TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          101’inci Birleşim

                                                                                11 Temmuz 2019 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Balıkesir’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, gıda terörüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, turizm gelirlerine ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, On Birinci Kalkınma Planı’nın yaşanan sorunlara çare üretmeyeceğine ilişkin açıklaması

4.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun, Salihli’de meydana gelen kazada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı dilediğine ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

5.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, iktidar temsilcilerinin verdikleri sözleri tutmaları gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, taşımalı eğitim gören öğrencilere verilen yemeklerin tekrar özel şirketlere ihale edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, fındık alım fiyatı ve miktarının derhâl açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bir yıllık sürenin sonunda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sürdürülemez olduğunun ortaya çıktığına ilişkin açıklaması

9.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, hayvan yetiştiricilerine verilen aşıların ücretsiz olması gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, Bursa’da maden sahalarının ağaçlandırılması çalışmalarının olanca hızıyla devam ettiğine ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, AK PARTİ iktidarları döneminde mülkiyet sorunlarına çözüm bulunduğuna ilişkin açıklaması

12.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Srebrenitsa soykırımını kınadığına ve Kütahya Dumlupınar’da meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

14.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, kamuda geçici ve mevsimlik çalışan işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

16.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

17.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşar’ın, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

18.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Adana’daki sel felaketinden zarar gören çiftçilerin durumuna ve Kütahya Ülkü Ocakları Başkanı Abdullah Satuk Buğra Koçlar’ın ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

19.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

20.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, çeşitli illerde meydana gelen orman yangınlarına ve Srebrenitsa soykırımına ilişkin açıklaması

21.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Srebrenitsa soykırımına ve Kütahya Ülkü Ocakları Başkanı Abdullah Satuk Buğra Koçlar’ın ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

22.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak’ın, Srebrenitsa soykırımını kınadığına ve Orman Genel Müdürlüğüne bağlı mevsimlik orman işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

23.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne, Muğla Dalaman’da çıkan orman yangınına, Kocaeli Kandıra Babaköy’de açılacak taş ocağı için ağaç katliamı yapıldığına, işsizliğin rekor kırdığı bu dönemde Suriyelilere yapılan 37 milyar dolar yardımı kabul edemediklerine ve Türk Hava Yollarının Eren Bülbül anısına Trabzon’a düzenlediği sefere neden sadece Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerini davet ettiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

24.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Salihli’de meydana gelen kazada yaşamını yitiren vatandaşlara Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı dilediğine, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne, Kütahya Ülkü Ocakları Başkanı Abdullah Satuk Buğra Koçlar’ın ölüm yıl dönümüne ve orman yangınlarının yaşanmaması konusunda gereken tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

 

25.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne, Diyarbakır Lice’deki askerî operasyonda yaşanan hak ihlallerine, Muğla Dalaman’daki orman yangınına, Erzurum Karayazı Belediye Eş Başkanı ile Meclis üyelerinin gözaltına alındığına ve AKP’nin kayyum politikası yerine gözaltı furyalarıyla tasfiye etmeye çalıştığına ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne, Fikret Hakan ile Bedrettin Cömert’in ölüm yıl dönümlerine, Fatsa operasyonunun yıl dönümüne, Muğla Dalaman’da meydana gelen orman yangınına ve demokratik güçlü parlamenter sistemlerde darbe olmayacağına ilişkin açıklaması

27.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin daha iyi çalışması için hep birlikte katkı vereceklerine, ormancılık faaliyetinde çalışan geçici işçilerin dört ay süre uzatımı talebinin yenilendiğine, On Birinci Kalkınma Planı’na ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bütün darbe ve işgal girişimlerinin yaşandığı süreçlerde parlamenter hükûmet sisteminde hep beraber Türkiye’de olduklarına ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Mardin Milletvekili Şeyhmus Dinçel’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Başkanlığın oylamalarda milletvekillerine biraz daha fazla süre tanıması gerektiğine ilişkin açıklaması

32.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, “Gazi Mecliste O Gece” kitabının içeriğine ilişkin açıklaması

41.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde verilen önerge üzerine yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, “Gazi Mecliste O Gece” kitabının içeriğine ilişkin tekraren açıklaması

44.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un 93 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun 93 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin NATO’ya 30’uncu ülke olarak katılmasını desteklediklerine ilişkin açıklaması

47.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Hatay Reyhanlı’da meydana gelen terör saldırısını kınadığına ve hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve arkadaşları tarafından, uyuşturucu ve uyarıcı madde bağımlılığı sorununun tüm yönleriyle araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Feleknas Uca ve arkadaşları tarafından, Bingöl, Mardin ve Tunceli illerinde yaşanan taciz iddialarının araştırılması amacıyla 9/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, çay üretimi ve satışında yaşanan sorunların araştırılarak yaşandığı iddia edilen mağduriyetlerin giderilmesi için gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 11/7/2019 tarihli birleşiminde 36 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde daha önceden çalışılması kararlaştırılan 12 Temmuz 2019 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi

 

VI.- SEÇİMLER

A) Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi

1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda 14/7/2019 tarihinde boşalacak olan üyeliklere seçim

 

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Kuzey Atlantik Antlaşmasına Kuzey Makedonya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1942) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 93)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1540) ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 52)

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun 93 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 94) Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin oylaması

2.- (S. Sayısı: 93) Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Kuzey Atlantik Antlaşmasına Kuzey Makedonya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

3.- (S. Sayısı: 52) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık bünyesinde kurum tabipliğinin genişletilmesine ve görevli sağlık personelinin özlük haklarının düzenlenmesine yönelik bir çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/13040)

2.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman'ın, İstanbul Havalimanı'nın altyapı sorunlarına ve uçuş güvenliğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/13163)

3.- Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin'in, İstanbul Havalimanı'nı işleten konsorsiyumun bazı hisselerinin satılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/13164)

4.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç'un, Kahramanmaraş Havalimanında çatı temizliği sırasında gerçekleştiği iddia edilen iş kazasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/13165)

5.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca'nın, İstanbul Havalimanının sefer ve yolcu verilerine ve rüzgâr nedeniyle iniş yapamayan uçak sayısına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/13166)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İade edilen bazı soru önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/13170)

7.- İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın, Çeşme Alaçatı Havalimanı inşaatına ve projenin bütçesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/13259)

8.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel'in, Çeşmeli-Taşucu Otoyol Projesi'ne ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/13260)

9.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı'nın, milletvekili çalışma odaları için satın alınan yazıcılara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/13262)

10.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, soru önergeleri ile ilgili işlemlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/13495)

11.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, soru önergelerinin cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/13496)

11 Temmuz 2019 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Nurhayat Altaca KAYIŞOĞLU (Bursa), İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Ali Özkaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Özkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri ve ekranları başında bizi dinleyen, izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 11 Temmuz 2019. Yirmi dört yıl önce Avrupa’nın ortasında yaşanan bir dramı, Srebrenitsa soykırımını unutmadığımızı, insanlığın alnında kara bir leke gibi duran bu vahşeti hiçbir zaman unutmayacağımızı ve Aliya İzzetbegoviç’in şu sözlerini hatırlatarak sözlerime başlamak istiyorum: “Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”

Yugoslavya’nın dağılma sürecinden önce Sırpların sonra Hırvatların Bosna-Hersek’e işgal maksadıyla saldırmaları üzerine 1992-1995 yılları arasında kanlı bir savaş yaşanmıştır. Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nin girişimiyle 1995’te Dayton Anlaşması yapılmış ve Bosna-Hersek Cumhuriyeti Sırp, Hırvat ve Boşnak bölgelerine bölünmüştür. Kırk üç ay süren savaşta işgalciler 200-250 bin Boşnak’ı planlı ve sistemli bir şekilde katletmiş ve yüz binlerce insanı evlerinden etmiştir ancak Sırplar en büyük vahşeti ve soykırımı Birleşmiş Milletlerin güvenli bölgesi olan Srebrenitsa’da yapmışlardır. 1993’te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla Srebrenitsa güvenli bölge olarak ilan edilmiş ve Birleşmiş Milletler Koruma Gücü koruması altına alınmıştır. Buna rağmen, kuşatma altında olan Srebrenitsa’ya Sırplar saldırıları üç yıl boyunca devam ettirmiştir.

11 Temmuz 1995’te Sırp kuvvetleri güvenli bölge Srebrenitsa’yı işgal etmişler ve Birleşmiş Milletler Koruma Gücünün Hollandalı askerleri Sırpların önünden çekilerek görevlerini yapmamışlardır veyahut da gizli görevlerini yapmışlardır. Sırp işgalciler, Srebrenitsa ve çevresinde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın gördüğü en büyük soykırımı yapmışlardır. Sırplar, bebek, çocuk ve kadınlar dâhil 8.732 Boşnak’ı katlederek toplu mezarlara atmış, 30 bin civarında Müslüman’ı silah zoruyla evlerinden kovmuş, Türk, Boşnak, İslam eserlerini tahrip etmiş ve her çeşit vahşeti sergilemişlerdir. Bu vahşetin orta yerinde masumiyet, Bosnalı bir çocuğun katliamdan önce annesine sorduğu şu soruda saklıydı: “Çocukları küçük kurşunlarla öldürürler, değil mi anne?”

Saygıdeğer milletvekilleri, yiğit mücahit ve Srebrenitsa’nın efsane komutanı Naser Oriç, Batılılar Bosna-Hersek’in parçalanmasına taraf iken ve Müslümanların yok edilmesine göz yumarken Türkiye gibi büyük bir gücün savaş boyunca Boşnakları desteklemesinin onur verici olduğunu vurgulamıştır. O, Sırpların Boşnakları Türk gördüğünü ve bu sebeple de yok etmeye çalıştıklarını şöyle dile getiriyor: “Türk halkının Boşnak halkıyla aynı duyguları paylaşması bizim için çok değerlidir. Biz Boşnak’ız ama Sırplar savaşta bize hep ‘Türkler’ diye hitap ediyordu. Kendi aralarında konuşurken de Sırplar bize ‘Boşnak’ değil ‘Türk’ diyordu.” Nitekim Aliya İzzetbegoviç de “Tabuta konmuş olsa bile toprağa gömülmediği sürece Türkler en büyük güvencemizdir.” demiş ve vefatından bir gün önce kendisini ziyaret eden Sayın Cumhurbaşkanımıza da “Bosna’yı sizlere emanet ediyorum.” demiştir.

Türkiye olarak o gün Bosna’da olduğu gibi bugün de tüm mazlum milletlerin yanındayız. Aliya İzzetbegoviç’in “Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.” sözleri de Srebrenitsa’da olduğu gibi bugün de yaşanan benzer trajedilerde sessiz kalmayacağımızı ve kalmamamız gerektiğini bize hatırlatıyor.

Yine Aliya “Bunu hiç unutma evlat, Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.” sözüyle sözde uygar Batı medeniyetinin iç yüzünü gözler önüne sermiştir.

Yalnızca Müslüman oldukları için katledilen, soykırıma maruz kalan Boşnakları Avrupa’nın orta yerinde kaderine terk eden Batı medeniyetinin çifte standardı ve ikiyüzlülüğüne karşı Türkiye Cumhuriyeti olarak her zaman tüm mazlumların yanında olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Bu vesileyle, Srebrenitsa soykırımında katledilen tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum ve yine bilge lider Aliya İzzetbegoviç’in umut aşılayan şu sözleriyle sözlerime son veriyorum: “Bizi toprağa gömmeye çalıştılar fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı. Tohumlar fidanlandı, filizlendi, büyük ağaçlar oldu.”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve tüm şehitlerimizin ruhuna Fatiha’lar diliyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özkaya.

Gündem dışı ikinci söz, Balıkesir’in sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’a aittir.

Buyurun Sayın Ok. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Balıkesir’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

İSMAİL OK (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sözlerime başlarken hepinizi muhabbetle selamlıyorum.

Benden önceki konuşmacının ifade ettiği gibi, Avrupa’nın göbeğinde, sözde medeni dünyanın gözleri önünde Boşnak kardeşlerimize yapılan katliamı ben de bir kez daha lanetliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, dün partili Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan konuşma yaptığı sırada Balıkesir Büyükşehir Belediyesinden 100 çalışanımızın daha işine son verildi. Sayın Erdoğan dün HAK-İŞ kongresinde yaptığı konuşmada “İşçilerimizin, çalışanlarımızın yanındayız. Kimsenin hakkının yenmesine, ekmeğinden, işinden olmasına, hukuksuzluğa uğramasına izin vermeyeceğiz.” dedi. Şu ana kadar çıkarılanların sayısı 700’ü geçti. Dolayısıyla partili Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a Balıkesir Büyükşehirde yapılan kıyıma da el atması için -eğer kendilerinden gizliyorlarsa- özellikle kürsüden, yüce Meclisten sesleniyorum.

Yine, BALTOK denilen firmadan dün 60 kişi çıkarıldı, güya bunlar bankamatik memuruymuş. Peki, bunları kim aldı? Önceki AK PARTİ’li belediye başkanı aldı. Kendi aldıklarını kendileri bankamatik memuru diye çıkarıyorlar. Daha önce bunu Meclis kürsüsünde dile getirdiğimde Balıkesir milletvekilimiz, hemşehrimiz burada çok nazik ve kibar bir şekilde bunların doğru olmadığını söyledi ama Balıkesir Büyükşehir Belediyesi adına Balıkesir yerel basınına “400 işçi değil, 300 işçi çıkarıldı.” diye açıklama yapılıyor. Bunların hangisi doğru? Hak, hukuk, adalet bütün çalışanlar için olmazsa olmaz diyoruz ve özellikle, dün Sayın Cumhurbaşkanının kamuoyunun önünde söylediği bu sözlerin gereğini yapmasını Balıkesirli hemşehrilerimiz adına istirham ediyorum.

Yine, Balıkesir’de israf ve savurganlık diz boyu, devam ediyor. Önceki belediye zamanında kurulan BALTOK’ta şu anda çivi çakılmıyor. Binaların camları kırılmakta, camlar çerçeveler yerlerde -bunlar tüyü bitmemiş yetimin hakkı- çimentolar taşlaşmış. Peki bunun vebalini, hesabını sorması gerekenler ne yapıyor? İşte BALTOK dün 60 kişiyi daha çıkardı.

Balıkesir Büyükşehir Belediyesinin yaptıklarını gerçekten anlatmakla bitirmemiz söz konusu değil. Balıkesir’de 1 temmuzdan itibaren başlayacak olan ve özellikle öğrenci kardeşlerimiz için yapılan yolcu taşıma ücretlerindeki fahiş fiyattaki zam katlanılır düzeyde değildir. Ama Balıkesir’de Balıkesir Büyükşehir Belediyesinin anlaşma yaptığı bir Asis firması var. Bu firma sadece yazılım yaptığı için 170 bin yolcu taşıma garantisi veriliyor. Yol mu yaptınız, köprü mü yaptınız, şoför esnafımızın arabasını mı aldınız? Bunun üzeri nereden karşılanıyor? Balıkesirlilerin maalesef alın terinden karşılanıyor. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi yılda 3 milyon 102 bin 500 lira bu firmaya tüyü bitmemiş yetimin hakkını haksız bir şekilde gasbettirmektedir. İşte anlaşma burada, 170 bin yolcu taşıma garantisi. Yaklaşık 1.000 liraya mal edilecek olan yolcu taşıma araçlarındaki indi-bindi cihazları, dıt cihazı yaklaşık 4.000 dolarlara aldırılmıştır ve özellikle bir firma gösterilmiştir.

Onun için diyoruz ki: Balıkesir Büyükşehir Belediyesindeki bu işçi kıyımını, Balıkesir Büyükşehir Belediyesindeki bu israf düzeninin hesabını, vicdan sahibi olan herkesin sorması gerektiğini buradan, yüce Meclisten bir kez daha ifade ediyorum.

Büyükşehir Belediye Başkanı maalesef ne dediyse tam tersini yaptı. “Yücel Başkan, Balıkesirspor Şampiyon” diye billboardlar astırıldı, şimdi Balıkesirspor kaderine terk edildi. Biz geçmişte Balıkesirspor taraftarlarının maddi manevi fedakâr destekleriyle Balıkesirspor’u 3. Lig’den Süper Lig’e çıkardık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL OK (Devamla) – Sözümü toparlıyorum.

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

İSMAİL OK (Devamla) – Seçim meydanlarında “Yücel Başkan, Balıkesirspor Şampiyon” diyen Sayın Belediye Başkanını bu sözlerini tutmaya davet ediyorum. Ne söz verdiyse tam tersini yaptı. “Kimsenin işiyle, aşıyla oynanılmayacak.” dedi, yaklaşık 700 işçinin -ki bunlardan önemli bir kısmı Meclisten geçirdiğimiz yasayla taşeronların “Kadroya geçtik.” diye kurban kestiği, mevlit yaptığı kardeşlerimiz- işine son verdi. “Balıkesirspor sahipsiz kalmayacak.” dedi, Balıkesirspor’u maalesef yüzüstü bıraktı. İsraf ve savurganlık aynen önceki dönemde olduğu gibi bütün hızıyla devam etmektedir ama Balıkesir halkı adına biz bunların takipçisiyiz.

Bu vesileyle, başta yüce Meclisimiz olmak üzere bizleri ekranları başında izleyen bütün vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, gıda terörü hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’e aittir.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, gıda terörüne ilişkin gündem dışı konuşması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; su, hava gibi gıda da insan yaşamının vazgeçilmezidir. Uluslararası gıda terörünün yanı sıra, ulusalda yaşadığımız sorunları bir milletvekili olarak Tarım Bakanlığının sitesinde okuduğum bir söz üzerine burada dile getirmek istedim. Bakanlık diyor ki: “Gıdanın en büyük denetçisi vatandaştır; gıdayı denetleyin, bizi de uyarın.”

Bu bağlamda, Tarım Bakanına buradan sesleniyorum: Taklit ve karışık ürünlerle ilgili Bakan olduğunuzdan bugüne kadar açıklama yapmadınız. Bakanlığınız döneminde hiçbir denetim yapılmadı mı? Sizin Bakanlığınızdan önce yapılan denetimlerde ortaya çıkan ürünler duyuru yoluyla kamuoyuyla paylaşılıyor ve bu bağlamda yurttaşlar bilinçlenebiliyordu.

Değerli milletvekilleri, gıda terör kadar önemli bir silah. GDO’lu ürünlerin insan sağlığı üzerindeki etkisi az gelişmiş ülkelere GDO’lu ürünleri sevk ederek para kazanan rantçıların iştahını kabartıyor. Bunun sonucu olarak da dünyada olduğu gibi, ülkemizde de kalp, kanser ya da beyin kanamasından ölümler artıyor çünkü ne yedeğimizi ne içtiğimizi ne tükettiğimizi yeterince bilmiyoruz. Rafta satılan bir üründe koruyucu miktarı belirtiliyor ama onun dışında, o rafın dışında farklı 10 tane ürün aldığımızda, koruyucu yer alan ürünlerle kendimizi zehirliyoruz. Doğal olarak, bu sorunların insan yaşamı üzerindeki etkisini Meclis olarak detaylı olarak ele almamız gerekiyor.

On yıllık plana baktım, süresi doldu, söylenenlerin hiçbiri olmamış. Önümüzdeki süreçte de maddeler olarak yazılmış, bundan sonra ne kadar olur bilmiyorum ama Türkiye için büyük bir tehlikeye daha dikkat çekmek istiyorum. Gittiğiniz lokantada, fırında, benzer iş yerlerinde kaçak işçiler çalışıyor. Bunu gittiğiniz zaman siz de görüyorsunuz, saptıyorsunuz. Geçmişte gıdayla ilgili üretim yapılan her yerde portör muayenesi ve akciğer filmi çalışanlar için zorunluluktu ancak bununla ilgili yapılan düzenlemede çalıştırana bu iş bırakıldı. Bir salgın hastalığın ya da birinde olan hastalığın size bulaşabileceği bir yol da gıdadır. Bu konunun dikkate alınması gerekiyor. Daha önce gıdayla ilgili denetimler belediyenin de yapabildiği bir olaydı ancak bu, Tarım Bakanlığına geçti, Tarım Bakanlığının kadroları bu konuda yeterli değil. Yeniden belediye zabıtaları eliyle bu kontrollerin yapılması gerekiyor. Merdiven altı üretimin, kayıt dışının kontrol altına alınmaması sağlığımız açısından ayrıca sorunlar yaratıyor.

Değerli milletvekilleri, son dönemlerde yurt dışına giden ürünlerle ilgili de kamuoyuna yansıyanları sizler de okuyorsunuz. Örneğin, domates Rusya’dan domates güvesi nedeniyle iade ediliyor ya da erik Akdeniz sineği yüzünden iade ediliyor. Esasında domates güvesi de, Akdeniz sineği de bu coğrafyanın değil, ithal ürünler yoluyla bu ülkeye gelen zararlılar. Rusya onları laboratuvarında kontrol edip saklıyor, iade ediyor ama biz Türkiye'de bunları tüketmenin ötesinde ülkenin bütününde bu hastalıkların ve zararlıların yaygınlaşmasının yolunu açıyoruz. Gelen tohumla patateste kanser 27 ilde topraklarımıza ekim yapılmasının önünü kesti. Akdeniz sineği, 45 ilde, ne yazık ki üreticinin ürettiği ürününü pazarlanamaz duruma düşürdü. Bunların sorumlusu Tarım Bakanlığı. Bakınız, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde 2006 yılında domuz eti kasaplık hayvan eti sayıldı; şu anda helal gıdanın yanında kasaplık et olarak satılıyor. Yapılan denetimde bir iş yerinde 8 denetimin 5’inde köfte harcında domuz varlığı tespit edilmiş ama orası kapatılmıyor. Tüketmek isteyen tüketebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gürer, tamamlayın lütfen.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Ne var ki, domuz etinin köftede olduğunu yazarak satıyorsa yasal hakkı ama yurttaş onu “dana eti” diye alıyor. Yurttaşı bu şekilde yanıltarak domuz karışımlı eti “dana eti” diye yedirmeye hiç kimsenin hakkı yok.

Bunun yanı sıra, farklı firmaların ülkemize soktuğu ürünlerde yaşanan sorunlar nedeniyle bunlara karşı da önlemler alınması gerekiyor. Laboratuvarlarımızın yetersiz olduğu, yurt dışına giden ürünlerin ortaya çıkan sorunlarından görülüyor. Et konusu da ülkemizde sorunlu olan bir alan. Biraz evvel Srebrenitsa’yı anarken -Yugoslavya’da yaşananları söyleyen sayın vekilim buradan gitti herhâlde- şunu belirtmek lazım: Sırbistan’dan et alıyoruz, Sırbistan’dan yetişmeyen ayçiçeğini alıyoruz, İsrail’den tohum alıyoruz, sonra bunlara veryansın ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gürer.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Bize ait olan, kendimizin yerli ürünlerini bu anlamda sahiplenmiyoruz ve sorunların varlığına da bir nedenle bu tohumlarla yol açıyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk yirmi milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından da sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Şeker, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, turizm gelirlerine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye 29,5 milyar dolarla 2018 yılı turizm gelirleri açısından, ülkeler arasında 14’üncü sırada yerini almaktadır. Ülkemizin 2023 yılı yabancı ziyaretçi hedefi 67,7 milyon, toplam ziyaretçi sayısının ise 75 milyon olması amaçlanmıştır. Genel Kurulumuzda görüşülmekte olan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin yasalaşmasıyla, aynı anda dört mevsimin yaşandığı cennet vatan ülkemizin tanıtımına ve turizmin çeşitlenmesine sağlayacağı katkıyla, dünyanın her tarafından turistin gelmesine ve turizm gelirlerinin artmasına katkı sağlayacağına inanıyoruz

Bacalı sanayinin merkezi olan seçim bölgem Kocaeli “bacasız sanayi” dediğimiz turizmde de doğasıyla, deniziyle, ilk çağlara uzanan tarihiyle ve büyükşehir belediyesinin çevreye yaptığı yatırımlarla turizmde de iddialı bir kent hâline gelmiştir.

Emeği geçenlere teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

2.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Türkiye’nin sofralık üzüm ihtiyacının çoğunluğu seçim bölgem olan Mersin’de yetişmektedir. Şu anda Irak Hükûmeti Türkiye’den üzüm alınmasını yasaklamış, diğer sert çekirdeklilerle ilgili de ton başı gümrük vergisi koymuştur. Bu yıl zaten hava şartlarından dolayı çiftçi çok zor durumdadır, ürün kalitesi düşüktür. Irak, Türkiye’de yetişen üzümün büyük bir kısmını her yıl ithal ediyordu. Bununla ilgili Tarım Bakanlığının mutlaka bir girişimde bulunmasını talep ediyorum. Yoksa on beş yirmi gün sonra zaten çok zor durumda olan çiftçi -şu anda üzüm 1 TL, domates 60 kuruş, karpuz 30 kuruş- icralarla, hacizlerle baş başa, kaderiyle baş başa kalacaktır. DSİ, sulama sularıyla ilgili icra göndermektedir. Ziraat Bankasının acilen çiftçilerle ilgili borcu ertelemesi gerekmektedir. Tarımsal sulamayla ilgili de çiftçilerimiz çok büyük sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır; abone olurken sorunlarla karşılaşıyorlar, Enerjisa’yla sorunlar yaşıyorlar. Elektrik paraları çok fazla. Bununla ilgili Tarım Bakanlığının önlem almasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, On Birinci Kalkınma Planı’nın yaşanan sorunlara çare üretmeyeceğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2019-2023 dönemini kapsayan On Birinci Kalkınma Planı aradan geçen yedi ayın sonunda, nihayet, temmuz ayı ortasında Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Meclise sunulabildi. Plan ve Bütçe Komisyonunda önceki gün gerçekleştirilen sunuma katılan bir milletvekili olarak bu kalkınma planının yaşanan ekonomik sıkıntılara, ekonomik krize, işsizliğe, yüksek faize, yüksek enflasyona, eğitim sorununa, hukukun üstünlüğüne ve yargıya güvene çare üretmeyeceği çok açıktır. Çünkü değerli milletvekilleri, on yedi yıldır ülkeyi tek başına yönetme sorumluluğunu alan AK PARTİ iktidarları bu planda tekrar tekrar ifade edilen ve yıllardır çözemediği sorunları önümüzdeki beş yılda çözme temennilerini kâğıda dökmekten başka bir şey yapmamaktadır. Hedeflerin tutturulması mümkün değildir. Özellikle, planda dikkat çeken unsur, eğitimin hiçbir kademesinin sorunlarını çözmeden, bekleyen onca sorun varken bir oldubittiyle kadın üniversitesi açmayı bu planın içine koyan bu iktidarla, bu kadrolarla ülkenin huzura, refaha kavuşarak kalkınması maalesef mümkün değildir.

BAŞKAN – Sayın Bakırlıoğlu…

4.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun, Salihli’de meydana gelen kazada hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı dilediğine ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sözlerime dün Salihli ilçemizde meydana gelen kazada hayatını kaybeden 6 yurttaşımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı dileyerek başlıyorum.

Değerli milletvekilleri, toplumun en dertli kesimi kuşkusuz çiftçilerdir. Çiftçilerimiz alın terinin karşılığını bir türlü alamıyor, buna rağmen vatan ve toprak sevgisiyle üretmeye devam ediyorlar. Bu yüzden biz milletvekilleri sık sık çiftçilerin dertlerini, sorunlarını burada dile getiriyoruz. Bildiğiniz üzere, tarım sektörü desteklerle ayakta durmakta, maalesef destekler de zamanında ödenmiyor. Bizzat Cumhurbaşkanımız tarafından tüm desteklerin Ramazan Bayramı’ndan önce ödeneceği sözü verildi fakat pamuk desteklemelerinin sadece üçte 2’si ödendi, üçte 1’i kaldı, kalanın ne zaman ödeneceği ise belli değil.

İhracat kaydıyla biber eken çiftçilerimizin 2017 ihracat destekleri hâlâ ödenmedi. Hükûmet çiftçiye verdiği sözü tutmalı, önümüz Kurban Bayramı, hiç olmazsa Kurban Bayramı öncesi çiftçilerin tüm destekleme alacakları ödensin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

5.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, iktidar temsilcilerinin verdikleri sözleri tutmaları gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Meclisimiz yakın bir gelecekte tatile girecek. Oysa, milletimiz kendilerine verilen sözlerin ivedilikle tutulmasını bekliyor. Sözde 3600 ek gösterge seçimden önce çıkacaktı. Öğretmenlerimiz, polislerimiz, imamlarımız, hemşirelerimiz umutla 3600’ün çıkmasını bekliyor.

Sayın Cumhurbaşkanı af teklifiyle ilgili “Seçimlerden sonra Meclis açıldığında görüşülecek.” demişti. Seçim çoktan bitti. Cezaevindeki insanlar ve aileleri, yakınları umutla bu konunun görüşülmesini bekliyor.

Emeklilikte yaşa takılanlar, atama bekleyen öğretmenler, mühendisler, sağlıkçılar, kadro bekleyen taşeron işçileri, intibak yasasının çıkmasını bekleyen emekliler, borçlarına yapılandırma bekleyen çiftçilerimiz ve esnaflarımız, sorunlar sıra sıra, hepsi çözüm bekliyor.

İktidar temsilcilerine çağrıda bulunuyoruz, verdiğiniz sözleri lütfen tutun diyoruz. Milletimizin öncelikli sorunlarını ötelemekten vazgeçin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztunç…

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, taşımalı eğitim gören öğrencilere verilen yemeklerin tekrar özel şirketlere ihale edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye'nin dört bir yanında olduğu gibi, benim seçim bölgem Kahramanmaraş’ta da taşımalı eğitim sistemi çerçevesinde öğrencilere yemekler veriliyordu ve bu yemekler özel şirketler tarafından temin ediliyordu, özel şirketler ihaleyle bunu alıyorlardı ancak son zamanlarda bunlar Millî Eğitime ve öğretmenevlerine devredilmiş durumdadır. Öğretmenevlerinin bu yemekleri yapma şansı gerçekten yoktur, aynı zamanda, kaliteli yapma şansı da gerçekten yoktur. Özel şirketler, yemek firmaları zaten ekonomik sıkıntı yaşıyorlar. Bu bir yanlış karar olmuştur, bunun düzeltilmesi gerekmektedir, en azından çocuklarımızın daha kaliteli yemek yemesi açısından iktidarı bu konuda uyarıyorum. Lütfen, bu konuda yeni bir çalışma başlatın diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

7.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, fındık alım fiyatı ve miktarının derhâl açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

On beş yıldır olduğu gibi Karadeniz çiftçisinin alın teri üzerinde yine sinsi oyunlar oynanıyor, yine kumpas kuruluyor. Daha Bakanlık tahminî rekolteyi açıklamadı ama ihracatçı birlikleri Amerika’daki konseye ülkemizin tahmini fındık rekoltesini 770 bin ton olarak bildirdi. Bu aceleciliğin sebebi nedir? Rekolteyi yüksek gösterip algı operasyonu yapmak, fındık alım fiyatını aşağılara çekmek, üreticimizi mağdur etmek kime hizmet etmektir, kimin haddinedir? Tarım ihracatından döviz girdisi bakımından ilk sırada yer alan fındığımızın değeri düşürüldükçe çiftçimiz de ülkemiz de zarar ettiriliyor. Fındıkçımıza on beş yıldır aynı kumpaslar kuruluyor. İktidar, izlediği politikalarla bu kumpasa hep çanak tutuyor. Yeter artık. Fındık üreticimiz kimsenin oyuncağı değil, olmayacak da. Devletin ofisi, alım fiyatı ve miktarını derhâl açıklamak zorunda. Aksi takdirde lobicilere, karaborsacılara, vurgunculara hizmet etmiş olunacaktır.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bir yıllık sürenin sonunda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sürdürülemez olduğunun ortaya çıktığına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı seçiminde “Eğer Cumhurbaşkanlığı sistemi kabul edilirse demokrasi olacak, ayrımcılık bitecek, yolsuzluk bitecek, fişlemeler yapılmayacak, ekonomi uçacak, adaletsizlikler bitecek, hukuksuzluk bitecek, terör bitecek, işsizlik bitecek, enflasyon düşecek, döviz düşecek, zamlar olmayacak, basın özgürlüğü tam gerçekleşecek, istihdam yaratılacak, her şey güllük gülistanlık olacak, kayırmacılık bitecek, şatafat bitecek, israf bitecek.” denildi. Bir yıllık sürenin sonucunda Türkiye'de artık Cumhurbaşkanlığı sisteminin sürdürülemez olduğu ortaya çıktı. Çare, parlamenter sistemin iyileştirilerek yeniden uygulanmasıyla demokrasi ve hukuk devletiyle gerçekleşir.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Sayın Katırcıoğlu… Yok.

Sayın Barut…

9.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, hayvan yetiştiricilerine verilen aşıların ücretsiz olması gerektiğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, hayvancılığımızın geleceği ve hayvan sağlığının korunması için salgın hastalıklarla mücadele programı var. Koruma programında yer alan Brusella, şap ve çiçek gibi hastalıklara karşı projeli aşı uygulaması var. Bu aşılar hayvan yetiştiricilerimize ücretsiz olarak sunuluyordu. Görevli veteriner hekimler el emeğinin dışında ücretsiz olarak bu aşıları yapıyordu. Ne yazık ki Tarım Bakanı zorunlu olan tüm aşıları ücretli yaptı.

Salgın hastalıkların önüne ancak aşılamaya geçilir. Hayvan sağlığımızı korumak, hayvancılığımızı geliştirmek şarttır. Ama yetiştiricinin bu ücretleri ödeyecek gücü yoksa ne yapacak? Her gün yem fiyatları inanılmaz derecede yükselirken, üretim maliyetleri artarken, yetiştiriciler zarar ederken nasıl para bulup aşı yaptıracak? Hayvan sağlığını korumak, buna bağlı olarak insan sağlığını korumak devletin göreviyse bu aşılar neden ücretlidir? Bir iş hem paralı hem mecbur olabilir mi? Zorunlu aşılar yapılmazsa salgın hastalıkların önüne geçilemez, bu aşılar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ödünç…

10.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, Bursa’da maden sahalarının ağaçlandırılması çalışmalarının olanca hızıyla devam ettiğine ilişkin açıklaması

ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Değerli Başkanım, kıymetli milletvekillerimiz; Bursa’yı yeşillendirmeye devam ediyoruz. Bursa Orman Bölge Müdürlüğü eski maden sahalarını 1 milyon ağaçla yeşillendirerek orman vasfına dönüştürüyor. Bursa’da 2013 yılından itibaren kullanılmayan maden sahalarındaki ağaçlandırma çalışmaları olanca hızıyla devam ediyor. Bugüne kadar şehrimizde 5.711 dekar terk edilmiş maden sahasına fidan dikildi. Şehrimize ekonomik gelir getirecek yeni dikilen fidanların içinde ceviz, badem, ıhlamur, defne, tıbbi ve aromatik bitkiler de yer alıyor. Yeşilin tekrar Bursa’da hâkim olması için var gücüyle çalışan Orman Genel Müdürlüğümüze ve çalışanlarına Bursalı hemşehrilerim adına teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaynarca…

11.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, AK PARTİ iktidarları döneminde mülkiyet sorunlarına çözüm bulunduğuna ilişkin açıklaması

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AK PARTİ iktidarları döneminde Türkiye ve İstanbul’da mülkiyet sorunlarına çözüm bulmuş olduk. Seçim bölgem Silivri ve Çatalca’da da 4 problem tarihe karıştı; bunlardan 1’incisi köy içi yerleşim alanlarının satışıyla ilgiliydi. 2003’te bunu sağladık ve devamında da geçen hafta itibarıyla da kaçıranlara bir fırsat sunuldu.

2’ncisi, 2/B yasasıyla ilgili orman vasfını yitirmiş olan tarım arazilerinin çiftçimize satışıydı ve bundan da binlerce vatandaşımız faydalandı.

3’üncüsü, CHP’nin -altını dikkatle çiziyorum- iptal ettirdiği tapuların vatandaşa hiçbir bedel alınmadan iadesiydi.

Ve son olarak da hazineye ait tarım arazilerinin satışıyla ilgili karardı. Emek vererek, sabırla sonuca ulaştık AK PARTİ imzasıyla. Ben bu anlamda, halkın duası ve halkın rızası için alınan bu yolda da hayırlı olmasını diliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

12.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Srebrenitsa soykırımını kınadığına ve Kütahya Dumlupınar’da meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Vahşi Avrupa’nın ortasında Srebrenitsa’da gerçekleştirilen katliamı, soykırımı kınıyorum.

Kütahya Dumlupınar ilçemiz Hamurköy, Arpalı, Selkisaray köylerinde bugün olan çok ciddi dolu ve sel felaketi sonucu binlerce dönüm ekili arazi hasar görmüştür. Öncelikle geçmiş olsun diyorum. Çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve tarım krediye olan borçlarının ötelenmesi talebinde bulunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

13.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İnsanlık tarihinin en acı soykırımlarından biri olan Srebrenitsa katliamı üzerinden yirmi dört yıl geçti. Katliamda 8.372 masum Bosnalı kardeşimiz hayatını kaybetti, ardında birçok öksüz evlat ve acılı anne baba kaldı. Ölen soydaşlarımıza ait günümüzde hâlâ yeni mezarlar çıkmaktadır. Srebrenitsa katliamı yakın tarihte gerçekleşen en utanç ve acı dolu katliamdır. Müslümanlara karşı yapılan bu zulmün, işkencenin tarifi yoktur. Balkan coğrafyasında gerçekleşen katliamda yaşamını yitirenleri rahmetle anıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ne mutlu Türk'üm diyene.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

14.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere bugün 11 Temmuz 2019, Srebrenitsa soykırımın üzerinden tam yirmi dört yıl geçti. Zarif mütefekkir, güçlü komutan, bilge devlet adamı Aliya İzzetbegoviç’in de işaret ettiği gibi, düşmanlarımızın bizim öğretmenlerimiz olmalarına asla izin vermeyeceğiz. İntikam peşinde koşmayacağız ancak soykırımı da unutmayacağız.

Bu vesileyle, yine Bosna-Hersek’in millî şairi Cemalettin Latiç’in dediği gibi:

“Orada, Una’da altın tohum Drina’nın mavi şafağında yüzer; Neretva güneşinde uyur, Sava ile ovaları süzülür.”

“Canım Bosna’m benim, sana iki gözüm gibi bakacağım.” sözümüzü buradan da yinelemek istiyorum.

Aliya ve aslanlarını rahmet ve tazimle anarken Gazi Meclisimizi saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer, bu bir dakikayı kullanacak mısınız, yoksa bir arkadaşa devredecek misiniz?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kullanacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, kamuda geçici ve mevsimlik çalışan işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kamuda geçici ve mevsimlik olarak çalışan işçiler çıkarılıyor. Belediye ve il özel idarelerinde beş ay yirmi dokuz gün çalışanlar için amir izniyle uzatma hakkı kanun hükmünde kararnamede yer almadığından işçiler işsiz kalıyor. Toplum yararına çalışan güvenlik görevlileri, Millî Eğitimde çalışanlar, kamuda kiralık araç şoförleri ihale ve çalışma süreleri nedeniyle işten çıkarılıyor. Diyanet İşlerinde çalışanlar dahi sorun yaşıyor. Vekil imamlar 2013 yılından beri mağdur. Asıl işi yapıp asıl kadro verilmediği gibi, işlerinden de çıkarılıp açıkta kalıyorlar. Kıdem tazminatından nakil hakkına, özlük haklarından yararlanamıyorlar. AKP iktidarı, vekil imamları dahi görmezden gelip onları yoksulluğa mahkûm kılıyor. İşsiz “Açım.” diyor, çalışan işten atılıyor, bu feryatları Sayın Cumhurbaşkanı duymuyor mu?

BAŞKAN – Sayın Gözgeç…

16.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Bugün Srebrenitsa katliamının 24’üncü yılı, 11 Temmuz 1995. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden 8.372 Müslüman Boşnak kardeşimiz hunharca katledildi. Bugün hâlâ mezar taşı dahi olmayan binlerce kişi kayıp. Üstelik bu soykırım Birleşmiş Milletler Koruma Gücü askerlerinin gözü önünde oldu, dünyanın gözü önünde oldu. Bugün bize insan hakları dersi vermeye kalkanların dün bu soykırıma sessiz kaldıkları gibi, bugün de maalesef dünyanın gözü önünde katliamlar devam ediyor. Tüm bu zulümlere karşı yüksek sesle “Dünya beşten büyüktür.” diyen Sayın Cumhurbaşkanımız insanlığın ortak vicdanının sesi olmuştur, olmaya devam edecektir. Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi, “Soykırımı unutmayalım çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yaşar…

17.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşar’ın, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SERAP YAŞAR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün Birleşmiş Milletler dâhil dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen tarihin kara lekesi Srebrenitsa katliamının 24’üncü yıl dönümü.

Fatima Muhiç, “doğum tarihi 1995, ölüm tarihi 1995” olarak mezar taşına yazıldı, soykırımın en küçük kurbanı olarak tarihe geçti. Kadın, erkek, genç, yaşlı, bebek demeden 8 binden fazla masumun acısı bugün hâlâ annelerin, babaların, kardeşlerin ve “İnsanım.” diyen herkesin yüreğinde kor gibi yanmaya devam ediyor. Yakın tarihin en utanç verici insanlık suçu olan Srebrenitsa’da yaşananlar İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’daki en büyük katliam olarak tarihte yerini aldı. Srebrenitsa’da insanların, katledilenlerin birçoğunun mezarı bile olmadı. Bugün bile, aradan yirmi dört yıl geçmesine rağmen toplu mezarlarından çıkarılarak defnedilenler var. Hepsini rahmetle anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

18.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Adana’daki sel felaketinden zarar gören çiftçilerin durumuna ve Kütahya Ülkü Ocakları Başkanı Abdullah Satuk Buğra Koçlar’ın ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Seçim bölgem Adana’da yaşanan afetlerden dolayı zarar gören çiftçiler devletin sözünü verdiği desteği sabırsızlıkla bekliyor. Çiftçilerimizin bu mağduriyetinin giderilmesi için gerekli ödemelerin bir an önce yapılmasını diliyor ve Sayın Tarım Bakanımızın dikkatine sunmak istiyorum.

