TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

97’nci Birleşim

3 Temmuz 2019 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu’nun, Türk tarımında yaşanan sorunlara ve Bursa ilinin tarım sektöründeki yerine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa ilinde muhtarlık hizmet binalarının elektrik aboneliği sorununa ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Osmaniye iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak’ın, Birleşmiş Milletler Çocuklar ve Silahlı Çatışma Özel Temsilcisi Virginia Gamba’nın PKK’lı terörist Ferhat Abdi Şahin’le Birleşmiş Milletlerin Cenevre ofisinde anlaşma imzalamasının kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, gençlerimizi geleceğe hazırlayan eğitimcilere ve onları her açıdan en güzel şekilde yetiştirmenin mücadelesini veren AK PARTİ hükûmetlerine teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

 

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kandıra ilçesinin Kocaeli ilinin deniz ve doğa turizminde parlayan yıldızı olduğuna ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, haziran ayı dış ticaret rakamlarının açıklandığına ve ülke ekonomisinin geçen yılın aynı dönemine göre dış finansman ihtiyacının azalması nedeniyle Hükûmete, ihracatçılara ve üreticilere teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

5.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, devlet hastanesi sağlık ocağına dönüştürülen, askerlik şubesi kapatılan, cezaevi Bünyan ilçesine bağlanan Sarız ilçesini iktidar partisinin neden cezalandırdığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

6.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, 1 Temmuz itibarıyla kapatılan Gediz Cezaevindeki mahkûmların Kütahya Cezaevine taşınmasıyla yaşanan mağduriyete ve KHK’yle uzaklaştırılan mağdurların özel sektörde çalışması yolunun açılması gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Çanakkale’nin Atikhisar içme suyu havzasında yaşanan ağaç katliamına Çevre ve Şehircilik Bakanının ne zaman dur diyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

8.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, dünyada deniz ticaretinin öneminin her geçen gün arttığına ilişkin açıklaması

9.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, 5 Temmuz Başbağlar katliamının 26’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

10.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, AK PARTİ iktidarları döneminde kamu çalışanları ile emeklilerin mali ve sosyal haklarında önemli iyileştirmeler yapıldığına ilişkin açıklaması

11.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, AKP hükûmetlerinin tarımı, çiftçiyi, üreticiyi perişan ettiğine, zamlar altında üretmeye çalışan köylünün neden cezalandırıldığını ve tarım desteklemelerinin ne zaman ödeneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

12.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Urfa ili Halfeti ilçesi ile Ankara Emniyet Müdürlüğünde yaşanan işkence iddiaları karşısında İnsan Hakları Komisyonunun harekete geçmemesini kınadığına ilişkin açıklaması

13.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, orman yangını vakalarının artması nedeniyle vatandaşları dikkatli olmaya ve yetkilileri konuyla ilgili tedbir almaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması

14.- Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş’ın, Ankara’dan Çayırhan’a kadar giden duble yolun Nallıhan’a kadar uzatılması için daha kaç kişinin yaşamını yitirmesinin beklendiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

15.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa ili Büyükorhan ilçesi Derecik Mahallesi’nde bulunan bin beş yüz yıllık bazilikanın gün yüzüne çıkartılıp ziyarete açılması için Kültür ve Turizm Bakanına seslendiğine ilişkin açıklaması

16.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, artan ekonomik ve siyasi gücü ile istikrarlı yapısının Türkiye’yi göç hareketlerinin çekim merkezi hâline getirdiğine ilişkin açıklaması

17.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, kronik aktif hepatit C tedavisinde kullanılan ilaçlarla ilgili yaşanan mağduriyete ilişkin açıklaması

 

 

18.- İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, 28 Haziran-4 Temmuz Emekliler Haftası’na ilişkin açıklaması

19.- Bursa Milletvekili Mustafa Esgin’in, terörle mücadelede ön saflarda bulunması gereken Birleşmiş Milletlerin terör örgütü SDG’yle aynı masada oturmasının kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

20.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Tarsus Çukurova Havaalanı’nın faaliyete geçmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

21.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, 15 Temmuz itibarıyla vergi borcu olan yerel ve ulusal gazetelere resmî ilan verilmemesi kararının zor koşullar altında hayatını sürdürmeye çalışan Anadolu basınının can damarını ortadan kaldırmak anlamına geldiğine, Hazine ve Maliye Bakanlığı tebliğinin ertelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

22.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Sağlık Bakanlığının iş bulamayan ve hastane laboratuvarlarında çalışması gereken tıbbi laboratuvar teknikerlerine istihdam sağlanması konusunda çalışma yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin töreye uygun devlet düzeni olduğuna ve eskimiş siyaset anlayışına sahip muhterislerin bakış açılarının Türk milletinin kutlu direnişi önünde saygıyla eğilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

24.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Aladağ yurt yangını davasının sadece çocuklarını kaybeden ailelerin değil, tarikatlara teslim edilen eğitim sistemine karşı laik ve kamusal eğitimi savunanların davası olduğuna, Aydın ili Efeler ilçesindeki tarikat yurdunda çıkan yangına ve bundan sonra bu tür yangınların yaşanmaması için bir an önce önlem alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

25.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, Adana ili Sarıçam ilçesindeki mülteci kampının sebep olduğu çevre kirliliği konusunda önlem alınması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerini göreve çağırdıklarına ilişkin açıklaması

26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 3 Temmuz Kemal Sunal’ı vefatının 19’uncu yıl dönümünde rahmetle andıklarına, Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde meydana gelen tren faciasında yakınlarını kaybeden ailelerin adalet beklediğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’le yaptığı görüşmede “Sincan’da insanlar mutlu bir yaşam sürüyor.” ifadesinin gaflet ve dalalet içinde söylenmemişse cehalet olduğuna, Suriyeliler meselesinin ülkemizin kanayan yarası olmaya devam ettiğine ve ülkelerine dönmelerini kolaylaştıracak projelerin geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 3 Temmuz spor kulüplerine karşı düzenlenen Şike kumpasının 8’inci yıl dönümü vesilesiyle FETÖ terör örgütüyle mücadelenin her alanda devam etmesi gerektiğine, 15 Temmuz darbe girişimiyle FETÖ’nün eli kanlı bir terör örgütü olduğunun anlaşıldığına ve devlet mekanizmalarını felç etmek için kurulan Ergenekon kumpas davasında mahkûm edilenlerin beraat etmesiyle adaletin geç de olsa tecelli ettiğine, 3 Temmuz Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrildiği askerî darbenin 6’ncı yıl dönümüne, darbecilere hep birlikte karşı durmanın öneminin altını çizdiklerine ilişkin açıklaması

 

 

 

 

28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde meydana gelen tren kazasıyla ilgili davanın ilk duruşmasında “Biz adalet için buradayız.” diyen ailelerin polis tarafından salona alınmak istenmediğine ve mahkeme heyetinin davadan çekildiğine, İfade Özgürlüğü Derneğinin Engelli Web 2018 raporuna göre Türkiye kadar internet içeriklerine müdahale eden bir başka ülke olmadığına, Özgür Gazeteciler İnisiyatifi’nin 2019 yılının ilk altı aylık raporuna göre basın tarihinin en baskıcı ve sansürcü döneminin yaşandığına, açıklanan haziran ayı enflasyon oranına ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Hakk’ın rahmetine kavuşan CHP eski Genel Sekreteri Şeref Bakşık’a Allah’tan rahmet dilediğine, Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde meydana gelen tren kazasıyla ilgili davanın ilk duruşmasında mahkeme heyetinin davadan çekilmesinin üzerinde düşünülmesi gerektiğine, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sonucunun Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin çalışmadığını gösterdiğine, Ergenekon kumpas davasının çöktüğü şu günlerde Türkiye’nin yeni bir kumpas süreciyle karşı karşıya olduğuna, kin ve öfke dilinin terk edilerek toplumun kutuplaştırılmasından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

30.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Hakk’ın rahmetine kavuşan CHP eski Genel Sekreteri Şeref Bakşık’a Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Temmuz Kemal Sunal’ın vefatının 19’uncu yıl dönümüne, G20 Zirvesi’nde önemli kazanımlar elde edildiğine, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğuna, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sonucunun rövanşının alındığına yönelik değerlendirmelere, 3 Temmuz Mısır’ın demokratik yollarla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrildiği askerî darbenin 6’ncı yıl dönümüne, 15 Temmuzda demokrasinin gerçek beşiğinin Türkiye olduğunu bütün dünyaya tekrar yüksek sesle haykıracaklarına ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden geri dönüşün söz konusu olmadığına ve bu sistemin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşip işlemesine katkıda bulunulması gerektiğine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili AK PARTİ içerisinde en ufak bir tartışmanın söz konusu olmadığına ama sistemin daha iyi çalışması için önerilere açık olduklarına ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Hakk’ın rahmetine kavuşan Trabzon eski Senatörü Hasan Güven’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

 

38.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Hakk’ın rahmetine kavuşan Trabzon eski Senatörü Hasan Güven’e Allah’tan rahmet dilediğine ve İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve herkes için bağlayıcı olan yargı kararlarına saygı gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Meclisin görevinin var olan sistemin aksayan yönlerini gözden geçirerek tartışmak olduğuna, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetilen bir devlet hâline gelindiğine ilişkin açıklaması

40.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sonucunda Hükûmetin başlattığı zam sağanağını Balıkesir Büyükşehir Belediyesinin devam ettirdiğine ilişkin açıklaması

41.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, 3 Temmuz hemşehrisi Kemal Sunal’ı vefatının 19’uncu yıl dönümünde rahmetle andığına, 16 Temmuz itibarıyla Malatya ilinde mobil vize hizmetinin hayata geçirildiğine ilişkin açıklaması

42.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, gittikleri her seçim bölgesinde Türk devletinin vatandaşlığından imtina etmeyen, Türk Bayrağı’ndan rahatsız olmayan, dini, dili, mezhebi ne olursa olsun her Türk vatandaşının oyuna talip olduklarını ifade ettiklerine ve terör unsurlarının hiçbir irtibatını meşru görmedikleri gibi desteğini de doğru bulmadıklarına ilişkin açıklaması

43.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, tek çözümün demokratik çözüm olduğuna, ortak vatanda, ortak bayrak ve ortak değerler altında özgür yurttaşlar olarak Kürtlerin yaşamak istediğine ilişkin açıklaması

44.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, 4 Eylül Sivas Kongresi’nin 100’üncü yıl dönümünün başta Sivas ili olmak üzere ülke genelinde coşkuyla kutlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

45.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Trabzon ili Araklı ilçesinde ve Ağrı ili Diyadin ilçesinde meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, Karadeniz Bölgesi’nde dere kenarındaki yapılaşmalar konusunda yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

47.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Tahir Akyürek’in “Teklifle ilgili diğer sorulara Bakanlığımız yazılı cevabını iletecektir.” ifadesinin sistem değişikliğinden haberdar olmadığını gösterdiğine ilişkin açıklaması

48.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşar’ın, Samsun ili Terme ilçesinde yaşanan sel felaketi nedeniyle Terme ilçesinin afet kapsamına alınıp alınmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

 

49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu’nun görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu’nun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, bakanların partiden değil yasama görevinden istifa ettiğine ilişkin açıklaması

52.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mecliste grubu bulanan siyasi parti mensuplarının Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşip işlemesi için katkıda bulunmaya odaklanmasında demokrasimiz bakımından fayda olduğuna ilişkin açıklaması

53.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve yanlışta ısrar etmemek gerektiğine, daha güçlü demokrasiyi getirecek güçlü bir sistemin kurulabileceğine ilişkin açıklaması

54.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

55.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin daha iyi işlemesi hususunda kanaatlerin ortaya konulmasında sakınca olmadığına, yürütmeyi de yasamayı da doğrudan milletin belirlediğine ilişkin açıklaması

56.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Türkiye’nin geri gidişinin başladığına ilişkin açıklaması

57.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Tahir Akyürek’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve teknik konularda Bakanlığın bilgisine başvurulduğuna ilişkin açıklaması

58.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, 31 Mart yerel seçimlerinden bu tarafa belediyelerde işçi kıyımı yaşandığına ilişkin açıklaması

59.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

60.- Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

61.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde verilen önergeyle “bitkisel üretim amacı” ibaresinin “tarımsal amaç” şeklinde değiştirilmesinin uygun bir düzenleme olduğuna ilişkin açıklaması

62.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanının resmî davetlisi olarak Çin’e giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Uygurların Çin’de huzur ve refah içinde yaşamalarının yegâne temennimiz olduğunu ifade ettiğine ilişkin açıklaması

 

 

 

 

63.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

64.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamının 26’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

65.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, Siirt ili Eruh ilçesi kırsalında PKK’ya karşı yapılan operasyonda şehit düşen hemşehrisi Jandarma Uzman Çavuş Yasin Baran’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

66.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesi üzerinde Genel Kurulun takdirine sunulan önergenin Bakanlık bürokratları tarafından kaleme alınan önerisiyle düzenlendiğine ilişkin açıklaması

67.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

68.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne genel olarak olumlu hususlar içerdiğinden Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak “kabul” oyu vereceklerine ilişkin açıklaması

69.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne katkıda bulunan gruplara ve milletvekillerine teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

70.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne olumlu oy vereceklerine, gerek komisyonlarda gerekse Genel Kurulda görüşülen kanun tekliflerine vatandaşların hayrına olduğunu düşündükleri katkıları sunduklarına ilişkin açıklaması

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 27/6/2019 tarihinde İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu tarafından, Tunceli Munzur Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Doçent Doktor Ali Kemal Özcan’ın PKK Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşmede hangi amaç, sıfat ve vasıfla bu görüşmeyi gerçekleştirdiği sorusuna açıklık getirilmesi, Ali Kemal Özcan’ın devletin uygun görmesi sonucu İmralı’ya giderek görüştüğünü dile getirmesi üzerine devletin böyle bir görüşmeye niçin ihtiyaç duyduğunun kamuoyuyla paylaşılması ve teröristbaşıyla yapılan görüşmenin açık ve net bir şekilde milletimizle paylaşılarak milletimizin vicdanında hissettirdiği rahatsızlığın giderilmesi maksadıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 3/7/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ile Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Ağrı Diyadin Belediyesinde yaşananların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

 

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, yargı bağımsızlığını etkileyen durumların incelenerek bağımsız ve tarafsız yargılamanın sağlanması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/753) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91)

2.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak ve 48 Milletvekilinin Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 92)

 

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, milletvekillerinin demokrasimizin vazgeçilmezi olan Parlamentoda zamanı iyi planlanmasını rica ettiğine ilişkin konuşması

 

VIII.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 91) Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oyalaması

 

IX.-YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Selahattin Demirtaş’a gönderilen bazı mektupların kendisine iletilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/11717)

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Hakkâri ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/11718)

3.- Siirt Milletvekili Sıdık Taş’ın, Siirt’in çevresine ulaşımı sağlayan yolların yapımının ne kadar sürede bitirileceğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/11721)

4.- Adana Milletvekili Kemal Peköz’ün, Adana-Mersin arasındaki demiryolu hat kesiminde bulunan hemzemin geçitlerin sayısına ve güvenliğine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/11722)

5.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden geçiş yapan hafif ticari araçlara kesilen trafik cezalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/11723)

 

6.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Türk Hava Yolları tarafından işten çıkarılan bir çalışana ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/11816)

7.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde 2. sınıf araçlara kesilen trafik cezalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12136)

8.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Ankara metrosu için ihaleyi alan ortaklık tarafından temin edilen vagonlarla ilgili bazı iddialara ve Bakanlığın denetimine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12137)

9.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın, Zonguldak-Ereğli karayolunda meydana gelen heyelan neticesinde yola düşen kayaların kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12138)

10.- İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz Kaya’nın, THY bünyesindeki sendikalı çalışan sayısına ve bu sebeple işten çıkarılıp dava sonucu işine iade edilenlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12139)

11.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, Batman-Diyarbakır arası tren seferlerinin arttırılması talebine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12140)

12.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, ülkemizdeki genel havacılık hava araçlarının yakıt eksikliği sorunlarının çözümüne ve bu araçların kullanımına uygun meydanların artırılmasına,

Genel havacılık hava araçlarına vergi indirimi sağlanması ve yabancı tescilli uçaklara uygulanan yer hizmet bedellerinin düşürülmesi önerisine,

Ülkemizde genel havacılık sektörünün geliştirilmesi ve SHGM ve DHMİ bünyesinde Genel Havacılık Dairesi açılması önerisine,

İlişkin soruları ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12246), (7/12247), (7/12248)

13.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, UKOME kararıyla 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden geçişi yasaklanan araçlara kesilen cezalara yönelik şikayetlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12249)

14.- Adana Milletvekili Kemal Peköz’ün, Bakanlığa bağlı kadrolu çalışan ve taşeron olarak çalışan sayılarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12253)

15.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, birinci sınıf araçlara 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden geçiş izni verilmesi ve geriye dönük cezaların affedilmesine yönelik çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12255)

16.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz’ın, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nden geçen araçlara kesilen cezalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12256)

 

17.- Adana Milletvekili Kemal Peköz’ün, Çukurova Bölgesel Havalimanının yapımının hangi aşamada olduğuna ve ne zaman hizmete açılacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12390)

18.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Zafer Havalimanı’ndan 2018 yılında uçuş gerçekleştiren yolcu sayılarına ve yolcu garantisinin karşılanıp karşılanmadığına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12591)

19.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın taraf olduğu adli ve idari davalar ile icra işlemlerinin sayısına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12594)

20.- Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş’ın, yüklenici firmaya yolcu garantisi verilen Zafer Havalimanına yeni seferler konulması önerisine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/12651)

3 Temmuz 2019 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Barış KARADENİZ (Sinop)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Bursa’da tarım sektörü ve tarım üreticilerinin ekonomik krizden etkilenmeleri hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın İsmail Tatlıoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Tatlıoğlu.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu’nun, Türk tarımında yaşanan sorunlara ve Bursa ilinin tarım sektöründeki yerine ilişkin gündem dışı konuşması

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygın mensupları; hepinizi şahsım ve partim adına saygıyla selamlıyorum.

Tarım sektörü Türk ekonomisinin ve günlük hayatımızın çok önemli bir parçası. Son yirmi yıla baktığımızda, Türk tarımının ve Türk çiftçisinin ekonomiden aldığı payın giderek küçüldüğünü ve azaldığını görüyoruz. Mesela 1999’da tarımsal katma değer bakımından dünyada 5’inci olan Türkiye bugün 10’uncu sıraya düşmüş; arazi verimliliği bakımından 17’nci sırada olan Türkiye’nin 23’üncü sıraya düştüğünü görüyoruz. Bütün bu düşüşlerin hem kuru tarımda hem sulu tarımda hem meyvede hem hububatta yaşandığını görüyoruz. Ayrıca, fert başına millî gelir paylaşımında da tarım sektörünün daha alt gelir gruplarında yer aldığını görüyoruz. Türkiye’de tarım sektöründeki fert başına millî gelir ortalama millî gelirin üçte 1’ine tekabül ediyor. Yani 8.500 dolar ortalama millî gelir söz konusu ise fert başına aşağı yukarı 2.500 dolar, 3 bin dolar millî gelire sahip bir tarım kesiminden bahsediyoruz. Bu, diğer ülkelerde ortalama millî gelirin altında da olsa yaklaşık yarısından daha aşağıya düşmemektedir. Mesela, bir aylık öğrenci maliyeti için bir tarım kesimi çalışanının 2009 yılında 92 litre süt satması gerekirken 2017 yılında çocuğunun bir aylık eğitimi için satması gereken süt miktarı 155 litre. Böyle bir gerileme var. Türkiye'de de tarım sektörünün önemli merkezlerinden biri, hepimizin bildiği gibi, Bursa’dır. Bursa’da yaklaşık 344 bin hektar tarım alanı var ve bunun 92 bin hektarlık kısmında meyve, 41 bin hektarlık kısmında da sebze ekimi var.

Bursa otomotiviyle, tekstiliyle Türkiye için önemli olduğu kadar, belki stratejik olarak ondan daha fazla, tarımıyla da önemlidir. Tarım üretimi, meyve üretimi 2018 gerçekleşmiş rakamlarıyla toplam olarak 770 bin ton olarak gerçekleşmiştir. Bursa 770 bin ton meyveyi Türk ekonomisinin emrine amade etmiştir.

Hayvan varlığı olarak da 1906 salnamelerine göre 7 milyon baş hayvan bulunan Bursa’da bugün bu rakam bunun çok altına düşmüş ve ne yazık ki buna bağlı olarak et ve süt üretimi de düşmüştür.

Bursa'nın temel sembollerinden ve Türkiye'nin sembollerinden biri de Bursa şeftalisidir. Özellikle ziraat odaları bilhassa Bursa’da bu konunun gündeme gelmesi için ciddi olarak çalışmalar yapmakta ve bütün kesimleri uyarmaktadırlar. Bursa’da ve bütün Türkiye’de tarım kesimi maliyetler nedeniyle çok mağdur durumdadır. 1 kilogram şeftalinin maliyeti 1,75 lira, depolama ve paketleme maliyeti ilaveten 1,60 lira olmasına rağmen, suluk şeftalinin alım fiyatı 40 kuruş civarındadır. Bu nedenle bu maliyetlerle tarım sektöründe geçtiğimiz dönem görüldüğü gibi -patates, soğanda görülen- yönetememe ve problemler Türkiye’de meyvede de görülmeye başlanacaktır. Bursa’da şeftali üretimi, meyve üretimi bu bakımdan bir mağduriyet yaşamaktadır ve şeftali üreticileri ağaçlarını kesmektedirler. Yaklaşık 10 milyon adet şeftali ağacı bulunan Bursa’da alanlar yüzde 7 daralmakta, ağaç sayısı da yaklaşık 1 milyon azalmış bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Milletvekili.

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Bu anlamda üreticilerimizin, tarım kredi kooperatiflerinden satın alım yapılması konusunda talepleri vardır. Fiyat tekelleşmesinin önüne geçilmesi konusunda yani satın alıcıların tekelleşmesi konusunda tedbir alınması gerektiği şeklinde talepleri vardır. Maliyet Türk tarımının önemli bir sorunudur özellikle meyvecilikte ve şeftali üreticileri bu konuda önemli taleplerini dile getirmektedirler. Maliyet içerisinde tabii ki finansman maliyeti de yer almaktadır ve üretim için finansal sıkıntıları konusunda bir düzenleme yapılmasını talep etmektedirler.

İnşallah, Türk tarımının daha iyi günlerde olacağı temennisiyle hepinize saygılar sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, muhtarlık hizmet binalarının elektrik aboneliği hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’a aittir.

Buyurun Sayın Tanal. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa ilinde muhtarlık hizmet binalarının elektrik aboneliği sorununa ilişkin gündem dışı konuşması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtarlık hizmetleri binalarının elektriklerinin abonelik sorununu dile getirmek üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Memleketim olan Şanlıurfa ilinde Büyükşehir Belediye Başkanlığını AK PARTİ kazanmış durumda. Ancak Şanlıurfa ili Büyükşehir Belediyesiyle ilgili yani Büyükşehir Belediyesi eliyle Şanlıurfa’daki muhtarlar mağdur edilmektedir. Şanlıurfa’daki muhtarlık binalarının bir kısmını belediye yapmıştır; bu hizmetlerinden dolayı da ben teşekkür ediyorum. Ancak Büyükşehir Belediyesi muhtarlara -bazı muhtarlarına, tamamına değil- yaptıkları bu binaların elektrik ve su aboneliğini belediye yapmadığı için ve bu binalarda su ve elektrik sıkıntısı nedeniyle muhtarlar, vatandaşımıza kamu hizmeti verememektedir. 91 merkez mahallenin muhtarlığında elektrik ve su aboneliği yapılmadığı için elektrik idaresi şunu söylüyor: “Ya bu aboneliği üstünüze alın veyahut da elektriklerinizi keseceğiz.”

Değerli arkadaşlar, burada bulunan arkadaşlarımızdan aşağı yukarı herkesin kendi adına, eşi veya çocukları adına bir su aboneliği ve elektrik aboneliği vardır. Abonelik yapmanız için sizin ya tapunuzu götürmeniz lazım veyahut da kira sözleşmesini götürmeniz lazım. Bu muhtarlık binalarının da tapusu belediyeye ait olduğu için, belediyeler yaptığı için, burada elektrik idareleri ve su idaresi aboneliği yapmadığı gibi vatandaş, muhtar orada mağdur durumda ve hizmeti vatandaşa verememekte. Bu anlamda, muhtarlar bize dert yanmakta, abone olanların da gelen elektrik faturaları 400 ile 900 TL arası olduğu için, muhtarlar bu parayı da ödeyemedikleri için bazı muhtarlarımızın elektrikleri de kesilmiş durumda Şanlıurfa’da.

Değerli arkadaşlar, muhtarlar kamu görevlisidir yani devlet memurudur ve kamu görevlisi olmaları nedeniyle hem adli hem idari anlamda çok görevleri vardır. Peki, kamu görevlileri bulundukları yerlerle ilgili olarak, orada kendisi elektrik parasını ödüyor mu? Mesela bizler de kamu görevlisiyiz; muhtarlar seçimle geldi, biz de seçimle geldik. Biz, oturduğumuz makamlarımızın, bürolarımızın kirasını ödüyor muyuz? Yok. Elektrik parasını ödüyor muyuz? Yok. Su parasını ödüyor muyuz? Yok. Kullandığımız cep telefonlarının faturaları için 2 maaşımız kadar bir ödenek, devlet tarafından ayrılıyor mu? Ayrılıyor. Peki, aynı imkânı, aynı fırsatı muhtarlara niçin ayırmıyoruz? Muhtarlar kamu görevlisi mi? Kamu görevlisi. Seçimle geliyor mu? Seçimle geliyor. Kullandıkları makamları, o büroları kendi işleri için mi kullanıyor? Yok, kamu hizmeti için kullanıyor. Kamu hizmetinde kullanıldığı için o binaların elektrik ve su paralarının da devlet tarafından ödenmesi lazım. Hatta bazı muhtarlarımızın elektrikleri kesildiği için, muhtarlık binalarında o elektrik hizmetini ancak jeneratörle alabiliyorlar ve bazılarının da bu elektrik ve su parası yüzünden maaşlarına haciz gelmiş durumda.

Yani burada, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi, 91 merkez muhtarlığını mağdur ediyor. Şanlıurfa milletvekillerini aramışlar; bilmiyorum burada var mı yok mu AK PARTİ’den arkadaşlarımız, keşke söz alsa, gelip burada konuşsalar. Milletvekillerini arıyor, valiyi arıyor, kaymakamı arıyor, belediye başkanını arıyor, belediye meclis üyesini arıyor ama 91 mahalle muhtarımız orada mağdur.

Gerçi AK PARTİ Şanlıurfa’da sadece muhtarları mağdur etmiyor, turizmde tanıtım yok. Mesela tarihî yerlerle ilgili, tarihî yerlerin tabelası yok, turistik yerlere gidildiği zaman orada soğuk su içilecek veyahut da beş dakika dinlenilecek bir mekânları yok. Mesela engelli kardeşlerimizin ibadet yapmak için camilere girebilecekleri o rampaları yok. Şehrin bir ucundan girin, diğer ucunda engelli kardeşlerimizin tuvalet ihtiyaçlarını sağlayabilecek mekânları yok; sadece Balıklıgöl’de var, onun dışında hiçbir tarafta yok. Otopark sorunu var, tapu sorunu var, hastanelerde büyük bir yığın var. Çocuk hastanesi, kadın doğum hastanesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Teşekkür ederim değerli Başkanım.

Mesela uçak biletleri, Türkiye’de en pahalı uçak biletleri Şanlıurfa’da. Neden? Hatta çoğu sefer direkt değil, aktarmalı. Çok öğrenci var Kıbrıs’ta, Kıbrıs’a direkt uçuş yok. Bu anlamda benim sayın Urfalı hemşehrilerimden ricam şu: Şikâyetleri Cumhuriyet Halk Partisine yapıyorsunuz, oyları AK PARTİ’ye veriyorsunuz, ne olur yapmayın bunu, yapmayın. Yine sözcülüğünüzü burada Cumhuriyet Halk Partisi yapıyor, sorunlarınızı yine biz dile getiriyoruz. Yani Şanlıurfalı kardeşlerim, bir sefer yanıldınız, iki sefer… Hastanede sorun var. Mesela eğitim; okullarda öğretmen yok. Uzman doktor yetersizliği var. Şu anda hastanelerin önüne gidin, hastanelerin önünde bekleme yerlerinde dünya kadar insanımız orada bekliyor çünkü kapasite yetersiz.

Bu anlamda hepinize teşekkür ediyorum. Selam ve saygılarımı herkese yolladığım gibi buradan tekrar Şanlıurfalı kardeşlerime de yolluyorum ancak şikâyetleri bize yaparken ne olur oyları da bize verin.

Teşekkür ederim, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Osmaniye’de ekonomik yatırımlar ve gelişmeler hakkında söz isteyen Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Durmuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Osmaniye iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Osmaniye ilinin genel ekonomik durumu ve ilimize yapılan yatırımlar hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı ve Gazi Meclisimizin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Binlerce yıllık tarihi, geleneksel halk kültürü, muhteşem doğal güzellikleriyle kaleler şehri Osmaniye ilimize Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde 2002 yılından bu yana eğitimden sağlığa, altyapıdan ulaştırmaya, tarım ve hayvancılıktan çevre, orman ve KÖYDES projelerine, enerjiden sanayiye, kültürden spora yaklaşık 10,8 milyar TL tutarında kamu yatırımı yapılmıştır. Osmaniye’mizin yatırımda öncelikli bölge statüsü kazanmasıyla birlikte yapılan yatırımlar Osmaniye ekonomisine önemli ivme kazandırmıştır. Osmaniye son on yedi yılda ekonomisini yüzde 350’nin üzerinde büyütmeyi başarmıştır. İlimiz, 2002 yılında 81 il içerisinde 55’inci büyük ekonomiyken bugün 41’inci büyük ekonomi durumuna gelmiştir. İlimizdeki bu ekonomik sıçramanın en önemli nedeni, Osmaniye ve Kadirli organize sanayi bölgesi yatırımları, özellikle de demir çelik sektöründeki yatırımlardır.

Bu vesileyle, ekonomik büyüme hızı sıralamasında Osmaniye’mizin ilk sıralarda olmasını sağlayan, bu kadim topraklarda yaşayan insanlarımıza güvenen tüm sanayicilerimize şahsım ve Osmaniyeli hemşehrilerimiz adına bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarları döneminde Osmaniye’nin bölgesel gelişmişlik düzeyi farkını azaltmak; üretimi, istihdamı, ihracatı ve teknoloji ağırlıklı yatırımları artırmak için, Osmaniye’ye verilen yatırım teşviklerini 307 kat artırdık. 2002 yılında yaklaşık 2 milyon TL olan yatırım teşviklerinin tutarı 2018 yılında 614 milyona yükseldi. 2003 yılından bu yana sabit yatırım tutarı 5,3 milyar TL olan 396 adet yatırım teşvik belgesi verilmiştir. Bu teşviklerin yatırıma dönüşmesiyle birlikte 11 bin hemşehrimize ilave istihdam sağlanmıştır. İlimize verilen teşviklerin yatırıma dönüşmesiyle birlikte, ilimizin ihracat potansiyeli önemli ölçüde artmıştır. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre Osmaniye, son on yedi yılda ortalama ihracatı en hızlı artan iller sıralamasında yüzde 63’le 2’nci sırada yer almaktadır.

2018 yılının Ağustos ve Eylül aylarında, bir önceki yılın aynı aylarına göre ihracatını en fazla artıran il olmayı başaran Osmaniye, başarılı ihracat performansını 2019 yılında da devam ettirmektedir. Bugün Osmaniye’miz, başta çelik ve tekstil ihracatı olmak üzere 70’i aşkın ülkeye irili ufaklı ihracat gerçekleştirmektedir.

Elbette ki çalışmalarımız bu saydıklarımızla sınırlı kalmayacaktır. Biz, ülkemizin bekası için en çok şehit veren illerden olan Osmaniye olarak, vatan savunmasında gösterdiğimiz bu azmi ülkemizin ihracat seferberliğinde, sanayileşmeye ve yüksek teknolojiye geçişte, kısaca ülkemiz üzerinde uygulanmaya çalışılan topyekûn ekonomik savaşta da göstermeye, üzerimize düşen görevi yapmaya gayret edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genellikle tarım ve hayvancılıkla akla gelen seçim bölgem Osmaniye’nin iktidara geldiğimiz son on yedi yılda eğitimde, sağlıkta, sanayide, ulaşımda, enerjide ileri bir il olması için durmaksızın çalışıyoruz. Sağlık alanında 600 yataklı, 800 yatak kapasiteli devlet hastanemizin yapım ihalesi yapılmış, süreç devam etmektedir. Kadirli 100 yatak, 150 yatak kapasiteli; Düziçi 100, Bahçe 50; Toprakkale, Sumbas, Hasanbeyli entegre ilçe hastanelerimizin proje çalışmaları devam etmekte olup en kısa zamanda hemşehrilerimizin hizmetine sunulması için çalışmalarımız devam etmektedir.

Enerji alanında da büyük yatırımlara imza atmış durumdayız. Temelden yüksekliği 89 metre olan 93 milyon metreküp su biriktirme hacmine sahip Kadirli Savrun Barajı’mızın inşaat çalışmaları başlamış ve temelden yüksekliği 117 metre olan 34 milyon metreküp su biriktirme hacmine sahip Düziçi Çatak Barajı’mızın proje çalışmaları devam etmektedir. İnşallah, en kısa zamanda her iki barajımızın tamamlanmasıyla elde edilecek enerji üretimi ve tarım alanlarının su ihtiyacının karşılanmasıyla ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır.

Hemşerilerimizin daha hızlı ve güvenli bir şekilde gidecekleri yerlere ulaşması için Osmaniye–Nurdağı yolu, Osmaniye–Kadirli yolu, Andırın–Göksun yolu, Çukurköprü–Ceyhan–Kadirli yolu, kuzey çevre yolu, Düziçi–Yarbaşı–Kanlıgeçit duble yolu, Toprakkale otoban bağlantı yolu, Kadirli–Sumbas yol çalışmaları da devam etmektedir.

Mersin–Adana–İncirlik–Osmaniye–Gaziantep hızlı tren hattı yapımı planlanmış olup projemizin tamamlanmasıyla birlikte Adana–Osmaniye arası seyir süresi otuz beş dakikaya, Mersin–Osmaniye arası ulaşım süresi altmış dakikaya inmiş olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Ayrıca, Adana–İmamoğlu–Kozan–Sumbas–Kadirli–Osmaniye Demir Yolu Projesi ve maliyet çalışmaları tamamlanmış olup 2020 Yılı Yatırım Program’ına alınmasıyla ilgili çalışmalarımız devam etmektedir.

2002–2018 yılları arasında il özel idare ve KÖYDES bütçesinden ulaşım ve içme suyu çalışmaları kapsamında 160 köyümüze 3.636 projenin tamamlanmasıyla 228 içme suyu ve sulama tesisi yapımı, 206 içme suyu geliştirme çalışmaları tamamlanmış olup 2.272 kilometre asfalt yol; 1,5 milyon metrekare parke yol, 5.018 kilometre stabilize yol, 506 bin metrekare beton yol yapılmış ve vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur.

AK PARTİ olarak yatırımlarda 1’inci sıraya eğitimi koyduk. 2002-2018 yılları arası ilimizde toplam 2.378 derslik yapılmıştır. 390 dersliğin inşaatı, 219 dersliğin de proje çalışmaları devam etmektedir. Eğitime vermiş olduğumuz önem, yaptığımız ve yapacağımız proje ve yatırımlar herkes tarafından görülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, affınıza sığınıyorum.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on yedi yıllık iktidar dönemimizde hem bölgemiz hem de ülkemiz için çok önemli ve büyük, hatta bazıları tarafından imkânsız sayılabilecek birçok projeyi hayata geçirdik ve geçirmeye devam ediyoruz. Önümüzde dört yıllık seçimsiz geçireceğimiz bir zaman dilimi var. Her şeyi bir kenara bırakıp “Bu ülke için daha fazla ne yapabiliriz?” diye düşünüp 2023, 2053 ve 2071 vizyonuna ulaşmak için hiç durmadan, usanmadan çalışmaya devam edeceğiz.

Sözlerime son verirken başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, bakanlarımıza, genel müdürlerimize, tüm bürokratlarımıza, bölgemize ve ülkemize yapılan tüm yatırımlarda emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren yirmi milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Buyurun Sayın Taytak…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak’ın, Birleşmiş Milletler Çocuklar ve Silahlı Çatışma Özel Temsilcisi Virginia Gamba’nın PKK’lı terörist Ferhat Abdi Şahin’le Birleşmiş Milletlerin Cenevre ofisinde anlaşma imzalamasının kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, Birleşmiş Milletler Çocuklar ve Silahlı Çatışma Özel Temsilcisi Virginia Gamba’nın terör örgütü PKK/PYD-YPG güdümündeki sözde Suriye Demokratik Güçlerine komutanlık eden PKK’lı terörist Ferhat Abdi Şahin’le Birleşmiş Miletlerin Cenevre ofisinde üyelerin bilgisi dışında bir eylem planı imzalaması hiçbir şekilde kabul edilemez. Birleşmiş Milletlerin kuruluş amacına hiçbir şekilde uymayan bu kirli ve gizli anlaşmanın bizim nezdimizde hiçbir değeri yoktur. Son derece vahim bu gelişme karşısında Dışişleri Bakanlığımızın gereğini yapacağına inancımız tamdır. Birleşmiş Milletlerin sorun çözdüğünü düşünerek polislerimizi, Mehmetçiklerimizi, masum insanlarımızı, çocuklarımızı katleden eli kanlı teröristleri muhatap alması kabul edilemez. Bu sözde anlaşma, Birleşmiş Milletlerin terörizmle ilgili aldığı kararların bizzat kendisi tarafından açık bir ihlalidir. Bu ihaneti şiddetle kınıyor, devletimizin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

2.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, gençlerimizi geleceğe hazırlayan eğitimcilere ve onları her açıdan en güzel şekilde yetiştirmenin mücadelesini veren AK PARTİ hükûmetlerine teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gençlik geleceğimizdir, istikbalimizin teminatıdır; daha güçlü, daha müreffeh bir Türkiye’nin garantisidir. Gençliğini ihmal edenlerin geleceği de tehlikededir. Bilinmelidir ki gençliğine değer vermeyen, gençlerine ihtimam göstermeyen bir devletin ayakta kalması mümkün değildir. Bu anlayışla AK PARTİ hükûmetleri olarak son on yedi yıldır gençlerimize sahip çıkmanın, onları her açıdan en güzel şekilde yetiştirmenin mücadelesini veriyoruz. Seçim bölgem Mersin’de, bu anlamda, sportif altyapılarıyla bu sezon da 3.500 müsabakada 350 bin gencimizi sporla buluşturarak enerjilerini doğru yönlendiriyoruz. Sportif başarılarıyla göğsümüzü kabartan millî sporcularımız başta olmak üzere tüm sporcularımızı kutluyor, gençlerimizi geleceğe hazırlayan eğitimcilerimize ve bu imkânları şehrimize sağlayan hükûmetlerimize teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kandıra ilçesinin Kocaeli ilinin deniz ve doğa turizminde parlayan yıldızı olduğuna ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Marmara Denizi’ne ve Karadeniz’e sınır olan Kocaeli ilimizin 12 ilçesinden 9’u Marmara Körfezi’ne, Kandıra ilçemiz ise Karadeniz’e sınır olup özellikle Kandıra ilçemiz Kocaeli ilimizin deniz ve doğa turizminde parlayan yıldızıdır. İl merkezine uzaklığı 45 kilometre olup tertemiz bir denize, yeşil bir doğaya, huzurlu bir atmosfere sahip olan Kandıra ilçemiz, cumartesi günü 5’inci mavi bayraklı Miço Koyu Kadınlar Plajı’nın açılışıyla 5’i mavi bayraklı olmak üzere toplam 18 plajla halka hizmet vermektedir. Kocaeli fatihi Akçakoca Bey’in mezarının bulunduğu panoramik bir dağ, doğa ve deniz manzarası sunan Babadağ’ıyla, doğa harikası pembe kayalarıyla, Kartal Kayaları’yla, tarihî Kefken Adası’yla, Uzunkum Tabiat Parkı’yla tatilcilerin gözdesi olan ilçemize tatil yapmak isteyen tüm vatandaşlarımızı bekliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, haziran ayı dış ticaret rakamlarının açıklandığına ve ülke ekonomisinin geçen yılın aynı dönemine göre dış finansman ihtiyacının azalması nedeniyle Hükûmete, ihracatçılara ve üreticilere teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Haziran ayı dış ticaret rakamları açıklandı. İlk altı aylık ihracat yüzde 2,18 artışla 88,2 milyar dolar oldu. Haziran ayındaki dokuz günlük Ramazan Bayramı tatiline rağmen ihracat 11 milyar 597 milyon dolar, ithalat 15 milyar 86 milyon dolar olarak kayıtlara geçti. Söz konusu dönemde dış ticaret açığı yüzde 42,50 düşüşle 3 milyar 177 milyon dolar olarak gerçekleşti. İhracatın ithalatı karşılama oranı da Haziran 2018’de yüzde 70,1 iken bu yılın aynı ayında yüzde 77,7’ye çıktı. Yılın ilk altı ayında dış ticaret açığımızdaki daralma 27 milyar 974 milyon dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Diğer bir ifadeyle, ülke ekonomimizin geçen yılın aynı dönemine göre dış finansman ihtiyacı 27 milyar 974 milyon dolar azalmıştır.

Bu başarının elde edilmesinde emeği geçen başta Hükûmetimize, ihracatçılarımıza ve en önemlisi üreticilerimize teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Arık…

5.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, devlet hastanesi sağlık ocağına dönüştürülen, askerlik şubesi kapatılan, cezaevi Bünyan ilçesine bağlanan Sarız ilçesini iktidar partisinin neden cezalandırdığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2002’de AK PARTİ iktidara gelirken “Kalkınmayı kırsaldan başlatacağız.” demişti, “Sarız’dan başlatacağız.” demişti. Yalanla dolanla Sarızlıdan oy aldı. Ne oldu Sarız’ın hâli? Sarız unutuldu, Sarız yok olmak üzere. Yazık değil mi Sarız’a?

AK PARTİ iktidara gelene kadar devlet hastanesi vardı, sağlık ocağına dönüştürüldü. Bir tane uzman hekimimiz yok. Askerlik şubesi kapatıldı. Şimdi de cezaevini kapatıp Bünyan’a bağlıyorsunuz. Ayıp değil mi? Oldu olacak, bütün devlet kurumlarının kapısına kilit vurun, olsun bitsin.

Ben buradan iktidar partisine sesleniyorum: Sarız size oy vermekten başka ne yaptı da neyin intikamını alıyorsunuz? Neden suyu sert, insanı mert Sarız’ımızı cezalandırıyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

6.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, 1 Temmuz itibarıyla kapatılan Gediz Cezaevindeki mahkûmların Kütahya Cezaevine taşınmasıyla yaşanan mağduriyete ve KHK’yle uzaklaştırılan mağdurların özel sektörde çalışması yolunun açılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gediz Cezaevi 1 Temmuz itibarıyla kapatıldı. Mahkûmlar Kütahya Cezaevine taşındı. 900 kapasiteli cezaevinde 1 yatakta 3 kişi yatıyor, bazen yerlerde yatıyorlar. Adi mahkûmların bulunduğu çoğu cezaevinde insanlara farklı şekilde işkence yapılıyor, gayriinsani şartlarda cezaevinde kalıyorlar.

Ayrıca, OHAL komisyonlarında daha sonuca bağlanmamış binlerce mağdur var. Doktorların özelde çalışması gibi, KHK’yle görevden uzaklaştırılan, hiçbir yargı kararı bulunmayan öğretmen, avukat, mühendis, mimar gibi mağdurların da özelde çalışması yolunun açılması gerekiyor. Vebali de bize kalıyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

7.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Çanakkale’nin Atikhisar içme suyu havzasında yaşanan ağaç katliamına Çevre ve Şehircilik Bakanının ne zaman dur diyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Çanakkale’nin tek içme suyu havzasında yaşanan ağaç katliamına buradan bir kez daha dikkat çekmek istiyorum. AKP, Çanakkale’yi fosil yakıtlı enerji ve vahşi madencilik faaliyetleri açısından cazibe merkezine çevirdi. Atikhisar içme suyu havzasından elinizi çekin. Çanakkale’nin üstü, altından değerlidir. Anayasa’mız “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” der. Danıştay Kanada firmasının talebini reddetmiş ve ÇED raporu için yeni bir bilirkişi incelemesi gerektiğini karara bağlamıştı ancak mülki idare anayasal çerçeveyi ve yargı kararlarını göz ardı ederek verdiği ruhsatla Çanakkale’nin ve binlerce yıllık tarihî mirasıyla Kaz Dağlarının yok edilmesine çanak tuttu, ağaç katliamı yapıldı. Şimdi de Enerji Bakanlığından aldıkları işletme izniyle Balaban Tepesi’ni çöle çevirmeye devam ediyorlar. Sayın Çevre Bakanı, buna ne zaman dur diyeceksiniz?

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

8.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, dünyada deniz ticaretinin öneminin her geçen gün arttığına ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Dünyada artan ticaret hacmiyle birlikte deniz ticaretinin de önemi her geçen gün artıyor. Bugün deniz yolu taşımacılığı dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 86’sını oluşturuyor. Sektörün yıllık faaliyeti 2,5 milyar dolar aşmış durumdadır. 2003 yılından önce deniz ticaret filomuz 8 milyon dwt iken bugün 20 milyon dwt’a çıkmış durumdadır ve bu artış 2023 hedeflerimiz doğrultusunda devam edecektir. Türkiye'nin 2018 yılında 391 milyar dolar olarak gerçekleşen dış ticaret hacminin 2023 yılında, 500 milyar dolar ihracat hedefimiz gerçekleştiği takdirde, 1,1 trilyon dolara ulaşması öngörülmektedir. 2002 yılında 37 olan tersane sayımız, bugün itibarıyla 73’e, bunların üretim kapasiteleri de 4,5 milyon dwt’a ulaşmıştır. Tersanelerimizde inşa edilen gemilerimizin çoğu, başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere, birçok ülkeye ihraç edilmektedir. AK PARTİ olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karaman…

9.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, 5 Temmuz Başbağlar katliamının 26’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Sayın Başkanım, Gazi Meclisimizin kıymetli üyeleri; yirmi altı yıl önce 5 Temmuz 1993’te seçim bölgem Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyüne teröristlerce gerçekleştirilen menfur saldırıyı telin etmek ve bu saldırıda katledilen vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı dilemek üzere söz almış bulunmaktayım.

1993 yılı Temmuz ayı, birliğimizin, dirliğimizin ve kardeşliğimizin hedef alındığı, canımızı yakan iki elim olaya sahne olmuştur. 2 Temmuzda yaşanan Madımak faciasının ardından üç gün geçmişken bu kez de Başbağlar köyünde neredeyse bütün evler, araçlar, köy okulu, köy camisi ve halkevi ateşe verilmiş, 5’i kadın olmak üzere toplam 33 vatandaşımız bölücü terör örgütü PKK tarafından hunharca şehit edilmiştir. Bu acı olayda hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, acısını taze tutan hemşehrilerimizin yanında olduğumuzu, onlarla aynı hissiyatı paylaştığımızı bir kez daha tebliğ ediyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Ödünç…

10.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, AK PARTİ iktidarları döneminde kamu çalışanları ile emeklilerin mali ve sosyal haklarında önemli iyileştirmeler yapıldığına ilişkin açıklaması

ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ olarak iktidara geldiğimiz 2002 yılından bu yana kamu çalışanlarının ve emeklilerin mali ve sosyal haklarında önemli ölçüde iyileştirmeler yapılmıştır. Ülkemizde emekli ve memur zamları belli olmuştur. Buna bağlı olarak, SGK ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıklarına yüzde 5 oranında zam yapılacaktır, memur ve memur emeklileri ise aylıklarını temmuz ayından itibaren yüzde 6 oranında zamlı alacaktır. Devlet memurları, sözleşmeliler, geçici personel ve memur emeklileri zamlı maaşlarını ve enflasyon farkını 15 Temmuz tarihi itibarıyla alacaklardır.

Emekli ve memurlarımıza yeni zamların hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Gündoğdu…

11.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, AKP hükûmetlerinin tarımı, çiftçiyi, üreticiyi perişan ettiğine, zamlar altında üretmeye çalışan köylünün neden cezalandırıldığını ve tarım desteklemelerinin ne zaman ödeneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tarım Bakanından öğrenmek istiyorum: Artık, seçimler bitti, geçim derdi başladı. On yedi yıllık AKP hükûmetleri tarımı da çiftçiyi de üreticiyi de perişan etti. Yedi sülalesiyle saltanat sürenler, 70-80 yaşlarındaki emeklimizi sokaklarda patates, soğan kuyruklarına reva gördüler. Buna da “varlık kuyruğu” diyerek milletle dalga geçtiler. Seçimlerin ardından elektriğe, mazota, benzine, çaya, şekere yapılan fahiş zamlar milletimizin sırtına âdeta bir hançer gibi saplandı. Zamlar altında üretmeye çalışan milletin efendisi köylümüzü neden cezalandırıyorsunuz? Tane mısırda destekleme primlerinin tamamı, buğdayda ikinci etap desteklemeleri neden hâlâ ödenmedi? Ayçiçeğinde kalan yüzde 30 prim neden ödenmiyor? Desteklemelerin tamamı ne zaman ödenecektir? Çiftçimiz maalesef hâlâ bekliyor.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

12.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Urfa ili Halfeti ilçesi ile Ankara Emniyet Müdürlüğünde yaşanan işkence iddiaları karşısında İnsan Hakları Komisyonunun harekete geçmemesini kınadığına ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu insan hakları ihlallerine göz yumma komisyonu hâline geldi. Kendilerine ihlaller hakkında defalarca sorduğumuz sorulara lakayıt cevaplar vererek konuları sümen altı eden bir komisyon başkanlığı hâline geldi Başkanlık.

Soru önergeleriyle sorduğum Halfeti ve Ankara Emniyetindeki işkence iddiaları konusunda… Geçtiğimiz hafta Ankara Emniyetiyle ilgili Genel Kurulda sorduğum sorulara AK PARTİ Grup Başkan Vekili Özlem Zengin “İnsan Hakları Komisyonunda araştırılır.” demişti ancak bugün yapılan Komisyon toplantısında da hiçbir araştırma yapılmadı ve ihlale devam ediyor Komisyon.

Bu kadar açık işkence iddiaları karşısında İnsan Hakları Komisyonunun harekete geçmemesini şiddetle kınıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

13.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, orman yangını vakalarının artması nedeniyle vatandaşları dikkatli olmaya ve yetkilileri konuyla ilgili tedbir almaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde şehrim Kahramanmaraş’ta ve diğer illerimizde orman yangını vakaları artmıştır. 2018 yılında Türkiye’de 2.167 yangın olmuş, 5.644 hektar ormanımız yanmıştır. Kahramanmaraş’ta ise 47 yangın olmuş ve 142 hektar ormanımız yanmıştır. Yangının nedeni insandır. Anız yakma, avcılık, yakılan ateş -piknikte yapılan faaliyetler- ormana atılan çöpler orman yangınlarına sebep olmaktadır. Bunun için, tüm vatandaşları dikkatli olmaya ve kurallara uymaya davet ediyoruz, yetkilileri ise konuyla ilgili tedbir almaya davet ediyoruz. Kasıtlı olarak kundaklama veya açmayla yangına sebep olanlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

Şehrim Kahramanmaraş’ta ve diğer illerde bazı uyanıkların orman içine konut yapmasına asla müsaade edilmemelidir. Kötü örnek olmaması için, yapılmış konutlar yıkılmalıdır diyorum.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Altıntaş…

14.- Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş’ın, Ankara’dan Çayırhan’a kadar giden duble yolun Nallıhan’a kadar uzatılması için daha kaç kişinin yaşamını yitirmesinin beklendiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AK PARTİ Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Sayın Mehmet Özhaseki 4 Mart 2019 tarihinde Nallıhan ilçemizde yaptığı konuşmada “Ankara’dan Çayırhan’a kadar gelen duble yolun 30 kilometre daha ilaveyle Nallıhan’a kadar uzatılmasını sonuna kadar takip edeceğiz. Görev Karayollarının ama bizim de takip edeceğimiz bir iş.” demişti. Bu yolda sık sık ölümlü kazalar meydana gelmektedir. Sadece 2019 yılında meydana gelen kazalardan bazı örnekler verecek olursak: 21 Haziranda meydana gelen kazada 1 bebek öldü, 5 yaralı var. 1 Haziranda meydana gelen otomobil devrilmesi sonucu 2 yaralı var. 27 Ocakta bu yolda meydana gelen kazada 6 genç yaşamını yitirdi. Bu 30 kilometrelik tehlikeli yolun duble yol hâline getirilmesi için daha kaç bebeğin ve yetişkinin yaşamını yitirmesi ve yaralanması bekleniyor? Karayolları Genel Müdürlüğünün dikkatine sunuyorum.

Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…

15.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa ili Büyükorhan ilçesi Derecik Mahallesi’nde bulunan bin beş yüz yıllık bazilikanın gün yüzüne çıkartılıp ziyarete açılması için Kültür ve Turizm Bakanına seslendiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bursa Büyükorhan’ın Derecik köyünde on sekiz yıl önce bin beş yüz yıllık bazilika bulunmuştur. Tabanında çok önemli mozaikleri olan ve Hristiyanlık açısından tarihî öneme sahip bu yapı, yarım kalan çalışmalar nedeniyle kaderine terk edilmiştir. Bursa’nın bu bölgesi yoğun işsizlik nedeniyle göç veren bir bölgedir. Aslında tarım, hayvancılık potansiyeli ve doğal zenginlik yönünden çok zengin ve desteklenmiyor; bu nedenle de göç veriyor. Bu bazilika, tarihî zenginliği de ortaya koyuyor, bu vesileyle, en azından bir nebze çare olması açısından bu bölgeye, bir an önce gün yüzüne çıkarılmalıdır. Turizm Bakanına sesleniyorum, Derecik bazilikası gün yüzüne çıkarılıp ziyarete açılsın.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

16.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, artan ekonomik ve siyasi gücü ile istikrarlı yapısının Türkiye’yi göç hareketlerinin çekim merkezi hâline getirdiğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Göç, insanlık tarihinin her döneminde var olagelmiştir. Bizde Osmanlı Devleti’nin geri çekilmesi sürecinden sonra göç hareketleri daha da hızlanmıştır. Karpat’a göre Türkiye’nin günümüz nüfusunun yüzde 30-35’i göçmen ya da göçmen çocuğu veya torunudur. Göç, siyaset, ekonomi, sosyal ve kültürel hayatla yakından ilgilidir; toplumları, politikaları, devletleri sistemleri ciddi şekilde etkilemektedir. Göç hareketleri iyi yönetildiği takdirde olumlu, değilse olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Özellikle son zamanlarda artan ekonomik ve siyasi gücü ve istikrarlı yapısı Türkiye’yi düzenli ve düzensiz göç hareketleri için çekim merkezi hâline getirmiştir. Türkiye’de bugün 190 farklı ülkeden, farklı statülerde, 4,3 milyon göçmen yaşamaktadır. Biz 1951 tarihli Sığınmacı Sözleşmesi olmadan da mazlumlara kapılarını ve gönlünü açan bir medeniyetin çocuklarıyız.

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

17.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, kronik aktif hepatit C tedavisinde kullanılan ilaçlarla ilgili yaşanan mağduriyete ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Etken maddesi “sofosbuvir” olan ve kronik aktif hepatit C’de kullanılan ilaçla ilgili olarak hastaların yaşadığı mağduriyetleri dile getirmek istiyorum. İlaç için hazırlanan rapor süresi bir yıldır ve bir yıldan sonra ilaç bedeli SGK tarafından ödenmemektedir. Tedaviye devam etmek isteyen birçok hasta ne yazık ki mağdurdur. Bunu Sosyal Güvenlik Kurumunun dikkatine sunmak istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Beko…

18.- İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, 28 Haziran-4 Temmuz Emekliler Haftası’na ilişkin açıklaması

KANİ BEKO (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emekliler Haftası’nı kutladığımız bugünlerde ne yazık ki 12 milyon emeklinin 8 milyonu açlık sınırının altında ücret almaktadır, geri kalanı ise yoksulluk sınırı altında yaşamaktadır, 5 milyon emekli ikinci iş aramaktadır. Elektriğe yüzde 15, çaya yüzde 15, şekere yüzde 16, Erdoğan’a yüzde 26, Bülent Arınç’ın da içinde olduğu Yüksek İstişare Kuruluna yüzde 40 zam yapılırken, BAĞ-KUR ve Sosyal Güvenlik Kurumu emeklisine yüzde 5, memur ve emeklisine yüzde 6 zam yapılmıştır. Saraya para var, memura, emekliye yok. Bu durum kabul edilebilir değildir, çalışanlara ve emeklilere gerçek enflasyon oranından zam yapılmalıdır. Ayrıca ekonomik krizden ve enflasyondan etkilenen emeklilere Avrupa ülkelerinin bazılarında uygulanan eşel mobil sistemi ve artı olarak zam uygulanmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Esgin…

19.- Bursa Milletvekili Mustafa Esgin’in, terörle mücadelede ön saflarda bulunması gereken Birleşmiş Milletlerin terör örgütü SDG’yle aynı masada oturmasının kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA ESGİN ( Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

2011 yılının Mart ayından bu yana iç savaşın yaşandığı Suriye’de sadece insan hakları ihlal edilmiyor, gözlerimizin önünde, insanlığa karşı her açıdan suçlar işleniyor. SDG ismini kullanan PYD, YPG, PKK’nın, önceki gün Birleşmiş Milletler Cenevre ofisinde, bünyesindeki çocuk savaşçıları bırakması için hazırlanan eylem planına imza attığı ortaya çıktı. Terörle mücadelede ön saflarda bulunması gereken Birleşmiş Milletlerin Suriye’de SDG ismini kullanan terör örgütleriyle aynı masada oturması kabul ve izah edilemez bir olaydır. Birleşmiş Milletler üyelerinin bilgisi dışında, terör örgütleriyle bir araya gelerek eylem planı imzalaması Birleşmiş Milletler adına skandal bir gelişmedir. Bir diğer açıdan baktığımızda ise terör örgütü PYD, YPG, PKK’nın yıllardır 11-16 yaşındaki çocukları ailelerinden kopararak savaştırdığının da açık seçik itirafıdır. Birleşmiş Milletler tarafından gerçekleşmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Başarır…

20.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Tarsus Çukurova Havaalanı’nın faaliyete geçmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Tarsus’ta inşasına yıllar önce başlanan ama bir türlü bitmek bilmeyen Tarsus Çukurova havaalanı inşaatı Çukurova’nın çilesi hâline gelmiştir. İnsanlar cenazelerine, düğünlerine gidemez hâldedir. Geçen hafta sonu, Mersin Milletvekili Sayın Lütfi Elvan pistlerin bittiğini, şu anda yaklaşık 700 işçinin çalıştığını söylemiştir; bu tamamen gerçek dışı bir beyandır, şu anda inşaat tamamen durmuştur. Biz bir an önce bu çilenin bitmesini, Çukurovalının özgürce, rahat seyahat etmesini, Çukurova havaalanının açılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Utku Bey…

21.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, 15 Temmuz itibarıyla vergi borcu olan yerel ve ulusal gazetelere resmî ilan verilmemesi kararının zor koşullar altında hayatını sürdürmeye çalışan Anadolu basınının can damarını ortadan kaldırmak anlamına geldiğine, Hazine ve Maliye Bakanlığı tebliğinin ertelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kâğıt maliyetlerinde dövize bağlı yükseliş nedeniyle zor koşullar altında hayatını sürdürmeye çalışan Anadolu basını diğer yandan da devletin ilan baskısı altında ezilmekte. Hazine ve Maliye Bakanlığı tebliğine göre, 15 Temmuz tarihi itibarıyla, vergi borcu olan yerel ve ulusal gazetelere resmî ilan verilmeyecek, verilenlerin de paraları ödenmeyecek. Bu karar, ulusal basının ama özellikle Anadolu basının can damarını ortadan kaldıracak; 1.200 yerel gazetenin ülkemizde yaklaşık yarısı zor duruma düşecek, yayın hayatına son vermek durumunda kalacak; binlerce işsiz basın emekçisine yüzlercesi daha eklenecek. Ekonomik göstergeler iyileşinceye kadar, Anadolu basınının nefes borusunu kesecek olan bu tebliğ en az bir yıl süreyle ertelenmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

22.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Sağlık Bakanlığının iş bulamayan ve hastane laboratuvarlarında çalışması gereken tıbbi laboratuvar teknikerlerine istihdam sağlanması konusunda çalışma yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Meslek yüksekokullarının “tıbbi laboratuvar” bölümü mezunları iş bulamamaktan şikâyetçiler. Stajlarını hastanede yaparak ilgili bölümden mezun olan ön lisans diplomalı tıbbi laboratuvar teknikerleri hastanelere atanamadıklarını ve bu şekilde atanamayan 60 bin civarında işsiz teknikerin olduğunu belirtmektedirler. Hastane laboratuvarlarında çalışmaları gerekirken, aldıkları eğitim alanında mesleklerini icra edemediklerini dile getiren gençler devlet hastanelerinde taşeronlara bağlı olarak çalıştıkları için de iş bulamadıklarını ifade etmektedirler. Boşta gezen 60 bin civarında öğrenciye ilaveten, her sene 288 meslek yüksekokulundan binlerce tıbbi laboratuvar mezunlarının işsizler ordusuna katıldığı anlaşılmaktadır. Daha önceki konuşmalarımda bahsettiğim gibi, üniversite kontenjanlarının istihdam alanı gözetilerek tespit edilmesi gerektiğini bir defa daha hatırlatıyor, Sağlık Bakanlığının işsiz teknikerlere istihdam sağlama konusunda gereğini yapmalarını belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Osmanağaoğlu…

23.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin töreye uygun devlet düzeni olduğuna ve eskimiş siyaset anlayışına sahip muhterislerin bakış açılarının Türk milletinin kutlu direnişi önünde saygıyla eğilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Büyük Türk milleti 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirilen referandumda gösterdiği iradeyle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine kuvvetli bir şekilde “evet” demiştir. Tıkanan sistemi açmak için geçilen süreçte ortaya çıkan ve Türk devletini tehdit eden gelişmelere karşı daha hızlı refleks gösterebilecek bir mekanizmanın inşası anlamına gelen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, töreye uygun bir devlet düzenidir. 9 Temmuz 2019’da 1’inci yılını dolduracak olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi iki yüzlü siyaset bezirgânlarının şahsi hırslarına kurban edilmeyecek kadar önemlidir. Eskimiş siyaset anlayışına sahip muhterislerin kadük duruma düşmüş bu bakış açıları Türk milletinin kutlu direnişinin önünde saygıyla eğilmeye mecburdur.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

24.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Aladağ yurt yangını davasının sadece çocuklarını kaybeden ailelerin değil, tarikatlara teslim edilen eğitim sistemine karşı laik ve kamusal eğitimi savunanların davası olduğuna, Aydın ili Efeler ilçesindeki tarikat yurdunda çıkan yangına ve bundan sonra bu tür yangınların yaşanmaması için bir an önce önlem alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana’nın Aladağ ilçesinde 29 Kasım 2016 tarihinde bir cemaat öğrenci yurdunda çıkan yangında 11’i çocuk 12 kişi yaşamını yitirmiş, 24 çocuk da yaralanmıştı. Yılan hikâyesine dönen, mahkemeler arasında gidip gelen, sürüncemede bırakılan davanın yarın Kozan 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek duruşmasında karar çıkması bekleniyor. 12 kişinin öldüğü bir davada söz konusu derneğin tutuklu yöneticilerinin hepsi serbest bırakıldı. Yani ailelerin ve kamuoyunun adalet beklentisi yerini bulmadı. Yarın görülecek duruşma da sadece çocuklarını kaybeden ailelerin değil; yoksulluğun, çaresizliğin istismar edildiği, tarikatlara teslim edilen eğitim sistemine karşı, laik ve kamusal eğitimi savunan herkesin davasıdır.

Ayrıca belirteyim ki Aydın’ın Efeler ilçesinde de dün yine bir tarikat yurdunda yangın çıkmıştır ama Allah’tan -kesinlikle- bir ölüm ve yaralanma yoktur. Bununla ilgili bir an önce önlem alınmasını tekrar gündeme getiriyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

25.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, Adana ili Sarıçam ilçesindeki mülteci kampının sebep olduğu çevre kirliliği konusunda önlem alınması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerini göreve çağırdıklarına ilişkin açıklaması

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Adana Sarıçam’da yerleşim birimlerinin ortasında kalan Sofulu Katı Atık Entegre Tesisi’nin çevre ve halk sağlığına yönelik tehditleri yetmezmiş gibi, ilçemiz yeni bir çevre felaketiyle karşı karşıya kalmıştır.

Türkiye’nin en büyük konteyner kenti niteliğinde olan mülteci kampı Sarıçam’dadır. Mülteci kampının ilk etapta 35 bin olan nüfusunun 40 binin üzerine çıkması sonucu, evsel atık ve pis suların toplandığı arıtma tesisi yetersiz kalmaktadır. Kampın arıtmadan çıkan atıkları ilçede bulunan Balcalı Deresi’ne akmakta, derenin üzerinde geniş bir atık tabakası oluşmaktadır. Kirlilik, çevrede bulunan tarım arazilerini ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Sarıçamlı hemşehrilerimiz çevre felaketinin boyutları büyümeden acil olarak önlem alınmasını talep etmektedir. Bu anlamda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkililerini göreve çağırıyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi söz talep eden grup başkan vekillerimize söz vereceğim.

Buyurun Sayın Türkkan.

26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 3 Temmuz Kemal Sunal’ı vefatının 19’uncu yıl dönümünde rahmetle andıklarına, Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde meydana gelen tren faciasında yakınlarını kaybeden ailelerin adalet beklediğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’le yaptığı görüşmede “Sincan’da insanlar mutlu bir yaşam sürüyor.” ifadesinin gaflet ve dalalet içinde söylenmemişse cehalet olduğuna, Suriyeliler meselesinin ülkemizin kanayan yarası olmaya devam ettiğine ve ülkelerine dönmelerini kolaylaştıracak projelerin geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Temmuz 2000 tarihinde, henüz 55 yaşındayken geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayata veda eden usta sanatçı Kemal Sunal’ın 19’uncu ölüm yıl dönümü bugün.

