,                                                                                                     

                                                                      TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           95’inci Birleşim

                                                                                 27 Haziran 2019 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kocaeli Milletvekili Emine Zeybek’in, 28 Haziran İzmit’in düşman işgalinden kurtuluşunun 98’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, 20 Mart Acıpayam depremi nedeniyle vatandaşların yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sonucunun demokrasi açısından değerlendirmesinin yapılmasına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 26-30 Haziran Özel Güvenlik Görevlileri Haftası’na ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, İŞKUR’un üniversite öğrencilerine yönelik Sosyal Çalışma Programı’na ilişkin açıklaması

3.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya ilinin sorunlarına ve “Belki zulüm bizdense ben bizden değilim.” sözü vesileyle Rachel Corrie’yi andığına ilişkin açıklaması

4.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, 2019 yılı sonuna kadar 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri öncesinde olduğu gibi akaryakıta gelen zamların ÖTV’den karşılanmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

5.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep ili Perilikaya Mahallesi Abdulkadir Yüksel Devlet Hastanesiyle ilgili basında yer alan haberlere ve 27 Haziran Gaziantep Üniversitesinin kuruluşunun 32’nci yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, işçinin, çiftçinin ve emeklinin alım gücünün düşmesinden etkilenen esnafın sorunlarının giderilebilmesi için düzenlemeler yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Zeytin Dalı Herekâtı bölgesinde şehit düşen Uzman Onbaşı Mikail Candan’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Mikâil Candan adının Bağlıkaya beldesindeki ilköğretim okuluna verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamının 26’ncı yıl dönümü vesilesiyle Madımak Otelinin ibret müzesi olmasını Alevilerin ve katliam mağdurlarının talep ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, 6000 sayılı Kanun uyarınca sivil memurluğa geçirilerek sivil memur statüsünde emekli edilen uzman erbaşların mağduriyitenin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, herkesi milyonlarca uğur böceğini barındırarak doğa turizmi açısından dikkatleri üzerine çeken Uludaz Tepesi’ni görmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

11.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, üniversite mezunu gençlerin KYK borçlarını ödeyebilmesi için faiz yükünden kurtarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Basın Kartı Yönetmeliği’nin basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlamanın aracı hâline getirildiğine ilişkin açıklaması

13.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, İSMEK’te part-time çalışan öğretmenlerin sözleşmesinin yenilenmediğine ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinde derebeylik kuranları uyardıklarına ilişkin açıklaması

14.- Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelik’in, Fatih’ten sonra ikinci sondaj gemisi Yavuz’u Akdeniz’e göreve uğurlamanın gururunu yaşadıklarına ilişkin açıklaması

15.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin 10 Nisan 2019 tarihinde Ordu ilinde gerçekleştirilen Fındık Çalıştayı’nda verdiği sözleri tutmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

16.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, olumsuz iklim koşullarının tarımsal üretimde verimliliğin düşmesine sebep olduğuna ve Antep fıstığı üreticisinin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun, şehit Eren Bülbül'ün anısına THY’nin rüya uçağına "Maçka" isminin verildiğine ilişkin açıklaması

18.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Hakk’ın rahmetine kavuşan Nihat Çetinkaya’ya Allah’tan rahmet dilediğine ve şehit Eren Bülbül'ün anısına THY’nin rüya uçağına "Maçka" isminin verildiğine ilişkin açıklaması

19.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman ili Kömür beldesinde bulunan lise binasının yetersizliği nedeniyle yaşanan mağduriyetin giderilebilmesi için Millî Eğitim Bakanlığı ile Adıyaman Valiliğini göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

20.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, 10 Ekim Ankara Garı katliamında yaşamını yitirenler adına yapılan anıtın saldırıya uğradığına, katillerin ve onları koruyanların hesap vermekten kurtulamayacağına ilişkin açıklaması

21.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, seçim zamanında verilen sözlerin tutularak Balıkesir Büyükşehir Belediyesi çalışanlarının mağdur edilmemesi gerektiğine ve Belediyeyi iflas noktasına getiren yönetimi kınadığına ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, TRT’nin eşit mesafede yayın yapabilmesi, herkese söz hakkı tanıyabilmesi ve Türk milletinin hassasiyetlerine ihtimam gösterecek ciddiyeti taşıyabilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Türkiye'nin egemenlik haklarına yönelik saldırılar ile siyasi oyunların olduğuna, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin haklarının yok sayılmaya çalışıldığına, Bahreyn’de gerçekleştirilen “yüzyılın anlaşması” olarak ifade edilen planın Filistinlilerin ve Filistin yönetiminin dışında yürütüldüğüne ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Türkiye’de milyonlarca insanın açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşadığına, dünya Türkiye'deki ekonomik krizi konuşurken Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın verecek cevabının olmadığına, Urfa’nın operasyon merkezi hâline getirildiğine, işkenceci ve baskıcı mantığın uygulamaları sürdüğü müddetçe ne ekonomik krizin aşılabileceğine ne siyasi alanda demokratikleşmenin gerçekleştirilebileceğine ne de hukukun üstünlüğünün sağlanabileceğine ilişkin açıklaması

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 27 Haziran Ceyhan depreminin 21’inci yıl dönümüne, Parlamentonun inisiyatif alarak başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye’de depreme karşı hazırlıkların yapılması gerektiğine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, İstanbul İttifakı olarak 28 Haziran Cuma günü hâkim karşısına çıkacak olan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na sahip çıkacaklarına ilişkin açıklaması

26.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Emniyet Müdürlüğünde cebir ve darbın yaşandığına dair herhangi bir izin olmadığının doktor raporlarında belirtildiğine ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu’nun konuyla ilgili bilgilendirme toplantısı yapacağına, İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in, Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Düzce ili Akçakoca ilçesinde 28-30 Haziran tarihleri arasında yapılacak olan 17’nci Kültür, Turizm ve Fındık Festivali’ne ilişkin açıklaması

29.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Adana Büyükşehir Belediyesinde çalışan personelin sözleşmesinin feshedileceği iddialarına ilişkin açıklaması

30.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, yanlış politikalar nedeniyle dibe vuran sağlık ve sigorta sisteminin hizmet, kalite, süreklilik ve verimlilik temelinde yeniden düzenlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

31.- Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı’nın, Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un Genel Kurulu yanlış bilgilendirdiğine ilişkin açıklaması

32.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı olarak çalışan orman işçilerinin bütçe olmadığı gerekçesiyle işsiz bırakıldığına ilişkin açıklaması

33.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 27 Haziran Sözcü gazetesinin kuruluşunun 12’nci yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması

34.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, TRT Genel Müdürü İbrahim Eren’in MİT Müsteşarı yapılmasını önerdiğine ilişkin açıklaması

35.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Polis Akademisinin yayımladığı “Dünyada ve Türkiye'de Kadın Cinayetleri, Verileri ve Analizler” adlı rapora ilişkin açıklaması

36.- Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in, Iğdır Valiliğine bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Geri Gönderme Merkezinde ortaya çıkan verem vakalarıyla ilgili Iğdır halkının açıklama yapılmasını beklediğine ilişkin açıklaması

37.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, Şanlıurfa ili Bozova ilçesi Yaslıca Mahallesi’nde husumetli aileler arasında çıkan silahlı kavgada can kaybı yaşandığına, vatandaşların elindeki silahların toplatılması ve heyelan nedeniyle kapanan Birecik-Halfeti yolunun açılarak mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

38.- Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın, Zeytin Dalı Herekâtı bölgesinde şehit düşen Uzman Onbaşı Mikail Candan’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

39.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, kamudaki sözleşmeli 4/B’liler ile ücretli öğretmenlerin kadro beklediğine ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, glikoz şurubundan sahte bal üretiminin had safhaya ulaştığına, çıkarılacak mevzuatla sıkı denetimin sağlanarak doğal bal üretiminin teşvik edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

42.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı Halk Ekmek AŞ’de yaşanan skandala ve yolsuzluk yapanların hukuken bedelini ödemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 27 Haziran eczacı Neşe Gülersoy’u şehit edilişinin 40’ıncı yılında rahmetle andığına ilişkin açıklaması 

44.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, kırmızı bültenle aranan kişiye TRT’nin mikrofon uzatamayacağına ve konunun takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması

46.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

49.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

50.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve devletin kurumlarına itibarı örselememek gerektiğine ilişkin açıklaması

51.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, ülkenin ihtiyacının barışı tesis etmek ve demokratik anayasa yapmak olduğuna ilişkin açıklaması

52.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, hatırlatılacak, söylenilecek ve ortalama ahlaktaki bir siyasetin utanacağı çok şey olduğuna ilişkin açıklaması

53.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, inanmadığı hiçbir şeyi söylemediğine ve önemli olanın beyan olduğuna ilişkin açıklaması

54.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

55.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 25 Haziran eczacı Cemil Çöllü’yü şehit edilişinin 40’ıncı yıl dönümünde, 27 Mayıs eski Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak’ı şehit edilişinin 39’uncu yıl dönümünde ve görevleri başında saldırıya uğrayarak şehit edilen MHP il, ilçe ve belediye başkanlarını rahmetle andığına ilişkin açıklaması

56.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, tematik liselerin kurulup kurulmayacağını ve Gaziantep ilinde de kurulmasının düşünülüp düşünülmediğini Millî Eğitim Bakanlığı yetkililerinden öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

57.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, ekonomik kriz nedeniyle Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinde kesintiler yapılırken, öğretmenler atama beklerken, çocuklar kaynak yetersizliği nedeniyle kaliteli eğitim alamazken misyonerlik faaliyetleri, emperyalist hayaller için mi para harcandığını öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

58.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşi’nin, Hakk’ın rahmetine kavuşan ülkücü hareketin yolbaşçılarından Nihat Çetinkaya’ya Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

59.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, yurttaşlarımızın insanca yaşayabildiği, emeğinin karşılığını alabildiği ekonomik yapı için adımlar atılması gerektiğine ilişkin açıklaması

60.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

61.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

62.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

63.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili oyunun rengini belli etmek üzere aleyhte yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, standardı tutturmak ve itirazları önlemek amacıyla belirlediği konuşma sürelerine uyulması konusunda grup başkan vekillerinden anlayış beklediğine ilişkin konuşması

 

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 90)

27 Haziran 2019 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, İzmit’in kurtuluşu münasebetiyle konuşma yapmak isteyen Kocaeli Milletvekili Emine Zeybek’e aittir.

Buyurun Sayın Zeybek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kocaeli Milletvekili Emine Zeybek’in, 28 Haziran İzmit’in düşman işgalinden kurtuluşunun 98’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

EMİNE ZEYBEK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28 Haziran İzmit’in düşman işgalinden kurtuluşu hakkında söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve bizi izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan ilimiz, Orhan Gazi zamanında ünlü Türk komutanlarımızdan biri olan Akça Koca tarafından fethedilmiştir. Mondros Mütarekesi’nin ardından İngilizler İstanbul’u işgal ettikten kısa bir süre sonra, 26 Nisan 1920 tarihinde İzmit’i de resmen işgal ettiler. İngilizler bu dönemde, Kuvayımilliye’ye yardım ettikleri gerekçesiyle İzmit’in ileri gelenlerini tutukladılar; Tabakhane Mahallesi halkını İzmit’in dışına sürdüler; “Eşek Meydanı” denen yerde, köylerine dönmekte olan insanları öldürdüler; ölüm cezası verdikleri kişileri halkın gözü önünde kurşuna dizdiler; Kuvayımilliye direnişini kırmak için İzmit’i bombardımana tuttular.

27 Ekim 1920 tarihinde Yunanlılar da İzmit’i işgal etti ve bir süre sonra İzmit’ten İngilizler tamamen çekilip, çekildikleri yerleri Yunanlılara bıraktılar. Yağma ve katliamlar doruk noktasına ulaşmıştı. Büyük Millet Meclisine bilgi veren Dâhiliye Vekili, o dönemki İçişleri Bakanı Ali Fethi Bey, bu korkunç gerçeğin rakamlarını dile getirmiştir; İzmit, Adapazarı, Karamürsel, Kandıra, Yalova, İznik ve çevresinde Yunan askerleri, Rum ve Ermeni çeteleri toplam 1.194 kişiyi şehit etmiş, 151 kişiyi yaralamıştır. Ayrıca, çok sayıda esir ve kayıplarımızın olduğunu vurgulamıştır.

Bu topraklar, adı bilinmeyen yüzlerce kahraman çıkardı. Yahya Kaptan, Kara Fatma (namıdiğer Fatma Seher Hanım) Ahmet Fuat Bey ve İpsiz Recep Emice gibi kahramanlarımızı saygıyla anıyor, İzmit’in düşman işgalinden kurtuluşunu kutluyor, bugünlere gelmemize vesile olan, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi, ayrıca, ebediyete intikal etmiş olan gazilerimizi bir kez daha dualarla anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaeli ilimiz, Avrupa’yı Asya ve Orta Doğu’ya, İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan önemli bir stratejik konumdadır. Yüzölçümü bakımından ülkemizin en küçük 6’ncı ili olmasına rağmen genel bütçe ve vergi gelirleri açısından devlet bütçesine en çok katkı yapan 5 ilden biridir. Yalnızca Türkiye için değil, dünya için de önemli bir örnektir. Kocaeli, bünyesinde barındırdığı 400 adet birinci sınıf, yaklaşık 7 bin adet ikinci ve üçüncü sınıf gayrisıhhi müessese ve kurulan ve kuruluş çalışmaları devam eden 16 adet OSB’si ve 4 adet teknoparkıyla bir sanayi kenti. 2 üniversitesi, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü ve Bilişim Vadisiyle bir bilim kenti.

Kocaeli, Karadeniz ve Marmara Denizi’ne olan kıyıları, İstanbul metropolüne olan yakınlığı, tarihî eserleri, müzeleri, Mimar Sinan’ın eseri olan camileri, saat kulesi, doğal güzellikleri, plajları, yaylaları, trekking parkurları, Seka Park’ı, Kocaeli Fuarı, Uluslararası İnterteks Fuarı, Kartepe Kayak Merkezi, mesire alanları, Sapanca Gölü, çok sayıda tabiat parkı, Darıca Faruk Yalçın Hayvanlar Âlemi ve Botanik Bahçesi, Harikalar Sahili, alışveriş merkezleri, kültür merkezleri, Gölkay Parkı, alternatif turizm çeşitlerine imkân sunan nitelikli turizm tesisleri, sahillerinde bulunan balık lokantaları, dünyaca tanınan Hereke halıları, kente özgü pişmaniyesi, Karamürsel sepeti, Kandıra bezi, Çenesuyu, Eşme ayvası ve birçok kültür ve turizm değerleriyle ticaret, sanayi, bilim, kültür, turizm ve sanat açısından marka bir şehir konumundadır.

On beş yıl öncesine kadar Kocaeli’den geçerken Körfez’in kokusundan burunların tıkandığı gri şehirden bugün mavi bayraklı plajlarında denize girilen, Karamürsel’den Hereke’ye kadar sahil boyu yürüyüş ve bisiklet yollarının bulunduğu, yeşil ile mavinin buluştuğu bir şehirden bahsediyoruz.

Kocaeli’nin çehresini değiştiren, marka şehir hâline getiren Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerimize hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum.

Her yönüyle hayran kalacağınız Kocaeli’mize siz değerli milletvekillerimizi ve halkımızı davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Vekilim, Fatma Hürriyet Kaplan’ı da kutla bir.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zeybek.

Gündem dışı ikinci konuşma, Acıpayam depremi nedeniyle vatandaşlarımızın yaşadığı ve devam eden sorunları hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’e aittir.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

2.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, 20 Mart Acıpayam depremi nedeniyle vatandaşların yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adı üzerinde, gündem dışı söz aldım. Belki ülke ve Meclisimizin bu gündem yoğunluğunda gündem dışı ama memleketimizin güzel ilçesi Acıpayam’da hâlâ gündemde olan bir konuya değinmek için, Acıpayam depremi nedeniyle, vatandaşlarımızın yaşadığı devam eden sorunlarıyla ilgili önemli bir konu. Yüce heyetinizi ve depremden zarar gören hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, Denizli’nin Acıpayam ilçesi 20 Martta meydana gelen 5,5 şiddetindeki depremle sarsıldı. Allah’a şükür, depremde can kaybımız yok ama -kesin hasar tespitlerine göre- 1.246 adet konutta ağır hasar, toplamdaysa 2.309 adet taşınmazda hasar tespiti yapılmıştır. Tam da 31 Mart seçimlerinden on bir gün önce meydana gelen deprem nedeniyle, sağ olsunlar, devlet büyüklerimiz “Geçmiş olsun.” demek ve hasarı yerinde tespit üzere bölgeyi ziyaret ettiler. Ben de buradan bölgemizi teşrif eden sayın bakanlara hemşehrilerim adına teşekkürlerimi bildirmek isterim. Ancak keşke deprem hasarları, yaraları “Geçmiş olsun.” ve “Teşekkür ederim.” hassasiyetiyle çözülebilecek kadar kolay olsaydı ve vatandaşlarımızın depremden kaynaklı sorunları bölgeyi ziyaret eden bakanların verdiği sözlerle birlikte seçimlere malzeme olmasaydı. Depremin ardından belki seçim, belki depremin halkın üzerinde yarattığı moral bozukluğunu hafifletmek adına AFAD, Acıpayam’ın afet bölgesi ilan edilmesine karar verdi. Denizli Valiliğimiz de 5 Nisanda bir açıklama yaparak bölgenin İçişleri Bakanlığı tarafından “genel hayata etkililik” kapsamına alındığını duyurdu. Buraya kadar her şey normal ve olması gerektiği gibi ancak sonrasında yaşananlar ne mevzuata uygun bir şekilde ilerliyor ne de çözüm bulunuyor. Vali bir şehirdeki en büyük mülki amirdir ve valinin verdiği söze halk şahsının sözü diye değil, devlet babanın sözü diye bakar. Dolayısıyla valileri de itibarsızlaştırıyorsunuz. 7269 sayılı Kanun, afetlerden etkilenen yerleşkelerin o yerin genel hayata etkililiği, afete maruz bölgelerin tespiti ile bu bölgelerde yapılacak yerleşme ve yapılaşmalarda uyulması gereken koşulları belirlemekte ve esaslarını hükme bağlamakta. 4123 sayılı Kanun’sa, tabii afet nedeniyle meydana gelen hasar ve tahribata ilişkin hizmetlerin yürütülmesini düzenlemekte. Kanunun aslında özeti şu: Devlet herhangi bir afete maruz kalan vatandaşını afet bölgesi ilan ederek korur, mağdur etmez, yaralarını sarar. Kanun da bizim altına imza attığımız devlet sözümüz. Eski usulde, kararı Bakanlar Kurulu alır, Cumhurbaşkanı onaylar ve Resmî Gazete’de yayımlanırdı. Şimdi ise Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yeterli olacaktır. “Yeterli olacaktır.” diye özellikle diyorum, bürokrasinin azalması ve hizmetin hızlandırılması gerekçesiyle bu yapıya geçilmiş ve kanunda yapılan bütün düzenlemelerle yürütme görevi Cumhurbaşkanına verilmiştir ancak Cumhurbaşkanlığı kararnamesi imzalanmamıştır ama sözde afet bölgesi ilan edilen Acıpayam hâlâ esasen afet bölgesi sayılmamıştır. Ayrıca, depremden sonra bakanlarımızın vatandaşlara verdiği sözler de tutulmamıştır çünkü afet bölgesi ilan edilmesiyle birlikte esnafın Halk Bankasına olan borçlarının ertelenmesi gerekirdi, ertelenmemiştir; SGK, vergi, kredi, esnaf kefalet borçlarının ertelenmesi gerekirdi, ertelenmemiştir. Bölge tarım bölgesidir, Ziraat Bankası, TİGEM ve tarım kredi kooperatiflerine olan mevcut borçların üç yıl süreyle ertelenmesi gerekirdi, ertelenmemiştir. 657 sayılı Kanun’a tabi personele fazla çalışma ücretinin 2 katını geçmemek kaydıyla fazla çalışma ücreti verilmesi gerekirdi, verilmemiştir. Belediyenin tabii afet nedeniyle toplayamadığı emlak vergisi dâhil, açık gidermek amacıyla yardım yapılmış mıdır? Yapılmamıştır. Toplu konut projelerinin üç ay içinde hazırlanacağını, mağdur olan vatandaşların ev sahibi olacağını büyük müjde gibi veren siyasiler verdikleri sözleri unutmuşlardır. Velhasıl, afet bölgesi ilanıyla devlet sözü yerine getirilmemiştir. Ne yapılmıştır, onu da söyleyeyim: Sadece göz boyanmıştır.

Çözülebilecek çok küçük bir sorun bile vatandaşlarımız için eziyet hâline gelmiştir. Örneğin, yıkım kararı alınan bir binada elektrik, su gibi aboneliklerin iptali için DASK’ı olanlardan DASK tahliye raporu istiyor ama AFAD da belediye de özel elektrik şirketi de “Böyle bir rapor veremeyiz.” diye vatandaşı iki arada bir derede bırakıyor. 8/8 hasarı olan yapılar yıkıldı ancak 8/6 hasarlı yapıların hâlâ yıkımı yapılmadı.

Acıpayam Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı hesabına takdiri vakfa bırakılmak üzere 200 bin TL’nin üzerinde serbest tahsis olmak üzere toplam 1 milyon 400 bin lira kaynak aktarılmıştır. Artçı sarsıntıların devam etmesi nedeniyle Acıpayam Kaymakamlığı ilgili bakanlığa bir yazı yazarak bu paranın temel ihtiyaçların karşılanmasına bile yetmeyeceğini bildirerek 2 milyon 500 bin ek kaynak talebinde bulunmuştur ancak yazıyla yapılan talep yazılı cevapla fon tarafından reddedilmiştir. Afet Kanunu’na atıf yapılan ilgili bakanlıkların kanun ve yönetmeliklerinin birçoğunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, sözlerinizi tamamlayın Sayın Öztürk.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - …afet tarihinden itibaren üç ay içinde müracaattan bahsedilmektedir ve üç aylık süre doldu.

Bu arada, rahmetli Denizli Milletvekilimiz Kazım Arslan Bey’in verdiği son kanun teklifi Acıpayam depremiyle ilgili afet bölgesi ilan edilmesi üzerineydi. En azından rahmetli milletvekilimizin vasiyeti olarak görüp bu konuyu bir an evvel gündeme alalım.

Vatandaşlarımızın artık siyasilerden bir tek talebi vardır: Ya bize verdiğiniz sözleri yerine getirin ya da kesin bir dille afet bölgesi yapıp yapmayacağınızı netleştirin ki devlet babadan umudumuzu kesip kendi çabalarımızla yaralarımızı kendimiz saralım.

Bu arada dikkate alınır mı bilinmez ama Acıpayamlı gençlerin de ayrıca bir talebi var. Acıpayam’da deprem sonrası okullar bir ay tatil oldu, özellikle üniversiteye hazırlanan öğrenciler hem depremin verdiği moral bozukluğu hem de okulların kapanması nedeniyle sınava yeterince hazırlanmadı. Bu nedenle, Acıpayamlı öğrenciler kendilerinin ek puanla desteklenmesini talep ediyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Gündem dışı üçüncü konuşma, 23 Haziran İstanbul seçimlerinin demokrasi açısından değerlendirmesiyle ilgili olarak söz isteyen İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’a aittir.

Buyurun Sayın İslam. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

3.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sonucunun demokrasi açısından değerlendirmesinin yapılmasına ilişkin gündem dışı konuşması

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım bundan iki yıl önce yine bugünlerde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “adalet yürüyüşü”ne hep birlikte katılmıştık ve bütün parkuru da ben kendileriyle birlikte yürümüştüm. Bu milletin yüzde 85’inin tasvibini gördük. Bize “Adalet yollarda aranmaz.” dendi, “Spor yapıyorsunuz.” dendi, kampımıza gübre döküldü, yollarımıza mermi bırakıldı, tehdit edildik, hakarete uğradık ama yine de tek sloganımız “Hak, hukuk ve adalet” oldu. (CHP sıralarından alkışlar)

Şunu sormuştunuz: “Ee, sonra ne olacak? Yani bunun gerisi ne?” İşte bunun gerisi ve bunun cevaplarından bir tanesi de son İstanbul seçimidir arkadaşlar, tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimidir.

Ben, buradan, adaleti ayakta tutan aziz milletimize şükranlarımı sunuyorum.

Çok değerli arkadaşlar, hak, hukuk ve adalet anlayışının somut şekli çoğulcu demokrasidir. Hepinizin bildiği gibi, insan haklarının güvence altına alındığı, hukuk devletinin işlerlikte olduğu, şeffaf bir yönetimin işbaşında olduğu, hesabın sorulabildiği ve hesabın tereddütsüz verildiği bir ortamda dürüst ve özgür seçimlerle yönetimin belirlenmesi çoğulcu demokrasidir. Bu şartların hepsi tek tek gerek şart olmakla birlikte, ancak ve ancak bunların hepsi birlikte olduğunda, biz, çoğulcu demokrasi için yeter şartı bulabiliriz.

Değerli arkadaşlarım, bizler ilk seçimlerimizi, ciddi seçimlerimizi 1840’larda yaptık. Mahalle meclislerini seçtik ve bu mahalle meclisleri, mali, idari ve asayişle ilgili sorunlara el atıyordu, onlara çözüm üretiyordu. Yani seçimler, siyasi tarihimiz boyunca süregelen vesayet anlayışı karşısında halkımız için daima bir sığınak olmuştur.

Sevgili AK PARTİ’liler, seçimler sizin de içinden neşet ettiğiniz sessiz yığınların taleplerinin ve siyasetinin meşruiyet zemini oldu ama şu son seçimde, aziz millet, önce 13.500 oyla kulağınızı çekti, almadınız, bu sefer 806 bin oyla -çok özür dilerim- ense kökünüze bir tokat patlattı.

Değerli arkadaşlar, 31 Mart seçimlerinin iptali, sessiz yığınlara, bu adil ve güzel geleneğe ve seçimler tarihimize yapılan -kibarca söylüyorum- en büyük sadakatsizliktir.

Değerli arkadaşlarım, aziz milletimizin emaneten verdiği mührü doğru kullanmadığınız için, millet, bu mührü, hem Sayın Cumhurbaşkanının hem sizlerin hem de Yüksek Seçim Kurulunun elinden aldı ve millet, bu mührü son seçimde kendisi bastı, Sayın İmamoğlu’nun Başkanlığını onayladı.

Değerli arkadaşlarım, evet, bu millet daima kritik noktalarda kaderimize el koymuş ve doğru olanı yapmıştır. Bundan hepimiz dersimizi almak durumundayız. Cezanızı millet kesmiştir.

Ceza deyince aklıma “rap” sanatçısı Ceza geldi, bir de Mercan Dede. “800” adlı çok güzel bir parçaları var. Parçanın adı neden 800 anlayamadım ama korkunç bir kombinasyon, sufi müzik ile “rap”in birleştiği bir kombinasyon. Belki de şu yüzden 800 ismini alıyor: Bir defa dinlediniz mi 800 defa dinleme riskini âdeta üstlenmiş oluyorsunuz.

Sayın Başkan, ben, rap sanatçısı Ceza’nın ve Mercan Dede’nin davet edilmesini sizden istirham ediyorum, bunu Başkanlık Divanına iletiniz. Ama 600’ümüzün birden onları dinlemesini talep ediyorum. Aslında ilmin ve sanatın ayağına gidilir, ilim ve sanat ayağa çağrılmaz; bu terbiyeyi almış birisiyim ama en azından güvenlik endişesini anlatırsak belki gelip, lütfedip burada hepimize bir konser verebilirler.

BAŞKAN – Bu talebi iletin Sayın İslam, ben de destek olayım. (CHP sıralarından alkışlar)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Sağ olun efendim.

Çünkü şunu diyor değerli arkadaşlarım: “Şu koskoca âlemde yalnız bir kulum.” Ve şöyle bitiriyor: “İrfan gönül almaktır seferin bitmeden.” İşte bu yüzden bu insanları çok seviyorum.

MELİHA AKYOL (Yalova) – Emredersiniz kadı efendi!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Dinleyiniz. Sizden sadece ve sadece dinlemenizi istirham ediyorum.

Sayın Başkan, aslında konuşmamın en güzel yerine geldim ama sürem bitti, bana ilave…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika daha süre ilave ediyorum Sayın İslam, buyurun.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, size sesleniyorum: Yalnızız. Şu açıdan yalnızız: Öyle bir ulemamız veya ulema denilen kitle var ki -sahihlerini tenzih ederim- öyle mürşit geçinenler var ki sultan sofrasına oturup insanlara zulmü desteklemeye davet ediyor; bu yüzden yalnızız.

Moralinizi bozmayın, bu ahir zamanda birbirimize tutunarak, birbirimizin el feneri olarak yolumuza devam edeceğiz. Ama önemli olan, zulme destek vermemek ve sultan sofrasına oturmamak. Oturanların da sözüne itibar etmemeli. Eğer bana inanmıyorsanız Ebu Hanife’yi dinleyin, İmam Şafii’yi dinleyin ve İmam Cafer’i dinleyin.

Değerli arkadaşlarım, yine geçen sene son konuşmalardan biri değil, son konuşma bana nasip olmuştu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Toparlayabilir miyim?

BAŞKAN – Sayın İslam, bir dakika daha süre vereceğim, şunun için: Bugün bir dakikadan fazla ek süre vermeyeceğim ama Mecliste grubu bulunmayan partilerin milletvekillerinin konuşma imkânları sınırlı, o nedenle kendilerine bazı kolaylıklar sağlanması gerektiğini düşünüyorum. O nedenle bir dakika daha süre veriyorum Sayın İslam. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Çok teşekkür ederim, sağ olun efendim.

Evet, son konuşmayı yapmıştım ve bütün iyi niyetimle “Arkadaşlar dağlara çıkın düşünün.” demiştim. İyidir dağlara çıkmak, düşünmek. Bunu yineliyorum. Beni davet ederseniz gelirim, birlikte düşünürüz, birlikte konuşuruz, birlikte dertleşiriz. Ama şunu görüyorum ki: Hiç ders alınmamış.