Ayrıca, 26 yaşında kaybettiğimiz eski Kütahya Ülkü Ocakları Başkanımız Abdullah Satuk Buğra Koçlar’ı ölüm yıl dönümü nedeniyle rahmetle anıyor, ailesine sabırlar diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

19.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 11 Temmuz, tarihin en utanç verici olaylarından birisi olan Srebrenitsa katliamının 24’üncü yıl dönümü. Avrupa’nın göbeğinde sırf Müslüman oldukları için 8.372 Boşnak kardeşimiz katledildi. Avrupa kördü ve çığlıklara sağırdı. O çığlıklar hâlâ yüreklerimizde yankılanıyor. Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Onların mezarlarını mavi kelebekler buldu. “Kelebekler, mavi kelebekler / Herkesin yaşadığı yerde herkesten çok öleni bilirler / Ağlama Srebrenitsa gözlerini kısarak bakanların ayıbına / Ağlama, bırak ahını şah damarından da yakına.” diyor şair. Mavi kelebekler sayesinde 300 tane toplu mezar bulunmuş, binlerce şehit çıkarılıp şehitliğe defnedilmiş. Aliya İzzetbegoviç’in istediği gibi, soykırım unutulmayacaktır.

Toplu mezarlarda masumiyetin nöbetçileri mavi kelebekler gibi iyi insanlar da Srebrenitsa masumlarını unutmayacaktır diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Osmanağaoğlu…

20.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, çeşitli illerde meydana gelen orman yangınlarına ve Srebrenitsa soykırımına ilişkin açıklaması

TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Son haftalarda, havaların ısınmasıyla birlikte, cennet vatanımızın birçok noktasında orman yangınları meydana gelmektedir. İhmallerin ve sabotajların sebep olduğu bu yangınlar, maalesef, yüzlerce hektar ormanımızın kül olmasına, yüzlerce hektarlık alanda yaşayan canlının hayatını kaybetmesine sebep olmaktadır. Nazarımızda, ister rant için olsun ister terör eylemi için olsun, sebebi ne olursa olsun orman yangınlarında dahli olan, ciğerlerimizi yakan her faninin teröristten bir farkı yoktur.

Bu vesileyle, İzmir ve Muğla’nın da aralarında bulunduğu illerimizde meydana gelen orman yangınlarından etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Olağanüstü bir çaba göstererek yangınlarla mücadele eden itfaiye erlerimize ve Mehmetçiğimize de teşekkürü bir borç biliyorum.

Bu arada, Srebrenitsa’yı da unutmadık, ölenleri rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Canbey? Yok.

Sayın Kılavuz...

21.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Srebrenitsa soykırımına ve Kütahya Ülkü Ocakları Başkanı Abdullah Satuk Buğra Koçlar’ın ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın gözü önünde, Avrupa’nın göbeğinde, bundan tam yirmi dört yıl önce, kıyamete dek kapanmayacak bir yara açıldı. 11 Temmuz 1995’te Sırp katiller, Srebrenitsa’da 8.372 Boşnak sivili katlederek dünyanın en büyük soykırımlarından birine imza attı. Birleşmiş Milletler Barış Gücü, bırakın soykırımı engellemeyi, böylesi vahşetin önünü açtı. Bu büyük acıyı, soykırımı rahmetle yâd ediyorum, ruhları şad olsun, evladıfatihan olan Boşnak kardeşlerimizin acılarını paylaşıyorum.

Allah yolunda mücadele eden, davamızın sancağını dalgalandıran; bundan dört yıl önce, sahur sonrası elim bir trafik kazasında hayatını kaybeden, nur yüzlü kardeşim Kütahya Ülkü Ocakları Başkanımız Abdullah Buğra Koçlar’ı rahmetle ve özlemle anıyorum. Ailesine ve camiamıza tekraren başsağlığı diliyorum. Ruhu şad olsun.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taytak...

22.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak’ın, Srebrenitsa soykırımını kınadığına ve Orman Genel Müdürlüğüne bağlı mevsimlik orman işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, öncelikle Srebrenitsa katliamını kınıyorum ve bütün şehitlerimize rahmet diliyorum.

Afyonkarahisar ilimizde ve Türkiye genelinde Orman Genel Müdürlüğüne bağlı mevsimlik orman işçilerimizin sorunları bulunmaktadır. 5620 sayılı Kanun kapsamında, mevsimlik işçilerin çalışma süresi, kurum talebi ve Maliye Bakanlığı onayıyla dokuz ay yirmi dokuz güne çıkarılmıştır. Ancak bu dönem, Orman Genel Müdürlüğü yayınladığı genelgede döner sermaye bütçesinden yedi ay yirmi dokuz günü geçmemek üzere 4 bin işçi için uzatma kararı vermiştir. Döner sermaye bütçesinden ücret alan işçilerin kırk bir gün daha çalışması uygun görülmüştür. Orman Genel Müdürlüğünün uzatma talebine Maliye Bakanlığı onay vermeyince özel bütçeden ücret alan işçilerimiz işten çıkarılmaya başlanmışlardır. Bu karar sonucunda 4.500 işçi işsiz kalacaktır. Mevsimlik orman yangın işçileri endişeli ve huzursuzdur. Bu işçiler, geçen sene dokuz ay yirmi dokuz gün çalışmışlardır. Bu güvenceler karşısında orman işçileri evlenmiş, kredi çekmiş, borçlanmıştır.

Maliye Bakanlığının konuyu yeniden gözden geçirmesini talep ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, milletvekillerimizin söz taleplerini mümkün olduğunca karşılamaya çalıştım, daha çok talep var. Gün içerisindeki programın imkân verdiği ölçüde, programımızın, gündemimizin akışına göre İç Tüzük 60’a göre bu söz taleplerini karşılamaya çalışacağım.

Şimdi grup başkan vekillerimize yerlerinden söz vereceğim.

Buyurun Sayın Türkkan.

23.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne, Muğla Dalaman’da çıkan orman yangınına, Kocaeli Kandıra Babaköy’de açılacak taş ocağı için ağaç katliamı yapıldığına, işsizliğin rekor kırdığı bu dönemde Suriyelilere yapılan 37 milyar dolar yardımı kabul edemediklerine ve Türk Hava Yollarının Eren Bülbül anısına Trabzon’a düzenlediği sefere neden sadece Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerini davet ettiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, kapanmayan yara Srebrenitsa katliamının yıl dönümü. Bosna-Hersek’in doğusundaki Srebrenitsa’da, yirmi dört yıl önce bugün başlayan katliamda 8.372 Boşnak sivil, Sırp askerlerce katledildi. Hayatını kaybedenlerden şu ana kadar ne yazık ki sadece 6.500 kurbanın kimlikleri tespit edildi. Bu yıl kimlikleri tespit edilen 36 kurban daha Potoçari Mezarlığına defnedilecek.

Srebrenitsa şehri 1993 yılında Birleşmiş Milletler tarafından güvenlikli bölge olarak ilan edildi. Yakın şehirlerdeki insanlar güvenli bölge diye Srebrenitsa’ya gittiler. Boşnak sivillerden silahları alındı ve Boşnaklar Sırpların eline verildi. Üstelik, bu Boşnaklar, Hollandalıların elinde bulunan karargâhta, bizzat Hollandalı subaylar tarafından Sırpların eline teslim edildi. Avrupa’nın ortasında, Birleşmiş Milletlerin göz yumduğu bir soykırım meydana geldi. Birleşmiş Milletler -biraz evvel izah ettiğim gibi- Srebrenitsa’yı güvenlikli bölge ilan etmiş olmasına karşılık, 400 Hollandalı askerin bulunduğu bölgede bizzat Hollandalılar tarafından katledilsinler diye Sırpların eline teslim edildi. Hangi Hollanda’dan bahsediyorum, biliyor musunuz? Şu anda sıklıkla dünyada, özellikle ülkemize insan haklarından en çok bahseden Hollanda’dan bahsediyorum. Geçmişleri bu tip kirli sayfalarla dolu bir defter olan Hollanda’dan bahsediyorum.

Katliamda kadınların ve küçük yaşta çocukların da öldürüldüğü belgelerle kanıtlandı. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da gerçekleşmiş en büyük katliam olan Srebrenitsa soykırımı sadece Bosna-Hersek’te değil, tüm dünyada acının ve adalet arayışının sembolü oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Katliamın 24’üncü yılında, insanlık tarihinin yüz karası olan bu katliamı gerçekleştirenleri, buna seyirci kalanları bir kez daha nefretle anıyorum. Hayatını kaybeden Boşnak kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bütün Müslüman camiaya başsağlığı diliyorum.

Muğla’nın Dalaman ilçesinde dün saat 15.00 sıralarında çıkan ve geniş bir alana yayılarak Fethiye Göcek’e kadar uzanan orman yangını bugün 08.00 sıralarında, yaklaşık on yedi saat sonra kontrol altına alındı. “Yangının 350 hektarlık alanda etkili olmasına rağmen can ve mal kaybının yaşanmaması tesellimiz oldu.” diyen Tarım ve Orman Bakanına seslenmek istiyorum: Burada kaybımız olmayan insan ama canlı kaybımız var. Orada yaşayan, dünyadaki ekolojik dengenin en önemli unsurlarından olan hayvanlar ve bitkiler yandı. Bunların da birer kayıp olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu yangının insan hayatına mal olmaması en büyük tesellimiz ama yanan diğer canlılarımızın neden aklına gelmediği de Sayın Bakana sorulması gereken bir soru. Ekolojik dengenin bozulması Sayın Bakanın hiç gözüne çarpmamış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Daha önce yine Muğla Güvercinlik Koyu’nda çıkan orman yangınından sonra o dönemki bakanın “Tekrar yeşillendirilecek.” dediği ormanlık alana binlerce yataklı otellerin yapıldığı da şu anda görsel olarak hepimizin karşısında. Maalesef, bu tip yangınlar ülkemizde daha sonra ranta dönüşüyor. O yüzden, yangını çıkaranlar hakkında aklımızda ciddi ciddi şüpheler doğuyor. Umarım bu sefer aynısı tekrarlanmaz, yanan ciğerlerimiz üzerinden rant devşirilmesine bu millet ve temsilcisi olan bizler asla müsaade etmeyeceğiz.

Geçtiğimiz günlerde burada, seçim bölgem Kocaeli’de taş ocağı yapmak uğruna âdeta ağaç katliamı yapıldığını dile getirmiştim. En son, Kandıra Babaköy’de açılacak taş ocağı için ağaç katliamı başlamıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ağaç katliamının yanında, orada yer alan Roma dönemine ait lahit mezarların, tümülüslerin ve tarihî kalıntıların da yapılacak taş ocağıyla yok olacağını yani bir tarih katliamı yapıldığını da ifade ettik. Yaklaşık on beş gün önce burada ağaç kesiminin durdurulduğuna yönelik basında haberler çıkmıştı. Bu bizi önce umutlandırdı ama işin öyle olmadığını öğrendik. Babaköy’de ağaç katliamının devam ettiğini bölgeden aldığımız bilgiler doğruladı. Bölgede bulunan arkadaşlarımızdan ve orada yaşayan köylülerimizden aldığımız bilgi, taş ocağı yapılacak yerin ön tarafında yani görünen kısımda kesimin âdeta göstermelik olarak durduğunu ancak iç tarafta ağaç kesiminin başından beri hiç ara vermeden devam ettiği yönünde, hatta söylenenden daha çok. Yani 2 binin üzerinde ağacın kesileceğini yine üzülerek öğrendik. Şu anda devam eden kesimin işin birinci etabı olduğu, bunun ikinci ve üçüncü etaplarının da olacağı belirtildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bu da Kandıra Babaköy’deki ağaç katliamının daha ileri boyutta olacağı anlamına geliyor ne yazık ki.

Hep söylüyoruz, Kocaeli’ye hizmet etmek yerine Kocaeli’nin ormanlarını, tabiatını ve tarihini yağmalamakla meşguller. Burayı mahvetmek, Kocaeli’yi mahvetmek birilerini zengin edecek, memnun edecek ama yaşadığımız yeri yaşanılır olmaktan uzaklaştıracak. Bu katliama lütfen son verin, yoksa ne doğa ne de tarih kalacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İŞKUR’un dün hazırladığı 2019 Haziran verilerine göre kayıtlı işsiz sayısı 4 milyon 417 bine çıkarak rekor kırdı. Kayıtlı işsizlerin sayısı son bir yılda neredeyse 2 kat arttı; maalesef, rakamlar oldukça ciddi seviyeye ulaştı. Hükûmet her geçen gün ekonomiyi uçuruma sürüklüyor. İşsiz sayımız birçok Orta Avrupa ülkesinin nüfusuna dayandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Türkkan, buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hâl bu kadar kötüyken Sayın Erdoğan’ın “İşsizlik oranının bir parça yükseldiğinin farkındayız. İşsizliği yeniden tek haneli rakama düşüreceğimize inanıyorum.” ifadelerini kullanması gerçeklikten tamamen uzaktır. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan iki gün önce Bosna-Hersek’te Türkiye’de bulunan Suriyelilere yapılan yardımın miktarıyla ilgili açıklama yaptı “37 milyar doları aşan bir harcama yaptık.” dedi. İşsizliğin rekor kırdığı bu dönemde Suriyelilere yapılan 37 milyar dolar yardımı biz kabul edemiyoruz. Büyük yatırımlar yapmak yerine bu parayı Suriyelilere aktarmak bir beka sorunudur.

Bir de Türk Havayollarından bahsetmek istiyorum. Türk Hava Yolları, Eren Bülbül kardeşimizin anısına Maçka’ya bir sefer düzenledi ve bu uçak ilk seferini Trabzon’a yapıyor. Çok şık bir hareket, buraya kadar çok güzel ama Türk Hava Yolları, bu uçağa sadece Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerini çağırdı, İYİ PARTİ’li ve Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerini davet etmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açalım arkadaşlar, açalım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Buradan Türk Hava Yolları yöneticilerine sormak istiyorum: Türk Hava Yolları, Adalet ve Kalkınma Partisinin seyahat acentesi midir yoksa Türkiye’nin millî bir kuruluşu mudur?

Teşekkür ederim Sayın Başkan anlayışınız için, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Sayın Bülbül, buyurun.

24.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Salihli’de meydana gelen kazada yaşamını yitiren vatandaşlara Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı dilediğine, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne, Kütahya Ülkü Ocakları Başkanı Abdullah Satuk Buğra Koçlar’ın ölüm yıl dönümüne ve orman yangınlarının yaşanmaması konusunda gereken tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün Manisa’nın Salihli ilçesinde panelvan minibüs ile otomobilin çarpışması sonucu 6 kişi hayatını kaybetmiş, 20 kişi de yaralanmıştır. Elim kazada yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı dilerim.

Bugün Bosnalı Müslüman kardeşlerimizin tarihte yaşadıkları büyük acının yani Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümü. En az 8.372 Müslümanın vahşice katledildiği bu acı olayın üzerinden yirmi dört yıl geçse de acısı hâlâ yüreğimizdedir. Savaş suçlusu Ratko Mladiç komutasındaki Sırp birlikleri, 11 Temmuz 1995 günü Srebrenitsa’yı ele geçirdi. Şehirde yaşayan siviller, Sırp katillerin şehre girmesinden itibaren Birleşmiş Milletler bünyesinde görev yapan Hollandalı askerlere sığınmak istemişlerdir. Hollandalı askerler, gece yarısı Birleşmiş Milletler Gücü’nün Hollandalı komutanının verdiği emirle Srebrenitsa’yı boşaltmışlardır. Savaş sırasında şehrin güvenliğinden sorumlu olan komutan Thom Karremans, kendisine sığınan 25 bin mülteciyi ve şehri Sırplara teslim etmiştir. Bu nedenle, Bosnalı kardeşlerimiz vahşice katledilmiştir.

Savaştan sonra müebbet hapse mahkûm edilen katil Ratko Mladiç’in 11 Temmuz 1995’te Srebrenitsa’da sarf ettiği sözler tarihin karanlık sayfalarına yazılmıştır. Sırp bayramı arifesinde şehri milletine armağan ettiğini söyleyen katil Mladiç “Nihayet bu topraklarda Türklerden intikam alma zamanı gelmiştir.” diyerek Türk ve Müslüman düşmanlığını alenen dile getirmiştir. Yaşanan bu büyük zulme Batılı devletler sessiz kalmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – …özellikle Birleşmiş Milletler bünyesinde görev yapan Hollanda, soykırımdaki rolü itibarıyla, sorumlu tutulması gereken ülkeler arasında olmuştur. Daha sonra ortaya çıkan bir video kaydında, Sırp generalin kenti boşaltan Hollandalı komutana hediye verirken görüntüleri dahi ortaya çıkmıştır. Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı 2007 yılındaki kararında Srebrenitsa ve civarında yaşananları soykırım olarak kabul etmiştir. Acıları hâlâ içimizde olan Bosnalı şehit kardeşlerimize Allah’tan rahmet dilerken bu soykırımı yapanları ve buna göz yumanları tarihin huzurunda lanetliyoruz.

Bundan dört yıl önce üzücü bir trafik kazasında kaybettiğimiz Kütahya Ülkü Ocakları İl Başkanımız Abdullah Buğra Koçlar kardeşimize de bu vesileyle Allah’tan rahmet ve ailesine ve bütün dava arkadaşlarımıza başsağlığı diliyoruz.

Dün yaşanan ve kontrol altına alınan orman yangınından ötürü de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – …son derece üzüntülü olduğumuzu ifade ediyor, bunun failleri konusunda gerekli araştırmanın yapılması ve bir daha bu şekilde orman yangınlarının yaşanmaması konusunda gereken tedbirlerin alınması hususunu tekrar dile getiriyor, saygılar sunuyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kurtulan…

25.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne, Diyarbakır Lice’deki askerî operasyonda yaşanan hak ihlallerine, Muğla Dalaman’daki orman yangınına, Erzurum Karayazı Belediye Eş Başkanı ile Meclis üyelerinin gözaltına alındığına ve AKP’nin kayyum politikası yerine gözaltı furyalarıyla tasfiye etmeye çalıştığına ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yirmi dört yıl önce Sırp ırkçıları tarafından gerçekleştirilen Srebrenitsa katliamını kınıyorum, yaşamını yitirenleri anıyorum.

Meclisimizde, başta Kürtler olmak üzere, dünyanın her yerinde insanlığa karşı işlenen bu katliamları hep beraber kınadığımız günleri görmeyi umut ediyorum.

Sayın Başkan, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde üç gündür bir askerî operasyon var ve bu operasyon sonucunda çıkan kimi hak ihlalleri var. Özellikle Lice’nin Sığınak, Merdinya, Koçeran, Denglava ve Yaprak Mahallelerinde bu operasyonlar yürütülüyor. Bu mahallelerden gelen vahim iddialar var. Özellikle Sığınak mahallesinde helikopterlerce köylülere ateş açıldığı ve 1 kişinin yaralandığı, yaralanan kişinin Mehmet Hüseyin Mercan adlı bir köy sakini olduğu ve şu anda tedavi altına alındığı iddiası var.

Yine, Merdinya ve Denglava Mahallelerindeki buğday tarlalarının da ateşe verildiği, yangına müdahale etmek isteyen köylülerden Mehmet Kapan ve oğlu Mehmet Ali Kapan’ın gözaltına alındığı söyleniyor.

Lice'de ne olduğu hakkında açıklama yapılmalıdır. Köye helikopterlerle ateş açılıp açılmadığı tespit edilmelidir, halkın geçim kaynağının kimler tarafından ateşe verildiği de ortaya çıkarılmalıdır diyoruz.

Yine aynı zamanda, Muğla’nın Dalaman ilçesindeki yangından dolayı üzgün olduğumuzu, boşaltılan 2 köyün sakinlerine “Geçmiş olsun.” dediğimizi de paylaşmak isterim.

Sayın Başkan, bu kürsüde sık sık partimize dair yaşanan gözaltı furyalarını paylaşıyoruz. Bir hafta önce, Diyadin Belediyemizde yaşanan saldırı ve bu saldırı sonucunda 2 eş başkanımızın yaralandığını paylaşmıştık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) - Bu sabah da Erzurum’un Karayazı ilçesinde bir operasyon oldu. Karayazı Belediye Eş Başkanımız Burhanettin Şahin, Meclis üyeleri Yüksel Kişin, Erdal Bayram, Mahmut Çimendağ, İl Meclis üyesi Mehmet Latif Karakuş, HDP partimiz yöneticileri Nuri Kandemir ve Namet Yılmaz, belediye eski meclis üyelerimiz Erdem Kaya ile Cemil Oran ve Erol Mahçup gözaltına alınmışlardır.

Belediyelerimiz anlaşılan önümüzdeki dönem AKP’nin kayyum politikası yerine böyle gözaltı furyalarıyla tasfiye edilmeye çalışılmaktadır.

“Belediyelerimizden elinizi çekin.” diye çağrısını bir kez daha yapmak istiyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Özel…

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne, Fikret Hakan ile Bedrettin Cömert’in ölüm yıl dönümlerine, Fatsa operasyonunun yıl dönümüne, Muğla Dalaman’da meydana gelen orman yangınına ve demokratik güçlü parlamenter sistemlerde darbe olmayacağına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yirmi dört yıl önce gerçekleşmiş olan ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en büyük insanlık trajedisi Srebrenitsa soykırımını, bu katliamı, bu insanlık suçunu bir kez daha lanetliyoruz.

Aradan yirmi dört yıl geçmiş olmasına rağmen hâlen kurbanların mezarlarına kavuşma süreci devam ediyor çünkü kemiklerin ayrıştırılması işlemi sürüyor. Bugün 33 kurban daha toprağa verilecek. Tüm ailelerin başlarında dua edebilecekleri ayrı mezarlara sahip olmalarını ümit ediyoruz.

“Ne yaparsak yapalım, ne yaparsanız yapın ama soykırımları unutturmayın.” diyen Aliya İzzetbegoviç’i bir kez daha buradan anıyoruz.

Ve katliamdan üç yıl önce yaklaşmakta olan bu tip katliamlara karşı orada bulunanlarla dayanışmak için Sırp kuşatması altındaki Bosna’ya, ateş altındaki Mostar’a ilk ziyareti gerçekleştiren dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’ı buradan bir kez daha minnetle anıyor, kendisine acil şifalar diliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisinin bu tip uluslararası konulara ve soydaşlarımızla ilgili dünyaya kafa tutulması gereken durumlara, taa cumhuriyetin kurulduğu dönemden itibaren, İkinci Dünya Savaşı’nda, Kıbrıs Barış Harekâtı’nda ve Srebrenitsa Katliamı’ndaki tavrı bugünkü duruşuyla son derece paralel. Ve köklerinden aldığı güçle, ülkenin bugünkü ortak meselelerine karşı gösterdiği tavrın bir kez daha altını çizmek istiyoruz.

11 Temmuz pek çok acıyı taşıyan, hatırlatan bir gün. Fikret Hakan’ın ölüm yıl dönümü, kendisini anıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 11 Temmuz 1978’de Ankara Gaziosmanpaşa’da evinden çıktığı anda katledilen Bedrettin Cömert’i rahmetle anıyoruz.

11 Temmuz Fatsa Operasyonu’nun yıl dönümü. 12 Eylül darbesine giden süreçte Terzi Fikri’ye yapılan nokta operasyonunu hatırlıyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi aradan geçen otuz dokuz yıldan sonra yine bir olağanüstü hâl sürecinde kayyum uygulamalarıyla ya da mazbatayı 1’inciye değil 2’nciye vererek ya da alınmış mazbatayı iptal ettirerek 1980’de Fatsa’da yapılan neyse bunun bir benzerini yerel yönetim darbeleriyle yapmaya devam ediyor. Bunları örnek almamasını, tekrar etmemesini temenni ediyoruz.

Hafta sonu, “adalet yürüyüşü”nde bizimle birlikte yürüyen Muğla Yörüklerine verdiğimiz sözü tutmuştuk ve Göcek’te, Dalaman’da yürümüştük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yürüdüğümüz orman yollarında attığımız her adımda, içimize oksijeni çektiğimizde ve adalete olan inancımızı pekiştirdiğimizde gözlerimiz de ülkenin en güzel yerlerinden dünyanın en güzel yerlerini görüyordu, onu içimize çekiyorduk ama dün akşam gördük ki o güzel yerler yanıyor. Ama Muğla’da gördüğümüz bir şey de Manisa-İzmir arasında gördüğümüz bir şey de var; otellere, Manisa-İzmir arasında kurulan bir özel eğitim kurumuna, bir tane benzin istasyonuna bakıyorsunuz; geçtiğimiz yazlarda yanan ormanların yerine oteller, benzinlikler, eğitim kurumları yapılıyor. O ağacın içinde onu görünce şimdi diyoruz ki… Sayın grup başkan vekiline hak veriyorum, bunun da takipçisi olalım ama bence böyle olmamalı. Biz buradan bir çağrı yapalım, vatandaş baksın; iki sene, üç sene, beş sene önce yanmış bir ormanın yerinde otel varsa o otele gitmek, o yangına ortak olmaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Manisa-İzmir arasında yapılan yeni ilköğretim okuluna -o yanan yerlerdeki ağaçlar kesilmiş, oraya bir okul yapılmış- çocuk yollamak, o ağaç katliamına destek vermektir; o benzinlikten benzin almak, ağaçları yakanları ödüllendirmektir.

Bakın, Muğla’da, Manisa’da, İzmir’de, Türkiye'nin dört bir yanında yanmış bir ormanın yerine ne yaptılarsa onlara maddi manevi en büyük cezayı verin ki bir daha “Biz burada bir yer açarsak buradan iyi para kazanırız.” diyemesin kimse. Ben bu çağrıyı açıklıkla yapıyorum.

Son sözüm de şu: Dün burada bir tartışma yaşadık, kıymetli bir tartışmaydı. Sistem tartışmalarının devamında biz dedik ki: Demokrasi darbelerin panzehridir. Demokratik güçlü parlamenter sistemlerde darbe olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Darbe olursa nereye olur? Tek adam rejimlerine olur. Dünyada da güçlü parlamenter sistemler darbe görmüyor ama tek adam rejimleri, başkanlık sistemleri darbe görüyor çünkü demokrasi yok, kuvvetler ayrılığı yok, olmadığı yerde her türlü acziyet sizi buluyor. Biz 15 Temmuza da liyakat yerine sadakati ve bir cemaati önceleyenlere verilen imkânlar yüzünden gittik. Bana itirazlar geldi, dediler ki: “Bütün darbeler parlamenter sistemlerde oluyor.” Çıkardım arkadaşlar -grup başkan vekillerimizle ve zatıalinizle kabul buyurursanız paylaşacağım fotokopisini- 2000 yılından bugüne kadar 22 darbe olmuş dünyada, resmî kayıtlarda; 18’i başkanlık sistemlerine, 3’ü krallara, 1 tanesi parlamenter sisteme…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 5 Aralık 2006’de Fiji darbesi parlamenter sisteme. Fiji sözde parlamenter sistemle yönetiliyor. Onun dışında 21 Ocak 2000’de Ekvador’da başkanlık sistemine karşı yapılan darbeyle başlayın, Moritanya 6 Ağustos 2008, Mali 21 Mart 2012, Tayland, Zimbabve, Yemen, Honduras ve ta Sudan’daki son darbeye kadar bunların hepsi başkanlık sistemlerine karşı yapılmış.

Arkadaşlar, bir şey söylüyorsak bilip de söylüyoruz, uyarımız varsa size ama sonuçta Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine. Bugün siz iktidarsınız, yarın başkası. Demokrasiyi sağlamadan, kuvvetler ayrılığı olmadan en sevdiğinize bütün yetkileri verdiniz mi onu darbenin hedefi yapıyorsunuz. Ben bu bilgiyi sizlerle paylaşıyorum.

Rejim tartışmaları önemlidir, sistem tartışmaları önemlidir. Demokrasiye sığınacağız, kuvvetler ayrılığını sağlayacağız, yargı bağımsızlığını sağlayacağız, darbeleri defedeceğiz, başka yolu yok. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

27.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Srebrenitsa soykırımının 24’üncü yıl dönümüne, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin daha iyi çalışması için hep birlikte katkı vereceklerine, ormancılık faaliyetinde çalışan geçici işçilerin dört ay süre uzatımı talebinin yenilendiğine, On Birinci Kalkınma Planı’na ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bütün darbe ve işgal girişimlerinin yaşandığı süreçlerde parlamenter hükûmet sisteminde hep beraber Türkiye’de olduklarına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, yirmi dört yıl önce bugün, Srebrenitsa’da, sızısını hâlâ içimizde taşıdığımız, tarifi mümkün olmayan acılar yaşandı. Avrupa’nın göbeğinde, dünyanın gözü önünde yaşanan bu katliamı hiçbir zaman unutmadık, unutturmayacağız. Küresel sistemin sınıfta kaldığı o gün Bosna Hersekli kardeşlerimizin acısını hafifletmek ve paylaşmak için elimizden gelen gayreti nasıl gösterdiysek bugün de tüm kalbimizle onların yanındayız.

Sadece Boşnak kardeşlerimiz değil, hiç kimsenin böyle bir duruma düşmemesi, böyle katliamların yaşanmaması için, yeniden, büyük Türkiye'nin öncülüğünde, adil ve merhametli yeni bir dünyanın inşa edilmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Yaşanan katliamın yıl dönümü sebebiyle katledilen Boşnak kardeşlerimize ve millî kahraman Aliya İzzetbegoviç’e Rabb’imden rahmet ve mağfiret diliyorum.

Değerli milletvekilleri, 31 Mart yerel seçimlerinde Türkiye genelinde aldığı yaklaşık yüzde 52 oyla, açıkça, milletimiz, 16 Nisanda ve 24 Haziranda iradesini tekrarlamış ve sistem tartışmalarını kapatmıştır. Herkesin bu açık millî iradeye, millî karara saygı duyması gerekir. Artık önümüze bakacağız. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin daha iyi çalışmasına hep birlikte katkı vereceğiz, yapılması gereken budur.

Değerli milletvekilleri, ormancılık faaliyetinde bulunan işçi kardeşlerimize müjdeyi, dün, Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat kendileri verdiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açalım sistemi lütfen.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ormancılık faaliyetleri ve orman yangınlarıyla mücadelede ortaya çıkan ihtiyaca binaen bütün geçici işçiler için dört ay süre uzatımı talebi yenilendi. Orman işçisi kardeşlerimize bu vesileyle hayırlı olsun diyorum.

Orman bölgelerimizi bugüne kadar nasıl büyüttüysek bundan sonra da orman varlığımızı artıracağız ve asla anayasal koruma altında olan ormanlarımızla ilgili herhangi bir imar faaliyetinin gerçekleşmeyeceği hususunda buradan değerli grup başkan vekillerinin ortaya koyduğu hassasiyeti hep beraber takip edeceğimizin de bilinmesini isterim.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açalım sistemi lütfen.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Değerli arkadaşlar, ayrıca, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk kalkınma planı olan 2019-2023 dönemini kapsayan On Birinci Kalkınma Planı, Cumhurbaşkanımızın onayının ardından Türkiye Büyük Millet Meclisine sunuldu, milletimize hayırlı olsun diyorum. On yedi yıldır kararlılıkla sürdürdüğümüz, vesayetle, terör örgütleriyle ve darbelerle mücadelenin ardından yepyeni bir dönem başlıyor. Her alanda topyekûn değişim ve dönüşüme hep birlikte inşallah şahit olacağız.

Beş temel unsur üzerine kurulu olan On Birinci Kalkınma Planı, rekabetçi üretim ve verimlilik, istikrarlı ve güçlü ekonomi, nitelikli insan ve güçlü toplum, yaşanabilir şehirler ve sürdürülebilir çevre, hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim eksenlerinden oluşuyor. Plan, katılımcı bir anlayışla ve uzun bir çalışma sonucu hazırlanırken tüm bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, kamu meslek teşekkülleri ile sivil toplum örgütleri hazırlıklara katıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Başkan, toparlayın lütfen.

Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bütün sivil toplum örgütleriyle istişareler neticesinde ve ayrıca internet üzerinden gerçekleştirilen vatandaş anketi yoluyla da vatandaşlarımızın, katılımcıların görüş ve fikirleri, önerileri alındı. Güçlü demokrasiyle birlikte istihdam artırılacak, enflasyon düşürülecek, yerli üretim payı artırılacak, dışa bağımlılıktaki istikrarlı düşüş her alanda devam edecek. Bu planla aziz milletimizin beklentileri önemli oranda karşılanmış olacak. Güçlü ve büyük Türkiye, yeniden büyük Türkiye yolunda emin adımlar atılmaya ve daha büyümeye… Üretimi artırırken de adil paylaşım için gerekli bütün çalışmalarımız inşallah hız kazanacak. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, AK PARTİ’nin yönetiminde Türkiye 2023 hedeflerine mutlaka ulaşacak, Türkiye’nin öncülüğünde yeni bir dünya kurulacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu duygu ve düşüncelerle her birinizi selamlarken şunu ifade etmek isterim ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak hep beraber 1961, 1982 darbelerinin ve 28 Şubat postmodern darbesinin, 27 Nisan e-muhtırasının, 15 Temmuz 2016 uluslararası darbe ve işgal girişimlerinin yapıldığı ve yapılmak istendiği süreçlerde parlamenter hükûmet sisteminde, hep beraber, Türkiye’de olduğumuzun da hatırlanmasını talep ederim.

Bu düşüncelerle hepinize selam ve hürmetlerimi sunarım.

BAŞKAN – Sayın Özel, size bir sataşma…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, bir cümle ama…

BAŞKAN – Ama zaten sayın grup başkan vekillerinin konuşmaları neredeyse bir korsan bildiriye dönüştü yani süre itibarıyla.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok, yok.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, tartışma kıymetli. Şimdi, şöyle bir savunma olur mu: “Türkiye zaten parlamenter sistemle yönetiliyordu, bütün darbeler orada oldu.” E, son 15 Temmuz darbesi de yönettiğiniz parlamenter sistem içinde oldu ama parlamenter sistem gibi yönetmediğiniz için, her şeyin bir imamı olduğu için oldu değil mi? Şimdi, her şeye Parlamento hâkim olsaydı… (CHP sıralarından alkışlar) Her şeyin imamı vardı, ona emanetti, denge denetleme yoktu, liyakat yoktu ondan oldu. Şimdi, Türkiye’de bir çare bulamayız, ben derim şöyle oldu, o der böyle oldu ama bir gerçek var, bir gerçek; dünyaya bakacağız. Parlamenter sistemle yönetilen dünya kadar ülke var, başkanlıkla yönetilen dünya kadar ülke var. Bir istatistik yapacaksanız ikisinin karşılaştırılması mümkün. Bu dünyada…

BAŞKAN – Her ülkenin de kendi iç dinamikleri var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle ama istatistik bu kadar yanılmaz. 2000 yılından bugüne kadar 22 darbenin 1’i parlamenter sistemde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben bunu gösteriyorum. Buna karşı güçlü bir argümanınız varsa konuşalım.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Değerli Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Sayın milletvekilleri, dünkü tartışma, bir milletvekilimizin Türkiye’de yaşanan süreçlere ilişkin bir değerlendirmesiydi, uluslararası bir değerlendirme değildi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben söylemiştim, ben; o yanlış anlamış.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben sadece onu hatırlatmak istedim ve şunu ifade ediyorum -tartışmanın anlamı da yok- net bir şekilde: 60, 80 ve 28 Şubat darbelerini hep beraber yaşadık. İnşallah, bundan sonra artık vesayet odaklarının başkaldırması söz konusu olamayacak. Milletimiz iradesiyle kendi kararını, kendi geleceğini belirledi. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin demokratik bir şekilde, en iyi uygulamalarını ortaya koymak suretiyle, inşallah, cumhuriyet rejimimizde devlet-millet kaynaşmasıyla daha güzel günlere hep beraber ulaşacağız diyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve arkadaşları tarafından, uyuşturucu ve uyarıcı madde bağımlılığı sorununun tüm yönleriyle araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

11/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 11/7/2019 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                  Yavuz Ağıralioğlu

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve arkadaşları tarafından, uyuşturucu ve uyarıcı madde bağımlılığı sorununun tüm yönleriyle araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/7/2019 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Yasin Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Uyuşturucu madde kullanımı, bireysel ve toplumsal hayatı tehdit eden, tüm insanlığın karşı karşıya kaldığı en önemli problemlerin başında gelmektedir. Uyuşturucu kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan zararlar sadece kullanıcıyla sınırlı sağlık sorunlarından ibaret değildir. Sağlık sorunlarının yanı sıra, çoğu zaman kişinin ailesine, içinde bulunduğu çevreye ve dolayısıyla toplumun tamamına yansıyan adli, sosyal ve ekonomik problemleri de beraberinde getirmektedir.

Ülkemiz, coğrafi konumu ve genç nüfusu sebebiyle uyuşturucudan doğrudan etkilenen ülkeler arasındadır. Türkiye, gerek Asya’da üretilen ve Avrupa’ya transfer edilen eroin kaçakçılığında gerekse Avrupa’da üretilen ve Asya’ya sevkiyatı yapılan sentetik uyuşturucu kaçakçılığında transit geçiş konumundadır ve hedef bir ülkedir. Eroin, Avrupa’ya 4 ana kaçakçılık rotası üzerinden gitmektedir. Ülkemiz bu kapsamda son derece önemli bir güzergâh olan Balkan rotası üzerinde yer almakla birlikte bu rotanın Suriye ve Irak’ı da kapsayan bir yan rotası daha ortaya çıkmıştır. Bunun nedeni de Türkiye'nin izlediği göç politikasının acı bir yansımasıdır.

Uyuşturucu ticareti özellikle geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısından itibaren menfaat şebekesi için rant, terörizm için finans kaynağı, uluslararası ilişkilerde ideolojik ve politik araç ve hedeftir. Konunun uzmanlarınca hazırlanan raporlarda bilhassa terör örgütlerinin uyuşturucu suçlarından elde ettiği bu geliri silah, barınma, beslenme, iletişim ve propaganda gibi ihtiyaçlarını organize etmek için finans kaynağı olarak kullandığı ortaya çıkmaktadır. Ayrıca uyuşturucu bağımlılığıyla ilgili suçlarda, hırsızlık, gasp, cinayet, fuhuş, eş cinsel ilişki gibi suçlarda da artış olduğu bilinen bir gerçektir. Uyuşturucu sorunu bu bağlamda bileşik suçları da etkilemektedir.

Ülkemizde uyuşturucuyla mücadele, Anayasa’mızın 58’inci maddesinde yer alan “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” hükmüne dayanılarak yapılmaktadır ve ne yazık ki özellikle sosyal medyanın yaygınlaşması, bireysel yalnızlaşma en çok da gençleri etkilemekte, madde kullanım yaşı ve bağımlılık ilkokul seviyelerine kadar inebilmektedir. Bu konuda hem uluslararası veriler hem de Emniyet Genel Müdürlüğünün kendi verileri tehlikenin boyutunun ne kadar büyük olduğunu en acı gerçeğiyle ortaya koymaktadır. 11-12, hatta 10 yaşında bile madde bağımlılığı için hastaneye getirilen çocuklarımız var. Sadece 2017 yılında maddeye bağlı ölüm nedeniyle 14 yaşında 3 evladımız hayatını kaybetmiştir. İşin en kötüsü ne biliyor musunuz? Birleşmiş Milletler verilerine göre sentetik uyuşturucu kullanımı sonucunda yaşanan ölümlerde Avrupa ülkeleri arasında 1’inci sıradayız. Sentetik uyuşturucunun bu kadar yaygınlaşmasının nedeni ise diğerlerinden ucuz olması. Uyuşturucu tacirleri artık zengin ailelere değil, fakir fukaraya da göz dikmiş durumda. Bu çok ciddi bir sorun. Gençlerimiz tehdit altında, ülkemizin geleceği tehdit altında.

Ceza mevzuatımızda gerek uyuşturucu madde kullanımı gerek bu maddelerin imal ve ticareti gerekse uyuşturucu madde kullanımının kolaylaştırılması ve özendirilmesi gibi bağlantılı eylemler ceza yaptırımına bağlanmış. Uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri kullanmak ve kullanmak için bulundurmak eylemleriyle ilgili mevzuatımızda, cezalandırmaya alternatif olacak şekilde kişi hakkında erteleme kararı verilmesi, ayrıca erteleme süresi zarfında tedavi veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanması imkânı getirilmiştir. Kişi, erteleme süresi içinde kendisine yüklenen yükümlülüklerini ihlal ettiğinde ya da tekrar uyuşturucu kullandığında hapis cezası istemiyle hakkında kamu davası açılmaktadır. Bununla birlikte, ülkemizde uyuşturucu bağımlılarının -kanun ve uygulamalarında- tedaviye gönderildiği, ancak mevcut sistemle bağımlılığından kurtulmadığı, uyuşturucuyla mücadelenin genel itibarıyla önleme çalışmalarıyla kısıtlı kaldığı ve bu yapıyla cezai yaptırımların ve tedavinin yetersiz olduğu da ortadadır.

Uyuşturucuyla mücadele, arzıyla mücadele “önleme ve eğitim” ve “tedavi ve rehabilitasyon” başlıklarında etkin bir şekilde eş zamanlı mücadeleyi gerektiren bir konudur. Bu kapsamda yürütülen çalışmaların başarıya ulaşmasında tüm kurum ve kuruluşların ortak hareket etmesi zorunludur. Bu nedenle, uyuşturucu ve uyarıcı madde bağımlılarının, bu bağımlılıktan kurtulmalarını sağlamak amacıyla ilgili mevzuatta acil ve köklü değişikliklere ihtiyaç vardır. Her şeyden önce, bağımlılıkla mücadele için müstakil bir kurumun oluşturulması ve bu kurumun, diğer kurum ve kuruluşlarla birlikte koordineli çalışması çok önemli bir adım olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın sözlerinizi lütfen.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Tedavi merkezlerinin kurulması ve tedavi sürecinin zorunlu tutularak süresinin uzatılması, tedavi süresi içinde bireylere kültürel ve mesleki eğitimler verilerek tedavi bitiminde iş imkânının sağlanması, sosyal hayata adaptasyonunun yapılarak topluma kazandırılması önem arz etmektedir. 26’ncı Dönemde de bu konuyla ilgili oluşturulan komisyon tarafından 422 sayfalık bir rapor hazırlanıp Genel Kurulun gündemine getirilmişti. Ama ne yazık ki bir senedir somut hiçbir adım atılmamıştır.

Bu gerekçelerle, uyuşturucu ve uyarıcı madde bağımlılığıyla ilgili yaşanan sorunların nedenlerini araştırmak, uyuşturucuyla mücadelede alınacak önlemleri belirlemek amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ettik.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, uyuşturucuyla ilgili araştırma talebi konusunda söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle, uyuşturucu madde bağımlılığı, genel olarak da madde bağımlılığı oldukça vahim boyutlara varmış durumda. Gerçekten ilkokul düzeyinde, ortaokul düzeyinde, lise ve üniversite çağında ve özellikle yoksulluğun, işsizliğin kol gezdiği yerlerde zaman zaman artıp farklı yerlerde değişkenlik gösterdiğini biliyoruz.