Türk sinemasına çok sayıda unutulmaz ve birbirinden komik eserler bırakan Kemal Sunal, herkes tarafından sevilmeyi başarmış değerli bir şahsiyet olarak akıllarda yer alıyor, yer almaya da devam edecek. Ölüm yıl dönümünde merhum Kemal Sunal’ı özlem ve rahmetle anıyoruz.

Bugün, Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin öldüğü, 328 kişinin yaralandığı tren kazasıyla ilgili asıl kusurlu bulunan tutuksuz 4 personelin yargılanmalarına başlandı Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinde ancak daha kazanın üzerinden henüz bir sene bile geçmemesine rağmen davanın üstünü kapatma çabaları, zaten acılı olan ailelerin sinirlerini altüst etti. Bugün de bazı aileler saatlerce duruşmaya alınmadı. En sonunda müdafi avukatlar tartaklandı, aileler tartaklandı, davayı görmekte olan mahkeme heyeti de mahkemeden istifa ettiğini ifade etti, davadan çekildiğini ifade etti. Mahkeme heyetinin de davadan çekildiği bu duruşmada yakınlarını kaybetmiş bu aileler sadece adalet bekliyorlar, mağduriyetlerini hakkaniyete dönüştürmek istiyorlar. Yapmamak lazım, bu acılı ailelere daha fazla yüklenmemek lazım. Toplumun vicdanını daha fazla kanatmamak lazım. İnsanların acılarına saygı duymak lazım. Adaleti eksiksiz işletmek lazım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; G20 Zirvesi sonrasında Çin’e giden Sayın Erdoğan’ın Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’le yaptığı görüşmeler Çin basınına yansıdı. Çin devlet medyası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pekin’de Çin’in Sincan politikasına destek verdiğini, “Sincan’da insanlar mutlu bir yaşam sürüyor.” dediğini aktardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açıyorum mikrofonunuzu.

Buyurun Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Cumhurbaşkanı öncelikle bilmelidir ki o bölgenin adı “Sincan” değil, Doğu Türkistan’dır ve Doğu Türkistan davası iki bin yıllık kadim Türk devletinin millî politikasıdır. Çin’e kadar gidip de soydaşlarımızın yaşadıklarını dile getirip çözüm bulacağı yerde yapılan zulmü alkışlamasını şiddetle kınıyoruz. Soydaşlarımızın Çin zulmü altında mutlu bir yaşam sürdüğünü ifade etmek gaflet ve dalalet içinde söylenmemişse şüphesiz şifa bulmaz bir cehalettir. Daha geçen günlerde Doğu Türkistan’ın ünlü akademisyen ve yazarlarından olan Nurmuhammed Tohti, Çin yönetimi tarafından toplama kampında şehit edildikten sonra naaşı ayakları kelepçeli olarak ailesine teslim edildi. Ölülerin bile kelepçelenmesi midir sizin mutlu yaşam dediğiniz şey?

Terörist Osman Öcalan’ın kırmızı bültenle arandığından haberi olmayan Sayın Cumhurbaşkanının, Doğu Türkistan’da yaşanan eziyetlerden de bihaber olmasına açıkçası şaşırmıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde mülteci olan Suriyeliler “Halepli Taksi” adı altında korsan taksi durağı açmış, yurt dışından vergisiz getirdikleri ve misafir plakası taktıkları araçlarıyla Ankara-Kırıkkale arasında şehirler arası ve şehir içi korsan taksi çalıştırmaya başlamış. Bizim esnafımız vergi verirken Suriyelilerin vergisiz çalışmasını kabul etmiyoruz. Suriyeliler meselesi her geçen gün ülkemizin kanayan yarası olmaya devam ediyor. Vatandaşlarımız Suriyelilere harcanan para ve uygulanan imtiyazlardan oldukça şikâyetçi. Taksici esnafı çalışma saatlerinden ve ödedikleri yüksek vergilerden şikâyetçiyken Hükûmetin vatandaşlarımızı rahatlatacak çözümler bulmak yerine Suriyeli taksicilere ayrıcalık tanıması artık bardağı taşıran son damladır. İlk günden beri söylediğimizi tekrar ediyoruz: Suriyelilerin vatanlarına dönüşünü sağlamak devletimizin gerçekleştirmesi gereken en öncü meselesidir. Bunu bizler söylüyoruz diye birtakım köşe yazarlarının da hedef gösterip bizleri “faşist” diye nitelendirmelerini kabul etmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Suriyeliler meselesindeki söylediklerimiz ırkçı bir ifade değil, ülkenin ulusal güvenlik meselesidir. Yirmi yıl sonra, otuz yıl sonra, projeksiyonu uzattığınız zaman ülkenin en önemli ulusal güvenlik meselesi olacak bir konuya biz bugün işaret ediyoruz diye sadece iç siyasete saik birtakım mesnetleri önümüze getirmeyin. Bunu ciddiyetle, bir Hükûmet meselesi, bir devlet meselesi hâline getirip ülkelerine dönmelerini kolaylaştıracak birtakım projeler geliştirmeniz gerekiyor.

Bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Akçay…

27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 3 Temmuz spor kulüplerine karşı düzenlenen Şike kumpasının 8’inci yıl dönümü vesilesiyle FETÖ terör örgütüyle mücadelenin her alanda devam etmesi gerektiğine, 15 Temmuz darbe girişimiyle FETÖ’nün eli kanlı bir terör örgütü olduğunun anlaşıldığına ve devlet mekanizmalarını felç etmek için kurulan Ergenekon kumpas davasında mahkûm edilenlerin beraat etmesiyle adaletin geç de olsa tecelli ettiğine, 3 Temmuz Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrildiği askerî darbenin 6’ncı yıl dönümüne, darbecilere hep birlikte karşı durmanın öneminin altını çizdiklerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, terör örgütü FETÖ’nün spor kulüplerine karşı düzenlediği 3 Temmuz şike kumpasının yıl dönümü. Terör örgütünün sadece orduya, kamu kurumlarına, sivil toplum kuruluşlarına değil, Türk sporuna da kumpaslar düzenlediğini 3 Temmuz 2011 tarihindeki kumpas faaliyetleriyle öğrenmiş olduk. Bu vesileyle, FETÖ terör örgütüyle mücadelenin hiçbir tavsamaya uğramadan devam etmesi gerektiğini hatırlatmak istiyorum.

Bilindiği gibi, eli kanlı terör örgütü FETÖ’nün Türkiye Cumhuriyeti’ne kastı ilk olarak 2007 yılından itibaren Ergenekon kumpaslarıyla başlamış, ordumuza, aydınlara ve sivil toplum örgütlerine yönelik saldırıları bu kumpasla birlikte sistematik bir hâl almıştı. Devletin en önemli kurumlarını hedef alan bu kumpas davalarında Türkiye'nin Genelkurmay Başkanı dahi mahkûm edilmişti. Bu örgütün 15 Temmuz darbe girişiminde ise FETÖ’nün eli kanlı bir terör örgütü olduğunu acımasızca, tanklarla, uçaklarla halkımızı, milletimizi, demokrasimizi, Hükûmetimizi, Cumhurbaşkanını hedef aldığını gördük. Çok şükür ki milletimizin feraseti ve cesaretiyle ve siyaset kurumunun da karşı duruşuyla bu hain darbe girişimi püskürtülmüştür.

Bu darbe girişimi sonrasındaysa devletimiz FETÖ’yle her alanda mücadelesini sürdürmüştür. Dün, FETÖ’nün devlet mekanizmalarını felç etmek için kurduğu bu kumpas davasının sözde yargılamalarıyla mahkûm edilenlerin tamamı beraat etti; adalet geç de olsa tecelli etti diyebiliriz. Beraat edenlere “Geçmiş olsun.” diyor, bu tarz sinsi, illegal terör örgütlerinin devlet içinde devlet olma girişimlerine karşı daima uyanık olunması gerektiğini, mücadelenin her alanda gösterilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.

Sayın Başkan, 3 Temmuz 2013 tarihinde Mısır’da ülkenin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Mursi ve iktidarı askerî darbeyle görevden uzaklaştırılmış, Mursi’nin yanı sıra yüzlerce kişi hapse atılmış, idam edilmiştir. Demokratik seçimlerle iktidara gelen ve darbeyle iktidardan indirilen Mursi ise hepimizin bildiği gibi, 18 Haziran 2019 tarihinde yargılandığı mahkeme salonunda şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmiştir. 3 Temmuz, aynı zamanda, Orta Doğu ülkelerinde başlatılan ve bu ülkelerin parçalanmasına, darbelerin önünün açılmasına yol açan ABD Soros destekli Arap Baharı’nın da Sisi gibi darbeye ve dikta yönetimlerine nasıl evrildiğinin sembol tarihlerinden biridir. Türkiye’de de aynı art niyetlerle 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ hain darbe girişimiyle demokrasimize kastedilmiş, milletimize yönelen tanklar, uçaklar milletimizin basiretiyle defedilmiştir. Milletimiz o gün sivil iktidara, istikbal ve istiklaline ve demokrasiye sahip çıkarak, demokrasi mitingleri ile Yeni Kapı ruhuyla Türkiye’nin bir Mısır, bir Suriye olmasına müsaade etmemiştir. Ancak ABD ve Avrupa Birliği mahfillerinin tutumu ibretliktir ve ikiyüzlülüktür. Resmen Sisi’yi desteklemektedirler ve FETÖ’ye de hamilik yapmaktadırlar. Türkiye’de de demokrat maskeli ancak Sisi ve FETÖ muhiplerini de ibretle izliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Erkan Bey.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bu vesileyle, hep birlikte darbecilere, vesayet odaklarına karşı durmanın önemini, demokrasimizin ve millet egemenliğinin değerini yeniden hatırlatıyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.

28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde meydana gelen tren kazasıyla ilgili davanın ilk duruşmasında “Biz adalet için buradayız.” diyen ailelerin polis tarafından salona alınmak istenmediğine ve mahkeme heyetinin davadan çekildiğine, İfade Özgürlüğü Derneğinin Engelli Web 2018 raporuna göre Türkiye kadar internet içeriklerine müdahale eden bir başka ülke olmadığına, Özgür Gazeteciler İnisiyatifi’nin 2019 yılının ilk altı aylık raporuna göre basın tarihinin en baskıcı ve sansürcü döneminin yaşandığına, açıklanan haziran ayı enflasyon oranına ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; 8 Temmuz 2018’de Çorlu’da gerçekleşen ve 25 insanımızın ölümüne, 328 insanımızın da yaralanmasına sebep olan facianın üzerinden neredeyse bir yıl geçti ve bugün Çorlu tren faciasının ilk duruşması Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Soruşturmada siyasetçiler, bürokratlar ve Devlet Demiryollarının üst denetiminde yer alan kişiler hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmişti hatırlarsanız, sadece Devlet Demiryollarının 4 personeli hakkında bir duruşma görülecekti. Zaten bu bile bir tuhaflık yani büyük bir adaletsizlik. Ailelerin buna karşı çok büyük tepkileri var, Anayasa Mahkemesi önünde de açıklama yapmışlardı. Bu adaletsizliği kabul etmediklerini, sorumluların gerçekten yargılanması gerektiğini, 4 personelle sınırlanmayacağını ifade etmişlerdi. Sabahtan bu yana adliye önünde ve duruşma salonunda yaşananları izledik. İlk duruşmada kolluk kuvvetlerinin aldığı tutum bizi elbette şaşırtmadı çünkü bunlar, malum, o İçişleri Bakanının kolluk kuvvetleri; vicdansızlık ve saldırganlık had safhada. “Biz adalet için buradayız.” diyerek adliye binasına gitmek isteyen ailelerin önü polis tarafından kesildi, aileler salona alınmak istenmedi, avukatlara saldırıldı, mahkeme heyeti duruşmadan çekildi. Mahkeme heyeti duruşmadan “Davadan önce gerçekleşen polis saldırısının heyetimizin talimatıyla yapıldığı iddia ediliyor.” gerekçesiyle çekildi ve Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi konu. Yani yargının düştüğü duruma bakın, İçişleri Bakanının yaptığı hukuksuzluk nedeniyle yargı yargılamasını yapamıyor, mahkemeden çekilmek durumunda kalıyor. Bu duruma gerçekten son vermek gerekiyor. Aileler çok acılı, yakınlarını olmadık bir faciada kaybetmişler ve bu acının görünmesi ve bu acının daha fazla yaşanmaması, büyütülmemesi için de gereken adımların atılması gerekiyor. Bunu bir kez daha buradan duyurmuş olalım.

Bilindiği üzere, Türkiye’de erişime engelli “web” siteleri, haber ve sosyal medya içeriklerinin toplamına dair resmî bir istatistiki bilgi bulunmuyor. İfade Özgürlüğü Derneği, dün, Türkiye’de devam eden internet sansürlerini konu edinen bir rapor yayımladı ve Türkiye’de erişimi engellenen “web” sitelerini sıraladı. “Engelli Web 2018” isimli rapora göre, Türkiye’de 2018 sonu itibarıyla erişim engeli bulunan “web” sitesi sayısı en az 245.825 olarak saptandı. Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi ülkeleri arasında Türkiye’de olduğu kapsamda internet içeriklerine müdahale eden bir başka ülke yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Diğer ülkelerde çocuk pornografisi, nefret söylemi ya da telif hakları için engellemeler yapılıyor ancak Türkiye’de çok daha geniş bir mekanizma devrede ve tam bir sansürcü anlayışla, muhalefet eden, muhalif haberleri yapan, gerçek haberlerin yayılmasını sağlamaya çalışan internet sitelerine ağır bir baskı ve yasaklama uygulanıyor. İnternet sitelerini kapatmak, erişim engeli getirmek Türkiye'nin demokrasiden nasibini almaması demektir aslında. Kendi toplumundan gerçekleri saklamak isteyen bir iktidar son derece baskıcı bir anlayışa sahip olduğunu göstermektedir. Bu sansürcü anlayıştan vazgeçmek gerekir, haberleşme ve iletişim haklarının çiğnenmesinden uzaklaşmak gerekir ve gerçekten, internet medyası bugün, dünyanın her tarafında haberlerin, bilgilerin en hızlı şekilde yayılmasını ve yurttaşlara ulaşmasını sağlayan bir mecradır. Buna yönelik engelleri bir an evvel sona erdirmek gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Türkiye’de medyanın karşılaştığı yasaklar, baskılar ve sansürler bununla sınırlı değil tabii. Geçtiğimiz günlerde de Özgür Gazeteciler İnisiyatifi gazetecilere yönelik 2019’un ilk altı ayının raporunu açıkladı ve bu rapora göre şu anda 154 gazeteci tutuklu, 34 gazeteci 2019’un ilk altı ayında gözaltına alınmış, 11 gazeteci tutuklanmış, 287 gazeteci yargılanmış ve 41 gazeteciye toplam yüz on dokuz yıl üç ay hapis cezası verilmiş yani ülke, basın, tarihinin -yazılı basın açısından da baktığımızda- en baskıcı ve sansürcü dönemini yaşıyor ve bu durumu, gazetelerin hapishanelere sokulmasını bile engelleyen, buna karşılık gazetecileri hapishanelere dolduran ve onları yargılayan bir zihniyeti kınıyoruz.

Son olarak şuna değinmek istiyorum: Bugün, biliyorsunuz, Haziran Ayı Tüketici Fiyat Endeksi açıklandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Başkan, toparlayalım efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – TÜFE, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 15,72 artış gösteriyor, on iyi aylık ortalamalara göre ise yüzde 19,88 artış gerçekleşmiş oluyor. Bu enflasyon dünya ortalamasının 3 katı ortalamaya baktığımızda. Keza, işsizlikte de dünya ortalamasının 2 katı bir orana ulaşmış vaziyetteyiz. Son 4 çeyrekte eksi büyüme devam ediyor. Paranın değer kaybında dünya 1’incisi olmuş vaziyetteyiz. Dış borç oranında da cumhuriyet tarihinin rekoru kırıldı ve gayrisafi millî hasılanın yüzde 61’ine ulaştı dış borç oranı. Ekonomide tablo bu.

Tablo buyken, enflasyon oranı buralarda seyretmiyormuş gibi, memur ve emekli maaşlarına yüzde 5-6 bandında bir zam yapılacağı bugün açıklandı. Yani “İnsaf!” demekten başka bir şey söyleyemiyor insan. Gerçekten, bu ülkede memurluların, emeklilerin, dar gelirlilerinin, düşük ücretle çalışan yurttaşlarımızın durumları hakikaten içler acısı bir vaziyete gelmiştir. Yüzde 5-6 bandında yapılan bir zam, memur ve emeklilerin hayatlarını sürdürmesini daha da zorlaştırmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. Ekonomideki bu durumu, iktidarın bütün uygulamalarıyla birlikte tartışmaya elbette ki devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay…

29.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Hakk’ın rahmetine kavuşan CHP eski Genel Sekreteri Şeref Bakşık’a Allah’tan rahmet dilediğine, Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde meydana gelen tren kazasıyla ilgili davanın ilk duruşmasında mahkeme heyetinin davadan çekilmesinin üzerinde düşünülmesi gerektiğine, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sonucunun Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin çalışmadığını gösterdiğine, Ergenekon kumpas davasının çöktüğü şu günlerde Türkiye’nin yeni bir kumpas süreciyle karşı karşıya olduğuna, kin ve öfke dilinin terk edilerek toplumun kutuplaştırılmasından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz.

Sayın Başkanım, partimiz açısından bugün bizleri üzen bir gündeyiz, partimizin eski genel sekreterlerinden, İzmir il başkanlığımızı, milletvekilliğimizi ve İzmir senatörlüğünü yapan Şeref Bakşık Hakk’ın rahmetine kavuştu; bugün İzmir’de defnedilecek. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak merhum önceki genel sekreterimize Allah’ımdan rahmet diliyoruz, başta İzmir halkı olmak üzere bütün Cumhuriyet Halk Partililerin ve ülkemizin başı sağ olsun diyorum efendim.

Sayın Başkan, sol tarafımda oturan sayın mevkidaşımın biraz önce söylediği gibi, Çorlu’daki -benim “kepazelik” diye niteleyeceğim- tren faciası duruşmasında olanlarla ilgili, milletvekillerimiz ve genel başkan yardımcılarımız orada, kamuoyuyla bilgi paylaşacaklar. Ama yargının içinde bulunduğu hâl bakımından -sadece bugün Çorlu’da görülen duruşma değil- Allah var, şu Parlamentodaki herkesin oturup kara kara düşünmesi gereken günlerden geçiyoruz. Yargı bağımsızsa yargıdır yoksa bir siyasi iradenin ya da bir gücün -siyasi olur ya da olmaz- giyotinine dönüşür, kolluğuna dönüşür, tabancasına dönüşür. Bu, demokrasilerde kabul edilebilir bir durum değildir Sayın Başkan.

Sayın Başkan, İstanbul’da yenilenen seçimlerden sonra Türk siyasetinde her kesimde, her kademede -en küçük taşradan, beldeden parti genel merkezlerine kadar- yeni siyasi senaryolar doğal olarak gündemdedir, konuşulmaktadır. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Millet İttifakı olarak İstanbul’da yenilenen seçimlerdeki neticeler üzerinden bir şımarıklık, bir böbürlenme, bir zafer sarhoşluğu içine girmediğimizi Parlamentodaki bütün sayın milletvekilleri ve kamuoyu görmüştür. Bizce sandıktan ders alınır, sandık sonuçlarından yola çıkarak hesaplaşma yapılmaz, hele hele dışa dönük hesaplaşma hiç yapılmaz. Partiler içe dönük hesaplaşmalarını yapabilirler, o bizi ilgilendirmez; her partinin iç muhasebe yapma hakkı vardır. Ama İstanbul’da yenilenen son seçimler yeni sistemin Türkiye’de çalışmadığını, çalışamadığını, işlerliğini ve kamuoyundaki karşılığını şimdiden yitirdiğini gösterdi ve gerek Adalet ve Kalkınma Partisi gerek diğer siyasi parti yöneticileri kendi aralarında yeni sistemi sorgulamaya başladılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tam bu olurken AK PARTİ’nin iki hamlesiyle karşı karşıya kaldık. Birinci hamlesi, Yüksek İştişare Kurulu ve KİT yönetim kurulu üyeliklerine AK PARTİ’nin mevcut yönetiminin şu anki uygulamalarından rahatsız olan kimi AK PARTİ’li eski siyasetçi ve yöneticilerinin yerleştirilmesi suretiyle parti tabanının ve parti kadrolarının bir konsolidasyonu bu şekilde sağlanmak istenmekte gibi duruyor. Kamuoyu da bunu böyle algılıyor ve bu, aynı zamanda, kamu vicdanında da karşılık bulmuyor. Nasıl bulmuyor? Biraz önce Kani Beko Milletvekilimizin söylediği gibi, Yüksek İstişare Kurulu üyelerinin maaşlarına yüzde 40 yapar, memura yüzde 5 verirseniz siz kendi kadrolarınızı, size gönül veren seçmenlerimizi soğutmaya devam edersiniz. İstanbul seçimlerinden, İstanbul’da seçmenin verdiği cevaptan AK PARTİ’nin ders almadığını anlıyoruz.

Bir şey daha yapılıyor Sayın Başkan; bu, daha da önemli. Bir, dediğim gibi, konsolidasyon amaçlı Yüksek İstişare Kurulu üyelikleri ve KİT yönetim kurulu üyelikleri pazarlanıyor, birilerine lütuf gibi sunuluyor, âdeta ulufe dağıtılıyor. İkincisi şu oluyor: Ergenekon ve benzeri kumpas davalarının çöktüğü bugünlerde yeni bir kumpas süreciyle Türkiye karşı karşıyadır. Bu seferki kumpas şöyle hayata geçiyor: Eski defterler karıştırılıyor, kapanmış davalar yeniden açılıyor ve yeni davalar açılıyor tıpkı Ergenekon, Balyoz ve benzerlerinde olduğu gibi. Şöyle bir iki örnekle bunu Genel Kurulun ve milletin takdirine sunmak istiyorum: Altı yıl önce tamamlanan, sonuçlanan Gezi davası yeniden açılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Altı yıl önce Gezi’yi, doğa ve çevre hassasiyetiyle başlayan bir mücadeleyi kan gölüne çeviren, orayı terörize eden dönemin Valisi ve Emniyet Müdürüdür. Dönemin Valisi ve Emniyet Müdürü, dönemin Başbakanına bağlıdır ama şimdi onlar bir kenara konulmuş, bir Gezi süreci üzerinden, bir Gezi sürecini yeniden terörize etmek üzerinden topluma bir mesaj veriliyor. Bu, bir kumpastır.

Sayın Başkan, ikinci kumpas, İstanbul İl Başkanımızın altı yıl önce attığı kimi “tweet”lerinden dolayı devleti aşağılamak suçuyla bugünlerde yargılanması. Adalet ve Kalkınma Partimizin İstanbul seçimlerini bir sağduyuyla, olgunlukla karşıladığını düşünürken apar topar İstanbul İl Başkanımızın altı yedi yıl önce attığı “tweet”ler üzerinden yargılanmaya başlanması bize göre İstanbul’un son seçimde ortaya çıkan iradesinin yargılanmasıdır ve bunun da Ergenekon ve benzeri kumpas davalarından bir farkı yoktur.

Son olarak İYİ PARTİ Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’le ilgili açılan FETÖ soruşturması, FETÖ ilişkisi, illiyeti, Türkiye’de Erdoğan’a destek vermeyen herkesin başında bir giyotinin sallandırılmak suretiyle korku iklimiyle iktidarı sürdürme arzusunun devam etmesinin ortaya konulduğu bir iradedir.

Biz tam bunu beklerken, son iki günde yeni ve çok anlamlı bir gelişme daha cereyan etti. AK PARTİ eski kurucu yöneticileri ve bakanlarından Sayın Ali Babacan’la ilgili de bir FETÖ soruşturmasının başladığı, kamuoyunda herkesçe bilinen bir hâl olarak ortaya çıktı. Şimdi buradan şu çıkar: Eğer Sayın Erdoğan, İstanbul’da 23 Haziranda yapılan seçimlerde -gerekli olgunluğu göstermekle birlikte- buradan bir hesaplaşmayla parti tabanından kaybettiği 750 bin oyu konsolide edeceğini düşünüyorsa bilmeli ki 750 binin üstüne 2 milyon 250 bin daha kaybeder.

Sayın Erdoğan’a çağrım, toplumu kutuplaştırmaktan ve kamplaştırmaktan bir an önce vazgeçmesidir. Sayın Erdoğan’a çağrım, kin ve öfke dilini terk etmesidir. Eğer kendisinden müşteki olan herkese bir soruşturma açacaksa Sayın Erdoğan’a bir teklifim var: 50 milyon kapasiteli bir cezaevi inşa etmesidir, anca baş edebilir. Bunun da bu şekilde kayıtlara geçmesini istiyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

30.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Hakk’ın rahmetine kavuşan CHP eski Genel Sekreteri Şeref Bakşık’a Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Temmuz Kemal Sunal’ın vefatının 19’uncu yıl dönümüne, G20 Zirvesi’nde önemli kazanımlar elde edildiğine, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğuna, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sonucunun rövanşının alındığına yönelik değerlendirmelere, 3 Temmuz Mısır’ın demokratik yollarla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrildiği askerî darbenin 6’ncı yıl dönümüne, 15 Temmuzda demokrasinin gerçek beşiğinin Türkiye olduğunu bütün dünyaya tekrar yüksek sesle haykıracaklarına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, öncelikli olarak CHP eski Genel Sekreteri 92 yaşındaki Şeref Bakşık’ın vefatları nedeniyle hem CHP Grubuna hem Meclisimize hem de yakınlarına başsağlığı diliyorum eski milletvekilimiz olması münasebetiyle.

Bugün, aynı zamanda, yediden yetmişe hakikaten bütün milletimizin filmlerini izlediği, insanlarımızın çocukluğunu, gençliğini filmleriyle geçirdiği önemli ve değerli bir sanatçımız Kemal Sunal’ın da vefatının yıl dönümü. Bu münasebetle de yakınlarına ve milletimize başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, Türkiye önemli bir süreçten geçiyor. Bu manada, en son, G20 Zirvesi’nde Türkiye açısından önemli birtakım kazanımlar elde edildi. Bir dünya lideri olarak Sayın Cumhurbaşkanımız liderlerle yapmış olduğu ikili görüşmelerde, ekonomiyle ve güvenlikle ilgili hususlarda Türkiye lehine önemli kazanımlara imza attı. Aynı zamanda da bölgesel ve küresel anlamda gelecek açısından, insanlığın ve bölgemizin daha iyi bir ortak geleceğe sahip olması açısından gerek G20’nin gerekse Birleşmiş Milletlerin yeniden yapılanmasıyla ilgili önemli çağrılarda bulundu ve bu çağrılar nedeniyle de insanlığın umudu ve vicdanı olarak Türkiye'nin hakikaten ilkeli ve kararlı duruşuyla barış, özgürlük, refah ve güvenlik anlamında her zaman öncü bir rol oynayacağının altını çizdi. Bu manada, gerçekten, Türkiye'nin G20 Zirvesi’ne önemli bir mühür vurduğunu hatırlatmak isterim. Bu manada, millî güvenlik meselesi hâline gelen S400’lerle ilgili de önemli kazanımlar elde edildiği herkesin malumu. Bu konuda ve diğer ekonomik gelişmeler hususunda ikili görüşmelerin Türkiye’ye önemli katkılarda bulunacağını hatırlatmak isterim.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu mealde, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti olduğunu, yargının tarafsız ve bağımsız olduğunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …kendi kararlarını kendi içinde ve net bir şekilde kendi usulü dairesinde, kendi çalışma usul ve esasları dairesinde, herhangi bir yerden asla talimat almadan verdiğini, kanun hükümlerinin açık, genel ve herkes için geçerli olduğunu, kanunların herkese eşit uygulandığını bu vesileyle de hatırlatmak isterim. Ve yargının vermiş olduğu kararların herkesi bağlayıcı nitelikte olduğunu hepimizin her an bilmesi gerektiğini hatırlatıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili yakışıksız bir şekilde, kin ve öfkeyle 23 Haziran seçimlerinin âdeta rövanşının alınmasına ilişkin birtakım değerlendirmelerin hakikatle, gerçekle hiçbir ilgi ve alakasının olmadığını net bir şekilde ifade etmek isterim. Bu manada, hakikaten bir algı yönetimi çerçevesinde birtakım iftirayı ifade eden “diktatörlük” “otokratiklik” “faşizanlık” vesaire gibi her türlü kötü kelimeyi bulup, seçip yakıştırmaya “Çamur at, izi kalsın.” hesabıyla hakikaten, gerçekten doğru olmayan yaklaşımlarla bir algı oluşturmaya ilişkin söylemleri hep beraber seçimlerden önce duymuştuk. İstanbul’un Belediye Başkanlığının verilmeyeceğiyle ilgili, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının verilmeyeceğiyle ilgili gerçek dışı bir ton laf ortaya konmuştu. Şimdi, o lafı söyleyenler acaba yüzü kızarmak suretiyle gerçekten demokratik bir olgunlukla bu hususta hem Sayın Cumhurbaşkanımızın hem de AK PARTİ’nin demokratik olgunluğunu tebrik etmek durumunda değiller mi? Birçok cümlenin boşa çıktığını ve iftira niteliğinde olduğunu milletimiz görmüyor mu?

Değerli arkadaşlar, sonuç itibarıyla, bu konuda söylenen her sözün önünüze getirileceğiyle ilgili lütfen bir düşünceyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Her söylenen sözün önünüze getirileceği sorumluluk duygusuyla hareket edilmesi gerektiğini de hepimize tekrar hatırlatıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, bugün 3 Temmuz olması münasebetiyle Mısır’da da yapılan darbenin yıl dönümü. Gerçekten, halkoyuyla, demokratik seçimler sonucunda iktidara gelen Mursi’nin bir darbeyle alaşağı edilmesinin yıl dönümü olması münasebetiyle, eş zamanlı olarak Tahrir Meydanı’nı harekete geçirenler ile Taksim Meydanı’nı harekete geçirenlerin aynı el olduğunu, aynı amaca matuf bir netice almaya ilişkin uluslararası bir operasyon olduğunu da tekrar hatırlamakta fayda var. Evet, Mısır’da uluslararası el, operasyonu yapanlar netice aldı ama Türkiye’de devlet, millet kaynaşmasıyla ve Cumhurbaşkanımızın da liderliğiyle gerçekten demokratik usuller çerçevesinde, elhamdülillah, o günkü Turuncu Devrim girişimleri netice alamadı. Bu iki tabloyu her zaman hatırda tutmakta fayda var. Darbecilere Batı’nın nasıl yaklaştığını, kırmızı halılar serdiğini, ikircikli tutum ve davranışlarıyla, sahte demokrat söylemleriyle maalesef zihniyetlerinin sakat olduğunu, onlara da bel bağlanılmaması gerektiğini, mandacı zihniyetlerle hareket edilmemesi gerektiğini bir daha bu yüce Mecliste, bu Gazi Mecliste ifade etmek isterim. Gezi olaylarıyla başlayan, 17-25 Aralık olaylarıyla süren, MİT olaylarıyla ve diğer birtakım girişimlerle… 15 Temmuzdaki darbe ve işgal girişiminin de elhamdülillah 15 Temmuzda milletçe nasıl püskürtüldüğünü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Toparlayın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – 15 Temmuz özel oturumunda burada hep beraber, inşallah gündemi belirlemiş olacağız ve 15 Temmuz uluslararası darbe ve işgal girişiminde buradaki maşaların, FETÖ terör örgütünün ve diğer yandaşlarının hep beraber demokrasiyi inkıtaya uğratmaya yönelik bu yaklaşımların o günkü liderlikle, Sayın Cumhurbaşkanımızın meydanlara sözüyle, millet devlet kaynaşmasıyla nasıl püskürtüldüğünü hep beraber, inşallah burada kuvvetli bir şekilde ortaya koyacağız. Bu manada, ben hakikaten 15 Temmuzda -Mısır’da yapılanları- darbenin olumlu neticelenmesini engelleyen 251 şehidimizi ve 2.200’e yakın gazimizi rahmetle, minnetle, şükranla yâd ediyor ve 15 Temmuzda inşallah tekrar demokrasinin gerçek beşiğinin Türkiye olduğunu bütün dünyaya buradan yüksek sesle haykıracağımızı ifade ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın mevkidaşım, benim, son yapılan, yenilenen İstanbul seçimlerinin sonuçlarını Tayyip Erdoğan’ın olgunlukla karşılamadığını söylediğimi hissettirecek, öyle algılanacak bir beyanda bulundu. Müsaade ederseniz 60’a göre düzelteyim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yok, size yönelik değildi, Genel Kuruldaki konuşmalara yönelikti.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, ama benim konuşmamın üstüne söylediniz efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Genel Kuruldaki konuşmalara yönelikti.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

31.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkan, keşke… Bir kere şunu kabul etmem mümkün değil: İşte “Seçimi kazansak da vermeyecekler.” bizden öyle bir söz çıkmaz. Vermeyecek ne demek? Yani sandıktan bir sonuç çıkacak ve verilmeyecek.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Öyle dendi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Kim dedi efendim? Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili böyle bir şey diyemez.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Diyenlere diyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hayır, bunu kabul etmemiz mümkün değil, onu söyleyeyim; bir.

23 Haziran gecesi Sayın Binali Yıldırım’ın bir kere -on numara- çıkıp tebrik etmesi ve bilahare de Sayın Erdoğan’ın seçimleri olgunlukla kabul etmesi güzel, biz buna teşekkür de ettik ama keşke bunu 31 Martta yapsalardı, güzel olan, yakışık alan buydu ve millet de takdiriyle zaten kimin ne kadar kusuru varsa orta yere serdi. Bunu belirtmek isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yalnız Başkanım, söz almışken, Gezi’yi, Gezi’de akan kanı, Gezi’de çıkan kimi olayları, milletin, doğa ve çevre hassasiyetiyle meydana inmiş insanların üstüne yıkmak doğru değildir. Gezi’yi kan gölüne çeviren sizin partinizin iktidarda olduğu dönemdeki sizin emrinizdeki validir, emniyet müdürüdür ve onların bağlı olduğu siyasi üst organlardır; İçişleri Bakanıdır, Başbakandır. Gezi’de ölenlerin sorumluluğu, orada doğa ve çevre hassasiyetiyle birleşen, toplanan insanlara yüklenemez. Sizin devlete yerleştirdiğiniz FETÖ’cü valilerin, FETÖ’cü emniyet müdürlerinin ortalığı kan gölüne çevirmek için yaptıkları provokasyondur, şiddettir. Orada şiddet uygulayan, oraya katılan sivil toplum örgütleri, partiler değildir, bizatihi devletin kendidir. Bunu dediğim için de şimdi bir savcı, Canan Kaftancıoğlu’na açtığı gibi, bana da bir soruşturma açacak, bunu da biliyorum, varsın açsın. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Akçay…

32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden geri dönüşün söz konusu olmadığına ve bu sistemin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşip işlemesine katkıda bulunulması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Engin Altay’ın konuşması üzerine ben de birkaç dakika içerisinde görüşlerimi ifade etme ihtiyacı duydum.

Şimdi, yenilenen İstanbul seçimleri üzerinden herhangi bir şımarıklık yapılmadığını ve yapılmaması gerektiğini gayet doğru bir şekilde ifade ettiler ve zatıalilerinin de zaten böyle bir tutumu kesinlikle söz konusu olmadı. Ancak, değişik mahfillerde bunun şımarıklığını yapanları da görüyoruz, onlar da birkaç ay sonra herhâlde kalkar. Fakat bu yenilenen İstanbul seçimleri üzerinden bir sistem tartışmasının başlatılacağı öngörüsü bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir öngörümüzdü ve maalesef bu İstanbul seçimlerinden sonra bu tartışmaların başlatılmak istendiğini görüyoruz, Sayın Altay da bu minvalde bir görüş ifade etti ve Sayın Altay’ın yaptığı eleştirinin, mesela Yüksek İstişare Kuruluyla ilgili yaptığı eleştirinin sistemle uzaktan yakından hiçbir alakası yok. Sistemle ilgili eleştiri… Örneğin Yüksek İstişare Kurulunun işleyişi, fonksiyonu, ilişkileri vesaire bağlamında tartışılabilir, eleştirilebilir. O atamalar, birtakım ücretlendirmeler vesaireler zaten kırk yıldır, elli yıldır vesairedir sistem ne olursa olsun yapılabilecek eleştiriler ve tartışmalardır. Artık Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden bir geri dönüş söz konusu değildir. 24 Haziran 2018 genel seçimleriyle birlikte 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa referandumu tescil edilmiş, teyit edilmiş, mühür vurulmuş ve 9 Temmuz 2018 tarihinde de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi fiilen yürürlüğe girmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi artık tek amacımız, bu sistemin bütün kurul ve kurallarıyla yerleşip işlemesine katkıda bulunmak, buna gayret etmek; siyasi partiler olarak da buna katkı vermemiz gerektiğini düşünüyorum.

Şunu hatırlatıyorum: Değerli arkadaşlar, “demokrasi” dediğimiz nedir? Bunun, az çok mutabakat sağlayacağımız tanımları vardır. Bir, demokratik ve meşru serbest seçimlerle iktidarın belirlenmesi. Bu sistemle yürütme erki… Yüzde 50’den fazla oy almakla iktidar olunabiliyor yani daha fazla halk rızası alındığını görüyoruz; burada demokrasinin bir şartı daha da belirginleşip kökleşiyor.

İkinci olarak, yasama bakımından baktığımda da istirham ederim, şunu hatırlatırım: Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde, seçimlerle birlikte… Şu an itibarıyla kaç siyasi parti var? 9 siyasi parti Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu an. Peki, kaç parti grubu var? 5 siyasi parti grubu var. Acaba geçmişte ne zaman 5 parti grubu oluşmuş ki? Ve hiçbir siyasi parti de bu Mecliste tek başına kanun çıkarma yetkisine ve imkânına sahip değil. O zaman demokrasinin ikinci şartı daha belirgin olarak devreye giriyor. Demokrasinin bir uzlaşma olduğunu, birlikte daha da pekiştiren bir husustur. Ayrıca ittifaklara cevaz veren yapısı da halk temsiliyetini daha kuvvetli bir şekilde yasamaya taşımıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bundan sonra yapacağımız... Dünkü grup toplantısında Sayın Genel Başkanımızın da gayet veciz şekilde ifade ettiği üzere, elbette sistem, yani ayet değil bunlar. Mutlaka bir ileri hamlesi, muhasebesi filan yapılır fakat bu sistemden geri dönmek, siyaseten gericiliktir; onu ifade edeyim. Bundan sonra, daha ileri katkılar, bu sistemin bütün kurum ve kurallarıyla işlemesine katkı verme şeklinde olmalıdır.

Benim sadece Genel Kurul kürsüsünde buna ilişkin en az 7-8 konuşmam var. İç Tüzük’te neler yapabileceğimizi ifade ettik, bunları mutlaka hayata geçirmemiz lazım, bunları tartışmamız lazım dedik, örnek verdik, bütçe gelince bakanların komisyonlardaki, Genel Kuruldaki, durumu ne olacağını, sonra yasa yapma süreçlerinin ne olacağını, bunları, bu görüşlerimizi dile getirdik. Yani yasama ve yürütme erkinin daha belirgin bir şekilde, bu kuvvetler ayrılığının belirgin hâle gelmesi, yürütme ve yasama arasında bir iletişimsizlik, diyalogsuzluk olması ve arasına kale duvarları örülmesi anlamına gelemez, gelmemelidir. Bunun için de İç Tüzük’te gerekli değişiklikleri de yapabiliriz, yürütme ile yasama arasındaki ilişkileri formel hâle, kurumsal hâle getirebiliriz ve getirmeliyiz dedik. İşte bu yeni sistem üzerinde asıl konuşmamız gereken hususlar bunlardır diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu daha önce söz istemişti.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Buyurun isterseniz.

BAŞKAN – Artık toparlama konuşmaları olsun.

Buyurun Sayın Altay.

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben söz almayacaktım, Sayın Akçay benim konuşmama atfen söz aldığını söylediği için aldım.

Bir kere şunun bilinmesini isterim, yenilenen İstanbul seçimlerinden sonra sistem tartışmasını Cumhuriyet Halk Partisi açmadı, sistem tartışması AK PARTİ’nin içinde başladı, sonra Sayın Bahçeli topa girdi. Bizi ilgilendiren bir durum yok, siz önce aranızda anlaşın, sonra biz sistem tartışmasıyla ilgili düşüncelerimizi söyleriz. Ancak şunu söylememiz lazım: Millet ve Millet Meclisi isterse bu sistem değişir. Hani “Bu sistemin değişmesi mümkün değil.” derken, millete ve Millet Meclisine rağmen hiçbir şey ayakta kalmaz. Dolayısıyla bu sistemin bir yıl içinde eskidiğini düşünüyoruz.

Bizim Sayın Ali Şeker uyardı, “Bu sisteme karşı olmak gericiliktir.” dedi Sayın Akçay; yeniliğe karşı olmak gericiliktir, bu sistem bir yıl içinde eskimiş, külüstürleşmiş, alı pulu dökülmüş bir sistemdir. Bunları zamanı gelince konuşuruz.

Yasama-yürütme ilişkisiyle ilgili de biraz sonra İYİ PARTİ grup önerisi üzerine söz aldığımda Sayın Akçay’a buradaki tezadı inşallah anlatma fırsatı bulurum.

Teşekkür ederim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bunlar toparlama konuşmaları olsun arkadaşlar.

Buyurun.

34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Altay, topa girdiğimizden falan bahsediyor, CHP olarak böyle bir tartışmayı başlatmadıklarını söylüyor. Ya, bismillah, daha iki dakika evvel kendisi başlattı bu tartışmayı, ben de bunun üzerine söz aldım. “Yenilenen İstanbul seçimleri göstermiştir ki işte bu sistem işlemiyor.” vesaire diyerek girmiştir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – AK PARTİ yöneticilerinin beyanları. Sayın Akçay, bunlar AK PARTİ yöneticilerinin beyanları.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Lütfen, istirham ediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi de “Bu sistem külüstür olmuştur.” diyor. Yani istirham ederim, tutanakları tekrar görelim. Sistem tartışmalarını başlatan mahfillerin içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi de vardır.

Teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Peki, oldu.

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Akbaşoğlu.

Buyurun.

35.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili AK PARTİ içerisinde en ufak bir tartışmanın söz konusu olmadığına ama sistemin daha iyi çalışması için önerilere açık olduklarına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, tabii iki husus var Sayın Altay’ın gündeme getirdiği: Bir Gezi olayları, bir de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi.

Öncelikli olarak şunu söyleyeyim: Gezi olaylarıyla ilgili benim ifadem, orada haftalar öncesinden birtakım Batılı ajansların, televizyonların canlı yayın araçlarını kiralamak suretiyle, hazırlık yapmak suretiyle uluslararası bir boyutu gündeme getirip onu provokatif bir şekilde anbean bütün dünyaya yayınlamasıyla Tahrir ve Taksim meydanlarının karşılaştırılması denkleminde söylenmiş sözlerdir; bir. İkincisi, orada başta Atatürk Kültür Merkezi olmak üzere, hakikaten birçok kamu binasının, iş yerlerinin, bankaların -yaklaşık 44 tane binanın- tarumar edilmesi, yakılıp yıkılmasını, 65 tane kamu aracının, polis araçlarının, panzerlerin ve diğer birçok otobüsün, halk otobüslerinin, İETT otobüslerinin orada yakılmasını nasıl izah ediyorsunuz?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Devlet yaktı.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla asla ve kata…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Devlet yaktı diyorum, devlet yaktı.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu, devlete bir bühtandır, alakası yoktur, hiçbir alakası yoktur.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Devlet yaktı. Senin valin yaktı, senin emniyet müdürün yaktı. Onlar şimdi cezaevinde, FETÖ’den yargılanıyor.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla orada çapulculuğu ve Vandalizmi hiç kimse, hiçbir hukuk sistemi ve hiçbir devlet meşru göremez, gösteremez. Hiç kimse de buna izin vermez.

Sonuç itibarıyla burada yapılan iş, asla ve kata bir çevrecilik meselesi değil. Tabii ki sadece çevre meselesiyle ilgili düşüncesiyle gelip orada kandırıldığını gören vatandaşlarımız müstesna. Onlara asla ve kata herhangi bir şey söylememiz söz konusu değil ancak burada uluslararası bir operasyon olduğunun da herkesin malumu olduğu hususunu dile getirmiştim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Başkan, toparlayın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Toparlıyorum efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Daha bitirmedi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kalan kısmı ayakta dinleyeceğim. Mani var mı?

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili de AK PARTİ içerisinde en ufak bir tartışma asla ve kata söz konusu değildir.

Bakınız, algılar başka, gerçekler, olgular bambaşkadır. Bir algı operasyonu uzun süredir hakikaten bir sistem şeklinde, sistematik bir şekilde bazı çevrelerin ortaklığıyla profesyonel bir şekilde ortaya konmaya çalışılıyor ama hakikat, güneş balçıkla sıvanmaz. Siz belki kafanızı kuma gömmüş deve kuşu misali birtakım şeyler söylemeye çalışıyorsunuz ama…

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Hayda!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …hakikat apaçık ortada, millet görüyor. Dolayısıyla deve kuşu misali bunu ben görmüyorsam başkası da görmüyor diyemezsiniz. Milletin maşerî vicdanı, basireti ve feraseti olup biten her şeyi çok güzel bir şekilde görüyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – İstanbul’da gördük, İstanbul’da.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bizim söylediğimiz şey şudur: Bakınız, 16 Nisanda referandum yapıldı ve millet bir karar verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Toparlıyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Millet bir karar verdi 16 Nisanda.

BAŞKAN – Toparlayarak bitirin.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Toparlayarak bitiriyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 16 Nisanda millete gittik, millet bir karar verdi.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Hay maşallah!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Demokratik parlamenter hükûmet sisteminden demokratik Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesine karar verdi ve iş bitti. Artık eski hâl, muhal.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Allah’ın emri.!

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Geri dönüşü yok, tamam!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Artık parlamenter hükûmet sistemi değil, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi geçerli ve 24 Haziran seçimleriyle de bütünüyle bu sistem cari oldu, anayasal olarak yürürlüğe girdi. Yapılması gereken şey nedir? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin daha güzel bir şekilde çalışması ve organizasyonu bakımından hep beraber her fikre biz açığız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Temel çürük, temel.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yeni sistemin en güzel şekilde milletimizin lehine, devletimizin lehine çalışmasıyla ilgili her öneriye aklıselim olarak ortak akılla açık olduğumuzu, demokratik bir yaklaşımla, ortak akılla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) –…ortak kazanımlarla bu sistemi en güzel şekilde uygulayacağımızı ifade ediyoruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Çürük temele bina yapılmaz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bunu kendi bağlamından kopararak oradan başka bazı politik fitne ateşleri yakmaya ilişkin algı operasyonlarının hakikatle ilgisi olmadığını ve bunun bir bühtan ve iftira olduğunu net bir şekilde açıklığa kavuşturmak için söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekilim, bir cevap hakkı doğurmadan sistematik bir açıklama bekliyoruz sizden.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Takdir tabii ki sizin ama beni fitne fitilini ateşlemekle itham etti, deve kuşuna benzetti. Yani ben sataşmadan söz istiyorum bu durumda ya da yerimden de iki dakika verirseniz olur.

BAŞKAN – Yerinizden buyurun.

36.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Ben, Adalet ve Kalkınma Partisinin bir grup başkan vekilinin, FETÖ’cü oldukları tescilli kimi eski bürokratları aklamak için bu feryat ve figanını, bu Gazi Meclisin bir üyesi olarak, bu Meclisi bombalayanların devlete sızmış valisini, emniyet müdürünü aklama telaşını anlayamadım. Bu, bir aklama telaşı.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Alakası yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Beyefendi, ben Gezi’deydim, Gezi’de olmaktan da iftihar ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Siz yaptığınız konuşmada benim ve benim gibilerin otobüs yaktığını, araç yaktığını söylediniz, AKM’ye yıkıcı pankart, döviz astığını söylediniz. Bunları iki şey astı: Ya ben astım ya da şimdi FETÖ’den ceza alan valiniz, emniyet müdürünüz, MİT’çileriniz, kripto, devletin içine sızmış, sizin sızdırdığınız, yerleştirdiğiniz, sonra, şimdi hesaplaşmaya çalıştığınız FETÖ’cüler astı. Ortası yok, o otobüsü ya Engin Altay yaktı ya FETÖ yaktı ya da MİT yaktı. Ben yakmadım, o hâlde onlar yaktı. Sizin, şimdi, bu valiyi, bu emniyet müdürünü, orada görev yapan, bir gecede çadırları yakarak infial yaratan insanları savunup bizim doğa ve çevre hassasiyetinden kaynaklı samimi, halisane girişimimizi “fitne fitilini ateşleyen insanlar” olarak göstermenizi yadırgıyorum. Tekrar söylüyorum: Ben, AK PARTİ’nin en azından 15 Temmuzdan sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) - …FETÖ’yle tümüyle ilişkisini, ilgisini duygusal bağlamda kestiğini düşünüyor idim ama -hoş, 7 Şubatla 17-25 Aralık arasında iki yıl neler olduğunu da bir gün burada konuşmamız lazım- AK PARTİ’nin bir sayın grup başkan vekilinin FETÖ’cüleri arkalayıp, doğa ve çevre ve hassasiyetiyle Taksim’e çıkan insanları terörize etmesi, kriminalize etmesi bizim açımızdan, Gezi’de olan biri açısından kabul edilemez efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi’nin bir taziye mesajı var.

Buyurun.

37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Hakk’ın rahmetine kavuşan Trabzon eski Senatörü Hasan Güven’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1982 Anayasası öncesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu olarak iki organdan oluştuğu dönemde Trabzon Senatörü olarak görev yapan Sayın Hasan Güven, Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Örnek kişiliği, siyaset biçimi, yaşamı, ağabeylik rolüyle hepimizin, tanıyan insanların üzerinde çok olumlu etkiler bırakmış olan Sayın Hasan Güven’e Allah’tan rahmet diliyorum; Trabzonlulara, ailesine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine başsağlığı diliyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Başkan, hiç buraya bakmıyorsun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Çoktandır istedi.

BAŞKAN – Daha önceden Akbaşoğlu’na verdik, görmedim ben.

Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

38.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Hakk’ın rahmetine kavuşan Trabzon eski Senatörü Hasan Güven’e Allah’tan rahmet dilediğine ve İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve herkes için bağlayıcı olan yargı kararlarına saygı gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, biraz evvel çok değerli eski Meclis Başkan Vekilimizin ifade ettiği gibi, biz de aynı şekilde başsağlığı diliyoruz, bütün geçmişlerimize rahmet diliyoruz.

Bu vesileyle, tabii, Engin Altay Bey’in ifade ettiği veçhile aslında bir suçlamada bulunuldu “Bir grup başkan vekili, FETÖ’cü bürokratların -güya- arkasında duruyor.” gibi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Siz beni suçladınız “Otobüs yaktı.” diye.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hiçbir suçlunun arkasında durmuyorum. Hangi bürokrat olursa olsun, hangi siyasetçi olursa olsun, kim olursa olsun, kanunlar herkese eşittir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Kim hukuka aykırı davranışta bulunmuşsa, siyasetçi veya bürokrat veya vatandaş, hepimiz için bu kurallar geçerlidir. Sonuç itibarıyla benim söylediğim çok açık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Orada hatta şu istisnayı da ortaya koydum: Yani gerçekten sadece bir çevre olayı gibi algılayıp oraya çevreyi korumaya ilişkin gelip de aslında sızan birtakım terörist gruplarla…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – MİT mensupları, MİT, MİT.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - …birtakım Vandalizmi ve hakikaten çapulculuğu ortaya koyan, devlete, millete zarar veren, demokrasiyi ortadan kaldırmaya yönelen ve birtakım dış güçlerin nüfuzu çerçevesinde Türkiye'nin büyük projelerini engellemeye kalkışan yaklaşımlar, yakan, yıkan, bürokratsa bürokrat, siyasetçiyse siyasetçi, vatandaşsa vatandaş, bensem ben, kimse kim, herkes için geçerli olan kuralı hatırlatıyorum. Gezi olayları, sonuç itibarıyla yargının önündedir. Yargı, kim suçlu, kim suçsuzsa tarafsız ve bağımsız bir şekilde ortaya koyacak, nihayetlendirecek ve hepimizi bağlayıcı kararını verecektir. Buna hepimizin saygı göstermesi gerekir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz.

Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.

39.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Meclisin görevinin var olan sistemin aksayan yönlerini gözden geçirerek tartışmak olduğuna, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetilen bir devlet hâline gelindiğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yani “Sataşma olmasın.” dediniz ama gerçekten Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın grup başkan vekilinin söyledikleri sataşılmadan cevaplanacak gibi değil ama ben yine de dikkat etmeye çalışacağım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben kimseye sataşmadan cevap verdim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, bakın, hatırlatayım çünkü unutuluyor bazı şeyler. Bizim şu anda cezaevinde olan Milletvekilimiz Sırrı Süreyya Önder, hatırlıyor musunuz, Gezi nasıl başladı buraya gelip anlatmıştı bu kürsüden de. Yani sabahın köründe kepçeler gidip, Gezi Parkı’ndaki ağaçları sökmeye başlayınca Sırrı Süreyya Önder Vekilimiz kepçelerin önüne dikiliyor “Hop, ne yapıyorsunuz arkadaş?” diyor. Fotoğrafları var, kendisi çıktı anlattı ve Gezi böyle başladı. Gezi, sadece parktaki ağaçlar için değil, aynı zamanda çok önemli bir yerel demokrasi talebiyle başlamıştır. İnsanlar “Bizim kullandığımız, gittiğimiz, oturduğumuz, çay içtiğimiz, sohbet ettiğimiz bir parkı, siz istediğiniz gibi tarumar edemezsiniz.” dedikleri için, “Bize sormadan karar alamazsınız.” dedikleri için Gezi başladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ve yine Sırrı Süreyya Önder Milletvekilimiz burada kürsüde çıktı, hatta sıyırdı gömleğini de kendisine nasıl gaz fişeğiyle ateş edildiğini izleriyle gösterdi. Bunları unuttunuz mu? Kim ateş etti gaz fişeğiyle Sırrı Süreyya Önder’e? Sizin Valiniz ve Emniyet Müdürünüzün emir verdiği kişiler. O Vali Hüseyin Avni Mutlu, FETÖ’den yargılandı, ceza aldı. Onu mu savunuyorsunuz? Hüseyin Çapkın, Emniyet Müdürü; FETÖ’den yargılandı, ceza aldı. Onu mu savunuyorsunuz? O gün arkasındaydınız. O gün her türlü işi provoke edenler, o provokasyonların başında olanlar, o Vali ile o Emniyet Müdürüydü, sonra FETÖ’den ceza aldılar. Şimdi neyi savunuyorsunuz siz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlayacağım hızla.

Şimdi, dolayısıyla tarihi böyle çarpıtamazsınız. Gezi eylemlerinde 8 genç insan vurularak öldürüldü. Kim öldürdü bunları? Gezi eylemlerinde onlarca insan, atılan gaz fişekleri yüzünden gözlerinden oldu, gözleri çıktı. Kim yaptı bunları? Bunları unutmayın. Dolayısıyla bu tartışmayı yapacaksak bu tartışmayı bütün verileriyle birlikte yapmak lazım. Bugün Gezi davası diye ortaya çıkmış olan dava, tam bir düzmecedir; iddianame felakettir, böyle bir iddianame, hukuk fakültelerinde “kepazelik” diye okutulmalıdır. Daha önce Gezi davaları açıldı ve o davalar beraatle sonuçlandı. Bunları unutuyor musunuz? Böyle bir gerçeklik de var. Dolayısıyla bunu böyle tartışmak gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Son bir iki cümle de bu sistem tartışmasına ilişkin söylemek istiyorum. Şimdi, efendim, bir sistem tartışması, elbette ki bir Anayasa tartışmasıdır ve bu, gayet sakin bir şekilde Mecliste hem komisyonlarda hem Genel Kurulda yapılması gereken bir şeydir, bunda bir acayiplik yoktur. Çünkü bu Meclisin görevi, var olan sistemde bütün veçheleriyle aksayan her şeyi her an gözden geçirmek ve tartışmaktır, yasaysa yasa çıkarmaktır, Anayasa değişikliği yapmaksa Anayasa değişikliği yapmaktır. Bakın, son bir yıl “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” adı altında işlemiş olan sistemde 39 tane Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkmış, 1.900 civarında maddeyi içeriyor; bu Meclis çıkarmış 34 tane kanun, 600 maddeyi içeriyor sadece. Şimdi, burada tartışmalı bir durum yok mu? Denge-denetleme mekanizması işlemiyor, kuvvetler ayrılığı ortadan kalkmış. Memleket, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetilen bir devlet hâline geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Grup Başkan Vekili.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Böyle bir şeyi konuşmak, tartışmak, denge-denetleme mekanizmaları nasıl yeniden işler hâle gelir, nasıl yürütmenin yasama üzerindeki ve yargı üzerindeki tahakkümü ortadan kaldırılabilir; bunları tartışmak abes bir şey değildir. Bunları tartışalım, konuşalım, gerekiyorsa Anayasa değişiklikleri…

Sayın Grup Başkan Vekiliniz Bülent Turan geçen gün söyledi “Revizyon gerekiyorsa revizyon yaparız.” dedi. Biz de diyoruz ki: “Revizyon yetmez, daha köklü bir değişikliği tartışmak gerekir.” Bu tartışmanın neresi gericilik olabilir? Bu tartışma, tam tersine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi adı altında var olan sistemin uluslararası, evrensel normlara ve siyaset bilimine uyumlu, uygun bir hâle getirilip getirilemeyeceği tartışmasıdır esas itibarıyla. Dolayısıyla bu tartışmayı yapmak ihtiyacımızdır, bundan kaçınmamak gerekir. Bir kez daha bunu vurgulamış olalım.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Ok…

40.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sonucunda Hükûmetin başlattığı zam sağanağını Balıkesir Büyükşehir Belediyesinin devam ettirdiğine ilişkin açıklaması

İSMAİL OK (Balıkesir) – Hassaten teşekkür ederim Sayın Başkanım.

23 Haziran İstanbul Seçiminden sonra Hükûmetin başlattığı zam sağanağına seçim bölgem de Balıkesir Büyükşehir Belediyesi de tam gazla devam etmektedir. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Başkanı daha önce “Hiç kimseyi işten çıkarmayacağım.” dedi ama yaklaşık 500 çalışanı işten çıkardı, hem de mübarek ramazan gününde. “Ulaşıma zam yapmayacağım.” dedi ama zulüm derecesinde zam yaptı. Bir öğrenci 2,25 TL’den 3 TL’ye, sivil 2,5 liradan 3,5 liraya çıkarıldı. Bu rakamları yanlış duymadınız. İstanbul’da bir öğrenci 40 TL’ye bir ay boyunca sınırsız hizmet alırken, dolaşırken, Balıkesir’de ayda sadece 20 gün gidiş geliş yapan bir öğrenci 120 lira ödemektedir. 40 liraya sınırsız biniş, 120 liraya sadece ayda 20 gün. Dolayısıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu…

41.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, 3 Temmuz hemşehrisi Kemal Sunal’ı vefatının 19’uncu yıl dönümünde rahmetle andığına, 16 Temmuz itibarıyla Malatya ilinde mobil vize hizmetinin hayata geçirildiğine ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Başkanım.

Öncelikle, hemşehrimiz olan Kemal Sunal’a ölüm yıl dönümünde Allah rahmet eylesin diyorum, ailesine başsağlığı diliyorum.

Malatya ve bölgemizde iş insanlarımızın, sanayicilerimizin ve Avrupa’da yaşayan Türklerin bir büyük sorunu da vize sorunuydu. Almanya Büyükelçiliğiyle görüşmelerimiz oldu. Bu görüşmelerde Vize Dairesi Başkanlığını ve Almanya vizesi yetkili kuruluşu olan İDATA’yı geçen mart ayında Malatya’da misafir ettik. Bu görüşmemizde Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımız Oğuzhan Ata Sadıkoğlu ve Fırat Kalkınma Ajansıyla birlikte Malatya’da bir mobil vize hizmeti kurulmasına karar verildi. 16 Temmuz itibarıyla da Malatya’dan Schengen vizesi alacak olan vatandaşlarımızın, başvurularını ticaret odasındaki vize bürosuna yapmaları gerekmektedir.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubu’nun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 27/6/2019 tarihinde İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu tarafından, Tunceli Munzur Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Doçent Doktor Ali Kemal Özcan’ın PKK Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşmede hangi amaç, sıfat ve vasıfla bu görüşmeyi gerçekleştirdiği sorusuna açıklık getirilmesi, Ali Kemal Özcan’ın devletin uygun görmesi sonucu İmralı’ya giderek görüştüğünü dile getirmesi üzerine devletin böyle bir görüşmeye niçin ihtiyaç duyduğunun kamuoyuyla paylaşılması ve teröristbaşıyla yapılan görüşmenin açık ve net bir şekilde milletimizle paylaşılarak milletimizin vicdanında hissettirdiği rahatsızlığın giderilmesi maksadıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 3/7/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasına saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Lütfü Türkkan

                                                                                           Kocaeli

                                                                İYİ PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili ve İYİ PARTİ Grubu Başkan Vekili Yavuz Ağıralioğlu tarafından, Tunceli Munzur Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Doçent Doktor Ali Kemal Özcan'ın, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşmede hangi amaç, sıfat ve vasıfla bu görüşmeyi gerçekleştirdiği sorusuna açıklık getirilmesi, Ali Kemal Özcan'ın devletin uygun görmesi sonucu İmralı'ya giderek görüştüğünü dile getirmesi üzerine devletin böyle bir görüşmeye niçin ihtiyaç duyduğunun kamuoyuyla paylaşılması ve teröristbaşı ile yapılan görüşmenin açık ve net bir şekilde milletimizle paylaşılarak milletimizin vicdanında hissettirdiği rahatsızlığın giderilmesi maksadıyla 27/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 3/7/2019 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Yavuz Ağıralioğlu’na söz veriyorum.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Naci Bostancı Bey’le Genel Kurul öncesinde bir istişare yaptık. Ritmini hızlandıralım, Meclisin çalışma temposunu artıralım, önergeyi haftaya bırakalım diye istişare ettik. Bir hassasiyet izhar ettim, sebebi şu: Şimdi, Türkiye, Türk Parlamentosu, Türk yurdu, Türk milleti gibi tarihin adını, sanını bildiği yazılı ya da rivayetle intikal eden milletler içerisinde adı şerefle zikredilebilen bir milletin şu anda en yetkili mercisindeyiz biz. Naci Bey’e de söyledim, dünyanın görüp görebileceği en büyük devletleri kurabilmiş, medeniyetler inşa etmiş bir milletin Meclisinde bir cinayet şebekesiyle ilgili cümle kuruyor olmanın utancıyla konuşuyorum.

Sebebi şu: Terör örgütleri sansasyonel eylemler yaparlar ki adları duyulsun diye. Türk devletinin Parlamentosunda bir cinayet şebekesinin adıyla sabahtan akşama kadar birtakım mevzularda birbirimize sataşıyor olmanın zilleti bize, buradan doğacak kuvvet de PKK’yadır. PKK, eline geçirdiği bütün imkânları harcasa Türk devletinin Parlamentosunda kendi adına cümleler kuran parlamenterler, kendi adına cümleler kuran bakanlar, kendi adına cümleler kuran Cumhurbaşkanları çıkaramazdı ama Türk devleti, siyasi mücadele edeceğim hevesleri içerisinde, devletin güvenlik konseptinin halletmesi gereken, güvenlik stratejisinin belirlemesi gereken hamleleri rayından çıkarıp siyasi mecrada avantaj hâline dönüştürmeye çalışan bir cinnetin elinde PKK’ya inanılmaz bir propaganda avantajı olarak sunmuştur.

Dolayısıyla biz şimdi neyle karşı karşıyayız? “Devlet müzakere etmez.” demedik, yanlış anladı Hükûmetimiz bizi. “Devlet terör örgütünün unsurlarıyla birtakım görüşmeler yapmaz.” demedik, yanlış anladı Hükûmetimiz bizi. Devlet görüşür, bir cinayet şebekesinin başıyla, yakalandığı zaman uçakta “Anam da Türk.” diyecek kadar teslim bayrağı çekmiş bir alçakla görüşebilir devlet, görüşür ama daha fazla can yanmasın, daha fazla evlat kaybolmasın diye görüşür. Görüşür ama bu terör başına, bu teröristin başına şöyle demez devlet: “Adımız ne olsun? Anayasa’mız nasıl olsun? Anayasa’yı nasıl yazmamızı münasip görürsünüz? Acaba biz millet olarak hangi bayrağı kendimize seçelim?”

Dolayısıyla, bugün de İmralı’ya, seçime iki gün kala, bu meseleyle ilgili ihtisası olduğu söylenen bir akademisyenin gönderilmesi, problem değildir. Devlet, bir caniye, bir terörist başına mevzunun uzmanı olan bir adamı gönderebilir, mevzuda ihtisası olan, kariyeri olan, bu mevzuda birtakım faydaları olacağına itimat ettiği bir adamı gönderebilir; problem yok ama bu gönderdiği adama “seçmen davranışlarını yönetebilir mi” diye tembihte, telkinde bulunamaz yahut bir devlet, İmralı’dan, bir caniden gelen mektubu devletin başına televizyonlarda yorumlatamaz, yorumlayamaz.

Cumhurbaşkanını her şekilde görmeye razı olabiliriz, hükûmet sistemimiz değişti, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi de olsa, partili cumhurbaşkanı da olsa, Tayyip Bey’i bize kızarken de görsek, bazen kantarın topuzunu kaçırıp bizi ilzam edebilecek şekilde, bize hareket edecek şekilde cümle kurarken de görsek bile bunlara dayanabiliriz; lakin evlatlarımızın katili bir alçağın yazdığı mektubu yorumlarken görmek istemeyiz.