Değerli arkadaşlarım, bakın, tek bir insana bütün ülkenin yetkisini veriyoruz, bu Meclisin yetkilerini sınırlandırıyoruz ama belediye başkanlarının yetkilerini âdeta belediye meclislerinde tırpanlamaya çalışıyoruz. Bunlar eski siyaset. Bunlardan vazgeçmeniz gerekiyor ama görünen o ki muhtemelen dinlemeyeceksiniz, muhtemelen vazgeçmeyeceksiniz. Gideceksiniz diyordum, bana kızıyordunuz ama artık gidiyorsunuz, göç başladı. Değerli arkadaşlarım, gidiyor olduğunuz ortada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Yalnız ve yalnız şunu hatırlatmak istiyorum: Bu gidiş ani ve sarsıntılı mı olacak, yoksa intibak etmenize vesile mi olacak, buna da millet karar verecek.

Hepinize saygılarımı sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İslam.

Değerli milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim, daha sonra grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Çelebi…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 26-30 Haziran Özel Güvenlik Görevlileri Haftası’na ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Özel Güvenlik Haftası’ndayız. Sayıları 320 bine varan özel güvenlik camiasını kutluyorum. Onlar, saldırı ve saldırganların ilk hedefindeler, tehlikeli iş sınıfındalar, özlük hakları iyileştirilmelidir. 5188 sayılı Kanun’da özlük hakları yer almamaktadır, düzenlenmelidir. Yaptıkları iş küçümsenmektedir, saygı görmemekteler. Yöneticileri zaman zaman kanunun verdiği yetkiyi aşan emirler vermektedir. Hem vatandaşla karşı karşıya gelmekte hem de sorun çıkarsa sorumlu olmaktalar. Adli vaka meydana gelirse güvenlikçilerimize yeterli destek verilmemektedir. Kadrolu güvenlik görevlilerine avukat desteği var, taşerona bağlıysa yok. Ekipman yetersizliği nedeniyle mevsimsel etkilere karşı korunmasızlar. Farklı işlerde çalıştırılmaktalar. Kolluk kuvvetlerinin en büyük destekçisi özel güvenlikçilerimizi unutmayalım diyorum. Onların deyişiyle “Özel güvenlik her yerde, görmezden gelme.”

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

2.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, İŞKUR’un üniversite öğrencilerine yönelik Sosyal Çalışma Programı’na ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Üniversite öğrencilerinin çalışma hayatıyla tanışmalarını sağlamak ve onlara çalışma disiplini kazandırmak maksadıyla düzenlenecek sosyal çalışma programları başvuruları 25 Haziranda başladı ve dört gün sürecek. Gençlerimizi geleceğe hazırlamayı hedefleyen program, yeni aktif iş gücü piyasası araçlarından biri olacak. Bu program sayesinde gençlerimiz sosyal sorumluluk bilinçlerini artırıp yaz tatillerini verimli bir şekilde değerlendirecekler. Ayrıca, cep harçlıklarını çıkaracaklar ve emekliliklerine sayılacak sigortaları yapılacak. Takım içinde çalışma, organize olabilme, iletişim kurabilme gibi sosyal bilinçlerini geliştirecek ve mezun olduktan sonra gençlerimizin iş hayatına girişlerini kolaylaştıracak.

Projenin gerçekleştirilmesinde büyük emeği olan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımıza teşekkür ediyor, gençlerimizin programlarının hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

3.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya ilinin sorunlarına ve “Belki zulüm bizdense ben bizden değilim.” sözü vesileyle Rachel Corrie’yi andığına ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Her yere yol yapıldı ama Kütahya unutuldu, yüzde 65-70 oranında oy veren Kütahya’yı unuttunuz. Simav yolu, Domaniç yolu, Emet-Tavşanlı yolu, Emet-Hisarcık-Gölcük yolu, Balıkesir yolu; hepsine ya başlanmadı ya yarım kaldı. Hızlı tren vadedilmişti, yalan oldu, çok hızlı geçtiği için geçti gitti. Şehir hastanesi hâlâ yapılamadı, doktorsuz ilçe hastaneleri mevcut. En son seçimde Kütahya’da kaybettiniz, belediyeyi yerel seçimlerde kaybettiniz. Bir sonraki seçimde daha ciddi bir ceza kesilecek kanaatindeyim. “Zulüm bizdense ben bizden değilim.” sözü belki size bir şeyler hatırlatıyordur. Bu vesileyle Rachel Corrie’yi de tekrar anıyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

4.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, 2019 yılı sonuna kadar 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri öncesinde olduğu gibi akaryakıta gelen zamların ÖTV’den karşılanmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarımız; bizi izleyen tüm vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum: 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri öncesi Enerji Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı akaryakıta gelen tüm zamları ÖTV’den karşılıyordu. Seçim bittikten bir gün sonra motorine 22 kuruşluk zam yapıldı. Ekonominin bu kadar kötü olduğu bir ortamda milletimiz çok zor durumdadır. Hem ticaretle uğraşan vatandaşlarımız hem de tüm vatandaşlarımız bu zammın karşısında çok daha fazla ezilecektir. Ekonominin daha da kötüye gitmemesi, piyasaların kilitlenmemesi adına bu tarihten itibaren, en azından 2019 yılı sonuna kadar akaryakıta gelen zamların tekrar ÖTV’den karşılanmasıyla ilgili gerekli talebimizi sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

5.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep ili Perilikaya Mahallesi Abdulkadir Yüksel Devlet Hastanesiyle ilgili basında yer alan haberlere ve 27 Haziran Gaziantep Üniversitesinin kuruluşunun 32’nci yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sağlık Bakanlığına sormak istiyorum: Gaziantep’te Perilikaya semtinde yapılan 300 yatak kapasiteli Abdülkadir Yüksel Devlet Hastanesiyle ilgili olarak basında yer alan haberlere göre, 14 Mayıs 2018 tarihinde geçici kabulün yapıldığı ancak kesin kabulün niçin yapılmadığı konusunda kafalarda sorular oluşmaktadır. Jeoloji Mühendisleri Odasının raporuna göre, yapılan zemin etütlerinde 2,5 metre ile 5 metre arasında değişen seviyelerde yer altı suyunun olduğu, A blok altında kazık temel uygulandığı, drenaj sisteminin doğru yapılmadığı, yer altı suyu içeriğinde kimyasal tuzların tespit edildiği, bunun da yapı güvenliği açısından çok önemli olduğu vurgulanmıştır. Arsa durumu bilinmesine rağmen yer seçimini yanlış yapanlar, dolayısıyla maliyetleri artıranlar yani devleti zarara uğratanlar hakkında gereği yapılmalıdır.

Bugün 27 Haziran. İki dönem rektörlüğünü yaptığım Gaziantep Üniversitesinin kuruluşunun 32’nci yıl dönümü; kutluyor ve başarılar diliyorum.

Genel Kurula saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, işçinin, çiftçinin ve emeklinin alım gücünün düşmesinden etkilenen esnafın sorunlarının giderilebilmesi için düzenlemeler yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İşçinin, çiftçinin, emeklinin alım gücünün düşmesi esnaflarımızı doğrudan etkilemektedir, ticaret daralmıştır. AVM’lerin kent merkezlerinde artması küçük esnafı zora sokmuştur. O yetmezmiş gibi halkın alım gücünün düşmesi esnafa kepenk kapattırmaktadır. Esnaf, emekli olabilmede de sorun yaşamaktadır. 2000 yılından önce oda ve vergi kaydıyla iş yeri olan esnaflar BAĞ-KUR kaydı yoksa emekli olamamaktadır. Geriye dönük borçlanma yoluyla esnafa emeklilik yolu açılmalıdır. Geçmişte bu konuda düzenlemeler yapılmışsa da farklı nedenlerle ödeyemeyen esnaflar için bir kez daha bu yol açılmalı ve esnafın emekli olması için gerekli destek verilmelidir. Bir yıllık yapılandırma süreciyle emekliliğin esnafa bir hak olarak yeniden tanınması bu mağduriyetleri giderecektir.

Ayrıca, esnafların ödemekte oldukları primlerin yüksekliği nedeniyle yaşadıkları sıkıntılar vardır. Ülkemizde her kesimin artan sorunları yanında esnaflar için de yapılması gereken düzenlemelerin bir an önce yapılması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erel…

7.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Zeytin Dalı Herekâtı bölgesinde şehit düşen Uzman Onbaşı Mikail Candan’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Mikâil Candan adının Bağlıkaya beldesindeki ilköğretim okuluna verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – “Şehit olmadan önce babasını arayıp helallik isteyen, gözünü kırpmadan vatan hainlerinin karşısına dikilen yiğitler! Karlı dağları kanıyla yıkayan Mehmetçik! Evladını kaybeden ama kendini kaybetmemek için başını dik tutan, derin acısıyla beraber gurur dolu gözlerle komutanına selam duran babalar! Kalbi durma noktasına gelmesine rağmen ‘Bir oğlum daha olsa o da vatana feda olsun.’ diyen analar! Evleneceği nişanlısını toprağa gömerken ‘Düğünümüzü cennette yapalım.’ diyen sevdalı yürekler…” Topraklarımızda huzur içinde yaşamamız için Zeytin Dalı harekât bölgesinde şehit düşen Aksaray Bağlıkayalı evladımız Mikail Candan’ı ve tüm şehitleri rahmetle anıyorum. Şehidimizin adının Bağlıkaya’daki ilköğretim okuluna verilmesini ilgililerden talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

8.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamının 26’ncı yıl dönümü vesilesiyle Madımak Otelinin ibret müzesi olmasını Alevilerin ve katliam mağdurlarının talep ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, 2 Temmuz Sivas Madımak katliamının 26’ncı yıl dönümündeyiz. 35 canımızın katledildiği katliam sekiz saat sürdü ve devlet tarafından seyredildi. Bir numaralı sanık Cafer Erçakmak kırmızı bültenle aranmasına rağmen, Emniyete 200 metre mesafede yaşadığı öldükten sonra anlaşıldı. Kimi sanıklar ise zaman aşımına tabi tutularak cezadan kurtuldu. Katliamın arkasındaki güç ortaya çıkarılmadı. Esas sorumlular olan İçişleri Bakanı, Başbakan gibi sorumlular yargılanmadı. Alevilerin talebi olan ve katliam mağdurlarının da talebi olan Madımak ibret müzesi olmadı.

Katliamı lanetliyor, yaşamını yitiren canları da saygıyla anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sarıaslan...

9.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, 6000 sayılı Kanun uyarınca sivil memurluğa geçirilerek sivil memur statüsünde emekli edilen uzman erbaşların mağduriyitenin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Sayın Başkan, Türk Silahlı Kuvvetlerinde 1992 yılında 3269 sayılı Kanun kapsamında uzman erbaş alımı yapıldı. Yasada “Uzman erbaşlar 45 yaşına kadar çalışabilir.” maddesi yer aldı. O dönem göreve başlayan uzman erbaşların 45 yaşına geldiklerinde görev süreleri doldu ancak emekli olmaya hak kazanamayanlar, çıkarılan 6000 sayılı Kanun’la sivil memurluğa geçirildi. Emeklilik için gerekli sürelerini burada tamamlayan uzman erbaşlar, sivil memur statüsünde emekli edildi. Sivil görevdeyken emekli olanlar, uzman erbaş haklarından yararlanamadı. 2016 yılında ise yasada düzenleme yapılarak “Uzman erbaşlar 45 yaşına kadar çalışabilir.” maddesi “52 yaş” olarak değiştirildi. Daha önce sivil memurluktan emekli edilen uzman erbaşlar ise bu yasadan faydalanamadı. O dönemde 45 yaşını tamamlayıp emeklilik süresini dolduran devrelerinin tamamı, emekli uzman çavuş özlük haklarını alıp uzman çavuş olarak emekli edildiler fakat...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kılıç...

10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, herkesi milyonlarca uğur böceğini barındırarak doğa turizmi açısından dikkatleri üzerine çeken Uludaz Tepesi’ni görmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aynı anda milyonlarca uğur böceğini barındıran bir zirve, fotoğraf sanatçılarının ve doğa tutkunlarının en gözde mekânları arasında yer alıyor. Kahramanmaraş’ın güneybatısında, şehir merkezine 65 kilometre uzaklıkta olan 2.300 rakımlı Uludaz Tepesi, bulutlarla kaplı zirvesi ve sürü hâlinde görülen uğur böcekleriyle doğa turizmi açısından dikkatleri üzerine çekmektedir. Zirvede bulunan uğur böceği türü, halk arasında “gelin böceği” veya “uç uç böceği” olarak bilinen, familyasına ait türlerin en önemlisi ve en çok bilineni, diğer bir tanımla 7 noktalı uğur böceğidir. Mevsimsel olarak hareket eden, çok hareketli bir türdür. Kışın metabolizmalarını dondurup kış uykusuna yatan uğur böcekleri, yaz aylarında yeniden uyanarak bölgeye canlı ve renkli bir görüntü kazandırmaktadır. Yazın yaprakların arasında uçuşup “tarım zararlısı” olarak bilinen yaprak bitleri, beyaz sinek ve tripsle beslenirler. Herkesi bu doğa harikasını görmeye davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aycan...

11.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, üniversite mezunu gençlerin KYK borçlarını ödeyebilmesi için faiz yükünden kurtarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yükseköğrenim gençliğinin, yükseköğrenim sırasında Kredi ve Yurtlar Kurumundan yararlanmasını ve öğrenim kredisi almasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak destekliyoruz, bunun daha da yaygınlaştırılmasını öneriyoruz. Yalnız, yükseköğrenim kredisi alan gençlerimizin ödeme sıkıntıları olduğu, işe başlayamama nedeniyle zamanında kredilerini ödeyemediklerini biliyoruz. Bu durum karşısında faiz uygulaması yapılmaktadır ve gençlerimizin borç yükü artmaktadır. İyi niyetli olduklarını düşünüyoruz, borçlarını ödeyeceklerine eminiz ama bir kolaylık yapılması gerekiyor. Faiz yükünden kurtaralım ve bunlara borçlarını ödemeleri için bir fırsat verelim diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Çakırözer…

12.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Basın Kartı Yönetmeliği’nin basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlamanın aracı hâline getirildiğine ilişkin açıklaması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Basın Kartı Yönetmeliği, 14 Aralık 2018 tarihinde yenilendi. Bu yönetmelik, basın ve ifade özgürlüğünü daha da kısıtlamanın aracı hâline geldi. Çağdaş Gazeteciler Derneği, iptal davası açtı; davayı kabul eden mahkeme, Cumhurbaşkanlığından savunma bekliyor. Yılda en az üç kere toplanması gereken Basın Kartı Komisyonu, bir yılı aşkın süredir toplanamıyor; basın kartı almayı hak etmiş 997 gazeteci, tek bir imzanın atılmasını bekliyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, basın kartları için neyi bekliyor yoksa bu oyalama, basın ve ifade özgürlüğü üzerinde yeni bir baskı mekanizmasının ön hazırlığı mıdır? Basın Kartı Komisyonu artık bir an önce toplanmalı, eşitlik ve adalet ilkeleri çerçevesinde başvurulara karşılık vermelidir.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

13.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, İSMEK’te part-time çalışan öğretmenlerin sözleşmesinin yenilenmediğine ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinde derebeylik kuranları uyardıklarına ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün mazbatasını alacak. Ancak Başkan daha mazbatasını almadan kendine yönelik kumpaslar da gecikmeden başladı. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin hizmet aldığı şirket tarafından meslek eğitim kurumlarını çatısı altında toplayan İSMEK’te yaklaşık 2 bine yakın “part-time” öğretmeninin sözleşmesi, bugüne kadar otomatikman yenilenirken bu kez yenilenmedi. Oysa sözleşme tarihi daha dolmamıştı, kendilerine bir gerekçe gösterilmeden “Yeni yönetim sizi işe alabiliyorsa alsın.” dendi ve kapının önüne bırakıldı. Buradaki amaç belli, kamuoyunda İmamoğlu’nun imajını zedelemek ve gelir gelmez 2 bine yakın öğretmeni işten çıkardı demek. Bunlar ucuz yöntemler, ucuz kumpaslar. Sayın Ekrem İmamoğlu’nun bütün bunların üstesinden geleceğine inancımız sonsuz, İstanbul halkı da bu güveni zaten verdi. Buradan diyoruz ki: İstanbul Büyükşehir Belediyesinde derebeylik kuranları uyarıyoruz, artık bu yöntemlerden vazgeçin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özgürsoy Çelik…

14.- Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelik’in, Fatih’ten sonra ikinci sondaj gemisi Yavuz’u Akdeniz’e göreve uğurlamanın gururunu yaşadıklarına ilişkin açıklaması

SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Fatih’ten sonra ikinci sondaj gemimiz Yavuz’u Akdeniz’e göreve uğurlamanın gururunu ve mutluluğunu yaşadık. Yaklaşık 230 metre uzunluğa ve 36 metre genişliğe sahip olan gemimizin sondaj kulesinin yüksekliği, deniz seviyesinden yaklaşık 103 metre yani Galata Kulesi’nden yaklaşık 36 metre daha uzundur. Gemimiz, 12.200 metre derinliğe kadar çok yüksek basınç altında dahi sondaj yapabilmektedir; dinamik pozisyonlama sistemiyle 6 metreye ulaşan dalgalarda dahi sondaja devam edebilmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımızın kararlı duruşu ve yer altı kaynaklarımızı milletimize sunma aşkı doğrultusunda, Yavuz, Karpaz 1 Kuyumuzu kazmak için Doğu Akdeniz’e ilerlemektedir.

Bölgede her zaman istikrarı, barış ve huzuru destekledik, destekliyoruz. Biz adanın kaynaklarının her zaman adil paylaşım esasına göre pay edilmesini savunduk. Türkiye, hiçbir haksızlığa ya da emrivakiye göz yummayacak, hem kendi haklarımızı hem de Kıbrıs’ın haklarını sonuna kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

15.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin 10 Nisan 2019 tarihinde Ordu ilinde gerçekleştirilen Fındık Çalıştayı’nda verdiği sözleri tutmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – 10 Nisan 2019’da Ordu’da fındık çalıştayı oldu. Burada Sayın Bakan “Fındıkta fiyat işini hasada doğru konuşuruz, dalındayken netleşmesini istiyoruz.” dedi. Sürdürülebilir bir fiyat için döviz bazında Türk lirası karşılığı belirlenmesini önerdim. Biz burada verilen sözlerin tutulmasını bekliyor ve takip ediyoruz, 20 TL’den az olmamak üzere fındığa fiyat bekliyoruz.

Buradan bir çağrı yapıyorum: Fındık üretilen illerin tüm milletvekillerini, tüm partilerden temsilciler olmak üzere TV’de bir açık oturumda tartışmaya davet ediyorum. Neden sezon başında fındık düşük, sonra tüccarın eline geçince artıyor? Kim üreticiden yana, kim Ferrero’dan yana; ak koyun, kara koyun belli olsun, vatandaş görsün istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşdoğan…

16.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, olumsuz iklim koşullarının tarımsal üretimde verimliliğin düşmesine sebep olduğuna ve Antep fıstığı üreticisinin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu sene olumsuz iklim koşulları, yağmur ve dolunun zamansız ve aşırı yağması tarımsal üretime olumsuz etki etmiş, verimliliğin düşmesine sebep olmuştur. Bu sebeple Antep fıstığındaki rekoltenin de bu sene yüzde 30 düşmesi beklenmektedir. Adını gazi şehrimizden alan Antep fıstığına destekleme talebimizi bu vesileyle yenilemek istiyorum. Antep fıstığı üreticileri de dekar başına 170 TL alan bazlı gelir desteğini veya kilo başına 2 TL ürün desteğini hak etmektedir. Hasat mevsiminin yaklaşması, tarladaki Antep fıstığının ağaç altına düşmesiyle beraber hırsızlık vakaları artarak çiftçilerimizin yetersiz güvenlik tedbirleri, adli vakalara ve silahlı yaralanmalara sebep olmaktadır. Güvenlik tedbirlerini henüz zaman varken kolluk kuvvetlerimizin şimdiden alması çiftçilerimizi rahatlatacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ayvazoğlu…

17.- Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun, şehit Eren Bülbül'ün anısına THY’nin rüya uçağına "Maçka" isminin verildiğine ilişkin açıklaması

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Trabzon’umuzun, Maçka’mızın çocuk yaşta kahramanı, şehidimiz Eren Bülbül’ün adının ülkemizin dünya çapında markası Türk Hava Yollarının yeni aldığı uçağa verilmesi amacıyla sosyal medyada “adı Eren olsun” hashtag’iyle başlatılan kampanya sonuç vermiş, Türk Hava Yolları yönetimi, yeni uçağın adının “Maçka” olacağını kamuoyuna açıklamıştır. Türk Hava Yollarının aldığı ilke kararı gereği uçaklarına verilecek ismin yer ismi olması gerekliliğinden hareketle şehrimizin önemli bir turizm destinasyon bölgesi olan Maçka, rüya uçak olarak tabir edilen ilk Boeing Dreamliner tipi uçağın adı olarak belirlenmiştir.

Yine, birtakım çevreler anlamasa da bizler ısrarla anlatmaya, unutturmaya çalışsalar da ısrarla hatırlatmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin millî imkânlarıyla geliştirilen SİHA’sı, “Eren Bülbül” adıyla vatanımıza kastedenlerin başına karabasan gibi çökecektir. Emeği geçen herkese Genel Kuruldan teşekkür etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

18.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Hakk’ın rahmetine kavuşan Nihat Çetinkaya’ya Allah’tan rahmet dilediğine ve şehit Eren Bülbül'ün anısına THY’nin rüya uçağına "Maçka" isminin verildiğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Ülkü Ocakları başkanlığı yapmış olan Sayın Nihat Çetinkaya ağabey, Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur, dua ve minnetle anıyorum, mekânı cennet olsun, camiamızın başı sağ olsun.

Türk Hava Yolları, yeni uçağına isim verme konusunda bir anket başlatmış ve twitter’dan “adı Eren olsun” başlığına gelen binlerce tweet sonucu şehidimiz Eren kardeşimizin memleketi olan “Maçka” adının verilmesi neticesine varılmıştır. Gencecik yaşına rağmen kocaman yürekli kahraman askerlerimize ve polislerimize yardımcı olurken 11 Ağustos 2017’de hain terör örgütünün saldırısında şehit olan Eren Bülbül kardeşimize yönelik hassasiyetlerinden dolayı Türk Hava Yolları yönetimini yürekten kutluyorum. Şehidimizin aziz hatırasına ithafen ilk uçuşun Trabzon’a olması ve uçuş ekibinin Eren’imizin kabrini ve ailesini ziyaret etmesini memnuniyetle karşılıyorum. İyi ki varsın Eren diyorum. Tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

19.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman ili Kömür beldesinde bulunan lise binasının yetersizliği nedeniyle yaşanan mağduriyetin giderilebilmesi için Millî Eğitim Bakanlığı ile Adıyaman Valiliğini göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yaklaşık 5 bin nüfuslu Adıyaman ilimizin Kömür beldesinde bulunan lise binası eski ve sınıf sayısı olarak yetersiz olduğundan talebi karşılayamamaktadır. Binanın yetersizliği, bazı öğrencilerin kendi imkânlarıyla il merkezindeki okullara gitmesine; imkânları olmayan yoksul aile çocuklarının ve özellikle kız çocuklarının ise eğitim hakkından mahrum kalmasına neden olmaktadır. Bina yetersizliği, yüzlerce kız çocuğumuzun eğitim imkânını elinden almaktadır.

Belediye tarafından 11 dönüm arsa tahsis edilmiş olmasına rağmen, Bakanlık tarafından bugüne kadar bu okulun yapılması konusunda herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Beldenin nüfusu ve çevre köylerin nüfusu dikkate alındığında, burada bir lise binasının yapılması zorunluluk arz etmektedir.

Lise binasının yapılması konusunda Millî Eğitim Bakanlığını ve Adıyaman Valiliğini göreve davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Çepni…

20.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, 10 Ekim Ankara Garı katliamında yaşamını yitirenler adına yapılan anıtın saldırıya uğradığına, katillerin ve onları koruyanların hesap vermekten kurtulamayacağına ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Sayın Başkan, 10 Ekim gar katliamında yaşamını yitiren 103 insanımızın adına yapılan sembolik anıt, 23 Haziranda bir kez daha saldırıya uğradı. “Bizden habersiz sinek uçmaz.” diyen İçişleri Bakanlığı ve Emniyet, her nedense, kameralara rağmen hiçbir sorumluyu yakalayabilmiş değil. Yani 103 insanı ellerini kollarını sallayarak katledenler hâlâ aramızda dolaşıyorlar ve hâlâ kolluk güçleri tarafından korunuyorlar. “Sizi katlederiz, acınızı da yaşamanıza izin vermeyiz.” diyenler bilsinler ki katiller ve onları koruyanlar hesap vermekten asla kurtulamayacaklar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ok…

21.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, seçim zamanında verilen sözlerin tutularak Balıkesir Büyükşehir Belediyesi çalışanlarının mağdur edilmemesi gerektiğine ve Belediyeyi iflas noktasına getiren yönetimi kınadığına ilişkin açıklaması

İSMAİL OK (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AK PARTİ’li Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı, parti içi çekişme ve iflas noktasına getirdikleri belediyenin ekonomik yükünü azaltmak adına, ramazan arifesinde 400 çalışanı çıkarmakla kalmadı, hızını alamayan yönetim, şimdi de çalışanlara baskı, tehdit ve mobbing uygulayarak emekli olmaları ya da başka kurumlara gitmeleri yönünde, bunu kabul etmeyenleri de sürgünle tehdit etmektedir.

Dün Genel Kurulda bunu dile getirdiğimde, AK PARTİ Balıkesir Milletvekili Sayın Yavuz, maalesef sessiz kalarak zulme ortak olmuştur.

Belediyeyi iflas noktasına getiren yönetimi kınıyorum. Seçim zamanında verdiğiniz sözlerin arkasında durun. Bu kıyıma son verin. İçişlerini de göreve davet ediyorum. Bu zulüm ve kıyım durdurulsun.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, standardı tutturmak ve itirazları önlemek amacıyla belirlediği konuşma sürelerine uyulması konusunda grup başkan vekillerinden anlayış beklediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Teşekkürler değerli milletvekilleri.

Şimdi, grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım ama öncesinde çok kısa bir açıklama ve sizden bir konuda da anlayış isteyeceğim.

Süre konusunda 3+1 kuralını uygulayacağım ve süreyi uzatmayacağım grup başkan vekillerinin ilk tur konuşmaları için, daha sonra söz alındığında da 1+1 kuralını uygulayacağım. Bu konuda hem standardı tutturmak hem de itirazları önlemek gibi bir amacım var. Sizden anlayış ve yardım bekliyorum. 3+1 kuralını titizlikle uygulayalım. Uzatmayacağımı önceden belirteyim, böylece konuşmanızı ona göre ayarlayabilesiniz.

Evet, ilk konuşma, İYİ PARTİ Grubu Başkan Vekili, İstanbul Milletvekili Sayın Yavuz Ağıralioğu’na ait.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, TRT’nin eşit mesafede yayın yapabilmesi, herkese söz hakkı tanıyabilmesi ve Türk milletinin hassasiyetlerine ihtimam gösterecek ciddiyeti taşıyabilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Çalışma temposunu hızlandıralım diye grup önerisi vermekten feragat ettik Sevgili Başkanım.

BAŞKAN – 2+1 iken 3+1 yaptık.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Şimdi gündem dışıları da birazcık azaltmaya çalışıyoruz tempomuzu tutturalım diye, dolayısıyla bu, biraz yığılmaya sebep oluyor. Bu anlamda biraz anlayış istirham ediyoruz.

Şimdi girizgâh yapıyoruz, sonra maddeler arasında alakasız da olsa gündem dışında konuşacaklarımızı maddelerde konuşacağız diye böyle yapıyoruz, o yüzden biraz anlayışınıza havale ediyorum. Süreye dikkat etmeye çalışacağız.

TRT’yle ilgili bir hassasiyetim var, girizgâhını böyle yapıyorum, devamını maddelerde ilave edeceğim. TRT, biliyorsunuz, eşit yayın yapmak mükellefiyeti altında devlet kuruluşu. Ama on yedi yıllık aralıksız iktidarın biriktirdiği güçten dolayı Türkiye'deki siyasal temsiliyet imkânlarını AK PARTİ’nin lehine kullanabilme imkânı burada da bir taassuba sebep oldu. Girizgâhını yaptığım işin devamını kürsüde söyleyeceğim.

Osman Öcalan’ın çıkabildiği TRT’ye biz çıkamadık. Otuz yıldır cemiyetçilik yapıyorum, otuz yıldır memleket, millet meselesine cümle kuruyorum. Bizim vergilerimizle ben AK PARTİ’nin siyasi vizyonuna dair cümle kurulmasın demem. Derim, şöyle diyebilirim: AK PARTİ’nin siyasi vizyonuna göre cümle kursun ama AK PARTİ’nin yayın organı olsun. A Haber siyasi perspektif itibarıyla AK PARTİ’nin siyasi vizyonuna destek verir, efendim Halk TV’nin siyasi paradigması bellidir, onların da ne söyleyeceği, ne söylemeyeceğiyle ilgili bir kabul vardır. Bunları yadırgamayız ama TRT’nin eşit yayın hakkı tanıması gereken bir kurum olması cihetiyle, TRT’nin böyle yayın yapıyor olmasından muzdaribiz. Bilabedel, bütün müştemilatıyla beraber TRT’nin AK PARTİ’ye devrine ilişkin cümle kuruyorum. Yani TRT’nin bilabedel, bütün müştemilatı, bu yayından rahatsız olmayan personeliyle beraber AK PARTİ’ye geçirilmesi, o anlamda devletin kurumlarına itibarsızlık olarak yansımasından daha iyidir. Yani TRT eşit mesafede yayın yapabilmeli, herkese söz hakkı tanıyabilmeli, ortalama Türk milletinin hassasiyetlerine, değerlerine ihtimam gösterecek bir ciddiyet taşıyabilmeli. “Yok, biz bu yayından muzdarip değiliz.” diyorsanız, bu ciddiyetin ya da bu ciddiyetsizliğin yayın organı olarak devletle ilişkisi, rabıtası kesilmeli.

