TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          99’uncu Birleşim

                                                                                      9 Temmuz 2019 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan’ın, Kütanya iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 9 Temmuz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yürürlüğe girişinin 1’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya Milletvekili Ahmet Tan’ın yaptığı gündem dışı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasında Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Isparta Milletvekili Recep Özel’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

9.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP Grubuna ve şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

10.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

11.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP Grubuna ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız’ın 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin uygulamada millete ne yaşattığının müzakere edilmesi ve millet iradesinin önünün kapatılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, halkın görüşlerini ifade edebileceği mekanizmaları da harekete geçirerek Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin tartışılması gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok partili siyasi hayatımız bakımından en fazla temsiliyetin olduğu Meclis olduğuna ilişkin açıklaması

10.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

12.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, “Milletvekilleri takla atıyor.” ifadesini “Milletvekilleri her yolu deniyor.” anlamında kullandığına ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, 8 Temmuz Çorlu tren kazasının seneidevriyesi vesilesiyle acılar yaşanınca hiçbir şey olmamış gibi davranan devletin saygı duyulabilir devlet olmadığına ilişkin açıklaması

15.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Hakkâri ilinde askerî araca teröristlerce yapılan saldırı sonucu şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet dilediğine ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin idrak edilmesinin 1’inci yılı dolayısıyla yapılan tartışmaların MHP Grubunun düşüncelerinin ortaya konulması bakımından kifayet ettiğine ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, kolluk gücü tarafından Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve danışmanlarının maruz kaldığı uygulamaya yönelik Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarına sahip çıkması çağrısında bulunduklarına, ODTÜ’de KYK yurdu için girişilen ağaç katliamını protesto eden öğrencilere karşı gazlı müdahalede bulunulduğuna ve ruhsatsız inşaat girişiminden vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Hakkâri ilinde askerî araca teröristlerce düzenlenen saldırı sonucu şehit olan askerlerimize, 9 Temmuz Metin Altıok’un ölümünün 26’ncı yıl dönümü vesilesiyle Madımak katliamında hayatını kaybeden aydınlara Allah’tan rahmet dilediğine, kolluk gücünün Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ’a yönelik tutumunu benimsemediklerine, ihtiyat akçesine el atmak noktasına gelinmesinin Türkiye Cumhuriyeti’nde son on yedi yılda yapılan ekonomik tahribatların itirafı olduğuna ve 9 Temmuz Maltepe mitinginin yıl dönümüne ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Hakkâri ilinde askerî araca teröristlerce düzenlenen saldırı sonucu şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet dilediğine, eylül ayından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin beş gün çalışmasına yönelik verilen grup önerisini İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hangi hakla, hangi yetkiyle gündeme almadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

21.- Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcan’ın, Hakkâri ilinde askerî araca teröristlerce düzenlenen saldırı sonucu şehit olan hemşehrisi Üsteğmen Emre Kargın ile Uzman Onbaşı Hüseyin Nayır’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

22.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde uzman jandarma statüsünde görev yapan personelin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Konya Milletvekili Ahmet Sorgun’un, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin adaletsizliğin, zorbalığın ve sömürünün aracı olmaya devam ettiğine ilişkin açıklaması

24.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, otomotiv fabrikasının Niğde ilinde kurulmasının Niğde’nin gelişimine katkıda bulunacağına ilişkin açıklaması

 

25.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, şehit Eren Bülbül’ün anısına THY’nin rüya uçağına "Maçka" isminin verildiğine, uçağın ilk seferini Trabzon iline gerçekleştirdiğine ve şehit Eren Bülbül’ün mezarı başında düzenlenen anma törenini alkışladığına; kendisinin ve İYİ PARTİ Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün davet edilmemesini kınadığına ilişkin açıklaması

26.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türkiye’nin 150 bin uluslararası öğrenciye ev sahipliği yaptığına ilişkin açıklaması

27.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Hakkâri ilinde askerî araca teröristlerce düzenlenen saldırı sonucu şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet dilediğine, AK PARTİ iktidarları döneminde sağlık alanında ciddi yatırımlar gerçekleştirildiğine ilişkin açıklaması

28.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, kamuda çalışan işçilerin 2019-2020 dönemine ait ücret zammının belirleneceği toplu iş sözleşmesinin içinde bulunulan ekonomik şartların göz önüne alınarak yapılması gerektiğine, ODTÜ’de yurt yapımı için ağaçların katledilmesini doğru bulmadığına ilişkin açıklaması

29.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Bosna-Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in “Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.” ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, anayasa konusunda rehabilitasyon ve restorasyon ikileminde bulunan AK PARTİ’yi yargı reformu konusunda ya birlikte çalışmaya ya da kendi teklifini gündeme getirmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

31.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Düzce ilinin yüksek turizm potansiyeline sahip olduğuna, iç ve dış turizmin canlanmasını sağlayacak, bölge ekonomisine katkıda bulunacak batı Yeşil Yol Projesi’nin başarıya ulaşabilmesi için Düzce Üniversitesi, Turizm Bakanlığı ve ilgili bakanlıkların birlikte çalışması gerektiğine ilişkin açıklaması

32.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri ili Tomarza ilçesinde yaşanılan sorunlara ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanının görevden alınmasının keyfî ve hukuk dışı olduğuna ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Kuzey Irak’ta yürütülen Pençe Harekâtı’nda terör örgütlerine darbe vurulduğuna ve şehitlerimizi rahmetle andığına ilişkin açıklaması

35.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, kontrolden çıkan ateşli silah kullanımında düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

36.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, yaşanan afetler nedeniyle zor durumda olan Gaziantep ili ve bölge çiftçisinin kredi borçlarının faizsiz olarak ertelenmesini sağlayacak düzenlemenin yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

37.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Çanakkale ilinde üreticinin zor durumda olduğuna, ülke tarımının düzelebilmesi için Türkiye’nin planlı tarıma geçmesi, çiftçiye mazotun indirimli verilmesi, yerli yem, gübre ve ilaç sanayisinin geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

38.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, ODTÜ’de KYK yurdu için girişilen ağaç katliamını protesto eden öğrenciler ile Kadıköy’de ODTÜ’lü gençlerle dayanışmak için eylem yapan üniversite öğrencilerine yönelik polis baskısı ve şiddetini kınadıklarına ilişkin açıklaması

39.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın ilinde hastanelerdeki yoğun bakım ünitesinin yetersizliği nedeniyle sorunlar yaşandığına, ülkenin eğitim, adalet sistemi gibi sağlık sisteminin de çöktüğüne ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, 2 Temmuzda insanların hunharca yakılmasına kimlerin zemin hazırladığını öğrenmek istediğine, Sivas Madımak katliamını unutmadıklarına, unutturmayacaklarına ve sorumlularından hesap sorulacağına ilişkin açıklaması

41.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, medya silahşörleri ne kadar köşelerinden ateş ederse etsin, sermaye patronları hangi barikatı kurarsa kursun, kimler yan yana gelirse gelsin umut treninin AK PARTİ istasyonuna demir attığına ilişkin açıklaması

42.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, hem üreticinin hem de tüketicinin kazanacağı bir sistem için tarımsal faaliyetlerin ve çiftçilerin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

43.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, iktidarın ODTÜ’de ağaçların kesilmemesini, doğal yaşamın korunmasını isteyen öğrencilere cevabının şiddet olduğuna ve bu şiddeti kınadığına ilişkin açıklaması

44.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun, Manisa ili Saruhanlı ve Akhisar ilçesi çiftçilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

45.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, mevsimlik tarım işçilerinin çalışma, yaşam ve ulaşım koşullarının iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

46.- Diyarbakır Milletvekili Salihe Aydeniz’in, Diyarbakır ilinde HDP’li milletvekillerinin ve partililerin emniyet güçlerinin gayrihukuki saldırılarına maruz kaldığına ilişkin açıklaması

47.- Manisa Milleltvekili Özgür Özel’in, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’a geçirdiği trafik kazası nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

48.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’a geçirdiği trafik kazası nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

49.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’a geçirdiği trafik kazası nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

50.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’a geçirdiği trafik kazası nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

51.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’a geçirdiği trafik kazası nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

52.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, HDP Grup önerisinin oylaması öncesinde istediği söz talebinin görmezden gelindiğine ve iktidarın öz eleştiri yapması için önerge verildiğine ilişkin açıklaması

53.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Gaziantep Milletvekili Ali Şahin’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve SETA Vakfının nasıl finanse edildiğinin ve arkasındaki güçlerin kimler olduğunun tartışılması gerektiğine ilişkin açıklaması

54.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, grup önerileriyle ilgili kategorik yaklaşımı doğru bulmadığına ve SETA’nın bağımsız bir kurum olduğuna ilişkin açıklaması

55.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

56.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

57.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İç Tüzük’ün 64’üncü maddesine göre Genel Kurulda oturumu yöneten Başkanın asıl konu görüşülürken tartışmalara katılamayacağına, sözlerinin hakaret içermediğine ilişkin açıklaması

58.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

59.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

60.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, yeni bir İç Tüzük düzenlemesiyle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde hem Meclisin işleyişinin hem de yasamanın yürütmeyle ilişkisinin çerçevesinin çizilmesi gerektiğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Başkanlık Divanı olarak Hakkâri ilinde askerî araca teröristlerce düzenlenen saldırı sonucu şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’a geçirdiği trafik kazası nedeniyle Başkanlık Divanı adına geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- TBMM Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır ve beraberindeki heyetin, Azerbaycan Cumhuriyeti Millî Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası İlişkiler Komitesi Başkanı Samed Seyidov’un davetine icabetle 14-17 Temmuz 2019 tarihlerinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştirilecek Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısı’na katılımına ilişkin tezkeresi (3/778)

 

B) Önergeler

1.- İzmir Milletvekili Mahir Polat’ın (2/923) esas numaralı Çam Fıstığı Araştırma ve Koruma Enstitüsü Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/38)

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 20 milletvekilinin, son dönemde meydana gelen tren kazalarının nedenlerinin incelenerek benzer kazaların yaşanmaması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 20/12/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/702) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından, gazetecileri hedef gösteren SETA raporu hakkında 8/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun ve arkadaşları tarafından, Çorlu tren kazasındaki ihmallerin ve sorumluların tüm boyutlarıyla incelenmesi, Anayasa Mahkemesine başvuran acılı ailelerin basın açıklamasına biber gazıyla, plastik mermiyle müdahale eden emniyet güçlerinin ve onlara emir verenlerin araştırılması amacıyla 25/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının sıralamasının yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun, 11 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşiminde gündemin “Seçim” kısmında 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 35’inci maddesine göre RTÜK’te boşalacak 3 üyenin seçiminin yapılmasına ve 94 sıra sayılı kanun tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, İstanbul’da bir avukatın Cumhurbaşkanının korumalarınca darp edildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/11939)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlandığı iddia edilen dinî oluşumlarla ilgili bir rapora ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/12658)

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Diyanet İşleri Başkanlığında vekil imam olarak görev yapan kişilerin sayısına ve vekil imam ile vekil müezzin kadrolarıyla ilgili bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/12667)

4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Kültür ve Turizm Bakanına yönelik çeşitli iddialara ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un cevabı (7/12923)

5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2016-2019 yılları arasında Bakanlık bünyesinde kullanılan araçlarla ilgili bazı bilgilere ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/13036)

6.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın, Yüksek İstişare Kurulu üyeliğine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/13080)

9 Temmuz 2019 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Kütahya’nın değerleri ve ildeki gelişmeler hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Ahmet Tan’a aittir.

Buyurun Sayın Tan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan’ın, Kütanya iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

AHMET TAN (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle ekranları başında bizleri izleyen Kütahyalı hemşehrilerimi, aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Kuruluşun ve kurtuluşun şehri olan Kütahya’mız, çelebi ruhlu insanlarıyla, doğasıyla, şifalı termal sularıyla, tarih ve kültür turizmiyle içinde birçok değeri barındırmakta ve 650 milyon dolarlık ihracatıyla ülkemiz ekonomisine ciddi katkılar sağlamaktadır.

Kütahya’mızda 1’inci, 2’nci, Gediz ve Tavşanlı Organize Sanayi Bölgeleriyle birlikte şu an yapılmakta olan Zafer Organize Sanayi Bölgesi ve Simav Jeotermal Sera Organize Sanayi Bölgelerinin ilimiz ve ülkemiz ekonomisine, istihdama ve ihracata ilave çok ciddi katkılarının olacağı muhakkaktır.

Zafer Organize Sanayi Bölgesi’nin doğal gaz ve elektrik meseleleri çözüme kavuşturulmuş olup, inşallah, 2021 yılında; Simav Sera Organize Sanayi Bölgesi’nin ise önümüzdeki yıl faaliyete geçmesi planlanmaktadır. Sanayicilerimizi organize sanayi bölgelerimize, turizmcileri de farklı turizm alanlarına yatırım yapmaları için ilimize davet ediyoruz ve sizleri de bekliyoruz inşallah.

Kütahya’mızın il bağlantı yolları bölünmüş yol olarak tamamlanmıştır; ilçe bağlantı yollarımızdan Emet-Tavşanlı, Hisarcık-Emet, Tavşanlı-Dursunbey-Harmancık, Emet-Simav, Çavdarhisar-Emet, Abide-Simav-Bigadiç, Balıköy-Dağardı-Simav, Abide-Uşak yolları müteahhitlerin uhdesindedir ve çalışmaları devam etmektedir. Bununla beraber, sadece müteahhidin iş bıraktığı Domaniç-Tavşanlı yolu ile 35-40 kilometrelik Emet-Hisarcık-Gediz yolunun ihaleye çıkması için çalışmalarımız devam etmektedir.

İlimizin bir başka cevheri olan ve ülkemiz rezervinin yüzde 70’i Kütahya’da bulunan bor madeniyle ilgili 1’inci ve 2’nci Borik Asit Fabrikası, borik asit zenginleştirme ünitesi AK PARTİ iktidarları döneminde ilimize kazandırılmıştır ve şu an hepsi de faaliyetlerine devam etmektedir. Yine bu sene temelini attığımız ve 2021 yılında faaliyete geçecek sülfürik asit fabrikasının yapımı ve yatırımı devam etmektedir. Bor karbür fabrikasının olmazsa olmazlarından sülfürik asit fabrikasının faaliyete geçmesiyle birlikte, inşallah, bor karbür fabrikası da Kütahya’mızda kurulacaktır. Bu husustaki çalışmalar ve irtibatlarımız devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kütahya’nın gündeminde olan Murat Dağı altın madeni hakkında başlatılan hukuki süreç devam etmektedir. Ancak burada madalyonun diğer bir yüzünü de sizlerle ve milletimizle paylaşmadan geçemeyeceğim. CHP Kütahya Milletvekili, siyanür kullanımı ve doğa tahribatı gerekçesiyle Murat Dağı’nda işletme kurulmasına karşı çıkarken, daha bundan dört beş ay önce, yerel seçim sürecinde, yine, otuz yıldır açık ocak işletmeciliği yapan ve gümüşün işlenmesinde siyanür kullanan gümüş fabrikasının önünde “Burası kapanmasın, çalışmasına devam etsin.” diye beyanatlar veriyordu ve gösteriler yapıyorlardı. Şimdi bu tavrı görünce bizlerin aklına, işine geldiğinde kuş, işine geldiğinde deveyim diyen devekuşu kıssası geliyor.

Bizler ve halkımız, sizden tavrınızı belirlemenizi ve bir duruşunuzun olmasını bekliyoruz. Yani siyanürle altın çıkartılmasına karşı çıkarken niye siyanürle gümüş çıkartılmasının yanındasınız?

Yine, CHP Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın geçen hafta Meclis kürsüsünden yollarımız için söylediği -ifadesini aynen söylüyorum- “Cumhuriyette yapılan yollara ilave yapılmamış.” sözünü bizler değil, üzerinden geçtiği yollar yalanlıyor.

Yine, aynı milletvekilinin Emet’te sülfürik asit fabrikası için geçen yıl “Bu fabrika yapılmayacak, AK PARTİ’liler sizi kandırıyor.” ifadesini de yapımı devam eden sülfürik asit fabrikasının temelleri, duvarları, Emet ve Hisarcık halkı yalanlıyor, yarın da orada çalışacak hemşehrilerimiz yalanlayacak.

Yine, geçen hafta Meclis kürsüsünden CHP Milletvekili Sayın Kasap’ın hem meslektaşı olan hem de ilimize hizmet için gayret göstermiş, önceki dönem milletvekilimiz, Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Sayın Profesör Doktor Vural Kavuncu için “Boş kalmasın diye dekan, rektör yapılıyor.” ifadesini talihsiz bir açıklama olarak değerlendiriyor ve kendisine yakıştıramıyorum.

Kütahya’yı ve Kütahyalıyı itibarsızlaştırmanın ve hakaret etmenin ne kendisine ne ilimize ne de halkımıza hiçbir faydası yoktur, olmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tan.

AHMET TAN (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle, kuruluşun ve kurtuluşun şehri Kütahya’mızın daha da gelişmesi ve kalkınması, insanlarımızın huzur ve mutluluğu için çalışmaya devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı ikinci söz, Murat Dağı’nda altın madeni…

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, bir sataşma var ismen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sayın hatip ismen bir sataşmada bulundu, nazarıdikkatinizden kaçmış olabilir. Gerçi, ilk söz aldığımda görevinizde başarılar dileyecektim ama birden söz verince dileyemedim, birazdan o görevi yerine getireceğim.

Uygun görürseniz, ismen bir sataşma olduğu için Kütahya Milletvekilimiz Ali Fazıl Kasap konuşacaktır.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Kasap, siz de ikinci bir sataşmaya mahal vermeden konuşun lütfen.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Vermeyeceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sürenizi yedi dakika olarak başlatıyorum.

Gündem dışı söz de sizindi, Murat Dağı’nda altın madeni çıkarılması projesi hakkında söz istemiştiniz, ikisinin süresini birlikte size veriyorum.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya Milletvekili Ahmet Tan’ın yaptığı gündem dışı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, yeni görevinizde başarılar dilerim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kütahya, bor madeni yönünden dünya rezervinin yüzde 70’ini haiz olan bir ilimiz. Yerel seçim öncesi Kütahya’ya bor karbür fabrikası yapılacak diye bir söz verilmişti, iktidar partisinin o zamanki…

AHMET TAN (Kütahya) – Sülfürik asit fabrikası…

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) - Bor karbür fabrikasının Balıkesir’de temeli atıldığı dönemde -o zamanki Bakan Berat Albayrak’tan istendi- şöyle denmişti: “Sayın Bakanım, bir de Kütahya’ya böyle bir söz verelim.” Aradan bir hafta geçti “En büyüğünü de Kütahya’ya yapacağız.” diye bir söylemde bulunuldu. Hâlâ bor karbür fabrikasını bekliyoruz.

Bor, ham madde olarak, borik asit olarak işlenip yurt dışına ihraç edilen bir madde, yapılan hiçbir şey yok.

Onun dışında, yol yapıldı. Biz, kervansaray kültürü olan bir ülkeyiz. Şehirler arası yollar yapıldı, duble yollar yapıldı ama şehir bağlantı yolları, ilçe bağlantı yolları ve köy yolları yapılmadı. Ben, sayın vekilimizin kendisinden Karbasan yoluna gitmesini isterim, Şeyhler’in yoluna gitmesini isterim.

AHMET TAN (Kütahya) – Karbasan yolu sıcak asfalt.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Kütahya’nın Sırören köyüne gitmesini isterim; sizin, gitmediğiniz yerlere gitmenizi isterim.

Onun dışında, şu anda, Kütahya’da Dumlupınar diye bir ilçemiz var. Yakında, 30 Ağustosta, Dumlupınar Meydan Muharebesi’ni, Büyük Taarruzu, Başkomutanlık Meydan Muhaberesi’ni anacağız. Bin nüfuslu bir ilçe ve burada yapılmış bir tek tesis yok. Tek bir tesis yapıldı sosyal donatı olarak, o da Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Bey’in yaptığı bir sosyal tesistir, konaklama tesisidir. Onun dışında, yapılan hiçbir şey yok. Dumlupınar bin nüfusludur. Kütahya’da Dumlupınar Üniversitesi var, adını Dumlupınar ilçemizden alıyor ama Dumlupınar’da bir tek meslek yüksekokulu dahi yoktur adını oradan almasına rağmen.

Onun dışında, hastanesi olmayan bir yerde tıp fakültesi kuruldu, Sağlık Bilimleri Üniversitesi kuruldu. Bu, Türkiye’ye mahsus bir şey herhâlde. Kütahya’da devlet hastanesi yoktur, merkezdeki hastanenin adı da Evliya Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Dumlupınar Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesiydi, kendim de çalıştım, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hastanesi oldu.

Kütahya’da ve birçok ilimizde kurulan sağlık bilimleri üniversitelerine -bakın isterseniz, çoğu da eski milletvekilleridir- eski milletvekilleri şu anda rektör olarak atanmışlardır.

Benim söyleyeceklerim bu kadar.

Teşekkür ediyorum.

Başkanım, gündem dışı da…

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı için söz veriyorum.

Buyurun, devam edin.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Kütahya’nın Gediz bölgesinde, Murat Dağı’nda altın madeni çıkarılması projesi hakkında gündem dışı söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, seçim bölgem Kütahya’da Gediz ilçesinde yer alan, Gediz havzası için büyük bir öneme sahip Murat Dağı’nda siyanürle altın madeni çıkarılması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu Olumlu” verildi. Bu karar Gediz havzasını yok etmektedir. Gediz Nehri’nin kirlenmesine, tarım alanlarının yok olmasına ve çevre katliamına yol açacaktır. Doğal dengeyi bozacak, suyumuzu, havamızı, insan sağlığını tehlikeye sokacak bu kararın kabul edilmesi mümkün değildir. Bu karar, başta Kütahya olmak üzere, Manisa, Uşak, İzmir, Eskişehir illerimiz de dâhil olmak üzere, toplamda 21 ilçenin bölümlerini de içine alan bir alanı etkilemektedir. Gediz havzasının toplam alanının 17 bin kilometrekare olduğu ve Türkiye'nin yüz ölçümünün yüzde 2,7’sini oluşturduğu dikkate alınırsa, nüfusun büyük çoğunluğunun, endüstriyel faaliyetlerin ve sulamalı tarım alanlarının bu havza içinde yer almakta olduğunu görürüz. Murat Dağı’nın altın madenine açılmasına izin verilmemelidir.

Değerli milletvekilleri, öyle bir havzaya ismini veren Gediz Nehri tam 275 kilometre uzunluğundadır. Gediz Nehri’nin 175 kilometresi Manisa ili, 40 kilometresi Kütahya ili, 25 kilometresi Uşak ili, 35 kilometresi ise İzmir ili topraklarında bulunmaktadır. Havzada su talebinin yaklaşık yüzde 80’i tarımsal sulama amaçlıdır. Havza, Gediz Nehri’nin oluşturduğu çok verimli ova topraklarına ve tarıma elverişli bir iklime sahip olduğundan, Ege Bölgesi tarımında ilk sırada yer almaktadır. Arazi dağılımına göre tarım alanları havzanın yüzde 50’sini oluşturur. Gediz, Alaşehir, Salihli, Turgutlu, Menemen Ovalarındaki toplam tarımsal üretim Türkiye'nin toplam tarımsal üretiminin yüzde 10’udur; Gediz Nehri bittiğinde bu üretim kaybolacaktır. Türkiye'de bulunan sebze alanlarının yüzde 6’sı, zeytin alanının yüzde 10’u, üzüm bağının yüzde 16’sı bu havzadan etkilenmektedir. Şimdi Murat Dağı’nda altın madeni çıkarılması uygulamasına göz yumulursa İzmir Körfezi’ne dökülen Gediz Nehri alanlarının yok olmasıyla karşı karşıya kalacağız. Bu yüzden Çevre ve Şehircilik Bakanlığını bu konuda tekrar uyarıyoruz, sorumluluğa davet ediyoruz.

Altın madeni çıkarılmak istenen Murat Dağı’nın başka bir önemi var, tarımsal önemin dışında tarihî olarak da büyük önem arz ediyor, şöyle ki: Murat Dağı, Yunan Komutan Trikopis’in yakalandığı dağdır. Gediz, Kurtuluş Savaşı’nın önemli bir parçasıdır. Murat Dağı’nın eteklerinde Başkomutanlık Meydan Muharebesi gerçekleşmiştir, 137 bin şehidimiz vardır. Altın madenine açılmak istenen Murat Dağı’nı içine alan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin geçtiği yeri kapsayan bu bölgeye Başkomutanlık Meydan Savaşları Zafer Tarihî Alanı Kurulması Hakkında Kanun Teklifi’ni geçen hafta vermiş bulunmaktayız. Değerli Kütahya milletvekili arkadaşlarımdan da -hatta bölge milletvekillerinden- Millî Mücadele’nin geçmiş olduğu bu alanın “zafer tarihî alanı” olarak ilan edilmesi hakkında vermiş olduğumuz kanun teklifini desteklemelerini talep ediyorum.

Ayrıca, Kütahya’daki gümüş fabrikasından siyanür akmıştı. Bizim karşı gelmemiz Kütahya’daki gümüş madenine değil idi; Kütahya’da yapmış olduğumuz eylem, orada özlük hakları lağvedilerek, özlük hakları tanınmadan işsiz bırakılan, kapının önüne bırakılan işçilerimizin hakkını savunmak için idi. Fabrikanın kapanması, madenin kapanmasıyla ilgili bir talebimiz olmamıştır. Bütün işçiler, bütün Türkiye de bu durumu biliyor. Sayın vekillerim de bilirler, yaklaşık bin işçi şu anda özlük haklarını kaybetmiş olarak sokaktadır, işsizdir, açtır. Kütahya’da İŞKUR’a kayıtlı mevcut 31 bin işsiz vardır. Bin işçinin işsiz kaldığı kışın ortasında, ocak ayında, sayın vekillerimi de aynı işçilerle omuz omuza görmek isterdim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 1’inci yılı münasebetiyle söz isteyen Manisa Milletvekili Erkan Akçay’a aittir.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 9 Temmuz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yürürlüğe girişinin 1’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9 Temmuz 2018 tarihinde fiilen yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 1’inci yıl dönümü münasebetiyle söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine neden, nereden ve nasıl geldik? Bu sorulara açıklık getirmek için, günümüze kadar yaşadığımız siyasal süreçlere ve hadiselere bakmalıyız. Uyguladığımız siyasal sistemlere bir tarih şuuruyla; dün, bugün ve yarın perspektifiyle bir bütünlük içinde bakma ve anlama mecburiyetimiz vardır. Doksan altı yıllık cumhuriyet tecrübemiz, hatta 1908 Meşrutiyeti’nden bu yana geçen yüz dokuz yılda yaşadıklarımız, hatta ve hatta 1839 Tanzimatı’ndan bu yana tecrübe ve birikimlerimiz bu soruların cevabını fazlasıyla vermektedir.

Geçen yüz dokuz yıl içinde demokrasimiz ve siyasi hayatımız çok sayıda darbelerle, muhtıralarla, vesayet girişimleriyle kesintiye uğramış, yapısal sorunlar nedeniyle çıkan hükûmet krizleriyle siyasal istikrar sağlanamamıştır. Sistemdeki tıkanmalar, erkler arasındaki kaymalar devlet çarkının bozulmasına ve karar süreçlerinin laçkalaşmasına sebep olmuştur. Eski sistemle daha fazla mesafe alamayacağımız 15 Temmuz hain darbe girişimiyle artık iyice belli olmuştur. Yasama, yürütme ve yargı arasındaki yetki ve sorumluluk çizgilerinin belirgin şekilde netleştirilmesi büyük bir mecburiyet hâline gelmiştir. Devlet yönetiminde varlığı malum olan fiilî düğümün çözülmesi ve anayasal bir hüviyete kavuşturulması, devletin zamanında ve hızlı karar alması, etkin ve verimli çalışması gerekmektedir. İşte, bütün bunlar, siyasal sorumluluk taşıyan bizleri sistem arızalarını gidermek için vazifeye davet etmiştir.

Sonuç itibarıyla, Türk milleti, 16 Nisan halk oylamasıyla Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine “evet” demiş, 24 Haziran 2018 genel seçimleriyle de bu karar teyit ve tescil edilmiş, mühür vurulmuştur; artık geri dönüş olmayacaktır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kefil ve referansı millî irade ve siyasal tarihimizdir. Bu sisteme keyfî olarak, günlük siyasi dürtülerle değil, bir zaruret sonunda geçilmiştir. Yapacağımız iş, bu sistemin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşip işletilmesine çalışmaktır. Her ne ad altında olursa olsun eski sisteme dönüş özlemi taşımak siyasal gericiliktir. “Tarafsız Cumhurbaşkanı” “partisiz Cumhurbaşkanı” gibi söylemler yeni sistem bakımından gerçekçi olmayıp Cumhurbaşkanlığı makamını bir vesayet makamı olarak görmekten başka anlamı olmayan düşüncelerdir. Yeni sistem üzerinden öylesine garip eleştiriler ve özlemler dile getiriliyor ki bu eleştirileri ciddiye alırsak bunların âdeta siyasetsiz siyaset, iktidarsız iktidar istediklerine hükmedebiliriz.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bir yıllık karnesine baktığımızda görüyoruz ki bu sistemle yönetimde istikrar ve temsilde adalet sağlanmıştır. Hem kuvvetler ayrılığı daha belirgin hâle gelmiş hem de her kuvvet kendi içinde güçlenmiştir ancak kuvvetler ayrılığının daha belirgin hâle gelmiş olması iki erkin arasına kalın kale duvarları örülmesi anlamına da gelmemektedir. Yürütme ile yasama ilişkilerini kurumsallaştırıp formel hâle getiren düzenlemeler zaman içinde elbette yapılacaktır, yapılmalıdır.

“Güçlü yürütme, güçlü Meclis” hedefine ulaşılmıştır. Cumhurbaşkanı seçiminde barajın yüzde 50+1’e çıkması millî iradeyi daha güçlü şekilde tahkim etmiş, iktidarın seçiminde müstesna bir uzlaşmayı sağlamıştır. Yürütmede çift başlılık ortadan kalkmıştır. Artık, hükûmet krizleri yaşanmayacaktır. Bu sistem, aynı zamanda, demokrasilerin temel özelliği olan uzlaşma imkânlarını teşvik etmiş ve ittifaklara imkân vermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – 24 Haziran 2018 seçiminde toplam 9 parti Meclise girmiş, 5 parti grup kurmuş, doksan altı yıllık Türkiye Büyük Millet Meclisinde en yüksek temsiliyete ulaşılmıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve güçlenmesi için Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin doğru bir sistem olduğuna o gün olduğu gibi bugün de inanıyor ve bu sistemin sonuna kadar arkasında olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Cumhur İttifakı, bu sistemin layığıyla işletilmesi için elinden gelen çabayı sarf edecek, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine sahip çıkacaktır.

Bu irade beyanıyla sözlerime son verirken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın grup başkan vekili konuşması sırasında “Bundan önceki sistemi istemek gericiliktir.” diye bir ifade kullandı. Sayın Genel Başkanımızın da bu konuda çeşitli beyanları var, doğrudan kendisinin sözlerine atfedildiği de açık. Belki kürsüden değerlendirilmeyebilir ama grubumuz adına, konuya ilişkin, yerimden söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Bir sataşma söz konusu değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sataşma olarak değil.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, tabii, yani Cumhuriyet Halk Partisi görüşlerini ifade edebilir, memnuniyetle fakat bu konudaki düşüncelerindeki çelişkileri ortadan kaldırırlarsa seviniriz çünkü bir diyorlar “Eski sisteme geçeceğiz.” bir diyorlar “Güçlendirilmiş parlamenter sistem.” bir diyorlar “Eski sisteme geçmeyeceğiz.” Dolayısıyla görüşlerini netleştirmelerinde fayda vardır fakat konuşmam kesinlikle bir sataşma değildir.

BAŞKAN – Bir sataşma olarak değerlendirmiyorum.

Yerinizden söz veriyorum, buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, konuşmanın içeriğinde doğrudan hedef alma, sataşma olmadığı için zaten ben de onu söyledim ama konuşmanın bu kısmı doğrudan sataşmadır ve yerimden cevap verebilecek kabiliyetteyim buna.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – O da doğrudur ama yerinizden söz vereyim ben.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, sayın grup başkan vekilini dinledik. Sayın grup başkan vekilinin söylediği sözleri, rejime kasteden 16 Nisan Anayasa değişikliğinde son birkaç güne kadar kararsız olup son günlerde kendilerinin ve bugünkü ittifak ortaklarının kampanyalarını dinlemiş bir vatandaş duysaydı şöyle söylerdi: “Ama siz bana bunu böyle anlatmamıştınız.” Bugün yapılan bütün anketlerde, referandum bugün yapılsa yüzde 65 ila 70 arasında “hayır” oyu alacağı görülüyor.

“Güçlü Meclis” sözü billboardlarda kaldı. İktidar partisine mensup milletvekilleri dahi, basına yansıyan ve yalanlanmayan Sayın Genel Başkanlarının başkanlığındaki değerlendirme toplantılarında, bakanların Meclise gelmemesini, yürütmenin milletvekillerinden kopukluğunu, eleştirilerin bakanlar tarafından dikkate alınmadığını ifadelerinde söylüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu rejimi, yeni dönemi en çok iktidar partisi kendi içinde tartışıyor, tartışmaya da muhtaç. Bugüne kadar Meclise muhalefetten sunulan bir tek kanun teklifi yasalaşmamışken iktidar partisininkiler geçiş üstünlüğünü haiz şekilde yasalaşıyor. Ama maalesef, milletvekilleri, bakanların ağzıyla söylediği, “Hazırlığımız tamam, Meclise yolluyoruz.” dediği ama kampanyada “Böyle bir şey olmayacak.” diye millete taahhüt ettiğiniz kanun tekliflerine muvazaa suçu işleyerek imza atıyorlar.

Her doğana değil, Erdoğan’a göre yapılmış Anayasa, bir yıl sonunda Erdoğan’a da bir kolu uzun, bir paçası kısa gelmeye başladı. Bu yüzden bugün çıkıp da kürsüde “Yaptığımız işin arkasındayız.” demek, ne günah çıkarmaya ne rejime karşı işlenen bu asli kusuru hafifletmeye ne ülkeye yaşatılan gerilemeyi geri almaya yeter.

Milliyetçi Hareket Partisi savunuyor ama sistemin McKinsey tarafından dayatılmış olduğunu da artık cümle âlem biliyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul ) – Sayın Başkan…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, bunlar, propagandaya yönelik, bizce dikkate alınmayacak ifadelerdir. Bir kere, rejime kasteden değişiklik veya rejim değişikliği gibi yansıtılması doğru değil. Bunu biz, sistemde bir reformasyon, bir sistem değişikliği olarak değerlendiriyoruz.

Ayrıca, elbette, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bir yıldır fiilen yürürlükte olduğu için bunun değerlendirmesini gerek AK PARTİ gerekse Milliyetçi Hareket Partisi yapacaktır. Kaldı ki biraz evvelki konuşmamda -beş dakikalık sürenin yetersizliği nedeniyle de- vurguladım, mesela, dedim ki: Kuvvetler ayrılığının daha belirgin hâle gelmiş olması, iki erkin yani yasama ile yürütmenin arasına kalın kale duvarları örülmesi anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla, yasama ve yürütme ilişkilerinin -daha evvel en az 5-6 defa kürsüde de ifade ettiğim gibi- mesela, İç Tüzük’te yapılacak değişikliklerle kurumsallaştırılıp formel hâle getirilebileceği konusundaki düşüncelerimi de ifade etmiştim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ve dedik ki: Bunlar tecrübe ettikçe -bunu bütçe görüşmeleri sırasında da hep birlikte, gruplar olarak da çok ayrıntılı mütalaa etmiştik- zaman içerisinde, bir kısmı da yaşayarak ve deneyerek olacak hadiselerdir.

16 Nisan 2017 Anayasa referandumu yüzde 51,5’la millet tarafından kabul edildi. Ayrıca, 24 Haziran 2018 seçimleriyle de bunun bir teyidi, tescili yapıldı ve gerek Cumhur İttifakı’nın seçimde elde ettiği yüzde 52’yi aşkın sonuç gerekse yüzde 53’le Sayın Cumhurbaşkanının seçilmesi bunu gerçekleştirmiştir. Hatta 31 Mart yerel seçimleri de Cumhur İttifakı olarak alınan toplam netice itibarıyla da bunun teyidi doğrultusunda olmuştur. Dolayısıyla, anketlere değil de bu seçim sonuçlarına bakmak daha iyi olacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sayın grup başkan vekiline şunu hatırlatmak isterim: Bizim partimizin toplantılarından sonra parti sözcümüz gerekli açıklamaları yapıyor. “Efendim, şurada, şunu söyledi. Burada, bu kişi, şunu söyledi.” Herhangi bir kaynağa dayanmadan, aslı astarı olmayan ifadeler üzerinden bizim toplantılarımıza atıf yapmasını doğru bulmuyorum. Kendi MYK’sinde konuşulanları burada anlatabilir kendisi, açıklayabilir, izah edebilir. Kendisi bizim toplantılara katılıyor mu? Bizim MYK’lerimizde mi vardı veya milletvekillerimizle beraber o toplantıya mı katıldı da kendinden bu kadar emin konuşabiliyor, anlayabilmiş değilim. Dolayısıyla toplantılar sonrasında parti sözcümüzün yaptığı açıklamalar bizim için geçerli olanlardır, cari olanlardır.

Bir diğer konu: “Sistemle alakalı eleştiri var.” Senin fikrin ne, önerin ne, neyi savunuyorsun? Savunduğunu vatandaşa bir anlat. “Şimdi anket yapsak yüzde 60-70 şöyle çıkar.” Vatandaş bunu oylamış. Senin bir önerin varsa, buradan, gücün yeterse çıkarırsın; götürürsün halka, ne alacağını görürsün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Anketlerde o çıkıyormuş. Hangi ankete göre, kime göre, neye göre? Bir ankette, sisteme olan güven şöyle azaldı, şimdi gitse yüzde 60 çıkmaz, yüzde 70 çıkmaz. Bir kere, siz, parti olarak neyi savunduğunuzu ortaya koyun; neyin peşindesiniz, onu bir açıklayın. “Parlamenter sistem” mi diyorsunuz, başka bir şey mi söylüyorsunuz, ne söylediğiniz belli değil. Az önce Sayın Akçay da söyledi, ne söyledikleri belli değil. Sürekli bir eleştiri; sisteme eleştiri, gelen kanun teklifine eleştiri, her şeye eleştiri. Önerinizi bir ortaya koyun, topluma gidin, paylaşın, ne istediğinizi anlatın, ne istediğinize bir kere bir karar verin. Siz ne istiyorsunuz? “Parlamento güçsüzleşti, yürütme güçlendi, AK PARTİ milletvekilleri şöyle söylüyor, onlar böyle söylüyor.” Onları bir tarafa bırakın. Bizim arkadaşlarımızın ne söylediklerini biz biliyoruz, neyi savunduğumuzu da biliyoruz, ne yaptığımızı da biz biliyoruz ama siz ne istediğinizi bilmiyorsunuz. Çıkın, söyleyin bakalım, nedir sizin görüşünüz, neyi eleştiriyorsunuz, ne istiyorsunuz, onu bir açıklayın, biz de görelim. Çünkü Genel Başkanınız başka bir şey söylüyor, siz burada başka bir şey söylüyorsunuz, ikinizin arasında da çelişkiler var. Bir açıklayın, biz de öğrenelim, siz neyi savunuyorsunuz? Açıklayın, kamuoyu bilsin.

BAŞKAN – Açıklayacak mısınız Sayın Özel?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaadenizle, bu kadar açık sataşmadan sonra kürsüden… (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasında Cumhuriyet Halk Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Öncelikle, ilk kez, yönettiğiniz bir oturumda grup başkan vekili olarak görev alıyorum ve kürsüdeyim. Adaletle yöneteceğinizden, Anayasa’ya ve İç Tüzük’e bağlılığınızdan ödün vermeyeceğinizden eminiz, bunu umuyoruz, görevinizde size başarılar diliyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi, “Çıkın açıklayın...” Biz 16 Nisandan önce de çıktık anlattık, geçen gün Genel Başkanımızın ifadeleri de çok açık, geçen hafta burada da defalarca söyledim. Hem 16 Nisanı geri alan ama 12 Eylül darbe anayasasıyla da yüzleşen demokratik, sivil, katılımcı bir Anayasa’ya ihtiyaç var. Bugün 12 Eylül anayasasının en kirli tortusu yüzde 10 seçim barajını on yedi yıl önce seçim bildirgesine yazıp şimdi arkasına sığınanların gözüne bakarak konuşuyorum şu anda. Biz 12 Eylülün faşist darbe anayasasının işine gelmeyen kısımlarını reddedip işine gelen kısmının etinden, sütünden, yününden yararlanan, Kenan Evren’e rahmet okutacak olağanüstü hâl ilanıyla Anayasa’yı değiştirmiş, OHAL döneminde seçime gitmiş, OHAL olmazsa seçim başarısını sağlayabileceğini kendine inandıramamış bir öz güvensizliğin dizlerini titrettiği, birbirine tutunarak ayakta kalmaya çalışan iki ittifak ortağına karşı biz Türkiye’yiz. Biz, kurulduğu günden beri demokrasiyi savunan, daha iyiye, daha güzele gitmek için, daha özgürlüğe gitmek için bir arada duran, Kürt’üyle, Türk’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle biz hep birlikteyiz ve karşımızdaki bu korkak, bu tükenen, bu titreyen, bu saldıran ve zulmeden iktidara gerekli cevabı geçen iki sandıkta olduğu gibi önümüzdeki ilk sandıkta da vereceğiz evelallah. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Zulmeden iktidar, korkan iktidar, kaçan iktidar.” gibi ifadeler açık sataşmadır partimize.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Aslında doğruları söylüyor Sayın Başkan. Bu, ifade özgürlüğü sataşma değil ki, düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü.

BAŞKAN – Ne zaman buraya oturursanız o zaman o şekilde hareket edersiniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Zaten bir dahaki dönem ben orada oturacağım.

BAŞKAN - Buyurun.

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söylediklerimiz çok açık, çok net.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bizimki de...

MEHMET MUŞ (Devamla) - Efendim “Korkuyorlar.” “Şunu yapıyorlar...” Arkadaşlar, kimseden çekindiğimiz yok, hele hele CHP’den hiçbir çekincemiz yok. CHP kendi hâline baksın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İkincisi: “Millet sandıkta hangi kararı vermişse, hangi takdiri kullanmışsa başımızın üstündedir.” dedik. Seçimi kaybettikten sonra milleti suçlamaya, aşağılayıcı ifadeler kullanmaya hiçbir zaman kalkışmadık, böyle bir yola hiçbir zaman girmedik, girmeyiz de.

Az önce söyledim, ne istiyorsunuz? Efendim “Sivil anayasa istiyoruz.”, efendim “Şunu istiyoruz...” Tamam. Peki, Anayasa’da ne istiyorsun? Parlamenter sistemi mi istiyorsun, yarı başkanlık mı istiyorsun; başkanlığı mı savunuyorsun, neyi savunuyorsunuz? Ne savunduğunuz belli değil, ne istediğiniz belli değil. Az önce sordum, hangi sistemi istiyorsunuz, çıkın o zaman onu söyleyin. O zaman hazırlığınızı yapın, Parlamentoya sunun, Parlamentodan geçirirseniz, 400’ü aşarsanız referanduma ihtiyaç yok, aşamazsanız referanduma gidersiniz, millet ne karar verirse başımızın üstünde yeri var ama sürekli konuşma, daha bir hazırlık yok ortada, hiçbir şey yok ortada. Hazırlayıp siz Meclisin gündemine bir anayasa mı getirdiniz? Yok. Toplumla bir şey paylaştınız mı? Yok. Sırf lafta, sırf laf, onun haricinde bir icraat yok. Var mı arkadaşlar bir taslağınız, soruyorum size, nerede taslağınız? Neyi savunuyorsunuz? Ne konuşuyorsunuz, konuştuğunuz belli değil. Az önce açık açık sordum: “Sayın Özel, ne istiyorsunuz? Parlamenter sistem mi, başkanlık mı, yarı başkanlık mı, güçlendirilmiş mi veya başka bir şey mi, ne?” Ne olduğu belli değil. “Açıklamalarımız var.” Açıklamalarınızı şu kürsüden bir daha ifade edin o zaman. “Anayasa yapacağız.” Yaptınız mı? Diyorsunuz ya “Biz cumhuriyetle yaşıt bir partiyiz.” Şimdi, böyle bir partinin elinde bir taslağı olmaz mı arkadaşlar? 82 Anayasası’ndan şikâyet ediyorsunuz. Bizim de eleştirdiğimiz konular oldu, biz bir referandum yaptık, milletimiz yüzde 52’yle bunu kabul etti. Peki, sizin öneriniz ne, nasıl bir taslak koydunuz vatandaşın önüne, var mı? Yok. Biz ne yapıyorsak aleyhinde, karşısında, eleştirel bir tabloda; Cumhuriyet Halk Partisi böyle bir yere varamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bak, hâlâ “Anayasa yapacağız.” diyorsunuz, elinizde bir taslak yok arkadaşlar, sunabileceğiniz –metin- hiçbir şey yok. Ya, bunları polemik olsun, tartışma olsun diye söylemiyorum ama bir ana muhalefet partisinin kendi içerisindeki çelişkilerini ifade etmek için söylüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Muş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben ifade edeyim mi Sayın Başkan? Bu açık sataşmalara cevap verme zarureti doğdu.

BAŞKAN – Bu sataşma değil, soruydu; yerinizden vereyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok Sayın Başkan. Ama şöyle: Cumhuriyet...

BAŞKAN – Yani her soruyu sataşma gibi algılarsak bu işin sonu gelmez.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama “Elinizde taslağınız yok, hazırlığınız yok, bilginiz yok.”, ne demek bu Sayın Başkan?

BAŞKAN – Bu sataşma mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sataşma.

BAŞKAN – Peki, siz öyle kabul ediyorsanız buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Yerinizden üç dakika kullanabilirdiniz ama burada iki dakikayla sınırlısınız.