Bu konuda en son söyleyeceğimi başta söylemek isterim yine: Kesinlikle bir araştırma yapmalıyız. Uyuşturucu neden artıyor? Ticareti nereden yapılıyor? Bunlara kimler destek oluyor? Cezasızlık politikası uyuşturucu alanında da devam ediyor mu? Denetimli serbestlik hükümleri yeterli midir? Bütün bunların ciddi bir şekilde Meclis tarafından araştırılması ve çözüm noktasında irade göstermemiz mecburidir. Bu nedenle, bu konuda herkesin hassasiyet göstermesi gerekiyor.

Şimdi, Sağlık Bakanlığı verileri var, başka veriler var ve veriler çok vahim bir tabloyu bize ifade ediyor. Bu verilere göre madde bağımlılığı ve tıbbi yardım talebi her geçen gün artış gösteriyor. Mesela, şöyle bir rakam var: 2004 yılında 1.417 kişi yatarak tedavi olurken 2013 yılında bu rakam 11.262’ye yükselmiş. Gitgide uyuşturucu kullanımında da bağımlılığında da tedavi için taleplerde de ciddi bir artış var. 2017 yılında Türkiye’de uyuşturucu madde suçlarında bir önceki yıla kıyasla yüzde 45 oranında bir artış var.

Peki, neden önlenemiyor? Bu konuda birçok sebep var yani bunlara bu süre tabii ki yetmeyecek ama önlenememesinin başlıca sebeplerini şöyle söyleyelim: Özellikle suç ve ceza politikasının yeterli ve etkin kullanılmadığını söylemek isterim. Yine, uyuşturucu maddenin temininde, dolaşımında ve önlenmesinde normalde rol alması gereken kolluk gücünün maalesef görev aldığını biliyoruz. Yani buna ilişkin çok tipik bir örnek var, söylemeden geçemeyeceğim. İzmir Aliağa’da gerçekleştirilen bir operasyonda 400 kilo uyuşturucunun sanıklarından biri Bilgehan Özkozanoğlu, Hakkâri ili Çukurca İlçe Jandarma Komutanı. Bu veri aslında bize bir şey gösteriyor. Özellikle halk arasında yaygın olan kolluk gücünün -yani gerçekten bunu üzülerek ifade ediyorum tabii ki, bu mutluluk duyulacak bir şey değil- bu meselede zaman zaman yer aldığıdır. Hakkâri Yüksekova çetesi hâlâ hafızalarımızdadır, davayı gözlemci olarak izlemiştim. Bu önleme görevleri olanların bu konuda, bunun da ciddiyetle üzerinde durması gerekiyor. Bizim genel merkezimizin, genel meclisimizin, HDP’nin Gençlik Meclisinin uyuşturucuya, asimilasyona ve yozlaşmaya karşı bir yıl sürecek bir kampanyası var

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu kampanyayı yapan gençler engelleniyor ama uyuşturucuyu dağıtan, bağımlılığı artıran, bu konuda ticaretini yapanlar engellenmiyor. En son Ağrı’da, içinde “kürdistan” geçtiği için bu broşürlerin dağıtımı engellenmiştir. Uyuşturucu mu tehlikeli “kürdistan” kavramının geçmesi mi tehlikeli? Bütün bunları sorgulamamız lazım. Sokaklarda, okul önlerinde dağıtılan uyuşturucuyu da hepimiz görüyoruz. Adana’da, Mersin’de, Diyarbakır’da ya da başka illerde buna tanıklık ediyoruz. Bu yönüyle, uyuşturucuyu önleme meselesi hepimizin ortak sorunu olmak zorundadır. Çocuklarımızı madde bağımlılığından, gençliği madde bağımlılığından korumak durumundayız ve bunun için, bu önlemler için geniş çaplı bir araştırmayla, sadece uzman dinlemeyle değil, araştırmayla ve çözüm önerileri üretmekle işe başlayabiliriz.

Bu vesileyle HDP Gençlik Meclislerini de tebrik ediyorum, başarı diliyorum. Bu kampanyada bizler de onlarla birlikte olacağız.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Sevda Erdan Kılıç.

Buyurun Sayın Kılıç. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubunun uyuşturucu madde bağımlılığıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğu araştırma önergesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Tabii ki uyuşturucu gibi önemli bir konuyu üç dakikada konuşabilmek çok mümkün değil ve üç dakikaya sığdırmak da çok mümkün değil.

AKP’nin on yedi yıllık iktidarları döneminde uyuşturucuyla mücadele konusunda ne kadar samimiyetsiz olduğunu hep beraber gördük. En son olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesinde CHP Grubumuzun uyuşturucuyla mücadele komisyonu kurulması önerisi de yine AKP’nin oylarıyla reddedildi.

Değerli milletvekilleri, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımı bu iktidar döneminde yüzde 678 arttı hatta ve maalesef diğer konuşmacıların da söylediği gibi ilkokul seviyesine kadar indi. Okullarda koruyucu ve önleyici ve iyileştirici tedbirler alınarak uyuşturucu madde kullanımının zararları konusunda etkili ve nitelikli çalışmalar yapılmadı. Değerli milletvekilleri, bunun ne kadar vahim bir tablo olduğunu hepimiz görmekteyiz.

Kalitesiz eğitim sistemi, işsizliğin ortaya çıkardığı gelecek kaygısı ve çocukların yetiştirilme tarzlarından uyuşturucu madde bağımlılığının neden gittikçe arttığını görmekteyiz. TÜİK verilerine göre uyuşturucuyla ilgili suçlardan cezaevine girenlerin sayısı sadece 2009 ile 2013 yılları arasında yüzde 355 oranında artarken 2.605’ten 11.851’e kadar yükselmiştir. 2010 yılında ortaya çıkan, “bonzai” ismiyle anılan sentetik uyuşturucunun kullanımında bugüne kadar yüzde 300 artış oldu, âdeta ülkede bir bonzai patlaması oldu. Alkol ve sigara dışında bağımlılık yapan maddelerin kullanımı yalnızca son üç yılda yüzde 20 arttı.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde uyuşturucu madde kullanımındaki tablo bu kadar vahim iken bundan sonrası için neler yapabileceğimizi ve ne tedbirler alabileceğimizi konuşmak zorundayız. Tabii ki öncelikle ülkemize hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi, huzuru, güveni ve barışı getirmedikçe diğer birçok konuda olduğu gibi uyuşturucuyla mücadele konusunda da başarılı olmamız mümkün görülmemektedir.

Ve son sözüm yine iktidara: Ülkeyi bu son on yedi yılda öyle bir yönetemediniz, öyle bir yönetemediniz ki çoluğu çocuğu, genci, yaşlısı, herkes sayenizde bonzai bağımlısı oldu.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Uygur konuşacaktır.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Uyuşturucu ve uyarıcı madde bağımlılığıyla ilgili verilmiş olan İYİ PARTİ grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, yirmi dört yıl önce bugün tüm dünyanın gözleri önünde, Avrupa’nın göbeğinde, Srebrenitsa’da vahşice katledilen 8.372 Boşnak kardeşimizi rahmetle yâd ediyorum. İnsanlığın en ağır utanç vesikalarından biri olan bu soykırımı unutmayacağız ve unutturmayacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uyuşturucu kullanımı kişinin yalnızca kendisine değil, ailesine ve çevreye, topluma da olumsuz yansımaları olan bir sorundur. Uyuşturucu, özellikle genç nesilleri tehdit ederek toplumların geleceğine zarar vermektedir. Tüm bu riskler göz önüne alındığında uyuşturucuyla mücadele çalışmalarının temelini önleme çalışmaları oluşturmaktadır. Bu çerçevede AK PARTİ hükûmetleri döneminde önemli adımlar atılmıştır. Öncelikle, uyuşturucuyla mücadele noktasında, uyuşturucuyla mücadeleyi kapsayan çalışmalar konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisimizin çatısı altında ilgili komisyonlar çalışmalarını yürütmüştür ve bundan sonra da yürütmeye devam edecektir.

13 Kasım 2014 tarihli Başbakanlık Genelgesi’yle, 8 bakanın katılımlarıyla Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Kurulu oluşturuldu. Yüksek Kurula bağlı Uyuşturucu ile Mücadele Kurulu, Uyuşturucu ile Mücadele Teknik Kurulu ve çalışmaların iller düzeyinde yürütülmesi için de il uyuşturucuyla mücadele koordinasyon kurulları oluşturuldu.

Bağımlılık yapıcı maddelerin aralarındaki geçirgenlik de dikkate alınarak bu çok sektörlü yapı, uyuşturucunun yanı sıra tütün, alkol gibi bağımlılık yapıcı maddelerin tamamını ve kumar, dijital oyun bağımlılığı gibi bağımlılıkların da önlenmesine yönelik çalışmaları da içerecek şekilde genişletildi.

9 Aralık 2017 tarihli Başbakanlık Genelgesi’yle Bağımlılık ile Mücadele Yüksek Kurulu oluşturuldu. Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçilmesiyle birlikte de 14 Şubat 2019 tarihli Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’yle Bağımlılık ile Mücadele Yüksek Kurulu yeniden yapılandırıldı.

Uyuşturucuyla mücadele kapsamında, 2015 Uyuşturucu ile Mücadele Acil Eylem Planı, 2016-2018 yıllarını kapsayan Uyuşturucu ile Mücadele Ulusal Eylem Planı, 2018-2023 Uyuşturucu ve Tütünle Mücadele Ulusal Strateji Belgesi ve Eylem Planları da yayımlandı. Bu ulusal eylem planına göre, faaliyetler 11 ana başlıkta belirlendi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

BELGİN UYGUR (Devamla) - Bunlar, uyuşturucuya ulaşılabilirliğin önlenmesi, toplumun uyuşturucuyla mücadeleye katılımı, uyuşturucuyla mücadelede sosyal uyum, iletişim, tedavi, uyuşturucuyla mücadele sürecinin yürütümü ve koordinasyonu, izleme ve değerlendirilmesi, mücadelenin finansal boyutu, mücadelede yerel yönetimler ve STK’lerle iş birliği, uyuşturucuyla mücadelede danışma birimleri, uluslararası deneyimler ve başarılı ülke modelleridir.

Eylem planları kapsamında, kurumlar arası güçlü iş birliği ve koordinasyon mekanizması kuruldu, gümrük kapılarının ve sınırların güçlendirilmesinin yanı sıra, sokak bazlı mücadelelerin narkotimlerle desteklenmesiyle uyuşturucuya ulaşılabilirlik de zorlaştırıldı.

Mevzuatta yapılan düzenlemelerle; uyuşturucuyla ilgili suçlarda uygulanan cezai müeyyideler artırıldı, eğitim kurumlarına yönelik programlar güçlendirildi, yaş gruplarına özel Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı hayata geçirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BELGİN UYGUR (Devamla) – Vatandaşın kolay ulaşarak…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

BELGİN UYGUR (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Feleknas Uca ve arkadaşları tarafından, Bingöl, Mardin ve Tunceli illerinde yaşanan taciz iddialarının araştırılması amacıyla 9/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

11/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 11/7/2019 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Fatma Kurtulan

                                                                                           Mersin

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

9 Temmuz 2019 tarihinde Batman Milletvekili Sayın Feleknas Uca ve arkadaşları tarafından (2995 sıra numaralı) Bingöl, Mardin ve Tunceli illerinde yaşanan taciz iddialarının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/7/2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Dilan Taşdemir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, Genel Kurulu selamlıyorum.

Yani gündemin hiç değişmeyen ve söz gelişi değil, gerçek anlamda can yakıcı ve can alıcı sorunlarından biri olan, kadınların her gün maruz kaldığı kadın cinayetleri, taciz, tecavüz ve şantaj olmak üzere kadına yönelik her türlü şiddet, baskı artarak devam ediyor. Kadınlar her gün sokakta, alanlarda hatta Meclis kürsüsünde, kadınlara yönelik bu şiddeti görünür kılmaya ve mücadele ederek durdurmaya çalışıyor. Ama maalesef, kadınların bu çığlığı bir türlü AKP iktidarı tarafından duyulmuyor, duyulmamakta da ısrar ediliyor, duyulduğunda da ya bu politikalar meşrulaştırmaya çalışılıyor ya da bu politikalarla destekleniyor.

Değerli arkadaşlar, bu konuda sadece birkaç ayda yaşanan olaylar, durumun vahametini göstermek açısından yeterlidir. Her yaşta, her meslekte, her statüde kadınlar her gün sokak ortasında vahşice katledilmektedir. İçerisinde doktor, genç öğrenci kadınlar, yine ev kadınlarının da olduğu 40’a yakın kadın sadece haziran ayı içerisinde katledildi. Yine, bu vahim tablonun içerisinde bir vahamet daha yaşanmaktadır; o da özellikle kamu kurumlarında çalışan erkeklerin faili olduğu, aslında şebekeler ve çeteler şeklinde çalıştığı taciz, tecavüz ve şantaj olayları tek tek basına yansıyor. Fakat bunların üzerine gitmek, açığa çıkarmak ve cezalandırmak yerine sessiz kalındığını bizler izliyoruz, görüyoruz. Bu örneklerden biri, Mardin Belediyesine atanan kayyum tarafından belediyeye bağlı Kent AŞ’ye müdür olarak görevlendirilen bir polis memurunun belediyeye gelip iş başvurusunda bulunan bir genç kadına yönelik taciz iddialarıdır. Değerli arkadaşlar, genç kadını iş karşılığında cinsel ilişkiye zorladığına dair basına ses kayıtları yansıdı. Yine, kadın örgütlerinin mücadelesiyle bir dava açıldı. Bakın, bu, çok uç ve çok önemli bir noktadır; mahkeme bu ses kayıtlarına rağmen, bu açığa çıkan, açık ve net olduğu anlaşılan taciz olayına karşı ne yaptı? Takipsizlik kararı verdi. Biz, bu kararla aslında kadınlara bir mesaj verildiğini biliyoruz; kadınlara şu mesajı veriyorsunuz: “Evinizde oturun, dışarı çıkmayın, kamusal hayata, eğitime, çalışma hayatına katılmayın; katılırsanız buralarda başınıza geleceklerden biz sorumlu değiliz, sizi koruyacak herhangi bir hukuk mekanizması da yoktur.” Diğer bir mesaj ise bu tacizci erkekleredir, onlara da “Yaptığınız yanınıza kâr kalıyor, bunları sürdürmeye devam edin.” mesajı veriliyor.

Değerli arkadaşlar, yine benzer bir durum Bingöl’de yaşandı. “Son Çekim Operasyonu” adı verilen bir operasyonla gündeme gelen, para karşılığında yine cinsel ilişkiye zorlayan, çektikleri görüntülerle şantaj yapan bir suç şebekesi Bingöl’de açığa çıktı. Bir operasyon düzenlendi ama ne zaman? Üç yıl sonra. Bu sözü edilen eylemler 2016’da yaşandı, basına yansıdı. Aslında herkesin de bildiği, oradaki emniyet güçlerinin de yakından takip ettiği bu olaya üç yıl sonra bir müdahale, bir operasyon gerçekleşti. Aslında, işin en vahimi ise bu operasyonun içerisinde olan kişilerin kimlikleri.

Bakın, içerisinde uzman çavuş, korucu ve bir dönemin siyasetçileri yer alıyor ama maalesef, biz bunların kimler olduğunu bilmiyoruz çünkü mahkeme, yine failleri yani tacizcileri, tecavüzcüleri korumaya alarak bir gizlilik kararı getirmiştir.

Son olarak, Dersim Munzur Üniversitesinde Bilgi İşlem Dairesi Başkanı olan kişinin kadın öğrencilere yönelik cinsel saldırıda bulunduğu, öğrencileri tehdit ederek nüfuzlu kişilere para karşılığında cinsel ilişkiye zorladığına dair basına kimi haberler, kimi bilgiler sızdırıldı, sızdı ya da bu arada yansıdığını biliyoruz, oradan takip ettik.

Yine, bu kişinin iş insanlarıyla olan ilişkileri ve yaptığı alışverişlerden dolayı banka hesaplarında milyonluk transferin göründüğü, aslında yüklü bir hesabı olduğu açığa çıktı. Bu iddialara ilişkin herhangi bir soruşturmanın yapılmadığını, herhangi bir kovuşturmanın yapılmadığını bizler çok iyi biliyoruz.

Tabii ki bunun neden hesabı sorulmuyor, neden burada herhangi bir yaptırım olmuyor? Bizce bu politika, özel ve sistematik bir politikadır, özel olarak uygulanıyor. Bizler, kadınlar olarak elbette ki bunun takipçisi olmaya devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Başkan, sözümü bitireyim.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Kadın cinayetlerine, kadına yönelik şiddete karşı her alanda, her yerde bunun mücadelesini kadın örgütleriyle birlikte vereceğiz ve biz bu erkek şiddetini reddediyoruz, reddetmeye de devam edeceğiz. Ama bu konuda, her zaman yaptığınız gibi lütfen, savunmaya geçmeyin, izahat getirmeyin.

Özellikle bu sırada oturan kadın milletvekillerine sesleniyorum: Kadınların bu sesine, bu çığlığına kulak kabartın, bu araştırma komisyonuna “evet” deyin.

Diğer anlamda ise yine, her gün öldürülen -yıl içerisinde 300-400 kadın öldürüldü, haziran ayı içerisinde 40 kadın öldürüldü- kadınlara yönelik de hemen, Meclisin acilen toplanması gerekiyor, özel bir oturum gerçekleşmesi gerekiyor, bu anlamda da bir an önce bu kadınların sesine, çığlığına ses olunması gerekiyor.

Diğer bir noktaysa, arkadaşlar, bunlar yapısal sorunlardır, öyle kısa müdahalelerle, öyle dönemsel politikalarla çözülmez. Biz daha önce de çokça ifade ettik, bu kürsüde de ifade ettik, bir kadın bakanlığının artık kurulması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Bir an önce kadın bakanlığının kurulması için de girişimde bulunulmalıdır.

Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bankoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreler geçiyor Sayın Bankoğlu. Yolda geçen süreyi de dâhil edeceğim bundan sonra.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok artık, bir onu yapmamıştınız hakikaten.

CHP GRUBU ADINA AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Nezaketiniz için teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın vekiller, Bingöl, Mardin ve Tunceli’de yaşandığı iddia edilen taciz, cinsel ilişkiye zorlama ve şantaj suçunun araştırılmasıyla ilgili verilen Meclis araştırması önergesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Size sormak istiyorum, hemcinslerim, kadın vekil arkadaşlarım öncelikle; lütfen, bir düşünün, erkek vekillerimiz, siz de lütfen eşlerinizi, kız kardeşlerinizi düşünün, bir gözünüzün önüne getirin: Bir taciz veya tecavüz vakası başınıza gelseydi ne yapardınız? Bu tür olayların artmasının sebeplerini araştırmak ve engellemek ister miydiniz? Size bir fırsat bugün. Araştırma önergesinde değinilen ve basına da yansımış olan olaylar oldukça üzücü ama ülkemiz bakımından daha çarpıcı olan haziran ayındaki veriler. Haziran ayında 4 kadına tecavüz edilmiş, 43 kadın seks işçiliğine zorlanmış ve 34 kadın tacize uğramıştır ve bunlar sadece bizim bildiklerimiz.

Yine, bundan -daha da vahimi var- daha da feci olan, bundan daha utanç verici olansa şu: Bunlara göz yumulması, sessiz kalınması ve adalete inanan bu mağdurların karşısında olan bir anlayış ve buna karşı hiçbir şey yapılmaması. Evet, kadına şiddet, taciz olayları sistemli olarak artıyor. Mesela, Van’da 38 günlük, İzmir’de 17 aylık bebeğe tecavüz edildi ama Antalya’da 10 yaşındaki kız çocuğunu taciz eden apartman görevlisi iyi hâlden serbest kaldı, “Rızası vardı, eteği kısaydı.” diyen erkekler indirim aldı değerli vekiller.

Şimdi, tüm bu suçlarla mücadeleye karşı bizim uluslararası sözleşmelerimiz ve iç hukuk yollarımız var ama asıl problem, bunlardaki uygulama eksikliğimiz ve zihniyet değişikliğine olan ihtiyaç. Bakın, daha üçüncü duruşması görülen Şule Çet davasından bahsedeyim size. Israrla intihar olduğu savunulan ancak cinayet ve hatta cinsel saldırı gerçekleştiği yönünde önemli deliller içeren bu davada Şule Çet’in, bir kadının o saatte orada ne yaptığını sorgulamak olamaz bizim zihniyetimiz veya hizmetleriyle her zaman gurur duyduğunuzu söylediğiniz Ensar Vakfında yaşanan taciz olaylarıyla ilgili eski Aile Bakanının “Bir kereden bir şey olmaz.” dediği gibi diyemeyiz biz ama biz, metrobüste tacize uğrayan hemcinsim gibi “Ben susmayacağım, sen utanacaksın!” diyebildiğimizde ancak bir ilerleme sağlayabiliriz değerli vekiller. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

AYSU BANKOĞLU (Devamla) – Adalet bu mudur diyorum ve hepinizi bu araştırma önergesini desteklemeye davet ediyorum.

Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Şeyhmus Dinçel.

Buyurun Sayın Dinçel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞEYHMUS DİNÇEL (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen çok değerli vatandaşlarımız; HDP grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cinsel taciz ve benzeri eylemler, insani, ahlaki ve dinî hiçbir yargıya sığmadığı aşikâr olan meselelerdir. Ne yazık ki hem ülkemizde hem de dünyada insanlıktan nasibini almamış birtakım kişilerin bu tür eylemlerine şahit olmaktayız. Şahsım ve grubum adına tümünü nefretle kınıyorum.

Bir süre önce kamuoyuna da yansıdığı üzere, ilimiz Mardin’de kınadığımız bu olaylardan biri vuku buldu. Söz konusu iddialarla ilgili olarak adli ve idari makamlar gecikmeksizin araştırmalarına başlamış, adı geçen personele karşı kanunun şu aşamada izin verdiği tüm yaptırımlar uygulanmıştır. Şahıs hakkında Emniyet Müdürümüzün derhâl harekete geçmesiyle idari soruşturma başlatılmış olup Bakanlığımızca görevlendirilen mülkiye müfettişi eşliğinde hâlen devam etmektedir. Ayrıca, idari soruşturma tamamlanana kadar açığa alma yaptırımı da uygulanmıştır. Adli makamlar olayı tüm yönleriyle aydınlatma gayreti içindedir.

İşleyen süreçte, suçun ve suçluların tespitine engel olmaya çalışan, üzerini örtme çabası içine giren herkese karşı da adım atmaktan çekinmeyeceğiz. İnsanlıktan uzak bu şahıslar, maalesef, her yerden ve her kurumdan çıkabilmektedir. Ancak bir kişinin ahlaksızlığını bir bütüne teşmil etmek, bir suçtan hareketle bir bütünü mahkûm etmek suçun ve cezanın şahsiliğine, hukuk devleti ilkesine aykırı olacaktır. Bu işte -az önce hatibimizin de bahsettiği gibi- sistematik bir hukuksuzluğun olduğu, sistematik bir tacizin olduğu konusuna kesinlikle katılmıyorum. Bu tamamen ferdî bir meseledir, aynı anda, geçmişte de bu tür meseleler olmuştur.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – 3 yerde, tesadüf müdür?

ŞEYHMUS DİNÇEL (Devamla) - Ama önemli olan, tüm vekillerimizin hep birlikte, bu konu üzerinde...

EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Bingöl’de AKP Belediye Başkan Yardımcısı gözaltına alındı.

ŞEYHMUS DİNÇEL (Devamla) - Daha önce -on yedi yıldır- çıkarılmış olan yasalarla birlikte, tekrar, eksik kalan yasalar varsa burada çıkaracağız, hukuk devleti içerisinde bunların hepsiyle mücadele edeceğiz ve bunlara gereken cezaları vereceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Mardin’de takipsizlik kararı verdi yargı makamı. Bingöl’de başkanı ihraç ettiniz mi?

ŞEYHMUS DİNÇEL (Devamla) – Tabii, şimdi arkadaşlar diyecekler ki: “Genel Kurulda bu önergeye neden AK PARTİ…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Evet, o zaman destekleyin, açığa çıksın.

BAŞKAN – Sayın Dinçel, sözlerinizi tamamlayın.

Buyurun.

ŞEYHMUS DİNÇEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Malumunuz, Meclisin bir çalışma sistemi vardır. Her gün 3 tane muhalefet partisinden, bazen 4 muhalefet partisinden grup önerileri gelmektedir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Bu, sıradan değil ama sıradanlaştırmayın.

BAŞKAN – Sayın Taşdemir, herkes sizi gayet sükûnetle dinledi. Rica ediyorum, lütfen…

ŞEYHMUS DİNÇEL (Devamla) – Bunlarla ilgili sürekli araştırma komisyonu kurmak bu Meclisin işlevini de sıkıntıya sokacağından… Yoksa biz, bu eylemi grup olarak, kadınlarımız, erkeklerimiz, tüm AK PARTİ Grubu olarak şiddetle kınıyoruz ve bunların gerekli cezaları alması için gerekli takipleri yapacağımızı şimdiden söylüyorum. Bu konuda da sizlerin elinde hukukun bilmediği bilgi, belgeler varsa lütfen iletiniz.

Genel Kurulumuzu saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, kısa bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Mardin Milletvekili Şeyhmus Dinçel’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Şunun altını tekrar vurgulamak isterim: “Varsa elinde delil, sunsun.” diyor ve önergemiz reddediliyor. Önergemizde de şu var: Mardin’de -keşke Sayın Şeyhmus Dinçel’e bu konuşma nasip olmasıydı, başka birisi yapsaydı- kayyum dönemindeki ve -kayyum olarak o zaman atanan- şu an, ilin valisi dönemindeki ihlalleri hepimiz biliyoruz; bu çok bariz. Valinin, o zamanki kayyumun bilgisi dâhilinde midir, değil midir; araştırılması lazım.

Söylüyoruz, “Bingöl’de varsa…” diyor arkadaşımız; “varsa” değil, vardır, size iletiyoruz. Aynı zamanda, en ciddi iddialardan biri de Munzur Üniversitesinde yaşanan. Bunu himaye mi ediyorsunuz? Yargılayacak mısınız? Üzerine gidiyor musunuz? Bunu sormak isterim.

Aynı zamanda, şunun HDP olarak tekrar altını çizelim: Uyuşturucu bağımlılığı, teşviki ve fuhuş bölgede, kürdistanda özel olarak uygulanan bir yöntem olarak önümüzde duruyor. Lütfen, buna eğilim gösterelim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, zabıtlara geçmesi açısından bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, yapın Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; biraz evvel grup başkan vekilinin ifade ettiği, Türkiye’de “kürdistan” diye bir bölge bulunmamaktadır. (HDP sıralarından gürültüler)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bir karar verin. “Kürdistan” diye bir yer yokmuş!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Türkiye Cumhuriyeti devleti milletiyle, devletiyle ve vatandaşlarıyla bir bütündür, böyle bir bölgemiz idari olarak da söz konusu değildir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Siz tacize cevap verin, tacize.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İkinci olarak: Asla ve kata, ne uyuşturucu ne fuhuşla mücadele hususunda, bu irade hususunda AK PARTİ’ye bir şey söylenemez. Bu irademiz tamdır, her türlü mücadeleyi bugüne kadar yaptık, bundan sonra da artırarak yapacağımızdan herkesin emin olması lazım.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen biraz sessiz, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

31.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Başkanlığın oylamalarda milletvekillerine biraz daha fazla süre tanıması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, içeriğe yönelik bir şey söylemeyeceğim, muhalefet partilerinin sözcülerinin yaptığı konuşmalara ve yaklaşımlarına katılıyoruz, oy da verdik ama sizden bir şey rica edeceğim. Kötü niyetli olduğunuzu düşünmüyorum ama Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığından geliyorsunuz ve orada belki günde binlerce oylama yapıyordunuz, o yüzden de “Kabul edenler… Etmeyenler… Edilmiştir.”i orada anlıyorum ama burası Genel Kurul ya, bazı durumlarda da partilerin tutumları, milletvekillerinin tutumları çok önemli. Siz o kadar hızla ve sonuçtan o kadar emin… Hani, Plan ve Bütçe Komisyonunda 176’ncı kez aynı şeyi oylatırken biliyorsunuz ama burada mesela, bu önergeye “evet” oyu vermek isteyen bir milletvekili, siz bu kadar hızlı yaptığınızda el kaldırmayabilir. Meclisteyiz, kayıt altındayız, zaman zaman kritik oylamalarda fotoğraflar basına yansıyor. Bu yüzden, çok zaman kaybettirmez ama “Kabul edenler… Kabul etmeyenler…”i buna olanak tanıyıp yaparsanız… Çünkü biz günde 4-5 oylama yapıyoruz.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Tabii, tabii; doğru.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kurtulan.

32.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, “kürdistan” diye bir coğrafya var mı, yok mu Sayın Binali Yıldırım’a sorup öyle gelsinler, Sayın Erdoğan’a da sorsunlar. (HDP sıralarından alkışlar) Ama oraya çekmeye hiç gerek yok, o bölgeye, o coğrafyaya, Kürtlerin yaşadığı bu bölgeye “Kürt illeri” deyince de engel oluyorsunuz. Kürtlerin yaşadığı illerde, Kürt coğrafyasında kürdistanda, her neyse orada, o bölgede bir şeyler yaşanıyor, tüm hukuk ihlal ediliyor; bunun araştırılması gerekiyor. Özellikle, kadına fuhuş dayatmalarıyla birlikte, polisin gözetiminde göz göre göre, gündüz gözüyle uyuşturucu paketleri dağıtılıyor. Bu, iddiadır, araştırmak sizin görevinizdir.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Dağdakiler ne oldu, dağdakiler? Onu da söyleyin. Dağdakilere ne olduğunu söylesin.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PKK dağıtıyor.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

33.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; şunu ifade ediyorum: Net bir şekilde, Türkiye Cumhuriyeti devleti üniter bir devlettir ve 81 vilayetten, 82 milyondan müteşekkildir. Biz, hep birlikte, 82 milyonunun kardeşliği esasına dayalı olarak… Demokratik hukuk devletinde kime karşı, hangi vatandaşımıza karşı bir suç teşebbüsü varsa o suç teşebbüsüyle ilgili yargısal yollar herkes için açıktır.

SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) – Hep takipsizlik veriliyor.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Takipsizlik kararı verildi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bunun takipçisi de hem yürütme organıdır hem de Meclistir, yasama organıdır. Biz, 82 milyon insanımızın kardeşliği esasına dayalı, huzur içerisinde, mutluluk içerisinde, refah içerisinde, inşallah, devlet-millet kaynaşmasıyla suçlu ve suçlularla mücadele hususunda tam bir kararlılıkla gereğini yaptık ve yapacağız. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Teşekkür ederim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun.

34.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, biz bu önergede söz almadık ancak bu önergenin gerek gerekçesinde gerekse hatibin konuşmasında olay cinsel taciz, cinsel istismar, tecavüz suçlarından dolayı kadınların mağdur olması değildir. Bakın, burada ince bir ayrıntı ve gizli bir oyun var. Bu noktada… (HDP sıralarından gürültüler)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Vay Vay!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Siz konuştunuz, müsaade edin ben konuşayım.

Bu “sistematik” kelimesi altında ifade edilmeye çalışılan neyse bunu açıkça söyleyeceksiniz.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Biz açıkça ifade ettik.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Burada bu devleti mi suçluyorsunuz, o bölgedeki insanları, kamu kurumları içerisinde oradaki kadınları kullanan veya kullanmaya aracılık edenler olarak suçlamaya mı çalışıyorsunuz, net konuşun. Kalkıp da burada kadın mağduriyeti üzerinden bir devlet suçlaması, başka bir argüman yaratmaya, uluslararası kamuoyunda kullanılmak üzere başka bir mesele temin etmeye, başka bir koz oluşturmaya çalışıyorsanız buna asla müsaade etmeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sistemi açalım lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Burada kadın mağduriyeti varsa istismarı varsa yapan da yaptırılan kurum da yansın kül olsun.

SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) - Araştıralım diyoruz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ama “araştırılsın” derken orada, mikrofondan “Burada sistematik bir çalışmadır bu.” efendime söyleyeyim “Bilinçli yürütülen faaliyettir…” O bilinçli çalışmayı, o sistematik çalışmayı ispat edeceksiniz. İspat etmiyorsanız müfterisiniz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) – İspat edecek yer burası.

FATMA KURTULAN (Mersin) - Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Kurtulan...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kadın istismarını yapan PKK, kim olacak?

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Bir söz verin, konuşsun. Her konuşmaya dalıyor! Bir gün söz alıp orada konuşun ya!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PKK, kadın istismarını yapan PKK!

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin, grup başkan vekilleri konuşuyor.

35.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Değerli arkadaşlar, şimdi hem uyuşturucuyla ilgili söyledim hem de kadına yönelik istismarda sistematik bir yaklaşım var. Şimdi uyuşturucuyla ilgili siz ne diyeceksiniz? 2000 yılında, Şevket Bülent Yahnici “Türkiye’de Yüksekova-Marsilya yolunda, 100 milyar dolarlık uyuşturucu payı vardır ve bu üleşilir.”

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kadın istismarından bahsedin, cinsel istismardan bahsedin, sistematik tarafını anlatın.

FATMA KURTULAN (Mersin) – “Tabii, polis yol verir, tırlar yürür, önde polis arabası gider, arkada bilmem neler eskort yapar, bu uyuşturucu bu şekilde yirmi beş elli senedir gider, hâlâ gidiyor.” demiş.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Hatibin konuşması ile gerekçeye bakın.

BAŞKAN – Sayın Bülbül, müsaade edin lütfen.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ne dedim? Değerli arkadaşlar, biz “Sistematik bir durum var.” dedik. Devlet içine sızan, kimi kurumlardaki, devlet dairelerindeki kimi görevliler bizzat bunu örgütlüyor, yürütücüsü pozisyonundadır ve “üleşilir” dediği noktadadır, işte bu Şevket Bülent Yahnici’nin dediği, pay edilen bölümdedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bunu reddetmek doğru değildir. Şu an bizim beklentimiz… Bu araştırma önergesini eğer reddediyorsanız, karşı çıkıyorsanız… Bunu kabul etmemiz gerekiyordu ancak hep beraber, oy çokluğuyla reddettiniz. Bunun için yapılması gereken, eğer “Bu iddialar doğru değil.” diyorsanız, gelin hep beraber bunu araştıralım, açığa çıkaralım.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan...

36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, şunu kararlılıkla ifade ediyoruz ki terör ve fuhuş tacirleriyle ve PKK’yla mücadelemiz bugüne kadar devam ettiği gibi bundan sonra da kesin bir şekilde devam edecek ve hiçbir vatandaşımızın, hiçbir bölgemizin bu mücadelede istisna tutulması asla ve kata söz konusu değildir. Bunun herkes tarafından bilinmesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Başkan, grup başkan vekili benim niyetimi gizlediğimi söyledi, açık konuşmadığımı ifade etti.

BAŞKAN – Sayın Taşdemir, kifayetimüzakere...

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, çay üretimi ve satışında yaşanan sorunların araştırılarak yaşandığı iddia edilen mağduriyetlerin giderilmesi için gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 11 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun...

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, sadece bir dakikalık...

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Başkan, böyle olmaz ki!

BAŞKAN –...İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

11/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 11/7/2019 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, çay üretimi ve satışında yaşanan sorunların araştırılarak yaşandığı iddia edilen mağduriyetlerin giderilmesi için gerekli önemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1321) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun 11/7/2019 Perşembe günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bekaroğlu.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle bazı milletvekili arkadaşlara teşekkür etmek istiyorum. Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’ya, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a, İzmir Milletvekili Murat Çepni’ye ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’ya, çayla ilgili, çay konusunda göstermiş oldukları duyarlılıkları, verdikleri soru önergeleri ve araştırma önergeleri dolayısıyla teşekkür ediyorum. Bunların arasında hiçbir tane Rize milletvekili yok. Rize milletvekilleri çayla ilgili ne yapıyorlar, biraz sonra anlatırlar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Her şeyi yapıyoruz, merak etmeyin, buradayız, sahadayız.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde başta Rize olmak üzere, Artvin, Trabzon ve Giresun’da çay tarımı yapılıyor ve bugünlerde ikinci sürgün çay toplanmaktadır. Birinci sürgünde olduğu gibi, şimdi de çay üreticisinin çok ciddi sıkıntıları var. “Çay” dediğimiz zaman, tabii, tarafları var, sadece çay üreticisinden ibaret değil ve her kesimin, her tarafların kendine özgü sıkıntıları var. Çay üreticisinin yanında çay işletmecileri var, ÇAYKUR ve özel çay işletmecileri; çay tüketicileri var, bütün Türkiye çay tüketicisi; bir de yarıcılar var. Çay üreticileri iki kısımdır: Bir, mal sahipleri; bir de yarıcılar. Ve çay işçileri var, çoğu Gürcistan vatandaşı olan çay işçileri.

Çok ciddi problem var bölgede değerli arkadaşlarım. Yaklaşık 1 milyon insan çaydan geçiniyor, başka herhangi bir gelir kaynağı yok ve her gün bölgede çayla geçim zorlaşmaktadır, sıkıntı yaşanmaktadır ve bölge hâlâ, azalmış olmakla beraber, göç veren bir bölge.

Bakın, çok ciddi problemler var ama en büyük problem, çay üreticisi “Ben çayımı satamıyorum, çayımı istediğim fiyatta satamıyorum. Devlet bana çay ekim izni vermişti, çay ektim. Artık o topraklarda çaydan başka bir şey ekilmiyor çünkü yetmiş seneden beri kimyasal gübre kullanılıyor ve o toprak toprak olmaktan çıkmıştır, başka hiçbir şey yapamam. Bugün çayı kaldırsam on sene oraya hiçbir şey ekemem ama bana verdiği sözü tutmuyor, geçinebileceğim kadar para kazanamıyorum. Niye kazanamıyorum? Çünkü devlet görevini yapmıyor.” diyor.

Bildiğiniz gibi, değerli arkadaşlarım, çay daha önceden devlet tekelinde işleniyordu ama 1983 yılından başlayarak özel sektör de çay işletme işine girdi ve o günden bugüne özel sektörle ilgili çok ciddi sıkıntıları var bölgedeki çay üreticilerinin. Niye sıkıntıları var? Herkesi suçlamıyoruz, özel sektöre de ilkesel olarak karşı çıkmıyoruz ama istismar yapılıyor, çay üreticileri devlet eliyle sömürülüyor. Nasıl oluyor? Size anlatayım değerli arkadaşlarım: ÇAYKUR’un kendi resmî sitesinde günlük 9.100 ton çay işletme kapasitesi olduğu söyleniyor, Genel Kurulda bir milletvekili bunun 9.500 ton olduğunu ifade etmişti ama ÇAYKUR sezon geldiği zaman maalesef kota ve kontenjanla… Kota dediğimiz şey dekar başına birinci sürgünde 500 kilogram; kontenjan da günlük 50 kilogramla başlıyor, bir gün sonra 30’a, bir gün sonra 15’e, bir gün sonra da 10 kilograma indiriyor. Böyle olunca da çay yaprağı orada durmuyor, koparacaksınız, kopardığınız gün de teslim edeceksiniz, yoksa bozuluyor. Teslim edemediğinden, ÇAYKUR’a satamadığından dolayı gidiyor özel sektöre satıyor. Özel sektör ne yapıyor? Özel sektör maalesef 3 lira 10 kuruş, 3 lira 3 kuruş olan çayı gidiyor 1,80’e kadar indiriyor ve alıyor değerli arkadaşlarım, üreticinin başka çaresi yok. Oysa eğer ÇAYKUR gerçekten sözünde dursa ve dekarından 500 kilogram çay alsaydı -45 gün devam etmiş kampanya- 390 bin ton çay alacaktı, kapasitesi oranında çay alsaydı 420 bin ton çay alacaktı; öyle olunca da özel sektör fabrikasını çalıştırmak için gerçek fiyatıyla yaş çay alacak ve işletecekti. Burada devlet eliyle ciddi bir sömürü vardır değerli arkadaşlarım.

Çayın daha başka çok ciddi problemleri var, bölgenin ciddi problemleri var, bunlar konuşulabilir, tartışılabilir. Bunun ortadan kaldırılması için bu işin araştırılması gerekiyor. Bu kürsüden defalarca çayın ve çaycının problemlerini konuştuk, araştırma önergeleri verdik, bu konuyu araştıralım, nedir, bütün tarafların sorunlarını masaya yatıralım dedik ama iktidar partisi hiçbir zaman yaklaşmadı.

Değerli arkadaşlarım, çözüm açıktır, ÇAYKUR normal bir şekilde çalışacak, devlet kuruluşu, vatandaşın kuruluşu olarak çalışacak, taban fiyatı uygulayacaksınız. Diyeceksiniz ki: “Çayı şu paranın altında asla ve asla kimse alamaz.” Bu, bir seçenektir. İkinci seçenek ve çok daha önemlisi, doğru olan, belki ÇAYKUR’un verdiği…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bekaroğlu lütfen, buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - …fiyattan da daha yüksek fiyattan satılabilir, o zaman ÇAYKUR kendi günlük işletme kapasitesini tam kullanacak, 9.100 ton çay işleyecek, bu çayı alacak; böyle olunca da özel sektör fabrikasını işletmek için gidecek yaş çayı fiyatıyla alacak, belki de fiyatından fazla alacak değerli arkadaşlarım. Evet, ÇAYKUR’un, şu anda çaycının en temel problemi bölgede açgözlü özel sektör, devlet ve devlet görevlileriyle iş birliği yaparak bölge insanını sömürmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bakın, en temel problem bu. Eskiden tekel vardı, devlet tekeli, şimdi özel sektör dediğimiz 10 tane firmadır değerli arkadaşlarım. 150 tane firma vardı, bunların tamamını batırdılar; 10 tane firmadır, alıyorlar, ucuza işliyorlar, ondan sonra bir kısmı da gidiyor kaçak çayla harmanlıyor ve satıyor, milleti sömürüyor değerli arkadaşlarım, 1 milyon insanı geçiminden mahrum ediyor. Bu önergeyi destekleyin, hep beraber konuşalım ve hep beraber tedbirleri alalım.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Örs…

Hüseyin Bey, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yapılan çay üretimindeki sorunların araştırılmasına yönelik önerge hakkında İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kısaca çay üretimi ve işletmesindeki sorunları özetleyecek olursak; çay üretimi ve işlenmesinde yaşanan sorunlar, çay işletmelerinin yapısal bozuklukları, yüksek üretim maliyeti, bozulan üretim-tüketim dengesi, ihracat olanağının sınırlılığı nedeniyle artan stokların getirdiği ilave maliyetler şeklinde özetleyebiliriz.

