın, siz iyi bir planlama yapmadınız, yarın ne olacağını söylemediniz, o kısa süreli, konjonktürel büyümelerden hareketle planlar yaptınız, vaatlerde bulundunuz; insanlar da geldiler, oralara büyük paralar yatırdılar, şimdi batıyorlar. Peki, bunların batmasının bedelini kim ödeyecek? Siz, biz ödeyeceğiz değerli arkadaşlarım. Onları birtakım mali yükümlülüklerden kurtarıyorsunuz. Bu kanun teklifinin 15, 16 ve 17’nci maddelerinde -biliyorsunuz, İstanbul yaklaşımı- kredi affı getiriyorsunuz şirketlere. Enerji şirketlerine de getiriyorsunuz.

Buradaki düzenlemelerle de ikinci bölümdeki düzenlemelerle de sadece mali şeyler getirmiyorsunuz; daha evvel devir sözleşmelerinde uymayı vadettiği birtakım kurallar var, mesela bacayı değiştirecek, mesela teknolojiyi geliştirecek, bunlarla ilgili süreleri üç yıl daha uzatıyorsunuz. Kim ödüyor bedelini? Siz, biz ödüyoruz vergilerimizle. Sadece vergilerimizle değil, çocuklarımızın ciğerleriyle de ödüyoruz. Onlar bacalarından zehirli gazlar çıkarmaya devam edecekler üç sene daha. Niye böyle oluyor? Sizin yanlışlarınız dolayısıyla oluyor değerli arkadaşlarım.

Bu kanun teklifinde yapılan bir düzenleme de kamu-özel iş birliğiyle ilgili değerli arkadaşlarım. Bakın, siz dünya kadar kaynak kullandınız on yedi yılda. Bu kaynak kullanmanın en son keşfettiğiniz modeli de kamu-özel iş birliği değerli arkadaşlarım. Bu yapılırken, bununla ilgili düzenlemeler yaparken sizler defalarca uyarıldınız ama “Hayır, bir kuruş harcamadan, kelepir yatırım yapıyoruz, milyar dolarlık yatırımlar yapıyoruz.” dediniz ve değerli arkadaşlar, 158-159 milyar dolar gelirden vazgeçerek 50 küsur milyar dolarlık yatırım izni verdiniz. Şimdi, bu pakette, bu torbada, efendim “Bu sözleşmelerde problem varmış, kamu zarar etmeye başladı, dolayısıyla şimdi bu sözleşmeleri tekrar ele alacağız, birtakım düzeltmeler yapacağız, işte, yükümlülükleri döviz cinsinden Türk lirası cinsine çevireceğiz.” diyorsunuz. Peki, uyarılmadınız mı değerli arkadaşlarım defalarca? Niye böyle bir şey yaptınız?

Bakın, size bir şey söyleyeyim: Siz ne yaptıysanız kendi elinizle yaptınız. Şu anda Türkiye bir kriz yaşamaktadır, bütün göstergeler bir krizi gösteriyor. Her şeyi bir tarafa bırakalım, elimizdeki şu 35 maddelik torba yasa kesin ve kesin bir krizi gösteriyor. Bunlar, 2001 krizi sonrasında hani Meclise, buraya gelmişti ya “15 günde 15 yasa” kriz yasaları, bunlara benzer yasalardır değerli arkadaşlar. O dönemde bile Merkez Bankasında biriken ihtiyat akçelerine Hazine el koymadı değerli arkadaşlarım, siz bu dönemde yapıyorsunuz.

Bakın, sürekli olarak insanların gözüne bir şey sokuyorsunuz: “Şunu yaptık, bunu yaptık...” Sayın Cumhurbaşkanı şunu bile söyledi: “Karnını doyurduklarımız bu sefer bize oy vermedi.” Bu lafı bile ettiniz. Sürekli şekilde “Şunu yaptık, bunu yaptık, hizmet…” diyorsunuz değerli arkadaşlar.

Peki, ben size birtakım rakamlar vereyim de konuşmamı bitireyim. Elbette hizmet edeceksiniz, elbette çalışacaksınız, elbette yol yapacaksınız. Bakın arkadaşlar, siz iktidara geldiğiniz 2003’ten bu yana 61 milyar dolar özelleştirme geliri elde ettiniz; 5 milyar TL, bugünkü paraya çevirdiğinizde 2 trilyon dolara yakın vergi topladınız. Sadece ve sadece 640 milyar TL’lik yatırım harcaması yaptı devlet değerli arkadaşlarım, o günden bugüne. Daha başka ne yaptınız? 144,1 milyar dolar olan dış borcu 453 milyar dolara çıkardınız. İç borç olarak da 1 trilyon 605 milyar TL borç aldınız değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu, toparlayalım.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bu süre içinde beğenmediğiniz o hain Batı’dan, size düşman Batı’dan 205 milyar dolar doğrudan yatırım aldınız, 267 milyar dolar da sıcak para geldi değerli arkadaşlar. Yaptığınız yatırımların tamamı 640 milyar TL.

Şimdi, ben size soruyorum sevgili arkadaşlarım: Hani Hocanın bir şeyi var ya, eve et alıyor, ondan sonra geliyor, et yok. “Hanım, et nerede?” “Kedi yedi.” Eti tartıyor, 3 kilo -et getirmiş- kediyi tartıyor, 3 kilo. Peki, bu kediyse et nerede? Değerli arkadaşlarım, bu etse kedi nerede?

Evet, bitiriyorum. Siz, bir krizle geldiniz, ciddi bir krizle geldiniz, ciddi bir krizle gidiyorsunuz. Öyle bir gidiyorsunuz ki bu milletin size bağlamış olduğu bütün ümitleri de yok ederek gidiyorsunuz değerli arkadaşlarım. Verdiğiniz zarar elli senede telafi edilemeyecek.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölümde şahıslar adına söz taleplerini yerine getireceğiz.

İkinci bölümde şahıslar adına ilk söz, Denizli Milletvekilimiz Sayın Nilgün Ök’e ait.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, sözüme başlamadan önce, bugün Erbil’de şehit olan 3 diplomatımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Bugün Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde konuşmak üzere şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün ikinci bölümü üzerinde görüşmelerini gerçekleştirdiğimiz kanun düzenlemesiyle ülkemizde elektrik motorlu otomotiv markalarının üretilmesinin ve bu araçların yurt içinde tercih edilebilirliğinin vergisel yönden desteklenmesini, enerji ihtiyacının karşılanmasında önemli yer tutan yenilenebilir enerji projeleri için kolaylaştırıcı düzenlemelerin hayata geçirilmesini, Kaçakçılıkla Mücadelede Kanunu’na getirilen düzenlemelerle kayıt dışı ekonominin önüne geçilmesini, kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaçlarına ve vatandaşlarımızdan gelen taleplere yönelik olarak çeşitli konuları içeren düzenlemelerin hayata geçirilmesini amaçlıyoruz.

Hepimizin bildiği gibi, hükûmetlerimiz döneminde atılan adımlarla sağlığa erişim ve verilen sağlık hizmetinin genişliği yönünden gıptayla bakılan bir sağlık sistemine geçiş yaptık. Sağlık Bakanlığımız ve Sosyal Güvenlik Kurumumuz sayesinde yediden yetmişe tüm vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine anında ulaşabilmesini sağladık. Kanun teklifinin 18’inci maddesiyle, aslında olması gereken bir düzenlemeyi yerine getiriyoruz. Nüfusumuzun tamamına verilen sağlık hizmetlerini karşılayan SGK ile verilen bu sağlık hizmetlerinden sorumlu Sağlık Bakanlığı arasında koordinasyonun artması adına verilerin paylaşımını sağlıyoruz. Aynı şekilde, 5502 sayılı SGK Kanunu’nda yer alan maddeye ekleme olarak Merkez Bankasının da diğer kamu idareleri gibi ihtiyaç duyduğu bilgileri edinebilmesine imkân tanıyoruz.

Bildiğimiz gibi, dünyada çevre dostu araçlara ve alternatif yakıtlara olan ilgi her geçen gün artmaktadır. Benzin ve dizel ürünü türevleri hem fiyat düzensizliğinden hem de rezervlerin son yarım yüzyılda büyük ölçüde tükeneceğinden dolayı artık günümüzde popülerliğini yitirmektedir. Bu bağlamda, elektrikli otomobil üreticilerini desteklemek amacıyla getirdiğimiz bir madde bulunmaktadır bu teklifte. Bu maddeyle hem çevrenin korunmasını hem de otomotiv sektöründe yeni trend olan elektrikli otomobil üretiminde ülkemizde otomotiv markalarının üretilmesini sağlamayı planlamaktayız. Ayrıca, yerli otomobil üretiminin de önünü açmış bulunmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce söylediğim gibi, iktidara gelir gelmez yaptığımız en önemli işlerden biri Sağlıkta Dönüşüm Projesi’ydi. Ülkemizdeki her bir vatandaşımızın, yaşadığı yere, gelirine, statüsüne bakılmaksızın, en iyi şekilde sağlık hizmetlerinden yararlanabileceği bir yapı kurduk. Hastanelerimizi, binalarının içindeki teçhizata kadar her yönüyle modernleştirdik. Türkiye’deki mevcut 1.156 hastanenin büyük bölümünü yeniden yaparak toplamda 1.282 hastane inşa ettik. Birinci basamak sağlık kuruluşlarının sayısını 8.850 ilaveyle 15.920’ye ulaştırdık. Yatak kapasitesini 136 bin ilaveyle 239 binin üzerine çıkardık. 2002’de 500 bin olan sağlık çalışanı sayısını 1 milyon 17 bine çıkardık. Uçağıyla, helikopteriyle, paletlisiyle, teknesiyle, motoruyla her biri en modern cihazlarla donatılmış 5 bin ambulansı vatandaşımızın hizmetine sunduk. Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde, bu ülkeye, milletimize olan sevdamızla, bununla da yetinmeyerek daha ileri standartlarda sağlık hizmeti veren şehir hastanelerini kurduk. Şehir hastaneleri sağlık sistemimizin zirvesidir. İnşallah, yaptığımız çalışmalarla, şehir hastanesi alanına giren bir vatandaşımızın, başka hiçbir yere gitmesine ihtiyaç duymadan, teşhis ve tedavisinin burada yapılması sağlanmaktadır.

Genel Kurula sunulan teklifin maddelerinden biri de bu şehir hastaneleri sözleşmeleriyle ilgili. Şehir hastaneleri projelerinde kamunun ödeyeceği kullanım bedelinin ve hizmet bedelinin hesabıyla ilgili alt limit, üst limit belirleyen bir düzenleme getiriyoruz. Maddeyle, katılım, kullanım bedelleri ile hizmet bedellerinin cari ekonomik koşullara göre kamu lehine revize edilebilmesi imkânı sağlanıyor.

Kanunun 21’inci maddesinde ise yurt dışından getirilen araçlara yönelik düzenleme yapılmaktadır. Yıl sonuna kadar eksik gümrük vergisinin tamamlanmasıyla araçlar sahiplerine iade edilebilecek ve kişilerin mağduriyetleri giderilmiş olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

NİLGÜN ÖK (Devamla) - 22, 23 ve 24 no.lu maddelerde ise elektronik haberleşme hizmetleri ve cep telefonlarına yönelik yapılan düzenlemeyle kötü niyetli kullanımlar önlenerek kayıt dışı ekonomi oluşmasına neden olan faktörler ortadan kaldırılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; getirdiğimiz düzenlemeyle lisanssız elektrik üretim tesisi yapma hakkını kazanan ama çağrı mektubu tarihinden bağlantı anlaşması süresi sonuna kadar tüketim-üretim bağının kopmuş olması nedeniyle lisanssız üretim faaliyeti yapma hakkını kaybedenlere yüz yirmi günlük bir düzeltme süresi verilecektir. Böylece şu an atıl durumda olan 77 megavatlık bir yatırımı tekrar ülkemize kazandırmış olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi burada sonlandırırken kanun teklifinin hazırlanmasında emeği geçen başta milletvekillerimiz olmak üzere, bürokratlarımıza teşekkür ediyor, kanun teklifinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Gazi Meclisimizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına son söz Hatay Milletvekilimiz Sayın Lütfi Kaşıkçı’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaşıkçı. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuzun 3’üncü yıl dönümünde, o karanlık gecede, başta Ankara ve İstanbul olmak üzere, alçak kalkışmanın yaşandığı tüm noktaları FETÖ’cülere dar eden milletimizin aziz mensuplarına teşekkür eder, şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlıklı ve uzun ömürler dilerim.

Ve bir teşekkür de o karanlık gecede parti genel merkezinin ışıklarını açık tutarak yaptığı açıklamalarla âdeta geceyi aydınlatan Sayın Genel Başkanımızadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an şu saatte Türkiye’nin dört bir yanında alın teriyle mahsulünü eken, ektiği mahsule gözü gibi bakan ve alacağı ürünün karşılığıyla da iki yakasını bir araya getirmeye çalışan tüm çiftçilerimize kolaylıklar ve bol mahsul alacakları bir sezon geçirmelerini diliyorum.

Her türlü olumsuzluğa karşı tarım, ülkemizin en önemli geçim kaynaklarının başında gelmektedir. O yüzden bu sektör, Milliyetçi Hareket Partisi için her daim korunması, desteklenmesi ve geliştirilmesi gereken stratejik bir öneme sahiptir. Artan pahalılığın panzehri daha fazla tarımdır. Bağımsızlığın teminatı daha fazla tarımdır. Artan dünya nüfusu ve buna karşı yükselen gıda talebine cevap verebilmek için daha fazla tarım gerekmektedir. Tarım ise, hiç şüphesiz, ona emek veren çiftçiler ve bu uğurda mücadele veren işçiler sayesinde ayakta kalabilir. Çiftçisi mutlu bir milletin üretimi bol ve bereketli demektir.

İşte, tam bu noktada sizlerin dikkatinizi bolluğun ve bereketin âdeta topraktan fışkırdığı Amik Ovası’na çevirmek istiyorum. Amik Ovası ve Hataylı çiftçilerimizin karşı karşıya kaldığı sıkıntılar her geçen gün biraz daha derinleşmektedir. Hatay, tarım için ideal bir şehrimizdir. İlimizin toplamda yüzde 18,9’luk kısmı tarıma elverişlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amik Ovası neredeyse her kış dönemi su taşkınlarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Öyle ki bu yıl su taşkını nedeniyle 17 bin dekar tarım arazisi sular altında kalmıştır. Aylarca suyun çekilmediği ovada tarım yapılamamaktadır. Bu büyük problemin çözümü için yapımı devam eden Reyhanlı Barajı’nın ağır da olsa inşaatı devam etmektedir. Bu barajın yapımında emeği geçen Hükûmete, bakanlara ve bölge milletvekillerimize milletimiz adına teşekkür ediyorum. Hatay için stratejik bir yatırım olan, hem ovamızı taşkınlardan kurtaracak hem de çiftçimize nefes aldıracak bu dev projenin planlanan tarihte bitirilmesi için bütçeden ek kaynak talebimiz olduğunu da yenilemekte fayda olduğunu düşünmekteyim.

Bin bir zorlukla mücadele edip alın terinin karşılığını almak için gecesini gündüzüne katan Hataylı çiftçilerimizin problemleri ise bu ara sıkça yaşanan elektrik kesintileridir. Yer altı suyuyla tarımsal sulamalarını karşılamaya çalışan çiftçilerimiz için özellikle bu dönem elektrik kesintisi hayati önem taşımaktadır. Ürünün ihtiyacı olan su için gerekli olan enerji tam da bugünlerde lazımdır. Ancak bu ara çiftçimiz Enerjisa üst yönetiminin hâlden anlamaz, çare üretmez, tek taraflı tutumundan şikâyetçidir. Tam da ürünün suya ihtiyacı olduğu dönemde borcu olan çiftçimizin elektriği kesilmekte, borçlu çiftçimizle birlikte borcunu düzenli ödeyen çiftçimiz de cezalandırılmaktadır. Enerjisa üst yönetimi fatura tahsilatı için aylarca beklemiş, tam da çiftçimizin mahsulünü sulamak için enerjiye ihtiyaç duyduğu dönemde borçları bahane ederek elektriği kesmiştir. Enerjisa yetkilileri bin bir zorlukla mücadele eden çiftimize âdeta pusu kurmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde başta Kazkeli ve Aktaş olmak üzere birçok köyümüzdeki çiftçiler bu yolla mağdur edilmiştir. Kırıkhan Kaymakamımız, ziraat ve ticaret oda başkanlarımızın girişimiyle kısa süreli de olsa çiftçimiz nefes almış ancak bir çözüme ulaşılamamıştır. Çözüm ise bizce çok basittir. Acilen, elektrik borcu olan çiftçilerimizin borçları üzerindeki faiz tutarı silinmeli, anapara üzerinden makul sayıda taksit imkânı oluşturulup ilk taksiti ise hasat dönemine denk getirilmelidir. Bu şekilde bir çözüm tüm çiftçilerimizin beklentisi ve kabulüdür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hataylı çiftçimiz bölgemizde Suriye kaynaklı yaşanan her türlü probleme göğüs germiş ve devletinin her daim yanında olmuştur. Afrin operasyonları sırasında zırhlı araçların geçişi için tarlalarını açan, mahsullerini yol yapan Hataylı çiftçimiz bu fedakârlığının karşılığında destek beklemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum.

Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Batman, Siirt ve Şırnak gibi illerde elektrik giderleri için çiftçiye sağlanan desteğin aynısını Hataylı çiftçimiz de talep etmektedir. O illerde nasıl ki devletimiz çiftinin tarımsal sulamada kullandığı enerjinin büyük bir kısmını kendi ödüyorsa binbir zorluk ve güçlükle ayakta kalmaya çalışan Hataylı çiftçimizin de aynı desteği görmesi en doğal hakkıdır. Türkiye’nin tüm illeri şüphesiz önemlidir ancak bilinmelidir ki biz de Hatay’ız ve bu desteği fazlasıyla hak ediyoruz.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi ikinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz; sürenin yarısını sayın milletvekillerimiz, yarısını Sayın Komisyon kullanacaktır.

Soru-cevap işlemine başlıyoruz.

Sayın Özkan…

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019-2023 yıllarını kapsaması hedeflenen On Birinci Kalkınma Planı’nda sosyal güvenlik ve çalışma hayatını ilgilendiren bölümlere bakıldığında, ne yazık ki işçilerimizin kıdem tazminatlarının ellerinden alınmasının hedeflendiği görülmektedir. Kıdem tazminatı işçi için bir güvence, ikramiye, sosyal hak, alın terinin ve emeğinin bir karşılığıdır. İşveren için de işçinin aidiyet duygusuyla işine sahip çıkması demektir. Planda işçilerin kıdem tazminatlarının zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi’yle entegre edilerek fona devredilmesi amaçlanmaktadır. Bu da geçmişte Tasarrufu Teşvik Fonu, Konut Edindirme Yardımı, deprem vergisi ve İşsizlik Fonu’nda olduğu gibi sağlanan kaynakların amaçları dışında kullanılması demektir. Evet, ekonomi politikalarınız çöktü, şimdi de işçinin alın terine yani kıdem tazminatına göz diktiniz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Teşekkürler.

Hem hatalı sözleşme yapılan hem de dövizle kira ödenen şehir hastaneleri için bir düzenleme alelacele bu torbaya konuldu. Görünen o ki yeteri kadar araştırma yapılmadan hayata geçirilmeye çalışılan şehir hastanelerinin yanlış olduğu dövizin aşırı yükselmesiyle şirketlere fazla para ödemek zorunda kalınınca fark edildi. Bu yapılan hata kamunun nasıl zarara uğratıldığının açık bir itirafıdır, halka faturası çok yüksek. Bu yıl tamamlanacak hastanelerle birlikte şehir hastanelerine 14 milyar lira kira ödeneceği, bu rakamın 2021’de 16 milyar 670 milyon liranın üzerine çıkacağı iddia ediliyor. Bu düzenleme şehir hastaneleri modelinin iflas ettiği anlamına mı geliyor? “Ticari sır” denilerek halktan gizlenen şehir hastanelerinin sözleşmeleri neden Meclisimizle ve kamuoyuyla paylaşılmadı? Şehir hastaneleri için kime ne kadar aktarım yapıldı? Sözleşme bedellerinde yaşanan artış nedeniyle kamunun uğradığı zararın gerçek rakamı nedir?

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Kayan…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ayçiçeği hasadı yaklaştı. Çiftçiye ayçiçeğinde ürün desteği kapsamında verilen paraların bu yıl yüzde 70’i verildi, geriye kalan yüzde 30 destek hâlâ verilmedi. Geçen yıl lisanslı depoculuğa getirilen buğdayların nakliye ücreti bir yıl geçmesine rağmen hâlâ ödenmedi. Özellikle ayçiçeği üreticileri destekten mahrum bırakılmaktadır. Türkiye kendi üretimiyle ayçiçeği yağı ihtiyacının yarısını karşılamaktadır. Tamamının karşılanması için daha fazla destek verilmesi gerekirken bu destek her yıl biraz daha azaltılmaktadır. Bugün hâlâ taban fiyat açıklanmamıştır. Çiftçilerimizden esirgenen destekle döviz olarak yurt dışından ayçiçeği veya ham madde olarak yağ ithal edilmektedir. Bize verilmeyen, çiftçiye verilmeyen destek yabancı ülkelerin çiftçisine verilmektedir. Bu tür ithalatla döviz harcamamıza ne gerek var hele de bu döviz sıkıntısı esnasında?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Komisyon Başkanı, daha önce siz Ulaştırma Bakanlığı da yaptınız. Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarımız, çocuklarının millî kültürlerini öğrenme açısından… Yaz aylarında uçak biletleri fiyatı çok yüksek. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız aynı zamanda pasaport harçlarından da şikâyetçi ve çıkış harçları 15 liradan 50 TL’ye çıkınca yurt dışındaki vatandaşların mağduriyetine bir mağduriyet daha eklenmiş oluyor. Ayrıca, işte, buradaki primin yüzde 32’den yüzde 45’e çıkması…

Bu mağduriyetleri nasıl gidereceksiniz? Yani, yurt dışındaki vatandaşımız âdeta üvey evlat muamelesi görmüş olacak. Hem pasaport harcının hem uçak ücretlerinin yüksek olmasını ve bu mağduriyetleri nasıl gidereceksiniz?