Dolayısıyla, burada, bu mevzuda birkaç şeyin cevaplanması lazım. Bir, bu konu, bir istihbarat stratejisi midir? Yani istihbarat organizasyonumuz Millî İstihbarat Teşkilatımız, bir güvenlik endişesiyle kendine ait bir perspektifi Hükûmete mi sunmuştur; yoksa, Hükûmet, kendisi pozisyon alıp buradan memlekete, millete hayrının olacağına inandığı bir süreci başlatmak mı istemiştir?

Şimdi, bununla ilgili endişelerimizi yüreğimizi ağzımıza getirecek şekilde tekrarlamamızın sebebini ifade etmeye çalışacağım size. Daha önce pek de parlak olmayan bir siciliniz var bu mevzuda yani “Memlekette kan dursun.” diye teşebbüs ettiğiniz işlerden evlatlarımızın kanı gitti, canı yandı. Daha önce “Kanı durduracağım.” diye heves ettiğiniz işlerden Türk devletinin vakarına ziyan oldu. Türk devleti, arama, kontrol noktalarını gevşetin.” diye heves ettiğiniz çözüm sürecinden o kazılmış çukurlara 793 evladını gömerek çıktı. Dolayısıyla şimdi benzer hatalar yapacaksınız diye ödümüz patlıyor. Ben -parti grup kararı müstesna, efendim, liderlerin bu mevzudaki ısrarı ve telkinleri müstesna olmak üzere- herhâlde İmralı’nın muhataplığından HDP haricinde hiçbir milletvekilinin hoşnut olduğuna inanmam yani HDP’nin haricinde İmralı’yla muhatap olmaktan bu Parlamentodaki hiçbir mebus asla hoşnut olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Lakin vaka önümüzdedir, olan şey şudur: Seçime iki gün kala “Seçmen davranışını yönetebilir miyiz?” heveslerine kurban olacak şekilde, izni kimin verdiği belli olmayan, ziyaretçi tasarrufu kimden olduğu belli olmayan… Mektup yazılınca, mektubun amacı siyasi korkularımızı dehşete çevirecek şekilde seçmen davranışını değiştirmeye matuf cümleleri Cumhurbaşkanının kurabildiği bir zemine dönünce yeni bir çözüm rezaleti mi, devlete, millete yeni bir suikast mi diye ödümüz koptuğu için önerge verdik. Benim elimde imkân olsa -parti grubumuz adına da bu hassasiyeti izhar ediyorum- bu TBMM’nin çatısı altında, bu şerefli mekânda PKK’lıların adını, PKK’lıların ismini, “PKK” denilen alçak örgütün ismini anmayı yasaklarım. Onbaşı düzeyinde, tercihen, biraz daha ciddi olursa yüzbaşı düzeyinde bir muhataplığın mevzusu hâline getirilmelidir. Devlet, sabahtan akşama kadar, Cumhurbaşkanı, bakanları nezdinde, Hükûmet nezdinde, parti gruplarının birbirlerine sataşmasına imkân verecek şekilde birbirine “PKK” cümlesi kuramaz. Burası Türk devletinin Parlamentosudur, Türk yurdudur burası.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Bizim için mesele şu, Genel Kurulunuzun takdirine arz ediyorum: Devletin başı PKK’yla muhatap olmaz, devlet PKK’nın gönderdiği mektupları yorumlarken görülmesin, devletin başı Kürt seçmenin oyunu avlayacağız diye Abdullah Öcalan’a Kürtleri borçlandırmasın, borçlandırmasın. Abdullah Öcalan bir cinayet şebekesi başıdır, bundan bir kanaat önderi çıkarılmasın. Abdullah Öcalan’dan, Kürtlerin sözünü dinlemesi gereken bir kanaat önderi çıkarma teşebbüsünün bedelini çok ağır ödedik biz. Bir daha böyle bir zafiyetin içine devlet ve siyaset yuvarlanmasın. O yüzden hassasiyet izhar ettim, o yüzden grubumuzla beraber, bu konuda Meclisin bir daha devleti bu düzeyde cinayet şebekesinin başıyla muhatap etmeyeceği bir siyasal iklim oluşturma mecburiyetine dokunayım diye önerge verdim, gerekçesini bu şekilde arz ettim.

Cumhurbaşkanımızın, Çin’de -iki bin yıllık Türk yurdudur- Sincan bölgesinde yaşayan Türklerle ilgili “Mutlu ve huzurlular.” cümlesini doğru bulmadım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Tamamlayayım Başkanım, anlayışınıza sığınıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Ben bugün kendi adıma da grubum adına da Türk milliyetçileri adına da “Sayın Cumhurbaşkanım, Çin’de mutlu olduklarına hüsnüşehadet ettiğiniz Türklerin mutluluğu size de nasip olsun.” desem bedduadır. “Onlar kadar mutlu olursunuz inşallah.” desem mutluluk dileğim bedduadır. Ben Sayın Cumhurbaşkanına “İnşallah, siz de Doğu Türkistan’daki Türkler kadar mutlu olursunuz evladüıyalinizle.” desem bedduadır ve ben devletin başına beddua etmekten imtina ediyorum çünkü böyle bir şey dersem, eğer “Siz de Doğu Türkistan’daki Türkler gibi mutlu olun.” dersem Tayyip Bey’e şöyle demiş olacağım: “Sümeyye’yi alsınlar elinizden, torunlarınızı kaçırsınlar sizden, çocuklarınızın canına okusunlar, dininize musallat olsunlar, ibadet haklarınızı gasbetsinler.” Ben böyle bir şey demiş olmaktan imtina ediyorum, Cumhurbaşkanımız da imtina etsin. “Türkler orada mutludur.” demek yerine “Türk yurdunda feryat figan arşıâlâyı yıktı.” diyeceksiniz, öyle demek zorundasınız. 35 milyon Türk, orada, dinî imanı, çoluğu çocuğu izzeti çiğnenerek mücadele ediyor. Biz vatan terk edecek insanlar değiliz. Vatan terk etmek, Türk’ün tabiatına hiç uymayan bir iştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Oradan medet ummuyorlar, sizden destek beklemiyorlar; bir tek şey bekliyorlar: Direnişlerine irade beyan edeceksiniz. Orada Çin’in yaptığı zulmü meşrulaştırır gibi “Çok mutlular.” cümleleri orada mukavemet eden Türklerin omurgasını kırar. Allah kerimdir, size devleti yönetecek bir siyasal dil diliyorum.

Allah’a emanet olun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, bu önerge üzerinde sözümüz yoktu ancak İYİ PARTİ’nin Ali Kemal Özcan’ın İmralı’ya niye gittiğinin araştırılmasından yola çıkarak daha sonra farklı mecraya götürmek niyetinde olduğu bir konuşması bizi biraz zorunlu kıldı bu konuşmayı yapmaya.

Şöyle bir durum yani İYİ PARTİ’nin uzun zamandan beri, seçim öncesinde her zaman takındığı bir tavır vardı. Şunu söylemiştik, bu kürsüde de söyledik, orada da söyledik: İYİ PARTİ’nin daha çok, MHP’den biraz oy devşirmeye dönük, şimdi de MHP tabanından biraz insan devşirmeye dönük bir tutum içerisinde olduğunu her daim söyledik, hâlâ da onun peşinde.

Aslında, ülke bütün olarak kutuplaşmış, gerilmiş, bölünmüş, parçalanmış ama İYİ PARTİ hâlâ “Osman Öcalan niye TRT’ye çıkmış?” diyor. TRT diye bir şey mi kalmış arkadaşlar? TRT diye bir şey yokken Osman Öcalan’ın TRT’ye katılmasını oturup burada bu kadar insanı da meşgul eden bir tavır içerisinde… Ali Kemal Özcan niye gitmiş? Tamam, doğru, bunu sorun. Ali Kemal Özcan kimdir, niye gitmiş, kimin adına gitmiş? Ancak Kürt sorunu gibi devasa bir sorunu böyle “cani, şu şudur, bu budur, bilmem nedir”le örtbas edemezsiniz arkadaşlar.

Açlık grevi diye bir süreç yaşandı. Bir milletvekiliniz, buranın bir üyesi doksan gün, yüz gün açlık grevine girdi. 4 bin insan açlık grevine katıldı, 8 kişi bedenini orada yok etti, yaşamına son verdi, “Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridi ben kınıyorum.” dedi. Böyle bir lider dünyada yok. Ben onu övmek için buraya gelmedim, hiç onun da buna ihtiyacı yok. Benim kimseyi, HDP’nin kimseyi… Burada PKK’yi övmesine ihtiyacı da yok. Ancak böyle bir realite yaşandı ve daha önce Özal’ın yaptığı gibi, Demirel’in yaptığı gibi, rahmetli Erbakan’ın da yaptığı gibi Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığında da üç yıl bu devlet Öcalan’la görüştü arkadaşlar.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Biz de tam olarak onu diyoruz işte.

FATMA KURTULAN (Devamla) - “Katil” diyorsunuz, “şu” diyorsunuz, “bu” diyorsunuz ama bu devlet üç yıl boyunca “Gel, anlaşalım. Bu sorun bitsin.” dedi. Kötü mü yaptı? Belki bu Hükûmetin yaptığı en iyi iştir, tek yaptığı iştir bu ülke yararına.

AYLİN CESUR (Isparta) – Demirel, ne zaman konuştu ya? Yalan beyan vermeyin. Demirel, Suriye’den getirtti, yakalattı.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Bırak, Allah aşkına! Konuşmayın oradan.

Sonuç ne oldu? Birileri AKP’nin paçasından tuttu, saçlarından tuttu, Ergenekon çizgisine getirdi ve bu süreç de sonuçlandı. Şimdi, ödünüz kopmuş, acaba tekrar bir çözüm süreci…

YAVUZ AĞIRALİOĞLU( İstanbul) – Ödümüz kopmadı, bizim ödümüz kopmaz.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Evet, çözüm süreci başlarsa koltuklarınız gider, doğru söylüyorsunuz. Bu telaşınızı sürdürün. Eğer çözüm olursa, Kürt sorununun demokratik çözümü bu Mecliste hayata geçerse sizin varlık nedenleriniz ortadan kalkacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Bize demiyorsun değil mi, karşı tarafa diyorsun.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Kürt sorunu gibi önemli bir sorunu böyle terörize eden, böyle kriminalize eden, bizi, HDP’yi farklı şekilde itham eden tutumlarınızdan vazgeçin.

İYİ PARTİ, size söylüyorum: Size rağmen, içinde bulunduğunuz ittifaka, HDP ve PKK’ye içinde gönül vermişlerin de olduğu insanlar oy verdi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Niye? Gururunuz yok mu sizin?

FATMA KURTULAN (Devamla) – Şu an, koltuklarınızda HDP’nin oylarıyla oturuyorsunuz. Bu ittifakta, CHP’yle yaptığınız ittifakta HDP’nin oylarının etkisi vardır. Ne yapacaksınız şimdi? Ne diyeceksiniz şimdi buna?

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Haydi söyle bakayım, ne yapacaksın?

YAVUZ AĞIRALİOĞLU( İstanbul) – Söyleyeyim, söyleyeyim.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Söyle hadi, buraya söyle.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Hayır, sadece size… Orada öyle sataşmayın.

Hepinize şunu söylüyorum: Hepiniz bu sorunu çözmek zorundasınız.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU( İstanbul) – Çözeceğiz, çözeceğiz.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Bir kesiminiz de koşa koşa İmralı’ya gittiniz, ne dediniz? “Siz, Apo’yu dinlemiyorsunuz.” dediniz bize.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU( İstanbul) – Biz dertlerimizi çözeceğiz; siz, PKK’ya “alçak” diyeceksiniz, çözeceğiz. Siz, Abdullah Öcalan’a “alçak” diyeceksiniz, çözeceğiz.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Bizim kime ne diyeceğimizi biz biliriz.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU( İstanbul) – Deriz, deriz. Çocuklarımızın katillerini gelin burada övün, ondan sonra…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Yavuz Bey, işte orada destek verin de çözelim ya!

FATMA KURTULAN (Devamla) – Bize böyle ayar veremezsiniz. Kırk defa söylemişiz, bize ayar veremezsiniz.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU( İstanbul) – İşine bak! İşine bak! Biz, oy avcılığı yapmadık, işine bak!

FATMA KURTULAN (Devamla) – Kime ne diyeceğimizi siz bilemezsiniz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Oy avcılığı yapan sizlersiniz, sizler!

YAVUZ AĞIRALİOĞLU( İstanbul) – Yapmadık, yapmadık! İşinize bakın, biz oy avcılığı yapmadık.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Haddinizi bileceksiniz.

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, Sayın Grup Başkan Vekili, Meclise hitap edin.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Tamam, toparlıyorum.

Bir dakikada toparlıyorum Sayın Başkan.

Siz şunu bileceksiniz: En köşede oturuyorsunuz. Bakın, aritmetiğe bakın. Zar zor şu kapıdan içeri girdiniz, en köşede oturuyorsunuz, kapının eşiğinde oturuyorsunuz.(HDP sıralarından alkışlar) Böylesi bir partiye “Haddinizi bilin.” “Şunu deyin, bunu deyin.” diyemezsiniz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Diyen yok zaten!

FATMA KURTULAN (Devamla) – Siz haddinizi bileceksiniz.

Teşekkür ediyorum, saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Flu bile görmüyoruz, rahatına bak.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Konuşacağım Başkan, konuşacağım Başkan. O kadar parmağa razı değilim ben, konuşacağım Başkanım. “Öyle, böyle…” dediği gibi değil, “İstediğimi konuşurum.” yeri değil burası.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sizin için de öyle, siz de öyle istediğinizi konuşup oturamazsınız.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Konuşacağız, problem yok.

BAŞKAN – Sayın Altay…

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

(HDP ve İYİ PARTİ sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

FATMA KURTULAN (Mersin) – Benim oyumla senin Meclis üyen o koltukta oturacak, oturuyor.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlamakla birlikte, Genel Kuruldaki tartışmayı bitirmenizi talep ediyorum efendim.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Hepiniz muhtaçsınız o oya, hepiniz muhtaçsınız bizim oyumuza, bizim desteğimize.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Vermeseydin, kim yalvardıysa ona söyle.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Biz oy için yalvarmadık kimseye, “Oy verin.” demedik ki.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, sayın milletvekilleri; bir grup başkan vekili konuşma yapıyor, sizi sükûnete davet ediyorum.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, bu kürsüde -ben diyeyim 50, siz anlayın 100 defa- Türkiye'nin Kürt sorununa, siyasetçiler için bir siyasi çıkar, bir siyaseten oy devşirme, güç toparlama meselesi olarak bakılmaması gerektiğini hep söyleyegeldim. Kim kime ne diyecekmiş, bu bizim işimiz değil. Yani şöyle yaklaşmayı da doğru bulmuyorum: PKK’nın, PKK terör örgütünün Kürt sorunundan beslendiği bir vakıa ama siyasetin terörden beslenmesi daha vahim bir durum ve tablodur. Siyasetin ve siyaset kurumunun bundan uzak durması lazım.

Değerli arkadaşlar, “Vay sen PKK’ya şu kadar düşük sesle ‘terörist’ dedin, ben bu kadar yüksek tonla ‘terörist’ dedim.”le bu mesele çözülmez, olan evlatlarımıza olur, bu coğrafyanın çocuklarına olur; bir kere bunu söyleyeyim. Yazık, günah! Yazık, günah! Yani şehitler ölmez, vatan bölünmez… Doğrudur, inancımıza göre şehitlerimiz ölü değillerdir; bu vatan da bölünmez, kimse bölemez. Ben buna da inanıyorum ama arkadaşlar, orta yerde bir tablo var. Kürsüye göre sol taraftaki partinin içinden çıkan hükûmetlerin bu konuda geriye dönük sicili zaten hırlı değil, iyi değil. Sıfır terörle teslim alınan Türkiye’de gelinen nokta, verilen şehit sayısı belli.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Kaç sıfır? Kaç sıfırdı Engin Ağabey?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Efendim, ben söylüyorum, bu benim düşüncem.

19 Ekim 2009’da başlayan, 11 Kasım 2014’te biten çözüm süreciyle ilgili herkes laf etti, söz etti; biz de ettik. Mesela, bizim orada çok samimi söylediğimiz bir şey var: Bu meselenin adını koymak lazım, cesurca koymak lazım; bunun adı Kürt sorunudur kardeşim.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Değildir efendim.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Edersin, etmezsin; sen de “Değil.” dersin. Sen diyorsun ki “Burası Türk yurdu.” Türk kavramına kafatasçı bir yaklaşımla bakarsam ben de derim ki “Hayır efendim, burası Gürcü yurdu.” Böyle bir şey olabilir mi?

Burada şunu nakledeyim madem, sürem de az, biraz da tatlıya bağlayalım, bu iş bitmez ama bir şeyin bilinmesini istiyorum: Siyasi partilerin terör örgütleriyle, devletin terör örgütleriyle ilişkileri noktasında, AK PARTİ’nin, HDP’nin, diğer partilerin PKK’yla, şu bu terör örgütleriyle ilişkisi noktasında Türkiye’de çok tartışılacak konu var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Başkanım, toleransınıza sığınıyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ben yeni bir tartışma açayım: 7 Şubat 2012, ne ifade ediyor? MİT operasyonu, meşhur. Şimdiki Sayın Cumhurbaşkanımızın ameliyat yatağından kalkıp MİT Müsteşarına yönelik operasyona müdahale ettiği gün değil midir arkadaşlar? Bu 7 Şubat operasyonunu Fetullah Gülen’e bağlı, devlete yerleştirdiğiniz savcıların, kolluk kuvvetlerinin yaptığı yanlış mıdır? Doğrudur, burada mutabıkız zaten. Şu arka odanın dili olsa da konuşsa -orada konuşulanları biz konuşamıyoruz- AK PARTİ’nin o dönemki yöneticileriyle konuştuklarımızı konuşsak. Peki, şimdi soru şu: 7 Şubat 2012’den 17 Aralık 2013’e kadar tahminen yirmi iki ay, iki yıl…

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Karıştırıyorsun, on sekiz ay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – On beş ay olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Teşekkür ederim, çok naziksiniz.

7 Şubat MİT Müsteşarı kriziyle başlayan süreçten 17-25 Aralıktaki son darbe ve ayrılışa kadar geçen yaklaşık iki yıllık süre içinde AK PARTİ’nin, kimi AK PARTİ’li siyasetçilerin FETÖ’yle, ne pazarlıklar yaptığının, neler konuştuklarının da burada konuşulması lazım. Hani “Gittiler, Abdullah Öcalan’la konuştular.” diyoruz ya yani PKK, FETÖ’den daha mı tehlikeli ya da FETÖ, PKK’dan daha mı az tehlikeli? Bunu da sorgulamak lazım.

Son süreçte, İstanbul seçmeninin aklıyla ve hâliyle alay edercesine İmralı’dan mektup taşıyarak İstanbul’daki Kürt seçmenin oyunu alabileceğini zannedenler, İstanbul’daki Kürt seçmenden çok güzel bir ders ve cevap aldı. Devlet adabını, devlet adamlığını, siyasi ahlak ve etiği İstanbul’daki Kürtler AK PARTİ’ye öğretti. Onları kutluyorum, helal olsun onlara. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Açmayın Başkan, suistimal etmiş olmayayım, kürsü işgali gibi de olmasın.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu tür meseleleri çok kaşıyarak bir şey elde edilmez.

Arkadaşlar, olan, ölen evlatlarımıza oluyor; olan, ağlayan analara oluyor. Bizim burada tuzumuz kuru. Gelin, biraz, Allah’tan korkalım, milletten utanalım, bu meseleye samimi ve objektif bakalım diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Yavuz Bey, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, gittikleri her seçim bölgesinde Türk devletinin vatandaşlığından imtina etmeyen, Türk Bayrağı’ndan rahatsız olmayan, dini, dili, mezhebi ne olursa olsun her Türk vatandaşının oyuna talip olduklarını ifade ettiklerine ve terör unsurlarının hiçbir irtibatını meşru görmedikleri gibi desteğini de doğru bulmadıklarına ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Bizim seçim sathında söylemekten imtina etmediğimiz bir şey var. Gerek Millet İttifakı’nın adaylarına gerek ittifakımız lehine devletin, milletin istikbaline pusu kurmuş ne kadar alçak varsa sağdan, soldan destek açıklamaları yaptı; göz yummadık, tolerans tanımadık, sadece “tweet” atmadık, “tweet” siyaseti yapmadık. Gittiğimiz her seçim bölgesindeki çalışmada avazımız çıktığı kadar bağırdık ki: “Biz, Türk devletinin vatandaşlığından imtina etmeyen, utanmayan, Türk Bayrağı’ndan rahatsız olmayan, dini, dili, mezhebi, meşrebi, ekalliyeti ne olursa olsun her Türk vatandaşının oyuna talibiz.” Özellikle söyledik. “Kimin oyuna talip değiliz”i üstüne basa basa, altını çize çize söyledik Başkanım. “PKK’ya selam duranlardan oy istemiyoruz.” dedik, “Kandil’e selam duranlardan, Abdullah Öcalan’a hürmet edenlerden oy istemiyoruz. Oyunuzun da sizin bize vereceğiniz desteğin de…” cümlelerinin hepsini avazımız çıktığı kadar bağırdık ama bunu şöyle yaptık: Popülizme kurban gitmesin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Başkanım, tamamlayayım.

“Oy avcılığı yapmıyoruz.” derken onu kastettim. Cesaretle, Sayın Cumhurbaşkanının bazen murat ettiğinden fazlasını, bazen de memleketi tasnif edecek cümlelerin kabasını söylediği zamanlarda yine popülizme kurban gitmedik. AK PARTİ sözcüleri ve münhasıran Cumhurbaşkanı “HDP eşittir PKK.” dediğinde dedik ki: “Her PKK’lı HDP’lidir ama her HDP’li PKK’lı değildir.” Dolayısıyla kendi vatandaşını terörize eden bir siyasal dili de doğru bulmadık. Dolaysısıyla ne yaptık? Biz, al bayrağın altında yaşamaktan imtina etmeyen, Türk devletinin vatandaşı olmaktan zoru olmayan herkesin oyuna talip olduğumuzu söyledik. Bu arada, bir tek hassasiyetimiz var dedik: Devletin bütünlüğü. Bir cinayet şebekesiyle iltisak -aynı şeyi FETÖ’cüler için de söyledik- Kandil’den açıklama geldi, biliyorsunuz, “Efendim, Ekrem İmamoğlu’nu destekliyoruz.” diye; Pensilvanya’dan açıklama geldi, biliyorsunuz, “Bu dehşet günleri bitsin.” falan diye. Hükûmeti ilzam edecek açıklamalar yapıldı, duydunuz, biliyorsunuz; biz de duyduk, duyar duymaz cevabını verdik, duyar duymaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Son cümle Başkanım.

Bakın, cevabımız şu, şimdi söyleyeyim, devamlı söyleyeceğimizi bilesiniz diye arz ediyorum: “Kandil’den, FETÖ’cülerden gelecek her açıklamanın bizdeki karşılığı şudur: Sizin açıklamanıza bu milletin, bu devletin ihtiyacı yoktur. Sizden bir tek şey bekliyor millet: Geleceksiniz, Türk adaletine teslim olacaksınız.” Kandil’deki alçaklara da yurt dışında Türk devletinin itibarına suikast yapan FETÖ’cülere de aynı şeyi söylüyoruz. Şimdi, bunları bu kadar açık açık söylüyor olmamıza rağmen, siyasetin iltihaplı alanlarında üstümüze bir şey değdirmemeye çalışıyoruz, bu kadar oluyor. Sizinki de bizden farklı değil, bunu da biliyorum ama ortak bir şuurun, ortak bir aklın Türk devletinin yönetimine nezaret etmesi lazım.

Engin Bey, Türklük hiçbir zaman bu topraklarda bir ekalliyetin, kavmiyetçiliğin asla konusu olmamıştır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Eyvallah.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Yani “Türk” deyince asla hiç kimse bir kavmin, kanın hesabıyla cümle kurmamıştır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok güzel.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Türk milleti, bu topraklarda bütün unsurlarıyla yaşayan 82 milyonun ortak adıdır efendim.

Dolayısıyla bilinmesi lazım: Bu hassasiyetlerimizin içerisinde olan, meşru olan her türlü talep partimizin meşru talebidir. Hukuk dışı, gayrimeşru terör unsurlarının hiçbir irtibatını meşru görmediğimiz gibi desteğini de doğru bulmuyoruz.

Genel Kurulunuza saygılarımı sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.

43.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, tek çözümün demokratik çözüm olduğuna, ortak vatanda, ortak bayrak ve ortak değerler altında özgür yurttaşlar olarak Kürtlerin yaşamak istediğine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tekrar şunu söylemek isterim: Böyle “Gelin, teslim olun.” demekle olmadı. Bu ülkede defalarca liderler bunu söyledi. Kendilerinin genel başkanı bunu çok iyi bilir. Bir dönemin özel savaş yürütücülerinden birisiydi, önemli katkıları da oldu ancak başarıya gitmedi, kendileri çok iyi bilir. O deneyimi başkanları kendileriyle paylaşsın. Yapılacak tek çözüm var bu Meclisin önünde: Demokratik çözümdür. Ortak vatanda, demokratik bir ülkede, ortak bayrak altında, ortak değerler altında özgür yurttaşlar olarak Kürtler yaşamak istiyor, bu kadar.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – “Ortak vatan.” yok, “Ortak bayrak.” yok; tek vatan, Türk vatanı, Türk Bayrağı, Türk devleti.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Üstü, altı, yanı, sağı, solu hepsi budur. Kürtler özgür yurttaşlar olarak yaşamak istiyorlar. Bunu görmeleri lazım. Bunu görmesi lazım İYİ PARTİ’nin. Öyle dalga geçilemeyecek kadar derin bir sorundur. Oluk oluk insanların kanı akıyor. Her gün asker cenazeleri geliyor. Öyle gülünmez orada. Çok ciddi bir meseledir, çok ciddi bir mesele.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bana mı diyorsun?

FATMA KURTULAN (Mersin) – İYİ PARTİ, öyle dalga geçeceğiniz, yerinizde güleceğiniz bir mesele değil. Her gün bu vatanın evlatları toprağa düşüyor, bazılarının, üçte 1’inin bile cenazelerine gidemiyorsunuz.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Neyine gidemiyoruz?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Biz hepsinin cenazesine gidiyoruz.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bu ülkenin evlatları -askerlerden de bahsediyorum, askerlerden bahsediyorum- İdlib’de toprağa düşüyor, Afrin’de toprağa düşüyor, her yerde toprağa düşüyor bu ülkenin evlatları.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sen hoparlörü başka tarafa çevir.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Nasıl konuşuyorsun? Seviyeli ol biraz.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Saygılı ol, saygılı.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bunu durdurmak gibi bir sorumluluğumuz var hepimizin. Bunu durdurmak zorundayız.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Var, var, durduracağız. Durduracağız, durduracağız.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Öyle, orada bir oy devşirmenin derdine düşmek ayıptır, ayıptır, günahtır size! Utanın biraz ya! (HDP sıralarından alkışlar)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Durduracağız, durduracağız. Kanı durduracağız, durduracağız.

BAŞKAN – Ahmet Bey, buyurun…

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Önce devlet ülkünün eline düşseydi de bir görseydiniz, Refah Partililere denk geldiniz siz.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Toplanmışsınız oraya…

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Siz dua edin, siz dua edin AK PARTİ denk geldi size.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Tabii, siz gelseydiniz… Sizin başkanınız da geldi.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Tabii, tabii, siz dua edin, onlar denk geldi size.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Ne yapardınız? Siz ne yapardınız, hadi dua ettik, ne yapardınız?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Katliamdan mı geçireceksiniz, ne yapacaksınız?

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Ya, görürsünüz.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Seviyeli olun biraz ya! Saygılı olun!

FATMA KURTULAN (Mersin) – 17 bin faili meçhulde imzanız var. Ne oldu?

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Ya, devletin hizmetini alırız da görürsünüz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ne göreceğiz?

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Gelin, gelin! Gelin buradayız.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Siz oradan öyle bağırarak…

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Devletin hizmetini alırız da görürsünüz.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – İstediğiniz yerde buluşuruz, gelin.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bir milletvekilimize…

FATMA KURTULAN (Mersin) – 17 bin faili meçhulde imzanız var.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Hiç mi gururunuz yok?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ne gururu?

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Her gün şehit cenazesi geliyor, umurunuzda değil ya! Biz bıktık, siz bıkmadınız ya! Yeter ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Buyurun Ahmet Bey.

44.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, 4 Eylül Sivas Kongresi’nin 100’üncü yıl dönümünün başta Sivas ili olmak üzere ülke genelinde coşkuyla kutlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Burada PKK’ya bir kere alçak diyememiş adamın cümle kurmaya hakkı yok.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ölüm yoruldu, yoruldu, bu ülkede ölüm yoruldu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Hanımefendi, bırakın bu işleri!

AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Kültür ve Turizm Bakanımızın öncülüğünde Sivas Kongresi’nin başta Sivas’ımız olmak üzere ülke genelinde 100’üncü yılının coşkuyla kutlanmasını diler, birkaç güne sıkıştırılmamasını arzularım. Bu vesileyle Sivas Kongresi’nin 100’üncü yılını kutlar, vatanımızın bağımsızlığı için savaşmış başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet ve minnetle anıyorum.

Saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Teşekkürler Sayın Başkanım.

(HDP ve İYİ PARTİ sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

FATMA KURTULAN (Mersin) – Yavuz Bey, bu ülkede ölüm yoruldu artık, ölüm ölüm; yorgun artık, yorgun düştü.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Burada kimseye diyemezsiniz. PKK’ya bir kere bile diyemediniz, gelip burada bize diyorsunuz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Neyi diyemeyiz ya, istediğimizi deriz. Senden izin mi alacağız!

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Yahu bırakın bu işleri!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Senden izin mi alacağız, istediğimizi deriz.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Diyemezsiniz! Burası Türk Parlamentosu.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Deriz, diyeceğiz de.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Diyeceğiz. Diyeceğiz istediğimizi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yeter be! Her gün aynı şey.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Diyemezsiniz!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Biraz saygılı ol ya! Saygılı ol ya! Konuşma!

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Diyemezsiniz!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Saygılı ol! İstediğimizi söyleriz. Senden izin almayacağız.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Ziver Özdemir Bey.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Almayacağız senden izin, istediğimiz gibi konuşuruz, burası milletin kürsüsü. Yeter ya!

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Diyemezsiniz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Askere kurşun atana da sesini yükselt. Kandil’e konuş. Fikrî namusunuzu İmralı’ya karşı savunun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Terbiyesizlik yapma! Saygısız adam!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Askerlerin kanına giren sizsiniz. Askerlerin canını kurtarın, askerlerin yaşamını kurtarın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ne konuşuyorsun!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Böyle bir şey yok!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ne konuşuyorsun! Yok öyle, sana da yok.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Edebinizi takının, öyle bir şey yok.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Burası milletin Meclisi, biz halkın oylarıyla seçildik, anlaşıldı mı?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türkiye Büyük Millet Meclisinin mensubusunuz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İstediğimizi konuşuruz. Senden izin almayacağız.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – İstiklal Marşı’nı da istemiyorsunuz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hadi oradan! Yürü! Hadi oradan! Saygısız adam!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – “Bölücü örgütle iltisakımız yok.” diyeceksin.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hadi oradan!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sana mı soracağım!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sen kimsin be!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sen kimsin!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hadi oradan!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sana hadi oradan!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Haddini bil! Terbiyeli ol!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Oturduğun koltuğa layık ol!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Utanmaz adam ya! Hadi oradan!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sen layık ol, sen! Bu ülkenin gençlerine layık ol!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Kim bu ülkenin gençleri?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Provokasyon yapıyorsun be! Provokasyondan başka bir şey yaptığın yok!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Provokasyonu siz yapıyorsunuz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hayır, sensin!

BAŞKAN – Sayın Kurtulan…

FATMA KURTULAN (Mersin) – İYİ PARTİ provokasyon yapıyor.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ne yapalım, Abdullah Öcalan’ı kutsarken seyirci mi kalalım?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Her zaman aynı şey.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.24

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Barış KARADENİZ (Sinop)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 27/6/2019 tarihinde İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu tarafından, Tunceli Munzur Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Doçent Doktor Ali Kemal Özcan’ın PKK Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşmede hangi amaç, sıfat ve vasıfla bu görüşmeyi gerçekleştirdiği sorusuna açıklık getirilmesi, Ali Kemal Özcan’ın devletin uygun görmesi sonucu İmralı’ya giderek görüştüğünü dile getirmesi üzerine devletin böyle bir görüşmeye niçin ihtiyaç duyduğunun kamuoyuyla paylaşılması ve teröristbaşıyla yapılan görüşmenin açık ve net bir şekilde milletimizle paylaşılarak milletimizin vicdanında hissettirdiği rahatsızlığın giderilmesi maksadıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu önerisi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Ziver Özdemir’e söz veriyorum.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerine üç gün kala Türkiye’deki basına düşen ve yapılan görüşmeler, AK PARTİ’yi töhmet altında bırakmak adına diğer siyasi partiler tarafından kullanılan bir argüman olarak Türkiye’nin gündemine düşmüştür. Tabii, bu kürsüdeki beyanları; bazı odakların, kişilerin, şahsiyetlerin veyahut da organizasyonların yaptıkları değerlendirmeleri ve Türkiye’nin içine yönelik beyanları, bunların hepsini kale aldığımızda, dikkate aldığımızda çok kişiye fatura edilebilecek sonuçlar ortaya çıkıyor. Biraz önceki tartışmalarda da aslında bunun gerçek fotoğrafı ortaya çıkmış oldu, daha önceki sözcü arkadaşlarımızın birbirine hitaben yaptıkları, dile getirdikleri beyanlarda.

Tabii, burada bu ittifakın, çoklu ittifakın özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi için 23 Haziranda yapılan seçimlerde bir araya gelmesi ve bunun bu şekilde sonuçlanmasını vatandaşlarımız… Bu beyanların veyahut da bu mesajların kime yönelik olduğu veyahut da kimlerin işine yaradığı ortadadır, seçim sonuçları bunu çok net olarak ortaya koymuş bulunmaktadır. Tabii, AK PARTİ on yedi yıllık iktidarı süresince çok güzel hizmetler yapmıştır. Türkiye'de, sorunsal alanlar yani 2001’den bugüne kadar, geçmişte, cumhuriyet tarihi boyunca bazı temel sorunlar vardı. Onlardan biri de -biraz önce konuşulan- elbette ki Türkiye'deki Kürt sorunuydu ve bu Kürt sorununa yönelik de AK PARTİ ilk defa o cesareti gösterdi ve bu soruna çözüm bulunması için her türlü fedakârlığı yapmış oldu. Tabii, biraz önceki diğer siyasi partilerin bu süreçteki, o çözüm süreci dönemindeki o günkü duruşlarını da keşke zaman olsa da bu kürsüden tek tek vatandaşlarımıza hatırlatabilsek; o günlerde yapılanları, o günlerde gösterilen duruşları, o günlerde çok iyi niyetle özellikle Türkiye'nin sorununu çözmek adına yapılan adımların nerelere çekildiğini ve bu siyasi aktörlerin nasıl bir tavır gösterdiğini keşke buralarda konuşabilsek ve gündeme getirebilsek.

Ben tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 3/7/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ile Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Ağrı Diyadin Belediyesinde yaşananların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 3/7/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

3 Temmuz 2019 tarihinde Mersin Milletvekili, Grup Başkan Vekili Fatma Kurtulan ve İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından (2924 grup numaralı) Ağrı Diyadin Belediyesinde yaşananların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 3/7/2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç’a söz veriyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dün yani 2 Temmuz 2019 tarihinde bu saatlerde Ağrı’nın Diyadin ilçesi Belediye Başkanlığı saldırıya uğradı. Saldırıyı kim yaptı? Saldırıyı polis memurları yaptı. Polisler, Vandallıkla Ağrı’nın Diyadin Belediye Başkanlığını bastı, 50-60 polis memuru ellerindeki coplarla belediye çalışanlarını ve belediye eş başkanlarımızı darbetti. Peki, bu ne şekilde gerçekleşti? Olayın kısaca özeti şöyle değerli arkadaşlar: Şimdi, bir ay önce, yine polis tarafından ablukaya alınan Diyadin Belediyesinin sorununu burada gene gündeme getirmiştim. X-ray cihazından geçmek üzere olan ve Diyadin Belediyesinde çalışan, aynı zamanda makam şoförü olan Mehmet Hayri Oruç içeri girerken polis tarafından tacize uğruyor, sözlü olarak buna karşı koyunca 3 polis tarafından darbediliyor ve sesler yükselince de belediye eş başkanlarımız olaya müdahil olmak durumunda kalıyorlar, müdahale ediyorlar ve bu arkadaşımızı bir odaya alıyorlar, oradaki darbı önlemek için bunu yapıyorlar. Bu sırada iki üç dakika içerisinde 60 polis memuru coplarla beraber Diyadin Belediyesinin içerisine giriyor, belediye eş başkanlarımızı ve çalışanlarını darbediyorlar. Belediye Eş Başkanımız Evren Demir’i ve o çalışan arkadaşımızı ters kelepçeyle yere yatırıp üzerlerine basıyorlar, darbediyorlar, bu şekilde gözaltına alıyorlar. Olay bu şekilde cereyan ederken halk toplanıyor, polis memurları aynı zamanda belediyenin bahçesini de işgal ediyorlar ve halka dönük olarak “Kafalarına sıkın, gereğini yapın.” şeklinde tehditlerde bulunuyorlar.

Değerli arkadaşlar, Diyadin Emniyet Müdürlüğü bünyesinde çalışan polis memurları bunu kendilerine alışkanlık hâline getirdiler. Bir ay önce yine belediyeyi işgal ettikleri zaman gündeme getirdim, burada basın açıklaması yaptım; bu süreçte tekrar yine saldırı yaparak cevaplandırdılar. Ne yaptılar? Değerli arkadaşlar, Belediye Eş Başkanımız Betül Yaşar’ın elini kırdılar, elini. Bakın, Kürtler size el uzatıyor, el, Kürtler size barış elini uzatıyor, siz Kürt’ün elini kolundan koparıyorsunuz, kolundan kırıyorsunuz. Buna hakkınız yok. Diğer taraftan, yine Belediye Eş Başkanı Evren Demir’in kafası patlatılıyor, iki üç yerden kırılıyor, altı yedi saat müşahede altında zaman geçirmek durumunda kalıyor. Belediye şu anda hâlâ kontrol altında ve şu anda insanlar giriş çıkışlarda polisler tarafından taciz ediliyor.

Arkadaşlar, bir diğer taraf: Polis memuruna soruluyor, deniyor ki “Sen niye buradasın, niye işgal ediyorsun?” “Devlet benim, devlet benim.” diyor yani “Yargı da benim, polis de benim, buranın bütün yetkileri bende.” diyor. Olayın kanıtlarını yok etmek için belediyenin kamera dairesine giriyorlar ve oraya da el koyuyorlar. Yine belediye eş başkanlarımız durumu sorunca dedikleri cevap şu: “Bütün yetki bizdedir, biz buradayız. Mahkemenin vermiş olduğu, savcının vermiş olduğu karar yoldadır, gelene kadar biz burayı terk etmiyoruz ve el koyuyoruz.” İşin vahametine bakıyor musunuz, görebiliyor musunuz böyle bir şey? Yani mahkeme de onlar, kolluk kuvvetleri de onlar, işgal eden de onlar. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Bakın, bugün Diyadin’de meydana geliyor bu saldırı, yarın Ankara’da meydana gelecek, İstanbul’da meydana gelecek. Buna karşı koymak gerekiyor çünkü yereli, adli makamlarla bu şekilde denetim altında tutmuş durumdalar. İşgal ediyor, haber gönderiyor, emir gönderiyor; Diyadin Savcılığı karar çıkarıyor. Diyadin Savcılığının kararı, el koyma kararı işgalden on dakika sonra ortaya çıkıyor.

Bakın, bu Meclis dün şunu konuştu arkadaşlar: Yirmi altı yıldır Madımak Oteli’ndeki o sanıklar daha henüz cezalandırılmadı. Nasıl oluyor da peki, on dakika içerisinde bir arama ve el koyma kararı alınıyor, sadece on dakika? Ben burada kendim dün izledim, dün burada ben kendim telefonla görüşüyordum, telefonla olayı takip ediyordum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Sadece on dakika içerisinde savcılık o kararı alıyor ve o memurların o hukuksuzluklarını örtbas etmek için, delilleri yok etmek için savcılık bu kararı çıkarıyor.

Arkadaşlar, bu halk, yalnız değildir, biz bu halkın yanındayız. Muhakkak ki bu memurlar adalet önünde bir gün hesap vereceklerdir; bunun takipçisi de olacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Şeker.

Buyurun Sayın Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, dün Diyadin’de yaşananları kabul etmek mümkün değil. Daha öncesinde “millî irade” diyerek iktidara gelenler, yüzde 70 oy alan varken yüzde 20 alana mazbata verdiler; beğendiği kişi kazanmayınca beğenmediğinin mazbatasını vermediler; “KHK’liler aday olabilir ama seçimi kazandığı takdirde mazbatayı vermem.” dediler; mazbatayı verdiklerinin de dün Diyadin’de ellerini kollarını bağladılar. Bu ellerini kollarını bağlama anlayışı ANAP zamanında vardı, Anavatan Partisi zamanında vardı, “Siz belediye başkanlarını seçerseniz, biz elini kolunu bağlar iş yaptırmayız.” demişlerdi. Bu millet, o anlayışı merkezî idareden bu millet gönderdi; dedi ki: “Sen benim irademe ket vuramazsın, saygı duymak zorundasın.” Ve o anlayış Türkiye siyasetinden silindi. Ellerini kollarını bağlamak için o ipi eline alanlar ipin ucunu kaçırınca bir daha bağlayacak ip bulamadılar, siz de insanların elini kolunu bağlayacak ip bulamayacaksınız; mutlaka demokrasiye dönmeniz lazım, sandığa saygı göstermeniz lazım.

Polislerin bu davranışları sadece belediyelerde olmuyor; Çorlu tren faciasında yakınlarını kaybedenler Anayasa Mahkemesine başvurdular ve orada siz onları polis zoruyla darbettiniz, Meclise gelmek isteyen kadınları kapının önünde darbettiniz, “Ölüyoruz.” diyen havalimanı işçilerini şantiyelerinde darbettiniz. Bunlar millî iradeye darptır. Avukat “Trafikte sıkıştık, bunu yapamazsınız.” dedi, darbettiniz. Bu otoriterleşen anlayışınız sizi hızla iktidardan uzaklaştırıyor. Bu uzaklaştırma bizim işimize gelse de bu zulmü yapmayın bu millete, bu anlayışınıza son verin. Kuvvetler ayrılığını tekrar hayata geçirelim; eksiklikleri giderilerek parlamenter sistemi, kontrol ve denetleme mekanizmalarını tekrar bu ülkede hâkim hâle getirelim.

Çağdaş şiirimizin değerli şairi Küçük İskender’i, Derman İskender Över’i kaybettik; saygıyla anıyorum, Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. “Dünyanın sabıka kaydını şairler tutar.” diyen, “Ben öldüğümde ‘Böyle bir adam iyi ki bu dünyada yaşadı.’ diye sevinsinler, eğlensinler.” diyen Küçük İskender geçti bu dünyadan. “Gücü yetenler şiire iltica etsin, hele imkânı olanlar tez zamanda. Son sözüm de bu olsun.” diyen Küçük İskender aramızdan ayrıldı. “Ben mi iyileşmeyen yarayım, herkes mi keskin bıçak? Sormadım. Sadece kanadım.” dedi Küçük İskender. Artık soralım: İyileşmeyen, kanayan yarayı, Kürt sorununu bu Mecliste konuşalım ve çözelim. Şiddeti değil, demokratik siyaseti hâkim kılalım.

Ülkeyi bölüyorsunuz. Sınırdan geçer gibi belediyelerin etrafına çit örüyorsunuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın…

ALİ ŞEKER (Devamla) – Bu ülkede belli bölgedeki belediyelerin etrafını çitle çeviriyorsunuz, güvenlik kuvvetleri aramadan sonra geçiriyor, aynı başka bir ülkenin sınırından geçer gibi. Hâlbuki Avrupa’da insanlar sınırlardan ellerini kollarını sallayarak geçiyor ama Türkiye’de, maalesef, bir bölünme var; bölen de bu ülkeyi yönetenler ve polis devleti hâline getirmek isteyenler. Kendi ülkesinde kendi belediyesine sanki bir yabancı ülkeye geçermiş gibi geçirilmek bu ülkenin hak ettiği bir uygulama değil. Bu bölücü anlayışa bir an önce son verin.

Meclisi de Kürt sorununun çözümü konusunda üzerine düşeni yapmaya davet ediyorum. Bu ülke daha fazla kanamasın, bu ülke evlatlarını daha çok kaybetmesin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Ekrem Çelebi’ye söz veriyorum.

Buyurun Sayın Çelebi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; HDP Grubunun Ağrı Diyadin’de meydana gelen olayla ilgili verdiği grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2 Temmuz 2019 tarihinde Ağrı ilimiz Diyadin ilçemizde meydana gelen olayla ilgili kamuoyunu doğru bilgilendirmek için birkaç hususu huzurlarınızda belirtmek istiyorum.

Olayda görevli Emniyet mensuplarımız Diyadin Belediye Başkanlığı binası önünde bulunan polis arama noktasında Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu gereğince kimlik kontrolü yapıyorlar veya yapmaktaydılar.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Hangi belediyede yapılıyor?

TUMA ÇELİK (Mardin) – Veya!

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Bu arada kendisini “Diyadin Belediye Başkanının şoförü” olarak tanıtan bir kişi kimliğini vermek ve göstermek istemiyor polis memurlarına.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Kayseri Belediyesinde böyle bir uygulama var mı?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ağabeyciğim, dinleyelim ya! Biz sizinkine müdahale ettik mi? Dinleyelim ya!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Yalanlarınızı mı dinleyelim, ne yapalım yani! Her gün yalan söylüyorsunuz.

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Bir de kamu adına görev yapan memurlara yüksek sesle bağırıp çağırıyor, hakaret içeren sözlerle mukavemet gösteriyor; bu da yetmiyor, görevli bir polis memurumuza yumruklu bir saldırıda bulunuyor. Bu olay üzerine doğal olarak gözaltına alınan ilgili şahıs, adli işlemlerin yapılması için İlçe Emniyet Müdürlüğüne götürülmek istenirken Diyadin Belediye Başkan Yardımcısı ve beraberindeki kalabalık bir grup, hakaretle Emniyet mensuplarımızın üzerine yürümeye çalışıyorlar. Akabinde, mukavemette bulunan şahsın, gözaltına alınan şahsın Emniyet Müdürlüğüne götürülmesini engellemeye çalışmışlar.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Ne işi vardı, o polisin orada ne işi vardı?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Dinleyin, dinleyin, doğruları söylüyor, dinleyin.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Yerel yönetimde polisin işi ne?

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, grup önerisinde ileri sürülen, Belediye Eş Başkanlarıyla ilgili olarak, Emniyet mensuplarımızın kendilerine karşı herhangi bir müdahalesi veya şahısların kelepçelenmesi söz konusu değildir.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Peki, bu ne?

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Olaya karışan ve Emniyet mensuplarımıza küfür ve hakaretle mukavemette bulunan Belediye Başkan Yardımcısı ve beraberindeki birkaç kişinin gözaltına alınmasına “Belediye Eş Başkanlarının darp edilmesi, tekmelenmesi ve yere yatırılarak kelepçelenmesi” şeklinde açıklamalarda bulunulması tamamıyla doğru değildir.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Bu ne? Peki, bu ne, bu?

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Gerçek gerekçe ise… Bu hadise sebebiyle Diyadin Cumhuriyet Başsavcılığı gerekli adli soruşturmayı ve kovuşturmayı başlatmış ve olayın vuku bulduğu mahaldeki kamera kayıtlarını soruşturma kapsamında muhafaza altına almıştır. İlk saldırıyı gerçekleştiren şahıs Diyadin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gözaltına alınmış olup olay tüm yönleriyle araştırılmaktadır.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Utanın, utanın!

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Yaşananların sosyal medyada ve basın-yayın organlarında çarpıtılarak Belediye Eş Başkanlarına yapılmış gibi yansıtılmasını, ilin milletvekili olarak doğru bulmadığımı burada belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Peki, nedir olay?

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Yazıklar olsun, yazıklar olsun size!

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Yazıklar olsun vallahi, yazıklar olsun!

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Yargıya intikal etmiş olan bu olayda herkesin sorumluluk bilinciyle hareket etmesini gerçekten arzu ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorsunuz.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Ağrı’ya nasıl gideceksin? Yazıklar olsun, halkın yüzüne nasıl bakacaksın?

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Ayrıca, 31 Mart seçimlerinden önce kayyum tarafından devralınan Diyadin Belediye Başkanlığının borcu resmî kayıtlarda 13 milyon TL iken 31 Mart seçimleri sonrası devredilen borç miktarı 8,5 milyon TL’dir. Bunun yanında, belediye kasasında nakit 2,5 milyon TL para bırakılmıştır. Yaklaşık üç yıllık süre içerisinde, kayyum tarafından, 27 milyon TL bedelli altyapı, üstyapı, çevre düzenlemesi, taziyeevleri olmak üzere birçok yatırım yapılmıştır.

HABİP EKSİK (Iğdır) – Olayı anlat, parayı değil. Önergeyle ilgili konuş.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Anlattı olayı işte, doğrusunu anlattı.

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Bu vesileyle, huzurlarınızda, bir taraftan borç ödeyip öte taraftan devleti için çalışan insanlara teşekkür ediyorum. Ben yüce Meclise saygılarımla arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama buradan ayrılmadan önce de bir şeyi arz etmek istiyorum.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Teşekkür ediyorsunuz, utanın.

EKREM ÇELEBİ (Devamla) - Değerli kardeşlerim, deminki arkadaşlardan biri söyledi: “Biz el uzatıyoruz.” Hiç kimse bunu unutmasın.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Halkın seçilmişlerine yaptığınız bu olaydan utanın.

EKREM ÇELEBİ (Devamla) - Burada daha önce 24’üncü Dönemde milletvekili olan arkadaşlarımız da vardı, Tayyip Erdoğan dedi ki: “Ben baldıran zehrini dahi içsem bu Kürt sorununa bir çözüm getireceğim.” Kim ne yaparsa yapsın, Recep Tayyip Erdoğan bu devletin gerçekten şifrelerini değiştirdi, özellikle Kürtlere ve Alevilere farklı bir kimlik verdi ve ne olursa olsun herkesin her yerde konuşmasını sağladı. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

Yüce Meclise saygılarımı sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, yargı bağımsızlığını etkileyen durumların incelenerek bağımsız ve tarafsız yargılamanın sağlanması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/753) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Temmuz 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3/7/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 3/7/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Altay

                                                                                          İstanbul

                                                                          CHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, yargı bağımsızlığını etkileyen durumların incelenerek bağımsız ve tarafsız yargılamanın sağlanması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/753) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun 3/7/2019 Çarşamba günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden Kaboğlu’na söz veriyorum.

Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; yargı bağımsızlığı konusu Anayasa’mızın 138’inci maddesinde ayrıntılı olarak ve iç ve dış boyutlarıyla düzenlenmiş bulunuyor. Bu madde, aslında Anayasa’nın hemen hemen istisna tanımayan başlıca maddesidir. İç boyutu, yargıçların sadece yasa, hukuk ve Anayasa’ya göre karar vermesini emretmektedir. Vicdani kanaat ancak bu çerçevede ortaya çıkar. Dış boyutu ise hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. En sonunda da bütün mahkeme kararlarına, devletin bütün organları uymak zorundadır. Bu madde -belirttiğim gibi- istisna tanımayan bir maddedir. Öyle bir madde ki biraz önce tartışılan “Gezi’yi suçlandırma” söylemi başta yargıya müdahaledir. Bu bakımdan, esasen yargı bağımsızlığını burada tartışırken yasama, yürütme ve yargı organlarının, görülmekte olan davanın öncesinde, esnasında ve sonrasında herhangi bir müdahalede bulunmamaları gerekmektedir.

Anayasa’nın birçok maddesinde bunu güvence altına alan hükümler vardır. Bu hükümler, Anayasa’nın farklı maddelerine dağılmış olmakla birlikte, madde 19’da, kişi güvenliği ve özgürlüğü yargıçlara hitap etmektedir. Madde 38, özellikle adil yargılanma hakkının gereklerini, bunun ilkelerini belirlemektedir. Madde 25, düşünce suçunu tümüyle yasaklamaktadır. Madde 34, barışçıl eylem özgürlüğünü tanımaktadır. Madde 159 ise Hâkimler ve Savcılar Kuruluna ilişkin madde, Anayasa’mızın en sorunlu maddesidir. Çünkü bu Hâkimler ve Savcılar Kurulunun oluşumu, burada sürekli gündeme getirildiği üzere, parti başkanı olan Cumhurbaşkanının güdümünde oluşmaktadır ve işlemektedir.

Bu itibarla, adil yargılanma hakkının gereklerine ilişkin hükümler Anayasa’mızda başta madde 138 olmak üzere mevcuttur fakat esasen en başta Anayasa’nın 159’uncu maddesinin değiştirilmesinden başlanmak üzere, adil yargılanma hakkını güvence altına alan yasal düzenlemenin yapılması gereğini belirtmek isterim.

Bu çerçevede, esasen Türk Ceza Kanunu madde 299 yine aynı bağlamda; Cumhurbaşkanı parti başkanı olduğu için bu maddenin suç bakımından manevi unsuru ortadan kalkmış bulunmaktadır fakat Cumhurbaşkanına hakaret suçundan hapishanede bulunan yurttaşlarımızın sayısı 80 binler şeklinde ifade edilmektedir. Oysa madde 25 düşünce özgürlüğünü kesin olarak güvence altına almaktadır.

SALİH CORA (Trabzon) – 275.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Bu açıdan, Türkiye bir tür düşünce suçu hapishanesine dönüşmüş bulunmaktadır; ya içeride bulunuyorlar düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanan kişiler veyahut da potansiyel mahpus durumundadırlar.

Bu çerçevede, yine, yapılması gereken düzenlemede sav-savunma- hüküm diyalektiğinde esasen sav ve savunmanın eşit olması, hükmün ise bundan ayrılması gerekmektedir ama tabii ki mevzuat düzleminde Türk Ceza Kanunu madde 299’un yürürlükten kaldırılması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ya bu düzenlemenin ortadan kaldırılarak parti başkanlığından çekilmesi gerekiyor Cumhurbaşkanının veyahut da 299’uncu maddenin yürürlükten kaldırılması gerekiyor.

Bu itibarla, esasen ana sorunumuz, saygı duyulmayan Anayasa maddeleridir, Anayasa’nın amir hükümleridir ve bunun başında da 138’inci maddesi gelmektedir. 159’uncu maddenin değiştirilmesi gerekiyor çünkü taraflı Cumhurbaşkanı tarafsız hâkim atayamaz. Bu itibarla, esasen yapılması gereken yasal düzenleme de adil yargılanma hakkının güvence altına alınması amacıyla hazırlanacak olan ortak teklif metni bu Meclis tarafından, partiler arasında uzlaşma komisyonu çalışmasıyla hazırlanmalı ve şu anda acil ihtiyaç olan adil yargılanma hakkı doğrultusundaki yargı reformu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, toparlayayım.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Vekil.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Kesinlikle, düşünce özgürlüğünü güvence altına almadan, kanun hükmünde kararnamelerle infaz edilen 200 bin kamu görevlisini dikkate almadan, onların mahkemelere erişim hakkını düzenlemeden bir yargı reformu söz konusu edilemez. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biliyoruz ki burada beş ayrı parti var ama hepsinin ortak paydası adil yargılanma hakkının güvencesi doğrultusunda çalışma yapmaktır, ürün üretmektir, yasal düzenleme yapmaktır, gerekirse Anayasa değişikliğinde bulunmaktır. Bu hedefte, partimizin yargı bağımsızlığı doğrultusunda verdiği önergeyi bütün partilerin destekleyeceği umuduyla hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşı’na söz veriyorum.

Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Kaboğlu Hoca Anayasa’nın 138’inci maddesini okudu. Ben de çok önemine binaen en azından son cümleleri okumak istiyorum. “…hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” cümlesi vardır ve “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.”

Şimdi, Anayasa’nın 138’inci maddesindeki bu cümlelere baktığımız zaman Cumhuriyet Halk Partisinin “yargı bağımsızlığını ihlal eden uygulamaların araştırılması” dediğimiz zaman bunun her gün her an, Anayasa hükmü de dâhil bu hususun ihlal edildiğini her an yaşıyoruz. Yargının bağımsızlığının yanı sıra 139’uncu madde de hâkim teminatını güvenceye alır hâkimleri güçlendirmek, cesaretlendirmek adına fakat yeni kurgulanan HSK sistemiyle de hâkimlerin bu teminatı elinden alındığı için yargıçlar siyasi kurumların talimatlarıyla hareket eder hâle gelmiştir, siyasetten talimat alır hâle gelmiştir. En önemli sorun da -Sayın Kaboğlu Hoca belirtti- yeni sistem, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, taraflı Cumhurbaşkanlığı da bu sistemi en çok ihlal edenlerin başında olmaktadır. Bizim gibi ayrışmış, kamplaşmış, birçok konusu siyasete kurban gitmiş bir ülkede Cumhurbaşkanı, devletin başındaki kişi taraflı bir kişi olduğu zaman o yargının bağımsızlığı düşünülemez, yargı bağımsız olmazsa o ülkede adaleti ve hukuku tesis etmek mümkün değildir. Adalet ve hukuk zedelenirse devlet zedelenir, devletin bütün kurumları zedelenir ve de orta yerde saydığımız ne terör sorunu ne ekonomi sorunu, devletin adaleti ve hukuk olmadan çözülemez. Bunların hepsinin de temelinde yatan yargı bağımsızlığıdır. Sadece hukukçuları dinlemeyin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Milletvekilim, toparlayın.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – …içerideki ya da dışarıdaki ekonomistleri dinleyin. “Hukuk güvencesi olmadan ekonominiz de düzelmez.” demektedirler ki çok doğru. Bir ülkede yargı güvencesi ve hukuk olmadan ekonomiyi de düzeltmek mümkün değildir.

“31 Mart seçimleri ile 23 Haziran seçimleri arasındaki fark nedir?” derseniz halkın büyük kaygıları vardı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili. Fakat 31 Mart ile 23 Haziran seçimleri arasında, bir taraflı Cumhurbaşkanının yargı üzerindeki baskısı ve muhalefete tehdit dili halkı paniğe sevk etmiştir. Hatta liderimiz Sayın Meral Akşener’e yöneltilen iddialar, hatta parti kurma hazırlığından söz edilen Babacan’a dair birtakım kuşkular ve soruşturmalar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekilim.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – …Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Kaftancıoğlu’na altı yıl önceki “tweet”lerden dolayı açılan soruşturma, bir taraflı Cumhurbaşkanı hakkında çok ciddi kaygılar ve panik yaratmıştır. Bu fark, elde edilen fark, tabii ki İmamoğlu’nun başarısı, Millet İttifakı’nın ve demokrasi isteyenlerin başarısı olduğu kadar halkın bu sisteme vetosunun etkisidir. Halk bu sistemi ve taraflı Cumhurbaşkanını veto etmiştir.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacaktır.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı üzerine bir önerge var. En sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Türkiye’de yargı, tarafsız ve bağımsız değildir; Türkiye’de yargı, taraflı ve bağımlıdır. İbrahim Hoca’nın ifade ettiği anayasal kuralların tümü şu anda askıdadır. Hiçbir şekilde hiçbir yargıç ve hiçbir savcı -buna üst yargıçları da dâhil ederek söylüyorum, Anayasa Mahkemesini dâhil ederek de söylüyorum- kendi vicdanına göre, mevzuata göre karar veremez, vermek isteyebilir ama veremez çünkü üzerinde iktidarın ve Cumhurbaşkanının doğrudan baskısı vardır. Geçen hafta, Anayasa Mahkemesinin sitesinde, hangi davalarda nasıl karar verileceğine dair bir liste çıkı ve bir saat sonra Anayasa Mahkemesinin sitesi erişime kapatıldı. Ne gördük? Anayasa Mahkemesi kararlarını önceden vermiş aslında, hangi davada neye göre karar vereceğini belirlemiş. Uzun uzun anayasal mevzuatı anlatmaya gerek yok; doğru, Anayasa’ya göre, yargı tarafsız ve bağımsız olmalı. Sadece şunu söyleyeyim: Şu anda binlerce hâkim ve savcı cemaat soruşturması sebebiyle hapiste ve AKP iktidarı hâkim ve savcı alımında; 900 kişi aldı, bunun 800’ünün AKP’li olduğu konusunda zaten yaygın veriler var. Ne oldu? Önce, 70 puan şartı getirildi, 900 kişi alındıktan sonra 70 puanı tekrar değiştirdiler. Yani öyle bir dizayn var ki ihtiyacına göre yargı mensubu alıyor; ilçe başkanını, il başkanını, adayını, PM üyesini, çalışanını alıyor, onları aldıktan sonra, ihtiyacı bittikten sonra bir üst limit getiriyor. Gerçekten, bu konuda örnek verebileceğimiz maalesef binlerce deneyimimiz var. Yargı herkese karşı eşit davranmıyor. Yargı kadınlara karşı erkekten yana, işçi davalarında patrondan yana, çocuk istismarı davalarında maalesef yine istismarcılardan yana, kadın cinayetlerinde katillerden yana, Kürtlere karşı devletten yana bir yargı var. HDP’ye karşı yine iktidardan yana, iktidarın sözlerini söyleyen bir yargı var. Şu anda, AKP iktidarı kendi yargısını kurmuştur, tüm hatlarıyla kurmuştu; gerçekten vicdanıyla direnen, “Ben hukuka göre karar vermek istiyorum.” diyen yargıçlar tek tük kalmış olabilir. Bütün yargıçların bağımlı olduğunu söylerken isteyerek yapmıyorlar, onu karıştırmayın, istemeden, mecburen uyuyorlar çünkü hâkim ve savcılar istenilen kararları vermezlerse ya hapishaneye gidecekler ya uzaklaştırılacaklar ya disiplin cezası alacaklar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bunu ben söylemiyorum, kendileri söylüyor çünkü şu anda, hapishaneler yüksek yargıçlarla, hâkimlerle, başsavcılarla dolu. Kendilerinden korktukları için hepsinin gönüllü biat ettiğini söyleme haksızlığını kesinlikle yapmayacağım ama bunu kabul etmek zorunda bırakılıyorlar.

İki gündür Ergenekon davasında alkış çalınıyor, beraat ettiler. Adil yargılamayla beraat edilirse biz de alkışlarız ama ortada şöyle bir şey var: Siz, cemaatçi savcı ve hâkimler bu yargılamayı yaptı diye Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalarda beraat kararına muhalefetiyle -HDP hariç- iktidarıyla alkış çalarsanız size sorarlar: Sırrı Süreyya Önder niye hapiste? İdris Baluken niye hapiste? Gültan Kışanak niye hapiste? Aynı hâkim ve savcıların iddianame ve kararlarıyla şu anda rehin tutulmaya… “Tutsak” demiyorum, dün “tutsak”a karşı çıktılar. Bu, bir rehine siyasetidir ve maalesef üzülerek izliyoruz ki KCK davaları başta olmak üzere şu anda, milletvekili, belediye başkanları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bir teamül oluştu, galiba ben de ona kapıldım. Bitiriyorum.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu tutuklamaların tümünde cemaatçi savcı ve hâkimlerin imzası var. Bu ne demek? İktidar, hâlâ cemaatçi yargıyla ittifak hâlinde iş birliğini devam ettiriyor çünkü aynı durum, Ergenekon ve Balyozda, dediğim gibi, bütün partiler -HDP hariç- herkes bir güzelleme yapıyor ama kimse “Ya, Kürtlere, HDP’ye, sosyalistlere, muhaliflere bu yargı ceza verdi.” demiyor. Bu nedenle yargı da taraflı ve bağımlı değil sadece, aynı zamanda yargı çifte standartlıdır, ayrımcıdır, Kürtlere karşı ayrımcıdır, muhalefete karşı ayrımcıdır, kadınlara karşı ayrımcıdır, çocuklara karşı ayrımcıdır, işçilere karşı ayrımcıdır. Ama yargıyı tarafsız ve bağımsız hâle getiremezsek demokrasiden söz etmeyelim, edemeyiz, demokrasinin temeli yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığıdır. Bunu hep birlikte savunmazsak emin olun yarın bunun hesabını yargı önünde vereceğiz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Sayın Yusuf Başer’e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Başer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi aleyhine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygımla selamlıyorum.

AK PARTİ, kurulduğu günden bu yana, Türkiye'de tüm vesayet odaklarına karşı demokrasinin güçlendirilmesi, kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin önündeki engellerin kaldırılması ve daha da geliştirilmesi için, hukuk devleti için ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için mücadele etmiştir ve bu mücadeleye de aynı kararlılıkla devam etmektedir.

Aziz milletimizin iradesinin tecellisi için verdiğimiz bu haklı mücadelede zaman zaman darbe teşebbüslerine, zaman zaman askerî ve sivil vesayet odaklarının müdahalesine maruz kaldık. Ama bu haklı mücadelemizde, hiçbir güç odağına teslim olmadan, azim ve kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukukun üstünlüğü ile yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı arasında yapısal bir bağ bulunmaktadır. Demokrasilerde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının güvence altına alınmasını hukukun üstünlüğünün temini için bir ön şart olarak görüyoruz. Bu, aynı zamanda kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin de güvencesini oluşturmaktadır. Yargı bağımsızlığının sağlanmasının birçok temel ilkesi bulunmaktadır ama bu temel ilkelerin tamamına yakını, esasında hâkim ve savcıların güçlendirilmesine hizmet etmektedir. AK PARTİ olarak 2017 yılında milletimizin onayıyla yapmış olduğumuz Anayasa değişikliğiyle Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısını bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerine dayandırdık. Hâkimler ve Savılar Kuruluna Parlamentonun da üye seçmesine imkân sağlayarak Hâkimler ve Savcılar Kurulunun demokratik meşruiyetini de güçlendirdik. Yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanması için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan ve Adalet Bakanımız Sayın Abdulhamit Gül ve çalışma arkadaşlarınca hazırlanan ve geniş istişareler yapılarak düzenlenen Yargı Reformu Stratejisi’nde işte biz tam da bunu yapmak istiyoruz. Hâkim ve savcıların mesleki verimliliğinin artırılması, hâkim ve savcıların kariyerlerinin güvencesinin geliştirilmesi, hâkim ve savcıların atamalarındaki ve nakil mevzuatındaki bölgesel sistemin yeniden düzenlenmesi, hakkında disiplin işlemi yapılan hâkim ve savcıların haklarının genişletilmesi, bu kapsamda disiplin prosedüründeki güvencelerin artırılması ve bu alanda şeffaflığın güçlendirilmesi mesleki güvenceyi de garanti altına alacaktır diye düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

YUSUF BAŞER (Devamla) – Bunun yanı sıra, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun disiplin işlemlerine karşı kişisel verilerin korunması suretiyle de bunların şeffaflaştırılması yoluna gitmek suretiyle de biz o noktada hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının geliştirilmesi için azami gayret gösteriyoruz.