Değerli milletvekilleri, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, Gürcistan hududundan Fatsa’ya kadar uzanan bir bölgede, yaklaşık 781 bin dekar alanda üretimi yapılan bir üründen bahsediyoruz. Bu bölgede yaklaşık 200 bin ailenin tek geçim kaynağı olan çayın sorunlarını konuşuyoruz. Bugün bölgede, baktığımız zaman, Rize’deki çay üreticimiz, Trabzon’daki çay üreticimiz, Artvin’de, Giresun’da ve onun ilçelerinde yaşayan çay üreticilerimiz mağdurdur, sıkıntılıdır. Buradaki üreticilerimiz ÇAYKUR’un uygulamalarından, Hükûmetin fiyat politikalarından şikâyetçidirler. Açıklanan yaş çay taban fiyatı kesinlikle enflasyonun karşılığı değildir. 2020 Mayıs ayına kadar çayımızın taban fiyatı 2,90 TL olarak ilan edilmişti ama tüm tüketim maddelerindeki yüzde 100’lere varan zamlara baktığımız zaman, üreticinin eline geçecek para o güne varmadan, daha ilk aylarda eriyip gidiyor. Bir de bu yetmezmiş gibi, devlet kota ve kontenjan uygulamasını ilk günden başlatınca toplanma zamanı gelen çaylar toplandığında üretici bunu satamıyor. Satamayınca ne yapıyor? Dolayısıyla özel sektörün kapasına gitmek zorunda kalıyor. Özel sektör düşük fiyattan, bir yıl vadeyle çay almaktadır; bu şekilde, çay üreticisinin de, mağduriyeti devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, sektörde yaş çay alımlarının en önemli belirleyicisi olan ÇAYKUR’un rasyonel olarak ham madde alımı planlaması yapamamasının; hasat edilen çayların, farklı kalitede de olsa aynı fiyat üzerinden satın alınmasının; çay tarımı, sanayi ve pazarlamasını yönlendiren kuruluşlar arasında eş güdüm ve iş birliğinin yetersiz olmasının yol açtığı sorunlar da çay üretiminin istenilen verim ve kalitede olmamasının başlıca nedenlerindendir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Bölgenin neredeyse en önemli geçim kaynağı hâline gelen çay sektörüne 1984’ten sonra özel sektörün de girmesi, arz fazlası yüzünden kayıt dışı yaş çay alımı standartlara uygun olmayan çay üretimine neden olmuş, üreticilerin ödemeleri geciktirilmiş; sigortasız, sendikasız ve kaçak işçiler çalıştırılmıştır. Bu durumdan devletin vergi gelirleri de olumsuz yönde etkilenmektedir.

Son bir şey daha söyleyeyim: Çay bitkisinin ekonomik verim yaşı 50 olarak kabul edilmektedir; bu yönüyle değerlendirdiğimizde, bölgemizdeki çaylıklarımızın ekonomik ömürlerinin de dolmakta olduğunu görmekteyiz.

Bu nedenle, burada sıralamaya çalıştığım sorunların, problemlerin araştırılması, çözüm önerilerinin getirilmesi noktasında verilen önergeyi desteklediğimi ifade ediyor, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Çepni.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; Karadeniz Bölgesi’nde bir oyun oynanıyor ve bu oyunda ÇAYKUR batıyor, üretici açlıkla karşı karşıya, halk yoksullukla karşı karşıya; kazanan bir tek taraf var, o da şirketler, özel şirketler.

Afrikalı bir köylü Avrupalı sömürgeciler için şöyle diyordu: “Onlar geldiklerinde İncil onların elindeydi, toprak bizim elimizde fakat bir süre sonra İncil bizim elimizdeydi, toprak onların elinde.”

Evet, Karadeniz, milliyetçilikle, savaş siyasetiyle esir alındı; yetmedi turizm, HES ve inşaat projeleriyle halkımız kandırıldı. Yani şöyle kandırıldı: İş vaadiyle kandırıldı, kalkınma vaadiyle kandırıldı oysa tablo tam tersi.

2017 yılı itibarıyla toplam yaş çay alımında ÇAYKUR yüzde 42, özel sektör ise yüzde 58 çay almış. Yine, tarım alanları, ekim alanları bu süreçte 834.889 dekar alandan 781.334 bine düşmüş; üretici sayısı 241.176’dan 197.169’a düşmüş yani tümüyle bir çöküş yaşıyor Karadeniz Bölgesi.

Taban fiyatı 3,3 TL açıklandı fakat gerçekte yaşanan 1,8 ya da 1,9 TL, bu fiyat üzerinden gerçekleşiyor satış. Taban fiyatının açıklanmasından sonra ÇAYKUR’un çay almaması üreticiyi özel şirkete mahkûm etmiş durumda yani satmak zorundasınız yani açlığa ve yoksulluğa doğrudan bir yönlendirme söz konusu.

Bizim burada önerilerimiz şunlardır:

1) ÇAYKUR düzenleyici kurum hâline gelmelidir, özelleştirme politikalarından vazgeçilmelidir, özerk ve katılımcı yönetilmelidir ÇAYKUR.

2) Kota uygulamasından vazgeçilmelidir. Taban fiyatı üreticinin, sendikaların katılımıyla belirlenmelidir. Özel şirketlerin taban fiyatına uyması zorunluluk hâline getirilmelidir.

3) Karadeniz’de monokültür tarım modeli terk edilmeli, bu kapsamda detaylı çalışmalar yapılmalıdır.

ÇAYKUR’un batırılması, üreticinin yoksullaştırılması politikası Karadeniz’de sermayeden yana siyasetin doğrudan sonuçlarıdır. Karadeniz halkımız bu soygun siyasetine karşı, bu açlık ve yoksulluk siyasetine karşı sesini yükseltmelidir ve bu konuda biz de elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız ve önergeyi destekliyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Adnan Günnar.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA ADNAN GÜNNAR (Trabzon) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yapılan çay üretimindeki sorunların araştırılması amacıyla verilen Meclis araştırması önergesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyor ve bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye, çay tarım alanlarının genişliği bakımından dünyada üretici ülkeler arasında 8’inci sırada, kuru çay üretimi yönünden 5’inci sırada, yıllık kişi başına tüketim bakımından ise 4’üncü sırada yer almaktadır. Çay tarımında çalışan faal nüfusun yaklaşık 250 bin kişi olduğu tahmin edilmektedir. Sayın Bekaroğlu’nun ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergede nüfusun çay üretimindeki düşüşle alakalı olarak azaldığı ifade edilmektedir. Oysa internet sitelerinde, Türkiye İstatistik Kurumunun sitelerinde de görüleceği üzere, Trabzon’da, Rize’de ve diğer Karadeniz illerinde şu anda nüfus artışı epey yükselmiştir. Rakamlarla çok basitçe örnek vermek istiyorum: 2008 yılında 748.982 olan Trabzon ilinin nüfusu, 2018 yılında 807.903’e çıkmıştır; devam ediyorum, 2008 yılında 319.410 kişi olan Rize’nin nüfusu, 2018 yılında artarak 348 bine çıkmıştır.

2002 yılında yaş çay alım fiyatı 32 kuruş iken her yıl ortalama yüzde 14 ila yüzde 20 oranında artış gerçekleşmiş ve 2019 yılında yaş çay alım fiyatı, tarımsal desteklemelerle birlikte 3 lira 3 kuruşa yükselmiştir. Dolar bazında da sent olarak belirlersek artışları, aynı şekilde, istatistiki olarak sizlere verebilirim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yüzde 60’ını kaça sattı?

ADNAN GÜNNAR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir de ayrıca, gene, önergede yaş çay alımıyla ilgili düşüşler olduğundan bahsedilmekte. Ancak 2010 yılı ile 2019 yılını karşılaştırdığımızda 1 milyon 305 bin tondan, 1 milyon 475 bin tona çıkılmıştır. Arkadaşlar, alımlarla ilgili özel sektör ile ÇAYKUR kıyaslaması yaptığımızda ÇAYKUR 2010 yılında 590 bin ton alım yapılırken 2018’de ise 732.500 ton alım yapmış, özel sektör 715 ila 742 bin ton arasında kalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Günnar.

ADNAN GÜNNAR (Devamla) – Bütün dünyada çay, özel sektör tarafından toplanmakta iken üreticinin yanında olan Hükûmetimiz, başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve bölge milletvekilleri olarak biz, ÇAYKUR ve desteklemeler üzerinde çayın fiyatını sübvanse ederek yükseltmekteyiz.

Kıymetli arkadaşlar, ayrıca çayda bir teşvik daha yapmaktayız ki dünyada öncü ülkelerden biri olma pozisyonuna doğru geliyoruz, organik çay üretiminde de organik gübre üretimiyle ilgili çalışmalarımız hızla devam etti, bitme aşamasında ve organik çay tarımında da dünyada önder ülkelerdeniz.

Size bir tablodan daha örnek vermek istiyorum: İl ve yıllara göre çaylık alan miktarları ise 2001 yılında 766.533 dekar iken -dikkat edin lütfen- 2019 yılında 785.114 dekar olmuştur.

Netice itibarıyla, politikalarımızla tüm tarım üreticilerimizin yanında olduğumuz gibi, bilhassa çay üreticilerimizin yanında olduğumuzun göstergelerini size istatistiki olarak belirttik ve neticede özel sektörün yükselişinden ziyade, çay üreticisinin yükselişine katkıda bulunmaya çalıştık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – ÇAYKUR şu anda ne kadar zararda, haberiniz var mı?

ADNAN GÜNNAR (Devamla) - Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyor ve önergenize katılmadığımı beyan ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum…

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Kabul edenler…Etmeyenler…

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, bir dakika.

BAŞKAN - Kabul edilmemiştir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Söz istiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Ya, her söz isteyene söz verecek olursam bu işin sonu gelmez.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Ama dinlemek zorundasınız, vermeyebilirsiniz söz.

BAŞKAN – Müsaade edin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – İsmimi vererek, doğruyu söylemediğimi…

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz Sayın Bekaroğlu. Yani birbirimizi çok iyi tanıyoruz yukarıdan.

Teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Tamam ama ben söz talep ediyorum.

BAŞKAN - Yerinize oturun lütfen.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Belki de kanaati değişecek, orada konuşmak istiyorum izin verirseniz.

BAŞKAN – Yerinize oturun.

Değerli arkadaşlar, konuşmalar sırasında 3 arkadaşımızın ismi geçerek mesele tartışma konusu olmuştur.

Sayın Beştaş, siz yoksunuz bunun içerisinde, Sayın Taşdemir var.

Buyurun Sayın Taşdemir.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, Bingöl, Mardin ve Munzur Üniversitesinde yaşanan taciz olaylarına ilişkin partimizin verdiği araştırma önergesi üzerine söz hakkı aldım. Bu konuşmada yani kürsüde konuşurken benim açık konuşmadığım iddia edildi. Ben gayet açık ve net konuştum. Taciz olaylarını teker teker anlattım ve bu taciz olaylarının faillerinin kimler olduğunu da açıkça ifade ettim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sistematik olduğunu ispat edin.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Anlamak istemeyenler araştırıp yüzleşecek, aslında neler olduğunu da göreceklerdir. Öyle sağa sola çekerek bütün bu taciz olaylarını meşrulaştırmanıza biz izin vermeyeceğiz. Ben sadece rakamları verdim, taciz ve tecavüze uğrayan kadınların sayısını verdim. Haziran ayı içerisinde 400’e yakın kadın mağdur olmuş bu durumdan. Bunlar sistematik değil de nedir o zaman? Size de ben bu soruyu sormak istiyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sistematiğin ne olduğunu çok iyi biliyorsunuz. İspat edin onu.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Onu siz ispatlayacaksınız.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İddia sahibi sizsiniz.

BAŞKAN – Sayın Bak…

38.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Konuşmacı, Rize milletvekillerinin önergeye imza atmadığını ifade etti. İktidar partisi Rize milletvekillerinin ve bölge milletvekillerinin birinci gündemi çaydır. Çayla ilgili olarak her yıl Tarım Bakanımız Rize’ye gelir, fiyatı açıklar; orada ticaret borsasıyla, ticaret odasıyla toplantı yapar, üreticilerle toplantı yapar. Biz Tarım Bakanlığında en az 3-4 defa toplantı yaparız, çayın geliştirilmesiyle ilgili toplantılar yaparız.

Şunu da hatırlatmak isterim: Çay daha önce tarlada kalıyordu, denize dökülüyordu, şimdi çay üreticisi çayını sattığı zaman bir ay sonra hesabına parası yatıyor, budama parası yatıyor. ÇAYKUR şu anda yatırımlarına devam ediyor; alım 6 bin tondan 9 bin tona çıkmıştır, yeni fabrikalar yapılmaktadır, paketleme fabrikası yapılmıştır. ÇAYKUR bu sektörü regüle etmektedir. Özel sektör de 2017 yılında taban fiyatın üzerinde çay almıştır.

Dolayısıyla bizim talebimiz şu: Üreticilerimizin çay toplama işini iki üç güne değil, çay aile tarımı olduğu için bir sürece yayması lazım. ÇAYKUR bu konuda uyarılarda bulunuyor. Üreticimiz bunları takip ederse hiç kimsenin mağdur olmayacağı bir ortama gideriz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu…

39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bak herhâlde Rize’ye gelmiyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Geçen hafta cuma günü oradaydım, yarın da oradayım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Bakın, çay 3 lira 3 kuruşla değil, ortalama 1,90’la satıldı.

Denize dökülmesi, çürümesi milattan önceydi, milattan önce; bunu unutmayalım.

Rize’nin ve çayla geçinen Artvin’in o Arhavi, Hopa, Borçka ilçeleri ve Trabzon’un da çayla geçinen ilçelerinin nüfusları azalmaktadır.

Organik çayla ilgili söyledikleri, baştan doğruydu ama şu anda organik çayla ilgili geri adımlar atılmıştır, vazgeçilmektedir organik çay ve organik gübreden.

Arz ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Efendim, ismimi zikrederek benim bölgede bulunmadığımı ifade etti. Tutanaklara geçmesi için söylüyorum: Geçen hafta cuma günü oradaydım, yarın da orada olacağım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yani çayla geçinmiyorsun demek istedim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ben de çay üreticisiyim, çay koçanım var, ailem çay tarımı yapıyor, dolayısıyla 2,5 yaprak çay toplamış birisiyim.

ATİLA SERTEL (İzmir) – İstanbul’da geziyorsun ama Osman Aşkın Bak.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Dolayısıyla kendisine, bir milletvekiline bu şekilde söylemesini yakıştıramadım ama kendisi gelmiyor, kendisi İstanbul Milletvekili, Rize milletvekilleri olmadığı için böyle konuşuyorlar.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bak, çayın denize dökülmesinin de milattan önce olduğunu ifade ettiği için zaten aranızda bayağı bir jenerasyon farkı var.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Doğru, doğru.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VI.- SEÇİMLER

A) Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna Üye Seçimi

1.- Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda 14/7/2019 tarihinde boşalacak olan üyeliklere seçim

BAŞKAN – Şimdi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda 14 Temmuz 2019 tarihinde boşalacak 3 üyelik için 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 35’inci maddesi gereğince seçim yapacağız.

Üst Kurulda boşalacak 3 üyelik için Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ile Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen birer üyelik için aday gösterilmiştir. Adayların adları birleşik oy pusulası şeklinde düzenlenmek suretiyle bastırılmıştır. Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla seçimde aday listelerinden en çok oyu alan adaylar seçilmiş olacaktır.

Şimdi adayların adlarını soyadı sırasına göre okuyorum:

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından gösterilen adaylar:

Yunüs Emre Kars

Nurullah Öztürk

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından gösterilen adaylar:

Şafak Akça

Faruk Bildirici

Halkların Demokratik Partisi Grubu tarafından gösterilen adaylar:

Mehmet Mahsum Akgündüz

Ali Ürküt

Oylamanın ne şekilde yapılacağını izah ediyorum: Sağımda yer alan komisyon sıralarından birinci sıradaki kâtip üye Adana'dan başlayarak İstanbul'a kadar, ikinci sırada yer alan kâtip üye İzmir’den başlayarak Zonguldak'a kadar adı okunan milletvekillerinin adını defterden işaretleyecek ve kendisine birer mühürlü birleşik oy pusulası ile zarf verecektir. Adını ad defterine işaretlettiren ve mühürlü birleşik oy pusulası alan sayın üye, kabinine girerek her aday listesinden birer adayın isminin karşısındaki kareyi çarpıyla işaretleyecek ve oy pusulasını zarfa koyarak Başkanlık Divanı kürsüsünün önünde yer alan oy kutusuna atacaktır.

Aynı zarftan birden çok oy pusulası çıkması hâlinde bu oy pusulalarının tamamı veya daha önce açıklandığı üzere ilgili aday listesinden seçilecek üye sayısından fazla adayın işaretlendiği oy pusulalarının ilgili kısmı geçersiz sayılacaktır. Bu hususlar oy pusulalarında dipnot olarak da belirtilmiştir.

Kabinlere aynı renk tükenmez kalemler konulmuştur. Sayın üyeler bu kalemleri kullanacaklardır.

Sayın kâtip üyelerinin yerlerini almalarını rica ediyorum.

Şimdi, oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir Tasnif Komisyonu tespit edeceğim:

Sayın Yasin Uğur, Burdur? Burada.

Sayın Gülistan Kılıç Koçyiğit, Muş? Yok.

Sayın Mehmet Erdoğan, Gaziantep? Yok.

Sayın Ahmet Özdemir, Kahramanmaraş? Burada.

Sayın Ahmet Çakır, Malatya? Yok.

Sayın Ensar Aytekin, Balıkesir? Yok.

Sayın Meral Danış Beştaş, Siirt? Burada.

Sayın Bayram Yılmazkaya, Gaziantep? Yok.

Sayın Yüksel Özkan, Bursa?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Srebrenitsa’da.

BAŞKAN – Sayın Oya Ersoy, İstanbul? Burada.

Sayın Cemil Yaman, Kocaeli? Yok.

Sayın Radiye Sezer Katırcıoğlu, Kocaeli? Yok.

Sayın Halil Etyemez, Konya? Burada.

Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarında yerlerini alacaklardır.

Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oy verme işlemi tamamlanmıştır.

Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.

Tekrar hatırlatıyorum: Sayın Yasin Uğur, Sayın Oya Ersoy, Sayın Ahmet Özdemir, Sayın Halil Etyemez, Sayın Meral Danış Beştaş.

Kupaları kaldıralım.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelikleri için yapılan seçime ilişkin Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ile Halkların Demokratik Partisi Gruplarına düşen birer üyelik için yapılan seçime 330 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

Tasnif Komisyonu

 

                Yasin Uğur                            Oya Ersoy              Ahmet Özdemir

                   Burdur                                 İstanbul               Kahramanmaraş

              Halil Etyemez                     Meral Danış Beştaş

                   Konya                                   Siirt

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Aday Listesi

Yunüs Emre Kars                  17       oy

Nurullah Öztürk                    305      oy

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Aday Listesi

Şafak Akça                          8         oy

Faruk Bildirici                      283      oy

Halkların Demokratik Partisi Grubu Aday Listesi

Mehmet Mahsum Akgündüz:         6 oy

Ali Ürküt:                                      278 oy

Boş:                                             2 oy

Geçersiz:                                      3 oy

Toplam:                                         330 oy

BAŞKAN – Buna göre, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda 14 Temmuz 2019 tarihinde boşalacak 3 üyeliğe Nurullah Öztürk, Faruk Bildirici, Ali Ürküt seçilmiştir, hayırlı olmasını diliyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.11

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.25

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Nurhayat Altaca KAYIŞOĞLU (Bursa), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Bu kısmın 1’inci sırasında yer alan, Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

7’nci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere dört adet önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Gökan Zeybek                        Hasan Baltacı             Mahmut Tanal

                  İstanbul                              Kastamonu                       İstanbul

            Süleyman Bülbül                      Turan Aydoğan               Ayhan Barut

                   Aydın                                 İstanbul                           Adana

               Orhan Sümer

                   Adana

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

             Necdet İpekyüz                         Ebrü Günay                   Nuran İmir

                  Batman                                 Mardin                            Şırnak

       Tulay Hatımoğulları Oruç               Erol Katırcıoğlu            Kemal Bülbül

                   Adana                                 İstanbul                         Antalya

                                                                  

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Komisyonun katılamadığı önergeler üzerinde ilk söz Sayın Aydoğan’ın.

Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Srebrenitsa, vahşetin insanlık aynasına yansımasıdır. Tüm mazlum halkları buradan selamlıyorum. Haklı mücadelelerinin önünde saygıyla eğiliyorum.

Yasa teklifleri getiriyorsunuz ama galiba gündemi takip etmiyorsunuz. Gündem sizin getirdiğiniz bu yasalarla hiç alakalı değil, son bir hafta, on gündür getirdiğiniz yasaların dışında bir gündem var. Hatta gündemin bir kısmını kendiniz hazırladınız. Var olan sorunları bir şekilde kendiniz daha da gündeme taşır hâle getirdiniz. Nedir bunlar? Türkiye’nin çok ciddi bir adalet sorunu var, Türkiye’nin çok ciddi bir tutuklu ve hükümlüler sorunu var, Türkiye’nin çok ciddi bir cezaevinde yatan düşünce suçluları sorunu var, Türkiye’nin çok ciddi bir cezaevinde yatan siyasiler sorunu var. Gençler, öğrenciler ve birçok insanın mağdur edildiği bir sistemin içerisinde yaşıyoruz. Sadece TCK 299’dan 80 bin insanın yargılandığı bir ülkede yaşıyoruz. Bundan iki, üç gün önce grup başkan vekilimiz Sayın Özel -aynen- bu kürsüden size bir çağrı yaptı, “Kaçmayın, nereye gidiyorsunuz? Meclisi niye kapatıyorsunuz? Konuşacağımız çokça şey var.” dedi. Ben de aynı noktadan sesleniyorum size: Konuşacağımız çokça şey varken, çıkaracağımız çokça yasa varken, bizden çözüm bekleyen dışarıda milyonlarca insan varken getire getire bu zamanlama sorunlu yasaları mı gündemimize getiriyorsunuz? 3600 ek gösterge isteyenlere ne diyeceksiniz? EYT mağdurlarına ne diyeceksiniz? Cezaevinde üst üste yatan insanlara ne diyeceksiniz? Avrupa’nın ve dünyanın uygar ülkeleri önünde her türlü mahcubiyetimize neden olan gazetecilere, düşünürlere, kanun hükmünde kararnamelerle mağdur ettiğiniz kişilere, bilim insanlarına, ortaya döktüğünüz, bu ülkenin millî serveti olan akla sahip insanlara ne diyeceksiniz? Ben dün bir tutuklu akademisyeni ziyaret ettim. Gözüne bakarken vicdan azabı çektim çünkü biliyorum ki “Adalet Reformu” adı altında getirdiğiniz -çokça tartışılacak birçok konu var ama- kısmen buradan geçirebileceğimiz bir yasayla bir gün önce orada tutukluluk hâli sona erebilecekken biz Meclisi kapatıp gideceğiz, hiç alakasız bu yasaları burada görüşeceğiz, o insanlar iki-üç ay daha orada yatacaklar ve bu vicdan azabını hissetmeyeceğiz. Ben hissediyorum, siz hissetmiyor musunuz?

Şimdi gündem buyken başka bir gündem yarattınız, Deli Dumrul vergileri gündemi. Şener Şen’in Züğürt Ağa filmindeki gibi, Haraptar köyünü satacak yasalar yapıyoruz. Ya da başka bir deyimle, Anadolu’da köylü kadın, 8 çocuğu var, 8 ekmek yapıyor, çocuklar vicdanlı, annelerine dönüp diyorlar ki: “Ya, anacığım, sen aç kalacaksın.” Anne diyor ki: “Siz beni düşünmeyin, ananız dert yesin, yarım yarım 4 yesin.” Yaptığınız iş bu, yarım yarım 4 yiyeceksiniz. Paraları suladınız, Merkez Bankasının ihtiyat akçesine göz diktiniz, şimdi de bu kadar kötü yönettiğiniz bir ekonomide yiğitçe istihdam yaratan, üretim yaratan turizmcilerin gelirlerine göz diktiniz. Bırakın bu işleri ya, bırakın millet üretim yapsın, bırakın millet para kazansın, bırakın millet ayakta kalsın, çekin elinizi milletin kesesinden! Hiçbir şey kazanmasa bile cirosundan size para ödeyecek. Kime ödeyecek? İcra kurulunu Sayın Bakandan, Bakan Yardımcısından, Devlet Hava Meydanları Genel Müdüründen, Denizcilik İşletmeleri Genel Müdüründen yaptığınız, yani bu 2017’de çıkardığınız Anayasa’yla tekçi, tek merkeze bağlı, partizanca belirlediğiniz kadrolara ödeyecek. Sonra ne yaparsınız ben size söyleyeyim: Siz bu işi tutturamazsınız, böyle makyajlarla falan filan yüzde 1’i 0,75’e düşürdük, onun da dörtte 1’ini aldık falan filan, bunlarla tutturamazsınız. Ama şuna eminim: Bu işe başlarsınız, buradan alacağınız paranın yakasını bırakmazsınız çünkü haraç mezat yönetiyorsunuz her tarafı.

Bugün buraya kendi bütçesiyle getirdiğiniz kurulu yarın genel bütçeye devredersiniz, buna devam eder durursunuz. Üstelik her türlü denetimden uzak bir iş yapıyorsunuz. Anayasa’nın 160’ıncı maddesi belli; kamu tüzel kişiliği havası veriyorsunuz buradaki kuruma, Sayıştay denetiminin de dışında tutuyorsunuz. Bir makyaj daha yaptınız: “Yok, 3 tane kuruluş teklif verecek, o teklifi icra kurulu değerlendirecek.” Kim icra kurulu? Az önce saydım: Bakanınız, bakan yardımcınız, genel müdürleriniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Efendim, bir dakika lütfederseniz…

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Aydoğan.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Partizanca yönettiğiniz bu idari kademelerle beraber siz değerlendireceksiniz o bağımsız denetim kuruluşlarını, onlar bir denetim yapacaklar, sonra da Sayıştay ihtiyaren o işle ilgilenecek, siz buna “denetim” diyeceksiniz, öyle mi? Ya, bizim aklımız bu işlere eriyor; bu, denetimsizlik demektir. Ama burada halkımızın sorgulaması gereken bir şey var: Bu şekilde, denetimsiz kurmuş olduğunuz bu ajansla beraber kimin parasına göz dikiyorsunuz, neyi denetimden uzak tutuyorsunuz? Zaten diğer kuruluşlarınız ve kurullarınız denetlendiği zaman öyle olağanüstü şeyler ortaya çıkar ki; bunu da uzak tutun, bu millet zaten avansınızı tüketti, bir miktar daha eliniz ceplerinde olsun bakalım. Sonumuzu Allah hayreylesin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerinde ikinci söz talebi Sayın Günay’ın.

Buyurun Sayın Günay. (HDP sıralarından alkışlar)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Sayın Başkan, değerli vekiller; ben başlarken yakamdaki mor kurdelenin sebebini açıklamak istiyorum: Rosa Kadın Derneği ve aynı zamanda öncülüğünü ettiği, içerisinde bulunduğu Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ağı “Kadına karşı şiddete dur.” demek için mor kurdele çağrısı yapmıştı, ben de bugün buradan onların eylemlerine destek oluyorum. Kadına yönelik şiddete her yerde, her alanda karşı durmaya devam edeceğimizi buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, söz konusu kanun teklifiyle, Türkiye’nin turistik değerlerinin yurt içi ve yurt dışında tanıtılmasını sağlayarak ülkemize gelen ziyaretçi sayısı ve buna bağlı olarak turizm gelirlerini artırmak, dünyanın en prestijli etkinlik, festival ve organizasyonlarını ülkeye çekmek, turizm projelerine yatırımcı çekmek, stratejik ve büyük ölçekli turizm yatırımlarına destek olmak ve Türkiye’nin turizminin, turizm kültürünün ve ekonomisinin, endüstrisinin ve ticaretinin geliştirilmesine maddi destek sağlamak amacıyla bir ajansın kurulması teklif ediliyor.

Tabii, işin ilginç tarafı şu: Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde faaliyette bulunan Tanıtım Genel Müdürlüğü tam da bu iş için aslında faaliyet yürütüyor ama onu geliştirmek dururken nedense özel hukuk hükümlerine tabi olacak özel bir fon kurulmak isteniyor ve özel bir ajansla yapılmak isteniyor bu.

Üzerinde söz almış olduğum 7’nci maddeyle, ajansın denetiminin özel denetim firmaları tarafından sağlanacağı düzenlenmekte yani söz konusu bu maddeyle, ajansa kendini denetleyecek kuruluşu seçme yetkisi verilmiş olacak. Kamu yararını ilgilendiren kuruluşların denetimini yapmak üzere yetkilendirilen bağımsız denetim kuruluşlarından en az üçünden teklif alınması, bunların arasından seçim yapma yetkisi ajansın icra kuruluna bırakılıyor. Ne Sayıştay denetimi ne de Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunun denetimi söz konusu olacak; bu maddeyle açıktır ki Sayıştay denetiminden kaçışın yasal altyapısı hazırlanıyor.

Kamu yararına kurulduğu söylenen ve büyük bir bütçeye sahip olacağı öngörülen ajansın kendi kendini denetlemesi aslında bu kurumun denetlenmeyeceğinin göstergesidir. Yani özünde şıracının şahidi bozacı olacak.

Kamu kuruluşu olarak kurulan turizme ilişkin ajansın 8’inci madde kapsamında da Sayıştay ve Kamu İhale Kanunu’ndan muaf tutulması, bunun yerine özel denetim firmalarıyla denetim yapılmaya çalışılması kabul edilemezdir çünkü bu durum kamuda şeffaflık ve denetim gibi anayasal iki hakkı yok etmek demektir ki şeffaflık ve denetim kamu hukukunda ve kamu yararında olmazsa olmazdır.

Ajansın özel denetim firmaları tarafından denetlenmesi, denetim işlevinin tam ve etkin şekilde yapılıp yapılamayacağına dair şüpheler oluşturuyor kuşkusuz. Hele ki ajansın özellikle bu kanun teklifinde geçen Sayıştay Kanunu’ndan muaf tutulması dikkate alındığında 7’nci madde pimi çekilmiş bir bomba gibi önümüze düşecektir. Yapılacak her türlü usulsüzlüğe kılıf niyetine getirilen bu maddeyle ajansın ihaleleri istediği kişiye veya firmaya verme durumu kabul edilemezdir. Bu sadece ve sadece rant sağlamadır.

Değerli arkadaşlar, bu kanun metni düzenlenirken, özellikle turizm düzenlenirken Mardin, Diyarbakır, Urfa, Batman da düşünülmüş müdür, merak ediyorum. Hasankeyf’in sular altında bırakılması turizmi nasıl etkileyecek? Bunu burada konuşmamız lazım esasında.

Yine, vekili olduğum Mardin’in Savur ilçesinde faaliyette olan 6 adet taş ocağına 7’sinin daha eklenmek istenmesini konuşmak gerekiyor. Bu, tam bir doğa kıyımı, tam bir ormanlık alanın yakılması demektir ki kabul edilebilir bir durum değil. Özellikle Savur’un nefesi gibi… Doğaya düşman bu projelerle nefessiz bırakılmak istenen bir Mardin var ve Mardin bir turizm bölgesi. Buna ne diyorsunuz, merak ediyorum. Eğer bu kanun geçecekse tüm bunlara samimiyetle cevap vermemiz lazım.

Kanun teklifinde hâliyle kurulması düşünülen ajansın turizm sektöründeki sorunlarımızı çözemeyeceği, turizmin geliştirilmesine katkı sağlamayacağı çok açıktır. Biz turizmi geliştirmek istiyorsak Diyarbakır’dan Edirne’ye, Tekirdağ’dan Van’a, Hakkâri’ye bütün bir ülkeyi bir bütün olarak düşünmemiz ve bütün turizm bölgelerini ele alıp değerlendirmemiz gerekecektir. Aslında yapılacak olanla, sektörden toplanacak parayla ancak yandaş firmalar zenginleşecek ve yoksul daha da yoksullaşacaktır. Turizmin ülke geneline yayılmasının anahtarı ajans kurmakta değil, toplumsal barışı inşa etmektedir.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi'nin 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

"Denetim

MADDE 7- (1) Ajansın ve Ajansın iştirak ettiği şirketlerin Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Standartları Kurumu tarafından yayınlanan Türkiye Finansal Raporlama Standartlarına uygun olarak hazırlanan yıllık finansal tabloları 3/12/2010 tarihli ve 6085 sayılı Sayıştay Kanunundaki usullere göre Türkiye Cumhuriyeti Sayıştay Başkanlığınca denetlenir.”

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                  Ayhan Erel                Hasan Subaşı

                   Adana                                 Aksaray                         Antalya

           Yavuz Ağıralioğlu                     Orhan Çakırlar                Şenol Sunat

                  İstanbul                                 Edirne                           Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Sunat, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bu teklifle Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı, Kültür ve Turizm Bakanlığının ilgili bir kuruluşu olarak kuruluyor, “Tüzel kişiliği olan ve özel hukuk hükümlerine tabi” deniliyor. Büyük bir bütçeye de sahip olacak bu ajans, “1 milyar lirayı aşacak.” deniyor. Evet, nereden geliyor bu bütçe? Turizm firmalarının cirolarından -ki bütün turizm firmaları karşı çıkmalarına rağmen- turizm payı olarak alınacak. Genel bütçeden aktarılan tutar, hibeler, yardım ve bağışlar, ajansın iştirak ettiği şirketlerin faaliyetlerinden elde edilen gelirler ve benzeri. Evet, böyle olmasına rağmen, bu ajans ne Sayıştay denetimine ne de Kamu İhale Kanunu’na tabi olmayacak. Damga vergisinden muaf, dava süreçlerinde teminat yatırmaktan da muaf olacak.

Ayrıca, değerli milletvekilleri, hani bir damadımız var, ekonomi bakanı, onun dediği gibi, bakın, burası çok önemli. Ajansın yatırım yapacağı iştiraklerde son karar yine Cumhurbaşkanının. Bu nasıl bir hukuk devleti sayın milletvekilleri? Genel bütçeden aktarılan pay bizim vergilerimizden ayrılan pay ama denetimden uzak, “Ben yaptım oldu.” anlayışı. Böyle şirket mantığı bile olmaz. Hiçbir süreç ve olaylardan maalesef ders çıkarmıyoruz. Bu yapılan, hem Parlamentoya hem vatandaşlarımıza hakaret etmek ve Anayasa’yı çiğnemektir.

Sayın milletvekilleri, Mecliste bütçe görüşmelerinde Sayıştay raporunun yer almadığı bu ajans için nasıl bütçe kabul edeceğiz? Tabii, diyorsunuz ki “Bir bilen karar verecek.” Onun için diyorum ki: Bu Meclis güçlü bir Meclis olamaz bu şekilde.

Sayıştay niye var? Niye Sayıştaya güvenilmiyor? Bu ajans özel bir kuruluş mudur yoksa kamu kuruluşu mudur? Özel ise bu muafiyetler nedendir? Kamu ise neden özel bir şirket gibi kurgulanmıştır? Bunları sormak gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, kendinize sormalısınız: Niçin kuruluyor bu ajans? Hangi açıklar kapatılmak isteniyor? Kimlere rant sağlayacak imkânlar oluşturuluyor? Amaç, tanıtım ve geliştirme mi? Komisyon Başkanına göre, turizmde başarılı olan bütün ülkelerde bu ajanslar varmış. Sayın Komisyon Başkanı, ama o ülkeler hukuk devleti. “Amaç, tanıtım ve geliştirme mi?” diye sordum. Kültür ve Turizm Bakanının kendi şirketleri ve yandaş şirketler daha fazla büyüsün, tekelleşsin diye mi? Turizmi geliştirmek istiyorsanız, biraz önce de ifade ettiğim gibi, hukuk devleti olacaksınız, dış politikadaki yanlışlardan arınacaksınız, ülkede başıboş gezen milyonlarca mülteci için çözüm arayacaksınız.

Sayın milletvekilleri, Türkiye her geçen gün turizm yatırım pazarı özelliğini kaybediyor. Turizm yatırımcıları aldıkları kredileri ödeyemediklerinden tesislerini satışa sunuyorlar. Türk turizmini geliştirmek mi istiyorsunuz? Yeniden yapılanmasını mı istiyorsunuz? Özellikle turizmle ilgili özel sektör STK’lerini bir kanun çerçevesinde yeniden yapılandırarak tek çatı altında tüzel bir kurum hâlinde toplayın. Turizm yüksek kurulu oluşturarak turizmle ilgili bakanlıkların, turizmin önündeki engelleri ortadan kaldırın. Finans olaylarını çözmek için de turizmi tanıtma ve geliştirme fonu oluşturun. Zaten Kültür ve Turizm Bakanlığının Tanıtma Genel Müdürlüğü var, bunu geliştirin. İşte eğer bu tanıtma ve geliştirme fonunu oluşturabiliyorsanız -ki oluşturulabilir- bu fonun destinasyon yönetimi ve pazarlamasını sağlayacak çalışmalara hız verin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sunat, tamamlayın lütfen.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Değerli milletvekilleri, konu gündeme geldiğinde hemen kızıyorsunuz, hemen gardınızı da alıyorsunuz ve savunmaya geçiyorsunuz. Diyoruz ki: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen ve geri kalmış ülkelerin başkancı sistemi olan bu ucube sistemin behemehâl yani bir an önce değişmesi gerekmektedir. “Ülkeyi uçuracak.” dediğiniz bu sistemin ülkeyi getirdiği nokta ortada. Devletin tüm kurumlarını birer birer ortadan kaldırıyor ve devlet hafızası yok ediliyor. Bu Meclis bu iyiliği milletimize yapmak zorundadır, Türk milletinin yapısına uymayan bu modeli değiştirmek zorundadır sayın milletvekilleri.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.47

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), İsmail OK (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan "ve Ajansın iştirak ettiği şirketlerin” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

     Muhammet Emin Akbaşoğlu           Mehmet Doğan Kubat          Sermin Balık

                  Çankırı                                İstanbul                           Elâzığ

           Zeynep Gül Yılmaz                     Ramazan Can

                   Mersin                                Kırıkkale

"(2) Denetim sonucunda düzenlenen bağımsız denetim raporları Sayıştaya gönderilir. Sayıştay, münhasıran kendisine sunulan bağımsız denetim raporlarını esas alarak hazırlayacağı raporu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı önerge üzerinde söz talebi? Yok.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle kanun teklifinin 1’inci ve 4’üncü maddesinde yapılan değişikliğe uyum sağlanması ve Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının bağımsız denetim raporları üzerinden Sayıştay denetimine tabi olması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yeni madde ihdasına ilişkin bir adet önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Madde 8- Denetim raporu, her denetleme döneminin sonunda Ajans’a ait internet sitesinde paylaşılır.”

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                  Ayhan Erel        İmam Hüseyin Filiz

                   Adana                                 Aksaray                      Gaziantep

           Yavuz Ağıralioğlu                     Orhan Çakırlar

                  İstanbul                                 Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Salt çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılamamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

8’inci madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Necdet İpekyüz                         Ebrü Günay        Meral Danış Beştaş

                  Batman                                 Mardin                              Siirt

                 Oya Ersoy                             Nuran İmir                Kemal Bülbül

                  İstanbul                                 Şırnak                          Antalya

                                                Tulay Hatımoğlulları Oruç

                                                             Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Beştaş, buyurun lütfen. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansını kuruyor bu kanun teklifi. 8’inci madde de bunun aslında temeli yani buna ilişkin görüşlerimizi sunacağız.

Şimdi, bu kanun teklifinin her şeyden önce Anayasa’nın 160’ıncı ve 2’nci maddesine ve daha birçok maddesine aykırı olduğunu peşinen söyleyeyim. Yani burada Anayasa’ya uyarlı bir madde düzenlemesi yok çünkü hem Sayıştay denetiminden kaçırıyor hem de şeffaflık meselesini tümüyle elimine ediyor.

Şimdi, gerçekten bu ajansa ihtiyaç var mı, bu ihtiyaç nereden çıktı, asıl mesele bu, bunu tartışacağız. Bir de zaten Turizm Bakanlığının -başka konuşmacılar da söyledi- Tanıtma Genel Müdürlüğü var. O olmasa hani böyle bir ajansa ihtiyaç var diyebilirdik ama böyle bir müdürlük dururken bu ajans neden alelacele getirildi? Burada paraya ihtiyaç var, gerçekten bir rant kapısına ihtiyaç var. Bunun adını koyarak söyleyelim.

Peki, bununla birlikte, kamu yararına kurulacak bir ajanstan mı söz ediyoruz yoksa özel bir ajanstan mı yani özel bir işten mi söz ediyoruz? Yani bir kere şöyle, 4 tane muafiyet söyleyeceğim: Bir, Sayıştay denetiminden muaf. İki, Kamu İhale Kanunu’ndan muaf. Bu da yetmemiş “Her türlü dava ve işlemlerinde teminat yatırılmayacak.” diyor. Yani bu çok önemli bir düzenleme. Damga vergisinden de muaf. Bu kamu kurumu mu, özel kurum mu? Önce buna karar verelim. Eğer kamu kurumu ise neden Sayıştay ve Kamu İhale Kanunu’ndan muaf? Eğer özel şirket ise niye dava giderleri, teminat ve diğer masraflar alınmıyor? Bunun da bir cevabı yok. Ucube bir teklifle karşı karşıyayız.

Yani neden geldi? Bunun adını koymak açısından şunu söyleyeyim: Ekonomi dibe çöktü, artık normal seviyesine çıkarılabilir bir durumdan çok uzakta. Elde avuçta ne varsa satıldı, özelleştirildi. Halkın olan satılıp savruldu, yok oldu. Tarım arazileri bitti, hayvancılık öldü, ülkede üretim bitti en önemlisi. Dışa bağımlılık artarken artık elimizde ne kaldı? İşsizlik, yoksulluk; daha fazla mutsuzluk, en önemlisi, hâkimiyetini sürdürüyor.

Elde kalan ne? Tarihî miras ve doğal güzellikler. Bunlar da kaldı mı? Hayır, yok. Botan Vadisi ve Hasankeyf buna ilişkin en önemli örnekler. Barajlarla tarihî ve doğal güzelliklerimiz, miraslar da yok ediliyor. Onlardan da geriye kalanı değerlendirelim. Ne yapalım? Yurt dışından gelen turist sayısında artış olduğu için iştah kabarmış. “Buradan bir kâr elde etmemiz lazım, para kazanmamız lazım.” şeklinde bir mantığın sonucunda aslında bu çıkmış.