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Birincisi, şöyle bir dönüp bakıyorum da, karşımda, on yedi yıldır bu ülkeyi yöneten bir partinin grup başkan vekilinin söylediği sözler hakikaten o ağızdan çıkıyor olabilir mi diye. Yahu, ister 1’inci parti olun ister 2’nci parti olun, ister iktidar olun ister ana muhalefet, Anayasa yapmaya “Elimde bir taslağım var, ben şunu öneriyorum.” diyorsan sen Anayasa’nın bir toplumsal mutabakat metni olduğunu bilmiyorsun demektir. (CHP sıralarından alkışlar)

Bizim taleplerimiz var, demokratik, parlamenter sistem. 16 Nisandan önceki de iyi değildi diyoruz her zeminde. Çünkü neden? Kuvvetler ayrılığı konusunda onun da eksikleri vardı ama elhamdülillah kuvvetler ayrılığının canına okudunuz. Yasama, yürütme, yargının birbirinden tamamen ayrılacağını, yasamanın tekelinin Mecliste olacağını, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle özgün bir alan tanımlanacağını söylediniz, ”Bakanlar artık kanun yollayamayacak.” dediniz, bugüne kadar bu Meclisten bakanların müjdeleyip, üstünde çalışıp kamuoyuna bilgi vermediği bir kanun çıkması nasip olmadı. Ve siz bugün milletin vekillerini Osmanlı’da kalem efendisi diye eleştirilen memurlar düzeyine indirgemeye çalışıyorsunuz. Oysa bizler, milletin oylarıyla gelmiş vekillerin kendilerine öz güvenle bu Mecliste yapacakları yasalara inandığımız için kuvvetler ayrılığını savunuyoruz. Siz “Sen birini seç, o kimi atarsa beş yıl boyunca atar, sen beş yıl boyunca kenara geç.” diyen bir anlayışla ülkeyi yönetiyorsunuz. Sistemi kuran McKinsey, McKinsey’i savunan bir başka, kendisinin özünde milliyetçilik olan bir parti. Ve “Topal ördek olursun.” dediklerinize nispet yapar gibi topallığı bırakın. Bir kolunuza Milliyetçi Hareket Partisini almışsınız, birlikte karanlıkta şarkı söyleyen korkaklar gibi Türkiye’yi tehdit ede ede…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kim korkak ya?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ben söylüyorum, sensin korkak; korkak sensin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Kimin korktuğu belli.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Türkiye’yi tehdit ederek, korku iklimi yaratarak, şantaj yaparak…

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ses verir misiniz Başkanım, anlaşılmıyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …ve hepimize aklınız sıra, gücünü milletten aldığı hâlde milletten oy almış bir seçilmiş belediye başkanının seçimini haksızca iptal ettirip daha sonra, kırk beş gün sonra 800 bin farkla demokrasi tokadını yemiş birileri olarak hâlâ daha akıllanmıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, yerimden…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, müsaade ederseniz söz vereceğim.

Müsaade ederseniz size de söz vereceğim.

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, yeni bir İç Tüzük düzenlemesiyle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde hem Meclisin işleyişinin hem de yasamanın yürütmeyle ilişkisinin çerçevesinin çizilmesi gerektiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, tabii, bu sayın grup başkan vekillerimiz arasında Genel Kurulda başlayan tartışmanın ana özünü kanun yapma süreçlerinde yasama ve yürütme ilişkileri oluşturuyor. Tabii bütün siyasi parti gruplarının ve milletvekillerimizin de bilmesi gerekiyor ki yeni hükûmet sistemine geçmeden önce de Türkiye’deki yasamanın, Meclisteki yasamanın ana omurgasını teşkil eden Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen kanun tasarı ya da tekliflerine baktığımızda bunların yüzde 95’inin Hükûmetten gelen tasarılar olduğunu görüyoruz. Yeni hükûmet sistemiyle birlikte yasama erki tamamen milletvekillerine geçtiğine göre de mutlaka acil bir İç Tüzük düzenlemesiyle hem Meclisin işleyişi hem de yasama, yürütmeyle ilgili ilişkilerin çerçevesinin de yeni İç Tüzük’le beraber çizilmesi gerekiyor. Bütün siyasi parti gruplarının üzerinde anlaşıp yapmış oldukları bu en son İç Tüzük çalışmasına baktığımızda ağırlıklı olarak komisyon çalışmalarını düzenleyen 29, 30 ve 31’inci maddelerin hepsinin birbiriyle de, kendi içerisinde de çeliştiğini görüyoruz. Belki bu tartışmaları sonlandırmanın en iyi yolu acilen yeniden İç Tüzük meselesinin siyasi parti gruplarınca ele alınması olacaktır diye düşünüyorum.

Sayın Akçay, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Özel, bu kürsüde konuşurken üslubunuzda kaba ve nobran ifadeler kullanmamanızı ben salık veririm. Burada -düşüncelerimizi- sakin, soğukkanlı bir şekilde, hakarete varmayan, tahkir etmeyen, tezyif etmeyen ifadeler kullanmaya davet ediyorum. İkide bir “Korkaksınız.” “Bir kolunuza MHP’yi almışsınız, karanlıkta ıslık çalıyorsunuz.” gibi… Bunlar doğru ifadeler değil, daha güzel üslup kullanabilirsiniz; yani, bu konuda yeterli, gerekli tecrübeye ve birikime de sahipsiniz.

Şimdi bu McKinsey konusuna bir açıklık getirmemiz gerekir. Kimdir bu McKinsey? Hangi haddini bilmez Milliyetçi Hareket Partisine veya bize böyle bir sistem değişikliği için akıl verecek? Biz CHP gibi sokma akılla hareket etmeyiz. (MHP sıralarından alkışlar) O zaman ben sorarım ki, Sayın Kılıçdaroğlu’nun İMC TV’ye verdiği röportajda “Anayasa’nın ilk 4 maddesini değiştireceğiz.” ifadesi hangi akılla söylenmiştir? Onu mu ifade etmemiz lazım bizim de mukabele ederken? Ve 2011 yılında kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonunda 4 siyasi partinin hangi konuda neler düşündüğü, neler önerdiği açık seçik tutanaklarda var zaten ve hatırlayacak olursak bunun 70-80 maddesinde de bir uzlaşma sağlanmıştı ve şunu da hatırlatırım ki: O 2011’deki Anayasa Uzlaşma Komisyonu Milliyetçi Hareket Partisinin önerisi ve teklifi üzerine kurulmuştur. İlk teklifi Sayın Genel Başkanımız 2007 yılı Ekiminde dile getirmişti hem de zamanın Meclis Başkanına mektup yazmak suretiyle. Fakat, kısmet, 2011 yılında oldu ve önemli ve değerli çalışmalar da yapıldı, geniş toplum kesimleriyle çok uzun görüşmeler yapıldı, görüşleri alındı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Her parti grubu da eteğindeki taşı döktü. Belli bir konsensüs de sağlanmıştı. Fakat bu 16 Nisan 2017’de yaptığımız Anayasa değişikliği farklı bir kategoridedir. Filancanın önerisiyle… Hem de siz söylediniz “Dünyada hiçbir örneği yok.” diye. Yani dünyada örneği elbette yok, bu bizim örneğimiz.

Yine defalarca ifade ettiğimiz gibi -biraz evvel konuşmamda da söyledim- “Ta 1839 Tanzimat’ından bu yana, 1908 Meşrutiyet’inden bu yana ve doksan altı yıllık cumhuriyet birikimlerimizin ve tecrübelerimizin bir neticesi olarak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kabul edilmiştir.” dedik. Darbeler, darbe girişimleri, vesayet girişimleri ve yaşadığımız bunca siyasal hadiseler artık yolumuzu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi doğrultusunda aydınlatmıştır. Şimdi, sistem tartışmaları yapmak yerine “Bu sistemi bütün kurum ve kurallarıyla nasıl daha iyi işletiriz?” bunun tartışmasını, bunun müzakeresini yapmamızda fayda var diyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, öncelikle buyurun.

Sayın Muş, sataşma var, kürsüden buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, yerimden açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Yerinizden mi söz istiyorsunuz?

Buyurun Sayın Muş.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu “Ce-Ha-Pe”nin bu tutarsızlıklarıyla meşgul etmek istemiyorum.

Şimdi, çok açık ve net bir soru soruyorum: Toplumsal mutabakat arıyoruz. Arkadaşlar, çıkarırsınız taslağınızı, toplumun önüne koyarsınız dersiniz ki: “Bizim böyle bir taslağımız var.” Milletin ne kadar destek vereceğini, ne kadar toplumsal bir uzlaşma sağlayacağınızı görürsünüz. Elde bir şey yok, heybede bir şey yok, boş boş sallanıyor heybe. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, böyle bir şey bizim karşı olacağımız bir konudur. Koyarsınız, ona göre toplumdan eleştiri alırsınız.

Bir diğer konu: “Kolunuza MHP’yi taktınız, milleti tehdit ediyorsunuz.” diyorsunuz. Tamam, biz MHP’yle hareket ediyoruz, siz kiminle hareket ediyorsunuz arkadaşlar? Siz kiminle hareket ettiğinize bir baksanıza?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bütün Türkiye’yle…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz kiminle hareket ettiğinize baksanıza? Dolayısıyla bak, burada racon keserler size sesinizi çıkaramazsınız, o duruma düşmeyin bence.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Nasıl?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Burada bir racon keserler size, burada konuşamayacak durumda kalırsınız. Şimdi, arkadaşlar, bu, bir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne raconu ya? Burası Meclis, Meclis; Meclis burası.

ORHAN SÜMER (Adana) – “Racon” kelimesi…

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Racon ne demek yani?

ORHAN SÜMER (Adana) – Adana’da başka âlemlerde kullanılıyor racon kelimesi ya!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Buranın Meclis olduğunu biliyorum. Arkadaşlar, bunun anlamı siyasal anlamdadır, onu gayet iyi biliyorsunuz, hiç uzatmayın.

ORHAN SÜMER (Adana) – Siyasal anlamda racon kelimesi…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İkinci konu şu…

ORHAN SÜMER (Adana) - Adana’da değişik alanlarda kullanılıyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Arkadaşlar, lütfen, grup başkan vekiliniz orada.

Sayın Genel Başkanları diyor ki: “’Evet’ oyu kullananlar, onlar Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti’ne ihanet ediyordur.” 5 Ocak 2017 Tekirdağ ilinde konuşuyor. “Kılıçdaroğlu: İç savaştan yana mıdır halk yoksa barıştan yana mıdır? Eğer Türkiye’yi ateşe atmak istiyorlarsa ‘evet’ oyu verebilirler.” 27 Ekim 2016 Haber Türk TV.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Muş, tamamlayın, buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz, açık ve net.” 11 Mayıs 2016.

Değerli arkadaşlar, CHP görünürde demokrat kesilir, demokrasinin aslanı kesilir ama arka plandaki cemaziyelevveli budur. Kılıçdaroğlu elinden geldiği kadar CHP’yi demokratikleştireyim diye bir çalışmanın içerisinde gibi görüntü verir ama o bile onların kurumsal aklından kendisini kurtaramaz, CHP budur. CHP’nin yapacağı da, toplumla olan ünsiyeti de, topluma olan saygısı da, milletin verdiği karara olan saygısı da budur. Böyle bir parti Türkiye Cumhuriyeti devletinde ve Türkiye'de toplumsal uzlaşıdan yana, öyle mi? CHP toplumsal uzlaşı arıyor, öyle mi? CHP’nin böyle bir derdi yok. CHP toplumda hiçbir zaman uzlaşı aramaz, eğer arıyorsa çıkarsın anayasa taslağını toplumun önüne koysun görelim kendisini. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Muş.

Sayın Özel, söz vereceğim size ama müsaade ederseniz Sayın Ağıralioğlu topa girmek istiyor.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Evet, ben de müsaadenizle girmek istiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başımızla beraber.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ağırailoğlu.

5.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin uygulamada millete ne yaşattığının müzakere edilmesi ve millet iradesinin önünün kapatılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – İktidar grubumuzun Grup Başkan Vekiline bir şeyler söylemem lazım, ben de topa gireyim.

Taslak ihtiyacımız olmadan da, elimizde bir taslak olmadan da mevcut sistemin yanlış olduğunu söyleyebiliriz. 1980 ihtilalinden sonra başımıza bela oldu bir Anayasa; elimizde bir taslak olmadan hep beraber feveran ettik ki, bu Allah’ın belası Anayasa’dan bizi biri kurtarsın. Elimizde bir taslak yoktu ama Siyasi Partiler Kanunu’ndan tutun da temsil imkânındaki aksaklıklara kadar Türk demokrasisini pek çok mevzuda sıkıntıya sokan sistemden, yirmi-yirmi beş sene “Bu Anayasa’dan Allah’ını, kitabını, Peygamber’ini seven biri bizi kurtarsın.” demekle geçti. Taslağa ihtiyacımız tabii ki var ama taslaktan daha evvel bizi ilgilendiren şey “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” duvarlarında böyle yazan bir Meclisin içerisinde tek iradenin millete ait olduğu gerçeğinden gafil olmamaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Başkanım, tamamlayayım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağıralioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Yani statükoya çarparken mukaddesatçılığımız evvel zaman hep derdik ki: Millet iradesinin üstünde bir güç yoktur, millet ne isterse onu getirir.

Şimdi, bu sistemi tecrübe ediyoruz, kâğıt üstünde çok güzel olabilir bu sistem, uygulamada aksaklıklarını da görüyoruz. Yani hiç kimse devletine, milletine kötülük olsun diye kanun getirmez. Biz, Hükûmete, eskiden şerhleri olmasına rağmen, şu anda size siyasi kuvvet veren Milliyetçi Hareket Partisine “Niçin böyle bir sistem getirdiniz?” filan demiyoruz ya da bunu getirerek memlekete kötülük etmek istediğinizi de iddia etmiyoruz. Sadece uygulamalarında aksaklıkları gördüğümüz bu sistemin dengesini, denetimini zihinlerimizde şöyle kodlamamız lazım, siyasi hasımlık, siyasi muarızlık dolayısıyla söylüyorum, AK PARTİ’nin zihninde bu işin dengesi şöyledir: “Kemal Bey, Tayyip Bey’in salahiyetlerini kullansa razı mısınız?”ın cevabı “evet” ise sistem doğrudur ya da CHP için, Tayyip Bey’in salahiyetlerini kullanırken “evet” ise doğrudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Yani siz bugün Sayın Cumhurbaşkanının siyaset üslubunun siyasete hâkim olan siyasi kuvvetini kullanma şeklinin inisiyatifi üzerinden bizim konuşmalarımıza kızıyorsunuz. Aynı inisiyatifi, siyasi muarızınız olduğu için söylüyorum, Kemal Kılıçdaroğlu kullansaydı, razı olabilecekseniz doğru sistem üzerindeyiz. Ben sistem inşa edilirken sistemin suistimal edilecek taraflarının böyle dengelenmesi gerektiğine inanıyorum. Parti grubumuz aslında bu mevzuda şöyle bir hassasiyet izhar ediyor: Bizim, sistemin uygulamada aksayan yönlerini görüp bunları düzeltme iradesinde egemen gücün millet olduğunu unutmamamız lazım. Denedik, millet hayrına olsun diye denedik, oldu, makbul bir şey oldu, teşekkür edeceğiz; olmadı, değiştireceğiz. Hâkim unsur millet.

Şimdi, bugün bir yıl sicilini gördüğümüz bu sistemin uygulamalarındaki aksaklıkları konuşacağız. Bunların uygulamadaki aksaklıklarında görünen hâkim hissiyat şu: Kâğıt üstünde çok güzel olsa da uygulamada keyfe dair bir model karşımıza çıktı. Nice monarşiler var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Tamamlıyorum Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Avustralya’da monarşi kendisini oyladı, biliyorsunuz, daha doğrusu, demokrasi kendisini oyladı, monarşi çıktı ama öyle monarşiler var, demokrasiye parmak ısırtır; öyle demokrasiler var, faşizme parmak ısırtır. Dolayısıyla sistemin adından, sistemin isminden, sistemin kâğıt üstünde nasıl durduğundan çok, aslında sistemin uygulamada millete ne yaşattığını müzakere etmek zorundayız. Bunu bu Mecliste konuşamayacaksak, bunu bu Mecliste aksayan yönleriyle müzakere edemeyeceksek nerede müzakere edeceğiz bunu? Dolayısıyla, lütfen ikide bir “Elinizde taslak var mı?” falan demeyin. Uygulamada aksaklıklarını gördüğümüz bu sistemin yanlışlarını görüp itiraz ediyoruz. Son tahlilde diyebiliriz ki ihtiyaç hâline gelebilir ki: “Arkadaşlar, iyi bir şey olsun diye yaptığımız bu sistem, çalışamaz ve memleketi taşıyamaz hâle geldi. Bunu tekrar milletimize götürüyoruz.” Bundan imtina etmeyelim, önünü kapatmayalım millet iradesinin.

Genel Kurulumuza saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, vereceğim.

Sayın Oluç, sizin söz talebiniz var galiba, sisteme giremediniz gördüğüm kadarıyla.

Buyurun.

6.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, halkın görüşlerini ifade edebileceği mekanizmaları da harekete geçirerek Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin tartışılması gerektiğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu konuyu her açılışta bir kez tartışıyoruz, iyi bir şey tabii bunu tartışmamız çünkü bu tartışmaların sonunda herhâlde belli bir noktaya geleceğiz sonbahar itibarıyla.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin farklı sözcüleri çeşitli kavramlarla durumu ele aldılar. Grup Başkan Vekili Sayın Turan “revizyon” demişti, o zaman konuşmuştuk. Sonra “revizyon” değil, “tadilat” üzerinde duruldu. En son parti sözcüsü Sayın Çelik “MR’ını çekeceğiz sistemin.” dedi.

Şimdi, bunlar tabii önemli şeyler yani hakikaten bir MR çekimine ihtiyaç var ve bu MR çekimini de sadece Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi yapmamalı. Yani bu; şeffaf, açık, herkesin görebildiği bir MR çekimi olmalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bu sistemin aksayan ve uygun olmayan, demokrasiyle bağdaşmayan, hukukun üstünlüğüyle bağdaşmayan, kuvvetler ayrılığını bertaraf eden ve denge denetleme mekanizmalarını yok sayan bütün noktalarına dair ciddi bir tartışmaya ihtiyaç var. Dolayısıyla, hangi kavram kullanılarak bu tartışma yapılır bir önemi yok yani revizyon mu, tadilat mı, MR çekimi mi ama bu tartışmayı mutlaka Meclis yapmalıdır. Yani bunun için gereken komisyonlarda çalışma yapılmalıdır; herkes önerileriyle, eleştirileriyle, taslaklarıyla bu tartışmaya katılmalıdır ve elbette bu tartışma toplumdan, halktan uzak yapılmamalıdır; yani sivil toplum kuruluşları, Meclis dışındaki siyasi partiler, dernekler, sendikalar, yurttaş girişimleri yani halkın örgütlü olan ve örgütsüz olan bütün kesimlerinin de bu tartışmaya katılabileceği mekanizmaları yaratmak gerekir. Daha önce bu Meclis bu tür şeyler yaptı, anayasa çalışmalarını.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bir kez daha bu tür bir çalışmayı yapabilir. Üstelik de geçmişte yapılmış olanın dersleri de var elimizde “Eksikler nelerdi, nasıl yaparsak daha iyi olur.”u görebileceğimiz. Dolayısıyla, toplumun tartışmaya katılabileceği, halkın görüşlerini ifade edebileceği mekanizmaları da harekete geçirerek var olan sistemin mutlaka tartışılması ve elden geçirilmesi gerekir. Bu elden geçirme kimine göre köklü bir elden geçirme olabilir, köklü bir değişim olabilir, kimine göre daha ufak reformlarla olabilir. Ama bu tartışmadan kimse çekinmemelidir ve kaçmamalıdır çünkü çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğumuz aşikârdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özel…

7.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir kez, sayın grup başkan vekilinin -Meclis çatısı altında kullanılacak kelimeler var, yasamaya ilişkin kelimeler, bir de sokakta, böyle racon kesmek, aklını almak bilmem ne- o sözlerini kendisine oy veren seçmenlerine havale ediyoruz. Burası Meclis, konuşulacak yer. Konuşulacak yerde ne yapılacağı bellidir, o dediklerinin muhatapları kimse gitsin orada yapsın. Ama şöyle bir gerçekle karşı karşıyayız: McKinsey konusunda ben şöyle bir dönüp bir sene geriye gitmelerini tavsiye ederim sayın grup başkan vekiline. Türkiye Varlık Fonu kuruldu, McKinsey’den danışmanlık alacak. Türkiye ayağa kalktı ve AK PARTİ’li arkadaşlar da dedi ki: “Ne var bunda McKinsey’le ilk kez de çalışmıyoruz, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin mimarisinde de McKinsey’den danışmanlık alındı.” Alınmadıysa çıkar açıklarlar. Bir sene önce Millî Gazete, çok uzağınızdaki bir gazete değil, unutmuş olamazsınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Size daha yakın Sayın Özel, size daha yakın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onu söylüyorum yani gömlek çıkarmakla gazete kapatılmıyor, gömlek değiştirmekle gazete kapatılmıyor. Millî Gazete manşet yaptı bunu ve bir tekzip gelmedi. Varsa bir sene gecikmeli tekzip edersiniz. “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin mimarisinde McKinsey’den danışmanlık alındı.”

Şimdi, Bülent Arınç parti üyesi değil mi? Bülent Arınç Cumhurbaşkanlığı İstişare Konseyine seçilmedi mi? Bülent Arınç çıkıp “Bu sistem Türkiye'ye iyi gelmedi, partili Cumhurbaşkanı kabul görmedi, bu sistem tıkandı.” diye açıkça söylemiyor mu? Ali Babacan dese “Dün partiden istifa etti.” der, kurtulursunuz. Bülent Arınç’a bir de maaş bağladınız, artışı da polemik konusu oldu; adam sistemi takır takır eleştiriyor. Kahvaltılı istişare toplantılarına içinizden yarınız katıldı, yarınız yarın öbür gün katılacak.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sana ne!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu toplantılarda sistem eleştiriliyor, diyor ki: “Benim sözcüm demedikten sonra…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, kendi arkanda oturan grup biliyor ki kahvaltıda ne konuştuğunuzu.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen nereden biliyorsun?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sen nereden biliyorsun?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kimi neden, Allah’ın bildiğini kuldan gizliyorsun?

Şimdi, bakın, yeni ortaya koydukları bu durumda şu yok: Gensoru yok, güvenoyu yok, sözlü soru yok, denetim diye ola ola elde yazılı soru kalmış.

Bakın, değerli milletvekilleri, 14.073 soru önergesi verilmiş, süresinde yanıtlanan önerge sayısı 811; yüzde 5,7. Bu birinin atadığı, burada yemin etmek için kürsümüzü ödünç alan ama bizden güç almayan ve bizim denetimimizde olmayan bakanlar sizi bir şeye saymıyorlar. Onlar diyor ki: “Ben Meclisin niye sorularını cevaplayayım?” Yüzde 5,7. Sistem tıkanmasa verilen yazılı soru önergelerinin yüzde 94’ü cevapsız kalır mı kardeşim, süresi içinde ya? Sözlü soru yok, o yok, bu yok; bir sorumluluğu var sana karşı, onu yapıyor.

Bugünkü kanuna 52 AK PARTİ'li değerli milletvekili imza atmış. Cümle âlem biliyor ki bu turizm ajansı teklifini Turizm Bakanı hazırladı. “Sektörle tartışıyorum.” dedi, bilmem ne yapıyorum dedi. Şimdi, siz oraya imzayı attınız, Anayasa’ya karşı muvazaalı bir işlem yaptınız diye o metni istediğiniz kadar sahiplenin, Mehmet Muş burada yalan yere yemin etsin, vallahi de billahi de buna kimseyi inandıramazsınız, milleti inandıramazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum Başkanım… Son cümlem…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O yüzden, bu sistemin bir yılın sonunda çuvalladığı, daha limandan çıkmadan geminin, demokrasi gemisinin karaya oturduğu, kendi içinizde tartışıldığı ortada. Ama bu sistem oldukça, sizi kendilerine muhtaç düşünen birileri bu sistem değişmesin diye sizden fazla panik hâlinde. Siz tartışıyorsunuz, siz eleştiriyorsunuz ama birileri diyor ki: “Bu sistem varsa ben varım, yoksa, bana ihtiyaçları olmazsa, bir de baraj da duruyor, maazallah bay bay…” O yüzden, bu sistemi bütün hatalarını görmeden savunanlara bakmayın siz. Size bir gün gelecek yine kandırıldığınızı, yine aldatıldığınızı söyleyecekler ama o zaman bunları konuşurken Meclis koridorlarında değil, belki siyasetten emekli olduğunuz bir yerlerde olacaksınız. Bu hataya düşmeyin.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.

8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, burada ifade ettiğimiz bizim görüşlerimiz. Şimdi, başından beri çok açık, net bir soru soruyorum: Gensoru mekanizması yok. Neden yok gensoru mekanizması? Çünkü Hükûmet, doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor. Yani vatandaş önce Cumhurbaşkanını seçiyor, sonra Parlamentoyu seçiyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu yüzden de seni takmıyor, sorularını bile cevaplamıyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Güvenoyunu vatandaş sandıkta zaten veriyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Pişman…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdi, ısrarla şu soruyu sordum: Şimdi sistemi eleştiriyor, “Demokratik değil.” diyor, “Milletvekillerinin gücü yok.” diyor, “o” diyor, “bu” diyor...

Şimdi, değerli arkadaşlar, parlamenter sistem vardı, Cumhuriyet Halk Partisinin teklif ettiği kaç tane kanun Parlamentodan geçti? Söylesin Sayın Özel. 2002’den beri iktidarda biz varız. Kaç tanesi geçmiş? Ya da önceki dönemlerde iktidarda olan parti ya da partilerin haricinde muhalefette olan partilerin kaç tane kanun teklifi geçmiş, bana bir açıklasın.

BAŞKAN – Teklif değil, tasarılar geçti; yüzde 95.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Tasarı ya da teklif, yeni sistemde teklif olduğu için…

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Diğer konu şu…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakanınki “tasarı” olur, tasarı.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bakanlar Kurulununki o, bakanınki değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakanlar Kurulununki tasarı, zaten bakan tek başına vermiyor, milletvekili veriyor; tasarı o.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Diğer konu şu: Şimdi, güvenoyu mekanizması vardı. Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devleti 1923’te kuruldu parlamenter sistemle. 50’den itibaren çok partili hayata geçtik, mutlak anlamda geçtik. O günden bugüne kadar bakalım, kaç tane hükûmet gensorudan dolayı düştü? Benim bildiğim 2. Kaç tane? Kaç tane bakan düşürüldü? Kaç tane? Kaç tane?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 8 de bakan düştü.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla etkili bir denetim mekanizması olsaydı bu çok daha hızlı işlerdi. Dolayısıyla, ben açıkça şunu soruyorum, açık bir soru… Kendi içlerinde tartışıyorlar, kendi içlerinde müzakere ediyorlar. Biz kendi içimizde tartışan, toplumu dinleyen, değerlendirmeler yapan, toplumun seçimlerde verdiği mesajı dikkate alan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E tamam, bunu söyleyince niye bozuluyorsun?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - …ve bu şekilde, önümüze çıkan seçimleri kazanabilen bir partiyiz, bizim özelliğimiz ayrı, bizim özelliğimize zaten gelemezsiniz, bizi zaten yakalayamazsınız arkadaşlar bu anlamda, merak etmeyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Soru şu… Biz oturduk, bir çalışma yaptık, Parlamentoya sunduk bunu ve bu buradan geçti. Efendim, McKinsey yapmış. Arkadaşlar, ne McKinsey var ne başka bir şey var bunun içerisinde. Bunu organize eden, çalışan, milletvekillerimiz; Milliyetçi Hareket Partisiyle destekledik, beraber çalıştık ve Genel Kurulda kabul edildi ve milletimiz buna yüzde 52 oy verdi. Bunun haricinde, o anlamda, o bahsettiğiniz yabancı kuruluş anlamında bunun içerisinde kimsenin dahli yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne anlamda var?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bir daha söyleyeyim mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne anlamda var onu söyle.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hiçbir anlamda yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – McKinsey bu işin neresinde?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hiçbir yerinde yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E nasıl yok?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hiçbir yerinde yok. Hiçbir yerinde yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Mimari tasarımı McKinsey’den aldık.” diyor, tabloyu yayınlıyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hiçbir yerinde yok.

Şimdi gelelim diğer konuya…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yemin etsene be!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hiçbir yerinde yok. Hiçbir yerinde yok. Yemin et olduğuna.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yemin et, kayda girsin.

BAŞKAN – Sayın Özel, söz istediğinizde veriyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, hiçbir yerinde yok.

İkinci konu şu: Israrla soruyorum, hâlen kaçınıyor. Siz, parlamenter sistemi mi istiyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, evet.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Genel Başkanınız istemiyor ama bak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İstiyor, istiyor.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Kapının önüne koyarım konuşanı.” diyor, koyabilir dikkat et.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kendininkiyle karıştırma onu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Parlamenter sistemi mi istiyorsunuz, güçlendirilmiş parlamenter sistemi mi istiyorsunuz; ne istiyorsunuz?

BAŞKAN – Ben o kısmı kaçırdım, ne dediniz?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Konuşanı kapının önüne koyarım.” diyor Kılıçdaroğlu da…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kendininkiyle karıştırma onu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – …Sayın Özel’e “Genel Başkanın öyle söylemiyor, seni kapının önüne koymasın, dikkat et.” dedim de.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O demokratik bir adam, seninki gibi değil. Kapının önüne kaç kişi koymuş?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Dikkat et.” dedim de.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben sayarım, Başbakanı kulağından tutup koydu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi, ne istediğinizi, çıkın… Bakın, buradan bizi Kemal Bey de dinliyordur, haftaya grup toplantısı var, çıksın, desin ki: “Bakın, bizim böyle bir isteğimiz var, biz bunu istiyoruz.” Siz önce neyi savunduğunuzu bir bilin, toplumun karşısına onunla gidin. Parlamenter sistemse “parlamenter sistem” deyin, başka bir şeyse başka bir şey söyleyin. Şu anki sistemimiz bu. Şu an biz bunu çalıştık, vatandaşlarımız kabul etti, oylandı ve ülke bununla yönetiliyor. Çeşitli eleştiriler olabilir, her zaman olabilir. Parlamenter sistemde de vardı, o zaman da eleştiriliyordu ama eleştiren bir kişi der ki: “Bakın, ben böyle böyle bir öneri sunuyorum.” Tabloları beğenmiyor ya, bizim yaptığımız grafikleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) - O şekilde grafiklerini yazar, tasarlar, gelir, toplumun önüne koyar.

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Böyle bir şey yok Sayın Başkan, ne istediklerini bilmiyorlar, bunun altını çiziyorum. Mesela Kemal Bey konuşsun, haftaya açıklasın grup toplantısında ne istediklerini.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Akçay, buyurun, size de son bir kez daha söz vereyim.

Buyurun.

9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok partili siyasi hayatımız bakımından en fazla temsiliyetin olduğu Meclis olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, gensoru meselesinde, Cumhuriyet Halk Partisinin bu referandumla bu sisteme geçmeden evvel İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında verdiği gensoruyu hatırlıyorum. Hatırlarsanız o gensorudaki gerekçe metninin 500 kelimelik bir sınırı vardı. Hatırladığım kadarıyla 148-150 kelimelikti ve onun gensoruyu gerektirecek de birtakım gerekçeleri yoktu. Oylamada da -çok iyi hatırlıyorum- Cumhuriyet Halk Partisi 30-40 milletvekiliyle bu katılımı yaptı ve Sayın Genel Başkanlarının bu gensoru oylamalarının hiçbirine katılmadığını da hepimiz iyi hatırlıyoruz. Yani hani “Kör ölür, badem gözlü olur.” misali bu gensoru, yeni sistemde kalktıktan sonra kıymete bindi; ondan evvel yani bir geçerli etkisi, fonksiyonu olmayan ve çok sulandırılan bir müesseseydi.

BAŞKAN – Yeni sistemde zaten geçerliliği yok, pek çok yeni denetim mekanizması var.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet, zaten şu anda gensoru yok ama yürütmede şu an itibarıyla yüzde 53 millet iradesi var yani millet iradesi hem güçlü bir şekilde tahkim edilmiş hem de geniş bir konsensüs, uzlaşma ve kucaklaşmayı da temin eden bir sistem ve Türkiye Büyük Millet Meclisi de yine bu doğrultuda, 9 siyasi partinin…

(Mikrofon otomatik sistem tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Kusura bakmayın, sabrınızı da zorluyoruz bu tartışmalarla ama.

BAŞKAN – Yok, estağfurullah.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yine, bu beş dakikalık konuşmada tutanakları tekrar okumalarını ben salık veriyorum arkadaşlarımızın, orada da tekrar ettik. Şu anda Meclisimizde 9 siyasi parti, 5 parti grubu var. “Meclis güçlenmiş.” derken Meclisin temsiliyeti de artmış. Geçtiğimiz gün Askeralma Kanunu’nu çıkardık ve yine bugün de bazı kanun görüşmelerini yapacağız. Bu Kanun’u nasıl çıkardık? Ortak biz uzlaşma, bir mutabakat sağlamadık mı? Güçlü Meclis değil mi?

Ayrıca, çıkacak her kanunun son maddesi “Bu kanunu Cumhurbaşkanı yürütür.” Eskiden “Bakanlar Kurulu yürütür.” deniyordu. Şimdi, yürütmenin uygulamaya koyacağı, yürüteceği bir kanunla ilgili olarak elbette –tekrar ediyorum, defalarca tekrar ettim- yasama ile yürütme arasındaki bu ilişkileri daha kurumlaştırıp normal hâle getirecek düzenlemeler aşamasındayız.

(Mikrofon otomatik sistem tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ben bu konuda bir yıllık birikimin de tecrübenin de yeterli olduğu kanaatindeyim.

Dolayısıyla, bu kanun teklifi işte bakanlıkta hazırlandı, vesaire… Şimdi, Askeralma Kanunu’nu Millî Savunma Bakanlığıyla görüşmeden, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacını dikkate almadan, bu sistemin sürdürülebilirliği, öngörülebilirliği dikkate alınmadan elbette Meclisten bu kanun çıkmaz. Neticede, ittifakla çıkmıştır büyük ölçüde. HDP dışında bütün parti gruplarının “Evet.” oyuyla çıktı ve bu konuda gerekli görüşmeler, tartışmalar yapıldı.

Bu hususları da unutmamak lazım. Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi, 96 yıllık Türkiye Büyük Millet Meclisi ve çok partili siyasi hayatımız bakımından en fazla temsiliyetin olduğu bir Meclistir. Bunu da tekrar hatırlamamızda fayda var.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

10.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Kısaca şunu ifade edeyim: Gerçekten bu çatı altında bazen öyle şeyler duyuyoruz ki insan üzülüyor, insan utanıyor. Ya, böyle bir şey olur mu? Şimdi, gensorunun ve güvenoyunun etkisizliği… Ya, bütün dünyada güçlü parlamenter sistemlerde en etkili denetim yolu gensorudur, bakanların Meclise karşı sorumluluklarını hatırlamalarının en önemli manivelası da oradan aldıkları güvenoyudur.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Güvenoyu demiyorum, gensoru…

BAŞKAN – Sayın Akçay sistemin istismarından bahsetti.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 12 Eylül Anayasası yeterince demokratik değil diye, önemli bir kısmında yer aldıkları hatta iktidar ortağı oldukları bir süreçte bile bu Meclis demokratik açıdan parlamenter sistemi aşındırdı diye bu yüce çatının altında söz isteyip de gensoru mekanizmasının etkisizliğinden falan bahsetmek yerine, nasıl bu bakanların icraat sırasında halkın daimî denetiminde tutulabileceğini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Parlamenter sistem onu şöyle öngörüyor: “Ben milletvekilini kahvede bulurum.” diyor. Buluyor mu bizi? Buluyor Allah için. Her partiden milletvekilini buluyor mu seçim bölgesinde? Buluyor. Yapışıyor mu yakasına? Yapışıyor. Tarımla ilgili bir derdi varsa söylüyor mu? Söylüyor. Gelip de burada o bakanları bulup, bulmasan bile nöbetçi bakana söyleyip… Bir yerde dozer devriliyor, şuradan söz alıyoruz “Bilgi verin kardeşim.” diyoruz “İlgili bakanla görüştüm.” diyor, üç dakika sonra bilgi veriyordu. Şimdi milletvekilleri bakanlarla görüşebilmek için kırk takla atıyorlar, o kadar uğraşıyorlar, araya dünya kadar adam koyuyorlar. Bu bir gerçek, istendiği kadar inkâr edilsin.

Biz yapıcı bir öneri getiriyoruz, diyor ki Mehmet Muş: “Bir yukarısıyla konuşsun.” Buranın yukarısı mı var kardeşim ya? Allah aşkına, elinizi vicdanınıza koyun! Bu Meclisin bir yukarısı varsa yazıklar olsun hepinize ya! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Parlamentonun hukukunu konumum itibarıyla korumak durumundayım. Sayın Özel, bunun içerisinde siz de varsınız, o yüzden de “Milletvekilleri takla atıyor.” ifadesini şiddetle reddettiğimi buradan kayıtlara geçirmek istiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Deyimdir, deyim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, bu tartışmaları sürdürmenin peşinde değiliz. Her şey milletin gözü önünde cereyan ediyor.

Şimdi, Sayın Özel, şunu söylediğiniz zaman “Efendim, yukarıya soralım, buraya soralım, şununla yapalım…” Siz Genel Başkanla hiç görüşmüyor musunuz? Burada bir karar alacağınız zaman Genel Başkanınızla hiç görüşmeden mi karar alıyorsunuz? Ya, bunları yapmayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hepsinde görüşüyorlar, hepsinde.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yasanın içeriğinden bahsediyoruz. Bakanlara soruyorsunuz, cümle âlem biliyor bunu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bakın, bu, değerli arkadaşlar, bir yasa çalışması…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakana soruyorsunuz, cümle âlem biliyor bunu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Arkadaşlar, sakin olun ya, sakin olun ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Göz göre göre yalan atıyorsun. At, ben de inanayım hadi. Ben biliyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sakin ol.

Şimdi, bakın arkadaşlar, size bir açıklama okuyacağım, ondan sonra bu polemiği daha fazla sürdürmek istemediğimizi ifade etmek isterim.

BAŞKAN – Polemik yok.

Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Veya “tartışma” deyin.

“CHP’nin Türkiye demokrasisi üzerine söz söyleme hakkı yoktur. Tüzük ortada. CHP’nin bu tüzüğünü okuyan biri ‘Sende demokrasi var mı?’ der. Bu tüzük değişmelidir. CHP'de denetim mekanizması yok; CHP'de liyakat, kural, demokrasi yok.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Bir milletvekilini alıyor, diğerini çıkarıyor; seni alıyor öbürünü koyuyor.”

Şimdi, ben bunları söylesem Sayın Özel “Bize sataştın.” diye ortalığı birbirine katar ama bunları ben söylemiyorum. Bunları sizin Genel Başkanlığa aday olmuş, Cumhurbaşkanı adayınız olan Muharrem İnce söylüyor.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sen Başbakanı aldın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kendi partinizin, yürütmenin başına aday gösterdiğiniz, Genel Başkanlığa aday olmuş, Kılıçdaroğlu’nu devirmeye en yakın olan adam söylüyor, ben söylemiyorum.

ORHAN SÜMER (Adana) – Davutoğlu’nu kim aldı?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla CHP’nin demokrasi anlayışı budur. Bu ifadeler bize ait değildir, yanlış anlaşılmasın, bunları biz söylemiyoruz ha. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Davutoğlu’na ne oldu, Davutoğlu’na?

ORHAN SÜMER (Adana) – Davutoğlu’na el çektirdiniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdi sataşmadan söz ister, bence Muharrem İnce’yi –Yalova’da şu an herhâlde- çiftliğinde bir ziyaret edin, ona sorun niye bunları söylemiş, bize sataşmayın buradan.

ORHAN SÜMER (Adana) – Davutoğlu’na kim el çektirdi?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bize ait değil, Muharrem İnce’ye ait bu sözler.

Teşekkür ediyorum.

ORHAN SÜMER (Adana) – Davutoğlu başka partide herhâlde.

BAŞKAN – Muharrem Baba’nın da mı çiftliği var?

Sayın Özel, buyurun.

12.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, “Milletvekilleri takla atıyor.” ifadesini “Milletvekilleri her yolu deniyor.” anlamında kullandığına ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.

Nazik uyarınız için teşekkür ederim. Şunu ifade edelim: Biraz önce kullandığım bir deyim, Türk Dil Kurumunda da var “her yolu denemek” anlamına geliyor, her yolu denemek.

BAŞKAN – Bu daha güzel bir ifade.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O zaman sizin de katkınızla o şekilde değiştirmiş olalım, her yolu deniyorlar.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, şu: Parti içi meselelerle ilgili baştaki hassasiyete bak. Tabii, fokur fokur fokur kaynayan bir parti oralara girmek istemez. Şimdi sıkışınca, konunun, aslında taklayı atınca dönüp de gelip burada Cumhuriyet Halk Partisi… Allah’a şükürler olsun liderine rakip çıkabilen bir partideyiz. (CHP sıralarından alkışlar) Allah’a şükürler olsun ki il başkanlarını, ilçe başkanlarını Ankara’ya çağırıp teke indiremediği zaman kongreyi ileri tarihe alan bir parti değil, çoklu yarışla bütün yöneticilerini belirleyen bir partiyiz.

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Ben sana örneklerini anlatayım istersen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Muharrem İnce’ye anlatın, bana niye söylüyorsunuz?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Gel bakalım Muharrem İnce buraya.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ve Muharrem İnce’nin, Cumhuriyet Halk Partisinin kendi içinde yapmış olduğu bir konuşmasına, on yedi yıllık ittifak ortağıyla birlikte Meclisin yüzde 55’ini temsil eden bir partinin grup başkan vekili, çok övünerek getirdikleri Anayasa değişikliğini savunmak için Muharrem İnce’nin kurultay konuşmasına sığınıyorsa vay sizin hâlinize kardeşim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, biraz daha sabredin, bir de Sayın Ağıralioğlu’na söz vereceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz zevkle dinliyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağıralioğlu.

13.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Mehmet Bey, Ahmet Davutoğlu’nun hatırı sayılır uzun bir metinle itirazı oldu. “Sizin Cumhurbaşkanı adayınız” “sizin parti başkanınız”, daha önce “sizin siciliniz” falan diye hatırlattığımız her işin kendimizde de var olduğunu bilelim. Ahmet Davutoğlu’nun metnini ben de okudum, siz de okumuşsunuzdur. Şu anda Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç Bey eleştirilerine konu cümleleri partide olmadan kurunca ona ne dendiğini hep beraber biliyoruz. Şimdi de çok memnun değilsiniz galiba ama tenkit cümleleri kuruyorlar. Bizim maalesef sicilimiz… Ben bugünkü yirmi dakikalık konuşmamda Başkanım, bu sistem tartışmasına devam etmek zorundayım. Şunu çok rahatlıkla istişare etmek zorundayız: On yedi yıllık aralıksız iktidarın, elinde alternatifi olmayacak bir siyasi kuvvetle iktidar etmenin Türk bürokrasisini, Türk akademisini, Türk basınını Türk siyasetini ne hâle getirdiğini gerçekten çalışmak zorundayız. Yani bugün Milliyetçi Hareket Partisi size büyük bir kuvvet, bugün Milliyetçi Hareket Partisi sizin hem sayısal hem de siyasal kuvvetinizin ardında büyük bir jest olarak duruyor olabilir. Birbirinize karşı bu kadar nezaketli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU – (İstanbul) – …olmadığınız zamanlarındaki eleştirilerini bilirim ben Devlet Bey’in. İnanın, bunu iş edinirim, Devlet Bey’in tek adamlığa, keyfî uygulamalara, kontrolsüz güç biriktirmenin Türk toplumuna vereceği zararlara dair ettiği veciz cümlelerini burada virgülüne dokunmadan gelip okurum size. Çünkü o zamandan bu zamana kadar siyasi koordinatlarımızın tamamını vicdanımızda karşılık bulacak şekilde oynatan bir güçle karşı karşıyayız. Hiç kimse yerinde siyaset yapamaz hâle geldi. Bunu müzakere etmek zorundayız, bunu istişare etmek zorundayız. Hiçbir şey olmamış gibi davranamazsınız. McKinsey meselesi buna örnektir. McKinsey’i iman meselesini savunur gibi savundunuz, hep beraber savundunuz. Bizim tenkitlerimiz kaba tenkitler değildi. Bir iman hattında bize karşı mücadele ediyor gibi savundunuz. Allah’tan imdada Cumhurbaşkanı yetişti. Cumhurbaşkanı en son “Bu işten vazgeçelim.” deyince herkes sanki bir haftadır savunmuyormuş gibi derin bir sessizliğe büründü.

Dolayısıyla bugün bunu böyle savunuyor olmanız, şuraya kadar geçerli: Sayın Cumhurbaşkanı, demez de bu ara, olur ki ağzından şöyle bir şey çıkarırsa: “Ya arkadaşlar, bu sistemi biz iyilikle kurduk ama elhak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU – (İstanbul) – …kurduğumuz ve hayal ettiğimiz gibi olmadı. Bunu bir istişare edelim.” dese bugün söylediklerinizin tamamının tersini söyleyeceksiniz. Daha önce defalarca dediniz çünkü. Yani sizin herhangi bir mevzuyu tersinden de savunmanıza imkân veren şey, Cumhurbaşkanının bu mevzuda kanaat izhar etmesidir. Siz dua edin, inşallah Cumhurbaşkanı bu ara gözünden, gönlünden bu başkanlık sistemiyle ilgili “Ya bir tenkit, bir istişare süreci başlasın.” demesin inşallah... O yüzden tedbirli davranın. Daha önce dört beş sefer başınıza geldi. Yine başınıza gelebilir diye korkuyorum. Tedbirli olun efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, sayın milletvekilleri, şimdi söz taleplerini karşılayacağım ama ben bir uygulama değişikliği yapıp önce grup başkan vekillerinden başlamak istiyorum.

Sayın Ağıralioğlu, buyurun. Söz talebiniz var mı?

YAVUZ AĞIRALİOĞLU – (İstanbul) – Var efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yalnız, Sayın Başkanım, usul yönünden bu konuyu konuşalım. Yerleşmiş bir uygulama var, şundan… Yine takdir sizin.

Müsaade olur mu Sayın Başkan?

YAVUZ AĞIRALİOĞLU – (İstanbul) – Buyurun efendim.

BAŞKAN – Hayır, başladınız, gerisini getirin diye dedim. Bir saat, on dakika oldu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu, bize bugüne özgü, örnek teşkil etmeyecek, birazcık da eleştirel bir şeyse, bir şey demem.

BAŞKAN – Eleştirel, eleştirel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ona eyvallah. Ama öbür türlü, bazen şu oluyor: On beş konuşmanın içinde…

BAŞKAN – On beş değil, ben milletvekillerimizden söz talebi olan otuzunun da konuşma taleplerini karşılayacağım bugün.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki, tamam, harika. Bunu alkışlayabilirsiniz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ağıralioğlu, buyurun.