Teşekkür ederim.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, az önce araştırma önergemizin görüşmeleri sırasında, Çanakkale’yle ilgili olarak 2 iktidar milletvekilimiz Güzelyalı’da denize lağım döküldüğü ifadelerini kullandılar. Meclise verilen arada ben oradaki belediye başkanlarımızı arayarak durum hakkında bilgi aldım. Kesinlikle böyle bir durumun söz konusu olmadığını buradan ifade etmek istiyorum. Kaldı ki bunun iktidar milletvekilleri tarafından kürsüde ifade edilmesini de ayrıca ironik olarak buluyorum çünkü gerek vali gerek kaymakam gerek çevre sağlık müdürü herhâlde istediklerinde kendilerine yardımcı olabileceklerdir; gereken ne varsa yapılabilecektir, ceza ise ceza kesilebilecektir. Böyle bir durum yoktur, bunun tamamen algı yaratmak amaçlı bir ifade olduğunu söyleyerek düzeltmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bayraktutan…

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sarp Sınır Kapısı, Türkiye’nin önemli kara hudut kapılarından bir tanesidir. Gürcistan ile Türkiye arasında, benim de seçim bölgem olan Artvin’deki önemli bir kapı. Burada bir istisna var, pasaport olmadan kimlikle geçişle alakalı bir olanak düzenlenmiştir. O nedenle, burada 15 liradan 50 liraya çıkan bir yurt dışı harcı her iki ülke arasındaki özellikle bavul ticaretinin, sınır ticaretinin önemli olduğu bu yörede tamamıyla ticaretin durmasıyla alakalı bir durum ortaya koymaktadır. Eğer burada biz pasaporta ilişkin bir istisna uyguluyorsak bu 50 lirayla alakalı bir istisna düşünülebilir mi? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle alakalı bir düzenleme var. Çünkü Türkiye’den her kapıdan kimlikle çıkılmasıyla alakalı bir uygulama yok ama Sarp Sınır Kapısı, Kapıkule’den sonra Türkiye’nin en önemli kapılarından bir tanesi. Eğer burada 50 lirayla alakalı bir düzenleme uygulanmaya başlarsa özellikle bu kapıdaki giriş çıkışlarla alakalı rakamlar tamamıyla düşecektir. O yörede Artvin’i, Rize’yi, Trabzon’u, diğer illeri ilgilendiren, ticaretle alakalı bir çöküş olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Demirtaş…

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde Türkiye büyük bir ekonomik krize girmiştir ve kriz derinleşerek devam etmektedir. Bu tek adam rejiminin faturasını ise toplumun geniş kesimleri ödemektedirler. Emekliler, esnaflar, memurlar ve işçiler bu faturayı ödeyen dar gelirli kesimlerdir. İşsizlik ise patlamıştır. TÜİK verilerine göre resmî işsizlik bir yılda 1 milyon 200 bin artış göstererek yaklaşık 4,5 milyona çıkmıştır. Gerçek işsizlik ise 8,5 milyondur.

İşsizlik nedeniyle yakın geçmişte 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde bir kişi aracını ateşe vererek Boğaz’a atlamış, TBMM önünde Sıtkı Aydın isimli vatandaşımız kendisini yakmış, yine Balıkesir’de işsiz olan ve borçlarını ödeyemeyen bir vatandaşımız kendisini ateşe vermiş, Gaziantep’te yaptığı iş başvurusunun olumsuz sonuçlanması üzerine bir yurttaşımız da hayatına son vermiştir. Son on yılın en yüksek işsizlik oranı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Ordu ilimiz Gölköy ilçesi Sarıca Mahallesi’nde heyelan riski nedeniyle 69 ev boşaltılmıştır. Vatandaşların geçici konaklamalarının eksiksiz sağlanması ve burada yeniden bir etüt çalışması yapılması talepleri vardır. Burası 1995 yılında riskli bölge ilan edildiği için 1995’ten sonra konut yapanlar tekrar konut edindirmeden yararlanmamaktadır. Aslında esas olan, hem bu mahallede hem de geçenlerde büyük heyelan olan Aybastı Sağlık Mahallesi’nde konut edindirme işlemlerinin geri ödemesiz şekilde yapılmasıdır. Hem 1995’le ilgili sınırlamanın korunmaması hem de geri ödemesiz bir şekilde yapılması Anayasa’daki sosyal devlet ilkesinin gereği değil midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Özkan’ın sorusuyla başlayacağım. On Birinci Kalkınma Planı’na (2019-2023) yönelik bir soru yöneltti. Sosyal güvenlik ve çalışma hayatıyla ilgili dile getirmiş olduğu hususu yarın Genel Kurulda detaylı olarak tartışacağız. Yarın bu sorulara cevap vermeyi açıkçası daha uygun buluyorum.

İkincisi, Sayın Şahin’in şehir hastaneleriyle ilgili olarak sormuş olduğu soruya yönelik de şunları ifade etmek istiyorum: Elimde şu anda kira ve diğer rakamsal verilere ilişkin herhangi bir bilgi bulunmamakla beraber teklifte yer alan maddeyi size anlatmak istiyorum. Şehir hastaneleri projeleri çerçevesinde henüz herhangi bir zarar gerçekleştirilmemiş olup hâlihazırda yapılan ödemeler ihale zamanında öngörülen çerçevede gerçekleşmektedir. Yapılan düzenlemeyle ileride karşılaşılabilecek riskleri azaltmak amacıyla kamu tarafından yapılacak ödemeler üzerinde etkin bir risk yönetim mekanizması kurulmaktadır. Bu mekanizmanın risk gerçekleşmeden, ödemeler artmadan kurulması önem arz etmektedir. Burada yapılan, kamuya olan yükün azaltılmasıdır kısaca ifade etmem gerekirse. Ödemeler için belirli bir tavan koymak ve bu suretle kira bedellerindeki muhtemel bir artışı sınırlamak ihtiyacı doğmuştur. Borçlar hukukuna göre edimin ifasının bir taraf için borçla bağdaşmayacak şekilde ağırlaşması sonrasında borçlunun her zaman sözleşmede uyarlama isteme hakkı vardır. Bu sözleşmelerde devletin bu hakkını kullanması için tahkime başvurması gereklidir. Gerek kreditörler gerekse yükleniciler projede böyle bir belirsizlik istemediklerinden ihale şartlarındaki kârlılık sağlandığı sürece bu değişikliğe onay verdiklerini ifade etmişlerdir. Bu değişiklik, kısaca sözleşme bedelinin yani yirmi beş yıl boyunca yapılacak ödemelerin azaltılmasını içermektedir. Mevcut 6428 sayılı Kanun’da “Sözleşme bedeli değiştirilemez.” şeklinde bir düzenleme olduğundan, biz teklifte önce sözleşme bedelini tanımlamak suretiyle bunun azaltılabileceğini düzenliyoruz. Dolayısıyla düzenleme tamamıyla kamu yararına hizmet edecek, devletin ödemelerini azaltacak bir düzenlemedir.

Diğer taraftan, yine, mevcut kanun teklifiyle ilgili olmayan bazı sorular gündeme getirildi. Bu soruları ilgili bakanlıklara aktaracağımı buradan ifade etmek isterim.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Sorularımın tamamı cevaplanmadı.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Bir diğeri ise özellikle yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın çıkış harcına yönelik bir soru gündeme geldi. Müsaade ederseniz ben bunu kısaca özetlemek istiyorum. 2001 yılında, 1/8/2001 tarihinde yürürlüğe giren bir maddeyle, Türk vatandaşlarından çıkış başına 50 ABD doları harç alınması hükme bağlanmıştı. 2002 yılında ise bu tutar değiştirilerek 70 Türk lirası olarak belirlenmiştir. Daha sonra 2007 yılında Türkiye Cumhuriyeti pasaportuyla yurt dışına çıkış yapanlardan çıkış başına 15 Türk lirası harç alınması ve alınan harçların 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nun 2’nci maddesinin (f) bendine göre Toplu Konut İdaresine aktarılması kabul edilmiştir. Söz konusu harç, on iki yıldır 15 TL olarak uygulanmaktadır.

Yine, gündeme getirilen bir diğer husus ise… Sağlık Bakanlığının kişisel verileri kullanmasına yönelik, yine, konuşmalarda gündeme getirilen bir husus söz konusu idi. Buradaki amaç, sağlık hizmetlerindeki etkinliğin artırılmasıdır değerli arkadaşlar. Aslında mevcut Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na baktığımızda, bu kanunun, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 6’ncı maddesinin (3)’üncü fıkrasında “Sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.” ifadesi yer almaktadır. Sağlık Bakanlığı bu kanun çerçevesinde verileri almakta ve hiçbir sağlık verisini merkezde, veri tabanında çalışan hiç kimse görememektedir. Sadece kişiler, kendileri e-devlet üzerinde istediği verisini gizleyebilir, hekiminin görmesini engelleyebilir, muayene eden hekimin görmesini de sağlayabilir. Bu yetkiler tamamıyla kişinin kendi tasarrufudur. Verisini silme, sisteme veri gelmesini engelleme gibi haklar tamamıyla vatandaşa verilmiştir. Aslında böyle bir düzenlememiz şu anda mevcut. Dolayısıyla buradaki ilkeler çerçevesinde de özellikle sağlık hizmetlerindeki etkinliğin daha verimli hâle getirilmesinin maliyetlerin daha da aşağıya çekilmesi açısından son derece önemli bir düzenleme olduğunu açıkçası düşünüyorum.

Bunun dışında, yine, ayçiçeğine yönelik Sayın Kayan tarafından dile getirilen hususlar; yine, Sayın Bayraktutan tarafından gümrüğün geneline yönelik ifade edilen hususlar vardı. Bu hususları -biraz önce de ifade ettiğim gibi- ilgili bakan arkadaşlarımıza özellikle aktaracağım ve bu hususlarda sizlere bakanlıklar tarafından gerekli cevapların verileceğini düşünüyorum.

Çok teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim ben de katkı veren milletvekillerimize ve Sayın Komisyon Başkanına.

Değerli milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Değerli arkadaşlarım, her zaman söylüyorum, sessizliği bir sağlayalım çünkü önergeler var, onların herkes tarafından duyulması, anlaşılması gerekiyor yani gerekli açıklamaların da yapılması gerekiyor. Önemli bir kanun teklifini görüşüyoruz. Değerli arkadaşlarımızın yine birbirleriyle olan konuşmalarında sessiz olmalarını ya da dışarıda yapmalarını ben tekrar rica ediyorum kendilerinden.

18’inci madde üzerinde bir önerge bulunmaktadır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 18’inci maddesiyle 5502 sayılı Kanun’un 35’inci maddesinin altıncı fıkrasına ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                      Mehmet Muş                             Abdullah Güler                               Nevzat Şatıroğlu

                          İstanbul                                       İstanbul                                            İstanbul

                Fehmi Alpay Özalan                                                                          Mehmet Doğan Kubat

                            İzmir                                                                                                  İstanbul

"Kurum, kişisel sağlık verilerini kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbi teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, verilen sağlık hizmetlerinin uygunluğunun ve yerindeliğinin takibi ve finansmanının planlanması amacıyla talebi halinde Sağlık Bakanlığı ile paylaşır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Takdire bırakıyoruz efendim.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Önerge üzerinde gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Cümlede yapılan değişiklikle, kişisel sağlık verilerinin verilen sağlık hizmetlerinin uygunluğunun ve yerindeliğinin takibi amacıyla, talebi hâlinde Sağlık Bakanlığıyla paylaşılmasına yönelik düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 18’inci madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde iki önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mahmut Celadet Gaydalı                    Erdal Aydemir                                Necdet İpekyüz

                            Bitlis                                          Bingöl                                             Batman

                      Murat Çepni                                                                                        Abdullah Koç

                            İzmir                                                                                                     Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bingöl Milletvekilimiz Sayın Erdal Aydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Aydemir.

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli Genel Kurul; Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Sayın Genel Kurul, özellikle AKP Hükûmetinin yaklaşık on yedi yıldan beridir uygulamış olduğu gerek ekonomi alanındaki politikaları gerekse Gelir Kanunu’nda yapmış oldukları bütün değişikliklerin ana amacı yandaşı koruma, yandaşa yol verme, yandaşı zenginleştirme, yandaşı rahatlatmadır. Bu anlamda ne gerekiyorsa bununla ilgili bütün yasal düzenlemeleri AKP iktidarı yapmıştır, yapmaya da devam etmektedir.

Bakın, neden yandaşa yol verme ekonomisi, neden yandaşı büyütme ekonomisi, neden patronu büyütme, geliştirme ekonomisi? Bunun en temel yasalarından birisi, Kamu İhale Kanunu’nda on yedi yıl içerisinde 186 defa değişiklik yapılmış arkadaşlar. Bir ihale kanununda 186 defa değişiklik yapma zarureti nereden hasıl olmuştur? Çünkü daha önceden yapılmasına karar verilmiş olan kamu ihalelerini alacak olan firmalar, yandaş patronlar, holdingler önceden belirlendiği için, neredeyse Kamu İhale Yasası’na bu ihaleleri alacak firmaların bir tek ismi yazılmamıştır! Bu anlamdaki bütün teknik konular yandaş firmalara, yandaş holdinglere, yandaş vakıflara, yandaş cemaatlere göre düzenlenmiştir. Maalesef ki bu böyledir. Gelin, görün ki şu anda Meclisimizde bulunan gerek Durmuş Yılmaz Hocamızın gerek Sayın Erol Katırcıoğlu Hocamızın dünden beri özellikle ve ısrarla üzerine bastıkları bir husus söz konusu. Merkez Bankası ihtiyat akçesi olarak kullanılan, “kara gün parası” olarak adlandırılan, halk arasında ise “kefen parası” olarak izah edilen Merkez Bankasındaki bu ihtiyat akçesine de maalesef ki AKP Hükûmeti tarafından el atma suretiyle göz dikilmiş ve bu para da buradan çekilip hazineye aktarılmıştır.

Arkadaşlar, AKP Hükûmeti bunu yaparken aslında kendi cenazesinin de hazırlığını yapmaktadır. Bu yasa teklifi, AKP Hükûmetinin, AKP’nin bitişinin Meclis vasıtasıyla, bu kanun teklifi vasıtasıyla ilanından başka bir şey değildir.

Arkadaşlar, madde 19, özellikle elektrikli otomotiv sektöründeki gelişmelere katkı sunma açısından bir düzenleme getirmektedir. Elektrikli otomobil veya otomotiv sektöründe yapılacak olan projeleri hangi firmaların, hangi yandaşların, hangi babayiğitlerin yapacağına da yine Sayın Cumhurbaşkanı karar verecektir. “Sayın Cumhurbaşkanı karar verir.” derken şu da gözden uzak tutulmuş: Aynı zamanda AKP’nin Genel Başkanıdır, dolayısıyla tarafsız davranabilmesi kendisinden beklenemez, mümkün de değildir. Bu babayiğitler diyelim ki elektrikli otomobili ürettiler ve satışa sundular. Bu satış esnasında otomobili kim alacak Sayın Meclis? Vatandaş alacak, halk alacak. Aldığı zaman da ödeyeceği ÖTV kime gidecek? Bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2035 yılına kadar yani on altı yıl boyunca vatandaşın vermiş olduğu ÖTV, Cumhurbaşkanının tespit edeceği babayiğitlere gidecek. Kaldı ki bu, on altı yıl boyunca bir süreklilik kazanacak. Bunları kim tespit edecek? Korkarım ki bu yandaş da belirlenmiştir, eminim ki aralarında Ethem Sancak da vardır.

Yine, arkadaşlar, otomotiv… Elektrikli otomobili ürettik. Avrupa Birliği 2025-2028 yılı itibarıyla zaten akaryakıtla -yani benzin, motorin vesaireyle- çalışabilecek bütün o otomotivleri piyasadan çekmekte, üretimin durdurmaktadır. Dolayısıyla biz Avrupa’nın bu teknolojiyi üretme veya satışa sunma imkânından çok çok geride olacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bu da açık, net bir şekilde şunu gösteriyor ki: İlgili yasa, yine önceden tespit edilmiş, ÖTV vergisini ödeyen vatandaşın cebinden alınan paranın, Cumhurbaşkanlığı vasıtasıyla tespit edecek yandaş firmalara, yandaş holdinglere, yandaş şahıslara dağıtılmasından ibarettir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                 Mehmet Bekaroğlu                         Lale Karabıyık                            Kamil Okyay Sındır

                          İstanbul                                         Bursa                                                İzmir

              Emine Gülizar Emecan                          Cavit Arı                                    Abdüllatif Şener

                          İstanbul                                       Antalya                                             Konya

                                                                        Bülent Kuşoğlu

                                                                              Ankara

MADDE 19 – 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 12- (1) 20/8/2016 tarihli ve 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 80 inci maddesi kapsamında teşviklerden yararlanmasına karar verilen ve bu kapsamda sera etkisi yaratan egzoz gazı salınımını tamamen ortadan kaldıracak teknolojilerin geliştirilmesi için münhasıran Türkiye'de gerçekleştirdikleri Ar-Ge faaliyetleri sonucunda geliştirdikleri elektrik motorlu taşıt araçlarını Türkiye'de imal eden mükelleflerin, destek kararında belirlenen kadarıyla, bu yatırımları dolayısıyla Kanunun 32/A maddesi kapsamında hak kazandıkları yatırıma katkı tutarı, söz konusu malların ilk iktisabı dolayısıyla 31/12/2035 tarihine kadar vergi dairesine ödenen özel tüketim vergisinin, takvim yılının üçer aylık dönemleri itibarıyla bu mükelleflere kısmen veya tamamen, nakden ya da vergi borçlarına mahsuben ödenmesi suretiyle kullandırılır.

(2) Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Konya Milletvekilimiz Sayın Abdüllatif Şener. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Şener.

ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu 19’uncu maddeyle bir vergi teşviki getirilmektedir. Bu teşvikle elektrik motorlu taşıt araçlarını üreten firmalara bir vergi kolaylığı sağlanmaktadır ancak maddenin düzenleniş biçimine bakacak olursak burada bütün yetkiler Sayın Cumhurbaşkanına verilmektedir ve Anayasa ihlali yapılmaktadır. Teknik olarak da yanlış olan bu maddenin düzeltilmesi maksadıyla verilmiş bu önerge üzerinde söz aldım.

Ancak maalesef Türkiye’de AR-GE harcamaları, yüksek teknoloji ürünleri ve markalaşmada, on yedi yıllık bir iktidarın ardından, önemli bir mesafe alamadığımızı belirtmek isterim. AR-GE harcamalarına baktığımız zaman, Türkiye'nin 2017 AR-GE harcaması toplam 8 milyar dolar iken sadece Amazon, Google, Apple gibi firmaların AR-GE harcamaları tek başlarına Türkiye’nin toplam AR-GE harcamasından daha fazladır. Markalaşmada da aynı sorunlar var. Dünyanın en değerli 10 markasının 8 tanesi yazılım ve teknoloji firmalarına ait olduğu hâlde Türkiye’nin en değerli 10 markasından 5’i bildiğimiz bankalardan ibarettir.

Yine, aynı şekilde, ihracat rakamlarına bakıyoruz, dünyadaki bazı firmaların cirolarına bakıyoruz, ülke olarak nerede bulunduğumuzu bu rakamlardan anlayabiliyoruz. Sadece Amazon firmasının bir saat içinde yaptığı satış tutarı 28 milyon dolar, Apple’ınki 27 milyon dolarken Türkiye’nin bir saatte yaptığı ihracat sadece 19 milyon dolardır. Apple’ın bir yıllık cirosu, Türkiye’nin bir yıllık ihracatının 2 katı kadardır. Bu rakamlar, yüksek teknoloji ürünü üretmekte Türkiye’nin ne kadar zorlandığını açıkça göstermektedir. İhracatımız içerisindeki yüksek teknoloji payı da maalesef çok düşük bulunmaktadır.

Bu maddede bir vergi teşviki getirilmek suretiyle -çok karmaşık bir üslupla yazılmıştır- ve bu düzenlemeyle Türkiye’de elektrik motorlu taşıt araçlarının üretilmesine katkı sağlanmak istenmiştir ama vergi teşvikleri, bu tür projeleri var kılabilecek, hayata geçirebilecek özelliklere sahip değildir. Yani yetersizdir, kifayetsiz bir düzenlemedir ama bunun da ötesinde bu teşvikten yararlanabilmenin şartını Cumhurbaşkanının inisiyatifine bırakmış olmak da işin bir başka garabetidir, bir başka yanlış tarafıdır çünkü Anayasa’mızın 11’inci maddesi “Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” demektedir. Yine Anayasa’mızın 73’üncü maddesinde “Vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülükler kanunla konulur, kanunla değiştirilir ve kaldırılır.” denilmektedir ve ilave edilmektedir: “Vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içerisinde değişiklik yapma yetkisi sadece Cumhurbaşkanına verilebilir.” Yani kanunda indirimlerle ilgili, muafiyetlerle ilgili, istisnalarla ilgili belli oranlar verilmesi lazım, yüzde 1’den yüzde 5’e kadar. “Bu aradaki oran içerisinde Cumhurbaşkanı ayarlama yapabilir.” diye ifade edilmelidir ki Cumhurbaşkanı da bu şekilde sınırlandırılmış olsun. Nitekim Anayasa’nın 73’üncü maddesi bunu amirdir. Bunun dışında keyfî bir şekilde alt ucu, son ucu, altı üstü belli olmayan bir yetki Cumhurbaşkanına verilemez ve bu doğrudan doğruya yanlış bir düzenlemedir.