Girizgâhını yaptım Başkanım, devamını maddelerde söyleyeceğim. Bu Osman Öcalan’ın televizyona çıkış süreci dâhil, bu süreçte seçime birkaç gün kala Abdullah Öcalan üzerinden geliştirilen, geliştirilmeye çalışılan ve seçmen davranışını değiştirmeye matuf teşebbüslerle ilgili tenkitlerimi maddeler üzerindeki itirazlarımıza saklıyorum.

Genel Kurulumuza saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yavuz Ağıralioğlu.

Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bülbül.

23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Türkiye'nin egemenlik haklarına yönelik saldırılar ile siyasi oyunların olduğuna, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin haklarının yok sayılmaya çalışıldığına, Bahreyn’de gerçekleştirilen “yüzyılın anlaşması” olarak ifade edilen planın Filistinlilerin ve Filistin yönetiminin dışında yürütüldüğüne ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün Sayın Genel Başkanımızın ifade ettiği gibi, günümüzde Türkiye'nin egemenlik haklarına yönelik çok ciddi saldırıların ve siyasi oyunların olduğunu müşahede etmekteyiz. Yakın zamanda ABD’nin S400 hava savunma sistemleri üzerinden Türkiye'ye yapmış olduğu açık tehdit, tarafımızca ve milletimizce, devletimizce asla ve asla kabul edilemez. Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye'den bu vesileyle önemli tavizler beklemekte, devletimizin diz çökmesini ve çözülmeye girmesini beklemektedir. Türkiye, kendi kaderini kendisi tayin edecek, bağımsız, hür bir devlettir. S400 hava savunma sistemleri, Türkiye'nin millî güvenliği açısından önemlidir ve bu konuda Türkiye bu hava savunma sistemlerini almaya kararlıdır.

Diğer taraftan, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin hükümranlık hakları yok sayılmaya çalışılmakta, Kıbrıs Türklerinin hakları, yine, aynı şekilde, yok sayılmaya çalışılmaktadır. Türkiye, bu fiilî duruma asla ve asla müsaade etmeyeceğini ifade etmiştir. Bizler bu hususta devletimizin atacağı adımların sonuna kadar arkasındayız. Türkiye, yapacağı sondaj faaliyetleriyle birlikte orada, Doğu Akdeniz’de oluşabilecek her türlü oldubittiye, her türlü zorbalığa karşı kendi haklarını ve Kıbrıs Türklerinin haklarını savunmaya kararlı olacaktır.

Yunan Hükûmetinin ve Yunan Başbakanının Türkiye’ye karşı hasmane tutumu ve düşmanca açıklamaları da son günlerde kamuoyunda yerini almıştır. Bu açıklamaları da kesinlikle ve kesinlikle kabul etmemekteyiz. Sözüm ona, AB’yi arkasına alarak Türkiye’ye birtakım yaptırımlar uygulamakla Türkiye’yi tehdit etmek, akıllara zarar bir tutumdur. Türkiye, Doğu Akdeniz’de, Ege’de ve Batı Trakya’da üzerine düşen sorumlulukları her zaman yerine getirecek, millî menfaatleri konusunda dik duruşunu devam ettirecektir diye ümit ediyoruz. Bu duruşun da sonuna kadar arkasında olduğumuzu ifade ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha süre veriyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, 1967 yılında gerçekleşen, tarihe “Altı Gün Savaşı” olarak geçen Arap-İsrail savaşı, Arapların yenilgisiyle sonuçlanmış, 28 Haziran 1967’de de Doğu Kudüs, İsrail tarafından işgal edilmiştir. Birleşmiş Milletler tarafından defakto ilhak olarak görülmüş olmasına rağmen bu işgal, 1980 yılında İsrail’in Kudüs’ü tam ve birleşik İsrail başkenti olarak tek taraflı ilan etmesine kadar devam etmiştir. Şu anda fiilî durum devam etmektedir. İsrail’in uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler kararını hiçe sayan bu tutumu, ne yazık ki dünyada, bizim de sözde müttefikimiz olan güçler tarafından hâlen koşulsuz bir şekilde desteklenmiştir. Bahreyn’de gerçekleşen “yüzyılın anlaşması” olarak ifade edilen bu çalışma da şu an Filistinlilerin, Filistinli Arapların, Filistin yönetiminin tamamen dışında yürütülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bağlıyorum efendim.

BAŞKAN – Bu kuralı nasıl uygulayacağız Sayın Bülbül?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bağlıyorum, sıkıntıya sokmayacağım efendim.

BAŞKAN - Tamam, bağlayın lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederiz.

Efendim, “refah için barış” gibi birtakım güzel sözlerle ifade edilen bu oyun, Amerika’nın ve İsrail’in Büyük Orta Doğu ve Büyük İsrail Projesi’nin devamı niteliğinde olan bir çalışmadır ve buna bölge ülkelerinin vermiş olduğu destek de manidardır. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bu çalışmalara mesafemizi, ihtiyatlı tutumumuzu devam ettirmemiz memnuniyet vericidir.

Filistinlilerin, Kudüs’ün geleceğini inşallah Filistin halkının vermiş olduğu kararlar belirleyecektir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bülbül.

Şimdi de Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Oluç.

24.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Türkiye’de milyonlarca insanın açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşadığına, dünya Türkiye'deki ekonomik krizi konuşurken Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın verecek cevabının olmadığına, Urfa’nın operasyon merkezi hâline getirildiğine, işkenceci ve baskıcı mantığın uygulamaları sürdüğü müddetçe ne ekonomik krizin aşılabileceğine ne siyasi alanda demokratikleşmenin gerçekleştirilebileceğine ne de hukukun üstünlüğünün sağlanabileceğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın vekiller, dün açıklanan Türk-İş verilerine göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması 2.067 lira olarak belirlendi yani açlık sınırı diyebiliriz buna. Yoksulluk sınırı da 6.733 lira olarak belirlendi. Evli olmayan, çocuksuz bir çalışanın yaşama maliyeti ise 2.559 lira oldu.

Bu rakamlara baktığımızda, Türkiye’de milyonlarca ailenin geçinmeye çalıştığı asgari ücreti çok geride bırakan sonuçlar olduğunu görüyoruz. Ülkede milyonlarca insan 2.020 lira asgari ücretle çocuklarına bakmaya, ev geçindirmeye çalışmaktadır ve Türkiye’de milyonlarca insan ki nüfusun yüzde 60’ından fazlasıdır, açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşamaktadır. Bu vahim tabloyu düzeltmek için çaba harcaması gereken iktidar, halkın üzerine yeni zamlarla gidiyor. Seçim geçti, zamlar başladı. Seçim ekonomisinin sonuçları ortada. Seçim sürecinde halka meydanlardan çay poşetleri atanlar -ki bunların kimler olduğu biliniyor- şimdi kuru çaya yüzde 15 zam yaptılar, şekere de yüzde 16 oranında zam yapıldı. Bu “Çay ve simitle üç öğün geçinebilirsiniz ve yaşayabilirsiniz.” diyenlere hatırlatıyoruz, artık üç öğün beslenmek, çay ve simitle de mümkün hâlâ gelmiyor anlaşılan. Motorine 23 kuruş zam yapıldı, bunun bütün gıda ürünlerine yansıyacağı çok açık ortada. Görünen o ki başka zamlar da gelecek ve halkın sofrasına, çiftçinin gelirine el konmaya devam edilecek.

Hazine ve Maliye Bakanı hayal dünyasında yaşıyor bütün bu gerçekler karşısında, makroekonomik dengeleri yok sayıyor ya da bilmesine rağmen dile getirmiyor ki bu daha büyük bir suç. Bütün dünya, Türkiye'deki ekonomik krizi konuşuyor, tartışıyor ama biz yok gibi davranıyoruz.

Şimdi, maceracı yollara başvurma emareleri artmış vaziyette yine son günlerde. Aldığımız duyumlara göre, Merkez Bankası kaynaklarına el atma hazırlığı var yeniden, 46 milyar Türk liralık ihtiyat akçesini Hazineye aktarma duyumları ortalıkta dolaşmaya başladı. Derinleşen ekonomik krize ve durgunluğa Hazine ve Maliye Bakanının vereceği bir cevap yok. Siyasi alanda demokratikleşme, hukukun üstünlüğünü tesis etme gibi adımlar atılmadığı müddetçe de ekonomik krizden uzaklaşma şansı görünmüyor.

Şimdi, ekonomik krizin faturasını emekçilere, işçilere, çiftçilere, yoksullara, dar gelirlilere, küçük üreticilere, esnafa yükleyerek bu krizden çıkma ihtimali de yok; buna bir kez daha vurgu yapmak istiyoruz ve ekonomi yöneticilerini, Hazine ve Maliye Bakanını ciddiyete davet ediyoruz.

Bir konu daha var değinmek istediğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha süre veriyorum Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Diğer değinmek istediğim konu Urfa. Biliyorsunuz, Urfa’yı neredeyse her hafta burada konuşur hâle geldik. Çünkü Urfa’yı bu ülkeyi yönetenler, bir tür operasyon merkezi hâline getiriyorlar. İşkence, gözaltı, katliam, baskı hep Urfa’da yaşanıyor. Bakın, Urfa/Halfeti’de işkenceyi dün de konuştuk, daha önceki günlerde de konuştuk, hâlâ sonuç alınamadı, Urfa/Siverek’te bir katliam yapıldı, hâlâ sonuç alınamadı, Urfa/Suruç’ta daha önce Şenyaşar ailesi katledilmişti, şimdi Ceylanpınar. Bu sabah 3 ayrı eve baskın yapıldı, gözaltılar var. Biri, partilimizin evi. Dilan Ablay, HDP’nin belediye meclisi üyesi aynı zamanda, babası, annesi, kız kardeşi gözaltına alınmış.

Emniyet güçleri, evin bahçesine iş makineleriyle duvarları yıkarak giriyorlar, bahçedeki meyve ağaçları dâhil bütün ağaçları söküyorlar yani bir vahşet. Evi darmadağın ediyorlar. Neden? 3 kişiyi, 4 kişiyi gözaltına alacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın lütfen, buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum.

Evet, teşekkür ederim.

Normal bir şekilde gözaltı operasyonu yok, tamamen işkenceci ve baskıcı bir mantığın uygulamaları var. Kolluğun bu uygulamalarını kınıyoruz ve kolluğun böyle davranmasına cevaz veren, emir veren, yol veren İçişleri Bakanlığını en sert biçimde kınıyoruz. Bu İçişleri Bakanlığı bu işleri sürdürdüğü müddetçe, ne ekonomik krizi aşarsınız ne siyasi alanda demokratikleşme gerçekleştirirsiniz ne de hukukun üstünlüğünü sağlayabilirsiniz. Bunu bir kez daha net olarak vurgulamak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Oluç.

Şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili, Manisa Milletvekili Özgür Özel’e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Özel.

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 27 Haziran Ceyhan depreminin 21’inci yıl dönümüne, Parlamentonun inisiyatif alarak başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye’de depreme karşı hazırlıkların yapılması gerektiğine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, İstanbul İttifakı olarak 28 Haziran Cuma günü hâkim karşısına çıkacak olan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na sahip çıkacaklarına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün 27 Haziran, 1998’de yaşanan Ceyhan depreminin yıl dönümü. 145 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği, 1.500 vatandaşımızın yaralandığı depremde ölenleri bir kez daha buradan rahmetle anıyoruz.

Deprem, Türkiye'nin ne yazık ki çok ciddi bir problemi. 21’inci ve 23’üncü yasama dönemlerinde bu konuda Parlamento 2 kez araştırma komisyonu kurmuş, raporlar kaleme alınmıştı ancak yasama organı, kendi üzerine düşeni yapıp, kendisine Parlamentonun verdiği ödevleri yerine getirmedi.

Türkiye, en kaygı vericisi İstanbul olmak üzere, bir deprem kuşağında yaşayan çok sayıda kentiyle birlikte bu konuda bir şeyler yapmak zorunda. Biz, seçilen büyükşehir belediye başkanlarımızın, bu konuda, Hükûmetle birlikte her türlü tedbiri almak üzere ortaya koydukları iradeyi burada tekrar ediyoruz ve depreme karşı Parlamentonun önümüzdeki dönemde bir inisiyatif almasını ve başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye’de bu hazırlıkların yapılması gerektiğini ifade ediyoruz. Bu konuda, bugün mazbatasını alacak olan Sayın Ekrem İmamoğlu’nun da hep birlikte çalışma konusunda ifade ettiği iradeyi burada tutanaklara bir kez daha geçirmek istiyoruz.

Yarın İstanbul’da olacağız. İktidar partisi, kuvvetler ayrılığını belirgin hâle getirdiği, rejime kasteden Anayasa değişikliğiyle yasama, yürütme, yargı üzerindeki bir tek kişinin egemenliğini sağladığı ve yargıyı kendisinden doğrudan talimat alır bir hâle getirdiği süreçte, Recep Tayyip Erdoğan, 16 Ocak 2018 günü, partisinin grup toplantısında, bir kısmı montajlanmış, bir kısmı doğrudan üretilmiş, bir kısmı çarpıtılmış ifadeler üzerinden İstanbul İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu’na demediğini bırakmamıştı. Kendisini hedef göstermiş, nefret suçu işlemiş, hakaretler yağdırmış ve yargıya talimat vermişti. Altı yıl öncesinin, yedi yıl öncesinin “tweet”leri, tozlu raflardan indirilen birtakım dosyalarla, on yedi buçuk ay sonra, 31 Mart yerel seçimlerinin öncesinde ve 23 Haziran tekrar seçimlerinin öncesinde, algı operasyonu için iktidar yanlısı medya tarafından tepe tepe kullanıldı. Yarın Canan Kaftancıoğlu yargılanacak. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Cumhuriyet Halk Partililer olarak, İstanbul İttifakı olarak ve İstanbullularla birlikte Canan Kaftancıoğlu’na sahip çıkmaya gideceğiz çünkü İstanbul İttifakı, Ekrem İmamoğlu’nu kucaklayan İstanbul İttifakı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha süre veriyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …şunu biliyor ki Canan Kaftancıoğlu, İstanbul İttifakı konusunda üstlendiği görev, yaptığı görev ve o konudaki emeğinden dolayı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kazanılmasına göstermiş olduğu katkılardan dolayı yargılanmaktadır, bu yüzden hedef alınmıştır. Kaftancıoğlu’nu yargılamak demek, İstanbul halkının tercihini yargılamak demektir. Canan Kaftancıoğlu yalnız değildir çünkü Canan Kaftancıoğlu’na 23 Haziranda Ekrem İmamoğlu’na sahip çıkan İstanbullular sahip çıkmaktadırlar. Bir kişinin hedef gösterdiği ve verdiği talimatlar üzerinden yapılacak bu yargılamaya karşı İl Başkanımızın yanındayız, arkasındayız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Şimdi de AK PARTİ Grup Başkan Vekili, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Zengin.

26.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Emniyet Müdürlüğünde cebir ve darbın yaşandığına dair herhangi bir izin olmadığının doktor raporlarında belirtildiğine ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu’nun konuyla ilgili bilgilendirme toplantısı yapacağına, İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Benim birkaç başlığım var. Doğrusu, tabii ki konuşmalarda bize yapılan saldırılar ve sözlü saldırılar vardı, onlara da cevap vermek istiyorum, ona göre süreyi kullanmayı rica ediyorum.

Bir tanesi: Tabii, dün burada işkenceyle alakalı bir mesele konuşulmuştu, bir sayın hatip konuşmasında işkence iddialarından bahsetmişti. Bu konuyla alakalı ben de İçişleri Bakanlığımızla görüşeceğimi ve devamında da Mecliste Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun bu konuda ne yaptığını tekrar bir soracağımızı ifade etmiştim. İkisiyle ilgili ben bilgileri paylaşmak istiyorum. Şimdi, burada, tabii, gözaltına alınan kişiler, Dışişleri Bakanlığı sınavını usulsüzce kazandığı iddiasıyla gözaltına alınan Dışişleri Bakanlığı personeli olan kişiler. Bu kişilerle ilgili olarak iddia: FETÖ/PDY örgütünün üyesi olmakla alakalı olarak gözaltındalar o tarihlerde ve kendileriyle alakalı olarak da her bir yirmi dört saatte doktor raporu var ve bu doktor raporunda da cebir ve darp izinin olmadığı belirtiliyor. Devamında, 139 avukatla birlikte bu görüşmeleri yapıyorlar ve 658 defa da görüşme gerçekleştiriyorlar. Nihayetinde, Bakanlığımızın iddiası şöyle, ben de o kanaati paylaşıyorum: Önce bir haber yapılıyor ya da “tweet” atılıyor, buna benzer pek çok örnek var. Haber ve “tweet”ler üzerinden önce kamuoyu algısı oluşturuluyor ve devamında da artık gerçeğin bir önemi kalmıyor yani gerçek kayboluyor. Daha sonrasında da Ankara Barosunun hazırlamış olduğu bu rapor Barolar Birliği tarafından Meclisimize ulaştırılmış durumda. Teşekkür ediyoruz, Komisyon Başkanımız Sayın Hakan Çavuşoğlu bu konuyla ilgili olarak Emniyet Genel Müdürlüğüne bir yazı yazarak ve Barolar Birliğini de konudan haberdar ederek bir davette bulundu kendilerine ve seçim süreci nedeniyle vekil arkadaşlarımızın Mecliste olmaması hasebiyle, çok yakın bir tarihte, önümüzdeki günlerde bu konuya dair, tüm bu mevzularla alakalı detaylı bir soru-cevap da olacak şekilde bir bilgilendirme toplantısı Komisyonda olacak. Bunu belirtmek istiyorum.

Şimdi, devamında Sayın İslam bir konuşma yaptı. Tabii, gündem dışı konuşmaların biliyoruz çerçevesini. Ben Sayın İslam’ı da anlıyorum, siz de ifade ettiniz, partisinin daha az söz hakkı var. Ama orada konuşurken öyle zannediyorum, buradaki konuşmalarda hem kendi partisinin içinde bulunduğu süreci göz önünde bulundurarak hem de en azından asgari bir nezaket içerisinde daha uygun kelimelerle hitap etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi, diyor ki: “Ense köküne bir tokat.” Yani benim, bu sözü -bilemiyorum- çok yakışıksız bulduğumuzu söylemem lazım. Eğer böyleyse, eğer kendisi bu sözü beğeniyorsa, “ense köküne tokat” ifadesini, kendisinin partisinin en son seçimde oyu yarıya düştü yani kendisi tokat üstüne tokat mı yemiştir? Yani yarı yarıya düştü. Partisi tokatlanmış mıdır? Böyle mi anlayacağız lafı tersinden anladığımızda?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Zengin, bir dakika daha süre veriyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ya da sayın muhalefet partilerindeki arkadaşlarım, işte “Yirmi beş yıl sonra İstanbul’u kazandık.” diyorlar. Yirmi beş yıldır tokat mı yiyorlardı? Böyle mi telakki ediyorlar?

Bir sözü söylerken muhataplarınıza, önce dönüp kendi geçmişinize, neler yaşadığınıza bakmak lazım. Bu sebeple, ben, kendisinin bu kelimeleri idrak ederek, bir kez daha kafasından geçirerek kullanması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Son olarak da Sayın Yavuz Ağıralioğlu bir giriş yaptılar fakat konuşma yapacağını söylediler kürsüde. Orada da ifade etmek istediklerim var ama kürsüde yapacağı konuşmayla muhtemelen paralellik arz edecek. O konuşmadan sonra cevap vermeyi tercih ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin.

Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 90) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 11 ila 20’nci maddeleri kapsamaktadır.

Bu bölüm üzerinde söz isteyen milletvekillerinin isimlerini okuyorum: İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili İsmail Koncuk, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Ali Keven, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ali Muhittin Taşdoğan; şahıslar adına Nevşehir Milletvekili Yücel Menekşe.

İlk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili İsmail Koncuk’a ait.

Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

Lütfen, süreye dikkat edelim, bir kere bir dakika uzatma vereceğim bu konuşmalarda, şimdiden onu belirteyim.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünkü konuşmamda da sözleşmeli personelin durumunu dile getirmiştim. Tabii, konuşmamdan sonra Sayın Komisyon Başkanımız Emrullah İşler, bu 3+1 dışında kalan sözleşmelilerle ilgili bir çalışma yapılacağını ifade etti. Tabii “Ne zaman yapılacak?” soruma bir cevap alamadım. İYİ PARTİ olarak bu sözün takipçisi olacağımızı ifade ediyorum. Çünkü sözler veriliyor, maalesef, ya zamanında tutulmuyor ya çok uzun zaman alıyor ya da hiç tutulmuyor. Bu söz, tutulmayan sözler arasında olmasın çünkü yüz binlerce insan bu sözlerin yakın takipçisi olacak bizimle beraber. İnşallah, bu konuşmamdan sonra Sayın İşler bir açıklama yapar, işte, altı ayda mı, sekiz ayda mı, bir yıl içerisinde mi yeni bir düzenlemenin yapılacağının ya da yapılmayacağının bilgisini de bizlere ve kamuoyuna verir.

Değerli milletvekilleri, bugün Ceyhan depreminin yıl dönümü. 27 Haziran 1998 tarihinde Ceyhan merkezli bir deprem oldu, Adana bölgesini etkileyen bir deprem. Hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza, hemşehrilerime Yüce Allah’tan rahmet diliyorum. O tarihte ben de Adana’daydım, o depremi bizzat yaşayanlardan biriyim. Gerçekten, depremleri yaşadıkça depremlerle ilgili tedbirler almanın ne kadar önemli olduğunu o yıkıntılar arasında bir canlı var mı, yaşayan var mı araştırması yapılırken daha iyi anlıyoruz ama inşallah, o günleri, bu acıları, bu felaketleri yaşamadan bunların tedbirleri alınır diye diliyorum.

Değerli milletvekilleri, kanımıza dokundu. TRT’ye bir teröristin -Erdal Sarızeybek’in verdiği bilgiye göre- 74 Mehmetçik’imizin katili “Ferhat” kod adlı Osman Öcalan’ın çıkarılması ve kamuoyuna konuşma yaptırılması bir Türk vatandaşı olarak, şehit askerlerimizi, gazilerimizi ve bu millete bu seçim sathımailinde söylenen sözleri düşününce kanıma dokundu. Peki, şimdi ne yapacağız? 74 Mehmetçik’imizin katline sebep olan bir teröristbaşını, bir teröristi Türk televizyonuna, TRT’ye çıkaran TRT Genel Müdürü İbrahim Eren orada oturmaya devam edecek mi? Eğer, İbrahim Eren, bu ülkeyi yönetenlerin bilgisi dışında, talimatı dışında bir iş ve işlem yaparak bu teröristi TRT televizyonuna çıkarmışsa istifa etmelidir, derhâl görevden alınmalıdır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Talimatı burası verdi Sayın Vekilim.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Yok “Bu talimatı iktidar vermiştir, yürütme vermiştir, biz verdik, bunun da arkasındayız.” diyorsanız onu da söyleyin, artık bu millete bundan sonra söyleyeceklerinizi bu olayla karşılaştırarak biz değerlendirelim.

Şimdi, merhum Eren evladımızın adının bir yere verildiğini az önce bir milletvekilimiz ifade etti, gurur verici ama bir yandan bunu yaparken, bir yandan bu evlatlarımızı şehit eden bir teröristbaşının, teröristin TRT’de ne gezdiğini, kırmızı bültenle arandığı söylenen bu şahsın TRT’de nasıl olur da program yaptığını, yapabildiğini millete izah etmeniz lazım. Artık böyle tenakuzlarla istediğimizi yaparız keyfiyeti Türkiye’de bitmiştir. Türkiye’de her adımınız, her söyleminiz kayıtlardadır, bilgisayar kayıtlarındadır, insanlarımızın da hafızalarındadır. Lütfen, TRT Genel Müdürü İbrahim Eren’le ilgili, iktidar gereğini yapsın bir an önce yoksa bu bir tarihî ihanettir. Bu tarihî ihanetin kim parçası olmak istiyorsa olma hakkına sahiptir.

Evet, şimdi, Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili bir kanun teklifini görüşüyoruz. Bu kanun teklifi aslında...

VELİ AĞBABA (Malatya) – Talimatı burası verdi Sayın Vekilim. Oy getirsin, Fetullah’ı bile televizyona çıkarırlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ona hiç şüphe yok.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Tüm siteleri sizin için yayın yapıyor, hepsi.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bunlar biraz oy artıracağını bilseler Fetullah Gülen’e “Fetullah Hocaefendi hazretleri” derler yani.

SALİH CORA (Trabzon) – İmamoğlu lehine Kandil’den canlı yayın yapıyorlar, ona ne diyeceksin?

VELİ AĞBABA (Malatya) – “Fetullah Hocaefendi hazretleri, yetiş imdadımıza.” diyebilirler.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Vallahi bilmiyorum yani Öcalan’ı TRT’ye çıkardıktan sonra yarın o FETÖ hainiyle ilgili ne gelişme olur, onu bilmiyorum. Göreceğiz, yaşayacağız, göreceğiz. İnşallah, görmeyiz ama bu milletin, bu aziz milletin bir büyük feraseti olduğunu herhâlde şu İstanbul seçimlerinden sonra sadece AKP değil, bütün siyasi partilerimiz görmüştür. İnşallah ders alınacak.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Fetullah Hocaefendi hazretleri “Mezarınızdan kalkıp oy verin.” dese çıkarırlar, çıkarır yaparlar.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Öyle yapıyor şimdi size.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yaparlar.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Şimdi, bu 4+4+4 eğitim sistemi geldiğinde ben o zaman sendika genel başkanıydım, TÜRK EĞİTİM-SEN’in Genel Başkanıydım. O zaman Millî Eğitim Komisyonuna gelmiş, görüşlerimi de ifade etmiştim; tabii, dinlemediler. Hatta o zaman -enteresan bir durumdur, bir anekdot olarak sizlere de anlatmak istiyorum- Sayın Ömer Dinçer’in böyle bir sistemin geleceğinden haberdar bile olmadığını biliyoruz, haberi yok yani Millî Eğitim Bakanının 4+4+4 sisteminin geleceğinden haberi yok. “Ya, nereden biliyorsunuz?” diyebilirsiniz. Şuradan biliyorum: Sayın Dinçer’e soruyorlar “Efendim, bu sınıf öğretmenleri 5’inci sınıfa da girecek mi ya da 5’inci sınıfta hangi öğretmenler öğrencileri okutacak?” diyorlar. Ömer Dinçer’in cevabı şu: “5’inci sınıfta sınıf öğretmenleri okutmaya devam edecek.” diyor. Bir gün sonra, o zamanki Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan “Hayır, 5’inci sınıfta branş öğretmenleri okutacaklar.” diyor. Şimdi, buradan anlıyoruz ki Ömer Dinçer’in olayla yakından uzaktan ilgisi yok.

Biliyor musunuz, aslında bu bir tarihî gündür, bu bir tarihî gündür. Niye tarihî bir gündür? Çok konuşuldu, diğer vekillerimiz de buradan ifade ettiler; 60 ayla ilgili, o zaman iktidar tarafından, bilhassa Sayın Başbakanın bu rapor alanların çocuklarına ihanet ettiğiyle ilgili cümleleri hafızalarımızda kazılı duruyor âdeta, kazılı duruyor. Yani “Çocuklarınızı geri zekâlı olarak mı fişliyorsunuz?” gibi bir laf söylemişti Sayın Başbakan. Olabilir, büyük bir yanlış yapıldı ama, yedi yıl, bakın, yedi yıl bu yanlışı yaptıktan sonra bugün çıkıp şunu diyebilmelisiniz, bunu diyebilmelisiniz: “Kardeşim, biz yanlış yaptık, biz hata yaptık.” Ya, çocuklarımız bizim kobay filan değil, hele Türk millî eğitimi böyle el yordamıyla yönetebileceğiniz bir alan asla değil çünkü Türk milletinin geleceğiyle ilgili en önemli alandan bahsediyoruz. Ha, çıkarsınız dersiniz ki: “Hata yaptık, özür dileriz, bugün düzeltiyoruz.” Bugün 69 aya çıkartılmasını doğru buluyoruz ve destekliyoruz, bir yanlıştan dönülmüştür ama bir özür borcunuz yok mu ya? Bu fazilet sahibi insanlar hata yaptıklarında, yanlış yaptıklarında özür dilemeyi de bilmeliler. Onun için, bu konu önemli bir konudur ama daha nelerden, 4+4’ten geri adımlar atacağız? Tabii, ben, bunu Sayın Ziya Selçuk’un başarısı olarak görüyorum ve Ziya Selçuk’u tebrik ediyorum. Yani bu 69 ay konusunda demek ki bir istek ortaya koymuş ve arkasında durmuş bir yanlıştan dönülmesini sağlamıştır.

Şimdi başka şeyler de görüşeceğiz bundan sonra, bu 4+4’le ilgili. Bakın hâlâ 5’inci sınıfların ne olacağını tartışıyoruz. 5’inci sınıfı ne yapalım? Bakın, yıllardır tartışıyoruz. “Acaba hazırlık sınıfı mı yapalım? 5’inci sınıfı tekrar ilkokul bölümüne mi ekleyelim?” gibi tartışmalar hâlâ devam ediyor yani 4+4+4 sisteminin oturmadığını, hâlâ tartışıldığını yakinen biliyorum. O zaman demiştik ki: “Ya kardeşim, siz 5 yıllık ilkokul eğitimini 4 yıla düşürürseniz sınıf öğretmenlerinin yüzde 20’si boşa çıkar.” Ne yaptılar biliyor musunuz? Sayın Ömer Dinçer şöyle bir şey yaptı: Bu sınıf öğretmenlerinin yüzde 20’sini zihinsel engelliler öğretmeni yaptılar. Ne anlar? Teknoloji tasarım öğretmeni yaptılar. Daha sonra da teknoloji tasarım dersini kaldırdılar. Ve hâlâ bu öğretmenler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koncuk.

Bir dakika ek süre veriyorum.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Hâlâ Hükûmetinizin 4+4+4 sisteminden dolayı meydana gelen öğretmen norm fazlalığını düzeltebilmiş değiliz. Dolayısıyla eğitimde atılan adımların etraflıca düşünülmesi gereken adımlar olduğunu, milletin geleceğiyle ilgili önemli adımlar olduğunu, geri adım atmanın bile yapılan yanlışların telafisini mümkün hâle getirmediğini hepimizin bilmesi gerek diyorum.

