TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                         100’üncü Birleşim

                                                                                10 Temmuz 2019 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya’nın, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, 11 Temmuz Dünya Nüfus Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın, gazetecilerin sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- ANT İÇME

1.- 27’nci Dönem Birinci Yasama Yılında ant içmemiş olan Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in ant içmesi

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, İzmir ili Çeşme ilçesindeki hastanelerde kardiyolog eksikliğinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, tarihî bir okul olan Cengiz Topel Lisesinde eğitime devam edilmesi gerektiğine, Tarsus Eğitim Vakfına ait arazi ve okulun Tarsus Üniversitesine devredilebilmesi için yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, AK PARTİ iktidarının öngörüsüz ve yanlış ekonomi politikalarına son vermesi, vatandaşın işsizlik, adalete güven sorunu ile üretime dayalı büyüme konularına çözüm için kalıcı tekliflerin Meclis gündemine alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, dijital Türkiye yolunda atılan önemli adımlarla vatandaşların ve özel sektörün bürokratik yükünün azaltılacağına ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, On Birinci Kalkınma Planı’nın Adalet ve Kalkınma Partisinin tutarsızlığının ekonomi üzerinde yarattığı tahribatı ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması

6.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne ilişkin açıklaması

7.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne ilişkin açıklaması

8.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Sağlık Bakanının Sivas ilinde çocuk kardiyoloğu, çocuk nöroloğu bulunmadığından haberinin olup olmadığını ve bu soruna el atılması için çocukların doktorsuzluktan hayatını kaybetmesinin mi gerektiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, engellilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

10.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne ilişkin açıklaması

11.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, Dikey Geçiş Sınavı’nda mağduriyet yaşayan öğrencilere telafi şansı verilip verilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

12.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, coğrafi konumu, iklim koşulları ve tüm ulaşım yollarının üzerinde olması itibarıyla yapılması düşünülen otomobil fabrikası için Adana ilinin tercih edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, AK PARTİ hükûmetleriyle birlikte ülkemizdeki orman varlığının arttığına ve tarihe tanıklık eden çınar ağaçlarına gösterdiği hassasiyetten ötürü Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’a teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

14.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, fındık üreticisinin fındık alım fiyatının açıklanmasını beklediğine ve Toprak Mahsulleri Ofisinin sezon başında devreye girmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, zor durumda olan çiftçiye, besiciye ve süt üreticisine destek olunması gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, İlhami Keleş’in vefatı vesilesiyle devleti insanların göz göre göre ölümüne sebep olunan süreç içerisinde merhametsiz görmekten bıktıklarına, Türk devletini, Türk yurdunu ayağa kaldıracak olanın adalet reformu olduğuna ve mağduriyetlerin giderilmesi için atılacak her türlü adımı sonuna kadar destekleyeceklerine ilişkin açıklaması

17.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne ve haklının güçlü olduğu bir dünya için Türkiye'nin güçlü olması gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 7 Temmuz Vedat Aydın’ın ölümünün 28’inci, 10 Temmuz Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünün 6’ncı ve Türkiye Gazeteciler Sendikasının kuruluşunun 67’nci yıl dönümüne, hâlâ gazetecilik faaliyetlerinden dolayı İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın yargılandığına ve 26’ncı Dönem İstanbul Milletvekili Eren Erdem’in tutuklu olduğuna, 10 Temmuz Ankara Adliyesinde görülen Şule Çet davasına ilişkin açıklaması

 

 

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 10 Temmuz Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünün 6’ncı yıl dönümü vesilesiyle Berkin Elvan, Ethem Sarısülük, Ahmet Atakan, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Medeni Yıldırım, Mustafa Sarı, İrfan Tuna, Selim Önder, Zeynep Eryaşar ve Serdar Kadakal’ı saygıyla andıklarına, 10 Temmuz Türkiye İşçi Partisi eski Genel Başkanı Ali Aybar’ın ölümünün 24’üncü, Türkiye Gazeteciler Sendikasının kuruluşunun 67’nci yıl dönümüne, maden mühendislerinin sorunları ile çiftçilerin elektrik aboneliği işlemlerinde yaşadığı sorunlara, Ankara Adliyesinde görülen Şule Çet davasına ve 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne ilişkin açıklaması

20.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne, 11 Temmuz Srebrenitsa katliamının 24’üncü yıl dönümüne ve Türkiye'nin küresel anlamda sorumluluğunun büyük olduğuna ilişkin açıklaması

21.- Antalya Milletvekili Hasan Subaşı’nın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

22.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili haksız ve yersiz eleştirilerin söz konusu olduğuna, her sistemin kendi mantığı, mantalitesi ve kavramlarıyla değerlendirilmesi gerektiğine, asla ve kata rejim değişikliğinin söz konusu olmadığına ilişkin açıklaması

25.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, TBMM İçtüzüğü, Siyasi Partiler Kanunu ile seçim kanunlarında uyum düzenlemelerinin yapılarak güçlü hükûmet, güçlü yasama, tarafsız ve bağımsız yargı yolununun açılacağına ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve kuvvetlerin uyumlu çalışmasını sağlayacak mekanizmaların tartışılması gerektiğine ilişkin açıklaması

27.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinin Anayasa’nın 104’üncü maddesinde düzenlendiğine ilişkin açıklaması

28.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, Sinop Milletvekili Nazım Maviş’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, CHP grup önerisinin verilme gerekçesine ilişkin açıklaması

30.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana ilinde eşinin beylik tabancasıyla hayatına son verilen Büşra Gül’e Allah’tan rahmet dilediğine, artan kadın cinayetlerinin son bulması için Meclisin kalıcı çözümler üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

31.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar ili Sinanpaşa ilçesi Nuh beldesinde bulunan jeotermal suyun işletilmesi ruhsatının köylülere verilerek elde edilecek gelirin Afyonkarahisar halkına dağıtılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

32.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’yle konaklama tesislerinden yüzde 1 ciro üzerinden pay alınmasını öngören düzenlemeden vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

33.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, mevcut uçak seferlerinin artırılmasının İzmir ili için önem arz ettiğine, Bakırçay havzasına ticaretin ve turizmin gelişmesi için havalimanı yapılması çalışmalarına katkı sunmaya hazır olduklarına ilişkin açıklaması

34.- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un, 10 Temmuz Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünün 6’ncı yıl dönümü vesilesiyle Gezi şehitlerini saygıyla andığına, Hatay Valiliğince uygun görülmeyen Samandağ ilçesinde 16 Temmuz 2019 tarihinde düzenlenmek istenen Grup Yorum konseri için yapılan başvurunun tekrar değerlendirilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

35.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Hataylı çiftçilerin sağlıklı sulama yapabilmesi için Kılavuzlu Barajı’nın kullanıma açılması gerektiğine ilişkin açıklaması

36.- Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı’nın, 11 Temmuz Srebrenitsa katliamının 24’üncü yıl dönümü vesilesiyle şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Tahir Akyürek’in sorulan sorulara özenle cevap vermesinin kaliteli yasamaya katkı sağladığına, Plan ve Bütçe Komisyonunun Kalkınma Planlarının Yürürlüğe Konması ve Bütünlüğünün Korunması Hakkında Kanun’a aykırı şekilde çalıştırıldığına ilişkin açıklaması

38.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa ili Salihli ilçesinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

41.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın, Kayseri Emniyet Müdürüyle ilgili ifadelerini düzeltmek istediğine ilişkin açıklaması

42.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, TRT’ye İdlib’de herhangi bir kurumsal ödülün verilmesinin söz konusu olmadığına, Manisa ili Salihli ilçesinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

43.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, iç turizmde yerli turistle kıyaslandığında yabancı turiste uygulanan fiyatların düşük tutulmasıyla ne yapılmak istendiğini Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinden öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

44.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, komisyonlarda muhalefetin katkılarının göz ardı edildiğine ilişkin açıklaması

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, kötü ekonomi yönetiminin Türkiye’yi ucuz tatil beldesine dönüştürdüğüne ve demokrasi duyarlılığı yüksek turistin gelmediğine ilişkin açıklaması

46.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, yasama faaliyetlerinin bir bütün olduğuna, Türkiye’nin AK PARTİ iktidarları döneminde hem turist sayısı hem de turizm gelirleri bakımından rekor kırdığına ilişkin açıklaması

47.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Hükûmetin vergiyi adaletle dağıtarak yükü daha çok üstüne alması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

 

 

 

 

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Antalya Milletvekili Hasan Subaşı ve arkadaşları tarafından, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye Büyük Millet Meclisinin faaliyetlerini azaltmış olması, yasama ve denetleme fonksiyonlarını akamete uğratmasıyla ilgili olarak sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenmesi maksadıyla 8/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından, eğitimde niteliğin düşük olması ve yaşanan fırsat eşitsizliklerinin sebeplerinin kapsamlı bir biçimde araştırılması amacıyla 9/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve arkadaşları tarafından, Fetulahçı terör örgütüyle irtibatlı ve iltisaklı bazı siyasilerin ve iş adamlarının para karşılığında aklandıklarına ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla 10/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Antalya Milletvekili Aydın Özer'in, sebze meyve üreticilerinin girdi maliyetlerini azaltmaya yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/13037)

2.- Ankara Milletvekili Murat Emir'in, 27. Yasama Dönemi'nde Başkanlığa sunulan kanun teklifleri ile yazılı soru ve Meclis araştırması önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/13805)

 

10 Temmuz 2019 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Dünya Hukuk Günü münasebetiyle söz isteyen Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya’nın, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

OĞUZHAN KAYA (Çorum) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve bizleri ekranları başında izleyen aziz milletimizi Gazi Meclisimizin kürsüsünden saygıyla selamlıyorum.

Bugün 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü. Bu münasebetle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Her ne kadar, 10 Temmuz, 1967’den bu yana Dünya Hukuk Günü olarak kutlanmakta ise de bu coğrafyada hukukun tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Bundan yaklaşık dört bin yıl önce bu coğrafyada yaşayan Sümerler, bizlere o günün dünyanın en eski bilinen hukuk metinleri olan Ur-Nammu Kanunlarını miras bırakmışlardır. Yine yaklaşık üç bin beş yüz sene önce Mezopotamya’da hüküm süren Babillerden Hammurabi Kanunları günümüze kadar gelmiştir.

Yaşadığımız ve hüküm sürdüğümüz bu topraklarda 1071’den bugüne Anadolu’nun kapılarını aralamamızın üzerinden yaklaşık bin yıl geçmiştir. Bu topraklarda 1071’den bugüne, Anadolu Selçuklularında, Osmanlı’da, Türkiye Cumhuriyeti’nde Türkler, Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Zazalar, tüm ayrışmalara, tüm oyunlara rağmen birbirlerinin etnik kökenlerine, siyasi görüşlerine, inançlarına saygı duyarak hep beraber yaşamaktadır. Bu coğrafyada bu kadar çeşitliliği bir arada tutan ve yaşatan adaletten başkası değildir. Altı yüz yıl boyunca gittiği her yere adalet ve hoşgörü götüren, yine bu topraklarda kurulan Osmanlı Devleti’nden başkası değildir.

Yakın tarihimizde özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren baktığımızda, Türkiye Cumhuriyeti de yargı, yasama, yürütme erklerini birbirinden ayırmış; yargıyı bağımsız, tarafsız bir konumda konuşlandırmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından kabul edilen 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni ilk kabul eden ülkelerden bir tanesidir.

Yine aynı şekilde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne öncelikle taraf olan Türkiye Cumhuriyeti, 1990 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini tanımıştır.

AK PARTİ’miz de hukuk alanında önemli icraatlar, önemli reformlar yapmıştır. Bunların en önemlilerinden bir tanesi 12 Eylül 2010 tarihli referandumla vatandaşlarımıza, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı verilmesidir. O günden bugüne yedi yıl geçmiş ve bu yedi yıllık süre içerisinde vatandaşlarımız temel hak ve özgürlüklerinin kısıtlandığına dair Anayasa Mahkemesine binlerce başvuru yapmışlar ve bu başvurular Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmeden ülkemizde sonuçlandırılmış ve ülkemiz hâkimleri ve hukukuyla çözülmüştür. Bu da önemli bir kazanımdır.

Yine, bu süreçte, Türk Ceza Kanunu, Ceza Usul Muhakemeleri Kanunu, Borçlar Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve diğer kanunlar da sadeleştirilmiş, metinleri yenilenmiş, hukukun ihtiyaçlarına göre yeni düzenlemeler yapılmıştır.

Bunlarla beraber, yargının ihtiyacı olan fiziki binalar, lojistik destekler her yönüyle sağlanmış, adalet sarayları yapılmış, her yerde konforlu yargılama sağlanmış, yüksek yargı mahkemelerinin binaları yenilenmiş, nasip olursa gelecek yıl da Yargıtayımızın binası yenilenerek yeni bir konfor sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, hukuk, sağlık gibidir; kaybedildiğinde değeri anlaşılır. Önümüzdeki hafta 15 Temmuzun 3’üncü yıl dönümü. Ve hukuku sureti haktan gözükerek, bu milletin, bu devletin evladı gözükerek ele geçiren hain FETÖ terör örgütünün hâkimleri, savcıları öncelikle ülkemizdeki hukukun tarafsızlığına gölge düşürmüşler, adil yargılamayı yanlış yönlendirmişler, sonrasında da bugün de Avrupa’da ülkemiz aleyhine kampanya yürütmekteler ve ülkemizi karalamaktadırlar.

Ülkemizdeki en önemli hukuki sorunlardan bir tanesi de yargılamaların uzun sürmesidir. Bunun için de Adalet Bakanlığımız önemli bir çalışma başlatmış ve yargılama süresini, dava süresini “hedef süre” uygulamasıyla öngörmüş ve bu çalışma bugün meyvelerini vermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OĞUZHAN KAYA (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika, toparlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

OĞUZHAN KAYA (Devamla) – Ayrıca, buna ek olarak, Sayın Cumhurbaşkanımız, yargı reform paketinin yürürlüğe girmesiyle birlikte, uzlaştırmacı, ara buluculuk ve diğer konularda yargı çözümlerini bu memlekete kazandıracaktır.

Son olarak, İslam coğrafyasında yaşanan birçok hukuksuzluğa dikkat çekmek istiyorum. Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde “Dünya 5’ten büyüktür.” diyerek 5 ülkenin dünyaya her türlü hukuksuzluğu yapmasına, her türlü adaletsizliği yapmasına karşı koyması, bu adaletsizliklere karşı çıkması yeni bir başlangıç olmuştur. Bugün Filistin’de, Arakan’da, Myanmar’da, Mısır’da, Doğu Türkistan’da haksızlığa uğrayan bir sürü mazlum millet bulunmaktadır. Bugün Hukuk Günü münasebetiyle bu Meclis çatısı altında bulunan tüm milletvekillerimizin bu hukuksuzluklara karşı çıkmalarını, her yerde, her platformda dile getirmelerini temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, 11 Temmuz Dünya Nüfus Günü münasebetiyle söz isteyen Malatya Milletvekili Öznur Çalık’a aittir.

Buyurun Sayın Çalık.

2.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, 11 Temmuz Dünya Nüfus Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım; 11 Temmuz Dünya Nüfus Günü nedeniyle söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin hemen başında aziz milletimizin 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nü kutluyor, cumhuriyet tarihimizin en kanlı ve en alçak darbe girişimine karşı mücadele eden şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize şükranlarımı ifade ediyorum.

Ayrıca, yirmi dört yıl önce Avrupa’nın gözü önünde yaşanan ve insanlık tarihinin en utanç verici hadiselerinden biri olan Srebrenitsa soykırımında hayatını kaybedenlere, Boşnak kardeşlerimize de Allah’tan bir kez daha rahmet diliyor ve rahmetle yâd ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1989 yılında dünya nüfusunun 5 milyara ulaşmasıyla birlikte dünyadaki nüfus kaynaklı sorunlara dikkat çekmek amacıyla 11 Temmuz Dünya Nüfus Günü olarak ilan edildi ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından ilk defa 1994 yılında uluslararası nüfus ve kalkınma konferansları organize edilmeye başlandı. Daha sonrasında, 2012 yılında İstanbul’da ev sahipliğini yaptığımız konferansta, Sayın Cumhurbaşkanımızın da katılımıyla 200 ülkeden 500 parlamenteri İstanbul’umuzda ağırladık. Bu sene Allah nasip ederse yine nüfus kalkınma konferanslarına Nairobi’de katılacağız ve bugün dünyamızdaki 8 milyara yaklaşan nüfusun sorunlarını ve çözüm yollarını konuşacağız.

Nüfus bir devleti oluşturan ve bir devletin varlığının sürdürülmesinde en önemli etkenlerden bir tanesidir. Özellikle yaşlı nüfusuyla gelecek kaygısı yaşayan Avrupa’nın çabalarına bakıldığında konunun ehemmiyetini bir kez daha anlamaktayız. Nüfusun dünya siyasetinde bir güç unsuru olduğu gerçeğinden yola çıkarak ülkemizin bu açıdan zafiyet gösterme lüksü olmadığını bir kez daha ifade etmek isterim. Ülkemizde 1970’lerin ortalarında 4,33 olan toplam doğurganlık hızımız gittikçe azalmış ve bugün 2018 yılı itibarıyla 1,99’a düşmüş vaziyette. Bu durum, doğurganlığın nüfusun yenilenme düzeyi olan “altın oran” diye ifade edilen 2,1’in altındadır. Genç nüfus oranımız her geçen gün azalmaktadır. 2002’de yüzde 20,5 olan genç nüfus oranımız 2018’de yüzde 16,3’e gerilemiştir. Nüfusumuzun ortanca yaşı 2002’de 26,4’ken bugün 31,7’ye yükselmiştir.

En dikkat çekici verilerden bir tanesi ise yaşlanan nüfusumuz. Yaşlı nüfus oranımıza baktığımızda 2002’de yüzde 6,7 olan yaşlı nüfus oranımız 2014’te yüzde 8’e, bugün ise yüzde 8,8’e yükselmiş vaziyettedir. Nüfus projeksiyonlarında yüzde 10’un üzerinde olan yaşlılık oranları yaşlı toplumlar olarak nitelendirilmektedir ve 2023’te de Türkiye yüzde 10’u yaşlı olan ve çok yaşlı toplumlar statüsüne maalesef girecektir.

Bu vesileyle Türkiye olarak da bizim demografik yapımız için özellikle nüfus politikalarımızı güçlü bir şekilde desteklememiz, doğurganlık hızı ve nüfus artış hızını artıracak politikalara daha fazla ağırlık vermemiz gerekmektedir. Bizler bu tehlikenin farkındayız ve nüfus konusunda adımlarımızı bu doğrultuda atmaya devam etmekteyiz. Sosyal politikalarda, sağlıkta, eğitimde, ekonomide atmış olduğumuz adımların tamamı birer reform mahiyetindedir. Yapmış olduğumuz çalışmaların yanı sıra özellikle siyasi, ekonomik ve demokratik istikrarın yanında toplum refahını yükseltirken aynı zamanda demografik istikrar da sağlamak adına hep birlikte çok ciddi çabalar sarf ettik. Nüfus artışını teşvik eden politikalarımızın yanı sıra anne-bebek sağlığına ilişkin attığımız çok önemli adımlarımız, koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerimiz var. Doğum öncesi bakım hizmeti, sağlık kuruluşlarında gerçekleşen doğum oranları, sağlık sigortası kapsamının yüzde 70’ten yüzde 99,7’ye ulaşması almış olduğumuz çok önemli tedbirlerden ve bu tedbirlere istinaden de anne-bebek ölüm oranlarında dünyanın örnek gösterdiği bir başarıyı yakalamış vaziyetteyiz. Bebek ölüm oranlarını binde 6,7’ye geriletmiş vaziyetteyiz, anne ölümlerini ise yüz binde 14,6’ya geriletmiş vaziyetteyiz. Bu rakam OECD ülkeleri içerisinde en hızlı ilerlemeyi sağlayan ülke olma vasfını bize kazandırmıştır. OECD’nin otuz yılda katettiği yolu biz on yılda çok rahatlıkla katettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Çalık.

Buyurun.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Benim, bu vesileyle genç, üretken ve dinamik nüfusu, büyümenin, sürdürülebilir kalkınmanın, sosyal refahın anahtarını elimizde tutmamız gerektiğini bir kez daha altını çizerek söylemem gerekir.

Cumhuriyetin ilanından hemen sonra izlenen doğurganlığı teşvik edici politikalardan otuz yıl sonra vazgeçildiğini görüyoruz. 1950’lerden günümüze kadar doğurganlık hızlarında belirgin bir düşüş olduğunu, bu düşüşün özellikle 1970’li yıllarda ivme kazandığını, neticede otuz yılda yüzde 61’lik bir azalma olduğunu görüyoruz. Hükûmet olarak çok ciddi manada nüfus artışlarıyla ilgili teşvik edici politikalar üretiyoruz. Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımızın söylemiş olduğu “her aile için en az 3 çocuk” önerisini bir kez daha Meclisimizden seslendiriyor, özellikle genç çiftlerimize bir çocuğu kendiniz, bir çocuğu eşiniz, bir çocuğu da ülkenizin geleceği, vatanımızın geleceği için yapmanız gerekir diyorum. Nüfus politikalarını destekleyecek bütün bilimsel analizler, istatistikler var; bu önerinin uygulanması için vesiledir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Ben bu vesileyle Türkiye'nin genç nüfusunu korumanın ne derece değerli olduğunun bir kez daha altını çiziyor ve bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisimizi, milletimizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, gazetecilerin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’a aittir.

Buyurun Sayın Şık. (HDP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın, gazetecilerin sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

AHMET ŞIK (İstanbul) – Teşekkür ederim. Herkese merhaba.

Konuşmamın başlığı: Basına dair sorunlar. Yıllarca konuşulacak meseleleri maalesef beş dakikaya sığdırmam gerekiyor. Hâlbuki, akla zarar iddialarla mesleki faaliyetlerinden suçlanarak hapsedilen meslektaşlarımdan uzun uzun konuşmak isterdim. İki buçuk ay önce tutsaklıklarına geri dönen hapisteki arkadaşlarım Güray Öz, Hakan Kara, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ve Emre İper’in şahsında birkaç bin tutuklunun merakla beklediği haberden bahsetmek isterdim. Beş yıldan az olan hapis cezalarına karşı Yargıtay yolunun kapalı olmasından kaynaklanan haksızlığın giderilmesini sağlayacak yasal düzenlemelerin aciliyetini bir kez daha vurgulamak isterdim. Hukuktan hak, adalet, vicdan ve liyakati çıkardığınızda geriye kalan neyse ondan ibaret kalmış olan Türkiye yargısının iktidar tetikçiliği üstlenmesinden hiç utanmamasını konuşmak isterdim. Ancak ortaya çıkan bir medya andıcı hepsinin önüne geçti. Düşünce kuruluşu kılığına girmiş, izin ve para verildiği sürece iktidarın istediğini düşünen SETA’nın raporundan bahsediyorum, daha doğrusu fişleme faaliyetinden. Gazetecilere hiza verme gayretindeki bu raporu yazanlara anımsatalım: Siyasi iktidara, çeşitli güç odaklarına değil hakikatin gücüne sırtını dayayarak gazetecilik yapanların mesleki faaliyetlerini suçlama konusu yapmak, fişlemek, totaliter rejimlerin ortak özelliğidir. Bu tür rejimlerde gazetecilik yapmaksa çizgiyi aşmak demektir. Çünkü gazetecilik hizaya gelerek yapılmaz. Türkiye’de yaygın bir şekilde olduğu gibi hizaya gelerek yapılanın adına da gazetecilik denmez.

Medya üzerinde kurduğunuz baskı ve yarattığınız besleme basın, hepimizin vergilerine ve kamu kaynaklarına mal oluyor. Hakikatle ilişkisi tamamen kopmuş propaganda aygıtlarınızın seçmenlere vergi dışında bir maliyeti yok. Çünkü yandaş gazetecilik, çok iyi bildiğiniz gibi müflis bir faaliyettir ve halk parasını verip bunları izlemez. Bizler tepeden inme yalana aşılıyız, ancak hâlâ bir nedenle dünyayı bu kanallardan izleyen yurttaşlarımız için bunların maliyeti hakikattir. Ama yalancı çoban artık deşifre oldu, eşik aşıldı, halkın tercihi sizinkinden ayrıştı. “Ne söylesek inanırlar.” deyip cepte seçmen olarak gördüğünüz yurttaşlarımız da dünyaya artık bu pencerelerden bakmıyor. İktidar yalanın dozunu artırdıkça halkımız da demokrasinin dozunu artırıyor ve tercih demokrasi olunca, yalanlarınıza da yalan makinelerinize de bir yer kalmayacak.

Yalan haberin ülkeye en büyük zararı toplumu kutuplaştırması ve ortak konuşma zeminini yok ederek demokrasiye zarar vermesidir. Yalan ile demokrasi bu yüzden bir arada olamaz, birinden birinin tercih edilmesi gerekir. İktidarınızın tercihi ortada ve hep birlikte bunun bedellerini ödüyoruz; yoksullaşarak ödüyoruz, toplumsal barışı kaybederek ödüyoruz, yaraları sarma, refahı paylaşma ve barışma fırsatlarını kaçırarak ödüyoruz.

Meslektaşlarımızla ilgili “Haberlerinde mevcut Hükûmet karşıtı bir haber dilini benimsediği görülmüştür.” dedikten sonra “Bu haberlerin kaynağını ise çoğu zaman basın özgürlüğü, demokrasi, ekonomik kriz, siyasal otoriterleşme gibi alanlara yönelik eleştiriler oluşturmaktadır.” diyen bu rapor memleketin siyasal ahvalini özetliyor.

“Çalışanlarının tek sesli bir yayın diline sahip oldukları söylenebilir. Çoğulculuk prensibinden uzak, belirli bir kesimin sesini iletmeye yönelik yayın politikası uyguladıkları hem haber içerikleri hem de çalışan profilinden anlaşılmıştır.” tespiti ise yüzde 96’sı kontrolünüzde olan Türkiye medyasının sefaletini özetliyor.

Saygınlıklarıyla bilinen kurumlarda çalışan, mesleki yetkinliğini kanıtlamış gazetecilere “uzantılar” diyen bir raporun gazeteciliği ve sizleri bilenler için ciddiye alınacak bir yanı yok. Akademik formasyonları kendilerinden menkul muhbirlerce kaleme alınan bu rapor gazetecilik yapmaya çalışanlara aba altından sopa gösteriyor çünkü bu raporu yargı bağımsızlığını hukuktan bağımsız olmak diye anlayan iktidarın emir erine dönüşmüş yargıdan başka ciddiye alan olmaz.

Fişlenenlerin onlar olması da sürpriz değil çünkü sadece iktidar nezdinde gazeteci muamelesi gören, menfaatlerine ya da korkularına esir olmuş tetikçilerden değiller; öldürmekle korkutamadığınız, hapsetmekle yıldıramadığınız, susturamadığınız ve susturamayacak olduklarınızdır onlar. Mesleki faaliyetleri suçlama konusu yapmak hakikatten korkan suçluların telaşıdır. Suçlayacak gazeteci ya da medya kuruluşu arıyorsanız hakikati anlatabilecekken anlatamamak gibi ağır bir suç işleyen iktidarınızın medyasına bakın. Elinizi, gözünüzü, muhbirlerinizi ve yargınızı gazetecilerin üzerinden çekin.

Bugün, kardeşimiz Ali İsmail Korkmaz’ın Gezi isyanları sırasında resmî ve sivil faşistlerce katledilmesinin yıl dönümü. Mehmet ve Fadime Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım, Hasan Ferit Gedik, Ahmet Atakan ve Berkin Elvan’ın da adını anarak buradan bir kez daha söz verelim: “Emri ben verdim.” diyenler de dâhil, halka karşı suç işleyen herkes düşman hukukuna değil, düşmanları için bile hukuk olması gerektiğine inanan hâkim ve savcılar tarafından yargılanacak. İşte o gün Ali İsmail kardeşimizin düşünü kurduğu özgür ve demokratik Türkiye gerçek kılınmış olacak.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

V.- ANT İÇME

1.- 27’nci Dönem Birinci Yasama Yılında ant içmemiş olan Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in ant içmesi

BAŞKAN – Anayasa’mıza göre milletvekillerinin göreve başlamadan önce ant içmeleri gerekmektedir. Şimdi ant içememiş olan Hakkâri Milletvekili Sayın Leyla Güven’i bu birleşimde ant içmek üzere kürsüye davet edeceğim.

Buyurun Sayın Güven. (HDP sıralarından alkışlar)

(Hakkâri Milletvekili Leyla Güven ant içti)

(HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Güven. Hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Çelebi, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, İzmir ili Çeşme ilçesindeki hastanelerde kardiyolog eksikliğinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Çeşme’de kalp krizi geçirirsen şansın varsa Urla’ya ya da İzmir’e yetişirsin. Nüfusu yazın 1 milyona yaklaşan Çeşme ilçemizde hastanede kardiyolog yok. 24 Haziran seçimleri öncesi söz verdiniz, yapmadınız, oraya bir doktor koymadınız. Kalp krizi nedeniyle yaşanan her can kaybında sorumluluğunuz vardır. Sağlık Bakanlığını bu konuda uyarıyorum. Bu sorun acil çözülmelidir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

2.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, tarihî bir okul olan Cengiz Topel Lisesinde eğitime devam edilmesi gerektiğine, Tarsus Eğitim Vakfına ait arazi ve okulun Tarsus Üniversitesine devredilebilmesi için yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, geçtiğimiz yıl Tarsus Üniversitesi kurulmuş ve faaliyetlerine başlamıştır. Üniversiteye yeni bölümler açılabilmesi için Tarsus Eğitim Vakfına ait 20 dönümlük arazi ve içerisindeki binanın Tarsus Üniversitesine devredilmesi kararı alınmıştı. Ama ne yazık ki Tarsus Eğitim Vakfı, Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve okul yöneticileri arasında süren trafikte şu ana kadar bir çözüme ulaşılamamıştır. Bugün sosyal medyada ve basında çıkan haberlere göre üniversitenin bazı bölümlerinin Tarsus’un tarihî okullarından biri olan Cengiz Topel Lisesine taşınıp orada eğitim verileceği konuşulmaktadır.

Ben buradan yetkilileri uyarıyorum: Cengiz Topel Lisesi tarihî bir okuldur, eğitimine devam etmelidir. Burada mutlaka Tarsus Eğitim Vakfına ait olan arazinin ve okulun üniversiteye devredilmesi gerekmektedir. Bununla ilgili yetkilileri göreve davet ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, AK PARTİ iktidarının öngörüsüz ve yanlış ekonomi politikalarına son vermesi, vatandaşın işsizlik, adalete güven sorunu ile üretime dayalı büyüme konularına çözüm için kalıcı tekliflerin Meclis gündemine alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sözde değerli AK PARTİ’li milletvekillerinin imzasıyla Meclise sunulan yine bir torba teklif vatandaşı değil, iktidara yakın iş insanlarını, belirli kesimleri, belirli sektörleri geçici kurtarma paketidir. Maalesef, ekonomik krizin faturasını yüksek enflasyon karşısında yüksek vergilerle ezilen vatandaşa yükleyen bir pakettir. Bu teklif 65,5 milyar liraya ulaşan bütçe açığını kapatma ve Merkez Bankasının yedek ihtiyat akçesini bir oldubittiyle hazineye aktarma paketidir. Yurt dışına çıkış harcı başta olmak üzere Anayasa’ya ve vergi kanunlarımıza aykırı vergi yükü getiren bir pakettir.

Değerli milletvekilleri, ekonomik kriz yaratan AK PARTİ iktidarı öngörüsüz ve yanlış ekonomi politikalarına artık son vermelidir ve vatandaşın işsizlik sorunu, borç batağı sorunu, adalete, hukuka güven sorunu ve üretime dayalı büyüme konularında kapsamlı ve kalıcı teklifleri bir an evvel Meclis gündemine almalıyız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

4.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, dijital Türkiye yolunda atılan önemli adımlarla vatandaşların ve özel sektörün bürokratik yükünün azaltılacağına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bürokratik işlemlerden kaybedilen zamanı telafi etmek, vatandaşlarımızla özel sektör üzerindeki bürokratik yükleri azaltmak amacıyla yürütülen bürokrasinin azaltılması ve e-devlet mevzuatı çalışmalarında 42 yönetmelik, 13 tebliğde değişiklik yapılarak 111 süreç basitleştirilmiştir. Çeşitli alanlarda iş, burs, izin, lisans, ruhsat gibi başvuruların tümüyle dijital Türkiye “e-devlet” üzerinden yapılmasına imkân sağlayan ve fiziki olarak istenen belgeleri azaltan mevzuat paketi yürürlüğe girmiştir. Dijital Türkiye yolunda atılan bu önemli adımla vatandaşlarımızın ve özel sektörümüzün bürokratik yüklerini azaltma yolunda ciddi bir mesafe alınacaktır.

Aziz milletimize verdiğimiz sözlerimizi kararlılıkla yerine getiriyor, ülkemize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

5.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, On Birinci Kalkınma Planı’nın Adalet ve Kalkınma Partisinin tutarsızlığının ekonomi üzerinde yarattığı tahribatı ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Attığı her adımla ekonomiyi uçurumun kenarına sürükleyen damadın hesabı yine şaştı. Nisan marttan, haziran mayıstan iyi olmadı. “Başkanlık sistemi ekonomiye ivme kazandıracak.” dendi; ivme kazanan, dolar, işsizlik, enflasyon oldu. Son bir yılda 1 milyondan fazla kişi işini kaybetti. Meclise sunulan On Birinci Kalkınma Planı, AKP’nin tutarsızlığının ekonomi üzerinde yarattığı tahribatı açık bir şekilde ortaya koydu. Bir önceki planda 16 bin dolar olan kişi başı millî gelir hedefi 12.484 dolara düşürülmüş, Onuncu Kalkınma Planı’nda yüzde 7,2 olan işsizlik oranı hedefi yüzde 9,9’a yükseltilmiş.

Vatandaşımız size hazineyi damadın eline oyuncak edin diye oy vermedi, vatandaşımız size milletin kefen parasına göz dikin diye oy vermedi. Halkın uyarılarına kulak tıkamaya devam ederseniz halk önüne gelen ilk seçimde size gereken dersi verecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

6.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü, “Hukuk Yoluyla Dünya Barışı” konferansları sonucu 1967 yılında ilan edilmiştir.

Bilindiği ve kabul edildiği üzere, bozulmamış insan fıtratı adalet üzerinedir. Bugün birçok sıkıntı yaşasak da tarihimizde adalet toplum önderlerinin vazgeçilmezi olmuştur. Tüm insanlığa örnek olan Peygamberimiz Hazreti Muhammed “Bir günlük adaletle yönetim, altmış yıllık ibadetten üstündür.” buyurmuştur. Hazreti Ali “Devletin dini adalettir.” demiştir. Hazreti Ömer kamu çalışanlarına hak yememeyi ve adaleti emretmiş, kendi akrabalarından hiç kimseye memuriyet vermemiş, bir idareciyi tayin ettiği zaman mal varlığını kayıt altına almış, her şeyi halkın huzurunda ve şeffaf olarak yapmıştır. Barışın ve huzurun en büyük güvencesi olan hukukun, adaletin ve demokrasinin tam olarak kurumsallaştığı bir Türkiye arzusuyla 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’nü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

7.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – teşekkürler Sayın Başkan.

1967 yılında Cenevre’de “Hukuk Yoluyla Dünya Barışı” konulu konferansta alınan kararla 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü olarak ilan edilmiş olup ülkemizde de elli iki yıldır kutlanmaktadır. Hukuk, bugün sadece bireyler için değil, toplumlar, ülkeler ve dünya için her zamankinden daha fazla önem arz etmektedir. Kanuni Sultan Süleyman’ın “Kılıcın yapamadığını adalet yapar.” sözü hukuk sistemimizin ne kadar güçlü olması gerektiğinin göstergesidir.

“Adalet mülkün temelidir.” diyerek devleti adalet üzerinde inşa eden ve yaşatan bir medeniyetin temsilcileri olarak, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde adalet, önceliklerimiz arasında hep ilk sırada yer almıştır. Bunun son göstergesi de geniş bir yelpazede hazırlanan Yargı Reformu Strateji Belgesi olmuştur.

Sözlerime son verirken tüm hukukçuların 10 temmuz Dünya Hukuk Günü’nü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karasu…

8.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Sağlık Bakanının Sivas ilinde çocuk kardiyoloğu, çocuk nöroloğu bulunmadığından haberinin olup olmadığını ve bu soruna el atılması için çocukların doktorsuzluktan hayatını kaybetmesinin mi gerektiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ULAŞ KARASU (Sivas) – Nüfusu yaz mevsiminde 1 milyonu geçen, Türkiye’nin 2’nci büyük coğrafyası olan Sivas’ta -dokuz ay önce gündeme getirdiğimiz ve hâlen en ufak bir ilerleme kaydedilmeyen- çocuk kardiyoloğu ve çocuk nöroloğu bulunmamaktadır. Hemşehrilerimiz çok büyük zorluklarla çevre illere giderek evlatlarının sağlığı için mücadele verirken ekonomik durumu elverişli olmayan hemşehrilerimiz ise çaresizlik içinde çözüm beklemektedir. Sağlık Bakanının ve AKP iktidarının bu sorundan haberi var mıdır? Varsa çözüm için neyi beklemektedir? Bakanlığınızın bu soruna el atması için çocuklarımızın doktorsuzluktan hayatını kaybetmesi mi gerekmektedir?

BAŞKAN – Sayın Gürer…

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, engellilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemizde engellilerimizin ciddi sorunları vardır. Engellilere devletçe sağlanan desteğin AKP iktidarı tarafından aile gelirlerine endeksli değerlendirilmesi sonucu kesintiye uğraması mağduriyetler yaratmaktadır. Ayrıca, 2018 yılında işe girmek için sınava başvuran 100 bine yakın engelli bireyden işe girmeyi hak edenlerin dahi ataması yapılmamıştır. 2019 yılı normal KPSS takvimi yayınlandığı hâlde EKPSS takvimi hâlen yayınlanmamıştır. 10 bine yakın engelli üniversite mezunu iş istihdamı sağlanmasını beklemektedir. Engelli öğretmenler de Millî Eğitim Bakanlığından kontenjan artırıp atama sağlanmasını istemektedir. Bakanlık ve kurumlarda boş engelli kadrolar olmasına rağmen atamaları neden yapılmamaktadır? Kamuda çalışan engelli kotası da yüzde 3’ten en az yüzde 6’ya çıkarılmalıdır.

Ayrıca, özel rehabilitasyon merkezlerinde görev alan öğretmenler cezada 657 koşullarına tabi, kadroda ise öğretmen sayılmamaktadır. Fedakâr eğitimcilerin de bir an önce…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yalım…

10.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve yüce milletimiz; bugün 10 Temmuz, Hukukçular Günü’nü kutluyorum.

Sayın Başkan ve değerli milletvekillerimiz; cezaevinde bulunan çok sayıda vatandaşımız var, kader mahkûmları ve aileleri. Kendileri, her gün, defalarca, ceza indirimiyle ilgili konu ne zaman gündeme gelecek diye beni aramaktadırlar. 24 Haziran 2018 öncesi, AK PARTİ Hükûmetinin “İlk Yüz Gün İçerisinde Yapılacaklar” diye vermiş olduğu söz var biliyorsunuz. Bu konu bu hafta Meclis gündemine gelecekti, maalesef, tatil öncesi gündeme gelmemektedir.

Onun için, ben buradan Cumhur İttifakı milletvekillerine sesleniyorum: Değerli milletvekili arkadaşlarımız, gelin, bu gündemi bu hafta olmasa bile önümüzdeki hafta tatil öncesi değerlendirelim, en doğru şekilde bunu kanunlaştıralım.

Tüm yüce milletimize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ünal… Yok.

Sayın Kayan…

11.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, Dikey Geçiş Sınavı’nda mağduriyet yaşayan öğrencilere telafi şansı verilip verilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dikey Geçiş Sınavı, ön lisans programını tamamlamış öğrencilerin lisans bölümüne geçiş yapabilmek için girmiş oldukları sınavdır. İçeriği 60 sayısal ve 60 sözel sorudan oluşur.

Soru: 2018 yılında getirilen 0,5 net kuralı. Bu kuraldan haberi olmayan birçok öğrencimiz LGS sınavına girip tek bir alanda soru çözdüğünden, yaklaşık 90 bin öğrencimizin sınavda başarısız olduğu görülmüştür. Bu kuralın sınava girecek öğrencilerimize daha detaylı anlatılmaması sebebiyle, birçok öğrencimizin bir yılı heba olmuştur. Bu mağduriyeti yaşayan öğrencilerimize bir telafi şansı vermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

12.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, coğrafi konumu, iklim koşulları ve tüm ulaşım yollarının üzerinde olması itibarıyla yapılması düşünülen otomobil fabrikası için Adana ilinin tercih edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bereketli toprakların diğer adı olan Adana, son yıllarda, yanlış teşvik uygulamaları, kalifiye iş gücünün göç etmesi ve ülke genelinde yaşanan ekonomik krizden dolayı eski günlerini arar hâle geldi. Yaklaşık iki yüz yıllık sanayi birikimi olan Adana’nın yeniden eski günlerine dönmesi için, Adana Büyükşehir Belediyemiz, yeni ihtisas organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri kurmak ve var olanları da daha verimli hâle getirmek için çalışmalarına başladı. Adana’nın yeniden ayağa kalkması için iktidarın da artık elini taşın altına koyma zamanı geldi. Yapılması düşünülen otomobil fabrikası için Adana tercih edilmelidir. Çünkü coğrafi konumu, iklim koşulları, Orta Doğu’ya yakın olması, tüm ulaşım yollarının üzerinde olması, bir otomobil fabrikası için en doğru seçenek olarak Adana’yı ön plana çıkarıyor. Ayrıca, Adana yetişmiş insan kaynağı ve otomobil üretimi için gerekli olan yan sanayiye de yeteri kadar sahip bir metropoldür. Gelin, yıllardır Adana’nın ihmal edilmişliğine son verelim ve bu fabrikayı Adana’ya kuralım.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

13.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, AK PARTİ hükûmetleriyle birlikte ülkemizdeki orman varlığının arttığına ve tarihe tanıklık eden çınar ağaçlarına gösterdiği hassasiyetten ötürü Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’a teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Peygamberimiz buyuruyor ki: “Kıyamet kopmaya yakınken elinizde bir ağaç fidanı varsa onu dikmeye vakit bulabilirseniz dikin.”

Ülkemizde 20,2 milyon hektar olan orman varlığı AK PARTİ hükûmetleriyle birlikte 22,7 milyon hektara yükseltilirken şu ana kadar 4 milyarın üzerinde de ağaç dikimi gerçekleştirildi.

Seçim bölgem Kocaeli’de Büyükşehir Belediyesi son on beş yılda kişi başına düşen yeşil alanı 2 metrekareden 12 metrekareye çıkardı; 8,5 milyon fidanı toprakla buluşturarak kişi başına ilave 4,7 fidan dikti. Ayrıca Kocaeli kent merkezinin, kentin simgesi hâline gelen, yaşları 120 ila 140 arasında, 80’i tescilli olan çınarların çürüyen kısımları da tedavi ediliyor. Tarihe tanıklık eden çınar ağaçlarına gösterilen hassasiyetlerden dolayı Büyükşehir Belediye Başkanımız Doçent Doktor Tahir Büyükakın’a ve ekibine teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

14.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, fındık üreticisinin fındık alım fiyatının açıklanmasını beklediğine ve Toprak Mahsulleri Ofisinin sezon başında devreye girmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Millî ürünümüz fındıkta yeni sezonun başlamasına az bir süre kaldı. Fındık üreticisi umutsuzluk ve çaresizlik içerisinde fındık alım fiyatının açıklanmasını bekliyor. AKP Hükûmeti olarak geçen sezon fındık fiyatını zamanında açıklamamıştınız. Üretici fındığını büyük oranda sattıktan sonra, hatta sezon bitmek üzereyken fındık fiyatı açıklayarak üreticiyi büyük zarara uğratmıştınız. Bu durumu sizlere hatırlatıyoruz ve şimdiden uyarıyoruz: Geçen yıldan ders alınmalıdır. İş işten geçmeden ve zaman geçmeden, üreticiyi memnun edecek bir fındık alım fiyatı mutlaka açıklanmalıdır. Fındık Karadeniz Bölgesi’ndeki milyonlarca insanın ekmeğidir, geçimidir. Ülkemize yılda yaklaşık 3 milyar dolar girdi sağlayan fındık üreticimiz mağdur edilmemelidir. Ayrıca bu yıl fındığın bol oluşunu fırsat bilerek fındık fiyatını düşürmeye çalışanlara fırsat verilmemeli ve mutlaka Toprak Mahsulleri Ofisi sezon sonunda değil, sezon başında devreye girmelidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akın…

15.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, zor durumda olan çiftçiye, besiciye ve süt üreticisine destek olunması gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Sayın Başkanım, başta Balıkesir olmak üzere, Türkiye'nin her yerinde çiftçilikle ve hayvancılıkla uğraşan hemşehrilerimiz, özellikle sütle uğraşanlar felaket durumda. Yemin fiyatının hızla arttığı ve süt fiyatının yerinde kaldığı -artmasına rağmen karşılamadığı- durumda sütçülerimiz iflas noktasına gelmiş. İstekleri şudur: 1 kilo süt 1,5 kilo yeme eşit olsun.

Şu anda iktidarda olan AK PARTİ’nin artık milletin sesini duyması ve iflasa giden bu çiftçinin, hayvancının, sütçünün derdine derman olması için çalışması gerekiyor. Gittiğimiz her yerde bu konuyla alakalı olarak büyük bir feryatla karşı karşıyayız. Ben buradan bütün yetkililere ve AK PARTİ’ye sesleniyorum: Çiftçiye, hayvancıya ve sütle uğraşan süt hayvancısına destek olun.

BAŞKAN – Şimdi grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Ağıralioğlu, buyurun lütfen.

16.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, İlhami Keleş’in vefatı vesilesiyle devleti insanların göz göre göre ölümüne sebep olunan süreç içerisinde merhametsiz görmekten bıktıklarına, Türk devletini, Türk yurdunu ayağa kaldıracak olanın adalet reformu olduğuna ve mağduriyetlerin giderilmesi için atılacak her türlü adımı sonuna kadar destekleyeceklerine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç gün önce bir arkadaşımızı kaybettik. Benim cemiyetçilik yaptığım yıllardan tanıdığım; ocaklarda üşümeyi, aç kalmayı memleket, millet sevdasına azık etmiş bir vatan, millet evladıydı, bir öğretmendi İlhami Keleş.

BAŞKAN – Allah rahmet eylesin.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Bu süreç içerisinde yani deseniz ki “Bir adam, melekti, Allah lütfetti de -Rabbülâlemin- ona insan olmak imtiyazı bahşetti.” “Bir melek insan olsa ancak öyle olur” bir adam idi. “Ağzında dili var, kalbinde insanlığa karşı sevgisi var” bir mesuliyeti insanlığının olmazsa olmaz ahlakı gibi taşıdı. Üniversite yıllarında idealistti. O idealizmine, vatan, millet sevdasına, ülküsüne bismillah ettiği günlerden öldüğü güne kadar hiç istikametini kaybetmedi. “Allah” diyen herkese hizmet etmek “Allah” diyen herkesle beraber olmak; vatan, millet sevdasına üzerine ne düşerse onu kendisine ve çocuklarına yol azığı bilmek gibi bir mesuliyeti ömrü boyunca taşıdı. Zaman zuhur etti, bir sendika davetine, kendisi gibi Allah rızası için koşturan bir insan daveti gibi sayıp icabet etti. “Bizim sendikamıza dâhil olur musunuz?” davetine “Ağabey, sizin sendikanız ne?” bile demeden “‘Allah’ diyen herkesin ayağına toprak oluruz.” diyecek bir ahlakla dâhil oldu. Sonra, bu FETÖ’cülerin bir sendikası olduğu için FETÖ’cülük iltisakına alamet sayıldı, görevinden el çektirildi. Görevinden el çektirildi, iki yıl boyunca, üniversitede okuyan çocuklarına bakmak için inşaatlarda hamallık etti, amelelik etti, duvar ustalığı etti, taş taşıdı, kum taşıdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Muzdarip olduğunu biliyorduk, rencide olmasın diye çok fazla örseleyemedik, mevzu üzerine çok fazla cümle kuramadık, kol kanat germeye çalıştık, dedik ki: Gençliğinden itibaren her şeyini biliriz. Devlet erkânımızdan, bu mevzuyla ilgili bürokratlardan, bu mevzuyla ilgili siyasetçilerden istimdat diledik; ya, yok bunda öyle bir irtibat, iltisak, bir şeyi yok bunun, bu bir Allah’ın adamı, yapmayın, etmeyin, kıymayın dedik, muvaffak olamadık. Bir dadaş, bir ülküdaş. Zaman zaman dedik ki: Nasılsın, iyi misin? Dedi ki: “Ağabey, çalışırız, paramızı taştan çıkarırız ama bu vatan hainliği işini kaldıramaz hâle geldi yüreğim.” Kanser oldu, öldü; kanser oldu, öldü. Dolayısıyla, vesile edin diye söylüyorum; aklınızı başınıza alın, Allah’ın huzuruna insanlara attığınız iftiralarla çıkmayın, yeter artık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Devleti, itham ederken, onu bunu mağdur ederken görmekten bıktık; yeter artık, toparlansın, herkes toparlansın. Yani “devlet” dediğiniz cihaz, gadre uğramış adamların görevlerine tevdi edilme sürecini de organize etmek zorundadır. İnsanların göz göre göre ölümüne sebep olan bu süreç içerisinde devleti bu kadar merhametsiz görmekten bıktık artık, yeter. Yani “devlet” dediğiniz cihaz, adaleti çalıştıracak şakır şakır, hakkı yenenin hakkını kendisine iade edecek, yeter artık. O yüzden, bu mevzuda Allah’ın huzuruna “Ya, biz bilemedik, kurunun, yaşın hesabını yapamadık, bir sürü mazlum, mağdur arada da öldü.” gibi bir mazeretin ifade etmeyeceği bir dehşet gününe yürüyoruz -ölüm var, hesap var- oraya yürüyoruz. Dolayısıyla Hükûmete, Hükûmetin sözcülerine, grup başkan vekillerine sesleniyorum: Yeter artık. Bu yargı reformu mu neyse, bugün görüştüğümüz turizm reformu da dâhil, hepsinden daha önemli olan şey, bu Türk devletini, bu Türk yurdunu ayağa kaldıracak olan şey adalet reformudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Bunu inşa etmezsek, bu topraklarda adaleti hâkim kılamazsak, İlhami ağabey gibi binlerce insanı, İlhami Keleş gibi binlerce mazlumu ahirette kendimize azap sebebi edeceğiz, yüzlerine bakamayacağız. Bir dehşetli güne hazırlanıyoruz. AK PARTİ Grubuna söylüyorum: Bizim takatimiz yetmez bu işlere çünkü biz nihayetinde FETÖ’cülük ithamının altında siyaset yaptığımız için sözümüz vicdanlarınızda belki makes bulmaz ama sizi Allah’ın huzuruna çıkacağımız bir dehşetli günü hatırlatarak kendinize getirmeye davet etmekten başka elimden bir şey gelmiyor; lütfen kendinize gelin artık. Bu mevzuda yapacağınız, atacağınız her türlü adımı sonuna kadar destekleyeceğiz. Devletin bu mağduriyetleri gidermek için ortaya koyacağı iradenin önünde, arkasında… Bütün oyları da siz alın. Bak, yemin billah olsun, propagandasını da yapacağız, diyeceğiz ki: Bu derdinize derman Hükûmet oldu; bize oy vermeyin, Hükûmete oy verin. Ama yeter, bunu çözmek zorundasınız.

Genel Kurulumuza saygılarla efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Bülbül…

17.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne ve haklının güçlü olduğu bir dünya için Türkiye'nin güçlü olması gerektiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, ifade edildiği gibi, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü. Dünya barışının hukukla, hukuk yoluyla sağlanması adı altında yapılan toplantıların 3’üncüsü 10 Temmuz 1967 günü Cenevre’de yapıldığında 10 Temmuz gününün Dünya Hukuk Günü olması kararlaştırılmıştır. 1967 yılında Türkiye Cumhuriyeti devleti de bugünü Dünya Hukuk Günü olarak kabul etmiştir. Aradan geçen elli iki yıla rağmen, dünyada hukuk yoluyla barış sağlanamamıştır. Hâlâ “Hak, güçlünündür.” kuralı temel belirleyicidir.

Türkiye, son iki yüz yıllık mazisinde, Osmanlı Devleti’nin zayıfladığı süreçte ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra her dönemde uluslararası camianın çifte standartlı bakışına ve uygulamalarına muhatap olmuştur. Birleşmiş Milletlerin, gelinen noktada, Güvenlik Kurulu üyelerinin tasallutu ve blokajı nedeniyle işlemez hâle geldiği; NATO’nun müttefiklik hukukuna uymayan ilişkilere müdahale edemediği ve âdeta ABD’nin çiftliği hâline geldiği; Avrupa Birliğinin kendi siyasi birlikteliğinin sorgulandığı bir dönemde hâlâ aday ülke durumunda olan Türkiye’ye karşı çifte standartlı muamelesini ve özellikle Doğu Akdeniz konusunda son dönemde ortaya çıkan tehditlerinin devam ettiği bir süreci yaşamaktayız.

Türkiye'nin, uluslararası hukukun askıya alındığı böyle bir dönemde, aynen çift başlı Selçuklu kartalı gibi hem Doğu’ya hem Batı’ya bakan ve meseleleri Ankara merkezli okuyup adaleti hâkim kılacak bir medeniyet inşa etme gibi bir sorumluluğu bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Zor ve netameli olsa da haklının güçlü olduğu bir dünya için Türkiye'nin güçlü olmasından başka çare bulunmamaktadır.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Kurtulan…

18.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 7 Temmuz Vedat Aydın’ın ölümünün 28’inci, 10 Temmuz Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünün 6’ncı ve Türkiye Gazeteciler Sendikasının kuruluşunun 67’nci yıl dönümüne, hâlâ gazetecilik faaliyetlerinden dolayı İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın yargılandığına ve 26’ncı Dönem İstanbul Milletvekili Eren Erdem’in tutuklu olduğuna, 10 Temmuz Ankara Adliyesinde görülen Şule Çet davasına ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Halkın Emek Partisi Diyarbakır İl Başkanıyken 5 Temmuz 1991’de JİTEM tarafından kaçırılan ve 7 Temmuz 1991’de cesedi bulunan Vedat Aydın’ı anıyoruz. Vedat Aydın, İHD’nin Ekim 1990 sonunda Ankara’daki bir kongresinde kürsüye çıkıp İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı olarak konuşmasını Kürtçe yapmak istedi, tutuklandı, sonunda beraat etti.