Diğer taraftan, Anayasa’nın 104’üncü maddesinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamayacak konular belirlenmiştir ve Anayasa’nın İkinci Kısmında “dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez.” denilmektedir. Bu vergi ödeviyle ilgili madde zaten bu bölümdedir. Bunu Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleyemez ama Cumhurbaşkanı kararı verebilir mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Şener.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Cumhurbaşkanı kararıyla bir düzenleme yapılabilir mi derseniz, burada da yine konu, Anayasa’nın 73’üncü maddesindeki Cumhurbaşkanını sınırlandıran cümleye aykırıdır.

Bu itirazımızı biz Plan ve Bütçe Komisyonunda ifade ettik ancak yine de Komisyon bunu gündeme almıştır. İç Tüzük’ün 38’inci maddesinde “Komisyonlar, gelen kanun tekliflerinin Anayasa’ya aykırılığını gördüğü takdirde müzakerelere geçmeden reddeder.” ifadesi bulunduğu hâlde, İç Tüzük’ün bu 38’inci maddesine uymamıştır.

Bizim teklifimiz, ana teklifin aynısıdır. Verdiğimiz önerge, kanun teklifinin aynısıdır. “Sadece usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.” şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa’ya uygun olan metin bizim verdiğimiz metindir. Yüce kurulun kabul edeceğini umut eder, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 19’uncu madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mahmut Celadet Gaydalı                   Necdet İpekyüz                                 Abdullah Koç

                            Bitlis                                         Batman                                               Ağrı

                    Erdal Aydemir                              Murat Çepni                                    İmam Taşçıer

                           Bingöl                                          İzmir                                            Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Koç.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yine bu Gelir Vergisi Kanunu ve torba kanununla Meclise getirilen kanun teklifinin 20’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu 20’nci madde, yurt dışı çıkış harçlarını 15 liradan 50 liraya çıkarmayı düzenleyen bir kanun teklifi. Şunu hemen belirteyim ki yaklaşık olarak yüzde 300 oranında bir artışla karşı karşıyayız. Özellikle sınır bölgelerde yaşayan –Doğubeyazıt, Ağrı ili gibi yerlerde- kendi evinin günlük geçimini sağlamak için yurt dışına çıkıp gelen insanlar için çok ciddi bir şekilde engel olacaktır bu. Öte taraftan, Türkiye’deki işçiye, memura, köylüye, üreticiye özellikle emekçiye verilen zamla bunu karşılaştırdığınızda çok ciddi bir uçurumun olduğunu görmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, şimdi bunu kabul etmediğimizi, özellikle Türkiye halklarına buradan haykırmak istiyoruz. Bunun yanında sizin huzurlarınızda başka bir sorunu dile getirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de cezaevlerinde çok ciddi hak ihlalleriyle karşı karşıyayız bu dönemde. Bu cezaevlerinde, özellikle İnsan Hakları Derneğinin Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde yapmış olduğu incelemelerde yaklaşık olarak 436 tane hak ihlali olduğuna ilişkin rapor elde edilmiştir. Bu, sadece son üç ay içerisinde meydana gelen hak ihlalleridir. Diğer taraftan, bize, milletvekillerine Türkiye'deki diğer cezaevlerinin çoğundan buna benzer şikâyetler gelmektedir. Bu cezaevleri: Trabzon Beşikdüzü, Bursa H Tipi Cezaevi, Kırıkkale F Tipi, İzmir Aliağa 2 No.lu Cezaevi, İskenderun T Tipi, Elâzığ, Düzce T Tipi, Tarsus 1 No.lu T Tipi, Tekirdağ 2 No.lu F Tipi, Ödemiş T Tipi, Bayburt, Şakran 2 No.lu T Tipi Cezaevleri ve bunun yanında bir de ciddi bir şekilde hak ihlallerinin yaşandığı Ağrı Patnos’taki cezaevi.

Değerli arkadaşlar, bu cezaevlerinde ne yapılıyor peki? Bu cezaevlerinde ciddi bir şekilde kanuna aykırılıklar vardır. Kitap vermeme, sohbet yasağı getirme, tekmil, dilekçelerin alınmaması, süngerli hücreye koyma, görüş yasağı, özel alanların kamerayla izlenmesi, infaz yakma, revir ve hastane sevkinin yapılmaması, Kürtçe konuşmaya müdahale, temizlik malzemesini kısma, görüşe gelenlerin ring aracıyla görüş yerine götürülmesi, revire çıkanlara şiddet ve küfürlü hakarette bulunma ve tek sıra hâlinde yürütme şeklinde sıralanabilir ve daha sayamayacağımız yüzlerce sistematik bir işkenceye dönüşmüş olan hak ihlalleri mevcuttur değerli arkadaşlar.

Peki, burada Adalet Bakanlığının bu uygulamaları neye aykırıdır? Değerli arkadaşlar, Anayasa 19’uncu madde kişinin hürriyeti ve güvenliğini sağlayan bir ilkedir. Şimdi, bu ilkelerin tamamı, İnfaz Yasası’nın tamamı şu anda çiğnenmektedir.

Değerli arkadaşlar, yine bu hak ihlallerinin yaşandığı ve çok ciddi bir şekilde, cezaevi idaresi tarafından da yoğun bir şekilde yaşatıldığı Patnos Cezaeviyle ilgili birkaç tane örneği sizinle paylaşmak istiyorum. Mahpuslara yeterli miktarda yemek verilmiyor değerli arkadaşlar, verilen yemekler de hijyen koşullarına uygun değil. talep eden mahpuslara “Gidin, kendi paranızla alın.” şeklinde telkinlerde bulunuluyor. Hasta mahpuslar revire gönderilmemektedir, gönderildikleri yerde de hem şiddet uygulanıyor hem de küfür ve hakaretlere uğruyor bu mahpuslar. Tutuklu ve hükümlüleri taciz etmek ve onlara eziyet etmek için gece geç saatlerde koğuşlarında arama yapılıyor ve bütün eşyaları tahrip ediliyor; bu da çok ciddi bir hak ihlalidir. Öte yanda, kişisel eşyalarının tamamı yerlere seriliyor ve gecenin geç saatlerinde bu uygulama yapılıyor. Aramalar, mahkeme ve revire sevk sırasında gidiş gelişlerde yine mahpuslar infaz memurları tarafından kötü muameleye maruz bırakılıyor. Cezaevi tarafından hükümlü ve tutuklularının dilekçe ve talepleri, anayasal olan dilekçe hakları kabul edilmiyor, verilen dilekçelerin hepsi cezaevi idaresi tarafından tutuluyor. Değerli arkadaşlar, ziyaretçiler uzun süre bekletiliyor. Ziyarete giden çocukların çorapları ters çevrilerek araştırmaya tabi tutuluyor, saatlerce bekletiliyor; aileler bekletiliyor, çocuklar bekletiliyor ve bu, âdeta bir işkenceye dönüşmüş durumda. İdareyle görüşmek istiyoruz, idare hiçbir şekilde bize cevap vermiyor ve bizim görüşme taleplerimizi de kabul etmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Koç.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, burada, huzurunuzda Adalet Bakanlığını bu yasalara uymaya çağırıyoruz, Anayasa’ya uymaya çağırıyoruz, İnfaz Yasası’na uymaya çağırıyoruz. Bu, sistematik bir işkence hâline gelmiş durumdadır. Bu, gerçekten çok ciddi bir şekilde sinyal veriyor, buna engel olmamız gerekiyor. Burada kesinlikle ve kesinlikle Adalet Bakanlığını ve yetkilileri göreve çağırıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

            Mehmet Akif Hamzaçebi                   Bülent Kuşoğlu                             Mehmet Bekaroğlu

                          İstanbul                                        Ankara                                            İstanbul

                        Ali Öztunç                                                                                          Ahmet Kaya

                   Kahramanmaraş                                                                                         Trabzon

“MADDE 20- 8/3/2007 tarihli ve 5597 sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce bu harcın isminden başlayalım. Yurt dışına çıkan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından harç alınmasıyla ilgili kanundaki bir değişikliği görüşüyoruz. Bunun adı “harç” olmamalı, kanunen “harç” diyebilirsiniz ama bu, harç değildir. Aklıma bir Anayasa hukuku hocasının makalesinde okuduğum bir husus, bir yazı geldi, çok güzel bir değerlendirmeydi. Büyükşehir belediye sayısı artırılırken bütün köyler mahalleye dönüştürülmüştü, hocamız şöyle bir değerlendirme yapmıştı: “Kanun koyucu bir yasa çıkarsa ‘Bütün kadınlar erkektir.’ dese kadınlar erkek olur mu? Olmaz. E, yasa öyle. Hayır, yasa ne derse desin kadın erkek olamaz. Hani köyleri de istediğiniz kadar mahalle yapın, köy köydür, tarımsal karakteri haiz olan bir yerleşim yeridir.” Harcın tanımı vergi hukukunda şudur: “Kamunun vatandaşlara sunduğu hizmetin vatandaşlar tarafından ödenen bedelidir.” Yani devlet bir hizmet sunacak, bu hizmetten o vatandaş yararlanacak, karşılığında da bir bedel ödeyecek; bunun da adı harçtır. Örneğin pasaport harçları, örneğin yargı harçları, örneğin trafik harçları; hepsinde devletin sunduğu bir hizmet vardır. Yurt dışına çıkarken devletin sunduğu hangi hizmet var? Hiçbir hizmet yok. Bunun adı harç olamaz bir kere, böyle bir yanlışlık var.

Bu harcın tarihi biraz eski. 1963-1984 yılları arasında “dış seyahat harcamaları vergisi” olarak uygulandı. Türkiye’nin sıkı kambiyo rejimi uyguladığı yıllar, ithalat ve ihracatın izne bağlı olduğu, ithalatın kotalara bağlı olduğu özellikle. Yurt dışına çıkışlarda vatandaşların alacağı dövizin hazine tarafından tayin edildiği bir dönem böyle bir vergi konmuş, dış seyahat harcamaları vergisi. 1963 yılında konulmuş, 1984 yılında kaldırılmış. Yurt dışına çıkan vatandaşa hazine tarafından tahsis edilen döviz ile yolcu ve bagaj bileti ücretleri matrah, bunun yüzde 50’si de vergi. Kapalı bir dönem, sıkı kambiyo rejimi var.

2 Mart 1984 tarihli 2989 sayılı Kanun’la bu kaldırılıyor, yerine, yine aynı tarihte çıkan 2985 sayılı Kanun’la ihdas edilen Toplu Konut Fonu’nun gelirleri arasında olmak üzere yurt dışına çıkışlardan alınan Toplu Konut Fonu getiriliyor, Turgut Özal dönemi uygulaması. Buradaki rakam 50 dolar karşılığı Türk lirasıdır, aşağı yukarı -kaldırıldığı tarihteki rakamı söyleyeyim- 70 Türk lirasına denk geliyordu. Ancak bu uygulama daha sonra 31 Mart 1996 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla harç oranı sıfıra indirilmek suretiyle uygulamadan kaldırıldı.

2001 yılında, zamanın Hükûmeti, 4705 sayılı Kanun’la yurt dışına çıkışlardan harç alınmasını kararlaştırdı. Harcın tutarı da 50 dolar karşılığı Türk lirası. 2007 yılında, zamanın Bakanı rahmetli Kemal Unakıtan’ın görevde olduğu döneminde gelen bir yasayla değiştirildi, yurt dışına çıkışlardan her çıkış başına 15 Türk lirası harç alınması kararlaştırıldı. Plan ve Bütçe Komisyonundaydım. “Bu rakamı indiriyorsunuz, aynı hasılatı elde edebilecek misiniz?” diye sordum. “Hiç merak etmeyin, hesabını kitabını yaptık. Biz aynı hasılatı elde edeceğiz.” Olmadı tabii. Rakamları söyleyeyim size: 2006 yılında yurt dışına çıkan 4 milyon kişiden, 4 milyon adet çıkıştan toplam 102 milyon lira harç geliri elde edilmiş iken bu rakam 2018 sonu itibarıyla 105 milyon liraya ulaşabilmiş, 8 milyon kişiden.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Başarısızlıkla sonuçlanmış. Biz önergemizde neyi öneriyoruz? Bu harcı kaldıralım, tamamen kaldıralım.

Toplu Konut İdaresi Başkanımızı aradım bugün, kendisiyle de görüştüm, bir bilgi alayım dedim. “Aman Sayın Milletvekilim, bu bize lazım. Ben hizmetler yapıyorum.” dedi. Büyük bir heyecanla görevine bağlı bir arkadaşımız, öyle anlıyorum. Kendisine başarılar diliyorum. Elbette iyi hizmetler yapmasını, başarılı olmasını arzu ederiz, bundan hepimiz de mutlu oluruz ancak hiçbir medeni ülkede yurt dışına çıkan vatandaşlardan harç alınması, vergi alınması diye bir uygulama yok arkadaşlar, hiçbir Batı ülkesinde yok. Arayıp tarayıp belki gelişmekte olan, az gelişmiş birtakım ülkelerde birtakım örnekler bulabiliriz ama Türkiye gibi, dünyanın ilk 20 ekonomisi içerisinde olan, Avrupa Birliğine tam üye olma hedefini ortaya koymuş olan -Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu hedefe inanıyoruz- medeni dünyanın bir üyesi olma hedefini benimsemiş bir ülkeye yurt dışına çıkan vatandaşlardan harç alması yakışmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi, tamamlayalım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – TOKİ’nin ihtiyacı olan geliri o 492 sayılı Harçlar Kanunu’ndaki birtakım harçlara birtakım ilaveler yapmak suretiyle karşılayabiliriz. Buna gerek yok arkadaşlar.

Bir de çiftçe standartlar var. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne giden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından harç alınmıyor, doğru bir uygulama, elbette. Neden? Pasaportla gidilmiyor, bir de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, yavru vatanımız. Pasaportla gidilmeyen başka yerler de var. Artvinli hemşehrilerimiz beni aradı “Efendim, Batum’a biz nüfus kâğıdıyla gidiyoruz.” Benzer uygulamayı herkese uygulayın. Yani, Türkiye'nin neresinden, hangi sınır kapısından nüfus kâğıdıyla bir başka ülkeye geçiliyorsa onlardan da almayın.

Değerli arkadaşlar, bu harç Türkiye'ye yakışan bir harç değil. Modern vergi sisteminde böyle düzenlemeler olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız, buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum, sağ olun.

Modern vergi sistemi dolaysız vergilere dayanır, belirli ölçülerde dolaylı vergilere dayanır ancak bu alanlardan vergi alamayan yönetimler bu tip yollara başvururlar. Doğru değil. Gerçekten, rakamlara bakıyorum, Türkiye'nin dolaysız vergilerdeki yeri gerek Avrupa Birliği üyesi olan ülkelerle gerek OECD’nin Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkeleriyle kıyaslandığında çok kötü bir durum arz ediyor. Sadece kazanç üzerinden alınan vergilerle ilgili bir oran vereceğim, bakın, Türkiye'nin 2000 yılında kazanç üzerinden aldığı vergilerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 7, OECD ülkeleri ortalaması yüzde 11,9. 2016 yılında -OECD en son bu rakamı veriyor- Türkiye'nin gelir ve kurumlar vergilerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 5,4, diğer ülkelerin OECD ortalaması yüzde 11,3. Mesele vergi sisteminde reform yapmaktır, o reformu yapamazsanız böyle garip uygulamalara gidersiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Madde hayırlı olsun, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 20’nci madde kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde üç önerge bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mahmut Celadet Gaydalı                   Necdet İpekyüz                                 Abdullah Koç

                            Bitlis                                         Batman                                               Ağrı

                 Meral Danış Beştaş                          Murat Çepni                                   Erdal Aydemir

                             Siirt                                            İzmir                                               Bingöl

                                                               Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                              Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ankara Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21’inci maddeye konu olan ve af getirilen tüm arabalar lüks arabalar. Tıpkı geçen konuştuğumuz gibi, varlık barışı maddesinde olduğu gibi yine zenginden yana ve kaçakçılıkla mücadele edelim derken aslında usulsüzce araç getiren ve satın alan herkesi iyi niyetli üçüncü kişi sayarak subjektif bir değerlendirmeyle affeden bir kanun maddesiyle karşı karşıyayız. Bu adaletsiz af anlayışını kabul etmediğimizi ve bu maddenin kanun teklifinden çıkarılması gerektiğini bir kez daha kürsüden ifade etmek isterim.

Ben biraz da bu sene iki gün katıldığım -son iki günde- Plan ve Bütçe Komisyonunun hâlinden ve pürmelalinden söz etmek istiyorum. Çünkü gerçekten, daha önce katıldığım zamanlarda gördüğüm aktivitesini, daha fazla müzakere etme usulünü maalesef bu kez görme imkânımız olmadı ve ben orada konuşulan çoğu şeyin de dinlendiğini, kulak verildiğini de düşünmüyorum.

Türkiye’nin belki en önemli politika belgelerinden birisi olan On Birinci Kalkınma Planı geçti Komisyondan ama hakikaten, o kadar önemli bir belge geçerken ona gereken önem verildi mi? Hayır. Bir kere, ne sendikalar vardı ne kadın örgütleri vardı müzakere eden ve görüşlerini ifade eden. Dendi ki: “Üç yıl önce zaten görüşlerini ifade ettiler.” Üç yılda dünya değişti arkadaşlar, üç yılda Türkiye’nin hâlinde çok şey değişti ve gerçekten özellikle kadınlar açısından baktığım zaman ciddi, müdahaleler, ciddi kazanımlarımıza karşı saldırılar var.

Bugün kadın örgütleri yine ayakta ve isyan ediyorlar, diyorlar ki: “‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramını nerede ve ne zaman yuttunuz, niye bunu çıkardınız? Onuncu Kalkınma Planı’nda yer alan ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramına, 4 maddede yer alan bu kavrama ne oldu?” Kadın örgütleri bunu soruyorlar. “Müzakere ettik.” dediniz, kimlerle müzakere ettiniz, hangi kadın örgütleriyle müzakere ettiniz? Bunu sorduk Plan ve Bütçe Komisyonunda da bir cevap yok. 3 önerge verdik orada, gerçekten aslında birbirimizi dinlemediğimize ve sadece el kaldır, el indir şeklinde davrandığımıza eminim çünkü bu maddelerden, bu önergelerden bir tanesi, örneğin bu kalkınma planında (603.2)’de kadınlara sağlık, medya ve dijital okuryazarlık eğitimi verilmesi öngörülüyor. Gayet güzel bir şey; evet, sağlıkla ilgili okuryazarlığı olsun, medya okuryazarlığı olsun, dijital okuryazarlık olsun. Biz buna bir ek yapalım dedik, dedik ki: “Kadınlar haklarını bilmek istiyorlar, haklarını bilmek gerçekten güven veren bir şey ve onları, daha güvenle geleceklerini kurabilmeleri için donatan bir şey. Bunun için, kadınların haklarını bilebilmeleri için kalkın bu medya, sağlık ve dijital okuryazarlığa bir de yasal okuryazarlık ekleyin. Kadınlar haklarını öğrenebilsinler, bunun bilinirliğini artıralım.” dedik; reddedildi bu önerge. Neden reddedilir böyle bir önerge arkadaşlar? Daha önce, tıpkı Rabia Naz araştırma komisyonunu reddettiğiniz gibi mi? Sırf biz verdik diye mi bu önergeyi?

Ve gerçekten, ben, bu Meclisteki kadınlara da sesleniyorum: Kadınlardan yana olun ve kadınlardan yana söz söylendiği zaman, önerge verildiği zaman dayanışma içinde olalım çünkü bir gün şiddete uğradığınızda o şiddete karşı duracak olan, sokakta da olsa, Mecliste de olsa, nerede olursa olsun bizleriz. Bu yüzden İstanbul Sözleşmesi’ni yedirmeyelim arkadaşlar. “İstanbul Sözleşmesi’ni biz imzaladık.” diye övünüyoruz, “İstanbul’da imzalandı.” diye övünüyoruz, “İlk imzacısıyız.” diye övünüyoruz; evet, güzel bir şey…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – …kadınların mücadelesiyle ve el birliğiyle gerçekleşti bu. Şiddeti önlemek için en önemli uluslararası belgelerden biri.

Şimdi, kalkıp, birtakım meczuplar “Bu, aileyi yok ediyor.” “Bu, şunu yapıyor, bunu yapıyor.” dediği zaman, bunlara niye kulak veriliyor? Neden bunun karşısında net bir duruş sergilenmiyor?

“Toplumsal cinsiyet eşitsizliği” dediğiniz zaman ne anlıyorsunuz? Eşitsizlik hayatın her alanında. Nasıl şu Meclis erkeklerle doluysa, nasıl eğitimde, yöneticilikte, her alanda daha fazla erkekler varsa ve kadınlar düşük ücretlerle çalışıyorsa, OECD raporuna baktığımız zaman Türkiye kadın erkek eşitliği konusunda 149 ülke arasında 130’uncu sıradaysa, işte, bunun adına toplumsal cinsiyet eşitsizliği denir, bu kadar basit. Bunu çıkaracak bir şey yok. Bunu kadınlara seslenerek söylüyorum, erkeklere değil.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                    Utku Çakırözer                        Mehmet Bekaroğlu                         Kamil Okyay Sındır

                         Eskişehir                                      İstanbul                                              İzmir

              Emine Gülizar Emecan                     Lale Karabıyık                                     Cavit Arı

                          İstanbul                                         Bursa                                              Antalya

                                                                       Abdüllatif Şener

                                                                               Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Utku Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Erbil’de düzenlenen silahlı saldırıda yaşamını yitiren başkonsolosluk çalışanlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine, Dışişleri camiamıza sabır diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Değerli arkadaşlarım, yarın akşam Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına ara verecek, tatile gireceğiz. Oysa bu Meclisten umut bekleyen milyonlarca yurttaşımız var.