Bu kanunun memleketimize, milletimize, ülkemize hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koncuk.

Şimdi, söz sırası…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, 60’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Sisteme girmişsiniz, sırası gelince söz vereceğim. Sizden önce sisteme 7 kişi girmiş. Sıra gelince söz vereceğim Sayın Ağbaba.

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Şimdi söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu’nda. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Katırcıoğlu.

Süreniz on dakikadır.

Sadece bir kere bir dakika ilave süre verebileceğimi belirteyim.

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi bu 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümüyle ilgili olarak genel görüşlerimizi sizlerle paylaşacağım. Maddeler üzerinde daha sonra zaten söz alınacak ve üzerinde konuşulacak.

Şimdi, sayın vekiller, bu kanunun ikinci bölümü, esas itibarıyla, iki kanunda bazı ufak tefek değişiklikleri ima ediyor. Bunlardan bir tanesi 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanun’u ve 652 sayılı, yine özel eğitim değilse de barınmayla ilgili hizmet veren kurumlarla ilgili kanunda bazı ufak tefek değişiklikler yapılması çerçevesinde bir bölüm bu bölüm.

Şimdi, maddelere baktığınızda, tabii ki tartışılabilecek birkaç madde var ama doğrusunu isterseniz, bu ufak tefek değişikliklerin arka tarafına baktığımızda, esasında Millî Eğitim Bakanlığından gelen böyle bir kanunda bence perspektif olarak değiştirilmesi gereken bir yan var ve fakat o yanla ilgili olarak hiçbir şey konuşulmuş, hiçbir şey önerilmiş değil. Nedir bu yan, onu anlatmaya çalışacağım benim görebildiğim kadarıyla.

Şimdi, 12’nci madde gerekçesinde şöyle diyor, okuyayım buradan: “Özel okul öncesi eğitim, özel ilkokul, ortaokul ve liselere devam eden öğrencilere okulun öğrenim süresi kadar eğitim ve öğretim desteği verilmesi için öğrencilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması şartı bulunmaktadır.” Şimdi bu madde, esas itibarıyla, yükseköğrenim öncesi bütün özel eğitim kurumlarına verilecek desteklerle ilgili ve bu destekleri de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma koşuluna bağlıyor, yeniliği bu. Daha önce böyle bir ibaresi yoktu, şimdi genel bir “yabancı”ları çıkararak “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” olma koşulunu getiriyor. Fakat arkadaşlar, burada asıl sorulması gereken ya da asıl konuşulması gereken mesele şu değil mi: Biz neden özel ilköğretim okullarına, neden özel ortaöğretim okullarına ve neden özel liselere Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinden yardım yapıyoruz, destek veriyoruz? Bana, bunu konuşmadan bu düzenlemeyi yapmanın çok bir anlamı yok gibi geliyor. Neden yok? Şundan dolayı yok: Şimdi bırakın her şeyi, hepiniz biliyorsunuz, halkımız çocuklarını iyi eğitim alsın diye -genel bir geleneği var- dolayısıyla da elindeki bütün imkânları kullanarak iyi bir anaokuluna belki önce, sonra ilkokula, sonra ortaokula, liseye ve üniversiteye göndermeyi amaçlayarak kendi bütçesini ayarlamaya çalışıyor. Fakat arkadaşlar, bugün itibarıyla baktığımızda, bu özel eğitim kurumlarının bu ailelere olan maliyeti inanılmaz ölçülerde yani diyebilirim ki: Ortalamadan bakarsak eğer, mesela özel bir ortaokulda öğrenci okutmaya kalktığınızda en az 40-50 bin lira yıllık bir masrafınız olacağını düşünmeniz gerekiyor. Yani arkadaşlar, özel okullara destek veriyoruz ve fakat özel okulların halkımıza olan maliyeti inanılmaz derecede yüksek. Peki, niçin bunu yapıyoruz? Şimdi, diyebilirsiniz ki: “Özel okullar daha kaliteli bir eğitim veriyor.” Öyle mi arkadaşlar hakikaten? Ben Komisyona da sormak isterim: Yani elimizde böyle bir data var mı? Özel okullar yani özel ilkokullar, özel ortaokullar, özel liseler devlet ortaokulundan, liselerinden daha mı iyi eğitim veriyor? Bir kere bunu doğrusunu isterseniz öğrenmek isterdim ben şahsen. Ama ben size şöyle bir şey söyleyeyim: Belki bu yükseköğrenim öncesi özel eğitim kurumlarıyla ilgili, oradaki eğitimin kalitesiyle ilgili bilgimiz yok ama yine özel sayılması gereken vakıf üniversitelerinin kalitesiyle ilgili bilgimiz var ve o bilgi açıkçası özel vakıf üniversitelerinin kalitesinin çok düşük olduğuna dairdir. Yani hatırlayacaksınız, Adalet ve Kalkınma Partisinden arkadaşlar çok sayıda yoklar burada ama onlar en azından duyduklarını hatırlayacaklardır: Sayın Cumhurbaşkanı bundan şikâyetçi olmuştu, özel vakıf üniversitelerinden ya da özel üniversitelerden herhangi bir şekilde dünya listelerine giren bir üniversitenin olmamasının neden olduğunu araştırmak gerektiğini söylemişti. Nedeni çok basit: Bu okullar ticari okullar, ticarileşmiş okullardır. Ve size şunu söyleyeyim: Neredeyse bütün eğitim sistemimiz özelleştirilmiş vaziyettedir şu anda.

Arkadaşlar, bunun bir anlaşılır yanı olabilir. Nitekim, bu 5580 sayılı Kanun’un arka planına gittiğimizde, ta 60’lı yıllardaki bir kanuna dayalı, 625 sayılı Kanun’a dayanıyor. Fakat daha bir yakına geldiğimizde, 1984’te yani dünyada “küreselleşme” denilen akımın başladığı tarihlerde, Türkiye’nin de bildiğiniz gibi 24 Ocak Kararlarıyla bu küreselleşme akımına dâhil olmasıyla birlikte, bir değişiklik yapılıyor bu yasada. Bu değişikliğin esası, özel eğitim kurumlarına izin veren yani bir kamu hizmeti olması gereken dolayısıyla devlet bütçesinden karşılanması gereken, devletin bir borcu olması gereken eğitimi özel eğitim kurumlarıyla paylaşmayı bir ilke olarak kabul ederek başlıyor. Neden? Çünkü mesela şöyle diyor: “Devletin eğitim yükünü hafifleteceği gibi, finans sorunlarının aşılmasında da etkili olacak ve daha kaliteli eğitim verilmesinde olumlu gelişmelere ortam hazırlayacaktır. Dolayısıyla özel sektörden azami ölçüde yararlanılması gerekli ve kaçınılmaz görülmektedir.” Yani böyle bir anlayışla, özel eğitim kurumlarının kamu kurumlarından daha kaliteli eğitim verdiği inancıyla oluşturulmuş olan bir yasadan bahsediyoruz, bir perspektiften bahsediyoruz, o perspektif üzerine kurulu bir eğitim sisteminden bahsediyoruz bugün. Dolayısıyla da burada yapılması gereken şey, bence artık bu dönemin bittiğinin kabulüyle yeni bir perspektif üretmektir. Yani 2008 krizi, küreselleşmeyle birlikte liberal dünya görüşünün esasında çakıldığı ve daha ileri bir umut olmaktan çıktığını gösterdi. Ve nitekim, bugün itibarıyla bakarsanız -bilmiyorum Sayın Komisyon baktı mı ama- benim okumalarımdan anladığım kadarıyla, bütün dünyada şu tartışılıyor: “Özel eğitim kurumları kamu kurumlarından daha etkili midir?” diye soruyorlar ve çıkan sonucun -özellikle OECD raporunu öneririm size- hiç de beklendiği gibi olmadığı ve özel eğitim kurumlarının esasında görece olarak başarısız olduğunu ortaya çıkarıyor. Şimdi, durum buyken biz ne yapıyoruz? Özel eğitim kurumlarına destek veriyoruz ve üstelik de özel eğitim kurumları ne yapıyorlar? Çok yüksek fiyatlarla bu hizmeti veriyorlar topluma. Bir de arkadaşlar -vaktim dolmak üzere, onun için atlayarak söyleyeyim- şöyle bir maddesi var bu yasa düzenlemesinin: “Madde 11- Gerçeğe aykırı veya yanıltıcı reklam ya da ilan vermesi, reklam veya ilanlarda öğrenci resim ya da bilgilerini kullanması,” durumlarından herhangi birini gerçekleştirmesi hâlinde özel eğitim kurumlarının cezai işleme tabi tutulmasını söylüyor. Peki, arkadaşlar, şu soruyu niçin sormuyoruz: Niçin yanıltıcı reklam yapıyor bu kuruluşlar? Ya da neden reklam yapıyorlar? Bir. İkincisi de neden yanıltıcı reklam yapıyorlar? Açıkçası, ticarileşmiş bir eğitim sisteminin doğal sonucudur bu ve sadece yanıltıcı reklamlar değil, ben size söyleyeyim, yanıltıcı çok şey yapıyorlar.

Şöyle toparlayarak bitirmiş olayım bu bölümle ilgili konuşmamı. Benim bütün bu sözlerimle özel eğitim kurumlarına tümüyle karşı olduğum çıkamasın lütfen. Özel eğitim kurumlarının da ihtiyaç duyulduğu takdirde bu sistemin içinde yer almasında bir sakınca olmayabilir. Fakat arkadaşlar, bunların gerçekten denetlenebilmiş olması lazımdır, regüle edilmesi lazımdır. Bugün itibarıyla baktığımızda, bu regülasyon hizmetinin yeteri kadar olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla da son sözlerim olarak şunu söyleyeyim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha süre veriyorum Sayın Katırcıoğlu.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Bu anlayışla oluşturulmuş olan bir millî eğitim sisteminde ufak tefek birtakım palyatif değişiklikler yaparak gerçekten eğitim sistemini daha etkin hâle getirmemiz mümkün değildir. Hele hele -vaktim olmadığı için üzerinde konuşamadım ama- özellikle bu yasanın ima ettiği şey, yabancı uyruklu öğrencilere eğitim verilmemesi şeklinde bir saptama vardır burada. Bu, Türkiye’nin bugüne kadar gösterdiği iyi komşuluk ilişkileri, vesaire, insan hakları konusundaki sözde yaklaşımında doğrusunu isterseniz büyük bir delik açacak gibi geliyor bana. Özellikle Suriyeliler kastedilerek -tahmin ediyorum- bu konu buraya konulmuş ama bizim, eğitim sistemine ihtiyacı olan herkesi o eğitim sisteminde eğitebilmeyi sağlamamız lazımdır.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Katırcıoğlu.

Komisyon Başkanı Sayın İşler, söz talebiniz vardı.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Emrullah İşler’in, Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, aslında ben birinci konuşmacıdan sonra söz talebinde bulunmuştum ama…

BAŞKAN – Bana geç ulaştı Sayın İşler, o nedenle veremedim.

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Evet.

Sayın Koncuk’un da kendisi burada yok ama arkadaşlar herhâlde ifade ederler. Dün ve Komisyonda da sanırım, Sayın Koncuk’la Türkçe konuşmamıza rağmen bir türlü anlaşamıyoruz. Benim söylemediğim şeyleri burada söylemiş gibi, Meclis Genel Kurulunun kürsüsünden söylüyor. Ben dün burada yapmış olduğum açıklamada, bu kanun teklifi görüşülürken bize, parti grubumuza çeşitli talepler geldi personel rejimiyle ilgili... Ben de buna binaen dedim ki personel rejimine ilişkin farklı talepler olduğunu biliyoruz ve önümüzdeki dönemde AK PARTİ olarak bunları ilgili paydaşlar ve kurumlarla görüşerek kapsamlı bir şekilde ele alacağız. Ama kendisi yine spesifik hâle getirerek, görüşmekte olduğumuz süreli sözleşmeliler gibi bir de süresizler var, onları kastederek burada, Genel Kurul kürsüsünde söyledi. Dolayısıyla, bir defa, bu durumu düzeltmemiz lazım. Ben burada bu cümleyi 2 defa kullandım ve bir ad koymadım çünkü baktığımız zaman, personel rejiminde onlarca farklı statüde kesimin olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, genel bir çalışma yapılacağını, yapılma iradesini Genel Kurula ve kamuoyuna duyurmuş oldum, onu bir kez daha tekrar ediyorum.

Diğer bir husus da: Sayın Katırcıoğlu önemli bir konuya değindi ama yeni bir uygulama olacak, onu kendisine buradan duyurmuş olayım. Evet, daha önce özel eğitime teşvikler verildi biliyorsunuz, son yıllarda 75 bin öğrenciye verildi ama önümüzdeki yıldan itibaren bu teşvikler Bakanlık tarafından verilmeyecek, biliyorsunuz, böyle bir teklif Maliye Bakanlığına yapılmayacak ve dolayısıyla özel eğitim kurumlarına verilen destek kesilmiş olacak ancak OSB içerisindeki ve OSB dışındaki mesleki eğitim okullarına teşvik devam edecek. Bunu da Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İşler.

Değerli milletvekilleri, şimdi, sisteme giren, İç Tüzük 60’a göre söz talebinde bulunan milletvekillerinin bir kısmının söz talebini karşılayacağım.

Sayın Yılmaz…

28.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Düzce ili Akçakoca ilçesinde 28-30 Haziran tarihleri arasında yapılacak olan 17’nci Kültür, Turizm ve Fındık Festivali’ne ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

28-29-30 Haziran tarihleri arasında Karadeniz’in incisi Düzce ili Akçakoca ilçemizde yapılacak olan 17’nci Kültür, Turizm ve Fındık Festivali’ne, başta Meclisimizin değerli üyeleri olmak üzere, ülkemizin tüm vatandaşlarını bekliyoruz. Vatandaşlarımız gelirken tatillerini biraz uzun süreye göre ayarlayabilirlerse sadece Akçakoca’nın denizini, kumsalını ve Fakıllı Mağarası’nı değil, geldiklerince Yığılca Sarıkaya Mağarası’nı da gezebilir, Cumayeri’nde rafting yapıp Gölyaka Efteni Gölü ve Kuş Cenneti’ni görebilir, harika fotoğraflar çekebilir; sıcak yaz günlerinde serinlemek için Güzeldere ve Samandere Şelalelerini gezip sayıları 10’u geçen yaylalarımızda dolaşabilir, Konuralp Müzesi’ni ve Kırk Basamaklar’ı gezerek tarihî sit alanlarını görebilir ve muazzam bir tatil geçirebilirler.

Bu arada, dünkü saldırıda gazi olan “Baran Top” adlı Akçakocalı hemşehrimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

29.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Adana Büyükşehir Belediyesinde çalışan personelin sözleşmesinin feshedileceği iddialarına ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana Büyükşehir Belediyesinde 1.700 sözleşmeli personelin sözleşmesinin bugünlerde feshedileceği konuşulmakta. Bu sorun, hepimizin bildiği gibi, her belediye seçiminden sonra ne yazık ki gündeme geliyor. Ben yeni seçilen belediye başkanının tabii ki yararlılık esasıyla ve de vicdani bir bakış açısıyla bu sorunu yönetmesini diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Enginyurt? Yok.

Sayın Ünsal…

30.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, yanlış politikalar nedeniyle dibe vuran sağlık ve sigorta sisteminin hizmet, kalite, süreklilik ve verimlilik temelinde yeniden düzenlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Sevgili Başkan, teşekkürler.

Yanlış politikalar nedeniyle devletin her kurumu giderek daha kötü bir duruma geliyor. Sağlık ve sigorta sistemimizin temeli olan Sosyal Güvenlik Kurumu rekor düzeyde bütçe açığı veriyor yani SGK’deki delik hızla büyüyor. Hazineden çok büyük miktarda yardım almasına rağmen SGK’nin zararı astronomik boyutlara ulaştı. 2018’de 75 milyar lira hazine yardımı alan kurum, bu yılın sadece ilk beş ayında aldığı 48 milyar liradan fazla yardıma rağmen açık veriyor. Rekor düzeyde açık ve zarara rağmen sağlık ve sigorta hizmetleri yurttaşların ihtiyaçlarını ve kamunun yararını koruyamıyor. Bu yönetim şekliyle her geçen gün dibe vuran sistemin hizmet, kalite, süreklilik ve verimlilik temelinde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Subaşı…

31.- Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı’nın, Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un Genel Kurulu yanlış bilgilendirdiğine ilişkin açıklaması

YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli hemşehrim İYİ PARTİ Balıkesir Milletvekili hem dün hem bugün iki farklı konuda Genel Kurulu yanlış bilgilendirdi. Biri “Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Yücel Yılmaz hemen göreve gelir gelmez 400 işçi çıkardı.” ifadesi. İlgili ihaleyi alan firmayla karşılıklı iş akdi feshedilmiştir, çok geniş bir alana sahip olan Balıkesir’deki 20 tane belediyeyle -CHP, İYİ PARTİ ve Demokrat Parti de dâhil olmak üzere- bu işçileri paylaştırmak üzere anlaşılmıştır.

Diğer bir konu, mobbing meselesi. Yine, Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Yücel Yılmaz’la görüştüm, sayın vekilimin de görüşmesini ben arzu ederdim, mobbing meselesi gerçek dışıdır. Emekliliği gelen ve hâlâ çalışmak isteyen arkadaşlarımızın emekliliğiyle ilgili bir teşviki vardır.

Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

32.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı olarak çalışan orman işçilerinin bütçe olmadığı gerekçesiyle işsiz bırakıldığına ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı olarak çalışan ve çoğunluğu yangın müdahale işçisi olan yaklaşık 10 bin işçiden 6 bin orman işçisi, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın imzasıyla gönderilen yazıyla, bütçe olmadığı gerekçesiyle işsiz bırakıldı. Cumhurbaşkanlığının ve örtülü ödeneğin 2019 yılı harcamalarının daha şimdiden 1 milyarı geçtiği ülkemizde 6 bin işçinin “Bütçe yok.” diye işten çıkartılmasının takdirini kamu vicdanına bırakıyorum. İşçilerin işten çıkarılmasıyla işsiz kalmasının yanı sıra, önümüzdeki günlerde orman yangınlarının artacağına ve personel yetersizliğinin sorun yaratacağına da dikkat çekiyorum.

Ayrıca, 31 Mart seçimlerinden önce bu işçilere “İş sürenizi uzatacağız.” diye oy avcılığı yapanlara ve kandıranlara da yazıklar olsun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gürer…

33.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 27 Haziran Sözcü gazetesinin kuruluşunun 12’nci yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, Sözcü gazetesi bugün 13 yaşına ermiştir. “Sözümüz namusumuzdur.” diyerek yayın hayatına başlayan Sözcü gazetesi, değerli köşe yazarları ve haberleriyle doğru ve gerçek habere erişilmesini sağlamaktadır. Atatürk çizgisindeki gazete, ne yazık ki haksız ve mesnetsiz bir davaya da konu edilmiştir; bu da ayrıca düşündürücüdür. Dürüst gazetecilikte milyonlara eren Sözcü gazetesinin nice yıllar yayınlarına devam etmesini diliyorum. Özgür basının sesi olan Sözcü gazetesinin yeni yaşını kutluyor, başarılarının devamını temenni ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ağbaba…

34.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, TRT Genel Müdürü İbrahim Eren’in MİT Müsteşarı yapılmasını önerdiğine ilişkin açıklaması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, benim AKP’ye bir önerim var: TRT Genel Müdürü İbrahim Eren’i MİT Müsteşarı yapsınlar. Yıllardan beri kırmızı bültenle aranan, MİT’in ve Emniyet teşkilatının uzunca süreden beri aradığı ama bulamadığı Osman Öcalan’ı seçime iki gün kala, AKP’ye övgüler dizdirtip CHP'yi eleştirtmek için TRT ekranına çıkaran İbrahim Eren’i MİT Müsteşarı yapmaları lazım çünkü İbrahim Eren bunu çoktan hak ediyor. Bu önerimi lütfen değerlendirsinler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu…

35.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Polis Akademisinin yayımladığı “Dünyada ve Türkiye'de Kadın Cinayetleri, Verileri ve Analizler” adlı rapora ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yeni yayınlanan bir Birleşmiş Milletler raporu var, “Kadınlar için en tehlikeli yerlerden biri kendi evleri.” tespitiyle yayınlanan bu raporda kadın cinayetlerinden yüzde 60’ının aile üyelerinden biri tarafından işlendiği belirtiliyor.

Aynı şekilde bir başka rapor daha var ama bu rapor, İçişleri Bakanı ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı tarafından kamuoyuna açıklanacağı söylendiği hâlde sadece bazı kurumlara gönderilmiş ve açıklanmamış, “Dünyada ve Türkiye'de Kadın Cinayetleri, Verileri ve Analizler” adını taşıyan Polis Akademisi yayını. Bu yayında da aynı şekilde evde işlenen cinayetlerin oranı korkunç; cinayet mekânları olarak ev yüzde 72,8; sokak ise yüzde 15. Bu aralık, gerçekten korkunç bir aralık. Bugün aileye, eve çok büyük önem, kutsiyet atfeden politikalar yürütürken bir yandan, aslında, suç mahallinin ev olduğunu unutmamak gerekiyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Eksik…

36.- Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in, Iğdır Valiliğine bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Geri Gönderme Merkezinde ortaya çıkan verem vakalarıyla ilgili Iğdır halkının açıklama yapılmasını beklediğine ilişkin açıklaması

HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Iğdır’da, Iğdır Valiliğine bağlı Göç İdaresi Müdürlüğü Göçmen Geri Gönderme Merkezinde verem vakaları ortaya çıkmıştı. Bu konuyu daha önce de Genel Kurulda dile getirmiştim, yazılı soru önergesi de vermiştim. Kamuoyu bu konu hakkında iktidarın ne yaptığını merak ediyor. Açıkçası bu konuyla ilgili bu soruları tekrar sormak istiyoruz: Otobüslere konulup Kırklareli’ne gönderilen göçmenlerin akıbeti ne oldu? Bu göçmenlere bir tedavi uygulandı mı? Göçmenlere hizmet eden personele tarama yapıldı mı? Bu konu hakkında Sağlık Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı bir soruşturma başlatmış mıdır ya da başlatacak mıdır? Göçmenlere sağlık hizmeti, hijyenik bir barınma ortamı ve yeterli beslenme imkânları sağlanmış mıdır? Bu konuyla ilgili, açık söylemek gerekirse cevap bekliyoruz çünkü Iğdır halkı bu konuyla ilgili çok tedirgindir ve bir an önce bir açıklama yapılmasını bekliyor.

BAŞKAN – Sayın Öcalan…

37.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, Şanlıurfa ili Bozova ilçesi Yaslıca Mahallesi’nde husumetli aileler arasında çıkan silahlı kavgada can kaybı yaşandığına, vatandaşların elindeki silahların toplatılması ve heyelan nedeniyle kapanan Birecik-Halfeti yolunun açılarak mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Dün de ben belirtmiştim, dün yaralanan yurttaşımız, maalesef bugün hayatını kaybetti. Bozova’nın Yaslıca beldesinde silahlı olaylarda 8 kişi yaralanmıştı, maalesef 1’i yaşamını yitirdi. Urfa, maalesef bir savaşta verilen kayıp kadar kayıp veriyor. Tekrar belirtiyorum, burada olduğumuz sürece de AKP Hükûmetine ve iktidara belirteceğiz; bu silahların bir an önce toplatılması gerekiyor.

Diğer bir konu: Birecik ile Halfeti arasındaki yol heyelan sebebiyle uzun süredir kapalıdır. Belediye Başkanı maalesef görevini yapmıyor. Belediye Başkan Yardımcısına ulaşmaya çalıştık; kendisinden çıktığını, AFAD’ın ilgilendiğini… Bir an önce bu yolun açılması gerekiyor çünkü bu yol 40-50 köye gidiyor, yollar 35 kilometre uzamış durumda.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kaşlı…

38.- Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın, Zeytin Dalı Herekâtı bölgesinde şehit düşen Uzman Onbaşı Mikail Candan’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aksaray ili Bağlıkaya beldesinde dün ikindi namazını müteakip defnettiğimiz kahraman kardeşim Mikail Candan’a Yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Babası Raşit Candan’a, ailesine sabırlar diliyorum. Aynı çatışmada yaralanan kardeşlerime acil şifalar diliyor, Türk Silahlı Kuvvetlerine başsağlığı diliyor, bu çatışmada vesile olanları milletin mikrofonundan lanetliyor; ailesine, Aksaray halkına tekrar sabırlar diliyorum.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.41

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 90) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Sayın Başkan, şahsıma bir sataşma var. Ben basın toplantısındaydım. Sadece bir dakika, yerimden…

BAŞKAN – Yerinize geçin, sisteme girin, ben size söz vereceğim Sayın İslam.

Şimdi gruplar adına konuşmalara devam ediyoruz.

Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Ali Keven’e ait.

Buyurun Sayın Keven. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“İstanbul’u yönetecek olana ben karar veririm. Egemenlik kayıtsız şartsız İstanbulluların.” diyerek hanların, sarayların baskısını yıkıp Sayın Ekrem İmamoğlu’na ikinci kez sahip çıkan İstanbul halkını buradan şükran ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Her türlü çirkinliklere karşın soğukkanlılığını ve terbiyesini bozmayarak seçimi ikinci kez büyük farkla kazanan Sayın Ekrem İmamoğlu’nu da buradan kutluyor, başarılar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören kanun teklifi hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ilk Millî Eğitim Bakanımız Hasan Âli Yücel ve bütün eğitim emekçilerini sevgiyle saygıyla anıyorum. AKP Hükûmetinin on yedi yıldır millî eğitim sisteminde yarattığı tahribata karşı mücadele eden eğitim emekçilerimizi ve eğitim sendikalarını da buradan saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocuklarımız bu ülkenin temelinde yapı taşlarıdır. Çocuklarına nitelikli, bilimsel, eşit ve parasız bir eğitim ortamı sunmayan bir ülke kalkınamaz. Bu doğrultuda, zorunlu eğitim çağı için okullaşma oranının yüzde 100 olduğu, eğitimin eğitim uzmanlarınca şekillendirildiği, insani değerleri önemseyen, bilgi çağıyla uyumlu, bölgesel eşitsizliklerin giderildiği bir eğitim sistemini ülkemiz acilen oluşturmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde değişiklik öngören 16’ncı madde teklifine göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 18 yaş altı çocukların yüzde 20 üzerinde engellilik durumlarına göre özel eğitime tabi tutulmaları hakkında çeşitli teknik detaylar düzenlenerek mağduriyetlerin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin niteliğinin ve sayısının artırılması sorun olarak ayrıca karşımızda durmaktadır. 2017-2018 döneminde 353 bin öğrenci özel eğitim kurumunda eğitim almıştır. Ancak Millî Eğitim Bakanlığına bağlı özel eğitim kurumlarının sayısı artırılmalı ve özel eğitim öğretmenlerinin istihdamına yeterli kontenjan ayrılmalıdır. Engelli bireylerimizi topluma kazandırmak, nitelikli bir eğitime tabi tutmak millî eğitim sisteminin başlıca görevi olmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millî eğitim sistemimizde yaşanan başlıca sorunların çözülebilmesi için geniş kapsamlı bir şûra toplanmalıdır. Toplumun tüm kesimleri, eğitim uzmanları, eğitim sendikaları, akademisyenler, veliler yani tüm paydaşlarla birlikte, bu sorunlar nasıl çözülür diye kafa yorulmalıdır. Alelacele getirilen torba kanun teklifleriyle bu sorunlar çözülemez. Millî eğitim sisteminde yaşanan sorunları ve tavsiyelerimizi defaatle paylaştık ancak bu sorunlara hep beraber, birlikte, kolektif bir çözüm yolu bulacak çalışma ortamı oluşturmak maalesef bu iktidarın anlayışından uzaktır. Bunun en bariz örneğini ülkemiz yedi yıl, başta Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olmak üzere her kesimce eleştirilen, ilkokula başlama yaşının önce 60 aya düşürülmesi, sonra da yönetmelikle 66 aya çıkarılmasında yaşadı. Bunu tartışmaya bile izin vermediniz. Şimdi aynı iktidar tarafından, bir gecede alınan bu yanlış karardan yedi yıl sonra dönülerek bu kanun teklifiyle 69 aya çıkarılmaktadır. Çocuğun sosyal, motor becerilerinin 6 yaşında yani 72 ayda tamamlandığı bilimsel bir gerçektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim öğretim dönemi bu yıl yeni Millî Eğitim Bakanıyla başladı ancak eski sorunlar hâlâ devam etmektedir. 2019 yılı bütçe kanunu görüşülürken bu kürsüde Bakanlığın bütçesini sorgulayan konuşmalar yapıldı. Millî Eğitim Bakanlığının 2019 bütçesi, 2019 yılı faiz giderine maalesef yenik düştü. Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi 113 milyar lira, oysa faize ayrılan bütçe 117 milyar lira. Bakanlığın bütçesinin zaten yüzde 83’ü personel giderleridir. Yani geriye eğitimin niteliğini, teknolojisini, donanımını artırmak için 20 milyar bile kalmıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitimin gitgide daha fazla paralı hâle getirildiği ülkemizde özellikle yoksul aile çocuklarında kendini okula ait hissetme duygusu azalıyor ve okullaşma oranı aşağı doğru seyrediyor. İlkokulda yüzde 91 olan okullaşma oranı ortaokul için yüzde 94, liseler için maalesef yüzde 83 olmuştur. Bu rakamlar çağdaş, gelişmiş bir ülke verileriyle örtüşmemektedir. Suç oranına bakarsanız çocuk denecek yaşta işlenen suç oranları da yine çağdaş, gelişmiş bir ülke verileriyle örtüşmemektedir. Ülkemizde çocuklarımızın hızla suça sürüklendiği, uyuşturucu kullanım yaşının 9-10 yaşlara düştüğü bir ortamda biraz olsun yüzümüz kızarmalı ve oturup düşünmeliyiz diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; okulların yurt sorunu büyüyerek devam ediyor ve çocuklarımız tarikat yurtlarına mahkûm ediliyor. Hangi odaklara ait olduğu belirsiz merdiven altı tarikat yurtları, Adana Aladağ'da yaşanan yangın faciası gibi ve çocuğun istismarı gibi başka örnekler yaşanmadan acilen kapatılmalıdır. Özellikle yoksul ailelerin çocukları niteliksiz yurtların insafına bırakılmamalıdır. Millî Eğitim Bakanlığı kimi vakıf ve derneklerle yaptığı protokollere bir an önce son vermelidir. Çocuklarımızın sosyal, ekonomik durumlarına bakılmaksızın eşit, bilimsel bir eğitim almaya hakkı vardır. Kolejde okuyan bir öğrenci ile en ücra kasabada okuyan bir öğrenci arasında yaşanan fırsat eşitsizliği mutlaka giderilmelidir. Özel okul furyasına bir son verilmeli ve mevcut olanlar da düzenli denetlenmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkede FETÖ denen terör örgütü ülkenin millî eğitim sisteminin her tarafına kanser gibi yayıldı. Nasıl yayıldığını gayet iyi biliyorsunuz. “Altın nesil“ diye yüz binlerce çocuğun geleceğiyle oynandı, hayatı karartıldı. Bu FETÖ terör örgütünün okulları, dershaneleri çok sayıda tanınmış siyasetçi ve bürokrat eşliğinde açıldı ve topluma pazarlandı. Bu açılışlarda boy gösterenleri gayet iyi tanıyorsunuz, sizler iyi biliyorsunuz. Yani bu Hükûmetin gözetiminde yüz binlerce çocuğumuz göz göre göre bu alçakların kucağına itildi ve hayatları karartıldı. Şimdi aynısını, ne yaptığı belirsiz tarikatlara ait okullar ve vakıf yurtları yapmaktadır. Yine aynı şekilde, tüm bunlar bu Hükûmetin gözü önünde gerçekleşmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on yedi yıldır bir gecede aniden köklü değişiklikler yaparak, sınav sistemlerini bir sabah aniden değiştirerek millî eğitim sisteminde büyük tahribat yaratan AKP iktidarı uzunca bir süredir “Kindar ve dindar nesil yetiştireceğiz.” diye diye eğitim sisteminin hafızasını yok etti. Ortaya matematik sınavlarında sıfır çeken binlerce öğrencinin olduğu, kendi ana dilinde kendini ifade etmekte zorlanan yüz binlerin olduğu bir sistem çıkardı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözleşmeli öğretmenlerin zorunlu görev sürelerinde değişikliği öngören 17’nci madde teklifine göre, 4+2 yıl olan zorunlu görev süresi 3+1 yıla indirilmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sözleşmeli öğretmenlik sisteminin ve mülakatla atama sisteminin kaldırılması hakkında verdiğimiz kanun teklifleri AKP ve MHP tarafından maalesef reddedilmiştir. On yedi yıl boyunca AKP iktidarının en çok hata yaptığı alanlardan birisi Millî Eğitim olmuştur çünkü liyakatsiz yandaş atamalar ve “Her şeyi ben bilirim.” anlayışı hata üstüne hata yapılmasına neden olmuştur. Öğretmenlere dayatılan tek seçenek olan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması ve 4+2 yıl zorunlu görev süresi de bu hatalardan biridir çünkü eğitim sisteminin ana unsuru olan öğretmenlerimizi rahat ve huzurlu bir çalışma ortamına kavuşturmadığınız sürece eğitim sisteminde sorunlar büyümeye devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet okullarında yaklaşık 80 bin ücretli öğretmen çalıştırılmaktadır. Ücretli öğretmenlik, bilindiği gibi, girdiği ders başına ücret alan, hiçbir özlük hakkına sahip olmayan, insanların güvencesiz çalıştırıldığı bir görevlendirme şeklidir. Bir eğitim fakültesi mezunu olmanıza gerek yok, bir lisans veya ön lisans bölümünden mezunsanız herhangi bir öğretmen açığı olan okulda derse girebilirsiniz ve üstelik, yaklaşık asgari ücret düzeyinde bir ücretle çalışmak zorundasınız. “Ücretli öğretmenlik” adı altında bir öğretmenin iş güvencesi olmadan devlet eliyle çalıştırıldığı bir gelişmiş ülke gösterebilir misiniz?