Burada bir hususu özellikle belirtmek istiyorum değerli milletvekilleri: Biz, kişisel görüşlerin düşünce özgürlüğüne, evet, varız ama hiçbir düşünce özgürlüğünün de başka bir kişiye hakaret ve sövme hakkı tanımadığına inanıyoruz.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde CHP grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan, Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 91 sıra sayılı Teklif’in maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 15’inci maddeleri kapsamaktadır.

Teklifin birinci bölümü üzerinde, İYİ PARTİ Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; selamlarımı sunarak sözlerime başlıyorum.

Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine konuşuyoruz. Torba kanun niteliğindeki bu teklifle Tapu Kanunu, İmar Kanunu, Kat Mülkiyeti Kanunu, Türk Medeni Kanunu, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile orman ve hazine arazileriyle ilgili 6292 sayılı Kanun olmak üzere toplam 8 kanunda değişiklik yapılmak istenmektedir.

Yürürlüğe girerse sonuçları itibarıyla toplumun hayatını doğrudan etkileyecek böyle önemli bir teklifin yasalaşmadan önce sağlıklı bir istişare sürecinden geçtiğini söylemek mümkün değildir. Teknik kısımlarının yoğun olması dolayısıyla sağlıklı istişare için kamuoyu gündemine makul süre önce gelmesi, konuyla ilgili meslek odaları, üniversite çevreleri ve sivil toplum kuruluşları tarafından yeterli ölçüde tartışılması elbette daha doğru olurdu. Toplumu ikna etmenin yolu da aslında budur.

Bu teklifin Komisyonda görüşülme süreci de son derece eksik olmuştur. Doğrusu, acele edilmesinin sebebini anlamakta zorlanıyorum. Acaba kaybedilen belediyelerle ilgili bir kötü niyet mi vardır, yoksa acil işlem yapılması gereken kupon araziler mi vardır? Komisyonu oluşturan bazı iktidar milletvekilleri ile toplantıya katılan ilgili Bakanlık bürokratları, getirilen teklifin bırakın cümlesine, noktasına ve virgülüne bile dokundurmamak için her şeyi yaptılar, sadece kendilerinin verdiği bazı önergeleri yine kendileri kabul ettiler.

Biz teklifin tümüne karşı olmadığımızı belirttik. Getirilen teklifle yapılması gereken bazı değişiklikleri makul gördüğümüzü, ancak ileride yaşanacak sorunların bugünden düzeltilmesinin de doğru olacağını belirtiyoruz. Bu konuda inat ediyorlar ama bir müddet sonra yeniden değişiklik teklifiyle gelecekler. Kanun yapmada bile ciddiyet kalmadı. Onun için sık sık torba kanunlara her şeyi doldurarak geliyorlar.

Ayrıca, tali komisyon olan Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunun devre dışı bırakılmasını da doğru bulmuyoruz. Tapu, kadastro, arazi ve arsaların kullanımı, imarı, alım satımı, şehirleşme ve kentsel dönüşüm gibi pek çok teknik işlemlerde yeniliklerin getiriliyor olması dolayısıyla basında da konunun uzman kişiler tarafından tartışılması, kamuoyunun aydınlatılması gerekirdi. Ama ne acıdır ki, Türk basınında, uzun süredir talimatla ve sadece iktidarın izin verdiği konularda ve iktidarın izin verdiği kişilerce ve sadece iktidarı öven tartışmalar yapılabilmektedir. Arada sırada televizyon programlarına çıkmasına izin verilen muhalif görünümlü kişilerin pek çoğu da kontrollü konuşabilmektedir. Toplumun ihtiyaç duyduğu konularda gerçeğe dayalı, aydınlatıcı konuşmalara tahammül edemeyen, izin vermeyen anlayış böyle devam edemez. Herkes görecek, çok yakında yandaş medyanın dışında uyanma başlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, ülkenin her yöresinden teklifle ilgili beklentilerini ileten vatandaşlarımıza tercüman olmak, isteklerini Genel Kurula sunmak bize verilen bir görevdir. Öncelikle, getirilen her yasa teklifinde olduğu gibi, burada da kimlere kazanç sağlanacak? Talan ve soygun yapmak için yasaya sokuşturulmuş cümleler, maddeler var mıdır? En çok bundan endişe ediliyor. Vatandaş haksız da sayılmaz çünkü bu iktidarın yaptığı işlerin pek çoğu şaibelidir. Özel okul ve özel hastanelere peşkeş çekilecek yerler mi hazırlanmaktadır? Devlet, eğitim ve sağlığı tamamen özelleştirmek niyetinde midir? Bu konuda Komisyonda da tartışmalar oldu fakat değişen bir şey olmadı. “Kentsel dönüşüm” denilen ucube yasa kapsamında binlerce mağdurun isyanını ve şüphelerini görmezden gelemeyiz. Suça konu olan yerlerin ve bu yerlerdeki şirket ve şahısların kötü niyetlerine, paravan firmalar vasıtasıyla esas firmaların suistimallerine fırsat verilmemesi talep edilmektedir. Kamu ortaklık payı alanlar için getirilen değişikliklerle bu alanlarda mülkiyeti vatandaşa ait olan parsellerde uygulamaların çok uzatılarak vatandaşların mağdur olmasına yol açılmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifi kapsamına alınması mümkün görülen bir başka mağdur kesimin haklarını da Genel Kurulda sizlerin vicdanına sunuyorum. Bu konuda dün konuşan bazı arkadaşlar oldu. Konu, 5 bin civarında Millî Emlak Genel Müdürlüğü personelini ilgilendirmektedir. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığı personeli için kurum içi uzmanlığın önünü açan düzenleme yapılmasına rağmen, bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bağlı bulunduğu bakanlıktan ayrılarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlanan Millî Emlak Genel Müdürlüğü kadrolarında bulunan personelin uğradığı haksızlığı gidermek, zaruret hâline gelmiştir. Oluşan haksızlığı gidermek, eşit işe eşit ücret ödenmesinin yolunu açacak düzenlemeyi yapmak için bu konuda vereceğimiz önergeye destek verilmesini talep ediyor ve bu sayede adaletin sağlanacağını düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi üzerine birkaç söz söylemek istiyorum. Çıkan sonuca etki eden sebepleri uzun uzun anlatmayacağım ancak şunu söylemeliyim: Yalan, iftira, tehdit ve hakaret üzerine kurulu çirkin sözler ve asık suratlar karşısında güler yüz, doğru söz, yumuşak tavır ve cesaret kazanmıştır. Yalanlardan birini söylemeden geçemeyeceğim. Yıllarca yağmalanan, soyulan İstanbul Büyükşehir Belediyesinin durumunu biz Sayıştay raporlarından öğrendik. Aynı Sayıştaya “Böyle rapor yayımlamadık.” diye açıklama yaptırdılar. İşte, o Sayıştay raporlarının ön sayfası burada. Bu ayıbı Türk milleti yutmadı, tepki çok arttı. Seçim listelerinde olup İstanbul’da bulunamayan birçok seçmenin Artvin’den, Hatay’dan, Ardahan’dan, Sivas’tan, Muğla’dan, Edirne’den ve hatta Kanada’dan, Fransa’dan sadece oy kullanmak için geldiklerini bizzat gördüm. Bu bir uyanışın göstergesidir. Ziya Gökalp’in dediği gibi “Uyanan millet bir daha uyumaz.” Biraz gecikse de AKP Hükûmeti için beklenen gidişat zaten böyleydi çünkü umutlar tükenmek, toplum çökmek üzereydi, Türk milleti bunu hak etmiyordu. Onun için, uyanış muhteşem oldu. Bakın, İbni Haldun önemli eseri Mukaddime’de ne diyor: Devletlerin son dönemi sefahatin, şehvetin ve hırsların egemen olduğu, çöküntünün başladığı zaman dilimidir. Çöküşün belirtileri de şunlardır: Toplumda dayanışmanın yok olması, üretimin zayıflaması, fiyatların ve vergilerin artması, liyakatin yok olması, adaletsizliğin ve kayırmacılığın artması, umutların kırılması, güvensizliğin ve karamsarlığın hâkim olması ve göçün hızlanması hem de yurt dışına göçün hızlanması.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, bitmek üzere, mümkünse…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Milletvekili.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, çok şükür, Türk milleti tam zamanında, olup bitenleri fark etmiş ve üzerine düşen görevi hakkıyla yapmıştır, İstanbul sonuçları bunu göstermektedir. Seçim sonuçlarının analizini yapmaya elbette fırsat buldukça devam edeceğiz. Şu kadarını söyleyeyim ki: Artık, yüz yıl sonra, Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran felsefeye uygun olarak derlenip toparlanma zamanı gelmiştir. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, İYİ PARTİ üzerine düşeni mutlaka yapacaktır, Türkiye Cumhuriyeti devleti kurucu iradeye geri dönecek, temelleri üzerine oturacaktır.

Saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Baki Ersoy konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 91 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen yüce Türk milletinin tüm fertlerini saygıyla selamlıyorum.

Davamızın yiğit ağabeylerinden, çileli ömrünün kısa baharında şehadete eren ülkücü büyüğümüz Ünal Osmanağaoğlu’nu vefatının 5’inci yıl dönümünde rahmet, minnet ve hasretle anıyorum.

Gönül verdiğim, ekmeğini yediğim seçim bölgem olan Kayseri’mizin takımı Kayserispor’umuzun 53’üncü yıl dönümünü tebrik ediyor, şanla, şerefle dolu, hak ettiği noktalara geleceği nice yıllara erişmesini temenni ediyorum.

Ayrıca, on dört yıl boyunca Kayserispor’umuza başkanlık yapıp sayısız başarılara ulaştıran sevgili büyüğümüz Recep Mamur Başkana geçirmiş olduğu rahatsızlıktan dolayı geçmiş olsun dileklerimi sunuyor, bir an önce sağlığına kavuşmasını Cenab-ı Allah’tan diliyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; söz konusu kanun teklifini partimiz açısından genel olarak olumlu değerlendiriyoruz. Teklifle, farklı tapu müdürlükleri veya yurt dışı teşkilatında bulunan tarafların tapu ve kadastro işlemlerini oldukları yerlerdeki görevliler huzurunda yapabilmelerine olanak sağlanması hedeflenmektedir. Böylece, yurt içinde ve özellikle de yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın tapu işlemleri hızlandırılmış ve vatandaşlarımıza kolaylık sağlanmış olacaktır.

Teklifle, tapu kayıtlarındaki hisse hatalarının düzeltilebilmesi amacıyla düzenleme yapılmaktadır. Hataların oluşum nedenleri belirlenerek sınırlandırma yapılmakta ve hatalı hisselerin malikleri ile hak sahiplerine hatanın nedenleri ve düzeltme sonrası oluşacak tabloya ilişkin bilgilendirici tebligat yapılması öngörülmektedir. Tebligat sonrası taşınmaz üzerinde hak sahibi olacak kişileri korumaya yönelik olarak tapu sicilinde bilgilendirme amaçlı belirtme yapılarak bu belirtmenin düzeltmenin kesinleşmesine kadar sicilde tutulması hedeflenmektedir. Belirlenen sürede muvafakat verilmemesi durumunda ise tapu müdürlüğünce hatalı kaydın resen düzeltilmesi ve işlem sonucundan ilgilisine bilgi verilerek altmış gün içinde dava açılabileceği hususunun ilgiliye ihtar edileceği hüküm altına alınmaktadır.

Söz konusu teklifle ipotek şerhlerinin malikinin talebi üzerine tapu müdürlüğünce terkin edilebilmesine ilişkin olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 883’üncü maddesine hüküm eklenmektedir. Böylece söz konusu hükmün yürürlüğe girmesinden önce tesis edilmiş ve süresini doldurmuş ipotekler hakkında geçiş hükmü düzenlenerek hak kaybının oluşmasının engellenmesi amaçlanmaktadır.

Teklifle tapu işlemlerinde fotoğraf yapıştırma zorunluluğunun kaldırılması, kırtasiyeciliğin ve bürokrasinin azaltılması amaçlanmıştır.

Teklifle hatalı blok veya bağımsız bölüm numaralarının daha kolay ve külfetsiz bir şekilde düzeltilebilmesi amacıyla düzenleme yapılmaktadır. Uygulamada hatalı bağımsız bölümlerin malikleri bu hatanın giderilmesi için bağımsız bölümlerin trampası veya satışını yapmak zorunda kalmakta ve blok numarasında yapılan düzeltme işlemlerinde oy birliğinin aranması çoğu zaman karar alınmasını imkânsız hâle getirmektedir. Böylece vatandaşlarımızın mağduriyetinin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir.

Mevcut kanunda tarım arazilerinin tarım dışı kullanım izni alınmaksızın planlanamayacağı hükmü bulunmaktadır. Ancak valilikler ve belediyeler tarafından plan gerektirmeyen yapılar için tarım dışı amaçla kullanım izni alınmaksızın ruhsat verildiği tespit edilmiştir. Ayrıca yine köy ve mezraların yerleşik alanı ve civarı ile yerleşik alanlar plan yapılmadığı, mevcut durumun tespit edildiği gerekçesiyle tarım dışı amaçla kullanım izni alınmadan kullanılmakta olduğu belirlenmiştir. Teklifle tarım arazilerinin korunması ve ihtiyaç hâlinde planlı kullanımı için köy yerleşik alanı belirlenirken 5403 sayılı Kanun kapsamında tarım izni alma zorunluluğunun getirilmesi öngörülmektedir.

Söz konusu teklifle uygulama imar planlarında umumi hizmet alanına ayrılan veya kamulaştırılması gereken alanların kamu eline geçmesini sağlama, nüfusun ihtiyaç duyduğu açık ve yeşil alanların elde edilmesini sağlama yönünde kanuni düzenlemelerin hayata geçirilmesi amaçlanmaktadır.

Ayrıca, yol, meydan, ibadet yerleri, park ve çocuk bahçeleri hariç olmak üzere, yapı yapılabilecek diğer alanlarda alanların kamuya geçişi sağlanıncaya kadar, maliklerin talebi hâlinde, ilgili kamu kuruluşunun uygun görüşü alınarak plandaki kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilmesine imkân sağlanması öngörülmektedir.

Teklifle, uygulamada tanım karmaşası olduğundan, parselasyon planı yapılması gereken yerlerde ifraz ve tevhit işlemleri yapılmaktadır. Bu nedenle, maddeyle, ifraz ve tevhidin hangi durumlarda yapılabileceği açıklanmakta ve ifraz ve tevhit şartlarının daha anlaşılır hâle getirilmesi amaçlanmaktadır. Bununla birlikte, kamu yararı düşünülerek, gecikmelerin önüne geçilmesi amacıyla, ifraz ve tevhit işlemleri yönünden, kamu mülkiyetine ait alanlar için istisna getirilmesi öngörülmektedir. Ayrıca, resen ifraz ve tevhit yapılabilmesi yapılaşmaya elverişli olmayan bu parsellerin yapılaşmaya elverişli hâle getirilmesini sağladığından, yaşanan sıkıntıların önüne geçebilmek için ilgili düzenlemenin yapılması önem arz etmektedir.

Teklifle, kadastro ve imar yollarının zaten kamunun kullanımındaki yollar olduğu, yani bir nevi plan öncesi umumi hizmet alanı olduğu değerlendirildiğinden, bu alanların ihdasa konu edilmeden öncelikle imar planıyla belirlenen umumi hizmet alanlarından düşürülmesi ve sonrasında düzenleme ortaklık payının hesaplanması öngörülmektedir.

Çok hisseli parsellerdeki mülkiyet probleminin parsel sahiplerinin muvafakatleri olması hâlinde imar uygulamalarıyla çözülmesi ve bu suretle müstakil parsel oluşması sağlanmaktadır.

Uygulama imar planında hüküm bulunmaması hâlinde, yönetmelikte belirlenen asgari parsel büyüklüklerinin altında parsel oluşturulmasının engellenmesi amaçlanmaktadır.

Teklifle, tarımsal seralarda ruhsat aşamasında yaşanan sıkıntıların giderilmesine yönelik çözüm sağlanması ve bu suretle tarım üretiminin artırılması amacıyla seraların, fen, sanat ve sağlık kurallarına uygun olmak, ilgili il tarım ve orman müdürlüğünün uygun görüşü bulunmak ve entegre tesis niteliğinde olmamak kaydıyla, ruhsat alınmadan ve yola cephesi bulunan parsellerden geçiş hakkıyla yapılabilmesine imkân sağlanmaktadır. Teklifle yapılaşmamış parsellerin belirli şartlarda açık otopark olarak kullanılabilmesinin sağlanması öngörülmektedir.

Genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz eden yapılar hakkında kamu güvenliği dikkate alınarak bir an önce işlem yapılabilme olanağı getirilmiştir.

Yapı kayıt belgesine konu taşınmazlar için tapu tahsis belgesi alınması ve bu belgeye esas arsa bedellerinin ödenmiş olması hâlinde ayrıca satış bedeli alınmaması öngörülmektedir.

Teklifle, vatandaşlar tarafından çözümü gerçekleştirilmeyen alanlardaki süreçlerin etkinleştirilmesi, ülke düzeyindeki iyileştirme, yenileştirme ve dönüşüm çalışmalarının bütüncül bir anlayışla koordinasyonunun sağlanması, benzer alanlarda tekil çözümlerin üretilmesi gerekliliği karşısında söz konusu düzenlemenin yapılması amaçlanmaktadır.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; kamuoyunda imar barışı olarak bilinen 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen geçici 16’ncı madde kapsamında vatandaşlarca yapı kayıt belgeleri alınmıştır. Her ne kadar yapı kayıt belgeleri düzenlense de vatandaşlarımız kanun kapsamına giren taşınmazların neler olduğunun ayrımını tam olarak yapamamaktadır.

Kayseri’mizin Pınarbaşı ilçesinin başta Mezgitli Yaylası olmak üzere diğer yaylalarında, yine aynı şekilde Sarız ilçesinin yaylalarında, vatandaşlarımız, yayla evleri için aldıkları yapı kayıt belgeleriyle elektrik aboneliği işlemlerinde sıkıntılar yaşamaktadırlar. Bahse konu kanuna ilişkin Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Tebliği’nde yapı kayıt belgesi alınabilecek taşınmazlar ve alanlar tarif edilmiş ve bunların dışındaki yapılar için düzenlenen yapı kayıt belgelerinin iptal edileceği ve yapılan ödemelerin geri verilmeyeceği belirtilmiş, böylece vatandaşlarımız mağdur edilmiştir.

Bununla birlikte, Kayseri’mizin Develi ilçesi Sindelhöyük Mahallesi’nde parselasyon çalışması yapılarak hazineye devrolan mera arazilerinin bir an evvel hazine tarafından orada yaşayan mahalle sakinlerimize uygun bir bedelle satışının gerçekleştirilerek tapularının kendilerine verilmesi beklenmektedir. Bu problemlerin bir an önce çözülmesinin elzem olduğunu düşünüyor, ilgili birimlerin vatandaşlarımızın mağduriyetlerine hassasiyetle yaklaşacaklarından şüphe duymuyorum.

Develi’mizin problemlerine değinmişken geçtiğimiz günlerde ailesiyle birlikte piknik yapmak için gittiği Develi ilçesi Homurlu Şelalesi’ne düşerek hayatını kaybeden kardeşimiz Serkan Turan Timurboğa’ya Allah’tan rahmet, acılı ailesine başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; söz konusu teklifin ülkemize, milletimize ve devletimize hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler, sağ olun.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı konuşacaktır.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde söz almış bulunmaktayım. Öncelikle Genel Kurulu ve bizleri takip eden tüm Türkiye halklarını saygıyla selamlıyorum.

Dün Ağrı Diyadin ilçemizde güvenlik güçlerinin eş başkanlarımıza yaptığı saldırıyı kınıyorum. Gönül isterdi ki AKP Ağrı Milletvekili çıkıp bu önergeye destek versin, araştırma yapılmasını önersin. Ne yazık ki algı operasyonuyla olguyu örtbas etme çabasına girişmiş, suçluluk psikolojisiyle olayı kapatma çabasına girmiştir. Araştırmadan niçin imtina ettiğinizi anlamak mümkün değil, gerçeklerin ortaya çıkmasından niçin korkuyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, tasarının içeriğine dair görüş ve düşüncelerimi belirtmeden önce usule ilişkin birkaç hususu belirtmek istiyorum. Teklif 24 Haziranda Komisyona gelmiş, 27 Haziranda ise Komisyonda görüşmeleri gerçekleştirilmiştir.

Tapu Kanunu gibi toplumun büyük bir kısmını ilgilendiren bir konuda önemli düzenleme içeren bir teklif söz konusu. Bu teklife Komisyon üyelerinin sağlıklı bir şekilde hazırlanması için verilen süre kırk sekiz saatten az. Bu neyin acelesi, jet hızıyla neyi yetiştirmeye çalışıyorsunuz? Teklifle, ilgili mevzuatın 17 maddesinde değişiklik, 9 yeni madde eklenmesi ve 2 maddenin yürürlükten kaldırılması öngörülüyor. Tüm bu düzenlemeler yarım günden kısa bir sürede Komisyondan geçiriliyor. Tekrar sormakta fayda var: Bu acelenizin nedeni nedir? Bir yasanın ne kadar hızlı çıktığı, bir parlamentonun çalışma kabiliyetini, etkinliğini göstermez; tam tersine, vesayetin, baskının, keyfîliğin büyüklüğünün göstergesidir.

Usule ilişkin diğer bir eleştirim de yasa yapım sürecinin tek yanlı olarak işletilmesidir. Konunun doğrudan tarafı olan belediyeler başta olmak üzere, ilgili sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, meslek odaları sürece dâhil edilmemiştir. Kamuoyunun teklifi tartışması için gerekli çalışmalar yürütülememiş, anlaşılan 31 Mart ve 23 Hazirandan iktidar ve minik ortağı hiçbir ders çıkarmamışlardır. Kamuoyundan alelacele kaçırılan nedir? Yasayla kamuoyuna tapu işlemlerinde sürecin hızlandırılması, bürokratik engellerin kaldırılması ve bunlar gibi mavi boncuklar dağıtılmaktadır fakat mavi boncukların arasında gizlenmiş çok sayıda tuzak söz konusudur.

Yasayla kent, doğa yağmasını daha da kolaylaştıran ve bunu pazarlayan, yeni özelleştirmelere olanak sağlayan, yerel yönetimlerin yetkilerini daraltan, merkezî gücü artırmaya dönük bir strateji izlenmiştir. Teklifin birinci bölümündeki maddelere yakından bakınca bu strateji açık bir şekilde izlenebilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 2’nci maddesine baktığımızda 2644 sayılı Tapu Kanunu’na ek bir madde ekleniyor. Ek maddeyle kadastro tespiti veya tapu sicilinde gerçekleştirilen işlemler nedeniyle oluşan hatalara ilişkin kurumun hak sahiplerine durumun nedenlerini ve düzeltme sonrası oluşacak hisse durumunu tebliğ etmesi, hak sahipleri arasında öncelikle muvafakat aranması, bulunamadığı takdirde ise kurumun bunu mahkeme hakkı saklı kalmak kaydıyla otomatik olarak yapması öngörülmektedir. Yani kurum, tapu maliklerinin hisselerinde artırmayı ya da azaltmayı resen yapabilecek. Her ne kadar mahkeme yolu açık tutulmuş olsa da bu durum mülkiyet hakkıyla çatışmaktadır.

Teklifin 7'nci maddesine baktığımızda bu sefer de ücretsiz kamu hizmeti için ayrılan alanların özel sektöre açılması söz konusudur. Düzenlemeyle ortaklık payına konu kullanımlardan, yol, meydan, ibadet yerleri, park ve çocuk bahçeleri hariç olmak üzere yapı yapılabilecek diğer alanlarda -okul ve sağlık ocağı dâhil- kamuya geçiş sağlanıncaya kadar maliklerin talebi hâlinde ilgili kamu kuruluşlarının izni alınarak plandaki kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilir.

Madde bize diyor ki: “Kamusal, ücretsiz hizmet için ayrılan alanları sana özel tesis olarak belli/belirsiz bir süreliğine verebilirim.” Bu düzenleme kamusal hizmet anlayışıyla çelişmekte, özelleştirmenin başka bir türü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Teklifin 10'uncu maddesiyle tarımsal amaçlı seralar entegre tesis niteliğinde olmamak ve ilgili il tarım ve orman müdürlüğünden uygun görüş alınmak koşuluyla yapı ruhsatı olmadan yapılabilecek. Bu maddeyle tarım alanlarında yapılan planlamanın azaltıldığını, her isteyen kişinin sera yapabilmesinin önünün açıldığını görüyoruz. Oysa bir yere sera yapılması oranın iklimini, bitki örtüsünü, hayvansal varlığını etkilemektedir. O yüzden sera rastgele yapılabilecek bir yapı değildir. Örtü altı yetiştiriciliği ise planlı ve denetlenebilir olmalıdır. Bu durum hem çevreye verdiği zarar hem de gıda güvenliği açısından önem taşımaktadır. Yani çok basit inşaatlar… Bunu hiç küçümsememek lazım, kesinlikle buna da bir standart getirmemiz gerekir. Nasıl, hangi şekilde, hangi örtüyle olacak bu seralar, iki sera arasındaki mesafe ne kadar olacak? Bunların görüntü kirliliği yaratmaması açısından düzenli bir şekilde yapılması, kontrol edilmesi gerekir.

Şimdi, konunun başından beri Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'ndan bahsedip duruyoruz ama ben size bir şey söyleyeyim: Biz ne tarım arazisini koruyoruz ne de toprak korumasına ciddi bir önlem alıyoruz. Bir alanın tarım arazisi olabilmesi için minimum 20 santimlik nebati toprak örtüsüne ihtiyaç vardır -İngilizlerin dediği bir "topsoil mesafesi”- minimum 20 santim bir toprağa ihtiyaç var ve bu nebati toprağın iki yüz yılda ortalama 1 santim oluştuğunu düşünürsek, bir alanın tarım arazisi olabilmesi için en az dört bin yıla ihtiyacımız var. Biz bu oluşumu bir kalemde tamamen heba ediyoruz.

Bu düzenlemede diğer bir husus da belediyelerin yetkisinin Tarım ve Orman Bakanlığı il müdürlüklerine devrediliyor olmasıdır. Bizler yerel yönetimlerin güçlenmesinin doğru olduğu kanaatindeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 11’inci maddesinde ise yapılaşma olmayan parsellerin zemin geçirimli malzemeyle kaplanarak ve gerekli işaretlemeler yapılarak açık otopark yapılabileceği belirtilmiştir. Bu düzenlemeyle kent meydanlarında olan birçok boş arazinin otoparka çevrileceğini görüyoruz. Bir yandan rant ve gelir getirmeye dönük bir uygulama, diğer yandan ise yapılaşma olmayan parsellerin neden yeşil alan, çocuk parkı, park gibi kent sakinlerinin hizmetine açılmadığı sorusunu gündeme getiriyor.

Sorunun bir başka boyutu ise -kentsel planlamayı bilmiyoruz- kentsel planlamada ulaşım meselesinin hâlen özel araçlara dönük yapılması. Oysa otoparkçılık yapmak yerine kaynaklar toplu taşımaya ayrılarak hem kent arazisinden tasarruf sağlanabilir hem de tüm vatandaşlara eşit hizmet verilebilir.

Şimdi, bu çok basit bir olay. Bazı örnekler vereyim size: Esenboğa'ya giderken sağ tarafta bir sürü tarlayı görüyorsunuz; otopark yapılmış. Şimdi "Tarım arazilerini koruyoruz.” falan diyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Milletvekili.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) - En güzel örnek de Çayyolu'na bakın, bütün tarlalar imara açıldı, biz hâlâ tarım arazisini koruyoruz iddiasındasınız.

Teklifin 13'üncü maddesiyle saraya, sorunlu taşınmazların belirlenmesinde geniş yetki tanınmış, imar yetkisi verilmesi istenmektedir. Partili cumhurbaşkanı sistemine geçişle birlikte bakanlıklara ait yetkileri elinde toplayan cumhurbaşkanının her konuya ilişkin yetkileri bir de gün geçtikçe genişletilmekte, tüm yetkiler tek elde toplanmaktadır. Bu düzenlemeyle Cumhurbaşkanı yeni bir yetki daha elde etmektedir. Söz konusu yetkinin imarla ilgili olması, dağıtılacak kent rantlarının AKP’ye yakın yandaşlar arasında paylaşılacağı kuşkularını da akla getirmektedir.

İktidar uzun yıllardır halkı düşünerek siyaset üretmemektedir, katılımcı yönetim anlayışını işletememektedir. Jet hızıyla getirdiği torba kanunlarla siyasal önceliklerini yasalaştırmaktadır. Kuşkusuz hepimiz, tapu iş ve işlemleri başta olmak üzere halkımızın eşit ve tarafsız hizmet almasını savunmakta ve öncelemekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) - Fakat iktidar, kendi çıkarlarını önceleyen, toplumsal kesimleri dışlayan bir noktaya çok önceden gelmiş bulunmaktadır. Talebimiz, bu yanlıştan dönülmesidir. Teklifin yeniden Komisyona çekilmesi ve üzerinde uzmanlarla sağlıklı çalışmalar yürütülmesi gerekmektedir.

Şunu da size hatırlatayım: Hitler döneminde yapılan her şey yasaldı çünkü yasaları kendileri yapıyordu.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Sayın Hasan Baltacı konuşacaktır.

Buyurun Sayın Baltacı. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HASAN BALTACI (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, dün, 2 Temmuz Sivas katliamının yıl dönümüydü. Size Metin Altıok’un dizeleriyle seslenmek istiyorum: “Öt İshak kuşu, öt; bizim payımıza avaz kaldı.” Böyle diyordu Metin Altıok; “barış” diyenlerin, “eşitlik” diyenlerin, “kardeşlik” diyenlerin, “adalet” diyenlerin, “bilim” diyenlerin soyundan gelen Metin Altıok. Bundan tam yirmi altı yıl önce, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta 33 aydınımızla birlikte 2 otel görevlisi toplam 35 insanımız hayatını kaybetti. Faillerinden hesap sorulmadı. Utancı hepimize kaldı. Yalnız, onların sözüyle, sazıyla, kalemiyle vermiş oldukları eserler insanlığın yolunu aydınlatmaya devam ediyor.

Yine, yirmi altı yıl önce 5 Temmuz 1993’te Başbağlar katliamında hayatını kaybeden yurttaşlarımızı saygıyla anıyorum. Herkes şunu bilmeli ki acılarımız ortaktır, kalbimizin kuyusunda yaralarımız kardeştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklifle birlikte toplam 8 kanunun 17 maddesinde değişiklik yapılacak, 9 madde eklenecek, 2 madde yürürlükten kaldırılacak. Yine, anlayacağınız gibi bir torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Her şeyden önce şunu belirtmek lazım, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle bize ve kamuoyuna söylenen şuydu: Bundan sonra torba kanun teklifi olmayacaktı, bundan sonra Parlamento daha güçlü olacaktı, yasamanın ve yürütmenin sınırları daha belirgin, daha kalın çizilecekti. Ama görünen o ki sistem böyle işlemiyor, sistem bürokrasinin emri altına girmiş durumda, siyaset bürokrasinin emri altına girmiş durumda. Peşinen şunu söylemem lazım: Bu kanun teklifi bu hâliyle yasalaşırsa bundan önce yapılan yasalar gibi en fazla bir yıl sonra tekrar bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olacağı açıktır çünkü bu kanun kentleşme sorunuyla ilgili hiçbir sorunumuzu çözmeyeceği gibi daha karmaşık hâle getireceği açıktır. Bir kere, şunu belirtmek istiyorum: Bu kanun aceleyle hazırlanmış bir kanundur. Bu kanunun içerisinde kentlere dönük bütüncül bir yaklaşım yoktur. Kentlerimiz söz konusu olunca örneğin kentleşmenin paydaşları olan meslek odaları niye dışlanıyor? Üniversiteler, sendikalar, yerel yönetimler, o Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na uygun olarak kurmuş olduğumuz kent konseyleri neden dışlanıyor, neden onların fikirleri alınmıyor anlamış değilim.

Evet, bizim yeni bir imar kanununa ihtiyacımız var, bizim yeni bir tapu kanununa ihtiyacımız var, bizim yeni bir Toprak Koruma Kanunu’na ihtiyacımız var. Bizim kentsel dönüşüm başta olmak üzere kentle ilgili bütün kanunları tekrar, yeniden uzun boylu konuşmaya ihtiyacımız var ama bunları konuşurken ben şunu isterdim: Örneğin Komisyonda İmar Kanunu görüşülürken Harita Mühendisleri Odasının olmasını isterdim. Planlamayla ilgili bir mevzuat görüşülürken Mimarlar Odasının, Şehir Plancıları Odasının Komisyonda olmasını isterdim. Çevre Mühendisleri Odasının Komisyonda olmasını isterdim. Bu alanda çalışan akademiye mensup bilim insanlarının, üniversitelerin, sendikaların, kent üzerinde söz söyleyebilecek bütün organların Komisyonda olmasını isterdim. Ama maalesef, Komisyona bu teklif bürokratlar eliyle hazırlanıp geldi, bir günde tartıştık, şimdi de Genel Kurula geldi.

Şimdi, bu kanun teklifi yasalaştığında hiçbir sorunumuzu çözmeyeceği gibi esasında yerel yönetimlerin gücünü de azaltan bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi özellikle metropoller ve metropollerdeki kentsel dönüşüm alanları başta olmak üzere, bu alanlarda yapılacak tasarruflarla ilgili yerel yönetimlerin yetkilerini kısıtlıyor, Cumhurbaşkanı ve bakanlara devrediyor. Hâlbuki olması gereken, yerel yönetimlerin söz hakkını daha da fazlalaştırıp, ranta geçit vermeyen düzenlemeleri önümüze koymamız gerekiyordu. Bakın, bir yerel seçim atlattık, 31 Mart ve 23 Haziran tekrar seçimlerini atlattık, şunu gördük: Türkiye’de yerel yönetimlerin gücü siyasette giderek artacak. Çünkü, seçmenimiz ve yurttaşımız şunu görüyor: Merkezî iktidarın çözemediği problemlerin bundan sonra yerel yönetimler eliyle çözülmesini istiyor. Yurttaşlarımız işsizlik sorununun çözümünü de artık yerel yönetimlerde görüyor, eğitim ve sağlık sorununun çözümünü de artık yerel yönetimlerde görüyor, ulaşım, doğal gaz, su sorununun çözümünü de artık belediyeler çözsün istiyor. Sokakta yurttaş, merkezî iktidarla ilgili umutlarını kaybetmiş durumdadır, bunu da 23 Haziran seçimleriyle tescillemiştir ve ortaya koymuştur.

Her şeyden önemlisi, yurttaş, huzur içerisinde yaşayabileceği, güven içerisinde yaşayabileceği bir kent istiyor. Hâlbuki, yasa metnine bakıyorum, kanun teklifine bakıyorum, Cumhurbaşkanına ve bakanlara bazı yetkiler daha veriyoruz. Örneğin, kentsel dönüşümle ilgili, örneğin afet riski altındaki alanların dönüştürülmesiyle ilgili, hazineye ait imar parsellerinin ve tarım arazilerinin üzerindeki hak sahibi kullanıcıların devredilmesi konusunda yerel yönetim özellikle dışlanıyor.

Bu kanun teklifi, düzenleme, ortaklık payına konu alanlarda eğitim, sağlık, spor, kültür, kreş alanları gibi alanların kamu eline geçmeden önce özel sektör eliyle yapılaşmasına imkân sağlıyor.

Değerli arkadaşlar, eğer böyle yaparsak biz bu kanunla birlikte aslında eğitimi, sağlığı bir nevi özelleştiriyoruz demektir. Buradaki bir maddede şöyle söylüyor: “18 uygulaması yapılmadan önce malik adına kayıtlı bir parselde eğitim ve sağlık alanı varsa özel sektör eliyle yapılabilir.” Peki, düzenleme yapıldıktan sonra, arazi kamu arazisi olduktan sonra üzerine yapılan bina nasıl kamuya geçecek? Bununla ilgili ciddi bir soru işareti var.

Ayrıca, örneğin, çok sık bahsedildi, otoparklarla ilgili bir düzenleme var. İnsan şunu sormadan edemiyor -ben kendi seçim bölgem olan Kastamonu’dan örnek vereyim- 2000 yılından beri otoparklar için inşaat ruhsatlarından pay alınıyor ama hâlâ otoparklar için yeterli alan yok. Şimdi, bu alınan paralarla ilgili, paraların nereye gittiğiyle ilgili hesap sorduk mu da “Bundan sonra bulduğun boş arazilere otopark yapabilirsin.” diyoruz? Bunu öncelikle bir kez daha düşünmemiz gerektiğini söylüyorum değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bu teklifin özüne baktığımızda esasında her şeyden önce şunu görüyorum: Maddelerle ilgili söylenebilecek çok söz var ama bu maddelerde uygulamayla ilgili bazı düzenlemeler yapılmış yani bir plan yapılmış, bu planın uygulamasıyla ilgili bazı düzenlemeler yapılmış ama bizim esas sorunumuz şu: Yanlış plan doğru uygulanmaz değerli arkadaşlar.

Şimdi, biz planlama süreçlerini bir kenara bırakıp uygulama sürecini konuştuğumuzda yanlış bir planın doğru uygulamasını yapamayız arkadaşlar, mümkün değil. Biz “Nasıl bir kentte yaşamak istiyoruz?” sorusuna öncelikle cevap vermek zorundayız. Mümkünse çocuklarımızın yürüyerek gidebileceği okul alanları olmalı, bunun için planlamada yer ayırmalıyız. Hastanelerimiz şehir dışında olmamalı, bunun için planlama yaparken uygun yerlerde hastane alanları ayırmalıyız. Her mahallede bir annenin sokağa çıktığında çocuğunu güvenle, huzurla bırakabileceği kreş alanları ayırmadan uygulamaya ilişkin düzenlemelerle bu sorunların üstesinden gelemeyiz.

Şurası açıktır değerli arkadaşlar: On yedi yıldır iktidardasınız ve on yedi yıldır kentlere rant gözüyle bakıyorsunuz. Kentlere rant gözüyle bakmaktan uzaklaşılmadığı sürece kentlerle ilgili yapılacak her çaba bence nafiledir. İnşaat sektörüyle büyümenin sonuçlarını yaşıyoruz değerli arkadaşlar. Türkiye’ye giren bütün parayı gittik inşaat sektörüne yatırdık. Şu anda inşaat sektörü ve Türkiye ekonomisi kriz hâlinde. Kentsel dönüşümle kentsel dönüşüm mağdurları yarattık değerli arkadaşlar. Hâlbuki kentsel dönüşümle vatandaşın istediği, beklediği şey şuydu: Hiçbir vatandaşımızın saray yapacak parası yok, herkes sağlıkla ve güvenle yaşayabileceği bir konut sahibi olmak istiyordu ve bu da onların hakkıydı ama rant için kentsel dönüşüm fırsatını da heba etmiş bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlar, asıl yaşadığımız sıkıntı yerel yönetimlerin zayıflatılması ve merkezî iktidarın güçlendirilmesi sıkıntısıdır. Bakın, 23 Hazirandan sonra iktidar partisi de başta olmak üzere, Millet İttifakı’nı oluşturan partilerde de sık sık şu söyleniyor: “Artık bu sistemi revize edebiliriz” diyoruz. Yüksek İstişare Kuruluna atanan Bülent Arınç “Parlamenter sistemi konuşabiliriz.” diyor. Şimdi, biz bunları tekrar geriye doğru konuşacaksak neden bu yasayla birlikte, özellikle İmar Kanunu, toprak kanunu gibi önemli kanunlarda bazı yetkileri tutup Cumhurbaşkanına, bakana devrediyoruz, bunu tekrar sorgulamalıyız arkadaşlar.

Ben şunu görüyorum değerli arkadaşlar: Bu şekilde kanun yapmakta ısrar ettiğimiz sürece kentlerimizi yok edeceğiz. Zaten nefes alacak alan kalmadı, kentlerimizi içinden çıkılmaz durumlara sokacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

HASAN BALTACI (Devamla) – Değerli arkadaşlar, planlama süreçlerini yeni baştan organize etmeliyiz. Planlama süreçlerinin içerisinde kentin paydaşları olan herkesi bir araya getirmediğimiz sürece uygulamaya ilişkin yapacağımız düzenlemelerin hiçbirisi kentlerimizle ilgili bir iyileştirme sağlamayacaktır diyorum. Yeniden yerel yönetimleri güçlendirme politikasına dönmemiz gerektiğini söylüyorum.

Ayrıca bu yasa vasıtasıyla şunu da söylemem lazım: Biz on yedi yılda binlerce mimar, mühendis yetiştirdik; binlerce mimarı, mühendisi işsizler ordusuna kattık. Hâlbuki o gençlerin bilgisini, enerjisini, yeteneğini planlama süreçlerine aktarabilirdik ama bugün başta Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü olmak üzere harita mühendislerini istihdam eden diğer kurumlarda yeterince mimar, mühendis ve şehir plancısı istihdam edilmiyor değerli arkadaşlar. Bu gençlerimizin emeğine, enerjisine güvenmeden geleceği inşa etme şansına sahip değiliz.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Teklifin birinci bölümü üzerinde şahsı adına ilk olarak İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü konuşacaklardır. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP bir faşist hareket olarak iktidara gelmedi fakat iktidardayken bir faşist parti hâline geldi. Diyadin’de yaşanan, halka karşı işlenmiş suçu, seçilmişlere karşı işlenmiş suçu, saldırıyı şiddetle kınıyorum.

Değerli milletvekilleri, iktidar daha fazla ihtiyaç duyduğu kentsel imar rantını yönetmek amacıyla getiriyor bu tapu kanun teklifini. Bir sosyal medya kullanıcısı Türkiye'de “hard” kapitalizm olduğunu söylemişti. İşte bu kanun teklifi de 6306 sayılı Kanun da “hard” kapitalizmin kendisidir. Biz bu suça ortak olacak mıyız diye size sormak istiyorum. Deniyor ki: “Bu yasa teklifi yurttaşın mülkiyet hakkını elinden alıyor.” Hayır arkadaşlar, mülkiyet hakkı bu ifadede tam yerine oturmuyor, mülkiyet hakkı bir avuç servet sahibinin elinde toplanıyor; yoksullardan, emekçilerden, işçilerden, Kürtlerden, Romanlardan, ezilenlerden konutlarına el konularak alınan rant olarak bu servet sahiplerine veriliyor.

Hatırlayın, bir Roman yurttaş ne demişti? Bir şarkı yazmıştı, şöyle demişti: “Tok tok TOKİ, yaktın bizi TOKİ!” şarkısını yazmıştı. Boşuna dememişti. Bu teklif inşaat şirketlerine, Cengize, Koline, Limaka, Kalyona yani bu dörtlü çeteye daha çok ve daha hızlı rant devşirmek için ekspres kanun olarak geliyor. Dörtlü çete, Dünya Bankasının 1990-2018 verilerine göre dünyada en çok kamu ihalesi alan şirketler oluyor yani gönül belediyeciliği yapılıyor.

Ben size yerleşim alanlarının her türlü sorununda ve her türlü rantçı suistimallere karşı bir araya gelen Mahalleler Birliğinin sözlerini aktarmak istiyorum, onlardan söz etmek istiyorum. Daha çok İstanbul, Kocaeli, İzmir ve Eskişehir’de örgütlüler. Kentsel dönüşümle rantsal alan ilan edilen yerlerde oturan, tapu hakkı verilmiş bu insanlar bir anda kendilerini evsiz ve haklarından mahrum bir şekilde buldular, mahallelerinden sürüldüler ya da sürülmek üzereler. Mahalleler Birliği temsilcileri grubumuzu ziyaret ettiklerinde bize şu taleplerini ilettiler, şöyle ifade ettiler sorunlarını: “Hiçbir bilimsel ve teknik analize dayanmadan riskli alan ve riskli yapı kararları alınmaktadır.” dediler, “Mahkeme kararlarına uyulmamaktadır.” dediler, “Hangi amaca hizmet edeceği belli olmayan rezerv alan kararları alınmaktadır.” dediler, “Karşılığı olmayan ve abartılı rant hesapları dolaşıma sokularak komşu komşuya düşürülmektedir.” dediler, “2981, 775 ve 4706 sayılı kanunlardan doğan tapu hakları kullanılamaz hâle getirilmiştir.” dediler, “Diğer gerekçelerin yetmediği noktalarda ise acele kamulaştırma kararları alınmaktadır.” dediler, “Adaletli dönüşüm için organize olan ve haklarını savunanlar engellenmekte ve daha birçok adaletsiz uygulamayla karşılaşmaktayız.” dediler.

Şimdi, önümüze gelen bu kanun teklifinde doğrudan bu yurttaşlarımızı ilgilendiren birçok madde değişikliği öngörülmektedir ancak soruyoruz: Bu değişiklikler önerilirken sorunun taraflarıyla müzakere edilmiş midir? O sorunun mağdurlarının ve muhataplarının görüşleri alınmış mıdır? Hayır, alınmamıştır.

Değerli arkadaşlar, biz HDP olarak, kentsel rant ve talana karşıyız, yurttaşların dâhil olduğu yerinden dönüşümü savunuyoruz. Sosyal devletin görevi herkes için konut sağlamaktır. Barınma hakkının temel koşulu konuttur. HDP, konut hakkını en temel haklardan biri olarak görmektedir ve bunun için çalışmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Başta kadınlar olmak üzere herkesin barış içinde, onurlu bir şekilde yaşamını sürdürebileceği bir evde oturabilmesi gerekiyor. Biz, yaşam odaklı bir kentsel dönüşümü savunuyoruz; kentsel dönüşümü rant aracı olarak gören, sosyal dokuyu ve kent hafızasını yok eden, insanları yerinden eden, komşuluk ilişkilerini bitiren kentsel dönüşüm ve imar planlarına karşı çıkıyoruz; halkın da onayıyla, katılımıyla yerinden dönüşümü destekliyoruz, savunuyoruz. Yurttaşların hizmetlere erişim olanağı olan sağlam, sağlıklı, güvenli konut sahibi olmasını sağlamak devletin görevidir. Devlet yurttaşları için sosyal konut projeleri geliştirmeli ancak bu projeler ranta dayalı TOKİ projeleri olmamalıdır. Bu projelerde planlamadan imalata kadar tüm süreçlere yurttaşların katılımı sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Biliyoruz ki, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisine engelliler, uyuşturucuyla mücadele, deprem ve doğal afet içeren tekliflerden daha çok imar teklifi gelmiştir. 2014-2018 yılları arasında İmar ve Bayındırlık Komisyonunda 8.470 imar teklifi görülmüştür. Bunun anlamı, işte bu rant politikasının alabildiğine İstanbul’da sürmekte olduğudur, İstanbul seçimlerinin de bu rantı paylaşmama kavgası olduğudur. Komisyonda ise sadece 70 teklif rapor olarak görüşülmüştür deprem ve doğal afet konusunda.

Bütün bu doğayı, kentleri talan edenlere karşı 23 Haziranda gereken dersi tüm demokrasi güçleri birlikte İstanbul’da vermiştir AKP iktidarına. AKP’nin İstanbul’u kaybetmesi aynı zamanda bu rant düzeninin de sona ermesi anlamına gelmektedir. Hepimiz bunun için çalışmalıyız.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Biraz evvel hatip konuşmasında “AK PARTİ demokratik yoldan geldi ama faşist bir parti niteliğine büründü.” gibi bir yaklaşım sergiledi. Bunu kesinlikle reddediyoruz. Demokratik yolla gelen demokratik bir partidir AK PARTİ. Özgürlükleri genişleten, artıran, ülkemizin ve milletimizin refahını artıran, aynı zamanda güvenliğini sağlayan bir partidir. Bunun kayıtlara geçmesini istirham ediyorum.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Diyadin… Diyadin…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tabii ki Diyadin’le ilgili de ilgili grup adına verilen önerge çerçevesinde konuşmalar ve hakikatler ortaya kondu.

TOKİ’yle ilgili şunu ifade etmek isterim: TOKİ, sosyal konutlarla vatandaşlarımıza hakikaten daha ucuz konutlar sağlayan bir kuruluştur. Aynı şekilde kaynak oluşturmaya ilişkin de, meblağı daha yüksek yerlere de kaynak oluşturmakla ilgili, bu sosyal konutları finanse etmek noktasında bir politika izlemektedir. Bunu da kayıtlara geçmesi açısından hatırlatıyorum.

Teşekkür ediyorum.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)

BAŞKAN – Şahıslar adına ikinci konuşma Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs Bey’e ait.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Getirilen kanun teklifi tapu, kadastro, parselasyon, imar, kentsel dönüşüm, arsa satışı ve benzeri pek çok teknik işlemde değişiklikler içermektedir. Teklifin kırtasiyeciliği azaltan, bürokrasiyi hafifleten ve vatandaşların bazı işlemlerini kolaylaştıran maddeleri bulunmasına rağmen son derece de tartışmalı ve eksik yönleri olan maddeleri içerdiği de bir gerçektir. Bu maddelerle ilgili de gördüğümüz eksikleri, çekincelerimizi muhalefet şerhimizde ayrıntılı olarak ortaya koyduk zaten.

Değerli milletvekilleri, son yıllarda Doğu Karadeniz Bölgesi’nde meydana gelen ve aşırı yağışlara bağlı olarak sonuçlanan sel ve heyelanlar hem can hem de mal kayıplarına sebep olmaktadır. Bölgemizde afetlerin yaşanmasında oldukça etkisi olan coğrafi koşullar ve iklim göz ardı edilerek dere yatakları ve yüksek eğilimli heyelan tehlikesi arz eden yamaçlardaki yapılaşma, kontrolsüz yapılan yol ve temel kazıları, bu kazılar neticesinde dere yataklarının taş ve toprakla doldurulması, dere ıslah çalışmalarının yapılmaması ya da yetersiz olması gibi insan etkisiyle doğa dengesinin bozulması maalesef bu doğa olaylarını afet, felaket boyutuna taşımakta, can ve mal kayıplarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Son acı tecrübeyi geçtiğimiz günlerde Trabzon’un Araklı ve Yomra ilçelerinde yaşadık. Bildiğiniz gibi, Araklı’daki felakette 8 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 2 vatandaşımıza da maalesef hâlen ulaşılamamıştır. Selde büyük hasar gören Çamlıktepe Mahallesi’nde yapılan hasar tespit çalışmalarında 7 konut, 1 iş yeri, 1 depo ve 2 kamu binasının yıkıldığı, 11 konut ve 3 iş yerinin ağır hasar aldığı, 11 konutun az hasar gördüğü tespit edilmiştir. Sel nedeniyle tarımsal ve hayvansal zararların meydana geldiği Çamlıktepe’de 60 dekar fındıklık, Yeşilyurt’ta 30 dekar, Yüceyurt’ta 20 dekar fındık arazisi de zarar görmüştür. Araklı ilçemize AFAD Başkanlığınca 1,5 milyon TL’lik acil yardım ödeneği çıkartılmıştır. Felaket sonrası yapılan bu acil yardım inşallah yaraların sarılmasına vesile olur.

Değerli milletvekilleri, Araklı’daki felaketin hemen akabinde Yomra ilçemizde de sel ve heyelan felaketi yaşanmıştır. Yomra için tesellimiz, Araklı’da olduğu gibi can kaybı olmayışıdır. Bunun için de Allah’a şükürler ediyoruz ki Yomra’da can kaybı yaşanmamıştır. Ancak sel ve heyelanın boyutları Yomra ilçemizde de oldukça büyüktür. Yomra ilçemizin özellikle Demirciler ve Çamlıyurt mahallelerinde meydana gelen selde yaklaşık 3-4 kilometrelik yol selden dolayı kullanılamaz hâle gelmiştir. 3 tane köprü, mahalle merkezlerindeki menfezler ve eski yollar yıkılmıştır. Yomra-Oymalı Grup Yolu günlerce ulaşıma kapanmış ve bölgede uzun süreli elektrik kesintileri yaşanmıştır. Bazı mahallelerdeki elektrik kesintileri hâlen de yaşanmaktadır. Şu anda Yomra Belediyesi, iş makineleri yetmediği için dışarıdan kiralama yaparak tahribatı ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.

Bu noktada bir hususu dile getirmek istiyorum: Meydana gelen afet ve acil durumlar nedeniyle, afetzedelere, acil temel ihtiyaçlarının karşılanması ve içme suyu, kanalizasyon, istinat duvarı, menfez gibi, altyapıda meydana gelen hasarların giderilmesi amacıyla Yomra ilçemize de AFAD tarafından bir an önce acil yardım ödeneği çıkarılması gerekmektedir. Bu konuda ilçe belediyesi, Sayın Valimiz ve diğer ilgili birimlerin harekete geçtiğini biliyorum. Konunun önemine binaen, Ankara’dan Yomra için de acil yardım gönderilmesi hususunu oradaki vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi açısından yüce Meclisimizde dile getirmek istedim.

Bu arada, değerli arkadaşlar, şunu da ifade etmek isterim: Kendim de bizzat, sel felaketi olan bölgedeydim, vatandaşlarımızla görüştüm, yetkililerden bilgi aldım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Hem Trabzon Büyükşehir Belediyesi hem DSİ, AFAD, Karayolları ve diğer kamu kurumlarına ait ekipler hem de Araklı ve Yomra ilçe belediye ekipleri canla başla orada felaketin acı izlerini silmek adına çalışmalarına devam ediyor. Onlara da sizlerin huzurunda teşekkür ediyorum, kolaylıklar diliyorum ve inşallah bir daha hiçbir yerimiz böyle afetle, felaketle karşılaşmaz diyorum.

Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Hamzaçebi.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Trabzon ili Araklı ilçesinde ve Ağrı ili Diyadin ilçesinde meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, Karadeniz Bölgesi’nde dere kenarındaki yapılaşmalar konusunda yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Hüseyin Örs’ün, Araklı’daki sel felaketiyle ilgili yapmış olduğu açıklama vesilesiyle ben de doğum yeri, memleketi Araklı olan bir Milletvekili olarak kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Sel felaketinin olduğu günün ertesi günü sabah ilk uçakla Trabzon’a gittim; yanımda Trabzon Milletvekilimiz Ahmet Kaya ve Samsun Milletvekilimiz Kemal Zeybek vardı. Doğruca sel mahalline hareket ettik; Karadere’den yukarı doğru, yukarıda solda Çamlıktepe köyüne gittik, Yüceyurt köyüne gittik. Giderken diğer köylerin halkıyla yakın görüşmelerimiz oldu. Gerçekten, sel felaketinin orada yaratmış olduğu büyük tahribatı ve o köylülerin yaşadığı büyük acıyı, moral çöküntüsünü yerinde gördük, köylülerimizin acılarını paylaştık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Vefat eden ve cesetlerine o anda ulaşılmış olan 2 vatandaşımızın cenaze namazını hep birlikte, Araklılılarla birlikte kıldık.

Şöyle bir gerçek var, Trabzon’un ve Karadeniz Bölgesi’nin genel gerçeğidir bu: Dere yataklarındaki yapılaşmalar. Bu yapılaşmalar sadece vatandaşın yapıları, yapılaşmaları olarak düşünülmemeli, kamunun da burada yapıları var. Örneğin söz konusu Çamlıktepe köyünde dere yatağında bir okul binası var. O gün okulun kapalı olması, eğitim öğretim yılının sona ermiş olması nedeniyle okulda öğrencilerin bulunmamış olması gerçekten büyük bir şans; bunu o acının bir başka olumlu tarafı olarak değerlendirmek isterim. Orada yine dere yatağının üzerine kurulmuş olan HES santrali vardı, sel o HES’i de silip götürmüş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekilim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sadece bir seferlik önlemlerle değil, selin Karadeniz’de, o bölgede yaratmış olduğu tahribatı, buna neden olan yapılaşmaları ortadan kaldırmak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin ciddi bir çalışma yapması ve gerekli yasal düzenlemeleri bir an önce gerçekleştirmesi gerekir.

Bu vesileyle, selde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza tekrar Allah’tan rahmet diliyorum; onların ailelerine, yakınlarına, Trabzonlulara geçmiş olsun diyorum.

Aslında Ağrı Diyadin’de de bir sel felaketi olmuştu. Orada da hayatını kaybeden vatandaşlarımıza yine Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Teşekkür ederim.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Bu sürenin yarısı sorulara, yarısı cevaplara ayrılacaktır.

Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Madde 12’de “Genel güvenlik ve asayiş bakımından riskli görülen yapılar -işte, buradaki madde uzun uzun- yıkılır.” vesaire deniliyor. Peki, imar barışı yasası uyarınca bu tür yerler yıkılmaktan kurtarılmış oldu. Parlamento eliyle vatandaşa pusu kurularak vatandaşın dolandırılması caiz midir?

Geliyoruz, madde 13’te mahkemelerin çözemediği sorunlu sınır ve alanlar var. Bu, Cumhurbaşkanına yetki verilerek çözülüyor. Mahkemeler nasıl bu sorunu çözemiyor da Cumhurbaşkanı çözebiliyor?

Madde 19 kamping ve günübirlik tesislerle ilgili. Kaç tane böyle kamping var? Kaç tane böyle günübirlik tesis var? Bu kampingleri ve günübirlik tesisleri kimler kullanıyor? Bize bunun fizibilite raporunu verir misiniz? Yoksa birilerine şahsi olarak, adrese teslim kamping ve günübirlik tesisler mi var?

Bu konuda bilgi rica ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Çelik…

TUMA ÇELİK (Mardin) – Ben başka madde için rica etmiştim, onun için sorum yok.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Cesur…

AYLİN CESUR (Isparta) – Ben de başka bir madde için rica etmiştim, başka bir konuda konuşacaktım, sorun değil Başkanım.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Çepni…

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

ODTÜ yerleşkesi içerisinde yeni bir KYK yurdu yapılma projesi var ve elli gündür ODTÜ’de öğrenciler bu yeni KYK yurdu inşaatına karşı çıkıyorlar.

Birincisi; bu inşaat 3 bin ağacın kesilmesiyle yapılacak. Oysa öğrenciler, bu inşaatın başka bir alanda yapılabileceğini ifade ediyorlar. Ayrıca, KYK yurduna, yurdun KYK’ye bağlı olmasından dolayı da itiraz ediyorlar. Çünkü yurtlar ODTÜ’ye bağlı olmalıdır. KYK’ye bağlı olmasına itiraz, yine daha önce de yurt istismarlarında görüldüğü üzere, iktidarın istismar alanına dönüşebileceği kaygısıyla. ODTÜ’deki bu KYK yurdu inşaatından hızlıca vazgeçilmelidir. ODTÜ’lü öğrencilerin elli günlük direnişine yanıt verilmelidir, talepleri karşılanmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Başkan.

AKP Hükûmetinin “kaldırdık” dediği taşeron çalışma düzeni işçilerimizi maalesef mağdur etmeye devam ediyor. Karayolları 10. Bölge Müdürlüğünde taşeron olarak çalışan 100’e yakın şoför kardeşimiz, ödenek olmadığı gerekçesiyle nisan ayından bu yana maaşlarını alamıyorlar. Sadece Trabzon’da değil, birçok bölgede aynı sıkıntının yaşandığını biliyoruz. Allah aşkına, bir empati yapalım, iki üç aydır maaş alamayan bu insanlar nasıl geçinecekler? Kirada oturan, tek maaşla evini geçindirmeye çalışan bu işçilerimizin yerine kendimizi koyup düşünelim. İki aydır maaş alamadığınızı, ev kiranızı, faturalarınızı ödeyemediğinizi, mutfak masraflarınızı, çocuklarınızın masraflarını karşılayamadığınızı düşünün, ne yapardınız? Bu insanlarımıza bu sıkıntıyı yaşatmaya ne hakkınız var? Ulaştırma Bakanlığı ve Karayolları yetkililerine çağrıda bulunuyoruz: İşçi kardeşlerimizin alın teriyle hak ettikleri maaşları bir an önce ödenmelidir ve bundan sonra maaşlarının gecikme yaşanmaksızın kendilerine ödenmesi için tedbirler alınmalıdır ve en önemlisi de artık bu işçilerimize kadro hakları verilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – 1999 yılında yaşanan Marmara depremi sonrası düzenlenen çeşitli şûralar sonucunda 2009 yılında 5902 sayılı Kanun’la Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı kurulmuştur ancak şu anda 7269 sayılı Yasa gereği AFAD Başkanlığının sorumluluğu Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bu kanun teklifiyle devredilmektedir. Oysa deprem, heyelan, kaya düşmesi, su baskını, çığ gibi doğal kaynaklı afetlerde; patlama, yangın gibi kimyasal ve biyolojik felaketlerde uzman olan kurum AFAD’dır. Yine on yıl önce AKP iktidarı eliyle kurulan bu kurumdan acaba ne oldu da vazgeçildi? Uzman olan bu kuruluşlar, yılların birikimi ve tecrübesiyle oluşmuş bu kamu kurumları, görev ve yetkileri neden altüst edilerek kapatılıyor? Yanlış üzerine yanlışlar yapılıyor. Acaba bu kurum ranta mı peşkeş çekiliyor diye sormak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Eksik…

HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Açlığın, yoksulluğun, haksızlıkların, kavgaların, zulmün, geri kalmışlığın panzehri demokrasidir. Eğer gelişmiş bir ülke olmak istiyorsak insanımızın seçtiği kişilere saygı duymalıyız, basın özgürlüğüne saygı duymalıyız; tarafsız, eşit bir hukuk sistemi olmalıdır. Memurlar, polisler, askerler, “Biz her şeyiz.” dememelidir, diyememelidir. Bir ülkede polisler, askerler “Ben her şeyim, devlet benim.” diyorsa işte o zaman adı konmamış bir darbe var demektir. Maalesef bugün Ağrı Diyadin’de ve belediyelerimizin olduğu birçok ilde bir vali, polis, kolluk gücü darbe hukukuyla karşı karşıyayız. Seçilmiş kişilere karşı “Ben devletim.” diyen memurlara onların değil halkın iktidar olduğunu… Kesinlikle, bu konuda onlara bir cevap verilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Barut…

AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, ülkemizde otistik çocukların bağımsız yaşayabilmeleri, davranış problemlerini en aza indirerek ihtiyaç duydukları becerileri kazanabilmeleri için Otistik Çocuklar Eğitim Programı uygulanmaktadır. Program, otistik çocukların özelliklerine ve eğitsel ihtiyaçlarına göre 3-6, 7-11 ve 12-15 yaş şeklinde üç ayrı gelişim evresine göre düzenlenmiştir. Bu program özel eğitim okullarında verildiği gibi, örgün eğitim veren devlet okullarımızda da oluşturulan kaynaştırma sınıfları eliyle uygulanmaktadır. Ancak, son olarak İstanbul Tuzla ilçemizde karşılaştığım, otistik evladı olan bir baba, okullarda alanında uzman öğretmenlerin bulunmadığından, eğitim için gerekli ekipmanların olmadığından ve çocukların sınıflarda kendi hâllerine bırakıldığından şikâyet etmektedir. Bakanlığın otistik çocuklarımızın eğitim aldığı özel ve resmî okullarda sınıfları daha dikkatli ve büyük bir hassasiyetle denetlemesi gerekmektedir. Millî Eğitim Bakanlığını gerekli her türlü tedbiri almaya, çocuklarımızı topluma yararlı bireyler hâline getirmeye davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Pekgözegü…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

6306 sayılı Kanun’un kendisi problemli ve esastan itiraz edilmesi gereken bir kanundur; düzeltilecek yeri olmayan bir kanun aslında. Bir de buna “uygulamaların resen yapılması” maddesi eklenmek isteniyor. Sormak istiyoruz, yangından mal mı kaçırılıyor, neden uygulamalar resen yapılıyor? Yani, bu ne cürettir ve bu ne aceledir?

Yine, yurttaşlarımızın 2981, 775, 4706 sayılı Kanunlardan doğan tapu hakları neden kullanılamaz hâle getirilmiştir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Komisyon.

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Özellikle Sayın Tanal’ın 12’nci maddeyle ve 13’üncü maddeyle ilgili soruları oldu. Tabii, 12’nci madde, genel asayiş ve güvenlik açısından sorun oluşturan metruk yapılarla ilgili yani oturulamaz durumda olan, bazen farklı amaçlarla kullanıldığını gördüğümüz, sokaklarda, caddelerde kimsesiz gibi gözüken yapılarla ilgili, onların yıkılmasına yönelik bir düzenleme.

13’üncü maddede de özel kanunlarla çözülen bazı sorunlu alanlar var. Özel kanunlarla çözülmesi yerine Bakanlıkça bunun çözümü için Cumhurbaşkanına bir yetki veriliyor. Bu konuda bir problem olduğunu düşünmüyoruz.

Kamping ve günübirlik tesislerle ilgili sorusu oldu Sayın Tanal’ın. Şu anda tespit ettiğimiz -arkadaşlarımızın verdiği bilgi- 32 tesisten bahsediliyor bu konuda, kanun kapsamına 8 yatırımcının girdiği ilk etapta tespit edilen. Bu konuda Bakanlıkça detaylar incelenip yazılı olarak da bilgi verilecek.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yatırımcıların listesini paylaşır mısınız efendim?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Yani şu anda yatırımcıların listesini biz paylaşamıyoruz ama Bakanlıkça bu konuda, sorunuz üzerine, yazılı olarak cevap verilecek.