Bakın, şu mektup Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül’den hepimize geldi. Ne diyordu? “Yargı reformu çıkaracağız.” diyordu. Peki biz ne yapıyoruz haftalardır? Turizm ajansı kuruyoruz; tribünlere, kulüplere ceza kesiyoruz, şimdi de batık kredileri ve patronları kurtarıyoruz. Peki, hani insana dokunan yasalar? Şu anda üzerinde konuştuğum madde müsadere kararı verilmiş taşıtların sahiplerine iadesiyle ilgili yani bir nevi af. Daha önce de çıkarmışız. Şu Mecliste mali konularda çıkardığımız afların, uzatmaların, ödeme kolaylıklarının haddi hesabı yok. Arabaya, kara paraya, kaçak kata af var ama insanımıza yok.

700 çocuk annesiyle beraber cezaevinde yaşıyor bugün. Gazeteciler, siyasetçiler, akademisyenler, öğrenciler, sanatçılar ve daha binlerce yurttaş aylardır, yıllardır tutuklu. Sadece dün gazeteciler, hak savunucuları, akademisyenler ve öğrenciler Çağlayan Adliyesindeydi. Yarın Gezi direnişi ve yirmi bir aydır tutuklu Osman Kavala ile İstanbul İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu hâkim karşısında. Onlarla tam dayanışma içinde olduğumuzu buradan bir kez daha vurgulamak isterim.

Bakın, önceki gün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verileri açıklandı. Hak ihlallerinde yine rekortmeniz, Avrupa 2’ncisiyiz. Düşünceyi cezalandıran bu sistemi değiştirmeden, ifade özgürlüğünü tam anlamıyla sağlamadan nereye gidiyorsunuz?

Polisimiz, öğretmenimiz, infaz koruma memurumuz, sağlıkçılarımız 3600 ek gösterge beklerken ne tatili? Emeklilikte yaşa takılanlar bekliyorken, çiftçimiz gübre, mazot, elektrik faturaları altında kıvranırken nereye gidiyoruz değerli arkadaşlarım?

İki gündür biz neyi konuşuyoruz, bakalım: 400 milyar liralık batık kredilerin ötelenmesini konuşuyoruz. Kimlerin? Bir avuç patronun. Türkiye’de 31,5 milyon kişi bankalara borçlu; 3,4 milyon kişi icra takibinde. Peki, onların yükünü hafifletecek bir şey konuştuk mu? Hayır. “Asgari ücreti vergiden muaf tutalım.” diyoruz; hayır.

Başka ne var pakette? Bakın, bütçe gerçekleşmeleri açıklandı. Bu yıl için öngörülen 80 milyar liralık bütçe açığını sadece altı ayda gerçekleştirmişsiniz. Şimdi gözünüzü Merkez Bankası yedek akçesine diktiniz. Ekonomi, tek adam yönetiminin beceriksizliği nedeniyle daralıyor; büyüme yok, vergi gelmiyor, faizler düşmüyor, enflasyon artıyor. “Merkez Bankası Başkanı beceremedi, gitsin.” diyorsunuz. Peki, neden beceremedi? Savurganlığınızdan, lüksünüzden, şatafatınızdan, kayırmacılığınızdan olmasın? Bu beceriksizliğin bir ortağı yok mu? Nerede diğer sorumlu? Niye hesap vermiyorlar?

Değerli arkadaşlarım, bu pakette yüz binlerce gurbetçimize üvey evlat muamelesi yapılıyor. Benim annem, hepimizin akrabaları on yıllardır o ülkelerde çalışıyor; markını, dolarını, eurosunu biriktirip burada ailesine gönderiyor, tatilini burada yapıyor, birikimini bu ülkeye yatırıyor, cari açığımızı kapatıyor, ekonomiye katkı sağlıyor. Şimdi, primini ödeyerek Türkiye’den emekli olmak isteyen gurbetçiye “Sen hem daha fazla prim öde hem de daha az maaş al.” denmekte. Yüz binlerce gurbetçinin, bu şekilde, Millet Meclisimiz tarafından cezalandırılıyor olması ayıptır, adaletsizliktir, haksızlıktır.

Bu pakette patronların kurtarılması var ama emekçinin, çiftçinin, esnafın kurtarılması yok. Hafta sonu Beylikova ilçemizin Süleymaniye köyündeydim. Kahvede oturduk, sohbet ettik. Sulama birliğinin motoru var, duruyor ama borçları nedeniyle mühürlü, kullanılamıyor. Çiftçiler diyor ki: “Mühür olmasa da kullanamıyoruz çünkü o suyu çıkarmak için kullandığımız elektriğin faturası, ekip kazanacağımız paradan fazla.” Çiftçilerin tamamı tarım krediye, Ziraat Bankasına borç içinde.

Değerli arkadaşlarım, bu kürsüde defalarca basının sorunlarını sizlerle paylaştım. Bu torbada batık kredilerin kurtarılması var ama Anadolu’da güç bela gazete çıkarmaya çalışan, halkımızı haberdar etmeye çalışan Anadolu basınımızın sesini duyan yok. Vergi borcu olan gazetelere bir paket yok. Borcun varsa 3 kuruşluk ilan gelirine devlet el koyuyor. Anadolu’da 1.200 yerel gazete var, ulusal gazetelerin sayıları 20-30 tane, bu gazetelerin çoğu bu resmî ilanlardan geçiniyor, maaş ödüyor, kâğıt alıyor. Şimdi ne olacak? Gazetelerin 500’ü kapanacak, binlerce gazeteci işsiz kalacak ama en önemlisi, değerli arkadaşlarım, bizlerin, hepimizin haber alma hakkını savunan, kamunun çıkarını gözeten, koruyan kimse kalmayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Çakırözer.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, öyle plansız programsız gidiyoruz ki mesela yarın son olarak On Birinci Kalkınma Planı’nı burada ele alacağız. Böyle plan olmaz. İktidarınızda altı yıl önce, 2013 yılında Türkiye’de millî gelir 12 bin dolarmış, şimdi plana koyuyoruz, 2023 yılında millî gelir 12 bin dolar olsun. Yani beş yıl daha çalışıp çabalayıp cumhuriyetin 100’üncü yıl dönümünde on yıl önceki hedefi yakalamaya çalışıyoruz. İşte, tek adam vizyonunun ülkeyi getirdiği nokta budur değerli arkadaşlarım. Demokrasiden, hukuktan ayrılmanın, millî zenginliğimizi yandaşlara aktarmanın, üretim yerine savurganlığın, lüksün, şatafatın bizi getirdiği nokta budur. Gerçekten kalkınmayı hedefliyorsak, üretmeyi hedefliyorsak ilk düğme bellidir, önce hukuk devleti, önce demokrasi, toplumsal barış, kardeşlik ve tüm bunları sağlayacak demokratik bir yeni anayasa. Bunları yapmadan nereye gidiyoruz, nereye gidiyorsunuz?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin birinci cümlesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                  Zeki Hakan Sıdalı                         Orhan Çakırlar                             İmam Hüseyin Filiz

                           Mersin                                         Edirne                                           Gaziantep

                    İsmail Tatlıoğlu                             Hüseyin Örs                                 Tuba Vural Çokal

                            Bursa                                         Trabzon                                            Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerine söz isteyen, Antalya Milletvekilimiz Sayın Tuba Vural Çokal. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süremiz beş dakika Sayın Çokal.

TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İktidar partisinin kısa bir süre sonra hata yaptığını fark ederek geri döneceği, “Aldanmışız, hata yapmışız, keşke yapmasaydık.” diyeceği yeni bir kanun teklifi için daha toplanmış bulunuyoruz.

Bugünkü konumuz ihtiyat akçesinin Hazineye aktarılması. Bizler, her zaman olduğu gibi, dilimizin döndüğü, elimizden geldiği kadar sizlere bunun yanlış olduğunu anlatacağız; yapmayın, etmeyin, 1930 yılından bu yana dokunulmayan bu bütçeye dokunmayın diyeceğiz. Ama siz, bundan önce olduğu gibi, bizi duymayacaksınız, hata yaptığınızı görmek istemeyeceksiniz. Hatta bizleri suçlayacak, ekonomiden anlamadığımızı, devlet yönetimini bilmediğimizi söyleyeceksiniz. Tıpkı Suriye meselesinde olduğu gibi, tıpkı açılım sürecinde olduğu gibi, tıpkı FETÖ meselesinde olduğu gibi, tıpkı fabrikalarımızın satılmasında olduğu gibi, tıpkı orman arazilerinin, tarım arazilerinin imara açılmasında olduğu gibi, tıpkı tek adam rejimine geçişimiz gibi ve tıpkı on yedi yıldan beri olduğu gibi kulaklarınızı tıkayacak, bildiğinizi okuyacaksınız; sonra da pişman olacak, geri adım atacaksınız, kendinizden başka herkesi suçlayacaksınız. Bu, artık, bizim ülkemizin bir rutini hâline gelmiş olacak.

Çok değerli milletvekilleri, malum, çocuklar düşe düşe yürümesini öğrenir, insanlar hata yapa yapa hatalarından ders çıkarır ama sizler, on yedi yılda ne yürümesini öğrendiniz ne de hatalarınızdan ders çıkarmayı. Sizler hata yaptınız, bedelini millet ödedi; yanlış yaptınız, fatura millete çıktı. Hatalarınızın zararı her zaman millete dokundu ve dokunmaya da devam ediyor.

Bakınız, bugünlerde şehir hastanelerinin garanti ücretlerinin döviz kurundan Türk lirasına çevrilmesini konuşuyoruz. Bu konuda zamanında uyarıldınız. “Hasta dövizle mi muayene oluyor da siz dövizle ödeme yapıyorsunuz.” dedik, “Hasta garantisi mi olur?” dedik ama anlatamadık. Artık kronikleşen duymama hastalığınız yüzünden bizi duymadınız. Döviz kurlarının 7-8 liraya geldiği dönemlerde köprüleri, havalimanlarını, yolları ve şehir hastanelerini yaptırdığınız yandaş müteahhitlere milyarları aktardınız. Şimdi geri adım atıyorsunuz.

Bu süre içinde yaşananların bedelini ise kim ödedi? Tabii ki milletimiz. Siz bu hataları yaparken milletimizin sorunları da katlanarak arttı. Artık her 4 gencimizden 1’i işsiz. Millet pazara gitmektense mezara gitmeyi tercih eder hâle geldi bu ülkede. Hazine tam takır, kuru bakır. İşsizlik can almaya devam ediyor, intiharlar sıradan bir olay hâline geldi. Her gün binlerce esnaf kepenk kapatıyor bu ülkede.

Tarımda dibe vurmuş, buğdayı bile ithal eder duruma gelmişiz. Toprak Mahsulleri Ofisi silolarında fareler olimpiyat düzenler hâle gelmiş. Asgari ücretli açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor bu ülkede. Emeklilerin nasıl yaşadığını ise inanın ekonomistler ve matematikçiler bile anlamıyorlar. Emeklinin nasıl hayatta kaldığı meselesi öyle bir muamma hâline geldi ki bir süre sonra bu konu üzerinde belgeseller çekilecek. Sizde duyma sorunu olduğu için ben onlar adına bir kez daha buradan söyleyeyim: Emeklilerimiz yaşam mücadelesi veriyor, feryatlarını sağır sultan bile duydu ama sizler bir türlü duymaktan alıkoyuyorsunuz kendinizi.

Çok sevgili Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri, bu ülke hepimizin; gelin, birlikte Türkiye’yi daha güzel bir ülke yapmak için çalışalım. Milletimizin ihtiyat akçesine el atacağımıza şehir vergilerini konuşalım. Tüm dünyada turistlerden alınan bu vergileri biz de alalım. Dış ticaretimizi artıralım. Dışa bağımlı bir ülke olmak yerine ihraç eden ülke olmak için çalışalım.

İyice zıvanadan çıktık. Ahlak, vicdanlarımızla beraber çürüdü gitti maalesef bu ülkede. Her şeyin başı adalet. Hukuku hep birlikte ayağa kaldıralım. Gelin, birkaç ay sonra yanlış yapmışız diyeceğimiz bir kanunu bu yüce Mecliste geçirmeyelim diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 21’inci madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mahmut Celadet Gaydalı                      Garo Paylan                                      Hüda Kaya

                            Bitlis                                       Diyarbakır                                          İstanbul

            Filiz Kerestecioğlu Demir                                                                        Hakkı Saruhan Oluç

                           Ankara                                                                                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerine söz isteyen Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Garo Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süremiz beş dakika Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, iddia ediyorum, bakın, Komisyonda iki gün çalıştığım için iddia ediyorum, şu 35 maddelik torba yasada vatandaş yararına, yoksul vatandaşlarımızın yararına, emeklinin, emekçinin, çiftçinin, esnafın yararına tek bir madde yok. Aksini iddia eden varsa gelsin söylesin. Tek bir madde yok.

Ne var arkadaşlar, bu torbada? Tekrar edelim, dün de söyledim, hep şirket lobilerinin talepleri, özellikle de yandaş patronların talepleri var.

Arkadaşlar, bakın, şirket lobileri çok güçlü. Onlar sizlerin de kapısına geliyor ama özellikle sarayın kapısına gidiyorlar, “Yandık, bittik, mahvolduk.” diyorlar. Ve onlarla ilgili bir torba geçiriliyor arkadaşlar. Yani Cengizin, Kolinin, Limakın olmadığı bir torba yasa yok. Burada da Kalyon bir şirketle ortaklık yapmış, işi bozulmuş; torba yasa geliyor. Rönesans şehir hastanesi yapmış, işi bozulmuş; torba madde geliyor. Servet affı geliyor bu şirketlere arkadaşlar. Vatandaşın ödediği ÖTV’yi… Bakın, araba alacak, vatandaş ÖTV ödeyecek, “Bunu şirkete vereceğim.” diyen bir anlayış var. Bakın, çok vicdansız ve adaletsiz bir torbayla karşı karşıyayız.

Bu maddede arkadaşlar, üzerine konuşacağım maddede de başka şirketler var; hani hepimiz müşterisiyiz, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları neredeyse müşterisi, iletişim şirketleri: Turkcell, Vodafone, TÜRK TELEKOM. Ne diyor bu madde biliyor musunuz arkadaşlar? Hani, her ay 50 lira, 100 lira, 150 lira ödüyor ya vatandaşlarımız, özellikle dar gelirlinin bütçesinde ciddi bir delik açıyor bu faturalar, diyor ki bu şirketler: “Ben vatandaşlarımızla sözleşme yapıyorum, ben onlara telefon satıyorum. 100 binlerce, milyonlarca telefon satıyorum, ben bazılarından parayı alamıyorum.” Bakın, aynen böyle diyor madde. Ve diyor ki Turkcell, Vodafone ve TÜRK TELEKOM: “Ya, benim 700 milyon lira alacağım var vatandaştan, 700 milyon lirayı toplayamıyorum.” E, ne diyor? “Bu bilgileri biz birbirimizle paslaşalım, benden alıp sonra başka bir şirketten alırsa o şirket ona telefon vermesin ve ben de onun hattını keseyim veya ona giderse o da onun hattını kessin.” diyor.

Ya, arkadaşlar, serbest piyasa diyorsunuz ya, Allah’ınızı severseniz, şirketler bir sözleşme yapmış, telefon satmış, alacağını alamıyor, ne kadar güçlü lobileri var ki gidiyorlar saraya “Biz 700 milyon lira alacağımızı alamıyoruz, bize yasa çıkarın.” diyorlar ve Meclis de eğer birazdan kabul ederse bu şekilde geçecek arkadaşlar. Düşünün ki milyarlarca lira kâr ediyorlar, her yıl 10 milyarlarca lira ciro yapıyorlar; 700 milyon lira batak varmış.

Bu maddeyi bir arkadaşıma anlattım, özel sektörde çalışıyor. “Bende bu kadar çek, senet var; bir yasa da bana çıkarsanıza, şu çeklerimi, senetlerimi ben tahsil etsem.” diyor. Arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi? Düşünün ki böyle koca koca, dev şirketlere karşı vatandaşın telefon faturasını kapatacağız diye madde çıkarıyoruz arkadaşlar, böyle vicdansız maddelerle karşı karşıyayız. Bunu kabul etmeyelim diyorum arkadaşlar. Cengiz, Kolin, Limak, Rönesansın yanına bu torbada Turkcell, Vodafone ve TÜRK TELEKOM dizildi ve onların tahsilatlarını yapmak üzere ve dar gelirli, zor duruma düşmüş vatandaşımızın telefon hattını kesmek üzere bir madde var. Eğer çok istiyorlarsa tahsile koysunlar, peşine düşsünler, almaya çalışsınlar. Neden Türkiye Büyük Millet Meclisi Turkcell, Vodafone, TÜRK TELEKOM’un tahsilatı için yasa çıkarıyor?

Lütfen bunu bir kez daha düşünün derim. Saygılar sunarım. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 22’nci madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 23’üncü madde üzerinde önerge bulunmamaktadır.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 23’üncü madde kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde bir önerge bulunmaktadır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle 5809 sayılı Kanun’a eklenen geçici 6’ncı maddenin birinci fıkrasında yer alan "cihazlara” ibaresinin "cihazlar ile Kurumun uluslararası dolaşım hizmetleri çerçevesinde yaptığı düzenlemelere uymayan cihazlara” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                      Mehmet Muş                             Abdullah Güler                               Nevzat Şatıroğlu

                          İstanbul                                       İstanbul                                            İstanbul

                Fehmi Alpay Özalan                    Zeynep Gül Yılmaz                       Mehmet Doğan Kubat

                            İzmir                                          Mersin                                             İstanbul

                       İmran Kılıç                           Mehmet Cihat Sezal                          Asuman Erdoğan

                   Kahramanmaraş                          Kahramanmaraş                                     Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım?

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyalım.

Gerekçe:

Teklifin 23’üncü maddesiyle 5809 sayılı Kanun’un 57’nci maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklik uyarınca uluslararası dolaşım (roaming) hizmetlerine yönelik düzenlemelere uymayan cihazlar, elektronik haberleşme hizmeti verilmeyecek cihazların kapsamına alınmıştır. Bu minvalde kanunun yürürlüğü öncesinde ülkemize kaçak olarak giriş yapmış ve IMEI bilgileri MCKS'ye bildirilmemiş cihazlardan roaming yapanların bu madde kapsamında dört ay içerisinde haberleşme hizmetinin engellenmesi ve bu engellemenin yapılmasından sonra hâlihazırda bu hizmeti alan kullanıcıların mağduriyetlerinin önüne geçilmesi amacıyla bir defaya mahsus olmak üzere bu cihazları kullanımlarına imkân verilmesi amacıyla maddede düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 24’üncü madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde bir önerge bulunmaktadır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 25’inci maddesiyle 6253 sayılı Kanun’a eklenen geçici 14’üncü maddenin (1)’inci ve (5)’inci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                      Mehmet Muş                                Recep Özel                                  Nevzat Şatıroğlu

                          İstanbul                                        Isparta                                             İstanbul

               Mehmet Doğan Kubat                 Fehmi Alpay Özalan                          Metin Gündoğdu

                          İstanbul                                         İzmir                                                Ordu

“(1) 2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 49 uncu maddesiyle bu Kanuna eklenen geçici 13 üncü maddenin üçüncü fıkrası kapsamında İdari Teşkilat kadro ve pozisyonlarına atanıp Milli Saraylar İdaresi Başkanlığında görevlendirilen İdari Teşkilat personeli Milli Saraylar İdaresi Başkanlığına atanabilir. Bu şekilde atananlara göreve başladıkları tarihi izleyen aybaşından geçerli olmak üzere atama tarihinden önceki kadro ve pozisyonlarına ilişkin olarak atandıkları tarih itibarıyla almakta oldukları aylık, ücret, ek gösterge, zam, özel hizmet tazminatı, makam tazminatı, temsil tazminatı, görev tazminatı gibi mevzuatında kadro ve pozisyonuna bağlı olarak öngörülen mali haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemeler aynı usul ve esaslar çerçevesinde ödenmeye devam edilir. Ataması yapılmayan personelin görevlendirmeleri sonlandırılmış sayılır.”

"(5) 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 49 uncu maddesiyle bu Kanuna eklenen geçici 13 üncü maddenin üçüncü fıkrası kapsamında İdari Teşkilat kadro ve pozisyonlarına atanıp Milli Saraylar İdaresi Başkanlığında görevlendirilen İdari Teşkilat personelinden, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığındaki görevlendirmesi devam ederken doğum, askerlik veya ücretsiz izin nedenleriyle görevlerinden ayrılan ve bu nedenlerle bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle görevinde bulunmayanlar ile bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı kadrolarına atananlar hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyoruz?

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Birinci fıkrada yapılan değişiklikle, Millî Saraylar İdaresi Başkanlığına atanacak personelin mevcut özlük hakları çerçevesinde aldığı ödemelerin aynı usul ve esaslar çerçevesinde ödenmeye devam olunmasına yönelik tereddütler giderilmektedir.