Bu ülkede atanamayan öğretmen sayısı 460 bine ulaşmıştır. Sayıştay raporuna göre 153.640 öğretmen açığı, Millî Eğitim Bakanının açıklamalarına göre ise 117 bin öğretmen açığı bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmenlerimiz her türlü ekonomik sıkıntılardan kurtarılarak özlük hakları iyileştirilmelidir. Öğretmenlik meslek kanunu üzerinde acilen çalışma yapılmalıdır. 3600 ek gösterge mağduriyetinin giderilmesi için ben dâhil pek çok milletvekili arkadaşım kanun teklifi verdi. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan seçim meydanlarında bunu açıkça dile getirdi. 3600 ek gösterge analarının ak sütü gibi helaldir. Bir an önce bu mağduriyet giderilmelidir. 3600 ek gösterge düzenlemesinin yapılmasını, söz verildiği gibi öğretmenler, emniyet görevlileri, sağlık personeli ve din görevlileri beklemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Keven, bir dakika daha süre veriyorum.

Buyurun, toparlayın lütfen.

ALİ KEVEN (Devamla) – Ayrıca, kamuda görev yapan ama seslerini bir türlü Hükûmete duyuramayan lisans mezunu kamu personeli de 3600 ek göstergeden mutlaka yararlanmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; organize sanayi bölgelerinin ve özel sektörün meslek lisesi açabilmesini sağlayan kanun düzenlemesi, kamusal bir hizmet olan eğitimin tamamen özel sektöre devredilmesi yolunda bir adımdır. Bir tarafta yüz binlerce meslek lisesi mezununun işsiz olduğu bir ortam var iken diğer tarafta “Meslek edindireceğiz, iş garantisi sunacağız.” ve benzeri vaatlerle ailelerin ekonomik yönden sömürüleceği, kandırılacağı bir ortam oluşturulmaya çalışılmaktadır. Çıraklık eğitimi gören çırakların “mesleki eğitim merkezi” adı altında örgün öğretim mezunu sayılabileceği düzenleme ise aslında çocuk işçiliğini meşrulaştırmaktadır. Çocuk emeğini sömüren ve çaresizlikten, maddi imkânsızlıktan okulunu bırakmış çocuklarımızın örgün öğretim dışında değilmiş algısı oluşturacak bir aldatmacadan öte başka bir şey değildir. Mesleki eğitim ve meslek lisesi konusu detaylıca ele alınması gereken bir konudur. Maalesef yine “Biz yaptık oldu.” diyerek ani bir değişiklik öne sürülmektedir. Oysa daha önce bu kürsüde de dile getirdiğim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KEVEN (Devamla) - Peki, çok teşekkür ederim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Keven.

60’a göre söz istekleri var, onları da karşılayacağım.

Sayın Enginyurt buradayken hemen söz vereyim.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, kamudaki sözleşmeli 4/B’liler ile ücretli öğretmenlerin kadro beklediğine ilişkin açıklaması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olmalarına rağmen 4/B’liler maalesef sözleşmeden kadroya geçememişlerdir. Bu insanlarımızın kadro haklarının verilmesi, tıpkı diğerlerinde olduğu gibi eşit bir şekilde kadro sahibi olmaları gerekmektedir. Ayrıca, 900 ücretli öğretmen kadro beklemektedir. 100 binin üzerinde öğretmen açığı var ise 900 ücretli öğretmen yıllardır perişan bir hâldedir, kadro talep etmektedirler. Bu konuda hassasiyet gösterilmesini bekliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın İslam…

40.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Az önce basın toplantısındayken aldığım bir eleştiriyi zabıtlarda gördüm. Hemen şunu söyleyeyim: Kendi gözündeki merteği görmez, el gözündeki çöpü destan eyler âleme.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bize “Bay Temel”, “particik”, “terörist” sıfatlarını kullanan siyasi partiyi hepiniz biliyorsunuz. Hatta bu yüzden özür dilediklerini de biliyorsunuz. Ben size bu kadarını söylüyorum. Ama şu hatırlatmayı yapmak zorundayım ki, milletin tokadı siyasetçiyi acıtmaz arkadaşlar. Aslında ben size meseleyi hafifleterek anlatmıştım. Şu eksiğimi kabul edelim, meseleleri ben sizin gibi güzel anlatamıyorum.

Hepinize saygılar sunarım.

Sağ olun efendim.

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

41.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, glikoz şurubundan sahte bal üretiminin had safhaya ulaştığına, çıkarılacak mevzuatla sıkı denetimin sağlanarak doğal bal üretiminin teşvik edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Glikoz şurubundan sahte bal üretimi had safhaya çıkmış, merdiven altı birçok tesiste arı görmemiş bal üretilmektedir. Birçok turistik tesiste, kahvaltı merkezinde ve marketlerde maalesef bu ballar satılmaktadır, bu bir gıda güvenliği sorunudur. Doktor ağzıyla söylüyorum: Resmen çocuklarımıza ve insanlarımıza bal değil, zehir yediriyoruz. Çıkarılacak bir mevzuatla sıkı denetim, etkili önleme ve doğal bal üretiminin teşviki ve tüketimi gereklidir. 87 bin aile geçimini arıcılıktan sağlıyor. Hava şartlarının bu yıl kötü gitmesi nedeniyle yüzde 50 verim kaybı var. Bu yüzden Ziraat Bankasının kredilerinde erteleme gerekmekte. Arı kovanına destek kovan başına 15 TL olarak açıklanmasına rağmen bununla ilgili henüz düzenleme başlamadı. Az miktarda olsa da bu üreticiler için önemli, bu konuda düzenleme bekliyoruz. Balmer, Ordu’da 10 milyon euroya bir paketleme tesisi kurdu; bu tesisi işler hâlde kılmak için kamu ihalelerinde muhakkak Balmer’e paketleme için destek olunmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünsal…

42.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı Halk Ekmek AŞ’de yaşanan skandala ve yolsuzluk yapanların hukuken bedelini ödemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı Halk Ekmek AŞ’yle ilgili yeni bir skandal daha ortaya çıktı.

Değerli arkadaşlar, önceki dönem göreve getirilen şirket yönetiminin faturasız olarak çok büyük miktarlarda ekmek gönderdiği belirtiliyor. Bu ekmeklerin parti kongrelerine, gençlik kolları toplantılarına ve seçim merkezlerine gönderildiği ortaya çıkarken, kamu kaynaklarını siyasi olarak kullanan bu yöneticiler hakkında soruşturma başlatılmıştır. Yaşanan bu son olayın ardından Sayın Mansur Yavaş’ın görevlendirmelerinin nasıl engellendiğini bir daha gördük.

Buradan bir kez daha belirtmek istiyorum: Kamu kaynaklarının farklı amaçlar için kullanılması dönemi sona ermiştir, tüm kaynaklar halka hizmet için kullanılacaktır. Bu örnekte olduğu gibi, yolsuzluk ve usulsüzlük yapanların hukuken bedelini kesin ödemesi gerekmektedir.

Teşekkürler.

BAŞKAN– Sayın Özel, söz talebiniz var galiba.

Buyurun.

43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 27 Haziran eczacı Neşe Gülersoy’u şehit edilişinin 40’ıncı yılında rahmetle andığına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, 27 Haziran 1979’da, Manisa’da eczanesinde üzerinde beyaz önlüğü varken Eczacı Neşe Gülersoy şehit edilmişti. Olay yerine gelen polisler, elinde buldukları kâğıtta bir gün önce bir başka siyasi görüşten öldürülen eczacı arkadaşının öldürülmesini kınayan ve bunu bir katliam ve cinayet olarak nitelendiren bir metni kaleme aldığını görmüşlerdi ama o cinayete misilleme olarak böyle bir cinayet işlenmişti.

Neşe Gülersoy Manisa’da MEDAK adı altıda ilk ecza kooperatifini kuran kişidir. Bugün biz eczacılar, çocuklarımız ekmek yiyorsak; zincir eczanelerin çalışanları ya da market eczanelerin köşelerinde birer tezgâhtar değilsek Neşe Gülersoy ve arkadaşlarının çağdaş eczacılık hareketinin kooperatifleşmeyle getirdiği koruyuculuk ve ivme sayesindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika daha süre veriyorum, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neşe Gülersoy katledildiğinde eczanesi Manisa’daydı, MEDAK’ın kurucusuydu, İzmir Eczacı Odasının da Genel Sekteriydi Manisa’da oda olmadığı için. Kendisinin yaptığı görevleri yaptıktan sonra bugün Mecliste görev alan biri olarak aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz. Kendisini rahmetle, minnetle anıyorum. Bütün eczacıları da Neşe Gülersoy ve arkadaşlarının açtığı yolda kurulan kooperatiflere sıkı sıkı sarılarak; o dünya görüşünün bugünlerde mesleğimizi sürdürmemize katkı sağladığını unutmayarak devam etmelerini arzu ediyorum ve bir kez daha tüm eczacılık camiasının acısını 40’ıncı yılında paylaşıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 90) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, gruplar adına son söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’a aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Taşdoğan, siz ayrıca şahıslar adına konuşma almıştınız, iki konuşmayı birleştiriyorum ve sürenizin on beş dakika olduğunu hatırlatıyorum.

Buyurun.

MHP GRUBU ADINA ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 90 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşülerek Genel Kurula sunulan bu kanun teklifinin içeriğinde sözleşmeli öğretmenlerin, 45/A’lı sözleşmeli sağlık çalışanlarının ve Diyanet personelinin kadroya alınma sürelerinin 4+2’den 3+1’e indirilmesiyle ilgili düzenleme de kabul edilmiştir. Bu düzenlemeyi kadroya geçiş süresinin azaltılması açısından olumlu buluyoruz. Kadroya geçiş süresinin azaltılması doğru bir adımdır. Temennimiz kamuda sözleşmeli personel istihdamı yerine, tamamının kadroya alınması olsa da bu adım sözleşmeli personelin çalışma motivasyonunu olumlu yönden artıracağından dolayı yerinde bir düzenlemedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak 24 Haziran 2018 Milletvekili Genel Seçimi öncesinde beyannamemizde “27’nci Yasama Dönemindeki Başlıca Taahhütlerimiz” başlığı adı altında; atanamayan öğretmenlerin tamamının kademeli olarak atanmasını sağlayacak şekilde kadro ihdası yapılması, sağlık hizmetlerinde sürekliliği ve erişilebilirliği sağlamak amacıyla sağlık insan gücünün ülke genelinde dengeli dağılımını temin edecek bir istihdam ve ücret politikası uygulanması, sağlık çalışanlarına yıpranma payı hakkı verilmesi konularının Türkiye Büyük Millet Meclisinde güçlü bir şekilde takipçisi olacağımızı belirtmiştik. Takip etmeyi sürdürüyoruz ve gerekli çalışmaları yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.

Hatırlanacağı gibi 4+2’ye dayalı sözleşmeli istihdam modeli 2017 yılında fiilen hayata geçmişti. Sözleşmelilere kadro verildiği son düzenleme 2013 yılında yasalaşmıştı. 2013 yılından bu yana kamuda istihdam edilen 4/B’liler için herhangi bir süre olmaması ayrı bir sorun olarak durmaktadır. Bu çalışanlara da kadroya geçişleriyle alakalı çalışma yapılabilir. Çalışanların bu yönde yoğun beklentileri vardır. Bu talebin karşılanması gerektiğini düşünüyoruz. Aslında kamunun 2 kere kurtulduğu sözleşmeli istihdamdan üçüncü ve son kez kurtularak kamuda sözleşmeli çalışma devrinin sonlandırılması gerekmektedir. Böylelikle tüm çalışanlar için bir eşitlik sağlanacak ve bu konu sorun olmaktan tamamen çıkarak çalışma barışı sağlanmış olacaktır.

Bakınız, Sağlık Bakanlığına bakıldığında, 657 kadrolu personel yani 4/A maddesinde çalışanlar; 4/B sözleşmeli çalışanlar yani 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/B maddesi ve bu maddeye göre çalışan personel; 4+2 sözleşmeli çalışanlar, 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 76’ncı maddesi ile 663 sayılı Sağlık Bakanlığı Kanun Hükmünde Kararnamesi’nin 45/A maddesine göre çalışanlar; 4924 sayılı çakılı sözleşmeli personel yani 4924 sayılı Kanun’a tabi olanlar; 4/C’den 4/B’ye geçirilen personel; taşerondan 4/D’ye işçi kadrosuna geçen personel; vekil ebe, hemşireler; kamu dışı aile sağlığı elemanları olmak üzere 8 farklı istihdam modeliyle sağlık çalışanları görev yapmaktadırlar. Asıl olması gereken, çalışma barışını bozan bu çeşitliliği bir an önce sonlandırmaktır. Geleceğe umutla bakmak isteyen çalışanların bu haklı talepleri karşılanmalıdır. Bizim isteğimiz tüm çalışanlara, hakları olan kadronun bir an önce verilmesi, tayin başta olmak üzere mahrum kaldıkları haklarına kavuşmalarıdır. Anayasal hak olan aile bütünlüğü sağlanmalı, çocuklar anne babasız büyümemeli, yüzleri gülmelidir.

Bu kanun teklifinin 16’ncı maddesiyle ilgili düzenlemede Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olarak faaliyet gösteren özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine ve bu merkezlerde hizmet alan bireylere yapılan ödemelerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için yapılmasına karar verilmesi, ayrıca, destek verilecek olan hastalık türlerinin net olarak, yazılarak açıklık getirilmesi, vatandaşlarımızın yaşayabileceği problemlerin önüne geçilmesi açısından faydalı olmuştur. Kanunun yazımında kullanılan dilin düzeltilmesi bizim için ayrıca anlamlı olmuştur.

Yine, 16’ncı maddede belirtilen “Erişkinler İçin Engellilik Sağlık Kurulu Raporuyla asgari %20 oranında engelli olduğu, 18 yaş altı çocukların Çocuklar İçin Özel Gereksinim Raporu ile özel gereksinimi olduğu” şeklinde yapılan değişiklik, kamuda çalışan aileler için çocuklarının bakımı açısından mazeret olarak kabul edilmeye devam edecek midir? Bu ayrıntıya da özellikle dikkat çekmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin “Öğretmensiz bir toplum; ruhen, fikren, ahlaken ve vicdanen fakir düşecek, geride kalacak, bu yüzden canlılık emarelerini kaybedecektir.” sözünden hareket ederek, öğretmenlerimizin sorunlarını gelecek nesillerin sorunu olarak değerlendirmekteyiz. Bu nedenle, Millî Eğitim Bakanlığımızın eğitim alanındaki kamuda tek çalışma şekli kadrolu istihdam biçimi olmalı, kadrolu istihdam haricindeki, sözleşmeli öğretmenlik, 4/B ve 4/C gibi statülerde çalışan personel ivedilikle kadroya geçirilmelidir.

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından son dönemde yapılan öğretmen alımlarının sözleşmeli öğretmenlik şeklinde yapıldığı görülmektedir. Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasından vazgeçilmeli ve tek istihdam şekli kadrolu öğretmenlik olmalıdır. Kadroya geçirilme işlemleri gerçekleşene kadar sözleşmeli öğretmenlerin özür grubu tayin talepleri karşılanmalıdır.

Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen personelin farklı mevzuatlara tabi olması nedeniyle meydana gelen mali, sosyal ve özlük haklarındaki farklılıkları gidermek ve kadrolu çalışanlarla eşitlemek amacıyla gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Kadrolu öğretmenlerde olduğu gibi, sözleşmeli öğretmenlere de başarı, üstün başarı belgesi ve ödül verilmesinin yolu açılmalı, hiç değilse bu konudaki çifte standart ortadan kaldırılmalıdır. Sözleşmeli öğretmenlere yapılacak öğretim yılına hazırlık ödeneği ödemelerinde SGK kesintisinin yapılmasının önüne geçilmelidir.

Sözleşmeli öğretmenlerin ücret hesaplamasında dikkate alınan hizmet sürelerinde özelde çalışılan sürelerinin de dikkate alınması gerekmektedir.

Sırasıyla 4/C’de çalışırken 4/B’ye ve 4/A’ya alınan ve genel bütçeden maaş alamayan kamu kurumlarındaki personelin ortak bütçeden maaş alabilmeleri için düzenlemeler yapılmalıdır.

4/B’li personelin ek ödeme tutarları, emsali kadrolarda çalışanlarla aynı tutarda olacak şekilde artırılmalıdır.

4/B’li personelin hizmet sözleşmesinin 8’inci maddesinin (b) fıkrasındaki “5510 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yaşlılık ve malullük aylığına hak kazandıkları tarihte sözleşmesi sona erer.” ifadesinin diğer sözleşmeli çalışanlarda olduğu gibi “65 yaşını doldurduğu takdirde emekliliğe hak kazanır.” şeklinde değiştirilmesi gerekmektedir.

Sözleşmeli öğretmenlerin hizmet süresinin hesabında özel öğretim kurumlarında geçen sürelerinin üçte 2’sinin dikkate alınarak hizmet sürelerinin hesabında değerlendirilmeli ve ücret ödemelerinde yeni belirlenen hizmet süreleri de dikkate alınmalıdır. Sözleşmeli olarak görev yapmakta olan öğretmenlerimize de 2019 yılı Ağustos ayında yapılacak özür grubuna bağlı yer değiştirmelerde özür durumlarına göre yer değiştirme hakkı verilmelidir.

Sayın milletvekilleri, bir başka konu da illerde görev yapan 1.100 civarındaki maarif müfettişlerinin görev ve yetkilerini tanımlayan herhangi bir mevzuat bulunmamaktadır. Maarif müfettişlerinin görev tanımlarının yapılması ve mağduriyetlerinin giderilmesi temennimizdir. Bununla birlikte, eğitim öğretim dönemlerinde görev yapan ücretli öğretmenlerin aldığı ek ders karşılığı ücretin en azından asgari ücret seviyesine yükseltilmesi de gözden geçirilmelidir.

Sayın milletvekilleri, Başöğretmen Atatürk’ün ifadesiyle “Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır.” Bu itibarla toplum geleceğinin mimarı her öğretmen saygıyı hak eder, hürmet ve minnetle anılır. Buradan, saygıyı ve hürmeti en fazla hak eden şehit öğretmenleri yâd etmeden geçemeyeceğim.

Konya’da Ülkü Ocaklarında arkadaşımız olan, henüz on beş günlük öğretmenken Diyarbakır ili Hazro ilçesi Dadaş köyüne ilkokul öğretmeni olarak atanan, vatana ve millete hayırlı bir nesil yetiştirmekten başka hiçbir amacı olmayan Hüseyin Yavuz’u, daha 22 yaşındayken Batman’ın Kozluk ilçesinde PKK'lı teröristlerin hain saldırısında katledilen Şenay Aybüke Yalçın’ı; adına ağıtlar yakılan, Gaziantep’in yiğit evladı Cemil Doğan’ı; daha adını sayamadığım, Anadolu topraklarında vatan bilincinin oluşmasını sağlayan, ilim yayıp kanıyla bedel vermiş bütün öğretmenleri rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Ayrıca, şehit edilen sağlık personellerini, daha yakın zamanda hendek operasyonlarında şehit edilen ve yaralanan bütün sağlık personellerini de buradan rahmet, minnet ve saygıyla yâd ediyorum.

Görüşülmekte olan bu kanunun memleketimize, devletimize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Gaziantep gibi gazi olan yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taşdoğan.

Değerli milletvekilleri, şimdi bölüm üzerinde şahsı adına Nevşehir Milletvekili Yücel Menekşe konuşacaktır.

Buyurun Sayın Menekşe. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

YÜCEL MENEKŞE (Nevşehir) – Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri; 90 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’miz hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Afrin’de Zeytin Dalı Operasyonu’nda şehit olan, dün ebediyete uğurladığımız Mikail Candan şehidimizi rahmetle anıyorum.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim, bir toplumun gelişmesi ve uygar seviyelere ulaşması için gerekli en önemli yapı taşıdır. Eğitim, yediden yetmişe devam eden, bireye hayatın her alanında katkı sağlayan bir süreç olmakla beraber, bunun yanında toplumların siyasal, sosyal ve ekonomik olarak gelişerek güçlenmesinde önemli rol oynamaktadır.

İnisiyatif alan, eleştirel düşünen, iletim becerileri yüksek ve yenilikçi bireyler yetiştirmenin en önemli dinamiğini oluşturan yegâne unsur eğitimdir. Dünya olanca hızıyla değişim ve dönüşüm süreci yaşarken yeni Türkiye’yi şekillendirecek gençlerimizi ve insan kaynağımızı en iyi şekilde yetiştirmek AK PARTİ hükûmetlerimizin her zaman önceliği olmuştur.

AK PARTİ iktidarları 2002’den bu yana bütçede en büyük payı Millî Eğitim Bakanlığımıza ayırmıştır. İktidarlarımız döneminde eğitimde geldiğimiz noktayı siz değerli milletvekillerimize rakamlar üzerinden kısaca bahsetmek istiyorum. 2002 yılında Millî Eğitim Bakanlığımızın toplam eğitim bütçesi 10 milyar TL iken 2018 yılında yüzde 1.201’lik artışla 134 milyar TL olmuştur. 2019 yılı için ise 161 milyar TL olarak öngörülmektedir. 2002-2003 eğitim öğretim yılında 343 bin resmî derslik mevcut iken derslik başına düşen öğrenci sayısı ortalama 32’ydi. 2018-2019 eğitim öğretim yılında bu sayı 575 bin resmî dersliğe çıkmış ve bu dersliklerde öğrenim gören öğrenci sayısı ortalama 22 olmuştur.

Değerli milletvekilleri, Bakanlığımızca, ücretsiz kitap dağıtımı kapsamında, 2018-2019 eğitim ve öğretim yılı için eylül ayı itibarıyla öğrencilerimize 873 milyon 63 bin TL değerinde toplam 163 milyon 33 bin ders kitabı dağıtılmıştır. 2003 yılından 2019 yılına kadar 631 öğretmen alımı sağlanmıştır. Mart 2019 tarihi verilerine göre Bakanlığımıza bağlı resmî kurumlarda 83 bini sözleşmeli olmak üzere 854 bin öğretmen görev yapmaktadır. Bu veriler de bize gösteriyor ki Millî Eğitim Bakanlığı olarak, herkesin eğitim öğretime ait şartlara eşit şekilde erişmesi, çağın gerektirdiği bilgi, beceri, tutum ve davranışı kazanması, girişimci, yenilikçi, dil becerisi yüksek, iletişime ve öğrenmeye açık, öz güven ve sorumluluk sahibi, sağlıklı ve mutlu bireyler olarak yetişmesi önceliğimizdir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde nüfus piramidi göz önünde bulundurulduğunda okula başlama yaşının 69 ay olması gerekmektedir. Öyle ki, çocuklarımızdaki gelişim evrelerini göz önüne aldığımızda çocuklarımızın okula uyum sorunu çekmemeleri, okul kültürünü tam olarak edinebilmeleri, okulda öğrendikleri bilgileri neden sonuç ilgisi dâhilinde yorumlayarak hayatlarında kalıcı, izli davranış değişiklikleri oluşturabilmeleri ve soyut düşünme bağlamında ortaya ürün koyabilmeleri adına bu durum son derece önem arz etmektedir.

Jean Jacques Rousseau, her yaşa uygun eğitimde çocukluktan yetişkinliğe geçişi 4 evre olarak tanımlamakta: Ön çocukluk, 0-3 yaş arası; çocukluk, 3-12 yaş arası; ön ergenlik, 12-15 yaş arası; ergenlik, 15-20 yaş arası. Bu evrelerin ihtiyaçlarına göre eğitmen rol üstlenmelidir.

Ön çocukluk evresinde çocuğun keşif yeteneği ve gücünü oluşturması teşvik edilmelidir.

Çocuklukta fiziksel gelişimi, taklit ederek öğrenme ilgisi, deneme yanılma yoluyla öğrenmeye çalışma isteğini tecrübe etmesi desteklenmelidir.

Ön ergenlik aşamasında ise algı ve mantığın güçlendirilmesi gerekir çünkü muhakeme yeteneği bu zaman diliminde oluşur.

Ergenlik çağında ise kendisinin dışında başka kişi ve nesnelere sevgi hissetmeye başlayacaktır. Coşku, tutku, ihtiras ve buna benzer birçok duyguyla bu yaşta tanışacağı için eğitmenin görevi, çocuğa arkadaşlık etmek ve bu süreçte ona eşlik etmek olacaktır. Eğitmen, ergenlik çağında başkalarının acısını hissetmeyi çocukta ortaya çıkarmak ve bu duygunun gelişmesi için teşvik etmek yükümlülüğünde olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika daha süre veriyorum.

Buyurun Sayın Menekşe.

YÜCEL MENEKÇE (Devamla) – Yine, dünyaca ünlü Psikolog Jean Piaget, eğitime başlama yaşının 69 ay olması gerektiğini ve bunu desteklediğini ifade etmektedir.

Sonuç olarak, ilgili müfredat programı dâhilinde, çocuklarımızın okul kültürünü tam anlamıyla benimseyebilmeleri, gelişim düzeyleri dâhilinde müfredata tam anlamıyla uyum sağlayabilmeleri, psikomotor davranışların gelişmesiyle birlikte okulda sosyal ve akademik etkinliklerde zorluk çekmemesi amacıyla okula başlama yaşının minimum 69 ay olması gereklidir.

Ben bir anonim atasözünden bahsetmek istiyorum ayrıca: “Bir günü düşünüyorsanız balık tutun, bir yılı düşünüyorsanız ekin ekin, beş yılı düşünüyorsanız ağaç dikin ve yüzyılları düşünüyorsanız insanları eğitin.” der.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bugün söylemiştim, bir dakika ek süre vereceğim sadece. Sizden önce de aynı uygulamayı yaptım.

YÜCEL MENEKŞE (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Menekşe.

Değerli milletvekilleri, böylece bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmış oldu.