14.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, 8 Temmuz Çorlu tren kazasının seneidevriyesi vesilesiyle acılar yaşanınca hiçbir şey olmamış gibi davranan devletin saygı duyulabilir devlet olmadığına ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çorlu tren kazasının üstünden bir yıl geçti. Seneidevriyesinde Devlet Demiryollarının sitesinde paylaştığı “Huzur taşıyoruz, güven taşıyoruz, mutluluk taşıyoruz.” cümlesini kastından bağımsız, aynı güne tevafuk eden acıyla düşünerek nezaketsizlik sayıyorum. Bu devleti, milleti karşısında saygın kılacak şey, milletin sadece mutluluğuna, huzuruna, sevincine taşıdığı iradeyle nezaret etmesi değil, acılarına da nezaret etmesidir. Bir yıllık süreç içerisinde -25 vefatımız var, 301 yaralımız var- bunca işin arasında, seneidevriyesinde “Huzur taşıyoruz, mutluluk taşıyoruz.” diye bir sosyal paylaşım, bir açıklama yapmak yerine acı paylaşmak ya da sorumluluk paylaşmak ya da hesap vermek gibi bir ciddiyeti taşımak daha çok yakışırdı devlete. Bu açıklamayı, aynı güne denk gelen açıklamayı ciddiyetsizlik ve kazada yaralananlara nezaketsizlik, ölenleri olan ailelerimize saygısızlık sayıyorum. Bu anlamda, devleti, bir yıldır devam eden davada -peşinden birkaç tane daha kaza oldu- hesap vermek iradesiyle göremiyor olmaktan da muzdaripiz. Devlet devamlı hesap sormaz, devlet hesap da verir; devlet her zaman doğru yapmaz, devlet yanlış da yapabilir; yanlış yapınca “Yanlış yaptım.” iradesini beyan edebilir; edince, kendi hissesine düşecek sorumluluğu yerine getirebilir, istifa mekanizmasını çalıştırabilir. Yani bugün bu Mecliste birine istifa ettiği için teşekkür etmek gibi bir şey düşürsek hissemize, öyle bir günümüz de olsa, bir gün bir kusurun, bir kabahatin hissesine istifa düşürdüğü bir adamın istifa etmesine teşekkür edebilsek keşke. Devamlı burada olandan bitenden sonra hiçbir şey olmamış gibi rayları suçlayacak bir savunma mekanizmasıyla insanların karşısında devlet olunmaz. Çorlu tren kazasından sonra burada mütemadiyen bu mevzuyu dile getiren önergeler verildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Tamamlayayım Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Bu önergeler görüşülerken konuşmak için söz alan iktidar grubumuzun bütün hatipleri, menfezlerle ilgili bütün işlerin sağlıklı olduğuna, raylarla ilgili her şeyin sağlıklı olduğuna, üstten defalarca kontrol edilecek şekilde deneme test sürüşlerinin yapıldığına dair cümleler kurdu. Kurulan cümlelerin nihayeti kazayı şu noktaya getirdi: Haşa huzurdan, kader suçlu, trenler de suçlu çünkü aynı gün kaza yapılan yerden 5 tane yük treninin geçtiğine dair cümleleri de eski Ulaştırma Bakanlığı bürokratımız, Sivas Mebusumuz kurdu. Dolayısıyla, devleti en azından insanların acılarına saygı duyarken de görmek milletimizin hakkıdır diye düşünüyorum.

Bu memlekette bir istifa mekanizmasını çalıştıracak bir siyasi iradeyi hâkim kılmak sizin boynunuza borçtur yani birisi doğrudan sorumlu olsun ya da olmasın sorumluluğu üstüne alıp diyebilsin ki “Arkadaşlar ben görevimi bihakkın yerine getiremedim, görevimden istifa ediyorum.” Biz de ona bu Mecliste teşekkür etmiş olalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Böyle bir usulü başlatmaya, böyle acılar milat olsun. Temennimiz, acılar yaşanmasın falan ama böyle acılar yaşanınca hiçbir şey olmamış gibi görünen devlet saygı duyulabilir devlet değildir.

Genel Kurulumuza saygılarla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bülbül, buyurun.

15.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Hakkâri ilinde askerî araca teröristlerce yapılan saldırı sonucu şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet dilediğine ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin idrak edilmesinin 1’inci yılı dolayısıyla yapılan tartışmaların MHP Grubunun düşüncelerinin ortaya konulması bakımından kifayet ettiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hakkâri’de bir askerî araca bölücü teröristlerce yapılan saldırı sonucu 2 kahraman askerimiz şehit olmuş, 1 kahraman askerimiz de yaralanmıştır. Hain saldırıda şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı dilerken yaralı Mehmetçiğimize Yüce Allah’tan şifalar diliyorum.

Ben de bugün, Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin 1’inci yılını idrak etmemiz dolayısıyla birtakım düşüncelerimizi grubumuz adına paylaşacaktım ancak daha öncesinde yapılan tartışmaların bu manada kifayet ettiğini düşünerek teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Oluç…

16.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, kolluk gücü tarafından Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve danışmanlarının maruz kaldığı uygulamaya yönelik Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarına sahip çıkması çağrısında bulunduklarına, ODTÜ’de KYK yurdu için girişilen ağaç katliamını protesto eden öğrencilere karşı gazlı müdahalede bulunulduğuna ve ruhsatsız inşaat girişiminden vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, ilk değinmek istediğim konu, Sayın Başkan hem size yönelik bir çağrı hem de Sayın Meclis Başkanına yönelik bir çağrı olacak.

Bütün kurumlar kendi içlerindeki kişileri ve çalışanlarını korurlar ve savunurlar; bir saldırıyla karşı karşıya kalındığı zaman gereken hassasiyeti gösterirler, tedbirler alırlar, varsa eğer bir hata, bunun da ortaya çıkarılmasını sağlarlar. Fakat ne yazık ki Meclis bugün ciddi bir sorun yaşıyor, özellikle bizim vekillerimiz. Başka partilerden de bu tür şeyler oluyor, evet, farklı partileriz, farklı görüşlere sahibiz, birbirimizi beğenmek zorunda değiliz fakat vekillerin ve Meclisin itibarını korumak aslında Meclis Başkanlığının ve bütün vekillerin ve bütün grupların da bir görevidir diye düşünüyoruz. Yani biz, hangi parti bu tür bir saldırıyla karşı karşıya kalırsa bu konuda hassas olmalıyız.

Bakın, bizim vekillerimiz dün yine birçok saldırıyla karşı karşıya kaldılar. Bir tanesi, vahim, Dersim Dağ, Diyarbakır Vekilimiz, danışmanlarının gözaltına alınması üzerine, gözaltına alınan, o araca binerek danışmanlarının yanına gidip onların bırakılmasını sağlamak istiyor. Fakat o aracın yönetiminde olan kolluk yani son derece gayriciddi ve hukuksuz bir davranış içinde bir saat boyunca kapıyı açmayarak vekilimizin içeride tutulmasına neden oluyor. Anayasa'nın 83’üncü maddesi çok açık bir şekilde böyle bir tutulmayı kabullenmez ve bu, Anayasa'yı açıkça çiğnemektir. Yani bu, hiç kabul edilebilir bir durum değildir. 83’üncü maddeyi o kolluk ihlal etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Birincisi, bu kolluk hakkında derhâl soruşturma açılmalıdır Anayasa'nın 83’üncü maddesini ihlalden dolayı. Şaka değildir bu, yaptıklarının farkında değiller, ya şuursuzlar ya şuurlu olarak Anayasa'yı çiğniyorlar, ikisinden bir tanesi. Biz bunun takipçisi olacağız. Ancak bir kez daha söyleyeyim ki, hem Meclis Başkanına hem Meclisteki bütün siyasi parti gruplarına da çağrıda bulunuyoruz. Bakın, vekillerin itibarının sarsılmasına ve bu şekilde Anayasa'nın çiğnenmesine izin verilmemesi gerekiyor. Gerçekten çok vahimdir bu. Bu, bir kere dokunulmazlıklar kaldırılarak yapılmıştır, şimdi bu şekilde saldırılarla karşı karşıya kalınarak yapılmaktadır. Dolayısıyla bu konuda Meclis, itibarına sahip çıkmalıdır diyoruz.

Değinmek istediğim ikinci konu Orta Doğu Teknik Üniversitesiyle ilgili. Orta Doğu Teknik Üniversitesi bizim çok güzide kurumlarımızdan biridir, hakikaten herkesin eğitim sistemi açısından da çok önem verdiği bir kurumdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Orta Doğu Teknik Üniversitesi her dönemde iktidarların hedeflerinden biri olmuştur; kimi zaman muhalif kimliğine saldırılmıştır kimi zaman baskı görmüştür. Şimdi yine böyle bir durumla karşı karşıya. Bakın, Orta Doğu Teknik Üniversitesinde “kavaklık” diye bilinen bir arazi var, burası kırk dokuz yıllığına Kredi ve Yurtlar Kurumuna devredilmiştir ve orada bir yurt yapılması planlanmıştır. Yani onca arazi varken ormanlık bir alan seçilmiştir, Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından ağaçların kesilerek orada yurt yapılması planlanmıştır. ODTÜ’de 19 tane yurt vardır ODTÜ yönetimi altında ama bu 20’nci yurt nedense Kredi ve Yurtlar Kurumuna devredilerek yapılmak istenmektedir. Öğrenciler, doğal olarak, oradaki yaşam alanına, ağaçlara, o güzel ortama sahip çıkmaktadırlar ve burada bu inşaatın yapılmasını istememektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, buna ilişkin de protestolar görülmektedir, 15 Mayıstan bu yana bir nöbet eylemi vardır. Şimdi, iki gündür orada ağır bir saldırı yaşanıyor, yine kolluk içeri giriyor rektörün talebiyle, gözaltılar yaşanıyor, darp yaşanıyor, vekillere yönelik saldırılar yaşanıyor. Yani bunlar hiç olmaması gereken işler aslında. Üstelik de orada yapılmak istenen binanın ruhsatı da yok yani o alana ruhsat da verilmiş değil fakat dün itibarıyla o alanın etrafına beton da dökülmeye başlanmış durumda.

Şimdi, bunların doğru işler olmadığını düşünüyoruz ve hem öğrencileri rahatsız edecek hem ODTÜ’deki öğretim elemanlarını rahatsız edecek bu ruhsatsız inşaat girişiminden bir an evvel vazgeçilmesi gerekir diye düşünüyoruz. Bunu vurgulamak istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Oluç, yapmış olduğunuz konuşmada Sayın Dersim Dağ’ın gözaltına alınan iki danışmanıyla birlikte gitmek istediği için araca bindiğini ifade ediyorsunuz ama sosyal medya üzerinden Sayın Dersim Dağ’ın paylaşımıyla basına yansıyan sonuca baktığımızda, Sayın Dağ sosyal medya paylaşımında kendisinin 2 danışmanıyla birlikte gözaltına alındığını ifade ediyor. Zannediyorum, burada bir bilgi kirliliği söz konusu, önümüzdeki süreçte bunun nasıl geliştiğini de anlamış oluruz ama Sayın Dağ’ın paylaşımında kendisinin gözaltına alındığı ifadesi var sizin paylaşımınız da kendi isteğiyle arabaya bindiği şeklinde.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, izin verir misiniz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, arz ettiğim gibi yaşanmış bir olay; danışmanları gözaltına alınmak isteniyor, o da gözaltına alınan otobüse kendi isteğiyle biniyor danışmanlarının yanında olmak için…

BAŞKAN – Sayın Dersim Dağ’ın paylaşımı öyle değil.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Anladım.

Biraz o olayın heyecanıyla olmuş olabilir yani bir gözaltı olayı yok milletvekili açısından fakat bir saat boyunca otobüsün kapıları açılmıyor ve milletvekili olduğunu söylemesine rağmen indirilmiyor otobüsten yani orada tutuluyor, mesele bu. Yoksa bir gözaltı olduğunu ifade etmedim, öyle anlaşıldıysa düzelteyim.

BAŞKAN – Basına yansıyan şekli yanlış o zaman.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Evet, evet.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özel, buyurun.

17.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Hakkâri ilinde askerî araca teröristlerce düzenlenen saldırı sonucu şehit olan askerlerimize, 9 Temmuz Metin Altıok’un ölümünün 26’ncı yıl dönümü vesilesiyle Madımak katliamında hayatını kaybeden aydınlara Allah’tan rahmet dilediğine, kolluk gücünün Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ’a yönelik tutumunu benimsemediklerine, ihtiyat akçesine el atmak noktasına gelinmesinin Türkiye Cumhuriyeti’nde son on yedi yılda yapılan ekonomik tahribatların itirafı olduğuna ve 9 Temmuz Maltepe mitinginin yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün acı bir haber aldık ve Hakkâri’de askerî araca düzenlenen saldırı sonucunda 2 askerimiz şehit düştü, 1 askerimiz de yaralandı. Şehit askerlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz ve bu 2 anamızın ağlayan son 2 anamız olmasını, bir daha hiçbir Mehmetçik’imizin böyle elinde kınalarla gittiği askerden bayrağa sarılmış bir tabutla dönmemesini ümit ederiz ve hiçbir ana için temenni etmediğimiz bir acının yaşanmamasını, bundan sonra asla böyle bir acıyla hiçbir annenin karşılaşmamasını, hiçbir babanın karşılaşmamasını temenni ederiz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak.

Bugün 9 Temmuz. Madımak katliamı 2 Temmuzda olmuştu, Metin Altıok yedi gün sonra, 9 Temmuzda hayatını kaybetmişti, yoğun bakımdaydı. Bugün onun ölüm yıl dönümü. Bir kez daha Madımak katliamında yaşamını yitiren tüm aydınlarımızı, yurttaşlarımızı anıyor, şair Metin Altıok’un ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.

Biraz önce aktarılan, Meclisin gencecik bir milletvekili Dersim arkadaşımız, kürsüde de izliyoruz ve dün yaşananları ve milletvekillerine karşı takınılan tutumu benimsemediğimizi, bu konuda parti ayrımı olmaksızın herkesin hassas davranması gerektiğini düşünüyoruz. Eğri oturup doğru konuşalım, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine davranıldığı gibi davranılmıyor Halkların Demokratik Partisi milletvekillerine. Bize de AK PARTİ milletvekillerine davranıldığı gibi davranılmıyor. Oysa herkes milletin vekili, gücünü oradan alıyor ve demokratik siyaset yapmak için burada herkes.

Milletin vekilini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İşte, İçişleri Bakanının söylemlerinden veya o kötü, hedef gösteren dilden etkilenen bazı kamu görevlileri Anayasa’yı çiğneyecek işler yapıyor. Bunu bugünkü konuya özel olarak da söylemiyorum; genel olarak da bakıyorum, televizyonda biraz önce bahsettiğim sırada bir kamu görevlisine yakışmayacak bir ayrımcılık var. Güneş çarığı sıkıyor, çarık ayağı sıkıyor. Bu işler yönettiğiniz devlette oluyorsa sorumluluk hissetmeli ve düzeltmelisiniz. Bu Mecliste hangi partiden milletvekiline birisi şöyle dokunuyorsa, o, iktidar partisinin milletvekilini ittirmek anlamına gelir. O kadar ağırınıza gitmesi lazım. Bu sorumluluk önemli olarak sizde.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitmedi Sayın Başkanım, müsaadenizle tamamlayacağım.

1930 Buhranı’nı yaşadık, Atatürk el atmadı; İkinci Dünya Savaşı’nı yaşadık, İnönü el atmadı; Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Ecevit el atmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Demirel ellemedi, Özal ellemedi; yaşlıların “kefen parası” dediği ihtiyat akçesine, yedek akçeye el atma noktasına geldiniz. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nde son on yedi yılda yaptığınız ekonomik tahribatların itirafı noktasında bir gerçeklik. Bunu herkes oturup bir daha bir düşünsün “Ben neye güç veriyorum?” diye.

Ve Merkez Bankası Başkanı görevden alınıyor bir gece yarısı operasyonuyla; bizim borsa kapansın, dünya borsaları kapansın, beyler biliyorlar çünkü ne yaptıklarını. Türkiye'nin itibarını ortadan kaldırıyorlar. Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını alırken demiştim ki size: İstanbul’a üç ay ama Türkiye’ye tarifsiz bir itibar kaybettiriyorsunuz. Ne oldu? 14 bin fark 806 bin oldu. İstanbul iki ay kaybetti ama Türkiye’yi bütün dünyaya rezil ettiniz ve Türkiye, mazbatasına çökülen bir büyükşehir belediye başkanıyla dünyada tanındı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu bir kez daha herkes düşünsün. Bugün yapılan bu ihtiyat akçesi de Merkez Bankası Başkanının görevden alınması da Türkiye'nin onu dünyada itibar suikastına uğratan bir iktidar tarafından yönetildiğini gösteriyor hepimize.

Son olarak; 9 Temmuz, Maltepe mitinginin de yıl dönümü. Biz 432 kilometre “Hak, hukuk, adalet!” diye yürüdük. Vardığımız yerde Türkiye siyasi tarihinin en büyük mitinglerinden birini yaptık. O gün “Yaptınız da ne oldu?” deniyordu. O gün, o meydandaki İstanbul ittifakı İstanbul’un makus talihini değiştirdi. Bundan sonra da İstanbul’da da Türkiye’de de her şey çok güzel olacak diyor, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak “Hak, hukuk, adalet!” demeye devam ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun lütfen.

18.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Hakkâri ilinde askerî araca teröristlerce düzenlenen saldırı sonucu şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet dilediğine, eylül ayından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin beş gün çalışmasına yönelik verilen grup önerisini İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hangi hakla, hangi yetkiyle gündeme almadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bugün Hakkâri’de terör örgütünün saldırısında şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum.

Sayın Başkan, şöyle bir açıklama getirmek istiyorum, Sayın Özel beni dinlerse eğer. Kendisi burada demokrasiden bahsetti, millet iradesinden bahsetti, ediyor. Kendisinin iyi dinlemesini tavsiye ediyorum.

Bugün İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde “Temmuz ayı çalışma takvimi iki güne düşürülsün.” diye Belediye Başkanının bir talebi olmuş. Meclis üyelerimiz bunu kabul etmişler. Temmuz ayı, yeni Başkan, sistemi öğrensin, iki gün çalışsın; makul. Yıllardır İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi beş gün çalışır, beş gün; ayda beş gün çalışır, bir hafta çalışır ve ağustos ayı tatildir. Eylülden itibaren tekrar beş gün çalışılması için verdiğimiz grup önerisi Ekrem Bey tarafından gündeme alınmıyor, almıyor gündeme. Niçin Meclisi çalıştırmak istemiyorsun? Neden çalıştırmak istemiyorsun eylülden itibaren beş gün? Sen seçilmişsin de o Meclis üyeleri oraya başka yerden mi geldiler? Onlar da seçildi, onlar da oy aldılar. Hani demokrasi anlayışınız? Siz bir yerde, bir makama geldiğiniz zaman demokrasiyi rafa kaldırırsınız.

Şimdi Sayın Özel’e soruyorum, ara Ekrem İmamoğlu’nu sor: Neden eylül ayından itibaren Meclisin beş gün çalışmasıyla ilgili verdiğimiz grup önerisini gündeme almıyor? Hangi hakla, hangi yetkiyle bunu yapıyor? Ali kıran baş kesen gibi adam, izleyin Meclis toplantılarını, böyle rezillik olur mu ya! 174 üyesi bulunan AK PARTİ Grubunun önerisini gündeme almıyor. (CHP sıralarından gürültüler) Dert ne? Meclis beş gün çalışmasın. O Meclis çalışacak arkadaşlar. Milletin verdiği yetkiyi Meclis üyelerimiz sonuna kadar kullanacak.

Şimdi burada, Cumhuriyet Halk Partisinin grup başkan vekiline sesleniyorum: Arayıp düzeltebiliyor musun? Ekrem Bey’i ara, neden gündeme almadığını açıklasın. Beş günlük…

Arkadaşlar, grup önerimiz var. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, size sormuyor, siz cevap veriyorsunuz. Sayın İmamoğlu’na soruyor Sayın Muş.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – İmamoğlu hepimize ait Sayın Başkan.

BAŞKAN – Siz devam edin Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Meclis yıllardır beş gün çalışır. Burada verilen bir önerge var. Bunu gündeme almamak gibi bir hakkı olamaz, meclis karar versin. Neden gündeme almıyorsun? Beş gün çalışmasını talep ediyor meclis üyeleri. Bizim dönemimizde de beş gün çalışıyordu o Meclis. Niçin gündeme almıyorsun, neden korkuyorsun?

Değerli arkadaşlar, burada demokrasiden, haktan hukuktan bahsederken İstanbul’da bunu yaparsanız kendi içinizde çelişirsiniz.

Şimdi Özgür Özel’e soruyorum: Ara Ekrem Bey’i, niçin önergemizi gündeme almıyor? Önergemizi gündeme alsın. Böyle bir hakkı yok, böyle bir haddi de yok, kusura bakmasın beyefendi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sataşma yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok.

BAŞKAN – Hiçbir sataşma yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, siz ne diyorsanız onu yapayım.

BAŞKAN – Yerinizden 60’a göre bir dakika söz vereceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olur.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ya, gerçekten enteresan; mesela büyükşehir belediye meclisleri buradan etkilenir, buradaki tartışmalar oraya yansır, oranın grup başkan vekilleri seni beni örnek alırlar ve buradaki tartışmalar yerele yansır. Ama bir büyükşehir meclisi, orada koca grup, zavallı bir grup başkan vekili, bugün buradaki grup başkan vekili tarafından kifayetsizlikle, yetersizlikle suçlanıyor ve onun hakkı buradan savunuluyor; akıl alır gibi değil.

BAŞKAN – “Zavallı bir grup başkan vekili” falan demeyin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Değerlendirmeleri kendim yapayım.

BAŞKAN – Ama ağır ifadeler bunlar.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – O, zavallı belediye başkanınızdan kaynaklanıyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben kendim yapayım değerlendirmemi, siz zaten, öze yönelik İç Tüzük’e göre, yapamıyorsunuz ya Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Ama yani cevap veremez ki size.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, diyor ki: “Bizimki orada gereğini yapamadı, burada…” Cevap bekliyorsunuz ya cevap, hani “Dinle beni.” diyordun ya, gözümün içine bakabilecek misin, söylüyorum bütün Türkiye'nin önünde. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin toplantılarının yüzde 87’si, döneminizde, imar komisyonundan gelen plan tadilatları.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaadenizle…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yani hani, helikopterden bakıyorsunuz ya, pata pata pata pata… “Bu arsayı kim aldı?” “Efendim, şu aldı.” “Ona bir 8 kat daha verin.” Pata pata pata pata pata… “Bu kupon arsa, geldiler beni buldular da bunun H’sini bir sonsuz yapın.” diyordunuz ya, sonra da gelip o plan tadilatlarını yapıyordunuz ya… Ekrem İmamoğlu diyor ki: “Köylü için çalışacağım, işçi için çalışacağım, öğrenci için çalışacağım, işsiz için çalışacağım, İstanbul için çalışacağım ama rant çetelerinin yeşil alanı, tarım arazilerini, ormanları plan tadilatıyla ellerine geçirip İstanbul’un kanını emmesine çalışmayacağım. Yüzde 87 sizin olsun, biz iki günde bu işi hallederiz.” Anladın mı? Anladın mı? (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş, yerinizden bir dakika söz veriyorum.

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, çok açık bir şey soruyorum.

Kusura bakma, o rant işlerinde siz kendinize bakın. İzmir’e bakın, orayı bir gecekondu şehrine çevirdiniz. Türkiye'nin en büyük gecekondu şehri İzmir’dir, yıllardır onlar yönetiyor, gecekondu şehridir, İzmir’e yakışmıyor o görüntü. (CHP sıralarından gürültüler)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Halk seçimini yaptı ya, halk seçimini yaptı kardeşim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, açık, basit bir şey soruyorum: Bir kere orada zavallı olan kim, biliyor musunuz? Ekrem, Ekrem. (CHP sıralarından gürültüler) Ekrem zavallı çünkü bir partinin verdiği grup önerisini gündeme almaktan korkuyor. Ne hadle? Hangi yetkiyle? Hangi yetkiyle? Böyle bir yetkisi yok.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sen söyle buradan, olacak. Oraya bir tane düzgün grup başkan vekili koyalım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Beş gün çalışmaktan korkuyor. Niçin korkuyorsun? Niçin meclisin beş gün çalışmasından korkuyorsun? O zaman biz de burayı hiç mi çalıştırmayalım, iki gün yetiyorsa? Böyle bir yetki var mı arkadaşlar?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok öyle bir şey.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - O Genel Kurul buna karar verir, Meclis karar verir kaç gün çalışacağına, siz de öneri sunarsınız, biz de sunarız, buradaki milletvekilleri karar verir.

Değerli arkadaşlar, anlatmak istediğim şudur: CHP budur. CHP’nin demokrasi anlayışı bir yerde gücü eline geçirene kadardır. Köprüyü geçene kadar CHP “demokrasi” diye bağırır, “Hak, hukuk, adalet.” der. CHP bir yere geldikten sonra bunların tamamını unutur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, arkadaşlar, kifayetimüzakere…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ama şunu söyleyeyim: Eylülden itibaren O Meclis beş gün çalışacak. Ekrem ister o tarafa kaçsın, ister bu tarafa kaçsın, o Meclis beş gün çalışacak, aklınıza sokun bunu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, özür dilerim…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kifayetimüzakere…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eyvallah, söz de istemiyorum ama tutanağa geçmezse otuz yıl sonra “Özgür bunu niye eksik bıraktı?” derler.

Hatay Büyükşehir Belediye Meclisi bir gün, Muğla Büyükşehir Belediye Meclisi bir gün çalışır, yaptıkları işlerin çok cüzi bir kısmı imar komisyonundan gelen plan tadilatlarıdır ama AKP’li belediyeler imar komisyonunda “O arsanın tadilatı, bu arsanın yüksekliğini değiştir, oradaki yoğunluğu artır.” derken beş gün bile yetmez. Rant çetelerine çalışmadığımız için iki günde çalışıp bitiriyoruz kardeşim.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, rant çetelerine çalışan, “Yamyamları doyuramıyorum.” diyen kendi belediye başkanları.

Arkadaşlar, bakın, basit bir soru soruyorum. Ekrem’in haddi değildir orayı iki gün tutmak. Oranın kaç gün çalışacağına karar verecek olan Büyükşehir Meclis üyeleridir.

Bakın, Sayın Özel ısrarla cevap veremiyor. “Ara. Niçin önergeyi gündeme almıyor? Meclisin beş gün çalışmasını niçin istemiyor?” diyorum. Buranın nasıl bir denetim görevi varsa Büyükşehir Meclisinin de aynı şekilde bir denetim görevi var. Yürütme ayrıdır, Meclis ayrıdır. Büyükşehir Meclisini her zaman Ekrem Bey yönetmek zorunda değil; meclis başkan vekilleri var, onlar yönetirler, kendisi işine gücüne bakabilir orada. Meclis başkan vekilleri bu iş için seçildi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Belediye iç tüzüğünü bilmiyor Sayın Başkan. Belediye meclisi, belediye iç tüzüğüne göre idare edilir, onu bilmiyor arkadaş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Burada, CHP’nin nasıl ikiyüzlü bir tavır içerisinde olduğunun ben de kayıtlara geçmesini istiyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Ekrem İmamoğlu nasıl bir siyasetçidir ki on yedi yılın sonunda bütün yetkileri eline almış, güçlü bir yürütmenin başındaki Cumhurbaşkanının Meclisteki başkan vekili Ekrem İmamoğlu’yla baş edemeyen grubu için ta Ankara’dan kendisiyle uğraşmaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren otuz milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Öncelikle, Muğla Milletvekili Sayın Gökcan’a söz vereceğim.

Buyurun Yelda Hanım.

21.- Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcan’ın, Hakkâri ilinde askerî araca teröristlerce düzenlenen saldırı sonucu şehit olan hemşehrisi Üsteğmen Emre Kargın ile Uzman Onbaşı Hüseyin Nayır’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Muğlalı kahraman evladımızı şehit vermenin hüznünü yaşıyoruz. Hakkâri Şemdinli’de bulunan 34’üncü Hudut Tugayı 5’inci Hudut Tabur Komutanlığı sorumluluk sahasındaki Irak’ın kuzeyi Avaşin bölgesinde Türk Silahlı Kuvvetlerimize düzenlenen roket saldırısında Dalamanlı hemşehrimiz, üsteğmen Emre Kargın kardeşimiz şehit olmuştur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailesine ve Muğlalı hemşehrilerime sabırlar diliyorum, mekânı cennet olsun. Yaralı askerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Kadim devletimiz ve milletimiz bu hain saldırıları göğüsleyecek güç ve kudrettedir. Başta PKK terör örgütü olmak üzere terörle mücadeleye kararlılıkla devam edilecektir. Terör örgütü bu son çırpınışlarıyla tarihin karanlık dehlizlerinde yok olmaya mahkûm olacaktır. Bu bilgiler ışığında yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Başkanlık Divanı olarak Hakkâri ilinde askerî araca teröristlerce düzenlenen saldırı sonucu şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de Başkanlık Divanı olarak şehit askerlerimize Rabb’imden rahmet, ailelerine ve bütün milletimize başsağlığı diliyor, yaralı askerimize de acil şifalar diliyoruz.

Sayın Çelebi, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde uzman jandarma statüsünde görev yapan personelin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Uzman jandarma statüsünde bulunan 30 bin personelin yıllardır çözülemeyen sorunları bulunmaktadır.

Bir: Astsubayların kadro ve görevlerini yerine getirmelerine rağmen astsubaylara tanınan özlük haklarının sadece üçte 2’sine sahipler. Astsubaylarımıza uygulanan 3600 ek gösterge onlara da verilmelidir.

İki: Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev yapan subay, astsubaylarımızın askerî okulda geçen süreleri hizmetten sayılmaktadır, uzman erbaşların askerlikte geçen süreleri hizmetten sayılırken uzman jandarmaların askerî okulda geçen süreleri hizmetten sayılmamaktadır, bu sayılmalıdır.

Üç: Silahlı Kuvvetler Yönetmeliği’ne göre herhangi bir hastalıktan dolayı subay, astsubay ve uzman erbaşlar emeklilik hakkı kazanırken uzman jandarmalar bu haktan faydalanamamaktadır. TSK Sağlık Yönetmeliği’nde değişiklik gerekmektedir. Bu sorunları yüce Meclisin takdirine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Sorgun…

23.- Konya Milletvekili Ahmet Sorgun’un, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin adaletsizliğin, zorbalığın ve sömürünün aracı olmaya devam ettiğine ilişkin açıklaması

AHMET SORGUN (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cemiyeti Akvam yani Milletler Cemiyeti Birinci Dünya Savaşı sonrası 10 Ocak 1920’de kuruldu. Birleşmiş Milletler ise İkinci Dünya Savaşı sonrası 24 Ekim 1945’te kuruldu. Bugün, 9 Temmuz ise Türkiye’nin Birleşmiş Milletlere üyeliğinin yıl dönümü.

Birleşmiş Milletler bilindiği üzere haklılar tarafından değil güçlüler tarafından kurulmuştur, hâlen de bu özelliğini sürdürmektedir. Haklıların güçlü olduğu değil güçlülerin haklı göründüğü bir dünya sisteminin sürdürülebilmesi mümkün değildir. Ne yazık ki bugünkü dünya düzeni güçlülerin delip geçtiği, zayıfların takılıp kaldığı bir örümcek ağı gibidir. Sadece beş ülkenin söz sahibi olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi adaletin değil adaletsizliğin, zorbalığın, sömürünün aracı olmaya devam ediyor.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

24.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, otomotiv fabrikasının Niğde ilinde kurulmasının Niğde’nin gelişimine katkıda bulunacağına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Niğde’nin İstanbul, Ankara, Ege illerinde bulunan dernekler federasyonları başkanları yaptıkları ortak basın toplantısında ülkemizde kurulacağı konuşulan otomotiv fabrikasının Niğde’ye kurulmasını talep ettiler. Niğde ili avantajlarına karşın AKP iktidarlarından yeterince destek alamadı; göç veren bir il durumundadır. Sahipsiz kalan Niğde için otomotiv fabrikası bir umuttur. İktidarın bu yönde Niğde’ye destek vermesi beklentidir. Yatırımcılar Niğde’ye yönlendirilerek otomotiv fabrikasının Niğde’de kurulması göçü engelleyecek, Niğde’nin gelişimine katkıda bulunacaktır. İktidarın bu yönde yapacağı çalışmalarda Niğde’yi gündeme taşımasını temenni ediyorum.

Teşekkürler Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

Arkadaşlar, Sayın Öztunç’un mikrofonunu açın.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu, her seferinde karışıklığa sebep oluyor.

AHMET KAYA (Trabzon) - Bildirdim ben Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yeniden açarız mikrofonunuzu. Ama benim nöbetlerimde bu yer değişimlerine -söz taleplerinde- bundan sonra müsaade etmeyeceğim.

Buyurun Sayın Kaya.

25.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, şehit Eren Bülbül’ün anısına THY’nin rüya uçağına "Maçka" isminin verildiğine, uçağın ilk seferini Trabzon iline gerçekleştirdiğine ve şehit Eren Bülbül’ün mezarı başında düzenlenen anma törenini alkışladığına; kendisinin ve İYİ PARTİ Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün davet edilmemesini kınadığına ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Trabzon’umuzun Maçka ilçesinde PKK’lı teröristlerin alçakça saldırısında şehit olan, masumiyetin simgesi, 15 yaşındaki Eren Bülbül kardeşimiz, ülkemizdeki hain terörün karanlık ve kirli yüzünü ortaya koyan en acı örneklerden biridir. Türk Hava Yolları, filosuna kattığı Boeing 787-9 Dreamliner tipi uçağına Eren Bülbül’den yola çıkarak Maçka adını vermiştir. Bu Maçka uçağı ilk seferini önceki gün Trabzon’a gerçekleştirmiş ve ardından Eren Bülbül’ün mezarı başında da bir anma programı düzenlenmiştir. Bu yaklaşımı alkışlıyoruz ancak burada ağır bir ayrımcılık ve yanlış yapılmıştır. Bu programa AKP’nin 4 Trabzon milletvekili davet edildiği hâlde ne Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olarak bana ne de İYİ PARTİ Trabzon Milletvekilimiz, arkadaşımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

AHMET KAYA (Trabzon) – Benim vaktimi çaldınız Sayın Başkanım, otuz saniye konuşmadım ya!

Sayın Başkan, otuz saniye konuşmadım.

BAŞKAN – Bir dakika konuştunuz.

AHMET KAYA (Trabzon) – Hayır, konuşmadım Sayın Başkan. Ayıp ya!

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

26.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türkiye’nin 150 bin uluslararası öğrenciye ev sahipliği yaptığına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yükseköğrenimde küresel düzeyde bir fırsat eşitliği hâline dönüşen burs programımızı geliştirerek sürdürmekte kararlıyız. Türkiye, şu anda burslu ve kendi imkânlarıyla olmak üzere 182 ayrı ülkeden 150 bin uluslararası öğrenciye ev sahipliği yapmaktadır. İnşallah, 2023 yılında uluslararası öğrenci sayısını 200 bine çıkarmak hedefini taşıyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği gibi dünyanın en kadim eğitim kurumlarına ev sahipliği yapan bu toprakları, inşallah, yeniden en ön sıralara çıkaracağız. Türkiye burslarına en çok başvurunun ciddi sıkıntılarla uğraşan ülkelerden gelmesinden de programın asli görevine ulaştığını görüyoruz. Çalışmalarıyla hem kendi ülkelerine hem de tüm insanlığa hizmet edecek gönül neferlerimizi tebrik ediyor, başarılar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

27.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Hakkâri ilinde askerî araca teröristlerce düzenlenen saldırı sonucu şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet dilediğine, AK PARTİ iktidarları döneminde sağlık alanında ciddi yatırımlar gerçekleştirildiğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hakkâri bölgesinde bölücü terör örgütü PKK’lı teröristlerce askerî araca yapılan hain saldırı sonucu şehit olan kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet, yaralı askerimize de acil şifalar diliyorum.

2002 yılından bu yana on yedi yıllık AK PARTİ iktidarları döneminde sağlık alanına çok ciddi yatırımlar gerçekleştirdik. Sağlıklı bir toplum olma hedefimize ulaşmadaki en büyük gücümüzün kendini sağlık hizmetine adamış olan sağlık personelimiz olduğu bilinciyle sağlık çalışanlarımızın her zaman yanlarında olduk. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz aylarda müjdelemiş olduğu, bu yıl içinde istihdam edilecek olan 29.689 sağlık personeli alımının ilk etabı olan 12 bin personel alımı için önümüzdeki ay ilana çıkılacak. İnşallah bir ay sonra ÖSYM üzerinden KPSS puanıyla mülakatsız gerçekleşecek olan alımların hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz...

28.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, kamuda çalışan işçilerin 2019-2020 dönemine ait ücret zammının belirleneceği toplu iş sözleşmesinin içinde bulunulan ekonomik şartların göz önüne alınarak yapılması gerektiğine, ODTÜ’de yurt yapımı için ağaçların katledilmesini doğru bulmadığına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kamuda çalışan 200 bin işçinin 2019-2020 döneminde alacağı ücret zammının belirleneceği toplu iş sözleşmesi çerçevesinde bugün ikinci toplantı yapılacaktır. TÜRK-İŞ’in tüm kamu işçilerine seyyanen brüt 300 TL zam; ilk altı ay yüzde 15, ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylarda enflasyon artı 3 puan refah payı talebi iyi değerlendirilmelidir. Toplu iş sözleşmeleri, günde üç öğün çay ve simit hesabına göre değil, içinde bulunduğumuz ekonomik şartların ve asgari geçim standartları yani kira, sağlık, eğitim, ulaşım ve ısınma giderleri göz önüne alınarak yapılması gerekir.

Ayrıca mezunu ve uzun yıllar mensubu olduğum ODTÜ’de “kavaklık” olarak bilinen yerdeki ağaçların ve endemik bitkilerin yurt yapımı için katledilmesini doğru bulmadığımı belirtiyor, öğrencilerin Çankaya Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve başkanlarının...

BAŞKAN – Sayın Kılıç, buyurun.

29.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Bosna-Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in “Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.” ifadelerine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

“Bilge Kral” unvanlı, güzel insan Aliya İzzetbegoviç şöyle diyor: “Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım. Soykırımı asla unutmayın çünkü unutulan şey tekrarlanır. Biz de zalimlerden olursak zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz. Ben Avrupa’ya giderken başım eğik gitmiyorum çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptı, hem de Batı’nın gözü önünde, Batı uygarlığı adına. Güç ve kanun sadece adaletin vasıtalarıdır. İktidara gelirseniz hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın. Kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın. Güçsüzlere yardım edin ve ahlâk kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes er veya geç önce milletin ve nihayet Allah’ın önünde hesap verecektir.”

BAŞKAN – Sayın Kaboğlu, buyurun.

30.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, anayasa konusunda rehabilitasyon ve restorasyon ikileminde bulunan AK PARTİ’yi yargı reformu konusunda ya birlikte çalışmaya ya da kendi teklifini gündeme getirmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Anayasa arayışında 4 hedef:

1) Görev, yetki ve sorumluluk üçlüsüne dayanan, hesap verebilir bir yönetim.

2) Erkler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı.

3) Denge ve denetim düzenekleri.

4) İnsan haklarına dayanan hukuk devleti.

4 de itici güç söz konusu siyasal ve anayasal kazanımlar düzleminde:

1) Pozitif anayasa hukuku düzlemi.

2) Siyasal uzlaşmalar düzlemi.

3) Sivil toplum emeği.

4) Uluslararası kazanımlar.

Anayasa konusunda rehabilitasyon ve restorasyon ikileminde bulunan AK PARTİ’yi özellikle yargı reformu konusunda ya birlikte çalışmaya ama birlikte çalışmıyorsa teklifini gündeme getirmeye davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz.

31.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Düzce ilinin yüksek turizm potansiyeline sahip olduğuna, iç ve dış turizmin canlanmasını sağlayacak, bölge ekonomisine katkıda bulunacak batı Yeşil Yol Projesi’nin başarıya ulaşabilmesi için Düzce Üniversitesi, Turizm Bakanlığı ve ilgili bakanlıkların birlikte çalışması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Düzce zengin doğal güzellikleriyle Ankara-İstanbul arasında bulunan yüksek turizm potansiyeline sahip bir ilimizdir. Günümüze gelene kadar bu potansiyelini kullanamamış olsa da son dönemde turizme verilen önem ilimizin umutlarını artırmıştır.

Doğu Karadeniz’de yapılan Yeşil Yol Projesi’yle Karadeniz’in yaylalarının doğaya zarar vermeden turizme kazandırılması olumlu bir adımdır.

Yeşil Yol Projesi’nin benzeri Hendek Dikmen Yaylası’ndan başlayarak Kardüz, Sinekli, Odayeri, Torkul, Abant yaylaları üzerinden Yeniçağa ilçesine kadar yapılarak bir batı yeşil yol projesi oluşturulabilir. Proje hem iç ve dış turizmin canlanmasına vesile olacak hem bölge ekonomisine katkıda bulunacak hem de iki büyükşehirdeki insanlarımızın nefes almasını sağlayacaktır. Konuyla alakalı, Düzce Üniversitemizle beraber Turizm Bakanlığı ve ilgili bakanlıkların birlikte çalışması projeyi başarıya ulaştıracaktır.

BAŞKAN – Sayın Arık…

32.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri ili Tomarza ilçesinde yaşanılan sorunlara ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kayseri’nin diğer ilçeleri gibi, Tomarza ilçemiz de günbegün nüfus kaybediyor, kan kaybediyor. Türkiye’nin en kaliteli kabak çekirdeğini üreten Tomarza teşvik alamıyor. Âdeta “Siz kalkınmakta önceliklisiniz, ne işiniz var kabak çekirdeğiyle, ne işiniz var ekmekle dikmekle.” deniyor. Tomarzalı esnaf can çekişiyor. Kredi taksitlerini ödeyebilecekleri bir banka şubesi istiyorlar ama bir türlü açılmıyor. Kredi taksitlerini ödeyebilmek için her ay kilometrelerce yol gidiyorlar. 2002’de iktidar olurken “Kayseri’de ne varsa Tomarza’da da olacak.” denilmişti ama banka şubeleri ellerinden alındı, askerlik şubeleri ellerinden alındı, buna rağmen vatandaş bir kez daha AKP’ye oy verdi, maalesef bu kez de adliyeleri ellerinden alınacak gibi görünüyor. Tomarzalı hemşehrilerim haklarını istiyor, verdikleri verginin karşılığını istiyor; iş istiyor, aş istiyor, hizmet istiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

33.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanının görevden alınmasının keyfî ve hukuk dışı olduğuna ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkanım, Cumhurbaşkanlığının 3 numaralı Kararnamesi, Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 7’nci maddesi şöyle diyor: “4 üncü madde hükümleri bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine ekli (III) sayılı cetvelde yer alanlar hakkında uygulanmaz. Bunların görev süreleri ekli (III) sayılı cetvelde gösterilmiştir.” Yani (III) sayılı cetvele göre, Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanını görevden alamaz denildiği hâlde, Cumhurbaşkanı kendisinin yayınlamış olduğu (III) sayılı cetvele aykırı hareket etmiştir. Bu görevden alma keyfîdir, hukuk dışıdır. Cumhurbaşkanı yayınlamış olduğu genelgeye kendisi uymamaktadır. Bu anlamda, keyfî olan bu düzenden bir an önce vazgeçilmesini talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

34.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Kuzey Irak’ta yürütülen Pençe Harekâtı’nda terör örgütlerine darbe vurulduğuna ve şehitlerimizi rahmetle andığına ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Irak’ın kuzeyinde düzenlenen Pençe Harekâtı’nda terör örgütlerine büyük darbe vurulmuştur. Başta kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve İçişleri Bakanlığımıza takdir ve teşekkürlerimi sunuyorum. Yapmış oldukları kutsal mücadeleyi gönülden destekliyor, üstün başarılar diliyorum.

Bilinmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti, millî güvenliğini tehdit eden çetelere, millî bekamızı karartmaya çalışan taşeronlara asla geçit vermeyecektir.

Bu vesileyle aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ne mutlu Türk’üm diyene!

BAŞKAN – Sayın Aycan…

35.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, kontrolden çıkan ateşli silah kullanımında düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şehrim Kahramanmaraş’tan ve diğer illerimizden hemen hemen her gün silahla yaralanma haberleri alıyoruz. Trafikteki tartışmada, evdeki tartışmada, düğünde, askere giderken, her fırsatta ateşli silah kullanılmakta, buna bağlı yaralanma, hatta bazen ölüm olayları yaşanmaktadır. Maalesef, herkesin elinde ateşli silah vardır. Ateşli silah, büyük küçük herkesin oyuncağı olmuş durumdadır. Her vesileyle ateşli silah kullanır hâle gelmiş durumdayız. Öfke kontrolü olmayan, birbirine saygısı olmayan kişilerin elindeki silahın kime patlayacağı da belli değildir. Bu iş kontrolden çıkmıştır, buna bir düzenleme yapmak gerekir. Bana göre, sivil hiç kimseye silah taşıma hakkı verilmemelidir.

Saygılarımla.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

36.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, yaşanan afetler nedeniyle zor durumda olan Gaziantep ili ve bölge çiftçisinin kredi borçlarının faizsiz olarak ertelenmesini sağlayacak düzenlemenin yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gaziantep Barak Ovası ve bölge çiftçimiz bu yıl zor durumda maalesef. Çiftçinin aşırı yağıştan kuraklığa, selden doluya, dondan fırtınaya, su baskınına ve ardı arkası kesilmeyen afetlere maruz kaldığı bir yıl geçirdik. Meydana gelen yağışlar özellikle tarla ürünlerinde ve açıkta yetiştirilen sebzelerde, meyvelerde hastalık ve zararların çoğalmasına yol açtı. Bölgede yaşanan olumsuz hava şartlarından dolayı, zeytin ve hububatta çiçek döneminde sıcakların ani yükselmesinden dolayı verim kaybının çok olması, ayrıca fıstıkta da geçen yıl doludan dolayı göz oluşumu olmadı. Gaziantep’te yüzde 30’lara varan oranlarda üretim kaybı yaşanacağı öngörülmektedir. Kısacası, bu yıl da yaşanan afetler nedeniyle borçların ödenmesi mümkün görünmemektedir. Bu nedenle, 2019 yılı içinde afet yaşayan çiftçilerin kredi borçlarının faizsiz olarak ertelenmesini sağlayacak düzenleme yapılmalıdır. Yüce Meclisin ve iktidarın bilgisine.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu… Yoklar.

Sayın Erel… Yoklar.

Sayın Ceylan…

37.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Çanakkale ilinde üreticinin zor durumda olduğuna, ülke tarımının düzelebilmesi için Türkiye’nin planlı tarıma geçmesi, çiftçiye mazotun indirimli verilmesi, yerli yem, gübre ve ilaç sanayisinin geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, hasat mevsimi başladı ancak tüm Türkiye'de olduğu gibi, seçim bölgem Çanakkale’de de üretici zor durumda. Tarlalarda buğday hasadı başladı, domatesler toplanıyor ancak çiftçimiz tüccarın insafına bırakılmış durumda. Buğdayda devletin açıkladığı taban fiyat, maliyetini dahi karşılamıyor; tüccar bu fiyatın da altında fiyat veriyor. Depolama imkânı olmayan ve yağmurlardan çekinen çiftçimiz mecburen, istemeyerek de olsa buğdayını vermek zorunda. Domates ise neredeyse geçen yılın fiyatlarıyla satılıyor ve fiyatlar düşme eğiliminde. Son bir yılda mazota yüzde 30 zam gelirken, gübre, ilaç ve yeme gelen zamlar yüzde 100’ü geçmiş durumda; çiftçi üretemez hâlde. Piyasada müthiş bir ekonomik kriz hâkim. Defalarca dile getirdik, yine söylüyoruz: Ülke tarımının düzelmesi için Türkiye planlı tarıma geçmelidir, çiftçiye mazot indirimli verilmelidir, yerli yem, gübre ve ilaç sanayi geliştirilmeli, fiyatlar indirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sümer…

ORHAN SÜMER (Adana) – Sayın Süleyman Bülbül’e devrettim.

BAŞKAN – Evet, Sayın Sümer geçti.