Yirmi sekiz yıl önce bugün, Vedat Aydın’ın cenaze töreni yapıldı. Vedat Aydın’ın cenazesine yüz binlerce insan katıldı. Cenaze törenine katılan kitle üzerine açılan ateş sonucu 8 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi de yaralandı. 90’lı yılların karanlık sayfası bu cinayetle açıldı. Failler adalet önüne çıkarılmadı. O günden bugüne, değişen hiçbir şey olmadı.

Bugün, Gezi’de yitirdiklerimizden Ali İsmail’in de ölüm yıl dönümü. Gezi protestolarına katıldığı için, sivil giyimli polis ve kişiler tarafından saldırıya uğradı. Hastanede yirmi sekiz gün yaşam mücadelesi verdi, altı yıl önce bugün yaşamını yitirdi. Onun şahsında Gezi’yi, Gezi’de hayatını kaybedenleri ve yaralananları anıyoruz.

Bugün, Türkiye Gazeteciler Sendikasının kuruluş yıl dönümü. Bugün 133 gazeteci cezaevinde. Türkiye, en çok gazetecinin hapiste olduğu ülke konumunda. Milletvekilimiz Ahmet Şık hâlâ gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yargılanıyor. Eren Erdem hâlâ tutuklu. Toplum doğru ve etik haber almayı arar duruma gelmişken iktidar, gazeteciliği suç olarak lanse etmeye devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kurtulan, buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) - Gazetecilere yönelik utanç verici fişleme belgeleri yayınlanıyor. Sindirmekle, korkutmayla gazetecilik bitmez diyoruz. Bir ülkenin demokrasisi basının özgürlüğüyle ölçülür, gazeteciler üzerindeki tahakkümü kaldırın diyoruz.

Bugün aynı zamanda Ankara Adliyesinde Şule Çet’in davası görülüyor. Bu dava gerçekten de bu ülkenin vicdan davasıdır. Bu ülkede kadın cinayetleri vardır. Bunun da temel nedeni politikaların kadın lehine üretilmemesidir; kadın lehine var olan yasaların da görünürlüğü, bilinirliği, uygulanırlığı konusundaki eksikliklerdir. İktidar bunu kabul edip bu doğrultuda politikalar yapmak durumundadır. Kadın bakanlığı oluşturulmalı, kadına dair güçlü politikalar hayata geçirilmelidir diyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım, sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Özel…

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 10 Temmuz Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünün 6’ncı yıl dönümü vesilesiyle Berkin Elvan, Ethem Sarısülük, Ahmet Atakan, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Medeni Yıldırım, Mustafa Sarı, İrfan Tuna, Selim Önder, Zeynep Eryaşar ve Serdar Kadakal’ı saygıyla andıklarına, 10 Temmuz Türkiye İşçi Partisi eski Genel Başkanı Ali Aybar’ın ölümünün 24’üncü, Türkiye Gazeteciler Sendikasının kuruluşunun 67’nci yıl dönümüne, maden mühendislerinin sorunları ile çiftçilerin elektrik aboneliği işlemlerinde yaşadığı sorunlara, Ankara Adliyesinde görülen Şule Çet davasına ve 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

10 Temmuz, Ali İsmail Korkmaz’ı kaybedeli altı yıl oldu. Ali İsmail, Eskişehir’de Mevlüt Saldoğan ve onun yönlendirdiği siviller tarafından tekmelenerek dövülmüş ve hepimizin izlediği o korkunç görüntülerden sonra, yoğun bakımdaki yaşam savaşını 10 Temmuz günü kaybetmişti. Ali İsmail Korkmaz’ın ölüm yıl dönümünde, kendisiyle birlikte Berkin Elvan’ı, Ethem Sarısülük’ü, Ahmet Atakan’ı, Mehmet Ayvalıtaş’ı, Abdullah Cömert’i, Medeni Yıldırım’ı, Mustafa Sarı’yı, İrfan Tuna’yı, Selim Önder’i, Zeynep Eryaşar’ı ve Serdar Kadakal’ı bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek katılımlı, en barışçıl ve bütün dünyaya Türkiye’de hâlâ daha umudun olduğunu, hâlâ daha gençlerin olduğunu ve bir başka Türkiye’nin mümkün olduğunu gösteren Gezi direnişini ve Gezi direnişçilerini bir kez daha selamlıyoruz.

Bugün, Mehmet Ali Aybar’ın ölüm yıl dönümü. Türkiye İşçi Partisinin Genel Başkanı olarak 1962-1969 arasında görev yapmıştı. 27’nci Yasama Döneminde Türkiye İşçi Partisinin yeniden Parlamentoda müzakerelere katılıyor olması, yaptıkları katkı, ortaya koymuş oldukları derinlik Mehmet Ali Aybar’ın ölüm yıl dönümünde hem TİP’in geçmişini hem bugünkü mücadelesini selamlamamıza vesile oldu.

Türkiye Gazeteciler Sendikası, 10 Temmuz 1952’de “İstanbul Gazeteciler Sendikası” adı altında kurulmuştu, sonra ismi değişti. Gazetecilik, bugün Türkiye’de can çekişiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Geçtiğimiz günlerde SETA isimli bir vakıf, uluslararası basın kuruluşlarının Türkiye’de çalışan muhabirlerini, emekçilerini fişlediği, açıkça hedef gösterdiği andıç niteliğinde bir belgeyi kamuoyuyla paylaşmıştı. Maalesef, dün AK PARTİ Grubunun bu konuda kürsüye çıkan sözcüsü de bu çalışmayı sahiplendi. Bu, basın özgürlüğü açısından da Türkiye açısından da son derece olumsuz bir noktayı sahipleniştir.

Maden mühendisleri… Soma’da tanıştık biz onlarla; kaybettikleri meslektaşlarının başında hem ağlıyorlar hem bundan sonra anneler, babalar, evlatlar ağlamasın diye ne yapılması gerektiğini söylüyorlardı Soma’da; o günden beri beraberiz. Bugün Meclise geldiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İstedikleri randevuya grubumuz olumlu cevap vermişti, Halkların Demokratik Partisi de vermiş. Diğer gruplardan görüşme talep ediyorlar. Onlar mutlaka dinlememiz gereken bir meslek grubu. Dertleri aslında kendi dertleri de değil. Diyorlar ki: “Biz 2012’de SGK’yle bir anlaşma yaptık. Maden mühendisine verilecek minimum maaşı belirliyorduk. Maden şirketleri baskıyla SGK’ye bu işi bozdurdular.” Şimdi Maden Mühendisleri Odasının belirlediği fiyata değil ucuza çalıştırınca, maden mühendisi olmadan imza atan adamlar ancak o paraya çalışıyorlar veya para olmayınca, huzur olmayınca görev tam yapılmıyor, yapılamayınca Somalar, Ermenekler yeniden gündeme gelebiliyor. O yüzden, lütfen, gruplar, yoğun gündeme rağmen Maden Mühendisleri Odasının yönetimini dinlesin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu konu sadece onların yüksek maaş alma meselesi değildir, buna kulak vermek gerekiyor.

Manisa Sarıgöl ve Alaşehir’den, ama bütün Manisa’yı, bütün Türkiye’deki çiftçileri rahatsız eden bir sorunla ilgili ardı kesilmez telefonlar alıyoruz. Hani Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin billboardlarında diyordunuz ya: “Milletvekilleri halkla daha çok temas edecek, daha kolay sorun çözecek.” Vallahi çözemiyoruz. Ama buradan, kimin gücü yetiyorsa ona sesleniyoruz. Bir çiftçimiz hayatını kaybediyor, elektriğini hemen kesiyorlar. Oğullarına, kızlarına, çocuklarına diyorlar ki: “Bu aboneliği üstünüze alın.” İstedikleri evraklar en erken otuz beş günde tamamlanıyor, bir ayda tamamlanıyor. Bir ay boyunca babalarını kaybettiklerine mi yansınlar; tarlada yanan ürünlerine, gelecek kış aç kalacak olmalarına mı yansınlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Manisa’daki adı “Gediz AŞ” başka yerde bilmem ne. Ama, ne? Özelleştirme. “Yapmayın, yakarsınız.” dedik; yaptınız, çiftçi de yanıyor, mahsul de yanıyor. Özel şirketin bu anlamda hiç acıması yok. “Para yatacak, yeni abonelik paraları alınacak.” diye mahsul yanıyor, sesini değirebilen yok. Eskiden olsaydı TEDAŞ müdürünü arardım ben, anlatırdım, çözerdim. Var mı çözebilen? Olmadığına göre, o zaman belki bu sesimizi bir yerlerde o güçlü yürütmeniz duyuyorsa, belki bu işler, bu mesele çözülür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanım, son sözüm: Hem Şule Çet davasını takip ediyoruz bütün kadın cinayetleri için yüreğimiz yanarak hem istatistiklerdeki kötüye gidişten dolayı -ülkeyi yönetenler bir yanlış yapıyorlar ki kadın cinayetleri artıyor- bununla ilgili kurulan komisyonun raporlarının dikkate alınması, bununla ilgili yeni çalışmaların yapılması gerekiyor, bununla ilgili hukukçuların, bununla ilgili kadın örgütlerinin dinlenmesi gerekiyor; bunu bir kez daha hatırlatıyoruz.

Bugün Dünya Hukuk Günü. Her hâlde dünyada hukuk herkese lazım ama en çok Türkiye’ye lazım. Ben aslında çok şey söyleyecektim. Bu sözümün haber değeri olacaksa, yerine, İYİ PARTİ grup başkan vekilinin anlattığı o acılı, yürek burkan, gırtlak düğümleyen hikâyeyi bir kere daha dinlesinler; bir televizyon verecekse bizi vermesin, bugün onu versin. Hukuka ne çok ihtiyacımız olduğuna ilişkin en güzel örneği Sayın Ağıralioğlu ifade etti.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

20.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, 10 Temmuz Dünya Hukuk Günü’ne, 11 Temmuz Srebrenitsa katliamının 24’üncü yıl dönümüne ve Türkiye'nin küresel anlamda sorumluluğunun büyük olduğuna ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, evet, bugün 10 Temmuz, Dünya Hukuk Günü, aynı zamanda da Avrupa’nın göbeğinde Bosna’da Srebrenitsa katliamının da yıl dönümü. Bir taraftan hakikaten Avrupa’nın kendi değerlerine yabancılaştığı ve ayaklar altına alarak saldırganlaştığı bir süreci hatırlıyoruz, bir taraftan da Dünya Hukuk Günü’yle ilgili görüş ve düşüncelerimizi ortaya koyuyoruz.

Bu iki noktada şu hususu ifade etmek isterim: Tabii, biz, dört asır boyunca, Bosna’da Sırpları, Hırvatları, Boşnakları; Kudüs’te Yahudi ve Hristiyanları temel hak ve özgürlükler ekseninde bir arada yaşatmış büyük bir ecdadın torunları, büyük bir devletin mensuplarıyız. Bu büyük medeniyet yaklaşımı, mülkün temeli olarak adaleti görme ve onu tahakkuk ettirme, bütün insanlar için bunu tahakkuk ettirme yaklaşımı “Pax Ottomana” “Osmanlı Barışı” dönemi olarak dünya tarihine geçmiştir. Şimdi, aynı yürüyüşün, aynı medeniyet tasavvurunun, aynı paradigmanın mümessilleri olarak, Gazi Meclisin mensupları olarak, inşallah, hep beraber “Dünya 5’ten büyüktür.” diyen Cumhurbaşkanımızın, Türkiye’nin önderliğinde, bütün insanlığın adil ve merhametli yeni bir dünya düzeninde de yaşayabilmelerinin temini hususunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Dünya 5’ten büyüktür.” diyen Türkiye’nin önderliğinde, bütün insanlığın daha adil ve merhametli bir dünyada yaşayabilmesi hususunda Türkiye, insanlığın umudu ve vicdanıdır. Bu, bizim küresel anlamda sorumluluğumuzun ne kadar büyük olduğunu da ifade etmektedir. Türkiye hakikaten bu sorumluluğunun bilincinde hareket etmekte ve gerek bölgesel gerek küresel platformlarda bu hassasiyeti tüm insanlık adına gerçekten yüksek sesle haykırmaktadır. İnşallah, önümüzdeki dönemin Türkiye’nin öncülüğünde daha müreffeh, daha barışçıl, daha huzurlu ve daha adil bir dünyayı insanlığa hediye etme dönemi olmasını diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Daha adil, daha müreffeh bir dünya üzerinde hep beraber yaşamayı diliyor, bu duygu ve düşüncelerle Meclise saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, değerli arkadaşlar, İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Antalya Milletvekili Hasan Subaşı ve arkadaşları tarafından, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye Büyük Millet Meclisinin faaliyetlerini azaltmış olması, yasama ve denetleme fonksiyonlarını akamete uğratmasıyla ilgili olarak sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenmesi maksadıyla 8/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

10/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu, 10/7/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                         Yavuz Ağıralioğlu

                                                                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Antalya Milletvekili Hasan Subaşı ve arkadaşları tarafından Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye Büyük Millet Meclisinin faaliyetlerini azaltmış olması, yasama ve denetleme fonksiyonlarını akamete uğratmasıyla ilgili olarak sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenmesi maksadıyla 8/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 10/7/2019 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Subaşı, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920’den itibaren günümüze kadar önemli tecrübelerden geçmiş, her şeyden önce millî iradeyi temsil etmiş, Kurtuluş Savaşı’nın karargâhı olmuş, Türkiye’nin ilk anayasasını yapmış ve Türkiye Cumhuriyeti’ni ilan etmiş, savaş kararı almış, barış kararı almış, darbelere maruz kalmış ve nihayet, 15 Temmuz menfur darbe girişimi sonucu bombalanmış ve Gazi Meclis sıfatını da kazanmıştır. 1927 yılında yapılmış bir asker alma kanununu, geçen haftalarda, doksan iki yıl Türkiye’yi idare ettiğini ve tabii ki doksan iki yıl sonucunda değişme ihtiyacını görerek değiştirdiğimizi de unutmamak gerekir yani geçmişte yapılan yasaların, tartışılmış yasaların yıllarca Türkiye’de önemli sorunlara çare olduğunu da görmek lazım.

16 Nisan referandumuyla “sert kuvvetler ayrımı” denilerek başkanlık sistemine geçilmiştir. Bu erkler ayrımını hemen hemen üç yüz yıl önce yaşamış Fransız düşünür Montesquieu, yasamanın, yürütmenin ve yargının birbirinden ayrılması gerektiğini, sorumluluklarının sınırlandırılmasının hürriyetlerin gelişmesi ve devletlerin yönetiminde önemine binaen ortaya koyduğu kurumlar ve kavramlar dünyada benimsenmiştir, sert kuvvetler ayrımını da bu kuvvetlerin belirgin biçimde ayrılması olarak ifade etmiştir. Eğer ki yürütme erkinin yasama ve yargıya müdahalesi olması hâlinde de yine aynı düşünür, bunun hürriyetlerin kısıtlanmasına ve diktatörlüklere yol açacağını ifade etmiştir. Yani yasama kanunları yapacak, yargı sadece bu kanunları uygulayacak -bununla sınırlı- yürütme de o kanunlara uygun yürütme görevini ifa edecek. Hepsinin görevleri sınırlı. Fakat sert kuvvetler ayrımı denilen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde ise, Cumhurbaşkanlığı sistemimiz dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen Cumhurbaşkanının kararnamelerle yasamaya paralel kanun yapma yetkisini kendisine almış bulunmaktadır yani yasamaya paralel bir güç ortaya çıkmıştır. Bununla yetinmediği gibi, taraflı olması nedeniyle Meclisteki ayağını da kontrol altına alabildiği için yürütmenin yargıya müdahalesinin tam olduğunu söylemek mümkündür. Yani hürriyetlerin kısıtlanması ve diktatörlüğe gidişin bir nevi yollarıdır. Yargı üzerindeki etkisi de tartışılmaz, bilinen bir husustur.

Bugünkü tabloda, 87’nci maddeye göre yine en önemli yetkimiz yasama yetkisi, kanun yapma yetkisi; ancak milletvekilleri hazırlayabilir bu teklifleri. Ama görüyoruz ki, tabii ki, gensoru, yürütmeyi denetleme yetkilerimiz kalmadığı gibi “Kanun yetkimiz var mı?” dersek, muhalefet olarak daha hiç kanun yapabildiği, kanun teklifimizin kabul edildiği görülmediği gibi, iktidarın da ben kanun teklifi verebildiğini ve bir kanun üzerinde düşünüp, tartışıp önümüze koyabildiğini hatırlamıyorum, bundan sonra da koyabileceğini zannetmiyorum. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Subaşı.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – …kanun yapma yetkisi de kadük olmuştur.

Araştırma önergeleri… Yüzlerce araştırma önergesi verilmiş -emeklilikte yaşa takılanlar, 3600 ek gösterge, tarımın sorunları, beka sorunu, FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılması, Çorlu tren kazası sonuçlarının araştırılması- hiçbir araştırma önergesinden de sonuç alınamamıştır.

O hâlde, dün tartışıldığı gibi, hele hele önümüzde bir reform, yargı reformu da olduğunu düşünürsek, yargı reformunu açıklayan müessese gene hükûmet sisteminin başındaki Cumhurbaşkanımız olmuştur. Cumhurbaşkanı, yargı reformunu açıklamıştır hiçbir milletvekilinin haberi olmadan ve önümüzdeki günlerde buraya geldiğinde tabii ki onaylanması kuvvetle muhtemeldir, fakat bizim bilgilerimizin dışında.

Ben bu önergeyle Meclisin işlevinin tartışılması gerektiğine inanıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Oluç, buyurun.

HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa tartışmaları bu ülkede onlarca yıldır hiç bitmeyen bir tartışmadır ve bir sistem, demokratik, özgürlükçü bir sistem yerli yerine oturuncaya kadar da belli ki bu tartışmalar devam edecektir. Bu, iyi bir şeydir, kötü bir şey değildir.

Şimdi, anayasa tartışması bugün yine Türkiye’de güncel bir tartışmadır geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi. İki nedeni var bunun: Bir tanesi, 1980 askerî darbesinden sonra yapılan Anayasa hatırladığınız gibi son derece despotik bir anlayışla, demokratik ilkeleri içermeyen bir yaklaşımla oluşturulmuştu ve bu Anayasa Türkiye’deki toplumsal gelişmeyi ve siyasal gelişmeyi karşılayabilecek nitelikte değildi; hâlen de öyledir ve o Anayasa onlarca maddesi değiştirilmiş, âdeta bir “bohça” diyeceksek yamalı bohçaya dönmüş, delik deşik olmuş bir anayasadır. İçinde kimi maddeler vardır, mesela 90’ıncı madde gibi, bu madde uluslararası anlaşmalara ve sözleşmelere öncelik tanır, amir hüküm olarak görür ama kimi maddeler vardır uluslararası anlaşmaları ve sözleşmeleri yok sayan maddelerdir. Yani son derece eklektik bir yapıdır. Şimdi bir de buna son referandumdan sonra eklenen maddeler ortaya çıkmıştır ve son bir seneye baktığımızda -bir sene olmuştur bu değişikliklerden bu yana- bu konuyu tekrar tartışma ihtiyacının açık seçik ortada olduğu bellidir.

Bakın, buna ne isim takarsak takalım yani iktidar partisinin çeşitli mensupları, sözcüleri çeşitli şekillerde bunu tanımladılar. “Revizyon” diyen oldu, “MR çekelim.” diyen oldu, “Tadilat yapalım.” diyen oldu, “Değişiklik ihtiyacı var.” diyen oldu ama nihayetinde, ne isim takarsak takalım, bu tartışmayı yapmamız gerekiyor çünkü son bir yıla baktığımızda, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle idare edilen bir ülke durumuna geldik. Bir yıl içinde 39 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkmış, 1.900 küsur maddeyi içeriyor; buna karşılık 34 kanun çıkmış, yaklaşık 600 maddeyi içeriyor. Çok açık, ortada, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle idare edilen bir ülke olmuşuz. Denge denetleme mekanizmaları işlemiyor, hukukun üstünlüğü yok, kuvvetler ayrılığı işlemiyor. Şimdi, bu hâldeki bir dönemi yaşadıktan sonra tabii ki bu durumu bir tartışmamız gerekiyor kaçınılmaz olarak.

Bizim önerimiz aslında çok açık, diyoruz ki: Anayasa yapım sürecine, anayasa metninin dayanacağı temel ilkelere ve anayasanın niteliğine ilişkin bir tartışmayı, gelin, Meclis çatısı altında yapalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Gelin, bunu somut ve güçlü bir demokratikleşme programı ve yargı reformuyla destekleyelim. Dinamik, geleceğe açık, özgürlükçü ve demokratik reformlara açık bir geçiş süreci anayasası konuşalım. Bu bir ihtiyaçtır. Sağlam bir haklar ve özgürlükler sistemine yer vermelidir, iktidarı yatay ve dikey şekilde paylaştırmalıdır, etkili hukuksal ve kamusal denetim mekanizmalarını işlevsel kılmalıdır; ülkemizdeki farklı kültür, inanç, ana dilleri eşit görmelidir ve karşılıklı saygıyı içeren bir anlayışla toplumsal barışın ve zenginliğin gereği olarak görmelidir. Böyle bir çalışmayı bu Mecliste yapmak mümkündür. Eğer kuvvetler ayrılığını ya da denge denetleme mekanizmalarını ayağımızdaki prangalar olarak görürsek, o zaman demokratik ve özgürlükçü bir yolu yürüme imkânımız yoktur. Hele hele yerel demokrasiyi var olan merkezî vesayetten daha da merkezî vesayet altına alacak adımlar atarsak demokrasi konusunda çok geri bir noktaya savrulmuş oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – O nedenle -son cümlem- önerimiz: Gelin, Anayasa Komisyonunda bu konuları bütün partiler olarak eşit şekilde tartışalım ve önümüze yeni bir yol haritası çıkaralım.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Kaboğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; konuya iki açıdan yaklaşacağım, birincisi yürürlükteki Anayasa açısından; ikincisi, olması gereken açısından.

Şu anda yürürlükte olan Anayasa’ya göre acaba Meclisimiz görev ve yetkilerini kullanabiliyor mu, yerine getirebiliyor mu? Birinci soru bu. Bu açıdan, bilindiği gibi Anayasa madde 7 “Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Bu yetki devredilemez.” der fakat bir de 6’ncı maddenin son cümlesi var: “Hiçbir kurum ve organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” İşte bu konuda bir ayrıcalığımız var, tek bir organ var; Türkiye Büyük Millet Meclisi asli ve genel yetkiye sahip olan organ ama tek kuralı, tek kaydı şu: Anayasa’ya saygı kaydıyla her konuda düzenleme yapabilir. Buna karşılık, mesela, belirtildiği gibi yasama yetkisini kullanan Meclisimiz son bir yılda yaklaşık olarak 35-36 kanun çıkardığı hâlde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi sayısı 41’i bulmuştur ve bu kararnameler 2 bin maddeyi içeriyor ama bizim Meclisimiz yaklaşık 600 küsur madde çıkardı.

Şimdi, madde sayısı önemli değil ama belli olan, açık olan, bir paralel meclisin var olduğudur. Bu Meclis esasen genel ve asli yetkiye sahip Anayasa’ya göre fakat bir de Cumhurbaşkanının “Cumhurbaşkanlığı kararnameleri” adı altında, madde 104’te anayasal çerçevesi belirlenmiş olan yetkisi ve 6’ncı madde çerçevesinde kaynağını Anayasa’dan almayan hiçbir yetkiyi kullanamayan bir organ. Bunu açıklığa kavuşturmamız gerekir. Bu bakımdan bu öneri yerinde bir öneridir, bunu savunmamız gerekir, bunu desteklememiz gerekir. Bizim partimiz de Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini izleme komisyonunu önerecek, bu daha sonra burada tartışılacak, bu bakımdan bu teklif önemli. Demek ki şu anda kanun teklifinden Meclisteki konuşmalara kadar, buradaki tartışmalara kadar bu Anayasa çerçevesinde bile biz yasama yetkimizi Meclisin varlık nedeni doğrultusunda kullanamıyoruz, bunu saptamak lazım. Bizden daha çok saraydaki bürokratlar mevzuat yazıyorlar ama bizim yazdığımız mevzuatlar Anayasa’ya uygun olarak kullanılamadığı için, torba kanunu şeklinde olduğu için yürürlükteki mevzuatı bozucu bir etki de yaratıyor, oysa bizim varlık nedenimiz kodifiye etmektir ama biz mevcut olan kodları bu yöntem yanlışlığı nedeniyle bozmak için çaba gösteriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bu, olağan durumdur. Demek ki Türkiye Büyük Millet Meclisi yürürlükteki anayasal çerçevede görev ve yetkilerini kullanamamaktadır veya kullanmamaktadır ama bir başka organ Anayasa dışı görev ve yetkilerini kullanmaktadır. Olağan durum çerçevesinde biz görev ve yetkilerimizi sahiplenebiliriz yasamanın özerkliği adına fakat olması gereken ise yasama-yürütme arasındaki ilişkilerin anayasal denge ve denetim mekanizmaları çerçevesinde kullanılabilmesi açısından o zaman pekâlâ bizlerin yoğun anayasal birikimi vardır her partinin olduğu gibi -özellikle şu anda muhalefet konumunda olan 1’inci, 3’üncü ve 5’inci partilerin vardır- ve bu anayasal birikimler sadece şu anda Mecliste grubu bulunan partilerin değil, esasen Meclisin geçmişinden devraldığımız mirastır, sivil toplum emeğidir, aynı zamanda tarihsel mirastır. Bu tarihsel kazanımlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Toparlayayım Sayın Başkan izninizle.

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu, Anayasa konusunda adım atma işi aynı zamanda bizim tarihsel olarak anayasal kazanımlar hanesinde yer alan önemli, siyasal ve anayasal miras olarak kabul edilebilir ve bu dört düzlemdedir: Yürürlükteki Anayasa, bu Parlamentonun gerçekleştirdiği kazanımlar, sivil toplum emeği ve uluslararası kazanımlar. Pekâlâ bu Meclis, eğer gerçekten Meclisin 100’üncü yılını saygın bir biçimde kutlamak istiyorsa, gerçekleştirmek istiyorsa Anayasa konusunda hiçbir handikaba kapılmaksızın adım atabilir. Evet, belki “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” deyimini kullanabiliriz ama anayasal denge ve denetim düzeneğinin bulunmadığı bir yerde demokratik hukuk devletinden bahsetmek zordur.

Önergeyi destekliyoruz Meclisin saygınlığı için.

Teşekkürler. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Tunç konuşacaktır.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Grup önerisinde, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini tam anlamıyla yerine getirip getirmediğinin araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, 16 Nisan 2017 halk oylamasıyla kabul edilen Anayasa değişikliğiyle parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş sağlanmıştır. Sistemin uygulanmasına da 24 Haziran 2018 seçimleriyle başlanmış, bir yıldan bu yana da uygulanmaktadır. Özellikle son günlerde, grup önerisinde de belirtildiği üzere parlamenter sisteme geri dönüşle ilgili söylemler sık dile getirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, parlamenter sistemin neyini özlemiş olabiliriz? Her on yılda ürettiği darbeleri mi, postmodern, muhtıra, askerî darbeleri mi? Koalisyon pazarlıklarını mı, Güneş motellerini mi özlemiş olabiliriz? Siyasi krizleri mi özlemiş olabiliriz? Siyasi krizlerin tetiklediği ekonomik bunalımları mı özlemiş olabiliriz? İnsan hak ve özgürlüklerinin kısıtlandığı o karanlık yılları mı özlemiş olabiliriz? Demokrasimizi zayıflatan vesayet odaklarını mı özlemiş olabiliriz?

Biz bunların hiçbirini özlemedik, milletimiz de özlemedi ve hiçbir zaman da özlemeyecek. Kaldı ki milletimiz bu sebeplerle cumhuriyet ve demokrasimizi güçlendirecek Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine 16 Nisan halk oylamasıyla “evet” diyerek tercihini yaptı. Bu tercihe saygı duymak demokrasinin gereğidir.

Yasama, yürütme ve yargının daha keskin çizgilerle birbirinden ayrılarak kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam anlamıyla tesis edildiği, kuvvetlerin birbirini denetleme yollarının açık olduğu, aynı zamanda kuvvetlerin uyumlu çalışmasını da gözetecek mekanizmaların oluşturulduğu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin en önemli özelliği, halkın yürütmenin başını doğrudan sandıkta belirlemesidir. Her türlü vesayeti tasfiye etmesi, yürütmede çift başlılığın ortadan kaldırılması, hızlı karar alan ve uygulayan, icraatçı, güçlü bir hükûmet modelini getirmesidir.

Bunun yanı sıra, yine aynı sandıkta milletimiz yasama ve denetim fonksiyonunu yerine getirecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini belirlemektedir. Kanun yapma yetkisinin münhasıran Meclise ait olduğu, soru, Meclis araştırması, genel görüşme, soruşturma gibi araçlarla yürütmeyi denetleme yollarının sadece gensoru ve güvenoyu hariç açık olduğu -o da zaten sandıkta milletimiz tarafından verilmektedir- yasama gücünün daha da artırıldığı, güçlü Meclis yapısında parlamenter sistemde olup da Cumhurbaşkanlığı sisteminde olmayan, Meclis yetkilerini zayıflatan tek bir husus bulunmamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Tunç, buyurun.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) –. Aksine, Meclisin karşılıklı fesih yetkisiyle Cumhurbaşkanının görevini sona erdirme yetkisi bile vardır. Cumhurbaşkanı ve kabine üyelerini gerektiğinde soruşturma yetkisiyle Yüce Divana gönderme yetkisi vardır. Yürütmenin kanun tasarısı hazırlayamaması ve bu yetkinin münhasıran milletvekillerinde olması ve parlamenter sistemde var olan tüm denetim yetkilerinin bu sistemde de var olması hususlarını göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama ve denetim fonksiyonlarını yerine getiremediğini söylemenin haklı bir gerekçesi bulunmamaktadır. Sistem seçim kanunları, Siyasi Partiler Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’ndeki uyum düzenlemeleri yapıldığında daha işlevsel hâle gelecektir.

Biraz önce Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle ilgili görüşler buradan ifade edildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Cumhurbaşkanlığı kararnameleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisi dışında, önceki sistemde Bakanlar Kurulunun kararları çerçevesinde alınan kararlardır. Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin de yine yargı yoluyla denetimi mümkündür; idari yargı, Anayasa yargısı da bunu denetleyebilecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var, söz talebini karşılarken ikisini bitiştirip de sonra yoklama hakkını elimizden almayasınız.

BAŞKAN – Alırdım aslında ama neyse.

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, bir cevap verebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Subaşı.

Neyle ilgili cevap verecektiniz Sayın Subaşı?

HASAN SUBAŞI (Antalya) – “Bu önergedeki amaç darbelerin özlenmesi mi?” dedi, onadır cevabım. Hayatım boyunca darbeleri hiç özlemedim.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Antalya Milletvekili Hasan Subaşı’nın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HASAN SUBAŞI (Antalya) – “Önergedeki amaç darbeleri özlem midir?” deyince, ben darbeleri hiç özlemedim. Darbe hukuku hürriyetleri hep kısıtlamıştır fakat darbeler arasında Türkiye demokrasi yaşamıştır, hürriyetleri yaşamıştır ama bugün baktığımız hukuk sistemini değerlendirdiğimiz zaman, darbe hukukunun bir nevi devamlı hâle geldiğini görüyoruz. Bizim de önerge vermemizin amacı o olmuştur.

Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

22.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisinin rejime kasteden Anayasa değişikliğinden önceki propaganda dönemindeki bildirisini dikkatle dinledik. Keşke o gün bu vatandaşa söylediğiniz vaatler bugün gerçekleşmiş olsaydı da göğsünüzü gere gere bunu anlatsaydınız. Kendisi de bir hukukçu olan değerli milletvekilinin bu değerlendirmelerinin bugüne dair olduğunu kimse iddia edemez. Öyle bir şey söylüyor ki, tekrar olacak ama münhasıran yani sadece ve sadece Meclise aitmiş, artık bakanlar tasarı yollayamıyormuş. Ciddi misiniz ya Yılmaz Bey? Ciddi misiniz? Yani buna inanıyorsanız ben hakikaten size şefkat duyacağım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Önceden nasıldı?

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen, “Ciddi misiniz?” falan yapmayın yani Sayın Özel, rica ediyorum, lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bu konuda “Ciddi misiniz?” sorusunun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …retoriğin bir gereği olan dikkat çekme hususuna yönelik olduğunu sizin dışınızda anlamayan olmadı.

BAŞKAN – Ben anlamadım efendim yani kusura bakmayın. Milletimiz de anlamıyor sizi bu yüzden.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkan, siz konuşmayın oradan. Öyle şey olur mu? Siz Meclisi tarafsız yönetmek zorundasınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, şimdi, burada “Ciddi misiniz?” derken şunu diyorum: “Kalkınma Bankası Kanunu’nu hazırladık inşallah 1 Ekimde Meclise yollamış olacağız.” lafı Berat Albayrak’a ait. Müjdelediği her şey vardı, altına imza atarak, buradaki arkadaşlarımıza imza attırarak Anayasa’ya karşı muvazaa suçu işlettiniz. İki bakan tartışıyor “Nafaka ömür boyu mu olsun, evlilik süresiyle mi sınırlı?” Kanunu biz çıkaracağız. Gerçekten bu sözleri burada söyleyince, vatandaş da dinleyince vallahi bizim işimize geliyor çünkü diyorlar ki: “Ya, yalanı gerçek gibi anlatabiliyor adamlar." Bu bizim sizinle ilgili iddialarımızı güçlendiriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Size mahsus onlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son cümlem.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir de şunu bilin, şunu söyleyeyim: Darbeler oluyor ya, dünyadaki bütün darbeleri lanetliyoruz ama dünyada bu devirde artık darbeler tek adam rejimlerine, demokrasi görünümündeki otokrasilere, otoriter popülist liderlere yapılıyor. Demokrasidir darbenin aşısı. Bak yıl dönümü geliyor. Ölecektik burada hepimiz bu avizeler düşseydi. Yıl dönümü geliyor ve şunu söylüyorum: Demokrasi olan yerde darbe olmuyor.

Bir: Darbeye maruz kaldıysanız ülkenin vasatındaki demokrasiyi ortadan kaldırdınız demektir. İki: Bugünlerde darbe olmasın istiyorsanız liyakati esas alan; demokrasiyi, hukuku esas alan işler yapın. Bizim savunduğumuz her şey, inanın, sizi, liderinizi darbeden korumaya yönelik laflar haddizatında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ya, siz olmasanız vay hâlimize ya!

BAŞKAN – Tamamlayın cümlelerinizi Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakarsanız, özünde sizin dediğiniz gibi bir rejim inşa edilince darbeye açık, darbeye olanak taşıyan bir şey ortaya çıkıyor. Bunun ne size ne iktidarınıza bir faydası yok ve bakın, döneminizde darbe yaşandı. Darbeye hep beraber direndik ama darbenin sebebi, liyakat yerine bir örgüte sadakati esas alan kamu yönetimine olanak tanıyan yaklaşımınızdı, bunu anlatmaya çalışıyoruz hiçbir art niyet olmadan. Darbeden korkan, demokrasiye sarılsın. Siz sarılın, sizinle birlikte biz 10 kat fazla sarılacağız zaten.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Bütün darbelerde parlamenter sistemle yönetiliyorduk, bütün darbelerde.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hiç alakası yok, hiç alakası yok. Haydi, bir örnek ver.

BAŞKAN – Müsaade edin.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Bütün darbeler yapıldığı zaman ya; 15 Temmuzda, 12 Eylülde, 1960’ta…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet arkadaşlar…

Sayın Yılmaz, müsaade edin, görüyorum sizin söz istediğinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Madura’ya darbe yapılıyor, parlamenter sistem mi var Allah’ın adamı, onu anlatmaya çalışıyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kim yapıyor bu darbeleri, kimin eli var?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kim yapıyorsa Allah belasını versin.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Birileri var.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurun lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O eli olanın elini tutmuş Cumhurbaşkanı dün, böyle göz göze bakıyorlardı.

BAŞKAN – Sayın Oluç, siz devam edin lütfen.

23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İki noktaya değinmek istiyorum. Şimdi, bu, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan sayın vekil bütün olumsuzlukları sıralayarak “Bu parlamenter sistemi mi özlediniz?” dedi. Şimdi, mesele, bu parlamenter sistemi özleyip özlememe meselesi değil; mesele, demokrasinin evrensel temel ilkeleriyle ilgili bir tartışma. Bakın, kuvvetler ayrılığını tartışalım diyoruz. Kuvvetler ayrılığı ortada kalmadı. Sayın konuşmacı dedi ki: “Kuvvetlerin uyumlu çalışması.” Nasıl uyumlu çalışıyor kuvvetler? Bir kişi koordine ediyor. Kim koordine ediyor? Cumhurbaşkanı koordine ediyor. Kuvvetler ayrılığı kalmadı. Kuvvetleri bir kişide birleştirdiniz, uyumlu çalışmanın yolunu böyle buldunuz çünkü kuvvetler ayrılığına “pranga” dediniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Şimdi, kuvvetleri bir kişide birleştirdiğiniz zaman ortaya çıkan sonuç, mutlak iktidar sonucudur. Mutlak iktidarın demokrasiyle bir alakası yoktur yani biz şimdi bunu tartışırken mesela biz de “Yahu, siz de Rus tipi diktatörlüğü özlediğiniz için mi bu sistemi savunuyorsunuz?” diye konuşmaya başlarsak işin içinden çıkabilir miyiz? Çıkamayız çünkü bu tip, Rus tipi diktatörlükten başka da bir yerde yok Allah’a şükür.

Denge denetleme mekanizmaları yok diyoruz, işlemiyor diyoruz. İşte, yasamanın durumu ortada, yargının durumu ortada, Sayıştayın durumu ortada. Kanun teklifi geliyor, turizm ajansı teklifini konuşacağız, Sayıştay denetiminden kaçırmayı öneriyorsunuz yani bir kurum kuruluyor Sayıştay denetlemeyecek. Neden? Çünkü denge denetleme mekanizmaları olmasın istiyorsunuz, pranga olarak görüyorsunuz bunları. Hukukun üstünlüğü diyoruz, yok; var derseniz, lütfen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Oluç, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni o zaman hangi amaçla hazırladınız? Hukukun üstünlüğünün olmadığını gösteren sizin hazırladığınız Yargı Reformu Strateji Belgesi’dir. Yok, işlemiyor, yargı yerlerde sürünüyor, tuz kokmuş vaziyette. Bunları tartışalım diyoruz.

Bakın, siz iktidara geldiğiniz ilk zamanda yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesini savunuyordunuz. Anayasa’da merkezî vesayet vardır, bunun kaldırılmasını tartışıyordunuz. Bugün, yerel yönetimlerin mali ve idari özerkliklerini ortadan kaldırıyorsunuz, onları da tek kişiye bağlıyorsunuz yani yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesi değil, tam tersi bir yönde yürüyorsunuz.

Şimdi, bütün bunları tartışmak ve demokrasi yönünde adımlar atmak kötüdür diyebilir misiniz? Diyemezsiniz ama niye bu tartışmadan kaçıyorsunuz? Bu tartışmadan kaçmayın. Mecliste yapılmayacaksa bu tartışma nerede yapılabilir ki başka?

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

24.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili haksız ve yersiz eleştirilerin söz konusu olduğuna, her sistemin kendi mantığı, mantalitesi ve kavramlarıyla değerlendirilmesi gerektiğine, asla ve kata rejim değişikliğinin söz konusu olmadığına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, tabii, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili ortaya konan düşünceleri beraberce dinledik. Ama burada hakikaten haksız, yersiz eleştiriler söz konusu ve birtakım kavramsallaştırmalar söz konusu.

Bir kere, rejime kasteden bir Anayasa değişikliği asla söz konusu değil, rejimimiz cumhuriyet rejimidir. Parlamenter hükûmet sisteminden demokratik Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtik, milletin iradesiyle geçtik, halkoyuyla geçtik, iki kere iki dört, bu kadar basit.

İkinci olarak, bir paralel Meclis filan yok, hiçbir paralelliğe müsaade etmedik, etmeyiz. Yasama organı Meclistir, milletvekillerinden, 600 kişiden oluşur ve kanunu Meclis yapar, yetkisini Anayasa'dan alır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yine, milletin kabul ettiği, milletimizin kabul ettiği, Anayasa'nın 104’üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri belirlenmiştir. Buna göre, Cumhurbaşkanı devletin başıdır, yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir. Ve aynı şekilde, Cumhurbaşkanı da yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir, çok açık ve net bir düzenleme. Evvelden başbakan ve bakanların, bakanlar kurulunun yapmış olduğu, efendim, yerine getirmiş olduğu yürütme yetkisi Cumhurbaşkanınca ifa edilmektedir. Asla ve kata kuvvetler bir kişide birleştirilmemiştir. Bunların hiçbirisi doğru tanımlamalar, yaklaşımlar değildir, bunların hepsi hayalî, tahayyüli yaklaşımlardır, varsayımsal yaklaşımlardır, gerçekle uzaktan yakından ilgi ve alakası yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Değerli arkadaşlar, ihtiyaç hissedilen konularda Meclis kanun çıkartır. Burada, Meclis gruplarına baktığımızda, 5 tane grup var: Bunların 1’inci grubu çoğunluk olarak AK PARTİ Grubudur, yürütme yetkisinin kullanıldığı partiye baktığımızda, milletimizin tercih ettiği parti olan AK PARTİ’nin Cumhurbaşkanı adayı seçilmiştir millet tarafından; yasamada da yürütmede de bir koordinasyonun olmasından daha doğal ne olabilir? Yasama yönünden de AK PARTİ güçlü bir grupla Mecliste temsil edilmektedir, yürütme yetkisinin kullanıldığı merci de AK PARTİ’nin temsilcileri tarafından ortaya konmaktadır ve beş yılda bir yapılan seçimlerle de gensoru ve güven oyunu sandıkta bizzat milletimiz ortaya koymaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Akbaşoğlu.

Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Toparlıyorum.

Sonuç itibarıyla, eski sistemin kodlarıyla yeni sistemi algılama yanlışlığı, maalesef, kavramsallaştırmada hatalara düşürüyor kimi arkadaşlarımızı. Dolayısıyla bu noktada her bir sistemi kendi mantığı, mantalitesi ve kavramlarıyla değerlendirmek gerekir. Eskiye dönüş söylemlerini dillendirmek, en basit ifadesiyle millî iradeyi sindirememe ve millî iradeye saygısızlıktır. Referandumu yaptık, parlamenter hükûmet sistemi yerine Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesine milletimiz karar verdi. Bundan sonra eski hâl muhaldir, yeni bir sistem söz konusudur, asla ve kata bir rejim değişikliği de söz konusu değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen son cümlelerinizi alayım.

Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Cumhuriyet rejimimizi demokratik Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilelebet payidar kılacağız ve muasır medeniyetler seviyesinin üstüne millet-devlet kaynaşmasıyla Allah’ın izniyle hep beraber ulaşacağız. Bu konuda her arkadaşımızın kavramlara gerçekten anayasal çerçevede yaklaşmasını hatırlatıyor, yeni sistem ile eski sistemi doğru bir mukayese yapmaya davet ediyorum. Bu manada tabii, hakikaten, yalanı gerçek gibi anlatmada mahir olanlara bu çağrıyı yinelemiş oluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Tunç, buyurun.

25.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, TBMM İçtüzüğü, Siyasi Partiler Kanunu ile seçim kanunlarında uyum düzenlemelerinin yapılarak güçlü hükûmet, güçlü yasama, tarafsız ve bağımsız yargı yolununun açılacağına ilişkin açıklaması

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.

Ben, konuşmamda, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirdiği düzenlemeleri anlattım…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Hükûmet yok, ne sisteminden bahsediyorsun? “Cumhurbaşkanlığı sistemi” deyin, doğrusu o.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – …ve eski sistemin, parlamenter sistemin ülkemize ve milletimize yaşattığı sıkıntılardan bahsettim.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Hükûmetin bakanları konuşamıyor…

BAŞKAN – Sayın Fethi Gürer, müsaade edin lütfen…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tabii, Sayın Özel referandum meydanlarındaki bildirinin aynısı olduğunu söyleyerek bir eleştiri yaptı.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, cumhuriyet rejiminin içinde olan, demokrasiyi güçlendiren, hukuk devleti ilkesini güçlendiren bir sistemdir. Yasamanın, yürütmenin, yargının birbirinden tam anlamıyla ayrıldığı, “demokrasinin vazgeçilmez şartı” dediğimiz kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam anlamıyla uygulandığı bir sistemdir ve milletimiz bu sistemi oylamıştır ve kabul etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Öncelikle, milletimizin bu kararına saygı duymak gerekir ve daha sonra da bir yıl önce yüzde 52 oy vererek Cumhurbaşkanımızı yeniden Cumhurbaşkanı seçerek uygulamasını başlatmıştır.

Tabii, bu uygulama içerisinde uyum kanunları, alt düzenlemelerin yapılması gereği açıktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün, Siyasi Partiler Kanunu’nun, seçim kanunlarının uyum düzenlemelerinin yapılması elbette ki zaruridir. Bunlar yapıldıktan sonra güçlü hükûmet, güçlü yasama ve tarafsız ve bağımsız yargının yolunu açacak önemli bir döneme girmiş olacak ülkemiz ve bu da milletimiz için çok faydalı olacaktır diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Oluç, buyurun.

26.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve kuvvetlerin uyumlu çalışmasını sağlayacak mekanizmaların tartışılması gerektiğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili hayal dünyasında dolaştığımızı söyledi. Şimdi, olabilir, hayal dünyasında da zaman zaman dolaşabiliriz. Fakat ben size bir şey söyledim, bunun cevabını istiyorum. Diyorsunuz ki: “Kuvvetlerin uyumlu çalışmasını sağlıyor.” Kuvvetlerin uyumlu çalışmasını neresi sağlıyor, kim sağlıyor? Yani mesela Anayasa’da bir madde mi var “Kuvvetlerin uyumlu çalışmasını şurası sağlar.” diye? Yok, böyle bir şey yok. Şimdi, kuvvetlerin uyumlu çalışmasını kim sağlıyor? Cumhurbaşkanı sağlıyor. Kim? Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı. Anayasa’nın 103’üncü maddesi diyor ki: “Üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için” Cumhurbaşkanının yemininde. Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı tarafsız değil, değil mi? Taraf.

Şimdi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Genel Başkanlık görevi ayrı, Cumhurbaşkanlığı ayrı.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Efendim, o şizofrenik bir durum olurdu.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sizde var.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bir insanda ruhen ve fikren o kadar ayrılık varsa “şizofreni” diyorlar ona, biz de Cumhurbaşkanına öyle bir şey demiyoruz zaten.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen onu ayıramazsın. Senin kapasiten müsait değil ona, senin kapasiten müsait değil.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Grup Başkan Vekilini dinleyin, dinleyin. Dinlemeyi öğrenin.

BAŞKAN – Sayın Demirbağ, müsaade edin lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, dolayısıyla, bu sorunun cevabını vermeniz gerekiyor. Bu uyumlu çalışmayı kim sağlıyor? Biz de diyoruz ki: Bu uyumlu çalışmayı sağlayacak mekanizmaları buyurun tartışalım, Anayasa’da bu eksiktir, gelin, tartışalım bunu. Yoksa eğer uyumlu çalışmayı bir kişinin görevi olarak görüyorsanız bunu ne Anayasa yazıyor ne demokrasi ilkelerinde böyle bir şey vardır. İşaret ettiğim bu.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Oluç.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bir dakika… Bu konuyla ilgili, açıklamayla ilgili bana atıf yapıldı, ben bir açıklama yapmak istiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hadi yap.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

27.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinin Anayasa’nın 104’üncü maddesinde düzenlendiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; sayın grup başkan vekili bize atfen bir açıklamada bulundu.

Bakınız, “Kuvvetler bir kişide birleştirilmiştir.” dendi. Bu gerçek dışı bir cümledir. Yasama ayrı bir organdır, bağımsız çalışır; yürütme ayrıdır, yargı ayrıdır. Kuvvetler ayrılığı vardır ve denge denetim sistemi de Anayasa’da yazıldığı gibi işlemektedir ve Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinin düzenlendiği 104’üncü madde şu şekildedir, sadece maddeyi okuyup sözlerimi bitireceğim: “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir.

Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder.” Dolayısıyla açıkça bu görev Cumhurbaşkanına aittir. Anayasa’nın düzenlemesi budur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Evet, arkadaşlar, İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunacağım ama bir yoklama talebi vardır, önce onu alacağım.

Sayın Özel, Sayın Durmaz, Sayın Karaca, Sayın Bülbül, Sayın Tutdere, Sayın Şevkin, Sayın Kaya, Sayın Hancıoğlu, Sayın Gürer, Sayın Tığlı, Sayın Yeşil, Sayın Köse, Sayın Çelebi, Sayın Şahin, Sayın Kaboğlu, Sayın Arık, Sayın Kılınç, Sayın Ünver, Sayın Antmen.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.44

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum, yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Antalya Milletvekili Hasan Subaşı ve arkadaşları tarafından, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye Büyük Millet Meclisinin faaliyetlerini azaltmış olması, yasama ve denetleme fonksiyonlarını akamete uğratmasıyla ilgili olarak sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin belirlenmesi maksadıyla 8/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından, eğitimde niteliğin düşük olması ve yaşanan fırsat eşitsizliklerinin sebeplerinin kapsamlı bir biçimde araştırılması amacıyla 9/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/7/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                            Fatma Kurtulan

                                                                                                                                                                  Mersin

                                                                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

9 Temmuz 2019 tarihinde Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından verilen 2994 sıra numaralı, eğitimde niteliğin düşük olması ve yaşanan fırsat eşitsizliklerinin sebeplerinin kapsamlı bir biçimde araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 10/7/2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Aydeniz, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Eğitim sistemindeki sorunlar ve çözüm önerileri için grubum adına söz almış bulunmaktayım. Evet, on yedi yıllık AKP iktidarı döneminde neredeyse hiçbir öğrenci başladığı sistemde okulu bitiremedi. On yedi yıllık AKP iktidarı döneminin ilk on altı yılı içerisinde 6 Millî Eğitim Bakanı değişikliği, 14 defa da sistem değişikliği gerçekleşti. Bu süre içerisinde eğitim, sorunları çözülmek yerine, her geçen gün içinden çıkılmaz bir hâl aldı. Millî Eğitim Bakanlığınca yayınlanan ABİDE raporunda da bu açığa çıkmıştır.

“Eğitim politikaları nasıl yapılmaz?” cevabını arayan araştırmacılara AKP Hükûmeti dönemini incelemelerini öneriyoruz. Eğitim sistemi on yedi yıllık iktidarınız boyunca yazboz tahtasına dönüştü. Bu politikalarla eğitim artık dikiş tutmayacak hâle geldi. AKP’nin eğitim politikalarının dikiş tutmadığının son örneğini de LGS’de gördük. LGS’ye 1 milyon 74 bin kişi katıldı. Biz de dikiş tutmayan son sisteminizin röntgenini çektik. Bugün sınava girenlerin yüzde 87’si sınavla öğrenci alan okullara yerleşemeyecek ve önceki dönem Eğitim Bakanının nitelikli olarak değerlendirdiği okullara ise sadece yüzde 4’ü yerleşecek. Bu tablo bile eğitim-öğretim hakkını düzenleyen Anayasa’nın 42’nci maddesinin ihlal edildiğinin açık bir kanıtıdır.

LGS sonuçlarının açıklanmasıyla ortaya çıkan bir diğer durum ise Kürt illerinin sıralamaların sonlarında gelmesidir. Kürtlerin yoğunluklu yaşadığı illerdeki öğrenciler eşit bir eğitime erişememekte, dolayısıyla da başarısızlıkla karşılaşmaktadırlar. Burada iki yapısal eşitsizlik söz konusu: Birincisi, Kürt çocuklarının kendi ana dillerinde eğitim görmedikleri için eşitsizliğe maruz kalmaları, ikincisi de eğitimde fırsat eşitliğiyle ilgili olan uçurumlardır. Bu uygulamalara maruz bırakılan çocukların ahı her zaman üzerinizde olacaktır. Kürt çocuklarının ahının yanı sıra, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgisi olmadığı hâlde sonradan haklarında açılan davalarda birçoğu beraat etmiş olmasına rağmen 40 bine yakın eğitim emekçisinin bir gece yarısı ihraç edilip işsiz kalmalarının ahları da yine sizin üzerinizdedir. Darbe girişimi bahane edilerek ikinci bir darbeyi de 20 Temmuz günü OHAL’i ilan ederek gerçekleştirdiniz. OHAL’le beraber KHK’lere dayanarak eğitim emekçileri, barış akademisyenleri başta olmak üzere binlerce kamu emekçisini işsiz bıraktınız. İşsiz bıraktığınız her bir eğitim emekçisi bu halkın çocukları için, geleceği için gecelerini gündüzlerine katan emekçilerdi. Bu ihraçlarla eğitimin kalitesini büyük çoğunlukla rafa kaldırdınız.

Millî Eğitim Bakanı, 2019-2023 stratejik planı çerçevesinde hazırlanan yeni bir ortaöğretim sistemini kamuoyuyla paylaşmıştı. Yeni sistemde zorunlu derslerin sayısı azaltılarak seçmeli derslerin sayısı artırıldı. Din kültürü ve ahlak bilgisi zorunlu olurken, matematik, felsefe, tarih seçmeli oldu. Görülüyor ki getirilmek istenilen sistemle bilimsel eğitim tamamen reddedilmektedir. Millî Eğitim Bakanı eğitim sisteminde müfredata dair değişiklikler yaparken bu konunun ilk muhatapları öğretmenler ve eğitimciler açısından durum hiç de iç açıcı olmamakta, Millî Eğitim Bakanlığının algı yönetimi için gösterdiği yoğun çabanın okullarda ve öğretmenler nezdinde bir karşılığı bulunmamaktadır.

Yapboza dönüşen eğitim politikaları kadar eğitim alanında istihdam politikaları da emekçileri güvencesiz ve piyasacı politikalar sebebiyle emek sömürüsüne maruz bırakmaktadır.