Sisteme giren milletvekili bulunmadığı için soru-cevap işlemini yapmıyoruz.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

11’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan “resim” ibaresinin “fotoğraf” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

         Ayhan Erel                          İsmail Koncuk              Yavuz Ağıralioğlu

           Aksaray                                 Adana                                 İstanbul

        Yasin Öztürk                Mehmet Metanet Çulhaoğlu Muhammet Naci Cinisli

            Denizli                                  Adana                                 Erzurum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Ağıralioğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır, artı 1’den daha fazla uzatmayacağımı hatırlatayım tekrar.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Önerge üzerinde konuşmayacağım, Doğan Bey’le mutabık kaldık. Üç dakika grup başkan vekillerinin konuşmasına ilave devam ediyorum.

AK PARTİ Grubundan bekledim, TRT’de seçim sathında yaşadığımız, aslında hepinizin de muzdarip olduğuna inandığım o münasebetsizliğin sebepleri nedir diye, kamuoyunu ve Meclisi aydınlatırsınız diye, bir açıklama gelmedi. Hepinizin huzursuz olduğunu bildiğim, münhasıran Milliyetçi Hareket Partisinin bütün mebuslarının “Ha, bu ne münasebetsizlik?” diye belki sohbet edebildiği bir teröristin seçim sathında mektubunun yorumlanmasına sebep olan süreçle beraber Osman Öcalan’ın TRT’de arzıendam etmesiyle ilgili kamuoyunu rahatlatacak bir açıklama gelmedi. Şimdi, bu seçim sonuçları üzerinden durduğumuz siyasi koordinatların, siyaset üretme şeklimizin, siyaset yapma parametrelerimizin mütalaa edileceğine dair cümleler bekliyordum muhasebe olur diye. Muhasebe cümleleri de gelmedi. Biz kendi adımıza muhasebe ettik, cümlelerimizi kurduk, seçim sathına kurban edilmeyecek hassasiyetlerimiz vardı, onları izhar ettik. Yanlış yapınca, kendi tarafımızdan bile sâdır olsa bir yanlış, mukabele ettik. Yani Sayın Cumhurbaşkanına kızarken kendi milletvekillerimizin kastı aşan beyanlarına, seçim sathında hem de belki partimizin siyasi iradesini de istifham oluşturacak şekilde suçlayacak açıklamaları kendimiz yaptık.

Şimdi, bu seçim sathında mesela en çok muzdarip olduğum şeylerden bir tanesi şuydu: İçişleri Bakanımızın bir devlet dilinden daha çok bir parti taassubunun cümlelerini kuruyor olmasına kızdım da, sitem de ettim, seçim sathında cümle de kurdum. Beyefendi hızını alamadı, yenilenmiş seçimde “İstanbul Belediyesine sızması muhtemel PKK’lılar için teyakkuz hâlindeyim, ben burada o yüzden arzıendam ediyorum, buraya Zap’tan geldim.” falan diye böyle kanırta kanırta cümleler kurdu. Belediyeye sızması muhtemel PKK’lıları ararken belediyeye sızması muhtemel PKK’lılar yerine TRT’ye sızmış bir tane teröristi Cumhur İttifakı lehine cümle kurarken gördüm. Efendim, Adli Sicil Genel Müdürlüğünden aldığımız iyi hâl kâğıtlarını seçim kurulunun tasdikine sunup “Aday olmanızda bir mahzur yoktur.” irade beyanı şeklinde kabul ettiğimiz, müracaatlarımızdan sonra da yayımlanmış listeler üzerinden seçim kurulunun onayladığı, adli sicil kâyıtlarında aday olmalarına mâni bir şey olmamasına rağmen adaylıkları onaylanmış kadromuzun PKK’lı gibi itham edildiği günlerden geldik Sayın Cumhurbaşkanın “TRT Genel Müdürlüğü ya da ilgili yetkilileri oraya birini çıkarmışlarsa mutlaka gerekçelerini bilirler.”dir gibi kefaret cümlelerini duyduk. Şimdi, dolayısıyla ne ihsas ettiriyorum bu açıklamayla? Şunu demeye çalışıyorum: Adli Sicil Genel Müdürlüğünü kaldırıp TRT’ye müracaat edelim. Seçime başlarken TRT Genel Müdürüne gidip diyelim ki: “Efendim, sen bize bir bak hele, biz teröriste benziyor muyuz yani biz seçime girebilir miyiz?”

Otuz senedir cemiyetçilik yapıyoruz, uzunca bir süredir partimizin yükünü çekiyoruz, temsil imkânları yok diye televizyon imkânları falan yokluyoruz ama bulamıyoruz, belli kanallara çıkınca da kendimizin de ait olduğu dünyanın şöyle sitemlerine konu oluyoruz: “Çıkacak başka kanal mı bulamadınız?” Sanki böyle sabahtan akşama kadar bizi kanallar davet ediyorlarmış da biz bunları seçiyormuşuz gibi. Kendimize ait hissettiğimiz bir kanal var, TRT, bizim de kanalımız, bizim de vergilerimizle oluşmuş bir kanal, bu kanala çıkamıyoruz. O kanalda, AK PARTİ Grubuna bile, AK PARTİ’nin siyasi mesuliyetine bile, sizi öyle ya da böyle ayakta tutan Milliyetçi Hareket Partisinin hassasiyetlerini de bile bile konuşuyorum; bu seçim sathında, seçim kazanmak için, seçmen davranışını değiştirsin diye Abdullah Öcalan’dan gelen bir mektubun yorumlayıcısı konumunda bir fotoğrafın oluşma süreciyle ilgili açıklama bekliyorum sizden. Efendim, TRT’de yorum yapıldı. Her seçimde millî uçak, öbür seçimde -kavuşturamadık- millî otomobil, bu seçimde millî teröristimiz oldu. Devletin yayın organlarında, Anadolu Ajansının verdiği haberlerde, ziyaretçi şartları belli olmasına rağmen, kimler ne gerekçeyle ziyaret edilebilir kanunla kayıt altına alınmış olmasına rağmen, gerekçesini anlayamadığımız, idrak edemediğimiz -siyasi olarak da biz sizin rakibiniziz ama devletimizi böyle zillette görmekten memnun değiliz- seçim sathında 50 bin-100 bin farkla alırız diye heves ettiğimiz bir yarıştan 800 bin gibi bir farkla çıkmamızda böyle fahiş bir hatanın da etkisi olduğunu düşünüyorum. Yani AK PARTİ tabanının da milletvekili grubunuzun da Milliyetçi Hareket Partisinin de “Bu ne münasebetsiz bir stratejiydi, taktikti.” diyebileceği, kızabileceği bir şeyi seçimden önce Millet İttifakı’nın avantajı hâline getirdiniz. Lakin 1 oyla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika süre veriyorum.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Yani tercihen şöyle bir imkânım olsaydı, bunu kalbimle söylüyorum, benim şahsen böyle bir imkânım olsaydı; ben devletimi, devletimin başını, çocuklarımızın katilinin gönderdiği bir mektupla oyu konsolide etmeye çalışırken görmektense bin defa seçim kaybetmeyi tercih ederdim. Benim bir tercih hakkım olsaydı ben cumhurun başını, Cumhurbaşkanını çocuklarımızın katilinden gelen bir mektubu tevil etmeye çalışıp Millet İttifak’ını ilzam etmeye çalışırken, Cumhur İttifakı’nı kuvvetlendirmeye çalışırken görmektense bin defa İstanbul seçimlerini kaybetmeyi tercih ederdim. 1 oyla kazanmayı tercih ederdim, 800 bin farkla kendi incinmiş onurumuzun, seçim sathında gasbedilmiş irademizin tekrar kazanılmış yarışında 800 bin fark değil, 1 oya razı olurdum, devletimizin başını böyle münasebetsiz cümleler kurarken görmek istemezdim.

Şimdi, bununla ilgili bir açıklama bekledik aslında birkaç gündür. Çünkü bu, pek siyasi pratiği çok kuvvetli olan, AK PARTİ gibi seçim kazanabilmiş, iyi bir sicile sahip bir partinin çok böyle paldır küldür yapabileceği bir hata değildir. Cumhurbaşkanı referans oldu ki mutlaka bu mevzuda arkadaşlarımız yapmışlarsa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açmayacağım çünkü herkese eşit muamele gereği böyle yapacağım.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Açmayacak mısınız, peki, kalanını öbür maddede devam ederim.

Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağıralioğlu.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül, söz talebiniz var, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

44.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili kürsüden Milliyetçi Hareket Partililerin ne düşündüğü, hissiyatı konusunda birtakım açıklamalar yaptı. Milliyetçi Hareket Partisinin düşündükleri, değerlendirdikleriyle alakalı olarak Milliyetçi Hareket Partisinin yetkilileri dışında kimsenin herhangi bir söz söyleme hakkı yoktur Milliyetçi Hareket Partisi adına; bunun altını çizmek istiyorum.

İkincisi: Bu meseleyle alakalı olarak Milliyetçi Hareket Partisinin en üst makamı olan Genel Başkanlık makamından Sayın Genel Başkanımız dün itibarıyla yapmış olduğu grup toplantısında bahsedilen meseleyle alakalı düşüncelerini ifade etmiştir, değerlendirmelerini ortaya koymuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha süre veriyorum Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Orada en önemli cümle bizce şudur: “Bu mektuptan medet uman namerttir, ‘MHP medet umdu.’ diyen de namerttir.” sözünü tekrar ederek, altını çizerek konuşmama son veriyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bülbül.

Sayın Zengin…

45.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, kırmızı bültenle aranan kişiye TRT’nin mikrofon uzatamayacağına ve konunun takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sayın Ağıralioğlu’nun parça parça konuşmasını dinlemiş olduk, daha devamının da geleceğini söyledi.

Şimdi, samimiyetinize inanıyorum bu konuşmayı yaparken ama sizin de bizim samimiyetimize inanmanız lazım. Terörden beslenen herkesi lanetlememiz lazım. Eğer Kandil’den gelen mesajı normal ama böyle bir açıklamayı anormal görüyorsanız bir sorun var, hepsi anormal yani sonuç olarak terörden destek alan siyaseti reddediyoruz. Meclisin içinde ya da dışında Kandil’den gelen mesaj, İmralı’dan gelen mesaj; biz bunları reddeden bir partiyiz. Fakat günün sonunda bu açıklamaların toplum üzerinde bir tesiri var ve buradan yola çıktığımızda biz AK PARTİ ve MHP -zaten sayın grup başkan vekili de ifade ettiler- teröre kati bir şekilde mesafesi olan, mücadele eden siyasi partileriz. Tüm partilerin de böyle olması gerektiğine inanıyoruz.

Şimdi, siz konuşmanızda biraz böyle müstehzi bir şey yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Zengin, bir dakika daha süre veriyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben aynı zamanda yirmi yıla yakın televizyon yayıncılığı yapmış birisiyim. TRT’ye eskiden biz hiç çıkamazdık, önünden geçemiyorduk, daha dün bir, bugün iki, bizi “konuk” diye bile almıyorlardı. Ben çok yaşadım bunları. Şimdi, TRT’yle alakalı konuda, bir yayıncı, programlarına isim davet ederken kademe kademe herkesten izin almaz. Böylesine önemli bir konuda bence muhakkak sormalıydı, sormalıydı ve devamında da bu kim, nerede, nasıl, kırmızı bültenle aranan bir kişiyle röportaj yaptı; bunu ben de öğreneceğim yani öğrenmek isterim çünkü bunun bir bedeli var nihayetinde. O sebeple, buradan bakıldığında, bu parti içerisinde hiç kimse bunun normal, olabilen bir şey olduğunu asla iddia edemez, olmaması gereken bir şeydir yani bu haber yayıncılığı bu şekilde olamaz, kırmızı bültenle aranan birisine TRT mikrofon uzatamaz, belki başka haber kanalları istiyorsa bunu yapabilir ama TRT bunu yapmamalıdır. O sebeple biz de bu konunun takipçisi olacağız, sizi tatmin eder mi bilemiyorum ama takip edeceğiz yani.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin.

Sayın Özel…

46.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir konuda tabii grup başkan vekili olarak sözü alıp bir şey söylemek zorunda olmanın güçlüğünü biliyorum. Değerli mevkidaşlarımı da o konuda daha büyük bir sıkıntıya sokmak istemem. Ama “Kırmızı bültenle aranan birini yurt dışında TRT nasıl, nereden irtibat kuruyor, nasıl güç alıyor, o yolları nasıl gidiyor?” falan derken bir kenara kaydedelim dursun. Bu işler Millî İstihbarat Teşkilatı olmadan olmaz. Cümle âlem biliyor ki ta en tepeden talimatla MİT Müsteşarına, MİT Müsteşarının sağladığı ekiple TRT’den alınan ekibin götürüldüğü, kaydın yapıldığı ve partinizin hiyerarşisi içinde bunun aleniyet kazandırıldığını cümle âlem biliyor. Ha burada bunun dışında hepimiz milletvekiliyiz, devlet nasıl yönetiliyor biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika daha süre veriyorum Sayın Özel.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Devleti bir suç örgütü gibi yönetme maharetinizi de biliyoruz, geçmişte sahte delil üretenleri arkalayıp onların sahte delilleri üzerinden algı oluşturup siyaset kurmaları biliyoruz. O yüzden daha burada bu bazı eleştirileri duyacaksınız, bu eleştirileri hazmetmek ve bunun üstüne bir şey söylememek hiç olmazsa şahsen sizi de kurumsal kimliğinizi de daha az sıkıntıya sokar. Milletin Meclisinde, milletin gözü önünde ve tarihe tutanak bırakırken bu söylediğiniz sözleri söylediğinizde size kimse inanmaz, tarih önünde de mahcup olursunuz. Yarın birisi tutar anılarının ikinci kısmını yazar, nasıl gidilmiş, görüşülmüş, o gitmiş, bu gelmiş veya MİT Müsteşarı yarın bir yerde ifade verirken yine olanları söyler, ondan sonra mahcup olursunuz. Bunları yapmayın, daha fazla da bir şey söylesem nasıl cevap verecek mevkidaşlarım bilemiyorum yani hakikaten mahcup olmayın diye üstünüze gelmiyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Sayın Ağıralioğlu…

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Geri alıyorum.

BAŞKAN – Geri aldınız söz talebinizi.

Sayın Zengin, buyurun.

47.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, tabii bir cümle söylemem lazım.

Şimdi, bunları söylemeye gerek yok Sayın Özel yani böyle bir üsluba gerek yok. Ben bulunduğum konum ve yer itibarıyla bildiğimle alakalı amel ettiğim ve söylediğim şeyden mesulüm. O sebeple, yani, size, herhâlde MİT özel haber mi veriyor, telefon mu ediyor? Benim öyle MİT’le bir konuşmam falan olmadı buraya gelirken. Demek ki size içeriden özel bilgi geliyor, herhâlde hâlâ FETÖ’cüler size haber geçiyor içeriden.

“Suç örgütü gibi yönetmek” dediğiniz şey… Çok, çok acayip derecede radikal bir şey söylüyorsunuz. Ne demek devleti suç örgütü gibi yönetmek? Eğer elinizde bu konuyla alakalı bilgi, belge varsa, buyurun, başvurun, hâkim, savcı, her şey orada, başvurun. Bir defa, bu devleti hukuka uygun yönetiyoruz, siz de bunu kabul etseniz iyi olur. Geçmişte siz çok hukuksuzluk yaptınız bugüne kadar, çok ama bunlarla alakalı bir kere özür dilemediniz. Kayıtlar -sizin yaptıklarınıza ben dönüp baksam, bazen dönüp bakıyorum- öyle tuhaf cümlelerle dolu ki, şu Meclis herhâlde inliyordur, ne kadar hukuksuz işlere el kaldırdığınız, ne kadar hukuksuz işlerle uğraştığınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha süre veriyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – O yüzden, lütfen önce kendinize bakın. Ben, sonuçta, hayatım boyunca yaptığım her işin, her sorumluluğun sonuna kadar arkasındayım, grubum adına da söz söylemeye yetkiliyim. İnşallah, hayat bizi karşılaştırdığında da bunları yan yana koyma imkânımız olur.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şunu anlayalım ve anlatalım: Kimsenin karşısında çocuk yok.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biz de çocuk değiliz, kimse çocuk değil. Bu lafları söylemeye gerek yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 31 Marta kadar ağzına gelen her şeyi söyleyip bu Parlamentoda temsil edilen siyasi partileri terör örgütleriyle birlikte anan, terör örgütlerinin her yerde reklamını yapacak kadar çok isimlerini geçiren, İstanbul seçimlerinin sonucunu belirlemeye onları kudretli gören bir dili kullanarak bu ülkeye kötülük yapanlar, sonra da hukuksuzca bu seçimi, vicdana aykırı bir şekilde iptal ettirenler, daha sonra 806 bin farka çıkacak kadarki süreçteki hataları yapanlar, üç gün kala durumu görünce 2 tane hamle yaptılar. Çocuk değiliz, kimse kandırmasın. Ne İmralı’ya kendi avukatı dahi olmayan birisinin gidip de mektup alıp gelip…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …Anadolu Ajansına konuşması ve o mektubun bütün Türkiye’ye, dünyaya servis edilmesi mümkündür MİT’in ve sarayın rızası olmadan ne de kırmızı bültenle aranan birinin TRT’nin kameramanıyla… Ya nereyi geçiyor, hangi ülkeye gidiyor? Hangi pasaportla, hangi vizeyle? Hangi izinle görevli? O gün onu Ankara’da arıyorlar mesela. Nerede kameraman? Coşmuş, gitmiş, Osman Öcalan’ı bulmuş. Ya, bunu söyleyip de sonra da bizi çocuk yerine, salak yerine koymayın. Milleti koymaya çalıştınız; ne Kürtler ne Türkler, İstanbul’daki hiç kimse bu yaptığınıza teslim olmadı. Teessüf ediyorum bize karşı bu aşağılayıcı yaklaşımınız için.

Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Zengin, söz mü istiyorsunuz?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir cümle, evet.

BAŞKAN – Buyurun.

49.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, Sayın Başkan, Sayın Özel bağırdıkça daha iyi anlaşıldığını zannediyor. Ne demek yani…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bağırmak değil ya! Sakin konuştum, anlamadın, ondan yüksek sesle söyledim ya!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Kimse kimseye çocuk muamelesi yapmıyor. Siz bize öyle muamele ediyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kargalar güler. Karga muamelesi yapıyorsunuz takip edenlere.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, niçin? Ben hiçbir şeyin muamelesini yapmıyorum. Siz demek ki kendinizi öyle hissediyorsunuz. Ben kimseye ne çocuk ne karga, hiç böyle bir muamele yapmıyorum; son derece net bir şekilde fikrimi ifade ediyorum. Öyle cıyak cıyak bağırmaya da gerek yok, hiç gerek yok böyle şeylere. Velhasılıkelam benim anlattığım şey budur. Ama siz kendiniz yaptığınız işlerde normal görüyorsunuz. Kandil sizi onayladığında; Kandil, FETÖ “Oy verin.” dediğinde; baktığınızda dışarıdaki bütün FETÖ’cülerin web sayfaları, Twitter hesapları sizi desteklerken hiçbir rahatsızlık duyuyor musunuz bundan? Hayır, duymuyorsunuz. Kampanyanızı onlar organize ediyor ya!

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Ağıralioğlu da söz istiyor deminden beri. Kendisine söz vereyim, sonra…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ağıralioğlu.

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Lütfen değerli milletvekilleri…

Buyurun Sayın Ağıralioğlu.

50.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve devletin kurumlarına itibarı örselememek gerektiğine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Özlem Hanım, isabet oldu. Kayıtlarda vardır, burada da vardır, seçim sathında gezilerimizde de vardır; inanın, kendi adıma, kendi partimiz adına çok rahatlıkla, gözlerinizin içine baka baka, grubunuza şunu söyleyebilirim: Biz seçim sathında –bu, biraz önce, mikrofonu kapatmadan önce söylediğiniz son cümleye mukabele ediyoruz- ne Kandil’den ne Pensilvanya’dan ne onların sözcülüğünü yapanlardan Millet İttifakı lehine, adayımız lehine bir açıklama geldiği zaman “Buna sessiz kaldık, üstüne yattık, görmezden geldik.” asla böyle bir cümlenin muhatabı değiliz. Cümlelerimize bakın lütfen, bakın, istirham ediyorum, bakın, var.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yavuz Bey, ben size söylemiyorum zaten, bakın, ben size söylemiyorum.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Özlem Hanım, partimiz adına açıklama yaptım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Özgür Bey’in üslubuna binaen kendisine söylüyorum, size değil, şahsınıza almayın.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - FETÖ’cülerden, PKK’lılardan bize, Millet İttifakı lehine, adayımız lehine gelen açıklamaya lütfen bakın, hak teslimi yapın lütfen. Partim adına da açıklama yaptım, grup başkan vekiliyim, bak yeminle söylüyorum vardır, eğer merak edenler varsa kendinize takdim edeceğim onları.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın lütfen Sayın Ağıralioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Bizim Kandil’den, çocuklarımızın katillerinden, FETÖ’cülerden, uluslararası bütün irtibatlarını Türk devletinin, Türk milletinin itibarsızlığına harcayan ne kadar alçak varsa hepsinden Millet İttifakı lehine münasebetli münasebetsiz bir sürü açıklama geldi. Hemen peşine “Sizden bir açıklama falan bekleyen yok. Sizden beklediğimiz tek açıklama, Türk adaletine teslim olmanızdır. Eğer illa bir açıklama yapacaksanız Kandil’den, gelip Türk adaletine teslim olacaksınız. Pensilvanya’dan illa bir açıklama yapacaksanız, geleceksiniz burada Türk adaletine teslim olacaksınız. Milletin çoluğunun çocuğunun üstünde tepinip tepinip gidip orada milletin çocuklarından topladığınız paralarla Türklerin, Türk milletinin, Türk devletinin istikbaline pusu kurmayacaksınız.” dedik, açıklama yaptık.

Bunu şu yüzden ihsas ettiriyorum: Siyaset o kadar iltihaplı bir alan hâline geldi ki, zaten her şey yerinden oynadı, zaten ama bu arada vicdanımızı karartmayalım, vicdanımızı kanatmaya devam edelim diye diyorum ki zaten memnun değilsinizdir ama bu memnun olmadığınız münasebetsizliği size, bize kim yaptırıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Türk devletine bu pusuyu kim kuruyor? Burada, bakın burada, Cumhurbaşkanı diyor ki: “Ben bilmiyorum. Ben Osman Öcalan’ın kırmızı bültenle arandığını bilmiyorum.” Sonra da TRT’ye referans oluyor, diyor ki…

Açabilir misiniz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Ağıralioğlu ama bir dakika…

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – İstirham ediyorum Başkanım. Ya, Başkanım, bir dakika, bir dakika…

BAŞKAN – Doğrudur da bir düzen koyduk, ona uyacağız. Bir dakika daha süre veriyorum, olur mu? Yani bunun bir sınırı olmalı Sayın Ağıralioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Tamam Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha süre veriyorum.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Devletin kurumlarına itibarı böyle örselememek lazım. Bu işler başımıza çok geldi, geçti. Ben seçim sathına girerken kurban etmeyeceğimiz şeyler diye söylüyorum. Normalde popülizm yapabilirdik, yapmadık. Efendim, seçmenin “Kürt seçmen” diye kategorize edilmesine karşı çıktık. Seçmen kimsenin marabası değil. “Laz seçmen” “Kürt seçmen” “Alevi seçmen” “Sünni seçmen” yok, seçmen var. Ne HDP’nin marabasıdır Kürt seçmen ne PKK’nın marabasıdır ne AK PARTİ’nin marabasıdır, kimsenin marabası değil seçmen –affedersiniz, nezaketimi kaybetmemeye çalışıyorum- seçmen seçmendir. Seçmen, Türkiye tasavvuruna, Türkiye vizyonuna, gelecek Türkiye'ye dair endişelerini, ümitlerini birleştirme kabiliyeti olan siyasi iradeye oy verecek. O yüzden, seçmeni mektuplarla konsolide etmekle, terörün salladığı parmak ile sağa sola kanalize etmek arasında sıkışmışlık alanından biz kurtarmak için şöyle yaptık, dedik ki: Biz, şöyle bir Türkiye hayali kuruyoruz. İstanbul’u kazanmaya değil, İstanbul’da temsil edilirken yanlış gördüğümüz şeyin cezalandırılmasına cümle kurduk. Yani İstanbul’un…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağıralioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Cümlenin kalanını tamamlayacağız, yapacak bir şey yok.

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, söz talebiniz var.

Buyurun.

51.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, ülkenin ihtiyacının barışı tesis etmek ve demokratik anayasa yapmak olduğuna ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kısaca şunu söylemek isterim: Kürt sorununun demokratik çözümünü bu Meclis önüne koymadığı sürece her zaman böyle, vatanseverliği -tırnak içinde söylüyorum, arkadaşların anladığı biçimiyle- vatanseverliklerini, birbirlerini suçlayarak, tartarak, tartışarak kısır bir döngü içerisinde… Şu an tüm halklarımız bizi izliyor. Demokratik bir çözüm getirmek, barışı tesis etmek bu ülkenin ihtiyacı, Meclisin artık bunu tartışması lazım. Defalarca biz HDP olarak şunu söyledik: Geçenlerde askerlikle ilgili bir yasa geçirdik burada. Asıl askere yapılacak en büyük iyilik, onların sağ salim görevlerini yaparak evlerine dönmelerini sağlamak, kimseyi öldürmek ve ölmek zorunda bırakmadan askerin bu görevini yapmasını sağlamak. Hep taziye dilemekten vazgeçin, gelin, demokratik çözümü burada Meclis önüne koysun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha süre veriyorum Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bunun için çaba gösterelim tüm gruplar. Demokratik bir anayasa ülkemizin ihtiyacı, bunu yapabilecek yer burasıdır, Meclis buna kafa yorarsa ülkemizin geleceğine hizmet etmiş oluruz, aksi takdirde birbirimizi yanıltmaktan, kandırmaktan, oyalamaktan öteye gidemeyiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurtulan.

Sayın Özel…

52.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, hatırlatılacak, söylenilecek ve ortalama ahlaktaki bir siyasetin utanacağı çok şey olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aslında hatırlatılacak çok şey, söyleyecek çok şey ve söyledikçe aslında ortalama ahlaktaki bir siyasetin utanacağı çok şey var. Dünya kadar hakareti, iftirayı hatırlatabiliriz, her şeyi, her şeyi ama Allah kimseyi, hem ne yapıldığını bile bile, neye tevessül edildiğini bile bile, neye bel bağlandığını bile bile, bunu kimin istediğini, kimin komutlandırdığını bile bile, aksi olsa kimlerin nasıl görevden alınacağını, neler yapılacağını bile bile bunları savunmak ve “Grup başkan vekilim mecburen bunu savunuyor.” diye bunları alkışlamak zorunda bırakmasın. Allah beni bu hâle bir daha getirmesin.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Zengin, artık son, bu tartışmayı burada noktalamamız gerekiyor.

Buyurun.

53.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, inanmadığı hiçbir şeyi söylemediğine ve önemli olanın beyan olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Teşekkür ederim.

Yani, doğrusu ben “Âmin.” diyorum. Çünkü öyle yapmadığıma çok eminim yani o yüzden “Âmin.” Yani sonuçta…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Günahı boynunuza.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, aynı şekilde, sizin de boynunuza.

Çünkü ben hayatım boyunca inanmadığım hiçbir şeyi söylemedim. Ben burada tasdik eden bir şey söylemiyorum ki ben de aynı şekilde rahatsızım, aynı şekilde olmaması gerektiğini söylüyorum. Niçin ben bundan rahatsızlık duyacağım, anlamadım.

Yani Sayın Ağıralioğlu’nun anlattığı şeylere baktığım zaman, her platformda yani böyle bir şeyle karşılaştığımız her platformda biz de buna itiraz eden insanlarız. Kendi itirazınızı değerli buluyorsunuz, neden muhataplarınızın itirazını değerli bulmuyorsunuz? Sonuç olarak, ben de burada arkadaşlarımla birlikte, biz de tablonun böyle olmaması gerektiğini söylüyoruz. Ha, siz buradan yola çıkarak diyorsunuz ki: “Öyle, böyle…” Yani sonuç olarak, irade beyanı olarak kendi inandığımızı ben grubumuz adına ifade ediyorum. Önemli olan burada bence beyandır. O sebeple, bunun ciddiyetle kale alınması gerektiği inancındayım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Ağıralioğlu, sisteme girdiniz, bir şey mi diyeceksiniz? Bunu burada şimdilik virgülle bıraksak, sonra devam etsek…

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Hayhay.

BAŞKAN – Önergenin oylamasını bile yapamadık henüz, sizin üzerinde konuştuğunuz önergenin.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 90) (Devam)

BAŞKAN - Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesindeki “reklam veya” ibaresinin “reklam ve” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Sevda Erdan Kılıç                     Alpay Antmen             Neslihan Hancıoğlu

             İzmir                                   Mersin                                 Samsun

         Ahmet Kaya                     İlhami Özcan Aygun                Yıldırım Kaya

           Trabzon                               Tekirdağ                                Ankara

İbrahim Özden Kaboğlu

           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK ve SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli vekiller; 90 sıra sayılı Teklif’in 11’inci maddesi vesilesiyle söz almış buluyorum.

Bu sabah yayınlanan CBK 41, bir torba Cumhurbaşkanlığı kararnamesi. Bu da torba bir yasa. Yani Meclisimiz ve saray torbada yarışıyor. Hangisi daha Anayasa’ya aykırı? Anayasa Mahkemesine götürmek için bunları okurken görme imkânımız oluyor ama ikisi arasındaki fark, burada hiç değilse tartışıyoruz, gerekçe üretmeye çalışıyoruz, niçin, neyi değiştirdiğimize ama “CBK” adı altında sayısı 41’e varan saray kararnamelerinin kimin tarafından yazıldığı, hangi gerekçeyle yazıldığı hiç belli değil; âdeta paralel meclis. Ama bu, keşke Anayasa’ya uygun bir norm koyma faaliyeti olsaydı.