Şimdi, burada -devam ediyorum- bundan önceki rant kapısı nasıl bu hâle gelecek, nasıl ranta dönüşecek? Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının hazırladığı raporda devletin kasasından vakıf ve derneklere yapılan cari transfer harcamaları 818 milyon lira; bu çok ciddi bir rakam. Yine, 2018 ve önceki dönemlerde söz konusu vakıf ve derneklere 847 milyon liradan fazla para harcanmış durumda. Yani kamu kaynakları çeşitli vakıf ve derneklere peşkeş çekiliyor, halkın cebinden çıkarılıyor. Deniz bitti, evet, Türkiye’de deniz bitti, devlet kasasında para kalmadı. Peki, sarayın, Beştepe’nin elektrikleri gerçekten nasıl yanacak? Yeni gelir kapıları lazım. İşte, bu teklif o gelir kapılarından birini tesis etmeyi amaçlıyor.

Şimdi, burada Anayasa’dan uzaklaşıldığını ve tek adam rejiminin gitgide, hızla, daha fazla tahkim edildiğini çok net bir şekilde görmekteyiz. Bununla birlikte şunu da son olarak söyleyeyim: Gerçekten turizm bu tip yöntemlerle gelişebilir mi? Belirli vakıflara, derneklere, Sayıştay denetiminden uzak, Kamu İhale Kanunu’ndan uzak… Açıkça “Biz burada para kazanacağız ve buna her türlü muafiyeti getiriyoruz, şeffaflık yok, hiç kimse denetleyemeyecek.” deniyor. Denetlenemeyen bir para kazancı söz konusu, Türkçesi bu yani daha açık nasıl ifade edilir bilmiyorum.

Turizm bu şekilde gelişmez, bu tip yasalarla hiç gelişmez. Bu tür yasalar sadece turizmi öldürür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Kıyı alanları, sit alanları büyük otellere peşkeş çekilecek bu teklifle; doğa katledilecek, tarihî miraslar böyle bir teklifle yok edilecek çünkü tek bir amaç var: Kâr, daha fazla kâr, daha fazla para.

Bununla birlikte, emek sömürüsünün en yoğun hâliyle oluşan turizm anlayışına destek olunuyor bu teklifle. Su yataklarına HES’ler, Akkuyu’ya nükleer santral yapılarak turizm ancak öldürülebilir, bu teklifin paralelinde bir de bunlar yapılıyor. Tabii, bu ölüm yalnızca turizmin ölmesi değil gerçekten, buna dikkat edelim, tarihimizin, geleceğimizin de ölmesi anlamına geliyor. Bu nedenle, 8’inci maddenin aslında, gerçekten, derhâl madde metninden çıkarılması gerekiyor. Halk iradesini temsil eden bu Parlamentonun, açıkça Anayasa’ya aykırı, halkın cebinden para alacak, turizm sektörünü de birilerine peşkeş çektirecek ve para kazandıracak bu maddeye “hayır” demesi gerekiyor. Bu konuda bütün Meclisten talebimiz budur.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi'nin 8’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Muafiyet ve istisnalar

MADDE 8- (1) Ajans, her türlü dava ve icra işleminde teminat yatırma mükellefiyetlerinden muaftır.

(2) Ajans bu Kanun kapsamındaki faaliyetleri nedeniyle düzenlenecek kâğıtlara ilişkin damga vergisinden muaftır.”

Mehmet Metanet Çulhaoğlu                       Ayhan Erel                Hasan Subaşı

                   Adana                                 Aksaray                         Antalya

                Şenol Sunat                         Orhan Çakırlar       Yavuz Ağıralioğlu

                   Ankara                                  Edirne                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Sunat, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Srebrenitsa katliamının 24’üncü yıl dönümü. Ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Allah bir daha böyle bir katliam, böyle bir acı yaşatmasın insanlığa.

Değerli milletvekilleri, bu kürsüden sizlere sesleniyoruz, çünkü bizim mecramız bu kürsü. Özellikle AK PARTİ yöneticilerine ve Sayın Cumhurbaşkanına da buradan sesleniyorum: Bizden sonraki nesillere, birbirinden rövanş alma peşindeki güç mücadelelerini, ülkenin asıl sorunlarını tartışamayan kısır kamplaşmaları miras olarak bırakmamalıyız.

Sayın milletvekilleri, ülkeyi yöneten Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri devletin temel kuruluş felsefesi ve varoluş gerekçeleriyle uzlaşmak, onlara sadakatle bağlı kalmak zorundadır. Cumhuriyetimizin temel felsefesine uygun, üniter ve millî yapımızın muhafaza edildiği, evrensel insan haklarının en iyi şekilde ifade bulduğu, insan haklarının korunmasının temel şartı olan kuvvetler ayrılığı prensibinin en sağlıklı hâle kavuşturulacağı demokratik parlamenter rejimi yeniden tesis etmek bu Meclisin görevidir.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, Anayasa aslında iki temel hukuksal alanla ilgilenir. Bunlardan birincisi, elbette temel hak ve özgürlüklerin düzenlenerek anayasal güvenceye alınması; ikincisi ise devlet organlarının oluşumu, görev ve yetkileri ile birbirleriyle olan ilişkileridir. Bu ikinci alan, en az birinci alanın kendisi kadar hatta ondan daha da fazla temel hak ve özgürlüklerin anayasal güvenceye kavuşturulmasında önem arz eder.

Eğer devlet organları güçler ayrılığı temelinde birbirinin alanına karışmayacak ve birbirini dengeleyecek şekilde oluşturulamaz, devlet aygıtının işletilmesinde denetim ve dengeleme sistemi kurulamaz ise Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere ilişkin bütün düzenlemeler anlamsız kalır ve bu bilinen de bir gerçektir ama işte Türkiye bu durumu yaşıyor.

Bu garabet -biraz kızıyorsunuz ama; ucube diyorum kızıyorsunuz, garabet diyorum kızıyorsunuz- başkancı sistemin Türkiye’yi getirdiği durum ortada. Tüm kanun tekliflerine bir bakın değerli arkadaşlar “Ben yaptım, oldu.” anlayışı hâkim. Kanunlar birbiriyle ve Anayasa’yla çelişiyor. Vatandaşların hukuk güvenliğine sahip olmadığı bir ülke zaten hukuk devleti değildir. İstediğiniz kadar cilalayarak, alıntı yaparak, süsleyerek “Yargı reformu çıkarıyorum.” deseniz de bu şartlarda, bu sistemle asla uygulayamazsınız, bunlar sadece sözde kalır sayın milletvekilleri. Türkiye’nin ise kaybedecek zamanı yok. Hani bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi uçuruyordu ülkeyi? En yakın örnek, 2023 hedefleriniz vardı, hatta 2071’in programını yapıyordunuz. Hani, millî gelir kişi başı 25 bin dolar, gayrisafi yıllık hasıla 2 trilyon dolar, ihracat 500 milyar dolar ve dünyanın ilk 10 ekonomisine girme hedefleri nerede? On Birinci Kalkınma Planı sunuldu Meclise, hepsi en az yarıya düşmüş ama böyle giderse kalkınma planının uygulanması bile söz konusu değil. Dünyanın ilk 10 ekonomisini bırakın, ilk 20’sinde bile olamayacağız bu gidişle. Senelerdir bol keseden atıp tuttunuz. Halk arasında bir deyim vardır sayın milletvekilleri, inanılırlığını kaybeden kişiler için derler “Atma Recep, din kardeşiyiz” diye. Bu hâle geldik.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini ısrarla savunuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Sunat.

Buyurun.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.

Millet yağmur gibi yağan zamlardan, iş bulamamaktan, her an işini kaybetmekten, asgari ücretin fukaralık rakamının altında kalmasından, çocuklarının iyi eğitim almamasından, çocuklarının geleceği için endişe duymaktan, yargının muhalifleri ve sade vatandaşları korkutmada sopa olarak kullanılmasından, yılda bir hafta bile tatil yapamamaktan, akraba taallukatın devletin her kurumunu yönetmesinden, israftan, yapılan ve bir türlü doyulmayan saraylardan, konu komşusu ve akrabalarıyla bile kullanılan siyasi söylemler yüzünden kavgalı olmaktan memnun mu? Onun için değerli milletvekilleri, Türkiye'nin bir an önce normalleşmesi gerekiyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan “tabi değildir” ibaresinin “tabidir” olarak değiştirilmesini, (4) numaralı fıkrasının ise “Ajansta, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa tabi personel istihdam edilir. Kamu kurum ve kuruluşlarına personel alınmasına dair ilgili mevzuat hükümleri Ajans tarafından istihdam edilecek personel hakkında uygulanır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Gökan Zeybek                      Süleyman Bülbül            Hasan Baltacı

                  İstanbul                                 Aydın                       Kastamonu

                Özgür Özel                   Mehmet Akif Hamzaçebi

                   Manisa                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Bülbül, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının kurulmasına ilişkin kanun teklifi hakkında söz almış bulunmaktayım.

Turizmin gelişmesi için Türkiye'de bir iklim değişikliğine ihtiyaç var, turizmin gelişmesi için Türkiye'de demokrasi iklimine ihtiyaç var. Anayasa’dan kaynaklanan hak ve özgürlüklerin artık topluma mal olmasına ihtiyaç var. İnsanlar toplantı ve yürüyüş hakkını kullanmalı, insanlar ifade özgürlüğünü kullanmalı. Artık 382 cezaevine ek 120 cezaevi daha açılmamalı. Artık insanlar sokaklarda 5 kişiyle, 6 kişiyle toplandığı zaman “Siz ne yapıyorsunuz?” diye arkalarına polis takılmamalı. Turist de güvenlik ister ama turist, geldiği ülkenin hukuk güvenliği içerisinde, can güvenliği içerisinde, mal güvenliği içerisinde, özgür bir toplumda seyahat etmeyi, gezmeyi ister.

Bakınız, demokrasi iklimine sahip olmadığımız sürece, özgür bir toplum olmadığımız sürece, toplumda anayasal haklarımızı kullanmadığımız sürece biz turizmi geliştirme yasalarını ne kadar getirsek dahi turizmde bir aşama sağlayamayız.

Bakınız, şunu söylemek istiyorum: Burada, demokrasi özgürlük iklimi; barış, kardeşlik iklimi -kavga, düşmanlık iklimi dışında- çok önem arz ediyor. Toplumun talepleri de bu. Bunu nerede yaşadık? u. 31 Martta yaşadık, 23 Haziranda yaşadık. Toplum artık kavga istemiyor, toplum artık düşmanlık hukuku istemiyor; toplum artık kardeşlik istiyor, barış istiyor, demokrasi istiyor, özgürlük istiyor. Toplumun bu taleplerine karşı gelemezsiniz. Bu taleplerle birlikte güvenli bir ülke, hukuk güvenliğinin olduğu bir ülke istiyor.

Şöyle bir baktım, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 2014’te 59’uncu sıradayız; şu anda, 2019’da ise 126 ülke arasında 109’uncu sıraya geldik. Ne oldu da geldik? Tek adam rejiminden dolayı geldik. Bakınız, yolsuzlukla mücadelede 57’nci ülkeyiz, şeffaflıkta 94’üncü, temel hak ve özgürlüklerin ihlalinde ise 126 ülke arasında 122’nci ülkeyiz. En önemlisi, Avrupa Konseyinin 2018 Raporu’na göre, Avrupa Konseyi ülkelerinde 130 gazeteci tutuklu ve bunun 110’u Türkiye’de. Gazetecilerin cezaevinde olduğu, siyasilerin, milletvekillerinin cezaevinde olduğu, özgürlüklerin olmadığı bir toplumda turizmi geliştirmek için ne kadar çalışma içerisine girerseniz girin, bunun gelişeceğini düşünmemek gerekir.

Bakınız, kişilerin can ve mal güvenliği konusunda bile 126 ülke arasında 96’ncı sıradayız. Bunun için yapmamız gereken şu: Özgürlüklerin yolunu açacağız, anayasal hakların kullanılmasının yolunu açacağız ve bununla birlikte demokrasiye geçeceğiz, demokrasi iklimini tüm topluma mal edeceğiz.

8’inci madde… 8’inci maddede ne getiriliyor? Muafiyetler getiriliyor ve burada getirilen muafiyetlerle beraber istisnalar getiriliyor. Anlayamadığım nokta şu: Göktürklerde, Orhun ve Tonyukuk Yazıtları’nda kuyudat memuru çok önemli. Selçuklularda, Gaznelilerde, Karahanlılarda, İlhanlılarda devletin gelir ve giderlerinin denetimi Divan-ı İşrafta yapılıyor; Osmanlı’daysa Başbâkî Kulluğu ve Divan-ı Muhasebatta yapılıyor. Daha sonra 1876’da, 1924’te -cumhuriyette- anayasal kurum hâline geliyor ve 1961’de de “Sayıştay” ismini alıyor. Sayıştay kimin adına denetim yapıyor? Sayıştay TBMM adına denetim yapıyor, yasama organı, Meclis adına denetim yapıyor? Niye korkuyorsunuz? Niye korkuyorsunuz, Sayıştayın denetim yapmasından niye korkuyorsunuz? Yasada bir düzenleme yapıyorsunuz, bu düzenleme de diyorsunuz ki: “Bağımsız denetçilerin raporunu Sayıştay alır, Türkiye Büyük Millet Meclisine verir.” Böyle küçük değişikliklerle, Sayıştayın denetim yapma hakkını ortadan kaldırıyorsunuz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapılan denetimi bir kenara itiyorsunuz.

Kamu İhale Kanunu’ndan niye korkuyorsunuz? Kamu İhale Kanunu’nu on yedi yılda 188 defa siz değiştirdiniz. Ne eksik bıraktınız da… Uygulandığı takdirde bu ajans hakkında bir şeyler bulunabilir korkusu mu var? Arkadaşlar, bu yasa teklifi, açıkça, bir örtülü fon yaratmak ve diğer örneklerde olduğu gibi, fonu amaç dışı kullanmak amacıyla çıkarılan bir yasa teklifi. O nedenle, korkmamak gerekiyor, denetimden korkmamak gerekiyor, denge ve denetim sistemlerinden korkmamak gerekiyor.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.

Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin (3)’üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(3) Ajans, 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa ve 7 nci maddenin ikinci fıkrası hükmü hariç 3/12/2010 tarihli ve 6085 sayılı Sayıştay Kanununa tabi değildir.”

     Muhammet Emin Akbaşoğlu                Sermin Balık         Osman Aşkın Bak

                  Çankırı                                 Elâzığ                               Rize

              Meliha Akyol                        Abdullah Güler             Ramazan Can

                   Yalova                                İstanbul                       Kırıkkale

                                                    Mehmet Doğan Kubat

                                                            İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi yok, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının Sayıştay denetimine tabi olması yönünde yapılan düzenleme doğrultusunda teklifin 8’inci maddesinin 3’üncü fıkrasının yeniden düzenlenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi'nin 9’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                  Ayhan Erel                  Aylin Cesur

                   Adana                                 Aksaray                          Isparta

           İmam Hüseyin Filiz                    Orhan Çakırlar       Yavuz Ağıralioğlu

                 Gaziantep                                Edirne                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Cesur, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’ni görüşüyoruz. Kanun teklifiyle, Türkiye'nin turistik değerlerinin yurt içi ve dışında tanıtılmasını sağlayarak turizm gelirlerini artırmak amacıyla ajansın kurulmasını teklif ediyorsunuz. Konuşuluyor birkaç gündür. Ortak sorular: Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesindeki Tanıtım Genel Müdürlüğü dururken niçin tüzel kişiliği haiz özel hukuk hükümlerine tabi bir özel fon kurulmak isteniyor?

Soru: Fonun denetimi neden sadece bağımsız denetim yaptırmakla sınırlı olarak bırakılıyor?

Soru: Milyarlık bütçeye sahip olacak ajansa ne Sayıştay denetimi ne Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunun denetimi söz konusu değil, neden?

Soru: Ajans, faaliyetlerinin finansmanı için turizm sektöründen turizm payı alacak, kâr da zarar da edilse ciro üzerinden paylar fona neden aktarılacak?

Bir diğer soru: Ajans hizmetleri neden İhale Kanunu dışında tutuluyor?

Turizm sektörü paydaşlarının niçin görüş ve önerileri alınmaz, işte, bu da önemli bir soru.

“Bozdur bozdur harca.” diyor büyüklerimiz. Hazıra konduğunuz varlıklarımız milletimizin varlıklarıdır ve hiç de kolay edinilmedi değerli milletvekilleri. Türkiye Cumhuriyeti kurulalı beri ortalama 4,5-5 büyümeyi başardık. İptidai tarım ülkesi olmaktan çıktı Türkiye ve 190 ülke arasında 17-18’inci konuma geldi; bunlar herhâlde geçen on yedi yıl zarfında olmadı. Her türlü çalkantıya ve darbelere rağmen ayakta tutan da bu aslında.

Antalya, doğası, sunduğu alternatif turizm seçenekleriyle Türkiye turizminin yükselen yıldızı ve lokomotifidir. 2002 yılına gelindiği zaman Antalyalıların köylerinin yüzde 95’inde su vardı ve eğer “Her şey on yedi senede oldu.” diyeniniz varsa sorarız biz de: Üniversite mi oldu, günde 500 uçağın indiği havaalanı mı oldu, elektrik santrali mi oldu, Alanya-Antalya yolu mu yapıldı, Dalaman Havalimanı mı yapıldı? Altyapılar, kültür merkezi, Manavgat su projesinin hayata geçirilmesi, Milas-Bodrum Havalimanı, kongre merkezleri, hastaneler, yollar; bunlar sizden önce yapıldı. 1960’larda 100 bin turisti misafir edecek imkânı vardı Türkiye’nin, oradan 25 milyon turisti ağırlayacak kapasiteye geldi ve sadece Antalya 10 milyon turist ağırlayabiliyordu siz iktidara gelmeden evvel. Geçen kırk sene zarfında 25 milyon turisti ağırlayacak, misafir edecek kıvama geldi. 1970’lerde 50 milyon dolar olan turizm gelirimiz, 2000’de 10 milyar dolara gelmişti, 1963’te 199 bin yabancı turistin ziyaret ettiği ve 7,6 milyon dolar döviz bıraktığı ülkemizi bugün 30 milyar dolara taşıyan herkesten Allah razı olsun. Aslında bunlarla söylemeye çalıştığım şey şu: Bu kadar büyük iş kolayca olmadı, seneler aldı, bu seneler içerisinde hükûmetler geldi, hükûmetler geçti ve herkesin gayreti oldu. Şimdi kalkıp düğme diktiğiniz elbiseye “Elbiseyi biz diktik.” derseniz işte, terziyi kışkırtırsınız.

Bugün Isparta’dan Antalya’ya bir saat on beş dakikada gidiliyor, daha evvel Burdur’dan gidiliyordu, Çeltikçi Beli’ni geçip oradan Çubuk Beli’ni geçerek altı-sekiz saatte gidiliyordu Antalya’ya. İşte, Ispartalılar bunu Süleyman Demirel’e borçlular. Sizin kalkıp “Her şeyi biz yaptık.” dediğiniz yerde biz bunu hatırlatırız.

Bundan on sene evvel Sayın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e sordular, dediler ki: “‘Bölünmüş yollar yaptık, hepsini biz yaptık.’ diyorlar, ne diyorsunuz?” Yanındaydım, şöyle bir cevap verdi: “Türkiye’de 60 bin kilometre asfalt yol var -on sene önceki şeyi söylüyorum- 350 bin kilometre köy yolu var, 3 bin kilometre otoyol var, 2 boğaz köprüsü, 5 bin tane köprü var; bunlar geçen yedi sene zarfında yapılmadı.” Geçen yedi yılda 16 bin kilometre bölünmüş yol yapılmış. Bölünmüş yol nedir, biliyor musunuz; yol var da soldan sağdan birer metre genişletip üç tane çizgi çekiyorsunuz, bir ortadan, iki kenardan, işte ona bölünmüş yol deniliyor.

Şimdi, tabii, birazcık işin şeyini bırakalım. Değerli arkadaşlarım, şunu söylemeye çalışıyorum: Kalkınma ve zenginleşmenin çaresi mutlaka rekabetten geçer, mutlaka hür teşebbüsten geçer. Eğer bir ülke insan kaynaklarını, insan gücünü yani becerisini, bilgisini iyi kullanabiliyorsa ve serbest şekilde kullanabiliyorsa, piyasa ekonomisi üzerinden kullanabiliyorsa o ülke ilerliyor. Çünkü zengin ülkelere bakıldığı zaman, hepsinde mevcut olan şey aslında serbest ekonomi. Şimdi bunu niye dedim? Serbest ekonomi aynı zamanda demokrasiyle, insan haklarıyla ve hukukun üstünlüğüyle ancak oluyor. Hukukun üstünlüğünün olmadığı yerde kalkınmayı istenilen şekilde götürebilmek mümkün değil, çok zor. Kalkınma ve zenginleşmemize yardımcı olması nedeniyle ve çok önemli olması nedeniyle de turizmi fevkalade önemsiyoruz ve ülkemizin döviz kazanması bağımsızlığı kadar önemli diyoruz çünkü aslında bağımsızlık ekonomiyle çok direkt ilişkili. Bu durumda turizm, Türkiye ekonomisinin şah damarıdır ve Türkiye'nin dünyayla kucaklaşmasının, dünyayla beraberliğinin de çok önemli bir faktörüdür. Türkiye'nin yurt dışında doğru tanınmasında, Türkiye’ye yapılan tarihî haksızlıkların düzeltilmesinde de turizmin çok önemli bir payı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Cesur, tamamlayın sözlerinizi.

AYLİN CESUR (Devamla) – Yalnız devletin gayretiyle olacak bir iş değil bu. Devletin gayretine ve desteğine olan ihtiyaç ne kadar azalırsa aslında başarı o kadar büyük demek.

Bundan dolayı, özetle, çıkarılacak kanunun turizm sektörünün bütün paydaşlarına büyük yük getireceği ortada. Turizm sektörünün ve yatırımcıların eli kalbinde, endişeyle “Kanun ne olacak?” diye bekliyorlar. “Turizm sektöründe ciro üzerinden paraları alalım, denetimsiz bir fonda toplayalım, bozduralım bozduralım harcayalım.” mantığı; bu böyle olmaz değerli arkadaşlar. Gelin, sektörün üzerine daha fazla yük bindiren bu tekliften vazgeçin.

Şimdi, sonuçlar ortada, aslında ekonomimizin geldiği yer ortada. Yanlış kararlarla aslında sizin için de işlerin çok iyi gitmediğini söylememiz gerekiyor, dostane tavsiye. Gelin, herkesi mutlu edecek çözümler arayalım. Rekabet ve yarış globalleşen dünyada insan için çağın gereği; ikincisi, emniyet. İkisinin geldiği durum da çıkmazdaysa bunu beraberce çıkarabiliriz çıkmazdan. O yüzden, bizi izleyen milletimize diyorum ki: Hiç endişe etmeyin, sıkıntı büyük ama çözüm var.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde yer alan “,Bakanlık tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.” ibaresinin “Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Gökan Zeybek                        Hasan Baltacı             Mahmut Tanal

                  İstanbul                              Kastamonu                       İstanbul

            Süleyman Bülbül                      Turan Aydoğan               Ayhan Barut

                   Aydın                                 İstanbul                           Adana

               Orhan Sümer                          Bedri Serter

                   Adana                                   İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Serter, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BEDRİ SERTER (İzmir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi üzerine konuşmaya çıktım.

Evet, şaşırıyorum bazen “Nereden başlayayım?” diye. AK PARTİ hükûmetlerinin paramparça hâle getirmiş olduğu kamu kaynakları ve yok ettiğiniz Varlık Fonu sonrasında gemi kıyıya vurmaya başladı. Yetmedi, bu kez “ajans” adı altında, hesabını vermeyeceğiniz, Sayıştay denetiminden muaf tutmaya çalıştığınız, üstelik de amacı turizmi geliştirmek olan bir kurumu burada gündeme taşıdınız. Turizm Komisyonumuzda, Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer muhalif parti yetkilileriyle biraz yumuşatıldı, 1 puan, 0,75’e çekilmiş oldu, hesap vermek de işin içine girdi, bağımsız bir denetim kurumu ve arkasından Sayıştayın onayıyla hesap verilebilir duruma geldi. Ama benim bildiğimiz kadarıyla, deminden beri de konuşmacıların söylediği gibi, Bakanlığa bağlı Turizm Tanıtım Genel Müdürlüğü mevcuttur. Kanun, turizm payı alınmasından söz ediyor yani tüm kurum, kuruluş ve emekçilerin cirolarından haraç almaktan bahsediliyor. Tabii, 2019 yılının ilk üç ayında turizm yatırımcılarının ve emekçilerinin mücadelesiyle 5,5 milyona ulaşmış yabancı turist sayısı ve 4,6 milyar dolar civarındaki turizm geliri Hazinenin avuçlarını kaşındırdı, iştahını kabarttı belli ki. Tabii ki Hükûmetin asli görevlerinden biri de ülkenin turizmini tanıtmaktır fakat on yedi yıldır ülkenin turizminin tanıtılmaması ve geliştirilmemesi konusunda nereye geldiğimizden biraz bahsedeyim.

Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre 2002 yılında işletme belgeli konaklama tesis sayımız 2.124; bugün gelinen nokta ise on yedi yıl sonra sadece artı 1.800 tesis ilave edilmiş. Yine 2002 yılında yatak sayısı 396 binken on yedi yıl sonra ancak 975 bine çıkartılabilmiş ama turizm sektörünün emekçilerinin verdiği tüm mücadele sonucunda 2002 yılında 13 milyon olan yabancı turist sayımız bugün 40 milyon sayısına ulaşmış. Bunun yanında ülkemizde turizm yatırım ve teşvikleri yapılırken bile taraflı davranıldığını anlatmak istiyorum. Türkiye’nin dört bir yanı turizm cenneti olmasına rağmen yatırımcıların çoğu -kusura bakmasın Antalyalı vekillerim- Antalya bölgesi ve Akdeniz Bölgesi’ne yağdırılmakta. Düşünün ki 2017 yılında Antalya’ya gelen turist sayısı 10 milyonu bulurken İzmir sadece 700 bin turistle sınırlı kaldı. Bunun bir başka örneği -Bakanlığın kılı kıpırdamıyor bu konularda. Bu örnekleri Trabzon, Kars, Diyarbakır, Kayseri, Bursa ve birçok ilimizle beraber de eşleştirebilirim- açık açık, İzmir’le beraber tüm Türkiye üvey evlat muamelesi görmekte.

Türkiye bir turizm ülkesi ama bir Avrupa örneğiyle buna devam etmek istiyorum, örnek İspanya. Kişi başı gayrisafi millî hasıladaki pay 41 bin dolar. 2018 yılında 103 milyar dolar turizm geliri elde etmiş İspanya. Beş yıldızlı turizm tesisi sayısıysa sadece 314 ama bizim 2018’deki turizm gelirimiz sadece 29,5 milyar dolar. Beş yıldızlı tesis sayımız ise 703. Tesis sayısında 2 kat fazlayız ama ciroda üçte 1’deyiz. Buradan da anlaşıldığı gibi nitelik mi, nicelik mi? Bakanlığın dikkatini çekmekteyim.

Bir de dünya turizminin göz bebeği kongre turizmi var. Bizim Bakanlık farkında mı bilmiyorum? Ben bu verileri toplarken hem Bakanlıktan hem TÜRSAB’dan bazı kongre turizmiyle ilgili veriler istedim; hiçbir noktaya ulaşamadım.

TÜRSAB’da son verilere göre kongre turizminin öncelikli olduğu kitle turizmi, diğer turizm alanlarına göre 3 kat fazla harcama yapmakta. Kongre turizminin dünya turizmi gelirlerinin içindeki payı da yüzde 30; çok ciddi bir rakam. Ayrıca, OECD rakamlarına göre kongre turizmi yapılan ülkelere kişi başı gayrisafi millî hasılada +2.500 dolar yazmakta.

Kongre turizminin önemini vurgulamak için basit bir turizm girdi rakamı vermek istiyorum sizlere.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

BEDRİ SERTER (Devamla) - Bir yerli turist sadece 100 birim harcama yapmaktayken normal bir uluslararası turist 204 birim harcama yapmakta, kongre turizmi katılımcısı ise 364 birim harcama yapmakta. Verdiğim bu verilerle Türkiye turizminin nerelere gitmesi gerektiğini vurguladım, tabii ki anlayana.

Bundan böyle iktidarın en önemli görevlerinden biri, turizm yatırım ve teşviklerini Türkiye'nin dört bir yanına akılcı ve demokratik bir yaklaşımla paylaştırmasıdır. Türkiye'nin bacasız sanayisi olan turizmin emekçilerinin cirolarında ve kârlarında devletin gözü olamaz ve olmamalıdır. Bu yüz akı sektörümüzün her zaman yanındayız. Hesap verilemeyecek ve denetlenemeyecek her türlü mekanizmaya sonuna kadar da karşıyız.

Hükûmet, yatırımların önünü açar, haraç almaz. Ülkemizin can suyu turizmden elinizi çekin lütfen. Turizm hep birlikte, her şeyi güzel yapan, Türkiye insanının en önemli hazinesi, geleceğimiz ve gençliğimizdir. Onu haraca bağlamaya hakkınız yoktur.

Saygılarımla.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, “Gazi Mecliste O Gece” kitabının içeriğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce milletvekillerimizin odalarına “Gazi Mecliste O Gece” diye bir kitap dağıtıldı. Kitabın yazarı geçmiş dönem milletvekilimiz, Sağlık Komisyonu Başkanımız, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan Vekili Necdet Ünüvar. Necdet Ünüvar bu kitabı hazırlarken Meclisin stenograflarıyla beraber gelip benimle iki buçuk saat falan bir mülakat yapmıştı; bunu bütün partilerle yaptı çok iyi biliyoruz, kocaman bir kitap hazırladı. O kitap adilane hazırlanmış bir kitaptı ve odalarımızda duruyor.

Bugün o kitabın bir özeti… Yine Necdet Ünüvar, İsmail Kahraman yayın sahibi -hazırlandığı döneme şey yapıyor- ama yayın koordinatörü Genel Sekreterimiz falan; Meclis bu işin içinde, amblemi burada ve Meclis tarafından kitap dağıtılıyor. Türkçe, İngilizce, Arapça, Almanca, Fransızca, Rusça, İspanyolca, Arnavutça, Boşnakça… Bence çok isabetli. İçindeki resimlerin -başta Sayın Cumhurbaşkanının resmi- tamamı o gece Meclis dışından resimler. Meclisle ilgili tek fotoğraf; Binali Yıldırım kürsüde, AK PARTİ Grubu ve İsmail Kahraman. CHP’den kimse yok, o gün MHP’den kimse yok, Halkların Demokratik Partisinden kimse yok; tek fotoğraf AK PARTİ Grubu. AK PARTİ Grubunun albüm fotoğrafı olsa insan bunu kullanmaya çekinir, “Tek başına değiliz, diğer arkadaşlar da var.” der. Ki biz bu kitaba katkı sağladık; üç buçuk saat, üç saat mülakat verdim ben; bütün arkadaşlarımızla görüşüldü. O kitabın bir özeti, içinde sadece Cumhurbaşkanının değerlendirmeleri, bir kelime yok, Cumhurbaşkanı da bizlerden bir kelime bahsetmemiş. Ve görünen o ki sadece AK PARTİ Grubu varmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O fotoğraf da o geceden değil, ertesi günkü oturumdan; böyle Binali Bey, İsmail Kahraman, oradan kesmişler, buradan çekmişler.

Şimdi, bu vicdan değil, bu olacak iş değil. Bütün dünyada darbeler yapısı gereği, doğal olarak iktidara karşı yapılır. İktidarlar darbeden sinerler ya da direnirler ama iktidara yapılır. Ama bütün iç ve dış kamuoyu döner, muhalefet partilerinin gözünün ve ağzının içine bakar. Biz o gece Sayın Kubat’la da, bütün AK PARTİ’lilerle, Meclis Başkanıyla telefon trafiğiyle koştuk geldik, hep beraber kapalı Meclisi açtık; hedef olmayan Meclisi hedef yaptık. Pilotların dediğine göre 1 derecenin onda 1’i kadar, 0,1 derece daha aşağıdan gelse burayı vuracak o bomba; 16 tane 4 tonluk bu avizeler hepimizin burada canını alacak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kitabı yapılıyor, ki Allah göstermesin, yarın öbür gün bir darbe girişimi olsa bu birlik beraberlik ruhuna ve fazlasına ihtiyaç var. Bu, şimdi akıllı işi mi? Bu, vicdan mı? Bu, olacak iş mi? Bas bunu hepimizin vergileriyle, hepimizin parasıyla, buraya bas Meclisi, yap bunu; ondan sonra “Gazi Mecliste O Gece” de, Meclisten tek fotoğraf yok, bir tek AK PARTİ Grubu var.

Olmaz yani gerçekten olmaz, gerçekten ayıptır, gerçekten… Yani bir başka akıl devrede ve vallahi billahi bu akıl AK PARTİ’nin yararına bir akıl değil. Biz yine geliriz, herkes gelir eminim -bak, bu kadar polemik oluyor, tartışıyoruz- bütün muhalefet partileri yine gelir buraya, yine deriz.

Benim o geceki konuşmamla ilgili A Haber sunucusu şöyle diyor: “Bugüne kadar Özgür Özel’i çok eleştirdik ama tarihî bir konuşma yaptı.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O yaptığım konuşma şu: “Yüzyıllık partiyiz, yeneriz, yeniliriz ama seçimlere gireriz. Ama bugün seçilmiş bir Hükûmet var, biz de ana muhalefet partisiyiz; gelecek seçimlere kadar Hükûmetin de, demokrasisinin de arkasındayız, görevimiz muhalefet ve sözüme kıymet veren herkes darbeye dirensin. Genel Başkanım da uçaktan indi, ilk fırsatta Ankara’ya gelecek. Sözümüze kıymet veren herkes darbeye dirensin.” demişiz biz.

Şimdi, ondan sonraki yaşanan neyse ne. Yani yaşanan da ne? Sonuçta siyasi rekabet içindeyiz. Suçumuz ne olabilir? İstanbul’u aldık, Ankara’yı aldık veya işte, seçimde polemik yaptık veya bilmem ne dedik. Değer mi ya? Yapılır mı yani? Hakikaten bunu içine sindiren varsa ben bir şey demiyorum, ben özür dileyeceğim. “Doğru yapılmış.” diyen varsa ben özür dileyeceğim arkadaşlar.

BAŞKAN – Sayın Özel, teşekkür ediyorum.

Kayıtlara geçti ama ben görmedim de yani kitabı görmedim, sonrasında bunu değerlendiririm.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz buradayken dağıtıldı Başkanım.

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ediyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (Devam)

BAŞKAN – Evet, diğer önergeyi okutuyorum…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – İşlemi başlattım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde yer alan “alınmak suretiyle,” ifadesinin “alınarak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Tamer Osmanağaoğlu                  Cemal Enginyurt             Hayati Arkaz

                    İzmir                                    Ordu                           İstanbul

               Lütfi Kaşıkçı                   Memet Bülent Karataş Metin Nurullah Sazak

                   Hatay                                 İstanbul                       Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Ordu Milletvekili Sayın Cemal Enginyurt, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikli olarak 11 Temmuz tarihine denk gelen Bosna’daki soykırımı şiddetle lanetliyorum, soykırımı yapanları protesto ediyorum. Allah Müslümanlara böyle bir acı tekrar yaşatmasın diyorum.

Değerli milletvekilleri, bizim orada bir söz vardır, “Yine yeşerdi fındık dalları. Acep ne olacak üreticinin hâlleri.” derler. Fındık zamanı hemen geliyor. Şimdi, tekrar yeni bir fındık sezonunda yine üreticilerimiz bizi arıyor, gözleri yine Hükûmeti arıyor, yine Tarım Bakanlığını ve TMO’dan gelecek haberi bekliyor.

Geçen sene sürekli gündeme getirdik, araştırma önergeleri, tartışmalarla fındığımızı gündemde tuttuk. Sağ olsun, gecikmeli de olsa Sayın Cumhurbaşkanımız ekim ayı itibarıyla Ordu fındığına 14 TL, Giresun fındığına 14,5 TL vererek bir nebze olsun üreticimizin rahatlamasına vesile oldular. TMO 200 bin ton civarında fındık aldı ve belki de Türkiye’de hiçbir üründe olmayan bir başarı fındık ürünüyle elde edilmiş oldu. 200 bin ton fındığın tamamını, hatta 2016 ve 2017’de TMO’da bekleyen fındıklar da dâhil olmak üzere bütün fındıkları TMO sattı. Üstelik 16 lirayla 18 lira arasında bir fiyatla sattı ve kâr elde etti, dolayısıyla bizim söylediklerimizin doğruluğu da tescil edilmiş oldu.

Şimdi, yeni bir fındık sezonuna daha girerken yeni oyunlar sahneye konuluyor. Amerika’da bir toplantı yapılıyor, o toplantıda özellikle kendisine “ihracatçı” diyenler 850 bin ton fındık rekoltesi olduğunu söyleyerek bu sene fındık rekoltesinin çok yüksek olduğu algısıyla fındık alivre satışçıların elinde peşkeş çekilmeye çalışılıyor. Tarım Bakanımız mayıs ayında Ordu’da fındık çalıştayında bir söz verdi ve dedi ki: “İnşallah bu sene fındık üreticisinin yüzünü güldüreceğiz.” TMO Genel Müdürü “İnşallah sezon içerisinde fındığın değerini karşılayacak rakamı açıklayacağız ve TMO fındık alacaktır.” Biz bu söze güveniyoruz, itimat ediyoruz. Milletimiz de bu sözün hayata geçmesini bekliyor ama geçen seneki gibi ekim ayında beklemiyor çünkü fındık 15 lira civarında bir rakamla satış görünce bu sene üretici ciddi anlamda bahçesiyle ilgilendi, yüzde 100 artan gübre ve ilaç fiyatlarına rağmen bahçesine bakım yaptı ve fındık amele fiyatları çok yüksek olmasına rağmen fındık toplamak için köylere çekilmeye başladılar. Bu insanlar fındık pazara inmeden fındık fiyatının açıklanmasını bekliyor ve en doğal hakları. Biz buradan AK PARTİ’li dostlarımız aracılığıyla ve bizi izlediğine inandığımız Tarım Bakanı, TMO Genel Müdürü ve Sayın Cumhurbaşkanımıza seslenmek istiyor ve diyoruz ki: Fındık üreticisi hakkını ekim ayı gelmeden bekliyor, ilan edilmesini istiyor, “TMO en az 20 lira olarak fındık taban fiyatını açıklamalıdır.” diyor. Bu 20 lira rakamı afaki bir rakam değildir, tekrar, biraz önce söylediğim rakamı ifade etmek istiyorum: TMO 2018 fındığını 18 TL’den satmıştır ve bizde yıllardır gelenek hâline gelmiştir, son satılan rakam taban fiyatı oluşturmuştur. 18 lira artık yerleşik bir fiyat olarak kabul edilmeli ama maliyet artışları, akaryakıttaki artışlar da dikkate alınarak üreticinin bu sene yüzünün gülmesi için fiyatın 20 TL olması gerektiğini ifade ediyorum.

Karadeniz insanı hakikaten büyük bir mağduriyet yaşadı, bu mağduriyetin giderilmesi için Hükûmetimizin bir an önce fiyat açıklamasını bekliyor, hepinize teşekkür ediyorum, iyi günler diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1 üzerinde 2 adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Kanun Teklifi’nin geçici 1’inci maddesinin metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

              Gökan Zeybek                        Hasan Baltacı             Mahmut Tanal

                  İstanbul                              Kastamonu                       İstanbul

            Süleyman Bülbül                      Turan Aydoğan               Ayhan Barut

                   Aydın                                 İstanbul                           Adana

               Orhan Sümer                         Jale Nur Süllü

                   Adana                                Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Süllü, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri; Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı hakkında uyarılarımızı hiç dikkate almadınız, maddeleri birer birer oylayıp geçirdiniz. Yasanın tamamını oylamaya geçmeden önce Eskişehir’deki deneyimlerimi sizlere aktararak bir kez daha düşünmenizi rica ediyorum.

Eskişehir 99 yılından önce bir turistin yolunu kaybetse uğramayacağı, bir vesileyle gelenlerin ise hatırında tozlu ve çamurlu bir il olarak yer edinen bir şehirdi. 99 yılından sonra yerel yönetimin uygulamalarıyla şehirde bir değişim ve dönüşüm yaşandı. Tüm canlılığını yitirmiş, su taşkınları ve sağlık açısından tehlike riski taşıyan Porsuk Çayı, iyileştirmesi, değiştirilen yaya köprüleri ve şu anda içinde dolaşan botları, gondollarıyla şehri şu anda bir gerdanlık gibi süslüyor.

Araçların istila ettiği cadde ve sokaklardan insanları sokağa davet eden yaya yolu düzenlemeleri, heykelleri, caddelerinde süzülen tramvayı, şehirde yaşayanları buluşturan parkları, denizi olmayan bir şehirdeki plajıyla şehir bambaşka bir çehreye kavuştu.

Eskişehirliler 2004 yılında uyandıklarında bir gazetede “Yeni keşif, Eskişehir turu” ilanını gördüklerinde çok şaşırdılar ama bir o kadar da gururlandılar. Eskişehir’e şehir gibi şehir görmeye gelenlerin talepleri Eskişehir’de yepyeni bir sektör turizminin doğmasına neden olmuştu.

Belediyenin müzeler, kültür ve sanat etkinlikleriyle zenginleştirdiği olanaklarla günübirlik ziyaretler uzun konaklama talebine evrilirken 4 olan otel sayısı da 100’e çıktı. Eskişehir, yerel yönetimin başardıklarıyla şehir turizminin öncüsü olmasının yanı sıra, aynı zamanda Anadolu’nun kültür ve sanat şehri hâline geldi. Bunları belediyemizin reklamı için değil, ajansta yer verilmeyen yerel yönetimlerin önemini vurgulamak için anlatıyorum.

Gelelim ajans deneyimimize. Belediyenin şehir turizmi başarısına karşılık, Frig Vadisi, Yazılıkaya, Seyitgazi, Büyükyayla Karavan Merkezi, Han Yeraltı Şehri, Kızılinler Termal Projesi, Sivrihisar İnanç Turizmi, Çifteler, Sakaryabaşı, Mihalıççık Ekoturizmi gibi ilçelerimizde bekleyen onlarca turizm projesi varken Eskişehir’e hiçbir şey yapmayan AK PARTİ iktidarı 2013 yılında birdenbire Eskişehir’i Türk dünyası kültür başkenti ilan etti ve bir ajans kuruldu, tıpkı şimdi kurulması düşünülen ajans gibi. Büyükşehir Belediyemizi temsilen katıldığım ilk toplantıda ajansın ilk icraatı katılımcılara dağıtılan pahalı hediyeler oldu. Maaşı çok yüksek olduğu söylenen ama hâlâ ne kadar olduğunu bilmediğimiz ancak birine yakınlığıyla bildiğimiz biri genel müdür olarak atandı ajansın başına. Organizatörlerce konserler düzenlendi, gruplar yurt dışına götürüldü, sokaklarda Nasrettin Hoca kılıklı animatörler dolaştırıldı. “Türk dünyası kültür başkentlerinden gelen turist kafilelerine rastladınız mı hiç Eskişehir’de?” derseniz kimse onları göremedi. Eskişehirliler durumu “Paralar çalgıya çengiye gitti.” diye özetliyor.