Sayın Pekgözegü, buyurun.

38.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, ODTÜ’de KYK yurdu için girişilen ağaç katliamını protesto eden öğrenciler ile Kadıköy’de ODTÜ’lü gençlerle dayanışmak için eylem yapan üniversite öğrencilerine yönelik polis baskısı ve şiddetini kınadıklarına ilişkin açıklaması

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Dayanışma ezilenlerin inceliğidir. ODTÜ’de doğasına, kimliğine, üniversitesine sahip çıkan gençlere polis baskısı ve şiddeti uygulanmıştır. Dün Kadıköy’de ODTÜ’lü gençlerle dayanışmak için üniversiteliler bir eylem yaptılar ve bu eylemde de polis şiddetine maruz kaldılar. Biz, mevcut iktidarın ve İçişleri Bakanının üniversite gençliğine yönelik bu şiddetini kınıyoruz; ellerinizi üniversite gençliğinden çekin diyoruz. Üniversiteler polislerin yeri değil, üniversiteler gençliğin üniversitesidir.

BAŞKAN – Sayın Süleyman Bülbül, buyurun.

39.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın ilinde hastanelerdeki yoğun bakım ünitesinin yetersizliği nedeniyle sorunlar yaşandığına, ülkenin eğitim, adalet sistemi gibi sağlık sisteminin de çöktüğüne ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Aydın’da hastanelerde yoğun bakım ünitelerinin yetersizliği nedeniyle vatandaşlarımız ciddi sorunlar yaşamaktadır. Acil hastalar yakın illerin hastanelerine sevk edilmekte ancak bu da hastaların risk durumunu artırmaktadır. Aydın İl Sağlık Müdürlüğü, Aydın’daki yoğun bakım yatak sayısını, görevli sağlık personeli sayısını vermekten imtina etmektedir; topu Sağlık Bakanlığına atmaktadır. Sağlık Bakanlığının ise 2018 yılına ait verisi yoktur. Sağlık Bakanlığının resmî web sitesinde verilerin olduğu bölümün güncellenme tarihi 2015’tir. Bizler hastanelerdeki yatak sayısını bile öğrenemezken iktidar, seçim döneminde kullanmak için vatandaşların kişisel verisi olan ve gizli kalması gereken sağlık verilerini kullanmıştır.

Kısaca, ülkenin eğitim, adalet sistemi gibi sağlık sistemi de her anlamda çökmüştür. AKP iktidarı, bakanlarıyla birlikte, vatandaşı –tabir yerindeyse- kanser etmiştir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şirin Ünal? Yok.

Sayın Özkan Yalım? Yok.

Sayın Girgin? Yok.

Sayın Önal? Yok.

Sayın Tutdere? Yok.

Sayın Özen, buyurun.

40.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, 2 Temmuzda insanların hunharca yakılmasına kimlerin zemin hazırladığını öğrenmek istediğine, Sivas Madımak katliamını unutmadıklarına, unutturmayacaklarına ve sorumlularından hesap sorulacağına ilişkin açıklaması

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Değerli Başkan, geçtiğimiz günlerde gazeteci Cüneyt Özdemir, Sivas katliamı sırasında 32. Gün ekibi olarak bir dosya haber hazırladıklarını ancak Mehmet Ali Birand’ın o dönemin şartları nedeniyle dosyayı yayınlatmadığını söyledi.

Özdemir “Sivas katliamına baktığımız zaman, büyük bir halk geliyor ve ‘Yakın lan, yakın! Yakın lan, yakın!’ diyorlar. İnsanlar otelde sıkışıyor ve ellerinde silahlarla bir grup asker geliyor ve sonra o askerler çekiliyor, sonra da bildiğimiz olaylar oluyor…”

Özdemir’in sorduğu soruyu ben burada yetkililere soruyorum: O gün askerler neden çekildi, kimler çekti? 2 Temmuzda insanların hunharca yakılmasına kimler zemin hazırladı?

Madımak katliamını unutmadık, unutmayacağız. Bu katliamın sorumlularından bir gün mutlaka hesap sorulacak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil, buyurun.

41.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, medya silahşörleri ne kadar köşelerinden ateş ederse etsin, sermaye patronları hangi barikatı kurarsa kursun, kimler yan yana gelirse gelsin umut treninin AK PARTİ istasyonuna demir attığına ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Tohumken fidana, fidanken ağaca, ağaçken ormana dönüştük. Sessiz yığınların sesi, kimsesizlerin kimsesi olduk. Haksızlıkların diz boyu, hukuksuzlukların adam boyu olduğu günlerden bugünlere geldik. Ne bir iç güç ne bir dış güç ne de bir şer güç, hiçbir kirli senaryo bizi bu kutlu yoldan alıkoyamadı. Bazen yürüyerek, bazen koşarak, bazen ıslanarak geldiğimiz bu nokta, yolun sonu değil başıdır. Daha almamız gereken çok yol, adımlamamız gereken çok iş vardır. Binmiş olduğumuz umut treni, yoluna devam etmeye ahdetmiştir. Medya silahşörleri ne kadar köşelerinden ateş ederse etsinler, kendilerini derin güçlerin temsilcisi sayanlar ne kadar çirkinliklerini gösterirse göstersinler, sermaye patronları hangi barikatı kurarsa kursunlar, kimler yan yana gelirse gelsin umut treni AK PARTİ istasyonuna demir atmıştır. Dört yıllık bir hizmet için devam diyorum. Allah yâr ve yardımcımız olsun.

BAŞKAN - Sayın Barut…

42.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, hem üreticinin hem de tüketicinin kazanacağı bir sistem için tarımsal faaliyetlerin ve çiftçilerin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, geçen hafta seçim bölgem Adana’daki bereketli topraklarda karpuz tarlalarını gezdik. Karpuzun tarlada kilogramı 10 kuruşa kadar düştüğü için ne yazık ki üreticiler karpuzunu hasat edemeden tarlayı terk edip traktörlerle tarlalarını sürüyor. Tarlada kilosu 10 kuruş olan karpuz, büyük şehirlerdeki marketlerde 1 liranın üzerinde. Üretici zarar ederken tüketiciler ise yüksek fiyattan karpuzu almak zorunda kalıyor. Hem üreticinin hem tüketicinin mutlu olacağı ve birlikte kazanacağı bir sistem için tarımsal faaliyetlerin ve çiftçilerin mutlak surette desteklenmesi gerekiyor. Yurt dışında üretilen ürünlere ve diğer ülkelerin çiftçilerine değil, kendi çiftçimize, tarımımıza destek verilmesi gerekiyor. Böyle olursa bu tablo yaşanmaz. Çok acıdır ki sarı sıcağın altında yüksek girdilerle üretilen karpuz maalesef tarlada kaldı, hasat dahi yapılmadan sürüldü. Tarımsal üretimin, çiftçilerin desteklenmesini isterken ulusal bir tarım politikasının belirlenmesini ve tarımsal üretim planlamasının yapılmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünsal…

43.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, iktidarın ODTÜ’de ağaçların kesilmemesini, doğal yaşamın korunmasını isteyen öğrencilere cevabının şiddet olduğuna ve bu şiddeti kınadığına ilişkin açıklaması

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Sayın Başkan, nevi şahsına münhasır Sayın ODTÜ Rektörüne ve İçişlerine baktığı söylenen Sayın Soylu’ya… ODTÜ’de ağaçların kesilmemesini, doğal yaşamın korunmasını isteyen öğrencilere iktidarın cevabı şiddet oldu. Okuluna, yaşam alanına, doğaya, ağaca ve yeşile sahip çıkan ODTÜ’lü öğrencilere iktidar emri ve polis emriyle yapılan saldırıyı kınıyorum. Olaydaki en büyük skandallardan biri de zorla ağaç kesimi yapılan kavaklık için kazı izni ve inşaat ruhsatı olmaması. Yani iktidar ve ODTÜ Rektörlüğü devlet gücünü kullanarak kaçak iş yapıyor. Girişimler sonucu bu skandal şu an devam etmiyor ama bu işin sorumluları telaşla çok sayıda ağacı yok etti bile. Öte yandan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş’ın yurt inşa edip ODTÜ’ye hibe etme teklifinden sonra bu işe girişenlerin gerçek amaçlarını da kamuoyu görecektir. ODTÜ göz bebeğimizdir.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakırlıoğlu…

44.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun, Manisa ili Saruhanlı ve Akhisar ilçesi çiftçilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hafta sonu Saruhanlı ve Akhisar ilçelerimizde çiftçilerimizle bir aradaydık. Üreticimize bir dokunduk bin ah işittik. Ağır maliyet baskısı altında üretmek isteyen, ürünü ne yazık ki para etmeyen, primlerini henüz alamamış, konkordato ilan etmiş çiftçimizin derdi ne yazık ki bununla sınırlı değil. Mesela, Kızlaralanı köyü sakinleri tüm bunların üzerine bir de elektrik dağıtım şirketleriyle uğraşmak zorunda. Köyün sulama kooperatifi Gediz Elektriğe olan 52 bin liralık borcunu ödemesine rağmen kesilen elektriğini bir türlü açtıramamıştır. Zaten yorgun olan çiftçimize 172 bin liralık yeni abonelik bedeli çıkarılmış, yorgun yokuşa sürülmüştür. Çiftçimiz şu anda sulama yapamamaktadır. Mahsullerimiz tarlada yanmaktadır. Fahiş abonelik bedelleri indirilmeli, taksitlendirilmeli, çiftçimizin sorunu çözülmelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

45.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, mevsimlik tarım işçilerinin çalışma, yaşam ve ulaşım koşullarının iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yaşadıkları illerde iş bulamayan, yoksulluk sınırında yaşayan vatandaşlarımızın birçoğu yılın beş altı ayı aileleriyle mevsimlik tarım işçiliği yapmaktadır. Sağlıksız yaşam koşulları, düşük ücretle çalıştırılma, ulaşım, güvenlik gibi sorunları yaşam hakkı ihlallerine neden olmaktadır. Kendi imkânlarıyla çadırlarda yaşayan işçiler beslenme, elektrik, su, tuvalet gibi ihtiyaçlarını da karşılamakta zorluk çekmektedir. Mevsimlik tarım işçilerimiz kamyonların ve traktörlerin arkasına tıka basa bindirilerek trafiğe çıkması uygun olmayan araçlarla yaptıkları yolculuklarda kazalara kurban gitmektedir. İşçilerimizin koşulları iyileştirilmeli, en büyük sorunlarından biri olan ulaşım sorununu Hükûmet acilen çözüme kavuşturmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aydeniz.

46.- Diyarbakır Milletvekili Salihe Aydeniz’in, Diyarbakır ilinde HDP’li milletvekillerinin ve partililerin emniyet güçlerinin gayrihukuki saldırılarına maruz kaldığına ilişkin açıklaması

SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) – Teşekkürler Başkan.

Diyarbakır’da özellikle vekiller ve partililerimiz emniyet güçleri tarafından gayrihukuki ve ahlaki saldırılara maruz kalmaktalar. Bu, kabul edilemez ve çirkin bir hâl almaktadır. Yaşadıklarımız ile havuz medyası üzerinden kamuoyuna yansıyanlar arasında dağlar kadar fark var. Çok uzağa gitmeye gerek yok, daha dün Diyarbakır’da, özellikle kadın vekillere karşı yaşatılan şiddetin hiçbir açıklaması yoktur. Diyarbakır TEM Şube Müdürü daha önceden şahsıma yönelik bu tarz saldırıda bulunmuş ve elimden telefonumu aldığının görüntüleri medyada ve elimizde mevcuttur. Suç duyurusunda bulunduk ve alınan kararlar da takipsizlik olarak karşımıza çıktı. Verilen karar ülkenin içinde bulunduğu hukuksuzluktan dolayı tabii ki şaşırtmadı bizi. İşte verilen bu takipsizlik kararı TEM Şube Müdürü Alper Güneş’i cesaretlendirmiştir ki dün Diyarbakır’da aynı pervasızlıkla, aynı düşmanlıkla ve bu ülkeyi yönetenlerden aldığı talimatla saldırmış ve darbetmiştir. Vücudumuzda izleri ve medyada görüntüleri mevcuttur. Diyarbakır TEM Şube Müdürünün yeni görevi özellikle Diyarbakır vekillerini darbetmek mi?

BAŞKAN – Sayın Taytak…

Sayın Kaya, otuz saniye süreniz var.

25.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, şehit Eren Bülbül’ün anısına THY’nin rüya uçağına "Maçka" isminin verildiğine, uçağın ilk seferini Trabzon iline gerçekleştirdiğine ve şehit Eren Bülbül’ün mezarı başında düzenlenen anma törenini alkışladığına; kendisinin ve İYİ PARTİ Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün davet edilmemesini kınadığına ilişkin açıklaması (Devam)

AHMET KAYA (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Trabzon’umuzun Maçka ilçesinde PKK’lı teröristlerin alçakça saldırısında şehit olan, masumiyetin simgesi 15 yaşındaki Eren Bülbül kardeşimiz, ülkemizdeki hain terörün karanlık ve kirli yüzünü ortaya koyan en acı örneklerden biridir.

Türk Hava Yolları, filosuna kattığı Boeing 787-9 Dreamliner tipi uçağına Eren Bülbül’den yola çıkarak “Maçka” adını vermiştir. Bu Maçka uçağı ilk seferini önceki gün Trabzon’a gerçekleştirmiş ve ardından Eren Bülbül’ün mezarı başında da bir anma programı düzenlenmiştir. Bu yaklaşımı alkışlıyoruz. Ancak burada ağır bir ayrımcılık ve bir yanlış yapılmıştır. Bu programa AKP’nin 4 Trabzon milletvekili davet edildiği hâlde ne Cumhuriyet Halk Partisi Trabzon Milletvekili olarak bana ne de İYİ PARTİ Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs’e bir davet yapılmamıştır. Bu ayrımcılığı kınıyorum, ayıplıyorum. Eren Bülbül Türkiye’de barışın, teröre karşı mücadelenin, birlik ve beraberliğin, masumiyetin ortak simgesi olmuştur. Bu şehit hepimizin şehididir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.12

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı talep ediyoruz efendim oylamada.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- TBMM Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır ve beraberindeki heyetin, Azerbaycan Cumhuriyeti Millî Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası İlişkiler Komitesi Başkanı Samed Seyidov’un davetine icabetle 14-17 Temmuz 2019 tarihlerinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştirilecek Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısı’na katılımına ilişkin tezkeresi (3/778)

5/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Volkan Bozkır ve beraberindeki heyetin Azerbaycan Cumhuriyeti Millî Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası İlişkiler Komitesi Başkanı Sayın Samed Seyidov'un davetine icabetle 14-17 Temmuz 2019 tarihlerinde Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de gerçekleştirilecek Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısı'na katılımı öngörülmektedir.

Adı geçen heyetin söz konusu toplantıya katılımı 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                                                           Mustafa Şentop

                                                                                                                                            Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.31

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 20 milletvekilinin, son dönemde meydana gelen tren kazalarının nedenlerinin incelenerek benzer kazaların yaşanmaması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 20/12/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/702) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

9/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 9/7/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                         Yavuz Ağıralioğlu

                                                                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 20 milletvekilinin, son dönemde meydana gelen tren kazalarının nedenlerinin incelenerek benzer kazaların yaşanmaması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi maksadıyla 20/12/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 9/7/2019 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Aylin Cesur, Isparta Milletvekili.

Buyurun Sayın Cesur.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Anayasa’mızın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması konusunda İYİ PARTİ olarak verdiğimiz öneri için söz almış bulunmaktayım.

Öneriyi huzura getirmeden önce acı haber aldık Hakkâri’den, 2 şehidimiz var; Muğla Dalaman’ımızdan Üsteğmen Emre Kargın ve Burdur Çeltikçi’mizden Onbaşı Hüseyin Nayır. Kendilerine Allah’tan rahmet, acılı ailelerine ve milletimize başsağlığı ve sabır diliyorum.

2018 yılında birbirine yakın tarihlerde gerçekleşen iki tren kazası neticesinde 34 vatandaşımız hayatını kaybetti, 387 vatandaşımız yaralandı. Faciayla sonuçlanan bu tren kazalarının nedenlerinin ilgili yetkili kurumlarca net olarak açıklanmaması basında ve kamuoyunda konuyla ilgili bilgi kargaşası yaşanmasına ve huzursuzluğa neden oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2004 yılından bu yana yaşanan tren kazaları sonucunda 2.715 vatandaşımız yaralandı, 1.290 vatandaşımız da hayatını kaybetti. 22 Temmuz 2004’te İstanbul-Ankara seferini yapan hızlandırılmış tren Sakarya’nın Pamukova ilçesi yakınlarında Mekece köyü mevkisinde raydan çıkarak devrildi; 41 kişi yaşamını yitirdi, 74 kişi yaralandı.

Yine, 27 Ocak 2008’de İstanbul-Denizli seferini yapan Pamukkale Ekspresi Kütahya yakınlarında raydan çıktı ve 9 kişi yaşamını yitirdi. 27 Ağustos 2009’da Bilecik Bozüyük’te Eskişehir-İstanbul seferini yapan tren hemzemin geçitte iş makinesine çarptı ve 5 kişi hayatını kaybetti. Yetkili merciler “Kazaya ne sebep oldu?” sorusuna net bir cevap veremediğinden, kazaların nedenleriyle ilgili olarak basında her geçen gün farklı haberler yer aldı ve konuyla ilgili bir bilgi karmaşası oldu.

Saygıdeğer milletvekilleri, yetkililerin kamu vicdanını rahatlatacak açıklamalarda bulunmaması, yeni kazaların yaşanmaması için nasıl önlemler aldıkları konusunda gerekli bilgilendirmeleri yapmamaları ve basındaki bu bilgi karmaşası nedeniyle tren kazalarının araştırılması konusu gerçekten araştırılmaya muhtaç bir konu. Biz İYİ PARTİ Grubu olarak 24 Temmuz 2018’de Çorlu tren kazasının araştırılması amacıyla bir öneri vermiştik. Eğer önerimiz reddedilmemiş olsaydı, bu konuyla ilgili bir komisyon kurulmuş olsaydı belki de 13 Aralık 2018’de Ankara’da bir büyük faciayla daha karşılaşmamış olacaktık.

Geri dönelim, tarih 8 Temmuz 2018, günlerden Pazar, saat 17.15; 25 can yitirdik ve tam 300’ün üzerinde yaralı. Tam bir sene oldu. Kazayla ilgili sorular var, hâlâ duruyor. Aileleri, kamuoyunun vicdanını rahatlatmamız gerekiyor. Mesela, birinci senesinde Çorlu’daki tren kazası davasında mahkeme heyeti geri çekildi, neden? Olay şöyle: Kazanın ardından Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığında geniş kapsamlı soruşturma başlatıldı. Bilirkişi raporunda kazanın, 1900’lü yıllardan kalan kâgir menfez ile rayların arasının sağanak nedeniyle boşalması sonucu meydana geldiği belirtildi. Kazadan on gün önce uyarılmasına rağmen gerekli bakım ve kontroller yapılmadığı gerekçesiyle bakım müdürü, yol bakım ve onarım şefi, hat bakım onarım memuru, köprüler şefi olarak çalışan 4 görevli asli kusurlu bulundu ve bu personellerin taksirli ölüme ve yaralanmaya neden olmaktan yargılanmalarına Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinde başlandı. Aileler salona alınmayınca arbede çıktı. Avukatlar ailelerin içeri alınmamasını, aileler ile bazı avukatların verilen talimatlarla darbedildiğini ileri sürdü ve suç duyurusunda bulundu. Mahkeme savcısı da suç duyurusunda bulunulması kararını destekledi, mahkemeden talimatı kimin verdiğinin belirlenmesini istedi. Sonra mahkeme heyetinin davadan çekildiği öğrenildi. Ardından 1. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin davadan çekilme kararı 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından uygun bulunmadı, dosyadan çekilme kararı kaldırıldı yani birinci yılında yepyeni yeni sorularla karşı karşıyayız. Soru: “Mahkeme heyeti neden çekildi?” Cevap: “Mahkeme heyeti çekilmeyi 22’nci maddeye dayandırdı.” Yani bu maddeye göre suçtan zarar gördüğünde hâkimler şüpheli ya da mağdurla bir yakınlığı varsa… Gerekçesi rahatlattı mı kamuoyu vicdanını? Hayır rahatlatmadı. Ve mahkeme heyeti şüphelileri adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. Sonuç: Akıllarda dinmeyen sorular, vicdanlar yaralı, sabaha varmayan, sabah olsa da doğan güneşe rağmen uyanılmayan geceler; Pamukova’da 41 kişi, Kocaeli’de 8 kişi, Kütahya’da 9 kişi, Sivas’ta 1 kişi, Ankara, Kırıkkale’de 1 kişi, Elâzığ’da 2 kişi, Çorlu’da 25 kişi, Ankara’da 9 kişi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Cesur, buyurun.

AYLİN CESUR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bunlar sayı değil, can. Tesadüf mü bunlar? O hâlde tesadüfse bunu ortaya çıkaralım, araştıralım. Tren kazalarına neden olan eksiklik ve ihmallerin araştırılması ve telafisi mümkün olmayacak yaralar açan yeni tren kazalarının önüne geçilmesi, ihmal ve eksikliklere neden olanların, yetkililerin, personellerin, kişilerin tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasını arz ediyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, ne yapıp edip mahkûm ettiğiniz vicdanlarımızı ve acılı ailelerin bitmek bilmeyen ve bitmeyecek de olan yasını şeffaflıkla bir nebze rahatlatalım. Varsa kusurlular bulalım ki yeni canlar vakti dolmadan sonsuz uykuyla ve bizler de yeniden müebbet hapsindeki vicdanlarımızla baş başa bırakılmayalım.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz talebi yok.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Oya Ersoy.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) – Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Evet, bugün 9 Temmuz. 8 Temmuz 2018 Pazar günü Tekirdağ Çorlu’da meydana gelen -adı “kaza”- tren kazasının üzerinden tam bir yıl geçti. Bir yıl içinde ailelerin adalet talebine hiçbir şekilde yanıt bulunamadığı gibi kazalar da devam etti.

Evet, buradan, öncelikle, bütün yitirdiklerimizin yakınlarının ve tüm yurttaşlarımızın acısını paylaştığımızı ifade etmek istiyorum. Acıları acımız, adalet mücadelesi mücadelemizdir diyorum.

Kazanın nedeni, yaşanan şiddetli yağmur sonucu kaza mahallinde travers ve rayların altında bulunan en az 30 santimlik balast tabakasının sürüklenmesi ve tamamen ortadan kaybolmasıdır. Evet, balastın sürüklenmesi sonucu raylar askıda kalmış ve tren bu raylardan geçerken sarsılmaya başlamış ve durumu fark eden makinistlerin treni durdurma gayretlerine rağmen trenin beş vagonu devrilmiştir. Olay şu: Bu iktidar tarafından her zamanki gibi -bizi şaşırtmadı- bir açıklama yapıldı, dendi ki: “Şiddetli yağmur sonucunda kaza mahallinde bu ortaya çıktı; bu, önlenemez.” Çünkü her bir katliamdan sonra bunun sorumlusu ya doğadır ya fıtrattır ya kaderdir, sürekli bu açıklamalarla karşı karşıya geliyoruz.

Şimdi, açılan bu davada, bilirkişi raporunda, normal olarak çalıştığı söylenen menfez yani bunun altındaki menfez muhtemelen 1873 yılından kalma, yüz kırk beş yıllık kâgir bir yapı. Ve senelik umumi muayene raporunda menfezde mutlaka balast tutucu yapılması gerektiği belirlendiği hâlde… Ki bu rapor ne zaman açıklanmış? Mayıs 2018’de yani kazadan birkaç ay önce. Bu rapora rağmen menfezde hiçbir çalışma yapılmamış. Edirne’den Eskişehir’e 750 kilometrelik hatta yaklaşık 250 köprü ve 2.500 menfezin kontrolü nasıl yapılıyor? Bu kontrol, maalesef bu ülkede elektronik algılayıcılar bulunmadığı için sadece haftada 2 kez özel donanımlı vagonlar ve ray bekçileri tarafından yapılıyor. Bütün bu hat boyunca kaç ray bekçisi var? Sadece 1 bekçi var ve bu Çorlu kazasının olduğu gün bu ray bekçisi de pazar günü yani haftada bir gün olan tatilini, resmî tatilini kullanıyor. Demir yollarının izlenmesinde akıllı sensör teknolojilerinin kullanılması şarttır ama bırakın akıllı sensörü, Ankara tren kazasından sonra Ulaştırma Bakanı çıkıp “Yüksek hızlı tren için sinyalizasyon sistemi şart değildir.” diye açıklama yapmıştır. İşte, kazaların temel nedeni, bu kabul edilemez, çağ dışı ve bilim dışı anlayıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERSOY (Devamla) – Toparlayayım.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

OYA ERSOY (Devamla) – Şu çok nettir: İktidarın, bilimi, kamu yararını, insan hayatını hiçe sayan politikalarının sonucu, bu politikalardaki ısrarı, yaşanan her katliamı “doğa olayı” “fıtrat” diyerek sorumluluktan kaçma ve sınırsız sorumsuz tavrı, hesapsız yetki kullanımı bu ülke halklarına ölüm, adaletsizlik ve yıkımdan başka bir şey getirmiyor, bunu defalarca gördük.

Devlet Demiryolları en önemli kamusal alanlardan biridir ve gerekli önlemler derhâl alınmalıdır. Kamusal yararı şirket yararının yerine koyma esastır ve bu Meclis çatısı altında, bundan sonra bu tür katliamların yaşanmaması için acilen önlem alınmalıdır. Bu önlemlerin alınabilmesi için özellikle bilim insanlarının açıklamalarına kulak verilmelidir ve gerekli yasal düzenlemeleri de hep birlikte yapmak zorundayız çünkü yapmazsak bundan sonra yaşanacak bütün katliamların sorumlusu tamamen bizler olacağız.

Teşekkür ederim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Gürer konuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen yıl bugünlerde yitirdiğimiz 25 canı rahmetle anıyorum. Biraz evvel haberini aldığımız şehitlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.

Nedense ülkemizde yaşanan olaylardan sonra değerlendirmeler yapıyoruz ve o acılar oluşmadan önce kurumlarla da çok ilgili değiliz. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde, var olan, mevcuttaki kamu kurumlarının ya içleri boşaltıldı ya da içlerinin boşaltılmasının ötesinde işlevleri değiştirildi.

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları da bu kapsamda Türkiye'nin önemli bir kamu kuruluşuyken serbestleştirme mantığıyla şirketlere ayrılarak iyi kısımları şirketler eliyle özel sektöre yönlendirilirken sorunlu bölümleri kamuda bırakıldı.

2013 yılında çıkarılan serbestleştirme kanunu çerçevesinde, Devlet Demiryolları ne yazık ki artık ruhunu yitirdi. Kuruma ait olma duygusundan uzaklaşan çalışanların varlığıyla, Devlet Demiryollarında sorunlar bundan sonra da bitmeyecek. Teknolojik anlamda yenileşme adına yüksek hızlı trenin dışında, söylenebilen çalışmalara rağmen, hâlâ yüzde 90’ı tek hatlı olan demir yollarından bahsediyoruz. Aynı zamanda, 3.010 hemzemin geçidin ne yazık ki 230’unda bekçi var. Bu geçiş noktalarında meydana gelen tekli ölümlü kazalar ne yazık ki basının da gündemine gelmiyor kamuoyunun da gündemine gelmiyor.

Demiryollarının bütün olarak işleyişinin Meclis araştırmasıyla ele alınması ihtiyaç. Bugün, makinistlerin yedi buçuk saat görev yapması gerekirken on beş saate kadar çalıştırılanlar oluyor. Onun ötesinde, üniversiteli işçi statüsünde olanların memur olmasının önü açılmadı. Kurum içinde çalışan, geçmişte var olan kısım şefi, yol çavuşu ya da buna benzer Devlet Demiryollarıyla bütünleşmiş, kurumu sahiplenen görev anlayışı içindekilerin kurumdan ayrılmasının ardından, yeni yapılanmada, ne yazık ki kurumun işleyişinin bütünüyle değişmesi bu sorunların oluşumuna neden oluyor. Yol bekçisi küçümseniyor. Verilen yanıtta Bakan diyor ki: “10 kilometrelik mesafeyi yol bekçisi gelip gidip ne yapacaktı? Teknolojiyle bu işleri çözüyoruz.” Önemli olan, o yolda gelip giden bekçinin orayı sahiplenme duygusudur, orada çalışanın kendisini oraya ait hissetmesidir. Bugün, yüksek hızlı trene biniyorsunuz, yüksek hızlı tren çalışanları hâlâ taşeron. Onların kurumla bağları yalnızca asgari ücret düzeyindeki bir maaşla gerçekleşiyor. Kurum çalışanlarının huzurlu ve mutlu olmadığı yerde sorunların bitmesi olası değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gürer.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Bu anlamda, Devlet Demiryollarının bir bütün olarak ele alınıp işleviyle yeniden geçmişteki konumuna erdirilmesi lazım. Adalet ve Kalkınma Partisinin geldiği yıldan beri yaptığı bir şey var, Cumhuriyet Dönemi’nde sembolleşmiş hangi kuruluş varsa onun üzerinde oyun oynuyor; “On yılda demir ağlarla ördük...” mantığını bertaraf edeceğini düşünüp, yüksek hızlı treni yaptığını söyledi. Ama Ankara-İstanbul arasında hâlâ Arifiye’de 70 kilometre hızla giden bir tren var. Yüksek hızlı trenle ilgili projeler anlatılıyor, birçok şehir her seçimde yüksek hızlı tren geleceğini sanıyor ama projelerin bitiş tarihi geçti, daha o projeler başlamadı.

Değerli arkadaşlar, Devlet Demiryollarını kurum olarak sahiplenmenin yolu -giyiminden- oradaki çalışanına kadar bir bütün olarak değerlendirilmesi ve kuruma ait birliğin, dirliğin yeniden sağlanmasıyla mümkün olur. Yoksa kazalar olmaya devam ettikçe biz de gelir, burada bunu konuşuruz. Bu Meclis araştırmasının buna vesile olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Güler, buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Saygıdeğer Başkanım, çok saygıdeğer milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubunun 2018 yılında yaşanan tren kazalarıyla ilgili Meclis araştırması açılması için vermiş olduğu grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle aziz milletimizi ve yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, üzücü bir haber aldık. Hakkâri’de, Irak sınırında bir üsteğmenimiz ve uzman onbaşımız atılan bir bomba sonucu Rahmetirahman’a kavuştular, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum.

Çok değerli milletvekilleri, bundan bir yıl önce, 8 Temmuz 2018 tarihinde Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde ve daha sonra, 13 Aralık 2018 tarihinde Ankara’da meydana gelen tren kazalarında hayatını kaybeden 34 vatandaşımızın acısını çok derinden yaşadığımızı, ailelerinin ve yakınlarının duymuş olduğu acıyı da paylaştığımızı ifade etmek istiyorum. Bu kazalarda rahmetli olan 34 vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyoruz, yakınlarına da sabrıcemil niyaz ediyoruz.

Tabii, sevdiğimiz bir insanın ölümü duygusal açıdan yıkıcıdır, insanın hayatında mücadele etmek zorunda kaldığı en büyük kayıplarından biridir. Elbette hayatını kaybeden insanlarımızı geri getirmemiz mümkün değil ancak hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarının acısını derinden paylaşarak, onlara her türlü desteği vererek ve aynı zamanda da meydana gelen bu kazaların idari, teknik ve adli yönden mutlaka derin bir soruşturmaya tabi kılınması ve bir daha bu kazaların meydana gelmemesi için her türlü tedbiri almak ve her türlü araştırmayı yapmak da bizlerin sorumluluğu altındadır.

Değerli milletvekilleri, demir yolu işletmeciliği, ulaşım modları açısından dünyanın en güvenli ulaşım modu olarak yer almakla birlikte, dünyada ve Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de son dönemlerde çok ciddi altyapı yatırımlarına Ulaştırma Bakanlığımız devam etmektedir.

Elbette, biraz önce bahsettiğimiz gibi bu manada çok ciddi tren kazaları da meydana gelmiştir. Bunların, gerek temelden, altyapı noktasında çözümlerinin sağlanması gerek dünyada gelişmekte olan bu teknolojinin ülkemizde en yaygın şekilde uygulanması için Ulaştırma Bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalara yakinen bizlerin de destek vermesi, bu kapsam içerisinde elden geldiği kadar destek vermesi gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, kadim devletimizin en köklü, en tecrübeli ve bu manada birikim sahibi olan bir kuruluşudur. Mevcut şikâyetlerimizi, eleştirilerimizi yaparken bu kurumun sahip olduğu geleneğe dair, tecrübeye dair eleştirilerimizi belli bir seviyede tutmamız da önem arz etmektedir. Bu kadim kuruluşumuzun elde etmiş olduğu birikim ve tecrübenin bundan sonra da gelecek nesillere taşınması için her türlü desteği vermemiz bizler açısından önem arz etmektedir.

Bu kapsam içerisinde, mevcut grup önerisine “hayır” oyu kullanacağımızı ifade ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Güler.

İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Peki.

Yoklama talebi vardır.

Sayın Özel, Sayın Arık, Sayın Gürer, Sayın Bülbül, Sayın Kaya, Sayın Antmen, Sayın Ceylan, Sayın Ünlü, Sayın Tığlı, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Özer, Sayın Şahin, Sayın Bingöl, Sayın Emir, Sayın Zeybek, Sayın Aygun, Sayın Çakırözer, Sayın Çelebi, Sayın Özcan Özel, Sayın Aksoy.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; pusula veren arkadaşlarımız lütfen salondan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.12

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - İYİ PARTİ grup önerisinin oylamasından önceki işlem üzerinde yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Pusula veren arkadaşlarımız lütfen Genel Kurulu terk etmesinler.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 20 milletvekilinin, son dönemde meydana gelen tren kazalarının nedenlerinin incelenerek benzer kazaların yaşanmaması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 20/12/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/702) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi adına verilmiş bir grup önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından, gazetecileri hedef gösteren SETA raporu hakkında 8/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

9/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 9/7/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                            Fatma Kurtulan

                                                                                                                                                                  Mersin

                                                                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

8 Temmuz 2019 tarihinde Batman Milletvekili Sayın Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından, gazetecileri hedef gösteren SETA raporu hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (2973 sıra numaralı) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 9/7/2019 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, arka arkaya grup önerilerimiz vardır, oylama yapılacaktır.

Milletvekillerinin bilgilerine sunuyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Sayın Başaran.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

(Uğultular)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen biraz sessiz, çok uğultu var.

Sayın Başaran, siz buyurun.

HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Grubumuzun SETA raporunun Mecliste araştırılması için komisyon kurulmasıyla ilgili vermiş olduğu önergede grubum adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, birkaç gün önce 200’den fazla sayfaya sahip olan bir rapor, tarihte “medya andıcı” olarak anılabilecek bir rapor basına ve kamuoyuna açıklandı. Şimdi, değerli arkadaşlar, aslında bu rapor, başından sonuna neresinden tutarsanız tutun elinizde kalacak, neresinden tutarsanız tutun hukuksuzlukla dolu. Bir tarafıyla, bir kısım basın mensubunu fişleyen, bir kısım basın mensubunu marjinal olarak tanımlayıp aslında baştan sona hedef gösteren bir raporla karşı karşıyayız.

(Uğultular)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen biraz sessiz, lütfen.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Şimdi niye buna yine “andıç” diyoruz, niye buna “fişleme” diyoruz; biraz açıklama yapmak gerekiyor galiba değerli arkadaşlar. Şimdi, bu raporun, aslında -iktidara yakın olduğunu zaten bildiğimiz ama- girişinde ve sonucundaki açıklamalarıyla da tarafını, iktidara yakın olduğunu belli eden, iktidar haricinde bu ülkede hiç kimsenin söz söyleme hakkının olmadığını, söz söyleyen basın mensuplarının hedef gösterilebileceğini… Aslında “Bakın, biz bunları bir yerde toparlıyoruz, bir rapor hâline getiriyoruz; aman kendinize dikkat edin.” diyen bir rapor var karşımızda. Bu raporu inceledik. Aslında, incelemeye değer mi, bu rapor ne amaçla hazırlanmış hepimiz biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu raporda, dediğim gibi, iktidar mensuplarının hoşuna gitmeyen her türlü haber bir saldırıymış gibi değerlendirilmiş, her türlü haber marjinal bir kesimin görüşü olarak verilmiş. Şimdi, bunlardan birini ya da birkaçını örnek vereceğim değerli arkadaşlar:

Mesela, BBC News Türkçede “İstanbul Yeni Havalimanı İşçileri: ‘Şantiye açık cezaevi gibi’” denilmiş; bunu yazdıkları için bu haber kesilmiş, rapora eklenmiş.

Yine, bununla beraber, hatırlarsınız, bir dönem dolar 8 liraya çıkmıştı ve ülkenin geneli dolarla ilgili ya da işte, yükselen dövizle ilgili çıkıp yorumlarını, söylemlerini geliştiriyordu. Bununla ilgili haber yapan BBC News’in haberi yine sanki bir saldırıymış gibi değerlendirilip buraya konulmuş.

Ama aslında bu raporun genelindeki en dikkat çekici detaylardan biri de 8 Martın yasaklı bir gün gibi, 8 Martın illegal bir gün gibi değerlendirilip 8 Martla ilgili yapılan paylaşımların neredeyse polis fezlekelerinde suç unsuru olarak kullanılabilecek biçimde değerlendirilmesi. Şöyle bir cümle geçiyor mesela burada: “BBC Türkçenin diğer muhabirleri gibi eleştirel bir bakış açısıyla paylaşımlarda bulunmaktadır. 8 Mart Kadınlar Günü vesilesiyle kadın hakları konusunda paylaşımlara ağırlık vermiştir.” Şimdi, bu raporda bu söylemin ya da bu içeriğin ne işi var? Bir açıklama bekliyoruz değerli arkadaşlar.

Bununla beraber, yine bir gazeteci arkadaşın fişlendiği sosyal medya paylaşımını burada size söyleyeyim: “HDP’nin 5 Haziran Diyarbakır mitinginde yapılan saldırı sonucunda iki bacağını kaybeden Lisa Çalan bugün Amed Nevroz’unda halaya durmuş. Ben bundan daha muazzam bir halay, daha devasa bir direnç, inat, öğretici bir ders görmedim, bilmiyorum.” Şimdi, bu raporda bu “tweet” ne arıyor? Birinin bir açıklama yapması gerekiyor.

Yine, başka bir bakış açısını söyleyeyim: Fehim Taştekin, bir gazeteci. Hatırlarsınız, YSK’nin yaptığı usulsüz işlemleri; siz kendiniz bunları söyleyerek itirazlarda bulundunuz. Onun bu işlemlerle ilgili attığı bir “tweet” raporun içeriğinde. Yani raporun neresinden tutsanız tutun sanki basının tek ses olması gerekiyormuş gibi, diğer, muhalif bir sesin çıkmaması gerekiyormuş gibi, iktidarın aleyhine söylenen hiçbir söz basında yer almayacakmış gibi bir algı yaratılıyor. Şimdi siz tek, tek, tekleri sıralıyorsunuz ya, bir de tek basın yaratmaya çalışıyorsunuz. Türkiye’deki basını bir taraftan tekleştirdiniz, gerçekten hâlâ size direnen bir grup kaldı; işte, bu direnenlere aslında göz dağı vermektir bu raporun içeriği, bu direnenlere “Bakın, sizi listeye ekledik.” demektir, “Bakın, başınıza her an her şey gelebilir.” demektir ki sonuç bölümünde de uyarılarda ve önerilerde bulunuyor rapor sahipleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Başaran, buyurun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Şimdi değerli arkadaşlar, bu, Türkiye demokrasisi açısından, basın özgürlüğü açısından sadece bizi yaralaması gereken bir mesele değildir; bu, Meclisin tümünü, burada oturan bütün milletvekillerini yaralaması gereken bir meseledir. HDP’nin açıklamalarına yer verdiği için suçlu gibi gösterilen, neredeyse fezleke mahiyetini taşıyan ve hedef göstermelerle, fişlemelerle dolu bir rapor var karşımızda.

Onun için, bu Meclis, Türkiye demokrasisi açısından, Anayasa’nın en temel ilkelerinden olan basın hürriyeti çerçevesinde bu raporu oturup incelemek ve raporun sonucunda da kamuoyuna bir açıklama yapmak zorunda. Bu komisyonunun şunu net bir şekilde ifade etmesi gerekiyor: “Biz bu raporu savunmuyoruz, bu raporun karşısındayız çünkü bu yapılan, askerlerin yaptığına benzer bir andıç çalışmasıdır, bir fişleme çalışmasıdır; biz de bunun karşısında duruyoruz.” demek zorundadır. Aksi hâlde, basın mensuplarının işini kaybetmesinden, başlarına gelecek herhangi bir durumdan Meclisteki bütün milletvekillerinin sorumlu olacağını bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Çakırözer.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Hakkâri’deki terör saldırısında şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa dileyerek sözüme başlıyorum.

Yine, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Cahit Özkan’ın Eskişehir’imizin Sivrihisar ilçesinde bir trafik kazası geçirdiğini öğrendim, kendisine grubumuz adına da geçmiş olsun diyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün gazeteciler cezaevinde. İşte Eren Erdem, işte Musa Kart; haber yazmak, karikatür çizmek dışında, ellerine kalemden başka ne taş ne silah almış isimler ama aylardır terör suçlamasıyla cezaevindeler. Onların özgürlüğü için bu kürsüden her gün bir an önce yargı reformunu talep ediyoruz. Hapiste olmayanların başında ise Demokles’in kılıcı gibi davalar var.

Yine, Türkiye’de gazeteciler iktidardan gelen telefonla işsiz kalmakta, daha da kötüsü işsiz kalmamak için kendi kendini sansürlemekte. Medyanın yüzde 95’i iktidar kontrolü altında; eleştirel, sorgulayan düşünceye hiç tahammül yok ama görüyoruz ki bunlar yetmiyor. İktidar partisine yakın bir vakıf bir rapor yazdı. Buna “rapor” demek mümkün değil çünkü tam bir fişleme, tam bir andıçlama. Toplam 200 sayfalık bu belgenin özeti şu: BBC Türkçe, Deutsche Welle, Amerika’nın Sesi, Sputnik, Euronews, Independent, Çin Ulusal Radyosu Türkçe yayınları ve burada çalışan 150 gazeteci fişlenmiş, haberleri, “tweet”leri cımbızlanmış, algı oluşturulmuş, gazeteciler hedefe konulmuş; meşhur 28 Şubat andıcından farksız. Raporun amacı sonunda yazılı; dünyanın en saygın yayın kuruluşlarından BBC’ye “Türkiye’ye özgü denetim mekanizması kur.” deniyor yani “Haberlerini, gazetecilerini sansürle; sansürle ki buradaki tek adam yönetimini, baskıları, işsizliği, yolsuzluğu kimse bilmesin.” Bu rapora göre, geçmişte Cumhuriyet, Radikal, Birgün’de, el değiştirmeden önce CNN Türk, Hürriyet, Milliyet’te çalışmak hep kötü sicil; “Onları kov, yerine Hükûmeti öven kalemleri al; al ki cici BBC olasın.”

Bu rapora göre yayıncılıkta en iyi örnek TRT. Gerekçesi yazmıyor, biz tahmin yürütelim: Ya kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan’la yapılan röportaj nedeniyle ya “Heyet Tahrir el-Şam” adlı terör örgütünün siyasi kanadından devrime katkı plaketi aldıkları için ya da kim bilir belki de TRT’den sürülen yüzlerce basın emekçisinin yerine yeni dönemin makbul habercilerini bu raporun sahibi SETA’dan transfer ettikleri için.

Raporda BBC ve diğer basın kuruluşlarına çalıştırdıkları gazeteciler ihbar ediliyor siyasi “tweet” atıyorlar diye. Ama ne tesadüf ki bu vakfın yöneticileri arasında da köşe yazarları var, açın bakın “tweet”lerine, ne kadar uyuyorlar BBC’ye verdikleri öğütlere.

Değerli arkadaşlarım, ben bu raporda fişlenen basın emekçilerinin çoğunu tanıyorum, yıllarca beraber haber takibi yaptık; hepsi dün de bugün de gerçek gazetecilerdir, yarın da bu rapor yazıldı diye gerçekleri yazmaktan asla vazgeçmeyecekler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Çakırözer.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Arkasındaki örtülü, örtüsüz iktidar gücü çekildiğinde ortada ne SETA kalacak ne andıçları ama onlar yine gazetecilik yapacaklar. Bu raporu kaleme alanlara değil ama aldıranlara sormak isterim: Bugün fişlediğiniz gazeteciler geçmişte Türkiye’nin en saygın, en çok izlenen basın organlarında çalışıyordu; kendileri ve çalıştıkları kuruluşlar ne tür baskılarla, yasaklarla, sansürlerle karşılaştılar ki bu gazeteciler işsiz kaldı ve çareyi uluslararası kuruluşlarda çalışmakta buldular? Gazetecileri andıçlayacağınıza gelin bu soruların yanıtlarını birlikte arayalım.

İşin bir de şu boyutu var: Bu vakfa, 2013 yılında, kamu yararına çalıştığı tespitiyle, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış. Bilemiyoruz, belki de Hükûmet kaynaklarından maddi destek de alıyor olabilirler. Hepinize sormak isterim: Gazeteci fişlemekte, andıçlamakta, hedef göstermekte kamunun yararı nerededir? Bu rapor kim tarafından, hangi amaçla yazdırılmıştır? Biz Meclis olarak bunları sorgulamalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Son cümlemi söyleyeyim.

BAŞKAN – Son cümlenizi söyleyin, buyurun.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Teşekkür ederim.

Aksi hâlde, hedefe konulan bu gazeteciler hakkında, bu andıçtaki cımbızlanmış veriler delil gösterilerek dava açılmasından, başlarına kötü bir şey gelmesinden en az raporu yazdıranlar kadar bizler de tarih önünde sorumlu oluruz.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- Manisa Milleltvekili Özgür Özel’in, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’a geçirdiği trafik kazası nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, AK PARTİ Grup Başkan Vekilimiz Sayın Cahit Özkan’ın bugün bir trafik kazası geçirdiğini hep birlikte ve endişelenerek öğrendik. Kendisiyle görüşmeden de buradan bir şey söylemeyi doğru bulmadığımız için bekledik. Sağlık durumunun iyi olduğunu, kendisinin ve çalışma arkadaşlarının burnunun bile kanamadığını ama çok büyük bir kaza atlattığını öğrendik. Hem kendisine hem grubuna geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bülbül, buyurun.

48.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’a geçirdiği trafik kazası nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, biz de aynı şekilde, az önce Sayın Grup Başkan Vekili Cahit Özkan Bey’le görüştük, geçmiş olsun dileklerimizi ilettik ama Genel Kurulda da ben kendisine geçmiş olsun dileklerimi, yanında olan personele de geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Aynı şekilde AK PARTİ Grubuna da geçmiş olsun diyorum. Allah beterinden saklasın.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Ağıralioğlu, buyurun.