Şimdi, konumuza gelince, konumuz, Anayasa’nın madde 41 ve 42’siyle ilgili, doğrudan bu çerçevede yer alan ama Anayasa madde 41 ve 42’deki çocuk hakları ve eğitim hak ve öğrenim özgürlüğü sosyal haklar içerisinde yer aldığı için bu -madde 2- doğrudan sosyal devletle ilgili bir konu, bir alan. Burada tabii ki eğitim hakkı bir kamu hizmetidir, o nedenle gerek özel eğitim kurumları gerekse yurtlar ve bunların statüsü devletin gözetimi ve denetimi altında yürütülmelidir, işletilmelidir ve bu konuda sosyal devlet ilkesinin gerekleri yerine getirilmelidir. Ama sadece bunlar mı? Hayır, değil. Eğitim denince Anayasa madde 70 hemen öne çıkıyor, Anayasa madde 24 son karşımıza çıkıyor. Çünkü 70’inci madde liyakat ilkesine ilişkin, madde 24 son ise dini politikaya alet etme yasağını öngörüyor yani eğitim programlarında dinin politikaya alet edilme yasağını çocuklarımıza öğretmek durumundayız.

Şimdi, bu gereklilikler ortadayken Sayıştay raporuna göre öğretmen açığı 153.641, Sayın Bakanın açıklamalarına göre 117 bin fakat göreve alınan öğretmen sayısı sadece 20 bin. Bakın, şimdi, bu tablo karşısında, herhangi bir savunma alınmadan, sorgusuz sualsiz atılan öğretmen sayısı 41.397. Biz burada üç gündür tartışıyoruz “üç kategori öğretmen var; kadrolu, sözleşmeli ve ücretli, bunlar Anayasa'ya aykırı.” diye. Fakat bir de Anayasa dışı yarattığımız kategori var, 40 binin üzerinde -200 bin kamu görevlisi üstünden- tamamen yargısız infaz yoluyla kamu görevlerinden atılanlar -153 bin öğretmen açığı bulunduğu hâlde- ve bunlar tamamen aileleriyle birlikte ölüme terk edilmiş bulunuyorlar. Biz de burada liyakati, Anayasa madde 70’i tartışıyoruz. Böyle bir ortamda, bu kadar öğretmen açığının bulunduğu bir ortamda, gezdiğim İstanbul köylerinin yüzde 90’ında taşımalı eğitimle -yani öğretmensiz ve okulsuz köyler bunlar- çocuklara eğitim verilmeye çalışılıyor ve İstanbul’un göbeğinde İsmail Tarman Ortaokulunun imam-hatip okuluna dönüştürülmesine dair işlem mahkeme tarafından iptal edildiği hâlde o karar uygulanmıyor, oysa yakınlarda birçok okul var ve öğrenciler klasik ortaokula kayıt yaptırılmıyor. İşte, Anayasa madde 138… O kadar Anayasa maddesi var ki ihlal edilen, hangilerini burada sayalım? Ama belki de eğitimin içeriği bakımından, özellikle İstanbul seçimlerinin ardından yurttaşlığı ciddi bir biçimde sorguladığımız bir ortamda öğrencilere nasıl bir eğitim vermemiz gerektiği hakkında birkaç şey söylemekte yarar var; bu da yurttaşlık eğitimi. Hatta Anayasa ve yurttaşlık eğitimi çerçevesinde öğrencilere bir eğitim programını uygulamaya koymamız gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaboğlu, bir dakika daha süre veriyorum.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Şöyle ki: Öğrencilerin neyi düşüneceklerini değil, nasıl düşüneceklerini öğretmemiz gerekir. Bu da ancak anayasal yurtseverlik çerçevesinde hazırlanacak olan programlar sayesinde mümkün olabilir. Bunun temeli de eşitlik, özgürlük ve insan onuru temeline dayanır, dayanmalıdır.

Bu itibarla tabii ki çocuklara -bir halkın öz geçmişi olan ve özellikle anayasal uygulama geleceği olan- anayasayı öğretirken, o zaman aslında anayasanın nasıl yapılması gerektiğini, çocukları anayasaya nasıl katmamız gerektiğini, cumhuriyetin kazanımları olan eşitlik, yurttaşlık ve laikliğin ne olduğunu öğretmemiz gerekir; yoksa anayasal bilgilenme hakkını, belirli bir dönemde belirli kişilerin beklentileri sonucu yürürlüğe konulan kuralları anayasa olarak addetmek suretiyle değil.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaboğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        Abdullah Koç                   Mehmet Ruştu Tiryaki              Ali Kenanoğlu

              Ağrı                                   Batman                                İstanbul

        Ömer Öcalan                        Nusrettin Maçin       Dirayet Dilan Taşdemir

          Şanlıurfa                              Şanlıurfa                                  Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki konuşacaktır.

Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi “12’nci madde üzerinde söz aldım.” diyorum ama daha önce de söyledim, esasen böyle bir uygulama yok. Biliyorsunuz, torba kanun olduğu zaman ancak bir değişiklik teklifi vererek söz alabiliyorsunuz. Bir uluslararası sözleşme olsa madde üzerinde çok daha rahat söz alabilirdik. Bu yüzden, torba yasa uygulamasına derhâl son verilmelidir; her maddeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin ayrıntılı olarak tartışmasının önünü ancak böyle açabiliriz.

Önce ve kısaca şunu söyleyeyim: Bu madde geri çekilmelidir çünkü bu madde, üstü örtülü biçimde de olsa “yabancı düşmanlığı” anlamına gelmektedir. Bunun niçin böyle olduğunu birazdan söyleyeceğim ama önce şunu söyleyeyim: Organize sanayi bölgesi içerisinde veya dışında olsun, meslek lisesi olsun, genel amaçlı bir lise veya eğitim kurumu olsun, kamusal kaynakların özel eğitim kurumlarına eğitim ve öğretim desteği olarak verilmesi uygulamasına derhâl son verilmelidir. Bakanlık bütçesinde bu yıl veya önümüzdeki yıl bunun için bir ödenek ayrılmamış olması, bu uygulamanın sona erdiği anlamına gelmez çünkü 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasası’nın 12’nci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkrası olduğu gibi yerinde durmaktadır. Dolayısıyla, bu yıl ödenek ayırmayan Millî Eğitim Bakanlığı önümüzdeki yıllarda özel öğretim kurumlarına, özel eğitim kurumlarına kamunun kaynaklarını aktarabilir. Parti olarak buna açıkça karşı çıkıyoruz.

Şimdi “Bu yasa değişikliği üstü örtülü biçimde yabancı düşmanlığı içeriyor.” dedim; neden? Yasa maddesine “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları” ibaresinin eklenmesi başka biçimde açıklanamaz. Yani Türkiye Cumhuriyeti, özel öğretim kurumlarında eğitim gören öğrenciler için kamu kaynaklarıyla destek sunabilecek. Tek koşul ne? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak. Dolayısıyla, bir yabancı ülke vatandaşına bu destek sağlanamayacak. Bunun anlamı, üstü örtülü biçimde yabancı düşmanlığıdır.

Şimdi, şöyle bir şey var: Hükûmet sürekli övünüyor, Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşan herkes övünüyor, diyor ki: “Biz 3 milyon Suriyeliye kapımızı açtık.” İyi ki açtınız, iyi ki Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin bu konudaki önerisini uygun buldunuz, kapıyı açtınız, çok doğru bir şey yaptınız. Ama esasen Suriyelilere mültecilik hakkı tanımadınız. Çünkü, yasalar Türkiye’nin doğusundan gelen herhangi birisine mülteci olarak Türkiye’ye sığınma hakkı tanımıyor. Ne diyor herkes? “Sığınmacı” diyor. Ama bu vatandaşlar, Suriye vatandaşları, Irak vatandaşları veya bir başka ülke vatandaşları Avrupa’ya gittiklerinde gerçekten mülteci olabiliyorlar, mülteciliğin bütün haklarından yararlanabiliyorlar. Ama Türkiye’ye gelenler sadece sığınmacı, mültecilik haklarının hiçbirinden yararlanamıyorlar. Şimdi bu değişiklikle de üstü örtülü biçimde de olsa bir açıdan yabancı düşmanlığı yapıyor olacaksınız. Bu yüzden bu uygulamadan vazgeçilmelidir diyorum.

Bu yabancı düşmanlığı iyi bir şey değil. Bakın, çoğunuz bunu görmüştür, Suriyeli öğrenci Muhammet Halil LGS’de tüm soruları doğru yanıtlayarak tam puan aldı, 500 tam puan almış bir öğrenci. Türkçe konuşmayı bilmeyen öğrenci, birkaç yıl içerisinde Türkçe öğrenmiş ve LGS sınavına girmiş, 500 tam puan almış. Dolayısıyla, bu çocuklara bu kapıları açacak önlemler alınmalı ve düzenlemeler yapılmalıdır, yabancı düşmanlığı anlamına gelecek her türlü uygulamadan derhâl vazgeçilmelidir.

Çok az sürem var, bir şeyin özellikle altını çizmek istiyorum: Şimdi, Komisyon Başkanımız iki şey söyledi, dedi ki: “Biz artık kaynak ayırmıyoruz.” Söyledim, 5580 sayılı Yasa’nın 12’nci maddesi orada durdukça, bugün olmasa da yarın Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine kaynak aktarılarak özel öğretim kurumlarına gönderilebilir, dolayısıyla bu uygulama sona erdirilmiş değil.

Son olarak bir şey daha söyleyeceğim: Yine Komisyon Başkanımız diyor ki: “Eğer personel rejimi yasa taslağı önümüze gelirse bu tartışma sırasında sözleşmelilerle ilgili bütün sorunları tartışabiliriz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Tiryaki.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Burada personel rejimiyle ilgili bir öneri yok. İYİ PARTİ milletvekilleri de “Sözleşmeli personelin tamamı 4+2 yerine 3+1 uygulamasından yararlansın.” diyor. Milliyetçi Hareket Partisinin milletvekilleri de bunu söylüyor, biz de söylüyoruz, Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri de söylüyor, Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri de arada konuştuğumuzda bunu söylüyorlar. Peki, bu sözleşmelilerin kadroya geçirilmesine kim karşı çıkıyor o zaman? Personel rejimi değişikliğine gerek yok. Evet, bütün kamu görevlileri 4/A’lı çalışmalıdır fakat o güne kadar, bugün 4+2’den, 3+1’den yararlanan personel gibi sağlık personelinin tamamı da bu haktan yararlanabilir. Biz bu yasa geçmeden ek bir maddeyle, ek bir fıkrayla bu sorunu çözebiliriz. Anayasa’nın eşitlik ilkesine uygun olarak sağlık personelinin bir kısmını bu haktan yararlandırırken bir kısmını bu haktan yararlandırmamış olmayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Emin olun, sayıları çok değil; hepsi Meclisin, milletvekillerinin gözünün içine bakıyor.

Umarım bugün bu sorunu çözeriz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tiryaki.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

         Ayhan Erel                          İsmail Koncuk              Yavuz Ağıralioğlu

           Aksaray                                 Adana                                 İstanbul

Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Yasin Öztürk

            Adana                                  Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Ağıralioğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zamanı yine böyle yöneteceğiz, kaldığım yerden devam edeyim.

Biz İstanbul seçimlerinde kimin kazanacağından çok, kimin kaybedeceğinden çok, seçim bitince kimin kazanıp kimin mağlup olduğundan çok neyin kaybettiğine odaklandık yani aslında seçimde, seçim yarışında siyaseten yapmaya çalıştığımız her işte olduğu gibi, yerel seçimleri konuşuyor olsak bile temsil etmeye çalıştığımız şey memleketi, milleti yönetebilme kabiliyetimizdir. AK PARTİ, aslında kurulduğu günden bugüne kadar yerel yönetimlerdeki maharetini siyasi kuvvete kalp edebilen bir siyasi organizasyondu. Bizim lehimize, siyasi olarak Millet İttifakı lehine nihayetlenen yarışın bizim avantajımız hâline dönmesinin sebebi, AK PARTİ’nin millete verip de sözünde duramadığı ne kadar mevzu varsa onlardır yani AK PARTİ kendi iddialarının arkasında duramadığı için Millet İttifakı itibar bulmuş, milletin ümidini yönetebilme kabiliyetini belediye başkanlığı seçimiyle taçlandırmıştır; vakıa budur. AK PARTİ de daha önce sözünü tutamamış olan kendinden önceki partilerin yerine iktidara gelmiştir.

Biz, İstanbul seçimlerini kimin kazandığının değil, kimin kaybettiğinin de değil neyin kaybettiğinin üzerine cümle kurduk, muhasebelerimizi buna göre yapıyoruz. Bugün Millî Eğitim Kanunu’nu konuşuyoruz, bundan evvel Askerlik Kanunu’nu konuşurken de Millî Eğitim Kanunu’na atıf yaparak bunu konuşacağımızı ihsas ettirmiştik. Sebep şu: Aslında Türk yurdunda işlerimizi düzgün yapabilme kabiliyetini maharetle gösterebilme irademizi milletimiz görsün diye elimize geçirdiğimiz her mevzide arzıendam ediyoruz yani biz, belediyeyi konuşurken de Millî Eğitim Kanunu’nu konuşurken de Askerlik Kanunu’nu konuşurken de sizi tenkit ederken de bir parti taassubunun kılıcını sallamıyoruz, demeye çalışıyoruz ki: Memleketimizin, milletimizin meseleleri var, bu meselelere parti taassubunun gözlüğüyle bakmayın da vicdanlarınızı bize, biraz dediklerimize açın. Feveranımızın sebebi budur. Bir yılımızı doldurduk bu Parlamentoda -tırnak içinde söylüyorum- sebep olduğumuz bir hayır olmadığı gibi, mâni olduğumuz -yine tırnak içinde söylüyorum- bir şer de yoktur; sadece kalbimizde, hançeremizde biriktirdiklerimizi seçmenlerimiz lehine, sizin de yaptığınız işleri engellemek adına, münasip görmediklerimizi engellemek adına size söylemiş oluyoruz. Bütün bunlar olup biterken vakıa şu: Ağlama duvarı gibiyiz, hâlinden ahvalinden memnun… Ben bu Parlamentoya girdiğim günden beri, sizin de milletvekilliği yaptığınız bölgelerde de seçim sathında gezerken taleplerden de anlayabildiğiniz kadarıyla, Türk yurdu uzunca zamandır sitemlerin konusu hâline geldi. Öğrenciler feveran hâlinde, işsiz… Öğrenciler uluslararası rekabet imkânlarından mahrum. Öğrenciler barınma ihtiyaçlarını karşılayamadıklarından, burs paralarını, burs imkânlarını oluşturamadıklarından, burs borçlarını ödeyemediklerinden muzdarip. Öğretmenler öğrencilerinden muzdarip. Öğrenciler yeterli imkânları bulamadıkları için, iyi tedrisat göremedikleri için muzdarip. Esnaf siftahsızlıktan muzdarip. Çiftçi alın terinin hakkının ödenmediğini düşündüğü için muzdarip. İş adamı yeterli finans desteğini bulamadığı için muzdarip. Faiz yükü altında olanlar muzdarip. Müteahhitler fiyat farklarından muzdarip. Kadroya geçmek isteyenler, geçenler özlük hakları standartlara kavuşturulamadığı için muzdarip. Dar gelirlilerimiz geçinememekten muzdarip. Bu memlekette “Allah razı olsun, hâlimizden, ahvalimizden çok memnunuz, müteşekkiriz, sizlere de medyunuşükranız, iyi ki varsınız.” diyen, böyle bir cümle duymamıza konu olan bir meslek grubuna, bir topluluğa şahit olduysanız söyleyin, gidip ellerinden öpelim, bize de söylesinler, biz de mutlu olalım.

Şimdi, Türk yurdu, seçim sonuçlarına göre “Biz doğru yapıyoruz, yanlış yapıyor olsaydık niçin yüzde 40 alalım?” cümleleriyle yönetilebilecek bir yurt olmaktan çıktı. Artık bu memleketi ayağa kaldırmak, artık bu memlekette işlerimizi düzgün yapmak zorundayız. Memleketin sadece yönetimini elinde bulundurmak için, memleketi içine çekmiş olduğunuz siyasi üslupsuzluğunuzdan dolayı bu darboğazın memlekete maliyetini görmeye başladık artık. Finans imkânlarımız sınırlı hâle geldi, faizi yönetemez hâle geldik, işsizlik oranlarımız dayanılmaz hadlere vardı, her gün intihar vakası duymaktayız. Güvenlik endişelerimiz, uzunca senelerdir en sadık müttefiki olduğumuz NATO tarafından örselenmekte. Altmış yedi yıllık beraberliğimizin ramına güvenlik konseptimizi değiştirecek makaslarla karşı karşıyayız. Doğu Akdeniz’de risk var. Altımızda bir PKK devleti kurulmak üzere. Bütün komşularımızla sınırlarımızda problem yaşıyoruz. İç siyasetimizde, memleketin bir yarısı bir yarısına hasım cümleler kurmakta. Memleketin finans imkânlarını yönetebilmek için uluslararası itibara ihtiyacımız var, bu itibarı yönetecek demokrasi standartları düştü.

Bu memlekette, bizim, dünyada rekabet edilemez, taklit edilemez mallar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağıralioğlu, bir dakika daha süre veriyorum.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – …listesine Türk markalarını sokmamızı sağlayacak ciddi bir eğitim kalitemiz yok. En yetkin, en yetişkin çocuklarımızı bir terör örgütüne kaptırdık. Memleketin en dâhi çocuklarını, Erzurum’dan yarışmaya katılmış bir emekli vaizin devleti alma şehvetine kurban verdik. Bu şekilde devşirmiş bir adamın elinden memleketin en nitelikli bürokratlarını, devletin yetişmiş, yetkin çocuklarını kurtaramadık. Eğitim sistemi felç oldu. Okul, eğitim sistemindeki zafiyetleri kendi cemaati lehine kullanan bir adamın berbat ettiği bir sürecin elinden Türk dâhi çocuklarını, istikbalimizi kurtaramadık. Şimdi, biz eğitim sistemini toparlayamayınca özel eğitim kurumlarıyla çocuklarımızın geleceğini inşa etmeye çalışıyoruz, çok pahalı. Okullarda bir standart oluşturamadığımız için, 25 bin lira, 30 bin lira okul parası vererek çocuklarımıza istikbal oluşturmaya çalışıyoruz. Çocuklarımızın denklik ihtiyaçlarını Türkiye’de görebilsek bile, uluslararası denkliği sağlayabilmek için, rekabet alanlarını onların lehine dönüştürebilmek için onları yurt dışına göndermek zorunda kalıyoruz. Türk yurdu böyle ayağa kalkamaz arkadaşlar. Toparlanmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Bir dakika istirham ediyorum Başkan. Yine mi Başkan?

BAŞKAN – Evet. Eşitlik ilkesi diye bir şey var. Sayın Ağıralioğlu, biraz sonra gene önergeniz var, orada konuşacaksınız.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Yeter ya! Aynı şeyleri söylüyorsun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Aynı şeyleri duymaktan muzdarip olmayın, biz on yedi senedir aynı şeyleri dinliyoruz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağıralioğlu, biraz sonra yine konuşmanız var.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Kurtulan, söz talebiniz var, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

54.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ben şöyle bir katkı sunmak isterim: İYİ PARTİ seçimin tüm sonuçlarını yani hatip, bu seçimin sonucunu daha çok AKP’nin yanlışlarına bağladı. Oysaki kendilerinin de üyesi olduğu bir ittifak vardı. Acaba hiç kimseden vaatlerinin karşılığını alamadılar mı, insanların kendilerine oy vereceği bir gerekçe sunamadılar mı? Kendi kendini inkârdır, bunu söylemek isterim.

İYİ PARTİ’ye şunu da söylemek istiyorum: Bu sonucun ortaya çıkmasında -artık bunu da kabul etmeleri lazım- HDP’nin ve Kürtlerin büyük katkısı vardır. HDP, bir önceki seçimden çok daha güçlü bu seçime yüklenerek ortaya bir sonuç çıkarmıştır. Bunun da hakkının teslim edilmesini bir zahmet artık dile getirmeyi, bu kibri bırakmayı... Kendilerine biraz yedirsinler diye…

BAŞKAN – Teşekkürler.

KEMAL ÇELİK (Antalya) - Anladın mı?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Atı alan Üsküdar’ı geçti.

AHMET KILIÇ (Bursa) - Cevap vermeyecek misiniz ona?

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Cümle kurayım, hazır geldi ortam. Söz vermedi. Konuşacağım, şimdi çıkacağım, Abdullah Öcalan’ın mektubunu yorumlayacağım size.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 90) (Devam)

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesindeki “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” ibaresinin “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Sevda Erdan Kılıç                     Alpay Antmen                       Ahmet Kaya

             İzmir                                   Mersin                                Trabzon

       Yıldırım Kaya                        Sibel Özdemir             Neslihan Hancıoğlu

            Ankara                                İstanbul                                Samsun

   İlhami Özcan Aygun

           Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ben de teklifin 12’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde söz aldığım 12’nci maddeyle organize sanayi bölgelerindeki mesleki ve teknik eğitim okullarındaki öğrencilere verilen eğitim öğretim desteğiyle ilgili bir düzenleme yapılmaktadır. Bu destekten yabancı uyruklu öğrencilerin yararlanmasının önüne geçilecek. Burada, özellikle organize sanayi bölgelerindeki eğitim kurumlarında var olan bir kanuni boşluğun düzeltilmesine yönelik bir düzenleme yapıldığı belirtilmiştir. Ancak bu düzenleme yapıldığında bizim beklentimiz, Millî Eğitim Bakanının daha önce defalarca paylaşmış olduğu, özel okullara giden öğrencilere verilen teşvike ilişkin bir değişikliğin ve ayrıca özel eğitim kurumları ile devlet okulları arasındaki farkın azaltılmasına yönelik düzenlemelerin de yapılmasıydı. Ancak bu kanun teklifinde bu düzenlemenin yapılmamasını bir eksiklik olarak görüyoruz. Şöyle ki: Yine bu iktidarın bir eğitim bakanı döneminde yapılan bir düzenlemeyle özel okullara gidecek öğrencilere eğitim desteği bir teşvik verildi ve bu teşvikle eğitimdeki fırsat eşitsizliğindeki makas maalesef daha da açıldı. Eğitim politikalarının özelleştirilmesinden ya da özel öğretim kurumlarının teşvik edilmesinden ziyade, bu eğitim bütçesinin devlet okullarının altyapısına, donanım, nitelik ve sosyal imkânlarına ayrılması gerekmiyor muydu? Bu teklifle de devlet okullarına giden öğrenciler ile özel okullara giden öğrenciler arasındaki öğretim, nitelik farkını kapatmamız önceliğimiz olmalıydı. Ama bugünkü düzenlemeyle bu temel eşitsizlik sorununa ilişkin bir adım atılmadı ve işte bu eksikliklerin yaşanmasının temel nedeni de bu kanun teklifinde olduğu gibi geçici çözümlerle sorunlara yaklaşılmasıdır.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinde, ilkokula başlama yaşı, mesleki eğitim, sözleşmeli personelin mecburi çalışma süresi, özellikle öğretmenlerin kadro hakları, yurtların denetimi ve işletilmesinin devri gibi eğitim sistemimizde gerçekten çok önemli, detaylı çözümler gerektiren konularda maalesef günübirlik geçici çözümler üretilmesi çabasını görüyoruz. Bu kanun teklifindeki bu önemli düzenlemeler aslında önceden çok büyük tartışmalar sonrasında değiştirilen, örneğin sizlerin de bildiği gibi, ilkokula başlama yaşı, sözleşmeli öğretmenlerin süreleri gibi... Aslında bu konularda bir ilerleme kaydedilmediği gibi, geldiğimiz noktaya geri döndüğümüze de şahit oluyoruz ve zamanında, yerinde yaptığımız eleştirilerde ne kadar haklı olduğumuzu da bir kez daha görmüş oluyoruz.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan göreve büyük beklentilerle geldi, aradan geçen bir yılda maalesef eğitim sistemimizde somut bir ilerlemeye imza atamadı. Eğitim sistemimiz bugün gelinen aşamada uzun süren AK PARTİ iktidarlarının en başarısız olduğu alan olarak ortadadır. Evet, bugün hep tartıştığımız, en çok bakanın değiştiği, gelen her bakanla sistemin değiştiği ve neticede, nitelik anlamında eğitim sistemimizin başarısız olduğu konusunda sanırım hepimiz hemfikiriz. Oysa Mecliste şu anda 1’inci parti olan AK PARTİ’li hatiplerin özellikle değindiği konu, en fazla bütçenin Millî Eğitim Bakanlığına ayrılması konusudur. Ancak bu bütçe dağılımına baktığımız zaman, bu bütçenin yüzde 83,4 gibi büyük bir kısmı personel giderlerine ayrılmıştır ve daha çarpıcı bir veri, 2008 yılında Millî Eğitim Bakanlığının yatırım ödeneği yüzde 14,8 iken bu pay 2019’da yüzde 10’a kadar düşmüştür. İşte bu oranlarla gelişmekte olan ülkeler arasında da geri sıralarda yer almaya devam etmekteyiz. Yani altyapı, nitelik, sosyal olanaklar, fırsat eşitsizliğini giderme gibi eğitimdeki temel sorunlara yeteri kadar bütçenin ayrılmadığı da açıktır ki gerek ulusal düzeyde gerekse uluslararası düzeydeki raporlarda, değerlendirmelerde maalesef eğitimde beklenen ilerlemeyi sağlayamıyoruz. AK PARTİ iktidarları döneminde eğitim politikamıza makro, bütüncül ve stratejik bir bakış açısı çabaları oldu ama maalesef, bu sağlanamadı. Eğitimdeki başarının ölçütünü sadece -tırnak içinde- bütçedeki artış, yapılan okul sayısı, açılan derslik sayısı, ataması yapılan öğretmen sayısı -ki hâlâ temel sorun alanı- gibi nicel verilerle değerlendiren bir öngörüsüz, plansız bakış açısını iktidar partisi artık terk etmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu konuya da değinerek sözlerimi tamamlayacağım: Övünerek gerçekleştirilen yeni anayasal düzenlemedeki yönetim anlayışı sadece ekonomide, hukuk devletinde, güçler ayrılığında, bağımsız işleyen kurumsal yapılarda değil, eğitim sistemimizde de bir ilerleme maalesef gerçekleştiremedi, hatta bir geriye gidiş de yaşanmaktadır. İşte bu yeni yönetim anlayışının bir eksikliğini biz Mecliste yaşıyoruz. Biz burada gerek Komisyon aşamasında gerekse Genel Kurulda eğitimin temel sorunlarını tartışıyoruz, görüş ve eleştirilerimizi paylaşıyoruz ancak burada Sayın Millî Eğitim Bakanı yok maalesef.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özdemir, bir dakika daha süre veriyorum.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim.

Evet, çok Değerli Komisyon Başkanı, kanun teklifini hazırlayan, sunan değerli milletvekillerimiz, değerli bürokratlar buradalar ancak önemli yasal düzenlemeler yaptığımız alanların ilgili bakanları ile yasama organı arasında bağın kopmuş olması da yeni yönetim sisteminin en büyük zafiyeti olarak karşımızda durmaktadır. İşte, özellikle de eğitim politikalarını -ki en stratejik politikamız- detaylı olarak tartıştığımız bu Genel Kurulda Millî Eğitim Bakanının olmaması durumu dahi, sorunları çözme iddiamızdaki çelişkiyi ortaya koymuyor mu?

Ben, bu görüşlerle, bu düşüncelerle, stratejik olan eğitim politikamıza bütüncül olarak ve sorunlarımıza ise gerçekten ideolojik bakış açısından uzaklaşarak yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum.

Sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Sevda Erdan Kılıç                     Alpay Antmen                       Ahmet Kaya

             İzmir                                   Mersin                                Trabzon

       Yıldırım Kaya                    İlhami Özcan Aygun         Neslihan Hancıoğlu

            Ankara                                Tekirdağ                                Samsun

        Tekin Bingöl

            Ankara

“MADDE 13- 5580 sayılı Kanunun Ek 1 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Tekin Bingöl konuşacaktır.

Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

23 Haziranda Türkiye siyaset tarihine müthiş bir başarı hikâyesi yazılarak bir seçim gerçekleştirildi. Bunu niçin söylüyorum? Bu seçim sonucu yıllarca hafızalarda kalacaktır ve siyaset tarihi her döneminde bu seçime atıfta bulunacaktır. Bakın, daha dün Amerika televizyonlarının çok önemli bir yetkilisi Sayın Ekrem İmamoğlu’yla bir röportaj gerçekleştirdi. Dünyanın en önemli televizyonları ve gazetecileri Sayın İmamoğlu’yla bir röportaj gerçekleştirmenin arayışı içerisinde; onun için çok önemli bir seçim değerli arkadaşlar.

Bununla sınırlı değil, sık sık bu seçim dile getiriliyor, getirilmeli çünkü bu seçimin sonuçlarından, daha önce yaşananlar ve sonrasıyla ilgili herkes mutlaka kendi payına düşeni almalı. Buradan çıkarılacak çok önemli dersler var. Biz bunu enine boyuna irdeliyoruz; tavsiye ederim, bütün siyasi partiler de bu seçimi ve sonuçlarını dikkatle irdelemeliler. Daha önceki seçimler yaşandı, hepimiz şahidiz, o seçim sonuçları sonrasında, daha o gece, Genel Merkezimizin önünde kurşunlar sıkılıyordu, taş yağmuruna tutuluyorduk; oradaki bindirilmiş kıtalar büyükşehir belediyesinin otobüsleriyle, kamyonlarıyla Genel Merkezimize gelip hakaretamiz küfürler sarf ediyorlardı.

Peki, 23 Haziran gecesi ne oldu? Sadece, bir futbol karşılaşmasının sonucunu sevinçle karşılayan ölçüde, sevinçli, mütevazı gösteriler yapıldı; o kadar, o kadar.

SALİH CORA (Trabzon) – Şampanya patlattınız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şampanya patlatırız tabii ya. Ne var şampanya patlatmakta?

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Arada böyle büyük bir fark var; ne silahlar sıkıldı ne taş yağmuruna tutuldu ne de hakaretler yapıldı.

SALİH CORA (Trabzon) – Caminin önünde şampanya patlattınız ya, şampanya patlattınız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şampanya patlatmakta ne var?

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Bu iki olayın da çok ciddi bir şekilde karşılaştırılması lazım. Seçim bitti. 31 Mart seçimlerinden sonra Türkiye'nin birçok…

SALİH CORA (Trabzon) – HDP bayraklarıyla kutlama yaptınız.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Ya, bindirilmiş kıta! Oradan konuşup durma!