Beşinci fıkrada yapılan değişiklikle, maddenin yürürlüğe girmesinden önce Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı kadro ve pozisyonlarına atananlar hakkında da madde hükümlerinin uygulanmasına yönelik düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 25’inci madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 26’ncı madde üzerinde iki önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinin birinci cümlesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Yavuz Ağıralioğlu                       Zeki Hakan Sıdalı                                 Behiç Çelik

                          İstanbul                                        Mersin                                              Mersin

                      Hüseyin Örs                                                                                   İmam Hüseyin Filiz

                          Trabzon                                                                                              Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın Behiç Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinde değişiklik önergemize istinaden söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Arkadaşlar, yine bir torba kanunla karşı karşıyayız. Bunu ısrarla vurgulayarak torba kanun tekliflerine karşı Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve kamuoyu nezdinde bir bilinç oluşturmalıyız.

Değerli milletvekilleri, bu arada Kuzey Irak’ın şehri olan Erbil’de Türk konsolosluk görevlilerine alçak bir saldırı cereyan etmiştir. Bu saldırıda bir diplomatımızın şehit olduğu bilgisi intikal etmiştir. Şehidimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Tabii, bunun faillerinin yakalanarak cezalandırılması da beklentimizdir.

Değerli milletvekilleri, konuya tekrar dönersek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu, 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Sosyal Güvenlikleri Hakkında Kanun, 4458 sayılı Gümrük Kanunu, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynakları Hakkında Kanun, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, 5502 sayılı SGK’ye İlişkin Düzenlemeler Hakkında Kanun, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 5597 sayılı Kanun, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ve bitmiyor, devamı var, 5809 sayılı Kanun, 6361 sayılı Kanun, 6362 sayılı Kanun, 6428 sayılı Kanun ve 6446 sayılı Kanun. Bütün bu kanunlarda bu torba kanunla -ne yapılıyor- değişiklik yapılıyor. Torba kanun, saydığım bu yasalarda değişiklik ve ilaveler getiriyor. Bu yasama tarzı aslında hukuk devleti ve devlet erki için bir handikap oluşturuyor.

Değerli arkadaşlar, ekonomik ve mali istikrar bir ülke için, geleceği için bir zorunluluktur ancak ekonomik istikrar tek başına sağlanamaz. Buna ek olarak ulusal güvenlik ve etkin dış politika hem makro hem de mikro düzeyde ekonomiye doğrudan etki eder.

Eğer bir ülkede demokrasi gerçek anlamda işletilmiyor, hukuk devletinin gerekleri yerleştirilemiyorsa orada sağlıklı bir ekonomiden bahsedilemez. Eğer bir ülkede parti devleti tüm cesametiyle kendini hissettiriyor, can ve mal güvenliği konusunda subjektif alana kayıyorsa, yargı güvencesi yoksa orada sağlıklı bir ekonomiden bahsedilemez. Eğer bir ülkede dış politikada komşularla kavgalı, dışarıda çatışan gruplara karşı taraf, ahdî hukukun dış politika yönünü savsaklamış, yanlış uluslararası ilişkilerden dolayı itibar kaybetmiş bir durum hasıl olmuşsa orada yine sağlıklı bir ekonomiden bahsedilemez.

Değerli arkadaşlar, küresel piyasalarda tüm bu sebeplerle esamemizin okunmaması acınacak bir durumdur. Zira dış borç yükümüz 450 milyar dolar düzeyindedir. Deniyor ki: “Bu borcun kabaca 300 milyar doları özel sektör borcudur.” Doğrudur ama Hazine garantisini dikkatinize sunmak isterim. Potansiyel batık kredilerin bankacılık sistemini zorlamasına izin vermemek gerekir. Burada düzenleme yapmak doğru bir adımdır ama üretim yapan sektörleri öncelemek gerektiği de ortadadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda kamu hizmet ve yatırımları piyasa parametreleri açısından 2 ila 5 kat arasında pahalıya mal olmaktadır. Belediyeler böyle çalışmaktadır, yatırımcı kamu kurum ve kuruluşları böyle çalışmaktadır. Bu yolla bazı kişi ve zümrelere transferler olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Bunun adı kentsel klientalizmdir ya da daha açık bir ifadesiyle yolsuzluktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Şehir hastaneleri de bunun bariz bir misalidir. Sayın Tatlıoğlu, Sayın Durmuş Yılmaz şehir hastanesiyle ilgili, tamamlandığında 30,9 milyar TL’ye yükselecek bir yük bindireceğini ifade ediyor. İki nesil şimdiden borçlandırılmaktadır. Buna hiçbir hükûmetin hakkı olmasa gerektir.

Evet, torba yasa krizi tarif etmektedir. Otokrasi iflas etmiştir, devlete samimi ve fedakâr, akıllı bir kadro elini dokundurmalıdır. Hukuk, adalet, demokrasiye ihtiyaç olduğu bir gerçektir.

Bu duygularla önergemizin kabulünü diler, yüce heyetinize tekrar saygılar sunarım.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 26’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                      Mehmet Muş                            Nevzat Şatıroğlu                         Mehmet Doğan Kubat

                          İstanbul                                       İstanbul                                            İstanbul

                 Zeynep Gül Yılmaz                   Fehmi Alpay Özalan                              Metin Yavuz

                           Mersin                                          İzmir                                               Aydın

                         Ali Şahin                                                                                       Asuman Erdoğan

                        Gaziantep                                                                                               Ankara

"MADDE 26- 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanununun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Finansal kiralama ve finansman şirketleri” ibaresi "Şirket” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

‘(3) Bu madde uyarınca özel karşılık ayrıldıktan sonra tahsil imkânı kalmaması nedeniyle kayıttan düşülen alacaklar, 213 sayılı Kanunun 322 nci maddesi hükümleri kapsamında değersiz alacak addolunur.’”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle 6361 sayılı Kanun’un 16’ncı maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle faktoring şirketlerinin de maddede yer alan diğer şirketlerle aynı imkâna sahip olmasını sağlamaya yönelik düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 26’ncı madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde bir önerge bulunmaktadır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 27’nci maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                      Hüseyin Örs                            Zeki Hakan Sıdalı                              Orhan Çakırlar

                          Trabzon                                        Mersin                                              Edirne

                İmam Hüseyin Filiz                                                                                  Hasan Subaşı

                        Gaziantep                                                                                               Antalya

MADDE 27- 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 31 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(4) İhraççıların borçlanma araçlarına ilişkin ödeme yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle, Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından düzenlenip hak sahiplerine verilen belge 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 68 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen belgelerden sayılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Hasan Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Subaşı.

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Menfur saldırı sonucu şehit edilen başkonsolosluk görevlimizi rahmetle anıyorum, Allah’tan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, 102 sıra sayılı Yasa Teklifi hakkında konuşmak için söz almış bulunuyorum, 27’nci maddesiyle ilgili. Yine arkadaşların, hatiplerin belirttiği gibi ve İYİ PARTİ Milletvekilimiz Behiç Bey’in de alt alta sıraladığı gibi, birçok yasada değişiklik öngören bir torba yasayla karşı karşıyayız. Geçmişte, temmuz ayında tatile girilirmiş. Keşke tatile girilmese de çok önemli, yargı reformu dâhil -emeklilikte yaşa takılanlar, tarımla ilgili sorunlar, adaletle ilgili sorunlar- birçok yasa üzerinde konuşulabilseydi... Ama hepimizin bildiği gibi, haftalardır akçalı işlerle meşgulüz, bütçeyi tamamlamakla ve borçları yapılandırmakla meşgulüz.

Ben Adalet Komisyonundayım. Birkaç kere Adalet Komisyonu toplandı. Çevre Komisyonu, İnsan Hakları Komisyonu, Anayasa Komisyonu, Tarım Komisyonunun toplandığını ve çalıştığını neredeyse görmedik ama Bütçe Komisyonu hiç durmadan, sürekli çalışan en baştaki Komisyonumuz ve hangi konuda olursa olsun bütün yasa teklifleri bu Komisyonun önüne getirilmek suretiyle para toplamanın yolları aranmakta yani tatilde kriz için para aranıyor.

AK PARTİ’li hatip arkadaşımız kanunu takdim ederken “Kötü algılar, siyasi saldırılar ve kur baskısı gibi saldırılara maruz kaldık, hatta bu algılar sonucunda not düşürme operasyonlarını yaşadık ve ciddi bir türbülans yaşadık fakat bu bertaraf edildi.” demiştir. Bu önemli bir husus. Gerçekten bir sorunun, krizin içindeyken “Böyle bir suni türbülans yaşandı ve bertaraf edildi.” diyebilmek önemli bir hatadır. Sayın Cumhurbaşkanı da “Faiz lobisine karşıyız. Sözlerimizi dinlemedi, faizi düşürmediği için enflasyonu düşüremedik; onun için, görevini yapmayan Merkez Bankası Başkanının görevini sonlandırdık.” demiştir. Bunları alt alta koyduğumuz zaman Hükûmetin ciddi bir yanılgıda ve yanlış teşhis içinde olduğunu görüyoruz. Yanlış teşhis olduğu zaman ne kadar para toplarsak toplayalım, ne kadar vergi toplarsak toplayalım, hatta Merkez Bankası ihtiyat akçesini de Hazineye aktaralım sonucu yararlı sonuçlara vardırabilmek, bu hasarı yanlış teşhisle tedavi edebilmek son derece zordur. Onun için, işin doğrusunu ortaya koyup Mecliste tartışabilsek gerçekten bir çözüm bulabiliriz.

Hasılat üzerinden vergi düşünülmüş. Bu, vergilendirmede bir geri dönüştür. Sonradan, itirazlar üzerine taşıma sektörüne sadece bırakılmıştır ama keşke tarım sektörüne de bu kadar sorunlu olan tarım sektörüne de tümüyle hasılat üzerinden yani “götürü vergi” dediğimiz vergi sistemi üzerinden bir vergilendirme yapılabilseydi. Çünkü büyük çiftçi, küçük çiftçi, borçlu olan çiftçimiz kırsal şartlarda ne fatura toplayabiliyor ne de muhasebecisiyle defter tutma sorunlarını karşımıza çıkarabiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayalım.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Telefonla ilgili konu, ikinci el telefonları -ki Türkiye’de değeri 20-30 milyar dolar civarında olan ikinci el telefon olduğu varsayılıyor- ortadan kaldırmaya, bunun ticaretini engellemeye dönük bir maddeyle çok büyük bir zarar oluştuğu gibi, bir ticareti de ortadan kaldırıyoruz. Bunun hukukla, Anayasa’yla bağdaşır bir yanı yok hepimizin bildiği gibi.

Kamu-özel iş birliği suretiyle yapılan şehir hastanelerinin durumu nihayet fark edilmiştir; bugün, Meclisin yardımı ve katkısıyla büyük hasarı, büyük zararı engellemenin yolları aranmaktadır.

Bir yıl sonra bu sistemin çalışmadığı ve büyük sıkıntılara maruz kaldığını gördüğümüze göre, yeni bir Anayasa’yla, sistem tartışmalarına devam edip Türkiye'nin üzerine uygun, tartışarak, prova ederek sistemimizi yeniden oluşturmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –Tamamlayalım Sayın Subaşı.

Buyurun.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Bir yıl sonra, neresinden bakarsanız bakın, hem yasama hem yürütme hem de yargının görev yapamaz hâle geldiğini hepimiz görüyoruz. Onun için, önümüzdeki aylarda hem sistemin hem de Anayasa’nın mutlaka tartışılması gerekmektedir.

Bu duygularla, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 27’nci madde kabul edilmiştir.

28’inci madde üzerinde dört önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık derecesine göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Mahmut Celadet Gaydalı                   Necdet İpekyüz                                  Murat Çepni

                            Bitlis                                         Batman                                              İzmir

                     Abdullah Koç                                                                                      Erdal Aydemir

                             Ağrı                                                                                                    Bingöl

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Batman Milletvekilimiz Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın İpekyüz.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddeyle ilgili konuşmama başlamadan önce, bildiğiniz gibi, geçen hafta SETA’nın medyada yaptığı fişlemelerle ilgili konuşmuştuk ve önüne gelen basın görevlilerini, gazetecileri ve kimi kurumları itham altına almıştı. Ve bunlardan, Türkiye halkının, özellikle 31 Martta bütün herkesin şahit olduğu şaibeli Anadolu Ajansı muaftı. Anadolu Ajansı dün Twitter’da bir haber paylaştı, haber şu: “HDP'li belediyeden… Sahabe İyaz bin Ganem’in adını taşıyan caddeye terör suçlusunun adı verildi.”

Olay şu: Doktor İlhan Diken… Diyarbakır Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonunda birlikte çalışıyorduk. İyi hekimlik için birçok arkadaşımızla beraber çaba harcıyorduk. Hepimizin bildiği gibi 1990’lı yıllar nasıl yıllardı? Her türlü inanç ve her türlü aidiyetten uzak -etnik açıdan, cinsiyet açısından- Hipokrat yemini etmiş en kutsal meslek grubudur hekimlik. Bu arkadaşımız daha sonra tabip odası yönetimi dışında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinde çalıştı, uzun süre Toplum ve Hekim dergisinde çalıştı. ve peşinden yerel seçimlerde belediye meclis üyesi seçildi, uzun süre Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde Başkan Vekilliğini yürüttü. Beş yıl önce kalp krizinden yaşamını yitirdi genç yaşta.

Anadolu Ajansının yaptığı, kutuplaşmaya tümüyle neden olan, barışı yerle bir eden bir anlayışın sonucudur. Doktor İlhan Diken gibiler aslında sürekli yaşatılması gereken, örnek alınması gereken kişilerdir, bu şekilde o olayı da söylemiş olayım.

Arkadaşlar, şimdi, muhalefet şehir hastaneleriyle ilgili birçok kez bu kürsüde sorunları dile getirdi ve hepimiz, büyük bir muamma olan bu sözleşmenin hâlâ daha ne olduğunu bilmiyoruz. Meclise bir onama getiriliyor, diyor ki: “Parmaklarınızı kaldırın, bir şeyi onaylayacaksınız.” Neyi onaylayacağız? “Bu şehir hastanelerindeki sözleşmelerin bedeli dışında, hizmetlerin ve kullanım bedellerinin artış ve inişlerinde bir düzenleme yapacağız.” Peki, neyi, nasıl düzenleyeceksiniz? Bunu bilmiyoruz, bizden bu yetkiyi istiyorsunuz, bunu onaylamamızı istiyorsunuz. Bunu niye istiyorsunuz? Çünkü bir usulsüzlük var, yaptığınız bir yanlış var. Bu yanlışı, bu sefer, bizimle paylaşmayıp düzeltme yollarına gidiyorsunuz. Bakın, muhalefet karşıydı, sivil toplum örgütleri karşıydı; birçok kez Mecliste de, şehir hastanesi açılan birçok yerde de bir yığın tepki dile getirildi, hatta açılmadan önce de bu eleştiriliyordu. Ama şimdi para yetiştirilemiyor çünkü döviz artıyor, kriz geliyor. Plan ve Bütçe Komisyonu -arkadaşlarımız burada- üyelerine biz şunu sorduk: “Ya, peki de siz bir anlaşma yapmışsınız; bunu düşürmek, yükseltmek… Bu şirketler ne diyecekler, kredi verenler ne diyecekler?” Bize söylenen şu: “Biz onlarla oturup konuştuk ve konuşmamız sonucunda şu konuda anlaştık, herhangi bir itirazları yok.” İyi de siz konuştuysanız, anlaştıysanız bu Meclise ne diyorsunuz? Diyorsunuz ki: “Bizim işimize karışmayın, sadece onaylayın.” Bakın, siz çıktığınızda “mega projeler” diyordunuz -mega, bilgisayarda milyon demektir- artık mega değil, giga borçlarla uğraşıyorsunuz, milyarlarla ifade edilen borçlarla uğraşıyorsunuz ve milyarlarla ifade edilen bu borcu da biz ödeyeceğiz. Türkiye’deki yasalara baktığınızda, yasaların bir kısmında şu vardır: Kamu adına birileri ihale yapıp rayiç bedelleri üzerinden bir sonuca gidiyorsa ve bu saptanıyorsa, eğer rayiç bedelleri üzerinden bir ihale verilmişse onlardan tahsil edilir, onlarla ilgili yasal işlem yapılır. Peki, biz şimdi kimlere yasal işlem yapacağız? Bunun günahı kimin? Kabul ediliyor zaten yanlış yapıldığı simülasyon sonuçlarına göre. Çünkü simülasyon sonuçlarına göre 2017’de 301 milyonluk hedef varken, biz, daha 2019 yılı için 6 milyara yakın bir para ifade ediyoruz ve bütün bu kararların hepsi bizden saklanıyor. Ne olacak gelecekte? Gelecekte, şehir hastaneleriyle ilgili birçok sözleşmenin içeriğini bilmeden, şirketler, kredi verenler ve hep ismini andığımız şirketler bu işten yararlanacaklar; yemeğinden, güvenliğinden, sterilizasyonundan, temizliğinden, bütün tıbbi işlemlerinden ve kira bedelinden yararlanacaklar. Bütün bunlar ne olacak? Bizim bir an önce düzenleme yapmamız lazım. Düzenleme neyle ilgili yapılabilir? Düzenleme şununla ilgili yapılabilir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Bir kere bu kamu zararlarına kimler neden olmuşsa, bunların tahsilini onlardan nasıl yapalım, bunu konuşalım. Bu şirketlere, bunu, bu şekilde rastgele, dövizle, hiçbir hesap yapmadan yirmi beş yıllık bir süreyle kim vermişse onlardan hesap soralım, onu ortaya çıkaralım ve bu sözleşmelerin normalde nasıl feshedileceğini konuşalım. Biz feshetmeyi değil de allem edip kallem edip bunları bir şekilde tekrar nasıl örtbas edeceğimizle uğraşıyoruz. Bu şekilde yaparsak hepimiz vebal altında kalırız. Bu Meclis parmak kaldırıp indirme yeri değildir, bunların konuşulup tartışılması gereken bir yerdir.

Hepinize teşekkür ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesine “sözleşme bedeli” ibaresinden sonra gelmek üzere “Kamuoyuna da açıklanması koşuluyla” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                 Mehmet Bekaroğlu                         Lale Karabıyık                            Kamil Okyay Sındır

                          İstanbul                                         Bursa                                                İzmir

                         Cavit Arı                          Emine Gülizar Emecan                         Abdüllatif Şener

                          Antalya                                       İstanbul                                             Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, bu torba yasanın 27, 28, 29 ve 30’uncu maddeleri şehir hastaneleriyle ilgili. Bildiğiniz gibi, şehir hastaneleri, daha önce “yap-işlet-devret” denen, daha sonra ismi değiştirilen, “kamu-özel iş birliği” diye ismi inceltilen bir proje. Kamu-özel iş birliği sadece şehir hastanelerinde değil, kara yollarından enerjiye kadar birçok projede kullanılan bir finansman modeli.

Değerli arkadaşlarım, bu model, yıllardan beri Türkiye’ye “Yeni bir finansman modeli, bir kuruş para harcamadan milyar dolarlık işler yapacağız.” diye, hani bir tip cambazlık olarak, büyülü bir şey olarak anlatıldı. Önce “Bürokrasi engelliyor.” dendi ve değişik yasalarda değişiklikler yapılarak bu bürokrasi engeli kaldırıldı ve 2009’dan bu yana hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bu çerçevede çok sayıda şehir hastanesi de ihale edildi, bir kısmı bitti, çalışmaya başladı.

Burada dikkat edilecek bir şey var: 2023’e kadar 325 milyar dolarlık yatırım bedeli öngörülüyor. Bugüne kadar 58,6 milyar dolarlık yatırım bedeli söz konusu ama bugün bu yasayla yasal bir önem kazanan, resmîleşen sözleşme değeri de 130 milyar. Ne demek bu, biliyor musunuz arkadaşlar? Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine söylüyorum: Türkiye 58,6 milyar dolarlık yatırıma karşılık ileride alacağı 130 milyar dolar gelirden vazgeçiyor. 2023’e kadar da 325 milyar dolarlık -tabii, bu olur, olmaz, ayrı bir şey- bir öngörüsü var.

Ne yapılıyor burada arkadaşlar? Burada, bir defa, bu ihaleyi alan firmalara, kişilere, her neyse, iki konuda garanti veriliyor: Bunlardan bir tanesi, kredi garantisi veriliyor, devlet krediye kefil oluyor. İkincisi ise hizmet garantisi yani “Sen bu yatırımı yap, ben sana -sadece hizmet değil, bir de kira- şu kadar kira… Ve şu kadar da senden hizmet alacağım. Eğer bu hizmeti almazsam...” İşte, diyelim senede 30 bin MR çekilmedi, 15 bin çekildi; “Kalanın parasını tamamlayacağım.” diyor ve bunların hepsi de euro cinsinden.

Şimdi, bunlara karşı çıkanlar suçlandı “Her şeye karşı çıkarlar zaten, bunlar komünist kardeşim, her şeye ‘hayır’ diyorlar.” denildi. Şimdi öyle bir noktaya gelindi ki şehir hastanelerinde, hiç abartmıyorum, kilosunu 80 kuruşa aldığımız karpuzun çöpünü, kabuklarını atmak için 1 lira harcamaya başladık değerli arkadaşlarım. Niye böyle oldu? Çünkü dolar, euro yani döviz kuru acayip bir şekilde fırladı, altından kalkılmaz bir hâle geldi ve bu yasa düzenlemesiyle “sözleşme bedeli” diye bir kavram getirildi, baştan olması gereken şey oldu ve en önemlisi, bu kapsamdaki sözleşme değişikliklerinde, sözleşme bedelinin artırılmaması kaydıyla, kullanım bedeli ve hizmet bedeli artırmak veya azaltmak suretiyle…

Değerli arkadaşlarım, sözleşme bedeli artırılmayacak, değişmeyecek ama ne demek sözleşme bedeli? Bugünkü para karşılığında eğer biz işletseydik yani devlet kredi bulsaydı, devlet finanse etseydi, devlet yatırım yapsaydı şu kadar sene sonra oradan elde edeceği bedel. “Bu bedel değişmemek kaydıyla biz kira bedeli ile hizmet alım bedelinde değişiklikler yapacağız.” deniliyor. Nasıl kullanacak bunları, çok fazla kimse bilmiyor değerli arkadaşlarım. Şimdi ne deniliyor? Şimdi deniliyor ki: “Biz bunları yaptık ama yanlış yaptık, düzelteceğiz.” Düzeltebilecekler mi; uluslararası tahkimlere mi gidecek, nereye gidecek; bu konuyu da bilmiyoruz yani elimizde bir ateş topu var, bunu nereye koyacağımızı bilmiyoruz değerli arkadaşlarım.