“Ajansa ne oldu?” derseniz onu da anlatayım. Kuruluş yasasınca 31 Aralık 2013 gününde tasfiyesi gerekirken 30 Haziran 2014 tarihine yani 2014 yerel seçimleri sonrasına bırakılması için bir teklif Meclise geldi. Mecliste görüşülürken renkli kişiliğiyle hafızalarımızda yer edinen Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilimiz merhum Kamer Genç “Tasfiye edilince de AKP’nin emrine vereceksin. Burada açık bir yolsuzluk var. Bunlar devletin parası. Araştıralım eğer bunlar yalansa ben burada kendimi yakarım. Eğer yalan değilse siz de yakar mısınız?” diye AKP sıralarına seslendi. Nur içinde yat Sevgili Kamer Genç, yanan ajansın bütçesi oldu. Tasfiye uzayınca 30 Mart 2014 Yerel Seçimlerinde harcanan paralarla ilgili şaibeler dolaşmaya başladı Eskişehir’de. Asıl işin ilginci, 2014’te Büyükşehir Belediyesini Cumhuriyet Halk Partisi kazanınca yasa gereği tasfiye edilerek nakit varlığını yerel yönetime devretmesi gerekirken bir vakıf kuruldu ve tüm varlık vakfa devredildi ama tartışmalar bitti mi? Yasaya aykırı vakıflaşan ajansın bütün paraları hâlâ Eskişehir’de tartışılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – Bir dakika daha rica edebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurunuz lütfen, tamamlayın.

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – Mülkiyeti TOKİ’ye verilen, şehir merkezinde yıkılan 54 bin metrekarelik Atatürk Stadyumu’nun arsası 2018’de millet bahçesi için Türk Dünyası Vakfına devredildi. Bir firmaya 185 bin liraya proje çizdirildi ama proje ihalesi iptal edildi, davet usulüyle İstanbullu bir firmaya verildi. Yol arkadaşım Sayın Utku Çakırözer sordu “Neden İstanbullu firma?” diye, “Bu İstanbullu firmanın özelliği ne?” diye. Proje kamuoyundan saklandığı için, Sayın Erdoğan’ın dediği gibi millet bahçesinde yatıp yuvarlananlar olursa kafalarını betonlara çarparlar diye endişe ediyoruz açıkçası ama asıl endişemiz, ortaya saçılan yine bir sürü şaibe.

Değerli milletvekilleri, Eskişehir için anlattıklarım sadece bir örnek. Denetimden uzak, yerel aktörlerin içinde olmadığı, Türkiye'nin turizmini pazarlayacak ajansın nelere gebe olduğunu varın siz düşünün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Düşünmezseniz de ajansın kurulumunu kabul ederseniz yine bu çatının altında toplanırız, nereye harcandığı belli olmayan paraları konuşuruz. Rahmetli Kamer Genç’in sorduğu gibi sorarız ama korkarım ki cevap alamayız. Yanıp giden yine milletin parası olur.

Genel Kurulu saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi'nin geçici 1'inci maddesinin (1)’inci fıkrasında bulunan "altı ay” ibaresinin "üç ay” ibaresiyle değiştirilmesini ve maddeye (2)’nci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederim.

(3) Geçici olarak oluşturulan bu yönetim kurulu, görev süreleri boyunca sadece 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi ile ikinci fıkrasında belirtilen görev ve yetkileri kullanabilir.

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                  Ayhan Erel                Hasan Subaşı

                   Adana                                 Aksaray                         Antalya

           İmam Hüseyin Filiz                Aydın Adnan Sezgin    Yavuz Ağıralioğlu

                 Gaziantep                                Aydın                          Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Sezgin, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar bu düzenlemeyle, mevcut kurumların yıkılması ve yerlerine gecekondu kurumların oluşturulması geleneğini sürdürmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama totaliter yönetimlerin alametifarikalarından biridir. Gerçek dışı, gerçeküstü bir turizm tanıtma ve geliştirme ajansı kurulmaktadır.

Teklif üzerinde Komisyonda yapılan görüşmelerde ve Genel Kurulda şu ana kadar yapılan konuşmalarda da defalarca dile getirildiği gibi, bu kurumun oluşturulması sürecinde sektör temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlar sürece layıkıyla dâhil edilmediği için maalesef teklif yetersiz, aksak ve kuruluş amaçları şüphe uyandıran yeni bir garabetin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Sektör temsilcilerine layıkıyla danışılmadığı gibi, sektörü haraca bağlayan bir uygulama getirilmektedir. Çok söylendi, kâr etmeyen firmalardan bile kâr payı alınması öngörülmektedir. Bunun da adı açıkça haraçtır. Bu düzenleme, günü kurtarma çabasıyla girişilmiş bir kaynak yaratma çabasıdır.

Teklifin geçici 1’inci maddesinde, altı ay içinde yapılması planlanan yönetim kurulu üyelerinin seçimleri tamamlanana kadar yönetim kurulu üyelerinin geçici olarak Sayın Bakan tarafından seçilmesi öngörülmektedir. Bakana doğrudan ve tam yetki verilmektedir. Dolayısıyla ajansın ilk bütçesinin hazırlanması ve kullanılması da tamamen bakanın inisiyatifine bırakılmaktadır. Yaklaşık 150 milyon dolar olması beklenen ilk yıl bütçesi, bakan tarafından seçilecek olan kurul üyelerinin yetkisinde, inhisarında olacaktır. Yönetim kurulu gerçek üyeleri seçilene kadar, bakan tarafından seçilmiş kişilerin ajansın bütçesini yönetmesi sakıncalıdır. İlk altı aylık süreçte tüm yetki bakanda olacağı için ajansın kurulmasının asıl amacı olan özel sektör katılımı da bu süreçte kadük kalacaktır. Dolayısıyla ajans 2019 yılında sektöre herhangi bir katkı sağlayamayacağı gibi, şüphe uyandıran yapılanması nedeniyle turizm sektöründe aktörlerin birbirlerine ve devlete güvenini de zedeleyebilecektir.

Tüm bu özellikleri nedeniyle kurulacak olan ajans, kamu varlık ve kaynaklarını yandaş vakıf ve benzeri kuruluşlara yönlendirme geleneğinin turizm sektöründe daha derine indirileceği izlenimi yaratmaktadır. Ajansın Kamu İhale Kanunu’ndan muaf tutulması bu yöndeki algıyı güçlendiren hususlar arasındadır. Turizm açısından Türkiye'nin ne denli elverişli bir ülke olduğunu izaha gerek yok. Ancak son yıllarda turizm gelirimizin çok gerilediği de açık. 2015 yılında yaklaşık 42 milyon turistle dünyada 6’ncı sırada yer alıyorken 2017 yılında 37 milyon turistle 8’inci sıraya düşülmüştür. İktidarın her hamlesi turizm sektöründe işlerin daha da kötüye gitmesine neden olmaktadır. Turizm, peşkeş çekme ve rant yaratma çabalarının temel kaynaklarından biri hâline gelmiştir, zihniyet kötüdür, zihniyet.

2003 yılında 850 dolar olan kişi başı harcamanın 2018’de 647 dolara düştüğü görülmektedir. Turizm gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı ise 2003’te yüzde 4,4 iken 2018’de yüzde 3,8’e gerilemiştir. “Her şey dâhil konsepti” adı altında 5 yıldızlı tesislerde 3 yıldızlı, 3 yıldızlı tesislerde ise 1 yıldızlı hizmet sunulduğu için elit turistlere de kapılar âdeta kapatılmıştır.

Ülkemizin potansiyeli göz önünde tutulduğunda, turizm sektöründe büyük bir başarısızlık söz konusudur. Bu başarısızlığın nedenlerinden biri yanlış turizm politikaları ise diğeri de ülkemizin uluslararası imaj ve itibarındaki kötüye gidiştir. İktidarın özellikle son dönemde etkinlikten uzak, hoyrat dış politika tutumu, demokrasi ve hukukun üstünlüğü konularındaki geriye gidiş nedeniyle yüksek ve orta gelir grubundaki turistler ülkemize gelmeyi eskisi kadar tercih etmemektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Sezgin.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) – Daha çok tanıtım, daha çok reklam Türkiye’nin genel ekonomik, sosyal ve politik çıkmazları ortada dururken fazla bir işe yaramayacaktır. Bu çıkmazlardan kurtulmanın yolu, önce karanlık zihniyet sarsıntılarından kurtulmuş, kendisine layık görüntüye kavuşmuş bir Türkiye yaratmaktan geçmektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2 üzerinde aynı mahiyette olmak üzere iki adet önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici 2’nci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Muhammet Emin Akbaşoğlu           Mehmet Doğan Kubat          Ramazan Can

                  Çankırı                                İstanbul                       Kırıkkale

          Fehmi Alpay Özalan                     Cemil Yaman

                    İzmir                                  Kocaeli

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

              Gökan Zeybek                        Hasan Baltacı             Mahmut Tanal

                  İstanbul                              Kastamonu                       İstanbul

            Süleyman Bülbül                      Turan Aydoğan               Ayhan Barut

                   Aydın                                 İstanbul                           Adana

               Orhan Sümer                        Bülent Kuşoğlu

                   Adana                                  Ankara

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının ana gelir kaynağını oluşturan turizm payına ilişkin mükellefiyetin 1 Ekim 2019 tarihinde başlatılması öngörülmekte olduğundan buna ilişkin düzenleme yapılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Söz talebi yok.

Diğer önergenin de gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Bu kanun teklifi uyarınca 2019 yılından başlamak üzere ibaresi turizmde faaliyet gösteren firmalar açısından sıkıntılı bir zaman sürecine girilmesi demektir.

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 2’nci madde kanun metninden çıkarılmıştır.

10’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Gökan Zeybek                        Hasan Baltacı             Mahmut Tanal

                  İstanbul                              Kastamonu                       İstanbul

       Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu                  Orhan Sümer             Turan Aydoğan

                   Manisa                                  Adana                          İstanbul

               Ayhan Barut                       Süleyman Bülbül

                   Adana                                  Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Bakırlıoğlu, buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her zaman olduğu gibi son dakika Meclise dayatılan, yangından mal kaçırırcasına gündeme getirilen Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Bugün 11 Temmuz, Srebrenitsa katliamının yıl dönümüdür. Yirmi dört yıl önce Avrupa’nın göbeğinde bir insanlık trajedisi yaşandı. Yirmi dört yıl önce 8.372 savunmasız, masum insan hunharca katledildi. Bu katliamı yapanları, göz yumanları lanetliyor, katledilen 8.372 kişinin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.

Değerli milletvekilleri, grubumuz milletvekilleri kanun teklifinin tümü ve maddeleri üzerine düşüncelerini aktardılar. Özellikle Sayın Milletvekilimiz Hamzaçebi üzerinde tartıştığımız teklifi çok güzel özetledi, aynen aktarıyorum: “Bu teklifin ruhuna hâkim üç temel ilke var: Canımız istediği kadar para toplayalım, istediğimiz kadar harcayalım ama kimseye hesap vermeyelim.”

Değerli milletvekilleri, ben, burada, sizlere, Manisa Büyükşehir Belediyesinde yaşanan, belediye çalışanlarına yönelik bizzat belediye idaresi tarafından gerçekleştirilen, insaf sınırlarını zorlayan sistemli uygulamalardan bahsetmek istiyorum. Manisa Büyükşehir Belediyesinin 31 Mart seçimlerinden hemen sonra kimi kaynaklara göre 700, kimi kaynaklara göre ise 1.000 çalışanını işten çıkarttığı iddia edilmekte. “İddia edilmektedir.” diyorum çünkü gerçek rakamı öğrenmek için belediye meclis toplantısında soru soran üyelerimize “Meclis gündeminin bu tip konularla işgal edilmemesi gerekir.” diyerek cevap verilmemiş, cevabın ilgili daire tarafından verileceği bildirilmiş yani top taca atılmıştır. Sözü edilen 700 kişinin birçoğunun son bir yıl içinde aynı belediye idaresi tarafından işe alındığı bilgisine sahibiz. Yani bu işçiler seçim rüşveti olarak işe alınmışlar, oyları alındıktan sonra kapı önüne konulmuşlardır.

Manisa Büyükşehir Belediyesindeki kıyım bunlarla sınırlı değildir ne yazık ki. Belediye idaresi çalışanları üzerinde rotasyon kılıfında eşi benzeri görülmemiş bir mobbing uygulamaktadır. Soma’da çalışmakta olan bir kişi 200 kilometre uzaklıktaki Selendi’ye, Selendi’de çalışmakta olan kişi ise 200 kilometre uzaktaki Soma’ya gönderilmekte. Böylesi bir zorlamayla karşı karşıya kalan emekçinin önünde neredeyse tek bir seçenek kalıyor. Emekliliği gelen emeklilik dilekçesini veriyor, geri kalanlar ise istifa dilekçelerini veriyor. Bu şekilde istifaya veya emekliliğe zorlanan yüzlerce belediye çalışanı var. Bu insanlar ve aileleri ciddi şekilde mağdur edilmiş durumda. Tüm belediye personeli bu durumdan rahatsız, sıra bana da gelir mi diye endişeyle beklemekte.

Değerli milletvekilleri, belediye emekçilerine yapılanlar Manisa’da ne yazık ki bunlarla da sınırlı değil. Manisa Büyükşehir Belediyesinde fazla mesailer dondurulmuş durumda. Fazla mesai yapma mecburiyetinde olan, mesela itfaiyede çalışan ancak memur olmayan personelden feragat istenmiştir. Yirmi dört saat esasına göre çalışan bu insanlar fazla mesai yapmakta ancak emeğinin karşılığını alamamaktadır. İtfaiyecilerin fazla mesailerini biz burada bütçe kanunuyla belirliyoruz. Belediye, Meclisin kanunla belirlediği bir hakkı “Ödemiyorum.” diyemez.

Sıkıntılar bunlarla da sınırlı değil. Büyükşehir Belediyesi emekli olan işçilerin kıdem tazminatlarını da ne yazık ki ödemiyor, ödeyemiyor. Seçimlerden önce emekli olan personelin kıdem tazminatları takside bağlanmış; ilk taksit, aradan aylar geçmiş olmasına rağmen ancak yeni ödenmiştir. Geri kalan tutarın ise ne zaman ödeneceği belli değildir. Ayrıca Manisa Büyükşehir Belediyesinde 657’ye tabi çalışan memurların sosyal denge tazminatları üç aydır ödenmemektedir. Belediyelerle ilgili başka şikâyetler de geliyor Manisa’dan. Örneğin Kırkağaç Belediyesinde 6 işçi işten atıldı, devamının da geleceği iddia ediliyor. Bu işçilerin hepsi HAK-İŞ Sendikasının üyesidir. HAK-İŞ Genel Başkanı ve şube yöneticileri, söz konusu AKP’li belediyeler ve belediyeden çıkartılan işçiler olunca birden sağırlaşıyor, hiç seslerini çıkarmıyor, işçilerin telefonlarına dahi çıkmıyorlar.

Değerli milletvekilleri, seçimlerden önce suya zam söz konusu olduğu zaman “Bu ekonomik şartlarda suya zam yok.” diyen, seçimden sonra ekonomik koşullar daha da ağırlaşmışken suya yüzde 40 zam yapan, “Almadan vermek Allah’a mahsustur.” diyerek kendini savunan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bakırlıoğlu.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) – …son olarak da Soma’da bölgesel sıcak su sistemindeki suya yüzde 25 zam yapan Manisa Büyükşehir Belediyesi, bu defa da gündeme işçi kıyımıyla gelmiştir. Manisa Milletvekili olarak buradan uyarıyorum: Manisa Büyükşehir Belediyesi işçi kıyımına, baskılara, sürgünlere son vermeli ve emekli işçilere olan borçlarını en kısa zamanda ödemelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Müsaade ederseniz oylatayım, ondan sonra söz vereyim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Bülbül, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde verilen önerge üzerine yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, Manisa Büyükşehir Belediyesi Milliyetçi Hareket Partisi belediyesidir. Dolayısıyla hatibin ortaya koymuş olduğu iddialarla alakalı olarak benim şu an itibarıyla ayrıntılı bir bilgi sahibi olmam tabii ki beklenemez. Bu konuları inceleyip, irdeleyip bu konularla alakalı olarak varsa bir değerlendirmemiz bunları biz Genel Kurulla paylaşırız. Ancak, tabii, bunları değerlendirirken bu belediye seçimleri sonrasında bütün partilerin ortak bir şekilde dile getirdiği bu “işçi kıyımı” olarak, işte işten çıkarmalarla alakalı olarak değerlendirmeleri objektif bir şekilde yapmak lazım. Bildiğim kadarıyla Manisa’da sizin de kazandığınız birtakım belediyeler var. Burada yaşanan işten çıkarmalar veya bazı illerde, Türkiye'nin başka yerlerinde yaşanabilecek, yaşanan işten çıkarmalar kamuoyu gündemine de geldi. Birtakım işten çıkarmalar da olmuş olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açalım sistemi lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Her birinin nedenleri üzerinde, niçinleri üzerinde durmak lazım. Konuşurken bunları da dile getirmek gerekiyor.

Biz de bu konuda gerekli çalışmayı yapıp arkasından Meclis Genel Kurulumuzda da sizin konuşmanıza dair gereken açıklamaları yapacağız diyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, kısa bir söz…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mevkidaşımın bu yaklaşımı sağlıklı bir yaklaşım, teşekkür ediyoruz o açıdan.

Biz de aynı yaklaşımı bizim belediyelerimizle ilgili durumlar için söylüyoruz ama bir gerçeğin altını çizmek lazım, demek ki şu var… Hemen şöyle bakınca orada çok kıdemli bir sendikacı var arkada, böyle bakınca görüyorum, bizim grubumuzda var. Demek ki iki şey var: Bir, bu belediyelerle ilgili istihdam meselesinde liyakat esaslı objektif kriterle istihdam yaratan bir sistemi kurabilmiş değiliz. İki, belediyede çalışan işçilerin iş güvencesi, istihdam güvencesi yok; iki dudağın arasında. Demek ki Türkiye’de bu Meclisin yapmak zorunda olduğu kanunlar işçinin iş güvencesini sağlamaya yetmiyor ki hangi partiden olursa olsun, biz de aynı iyi niyetteyiz, aynı şekilde, söz veriyoruz asla kimsenin ekmeğiyle oynanmayacak diye. Ama demek ki belediye işçilerinin gerçek anlamda yasal bir iş güvenceleri yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açalım sistemi, kayıtlara geçsin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Liyakat esaslı istihdam yerine de başka bir yöntem var. Bu da Meclisin görevi olsun herhâlde. Buradan çıkarılacak ders bu.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Yürürlük

MADDE 10- (1) Bu Kanun yayımı tarihinden 10 gün sonra yürürlüğe girer.”

Mehmet Metanet Çulhaoğlu                       Ayhan Erel                Hasan Subaşı

                   Adana                                 Aksaray                         Antalya

           İmam Hüseyin Filiz                      Behiç Çelik         Yavuz Ağıralioğlu

                 Gaziantep                                Mersin                          Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Çelik, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi hakkında vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Turizm Tanıtma Ajansı kurulması hakkında birçok görüş ileri sürüldü, konuşma oldu ve önem derecesi tartışıldı. Yeni bir özel hukuk tüzel kişisinin kurulmasına gerek olmadığı söylendi, aynı misyonu Bakanlık bünyesinde Tanıtma Genel Müdürlüğünün yerine getirmekte olduğu vurgulandı ama kale alınmış değil. Sektör firmalarına salma salarak bu yolla bir fon yaratmak ve bu kamusal kaynağın iktidarca keyfî harcanabilmesinin yolunu açmak hangi akıl ve mantıkla bağdaşır? Dolayısıyla Türkiye’nin en değerli kurumu Gazi Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi, şimdi de görüldüğü gibi ülkenin ihtiyaç sıralamasını yapamayıp Turizm Ajansı, Kapadokya alan yönetimi gibi konularla uğraştırılır hâle gelmiş bulunuyor.

Değerli arkadaşlar, bu sarmaldan çıkmalıyız. Türkiye Büyük Millet Meclisini pasivize etmeye ve amacından saptırmaya kimsenin hakkı olmasa gerek. Acı bir gerçek olarak görüyoruz ki 16 Nisan 2016 referandumu ve sonuçlarından, 24 Haziran 2018 genel seçimlerinden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi bu değişiklikle ne yazık ki pasivize edilmiştir. Hükûmet lağvedilmiştir. Hükûmet şu anda kim? Cumhurbaşkanı. Türkiye Büyük Millet Meclisi kim? Cumhurbaşkanı. Yargı kim? Cumhurbaşkanı.

Değerli arkadaşlar, buradan varabileceğimiz nokta 1982 Anayasası’nın 6’ncı maddesidir yani egemenlik hakkının kullanımı. Ne diyor: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” Bu madde ışığında bakarsak nasıl Anayasa çöpe atılarak keyfî idare kurulmuş, her şey ortadadır. Yani egemenlik sadece bir kişiye münhasır hâle getirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu böyle gitmez, başınıza iş açarsınız. Burada anayasal bir suç işlendiği açık bir şekilde ortadadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün insanları vatandaştır; kul değildir, sürü değildir, tebaa değildir. Yani Sayın Meral Akşener’in ifadesiyle, Sayın Genel Başkanın Türkiye Cumhuriyeti kimliğini göstererek söylediği “Ağa da budur, paşa da budur, bey de budur.” veciz sözü tam anlamıyla vatandaşlığın ne anlama geldiğini ve kıymetini ifade etmektedir.

“Böyle gitmez.” derken egemenliğin gerçek sahiplerinin, kurumların içini boşalttığımız ortadadır. Bunu geri vermenin vaktinin geldiğini dikkatlerinize sunuyorum. Türkiye’de hiç kimse padişah yetkisine sahip olamaz. Bu yanlışlıktan dönmek gerekiyor yani 6771 sayılı Kanun hükümlerinin izlerini Anayasa’mızdan bütünüyle silmemiz gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanını bir an evvel parti liderliğinden de istifaya davet ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konu turizm olduğuna göre ben de hem yerel hem de millî ölçekte turizme birkaç cümleyle değinmek isterim. Turizmde nicelikten ziyade niteliğin önemine vurgu yapmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelik, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Turizmde çeşitliliğin artırılması önemlidir, yeni turizm alanlarının kazandırılması önemlidir, ulaşım ve altyapıya önem vermek gerekiyor, güvenliğe ve hıfzıssıhhaya önem vermek gerekiyor.

Kendi ilim olan Mersin, bugün bütün potansiyeliyle turizmin ülkemizdeki en önemli ili olan Antalya’yla yarışacak düzeyde olmasına rağmen, yatırımın olmaması ve önem verilmemesi yüzünden maalesef geri durumdadır. Mersin’in de turizm açısından canlandırılmasının gerekliliğini dikkatinize sunuyor, önergemizin kabulünü diliyor, tekrar hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Muhammet Emin Akbaşoğlu           Mehmet Doğan Kubat          Ramazan Can

                  Çankırı                                İstanbul                       Kırıkkale

                İmran Kılıç                           Habibe Öçal      Fehmi Alpay Özalan

             Kahramanmaraş                      Kahramanmaraş                        İzmir

 

“Yürürlük

MADDE 10- (1) Bu Kanunun;

a) 6 ncı maddesi 1 Ekim 2019 tarihinden itibaren,

b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının ana gelir kaynağını oluşturan turizm payına ilişkin mükellefiyetin 1 Ekim 2019 tarihinde başlatılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır aynı mahiyette, okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi'nin 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Yürütme

MADDE 11- (1) Bu Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.”

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                  Ayhan Erel                Hasan Subaşı

                   Adana                                 Aksaray                         Antalya

           İmam Hüseyin Filiz                  Yavuz Ağıralioğlu Muhammet Naci Cinisli

                 Gaziantep                               İstanbul                         Erzurum

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                Baha Ünlü                        Ömer Fethi Gürer       Müzeyyen Şevkin

                 Osmaniye                                Niğde                             Adana

              Özgür Ceylan                         Servet Ünsal          Ali Mahir Başarır

                 Çanakkale                               Ankara                           Mersin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Önergelere katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde söz talebi var.

İlk söz Sayın Cinisli’nin.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Turizm ülke ekonomimize katkı sağlamakla birlikte farklı milletlerin birbirleriyle kaynaşmasında, sosyal ve kültür alanlarında etkileşimli olarak ilk elden önemli bilgiler edinilmesinde de önemli imkânlar sağlıyor. Bu manada, ülkemiz turizm faaliyetlerini artırmak tüm siyasi partilerin ortak hedefleri ve önceliklerinden olmalı ancak turizm, esas itibarıyla barış, güven ve istikrar ortamında gelişebilen bir sektör. Bir yanda On Birinci Kalkınma Planı’yla turizm öncelikli sektör olarak belirleniyor, diğer yanda Türk turizmini dünyada rekabet içinde tutan özel şirketlerin cirosunun binde 7,5’una göz dikiliyor.

On Birinci Kalkınma Planı’nda en azından yazma ihtiyacı duyulan, bizlere de bir teselli olan “hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim” vurgusu turizmin gelişmesi için ön şarttır. Gelişmiş turizm ülkeleri aynı zamanda köklü demokrasilere sahiptir. Bu ülkelerin hukuk, adalet, insan hakları sorunlarını en aza indirdiklerini görüyoruz. Ülkemizin iç ve dış politikasının güven ve istikrar temelinde yönlendirilmesi aslında turizme yapılacak en büyük katkı.

Ülkemizi cazibe merkezi hâline getirip turizm gelirlerimizi artırabilmek için bir yandan Tanıtma Genel Müdürlüğü, bir yandan da turizmcilerimiz dayanışma içinde çalışıyorlar. Bu bağlamda, Tanıtma Genel Müdürlüğünün iş gücü ve tecrübesinden yararlanmak niçin önceliğimiz değil? Bakanlığın yurt dışı teşkilatında bulunan 46 adet kültür ve tanıtma müşavirliğinin yarıya yakınında personelimiz yok veya kapalı. Bu müşavirliklere atama yapmayarak veya kapatarak mı ülke turizmimizi tanıtıp geliştireceğiz? Amerika, Kanada, Avustralya, İngiltere, Çin ve Japonya gibi gelişmiş pazarlarda tanıtım müşavirimiz bulunmamakta.

Önümüze gelen kanun teklifinde Türkiye Turizm, Tanıtım ve Geliştirme Ajansının kurulması istendiği belirtiliyor. Anlaşılan, Sayın Bakan kamu kuruluşu olup olmadığı bile anlaşılamayan bu ajansın kurulmasını Turizm Bakanlığının yetki ve sorumluluklarından daha önemli görüyor. Daha birkaç hafta önce, sizlere bu kürsüden ülkemiz turizminin yurt dışındaki tanıtım faaliyetlerinin yürütülmesi için öz kaynaklarımızın kullanılmasını, kendi yatırımcı ve girişimcilerimize öncelik verilmesini ifade etmiştim. Bu bağlamda, Sayın Bakanın vaktiyle ticari bir münasebet içinde olduğu Ogilvy isimli Amerika menşeli halkla ilişkiler şirketinden aylık 440 bin lira ödenerek hizmet alınmasının yanlışlığını belirtmiştim. Bu durumu, iktidarın devlet yönetme anlayışındaki vurdumduymazlığı, laubaliliğe varan ciddiyetsizliği olarak değerlendirmiştim. Üzülerek ifade etmeliyim ki bu düşüncelerimi kuvvetlendirici gelişmeler yaşıyoruz. Teklif, tam manasıyla yeni McKinsey’lerin, Ogilvy’lerin oluşturularak yasal statü altında korunmalarını sağlıyor, millî kaynaklarımız el değiştiriyor, yapılan harcamaları denetlettirmiyor, turizmle ilgili kararlarda sektör temsilcileri etkin olamıyor.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz turizm gelirlerinin ekonomik krizin etkilerinin azaltılmasına derman olabileceği akla gelebilir. Ancak üretim ekonomisine dönemeyecek kadar uzak kalmamız, bende turizm gelirlerinin büyüyen kara deliklere harcanacağı endişesini doğuruyor. Bu nedenle sormak istiyorum: Turizm faaliyetinde bulunan firmalardan yapılacak binde 7,5’luk kesinti ve aynı zamanda da genel bütçeden kendini finanse edecek bir tanıtım ajansına neden ihtiyacımız var? Üstelik ajansı Sayıştay denetiminden de muaf tutuyoruz, Kamu İhale Kanunu’na bağlı kalmadan, keyfî olarak yerli ve yabancı firmalara iştirak etme imkânı da veriyoruz. Soruyorum: Ajans, kamu kuruluşu mudur yoksa özel bir şirket midir? Arada bırakılıp netleştirilmeyen noktalar faydadan çok zarar vermez mi?

Açık söyleyelim, kurulan bu yeni ajans, devlet ve millet denetiminden uzak, millî turizm gelirini nereye harcayacağı bilinmeyen korsan bir kuruluştur; kamuoyunun ağzına bir parmak bal çalıp algı yönetimi yapılarak turizmi ülke geneline ve 12 aya yayacağı ifade ediliyor. Bu çerçevede, ajans kaynaklarının yüzde 30’unun yatırım yapılamayan bölgelere ayrılacağı kaydediliyor ancak bu miktarla turizm potansiyelini artıramayız. Ayrıca, hem mevcut vergi yükleri hem de düzenlenmesi öngörülen binde 7,5’luk turizm katkı payıyla işletmelerin gelişmesi imkânsızdır. Sektörün kayıt dışılığa yönelmesi bile mümkündür.

Memleketim Erzurum özelinden bakarsak Turizm Bakanlığının Erzurum turizmi için ne yaptığını merak ediyorum. Şehrin sembolü Palandöken yurt dışında ne kadar tanıtılıyor? Kış Turizmi Fuarı’na katıldık mı? Açık hava müzesi olan Erzurum’a yerli ve yabancı turistlerin ulaşımı pahalı uçak bileti ve yetersiz sefer sayıları yüzünden neredeyse imkânsız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Cinisli, tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Ayrıca, bölge için büyük şans olan Doğu Ekspresi Erzurum’da da bir gün mola vermeli, yolcuları Erzurum’da doya doya gezebilmeli.

Şehir hakkında ilk intiba edinilebilecek yer olan Erzurum Havaalanı Türkiye’nin en köhne ve eski havaalanıdır, bir ismi bile yoktur. Buradan Millî Mücadele uğruna tüm servetini harcayan, ayrıca o şartlarda Hava Kuvvetlerimize İtalya’dan 4 adet savaş uçağı alarak hediye eden, hayatının sonunda fakruzaruret içinde, Erzurum’da bir otel odasında vefat eden, cenazesini 9’uncu Kolordu Komutanlığının kaldırdığı, Millî Mücadele kahramanı Erzurumlu Nafiz Kotan Bey’in isminin verilmesini teklif ediyorum. Konuyla ilgili bir kanun teklifi vereceğimi ifade eder, desteklerinizi rica ederim. Bu vesileyle Nafiz Kotan Bey’e Allah’tan rahmet dilerim.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Diğer önerge üzerinde söz talebi Sayın Başarır’ın.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Umarım getirdiğiniz bu tanıtım ajansı da Varlık Fonu ya da Yüksek İstişare Kurulu gibi denetimden uzak, vicdanları zedeleyen bir kurul olmaz.

Evet, turizm tanıtım ajansı bir ihtiyaç olabilir ama bu ajanstan önce, kültür ve turizm politikası üzerine çok şey konuşmamız lazım. Bir Mersin Milletvekili olarak biraz Mersin’i irdelemek istiyorum.

Mersin dağları, kumsalı, Yörük çadırları, Kleopatra Kapısı, Saint Paul Kuyusu, Hazreti Danyal Türbesi, Kız Kalesi, Anamur Kalesi’yle yani tarihî açıdan çok zengin bir kenttir. Bu güzel kente on yedi yıl boyunca iktidar ne yaptı? Evet, Akkuyu’muza nükleer santral yaptı, sahil bandımızın dibine Türkiye’nin en büyük cezaevini inşa etti, ormanları kesti, taş ocaklarını yaptı, “caretta”ların yumurtladığı, ürediği noktalara eğlence merkezleri kurdu. Şimdi, denizleri kirletiyoruz, balık çiftliklerini yapıyorsunuz. Oysa biz bunları hayal etmedik. Neler vadettiniz? Bakın, 7 kez Tarsus Çukurova Havalimanı inşaatının temelini attınız. Her seçimle bir temel atılıyor. Osmaniye’den Anamur’a kadar Adana Şakirpaşa Havaalanı hizmet veriyor. İnsanlar bu küçük havaalanından dolayı seyahat edemiyor, cenazelerine, düğünlerine gidemiyor ama bir türlü havaalanımız yapılmıyor. Tarsus Kazanlı Sahil Projesi: Proje olarak kaldı. Mersin’de burada otelleri, yatırımı, tesisleri beklerken şu anda sahil çöplük durumunda.

Mersin-Antalya Sahil Yolu: Bu da proje aşamasında kaldı defalarca, defalarca inşaatına başlandı, durdu. Görülüyor ki on yedi yılda her şey sıfır.

Şimdi, bakıyoruz -kültürü, tarihi geliştireceksiniz- başta Tarsus, Anamur olmak üzere, Mersin’in yerin altındaki tarihi kaçak kazılarla, kaçakçılarla yurt dışına götürülüyor. Tarsus’un müzesi yok, Anamur’un müzesi yok, Mersin’e daha geçen sene bir müze yapıldı. Roma Yolu tesadüf olarak bulundu; şu anda atıl durumda, uyuşturucu kullanıcılarının mekânı olmuş. Erdemli, Anamur Kalesi, Kız Kalesi; onarımları yıllardır bitirilemiyor. Tarihî eser kaçakçıları derken şunu söylemek istiyorum: Evet, iktidar Tarsus’ta bir kazı yaptı. Tarsus’un 82 Evler Mahallesi’nde bir yıl boyunca delik deşik etti, kazı yaptı. Şimdi, bize Kız Kalesi’ni sormuyorlar, bize Mersin’in tarihini sormuyorlar ama sizin Tarsus’taki kazınızı soruyorlar. Ben de merak ediyorum, ne yaptınız orada? Tarsus’ta, o mahalleyi bir yıl boyunca delik deşik ettiniz köstebek gibi. Şimdi, buna cevap yok, defalarca sorduk, Bakan Yardımcısı da burada. Cevap vermediğiniz için çok garip iddialar var. İşte Aziz Paul’un İncili’ni bulduğunuz ya da kral hazinelerini bulduğunuz ya da tarihî tabletleri bulduğunuz hatta bunların sarayda olduğu söyleniyor. Yani birisi çıkıp bir hukuk devletinde bu kazının ne olduğunu söylemez mi? Ben merak ediyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum ki Marmaray çalışmasında yerin altından çıkan tarihî eserlere “3-5 çanaktan ne olur?” diyen bir Cumhurbaşkanımız var. Bence, ajans önemli, evet tanıtım ajansı önemli ama önce kendi tarihimize sahip çıkmayı bilelim.

Bakın, burası Anamur Kalesi, bin sekiz yüz yıllık bir kale. PVC, plastik pencere monte etmişsiniz, akıl böyle çalışıyor. Tarsus’ta Aşil’in…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Başarır, sözlerinizi tamamlayın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Tamam.

…annesinin yaşadığı ev, daha yeni bulundu. Mozaikler bulundu, nerede olduğu belli değil. Yani, biz on yedi yıldır kültür, tabiat varlıklarımıza iktidar sayesinde sahip çıkamıyoruz.

Bu yasa teklifinde, son olarak tuhaf bir şey -bu çok konuşuldu ama benim de gerçekten tuhafıma gidiyor- cirodan alınan yüzde 1 vergiyi ne yapacaksınız? Ne hakla bunu alıyorsunuz? Anayasa’ya, vergi kanunlarına aykırı. Bu bir alışkanlık hâline gelecek mi? Gıda sektöründen, mobilya sektöründen, eğlence sektöründen, daha garip sektörlerden de bunu alacak mısınız? Anayasa’ya aykırı bir durum, gerçekten kabul edilmiyor ama almaya alışmış, sürekli almaya çalışmış ama vermeyen bir iktidar var.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Sayın Özel, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, “Gazi Mecliste O Gece” kitabının içeriğine ilişkin tekraren açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce geçmiş dönem Milletvekilimiz Necdet Ünüvar tarafından yazılan bir kitabın özetinden bahsetmiştim, buna tepki göstermiştim. Bütün tepkilerimiz ve bütün eleştirilerimiz duruyor ama bu sırada, bir dizi telefon geldi. Meclis Başkanımız, konuya üst düzeyde hassasiyet gösterdiğini ifade edip Sayın Necdet Ünüvar’ı aramış, siz ilgilendiniz, AK PARTİ grup başkan vekilleri ilgilendi ve Grup Başkanı Sayın Naci Bostancı aradı. Ortak olarak kimse bu kitabı, içeriğini ve o seçilen resimleri sahiplenmiyor ve doğru bulmuyor. Tek sahiplenen kişi Sayın Ünüvar, o da bunun Meclisin değil, TİKA’nın parasıyla basıldığını ama kendisinin Meclis idare amirinden izin alarak dağıttığını söylüyor. Meclis bürokrasisinin bu kitabın içinde yer almasından Meclis Başkanının da rahatsız olduğu bize ifade edildi, bu yanlışın yapılmayacağı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ve yine, Sayın Naci Bostancı ve Sayın Doğan Kubat da bu kitabın hakkaniyetli bir sürümünün Meclis tarafından bastırılıp dağıtılacağını ve bu konuda çaba içinde olacaklarını söylediler. Böyle olunca biz de bu kitabın bütün bu ismini geçirdiğim muhataplarımız tarafından sahiplenilmeyip eleştirilmiş ve hatalı bulunmuş olmasını çok önemli bir yaklaşım olarak görüyoruz. “15 Temmuzdaki o ruhu kaybettiniz.” diyorduk, o geceki ruha, bütün partileri sahiplenen ve dışlamayan ruha uygun bir davranış olduğunu gördük. Bunu da kayda geçirmeyi hakkaniyet açısından doğru buldum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bu arada, bir de ben şunu ilave edeyim o zaman: Sayın Ünüvar’ın bana atmış olduğu 2 mesaj var, en son sizinle görüştüğünü de yazmış. 1’inci mesajda şunu söylüyor: Kitabın içerisinde karekodlar var -ki tabii, onu bilmek zor- QR kod indirildikten sonra, o karekod okutulduğunda sizin o konuşma metniniz de dâhil olmak üzere o metinlerin okunabildiğini de ifade ettiler. Ben onu da sizinle paylaşmış olayım.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi İç Tüzük 86’ncı maddeye göre lehte ve aleyhte olmak üzere 2 milletvekilimize söz vereceğim.

İlk olarak, lehte söz isteyen Sayın Metin Yavuz, Aydın Milletvekili.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

METİN YAVUZ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi üzerine şahsım adına lehte söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ürettiği katma değerle ülkemizin ekonomisinin en önemli lokomotiflerinden biri olan turizm, 50’den fazla iş koluyla doğrudan ilişkisi bulunan bacasız bir sanayi. Bilindiği gibi, bir ülkenin turizm geliri o ülkeye gelen yabancı ziyaretçi sayısına endekslidir yani biz ülkemize ne kadar çok fazla nitelikli yabancı turist çekebilirsek bırakacakları dövizlerin ve turizm gelirimizin önceki yıllara göre daha da artış göstereceği malumunuzdur.

Bu nitelikli yabancı turistleri ülkemize çekmenin iki önemli bacağı var: Birincisi, global bir hava yolu şirketine sahip olmaktır. Bu anlamda, hamdolsun, gururumuz Türk Hava Yollarımız bir dünya markasıdır. İkincisi ise dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış, zengin tarihi, kültürü, yeşil ve mavinin eşsiz doğal güzelliklerini barındıran ülkemizin dış dünya ülkelerine tanıtımının doğru bir şekilde yapılmasını sağlamaktır.

Biz eminiz ki Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı bu iki yolda önemli rol oynayacaktır. Turizm gelirleri açısından dünyanın ilk 10’una giren ülkelerin 7’sinde bu ajans var. Farklı ülkelerde kurulan bu ajanslarla o ülkelerin elde ettikleri kazanımlara sırasıyla örnek vermek gerekirse -bu bir tekrar olacak ama- ilk olarak Almanya 1919 yılında kuruyor, en son 2003 yılında İngiltere, 1997 yılında ise Dubai kuruyor ve bu ajans sayesinde ziyaretçi sayısını 6,5 kat, turizm gelirlerini de 33 kat artırıyor. Singapur, küçük bir ülke, 1964 yılında kurduğu ajans sayesinde turist sayısını 170 kat artırıyor. Ajans öncesinde 91 bin olan turist sayısını 15 milyona çıkarıyor, turizm gelirlerini ise tam 73 kat artırıyor.

Peki, biz böyle bir ajans kurarak ülkemiz turizmini daha da canlandırıp gelirini daha da üst seviyelere niye çıkarmayalım?

Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının kurulması konusunda çok aceleci davranıldığı da konuşuluyor. Hâlbuki ajansın kurulmasıyla ilgili olarak, bu kanun teklifinin sahibi olan milletvekili arkadaşımız, Bakanlığımız ve sektör temsilcileriyle, sektörün ulaşması gereken hedefler konusundaki görüşmeler dokuz aydan beri yapılmakta. Giderek büyüyen bir sektör ve önemli bir işveren olan turizmde bu ajans, gerçekten ülkemiz turizminde büyük bir katma değer artışı sağlayacaktır.

Şimdi, sizlere biraz da rakamsal verilerden bahsedelim. 2002 yılında dünyanın en çok ziyaretçi çeken 13’üncü ülkesi olan ülkemizde, gelen toplam ziyaretçi sayısı 13 milyon, turizm geliri ise 12 milyar dolar civarında olmuştur.