Eğitim alanında son olarak karşımıza çıkan kadın üniversiteleri 19’uncu yüzyıla ait bir çalışma. Bu uygulama kadına dair toplumsal cinsiyet rollerinin öğretilmesi üzerinden hayata geçirilen bir çalışma iken, yüz altmış beş yıl sonra yeni bir eğitim modeli bulmuş heyecanıyla Türkiye’de uygulamayı istemek neyin heyecanıdır? Cumhurbaşkanı bir sabah uyandığı ve “TEOG olmamış, hemen değiştirin.” talimatı verdiği gibi, bir tören konuşmasında da “Tez kadın üniversiteleri kurula!” fetvasını verdi. AKP Hükûmeti, kadın üniversiteleriyle, karma sistem yerine, yıllardır hayalini kurduğu cinsiyetçi, milliyetçi, muhafazakâr ve tekçi eğitim modelini oluşturma çabasındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

SALİHE AYDENİZ (Devamla) – Eğitim alanındaki sorunlar, kamuoyu araştırmalarında, işsizlik ve geçim sıkıntılarıyla birlikte halkın en büyük sorunlarından biri olarak tespit edilmiştir. Eğitim sisteminin eleştirel, sorgulayıcı, laik, demokrat, bilimsel, ana dilinde ve karma olması için bireylere göre değil, toplumun ihtiyaçlarına göre planlanması gerekir. Bu vesileyle, Türkiye halklarının en büyük sorunlarından olan eğitim ve öğretim sorunlarının çözülmesi için siz değerli milletvekillerini duyarlılığa ve bu önergeye “evet” demeye davet ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Yeşil. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NİHAT YEŞİL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

HDP’nin eğitim eşitliği üzerine vermiş olduğu önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Ülkemizde on yedi yıldan beri iktidarda olan AKP fırsat eşitliğini bırakın, hiçbir alanda bu fırsat eşitliğini bırakmadığı gibi -her alanı da tarumar eden- on yedi yıldan beri eğitimi perişan etti. Eğitimde nitelik düştü, öğretmeni öğrencisi sorunlu hâle geldi, 3600 ek gösterge dahi verilmedi, özel okullar ile devlet okulları arasında uçurum açıldı.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, AKP iktidarı yükseköğrenimi de sorunlu kıldı. Ülkemizde beyin göçü durdurulamıyor. Yetmedi, ODTÜ gibi göz nurumuz olan, Türkiye'nin sayılı bir üniversitesinde iki aydan beri öğrenciler -orada yaratmış olduğu o haksızlığa karşı- sanki yurda karşıymış gibi böyle bir sorunla karşı karşıya kaldı. Ama Genel Başkan Yardımcımız Sayın Gülizar Biçer Karaca’yla birlikte biz on günden beri öğrencilerimizi darbeden, sanki bir düşman işgali varmış gibi… ODTÜ’nün o güzelim ormanlarını -şöyle bir orman statüsünü görün değerli arkadaşlar- bu ormanı keserek şimdi şu kırsal alana dönüştürerek… Normal, ODTÜ’nün 19 tane yurdu vardır. Bu 19 tane yurtta 7.300 öğrenci barınıyor ama bu 7.300 öğrencinin karşısına 4 bin öğrencilik yurt yapmak için KYK’yle bir sözleşme yapıyor hukuksuz bir şekilde. ODTÜ bileşenleri diyor ki: “Biz bu yurdu kendimiz yapacağız.” Bu yurda herhangi bir kimsenin müdahale etmeye hakkının olmadığı… ODTÜ bileşenleri, ODTÜ öğrenci derneklerinin tümü yan yana gelip böyle bir çalışma yapıyor. Ayrıca, Büyükşehir Belediye Başkanımız, Çankaya Belediye Başkanımızla birlikte, şu sözü verdi, diyor ki: “Biz bu yurdu yapıp ODTÜ’ye teslim edeceğiz, hiç kimsenin müdahale etmediği bir şekilde bu yurdu yapmaya hazırız.” Bu sözü de belki kamuoyunda duydunuz, kamuoyuna açıklamasını da yaptı. Ama 17 rektör geldi geçti, 2016’dan beri buraya rektör olarak atanan Mustafa Verşan Kök efendi, durmadan orada huzursuzluk yapmak için, ODTÜ’nün demografik yapısını bozmak için bu huzursuzluğu yaratmaya çalışıyor. Biz de diyoruz ki bu gençlerimizin, bu çocuklarımızın… Yani sanki kamuoyuna da şunu yansıtıyorlar, diyor ki: “Bizim burada işte yurda paramız olmadığı için…” KYK 61 tane yurt yapımı sözü veriyor; Türkiye’de 60 yurda diyor ki: Ben bunu yapmam. Ama ODTÜ’nün arazisini işgal etmek için, dışarıdan oraya öğrenci transfer etmek için böyle bir yönteme başvuruyor.

İki gün önce ODTÜ’nün tüm öğrencilerini sanki polis işgaliyle… Orada olan zulmü bir görmüş olsaydınız, yediğimiz gazla birlikte; gerçekten, bu haksızlığa hiçbirimiz tahammül etmiyoruz.

Ben değerli milletvekili arkadaşlarımdan özellikle istirham ediyorum, tüm siyasi partilerimizle birlikte gidelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Yeşil.

NİHAT YEŞİL (Devamla) – Burada olan temsilci milletvekili arkadaşımızla birlikte gidelim. Çocuklarımızın en doğal talebi olan o demokratik hakkı bir gaspmış gibi ortaya koydular; olmadık şeylerle, haksızlıklarla baş başa kaldılar. Bu haksızlığı dile getirdiğimizde de efendim, öğrencileri bilmem terörist ilan ederek… Öyle bir konum olmadığı gibi, haksız bir nitelikte yani mevcut durumlarımızı kamuoyuna yansıtmayı dahi terörle bütünleştirerek yapıyor.

Değerli arkadaşlar, burası dünyanın sayılı bir üniversitesi. Bu üniversiteyi hep beraber korumamız gerekirken ODTÜ’nün genel çalışanlarını, öğrencilerini, öğretim görevlilerini… Hani “fırsat eşitliği” diyor ya… KHK’yle yüzlerce öğretim görevlisini zaten dışarıya attınız, öğretmenleri attınız, işçileri attınız, çiftçileri attınız; yapmadığınız herhangi bir şey kalmadı, bir de burada kalkıp farklı farklı teorilerde bulunarak insanları karşı karşıya getiriyorsunuz. Bizleri de onlarla eş değerde terörle bütünleştirerek, her şeyi terörle bütünleştirerek böyle bir anlayışı ortaya sürünüyorsunuz. Bu, doğru değil; bu anlayış hiçbirimize bir yarar getirmiyor. Biz istiyoruz ki birlikte o toplumsal barıştan, sevgiden, kardeşlikten, dostluktan bahsedelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım.

NİHAT YEŞİL (Devamla) – Bu anlamda, benim değerli arkadaşlarımdan ricam bu: Gözbebeğimiz olan üniversitemizi, uluslararası düzeyde kamuoyuna mal olmuş, dünyaya mal olmuş bir üniversitemize böyle bir haksızlık yapmayalım. Gelin, ODTÜ çalışanları, ODTÜ bileşenleri, dernekleri, herkes birlikte, üniversite rektörüyle birlikte oradaki sorunu çözelim. ODTÜ’ye yabancı bir şey… Altmış üç yıldan beri ODTÜ bu geleneksel yapısını hep devam ettirmiştir, o geleneksel yapısının dışına çıkmayı talep etmiyor. Diyor ki: “Biz bu yurdumuzu kendimiz yapacağız.” Ayrıca bizim Büyükşehir Belediye Başkanımız kamuoyuna da bu açıklamayı yaptı, dedi ki: “Ben bu yurdu yapacağım, ODTÜ’ye de teslim edeceğim, hiç kimseyi de oraya sokmayacağız.” Talep bu ama bu talebi haksız bir noktadan… “Efendim, KYK’nin yapmış olduğu yurda karşı çıkıyor.” Asıl amaç bu değil. Bu amacın temel nedeni: Gerçekten, o çocuklarımız ile bizleri baş başa bırakmak için, kamuoyunda haksız bir rekabete dönüştürmek için böyle bir yöntem kullanıyorlar. Bu, doğru bir yöntem değildir. Benim sizden istirhamım: Tüm arkadaşımızın bu konuda duyarlı olmasını istiyorum ve Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Maviş, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

HDP grup önerisi üzerine söz aldım. Öncelikle sözlerimin başında şunu ifade etmek istiyorum: AK PARTİ olarak on yedi yıllık iktidarımız döneminde bütçeden en büyük payı her zaman eğitime ayırdık. Komisyonumuzun da çok kıymetli üyesi olan Sayın Tiryaki’nin verdiği grup önerisindeki ifadeler içerisinde garipsediğim bir cümleyi paylaşmak istiyorum: “On yedi yıllık AKP iktidarı boyunca eğitimde iyileşme sağlayacak tek bir adım atılmadı.” Şimdi, Sayın Tiryaki’nin vicdanına bunu yakıştıramadım açık söylemek gerekirse yani on yedi yıllık iktidarımız döneminde tek bir iyileştirmeye dönük adımın atılmadığını söylemek, herhâlde on yedi yıldır Türkiye'de yaşamıyor olmayı gerektirir. On yedi yılda Türkiye'de çok iyi işler yaptık. Derslik başına düşen öğrenci sayısından öğretmen başına düşen öğrenci sayısına kadar, öğretmen sayısına kadar, okullarımızın fiziki koşullarına kadar, eğitime erişime kadar Türkiye'nin her tarafında çok ciddi adımlar attık. Daha önceki konuşmalarımda da söyledim: Eğitim, dinamik bir süreçtir, her zaman eğitim tartışılır. Bugün dünyanın en iyi eğitim uygulamalarının olduğu ülkelerde bile hâlâ eğitimin daha iyi standartlara nasıl kavuşturulacağı her zaman tartışılıyor. Arkadaşlar, Finlandiya’dan Kore’ye kadar, Japonya’ya kadar, eğitim standartlarının yüksek olduğu ülkelerde de bunlar tartışılıyor. Dolayısıyla eğitimi tartışmamızdan daha doğal, daha tabii bir şey yok. Ancak on yedi yıllık iktidarımızda da eğitimle ilgili yaptığımız iyi çalışmaların neler olduğunu kamuoyunun takdirine, milletimizin takdirine bırakıyorum. Millet de on yedi yıllık süreç içerisinde bu takdiri her zaman sandıkta bize göstermiş oldu.

Ancak burada -grup önerisini veren arkadaşımızın tabiriyle söylüyorum- “Kürt illerindeki” öğrencilerle ilgili de bir ifade var. Burada da açık söylemek gerekirse vicdanlarımıza yönelerek, vicdanlarımıza bakarak şunu konuşmamız gerektiğini düşünüyorum: Hiç dönüp de terör örgütüne “Çocukları dağa çıkarmayın.” dedik mi arkadaşlar? “Öğretmenleri öldürmeyin.” dedik mi? Aybüke öğretmeni ve onun şahsında 200’ün üzerinde şehit edilen öğretmeni “Öldürmeyin.” dedik mi? “Okulları yakmayın.” dedik mi? Elinde kitap taşıması gereken çocukların eline silah verenlere, “Bu silahları bu çocukların ellerine vermeyin.” dedik mi? “Çocukları okul sıralarından sokak çatışmalarına taşımayın.” dedik mi? “Terörünüz için çocukları kalkan yapmayın.” dedik mi? Çocuklar okulların sıralarında eğitim alacakken “Kazdığınız çukurlarda çocukların geleceğini karartmayın.” dedik mi?

Evet, doğu ve güneydoğuda fırsat eşitliğinin gerektirdiği bütün yatırımlar yapıldı, bütün iyileştirmeler yapıldı, yapılmaya da devam ediyor. Ama dönüp de doğu ve güneydoğuda Kürt çocuklarının geleceğini karartmak için onları terörün parçası hâline getirenlerle de aranıza Sayın Tiryaki, mesafe koymanız, burada bunu eleştirdiğiniz gibi açıkça burada bunu da eleştirmeniz lazım. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Aybüke öğretmenler şehit edilirken PKK terörünü açıkça, net bir şekilde kınaması beklenenler bu kınamayı yapmadığı sürece Kürt çocuklarına karşı onlar da vebal altındadır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Maviş, tamamlayın sözlerinizi lütfen.

NAZIM MAVİŞ (Devamla) – “Bizim çocuklarımızın eğitimi için neler yaptınız?” sorusunu bize sorarken bu sorudan daha vahim, bu sorudan daha önemli bir soruyu da dönüp birlikte iş tuttuğu terör örgütlerine de arkadaşlarımızın sormasını beklerdik.

Biz derslik yaparken, biz okul yaparken yakanlara, yıkanlara “Durun ya, Kürt çocuklarının geleceğini niye karartıyorsunuz?” demeliydiniz. Ellerinde kitap taşıması gereken çocukları kazılan çukurlarda geleceğini karartacak şekilde çukurlara gömerken “Yapmayın. Yazık ediyorsunuz, etmeyin. Bu Kürt çocukları bizim çocuklarımız.” demeniz lazımdı.

Biz Türkiye’nin her bir karışını, her bir coğrafyasını, her bir köşesini okullarla, öğretmenlerle, dersliklerle, kaliteli ve nitelikli eğitimle donatmak için bir seferberlik hâlinde çalışıyoruz. Bu seferberliğin takdirini milletimize bırakıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı talep ediyorum Başkan.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sayın Başkan…

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunup karar yeter sayısı…

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Başkan, bir bakın şuraya on tane sataşma oldu.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – İsmen, adım…

BAŞKAN – Müsaade edin, ben oylamayı yapayım gene söz veririm, oturum kapanmıyor ki.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sayın Başkan, gene oylamayı yapın. Ben cevap hakkımı kullanayım elbette oylamayı yapacaksınız.

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Tiryaki.

Ama arkadaşlar, bu kadar da müdahale etmeyin lütfen.

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Bombardıman gibi, bir buçuk dakika sürekli sataştı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bombardıman gibi mi?

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Vallaha öyleydi.

SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) – Kaç defa isim kullandı.

BAŞKAN – Sayın Tiryaki, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, Sinop Milletvekili Nazım Maviş’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sayın Başkan teşekkür ediyorum.

Şimdi, bu şiddete karşı nasıl bir bakış açısına sahip olduğumuzu uzun uzadıya anlatmaya gerek yok, partimizin bu konudaki tavrı çok açık ve net. Biz şiddeti desteklemiyoruz, bugüne kadar desteklemedik, bundan sonra da desteklemeyeceğiz ama bu şiddet meselesinin gerçekten uzun uzadıya tartışılmasına ihtiyaç var; zaman yetmiyor, bunu tartışmayacağım.

Asıl sorun şu: Evet, abartılı bir ifade kullanmış olabiliriz çünkü Türkiye’de eğitim seviyesinin başka biçimde açıklanmasına olanak yok. Bakın, dün söyledim, 8’inci sınıf öğrencilerinin yüzde 16’sının dört işlemi bilmediği bir ülkede yaşıyoruz. Şimdi, yüzde 3 değil, yüzde 13 ayırmış olsanız ne yazar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – İlk 500 üniversite arasında 2 tane vakıf üniversitesi var, ilk 300 üniversite arasında Türkiye’den herhangi bir üniversite yok. Kürt çocuklarının başarı seviyesini ben dün ayrıntılı olarak, tek tek anlattım. Bölgeler arasındaki eşitsizlikleri söyledim. Evet, ifadem abartılı bir ifade ama gerçek bu.

Ayrıca, para harcamak her zaman sorunları çözmüyor, doğru strateji değil. Bakın, Dünya Sağlık Örgütü verilerini bir inceleyin. Dünyada sağlığa en fazla para harcayan ülkelerden bir tanesi Amerika’dır ama Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre en son sıralarda yer almaktadır.

Dolayısıyla yüzde 2 küsurluk bütçe yeterli bir bütçe değil. Ülkemizin eğitim seviyesi iyi değil, çocuklarımızın eğitim seviyesi iyi değil, Kürt çocuklarının eğitim seviyesi 2 kat kötü. Bunu vurgulamak için bunu söyledik; hep beraber araştıralım, inceleyelim dedik; eğer haksızsak başımızın üstünde yeri var dedik.

Teşekkür ederim.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından, eğitimde niteliğin düşük olması ve yaşanan fırsat eşitsizliklerinin sebeplerinin kapsamlı bir biçimde araştırılması amacıyla 9/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.31

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve arkadaşları tarafından, Fetulahçı terör örgütüyle irtibatlı ve iltisaklı bazı siyasilerin ve iş adamlarının para karşılığında aklandıklarına ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla 10/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

10/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/7/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                               Özgür Özel

                                                                                                                                                                  Manisa

                                                                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve arkadaşları tarafından, Fetulahçı terör örgütüyle irtibatlı ve iltisaklı bazı siyasilerin ve iş adamlarının para karşılığında aklandıklarına ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla 10/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1030 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 10/7/2019 Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Arık, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Birkaç gün sonra 3’üncü yılına gireceğimiz kalleş FETÖ ihanetinde bu ülkeyi vatan yapan, bu uğurda can veren tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimize sağlıklı uzun ömürler diliyorum.

Tabii ki FETÖ’ye her istediği verilmeseydi, bu ülkenin kahraman subaylarına kumpaslar kurulup FETÖ için mıntıka temizliği yapılmasaydı, belki de biz 15 Temmuz ihanetini yaşamayacaktık, 250 şehidimizi vermemiş olacaktık.

Sayın milletvekilleri, FETÖ’yle mücadele konusunda gerçekten samimi olmamız gerekiyor. 15 Temmuzda bu milletin başına bombalar yağdıran bu örgütle mücadele konusunda ne kadar samimiyiz bunu araştırmak istiyorum. Eğer ki milletin temsilcisi olan bu Gazi Meclis, FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılması önergesine “Hayır araştırmayalım.” diyorsa ortada ciddi bir sorun var demektir, ortada bir samimiyetsizlik var demektir, ortada “Acaba ucu bana da dokunur mu?” diye bir endişe, bir korku var demektir, 250 şehidimizin hatırasına saygısızlık var demektir. Bu FETÖ’yle mücadele konusunda gerçekten samimiysek bu işi sulandırmamak gerekir. Sırf sizin gibi düşünmüyor diye, size muhalif diye, FETÖ’yü bir silah gibi kullanıp, insanları “FETÖ’cü” diye yaftalayıp zindanlara atıyorsanız, bu işi sulandırıyorsunuz demektir.

Allah aşkına, sizlere soruyorum: Ömrü FETÖ’yle mücadeleyle geçmiş Eren Erdem’den, Emin Çölaşan’dan, Necati Doğru’dan FETÖ’cü olur mu? FETÖ’yle gerçekten mücadele edecekseniz, âdeta 15 Temmuza giden yolun kilometre taşlarını döşeyen, “Bana suikast düzenlenecekti.” diye yaygara kopartıp FETÖ’nün devletin kozmik odasına girmesine vesile olan birisini Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kuruluna atayamazsınız. Olmaz beyler, FETÖ’yle mücadele böyle olmaz. (CHP sıralarından alkışlar) FETÖ’yle gerçekten mücadele edecekseniz, sırf sizinle görüş ayrılığına düştü diye, yeni bir parti kuracak diye Ali Babacan’a FETÖ sopasını gösteremezsiniz. Maalesef ki bugüne kadar FETÖ’yle mücadele konusunda, özellikle FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılması konusunda iktidar partisi ve onu destekleyen parti sınıfta kalmıştır. Gelin, ticari ayağının araştırılması konusunda sınıfta kalmayın.

Sayın milletvekilleri, 15 Temmuz FETÖ ihanetinin ardından Türkiye yeni bir terimle tanıştı, o da “FETÖ borsası.” Peki, ne demek FETÖ borsası? En basit, en yalın tanımıyla zengin FETÖ’cüler para karşılığında aklanırken fakirin fukaranın cezalandırılmasıdır. Milletimizin vicdanında derin yaralar açan FETÖ borsasını gündeme getiren AK PARTİ Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar şöyle diyor: “Gaziantep’te çok ciddi FETÖ borsası var, milyon dolarlar dönüyor. Türkiye'nin her yerinde var. HSK’ye suç duyurusunda bulundum.” Aynı günlerde, Kayseri’de tutuklu iş adamlarının davasının görüldüğü gün Kayseri Adliyesinin önünde kırmızı plakalı bu makam arabası dikkati çekiyor. Sayın milletvekilleri, bu makam arabası tam yarım gün savcıların, hâkimlerin kapısının önünde bekletildi. Bu duruma isyan eden AK PARTİ İstanbul Milletvekili Metin Külünk “Ey Kayserili, ne işin var başsavcının odasında? Çek arabanı adliyenin önünden!” diye haykırıyordu. Biz adalete gölge düşürmeyin dediğimizde aldığımız cevap ise “Kriptocu FETÖ’cüleri söylemiş olamaz mıyım?” oluyordu. Tabii ki kriptocu FETÖ’cüleri ya da açık FETÖ’cüleri onlarla birlikte olan, onlarla iş tutan, onlarla kumpas kuranlar bilecekti, elbette ki biz bilmeyecektik. Sayın başkan vekili “Kripto FETÖ’cüleri söyledim.” dedi ama gelin görün ki bir kişi tutuklanmadı, tam tersine, kendi akrabası da olan ticaret odası başkanı dâhil çok sayıdaki iş adamı o gün serbest bırakıldı.

Sayın milletvekilleri, İzmir’de FETÖ borsası iddiaları cinayete kadar uzandı. İstanbul’da AKP üyesi avukat, örgüt üyelerine para karşılığında takipsizlik verdiği için suçlandı. Hani diyorsunuz ya: “Beka, beka, beka; bu seçimleri kaybedersek ülkede beka sorunu olur.” İşte, tam da beka bu. Gelin, ülkenin bekası için el birliğiyle, hep birlikte bu FETÖ borsasını araştıralım.

Sayın milletvekilleri, zenginlerin suç işleyip yoksulların cezalandırıldığı bu çarpık düzen sizleri rahatsız etmiyor mu? Oğlunu ve eşini 15 Temmuzda şehit veren Nihal Olçok’un “250 şehidi kaça sattınız? Değdi mi aldığınız verdiklerinize?” diye isyan etmesinden hiç rahatsızlık duymuyor musunuz? Ben biliyorum ki rahatsızlık duyuyorsunuz ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım lütfen.

ÇETİN ARIK (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Biliyorum ki bu Gazi Meclis rahatsızlık duyuyor ama FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılmasını istemeyen irade FETÖ’nün ticari ayağının araştırılmasını da istemeyecektir çünkü FETÖ’nün siyasi ayağı da FETÖ’nün ticari ayağı da bunlardan rant sağlayanlar da aynı kişiler.

Ben buradan, iktidar partisinin ve onun destekçisi küçük partinin FETÖ borsasının araştırılması önergesine karşı nasıl bir tutum sergileyeceğini gerçekten çok merak ediyorum. Aziz milletimizin de bunu izlemesini ve vicdanlarında sorgulamasını istiyorum. Eğer ki Nihal Olçok’un hatırasına azıcık saygınız varsa, eğer ki “250 şehidimizin kanı yerde kalmasın.” diyorsak, eğer ki gerçekten FETÖ’yle mücadele ediyorsak gelin FETÖ borsasını hep birlikte araştıralım diyorum, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Subaşı konuşacaktır.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin önergesini desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. Biraz önce tartıştığımız önergede de yürütmenin yasama ve yargıya müdahalesinde neler olabileceğini anlatmaya çalışmıştık fakat sayın hatipler bize Anayasa’nın 104’üncü maddesini okudular: “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir. Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder.” maddesini okuduktan sonra, aynen, harfiyen bunlara uyulduğunu söylemek istediler ama bu, yazılı metinlerde olduğu gibi cereyan etmiyor. Maalesef içeriden ve dışarıdan müdahalelerle yargının ne hâle geldiğini şu yakın tarihte görüyoruz.

Bundan önce bir Ergenekon skandalı yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanı “Terör örgütü başıdır.” diye tutuklandı ve aylarca cezaevinde kaldı. Birçok generali de tutukladık ve mahkûm etmeye, hatta müebbet hapis cezaları vermeye başladık.

Bugün geldiğimiz noktada, yine birtakım etkiler nedeniyle yargının geldiği noktada Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerinin FETÖ’den yargılandığını, sorgulandığını görmeye başladık. Bir nevi, yine Ergenekon yargıları gibi yargının hedeflerinden ve çizgisinden saptığını görüyoruz. Maalesef bizim önergemizde de anlatmak istediğimiz buydu. Yani yargı, yasama ve yürütme güçlü bir kuvvetler ayrılığı sistemiyle birbirinden ayrılmadığı zaman, kendisini bağımsız görmediği zaman, hele hele yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve teminatı gibi kurumları kaybolmuşsa yargının savrulması doğaldır. Ama Şamil Tayyar’ın ifade ettiği ve sık sık sözü geçen bu borsa konusu… Parasal ilişkiler yargıda olur mu, ona girmek istemiyorum çünkü yargıyı böyle bir töhmet altında bırakmak istemem.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım, lütfen toparlayın.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Ancak, bu konuşulduğuna göre, bu konuda birçok kişi de -on binlerce, yüz binlerce kişi- tutuklu ve mağdur edildiğine göre… Fakat birçoğunun da, varlıklı olanların, yurt dışında rahat ve huzur içinde yaşadığını görmek tabii ki bu kuşkuları yaratıyor. Bu söylenmeye başlamışsa bu önergenin desteklenerek yargı için de, yargının aklanması için de araştırılmasında büyük yarar vardır diye düşünüyorum.

Biraz önce yargı reformu gibi önemli bir konu sarayda açıklanmışsa hiçbirimizin haberi olmadan, yargının savrulduğunu sık sık görmüşsek, hedeflerinden saptığını görmüşsek biz yine kuvvetler ayrılığı konusunu aylarca, yıllarca tartışarak bu başımızdaki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini daha çok tartışacağız demektir.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Bu arada, ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı da saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Fetullahçı cemaatin geçmişte nasıl kollandığı, biz onların gadrine uğradığımız zamanlar, özellikle o zamanki etkili olan siyasilerin Fetullah’la ilgili nasıl methiyeler düzdüğü hepimizin hafızasında var.

Şimdi, bu ülke -birkaç gün sonra 3’üncü yılı olacak- bir çetenin darbe girişimine maruz kaldı. “Bu çeteyle hesaplaşacağız.” diyenler maalesef bu çetenin –bakın, bir darbenin en önemli ayağı siyasi ayağıdır- darbe yapılsaydı siyasi ayağında kimler olacaktı araştırabildi mi? Araştırmadı. Bir kişi tutuklandı mı? Tutuklanmadı. Ama Bank Asyanın önünden geçenleri, “Bir sendikaya üye oldu.” denilenleri, “Şuradan şuraya para gönderdi.” denilenlerin hepsini gözaltına aldılar, gadre uğrattılar.

Değerli arkadaşlar, aynı şekilde tüm kurumlara sirayet ettiği söylenen cemaatin siyasi ayağı sorgulanmadığı gibi polis, savcı, hâkim ayağı da sorgulanmadı, hatta onların hazırladıkları fezlekeler AKP iktidarı tarafından muhaliflerine karşı bir araç olarak kullanıldı. Bakın, bugün Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, milletvekillerimiz kimin fezlekesiyle şu anda rehinler? Uğur Özcan. Kimdir Uğur Özcan? Selahattin Demirtaş’ın birçok fezlekesini hazırlayan Fetullahçı cemaatin savcısı ama Selahattin Demirtaş o savcının hazırladığı fezlekeyle yargılanmaya devam ediyor. Peki, hukuk ikili olabilir mi arkadaşlar? Sizce yargı Ergenekon davasının neden bir kumpas olduğuna karar verdi? Dendi ki: “Ergenekon’un iddianamesini hazırlayanlar, karar verenler o dönemki Fetullahçı savcılar ve hâkimlerdi.” Peki, şu anda milletvekillerimizi, eş genel başkanlarımızı yargılayanlar kimler? Fetullah’ın savcıları ve hâkimleri. Kurtca Eker kimdir? Selahattin Demirtaş’ın evine o polisleri gönderen savcıdır. Eğer Kurtca Eker’i öğrenmek istiyorsanız AKP’nin Gaziantep milletvekilinin Kurtca Eker’le ilgili söylediği sözleri bir dinlemelisiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın, son cümlelerinizi alayım Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, işinize geldiği zaman lehte kullanacaksınız işinize gelmediği zaman da tam tersi, muhaliflerinizi bertaraf etmenin bir aracı olarak kullanacaksınız. Bu, ikiyüzlü bir politikadır. Ergenekon’da kumpas, HDP’lilere karşı, KCK operasyonlarına karşı kumpas değil. Peki, hazırlayanlar kimler? Aynı örgütün çetesi. İşte, bu kabul edilemez.

Değerli arkadaşlar, Erdoğan bu fezlekelere dayanarak her gün Selahattin Demirtaş’a “terörist” dedi. Kimdir kılavuzu? Ona bunu söyleten Fetullah Gülen çetesi. Çünkü o, onlara dayanarak söylüyor. İşte, kılavuzu Fetullah olanın sonu abat olmaz değerli arkadaşlar. Onun için, eğer böyle bir iddia varsa, hele hele Fetullah borsası kurulduğuna dair iddia varsa -ki gerçekten çok yüksek şekilde dile getiriliyor, vali dile getiriyor, eski vekiliniz dile getiriyor- hem bunun siyasi ayağını hem hukuki ayağını hem de varsa bu borsayı araştırmak hepimizin görevidir diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Özkaya.

Buyurun Sayın Özkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, aziz milletimiz; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

CHP’nin vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

CHP’li Milletvekili Sayın Çetin Arık, Kayseri Valisinin bir açıklamasını esas alarak, açıkladığı iddia edilen bir konuyla ilgili FETÖ borsası kurulduğunu söylüyor. Ben bugün sabahleyin Kayseri Valisini aradım “Sayın Valim, nedir bu konu?” diye kendisine sordum. Dediği husus şu: Kayseri Emniyet Müdürü hakkında bir şikâyet var, cumhuriyet başsavcılığı soruşturma açmış,(x) bir sivil toplum kuruluşunu ziyaretimizde bu konu soruldu, dedim ki: “Savcılık soruşturma yapıyor, HSK’den -zabıta amiri sıfatı nedeniyle- izin istiyor ve bu nedenle de mahkeme yayın yasağı kararı getirmiş, dolayısıyla yargıdaki bir konuyla ilgili konuşmam doğru değil.” Yani ne FETÖ borsası kurulduğu ne bir başka husus olduğuyla ilgili bir beyan yok. Dolayısıyla bu konu doğru değil.

Gelelim, böyle bir konu var mı, yok mu? Değerli arkadaşlar, Türk Ceza Kanunu’nun 277’nci maddesi açık ve net bir şekilde, yargı görevini yapanları etkilemeye çalışmaya teşebbüs etmeyi iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası gerektiren bir suç sayıyor. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160’ıncı ve 161’inci maddesinde açık bir şekilde de der ki: “Eğer bir suç varsa cumhuriyet savcısı resen bunu soruşturur ve gereğini yapar.”

Bütün arkadaşlarımıza söylediğimiz şu: Eğer FETÖ’yle ilgili herhangi birisinin bir yerde bir kişiyi etkilemeye çalıştığını, suçlu olan bir kişiyi suçsuz yapmak için gayret sarf ettiğini görürseniz lütfen bir dakika bile beklemeden cumhuriyet başsavcılıklarına gidiniz ve suç duyurusunda bulununuz. Onu yapmak cumhuriyet başsavcılarının en tabii, en zorunlu görevi. Bunu yapmayıp da cumhuriyet başsavcısının görev ve yetkisini yüklenerek buraya gelip “Biz bunu araştıralım, biz bu konuyu soruşturalım.” demek, yargı, yasama ve yürütme arasındaki kuvvetler ayrılığı ilkesiyle bağdaşmayan bir davranıştır. O sebeple, bu tür davranışları mümkün olduğu kadar ilgili makamlara ulaştıralım. Daha önce de söyledim, FETÖ’nün tüm ayaklarını soruşturan bu aziz milletin cumhuriyet savcılarıdır, cumhuriyetin savcılarıdır, cumhuriyetin polisidir, cumhuriyetin jandarmasıdır, yargı ve kolluk kuvvetleridir. Bu kuvvetler görevini yapsın, biz de onlara her türlü desteği sağlayalım ki bu terör örgütüyle mücadele devam etsin.

Bakın, beş gün sonra bu terör örgütünün başımıza, bu Meclise bomba yağdırmasının 3’üncü yıl dönümü. Ciddi bir mücadele yapılıyor. Artık terör örgütü olduğu her şeyiyle sabit. Bu terör örgütünü savunmak, bu terör örgütüyle ilgili konuşmak, onun müeyyideleriyle, onun müesseseleriyle ilgili beyanlarda bulunmak çok doğru değil. Buradan uzak durmak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özkaya, buyurun.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Az önce konuşan HDP temsilcisi Sayın Cumhurbaşkanımıza “kılavuzu FETÖ’cü olanlar” dediler. Kılavuzu Kandil, kılavuzu terör örgütü başı olanlar, siz, Sayın Cumhurbaşkanımıza en son konuşacak kişilersiniz. Siz, o konudan uzak durun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) PKK, Kandil...

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Peki, neye dayanarak bu Selahattin Demirtaş’a “terörist” dedi, neye dayanarak söyledi? Kılavuzunuz işte o fezlekelerdi.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Kılavuzunuz Kandil, kılavuzunuz PKK. Bu işlerden uzak durun. Sayın Cumhurbaşkanımıza söz söyleyecek son kişiler sizlersiniz.

Sayın Cumhurbaşkanımız canı pahasına o terör örgütlerinin hepsiyle mücadele ediyor ve hepsiyle de ciddi bir şekilde tarihin en büyük mücadelesini yapıyor. Onun yanında durmak, bizim, yüce Meclisin en önemli görevidir diyorum. Bu terör örgütünü ve tüm terör örgütlerini lanetliyor, şehitlerimizi saygı ve hürmetle anıyorum, yüce Meclise de saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, herhangi bir söz talebi ve cevap yoksa yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yok, var, müsaade ederseniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O zaman, tamam.

BAŞKAN - Siz de girmişsiniz sisteme, söz mü istiyorsunuz? Sayın Özel, sizin söz talebiniz mi var?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şöyle bir söz talebimiz var: İç Tüzük 69’un ikinci fıkrası uyarınca, bir kişi, kendisinin söylemediği bir söz kendisine atfedilirse… Ki aynen öyle yapıldı, bahsettiği kişi vali değildi, vali beyden bahsetmedi.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Vali beyden bahsetmedim.

BAŞKAN – Efendim, önergeyi okursanız…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Burada, burada, önergede yazıyor, açıkça “vali” yazıyor, yazıyor, açıkça “vali” yazıyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Efendim, önergede açık açık yazıyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, söylediği ifadeye cevaben zaten…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yazıyor Sayın Başkan, açıkça yazıyor.

BAŞKAN – Efendim, söylediği ifadeyi bırakın, Sayın Çetin Arık’ın vermiş olduğu önergede bu, net olarak yazılmıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır.

Sayın Başkan, tabii, şunu anlıyorum, dikkatinizden kaçmış olabilir, birçok şeye dikkat ediyorsunuz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Alakası yok.

BAŞKAN – Yok, kaçmadı, kaçmaz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Açıkça yazıyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben önergede yazandan değil… Biraz önce kurduğu cümleyi tekrar etti. Onu vali için söylemiyor, bir başkası için söylüyor, onun açıklığa kavuşması lazım. Çetin Bey yapacak açıklamayı.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Müsaadenizle Sayın Başkan…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Açıkça yazıyor Sayın Başkanım önergede.

BAŞKAN – Açıkça önergede yazıyor, evet.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Önergede yazıyor ama…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – “Kayseri Valisi” yazıyor. Hiçbir şey yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bakın, ben demiyorum ki “Önergede vali yazmıyor.” diye. Biraz önce…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ee, tamam, bitti, “vali” yazıyor.

BAŞKAN – Zaten bu konuyla ilgili olarak sivil toplum örgütlerinin de bunun böyle olmadığına dair açıklamaları da var ayrıca.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bakın, çok istirham edeceğim ama İç Tüzük 64, sizi tartışmanın esasına girmekten menediyor.

BAŞKAN – Ya, girmedim oraya zaten.

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Giriyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, ama “Sivil toplum örgütleri de diyor.” dediğiniz noktada giriyorsunuz.

BAŞKAN – Peki.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoksa önergede yazıyor konusuna bir itirazımız yok.

BAŞKAN – Girdim, kabul ediyorum, doğru, tamam.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ee, tamam. Girmezseniz daha doğru yaparsanız.

Sayın Başkanım, İç Tüzük 69’a göre kürsüden cevap hakkımız var.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekilinin ortaya koyduğu husus, talep şu idi: Önerge metninde valiye bir atıf yok, bu nedenle söylemediği bir sözü kendisine atfedildiği için, efendim, sataşmadan dolayı söz talebi var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle demedim işte ben. Hayır, yaptığı konuşmaya diyoruz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ancak biraz evvel hep beraber gördük.

BAŞKAN – Önergeye ben atıfta bulundum efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ona atıfta bulunan Başkandı, ben değildim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hayır, kendiniz de… Şöyle: Siz de, başında Sayın Özel de valiye atıf yaptığından hareketle konuşmacı farklı bir yorumla farklı bir neticeye varmak istedi. Ancak açıklığa kavuştu mesele. Önergede de valiye atıf var, valinin sözünü hatırlatarak, valinin böyle bir beyanının da bulunmadığını, bunu tekzip ettiğini ifade ederek vuzuha kavuşturulmuş bir husustur. Siyasi eleştirileri arkadaşlarımız kendilerince yapmıştır, burada herhangi bir sataşma da söz konusu değildir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Cümleye başladığımda dedim ki: “İç Tüzük 69’un ikinci fıkrası uyarınca, söylemediği bir söz kendisine atfedilen…” “Söylemediği bir söz” diye başladım, önerge metni demiyorum ben…

BAŞKAN – Sayın Özel, sizi kırmayacağım; bir sataşma yok ama yerinden bir dakika söz vereceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Arık, yerinizden…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sataşma değil de açıklığa kavuşturma ister bu.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, CHP grup önerisinin verilme gerekçesine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu araştırma önergesinin verilmesine neden olan asıl neden şudur: Bir, AK PARTİ eski milletvekili Şamil Tayyar’ın sözleri; iki, iş adamı FETÖ’cüler FETÖ davasında yargılanırken bir grup başkan vekilinin gidip orada yarım gün durması. İşte, atılan manşetler: “Elitaş geldi, FETÖ’cüler çıktı” Yine, sayın grup başkan vekili 2007 yılı Ağustos ayında katıldığı bir televizyon programında “Eğer o yazılan insanları biz ‘FETÖ’cü’ diye atsak, yargı onlara hemen işlem yapsa -yargı işlem yapmayacak mı- Kayseri’de 100-200 tane firma batar.” diyor. Yani parası olanlar yargılanmasın, parasız olan garip, fukara, öğretmen, ebe yargılansın, içeri atılsın diyor. Ve grubumuz bunun araştırılması için bir araştırma önergesi verdi.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki.

Değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz iç Tüzük 60’a göre 6 arkadaşımızın söz talebi var, onları karşılayacağım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biraz evvelki değerli konuşmacı Sayın Grup Başkan Vekilimiz Mustafa Elitaş’ın ismini zikrederek birtakım ithamlarda bulundu. Kayıtlara geçmesi açısından şunu ifade ediyorum: Sayın Elitaş o tarihlerde de gerekli açıklamaları yapıp bunları yalanlamıştır, bunlar hakikat dışıdır. Sonuç itibarıyla, bakın, “yer almıyor” denen önergenin gerekçesinde açıkça “Kayseri Valisi Sayın Şehmus Günaydın’ın yalanlamadığı ifadeler” deniyor. Ancak bütün basın-yayın organlarında da görüleceği üzere, Sayın Kayseri Valisi kendisine atfedilen bu sözlerin gerçek dışı olduğunu, yalanlandığını ve o konuşmanın yapıldığı iddia edilen sivil toplum kuruluşu ortamında da ilgili sivil toplum kuruluşunun basın toplantısı düzenleyerek böyle bir söz söylenmediğini açıkça ifade ettiği bilindiği hâlde, hâlâ gerçek dışı birtakım yaftalamalarla gerçeği çarpıtmanın bir anlamı yok. Dolayısıyla, gündeme dönelim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akbaşoğlu.

Evet, Sayın Şevkin, buyurun.

30.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana ilinde eşinin beylik tabancasıyla hayatına son verilen Büşra Gül’e Allah’tan rahmet dilediğine, artan kadın cinayetlerinin son bulması için Meclisin kalıcı çözümler üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bugün Şule Çet davasına katılmak üzere Ankara Adliyesindeydik. Kadın cinayetlerinin önü alınamıyor, son yıllarda artan cinayetler hepimizi dehşete düşürüyor.

Dün Adana’da bir koca dehşeti yaşandı. Beylik tabancasıyla eşine, kayınpederi ve kayınvalidesine kurşun yağdıran koca, 21 yaşında gencecik eşi Büşra Gül ile babasının hayatına son verdi, anne ise ağır yaralı. Her ikisine Allah’tan rahmet, yaralıya acil şifa diliyorum.

Değerli milletvekilleri, ancak, kadına şiddet, kadın cinayetlerini çözmek bu Meclisin sorumluluğundadır, bunun “fakat”ı, “ama”sı yoktur. Kadın cinayetleri neredeyse savaşlardaki can almalar kadar yer almaktadır. Kanıksanmamalıdır bu durum. Yeter artık, kadın cinayetleri son bulsun, Meclis kalıcı çözümler üretsin diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, sadece 6 arkadaşımıza söz vereceğimi ifade ettim, sonradan sisteme giren arkadaşların söz taleplerini karşılamayacağım.

Sayın Köksal, buyurun.

31.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar ili Sinanpaşa ilçesi Nuh beldesinde bulunan jeotermal suyun işletilmesi ruhsatının köylülere verilerek elde edilecek gelirin Afyonkarahisar halkına dağıtılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ile Sinanpaşa ilçesine bağlı Nuh köyünde geçtiğimiz günlerde jeotermal su bulundu ancak bu jeotermal suyun işletimi için, otuz yıllık ruhsat istemiyle bir özel şirket müracaatta bulunmuş. Nuh köyü halkının isteği ve bütün Afyonkarahisar halkının isteği, işletme ruhsatının köylüler tarafından kullanılması ve buradan elde edilecek gelirin özel şirketlere peşkeş çekilmek yerine, Nuh köyüne ve Afyonkarahisar halkına dağıtılmasıdır.

Yine, Afyonkarahisar ili Fethibey kasabasında köylülerin arazilerinin ortasından geçen kara yoluna, Karayolları dokuz ay önce mıcır atıp bırakmıştır. Bu süre zarfında defalarca müracaat edilmesine rağmen asfalt atılmamıştır. Bu durum dolayısıyla mıcırdan çıkan tozdan özellikle mahsulü olan çiftçiler zarar görmektedir. Bu zararın giderilmesi ve bu mağduriyetin önlenmesi için de bir an önce asfalt atılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Enginyurt…

32.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’yle konaklama tesislerinden yüzde 1 ciro üzerinden pay alınmasını öngören düzenlemeden vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkanım, biraz sonra görüşeceğimiz Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı, Türkiye için hakikaten çok önem arz edecektir. Bu teklifin çıkmasını canıgönülden arzu ediyorum.

Lakin, teklifin 6’ncı maddesinde konaklama tesislerinden yüzde 1 ciro üzerinden pay alınmasını kanunlaştırıyoruz, yasallaştırıyoruz. Antalya, Bodrum ile Ordu’nun Mesudiyesindeki, Sivas’ın Koyulhisar’ındaki, Artvin’deki otel aynı değerde mi, aynı turizm zenginliğini mi yaşıyor ki yüzde 1 ciro alıyoruz? Bunu kârdan alırsak daha iyi olur diye düşünüyorum. Kültür ve Turizm Bakanını ve AK PARTİ grup başkan vekillerini bu konuda yeni bir düzenlemeye davet ediyorum, yüzde 1 ciro kaldırılsın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Osmanağaoğlu…

33.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, mevcut uçak seferlerinin artırılmasının İzmir ili için önem arz ettiğine, Bakırçay havzasına ticaretin ve turizmin gelişmesi için havalimanı yapılması çalışmalarına katkı sunmaya hazır olduklarına ilişkin açıklaması

TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İzmir’imizde mevcut havalimanı doluluk oranının artırılması, bunun için de mevcut uçak seferlerinin çoğaltılması, iç ve dış hatlara daha fazla sefer konulması İzmir’imizin daha fazla misafir ağırlaması için önem arz etmektedir.

Ayrıca, Dikili ilçemizin sınırları içinde kalan, yapımı hâlen devam etmekte olan, İzmir’imizin ve Ege’nin lojistik merkezi olması açısından önemli bir rol üstlenmesi planlanan Çandarlı Limanı Projesi göz önüne alınarak Bakırçay havzasına havalimanı yapılması hem ticaretin hem de turizmin gelişmesi açısından çok uygun olacaktır. Bu kapsamda yapılacak çalışmalara katkı sunmaya hazır olduğumuzu bir vesileyle ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Hatımoğulları…

34.- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un, 10 Temmuz Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünün 6’ncı yıl dönümü vesilesiyle Gezi şehitlerini saygıyla andığına, Hatay Valiliğince uygun görülmeyen Samandağ ilçesinde 16 Temmuz 2019 tarihinde düzenlenmek istenen Grup Yorum konseri için yapılan başvurunun tekrar değerlendirilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Bugün, Ali İsmail Korkmaz’ın ölüm yıl dönümü. Ali İsmail şahsında tüm Gezi şehitlerini saygıyla anıyorum.

Hatay Samandağ’da 16 Temmuz 2019 tarihinde düzenlenmek istenen Grup Yorum konseri için yapılan başvuru Hatay Valiliğince uygun görülmemiştir. Gerekçe olarak da “Provakatif eylem ve olayların meydana gelebileceği.” şeklinde açıklamalar yapılmıştır. Oysaki 2010 yılından beri, OHAL süreci dâhil olmak üzere, her yıl aynı zamanlarda Samandağ’da yapılan Grup Yorum konseri kamu düzenini hiçbir şekilde bozmamıştır. Bizler bu nedenle, bu başvurunun tekrar değerlendirilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kaplan...

35.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Hataylı çiftçilerin sağlıklı sulama yapabilmesi için Kılavuzlu Barajı’nın kullanıma açılması gerektiğine ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gaziantep’in Nurdağı bölgesinde Orta Ceyhan havzası Menzelet Sulama Projesi alanını Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay illeri arazileri oluşturmaktadır. Kılavuzlu Barajı sulaması, ikinci kısım inşaatı işi kapsamında inşa edilecek olan sulama şebekeleriyle Kahramanmaraş ve Gaziantep illerinde toplam brüt 18 bin hektar alanın sulanması sağlanacaktır. Kılavuzlu –sulama- Barajı’nın ana isale hattı bitmiş olup ne yazık ki ödenek aktarılmadığından kullanılmamaktadır. Gaziantepli, Kahramanmaraşlı, Hataylı çiftçilerimizin sağlıklı sulama yapabilmesi için bu baraj bir an önce kullanıma açılmalıdır. Yüce Meclisin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Sancaklı...

36.- Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı’nın, 11 Temmuz Srebrenitsa katliamının 24’üncü yıl dönümü vesilesiyle şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Hepimizin bildiği gibi, 11 Temmuz 1995’te Bosna’da Srebrenitsa şehrinde bir katliam yapıldı. Yarın bu törene katılmak için oraya da gidiyorum, hepinizin de selamlarını götüreceğim. Hepimizin bildiği gibi, bu bir soykırımdır, Müslümanlara karşı yapılmıştır. Srebrenitsa şehrinde o gece Hollandalı komutan, Müslümanların bütün silahlarını toplatıp, Sırp askerlerini çağırıp katlettirmiştir bütün Srebrenitsa’yı. Bunları bir kez daha kınıyorum, şehitleri de buradan anıyorum, Allah rahmet eylesin diyorum.

Söz verdiğiniz için de teşekkür ederim Sayın Başkanım.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve arkadaşları tarafından, Fetulahçı terör örgütüyle irtibatlı ve iltisaklı bazı siyasilerin ve iş adamlarının para karşılığında aklandıklarına ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla 10/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi vardır.

Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın Tığlı, Sayın Bülbül, Sayın Serter, Sayın Hancıoğlu, Sayın Şevkin, Sayın Arık, Sayın Kaya, Sayın Köksal, Sayın Zeybek, Sayın Şahin, Sayın Özdemir, Sayın Kaboğlu, Sayın Demirtaş, Sayın Ünver, Sayın Kılınç, Sayın Önal, Sayın Güzelmansur, Sayın Keven.

Yoklama için beş dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

Pusula veren arkadaşlarımız lütfen Genel Kurulu terk etmesinler. Aslında Genel Kurulu hiçbir arkadaşımız terk etmese çok daha iyi olur.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve arkadaşları tarafından, Fetulahçı terör örgütüyle irtibatlı ve iltisaklı bazı siyasilerin ve iş adamlarının para karşılığında aklandıklarına ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla 10/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Bu kısmın 1’inci sırasına alınan, Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.

Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 6’ncı maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Oral’ın.

Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz kanun teklifinin komisyon sürecinde yer almış ve çok iyi değerlendirmiş bir milletvekili olarak tüm samimiyetimle şunu söylemek istiyorum: Bu ajans, bu hâliyle ne turizmi geliştirebilir ne de ülkemizin tanıtımına katkı sağlayabilir. Ajansın yapısı yüce heyetinizin takdirleriyle baştan sona değiştirilmezse turizm sektörünü âdeta haraca bağlamış bir kuruluşun oluşmasına kendi irademizle sebep olmuş olacağız. Komisyonda gördük ki bu kanun teklifi, sektör temsilcileriyle etraflıca istişare edilmemiştir. Sektörün temsilcileri açıkça, turizm payının kendilerine ağır bir yük getireceğini söylemişlerdir. Anlaşılan odur ki bir turizm şirketi sahibi olan Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız “Benim de turizm şirketim var ve sektörü en iyi ben bilirim.” mantığıyla hareket etmiş ve bu ajansı, temsilcilerin yoluna Deli Dumrul gibi dikmiştir. “Sayın Kültür ve Turizm Bakanı” diyorum çünkü her zaman olduğu gibi bu kanun teklifi de Bakanlıkça hazırlanmış ve teklif sahibi AK PARTİ’li arkadaşlarımıza gönderilmiştir, onlar da imzalarını atıp bizim önümüze getirmişlerdir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği değer budur; bakanlıklar hazırlasın, Türkiye Büyük Millet Meclisi noter gibi onaylasın. Bunu asla kabul edemeyiz, etmemeliyiz.

Kıymetli milletvekilleri, teklifin içinde bütçe, vergi alımı ve maliye konularını ilgilendiren düzenlemeler bulunmaktadır. Bu yanıyla teklifin kesinlikle Plan ve Bütçe Komisyonunun görüşü alınarak değerlendirilmesi gerekmekteydi ancak teklif, tali komisyon olarak dahi olsa Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderilmemiştir. Hâlbuki AK PARTİ iktidarı, Plan ve Bütçe Komisyonunu minyatür bir Meclis Genel Kurulu gibi çalıştırıp olur olmaz her konuyu içeren torba kanunları buradan geçirerek yasama kalitesini düşürmekteydi. Şimdi ise bu Komisyonu ilgilendiren bir hususu görüştürmemektedir. Anlaşılan o ki AK PARTİ iktidarı, burada genel olarak kalitesiz yasama yapma hedefini tutturmaya çalışmaktadır.

Kıymetli milletvekilleri, biz, ilkesel olarak kamu işlerini kolaylaştıracak, turizmi geliştirecek ajansların kurulmasına karşı değiliz. Turizm alanında bu bir ihtiyaç olabilir ancak getirilen bu teklifin içeriği kesinlikle ülkemizin ve milletimizin menfaatlerine uygun değildir. Bu ajans Kamu İhale Kanunu’na tabi değildir, Sayıştay denetimine tabi değildir, Devlet Memurları Kanunu’na tabi değildir. Pek çok vergiden ve harçtan muaf ama kurumun kamu mu, özel mi olduğu da belli değildir. Kurulmak istenen bu ajans kime hizmet edecek, o da belli değildir. Bu ciddi ekonomik krizde ayakta durmaya çalışan turizm işletmecilerinin gelirlerinden zarar edip etmediğine bakmadan yüzde 1 gibi büyük bir rakam alıp teşvik adı altında başka firmalara dağıtmak suistimallere son derece açık bir uygulamadır. İnsaf edin, zarar eden işletmeciden böyle bir pay alınır mı? Bu yazıktır, günahtır. İnsan düşünmeden edemiyor, acaba burada toplanan paralarla yeni yandaş turizm şirketleri mi oluşturulacaktır?

Sayın milletvekilleri, geçmişte bunun benzeri kalkınma ajansları kurulmuştu, sonuç ne oldu? Pek çok kalkınma ajansı FETÖ’nün cirit attığı, kadrolaştığı alanlar oldu. Milletin kaynakları FETÖ’nün terör faaliyetlerinin, paralel devlet yapılanmasının kaynaklarına dönüştü. Geçen hafta bu kürsüden PKK ve çözüm süreciyle alakalı konuşurken Peygamber Efendimiz’in bir hadisini okumuştum, bunu usanmadan tekrar etmek istiyorum. “Mümin aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz.” Ama ne hikmetse AK PARTİ iktidarı aynı deliğe elini sokmak istemektedir. Dün FETÖ’ye teslim edilen ajans kadroları, bugün de FETÖ benzeri örgütlere teslim edilirse ne olacak? Çünkü kanunda personel istihdamıyla alakalı hiçbir düzenleme yoktur, kamu personeli kanununa tabi değildir.

Saygıdeğer milletvekilleri, getirilen bu kanun, Ekim 2019’da turizmcilerden para toplamayı da öngörmektedir. Ne aceleniz var? Ekonomik krizin her geçen gün derinleştiği bir ortamda, yıllık planlarını, harcamalarını belirlemiş ve reklamlarını yapmış işletmecilerden haraç keser gibi para toplamanın ne anlamı var? Böyle bir ödeme alınacaksa da 2020 yılından başlayarak bu kademeli yapılmalı ve işletmecilerin yeni yıl planlarını da buna göre yapabilmelerinin önü açılmalıdır. Üstüne üstlük, bir de temsil sorunu vardır. Bu teklif, sadece turizm belgeli işletmelerden kısıtlı bir temsilci almaktadır. Yönetim kurulunda bölgesel temsilci sağlamak için kurulmuş olan sistem adaletsizdir. Marmara ve Akdeniz Bölgelerinden ikişer üye alınırken ülkemizin en güçlü turizm alanlarına sahip Ege Bölgesi’nden 1 üye alınmaktadır. Karadeniz ve İç Anadolu Bölgesi’nden 1 üye, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden 1 üye alınmaktadır. Bu noktada, bölgelerin sorunlarını ve ihtiyaçlarını bilen kişiler tarafından eşit bir şekilde temsil edilemeyecektir. Takdir edilmelidir ki İç Anadolu ile Karadeniz’in turizm noktasındaki ihtiyaç ve sorunları çok farklıdır. Bu ikisinin tek bir kişi tarafından temsili, sakatlanmış bir durum yaratacaktır. Aynı durum Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri için de geçerlidir. Kesinlikle her bölgeden en az 1 temsilci yer almalıdır. Yönetim ve icra kurulunun çoğunluğu bürokratlardan oluşmaktadır. İcra ya da yönetim kurulunda yer alması beklenen sektör temsilcileri, danışma kurulu adlı bir organ altında toplanmışlardır. Sektörün en güçlü temsilcileri, bu noktada, icra yapan değil, sadece fikir veren konumda tutulmuşlardır. Bu tavsiye ve icra fikirlerinin uygulanması ise yönetim ve icra kurulunun insafına terk edilmiştir. Madem bürokratlarla yöneteceksiniz, işte Tanıtma Genel Müdürlüğü orada durmaktadır. Madem sektöre güç vereceksiniz, neden sektörden bu kadar az temsilci vardır? Anlaşılan, siz bir kısım üst düzey bürokrata kanunla şirket kurdurup ticaret yaptırmak, üstüne de yandaşları zengin etmek istiyorsunuz.