Şimdi, Hükûmetin bulmuş olduğu bu model, aslında, sıfırı tüketmenin bir şeyi. Bölüm üzerindeki konuşmamda da ifade etmiştim öğleden sonra, siz dünya kadar kaynak kullandınız değerli arkadaşlar, hiçbir kaynak falan kalmayınca bu modeli buldunuz yani gelecekteki gelirlerden vazgeçerek şimdi vermeye başladınız. Bu, bir şekilde iflasın… Bakın, bütün dünya bunlardan vazgeçti değerli arkadaşlarım. Niye vazgeçti?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Çünkü yıllara göre, eğer bu yatırımı devlet yapsaydı çok daha kârlı olacağından dolayı bunlardan vazgeçti. Bir başka şey daha var; bu sizin için çok şaibeli, değerli arkadaşlarım: Bu sebeple, yandaş -yani bilindik, tanıdık, neyse- çevrelere, şirketlere kaynak aktarmak için gerekli olmayan projeler hayata geçirildi deniliyor. İddiadır bu, ben de aynı kanaatteyim, özellikle şehir hastanelerinin büyük çoğunluğu... Bakın, ben Rizeliyim, Rize’ye yatırım yapılmasını istiyorum. Rize’de çok güzel 2 tane hastane var, bir tane hastanesi beş, altı senelik hastane değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu 2 hastane –biri üniversite hastanesi, biri devlet hastanesi- dururken deniz dolgusu yapılarak -Rize’ye yatırım olmasın ister miyim- 600 yataklı şehir hastanesi yapılıyor değerli arkadaşlarım. Peki, ne olacak bu yeni hastaneler? Buraya satın alma garantisi vermişsiniz. Peki, eski hastaneler ne olacak? Ankara’da olduğu gibi önemli, tarihî hastaneler kapatılıyor, insanlar oraya zorla MR çektirilmeye götürülüyor. Bu, aynı zamanda, yandaşa kaynak ayırmaktır.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 28’inci maddesinin (p) bendinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederim.

                      Dursun Ataş                              Orhan Çakırlar                            Aydın Adnan Sezgin

                          Kayseri                                         Edirne                                              Aydın

                       Behiç Çelik                                                                                   Arslan Kabukcuoğlu

                           Mersin                                                                                                Eskişehir

“p) Sözleşme bedeli; Sözleşme kapsamında işletme dönemi boyunca yükleniciye ödenecek kullanım bedeli ile hizmet bedelinin toplamının yönetmelik çerçevesinde hesaplanan net bugünkü değerleri üzerinden elde edilen toplamını,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Arslan Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Kabukcuoğlu.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan torba yasa teklifi hakkında söz almış bulunmaktayım.

Bir düşünür “Ölüm ve vergi dışında hiçbir şey kesin değildir.” demiştir. Bu sözlerden verginin mali bir gereklilik olduğunu, eğitim, sağlık, ulaşım gibi hizmetlerin sağlanabilmesi için toplanmasının zorunlu olduğunu anlıyoruz. Verginin bunlar dışında da önemli fonksiyonları olduğunu biliyoruz. Vergi, bir sektörün, bir iş alanının ya da ekonominin genelinin büyümesini etkileyen bir politika aygıtıdır. Verginin ayrıca sosyal bir fonksiyonu vardır; sosyal adaletin sağlanmasında, gelir eşitsizliğinin giderilmesinde, çevreye ve sağlığa zararlı olabilecek faaliyetlerin azaltılmasında rol oynar. Burada bize düşen hayati bir sorumluluk vardır. Her bir kanun maddesini ele alırken verginin hangi amaca hizmet ettiğini iyi düşünmeliyiz. Ayrıca, popülist politikalardan, belli kesime yarayacak ama halkın adalet duygusunu zedeleyecek kanunlardan kaçınmalıyız. Kanun maddelerindeki herhangi bir belirsizlik tek bir kişinin inisiyatifiyle gelecekte keyfî uygulamaların yolunu açacaktır. Bu keyfî politikalar ne ekonomiyi iyiye götürür ne de sosyal adalet duygusunu pekiştirir; sadece belli kesime rant sağlar ve kayıt dışılığı artırır. Kanundaki belirsizlikleri en aza indirgeyip verginin kimden ve nasıl alınacağını konuşmalıyız. Verimli çalışan ve ekonomik büyümeyi sağlayan sektörler ile verimsiz çalışan sektörlere uygulanacak politikaları iyi ayırt etmeliyiz. Bunu yapmazsak, son on yedi yılda olduğu gibi, halkın bir kesimi haksız şekilde zenginleşirken bir kesimi fakirleşmeye devam eder. Özetle, burada özellikle ucu açık gibi görünen her türlü kanun maddesini dikkatle düşünmeli ve tartışmalıyız.

Verginin de ölüm kadar kesin olması, iyi çalışan devlet mekanizmasının temel göstergelerindendir; ayrıca, ülkede yaşayan dezavantajlı grupların çıkarınadır, böyle de olmalıdır. Siz, yandaş bir inşaat şirketinin 425 milyon Türk lirası vergi borcunu silmekle dezavantajlı grubun refahını topluma küfreden bir şirket sahibine bağışladınız.

AK PARTİ hükûmetleri döneminde kamu kaynaklarının fütursuzca tüketilmesi sonucu kamu-özel iş birliğiyle yapılan yatırımlar sürekli artmaktadır. Köprülerde, otoyollarda ve tünellerde araç geçiş garantisi verilerek başlayan, yirmi-otuz yıla varan borçlandırma modeli en son şehir hastaneleriyle karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Eskişehir’de 2 tane devlet hastanesi ve 1 tane de askeriyeden devralınmış olan 600 yataklı hava hastanesi olduğu hâlde, hava hastanesi hiç çalıştırılmadı, atıl hâle getirildi; devlet hastanesinin biri kapatıldı, biri çalışıyor, bir şehir hastanesi kuruldu. Burada amaç, hayalî bir yatırıma hasta sağlamak ve devlet tarafından sübvansiyon sağlamaktır. Şehrin kilometrelerce dışındaki hastaneye hastaların taşınması da ayrıca işin zahmeti ve cabasıdır.

Biz de burada, bilmediğimiz bir kanun üzerinde tartışmaktayız. Şehir hastaneleri kanunu zannedersiniz ki atom bombası, zannedersiniz ki riskli nükleer bir madde, zannedersiniz ki stratejik bir madde. Eskişehir Şehir Hastanesi için söylüyorum: Garanti Bankasıyla, İş Bankasıyla ve müteahhit firmayla Londra’da yapılan bir anlaşmayla yürürlüğe konulmuş, burada anlaşmazlık durumunda Londra mahkemeleri yetkili kılınmış; bu bir garabettir, bir hilkat garibesidir.

4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 6.542 lira olduğu, açlık sınırının 2.008 Türk lirası olduğu, işsiz nüfusun geçen yıla göre 1 milyon artıp 4,5 milyona ulaştığı, döviz kurunun fırlamak üzere her an tetikte beklediği, enflasyonunun kontrolden çıktığı ekonomimizde, dezavantajlı gelir grubunun sırtındaki yükü artıracak politikalardan kaçınmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım, buyurun.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Ekonomimizdeki bu sorunlar maalesef, öncelikle dezavantajlı kesimin refahını etkiliyor.

Bu kanunda, bu saydığım prensiplerden ekonominin büyüme fonksiyonunun yetersizliği, verginin sosyal fonksiyonunun dikkate alınmaması, popülist politikaların takip edilmesi, keyfî uygulamalar vardır, tek bir kişinin insiyatifine bırakmalar vardır. Bunlar bize ileride ekonomik olarak yük getirecek, milletimize yük getirecek, özellikle dezavantajlı kesimin refahını bozacaktır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 28’inci maddesiyle 6428 sayılı Kanun’un 1’inci maddesinin (2)’nci fıkrasına eklenen (p) bendine “bedeli ile” ibaresinden sonra gelmek üzere “mecburi” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                      Mehmet Muş                            Nevzat Şatıroğlu                         Mehmet Doğan Kubat

                          İstanbul                                       İstanbul                                            İstanbul

                    Abdullah Güler                              İmran Kılıç                               Fehmi Alpay Özalan

                          İstanbul                                 Kahramanmaraş                                       İzmir

                                                                           Recep Özel

                                                                               Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

Gerekçeyi mi okutuyoruz?

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle madde metninde yer alan "hizmet bedeli”nin kapsamının netleştirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 28’inci madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 29’uncu madde üzerinde üç önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                      Murat Çepni                      Mahmut Celadet Gaydalı                        Necdet İpekyüz

                            İzmir                                           Bitlis                                              Batman

                     Abdullah Koç                             Erdal Aydemir                                Erol Katırcıoğlu

                             Ağrı                                           Bingöl                                             İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi bu madde 29’la, bir madde değişikliği esas itibarıyla, bir fıkra eklenmesi isteniyor. Bunu birazdan konuşacağız vaktimiz elverdiği ölçüde. Fakat asıl önemlisi, Plan ve Bütçe Komisyonunda ilgili ve yetkili bürokratları da dinledikten sonra, anlaşılan o ki kamu-özel iş birliğiyle yapılan şehir hastanelerinin sözleşmelerinde problem var. Bu problemin ne olduğunu da bilmiyoruz çünkü bize “Ticari sır.” dediler ve nasıl olduysa bilemiyorum, bizim itirazlarımıza rağmen örnek bir sözleşmenin bizim tarafımızdan görülmesi mümkün olmadı. O sebeple de bu sözleşmeleri tam olarak bilemiyoruz ama buradan şunu söyleyebilirim. Yani bu yetkili arkadaşların bize açıklamaya çalıştıkları şey şuydu: Özellikle kurların sıçradığı, olağanüstü sıçradığı sürede aslında zarar ettiklerini, sözleşme gereği olarak zarar ettiklerini ve dolayısıyla da bir daha olmamak üzere bu önlemi almaya çalıştıklarını söylediler. O maddeyi okuyayım size kısaca. Diyor ki “Bu kapsamdaki sözleşme değişikliklerinde, sözleşme bedelinin artırılmaması kaydıyla kullanım bedeli veya hizmet bedeli artırılmak veya azaltılmak suretiyle değiştirilebilir. Sözleşme bedeli, net bugünkü değer dikkate alınarak belirlenir ve net bugünkü değer hesaplanmasına ilişkin esaslara yönetmelikte yer verilir.” Yani diyor ki: Tabii ki sözleşmeyi değiştirmek mümkün değil, tahkime gitmesi gerekiyor ve başka bir sürü sorun çıkaracak. Dolayısıyla da olağanüstü olarak görülen kur değişiklikleri olduğunda, bir anlamda kullanım bedeli ile hizmet bedelinin net bugünkü değeri üzerinden bir pazarlık yapma alanı kendilerine açmak istiyor bu arkadaşlar.

Fakat ben daha başka bir konuya buradan bağlantılı bir şey söylemek istiyorum arkadaşlar. Benim anladığım kadarıyla, Adalet ve Kalkınma Partisi ideolojik olarak neoliberal politikaları benimsiyor fakat özellikle 2009, 2010’dan sonra devleti daha fazla işin içine sokmaya çalışıyor. Evet, olabilir çünkü gerçekten de bakarsanız uluslararası tartışmalara bu konuyla ilgili olarak, serbest piyasa ekonomisiyle ilgili olarak giderek yükselen bir güvensizlik var ve onun yerine iradi kararların yani devlet, kamu kararlarının getirilmesine ilişkin bir anlayış da giderek kabul görüyor. Dolayısıyla da bu çerçevede makul gelebilir.

Fakat arkadaşlar, çağımızda önemli, farklı bir değişiklik var ki -benim gördüğüm kadarıyla- Adalet ve Kalkınma Partisi bunu tam olarak kavrayamıyor. Nedir diye soracak olursanız, söyleyeyim: Arkadaşlar, önemli kararlarda sizin parti olarak veya yürütme olarak alacağınız kararlar meşru olmayabilir. Yani insanlar artık kendi hayatlarını önemli ölçüde etkileyeceğini düşündükleri kararlarda kendilerinin dahli olması, kendilerinin de görüşlerinin alınmış olmasını talep ediyorlar.

Şimdi, arkadaşlar, şehir hastaneleri diye bir şey geldi gündemimize. Evet, güzel. Fakat arkadaşlar, ne kadar tartışıldı bu? Yani düşünün, biz sözleşmeyi istiyoruz, bizim herhâlde doğal olarak hakkımız olması lazım; bize resmen, açıkça, Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakan Yardımcısı “Efendim, ticari sırdır, gösteremeyiz, veremeyiz.” dedi. Şimdi, arkadaşlar, böyle olmaz. Bakın, böyle olmaz. Ben iddia ediyorum, 2011’den sonra Adalet ve Kalkınma Partisi giderek ekonomide merkezî kararlar almak üzere davranıyor. Hele hele bir yıldan beri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi geldiğinden beri de bu kararlar daha da merkezî hâle gelmiş oldu. Ben zaman zaman, çıktığımda bir cümle sarf etmeye çalışıyorum, özellikle bu toprakların tarihinden bir referansla bunu söylemeye çalışıyorum: İbni Haldun’dan beri merkezîleşme daima kırılganlık demektir. Bugünkü kırılganlığımız, bugünkü kriz hâlimiz de -her ne kadar hâlâ kabul edilmemiş olsa bile sizin tarafınızdan- bunun göstergesidir. Dolayısıyla da burada soru olarak… Bu sözleşmeyi göremeden, görmeden nasıl yapılması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Hemen bitireceğim.

BAŞKAN – Tamamlayalım.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – …ne yapılması gerektiğiyle ilgili olarak bir şey söyleyemeyeceğiz, söyleyemiyoruz ama şunu söylememiz galiba makul olur: Burada muhtemelen, gözüken o ki bu pazarlıkta bedellerle ilgili olarak, kullanım bedeli ile hizmet bedeli arasında hizmet bedelinin aleyhine, kullanım bedelinin lehine olmak üzere bir değişiklik olacaktır dolayısıyla da sözleşmeye rağmen, aslında sözleşmede artırmadıkları hâlde, esasında bir biçimde bir para transferi gerçekleşmiş olacaktır diye düşünüyorum ve bu da bu sorunu çözmeyecek.

Son on beş saniyem var, bir şey daha söyleyeyim arkadaşlar: Bu sözleşmelerde kur riskini Hazine almış durumda ama öyle bir dünyaya gidiyoruz ki arkadaşlar, bu kur riski giderek daha da büyüyecek. Dolayısıyla da bu sözleşmeleri daha radikal bir şekilde gözden geçirmemiz lazım. Yoksa emin olun, daha sonra daha büyük bedeller ödeyeceğiz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederim.

                  Yavuz Ağıralioğlu                           Hüseyin Örs                               İmam Hüseyin Filiz

                          İstanbul                                       Trabzon                                          Gaziantep

                       Ayhan Erel                                                                                     Zeki Hakan Sıdalı

                          Aksaray                                                                                                 Mersin

6428 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasında yer alan "değiştirmemek” ibaresi "artırmamak” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler eklenmiştir.

"Bu kapsamdaki sözleşme değişikliklerinde, sözleşme bedelinin artırılmaması kaydıyla kullanım bedeli veya hizmet bedeli artırılmak veya azaltılmak suretiyle değiştirilebilir. Sözleşme bedeli, net bugünkü değer dikkate alınarak belirlenir ve net bugünkü değer hesaplanmasına ilişkin esaslara yönetmelikte yer verilir. İdare tarafından gerekli görülmesi halinde yükleniciye ödenecek kullanım bedeli ödemelerine ilişkin Türk lirası cinsinden alt ve üst limitler sözleşme değişikliği düzenlemelerine uygun olarak belirlenebilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz bu 29’uncu madde, ticari sır olduğu gerekçesiyle halktan gizlenen şehir hastaneleri sözleşmelerinde “sözleşme bedeli” ifadesinin yer almadığının, kamu-özel iş birliği çerçevesinde yapılan şehir hastanelerinin ve bu sözleşmelerinin kamuyu zarara uğrattığının ve dolar kuru başta olmak üzere belli parametrelerin hesaba katılmadığının, kamu-özel iş birliği yöntemiyle Türkiye genelinde yapılan şehir hastaneleriyle ilgili düzenlemede devletin milyarlarca lira zarar etmesine sebep olduğunun, dövizin aşırı yükselmesi üzerine şirketlere fazladan para ödemek zorunda kalındığının, sağlık yönetiminin öngörüsü zayıf ve liyakatsiz kişilerin elinde olduğunun bir göstergesidir. Teklif kabul edilirse, alelacele, belki bilerek ve isteyerek yapılan bu skandal sözleşmenin düzeltilmesiyle, artan döviz kurundan dolayı kamunun zarara uğratılmasının önüne geçilecektir.

Ayrıca, devletimizin şehir hastanelerinde Türk lirasıyla değil de neden dövizle kira bedeli ödediğini tüm vatandaşlarla birlikte biz de anlamış değiliz. Yerli ve millî olduğunu, enflasyonla mücadele ettiğini iddia eden ve Türk lirasını güçlendirmek isteyen bir iktidarın sağlık ödemelerini döviz bazında yapmasını, açıkçası, anlamakta güçlük çekiyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan “Türk lirası dururken hâlâ dolarla hareket edecek olursanız, kusura bakmayın, takkeleri değişiriz. Burası Türkiye, buranın parası Türk lirası. Dövizi, altını olan gitsin, bozdursun, Türk lirası alsın.” demedi mi? Neden sözleşmeler yapılırken Sayın Cumhurbaşkanının bu talimatları dikkate alınmıyor? Bunu da Türk halkı adına sizlere sormak istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, şehir hastanelerinin kâr amacıyla işletilmesinden dolayı, şirketlerin daha fazla para kazanmak uğruna yersiz işlemler yaptığı konusunda vatandaşlardan şikâyetler almaktayız. Artık şehir hastanelerinin, yüksek kâr amacı gütmelerinden dolayı, amacın insan sağlığından çıkıp kâra odaklanan şirketler hâline geldiği bir gerçektir. Bu konunun bir an önce çözülmesi gerekmektedir.

Hükûmet, 2018 yılı içinde, garanti araç nedeniyle, vatandaşın geçmediği köprü ve otoyollar için 3,6 milyar TL ödeme yaptıysa, vatandaşın gitmediği hasta garantili şehir hastaneleri için 2,6 milyar TL ödeme yapmış ise bu paraların tamamı yine vatandaşın ödediği vergilerle karşılanacaktır yani yük gene vatandaşımızın omuzlarına binecektir.

Şehir hastanelerine giden vatandaşlarımızın yoğun şekildeki şikâyetleri ise: Şehir hastanelerinde bölümler arasındaki mesafelerin uzaklığı sağlık hizmetleri sunumunda önemli engeller çıkarmakta, yakın ilişki içinde olması gereken birimler arasında uzun koridorlar ve katedilmesi gereken uzun mesafeler var. Bu durum sağlık hizmetlerinin aksamasına neden olmaktadır.

Tabii ki konumuz sağlık olunca, seçim bölgem güzel Aksaray’ımızda da yaşanan onlarca sağlık problemi var. İki yıl önce hizmete giren Eğitim ve Araştırma Hastanesine maalesef, bugüne kadar yeterli sayıda doktor ataması yapılmamıştır. Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesinin bina ve fiziki şartlarındaki olumsuzluklar hâlâ giderilmemiştir. Daha önemlisi, burada insanlarımızın dertlerine deva olacak hekimler yoktur; çocuk doktoru, çocuk kardiyoloğu, çocuk psikoloğu, onkoloji uzmanı, kadın hastalıkları doktoru, nefroloji uzmanı, plastik cerrah, göğüs cerrahı gibi hayati önem taşıyan doktorlarımız maalesef, Aksaray’da yoktur. Zaten geçim sıkıntısı içerisinde bulunan, ekonomik yönden yeteri kadar kuvvetli olmayan Aksaray halkının özel hastanelerde tedavi olması mümkün değildir. Yine, ilçelerimizdeki hastanelerimizde de maalesef, uzman doktor bulunmamaktadır. Sultanhanı ilçemizde de hastane bulunmamaktadır.

Aksaray’da ve ülkemiz genelinde sağlıkta yaşanan sorunların son bulması dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesine aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

              Emine Gülizar Emecan                 Kamil Okyay Sındır                         Mehmet Bekaroğlu

                          İstanbul                                         İzmir                                              İstanbul

                   Abdüllatif Şener                               Cavit Arı                                     Lale Karabıyık

                           Konya                                        Antalya                                              Bursa

“Söz konusu sözleşme bedeli, kullanım ve hizmet bedelinin değiştirilme usul ve esasları ile değişimde kullanılacak hesaplama yöntemleri Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle müştereken tespit olunur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Teklifin 29’uncu maddesinde yer alan düzenlemeyle, Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan şehir hastaneleri sözleşmelerindeki hükümler değiştirilmekte ve sözleşme bedeli Türk lirasına çevrilerek kullanım bedeli ve hizmet bedellerinin yeniden belirlenebilmesinin yolu açılmaktadır.