AK PARTİ olarak, bu zamana kadar, diğer tüm alanlarda olduğu gibi turizmde de attığımız adımlar, bizi 2018 yılında turizm geliri bakımından dünyada 14’üncü, turist sayısı bakımından da 6’ncı sıraya yükseltmiştir. Ülkemize 2003 yılında gelen ziyaretçi sayısı yaklaşık 16 milyon 500 binken 2003 yılında 13 milyar 750 milyon dolar bir gelir elde edilmiştir. 2018 yılında ise bu sayı 46 milyonu aşmış ve 29 milyar 500 milyon dolar gelir elde edilmiştir. 2009 yılının Ocak-Mayıs döneminde yaklaşık 12 milyon 800 bin ziyaretçi gelmiş ve bu oran 2018 yılının aynı dönemine göre yüzde 11,3 oranında artmıştır. Ortak akıl kullanılarak, bölgesel dinamikler gözetilerek, sorunların doğru bir şekilde tespit edilerek profesyonel ve adil bir yaklaşımla aksiyon planlarının uygulanacağı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı, dünya seyahat hareketini ülkemize doğru sürekli kılacaktır.

Ekonomimizin daha güçlenmesi, turizm gelirlerinin ve istihdamın sürekli artırılması, bölgesel kalkınmanın dengeli şekilde gerçekleşmesini, turizm faaliyetlerinin sadece birkaç ayla sınırlı değil, tüm yıla yayılmasını desteklemek açısından büyük bir önem taşıyacaktır. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının sağlayacağı katma değerle, 2023 yılında dünya turizm pastasındaki payımızı artırarak 70 milyar dolar turizm geliriyle Türkiye’nin dünyanın en çok ziyaret edilen ve en çok turizm geliri elde edilen ilk 5 ülkesinden biri olabileceğini ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte söz isteyen Sayın Böke, buyurun.

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin her köşesi ayrı güzel. Çok farklı turizm türlerine müsait bir coğrafyaya ve doğa koşullarına sahibiz. Tam da bu imkânları yurt içinde ve yurt dışında tanıtmak, pazarlamak, buna uygun politika geliştirmek için, bir Türkiye markası yaratmak için güncel mevzuata göre zaten bir birimimiz var. Kültür ve Turizm Bakanlığımızın Tanıtma Genel Müdürlüğü var ve onun görevleri arasında da bunlar sayılıyor.

Şimdi, bu Genel Müdürlüğün görevlerini üstlenecek bir ajans kurulması öneriliyor. Yani bir kez daha devlet, köküne kadar özelleştiriliyor. Kanun teklifi, Turizm Tanıtım Ve Geliştirme Ajansı kurulmasını teklif ediyor, Kültür ve Turizm Bakanlığına fikren bağlı olacak ama esasında bağımsız olacak. Kastedilen tür bağımsızlığın nasıl olduğunu biz, daha birkaç gün önce çıkan Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde gördük. Adına Başkanlık denilen tek adam rejiminde bağımsızlık, halkın denetiminden bağımsız olmak ama saraydan bağımsız olmamak anlamına geliyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı, bir gece yarısı kararnamesiyle görevden alınıverdi. Basından anladığımıza göre, aynı kulvarda koşulmadığı için olmuş. Kulvarlardan bir tanesinde, iktisat biliminin yüzlerce yıllık birikimini yok sayan “Faiz düşerse enflasyon düşer.” gibi tuhaf bir sanrı var. Diğer kulvarda “Faiz düşerse enflasyon artar.” diyen uluslararası deneyimler, birikim ve bilimsel bulgular var. Dolayısıyla bağımsızlığın bu rejimde ne anlama geldiği malum. Şimdi, bu şartlarda, adına bağımsız denen yeni bir yapı daha kuruluyor. O kadar bağımsız ki Sayıştaya tabi olmayacak! O kadar bağımsız ki Kamu İhale Kanunu’ndan muaf olacak! Halktan ve kamudan bağımsız olacak ama saraya sonuna kadar bağımlı olacak. İşin adını koyalım: Tek adamın iki dudağı arasına sıkışmış olan, siyasi iktidarın da dilediği gibi kullanacağı yeni bir yapı daha kuruluyor. Yani Türkiye’yi bugün içinde bulunduğu ağır ekonomik koşullara sürüklemiş olan yapıyı derinleştirmek için bir yapı daha kuruluyor. Kriz var, kriz yaygınlaştırılıyor ve kriz turizm sektörünü de içine alıp batırmak üzere derinleştiriliyor.

Esasında, kurulması teklif edilen şey bir ajans değil. Adını doğru koyalım, bir fon kuruluyor ama Sayıştayca denetlenmeyecek bir fon kuruluyor, Kamu ihale Kanunu’na hiç tabi olmayacak zaten. Artık Kamu İhale Kanunu’nu değiştirmekten vazgeçtiniz, bunun yerine Kamu İhale Kanunu’nu yok sayan, ona tabi olmayacak kurumlar kurmayı seçiyorsunuz. Oysa mali disiplinin olmadığı bütçe dışı fonlarla iş yapıldığı zaman nasıl krizler çıktığını biz kendi tarihimizden çok iyi biliyoruz. Bu bir ajans değil; kriz çıkartacak kadar ülkenin kaynaklarını bitirmiş olan anlayışı devam ettiren bir yapıdan bahsediyoruz. Bu sefer hortum doğrudan turizm işletmelerinin cirosuna bağlanıyor; kârına da değil, cirosuna bağlanıyor. Yani zarar eden de ödeyecek yani yeni yatırım yapmış, henüz genç, kâr etmeye başlamamış olanlar da ödeyecek yani küçük olanlar da ödeyecek. Üstelik, doğrudan cirolar üzerine böyle bir yük yüklendiği için bu tesisler artık yatırım yapmaktan vazgeçecek, kâr olmayacak yani bir turizm ajansı olacak ama tanıtılacak bir turizm falan da kalmayacak.

“Turizm payı” adı altında bütün bu işletmelerin cirolarından yüzde 1 oranında kesinti yapılacak. Peki, o kesintiyle ne yapılacak? Yüzde 70’iyle güya tanıtım yapılacak, yüzde 30’uyla da keyfî, nereye yatırım yapılacağına Cumhurbaşkanlığında karar verilen yatırımlar yapılacak. Turizm belgesi olan tüm şirketler para verecek, o parayla turizm sektörü yeniden tasarlanacak; haksız rekabetin, servetin el değiştirmesinin, bunun da doğrudan Cumhurbaşkanlığı eliyle yapılmasının kurumsal yapısı kuruluyor. Ezcümle, esasında geleceği okumak için kehanete falan gerek yok, krizi derinleştirecek bir yapı daha kuruluyor.

Şimdi, o zaman, şuna dönüp bakmamız gerekiyor: Derdimiz, krize çare olmak olmalı. Ağır bir kriz yaşanıyor. Bu yasa çare olur mu? Yanıtı çok belli. Ekonomik krizden çıkmak için ahbap-çavuş ilişkileriyle iş yapmayı bırakmak gerekiyor, hak edenin kazandığı bir düzen kurmak gerekiyor. Bu yasa onu yapmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Böke, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) – Bir kez daha, yatırımların nereye yapılacağına merkezî bir yapının karar vereceği, keyfîliğin artacağı bir kurum kuruluyor. Kriz, bu elle, iktidarın eliyle derinleştiriliyor. Ekonomik ve demokrasi krizinden çıkış için katılımcı süreçlerin işler olması gerekiyor, kamunun denetiminin etkinleştirilmesi gerekiyor, yaygınlaştırılması gerekiyor, Sayıştaydan Meclise kadar içinde halkın olduğu bir düzen kurulması gerekiyor. Bu yasa bunu yapmıyor ve krizi derinleştiriyor.

Bu yasada olmayan bir şey daha var. Bu rantçı düzeni krizden çıkarmak için kaynakları verimli ve etkin kullanacak yola sevk etmemiz gerekiyor. Bunun için Kamu İhale Kanunu’nu değiştirmeden, ona tabi kalarak iş yapmak gerekiyor. Bu yasa, halkı yeniden ve daha derin bir krize sürüklüyor. Ama halk 23 Haziranda yaptığı gibi bu krize de bu gidişata da “dur” diyecek.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyor ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı   :285

Kabul                                           :245

Ret                                              :40(X)

 

                        Kâtip Üye                                         Kâtip Üye

                    Bayram Özçelik                          Nurhayat Altaca Kayışoğlu

                          Burdur                                             Bursa”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 11/7/2019 tarihli birleşiminde 36 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde daha önceden çalışılması kararlaştırılan 12 Temmuz 2019 Cuma günü toplanmamasına ilişkin önerisi

11/7/2019

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 11/7/2019 Perşembe günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

 

            Muhammet Emin Akbaşoğlu                                         Özgür Özel

             Adalet ve Kalkınma Partisi                           Cumhuriyet Halk Partisi

                 Grubu Başkan Vekili                                   Grubu Başkan Vekili

 

                    Fatma Kurtulan                                 Muhammed Levent Bülbül

           Halkların Demokratik Partisi                        Milliyetçi Hareket Partisi

                 Grubu Başkan Vekili                                   Grubu Başkan Vekili

 

                                                 Yavuz Ağıralioğlu

                                                      İYİ PARTİ

                                               Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Genel Kurulun 11/7/2019 tarihli birleşiminde 36 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde, daha önceden çalışılması kararlaştırılan 12 Temmuz 2019 Cuma günü toplanmaması önerilmiştir.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.04

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Nurhayat Altaca KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2’nci sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Kuzey Atlantik Antlaşmasına Kuzey Makedonya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Kuzey Atlantik Antlaşmasına Kuzey Makedonya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1942) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 93) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 93 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

KUZEY ATLANTİK ANTLAŞMASINA KUZEY MAKEDONYA CUMHURİYETİNİN KATILIMINA İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 6 Şubat 2019 tarihinde Brüksel’de imzalanan "Kuzey Atlantik Antlaşmasına Kuzey Makedonya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Suzan Şahin’in.

Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli üyeler; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, tüm dünyanın gözü önünde, yakın tarihin en acı olaylarından olan Srebrenitsa soykırımında katledilen Bosnalı kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Asla unutmadık.

Kuzey Makedonya’nın NATO’ya üyelik protokolünün onaylanmasına ilişkin, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. 2008 Bükreş Zirvesi’nde alınan karar uyarınca, Kuzey Atlantik Anlaşmasına Kuzey Makedonya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokol’ün 6 Şubat 2019 tarihinde NATO karargâhında tüm müttefikler tarafından imzalanması, Balkanlardaki barış ve istikrarın, güvenliğin sağlanması bağlamında Türkiye için de çok stratejik bir önceliktir. Ülkemizde de yaşayan binlerce muhacir vatandaşımızı ilgilendiren bu katılım kararı, üyesi olduğumuz NATO’nun genişlemesi ve güçlenmesi adına olumlu bir adım olarak tahlil ediliyor.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Kuzey Makedonya dâhil tüm Balkan ülkelerinin NATO ve Avrupa Birliğine katılımını desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. Makedonya halkına hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; bu vesileyle Hatay’ın turizm ve kültür mirasları durumunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Hatay, toplam 13 medeniyetin izlerini bıraktığı bir şehir olma özelliğine sahip bir kültür kentidir. Sahip olduğu kültürel değerler yanında zengin ve özgün mutfağı da olan Hatay, UNESCO tarafından “dünyanın 26’ncı gastronomi şehri” olarak ilan edilmiştir. Tarihi boyunca kıtalar ve bölgeler arası ticarette önemli rol oynamış, yolcu ve hacı kervanları için konaklama yeri, kültür alışverişi merkezi olmayı başarmış, tüm dünya tarafından kabul edilen bir kenttir.

Hatay’daki taşınmaz kültür varlıklarına bakıldığında tüm ilçelerinde birçok eser görmek mümkündür. Sadece Hatay’da dahi ortaya çıkarılmamış, toprak altında yatan onlarca kültür mirasımız vardır. Amik Ovası’nda yüzlerce antik şehir ve höyük görünmez durumdadır. Yayladağı bölgemizde 3’ü Romalılar, 2’si Fransızlar, 1’i Yunanlılar dönemine ait restorasyon bekleyen 7 köprü vardır. Arsuz-Samandağ arasındaki antik batık limanlar ve her birinde 20’nin üzerinde batık gemi, hikâyesinin gün yüzüne çıkmasını beklemektedir. Erzin’den Samandağ’a her adımda UNESCO kültür mirasları arasına girecek binlerce destinasyon bulunmaktadır. Bunları görmeden, kültür mirasımıza kazandırmadan, kamulaştırma, takas yoluyla mülkiyetleri edinilmeden kazı, restorasyon, iyileştirme, yaşatma, koruma ve buna bağlı olarak kalkındırmaktan bahsedilemez. Bunlar yetmezmiş gibi, Saint Simone Kilisesi’nin harap bir hâlde oluşu ve Antakya’nın tarihî taş yollarının Antakya Belediyesi’nce asfaltlanması utanç vericidir.

Hatay genelinde 426 adet sit alanı bulunmasına karşın, bu alanlara gelen turist sayısı oldukça düşüktür. Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre yaklaşık 35 bin turist Hatay’ı ziyaret etmekte olup ziyarete gelen turistlerin sadece yüzde 12’sini yabancılar oluşturmaktadır.

Hatay genelindeki anıt yapılar ise 786 tanedir ve bu eserlere yönelik kültür ve turizm çalışmaları da tamamlanmış değildir. Hatay’daki müzenin mevcut eser sayısı -Hatay Müze Müdürlüğünün envanterlerine kayıtlı- toplam 37.749 adet olarak gözükse de müzeye gelen kişi sayısı çevre illere göre çok geride kalmaktadır.

Hatay’da herkesin bildiği cami ve kiliseler dışında Payas’ta bulunan Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, İmma Tarihî Yerleşkesi, Tell Aççana Yerleşkesi, nekropoller, Kinet Höyük, Tell Tayinat, Cin Kulesi ve Havra gibi birçok tarihî yerleşke de en az Habib-i Neccar Camisi, Saint Pierre Kilisesi kadar Türkiye ve dünyaya tanıtılması gereken tarihî varlıklardır. Samandağ Turizm Bölgesi, Arsuz Kıyı Bandı Turizm Merkezi ve Belen Güzelyayla Turizm Merkezi gibi yerler de coğrafi özelliğin etkileriyle yerli turizmine önemli katkı sağlamaktadır.

Bu yönleriyle Hatay, özellikle inanç, kültür ve tarih turizminin önemli ve uğrak noktası olması gerekirken eldeki kültür varlıklarının doğru kullanılamaması ve reklam, tanıtım, organizasyon gibi eksikliklerinden dolayı daha sıradan turizm yerleşkelerinin gerisinde kalmıştır.

Hatay’ın özellikle EXPO öncesinde tarihî yerlerinin ve turizm çeşitliliğinin doğru tanıtılması için Kültür ve Turizm Bakanlığında nasıl bir çalışmanın yapılacağı ise merak konusudur. Hatay’ın kültür miraslarının açığa çıkarılması, korunması ve dünyaya tanıtılması konusunda hiçbir girişim ve yatırım yapılmamaktadır. Turizmi teşvik etmek ve geliştirmekten, turizmle kalkınmaktan bahsederken ciro üzerinden yüzde 1 vergi dilimi düzenleyerek mevcut otellerin kapanmasına hizmet etmek yerine, kültür miraslarını ortaya çıkarmak ve korumaktan hiç bahsedilmemesi, buna karşın turizmi sadece otelcilik ve yaz tatiline bağlamak vahim bir politikadır.

Bugün 600 bin civarı Suriyeli mülteciyle yaşamak zorunda kalan Hatay’ın bütçesi yapılırken bile bu durum göz ardı edilmektedir. Yıllarca dünya ticaretine köprü olmuş İskenderun ve çevresi serbest bölge yapılmamıştır. Ek nüfusuyla 6’ncı teşvik bölgesinde dahi olabilecek Hatay’ın 5’inci teşvik bölgesine alınmak adına 500 bin kişinin imzasıyla yapılan çağrılarına kulak tıkanılmış, üvey evlat muamelesi gören bir il olmuştur. Hatay’ın turizm değerlerinin yurt içi ve yurt dışındaki tanıtımını artırarak uluslararası bir marka hâline getirilmesini sağlamak, bu hususta yapılabilecek çalışmaları değerlendirmek ve mevcut durumu gözden geçirmek amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı, derhâl turizm eylem planı hazırlamalı, dünya turizm gelirlerinden hak ettiği payı alabilmek için her türlü gayreti göstermelidir. Hatay medeniyetlerin beşiği, “ilk”lerin, “en”lerin şehri olarak kalkınma planında öncelikli il olarak yerini almalıdır.

Değerli üyeler, ekonomide yaşanan kötü gidişatın sorumlusu AKP Hükûmeti inşaat sektöründen beklediği rantı elde edememeye başlayınca şimdi de gözünü turizme dikmiştir. AKP, yönetmelik değişikliğiyle 4 ve 5 yıldızlı otellere ek imar hakkı tanırken yeni kurulacak turizm ajansıyla seçtiği turizmcilere şartsız kaynak aktarma yolunu açmıştır. ETS Turizm sahibi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, aralarında kendi tatil köyleri ve otellerinin de bulunduğu birçok lüks otel için kritik değişikliklere imza attı. Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle, 4 ve 5 yıldızlı otellere kıyıları ve yeşil alanı kapsayacak şekilde ilave inşaat izni getirildi. Yönetmeliğe göre, devletin turizm amaçlı tahsis ettiği bölgelerde yapılan otellere daha önce izin verilmeyen alanlara genişleme imkânı getirildi. İnşaat yapılacak alan hesabına dâhil edilen birçok yer bu hesaptan çıkarıldı ve otellerin ek inşaat yapmalarının önü açıldı. Yönetmeliğe göre, bu haktan sadece 4 ve 5 yıldızlı oteller yararlanabilecek. Düzenleme, ormanlık alan ile kıyı alanlarını da kapsayacak. Bu düzenlemeyle, özellikle kendi otellerine avantaj sağlayacak olması kabul edilebilir bir durum değildir. Sayın Bakanı adaletli olmaya davet ediyoruz.

AKP, turizm ajansının kurulmasına yönelik kanun teklifinin içerisine de yandaş turizm şirketlerini ayakta tutmak için çeşitli maddeler ekledi. Buna göre, ajansın turizmcilerden elde edeceği fon gelirleri uygun görülen işletmelere aktarılacakmış. Kaynak aktarılacak işletmeleri belirleyecek kriterlere ise nedense yasa teklifinde yer verilmedi. Ajansın destekleyeceği yatırımlara ilişkin tek karar mercisinin Cumhurbaşkanı olması bu konudaki güven eksikliğini artırmaktadır. Kendi kullanımında olan örtülü ödeneği bile önceki dönemlere göre aşırı şekilde harcamasıyla birçok eleştiri alan makamın tek yetkili olması, başta bu ajansa kaynak sağlayan turizm firmaları olmak üzere geniş bir kitlenin tepkisini çekmektedir.

Bu güzel ülkenin yeşil alanlarını, SİT alanlarını ve doğasını talan edecek olan ek imar hakkı ve yeni kurulacak turizm ajansıyla yandaş turizmcilere şartsız kaynak aktarmak kul hakkı yemektir; hem de denetimden, teminattan muaf tutmanın maksadı nedir? Tabii ki rant. Saray Hükûmetine soruyorum: Ekonomik kriz nedeniyle durma noktasına gelen inşaat sektörü sonrası yandaş müteahhitlere imar rantı sağlayamayan AKP iktidarı turizm sektörüne mi odaklanmıştır? Kurulan ajans aracılığıyla kaynakları denetimsiz dağıtmak yerine, ülkemizin ortaya çıkarılmamış antik şehirlerine, höyüklerine, köprülerine, tarihî mirasına öncelik verilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şahin.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Bir dakika alabilir miyim, cümlemi tamamlayalım.

BAŞKAN – Uzatma vermeyeceğim, sadece sözlerinizi tamamlamak için buyurun.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Önceliği, her zaman olduğu gibi kişiye, zümreye, rant sağlamaya vermektesiniz; yazık, çok yazık. Gözümüzün içine baka baka doğayı, tarihi katletmekten vazgeçin; rant, yağma, talandan başka amaçlarınız olsun samimiyet, kamusal yarar, millî servet, kültür mirasını koruma gibi. Bu ülke hepimizin.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Arkadaşlar, ilave süreleri bu oturumda vermeyeceğim.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Özsoy.

Buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin NATO’ya alınmasına dair bir protokol söz konusu. Şerhimiz var bu konuda. NATO’nun sadece Libya ve Afganistan’da yaptıklarına bakarsanız girdiği herhangi bir yerde güvenlik veyahut da istikrar sağlayamadığını görürsünüz. Biz grup olarak bu protokole karşı oy vereceğimizi şimdiden ifade ediyoruz. Şerhimiz de zaten yasa metnine ekli olarak sunulmuştur.

Ben birkaç konuya dikkatinizi çekmek istiyorum bu konuşma vesilesiyle. Dün burada, bu kürsüde yaptığım bir konuşma sonrası -Merkez Yürütme Kurulu toplantımız olduğu için ben çıkmak durumunda kalmıştım- AK PARTİ’nin sayın grup başkan vekili yaptığım konuşmaya cevaben birtakım şeyler söylemiş. Önemli bir konu, geçiştirilmemesi gereken bir konu; normalde demokratik bir ülkede gerçekten kıyametin kopması gerekiyordu dün burada paylaştığım bilgi üzerine ama pek bir şey olmamış. Sadece küçük bir hatırlatma yapayım: Türkiye’nin Ağustos 2018’de terör örgütleri listesine aldığı Heyet Tahrir el-Şam, şu an İdlib’de hükûmeti kurmuş olan bu örgüt, TRT ve TRT World’ün çalışanlarına, editörlerine -tırnak içerisinde söylüyorum- devrime yaptıkları katkı vesilesiyle bir plaket vermiş ve kendilerini onurlandırmıştı. Tabii, sanırım cevaben grup başkan vekili de “Bu insanlar TRT adına bu plaketi almamışlar, şahısları adına bu ödülleri -her ne verilmişse- almışlar…”

Şimdi, Sayın Akbaşoğlu, burada size soru sormak istiyorum.

Birincisi: Bu TRT -yani malum, sürekli tartışıyoruz- Türkiye'de 6 milyon oy alan, şu Meclisin 3’üncü büyük grubu olan Halkların Demokratik Partisine bir dakika bile ayıramayan TRT, Heyet Tahrir el-Şam’ın çalışmalarına spesifik anlamda hangi katkılarda bulunmuş? Çünkü o katkılar yüzünden onurlandırılmışlar.

İkincisi: Bunlar her ne kadar şahsi olarak bu plaketleri almışlarsa da en nihayetinde TRT, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlıdır; bu şahıslar hakkında herhangi bir idari soruşturma, bir hukuki girişim, bir cezai müeyyide düşünülmekte midir, yoksa bunun üzeri kapatılacak mıdır?

Yani çok vahim bir durumdan bahsediyoruz; resmî olarak Türkiye'nin terör örgütleri listesinde olan bir örgüt, Cumhurbaşkanlığına bağlı bir kurumun çalışanlarına ödül veriyor, artık gerisini toplumun takdirine bırakıyoruz.

Kıymetli arkadaşlar, ikinci olarak önemli şöyle bir konu var: İlginç bir haber düştü bugün basına, Independent’in Türkçe sitesine Uygur Özerk Bölgesi, namıdiğer Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakkı ihlallerine dair. Malum, orada çok ciddi dinî anlamda birtakım baskılar var; ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü gibi çok tartışılan bir konu. Türkiye'de de çok fazla tartışılan bir konuydu bu, aslında, genelde hep seçim dönemlerinde çok fazla tartışılır.

Yalnız, bizim edindiğimiz bilgiler çok ilginç bir duruma işaret ediyor: 22 ülke, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonuna bir mektup yazıyorlar ve Çin hükûmetinden Uygur bölgesindeki insanların insan hakları açısından durumunun değerlendirilmesini talep ediyorlar. Şimdi, ilginç olan durum şu: Türkiye Cumhuriyeti devleti bu imzacılar arasında değil; Amerika var, Almanya var, Fransa var, İngiltere var ancak Türkiye dâhil hiçbir İslam ülkesinden bir imzacı yok.

Tabii bu, Bakanlıkla ilgili bir durum ama Sayın Akbaşoğlu’ndan, bu konuda da bilgileri varsa, bu konuda da bir cevap alabilirsek iyi olur. Yani bu Uygur bölgesindeki ihlallere dair 22 tane ülke, hepsi de yabancı -tırnak içerisinde- gayrimüslim ülkeler bir dilekçeyle, bir mektupla buna karşılık verirken Türkiye Cumhuriyeti devleti neden bundan imtina etmiştir?

Üçüncü bir konu, arkadaşlar, önemli bir konu: Doğu Akdeniz’de, malum, sular kaynıyor, çok ciddi bir gerilim söz konusu. Türkiye, Doğu Akdeniz’de iyice bir yalnız kalmış durumda. Rusya’nın açıklamaları oldu Türkiye’nin aleyhine. Öyle “Dostum Putin” demekle ilişkiler düzelmiyormuş. Amerika Birleşik Devletleri’nden açıklamalar geldi. Yine, Avrupa Birliğinden dün Reuters üzerinden sızdırılan bir metin söz konusu. Avrupa Birliği Konseyi 15 Temmuzda toplanacak. Sanki Amerika’yla yaşanan bu gerilim yetmiyormuş, Amerika’dan gelecek yaptırımlar yetmiyormuş gibi bakın, şimdi de Avrupa Birliğinin yaptırımları söz konusu olacak, öyle görünüyor, tartışılacak, çok büyük bir ihtimalle bu yaptırımların önemli bir kısmını biz yakın zamanda göreceğiz. Avrupa Birliğinin Türkiye’ye aktardığı fonlarda kesinti düşünüyorlar, Avrupa Yatırım Bankası kredilerinin kesilmesini ya da azaltılmasını karar altına alacaklar gibi görünüyor. Yine, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında havacılık alanındaki anlaşma müzakerelerinin askıya alınması; daha önemlisi ekonomi, enerji, ulaştırma ve tarım alanlarında Türkiyeli bakanlar ile Avrupa Birliğinin bakanları arasında yapılan müzakerelerin askıya alınması ve hidrokarbon arama çalışmaları Doğu Akdeniz’de devam ederse de daha fazla yaptırım gibi son derece sert, son derece ciddi yaptırımlar düşünülüyor.

Şimdi, Türkiye’nin ekonomik açıdan son derece büyük bir krizin içerisinde olduğu böylesi bir dönemde, Deli Dumrul gibi aynı anda Rusya’yla, aynı anda Amerika’yla, aynı anda Avrupa Birliğiyle böyle gerilimli bir politikayı sürdürmek Hükûmetin takdiri olabilir, kendi siyasal tercihleridir fakat buradan halkımıza şunu söylüyorum: Diplomasinin “d”sinden anlamayan bütün bu girişimlerin ekonomik anlamda ceremesini maalesef bu topluma ödeteceklerdir.

Son olarak, kıymetli arkadaşlar, birkaç gündür burada, Genel Kurulda birtakım gözlemlerde bulunmaya çalışıyorum. Gelecek hafta olmayacağım ama bu hafta birkaç gözlemimi ben paylaşmak istiyorum özellikle AK PARTİ’li grup başkan vekiliyle ve diğer vekil arkadaşlarla.

Kıymetli arkadaşlar, bu Mecliste neredeyse her şeyi konuşuyoruz, işte, turizmi konuşuyoruz, önergeleri konuşuyoruz, fuhuş çetesiyle ilgili konuştuk, uyuşturucuyla ilgili konuşuyoruz. Yalnız, biz ne zaman, hangi konu hakkında konuşursak konuşalım, sürekli olarak bizim grubumuza yönelik olarak terör ithamlarıyla tartışmanın önü sürekli kapatılıyor.

Özgür Bey, müsaade ederseniz grup başkan vekilimize özellikle seslenmek istiyorum ben.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam, göz temasını kesmeyeyim ben.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Şimdi, mesela az önce fuhuş ve uyuşturucuyla ilgili birtakım tartışmalar söz konusu oldu, bu sıralardan sürekli olarak “Siz teröristsiniz, siz teröre mesafe koymuyorsunuz…” Kıymetli arkadaşlar, bu, topu taca atmaktır, tamam mı?

Bir de şunu söyleyelim size: Ben 2015 yılında geldim, aranıza katıldım, göreli olarak daha hani yeniyim siyasette. Bakın, tam dört yıldır bu sıralara en az bin defa “terörist” dediniz, bize diyorsunuz. 100 tane size yandaş olan televizyon kanalı var, tam üç yıldır gece, gündüz, öğlen, akşam ne zaman açarsanız “HDP” ve “terörizm” kelimelerini “Selahattin Demirtaş” ve “terörizm” kelimelerini sürekli yan yana kullanıyorsunuz. Hangi konuyu biz getirirsek getirelim, sıkıştığınız noktada “Siz teröristsiniz, terörle aranıza mesafe koymuyorsunuz.” diye sürekli topu taca atıyorsunuz. Zamanım az kaldı, size sadece şu kadarını salık verebiliriz: Bakın, 100 tane televizyon kanalından tam üç yıl boyunca Türkiye’de yaşayan bütün halklara HDP’nin terörist olduğunu ifade ettiniz ama bakın, halk inanmıyor, İstanbul seçim sonuçlarını gördünüz değil mi?

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sadece onlar değil Vekilim, şu tarafa da bak, her yere bak, her yere bak. Şöyle bakın, şöyle.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Bana da baksın, baksın. Ben diyeceğim, bana cevap hakkı doğdu. Bak, bak, bana bakarak konuş.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Bakın, bunu şunun için söylüyorum: Sayın Selahattin Demirtaş’a en azından binlerce kez “terörist” denmiştir. Biz çok kıymetli bir eş başkanımız olarak görüyoruz. Şu an içeride, düşmez kalkmaz bir Allah, yarın oraya kimin gireceğini hiç bilemeyiz ama bakın, İstanbul seçim sonuçlarını herkes bir değerlendirsin. Toplumun hamasi, terör, antiterör söylemlerine karnı gerçekten tok. Ciddi meseleler tartıştığımız zaman... Yani biz, eleştiri yapmayın, siyasetimize yönelik eleştiri yapmayın demiyoruz ama getirdiğimiz bütün tartışmaların önünü, sürekli olarak “Siz teröristsiniz, şusunuz, busunuz.” gibi söylemlerle aslında sürekli topu taca atıyorsunuz ve biz burada ciddi hiçbir meseleyi tartışmıyoruz. Öyle siz terörist dediniz diye de vallahi biz terörist filan olmuyoruz.

İstanbul seçim sonuçlarını layıkıyla bir değerlendirmek lazım ve tartışacağımız konuları da... Lütfen, artık, rica ediyoruz yani size cevap yetiştiremiyoruz o konuda. Kendimizi savunmak gibi hiçbir derdimiz de söz konusu değil, ne olduğumuz bellidir, ortadadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlenizi alayım.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Hemen bitiriyorum.

Dolayısıyla yani öyle yüzlerce televizyon kanalından, burada bütün sözcülerin, bütün bu sataşmalarını, suçlamaları gerçekten zül görüyoruz, kendimizi o açıdan savunacak durumda değiliz.

Lütfen, İstanbul seçim sonuçlarını bir daha değerlendirin.

HDP, çok kıymetli bir gruptur burada. Bütün bu söylemlere rağmen biz burada gayet saygın bir demokratik mücadele veriyoruz, bunu sergiliyoruz, herkesin de buna saygı göstermesini istiyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, müsaade ederseniz, arkadaşlarımızın birinci bölüm üzerindeki konuşma taleplerini bir bitireyim, sonra size cevap hakkınızı kullanmak için söz vereyim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle sıcağı sıcağına ben bir açıklama yapayım.

BAŞKAN – Efendim, şöyle: Çok kısaysa...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kısa, kısa, evet.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

44.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un 93 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Sayın milletvekilleri; şimdi, sayın konuşmacı, doğrudan muhatap kılarak bazı hususlara temas ettiği için, onunla ilgili ifade edeyim. Dün TRT Genel Müdürümüzle bir iddia üzerine temasa geçilmesi sonrasında, TRT Genel Müdürlüğümüzce yapılan bilgilendirmenin burada dile getirilmesi hadisesi söz konusu. O da nedir? Orada resmî muhataplarla kişisel olarak oradaki muhabir ve kameramanın sivil kıyımlara ilişkin yapmış olduğu yayınlar münasebetiyle, oradaki acıyı bütün dünyaya göstermeleri münasebetiyle, şahsi olarak yapılan bir tasarrufun olduğu bilgisini paylaşmış olduk. Konu gündeme getirilmişti; bir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - İkinci olarak, yine bugün gündeme gelen uyuşturucuyla, fuhuşla ilgili verilen önergelere ilişkin de burada çeşitli siyasi partilere mensup milletvekillerimiz veya grup başkan vekillerimiz, kendileri kanaatlerini ortaya koydular. Biz de sözün kendi bağlamında şunu çok açık bir şekilde ifade ettik ki: Hem terörle hem uyuşturucuyla hem de fuhuşla mücadelede, AK PARTİ, bugüne kadar, herhangi bir kimseyi, herhangi bir bölgeyi atlayarak değil; 82 milyonun esenliğini, kardeşliğini gözeterek ve bütün 81 vilayetin tamamında gerekli mücadeleyi hukuk zemininde yapmıştır ve yapacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın şeklinde bir beyanda bulundum.

Üçüncü olarak şunu da ifade ediyorum: Biz AK PARTİ olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum, bitiriyorum yani sadece açıklamada bulunuyorum dikkat ederseniz.

BAŞKAN – Lütfen… Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …millî menfaatleri önceleyen, devlet-millet kaynaşmasını gözeten ve hakikaten Türkiye'nin bulunduğu bölgede bir barış adası olarak, bir deniz feneri gibi yol gösterici, “Pax Ottomana”yı, Osmanlı barışını dünyaya hediye eden bir milletin ecdadı olarak, bundan sonraki aşamada kardeşliğe dayalı olarak, hakikaten bizim öncülüğümüzde, yeniden büyük Türkiye'nin öncülüğünde bütün dünyaya adil ve merhametli yeni bir dünyanın hediye edilmesi girişimini “Pax Türkiye”, Türkiye barışı olarak insanlığa hediye edelim amacıyla çalışıyoruz.

Bunu da bilgilendirmek için takdirlerinize sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Kuzey Atlantik Antlaşmasına Kuzey Makedonya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1942) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 93) (Devam)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar).

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Srebrenitsa’daki soykırımın yıl dönümü. Tüm şehitleri saygıyla, rahmetle anıyorum. Srebrenitsa felaketinin soykırım olarak tanımlanması için soykırımdan hemen sonra Türkiye harekete geçmiş, dünyayı ayağa kaldırmış, öncü rol oynamış ve bu sonucu almıştır. Bunu burada hatırlatmakta yarar gördüm.

Evet, Makedonya. Makedonya’nın, uluslararası hukuktaki resmî adıyla Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin NATO üyeliğini büyük memnuniyetle karşılıyoruz. Makedonya sadece tarihimizin parçası değil, bizatihi tarihimizdir ve ülkemiz için, milletimiz için çok önemlidir, çok değerlidir. Bağlarımızın tabiatı tarihten bugüne, bugünden geleceğe uzanan niteliktedir ve 80 bin civarında soydaşımızı barındıran bu ülkenin ve halkının güvenliği, istikrarı, demokrasisi, huzuru ve refahı bizim açımızdan elbette ehemmiyet taşımaktadır, tıpkı Balkanların bütününün, Güneydoğu Avrupa’nın güvenliği ve istikrarı gibi. Dolayısıyla, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin bugüne kadar kendini kanıtlamış, siyasi, askerî bir güvenlik ve savunma örgütü olan NATO’ya 30’uncu üye olarak kabul edilecek olmasını, bu güvenlik şemsiyesinden yararlanacak olmasını kuvvetle destekliyoruz. Üyeliğin bölgenin ve ülkemizin güvenliğine, istikrarına ciddi katkıları olacağını düşünüyoruz. Bu vesileyle hem Makedonya halkını ve soydaşlarımızı hem de o coğrafyadan gelen tüm vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyoruz.

Makedonya yıllar öncesinde NATO’ya üye olabilirdi, ne var ki Yunanistan’ın uluslararası camia tarafından da tasvip görmeyen inadı, 1991’den beri bu ülkenin devletler arası alandaki hareket kabiliyetini hayli kısıtlamıştır. Bu noktada, NATO bağlamında bir saptama yapma gereği duyuyorum. Yunanistan’ın, bu isim sorunu çözümleninceye kadar Makedonya’nın NATO üyeliğine tek başına itirazının karşılık bulmuş olması, NATO içindeki işleyişi, üye ülkelerin karar mekanizmasındaki etkilerini, üye ülke temelinde veto yetkisinin ne denli tesirli bir araç teşkil ettiğini -haklı, haksız- tekil ulusal çıkar mülahazalarının ne ölçüde müessir olduğunu da ortaya koymaktadır. Her bir ülkenin itirazı saygıyla karşılanmakta, kararlar uzlaşıyla alınmakta, bu süreçlerde eşitlik fiilî bir hak olarak kullanılabilmektedir. Bunu, bazen NATO’yu bilgi eksikliği nedeniyle veya kasten insafsızca eleştirenlere bir hatırlatma olarak belirtme gereği duydum.

Kuzey Makedonya’nın artık isim konusunda Yunanistan’la varılan anlaşma sayesinde ufku açılmış, ülke geleceğini daha güvenli bir perspektif içinde yakalama imkânına kavuşmuştur. Makedonya Cumhuriyeti’ne Avrupa Birliğine doğru da sağlam ve verimli bir yolculuk diliyoruz.

Tarihin cilvesi olarak Makedonya’nın NATO üyeliğine yol açmak da Yunanistan’ın komünist gelenekten gelen bir Başbakanına nasip olmuştur. Hatta, Çipras ve partisi SYRIZA’nın birkaç gün önce yapılan seçimleri kaybetmesinin nedenleri arasında isim ihtilafının giderilmesini sağlayan anlaşmanın imzalanması da zikredilmektedir. Bazen o günün koşulları içinde kendinize ve partinize siyasi zarar verebilirsiniz ama tarih karşısında ve gelecek açısından bir haklılık tescillersiniz. Siyasetçiler günlük çıkar mülahazalarından uzaklaşabilmeli, geleceği hedefleyecek cesareti gösterebilmelidirler. Bu vesileyle, Yunanistan’ın yeni Başbakanı Miçotakis’in de partisinin aşırı sağ kanadının güdülerine kapılmadan Türkiye’yle ve bölgeyle ilişkilerinde yanılsamalara düşmemesini, siyaseti seçimlerin ötesinde düşünerek hem iki ülke arasında hem de bölgede tarihî ve geleceği birlikte değerlendiren uz görüşlü bir Başbakan olarak görev yapmasını temenni ediyorum, Yunan hükûmetinden gelen ilk açıklamaların cesaret verici olmamasına rağmen. Miçotakis, seçimlerden sonraki ilk basın toplantısında Yunan halkının daha çok istihdam ve güvenlik istediğini söylemiş. Güvenliğin iyi komşuluk anlayışına, diplomasiye, adil çözümlere istinat etmesi gerektiğini de bu güvenliği talep eden Miçotakis’in en iyi şekilde idrak etmesini diliyorum.

Madem NATO’nun genişlemesinden söz ediyoruz, bu kürsüden daha önce çeşitli vesilelerle de dile getirmiş olduğum gibi, NATO’yla ilişkilerimizdeki ikircikli, mübeddel tutuma da yeniden değinmem gerekiyor. Sayın Millî Savunma Bakanı, Sayın Dışişleri Bakanı sorularıma cevaben, NATO’nun Türkiye’nin uluslararası kimliğinin bir parçası olduğunu ifade ettiler, tekrarladılar. Evet, NATO’ya önemli katkılarda da bulunuyoruz. Ancak NATO’ya bir yandan “uluslararası kimliğimizin bir parçası” derken diğer yandan nasıl bu denli didişme içine girilebiliyor bu kurumla? İktidardan bunun cevabını bekliyorum.

Bu, belki de iktidarın kendi içinde yaşadığı kimlik sorunlarından kaynaklanan garip bir durum. 2010’dan beri NATO’nun tüm tehdit değerlendirmelerinin altına imza koyup, vetoyu hiç düşünmeden kendi rızamızla bunlara katılıp şimdi de tehdit değerlendirmelerine ve o tehdit değerlendirmelerinde vazedilen denklemlere tamamen aykırı noktalara, iş birliklerine savrulmayı iktidar nasıl izah edebiliyor? S400 öncesi de vardı bu sorunlar, S400 olayıyla da sürüyor.

Kimlik buhranı öncelikli olarak bir İhvan, Müslüman Kardeşler bunalımıdır, yanlış zihniyet buhranıdır. Bu, bizi Suriye dâhil birçok alanda başarısızlığa, hezimete sürüklemiştir. Libya’da da benzer bir durumla karşılaşmamız söz konusudur. Bu ağır basan kimlik Balkanlarda da bizi mahcup etmektedir ve bu mahcubiyetler sürecektir. Aynı zamanda, Doğu Akdeniz’de önümüzdeki sorun iktidarın gereken hamleleri geciktirmesi nedeniyle giderek derinleşmiştir. Kıbrıs çevresindeki enerji kaynaklarına ilişkin olarak ne Avrupa Birliğinin ne ABD’nin ne de Kıbrıs yönetiminin iddia ve eleştirileri yahut da yaptırım tehditleri ciddiye alınabilir. Ama maalesef iktidar, Doğu Akdeniz’de çok vahim stratejik hatalar işleyerek birbirine oldukça uzak pek çok aktörün bize karşı bir ittifak ilişkisine girmesine imkân tanımıştır.

Bütün bu sorun alanlarında aldığımız pozisyon, rasyonellikten ve millîlikten uzak, ümmetçi boyut taşıyan bir dış politika pozisyonudur. Türk dış politika geleneği açısından çok vahim ve üzücü bir durumdur bu. Oysa ulusal çıkarı temel alan bir dış politika izlemiş olsaydık ne Suriye’de ne de Doğu Akdeniz’de bu duruma düşer, sorunun çözümsüzlüğüne katkı sağlayan değil çözümüne katkı sağlayan bir oyuncu, sahici bir bölgesel güç durumuna gelebilirdik. Dış politikamızda ciddi bir zihniyet ve yön değişimi gerektiği apaçık ortada.

İktidara buradan bir defa daha sesleniyorum: Doğu Akdeniz’de akıl ve çıkarlarımız yönünde ne yapılması gerekiyorsa yapın, yanınızdayız.

Sözlerime son verirken Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine uygulanan zulme, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi üyesi 22 ülke tarafından toplu tepki gösterilirken Türkiye’de iktidarın Çin diktatörüne yaranma çabasının garabetini bir kere daha vurgulamayı gerekli görüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Kamil Aydın, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Aydın, şahsınız adına da söz talebiniz var; toplam on beş dakika süre vereceğim, birleştireceğim.