49.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’a geçirdiği trafik kazası nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, biz de geçmiş olsun dileklerimizi iletmiş olalım. Görüştük, çok yoğun koşturma temposu içerisinde toplantıya yetişmeye çalıştığı için o kadar süratli geldiğini söyledi. Hamdolsun, aslında çok ağır bir kaza atlatmışlar, araba pert olmuş. Çok büyük geçmiş olsun. Grubuna da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz kabul etsinler lütfen.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

50.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’a geçirdiği trafik kazası nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Cahit Özkan’ın bir kaza geçirdiğini öğrendik, çok üzüldük; kendisine ve gruba geçmiş olsun diyoruz. Neyse ki cana herhangi bir zarar gelmemiş. Bundan sonra umarız hiçbirimizin başına böyle bir şey gelmez. Tekrar geçmiş olsun diyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Turan.

51.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’a geçirdiği trafik kazası nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kıymetli grup başkan vekillerimizin ifade ettiği gibi, çok değerli kardeşimiz, Grup Başkan Vekilimiz Cahit Özkan Bey Sivrihisar bölgesinde bugün öğle saatlerinde aracıyla ağır bir trafik kazası geçirdi. Araç pert olacak kadar ağır bir kaza olmasına rağmen -emniyet kemerinin takılı olmasından dolayı olduğunu düşünüyoruz- Cahit Bey gayet sağlıklı, keyfi yerinde, morali yerinde, bugün evinde istirahatte. Bu durumda tekrar emniyet kemerinin ne demek olduğunu anlamış olduk aslında. Bu, çok kıymetli bir uyarı oldu bizler için de. Ben hem Cahit kardeşime teşekkür etmek istiyorum bu davranışından dolayı hem geçmiş olsun dilemek istiyorum. Aynı şekilde tüm grup başkan vekillerine teşekkür etmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’a geçirdiği trafik kazası nedeniyle Başkanlık Divanı adına geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de Başkanlık Divanı olarak Grup Başkan Vekilimiz Sayın Cahit Özkan’a ve çalışma arkadaşlarına geçmiş olsun diyoruz. Rabb’im bu tarz kazaları inşallah göstermez. Ama emniyet kemeri uyarısı son derece doğru, aracın arkasında dahi mutlaka emniyet kemerini takmamız gerekiyor.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından, gazetecileri hedef gösteren SETA raporu hakkında 8/7/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Grup önerisi üzerinde son konuşma, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Şahin’in.

Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; SETA Vakfının hazırlamış olduğu SETA raporu hakkındaki HDP grup önerisi üzerinde görüşlerimi belirtmek için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şu konuya bir değinmek isterim: Değerli dostlar, konvansiyonel savaş dönemleri kapandı. O dönemin kapanmasının birkaç önemli sebebi var. Bunlardan biri, konvansiyonel savaşlar sonuçları öngörülen savaşlar değil. İkinci geçerli sebep ise çok yüksek maliyetli savaşlar olması. Bir üçüncü olarak da yine insan kaybı, can kaybının olması. Bu sebeplerle artık konvansiyonel savaşlar döneminin kapanması söz konusu. Bunun yerine postmodern savaş yöntemleri oluşturuldu. Nedir bunlar? Birincisi terör örgütleri. Artık küresel güçler veya emperyalist güçler, küresel ölçekteki menfaatlerini kimi zaman “vekâlet savaşları” da diyebileceğimiz kendi ürettikleri “manufactured terror organizations” dediğimiz terör örgütleri üzerinden yönetmeye çalışıyorlar. Diğer ikinci bir savaş yöntemi, postmodern savaş yöntemi, halk hareketleri. Konulara çok fazla giremeyeceğim maalesef, zamanımız kısıtlı. Üçüncü konu ise, üçüncü savaş yöntemi ise algı savaşları. Artık küresel güçler veya emperyal güçler, kendi menfaatlerini gözetmek adına bir ülke üzerinde veya bölge üzerinde algı savaşları üzerinden menfaatlerini yürütmeye, korumaya çalışıyorlar.

Şimdi şöyle: Algıyla, algı savaşıyla bir seri katili veya arkasında 40 bin kişinin kanı olan bir örgütü ziyaret ederek “İşte, bu örgütün mensupları, içtikleri sigaraları dahi yere atmıyorlar.” diyerek o terör örgütü mensuplarından, üzerinde 40 bin kişinin kanı olan insanlardan muhteşem çevreciler yaratabiliyorsunuz.

Şimdi SETA Vakfı, bu algı meselesinden yola çıkarak son dönemlerde uluslararası medyanın Türkçe yayına geçmesiyle birlikte ve o bölgede, o alanda bir kümeleşmenin oluşmasıyla birlikte, o alana bir mercek tutmuş ve bir rapor hazırlamış. Bir sivil toplum örgütü olması hasebiyle, bir “think tank” kuruluşu, bir düşünce kuruluşu olması hasebiyle, alanına da giriyor olması hasebiyle yapılan böyle bir çalışma ve bu çalışma sonucu açık kaynaklardan toplanan bilgilerden ortaya çıkan bir rapor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Şahin lütfen

ALİ ŞAHİN (Devamla) – Sayın Başkanım, ben çok fazla konuşan biri değilim.

BAŞKAN – Biliyorum Sayın Şahin ama kurallar.

Buyurun.

ALİ ŞAHİN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.

İkincisi: Ne yapılmış? Rapor, son derece şeffaf bir şekilde devletin önemli özel birimleriyle paylaşılmamış, rapor yayınlandığı gün Twitter ortamında kamuoyuyla paylaşılmış.

Üçüncüsü: Rapor içeriğinde bu yayın kuruluşlarında, Türkçe yayın yapan uluslararası medya kuruluşlarında çalışan birtakım medya mensuplarının öz geçmişlerine yer verilmiş ve geçmiş Twitter hesaplarındaki paylaşımları söz konusu olmuş.

Burada öncelikle bunu “andıç” olarak veya bunu bir “fişleme” olarak algılamak son derece haksız bir tutum. Fişlemenin olması için bir gizliliğin olması gerekiyor, fişlemenin olması için dar bir kapsamda paylaşılması gerekiyor, fişlemenin olması için şeffaf olmaması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlenizi alayım.

ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tüm bunlardan yola çıkarak HDP’nin bugün vermiş olduğu bu SETA raporunun araştırılması yönündeki Meclis araştırması komisyonu kurulması önerisinin gerekli bir altyapıya sahip olmadığını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Bu raporu normal buluyor olamazsın, bu raporu doğru buluyor olamazsın.

BAŞKAN – Evet, grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım, hayır. Sayın Başkan, birincisi, söz talebimiz var; ikincisi, yoklama isteme imkânımız fiilen ortadan kaldırılamaz. Biliyorsunuz ki yoklama isteyeceğim ama…

BAŞKAN – Nereden bileyim, ben müneccim miyim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oylamadan önce konu hakkında kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Söz talebinizi veririm ama maalesef oylama işlemine geçtim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Geçmediniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olmaz Sayın Başkan, olmaz!

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, olmaz Sayın Başkan!

BAŞKAN – Öneri kabul edilmemiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey olmaz ki!

BAŞKAN – Sayın Özel, işlemi başlattım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bakın, siz her seferinde yoklama ya da karar yeter sayısı isteyeceğiniz zaman bunu önceden ihsas ediyorsunuz, söylüyorsunuz. Yani kusura bakmayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi…

BAŞKAN – Yoksa ben bundan imtina edecek değilim. Ben size yerinizden söz vereceğim.

Buyurun Sayın Özel.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

52.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, HDP Grup önerisinin oylaması öncesinde istediği söz talebinin görmezden gelindiğine ve iktidarın öz eleştiri yapması için önerge verildiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Mehmet Muş -kulakları çınlasın- dün, aynı konuda verilmiş bir önergenin birkaç dakika sonra bir yenisi işleme alınmadı diye burada bir sayın büyükşehir belediye başkanının ismiyle hitap edip dünya kadar hakaret etti; şimdi Sayın Meclis Başkan Vekilince, hem de bir grubun ülke gündemini çok ciddi şekilde ilgilendiren bir konudaki önergesi öncesinde bizim söz talebimizin nasıl görmezden gelindiğini ve oylamanın nasıl yapıldığını Mehmet Muş görsün. Bu, işin başka bir tarafı.

BAŞKAN – Umuyorum seyrediyordur şu anda ekrandan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biraz önce Mehmet Muş dünyanın lafını söyledi de nasıl önergesi oylanmazmış İstanbul Büyükşehirde… Neyse…

İkincisi: Sayın Başkanım, şimdi bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Kürsüye çıkan AK PARTİ milletvekili, raporu olumlayan, masum gösteren, meşrulaştıran bir tavır takındı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ama fikirlerini söyledi. Zaten içeride de konuştuk bunu.

Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam, ben de fikrimi söylüyorum.

Bugün buradaki mesele şu: Türkiye’de pek çok gazeteci, yaratılan baskı, yaratılan korku, yaratılan otosansür ve aynı zamanda devletle farklı ticari ve sınai ilişkiler içinde olan kişilerin ülkenin medya kuruluşlarına sahip olmasından, el konulmuş televizyon ve gazete organlarının devlet bankalarının kredileriyle iktidara yakın, hatta aileden kişiler tarafından işletiliyor olmasından dolayı Türkiye’deki merkez medyada kendilerine yer bulamamış ve sadece çalışabilecekleri uluslararası haber ajanslarında kalem tutar hâle gelmişlerdir. Bir kere, iktidarın bunun öz eleştirisini yapması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaadenizle Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - İki: Eğer ülkenizde en çok takip edilen internet siteleri -birtakım- işte, Rusya’nın Sesi, Almanya’nın Sesi, BBC olmaya başladıysa işte “Efendim, algı yapıyorlar malgı yapıyorlar.” yerine ülkedeki tek sesli, Fahrettin Altun’a bir gece önceden gazete manşetlerinin gittiği medya düzenini sorgulamak lazım. Bizim, iki yüz yıllık Babıali geleneğinden gelen gazetelerimiz ve onların internet siteleri yerine insanlar bambaşka yerlere bakıyorsa bakana değil baktırana, orada yazana değil başka yerde yazdırtmayana; gazeteciyi fişleyene, mimleyene, onun muhalif duruşundan gırtlağına çökene bakarlar. Öz eleştiri yapın diye veriyoruz bu önergeleri; oldubittiye getirip, reddedip olumlayın diye vermiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bir gün böyle bir komisyon kursanız, Türkiye’nin gerçeklikleriyle yüzleşseniz vallahi de iktidar olarak ömrünüzü uzatırsınız; sizi rahatlatır, size oksijen olur bu işler. Baskı, sindirme, susturma, otosansür bir iktidarın kendini yaşam destek ünitesinden ayırmasıdır. İlk başta bunu anlamazsınız ama gitgide daralıyorsunuz, gitgide bunalıyorsunuz. Türkiye’yi sıktınız ama kendiniz perişan hâle geliyorsunuz ve sürdürülemez hâle geliyor bu düzen, bunu görün. Ve bugün yapılan iş, SETA eliyle -gizliden mizliden değil- gazetecileri hedef göstermektir. Fişlemek mi? Daniskasıdır. Andıç mı? Daniskasıdır. Yıl 2019’dur. Bu ayıbı kendinize yakıştırıyorsunuz ama Türkiye’ye yakışmamaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz.

Sayın Özel, grup önerisi üzerine gruplar adına bütün siyasi partilerin sözcüleri çıkıp bu öneri üzerindeki ve bu rapor üzerindeki düşüncelerini paylaştı. Sayın Şahin de bu rapora bakışını ve düşüncelerini ortaya koydu.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Çok güzel bir rapor(!)

BAŞKAN - Bundan dolayı sinirlenecek bir şey yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sinirlenme diye bir şey yok.

BAŞKAN – İkincisi: Tabii ki grup başkan vekillerimizin her zaman söz hakkı var ama dediği gibi, her içeriğe ve düşünceye itiraz, herhangi bir şekilde hakaret şu bu olmadan sürekli olarak bu söz alma işlemiyle bir noktaya gidemeyeceğimiz de sayın grup başkan vekillerinin takdirindedir.

Sayın Oluç, buyurun lütfen.

53.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Gaziantep Milletvekili Ali Şahin’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve SETA Vakfının nasıl finanse edildiğinin ve arkasındaki güçlerin kimler olduğunun tartışılması gerektiğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii “rapor” dedi bizim vekilimiz de konuşurken ama ben “rapor” demeyi çok uygun bulmuyorum bu fişleme ve ihbar belgesine. En azından biraz daha özenli olmasını beklerdik Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına yapılan konuşmanın. Yani raporun giriş, gerekçe kısmının burada kürsüden okunması, konuşulması özenli bir tutum değildir.

Bakın, rapordaki gazetecilerle ilgili kısımları bizim vekilimiz sunum yaptı, o konuda bir şey söylemeyeceğim. Başka bir şey var: Yani Mecliste grubu bulunan partilerin bu konuda, böyle bir rapor konusunda bir tutum alması lazım. Diyor ki o raporu yazmış olan kişiler: “HDP milletvekillerine –çeşitli basın-yayın kuruluşlarını kastederek bunu söylüyorlar- güvenilir haber kaynağı muamelesi yapmıştır.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Ve siz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak bu ifadeyi de benimsiyorsunuz yani “HDP milletvekillerine güvenilir haber kaynağı muamelesi yapmıştır.” diyen bir raporun doğru olduğunu düşünüyorsunuz. Bu ne demek biliyor musunuz? Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun tamamı “HDP milletvekillerine de güvenilmez.” demiş oluyor bu raporun arkasında böyle durarak. Bunu yazıyoruz bir kenara. Eğer siz bu şekilde davranıyorsanız elbette ki bizim de hakkımız doğuyor sizin grubunuz hakkında benzer değerlendirmeler yapmak için. Bu “rapor” denen ihbar belgesinin, fişleme belgesinin neresini savunabiliyorsunuz Allah aşkına, savunulabilir mi? Andıçlardan bile daha beter bir belge olarak ortaya konmuştur. Bunu yazanlar, bunu destekleyenler, arkasında duranlar -sadece sizi kastetmiyorum- bunu finanse edenler, SETA’yı finanse edenler de gerçekten bu utanç belgesinin altına imza atmışlardır; yıl 2019.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Tamamlıyorum.

Dolayısıyla bugün esas tartışılması gereken şey, bu SETA isimli vakfın nasıl finanse edildiğidir, kaynaklarını nereden bulduğudur, arkasındaki güçlerin kimler olduğudur; sadece yerel değil, uluslararası alandaki güçlerin kimler olduğudur, ABD’deki destekçilerinin kimler olduğudur, eski ve yeni destekçilerinin kimler olduğudur. Bunları tartışmaya başladığımız zaman o kadar kolaylıkla bu raporun arkasında duramazsınız; bunu da bilin, biz biliyoruz çünkü.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Turan.

54.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, grup önerileriyle ilgili kategorik yaklaşımı doğru bulmadığına ve SETA’nın bağımsız bir kurum olduğuna ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, arkadaşlarımızın grup önerisiyle ilgili kategorik olarak yaklaşımlarını doğru bulmadığımı söylemek istiyorum.

Burada her gün öneriler verilir; bu önerilerin reddinde veya kabulünde Meclisin çalışma takvimi, sayısal durumlar ve sair hepsine bakılarak karar verilir. Yani biz önergeye “hayır” deyince şunu düşünüyorsunuz “evet”se bunu. Bunu doğru bulmuyorum; bu bir.

İkincisi Sayın Başkan, SETA, bahsi geçen kurum, uzun yıllardan beri ülkemizde önemli çalışmalar yapan bağımsız bir kurum. Bunu burada…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Çok bağımsız, çok! Çok bağımsız!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hocam, sakin.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Çok bağımsız!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - “…”(X) sakin!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Gülelim!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Arkadaşlar, sizin dediğinizi kabul etmeyen herkes “havuz medyası”, dediğinizi kabul etmeyen herkes yanlış yapıyor falan. “Andıç”ı biz biliyoruz, neler çektiğimizi biliyoruz. Fişlemenin ne olduğunun bedelini ödedik; bunu iyi biliyoruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Biz de biliyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O yüzden diyorum ki Sayın Başkan, bağırarak söylüyorum, net söylüyorum: Andıça karşıyız, fişlemeye karşıyız. Her kurumun özgür çalışmasına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Biz de bunu söylüyoruz “Karşı olun.” diyoruz zaten.

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Her kurumun kendi çalışmasına saygı duyuyoruz.

Siz konuşmanızı yaparken “merkez medya” diyeceksiniz, “havuz” diyeceksiniz, “yandaş” diyeceksiniz; ee, bu da bir kategorize etmek, bu da fişlemek ama istediğiniz söylenmeyince de komple karşı çıkacaksınız. Bunu doğru bulmuyoruz.

AK PARTİ Grubu önergelerle ilgili kanaatini hür olarak kullanır ve karar verir. Biz Meclis takvimi açısından baktığımızda bu çalışmayı doğru bulmuyoruz ama bir daha söylüyorum: Andıça karşıyız, net; demokratik olmayan her türlü çalışmaya karşıyız, net; onun dışında, fişlemeye karşıyız; net ama SETA -arkadaşımız izah etti- açık bilgilerle kamuoyundaki çalışmaları kamuoyuyla tekrar paylaşmış. Daha önce bize yapılan gibi gizli bilgi yok, saklı bilgi yok. “Adam Twitter’da yurt dışındaki bir örgütün yandaşı olmuş.” demiş. “Adam Twitter’da buradaki yabancı medyanın uzantısı olmuş.” demiş, gibi… Bunu kendi bağlamında bir mesleki çalışma olarak değerlendirmekte fayda var Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Başkan…

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun ve arkadaşları tarafından, Çorlu tren kazasındaki ihmallerin ve sorumluların tüm boyutlarıyla incelenmesi, Anayasa Mahkemesine başvuran acılı ailelerin basın açıklamasına biber gazıyla, plastik mermiyle müdahale eden emniyet güçlerinin ve onlara emir verenlerin araştırılması amacıyla 25/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

9/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 9/7/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                               Özgür Özel

                                                                                                                                                                  Manisa

                                                                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun ve arkadaşları tarafından, Çorlu tren kazasındaki ihmallerin ve sorumluların tüm boyutlarıyla incelenmesi, Anayasa Mahkemesine başvuran acılı ailelerin basın açıklamasına biber gazlı, plastik mermiyle müdahale eden emniyet güçlerinin ve onlara emir verenlerin araştırılması amacıyla 25/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1002 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 9/7/2019 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Aygun.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Temmuz 2018’de Çorlu tren kazasındaki ihmaller, bu ihmallerin ortaya çıkması için verilen mücadelelerin engellenmesi, sorumluların yargılanması için mağdur ailelerin adalet arayışının engellenmesi, polisin orantısız güç uygulaması sebebiyle vermiş olduğum araştırma önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Evet, hatırlanacağı üzere 8 Temmuzda, Uzunköprü-Halkalı demir yolu hattı üzerinde faaliyette olan trenimizden işte, bu 25 can bize bakıyor ama saat 17.15 sularına geldiği zaman Sarılar mevkisinde facia, cinayet işleniyor. Evet, cinayet işleniyor. Bu 25 can için adalet arıyoruz. Aileler adalet arıyorlar ama geldiğimiz noktada bu tren kazasında 25 vatandaşımızla beraber 387 yaralımız var. Ama bu kaza sonrasında evlatlarını, ailelerini, annelerini, babalarını, yakınlarını kaybeden acılı ailelere, devlet daha büyük bir acı hissettiriyor. Tren kazasında evlatlarını yitirmiş, evlatlarının bedenleri tren altında kalmış, yakınları feci şekilde can vermiş ailelere hiç utanmadan -arsızca bir cevap- diyorlar ki: “Yaşınız genç, çocuk yapabilirsiniz.” Evet, bunu söyleyen yetkilileri buradan kınıyorum. Ben böyle bir sözü kabul etmiyorum.

Yine, bakınız, bu kazadan sorumlu kişiler, ihmali olanlar, bilirkişi raporlarıyla beraber aklanmışlar. Aileler sorumluların yargılanmasını istediği sürece aileler hep itilmiş, kakılmışlar ama Devlet Demiryollarının üst yönetimi, bürokratlar ve siyasiler bu kazanın sorumlusu olduğu hâlde, pişkin pişkin Meclis sıralarında oturmuşlar ve makamlarında koltuklarına oturmuşlardır. Yerel mahkemelerde hak ettikleri adaleti bulamadıkları için 12 Haziran 2019’da Anayasa Mahkemesine giden ailelere, polisler orada işte şöyle sis bombalarıyla, el bombalarıyla beraber saldırıda bulundular. Ama nerede diyorum ben? İşte, aileler. Arda Sel’in dedesi torununu kaybetmiş, Arda Sel’in dedesi gelmiş, adalet arıyor kızıyla beraber ama emniyet güçleri diyor ki: “Vekilleri ayırın, diğerlerini süpürün.” Ben bu sözü kabul etmiyorum, vekilleri de o zaman süpürün diyorum. Bunlar mal mı, çöp mü de bunları süpürün diyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu söyleyen güvenlik teşkilatının amirine buradan sesleniyorum, o gün de seslendim, diyor ki: “Bu bizim jargonumuz.” Ben böyle bir jargonu kabul etmiyorum. Ben vatandaşım, ben milletvekilliysem ben de vatandaşımla eşit kategorideyim. “O milletvekillerini ayırın, diğerlerini süpürün.” Bunun emniyet güçlerinin sözlüğünden çıkarılmasını talep ediyorum Sayın Başkan.

Evet, o gün dede zehirlendi, hastaneye kaldırıldı, tansiyonu 20’ye çıkmıştı, Allah korusun, o dedemizi de kaybetseydik, acaba bunun hesabını kimler verecekti?

Yine, bakınız, değerli arkadaşlar, ondan sonra geldik 3 Temmuzda Çorlu’ya. Mülki amirimiz dedi ki: “Marjinal gruplar faaliyette bulunduğu için orada güvenlik tedbirleri artırılmıştı.” Ben şimdi size soruyorum: Oğlunu kaybeden bu kişi marjinal güç mü? Marjinal mi? Evet, marjinal militan bu mu? Yine, boynunda boyunluğuyla gelen yaralı kardeşimiz mi marjinal militan? Yine, annesini, babasını kaybeden İsmail Kartal kardeşimiz mi marjinal militan? Oradaki mahkeme başkanının emniyet güçlerine talimatıyla onlara kapılar kilitlendi ve müdahil oldukları hâlde mahkemeye alınmadılar. Ya, ben soruyorum: Yaralıyım ben, davaya müdahilim, mahkemenin dışarısındayım. Ya, içeri girmek istiyorum, diyorlar ki “Giremezsin. Mahkeme başkanı emir verdi, kapıyı kilitledi.” Ondan sonra da evet, marjinal militanın elinde su şişesi var, buna müdahale ediliyor. Arkadaşlar darp raporu aldılar, emniyet güçleri hakkında, emir verenler hakkında suç duyurusunda bulundular. Ama o gün mahkeme başkanımız “Ben mahkemeyi sürdüremeyeceğim.” dedi, çekildiler. Sonra, 2. Ağır Ceza tekrar mahkemeye geri gönderdi.

Şimdi arkadaşlar, bunlar mı marjinal militanlar? Utanmıyor muyuz bizler? Bunlar ne arıyorlar? Hak arıyor, adalet arıyor, hukuk arıyor. Ama biz ne yapıyoruz? Emniyet güçleriyle bunlara saldırıyoruz.

Evet, geldiğimiz noktada Arda’nın annesi. Evet, görün arkadaşlar, Arda’nın annesi baygınlık geçiriyor yapılan uygulamalarda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Aygun.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Sevgili Devlet Demiryolları Genel Müdürümüz burada, eski Genel Müdürümüz de buradalar.

Bakınız, bilirkişi… O kadar hızlı bir şekilde bilirkişi oluşturuldu ki Pamukova’yı paklayan bilirkişi heyeti Çorlu’ya gönderildi. Bunlar kimler? Devlet Demiryollarıyla ortaklığı olanlar. Devlet Demiryollarında, evet, sinyalizasyon işleri yapan Savronik firmasının yönetim kurulu başkanı. Yine, ötekisi kim? İkmal bakım işlerini yapan firmada danışmanlık yapan… Ha, ondan sonra kalkıyor diyorlar ki: “Ya, ne olur ne olmaz.” Ama bakıyorsunuz, Ankara’da bilirkişi değişti, tepeden tırnağa herkes sorumlu. İşte, o 4 kişiye bu sorumluluğu yükleyemezsiniz, en alttakine yükleyemezsiniz. Aileler diyor ki: “Tepeden aşağıya sorun var.” Çünkü meteorolojiye, doğal afete bu işi yıkamazsınız ama biz doğal afete bunu yıkıyoruz.

Bu bağlamda, gelin, hep beraber bu sese kulak verelim, bu ailelere kulak verelim diyoruz. Hep birlikte elinizi vicdanınıza koyun. Buradan, Sayın Meclis Başkanımıza, Tekirdağ Milletvekiline sesleniyorum: O gün buraya getirmiş olduğumuz araştırma önergesine...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.

BAŞKAN – Yok, toplamayın da son cümlenizi alayım.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Sayın Başkan Çorlu’da bir fuar açılışında şu cümleyi kullandı: “Biz Cumhuriyet Halk Partisinin önergesini reddetmedik, ilerleyen günlerde biz AKP olarak bunu getireceğiz.” dedi. Vallahi hâlâ bekliyoruz Sayın Başkanım; Sayın Şentop, hâlâ biz araştırma önergesini bekliyoruz. Gelin, hep beraber bugün buna birlikte destek olalım, bu araştırma önergesine “evet” deyip hep birlikte adalete gidelim.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Kabukcuoğlu… (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Temmuz 2018 tarihinde Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde aşırı yağışa dayanamayan menfezin kayması sonucu Kapıkule-İstanbul seferini yapan yolcu treninin yoldan çıkarak devrilmesiyle meydana gelen kazada 25 vatandaşımız hayatını kaybetti, 340 vatandaşımız da yaralandı. Kazada sorumluluğu alan üst düzey yönetici bulunamamıştır; sorumluluk, alt düzey birkaç demir yolu bakım görevlisine yüklenilmeye çalışılmıştır. Kaza sonrası yapılan incelemelerde kaza sebebi olarak çok vahim sonuçlar ortaya çıkmıştır. En önemli sebep, demir yolu hatlarında bulunan menfezlerin yüzde 99’unun mühendislik kurallarına dikkat edilmeden standart dışı yapıldığının tespit edilmesi olmuştur. Bu ihmali bilen yöneticiler ise eksiklikleri düzeltmek bir yana, sözde tasarruf etme gerekçesiyle demir yolu altyapısının olmazsa olmazı olan yol kontrol görevlilerini kaldırmışlardır. Demir yolu altyapısındaki eksiklikleri tespit edecek uyarı sistemleri de olmayan bu yol kazaya hazır hâle getirilmiştir. Yine, mahkeme dosyasında gördüğümüz, kazanın olduğu menfezin de içinde bulunduğu menfezlerin hatalı inşa edildiğine dair kontrol mühendislerinin raporları vardır. Bu raporlara rağmen bölge yöneticilerinin “Bir şey olursa sorumluluk benim.” diyerek imza atmaları geldiğimiz durumu özetlemektedir. Neyse ki Çorlu kazası ders olmuş, günümüzden üç hafta önce aynı olay yani menfez hatası nedeniyle yüksek hızlı tren Adapazarı Geyve’de son anda durdurulmuş ve kaza önlenmiştir. Demek ki Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının eksiklikleri devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de kime sorsanız son on yıla kadar en güvenli ulaşım aracı olarak görülen trene artık binmeye korkulmaktadır, Türk milleti treni tercih etmekte tereddüt etmektedir. 13 Aralık 2018’den sonra Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürünün görevden alınması olumlu bir davranıştır ancak üç hafta önce aynı ihmalin tekrar yaşanması yeterince tedbir alınmadığını göstermektedir. Bu vesileyle kaza inceleme kurullarının tavsiye niteliğindeki kararlarının artık yaptırımı olan kararlar olarak değerlendirilmesi gereklidir. Üstüne üstlük böyle bir olayın mahkemesinde devletin devletliğini gösterip ağırbaşlılıkla adalet dağıtmak yerine güvenlik görevlilerinin birtakım sert davranışlara girmesi vatandaşlar arasında ayrıca büyük üzüntü yaratmıştır.

Yüce Meclisinizi saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Pekgözegü konuşacak.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sözlerime başlarken bugün, Sevgili Selahattin Demirtaş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bir dava kazandı, kendisini tebrik ediyorum ve bütün siyasi tutsakları buradan selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, “Suç, düzenin aynasıdır.” diye bir söz var ve gerçekten, bu tam da şu anda içinde bulunduğumuz durumu ifade ediyor. Halkın sağlığına ve yaşamına karşı işlenen bir suç var burada. Şöyle ki: AKP iktidarı boyunca en az 11 tane tren kazası olmuş -bunlara kaza demek mümkün değil, bunlar aslında cinayettir- her bir kazada da yaşamını yitiren insanlar var; 38 kişi, 7 kişi, 8 kişi, 25 kişi. Hatta öyle ki 8 Temmuzda yani bundan bir yıl önce olan kazadan sonra tekrar bir kaza oluyor, bir facia gerçekleşiyor ve yine, 7 kişi yaşamını yitiriyor.

Şimdi, bu tabloya bakarak şunu diyemeyiz: “Bu, kazadır.” Hayır, bu, kaza değil, kader değil -Oya arkadaşım ifade etti- fıtrat değil. Bu aslında nedir? Bu bir politik tercihtir arkadaşlar; AKP iktidarının, sermaye düzeni iktidarının politik tercihidir. Öyle ki bu düzen yani bu suç düzeni şöyledir: Ahbap çavuş düzenidir, sermaye biriktirmek için bir araya gelmiş ahbap çavuşların düzenidir; polis, asker düzenidir; biraz önce SETA’da konuşuldu, andıç düzenidir. Eğer biz bu düzeni sorgulamazsak o zaman hiçbir şeyi de sorgulayamayız.

Şimdi, aileler AYM önünde basın açıklaması yapıyor, karşısında devlet güçlerini buluyor, polisi buluyor, polis copunu buluyor. Ne diyorlar? Polis diyor ki: “Şov yapmayın.” Şov yapan, acılı Çorlu aileleri değil arkadaşlar. Şov yapan sizsiniz; o hızlı trenleri vaktinden önce, bütün donanımını gerçekleştirmeden açarken siz şov yaptınız. Seçimlere yetişmek için siz şovu yaptınız ve bunun karşılığında da insanları öldürdünüz. Sonra, yönlendirilmiş bilirkişi raporlarıyla, taraflı bilirkişilerle cezasızlık politikasını sürdürüyorsunuz. Bu cezasızlık politikası kabul edilemez. Mahkemelerde de aldığınız tutum aynı şekilde. Mahkemede de polisleri ailelerin karşısına diziyorsunuz ve sanki orada bir suç varmış gibi davranıyorsunuz. Suç işleyen sizlersiniz arkadaşlar, siz her gün halka karşı suç işliyorsunuz. Halka karşı işlediğiniz bu suçun arkasında yatan, işte sizin bu neoliberal düzeninizdir. Siz TCDD’yi, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarını özelleştiriyorsunuz, taşeronlaştırıyorsunuz ve her şeyi maliyet olarak görüyorsunuz. Her harcamanızı maliyet olarak görürseniz elbette ki insanlar tren kazalarında yaşamını yitirir ve biz bunlara “kaza” diyemeyiz “facia” deriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen sözlerinizi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Teşekkürler.

Aileler ne istiyor? Aileler adil bir yargılama istiyor. Adalet ve Kalkınma Partisinin ismi “adaletsizlik partisi” olmuştur, çoktan beri bu böyledir, kurulduğundan beri böyledir bana sorarsanız. Aileler şunu öğrenmek istiyor: Bilim insanları ve meslek odalarının görüşleri alınarak mı yapılmıştır bu demir yolları? Demir yolu hatları ciddi ve bütünlüklü bir tarzda onarılarak yeniden yapılandırılıyor mu ve burada denetimler düzenli olarak yapılıyor mu? Aileler bunu öğrenmek istiyorlar ve bu suçu işleyen, özellikle siyasi sorumluların, özellikle yukarıdaki bürokratların cezalandırılmalarını istiyorlar. Fakat bakıyoruz, bu suçu işleyenler ödüllendirilmiş; Başbakan olmuş, Meclis Başkanı olmuş. Bu suçu işleyenler o siyasi kararı verenlerdir; oradaki Devlet Demiryollarında çalışan 4 kişi olamaz yani onların da bir suçu varsa onu da irdeleyelim ama asıl suçlu, siyasi sorumlu AKP düzenidir, AKP’nin bu andıç düzenidir, yağma, talan düzenidir, yalan düzenidir.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önerge üzerinde son konuşma, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel’e aittir.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP ÖZEL (Isparta) – Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şehitlerimiz var, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Evet, bundan bir yıl kadar önce bir trenin raydan çıkması dolayısıyla kaza meydana geldi. Bunun üzerinden siyaset yapmak, acılar üzerinden siyaset yapmak, acıları kapatmak için soruşturmaların sabote edildiğini söylemek…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Geçin bu ezberlerinizi, geçin. Örtmeyin üstünü, örtbas etmeyin.

RECEP ÖZEL (Devamla) – İnanın ki bunu da AK PARTİ’yle özdeşleştirmeyi kabul etmemiz mümkün değil.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Kim, sorumlusu kim, çıkarın sorumluları.

RECEP ÖZEL (Devamla) - Oradaki acılı ailelerin acısını sonuna kadar da paylaşıyoruz.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) – Katilleri kim, katilleri?

RECEP ÖZEL (Devamla) - Soruşturmalar da kime uzanıyorsa uzansın sonuna kadar gitmelidir diyoruz, altına da imza atıyoruz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Ailelere niye saldırıyorlar?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – O zaman gelin araştıralım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Dinleyelim.

RECEP ÖZEL (Devamla) - O günkü yetkililerden birisinin “Daha gençsiniz, tekrar çocuk yapabilirsiniz.” cümlesi eğer varsa onu da reddediyoruz. Onu kim söylemişse kabul etmemiz mümkün değil.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kınıyoruz, kınıyoruz.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Kınıyoruz, sizinle bu konuda aynı düşüncedeyiz.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Önergeyi kabul edelim.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – O zaman gelin araştıralım.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Bununla ilgili olarak soruşturmada kimi “Bürokratlar…” kimi “4 işçiye indirgendi.” gibi bir söylem içerisinde. Yargı içerisinde takipsizlik kararına kimlerin nezdinde itiraz edileceği belli, aileler bu prosedürü sonuna kadar götürmeli. Eğer arada soruşturmaları engelleyen bir makam varsa…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Var.

RECEP ÖZEL (Devamla) - …kişi varsa, kuruluş varsa AK PARTİ olarak da bunun arkasından, peşinden gideceğiz diye söz veriyoruz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sizsiniz, siz tabii, siz engelliyorsunuz, siz engelliyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Vekil, dinleyelim hatip konuşurken.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Acılar üzerinden kimse lütfen burada gelip AK PARTİ’yi sorumlu tutmaya, bizleri sorumlu tutmaya…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – 11 acı var burada, 11.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Orada bir bürokratın yanlışı varsa, oradaki kişiler sorumluluğunu yerine getirmiyorsa sonuna kadar üstüne gidilsin.

Evet, bu aileler Anayasa Mahkemesine bireysel müracaat için gittiklerinde bir basın açıklaması yapmak istemişler ve orada engellenmişler. Oradaki acılı ailelerin acısını paylaşarak keşke bu imkânlar onlara sağlanabilseydi, keşke polisimiz bunlara o imkânı sağlayabilseydi, hoşgörülü davranabilseydi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Bırakın ağlamayı, bırakın.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Oradaki görüntülerden hiçbirimiz memnun değiliz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Timsah gözyaşları bunlar, timsah gözyaşları.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Onların gaz bombalarına maruz bırakılmasını, onlara plastik mermi sıkılmasını biz de reddediyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yok öyle bir şey Sayın Özel, yok.

RECEP ÖZEL (Devamla) - Ama Türkiye bir hukuk devleti, hak ararken de bir yasal çerçeve içerisinde aranması gerektiğini de hepimiz biliyoruz. Eğer yasal çerçeve içerisinde hak aramanın dışına çıkarsak Türkiye bir kaos olur. Yasal çerçeve içerisinde aranan bütün hakların aranmasının önünde kim engel oluyorsa biliniz ki AK PARTİ Grubu olarak bunun karşısındayız diyoruz.

Tekrar, ölenlere rahmet diliyoruz. Ülkemiz bu tür kazaları bir daha yaşamasın. Yargılanması gerekenleri yargı önüne çıkarması gerekenler de kimse göreve davet ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özgür Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın hatip konuşması sırasında hem önergeyi veren parti grubumuza hem de önerge üzerinde konuşma yapan kendisinden önceki hatiplere acılar üzerinden siyaset yapmak, acıyı istismar etmek gibi çok ağır bir suçlamada bulundu.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – “Yapmamak lazım.” dedi aslında.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Buna İç Tüzük 69’a göre partimizin kurumsal kimliği adına cevap vermek istiyoruz.

BAŞKAN – Suçlamadı da “Böyle yapmamak lazım.” dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Yaptınız.” dedi.

BAŞKAN – Öyle mi? Peki

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Milletvekilimiz İlhami Özcan Aygun konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yapmayın Sayın Başkan.

Hiç konuşmayalım o zaman Sayın Başkan. Bunu söylemeyeceksek konuşmayalım o zaman.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Isparta Milletvekili Recep Özel’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Ben hiçbir şey katmıyorum, sadece bilirkişi raporunu okuyacağım. Bakın, bilirkişi raporu ne diyor: “Devlet Demiryolları ve Meteoroloji Genel Müdürlüğü arasında koordinasyon olmadığı, meteorolojik değerlendirme yapacak uzman personel ve idari birimin kurulmadığı, Devlet Demiryollarındaki dönüşümün tamamlanamadığı, kaliteli teknik personel sayısının yetersiz olduğu, yeni gelişen hat izleme ve demir yolu yapım teknolojilerinin mevcut eski hatlarda etkin şekilde kullanılmadığı, menfez kontrol ve bakımlarında herhangi bir meteorolojik ve jeolojik verinin değerlendirilemediği, taşkın sularının izlediği yolların değerlendirilemediği, yapılan rutin kontrol ve muayenelerin gözle yapıldığı, yağış istatistiklerinin tutulmadığı, menfez temizliği ve ıslah yapılmadığı gözlenmiştir.” Kim diyor, bilirkişi diyor.

Arkadaşlar, ben kimsenin üzerinden siyaset yapmıyorum ama siyaseti yapanlar sizlersiniz. 25 tane el üzerinizde sizlerin.

Bakınız, İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde açıklama yapan işçilere bir saldırı var mıydı? Ama dedesi, annesi, babası gelmiş o gün. Sizlere soruyorum: Sizin de evlatlarınız olabilirdi, sizin de anneniz, babanız olabilirdi. Suç mu o trene binmek? Az önceki İYİ PARTİ önergesinde AKP’li hatip dedi ki: “En güvenilir ulaşım aracı.” Evet, en güvenilir ulaşım aracıydı. O Arda Sel merakından o trene binmişti ama merakından bindiği o tren onun tabutu oldu.

Biz, acılar üzerinden siyaset yapmıyoruz ama gelin, hep beraber bu acıyı hafifletelim diyoruz. O ailelere sıkılan gaz bombalarına, atılan coblara hep beraber göğsümüzü siper edelim ve acılarını hafifletelim. Adalet istiyorlar, başka bir şey istemiyorlar arkadaşlar sizden, hukuk istiyorlar. Onun için, acıları üzerinden siyaset yapmıyoruz, o sözü, o hatibe iade ediyorum ve kabul etmiyorum. Ve yüce Meclise diyoruz ki: Gelin, bu araştırma önergesine destek olun, kimler hata yaptıysa çözüm bulalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun ve arkadaşları tarafından, Çorlu tren kazasındaki ihmallerin ve sorumluların tüm boyutlarıyla incelenmesi, Anayasa Mahkemesine başvuran acılı ailelerin basın açıklamasına biber gazıyla, plastik mermiyle müdahale eden emniyet güçlerinin ve onlara emir verenlerin araştırılması amacıyla 25/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Temmuz 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının sıralamasının yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun, 11 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşiminde gündemin “Seçim” kısmında 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 35’inci maddesine göre RTÜK’te boşalacak 3 üyenin seçiminin yapılmasına ve 94 sıra sayılı kanun tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

9/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 9/7/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük'ün 19’uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                                             Mehmet Muş

                                                                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                                                        AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

94, 93, 52 ve 36 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının sırasıyla 1'inci, 2'nci, 3'üncü ve 4'üncü sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun,

9 Temmuz 2019 Salı günkü (bugün) birleşiminde 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

10 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

11 Temmuz 2019 Perşembe günkü birleşiminde gündemin "Seçim” kısmında 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 35'inci maddesine göre RTÜK'te boşalacak 3 üyenin seçiminin yapılmasını müteakip, "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 36 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

12 Temmuz 2019 Cuma günkü birleşiminde 33 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük'ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

94 Sıra Sayılı Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

1.Bölüm

1 ila 6’ncı maddelerden

6

2. Bölüm

7 ila 11’inci maddeler (Geçici Madde 1 ve Geçici Madde 2 dâhil)

7

 

Toplam Madde Sayısı

13

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Dalkılıç.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; ben de yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, grup önerileri çok yoğun bir şekilde tartışıldı, vakit de hayli ilerledi, gündemimize geçmek istiyoruz, bir an önce turizmle ilgili kanun teklifine başlamak istiyoruz. Eğer muhalefetteki partiler de buna destek verirlerse gecikmeden bir an önce gündemimize başlayalım, inşallah turizmle ilgili kanun teklifimizi görüşelim ve daha sonra, perşembe günü de RTÜK seçimlerimiz var, gündemimize devam edelim. İnşallah, vaktinde Meclisimizi çalıştıralım ve milletimizin beklediği, turizm acentelerinin, turizm çevrelerinin beklediği kanunu bir an önce çıkaralım.

Ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Zaten gereken açıklamaları grup önerimizde kâtip üyemiz okudu.

Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Özel.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi, Meclisin buradan sonra nasıl çalışacağını ve nasıl tatile gireceğini planlamış. Türkiye'de belki bunu müjde olarak görenler vardır ama bundan büyük hüzün duyanlar da var.

Nereye gidiyorsunuz arkadaşlar? Nereye gidiyorsunuz? Geçen sene, 24 Haziran seçimlerinden önce affı ortaya atıp, cezaevlerinde yatan kişilerin, onların yakınlarının duygularını istismar edip, daha sonra bu konuda hiçbir şey yapmayanlar nereye gidiyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

“Yargı reformu” diye, İstanbul seçimlerinden önce şaşaalı salonlarda yargı mensuplarını da karşınıza alıp, Meclisin yapacağı bir işi yürütmenin işiymiş gibi ele alıp müjdeler verenler, avuçları patlarcasına yargı reformunu alkışlayanlar nereye gidiyorsunuz? Gazeteciler hapisteyken, milletvekilleri hapisteyken, partilerin başkanları, eş genel başkanları görevlerinden dolayı hapisteyken nereye gidiyorsunuz? 3600 ek göstergeyi polise, infaz koruma memuruna kaçıncı kere söz veriyorsunuz da yapmadan nereye gidiyorsunuz? Geçen sene ilk yüz günde yapacaktınız. “Unuttuk, ikinci yüz günde yapacağız.” “31 Marttan sonra yapacağız.” “23 Haziran…” Nereye gidiyorsunuz? O polisler sizin yüzünüzden İstanbul’da, sandık başında, milletvekillerimizle birlikte on yedi gün kaskın üzerinde uyudular. Onların ek göstergesini vermeden nereye gidiyorsunuz? Çiftçinin mazotu... “Yarısı sizden, yarısı bizden…” “Prompter”dan okuyordu beyefendi. Vermeden nereye gidiyorsunuz? Ne tatili?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Buradayız, nereye gidiyoruz ya?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Tatili hak edecek hangi kanunları yaptık da gidiyoruz? Nereye gidiyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler; CHP sıralarından “Dinle, dinle” sesleri)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Grup önerisinde tatil diye bir şey yok ki.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bakın, af diye beklentiye soktuklarınız, ceza indirimi diye umudu olanlar, bugün partilerin genel başkanlarının önüne kendilerini attılar ağlayarak “Kandırıldık, aldatıldık, istismar edildik, bize sahip çıkın.” diye. Bizim af taahhüdümüz yok ama macun çıktı tüpten, geri girmiyor. Toplumsal mutabakat olan bir ceza indirimi, mağdurun da rencide olmayacağı, rıza göstereceği toplumsal bir mutabakatın aranması, bulunması gerekiyor. Tutuklu gazeteci ayıbından, tutuklu siyasetçi ayıbından bu ülkenin kurtulması gerek. Bunları söz verip, söz verip, söz verip ondan sonra “Gelecek haftaya perşembeye kadar bunlar, ondan sonra bize müsaade…” Size müsaade yok. Millet sizi bunları yapmadan gidin diye görevlendirmedi.

Saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Evet, grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Sayın Başkanım…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Etmeyenler…

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Sayın Başkanım…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bakın, sürekli bu konuyu tartışmayalım. Biraz önce de söyledim, yoklama istedik biz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Daha yeni indi kürsüden Sayın Başkan, bir dakika oldu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, kürsüde konuşmacıyım…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İndi kürsüden, bir daha mı konuşacak?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …daha “Teşekkür ederim.” dediğimde oya sunmak demek, bu yoklama…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hayır, hayır, şuradaydın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E, git, ize bak.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Tam şuradaydın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tenis gibi şey yapalım. Geliyor ya, kartal gözü bakıyor, neredeydi diye.

BAŞKAN – Tamam, bundan sonra sizin gözünüzün içine bakacağım İç Tüzük 37’de.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bakın, İç Tüzük 37’de de isteriz, başka yerde de isteriz ama bir gerçek var, ben kürsüde “Teşekkür ederim.” derken siz oylamaya geçerseniz burada bir iyi niyet olmaz.

BAŞKAN – Sayın Özgür Özel, ben sizin deneyiminize ve tecrübenize güveniyorum. Yani siz son derece deneyimli, saygıdeğer ve her zaman zamanında hareket eden bir grup başkan vekilisiniz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Meclis çalışsın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, Sayın Başkan, siz benim deneyimime güveniyorsunuz ya, ben de sizin vicdanınıza güveniyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İkimizin de yanılmadığını ispat edebilmemiz için bu…

BAŞKAN – Edelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok rica ediyorum, yoklama taleplerinde bunu yaptırmamak üzere bir tutum içinde olmayın lütfen.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Size dönüp bakacağım bundan sonra. Tamam, size dönüp bakacağım.

MURAT EMİR (Ankara) – Özgür Özel’e bakmanız gerekmiyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz arkadaşlar.

Grup önerisi kabul edilmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oylamayı yapmadınız ama değil mi? Yaptı mı şimdi?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yaptı, yaptı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, tamamlandı mı oylama işlemi?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yaptı Özgür Bey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamamlandıysa tamam.

BAŞKAN - Sayın Bülbül, söz talebiniz var galiba.