Ayrıca, ODTÜ yerleşkesiyle ilgili ve taşeron düzenlemesiyle ilgili diğer değerlendirmeler ayrı bir değerlendirme.

Kanun teklifiyle ilgili olan diğer sorulara Bakanlıkça yazılı olarak cevap verilecektir.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – İstanbul’daki üçüncü havalimanının, yeni İstanbul Havalimanı’nın hizmete açılmasından sonra uçakların kalkış ve özellikle de iniş rotalarında yoğun nüfusun yaşadığı ilçelerde -Küçükçekmece, Başakşehir, Büyükçekmece, Beylikdüzü, Avcılar, Bağcılar, Esenyurt gibi ilçelerde- insanlar gürültü kirliliğinden dolayı uyuyamamakta. Bu rotaların insanların yaşamadığı alanlara yönlendirilmesi mümkünken 6-7 milyon insanın yaşadığı alanların üzerinden bu uçakların geçmesi hem hastaları hem eğitim kurumlarını ciddi manada gürültü kirliliğiyle muhatap etmekte. Bu konuda bir çözüm bekliyor İstanbul halkı. Biz 1970’lerde bu gürültüleri duyuyorduk, bu yeni havalimanının açılmasıyla birlikte o gürültüleri tekrar duymaya başladık. Buna çözüm bulma konusunda bir öneri getiriyorum. Mutlaka bunun üzerinde durulsun, daha fazla rahatsızlık yaratılmasın İstanbul’a.

BAŞKAN – Sayın Erel…

AYHAN EREL (Aksaray) – Niğde-Aksaray arasında yapılmakta olan otobanın geçtiği Aksaray ilçelerine bağlı köylerde kamulaştırmadan dolayı vatandaş zor durumdadır. Kamulaştırma bedellerini alamadıkları gibi takasta da emsal değerlerde yerler verilmemiştir. Bu sorunlar iki yıla yakındır çözülmemiştir, bu konuda bir çalışmanız var mı?

Yeni kanunda düzenleme ortaklık payı yüzde 45’e çıkarılıyor, bunun gerekçesi nedir? Bu yüzde 45, Anayasa’daki mülkiyet hakkını zedelemez mi? Bu konuda görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Arı…

CAVİT ARI (Antalya) – Sayın Başkan, içinde bulunduğumuz mevsim itibarıyla, başta ilimiz Antalya olmak üzere ülkemizdeki tüm ormanlar yangın tehdidi altında bulunmaktadır. Ülkemizin ve dünyanın akciğerleri olan ormanlarımızı yangınlara karşı etkin bir şekilde korumak, başta Orman Genel Müdürlüğünün asli görevidir. Ancak, aldığımız bilgiye göre Maliye Bakanlığı, orman yangınlarında hizmetine ihtiyaç duyulan mevsimlik orman işçileri için istenen ilave dört aylık hizmet süresi talebine yeterli bütçe olmadığı gerekçesiyle onay vermemiştir. Bu durum, mevsimlik olarak çalışan işçilerin en az yarısının, ekim ayının sonuna kadar süren yangın sezonunun tam ortası olan temmuz ve ağustos aylarında işten çıkarılması anlamına gelmektedir. “İtibardan tasarruf olmaz.” diyerek Cumhurbaşkanlığı sarayının yüksek harcamalarına savunma yapanlar akciğerlerimiz olan ormanlarımıza…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Komisyon, buyurun.

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Teşekkür ediyoruz.

Özellikle, düzenleme ortaklık payı ve KOP’la ilgili, yüzde 45’e çıkarılmasıyla ilgili sayın milletvekilimizin sorusuna cevap vermek istiyorum. Tabii, imarsız alanlarda, özellikle düzenleme ortaklık payı ve kamu ortaklık payı, malumunuz, kamu hizmetine esas olan alanlar, sosyal tesisler ve hizmete yönelik yatırımlar için kullanılıyor. Birçok yerde düzenleme ortaklık payı için, bu yüzde 45’lerin bile yetemeyeceği gözüküyor. Bu konuda yerel yönetimlerin yüzde 40’la sınırlandırılan ortaklık payının yükseltilmesine yönelik yıllardır yoğun talepleri var, bu konuda belediye meclislerine yetki verilmesine ilişkin talepleri var. Düzenleme ortaklık payının yüzde 45’e çıkarılması kamu hizmetlerinin daha yerinde, verimli ve daha iyi bir şekilde verilebilmesinin yolunu açma amaçlıdır; özellikle onu belirtmek istiyorum.

Tabii, 8 kanunda değişiklik öngören, Tapu Kanunu ve diğer kanunlarda değişiklik öngören bu çalışma, bir ihtiyaca cevap verme ve vatandaşın talebini karşılama, hayatını kolaylaştırma, çözüm üretilmesi gereken alanlara dokunma ve o alanlar için çözüm üretme amaçlı getirilen bir tekliftir.

Yine, yasama dönemi içinde çıkabilecek problemlere karşı bunun dışında çözüm üretilmesi gereken, ihtiyaç duyulan alanlarda da teklif çalışmaları devam edecektir, kanun çalışmaları devam edecektir; bunu da belirtmek isterim.

Diğer sorularla ilgili Bakanlığımız yazılı cevabını iletecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölümde yer alan…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, grup adına bir söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Tahir Akyürek’in “Teklifle ilgili diğer sorulara Bakanlığımız yazılı cevabını iletecektir.” ifadesinin sistem değişikliğinden haberdar olmadığını gösterdiğine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Komisyon Başkanı, milletvekillerinin sormuş olduğu soruların bir kısmına cevap verdi, cevap vermediği sorularla ilgili olarak da “Bakanlık bu konulara cevap verecektir.” dedi, 2 kez söyledi. Birinci bölümdeki, ilk bölümdeki sorulara cevaben şöyle bir cümle kullandı: “Teklifle ilgili sorulara Bakanlık cevap verecektir.” dedi.

Şimdi, önümüzdeki 91 sıra sayılı Teklif, Kırklareli Milletvekili Sayın Selahattin Minsolmaz ve 35 milletvekilinin imzasını taşıyor. Teklif sahipleri buradayken, teklif sahibi milletvekilleriyken “Buna Bakanlık cevap verir.” demek nasıl bir yol acaba? Teklifin sahibi burada, Sayın Minsolmaz burada oturuyor. Ben Sayın Minsolmaz’dan şunu beklerdim: “Bir dakika, ben buradayım. Teklif sahibi olarak, sorulan sorulara ben cevap vereceğim.” diyerek teklifi sahiplenmesini beklerdim.

Sayın Minsolmaz, anlıyorum, bu teklifi Bakanlık hazırladı, bürokratlar hazırladı, sizler imza attınız ama hukuken sahibi sizsiniz. Hukuken sahibi milletvekilleri olan bir teklife Komisyon Başkanının “Bakanlık cevap verecektir.” demesi doğrusu Komisyon Başkanının yasama sürecine ilgisiz kalmış olduğunu gösteriyor, sistem değişikliğinden haberdar olmadığını gösteriyor. Üzüntülerimi belirtiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Bedri Yaşar Bey, 60’a göre size söz vereyim.

Buyurun.

48.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşar’ın, Samsun ili Terme ilçesinde yaşanan sel felaketi nedeniyle Terme ilçesinin afet kapsamına alınıp alınmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de aracılığınızla… Biliyorsunuz, 23-24 Haziran tarihinde Samsun’un Terme ilçesi de bir sel felaketine uğramıştı. Terme’de de çok ciddi problemler yaşandı; özellikle çeltik ürününde, soya fasulyesinde ve mısırda çok ciddi hasarlar oluştu, 4-5 tane köprümüz yıkıldı. Özellikle Terme ilçesinde organize sanayi bölgesinde altyapıda ciddi problemler yaşandı. Yine, nehrin denizle birleştiği yerde ciddi yığılmalar oluştu, ondan dolayı da zaten sel taşkınları oluşmuştu. Termelilerin çok ciddi kayıpları var. Terme ilçesini afet kapsamına sokmayı düşünüyor musunuz? Afet kapsamına girmediği takdirde, Terme’de yaraları sarmanın güç olacağını ifade ediyorum. Şimdiden afet kapsamına girmesi için elinizden gelen katkıyı göstereceğinize inanıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım söz verdiğiniz için.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)

BAŞKAN – Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Sayın Başkan, bir cümle…

BAŞKAN – Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1984) esas numaralı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 1- 22/12/1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 26 ncı maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerde, tarafların farklı tapu müdürlükleri veya yurtdışı teşkilatında bulunmaları halinde, taraf iradeleri tapu ve kadastro teşkilatının resmi görevlileri tarafından ayrı ayrı alınarak sözleşme tamamlanabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.”

              Ümit Dikbayır                       Enez Kaplan               Orhan Çakırlar

                  Sakarya                              Tekirdağ                           Edirne

               Dursun Ataş                      İsmail Tatlıoğlu

                  Kayseri                                Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Bursa Milletvekili Sayın İsmail Tatlıoğlu.

Buyurun Sayın Tatlıoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, Parlamentonun değerli temsilcileri; hepinizi şahsım ve partim adına saygıyla selamlarım.

1’inci maddede, mülkiyet hakkının devri sözleşmelerinde farklı tapu memurluklarında, farklı tapu müdürlüklerinde veya yurt dışında işlem yapılmasının önü açılıyor. Bu anlamda kolaylaştırıcı gözüküyor. Ancak, zaten vekâletname yoluyla mümkün olan bir işlem bu. Dolayısıyla, burada vekâletnameyi de aşarak kişilerin bizzat gidip farklı yerlerde resmî görevlilere kendi kimliklerini kabul ettirerek işlem yapmaları çok daha fazla bir fayda sağlar ama bununla beraber, yine de -altyapı eksikliği bir tarafa, tamamlanmak şartıyla- biz bunu olumlu buluyoruz. Ancak, 12 farklı ülkede tapu ve kadastro temsilciliği açılacağı belirtiliyor; sadece Berlin’de var. Bu vekâletnameden buraya geçişe gerekçede de tam bir izah yok. Esasında teklifin bütününe baktığımızda yine benzer bir sıkıntımız var.

Çok değerli arkadaşlar, bakın, bir yıldır burada kanun yapıyoruz. Nasıl bir Mecliste? Yeni bir sistem içerisinde, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi içerisinde. Ama görüyoruz ki bütün “Sahipleniyoruz.” demenize rağmen, tam bir senedir, sadece hükûmetin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmesi dışında hiçbir işlem gerçekleşmedi. Kanun yapma kalitemiz bu nedenle oldukça düştü ve maalesef, AK PARTİ’nin bunun kurumsallaşması yönünde hiçbir gayretini de görmüyoruz.

Bakın, sayın Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekili sordu: ”Teklifin sahibi buradayken niçin bunlara cevap verilmiyor?” Hepimiz biliyoruz, sahiciliğin öldüğü bir yerde rol yapmanın çok anlamı yok birbirimize. Gerçekten, sahiciliğin ölmemesi gereken bir çatı. Bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kurumsallaşmasını istiyorsanız bunun gereğini yapmamız gerekir, yapmanız gerekir.

Mesela AK PARTİ olarak “Sayın Hulusi Akar’ın AK PARTİ Grubunda ne işi var?” diye sizin sormanız lazım. Mesela Sayın Süleyman Soylu’ya “İstanbul seçimlerinde senin ne işin var?” diye sizin sormanız lazım. Öyle değil mi? Bunlar AK PARTİ milletvekiliydi ve tarafsız bir bakanlık için istifa ettiler. Mesela Berat Albayrak’a “AK PARTİ’nin faaliyetlerinde ne işin var?” diye sizin sormanız lazım. Bunları sormazsanız, o zaman ne değişti? Burada değiller, Cumhurbaşkanlığı sarayındalar. Ne değişti? Bunları kim soracak? Niçin Hulusi Akar AK PARTİ gruplarının devamlı müdavimi. Bilgi edinmek istiyorsa niçin Cumhuriyet Halk Partisinin grubuna gelmiyor, niçin Milliyetçi Hareket Partisinin veyahut da İYİ PARTİ’nin grubuna gelmiyor. Bir bakan, bir parti için, AK PARTİ için İstanbul seçimlerinde veya başka bir seçimde -Trabzon Milletvekili olması ayrı- niçin faaliyet gösteriyor? Bu, Anayasa suçu; bu çok açık.

Bakın, pozitif eleştiri yapıyorum; kurulan sisteme sahip çıkmıyorsunuz. Biz karşıyız ama siz bu sistemin sahibisiniz, sahip çıkmıyorsunuz. Bence Milliyetçi Hareket Partisinin şikâyet nedeni de bu. Siz kurumsal olarak sahip çıkmıyorsunuz. Bu yapı yanlış bir şekilde götürülüyor ve dolayısıyla bu, kanun yapma kalitemizi de son derece kötüleştiriyor. Bakın, şubat ayında yaptığımız kanunu mayıs ayında tekrar getirdiniz. Yine burada var… Bizde şöyle bir söz vardır: “Yavaş acele ediniz.” der “Yavaş acele ediniz.” Paldır küldür kanun çıkarıyoruz. Bu kanun teklifinde de var. Ben sayın Meclis başkan vekilimize de Başkanlık Divanına da rica ettim dil konusunda titizlik gösterilmesi gerektiği hususunu. Sağ olsun, bütün Başkanlık Divanının katkılarıyla inşallah bu konuda mesafe alınacak. Dili bile anlaşılır değil. Lütfen, kendimize, kanunlara ve Meclise saygı… Kendi getirdiğimizi takip edip saygı gösterirsek olumlu şeyler olur, aksi takdirde böyle devam ederiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu’nun görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biraz evvel İYİ PARTİ’nin hatibini dinledik, ismi geçen sayın bakanlarımızla ilgili “AK PARTİ grup toplantısında ne işleri var?” “Anayasal suç.” gibi hakikaten hakikatle alakası olmayan, hayrete düşürecek cümleler sarf edildi. Şunu ifade edeyim: Bu bakanlarımız AK PARTİ’li bakanlar, AK PARTİ’nin bakanları.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Genel Kurula da gelsinler!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yani AK PARTİ grup toplantısına katılmalarından, seçim çalışmalarına katılmalarından daha doğal ne olabilir? Sistemi bir ara inşallah beraber görüşür, anlatırız, daha detaylandırırız. Sistemi anlamak lazım. Yasama, yürütme, yargı birbirinden ayrı; bu noktada yürütme de yasama da sonuç itibarıyla bütün partilerin almış oldukları oylar çerçevesinde Cumhurbaşkanını ve yasamayı ayrı ayrı seçen millet iradesiyle oluşuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum hemen.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ama biliyorsunuz, seçimlere partiler giriyor. Yürütme de AK PARTİ’nin, yasamada çoğunluk da AK PARTİ’nin. İşin özü ve özeti bu.

Değerli Milletvekilim, daha sonra detayları görüşürüz ama “anayasal suç” dememiz nedeniyle ben söz aldım, yoksa eleştirileri her zaman ortaya koyabilirsiniz ancak bunun anayasal bir suç olduğu cümlesini lütfen tashih edelim.

Teşekkür ederim.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Hâkim ve savcılar da sizin o zaman.

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Her şey sizin, atananların hepsi sizin, bürokratlar sizin, öyle mi?

AYLİN CESUR (Isparta) – Kuvvetler ayrılığı yok.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Alakası yok, alakası.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tatlıoğlu.

50.- Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu’nun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Efendim, ben önce sayın grup başkan vekilinin anayasa hukukçuları tarafından bu sistemle ilgili doğrusu bir bilgilenme ihtiyacının olduğunu düşünüyorum, belki hepimizin de bilgilenme ihtiyacı var. Anayasal suçtan kastım şudur: Anayasa’ya aykırılıktır buradaki suç da.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Alakası yok.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Hulusi Akar, AK PARTİ’li midir? AK PARTİ’li midir Sayın Hulusi Akar? Başka? Bir adım daha gideyim, yasamada çoğunluk AK PARTİ’nin midir? Şunu kastediyorum: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi eğer yasama, yargı ve yürütmeyi ayırıyorsa, Sayın Berat Albayrak ve Sayın Süleyman Soylu AK PARTİ’den milletvekili seçilmişken niçin istifa edip hükûmet mensubu oldular? Çünkü partiden bağımsız bir hükûmet yapısı var.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İlgisi yok.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Bunların siyasi parti…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Tatlıoğlu.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Kaboğlu burada. Bunların partili olma vasıfları bu nedenle sona ermiştir. Biz, bu konuda… Sayın Cumhurbaşkanı aynı zamanda partinin Genel Başkanıdır, o sıfatla tabii ki devam etmektedir ama Bakanlar Kurulunun partili olması bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin temel felsefesine aykırıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu…

51.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, bakanların partiden değil yasama görevinden istifa ettiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim.

Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; benim Anayasa Komisyonu üyesi olarak, bu Anayasa değişikliğinde çok aktif olarak görev yapmış başkanlık divanı üyesi olarak meseleye -mutlaka hepimizin öğreneceği çok şey var ama- vâkıf olduğumu da ifade etmek isterim. Hukukçuyum aynı zamanda, şunu ifade ediyorum: İlgili bakan arkadaşlarımız partiden istifa etmediler, yasama görevinden istifa ettiler. Sonuç itibarıyla -bunları isterseniz detaylı olarak görüşürüz- olaya gayet iyi vâkıfız. Bu konudaki bilgi eksikliklerinin hakikaten giderilmesi zarureti de ortada, çok açık bir şekilde görülüyor. Bu hususu tashih etmek istedim.

Teşekkür ederim, çok sağ olun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Erkan Bey.

52.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mecliste grubu bulanan siyasi parti mensuplarının Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşip işlemesi için katkıda bulunmaya odaklanmasında demokrasimiz bakımından fayda olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Tatlıoğlu’nu da dinledim biraz önce. Öncelikle bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili şikâyetimizin olması bir tarafa -kesinlikle yok- artı hemen hemen her gün Sayın Genel Başkanımız, partilerimizin sözcüleri, biz grup başkan vekilleri bu sistemi anlatıyoruz, bunun doğruluğunu, ileri ve demokratik bir adım olduğu hususunu; öncelikle bu durumu ifade edelim.

Zannediyorum, burada yaptığım sabahki konuşmayı izlemiş olsaydı herhâlde bu sözleri sarf etmezdi.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Aynı şeyi söyledim Sayın Başkan, aksine bir şey söylemedim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Artı, şunu ifade edeyim: Bu tartışmalardan, başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere yaptıkları eleştirilerden şu anlam çıkıyor: Partisiz cumhurbaşkanı, partisiz bakan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) –…Şimdi, bir milletvekilinin bakan olmaması ayrı bir konu, bir bakanın bir siyasi partiye üye olup olmaması ayrı bir bahistir. Tarafsız Cumhurbaşkanı demek, bu sistemde âdeta siyasetsiz faaliyet, siyasetsiz hükûmet, siyasetsiz iktidar istemek gibi garip bir duruma yol açar ve tarafsız Cumhurbaşkanlığı istemi vesayet arzusundan başka da bir mana ifade etmemektedir. Bunu, yeni sistemi iyi anlamaya çalışmamız gerekir. Artık siyasetin tarzı, dili, üslubu da elbette buna göre değişecektir.

Yine, tekraren söylüyoruz: Bu seçimlerden evvel öngörmüştük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, öngörümüz neydi? Seçimlerden sonra, bilhassa İstanbul seçimlerini de vesile ederek bir sistem tartışması başlatılacak demiştik. Şimdi bunu görüyoruz. Bilhassa 23 Haziran seçimlerinden sonra bu başladı. Sabahleyin Sayın Altay’a bu konuda bir eleştiri yöneltmiştim. “Sistem tartışmasını biz başlatmadık.” diye ifade etti. Oysa sistem tartışmasını kendisi başlatmıştı. Ancak görüyoruz ki İYİ PARTİ de CHP’de bu sistem tartışmalarını başlatmak istiyor. Biraz önce de öğrendim, bunu söylediği dakikalarda Sayın Engin Altay basın toplantısı yapıyor, yine sistem tartışması yapıyor, konuştuğu sözler de burada. Bu tartışmalar yapılabilir. Yalnız Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Çok özür diliyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Estağfurullah.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Toleransınıza da ayrıca teşekkür ediyorum.

Bütün siyasi partiler olarak, bilhassa Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan veya bulunmayan siyasi partilerin mensupları olarak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşip işlemesi için katkıda bulunmaya odaklanmamızda demokrasimiz bakımından fayda var. Ayrıca ülkeyi, böyle gereksiz, lüzumsuz hatta geri dönüşü arzulayan sistem tartışmalarından çıkarmak gerekir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, grup adına söz istiyorsunuz değil mi?

Buyurun.

53.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve yanlışta ısrar etmemek gerektiğine, daha güçlü demokrasiyi getirecek güçlü bir sistemin kurulabileceğine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Erkan Akçay çok değer verdiğim bir grup başkan vekili arkadaşımdır. Yaptığı değerlendirmelerden bir cümle doğrudan doğruya bizim grubumuzu da ilgilendiriyor. “Cumhurbaşkanının tarafsız olmasını istemek vesayeti istemektir.” şeklinde bir değerlendirme yaptı. Tabii, kendi görüşü o şekilde olabilir. Ancak önce şunu ifade edeyim: Anayasa’da bir çelişki var. Referandumla kabul edilen ve hâlen yürürlükte olan Anayasa’ya göre bir Cumhurbaşkanı siyasi parti genel başkanı olabilir. Ancak o Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisinde yemin ederken Anayasa’nın 103’üncü maddesindeki metne göre yemin eder ve 103’üncü madde de Cumhurbaşkanı tarafsızlığını vurgular, tarafsızlığı üzerine ant içer.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Toparlayacağım şöyle bir iki dakika izin verirseniz Sayın Başkan.

Bir kere, hem tarafsız Cumhurbaşkanı yemini var hem de Cumhurbaşkanının siyasi partinin genel başkanı olabileceği yazılı. “Tarafsız Cumhurbaşkanı istemek vesayet istemektir.” dersek bugüne kadarki bütün cumhurbaşkanlarını vesayet sisteminin yani parlamenter sistemin cumhurbaşkanlarını vesayet sisteminin cumhurbaşkanları olarak değerlendirmek lazım. Yani, Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğu tarihten başkanlık sistemine geçildiği tarihe kadar vesayet sisteminin Cumhurbaşkanı mı olmuştur? Sayın Gül vesayet sisteminin Cumhurbaşkanı mıdır? Sayın Sezer, Sayın Demirel… Bunlara asla katılmıyorum. Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu bir öneride bulunmuştur: “Sadece ve sadece halka soralım, referanduma gidelim.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Son cümlelerim Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Kılıçdaroğlu şunu önerdi: “Halka gidelim, Cumhurbaşkanının tarafsız olmasını mı istiyorsunuz yoksa bir siyasi partinin genel başkanı olmasını mı istiyorsunuz?” Sayın Kılıçdaroğlu’nun kastettiği şu aslında: Toplum bu yeni modeli, partili Cumhurbaşkanını benimsemedi, konu budur. Bunun zararlarını gördük. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı da bu yeni sistemde oy kaybettiğini görmüş olmalı ki “Bunu en azından inceleyelim.” demiş. Yanlışta ısrar etmemek gerekir. Türkiye’nin parlamenter sistem tecrübesi vardır, o sistemin zayıflıkları vardır, arayışlarımız olabilir; daha güçlü bir demokrasiyi getirecek daha güçlü bir sistemi kurabiliriz. Bunu hep birlikte oturup konuşursak yararlı olur diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

54.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ayrıca Sayın Hamzaçebi’ye de teşekkür ediyorum Meclisimizde böyle bir tartışmaya vesile olduğu için de.

Tabii, halkımıza sorduk, 16 Nisan 2017’de bu Anayasa değişikliğini yüzde 52 itibarıyla kabul etti. Şimdi, sadece yemin bahsinde bu tarafsızlık konusu, söz konusu edildi.

Benim “Vesayet mi istiyorsunuz?”dan kastım şudur: Evet, 1961 Anayasası ve bilhassa 12 Eylül 1982 Anayasası, Cumhurbaşkanlığını âdeta bir vesayet kurumu olarak odaklamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hemen tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ve bunu pekâlâ vesayet kurumunun bir unsuru, bir yönü olarak da değerlendirmek mümkündür.

Partili Cumhurbaşkanlarına, partisiz Cumhurbaşkanlarına baktığımızda, partisiz Cumhurbaşkanları -bizim hatırladığımız kadarıyla- Anayasa Mahkemesi Başkanlığından seçilen Sayın Sezer ile asker kökenli kişilerin Cumhurbaşkanlığı; onun dışında seçilen Cumhurbaşkanlarının tamamı partili Cumhurbaşkanları olmuştur.

Tarafsızlık bahsinde de yani diğer Cumhurbaşkanları tarafsız mıydı, tarafsız değil miydi? Şimdi, merhum Sayın Demirel hem parti kurucusu hem de partinin üyesi olmuştur; pekâlâ son derece başarılı bir Cumhurbaşkanlığı yürütmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, şartları fazla zorlamayayım.

BAŞKAN – Peki, sağ olun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) –Sayın Başkan, son olarak…

BAŞKAN – Bana göre bu konu çok tartışıldı, bir şekle bağlandı Türkiye’de.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili bir cümle sarf edildi.

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.

55.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin daha iyi işlemesi hususunda kanaatlerin ortaya konulmasında sakınca olmadığına, yürütmeyi de yasamayı da doğrudan milletin belirlediğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; şunu ifade edeyim: Öncelikli olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini bir inceleyelim.” gibi bir yaklaşımı söz konusu değil, o konuda net bir irade var. Eski parlamenter hükûmet sistemi artık millet iradesiyle tarihe karışmıştır, 16 Nisan ve 24 Haziranla tam manasıyla yürürlüğe girmiş bir Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi söz konusudur. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin daha iyi işlemesi hususunda herkesin ortak kanaatlerini ortaya koymasında da hiçbir sakınca yoktur. İşin özü ve özeti budur.

Biz 16 Nisanda oylamayla, halk iradesiyle, sert bir kuvvetler ayrılığı sistemini öngören Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini kabul ettik ve yasama, yürütme ve yargı birbirinden tamamen ayrıldı. Eski parlamenter hükûmet sisteminde bir kişinin hem yasamada milletvekili hem de yürütmede bakan olabilme imkânı vardı, bu iki sıfat birleşiyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum efendim tek bir cümleyle.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yasama organı olan Meclisin bir mensubu olarak milletvekili olabiliyor, aynı zamanda Hükûmetin, yürütmenin de bir bakanı olabiliyordu. Ancak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sert kuvvetler ayrılığını öngördüğü için “Ya milletvekili olarak yasamada faaliyetlerinize devam edeceksiniz, eğer yürütmede görev alacaksanız yasamadaki görevinizden istifa edeceksiniz.” kuralını getirdi ve dolayısıyla aslında tam demokratik anlayışı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi cari kıldı. Biraz evvel değerli milletvekilimizin, değerli hatibimizin konuyu açması üzerine konuştuğumuz, tartıştığımız bu hususun da özü ve özeti budur. Artık yürütmeyi de yasamayı da doğrudan millet kendi belirliyor. Evvelden buradan Hükûmeti, yürütmeyi güvenoyuyla yasama belirliyordu, şimdi millet kendi iradesiyle sandıkta yürütmeyi de doğrudan, yasamayı da doğrudan belirliyor. İkisi farklı, bu sebeple birleşemiyor. Bunu takdirinize sunmak istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, kimseye söz hakkı doğurmadan bir değerlendirme yaparsanız sevinirim.

56.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Türkiye’nin geri gidişinin başladığına ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hayır, konuyu uzatmayacağım.

Sayın Akbaşoğlu “Sert kuvvetler ayrılığı sistemi geldi.” dedi. Bunun ayrıntısına girmeyeceğim, çok tartıştık ancak biraz önce Sayın Komisyon Başkanı, Kırklareli Milletvekili Sayın Selahattin Minsolmaz’ın teklifiyle ilgili kendisine yöneltilen sorulara “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı cevap verecektir.” dedi. Bu, sert kuvvetler ayrılığı sistemine nasıl geçtiğimizin -ünlem işareti tabii- çok güzel bir göstergesi oldu. AK PARTİ hükûmetlerinin, AK PARTİ yönetiminin en başarılı dönemi hangisidir arkadaşlar, biliyor musunuz? 2003-2007 dönemidir. Uluslararası konjonktürün yardımı vardır, Türkiye'ye çok miktarda yabancı sermaye gelmiştir, bunlar ayrı konu. O ekonomik büyümeyi AK PARTİ başka hiçbir dönemde yakalayamamıştır. Neden? Çünkü bütün güçler tek bir kişide değildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Son bir dakika Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanı bir başka kişiydi -AK PARTİ’li olmayan bir kişi olarak isimlendirelim- hukuken tarafsız bir Cumhurbaşkanı; yargı bağımsız, medya bağımsız, iş dünyası bağımsız, sivil toplum örgütleri bağımsız, herkes konuşabiliyor. AK PARTİ Hükûmeti, Sayın Erdoğan Başbakan; Avrupa Birliğinden müzakere takvimi aldı, geldi. Özgürlükçü bir anlayışla Anayasa değişiklikleri yapıldı, 2004’te burada hep birlikte AB’ye uyum kapsamında ciddi bir Anayasa değişikliği paketini oy birliğiyle geçirdik. Ne zaman ki bu yetkiler tek bir kişide toplandı ve bu “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” olarak isimlendirilen sistemle güçlendirildi, Türkiye'nin geri gidişi başladı, problem buradadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

57.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Tahir Akyürek’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve teknik konularda Bakanlığın bilgisine başvurulduğuna ilişkin açıklaması

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Tabii, yasama yürütme ayrılığı, yasama yürütme düşmanlığı, karşıtlığı anlamına gelmiyor. Kastettiğimiz şey, Bakanlıkla ilgili hususlarda, teknik düzenlemelerde Bakanlığa konuyu ileteceğimizdir. Mesela Sayın Tanal’ın isimleri sorması… “Kaç tesis yararlanıyor, bunlar hangileridir, kapsama neler giriyor?” Bunlarla ilgili teknik konuları Bakanlığa ileteceğimizi kastettik.

Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, benim adım geçtiği için…

BAŞKAN – Tanal, bir şey söylemedi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hemen söyleyeceğim.

Sayın Başkanın arkasında Bakanlığın bürokratları oturuyor, teknik kadro arkada. Yani “Efendim, bunu Bakanlığa soracağız.” demek topu taca atmaktır. Yani buradaki 19’uncu madde adrese teslimdir. Bana bu işletmelerin isimlerini söylemeniz bir devlet sırrı mı? Bürokratlarınıza sorun, isimleri…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Cevap vereceğiz.” diyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ama bunu vermiyorsunuz.

BAŞKAN – Tanal, çok teşekkür ederim.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, milletvekillerinin demokrasimizin vazgeçilmezi olan Parlamentoda zamanı iyi planlanmasını rica ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir şey söyleyeceğim, bir dakika.

Çok değerli milletvekilleri, başta da ifade ettiğim gibi, bütün milletvekillerimize saygı duyarak faaliyetlerimizi yürütüyoruz ancak iyi hazırlanmış beş dakikada yapılan bir konuşma, iki saat yapılan konuşmadan daha verimli. Bazı milletvekillerimiz -özellikle söylüyorum, isim vermemeyim, yanlış anlaşılır- bir dakikalık söz aldığında, bir dakikaya sığdırdığı ifadenin, şurada bizim verdiğimiz süreyi üç dakika, beş dakika aşandan daha fazla etki ettiğini ifade etmek istiyorum. Burada ben diyorum ki: Milletvekillerimizle olan münasebetlerimizden yola çıkarak, bizim gösterdiğimiz tavırdan, anlayıştan yola çıkarak şahsen ben zamanı planlamalarını rica ediyorum. Ben “Sözünüzü keseyim.” “Sözünüzü kestim.” demem yani kolay kolay ama bizim milletimizin kalbi olan burada, demokrasimizin vazgeçilmezi olan burada, Mustafa Kemal Atatürk’ün yönettiği Mecliste, bağımsız Türk devletini ortaya çıkaran iradenin olduğu bir yerde hepinizden rica ediyorum, zamanı iyi planlayalım -eski bir arkadaşınız olarak- hazırlıklı gelmekte büyük yarar var.

Dolayısıyla beni dinlediğiniz için tekrar teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ, CHP VE MHP sıralarından alkışlar)

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 1’inci maddesiyle 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26’ncı maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkradaki “hâlinde” ibaresinin “durumunda” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Gökan Zeybek                Mehmet Akif Hamzaçebi         Hasan Baltacı

                  İstanbul                              İstanbul                       Kastamonu

               Mürsel Alban                      Hüseyin Yıldız                           

                   Muğla                                 Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bundan tam yirmi altı yıl önce, 2 Temmuzda yani dün 33 aydın sanatçımız ve 2 otel personeli maalesef katledildi. Onları saygıyla, özlemle anıyorum.

Karanlığa karşı aydınlığı, zorbalığa karşı adaleti, ayrımcılığa karşı kardeşliği savunmaya devam edeceğiz. Sivas’ın ışıkları hiçbir zaman sönmeyecektir.

Değerli arkadaşlar, teklifin 1’inci maddesi, tarafların farklı tapu müdürlükleri veya yurt dışı teşkilatında bulunmaları hâlinde, işlemlerin bir araya gelmeden yapılmasına cevaz veren düzenlemedir. Temelde kolaylaştırıyor ama işin gerçeği, yurt içinde yapılacak olanda bu sistemde bir sıkıntı yok. Ama yine Sayın Başkana da o dönemde söyledik, yurt dışında hangi teşkilatlar bunu yapacak? Dışişleri Bakanlığı mı yapacak? Yoksa buradan, Tapu Kadastrodan memur mu göndereceksiniz? Bunun tam açıklaması yapılmadı. Evet, bu yaralı bir kanundur. Yurt dışında da düzenli bir şekilde bir sistem kurulursa, en azından insanlar 500-600 euro verip Türkiye’ye gelip de bu işlemleri yapmazlar. Eskiden vekâlet sistemi oluyordu, sıkıntılar oluyordu ama bu, doğru bir mantık, destekliyoruz da.

Değerli arkadaşlar, bizim -aynı zamanda ben Aydın Milletvekiliyim-494 tane köyümüz var, bunun 250 tanesi orman köyü arkadaşlar. Daha önce bir yasa çıkardınız, biz o zaman burada defalarca söyledik: Türkiye’nin en yoksul insanları orman köylüleridir. Şunu dedik: Şu orman köylülerine vereceğiniz yerleri bedava o insanlara verin. Örnek, diyelim ki Nazilli’nin bir köyü, Bayındır köyü. Yüz yıl önce dedesi hazine yeri üzerinde kestane, incir ve zeytin yetiştirmiş. Bu, torunlarına kalmış ama maalesef anca ve anca o aileyi geçindiriyor arkadaşlar, aileyi geçindiriyor. Yarın bunu ne yaptınız? Uzattınız. İyi yaptınız ama uzatsanız dahi orman köylüsünün bu parayı verme şansı yok. Onun için, o yeri, yıllardan beri incir, zeytin, kestane yetiştiren o köylüye lütfen bedelsiz olarak verin.

İki: Tarım arazileri için -doğru, yılbaşına kadar uzattınız- rayiç bedelin yarısı diyoruz. Değerli arkadaşlar, hepimiz gördük, tarımı on yedi yıldan beri ne hâle getirdiğinizi biliyoruz, bunu tartışmamıza gerek yok. Gördük, soğan, patates çadırları kuruldu, insanlar kuyruğa girdi; öyle değil mi? Yani, buna yüzde 50, rayiç bedelin yarısı dediğiniz zaman şuna emin olun ki tarımla uğraşan hiçbir vatandaşımızın bunu ödeme şansı yok. Onun için, gelin, bu tarımla uğraşan çiftçilerimize burayı bedelsiz verelim, orada üretim yapsın arkadaşlar. Zaten sizlerin yanlış politikanızdan dolayı şu an köylüler köylerini terk ettiler, yavaş yavaş şehre yerleşiyorlar. Bugün 8,5 milyon işsiz varsa gerekçeleri bunlardır değerli arkadaşlar. Onun için muhakkak bunları tekrar değerlendirmemiz lazım. Bu yasa zaten bir yıl önce gelmişti, tekrar aynı şey geldi, düzeltmek için getirdiniz, doğrusu bu.

Kentsel dönüşüm… Değerli arkadaşlar, demin hepiniz konuştunuz, Grup Başkan Vekilim… Sayın Başkanımın Konya Büyükşehir Belediye Başkanı iken gerçekten doğru hizmetleri olmuştur, takdirleri toplamıştır. Şimdi ben size soruyorum: Neden bu sisteme geçtik? Siz dediniz ki: “Eğer Cumhurbaşkanlığı sistemine geçersek bürokrasiyi ortadan kaldıracağız, uçuracağız ülkeyi.” Değerli arkadaşlar, siz 2002’de geldikten sonra şunu dediniz: “Biz yerel yönetimleri güçlendireceğiz.” Ee, siz bu yasayla yerel yönetimlerden bütün yetkileri alıp Çevre ve Şehircilik Bakanlığına veriyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp televizyonda demedi mi “Biz İstanbul’a ihanet ettik.” diye? Dedi. Neden ihanet ettiler biliyor musunuz? Bu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kurulduktan sonra bütün planlar, ruhsatlar, projeler burada yapıldı. Ben soruyorum AKP milletvekilli -arkada bürokratlar oturuyor- arkadaşlara: Acaba bu yasayı yaparken gerçekten Cumhurbaşkanının, AKP’nin milletvekillerinin haberi oldu mu? Yani sen hem yerel yönetimleri güçlendireceksin hem de yerel yönetimlerdeki bütün yetkiyi Çevre ve Şehircilik Bakanlığına vereceksin. Böyle saçma bir şey olabilir mi arkadaşlar, mümkün mü?

Değerli arkadaşlar, demin söyledi grup başkan vekili: “Biz, halkın seçtiği Cumhurbaşkanına saygı duymak zorundayız.” Başımız üstüne, tabii ki halka saygı duyacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika…

BAŞKAN – Buyurun.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Peki, halkın seçtiği büyükşehir belediye başkanlarına, halkın seçtiği ilçe belediye başkanlarına, halkın seçtiği meclis üyelerine neden saygı duymuyorsunuz? Halk seçti Ekrem İmamoğlu’nu, dedi ki: Kardeşim, İstanbul’da yerel meclis üyeleri var bırakın da İstanbul’un sorununa İstanbul'da yerel yönetime seçilen meclis üyeleri ve belediye başkanı karar versin. Eğer siz o yetkiyi, büyükşehir belediye başkanlarının yetkilerini alıp Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devrederseniz o zaman İstanbul halkına, İzmir halkına, Adana halkına, Mersin halkına ihanet de etmiş olacaksınız. Onun için, özellikle bu maddeyi muhakkak oturup konuşmamız lazım.

Sevgili Başkanım, büyükşehir belediye başkanlığı yapmış kişisiniz, başarılı bir belediye başkanı yalınız. Bu yetkileri Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devrettiğimiz takdirde inanın ki İstanbul ihanete uğrar.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın Enginyurt, 60’a göre söz talebiniz var.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

58.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, 31 Mart yerel seçimlerinden bu tarafa belediyelerde işçi kıyımı yaşandığına ilişkin açıklaması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

31 Marttan bu tarafa, Cumhuriyet Halk Partisi iş, emek, aş diye mücadele ederek belediyeleri kazandı ama -on binlerce insan- büyük bir işçi kıyımı yaşanıyor. Birçok belediyede, sekiz on yıldır çalışmasına rağmen insanların onurlarıyla oynanarak -bankamatik memuru diye- “Gelmediği için işten attık.” denilerek işçi kıyımı yaşanıyor. Bu konuda CHP’yi ve yetkilileri samimi bir davranışa davet ediyorum.

Ayrıca Kırşehir’in Mucur ilçesinde AK PARTİ’li belediye de işçi kıyımı yapıyor. Bu konuda AK PARTİ grup başkan vekillerini ve AK PARTİ’li yetkilileri göreve davet ediyorum. İşçi kıyımı hiçbir yerde olmamalı, işçinin emeğiyle, ekmeğiyle hiç kimse oynamamalı.

Teşekkür ediyorum.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1984) esas numaralı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 2- 2644 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

Tapu kaydındaki hisse hatalarının düzeltilmesi

EK MADDE 3- Kadastro tespiti veya tapu sicilinde gerçekleştirilen işlemler nedeniyle oluşan hatadan olumsuz etkilenen hisselerin maliklerine, ayni ve şahsi hak lehtarlarına hatanın nedenleri ve düzeltme sonrası oluşacak hisse durumunu gösteren tebligat yapılır.

Yapılacak işlem konusunda tapu kaydının beyanlar hanesine belirtme yapılır ve bu belirtme düzeltme işlemi kesinleşinceye kadar korunur.

Tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde ilgililerince muvafakat verilmesi halinde düzeltme işlemi yapılır. Bu süre içinde muvafakat verilmez ise tapu müdürlüğünce hatalı kayıt resen düzeltilerek işlem sonucu ile birlikte düzeltme işlemine karşı tebliğden itibaren altmış gün içinde asliye hukuk mahkemesinde dava açılabileceği ilgilisine ihtar edilir.”

                Ayhan Erel                      Yavuz Ağıralioğlu               Şenol Sunat

                  Aksaray                              İstanbul                           Ankara

               Aylin Cesur                        Feridun Bahşi               Ümit Dikbayır

                   Isparta                               Antalya                           Sakarya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Ankara Milletvekili Şenol Sunat. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2’nci madde üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu madde tapu maliklerinin bilgisi dışında, mülkiyetlerinde kısıtlamalar veya hisselerinde düşme ve artma olması durumunda tapu maliki onay vermese de resen tapu tarafından yapılacağını belirtiyor. Biz, muhalefet şerhimizde otuz gün sürenin yetersiz olduğu, bu sürenin uzatılması gerektiği, düzeltmeler için yapılacak duyuruların yetersiz kalması durumunda vatandaşların mağdur olma ihtimali üzerinde durduk.

Sayın milletvekilleri, İYİ PARTİ milletvekilleri olarak değişiklik önergeleriyle çıkarılacak kanunlara bugüne kadar destek vermeye çalışıyoruz. Verdiğimiz değişiklik önergeleri, araştırma önergeleri, kanun teklifleri iktidar partisinin sayısal çokluğuyla reddediliyor. Bizler milletin Meclisinde ve tek konuşma mecramız olan Gazi Meclisimizde birçok konuda hem vatandaşlarımızın isteği üzerine hem de gerçekler üzerine konuşmaya çalışıyoruz ve bir şekilde tarihe de not düşüyoruz.

Değerli milletvekilleri, biraz önce grup başkan vekillerinin yapmış olduğu konuşmalar dikkatimi çekti. Gerçekten üzgünüm; hukukun ve adaletin olmadığı, bizzat yönetenlerin yasaları ve Anayasa’yı çiğnediği bir süreci yaşıyoruz. Devlet sisteminin darmadağın edildiği, millî bir devlet anlayışından parti devletinin oluşturulmaya çalışıldığı hatta oluşturulduğu bir süreç bu sayın milletvekilleri.

Evet, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi… Övüyorsunuz. Bu getirdiğiniz, özellikle hediye ettiğiniz bu ucube, bu garabet sistemin Türkiye’ye neler yaşattığını hepinizin görmesi gerekir milletin vekilleri iseniz. “Efendim, bunu millet iradesiyle, referandumla çıkardık. Yüzde 51 oyla bu sistemi getirdik.” diyorsunuz. 82 Anayasası da yüzde 92 halkın oyuyla gelmişti. Yani Allah’ın emri midir, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yanlış olduğunu görerek, bu ülkeye zararlarının ortada olduğunu görerek… Bu ülkede artık enerji kaybetmeden -yeniden düzenlenerek- parlamenter sistem veya kuvvetler ayrılığının yeniden tesis edilmesi gerektiğini hepiniz görmüyor musunuz sayın hukukçular? Sayın milletvekilleri içinde olan hukukçulara da sesleniyorum.

Sayın grup başkan vekili diyorlar ki: Kuvvetler ayrılığının sert ayrımlarıymış bu sistem. Gülerim! Nerede güçlü Meclis sayın milletvekilleri, nerede güçlü Meclis? Burada, sarayda hazırlanan veya bakanlıklarda da gözden geçirilen kanun tekliflerini sayın milletvekillerinin ellerine vererek ve… Burada tartışılmayan, Sayın Komisyon Başkanının “Bakanlar cevap verecek.” dediği ama aslında milletvekillerinin sorularına bile cevap vermeyen bakanların sunuşlarını mı bekleyeceğiz? Burada milletvekillerinin ne gücü var? “Güçlü Meclis” diye getirdiniz ve üstüne bastıra bastıra “Bağımsız ve tarafsız yargı olacak.” dediniz. Bu mu bağımsız ve tarafsız yargı sayın milletvekilleri?

Evet, Ergenekon davası nihayetlendi sayın milletvekilleri. On iki yıla yakın süre zarfında suçlananlar beraat ettiler. Bunca yıl insanlar hapis yattı, aileler perişan oldu, istikballer söndü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Öyle acılar çekildi ki çocuklarını kaybedenler, hastalığa yakalananlar, ülkenin yetiştirdiği onca değer, heba oldu gitti. Evet, Ergenekon kumpasını kuranlar ve bu kumpasa destek verenler, yazarlar, omurgasız, edepsiz fikir adamları, savcılığa soyunan başbakan ve bakanlar, bu günahı nasıl ödeyecekler? Yani “Oldu, bitti, beraat ettiler, iş bitti.” mi diyecekler? Kumpas kuranların büyük bir kısmı yurt dışına kaçtı, bir kısmı içeride; destek verenler iktidar koltuklarında rahat oturuyorlar; yazarlar, çizerler de yalılarında oturuyorlar ve bir kısım kripto da görevlerine devam ediyor.

Aklımızı başımıza alalım sayın milletvekilleri. Burası milletin Meclisi, her şey konuşulur. Lütfen, milletin vekilleri olduğunuzu hiçbiriniz unutmayınız.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 2’nci maddesiyle 2644 sayılı Tapu Kanunu’na eklenen ek 3’üncü maddedeki “altmış gün” ibaresinin “doksan gün” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Gökan Zeybek                Mehmet Akif Hamzaçebi         Hasan Baltacı

                  İstanbul                              İstanbul                       Kastamonu

             Hüseyin Yıldız                      Mürsel Alban                 Ayhan Barut

                   Aydın                                 Muğla                             Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Adana Milletvekili Ayhan Barut.

Buyurun Sayın Barut. (CHP sıralarından alkışlar)

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Toplamda 8 yasayı ilgilendiren Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde partimiz adına söz almış bulunmaktayım.

Burada en sonda söyleyeceğimi en baştan söylemek istiyorum: AKP iktidarı, ülkemizi ve insanlarımızı yakından ilgilendiren her konuda olduğu gibi burada da, bu yasal düzenlemede de sadece “Ben bilirim ve yaptım, oldu.” anlayışıyla hareket ediyor. Bu tutumu bir kez daha reddediyor ve kınıyoruz.

Osmanlı’dan bu yana tapu alanında ne yazık ki etkili ve etkin bir çözüm üretilemeyen ancak birtakım pansuman tedavilerle geçiştirilmeye çalışılan çok yakıcı sorunları konuşuyoruz. Bu nedenle -hadi muhalefeti yok sayıyorsunuz- en azından konunun uzmanlarının, ilgili meslek örgütlerinin, odaların, akademisyenlerin, üniversitelerin, çiftçi birliklerinin ve üreticilerimizin de görüşlerinin alınması gerekmez miydi? Yangından mal kaçırır gibi hazırlanan ve sunulan bu yasa teklifinin içeriğini doğru bulmuyor ve kabul etmiyoruz.

Teklifin Meclise getiriliş biçimi, komisyonlarda ele alınış biçimi, ne kadar özensiz olunduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Oysa burada yakıcı bu sorunlara karşı ortak akılla kalıcı ve etkin bir çözüm üretmek mümkündür. Sözüm ona, bu teklifte tapu uygulamalarında bürokrasinin azaltılması, işlemlerin hızlandırılması, hazine arazilerinin satışlarında yurttaşlara kolaylık sağlanması, hazineye ait taşınmazlar ile tarım arazilerinin satışında uygulama birliğinin sağlanması gibi birçok temenniler yer alıyor ancak yapılması öngörülen yasal düzenleme bunlardan uzak görünüyor. Komisyonlarda yasa teklifi görüşülürken muhalefetin sesine kulak verilmemesi, yapıcı eleştirilerin ve çözüm önerilerinin dikkate alınmaması, iktidarın bu sığ anlayışını gösteriyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Öte yandan, bu teklifi getirenler, yerel yönetimin vücut bulduğu belediyelerimizin görüşünü alma ihtiyacını da hissetmemiştir. Halkı ve yerel yönetimleri bu kadar ilgilendiren bu konuda, bu yasayla yerel yönetimler sürecin dışına itilecektir.

Özü itibarıyla, hazine arazileri imar ve planlama alanlarında çok önemli değişikliklerin oldubittiye getirilmek istenmesine, öneri ve eleştiriler dikkate alınmadan, sağlıklı bir danışma ve tartışma süreci işletilmeden teklifin Meclise sunulmasına tepki gösteriyoruz.

Şimdi, üzerinde tartıştığımız ve tapu kayıtlarındaki hisse hatalarının düzeltilmesini öngören 2’nci maddenin amacı da net değildir. Bu maddeyi ayrıntılı olarak ele aldığımızda, Anayasa’yla güvence altına alınan mülkiyet hakkının da hiçe sayıldığını görmekteyiz. Tapu maliklerinin bilgisi dışında, mülkiyetlere kısıtlılıkların ya da hisselerinde düşme ya da artma konusunda tapu maliki onay vermese bile bu işlemin resen tapu tarafından yapılmasının önü açılıyor. Bu, düpedüz bir hak gasbıdır. Telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilecek bu düzenlemelerin yeniden ele alınıp değiştirilmesini istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hazineye ait milyarlarca metrekare büyüklükteki tarım arazilerinin çiftçilere ecrimisil bedeli karşılığında kullandırılması, kiralandırılması, satılması, arazi toplulaştırma ve hazine arazilerindeki üretime destek verilmemesi konusunda da büyük sorunlar yaşıyoruz. Aynı zamanda, çiftçilik yapan bir ziraat mühendisi olarak, bir köylü çocuğu olarak bu sorunları yaşıyorum. Daha önce de söz ettiğim gibi, bu sorunların giderilmesi amacıyla yasal düzenlemeler yapıldı ancak net bir çözüm üretilemedi. Hazineye ait arazileri kullanan üreticilere ve köylülere satışta kolaylık sağlanmasını istiyoruz. Ecrimisil bedeli ödenerek üretim yapılan hazine arazilerinde yetiştirilen tarımsal ürünlere, aynı kiralanan hazine arazilerinde olduğu gibi destek verilmesini istiyoruz. Ecrimisil bedeli ödenerek üretim yapılan hazine arazilerinde toprağa değil, ürüne destek olunmasını istiyoruz. Üreticiler “Kullanım hakkımız, geçmişten kalan haklarımız kaybolmasın.” diye hazine arazilerini kiralamaktan kaçınıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

AYHAN BARUT (Devamla) – Bu duruma açıklık getirilip çiftçinin rahatlatılmasını talep ediyoruz. Hazine arazilerinin satışında üreticilerimize, köylülerimize kolaylık istemekten dilimizde tüy bitti ama bir türlü çözüm bulunmuyor. Adana’da, köylerde şahıs arazilerinin dönümüne dekarın, örneğin 15-20 bin lira istenirken Millî Emlaktaki hazine arazileri için bunun tam 2 katından fazla, 35-40 bin lira gibi bir fiyat istenmektedir. Oysaki bunun çok düşük ücretle verilmesi gerekmektedir.

Hazine arazilerinin satışında çiftçiye kolaylık sağlanmasını, rayiç bedellerinin uygun tutulmasını, ödemelerinin de hasattan hasada, ekimden ekime iki yılda bir ödemeyle taksitlendirilerek yapılmasını istiyoruz. Ayrıca hazine arazilerinin satışında ihale gibi uygulamalar yerine o bölgenin insanına, araziyi kullanan kişilere, köy halkına öncelik verilmelidir diyorum, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1984) esas numaralı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 3’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Ayhan Erel                      Yavuz Ağıralioğlu            Feridun Bahşi

                  Aksaray                              İstanbul                           Antalya

            Tuba Vural Çokal                    Ümit Dikbayır                  Aylin Cesur

                  Antalya                               Sakarya                            Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Isparta Milletvekili Aylin Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tapu Kanunu üzerine konuşmamı planlamıştım ancak son iki gündür Mecliste yapılan, Genel Kurulda yapılan konuşmalardan sonra biraz hafıza tazelemek gerektiğine inandığım için konuşmamı değiştirdim.

Öncelikle, cuma günü Isparta’da Kurusarı köyünde şehit cenazesindeydim. Çok genç kardeşimiz, 21 yaşında Mustafa Önlemeç, Hakkâri’de şehit oldu. Annesi Rahime’nin sımsıkı tuttuğu elinin izi hâlâ bu elimde benim. Bir kardeşim daha, Güngör Dolunay, yine Ispartalı, İzmir’de toprağa verildi pazar günü. Bu teğmen kardeşim, o da Hakkâri Doğanlı’da şehit oldu. Kendilerine ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine ve milletimize sabır diliyorum.

Şimdi “Benden ne istersin, ne yapabilirim senin için kardeşim?” dediğim Rahime, şehidimizin yakamıza taktığımız resmini göstererek orada bana dedi ki: “Lütfen oğlum bu resimde kalmasın. Bu resmi saklayın ve ara ara bu resme bakın, olur mu?” Şimdi, Rahime’nin ve tüm şehit annelerinin hatırına 31 Marttan sonraki şehitlerimizi bir hatırlatmak istiyorum: Mehmet Kaya, Siirtli, Hatay Yayladağı’nda; Halis Sayın, Niğdeli, Suriye’de Melkiye bölgesinde; Erhan Çiyapul, Iğdırlı, Hakkâri-Irak sınırında; Murat Şahin, Giresunlu, Hakkâri-Irak sınırında; Şevket Çetin, Kırıkkaleli, Hakkâri-Irak sınırında; Yener Kırıkcı, Ankaralı, Hakkâri-Irak sınırında; Hüseyin Bulut, Konyalı, İzmir Urla’da; Nihat Akcalı, Burdurlu, Ankara Polatlı’da; Yalçın Koca, Çankırılı, Suriye Azez bölgesinde; Mehmet Erdoğan, Adanalı, Hakkâri Derecik’te; Ethem Barış, Konyalı, Hakkâri Derecik’te; Servet Akkuş, Afyonlu, Hakkâri Derecik’te; Celalettin Özdemir, Ankaralı, Suriye’de Azez bölgesinde; Ercan Can, Hataylı, Şırnak Gabar Dağı’nda; Ali Çeker, Hataylı, Şırnak Gabar Dağı’nda; Görkem Akkuş, Aydınlı, Şırnak Gabar Dağı’nda; Hakan Özdemir, Kırıkkaleli, Iğdır Dilucu’nda; Zekeriya Zencirli, Antalyalı, Hakkâri Yüksekova’da; Ertuğrul Üstün, Niğdeli, Hatay Reyhanlı’da; Mehmet Köklü, Yozgatlı, Irak’ın kuzeyinde; Yaşar Yıldırım, Mersinli, Suriye Afrin’de; Raşit Aydın, Sakaryalı, Irak’ın Hakurk bölgesinde; Mehmet Taşhan, Kahramanmaraşlı, Irak’ın kuzeyinde; Yasin Çubuk, Afyonlu, Iğdır-İran sınırında; Ali Yılmaz, Kütahyalı, Iğdır Aralık’ta; İbrahim Alıcı, Tokatlı, Iğdır Aralık’ta; Fatih Öz, Ankaralı, Hakkâri Yüksekova’da; Celal Hayta, Sakaryalı, Hakkâri-Irak sınırında; Uğur Görkem Harmankaya, İzmirli, Niğde Çamardı’da; Halil Kurt, Hataylı, Suriye Azez bölgesinde; Ökkeş Ede, Osmaniyeli, Tunceli kırsalında; Emre Üçkan, Kütahyalı, Tunceli kırsalında; Şafak Evren, Afyonlu, Şırnak İdil’de; Mikail Candan, Aksaraylı, Suriye Afrin bölgesinde; Adem Tunç, Ağrılı, Suriye El Bab bölesinde; Mehmet Dursun, Hataylı, Şanlıurfa’da; Kadir Yıldırım, Tokatlı, Hakkâri Çukurca’da.

Değerli milletvekilleri, bunlar terörle ilgili can kayıplarımızın 31 Marttan beri olan dökümü. 40 binin üstünde insanın ölümü, binlerce köyün tahribi; masum, kadın, çocuk, yaşlı öldüren bir örgütün elebaşından gelen bir mektup. Şehit anaları için söz aldığımı belirttim, Şehit Anaları Derneği Basın Sözcüsü Beyza Tufan, Dernek Başkanı Pakize Akbaba’nın ağlayarak dediklerini sosyal medyada paylaşmış, diyor ki: “21 yaşındaki bahar kokulu oğlumun bedenine bir cuma saati 7 kurşun sıkan katiline ‘yerli ve millî’ dediler. Bugün tüm acılarım yeniden dağlandı, bugün 7 kurşun da bana sıktılar.” Şehit annesi Pakize Anne devam ediyor: “Çözüm sürecinde de Öcalan’ın mektupları okunuyordu, Öcalan’ın mektubuyla Habur’da teröristleri karşılatan iktidar, şimdi kendi seçim başarısı için Öcalan’ın mektuplarını okutturuyor.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AYLİN CESUR (Devamla) – “Ben anlamıyorum, Türkiye’ye ihanet eden bir teröristbaşının eteğinden tutulur mu? Türkiye bitti, fabrikalar bitti, iş yerleri kapandı, işsizler almış başını gidiyor, eğitim bitmiş, hukuk görevini yapmıyor; bu kadar sorun varken iktidar, İstanbul seçimiyle uğraşıyor, bunun için de bölücübaşından bile medet umuyor. Benim çocuğumun katiline seçim için beyanat verdiriyorsun, İstanbul’u kazanırsan karşılığında ne vereceksin?”

Şimdi, ben de tüm şehit anneleri adına soruyorum: Eğer İstanbul seçimlerini kazansaydınız o mektup için, o beyanat için karşılığında ne verecektiniz; ne verecektiniz? Bu şehit anneleri için, buradaki çocukların anneleri için hepinize soruyorum.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Tüm şehit anneleri adına soramazsın ki ben buradayım, tüm şehit anneleri adına sen soramazsın.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

59.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biraz evvel konuşan hatibin konuşmaları tamamen bağlamından kopartılarak, kendi anlam boyutundan kopartılarak bir neticeye bağlanmış vaziyette. Kendilerinin cevaplaması lazım bu soruyu. Zira Bese Hozat’ların ve diğer birtakım terör elebaşlarının çağrılarına kendilerinin aslında bu seçim münasebetiyle ittifak içerisinde bulundukları kişilere yönelik cevap verilmesi lazım.

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Yazıklar olsun!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Aynı zamanda biliyorsunuz değerli arkadaşlar, hakikaten şehitlerimizi hepimiz rahmetle yâd ediyoruz. Din ve devlet, vatan ve millet müdafaası için canlarını feda etmiş bütün şehitler bizim baş üstünde tuttuğumuz, aziz hatıralarını hep beraber milletçe yaşattığımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …şehitlerimiz üzerinden böyle bir bağlamdan başka bir noktaya hakikaten meseleyi getirip neticelendirmek hiç yakışık almamıştır. Bu konuda hiçbir şekilde partimizin ilişkilendirilemeyeceği bir durumu bize yamamaya çalışmak haksızlıktır ve iftiradır; bunu kesin bir dille reddettiğimizi ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Aylin Hanım, buyurun.

60.- Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AYLİN CESUR (Isparta) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Grup Başkan Vekilinin benim konuşmamı dinlemediğini düşünüyorum. Çünkü eğer dinleselerdi, şehit anneleri adına konuşuyorum deyip okuduğum konuşmalardaki beyanlar, Şehit Anaları Derneği Başkanı ve şehit annesi olan bir hanımefendinin beyanlarıdır.

Şimdi, partimizle ilgili ve kendi partisiyle ilgili olan kısma gelince, burada elimde eğer vaktimiz varsa Sayın Cumhurbaşkanının Abdullah Öcalan’ın mektubuna yönelik değerlendirmesi ve Sayın Devlet Bahçeli’nin mektuba ilişkin değerlendirmesi, Osman Öcalan’ın mektuba ilişkin TRT televizyonunda değerlendirmesi ve tüm bunların kayıtları var. İki gündür de bunları bu Mecliste insanların, kamuoyunun gözü önünde tartışıyoruz. İki gündür biz soru önergesi veriyoruz, bugün de gittik adliyede İYİ PARTİ Grubu olarak suç duyurusunda bulunduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili, buyurun.

AYLİN CESUR (Isparta) - Şimdi bütün bunlardan sonra bu konunun asla algı operasyonlarıyla giderilemeyeceğini size ben değil, aranızda bulunan şehit annesinin anlatacağını düşünüyorum. Allah hepsine sabır versin, şehitlerimizin hepsine rahmet diliyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bunların hepsinin gerekli cevapları verildi, o cevaplara bakmanızı rica edeceğim.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, sataşma var.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 3’üncü maddesiyle 2644 sayılı Tapu Kanunu’na eklenen geçici 4’üncü maddedeki “otuz günlük” ibaresinin “otuz iş günü” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Gökan Zeybek                Mehmet Akif Hamzaçebi         Hasan Baltacı

                  İstanbul                              İstanbul                       Kastamonu

             Hüseyin Yıldız                      Mürsel Alban

                   Aydın                                 Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Muğla Milletvekili Mürsel Alban.

Buyurun Sayın Alban. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜRSEL ALBAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Tapu Kanunu teklifinin 3’üncü maddesinde verilen önerge üzerinde söz aldım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin yıllardan beri uğraştığı temel sorunlardan biridir imar sorunu. Yıllardan beri çözülemeyen imar sorunuyla karşı karşıyayız. Şimdiye kadar yapılan gerek imar planları gerekse imarlara ilişkin kanunlar, yönetmelikler, hukuki düzenlemeler sorunlara çözüm üretememiştir. Bugüne kadar ne yazık ki imar konusunda kuralsızlık kural olmuştur. 1950’li yıllarda başlayan 2000’li yıllarda hızlanan göç ve kentleşme sürecini yaşıyoruz. Bu kentleşme sürecinde hiçbir zaman planlı düzenleme olmadı. Devlet kurumları, bu hızlı göç ve büyüme karşısında hukuki ve teknik önlemleri yeterince alamadı. Yapılan yasal düzenlemeler de hep kâğıt üzerinde kaldı. Çünkü çıkartılan yasaların çoğu, toplumun ihtiyaçlarını karşılamak yerine küçük bir rant grubuna hizmet etti.

İmar kavramı, basitçe geçiştireceğimiz bir konu değildir. Yaşadığımız evimizden sokağımıza, mahallemizden kentimize kadar tamamını kapsayan, hayatımızın merkezindeki bir kavramdır. Aceleyle hazırlanmış kanun teklifleriyle imar konusundaki sorunları çözemezsiniz, aksine kördüğüm olmuş bu soruna bir düğüm de siz atmış olursunuz. Konut ve kentleşme sorunları ancak merkezî yönetim, belediyeler, hak sahipleriyle el birliğiyle çözüme kavuşturulabilir. Bu süreçte şehir plancıları, mimarlar, mühendislerle, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yapılmalıdır. Kamu, şeffaflık anlayışı içerisinde bilgilendirilmelidir.

Şimdi size soruyorum: Bu kanun teklifini hazırlarken yukarıdaki hangi kurumların görüşünü aldınız? Görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifi, yıllardan beri birikmiş olan sorunları çözmeyecektir. Çünkü bu kanun teklifi aceleyle yapılmıştır, yeteri kadar tartışılmamıştır, meslek örgütlerinin görüşleri alınmamıştır. Temeli olmayan bir binanın yıkılmaya mahkûm olması gibi bu yapacağınız kanun sadece kâğıt üzerinde kalacaktır, uygulamada sorun yaratacaktır. İlerleyen dönemlerde tekrar bir düzenleme yapmak zorunda kalacaksınız. İmar konusunun temeline inmediğiniz sürece sorunu çözemezsiniz. AKP iktidarlarında imar konusunun temelinde ranta dayalı bir kalkınma modeli vardır. Bu ranta dayalı zenginleşme düzeni değişmediği sürece imar konusundaki sorunları çözme şansınız yoktur. Kanunlara sürekli yama yapmak yerine önce bu rant zihniyetini değiştirmeniz gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde, halkımızın eğitim, sağlık, spor, kültür alanlarını ücretsiz olarak kullanmasının önüne geçiliyor, bunun yerine sizler bu alanları özelleştirmeye açıyorsunuz, kamuya ait alanları ortadan kaldırıyorsunuz. 1/1000 ölçekli planın 18’inci maddesinin uygulamasının yapılmasında eğitim ve sağlık alanlarında binalar yapılır. Bu yerleri kamu adına tescil edeceğinize özelleştirme yaparak yandaşa peşkeş çekiyorsunuz. Gelin, biz bu yerleri kamu adına tescil edelim, kamu ortaklık alanları yaratalım, böylece kamunun hakkını korumuş, yandaşa peşkeş çekmenin de önüne geçmiş oluruz.

AKP olarak iktidarda olduğunuzdan beri ekonomik büyümenin merkezine inşaat sektörünü aldınız, “Türkiye’yi bir şantiyeye çevirdik.” diye övündünüz, bugün ise, her alanda olduğu gibi, inşaat sektöründe de dibe vurdunuz. Türkiye’yi beton mezarlığına döndürdünüz; binalar yaptınız fakat içerisinde yaşayan yok çünkü vatandaşın o evi alacak parası yok. Ne müteahhit yaptığı evi satabiliyor ne de vatandaş ev alabiliyor.