29’uncu maddeyle 6428 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin (9)’uncu fıkrasında yer alan hükümde yapılan değişiklik ve ilavenin gerekçesi “Sağlık Bakanlığı tarafından kamu-özel iş birliği modeli çerçevesinde gerçekleştirilen projelerde kamu tarafından ödenecek kullanım bedeli ile hizmet bedeli ödemeleri mevcut sözleşme hükümleri gereğince döviz kuru ve enflasyon oranındaki artışlara uygun olarak belirlenmektedir. Maddeyle, söz konusu bedellere ilişkin mevcut hesaplama formülleriyle ortaya çıkan kullanım bedelleri ile hizmet bedellerinin cari ekonomik koşullara göre kamu lehine revize edilebilmesi imkânı sağlanmaktadır. Bu doğrultuda, sözleşme dönemi boyunca yapılacak toplam sözleşme bedeli ödemelerinde meydana gelebilecek aşırı düzeydeki artış riskinin engellenmesi ve kamu yararı esas alınarak sözleşmenin tarafları arasında mutabakat sağlanmak suretiyle toplam kullanım bedeli veya hizmet bedeli ödemelerinin azaltılmasının yolunun açılması hedeflenmektedir. Bu çerçevede, belirtilen şartların oluşması hâlinde bakan onayıyla sözleşme değişikliği yapılabilecektir.” şeklinde açıklanmaktadır.

Sözleşme bedelini artırmamak kaydıyla kullanım veya hizmet bedelinin artırılması veya azaltımının nasıl olacağı teklif metninde yer alan hükümlerden ve gerekçeden anlaşılamamaktadır. Bu değişiklik aynı zamanda, şehir hastaneleri modelinin iflas ettiği ve kamunun sözleşme şartlarını revize etmeye yönelik hamle yapması anlamına gelmektedir. Bu değişikliklerin tahkim hükümleri çerçevesinde ilgili firmalar tarafından uluslararası tahkime götürülüp götürülmeyeceği bilinmemektedir. Eğer böylesi bir başvuru ihtimali yok ise bu sözleşme koşullarının daha ilk başlarda oldukça kamu aleyhine hükümler içerdiği veya sözleşme hükümlerinin kısa bir uygulama sonucunda bariz olarak kamu aleyhine sonuçlar doğurduğunun fark edilmesiyle izah olunabilir.

Söz konusu revize işlemleri şehir hastaneleri modelinin yanlışlarını ortadan kaldırmamaktadır. Hâlen ticari sır gibi saklanan sözleşmelerin kamuoyuyla paylaşılması gerekmektedir. Komisyondaki görüşmelerde de sözleşmenin içeriğine girilmemiş, farazi rakamlara dayanan simülasyonlar Komisyon üyeleriyle paylaşılmıştır.

2019 yılı Haziran ayı itibarıyla yapımı tamamlanan ve işletmeye açılan 9 adet şehir hastanesi için yapılan kira ve hizmet ödemelerinin ayrıntısının hastane başına ayrıntılı olarak paylaşılması, konunun gerekiyorsa Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak bir araştırma komisyonu marifetiyle incelenmesi gerekmektedir.

Bu nedenle, verilen önergeyle konunun daha iyi tartışılıp karara varılmasını ve şeffaflığı teminen Hazine ve Maliye Bakanlığıyla müştereken yönetmelik hazırlanması yönünde maddeye ilave yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 29’uncu madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 30’uncu madde üzerinde bir adet önerge bulunmaktadır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesine aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                 Mehmet Bekaroğlu                             Cavit Arı                                    Abdüllatif Şener

                          İstanbul                                       Antalya                                             Konya

                    Lale Karabıyık                              Fikret Şahin                               Kamil Okyay Sındır

                            Bursa                                        Balıkesir                                             İzmir

“Sözleşme bedelleri, kullanım ve hizmet bedellerinde yapılan tüm değişiklikler şehir hastanesi bazında kamuoyuna açıklanır”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Fikret Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Kuzey Irak’ta şehit olan diplomatımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.

Efendim, tabii, bu görüştüğümüz yasa teklifi âdeta sağlık alanında da aldatılmışlığın bir itirafı niteliğinde. Yasa teklifiyle diyorsunuz ki: “Kamu-özel iş birliğiyle yaptırdığımız ve kira bedellerini dövizle ödediğimiz şehir hastanelerinde kamuyu olağanüstü bir şekilde zarara uğrattık ve biraz olsun bu zararı telafi etmek amacıyla ‘sözleşme bedeli’ adı altında bir üst limit getirmeye çalışıyoruz. Ve yine bu konuştuğumuz maddeyi de geriye doğru işleterek daha önce yapılmış olan sözleşmelerde de geçerli hâle getirmeye çalışıyoruz.”

Tabii, bu yasa teklifinde bir tane itiraf yok, birden fazla itiraf var. Bakın, ilk itiraf şu: Şehir hastanelerinin kiralarının dövizle ödendiğini itiraf ediyorsunuz. Milletimize dönüp “Ülkemizin dövize ihtiyacı var, yastık altıdaki dövizlerinizi bozdurun.” diyorsunuz, yerli ve millî olduğunuzu iddia ediyorsunuz, Türk lirasını güçlendireceğinizi söylüyorsunuz, enflasyonla topyekûn mücadele ettiğinizi iddia ediyorsunuz; sonra da dönüyorsunuz ve dövize endeksli hastane sözleşmeleri yapıyorsunuz, halkımızın aldığı sağlık hizmeti üzerinden dövizle dışarıya kaynak aktarıyorsunuz. Tabii, sormak istiyorum ben sizlere: Bu, büyük bir çelişki değil midir; burada samimiyet var mıdır?

Yine, diğer, ikinci bir itiraf ise şu: Ticari sır bahanesiyle şehir hastanelerinin işletme sözleşmelerini neden açıklamadığınızı da burada itiraf etmiş oluyorsunuz çünkü sözleşmeleri açıklayamıyorsunuz. Şehir hastaneleri üzerinden bağladığınız hortumla kamu kaynaklarını döviz bazında dışarıya doğru aktarıyorsunuz, kamuyu muazzam şekilde zarar ettiriyorsunuz. Yine, sormak istiyorum: Bu kamu zararının sorumluluğu kimde ve sorumlu olanlar bu konuda hesap verecekler mi?

Diğer bir konu ise ticari sır olduğu söylenilen şehir hastanelerinin işletme sözleşmeleri. Bu sözleşmelerin içerikleri neden saklanıyor? Bir bürokrat, hatta sözleşmenin tarafı olan ticaretle uğraşan kişiler, bir memur dahi bu sözleşmenin içeriğini bilirken milleti temsil eden milletvekilleri bu sözleşmenin içeriğini neden bilemiyor? Ben özellikle bu konuya dikkat çekmek istiyorum ve özellikle iktidar partisi milletvekilli arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: Milletten kaçırılan nedir, ticari sır bahanesiyle sözleşmelerin içeriği neden açıklanmıyor? Eğer bu açıklanmıyorsa demek ki kamu kaynakları har vurup harman savruluyor, sizler de bunlara göz yumuyorsunuz. Benim isteğim, millet adına bir milletvekili olarak bu şehir hastaneleri sözleşmelerinin zaman kaybedilmeden bir an önce açıklanmasıdır. Dolayısıyla da Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim yetkisini de yerine getirmemizi sağlayacaktır bu açıklama.

Yine, üçüncü bir itiraf da sağlık yönetimindeki öngörü zayıflığı. Bu da sağlık yönetiminin liyakatsiz kişilerin elinde olduğunu gösteriyor. Bu kanun teklifinin önümüze gelmiş olması, yanlış ve yetersiz sözleşmelerin revize edilme çabaları, kanun uygulamalarının geriye dönük olarak işletilmesi zaten bunun bir ispatı. Genel olarak sağlık sistemini değerlendirdiğimiz zaman kamu-özel iş birliği modeliyle sağlık alanında yapılacak yatırımların uygun olmadığını görüyoruz. Bu modelle sağlık hizmetleri kamusal hizmet alanı olmaktan çıkmış, âdeta para kazanılacak ticari bir hizmet alanı hâline gelmiştir. Yap-kirala-işlet şeklinde yapılmış olan şehir hastanelerinde hizmetin odak noktası insan sağlığı değil, hastane şirketlerinin kâr etmesi hâline gelmiştir. Hatta her 1 şehir hastanesine ayrılan kaynakla aynı şekilde, aynı miktarda 8 tane hastane yapılabileceğine dair hesaplamalar da vardır.

Ayrıca bu hastanelerin devasa büyüklükte olması sağlık çalışmasının esasını oluşturan ekip çalışmasını bozmuştur. Başta hekimler olmak üzere, hem hastane çalışanları hem de sağlık hizmeti alan hastalarımız bu hastanelerden memnun değildir.

Özetle, bu sistem, şehir hastaneleri sistemi insanımızın sağlığına da zararlıdır. Bir an önce bu sistemden vazgeçilmesini şiddetle tavsiye ediyorum.

Efendim, sözlerime son verirken iktidar yetkililerine şöyle tavsiyede bulunacağım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – Bitirmek üzereyim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Toparlayalım.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – Efendim, sözlerimi şöyle tamamlayacağım, iktidar yetkililerine şöyle sesleniyorum: Şehir hastanelerinin kira ödemelerinin zaman kaybetmeden Türk lirasına çevrilmesini tavsiye ediyorum ve bunu şiddetle öneriyorum. Eğer “Yerliyiz ve millîyiz.” diyorsanız, eğer kamudan yana bir sağlık hizmetinden yanaysanız bunları mutlaka Türk lirasına çevirmeniz gerekmekte.

Yine, hatta konuyu daha ileri bir noktaya taşıyacağım: Bu hastaneleri şirketlerden alıp artık kamuya mal etmemiz gerekiyor yani şirketlere kira veya hizmet bedeli aktaracağımıza bu hastaneleri satın alalım ve tamamen kamunun kullanımına sunalım. Bunu daha önceki yılarda insanlarımız, halkımız yapmıştı. Gerekirse kaynak konusunda halkımızdan da destek isteyelim, kampanyalar düzenleyelim. İnsanlarımız geçmişte olduğu gibi bundan sonra da sağlık tesislerine sahip çıkacaklardır.

Efendim, sözlerimi bu kanun teklifinin ülkemiz ve milletimize hayırlı olmasını dileyerek sonlandırıyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 30’uncu madde kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde bir önerge bulunmaktadır, önergeyi okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 31’inci maddesiyle 6446 sayılı Kanun’a eklenen geçici 25’inci maddenin (1)’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(1) Bu Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan faaliyetler kapsamındaki bağlantı anlaşması süreleri; çağrı mektubu tarihinden bağlantı anlaşması süresi sonuna kadar tüketim-üretim bağı kopmuş olanlar için, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içinde çağrı mektubuna esas abonelik ile en az aynı özelliklere haiz eski ve/veya yeni bir tüketim tesisi aboneliği ihdas ederek ilgili şebeke işletmecisine bildirmesi halinde söz konusu bildirim tarihini izleyen 120 günü; bağlantı anlaşması süresi bittiği halde geçici kabulü yapılmamış olanlar ve henüz bağlantı anlaşması süresi bitmemiş olanlar için ise bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 120 günü kapsayacak şekilde kendiliğinden uzamış kabul edilir."

                      Mehmet Muş                            Nevzat Şatıroğlu                         Mehmet Doğan Kubat

                          İstanbul                                       İstanbul                                            İstanbul

                 Zeynep Gül Yılmaz                           İmran Kılıç                               Fehmi Alpay Özalan

                           Mersin                                 Kahramanmaraş                                       İzmir

                    Hüseyin Yıldız                          Süleyman Girgin                                  Ayşe Keşir

                           Aydın                                          Muğla                                               Düzce

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, bağlantı anlaşması süresi bittiği hâlde geçici kabulü yapılmamış olanlar ve henüz bağlantı anlaşması süresi bitmemiş olanlar için de bağlantı anlaşması sürelerinin bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yüz yirmi günü kapsayacak şekilde uzatılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 31’inci madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 32’nci madde üzerinde iki adet önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                 Mehmet Bekaroğlu                        Aysu Bankoğlu                                     Cavit Arı

                          İstanbul                                         Bartın                                              Antalya

                        Ali Öztunç                               Bülent Kuşoğlu                      Nurhayat Altaca Kayışoğlu

                   Kahramanmaraş                                 Ankara                                              Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Ali Öztunç. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle Erbil’de şehit olan diplomatımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, bir muhalefet partisinin milletvekili olarak değil, Kahramanmaraşlı, Elbistanlı, Afşinli bir kardeşiniz olarak birkaç şey söylemek istiyorum. Ben, burada, muhalefet yapmayacağım, sadece birkaç noktaya dikkat çekeceğim.

Bakın, Elbistan’da ve Afşin’de Afşin Elbistan Termik Santrali var. Bu santral 2 üniteli; biri yıllar önce yapıldı, biri yeni yapıldı. Yıllar önce yapılan santralde filtreleme sistemi maalesef yok, eski teknoloji. Bu santral çalıştığı takdirde kül yağıyor insanların üzerine. Bu kül yağdığı için de yıllardır sorun oluyor, kanser vakaları artıyor. Hükûmet, muhalefet hep beraber dedi ki: “Bu doğru, kül yağıyor, buranın filtrelenmesi lazım.” Özelleştirildi, alan firmaya dendi ki: “2019’un sonuna kadar filtreleme yapacaksın kardeşim.” Güzel, 2019 sonuna kadar filtreleme yapmak zorunda. Bu madde geçerse filtreleme süresi otuz altı ay daha uzatılıyor. Her saat 250 ton kül yağıyor Afşin ve Elbistan’da vatandaşların üzerine, 230-240 bin nüfus var değerli arkadaşlar. Kışın, sabah uyandığınızda arabaların üzerindeki kar simsiyah çünkü kül yağıyor; yazın, tarlalarda, bahçelerde, bostanlarda ürün alınamıyor maalesef. İnsanlar kanser oluyorlar, kanser hastalığı Elbistan’da ve Afşin’de artmış durumda. Nefes alınamıyor, hava kirliliği had safhaya ulaşmış durumda. Türkiye'nin en kirli 2’nci bölgesi Afşin ve Elbistan. Sebep, bu santralin ağ ünitesinde filtre olmamasından kaynaklanıyor. Özelleştirildi, firmanın bunu takması gerekiyor, 2019 sonunda filtreyle çalışması gerekiyor ama şimdi bu kanunla süre otuz altı ay daha uzatılacak. Neden? Çelikler Holding zengin olsun diye.

Arkadaşlar, orada yüz binlerce insan yaşıyor. Yani insanlarımızın mutluluğu, yaşamı daha önemli değil mi? Çelikler Holdingi zengin etmek bizim derdimiz mi, bunu mu düşüneceğiz sadece ya, sadece para mı düşünülecek, sadece bir holding zengin olsun diye mi kanun çıkacak buradan? Deniyor ki: “Ya, öyle değil, yanlış biliyorsunuz.” Saatlerdir biz AK PARTİ milletvekilleriyle görüşüyoruz, temas hâlindeyiz. İyi niyetli AK PARTİ Kahramanmaraş milletvekilleri de bu konuda çalışma yürüttüler. Tek bir şey istedik, dedik ki: Gelin, bu kanun teklifine, bu maddeye şöyle bir şey ekleyelim: “Geçici 8’inci madde kapsam dışıdır.” Çünkü termik santralleri ilgilendiren madde geçici 8’inci maddedir. Ama olmadı, muhtemelen Bakanlık kabul etmedi. MHP Milletvekili Sayın Sefer Aycan da benzer hassasiyetleri dile getirdi, Sayın Mahir Ünal’la da telefonla görüştüm, Ahmet Özdemir Bey sağ olsun saatlerdir bununla ilgili çalışma yürütüyor, bütün Maraş milletvekilleri… Ama şimdi AK PARTİ bir yeni önerge verdi, bu önergede deniliyor ki: “’Yenilenebilir enerji kaynakları veya yerli kömüre dayalı elektrik üretim tesisi kurulması amacıyla yapılmış.’ ibaresi eklenecek.” Bu, kurtarmıyor, vallahi kurtarmıyor, kurtarsa dükkân sizin ama kurtarmıyor; yanlış olmuştur bu.

Bakın, 230-240 bin nüfus var burada. Burada âdeta kül yağıyor, zehir yağıyor, zehir! İnanın bana değerli milletvekilleri, bir CHP milletvekili olarak, bir muhalefet partisi milletvekili olarak söylemiyorum, yazıktır, günahtır. Üstelik buralar sizin oy depolarınız ya; son yerel seçimlerde, bakın, Afşin’de siz almışsınız 30 bin, biz almışız 12 bin; Elbistan’da siz almışsınız 43 bin, biz almışız 32 bin; oy deponuz, yazık, günah, arkadaşlar! İnsanlar rahatsız bu durumdan; size oy veren, tulum oy veren köyler cuma günü eylem yapıyorlar, muhtarlar arıyorlar. Yanlış bir teklif bu, yanlış bir madde. Çok basit ya, bir şey ekleyeceğiz diyeceğiz ki: “Geçici 8’inci madde dışında geçerlidir bu.” Hepsi bu, termik santralleri bu kanunun dışına çıkartacağız, Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin A Ünitesi filtreleme yapmazsa çalışamayacak; bu çıkacak ortaya. Bu konuda sizden rica ediyorum, gelin bunu böyle değiştirelim. Sayın Komisyon, Hükûmetin de belki görüşünü alırsınız, belki şimdi bu geçecek ama bundan sonra beş dakika ara verebilir Sayın Başkan, tekrar bir görüşülebilir.

İnanın bana, vallahi de billahi de muhalefet olsun diye söylemiyorum; Elbistan’da, Afşin’de yaşayan insanlara yazık oluyor, kanser vakaları arttı. Bakın, benim babam şu anda hastanede kanser tedavisi görüyor, sekiz aydır hastaneden çıkartamadım. Yengem, amcamın eşi iki gün önce kanser ameliyatı oldu, yine hastanede. Gerçekten özellikle kadınlarda meme kanseri çok arttı Elbistan’da ve Afşin’de. Bu konuda ben hassasiyet göstermenizi bekliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Öztunç.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

“Elbistan”ın adı “külbistan” olmasın, rica ediyorum, “Elbistan”ın ismi “külbistan” olmasın. Bir arada, birlikte hareket edelim, bu maddeyi “Geçici 8’inci madde kapsam dışındadır.” diye değiştirelim.

Benden sonra belli ki sayın grup başkan vekili bir cevap verecek, az önce verilen önergeden bahsedecek. Sayın Başkanım, o önerge kurtarmıyor, gerçekten kurtarmıyor. Ben bir kardeşiniz olarak, muhalefet partisinin temsilcisi milletvekili olarak değil bir kardeşiniz olarak bu konuda hassas olmanızı, hassasiyet göstermenizi istiyorum. Sayın Muş’un vereceği cevap da emin olun ki ikna edici olmayacaktır.

Sayın Muş, gelin bir iyilik yapın; Elbistan, Afşin halkına güzel bir iyilik yapın; “geçici 8’inci madde” ifadesini ekleyelim.

Genel Kurulu tekrar sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, bir söz talebinde bulundunuz.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu termik santrallerdeki filtrelemeyle alakalı süre 31/12/2019 tarihinde dolacak. Bu tarihe kadar bu santraller filtrelerini ilgili kanun hükümlerinde belirlenen standartlara uygun şekilde yapmak zorundalar. Sayın hatibin az önce ifade ettiği kanunun bununla bir ilişkisi yoktur. Kendisine bunu izah ettim, anlattım, teknik bilgi verdik fakat bir türlü bu noktada kendi görüşünden geri adım atmıyor. Bakın, Yargıtay var, Danıştay var, Anayasa Mahkemesi var, onların üyeleri var. Eğer bu yapılan düzenleme, kendisinin iddia ettiği gibi, 31/12/2019 tarihinde süresi dolacak olan bu filtrelemeyle alakalı bu zamanı uzatıyorsa biz, hemen, ilk anda bununla alakalı kanun teklifi vermeye hazırız; böyle bir görüş getirsin bize, biz bu anlamda AK PARTİ Grubu olarak gerekli düzenlemeyi yaparız ama böyle bir şey söz konusu değil.

Elbistan’daki, Afşin’deki hemşehrilerimizin de içi rahat olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Onlara, o şirketlere tanıdığımız süre bu yıl sonu itibarıyla bitiyor, o süre zarfında buradaki standartlara uygun şekilde filtreleme yapılacaktır; uzatma süresi verilmemiştir, verilmeyecektir. Ali Bey aksini ispat ediyorsa, iddia ediyorsa az önce üç tane büyük mahkemeden bahsettim, bununla alakalı onlardan bir görüş alsın getirsin, burada göstersin, kamuoyuyla paylaşsın, ben de kendisine “Haklısınız.” diyeceğim.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Ali Bey, yerinizden kayıtlara geçmek üzere, ayakta lütfen, ayakta söyleyebilirsiniz, daha rahat olur öyle; buyurun.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Evet, o zaman, ben, sayın grup başkan vekili “üç mahkeme” demişti, o mahkemelerden birinin görüşünü söylüyorum size…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bu kanunla ilgili değil…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Anayasa Mahkemesinin daha önce verdiği karar: “EÜAŞ’a bağlı santraller ile özelleştirilen santrallerin, 2018 yılının sonuna kadar çevre mevzuatı hükümlerine tabi olmaktan çıkarılmasının ve bu durumun üç yıl daha uzatılabilmesi ihtimali karşısında tanınan sürenin ölçülü olmadığı gerekçeleriyle iptaline karar verilmiştir.”

Anayasa Mahkemesi kararı Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki, siz onu sayın grup başkan vekiline iletin.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Anayasa Mahkemesinin bir kararı vardır. Ben, aynı zamanda Sayın Muş’un kendisinden rica ediyorum; bakın, gerçekten siyaset yapmıyorum, vallahi de billahi de siyaset yapmıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Ali Bey.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siyaset yapıyorsun!

Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hayır, şu anda siyaset yapmıyorum.

Bir Elbistanlı olarak kendisinden rica ediyorum, AK PARTİ milletvekillerinden rica ediyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, henüz kanunlaşmamış, henüz Resmî Gazete’de yayınlanmamış bir kanunla alakalı Anayasa Mahkemesi iptal kararı veremez, daha geçmedi Parlamentodan, milletvekilleri daha onaylamadı.

BAŞKAN – Peki, beraber bir inceleyin onları.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla, söylediğimiz konu şudur: Bu yeni gelecek olan düzenleme, Ali Bey’in iddia ettiği gibi bir süre uzatımını sağlıyorsa, bununla alakalı bir karar getirirse veya görüş getirirse bize, bu maddeyi hemen alsın, yarın görüşsün, biz hemen AK PARTİ Grubu olarak gerekeni yapacağız.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ali Bey, tartışmayı bırakalım. Sayın başkan ifade etti. Çünkü…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için…

BAŞKAN – Son cümleniz…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Evet.

Sayın grup başkan vekilinin henüz kanunlaşmamış bir maddeyle ilgili benden Anayasa Mahkemesi görüşü sorması normal, benim geçmişte konuya ilişkin alınmış Anayasa Mahkemesinin kararını sunmam anormal mi oluyor? Yok böyle bir şey. Gerçekten böyle bir şey olamaz.

BAŞKAN – Peki, hep beraber bir inceleyelim o zaman bu durumu.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile 75 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2019) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 102) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 32’nci maddesiyle 6446 sayılı Kanun’a eklenen geçici 26’ncı maddenin (1)’inci fıkrasının birinci cümlesine “Devir Sözleşmeleri” ibaresinden önce gelmek üzere “yenilenebilir enerji kaynakları veya yerli kömüre dayalı elektrik üretim tesisi kurulması amacıyla yapılmış” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                      Mehmet Muş                              Ramazan Can                            Mehmet Doğan Kubat

                          İstanbul                                      Kırıkkale                                           İstanbul

                Mehmet Cihat Sezal                          İmran Kılıç                                      Habibe Öçal

                   Kahramanmaraş                          Kahramanmaraş                               Kahramanmaraş

                                                                       Ahmet Özdemir

                                                                       Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, madde kapsamına girecek devir sözleşmeleri ve elektrik satış anlaşmalarına ilişkin olarak tereddütlerin giderilmesi amacıyla düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 32’nci madde kabul edilmiştir.

33’üncü madde üzerinde bir önerge bulunmaktadır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 33’üncü maddesinin tekliften çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                      Mehmet Muş                            Nevzat Şatıroğlu                         Mehmet Doğan Kubat

                          İstanbul                                       İstanbul                                            İstanbul

                    Abdullah Güler                                Ali Şahin                                       Metin Yavuz

                          İstanbul                                      Gaziantep                                            Aydın

                       İmran Kılıç                                                                                       Ahmet Özdemir

                   Kahramanmaraş                                                                                   Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle TÜSEB’te görevlendirilecek öğretim üyelerine ilişkin olarak 6569 sayılı Kanun’da yapılacak değişikliği içeren 33’üncü maddenin tekliften çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, okuttuğumuz önergeyle 33’üncü madde teklif metninden çıkarılmaktadır. Bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, böylece madde teklif metninden çıkarılmıştır. Bir karışıklığa sebebiyet vermemek için teklifin görüşmelerine mevcut madde numaralarından devam edeceğiz. Madde numaraları, kanun yazımı sırasında Başkanlığımızca teselsül ettirilecektir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan teklife konu kanunun Komisyon metninde bulunmayan ancak teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve Komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Yeni madde ihdasına dair Divan’a ulaşan önerge, Komisyon metninde bulunmayan bir kanuna madde eklemeyi önermektedir. Dolayısıyla, İç Tüzük’ün hükmü nedeniyle bu önergeyi işleme almamamız gerekmektedir ancak siyasi parti gruplarının uzlaşısı nedeniyle, emsal teşkil etmemek üzere, önergeyi işleme alacağım. Önergeyi okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                      Mehmet Muş                               Engin Özkoç                                    Erkan Akçay

                          İstanbul                                       Sakarya                                             Manisa

               Mehmet Doğan Kubat                       Ramazan Can                                 Kadim Durmaz

                          İstanbul                                      Kırıkkale                                             Tokat

                         Cavit Arı                               Süleyman Girgin                              Mustafa Kalaycı

                          Antalya                                        Muğla                                              Konya

                        Salih Cora                            Bekir Kuvvet Erim                                 Ayşe Keşir

                          Trabzon                                        Aydın                                               Düzce

"MADDE - 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin onbeşinci fıkrasının son cümlesi yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

‘(29) Bu fıkrayı ihdas eden kanunla mülga edilen son cümlesi dahil onbeşinci fıkraya ilişkin hata ve düzeltmeye dayalı mükellefçe talep edilen red, iade ve ödemeler, idarelerin en son kesinleşmiş bütçe gelirlerinin yüzde biri oranında pay ayrılmak suretiyle yapılır. Talep edilen topIam tutarın, ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması halinde red, iade ve ödemeler, sonraki yıllara sari olacak şekilde, idareye başvuru tarihi veya dava açılması halinde mahkeme ilamının idareye tebliğ tarihi esas alınmak suretiyle garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir. Taksitli ödeme süresince 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir.’”

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Salt çoğunluğumuz vardır Sayın Başkanım, katılıyoruz.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Komisyonun önergeye salt çoğunlukla katılması karşısında önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen? Yok.

Yeni madde ihdasına ilişkin önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Yeni madde ihdasına ilişkin önerge kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

Herhangi bir karışıklığa neden vermemek için, bundan sonra maddeler üzerinde önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanun yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

34’üncü madde üzerinde iki önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                      Dursun Ataş                              Orhan Çakırlar                                   Behiç Çelik

                          Kayseri                                         Edirne                                              Mersin

                Arslan Kabukcuoğlu                   Aydın Adnan Sezgin                             Yasin Öztürk

                         Eskişehir                                        Aydın                                              Denizli

“Bu kanunun;

a) 8’inci ila 13’üncü maddeleri ile 20’nci maddesi yayımı tarihinden sonra ilk ay başından itibaren

b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Denizli Milletvekilimiz Sayın Yasin Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Öztürk.

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 34’üncü maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Kanun teklifinin -adı üstünde- maddelerinin çoğunluğu vergilerle ilgili. “Hasılat esaslı kazanç tespiti” diye başlayan 1’inci maddeden itibaren, varlıklarını serbestçe tasarruf etmelerine imkân sağlandığı sosuyla süslenen, yurt dışında parası olanlara varlık vergisi, yine yurt dışındaki vatandaşlarımıza emeklilik hakkı verildiği iddia edilen çok prim, az maaş gibi maddeler de teklife ayrı bir mana katıyor.

Tabii, en önemlisi de Merkez Bankası ihtiyat akçesinin Hazineye aktarılması. İhtiyat akçesi ne demektir? Doğabilecek riskler ve acil durumlarda kullanılmak üzere biriktirilen para. Halk arasında tabiri caizse kefen parası. Ülkemizi on yedi yıldır idare etmekle övünen ak partisine sormak lazım: Acil durumlarda kullanılmak üzere biriktirilen paraya el koyduğunuza göre ülkemiz nasıl bir çıkmaz içinde? Nasıl bir risk altındayız? Bunu bütün vatandaşların bilmesi lazım. Bilelim ki her şeye rağmen ülkemizi borç batağından kurtarmak için milletçe hep beraber size yardımcı olalım. Ancak, siz itiraf edemeseniz bile ekonomik krizi bu torba kanun ayna gibi yansıtıyor. “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi gelince ekonomi düzelecek.” dediniz, yanıldınız. “Bu işi düzeltecek kişi damat.” dediniz, yanıldınız ve en önemlisi “Devleti tüccar mantığıyla yönetiriz, her şeyi satarız.” dediniz, yine yanıldınız. Diğer yanıldığınız konulara girmiyorum bile.

Değerli milletvekilleri, şimdi biz neyi görüşüyoruz? Tüccar siyasetin devlet hazinesinde açtığı zararın nasıl kapatılacağını. En basit yöntem; zam yap, salma sal, vergiyi artır, yeni vergiler koy. Zamanın birinde padişahın biri, masraflar artıp hazinede para kalmayınca halka vergi salmış, sonra da damadı olan hazineden sorumlu vezire “Git bakalım, halkın nabzını yokla.” demiş. Vezir gitmiş, gelmiş “Efendim, bir yandan işlerini yapıyorlar, bir yandan da söyleniyorlar.” demiş. Padişah “İyi, iyi; alışırlar.” demiş “Artırın vergileri.” diye de emir vermiş. Bir süre sonra vezire yine “Git bakalım, tebaam ne yapıyor?” demiş. Vezir gitmiş, gelmiş “Çok kızıyorlar sultanım, bağırıyorlar.” demiş. Padişah yine “Artırın vergileri.” diye emrini tekrarlamış. Ardından vezire “Bu sefer tebdilikıyafet git, kontrol et bakalım.” demiş. Dönüşte damat paşa korkuyla sultana “Sultanım, halk öfkeyle sokaklara döküldü; yanlış anlamazsanız, başta size, hepimize sövüyorlar.” demiş. Sultan gülümsemiş “Vergileri 2 misli artırın.” demiş. Vezir efendi yine sokaklarda, saraya dönünce gülümseyerek “Padişahım, halk işini gücünü bırakmış, gülüp kendi kendine oynuyor.” deyince padişah “Tamam, kesin zamları, iş çığırından çıktı.” demiş. Padişahın gülüp oynayan halktan çıkardığı neticeyi günümüz iktidarı anlayamıyorsa halk ne yapsın? Vatandaşın zamlardan kaynaklanan rahatsızlığını zil takıp oynayınca mı anlayacaksınız?

Değerli milletvekilleri, bütçe açığını kapatmak için yeni vergiler icat ediyorsunuz, zam üstüne zam yapıyorsunuz ama esnaf iş yapamıyor ki vergisini nasıl ödeyecek? Vatandaş kredi kartıyla geçinmeye çalışıyor, kredi kartları patlamış durumda. Tüketici kredilerinde geri dönüş yok. Memur, bir bankadan aldığı maaşın daha sıcaklığını hissetmeden diğer bankadaki borcuna yatırıyor. Son üç yılda 17,8 milyon elektrik abonesinin borcunu ödeyemediği ortaya çıktı. Elektriği kesilen mesken sayısı 12 milyonu aştı. O zaman yapılması gereken, çözüm, elektrik üzerinden alınan vergi yükünü azaltıp faturaları ödenebilir hâle getirmek mi yoksa elektriğe yüzde 15 zam yapmak mı?

Bir elektrik faturasında neler ödüyoruz? Tüketime ek olarak Enerji Fonu, TRT payı, elektrik ve hava gazı tüketim vergisi, KDV ve dağıtım bedeli. Dağıtım bedeli neyi kapsamakta? EPDK, dağıtım bedelinin yalnızca faturanın dağıtımı veya sayacın okunması bedeli olmadığını, elektrik şebekesinin bakımı, yenilenmesi, iyileştirilmesi için kendi tarafından belirlenen ve sorumlu dağıtım şirketlerine aktarılan pay olduğunu açıkladı. Faturamızın neredeyse yüzde 25’i dağıtım bedeli olarak ödenmekte.

2009 yılında özelleştirme yapılırken hedef, elektrik kesintilerini yüzde 40 azaltmak ve yatırımlarda da aynı oranda düşüşün meydana gelmesi idi. Elektrik kesintileri azaldı ama yatırım miktarı; aksine, arttı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – En önemlisi de dağıtım şirketleri hat yatırımlarını ve modernizasyonlarını devletten birim fiyatlar üzerinden tahsil edip şişirilmiş gösterilen yatırımların bedelini de yine tüketiciye şişirilmiş olarak yansıtıyor ve bu sayede, şirketlerin kestikleri faturaların maliyetini ödemek de dağıtım bedeli altında vatandaşa düşüyor. Muhtemelen, eskiden kesilen kayıp kaçak bedelini de dağıtım bedeli altında vatandaştan gizleyerek tahsil ettiriyorsunuz. Hazır her kanunu çimdik çimdik didiklemişken keşke vatandaşın şişirilmiş dağıtım bedelleri yüzünden ödeyemediği elektrik faturalarına da bir el atsaydınız.

Teklifin 34’üncü maddesi yürürlük tarihini düzenliyor. Keşke, bütün maddelerini görüştüğümüz bu teklif, bataklığı kurutmak yerine sivrisinekle mücadele etmeyi içermeseydi, doğru teşhisin konulup tedavisi yapılabilseydi, kanser olmuş hastaya “Al sana bir aspirin, al sana bir morfin. Hadi geçmiş olsun!” diye bitmeseydi.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 102 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 34’üncü maddesinin birinci fıkrasına (a) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (b) bendinin eklenmesini ve diğer bendin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                      Mehmet Muş                         Fehmi Alpay Özalan                           Abdullah Güler

                          İstanbul                                         İzmir                                              İstanbul

               İsmail Emrah Karayel                Mehmet Doğan Kubat                          Ziya Altunyaldız

                          Kayseri                                       İstanbul                                             Konya

                     Yusuf Beyazıt                                                                                      Oğuzhan Kaya

                            Tokat                                                                                                  Çorum

“(b) 32 nci maddesi 17/1/2019 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yayımı tarihinde,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, 6446 sayılı Kanun’a eklenen geçici 26’ncı maddeyle düzenlenen hükmün 17/1/2019 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yürürlüğe girmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 34’üncü madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, son maddeye geçmeden önce birkaç arkadaşımın 60’a göre söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Enginyurt, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, çimento ve cam fabrikalarında fiilî hizmet süreleri verilmeyen işçilerin ağır şartlarda çalıştığını Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanına iletmek istediğine ilişkin açıklaması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, çimento ve cam fabrikalarından fiilî hizmet süreleri verilmeyen insanlar ağır şartlarda çalışarak sağlıkla ilgili büyük sorunlar yaşıyorlar ama buna rağmen işlerini aksatmadan sürdüren bu insanlar aynı iş yerinde çalışan diğer mesai arkadaşlarının yaptığı işlerden daha ağır ve tehlikeli işlerde çalışıyorlar. Özellikle cam fabrikalarında ve çimento fabrikalarda gezer vinç ünitesinde çalışanlar tehlikeli toza maruz kalmaktalar. Bu da çeşitli hastalıklara sebep olmaktadır. Yıpranma had safhaya çıkmaktadır. Her sene ölümcül ve ağır kazalar yaşayan bu insanlara fiilî hizmet süreleri derhâl verilmelidir. Çalışma Bakanına iletilmek üzere şahsınıza çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bankoğlu…

40.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Bartın ilinin en önemli turizm destinasyonlarından olan Amasra ilçesinin otopark sorununa ilişkin açıklaması

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Sayın Başkan, Bartın’ın turizmde göz bebeği Amasra’mızda hızla ele alınması gereken bir otopark sorunu mevcut. Doğal güzellikleriyle meşhur ilçemizde sit alanlarının Amasra’nın neredeyse tamamına yayılması sebebiyle bu sorunu mevcut alanlarla çözüme kavuşturmak durumundayız. Bu sebeple de Amasra Belediyesi tarafından Türkiye Taşkömürü Direk Harmanı alanının otopark olarak tahsisi konusunda bir çalışma başlatıldı ve bir talepte bulunuldu ancak belediyeye henüz olumlu bir cevap verilmemiştir.

Bartın’ın en önemli turizm destinasyonlarından Amasra’nın bu güncel sorununa siyasi otorite tarafından kamu yararı gözetilerek yaklaşılmalıdır. Siyasetüstü bir anlayış sergilenmesi her şeyden önce Amasra halkımızın yararına olacaktır diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ödünç…

41.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, çevreci ve yeşil bir Bursa için çalıştıklarına ilişkin açıklaması

ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çevreci ve yeşil bir Bursa için çalışıyoruz. Akışkan yakıtlı çamur yakma ve enerji elde etme tesisi Bursalılara hizmet sunmaya devam ediyor. Büyük şehirlerde oluşan atık su arıtma çamurlarının çevresel etkiler ve ekonomik etkiler dikkate alınarak bertaraf edilmesi en önemli problemlerden biridir. Çamurun yok edilmesi için akışkan yataklı yakma teknolojisi Avrupa Birliği ülkelerinde, Japonya ve ABD’de en çok kullanılan bertaraf uygulamasıdır.

Toplam 400 ton günlük yaş çamur yakma kapasiteli tesiste yakma gerçekleştirilmekte ve saatte 2,5 megavat elektrik enerjisi elde edilmektedir. Emisyon değerleri konusunda örnek olan tesisimiz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından anlık olarak izlenmektedir.

Belediyecilikte her gün kendini yenileyen AK PARTİ belediyeciliği aziz milletimize en iyi hizmeti ulaştırmak için en modern tesisleri kurmaktan geri durmamaktadır. Her şey daha çevreci, daha modern ve gelişmiş bir Türkiye ve Bursa için.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Süllü…

42.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, vatandaşların sağlık hizmetlerini en iyi şekilde almasının öncelikleri arasında olduğuna ilişkin açıklaması

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – Vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerini en iyi şekilde alması önceliklerimiz arasında. Bunun sadece mekânsal düzenlemelerle sağlanacağını düşünerek, dünyada sakıncaları görülerek terk edilmiş devasa şehir hastanelerini uyarıları dinlemeden devreye aldınız ancak tartışmalar bitmiyor. Tartışılan konuların başında hastanelerin dövize endeksli kira bedellerinin yüksekliği geliyor. Bunu yeni fark ettiniz ve Meclise getiriyorsunuz. Ancak biz özel sektör firmaları ile Sağlık Bakanlığının ne tür anlaşmalar yaptığını bilmiyoruz. Ben Eskişehir Vekili olarak Eskişehir’deki şehir hastanesinin kira bedelini ve sözleşme koşullarını bilmiyorum ve oylamadan önce bunu öğrenmek istiyorum. Eskişehir’de kira bütçesinin ilk beş ayda aşılarak 3,9 milyar lira ödendiği konuşuluyor. Çalışan yardımcı personel maaşlarını gecikmeli alıyor ve bunun Bakanlıktan para ödenmediği için olduğu söyleniyor. Hak arayan personel işten çıkarılmayla tehdit edilerek yeri değiştiriliyor, güya taşeronu bitirmek üzere başlatmıştınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

43.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin ilinin zengin kültür birikimiyle önemli bir turizm merkezi olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Akdeniz’in incisi Mersin coğrafi konumu ve tarihî geçmişinin ortaya çıkardığı zengin kültür birikimiyle önemli bir turizm merkezidir. Türkiye’nin en uzun sahillerinden birine sahip olan Mersin, Tarsus’tan Anamur’a kadar antik kentleri, tarihî ve doğal değerleri, ören yerleriyle ziyaretçilerine birçok alternatif sunmaktadır. Deniz, kum ve güneş turizminin yanında inanç ve kültür turizmi açısından da çok zengin bir potansiyele sahiptir. Tarsus’ta bulunan Ashab-ı Kehf Mağarası, Makam-ı Şerif Camisi, Ulu Cami, Gülnar’da bulunan Zeyne Türbesi ile Mut Alahan Manastırı diğer önemli dinî ziyaret merkezlerindendir. Ayrıca, Hristiyanlar için hac yeri ilan edilen iki önemli ziyaret yeri vardır.

Anlatmakla bitiremeyeceğimiz güzellikleri görmek ve bir gastronomi şehri Mersin’e ait lezzetleri tatmak için herkesi Mersin’e bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Arı…

44.- Antalya Milletvekili Cavit Arı’nın, mantar üreticisinin mağduriyitenin giderilebilmesi için mantar üretiminde kullanılan elektriğin tarım elektriği olarak değerlendirilmesi gerektiğini yetkililere duyurmak istediğine ilişkin açıklaması

CAVİT ARI (Antalya) – İlimiz Antalya Korkuteli ilçesi, kültür mantar üretiminde Türkiye’nin yüzde 60’ını, kompost denilen ham madde üretiminin de yaklaşık yüzde 80’ini karşılamakta. Kültür mantarcılığı daha önce sanayi ürünü olarak kabul edilmekteyken şimdi tarım ürünü olarak kabul edilmekte. Ancak tarım üretiminde kullanılan elektrik hâlâ normal bir elektrik olarak değerlendirilmekte. Bu durum da mantar üreticisini ciddi şekilde etkilemektedir. Mantar üretiminde kullanılan elektriğin tarım elektriği olarak değerlendirilmesi hususunu yetkililere buradan duyuruyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile 75 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2019) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 102) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 35’inci madde üzerinde herhangi bir önerge bulunmamaktadır.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 35’inci madde kabul edilmiştir.

Bu şekilde, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları da tamamlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ile 75 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucunu ilan ediyorum:

“Kullanılan oy sayısı         :       333

Kabul                                 :       270

Ret                                     :         61

Çekimser                           :           2  (x)

           Kâtip Üye                                    Kâtip Üye

           İsmail Ok                               Bayram Özçelik

            Balıkesir                                      Burdur”

Değerli milletvekilleri, bu şekilde teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince On Birinci Kalkınma Planı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nu görüşmek için 18 Temmuz 2019 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 21.19



(x) Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen (10/1058, 1071, 1108, 1220, 1288, 1369, 1464, 1559, 1560) esas numaralı Meclis Araştırması Önergeleri tutanağa eklidir.

(x) 102 S. Sayılı Basmayazı 16/7/2019 tarihli 103’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.