Sayın Bülbül, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, sayın grup başkan vekili kürsüden “Af veya şartlı ceza indirimi meselesini çıkarttınız, mahkûm yakınlarının, mahkûmların duygularını istismar ettiniz.” gibi bir açıklamada bulundu. Şartlı ceza indirimi noktasında kanun teklifi vermiş olan Milliyetçi Hareket Partisinin, mahkûmların veya mahkûm yakınlarının duygularıyla oynamak veya onların duygularını istismar etmek gibi bir gayesi asla olmamıştır. Bu zamana kadar şartlı ceza indirimiyle alakalı olarak bunun neden gündeme geldiğini, nasıl bir ihtiyaç olduğunu defaatle dile getirmiş olmamıza rağmen bu konuda hâlâ bu şekilde ifadeler kullanılmasını açıkçası yadırgıyoruz ve kabul etmiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi son derece gerçekçi nedenlerle böyle bir talepte bulunmuştur ve imkânları ölçüsünde şartlı ceza indiriminin yasalaşması için, kanun olarak Meclisimizden geçmesi için çok samimi çalışmalar yapmaktadır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - …ve şu anda bu noktada beklenti içerisinde olan bütün mahkûm yakınlarıyla bire bir ilgilenmektedir, onların dertlerini, sıkıntılarını dinlemekte ve bu konuda bir uzlaşma temin etmek için çalışmaktadır. Bir yıldan beri bu mücadeleyi biz verirken kalkıp da şimdi bir konuşmayla, bir kürsü konuşmasıyla bu işlerde kahraman olmaya çalışmayı da asla ve asla kabul etmiyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu konuyla alakalı olarak Milliyetçi Hareket Partisi sonuna kadar mücadelesini verecek ve inşallah, bu Meclisten bir uzlaşma temin edilerek...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Meclise getirin, Meclise.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Meclise getirmek çözüm olsa 37’ye göre getirdiklerinizin akıbetinden bir netice alırsınız. Yaptığınız iş reddettirmekten ibaret.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Komisyona getiremediniz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Burada gerçeklik ortadayken Adalet ve Kalkınma Partisinin de içerisinde yer alacağı bir uzlaşma temin edilmeden bunun uygulanma imkânının olmayacağını biliyor olmanıza rağmen...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Komisyona getirsinler, uzlaşalım.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – ...sadece millete poz vermek için buralardan bu şekilde konuşmayı kınıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bırakın milletin duygularıyla oynamayı, bir senedir bizim omzumuzda bu iş. Milleti dinliyoruz biz, bırakın bu işleri.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Özel, gözünüzün içine bakıyorum ama bir dakika.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Dalkılıç, neyle ilgili söz talebiniz?

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Sayın Başkanım, grup önerimizle ilgili. Biz grup önerimizin içeriğini anlattık ancak çarpıtarak, grup önerimizde hiç geçmeyen şeyleri anlatarak bizim grubumuza sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Yok, yok, bir sataşma yok Sayın Dalkılıç.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – O zaman yerimden açıklama yapayım.

BAŞKAN – Bir sataşma söz konusu değil Sayın Dalkılıç.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Açıklama yapayım. Yani bizim tatile gitmek gibi bir arzumuz var gibi, sürekli bunlardan bahsetti Başkanım, yerimden söz verin, açıklama yapayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onu grup yöneticiniz cevaplar ağabeyciğim, siz değil.

BAŞKAN – Efendim, sizin arzunuz olmayabilir Sayın Dalkılıç.

Bir iki dakika müsaade edin de önce ben sayın grup başkan vekiline söz vereyim, sonra size söz vereceğim.

Buyurun Sayın Özel.

56.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir grup başkan vekili mikrofonu önüne aldığında aklında Anayasa, elinde İç Tüzük, sözün terazisinde de vicdan olacak.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bana mı söylüyorsun bunu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hepimiz biliyoruz, af önerisi verdiğinizde, kanun teklifini getirdiğinizde komisyonunun olağanüstü toplantıya çağrılması ya da olağan toplantı gündemine alınması için bir başvurunuz yok.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şimdi açıkladığım şeyin tersine cevap veriyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İkincisi, bütün Türkiye şunu biliyor: Ben ittifak ortağı olacağım, büyük ortağın başı sayemde Türkiye’yi yönetecek, bir tane bakanlık almadan görülmedik desteği vereceğim, her şeyi yapacağım ama seçmene af sözü vereceğim, sözümü tutmak için ittifak ortağımı komisyon toplantısına kadar getirtemeyeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Senin başka bir işin yok mu ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Böyle bir iş varsa ya milleti kandırıyorsunuz ya size gönül vermiş partililerinizi, size oy vermiş insanları kandırıyorsunuz… (MHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM VARLI (Adana) – Sana ne! Sana ne!

RAFET ZEYBEK (Antalya) – Dinle! Dinle!

MUHARREM VARLI (Adana) – Dinlemezsem ne olacak?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …ya hepimizi birden kolayca yani iktidar ortağınız gibi, ittifak ortağınız gibi, iktidarına kayıtsız şartsız destek verdiğiniz ittifak ortağınız gibi kolayca kandırılabilecek kişiler sanıyorsunuz.

Çok net söylüyoruz: 24 Haziranda size oy veren mahkûm yakınları kendilerini açıkça aldatılmış, kandırılmış ve istismar edilmiş hissediyorlar. Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim, kürsüden cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun lütfen.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Özgür Özel’e şunu hatırlatmak isterim: Milliyetçi Hareket Partisini tanımakta çok güçlük çektiğinin farkındayız ama inşallah, bir gün olur tanırsınız, bir gün olur anlarsınız. Bu sizin için çok büyük bir kazanç olur.

Milliyetçi Hareket Partisi bu manada tekliflerin hiçbirini memleketimizden, milletimizden oy devşirmek, bu konuda mağduriyet yaşayan insanların oyunu almak maksadıyla yapmaz. Eğer Milliyetçi Hareket Partisinin siyaset anlayışına bakarsanız, sizin o çıldırdığınız zamanlar var ya “Patron çıldırdı, dükkân kapanıyor. Bunlar nasıl olur? Şöyle olur, böyle olur…” İşte bunlara rağmen oluyor. Allah’a hamdolsun ki Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya koymuş olduğu siyaset anlayışı, sizlerin bu şekilde karalamasına rağmen, milletimizden bir karşılık buluyor.

Burada, mahkûm yakınlarının hepsini toplasanız bunun oy olarak karşılığı ne olabilir? Milliyetçi Hareket Partisini bu konuda oy avcılığı noktasında değerlendirmek büyük bir hezeyandır, bühtandır. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye'nin şartları içerisinde bunun gerekli olduğunu ifade etmiş ve kapsamını da çizmiştir. Fakat her meselede olduğumuz gibi, Türkiye’de 15 Temmuz sonrası yaşanan bütün hadiselerde dile getirdiğimiz gibi -bu tür yasal düzenlemelerin Milliyetçi Hareket Partisinin çoğunluğu olması hâlinde- Milliyetçi Hareket Partisinin taahhüdünün arkasında olduğunu… Ancak buna rağmen, mevcut 49 milletvekilimizle de bu meselenin halli için samimi çabalar içerisinde olacağımızı fakat Mecliste birinci parti durumunda olan ve 290 milletvekiline sahip olan, yürütmeyi de şu an temsil eden Adalet ve Kalkınma Partisinin içerisine dâhil olmadığı, olmayacağı bir düzenlemenin ve o anlamda, aramızda görüş ayrılığı olan meselelerin halli noktasında bu uzlaşmayı bekliyor olmak o insanlara, o işlerden medet uman insanların yakınlarına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Mikrofonu açar mısınız efendim.

BAŞKAN – Siz devam edin ama süreniz doldu. Bu 69’dan…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Bağlıyorum efendim.

BAŞKAN – Evet, son cümlenizi alayım.

Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Bu insanlara, 3600’den bekleyenlere, EYT’den bekleyenlere hepsi için samimi çaba sarf etmek demektir. Asıl sizin çabalarınız sahtedir. Siz Mecliste gündeme gelsin diye yapıyorsunuz bunları, gelsin de reddedilsin diye yapıyorsunuz bunları. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MURAT EMİR (Ankara) – Reddetmeyin o zaman!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Sayın Kılıçdaroğlu’na saldırı için burada araştırma önergesi verdiniz. O araştırma önergesinde kaç kişi olduğunuzun cevabını verin önce. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Araştırma açacak yüreğiniz var mı? Altından siz çıkarsınız.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – “Sayın Genel Başkanımıza saldırı var.” dediniz, 46 kişiydiniz. Bir partinin namusudur bu. 46 kişiyle…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Altından siz çıkarsınız.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – 140 kişilik grup kendi genel başkanına sahip çıkmadığı o ahvalde kalkıp da burada, Mecliste sahte birtakım şeyleri gündeme getirip de bize sahte kahramanlık yapmayın.

Saygılar sunarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Verin yanıtı, 46 kişiydiniz. 100 kişi neredeydiniz? Kendi genel başkanınıza sahip çıkmadınız, bizden sahip çıkmamızı bekliyorsunuz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Biz çıkarız, siz merak etmeyin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, sırayla, sırayla…

Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, CHP Grup Başkan Vekili Sayın Özel konuşmasında grubumuzu kastederek, hatibimizin konuşmalarından yola çıkarak itham etti. Cevap vereyim, izin verirseniz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

8.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce AK PARTİ grup önerisi hakkında grubumuz adına sayın vekilimiz, beş dakika hakkı olmasına rağmen sadece bir dakika konuştu; İYİ PARTİ konuşmadı, MHP konuşmadı, HDP konuşmadı çünkü bir derdimiz var, kanun var, gündem var, 37 var, bunlar için adım atmak istiyoruz. Ama polemikten başka bir şey yapmayan, ama laftan başka hiçbir icraatı olmayan bir partinin sayın grup başkan vekili çıktı kürsüye, herkese yağdı gürledi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, okumamış olabilirsiniz, biz Halis Bey’in anlattığı grup önerimizde bugün gündeme geçelim diyoruz, gündeme.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Adalet stratejisini ne yapacağız?

BÜLENT TURAN (Devamla) – Saat sekiz, hâlâ polemik yapıyorsunuz; saat sekiz, hiçbir derde derman olacak bir sözünüz olmadı, polemikten, kavgadan, gerginlikten başka hiçbir öneriniz olmadı.

Bakınız, siyaset samimiyettir, samimiyet gözle görünür. Bu kürsüden az önce yok “Tatile gidiyorsunuz.” yok “İş yapmıyorsunuz.” diyen insanların nasıl samimiyetsiz olduğunu tüm kamuoyu, tüm Meclis biliyor. Değerli arkadaşlar, tatile falan gitmiyoruz, 1 Temmuz resmî olarak Meclisin tatilidir ama buradayız. Halkımızın beklediği ne kadar kanun varsa çalışacağız, bunlarla ilgili adımlar atacağız.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – EYT bekliyor.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Bilmiyor olabilirsiniz değerli arkadaşlar, turizm kanunu bugün, perşembe günü RTÜK, haftaya vergi kanunu, daha sonra kalkınma planı; daha çok işimiz var, 15 Temmuz özel gündemimiz var. Kaldı ki Meclis kapanınca biz tatile değil milletimizin bağrına gideriz, böğrüne gideriz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakınız, af meselesi kürsüde ezbere konuşulacak, polemik yapılacak, birçok kesimin beklentisini yanlış yere sevk edecek kadar ucuz bir politika değildir. Ağzımızdan çıkan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Turan, süreniz doldu ama cümlenizi tamamlayın lütfen.

Buyurun.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, “af” bizim Yargı Strateji Belgemizde “erişilebilir yargı” “güvenilir yargı” “gecikmesiz adalet” gibi ana başlıklar içerisinde bir alt başlıktır. Bu konuda da MHP başta olmak üzere birçok partiyle görüşüyoruz, kanunları inceliyoruz ama her kanunun artısı, eksisi var. Siz “af” derken kimin çıkmasını ümit ediyorsunuz, biz biliyoruz ama biz “af” derken ne olduğunu beraber değerlendiriyoruz. Soruyorum: Madem bu kadar mağdur aile olduğu iddiasındasınız, CHP’nin afla ilgili önerisi ne? Verin metni, tatil olmadan beraber değerlendirelim. Var mı öneriniz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Var, var.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Var mı arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Varsa yoksa “Ona karşıyım, buna karşıyım.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, laf sokarak, fitne çıkararak MHP’yle aramıza nifak sokamazsınız.

Sayın Başkan, son bir dakika istirham edebilir miyim?

BAŞKAN – Sayın Başkan, bu, İç Tüzük 69, sataşmadan… Söyleyin, kayıtlara geçsin.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Özgür izin verir mi? Son bir dakika…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne haddime, başımızla beraber!

BÜLENT TURAN (Devamla) – Özgür Bey izin verdi Sayın Başkan, izin verirseniz bir dakika…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, ne haddime! Başkan takdir eder yoksa seve seve…

BAŞKAN – Yok, efendim. Estağfurullah Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Devamla) – Peki…

Değerli arkadaşlar, zapta geçsin diye söylüyorum: MHP’yle ittifakımızın ufak, ucuz polemiklerle zedeleneceğini düşünmek bir ham hayal. Bu ittifakı biz gururla söyledik, sizin gibi gizli kapaklı yapmadık. Biz, MHP’yle ittifakımızı Yenikapı Meydanı’nda bu milletin birliği için, beraberliği için hep beraber onurla yaptık. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Gizlice, “İttifakınız kiminle?” deyince başınızı yere eğdiniz. Biz söylüyoruz, Cumhur İttifakı AK PARTİ ile MHP’nin Türkiye'nin kaderi için kurduğu ittifak bu. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Arkadaşlar, mikrofonu açalım bari. Sayın Turan’ı yormak istemiyorum.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Af meselesi başta olmak üzere daha birçok konuyu beraber değerlendireceğiz, halkımızın beklentisi doğrultusunda hayata geçireceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Her iki hatibin…

BAŞKAN – Buyurun.

9.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP Grubuna ve şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

“Grup önerimiz üzerinde konuşmasak.” diyordunuz, bir ihtiyaç varmış demek ki değil mi? Toplumda bir beklenti varken bu Meclisi kendi kafanıza göre, işte, turizmle ilgili yandaşları kayıracak, Plan Bütçede yandaşlara birtakım katkılar sağlayacak maddeleri çıkarıp toplumun gerçek meselelerini konuşmadan kaçıp gitmeye kalkarsanız böyle yakalanır, böyle sobelenir, konuşmadığınız önergede çıkıp böyle söz almak zorunda kalırsınız, bir.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Siz mi yakaladınız bizi?

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Parmak sallama, parmak sallama!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – İkincisi: Siz EYT’lilere söz verip, kanun teklifi verip burada EYT’lilere sözünü tutan grup başkan vekilini görevden alan partisiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Biz Milliyetçi Hareket Partisini çok iyi tanırız da siz MHP’yi tanınmaz hâle getirenlersiniz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Tabii, tabii!

HASAN KALYONCU (İzmir) – Sizi iyi tanıyoruz biz, sizi!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Biz İstanbul seçimlerinde onurla, gururla, kararlılıkla mücadele ederken “Seçim tekrar edilirse mitili İstanbul’a atıp oradan ayrılmayacağım.” diyenlerden değil…

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Biz mitili Kandil’e atmadık, Kandil’e!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …mitili oraya atacağım diye devletin arabasıyla cafcaflı gidip daha sonra, iki gün içinde havluyu atansınız.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Sen kaç kilometre kullandın? 300 bin kilometre kullandın aracı.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Devletin arabasını kullanan sensin, benzin paraların ortada.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Mitil atmaya gelip havlu atan Milliyetçi Hareket Partisi, sana söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN KALYONCU (İzmir) – 31 Martta havluyu attınız, 31 Martta, konuşma!

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – PKK’yla yaptığınız ittifakı söyle.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Mitil atmaya gelip de iki günde havlu atanlar -bütün, içinizden yepyeni bir parti çıktı- hâlâ daha üyeleriniz kahvelerde…

HASAN KALYONCU (İzmir) – Havlu ata ata bir hâl oldun, hâlâ konuşuyorsun!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …”MHP’liyim.” demeye utanır hâle geldiler, bir de onu düşünün.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar; MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir müsaade edin.

(MHP ve CHP milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri, gürültüler)

BAŞKAN – Evet, arkadaşlar, herkes yerine lütfen. Bütün milletvekillerimiz yerlerine.

HASAN KALYONCU (İzmir) – Sırf provokatörsünüz!

BAŞKAN – Arkadaşlar, bütün milletvekillerimiz, yerlerine.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.50

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere devam ediyoruz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, ben kürsüden söz istiyorum, partimize karşı çok ağır hakaretler olmuştur.

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun kürsüye.

10.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilinin son derece tahrikkâr ve haksız, ağır ithamlarıyla karşılaşmış olmaktan dolayı söz almış bulunuyorum.

Milliyetçi Hareket Partisine “Utanın.” deme hakkına, haddine hiçbir zaman, hayatınız boyunca sahip olamayacaksınız; buna asla müsaade etmeyiz, bunu bilin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Parmak sallama.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Parmağı salladığınız için sallıyorum.

Bunu bilin, bir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Parmak sallayan yok ya.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Dinle!

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Yahu sana ne oluyor?

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Dinle, dinle!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Ülkü Ocaklarından mı yetiştiniz; Milliyetçi Hareket Partisinin içinde bulunduğu durum, partimizin politikalarındaki tercihleri sizi parti içi değerlendirme yapacak kadar, bu partiye dâhil hissettirecek kadar nasıl bir maceranız oldu geçmişte veya kötü bir şey mi yaşadınız bu partiden dolayı? Yani bunlar psikolojik altyapılardır, bunların derinine inilmesi gerekir. Ancak şuna kesinlikle kanaat etmek lazım, bunun tersinden baktığımızda şöyle bir şey olabilir mi acaba: Yani “Ha bitti.” diyorsunuz, bitmiyor; “Ha şimdi gömülür.” diyorsunuz, gömülmüyor; “Ha şimdi başarısız olur.” diyorsunuz, başarısız olmuyor. 24 Haziran seçimlerinde “Yüzde 2-3 oy alacak.” dediğiniz parti bugün 50 milletvekiliyle Mecliste şahsiyetli bir şekilde, grubunu kurmuş bir şekilde şu an karşınızda, milletin karşısında. Aynı Milliyetçi Hareket Partisi, bu seçimlerde, 130 olan belediye sayısını 240’lara, 250’lere çıkarmış bir siyasi parti. Acaba rahatsızlık bunlardan mı kaynaklanıyor? Milliyetçi Hareket Partisi ne yaptığını çok iyi bilir, siyasetini size ispat etmek gibi bir mecburiyet içerisinde değildir. Biz siyasetimizi de, düşüncelerimizi de, inandıklarımızı da yüce Türk milleti için yaparız. Bunun dışında herhangi bir endişemiz yok. Özgür Özel’in bizi beğenmemesi lazım zaten.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Özgür Özel bizi beğendiği zaman kendimizde bir problem aramamız lazım çünkü bu noktalardaki bakış açılarımızın bir araya gelebilmesi çok zordur.

Ancak şunu da bilmenizi isterim, Cumhuriyet Halk Partisinin sayın üyelerine sesleniyorum bu noktada: Sayın Özgür Özel’in ifade tarzı ve yaklaşımlarının grubunuzu temsil eder nitelikte olmadığı inancında olmak istiyorum, şundan dolayı… (CHP sıralarından gürültüler)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Arkasındayız.

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Sakın bunu yanlış anlamayın. Diğer grup başkan vekillerinizle, Milliyetçi Hareket Partisi adına şu ana kadar yaşanmış böyle bir vaka, böyle bir üslup söz konusu olmamıştır. Milliyetçi Hareket Partisinin tarzı bellidir, her zaman Cumhuriyet Halk Partisine de diğer siyasi partilere de belli bir saygı ve Meclisin gerektirdiği ölçüler içerisinde hareket etmeye ve düşüncelerini, eleştirilerini dile getirmeye çalışmaktadır. Bu noktada bunu aşar nitelikte ve bu Meclisin çatısına hiç yakışmayacak tarzda bu tarz yaklaşımlar, sonu itibarıyla ne siyasete ne Meclise ne de inanın Cumhuriyet Halk Partisine bir fayda getirmeyecektir diyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, doğrudan ismimi birkaç kez de zikrederek kürsüden hem şahsımı hem partimizi hem de partimizi…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bir şey demedi ya.

BAŞKAN – Partiye bir şey söylemedi de…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Söyledi. Grubumuza sanki “Özgür Özel gibi düşünmüyorsunuz.” diyerek de aslında tüm grup hakkında da İç Tüzük 69’a göre hak tanıyacak bir konuşma yaptı. Grubumuz adına ve şahsım adıma olan konuşmaları birleştirerek kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika… (CHP sıralarından alkışlar)

11.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP Grubuna ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Arkadaşlar, hayatımızda hiç böyle şeyler yapmayız ama duymak istiyor diye soruyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Grup Başkan Vekilinin arkasında mı arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Maşallah, maşallah!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Şimdi, içinde bulunduğumuz kıvanç şahsımızdan değil, dünyanın en eski 3’üncü, Avrupa’nın en köklü siyasi geleneğinin verdiği gururdur, kıvançtır. Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Şunu söyleyeyim: Ben liderinizin size “Özgür Özel’i fikirle bastıramazsanız kaba kuvvetle bastırın.” diye bir telkin yaptığını hiç sanmıyorum. Eğer böyleyse bu bir tükenmişliktir ama içinde bulunduğunuz köklü siyasi geleneğe yakışmaz. Ama şöyle bir şey var: “Daha önce yapmadık.” diyorsunuz; ilk günlerdeydi, Engin Altay Vekilimiz gecenin üçünde… (MHP sıralarından gürültüler)

MEMET BÜLENT KARATAŞ (İstanbul) – İftira…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bakın, hâlâ aynı şey yapılıyor.

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu, şu demek…

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Ne diyorsun be?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu, şu demek, bu yaptığınız şu demek: Grup başkan vekilim partiyi savunamıyor, biz sizi fikren yenemiyoruz…

HASAN KALYONCU (İzmir) – Tahrik ediyorsun!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …biz sizin karşınızda konuşulacak bu çatıda konuşmayı tükettik. Yumruklaşmak istiyorsunuz. (MHP sıralarından gürültüler)

HASAN KALYONCU (İzmir) – Tahrik ediyorsun!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her türlü kaba kuvvetin karşısında olduk.

HASAN KALYONCU (İzmir) – Arkasına saklanıp kaş göz yapma!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Buradan Sayın Devlet Bahçeli, eğer bu tehdit eden, şantaj yapan…

HASAN KALYONCU (İzmir) – Provokatörsün, şovmensin!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …yok dövüşle, saldırıyla tehdit edenlerin siyasetini partisinin siyaseti görüyor mu bilmem ama tehditleriniz vız gelip tırıs gider. Buradayız, konuşacağız. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN KALYONCU (İzmir) – Provokatörsün!

BAŞKAN – Evet, değerli arkadaşlar…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Tutanaklara geçsin. Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisine fikir üstünlüğü…

BAŞKAN – Sayın Bülbül’ün mikrofonunu açalım.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Milliyetçi Hareket Partisine… “Fikir yönünden üstün gelemiyoruz.” O mu çıkıyor şu an, gördüğümüz o mu, manzara o mu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, saldırıyorlar.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yani siz “Utanın sizin siyasetinizden.” deyip de hakaret edip de arkasından buna dair bir tepki yükseldiğinde bunu fikir tartışması olarak mı görüyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Nerede hakaret? Hangi söz hakaret? Bir hakaret varsa aç dava, al parasını. Var mı öyle bir hakaret?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Lütfen, rica ederim. Milliyetçi Hareket Partisi Grubunu tahrik edip arkasından herkes ayağa kalktığı zaman orada kenarda oturup tebessümle bunları takip etmek hoş bir tavır değildir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özel, yani “Parasını vereyim, hakaret edeyim.” gibi bir anlayış bu Genel Kurula yakışmaz, hani öyle bir ifade kullandınız ama bu olmaz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, bakın…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

57.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İç Tüzük’ün 64’üncü maddesine göre Genel Kurulda oturumu yöneten Başkanın asıl konu görüşülürken tartışmalara katılamayacağına, sözlerinin hakaret içermediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Başkan İç Tüzük 64’e göre tartışmanın özüne yönelik bir şey söylemez.

BAŞKAN – Bu tartışmanın özü bu değil zaten canım, ben üsluba ilişkin söyledim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben bu tip hatırlatmaları Meclis başkan vekillerine karşı da çok sık yapmayı şık bulmuyorum. Ama çok rica ediyorum -bugün üç, dört tane oldu- tartışmada siz bir başka yerde durun. Emin olun…

BAŞKAN – Sayın Özel, ben de utanıyorum sizi uyarmaktan dolayı. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sizin bu söylediğiniz söz gerçekten utanmanız gereken bir sözdür, önce onu söyleyeyim. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Siz onu öyle algılayabilirsiniz, takdir milletin.

Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sözüm bitmedi.

BAŞKAN – Sayın Özel’in sözü devam ediyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir diyaloğa da girmek istemezdim ama tutanağı takip edin, işi bu seyre kim getirdi bakın.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Sen getirdin, sen!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Benim söyleyeceğim şu: Konuşulan yerdeyiz, kimseye hakaret etmiyoruz. Bir hakaret varsa o hakarete ilişkin Ceza Kanunu açısından da mahkeme yolları açıktır, İç Tüzük’te hükümler vardır. Cümleyi çıkarırsın “Bu bana hakaret.” dersin.

MUHARREM VARLI (Adana) - Sen hastasın!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ama cevaplayamadığın bir sözü kaba kuvvetle bastırıp “Bana hakaret ettiler.” diyemezsin, bu bühtandır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Utanın” diyorsun, “Utanın” diyorsun.

BAŞKAN – Evet arkadaşlar, lütfen müsaade edin.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sen bizi utanmazlıkla suçlayacak nasıl bir hadde sahip oldun! Sen nasıl bizi utanmazlıkla suçlayabiliyorsun!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şu kadarını söyleyeyim: İstediğiniz kadar tehdit edin, istediğiniz kadar saldırın, istediğiniz kadar bağırın, konuşmaya, eleştirmeye, kaba kuvvete karşı da cesaretle direnmeye devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Al zabıtları, kendin bak! Zabıtlara kendin bak!

BAŞKAN – Evet, arkadaşlar…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Milliyetçi Hareket Partisini utanmazlıkla suçlayamazsın sen!

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- İzmir Milletvekili Mahir Polat’ın (2/923) esas numaralı Çam Fıstığı Araştırma ve Koruma Enstitüsü Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/38)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM Başkanlığına vermiş olduğum ancak kırk beş gün içerisinde komisyonlarda görüşülmeyen (2/923) esas numaralı Çam Fıstığı Araştırma ve Koruma Enstitüsü Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifi’min TBMM İçtüzüğü’nün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                               Mahir Polat

                                                                                                                                                                    İzmir

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Teklif sahibi Sayın Polat, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHİR POLAT (İzmir) – Sayın Başkanımı, değerli milletvekili arkadaşlarımı ve bizleri televizyonları karşısında izleyen, başta Kozak Yaylası köylüleri olmak üzere tüm yurttaşlarımı sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Gergin bir Meclisten sonra, biraz daha naif bir konuda, umarım hep beraber destek vererek yasalaştıracağımız bir konu üzerinde konuşacağım.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – “Gergin” derken Özgür Bey’e bakıyorsunuz.

MAHİR POLAT (Devamla) – Hayır, ben size baktım.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Özgür Bey’e bakıyorsunuz.

MAHİR POLAT (Devamla) – Size de bakıyorum.

Çam fıstığı araştırma enstitüsü kurulmasıyla ilgili bir kanun teklifi vermiştim. Bugün bu kanun teklifi Genel Kurulumuza geldi. Bugüne kadar çam fıstığı araştırma enstitüsünün kurulmamasını bir eksiklik olarak sayıyoruz. Ülkemizde çokça tarımsal araştırma enstitüsü vardır. Bunlar, bölgesine göre, merkezine ve konusuna göre ayrılmıştır fakat çam fıstığıyla ilgili böyle bir kurumun olmaması bir eksikliktir sevgili arkadaşlar.

Ülkemiz açısından çok değerli bir üründür çam fıstığı. Önemli bir ihraç ürünüdür ve İspanya’dan sonra, bizim coğrafyamızda 195 bin hektar üretimle dünyada 2’nci olduğumuz bir üründür. Ülkemizin ürettiği bu ürünün yüzde 80’i Kozak Yaylası’nda, dünya üretiminin de yüzde 10’u yine Kozak Yaylası’nda üretilmektedir.

(Uğultular)

Sevgili Başkanım…

BAŞKAN – Arkadaşlar, biraz sessiz.

Buyurun Sayın Polat.

MAHİR POLAT (Devamla) – Kozak Yaylası’nda 11-12 bin civarı çiftçi geçimini bu ürünle sağlamaktadır. 17 tane köy var; bunlardan 16 tanesi Bergama’ya, 1 tanesi de Ayvalık’a bağlıdır. Yine bu ürün Aydın Koçarlı’da, Muğla’da ve Balıkesir’de üretilmektedir.

Çam fıstığı özel bir üründür. Bunların, Kozak Yaylası’nda üretilen ürünlerin arazi sahipleri genelde… Özel arazilerdir, kendilerine ait bir ormanlıktır ya da Orman Bakanlığı tarafından köy tüzel kişiliğine ağaçlandırmayla ilgili olarak tahsis edilmiş bölgelerdir. Yani buradaki arazilerin sahipleri bellidir, tapuları bellidir. Bütünşehir Yasası’yla birlikte köy tüzel kişilikleri ortadan kaldırıldıktan sonra bunlar belediyeye devrolmuş olsa da Kozak Yaylası’nda belediyeler, köylülerin kurmuş oldukları kooperatiflere tahsis ederek bir mağduriyeti gidermişlerdir; bu anlamda, Kozak Yaylası örneği Türkiye’de dağ köylerinin kırsal kalkınması adına önemli bir modeldir sevgili arkadaşlar. Çünkü sahibi belli, tapusu belli olan bölgelerde hemen hemen hiç yangın çıkmaz, bölgeler bakımlıdır, buralar zengindir ve köylerinden kente doğru hiçbir şekilde göç vermezler. Çam fıstığı değerli bir üründür; köylüler bunu gerçek altın olarak algılarlar, kendi altınları olarak algılarlar. Buralardan hiç göç verilmediği gibi geleneksel yapısı, etnografyası ve kültürü bozulmamıştır. Kozak Yaylası’nın çocukları Soma’ya işçi olarak gitmezler sevgili arkadaşlar. Yine, Bergama’ya indiklerinde Bergama esnafının göz bebeğidir bu çiftçiler.

Sevgili arkadaşlar, son yıllarda çam fıstığı rekoltesinde ciddi bir düşüş yaşanmıştır. Bununla ilgili, Bergama Ticaret Odamızın yapmış olduğu çalışmada, yaklaşık on yıl önce 1.000-1.200 ton civarında bir rekolte varken bugün 150-200 ton civarında bir rekolte olduğu görülmektedir. Yaşanan bu düşüşün sebebi ise çam fıstığı ağaçlarındaki hastalıklardır. Kozak Yaylası’nda çam fıstğı ağaçlarında yaşanan hastalığa bir çözüm bulunmazsa diğer bölgelere de sirayet edeceği açıktır. Ülkemiz iyi bir ihraç gelirinden yoksun kalacağı gibi yine maalesef, bunları ikame etmek için Pakistan gibi ülkelerden ithal etmek zorunda kalacağız.

Bölgede on yılı aşkın zamandır süren verim kaybının, derin yoksulluğun yanında getirdiği şeyler şunlar: Özellikle gençlerin köylerden göç etmesiyle köylerde nüfusun düşmesi sağlık ocaklarının ve okulların kapanmasına yol açmış. Yine, alanın madencilik faaliyetlerine açılmasında çiftçilerin yeterince direnç göstermediği görülmüş. Kültür ve geleneksel yaşam tarzının bozulduğuna rastlanıyor. Borç ödemek için ağaçlar kerestelik olarak kesilip satılmaya başlanıyor. Yine, araziler şehirlere ucuz fiyatlarda satılarak buralarda kaçak yapılaşmanın önü açılıyor.

Sevgili arkadaşlar, daha önceki yıllarda Süleyman Demirel Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi gibi yerler bunlarla ilgili araştırmalar yaptılar fakat bir çözüme ulaşamadılar yani bu hastalığın kaynaklarıyla ilgili çözüme ulaştılar, hastalıkla ilgili bir çözüm bulunamadı.

Sevgili arkadaşlar, burada bu teklif, sadece benim verdiğim bir teklif olarak değil, bütün Genel Kurulun sahiplenmesi gereken bir teklif çünkü Türkiye'nin önemli bir değeri yok olmak üzere. Hep beraber bütüncül bir çözüm için araştırma enstitüsünün kurulması şarttır.

Hepinize, Kozak Yaylası çiftçileri adına, şimdiden verdiğiniz oylar için teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Bu kısmın 1’inci sırasına alınan, Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 94 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Nuhoğlu, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken selamlarımı sunuyorum.

Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’ni görüşüyoruz. Geçtiğimiz aylarda yasalaşan Turizmi Teşvik Kanunu’nda olduğu gibi bu kanunda da Komisyon görüşmeleri sırasında değişiklik önergelerimiz kabul edilmedi.

Turizmin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliriz. Arkeolojik varlıklarımız, tarihî eserlerimiz, doğal güzelliklerimiz, iklim şartlarımız, yaşayan kültürel değerlerimiz ve mutfağımız ile Türk konukseverliği sayesinde bir turizm cenneti olduğumuzla övünürüz ama turizm geliri olarak hak ettiğimiz payı almayı bir türlü başaramayız. O bakımdan, turizm adına atılacak her olumlu adımı desteklemek, katkı vermek istiyoruz fakat bu iyi niyetli yaklaşımlarımıza olumlu bir karşılık göremiyoruz. Komisyona getirilerek iktidar partilerince onaylanan, Genel Kuruldan da geldiği gibi aynen geçmesi istenilen bu teklifin bizce eksik ve sakıncalı yönleri yakın gelecekte sıkıntı yaratacaktır. Bu tavır bizlere haklı olarak “Acaba başka niyetleri mi var?” sorusunu sordurmaktadır.

(Uğultular)

BAŞKAN – Arkadaşlar, biraz sessizlik; çok uğultu var. Lütfen…

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Getirilen her teklifte şaibeli ne var diye bakmak durumunda kalıyoruz. Geçmişte yağma ve soygun anlayışına dayalı uygulamalar ve bugünkü uzlaşmaz tavır bizi haklı çıkarmaktadır.

Turizmi Türkiye’nin tamamına ve on iki aya yaymanın gerekli olduğunu turizmle ilgili herkes kabul etmektedir. O hâlde bu konuda uzman kişiler, üniversitelerimiz, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, sektör temsilcileri ve siyasi partiler ortak akıl geliştirebilmek için bir araya gelmelidir. Oluşacak ortak akılla turizm gelirimizi çok artıracak başarılı işler yapılabilir. Bu sayede son yılların en başarılı işi olarak gördüğüm Göbeklitepe gibi daha yüzlerce kültür varlığımızı da ortaya çıkartabiliriz.

Bu ajansın kurulmasına niçin karşı olduğumuzu Komisyonda açıkladık, geri çekilmesini istedik, kabul görmedi. Şimdi, burada, Genel Kurulda eksiklerin giderilmesi için bir gayret gösterelim istiyoruz. Onun için maddelerle ilgili düşüncelerimizden bazılarını tekrar dile getirmek istiyorum.

Ajansın organlarını düzenleyen 3’üncü maddede sektör temsilcilerinin yönetimde adil ve yeterli olacak şekilde yer almasını, yönetimde temsil edilmedikleri hâlde katkı payı istenen turizm belgesi olmayan işletmelerin haksızlığa uğratılmamasını, kaybedilen belediyelerden intikam alma duygusundan vazgeçerek yerel yönetimlerin de ajansın yönetiminde temsil edilmesini öneriyoruz.

4’üncü maddedeki ajans gelirlerini turizm yatırımı yapmak amacıyla kurulan şirketlere iştirak etmek, destek olmak ve kaynak aktarmanın şaibelere kesinlikle yol açmayacak açıklıkta olmasını istiyoruz.

5’inci maddedeki ajansın gelirleri arasında “her türlü bağış ve yardımlardan” ifadelerinin yer alması bu hâliyle “Sektörden haraç mı alınacak?” sorusunu akla getireceği için bunların çıkartılması gerektiğini, ajans kaynaklarının yüzde 30’unun yatırım yapacak yerli ve yabancı yatırımcılara iştirak edilmesinin kurallara bağlanması gerektiğini ifade ediyoruz.

6’ncı maddedeki turizm payları adaletsiz ve yüksek belirlendiği için düzeltilmesinin mutlaka gerekli olduğunu düşünüyoruz.

8’inci maddede yer alan denetim ve muafiyetlerin eksik ve suistimale yol açmaya müsait olduğunu görmekteyiz. Sayıştay denetiminden kaçırılmaması, Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında tutularak yandaşları koruma izlenimi verilmemesi, damga vergisinden ve bazı teminatlardan muaf tutulmamasını öneriyoruz.

Personel alımına hiçbir kural getirmeyen tutumun doğru olmadığını, yeniden düzenlenmesi gerektiğini söylüyoruz.

Gelin, burada, Genel Kurulda bunların hepsini düzeltelim. Kaybedilen belediyelerden kaybedilen bazı imkânları başka kaynaklardan sağlama gibi, sakat düşünceyi değiştirecek her şeyi yapalım. Bu konularda hazırladığımız önergeleri görüşerek kabul edelim.

Değerli milletvekilleri, biraz da mahallî seçimler kapsamında İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimi üzerine analiz yapmaya devam edeceğim. 31 Mart mahallî idareler seçiminin üzerinden üç ay geçmeden tekrarlanan İstanbul seçimiyle Türk milleti önemli mesajlar vermiştir.

1) Seçime katılma oranının yüksek olmasının yanında, ülkenin her yöresinden siyasi partilere mensup olsun olmasın, duyarlı insanların İstanbul’a akın ederek destekledikleri adaya sahip çıkmaları, sandık başlarında bile gönüllü görev alarak beklemeleri ve çıkan sonucu bütün tarafların olgunlukla karşılaması Türk milletinin demokratik tavrı olarak ortaya çıkmıştır.

2) Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin uygulamaya geçilmesinin üzerinden bir yıl geçmeden gözden düştüğü, tıkandığı, yürümesinin zor olduğu anlaşıldı ve partili Cumhurbaşkanlığı sistemine desteğin kaybolduğu görülmüş oldu. Biz İYİ PARTİ olarak bu konudaki hazırlığımızı tamamlamak üzereyiz. Üstelik Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu gibi kanunları da düzeltmek suretiyle parlamenter sisteme yeniden dönüşün Anayasa maddeleri bizim tarafımızdan hazırlanmak üzeredir.

Bugün bu konuda bu Mecliste bir hayli tartışma yapıldı. O tartışmanın devamı niteliğinde bazı sözleri ben de ifade etmek istiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkanı Sayın Naci Bostancı’nın önemsediğim birkaç cümlesi: “Şüphesiz yeni sistemler süreç içerisinde rehabilite edilerek ilerlemek durumunda. Başlangıçta her şeyi öngöremezsiniz. Pratikte -giderken- kimi problemler ve aksamalar yaşanır ve bunları iyileştirerek yolunuza devam etmek durumunda olursunuz.”

Aynı şekilde, Adalet ve Kalkınma Partisi mensuplarından, şimdi köşkte İstişare Kurulunda görevli Sayın Bülent Arınç: “Arkadaşlar, bu partili Cumhurbaşkanlığı doğru model olmadı. Acaba hem ülkemiz hem de Başkanımız Erdoğan’ın geleceği için parlamenter sisteme dönmemiz daha mı hayırlı olur diye düşünüyorum, bunu tartışmalıyız.”

Adalet ve Kalkınma Partisinin eski Genel Başkanı, eski Başbakan Sayın Davutoğlu’nun da 30 Haziranda Elâzığ’da yaptığı bir konuşmadan bazı bölümleri aktarmak istiyorum, diyor ki Sayın Davutoğlu: “13 bin oyla kaybettiğimiz bir seçim yenilenmesinde 800 bin oyla tekrar kaybetmişsek bugün susma vakti değildir. AK PARTİ bir kişinin, bir faninin, bir ailenin, bir grubun partisi değildir. Bir seçimde beka kaygısından bahsedip bu şekilde düşünmeyen herkesi terörist olarak itham ettikten sonra diğer seçimde beka kaygısının en büyük tehdit edici odağı olan İmralı’yla temasa geçmeye çalışmak veya onu meşru göstermek milletin vicdanından kopuştur.” Davutoğlu devam ediyor: “FETÖ suçlamalarıyla sıradan bir memurun dayısının oğlunun, amcasının oğlunun tutuklandığı bir Türkiye'de, FETÖ darbesinin baş sorumlusu olanların kardeşlerinin, akrabalarının en yüksek makamları işgal ettiği görülürse orada adalete güven kalmaz. Cumhurbaşkanlığı makamı ile Genel Başkanlık makamının birleştirilmesi hem Cumhurbaşkanlığı makamının kuşatıcı kimliğine hem de Genel Başkanlığın ve AK PARTİ’nin kurumsallaşmasına zarar vermiştir. Devlet yapısı ile aile ilişkileri kesinlikle ayrı olmalıdır.”

Değerli arkadaşlar, bunları herhangi bir İYİ PARTİ’li söylemiş olsa sol taraftan kıyamet kopardı ama Adalet ve Kalkınma Partisinin yöneticiliğini, Genel Başkanlığını yapmış, Başbakanlığını yapmış olan bir kişi söylüyor, dikkatlerinize ayrıca sunmuş oldum.

Devam ediyorum analizime.

3) Gerginleştirme stratejilerine sert tavırlara rağmen, Türk milletinin uzlaşma kültürünü benimsediği farklı görüş ve düşünce yapılarına rağmen, kurulan ittifaklarla uyumlu ve başarılı çalışmalar yapılabilmesi önemli bir gelişmedir.

4) Yolsuzluk şüphelerinin ciddiye alındığı ve tepki gördüğü, halka dönük projelerin ise kolayca destek bulduğu görülmüştür.

5) Âdeta öğretilmiş çaresizlik içinde “Tek adam ne yapar eder bir yolunu bulur, seçimi kazandıklarını ilan eder; şayet kaybederse gene iptal ettirir.” düşüncesi yerle bir oldu. Korku imparatorluğu yıkıldı. Muktedire biat edenler ise yanlıştan dönme ve kurtulma fırsatı yakalamış oldular. En önemlisi, geniş umutsuz kesimler ülkeyi terk etmekten vazgeçmeye başladılar.

6) Kentli orta sınıf, ekonomideki başarısızlığın kendini hissettirdiğini ve bütün ülkeyi etkilediğini, iktidarı ciddi olarak uyarmak gerektiğini anlamış ve tepkisini göstermiştir.

Değerli arkadaşlar, Devlet Planlama Teşkilatı gibi çok önemli bir kuruluş hakkında, bugünlerde Meclisimize On Birinci Kalkınma Planı’nın sevk edildiğini öğrendiğimiz için söyleyeceğim birkaç söz vardır.

Devletin temel kurumlarından olup kalkınma planlarını hazırlarken diğer kurumların yönetilmesi için aday yetiştiren bir kurum olan Devlet Planlama Teşkilatı son yıllarda itibardan düşürülüp hatta neredeyse devre dışı bırakılmıştı. Bu kurumun önemsiz hâle getirilmesinden sonra, “Her şeyi Reis tek başına nasıl olsa bilir, yönetir.” anlayışı bakın nerelere geldi. Bugünlerde işte sevk edilecek olan, dört yıllık diyorum çünkü bir yıl gecikmeyle Meclisimize geliyor On Birinci Kalkınma Planı. 2023 hedeflerini söylüyorum: Gayrisafi yurt içi hasıla 1 trilyon 80 milyar dolar, ihracat 226,6 milyar dolar, kişi başı millî hasıla 12.484 dolar, işsizlik yüzde 9,9. Daha dün, yakın geçmişte 2023 hedeflerini söyleyen Reis, gayrisafi yurt içi hasılayı 2 trilyon dolar, ihracatı 500 milyar dolar, kişi başı millî hasılayı 25 bin dolar, işsizliği yüzde 5,5 olarak açıklamış ve G20’de ilk 10’a girme hedefimizi ortaya koymuştu. Bugün geldiğiniz noktayı da bilgilerinize sunmuş oldum.

7) “Metal yorgunluğu” ve “Şehirlere ihanet ettik.” ifadelerinin halk tarafından doğru algılandığı ve değişim ihtiyacının etkili olduğu görülmüştür.

8) Dinin siyasete açıkça alet edilmesi, cami çıkışlarında ve teravih namazında söylenen sözler, bazı sözde hocaların saldırgan tavırları seçmen tarafından nefretle karşılanmış ve kardeşlik hukuku ağır basmıştır.

Bu konuda seçim öncesini hatırlatmak için birkaç notu bilgilerinize sunmak istiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Genel Başkanı 24 Mayısta bir cami açılışında “Bu sandığın hakkını vereceğiz. İnşallah, hırsızlara bu işi bırakmayacağız değil mi? Yani kendi kültürlerinde şu gördüğünüz anlayışın olmadığı kişilere bunu bırakmayacağız.” diyebilmişti ve Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Genel Başkanı 2 Haziranda Yenikapı’daki teravih namazı sonrası da “Benim sizden bir istirhamım var. Burası İstanbul, bir diğer adıyla İslambol. Burası Konstantinapol değil ama burayı böyle görmek isteyenler var. Böyle görmek isteyenlere karşı yirmi iki günümüz var.” diyebilmiştir, İstanbul da cevabını vermiştir. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Aynı günlerde, pek çok sözde hocalardan birisi de Gaziantep’te, üstelik bayram namazında “Bize yalan bir tarih öğrettiler, bizi aldattılar, bizi kandırdılar. Nerede? Yunanlıların hepsi yaşıyor işte, denize menize dökülen yok. Keşke o gün savaşı kaybetseydik, belki daha sonra tekrar Osmanlı’yı kurardık.” demiştir.

Türk milleti bunları nasıl karşıladı sizce? Argo bir kelime geldi aklıma, utandım, söylemeyeceğim. Nasıl karşıladığını sandık sonuçlarından herkes görmüştür.

9) 31 Marta kadar en etkili söylem olan “beka sorunu” yerine doğrudan teröristlerle muhatap olunması ve bu konuda devlet kurumlarının kullanılması tepkiyle karşılanarak gereği yapılmıştır, tıpkı Sayın Davutoğlu’nun dediği gibi.

10) Seçim iptal edilirken takip edilen yol, konuşan Adalet ve Kalkınma Partisi yetkililerine duyulan güvensizlik ve bir haksızlığın yapıldığı inancı ve göstere göstere yaratılan mağduriyet tepkiyle karşılanmıştır.

11) Esenler Belediye Başkanının densizliğinden sonra, İçişleri Bakanı ve onun bir yardımcısı ile Giresunlu bir eski bakanın Pontus üzerinden isabetsiz, haksız ve yakışıksız suçlamaları karşılığını bulmuştur.