Şimdi sizlere inşaat piyasasından güncel birkaç örnek vereyim: 1 ton demir 3.400 lira, 1 torba çimento 15 lira, beton 200 lira, tuğla 1 liraysa bu fiyatlarla hangi müteahhit iş yapacak, hangi vatandaş ev alacak? Vatandaşın durumuysa daha vahim. Banka faiz oranlarına baktığınızda konut kredilerinde 1,80 ile 1,65 arasında. Binaları yapsanız dahi nasıl satacaksınız? Bu faiz oranlarıyla hangi vatandaş ev alacak, merak ediyorum doğrusu. Çocuğuna ayakkabı alamayan, okula giden evladına harçlık veremeyen, akşam evine ekmek götüremeyen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın Sayın Milletvekili.

MÜRSEL ALBAN (Devamla) - Çözüm üretemediniz. Getirdiğiniz bu kanun teklifiyle yine bir avuç rantçıya ve yandaşa kıyak çektiniz. Bu yasa düzenlemesi hiçbir soruna çözüm olmayacaktır.

Sözlerime son verirken, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas Madımak’ta yobaz ve gericilerin saldırısıyla katledilen aydınlarımızı bir kez daha saygıyla anıyor, “Ekilir ekin geliriz/ Ezilir un geliriz/ Bir gider bin geliriz/ Bizi yakmak kurtuluş mu?” Karanlığa inat, yaşasın aydınlık diyor hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1984) esas numaralı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 4- 22/12/1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 22 nci ve 27 nci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.”

    Ayhan Erel                          Arslan Kabukcuoğlu                     Feridun Bahşi

      Aksaray                                    Eskişehir                                    Antalya

Tuba Vural Çokal                         Ümit Dikbayır                            Aylin Cesur

       Antalya                                     Sakarya                                      Isparta

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Aksaray Milletvekili Ayhan Erel, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, çok değerli Komisyon üyeleri ve bürokratlar; 91 sıra sayılı Tapu Kanunu Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, çok merak ettiğim bir konuyu, burada hazır Tapu Kadastronun teknokratları, bürokratları varken öğrenmek istiyorum.

Şimdi, Türkiye’de kuru, sulu tarım yapılabilecek araziler sanırım Bakanlığın veya Genel Müdürlüğün kayıtlarında vardır. Bu arazilerde hangi ürün nasıl yetişir; bu da Tarım Bakanlığının kayıtlarında vardır. Türkiye’nin hangi ürüne ne kadar ihtiyacı olduğu da sanırım ki devletin verilerinde vardır ama ne hikmetse bir sene bakıyorsunuz, Türkiye soğana muhtaç oluyor, diğer sene soğan depolarda çürüyor veya bir sene patates bulunmazken diğer sene patates yine depolarda çürüyor. Şu anda limon 10 lira ama geçen sene 1 liraya yüzüne bakan yoktu. Yani Türkiye'de ürünlerin ihtiyaç olan miktarı, yine topraklarda yetişecek olan ürünler, bunlar tespit edilemez mi? Yani önceden çiftçimize, mesela Aksaray’daki çiftçilerimize “Siz patates ekiniz, sarımsak ekiniz.” diye, Nevşehir’deki çiftçilerimize “Siz de soğan ekiniz.” ne bileyim “Ayçiçeği ekiniz.” diyerek bir yönlendirme, bir planlama yapılamaz mı? Yani çiftçiyi her sene kaderiyle baş başa bırakmanın bir anlamı var mı, açıkçası bunu merak ediyorum. Tarım Bakanlığında, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde bu kadar teknokrat, bu kadar bürokrat varken bu planlamayı neden yapmazlar, açıkçası millet adına ben sormaktayım.

Yine, Tapu Kanunu görüşülürken tapu kadastro müdürlüklerinde çalışan insanlarımızın, çalışanlarımızın sorunlarına değinmek istiyorum. Bu sorunların başında personel eğitimi ve personel sayısı gelmektedir. Personel her ne kadar belirli okul mezunları arasından seçilerek atanmaktaysa da ilk atanan personel tapu ve kadastro mevzuatı konusunda yeterli bilgiye sahip değildir. Ankara'da zaman zaman düzenlenen kısa süreli ve uygulamadan uzak kurslarla personelin gerektiği gibi eğitilmesi mümkün değildir.

Diğer sorunsa personel sayısıdır. Günümüzde neredeyse hiçbir tapu dairesinde personel sayısı yeterli değildir. Tapu daireleri ihtiyaç duyduğu kadronun yarısı kadar personelle hizmet vermekte ve mevcut personelin büyük çoğunluğu da genelde meslek mensubu olmayan insanlar arasından atanmaktadır. Bu kişiler, özelleştirilen kurumlardan, Diyanet İşleri Başkanlığından, bankalardan, belediyelerden tapu dairesine geçen ve meslek mensubu olmadıkları için, iyi niyetle çalıştıkları hâlde uzunca bir süre hatta bazen hiçbir verim alınamayan personeldir. Tapu daireleri az personelle çok iş yapmaya çalışmaktadır.

Değerli milletvekilleri, tapu dairelerinde çalışan sözleşmeli personel de birçok sorunla karşı karşıyadır. Sözleşmeli personelin ve kadrolu personelin yaptığı işler ve sorumluluklar aynı olmasına rağmen, maalesef aldıkları ücretler farklıdır. Atama ve tayin konusunda hiçbir imkân tanınmamaktadır. Geçici görev sırasında görev yolluğu ve harcırah alamamaktadırlar. Tapu dairelerinde çalışan kadrolu personelin sorunları ise şöyledir: Kamu kurumları arasında belki de en çok çalışan personel olmalarına rağmen en az ücret alan meslek elemanları maalesef tapu memurlarıdır. Hiçbir kurumun personelinin tapu sicil memuru kadar yoğun bir iş ortamında, maddi risk ve sorumluluk altında çalıştığı görülmemektedir. Tapu daireleri taşındıkları sokaklara veya caddeye anında bir hareketlilik, bir değer, bir canlılık getirdiği hâlde, tapu dairelerinin bu önemine karşın ne devlet ne de kamuoyu tapu dairelerinin önemini idrak edebilmiş değildir. Personel ağır ve sınırsız bir mali risk ve sorumluluk altında çalışmaktadır.

Sayın milletvekilleri, en uzun süren hukuk davaları tapu ve kadastro davalarıdır. Dava, dede hayattayken açılır, torunla devam eder ve hâlâ bitmez. Davaya bakan hâkimler, savcılar, avukatlar emekli olur, onların yerine diğerleri gelir ama maalesef bu dava bitmez. Elli altmış yıl süren davalar vardır. Son dönemde yedi yüz otuz günde sonuçlandırılması hedeflenmiştir ama günümüz şartlarında bu mümkün değildir. İllerde müstakil tapu kadastro mahkemeleri kurulmalı ve bu yığılan dosyalar bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1984) esas numaralı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 5- 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"Hatalı blok veya bağımsız bölüm numaralarının düzeltilmesi

EK MADDE 5- Kat mülkiyetine tabi yapıların projesindeki hatalı blok numaralarının düzeltilebilmesi için; blok bazında kat malikleri kurulunun salt çoğunluğuyla alınmış karar ile lisanslı harita ve kadastro bürosu veya kadastro müdürlüğü tarafından hazırlanan teknik rapor gereğince düzenlenen ve ilgili idarece onaylanan yeni vaziyet planı ilgilisi tarafından tapu müdürlüğüne sunulur.

Kat mülkiyetine tabi yapıların projesindeki hatalı bağımsız bölüm numaralarının düzeltilebilmesi için; lisanslı harita ve kadastro bürosu veya kadastro müdürlüğü tarafından hazırlanan ve ilgili idarece onaylanan teknik rapor ilgilisi tarafından tapu müdürlüğüne sunulur. Bu fıkra kapsamında yapılan düzeltmelerde ayni ve şahsi hak lehtarlarının muvafakatlerinin bulunduğunu gösterir belge aranır.”

                Ayhan Erel                    Arslan Kabukcuoğlu           Feridun Bahşi

                  Aksaray                             Eskişehir                          Antalya

            Tuba Vural Çokal                    Ümit Dikbayır                Hasan Subaşı

                  Antalya                               Sakarya                           Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Antalya Milletvekili Hasan Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Subaşı.

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi için söz almış bulunuyorum. Birçok kanunda değişiklik yapan torba yasa, 8 kanunda değişiklikler getirmektedir. Benim bu değişiklik yapılan kanunlar içinde önem verdiğim kentsel dönüşüm kanunu, bu Hükûmet zamanında çıkarılmış önemli kanunlardan biridir. Bir fırsattı kentsel dönüşüm kanunu. Geçmişte kentlerimizde yapılan hataların, sorunların giderilmesi için, yeni bir vizyon koyabilmek için, sosyal donatıların yeterli olabilmesi ve daha sağlıklı, sağlam yapıların yapılabilmesi için bir fırsattı. Fakat kentsel dönüşüm yasası, sadece binayı yıkıp biraz daha fazla yoğunlukla ya da birkaç kat fazlasıyla benzer binayı yapmak şeklinde yorumlandığı için yeterli sonucu alamadık. Oysa bu kanun gereği ada bazında ya da mahalle bazında birleştirmelerle geniş alanlarda kanunu uygulamak ve sosyal donatı alanlarını yeterli şekilde; yeşil alanıyla, ibadet alanıyla, oyun ve spor alanlarıyla yapabilmek mümkündü fakat hiçbir belediyenin bu şekilde uygulama yaptığı pratikte çok da görülmüyor maalesef.

Ben, 1990’lı yılların başında Antalya’da şöyle bir manzara görmüştüm: 100 bine yakın konut vardı; 50 bin civarında konut ruhsatlı, 50 bin civarında da kaçak yapı, gecekondu vardı. O zaman 2981 sayılı, bugün de yine geçerli olan, bir tapu tahsis kanunu yürürlükteydi.

Ben, 1990’lı yılların başında Antalya’nın en önemli sorunlarından biri olarak kanalizasyon yapımını ve gecekonduculara da tapu tahsis belgelerinin karşılığında tapu vermeyi hedef olarak almıştım. Binlerce gecekondu alanını kamulaştırmak suretiyle, bu tahsis belgeleri karşılığında bu kişilerin tapularını verebilmiştik. Ancak son yıllarda hazırladığımız 1.500 dönüm tapuyu ki 3.500 gecekonducunun gecekondusuna tekabül eden araziydi, birkaç yıl uğraşarak onu da kamulaştırdık ve Büyükşehrin kasasına koyduk. Ancak bizden sonra gelen belediyeler, gecekondu hak sahiplerine onu dağıtmak yerine, yine TOKİ mantığıyla “Türkiye'nin en büyük kentsel dönüşüm alanını meydana getiriyoruz.” diye gururlanarak onun yapımına başladılar ve 20 bin konut yapılıyor. İnşallah, sonuçlandırmak ve arsa sahiplerine, tahsis belgesi sahiplerine de dairelerini vermek kısmet olur diyorum ama bence uygun olan bu değildi. 1990’lı yıllarda, Türkiye'de ilk kez Antalya’da biz başlamıştık tapularının dağıtılmasına. Geçenlerde Sayın Binali Yıldırım’ın ifadesinden anladığım kadarıyla, yirmi beş yıldır maalesef, İstanbul’da böyle bir çalışmanın yapılmamış olduğunu görmek doğrusu üzüntü vericiydi. Oysa bu işlem kentler için son derece önemlidir çünkü o araziler gelecekte de birer arsa rezervidir.

Bu kanunda yine önem verdiğim maddelerden biri 10’uncu madde. Çiftçiye sera yapımını özendiren, entegre tesis değilse ruhsat alma zorunluluğu olmadan sera yapımına cevaz veren bir madde. Ben bunu da yararlı görüyorum. Ancak şöyle bir sorun var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN SUBAŞI (Devamla) – İzin verirseniz toparlayayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Çiftçi o kadar zorluk içinde ki bu girdi fiyatlarıyla, maalesef, zaten modern seralar yapamadıkları gibi, küçük çiftçinin bunu da yapma şansı kalmamıştır. Bilmiyorum fiyatlardan haberiniz var mı ama Antalya Toptancı Halinde domates fiyatı 40 kuruş, patlıcan 40 kuruş, karpuz 40 kuruş –ki üreticide 10 kuruş maalesef ya da sürülüp geçiliyor- kavun 50 kuruş. Bu fiyatlarla, tabii düşünün bir fidenin 1,5 lira, 2,5 lira olduğunu, 2-3 bin tane dikildiğini; 1 dönüm sera yapmak ya da açık alanda tarım yapabilmek için 3-4 bin lira masraf gerekiyor. Bunların hiçbirisi maliyetini kurtarmıyor.

Geçenlerde Sayın Grup Başkan Vekilimiz Lütfü Türkkan… Brezilya’da yeni gelen bir merkez bankası başkanının “Saksılarınızda bile toprağınızı ekin.” diyerek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – …Brezilya’yı, bütün tarım arazilerini değerlendirmek suretiyle bugün büyük bir krizden kurtarmış ve dünyanın en büyük üretici ve tarım ürünü ihraç eden ülkeleri arasına sokmuştur. Türkiye'de girdi fiyatlarını ayarlayarak, tarım özendirilerek yeniden tarımda bir seferberlik yaratılmalıdır diye fikrimi ifade ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 6’ncı maddesiyle değiştirilen 3194 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “bitkisel üretim amacı” ibaresinin “tarımsal amaç” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Muhammet Emin Akbaşoğlu           Mehmet Doğan Kubat      Ramazan Can

                      Çankırı                                İstanbul                    Kırıkkale

                 Lütfü Türkkan                        Cemil Yaman            Sermin Balık

                      Kocaeli                                Kocaeli                       Elâzığ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, tarım arazilerinin 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılamayacağı düzenlenmektedir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir söz talebim var Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Oyladıktan sonra versem…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Öncesinde…

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

61.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde verilen önergeyle “bitkisel üretim amacı” ibaresinin “tarımsal amaç” şeklinde değiştirilmesinin uygun bir düzenleme olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önergeyle önerilen hususu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz de doğru buluyoruz. Aynı konuyu Komisyonda, görüşmeler sırasında ben önermiştim. Yürürlükteki yasada bu kavram “tarımsal üretim” olarak yer aldığı hâlde, teklif metninde bu “bitkisel üretim”e dönüştürülmek suretiyle kapsam oldukça daraltılmıştı. Bunun amacını sordum, tatmin edici bir açıklama alamadım. Şimdi doğrusu yapılıyor. Yine “tarımsal üretim” kavramı buraya yerleştirilmek suretiyle daha amaca uygun bir düzenleme yapılıyor. Onu ifade etmek için söz aldım.

Teşekkür ediyorum.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Milet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1984) esas numaralı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Ayhan Erel                        Feridun Bahşi          Tuba Vural Çokal

                  Aksaray                              Antalya                           Antalya

           İbrahim Halil Oral                   Ümit Dikbayır       Arslan Kabukcuoğlu

                   Ankara                               Sakarya                         Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (KONYA) – Katlamıyoruz efendim.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu madde kullanım amacına uygun tesis yapılmasının önünü açarken düzenleme ortaklık payına konu kullanımlarda özel eğitim kurumu ya da özel hastane yapımı durumunda, bölgeyi bu özel işletmelere mahkûm etme durumu ortaya çıkabilir. Bu maddenin etraflıca tekrar ele alınması ve suistimallere yer vermeyecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 7’nci maddesi ile başlığıyla birlikte değiştirilen 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 13'ncü maddesinin ikinci fıkrasındaki “Düzenleme ortaklık payına konu kullanımlardan, yol, meydan, ibadet yerleri, park ve çocuk bahçeleri hariç olmak üzere yapı yapılabilecek diğer alanlarda; alanların kamuya geçişi sağlanıncaya kadar maliklerinin talebi hâlinde ilgili kamu kuruluşunun uygun görüşü alınarak plandaki kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilir" ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Gökan Zeybek                Mehmet Akif Hamzaçebi         Hasan Baltacı

                  İstanbul                              İstanbul                       Kastamonu

             Hüseyin Yıldız                      Mürsel Alban

                   Aydın                                 Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 91 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma, ve Turizm Komisyonu Raporu üzerine söz almış bulunuyorum.

7’nci maddeyle ilgili şöyle bir değerlendirmeyi yapmak bence doğrudur: Bir bölgeyle ilgili imar planı yapıldığında plan yapım koşullarının başında zaten o bölgede var olan kurumların görüşlerinin alınması plan yapım sürecinin başlangıcını oluşturur. O nedenle de doğal olarak kurum görüşlerine aykırı planın yapılmaması gerekir. Ancak görünen o ki burada çok sayıda imar planı yapılmış. Başta Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, ilgili İSKİ, BEDAŞ ya da değişik kurumlar tarafından verilmiş olumsuz görüşlere rağmen, imar planlarının gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gerekse ilgili yerel yönetimler tarafından yapıldığını görüyoruz. Kurum görüşlerine aykırı plan yapmanın sonucu olarak da kamulaştırma hizmetlerinde ciddi sıkıntılar ortaya çıkmakta, kamulaştırılması gereken, “düzenleme ortaklık payı” adı altında ayrılmış alanlarda da binlerce insan mağdur edilmektedir. Düzenleme bu biçimiyle “Kamulaştırmayı artık ben yapamıyorum. Kamulaştırmayı yapacak bütçemde bir tek kuruşum yok, yerel yönetimlere aktaracağım ödeneklerim yok. Merkezî hükûmet olarak ben yıllardır bir kamulaştırma hizmetinden dolayı yükümlülüklerimi yerine getiremedim ve yurttaşları mağdur ettim.” diyor ve bunu belgeyle, teklifle de birlikte ikrar etmiş oluyor.

Burada, tabii, bir düzenleme getiriliyor, deniyor ki: “Eğer imar planıyla ‘düzenleme ortaklık payı’ adı altında ayrılmış alanlarda biz eğer vatandaşın mülkünü alıyorsak ve burayla ilgili kamulaştırmayı yapmadan, burada 18 uygulaması yaparak vatandaşa hakkı olan tapuyu da veremezsek o zaman vatandaş bize müracaat etsin, kurumların da görüşünü alarak gelsin ve biz o kişiye ‘düzenleme ortaklık payı’ adı altında ayrılmış, hangi amaçsa o amaca uygun özel tesis yapılması iznini verelim.” Yani hastaneye ayırmışsak, kamunun ihtiyacı olan hastaneyi biz devlet olarak yapamıyoruz, o zaman sen buraya özel hastane yapabilirsin. İlköğretim okulu, ortaöğretim okulu olarak ayrılmış eğitim alanına biz devlet olarak zaten okul yapamıyoruz, bunu bir kamu hizmeti olarak görme anlayışını da yavaş yavaş terk ediyoruz, o zaman biz eğitimi de özel sektörün yapmasının önünü açıyoruz. Daha da ilerisi, kültür tesisi alanları, spor tesisi alanları, kreş gibi bütün bu alanlarla ilgili özelleştirmenin bütünüyle önü açılıyor. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz plan yapıcının… Tabii, plan yapıcının esas olarak yerel yönetimler olması gerekir çünkü biz, Avrupa Birliğiyle birlikte geliştirdiğimiz yerel yönetim anlayışını, uzun yıllardır yerelin güçlendirilmesini hedef almış bir ülkeyiz ama görünen o ki burada merkezi güçlendirmek, merkezi güçlendirirken de o bölgede yer alan yurttaşlarımızın ihtiyaçlarını ortaya koyacak olan temel hizmetleri yani düzenleme ortaklık payının kapsamı içine giren hizmetlerde de kamucu, toplumcu, halkçı anlayışı tümüyle terk ediyoruz. Bu biçimiyle, iktidar, bu alanda da büyük bir başarısızlığını bu teklifin içine bu maddeyi koyarak da kabul etmiş oluyor.

Başka önemli bir sıkıntı da şu arkadaşlar: Gene bu yasanın içinde hep görüyoruz ki DOP alanlarının içine mezarlıkları da dâhil ediyorlar. Yani yeni düzenleme ortaklık payı adı altında ayrılmış alanlara şehir merkezlerinde bulunan asırlık mezarlıkların da dâhil edilerek DOP hissesine dâhil edilmesi de kentlerin geleceği açısından ciddi sıkıntılar doğurmaktadır.

Yasa metni, bazı alanlarda yaratılmış olan sıkıntıları çözüyor ama özellikle Esenyurt gibi, Fikirtepe gibi, Küçükçekmece gibi, Gaziosmanpaşa gibi ciddi biçimde kentsel dönüşümde hak mağduriyetine uğramış yani müteahhitlerden daire almış, dükkân almış, bunların karşılığında sözleşmelerle hak sahibi olmuş olan binlerce İstanbullu yurttaş açısından ya da Anadolu’da yaşayan binlerce yurttaş açısından yeni bir düzenleme getirmiyor, bu biçimiyle de sorunları da gelecek yıllara ötelemiş oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yasa, evet, içinde çok sayıda ilgili yasaya atıf yapan yeni düzenlemeler getiriyor ama bu yasanın içinde tapu ve kentsel dönüşümle ilgili bir düzenleme geliyorsa o zaman, yasa hazırlayıcının öncelikli olarak toplumda en fazla yasanın çıkmasına ihtiyacı olan toplum kesimlerini dikkate alması… Gerçekten, son üç yıl içinde yaşanan ağır ekonomik problemler, inşaat sektöründe yaşanan büyük daralmalar ve gerek arazi sahiplerinin, arsa sahiplerinin gerekse müteahhitlerin içinde bulundukları ekonomik çıkmazlar sebebiyle iflas etmelerinin sonucunda yaşanan bu büyük kentsel çöküntü alanlarından mağdur olmuş yurttaşların, tekrar söylüyorum, Esenyurt başta olmak üzere, kentsel dönüşüm mağdurlarının ve kent mağdurlarının sorunlarını çözecek yasanın hızla Parlamentodan çıkarılması gerektiğine inanıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 8’inci maddesi ile 3194 sayılı Kanun’un 15’inci maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkradaki “üç ay” ibaresinin “90 iş günü” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Gökan Zeybek                Mehmet Akif Hamzaçebi         Hasan Baltacı

                  İstanbul                              İstanbul                       Kastamonu

             Hüseyin Yıldız                      Mürsel Alban Ulaş Karasu                                                            Aydın                              Muğla                    Sivas

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Sivas Milletvekili Ulaş Karasu.

Buyurun Sayın Karasu. (CHP sıralarından alkışlar)

ULAŞ KARASU (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, dün 26’ncı yıl dönümünde çeşitli programlar ve anma etkinlikleriyle yâd ettiğimiz Madımak katliamında hayatını kaybeden tüm aydınlarımızı sevgi ve saygıyla anıyorum.

Değerli arkadaşlar, kanun teklifi 8 yasada değişiklik öngörmektedir. Öncelikle yasa yapmanın amacını sorgulamamız gerekiyor. Burada temel çıkış noktası, halkın ihtiyaçlarının karşılanması olmalıdır. Yasalar hazırlanmadan önce konuyla ilgili STK’lerin, üniversitelerin, yerel yönetimlerin ve uzman kişilerin görüşleri alınmalıdır.

İktidar, özellikle imarla ilgili konularda sadece 3-5 yandaş müteahhidin taleplerini dinlemektedir. Kanun teklifleri, yangından mal kaçırır gibi Komisyona gelmekte, muhalefet partileri konular hakkında gerekli incelemelerini yapamadan Komisyon toplanmakta, Komisyonda muhalefetin eleştirileri ve önerileri iktidar milletvekilleri tarafından kabul görmesine rağmen, oylamaya gelince muhalefetin görüşü dikkate alınmadan geçirilmektedir.

Kentlerimiz, sürekli değişen imar yönetmelikleriyle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının verdiği inşaat ruhsatlarıyla, kişiye özel imar planlarıyla âdeta bataklığa saplanmıştır. İktidar, şehirleri yandaş 3-5 müteahhidi zengin etmek için bir rant kapısına dönüştürmüştür. Sadece İstanbul’da, geçmiş İstanbul Büyükşehir yönetimi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yaptığı imar değişikliğiyle 76 projede 12 milyon metrekare emsal artışı sağlanmış, haksız olarak 250 milyar TL birilerinin cebine aktarılmıştır. Bakın, 250 milyar TL’yle 3 tane GAP yapılmaktadır. Ama ne yapıldı? Üç beş şirkete peşkeş çekildi. Esenyurt, Esenler, Tuzla, Fikirtepe gibi bölgelerde binlerce vatandaşımız konut mağduru durumundadır. Eylemler yapıyorlar, basın açıklaması yapıyorlar ama seslerini duyan yok ya da duymak istemiyorsunuz. Bununla ilgili neden bir düzenleme yapılmıyor? Konut mağdurları seslerini duyuramıyor. Bugün, büyük şehirlerde kentsel dönüşüm mafyası türemiş durumda. Evlerini satmak istemeyen ya da kentsel dönüşüm çerçevesinde yetkili makamların uygun gördükleri yerlerde ikamet etmek istemeyen yurttaşlar çeteler yoluyla tehdit ediliyor.

Bugün ülkemizde yaşanan konut mağduriyetinin tek sebebi iktidardır. Plansız ve programsız yapılaşmaya izin verirseniz, yandaşlarınız tarafından istenilen imar planını anında devreye sokarsanız, “kentsel dönüşüm” adı altında şehirleri beton yığınına çevirirseniz; toplumun tamamını ilgilendiren her konuda akıldan, bilimden, toplumsal uzlaşıdan çözüm aramak yerine “Benim her yaptığım doğrudur.” dayatmasına girerseniz, şehirler de size gereken cevabı sandıklarda verir. (CHP sıralarından alkışlar) “Şehirlere ihanet ettik.” itirafı da sizi kurtaramaz. Önce 31 Martta, sonra 23 Haziranda vatandaşlarımız sizin bu anlayışınıza sandıklarda gereken cevabı vermiş, şehirlerin gerçek sahiplerinin o bölgede yaşayan insanlar olduğunu sizlere sandıkta oylarıyla göstermiştir.

Şimdi getirdiğiniz kanunla kaybettiğiniz belediyelerde yerel yönetimlerin yetkisini azaltıp Cumhurbaşkanının yetkisini artırıyorsunuz. Bu anlayış milletin iradesine karşı rövanş alma mücadelesidir. Geçmişte bunu yapanların sonu siyasi partiler çöplüğü olmuştur.

Üç imparatorluğa başkentlik yapmış, Fatih Sultan Mehmet fethettiğinde bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılmasına neden olmuş, dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’un yönetimini sizin ayrıştırıcı, rantçı, ötekileştirici anlayışınıza karşın, Ekrem İmamoğlu’nu tarihî bir farkla Belediye Başkanı seçen tüm İstanbullulara teşekkürlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1984) esas numaralı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 8’inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “talebi” ibaresinin “isteği” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Ayhan Erel                      Yavuz Ağıralioğlu            Feridun Bahşi

                  Aksaray                              İstanbul                           Antalya

            Tuba Vural Çokal                     Metin Ergun                   Aylin Cesur

                  Antalya                                Muğla                             Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Muğla Milletvekili Metin Ergun.

Buyurun Sayın Ergun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

METİN ERGUN (Muğla) – Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Hazreti Ali şöyle buyuruyor, diyor ki: “Şu üç şey üç şeyi bozar: Bir, kendini beğenmişlik istişareyi; iki, acele etmek tecrübeyi; üç, başkalarını küçük görmek iyi düşünmeyi bozar.” Bu hikmetli ifade, âdeta Adalet ve Kalkınma Partisinin kanun yapma tarzını resmetmektedir. Kendinizi çok beğendiğinizden dolayı kimseye danışmıyor, farklı fikir ve görüşlere itibar etmiyorsunuz. Alelacele kanunlar çıkararak bu Gazi Meclisin asırlık tecrübesini ve birikimini yok sayıyorsunuz. Başkalarını küçük gören anlayışınız, yaptığınız kanunlar üzerinde enine boyuna düşünmeyi ve milletimizin tamamını ilgilendiren konularda ince eleyip sık dokumayı imkânsız hâle getirmektedir. Nitekim bugün görüşülmekte olan teklif de bu şekilde Genel Kurulun huzuruna getirilmiştir.

Bu kanun teklifi, genel itibarıyla İmar Kanunu, Tapu Kanunu ve kentsel planlamayla ilgili kanunlarda değişiklik öngören bir tekliftir. Dolayısıyla görüşülmekte olan teklifin getireceği değişikliklerin en fazla muhatabı olan kurumlar belediyelerdir. Fakat gelin görün ki bu sorunlarla en fazla karşı karşıya kalan kurumlar olmasına rağmen belediyelerden ne bir görüş ne bir öneri alınmıştır. Dolayısıyla asli vazifesi imar ve planlama olan yerel yönetimleri böylesi değişiklik süreçlerinden dışlamış oluyorsunuz.

Bildiğiniz gibi, şehirlerimizin en büyük sorunu çarpık kentleşmedir. Çarpık kentleşme ne bilimsel olarak ne de ekonomik olarak geri kalmanın bir sonucudur; tam aksine, çarpık kentleşme bir siyasi zihniyet ve kültür meselesidir. Hâlbuki bugün Türkiye’nin kamu yönetiminde, üniversitelerimizde, meslek odalarımızda ve sivil toplum kuruluşlarımızda bu sorunları çözebilecek birikim ve tecrübe fazlasıyla vardır ama siz danışmıyorsunuz çünkü her şeyin en iyisini siz biliyorsunuz. “Her şeyin en iyisini biz biliriz” mantığıyla yirmi beş yıl yönettiğiniz İstanbul ve Ankara’nın durumu ortadadır. Bir imparatorluğun başkenti olarak fethettiğimiz İstanbul’u kendi kültürel anlayışımızla öyle dokumuştuk ki onu bir devletin idare merkezi olmaktan çok öte, âdeta medeniyetin, zevkin ve estetiğin de başkenti hâline getirmiş idik. Ya bugün, bugün bu şehirlerimiz ne hâldedir? Bugün bu şehirlerimizi plansızlık, kaçak yapılaşma ve vizyonsuz yönetim anlayışı allak bullak etmiştir. Şehirlerimizi içine soktuğunuz durum, ne medeniyet tarihimize ne de tasavvurumuza uygundur.

Sayın milletvekilleri, Hükûmetiniz, dünyanın en önemli deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunan ülkemizde depreme dayanıklı yapılaşmayı teşvik etme konusunda da sınıfta kalmıştır. Bilim adamlarınca önümüzdeki yıllarda gerçekleşmesi beklenen, tahmin edilen İstanbul depremine gerekli hazırlıkları yapmadınız. Hâlbuki yirmi beş yıl yönettiğiniz belediyelerde arkasında güçlü bir iktidar desteği bulunan yönetimlerinizin elinde bu imkân var idi. AKP hükûmetleri ve belediyeleri bu uzun zamanı israf etmiş, şehirlerin yapısal sorunlarını çözememiştir. Özellikle İstanbul’da bir türlü entegre hâle getiremediğiniz toplu taşıma sistemlerinin başarısızlığından dolayı trafik sorunu içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. Bugün yönetimleri Millet İttifakı’na geçen ve bu kadar ağır sorunların altında ezilen büyükşehirlerin yönetimlerini, onları ilgilendiren bu değişiklikleri yaparken göz ardı etmeniz hiçbir problemi çözmeyecektir.

Sayın Başkan, teklifin genelinde bürokrasi ve kırtasiyeciliği azaltan düzenlemeler olmakla beraber son derece tartışmalı maddeler de vardır. O yüzden söz konusu maddelerin gözden geçirilmesinde fayda vardır.

Ayrıca, görüşülmekte olan teklifin düzenlediği bu alanların her birinde çok ciddi reformlara ihtiyaç duyulmaktadır fakat bu reformlar yapılırken ortak akıl ve uzlaşma aranmadan oldubittiye getirilmemesi gerekmektedir. O sebeple, biz İYİ PARTİ olarak sorunları, katılımcı bir şekilde ortak akılla çözmek gerektiğine inanıyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken hepinize saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 8’inci maddesiyle 3194 sayılı Kanun’un 15’inci maddesine eklenen dördüncü fıkrada yer alan "alanlar ile koruma amaçlı imar planlarında parselasyon planı yapılması mümkün olmayan durumlar için” ibaresinin "alanlarda, parselasyon planının tatbiki mümkün olmayan meskun alanlar ile koruma amaçlı imar planı bulunan alanlarda ve büyük bir kısmı uygulama imar planına uygun şekilde oluşan imar adalarının geri kalan kısımlarında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Muhammet Emin Akbaşoğlu         Mehmet Doğan Kubat     İsmail Tamer

                         Çankırı                              İstanbul                    Kayseri

              Radiye Sezer Katırcıoğlu                Ramazan Can    Hüseyin Şanverdi

                         Kocaeli                             Kırıkkale                     Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen yok, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Şehir merkezleri gibi yoğun yapılaşmaların olduğu alanlarda mevcut yapılar nedeniyle parselasyon planlarının uygulanması zorlaşabilmektedir. Ayrıca imar adalarının büyük bir kısmının imar planına uygun olarak oluşması durumunda, geri kalan imar parsellerinde parselasyon planı yapılmadan ifraz ve tevhit yoluyla bu parsellerin plana uygun olarak oluşmasının sağlanması gerekmektedir. Önergeyle uygulama sırasında oluşması muhtemel olası sorunların önüne geçilerek hem vatandaşların mağdur olmaması hem de ilgili idarelere uygulama kolaylığı getirilmesi hedeflenmektedir.

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1984) esas numaralı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                Ayhan Erel                    Arslan Kabukcuoğlu           Feridun Bahşi

                  Aksaray                             Eskişehir                          Antalya

            Tuba Vural Çokal                      Behiç Çelik                Ümit Dikbayır

                  Antalya                               Mersin                            Sakarya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Mersin Milletvekili Behiç Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 91 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi için verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18’inci maddesi “Arazi ve arsa düzenlemesi” başlığıyla yıllardır uygulanagelen, kendi iç çelişkileri olan, suiniyetli uygulayıcılar elinde mülk sahiplerini mağdur da eden bir maddedir; çok tartışmalıdır, Anayasa’nın 35’inci maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının kutsallığına da dokunmaktadır.

Burada bir hususa da değinmeden esasa geçmek istemiyorum, o da planlama. Planlama sadece imarla ilgili değil, genel anlamda bir planlama kavramının devlet hayatında yer edindiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Planlama derken özellikle Devlet Planlama Teşkilatı, Türk kamu yönetimi içerisinde çok etkili bir yere sahip iken maalesef AK PARTİ iktidarları döneminde bu teşkilat ortadan kaldırılmıştır. Dolayısıyla şu anda ciddi anlamda plansız, karmaşık bir ufka doğru akan Türkiye’yle karşı karşıyayız. Bu büyük devletin tüm ekonomik işlerini ve faaliyetlerini yürüten bir planlama süreci bu hâliyle maalesef ortadan kaldırılmıştır. Planlamanın sahibi olan devlet örgütü artık mevcut olmadığına göre, bunun dışında yapılan çevre düzeni planı vardır 1/100.000’lik, bunu dikkatinize sunuyorum. Bunun yanında spesifik planlamalar vardır; turizm, özelleştirme, sit alanlarıyla ilgili plan faaliyetleri hâlihazırda aktif durumdadır. İmar ve planlama faaliyetleri ise gerek nazım gerekse uygulama imar planları açısından da Türkiye’mizde maalesef tam oturmuş değildir ancak bunlar mevcut belediye ve valilikler eliyle yürütülmeye çalışılıyor. Netice olarak plan sürecinin bir sistematiğe bağlanmasını ve birbirini destekler mahiyette olmasını mutlaka hayata geçirmeliyiz.

Değerli arkadaşlar, tekrar imar planları konusuna dönersek niye plan yapılır? Kentlerin ve diğer sahaların düzenli kalkınması, halkın yaşam kalitesini artırmak için plan yapılır ama bir grubun veya ailenin veya şahsın çıkarı gözetilerek plan yapmak mensubu bulunduğunuz topluma büyük bir ihanettir; bunda vebal vardır, kanunen de suç teşkil etmektedir.

18’inci madde değişikliğine geçtiğimizde bu maddede 3194 sayılı Kanun’un ilgili maddesinde önce yüzde 35 oranında bir terk söz konusuyken bu daha sonra yüzde 40’a, şimdi yeni düzenlemeyle yüzde 45’e çıkarılmaktadır yani maliklerin mülkünün yüzde 45’ine resen el koyuyorsunuz ve bir grup belediye bürokratı veya dışarıdan temin edilen haritacı, şehir plancıları ya da yerel siyasilerin insafına terk ediyorsunuz. “Arazi ve arsa düzenlemesi” başlığının yerine “Parselasyon planlarının hazırlanması” demenin de aslında keyfe keder bir düzenleme olduğunu burada ifade etmek istiyorum.

Burada belediyelerin ve valiliklerin eli güçlendirilirken vatandaşın menfi veya haksız uygulamalar karşısında korunmasız kaldığına da dikkatinizi çekmek istiyoruz. Burada birçok konuşmacı İstanbul’da imar faaliyetlerine değindi, Ankara özelinde de konuşanlar oldu. Gerçekten İstanbul’a ihanet edildi, Ankara parsel parsel satıldı ve Türkiye’de kentlerimiz son yirmi beş yıllık süreç içerisinde daha yaşanabilir, imar yönünden fevkalade oturmuş, gelişmiş kentler olmaktan ne yazık ki çıkarılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Ama hatanın neresinden dönersek kârdır düşüncesiyle yeni imar uygulamalarının iyi niyetle hayata geçirilmesi ve şehirlerimizi bundan sonraki süreçte daha yaşanabilir, yaşam kalitesinin artırıldığı yerleşim alanları ve kentler hâline dönüştürmemiz uygun olacaktır diyorum ve değişiklik önergemizin kabulünü diliyor, sözlerime son verirken hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 9'uncu maddesiyle 3194 sayılı Kanun’un 18'inci maddesinin onuncu fıkrasında yapılan değişiklik metninde "maksatlarla" ibaresinin "amaçlarla" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Gökan Zeybek                Mehmet Akif Hamzaçebi         Hasan Baltacı

                  İstanbul                              İstanbul                       Kastamonu

             Hüseyin Yıldız                      Mürsel Alban               Jale Nur Süllü

                   Aydın                                 Muğla                          Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü.

Buyurunuz Jale Hanım. (CHP sıralarından alkışlar)

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gözünüzün önüne bir şehir getirin, herhangi bir şehir, vekili olduğunuz şehir de olabilir; eminim hepinizin gözünün önüne koca koca beton binalar ve uzayıp giden yollar geliyor. Ne yazık ki o şehirlerin büyük bölümünde yerel yönetimler de şehirleri o beton binalardan ve yollardan ibaret görüyor. O şehirde yaşayanlar binalar arasında sıkışmış evlerinden çıkıyorlar, şehri hiç duyumsamadan o yollardan geçip yine sıkıcı binaların içine çalışmak için giriyorlar. Şehirde yaşayanlar yaşamsal gereksinimlerini bulundukları bölgede karşılayamıyorlar. Eğitime erişmek için çocuklar erken saatlerde servislere biniyorlar ve yol gitmek zorunda kalıyorlar; oyun oynayacakları, koşturacakları alanlardan yoksunlar.

Binalar arasında nefes alamayanların şöyle bir bunaldığında gidip nefes alabileceği yeşil alanlar da yok ne yazık ki. Ülkemizde kişi başına düşmesi gereken yeşil alan miktarı 15 metrekare olması gerekirken ne yazık ki 8 metrekare.

Sağlık hizmetlerine erişmek için ise uzun yollar katediliyor; hele bir de şimdi, şehir merkezlerindeki hastaneleri kapatıp diktiğiniz yeni şehir hastaneleriyle sağlık hizmetlerine ulaşmaları iyice güçleşti.

Pek çok insan, yaşadığı çevrede spor yapabileceği alanlar olmadan yetişti, büyüdü. Sporu sadece, aidiyet duygusuyla bağlı olduğu futbol takımı olarak görüyor. Ve biz bu yasadan sonra sporda şiddet yasasını görüşeceğiz.

Oysaki şehir medeniyettir, şehir bir okuldur; içinde yaşayanları eğitir, şehirlileştirir. Şehirler, o şehirlerde yaşayanları ortak mekânlarda buluşturur. Yaşanabilir ve sürdürülebilir şehirler için imar planlarının, tüm bu fonksiyonların herkesin yararlanabileceği ve kolay erişebileceği şekilde planlanması gerekir.

Aslında Düzenleme Ortaklık Payı imar uygulaması, orada yaşayanların tüm gereksinimlerinin giderilebileceği düzenlemelerin yapılması için uygun yerlerin kamu yetkisiyle özel mülkiyet sahiplerinden alınarak buna olanak sağlamak amacıyla oluşturulan bir uygulamadır. “18 uygulaması” olarak bilinen bu işlem, parselde oluşan değer artışının karşılığı mülkiyet haklarından belli bir oranın alınması anlamına geldiğinden, oldukça hassas düzenleme yapılması gereken bir maddedir. İmar uygulama planlarında umumi hizmet alanlarında Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’ndeki standartlar gereği DOP yeterli gelmemekte ve kamulaştırma gerekmektedir. Yaşanabilir bir şehir için aslında bu oranın minimum yüzde 50 olması gerekir. Ancak DOP’ta bu kesintiler kişisel mülkiyet haklarından yapıldığından, DOP için ayrılması gereken yerlerin olabildiğince kamuya ait taşınmazlardan ve hazine arazilerinden karşılanması gerekir. Ancak kamu arazilerinin arsa değerleri yüksek olduğundan, sosyal donatı alanlarına tahsis yerine rant getirici projelere verilmesi anlayışı çok yaygın. Örneğin, İstanbul’da Etiler’deki polis okulu alanına ne yazık ki koskoca binalar dikiliyor, şehrin kalbine hançer gibi saplanıyor o binalar; oysaki o alanlar o şehirde yaşayanların, o bölgede yaşayanların kullanımına sosyal donatı olarak açılabilir. Hem de ne pahasına? Rant uğruna yapılıyor ve orada yoğunluğu artırmak pahasına yapılıyor.

Örneğin, biz, Eskişehir’de MİT binasını şehrin merkezinde kaldığı için belediye hizmet alanı olarak tahsis ettik ve takas yaparak orayı vatandaşlarımızın kullanımına açtık. Bu tür çözümler mutlaka uygulanmalıdır. Kamuya ait alanlar yeterli olmadığından, özel mülkiyet alanlarından kesinti yapıldığından vatandaşın gerçek gereksinimleri mutlaka DOP kapsamına alınmalıdır.

Önergemizde yer aldığı üzere, lejantta yer alan teknik altyapı alanları, idari hizmet alanları, büyük alanlar gerektiren yüksek gerilimin orta gerilime dönüştüğü trafo merkezleri trafo alanı olarak DOP kapsamına alınmalıdır.

Bakın, MEB’e bağlı alanlar Komisyonda kreş olarak getirilmiş ama MEB’e bağlı alanlar yer aldığı için ne yazık ki reddedilmiş. Oysaki MEB’e bağlı anaokullarından sadece ve sadece 36 ay yani 3 yaş üzeri çocuklar yararlanabiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – Başkanım, süre rica edebilir miyim teknik konu olduğu için.

BAŞKAN – Buyurun.

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Oysaki kreşlerden 0-18 aylık çocuklar da yararlanabildiği için ve kreşler de Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı olduğu için mutlaka DOP kapsamına alınmalıdır.

Maddedeki “semt spor alanları” her tür spor tesisi yapımına olanak sağlayacağından “spor alanları” olarak değiştirilmelidir.

Mezarlıklar, özel mezar yeri olarak satılabilmesi ve büyük alanlar olması nedeniyle hazine arazilerinden karşılanması daha doğru göründüğünden DOP kapsamından çıkarılmalıdır.

Maddedeki “kapanan imar yolları” yerine “kapanan kadastral yollar”ın yasal ve uygulama pratiği açısından daha doğru bir tanımlama olduğunu düşünüyoruz.

Bakın, imar planları, en az yirmi yıllık nüfus artış projeksiyonlarına göre yapılmakta ancak belediyeler sınırlı bütçe imkânlarıyla bunu gerçekleştiremediğinden imar uygulamaları kâğıt üzerinde kalmaktadır.

Değerli milletvekilleri, içinde yaşadığımız şehirleri çok iyi planlamamız gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – Başkanım tamamlıyorum hemen.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bütçe görüşmelerinde yerel yönetimlerle ilgili yaptığım konuşmalarımda yanlışlarınızı sıralamıştım ve şehirleri yeşile değil griye boyadığınız için gidiyorsunuz; mutlu bir azınlık, mutsuz bir çoğunluk yarattığınız için gidiyorsunuz demiştim. Evet, 31 Mart seçimleri ve 23 Haziranda tekrarlanan İstanbul seçimleri bunu açıkça ortaya koydu. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, hâlâ, önerilerimizi hiç dikkate almıyorsunuz. Yerel yönetimlerin sorunlarını çözmek, vatandaşlarımızın daha yaşanabilir şehirlerde yaşamalarına öncelik vermek yerine, sürekli merkezî idarenin işini kolaylaştıracak uygulamaları torba yasaların içine doldurup getiriyorsunuz. Oysaki biz milletvekillerine bu konuda çok büyük sorumluluk düşüyor. E, ne diyelim, karar sizin, siz bilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 9’uncu maddesine "üçüncü, dördüncü ve altıncı fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye” ibaresinden sonra gelmek üzere “üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra,” ibaresinin eklenmesini ve maddeyle değiştirilen üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

     Muhammet Emin Akbaşoğlu         Mehmet Doğan Kubat            İsmail Tamer

                  Çankırı                              İstanbul                           Kayseri

       Radiye Sezer Katırcıoğlu             Hüseyin Şanverdi              Ramazan Can

                  Kocaeli                                Hatay                          Kırıkkale

         

“Üçüncü fıkrada belirtilen bölgenin ihtiyacına ayrılan alanlardan belediye hizmetleri ile ilgili olanlar bu amaçlarla kullanılmak kaydıyla ilgili belediyesi adına, diğer alanlar ise imar planındaki kullanım amacı doğrultusunda bu amacı gerçekleştirecek olan idareye tahsis edilmek üzere Hazine adına tescil edilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Takdire bırakıyoruz efendim.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Önergeyle, 3194 sayılı Kanun’un 18’inci maddesiyle KOP ve DOP alanları birleştirildiğinden söz konusu alanların tahsisine ilişkin uygulamada karşılaşılabilecek sorunların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Mahmut Toğrul                      Rıdvan Turan                 Ayşe Sürücü

                 Gaziantep                             Mersin                         Şanlıurfa

           Meral Danış Beştaş           Filiz Kerestecioğlu Demir

                    Siirt                                 Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (KONYA) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Mersin Milletvekili Rıdvan Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları karşısında bizi takip eden sevgili halkımız; hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum. 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerinde söz aldım

Şimdi, 10’uncu maddede seralarla ilgili düzenleme var arkadaşlar, deniyor ki: Tarımsal amaçlı seralarda yapı ruhsatı aranmayacak, tabii, öncelikle il tarım ve orman müdürlüğünün olurunu alması ve daha sonrasında ise ruhsat vermeye yetkili mercinin incelenmesinde fen, sanat ve sağlık açısından herhangi bir problem görülmemesi koşuluyla. Yani biraz tercüme edecek olursak siz sera kurmak istiyorsanız il tarım ve orman müdürlüğü “Olur.” diyecek, belediyeye gideceksiniz, belediye “Ruhsat alabilir mi?” diye bakacak, bu açılardan inceleyecek fakat size ruhsat vermeyecek. Kardeşim, ruhsat almaya ehilse, böyle bir problem yoksa verin vatandaşın ruhsatını. Ruhsat, sadece bir kâğıt değil ki; aynı zamanda ruhsat, onun kimin tarafından denetleneceği, nasıl denetleneceği gibi kriterlerin belirlenmesi anlamına da gelir. Yani bütün kriterler uygun olsun diyorsunuz ama ruhsat vermeyi uygun görmüyorsunuz, bir garip totoloji yani işin içinden çıkabilene aşk olsun.

Yine, teklifte bu seraların büyüklüğü, niteliği ve neden ruhsatsız olması gerektiğine ilişkin herhangi bir açıklama da yapılmamış durumda değerli arkadaşlar. Yine, az önce ifade ettiğim gibi, denetleme usulünün nasıl olacağı açık değil.

Şimdi, eğer bürokrasiyi ortadan kaldırmak ve süreci hızlandırmaksa yapılacak şey, ruhsat verip vermemekle bu süreci hızlandırmak mümkün değil. Zaten sera kurma maliyetleri son derece yüksek. Yani örneğin, düşünün, bir topraklı sera, dönümü 50 bin lira civarında kurulabiliyor. Eğer topraksız seraysa, mesela, bir topraksız domates serasıysa söz konusu olan şey, dönümü 200 bin-250 bin liraya kadar çıkabiliyor. Takdir edersiniz ki bunu yoksul köylünün, küçük aile işletmelerinin kurabilmeleri söz konusu değil.

Arkadaşlar, tarım konusunda yapılacak düzenlemelerde hassas olmak gerekir. Bakın, menemene doğradığınız bir domatesin içerisinde binlerce üretim ve tüketim ilişkileri kristalize olmuş durumda, insanlar seferber olmuş durumda. Şimdi, genellikle şöyle bir yaklaşım var bizim yasa yapış tarzımızda: Bir düzenleme yapılıyor, bu gariban tarım her şeyin mücavir alanı olduğu için herkes kendine göre bir düzenleme yapıyor, bunun ceremesi de ne yazık ki tarıma çıkıyor. Şimdi, burada da tapu üzerinden, Tapu Kanunu üzerinden yani başka alanların ihtiyaçları üzerinden tanımlanmış olan yaklaşımlarla tarım dizayn edilmiş oluyor. Bu, doğru bir yaklaşım değil arkadaşlar, tam tersine stratejik bir alan olan -bunu yalnızca biz söylemiyoruz; aynı zamanda, biliyorsunuz, Birleşmiş Milletler, FAO ve sair örgütler söylüyor- tarımın ihtiyaçları üzerinden diğer alanları ve sektörleri tarif etmek gerekir çünkü tarım aşımızdır, ekmeğimizdir ve aynı zamanda işimizdir. Burada tarımı mücavir alan gibi gören bir perspektifle, bir zihniyetle bu iş düzenlenmeye çalışılıyor. Bakın, daha önce de oldu, örneğin Büyükşehir Yasası da arzıendam ederken tarıma ilişkin son derece olumsuz, mesela köylerin mahalle hâline dönüştürülmesi, meraların üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıp duran belediye tehditleri vesaire dikkate alındığında tarımın bir kez daha bu alanların ardılı gibi görüldüğü bir durumla karşı karşıyayız. Bu, hayırlı sonuç doğurmaz, onu açık yüreklilikle ifade edeyim.

Peki ne yapmak lazım? Yapılması gereken şey şu: Bir yerde, imar dışı alanda eğer sera kurulacaksa birer dönümlük 50 sera kurmak yerine bunu Bakanlık planlamalı ve 50 dönümlük bir sera kurmaya yönelik adım atmalı. Peki, ayrı ayrı sahipler nasıl yan yana gelecekler? Kooperatifleşmeyle. Kooperatifler kurulacak, bunlar örtü altı tarımsal üretim konusunda ehil olacaklar, bu kooperatiflerin kurulması suretiyle örtü altı tarım hem daha düşük girdiyle hem daha ekolojik ve organik bir muhtevayla yapılacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Yoksa, başka türlü bir biçimde sürekli tarım alanından yiyen… Bakın, on yedi yıllık AKP iktidarında tarım alanlarımızın yaklaşık yüzde 10’una beton döktük biz yani böyle bir realiteyle karşı karşıyayız. Başka türlü, tarımı başka alanların mücavir alanı olarak gören, tali gören, esastan ülkenin bugününü ve yarınını garanti altına alacak bir sektör olarak tariflemeyen bütün yasalar eninde sonunda tarımın ağırlığının altında kalmaya mecburdur değerli arkadaşlar. Dolayısıyla 10’uncu maddenin de böyle bir mantık hatasıyla malul olduğunu bir kez daha ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 10’uncu maddesiyle 3194 sayılı Kanun’un 27’nci maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkradaki “veya” ibaresinin “ve” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Gökan Zeybek                Mehmet Akif Hamzaçebi         Hasan Baltacı

                  İstanbul                              İstanbul                       Kastamonu

             Hüseyin Yıldız                     İsmet Tokdemir               Mürsel Alban

                   Aydın                                 Hatay                              Muğla

                Aydın Özer

                  Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Antalya Milletvekili Aydın Özer.

Buyurun Sayın Özer. (CHP sıralarından alkışlar)

AYDIN ÖZER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun 10’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bu ruhsat meselesi iki yıl önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından türetildi. Dedik ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığına: “Siz bu işi uygulayamazsınız -ben sahadan geliyorum, ben seranın içinden gelmiş bir milletvekilinizim- yapamazsınız çünkü belediyeler imar planı yapmadığı yerlerde ruhsat veremez. Her yer imar planına dâhil değil; arazilerde, köylerde böyle bir durum var.” ve şimdi düzeltmeye çalışmışlar sağ olsunlar ama orada bir eksiklik var, onu ben size bildirmek istiyorum. Burada “…müellifi ve fennî mesulü olan mimar ve mühendislere aittir.” diyor. Sayın Komisyona tavsiyem şudur: Buradaki “mimar ve mühendis” kavramını kaldırın, burada harita mühendisini koyun sadece. Zaten tarım il ve ilçe müdürlükleri bu konuyu kontrol ediyor, belediye imar mevzuatına göre imar müdürlükleri de bunu kontrol edecek. Sadece paftaya işlenmesi konusunda ve bu işin yürürlüğünün düzgün gitmesi konusunda ne yapılsın? Harita mühendisleri burada görevlendirilsin.

Bizim derdimiz şuydu: Uygulayamayacağınız yasaları, uygulayamayacağınız maddeleri bir deneme yanılma sistemine koyuyorsunuz, iki sene içerisinde patlıyor yasa, yürümüyor, ondan sonra geri çekmeye kalkıyorsunuz şimdi yaptığınız gibi.

Şimdi şunu söylemeye çalışıyorum arkadaşlar: İkinci mahsul ürün yetiştirenler Akdeniz Bölgesi’nde şu anda yangında. İki yıla kadar, geçen yıla kadar Irak’a yaptığımız bütün ihracat, domates ihracatı bitmiş durumda, Irak bir tane domates almıyor bizden. Katar’a domates ihraç ediyorduk, sebze ihraç ediyorduk, almıyor Katar şimdi bizden. Suudi Arabistan kapıları kapatmış durumda. Domates 40 kuruş olmuş, karpuz 40 kuruş olmuş, patlıcan 40 kuruş olmuş, alan satan yok. Arkadaşlar, 1 kilo domatesin maliyeti 2 lira.

Şimdi tanzim satış çadırlarını hep merak ediyorum ben. Hani bu 31 Marta kadar yaptığınız tanzim satış çadırları şimdi ne iş yapıyor? Hadi gelsinler, alsınlar domatesleri, biberleri; şimdi satsınlar bakalım. Seçime kadar yaptığınız yatırımlar nereye gitti, kime yaradı? Hiçbir işe yaramadı.

Sayın Antalya milletvekilleri, sayın iktidar partisinin milletvekilleri, buyurun efendim, bir şey mi söylüyorsunuz? Söyleyin efendim.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Çiftçi kazandı.

AYDIN ÖZER (Devamla) – Kim kazandı?

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Çiftçi, çiftçi.

AYDIN ÖZER (Devamla) – Efendim, şu anda ikinci mahsul domates var, 40 kuruşa satılıyor, 50 kuruşa satılıyor, 2 lira maliyeti var.

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Hayır, pahalı değil şu anda.

AYDIN ÖZER (Devamla) – Çiftçiyi batıracak mısınız orada? İhracat kapılarını açın kardeşim, açın. İhracat kapılarını açın, millet domatesini, biberini satsın. (CHP sıralarından alkışlar) İki gün sonra sahaya indiğinizde size sorarlar, ne yaptınız diye soracaklar size. Çıkın, gelin de çiftçinin hakkını savunun burada bir. Hiç öyle bir şey yaptınız mı? Bir tane konuşma yaptınız mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Birçok tane...

AYDIN ÖZER (Devamla) – Bırakın bu işleri. Bırakın canım!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Genel Kurula hitap edin.

AYDIN ÖZER (Devamla) – Ya Başkanım, sataşmasın, sataşmasın. Bir şey söylemezse biz de bir şey söylemeyiz. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)] Sataşmayın. Çiftçinin hakkını koruyacaksınız, önce üreteceksiniz, ondan sonra birim alandaki üretimi artıracaksınız, artırdıktan sonra da fiyatları aşağı düşüreceksiniz. Öyle tanzim satışlarla falan filan olmuyor, yaptık, gördük her şeyinizi.

Tarım Bakanlığı, Sudan’la ortak bir tarım projesi yaptı hatırlıyorsunuz. Doksan dokuz yıllığına 7 milyon 800 bin hektar tarım arazisi kiraladı. Sudan’da yönetim değişince bu büyük proje yattı, proje bitti. Yani Türkiye’de 3 milyon 400 bin hektar tarım alanı on dört yılda ekim dışı kaldı.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Antalya kazandı.

AYDIN ÖZER (Devamla) – Kazanmadı.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Kazandı.

AYDIN ÖZER (Devamla) – Kazanıyorsa çıkın buraya şimdi söyleyin üreticiye, “Kazandınız, konuşmayın.” deyin.

BAŞKAN – Meclise hitap edin.

AYDIN ÖZER (Devamla) – Lütfen…

Arkadaşlar, her şeyi bitiriyorsunuz; bak, hayvancılığı bitirdiniz, kuru tarımı bitirdiniz, elinizde bir örtü altı tarım kaldı, yakında onu da bitireceksiniz. Türkiye’yi 82 milyonluk bir açık pazar hâline getiriyorsunuz. Yapmayın, sonra bu millete yedirecek bir şey bulamazsınız. Karnı doymayan millet iki gün sonra ne yapacak onu merak ediyorum ben. Eti de ithal ettiniz, o da olmadı. Demek ki ithalatla bir şey olmuyor, üretimle oluyor. Üretim için çiftçiyi korumak zorundasınız.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Mahmut Toğrul                      Rıdvan Turan                 Ayşe Sürücü

                 Gaziantep                              Mersin                          Şanlıurfa

           Meral Danış Beştaş           Filiz Kerestecioğlu Demir     Necdet İpekyüz

                    Siirt                                  Ankara                           Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli vekiller; 31 Mart yerel seçimlerinde 13 bin oy farkla kaybedilen İstanbul’da yenilgiyi kabul etmeyip seçimi tekrar yaşadık ve fark 806 bine çıktı. Halkın tercihine, seçilmişine saygı duymamanın ağır faturasını gördüğünüz hâlde bundan bir ders çıkarmak yerine bazı şeyler tekrar yaşanıyor. Nasıl? Ağrı’nın Diyadin Belediyesinde eş başkanların dün maruz kaldığı olayla ilgili arkadaşlarımızın verdiği önerge az önce oylarınızla reddedildi. Değerli vekiller, Diyadin’de yaşanan olayın aslında hepimize bir ders vermesi lazım. Bunun araştırılması gerekirken, gerçeklerin ortaya çıkartılması gerekirken bunun araştırılmaması, sorumsuzluğu, cezasızlığı ve peşinden bu uygulamayı yapanlara özendirmeyi getirmektedir ve giderek toplumsal barışa bir barut gibi düşmektedir.

Değerli milletvekilleri, yerel yönetimleri konuşurken, birçok belediyeye, daha önce DBP’nin aldığı belediyelere tekrar kayyumlar atandı. Kayyumların o dönem yaptığı işlerden birisi de belediyelerin logolarını değiştirmekti. Vekili olduğum Batman ilinde de kayyum tekrar geldiği gibi logoyu değiştirdi ve 31 Mart seçimlerinde Batman Belediyesinde büyük bir çoğunlukla seçilen eş başkanlar 38 üyeli belediye meclisinde -36 üyesi- oy çokluğuyla tekrar eski logoya dönmek istedi. Logo ne yapıldı? Valilik tarafından kamu yararı görülmediği için reddedildi. Bakın, sadece bu olayın reddedilmesi değil, bugün birçok yerel yönetimde yerel yönetimle idare arasında ciddi sıkıntılar var. Halkın seçtiği, halkın büyük çoğunlukla buna teveccüh gösterip kendisinin geleceğiyle ilgili beraber yönetmek istediği kesime karşı atanan insanlar el birliğiyle halkın çıkarları doğrultusunda çalışması gerekirken onların işlerine engel olmakta ve beklentileri tümüyle boşa çıkartmaya çalışmaktadırlar. Bu tür anti uygulamalar gelecek açısından da sıkıntı doğurmaktadır.

Gelelim maddeyle ilgili konuşmaya. 11’inci madde daha çok otoparklarla ilgili düzenleme fakat hazırlanan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin aslında -ben burada cümleyi tekrarlamak istiyorum- genel gerekçesindeki giriş cümlesini okuduğumuzda şöyle bir şey deniyor: “Sağlıklı, yaşanabilir ve insan onuruna yakışır uygulamaların gün geçtikçe tüm dünyaya örnek olduğu ülkemizde…” Sağlıklı, insan onuruna yakışır ve yaşanabilir tüm dünyaya örnek bir ülke… Daha geçtiğimiz ay İsveç’te bir üniversitenin yaptığı çalışmada 170 ülke arasında Demokrasi Endeksi’ne göre 147’nci ülke Türkiye. İşsizlik açısından, genç işsizliği açısından Avrupa’da en başta gelen ülke, örnek ülke! İşsizlik nedeniyle intiharların olduğu en güzel örneklerden biri olarak mı göstereceğiz burayı? Bizim en iyi dediklerimizin hepsi kötü örnekler, hepsi utanmamız gereken örnekler. İşkenceden mi söz edeceğiz, basın-yayın yasağından mı söz edeceğiz, cezaevindeki gazetecilerden mi söz edeceğiz, insan hakları ihlallerinden mi söz edeceğiz, içerideki siyasetçilerden mi söz edeceğiz? Bakın, üniversiteler diyorsunuz, ilk 500’e giren üniversitelerden mi söz edeceğiz? Yani gerekçede bile bu yazılmış. Madde ne diyor? Her zamanki gibi -dün partimiz adına aslında geneli üzerindeki konuşmamda da belirttim- birilerine, yandaşa tekrar bir rahatlık yaratmak için, ekonomik ortam yaratmak için, rant yaratmak için yapılıyor.

Otopark meselesi gerçekten önemli. Fakat ona geçmeden önce büyük kentlerde veya kentlerde her tarafta bir baba, her tarafta bir bariyer, otopark olmasın diye; bir taraftan da daha bugün yayınlandı, Ankara Belediyesinde yapılan uygulamalarda otoparkların yüzde 13’ü denetlenmiş, hiçbir yer denetlenmiyor, otoparklar denetlenmiyor. Binalara ruhsat veren sizlersiniz, binalarla ilgili inşaatları hizmete açan sizlersiniz, otopark konusunda da verdiğiniz şeylerle uygulamaları değiştiren sizlersiniz. Daha iki gün önce, ismini “imar affı” değil de “imar barışı” koydunuz, 3 kez uzattınız para gelsin diye; bir taraftan da bunlara tümüyle hoşgörüyle bakıyorsunuz, saklıyorsunuz, ortam yaratıyorsunuz.

Otopark normalde kamunun işidir, kamunun bu işi çözmesi lazım. Bir, bireysel araç kullanımından daha çok toplu taşımaya önem verilmelidir. Toplu taşımanın gerçekten eşit… Yoksulluğun bu kadar fazla olduğu bir yerde insanların daha rahat gezebileceği toplu taşımayı geliştirmemiz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Toparlayın, buyurun.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Türkiye’de afet konusunda yetkililer açıkladılar, dediler ki: “Afetler konusunda, depremler konusunda birçok alan yaratmışız.” İnternete girin, e-devletten izleyin, hiçbir afet toplanma bölgesi kalmamış; apartmanlar arasındaki sıkışık bölgeler var. Şimdi bunu da otoparka dönüştürmeye çalışıyorsunuz ve birilerine rant çekmeye çalışıyorsunuz. Normalde yasayla beraber, kapalı otoparklar yapılabilir, yer altında otoparklar yapılabilir, birçok düzenleme yapılabilir ama yol, köprü, otopark konusunda, özelleştirme konusunda her şeye varsınız, bunu göremiyorsunuz.

Bizim söylemek istediğimiz, aslında topluma gerçekten ulaşılabilir, eşit, huzur içerisinde, herkesin yararlanabileceği alanlar yaratmaktır. Burada birilerine gerçekten fayda getirmek yerine toplumun tümüne yarar getirmek lazım, onu sağlamak lazım.

Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.16

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Böylelikle birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 16 ila 30’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Teklifin ikinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Türk sinemasının en güler yüzü, evlerimizin neşesi olmuş, büyük üstat Kemal Sunal’ı vefatının 19’uncu yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyorum. Mekânı cennet olsun.

Değerli milletvekilleri, tapu, imar ve kentsel dönüşüm gibi hususlarda yaptığımız kanunlar üzerinde iktidar ve muhalefet arasında zaman zaman anlaşma olmakta, zaman zaman olmamaktadır. Bu meselelerde de telafisi mümkün olmayan, vatandaşın mağdur olacağı ve topraklarımızın zarar göreceği hususlar vardır. Ancak telafisi olmayan asıl meseleler bir milletin geleceği, bağımsızlığı ve refahıdır.

Dün Çin basınına yansıyan bir haber hepimizi derinden üzmüştür. Sayın Cumhurbaşkanının kadim Türk yurdu Doğu Türkistan’a Çin ağzıyla “Şincan” demesi, orada zulüm altında inim inim inleyen soydaşlarımızın refah içerisinde yaşadığını söylemesi kabul edilemezdir. Bunu ne vicdanımız ne Türk tarihinin bize verdiği sorumluluk duygusu asla onaylamayacaktır. Madem Doğu Türkistan’da soydaşlarımız mutludur, haydi hep beraber Urumçi’ye gidelim, orada yaşayalım. Malum, ülkemizde ekonomik kriz, insan hakları ihlalleri, adaletsizlikler almış başını gitmiş durumdadır. Bizler belki orada rahat ederiz, mutlu oluruz. Eğer bu beyanlar Sayın Cumhurbaşkanımıza ait değilse Çin medyası her zaman yaptığı gibi bir çarptırma yaptıysa neden hâlâ Cumhurbaşkanlığı sözcülüğünden ya da İletişim Başkanlığından bir açıklama gelmemiştir? Sayın Cumhurbaşkanımızdan da bu mesele hakkında net bir açıklama bekliyoruz.