Saygıdeğer milletvekilleri, turizmi geliştirmek amacıyla kurulan bu ajansın gelir kalemleri arasında “her türlü bağış ve yardımlar” adlı bir kalem bulunmaktadır. Bu bağışı uluslararası kuruluşlardan alınan hibelerle karıştırmamak gerekir çünkü hibe meselesi 4’üncü maddede ayrıca düzenlenmiştir. Bu hususu anlamakta gerçekten güçlük çekiyoruz. Ajans bir hayır kurumu değil ki bağış toplasın. Bağış toplanarak turizm idare edilmez. Bu bağış meselesi, yarın bir gün farklı noktalara ilerleyebilecektir, yol açabilecektir; bu noktada, yatırımcıları ve işletmecileri -bürokratik işlemleri hızlandırmak için bahane edilerek- bağış yapma zorunluluğuna sevk edebilecek durumları oluşturacaktır. Turizm belgesi almak için gelen işletmeciye “Turizm ajansına bir bağış yap da ondan sonra…” denilmeyeceğinin garantisi de yoktur. Daha sonra da teklifin 4’üncü maddesi kapsamında, buradan elde edilecek gelirler yandaş şirketlere aktarılabilir.

Değerli milletvekilleri, daha önce Turizmi Teşvik Kanunu’nu görüşürken söylemiştik. Turizmin çok daha geniş kapsamlı çalışmalarla ortaya çıkacak düzenlemelerle teşvike ihtiyacı vardır; alelacele kurulan ajanslarla, dar kapsamlı kanunlarla bu olmaz, olamaz. Avrupa Seyahat Komisyonu tarafından yayımlanan 2018 Turizm Raporu’nda 33 Avrupa ülkesi arasında turist sayısını en fazla artıran ülke olan Türkiye’nin bu başarısını turizm gelirlerinde gösterememesi acil ve acıklı bir durumdur. Eğer turizm gelirlerini artıramazsak dünyada hep ucuz ülke olarak anılacak ve kaybedeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım.

Buyurun.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu kanun teklifi hakkında vatandaşın ve bizlerin zihninde oluşan durum budur. Eğer durum bu değilse bu kanun teklifini geri çekin ve yeniden hakkaniyetle düzenleyerek getirin.

Bu duygularla, hepinizi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Şimşek, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, turizm ajansının kurulması aslında Türkiye’de geç kalınmış bir projedir. Dünyanın her türlü nimetine sahip en özel bölgesinde bulunan, gerek denizi gerek tarihî ve kültürel değerleriyle, doğasıyla turizme açık olan, sıcak kanlı insanlarıyla dünyanın her yerinden gelen insanlara kucak açan bir ülkede, elbette daha çok turist gelmesi adına ajans daha önceden kurulmalıydı. Bu, geç kalmış bir proje ama doğru bir proje.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, turizm ajansının kurulmasını destekliyoruz. Tabii, ajans kurulurken turizmcilerin de yatırımcı insanlarımızın da mağdur olmaması adına, alınacak olan yüzde 1’lik kesintinin daha uygun hâle getirilmesini… Aslında, 100-120 milyon gibi rakamların tanıtım adına çok büyük bütçeler olmadığını biliyoruz ama turizm sektörü de uzun yıllar sıkıntı çekti, özellikle Rusya’dan gelen turist sayısında Rus uçağının düşürülmesinden sonra uzun yıllar sıkıntı yaşandı. Yeni yeni turizm sektörü kendisini toparlıyor. Komisyonda da belirttik, buradaki yüzde 1’lik oranın daha uygun bir değere çekilmesi ve bu yıl için tahsilatın temmuz, ağustos, eylül gibi turizmin yoğun olduğu aylarda alınmaması çünkü yeni faaliyete geçecek, turizmciye bu yıl için bunun bir katkısı olmayacak, önümüzdeki yıldan itibaren bunun meyvelerini görmeye başlayacağız. Bununla ilgili de ilerleyen maddelerde gerekli düzenlemelerin yapılmasını temenni ediyoruz. Temmuz, ağustos, eylül gibi aylarda turizmcilerden bir kesinti yapılmamasını talep ediyoruz.

Tabii, turizmle ilgili yatırım planlamasının da doğru yapılmasını, sadece İstanbul, Bodrum, Antalya merkezli turizm yatırımlarının yapılmamasını, turizmin çeşitliliğinin artırılmasını ve Türkiye’nin dört bir yanına çeşitlilik olarak dünyanın her yerinden -ülkelerin sayısının da artırılarak- turistlerin gelmesi için çalışma yapılmasını öngörüyoruz.

Benim seçim bölgem olan Mersin’in 340 kilometrelik sahil şeridi var. Dünyanın en güzel sahilleri, denizleri Mersin’de ama Mersin turizmden bugüne kadar, maalesef, istediği yatırımları alamamış. Birçok turizm projesi planlanmış, 8 tane turizm bölgesi ilan edilmiş, bunların imar planı değişiklikleri yapılmış, Kazanlı Turizm Bölgesi’nde yatırımcılara tahsis yapılmış ama hep şanssızlıklar üst üste gelmiş. İlk başta bir mahkeme süreciyle karşılaşılmış, bunu mahkemeye taşımışlar, daha sonraki süreçte turizmde yaşanan sıkıntıdan dolayı turizm firmaları yatırımdan vazgeçmiş. Şu anda, yeniden canlandırılması için Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımız, önceki dönem Kalkınma Bakanımız Sayın Lütfi Elvan Bey girişimlerde bulunuyor. Turizm Bakanımız Mersin’e gelerek bu bölgeye ziyarette bulundu ve en kısa zamanda burada faaliyete geçilmesi için talimat verdi. Ama maalesef, yine süreç istediğimiz gibi gelişmiyor. Antalya, Bodrum ya da İstanbul’un alternatifi değil ama Mersin’de turizm çeşitliliğinin her türlüsünün yapılabileceği imkânlar var. Dünyadaki kutsal üç dinin sembolü olan Danyal (AS)’ın Türkiye’deki tek peygamber mezarı Mersin Tarsus’ta, Hıristiyanlar için kutsal olan St. Paul Tarsus’ta. Yine İslam dini için kutsal olan Eshab-ı Kehf Tarsus’ta. Cennet-Cehennem’iyle, Kız Kalesi’yle, Anamur Kalesi’yle, Narlıkuyu’suyla hem deniz hem tarihî miras, sit alanlarını sahillerimiz boyunca gittiğiniz her yerde görebiliyorsunuz. Anamur ören yerleriyle Mersin, milyonlarca turisti ağırlayabilecek bir yer. Kız Kalesi dünyanın başka bir ülkesinde olsa, sadece Kız Kalesi’ne belki her yıl 4-5 milyon turistin gelme imkânı var. Yani ben buradan sayın bakanlarımıza ve Hükûmet yetkililerimize çağrıda bulunuyorum: 10 defa Antalya’ya gidiyorlarsa yılda, 10 defa Bodrum’a gidiyorlarsa, 5 defa da Mersin’e gelsinler. Mersin rahmetli Özal döneminde serbest bölge ve ticaret bölgesi ilan edilmiş, Antalya turizm bölgesi ilan edilmiş ve bütün turizm yatırımları Antalya’ya kaydırılmış, Ege sahillerine kaydırılmış. Dolayısıyla 340 kilometrelik sahil şeridi olan, gerek yayla turizmi gerek inanç turizmi açısından son derece önemli olan, her türlü zenginliğin bulunduğu, dinlerin, dillerin ve medeniyetlerin kesişmiş olduğu Mersin, özellikle Arap turistlere -yayla turizmiyle ilgili, yine deniz turizmiyle ilgili- hem ulaşım olarak çok yakın hem kültür olarak. Yani Mersin’de hem Arap mutfağını görebilirsiniz, Hatay’ın kültürünü görebilirsiniz, Beyrut’un kültürünü görebilirsiniz, hem doğunun, güneydoğunun -oradan gelen vatandaşlarımızın oluşturduğu- hem de Mersin’de yaşayan Yörük, Türkmen kardeşlerimizin kültürünü görebilirsiniz, hepsini bir arada yaşamanız mümkün. Ama buna dönük ciddi planlamalar yapılması lazım, yatırımlar yapılması lazım ve kaynak aktarılması lazım. Bunların yapılmadığı süre içerisinde, Mersin’de sadece tarımla, sadece serbest bölgeyle, istenilen seviyede değiliz. Gerçekten, hiç göç vermeyen, yıllarca göç alan bir kent, şu anda Türkiye’de işsizliğin en yüksek olduğu kentlerden bir tanesi. Yapılan resmî araştırmalara göre, Mersin’de işsizlik yüzde 20’nin üzerinde şu anda.

Bir de Mersin’in, tabii, Suriyelilerle yaşadığı sıkıntılar var. Biz ülkemize gelen her bir insana kapımızı açmışız ama şu anda gerçekten sahiller yaşanmaz hâle gelmiş yani Mersin sahilleri resmen talanla karşı karşıya. Hükûmetimizin gerek İstanbul’da gerek diğer yerlerde Suriyelilerin geri dönüşüyle ilgili yapmış olduğu çalışmaları görüyoruz. Bu, turizme de bir engel teşkil ediyor çünkü insanlar huzur içerisinde, güven içerisinde denize giremiyorlar; çoluk çocuklarının, kendilerinin yaşamlarından endişe ediyorlar. Çok kötü şekilde sahiller kullanılıyor. Bununla ilgili de artık terörden arındırılan bölgelere Suriyeli göçmenlerin mutlaka yeniden gönderilmesi ve sahillerin, kentlerin daha düzenli bir hâle gelmesi için de yine çalışma yapılması gerekiyor.

Tabii, turizmin en önemli sorunlarından bir tanesi de ulaşım. Yine, Mersin-Çukurova Havaalanı’yla ilgili çalışmalar yıllardır devam ediyor. Orada da birçok şanssızlık yaşadık, ihale iptalleri, yapılan farklı eksiklikler gibi. Şu anda çalışmalar devam ediyor ama sadece Çukurova Havaalanı’nın bitmesi Mersin turizmi açısından yeterli olmayacak çünkü Çukurova Havaalanı’nın yapıldığı yer Mersin’in en doğu noktasında. Mersin’de turizmin en canlı olduğu bölge Silifke’den, Erdemli’den Anamur’a kadar olan bölge. Bu bölgeye de uçaktan indikten sonra iki saat üç saat yolculuk yaparak hiçbir turist gitmek istemez. Mersin belki iç turizmden, pansiyon turizmden belli sayıda faydalanıyor, bundan istifade ediyor ama gerçekten çok ucuz fiyatlar, çok düşük fiyatlar ve pansiyonculukla birtakım girdilerin sağlanması bekleniyor. Ulaşımın da iyi duruma getirilerek öncelikle Mersin-Adana arasındaki -yolun projesi yapıldı, ihalesi yapıldı ama yine tamamlanamadı- 8 şeritlik yol tamamlanmalı. Yine Çeşmeli-Taşucu arası yaz aylarında gerçekten çekilmiyor çünkü iç turizm; Konya’dan, Kayseri’den, Adana’dan, Urfa’dan, Gaziantep’ten çok sayıda insanın Mersin’de yazlıkları var veya Mersin’e, otellere tatile geliyorlar. İnanın Erdemli-Taşucu arasındaki yirmi dakikalık yol yaz aylarında, hafta sonlarında birkaç saatte geçilemiyor ve hayat çekilmez hâle geliyor, bu yolun da ivedi olarak… Artık, Mersin’in istediği kaynakları alıp bu imkânlardan faydalanması lazım. Bu kadar güzellikleri olan, 340 kilometre sahil şeridi olan bir kentin mutlaka yabancı turistten de dış turizmden de faydalanması lazım. Mersin’e yapılacak olan turizm yatırımlarına mutlaka teşviklerin verilmesi lazım. Burada, gerçi, ajansın turizm yatırımlarıyla ilgili ödeneği geri çekiliyor, bunun tamamı tanıtıma harcanacak ama yatırımlarla ilgili de Turizm Bakanlığının ve Hazine Bakanlığının Mersin’deki yatırımcı firmalara gerekli teşvikleri ve kredileri vererek buradaki turizm tesislerinin bir an önce yapılıp hayata geçirilmesi ve Mersin’in turizmden yeteri kadar faydalanması için gerekli düzenlemelerin yapılması lazım.

Ben tasarının hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Özsoy konuşacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansına dair partim adına söz almış bulunuyorum ve şu ana kadar muhalefetin bu ajansa yönelik olarak yaptığı bütün eleştirilere katıldığımızı ifade ediyoruz öncelikle. Biz bu ajansın kurulmasına, bu teklife karşı oy vereceğiz. Gerekçelerimizi biraz anlatalım çok kısaca.

Kıymetli arkadaşlar, birkaç bürokratın, birkaç sermayedarın yan yana gelip ortaya koyduğu, gerçekten ucube bir kanun teklifi birçok açıdan. Neredeyse hiçbir toplumsal sektör buna katılmamış, belediyelerin ne dediğine bakılmamış, çok kısıtlı bir zamanda, işte, komisyonlara bilgi verilmiş, komisyonlarda da muhalefet, gruplar doğru düzgün dinlenmeden alelacele bir kanun teklifi yapmışlar. İşte, Sayıştay denetiminden uzak, Kamu İhale Kanunu’na tabi olmayacak, turizm işletmelerinin cirolarının yüzde 1’ine el konulacak. Dün arkadaşlar “vergi” dediler; bu vergi falan değil, bunun adı gasptır, bunun adı haraçtır, bunun vergiyle bir alakası yok.

Şimdi, ben şunu çok merak ediyorum: Bir baktım Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine; içinde “turizm” kelimesi geçen bir bakanlığımız var, yaklaşık 20 bin personeli var ve bu Turizm Bakanlığında Tanıtma Genel Müdürlüğü var, illerde, ilçelerde tanıtım müdürlükleri var. Tanıtım işiyle uğraşan bu kadar çok insan, binlerce kamu personeli ne iş yapacak? Hiçbir şey yapmıyor mu ki siz turizmi de turizmin tanıtımını da aslında taşeronluğa bağlıyorsunuz. Bu, bir taşeronlaştırmadır. Yani turizmin tanıtımını milyonlarca, yüz milyonlarca dolar bütçesi olan turizmin Bakanlığı yapamıyor, birkaç tane ajansa verecekler, orada da bir çok kesime haksız kazanç elde ettirecekler.

Şimdi, bu ve başka gerekçelerle biz bu ajansa karşı olduğumuzu ifade ediyoruz ama bu kanun teklifinde ve yapılan bazı konuşmalarda şöyle bir kaygıyla hareket ediliyor; o, ilginç bir durumdu: Ben konuşmamın devamında bu imaj meselesini konuşmak istiyorum arkadaşlar.

İmaj yani şöyle bir algı var: “Türkiye’nin dışarıda kötü bir imajı var.” tamam ve “Türkiye’deki kurumlar çok çalışacaklar, bu imajı düzeltecekler.” Şimdi, biz de diyoruz ki: Arkadaşlar, kötü olan imaj değil, gerçek. Gerçek kötü. Siz milyonlarca, yüz milyonlarca dolar parayı da yatırın kozmetiğe, bu imajı düzeltemezsiniz. Hatırlarsanız, Dışişleri Bakanlığının bütçesinde de burada konuşmuştuk, ben kendilerine çok kibar bir şekilde şunu önermiştim, demiştim ki: “Dışişleri Bakanı olarak gerçekten Mevlüt Bey çok çalışıyor, çok fazla tanıtım için uğraşıyor. Fakat adamcağız ne yapsın, bir İçişleri Bakanı var, onun evde kırıp döktüklerini dışarıda toparlama imkânı çok fazla yok. Dolayısıyla İçişleri Bakanını görevden alın, Türkiye’nin tanıtımının yarısını zaten siz yapmış olursunuz, boşuna para harcamaya gerek yok.”

Kıymetli arkadaşlar, bu imaj toplama konusunda bir iki örnek vereyim ben size. Bakın, bu SETA, daha önce, doğrusu benim şahsen akademisyenken de dönem dönem takip ettiğim, bazı kıymetli -eskiden- çalışmaları olduğunu düşündüğüm de bir kurum. Fakat SETA, artık bir düşünce kuruluşu olmaktan çıkmış, belli ki bir istihbarat kurumuna dönüşmüş. Gazetecileri andıçlamışlar. Türkiye’de artık andıçlanacak gazeteci kalmadığı için bu defa yurt dışına açılmışlar, belli ki ihale almışlar fakat kıymetli arkadaşlar, geçen sene 1,2 milyon dolar bunlar para almışlar ya, SETA’cılar, şimdi öyle bir rapor ortaya çıkarmışlar, işte BBC’dir, Sputnik’tir, Voice of America’dır, Deutsche Welle’dir, Euronews’tur gibi son derece büyük basın kuruluşlarının -tırnak içinde söylüyorum- “Türkiye'deki uzantıları” hakkında bilgi topladıklarını söylüyorlar ya, şimdi siz bu basın kuruluşlarının, bu ismi geçen basın kuruluşlarının Türkiye hakkında ne düşündüğünü zannediyorsunuz? Bütün bu basın kuruluşlarına SETA’nın hazırladığı bu rapor Türkiye'yi nasıl tanıtmış oldu, düşünebiliyor musunuz? Bir de muhtemelen Hükûmete yakın kaynaklar 1,2 milyon dolar göndermişler bu rezalete imza atsın diye. Çok Kıymetli Selahattin Başkanımız bir konuşmasında söylemişti, hatırlarsınız, Sayın Cumhurbaşkanı bir heyetle birlikte Muhammed Ali’nin cenaze törenine katılmaya gitmişlerdi, bir sürü rezalet çıkmıştı, en nihayetinde apar topar dönmek durumunda kalmışlardı, sırf o ziyaret için 1-2 trilyon para harcanmıştı. Vallahi ben de Selahattin Başkanı burada anarak kendisine ve cezaevindeki diğer arkadaşlarımıza; Figen Başkana, İdris Bey’e, herkese selam göndererek şunu söylüyorum: SETA’ya 1,2 milyon dolar verip boşuna memleketi rezil etmenin bir anlamı yok, biz zaten onu bedava yapıyoruz, HDP olarak, bu uygulamaları teşhir ediyoruz.

Kıymetli arkadaşlar, bakın, bir iki örnek vereyim size. Türkiye'nin imajını mı düzeltmek istiyorsunuz? Bakın, size bir tane imaj, alın. Bu çok ilginç bir şey, lütfen dikkatinizi çekiyorum, Sayın Başkan dâhil: Şurada gördüğünüz, bakın, böyle gülen bir tosuncuk var, çok keyifli burada; şurada gülen 3 insan var. Kim bunlar biliyor musunuz arkadaşlar? Ben size söyleyeyim: Bakın, şuradaki Fawaz Hilal diye birisi. Bu, İdlib’de Heyet Tahrir el-Şam’ın kurduğu hükûmetin lideri. Bu, 4 Temmuzda yaşanmış bir olay ve Heyet Tahrir el-Şam, Rusya’nın da baskılarıyla Ağustos 2018’de Türkiye tarafından terör örgütleri listesine dâhil edildi. Şimdi, ilginç olan şöyle bir durum -Sayın CHP'li arkadaşlar, vallahi, dikkat edin, sizin de çok işinize yarayacak- arkadaşlar: Şimdi, şu, Heyet Tahrir el-Şam’ın temsilcisi, hükûmetin temsilcisi; plaket veriyor. Kime veriyor biliyor musunuz?

VELİ AĞBABA (Malatya) – TRT’ye. Terör örgütü, resmî terör örgütü…

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – TRT ve TRT World’e. Ne için veriyor plaketi? Devrime yaptıkları katkı için plaket veriyor. TRT kime bağlı son yasal değişiklikle arkadaşlar? Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlı. TRT’nin muhabirleri, editörleri Türkiye'nin terör listesine aldığı bir tane örgüt tarafından davalarına katkı yaptıkları için ödüllendiriliyorlar. Şimdi, bunu niye söyledim? Arkadaşlar, bu, tekil bir durum değil.

Bu arada, TRT bunlardan ödül alıyor ya, HDP’ye de bütün seçim dönemi boyunca sıfır dakika yer vermiş, bakın. Özür diliyorum, haklarını yedim, bir-bir buçuk saat kadar bize küfür, hakaret etmiş, başka da bir türlü biz TRT’de yer bulamıyoruz. TRT bizim paramızla, kamu tarafından –biliyorsunuz- finanse edilen bir kamu kurumudur, hâli ortadadır. Türkiye'yi tanıtacak olan kurumların başındadır yaptıklarıyla ha TRT.

Kıymetli arkadaşlar, geçen gün televizyon izliyoruz, görüntüler var; polis Ağrı Diyadin Belediyemize gitmiş, orada eş başkanlarımızı da hastanelik edecek şekilde darbetmiş. Şöyle bir diyalog geçiyor, Milletvekilimiz Dirayet Dilan Hanım’la konuşuluyor, bizim vekilimiz diyor ki: “Siz belediye başkanlarının bilgisi, ilgisi olmadan gelip içeride hem personeli hem de belediye başkanını darbediyorsunuz…” Hastanelik oldular, raporları var “Yok.” demeyin ha, var. Ama orada ilginç olan yani bizim vekillerimizin, belediye başkanlarımızın hakaret görmesi, dayak yemesi filan değil, biz bunu neredeyse her gün yaşıyoruz gerçekten. İktidar koltuğunda milletvekilliği yapmak hoş. Bak, daha iki gün önce, Diyarbakır’da Terörle Mücadele amiri tarafından darbedilen kadın vekilimiz burada, şu an aramızda oturuyor. Yalnız orada ilginç bir şey söyledi. Bizim vekilimiz, polise yaptığının hukuksuz olduğunu, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu söylüyor; polis “Ben devletim.” diyor. Ben bir an düşündüm, polis doğru söylüyor. Türkiye bir hukuk devleti değil, gerçekten Türkiye bir polis devletine dönüşmüş durumda. Bundan kastım şu: Cumhurbaşkanı, bakanlar, Hükûmet, kendilerini hukukun üstünde gördükleri zaman polis de “Herhâlde burada âdet böyle, ben de hukukun üstündeyim ve ben devletim.” diyor.

Şimdi, arkadaşlar, Türkiye’nin içinde olduğu siyasal, toplumsal çok fazla kriz söz konusu ve biz bir türlü bunun içerisinden çıkamıyoruz. Onun için diyoruz ki Türkiye’nin imajını düzeltmek, turizme veyahut da yatırıma açmak istiyorsanız tüm bu saydığım sıkıntıları gidermek için bir çaba içerisine girersiniz.

Yargı reformu geliyor. Sakın, lütfen, rica ediyorum, bunu böyle bir ima, bir kinaye gibi almayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özsoy.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Bağlayacağım Başkanım.

Evet, son olarak, ben AK PARTİ’de burada milletvekili olan arkadaşlara söylüyorum: Yargı reformu geliyor, sizden ricamız, sizden talebimiz, bu yargı reformunu çok iyi değerlendirin. Güçler ayrılığını tesis edelim; adil, bağımsız bir yargı sistemini kuralım, yasaları adil bir şekilde yapalım. Sizi temin ederim ki -öyle görünüyor- bundan sonra bir devir değişikliğinde o yargı önünde hesap verecek olan sizin döneminizde suça bulaşmış olanlar. Memlekete ve kendinize yapacağınız en büyük hayır, giderayak şu yargı reformunu layıkıyla yerine getirmektir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Hüseyin Yıldız.

Sayın Yıldız, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dokuz saat bu yasayı Komisyonda tartıştık ama bir virgülü dahi değişmeden, muhalefet milletvekillerinin önerileri hiç gündeme alınmadan Genel Kurula getirildi. Peki, bu yasa ne getiriyor, her şeyden önce onu görüşmemiz lazım. “Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı” diyoruz değil mi arkadaşlar?

Ben dün burada konuşacağım diye internete girdim arkadaşlar, dedim ki İngiltere’den Türkiye’ye saat kaçta uçak var? Biliyorsunuz Londra’da 4 tane havaalanı var, en küçük havaalanı Gatwick Havaalanı; oraya girdim, Londra’dan Barselona’ya 40 tane direkt uçuş var. Peki, Antalya’ya? 2 tane, Bodrum’a da 2 uçak seferi var. İspanya Barselona’ya giden bir uçak bileti 517 lira, Antalya’ya gelen 1.408 lira. Yine, Paris’ten Barselona’ya kaç tane uçak seferi var diye baktım, bugün -10 Temmuzda kalkan uçaktan bahsediyorum- 30 tane direkt uçuş var. Peki, Paris’te bir iş adamı veya tatile gelen bir vatandaş havaalanına gittiğinde uçak var mı? Hayır. 19 Temmuzda 1 tane uçak Antalya’ya geliyor, 2.400 lira.

Bakan Yardımcım burada, şimdi sizler gerçekten bu ülkeyi tanıtmak istiyorsanız ilk önce bu sorunların altyapısını çözmemiz lazım, bir. 2002’de iktidara geldiğinizde İspanya’yla eşit şekildeydik ama adamlar altyapısını hazırladılar; uçak sorununu, ulaşım sorununu çözdüler; şu an 85 milyar dolar ciro yapıyor, 85 milyar dolardan bahsediyorum. Aslında İspanya, İtalya'yı göz önüne aldığımızda o bölgedeki en iyi oteller Türkiye’de var. Yani devletin yatırımı değil, şahısların, iş adamlarının 200 milyar dolar turizm yatırımı var ülkede. Ama devlet olarak siz iktidara geldikten sonra, turizmin “t”sinden anlamadığınız için, işte biz 25 milyar dolarda kaldık. Sorun burada başlıyor.

Şimdi, siz ne yapacaksınız? Arkadaşlar, Türkiye’de Turizm Bakanlığına bağlı 3 bin otel var, 14 bin tane de belediye ruhsatına bağlı otel var. Siz diyorsunuz ki: “17 bin otelden cirosunun yüzde 1’ini alacağım.”

Değerli arkadaşlar, turizmle uğraşan arkadaşlarımız var AKP’nin içinde, CHP’nin içinde, bütün siyasi partilerin içinde. Bugün, sahil kesimindeki oteller cirosunun yüzde 10’unu kazandığı zaman büyük kazanç olarak görüyorlar. Her şey dâhil sisteminde o parayı kazanma şansınız yok. Siz sadece temmuz ve ağustos ayını göz önüne alıyorsunuz. Bu oteller nisan ayında açılıyor, ekime, kasıma kadar gidiyor. Bunların kazancı zaten maksimum yüzde 7’dir ama siz cironun yüzde 1’ini… Yani, doğrusu vergi demiyorum ben buna; hani eskiden mafya adamları vardı ya, haraç kesiyordu İstanbul’da eğlence merkezlerinde “10 bin lira vereceksin.” diyordu ya, şu an devlet eliyle biz yatırımcıların elinden zorla ama zorla cirosunun yüzde 1’ini alıyoruz arkadaşlar, zorla. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, peki, bu parayı ne yapacaksınız? Yani, hesap yapıyorum, Sevgili Bakan Yardımcısının dediğine göre 35 milyar dolar sizin hedefinizse yüzde 1’den aşağı yukarı 350 milyon dolar para toplanıyor. O yetmiyor tabii, bir de bağış olayını getirdiler arkadaşlar.

Bağış olayı ne demek? Yani, ben Turizm Bakanlığında herhangi bir işim olduğu zaman gidip bağış yapacağım oraya, işimi yürüteceğim. Bu da ekstradan bir haraç demeyeyim de haraç ama bağış. Örneğin, otel yatırımı yapıyorsun “10 milyon lira yatır, gel.” diyor.

Peki, bu para toplandı, 350 milyon dolardan bahsediyorum -demin arkadaşım dedi- Sayıştay denetimi var mı? Hayır. Kamu İhale Kanunu uygulanıyor mu? Hayır. Bağımsız. Peki, sen vergi alıyorsun devlete, aşağı yukarı 1 katrilyon 800 milyon TL para topluyorsun ama denetlemesi yok. Ne yapacağız? “Ben istediğim adama ihale veririm.” Paranın yüzde 70’ini tanıtım için kullanacak, yüzde 30’uyla da yurt dışından gelen yatırımcılara destek sağlayacaklar.

Ben Turizm Bakanıyım, 90 milyon dolar para var orada, ben istersem kendime yakın firmalara veya kendi firmama aktarırım; kimse bir şey diyemez ki, denetleyen yok ki, bir sorun yok.

Değerli arkadaşlar, Turizm Bakanının bilmediği bir şey var, aslında biliyor ama işine gelmiyor. 2019’u ne zaman satarsın biliyor musun Sayın Bakanım? 2018’de satarsın, otelci anlaşmasını yapar 2018’de, 2019 planlamasını yapar, der ki: “Ben bu oda fiyatını 50 eurodan verirsem yüzde 1 personel parasını, kira parasını, elektrik parasını çıkarsam bana da yüzde 7-8 kalır.” Ona göre satışını yapar, reklamını verir, acentelerle anlaşır. Şimdi, bunlar şunu diyor: “Sen reklam parasını cebinden ödedin, sen şu an, bu yasa çıktıktan sonra 1 Ağustostan itibaren beyanname vereceksin, 26/10/2019’da yüzde 1’ine denk gelen o parayı ödeyeceksin. Yani hiç para harcamadan bütün otelcilerden, bütün işletmecilerden yüzde 1 talep ediyorlar. Herhangi bir yatırım yapmadın ki sen Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak. Bu ajans altı ay sonra kurulacak, bu parayı alıp hangi hesaba aktaracaksın? Bu, şu oluyor: Hazinede para bitti, bu parayı hazinenin kasasına geçirmek için bu ajans kuruluyor değerli arkadaşlar. Bu ajansın Türkiye’ye hiçbir faydası yoktur.

Şimdi, ben Sayın Bakanıma soruyorum: Ağrı’da, Tunceli’de, Elâzığ’da veya şehir otellerinde hangi turist yatıyor? Arkadaşlar, size soruyorum, AKP’li ve MHP’li milletvekillerine soruyorum: Kendi bölgelerinize gittiğinizde, şehir otellerine hiç turist gelmese bile o vatandaş, o işletmeci yüzde 1 ödemek zorunda; ne hesap vereceksiniz? Yani siz bu yasaya onay verirseniz kendi işletmecilerinize ihanet etmiş olursunuz değerli arkadaşlar.

Şimdi, reklam veriyorsunuz Avrupa’ya, demin söyledim, reklam vermene gerek yok; Avrupa’da 653 milyon insan seyahate çıkmış arkadaş, sen yüzde 4,46’da kalıyorsun. Niye biliyor musun? Ulaşım sorununu çözememişsin. Türk Hava Yollarının Genel Müdürü ne yapıyor? Ne yapıyor? Karısına özel halı seriyor, 100 milyar lira Türk Hava Yollarına verip orada doğum günü partisi yapıyor. Ne yapıyor Allah aşkına? Yanlışlık var, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yolları yapar, havaalanları yapar, devreder. O zaman Türk Hava Yollarını verin Turizm Bakanına, dışarıya uçak ayarlasın. Düşünün ya, müşteri var arkadaşlar, gelmek istiyorlar ama siz ulaşım sorununu halledemiyorsunuz. Demin anlattım, Paris’ten bugün gelmek isteyen bir adam ayın 19’una kadar bekleyecek, 1 tane uçak seferi var. Peki, Barcelona’ya giden uçak seferi? 40 tane, bir günde 40 tane direkt uçak seferi, aktarmalı 126 tane uçak seferi var. İşte bu sorunu çözmemiz lazım.

İkincil önemli bir konu: Büyükşehir yasasını çıkardınız gece yarısı. Bizim turizm alanlarının yüzde 80’i sahillerde ilçeler arkadaşlar. Bütün gelirleri aldınız büyükşehir belediyesine devrettiniz, ilçe belediyelerinin gelirini yüzde 40 azalttınız. Şimdi nüfus oranına göre… Ben Didimliyim, Aydın Milletvekiliyim; Kuşadası ve Didim var. Bir örnek vereceğim size: Didim’in resmî nüfusu 70 bin. Yazın 700 bin kişi geliyor.

Sevgili Bakanım, bu sorunu çözün, siz altyapı sorununu çözmeden bu ajansı kursanız dahi bu ajans sadece birilerini zengin eder, başka kimseyi zengin etmez. Altı ay boyunca 60 bin kişiye karşılık kadro alıyorsun, İller Bankasından gelen pay aynı şekilde. Peki, ben size soruyorum: O belediye başkanı 700 bin insanı nasıl ağırlayacak? İlk önce bu sorunu çözün, altyapı sorununu çözün, yolları yapın; ondan sonra hedefimizi koyalım, gerekirse hepimiz cebimizden para ödeyelim ama siz altyapıyı hazırlamadığınız, siz yolları yapmadığınız, bu sorunu çözmediğiniz sürece 60 milyon turist de getirseniz ertesi gün o turist sayısı 30 milyona düşer arkadaşlar. En büyük reklam, gelen turisttir. O turist gidip arkadaşına anlatacak ülkeyi ama adam daha ülkeye girmeden, bir bakıyor her taraf berbat, sıkıntı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika daha söz alayım.

BAŞKAN – Tamamlayınız sözlerinizi.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Burada yapmamız gereken arkadaşlar, bu ajansı acele kurmamanız gerekiyor, beklememiz lazım. En büyük sorunları hep beraber oturup… Özellikle sahil bölgesindeki ilçe belediyelerini güçlendirip bütün sorunları çözdükten sonra, hep beraber kalkıp bu ajansı kurarız. Bu ajans kurulduğu takdirde -ben size söylüyorum- bu paranın yurt dışına birileri… Yaptınız, ta 2004’te Çin’e gittiniz, 276 milyon dolar reklam parasını verdiniz, 1 tane dahi afiş asılmadı orada. Boşu boşuna vatandaşlardan, yatırımcılardan para topluyorsunuz. Bu yasa çıkarsa otelcilerin yüzde 20’si kapıyı kilitler gider çünkü ilçelerde 10 odalı, 20 odalı çok pansiyon var; yazıktır, günahtır.

Bu vesileyle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, şahıslar adına ilk söz, Sayın Örs’ün.

Buyurun Sayın Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce bir hususu yüce Meclisimize arz etmek istiyorum. Hepimizin bildiği gibi 11 Ağustos 2017 tarihinde Trabzon’un Maçka ilçesinde PKK’lı teröristlerin hain saldırısında Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik ve gencecik evladımız Eren Bülbül şehit olmuş, Polis Memuru Namık Öztel de yaralanmıştı. Türk Hava Yolları filosuna yeni kattığı bir uçağına şehit yavrumuz Eren Bülbül’ün adından hareketle Eren’in doğduğu, büyüdüğü ve şehadete eriştiği yerin adı olan “Maçka” ismini verdi ve bu uçak, ilk seferini geçtiğimiz günlerde Trabzon’a yaptı ve şehit Eren Bülbül’ün mezarı başında bir anma programı düzenlendi.

Şehitlerimizin anılmasını, ailelerinin acılarının hafifletilmesi adına Türk Hava Yollarının uçağa “Maçka” ismini vermesini takdirle karşılıyorum ancak THY’nin bu ilk sefer ve anma programında uyguladığı tutumu tasvip etmiyorum, biraz yumuşattım söyleyeceğimi. Bu programa, sadece iktidar partisine mensup milletvekillerinin ve zevatın davet edilmesi, Trabzon Milletvekili olarak benim ve Cumhuriyet Halk Partisi Trabzon Milletvekili Sayın Ahmet Kaya’nın davet edilmemesi hususunda Türk Hava Yolları yönetiminden bir açıklama talep ediyorum. Ben, şehrimde yapılan, gerek Valilik gerekse yerel yönetimlerin resmî tören ve programlarına çok önemli bir mazeretim olmadığı sürece katılma hassasiyeti gösteren bir kardeşiniz olarak Türk Hava Yolları yönetimine soruyorum: Bu uygulamanın gerekçesi nedir? İhmal var mıdır? Bunu, aynı zamanda milletvekili olduğum Trabzon şehrinin kamuoyu adına da soruyorum.

Değerli milletvekilleri, şehitler üzerinden siyaset yapılmaz. Şehitler hepimizindir. Teröre karşı mücadelede her türlü desteği sonuna kadar veren bir siyasi partinin ve terörle mücadelede birçok şehit veren bir şehrin, Trabzon şehrinin milletvekili olarak ilgili kurum ve kurulların bu konuda ayrıştıran, ötekileştiren, birlik ve beraberliğimize zarar veren tutum ve davranışlar içerisinde olmamaları gerektiği uyarısında bulunuyorum.

Bu vesileyle şehidimiz Eren Bülbül ve tüm şehitlerimizi tekrar rahmet ve minnetle anıyor, ailelerine sabır dileklerimi iletiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi bu hâliyle, bırakın sektörün desteklenmesini, turizme ve paydaşlarına daha fazla yük getirir durumdadır. Turizm sektörünün ana bileşenlerinin görüşlerinin alınmamış olması ya da sınırlı ölçüde fikir alışverişinin olması, asıl amacı tanıtım ve sektörün desteklenmesi olarak gerekçelendirilen bu ajansın kimler tarafından, ne şekilde yönetileceğinin belli olmaması ilgili sektörde ciddi kuşkulara yol açmıştır. İlgili teklifle turizm tanıtımına ve geliştirilmesine kaynak yaratmak hedefi doğrultusunda kurulması öngörülen ve turizm paydaşlarından alınacak paylardan oluşacak oldukça büyük bir bütçeye sahip olacak olan ajansın Sayıştay denetimi dışında bırakılması ve Kamu İhale Kanunu’ndan muaf tutulması hukuka ve Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırıdır. İlgili teklif bu hâliyle “Sektörü desteklemek için değil de sektörün sırtından geçinmek için mi getirilmiştir?” sorusunu akla getirmektedir.

Bu sektörün içinden gelen Sayın Bakanın ve siz değerli milletvekillerinin ilgili yasayla alakalı gerekli düzenlemelerin yapılması hususunda bir kez daha düşünerek, suistimale açık olan bu teklifin şeffaf, adil ve denetlenebilir bir şekilde düzenlenmesini diliyor, Genel Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına son konuşmacı Sayın İskenderoğlu.

Buyurun Jülide Hanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 94 sıra sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’mizin birinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz, bulunduğu konum ve coğrafya itibarıyla, asırlara dayanan tarihî geçmişiyle ve doğal güzellikleriyle turizm açısından oldukça geniş bir yelpazeye sahip. Turizm, ekonomi bakımından yarattığı katma değer, oluşturduğu istihdam, cari açığın azaltılmasına olan olumlu etkisi ve 50’den fazla sektöre olan ciddi orandaki katkısıyla ülkemizin en önemli gelir kaynaklarından biridir. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, Assos’dan Pamukkale’ye, Behramkale’den Kapadokya’ya, Nemrut’tan Ayazma’ya, Efes’ten Troya’ya ve Zeugma’ya kadar sayısız tarihî güzelliğe sahip dört tarafı doğal güzelliklerle bezenmiş ülkemiz, tüm dünyada adından sıkça söz ettirmekte. Bizler de -Hükûmet olarak- ülkemizi her alanda olduğu gibi turizm alanında da daha ileriye taşıyarak turizm gelirlerinde ilk 5 ülke içerisine girmeyi hedefliyoruz.

2003 yılında ülkemize gelen ziyaretçi sayımız 16 milyon 500 bin, turizm gelirimiz ise 13 milyar 750 milyon dolarken 2019 yılı sonunda turizm gelirimizin 35 milyar doları, ziyaretçi sayımızın da 51,4 milyon kişiyi bulmasını bekliyoruz.

Dünya Turizm Örgütünün 2020 yılında dünya turizm gelirinin 2 trilyon dolar olacağına ilişkin tahmininin de etkisiyle her ülke kendi turizmini büyütme mücadelesi içine girmiş ve ülkeler hızlı bir rekabet içinde yer almıştır. 2019-2023 yıllarını kapsayan Türkiye Turizm Strateji ve Yeni Ekonomi Programı kapsamında, On Birinci Kalkınma Planı doğrultusunda 2023 yılı için öngörülen 70 milyar dolar turizm geliri hedefine ulaşmak için ülkemizin dünyada etkin bir şekilde tanıtım faaliyetlerinin sürdürülmesi ve her alanda rekabet gücüne sahip olması zorunlu bir hamledir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; turizm ajansları, dünya ölçeğinde rekabet gücünü artırmakta oldukça önemli katkılar sağlamakta. Örnekler verecek olursak Singapur Turizm Ajansı 1964 yılında kuruldu, ziyaretçi sayısını kurulduktan sonra 170 kat, turizm gelirini de 73 kat artırmış oldu. İspanya 1982 yılında, Fransa 1987, İtalya 1919 yılında turizm ajanslarını kurdu. Yine, Dubai Turizm Ajansı 1997 yılında kuruldu, ziyaretçi sayısını 6,5 kat, gelirini 33 kat artırdı. Turizm ajanslarının ziyaretçi sayısı ve turizm gelirlerinin artırılması konusunda ülkelerine önemli katkıları göz önünde bulundurulduğunda tanıtım ajansı kurulması daha da önem kazanıyor.

Kurulması öngörülen ajans, elde edeceği kaynaklar sayesinde ülkemizin tanıtımını sürekli kılıp ülkemizin algı ve imajını tek elden yönetecektir.

(Uğultular)

BAŞKAN – Arkadaşlar, çok uğultu var, lütfen biraz sessiz...

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Devamla) – Aynı zamanda, turizm yatırımlarının desteklenmesi hususunda ihtiyaçları tespit ederek gerekli kararları daha hızlı alan ve anında uygulamaya koyan bir yapıya kavuşturulacaktır. Ajans, günümüz koşullarında oldukça önemli bir yere sahip reklam ve tanıtım alanı içinde çağın gereklerine uygun, hızlı ve etkili çalışmalar yapılmasına olanak sağlayacaktır. En önemli özelliklerinden biri bağımsız hareket kabiliyeti, yüksek ve dinamik bir teşkilat yapısına sahip olmasıdır. Ajansın içerisinde barındırdığı ekip, alanında uzman ve her işini iyi yapan profesyonellerden oluşacaktır. Bu yıl 187 milyon olan tanıtım bütçemiz, ajansın faaliyete geçmesiyle kademeli olarak 2023 yılına kadar 2 milyar lirayı bulacaktır. Türkiye’nin yurt içi ve yurt dışında tanıtılmasını sağlayacak turist sayısına ve turizm gelirine olumlu katkı sağlamak hedeflenmektedir. Ajansla, ülkemizin dünyanın en prestijli etkinlik, festival ve organizasyonlarına ev sahipliği yapılması sağlanarak yatırımcımıza cazip kılınması ve ülkemizin tanıtımına büyük katkı sağlanarak turizmin ülke genelinde yayılması, bölgelerin kalkınması ve bölgesel gelişmişlik farklılığının azaltılması hedeflenmektedir. 2023 hedefleri doğrultusunda ortaya konan projeksiyonların yakalanması noktasında ciddi katkılar sunacağını düşündüğümüz bir kuruluş olacaktır.

Sektör temsilcilerinin turizm faaliyetlerinden elde ettikleri gelir üzerinden alınacak turizm payı, ajansın en önemli gelir kaynaklarından olacaktır. Ajansın gelirinin en az yüzde 70’i ülkemizin tanıtım faaliyetlerinde kullanılacak, ajansın bütçesi İcra Kurulunca yıllık olarak hazırlanacak ve Yönetim Kurulunca onaylanacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İskenderoğlu, tamamlayın sözlerinizi; buyurun.

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Devamla) - Ajansın ve ajansın iştirak ettiği şirketlerin yıllık mali tabloları bağımsız denetime tabi olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin turizm sektöründe gösterdiği büyük ilerlemenin artarak devam etmesi için turizm politikalarının planlayıcısı ve belirleyici Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından bütüncül bir yaklaşımla çalışmalar sürdürülmektedir. Bu kapsamdaki planlar, çalışmalar, turizmin çeşitlendirilmesi, ülkemiz genelinde yayılması hedefleri dikkate alınarak hassasiyetle yürütülmektedir. Geçtiğimiz günlerde Meclisimizin kanunlaştırdığı Turizm Teşvik Kanunu’nda yapılan değişiklikle dalış turizminde de ülkemizi iyi bir noktaya getireceğiz.

Kendi seçim bölgem de olan Çanakkale’de 2018 yılını anlamlı kılan, Troya Yılı ilan edilmesiydi ve Troya Müzemizin ülkemizin turizmine kazandırılmasıydı. Troya Müzemiz Avrupa Müze Forumunca her yıl kamusal kalitesi yüksek olarak değerlendirilen, müzeciliğin Oscar’ı kabul edilen 2020 EMYA (Avrupa Yılın Müzesi) Ödülü’ne aday oldu ve 1’inci elemeyi geçti ve biz inanıyoruz ki Troya Müzemiz, Avrupa, dünya arenasından 1’incilikle çıkacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın İskenderoğlu.

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Türkiye’mizin tarihî eserleri, ören yerleri, anıt yapıları, gastronomi gibi özgün kültürel miras ürünleri, tabii güzellikleri yaptığımız yatırımlar ve yeni düzenlemeler sonrasında rakiplerinden daha öndedir.

Teklif edilen bu kanunla kurulacak olan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının şimdiden ülkemiz, milletimiz, Türk turizmimiz ve turizmcilerimiz için hayırlara vesile olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İskenderoğlu.

Sayın milletvekilleri, 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünün görüşmelerinin devamı hususunda İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, önergeyi okutup oylayacağım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oylamadan önce yoklama talebimiz olacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölüm görüşmelerine İç Tüzük’ümüzün 72’nci maddesinin tanıdığı imkân dâhilinde devam edilmesini teklif ederiz.

                                Özgür Özel                                            Hüseyin Yıldız                                                   Baha Ünlü

                                   Manisa                                                       Aydın                                                          Osmaniye

                             Alpay Antmen                                                                                                                 Burcu Köksal

                                   Mersin                                                                                                                    Afyonkarahisar

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi vardır.

Sayın Özel, Sayın Zeybek, Sayın Bülbül, Sayın Budak, Sayın Ceylan, Sayın Kaya, Sayın Hancıoğlu, Sayın Arık, Sayın Yıldız, Sayın Ünlü, Sayın Antmen, Sayın Köksal, Sayın Şahin, Sayın Güzelmansur, Sayın Tutdere, Sayın Ünver, Sayın Kaboğlu, Sayın Çelebi, Sayın Bankoğlu, Sayın Kadıgil.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

Sayın milletvekilleri, pusula veren arkadaşlar, lütfen Genel Kurulu terk etmesin.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Plan ve Bütçe Komisyonu bugün kanuna aykırı çalıştırıldığı için bu yoklama isteniyor. Sayın Başkan gayet iyi biliyor. Plan ve Bütçe Komisyonu bugün kanuna aykırı çalıştırılıyor. Birazdan izah edeceğim.

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Özgür Bey, çalışmak istiyoruz. Hani diyordun ya “Nereye gidiyorsunuz?” diye, çalışıyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Plan ve Bütçe Komisyonuna kalkınma planı sevk edilince görüşmelere başlar, beş gün ara verir, planı inceler.” diyor. Bugün başka iş yaptırtıyorlar, kanuna aykırı. Sayın Başkanın uzmanlık alanı ama ne yazık tartışmaları…

BAŞKAN – Esasa giremiyorum ben, İç Tüzük 64. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Başkan İç Tüzük 64’e göre esasa giremez

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de onu söyledim. Başkanın uzmanlık alanı ama ne yazık ki İç Tüzük 64…

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştır. İkinci yoklamada da bulunamazsa kapanacaktır.

Birleşime saat 19.00’a kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.28

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilen görüşmelere devam önergesinin oylanmasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (Devam)

BAŞKAN – 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

İç Tüzük 72’ye göre verilen önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Bölüm üzerinde soru-cevap işlemi yapacağım ancak yoklama araya girdiği için soru talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimleri silindi. Benim saydığım isimlerin lütfen sisteme girmelerini rica ediyorum.

Sayın Gürer, Sayın Kaboğlu, Sayın Ünver, Sayın Yeşil, Sayın Hancıoğlu, Sayın Kılıç, Sayın Köksal, Sayın Şahin, Sayın Ceylan, Sayın Arık, Sayın Tutdere, Sayın Güzelmansur.

Sadece ismini okuduğum arkadaşların sisteme girmesini istiyorum.

Evet, soru-cevap işlemini başlatıyorum.

Toplam süre on beş dakikadır. Bu sürenin yarısını sorular, yarısını da cevaplar için kullanacağız.

İlk söz talebi, Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kapadokya’da yer alan Niğde, doğa, kültür ve tarih zenginliğine rağmen turizmden hak ettiği payı alamamaktadır. Kemerhisar Tyana, Bahçeli Köşk; Ulukışla Porsuk, Çiftlik, Tepecik ve Altunhisar’da yapılmakta olan bilimsel kazılar yıl boyuna yayılmalı ve buradaki çalışmalar hızlandırılmalıdır. Niğde Bor, Fertek’te tarihî konak ve yapılar harap durumdadır. Koruma adı altında yıkımlar seyredilmektedir. Kavlaktepe Yer Altı Şehri gezilemez durumdadır. Kayırlı, Gölcük, Fertek, Kemerhisar yer altı şehirleri turizme kazandırılmalıdır. Keçikale, Murtandı, Yeşilyurt, Bademdere kaleleri onarılmalıdır. Kent içinde bulunan konakların yanı sıra köylerde bulunan tarihî yapılar ne yazık ki yeterli ölçüde değerlendirilmemekte ve bunların gün ışığına çıkması, turizmde Niğde’nin pay alması yönünde çalışmalar yapılmamaktadır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaboğlu…

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler.

Komisyona: Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı, yasa önerisine göre özel hukuk tüzel kişisi olarak öngörülmüştür. Oysa yasayla oluşturulma biçimi eksikliklerine rağmen görev ve yetkileri bir kamu hukuku tüzel kişisi niteliğini andırmaktadır, bunun düzeltilmesi gerekir; ya özel hukuk tüzel kişisiyse ona göre görev ve yetkiler vermek gerekir veyahut da kamu hukuku tüzel kişiliği statüsüne kavuşturmak gerekir. Aksi hâlde Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilme olasılığı yüksektir.

Takdirlerinize sunulur.

BAŞKAN – Sayın Ünver…

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Tarım Bakanlığı ücretsiz olarak uyguladığı hayvan aşılarını 8 Temmuzdan itibaren döner sermaye üzerinden ücret karşılığında uygulamaya başlamıştır. Daha önce sadece uygulayıcıların el emeği karşılığında yapılan aşılar, bu tarihten itibaren aşı bedeli de dâhil olarak uygulanacaktır. Aşı başına yüzde 500’e varan maliyet artışı getiren bu uygulamadan sonra ne yazık ki birçok yetiştirici hayvanını aşılatamayacaktır. Bu da hayvan hareketliliğinin zirveye çıktığı Kurban Bayramı öncesinde salgın hayvan hastalıklarının yurt sathında yayılmasına sebep olabilecektir.

Tarım ve Orman Bakanına sesleniyorum: Anlaşılan Sırbistan’ın lop etine, Arjantin’in, Brezilya’nın sığırına, Gürcistan’ın samanına muhtaç ettiğiniz hayvancılığı batırmaya kararlısınız. Yem maliyeti altında ezilip fiyat kıskacı altında can çekişen yetiştiricinin hâlinden ne zaman anlayacaksınız? Dümeninde olduğunuz tarım ve hayvancılık duvara tosladı, haberiniz yokmuş gibi davranmaya daha ne kadar devam edeceksiniz?

BAŞKAN – Sayın Yeşil…

NİHAT YEŞİL (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün, Gezi direnişi esnasında vahşice dövülerek katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın ölüm yıl dönümü. Bugün yaşasaydı tam 25 yaşında olacaktı. Düşlerinde özgür dünya vardı. Biz “Ağaçlara kıymayın efendiler.” dedik, siz fidanlarımıza kıydınız. Bugün, ağaç kesilmesini istemeyen Ali İsmail Korkmaz’ın katledilişinin 6’ncı yıl dönümünde onu sevgi ve özlemle anıyoruz. Ali İsmail Korkmaz, o hep 19 yaşında.

Bugün ayrıca Dünya Hukuk Günü. Bu günü laf olsun diye değil de gerçekten özümseyerek kutlamak gerekir. Hukukun katledildiği ülkemizde Hukuk Günü’nün anlamının olmadığını düşünüyorum.