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlar; ilgili uluslararası ikili anlaşmalar hakkında partim Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşmak üzere söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, şair geçmişte yaşanmış birtakım olayları ifade ederken çok veciz bir şekilde bunları anlaştırıp şöyle der: “Maziye gömülmüş bile olsa her kalpte bir anı vardır, can yemek içmekle doysa da insanı yaşatan hatıralardır.” Şimdi, bugün 11 Temmuz, tabii ki bizde de iz bırakan, hatıra babından acı, trajik yaşanmışlıkların yıl dönümü. 11 Temmuz 1995 tarihinde gönül coğrafyamızda gönlümüzü kanatan, bizi hicrana boğan, derin izler bırakan bir olayın 24’üncü yılını bugün maalesef hüzünlü bir şekilde yine idrak ediyoruz.

O günlere dair, şairin de ifade ettiği gibi anı olarak bende kalan bir iki şeyi hatırlatmakta yarar görüyorum. Bir tanesi, çok güzel bir ağıdımız vardır, göç göç olup göçlerin yola dizildiği, o aç susuz kadınların, yavruların, yaşlıların aç biçare hâldeki görüntüleri boğazımızda lokmalarımızı düğümleyen; ikincisi de eğitim için yurt dışında bulunduğum o yıllarda bir Bosnalı Süleyman amcayla aramızda geçen diyaloğu hatırlıyorum. Süleyman amca oğlu Emir’i Bosna’daki katliamda kurban etmişti ve maalesef sığınmacı olarak Londra’ya gelmiş ve bunlara zorunlu birtakım iskân yerleri gösterilmiş. Zaman zaman, böyle dertleştiğimizde, sigarasını yakarken bana demişti ki kendi ifadesiyle, kendi şivesiyle: “Çamil, Türkiye’ye gittiğinde bana ne olur oğlum Emir’in katledilirken avucuna çizilen o haçı bugün gözümün içine sokarcasına boyunlarına takanlara hiç değilse simgesel de olsa bir cevabım olsun, bana ay yıldızlı kolyeler getir.” Tabii, bunu unutamadım. Yerine getirdim ama bende öyle bir anıdır bu.

Efendim, bugüne kadar, bu saatlere kadar, gerçekten, uluslararası sözleşmelerle, anlaşmalarla, yapılarla ilgili birtakım şeyler söylendi. Şimdi, bakınız -yine bu olayın bende bıraktığı bir iz- geçen haftaki heyetteki arkadaşlardan bazıları buradadır, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği toplantısındayız. Hiç alakasız, güvenlikle ilgili bir meseleye, sırf Türkiye’yi bir yere sıkıştırma… Bu kürsülerden, hani, böyle, timsah gözyaşlarıyla ifade ediliyor ya “Avrupa Birliği şu tür yasaları getirecek; şu tür uygulamaları, yaptırımları uygulayacak. Amerika da bir taraftan ağzını açmış, aslında şirketlerle bağlantılı CAATSA cezai müeyyidelerini uygulayacak. Onun için ayağımızı denk alalım.” Yani bu “Yıllardır bize dayatılan o sopa ve havuç politikalarına ayak uyduralım, devam edelim.” babından söylemlere karşı söylüyorum: Bakın, güvenlikle ilgili bir mesele tartışılıyor, bir rapor var. Raportör Rum kesiminden ve aynen yüz dört yıl önce bu coğrafyada ecdadımızın barış adına zorunlu bir tehciri bir katliam görüntüsüne sokulup tarihi, siyaseti, hukuku katledercesine birtakım cümleler dercedilmeye çalışılıyordu. Hâlbuki -o gün de söyledik- mademki bir gerçek soykırım hikâyesini bu rapora dercetmek istiyorsan daha sıcak, daha yeni, acısı geçmemiş, yirmi dört yıllık mazisi olan bir olayı niye koymuyorsun? Hâlâ kemikleri bulunamayan, mezar yerleri tespit edilemeyen bir sürü masum insan var. Bunların hiç mi sizin maşeri vicdanınızda karşılığı yok? Ama maalesef, demokrasi böyle bir rejim aynı zamanda. Hani diyorlar ya “Var olanların en iyisi.” Bazen insan tersten okumak istiyor. Parmak rejimi -kaldırıyorsun- orada batıl, hak; hak, batıl gibi dayatılıyor.

Acıdan, kederden, geçmişe dair anılardan söz açılmışken ben biraz daha yakın gelecekten yine beni çok etkileyen ikinci bir olayı da ifade etmek istiyorum bu vesileyle. Geçen hafta Hakkâri’de 2 şehidimiz vardı. Şırnak’ta da 2 şehidimiz vardı; 2 yavrumuz, rızık peşinde, çobanlık yaparak ekmeğinin derdinde olan 2 kardeşimiz katledildi. Diğer 2 şehidimizden biri üsteğmen, biri uzman onbaşı. Bende bıraktığı izlerden bir tanesi şu: Şırnak’taki olayda şehit edilen o çoban kardeşlerimizden birinin engelli olması gerçekten katmerli bir acıya, kedere boğdu beni. Öbürü de -hani, bize müttefik olan, işte bu kürsülerden onların dayatmalarını savunan, anlatan, bize ders vermeye çalışanlara hatırlatmak istiyorum- yıllardır, yetmiş yılı aşkın bir müttefiklik hukuku bırakılıp, teröristlerle iş birliği yapılıp onlara temin edilen uzun namlulu silahlarla şehit edilen 2 yavrumuz, 2 kardeşimiz; işte bende bu yakın geçmişe dair gerçekten ikinci bir iz bırakan acı ve keder.

Saygıdeğer milletvekilleri, artan dünya nüfusuyla ters orantılı olarak azalma eğilimi gösteren dünya kaynaklarının uluslararası boyutta, ülkelerarası iş birliği ve mücadeleyi daha hızlı, daha etkin ve daha riskli boyutlara taşıdığına tanıklık etmekteyiz. Dünya ekonomisinin yaklaşık dörtte 3’ünü oluşturan, adına “G20” dediğimiz ülkelerin kendi bünyelerinde ekonomiden ticarete, güvenlikten savunmaya, çevresel ve doğal kaynakların tüketimine kadar çok boyutlu bir alanda kıyasıya mücadele ettiklerine tanıklık ediyoruz ya da iş birliği arayışı içerisindeler.

Bugün dünyanın öncelikli küresel sorun olarak uluslararası her boyutta ve platformda gündeme getirdiği sorunların başında göç ve terör gelmektedir. Mukayeseli ifade etmek gerekirse, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliğinin gündeminde yoğunluklu ifade edilen ekonomi ve güvenlikten kaynaklanan göç noktasında maalesef, Türkiye en yüksek bedeli ödemektedir. Benzer durum terör bağlamında da zikredilebilir. Yani dünyadaki bütün uluslararası platformlarda bugünlerde, NATO Parlamenterler Asamblesi olsun, Avrupa Birliği olsun, Avrupa Güvenlik İşbirliği olsun, sıklıkla zikredilen, efendim, IŞİD, El Kaide, El Nusra gibi, bir tornadan çıkmış, türevleri olan bir terör örgütüyle muhatap, onu ciddiye alıp onunla ilgili konuşmak… Hâlbuki Türkiye, bunun çok boyutlu, farklı şekillere bürünmüş, gerçekten daha büyük yapılarıyla tek başına mücadele ederken yalnız bırakılmaktadır.

Şimdi, tabii, bu iki önemli husus gündemde çok ağırlığını hissettirirken, tabii, bunun yanı sıra -konuşmacı arkadaşlar bizden önce de zikrettiler- üçüncü bir boyut… Bakın, bir taraftan çevresel sorunları dile getiriyorsunuz ama bir Paris Anlaşması yapılmış, iyi kötü bir anlaşma var. Yani “Bundan sonra tedbir alalım, kirletmeyelim dünyamızı, Kuzey Kutbu’nu, eritmeyelim buzullarımızı.” bağlamında bir anlaşma ama anlaşmadan tek taraflı çekilen bir taraf, bir grup; en fazla feryadını o yapıyor, itiraz ediyor. Anlaşılır gibi değil. Aynı şey nükleer silahlanma için de geçerli. Allah’a şükür, bize zorla soykırım deli gömleğini giydirmeye çalışanların dünyada ne zaman ve nerede nükleer silah kullandıklarını tarih biliyor, belgeler söylüyor, insanlık da buna şahit.

Şimdi, bir ülkeyi köşeye sıkıştırma adına “Efendim, uranyum zenginleştirme projelerinden vazgeçilsin.” derken yanı başında kendisi bunun âlâsını gerçekleştiren bir başka ülkeye hiçbir zaman söz söylenmiyor ve çifte standart uygulanıyor.

Şimdi, diğer bir boyut, yine, bizi doğrudan ilgilendiren, tüketiyoruz. Tükenen enerji kaynakları tabii ki uluslararası rekabeti biraz düzensiz hâle getiriyor, orantısız hâle sokuyor. Şimdi, Doğu Akdeniz’de sanki biz bir anda Fatih ve Yavuz’u gönderdik, kendi kafamıza göre petrol aramasına başladık, hidrokarbon arıyoruz. Yok. Ne olur ya, bir olayı başından sonuna, bir sebep-sonuç ilişkisi kurarak -biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin gerçekten en yüksek, ali makamı olan yasamanın bir parçasıyız burada- bir doğruyu ifade edelim, hikâyenin başına bir gidelim: İlk defa Rum kesimi burada hidrokarbon kaynak arayışı sürecini başlattı ve inanın, Avrupa Birliği dâhil dünyada tık yok, hatta o bölgedeki Arap Ligi’ni oluşturan devletlerden de tık yok maalesef ama ne zaman ki Türkiye garantörlük hakkını kullanarak, Kıbrıs’ın da davetiyle, bölgeye Fatih gemimizi gönderince kıyamet koptu; peşine Yavuz gidince, aman ya Rabbi, yaptırımlar peş peşe gazetelerde, bütün dünya basınında sayılmaya başlandı ve burada da ifade ediliyor.

Şimdi, Allah aşkına, biz kimden yanayız? Biz nerede duracağız, pozisyonumuzu nerede alacağız? Hani bizim ali menfaatlerimiz, hani bizim ortak müştereklerimiz, hani ülkenin çıkarları? Biz pozisyonumuzu nerede alacağız? Onun için, gerçekten, baktığımızda, bu tür çifte standartlara ne olur birazcık itiraz edip sesimizi hep beraber çıkaralım. Biz bunu çok net bir şekilde ortaya koyuyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, işte, bu hâlimizin pürmelal durumu içerisinde, Allah’a şükür, muhtaç olduğumuz kudretimiz var bizim. Biz bunları yeni yaşamıyoruz, tarih bunlara şahitlik etmiştir. Bu coğrafyanın jeopolitiği bize böyle yüksek bir misyonu her zaman vermiş, bundan sonra da vermeye devam edecektir.

Onun için, sözlerimi şöyle bitirmeye çalışacağım: Sayın milletvekilleri, gerek millet ve gerekse onun sistematik yapısı olan devlet, tüm kurum ve kurullarıyla ortak bir tavır sergileme sorumluluğu taşımaktadır. Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak veciz bir söylem hâline getirdiğimiz “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben.” düsturu zamanın ruhuna uygun bir şekilde, önceliğin ülkenin ve milletin ali menfaatleri olması noktasında millî duruşun bir simgesi olarak kendini çok açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır çünkü yaşadığımız coğrafyanın jeopolitik güçlüğü ve sahip olduğumuz sosyokültürel kadim değerlerimizin yüklediği yüksek misyon Türkiye’yi daha hassas, dikkatli ve dengeli bir dış politikaya yönlendirmektedir. Ancak böyle bir davranış ve sorumluluk bilinciyle Türkiye’yi çevreleyen uluslararası sorunların üstesinden gelebilmeyi başarabiliriz. Unutmayınız ki zaman kendisini ihmal edenlerden hesap sorar, aynen bizden yüz yıl önce sorduğu hesap gibi.

Dolayısıyla, bugün, bu kürsülerden Türkiye’mizin neresinde olursa olsun münferit birtakım olayları genele teşmil ederek bunu sistematik bir yapıya büründürme girişimleri beyhude ve boşunadır. Asıl dikkatlerinizi çekmek istediğim sistematik bir şey var, o da bin yıllık kardeşlik hukukumuza halel getirmeyi hedefleyen terör belası. İşte, biraz önce konuşmamın bir yerinde zikrettiğim gibi, Şırnak’ta kaybettiğimiz, helal rızkı peşinde koşan 2 kardeşimiz bunların çok açık, net bir örneğidir.

Eğer söz konusu uyuşturucu ve maddeyle mücadeleyse ta başından, sistematik olarak bunu kaynak hâline getiren yapılarla mücadeleyle başlayacağız, bunu yapmak zorundayız. Ama Türkiye Cumhuriyeti devletinin hâlihazırda gerçekten bir sistematiğinden söz edilecek olursa, evet, onlar sistematik bir terörize etme rüyası görürken, bunu uygulamaya çalışırken Türkiye Cumhuriyeti devletinin de Allah’a şükür, sistematik olarak görüldüğü her yerde “son nefes, son nefer” diyerek terörle kıyasıyla mücadele etme azim ve kararlığı vardır diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz talebi Sayın Ağıralioğlu’nun.

Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta burada önergemiz üzerinde… Hakkaniyete kıymadan, gruplarınızı rencide etmeden, TRT’ye çıkarılan, TRT KURDÎ’ye çıkarılan Osman Öcalan ve televizyonda mektubu yorumlanan Abdullah Öcalan’la ilgili önerge verdim. Önergemi konuşurken ne AK PARTİ Grubunu ne Cumhuriyet Halk Partisini ne de Milliyetçi Hareket Partisini ilzam etmeyecek bir nezaketle mevzuyu takdim etmeye çalıştım. Mevzuyu takdim ederken de “Bu süreçte, seçim sürecinin içerisinde böyle bir münasebetsiz mektubun yazılmasından, mevcut, ismini zikrettiğim gruplardan hiçbir milletvekilinin memnun olduğunu zannetmiyorum.” dedim. Yani “Hiç kimsenin hissesine ‘Ha, bu ne kadar iyi oldu.’ falan demek gibi bir münasebetsizlik düşmemiştir.” diyerek başladım. HDP Grubu müstesna, HDP böyle bir şeyden memnuniyet duyabilir diye HDP'yi ayırarak söyledim.

Sonra peşinden, bu mevzuyla ilgili hassasiyetimi ifade ederken de terör örgütlerinin propagandasını yapmak anlamında Meclisimizde PKK’nın ismini anmamayı, PKK’nın eylemlerinden sonra Türkiye'nin dünyanın en şerefli milletlerinin, dünyanın en kudretli devletinin Meclisinde bir terör örgütünü mütekabiliyet hâline getirecek, devletle eş hâle getirecek anmayı doğru bulmadığımı söyledim. Bunu tercihen onbaşı düzeyinde, biraz daha böyle sansasyonel eylem olunca da yüzbaşı düzeyinde anmanın devlet büyüklüğümüze, ciddiyetine yakışır bir tavır olduğundan bahisle birkaç şey söyledim. Sonra mevzu siyaseten cevap vermek mahiyetinde HDP grup başkan vekillerinin parti grubumuzu kastederek istihzalarına, cümlelerine konu edildi, konu oldu. Cevap vermedim, cevap vermeyişim aslında ilk konuşmadaki hassasiyetimi havi bir şeydi. İlk konuşmada dediğim gibi, konuşmayalım, muhatap olmayalım, mevzuyu abartmayalım, mevzuyu kanırtmayalım hassasiyetimi havi suskunluğum, “İkrar ediyorum.” şeklinde propaganda edildi. Milliyetçi Hareket Partisinden bazı kardeşlerimiz, AK PARTİ’den bazı arkadaşlarımız, aslında kardeşliğimize ve arkadaşlığımıza vicdanen, insafen çok yakışmayacak bir tonlamada sükûtumuzu ikrar etmişliğimize hamlettiniz dolayısıyla bu, biraz rencide edici oldu.

Benim Parlamentoda ilk dönemim bu, mebus olarak biraz acemiyim ben, algının, yönetilmesine imkân verdiğini fark edemedim. En son konuşmaya mukabele edilince toparlandığını fark edemedim. Algı yönetilerek hakikatin kurban edileceğini fark edemedim. Mebus olarak acemi olabilirim. Bir Müslüman Türk olarak acemi değilim, mesuliyetlerimi taşımakta acemi değilim. Grup başkan vekili olarak acemilik yapmış olabilirim. Bu memleket algıyı yönetenlerin değil, hakikate hizmet edenlerin yurdudur. Bu Türk yurdu, “Algıyı yönetelim de, algının üstünden iftirayı yapıştıralım da ondan sonra siyasi rakiplerimizin, hasımlarımızın üstünde tepinelim.” diyenlerin yurdu değildir; her şekilde, her şartta hakkı hâkim kılmak için doğruluktan ayrılmayanların yurdudur. Peygamberliğini ilan ederken “Dağın arkasında size bir düşman ordusu olduğunu söylesem benim irademi doğru sayar mısınız?” diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Peşine şöyle bir cümleyi ekleyen bir peygamberin ümmetiyiz: “Öyleyse buna da inanasınız, ben Allah’ın resulüyüm, bana Allah’tan ayet geliyor.” Böyle bir mesuliyeti, imanı, yalan ile doğruluk arasında çektiği hatta bağlamış bir dinin mensuplarıyız. Dolayısıyla, sorduğunuz her sorunun cevabını Müslümanlığıma kıymadan, Türklüğümü ifsat etmeden cevaplayacak kadar Müslüman ve Türk evladıyım. Dolayısıyla, cümlelerinizin arkasındaki imalarınızın, istihzalarınızın hiçbirisini -AK PARTİ ve MHP’deki arkadaşlarıma söylüyorum- kabul etmiyorum.

HDP Grubunun da bilmesi gereken şey şudur: Biz -biraz önce konuşan hatip de söyledi- devamlı size “terörist” demeye heves ediyor, muhatap alıyor, bu muhataplık üzerinden sizi terörize ediyor değiliz. Mevzu çok basit olarak şudur: Dünyanın her yerinde terör ve terör övücülüğü suçtur. Dünyanın her yerinde terör ve terör övücülüğü üzerinden parlamentolarda arzıendam edecek cümleler kurmak suçtur. Terörle aranıza mesafe koydunuz mu? Burası bir millet meclisidir. Burada her türlü fikir beyan edilir. Burada her türlü fikre tahammül edilir, her türlü fikir müzakere edilir, sadece terör ve terör övücülüğü yapılmaz.

Selahattin Demirtaş grubunuzun başkanı olabilir, grubunuzun başkanı da olsa terörle arasına mesafe koymak zorundadır. Çocuklarımızın otuz altı yıldır kanında, canında parmak izi olan bir terör örgütünün başının “Heykelini dikeceğim.” diyen bir adamın göreceği muamele odur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Tamamlamam lazım Başkanım, anlayışınızı istirham ediyorum.

BAŞKAN – Toparlayın, son cümlelerinizi alayım.

Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla “Efendim, biz istediğimizi söyleyelim, istediğimiz şeyi yapalım, buraya, kürsüye çıktığımız zaman da her şeyi söyleyelim ama bize bütün bunlara rağmen makul, hiçbir şey olmamış bir Parlamento grubu gibi davranın.” beklentinizin hiçbir karşılığı yoktur. Ben bu Mecliste cümlelerimi 39 kişilik konuşmuyorum Fatma Hanım, ben bazı cümlelerimi devlet için kurduğum zaman Türk Cumhuriyeti adına konuşuyorum, ben bazı cümlelerimi 82 milyona, bazı cümlelerimi 300 milyona, bazı cümlelerimi 1,5 milyar Müslüman’a konuşuyorum. Dolayısıyla, 39 kişilik bir parti grubunun kuvvetiyle konuşuyor olduğum zaman da aldığım 5 milyon oya konuşuyorum. Bizim burada oturmamıza “parmak sallayarak” dediğiniz imalara, istihzalarınıza mukabele etmeye tenezzül etmedim, ikrar ediyorum zannettiler. 5 milyon oyumuzun içinde 1 tane PKK’lı oyu yoktur, 1 tane. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Efendim, ittifakımızın…

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Ne biçim konuşma bu!

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Mevzuyu uzatmayın, ben biliyorum ne dediğimi, ben dediğimi biliyorum.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Ne biçim bir savunma bu!

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Sizin Abdullah Öcalan’a mektup yazdırıp konsolide etmeye çalıştığınız Kürt oyları sizin… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Allah, Allah!

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, hakka, hakikate kıymıyorum. Sen öyle oturduğun yerden konuşmazsın, gelirsin, buradan konuşursun. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Cevabını verdiğimiz şey şudur, sizin eski ortaklarınızdır beyefendi.

BAŞKAN – Sayın Ağıralioğlu, teşekkür ediyorum.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum efendim, istirham ediyorum. Başkanım, ben geçen hafta nezaket gösterdim, anlayışınıza sığınıyorum.

BAŞKAN – Ben açacağım mikrofonunuzu ama lütfen son cümlelerinizi alayım.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Hiç olmadı bu ya!

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Ya, ne diyorsun ya?

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Anlaşılabilir konuşuyorum arkadaşlar.

HDP, sizin geçen dönem onca itirazlarımıza rağmen münasebetsiz bir şekilde bir araya gelip pek çok şeyi müzakere ettiğiniz bir parti grubudur. Grup başkan vekili de söyledi ki “İYİ PARTİ’nin onca itirazına rağmen devlet ricali üç sene önce Abdullah Öcalan dâhil herkese ‘sayın’ diyordu, bizi onlar gönderiyorlardı.” Bu Meclisin bu kürsüsünde Sırrı Süreyya Önder “Ben İmralı’ya gönderildiğim zaman beni saraydan aradılar, Tayyip Erdoğan bana dedi ki: ‘Ne konuştunuz, nasıl konuştunuz? Ben konuştum, kalanını mahkemede anlatacağım.” dedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Hiç yakışmadı!

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Dinleyin arkadaşlar, istirham ediyorum.

Bunu, şunun için arz ediyorum: Ben insanın sözünü tutanını severim ama HDP’ye verdiğiniz sözleri tutmamanızdan dolayı çok memnunuz yani ilk defa, verdiğiniz sözleri tutmamanızdan çok memnunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Mevzuyu hiç uzatmıyorum. Bu seçimde olan şey şudur: HDP size geçen dönem beraberken verdiğiniz sözlerden dolayı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Hâlâ iş birliği yapıyorsunuz, hâlâ.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Devam edeceğim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ağıralioğlu, teşekkür ediyorum.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, partimize direkt sataşma olduğunu görüyoruz.

BAŞKAN – Ben size yerinizden söz vereceğim.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Hayır, hayır. Bir şey söylemek istiyorum: Sataşmadan kürsüde Hişyar Bey partimiz adına konuşacak ama şahsıma dönük de 60’a göre bir dakikalık söz istiyorum yerimden.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kurtulan.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun 93 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Grubumuz adına Sayın Hişyar Özsoy cevap verecektir. Ancak şahsım adına şunu söylemek isterim ki: Bir hafta sonra mı cevap vermek aklınıza geldi?

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Ya, bir yıldır konuşuyorum Fatma Hanım, bir yıldır.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Durdular, durdular, bir hafta sonra, sekiz gün önce burada olan bir tartışmayı yaptık, bitirdik.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Yine konuşuyorsunuz, yine konuştunuz.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Türkiye şuraya çekti, buraya çekti, her neyse, bitirdik.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Bir şey demedik, yine konuştunuz.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ben demokrasi adına burada oluşlarda hepimizin, bizim de önemli olduğumuz gibi, kendilerinin de burada olmasını önemsiyorum. Parti Genel Başkanlarının bir kadın olmasını önemsiyorum. Dolayısıyla sataşmaya girmeyeceğim, bunu kendime de partime de layık görmüyorum.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Düzeltsinler efendim, mevzuyu düzeltsinler.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından “Ooo!” sesleri)

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade eder misiniz lütfen.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Ciddi olun, ciddi, ciddi olun.

Cevap vereceğim, öyle değil, öyle istediğimizi söyleriz, istihza ederiz yeri değil bu Meclis Sayın Başkanım. Oradan istihza edemezler, oraya müdahale etmeniz lazım.

BAŞKAN – Sayın Ağıralioğlu…

Sayın Özsoy, buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun 93 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Arkadaşlar, müsaadenizle bir iki duruma açıklık getireyim. Bu polemiği uzatmak gibi bir derdimiz gerçekten yok.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum bunun için.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Kendisiyle yani İYİ PARTİ Sayın Grup Başkan Vekiliyle bir polemik falan için de söylemedim. Bir mantığı burada teşhir etmeye çalıştım. Bence, az önce kendisi dedi, doğrudur, hani Mecliste yeni olabilir, kimi hataları olabileceğini söyledi; işin doğrusu gayet de olgun bir davranış olarak görüyorum.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – “Hata.” demedim beyefendi, “Tenezzül.” dedim.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Şunu söyledim, bakın: Şu, az önce, bu Meclis kürsüsünde yapmış olduğunuz tartışma üslubunun kendisi, bizce tam da siyaseti tartışmanın önünü kapatıyor. Bunu, şunun için söylüyorum: Bakın, bir seçim dönemi yaşadık, değil mi? Eskiden HDP’ye “terörist” denirdi…

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Hâlâ deniyor efendim, hâlâ deniyor.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – …bizim dışımızda bu yaftayı alan yoktu ama son seçimlerde -31 Mart ve İstanbul seçimlerini birlikte söylüyorum- neredeyse memleketin yarısı terörist ilan edildi.

Bakın, bu öyle…

(AK PARTİ sıralarından “Yok öyle bir şey, yok!” sesi, gürültüler)

Müsaade edin… Müsaade edin, bitireyim, sonra çıkar, konuşursunuz.

Ya, domatesçisinden komisyoncusuna kadar neredeyse terörist ilan edildi.

Şunu söylüyoruz arkadaşlar: HDP olarak, vallahi, hiç kimseden bir korkumuz, çekincemiz yok. Ben kendim dört yıldır şu koltuklarda oturuyorum, bin defa o lafları duyduk. Sadece şunu söylüyoruz: Bir yere gitmiyor, bizim irademiz de kırılmıyor, biz olduğumuz siyasi pozisyondayız.

Selahattin Demirtaş Başkanımıza da gelince: Vallahi, bizce, tabii ki Türkiye siyasetinin son yıllarda yetiştirdiği en kıymetli siyasetçilerden bir tanesidir. Mahmut Vekilimiz söyledi bunu. FETÖ’cülerin hazırladığı iddianamelerle cezaya çarptırıldı, şu an cezaevindedir.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Çukur siyaseti!

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Gayet onurlu bir şekilde, gururlu bir şekilde mücadelesini yürütüyor. Bu tartışmayla bir yere gidemeyiz. Sabaha kadar söyleyin siz, vallahi… Kendimizi “Terörist değiliz.” diye savunacak filan değiliz. Sadece Türkiye’deki siyasi tartışmanın önünü kapatıyorsunuz, önemli meselelere bir türlü gitmiyorsunuz, gidemiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Dolayısıyla gerçekten topu taca atma meselesidir, kimseye sataşma kastımız yoktur.

Teşekkür ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Kuzey Atlantik Antlaşmasına Kuzey Makedonya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1942) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 93) (Devam)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylamaya geçmeden önce NATOPA Grup Başkanına yerinden bir söz vereceğim.

Sayın Bak, süreniz bir dakika.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin NATO’ya 30’uncu ülke olarak katılmasını desteklediklerine ilişkin açıklaması

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Başkanı ve NATO Parlamenter Asamblesi Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaktayım. Türkiye, NATO’nun çok güçlü ve önemli bir üyesidir. Balkanların güvenliği ve istikrarı Avrupa ve bölgemiz için çok büyük önem arz etmektedir. NATO’nun genişleme süreci sonucunda Kuzey Atlantik Antlaşması’na Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin katılımına ilişkin protokol 6 Şubat 2019 tarihinde tüm NATO üyesi ülkeler tarafından Brüksel’de imzalanmıştır. Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin NATO’ya 30’uncu üye ülke olarak katılmasını destekliyoruz. Bu yıl katıldığımız NATO Parlamenter Asamblesi toplantılarında Kuzey Makedonya NATO Parlamenter Asamblesi Delegasyonu üyesi milletvekillerine bu anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlaşması sürecini takip edeceğimizi ifade ettik. Kuzey Makedonya Büyükelçisi Zvonko Mucunski şu anda oturumu takip ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımıza, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına, Dışişleri Bakanlığına, Dışişleri Komisyonuna, destek veren siyasi parti gruplarına ve milletvekillerine NATOPA Türk Grubu adına teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Kuzey Atlantik Antlaşmasına Kuzey Makedonya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1942) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 93) (Devam)

BAŞKAN – Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

İki dakika süre veriyorum, oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Kuzey Atlantik Antlaşmasına Kuzey Makedonya Cumhuriyetinin Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı  :262

Kabul                                           :254

Ret                                              : 7

Çekimser                                      : 1(X)

 

                        Kâtip Üye                                         Kâtip Üye

                    Şeyhmus Dinçel                          Nurhayat Altaca Kayışoğlu

                          Mardin                                             Bursa”

 

Böylece uluslararası sözleşme kanunlaşmıştır.

3’üncü sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1540) ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 52) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 52 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

İSLAM GIDA GÜVENLİĞİ TEŞKİLATI TÜZÜĞÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) “İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı Tüzüğü”nün çekince ile birlikte onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde gruplar adına söz talebi yoktur.

İç Tüzük 60’a göre Sayın Tokdemir’e bir söz vereceğim. Başka hiçbir arkadaşımıza söz vermeyeceğim.

Buyurun Sayın Tokdemir.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Hatay Reyhanlı’da meydana gelen terör saldırısını kınadığına ve hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz cuma günü Reyhanlı ilçemizde meydan gelen araç içerisinde patlama sonucu Suriye uyruklu 3 kişinin hayatını kaybetmesiyle neticelenen menfur terör saldırısını lanetle kınıyorum. Faillerin ve destekçilerinin bir an önce gereken cezayı almalarını bekliyoruz. Bu üzücü patlamaların bir daha yaşanmaması için alınacak her türlü tedbirin takipçisi olacağız.

Güzel ilçemiz Reyhanlı’nın bombalar ve patlamalarla anılmasını istemiyoruz. Serhat ilçemizde bu tür terör olaylarının son bulması için devletimizin bir an önce emniyet tedbirlerini ve istihbarat faaliyetlerini artırması çok büyük önem arz etmektedir. Yaşanan ekonomik sıkıntıların üstüne bir de terör olayları çekilmez hâl almıştır. Hemşehrilerimize yüce Meclisimizden bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Teşekkür ederim.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1540) ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 52) (Devam)

BAŞKAN – 1’nci madde üzerinde şahısları adına iki söz talebi vardır, onları karşılayacağım.

İlk söz Sayın Cengiz Gökçel’in.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi hakkında konuşma için söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeleri olarak, 27’nci Dönemin başından bu yana ilk ve tek toplantımızı bu kanunu görüşmek üzere şubat ayında yaptık. Tarım politikalarına karar vermesi gereken, çiftçinin, köylünün sorununu çözmesi gereken Meclisin Tarım Komisyonu çalıştırılmadı. Komisyonumuzun çok çalışması gerekiyor ki mutfaktaki yangına çözüm bulalım; çiftçinin, üreticinin sorunlarını çözelim. Fakat ne Komisyonumuz toplanıyor ne de üreticinin sorunları azalıyor.

Kıymetli arkadaşlar, İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı Tüzüğü 3 dilde kabul edildi: Arapça, İngilizce ve Fransızca. Kanımızca teşkilatın resmî dillerinden biri de Türkçe olmalıydı. Türkçenin teşkilatın resmî dillerinden biri olmaması bizi üzmüştür.

İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerine model olmak ülkemizin önemli bir özelliğidir. Bunu sürdürmemiz gerekir. Ancak kendisi bir tarım ülkesi olmaktan giderek uzaklaşan, çiftçisini topraktan uzaklaştıran bir devletin tarım konusunda inandırıcılığı da olmaz.

İktidar olduğu günden beri AKP, niteliksiz bir tarım politikası uygulamaktadır. 2002 yılında 5 milyar lira olan çiftçi borçları 117 milyar lirayı aşmış durumda. Değerli arkadaşlar, 117 milyar lira… Bu borcun 9 milyarı tarım kredi kooperatiflerine. BDDK mayıs ayı verilerine göre 108 milyar lirası ise bankalara. Çiftçilerimize 4 milyar 142 milyon liralık icra takibi başlatıldı. Bütçe görüşmelerinde çiftçi borçlarının 110 milyar lira olduğunu, takipteki kredilerin ise 3 milyar 200 milyon olduğunu söylemiştim. Sadece yedi ayda çiftçilerimiz 7 milyar lira daha borçlanmak zorunda bırakıldı, 1 milyar lira daha icralık oldu.

Ürettiğini maliyetinin altında satan çiftçilerimiz borçlarını ödeyemez duruma geldi. Ziraat Bankası çiftçiye yüzde 16’dan, özel bankalar yüzde 33 civarından kredi veriyor. Tarımı desteklemesi, çiftçiyi koruması, üretimde tutacak önlemleri alması gereken tarım kredi kooperatifleri ise bir yıl vadeli işletme kredilerinde yüzde 27,5; dört yıl vadeli yatırım kredilerinde ise yüzde 32,5 faiz uyguluyor. Diğer sektörleri krizden kurtarmak için sunulan imkânlar çiftçiden esirgeniyor. Çiftçilerimizi icra baskısından kurtarmak, üretime devam etmesini sağlamak için çiftçi borçlarının faizleri silinmeli ve borçları mutlaka yapılandırılmalıdır. Sayın milletvekilleri, çiftçilerin bu haklı talebini duymazdan gelmeyin.

Değerli arkadaşlar, İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı, ülkemizin başta komşuları olmak üzere üye ülkelerle ilişkilerimizin geliştirilmesi bakımından önemlidir. Bu ülkelerle ticaretimizde gıda çok önemli bir yer tutuyor fakat sınırlarımızda yaşanan güvenlik sorunlarını görmezden gelemeyiz. Yaşanan iç savaşla birlikte İslam İşbirliği Teşkilatı Suriye devletinin üyeliğini askıya aldı. Bizim de İslam coğrafyasına Suriye üzerinden nakledilen, yaş meyve ve sebze başta olmak üzere, gıda sevkiyatımız sekteye uğradı. Bu durumdan çiftçilerimiz, nakliyecilerimiz, esnafımız ve sanayicilerimiz olumsuz etkilendi. Bu platformların, üreticilerimizin güçlendirilmesine katkı sunması gerekiyor ama aynı zamanda üye ülkelerin, barış ve istikrarı da teşvik etmesi gerekiyor.

Sayın milletvekilleri, teşkilatın amaçlarının biri de üye devletlerde tarımı geliştirmek için mali kaynakları harekete geçirmek ve yönetmektir. Biz bu teşkilata örnek ülke, öncü ülke olacaksak kaynaklarımızı planlayarak ve etkin bir şekilde kullanmalıyız. Çoğu, tarım tecrübesi açısından bizden geride olan üye ülkelerle ilişkimizi bu nedenle iyi planlamak da zorundayız. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hak, hukuk, adalet diyoruz; hukuk devleti, demokrasi diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Az kaldı.

BAŞKAN – Uzatmıyorum.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Sayın Başkanım, burası çok önemli.

BAŞKAN - Sadece selamlama cümlenizi alayım, buyurun.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Sayın Başkanım çok özür diliyorum, affınıza sığınarak…

Hukuk devleti olmazsak yabancı yatırımcı güvenmez, yatırım yapmaz diyoruz. Sudan bunun en güzel örneği. Bir diktatörlüğe yatırım yapmaya kalktık, milletimizin cebinden aktarılan kaynaklarla 780.500 hektar tarım arazisi kiraladık. Kendi çiftçimizi desteklemek yerine ülkemizden binlerce kilometre uzaklıktaki bir ülkeye bir sürü para aktardık. Ancak bu paralar daha senesini tamamlayamadan elimizden uçup gitti, milletimizin kaynakları çarçur edildi.

Benzer bir hataya bir daha düşmememiz dileğiyle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına ikinci söz Sayın Katırcıoğlu’nun.

Buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

52 sıra sayılı Kanun Teklifi esas itibarıyla İslam gıda güvenliğiyle ilgili olarak kurulmuş olan bir teşkilatın tüzüğünün kabulüyle ilgili olarak düzenlenmiş bir belge.

Şimdi, tabii, şöyle bir şey aklımıza geliyor her şeyden önce: Baktığımızda İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı, biliyorsunuz, İslam İşbirliği Teşkilatının bir parçası olarak bizim onların tarımsal geri kalmışlığıyla ilgili olarak bir anlamda yardımcı olmak maksadıyla temas ettiğimiz ve dolayısıyla da İslam coğrafyasında belli bir etkinlik sağlamaya yönelik olmak üzere kabul ettiğimiz ya da en azından şimdiye kadar yani Meclise gelmediyse bile işlem yapılmış olan bir konu.

Şimdi arkadaşlar, yalnız şöyle tuhaf bir durum var: Evet, doğrudur, İslam ülkeleri bugün -İslam İşbirliği Teşkilatının 57 üyesi var- çoğu gerçekten de tarım konusunda potansiyelleri olsa bile yeteri kadar etkinlik gösteremiyorlar. Dolayısıyla da teknoloji ihtiyaçları var, bizim özellikle deneyimlerimizin en azından yardımcı olma olasılığı var ve bütün bu sebeplerden dolayı bu iş birliği anlaşması bence anlamlı. Bizim parti olarak da itiraz etmeyeceğimiz yanları var. Fakat bizim ülkemizde tarımın geldiği yeri düşündüğümüzde ben bu çabanın esasında biraz -nasıl diyeyim- gerçekleşme olasılığının çok fazla olmadığını düşünüyorum. Çünkü gerçekten, baktığımızda, şu gün itibarıyla… OECD raporundan bir bilgi vereyim size: Şeker dışında tarımsal ürünlerin çoğunda dışa bağımlıyız şu anda, şeker üretimi dışında. Bu bir OECD raporu, geçen sene yayınlandı.

Şimdi, dolayısıyla da “Zaten tarımda dışa bağımlı olan bir ülke olarak, yine, tarımda dışa bağımlı ülkeler olan İslam İşbirliği Teşkilatındaki ülkelere ne önerebiliriz?” sorusunun ciddi bir karşılığı olması lazım gelir diye düşünüyorum.

Bakın, şöyle bir şey söyleyelim size… Yani tabii, tarımı ayrıntılı konuşmamıza şu anda gerek yok, öyle bir zamanımız da yok zaten. Fakat özellikle İslam İşbirliği Teşkilatındaki ülkelere baktığımızda bizden de zor durumda olduklarını görüyoruz. Onlar daha çok tek ürünlü -petrol gibi- ülkeler olduğu için dışa bağımlılıkları çok daha ciddi. Fakat arkadaşlar, bu konuyu gündeme getirirken bence şunu da tartışmamız lazım: Türkiye’nin tarım politikalarının ne olması gerekir?

Şimdi, benim anladığım kadarıyla, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde kendisine sunulan ideolojik anlayış esas itibarıyla serbest piyasacı bir anlayıştı. Buna kimileri “neoliberal iktisat anlayışı” diyor, kimileri “serbest piyasacılık” diyor vesaire. Bakın, 2019 yılı planı -ki önümüzdeki günlerde gelecek- aynı cümlelerle neredeyse tartışıyor yani “Serbest piyasa ekonomisini gerçekleştireceğiz.” diyor. Fakat arkadaşlar, tarımın, bugün gayrisafi millî hasıla içindeki oranı yüzde 6 civarına düşmüş olan tarımın bu hâle gelmesinin sebebi bu ideoloji, politika tercihidir yani tarımın serbest piyasayla yönetilebileceğine dair bir yanlış inancın sonucudur. Dolayısıyla da ben bu vesileyle hatırlatmak isterim ki tarım yapısı böyle bir noktaya gelmiş olan Türkiye, gerçekten de İslam İşbirliği Teşkilatındaki ülkelere nasıl yardımcı olacak, doğrusu bilemiyorum.

Deminki tartışmayla ilgili olarak da bir cümle söylemek istiyorum arkadaşlar. Bakın, burası Meclis yani Türkiye toplumunun aynası, Türkiye toplumundaki bütün farklı görüşlerin şu veya bu şekilde yansıdığı bir mekân ve bizler de o farklı fikirleri taşıyan insanlarız. HDP’ye yapılanın, benim partime yapılanın büyük bir haksızlık olduğunu başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere kabul etmeniz lazım. Böyle bir şey olamaz arkadaşlar yani kimse bu ülkeden ayrılmak istemiyor, bir kere bunu anlamanız lazım ve bu sorun dediğimiz sorun esas itibarıyla demokrasi sorunudur. Böyle bir demokrasiyle herhangi bir şekilde bizim gelişmemiz mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika daha bana izin verir misiniz?

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamanız için açacağım.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Tamamlayacağım, evet.

Dolayısıyla da böyle konuları buraya getirip de burada birtakım böyle gerginlik konuları hâline gelmesini istemek, bence bu konuda yapılması gerekenleri yapmayı ötelemek anlamına geliyor diye düşünüyorum.

Bu arada şunu söyleyeyim: Adalet ve Kalkınma Partisinin geçen seneler Kürt sorununu çözmekle ilgili olarak attığı adımlar, bence Adalet ve Kalkınma Partisinin on yedi yıldır attığı en önemli adımlardı. Şu veya bu şekilde gerçekleşmedi, olabilir ama biz buradayız arkadaşlar, Türkiye'nin demokratikleşmesiyle ilgili olarak sözümüz var bizim. Bu çerçevede, siyasetin izin verdiği ölçülerde bunları konuşabilmemiz lazım; birbirimize küfür etmekle, birbirimizi tehdit etmekle olmaz bu işler. Lütfen, hepimiz aklımızı başımıza alalım arkadaşlar. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz ve bu ülkenin huzurlu bir ülke olmasını istiyoruz, huzurlu bir ülke olabilmesi için de demokrasinin çıtasını yükseltmemiz lazım, herkesin ülkede huzurlu bir biçimde yaşayabilmesini sağlamamız lazım diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum.

Madde 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum.

Madde 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyor, oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı   :250

Kabul                                           :234

Ret                                              : 15

Çekimser                                      : 1(X)

 

                        Kâtip Üye                                         Kâtip Üye

                    Şeyhmus Dinçel                          Nurhayat Altaca Kayışoğlu

                          Mardin                                             Bursa”

Böylece, teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Alınan karar gereğince 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla yapılacak görüşmeler için 15 Temmuz 2019 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.38



(x) 94 S. Sayılı Basmayazı 9/7/2019 tarihli 99’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 93 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 52 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın eklidir.