Biz İYİ PARTİ olarak Doğu Türkistan meselesinin takipçisiyiz. Oradaki insan hakları ihlallerini, Çin işkencelerini dile getirmeye devam ediyoruz. Bizim için al bayrak neyse gök bayrak da odur, Ankara neyse Urumçi de odur.

Saygıdeğer milletvekilleri, topraklarımızın imar rantına kurban gitmemesi için burada mücadele veriyoruz. Ama topraklarımıza vatan evlatlarının kanını döken cani teröristler bir seçim uğruna devlet televizyonuna çıkartılıyor, Sayın Cumhurbaşkanımız ve ortağı, bebek katili APO’nun mektubunu yorumluyor. Bu çok önemli bir sorundur.

Bugün İYİ PARTİ Grubu olarak TRT’de teröristlerin konuşturulması meselesini yargıya taşıdık. Aslında cumhuriyet savcılarımızın bizden önce harekete geçmesi lazımdı ama ne hikmetse geçmediler. Biz de kendilerinin eksiğini tamamlamak için yardımcı olduk. Türkiye Büyük Millet Meclisinde hem bu TRT faciasının araştırılması hem de teröristbaşının mektubunun okunması meselesi için araştırma önergeleri verdik ancak iktidar bunu reddetti. Neyin ortaya çıkmasından korkuyorsunuz kıymetli AK PARTİ’li milletvekilleri? Yoksa 2007’de Kürt açılımı diye başlattığınız, sonra sözde çözüm süreci adı altında devam eden ve devletimizin temellerine dinamit döşeyen sürecin bir yenisini mi başlatacaksınız? Yine bölücü hainler televizyonlara mı çıkacak? Yine Türk adını yasaklayacak mısınız? Yine hain teröristler Habur’da davulla, zurnayla mı karşılanacak? Bunları duyunca bizim tüylerimiz diken diken oluyor, milletimiz adına korkuyoruz, sizleri de uyarıyoruz: “İstanbul seçimi için son bir kurşun atalım.” mantığıyla hareket ettiyseniz bunun devamından vazgeçin. O kurşun hainlerin eline geçer ve vatan evlatlarının canına mal olur. Siz seçim kazanacaksınız diye vatan evlatlarının toprağa düşmesine asla izin vermeyiniz.

Peygamber Efendimiz’in meşhur hadisişerifini hatırlatmak istiyorum: “Mümin, aynı delikten iki kere sokulmaz, ısırılmaz.” Aynı yılan, ülkemizi ve milletimizi tekrar sokmasın değerli milletvekilleri. Bu hususta Cumhurbaşkanımızı, Kabinesini ve AK PARTİ’li arkadaşlarımı sağduyuya davet ediyorum.

Sayın milletvekilleri, “imar” ve “AK PARTİ” kelimeleri yan yana geldiğinde, bu konulardan hiç anlamayan bir kişi bile durur, düşünür çünkü on yedi yıllık AK PARTİ iktidarı, imar rantının sömürüldüğü, yandaş müteahhitlerin zengin edildiği, kamu hizmetinin değil, yandaş, özel teşebbüslerin düşünüldüğü bir dönem olmuştur. AK PARTİ’nin imar rantı konusunda sicil notu son derece bozuktur. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi’nin sürekli işaret ettiği 5 müteahhit, AK PARTİ iktidarları sayesinde ecdadımızın, evlatlarımızın uğruna kan döktüğü toprakları sömürmekte ve kul hakkı yenmektedir. Peygamber Efendimiz Veda Hutbesi’nde “Ey insanlar, sizin canlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız Rabb’inize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır.” buyurmuştur. Toprak, namustur; AK PARTİ yandaşlarının toprağımıza el uzatmasına “dur” denmelidir.

Kıymetli milletvekilleri, görüştüğümüz kanun teklifinde suistimale açık pek çok husus vardır. Bu hususlarla alakalı görüşlerimizi hem Komisyonda hem sonrasında teklif sahiplerine ilettik. Burada şunu ifade etmek isterim: Biz yapılan işleri engellemek için değil, icraatların millet menfaatlerine uygun bir şekilde yapılmasını sağlamak, milletin sahibi olduğu malın, toprağın istismar edilmesini önlemek için muhalefet yapıyoruz. Vatan evlatlarının uğruna kan döktüğü bu topraklar, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadelerindeki gibi, kaderine terk edilemez. Bu sebeple, bizim buradaki bütün uyarılarımızı iktidar dinlemeli ve istişare etmelidir. Ama görüyoruz ki Komisyon Başkanımızın kanun teklifi hakkındaki sorulara Bakanlığın cevap vereceğini söylemesi, Gazi Mecliste görüşülen kanunların milletvekillerince değil, bürokratlarca hazırlanarak getirildiğini bir kez daha göstermiştir. Meclisi, bakanlıkların getirdiği teklifleri onaylayan bir noter gibi çalıştırmaya hakkımız ve hakkınız yoktur.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde dikkat çekmek istediğim bazı maddeler bulunmaktadır. Teklifin 18’inci maddesinde Çatalca ve Silivri ilçelerindeki köylerin arazileriyle alakalı bir düzenleme var. Bu mesele yüz kırk yıldır çözülmemiş bir meseledir. Burada padişah tapularından kalan araziler vardır, vatandaş yüz kırk yıldır dededen toruna bu arazileri işletmektedir. Ama teklif, buradaki hazineye ait taşınmazlarla alakalı adaletsiz bir uygulama getirmektedir. Kanun, üç yıldır kullanan ile yüz kırk yıldır kullanan arasındaki farkı gözetmemektedir. Teklif ya kısa süre önce buralardan arsa alan ya da arsa takip eden emlak spekülatörlerine rant kapısı açmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, birinci bölümde de ikinci bölümde de kentsel dönüşüm kapsamında Cumhurbaşkanına yetki verilen düzenlemeler vardır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kapsamında bu yetkiyi veriyoruz ama biz korkuyoruz, yarın bir gün ikametgâh belgesini bile Cumhurbaşkanından alacak hâle geleceğiz. Sayın Cumhurbaşkanına her yetkiyi veren düzenlemelerden vazgeçmek gerekir. Bakanlık bu konuda yetkilidir, gerekli teklifi de onayı da verebilecektir. Cumhurbaşkanına yetkiyi vermek yerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yetkiyi bırakmak daha doğru olanıdır.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde 2/B meselesi vardır. 2/B başvuruları 5 kez uzatıldı. Niçin? Çünkü vatandaş oradaki bedelleri ödeyecek durumda değil. Önce bu durum üzerinde düşünmemiz gerekmektedir. Mesela, çok net bir şekilde imar rantı olmayan, tarım için kullanılan arazilerin orman köylülerine ücretsiz verilmesinin ya da çok düşük miktarlarla devredilmesinin yolu açılmalıdır, bu tarıma da bir katkı olacaktır. 2/B çok sıkıntılı bir geçmişe sahiptir. Şüpheli yangınlarla orman vasfını yitiren araziler vardır, buralarda imar rantının, emlak spekülatörlerinin, yandaş müteahhitlerin kol gezdiği bilinmektedir. İktidar 2/B meselesini doğru yönetememiştir, hem talana hem de mağduriyetlere yol açacak bir politika izlemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Bu mesele süre uzatılarak değil daha kapsamlı bir teklifle düzeltilmelidir.

Değerli milletvekilleri, bunun gibi çok teknik meselelerin olduğu, vatandaşın mağduriyet yaşadığı ve suistimallere yol açabilecek düzenlemelerde önce Meclis araştırma komisyonları kurulması gerektiğini düşünüyorum. Yapboza dönüşen kanuni düzenlemeler yapacağımıza, tek seferde kalıcı çözüm yaratacak düzenlemeler yapmalıyız.

Saygıdeğer milletvekilleri, vatandaşımızın dile getirmemizi istediği bir husus da Devlet Demiryollarının emekçi makinistlerinin sorunlarıdır. Makinistlerimiz çoğu zaman ağır şartlarda ve uzun süreli çalışma saatlerinde sağlıklarını etkileyecek ortamlarda çalışmaktadırlar. Ancak 2008’de bir kanun değişikliğiyle yıpranma payı olarak bilinen fiilî hizmet zamları iptal edilmiştir, kendileri bu haklarını geri istemektedirler. Ayrıca geçmiş dönemden bu hakkı kazanan ve bazı yargı kararlarıyla da bu durumları onaylanan eski personel de bugün bu haklarından mahrumdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu hususu da yüce heyetinize dikkatle sunuyorum.

Teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

62.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanının resmî davetlisi olarak Çin’e giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Uygurların Çin’de huzur ve refah içinde yaşamalarının yegâne temennimiz olduğunu ifade ettiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Biraz evvel hatibin konuşmasıyla ilgili bahsettiği ve öğleden sonra da sayın grup başkan vekilinin bahsetmiş olduğu Sincan Özerk Bölgesi’nde yaşayan Uygurlarla ilgili işin aslını, esasını ortaya koymak için Sayın Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun Bey’in de bu konuyla ilgili paylaştığı bir açıklama var, o açıklamayı da paylaşarak doğru bilgiyi vermek ve ona göre yorumlamalarını rica edeceğim.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Memnun olurum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Cumhurbaşkanımız Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanının resmî davetlisi olarak malum 2 Temmuzda Çin’i ziyaret etti. Pekin’de ikili bölgesel ve uluslararası meseleleri etraflıca değerlendirme fırsatı bulan iki lider, ikili ilişkilerin ticaret, yatırımlar, AR-GE, bilim, teknoloji, sivil havacılık, turizm ve kültür alanlarında ilerletilmesi hususunda mutabık kaldılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Çin Devlet Başkanı, Türkiye’nin orta koridor ve Çin’in kuşak ve yol girişiminin uyumlaştırılması çalışmalarının hızlandırılmasını, bu sayede tarihî İpek Yolu’nun Batı ve Doğu kapıları arasındaki bağlantının güçlendirilmesini birlikte kararlaştırdılar. Her iki taraf uluslararası düzene ve çok taraflılığa yönelik ciddi meydan okumaların yaşandığı bir süreçte bölgesel ve küresel güvenliğe, refaha ve istikrara katkı bağlamında stratejik iş birliği ilişkilerini ve temaslarını güçlendirme hususunda tam bir görüş birliğine vardılar. Çin temaslarında Uygurlar dâhil ikili ilişkilerin tüm yönleriyle etraflıca görüşülmesi söz konusu oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bu manada Sayın Cumhurbaşkanımız, Uygurların Çin’de huzur, esenlik ve refah içinde yaşamalarının yegâne temennimiz olduğunu ifade etmiş ve bu meseledeki görüş ve beklentilerini muhatabına da açıkça iletmiştir. Çin tarafı ayrıca Sincan Özerk Bölgesi’nde yaşayan Uygurların durumlarını yerinde gözlemlemek üzere Türkiye’den bir heyeti Çin’e davet etmiş, Sayın Cumhurbaşkanımız da bu daveti olumlu olarak karşılamışlardır. Doğru bilgi budur, bu çerçevede değerlendirilmesini ben hatırlatmak istedim.

Teşekkür ederim.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Konuşmadan sonra söz vereyim.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç konuşacaktır.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, bu kanun gerek getiriliş şekli ve gerekse de önemi açısından birçok eksiklik içermektedir. Öncelikle metin Komisyona çok kısa bir sürede getirilmiş ve Komisyon üyelerinin metnin hazırlanmasında hiçbir şekilde katkıları olmamıştır.

Diğer bir husus değerli arkadaşlar, Osmanlı döneminden bu yana, Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana sorun taşıyan Tapu Kanunu’nda yapılacak olan bu değişiklik de bambaşka sorunlar beraberinde getirecektir. Başka bir deyişle, olay muhataplarıyla konuşulmamış, tartışılmamış ve kaliteli bir kanun yapma sürecinden asla geçirilmeden komisyona getirilmiştir. Muhatapları olan ve birebir etkilenecek olan halktan hiçbir şekilde fikir alınmamış, meslek odaları, mimarlar odası, çevre mühendislerinden de bu yönde herhangi bir görüş alınmış değildir. Böylece, vatandaşların ihtiyaçlarına cevap olunurken kent halkı veya sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı gibi haklara da uyum sağlanamamıştır.

Değerli arkadaşlar, bu yasa tamamen AKP’nin kendi ihtiyacına uygun bir şekilde getirilen bir yasadır. Kent, doğanın yağmalanması kolaylaştırılmış ve daralan ekonomiye yeni bir nefes aldırılmak istenmiştir. Zaten sanayileşmeyle teknolojiye dayanamayan büyüme stratejisi bir kez daha yine imar ve plansız kentleşme, yeni rant alanlarının açılmasına yol açmaktadır.

Bir diğer konu ise partili cumhurbaşkanlığı sisteminin halka ve özel mülkiyete olan müdahalesine ilişkin bir düzenlemenin getirilmiş olmasıdır.

Peki, bu kanun teklifi başka neyi getirmektedir? Bu kanun teklifiyle değerli arkadaşlar, Bakanlığa, metruk mülkiyeti yıkmaya dair çok geniş yetkiler vermektedir; bu, özel mülkiyete olan müdahaleyi, ihlali de beraberinde getirecektir.

Diğer bir husus değerli arkadaşlar, makul bir süre içerisinde itiraz etme hakkı tanınmamıştır bu kanunla. İdareye tanınan böylesine geniş bir yetki, bu eksikliğin giderilmesi için keyfî uygulamaları da beraberinde getirecektir.

Diğer bir husus değerli arkadaşlar, idare hukuku çerçevesinde değerlendirildiğinde, görüşülmekte olan teklifin kamu yararına olmadığı da ortadadır. Zira Anayasa’nın 125’inci maddesine göre, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı makul sürede itiraz etme, makul sürede yargıya gitme olanağı da ortadan kaldırılacaktır.

Kanun teklifi ayrıca, özel bir yasa öngörmesi açısından da yoğun hak ihlallerini beraberinde getirecektir. Bu nedenle, işbu kanun teklifinin tamamı özellikle de vatandaşın, idari eylem ve işlemlere karşı üç gün gibi bir süre içerisinde itiraz etme, itirazını dile getirme olanağını da ortadan kaldırmaktadır.

Bu kanun teklifiyle başka ne yapılmaktadır? Tarihî eser veya tarihî yapı niteliğini taşıyan, ancak ilgili kurumlarca tespiti, dokümantasyonu ve sınıflandırılması yapılmamış olan tarihî eserlere de dokunma ve ortadan kaldırma hürriyeti de getirmektedir. Bu tarihî yapıların yıkılması veya müdahaleye açık hâle gelmesi, mevcut kanun teklifinde özenle üstünde durulması gereken bir diğer sakıncadır değerli arkadaşlar; teklifi bu yönüyle de reddediyoruz ve karşı çıkıyoruz.

Bir diğer husus değerli arkadaşlar, bu kanun teklifiyle Hükûmetin, tarihî ve kültürel anlam ifade eden ancak farklı kültür ve medeniyetlere ait olan binlerce tarihî esere olan yaklaşımını da görüyoruz, biliyoruz. En yakın tarih de Hasankeyf’e olan yaklaşımlarıdır.

Yine, Diyarbakır Sur, Cizre gibi, Kürt halkı ile bölgenin Ermeni, Süryani gibi diğer halkları açısından önem arz eden yapı ve alanlara yönelik yaklaşım ve uygulamaları da çok iyi bilmekteyiz. Bu kanun teklifinin Meclisten geçmesi hâlinde, yukarıda sıra hâlinde saydığımız bütün sakıncalarıyla yepyeni bir sorun alanı yaratılacaktır.

Değerli arkadaşlar, rant yaptırmak, kendi müdahale ve hareket alanını geliştirmek için bu iktidar bu kanun teklifini Meclisin gündemine getirmiş bulunmaktadır. Şunu belirteyim ki bu Mecliste bu kanun teklifi lehine oy kullanacak olan birçok milletvekili arkadaşın da bundan çok haberdar olduğunu düşünmüyoruz. Zaten bu konuda yeterince kanun maddesi mevcuttur. Türkiye’yi yeniden yepyeni bir kanunla kanuna boğmak istemektedir bu iktidar. Neredeyse nefes alışverişlerimize ilişkin de yeni bir kanun çıkaracaktır bu iktidar.

Değerli arkadaşlar, işbu kanun teklifinin hazırlanması sürecinde de tekliften doğrudan doğruya etkilenecek olan halkımıza yani ilgili kişi ve gruplara ya da meslek kuruluşlarına da hiçbir şekilde yer verilmemiş, tartışılmamış ve düşüncelerine asla ve asla yer verilmemiştir. Bu bakımdan bugün bu kanun teklifi Meclisten geçse dahi kanunun uygulanması noktasında büyük sakıncalar ortaya çıkacaktır. Uygulanacak kanun hükümleriyse yoksul halkımızın yararına olmayacak, teklifin Meclisten geçmesi için ısrar eden çıkar çevrelerinin yararına olacaktır.

Buradan bütün Türkiye halklarına sesleniyorum değerli arkadaşlar: Bizler yani halklar olarak bu kanun teklifinin hazırlanması için hiçbir talepte bulunmadık, buna dair bir çalışma da yapmadık. Nitekim bu kanun teklifinin hazırlanmasına dair bir talebimiz olmadığı gibi, teklifin yasalaşmasından da bir yararımız olmayacaktır. Peki, bu halk neyi istiyor da bu Meclisin gündemine gelmiyor?

Değerli arkadaşlar, Türkiye toplumu olarak kırk senedir demokratik bir anayasa talebi var bu halkın. Çalışma yasasının emekçiler yararına yeniden düzenlenmesi talebi var bu halkın. Doğamız, çevremiz ve yeşil alanların HES’ler, barajlar ve betonlarla yok edilmesini istemiyor bu halk. Soluduğumuz havanın, içtiğimiz suyun, çocuklarımızın beslendiği gıdaların zehirli tarım ilaçları, atık su, gaz ve dumanla zehirlenmesini istemiyor bu halk. Geleceğimiz olan çocuklarımız için demokratik ve bilimsel bir eğitim sistemini talep ediyor bu halk. Bu halk başka ne istiyor? Adaletli bir gelir dağılımı talebi var bu halkın. Bu halkın adalet talebi var. Başka ne talebi var bu halkın? Yaşama, doğaya, insan hayatına, farklı kimlik, kültür ve yaşam tarzlarına saygı talebi var bu halkın. Düşünce ve inanç hürriyetini talep ediyor bu halk. Toplumsal barış talebi var bu halkın. Demokratik gösteri, yürüyüş ve protesto hakkı talebi var bu toplumun. Özgür irademizle seçtiğimiz temsilcilerin zindanlardan çıkarılması talebi vardır bu halkın. Ana dilde eğitim talebi var bu halkın. Özgür ve özerk üniversite talebi var bu halkın. Emeklikte yaşa takılanlar var. Bu halkın, bu haklara yeniden kavuşturulması talebi vardır. Sonuç olarak, insanca yaşamak istiyor bu halk. Halkların talebi budur değerli arkadaşlar. Ancak bu siyasi iktidar kısmen saydığım ihtiyaç ve taleplerimizin her birine kulak tıkamakta, taleplerimiz ve ihtiyaçlarımız karşısında duyarsızlığını sürdürmektedir değerli arkadaşlar.

Halklar olarak sizin ve bizim taleplerimiz bunlardır ama bu AKP-MHP hükûmetinin önümüze koyduğu yasalar da maalesef ki halkın çıkarına olan yasalar değil, çıkar çevrelerinin talep ettiği ve rantın çok yüksek oranda olduğu bir yasa talebidir değerli arkadaşlar. İşte, biz bu noktadan, bu kanun teklifinin tamamına karşı olduğumuzu belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Ben kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Sayın grup başkan vekili, bir defa Cumhurbaşkanı adına yapılan açıklama bizim sorularımıza cevap vermemektedir.

İkincisi: Oranın adı Sincan değil, binlerce yıldır kadim Türk yurdu Doğu Türkistan’dır. Bunun kayıtlara geçmesini istiyorum.

Bir de kurulacak komisyonda acaba millî iradeyi temsilen içimizden birileri bulunacak mı yoksa gene kendileri adına, kendileri çalıp kendileri oynayacaklar mı?

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

63.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tabii, değerli konuşmacı kendisi kürsüde dile getirmişti, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından bir açıklama yapılıp yapılmadığıyla ilgili. Aslında kürsüye çıkmadan Twitter adresinden, sosyal medyadan baksa görebileceği bir hadiseyi, bir hakikati, bu konuyla ilgili bir açıklamayı paylaştım kayıtlara geçsin diye.

Ayrıca şunu da ifade edeyim ki: Diyarbakır Surlarını, iki sene önce, UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesi’ne AK PARTİ’nin aldırdığını ve dolayısıyla da surların tam bir koruma altında olduğunu da hatırlatmak isterim.

Teşekkür ederim.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Teklifin ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sözlerime başlarken Sayın Başkanı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teklifin ikinci bölümünde yer alan maddeler, bu teklife ruhunu veren maddelerdir. Kentsel dönüşüm düzenlemeleri, hazineye ait arazilerin satışına ilişkin düzenlemeler ve bunları tamamlayıcı mahiyette birçok düzenleme bu bölümde yer almaktadır. Zamanın izin verdiği ölçüde bu maddelerle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.

Değerli milletvekilleri, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Yasa 16 Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğe girdi ve yasanın yürürlüğe girmesinden sonraki süreçte, özellikle İstanbul’da kentsel dönüşüm süreci bir şekilde başladı. Bu sürecin iyi gittiği ilçeler, bölgeler oldu ama başarıya ulaşmadığı, başarısızlıkla sonuçlandığı bölgeler oldu. Bunlardan sembol olan bir semtin adı Fikirtepe’dir. Fikirtepe’de tam bir başarısızlık hâli vardır ve teklifi hazırlayan -milletvekilleri demiyorum artık- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu sorunu çözmek üzere burada birtakım düzenlemeler yapıyor, evet, birtakım adımlar atılıyor, atılmıyor değil ama gel gelelim, bunların pratikte nasıl sonuç vereceği herhâlde biraz daha üzerinde düşünülmeye, tartışılmaya ve yeni düzenlemeler yapılmaya ihtiyaç duyuyor. Örnekleriyle anlatacağım.

Kadıköy Fikirtepe’de -tamamen özel mülkiyete konu olan bir yerdir- arsa sahipleri arsalarını kat karşılığı inşaat sözleşmeleri ya da arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri uyarınca müteahhitlere devretmişler. Bu devirlerin sonucunda bir kısım adalarda bir kısım bloklar, inşaatlar belki bitmiş ama çok büyük bir kısmında bu projeler henüz bitmemiş hatta hiç inşaata başlanmamış olan projeler var. Orada çok meşhur bir çukur var, o çukura ben gittim; sadece o çukura değil, Fikirtepe’nin diğer bölgelerine de arkadaşlarımız gitti, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri de gitti, biliyorum. İşte o sembol olan çukur bu düzenlemenin temelini oluşturuyor.

Fikirtepeli bir kardeşimiz var, Dürdane Hanım, Dürdane Uluocak. Bakın, Dürdane Hanım otuz yedi yıl dişinden tırnağından artırdığıyla oraya bir ev yapmış. 6306 sayılı kentsel dönüşüm yasasıyla otuz yedi yılda dişinden tırnağından artırdığıyla yaptığı evini kaybettiği gibi o semtini kaybetmiş, o komşuluk ilişkilerini kaybetmiş, mahalle dayanışmasını kaybetmiş, sosyal ilişkiler ağını kaybetmiş. “Üzüntüden hasta oldum.” diyor ve şöyle devam ediyor: “Sadece evimizi, mahallemizi değil, komşularımızı da kaybettik. O kadar güzel insanlardı, o kadar güzel dostluklar vardı ki burada, annemden bir daha doğsam yine Fikirtepe’de komşularımızla birlikte yaşamak isterim. Biri hasta olsa herkes hasta olurdu burada. Hele yalnız yaşayan varsa onun kapısı her akşam çalınır, ‘Bir ihtiyacın, eksiğin var mı?’ diye sorulurdu. Irk, millet ayrımı yoktu hiçbir şekilde.”

Bakın, o eski “gecekondu” dediğimiz yapılarda yaşayan insanların bugün yaşadığı travma karşısında eskiye duyduğu özlemi Dürdane Hanım ne güzel ifade etmiş.

Şimdi, teklif ne getiriyor bu konuda? Teklif diyor ki: Buradaki arsa sahipleri toplansın, üçte 2 oranında karar alsınlar, sözleşmeyi feshetmek üzere karar alsınlar; bu karar sonrasında Bakanlığa başvursunlar, Bakanlık müteahhide otuz gün süre versin, bu otuz günlük süreye rağmen müteahhit işe başlamazsa bu sözleşme feshedilmiş sayılsın. Hatta en az üçte 2 çoğunlukla karar alındıktan sonra, karara katılmayan hisselerin satışından sonra müteahhitten kaynaklanan sebeplerle bir yıl içinde yeni yapının yapım işine başlanamamış olması hâli ya da yapım işinin belli bir seviyede durdurulmuş olması hâli fesih sebebi olarak sayılıyor ve başvurduktan sonra da bir yıllık bir sürenin geçmesi gerekiyor.

Şimdi, bir kere, bu yasa yürürlüğe girdikten sonra müteahhide tekrar bir yıllık bir süre mi verilecek? Bakanlık yetkilerine sordum, bana tatmin edici bir cevap veremediler; inceliyorlar, belki bir cevap verirler. Tekrar bir yıllık süre verilecekse Fikirtepe gerçeği anlaşılamamış demektir. Kanaatime göre bu konuda bir geçici maddeye ihtiyaç var; bu bir.

İkincisi şu: Fikirtepe homojen bir yapı değil yani herkes aynı konumda değil. Bir kısmı arsanın mülkiyetini müteahhide devretmemiş ama bir kısmı devretmiş; Dürdane Hanım devretmiş, tapusunu müteahhide vermiş. Tapusunu müteahhide vermişse bu madde onun hiçbir sorununu çözmüyor, genel hükümlere göre Dürdane Hanım’ın dava açması lazım. Bakın, bu hâli bu madde çözmüyor.

Üç: Müteahhidin maket üzerinden sattığı projeden daire alan üçüncü kişiler var. Senet vermiş müteahhide, müteahhit senetleri bankaya koymuş, tıkır tıkır tahsil ediyor. Fikirtepe’ye gittiğimde oradaki vatandaşlar bunu bana söyledi; bu sorunu da çözmüyor yani o senet tahsilatı işlemini çözmüyor. Bu yasa yürürlüğe girsin, sözleşme resen feshedilmiş sayılsın, o senetleri müteahhit tıkır tıkır tahsil etmeye devam edecek. Sanki şöyle bir sonuç doğuyor buradan: Müteahhidi bir beladan kurtarıyoruz, sözleşmesini feshediyoruz. Feshedelim evet, feshedelim; feshedelim de bunun bir cezası, bir yaptırımı olmalı, o burada yok. Müteahhit bu beladan kurtuluyor. “Sen geri çekil, inşaatı biz yeni bir müteahhitle yapacağız.” diyor Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, vatandaşlar da isterlerse müteahhide ayrıca dava açabilirler. Vatandaşları dolandıran bu müteahhit bu kadar kolay bu işten kurtulmamalı.

Kentsel -Fikirtepe’yle ilgili daha söyleyeceğim çok şey var- dönüşüm uygulamasında vatandaşın evi gitti, verildi. Bazı hâllerde; heyelan, deprem, su basması, yer sarsıntısı gibi doğal afetler hâlinde bütün o bölgedeki özel mülkiyete konu taşınmazlar hazine mülkiyetine geçiriliyor, hazine adına tescil ediliyor, asla rıza yok burada, izin yok, muvafakat yok. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı “Ben yapacağım. Projeden sana bir daire vereceğim. Bu dairenin maliyeti ile senin arsanın maliyeti arasında fark çıkarsa bunu senden tahsil edeceğim, dairene de ipotek koyacağım.” diyor. Bakın, vatandaş bu süreçte yok. Bu asla kabul edilemez. Bakanlık diyor ki: “Bana güven, ben bunu yapacağım kardeşim.” Ben sana neden güveneyim? Yani devlete güvenin en çok zayıfladığı bir dönemde vatandaşa hiçbir şey söylemeden “Sana şu projeden şurada şu daireyi vereceğiz.” demeden, ne kadar fark alacağını söylemeden vatandaş niye güvensin?

Esenyurt… Esenyurt çok ayrı bir örnek, bu yasa kapsamına hiç girmiyor. Önümde, Esenyurt’ta Konutla Dolandırılan Hak Sahipleri Platformunun bir bildirgesi var. Bakın, bu cümleyi kuruyorlar: “Konutla dolandırılan hak sahipleriyiz biz. 30 bin konut var bu şekilde.” Şöyle diyorlar bakın: Esenyurt’ta arsa sahibi veya sahiplerinden vekâletlerle bazı kişiler onların vekili oluyor; o vekâletleri toplayan kişiler, bu vekâletlere dayanarak herhangi bir faaliyetsiz şirketi ele geçiriyorlar; bu şirketi oradaki inşaatları gerçekleştirecek şirket olarak vatandaşa sunuyorlar; bazı ünlüleri reklamlarında oynatıyorlar; sonra da proje üzerinden daireyi satıyorlar; parayı alıyorlar, gidiyorlar. Ortada konut yok ya da yarım kalmış konutlar. İmar cinayetinin işlendiği bir Esenyurt’ta düşünün, onlarca, belki 50 kat, 60 kat, 70 katın olduğu konutları düşünün, bu insanlar “Biz dolandırıldık.” diyor. Bu teklifte bu yok. Bu teklif o nedenle eksik. İyi niyetle birtakım adımlar atılıyor ama ne Fikirtepe’yi tamamen çözüyor ne de Esenyurt’u çözme konusunda herhangi bir adım atıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Başkan, toparlıyorum.

Bir kısım düzenlemelerle ilgili görüşlerimi önergeler üzerinde ifade edeceğim ancak konuşmayacağım bir önerge üzerindeki görüşümü şimdiden ifade edeyim. Teklifin 17’nci maddesi. Bu madde doğru değil. Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri, değerli Millî Emlak Genel Müdürü arkadaşım -o koltukta ben de dört buçuk yıl kadar oturdum- bu maddeyi sizinle konuştuk. Bunda ısrar etmeyin. 4706 sayılı Kanun’a 4916 sayılı Kanun’la ilave edilen bir hüküm var. 4916’nın o maddesinin yürürlük tarihi 19/7/2003, diyor ki: “19/7/2003 tarihinden sonra hazine arazisi üzerinde yapılmış yapıların mülkiyeti, hazineye intikal eder.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Başkan, toparlıyorum. Sabrınızı çok taşırıyorum, biliyorum ama.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Daha sonra muhtelif yasalarla bu maddedeki aftan yararlanma tarihleri, 30 Mart 2014 tarihine kadar çekildi. Önergemiz var, diyorum ki bu “19/7/2003”ü gelin “30 Mart 2014” yapalım. Milliyetçi Hareket Partili bir milletvekili arkadaşıma buradan seslenmek istiyorum, burada Sancaktepe’nin bazı mahallelerini konuşmuştu, ben de o mahalleyle ilgili önerge verdim, iktidar partisi dedi ki: “Orayı çözeceğiz, daha kapsamlı bir düzenleme yapıyoruz.” O arkadaşıma sesleniyorum: Bu madde onu çözmüyor, benim verdiğim önerge çözüyor. Sancaktepe’nin bakın Hilal Mahallesi, Akpınar Mahallesi, Osmangazi Mahallesi, Veysel Karani Mahallesi… Daha birçok mahalle, sadece Sancaktepe değil.

Milliyetçi Hareket Partisine de o sözünü tutmasını tavsiye ediyorum.

Teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Konuşan kimdi Sancaktepe’yle ilgili Sayın Başkanım?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – İsim verebilir misiniz?

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Komisyon üyesi benim ama benim Sancaktepe’yle ilgili bir beyanım olmadı.

BAŞKAN – Daha önce yapılan bir konuşma.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yok, yok, siz değil, bir İstanbul milletvekili arkadaşımızdı. Şimdi ismini yanlış telaffuz etmemek için söylemedim, tutanaklardan çıkaracağım o konuşmayı şimdi, söyleyeceğim size.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Baki Şimşek konuşacaktır.

Şahıslar adına da söz talebiniz var, sürenizi birleştiriyorum; süreniz on beş dakika.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu Kanunu, İmar Kanunu, kentsel dönüşüm, 2/B ve hazine taşınmazlarıyla ilgili kanun teklifinin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta Komisyonda kanun üzerinde uzun süren görüşmeler yaptık. Ben buradan Komisyon Başkanımıza teşekkür ediyorum, Komisyonda söz alan her bir milletvekiline herhangi bir zaman kısıtlaması yapmaksızın görüşlerini ifade etme imkânı tanıdığı için. Burada yaptığımız görüşmelerde elbette herkes kendi görüşlerini savundu, söyledi; belli maddelerde mutabakata vardık, belli maddelerde mutlaka farklı düşündüğümüz konular oldu.

Planlama, Türkiye’nin en önemli ihtiyaçlarından bir tanesidir. Türkiye’de terör ve işsizlikten sonra en önemli konu planlamadır. Tabii, burada arz-talep olayı önemlidir. Planlama yapılan alanların tamamında uygulamayı hemen yapmak doğru mudur, yanlış mıdır, bunlar da tartışma konusudur. Çünkü bir bölgenin şimdi, düşünün, bir kentin planlaması belki gelecek yirmi yılı, otuz yılı hesaplanarak yapılıyor, buna göre bir nüfus planlaması, artışı hesaplanıyor. Kentin nüfusu 300 binse belki 700-800 bin olacak şekilde 5000’lik ve 1000’lik imar planları hazırlanıyor. Bunun tamamında 18 uygulamasını yaparsak yarın vatandaşın biri en ücra köşedeki bir parsele gidip “Ben konut yapacağım, buraya altyapı getirin.” dediği zaman belediye ne yapacak? Burada arz-talebi göz önünde bulundurmamız ve ihtiyaca göre mevcut yerleşim alanlarından itibaren kademe kademe bu aşamaları takip edip mevcut planların ve bu planların uygulamasının buna göre yapılması, işin doğrusu olacaktır. Planların hepsinin aynı anda uygulanması da her zaman doğru sonuç vermeyecektir.

Tabii, planlamayla ilgili sadece kentlerin planlanması yetmiyor, artık belde ve özellikle büyük şehirlerde köylerin ve yaylaların da planlanarak kontrol altına alınması gerekiyor. Önümüzdeki dönemlerde inşallah Komisyonda bunlarla ilgili de çalışmalar, belediyelere öneriler ve yasal yaptırımlar konur. Her yerin kontrol altına alınabilmesi, her yerin planlanabilmesi, tarım arazileri dâhil, turizm bölgeleri dâhil, bütün her yerin planla kontrol altına alınabilmesi, bu ülkenin geleceği adına herkesin hemfikir olduğu bir konu. Bununla ilgili mutlaka çalışmaların yapılması lazım.

Tabii, Tapu Kanunu üzerinde konuşuyoruz. Kadastral yenilemelerin büyük bir kısmı ülke çapında tamamlandı, yüzde 90’ın üzerindeki kadastro tamamlandı ama buradaki 600 milletvekilinin her birine sorsanız herkesin mutlaka gayrimenkulle ilgili, araziyle ilgili bir problemi vardır. Problem nedir? Problem, kadastral yenilemeler yapılıyor ama tapuyla ilgili, miras problemleriyle ilgili henüz bir yenileme çalışması başlamadı. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün mutlaka tapuyla ilgili de bir yenileme çalışması başlatması gerekiyor, mevcut bilgi ve belgeler ve fiilî kullananlar göz önünde bulundurularak Türkiye'nin tamamında, özellikle eski kadastro gören yerlerden başlanmak üzere. Yani 1950 yılında, 1960 yılında kadastro görmüş, şu anda üçüncü, dördüncü nesil ama kime sorsanız tapusu, dedesinin ya da babasının adına. Dolayısıyla, burada ne oluyor? Hem planlamada hem uygulamada hem tarımsal destek projelerinde bütün vatandaşlarımız, içinden çıkılmaz sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün mutlaka bunu gündemine alması ve yeni yasama döneminde bunun komisyonlarda tartışılarak… Türkiye’nin bana göre en önemli sorunlarından bir tanesi bu. Tapular üzerinde mutlaka bir yenileme yapılmalıdır. Çok kolay bir iş değil, zor bir iş ama Türkiye, bunca yıllık deneyimiyle, tecrübesiyle bunu çözebilecek düzeyde. Her şeyi mahkemelerin yetkisine bırakmamalıyız.

Bazı küçük hisselerin de büyük hisse sahiplerine bedele dönüştürülerek, parası gerekirse bir hesapta bloke edilerek devredilmesi gerekiyor. Hiç kimsenin bir kentin ya da bir arazinin kaderiyle oynamaya hakkı yok. Bir kentsel dönüşüm bölgesi ilan ediliyor. Kentsel dönüşüm bölgesi içerisindeki vatandaşların belki yüzde 70’iyle, 80’iyle anlaşma yapılıyor, vatandaşlar anlaşma sonucunda oturdukları evleri terk ediyorlar, elektrikleri, suları kesiliyor ama burada küçük hissesi olan bir tane vatandaş anlaşmıyor, olayı mahkemelere taşıyor. Aylarca, yıllarca o televizyonlarda gördüğümüz gibi bütün mahalle yıkılmış, ortada 2 tane bina kalıyor. Hiç kimsenin bir kentin geleceğiyle oynama hakkı yok. Hukuk devleti her bir vatandaşımızın hakkını mutlaka korumalıdır. Ama burada dava, projeyi engelleme adına devam etmemeli; burada dava sadece bedel yönünden, o vatandaşın kendi malıyla ilgili hakkını, hukukunu koruma yönünden devam etmelidir ama kesinlikle bu projeyi engelleme yönünden devam etmemelidir. Bununla ilgili yeni dönemde mutlaka yeni çalışmalar yapılmalıdır.

Hazine ve 2/B arazileriyle ilgili de düzenlemeleri yaptık, vatandaşın lehine birçok yasa çıkarıldı ama uygulamada birçok sorunla karşı karşıya kalıyoruz. İllerden illere bedel tespitlerinde vatandaşlar ile memurlar arasında anlaşmazlıklar oluyor. Ben buradan şunu söylüyorum: Tarım arazilerinin o araziyi eken köylülere satılması, birinci hedef olmalıdır. Buradan kazanılacak para, bunun bedeli devletin birinci önceliği olmamalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisinin seçim vaatlerinde olduğu gibi, özellikle orman arazilerinin, 2/B arazilerinin, orman köylülerine ücretsiz olarak ya da çok düşük bir bedelle verilmesi lazımdır, orman köylülerinin buna acil ihtiyacı vardır. Üreten, o araziyi ekip diken… Aksi takdirde, buralara yüksek bedeller konulduğu zaman, kesinlikle orayı ekip diken çiftçilerin bu arazileri alma şansı yoktur.

Tarımda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bununla ilgili fiyat tespitinde de vatandaşlarımıza kolaylıklar sağlanmalıdır. Burada ticari bir hesap yapılmamalıdır. Ben bununla ilgili daha ılımlı yaklaşılmasını ve vatandaşın sorununun çözülmesini talep ediyorum.

Tabii, tarım arazileriyle ilgili bir de en önemli sorun, 2014 yılından geriye dönük olarak üç yıl o araziye ecrimisil ödeme, ekip dikme şartı konulmuştur. Şu anda 2019 yılındayız. Yasa çıktığı tarih itibarıyla belki bu beş yıl, altı yıldı ama şu anda sekiz yılı aşkın bir süre geçti. Buradaki tarihin de mutlaka gözden geçirilmesi lazım. Yani 2014 yılından üç yıl önce, 2011 yılından…

Şimdi, 2012 yılında bir vatandaş, bir araziyi satın aldı, tarlanın tapusunu aldı. Tabii, tarlanın yanında bir de hazine arazisi var. Tarlanın tapusunu alan vatandaş, tarlayı satandan o hazine arazisini de ekme, dikme, kullanma hakkını satın alıyor, tarlayı alırken bu pazarlığı yapıyor ama onun ecrimisilini devralma şansı yok, alsa da bu malın satışıyla ilgili herhangi bir hak sahibi olamıyor. Dolayısıyla, ne oluyor? Bir tapu almış, yanındaki hazine arazisi, başka birinin de işine yaramıyor. Zaten hazine arazilerinin birçoğu…

Özellikle seçim bölgem olan Mersin’de, yine komşu ilimiz Adana’da herkesin tapulu arazisinin bir kenarında 3 dönüm, 5 dönüm, 10 dönüm hazine arazisi var. Başka birinin de işine yaramıyor. Devlet kiracı olarak bunlarla uğraşamıyor, bu kiraları doğru düzgün tahsil edemiyor.

Tarım arazileri, hiçbir gerekçe aranmaksızın, istismara da yol açmadan o arazi veya bitişiğindeki arazi ekip diken köylülere, çiftçilere satılmalıdır, burada başka bir kriter aranmamalıdır, bununla ilgili de mutlaka yeni bir düzenleme yapılmalıdır.

Tabii, bu 2/B arazileriyle ilgili ve “2/A” dediğimiz, seçim bölgem Mersin’de olan, Erdemli Arpaçbahşiş’te Başbağlar katliamından sonra Başbağlar köylülerinin yerleştirilmesi için tahsis edilen ama daha sonradan bu köylülerin Mersin’e değil de Bursa’ya yerleşmesi dolayısıyla kalan araziye Erdemli’de birçok vatandaşımız bina yapmış, bahçe yapmış ve içerisinde kırk elli yıl önce yapılan evler var; elektriği var, suyu var, bahçesi var. Burası belediyelik olmuş, 2014’e kadar belediye olarak insanlarımıza hizmet vermiş, 2014’te büyükşehir yasasıyla belediye kapatılmış ama bugün bu vatandaşlarımız buradan herhangi bir hak sahipliği kazanamıyorlar.

İmar barışıyla beraber bu yetkiyi Bakanlar Kuruluna verdik. Bakanlar Kurulunun elbette yoğun bir gündemi var ama insanların sorunuyla da ilgili, bu tip bölgelerde, gerekirse bölge vekillerinden, bölgedeki yetkililerden de önerileri dinleyerek ivedi olarak bunlarla ilgili Bakanlar Kurulu kararlarının alınması, bu yerleri, uygun görülen yerleri istismara açık olmayacak şekilde vatandaşlarımızın satın almasının veya on yıllık kiralama gibi hizmetlerden faydalanmasının önü açılmalıdır. Yoksa, bugün başka sorunlarla da…

Özellikle kendi seçim bölgem olan Mersin Mezitli’de yine benzer şekilde kullanılan arazilerde orman bölge müdürlüğü ve belediye, vatandaşların şu anda suyunu kesiyor, elektriğini kesiyor, vatandaşlar kırk elli yıldır oturdukları mekânlarda… Şu anda, daha yeni, dün itibarıyla beni arayan insanlar var “Bizim suyumuz kesiliyor, elektriğimiz kesiliyor, nereye gideceğiz?” Bu yetki mutlaka kullanılmalıdır. Bakanlar Kurulu bu yetkiyi kullanarak insanlarımızın problemlerini çözmelidir.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzde de yine, tapularla ilgili sorunların çözümünde ve Tapu ve Kadastro çalışanlarımızın problemlerinin çözümüyle alakalı Bakanlık -bunlara ödenen maaşlardan sosyal haklara kadar- mutlaka iyileştirme yapmalı. Tapu ve Kadastroda çalışacak olan insanların mutlaka öncelikle harita mühendislerinden, tapu kadastro lisesi veya meslek yüksekokulu mezunlarından alınması da öncelik olmalıdır. Sınav açılıyor, hasbelkader başka bir bölümden mezun biri, tapucu oluyor veya kadastrocu oluyor. Bu, çok doğru bir yaklaşım değil yani mutlaka o hangi sektörde çalışacaksa onun eğitimini alan insanların, sadece o insanların o sınava girmesi, onlar arasından seçilip tercih yapılması da yine Tapu Kadastro çalışanlarımız ve tapu kadastro eğitimi alan meslektaşlarımız açısından olumlu bir yaklaşım olacaktır.

Yine, ayrıca, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının… Bunun da önümüzdeki günlerde ben mutlaka yeni yasama yılında gündeme alınmasını talep ediyorum, 1/6/2013 yılına kadar dairelerde, inşaat yapılan yerlerde balkon, emsal hesabına katılmıyordu. Tabii, bunu istismar eden birçok müteahhit de 50 metrekarelik dairelere 60 metrekarelik balkon yapıyordu, 70 metrekarelik balkon yapıyordu. Sonradan bu balkonları cam balkon veya odanın içerisine, salonun içerisine dâhil ederek istismar da ediyordu. İstismarın önünün de kapatılması lazım. Buna belirli bir kriter getirilmesi de doğrudur. Yalnız, daha sonradan bu yönetmelik, Mimarlar Odası ve belli mühendis odalarının olayı Danıştaya taşımasıyla iptal edildi.

Yalnız, burada da şöyle bir mağduriyet yaşandı: Bu yönetmelik varken belirli kentsel dönüşüm projelerinde veya müteahhidin vatandaşlarla yapmış olduğu belirli anlaşmalarda bunlara göre yapılan anlaşmalar var. Bu anlaşmalardan dolayı şu anda bu müteahhitler -zaten inşaat sektöründe şu anda bir sıkıntı var, bir tıkanıklık var- inşaata başlayamıyorlar. Daha önceden sözleşme yapan, vatandaşlarla anlaşma yapan bu müteahhitlere… Sınırsız olarak bir yetkiyle sadece balkonla ilgili değil, merdiven daireleri ve sitenin içerisine yapılan havuzlar da veya tesisat odaları da bu yoğunluğun içerisine alındı; bu, doğru bir yaklaşım değil. Sitedeki havuzun yoğunlukla bir ilgisi, alakası yok, bir sosyal donatı alanı olarak kullanılıyor. Bunların mutlaka yeniden gündeme alınarak bu yönetmelik gözden geçirilmeli ve müteahhitlerin de bu sıkıntılı dönemde mağdur edilmemeleri için buna belirli bir oran konabilir, yani “İnşaat yoğunluğunun yüzde 20’si kadar, yüzde 25’i kadar balkon yapılabilir.” denilebilir.

Özellikle benim seçim bölgem olan Mersin’de, Adana’da balkon bizler için önemli. Belki Ankara’da, Erzurum’da balkon çok önemli bir ihtiyaç olmuyor ama sıcak bölgelerde balkon önemli. E, böyle olduğu zaman insanların ihtiyacı olacak bir mekân yapılmadan binalar yapılacak. TOKİ, zamanında kentsel dönüşüm projelerinde ve TOKİ binalarında buna benzer hatalar yaptı. Yani gitti Erzurum’da nasıl TOKİ binası yapıyorsa geldi Adana’da, Mersin’de de aynı şekilde, aynı tip projelerle TOKİ binaları yaptı. Bu, çok doğru olmadı. Bunun mutlaka gözden geçirilmesini ve bunun yeni bir düzenlemeyle hem müteahhitlerin hem de vatandaşlarımızın, müteahhitle anlaşma yapmış olan vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesini talep ediyorum.

Yine, vatandaşın bu yönetmeliklerle, çıkarılan yasalarla en büyük talebi, yatırım yapacağı zaman uygun arsaya en kısa yoldan ulaşmasının sağlanmasıdır. Şimdi, turizm bölgeleri ilan ettik, turizm bölgelerinde imar planları yapıldı ama mülkiyet sorunu ve uygulama yapılmadığı için bir turizm yatırımcısı gelse, yatırım yapacak uygun arsa arasa bulamıyor. Yani burada ben verilen önergeleri dikkatle takip ediyorum. Tapudaki düzenlemeleri yapalım diyoruz. Bir önerge veriliyor, tebligat süresi otuz gün konmuş “Vay efendim, bu, altmış olsun; vay efendim, doksan olsun.” Yani şimdi, Allah aşkına, Komisyonda bunları günlerce tartıştık. Biz süreyi kısaltalım diyoruz, hızlı çözüme gidelim diyoruz ama burada verilen önergeyle vatandaşa altmış gün, doksan gün süre verelim diyoruz. Yani bu, yaklaşım olarak doğru bir yaklaşım değil. Elbette önerge verilecek, herkes kendi fikrini söyleyecek ama biz hızlı sonuca gidelim derken bu şekilde yaklaşımlarla da olayı daha da uzun vadelere ve çıkmaza sokuyoruz.

Ben, çıkacak olan yasanın ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. Yeni yasama döneminde de komisyonlar daha aktif bir şekilde çalıştırılarak çok sayıda yasa çıkarmamız lazım. Yani sadece 3194 üzerinde belki günlerce tartışıp birçok maddesi üzerinde çözüm önerileri üretmemiz lazım.

Ben saygılar sunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin ikinci bölümü üzerinde şahsı adına ikinci ve son konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Hulusi Şentürk.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi hakkında görüşlerimi sunmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu kanun teklifi, sağlıklı kentleşme konusunda yaşanan sorunların çözülmesi ve bu sorunların tekrar etmemesi amacıyla çok önemli, düzeltici ve önleyici faaliyetler içermektedir. Şöyle ki: 16’ncı maddesi, ülkemiz için özellikle önem arz eden tarım arazileri hakkında caydırıcı bir düzenleme içermektedir. Düzenlemeye göre, hazineye ait tarım arazilerinin satışını takip eden otuz yıl içerisinde eğer bu arazilerde herhangi bir imar değişikliği olur ve bu araziler tarım dışına çıkarılırsa ortaya çıkacak olan değer farkının tamamının hazineye ödenmesi şartı getiriliyor. Bununla yetinilmiyor, bu araziler üç yıl üst üste tarım amaçlı kullanılmazsa satışın iptal edilerek arazilerin hazineye geri dönmesinin önü açılıyor. Çünkü sizler de duyuyorsunuzdur, ülkemizin bazı yerlerinde ne yazık ki bazı kişi ve kurumlar geçmiş yanlış deneyimlere de bakarak hızlı bir biçimde tarım arazilerini topluyorlar, bunlar bir süre sonra buralarda imar değişikliği talebiyle önümüze gelecekler. İşte bu düzenlemeyle bu gibi rant amaçlı satın almaların caydırılması amaçlanmaktadır.

Yine, kanun teklifimizde son yıllarda önemli bir problem hâline gelen, 4706 sayılı Yasa’dan dolayı da sıkıntının arttığı bir durum vardı. O da neydi? Biz hazine arazilerini kullanıcılarına sattığımızda bu araziler üzerinde geçmişte kullanıcı tarafından yapılan binaların bedelleri de arazi bedeline ekleniyor ve zaten kullanıcının yaptığı binanın parası, kullanıcıdan bir kez daha isteniyordu. Bu düzenlemeyle bu kaldırılıyor, sadece yüzde 5 gibi bir miktar alınıyor ve bir mağduriyetin giderilmesi amaçlanıyor.

Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin 22’nci maddesi ise 2/B alanında binlerce vatandaşımızı ilgilendiren bir mağduriyetin giderilmesini amaçlıyor. O da nedir? Bazı arazilerde geçmişteki tapu iptallerinden kaynaklı kayıtlı malik ile kullanıcı çakışması yaşanıyordu ve bu yüzden de binlerce ilk tapu maliki, ne yazık ki 2/B satışlarından haklarını alamamıştı. Şimdi yeni düzenlemeyle bu mağduriyet ortadan kaldırılmış olacak.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, ülkemizin en önemli sorunlarından biri, deprem riski ve bizim sağlıksız yapı stokumuzdur. Elhamdülillah, son yıllarda yapı stokunun dönüştürülmesi yolunda önemli adımlar atıldı, mesafeler katedildi ancak kentsel dönüşüm kapsamındaki bazı projeler gerek malikler ile müteahhitler arasındaki anlaşmazlıklar gerekse farklı sebeplerden dolayı ne yazık ki durma noktasına geldi. Kanun teklifinin 25’inci maddesi, bu gibi çalışmalarda bundan sonra aynı problemlerin yaşanmaması için ciddi önlemler içermektedir. Eğer müteahhit, sözleşmenin gereklerini yerine getirmez ve projeyi tamamlayamazsa ya da tamamlayamayacağı anlaşılırsa belli sayıda malikin Bakanlığa başvurması ve belli şartların da yerine gelmesi şartıyla sözleşmenin feshine imkân tanınmakta ve böylece bir daha mağduriyetlerin oluşmaması amaçlanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi yakın bir zamanda Kartal’da bir facia yaşamıştık, bir bina çökmüştü ve ne yazık ki özellikle de büyükşehirlerimizde acil yıkılması gereken tehlikeli yapılar bulunuyor. Fakat mevcut prosedürlere göre sizin kısa sürede bu binaları yıkmanız mümkün değil. Yeni kanun teklifimizdeki düzenlemeyle bu binaların çok hızlı bir biçimde tahliye edilmesine ve yıkımına imkân sağlanmaktadır.

Yine teklifin 20’nci maddesi de belediyelere devredilen araziler üzerindeki ecrimisil uygulamalarının kaldırılması ve böylece kentsel dönüşüm üzerindeki bir maliyetin daha iptal edilmesine yöneliktir. Bu anlamda kanun teklifi, yaşanan birçok soruna çözüm getirdiği gibi bu sorunun tekrarlanmaması açısından da önemli önleyici düzenlemeleri içermektedir.

Bu teklifin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ederken bir konuyu da sizlere ifade etmek istiyorum: Dünyanın neresinde olursa olsun insanların canlarına, mallarına, dinlerine, nesil emniyetlerine, akıl emniyetlerine yönelik her türlü zulmü, baskıyı şiddetle protesto ediyoruz. Bu arada “yeni sömürge toprakları” anlamına gelen “Sincan” kelimesinin kullanılmaması yönündeki hatırlatıcı hassasiyetinden dolayı da vekil arkadaşımıza teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeler ve varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

16’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Buyurun, okuyun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1984) esas numaralı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 16’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederim.

"MADDE 16- 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin on ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde” ibaresi "31/12/2019 tarihine kadar” şeklinde değiştirilmiş, "rayiç” ibaresi madde metninden çıkarılmış, üçüncü ve dördüncü cümleleri yürürlükten kaldırılmış, beşinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, beşinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler eklenmiş ve mevcut altıncı cümlesinde yer alan "Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin olarak bu fıkrada hüküm olmayan hallerde; ecrimisil ve kira bedellerinin mahsubuna ilişkin hükümleri hariç olmak üzere,” ibaresi “Bu fıkra kapsamında yapılacak satışlarda; satış bedeli, ödeme şekli, taksit süresi ve sayısı, uygulanacak faiz oranı ve diğer hususlarda” şeklinde değiştirilmiştir.

"Satılan tarım arazilerinin satış tarihinden itibaren otuz yıl içerisinde 1/5000 veya 1/1000 ölçekli imar planında tarım dışı amaca ayrılması halinde, güncel satış bedeli ile satış tarihinden itibaren TÜFE (bir önceki yılın aynı ayına göre değişim) oranında artırılarak güncellenen bedel arasındaki fark, bu fıkradaki hükümlere göre en son kayıt malikinden tahsil edilir.” "Bu süre içerisinde tarım arazilerinin iki yıl aralıksız olarak tarımsal amaçla kullanılmaması halinde, satış işlemi iptal edilir, taşınmaz resen Hazine adına tescil edilir ve ödenen bedel faizsiz olarak kayıt malikine iade edilir. Bu hususlarda tapu kütüğüne gerekli belirtme yapılır.”

              Ümit Dikbayır                       Enez Kaplan               Orhan Çakırlar

                  Sakarya                              Tekirdağ                           Edirne

               Dursun Ataş                                                              İsmail Ok

                  Kayseri                                                                  Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Balıkesir Milletvekili İsmail Ok.

Buyurun Sayın Ok. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL OK (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili, İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yine özellikle Komisyon Başkanının şahsında bütün Komisyon üyelerine de emekleri için teşekkürlerimle birlikte muhabbetle selamlarımı iletiyorum.

Tabii, her emek saygıdeğerdir ama eleştiri hakkımız da mevcut. Zaten bu kitapçığa bu çekincelerimizi de kaydettik, kayda girdi. Onun için ben çok tekrara girmek istemiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Balıkesir Büyükşehir Belediyesinde yapılan haksızlıkları, hukuksuzlukları gerçekten dile getirmekten ben usandım ama her gün bu zulüm ve hukuksuzlukların, haksızlıkların bir yenisinin yaşandığına da şahit oluyoruz. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Başkanı acaba bu yetkiyi nereden almaktadır? Bunu özellikle Genel Kurulda ifade etmek istiyorum. Hatırlayacaksınız, 24 Haziran genel seçimleri öncesinde taşeronların kadroya geçirilmesiyle ilgili bir kanun çıkarıldı. Ama ramazan arifesinde yaklaşık 480 çalışanını çıkaran Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, yine taşerondan kadroya geçen 28 kişiyi -isimleri burada tek tek mevcuttur- Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan düzenlemeye rağmen işten atmıştır. Seçim bölgemin milletvekili olan hemşehrim Sayın Yavuz Subaşı, geçen hafta çıktı, dedi ki “Bunlar doğru değil, keşke beni arasaydı.” Ben de isim vererek söyledim. Yine, taşerondan kadroya geçen bu 28 kişinin isimleri burada mevcuttur. Bu haksızlığı, hukuksuzluğu kınıyorum, kimsenin aşıyla işiyle oynanmaz. Belediyenin adı ne olursa olsun, şehrin adı ne olursa olsun, ramazan mübarek gününde ve hâlen devam eden bu kıyımları gerçekten bir vatandaş olarak ibretle, üzülerek izliyorum ve kınıyorum.

Yine Balıkesir’de…

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Bolu’yu da izliyor musunuz?

İSMAİL OK (Devamla) – Evet, taş yerini bulmuş, yandaş sendika Bolu’dan buraya kadar davul zurnayla geldi; kendi partisinin işe aldığı, sırf Balıkesir Belediyesini ekonomik çıkmazın içine düşüren yine AK PARTİ’li belediyenin bedelini…

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Kazanamadınız belediyeyi! Balıkesir’i kaybettiniz!

İSMAİL OK (Devamla) – …yine kendilerinin işe aldığı AK PARTİ’lilerin kapının önüne konulmasında hiç seslerini çıkarmıyorlar. Gerçekten vicdanı olanlara buradan sesleniyorum: Bu kıyım durdurulsun.

Yine İstanbul’da, dünyanın birçok ülkesinden büyük olan İstanbul’da bir aylık toplu taşıma ücreti sınırsız olarak 40 TL’dir. Balıkesir’de, yapılan zamla sivilin bir defalık binişi 2,5 liradan 3,5 liraya çıkarıldı, bir öğrencinin ise 2,25’ten 3 liraya çıkarıldı. Zam sağanağı devam ediyor.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Seçmedi Balıkesir! Olmadı!

İSMAİL OK (Devamla) – Öğrenci burslarına gelince yüzde 5’li, 10’lu artışlar yapacaksınız ama toplu taşıma ücretlerine gelince böyle yüzde 60’ları, 70’leri bulan zamlar yapacaksınız. Nerede adalet?

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Bolu Büyükşehir Belediyesinde işten çıkarılanlarla ilgili niye konuşmuyorsunuz?

İSMAİL OK (Devamla) – Dolayısıyla buradan haykırıyorum: İstanbul’da bir ay yani otuz gün 40 liraya sınırsız binen öğrenci kardeşlerimiz, Balıkesir’de bir ay günde 2 defa bindiğinde 180 lira ödemektedir. Gönül belediyeciliği, maalesef, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin seçimleri bittikten sonra bitmiştir.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Balıkesir’de olmadı! Seçilemedin!

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Bolu’yu da izliyor musunuz?

İSMAİL OK (Devamla) – Lütfen, partimiz ne olursa olsun, bunun particiliği olmaz; bu zam sağanağını durduralım.

Balıkesir’de sanki sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Balıkesir’de seçilemedin! Balıkesirli seni istemedi!

İSMAİL OK (Devamla) – Balıkesir tarım ve hayvancılıkla geçinen bir şehir ve buna bağlı sanayiden ekonomik gelişimini sağlıyor. Balıkesir’de şu anda trafik sorunu hallolmuş. Niye?

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Seçilemedin, hazmet artık, hazmet, hazmet!

İSMAİL OK (Devamla) - İnsanlar sokağa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

İSMAİL OK (Devamla) - Tabii, tabii, bağlıyorum.

Balıkesirli hemşehrilerimiz…

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Hazmet artık, hazmet!

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, niye laf atıyorsunuz ya kardeşim? (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL OK (Devamla) – Niye laf atacaklar? Taş yerini buldu da onun için. Millete zulüm yapılırken ses çıkarma ama milletin hakkını savunurken yerimizden durmadan sataşalım. Gelin, burada cevap verelim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Balıkesir’de sanki sokağa çıkma yasağı var. Niye? Tarım ve hayvancılık bitmiş, esnaf siftah yapamıyor, öğrencinin içinde bulunduğu durum ortada, dar gelirlinin hâli içler acısı.

İnanın, buradan bir tavsiyem olacak: Bu zamları biraz daha artırmaya devam ederseniz, Türkiye’de ne trafik sorunu kalır ne de başka sorunlar kalır çünkü insanlar kendilerinde dışarı çıkacak mecal, derman bulamıyorlar.

Ben Balıkesir Büyükşehir Belediyesindeki bu haksızlıkların ve hukuksuzlukların, zammın, zulmün, işten çıkarmaların sonuna kadar takipçisi olacağımı ifade ediyorum; yetkilileri de göreve davet ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

          Hakkı Saruhan Oluç                    Garo Paylan                 Rıdvan Turan

                  İstanbul                            Diyarbakır                          Mersin

     Serpil Kemalbay Pekgözegü               Tuma Çelik

                    İzmir                                 Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz yıllarda ekonomi politikalarında pek çok hata yapıldı, kaynaklar betona gömüldü, saraylar yapıldı, kaynaklar şatafata harcandı.

Değerli arkadaşlar, güvenlikçi politikalara kaynaklarımız gitti; tanka, topa, füzeye gitti. Bütün bu yanlış ekonomik politikaların sonucunda da… Hani bir bünyede kalp olur, tansiyon olur, şeker hastalığına yakalanırsınız, bütün bunlar yaptığımız bedenî hataların sonucudur. İşte, yıllardır yaptığınız yanlış ekonomik politikaların sonucunda da -kalp, tansiyon, şeker- enflasyonda döviz kurlarının artışı, faizin yükselişi ve enflasyonun yükselişiyle karşı karşıya kaldık.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz yıl Tayyip Erdoğan “Benim B planım var, C planım var.” deyince bankadaki kaynaklarla ilgili, bir anda döviz kuru 7,20’ye çıktı. Enflasyon rakamları açıklandı ağustos, eylülde -rakamlar aylıkta bakın- aylık TÜFE yüzde 6’ydı, yıllık TÜFE yüzde 25’e, yıllık üretici enflasyonu yüzde 46’ya dayandı. Bunun sonuncunda ne yaptılar? Sayın Berat Albayrak, damat bey ne yaptı? TÜİK’in yani İstatistik Kurumumuzun enflasyondan sorumlu kişisini, Enver Taştı’yı görevden aldı arkadaşlar. Hani, enflasyon yüksek çıkınca ne yapacaksın? Enflasyonla mücadele etmeyeceksin, enflasyonu belirleyen kişiyi görevden alacaksın. Yerine Yinal Yağan’ı getirdi. Ve bunun sonucunda arkadaşlar, ağustos ve eylülde yüksek çıkan enflasyon bir baktık, bir anda ekim, kasım, aralık aylarında düşüşe geçti arkadaşlar. Neden? Çünkü sayın Ekonomi Bakanımızın göreve getirdiği kişi enflasyon rakamlarını düşük çıkarmaya başladı. Bakın, bu yıl da enflasyon rakamları düşük çıkıyor ama halkın enflasyonu gayet yüksek. Halk çarşıya, pazara, markete gittiğinde “Her şey ateş pahası.” diyor. Filesini, sepetini dolduramadan pazardan, çarşıdan dönüyor halkımız.

Bakın, arkadaşlar, bugün haziran ayının enflasyon rakamları açıklandı. Tüketici enflasyonu kaçmış haziranda? Yüzde sıfır arkadaşlar yani haziran ayının artışı yüzde sıfırmış ama arkadaşlar, haziran ayında elektriğe yüzde 15 zam geldi, çaya yüzde 15 zam geldi, şekere yüzde 16 zam geldi, benzine, mazota ikişer kez zam geldi arkadaşlar. Ama neymiş? Haziran enflasyonu yüzde sıfırmış. Değerli arkadaşlar, buna inanıyor musunuz veya halkımız buna inanıyor mu? Çarşı pazar enflasyonu yüzde 30, yüzde 40, yüzde 50’yken değerli arkadaşlar, siz, bizim haziran ayı enflasyonunun yüzde sıfır olacağına inanmamızı mı bekliyorsunuz? Peki, altı aylık enflasyon neymiş? Yüzde 5’miş arkadaşlar. Yani 2019 yılının ilk altı ayında yüzde 5 enflasyon varmış. Değerli arkadaşlar, enflasyon rakamları düşük gösteriliyor, bu ne için yapılıyor? Çünkü memur, memur emeklisi ve emekçilerin maaşı tüketici fiyat enflasyonlarına göre belirleniyor. Bu yüzden memurlara ve memur emeklilerine yapılacak zam da yüzde 5’le sınırlı kalacak, emekçilere yapılacak zam yüzde 5’le sınırlı kalacak. İşte, enflasyonla böyle mücadele etmeye kalkarsanız, TÜİK’in başına eğer arkadaşınızı atarsanız, yüzde 5 enflasyon çıkarırsınız. Çünkü şöyle soruyorlar: “Kaç lazım sana damat bey?” “Yüzde sıfır.” “Ben de yüzde sıfır açıklayayım.” diye bir sonuç ortaya çıkıyor ve memura yüzde 5 zam yapılıyor. Oysa memurun enflasyonu son derece yüksek arkadaşlar.