Ayrıca, bir genç kız çocuğumuzun, ODTÜ’yle ilgili, televizyonda demeç verdiği için, gözaltına alındığını duyduk. Bunu da özellikle arkadaşlarımızdan rica ediyoruz, böyle bir hukuksuzluğu, hukukun kutlandığı bir günde gündeme almak doğru bir anlayış değildir.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ekonomideki sarsıntılardan en hızlı, en çok etkilenen kesim, sayıları yaklaşık 2 milyonu bulan esnaf ve sanatkârımızdır. Bütün zamlardan doğrudan etkilenirler. Mahalle aralarını dahi parselleyen zincir marketler, AVM’ler işini, aşını çalar. İşte esnafımız böyle bir ortamda hâlâ yaşam savaşı veriyor. Ancak benim şehrim Samsun’da esnafımız bu yaşam savaşını kaybetti. Esnaf ve Sanatkârlar Sicil Gazetesi verilerine göre bu yılın ilk altı ayında esnaf sayısının en çok düştüğü il Samsun oldu. Gidin dolaşın Samsun sokaklarını, caddelerini, adım başı kiralık, satılık ilanı göreceksiniz; ertesi gün gidin aynı sokakları dolaşın, bu ilanlara yenilerinin eklendiğini göreceksiniz. Samsun’a bu utanç rekorunu kırdıran, esnafımıza kepenk indirten politikaları uygulayanların da kepenk indirecekleri günler elbet yakındır.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

10 Temmuz, Nurettin Topçu’nun vefat yıl dönümüdür. “Öğretmene değer verildiği, öğretmenin hürmet gördüğü ülkede insanlar mesut ve faziletlidir. Bu mesleğin hor görüldüğü milletler düşmüştür.” diyor. “Babam beni gökten yere indirdi, hocam benim yerden göğe yükseltti.” diyen İskender, muallimi anlatmıştır. Bunun için öğretmen, sadece bilgi aktaran değil, kültürlü ve kafaları işletmesini bilen adamdır. Öğretmenler ruhlar sanatkârıdır. Bu anlamda öğretmenlerimizi bu görevlerinde de seferber etmemiz gerekiyor. Onlara sorumluluklarını yeniden hatırlatmamız lazımdır. Onların en temel görevi neslimize aşkı aşılama meselesidir. Biz bir ahlak tarihinin çocuklarıyız, hiçbir şey bu ahlakımızı sarsamaz.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Seçim bölgem Afyonkarahisar ili merkezde Sahipata Mahallesi’nde TOKİ’lere dönüş noktasında sürekli kazalar yaşanmaktadır. En son geçtiğimiz cumartesi günü Abdullah Eser isimli genç bir kardeşimizi bu bölgedeki kazada kaybettik. Bu kazaların önüne geçmek ve daha fazla can kaybının yaşanmaması için Sahipata Mahallesi’ndeki bu noktaya acilen bir üst geçit yapılması ve gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Yine, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesinde açık cezaevi kapatılmıştır. Bu cezaevinin bulunduğu binanın akıbeti hakkında ise herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bu bina konum itibarıyla son derece değerli bir yerde olduğu için birilerine peşkeş çekilmesinden Sandıklı halkı kaygılıdır. Bu nedenle, Sandıklılı hemşehrilerim binanın okul, yurt gibi kamu tarafından kullanılmasını talep etmektedir.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Öncelikle, özgür, eşitlikçi, çatışmasız bir dünya hayalinin peşinden koşan Ali İsmail Korkmaz’ı katledilişinin 6’ncı yılında saygıyla anıyorum. Tüm Gezi ve demokrasi şehitlerinin ruhu şad olsun.

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından okulların kapanmasının ardından öğretmenlere gönderilen mesleki çalışma metinlerinde skandal ifadeler yer almıştır. Laiklik mücadelesi ahlak buhranı olarak değerlendirilirken dinî hayata ve dindarlara baskı uygulandığı, hacca gidişin engellendiği ve Kur’an’ın yasaklandığı, dinin eğitim sistemimizden tamamen dışlandığı, cumhuriyetin ilk yıllarının din eğitimi ve öğretimi ile dinî hayatın tam bir baskı ve kontrol altına alınan baskı dönemi olduğu, inişli çıkışlı mücadeleler sonucunda 2000’li yıllara ulaşıldığı ifade edilmektedir. AKP döneminin ise rahatlık dönemi olarak belirtilip, eğitim sisteminde yapılan değişikliklerin de eleştirildiği metinde gerçek anlamda millîlik vasfı kazandırılamamış bir eğitim sistemi ortaya çıktığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sorular tamamlanmıştır.

Evet, Komisyon….

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Soruların, değerlendirmelerin önemli bir bölümü kanun kapsamının dışında başka konularla ilgili. Onları Başkanlık eliyle ilgili yerlere ileteceğiz. Fakat ajans kurulmasıyla ilgili, özellikle ajansın bir ihtiyaç olduğu konusunu tekrar mutlaka bir vurgulamak gerektiğini görüyorum.

Nitelikli turist çeken ülkelere baktığımızda, birinci sırada ulaşım geliyor, ikinci sırada da tanıtım geliyor. O nedenle, böyle bir tanıtım ve geliştirme ajansının kurulması için geç kalındığını düşünüyoruz. Bu adımı son derece yerinde buluyoruz. Dünyada en çok turist çeken 10 ülkenin 7’sinde bu ajansların çok eski yıllarda kurulduğunu; Almanya’da 1919 yılında kurulduğunu, en geç kurulan İngiltere’de bile 2000’li yılların başında kurulduğunu, Dubai ajansı 1997’de kurulduktan sonra ziyaretçi sayısının 6,5 kat, turizm gelirinin 33 kat arttığını mutlaka değerlendirmeye sunmak gerekiyor. Küçücük bir ülke olan Singapur bile bu ajansı 1964’te kuruyor ve turist sayısı 170 kat, turizm geliri rakamı da 73 kat artıyor. Türk Hava Yolları ülkemize gelen yolcuların yüzde 80’ini taşıyor. Türk Hava Yollarıyla yapılan anlaşma çerçevesinde, Bakanlık nezdinde, şu anda haftalık 70 olan sefer sayısının ileride 500’e çıkarılması düşünülüyor. Böylece ülkemizin, gelen turist sayısı ve turizm gelirinde 70 milyon turist, 70 milyar dolar gelir hedefine ulaşacağını düşünüyoruz.

Özellikle Kaboğlu Hocamızın, tüzel kişilik, özel hukuk ve kamu hukukuyla ilgili değerlendirmesinde… Bu ajans, kanunla kurulan bir özel hukuk tüzel kişisidir. Kanunla kurulan… Bunun örnekleri Türk hukuk sisteminde ve mevzuatımızda vardır. 1965 yılında kurulan Millî Prodüktivite Merkezi bu kapsamdadır. Hatta önümde kuruluş kanunu. Kamu kurumu niteliğinde tüzel kişiliği haiz, fakat bütün işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabi şekilde kurulmuş, kurumun gelir ve giderle ilgili bütün işlemlerinin Muhasebei Umumiye, artırma, eksiltme ve ihale kanunlarına ve Sayıştayın vize ve denetimine tabi olmadığı da kanunun 1’inci maddesinde belirtilmiş. Ayrıca, Türk Akreditasyon Kurumu da aynı şekilde kanunla kurulu bir özel hukuk tüzel kişisidir ve idari, mali özerkliği mevcuttur. Kalkınma ajansları belki tam bire bir bununla örtüşmüyor ama kalkınma ajanslarının kuruluşuyla ilgili kanun da Anayasa Mahkemesi denetiminden -Hocamız sanıyorum bunu daha iyi bilir- geçti ve Anayasa’ya aykırı olmadığı da tespit edildi. Bu Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının amacı, Türkiye'nin turizm hedeflerine ulaşmasını teminen Bakanlığımıza ve Türk turizmine yeni bir imkân hazırlamaktır ve tanıtımı bu ajans eliyle uluslararası rekabete ve günümüzün şartlarına uygun bir şekilde gerçekleştirmektir.

Vergi konusu üzerinde, zaman zaman “vergi” ifadesi üzerinde duruldu. Tabii, kanunla konulan bu ödemeye şöyle bakmak gerekiyor: Vergi giderden mahsup edilemez, matraha yazılamaz. Bu gider matrahına, vergi matrahına yazılan bir gider olduğuna göre vergi olarak değerlendirmemek gerektiğini düşünürüz. Bir de ödeyenler, turizm sektöründeki kişiler ve onların temsilcileri burada oluşacak ödeneği tanıtım amaçlı kendi kararlarıyla âdeta uygulayabilecekler. Bu yönüyle “vergi” ifadesi tam buna uymuyor doğrusu.

Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin Meclisimizde kabul edilmesi durumunda Türk turizmi açısından çok önemli yeni gelişmelere vesile olunacağını, 2023 Türkiye hedeflerine daha kolay ulaşılacağını bir defa daha ifade etmek istiyorum.

Özellikle -sorularda yok ama- Hüseyin Yıldız Bey’in ulaşımla ilgili ulaşımın yoğunlaşması, ulaşımın kolaylaştırılması, ulaşım imkânlarının artırılması değerlendirmelerine katılıyoruz. Zaten Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının neticesinde ortaya çıkacak ziyaretçi ve turist artışına hitap edecek şekilde Türk Hava Yollarıyla da değerlendirmeler yapılıyor.

Konumuzun dışında, tabii yine Türkiye’nin meseleleriyle ilgili, Kapadokya’yla ilgili, hayvancılıkla ilgili, esnaf ve sanatkârlarla ilgili, değerli milletvekillerimiz değerlendirmeler yaptılar. Bunları da ilgili kurumlara Başkanlık eliyle ileteceğiz ve konunun takibini yapacağımızı ifade etmek istiyorum ve Genel Kurula, hepinize teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Tahir Akyürek’in sorulan sorulara özenle cevap vermesinin kaliteli yasamaya katkı sağladığına, Plan ve Bütçe Komisyonunun Kalkınma Planlarının Yürürlüğe Konması ve Bütünlüğünün Korunması Hakkında Kanun’a aykırı şekilde çalıştırıldığına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, aslında başka bir hususa değinmek için söz aldım ama bir hakkı teslim edelim. Şimdi, eleştireceğimiz zaman eleştiriyoruz. Bu soru-cevap işlevsizleştirildi çoğu zaman, bakan olmadığı için. Komisyon Başkanı, arkadaşlarımızın sorularından yasayla ilgili olan kısımlarına ciddiyetle, özenle cevap verdi. İçeriğine itirazlarımız var, aynı düşünmüyoruz ayrı bir şey ama bu, kaliteli yasama süreci açısından hepimizin üzerine titremesi gereken bir mesele. Bundan önceki ciddiyetsizlikleri veya iyi cevap verilmemesini, Genel Kurulun, milletvekillerinin sorularının hafife alınmasını nasıl eleştirdiysek bu yaklaşım kaliteli yasamaya katkı sağlayan bir yaklaşım, bunun altını çizeyim.

İkinci husus, Sayın Başkan, bugün hemen her fırsatta yoklama istiyoruz ve Plan ve Bütçe Komisyonundaki üyeler dahi gelip burada oy kullansınlar diye. Sebep şu: Bugün kötü örneği kendine emsal kabul eden bir yaklaşımla Plan ve Bütçe Komisyonu kanuna aykırı bir şekilde çalıştırılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hepimiz biliyoruz ki Kalkınma Planlarının Yürürlüğe Konması ve Bütünlüğünün Korunması Hakkında Kanun’un 2’nci maddesi diyor ki: “Plan ve Bütçe Komisyonu, Kalkınma Planlarını kendisine havale edildiği tarihten itibaren en çok yirmi dört saat içinde gündemine alarak görüşmeye başlar -bunu dün yaptılar- ve en çok yirmi gün içinde karara bağlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunar.” Yapılacak. “Komisyon, planın incelenebilmesi amacıyla gündeme alındığı tarihten itibaren, görüşmelere beş gün ara verir. Bu süre yirmi günlük süreye dahildir.” Şimdi, diyor ki: Koca plan gelmiş yürütmeden. Bunu inceleyecekler ki gelecek hafta konuşacaklar. Bu beş günlük arayı dün verdi ya, bugün torba kanun görüştürüyorlar Plan ve Bütçeye, bugün, yarın, belki cuma günü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, diyorlar ki: “Ara verdik kalkınma planı açısından.” Ama aynı insanlar kalkınma planını inceleyecek. Onlar bugün oturup o planı inceleyeceğine torba yasa görüşüyorlar. Yarın, öbür gün, elinizden gelse beş gün. Bu şu demek? “Biz kalkınma planını yaptık. Ya, Meclisteki arkadaşlar inceleyecek ne olacak, üzerinde konuşacak ne olacak? Bu kalkınma planı böyle geçecek veya bir değişiklik olacaksa özel önerge sistemi var onda, onunla olacak.” Şimdi, bu, Meclisi hafife almak, Plan ve Bütçe Komisyonunu hafife almak hem Plan ve Bütçe Komisyonuna yazık… Ben biliyorum ki onlar büyük bir ciddiyetle, bu gece diyelim ki Plan ve Bütçe bitti, bir de eve gidip sabaha kadar bunu okurlar. Öyle kişilerden oluşuyor, hepimizin üyeleri öyle ama yazık, günah ve kanuna aykırı. O yüzden biz de her fırsatta yoklama alıp, herkese de söyledik bunu, ara veriyorsunuz ya, hukuksuz çalıştırılan Plan ve Bütçe Komisyonunun bu yapıda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ha, savunma ne? Şimdi, mesela bir savunma yapılacaksa ben söyleyeyim duyacağımız savunmayı: “Efendim, bu 10’uncu plan ya, 8’de, 9’da öyle yapılmış.” Ama onları da siz öyle yapmışsınız. Bir kötü örnek yapıyorsunuz. “Özgür Özel isyan ediyor." diye bir de kızıyorsunuz, bilmem ne. Engin Altay tepki gösterince, Engin Özkoç bir şey yapınca… Ama o kötü örneği ileride emsal kabul ediyorsunuz bir de. (CHP sıralarından alkışlar) Bununla ilgili bir sürü böyle atasözümüz var ama söyleyince atasözü maksadından koparılıp “Ya, bu cümle edilir mi?” Ama yapmayın işte, bunu yapmayın, bu kötü örneklere boşuna direnmiyoruz. Bu yapılan iş Plan ve Bütçe Komisyonuna haksızlık, Meclise, kanun yapan Meclisin çıkardığı kanuna saygısızlıktır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kubat.

38.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Özgür Başkan bir usul görüşmesi istemedi ama burada -teknik bir itiraz- AK PARTİ Grubu olarak konuya ilişkin, 60’a göre görüşlerimizi ifade etmek için söz aldım. Teşekkür ediyorum.

Değerli Başkanım, 3067 sayılı Kanun’da kalkınma planlarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesine ilişkin usul ve esaslar en ince ayrıntısına kadar düzenlenmiştir. Bu kanuna göre, havale tarihinden itibaren yirmi dört saat içerisinde planın gündeme alınacağı, üzerindeki görüşmelerin havaleden itibaren yirmi gün içinde tamamlanacağı, gündeme alınmasından itibaren Komisyonun beş gün ara vereceği, bu sürenin de görüşme süresi olan toplam yirmi günlük süreye dâhil olduğu, planın da bölümler hâlinde ve aralıksız olarak Genel Kurulda görüşüleceği -ki önerge işlemleri dâhil olmak üzere- çok açık ve net düzenlenmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ve bölümler hâlinde görüşüleceği de düzenleniyor.

Buyurun.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Evet efendim. Burada hem Komisyon hem Genel Kurul aşamasında bu kalkınma planlarının ne şekilde görüşüleceği çok detaylı biçimde, hakikaten kazuistik yöntemle düzenlenmiş. Şimdi, buna benzer, yine Dokuzuncu ve Onuncu Kalkınma Planlarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi sırasında da benzer itirazlar, usul tartışmasına konu edilmese bile ifade edildiğinden dolayı bunları ifade etmenin doğru olacağını düşünüyorum.

Dokuzuncu Plan, 14 Haziran 2006 tarihinde Komisyona sunulmuş. Komisyon 26 Haziranda toplantısını yapmış ama 15 Haziranda yani sunum tarihinden bir gün sonra Genel Kurul, Türkiye Büyük Millet Meclisi ara vermeksizin çalışmıştır. Yani o beş günlük ara verme süresini Komisyonun bütün çalışmalarını durduracağına dair önleyici bir hüküm olarak değerlendirmek kesinlikle hukuki bir hata olur.

Dikkat ederseniz, kanunun 2’nci maddesi “Mecliste görüşülmesi” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Ve beş günlük ara bu görüşmelerin yani planla ilgili görüşmelerin o soğutma süresidir, Komisyon üyelerinin tefekkür edip derinlemesine incelemesi için tanınmış bir süredir. Bu, beş gün içerisinde Komisyonun başka bir işi görüşemeyeceği anlamına gelmez. Genel Kurula da bunu taşıma ifadeleri oldu; bu mümkün değil, Genel Kurul zaten kendi gündemine hâkimdir. Hem Plan Bütçede o gün, mesela Onuncu Kalkınma Planı’nın 18 Haziran 2013 tarihinde sunumundan sonra (1/778) esas numaralı, Devlet Memurları Kanunu’yla ilgili bir tasarının görüşmeleri yapılmıştır; ara verme süresinde de yapılmıştır. Buna dair teamülümüz yerleşmiş durumdadır.

Dolayısıyla, elbette zordur, Plan Bütçedeki arkadaşlarımıza kolaylıklar diliyoruz, arkadaşlarımız tecrübeleriyle bunun üstesinden geleceklerdir ama bu beş günlük ara verme süresinin Plan Bütçenin diğer işlerinin ve Genel Kurulun gündemindeki işlerin görüşülmesine mâni, kesintiye uğratacak bir süre olarak değerlendirilmesinin Anayasa ve İç Tüzük hükümleri çerçevesinde doğru olmayacağını ifade ediyor, teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir dakikalık…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

39.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, gerçekten, Sayın Doğan Kubat’ın meselelere yaklaşımlarını hep takdir ediyoruz ama bu yaklaşımı –kendisi bir hukukçu ve birlikte de birçok konuda, üzerinde çok uzun uzun tartışıp ortak doğruyu bulduğumuz noktalar oluyor ama- burada kabul etmemizi nasıl düşünüyor, ben anlayamadım.

Şöyle bir mesele var: “Plan ve Bütçe Komisyonu beş gün ara verir, o sürede piknik yapar.” dese “Piknik yapmasın, daha hayırlı bir iş yapsın.” diyebilirsiniz ama diyor ki: “Bu kanunun incelenebilmesi amacıyla...” Yani verilen iş ağır, süre dar, başka bir iş yapmayacaklar, çalışacaklar. Bu, bu kadar açıkken “Efendim ‘Başka hiçbir iş yapmaz.’ yazmamış.” Öyle yazsak yine başka bir şey yapacaksınız. Yani kanun koyucu bundan daha açık bir şey yazamaz. Burada yapılan iş istismardır. 1984’te çıkan kanun o günden bugüne 3’üncü kez AK PARTİ iktidarları tarafından istismar edilip kanuna uyulmamaktadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Komisyonlar gündemlerine hâkim ve zaten Plan ve Bütçe Komisyonunda bu konu da tartışılmıştı ve bir usul tartışması da yapıldığını düşünüyorum. Hani oradaki çalışmaların buraya taşınmasını da pek… Tabii, yani konuşacağız ama…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanım, orada şöyle: Mesela, ben bugün usul tartışması açabilirdim ama bir komisyon işlemine, başlamış bir işleme usul tartışması olması Parlamento pratiğinde doğru olmadığı için açmadım, olmaz.

BAŞKAN – Yok, İç Tüzük 63 zaten sadece Genel Kurul çalışmalarına ilişkin, benim davranışlarıma ilişkin bir usul tartışması ama ben bundan azadeyim yani bugün, eskiden olsaydı olabilirdi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Söyleyeceğimiz şu: Genel Kurul tutanağının kıymeti çok farklı. Bu, hiç değilse geleceğe yazılan birer mektuptur, birer şerhtir; o amaçla bunu kullandım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (Devam)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri ve varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                             Gökan Zeybek                                           Hasan Baltacı                                               Mahmut Tanal

                                  İstanbul                                                  Kastamonu                                                        İstanbul

                           Süleyman Bülbül                                       Turan Aydoğan                                                Ayhan Barut

                                    Aydın                                                      İstanbul                                                            Adana

                              Orhan Sümer                                                                                                                    Ulaş Karasu

                                    Adana                                                                                                                               Sivas

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde Sayın Karasu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ULAŞ KARASU (Sivas) – Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifiyle ilgili görüşlerimi açıklamadan önce, altı yıl evvel bu ülkenin gördüğü en demokratik, en barışçıl eylem olan Gezi direnişi sırasında Eskişehir’de kalleşçe dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ı sevgi ve özlemle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde devlet eliyle bir ajans kuruyorsunuz. Bu kurduğunuz ajansa firmaların -zarar da kâr da etse- cirosu üzerinden vergi toplama yetkisi veriyorsunuz. Açıkçası, bu bir ajans değil, bir fondur. “Varlık Fonu” adı altında ülkenin değerlerini iç ettiğiniz yetmedi, şimdi de gözünüzü turizm sektörüne diktiniz. On yedi yılda ekonomiyi getirdiğiniz durum ortada. Şimdi turizmle başladı, büyük ihtimalle arkası da gelecek. Ekonomide kendi iş bilmezliğinizin bedelini vatandaşa ödetmek derdindesiniz. Geçtiğimiz yıl devlet bütçesinden derneklere, vakıflara 818 milyon TL para aktarılmıştır. Bu paranın tam 130 milyon lirasını Kültür ve Turizm Bakanlığı aktarmış yani Bakanlık, bütçeden parayı TÜRGEV’e, Ensar Vakfına, Okçular Vakfına dağıtmış. Ajans kurmak istiyorsanız bin türlü vergiyle sırtından inmediğiniz işletmecilerden elinizi çekin; cemaatlere, vakıflara aktardığınız parayı kesin, zaten sektör bu parayla ihya olur.

Bir başka garabet madde… Aynı yönetim kurulunda bakan var, bakan yardımcısı var, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı var fakat yerel yöneticiler yok. Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine danışma kurulunda 1 kişilik kontenjan veriyorsunuz. Bir kentin veya bölgenin turizm potansiyelini, yerel halkın ihtiyaçlarını ve taleplerini o kentin yönetiminden daha iyi bilecek bir mekanizma var mı? Yolu kim yapacak, çöpü kim toplayacak, imarı kim verecek, turistin ulaşımını kim sağlayacak?

Bu düzenlemelerle açıkça millî iradeyi hedef alıyorsunuz. Geçtiğimiz hafta Tapu ve İmar Kanunu’ndaki değişiklikler, şimdi ise Turizm Ajansı. Yerel yönetimleri her türlü faaliyetten uzaklaştırmak istiyorsunuz. Görüyoruz ki 31 Martın acısı bazılarının içine oturmuş durumda. “Millî irade” söylemini ağızlarından düşürmeyenler, şimdi açıkça millî iradeyi yok sayıyorlar ama unutmayın, gün gelecek millî irade de sizi tamamen yok sayacaktır.

Kurulmak istenen ajansın turizmde geri kalmış ve reklama ihtiyacı olan bölgelere hizmet etmesini istiyorsunuz ama kanun teklifinden önce siz gidin bir Anadolu’yu gezin. Karadeniz’de her akan suyun başına bir HES kuracaksınız, Ege’de adım başı jeotermal santral dikeceksiniz, tüm İstanbul’u beton yığınına çevireceksiniz, Hasankeyf’i sular altında bırakacaksınız, alkollü bir iş yeri açılacağında cemaatler, tarikatlar açıklama yapacak, valiler geri adım atacak, firmalar batacak, hedef gösterilecek, sonra da “Ajans kurduk, turizm gelişecek.” diyeceksiniz. Böyle turizm politikası olmaz. Önce turizme bakış açınızı ve anlayışınızı değiştirmeniz gerekiyor. Sizin turizm politikanız diğer politikalarınızda olduğu gibi rant politikasıdır, peşkeş politikasıdır.

Sizin tarihî eserlere, turistik bölgelere Sivas’ta vermiş olduğunuz zararla ilgili iki örnek vermek istiyorum. Bakın, bu fotoğraf Sivas’ta bulunan tarihî Numune Hastanesi binasına aittir. Alttaki ise şu anki hâlini gösteriyor. Bu bina, Sivas Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunca koruma altına alınmış bir binaydı. Ama valilik ne yaptı? Sağlık Bakanlığından aldığı “depreme dayanıklı değil” raporuyla tescilden çıkarıp yangından mal kaçırırcasına yıktı. Üstelik yıkım kararının ardından mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkeme kararı beklenmeden yıkılan bu binanın hesabını kim verecek? Turizm Bakanlığı olarak valiye “Sen neden tarihî bir binayı mahkeme kararını bile beklemeden yıktın?” diye sordunuz mu? Tabii ki hayır.

Bir örnek: Kangal’a bağlı Havuz köyü Karaseki mevkisi Aslantaş Ören Yeri. 1928 yılında Hitit eserlerinin bulunduğu, birinci derece sit alanı ilan edilen bir bölge burası. Şu gördüğünüz işaretli bölge ise birinci derece sit alanı. Ama siz ne yaptınız? Sit alanının etrafında kullanım süresi dolan mühimmatların patlatılmasına izin verdiniz. Başka bir bölge bulamadınız, sit alanının yanını buldunuz. Göz göre göre tarihin yok olmasına müsaade ettiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Karasu.

ULAŞ KARASU (Devamla) - Burada şunu görüyoruz ki sizin amacınız ne turizmi güçlendirmek ne de ülkenin tarihine ve kaynaklarına sahip çıkmak; siz giderayak yandaşların cebini nasıl biraz daha doldururuz, bu ülkeyi birilerine nasıl peşkeş çekeriz, onun derdindesiniz. Bu ülkenin can damarı olan turizmi baltalamanıza, yok etmenize asla izin vermeyeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi'nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Amaç ve kapsam

MADDE I- (1) Bu Kanunun amacı; Türkiye'nin turizm hedeflerine ulaşmasını teminen; turizm imkân ve fırsatlarının dünyada tanıtılmasına, turizm potansiyelinin tüm yönleri ile değerIendirilerek ülke ekonomisindeki katkılarını arttırmaya, turizm yatırımlarının, turizmin ülke ekonomisindeki payının ve turizm sektörünün hizmet kalitesinin arttırılmasına ve Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenmesi uygun ve gerekli görülen turizm yatırımlarının gerçekleştirilmesine yönelik faaliyetlerde bulunmak, destek ve kaynak sağlamak amacıyla Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı kurulması, yönetimi, denetimi, gelirleri ve faaliyetlerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

(2) Bu Kanun; Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının kuruluşu, yönetimi, denetimi, faaliyet konuları ve gelirlerine ilişkin usul ve esasları kapsar.”

                   Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                Orhan Çakırlar                                                   Ayhan Erel

                                    Adana                                                       Edirne                                                           Aksaray

                         İmam Hüseyin Filiz                                                                                                             Hasan Subaşı

                                 Gaziantep                                                                                                                          Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Teklif metninde bulunan "ülke ekonomisine kazandırılma” ifadesi, ülke turizmimizin ekonomimize hiçbir katkısı olmadığı algısı oluşturmaktadır. Önergemiz doğrultusunda yapılacak değişiklik, kurulması öngörülen ajansla turizmin ekonomimize olan katkısını arttırmayı amaçladığı yönünde daha doğru bir anlatım oluşturacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “ve Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenmesi uygun ve gerekli görülen turizm yatırımlarının gerçekleştirilmesine” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Muhammet Emin Akbaşoğlu                      Muhammed Levent Bülbül                         Mehmet Doğan Kubat

                                   Çankırı                                                     Sakarya                                                           İstanbul

                                Recep Özel                                                                                                    Hacı Bayram Türkoğlu

                                   Isparta                                                                                                                               Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Söz talebi? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının, kanun teklifinin genel amacı doğrultusunda, sadece ülkemizin tanıtımına yönelik faaliyetleri yürütmesi; buna karşın, yatırımlara iştirak etmemesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Tanımlar

MADDE 2- (1) Bu Kanunda geçen;

a)       Ajans: Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansını,

b)       Bakan: Kültür ve Turizm Bakanını,

c)       Bakanlık: Kültür ve Turizm Bakanlığını,

ifade etmektedir.”

                   Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Ayhan Erel                                                  Hasan Subaşı

                                    Adana                                                     Aksaray                                                           Antalya

                             Orhan Çakırlar                                                                                                      İmam Hüseyin Filiz

                                    Edirne                                                                                                                           Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Çulhaoğlu, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, siyaset, bir istişare kurumudur yani istişarede bulunarak problem çözme, çözümler üretme kurumudur. Siyaset kurumu sorunları ele alırken sorunlara maruz kalan kesimleri dinlemeden ve onların görüş ve önerilerini almadan çözüm üretemez. Yalnız, mevcut iktidar bunun tam tersini yapmaktadır. Nitekim görüşmekte olduğumuz ve turizm sektörünü ilgilendiren teklif hazırlanırken de sektörün talep ve beklentileri dikkate alınmamıştır. Muhalefetin görüş ve önerileri de her zaman olduğu gibi duymazdan gelinmiştir.

Modern dünyada ülkenin bütününü ilgilendiren böylesi bir düzenleme hem sektörün hem de muhalefetin katılımıyla, mutabakatıyla hazırlanır. Ülkemizde de geçmişte böyle hazırlanırdı ama devriiktidarınızda bu unutuldu. Muhalefetin görüşlerini dinlemiyorsunuz, bari sektörün temsilcilerinin görüşlerini dikkate alın değerli arkadaşlar.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi turizm, bacasız sanayi olarak adlandırdığımız ve Türkiye’nin en stratejik sektörlerinden biridir. Turizmin ülkemiz için neden bu kadar stratejik bir sektör olduğunu özellikle kur krizi yaşadığımız bu dönemde çok daha iyi anlıyoruz.

Turizm sektörü ciddi şekilde kan kaybeden ekonomimize kan pompalayan bir sektöre dönüşmüştür. Bu sebeple, biz İYİ PARTİ olarak turizme yönelik her türlü iyileştirme ve reform girişimini elbette olumlu karşılarız ancak bugün görüştüğümüz düzenlemenin sektörü destekleyecek bir ıslahat olmaktan çok uzak olduğu görülmektedir.

Sayın milletvekilleri, bu teklifle kurulması planlanan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı turizm sektörümüzün aleyhine bir düzenlemedir ve birçok açıdan tartışmalıdır. Öncelikle, denetimsiz bir kurum doğmuş olacaktır. Turizmin lehine değildir çünkü zor şartlarda iş yapmaya ve istihdam sağlamaya çalışan firmalardan “turizm payı” adı altında bir pay alınması hedeflenmektedir. Zarar etseler dahi cirolarından yüzde 1 oranında turizm payı alınması ve alınsa bile bunun bir yıl içerisinde alınması doğru değildir. Ayrıca, gemi turizmi yapanlardan binde 1 oranında turizm payı alınması manidar değil midir? Bu durum eşitlik ilkesine aykırı değil midir?

Bu teklif tartışmalıdır çünkü oluşturulacak bu fonun nasıl kullanılacağı ve nasıl denetleneceği bir muammadır. Zira, bu ajansın Sayıştay denetiminden muaf tutulması planlanmaktadır. Bu fonun, kamu bütçesinden pay alacak olmasına rağmen, kamu kuruluşu niteliğini haiz olmaması hedeflenmektedir. Yetmezmiş gibi bu kurumun yapacağı ihalelerde Kamu İhale Kanunu’na tabi olmaması, düzenlemedeki şüpheleri artırmaktadır. Ayrıca, bu kurumun toplayacağı kaynakların turizm sektörünü ilgilendirmeyen başka kurum ve kuruluşlara aktarılmasının da önünde bir engel bulunmamaktadır. Bu durum ister istemez turizm sektöründen toplanacak kaynakların suistimal edilebileceğini akla getirmektedir. Dolayısıyla, bu tartışmalı noktaları ortadan kaldırmak için, toplanacak bu kaynakların hangi oranlarda, hangi kurumlara ve politikalara harcanacağının açıkça ifade edilmesi gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, turizm sektörü, nitelikli personel yetersizliğinden reklam ve tanıtım konularında yaşanan başarısızlıklara kadar birçok sistemik sorunla karşı karşıyadır. Bu ve benzeri sorunlardan dolayı, turizm konusunda öne çıkan birçok ülkenin aksine, Türkiye turizminin katma değeri çok düşük hâle gelmiştir. Türkiye, dünyada en fazla turist çeken ülkelerden biri olmasına rağmen aynı oranda gelir elde edememektedir. Sektörün kendisinden ve sektörle ilgili düzenlemelerden sorumlu kamu otoriterlerinden kaynaklanan birçok yanlış uygulama yüzünden, Türkiye bir ucuz turist cenneti hâline gelmiştir. Hâlbuki Türkiye'nin her gelir düzeyindeki müşteriye yönelik turizm konusundaki potansiyeli çok yüksektir. Dolayısıyla, bu potansiyeli neden gerçekleştiremediğimiz sorusuna hep beraber kafa yormak ve çözümünü bulmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen Sayın Çulhaoğlu.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, biz İYİ PARTİ olarak böyle bir kurumun kurulmasına ilkesel olarak karşı çıkmıyoruz ancak bu fonun şeffaf olması, denetlenebilir olması ve elde edilen kaynağın sadece turizm tanıtımına ve altyapısına harcanması şarttır. Mevcut hâliyle bu fonun kullanımı suistimale açık olacaktır. Bizim önerimiz, bu fon, turizm bölgelerindeki belediyelerin bölgelerindeki turizm faaliyetlerine katkı sağlayacak şekilde kullanımına açılmalıdır. Dolayısıyla bu teklifin tümden geri çekilmesi ve geniş bir mutabakatla yeniden Genel Kurulun huzuruna getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesindeki “geçen” ibaresinin “geçen kavramlardan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                     Mehmet Akif Hamzaçebi                                   Özkan Yalım                                                Ednan Arslan

                                  İstanbul                                                       Uşak                                                               İzmir

                         Çetin Osman Budak                                      Gökan Zeybek                                            Kadim Durmaz

                                   Antalya                                                     İstanbul                                                            Tokat

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Arslan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

EDNAN ARSLAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, Meclis Başkan Vekilliği görevinizde size de başarılar diliyorum. Tarafsızlığınızdan herhangi bir şüphemiz yoktur. Başarılar diliyorum efendim size.

BAŞKAN – Sayın Arslan, teşekkür ediyorum ama beni etki altında bırakmaya çalışıyorsunuz; her çıkan arkadaş bunu söylüyor.

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Yok efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Türkiye, kültürel ve doğal miras değerleriyle dünyanın en önemli ülkelerinden biridir. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir coğrafyada yaşıyoruz. Dünyada birçok ülkenin bu tür değerlerini son derece iyi bir şekilde turizm fırsatına çevirdiğini ve bu ülkelerin ekonomilerinde turizm gelirlerinin büyük bir paya sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Bizim sahip olduğumuz potansiyelin daha azına sahip ülkeler tanıtım ve pazarlama teknikleriyle çok daha yüksek gelirler elde ediyor. Bu ülkelerin yaptığı tanıtım ve çalışmalar uzun yıllara yayılmış ve ödün vermeden devam ettirilmiştir. Bu kanunla net satış ve kira gelirleri üzerinden alınacak olan yüzde 1’lik turizm payı oldukça yüksektir. Bu miktar sektörün net kârlarının neredeyse yüzde 7, yüzde 8’lik kısmına denk gelmektedir. Üstelik tam da imar barışı nedeniyle giderlerin yükseldiği bir dönemde olması, sektör açısından ciddi bir mali külfet gibi durmaktadır.

Yine sektörün karşı çıktığı bir başka konu ise yürürlük tarihi. Sektörün bu konudaki talebi 1/1/2020’dir. Bu ajansın sadece tanıtım amacıyla kurulması ve bu alanda çalışması son derece önemlidir. Ajans eliyle yatırım yapması için hiçbir kuruluşa bir ödenek ayrılmamalıdır. Sektörün parasıyla sektöre rakipler bu ajans eliyle yaratılmamalıdır.

Getirilen kanunda benim en çok gözüme takılan kelimelerden birisi de “hızlı karar alma” vurgusu. Sayın milletvekilleri, mesele çabuk karar vermek değildir; mesele sürekliliktir, oluşturulan politikaları ödün vermeden, ısrarla devam ettirmektir. Tanıtım ve pazarlama yaratıcılık ister. Bu nedenle bu alanda daha esnek bir yapı düşünülmelidir. Siyasetüstü olmalıdır. Yapılan düzenlemeyle, sektörle ilgisi olmayan kişilerin, hemen hemen her alanda olduğu gibi, burada da siyasi görevlendirmelerle iş başına getirileceği görülüyor. Turizm böyle bir anlayışa teslim edilemez.

Kültür ve Turizm Bakanlığının kuruluş kanuna baktığımızda, amaç olarak “Kültürel değerleri yaşatmak, geliştirmek, yaymak, tanıtmak, değerlendirmek ve benimsetmek; kültür ve turizm konularıyla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarını yönlendirmek ve bu kuruluşlarla iş birliğinde bulunmak; yerel yönetimler, STK’ler ve özel sektörle iletişimi geliştirmek ve iş birliği yapmak üzere bu Bakanlık kurulmuştur.” denmektedir.

Şimdi, siz bu düzenlemeyle diyorsunuz ki: “Biz bu görevleri merkez, taşra ve yurt dışı temsilciliklerimizle yapamıyoruz. Bize bir ajans kurun. Sonra kamusal zorunluluklardan azat edin. Bütçeyi de özel sektör ve genel bütçeden oluşturalım. Sonrasında, alanla ilgisi olmayan, liyakatsiz bürokratları atayalım. Kullandığımız bütçenin hesabını da Sayıştay bize sormasın. Hızlı kararlar alıp turizmi geliştirelim.”

Bu ajansın bu şekilde kurulmasıyla ülkemizdeki güçlü STK’lerin temsili eksik kalmaktadır. Aynı şekilde, yerel yönetimler de bu ajans kapsamında sadece ajansın danışma kurulunda Belediyeler Birliğiyle temsil edilecek gibi görülüyor. Bunun yanında, örneğin, Tarihî Kentler Birliği gibi, yerel yönetimlerin bizzat yer aldığı, koruma ve kullanma anlamında tarihî alanlar için çalışan ve projeler geliştiren bir yapı da neden bu yönetim kurulunda yer almasın?

Diğer bir önemli konu ise buradaki personel istihdamı. FETÖ soruşturmaları kapsamında en çok personel atılan kurumların bu tür kamu mevzuatı dışında tutulan kurumlar olduğunu akıllardan çıkarmayalım.

Sayın milletvekilleri, İzmir, sekiz bin beş yüz yıllık tarihi, iklimi, keşfedilmiş ve keşfedilmeyi bekleyen turizm arzıyla ülkemiz turizm sektörü zincirinin en güçlü halkalarından biridir. Zeytinyağlı ve otlardan oluşan zengin mutfağı, sayısız antik kent ve ören yeri; kent dokusu, mimari özellikleri, mitolojik kaynaklarda yer alışı, mavi bayraklı plajları, kongre turizmi merkezleri, fuar alanları, termal kaynaklarıyla İzmir her anlamda bir turizm kentidir. Turizmde markalaşmanın ön plana çıktığı bu dönemde İzmir’in turizm çeşitliliğinin artırılması için Turizm Bakanlığının belli başlı çalışmalara hız vermesi gerekmektedir. Bunun en önemli şekli kruvaziyer turizmi yani büyük gemi turizmiyle karşımıza çıkmaktadır. Son dönemde görülmektedir ki İzmir’de kruvaziyer turizmi bitmektedir. Son on beş yılda kruvaziyer turizmiyle İzmir’e 1.711 gemi gelmiş, 3 milyon 754 bin turist kentimizi ziyaret etmiştir. Yanlış politikalar sonucunda maalesef bitme noktasına gelen kruvaziyer turizmiyle ilgili tedbirlerin hızlı bir şekilde alınması gerekiyor. 2017 yılında sadece 9.172 kişi bu yolla İzmir’e gelmiştir. Gördüğünüz gibi, rakamlar arasında uçurum bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arslan, toparlayalım lütfen.

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Bu turizm kanalıyla gelen turistlerin dünyanın en büyük açık hava çarşısı olan Kemeraltı esnafı için anlamı, aynı anda 6 bin kişinin alışveriş etmesidir. Bu, sadece 1 geminin gelmesiyle yakalanan rakamdır. İzmir’in kaybını hep beraber hesap edelim.

Kente gelen turist ne bekler? Konaklama imkânları, güvenlik, hizmet ve kolay ulaşım. İzmir turizmi için çok değerli olan ulaşım imkânlarının da artırılması gerekiyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi uzun süre önce Buca metrosunun yatırım programına alınması için resmî talepleri yapmış olmasına rağmen maalesef on sekiz aydır Ankara’dan herhangi bir yanıt alınamamıştır. Buca metro inşaatı için 5 Aralık 2017, 18 Eylül 2018, 13 Mart 2019 tarihlerinde ilgili Bakanlığa resmî başvurular yapılmış, üstelik proje için devlet bütçesinden bir kuruş talep edilmiyor ve gerekli finansman uluslararası krediyle çözülecekken bu proje için imza atılması bu kadar mı zor? İmza için ne beklenmektedir? Bu konuda İzmir halkına ve gelecek turist beklentisindeki esnafa bir açıklama yapılmasını bekliyoruz.

Kısacası, bu yasa, bize ajans kurun, bize bütçe verin, istediğimiz gibi harcayalım, istediğimiz gibi istihdam sağlayalım, kimse hesap sormasın yasasıdır.

Yüce Meclisimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Necdet İpekyüz                                           Ebrü Günay                                                     Nuran İmir

                                   Batman                                                      Mardin                                                            Şırnak

                     Tulay Hatımoğulları Oruç                                     Oya Ersoy                                               Erol Katırcıoğlu

                                    Adana                                                      İstanbul                                                           İstanbul

                                                                                               Kemal Bülbül

                                                                                                    Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılamadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Katırcıoğlu, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesiyle ilgili konuşacağım.

3’üncü maddesi, bildiğiniz gibi, kurulmak istenen ajansın organlarını tanımlıyor. 3 tane organı var: Yönetim kurulu -13 kişiden oluşuyor, bakan dâhil olmak üzere sanıyorum- icra kurulu, bir de danışma kurulu. Fakat baktığımızda sanırsınız ki böyle katılımcı bir ajans kuruluyor gibi de bir algı var burada; hakikaten bir sürü STK’ler vesaireler varmış gibi duruyor fakat arkadaşlar, baktığımızda, bu yönetim kurulu, bu ajans, esas itibarıyla turizm alanında iş yapan işverenlerin kurduğu bir ajans. Dolayısıyla da bunun nasıl kamusal bir ayağı var, doğrusu çok tartışmalı bir yanı işin.

Şimdi, bakın, ben size şunu söyleyeyim: İktisatta çoğu insanın benimsediği bir motto vardır, şöyle der: “Karar alanlar daima kendi çıkarlarına uygun karar alırlar.” Tekrar ediyorum: “Karar alanlar daima kendi çıkarlarına uygun karar alırlar.” Şimdi bu mottodan bakarsanız bu iş adamlarıyla kurulmuş olan bu ajansın iş adamlarının çıkarlarına uygun kararlar alacağından hiç kuşkunuz olmasın. Dolayısıyla da bu ajans niçin kurulmuş, bu yapısıyla ilgili ne yapmak istiyor, doğrusunu isterseniz oldukça kafa karıştırıcı. Fakat ben size bir yardımda bulunayım, şöyle söyleyeceğim: Biz her ne kadar turizm konuşuyor olsak bile aslında konuştuğumuz turizm değil arkadaşlar, konuştuğumuz bütçedir. Tekrar ediyorum: Konuştuğumuz bütçedir çünkü Hükûmet, mayıs ayında 12 milyar TL bütçe açığı verdi. Bu, geçen senenin aynı ayıyla karşılaştırdığımızda gelirlerin yüzde 2,2 arttığı fakat giderlerin yüzde 24 arttığı bir duruma girdiğimizi gösteriyor ve bunun somut sonucu da şu arkadaşlar: Ocak-mayıs ayları ortalamasını söyleyeyim ben size: Bütçe açığı aşağı yukarı 65 milyar TL. Yine bir şey hatırlatayım size: Geçen sene Berat Albayrak, Yeni Ekonomi Programı’nı açıklarken şunu söylemişti, hatırlayacaksınız: 2019 hedeflenen bütçe açığının 80 küsur milyar Türk lirası olacağını söylemişti. Şimdi 65 milyardan hesaplarsanız bu şunu söylüyor: 2019 için hedeflenen bütçe açığının yüzde 85’ini neredeyse kullanmış durumdayız.

Şimdi, arkadaşlar, problem şurada bakın: Bütçe açığı beş ayda böyle bir duruma geldiyse Hükûmet ne yapsın? Hükûmetin yapabileceği şeylerden bir tanesi iç borçlanmadır arkadaşlar. Fakat biliyorsunuz ki iç borçlanmaya gittiği zaman Hükûmet, faizler yükselir. Bugün itibarıyla yıllık faizler yüzde 24’tür. Eğer Hükûmet bu açığı kapatmak için iç piyasadan kaynak bulmaya çalışırsa ki bu faizlerin ancak yükselmesiyle mümkün olabilir… Dolayısıyla da bir de tuhaf bir durum var arkadaşlar. (Uğultular)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok özür dilerim. Kusura bakmayın.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Estağfurullah... Bana denk geliyor bugün nedense.

BAŞKAN – Sayın Katırcıoğlu, Plan Bütçe Komisyonuna alışıksınız ama…

Buyurun.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanının bir inancı var iktisatla ilgili olarak. Ne diyor? “Faizler düşerse enflasyon düşer.” diyor ve faizleri düşürmek istiyor. Merkez Bankası operasyonu da buydu zaten. Bunu da açık açık söyledi, “Bize uymuyordu, ‘Faizleri düşür.’ diyorduk düşürmüyordu.” dedi. Öte yandan şunu da biliyoruz: Konjonktür olarak Amerikan Merkez Bankasının da önümüzdeki dönemlerde faizleri indirme ihtimali var. Şimdi, arkadaş, bunları yan yana getirdiğimizde ne oluyor biliyor musunuz? Bu bütçe açığını borçlanma yoluyla değil de başka kaynaklardan bulması lazım Hükûmetin ki ancak o zaman faizleri indirebilir. İşte, elimizdeki turizm ajansı budur. Burada bir kaynak yaratılmaya çalışılıyor. Sadece bu da değil. Bakın, belki yarın veya öbür gün gelecek, vergiyle ilgili düzenlemeleri göreceksiniz. Orada da aynı şekilde kaynak bulmaya çalışan bir Hükûmetle karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Bir dakika veriyorsunuz değil mi?

BAŞKAN – Buyurun.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Evet, teşekkür ederim.

Şimdi, arkadaşlar, bu, açıkçası şöyle bir duruma geliyor: Her ne kadar Hükûmet kriz olmadığını söylese de bu kanunlar ve bu kanunlar çerçevesinde yapmaya çalışılan şeyler açıkçası iflas etmiş bir bütçenin ve artık yürütülmesi son derece zor bir ekonominin içindeki aktörlerin oturup baş başa “Ya biz kaynak nereden bulabiliriz?” diye sorup bu kaynakların nereden bulunabileceğiyle ilgili olarak bir araştırma sonucunda ortaya çıkan düzenlemeler bunlar. Bu önümüzdeki turizm ajansının bence bundan başka hiçbir anlamı yoktur arkadaşlar ve yani insan şunu düşünüyor: Bu, Hükûmetin tamamen aczini gösteriyor, çok açık söyleyeyim. Hükûmet artık ülke ekonomisini yürütebilme kabiliyetini kaybetmiş durumda.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Katırcıoğlu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - İsterseniz şu önerge işlemini yapayım ondan sonra söz vereyim size.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Özel, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa ili Salihli ilçesinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bugün Manisa’dan acı bir haber aldık. Salihli ilçemizde bir minibüsle bir otobüs çarpıştı, 6 vatandaşımız hayatını kaybetti, 10 vatandaşımız da ağır yaralı. Üzüntümüz büyük. Partimizin Manisa Milletvekilleri olarak Sayın Vehbi Bakırlıoğlu ve Bekir Başevirgen konuyu yakından takip ediyorlar. Ölenlere Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Geçmiş olsun diyoruz.

Buyurun Sayın Özkaya, düzeltmeyle ilgili bir açıklamanız olacaktı.

41.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın, Kayseri Emniyet Müdürüyle ilgili ifadelerini düzeltmek istediğine ilişkin açıklaması (x)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; az önceki konuşmamda verilen bilgi çerçevesinde bir soruşturma olduğunu söylemiştik. Hâkimler ve Savcılar Kuruluyla da konuştum, burada bir soruşturma değil, yalnızca gazetede çıkan bir beyanla ilgili Cumhuriyet Başsavcılığının bilgi iletişimi olmuş, onun dışında bir soruşturma söz konusu olmadığını söylediler Kayseri Emniyet Müdürümüz hakkında. Biz terörle, FETÖ’yle mücadele eden, hayatını bu konuya adayan bütün kamu görevlilerinin sonuna kadar arkasındayız. Bir yanlış anlamaya veya ufacık da olsa bir il içi çekişmeye vesile olmamasını arzu ederiz. Bunu da bütün kamuoyuna ve yüce Meclise kayıtların düzeltilmesi açısından iletmiş oluyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

42.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, TRT’ye İdlib’de herhangi bir kurumsal ödülün verilmesinin söz konusu olmadığına, Manisa ili Salihli ilçesinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bir konuşma yapılmıştı daha önce. TRT Genel Müdürüyle temasa geçtikten sonra verilen bilgi çerçevesinde, İdlib’de herhangi bir kurumsal ödülün söz konusu olmadığı, orada sadece muhabirlerin yapmış olduğu haberle ilgili, sivil kıyımlarına ilişkin yapılmış haberle ilgili bir kişisel temasın söz konusu bilgisi paylaşıldı, onu Meclisin takdirine sunuyorum.

Aynı zamanda, Manisa’nın Salihli ilçesinde hayatını trafik kazası sonucu kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Enginyurt, sizin de bir söz talebiniz var galiba.

Buyurun.

43.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, iç turizmde yerli turistle kıyaslandığında yabancı turiste uygulanan fiyatların düşük tutulmasıyla ne yapılmak istendiğini Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinden öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanlık yetkilileri, Sayın Bakan Yardımcısı buradaydı ama ayrılmışlar herhâlde. Ben özellikle şunu Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerine sormak istiyorum: Bu yerli turistlere yapılan ayrım niçin? Yabancı turistten alınan ücretin en az 3 katı Türk turistten alınarak ne yapılmak isteniyor? Türk vatandaşı olmak cezayı mı gerektiriyor? Rus uçağı bombalandığında turizmi kurtaran Türk vatandaşıydı ama bugün fiyatlara baktığımızda Türk vatandaşları bir gün otelde kalacak imkân bulamıyorlar. Bu konuda bir çözüm üretirlerse çok memnun olurum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi'nin 3’üncü maddesinin (3)’üncü ve (4)’üncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                   Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Ayhan Erel                                                  Hasan Subaşı

                                    Adana                                                     Aksaray                                                           Antalya

                         İmam Hüseyin Filiz                                                                                                               Hüseyin Örs

                                 Gaziantep                                                                                                                          Trabzon

"(3) Ajansın karar organı Yönetim Kuruludur. Yönetim Kurulu; Bakanın başkanlığında, Bakanlık Tanıtma Genel Müdürlüğünden sorumlu Bakan Yardımcısı, Bakanlık Tanıtma Genel Müdürü, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından işletilenler hariç olmak üzere havalimanı ve terminal işletmelerini temsilen her üç yılda bir aralarında sırayla görevlendirecekleri bir kişi, Bakanlıktan turizm işletmesi belgeli tüm tesislerin bulundukları coğrafi bölge bazında temsilini sağlamak üzere Marmara ve Akdeniz Bölgelerinden ikişer üye, Ege Bölgesinden iki üye, Karadeniz Bölgesinden bir üye, İç Anadolu Bölgesinden bir üye, Doğu Anadolu Bölgesinden bir üye ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden bir üye olacak şekilde her belge bir oy yerine geçmek suretiyle kendi aralarında yapılacak seçim sonucunda üç yıl süreyle Yönetim Kurulunda görevlendirecekleri yedi kişi ile seyahat acentesi işletme belgesi sahiplerinin ilgili mevzuatı uyarınca kendi aralarında yapacakları seçimle belirlenecek bir kişi, Türkiye Belediyeler Birliğini temsilen bir kişi ve Danışma Kurulunu temsilen kendi aralarında seçecekleri iki kişi olmak üzere toplam on dokuz üyeden oluşur. Bakanlıktan turizm işletmesi belgeli tüm tesislerin temsilcilerinin seçimlerine ilişkin işlemler Ajans tarafından yürütülür.

(4) Ajansın yürütme organı İcra Kuruludur. İcra Kurulu; Tanıtma Genel Müdürlüğünden sorumlu Bakan Yardımcısının Başkanlığında, Tanıtma Genel Müdürü, Bakanlıktan turizm işletmesi belgeli tesislerden Marmara, Akdeniz, Ege, Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerini temsil eden Yönetim Kurulu üyeleri arasından kendi aralarında seçecekleri üç üye olmak üzere toplam beş üyeden oluşur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Örs.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin tanıtımı için kurulmuş olan Tanıtma Fonu’nun olduğunu hepimiz biliyoruz. Buna rağmen “turizm tanıtma fonu” olarak veya Türkiye turizmini geliştirme fonu olarak yola çıkan, fakat son anda ajansa bürünerek önümüze gelen bir kanun teklifini görüşüyoruz.

Değerli milletvekilleri, 3’üncü maddeyle, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının kurulması hüküm altına alınmıştır. Ayrıca ajansın yönetim kurulu, icra kurulu ve danışma kurulu üyelerinin hangi temsilcilerden oluşacağı belirlenmektedir.

Maddenin (3)’üncü fıkrasıyla yönetim kurulu üyelerinin sayısı 13 üye olarak belirlenmiştir. Karadeniz ve İç Anadolu Bölgelerini temsilen 1 üye, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden yine 1 üye yer almaktadır. Bölgeler coğrafi şartları ve farklı turizm alanları bakımından birbirlerinden ayrı konuma sahiptirler. Bu sebeplerle her bölge için ayrı ayrı 1’er üye seçilmesi daha uygun olacaktır. Yani yönetim kurulunda Karadeniz Bölgesi’ni temsilen 1 üye, İç Anadolu Bölgesi’ni temsilen 1 üye, Doğu Anadolu Bölgesi’ni temsilen 1 üye ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni temsilen 1 üye olması daha uygundur kanaatindeyiz. Bunu söylerken birçok turistik tesisi barındıran ve sektördeki payı oldukça yüksek olan Ege Bölgesi için de üye sayısının 1 olmasının yetersiz olacağını da ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, turizmin kalkınması ve gelişmesi bakımından belediyeler önemli bir etkendir. Baktığımızda teklifte belediyeleri temsilen yönetim kurullarında kimse yoktur. Yönetim kuruluna Türkiye Belediyeler Birliğinden 1 üyenin dâhil edilmesinin iyi olacağı kanaatindeyiz. Belediyelerin sürece dâhil edilmesiyle daha verimli bir çalışmanın elde edileceği kanaatindeyiz. Dolayısıyla, bu fıkrada değişiklik yapılarak yönetim kurulunun üye sayısının artırılması oldukça elzemdir.

Maddenin (4)’üncü fıkrasında ajansın icra kurulu için “Marmara, Akdeniz ve Ege Bölgelerini temsil edecek 3 üye Bakan tarafından seçilir.” denmektedir. Bu uygulama demokratik teamüllere aykırı bir uygulamadır. Ayrıca üyelerin Bakan tarafından seçilmesi ajansın siyasi bir kimliğe bürünmesine yol açabilir. Bu da siyasi yakınlığı olan kişi ya da grupları ajans nezdinde imtiyazlı hâle getirebilir. Diğer yandan, icra kurulunda sadece Marmara, Akdeniz ve Ege Bölgelerini temsil eden üyeler arasından Bakan tarafından seçilen değil, Karadeniz ve diğer bölgeleri temsil eden üyelerin kendi aralarından seçecekleri 3 üyenin olması daha gerçekçi ve adil olacaktır.