12) Ordu Havaalanı üzerinden yaratılmak istenen kötü imaj, inandırıcı olmadığı gibi mağduriyete dönüşmüş ve bir çiftçiye “Ananı da al git.” denmesi, maden ocağı mağdurunun tekmelenmesi, Çırağan Sarayı’ndaki sosyete düğünü vesilesiyle Cumhurbaşkanlığı korumalarınca dövülerek hastanelik edilen avukatın durumu sosyal medyada ciddi etki yaratmıştır.

13) Yalan, kibir ve nefret dilinin kaybettiği, sevgi ve umut dilinin kazandığı bir seçim olduğu görülmüştür.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Başka da sermaye yok, dört sene konuş böyle.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Duyamadım Sayın Feti Bey.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – “Dört sene konuş bunu.” diyorum.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Anlayan anlasın değil mi?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kırk sene konuşacak, kırk.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – 14) Ve nihayet, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesinden uzaklaştığı, kurucu iradeye ters düşüldüğü, medyanın yandaş hâle getirilerek susturulduğu ve tek taraflı yayın yaptırıldığı, Sevr’in hortlatılmak istendiği, Türk milletinin geleceğinin tehlikeye atıldığı inancıyla, Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 100’üncü yılında sabrın da bir sınırının olacağı gösterilerek gereken sandıkta yapılmıştır.

Türk milletine hayırlı olsun. Her şey daha iyi olacak. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Özür dileyerek zapta geçsin diye ifade edeceğim.

Az önce çok büyük bir gerginlik oldu, zaman kaybettik, kürsüden konuşmayı talep etmeyeceğim ama şunu söylemek isterim Sayın Başkan: Israrla “Mecliste müzakere imkânı yok, müzakere edemiyoruz.” diyen arkadaşların bu dil ve söylemle hiçbir konuya katkısı olmadığını ifade etmek istiyorum. Konumuz, turizm ajansı kanunu; eksiği vardır, fazlası vardır, tüm grupların taleplerine açığız. Bugün Özgür Bey’e ifade ettim “Gelin, öneri verin buna.” dedim ama baştan aşağıya dinledim, yirmi dakikada kanunla ilgili bir tek cümle yoktu, dedikodu yapar gibi “Onun dediği, bunun dediği…” falan tarzı Meclisin genel kültürüne, adabına aykırı bu dilin Meclise yakışmadığını ifade ediyorum Sayın Başkan.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sizi mutlu etmek zorunda mıyız?

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına…

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, ama olmaz böyle.

BAŞKAN – …Sayın Erbaş, buyurun.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, söylediği lafları duydunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yakışmıyor Sayın Başkan, bunu söylüyorum, istifade edemedik, dinleyemedik.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Söylenen laflar doğrudan bana.

BAŞKAN – Oturun, Sayın Erbaş’ın konuşmasından sonra dinleyeceğim sizi.

Buyurun Sayın Erbaş. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AHMET ERBAŞ (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 94 sıra sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, bugün alçakça bir saldırı sonucu Hakkâri’de şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize de acil şifalar diliyorum.

Kanun teklifini genel hatlarıyla olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Hazırlanan kanun teklifinin amaçlarına göz atacak olursak: Ülkemiz dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış, zengin tarihi, kültürü, kültür varlıkları ve eşsiz doğal güzellikleriyle dünyadaki diğer rakip ülkelerin önünde yer alan önemli bir turizm merkezidir. Ülkemizde bacasız sanayi olarak adlandırabileceğim turizm sektörünün dolaylı ve dolaysız istihdama katkısı 11 milyondan 16 milyona ulaşmıştır, 50 farklı sektörle ilişkisi vardır. Bu açıdan, turizm sektörü sürekli istihdam yaratan ve teknolojinin istihdam üzerindeki olumsuz etkisinin en az olduğu sektördür. Turizm geliri gelen ziyaretçi sayısına bağlı olduğundan, dünya seyahat hareketinin ülkemize doğru kaymasını sağlamak, ekonominin güçlenmesi, turizm gelirlerinin ve istihdamın artması, bölgesel kalkınmanın dengeli şekilde gerçekleşmesi, turizm faaliyetlerinin tüm yıla yayılması, istihdamdaki mevsimliğin azalması ve yılın tamamına yayılmasını desteklemek açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak temel prensipte ziyaretçi sayısı ile turizm gelirleri doğrudan ilgili olmakla beraber, yüksek harcama eğilimine sahip ziyaretçilerin ülkemize çekilmesi, farklı ülkelere yönelerek ülkeye göre turistlerin karar alma mekanizmaları ve tercihleri incelenerek pazar çeşitliliğinin artırılması, gelen ziyaretçilerin kalma sürelerinin uzatılması, güzergâh boyunca farklı yerleri ziyaret etmelerini sağlayacak tanıtım unsurlarının yaygınlaştırılması turizm gelirlerinin artırılmasında önemli rol oynamaktadır.

Görüştüğümüz konularda belirttiğimiz nedenlerden ötürü, oluşturulan bu kanun teklifiyle Türkiye'nin turistik değerlerinin yurt içi ve yurt dışında tanıtılması sağlanacaktır, ülkemize gelen ziyaretçi sayısı ve buna bağlı olarak turizm gelirleri artacaktır. Böylece, Türk turizminin, turizm kültürünün, ekonomisinin, endüstrisinin ve ticaretinin geliştirilmesine maddi destek sağlamak amacıyla Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı kurulması öngörülmektedir.

Konu hakkında dünya örnekleri incelenmiş, Dubai, Singapur, İngiltere, Almanya, İspanya, İtalya, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, Avusturya ve Fransa gibi dünya turizm gelirleri pastasından en çok pay alan ülkelerde başarılı turizm geliştirme ofisleri ve büroları bulunduğu tespit edilmiştir. Örnek vermek gerekirse Singapur’da bu ajans 1964 yılında, Almanya’da 1948 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nde 1981 yılında, en son da İngiltere’de 2003 yılında kurulmuştur. Bu oluşumların hem ziyaretçi sayısı hem de turizm gelirlerinin artması konusunda ülkelerine önemli katkılar sağladığı görülmüştür.

Teklifle, Kültür ve Turizm Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak tüzel kişiliği haiz, özel hukuk hükümlerine tabi şekilde kurulacak ajansla turizm yatırımlarını destekleyerek turizmin kıyı bandından çıkarılıp ülkenin geneline ve tüm yıla yayılması, ülkemizin algısına yönelik olumsuzluklara anında müdahale edilerek sektörün kırılganlıklarının azaltılması amaçlanmaktadır. Tabii ki teklif yüce heyetinizin katkılarıyla ve eklenecek maddelerle son hâlini alacaktır. Kusursuz ve eksiksiz bir kanun yoktur, mutlaka bu tartışmalar sonucunda güzel sonuçlar çıkacaktır.

Bu kanunda denetleme tabii ki olsun ve olmalıdır da ama bizler orduyla sefere çıktığında yolda üzümden dal koparıp akçesini bahçeye bırakan bir millet iken şimdi çok katı kurallar ve cezalarla şaibeleri önleyeceğimizi zannediyoruz. Biz ne kadar cezaları artırırsak artıralım “Benim memurum işini bilir.” “Benim siyasetçim işini bilir.” “Benim yatırımcım işini bilir.” diyen birileri çıkacak ve bu boşlukları dolduracaktır. Bizim ivedilikle cüzdanlarını başlarının üzerinde taşıyan nesiller değil, vicdanlarında sırat köprüsü olan nesiller yetiştirmemiz gerekmektedir. Çünkü mazisi böyle olan bir ecdadın torunlarıyız. Vatan, millet sevdalısı, dürüst, ahlaklı, vicdanlı, devlet malına el sürmeyi dahi aklından geçirmeyen bir nesil yetiştirmeliyiz, kaygımız bu olmalı, mücadelemiz neslimizi korumak ve bu şekilde yetiştirmek olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, turizm sektörüyle alakalı fikirlerimi daha önce bu kürsüden çok kez ifade etmiştim. Turizmi partiler ve siyasetüstü görmeliyiz ve turizmin doğru hamlelerle herkesin kabul edeceği bir devlet politikası hâline getirmeliyiz. Millî bir dava olarak benimsemeli, gerektiğinde, böylece de şu ekonomik darboğaz içinde ülkemizin en önemli ekonomik gücü olabileceğini göstermeliyiz. Ayrıca, meseleye ekonomi meselesi değil, ülkemizin tanıtımı için kültürel ihraç aracı olarak da bakmalıyız.

Türkiye'nin turizmde dünyanın ilk 3 ülkesinden biri hâline gelmesini ve gelebileceğini devamlı ifade ettik. Turizmin ülkemiz için sadece deniz, kum, güneş olmaması gerektiğini, İsviçre Alplerinden ve Kapadokya’dan örnekler vererek belirtmiştim. Bizler, yıllarca okyanus ülkelerine deniz, kum, güneşi pazarlamaya kalktık, yıllarca deniz, kum, güneş üçlüsünden dışarıya çıkamadık. Turizm sektöründe kendi başlarına verdikleri mücadelelerle 2 milyon Asyalı turisti Kapadokya’ya çeken turizmci arkadaşlarımı tebrik ediyor ve takdir ediyorum. Ancak tebrik etmemiz, destek vermemiz gereken Kapadokya’daki arkadaşlarımıza destek olmadığımız gibi çoğu zaman köstek oluyoruz. Örneğin, Kapadokya bölgesinde Paşabağı’nda yapılan iş yerleri, o tarihî alanına, o sit alanına inşa ettiğimiz alışveriş merkezi ucube bir alışveriş merkezidir, maalesef, bunu da yıllar önce Turizm Bakanlığı yapmıştır.

Şimdi, geldiğimiz noktada, ajansa duyulan ihtiyacın görülmesi bizleri ziyadesiyle memnun etmiştir. Devlet mantığıyla bu işlerin yürümesi zordur ve yürümüyor da. Bunu derken kastım şudur: Yıllarca Türkiye'nin tanıtımlarında klişeleşmiş videolar, resimler gördük, bunlarla ve broşürlerle filan bu işlerle olmayacağını defalarca anlattık.

Değerli kardeşlerim, Kütahya’nın tanıtım broşürü altı yıldır yenilenmemiş. Bir lale, İstanbul Boğazı, antik heykeller, arkada bir fon müziğiyle denizin üzerinden çekilmiş görüntülerin Türkiye'yi tanıtmasına yettiğini zannettik. Komisyon toplantılarında da ifade ettim, ülkemize gelen turistler bu tanıtımlar sayesinde gelmedi, sektörün kendi çabaları, kendi tanıtımları sayesinde bu noktalara geldi. Bu işi devlet politikası hâline getirip turizm alanında bulunan yöneticilerin, belediye başkanlarının, valilerin, kaymakamların, gittiği yere göre turizm sektörüne katkısını sağlayabilmek adına çalışmalar yapması, düzenlemeler getirmesi gereken bir sistem geliştirebilirsek daha başarılı olabileceğimize inanıyorum.

Keşke “Turizm alanları içinde saat on ikide her şeyi yasakladım.” diyen kaymakamların yerine turizm sevdalısı kaymakamlar gönderebilsek, keşke o bölgelerde turizm sevdalısı belediye başkanlarımızı seçiyor olsak, belediye başkanlarımızın turizm üzerine vaatleri o seçimlerde ön plana çıkabilse.

Değerli kardeşlerim, bu memleket bizim, hep beraber kalkındıracağız inşallah, ancak bu işler profesyonellikle olur.

Sayın milletvekilleri, turizmi lütfen sen-ben kavgasının dışına çıkaralım, bunu millî bir politika olarak görelim ve böyle düşünelim.

Bu teklifin devletin kamu personel yasalarının dışında tutulması gayet normaldir çünkü turizm sektöründe devlet maaşıyla profesyonel insan bulmak çok zordur. Örneğin, bizlerin devamlı milletin ağzındaki maaşımız ortadadır; yanlış bilmiyorsam üç ayda 60 bin lira Türkiye Cumhuriyeti devleti milletvekillerine maaş veriyor. Beş yıldızlı otellerde bir aşçının aldığı maaş en az ama en az 5 bin dolardır.

Turizm, ulaşım olmadan olmaz. Acilen ulaşım sektörünü ve bunun altyapısını düzenlememiz gerekmektedir. Uçak biletleri inanılmaz pahalı. Ulaşımın kolay olmadığı yerlerde turizmi nasıl canlandıracağız? Şimdi sizlere net bir örnek vereceğim: Değerli kardeşlerim, 13 Temmuz 2019 tarihinde gidiş, 20 Temmuz 2019 tarihinde dönüş olmak üzere Londra-Barselona arası bilet fiyatı bizim paramızla 729 lira yani 100 pound. Aynı tarihlerde Londra’dan İstanbul’a gidiş-dönüş bileti toplam 300 pound. Evet, mesafe farkı var ama o fark bu kadar fiyatı getirmemeli. Ulaşım problemi çözülmeden milyarlarca liralık reklam da versek, ajanslar da kursak, fonlara aktarma da yapsak ulaşım ücretleri ve sorunları çözülmeden bu konunun tek ayağı eksik kalır.

Ulaşım demişken bir konuya değinmek istiyorum. Yap-işlet-devret modeliyle inşa edilen Kütahya Zafer Havalimanı’nın iyi niyetle yapıldığına şüphemiz yoktur ancak yüklenici firmaya verdiğimiz yolcu garantisinin ancak yüzde 3’üne, 4’üne ulaşabildik. Bu konu üzerinde uğradığımız zararı örnek olması açısından ifade ediyorum. Buna benzer bir zararla karşılaşmamamız için buradan bir uyarıda bulunmak istiyorum; o da son zamanlarda basında duyduğumuz, Çeşme’ye yapılması planlanan havalimanı. Bu havalimanı neden yapılacak? Çeşme’nin önceliği havalimanı değildir. İzmir Adnan Menderes Uluslararası Havalimanı şu anda yüzde 44 doluluk oranıyla çalışmakta iken Çeşme’ye yaklaşık 1.500 dönüm bir araziyi kapatarak bir havalimanı yapmak nereden çıktı? Farz edin ki Alaçatı’ya bir havalimanı yaptınız. Alaçatı’da yabancı turist var da biz mi görmedik? Alaçatı’da beş yıldızlı otel var da biz mi görmedik? Alaçatı’da, malum, biliyorsunuz, küçük butik otellerin dışında hiçbir otel yok. O yüzden buradan Sayın Turizm Bakanımıza seslenmek istiyorum: Zafer Havalimanı’nda yaptığımız hatayı lütfen Alaçatı’da yapmayalım. Ekonomik krizle uğraştığımız şu günlerde Zafer Havalimanı’ndan zaten bir zarar ediyoruz, yeni zararlar eklemeyelim iyi niyetle yapmayı düşünsek bile.

Diğer bir konu da şu: Turizm sektöründe adaletli davranmak zorundayız. Kütahya Simav’da bulunan bir otel ile Bodrum’daki bir oteli aynı şekilde değerlendirmemek gerekir. Kıyı illerimiz haricindeki diğer tüm illerimizin turizm sektörünün nimetlerinden faydalanmaları için gerekli düzenlemeleri yapmalıyız, yeni söylemler geliştirmeliyiz. Bu konuda, bu fonun bir kısmını mutlaka -tanıtım derken- iç turizm için ayırmalıyız. Bu konuda destan yazan illerimiz var, ilçelerimiz var, bölgelerimiz var. Safranbolu, Karadeniz yaylaları, Nemrut, Kastamonu, Erzincan Kemaliye, Mardin, Urfa, Amasya, Antep ve birçok ili sıralayabiliriz. Bir gün mutlaka bu listeye Kütahya’yı da yerleştireceğiz hem de ilk sıralara çünkü fazlasıyla hak ediyor; hem tarihî yerleri hem çinisi hem doğası hem termal tesisleriyle turizm için cazibe merkezi hâline getireceğiz inşallah, tabii ki yollarımızı çözersek, tabii ki Tunçbilek’teki hava kirliliğini çözebilirsek, tabii ki doktor ataması yapabilirsek ve dört beş saati geçen elektrik kesintilerini engelleyebilirsek. Eğer bunları halledebilirsek Kazıklı Voyvoda’yı hapsettiğimiz Eğrigöz Kalesi’ne, Emet’e tüm vatandaşlarımızı davet ederiz.

Özellikle bir meseleden daha bahsetmek istiyorum: Bugün bizim, yarın hepimizin içinde kanayan yaraya dönüşecek olan Murat Dağı’ndan bahsetmek istiyorum. Murat Dağı’nda açılması düşünülen altın madeni tesisinin sahadaki madencilik faaliyetleri sırasında yapılacak patlamalar nedeniyle termal kaynakların kaybolacağını ve o bölgenin deprem bölgesinde bulunması sebebiyle sızmaların olabileceğini; bölgede göçer ve yörüklerin konaklama ve mera alanlarının olduğunu, doğada nadir bulunan kuşların, yine bu doğada nadir bulunan endemik bitkilerin olduğunu bildiğimiz Murat Dağı’na lütfen sahip çıkalım. Birinci derece deprem bölgesi arkadaşlar bu bölge, 2 milyondan fazla ağacın kesileceği söyleniyor, bu çok büyük bir kaygıdır. Doğanın kanunudur; bir şeyi yoktan var edemeyiz, varken de yok edemeyiz ama maalesef katledebiliriz. Sayın milletvekilleri, Murat Dağı’ndaki katliama hep beraber dur diyelim.

Turizm diyoruz, doğal güzellikler diyoruz, bu tarz işletmelere müsaade etmememiz gerekir, gelecek nesillere güzel bir dünya bırakmak istiyor isek doğa kaynaklarımıza sahip çıkalım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; konu hazır turizm ajansına gelmişken 30 Ağustos Zafer Bayramı’yla ilgili birkaç konuyu ifade etmek istiyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın gereken önemle icra edilmediğini düşünüyoruz Kütahyalılar olarak çünkü geçmişini bilmeyenin geleceği olmaz. Bu konuyla Gençlik ve Spor Bakanlığı değil, Kültür ve Turizm Bakanlığının ilgilenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Tabii ki gençlerimizin bu kutlamalarda, bu millî bayram uygulamalarında yer almasından gayet memnunuz ancak bu konu, çok daha derin, kültürel ve millî bir konudur. Örneğin, bu yıl 75’inci yıl dönümünde Avrupa ve dünya tarihinin seyrini değiştiren olaylardan biri olan Normandiya Çıkarması Fransa’da nasıl kutlanmıştır? En son kutlamaya Amerika Birleşik Devletleri Başkanı ve İngiltere Prensi katılmıştır. Yedi düvele, emperyalizme karşı elde ettiğimiz kendi zaferimizi biz geçiştiriyor gibi kutluyoruz. Dumlupınar, Kocatepe, Sakarya, Türk milletinin ve gözü Türk milletinde var olan mazlum milletlerin yeniden şahlanış yeridir. Düşmanı İzmir’e kadar kovaladığımız ve acısını hâlâ dindiremedikleri kutlu bir zaferdir. Bu zaferle Avrupa’nın, Orta Doğu’nun, dünya tarihinin seyrini değiştirmişizdir. “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir.” sözünün söylendiği bu toprakların tarihî önemini gelecek nesillere aktaracak, o tarihte yaşananları hissettirecek çalışmalar yapmalıyız. Atatürk’ün o ünlü fotoğrafının olduğu ve savaşı tepeden yönettiği Dumlupınar’ımıza mutlaka bir panoramik müze kurmalıyız. Şu andaki müzemizde, maalesef, 1960 model silahlar sergilenmekte.

Değinmek istediğim başka bir konu da Kütahya’da kurulması planlanan Suriyeliler için toplama kampı. Öncelikle, liderimiz Devlet Bahçeli Beyefendi’nin ifade ettiği gibi, Türkiye Türk milletinindir, Anadolu Türk vatanıdır. Ülkemizdeki Suriyelilerin güvenli ve süratli bir şekilde asıl yurtlarına sevki acilen planlanıp hayata geçirilmelidir. Sınırlarımıza diktiğimiz duvarlarımızın aşılmaması için, yeni göç akınlarıyla millet varlığının geleceğini tehlikeye düşürmemek için bir an önce bu kardeşlerimizi yurtlarına göndermeliyiz.

Bizler, misafirperverliğimizi ensar ruhuyla gösterdik, göstermeye de devam ediyoruz ancak bu mesele, Türk milleti açısından hem sosyolojik hem demografik hem de ekonomik sorunlara dönüşmüştür, kronik bir toplumsal problem hâline gelmek üzeredir. Bu işe bir an önce el atmak lazım. Eğer bir kamp yapmak istiyorsa İçişleri Bakanlığımız, buradan sesleniyorum: Oraya Özel Harekât eğitim kampı kurabiliriz mesela.

Kütahya, henüz hastanesi tamamlanmayan, yatırımları tam anlamıyla hissedilemeyen bir ilimizdir. 2020 yılında tamamlanması beklenen hastanemiz, şehrimizde olmayan uzman doktorlarımız, görev yaptığı ilçelerde kalacak yeri olmayan ve şehri terk eden sağlık görevlilerimizle, sadece sağlık sektörüyle ilgili bile bu kadar ciddi problemler yaşayan şehrimize, bir de kamu düzenini bozan ya da kaçak yollarla ülkemizde bulunan yabancılar için geri gönderme merkezinin kurulmasını istemiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde son günlerde yaşananlar hakkında konuşmak istiyorum. Medyaya yansıdığı üzere, İsrail hava saldırısına pazartesi gecesi karşılık veren Suriye hava savunma sistemleri, S200 füzelerini hedefe kitleyip füze rampalarından otomatik fırlatarak savunmaya geçmiştir. S200 füzelerinden biri hedefinden sapması sonucu maksimum menzile ulaşarak KKTC sınırları içerisinde bulunan Taşkent-Güngör köyü arasındaki boş alana düşmüştür. Değerli vekiller, bu alanın 500 metre yakınında bir köyümüz var. Soydaşlarımızın yaşanan vahim olayda zarar görmemiş olması sevindiricidir fakat görülmüştür ki ülkemizin sınırları gibi, KKTC de bulunduğu konum gereği âdeta bir barut fıçısı gibidir. Bu nedenle, teknik incelemeler yapılarak KKTC’yle yeni bir savunma anlaşması imzalanmasına ve yeni bir savunma stratejisi hazırlanmasına acil ihtiyaç vardır.

Değerli vekiller, Akdeniz’de malum doğal gaz aramaları nedeniyle ciddi bir hareketlilik gözlemlenmektedir. Doğal gaz geriliminin yanında, ada üzerinde hiç söz sahibi olmayan Fransa gibi devletler ayrı ayrı ses çıkarmakta, kendilerince Kıbrıs’ın kıta sahanlığının bulunduğu Akdeniz’de bir oldubitti yaratmak istemektedirler.

Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Genel Başkanımızın da belirttiği gibi, ada üzerinde sadece ve sadece garantör ülkeler olarak Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin söz söylemeye hakkı vardır. Burada, neden Fransa konuşur, hâlâ anlamakta zorluk çekiyoruz. Hiçbir devletin konuşmaya, müzakere etmeye hakkı yoktur. Yaşanan bu gelişmeler bağlamında hem soydaşlarımızın güvenliğini sağlamak hem de uluslararası anlaşmalardan doğan haklarımızı koruyarak barışı uzun soluklu kılmak için acilen bir deniz üssü kurulmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC’yle ilişkilerinin bütün yönleriyle uyumlu olarak yürütülmesi ve genel koordinasyonun Cumhurbaşkanı Yardımcısı veya bir bakan aracılığıyla yürütülmesi maksadıyla Kıbrıs İşleri Koordinatörlüğünün oluşturulması için genelge yayımlanması da son derece mutluluk vermiştir.

KKTC’de yakın bir zamanda Ulusal Birlik Partisi ve Halkın Partisinden oluşan yeni bir ortaklık hükûmeti kurulmuştur. Önceki hükûmetin değerli çalışmalarından ötürü hükûmetin Başbakanı Sayın Tufan Erhürman nezdinde teşekkür ediyor, hiç kuşkusuz yeni kurulan hükûmeti bekleyen çok önemli ekonomik problemlerin, altyapı sorunlarının ve kamuda çözülmeyi bekleyen problemlerin olduğunu biliyoruz. KKTC’deki soydaşlarımız, izolasyonlardan, çözüme odaklı olmayan hantal devlet yapısına sıkışmış durumdadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erbaş, son cümlelerinizi alayım.

Buyurun.

AHMET ERBAŞ (Devamla) – Kapalı Maraş konusunda yeni hükûmetin attığı adımları son derece takdir ediyoruz. Sayın Ersin Tatar başkanlığında kurulan yeni KKTC Hükûmetini tekrar tebrik ediyor, başarılar diliyor, bu vesileyle sayın yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Nuhoğlu, söz talebiniz var, neye ilişkindi?

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

58.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Konuşmamın önemli bir bölümünü görüşülmekte olan kanuna ayırdım çünkü Komisyonda zaten bu konuları konuşup ayrıca muhalefet şerhi düşmüştük, Genel Kurula da o konuları getirmiş oldum.

Esasen kürsüde konuşmacı dilediği gibi konuşma hakkına sahiptir. Adalet ve Kalkınma Partisinin grup başkan vekillerinin âdet edindiği gibi tahrik edici tarzda konuşmalarını yadırgamıyorum çünkü onlara yakışan bu aslında. Ama o kürsüde benden önce konuşan ve benden sonra konuşan konuşmacı gibi, ana bölümü bitirdikten sonra her şey konuşulabiliyor.

Benim söylediklerimin bazıları grup başkan vekilini belki üzmüştür, acı gelmiştir ama genellikle de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Müzakere talebimizi ilettik, başka bir şey söylemedik.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 94 sıra sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi’nin geneli üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, şu “ajans” kavramı üzerine birkaç şey söylemek istiyorum. “Ajans” denilince, biliyorsunuz, herkesin aklına, haber toplayıp yayma işiyle uğraşan kuruluşlar geliyordu eskiden, “ajans” denilince hepimizin aklına gelen şey buydu. Önce reklam sektörü bütün hayatımızı işgal etti, daha sonra reklam sektörünün ve reklam ajanslarının yaptıkları işlerin büyük bir bölümünün abartılı olduğu ve gerçeği yansıtmadığı anlaşıldı ve yine aynı reklam kuruluşları, reklam kuruluşlarına “ajans” ismini vererek yeni bir saygınlık kazandırmaya -tırnak içerisinde- “profesyonellik” adı altında havalı bir isim vermeye başladılar. Şimdi, akla gelecek her türlü tanıtım ve reklam türünün önüne veya arkasına “ajans” diyerek havalı bir isim veriyoruz. Nasıl? Grafik ajansı, kast ajansı, organizasyon ajansı, dijital ajans, manken ajansı, gençlik ajansı, çevre ajansı, “web” tasarım ajansı, fotoğraf ajansı, kreatif ajans gibi yüzlerce çeşit ajans var. Bir de kamuda kullanılan ajanslar var birkaç tip: Kalkınma ajansı, yatırım geliştirme ajansı.

Bunu niye söyledim biliyor musunuz? Aslında, kanun yaparken kullandığımız kavramları bile reklam şirketlerinden alıyoruz. Reklam şirketlerinin stratejisi kanun yapma tekniğine bile müdahale anlamına geliyor. Şu anda üzerinde tartıştığımız kanun teklifinin isminin de esasen “turizm tanıtım reklam şirketi kanun teklifi” olmalıydı ama biz buna “ajans” diyerek daha profesyonel, daha havalı bir isim vermiş oluyoruz.

Yasa teklifine gelince: En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim, bu hâliyle bu teklifi doğru bulmuyoruz, bu teklifi kabul etmiyoruz çünkü bu ajansın kuruluş amacını gerçekleştirmek üzere Kültür ve Turizm Bakanlığı içerisinde bir genel müdürlük var ve bu genel müdürlüğün adı da “Tanıtma Genel Müdürlüğü.” Tanıtma Genel Müdürlüğüyle neredeyse aynı işi yapacak bir ajans kurulması yalnızca yeni bürokratlar yaratacak -birazdan anlatacağım- yeni rant alanları yaratacak; ülkemize kazandıracağı hiçbir şey yok.

Bu ajans, Türkiye ekonomisi için çok çok önemli bir yer tutan turizm sektörüne yalnızca salma salacaktır. Bir yandan turizmin önemine vurgu yaparken diğer yandan ülke ekonomisine çok önemli katkısı olan turizm şirketlerinden, bakın, kârları üzerinden değil bütün gelirleri üzerinden, kanundaki ifadeyle faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı üzerinden ve verdikleri vergiler dışında yüzde 1’lik pay almak başka biçimde açıklanamaz; bunun ismi “salma salmak”tır.

Kurulacak olan Tanıtım ve Geliştirme Ajansında turizm emekçilerinin de yerel yönetimlerin de sözü de yeri de olmayacaktır. Ajansın karar organı olan ve 13 üyeden oluşan ajansın yönetim kurulu üyelerinde, ajansın yürütme organı olan ve 5 üyeden oluşan ajansın icra kurulunda da danışma kurulunda da turizm emekçilerini temsilen ne işçi sendikaları ne kamu görevlileri sendikaları yer alacaktır. Yine, yerel yönetimlerin bu ajanslarda hiçbir sözü olmayacaktır.

Yine, kurulacak olan Tanıtma ve Geliştirme Ajansının yapacağı yatırım alanlarını ve oranlarını tek başına Cumhurbaşkanı belirleyecektir. Bir yandan turizm gelirlerinin neredeyse yüzde 1’inin kurulacak ajansa devredilmesi, diğer yandan bu gelirlerin nerelere harcanacağına Cumhurbaşkanının karar vermesi, bir biçimde Cumhurbaşkanına her geçen gün büyüyen örtülü ödenek yanında bir de örtüsüz ödenek tahsis etmek anlamına gelmektedir.

Kurulacak olan tanıtım ve geliştirme ajansı her nedense Kamu İhale Kanunu’ndan ve Sayıştay denetiminden de muaf olacaktır. Esasen kamu yararını gerçekleştirme vasfından çoktan uzaklaşmış Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarılmasını anlayabilmiş değiliz. Zaten Kamu İhale Kanunu’muz kamu yararını gerçekleştirme amacından uzaktır. On yedi yılda defalarca kez değiştirilmiş, dönüştürülmüş bir Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarılmasının hukuk devletiyle ve kamu yararıyla bağdaştırılmasına olanak yok. Teklif sahipleri bu konuda hem bize hem de kamuoyuna bir açıklama yapmak zorundadır.

Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının, Anayasa’nın 160’ıncı maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yetkisini, denetim görevini yerine getiren Sayıştay denetimi dışında tutulması da kabul edilemez. Kaldı ki Sayıştay denetimi, esasen bir yerindelik denetimi değildir, bir uygunluk denetimidir. 6085 sayılı Sayıştay Yasası’nın 1’inci maddesinde de belirtildiği gibi, Sayıştay, kamu kaynaklarının öngörülen amaç, hedef, kanunlar ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olarak elde edilmesi, muhafaza edilmesi ve kullanılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim görevini yerine getirmektedir. “Tanıtım ve Geliştirme Ajansının elde ettiği kamusal kaynağın hukuka uygun olarak muhafaza edilip edilmediğini, kullanılıp kullanılmadığını Sayıştay denetlemesin.” demek Anayasa’nın 160’ıncı maddesiyle korunmak istenen kamu menfaatleriyle de bağdaştırılamaz. Kanımca ajansın ekonomik faaliyetlerinin Sayıştay denetimi dışında tutulmak istenmesinin, uygunluk denetimi bile yapılmasının istenmemesinin tek nedeni son dönem çokça tartışılan Sayıştay raporlarıdır. Bu konuda da iktidar, anlaşılan o ki yeni bir Sayıştay raporu görmek istemiyor.

Son olarak, yasa teklifiyle ilgili birkaç şey söyleyeceğim. Burada yasa yapma tekniği açısından ciddi sorunlar var. Bakın, arkadaşlarımız diyor ki: “3 Temmuz günü saat 15.00’te bize, Komisyon üyelerine bilgi verildi ve denildi ki ‘5 Temmuz günü saat 15.00’te toplantı yapılacak.’” Yani iki gün öncesinden kendilerine haber verilmiş. Daha sonra bir kez daha haber verilmiş ve 4 Temmuz saat 11.00’de Komisyon toplanmış. Dolayısıyla tarafların da Komisyon üyelerinin de bu yasa teklifi üzerinde çalışmasının olanağı ortadan kaldırılmış.

Ayrıca, bir tür vergi anlamına gelen bir iş yapıyorsunuz çünkü sektörün tamamından neredeyse yüzde 1’lik pay istiyorsunuz, bütün gelirleri üzerinden. Bunun ismi, ne ad altında olursa olsun “vergi toplamak”tır ve bir biçimde kamu maliyesini de doğrudan ilgilendirmektedir, parasal konular içermektedir fakat bu yasa teklifi -esas komisyon mu dersiniz, tali komisyon mu dersiniz, ne derseniz deyin- Plan ve Bütçe Komisyonunda da tartışılmamıştır. Bu hız neden? Bu hızın bir tek anlamı var: Neredeyse 10 milyarı bulacak, belki de üstündeki bir paranın denetimini doğrudan Cumhurbaşkanına vermek. Bu yasanın bu kadar hızlı çıkarılmak istenmesinin başkaca bir amacı yoktur. Umarım bu son örnek olur ve komisyonlar da ilgililer de bir hazırlık yaparak yasa koyucuyu etkileme şansına sahip olurlar.

Konuşmamın ikinci bölümünde birkaç başlıkla ilgili görüşlerimi paylaşmak isterim. Aynı zamanda Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesi olarak... Millî Eğitim Bakanlığınca kısa süre önce “ABİDE” diye bir rapor yayınlandı, Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi Raporu. Bu raporu çoğunuz okumuşsunuzdur; üzerinde de çokça yazıldı, çizildi. Şimdi, önceki hafta bu Meclis kürsüsünden ana dilde eğitimle ilgili birkaç şey söylemiştim; bu önümüzdeki dört yılda seçim baskısı olmadan bu ülkenin bazı temel sorunlarını birbirimizi dinleyerek tartışabileceğimizi ve bu konularda bir dizi adım atabileceğimizi söylemiştim, bunlardan biri de ana dilde eğitim konusu. Bu ana dilde eğitim konusu ile bu ABİDE raporu hakkındaki ilişkiyi anlatmaya çalışacağım.

Şimdi, ana dilde eğitim kuşkusuz siyasi bir talep, hiç kuşkunuz olmasın siyasi bir talep. Neden? Çünkü bu ana dilde eğitim konusunda siyasi iktidarın atması gereken adımlar var. Evet, ana dilde eğitim talebi siyasi bir talep çünkü bu Mecliste, bu Parlamentoda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konuya ilişkin bir dizi yasal düzenleme yapılması gerekiyor ama siyasi olduğu kadar, aynı zamanda eğitime ve kültüre dair, temel insan haklarına dair bir talep. Bu yüzden bunun tartışılmasının bu ülkede yaşayan milyonlar açısından çok yaşamsal bir önemi var.

Şimdi, ikisi arasında nasıl bir ilişki kurduğumu anlatayım. Önce şunu söyleyeyim: Evet, bu ülkede eğitim iyiye gitmiyor, hepimiz bunun üzerine çok şey söyleyebiliriz. İlk 500 üniversite arasında 2 tane üniversitemiz var, ilk 300 üniversite arasında Türkiye’den 1 tane üniversite yok.

Yine, OECD ülkeleri arasında 70 ülkeden 540 bin civarında öğrencinin katılımıyla yapılan PISA sınavları var ve bu PISA sınav sonuçlarına göre de çocuklarımız eğitim seviyesi açısından diğer ülkelerin çok çok gerisinde, hatta pek çok alanda neredeyse son sırada; daha önce de söyledim, kendi dillerinde kendilerini ifade edemiyorlar. Bakın “Ana dili Türkçe olan çocuklar kendilerini Türkçe ifade edemiyorlar.” diyor bu PISA raporları.

Yine, bu yeni hazırlanan ABİDE raporuna göre, 8’inci sınıf öğrencilerinin yüzde 16’sı yani her 100 çocuğumuzdan 16’sı dört işlemi bilmiyor, 8’inci sınıfa gelmiş her 100 öğrenciden 16’sı dört işlemi bilmiyor. Bu çocuklar bizim çocuklarımız, bu çocuklar bu ülkenin çocukları ve hepimizin geleceği. Bu açıdan bakıldığında eğitimin çok temel sorunları var, bunların hepsinin tartışılması gerekir. Bütün bunlar ortak sorunlarımız, bütün ülkenin ortak sorunları.

Yine, bu ortak sorunlardan bir tanesi de -esasen ortak sorundur, ben öyle görüyorum- ana dilde eğitim sorunu. Bakın, LGS sonuçları açıklandı, il bazlı başarı sıralamasını söyleyeceğim, il bazlı başarı sıralamasını. 81 il içerisinde son 20 ilin 18 tanesi bizim “Kürt illeri” dediğimiz, Kürtlerin daha yoğunlukta yaşadığı kentler –nasıl nitelendirirseniz nitelendirin- son 20 ilin 18 tanesi bunlar. Ben size son 10 ili okuyacağım şimdi: 70’inci sırada Bitlis var, 71’inci sırada Ardahan var, 72’nci sırada milletvekili olarak seçildiğim Batman, 73’üncü sırada Diyarbakır, 74’üncü sırada Muş, 75’inci sırada Van, 76’ncı sırada Mardin, 77’nci sırada Ağrı, 78’inci sırada Şanlıurfa, 79’uncu sırada Siirt, 80’inci sırada Hakkâri ve 81’inci sırada da Şırnak var. Evet, kendi ana dillerinde, Kürt çocukları kendi ana dillerinde eğitim alamadıkları için bunu yaşıyorlar.

Bakın, Boğaziçi Üniversitesinin akademisyenleri “Çocuklara sadece 1’inci sınıfta -öyle dört yıl, sekiz yıl, on iki yıl, üniversiteye kadar değil- sadece bir yıl kendi ana dillerinde eğitim verin, sorunu önemli oranda çözebilirsiniz.” demişlerdi; sadece bir yıl, 1’inci sınıfta. Ama çocuklarımızın, milyonlarca Kürt çocuğunun onlarca yıldır okula gittiklerinde en büyük sorunları kendi ana dillerinde eğitim almamış olmaları. Belki sizin için çok önemli olmayabilir –çoğu kişi için- ama biz çokça paylaştık bunu; bir öğretmen, bir Kürt çocuğuna, okula yeni başlamış Kürt çocuğuna Türkçe “3 elma ile 2 elma kaç elma eder?” diye soruyor 3 kez arka arkaya, çocuk bunu yanıtlayamıyor ama öğretmen Kürtçe biliyor, aynı soruyu Kürtçe soruyor, soruyu tamamlamadan çocuk Kürtçe “5” diyor yani çocuk aslında matematik biliyor ama çocuk Türkçe bilmiyor. O yüzden, çocuklarımızın ana dilde eğitim sorunu hepimizin sorunu, bu sorunu ancak böyle çözebiliriz diyorum. Bunun için bir temel önerim vardı, Millî Eğitim Bakanlığında bu amaçla bir çalışma grubu oluşturulabileceğini ve dışarıdan akademisyenlerin, siyasilerin, konuyla ilgilenenlerin de bu çalışma grubuna destek verebileceklerini söylemiştim. Bu, bir ilk adım olabilir, Millî Eğitim Bakanlığı bu konuda bir çalışma grubu oluşturabilir.

Az evvel reddedildi ama şimdi bu SETA Vakfının “rapor” denilemeyecek andıcı üzerine birkaç şey söylemek istiyorum. Gerçekten bu, hepimiz açısından çok önemli bir sorun. Şimdi bir araştırma komisyonu kurulması önerisi reddedildi; bu, reddedilebilir, bunda hiçbir sorun yok yani burada onlarca, yüzlerce araştırma komisyonu kurulması önerisi reddedildi. Bizce çok önemli bu araştırma komisyonunun kurulması ama buna rağmen reddedilebilir, bunda da bir sorun yok. Asıl sorun şu: İktidarı oluşturan partinin milletvekillerinin bu raporu desteklemesi, bu raporu olumlaması. Bakın bir milletvekiliniz çıktı, bu raporu destekledi, grup başkan vekiliniz de SETA raporunu destekledi. “Türkiye Büyük Millet Meclisinin araştıracak daha önemli konuları var.” diyebilirsiniz, “Türkiye Büyük Millet Meclisi için önemli değil.” diyebilirsiniz, “Bu araştırma komisyonunu gerekli görmüyoruz.” diyebilirsiniz; bunu anlayabiliriz ama SETA Vakfının bu raporunu desteklemenizi anlayamıyoruz çünkü yıllarca bu andıçlara karşı çıktınız. Demek ki karşı çıktığınız andıçlanma değilmiş, karşı çıktığınız sizin andıçlanmanızmış. Yani birileri sizi andıçlıyorsa, birileri sizi fişliyorsa siz buna karşısınız ama size yakın duranlar başka gazetecileri fişliyorsa, başka gazetecileri andıçlıyorsa siz bunu destekliyorsunuz demektir. Bu durumda demokratlığınızı hiç kimseyle tartışamazsınız, hiç kimse sizlere demokrat gözüyle bakmaz. Buna bir bütün olarak karşı çıkacaksınız yani “Ben andıçlanırsam sorun var, başkası andıçlanırsa sorun yok.” diyemezsiniz, bu kabul edilemez.

Ayrıca, bu yöntem, özel olarak tartışılması gereken bir yöntem. Bakın gazetecilerin çalıştıkları kurumlar, gazetecilerin öz geçmişleri ve gazetecilerin sosyal medya etkileşimlerini paylaştılar. Bu sosyal medya etkileşimleri nedir, biliyor musunuz, hiç incelediniz mi bilmiyorum ama bizler bu sosyal medya etkileşimlerinin ne olduğunu biliyoruz. FETÖ soruşturmalarında çok önemli bir yer tutardı bu sosyal medya etkileşimleri “Kimin, kiminle ilişkisi var; kim, kimi takip ediyor; kim, kimi okuyor?” diye. Bu, içine FETÖ kaçmış bir rapordur, bunun arkasında durmamalısınız, bunun arkasında durmamalıydınız; emin olun, yarın öbür gün bundan utanç duyacaksınız, bu raporun arkasında durmaktan utanç duyacaksınız çünkü bütün milletvekilleri bunu destekledi, bu da tarihe bir not olarak düşecektir.

Burada önemli olan şey şu: İşte, bu yüzden biz 180 ülke arasında basın özgürlüğü açısından 157’nci sıradayız. Demek ki bundan rahatsız olanlar var. Bu SETA Vakfı gibiler 157’nci sıradan da rahatsızlar, illa 180’inci yapacaklar Türkiye’yi, 180’inci, 157 çok demokrat gözüküyor. 3-5 tane uluslararası basın-yayın ajansı var, 3-5 tane muhalif gazete var diye, muhalefetin sesine yer veriyor diye hâlâ 157’nci sıradayız, onları da susturursanız, emin olun, 180’inci sıraya ramak kaldı diyeceğiz.

İki konu hakkında fikirlerimi paylaşıp konuşmamı tamamlayacağım. Bir tanesi şu: Japonya’da yalnız kadınların gittiği üniversiteler varmış ve Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı, Sayın Cumhurbaşkanı bununla ilgilendiğini söylemiş. 1950’li yıllarda Amerika’da da böyle kolejler vardı. Amerika’daki bu kadın kolejlerinin amacı da iyi bir ev kadını, iyi bir eş yetiştirmekti. Bakın, akademisyenlere sordular ve akademisyenlerin Japonya’daki bu kadın üniversiteleri için söyledikleri şey de buydu; bu üniversitelerin akademik olarak hiçbir değeri yok, bu üniversiteler iyi bir eş, iyi bir ev kadını yetiştiriyor; yoksa akademisyen yetiştiren, akademik eğitim veren kuruluşlar değil. Evet, Japonya’dan öğreneceklerimiz var; Japonya’dan öğreneceğimiz onurlu siyasetçiler, Japonya’dan öğreneceğimiz iyi bir sanayi, gelişmiş bir sanayi, gelişmiş bir teknoloji ama kadın üniversitesi değil. Uzağa gitmeye gerek yok; çevrenizdeki kadınlara sorun, onlar da eşit ve özgür birer yurttaş olmak istiyorlar. Bu konuda çok önemli bir film tavsiyem de olacak: “Mona Lisa Gülüşü” diye bir film. Julia Roberts’ın 2003 yapımı bir filmiydi; o da böyle bir koleje öğretmen olarak atanıyordu, onun başından geçenleri izlemenizi öneririm.

Son olarak bir şey daha söyleyip bitireceğim: Bitlis’te bir il genel meclisimizi daha görevden uzaklaştırdınız. Bakın, kaybettiğiniz her yeri gasbetmeye devam ediyorsunuz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Uzaklaştırmıyoruz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Gasbetmeye devam ediyorsunuz Recep Bey. Kaybettiğiniz 6 tane belediyeyi gasbettiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Tiryaki.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

6 tane belediyeyi gasbettiniz, Bağlar’ı gasbettiniz, Van’da 3 belediyemizi gasbettiniz, Erzurum’da 1 belediyemizi gasbettiniz, Kars’ta 1 belediyemizi gasbettiniz. Meclis üyesi 57 arkadaşımızın üyeliğini KHK’li oldukları gerekçesiyle düşürdünüz. Yetmedi -daha önce de söyledim- Tatvan’da ilçe belediye meclis üyesi çoğunluğu elimizdeydi; haklarında Cumhuriyet Savcılığınca soruşturma başlatıp 9 belediye meclis üyesini görevden uzaklaştırdınız ve böylece, hileli bir şekilde çoğunluğu elde ettiniz. Bitlis’le oynamaya devam ediyorsunuz. Kürtçe tabelaları indirdiniz. Şimdi de bir il genel meclisi üyesini, soruşturma gerekçesiyle, uzaklaştırdınız. Tekrar söylüyorum: Kaybettiğiniz yerleri kazanmak için çalışın, gasbetmeyin. Biz buna sonuna kadar direneceğiz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Zeybek konuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, söz istedim.

BAŞKAN - Görmedim Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ayaktaydım efendim ama…

BAŞKAN - Görmedim ama yani Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yok, ben de ayakta olduğumu söyledim sadece yani. Ama söz hakkım saklı kalırsa sevinirim.

BAŞKAN - Sayın Zeybek’in konuşmasından sonra size söz vereyim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Zeybek.

CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 94 sıra sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle şunu söylemem gerekiyor: Türkiye’de turizm tanıtım ajansına ihtiyaç var mı? Evet, var. Bu ajans gerekli mi? Gerekli. Niye gerekli? Türkiye dünyada en çok turist çeken 6’ncı ülke. Bulunduğu coğrafi konum, gerek Orta Doğu gerek Avrupa’yla yakın mesafede olması ve coğrafi açıdan da dünyada hareket eden 1,5 milyar nüfusun dört saat içinde ulaşabileceği bir lokasyonda bulunması Türkiye'yi çok cazip bir turizm ülkesi hâline getiriyor. Başka önemli bir avantajımız var, o da şu: Dünyanın en çok turist yollayan 10 ülkesinden 6 tanesi Avrupa ülkesi ve bizimle uçuş mesafesi iki ile dört saat arasında değişiyor yani ulaşımla ilgili temel avantajlara sahip olan bir ülkeyiz. Türkiye'nin turizmle ilgili ana müşterisi de Avrupa. Türkiye'deki turizm gelirlerine baktığımız zaman, çok sayıda ülkeden turist getiriyoruz ama bunlar içinde Türkiye'ye en fazla sayıda döviz bırakan ülkelerin tamamının Avrupa ülkeleri olduğunu görebiliyoruz.