Bakın, temmuzda da ciddi zamlar yapıldı. Sigara ve alkole bugün zam geldi arkadaşlar. Mobilyada, arabada ve beyaz eşyadaki ÖTV yükseltildi ve ciddi zamlar olacak; mobilya, araba ve beyaz eşyada. Bakalım, temmuz enflasyonunu da damat bey yüzde sıfır çıkaracak mı? Ne diyecek TÜİK’e? Sıfır çıkar arkadaş, sıfır. Oysa yüzde 10, yüzde 20, yüzde 30 her şeye zam var.

Değerli arkadaşlar, bu işe bir son vermeliyiz. Damat bey, Berat Albayrak dedi ki: “Enflasyonda yılı hedeflerin altında kapatacağız.” Vallahi, arkadaşını atamışsın İstatistik Kurumuna, senin istediğin rakamları zaten çıkarıyor, istediğin gibi çıkarırsın, hedefinin altında istediğin rakama bağlarsın ama arkadaşlar, bu yol, yol değil; gelin, ekonomide de siyasette de aklın yolunu bulalım.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Ünsal.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

64.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamının 26’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan ve arkadaşlarım.

Dün 2 Temmuzdu arkadaşlar, Sivas’taydık, yirmi altı yıl geçti Sivas katliamının üzerinden. Diyeceklerim Sivas üzerine.

Temmuza düştü ateş, sazın teline, turnaların kanadına, anaların göz bebeğine; o gün bugündür yanar yüreğimizde. Unutmayın arkadaşlar, her devrin bir Yezit’i var ve de her devrin bir Hüseyin’i. Gericiler, yobazlar, cumhuriyet düşmanları, bilin ki bizler yaktığınız Asım Bezirci’ye söz, Hasret Gültekin’e saz, Nesimi Çimen’e deyiş olacağız ve hiç dinmeyen bu derin sızı, tarifsiz acı daha da kenetledi bizi yürüdüğümüz bu onurlu yolda. Kötü insanların türküleri olmaz, türküler de yanmaz. Sivas’ta karanlık zihinler tarafından aramızdan alınan güzel insanlarımızı, ne Sivas’ı ne Pir Sultan’ı ne bir Pir Sultan’ı asanı unutmadık, unutmayacağız.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Can...

65.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, Siirt ili Eruh ilçesi kırsalında PKK’ya karşı yapılan operasyonda şehit düşen hemşehrisi Jandarma Uzman Çavuş Yasin Baran’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; nüfusuna oranla en fazla şehit veren illerin başında gelen Kırıkkale’mize yine şehit ateşi düştü. Birkaç saat evvel, Siirt Eruh’ta Kahraman Mehmetçiklerimizin PKK’ya karşı operasyonunda hemşehrimiz, kardeşimiz Jandarma Uzman Çavuş Yasin Baran şehit düşmüştür. Şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum, milletimizin, Kırıkkale’mizin başı sağ olsun.

PKK’lı hainler şunu bilsin ki şehitlerimizin kanları asla yerde kalmayacak, en ağır bedelleri ödettik, ödetmeye devam edeceğiz. Rabb’im kahraman Mehmetçiklerimize güç, kudret versin, onları muzaffer kılsın, hainleri de kahhar sıfatıyla kahretsin. Milletimizin başı sağ olsun.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Bu milletimizin birliğine, milletimizin merhametine, sevgisine, kardeşliğine kurşun sıkan alçaklar döktükleri kanda boğulacaklardır Allah’ın izniyle. Biz de rahmet diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mehmet Akif Hamzaçebi                Gökan Zeybek                Mürsel Alban

                  İstanbul                              İstanbul                            Muğla

             Hüseyin Yıldız                      Hasan Baltacı               Sibel Özdemir

                   Aydın                              Kastamonu                         İstanbul

“MADDE 17- 4706 sayılı Kanunun 5’inci maddesinin son fıkrasında yer alan “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten” ibaresi “30/3/2014 tarihinden” olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Ben de Genel Kurulu ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesine yeni bir fıkra ekleniyor. Eklenen bu fıkrayla, üzerinde yoğun yapılaşma bulunan hazine arazilerindeki mülkiyet sorunlarının çözülmesine yönelik yurttaşlardan bedel alınması amaçlanmaktadır. Bize göre, düzenlemenin bu şekilde yasalaşması hakkaniyet ilkesine uymamaktadır. Hakkaniyete uygun olan -ki değişiklik önergemizde de bunu biz amaçlamaktayız- sorunları çözecek, vatandaşların ödeme güçlüğünü de dikkate alacak bir düzenleme önermekteyiz. 30/3/2014 tarihinden sonra hazineye ait taşınmazlar üzerinde yapılan her türlü yapıların başka işleme gerek kalmaksızın hazineye intikal etmesini önermekteyiz.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; birçok değerli hatibin de dile getirdiği gibi, görüşmekte olduğumuz bu tapu kanunu teklifi 8 farklı kanunda önemli değişiklikler getirmektedir. Özellikle kentsel dönüşüm, imar, tapu gibi kalıcı çözüm bekleyen bu sorun alanlarına geçici çözümler getiren bir yaklaşımla yine karşı karşıyayız. İşte bunlardan bir tanesi de bu yasa teklifinin, uzun yıllardır vatandaşlarımızın çözüm beklediği bir soruna 18’inci maddesindeki bu değişiklikle yine çözümsüz kaldığına şahit olmaktayız. Şöyle ki yasa teklifinin 18’inci maddesiyle yapılacak olan yasa değişikliği, benim de seçim bölgem olan İstanbul’un Çatalca ve Silivri ilçelerinin bazı köylerinin sorunu gündeme getirmektedir. Birazdan bu madde üzerinde detaylı söz alacak olan değerli hatibimiz, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hamzaçebi bu konuyu ve çözüm önerilerimizi sizlerle tekrar paylaşacaktır.

Değerli milletvekilleri, kanundaki bu madde, Silivri’nin Sayalar, Çayırdere, Danamandıra köyleri; Çatalca’nın Aydınlar, Hallaçlı, Gümüşpınar, Karamandere, Yaylacık köyleri ve Binkılıç, Fatih, Atatürk Mahallelerinde yaşayan yurttaşlarımızın tapu ve mülkiyet sorunlarıyla ilgilidir. Bu köylerde yaşayan vatandaşlarımızın -ki büyük bir çoğunluğu köylülerimizin- mülkiyet sorununun geçmişi uzun yıllara dayanmakta. Her defasında bu köylülerimize sözler verilmiş ama sorun çözülememiştir. Evet, bu köylüler 1877-1878 tarihindeki Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Balkanlardan, özellikle de Tuna bölgesinden buralara getirilip yerleştirilen yurttaşlarımızdır. Mülkiyet hakkı talebinde bulunan bu vatandaşlarımız, o dönemde devletin iskân politikası kapsamında bu topraklara yerleştirilmiş, yüz kırk yılı aşkın süredir yaşamlarını burada kuran ve büyük bir çoğunluğu da zor koşullarda tarımla uğraşan vatandaşlarımızdır. Geçimlerini ve yaşamlarını sürdürdükleri bu topraklarda kendilerine verilen geçici tapu tahsis belgeleriyle, mevcut yasalardaki karmaşa ve maalesef, haksızlık nedeniyle bu köylülerimizin alım güçlerini aşan yüksek rayiç bedelle hakları olan tapularını almaları mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, gerçeklik bu şekilde olduğu hâlde, geçici çözümlerle sorun bugüne kadar maalesef çözülememiştir. Kanunlar arasında bu belirsizlik maalesef devam ediyor. İşte, hazineye ait arazi mi, 2/B statüsü mü belli değildir. Her seçim öncesi -ki özellikle son dönemlerde- iktidar partisi milletvekilleri tarafından kendilerine sözler verilmesine rağmen bu sözler tutulmamıştır. Sorunun çözümü için bizlerin de özellikle İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali Şeker’in geçen dönem vermiş olduğu bir kanun teklifi, yine bu dönem Sayın Hamzaçebi’nin vermiş olduğu kanun teklifleri dikkate alınmamış, gündeme getirilmemiştir. İşte, bu sorun sürekli devam etmiş, 2006-2007 yıllarında bir ecrimisil istenmiş ama o zaman da muhtarlar “Bu ecrimisilleri ödeyin, öderseniz tapularınızı rahatça alacaksınız.” demişler. Şimdi bu yurttaşlarımız haklı olarak “Devlete güvendik, ödedik fakat herhangi bir tapu alamadık.” diyerek mağduriyetlerini her fırsatta bizlere aktarmaktadır.

Bu konu, 2017 yılında bir oturumda Genel Kurulda yine gündeme geldi. O dönemde kısmi bir düzenlemeye gidildi fakat köylülerin bu sorunu yine çözülemedi çünkü yine köylülerin alım güçlerini aşan bir rayiç bedelle bir çözüm sağlanamadı ve bugün gündemde olan bu kanun teklifi de köylülerimizin sorununu çözecek gibi durmamaktadır.

Ben de bölge milletvekili olarak Komisyon aşamasındaki görüşmeleri takip etmeye çalıştım. Ben de -Komisyonda yaptığım konuşmada da- farklı kanunlarda bu köylülerin sorunlarını bir karmaşaya dönüştüren düzenlemenin bir an evvel çözülmesi için Sayın Hamzaçebi’nin önerisi ve kanun teklifinde belirttiği üzere rayiç bedel yerine, belediyelerin belirlediği emlak vergi değerinin bu maddeye dercedilerek sorunun çözümüne katkı olmasını tekrar talep ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hatta Sayın Hamzaçebi bu kanun teklifini geçen hafta Meclis gündemine getirdi, burada detaylı anlattı, Komisyon toplantısı öncesinde Komisyon Başkanlığına iletti ancak maalesef, bu öneri dikkate alınmadı.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak bu köylülerimizin alım güçleri gerçekten çok düşük seviyede. Yasayla kendilerinden talep edilen bu yüksek rayiç bedellerini ödemeleri mümkün değildir. Bu nedenle, ben de bölge vekili olarak tekrar, bir kez daha Meclis Genel Kurulunda Silivri ve Çatalca ilçelerimizdeki az sayıdaki, sınırlı sayıdaki köylülerimizin bu mülkiyet ve tapu sorununu tekrar dile getiriyor, 18’inci maddede değişiklik yapacak olan önergemizin desteklenmesi çağrısını tekrar Komisyonun ve Genel Kurulun takdirlerine sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1984) esas numaralı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 17‘nci maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 17- 4706 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin altıncı fıkrasına üçüncü cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Bu maddenin on birinci fıkrası kapsamında Hazineye intikal eden yapı ile tesislerin satışında, yapı ve tesis bedeli yapı yaklaşık birim maliyet bedelinin yüzde beşi olarak hesaplanır.”

              Ümit Dikbayır                       Enez Kaplan               Orhan Çakırlar

                  Sakarya                              Tekirdağ                           Edirne

               Dursun Ataş                     Tuba Vural Çokal

                  Kayseri                               Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal.

Buyurun Sayın Çokal. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime seçim bölgemden tarafıma ulaşan bir feryadı sizlerle paylaşarak başlayacağım. Antalya Manavgat’ın Çardak köylülerine kırk elli yıldır tarım faaliyeti gerçekleştirdikleri arazilerindeki yanlış, denetimsiz ve bilirkişilere sorulmadan yapılan ölçümün bedeli ödetilmeye çalışılıyor. Bu köylüler bu bedelleri ödeyebilmek için bankalardan kredi çekmek zorunda kalıyorlar. Çardaklılar, herhangi bir rant konusu olamayacak, üzerinde yalnızca basit tarım yapılabilen bu arazilerden elde ettikleri cüzi gelirle evlatlarını yetiştiriyorlar; seslerine kulak verilmesini ve arazilerinde uzman kişilerce yeniden ölçüm yapılmasını talep ediyorlar.

Teklifte yer alan 2/B arazileriyle alakalı süre uzatımı ne Çardak köylülerinin ne de diğer orman köylüsü vatandaşlarımızın yarasına deva olmayacaktır. Millî gelirden en düşük payı alan orman köylüleri, daha önce 5 kez uzattığınız süreyi bir 5 kez daha uzatsanız dahi bu bedelleri ödeyemezler. Bu soruna ayrıntılı yeniden değerlendirmelerle çözüm yolları aranmalıdır. Bilmeliyiz ki millî servetimiz ve yaşam kaynağımız olan ormanlarımızın asıl bekçileri bu alanlara komşuluk yapan orman köylülerimizdir.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; alelacele çıkarılmak istenen bir imar kanunuyla daha karşı karşıyayız. Sadece bizleri değil evlatlarımızı, ülkemizin geleceğini de ilgilendiren bu kanunların yangından mal kaçırırcasına çıkarılmak istenmesine bir anlam veremiyorum. Keşke bu kanun maddelerini apar topar Meclise getirip daha sonra “Şehirlere ihanet ettik.” demek zorunda kalmasanız, şehirlerimizin imar planlarını yapboz tahtasına çevirmeseniz.

Sevgili milletvekilleri, dünyanın birer incisi olan şehirlerimizi, medeniyetlere beşiklik eden bu coğrafyayı sırf birkaç kişi rant elde edecek diye imar aflarına, plansız programsız kentsel dönüşümlere kurban etmeyelim. Ülkemizin dört bir tarafından, müteahhitlerin insafına terk edilen vatandaşların mağduriyet çığlıkları yükselmektedir. Anladığım kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisinin çok kıymetli üyeleri vatandaşlardan gelen bu sesleri duymuyorlar. İhtisas alanım kulak, burun, boğaz olsaydı kendilerine inanın bu konuda yardımcı olmak isterdim, bu sayede işlerine gelmediği için mi duymuyorlar yoksa gerçekten duyma sorunu mu yaşıyorlar anlardık ama ben bir göz doktoruyum, bu konuda kendilerine bir kulak, burun, boğaz doktoruna gitmelerini öneriyorum.

Siyasete seferber ettiğiniz kara rantı gelirlerini tükettiniz, gök kubbeyi delmeye giriştiğiniz ucube yapılarla hava rantını da hallettiniz. Kanal İstanbul Projesi’yle deniz rantının da peşinde olduğunuzu duymayan kalmadı.

Sayın milletvekilleri, bu aralar bir de barışmak moda oldu. Kim kiminle, ne ile barışıyor birbirine girdi. Bana göre bir şehre hatta bir medeniyete yapılacak olan en büyük kötülük, güncel adı “imar barışı” olan imar affıdır. Bu af, vergi affından çok daha fazla sorun barındırmaktadır çünkü beraberinde çok büyük bir rantın kapısını da açmaktadır. Bu affa göre, 31 Aralık 2017’den önce kaçak bina yaptıysanız, fazla kat çıktıysanız hatta hazine arazisinde binanız varsa biraz para verip süresi uzadıkça uzayan dönemlerde yapacağınız başvuruyla bina ve katınız resmiyet kazanacak hatta binanızı 2017’de yapılmış gibi gösterebilmeyi de başaracak kadar kurnazsanız imar barışından yararlanabilirsiniz. Kaçak bina, kaçak kat cezaları affedilecek. Bu ne demek? Tarla vasfında bir yer alın, kendiniz alamıyorsanız birkaç arkadaşınızla hisseli parsel alın; hiç paranız mı yok, boş bir hazine, orman arazisi gözünüze kestirin, kafanıza göre projesini yapın ama depreme de dayanıklı olmasını göz ardı etmeyin, binanızı dikin. Çatı katında oturuyorsanız dubleks daire yapın veya çocuklarınızın oturacağı 2 kat daha çıkın. Müstakil villalar, çiftlik evleri de yapabilirsiniz, nasıl olsa üç beş senede bir imar affı, imar barışı ya da imar kardeşliği çıkar.

Aslında, niyetim bir imar barışına cümle kurmak iken dilim bir anda İmralı barışına, TRT’nin teröristle barışmasına gidiyor ister istemez. Milletin vergileriyle saltanat süren TRT, öyle ya da böyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin televizyonudur, orayı terör örgütünün borazanı hâline getirmekten hicap duymanız gerektiğini bir kez daha söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) – Teşekkürler.

Düşünün ki bir ülkede devleti hiçe sayan, kanunları çiğneyen, imarsız arsalara inşaat yapanlar belirli aralıklarla çıkarılan kanunlara dayanarak yüzde 3 gibi sembolik bir meblağ karşılığında iktidar eliyle ödüllendiriliyor. Hükûmetin icraatlarıyla öyle bir ülkeye döndük ki devlet kaçak inşaatları imar ediyor, kaçak vergileri affediyor, batık kulüplerin borçlarını ödüyor ama asgari ücretlileri görmezden geliyor. Bu af ve barışlar her şeyi kitabına göre yapan, kanunlara uyan vatandaşı enayi yerine koymaktan başka bir şey değildir. İnanın, bu kanunları yasalara uyan vatandaşlara anlatamazsınız.

Bu kanunları çıkaran ve çıkarmak isteyen partinin adı Adalet ve Kalkınma Partisi. Evet, ülkemizde “hukuk” ve “adalet” kavramları her geçen gün biraz daha zedeleniyor, zarar görüyor ama sevgili arkadaşlar, en azından partinizin adında “adalet” kavramının olduğunu unutmayın lütfen. Bu kanunlar çıkmadan önce şehirlerimize gidin, gezin, beton yığınları hâline gelen mahalleleri turlayın, evlatlarımıza miras bırakacağımız güzelim şehirlerimizin hâlini bir görün. Ha, görme konusunda sorun yaşarsanız, tanıdığınız bir göz doktoru olduğunu da unutmayın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mehmet Akif Hamzaçebi                Gökan Zeybek                Mürsel Alban

                  İstanbul                              İstanbul                            Muğla

             Hüseyin Yıldız                                                       Hasan Baltacı

                   Aydın                                                                 Kastamonu

“MADDE 18- 29.6.2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 22'nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

GEÇİCİ MADDE 22- 6360 sayılı Kanun ile tüzel kişiliği kaldırılarak bağlı bulundukları ilçe belediyelerine mahalle olarak katılan İstanbul İli Silivri İlçesine bağlı Sayalar, Danamandıra ve Çayırdere köyleri, Çatalca İlçesi Hallaçlı, Gümüşpınar, Aydınlar, Karamandere ve Yaylacık köylerinin eski köy yerleşim alanları ile Çatalca İlçesi Binkılıç Mahallesi (Fatih ve Atatürk mahalleleri) yerleşim alanında bulunan Hazineye ait taşınmazlar ile anılan mahallelerin sınırları içerisinde yer alıp da tarımsal amaçla kullanılan Hazineye ait arazilerin tamamı; 19.7.2003 tarihinden önce kullanılıyor olmaları ve kullanımın halen devam etmesi kaydıyla bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde idareye başvurulması halinde kullanıcılarına veya bunların kanuni haleflerine emlak vergi değeri üzerinden doğrudan satılır. Satış bedeli peşin veya taksitle ödenebilir. Satış bedelinin taksitle ödenmesi halinde, bu bedel idarece en fazla beş yılda on eşit taksitte faizsiz olarak taksitlendirilmek suretiyle ödenir.

Bu madde hükümlerine göre satılan taşınmazlardan ecrimisil alınmaz, tahakkuk ettirilen ecrimisiller terkin edilir, daha önce tahsil edilmiş olan ecrimisil bedelleri satış bedelinden mahsup edilir, bu bedellerden fazlası iade edilmez.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konumuz Silivri’nin 3 köyü -şimdi mahalle oldu- Sayalar, Çayırdere, Danamandıra ile Çatalca’nın 5 köyü -şimdi mahalle oldu- Aydınlar, Hallaçlı, Gümüşpınar, Karamandere, Yaylacık ve Çatalca’nın eski Binkılıç Mahallesi, yeni ismiyle Fatih ve Atatürk Mahalleleri.

Önce şunu hemen ifade edeyim, bu mahalle halkına ve Genel Kurula sesleniyorum: Daha önce, 18 Mayıs 2017 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul etmiş olduğu 7020 sayılı Kanun’un bir maddesiyle bu köylülere bu köylerde, köy yerleşik alanındaki arazilerin 7 bin metrekareye kadar olan kısmının rayiç bedel üzerinden satılacağı kabul edilmişti.

Değerli köylü kardeşlerim, bu yasayla sizin tam iki yılınız çalındı, iki yıl siz oyalandınız. Burada, bu orman köylülerinin bu arazileri size rayiç bedel üzerinden satılırken -ki satılamadı zaten fiyat yüksek olduğu için- bir başka kanunda, 6292 sayılı Kanun’da hazineye ait tarım arazilerinin rayiç bedelin yüzde 50’si oranında bir bedelle köylülere satılacağı düzenlenmiş. Bakın, bir başka kanunda, Anadolu’nun herhangi bir yerindeki tarım arazisi, bir köylü kardeşimize, 31/12/2011 tarihi itibarıyla sadece üç yıl kullanılmış olmak kaydıyla rayiç bedelin yani piyasa fiyatının yüzde 50’si oranında bir bedelle satılabiliyor, 2012’de çıkmış bu kanun.

Çatalcalılara ve Silivrililere diyorsunuz ki: “Size rayiç bedelden yani piyasa fiyatından, bir de köy yerleşik alanındaki 7 bin metrekareyi satarım, kullandığım tarım arazisini asla satmam sana.”

Öte taraftan, bir başka kanun, 7061 sayılı Kanun 28/11/2017’de çıkmış, o da diyor ki: “Mücavir alan sınırları içerisindeki taşınmazlar rayiç bedelin yarısı üzerinden yine vatandaşlara, köylülere satılabilir.” E, peki, Çatalca ve Silivri köylülerinin ne günahı var?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Eşitliğe aykırı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bunları oyaladınız, iki sene oyaladınız. Ne zaman ben ve arkadaşlarım gittik oraları dolaştık, bu sorununuzu çözeceğiz bu seçimden önce dedik, buraya kanun teklifini getirdik verdik; hemen telaşlandınız, kanun teklifini getirdiniz buraya. Teşekkür ederim yine, geç de olsa bir adım attınız, geç de olsa.

Şimdi, biraz önce bir konudan bahsettim. Mesela, onun için zaman istedi AK PARTİ Grubu “İnceleyeceğiz onu.” dedi, daha evvel de “İnceleyeceğiz.” demişti, bir sonuç gelmedi. Seçimleri bundan kaybediyorsunuz; halkın arasında dolaşırsanız, onların sorunlarına kulak verip, popülizme gitmeyip çözüm için tekliflerinizi getirirseniz kazanırsınız. Halkın arasında dolaşanlar kazanır, halktan kopuk olursanız kazanamazsınız.

SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli) – 15 seçimdir kazanıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bakın, bir dönem halkın arasındaydınız, çok yüksek oylar, destekler aldınız ama ne zaman ki halktan kopuk bir elite dönüştü ülkeyi yönetenler, artık o elit seçimlerde sandıktan çıkamıyor. Eskiden başka elitler vardı, şimdi başka bir elit yönetiyor Türkiye’yi.

Şimdi, bizim önergemiz neyi getiriyor? Vermiş olduğumuz önergenin teklifteki maddeden farkı şu: Siz teklifte “Bu fiyat hakikaten yüksek olmuş, rayiç bedelin yarısına indirelim.” diyorsunuz. Bugünkü rayiç bedelin yarısı iki sene önce bu kanun çıktığı zaman, rayiç bedel kanunu çıktığı zaman oradaki rayiç bedele eşit. Fiyatlar yükseldi, aldı başını gitti. O fiyattan alamayan vatandaşa diyorsunuz ki: “Rayiç bedelin yarısına indirdim.” Ama bu, aslında 2017’nin piyasa fiyatıdır. Ya da şunu diyorsunuz: “Yani bu fiyattan alırsan al, alamazsan git bir inşaat, gayrimenkul spekülatörünü bul, onunla anlaş, arazinin bir bölümünü ona ver.” Öyle, çözmüyor, vatandaşın derdini çözmüyor. Bu vatandaşlar yüz kırk bir yıldır burada oturuyor, Il. Abdülhamit’in iradesiyle oraya yerleştirilmiş, işgalci değil. Bunları işgalci saydınız bir de, bir de işgalci saydınız. Şimdi, kaldırıyorsunuz ecrimisili çünkü biz kanun teklifimizde “Ecrimisil alınmaz." dedik, “Bunlar işgalci değil." dedik, “Alınan ecrimisiller de satış bedelinden mahsup edilir." dedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir örnek vereceğim; 2/B kanunu yani 6292 sayılı Kanun 16 Mayıs 2012 tarihinde burada görüşülürken kürsüye çıkıp şu konuşmayı yapmıştım Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, son konuşmaydı: “Bu kanunu destekleyeceğiz, sorunları çözmüyor ama bir adımdır, destekleyeceğiz ama yanlış oldu, bedel yanlış oldu. Buraya bir daha geleceksiniz." dedim, bir daha geldiniz. O kanun görüşülürken yine kürsüye çıktım “Bu da çözmeyecek, yanlış oldu, eksik kaldı, bir daha geleceksiniz." dedim, bir daha geldiniz. Sonra, gelmediniz. O fiyat yüksekliğini neyle çözüyorsunuz biliyor musunuz? Süre uzatımıyla. Bakın, 2/B arazilerinde yine ödeme için süre uzatımı veriyoruz. Niye? “Fiyat yüksek, bari vadeyi uzatalım." diyorsunuz. Bu maddeyi düzeltmek için de buraya geleceksiniz ve bu konuşmamı size hatırlatacağım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

            Muhammet Emin Akbaşoğlu                       Mehmet Doğan Kubat

                         Çankırı                                            İstanbul

               Cemil Yaman                      Tülay Kaynarca                  Recep Özel

                  Kocaeli                              İstanbul                            Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen yok, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun yeniden değerlendirilmesi amacıyla işbu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece teklif metninden 19’uncu madde çıkarılmıştır. Bir karışıklığa mahal vermemek için teklifin görüşmelerine mevcut madde numaralarından devam edilecektir. Madde numaraları, kanun yazımı sırasında teselsül ettirilecektir.

20’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1984) esas numaralı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 20’nci maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 20- 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 883 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

‘İpotek süreli olarak kurulmuşsa, sürenin bitiminden itibaren kırk beş gün içinde ipotekli taşınmaz üzerinde 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 150/c maddesinde belirtilen şerhin konulmaması halinde ipotek, malikin talebiyle tapu müdürlüğünce terkin edilir.’”

              Ümit Dikbayır                       Enez Kaplan               Orhan Çakırlar

                  Sakarya                              Tekirdağ                           Edirne

               Aylin Cesur                  Muhammet Naci Cinisli

                   Isparta                               Erzurum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bağımsızlık mücadelemizin önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum’a gelişinin 100’üncü yıl dönümü olan bugün, kendisini ve Erzurum Kongresi’nin vatanperver delegelerini saygı ve rahmetle anıyorum.

3 Temmuz 1919 tarihinde memleketim Erzurum’un hoş bir âdeti olarak, şehrin göründüğü bir yer olan Ilıca’da Mustafa Kemal Paşa’yı karşılayan, samimi bir saygıyla Erzurum’da elli yedi gün ağırlayan geçmişlerimizi de rahmetle yâd ediyorum.

Erzurum Kongresi, üç buçuk yıl süren Millî Mücadele’mizin ilk adımlarını atmış, vatanımızın parçalanmaz bir bütün olduğunu vurgulamıştır. Bağımsızlık ülküsüyle vatan ve milletin kurtuluşu her şeyden önemli görülmüştür. Boynunda idam fermanıyla hiçbir resmî görevi olmadan milletimizin sinesinde yer alıp millet işi için milletle beraber çalışmayı her türlü unvana tercih edenlerin yeridir Erzurum Kongresi.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifleri, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında hazırlanıyor, prosedür olarak kısıtlı bir süre içerisinde komisyonda ve Genel Kurulda görüşmemiz dışında bir dahlimizin olmadığı bu garip işleyiş Meclisimizin yüksek itibarına yakışmıyor. Bu yöntem, Anayasa değişikliğiyle düzenlenen yeni sistem öncesinde bize vadedilen “güçlü Meclis” kavramıyla hiçbir şekilde bağdaşmıyor. Biz İYİ PARTİ milletvekilleri olarak bu işleyişin son bulması, Meclisimizin saygınlık kazanması için çalışırken bir garip tutarsızlıkla daha yüz yüze gelmiş bulunuyoruz. Önceki kanun tekliflerinin komisyonlarda görüşülmesi sırasında yürütme organını temsilen bakan yardımcılarını bilgi sunarken görüyorduk. Bu bağlamda, yürütme organının bakanlar yerine bakan yardımcıları tarafından temsil edilmesini bile doğru bulmayıp bunu yüce Meclisimizin saygınlığına bir gölge düşürülmesi olarak değerlendirirken şimdi yürütme organını bürokratların temsil etmesiyle karşı karşıyayız. Değerli bürokratlarımız şüphesiz ki devletimiz için kıymetli çalışmalar yapıyorlar ancak onlar iktidar partisinin bir mensubu, yürütme organının bir parçası değildirler. Hem bürokratlarımızı partizanlıktan korumak hem de bakanlarımızın Meclisimize karşı siyasi sorumluluk taşımaları için düzenleme yapmalıyız. Bu husus, milletvekili olarak denetim görevimizin en önemli kısmını oluşturuyor. Yürütmedeki mesuliyet sahiplerini ciddiyete davet ediyorum.

Kanun teklifinin genel gerekçesinde ifade edilen “Sağlıklı, yaşanabilir ve insan onuruna yakışır uygulamaların tüm dünyaya örnek olduğu ülkemizde…” sözleri ne kadar gerçekçi? Memleketim Erzurum’da iktidarın kendi eliyle dağıttığı kalitesiz kömürden kaynaklanan hava kirliliği nedeniyle 621 hemşehrim bir senede vefat etmiş. Üzülerek ifade etmeliyim ki akciğer kanserinin yanında KOAH, alt solunum yolu enfeksiyonları gibi hastalıklar da sıklıkla görülmeye başlandı. Erzurum’dan bahsederken âdeta bir açık hava müzesi, kış turizm merkezi olmasıyla övündüğümüz Erzurum, büyük bir ulaşım sorunuyla da karşı karşıya bulunmakta. Son derece az sayıya indirilen uçak seferleri hem civar illere göre çok pahalı hem de saatleri uygunsuzdur. Bu uygulamanın derhâl düzeltilmesini talep ediyorum. Ulaşımda yaptıklarıyla övünen AK PARTİ iktidarı Erzurum’a bu muameleyi yaparken bir daha düşünmelidir.

Değerli milletvekilleri, üzerinde söz aldığım 20’nci maddeyle, tapu sicilinde süreli olarak tescil edilmiş olan ipoteklerin süresinin sona ermesi hâlinde kaldırılabilmesine yönelik bir düzenleme yapılıyor. Geç kalınmış olmakla birlikte gayet makul ve yerinde bir teklif. Ayrıca kentsel dönüşüm süreçlerinde yaşanabilecek mağduriyetleri önlemek amacıyla yapılan düzenlemeleri de olumlu buluyorum. Ancak teklif edilen maddenin kapsamına, geçmişte inşaatları tamamlanamamış ve mağdur olmuş vatandaşlarımızın da alınması gerekir. Ayrıca, inşaat ruhsatı alımında müteahhitlerin maddi yeterlilik sorgulaması da yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, yurt dışında uygulanmış başarılı kent ölçekli kentsel dönüşümler var, örneğin Beyrut veya Barcelona. Büyük ölçekli tüm şehirdeki malik haklarının değerlemesi yapılıp bu miktar bir şirket kurularak sermaye olarak konuluyor; yatırımcı, yatırım tutarı kadar yerel ve merkezî yönetim planı ve imar yetkisine istinaden ortak oluyor. Burada, parselinde çözüm, şerefiyelendirme ortadan kalktığı için herkesin kazandığı bir model üretmek çok kolaylaşıyor. İhtiyaç bulunan noktalarda binalar yıkılıyor, rekreasyon ve kentsel donatı alanları oluşturulup bunlara karşılık başka noktalara imar hakkı kaydırmaları yapılıyor.

Sözlerime son verirken tapu harçlarının da yüksek olduğunu belirtmeliyim, geçici bir süre için satış bedelinin yüzde 4’ünden yüzde 3’üne indirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Buna rağmen tapudaki çoğu satış, gerçek satış bedeli üzerinden değil daha düşük bir bedelden yapılıyor. Dolayısıyla harçların aşağı çekilmesinin, ödenen harç tutarlarında büyük bir düşüşe sebep olmayacağını ama işlemlerin doğru ve sağlıklı olacağını belirtir Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mehmet Akif Hamzaçebi                Gökan Zeybek                Mürsel Alban

                  İstanbul                              İstanbul                            Muğla

             Hüseyin Yıldız                                                       Hasan Baltacı

                   Aydın                                                                 Kastamonu

"MADDE 21- 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 73 üncü maddesinin altıncı fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.

‘Devredilen bu taşınmazlar için ecrimisil tahakkuk ettirilmez, tahakkuk ettirilen ecrimisiller terkin edilir, tahsil edilenler ise iade edilir.’”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde şunu düzenliyor: Bildiğiniz gibi, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesine göre, kentsel dönüşüm alanı ilan edilen yerlerde eğitim ve sağlık alanları hariç olmak üzere kamuya ait taşınmazların tamamı ilgili belediyelere devredilir. Güzel bir cümle ve bundan hareketle, şu anda İstanbul’da ve Türkiye’nin muhtelif yerlerinde kentsel dönüşüm kararları eskiden Bakanlar Kurulu kararıyla, şimdi Sayın Cumhurbaşkanının kararıyla alınıyor ve kentsel dönüşüm uygulaması başlıyor. Buralarda yer alan yapıların önemli bir kısmı gecekondu. Gecekondu demek orada oturan kişinin, onun sahibinin ödeme gücünün olmaması demektir, mali gücü yok demektir. Bu vatandaşlar ecrimisil ödemeyle karşı karşıya. İşi gücü olmayan insanlar, işlerini kaybetmiş insanlar, kent hayatına tutunmaya çalışan insanlar, dışlanmaya karşı mücadele eden insanlar… Böyle zorluklarla karşı karşıya olan insanlardan ecrimisil istemek hukuken belki kanun kitaplarına, kanun maddelerine dayandırılabilir ama vicdanen insanı rahatsız eden bir uygulama. Bu, herhâlde bir miktar görülmüş olacak ki belediyelere devredilen bu gayrimenkuller için “Cumhurbaşkanınca kentsel dönüşüm kararının alındığı tarihten itibaren ecrimisil alınmaz.” hükmü getirilmiş. Tahakkuk ettirilen ecrimisiller varsa da bunlar terkin edilecektir, kayıtlardan çıkarılacaktır yani.

Önergemizle diyoruz ki: Madem bir ecrimisilden vazgeçiyoruz, o zaman Cumhurbaşkanınca ya da Bakanlar Kurulunca -geçmişte- alınmış olan kentsel dönüşüm kararı öncesi döneme ait olan ecrimisilleri de silelim. Bu, yine, Akif Hamzaçebi ve Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin eski dönemlerde ve bu dönemlerde vermiş olduğu kanun tekliflerinde yer alan bir öneridir arkadaşlar.

Herhâlde bu mahallelerde dolaşan AK PARTİ’li milletvekillerimiz vardır, yoktur dersem yanlış söylerim. Ama gittiğiniz mahallelerde bu şikâyetleri dinliyorsunuz. Yine Sancaktepe’den örnek vereceğim; Fatih Mahallesi, Çalılık Mevki, Akpınar Mahallesi, Hilal Mahallesi, Sultanbeyli, Gaziosmanpaşa, Sultangazi, Arnavutköy. Nerede gecekondu varsa bu sorun karşınızdadır; kentsel dönüşüm olsun olmasın bu insanlar ecrimisil ödeyemiyor. Bakın, insanların bütçesine kulak verin; işini kaybetmiş, işsiz insandan para istiyorsunuz. “Karar aldık, bundan sonrasını almayacağız.” Niye almıyoruz? “Senin ödeme gücün yok çünkü.” Peki, ödeme gücü yoksa ondan önceki tarihi niye alıyoruz? Önceki tarih de çok eski değildir ve 3 bin lira, 5 bin lira, 10 bin lira gibi rakamlardır. Milletvekilleri için bu rakamlar bir anlam ifade etmeyebilir ama o gecekondu sahibine gidin sorun, onun için bir servet büyüklüğündedir bu rakamlar. Gelin, gerçekçi bir düzenlemeyle, hakkaniyete uygun bir düzenlemeyle bu maddeyi düzeltelim.

Bu önerilerin hiçbirinde popülizm yoktur, samimiyetle hazırlanmış, vicdanla muhakeme edilmiş, kanunlar çerçevesinde değerlendirilmiş ve önerilmiştir.

Evet, biliyorum, kabul etmeyeceksiniz; ben yine de görevimi yapayım, yarın o vatandaşlarımızın karşısına gönül huzuruyla, alnımın akıyla çıkayım. Bu doğru bir şeydir, gelin -yapmayın- bunu kabul edelim.

Teşekkür ederim. Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – AK PARTİ’den 10 kişi el kaldırdı Sayın Başkan.

BAŞKAN – 21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 22’nci maddesiyle 5403 sayılı Kanun’a eklenen geçici 6’ncı maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Muhammet Emin Akbaşoğlu           Mehmet Doğan Kubat    Abdullah Güler

                      Çankırı                                İstanbul                     İstanbul

                  Ramazan Can                            Ali Şahin             Hasan Baltacı

                     Kırıkkale                              Gaziantep                 Kastamonu

                                                     Mehmet Akif Hamzaçebi

                                                               İstanbul

“GEÇİCİ MADDE 6- 19/7/2005 tarihinden önce onaylanmış 1/5000 veya 1/1000 ölçekli imar planları veya arsa vasfı kazanmış parseller ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce belirlenen onaylı köy ve/veya mezraların yerleşik alanı ve civarı ile yerleşik alanlar izinli kabul edilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5403 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 19/7/2005 tarihinden önce tarım arazilerinin korunması ve amacına uygun kullanılması yönetmelikle düzenlenmekteydi. 19/7/2005 tarihine kadar 3194 sayılı İmar Kanunu’nda tarım dışı izinler alınmadan planlama yapılamayacağına dair bir hüküm bulunmaması nedeniyle birçok belediye tarafından planlar yapılmış ve uygulamaya konulmuştur. Bu planları yapan belediyelerden bir kısmı da kapandığından plan yapma aşamasında tarım dışı amaçla kullanım izni alınıp alınmadığına dair belgeye de ulaşılamamaktadır. Bu nedenle 5403 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce yapılan planlar geçerli kabul edilerek vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

          Hakkı Saruhan Oluç                    Garo Paylan                 Rıdvan Turan

                  İstanbul                            Diyarbakır                          Mersin

     Serpil Kemalbay Pekgözegü               Tuma Çelik                 Abdullah Koç

                    İzmir                                 Mardin                              Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Mardin Milletvekili Tuma Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (HDP sıralarından alkışlar)

TUMA ÇELİK (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada tartıştığımız Tapu Kanunu’yla ilgili teklifle 8 kanunun 17 maddesinde değişiklik öngörülüyor. Ben 24’üncü madde üzerinde konuşmak istiyorum.

Aceleyle getirilen ve yarım günlük Komisyon çalışmasıyla sunulan bu değişiklikler ülkemizde Osmanlı Devleti’nden bu yana devam eden tapu sorunlarını çözebilecek durumda değil çünkü ilgili kesimlerin, yurttaşların kanun yapım sürecine bilfiil dâhil edilmesi gerekirken burada ne çevre mühendislerinden ne mülkiyet konusunda ciddi sıkıntılar yaşayan kesimlerden ne de ilgili diğer kesimlerden fikir alınmıştır. Bu tutum, AKP iktidarının “ben yaptım oldu” yaklaşımına ve bu teklifin belli bir zümrenin kendi ihtiyaçları çerçevesinde şekillendirildiğine bir örnektir. Doğayı talan ederek, rant kapısına dönüştürerek ne ekonomi kalkınır ne de toplumsal bir uzlaşı sağlanabilir. Bu teklifle, zaten mevcut bir sorun olan plansız kentleşmenin, çarpık yapılaşmanın ve mülkiyet haklarını ihlal etmenin yolu daha da açılmaktadır.

24’üncü maddeyle, orman vasfını yitiren alanların satışını öngören ve ormanların idam fermanı olan 2/B’nin süresi uzatılmaktadır. 2/B maddesinin uygulama alanının ülkeye ekonomik getiri sağlayan turistik, kültürel ve tarihî açıdan önemli olan alanlarında uygulandığı görülmüştür. Biliyorsunuz, Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz ormanları, yeşil alanları gerek yatay gerekse dikey yapılaşmanın işgali altındadır. Bunun yanında orman köylüsünü kalkındırmak amacıyla kullanılabilecek bir yasal düzenleme, tamamen kent rantı ve doğal varlıkların yok olmasına hizmet eden bir araca dönüştürülmektedir. İstanbul kenti bunun en bariz örneğidir. Üçüncü havalimanı benzer yapılaşma yüzünden tam bir 2/B şehri hâline getirildi. Kuzey Ormanlarının ranta dönük yapılaşmaya açılması bu teklife dayandırılarak yapıldı. Sadece üçüncü havalimanı için 13 milyon ağaç kesilmiştir. Bu teklifle 2/B alanındaki taşınmazlar ile hazineye ait tarım arazilerinin satışında başvuru yapma ve bedel ödeme süresi uzatılmaktadır.

Diğer taraftan, son dönemlerde “Tur Abdin” dediğimiz Mardin, Batman, Şırnak arasında kalan bölgede bulunan yerleşim alanlarında yapılan kadastro çalışmalarında ciddi haksızlıklar ortaya çıkmasına rağmen, sorunu çözmeye yönelik herhangi bir adım atılmamaktadır. Biliyorsunuz, 90’lı yılların başında başlayan faili meçhuller, köy boşaltmaları ve diğer baskılar nedeniyle adı geçen bölgede yaşayan Süryaniler zorunlu olarak göç ettiler. Bugün Avrupa’da 300 bin civarında Türkiyeli Süryani yaşamaktadır ve bunların arasında kendi ülkelerine ve topraklarına dönüş yapan ve yapmak isteyen pek çok insan var. Ancak bu insanların binlerce yıldır sahip oldukları topraklar, tapu kadastro çalışmalarında yapılan haksızlıklar nedeniyle ellerinden alınıp hazine arazisi veya ormanlık arazi hâline getirildi çünkü bölgede yapılan tapu kadastro çalışmalarının büyük bölümü Süryanilerin hazır olmadığı bir sırada keyfî bir şekilde yapılmıştır. Dolayısıyla da içinde birçok haksızlığı barındırmaktadır. Bunun yanında, yine keyfî bir biçimde Süryani vakıflarına ait birçok kilise, manastır, mezarlık ve bağlı arazi ya hazineye ya da Süryani olmayan özel ve tüzel kişilerin adına kaydedildi. Bu haksızlıklara ek olarak yabancılar Türkiye'nin her yerinde tapuya sahip olabilirken değişik nedenlerle vatandaşlığını kaybetmiş olan Süryaniler atalarından kalan mülklerine sahip olamıyorlar çünkü yabancıların Mardin’de mülk satın alma hakları yok.

Kısacası, eğer bir düzenleme yapılacaksa dile getirdiğimiz bu sakıncaları ve yaşanan haksızlıkları ortadan kaldıracak bir biçimde olması gerekiyor. Bu ülkenin ortak değeri olan ormanlar ve 2/B kapsamına giren taşınmazlar ekonomik rant kapısı veya hak gasbına yol açmamalıdır. Bu ülke hepimizin ülkesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

TUMA ÇELİK (Devamla) - Doğal ve kültürel varlıklarımıza, birbirimize ve haklarımıza sahip çıkabilmeliyiz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde iki tane önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

          Hakkı Saruhan Oluç                   Rıdvan Turan Serpil Kemalbay Pekgözegü

                  İstanbul                               Mersin                             İzmir

                Tuma Çelik                         Garo Paylan                            

                   Mardin                             Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Değerli arkadaşlar, bir müteahhit yasasıyla ve müteahhit kanunu maddesiyle karşı karşıyayız yine.

Bahsi geçen maddede, riskli alanlarda bulunan yapıların resen yıkılmasından bahsediliyor. Bu riskli alanlar belirlenirken tarafsız ve objektif bir şekilde yapılacağına dair herhangi bir işaret de emare de yok. Riskli bulunan yapıların bulunduğu alanlardaki kentsel dönüşüm uygulamaları, maliklerin muvafakati aranmadan Bakanlık tarafından yapılacak ve yapılar hazineye geçecek, hazineye geçen bu yapılar devri yapılana kadar hazinede kalacak; teslim alınmazsa, teslim alınmaması durumunda ise değeri ödenecekmiş. Hani insan sormak istiyor, sebep ne, bunun sebebi ne? Yani insanları bu kadar dışarıda bırakarak, âdeta, gerçekten yangından mal kaçırarak ne yapmaya çalışıyorsunuz? Bakın, bu riskli alanları belirleme yönteminden bahsedilmeyen bu uygulamada, muhtarlığa asılacak bir listenin tebligat yerine geçeceğini görüyoruz ve üç gün asılı kalıyor, üç gün sonra da işlem yürürlüğe konuyor. Yani mülk sahibinin ya da mal sahibinin itiraz hakkı engellenmiş oluyor. Riskli yapıları belirleme konusunda yeterli olmayan idarelerin bu işi kimlere taşere edeceğini burada sormamız gerekiyor. Bilimsel kriterlere ne denli uygun olacağı konusu endişe verici. Artık, mühendis ve mimarların imzaları bile bu belgelerde yer almıyor, raporlarda yer almıyor. Odaları ve mühendisleri, teknik insanları baypas eden bir anlayışla karşı karşıyayız. Bu, iyi niyetli bir tutumla bağdaşmıyor. Cumhurbaşkanı yetkisinde yapı sahiplerine itiraz şansını fiilen ortadan kaldırarak resen uygulama yapmak çok ciddi mağduriyetlere sebep olacaktır. Bakın, Mahalleler Birliğinin buna benzer pek çok yasal süreci, hukuki mücadelesi mevcuttur. Karar vericilerin nesnel olmaları gerekiyor ama nesnel bir süreçten bahsedemeyiz. Objektif kurallara göre hareket etmeleri gerekiyor, bilimsel esasları kullanmaları gerekiyor. Meslek erbabının, meslek insanlarının yetkinliği, alanda yetişmiş olmaları gerekiyor ve etik kurallara uymaları gerekiyor fakat bunların hiçbirinden bahsedemiyoruz. Bilime, tekniğe, akla aykırı bir tutum söz konusudur. Mühendisler burada devre dışı bırakılıyor. Yani bir müteahhit anlayışıyla karşı karşıyayız, bir “yık ve yap” süreci işletiliyor. Bakın, müteahhit anlayışıyla riskli çıkmayacak bina, bu yasalara göre, yönetmeliklere göre yoktur. Yani onlar istediklerini riskli alan olarak belirleyebilirler. Özellikle rantı çok olan yerlerde gözlerinize kestirdiğiniz yeri riskli alan tayin edersiniz, size göre riskli alan olur. Müteahhit anlayışıyla kent de yaşanmaz kılınmaktadır; daire sayısını artırarak kenti kirletirsiniz, insanları hasta edersiniz ve o trafik altında hastanelere ihtiyacınız artar. Sosyal problemler çıkar. Sağlıklı kentleşme ve adil paylaşım olmaz.

Bakın, nana muhtaç kaldık, soğana muhtaç kaldık ama yık ve yapta ısrar ediyorsunuz. Peki, bunun hiç mi başka bir formülü yok? Yani yıkmadan, mesela az riskli bir yapıyı iyileştiremiyor musunuz, iyileştirmek gibi bir çözümü neden hiç düşünmüyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın milletvekili.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Teşekkürler.

Mesela, 2000’li yıllarda yapılan binaları bile yıkmaya kalkıyorsunuz, yıkıyorsunuz. Kentsel dönüşüm gerçekten yurttaşlarımızın ihtiyaç duyduğu yerde ve yurttaşların refahı ve sağlığı için yapılsa, devlet riskli yapıları sübvanse etse işte bu büyük kötülüklerden hepimizi kurtarır. Ama öyle mi? Öyle değil. Kentsel dönüşüm yapacaksanız, mahallede yaşayan insanı mahallesinde tutmanız lazım fakat Sur’da gördük, Sulukule’de gördük, böyle olmuyor. Siz lüks yerler, lüks binalar yaparak mahalleliyi oradan kovuyorsunuz ve rant devşiriyorsunuz. Siz, mahalleliyi, mahalleyi korumuyorsunuz; insana, mahallelilik değerlerine, kültüre saygınız yok. Bütün bunları yok sayıyorsunuz, varsa yoksa rant, varsa yoksa talan peşinde koşuyorsunuz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 26’ncı maddesiyle 6306 sayılı Kanun’a eklenen 6/A maddesinin (2) ve (7) numaralı fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Gökan Zeybek                Mehmet Akif Hamzaçebi         Hasan Baltacı

                  İstanbul                              İstanbul                       Kastamonu

             Hüseyin Yıldız                      Mürsel Alban           Müzeyyen Şevkin

                   Aydın                                 Muğla                             Adana

“(2) Bu madde kapsamında; riskli yapı tespitleri, masrafları Dönüşüm Projeleri Özel Hesabından karşılanmak suretiyle Bakanlıkça resen yapılır. Riskli yapı tespit çalışmaları en az bir ay önceden ilgili maliklere tebliğ edilir. Riskli olarak tespit edilen yapıların listesi bu yapıların kapısına asılır, ayrıca Bakanlığın internet sitesinde ve ilgili muhtarlıkta bir ay süre ile ilan edilir. Riskli yapı tespitlerine karşı maliklerce veya kanuni temsilcilerince bir aylık süre içinde Bakanlığa itiraz edilebilir. İtirazlar bir ay içerisinde teknik heyetler tarafından incelenerek karara bağlanır.”

“(7) Maliklere verilecek konut ve işyerlerinin niteliği ve büyüklüğü ile konuya ilişkin diğer hususlar malikler ile Bakanlık arasında düzenlenecek sözleşme ile belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin.

Buyurun Sayın Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesi dolayısıyla söz almış bulunuyorum.

Getirilen düzenlemeyle 2644 sayılı Tapu Kanunu, 3194 sayılı İmar Kanunu, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu başta olmak üzere, mülkiyet hakkına ilişkin çok sayıda yasada değişiklik getirmektedir bu kanun teklifi.

Yapılan düzenlemeler yurttaşların sahip oldukları yapı ve taşınmaz üzerinde Anayasa'nın 35’inci maddesi, mülkiyet hukukunu düzenleyen maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1 no.lu maddesindeki hükümlerine açıkça aykırı olarak düzenlenmiştir.

Değerli milletvekilleri, riskli yapıların tespitleri Bakanlıkça yapılabileceği, yapılan tespitten sonra tebliğin mülkiyetin kapısına asılacağı, yapılan bu işlemin tebliğ yerine geçeceği, iki gün içerisinde malik sahibinin itiraz edebileceği, üç gün içinde de yapılan itirazların değerlendirilebileceği gibi akıl almaz bir kısa süre içerisinde ne yazık ki bu tebligatlar yapılmaktadır. Mahmut Tanal ağabeyim buradan az önce dedi ki: “Bir aspirin bile alınsa iki gün içerisinde bu vücuda sirayet etmez.” Gerçekten “iki gün içerisinde”yi AK PARTİ’li milletvekillerinin insafına sunuyorum. Vatandaşı iki gün içerisinde evinden, taşınmazından nasıl çıkaracaksınız? Vatandaşın bu konuda bilgilendirilmesi, desteklerin daha insani bir anlayış içerisinde yapılması gereklidir. “Uygulama yapılacak alanın sınırları uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir.” denilmekte. Buradaki riskli alan ya da büyüklük mü kastediliyor? Bu muğlak ifadenin mutlaka açık olarak maddede yerini bulması gerekiyor diye düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, 1/1/2019 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’ne göre şu anda Türkiye’nin yüzde 90-95’i riskli yapı alanı içerisinde yer almaktadır. Yani yapı stokunun yüzde 90-95’i yıkılma riskiyle karşı karşıya olarak görülmektedir. Bu işlem tek kelimeyle deprem ve afet olgusu kullanılarak vatandaşın malına, mülküne el konulmasının önünü açmaktadır. Buradan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığını asli görevini yapmaya davet ediyoruz değerli milletvekilleri. Çevre ve Şehircilik Bakanı, bakın, haziran ve ağustos ayında Karadeniz Bölgesi’nde meydana gelen heyelanlar ve sel afetlerine karşın -onlarca insanımız yaşamını kaybetti- buraya ilişkin herhangi bir kentsel dönüşüm uygulaması yapmazken AFAD’ın yapması gereken konular, AFAD’ın yetkileri elinden alınıyor ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığına veriliyor ne yazık ki. Buna ilişkin sorduğumuz soruya da yanıt vermedi sayın Komisyon üyeleri. Yazılı olarak vereceklerini… Yazılı olarak cevabı da bekliyoruz işin doğrusu. Alanların dönüşümüyle ilgilenmesi gerektiğini düşünüyoruz, bu Karadeniz’deki sel baskını olan alanlarla ilgili.

Evet, MTA tarafından, 2011 yılında, büyüklüğü 7.0 üzerinde deprem meydana gelecek deprem bölgelerinin ve 485 fay hattı üzerinde yerleşim alanlarının olduğu tespit edilmiştir. Ülkemizde bu alanlar bulunurken, özellikle kırsal kesimin buralarda yerleştiği göz önünde bulundurulursa buraların kentsel dönüşüme uğraması zorunluluğu varken neden rantı yüksek olan bölgelerin kentsel dönüşüme uğratılmak istendiği de ayrı bir handikaptır.

Deprem konusunda çalışan bilim adamlarının onlarca kez uyarmalarına rağmen Doğu Anadolu fay zonunda ve Kuzey Anadolu fay zonunda tek bir kentsel dönüşümün yapılmamış olması bir handikaptır. Varsa yoksa İstanbul Boğazı’nın iki yakasındaki rant bölgeleri. Ankara’da Kızılay’ın göbeğinde yer alan, hiçbir afet riski olmayan Saraçoğlu Mahallesi’nin kentsel dönüşüme sokulması.

Değerli milletvekilleri, genel olarak tescilli yapılar ile arkeolojik ve kentsel sit alanlarında bulunan alanların da yer almamış olması sakıncalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Hemen toparlıyorum efendim.

Fesihle ilgili de yine Bakanlık, yapıları resen yıkmakla kalmamakta, hak sahipleri ile müteahhit arasında imzalanmış olan gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri, ilgililerin muvafakati aranmaksızın resen fesih kararı hakkına kavuşturulmaktadır. Taraflar yıllar sürecek anlaşmazlıklar içine itilecektir. Gerekçeler üzerinde herhangi bir açılım bulunmadan, uygulama içinde tüm işleri genel hukuk kurallarına havale eden Bakanlığın sözleşme iptalinde söz sahibi olması anlaşılır bir durum değildir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne açıkça aykırı olan, vatandaşlarımızın ellerinden mülklerinin afat gerekçe gösterilerek alınmasına neden olabilecek, sağlık ve güvenlik yaşam alanlarının inşa edilmesine hiçbir katkısı olmayacak olan bu düzenlemenin yeniden ele alınmasını rica ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.16

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 00.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop) İshak GAZEL (Kütahya)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

28’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 28’inci maddesiyle 6306 sayılı Kanun’a eklenen geçici 4’üncü maddesinin başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Mehmet Akif Hamzaçebi                       Muhammet Emin Akbaşoğlu

                          İstanbul                                                           Çankırı

             Abdullah Güler                  Zeynep Gül Yılmaz            Meliha Akyol

                  İstanbul                               Mersin                            Yalova

               Baki Şimşek                   Mehmet Doğan Kubat

                   Mersin                               İstanbul

“Uygulama işlemlerine ilişkin geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 4- (1) Bu maddenin yürürlük tarihinden önce, belirlenen riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli olarak tespit edilen yapıların bulunduğu parsellerde;

a)       Kanunun 6 ncı maddesinin on dördüncü fıkrasında belirtilen bir yıllık süre ile altı aylık sürenin hesabında bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce geçen süreler de dikkate alınır.

b)       Kanunun 6/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan şartların Bakanlıkça tespiti halinde anılan madde hükmüne göre uygulama yapılabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir söz alabilir miyim efendim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

66.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesi üzerinde Genel Kurulun takdirine sunulan önergenin Bakanlık bürokratları tarafından kaleme alınan önerisiyle düzenlendiğine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi kürsüden açıklarken 3194 sayılı Kanun’a ve 6306 sayılı Kanun’a bu teklifle eklenmesi öngörülen 6’ncı maddede birtakım sürelerin öngörüldüğünden bahsetmiştim.

Örneğin, İstanbul’un Kadıköy ilçesinin Fikirtepe Mahallesi’nden örnekler vererek buradaki süreler Fikirtepe için de uygulanırsa yıllardır kangren olmuş sorunu bir yıl daha öteleyeceğiz, bu nedenle Fikirtepe için bir geçici madde lazım önerisinde bulunmuştum. Bu önergeyle, yapmış olduğum öneri Genel Kurulun takdirine sunuluyor. Önerim Bakanlık bürokratları tarafından dikkate alındı, kaleme alındı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Önergenin (b) bendi bu dediğim hususu düzenliyor. Diğer hususlar teklifin ilgili maddesinin yeniden düzenlenmesine ilişkindir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

67.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Efendim, biraz evvel Değerli Hamzaçebi’nin ifade ettiği gibi, biz de MHP’li değerli arkadaşlarımızla beraber aynı önergeyi CHP’yle beraber değerlendirerek oradaki vatandaşlarımızın talepleri doğrultusunda bir yeni düzenleme önerdik ve bunu Genel Kurulun takdirine sunuyoruz. İnşallah hayırlara vesile olsun.

Teşekkür ederim.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Önergeyle, fıkranın yürürlüğe girmesinden önce müteahhitten kaynaklanan sebeplerle inşaatına başlanmamış ya da yapım işi belirli bir seviyede durdurulmuş yapım işlerinde de bu fıkra hükümlerinin uygulanarak bir yıllık ve altı aylık süreler beklenmeksizin sözleşmenin fesih imkânı getirilerek vatandaşların bir an önce mağduriyetlerinin önlenmesi amaçlanmıştır.

Ayrıca, özellikle İstanbul ili, Kartal ve Kâğıthane ilçelerinde kendiliğinden çöken yapıların yerine yapılacak yeni uygulamalara başlanılmış olduğu gözetildiğinde, uygulamalarına başlanılmış olan alanlarda, yani geçici maddenin yürürlük tarihinden önce ilan edilen riskli alanlarda, Bakanlıkça uygulamada bulunulan riskli yapıların bulunduğu parsellerde ve bu alanlar ve parsellerin dönüşümü için belirlenmiş olan rezerv yapı alanlarında da uygulamaların bir an evvel neticelenmesi ve vatandaşların mağduriyetinin önlenmesi bakımından, Kanun’un 6/A maddesi hükümlerine göre resen uygulama yapılabilmesi için düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Teklifi’ne aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Erkan Akçay                 Mehmet Akif Hamzaçebi Muhammet Emin Akbaşoğlu

                   Manisa                               İstanbul                           Çankırı

          Hakkı Saruhan Oluç                    Ayhan Erel        Mehmet Doğan Kubat

                  İstanbul                              Aksaray                          İstanbul

                Engin Altay                       Abdullah Güler

                  İstanbul                              İstanbul

GEÇİCİ MADDE 1- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü kadrolarında bulunan ve sınav tarihi itibarıyla en az üç yıl görev yapan, uyarma ve kınama hariç son üç yıl içinde herhangi bir disiplin cezası almayan, Milli Emlak Uzmanı olabilmek için yaş ve öğrenim alanı şartları hariç mevzuatında öngörülen diğer şartları taşıyan personelden; usul ve esasları Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından belirlenerek bu maddenin yayımı tarihinden itibaren, beş yıl içinde iki defa yapılacak sınavda başarılı olanlar, Milli Emlak Uzmanı kadrolarına atanırlar.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Sayın Başkanım, salt çoğunluğumuz var, önergeye katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen? Yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için bundan sonra maddeler üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanun yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

29’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Muhammet Emin Akbaşoğlu         Mehmet Doğan Kubat           Ramazan Can

                  Çankırı                              İstanbul                         Kırıkkale

            Hüseyin Şanverdi                     İsmail Tamer           Radiye Sezer Katırcıoğlu     Hatay                                Kayseri                           Kocaeli

“a) 1 inci maddesi, 3 üncü maddesi ile 20 nci maddesi 1/1/2020 tarihinde,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle kanun teklifinin 1’inci, 3’üncü ve 20’nci maddelerinin yürürlük tarihinin 1/1/2020 olarak belirlenmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Böylelikle ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Engin Bey, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

68.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, görüşülmekte olan 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne genel olarak olumlu hususlar içerdiğinden Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak “kabul” oyu vereceklerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüştüğümüz ve Genel Kurulda biraz sonra tümü oylanacak kanun teklifiyle ilgili konuşan hatiplerimiz teklifin olumlu, olumsuz yanlarıyla ilgili görüşlerini serdetmişlerdir. Yapıcı bir muhalefet anlayışı sergileyerek toplumda çözüm bekleyen kimi sorunlarla ilgili köklü çözüm olmamakla birlikte kısmi iyileştirmelerin yapılmasına; vatandaşın, milletin menfaatine konularla ilgili bütün olarak baktığımızda bu kanuna “evet” oyu vereceğiz. Ancak unutulmaması gerekir ki bu kanun teklifinin yasalaşmasıyla konut mağdurlarının, 2/B mağdurlarının, kentsel dönüşüm mağdurlarının, kırsal alanlarda yaşayan vatandaşlarımızın tarım arazileri ve mera sorunlarının tümüyle köklü bir çözüme kavuşmuş olması sağlanmıyor. Umarız ve dileriz ki Meclisimiz toplumun beklentilerini gerçek anlamda karşılayacak kanunları çıkarma konusunda iş birliğini, güç birliğini sürdürür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Her şeye rağmen kanun, eleştirilerimiz saklı kalmak kaydıyla, genel olarak olumlu hususlar içerdiğinden, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu kanunun tümüne “kabul” oyu vereceğimizi Genel Kurulun ve aziz milletimizin bilgisine sunmayı bir görev saydım.

Teşekkür ederim. Hayırlı olsun şimdiden.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

69.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne katkıda bulunan gruplara ve milletvekillerine teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hakikaten, biraz sonra inşallah kanunun tümünü elektronik olarak oylayacağız. Ben katkıda bulunan bütün milletvekillerimize, bütün gruplara bu manada teşekkür ediyorum.

Biliyorsunuz, en son biraz evvel bir madde ihdası yaptık ve beş parti grubunun grup başkan vekillerinin imzasıyla, Millî Emlak Uzmanı olabilmek için beş yıl içinde 2 defa yapılacak sınavda başarılı olan değerli arkadaşlarımızın Millî Emlak Uzmanı kadrolarına atanabileceğine ilişkin bir düzenlemeyi hep beraber, ortak akılla teklif ettik ve inşallah biraz sonra da Genel Kurulun takdirine sunulmuş olacak.

Ben bu vesileyle kanunda emeği geçen bütün milletvekili arkadaşlarımı, değerli Komisyonumuzu, değerli milletvekillerimizi ve bütün bürokrat arkadaşlarımızı çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Vatandaşlarımızın hayatının kolaylaştırılmasına, sorunlarının giderilmesine ilişkin bu yaklaşım nedeniyle bu kanunun da hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay…

70.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 91 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne olumlu oy vereceklerine, gerek komisyonlarda gerekse Genel Kurulda görüşülen kanun tekliflerine vatandaşların hayrına olduğunu düşündükleri katkıları sunduklarına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak 91 sıra sayılı Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne olumlu oy vereceğimizi ifade ediyorum. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak da her zaman olduğu gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerek komisyonlarda gerekse Genel Kurulda görüşülen bütün kanun tekliflerine, parti programımız ve politikalarımız çerçevesinde milletimizin, vatandaşlarımızın hayrına olduğunu düşündüğümüz katkıları veriyoruz ve vermeye de devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bu bağlamda, münhasıran en son madde ihdasıyla teklife eklediğimiz madde, şu an itibarıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı olan Millî Emlak Genel Müdürlüğü kadrolarında bulunan personele ilişkin kurum içi bir uzmanlık kadrosu ihdas edilmesi, bu kadroya atanmaları ve bunun için de bir sınav yapılmasını öngörmektedir. Hatırlayacağınız üzere, bu geçtiğimiz ay, 30 Mayıs 2019 tarihinde de 7176 sayılı Kanun’la Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığı kadrolarında bulunan personele bu imkân getirilmişti. Millî Emlak Genel Müdürlüğü de Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı bir birim idi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …fakat bundan bir süre evvel Millî Emlak Genel Müdürlüğünün Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlanması nedeniyle de bu 7176 sayılı Kanun kapsamına da dâhil edilememiş idi. Şimdi bu görüştüğümüz kanun büyük ölçüde Çevre ve Şehircilik Bakanlığını da ilgilendirdiği için bu madde ihdası 30 Mayısta yapılan bu düzenlemenin devamı niteliğindedir. Yoksa herhangi bir imtiyaz, ayrıcalık filan söz konusu olmayıp sadece bir hakkın teslimidir. Aksi takdirde, bu düzenleme yapılmasaydı hakikaten Millî Emlak personeline büyük bir haksızlık yapılmış olacaktı, şimdi bu durum giderilmiştir.

Çok teşekkür ediyorum bütün milletvekillerimize.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1984) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 91) (Devam)

BAŞKAN – Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Açık oylama sonuç tutanağı gelmiştir, okutuyorum:

Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz ve 35 Milletvekilinin Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan Oy Sayısı

:

293

 

Kabul

 

Ret

:

 

:

279

 

  13

 

 

 

Çekimser

:

  1(x)

 

                         Kâtip Üye                                       Kâtip Üye

                     Barış Karadeniz                                  İshak Gazel

BAŞKAN - Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

2’nci sırada yer alan, 92 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

2.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak ve 48 Milletvekilinin Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1974) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 92)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 4 Temmuz 2019 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.46



(x) 91 S. Sayılı Basmayazı 2/7/2019 tarihli 96’ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.