Maddenin (5)’inci fıkrasıyla danışma kurulu üyelerinin belirli odalar ve federasyonların başkanlarından seçilmesi öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifi Komisyonda görüşülürken sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden Komisyonda bulunan kişiler ajansın danışma kurulunda değil, ajansın yönetim ya da icra kurulunda olmak istediklerini dile getirmişlerdir. STK temsilcilerinin ajansın karar ve yürütme organları olan yönetim ya da icra kurullarına üye olarak seçilmeleri daha verimli bir çalışma olacaktır diye düşünüyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, konuşmamın son bölümünde de bu kanun teklifiyle ilgili seçim bölgem Trabzon’daki; tarihiyle, deniziyle, dağıyla, gölüyle, yeşiliyle Türkiye’nin ender, güzel yerlerinden biri olan Trabzon’umuzdaki turizmci arkadaşlarımın serzenişlerini de dile getirmek istiyorum. Trabzon’daki birçok turizm temsilcisi, sivil toplum kuruluşu örgütünde bulunan, görev yapan, vazife alan arkadaşlarımızın serzenişleri vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlenizi alayım.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Trabzon’daki turizm yatırımcısı arkadaşlarımızın, turizmde bileşeni olan arkadaşlarımızın tepkilerini dile getirmek için Trabzon yerel basınında çıkan gazetelerden size biraz başlıklar göstermek istiyorum. Trabzon’umuzda çıkan Kuzey Ekspres gazetesi bizim burada görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle ilgili şunu demiş: “TBMM’de görüşülen teklife turizmcilerden tepki: Bu kanun teklifi fayda sağlamaz.” Yine, Trabzon’daki Karadeniz’de Sonnokta gazetesi “Genel Kurulda görüşülüp kurulması planlanan ajansa tepki var: Turizme darbe vurulmasın." diye uyarıda bulunmuş. Yine Trabzon’daki Karadeniz gazetesi “Turizmin geleceğini karartmayın." demiş. Karadeniz’den Günebakış gazetesi “Turizmciler endişeli." diye yazmış ve son olarak da yine Taka gazetesi, bizim Trabzon’umuzdaki yerel gazetelerimizden bir tanesi, o da “Sektöre darbe vuruldu.” haberiyle bunu vermiş. Yereldeki turizmci arkadaşlarımızın, turizm bileşenlerinin sesine kulak vermenizi diliyor, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 3'üncü maddesinin üçüncü fıkrasına "Ege Bölgesi'nden bir üye” ibaresinin "Ege Bölgesi'nden iki üye” olarak, "Karadeniz ve İç Anadolu Bölgelerinden bir üye” ibaresinin "Karadeniz ve İç Anadolu Bölgelerinden iki üye”, "Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden bir üye” ibaresinin "Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden iki üye” olarak değiştirilmesini ve bu ibareden sonra gelmek üzere "Türkiye Belediyeler Birliği'nin kendi arasından seçtiği 1 üye” ibaresinin eklenmesini ve "toplam onüç üyeden oluşur” ibaresinin "toplam onyedi üyeden oluşur” şeklinde değiştirilmesini, 4'üncü fıkrasında bulunan "Bakan tarafından seçilen” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                             Gökan Zeybek                                         Turan Aydoğan                                               Orhan Sümer

                                  İstanbul                                                     İstanbul                                                            Adana

                           Süleyman Bülbül                                         Hasan Baltacı                                                 Ayhan Barut

                                    Aydın                                                   Kastamonu                                                         Adana

                                Ali Öztunç                                                                                                                  Mahmut Tanal

                            Kahramanmaraş                                                                                                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılmadı.

Söz talebi var ama birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.19

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

Bir önceki oturumda teklifin 3’üncü maddesi üzerinde okuttuğum ve Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ali Öztunç konuşacaktır.

Buyurun Sayın Öztunç. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, sizi de saygıyla selamlıyorum.

Evet, turizmimiz gelişsin, kalkınsın, büyüsün, güzel, tamam ama biraz da elimizdekilerin kıymetini bilelim; havamızın, doğamızın kıymetini bilelim, elimizde ne varsa onu değerlendirelim, öyle değil mi? (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, size iki ilçeden bahsedeceğim: Afşin, Elbistan. Afşin ve Elbistan denince akla termik santral geliyor. Afşin 70 bin nüfuslu, Elbistan 150 bin nüfuslu, 220 bin nüfus var bu iki ilçede ama maalesef bu iki ilçede ciddi bir hava kirliliği var; sebebi de Afşin-Elbistan termik santrali. İki ünitesi var; A ve B üniteleri. A ünitesi yıllar önce yapıldı, eski bir teknoloji, filtreleme yok. Bunda AK PARTİ’nin günahı da yok, yıllar önce yapılmış ama bugün o ünitenin çalışmasında AK PARTİ’nin günahı var. “Niye?” derseniz, burası özelleştirildi, özelleştirildikten sonra özelleştirilirken verilen firmaya dendi ki: “Filtreleme yapacaksınız, filtre olacak, ona göre çalıştıracaksın.” Ama filtre miltre yok, bu firma çalıştırıyor.

İnanın bana, sabahları insanların tepesine kül yağıyor. Zehir saçıyorlar. İnsanlar burada ölüyorlar. Ciddi bir çevre katliamı var. Bakın, 200 milyon ton karbondioksit salınmış otuz yılda. 2,7 milyon uçucu kül, 270 bin civarında kükürt içeriği zehir olarak çevreye verilmiş ve o verimli Elbistan ovası tahrip edilmiş durumda.

Yirmi yıllığına verildi bu şirkete, saatte 280 ton kül atıyor bu santral. Yazıktır. Bakın, bu sadece bizim sorunumuz değil. Bu, iktidarın da sorunu, MHP’nin de, HDP’nin de, İYİ PARTİ’nin de, hepimizin sorunu. Orada yaşayan insanlar bu sıkıntıyı yaşıyorlar ve gerçekten de kanser hastalığı çok artmış durumda. Geçtiğimiz yıl 17 bin erken ölüm teşhisini Greenpeace koydu arkadaşlar, 17 bin erken ölüm teşhisi kondu.

Bakın, değerli milletvekilleri, seçimlerden önce Sayın Berat Albayrak Elbistan’a geldi. Sayın Bakan Elbistan’da şu açıklamayı yaptı: “2019 yılına kadar bu eski santrallerin de tamamının son çevre kriterlerine dayalı filtreleme sistemlerini bitireceğiz. Bununla ilgili bütün firmalarla bire bir konuştuk. Eğer bitiremezlerse külahları değişeceğiz.” dedi. Yok, bitmedi, külahlar değişmedi ama bakanlıklar değişiyor, belli. O zaman Enerji Bakanıydı Berat Bey, şimdi Maliye Bakanı oldu. (CHP sıralarından alkışlar)

Devam ediyor, bakın burası çok önemli, burası çok önemli. Diyor ki: “Koyduğumuz kriterler yeni santrallerin hepsinde böyle olacak, eğer değişmezse o santrallerle yolumuzu ayırırız.” Maalesef Afşin-Elbistan termik santralinde ölüm var, insanlar perişan ediliyorlar.

Seçim bölgem Kahramanmaraş’ta Tekir diye bir beldemiz var, eskiden beldeydi, mahalle oldu burası. Buranın 3.500-4.000 civarında nüfusu var. Son seçimlerde Tekir Mahallesi’ndeki oy: CHP 346, AK PARTİ 1.940. Ciddi bir oy almışsınız, cidden ezici bir oyunuz var.

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) – Teşekkür ederiz.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Teşekkür ediyorsunuz da artık onlar size teşekkür etmeyecek, niye biliyor musunuz? PTT’yi kapattınız ya, tek bir PTT vardı, kapatılıyor. Yaşlı amcalar, emekliler oradan maaşını alıyorlardı, su parasını, elektrik parasını buraya yatırıyorlardı. Ben sayın grup başkan vekilinden rica ediyorum, Tekir Mahallesi’nde PTT’nin kapatılmasına ilişkin lütfen devreye girin, yapmayın, orada yaşayan insanlarımıza bu zulmü yapmayın. Kahramanmaraş’ı sevmediğinizi biliyoruz, Kahramanmaraş size oy veriyor ama siz Kahramanmaraş’ı sevmiyorsunuz maalesef. Yollar deseniz perişan, yollara bakıyoruz, köy yolları dağılmış durumda. Narlı beldesi vardı, inanır mısınız bana, Narlı beldesine araba girse sanayiye gitmek zorunda, her taraf çukur çünkü. Tilkiler köyü var, bakın, Tilkiler köyünde, Beyyurdu’nda bu çağda elektrik yok, su yok. “Hayaldi gerçek oldu, AK PARTİ yaparsa böyle yapar.” 2019’da bir beldede, bir köyde, bir mahallede su yok, elektrik yok. [CHP sıralarından alkışlar(!)] Yazıktır! Musolar köyü, Sakarkaya, Sokumilyanlı, Karaağaç köylerinin yolu yok, yolu yolu. Vicdan ya! Size oy veren köylere, size oy veren insanlara yol yapmıyorsunuz, size oy veren insanların tepesine kül yağdırıyorsunuz; yazıktır, günahtır! Elbistan-Göksun yolunu yirmi yıldır, yirmi beş yıldır yapacaksınız, hey babam, bitmiyor bir türlü. Elbistan-Göksun yolu 60 kilometre ya, o kadar yol yaptınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözlerinizi alayım.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Peki Sayın Başkanım.

Niye Elbistan-Göksun karayolunu yapmıyorsunuz?

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) – Yaparız, yaparız.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Yaparsınız da, yirmi yıl geçti, döneminiz bitti, düşüşe geçtiniz, gidiyorsunuz, bitti artık, son bir iki yıl. Erken seçim de olacak belli ki yani olur. Bir iki yıl, ondan sonra bu kürsüleri görme şansınız yok, bu koltuklara oturamazsınız, şurada oturursunuz, İYİ PARTİ’nin sırası var ya, siz orada oturursunuz, inşallah biz de orada oturacağız.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından işletilenler hariç olmak üzere havalimanı ve terminal işletmelerini temsilen her üç yılda bir aralarında sırayla görevlendirecekleri bir kişi,” ibaresinin "Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından işletilenler hariç olmak üzere havalimanı ve terminal işletmelerini temsilen en yüksek cirosu olan ilk iki işletme arasından her üç yılda bir sırayla görevlendirecekleri bir kişi,” şeklinde; "Ege Bölgesinden bir üye, Karadeniz ve İç Anadolu Bölgelerinden bir üye, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden bir üye” ibaresinin "Ege, Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden birer üye” şeklinde; "yedi kişi” ibaresinin "dokuz kişi” şeklinde; "onüç” ibaresinin "onbeş” şeklinde; beşinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "Başkanı” ibarelerinin "temsilcisi” şeklinde, "başkanlarından” ibaresinin "temsilcilerinden” şeklinde değiştirilmesini ve fıkraya "Ajansın Danışma Kurulunun doğal üyesidir.” ibaresinden önce gelmek üzere "ve Türkiye Belediyeler Birliği temsilcisi” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                  Muhammet Emin Akbaşoğlu                         Mehmet Doğan Kubat                                             Yasin Uğur

                                   Çankırı                                                     İstanbul                                                           Burdur

                       Hacı Bayram Türkoğlu                                   Abdullah Güler                                                  Recep Özel

                                    Hatay                                                      İstanbul                                                            Isparta

                            Ziya Altunyaldız                                                                                          Muhammed Levent Bülbül

                                   Konya                                                                                                                             Sakarya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ (Aydın) – Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının Yönetim Kurulunda, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından işletilenler hariç olmak üzere havalimanı ve terminal işletmelerinin ciro büyüklüğüne göre ve iki işletme tarafından dönüşümlü olarak temsilinin sağlanması; Ege, Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden 1’er üyeyle temsil edilecek şekilde Yönetim Kurulunun üye sayısının 15’e çıkarılması; Ajansın Danışma Kurulunda turizm sektörünü temsil edecek olan meslek kuruluşlarının, sadece başkanları tarafından değil, görevlendirecekleri temsilciler tarafından da temsil edilmeleri ve ayrıca, Ajansın Danışma Kuruluna, Türkiye Belediyeler Birliği temsilcisinin de üye olmasının sağlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin Kanun Teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Necdet İpekyüz                                            Nuran İmir                               Tulay Hatımoğulları Oruç

                                   Batman                                                      Şırnak                                                             Adana

                              Kemal Bülbül                                                                                                                     Oya Ersoy

                                   Antalya                                                                                                                            İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ (Aydın) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Hatımoğulları Oruç, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce HDP’li bir hatibin yapmış olduğu konuşma üzerine AKP Grup Başkan Vekili söz alarak İdlib’de Heyet Tahrir el-Şam’dan TRT’nin kadrolarının ödül almasının kişisel olduğunu, bireysel olduğunu ifade etti. Bunun, bu kadar masum olmadığını, Türkiye’nin İdlib siyasetinin ve bu iktidarın bu örgütlerle kurmuş olduğu bağların göstergesi olduğunu biz bir kez daha buradan ifade etmek istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi sundunuz buraya ama bu kanun teklifinin buraya neden geldiğine dair, bu teklifi sunan iktidar partisi anlamlı bir açıklama yapmış değildir. Ama biz biliyoruz çünkü AKP iktidara geldiği günden bugüne kadar inşaat sektörüne yaptığı yatırımlarla, sahte ekonomik büyüme açıklamalarıyla, iktisatçıların “Bu büyümeler sahici değildir, hormonludur.” gibi uyarılarına hiçbir biçimde itibar etmeden yapmış oldukları bu yatırımlarla Türkiye’yi uçurumun dibine getirmişlerdir ve şimdi de elbette farklı sektörlerde arayışlara gidilmiştir, savunma ve enerji alanlarında olduğu gibi. Elbette turizm bu sektörlerden gözlerine yeni kestirmiş olduklarından bir tanesidir.

Elbette turizmin gelişmesi, geliştirilmesi bizlerin de destekleyeceği bir şeydir çünkü bir yandan ülke ekonomisine sunacağı katkı, öte yandan kendi ülkemizi tanıtmak, Türkiye’nin güzelliklerini, kültürel zenginliklerini tanıtabilmek bizim için de anlamlıdır. Ancak gelen bu teklifte bunun hedeflenmediği, bu reçetenin asla ve asla buna, bu hastalığa çare olmayacağını belirtmek isteriz.

Evet, şimdi bu teklifte… Bizler turizmi burada geliştirmek istiyor isek bir kere bu ülkeyi güvenilir bir ülke hâline getirmek lazım. Bir turist, özellikle Avrupalı turistler Türkiye’ye ya da herhangi bir Orta Doğu ülkesine geldikleri zaman güvenilirlik ölçüsünü ortaya koyarlar. Bakın Suruç, Gar, Antep, Reyhanlı katliamları yaşandığı zaman değil bu ülkeye bir turist Ayşe teyze, Ali amca bakkala gidip ekmek bile almaya çekindi, siz hangi turizmi geliştirmekten bahsediyorsunuz. Daha dün bu süreçlerin geçtiğini zannettiğimiz bir anda Reyhanlı’da tekrar patlama ve peşi sıra bu ülkede ne idiği belirsiz, tanımsız ama iktidarın önünü açtığı siyasetin yarattığı güvensizlik ortamında turizmi geliştiremeyeceğinizi bir kez daha söylemek isteriz.

Yine dün, bu kanun teklifi tartışılırken Kürt kökenlilik üzerine yürütülen tartışma yine turizmi geliştiremeyeceğimizin bir göstergesidir. Bu coğrafya, Anadolu ve Mezopotamya toprakları kültürel zenginlikler bakımından bütün dünyaya örnektir. Siz kültür turizmini geliştirirken bugün bu ülkenin Türk’üyle Kürt’üyle, Arap’ıyla Ermeni’siyle bütün farklılıklarını yansıtmak gibi bir göreve sahip olmayacaksanız, bu ayrıştırıcı yatırımlarınızı bile etnik kökene ve mezhepsel bölgelere bu ülkeyi sizler ayırarak yapıyorsanız, asla ve asla bunu geliştiremezsiniz.

Yine buna ek olarak, yerel yönetimler meselesine gelmek istiyorum. AKP’li olmayan belediyeleri çalıştırmama konusundaki ısrarınız devam ettiği sürece siz bu ülkenin kalkınmasına değil, batmasına sebep olursunuz. Aynı biçimde bu ülkenin turizmini geliştirecekseniz; Karadeniz’in güzelim ormanlarını talan etmeyeceksiniz; HES’lere, RES’lere kapı açmayacaksınız; Hasankeyf’te, Adana Yumurtalık’ta termik santral yapmayacaksınız.

Yine şu soruyu sormak istiyoruz: Turizm Bakanlığı dururken -bu kadar birikime sahipken, binlerce çalışana sahipken- siz neden bir ajansa ihtiyaç duyarsanız? Bu işi ajans yapacaksa, bu ülkeyi şirket gibi ajanslar yönetecekse bakanlıklar kendini lağvetsin ve tıpkı Osmanlı dönemindeki gibi Divan-ı Hümayun’u kurun, bir kişiye bağlayın. Zaten 4’üncü maddede bunu kastetmişsiniz ve demişsiniz ki… Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin dayatmış olduğu yönetim biçimine göre turizmle ilgili bile bir karar almaya kalkıştığınızda Cumhurbaşkanına sonsuz yetki tanımak istiyorsunuz. Şunu bilin ki: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi çürümüş bir sistemdir, bir sene içinde her yeri püskül püskül dökülmüş durumdadır. Turizme bile el atmak isteyen bir Cumhurbaşkanı varsa, bilirkişisine ve kendi bakanına güvenmeyen bir Cumhurbaşkanı varsa, bu ülkeyi hiçbir biçimde yönetemedikleri anlamına gelmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Oruç, tamamlayınız sözlerinizi.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Dolayısıyla, bizler bu kanun teklifinin tamamına karşı olduğumuzu bir kez daha söylemek isteriz.

Bugün eğer demokrasinin, hukukun ve bilirkişilerin… Bu ülkede gerçekten kuvvetler ayrılığı ortada olmadığı sürece, her şeyi bir adamın inisiyatifine bıraktığımız sürece asla ve asla bu ülke yönetilemez. Türkiye bir kişinin veya etrafındaki zümrenin malı değildir.

Şunu da bilmenizi isteriz: Bu dünya ne sizlere ne zümrenize kalmadı çünkü böylesi bencillik, böylesi tek adamlık, böylesi merkeziyetçilik vatandaşlara zulümden öte hiçbir şey getiremez, bu ülke ekonomisini batırmaktan öteye gidemez.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi'nin 4’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"d) Bakanlık tarafından desteklenmesi uygun ve gerekli görülen ve Ajansın faaliyetlerine giren alanlarda yurt içinden yatırımcıların ülkemize yatırım yapmaları için gerekli faaliyetleri yürütür, sadece turizm yatırımları yapmak amacıyla kurulan şirketlere Danışma Kurulunun görüşü, Yönetim Kurulunun kararı ve İcra Kurulunun onayı ile toplam yatırım maliyetinin yüzde beşini geçmemek kaydı ile iştirak etmek suretiyle bu yatırımlara destek ve kaynak sağlar.

                   Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Ayhan Erel                                                  Hasan Subaşı

                                    Adana                                                     Aksaray                                                           Antalya

                         İmam Hüseyin Filiz                                                                                                           Orhan Çakırlar

                                 Gaziantep                                                                                                                           Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Subaşı, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi için söz almış bulunuyorum partim adına.

Antalya’da yaşayan bir kişi olarak Antalya her yıl artan oranda turist çekiyor -bu yıl zannediyorum 15 milyonu bulduğu söylenmekte- her yıl neredeyse 1 milyon civarında turist artışına sahne olmakta. Ayrıca bütün Türkiye'ye baktığımız zaman, geçen yıl Avrupa’nın en çok turist alan ülkesi durumundayız. Yani tanıtımın yanında zannediyorum, incelediğimiz zaman, turizmin çok önemli sorunları var; başta yapısal sorunları var, altyapı sorunları var ve milyonlarca gelen turist Avrupa’da bin dolar civarında para bırakırken bizde neredeyse 600-700 dolara düştüğünü biliyoruz.

Sayın Bakanın, Sayın Ersoy’un Antalyalı olmasıyla tabii ki gurur duyuyoruz. Turizmden anlayan bir iş insanıdır. Antalya’da turizmcilerle ilk toplantısında, dikkatimi çekmişti, borsa dâhil, Ticaret Borsası dâhil bütün sivil toplum örgütleriyle toplantı yapmıştı ve olumlu karşılamıştık ama Antalya’nın en büyük örgütü olan esnaf birliklerini bu toplantıya davet etmediğini öğrendim ve belediyeler de yoktu.

Değerli milletvekilleri, turizmin en çok yükünü çeken sorunlu kesimi en büyük kesimi olan, en kalabalık sivil toplum örgütü olan esnaf kesimidir ki Antalya’ya 15 milyon turist gelirken şehir merkezini gezdiğiniz zaman şehir esnafının çoğunun siftah yapmadan dükkanını kapattığını görürsünüz. Ayrıca, belediyeler de turizmin en çok altyapı yükünü çekerken turizm pastasından pay almayan ayrı bir sektördür. Ayrıca, turizmle iç içe olması gereken, turizmle en barışık olması gereken kesim de esnaflar ile belediyelerdir ama ne geçenlerde üzerinde durduğumuz, kanunlaştırdığımız Turizmi Teşvik Yasası’nda ne de bu yasada ne belediyelere ne de esnaf örgütlerine yer verilmediğini görüyoruz. En azından bunda geçen danışma kurullarında hem esnaf örgütlerine yer verilmeli hem de yönetim kurullarında turizm belediyelerine yer verilmeli ya da diğer önergelerle olduğu gibi, Belediyeler Birliğinin önerisiyle bir turizm belediyesinin bu örgütlenme biçiminin içinde olması gerekir.

Diğer taraftan, turizm tesislerinden ve yeme içme ünitelerinden, Bakanlık onaylı eğlence ve yeme içme birimlerinden yüzde 1 civarında pay toplanması düşünülmektedir. Cirodan yüzde 1 pay demek… Binlerce tesisten -ki bunların içinde zarar edenler de var- üçte 1’inin zarar ettiğini, üçte 1’inin az kazandığını, üçte 1’inin de çok kazandığını düşünelim, aynı miktarda pay alıyoruz. Bu ne vergi adaletiyle ne hukukla ne eşitlikle ne Anayasa’yla, hiçbir hukuk kuralıyla bağdaşmaz, hangi yargı sistemine başvursanız da zaten bu kanun reddolur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım Sayın Subaşı.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Zarar eden kurumlardan ciro üzerinden yüzde 1 almanın vicdanda da adalette de karşılığını bulamazsınız, böyle bir payı da toplayamazsınız.

Ayrıca, 4’üncü maddede geçen bağış almak, gerçekten birçok istismarlara, suistimale yol açacağı gibi turizm tesislerine, yatırımlarına pay aktarmanın da bir anlamı yoktur çünkü Türkiye’deki turizmin yapısal sorunları nedir, asıl sorunlar nedir incelemeden, para toplayarak, bazı turizm yatırımlarına bu parayı işaret edildiği şekilde aktararak turizmin tanıtımını da yapamazsınız, turizme katkı da sağlayamazsınız.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, saygılar sunuyorum efendim. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesin (d) bendinde "Bakanlık tarafından desteklenmesi uygun ve gerekli görülen ve Ajansın faaliyetlerine giren alanlarda yurt içinden ve yurt dışından yatırımcıların ülkemize yatırım yapmaları için gerekli faaliyetleri yürütür” ibaresinden sonrasının çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                             Gökan Zeybek                                           Hasan Baltacı                                             Turan Aydoğan

                                  İstanbul                                                  Kastamonu                                                        İstanbul

                              Ensar Aytekin                                            Orhan Sümer                                           Süleyman Bülbül

                                  Balıkesir                                                     Adana                                                             Aydın

                             Mahmut Tanal                                                                                                                  Ayhan Barut

                                  İstanbul                                                                                                                             Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Aytekin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ENSAR AYTEKİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 4’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, getirilen teklif üzerine yapılan düzenleme bir turizm ajansının kurulmasını öngörüyor ama bu ajansın yerel iş birliği ağlarında devlet yönetimi, valiliği ve belediyeleri sürecin dışına itmiştir. Bu yönüyle kurullarına bakarsak aslında bir “patronlar kulübü” öneriliyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Ege Bölgesi, Muğla’dan başlayıp Çanakkale’ye uzanan, içeride ise Afyon’a kadar dayanan büyük bir coğrafya; hem otel sayısı hem turist sayısı hem de turizm çeşitliliği çok yüksek. Buna rağmen, getirilen teklifte yönetim kurulunda 1 kişiyle temsil edilmesi, bu kurulun bölge gerçeklerini göze almadan masa başında oluşturulduğunu gösteriyor.

Ben bu kanunu Balıkesir özelinde değerlendirmek istiyorum. Balıkesir, kuzeyinde Marmara Denizi, güneyinde Ege Denizi’yle çevrili geniş bir coğrafyadır. Erdek, sahillerinde görülen fiyort tipi kıyılar ve genel olarak Kapıdağ Yarımadası ve sahil hattı birçok açıdan turizme katkı sunacak bir vizyon şehridir. Yine “Körfez bölgesi” diye adlandırılan ve Ayvalık’tan Edremit Altınoluk’a kadar uzanan alanda, hem deniz turizmi hem termal turizm hem de doğa turizmi yapılabilmektedir. Bu iki bölgenin de yıllık turist miktarı ciddi sayıda yüksektir.

Bununla birlikte sadece iç turizme açılmış ve orta gelirli vatandaşlarımız için bir tatil mekânı olarak ele alınan bu iki bölge birçok konuda sıkıntılar yaşamaktadır. Yazın milyonları aşan nüfusuyla Körfez bölümünde hastane altyapısı yetersizdir. Hastanelerde örneğin kalp damar doktoru yoktur. Aynı şekilde ciddi bir kanalizasyon problemi yazın artan nüfusa bağlı olarak yükselmektedir. Arıtmanın yetersiz oluşu yine bu sorunu büyütmektedir. Benzer şekilde, Edremit’te yer alan Koca Seyit Havaalanı’nda uçuş sayısı yetersiz, var olan uçuşların biletleme fiyatları da ciddi şekilde yüksektir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Kazdağları Türkiye'nin en önemli oksijen rezerv alanıdır. Buna rağmen, tatil için gelen vatandaşlar genellikle kıyı şeridini tercih etmektedir. Oysaki Avrupa’da Alplerde var olan oksijen kliniklerinden çok daha büyük ve çevreyle dost tesislerin kurulabilmesi mümkündür. Bu teklifin genel olarak sermaye sahiplerinin isteği doğrultusunda hazırlandığı da buradan anlaşılmaktadır.

Arkeolojik kent mirasında da önemli yer tutan Balıkesir’de kültür turizmi nedense bu kanunda hiç ifade edilmemiştir. Avrupa’nın ve Ege’nin ortak tarih kültürü olan ve Edremit ilçe sınırlarında yer alan Antandros antik yerleşiminin ören yeri yapılmasına dair girişimler ne yazık ki sonuçsuz kalmıştır. Vakıflar müdürlüğünün alanına giren parsellerde kamulaştırma yapılamaması kararı yüzünden Antandros, ören yeri yapılamamıştır. Çıkarılan KHK’yle vakıflar müdürlüğü kendi mülkiyetindeki birçok yeri Kültür Bakanlığına devretmiş olmasına rağmen belli ki bir mevzuat çatışması yüzünden Antandros hâlen statü elde edememiştir. En azından bu mevzuat çatışmasının giderilmesi ve Antandros’un ören yeri olarak ilan edilmesini beklemekteyiz.

Sonuç olarak, belli ki paraya ihtiyaç vardır. 4’üncü maddede yer alan ajans faaliyetleriyle ilgili olarak “yurt içinde ve yurt dışında hibe alabilir” hükmü de sorunludur. Yurt dışından ulusal turizm politikası için ne hibe alınabilir? Karadeniz yaylalarında sayısı her geçen yıl katlanan Arap turistler göz önüne alındığında sırf para bulmak için Katar şeyhlerine ve oksijen rezervi yüksek olan Kaz Dağları’nda maden şirketlerine peşkeş çekilen araziler anlaşılan o ki beylere yetmemiştir. (CHP sıralarından alkışlar) “Hibe” adı altında özellikle Katarlıları Türkiye’ye çekmek ve yatırım yapmaya karar verdikleri anda yukarıda belirttiğim 4’üncü maddenin (d) bendi çerçevesinde icra kurulunu devreye sokmak sırf dolar gelsin diye memleketi yabancıların hizmetine sunmaktır.

6’ncı maddede öngörülen düzen tam anlamıyla bir sömürü düzenidir. Balıkesir gibi sezonun kısa olduğu bir coğrafyada işletmelerden alınması düşünülen yüksek pay turizmciyi bir nevi haraca bağlayacaktır.

Değerli arkadaşlar, bugün 10 Temmuz. Bugün Gezi Parkı olaylarında, Eskişehir’de sokak arasında katledilen canımız Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünün yıl dönümü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aytekin, son cümlelerinizi alayım.

ENSAR AYTEKİN (Devamla) - Öldüresiye döven polisi, çelme atan esnafı, “Tedavi etmem.” diyen doktoru ve “Emri ben verdim.” diyeni unutmadık, unutmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar) Siz de şunu unutmayın: Yeryüzünde bu çocuklarımızın adını anan son kişi ölene kadar gezi ruhu yaşayacaktır. Buradan Gezi şehitlerini ve Ali İsmail’i saygıyla selamlıyor, yâd ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 4’üncü maddesi (1)’inci fıkrasının (a) bendinde yer alan “yürütür” ifadesinin “sürdürür” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                             İsmail Özdemir                                            Cemal Çetin                                    Metin Nurullah Sazak

                                   Kayseri                                                     İstanbul                                                          Eskişehir

                        Tamer Osmanağaoğlu                                                                                           Mehmet Celal Fendoğlu

                                     İzmir                                                                                                                              Malatya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Özdemir, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan seçim bölgem Kayseri altı bin yıllık tarihiyle ve eşsiz coğrafyasıyla hem yaz hem de kış aylarında sıkça ziyaret edilen kentlerden biridir. Türkiye'nin kültür, sanat, bilim, ticaret, sanayi ve turizm merkezlerinden biri olan Kayseri tarihin en eski zamanlarından beri her dönemde önemini korumuştur. Selçukluların Anadolu’ya girişinin ardından şehri almalarıyla birlikte Kayseri’ye Türk mührü kesin olarak vurulmuş, zaman zaman Türk beyliklerine başkentlik yapmış ve bu önemi günümüze kadar da süregelmiştir. Böylesine zengin bir tarihî ve kültürel mirasa sahip Kayseri’mizin turizm konusunda bazı talep ve sıkıntıları mevcuttur. Bu sebeple Meclisimizin ve ilgili icra organlarımızın dikkatini bazı konulara çekmek istiyorum.

Türkiye turizminin önemli bir merkezi olan Kapadokya bölgesinin Kayseri’ye olan yakınlığı, şehrimizin havaalanının turistlerce tercih edilmesine sebebiyet vermektedir. Bu durum da Kayseri’nin turizm açısından sanılandan çok daha büyük bir öneme sahip olduğunun kanıtıdır. Gelen ve giden yolcuların daha rahat giriş ve çıkış işlemlerini yapabilmesi ve daha konforlu bir şekilde havaalanını kullanabilmeleri bakımından bazı çalışmaları içeren Erkilet Havaalanı’nın genişletilmesi projesi üzülerek ifade etmek isterim ki şimdiye kadar gerçekleşmemiştir.

Yine, Antalya’yı Konya ve Kapadokya bölgesiyle Kayseri’ye bağlayacak Antalya-Konya-Aksaray-Nevşehir-Kayseri Hızlı Tren Projesi’nin 2020 yılında tamamlanmasının planlandığı ifade edilmektedir. Bahse konu olan projenin Kayseri, Nevşehir, Aksaray, Konya, Antalya illeri arasında turizmin yaygınlaşmasına sağlayacağı katkı hiç şüphe yok ki büyük olacaktır. Temennimiz, bu ulaşım projesine özel önem verilip gecikme olmaksızın bitirilmesidir. Dikkat edilirse ve neresinden bakılırsa bakılsın, turizm alanında Kayseri ve Kapadokya’nın bulunduğu Nevşehir ilimizin birbiriyle tabii bir bağlantısı vardır. Bu kapsamda iki ilimizin turizm potansiyelinin beraberce değerlendirilmesinde büyük fayda bulunuyor.

Bununla birlikte, inanç turizmi açısından Kapadokya’nın giriş bölgesi ve aynı zamanda kapısı konumundaki Yeşilhisar ilçemizde bulunan Saint George kalıntılarının canlandırılması ve yörenin turizme kazandırılmasıyla ilgili Kayseri Valiliğimiz yoğun bir gayret içerisindedir. Burada var olan pazar farklı ülkelerden yüz milyonlarca yabancı turisti kapsamaktadır. Bakanlığımızdan beklentimiz Yeşilhisar ve çevresinde ev pansiyonculuğunun desteklenmesidir, böylelikle kırsal kalkınmaya da katkı sağlanabilecektir.

Diğer yandan, ülkemizin en yüksek dağları arasında bulunan Erciyes hem dağcılık hem de kayak yapmak isteyenler için oldukça güzel fırsatlar sunmaktadır. Kayseri Erciyes Kış Sporları Turizm Merkezinde bulunan konaklama imkânlarının ve dolayısıyla yatak kapasitesinin artırılmasına ve Erciyes Dağı’nın sadece dağcılık ve kış sporları için değil, kongre turizmine katkı sunması kapsamında da değerlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.

Dünyanın en yüksek ikinci şelalesi konumunda olan Yahyalı ilçemizde bulunan Kapuzbaşı Şelalesi’nin tanıtımının yapılması büyük önem taşımaktadır. Etkin bir formatla her yıl tekrarlanacak uluslararası bir festivalle hem Kapadokya gibi görsel ve kültürel hem de Sultan Sazlığı Kuş Cenneti ve Aladağlar Millî Parkı gibi doğal zenginliklerin Erciyes Kış Sporları Turizm Merkeziyle entegre olmalarını sağlayarak bölgeye özgü doğa ve kültür turizminin önünün açılması sağlanabilecektir.

Zengin turizm olanaklarına sahip olan Kayseri’nin durumu dikkate alındığında hâlihazırda uygulama aşamasına geçmiş bulunan Ankara-Niğde Otoyolu Projesi’ne Kayseri’mizin de dâhil edilmesinin ülkemiz turizmine sağlayacağı katkılar da büyük olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak, iç hat uçuşlarında Kayseri için Türk Hava Yollarıyla beraber diğer özel hava yolu şirketlerinin yolculara çıkardığı bilet fiyatları, örneğin İstanbul-Kayseri hattıyla mukayese edildiğinde, Kayseri’den uçuş mesafesiyle daha uzak olan iller için belirlenen bilet fiyatlarından dahi fazladır. Bu durum, hiç şüphe yok ki şehrimizin başta ticari faaliyetleri olmak üzere turizm ve diğer bazı alanlarını da olumsuz etkilemekte, Kayserili hemşehrilerimiz hava yolu taşımacılığında diğer illerle kıyaslandığında daha pahalı yolculuk yapmaktadır. Bilet fiyatlarının makul bir seviyeye çekilmesi Kayserili hemşehrilerimizin beklentisidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdemir, tamamlayın lütfen.

İSMAİL ÖZDEMİR (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Dahası, yolcu sayısı ve uçaklardaki doluluk oranı dikkate alındığında Kayseri’ye yapılacak uçuşlar için ek seferler konulması bizlerin makul bir talebidir. Bu durum, hiç kuşku yok ki Kayseri’mizin turizm ve ticaret potansiyelinin artmasına katkı sağlayacaktır diyor, bu vesileyle sözlerime son verirken Gazi Meclisimizi bir kez daha selamlıyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin madde metninden çıkarılmasını ve diğer bendin buna göre teselsül ettirilmesini ve üçüncü fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                  Muhammet Emin Akbaşoğlu                      Muhammed Levent Bülbül                                 Ziya Altunyaldız

                                   Çankırı                                                     Sakarya                                                            Konya

                             Abdullah Güler                                          Cemil Yaman                                                 İsmail Tamer

                                  İstanbul                                                     Kocaeli                                                           Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Söz talebi yoktur.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde yapılan değişiklik doğrultusunda, Türkiye Tanıtım ve Geliştirme Ajansının sadece tanıtıma yönelik faaliyetleri yürütmesine ve yatırımlara iştirak etmemesine yönelik düzenleme yapılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde yer alan “a) Genel Bütçeden Aktarılan Tutarlardan” bendinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                              Kemal Bülbül                                             Ebrü Günay                                              Necdet İpekyüz

                                   Antalya                                                     Mardin                                                           Batman

                               Zeynel Özen                                        Meral Danış Beştaş                                                Nuran İmir

                                  İstanbul                                                        Siirt                                                               Şırnak

                                                                                      Tulay Hatımoğulları Oruç

                                                                                                     Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın İpekyüz’ün.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında Mecliste bugün, 10 Temmuzda gerek grubumuz adına konuşmalarda gerek birçok vekil de özellikle Ali İsmail Korkmaz üzerinde konuşmalar yaptılar fakat nereden nereye geldiğimizi unutmamamız lazım. Ben turizmle ilgili konuşmadan önce…

“90’lar” denildiğinde “faili meçhul” cinayet denildiğinde aslında failler bellidir. Bütün bu sıralarda oturanlar biliyorlar, daha önce Mecliste bu konuda birçok araştırma önergesi ve inceleme komisyonu kuruldu, çalışmalar da yürütüldü.

10 Temmuz, Diyarbakır’da 1991 yılında Vedat Aydın’ın cenaze töreninde, Mardinkapı denilen bölgede, Hevsel Bahçeleri’ne yakın bölgede insanların taranmasıdır aynı zamanda. 5 Temmuzda evinden alınmıştı, 7 Temmuzda Maden’e yakın bir yerde cenazesi bulundu işkence edilmiş bir hâlde, 5 bin araçtan fazla bir konvoyla Diyarbakır’a getirildi; oradaki törende bu olay yaşandı.

JİTEM ve itirafçılar çeşitli söylemlerde bulundu, gazetelere düştü; hiçbir hesap sorulmadı. Bunu niçin söylüyorum? Hesap sormadığımız, peşine düşmediğimiz her şeyin aslında tekrarına neden oluyoruz ve ne oldu? 10 Temmuz, Ali İsmail Korkmaz, göz göre göre, sistematik bir şekilde tekrarı oldu. O gün ona karşı çıkmış olsaydık belki bunlar tekrarlanmayabilirdi.

Şimdi, turizmle ilgili, 5’inci maddeyle ilgili, bütçesiyle ilgili bir düzenleme yapılmış. Evet, ajans kuruluyor, ajans tanıtım amacıyla kuruluyor, ihtiyaç için kuruluyor ama siz şimdi Kültür Bakanlığının, Turizm Bakanlığının web sayfasını açsanız aslında orada Tanıtma Genel Müdürlüğünün bu amaç için yaptığı çalışmaların hepsi özetleniyor.

Bakın, arkadaşlar, kaynak yaratmak için, kaynağı daha sağlam oluşturmak için ve hızlı davranmak için böyle bir ajansa ihtiyaç duyuluyor ve bütçesini oluştururken nelere dikkat edilmiş? Denmiş ki: Bir, genel bütçeden –tekrar genel bütçeden pay alacak- bir ajans kuruluyor, “bağış” demiş, bağış ve yardımlardan. Biz Türkiye’de aslında son dönemde kamuda bağışın ne demek olduğunu biliyoruz, birçok yerde bağışın ne anlama geldiğini biliyoruz. Onunla da yetinmiyor, iştirak ettiği şirketlerin faaliyetlerinden gelir dile getiriliyor. Bir de ajansın faaliyetlerinden olabilecek kârdan söz ediliyor. Bununla beraber, yüzde 70’i tanıtıma düşünülüyor, yüzde 30’u diğer faaliyetlere.

Şimdi, bütün bunlar ele alınırken, genellikle üzerinde konuşulurken, turizmle ilgili bir düzenleme yapılırken nedense birçoğumuzun aklına kıyı geliyor, kıyı şeridi geliyor, turistik tesisler geliyor. Gerekçesi de yazılırken aslında “bölgeler arası eşitsizliğin giderilmesi” denilmiş fakat gerek icra kurulunun oluşturulmasında gerek yönetim kurulunun oluşturulmasında, bir, sivil toplum örgütleri yeterince yok, zaten görüş alınmamış. İki, yerel yönetimler yok. Üç, bölgeler arası eşitsizliği giderebilecek bir düzenleme yok. Yönetim kuruluna oluşturulacak direktifleri sunan icra kurulu 5 kişiden, 5 temsilciden oluşuyor, 5 temsilciden Türkiye’nin dezavantajlı ve turizm açısından çok çok zengin bölgelerinden hiç kimse yok. Ben sadece vekili olduğum Batman’ı söylesem hepinizin aklına Hasankeyf gelebilir ama ben Memikan Köprüsü’nü söyleyebilirim size, Malabadi Köprüsü’nü söyleyebilirim, Hızır Bey Camii’ni söyleyebilirim, Kozluk Kalesi’ni söyleyebilirim; Kandil Kalesi’ni, Rabat Kalesi’ni, Pertükan Kalesi’ni, Beksi Kalesi’ni söyleyebilirim. Bir yığın yer var. Benim doğduğum köy Bismil’e bağlı Salat köyünde milattan önce 5500’e ait höyük var. Diyarbakır’daki arkeoloji müzesine gitseniz bir katı ona ait ama höyük tümüyle bırakılmış. Turizm için bunlara zaman ayırmak lazım.

Bir diğeri, toplumsal barış açısından siz ortam yaratmazsanız, siz Türkiye'nin iç turizmini geliştirmezseniz insanlar birbirinden uzaklaşır. Normalde biz bölgeler arası eşitsizlikte özendirmemiz gerekirken, teşvik etmemiz gerekirken tümüyle kıyıya, tümüyle belli yerlere alan yaratmışız.

Sevgili arkadaşlar, düzenlenen tabloda da bir taraftan öyle bir hâle getirilmiş ki birçok şey denetimden yoksun bırakılıyor ve alınacak paralar tümüyle bir yetkiye bırakılıp denetimsiz, sorgusuz sualsiz bir şekle dönüştürülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın İpekyüz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Bu şekilde yapılan düzenlemelerle paranın nereye gideceğini, kime rant sağlanacağını, nasıl olacağını kimse bilemiyor ve hesap soramıyor ve bu Parlamento kendi yetkisini ortadan kaldırmış oluyor. Buna benzer oylamalarla, buna benzer çıkartılan yasalarla normalde bizim adımıza Sayıştayın yapması gereken düzenlemeler burada tümüyle çıkartılıyor ve keyfiyete bırakılıyor. Bakın, turizm alanında birçok sivil toplum örgütü var, hiçbir tanesi burada yer almadığı gibi ne icrada ne denetimde ne katkıda, hiçbirinde yok ve para onlardan kesildiği gibi tümüyle yine kendi kendilerine bir ortam yaratılacak.

Tekrar başa dönüyorum, kendi kendilerine yarattıkları ısmarlama bir sisteme dönüşüyor. Çünkü neden? Kriz var, kriz için paraya ihtiyaç var ve bir kısım insanların da gönlünü hoş etmek için kamufle etmeye ihtiyaç var. Bu ajans onun için düzenleniyor. Geri çekilmesini talep ediyoruz.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi'nin 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Ajansın gelirleri

MADDE 5- (1) Ajansın gelirleri;

a)        Genel bütçeden aktarılan tutarlardan,

b)       6 ncı maddeye göre alınacak turizm paylarından,

c)        Ajansın iştirak ettiği şirketlerin faaliyetlerinden elde edilen gelirlerden,

ç) Ajansın faaliyetlerinden elde edilen gelirlerden,

d)       Diğer gelirlerden,

oluşur.

(2)      Ajansın gelirlerinin en az yüzde yetmişi, ülke turizminin tanıtılmasına yönelik faaliyetlerin, kalan kısmı ise diğer faaliyetlerin finansmanında kullanılır.

(3)      Ajansın bütçesi, Ajansın yıllık program ve faaliyetleri dikkate alınarak İcra Kurulu tarafından bir yıllık olarak hazırlanır ve her yıl ağustos ayı sonuna kadar Yönetim Kuruluna sunulur. Yönetim Kurulu tarafından incelendikten sonra uygun bulunan Ajansın bütçesi Bakan onayı ile yürürlüğe girer. Bütçe yılı takvim yılıdır, bütçe dışı harcama yapılamaz. Yönetim Kurulu yıllara sari harcama yapmaya yetkilidir. Ajans bütçesinde cari yıl içinde harcanmayan tutarlar bir sonraki yıl bütçesine devredilir.

(4)      Ajans bütçesinin hazırlanması, uygulanması, harcamaların yapılması ve muhasebeleştirilmesine ilişkin usul ve esaslar ilgili kurumların görüşü çerçevesinde Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.”

                   Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Ayhan Erel                                                  Hasan Subaşı

                                    Adana                                                     Aksaray                                                           Antalya

                             Orhan Çakırlar                                      İmam Hüseyin Filiz                                     Tuba Vural Çokal

                                    Edirne                                                    Gaziantep                                                         Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılamadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Tuba Vural Çokal’ın.

Buyurun Sayın Çokal. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar partisi tarafından hukuka, vicdana uyup uymadığına bakılmadan sadece Meclis çoğunluklarına güvenilerek çıkarılmak istenilen bir kanun teklifiyle daha karşı karşıyayız. Bu seferki konumuz turizm.

Her şeyin en iyisini bilen, en doğrusunu düşünen pek muhterem Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerimiz televizyonlarda gördükleri “Turizmde rekorlar kırıldı. Şu kadar turist Rusya’dan geldi. Otel odaları doldu, taştı.” haberlerinin etkisinde kalarak bir kanun teklifi hazırlamışlar. “Madem otelciler bu kadar para kazandı, biz de bunlardan pay alalım.” demişler. E, bu payı da bir isim, şöyle cafcaflı bir kanun adıyla almaları gerekiyormuş: “Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi.” Ne güzel bir isim değil mi? İnsana etkili geliyor. İsim güzel, peki içerik nasıl? İçerik de tam istedikleri gibi, özetle “Madem bizim televizyon kanallarına göre oteller paraya para demiyor, biz de buradan pay alalım, kendimiz harcayalım, harcarken de hesap vermeyelim.” diyor.

Sevgili arkadaşlar, size, turizmin içinden gelen, tüm hayatı turizm bölgesinde geçen; turizmin emekçisinden, esnafından, otel işletmecisinden çalışanına kadar herkesi tanıyan bir kardeşiniz olarak buradan seslenmek istiyorum: Geçmiş altı, yedi yıl içerisinde turizmde çok büyük krizler yaşadık, ekonomik sorunlar, Rusya’yla yaşanan uçak krizi ve 15 Temmuz gecesi yaşadığımız hain darbe girişimi hep turizmi vurdu. Turizmci bu dönemi atlatmak için Nobel ödüllü ekonomistleri kıskandıracak hamleler yaptı. Neler mi yaptı? Yeri geldi, yüksek faizle borçlandı; yeri geldi, arabasını sattı, evini sattı, masraflarını karşılayamadığı için açılamayan oteller bile oldu. Bu dönemde turizmcinin başvurduğu yollardan biri ise özellikle uluslararası acentelere odaları çok ucuz fiyata satmak oldu. Neredeyse sadece masrafları karşılayacak rakamlarla her şey dâhil sistemi içinde satılan odalar ülkemizi her geçen gün ucuz turist cenneti yaptı. Para harcamayan, odalardan çıkmadan her şey dâhilin neyi var neyi yok tüketen turistlerin sayısı her geçen yıl arttıkça arttı. Uluslararası acentelere elini kaptıran otelciler ne yaptılarsa kollarını bir türlü kurtaramadı, bir önceki yılın paralarını alabilmek için yeni yılın odalarını da onlara verdi. Doğrudur, turizmimiz her geçen yıl sayısal olarak artış gösterdi ancak konaklama ücretleri ve turistlerin şehirlere yaptıkları ekonomik katkı ise gittikçe düştü. On yıl önce 4 milyon turistin işletmelere ve şehirlere sağladığı katkıyı şimdilerde 12 milyon turist maalesef ki sağlayamaz hâle geldi.

Sayın milletvekilleri, özellikle yandaş kanallarda gördüğünüz sadece gelen turist sayısını anlatan rakamlarla böyle bir kanun çıkaramayız. Otelcilerden yüzde 1 pay almaya çalışmak yerine turistlerden daha çok katkı almalıyız. Burada, şehir vergilerini konuşmalıyız, turisti otelden çıkarmanın yollarını konuşmalıyız, otellerimizi her şey dâhil girdabından çekip çıkaracak olan yolları konuşmalıyız ama biz tüm bunlar yerine, otelcilerden yüzde 1 pay alalım, para bize gelsin, ama nereye harcadığımızı kimseye söylemeyelim, hesap vermeyelim diyen bir kanun teklifini görüşüyoruz. Hazırlanan kanun teklifiyle özetle “Otelcimizden yıllık yüzde 1 pay alalım, bu payı harcaması için bir kurul kurulsun; bu icra kurulunda Bakan Bey’in seçtiği işletme temsilcileri, bakan yardımcıları ve üst düzey bürokratlar yer alsın, ayrıca bu icra kuruluna yerli ve yabancı yatırımcılara kaynak aktarma yetkisi verilsin. Bir de Sayıştay da dâhil olmak üzere hiçbir kişi ya da kurum bize soru sormasın.” diyorsunuz.

Bu kanun turizmcilere artı yük olacağı gibi kanunlarımıza da aykırıdır. Turizmcinin rızkını alıp kimseye hesap vermeyecek bir kurula vermenin açıklanabilecek bir tarafı yoktur. Gelin bu ısrarınızdan vazgeçin, turizm bölgelerimizi geliştirelim, zor durumda olan esnafımıza destek olacak projeleri hayata geçirelim. Denizlerimizi temiz tutacak yatırımları hayata geçirelim, farklı turizm pazarlarını açalım. Ama bunu turizmcilerimiz yerine turistlerden alacağımız paylarla yapalım. “Biz yaptık oldu.” olmamalı. “Meclisin isminin ruhuna uygun tavırlar nerede?” diye sormak geliyor içimden.

Buraya kadar turizmin gelişebilmesi için yapılacakları yaşadıklarımdan yola çıkarak anlatmaya çalıştım. Konuşmamın sonunda ise turizmin geleceği için yapılmaması gereken ufak birkaç hatırlatmada bulunmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çokal, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

Buyurun.

TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) – Suriyelilerin sahildeki yakışıksız görüntülerini özenle gizleyin bu tanıtımı yaparken. Kapadokya, Karadeniz yaylalarında, Akdeniz sahillerinde imar barışı fırsatçılarının ucube yapılarını sakın ha sakın tanıtıma katmayın. Belek’te tarla gibi sürülen deniz kaplumbağası yumurtlama alanlarını asla afişe etmeyin. Siyasette bizim sahillerimizi pazarlamaktan sorumlu, ticarette ise şirketi Yunan adalarına tur götüren, son derece profesyonel bir yaklaşım sergileyen Sayın Bakan Bey’in şirketinin Yunanistan turizmine katkılarını da bir sır gibi saklamayı sakın ha sakın unutmayın. Ve çok önemlisi, Okluk sarayıyla ilgili önceki ve şimdiki görüntüleri kesinlikle paylaşmayın deyip Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin (2)’nci fıkrasında “Ajansın gelirlerinin en az yüzde yetmişi,...” ibaresinin “Ajansın gelirlerinin en az yüzde doksanı,...” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                             Gökan Zeybek                                           Hasan Baltacı                                               Mahmut Tanal

                                  İstanbul                                                  Kastamonu                                                        İstanbul

                           Süleyman Bülbül                                       Turan Aydoğan                                                Ayhan Barut

                                    Aydın                                                      İstanbul                                                            Adana

                              Orhan Sümer                                                                                                Mehmet Akif Hamzaçebi

                                    Adana                                                                                                                             İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılamadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Hamzaçebi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Dün akşamki konuşmamda teklifi üç maddeyle şöyle özetlemiştim: Canımızın istediği gibi para toplayalım, canımızın istediği gibi harcayalım, kimseye de hesap vermeyelim. (CHP sıralarından alkışlar) Teklifin bu özelliği verilen bütün önergelere ve bundan sonra verilecek olan bütün AK PARTİ grup önergelerine rağmen değişmiyor, bu ruh bu teklifin esasını oluşturuyor. Bir kriz dönemi düzenlemesi de değil, bunu sakın öyle anlamayın. Kriz var, bütçeye para lazım, gelir lazım; böyle bir şey yok, para Turizm Bakanlığına lazım, bu fonu kullanacak olanlara lazım. Ama ne Sayıştay Kanunu’na tabi ne Kamu İhale Kanunu’na tabi, harcamasının hesabını hiçbir şekilde vermeyecek, ihale diye bir şey yok; parayı topla sektörden, harca. Bütçeye girmiyor para arkadaşlar, bütçenin gelir ihtiyacı nedeniyle çıkarılan bir düzenleme değil.

Değerli arkadaşlar, bir sonraki maddede turizm payı düzenlemesi var. Bu düzenleme AK PARTİ grup önerisiyle biraz iyileştirilecek olmasına rağmen Anayasa’ya aykırı bir düzenlemedir. Yüzde 1’lik turizm payı -şimdi binde 7,5’a düşüyor, bazı sektörlerde daha farklı oranlar var- hasılat üzerinden alınıyor, hasılat üzerinden. Sevgili arkadaşlar, kâr et, etme; zararın var, zararın yok; hiç bunlara bakılmıyor, hasılatın neyse onun yüzde 1’ini ya da binde 7,5’unu turizm payı olarak işletmeler ödeyecek. Anayasa’nın 73’üncü maddesi açık: “Herkes, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” Sakın “Bunun adı turizm payı, vergi değil, onunla ilgisi yok.” demeyin. Her ne nam altında olursa olsun, mükelleften kamu gücüyle alınan bütün paralar vergidir. Kaldı ki maddeye zaten yazmışsınız: “Bu maddeye ilişkin olarak çıkan ihtilaflar vergi mahkemelerinde görülür.” Bu açıkça Anayasa’ya aykırı. Size tavsiyem şu, dün akşam da söylemiştim: Bu oranı sıfıra kadar indirme konusunda Cumhurbaşkanına yetki verin, kendi tutarlılığınız açısından diyorum. Sıfıra kadar indirme konusunda yetki verin, kanuni seviyesine yükseltmeye kadar yetki verin, kriz dönemlerinde bunu Cumhurbaşkanı sıfırlasın. Sektörler iş kolları itibarıyla bu oranlar içerisinde farklı oranlar belirlemeye yetkili olsun. Bizim gerçek önerimiz bu değil aslında. Biz şehir vergisi getirin diyoruz ama bunda ısrarlıysanız bari dediğim gibi yapın, bu şekilde yapın.