Tanıtım ve medya açısından bakıldığı zaman da -ajansın da işini kolaylaştırmak açısından- şöyle bir avantajımız var: Dünyada turizm pastasından pay sahibi olan ülkelerde turizm faaliyetlerini, konaklama ihtiyaçlarını ve hizmet alım bedellerini, bütün bu turistik işlemleri ajans üzerinden değil, tanıtımlar üzerinden değil, sosyal medya üzerinden gerçekleştirme oranı giderek yüzde 60’ların üzerine çıkmış durumda.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikli olarak deniz, tarih, plajlar ve kumsalların dışında turizmi çeşitlendirmemiz mutlaka önemli. Ne gibi? Gençlik turizmine çok önem vermemiz gerekiyor. Kongre turizminin, gastronomi turizminin; golf, futbol, şehir turları, sağlık, inanç, eğitim turizminin ve ileri yaştaki insanlara yönelik -artık giderek özellikle Avrupa’da çok yüksek oranlara ulaştı, 65 yaş üzerindeki nüfusun toplam nüfus içindeki payı yüzde 20’lerin üzerine çıkmaya başladı- turizmin Türkiye'de mutlak suretle artırılması gerekiyor. Türkiye'nin turizm gelişimi uygulanan yanlış ekonomik politikalarla birlikte son yıllarda inişli çıkışlı grafikler göstermektedir.

Turizm sektörünün istediği şudur arkadaşlar: Ülkenizde turizmi belli bir periyotta, yıllık kalkınma hızınız yüzde 3-5 olabilir, bu seviyelerde geliştirebilirsiniz ancak özellikle ekonomik, çoğu zaman da siyasal nedenlerle ülkeye gelen turist sayısındaki anormal değişkenlikler turizm firmaları açısından hayati önemde sıkıntılar yaratmaktadır ve öylesine ki bu kriz dönemlerinde küçük, orta boy aile turistik işletmeleri ile Anadolu’nun muhtelif illerinde bulunan ve öz sermayesi kısıtlı olan şirketlerin çok düşük bedellerle yabancıların eline geçtiğini görebiliyoruz.

Örnek vermek gerekirse Rus savaş uçağının düşürülmesiyle birlikte Adalet ve Kalkınma Partisinin mahalle başkanından Genel Başkanına kadar “Bu uçağı ben düşürdüm.” yaygarası koparıldı. Öylesine etkili oldu ki Türkiye’de bunun etkisini bütün sektörler çok hızla hissetti, çok fazla hissetti ama turistik işletmeler en ağır biçimiyle bedeller ödedi ve 2015-2016 yıllarında Türkiye, son yirmi yılın en düşük turizm gelirine ve turist sayısına sahip oldu.

O nedenle, siz eğer burada ajans üzerinden turizmin gelişimini düşünüyorsanız, o zaman ülkenizin uluslararası siyasette izlediği politikayı ve ülke içinde barış, özgürlük, demokrasi, insan hakları, gazetecilerin tutuklu olmaması, siyasetçilerin tutuklu olmaması gibi Batı Avrupa’nın yani Türkiye’ye en çok turist veren ve dünyada turizme en fazla para ödeyen ulusların, halkların, oradaki sivil toplum örgütlerinin çok değer verdiği konularda hata yapmamanız gerekir. Evet, Türkiye, hata yapıyor mu? Çok fazla hata yapıyor.

Bakın, Türkiye’nin güven endeksi haziranın başında yüzde 57 idi, İstanbul seçimlerinden sonra yüzde 83’e çıktı. Yani İstanbul’daki seçimleri Cumhuriyet Halk Partisinin adayı, Millet İttifakı’nın, demokrasi ittifakının adayı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasıyla birlikte Türkiye’de güven endeksi yüzde 50 oranında arttı. Bunun sonuçlarına diğer konuşmacılar değindi, o alana çok girmiyorum ama özellikle Türkiye'ye çok fazla turist gönderen başta İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika gibi ülkelerin genel olarak şirketlerinin, STK’lerinin ve turizmde yol göstericilerinin önem verdiği konu o ülkede demokrasi var mı yok mu? O nedenle Türkiye'nin demokrasi ve özgürlük meselesi doğrudan doğruya turizmle ilintili bir meseledir.

Değerli arkadaşlar, tabii, Türkiye'ye gelen turist sayısında şöyle bir handikabımız var: Biz, sınır kapılarından giren turistleri değerlendirdiğimizde bunların içinde yaklaşık 39 milyonunu yabancı menşeli turistler oluşturuyor; 6,6 milyon kadarını da yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları ya da yabancı ülke vatandaşlığına geçmiş olan Türkler oluşturuyor ama biz, turizm gelirlerini hesapladığımız zaman yurt dışında yaşayan Türkler ve başka ülkelerin vatandaşlığına geçmiş olan kendi vatandaşlarımızı da turist olarak kabul ediyoruz.

Bir başka handikabımız daha var. Sınır kapılarından giren, özellikle çalışmak için kaçak işçi olarak gelen, ev hizmetlerinde, yaşlı bakım hizmetlerinde, geriatri hizmetlerinde ya da başka alanlarda Türkiye'ye doğrudan doğruya kaçak çalışmak için gelen kişileri de maalesef bugüne kadar biz turizmin pastası içinde kabul ettik ve bunları da turizmin bir müşterisi, turist olarak kabul ettik. O nedenle de toplam gelirlerimiz ile turist başına düşen gelirlerimizi hesapladığımız zaman Gürcistan, Azerbaycan ve Orta Asya ağırlıklı turistlerin gerçekten Türkiye'de otel, motel ve turistik işletmelere döviz bırakmadığını, hesaplamaların da yeni baştan değerlendirilmesi gerektiğini buradan belirtmek istiyorum.

2015-2019 dönemiyle ilgili olarak OECD ülkelerinden Türkiye'ye giren turist sayısında ciddi azalma vardır arkadaşlar. Bakın, dünyada en çok döviz bırakan turistler Avrupalı turistler. 2015 ile 2019 yılları arasında Türkiye turistte en fazla kaybı -İngiltere ve Yunanistan hariç-OECD ülkelerinde yaşadı, tüm OECD ülkelerinde biz turist kaybettik. Bunu iktidarın ya da Hükûmetin oturup başlı başına düşünmesi gerekir. Buna Türkiye’yi iten koşulların mutlaka ortadan kaldırılması gerekir.

Evet, özgürlüğün, demokrasinin, insan haklarının, basın özgürlüğünün dışında özellikle Batı’dan gelecek turistler açısından sizin ülkenizde cinsiyetçi politikaların, yaklaşımların olup olmadığının çok önemli olduğunu belirtmek istiyorum. Siz eğer insanların özel yaşamlarıyla ilgili ülkenizde yapılacak olan gösterilere izin vermezseniz, anma günlerinin kutlanmasına izin vermezseniz ve bunu birer insanlık suçu olarak, bunu birer günah olarak görüp toplumu ayrıştırırsanız, farklı cinsiyet kimliğine sahip olanları ötekileştirirseniz, o zaman siz bu manada dünyada çok örgütlü olan turizm firmalarının kara listesine girersiniz; bundan hızlı bir biçimiyle uzaklaşmak gerekir.

Bir başka önemli nokta da şu: İstanbul seçimlerini farklı kazanmamızda her yaptığı konuşmayla bize derin katkılar sunmuş olan Sayın İçişleri Bakanına buradan teşekkür ediyorum, bu seçimin 806 bin farkla bitmesinde gerçekten olağanüstü katkısı vardır. [CHP sıralarından alkışlar(!)] Ama Türk turizminin OECD ülkelerinden turist kaybetmesinde de Sayın Soylu’nun acaba şu açıklamasının etkisi var mıdır: “Siz Avrupa’da Türkiye’nin aleyhinde konuşacaksınız, konuşacaksınız ama havaalanından içeri girip Türkiye’de gezeceğiniz zaman size ‘Yok öyle yağma, dur.’ diyeceğiz. Sizi gerekli işleme tabi tutacağız yani sizi mahkemeye sevk edeceğiz.” açıklaması da ciddi biçimiyle sakat bir düşüncedir ve yanlış olmuştur, turizm açısından son derece yanlış olmuştur.

Önemli bir sıkıntımız da şu: Bakın, güney illerimizde mevsim etkileri dolayısıyla sıcak deniz ve kumun olduğu bölgelerde çok sayıda emekli, yılın çok önemli bir kısmını Türkiye’de geçiriyor. Bunların büyük çoğunluğu emekli maaşlarını Türkiye’deki bankalar üzerinden alıyor ve harcamalarının tamamını da Türkiye’de yapıyor. Son zamanlarda özellikle Muğla bölgesindeki, Antalya bölgesindeki ve Aydın bölgesindeki çok sayıdaki yabancının konutlarını satarak Bulgaristan ve Romanya’dan ev aldığını ve buralara göç ettiğini öğreniyoruz. Araştırdığımızda tek bir neden çıkıyor karşımıza: Bu yabancıların yaşam anlayışlarında ve yemek kültürlerinde alkol var, alkollü içkiler var. Bu içkiler üzerinde ödedikleri yüksek vergiler bunların emekli maaşlarıyla bile karşılanamaz hâle geldiği için, özellikle çok düşük vergi matrahına sahip olan Bulgaristan ve Romanya’nın -giderek- Türkiye’nin terk edilmesinde yeni alternatif ülke olarak bu yaşlı yabancılar tarafından kullanıldığını görmemiz gerekiyor.

Burada, turizmle ilgili getirilen ajans çalışmasında daha çok işletmeler dikkate alınıyor. Turizmi; otel, motel, işletme ve havayolu şirketleri biçiminin dışına çıkararak, turizmden asıl katkıyı sağlaması gereken el sanatları, küçük-orta boy işletmeler, kuyumculuk, halı sektörü, konfeksiyon, tekstil gibi sektörlerin de yani çarşılar, bedestenler, arastalar gibi çarşıların da sektör açısından pazarlanması gereken birer meta olduğunu mutlaka görmemiz gerekir. Yani Antalya’da “her şey dâhil” kampanyaları yerine, turistin daha çok tüketim yapabilmesi ve turizmden gelen gelirlerin de geniş tabakalarla, geniş sektörlerle yaygın bir biçimde paylaşılabilmesi için, turizmde şehir turizmine, kent turizmine mutlaka dönmemiz gerekir.

Değerli arkadaşlar, şimdi, maddeyle ilgili, yasa teklifiyle ilgili pek çok hata var. Bir kere bu madde, önümüze getirilen teklif, bir vergi düzenlemesi getiriyor, diyor ki: Bütün işletmeler yüzde 1’den başlamak üzere, bazı sektörler açısından binde 1 ile binde 2,5 arasındaki bir oranda ciroları üzerinden vergi ödeyeceklerdir. Yani vergi olduğuna göre, devlet vergi aldığına göre, bu da bir teklif olduğuna göre nereye gitmesi gerekir? Plan ve Bütçe Komisyonuna gitmesi gerekir. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma esaslarına göre içinde vergi olan bir teklifin Plan ve Bütçe Komisyonuna hiç gitmemiş olmasını anlamak doğru değil. Bu biçimiyle Anayasa’ya aykırıdır. Bu biçimiyle yasa teklifinin gündeme gelmesi Anayasa’ya aykırıdır.

İkincisi: Burada vergiyi getiriyorsunuz ama vergiyle ilgili düzenlemelerde tam bir keyfîlik var. Eğer bir vergi topluyorsanız, bunu bir ajans üzerinden koyuyorsanız… Burada hem kurduğunuz ajansı özel hukuk tanımına koyuyorsunuz hem de uygulamaları ve diğer işlemleriyle ilgili bir kamu tüzel kişiliği içine dâhil ediyorsunuz. Yani, deyim yerindeyse, bir tarafıyla deveye benziyor, bir tarafıyla kuşa benziyor, buradan bir yapı çıkarmaya çalışıyorsunuz.

Başka önemli bir sıkıntı da şu: Topladığınız yani öngördüğünüz gelirlerle ilgili turizm sektörünün bir handikabı vardır, o da dönemsel, mevsimsel, siyasal, ekonomik problemlerle ilintili olarak bazı dönemlerde kârlılıkları düşer, zarar ederler yani buna biz “doluluk oranı” deriz. Bir turistik işletmenin doluluk oranı eğer yüzde 50’lilerin altındaysa bu işletmenin zaten cari giderlerini, finansman giderlerini, yurt dışı bağlantılarını, reklam giderlerini falan çıktıktan sonra kâr edebilmesi mümkün değildir. Şimdi yasa koyucu diyor ki sen kâr etsen de etmesen de –bu, bugüne kadar Türkiye'deki vergi toplama usullerine de aykırı yeni bir düzenleme getiriyor- ister 1 odanı sat, ister 100 odanı sat, ister altı ay boş yat, ister altı ay dolu yat ben senin her ay beyannameni alırım ve senin ciron üzerinden senden vergi toplarım. Bu biçimiyle Anayasa’nın eşitlik ilkesine tamamen aykırıdır.

Başka bir handikabı daha var: Vergi topluyorsunuz ama diyorsunuz ki biz bunu -denetim yetkisini- Sayıştay denetimine tabi tutmuyoruz, 3 tane bağımsız denetim şirketinden teklif alacağız, bunların vereceği denetime göre bu ajansı denetleteceğiz. Arkadaşlar, şu anda pek çok belediye Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarından partimize ya da diğer partilere bu yeni yerel yönetim seçimlerinde el değiştirdi. Sizin iştiraklerinizin de belediyenin yan kuruluşlarının da bu tür denetim şirketleri tarafından denetlendiğini görüyoruz. Görüyoruz ama oralarda çıkmayan handikapların, oralarda çıkmayan usulsüzlüklerin tümü iktidar değiştiğinde ortaya çıkıyor. Vergi varsa Sayıştay denetiminin kaçınılmaz olarak sürdürülmesi gerekir.

Başka bir handikap da şu: Bütün dünyada artık bu tür reklam, tanıtım ya da başka işlemlerle ilgili bir vergi toplamayı düşünüyorsanız bunu “şehir vergisi” adı altında toplayacaksınız yani sizin tesisinize gelen yabancı turistten tesisinizin özelliğine göre -bu, dünyanın her yerinde farklı biçimde, farklı rakamlarla ama aynı yöntemle uygulanıyor yani 0,5 eurodan 9 euroya kadar- bulunduğu bölge olabilir, tesisin standardı olabilir, yıldız sayısı olabilir belirleyicisi ama sizin bu konuda alacağınız katkı payını o işletmeye gelen turistlerden almanız gerekir. Bu konuyla ilgili bütün turizm acentelerinin, Otelciler Birliğinin, TÜRSAB’ın, bütün meslek odalarının verdiği önerileri Bakanlık dikkate almadı.

Şimdi, teklif metnini incelediniz sevgili arkadaşlar, teklif metninin Komisyona geldiği biçimi ile Komisyondan çıktığı biçimi arasında nokta, virgül fark yok. O zaman biz bu dokuz saat Komisyon çalışmalarını niye yapıyoruz? Muhalefet partilerinin görüşleri hiçbir biçimiyle Komisyonda dikkate alınmayacaksa, Bakanlığın yaptığı yasa teklifi Komisyondan ve Meclisten değişmeden geçecekse o zaman bu kuvvetler ayrılığında Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş olan geniş yetkilerden nasıl bahsedebiliriz?

Değerli arkadaşlar, yine, yasa teklifinin 3’üncü maddesinde biz şu öneriyi getirdik, dedik ki: “Siz Ege’den neden 1 üye alıyorsunuz; Marmara’dan ve Akdeniz’den 2 üye alıyorsunuz, Türk turizminin en önemli merkezlerinden olan Ege Bölgesi’nden niçin tek üye alıyorsunuz?” Burada eşitliği sağlamak için oradan da 2 üye alınmasını önerdik. Hatta “Karadeniz ve İç Anadolu Bölgesi’ni temsilen 1 üye, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’yu temsilen 1 üye…” Ya, ne demek Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’yu temsilen 1 üye? Yani bizim eğer coğrafi manada bir sınırımız varsa bu bölgelerin her birinden 1 temsilci alınmasının çok daha uygun olacağını söyledik Komisyonda. Karadeniz Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi’nin turizm potansiyeli, turizm beklentileri, müşteri çeşitliliği açısından hiçbir birlikteliğinin olmadığını, benzerliğinin olmadığını söylememize rağmen önerimiz dikkate alınmadı.

Yerel yönetimler bu yasa teklifinin hiçbir noktasında dikkate alınmıyor. Yani bu belediyeleri 31 Martta kaybettiniz, 23 Haziranda kaybettiniz, şimdi onlardan intikam alır gibi yasa teklifleri getiriyorsunuz. Ya, içinde yerel yönetimin olmadığı bir turizm çalışmasından nasıl bahsedebilirsiniz? Bu yolları kim yapacak? Bu bağlantıları kim yapacak? Havaalanına gelen turisti şehrin merkezine metroyla ya da HAVAİST’lerle veya toplu taşıma araçlarıyla kim götürecek? Bu yeni alacağınız plan kararlarını kimler uygulayacak? Turizm bölgeleriyle ilgili çalışmaları kim götürecek? “Ha, biz mademki belediyeleri kaybettik, o zaman bizim açımızdan bu yoktur.” Ne vardır? Vesayetçi bir merkeziyetçi yönetim anlayışı vardır. Hem de öyle merkeziyetçi bir anlayıştır ki hesap vermekten bile kendini muaf tutmaktadır. Yine, burada, yasa teklifi bu ajansın İhale Kanunu’na tabi olmamasını öngörüyor. Genel bütçeden pay alıyorsunuz ama Kamu İhale Kanunu’nun uygulamasının dışında olacaksınız.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi tamamlarken bugün burada çok fazla söz edildiği için bir konuda açıklama yapma ihtiyacını duyuyorum. Dokuz yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesinde Meclis üyesi ve grup sözcüsü olarak görev yaptım. İstanbul Belediye Meclis üyelerinin çalışma esasları ve prensipleri konusunda da görüş ve fikir sahibiyim. Belediye meclisleri, özellikle büyükşehir belediye meclisleri ilçelerden kendisine gelen, görüşülmesi gereken talepleri ve başkanlıktan gelen talepleri görüşür ve sayın grup başkan vekilimizin söylediği gibi, son on yıl içinde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin görüştüğü maddelerin yüzde 87’si imar dosyalarıydı. İmar dosyaları nereden geliyordu? Ya ilçe belediyelerinden geliyordu ya Büyükşehir Belediyesi Planlama Müdürlüğünden geliyordu ya da hak sahibi olan, mülkiyet sahibi olan kişinin talebi üzerine geliyordu. Niye geliyordu? E, çünkü sizin ortamınız ve ikliminiz bu plan tadilatlarını yapmaya o kadar uygundu ki herkes teklifini getiriyordu.

Şimdi, büyükşehir belediye meclislerinde pazartesi günü gündem dağıtılır. Eğer sizin gündem maddeniz 50-60 taneyse siz bunu bir günde bitirirsiniz. Eğer gündem maddeniz 150, 200, 300 taneyse o zaman meclisi yöneten meclis başkanı yani belediye başkanı, meclisin de aynı zamanda başkanı sizin gündem yoğunluğunuza göre o ay içinde meclisin bir gün, iki gün, üç gün ya da beş gün çalışmasına imkân sağlayabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Zeybek.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, burada gündeme madde ilave edilmesi ve meclisin beş gün çalışmasıyla ilgili düzenleme, İstanbul’daki yeni yönetim anlayışının Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticileri tarafından anlaşılmadığını gösteriyor. Ne diyor yeni yönetim? “Ben bu kentte tarım alanlarını, yeşil alanları, sulama alanlarını, dere yataklarını imara açmayacağım; insanların özel arsalarına özel, şahsa dönük imar artışları vermeyeceğim, gökdelen ruhsatları vermeyeceğim, onları benzin, akaryakıt istasyonuna dönüştürmeyeceğim.” diyor. Bunu söyleyen bir belediyenin karşısında vatandaş da ilgili kurumlar da belediyeler de teklif getirmezler, çıkmayacak olan teklifi, boşuna hazırlık yapıp meclise getirmezler. O nedenle, göreceksiniz, Muğla’da ayda bir gün Büyükşehir Belediye Meclisi toplanıyor, İstanbul’da da iki gün toplanır, üç gün toplanır ama meclis asıl olan halka hizmet çalışmalarını ekseriyetle verir.

İstanbul’un seçilmiş Belediye Başkanının adı da “Ekrem” değil “Sayın Ekrem İmamoğlu”dur.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

59.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Az önce HDP Grubu adına Genel Kurula hitap eden hatip, doğu ve güneydoğu illerimizi “Kürt illeri” olarak tarif ederek ana dilde eğitim olmadığı için, bu illerin başarısız olduğunu…

BAŞKAN – Onu düzeltti yani “Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı iller” olarak düzeltti.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – O düzeltme olarak yapılmadı efendim, hem “Kürt illeri” dedi hem de arkasından “Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı iller” olarak ifade etti.

Türkiye'de ne Anayasa’mızda ne de sosyolojik olarak böyle bir tanımlama yapma imkânı söz konusu değildir. Hiçbir ilimiz hiçbir etnik kökene ait olarak tarif edilemez. Türkiye'de “Kürt ili” diye bir il söz konusu değildir yani hiçbir ilimizde etnik kökene ait bir dil yoktur. Türkiye'nin 81 ili 82 milyon Türk milletinindir. Sosyolojik ve hukuki gerçeklik budur. Bu bölgelerimizde yaşanan problemleri ve eğitim konusundaki eksiklikleri bir etnik gruba hasrederek tarif etmek kasıtlı bir yaklaşımdır ve gerçek dışıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Türkiye'de Kürt kökenli vatandaşlarımız ülkemizin her yerinde yaşamaktadır. “Ana dilde eğitim sebebiyle başarısız olunuyor.” deniyorsa doğu ve güneydoğu illerinden başka illerde, her Türk vatandaşı gibi eğitim gören Kürt kökenli kardeşlerimizin başarısını nasıl izah edeceksiniz? Türkiye’de eğitim dili Türkçedir ve bunun dışında herhangi bir şekilde bir tedrisat söz konusu değildir. Doğu ve güneydoğu illerindeki eğitim sıkıntılarından bahsederken PKK’nın şehit ettiği öğretmenlerden, PKK tarafından yakılan okullardan, PKK’nın baskısıyla çocuğunu okula gönderemeyen ailelerden başlayarak sözü devam ettirmek gerekir. Asıl, eğitimde yaşanan sıkıntıların temelinde yatan faktör budur. Terör baskısı ve terörün o hain emelleri oradaki evlatlarımızın doğru bir şekilde eğitim alabilme imkânlarını kısıtlamıştır veya ortadan kaldırmıştır. Allah’ın izniyle, terörün bugün itibarıyla beli kırılmış, kökü kazınma aşamasındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bitiriyorum efendim.

Bu konuda alınan güvenlik tedbirleri meyvesini vermektedir ve bölge insanı bu güven ve huzur ortamından son derece memnundur. Güven ve huzurun arttığı bir bölgede mutlaka bunun eğitime ve eğitimdeki başarıya etkisi de olacaktır. Devletimiz bu konuda fiziki imkânların temin edilmesiyle ilgili olarak çok büyük bir çaba sarf etmektedir ve Türkiye’nin her bölgesinden vatan evlatları, Türkiye’nin her ilinde olduğu gibi, büyük bir fedakârlıkla nesillerimizin başarıyla yetişmesi için çaba sarf etmektedir. Buradan kendilerine de teşekkür ediyorum. Bu hususun da altını çizerek konuşmama son veriyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kurtulan…

60.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yani bir grup “PKK’nin adı yasaklansın.” der bu Mecliste, bir grup her dediğimiz görüşün altına PKK’yi koyar. Doğrusu, biz de düşüncelerimizi nasıl ifade edeceğimizi bazen bilemiyoruz. Partimizin resmî görüşleridir, partimizin programında yer alan görüşleridir bunlar. Bunları ifade ederken bazı gruplar özellikle düşüncelerimizden sonra, hatiplerimizden sonra sözü alırlar, PKK’yi konuşurlar.

Şimdi, HDP şunu her zaman söyledi, bir Kürt vatandaşı olarak da bunu söylüyorum: Ana dil inkârı çok ciddi bir hak inkârıdır, hak ihlalidir, bir insan hakları ihlalidir.

Arkadaşlar, biz, bunu bu Mecliste tartışmak istiyoruz, konuşmak istiyoruz. Meclisi çözüm yeri olarak görüyoruz. Burada halkın iradesiyle bu kürsülere oturmaya hak kazanmış tüm vekillerin ortak olarak görüşüne sunup tartışmayı istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Meclisin “Kürt sorunu” dediğimiz sorunu böyle inkâr ederek, yok sayarak bir yere varamayacağını bir kez daha söylüyoruz. Kürt sorununun demokratik çözümünün en temel adımlarından biri ana dilde eğitimdir. Ana dili Kürtçeyi konuşmak, bunu bizim öğrenmemizi sağlamak Türkçe dilinden bir şey eksiltmiyor, Türk vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin bir hakkından gasp olmuyor, eksilme olmuyor; tam tersi, Türkiye'nin bir zenginliğinin hakkını teslim etmiş oluyoruz diyorum.

Teşekkürler Başkan.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (Devam)

BAŞKAN – Grupları adına söz talepleri karşılanmıştır.

Şahısları adına ilk söz, Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi’nin.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teklif üzerinde kişisel görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansını kurmayı öngören bir kanun teklifini görüşüyoruz.

Teklifi görüşürken Türkiye turizmi nedir, bu konuda birkaç rakamla bir tablo çizmek istiyorum: Turizm nerededir, turizm pastasından yeterince payı alıyor muyuz alamıyor muyuz, turizmde özellikle 2000’li yıllardan sonra hangi mesafeleri katettik ya da nerede tökezledik, nerede durduk, ona çok kısaca bakmakta yarar var.

2018 yılı rakamlarına göre Türkiye’ye 46 milyon turist gelmiştir, buna yabancı ülkelerde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları da dâhildir. 46 milyon turistin Türkiye'ye kazandırdığı döviz miktarı 29 milyar dolardır.

Değerli arkadaşlar, bu rakam güzel bir rakam değil. Kişi başına turist harcaması da 647 dolardır. Özellikle kişi başına turist harcaması tutarı turizmi ölçmek için iyi bir ölçüdür. Eski yıllardan örnek vereceğim, yine AK PARTİ’nin iktidar olduğu dönemlerden örnek vereceğim: Bu yıl, 2018 yılı 29 milyar dolarlık turizm geliri elde etmişken, Türkiye, aynı geliri 2012 yılında da elde etmiş. 2012 yılı turizm geliri 29 milyar dolar ve gelen turist sayısı 37 milyon. 2018’de 46 milyon turistle 29 milyar dolar elde etmişken, 2012’de 37 milyon turistle 29 milyar dolar gelir elde etmişiz. 2012’deki kişi başına turist harcaması 795 dolardır. 795 dolar da iyi bir rakam değil. 2003 yılı kişi başına turist harcaması 860 dolar, 2004 yılı 843 dolar, 2005 yılı 842 dolar. Türkiye'ye gelen turistin yapmış olduğu harcama, kişi başına harcama giderek düşüyor yani Türkiye ucuz turist cenneti oluyor. 647 dolar harcamayla Türkiye'de bir turist tatilini geçirebiliyor. 800 küsur dolarlardan buraya inmişiz.

En iyi ölçü nedir? En iyi ölçü, toplam turizm gelirinin millî gelire oranıdır, en iyi ölçü budur, en objektif ölçü budur. Toplam turizm gelirinin Türkiye millî gelirine oranı -gayrisafi yurt içi hasılayı alıyorum millî gelir olarak- 2003 yılında yüzde 4,4; 2004 yılında yüzde 4,2; 2006 yılında yüzde 4,1; yüzde 4’lerin üzerinde. Şimdi neredeyiz? 2018 yılında bir atak yapmışız, yüzde 3,8’e gelmişiz. Özellikle 2015 sonunda Rusya’yla yaşadığımız uçak krizi turizmin baş aşağı dibe doğru gitmesine neden olmuştur. Yani ülkeyi yönetenler iyi bir turizm politikası uygulasa, Türkiye'de siyasal istikrar olsa, Türkiye'de ekonomik istikrar olsa, turizmin kendi çarkları kendiliğinden dönecek, “Belki bu ajansa bile ihtiyaç duymayacağız.” demeyeyim, Türkiye'nin tanıtıma ihtiyacı var ama herhâlde böyle bir ajans modeliyle Türkiye tanıtıma ihtiyaç duymuyor.

Teklifin özelliğini üç cümleyle özetlemek istiyorum: Teklifin ruhu; canımızın istediği gibi turizm sektöründen pervasızca, sorgusuz sualsiz para toplayalım, canımızın istediği gibi harcayalım, kimseye de hesap vermeyelim. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, teklifin özeti budur. Teklifin özeti budur. Ben şimdi Komisyona soracağım, cevap almayacağımı biliyorum -yanında Turizm Bakanlığı bürokratları var, Cumhurbaşkanlığından gelen bürokratlar var- merak ediyorum cevap verecekler mi? Belki Komisyonda konuşulmuştur, Komisyon toplantısına katılamadım, bir cenaze nedeniyle Trabzon’a gitmek zorunda kalmıştım. Ne kadarlık bir hasılat öngörülüyor? Bu ajansın bütçesi nedir? Yüzde 1’lerden oluşan pay, binde 1’lerden, binde 2,5’lardan oluşan payın toplam tutarı nedir? Ben tahminî bir rakam vermek istiyorum, yıllık 300 milyon dolar. Yıllık tahminen 300 milyon dolar. Kuru yaklaşık 6 TL alsak 1,8 milyar TL. Sorgusuz sualsiz Deli Dumrul vergisi. Turizm belgeli işletmelerin hasılatından yüzde 1 oranında turizm payı alınıyor. Sektör zarar etti, uçak krizi oldu, yarın başka bir kriz oldu, sektörün gelirleri yarı yarıya düştü diyelim “Hayır, vereceksin bu parayı.”

Sayın milletvekilleri, teklif sahipleri, Sayın Turizm Bakanı -izliyorsa, Turizm Bakanıyla ilgili daha sonra başka maddelerde konuşacağım, bir soru önergemle ilgili bazı soruları buradan soracağım bakalım, o ayrı- siz, Anayasa’nın 73’üncü maddesini okumadınız mı? Orada bile der ki: “Kanunun alt ve üst sınırları içerisinde indirim yapmak veya oranı yükseltmek suretiyle Cumhurbaşkanına yetki verilebilir.” Aklınıza gelmiyor mu yani “Ya, buraya bir yetki maddesi koysak da Cumhurbaşkanına yetki versek, bunu yüzde 1 yapmasak da örneğin binde 5 yapsak, sıfıra kadar indirmeye, tekrar kanuni seviyesine kadar yükseltmeye Cumhurbaşkanına yetki versek…” Niye düşünmüyorsunuz bunu? Çünkü gözünüz kara, para lazım; sorgusuz sualsiz harcamak için para lazım. Teklifin özeti bu arkadaşlar. Değerli AK PARTİ Grubundaki arkadaşlar, gördüğüm budur. Buna engel olun, bu teklifi durdurun. Yarına kadar bunu düşünelim, bunu iyileştirelim, kendi mantığı içerisinde tutarlı bir hâle getirelim. Bırakalım bizim önerilerimizi kabul edip etmemeyi, kendi mantığı içinde tutarlı bir hâle getirelim.

3’üncü maddede bir yönetim kurulu oluşturuluyor. Neye göre? Sektörün bütün bileşenleri burada olmak durumunda değil mi? Yüzde 1 pay alıyorsunuz. Hem yüzde 1 pay düzenlemesi hem yönetim kurulu düzenlemesi sektörün dayanışmasını ifade etmeli. Bu dayanışmayı yok ederseniz, oraya ayrımcılığı sokarsanız sektörün dayanışması olmayacağı gibi, sektör ile Bakanlığın da dayanışması olmaz. Bu dayanışmayı yok ediyorsunuz. Niye TÜRSAB yok yönetim kurulunda? Niye turist rehberleri yok? Niye deniz turizmiyle ilgili birlik yok? Bunları -odalar birliği, TÜRSAB, Otelciler Federasyonu- danışma kuruluna koymuşsunuz; sus payı, sus payı... Arkadaşlar, konaklama tesisleri mi tanıtmayı yapacak, yoksa bu sektörün tüm bileşenleri bir araya gelip onlar mı bu tanıtımı yapacak?

İşin bir diğer tarafı, 3’üncü maddede yönetim kurulunun oluşmasına Bakan müdahale ediyor, diyor ki: “Otelciler bir araya gelsinler, seçim yapsınlar.” E, TÜROFED var, Türkiye Otelciler Federasyonu. “Türkiye Otelciler Federasyonunun bildirdiği 3 kişi.” diye niye demiyorsunuz? “Hayır, ben TÜROFED’e hâkim olmayabilirim. Onlar kendileri seçim sürecine girsinler. Bu seçimle ilgili süreci zaten ben yöneteceğim, istediğim adamları oradan getiririm.” Yakışıyor mu bu? STK’leri yok sayıyorsunuz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, teklife ara verilmesi lazım. Sanıyorum, tümü üzerindeki görüşmelerden sonra yarına kalacak. Bu esnada gelin, oturalım, hep birlikte bunu düzeltelim. Bu şekilde olmaz; para toplanacak, Sayıştay denetlemeyecek, Kamu İhale Kanunu’na tabi değil. Bu arada, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu sayılmadığı için istisnalar arasında, o kanuna tabi olduğunu düşünüyorum; onu da söyleyeyim, her neyse.

Bir de toplanan parayı tanıtımda kullanmak lazım değil mi? Hayır, oraya bir madde daha konulmuş: “Yüzde 70’i tanıtımda kullanılır, yüzde 30’u diğer faaliyetlerde.” Bakın, burası önemli. Hani Tanıtım ve Geliştirme Ajansıydı bu? “Hayır, biz canımızın istediği turizm yatırımını destekleyeceğiz.” Otelcilerden para alacaksınız, o otelciyle rekabet edecek başka bir otelciye inşaatı için yardım yapacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bu, asla kabul edilemez. Yüzde 30’u buralarda kullanılacak. Yani otelci otel inşa ediyor turizm bölgesinde, kendi bütçesiyle bunu yapıyor, hemen yanında otel inşaatı yapana: “Gel, ben sana buradan 50 milyon dolar veriyorum.” Bu, tam bir yağma. Yağma Hasan’ın böreği bu, tam bir yağmadır arkadaşlar. Buna asla ve asla izin vermemek gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, konuşacağımız elbette birçok husus var ama daha maddeler var, önergeler var, bunlarla ilgili görüşlerimizi ifade edeceğiz sırası geldiğinde.

Son olarak bir şey söylemek istiyorum: Turizm Bakanlığında bir bürokrat var, bir bürokrat “tweet” atan memurlarla ilgili onları tehdit eden bir “tweet” atıyor. Doktor Serdar Çam “Sizi sınavlarda çaktıracağız.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bu Serdar Çam’la ilgili acaba Sayın Kültür ve Turizm Bakanı bir işlem yapıyor mu, yapacak mı? Kamu Personeli Seçme Sınavı’na girerek kazanan, sonra da Kültür ve Turizm Bakanlığına girmek üzere sınava girecek olan o gencecik insanları, vatandaşları, öğrencileri tehdit eden bu bürokratla ilgili acaba hangi işlemi yaptılar?

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına ikinci söz, Sayın Ziya Altunyaldız’ın.

Sayın Altunyaldız, buyurun.

ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi ve tüm milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye üretmek durumunda, Türkiye ihraç etmek durumunda, Türkiye gelir üretmek, Türkiye refahı artırmak durumunda. Hane halkları ve kişilerin gelirleri artmalı ki Türkiye hedeflerine ulaşabilsin, varabilsin. İşte bugün, birkaç saattir çok değerli milletvekillerimiz grupları ve şahısları adına yaptığı konuşmalarda Türkiye Tanıtım ve Geliştirme Ajansını konuştu, ajansla ilgili pek çok şey ifade edildi. Onlara geçmeden önce, ajansa neden ihtiyaç duyduk? Türkiye bu noktaya nereden geldi, nasıl geldi? Gelirlerimiz nereden nereye çıktı ve nereye götürmek istiyoruz? Neden durup dururken ajans kurduk, yoksa bu bir stratejinin ürünü mü?

Değerli arkadaşlar, Dünya Seyahat ve Turizm Konseyinin hesaplamalarına göre, 2015 yılında turizm sektörünün gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 5 düzeyinde. Ayrıca, dolaylı tüketim etkileri ve diğer unsurları kattığımız zaman bu oran yüzde 12,9’lara, yüzde 13’lere çıkıyor.

Diğer taraftan, istihdam oranlarına baktığımız zaman, yine toplam istihdam içerisinde yüzde 2,3 payı olduğunu görüyoruz turizm istihdamının. Dolaylı etkileri, tedarikçiyi ve diğer unsurları da olaya kattığımız zaman yüzde 8,3’e çıkıyor. Hâl böyleyken önümüzdeki perspektife baktığımız zaman da her yıl dünyada seyahat eden kişi sayısı yüzde 4 ila 6 oranında artarken bugün itibarıyla 1,4-1,5 trilyon dolar olan yıllık turizm gelirlerinin de 2 trilyon dolarlara çıkması öngörülüyor. Küresel perspektif bu.

Ülkemize döndüğümüz zaman, özellikle 80’li yıllarda yapmış olduğumuz yatırımlarla 80-90 arasında turizm gelirlerimizde çok büyük bir sıçrama olduğunu görüyoruz. Turizm gelirleri binde 3’ten 1,8’e ve yabancı turist sayısı 2,8 milyondan 9,7 milyona, gelir de 2 milyardan 7,2 milyar dolarlara çıkmış.

İşte o dönemde yapılan yatırımların bitmesi ve işletmeye alınmasıyla birlikte 80-90 arasında ve 90’lı yıllarda turizm gelirleri katlanmış; sonra baktığımız zaman, 2000’li yıllara geldiğimiz zaman, 2002 yılında ziyaretçi sayısı itibarıyla 13’üncü ülke olduğumuzu görüyoruz ve 13 milyon kişiye 12 milyar dolar gelir elde ettiğimizi görüyoruz. Yıllara baktığımız zaman, her yıl turizm gelirlerimizde artış olduğunu ve turist sayısında da artış olduğunu görüyoruz. Son olarak 2018 yılında 29,5 milyar dolarlık gelire karşılık turist sayısı 46 milyonu bulmuş.

Şimdi, değerli arkadaşlar, istihdamda da 500-600 binden -doğrudan etkisiyle, toplam- dolaylı etkilerine baktığımız zaman 3 milyona varan, baliğ olan bir istihdamdan bahsediyoruz.

Şimdi, Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansını niye kuruyoruz? Bir defa değerli arkadaşlar, bir, Türkiye 1 milyon 500 binin üzerinde ya da civarındaki yatak kapasitesiyle yeni bir faza geçmek istiyor. Şu anda diyoruz ki dünyanın ilk 10 ülkesinin yani turizm gelirlerindeki ilk 10 ülkesinin belki ilk 3’ünü, 5’ini ya da 7’sini baz aldığımız zaman kişi başına, turist başına gelirin yaklaşık bin dolar olduğunu görüyoruz. Bizdeki turist başına gelirin de 650-700 dolar civarında olduğunu görüyoruz. O hâlde burada sıçraması gereken bir alan var.

Diğer taraftan, değerli arkadaşlar, önümüzdeki dönemde yaptığımız çalışmalarla hem turist sayısında hem turizm gelirlerinde bir hedef koyduk. Nedir bu hedef? 2023’te 70 milyon turist, 70 milyar turizm geliri yani dünya ortalamalarını tutturan bir turizm gelirinden bahsediyoruz, kişi başına bin dolar. O hâlde ne yapmamız lazım? Kişi başına bin doları tutturacağız, o zaman bugüne kadar yaptıklarımıza ilave bir şey daha yapmamız lazım. İşin özü bu. Bunun arkasında ya da önünde ya da gerisinde başka bir şey aramak gerçekten hiçbir şey bulamadan boşuna çaba sarf etmekten başka bir şey değil.

Değerli arkadaşlar, turizm gelirlerinde dünyanın ilk 10 ülkesine baktığımız zaman 7’sinde ajans benzeri kuruluşlar olduğunu görüyoruz, ajans benzeri kuruluşlar. O hâlde ajans benzeri kuruluşlar dünyanın ilk 10 ülkesinde başarılı olmuş ve bu başarıyla turizm gelirlerini katlamışlar. Biz de önümüzdeki dönemde bir ajans kuruyoruz ve ajansla birlikte gelirlerimizi artırmak istiyoruz, tanıtımlarımızı artırmak istiyoruz. Mevsimsel turizm sezonunu on iki aya yaymak istiyoruz. Türkiye'nin dört bir tarafını turizme açmak istiyoruz. Turizmde markalaşmak istiyoruz. Tesislerimizi dünyanın dört bir tarafında tanıtmak ve Türkiye algısını ve olgusunu güçlendirmek istiyoruz. Bu sayede önümüzdeki dönemde, bugün bahsetmiş olduğumuz gelirleri en az yüzde 50 artırmak suretiyle bin dolarları yakalamak istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, eleştiriler oluyor; bir defa, bu eleştirilerin hiçbirine katılmadığımı özellikle belirteyim. Niye belirtiyorum değerli arkadaşlar? Sektörle yaptığım konuşmaların neredeyse tamamında sektör temsilcileri böyle bir ajansın yerinde ve uygun olduğunu, doğru olduğunu söylüyorlar.

İkincisi: Ajansla ilgili yapıya geldiğimiz zaman, ajans yapısı yönetim kurulu, icra kurulu ve danışma kurulundan oluşuyor. Ajans yapısında dinamik, esnek, şartlara göre hızlı hareket edebilecek, anında olaylara müdahil olabilecek bir yapı öngörüyoruz. Bunun için de daha çok, geliri topladığımız kesimin hem yönetimde hem icrada hem danışmada olmasını istedik ve toplam 13 kişilik yönetim kurulundan 9 kişi, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanını da saydığımız zaman, evet, 10 kişi özel sektör temsilcisi arkadaşlar. Bunun yanında, kamudan kim var? Turizm Bakanı var, tanıtımdan sorumlu bakan yardımcısı var ve tanıtım genel müdürü var. Dolayısıyla, yapı son derece dinamik, piyasa dostu ve hızlı hareket edebilecek bir yapı.

Gelelim yapı nasıl oluşuyor? Yapıya baktığımız zaman arkadaşlar, yapıda kamunun etkisi son derece sınırlı. Yapı son derece demokratik bir yapı, seçimle oluşuyor. CHP sözcüsü Akif Bey’in ifade ettiği şekilde bir bakan ataması yok ortada. Bir seçim var, sektör temsilcileri var, sektör temsilcilerinin katılımı var ve seçim süreçlerinin de yönetmelikle düzenlenmesi var, tüm bölgelerin temsili var ve bölgesel temsille birlikte Türkiye algısını ve olgusunu tüm zenginlikleriyle ve tüm dinamikleriyle tanıtım var.

İcra kuruluna baktığımız zaman: İcra kurulu 5 kişiden oluşuyor ve sadece 2 kişi kamudan –bakan yardımcısı ve genel müdür- 3 kişi sektörden geliyor.

Danışma kuruluna baktığımız zaman: Sektörle ilgili tüm STK’ler ve tüm sivil toplum kuruluşlarının yanında ilgili dernekler danışma kurulunda üyeler.

Bütün bunlara baktığımız zaman, evet, sektörle birlikte oluşan ve sektörle birlikte yürüyen, sektörün gerçeklerini bir anlamda dünya gerçekleriyle birleştiren ve Türkiye turizmini bir başka faza taşıyan bir hamledir bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım Sayın Altunyaldız.

ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) – Sektör bu konuda ajansın kurulması, dinamik yapı ve kurulların demokratik bir şekilde oluşması konusunda son derece mutabık. Diğer taraftan, önümüzdeki dönemde gelirlerin denetlenmesi bağımsız denetim kuruluşlarınca yapılacak ve bu kuruluş dünya sıralamasındaki ilk 10 ülkede olduğu gibi, Türkiye turizm gelirlerini inşallah 2023’te 70 milyar dolara ve kişi başına geliri de bin dolara çıkarmak suretiyle başarılı bir hamlenin sonuçlarını hep beraber görmüş olacağız ve göstermiş olacak.

Hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyor, Türkiye Turizm ve Geliştirme Ajansının hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Altunyaldız “Akif Hamzaçebi’nin dediği gibi değil…”

BAŞKAN – “Değil.” dedi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Benim söylemediğim bir şeyi söylemiş gibi bir cümle kurdu. Sataşma nedeniyle söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

Size söz vermemek olmaz, siz burada çok deneyimlisiniz çünkü, buyurun.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız’ın 94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Altunyaldız işin esasıyla ilgili bir şey söylemedi, önce onu söyleyeyim. Bu teklifin ruhuna hâkim olan üç tane ilke var: Canımızın istediği gibi para toplayalım, istediğimiz gibi harcayalım, kimseye hesap vermeyelim. Önce bu, madde öyle. İki, efendim özel sektör ağırlıklı bir yapı, bölgesel dengeler kurulmuş. Niye Akdeniz ve Marmara Bölgesi ikişer kişiyle yani toplam 4 kişiyle temsil ediliyor da Ege Bölgesi 1 kişiyle? Öyle mi? Peki, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgesi, ikisine birden sadece 1 tane, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi iki bölge, 1 kişi. Hedef bu turizmi Türkiye’nin bütün coğrafyasına yaymak değil midir, bu nasıl bölgesel denge? Üç, icra kurulundan söz etmediniz, yönetim kurulunun seçim şekli itibarıyla bakanın bu sürece hâkim olacağını ifade ettim çünkü seçim işlemlerini, seçim sürecini ajansın kendisi yürütecek. Bunun yönetmeliğini de Bakanlık çıkaracak, Bakanlık müdahale edecek. İcra kurulundan söz etmediniz, icra kurulu bakan, bakan yardımcısı, tanıtma genel müdürü, 3 kişiyi de yönetim kurulundan bakan seçecek. Bakan, kimi seçecek? Kendi sözünden çıkmayanları seçecek. İcra kurulu ne iş yapacak? Bütün bu harcamaları o yapacak işte.

Arkadaşlar, bir yağma kanunu teklifidir bu, yağma. Para lazım, bu para buhar olup gidecek, milletin vergileriyle birileri zengin olacak, bakın özeti budur.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 50 Milletvekilinin Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun Teklifi (2/1988) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 94) (Devam)

BAŞKAN – Evet, değerli arkadaşlar, geneli üzerinde soru talebi yoktur.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.18

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 22.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

94 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 10 Temmuz 2019 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.21



(X) Bu .bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(X) 94 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.