Sevgili arkadaşlar, turizm sektörü, sermaye-hasıla oranı düşük bir sektördür yani çok az, düşük bir sermayeyle daha çok hasıla, daha çok katma değer yaratır. Bütün sanayi sektörünün bütün kollarıyla turizm sektörünü kıyaslayın, özelliği budur. İkinci bir özelliği daha vardır, yatırım-istihdam ilişkisinde yine daha düşük yatırımla daha fazla istihdam sağlayan bir sektördür. O nedenle, 1950 yılından bu yana Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün hükûmetleri, bütün yönetimleri turizmi teşvik etmiştir. 1950 yılında 5647 sayılı Kanun çıkmıştır, İsmet İnönü dönemi kanunudur, o hükûmet dönemidir. Adnan Menderes Hükûmeti döneminde, 1953 yılında 6086 sayılı Turizm Endüstrisini Teşvik Kanunu çıkmıştır. 1982 yılında, askerî yönetim döneminde bugün yürürlükte olan 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu çıkmıştır. Turgut Özal döneminde Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu’yla turizm yatırımları teşvik edilmiştir. Devletin muazzam bir desteği vardır ama buna rağmen, Türkiye, turizmde özellikle son dönemlerde hak ettiği yere gelememiştir. 2005 yılındaki uçak krizinden sonra turizm dibe çakılmış, bugün geldiğimiz seviyeler, on yıl önceki seviyeler bile değildir.

Değerli arkadaşlar, geçen yüzyılın sonlarından itibaren hayatımıza giren bir kavram var, “sürdürülebilirlik” kavramı. Bu kavram, ekonomik büyümeye odaklı kalkınma anlayışının değişmesine ve kalkınma sürecine sosyal ve çevresel faktörlerin de dâhil edilmesine yol açmıştır. Sürdürülebilirlik, gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğine zarar vermeden bugünün ihtiyaçlarını karşılamaktır. Çevre onun için çok önemli bir faktördür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Nitekim 2016 yılında, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, 2030 yılı için yaşanabilir şehirler ve çevreyi bütün ülkelerin önüne hedef olarak koymuştur, yaşanabilir şehir ve çevre.

Bakın, bizim en önemli turizm kentimiz İstanbul’dur ama İstanbul, uluslararası kıyaslamalarda, Mercer’ın uluslararası yaşam kalitesi ölçümlerinde sürekli olarak irtifa kaybeden bir şehirdir. 2001 yılında 140 şehir içerisinde 92’nci sırada olan İstanbul, 2019 yılı raporunda 130’uncu sıraya gerilemiştir. 2018’de 134’tü, 130’a geldi ama sanmayın ki iyileşti her şey, hayır, sadece Türk lirası değer kaybetti, o nedenle biraz İstanbul ucuzladı. Neden? Çünkü İstanbul çevreye önem vermedi, trafik yoğun, sıkışıklık; yeşil alanlar yok, güvenlik yok, eğitime ulaşım sınırlı, sağlığa ulaşım sınırlı, yaşam kalitesi aşağıda. Bu yasa bunu sağlayacak mı? Hayır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Sayın Başkan, biliyorum, bir dakika izin veriyorsunuz ama… İzin verir misiniz?

BAŞKAN – Buyurun, bağlayın sözlerinizi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Turizm Bakanıyla ilgili de bir soru sormak istiyorum. Kendisine soru önergesi verdim, aylar sonra bir cevap verdi bana. Soru önergem gazetelere geçti; onun üzerine, hemen ertesi gün cevap verdi. Sayın Bakana şunu sordum: Turizmi Teşvik Kanunu’na göre işletmelere kırk dokuz yıl süreyle irtifak hakkı veriyorsunuz veya üst hakkı kuruluyor. Daha sonra, şartlara uyulmadığı için bu irtifak haklarından iptal ettikleriniz oldu. İptal edilenlerle ilgili, o irtifak hakkı lehtarları mahkemelerde dava açtılar, davaları kaybettiler. Siz tuttunuz, Kamu Arazisinin Turizm Yatırımlarına Tahsisi Hakkında Yönetmelik’te değişiklik yaparak bunların iptali için, irtifak hakkının iptali için dava açmayıp o dava hakkından vazgeçerek hazineyi zarara uğrattınız. Şimdi Turizm Bakanı yok burada, cevap veremeyecek ama bunu Meclisin bilgisine sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Yani, buraya turizmi geliştirme ve teşvik ajansıyla ilgili kanun teklifini getirirken bari hiç değilse öbür tarafta hazine lehine hareket etseydiniz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin (1)’inci fıkrasının (ç) bendinin madde metninden çıkarılmasını, diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini ve (2)’nci fıkrasında yer alan “yüzde yetmişi” ibaresinin “yüzde seksen beşi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Muhammet Emin Akbaşoğlu                               Abdullah Güler                                 Mehmet Doğan Kubat

                                   Çankırı                                                     İstanbul                                                           İstanbul

                            Ziya Altunyaldız                                         Cemil Yaman                                                   Selim Yağcı

                                   Konya                                                      Kocaeli                                                            Bilecik

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Söz talebi? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, kanun teklifinin 1’inci ve 4’üncü maddesinde yapılan değişikliğe uyum sağlanması ve Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı gelirlerinin daha önce yatırım faaliyetleri için ayrılması öngörülen kısmının tanıtım faaliyetlerine aktarılmasına yönelik olarak düzenleme yapılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde dört adet önerge vardır; önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Necdet İpekyüz                                            Oya Ersoy                                                  Kemal Bülbül

                                   Batman                                                     İstanbul                                                           Antalya

                               Garo Paylan                                                                                               Tulay Hatımoğulları Oruç

                                Diyarbakır                                                                                                                           Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Ersoy, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERSOY (İstanbul) – Genel Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Bu madde ajansın gelirleri arasında sayılan turizm payını düzenleyen bir madde. Nedir bu turizm payı? Turizm kapsamında eğlence, konaklama, seyahat gibi işlerle ilgilenenlerin net gelirlerinden belli oranlarda alınacak katkı payı. Aslında salma salınarak ajansa kaynak yaratılıyor. Adı anılınca söylemekte fayda olduğunu düşünüyorum, bunun adı açıkça haraçtır. Bu pay işletmelerin kârları üzerinden değil bütün gelirleri üzerinden alınıyor. Yani giderleri gelirlerinden fazla olsa dahi elde ettiği gelir üzerinden önce bu payı ödemek zorundalar. Her işletmenin her dönem kâr etmesi mümkün olmadığı için işletmelerin zarar etmesi hâlinde dahi ödemesi gereken bir pay; vergi borcu doğmasa dahi bu turizm payını ödemek zorunda.

Turizm sektörüne getirilen bu ek mali yükümlülük öncelikle pansiyon, kamping, hostel, küçük lokanta, kafeterya gibi küçük ölçekli işletmeleri vuracak; bu açık.

Peki, sektöre yeni giren, iş hayatına yeni girmek isteyen işletmelerin durumu ne olacak? Çok açık ki sektörü büyütmek için, işte, elde ettikleri gelirleri yatırıma aktarmak, işletmelerini büyütmek yerine bunlardan vazgeçecekler, yatırım yapmayacaklar. Çok açık ki sektörün büyümesine engel olacak bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.

Peki, işletmeciler ayakta kalmak için ne yapacak?

Birincisi: Fiyatlara zam yapacak, bunu fiyatlarına yansıtacak ve bu durum da mevcut ekonomik kriz içerisinde zaten tatil yapmakta zorlanan yurttaşların sırtına binecek.

İkincisi: Personel maliyetlerini düşürme adı altında işten çıkarmalar gelecek. Zaten ekonomik krizle birlikte 7 milyonu aşan işsizler ordusuna yenileri eklenecek.

Ayrıca turizm sektörü, biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz, 1 milyondan fazla sigortalı çalışanın yanında, yüz binlerce sigortasız ve güvencesiz çalışan işçinin olduğu bir sektör. İşte, bu tasarıyla, işsizliğin yanında, sektördeki sigortasız ve güvencesiz çalıştırma artacak. Yani bu tasarı, işsizliği ve güvencesiz çalıştırmayı teşvik eden bir tasarı olarak önümüzde duruyor.

Şimdi, asıl soruya dönelim. Hâlihazırda bir Kültür ve Turizm Bakanlığımız var. Bu Kültür ve Turizm Bakanlığının ne işi var ki ayrı bir organ, yapı kurmak istiyorsunuz? Turizm sektöründe tanıtım işi Bakanlığın zaten asli görevi değil mi? Bakanlık bünyesinde Tanıtma Genel Müdürlüğü de varken şimdi bu asli görevlere dair ayrı bir ajans kurulmasının amacı nedir? Herhâlde ülkeyi şirket gibi yönetme mantığının bir sonucu ya da iddiasının bir sonucu.

Ajansın gelirleri nereye harcanacak? Sabahtan beri tartışılıyor. Her ne kadar AKP sıraları boşsa da, halktan toplanan paralar nereye harcanacak, nasıl denetlenecek ve neden Sayıştay denetiminden kaçırma ihtiyacı hissediyorsunuz? Yine, kamu kaynaklarını yandaşlarınıza yağmalatmak için, on yedi yılda 186 kez değiştirdiğiniz Kamu İhale Kanunu’ndan bile bu ajansları muaf tutma ihtiyacını ne tür bir ihtiyaçla hissediyorsunuz ve düzenleme öneriyorsunuz? Bu, saraya yeni kaynak aktarmak mı?

Sayın milletvekilleri, gelin, bu ekonomik kriz koşullarında krizin yükünden halkı kurtaracak önlemler için mesai yapalım, kafa yoralım, Meclisi çalıştıralım. Milletvekillerinin, Meclisin, bizim, hepimizin derdi saraya değil, halkın en temel yaşamsal ihtiyaçlarına kaynak yaratmak olmalıdır. Bu toplanan paralarla faaliyet gösterecek ajans, sözde, ülkemizi tanıtacak, ülkemize yabancı turist çekecek.

Değerli milletvekilleri, sizce dünyadan bu ülke nasıl görünüyor? Öncelikle ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir ülke. Keyfî gözaltılarla, işkencelerle; bilim insanlarının akademiden uzaklaştırılıp adliye koridorlarına mahkûm edildiği; gazetecilerin, siyasetçilerin, milletvekillerinin, belediye başkanlarının hapsedildiği; düşüncenin suç sayıldığı, tiyatro oyunlarının yasaklandığı; sansürle, baskılarla, hukuksuzlukla tanınan bir ülke hâline geldik.

Bugün elimize yeni bir tebligat geldi, bunu size göstermek istiyorum. Giresun Halkevimizin Halkalı köyünde oynayacağı Aziz Nesin’in “Toros Canavarı” oyununun yasaklandığını tebliğ eden bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ersoy, sözlerinizi tamamlayın.

OYA ERSOY (Devamla) – Bu tebligatla Aziz Nesin’in “Toros Canavarı” oyununu Keşap Kaymakamlığı yasaklamış. Neden? Uygun görmemiş kaymakamlık.

Çok net söyleyeyim: Aziz Nesin bu ülkenin değeridir ve onun tiyatro oyununu denetlemek hiçbir kaymakamın haddine değildir.

Değerli vekiller, hukukun ve güvenliğin olmadığı bir ülkeye yabancı turist gelir mi? IŞİD çetelerinin elini kolunu sallayarak cirit attığı, ne zaman nerede bombalamanın yapılacağının bilinmediği, IŞİD liderine Reyhanlı’da kitlesel cenaze töreninin düzenlendiği bir ülkede ve devletin seyrettiği bir ülkede yabancı turist bekliyor musunuz?

Yıllardır tarihî ve doğal güzellikleriyle övündüğümüz memleketimizin doğası RES’lerle, HES’lerle, JES’lerle, kıyı doldurmalarla talan edilirken, tarihî ve kültürel mirasımız yağmalanırken, on iki bin yıllık tarihî değer Hasankeyf sular altında bırakılırken turizmi nasıl teşvik edeceğiz?

Son sözüm, ülke algısını değiştirecek olan ajans kurmak değil, siyaset kurumudur, Meclistir; bu açıdan Meclisi göreve davet ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi'nin 6’ncı maddesinin (2)’nci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 6

(2) Turizm payı;

a) Bileşik tesisler ile konaklama tesislerinden binde iki buçuk,

b) Bakanlıktan belgeli yeme-içme ve eğlence tesislerinden binde iki buçuk,

c) Deniz turizmi tesisleri ile Bakanlıktan belgeli deniz turizmi araçlarından binde iki buçuk,

ç) Seyahat acentalarından (münferit uçak bileti satışları hariç) on binde beş,

d) Havayolu işletmelerinden (ticari yolcu taşımacılığı faaliyetlerinden) on binde beş,

e) Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından işletilenler hariç olmak üzere havalimanı işletmelerinden binde iki,

oranında olmak üzere bu ticari işletmelerin yatırımcısı veya işletmecisi olan gerçek veya tüzel kişilerin bu işletmelerdeki faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı üzerinden alınır.”

                   Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Ayhan Erel                                                  Hasan Subaşı

                                    Adana                                                     Aksaray                                                           Antalya

                         İmam Hüseyin Filiz                                      Orhan Çakırlar                                        İbrahim Halil Oral

                                 Gaziantep                                                    Edirne                                                            Ankara

BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Oral, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Sözlerime, Avrupa’nın ortasında, Srebrenitsa’da yaşanan soykırımı hatırlatarak başlamak istiyorum. Bosna’nın bilge Cumhurbaşkanı merhum Aliya İzzetbegoviç Bosna’da yaşanan katliamı ve soykırımı şöyle tanımlamıştır: “Bizi, siz Müslüman’sınız yani siz Türk’sünüz diye öldürüyorlar.” Srebrenitsa’da akan kan bizim kanımızdı, alınan can bizim canımızdı, bu soykırımı asla unutmayacağız. Başta Srebrenitsa olmak üzere, Bosna’da “Müslüman ve Türk’sünüz” diye öldürülen kardeşlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Genel Kurul sürecinde teklifle alakalı iyileştirici düzenlemelerin olması turizm sektörü ve kamuoyu açısından olumludur ancak yeterli değildir. Yüzde 1 olarak belirlenen turizm payının yüzde 0,75’e düşürülmesi, ilk ödeme tarihinin bir ay ertelenmesi, teklifin ilk hâline göre olumludur ancak gerçeklere göre hâlâ ekonomik tahribat yaratacak düzeydedir. Kanun teklifinin Komisyona geldiği ilk gün sektör temsilcilerinden “En azından yüzde 0,5 olsun.” açıklaması gelmişti ve biz Komisyonda “0,25 olsun” önergesi vermiştik; ne yazık ki kabul edilmemişti. Turizm sektörünün önde gelen üç örgütü TÜRSAB, TÜROFED ve Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği ise ortak bir öneriyi geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla paylaşmıştı. Bu noktada, turizm payının bileşik tesisler ile konaklama tesislerinde konaklayan yabancı ziyaretçilerden tahsil edilmek üzere alınmasını teklif etmişlerdi. Burada otellerin yıldız sayılarına göre 2,5 eurodan başlayan bir gecelik ödeme öngörülmüştü. Biz, bu hususu Komisyonda da muhalefet olarak dile getirmiştik ancak orada da kabul edilmemişti. Ben iktidarın her kanun teklifinde, her meselede bu kadar inatçı olmasını anlayamıyorum. Sektör temsilcilerinden tepki var, muhalefetten tepki var, işletmecilerden tepki var ama “İlla ki bizim dediğimiz olsun.” anlayışı maalesef devam ediyor. Bu teklifteki turizm payı meselesi, bu hâliyle de kalsa yumuşatılsa da sektörü zora sokacaktır.

Kıymetli milletvekilleri, 7’nci maddede, denetimle alakalı bir konuşmamız olacak. Bu ve peşinden gelen 8’inci maddeyle ajans, teklif veren üç bağımsız denetim kurumundan biri tarafından denetlenecektir. Denetim sürecini de icra kurulu yönetecektir. En başından beri burada ciddi bir itiraz var. Neden bu ajans Sayıştay tarafından denetlenememektedir? Teklif sahipleri ve teklifi hazırlayan bürokratlar Sayıştaya güvenememekte midir, yoksa İstanbul seçimleri öncesinde Sayıştay raporları ve açıklamaları gibi hususların iktidarı zora sokmasından dolayı mı Sayıştay buraya sokulmak istenmemektedir?

Değerli milletvekilleri, geçmişte pek çok kalkınma ajansı kurulmuştu. Bu ajanslar, Sayıştay denetimine tabiydi. 2007’de açıklanan Sayıştay raporları bu kalkınma ajanslarının kaynaklarının yüzde 75’e yakın bir kısmının “proje destekleme” adı altında çeşitli dernek ve vakıflara aktarıldığını göstermiştir. Buradan yola çıkarak sormak istiyorum. Bu kanunla kuracağımız turizm ajansına işletmecilerin dişinden tırnağından ayırdığı paralarla ödeyeceği turizm payını yandaş derneklere, TÜRGEV’e, TÜGVA’ya mı aktaracaksınız? Yarın bir gün TÜRGEV gibi yandaş kuruluşlar turizmle alakalı bir eğitim faaliyeti ya da bir turizm projesi yaparsa meselenin takipçisi olacak ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunacağız.

Sayın milletvekilleri, son olarak, turizmin idaresinde en önemli paydaşlardan biri olan yerel yönetimlerin yani belediyelerin temsili hususunu ifade etmek istiyorum. Bu ajansın yönetiminde Türkiye Belediyeler Birliğinin bir temsilcisinin yer alması çok çok önemlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayın lütfen.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Şehirlerimizde turistlerin günlük yaşamına ve gezi faaliyetlerine en çok temas eden kurumların başında, hiç şüphesiz ki şehirlerimizi yöneten belediyeler vardır. Acaba teklif sahipleri partilerinin Ankara, İstanbul, Antalya gibi büyükşehirleri kaybetmiş olmasından dolayı mı yerel yönetimleri görmezden gelmişlerdir? Belediyeleri bu konuda yok saymak doğru değildir diyor; bu düşüncelerle teşekkür ediyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şunu ifade etmek isterim kayıtlara geçmesi açısından: Konuşmacı “TÜRGEV’e ve TÜGVA’ya kaynak aktardığınız gibi, bu kanunla başkalarına mı kaynak aktaracaksınız?” diye bir suçlamada bulundu ama…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok yerinde bir şüphe.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …bu suçlamanın hakikatle hiçbir ilgisi, alakası yoktur…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hakikatin daniskası var.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …çünkü TÜRGEV ve TÜGVA’ya herhangi bir kaynak aktarılmamıştır. Bunun kayıtlara geçmesini istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1988) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 6'ncı maddesinin 2’nci fıkrasının tüm bentlerinin kanun teklifinden çıkarılmasını; yerine "yurtdışından gelerek beş yıldızlı otelde konaklayan yabancı uyruklu turistler için 2 buçuk ABD doları, dört yıldızlı otelde konaklayan yabancı uyruklu turistler için 2 ABD doları, üç yıldızlı otellerde konaklayan yabancı uyruklu turistler için 1 buçuk ABD doları, iki yıldızlı otellerde konaklayan yabancı uyruklu turistler için 1 ABD doları turizm payı olarak alınır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                             Gökan Zeybek                                           Hasan Baltacı                                               Mahmut Tanal

                                  İstanbul                                                  Kastamonu                                                        İstanbul

                           Süleyman Bülbül                                       Turan Aydoğan                                                Ayhan Barut

                                    Aydın                                                      İstanbul                                                            Adana

                                                                                               Orhan Sümer

                                                                                                     Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Baltacı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu kanunla birlikte yeni bir ajans kuruyoruz, yeni bir fon oluşturuyoruz; bu fona da para toplayacağız. Bu kanunda belirtildiği üzere “Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı” altında oluşturulacak fona otellerden, bakanlık belgeli restoranlardan ve eğlence yerlerinden, deniz turizmi yapan teknelerden, kârına bakmaksızın, kâr edip etmediğine bakmaksızın cirosunun yüzde 1’i kadar para alacağız, fonun kasasını dolduracağız. Ne yapacak bu fon? İstediği yere destek olacak, istediği yere kaynak aktaracak.

Değerli arkadaşlar, her şeyden önce şunu söylemek istiyorum: Bir ülkenin en önemli değeri demokrasidir. Bir ülkenin en önemli değeri ifade özgürlüğüdür, hukukun üstünlüğüdür, kadınlara ve çocuklara verdiği değerdir, onların yaşam standardıdır. Bir ülkenin en önemli değeri doğaya, çevreye, tarihe ve kültüre gösterdiği saygıdır.

Bu kanunu önümüze getiren bakanlık yetkililerine sormak istiyorum: Türkiye’yi tanıtacaksınız. Bu fonla, biriken parayla birlikte Türkiye’yi tanıtacaksınız. Ne diyeceksiniz? “‘Barış gelini’ olarak bilinen, onlarca ülkeyi gezen İtalyan kadın sanatçı Pippa ülkemize geldiğinde tecavüz edilip öldürüldü.” mü diyeceksiniz? Ne diyeceksiniz? “Amerikalı kadın turist Sarai İstanbul’un göbeğinde kafası taşla ezilerek öldürüldü.” mü diyeceksiniz? Ne diyeceksiniz? “Nevşehir’e gelen Japon öğrenci bıçaklanarak öldürüldü.” mü diyeceksiniz? Ya da “Okluk Koyu’na 300 odalı saray yaptık, ormanı katlettik.” mi diyeceksiniz? Yassıada’yı nasıl dümdüz ettiğinizi mi anlatacaksınız?

Değerli arkadaşlar, yurt dışındaki ülkelerden Türkiye’ye gelen turistlere sürekli uyarı yapıyorlar “Gittiğinizde Cumhurbaşkanını eleştirmeyin.” diye. Buraya gelen turistlere “Cumhurbaşkanını eleştirirseniz eğer, on yılda 200 tane hapishane yaptık, onları size gezdiririz.” mi diyeceksiniz? Ya da ne diyeceksiniz? “Bu ülkede gazeteciler, milletvekilleri hapishanelerde yatmaya doyamadı.” mı diyeceksiniz? Ya da “Yurt dışından gelen gazetecileri işimize gelmediğinde rehin alabiliyoruz.” bunu mu söyleyeceksiniz? “Kadın cinayetlerini, çocuk istismarını engelleyemedik, bizim dönemimizde katbekat arttı.” mı diyeceksiniz?

Değerli arkadaşlar, bahsedildi ama yine bahsetmek istiyorum, üzerini bir kez daha vurgulamak istiyorum: “On iki bin yıllık Hasankeyf’i, diğer adı Hısnıkeyf, Kartal Yuvası, bu Kartal Yuvası’nı sulara gömdük.” mü diyeceksiniz? “Dünyanın ilk beyin ameliyatı yapılan Alyona Antik Kenti bizim dönemimizde toprak altında kaldı.” mı diyeceksiniz? Ne diyeceksiniz? Zeugma’yı nasıl kurtaramadık, bunu mu anlatacaksınız? Kapadokya’ya nasıl AVM yaptığınızı mı anlatacaksınız? Ya da ben kendi şehrimden örnek vereyim: 1.400 tane tescilli konak var Kastamonu’da, 2 tane millî park var, 1 tane kokartlı rehber var; bunu mu anlatacaksınız? Değerli arkadaşlar, ormanlarımızı, kıyılarımızı nasıl yağmaladığımızı mı anlatacaksınız?

Şimdi, bu yasayla birlikte 17 bin otelden, binlerce tekneden, yüzlerce eğlence merkezinden para toplayacağız, ajansın fonunu oluşturacağız; istediğiniz yere kaynak sağlayabileceksiniz, istediğiniz yere destek olacaksınız ve bu ajans Sayıştay denetiminden muaf olacak değerli arkadaşlar. Şimdi, Türkiye’de ilk defa fon oluşturmuyoruz. İşsizlik Fonu oluşturdunuz, nerede bu paralar? Bankaları kurtarmaya aktardınız. Savunma Sanayii Destekleme Fonu’ndaki paralar nerede? Öfkeli gençlere maaş olarak gitti. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndaki paralar nerede? Lüks otellerde harcandı, limuzin kiralama şirketlerine gönderildi. Özelleştirme Fonu’ndaki paralar nerede? Seçim bütçesi olarak kullandınız. Varlık Fonu’ndan kim hesap sorabiliyor, ne olduğunu nereden biliyoruz? Bilmiyoruz.

Değerli arkadaşlar, Sayıştay denetiminden muaf olmak bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisidir. “Kâr etse de zarar etse de ben gelir, tepene binerim, yüzde 1’i alırım.” demek, “Yüzde 1’i almazsam Vergi Kanunu’na tabisin.” demek bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük. Bu parayı toplayacağınız insanlar Vergi Kanunu’na tabi olacak, siz hiçbir kanuna tabi olmayacaksınız, Sayıştaya tabi olmayacaksınız, genel hukuk hükümlerine tabi olmayacaksınız. Değerli arkadaşlar, demokrasi demek denetim demektir. Bu kanunun özeti şu: Bir, birilerine rant sağlayacaksınız; iki, birilerine iş sağlayacaksınız; üç, yerel yönetimleri kaybettiniz, birilerine koltuk sağlayacaksınız. Değerli arkadaşlar, bu yasa bu hâliyle ülkeye yarar getiremeyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Baltacı, hemen toparlayın.

Buyurun.

HASAN BALTACI (Devamla) - Bir ülkeyi tanıtmak için barışa ihtiyaç var, demokrasiye ihtiyaç var, adalete ihtiyaç var, hukukun üstünlüğüne ihtiyaç var; doğaya, çevreye, insana saygıya ihtiyaç var; kadınların ve çocukların yaşam kalitesini yükseltmeye ihtiyaç var.

Son olarak şunu söylüyorum: Komisyon Başkanı söyledi, “Bu ajans özerk olacak.” dedi. Bu Meclise soruyorum: Bir ülkede üniversitelerin özerk olmadığı yerde para toplayan bir ajansın özerk olması akla uygun mu değerli arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar) Önce üniversiteleri özerkleştirelim, önce bilim kurumlarını özerkleştirelim.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin 2’nci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Muhammet Emin Akbaşoğlu                                  Recep Özel                             Muhammed Levent Bülbül

                                   Çankırı                                                      Isparta                                                            Sakarya

                       Mehmet Doğan Kubat                                    Abdullah Güler                                              Cemil Yaman

                                  İstanbul                                                     İstanbul                                                           Kocaeli

"(2) Turizm payı;

a) Bileşik tesisler ile konaklama tesislerinden binde yedi buçuk,

b) Bakanlıktan belgeli yeme-içme ve eğlence tesislerinden binde yedi buçuk,

c) Deniz turizmi tesisleri ile Bakanlıktan belgeli deniz turizmi araçlarından binde yedi buçuk,

ç) Seyahat acentalarından (münferit uçak bileti satışları hariç) on binde yedi buçuk,

d) Havayolu işletmelerinden (ticari yolcu taşımacılığı faaliyetlerinden) on binde yedi buçuk,

e) Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından işletilenler hariç olmak üzere havalimanı ve terminal işletmelerinden binde iki,

oranında olmak üzere bu ticari işletmelerin yatırımcısı veya işletmecisi olan gerçek veya tüzel kişilerin bu işletmelerdeki faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı üzerinden alınır. Kış, termal, sağlık, kırsal ve nitelikli spor turizmi gibi Bakanlık tarafından teşvik edilmesi uygun görülen turizm türlerinde faaliyet gösteren tesisler için bu oranlar yüzde elli indirimli olarak uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Takdire bırakıyoruz Efendim.

BAŞKAN – Söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının ana gelir kaynağını oluşturan turizm payı oranlarının sektör bazında yeniden belirlenmesi ve ayrıca, kış, termal, sağlık, kırsal ve nitelikli spor turizmi gibi Bakanlık tarafından teşvik edilmesi uygun görülen turizm türlerinde faaliyet gösteren tesislerin teşvik edilmesi amacıyla bu tesisler için turizm payının yüzde 50 oranında indirimli olarak uygulanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, geçici madde 1 ve geçici madde 2 dâhil 7 ila 11’inci maddeleri kapsamaktadır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

44.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, komisyonlarda muhalefetin katkılarının göz ardı edildiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, önce şu konuya bir temas etmek isterim: İlgili Komisyonumuz şundan şikâyet etti: “Ya, ne kadar akıllıca, ne kadar yapıcı, ne kadar olumlu katkı verirsek verelim Komisyonda virgülüne dokundurmuyorlar.” Bu, son bir yılın en çok duyduğum sözü, komisyonlardan, üyelerimden aldığım en çok şikâyet.

Ne oldu son bir yılda? “Güçlü Meclis, gündemimize hâkimiz, her şeyi biz yapacağız.” Ama bir yerlerden metin geliyor, maalesef uzmanlık komisyonunun tüm partilerden çok değerli üyelerinin bütün bilgi ve birikimlerine rağmen yeni sistem o metne, orada, o katkıyı almamayı dayatıyor.

Sonra ne oluyor? Dün Mehmet Muş’a dedim ya “Ya, bir Mehmet Bey yukarısıyla konuşsun.” Bu katkılar yukarılarla konuşuluyor, geliyorsunuz buraya, komisyonda arkadaşlarımızın dokuz saat dil döküp yaptıramadığı değişiklikler iktidar önergeleriyle metne dercediliyor, iktidar önergeleriyle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, burada gerçekten ağır bir sistemsel soruna işaret var. Hani vesayet ya, Meclise inanılmaz bir vesayetin daniskası dayatılmış durumda ve arada bir yerlere soruluyor “E, doğru söylüyorlar.” diyorlar, o. Oysa bu komisyon aşamasında olacak, komisyonda bu iş yoğrulacak, pişirilecek, buraya geldiğinde artık bambaşka şeyler olacak. Yani, komisyonda bütün mücadelemize rağmen yapamadığımız şeyleri biz burada yapmaya çalışacağız ama siz komisyonda, yasama mutfağında bu işi bir noktaya getirmiş olacaksınız. Öbürü, yasamanın yürütmenin baskısı, etkisi ve artık himayeyi aşan bir vesayeti altında olduğu iddialarını fevkalade kuvvetlendirir bir görüntüye sebebiyet veriyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (Devam)

BAŞKAN – İkinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İlk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Ağıralioğlu’nun.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanunun ikinci bölümü üzerine birkaç hususu arz etmek istiyorum.

Özgür Özel Bey’in komisyonla ilgili tenkidine katılıyorum. Burada yoklamalarla Meclisin çalışma temposunu biraz yavaşlatınca “Hızlanalım.” hevesinden ibaret bir şey mutabakata dönüyor. Sonra Komisyonda teklif ettiğimiz, teklif ettiğimiz miktarlara, rakamlara yaklaşmasa da birazcık muhalefetin de gönlünü alabilecek şekilde, bizi biraz daha etkin hâle getirecek, “Toplumsal taleplere cevap verme hususunda biz de biraz katkı sağladık.” duygusuyla buluşturabilecek birtakım düzeltmeler oluyor. Bunlara da medyunuşükranız, hiç olmamasından daha iyidir. Lakin Komisyon üyelerimizin, Komisyon üyelerimize iletilen, sektör temsilcilerinden gelen taleplerin, bu talepler etrafında hem sektörü muhafaza etmek hem sektörün katılımını sağlamak hem de süreçte daha etkin hâle getirmek için bizim tekliflerimizin Komisyon safhasında katılması Meclisin ritmi açısından da çok makbul bir şeydir. Dolayısıyla bunlar, böyle devamlı Meclisi yavaşlatarak “Bir an önce tatile girmemiz lazım, bir an önce bitirmemiz lazım.” tazyikinin altında “Siz 0,25 demişsiniz ama binde 25’lik bir indirim yapsak acaba nasıl olur?”la, sanki bize de bir sus payı, bir ikna payına dönen bir müzakere şeklidir. Usul hatırlatması çok doğru bir hatırlatmadır, bunu ciddiye almamız lazım.

Şimdi, geneli üzerinde arkadaşlarımızın ortak sükûneti… Aslında bu mevzuda mutabıkız. Hükûmetin yönetme, yeni bir model olarak bize sunduğu şu andaki hükûmet sistemiyle de mütenasip bir şeydir bu; hızlı karar vermek, denetimden uzakta kalabilmek. Hızlı karar vermek çünkü ihale ilanları itirazlara konu olacak, beş altı aylık gecikmeler, bunlardan kurtulmak için Sayıştay denetiminin dışında kalmak, Kamu İhale Kanunu’nun dışında kalmak; bunun dışında kalmamızın da bir anlamı var, turizm sezonunu kaçırmayacağız, mecburen hızlı davranmak, daha etkin olmak için de sektör temsilcilerinden daha çok, sektörün içerisinde alaylı olarak bulunan ve bizim tasarrufumuza açık insanların katılımını sağlamak gibi, hızlı çalışmayı mutlaka etkin ve verimli çalışmak gibi zannetmek hastalığı var bu işin içerisinde. Hâlbuki biz köklü bir devletiz, kurumsal bir iradeyi temsil ediyoruz. Devlet kurumlar kurumudur. Yeni bir kurum kurarken devleti ayakta tutan şeyin bir anane, bir gelenek olduğunu unutmadan, kurduğumuz kurumun bundan sonra da bu fonksiyonu ifa etmesini temin etmemiz lazım.

Şimdi, büyük bir sıkıntı şu: İktisadi zorluklarımızın ayyuka çıktığı bir dönemde, geçim darlıklarının feryat figanlara karıştığı bir dönemde Meclisin genel görüntüsünün para dağıtmak falan gibi olmak mesuliyeti varken para toplarken görünen bir Meclis bu dönem çok itibarlı değildir. Yani, TBMM TV’den kendi hisselerine düşecek bir rahmet bekleyen insanların “Acaba bugün hissemize bir zam düşer mi?” “Ya, acaba bugün bize bir af düşer mi?” “Acaba vergi dilimlerimizde bir azalmaya, bir tedricen düzeltmeye giderler mi?” diye Meclis TV’ye kulak kesildiği bir dönemde Meclisin Deli Dumrul vergisi gibi bir şeyi söylerken görülmesi bu dönem için çok doğru bir şey değildir. Yani “Vergi dilimlemesini kaçırdık, bu arada vergi dilimlerini artırırsak da millet bize feryat figan edebilir. Hazır, birazcık böyle kendi ayaklarının üstünde durma ihtimali olan bir sektör var, oradan vergi alalım." demek de kötü bir iştir arkadaşlar, kabul edelim, bu kötü bir iştir. Şimdi, bu vergiyi almaya teşebbüs edeceğiz. Bu almaya çalıştığımız vergiyle, koyduğumuz vergiyle, otel vergisiyle, otelcilerin turizm vergisiyle, ne diyorsanız buna, hasıl olacak iktisadi büyüklükten ne sağlamaya çalışacaksınız? “Biz memleketimizi tanıtacağız.” “Memleketimizi tanıtacağız.” dediğiniz insanlara da diyorsunuz ki: “Bu sene yetişmez ama siz ekimden bize para vermeye başlayın, biz seneye sizi tanıtacağız.” Zaten 2019’u, 2020’yi satarak göğüsleyen sektörün içine bir de böyle bir yükü koyarak, onların üstüne ayakta kalmış bir sektörümüz var, onu da böyle sıkıntıya sokmamak aslında bizim bir hassasiyetimiz olması lazımdı, onu da gözden çıkardınız.

Şimdi, sektör temsilcileri “Biz de olalım.” falan dediler. Alaylı mektepli işler gibidir bu işler. “Bakanları dışarıdan teknokrat gibi atayacağız.” diye katılabileceğimiz makul bir teklifti bu. Sektörün içinden birinin bakan olması –çok affedersiniz- merkepten düşen birinin başına geleni bildiği için daha iyi tedbirler alabilmesine imkân verir diye makul bulduğumuz bir şeydi aslında. Ama şimdi bu biraz Süleyman Demirel’in Yeni Asyacılarla yaşadığı şeye döndü. “Efendim size çok destek vereceğiz.” Veriyorlar destek. Sonra kabine kurulurken, malumualiniz, siyasetle ilgilenen herkes bilir bunu, kabinede kendilerinden kimseyi görmeyince Süleyman Bey'e gelip “Efendim, kabinede bizden hiç kimse yok.” deyince Süleyman Demirel demiş ki: “Ben varım ya.” Şimdi, bizim bakanımız da sektör temsilcisi olarak galiba kendisinin varlığını ifade etmiş oluyor. Tamam, sektör temsilcisi olarak varlığına da bir şey demiyoruz, lakin şunu göz önüne almak zorundayız: Bir memleketin tanıtımı, sadece sektörden toplayacağınız ceman, yekûnu 350 milyon dolarlık bir bütçenin “Yüzde 85’ini tanıtıma ayıracağız, yüzde 15’ini de idari işlerimize harcama olarak kullanacağız.”dan ibaret bir algıyla ayağa kalkamaz, bir sektörü böyle toparlayamazsınız. Dört başı mamur bir ülkenin “Gelin, bizde ne zenginlikler var.” diyebileceği bir yönetimin, bir yönetim maharetinin, onunla beraber kalkınmışlığın, onunla beraber gelişmişliğin, marka değeri üretmişliğin, hepsinin içine katıldığı büyük bir kalkınma iradesiyle cazip hâle gelmiş, merak konusu olmuş bir ülkenin aslında turizmi gelişkin olur.

Şimdi, burada, aslında, ülkemizde yönetim mahareti göstermek, kalkındırmak, demokrasi standartlarını yükseltmek, ifade hürriyetiyle ülkeyi parmakla gösterilebilir hâle getirmek, üniversitelerini dünya üniversiteleriyle rekabet edebilir hâle getirmek, dünya biliminin ilgi odağı hâline getirmek, gelen üniversite öğrencilerini geri dönerken ülkenin gönüllü elçisi yapabilmek, buradan yurt dışına gönderdiğiniz öğrencilerinizle ülkenin ne kadar kaliteli bir eğitim verdiğini gösterebilmek, üniversitelerinden mezun olmuş insanlarıyla marka değeri yüksek, yetiştirdiği, ürettiği, patent başvurusunda bulunduğu ürünlerle, dünya iktisadi bünyesine katmış olduğunuz katma değerle ve ürünlerle reklamınızı yapabilmek, yolsuzluk sıralamasında derece yapmakla kötü propagandasını yaptığınız ülkenin, aslında böyle yaparak doğal, turizmcilerden para toplamadan propagandasını yapabilme imkânı verir size, bize, hepimize. Ülkemizi iyi idare etmek, otelcilerden para toplayarak reklam ve propaganda yapmaktan daha iyi bir iştir. Ülkenizi adaletle yönetmek, ülkenizin zenginlik seviyesini yükseltmek, esnafın yüzünü güldürmek, esnafın abus çehresini tebessüm eder hâle getirmek yani yurt dışından gelen turiste saldıracak bir esnaf hissiyatından çıkarmak, kendi insanınızın asabını düzeltmek, Çaykara’nın dağlarında sektör temsilcisi olarak yaşayan insanları iki ay turist bekleyen, on ay açlıktan ölecek hâle gelmekten kurtarmak, sektörün bütün problemlerini kurumsal olarak çözmek için ülkenin gelişmişlik seviyesini yükseltmek, millî geliri yükseltmek, adalet skalasındaki yerini yükseltmek, temsildeki yerini yükseltmek, ifade hürriyetindeki yerini yükseltmek yani bütün bunları yaparken aslında ülkenin görünen yüzünü dünyanın ilgi odağı hâline getirmektir yapacağımız iş. Şimdi bütün bunlar başımızda bir gaile olarak dururken, memleket kötü yönetilmiş, memleketin ekonomisi bunca bozulmuşken aslında ekonomi maharetsizliğinin bir avantajı var. Ekonomiyi kötü yönetince döviz kurunun kontrol edilemez yükselişi ülkenin ziyaret edilme potansiyelini biraz artırıyor; kabul edelim ki ekonomi yönetimindeki maharetsizliğin turizmimize böyle bir katkısı oldu çünkü ülkemiz ucuz bir ülke hâline geldi. Ucuz bir ülke hâline gelince demokrasi standartlarınız, genel görünümünüz ne kadar kötü olursa olsun, başka yerde çok daha pahalıya yapılacak tatiller burada daha ucuz hâle gelebiliyor ama burada problem var. Göz önüne aldığımız birtakım düzenlemelerle sektörü ayakta tutmak, yaşatmak, rekabete uygun hâle getirmek zorundayız. Burada da hatırı sayılır bir handikap olduğunu düşünüyoruz. Efendim, 0,25’e düştü, ekimde ödenecekti, kasıma tehir edildi, bunların hepsi makul işler. Bütün bunlarla ilgili… İşte, binde 50 talebimiz oldu. Sağ olsun, iktidar grubumuz ona da şöyle nezaret etti: En azından 2019’a kadar binde 50 düzeyinde duralım, ondan sonra binde 75’e getirelim. Bunların hepsi de makul ama bayram değil seyran değil, bu Hükûmetimizin turizmcilere sarılma hevesi nereden geldi? Ha, bizim bu arada binbir türlü gailemiz varken ne lazım bize ki “Arkadaşlar, biraz para toplayın, biz sizin için para harcayacağız.” falan gibi bir siyasi algoritmayı kurmak niçin ihtiyaç oldu, derdinize ne oldu? Yani biz Parlamentoyu tatile göndermek üzereyken yani herkes seçim bölgesine gidip çalışacakken, milletle, bize oy veren seçmenlerimizle karşı karşıya gelecekken nereden lazım oldu ki hepimizi bir vergi vesilesine alet edip seçim bölgemizde “Yahu yemediniz, içmediniz, tatile gelirken bir de bize vergi mi koydunuz geldiniz?” gibi sitemlerle bizi karşılaştırmaya teşebbüs ettiniz? Yani zannediyorum Parlamentoda çok yoğun çalışmasak da arkadaşlarımızın kahir ekseriyeti tatil beldelerine gidecekler, çoluğu çocuğu tatile götüreceğiz biraz. Orada bir de otelcilerle bizi karşı karşıya getirme teşebbüsü nedir arkadaşlar?

Dolayısıyla üç aşağı beş yukarı kanunlar kadar kanunların yapılma zamanları da mühimdir. Bunları yapma süreçlerinin içerisinde hedeflediğimiz işle alakalı zamanlamayı da tutturmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ağıralioğlu, tamamlayın lütfen.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Ben bu mevzunun zamanlamasını doğru bulmuyorum. Zamanlamasını doğru bulmadığım işin sürecin içerisinde denetlenmekten kaçma üslubunu doğru bulmuyorum. Bu yol oldu yani Sayıştay denetiminden kaçalım, Kamu İhale Kanunu’ndan azade tutalım ama bize para vermeyenlere vergi mükellefiyetini hatırlatalım; vergi mükellefiyetini hatırlattığımız için de arkadaşlarımızı aslında size ceza keserizle korkutalım. Zorunlu bağış gibi. Bir de bu fona katkıyı bağışla falan da besleyelim, kuvvetli hâle getirelim. Bu tam keyfimize göre bir yönetimin “Bize bağış yaparsanız biz de sizin bazı kabahatlerinizi görmeyiz.” gibi bir suistimale de imkân verecek istisnalarla güçlendiği bir iştir. Yanlıştır; kurgusu yanlış, zamanlaması yanlış, muhatapları yanlış, üslubu yanlış, her şeyi yanlış. Ama bütün bunlara rağmen bunu turizm sektöründe çalışan kurumlarımız için de, mücadele eden ve ayakta kalmaya çalışan otelcilik sektöründeki çalışanlarımız için de istihdama vesile olacak ve yükü azaltacak şekle dönüştürmeye gayret ettik. Bizim tekliflerimizi birazcık dikkate aldınız, birazcık nispetini aşağıya düşürdünüz aldığınız verginin. Onun için de teşekkür ederiz ama bu kanunun zamanı, yeri yanlıştır.

Genel Kurulumuza saygılar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, söz taleplerimiz var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, kötü ekonomi yönetiminin Türkiye’yi ucuz tatil beldesine dönüştürdüğüne ve demokrasi duyarlılığı yüksek turistin gelmediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kısa tutacağım Sayın Başkan.

Sayın Grup Başkan Vekilinin baştaki benim usul hatırlatmama nazik sözleri ve genişleten katkısı çok önemli. Ben de konuşmasından esinlenerek bir katkıyı sunmak istedim. Belki konuşmaya verilecek cevapta ona da bir yer verebilir Sayın AKP Grup Başkan Vekili.

Kötü ekonomi yönetiminin Türkiye’yi ucuz bir tatil beldesine dönüştürdüğü doğru ama buna şöyle bir katkı yapalım. Demokrasi duyarlılığı yüksek turist gelmiyor, parayı da demokrasi duyarlılığı yüksek turistten kazanıyorsunuz. Demokrasi duyarlılığı olmayan turist -ülke isimleri saymayacağım, uluslararası ilişkiler açısından buralarda sıkıntılı bu- her şey dâhil dediğiniz sistemle gelen ve ilave para bırakmayan turisttir. Demokrasi duyarlılığı olan turisti Türkiye’ye çekmeden sektörün nefes alması, rahatlaması, para kazanması mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – AK PARTİ’den önce geliyorlardı değil mi?

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunun için de demokrasiye ihtiyaç vardır, bunun için hukukun üstünlüğüne, hukuk güvencesine ihtiyaç vardır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Kayıtlara girdi.

Sayın Akbaşoğlu...

46.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, yasama faaliyetlerinin bir bütün olduğuna, Türkiye’nin AK PARTİ iktidarları döneminde hem turist sayısı hem de turizm gelirleri bakımından rekor kırdığına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, tabii, yasama faaliyeti bir bütün. Bunun teklif aşamasından komisyon aşamasına, oradan Genel Kurul aşamasına kadar bir bütünlük içerisinde, gerek sektör gerek bakanlık gerek muhalefet partilerinin katkıları şekillendiriyor bu kanun tekliflerini ve Genel Kurulun iradesiyle ortaya bir netice çıkıyor. Bu katkıları almamızdan daha doğal ne olabilir bir uzlaşma adına, demokrasi adına? Sonuç itibarıyla geçen hafta da 2 tane kanun geçirdik; beraberce, ortak önergelerle son şeklini verdik. Bu, övünülmesi gereken ve takdir edilmesi gereken bir husustur, birincisi bu. Yani niçin bizim görüşlerimize değer veriyorsunuz der gibi yani tersinden bir yaklaşım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ettik Muhammet Bey.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yani hakikaten şu boyutuyla da ifade etmek gerekir: Bakınız, hem turist sayısı hem de turizm gelirleri bakımından AK PARTİ iktidarları dönemi Türkiye’nin rekorlarını kırmıştır, rekorlarını. Sonuç itibarıyla, hem demokrasi, hem özgürlük hem de doğal güzelliklerin buluştuğu dünyanın en güzel vatanına sahibiz ve bizim bu ajansla yapmak istediğimiz şey, sektörel anlamda bir bütünlüklü bakış açısı içerisinde, ulaşımı, turizmi, tanıtımı birleştirmek suretiyle, bunun kanuni altyapısını oluşturmak suretiyle, hızlı, etkin bir neticeyle sonuçta ülkemizin gelirlerini artırmak, turist sayısını artırmak ve turizmde hakikaten ileri giden ülkelerin yapmış olduğu örnekleri olan ajansı kendi bünyemiz çerçevesinde Türkiye’ye kazandırmak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Toparlıyorum.

Bu kadar olağan bir durumu, olağan bir yaklaşımı hakikaten tersinden bakarak zemmetmeye çalışmanın bir mantığını ben anlayamadım. Bunu da değerli grup başkan vekili arkadaşlarımla paylaşmak istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, bir cümle…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sataşma yok, açıklama var.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sataşmaya mahal vermeyeceğim.

BAŞKAN – Sataşma yok ama Grup Başkan Vekili olarak Sayın Ağıralioğlu, buyurun.

47.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Hükûmetin vergiyi adaletle dağıtarak yükü daha çok üstüne alması gerektiğine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, bu kriz zamanı Erzurumlular para olmaz zamanlarda söylerler, çok hoşuma giderdi. Para olmaz zamanlarda dadaşlardan para isteyince onlar derler ki: “Gardaş, can mı ki bu verek yani bu para yani.”

Şimdi sektör bu ara para taleplerine böyle bakıyor. Yani canını al parasını alma hissiyatının olduğu zamanlarda biraz özen göstermek lazım vergilendirmeye. O yüzden biz 0,25’te tutalım, görelim ki bu verimli oldu, makul oldu, faydası oluyor sektöre, sektörü besliyor, ondan sonra zaten gönüllülük esası üzerinden çok daha fazlası size verilecektir. O yüzden böyle hele bir verin, sonra bakarız şeklinde yönetmektense bence faydasını göstermek, vergiyi adaletle dağıtmak, yükü daha çok Hükûmet olarak üstünüze almak, sonra rahmet tarafından istifade etmek. Şimdi birazcık zahmeti sektöre, rahmeti size gibi organize edildiği için sitem ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Daha fazla rahmet gelecek inşallah, sektöre çok daha fazla rahmet gelecek.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, siz de yeni bir tartışmaya yol açmadan konuşun lütfen.

MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve televizyonları başında bizi izleyen büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Kurulması Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü için Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Türk ekonomisinin vazgeçilmezi ve temel taşlarından birisi olan turizm, dış ticaret açığına, enflasyona ve işsizliğe çare olması sebebiyle önemle üzerinde durulması gereken bir sektördür. Bu ajansın kurulması Türkiye’nin turizm hedeflerine ulaşması için bugüne kadar yapılan yatırımların, konaklama stokumuzun artması yanında ülkemizin turistik potansiyelinin ve fırsatlarının etkili bir şekilde dünyaya tanıtılmasına katkıda bulunacaktır. Ülkemize turist gönderen ülkelerin sayısını artırmanın yanında, yüksek harcama grubundaki turistlere yönelik çalışmalara ağırlık verilmelidir. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının ilk yapması gerekenlerden biri turizmin çeşitlendirmesi olmalıdır. Bu sebeple, sadece yaz turizmi değil, tüm aylara yayılmış, golf turizmi, inanç turizmi, gurme turizmi ve kruvaziyer turizmi gibi, harcaması yüksek turistler grubunda yer alan turizmden ülkemizin aldığı pay artırılmalıdır.

Ülke tanıtımı, pazarlama stratejisine bağlı bir aktivitedir ve yapılacak olan uzun vadeli planlara bağlıdır. Dünyada turizmde gelişmiş ülkelerin ekseriyetinde turizm ajansları mevcuttur, Amerika Birleşik Devletleri, İspanya, İngiltere, İtalya ve Singapur gibi. Örnek olarak; çok yıllar öncesinde kurulan, 1964 yılında kurulmuş olan Singapur’daki ajanstan bugüne kadar turist sayısı yaklaşık 170 kat artmıştır. Kurulacak olan bu ajans, yapacağı çalışmalarda veya toplantı ve aktivitelerde ülkemizdeki turizm alanındaki paydaşlardan yıllara yayılmış bir deneyime sahip olan TÜRSAB ve Türkiye Otelciler Birliğinden ya katkı almalı ya da bunların birer temsilcilerini bünyesine dâhil etmelidir. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının finansman ihtiyacı sağlanırken alacağı payın bu alanda faaliyet gösteren kuruluşlara fazla yük getirmemesi önemli bir husus olarak dikkate alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki ajans sektördeki kuruluşlardan toplayacağı finansmanı yine sektörün ve ülkemizin kalkınması için kullanacaktır.

Tanıtım amacıyla yüksek bütçeli bir fon oluşturulması çok önemlidir ve turizm adına yapılması gereken bir atılımdır. Turizm ajansı olan ülkelerin tanıtım bütçelerine bakacak olursak; Fransa’da 97 milyon dolar, İspanya’da 91 milyon dolar, İngiltere’de 119 milyon dolar seviyesinde olduğu görülmektedir. Ülkemizde ise, 2018 yılı için 25 milyon dolar seviyesinde olup yeterli değildir. Turizm açısından ülkemizdeki var olan potansiyeli kinetik enerjiye dönüştürmemiz gerekmektedir. Sektörün hizmet kalitesinin ve niteliğinin artırılması vazgeçilmez bir şarttır. Bu sayede, öncelikli hedeflerden biri: Kişi başına 647 dolar olan harcamanın 1.000 dolara yükseltilmesini sağlamalıyız. Önümüzdeki en yakın hedeflerden biri, yıllık turist sayısının 50 milyona, turizm gelirinin de 50 milyar dolar seviyesine çıkarılmasıdır. Sadece Çin’de 370 milyon kişi yıllık 20 bin dolar üzerinde gelire sahip olup, bunlardan en az 1 milyonunun ülkemizde tatil yapması sağlanmalıdır; her bir Çinlinin ortalama 3 bin dolar seviyesinde harcama yaptığı da bu konunun ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; turizmin başkenti Antalya dünyanın önemli bir turizm destinasyonu olarak da bilinir. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar güzel tabiata, tarihe, denize ve güneşe, bu kadar güzel otellere ve bu kadar güzel yemeklere bu fiyatlarla ulaşmak mümkün değildir.

Antalya’mıza Haziran 2019 itibarıyla Gazipaşa ve Antalya Havalimanları yoluyla 5 milyon 344 bin turist gelmiştir. Bu sayı, 2018’e göre yaklaşık yüzde 17’lik bir artış demektir. Ülkelere göre baktığımızda, Rusya, Almanya, İngiltere, Ukrayna, Hollanda ilk altı ay itibarıyla en çok turist gelen ülkelerdir. Ağırlıklı olarak 25 ülkeden turist gelmiştir. Bu ülke sayısının artırılması elzemdir; bu da, kurulacak olan, bugün üzerinde konuştuğumuz Türkiye Turizm Ajansının yapması gereken işlerdendir.

Yine, Gazipaşa ve Antalya Havaalanlarına Ocak-Haziran 2019 itibarıyla iniş yapan dış hatlar uçak sayısı 30.083’e ulaşmış olup 2018’e göre yüzde 19’luk bir artış sağlanmıştır.

2018 yılı itibarıyla 13 milyon 642 bin turist ağırlayan Antalya’mızda 2019’da gelen turist sayısının 16 milyonu aşacağı tahmin edilmektedir. 2020 yılı hedefimiz, 20 milyon turist, 20 milyar euro gelir olmalıdır.

Bugün itibarıyla Antalya’mızda Turizm Bakanlığı işletme belgeli 788 tesis, 209.919 oda, 452.481 yatak; yatırım belgeli 91 tesis, 19.468 oda, 41.473 yatak; belediye belgeli ise 994 tesis, 53.219 oda, 119.963 yatak olmak üzere toplam 613.917 yatak kapasitesi bulunmaktadır. Bu, çok ciddi bir yatak kapasitesi demektir.

Turizm tesislerinde yetişmiş eleman bulma zorluğu çekilmektedir. Hâlbuki Millî Eğitim Bakanlığıyla bu alana yönelik yapılacak çalışmalar işsizliğin de önlenmesi açısından faydalı olacaktır. Direkt olarak turizm alanında çalışacak dil bilen elemanların yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Unutulmasın ki memnun giden her turist yeni turistleri getirir, bu da hizmet kalitesindeki memnuniyetle sağlanır.

Ayrıca, gelen turistlere ülkemize girişlerinden çıkışlarına kadar güvenli bir ortam sağlamamız gerekmektedir. Antalya gibi turizm merkezli illere kalifiye, dil bilen turizm polislerinin görevlendirilmesi iyi olacaktır. Bunun için İçişleri Bakanlığının turistik illere unvanı “turizm polisi” olan polisleri görevlendirmesi ve Jandarmada da aynı nitelikte “turizm jandarması” unvanlı görevlendirme yapılması uygun olacaktır.

Antalya, yaylasından deniz kenarına çok geniş bir yemek çeşitliliğine ve kültürüne sahiptir. Turistlerin oteller dışında da Antalya içerisinde ve çevresinde yemek yiyeceği mümkünse Michelin yıldızlı restoranların tesis edilmesi önemli bir açığı kapatacaktır.

Antalya Valiliğimizin önderliğinde turizmle ilgili sivil toplum temsilcileri ve siyasetçilerin de katkısıyla durum tespiti yapılarak Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansına yol haritası sunulması faydalı olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya’mızın hem merkezi hem de ilçeleri ayrı birer güzelliktedir. Gazipaşa’dan başlayarak Kaş’a uzanan sahil şeridiyle, Toroslara sırtını yaslayan yaylalarıyla, buram buram tarihin kokusunu yaşayan kadim devletlerden bu yana Antalya, medeniyetlerin beşiği olmuştur. Topraktan çıkan tarih, Side, Myra, Patara ve Perge’de antik kent olarak, Aspendos’ta dünyanın en güzel ekosistemine sahip tiyatrosu olarak karşımıza çıkar. Termessos Tiyatrosu, meclis binası, agora ve sarnıçları mutlaka ziyaret edilmelidir.

Tarih, sadece toprağın üstünde değildir, Antalya’da denizin içinden ve mağaralarından bahsetmeden geçmek olmaz. Kekova’da tarihe dalarak şahitlik etmek, Mavi Mağara’nın büyüsüne kapılmak, Dim Mağarası’nın serinliği, Damlataş Mağarası’nın sarkıtları ve dikitleri bunlardan sadece birkaçıdır.

Tabii ki Antalya turizminde önemli bir payı olan Alanya’dan da bahsetmeden olmaz. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey Alanya’da “Alanya’nın etrafını çevreleyen Selçuklu şaheseri olan kalemiz, âdeta turizm amacıyla gelenleri sevgiyle kucaklayan bir sembol hâline gelmiştir. Belediyemizin armasında bulunan çift başlı kartal Alanya’nın dünyaya bakışını özetlemiştir. Bir yüzü doğuya, diğer yüzü batıya dönük çift başlı kartal dünyanın her yerinden gelen misafirlerimize kucak açmış, farklı milletlere ev sahipliği yapmıştır.” diyerek turizme verdiği değeri ifade etmiştir.

Kısacası, “turizm” dendiğinde akla ilk gelen ülkenin Türkiye, akla ilk gelen şehrin de Antalya olması için canla başla çalışacağımızı burada ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak (2/1988) sayılı Kanun Teklifi’ne olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, Gazi Meclisimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.24

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 22.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde .

İkinci bölüm üzerinde gruplar adına söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Necdet İpekyüz’e aittir.

Arkadaşlar, ilave birer dakika süre vermeyeceğim, süreniz içinde bitirmenizi rica ediyorum.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hepiniz saygıyla selamlıyorum.

İkinci bölüm üzerinde konuşacağımız kısımda aslında 2 tane ana madde var. Bir tanesi denetim üzerine düşünülmüş, madde 7; madde 8 daha çok muafiyet ve istisnalar üzerine; 9’uncu madde ve diğer geçici maddeler de artık zaten usule ilişkin düzenlenen maddeler.

Söz konusu düzenlemeyle… Aslında bir taraftan biz, Meclisin ilk açıldığı günden beri yasama, yürütme, kuvvetler ayrılığı, denetlemeden çok söz ediyoruz ve denetlemenin ne kadar önemli olduğunu söylüyoruz; bir taraftan da çıkarılan yasalarla aslında gerçekten Türkiye’de yaşayan insanların daha huzurlu, daha refah düzeyi artmış bir şekilde yaşaması için düzenlemeler yapmayı hedefliyoruz. Başta demokratik haklar olmak üzere, özellikle ekonomik açıdan daha iyi geçinebilmeleri için neler yapabiliriz diye düşünüyoruz. Fakat gelin görün ki bir taraftan “Kriz yok.” deniyor; bir taraftan kriz için, para bittiği için, para getirebilecek kaynaklar bulunuyor; bir taraftan da biz Meclisin diğer değerli üyelerinin işlevsiz hâle getirilmesi için her türlü oyun, yasayla yürürlüğe sokuluyor.

Nasıl mı? 7’nci maddede, daha çok, bu ajansla ilgili yapılan düzenlemede, ajansın denetlenmesi için bir düzenleme düşünülmüş. Normalde aslında Türkiye’de birçok kurum denetlenebilme özelliğine sahipken son dönemde yeni bir yöntem geliştirildi: Bağımsız denetleme kuruluşları. Finans açısından belli standartlar uygun olduğunda, bu standartlara uygun olan kurumlar, ismi “bağımsız denetleme kuruluşu”na dönüştürülüp denetlemeye çağırılıyor.

Şimdi, dünden beri konuştuğumuz ajans üzerinde, gerek kesilen para, miktarın büyüklüğü, oluşum şekline baktığımızda, bunun denetlemesine gelince “Bizler yokuz, bağımsız bir denetleme…” Peki, bunu kim seçecek yani bağımsız denetlemeyi yapacak kuruluşu? Zaten Bakan, biliyorsunuz, bir şirket sahibiydi, Bakan olarak atandı. Bakanın belirlediği ve şirketlerden seçilmiş bir icra kurulu var, bir yönetim kurulu var. Bu yönetim kurulu diyecek ki: “Gelin -üç tane firmadan teklif alacak- bizi denetleyin.” Arkadaşlar, bu olmaz. Bu, denetleme olmaz. Hele siz bu gelir kaynaklarına “bağış” gibi bir maddeyi de koymuşsanız kim bilir nasıl, hangi isimlerle, ne bağışlar olur ve daha sonra nasıl denetlenebileceği de meçhul bir şekle dönüşebilir. Siz bunu denetlemeyi düşünüyorsanız tümüyle şeffaf olması lazım. Ve AKP, ilk geldiğinde, ortak paydada, ortak akılda şeffaflıktan yola çıkarken şimdi şeffaflığı kamufle etmek için her türlü çabayı gösteriyor. Bir taraftan da hemen madde 8’de ne deniyor? “Muafiyet ve istisnalar.”

Arkadaşlar, şimdi “Muafiyet ve istisnalar” denirken -ajansın kuruluşu belli, gelecek para belli- ne yapılacağını, ne edileceğini, hiçbirisini bilmiyoruz, nasıl oluşacağını bilmiyoruz. Bir taraftan bağımsız denetleme kurullarına veriyorlar, daha sonra da Sayıştay denetiminden muaf tutuyorlar. Sayıştay dediğimiz nedir? Yasama, yürütme ve yargı adına, Meclis adına, hepimiz adına, işte yargıçlardan bağımsız heyetlerle oluşturulan bir kurum. Giderek Sayıştay zaten etkisiz hâle getiriliyor. Sayıştayın etkisiz olması Meclisin de etkisiz olması anlamına gelmektedir. Niçin? Çünkü Sayıştay etkisiz olduğunda, yetkisi alındığında, denetim yapmadığında… Üniversitelerde gördük, yerel yönetimlerde gördük; birçok kurumun Sayıştay raporları burada okunduğunda ne cevap verileceği bilinmedi. Biz onları çıkartıp gerek yerel yönetimlerle ilgili gerek başka kurumlarla ilgili Sayıştay raporlarını açıkladığımızda, yolsuzluklardan tutun usulsüzlüklere, her türlü şey ortada. Böyle bir ajans kuruyorsunuz. Böyle bir ajansın katılımında sıkıntılar var, siz bunu Sayıştay denetiminden muaf tutuyorsunuz. Bu muafiyet de yetmiyor, Kamu İhale Kanunu’ndan da muaf tutuyorsunuz. Bir taraftan diyorsunuz “İhale açacak, bağımsız üç tane firmadan birini tercih edecek.” Ondan da muaf tutuyorsunuz.

Ve biliyor musunuz, tam 186 kez Kamu İhale Kanunu değişmiş, 186 kez. Artık elek değil, kalbur değil, delik deşik olmuş. Bununla da yetinmiyorsunuz, bununla da tekrar… Bu muafiyet de yetmiyor, daha da muafiyet olması lazım. Nedir? Damga vergisinden muaf tutuyorsunuz. Bu da yetmiyor. Başka? Diyorsunuz ki: “Bu, icra işlemi yapacaksa, dava açacaksa teminatlardan da muaf olması lazım.” Bu muafiyet de yetmiyor. Bir de ne diyor? Diyor ki: “Sen kamu değilsin, buraya alacağın personel de kamu kurumlarına personel alınmasına dair mevzuat hükümlerine tabi olmayacak, bundan da muafsın.” Gerçekten, bu artık ayıp ya, muafiyet dediğiniz bu şekle mi dönüşür ya? Her şeyden muaf tutuyorsunuz.

Peki, ne oluyor? Bu muafiyet de yetmiyor. Peki, kamu kurumu mu, özel kurum bu ajans? Kamuysa Sayıştayın olması lazım, kamuya göre personel atanması lazım; bunlar da yapılmıyor. Peki, özel şirketse, özel hukuka tabiyse özel hukuka ait işlemlerin yapılması lazım. O zaman, özelse bundan vergi almamız lazım; vergiden de muaf tutuyorsunuz. Yani kendinize ait nasıl düzenleme yapmanız gerekiyorsa öyle bir düzenleme yapıyorsunuz. Arkadaşlar, böyle ismini “bağımsız” koyup mış gibi yapıyorsunuz; hani derler ya gibi gibi, gibi gibi bir şekle dönüştürüyorsunuz. Siz bağımsız olmasını düşünüyorsanız, tümüyle kamuya açık, şeffaf bir şekle ve Meclisin denetimi içinde olabileceği bir şekle dönüştürmeniz lazım.

Bir taraftan da biz diyoruz ki: Kriz var, insanlar iş ihtiyacında, insanlar artık pazara gittiğinde kendi ekmeklerini alma derdine düşmüşler. Siz bunların bütününü sermaye kesimi için getirdiğinizde aslında turizme yarar getirmiyorsunuz; turizmi baltalıyorsunuz, turizmde bölgeler arası eşitsizliği artırmış oluyorsunuz.

Bakın, bunu az önce de söyledim, arkadaşlar, hatiplerin bir kısmı da değindi; Hasankeyf’i çok konuştuk burada, çok dile getirildi; önümüzdeki hafta da birçok etkinlik yapılacak, dünya genelinde yapılacak. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmesi için 10 kriter lazım; arkadaşlar, 9 kriteri var. Kültür ve Turizm Bakanlığının başvurması lazım, başvurmuyor. Ama ne yapıyor? Ajans için bir yığın muafiyet, bir yığın çekince getiriyor. Eğer ajans turizmi düşünülüyorsa da tümüyle o bölgeler; birçok medeniyete sahip olan, geçmişi, etnik ve inanç çeşitliliği açısından birçok özelliğe sahip olan Türkiye'nin Karadeniz’inden, doğusundan, batısından Akdeniz’ine, birçok şey görülmeyecek. Tümüyle, başında bir seyahat şirketinden gelmiş bir turizmci işletmecinin işletme mantalitesiyle, bu krizde kendine bir çare düşünüp parayı kime, nasıl verebileceği düşünülmüştür. Bunun tümüyle denetime girmesi lazım. Siz denetimden yoksun bırakırsanız ve muafiyeti, tümüyle istisnalarla getirirseniz hiçbir gelecek sağlayamazsınız. Zaten on yedi yıldır -AKP döneminde- tüm çıkan hususlar, Plan ve Bütçe Komisyonuna da geldiğinde, Meclisin Genel Kuruluna da geldiğinde, bağımsızlıktan çıkıp birilerine yaranmak için düzenlemelere dönüşmüştür. Bizlerin yazdığı muhalefet şerhlerinin çoğu dikkate alınmamıştır, itirazlarımıza rağmen… Daha sonra tekrar, düzenlemelerin daha iyiye dönüştürülmesi için, kamu için değil, buraya itiraz edenler için daha iyiye dönüştürülmesi için, torba yasalarla üstünde düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.

Arkadaşlar “Turizm için.” deyip aslında birçok sit alanı, gezilmesi, görülmesi gereken birçok yer de tahrip edilmektedir. Birçok yerde hidroelektrik santraller kurulmaktadır, birçok yerde çirkin binalar yapılmaktadır; birçok yerde turizm artık sadece -bizim değil de yerlerimizin- ağaçlarımızın, doğamızın, tarihimizin resmen inkârına dönüşmektedir, saklanmasına dönüştürülmektedir. Bakıyorsunuz, bir taraftan nükleer santraller, bir taraftan HES’ler, bir taraftan başka çalışmalara dönüşüp turizm, bütün hepsiyle yerle bir edilmektedir. Biz tarihimize sahip çıkmadıkça bunlarla ilgili düzenlemeleri yapamayız. Bir taraftan şeffaflıktan söz edip, her zaman şeffaflığı dile getirdiğimizde, gerek yolsuzlukla ilgili gerek yasaklarla ilgili gerek önlemlerle yapılması gerekeni dile getirdiğimizde itiraz edenler bilmelidirler ki siz Türkiye’nin geleceğine, Türkiye’nin daha sağlıklı büyümesi için istediğiniz kadar ajans kurun, istediğiniz kadar kurum kurun, siz bunu kamuya açmadığınız sürece, şeffaf bir şekilde sivil toplumu katmadığınız sürece, Meclisi devre dışı bıraktığınız sürece hiçbir şey başarıya ulaşmaz, hiçbir şey gerçekleşmez. Ne olur? Tümüyle, daha çok yoksulluk artar, kriz artar, toplumsal barış bozulur.

Bütün bunların çerçevesinde ele aldığımızda, bizim muhalefetimizin genel çerçevesi, yaşamın her alanında nasıl ki şeffaflığı savunuyorsak, ortak paydayı savunuyorsak, demokrasinin daha iyi gelişmesi için barışın olmazsa olmaz olduğunu savunuyorsak, burada da bütçenin, tümüyle, düzenlenen ajansın şeffaf olması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Siz Sayıştay ve Kamu İhale Kanunu muafiyetini, bağımsız denetlemeyi, damga vergisi muafiyetini ve kamu personeli muafiyetini getirirken aslında muafiyeti şuna getiriyorsunuz, bütün Türkiye’de yaşayan yurttaşlara diyorsunuz ki: “Siz ezilin, yoksul kalın, biz belli bir kesime muafiyet getiriyoruz. O muafiyeti getirdiğimizde parası olana daha para… Biz kendimiz doymuyoruz, daha da doymamız lazım.”

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak.

Buyurun Sayın Budak. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, gecenin ilerleyen saatinde Türkiye’nin ayakta kalmış tek sektörünü tartışmak aslında biraz da zül geliyor. Arkadaşlarımız dinlemekten yoruldu, biz Komisyona anlatmaktan yorulduk. Bu zamanda bunun gelmesiyle özellikle de yıllardır konuşulan turizmin tanıtımında sivil örgütlenmenin olması gerektiğini söylememizin yanlış anlaşıldığını düşünüyorum.

Şimdi, birincisi, Türkiye’de en önemli sektörlerden bir tanesi tarım. Tarımı bitirdik. İkinci en önemli sektör ve istihdam sağlayan sektör neydi? Sanayi. Sanayi de yoğun bakımda. Şimdi ayakta kalmış bir sektör var, o da turizm. Fakat turizm öyle bir sektör ki pamuk ipliğine bağlıdır. Siyasi yanlışlar turizmi bir anda yerle bir edebilir.

Örnek derseniz, 2015 yılının sonunda düşürülen Rus uçağı. 2015 yılının sonunda düşürülen Rus uçağıyla birlikte, hatırlarsınız, yarışlar yapılmıştı “Ben düşürdüm, sen düşürdün.” yarışması yapılmıştı ve daha sonra Rusya’dan seçim bölgem olan Antalya’ya sadece 48 bin kişi geldi bir yıl boyunca, 2016 yılında.

Şimdi, bu kadar pamuk ipliğine bağlı, siyasete bu kadar entegre olmuş bir sektörün ajansla, tanıtımla kurtulabilmesi ihtimalini ben sıfır görüyorum. Şimdi, bir kere, 2016’dan sonra, 2017’de rakamlara baktığımız zaman, sektörün kârları sıfırlanmış yani sektörde kâr yok 2017’de. 2018’de durum aynı, 2019’da biraz para kazanacaklardı. Hangi sektörler kazanacaktı? Efendim, konaklama sektörü, acenteler falan. Şimdi onu da burada ellerinden alıyorsunuz yüzde 1’le yani faaliyetleri üzerinden elde ettiği ciroyu siz kâr zannediyorsunuz, yüzde 1 alıyorsunuz. Şimdi, bakıyorsunuz, Merkez Bankasının kayıtlarına göre, bu sektör yüzde 4 kâr ediyor. Oran ortada, yüzde 4. Siz yüzde 25’ini almayı teklif ediyorsunuz. Zaten ruhunda bir sakatlık var, daha sonra da “Efendim, işte, burada aramızda pazarlık yaptık, yüzde 1’in yüzde 25’ini -yani 0,75’e- indirdik.” diyorsunuz. Bunun ruhunda sakatlık var; böyle tanıtım yapılamaz, böyle tanıtım yapılacağı iddia edilemez.

Tanıtımın da önemi şudur: Eğer ülkenizde gerçekten kaliteli bir demokrasi varsa, eğer ülkenizde insanların can ve mal güvenliği varsa, eğer ülkenizde hukuk güvenliği varsa insanlar zaten sizi tercih eder çünkü dünyanın en güzel ülkesinde yaşıyoruz “açık hava müzesi” diyoruz, sahillerimiz öyle, tarihimiz öyle, kültürümüz öyle. E, sizin zaten başka bir şey yapmanıza gerek yok, geçmişte böyleydi ve geldiğimiz noktada, kişi başına ortalama 850 dolara kadar çıkan turizm, şu anda 647 dolara düştü ve bunu yukarı doğru çıkarmaya çalışan bir sektör var. Sektörün kendi gayretleriyle, kendi tanıtım gücüyle buraya getirildi. Yani sektörün bütün dinamikleriyle, emekçileriyle, yatırımcılarıyla, o kentlerde yaşayan insanlarımızla buraya getirildi turizm ve bugün diyoruz ki: “Elimizde kalmış tek sektörü de yerle bir edelim.”

Bakın, geçenlerde oturdum, özellikle bu geldiği zaman çalıştım, kaliteli denilebilecek satış firmalarından yani dünyada satış yapan emlak firmalarından bir araştırma yaptım, 1.347 otel satılık arkadaşlar. Kâr ediyor olsa insanlar kendi otellerini niye satsınlar? Ve başka bir şey gördüm, eskiden, 1990’lı yıllarda bir otel üç dört yılda kendini amorti ederdi, şimdi on beş on altı yıla çıktı ve otellerimiz eskidi. Her şey dâhil sistemi var, oteller eskidi ve renovasyon yapılamıyor; kimse yatırım yapamıyor çünkü para kazanmıyor.

Dün On Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda turizmle ilgili bölümde dikkatimi çeken bir şey vardı: “300 bin yatak daha ilave edilecek 2023 yılına kadar.” deniyor ve hiçbir açıklama yok. Nereye yapacaksınız? Sahillere mi yapacaksınız, Orta Anadolu’ya mı, Doğu Anadolu’ya mı, Güneydoğu Anadolu’ya mı, nereye yapacaksınız, bir tanımı yok. Eğer sahillere yapacaksanız turizmi bir kere daha yerle bir edeceksiniz çünkü Türkiye'deki otellerin ortalama doluluk oranı yüzde 55, on iki aylık ortalama doluluk oranı yüzde 55. Ve bir iddiada bulunuyorsunuz, 300 bin yatak daha yapacaksınız, şu anda 1 milyon 182 bin yatak var zaten. Yani dörtte 1’i kadar, hatta neredeyse yarısına yakın yeni ilave yatak yapacağız diyorsunuz; bu da planlamanızın planlamasız olduğunu gösteriyor.

Ciro üzerinden vergi alınmasının ben haraç olduğunu düşünüyorum. Siz zarar eden firmadan yüzde 1 -haydi 0,75 diyelim- alacağım diyorsunuz; e, zarar etmiş firma. Bu, vergi adaletine de, genel adalete de aykırıdır.

Bir de ayrıca, burada nereye gideceği belli değil bu toplanan paranın. Gene benim yaptığım hesaba göre 360 milyon dolar para toplanacak burada. 360 milyon dolar çok büyük bir para. Bu paranın nasıl harcanacağı belli değil, aynı zamanda da merkezden harcayacaksınız. Peki, yereller niye yok burada? Ticaret, sanayi odaları, esnaf odaları, en çok kahrını çekenler bunlardır, özellikle ticaret odalarında bütün sektör mensupları vardır. Siz oradan 1 kişiyi bile dinlemeden, hatta Odalar Birliğini de aynı zamanda, Belediyeler Birliğini de aynı zamanda nereye alıyorsunuz? Danışma kuruluna. Danışma kurullarına kimse hiçbir şey danışmaz. Yani siz yerelden elde ettiğiniz geliri yine merkeze çekiyorsunuz ve merkezde nasıl harcayacağınız belli değil ve nereye harcayacağınız da belli değil. O yüzden belediyelerin bunu harcaması gerektiğini şöyle bir dayanak bularak söylüyorum: Antalya’ya, kendi seçim bölgeme bu yıl tahminen 15-16 milyon turist gelecek. 15-16 milyon turistin bütün kahrını Antalyalı çekecek; Antalya’nın emekçisi, Antalya’nın -affedersiniz- çöpçüsü, aynı zamanda da belediyesi, yolları. Havaalanında inip sadece otellere gidip konaklayacaklar. Peki, Antalya’ya ne bırakacaklar? Hiçbir şey. Peki, yerel yönetimlerde, örnek vermek gerekirse Erzurum da merkezî bütçeden pay alıyor; Antalya, Muğla İzmir gibi iller de pay alıyor. Birisi artı 16 milyon kişiye, yabancı turiste -yerli turist yok bunun içinde, onu da koyarsanız 20 milyon kişiye- hizmet ediyor; öbür taraftaki, Erzurum ya da başka bir ildeki sadece kendi yaşayanlarına hizmet ediyor. Bu, adalet değil. E peki, buradan böyle bir pay alıyorsunuz, bu payı niçin yerel yönetimlerdeki hizmetler için kullanacağınızı burada belirtmiyorsunuz?

Ve ayrıca “Tanıtma Genel Müdürlüğü” diye bir müdürlük var, yıllardır “tanıtmama genel müdürlüğü” olarak durur orada. Turizm fuarlarına gideriz ve oradaki tanıtımın şeklini görürüz. Asıl tanıtanlar, sektörün gene kendi mensuplarıdır. Turizm Bakanlığı eğer 100 lira harcıyorsa sektörün kendisi 500 lira harcar ve tekrar o sektörün kendisinden, cirosundan pay alıyorsunuz. Doğru değil, adaletli de değil.

Aynı zamanda, yerelden bahsetmişken 54 sektörün… Yani Kars peynirini de Antalya’da satarsınız, efendim, Erzurum’un Oltu peynirini de Antalya’da satarsınız, Ege’nin zeytinini de Antalya’da satarsınız yani 54 sektör buradan besleniyor, Türkiye’nin her yerinden buraya mal satılır. Şimdi, böylesine bir kentte, böylesine ekonomiyi döndüren bir sektörü, aynı zamanda istihdam sağlayan yani emekçilere iyi kötü iş bulduran bir sektörü siz ne olduğu belli olmayan vergiye mahkûm ediyorsunuz.

Denetim yok dedik. Evet, denetlenmeyen yerde yani Sayıştay denetiminin olmadığı yerde bu paranın nasıl kullanılacağını hiç kimse bilemez. Ve onun dışında da bir madde benim dikkatimi çekti burada, 8’inci maddenin (1)’inci fıkrası. “Ajans, her türlü dava ve icra işlemlerinde teminat yatırma mükellefiyetlerinden muaftır.” diyor. Ya bu, şu demek; benim aklıma bu geldi: Bunu ödeyemeyenleri biz icraya verelim -büyük paralar tutar bunlar çünkü, 360 milyon dolar gibi bir rakamdan bahsediyoruz- orada da teminat falan koymayalım. Yani şimdiden kılıf hazırlanmış; icraya verilecek bir şirket, batırılmak istenen bir şirket gibi duruyor.

Ben burada son sözü şöyle söylemek istiyorum: Eğer siz ülkenin imajını düzeltirseniz çok fazla tanıtıma ihtiyacınız olmaz. Ülkenin imajını düzeltmek için önce demokrasiye döneceksiniz, önce hukukun üstünlüğüne döneceksiniz ve daha sonra da turizmi yapabilir hâle getireceğiniz bir ülke olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Budak, son cümlenizi alayım, buyurun.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Bunun için de Meclisin işlevsel hâle gelmesi gerekiyor. İnsanların kendilerinin bu ülkede özgür olduklarını bilmeleri ve bu ülkede artık gazetecilerin, artık yazarların, aynı zamanda akademisyenlerin hapse girmeyeceğinden emin olması ve dünyaya da bu mesajın verilmesi gerekiyor. Var mı? Maalesef yok. Temennimiz, bu yasanın bu şekilde geçmemesi hatta bunun kaldırılıp bütün kesimlerle, toplumun bütün kesimleriyle tartışılıp tekrar gündeme getirilmesidir.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, şahıslar adına ilk söz, Sayın Baş’ın.

Erkan Baş, buyurun. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve gecenin bu saatinde sesimizin ulaştığı -ulaşamadıklarımız da dâhil olmak üzere- tüm alın teriyle yaşayan emekçi kardeşlerimizi sevgiyle selamlıyoruz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı kurulması için verilen kanun teklifinin ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz aldım ama Türkiye İşçi Partisinin düşüncelerini paylaşacağım. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Çünkü bu Mecliste bir yıldır bağırıyoruz, grubu olmayan partilerin de bu Meclisin parçası olduğu gerçeği bir türlü kabullenilmek istenmiyor. Dolayısıyla her seferinde bunu tekrar vurgulayacağız. Bu da –yine daha önce vurguladım- özel olarak kendi partimize ya da şahsımıza dönük bir şey değil.

Bakın, bu Parlamentoda sürekli anayasa tartışması yapıyoruz mesela, demokratikleşme tartışması yapıyoruz, düşünce, ifade özgürlüğü tartışması yapıyoruz. Oysa Parlamento daha kendi içerisinde demokrasiyi, ifade özgürlüğünü, farklı seslerin kendilerini özgürce ifade edebilme olanağını sağlayamamış. E şimdi, böyle bir Parlamentonun Türkiye’nin tümü için demokrasiyi, çok sesliliği, ifade özgürlüğünü getireceğini söylersek hiçbirimize inanmazlar. Dolayısıyla bütün Parlamentonun bu açıdan görevli olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu notu düştükten sonra elimizdeki kanun teklifine bakalım. Bir şeyi baştan söyleyeyim. Yani bir yılı doldurduk artık, yeni sayılmayız. Bu bir yılda, şahitlik ediyorum ki bu Parlamentoda tüm yasalarda bir noktada eksik davranıyoruz arkadaşlar, temelde bir noktada eksik davranıyoruz. Yani önümüze bir metin geldiğinde, bu neye hizmet ediyor, bu kime hizmet ediyor sorusunu sormadığımız sürece doğru bir yasama yapma şansımız yok. Dolayısıyla ben diyorum ki yine aynı şeyi yapalım, ilk yapmamız gereken şeyi hep beraber yapalım ve diyelim ki: Bu kanun teklifi kimin işine yarıyor? Bu değişiklik, bu yenilik kimin işine yarıyor?

Şimdi, sözde şöyle söyleniyor, deniyor ki: “Bir ajans kurulacak, ülkemizde turizm gelişecek.” Buna kim karşı çıkabilir ya? Hepimiz isteriz ki ülkemizin turizmi gelişsin. Fakat arkadaşlar, bu gelişimden elde edeceğimiz gelir, para kimin kasasına gidecek diye bir sormamız lazım, bu para nereye gidiyor? Şimdi bu soruyu soruyorum ve eldeki teklife bakıyorum. Birtakım kurullar oluşuyor. Şimdi, bu kurulda kim var? Devlet yetkilileri var; siz işletmeci, işveren falan diyorsunuz, ben doğrudan söyleyeyim, patronlar var. Arkadaşlar, koskoca metinde, kelime kelime okudum, işçi yok, işçi; emekçi yok, bir tek yerde geçmiyor. Herhangi bir kurulda ya bir de işçi temsilcileri olsun bu işin içinde. Böyle bir şeyle karşılaşamıyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi şunu sormam gerekmiyor mu: Yani şimdi turist gelsin istiyoruz, bu turiste kim hizmet ediyor? Bu turistin kalacağı yeri kim düzenliyor; çayını, çorbasını, yemeğini kim veriyor? Bakanlar mı veriyor, patronlar mı veriyor yoksa işçiler, emekçiler mi veriyor? Bu soruyu sormamız lazım. Yani ben şunu merak ediyorum: Turizmi geliştirmek istiyoruz ama işçiyi ezerek, işçiyi geliştirmeden turizmi geliştirmemiz mümkün mü?

O yüzden, pek söylenmedi ama ben size birtakım rakamlardan bahsedeyim: Mesela, Türkiye’de turizm, eğlence, lokanta iş kolunda -devletin resmî rakamı- 861 bin sigortalı işçi çalışıyor ve hepimiz biliyoruz ki en az 1,5 milyon da kayıt dışı istihdam var. Yani 2 milyon insan şu konuştuğumuz teklifin aslında… Hani turizm diyoruz ya, o 2 milyon insanın omuzlarında yükseliyor, onların alın teriyle yükseliyor ama hiçbirimizin aklına bu insanlara dair konuşmak, bunlara dair bir tartışma yapmak gelmiyor.

Bakın, birtakım gerçeklerden bahsedelim arkadaşlar. 2 bin liralık asgari ücretten bahsediyoruz. Turizm işçisi ne yapıyor biliyor musunuz? Yılda taş çatlasın altı ay, yedi ay çalışıyor. Yani bizim o zaten açlık, sefalet, yoksulluk getirir dediğimiz asgari ücretin bile yarısıyla bir yılı geçirmek durumunda kalıyor. Bu işçi arkadaşlarımızın pek çoğunun en fazla altı, yedi ay çalışabildiğini herhâlde hepimiz takdir ediyoruz yani Türkiye’de on iki ay turizm sektörünün işlediği bir yer yok ki. Peki, bu işçilerin iş güvencesini konuşmazsak turizmi geliştirebilir miyiz?

Değerli arkadaşlar, bakın, işsiz kalıyorlar, diyorsunuz ki: “Üç yılda toplam 600 gün prim yatırmış olman lazım.” Bu ne demek? Yılda yedi ay, yılda yedi ay çalışacak ki işsizlik maaşı alsın. Dolayısıyla turizm emekçisi işsizlik maaşını da alamıyor.

Başka bir şey daha söyleyeyim size: Türkiye’de sendikalaşma dünya standartlarına göre yerin dibinde. Turizmde çalışan 100 işçiden sadece 3’ü, 4’ü bir sendikaya üye olabiliyor. Ha, belki de o yüzden aklınıza gelmiyor, hani bu işçileri temsil edebilecek kurum bırakmadınız ki; hepsini ezdiniz, bitirdiniz, sendikalaşmaya çalışanı da kapının önüne koyup işsiz bıraktınız, işçiyi temsil edecek gerçekten kimse kalmadı.

Değerli arkadaşlar, şimdi, temel soruyu tekrar ifade etmek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlenizi alayım. Tamamlayın.

Buyurun.

ERKAN BAŞ (Devamla) – Şimdi, bakın, asgari ücretin yarısına günde 12, 14, 16 saat çalışmak zorunda kalan, herhangi bir iş güvencesine sahip olmayan, bu sektörü bilen herkes biliyor ki 2 işçinin, 3 işçinin yapması gereken işi 1 işçiye, bir maaşla yaptırılan bir sektörden söz ediyoruz. Biz diyoruz ki turizmi güçlendireceğiz ama bunun için işçiyi güçlendirmek aklınıza bile gelmedi, bunun altını çiziyorum. Diyorum ki: Arkadaşlar, bakın, anlatıyoruz sabahtan beri, AKP döneminde 17 yılda turizm şu kadar gelişti, turizmden bu kadar para kazandık, turizmden şöyle büyüdük. Ya, bu süreçte turizm işçisi ne kazandı? Turizm işçisi yani o parayı bize kazandıranlar, yaratanlar, üretenler ne kazandı? Cevap? Cevap ne biliyor musunuz arkadaşlar, Turizm Bakanının turizm sektöründen büyük bir şirketin patronu olarak geldiği bir ülkede işte işçiler bu hâlde olur. O yüzden benim önerim açık, turizmi bırakın turizm işçileri yönetsin bakın memleket nasıl güçlenecek. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına son söz Sayın Ali Muhittin Taşdoğan…

Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 94 sıra sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi konuşulurken geçtiğimiz yıl 1 milyon kişinin ziyaret ettiği, bu yıl ise 2 milyon kişinin ziyaret etmesini beklediğimiz Gaziantep’ten bahsetmeden geçmek olmaz. Özellikle 2019 yılının Göbeklitepe yılı olarak ilan edilmesi Bakanlığımızın bölgedeki turizme bakışının bütüncül olmasıyla Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Diyarbakır ve Mardin’e gelen turist sayısı gözle görülür şekilde artmıştır. Gaziantep tarihî ticaret yolu olan İpek Yolu’nun güzergâhı üzerinde olması sebebiyle Hititlerden Doğu Roma’ya, Selçuklulardan Osmanlı Devleti’ne kadar geçen zamanda pek çok farklı kültüre ve ticarete tanıklık etmiş kadim bir Türk İslam şehridir. Pek çok seyyahın seyahatnamesine konu olan şehrimiz ünlü seyyahımız Evliya Çelebi tarafından “şehri ayıntabı cihan" yani cihanın göz bebeği olarak bahsedilmiştir. Gaziantep’in zengin tarihi, kültürel çevresi ve çeşitliliği UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’nde bulunan Zeugma Antik Kenti ile Yesemek Açık Hava Müzesi ve Heykel Atölyesi kadim bir kültür şehrinin önemli simgeleridir. Bunlarla birlikte, Gaziantep turizminin canlandırılması, kültürel mirasların ortaya çıkarılması, Rumkale ve Halep Arığı’nın turizme kazandırılması Bakanlığımızın yapacağı çalışma ve restorasyonlarla sağlanmalıdır.

Ayrıca, dünya mutfakları arasında özgün bir yere sahip olan Gaziantep mutfağı, yüzyıllardan beri gelen geleneklerinin ve damak lezzetlerinin zenginliğini koruyarak gastronomi turizmi açısından önemli bir yer tutmuştur. UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na giren gazi şehrimiz ilimizi ziyarete gelen misafirlerine birbirinden lezzetli yüzlerce çeşit yemeği tatma fırsatı da sunmaktadır.

Gaziantep’te bulunan dünyanın 3’üncü büyük doğal hayatı koruma alanı ve ülkemizin en büyük hayvanat bahçesini bir yılda toplam 4 milyon kişi ziyaret etmiştir. İlimize gelen misafirlerimizi ağırlayacağımız 7.300 yatak kapasiteli yıldızlı otellerimiz bulunmakla beraber, gelişen turizm potansiyelini karşılamak için turizm yatırımcılarımızın yatırımlarıyla bu sayı sene sonuna kadar 8 bine ulaşacaktır.

Başta Irak olmak üzere, komşu ülkelerimizden ve dünyanın her yerinden gelen turist sayısı gün geçtikçe artmakta, gelen turistlerin Gaziantep’te konaklamaları ve her geçen gün konaklayan turist sayısının artması hedeflerimiz için umut vermektedir. İlimiz müzelerimizi 2018 yılında 270 bin turist ziyaret etmiştir. Bu senenin ilk altı ayında yüzde 40 artarak 166 bin kişiye ulaşılması hedeflerin gerçekleştirilebileceğinin göstergesi olmuştur. Ortalama 700 bin geceleme yapan ziyaretçilerimizin konaklama oranı 1,47 ila 1,53 arasındadır. Geceleme sayısının artırılması en önemli hedefler arasındadır. Bunun için ülkemize kültür turizmi amacıyla gelen Koreli, Japon ve Çinli turistlere tur firmalarınca şehrimizin ve kültürümüzün tanıtılması ve ilimizin gezi destinasyonuna alınmasını sağlamak gerekmektedir. İlimizde bulunan Gaziantep Ortadoğu Fuar Merkezinin hâlen yılda 8 fuara ev sahipliği yapan iki holü bulunmaktadır. Anadolu’nun en büyük fuar alanıdır. Kongre fuar turizminin artması acil olarak gerekmektedir. Turizmin düşük olduğu aylara yayılacak kongre turizmi planlaması, hedeflenen turist sayısına ulaşmamızı kolaylaştıracaktır.

Sayın milletvekilleri, tabii, bu kadar çeşitliliği ve her geçen gün bu güzellikleri ziyaret eden, şehrimizin ve çevre illerimizin misafir sayısının artmasının temel sebebini unutmamak gerekir: Güvenlik. Güvenlik güçlerimizin bölgemiz genelinde ve sınır ötesinde yaptığı başarılı operasyonlar neticesinde şehirlerimizde hayat normalleşmeye başlamıştır. Bölgede PKK/PYD ve DEAŞ terör örgütlerinin şehir yapılanmalarına yönelik yapılan operasyonlarla bölge şehirleri asayiş ve güvene kavuşmaya başlamış; bu durum, halkımızın devlete güvenini perçinlemiştir, sosyal hayatın her noktasına olumlu katkıda bulunmuştur. Normalleşmeye başlayan hayat güvenli ticaretin, beraberinde turizm ve seyahat hacminin artmasını sağlamıştır. Temennimiz, bölgemize gelen huzur ve güven ortamının sürekli ve kalıcı olmasıdır, halkımızın huzur ve refah içinde kalkınmasıdır.

Sonuç itibarıyla, bu yasanın memleketimize, milletimize, devletimize hayırlar getirmesini temenni eder, gazi şehrimiz gibi gazi olan yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, ikinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağım.

Sayın Güzelmansur? Yok.

Sayın Tutdere…

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkürler Sayın Başkan.

UNESCO tarafından tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen, dünyanın 8’inci harikası Nemrut Dağı Millî Parkı’na ve çok sayıda tarihî ve doğal güzelliğe ev sahipliği yapan Adıyaman’ımız turizm yatırımları konusunda da hak ettiği payı alamıyor.

2019 Yatırım Programı’nda olmasına rağmen Adıyaman Panorama ve Arkeoloji Müzesinin ihalesi, ödenek yetersizliği nedeniyle, bugüne kadar yapılamamıştır. İhale yapılamadığı için ve mevcut müze de ihtiyacı karşılayamadığı için Adıyaman’da 31 bin tarihî eser şu an depoda beklemektedir.

Bakanlık yetkilileri de buradayken buradan sormak istiyorum: Adıyaman Panorama Müzesi için gerekli ödenek ne zaman gönderilecek? Bu konuda, Bakanlığınızın bir çalışması var mıdır?

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Seçim bölgem Afyonkarahisar’da vişne hasadı başladı ancak Çay, Sultandağı, Yeşilçiftlik, Dereçine, Deresinek, Yakasinek, Eber ve bunlara yakın yerlerdeki vişne üreticilerinin yüzü gülmüyor.

Vişnenin maliyeti 2,5 lira civarında fakat üreticinin zarar etmemesi için vişneyi en az 3 liradan satması gerekiyor. Bugün ise şokluk vişnenin kilosu 2,5 liraya, suluk vişnenin kilosu ise 1 lira 75 kuruşa düşmüş durumda. Bunun nedeninin, tarım kredinin büyük firmalara “Fiyat yükseltmeyin, biz vatandaşı 1 lira 75 kuruşa satmaya ikna ederiz.” şeklinde anlaşma yaptığı iddiaları ortalıkta dolanmaktadır.

Buradan Bakanlığa sesleniyorum: Bu konuya lütfen el atın, zenginin değil üreticinin yanında yer alın. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Süllü…

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – ODTÜ’de yaşanan ağaç katliamı henüz tazeliğini korurken bir çevre katliamı haberi de Eskişehir’den geldi.

Mecliste Turizm Tanıtım Ajansını görüşüyoruz. Turizm için birinci önceliğimiz çevremizi korumak iken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Eskişehir’in Beylikova, Sivrihisar ve Mihalıççık ilçelerinde Demir ve Nikel Maden Kapasite Artırım Projesi’ni onayladı. 31 bin dekarlık alanı kapsayan iki ayrı madende 187.225 adet ağacın kesileceği ÇED raporunda yer alıyor. 1 milyon ton sülfür bileşikli atık yer altı suları ve Porsuk Çayı’na karışacak. Tarihî kaplıca Yalınlı Hamamı’na 800 metre mesafede dinamitle patlamalar yapılacak. Ayrıca, bölge kızıl geyiklerin yaşam alanıdır.

Ekolojik dengeyi ve turizmi ve böylesine etkileyecek projenin iptali için Kültür ve Turizm Bakanımızdan destek bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bankoğlu…

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Teşekkürler.

Türkiye’nin ikinci büyük şehrinde, başkentteyiz ve ben merak ediyorum, yurt binası inşa edecek yer bulamayıp alternatif alanları da reddederek ODTÜ’nün göbeğindeki ağaçları mı sökmek bizim gerçek meselemiz? Üstelik bu çevre kıyımı kazı izni ve inşaat ruhsatı olmayan bir alanda hukuksuzca yapılmaya çalışılıyor ve daha vahimi, bu hukuksuz durum yetkililere iletilince de polis gücüyle oldu bitti yaratılmak isteniyor.

Birçok kesimin duyarlı ve kararlı duruşuyla bu tehlike şimdilik geçiştirilmişse de bizler hukuktan, eğitimden ve tabii ki çevreden yana olmaya devam edeceğiz.

Söz çevreden açılmışken daha 19 yaşında düşlerinde özgür bir dünya hayali kuran Ali İsmail Korkmaz’ı vefat yıl dönümünde rahmetle anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kadıgil…

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – “Annesinden bir tokat yememiş benim oğlum 19 yaşında katledildi. Ben Ali İsmail için ayakta durup hesap soracağım. Benden önce Ali İsmail bu katillerden hesap soracak. Otuz sekiz gün boyunca oğlumun hayata tutunması için direndim, bekledim çünkü Ali İsmail insanlara, hayvanlara, doğaya hayran bir çocuktu. Ali İsmail gerçekten vatansever bir çocuktu. Köy okullarına kitap götüren, engellilere kapak toplayan, yaşlılara kitap okuyan bir çocuktu. Hangi vicdanla el kaldırabildiler oğluma? Ben oğlumu Eskişehir’e gönderdim, maalesef kefenle aldım oğlumu. Benim oğlum eğitmen olacaktı, benim oğlum tercüman olacaktı, benim oğlum nice evlatlar yetiştirecekti ama katiller aldı benim oğlumu. Nasıl kıydınız çocuğuma? Ne yaptı çocuğum size? Siz kendi çocuklarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz?” (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Başevirgen…

BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiğimiz son bir yılda Meclisten çıkan bütün kanunlar vatandaşın üzerinden devletin cebini doldurdu. Vatandaş kendi için değil, AK PARTİ eliyle boşaltılan hazine için çalışır hâle geldi, her türlü vergi yükünün altında ezildi. Hazineye para bulunacak diye sadece vatandaşın vergisi değil, BOTAŞ, Türk Hava Yolları, Millî Piyango, PTT, TÜRKSAT, Borsa İstanbul gibi dev sermayeli şirketler de kamu yatırımlarına kaynak sağlayacağı gerekçesiyle Varlık Fonu adı verilen denetimsiz bir yapıya devredildi. Hükûmet fon adı altında nereye aktarıldığı belli olmayan bir kaynak bolluğuna kavuştu. EYT mağdurları, görevlerine atanmayı bekleyen KPSS ve 3600 ek gösterge mağdurları, işsizler hep birer seçim vaadi olarak kaldı. Vatandaşın refahı için kullanılmadığı açık olan bu fondaki paraları nereye harcadınız? O da yetmedi, şimdi de devletin kefen parası denilen yedek akçeye göz diktiniz. “Kefenle geldik, kefenle gideceğiz.” diyen… (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tığlı…

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tarım Bakanına sesleniyorum: Yaklaşan fındık hasat sezonunda Bakanlık yetkililerinin taban fiyatı ve destek alımları yönünde açıklama yapmamaları fındık üreticilerini endişelendirmektedir. Fındık taban fiyatları ne zaman açıklanacak? Destek alımları için bir hazırlık var mı yoksa fındık üreticisi tekelci şirketlerle baş başa mı kalacak? Fındık üreticisi fiyatın bir an önce açıklanmasını bekliyor. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aycan...

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, turizm gelirlerine ülkemizin ihtiyacı var, kabul ediyorum fakat turizm faaliyetlerini artırırken turizmin çevreye, sektörde çalışanların sağlığına, bölge halkının sağlığına yapacağı olumsuz etkiler konusunda da duyarlı olmalıyız. Kıyılarımızın, yüzeyel ve yer altı sularımızın kirlenmesini, ormanlarımızın katledilmesini önlemeliyiz. Kazanılan para, bize kirlenen çevremizi geri vermeyecektir. Turistin, sektör çalışanlarının, bölge halkının sağlığı üzerinde de olumsuz etkilerini azaltmak için iş sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine dikkat etmeliyiz. Özellikle de bulaşıcı hastalıklara karşı uyanık olmamız gerekir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şevkin...

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2006’dan beri turizm teşvik bölgesi olarak ilan edilmiş olmasına rağmen Yumurtalık ve Karataş bölgesine bugüne kadar çivi dahi çakılmamıştır. Karataş bölgesi, Kıbrıs-Karataş arasında feribot seferleri düzenlenmesi o bölgenin turizmini olumlu anlamda etkileyecektir ama ne yazık ki buna onay verilmemiştir.

2018 Ekim ayında müze ücretlerine yapılan yüzde 50 zammın üzerine, şu anda yüzde 20 daha zam yapılması planlanmaktadır. Bu, turizme darbe vurmayacak mıdır?

Ayrıca, yurt dışı çıkış harçları da 15 liradan 50 liraya çıkarılmıştır. Bunun mantığını da anlamak da güçlük çekiyoruz.

Yine, sektörden gelen birtakım öneriler var. “Turizm Bakanlığının AR-GE çalışmaları ve aktif kullanıcı tanıtım portalı var mı?” diye soruluyor. Personel eğitimi ve dil eğitimine ilişkin çalışma var mı? Yurt dışı festival ve “workshop”ları ülkelerin özelliğine göre yapıyor musunuz?

Çevre konusunda yerel yönetimlerle ilgili iş birliği var mı?

BAŞKAN – Sayın Ersoy...

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Turizm, bacasız sanayi olarak nitelendirilen en güzel ve en önemli gelir kaynağı, bunu hepimiz biliyoruz. Ancak güzel memleketimiz turizme hizmet adına aynı zamanda büyük bir çevre erozyonuna uğramakta. Yeni konaklama yerleri için açılan alanlar ekolojik sistemi yerle bir etmektedir.

Uzmanlar “Az tüketin, geri dönüştürün, yeniden kullanın.” diyor. Biz de uzmanların sesini dikkate alacak mıyız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Sayın Kayan…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Turizmi önemsiyoruz, turizm gelirlerinin artırılması için ajanslar kuruyoruz ve bunun gibi bir sürü tedbirler alıyoruz. Fakat cihan imparatorluğuna doksan yıl başkentlik yapmış olan Edirne’mizde bugün hâlâ sarayımız maalesef yoktur. Doksan yıllık imparatorluğa başkentlik yapmış olan Edirne’nin bu bölgesinde Osmanlı İmparatorluğu’nun sarayı bugün hâlâ ortaya çıkarılmamıştır. Biz diğer yönlerden bir sürü tedbirler alırken buraya yapılacak olan turizm çekme işlerinde hiçbir türlü çaba göstermiyoruz. Ayrıca, Kırkpınar’ın 658’inci yılını bu yıl yaşadık fakat bu konuda da turizm açısından hiç bir çaba olmadığını görüyoruz. Bunun üzerinde düşünülmesi gerekir ve tedbirler alınması gerekir diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özen…

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Değerli Başkan, biliyorsunuz, Hacıbektaş ilçesi Aleviler için bir serçeşmedir, inanç merkezidir.

4 Temmuzda Alevi örgütlerinin temsilcileri, kanaat önderleri orada bir cem yapmak istemişlerdir. “Orası Turizm Bakanlığına bağlı olduğu için, izniniz olmadığı için yaptırmayız.” demişlerdir. Türkiye’nin neresinde, hangi cami Turizm Bakanlığına bağlı ve hangi imam izin almadan cemaate namaz kıldıramıyor? Bunu yetkililere soruyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Evet, Komisyon…

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Soru soran ya da değerlendirme yapan milletvekillerimiz genellikle çevre üzerinde de durdular. Aslında CHP Milletvekili Hasan Baltacı Bey, Komisyon üyemiz aynı zamanda, yine milletvekillerimizden Sayın Ersoy ve kardeşimiz hanımefendi de çevre üzerinde durdular. Yani doğa, insan, çevre, bunlar önemli faktörler. Bunlar konusundaki uyarılarına katılıyoruz.

Turizm sadece gelirden ibaret bir sektör değildir. Aslında turizm, aynı zamanda ülkeler arası ilişkileri, insanların birbirini tanıması, dünya barışına katkı yönüyle de değerlendirilmesi gereken bir sektördür. Bu yönüyle diğer duyarlılıklara da önem vermek gerekir.

Komisyonumuza Başkanlığın bu kanun teklifini havalesi 3 Temmuz Çarşamba günü olmuştu. Danışma Kurulu kararıyla perşembe günü saat 11.00’de toplandık. Dar bir zamanda toplandık. Toplantıda Komisyon üyelerimizin çok sayıda teklifi oldu, katkıları oldu ve Komisyonumuz o süreli dönemde karar almak durumunda kaldı ama Meclis Genel Kurulunda hem muhalefet milletvekillerinin hem iktidar milletvekillerimizin katkıları oldu ve birtakım düzenlemeler yapıldı ilk bölümde, bunları da ben önemlidir diye düşünüyorum, önemsiyorum.

Sayın Enginyurt’un daha önce yerli turist-yabancı turist arasındaki fiyat farkı ve yerli turistle ilgili değerlendirmesiyle ilgili sorusu: Arkadaşlarımızın verdiği bilgi, ben de bir istişare yaptım, tabii, yabancı turist için acenteler, firmalar bin, 2 bin kişilik ya da yataklık rezervasyonlar yaptırıyorlar, toptan alımlar yapıyorlar. O yönüyle onlar biraz fiyat avantajını kullanmış oluyorlar.

Sayın Tutdere’nin Adıyaman Panorama ve Arkeoloji Müzesi ihalesi ödeneğiyle ilgili sorusu: Adıyaman Panorama ve Arkeoloji Müzesi için Kültür ve Turizm Bakanlığınca ihaleye çıkılmış ancak ihaleye katılım olmadığı için yeniden ihale sürecini başlatmak üzere Bakanlık tarafından çalışma yapılıyor.

Sayın Köksal’ın ve yine diğer milletvekillerimizin ODTÜ’deki bu yurt inşaatıyla ilgili; Eskişehir Sivrihisar’daki maden ruhsatı, projelerle ilgili; yine Sayın Kadıgil’in değerlendirmeleri; fındık taban fiyatıyla ilgili değerlendirmeler, bütün bunları ilgili birimlere Başkanlık eliyle ileteceğiz.

Yumurtalık ve Karataş bölgesi, Adana Milletvekilimizin değerlendirmesi… İşte, Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı inşallah bu alanlarda da festivaller ve diğer imkânlarla ilgili de bir sürece vesile olacaktır.

Edirne Sarayı’nın ortaya çıkarılması… Turizm Bakanlığımızın da burada yetkilileri var, onlar da notlarını aldılar.

Hacıbektaş’la ilgili değerlendirme de biraz Mevlâna Türbesi ve Müzesiyle de benzerlik gösteriyor, aşağı yukarı uygulamalar birbiriyle aynı. Diğer değerlendirme yapılan konular varsa onları da ilgili birimlere Başkanlık eliyle ileteceğimizi belirtmek istiyorum.

Sayın Hamzaçebi Milletvekilimizin bu Kamu Taşınmazlarının Turizm Yatırımlarına Tahsisi Hakkında Yönetmelik’le ilgili değerlendirmeleri oldu. Kendisi burada yok ama o konuda ilgililerden bilgi aldığımızda uzun bir cevapla yine kendisine ulaşılacağını ifade etmek istiyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bir şeyi belirtmem lazım.

Biliyorsunuz, İç Tüzük’ümüze göre sözlü soru önerge müessesesi olmadığı için bize ileteceğiniz konularla ilgili Başkanlık olarak yapabileceğimiz bir şey yoktur. Sayın milletvekillerimizin bunu yazılı soru önergesine dökmeleri gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.22

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna üye seçimi yapmak ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri görüşmek için 11 Temmuz 2019 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.24



(x) Bu ifadeye ilişkin açıklama bu Birleşim Tutanak Dergisi’nin 233’üncü sayfasında Açıklamalar bölümünde yer almaktadır.

(X) 94. S. Sayılı Basmayazı 9/7/2019 tarihli 99’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanak Dergisi’nin 120’nci sayfasında yer almaktadır.