SALİH CORA (Trabzon) – HDP bayraklarıyla kutlama yaptınız.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Sus da dinle, feyz al, feyz al! Aklını başına topla, feyz al, feyz al; öğren, öğren, bir şeyler öğren!

BAŞKAN – Lütfen, Değerli Milletvekili, Sayın Bingöl…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Salih, hazımsızlık yapma Salih, hazımsızlık yapma. Adam da öyle kutluyor, kutlar.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Siz laf atma kıtasısınız, laf atma timisiniz! Otur da öğren, dinle. Dinlemeyi öğren önce. Önce dinlemeyi öğren, dinlemeyi öğren. Ayıp!

BAŞKAN – Sayın Bingöl, siz Genel Kurula hitap edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizin 6’ncı Filoya dönüp namaz kılmanızla aynı şey.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Seni rahatsız edecek bir kelime kullanmadım. Dinlemeyi öğren. Senden önce de bu kürsüde laf atma timleri vardı ama hepsinin sonunu gördük.

SALİH CORA (Trabzon) – Gördük. Biz buradayız. Ben geçen dönem de laf atıyordum.

BAŞKAN – Lütfen, Sayın Cora…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Salih, hazımsızlık yapıyorsun.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar, bu seçim sonucunda birtakım girişimlerde bulunuluyor, yasal düzenlemeler yok sayılıyor, haksızlık hukuksuzluk had safhada. Bir genelge yayımlandı, genelgenin içeriği şu: Büyükşehir belediyelerinin meclisleri şirketlerin yönetimini atamalı. Ama yirmi beş yıldır böyle bir uygulama yok. Adalet ve Kalkınma Partisi sürecinde Ankara’da, İstanbul’da bütün şirketlerin yönetimi belediye başkanı marifetiyle atanıyordu. Niçin? Bu bir yasal zorunluluk. 5393 sayılı Yasa’nın 37’nci maddesi der ki: “Belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir.” Bu kadar açık. AKP ne yaptı? Bir genelge yayımladı. Genelgeyle birlikte özellikle Ankara’da BELKO yönetimi, o Ticaret Sicil Müdürlüğünün değerlendirmesiyle iptal edildi. Burada asıl haksızlık size yapılıyor, yasa koyuculara yapılıyor. Bir yasal düzenleme genelgeyle yok sayılabilir mi? Vallahi, Adalet ve Kalkınma Partisinin ilgili bakanlığı, yasal düzenlemeyi bir genelgeyle yok saydı. Bununla da sınırlı değil, dönüp mahkemeye başvuruldu, mahkeme anında bunun doğru bir uygulama olmadığını karara bağladı. Heyhat, bunu dinleyecekler kimler? Herkes kulağını kapattı. Ardından Ankara Halk Ekmek Fabrikasının yönetim kurulu atandı, sanki o mahkeme kararı yokmuş gibi bu kez Ankara Halk Ekmek Fabrikasının atanmış yönetimleri, Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından, bakanlık genelgesi gerekçe gösterilerek tescil edilmedi. Haksızlık, hukuksuzluk, yasal düzenlemeyi yapan Parlamentonun yok sayılmasının üstüne bir de mahkeme kararı yok sayıldı. Niye? Bunun çok temel nedenleri var değerli arkadaşlarım. Bir tanesi, acaba bu şirketlerde daha önce yaşanan usulsüzlüklerin, haksızlıkların ortaya çıkmasından mı korkuluyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bingöl, tamamlayın lütfen.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Bu endişe niye? Bu kaygı niye?

Bakın, bugün Halk Ekmek Fabrikasında yüz binlerce ekmeğin faturasız, nereye gittiği belli olmadan dağıtıldığı tespit edildi. Nereye gitti bu ekmekler? Eğer bu ekmekler usulüne uygun olarak fakire fukaraya, garip gurebaya dağıtılmışsa afiyetler olsun ama yok, o ekmekler başka yerlere gitmişse işte bunları sorgulatmamak için bu yönetim kurulu değişikliğinin üstü örtülmeye çalışılıyor.

Bununla da sınırlı değil. 15 Temmuzdan sonra kanun hükmünde kararnameler yayımlandı, bunlardan bir tanesi de 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname. Ne diyor o kararname? O kararname şunu diyor: “Belediyenin bazı ihaleleri şirketler eliyle yapılmalı.” Ha, demek ki bu yönetimi, meclis çoğunluğuyla yönetimi biçimlendirip o ihalelerin bu şirketlere verilmesini sağlamak amaç.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Bütün bunların hiçbirisinin bu ülkeye de, bu şehre de, İstanbul’da yaşayanlara da bir faydası yok değerli arkadaşlar. Siz, o gece demokrasi kazandı diyorsanız, o gece bu konuda kazananları tebrik ediyorsanız önce bu tür yasal düzenlemelerle, idari vesayetle belediye başkanlarının elini kolunu bağlamaya çalışmayın. Bırakın, halka hizmet etsinler; bırakın, haksızlık hukuksuzluk varsa, garip gurebanın hakkı yenmişse onların hepsinin hesabı sorulsun ve hakları teslim edilsin.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bingöl.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Madde 13- 5580 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin yedinci fıkrasında yer alan “eğitim ve öğretim desteği,” ibaresi madde metninden çıkarılmış, “müştereken” ibaresi “ortaklaşa” ibaresi ile değiştirilmiştir.”

         Ayhan Erel                       Yavuz Ağıralioğlu                  Yasin Öztürk

           Aksaray                                İstanbul                                Denizli

Mehmet Metanet Çulhaoğlu                Hüseyin Örs

            Adana                                 Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Yasin Öztürk konuşacaktır.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 13’üncü maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Eğitim, çağa uygun olarak sürekli değişen ve gelişen, birikim ve tecrübeler ışığında yenilenen bir süreçtir. Temel hedefi ise bilgi toplumunun gerektirdiği beceri ve etkinlikle donanmış, millî kültür ve insanlığın evrensel değerlerini içselleştirmiş bireyler yetiştirmektir. Bu nedenle eğitim, yıllardır bir millî eğitim politikası geliştiremeyen AK PARTİ’ye bırakılamayacak kadar önemli bir konudur. Bunun içindir ki İYİ PARTİ olarak Türk milletinin yararına olacak her düzenlemeyi desteklemeyi ve katkı sunmayı görev biliyoruz ve teklifteki bazı düzenlemeleri geç kalınmış da olsa olumlu karşılıyoruz.

Biliyorsunuz, 2017 yılında yapılan bir değişiklikle özel okullara devam eden öğrencilere okulun öğrenim süresi kadar eğitim ve öğrenim desteği verilmesine karar verilmiştir ve bunun için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma şartı konulmuştur. Görüştüğümüz kanun teklifinin 12’nci maddesinde de kanunun farklı maddeleri arasında birliktelik sağlanması amaçlanmıştır ve mesleki ve teknik eğitim okullarına verilecek desteklemede de Türk vatandaşlığı zorunlu kılınmaktadır. Buraya kadar bir sorun yok, hatta AK PARTİ’yi bu konuda tebrik de etmek gerekir. Çünkü şerefli Türk askerinin yakalasa kellesini alacağı bir teröristin seçim uğruna devletin televizyonuna çıkarılarak bu kadar aşağılandığı bir dönemde, bu kanun maddesiyle, ilgili kanunlarda insicam sağlamak adına da olsa Türk vatandaşlığının hatırlanması sevindirici bir konu. Ancak bu vesileyle şunu da sormak istiyorum: Hangi Türk vatandaşı faturalarından kesilen TRT payıyla yayın yapan devlet televizyonunda, evlatlarını katleden, hem de nasıl oluyorsa Sayın Cumhurbaşkanının kırmızı bültenle arandığını bilmediği bir teröristle röportaj yapılmasını kabul eder?

Yine konumuza dönelim. Hepimizin malumu olduğu üzere, ülkemizin en önemli sorunu işsizlik, hem de eğitimli işsizlik. Üniversite sayılarının arttırılması, hemen her ilimize üniversite açılması olumlu bir yaklaşım gibi görülse de istihdam noktasında kapatılamayan bir boşluğu engelleyemedi; kalifiye elemen ihtiyacı. Neden kalifiye eleman boşluğu var? Çünkü mühendis yetiştiriyoruz, akademisyen yetiştiriyoruz ama meslek erbabı teknisyen, usta, çırak yetiştiremiyoruz. Mühendis iş aramaya başladığında sanayi sektörünün istediği iş tanımını karşılayamıyor ya da kendisinden beklenilen işin ara elemanlar tarafından yapılması gerektiğini düşünerek işi kendine yakıştıramıyor ya da yapamıyor. Geçtiğimiz günlerde, iki hafta önce Alman Meclisinden bir yasa geçti; kalifiye eleman olanlara çalışma ve oturma izni verilecek. Şu an Türkiye'den 10 binin üzerinde özel başvuru yapılmış. Yani 10 binin üzerinde kalifiye eleman elimizden kaçmak üzere. Beyin göçünü engelleyemediniz, sıra kalifiye eleman göçüne geldi. Zaten kalifiye elemanı zor buluyoruz, bir de elimizden kaçırmayalım.

Meslek liselerindeki eğitim müfredatı, teknik donanım, staj ve istihdam imkânlarının da yeterli boyutta sağlanamaması bu okulları sadece "Bizim çocuk okumayacak, bari bir meslek diploması olsun.” noktasında işlevsiz bırakıyor. Oysa ülkemiz gibi sanayileşmeye başlayan toplumlarda mesleki ve teknik eğitim özel önem verilmesi gereken konuların başında geliyor.

Ülkemizde üretimin ortalama yüzde 3,5'u yüksek teknolojiye dayalı ürünlerden oluşmaktayken imalat sanayisinde üretimin yüzde 40'ı düşük, geri kalanı ise ortanın altında teknolojik düzeydedir. Teknoloji yoğun bir üretim yapmadan ne kıskanılacak bir ülke olmamız mümkündür ne de istihdamı arttırabilmemiz mümkündür. Bu nedenle, bilim, teknoloji ve eğitimde toplumsal bir mutabakata dayalı gerçek bir yapısal dönüşüm gerçekleştirmek, küresel rekabette yer alabilmek ve nitelikli iş gücü ihtiyacını karşılayabilmek için, verilen mesleki ve teknik eğitimin sektörün beklentilerine uygun yapılandırılması zorunludur.

Aslında kilidi açacak anahtarı uzakta da aramaya gerek yoktur. Biliyorsunuz bütün dünyaya meslek eğitimi ve ahlakı anlamında örnek olduğumuz Ahilik teşkilatı ilk sanat eğitiminin verildiği kurumlardan olmuştur. Daha 13’üncü yüzyılda iktisadi ve ekonomik alanda büyük önem taşıyan Ahilik sisteminde mesleki eğitimi sanat ustalarının dükkânlarında öğrenirlerdi. İlk sanat eğitiminin başladığı bu dükkânlarda çıraklar mesleği öğrendikten sonra önce kalfa, sonra da usta olarak kendi mesleklerini icra edebilecek yeterliliğe ulaşabilirlerdi. Mesleki bir okul niteliğinde olan Ahilerde eğitim hayata dönük uygulamalı bir şekilde gerçekleştirilirken “Ahi” ve “pir” denilen öğreticiler teşkilata girenlere mesleklerinin inceliklerinden okuma yazmaya, temizlik ve görgüye kadar birçok konuda dersler de vermişlerdi. Şimdi zaman, teknik eleman açığımızı 13’üncü yüzyılda başlayan sistemi çağın imkânlarıyla geliştirerek kapatma zamanı.

Gebze Güzeller OSB Özel Adem Ceylan Teknik Koleji bu anlamda örnek bir okul, geleceğimizde ve güvenliğimizde büyük önem arz eden savunma sanayisine ara eleman yetiştirme maksadıyla kurulmuş ve mezun olacak öğrencilerimizin işi hemen hazır. Bu tarz örneklerin çoğaltılması lazım. Bu sayede genç işsizliğimizin önüne geçebiliriz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 13’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın Akçay, söz talebiniz var.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 25 Haziran eczacı Cemil Çöllü’yü şehit edilişinin 40’ıncı yıl dönümünde, 27 Mayıs eski Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak’ı şehit edilişinin 39’uncu yıl dönümünde ve görevleri başında saldırıya uğrayarak şehit edilen MHP il, ilçe ve belediye başkanlarını rahmetle andığına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurul çalışmalarına ancak bugün katılabildiğim için şimdi sözlerimi ifade etmek durumunda kaldım.

Tüm Manisalıların gönlünü kazanan Milliyetçi Hareket Partisi Manisa İl Başkanımız Eczacı Cemil Çöllü 25 Haziran 1979 tarihinde eczanesinde bir terör örgütünün silahlı saldırısı sonucu şehit edilmişti. Bu, onun uğradığı ilk saldırı değildi, daha önce de benzeri saldırılara uğramıştı ancak o, davasından, vatan, millet ve bayrak sevdasından vazgeçmemişti. Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkanıydı ama her parti ona âdeta kendinin il başkanı gibi bakıyor, seviyor ve saygı duyuyordu.

27 Mayıs 1980 tarihinde şehit edilen eski Gümrük ve Tekel Bakanımız rahmetli Gün Sazak, Manisa İl Başkanımız Cemil Çöllü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - …İstanbul İl Başkanımız Recep Haşatlı, Mardin İl Başkanımız Ata Pehlivanoğlu, Bingöl Belediye Başkanımız Hikmet Tekin, Milliyetçi Hareket Partili ancak bağımsız seçilen Malatya Belediye Başkanımız Hamit Fendoğlu, Şişli İlçe Başkanımız Yusuf Bahri Genç, Zeytinburnu İlçe Başkanımız Bekir Şendilmen olmak üzere 40’ı aşkın il, ilçe başkanı ve belediye başkanımız görevleri başında saldırıya uğrayarak şehit edilmişlerdi. Buradan tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum; mekânları cennet olsun.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sisteme giren milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim şimdi.

Sayın Filiz…

56.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, tematik liselerin kurulup kurulmayacağını ve Gaziantep ilinde de kurulmasının düşünülüp düşünülmediğini Millî Eğitim Bakanlığı yetkililerinden öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, aracılığınızla sayın Millî Eğitim Bakanlığı yetkililerine bir soru iletmek istiyorum.

4’üncü endüstri devrimi çerçevesinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve paydaşlarının önümüzdeki on yılda tamamlanmasını düşündükleri imalat sanayisinde dijital dönüşümü hızlandırmak için bulut bilişim, büyük veri, yapay zekâ, otonom robotlar gibi teknoloji alanlarına yönelik insan gücünün hazırlanmasına imkân sağlayacak, aynı zamanda gençlerin istihdamını artıracak tematik liseler kurulmakta mıdır? Kurulduysa nerelerde kurulmuştur? Gaziantep’te de kurulması düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu…

57.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, ekonomik kriz nedeniyle Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinde kesintiler yapılırken, öğretmenler atama beklerken, çocuklar kaynak yetersizliği nedeniyle kaliteli eğitim alamazken misyonerlik faaliyetleri, emperyalist hayaller için mi para harcandığını öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Dün Cumhurbaşkanlığı kararıyla Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden 541 milyon lira daha Türkiye Maarif Vakfına aktarıldı. Yurt dışındaki FETÖ okullarının devralınması için bu vakfın kurulduğunu gayet iyi biliyoruz. Açıkça söylemek gerekirse, bu vakıf FETÖ’nün eğitim faaliyetlerini iktidar tekeline almaktan başka bir amaç taşımıyor. 2016 yılında kurulurken de itiraz etmiştik. Bugüne kadar vakfa aktarılan bütçe 1 milyar 120 milyon liraya ulaştı. Kriz nedeniyle Bakanlık bütçesinde sürekli kesintiler yapılırken, binlerce öğretmen atama beklerken, çocuklar kaynak yetersizliği nedeniyle kaliteli bir eğitim alamazken, bunca parayı, bu faaliyetler, misyonerlik faaliyetleri için mi, emperyalist hayaller için mi harcıyoruz? Ülkede ekonomik kriz varken bunca harcama neden? Yanıt bekliyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Bahşi…

58.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşi’nin, Hakk’ın rahmetine kavuşan ülkücü hareketin yolbaşçılarından Nihat Çetinkaya’ya Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli ağabeyim, 1970-1971 yıllarında İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı olan, Ülkücü Hareket’in yolbaşçılarından Nihat Çetinkaya dün vefat etmiştir. Başta ailesi, sevenleri ve Türkçü ülkücü camiaya başsağlığı ve sabır diliyorum. Ruhu şad olsun.

Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünsal…

59.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, yurttaşlarımızın insanca yaşayabildiği, emeğinin karşılığını alabildiği ekonomik yapı için adımlar atılması gerektiğine ilişkin açıklaması

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ekonomik veriler her geçen gün daha kötüye gidiyor. Sadece geçinmenin bile büyük bir sorun hâline geldiği ülkemizde açıklanan veriler durumun vahametini ortaya koyuyor. Son açıklamalara göre, açlık sınırının 2.067, yoksulluk sınırının ise 6.733 lira olduğu belirtiliyor. Bu utanç verici durum karşısında yurttaşlarımızın geçinmesi bile âdeta hayal olmuş durumdadır. Sarayın bir günlük harcamasının 8 milyon lira olduğu söyleniyor. Açlık sınırının asgari ücretin bile altında kalması kabul edilemez. İnsanlarımızı açlığa, yoksulluğa mahkûm etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu utanç verici durum karşısında acil olarak harekete geçilmeli ve yurttaşlarımızın insanca yaşayabildiği, emeğinin karşılığını alabildiği bir ekonomik yapı için adımlar atılmalıdır.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.53

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 90) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

14’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 14- 17/2/2011 tarihli ve 6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri Hakkında Kanuna geçici 2 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 3- (l) 4 sayılı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 350 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca sayısı onu geçmemek üzere Başkanlıkta soru hazırlamak üzere görevlendirilen yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim elemanları ile Millî Eğitim Bakanlığında görevli öğretmenlere (40.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarı geçmeyecek tutarda her ay ek ödeme yapılabilir. Ek ödemenin tutarı ile usul ve esasları Bakanlıkça belirlenir.”

       İsmail Koncuk               Mehmet Metanet Çulhaoğlu      Yavuz Ağıralioğlu

            Adana                                  Adana                                 İstanbul

        Yasin Öztürk                           Ayhan Erel

            Denizli                                Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel konuşacaktır.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz mesleki eğitim merkezlerinde, işleyişinde yaşanan sıkıntıları ve çözüm önerilerini iki grupta toplayabiliriz; Öğretmen ve idari personelin yaşadığı eksik ve sıkıntılar, buna ek olarak üretim sektörünün içinde çarkın dönmesinde önemli payı olan öğrencilerimizin yaşadığı eksiklik ve sıkıntılar.

Öğretmen, öğrenci ve idari personelin sorunlarına baktığımız zaman geçmişte yazılmış olan ders modülleri hem özensiz hem de günümüz şartlarına uymamaktadır, teknolojiye uygun içeriğe sahip değiller. İşverenlerimiz teknolojiyi ve toplumun beklentilerini eksiksiz bir şekilde takip ederken Bakanlığımız gelişen teknolojinin getirdiği yenilikleri anlatmak için kaynak olarak belirlediği modüllerde bu teknolojiyi maalesef yakalayamamıştır. Yeni yönergeyle oturtulmaya çalışılan ve teorik beceri sınavı hâlinde ikili sınav sisteminde temellendirilmeye gidilen denklik yönergesi, ustalık ve kalfalık belgesi alımında beceri sınavlarında tüm yükümlülüğü öğretmenin üstüne yıkarken meslek öğretmeninin yıl içinde yaptığı birkaç yazılı sınavdan elde ettiği gelirleri maalesef kesmiştir. Meslek öğretmenleri uygulamada ölçtükleri kalfa ya da usta adayını yazılı sınavda da ölçebilecek yeterliliğe sahiptirler. Sınav sisteminde son yapılan değişiklik isabetli olmamıştır.

Mesleki Yeterlilik Kurumu ve mesleki eğitim merkezleri arasındaki fark daha iyi anlatılmalıdır. Mesleki Yeterlilik Kurumu ne belgesi verir? Verilen belge süreli midir? Belgeyi kim verir? Mesleki eğitim merkezlerinin verdiği belgeyle arasında ne fark vardır? Bunlar hem bizler hem iş hayatında çalışanlar hem de işverenler açısından cevap bekleyen sorulardır. Mesleki Yeterlilik Kurumu hakkında hem çalışma camiası hem de mesleki eğitim camiası daha çok bilgilendirilmelidir.

Mesleki ve teknik eğitim kurumlarında çalışan idareciler, Bakanlığımızın diğer eğitim kurumlarında çalışan eğitim çalışanlarıyla çalışma süresi ve şartları bakımından aynı kategoride değerlendirilmemelidir. Bir mesleki eğitim kurumunda çalışan idareci işleyişteki devamlılığı sağlamak amacıyla ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki gibi süreli çalışma kriterlerine bağlı kalmamalı, devamlılık sağlanmalıdır.

Genel müdürlük tarafından yemek için gönderilen ödenek miktarı artırılmalı, çıraklıktaki öğrencilere fakir-zengin diye ayırım yapılmamalıdır. Yemek ücretleri tüm öğrencilere verilmelidir. Son dönemlerde, öğrencilerden fakirlik belgesi istenerek fakir öğrencilere yemek bedeli ödenmekte, bu belgeyi veremeyen öğrencilere ise herhangi bir yemek bedeli ödenmemektedir. Oysa bu ödeneğin bütün öğrencilerimize gönderilmesi gerekmektedir. Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı olduğu dönemde bütün öğrencilere ödenek geliyordu ve 4 çeşit yemek yiyebiliyorlardı. Tekrardan bu ödenek tüm öğrencilere gönderilmelidir.

Bu çocuklarımızın okula geliş gidişleri, taşımalı öğrenci statüsüne alınarak yol ücretleri karşılanmalıdır. Zira bu çırak çocukların ceplerinde okula gelecek paraları olmadığı gibi karda kışta bisikletlerle veya yaya olarak buralara gelmektedirler. Bu da çeşitli problemleri beraberinde getirmektedir.

Yine, çıraklık eğitim merkezindeki geçen sürenin sigortalılıktan, bu yapılamıyorsa da en azından çıraklık eğitiminde başlanılan sürenin sigortalılık başlangıç tarihi olarak belirlenmesi, burada daha önce çalışan vatandaşlarımızın beklentileridir. Kalfalık ve ustalık sınavlarında birleştirilen mesleki dersler tekrardan ayrılmalı, sınavları ayrı ayrı yapılmalıdır. İş hayatına atılacak öğrencilerimizin girişimcilik, ekonomi, iş hukuku, işletme ve muhasebe dersleriyle hayata hazırlanmaları da gerekmektedir. Mesleki eğitimin toplumumuzda kabul görmesi, velilerin bilgilendirilmesi için çalışmalar yapılmalı, kamu spotlarıyla değerlendirilmelidir.

Mesleki eğitim merkezlerinde eğitim dört yıla çıkartıldı, ancak buradan mezun olan öğrencilerimizin lise mezunu sayılmaması da ayrı bir problemi beraberinde getiriyor. “Fark dersleri verip mezun olabilirsiniz.” deniliyor, oysa bu öğrencilerimize vermiş olduğumuz ustalık belgesinin lise diploması ve haklarına sahip olmalarının sağlanmasıyla mesleki eğitimlerin öğrenci sayıları artacak, ara eleman sıkıntısı giderilecektir. Mesleki eğitim okullarına atanacak okul müdürlerinin mutlaka atölye ve laboratuvar öğretmenlerinden olması gerekmektedir.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesindeki “(40.000)” ibaresinin “(45.000)” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Ahmet Kaya                       Sevda Erdan Kılıç                 Alpay Antmen

           Trabzon                                  İzmir                                   Mersin

    Neslihan Hancıoğlu                İlhami Özcan Aygun                Yıldırım Kaya

            Samsun                                Tekirdağ                                Ankara

     Mustafa Adıgüzel                        Ali Öztunç

             Ordu                             Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel konuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Adıgüzel.

Süreniz beş dakikadır.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; getirdiğiniz teklifle öğrenime başlama yaşını tekrar 69 aya çıkarıyorsunuz. 30 Mart 2012’de 60 ayla ilgili düzenleme yapılmıştı, neye rağmen? Velilere rağmen, pedagojinin gerçeklerine rağmen, öğretmenlere rağmen, biz milletvekillerinin uyarılarına rağmen. Sonra ne yaptınız? 60 ay oldu 66 ay, şimdi de 69 ayı getiriyorsunuz.

Sayın Erdoğan Eylül 2012’de şu ifadeleri kullanıyor: “Bakın, bu 66 ay meselesinde gidip rapor alanları evlatlarına ihanetle vasıflandırıyorum. Niye? ‘Benim evladım geri zekâlı.’ diyor. Yani iki ay mı senin evladını iyi noktaya getirecek?” Şimdi de siz bunu üç ay yapıyorsunuz; biz ise gündelik değil, gerçeklik ve bilimsellik üzerinden konuştuğumuz için bu durumlara düşmüyoruz.

Bu uygulamayla yedi senede yaklaşık 8,5 milyon çocuğumuz bu sorundan, 60 ay sorunundan etkilendi. Millî Eğitimde kötü idare edilen, kötü kurgulanan, sınava dayalı ancak sınavların da hakkaniyetli yapılmadığı sistemde 90 puan alacak çocuk, hiç almadığı, bilmediği dersten sınava sokulup 60 puanda kalıyor. Bu hayal kırıklığını, başarılı olamama psikolojisini, haksız bir şekilde yenilme duygusunu o genç yüreklerden, beyinlerden nasıl sileceksiniz? Bu deneme ve yanılma, baştan aşağı bozuk eğitim düzeninin sonucu işte bu: PISA’da ve TEOG’da yerlerdeyiz.

Bir kere, millî eğitim sistemimizi siyasetten tamamen arındırmamız lazım. İşte FETÖ ve okullarıyla yaşanan tecrübe ortada. Her eğitim yılı başında bir düz lise ve imam-hatip lisesi kontenjan sorunu çıkıyor. Sırf siyasi tercihle, ihtiyaç fazlası imam-hatip lisesi kontenjanları varken düz lisede yer bulamıyorsunuz. Nasıl ki imam-hatip lisesine gidecek olan yavrularımızın hakkı varsa düz lisedeki çocuklarımızın da hakkı var; bunun da karşılanması lazım. Seçmeli derslerde, özellikle din dersleri seçiminde, mülki idare amirinden okul müdürüne kadar yapılan dayatma da ayrı bir sorun tabii ki.

“Bilgi Çağına Notlar” diye bir kitap; bunu PTT finanse etti. Geçen yıl ilköğretim okullarına dağıtmışlar. Bunun adında “bilgi” yazıyor ama içinde bilgi yok, bol bol ilgi var, devlet büyüklerine ilgi var. Sayın Erdoğan’ın 6 tane, Binali Bey’in 5 tane, Ulaştırma Bakanının 4 tane resmi var kocaman kocaman; Ulu Önder Atatürk’e sayfanın sadece üçte 1’ini lütfen bir layık görmüşsünüz. Böyle bir kitabı, AKP ve hükûmetin “İcraatın İçinden” gibi bir propagandasını, ilkokul, ortaokul çocuklarına hangi akılla, hangi eğitim ve siyasi ahlak ölçüsünde dağıtırsınız? Velilerden bunun için izin aldınız mı?

Daha geçenlerde Millî Eğitim Bakanlığındaki yönetici ataması tercih başvurusunda yapılan usulsüzlük Bakanlık tarafından da doğrulandı. Başvuruda normal sürecinde tercih yapmış yönetici adaylarının tercihlerine göre bir sendika üyesinin adaylara bilinçli ve avantajlı tercih yaptırılabilmesini sağlamak için süre uzatımı yapılmıştı. Bu, haksızlık ve dahi emek hırsızlığı değil midir? Artık atama ve nakillerde liyakati esas almanızı öneriyorum. İl içi yer değiştirmelerde eskisi gibi sıra sisteminin işletilerek boşalan yerlere sıradaki öğretmenlerin atanması uygulaması da başlatılmalıdır. 4-6 yaşın okul öncesi zorunlu eğitime dâhil edilmesi tartışılmalıdır. “Öğretmenlik Meslek Kanunu” tüm tarafların, eğitim emekçilerinin görüşü alınarak ekonomik ve özlük haklarının korunacağı bir meslek kanunu olarak hedeflenip ivedilikle çıkarılmalıdır. Bugün Cumhurbaşkanının dahi itiraf ettiği eğitimdeki başarısızlığın çözümü için tüm paydaşların görüşü alınarak hazırlanacak bilimsel düşünceye ve üretmeye dayalı bir eğitim sisteminin gerekliliği kaçınılmaz hâle gelmiştir. Kamusal, parasız, bilimsel ve laik eğitim hakkından tüm yurttaşlarımızın yararlanması mutlaka sağlanmalıdır.

Bir de İstanbul seçimini kaybettikten sonra 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 37’nci maddesini yok sayarak belediye şirketlerinde atama yetkisini belediye başkanından alınıp belediye meclisine devretme hazırlığını duyuyoruz. Belediye başkanlarımızı zora koşmak, çalıştırmamak için çoğunlukta olduğunuz İstanbul, Ankara gibi belediye meclislerini hizmeti kolaylaştıran, katkı yapan, başkanıyla takım olan değil de hasım olan, engelleyen bir anlayışa sokarsanız olacakları ben size söyleyeyim: 31 Martta ortaya konan halk iradesine karşı geliştirdiğiniz ayak oyunlarının, halkın tercihine karşı durmanın cevabı olarak İstanbul halkının 23 Haziranda verdiği ayardan ders almayıp, seçilmiş belediye başkanlarımıza engeller koymaya kalkışıp sonraki seçimde halkın bu defa ne tepki vereceğini test etmek istiyorsanız buyurun devam edin diyorum, Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Adıgüzel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Erol Katırcıoğlu                 Dirayet Dilan Taşdemir             Erdal Aydemir

           İstanbul                                  Ağrı                                   Bingöl

        Abdullah Koç                       Nusrettin Maçin                    Ömer Öcalan

              Ağrı                                 Şanlıurfa                             Şanlıurfa

                                                 Ali Kenanoğlu

                                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu konuşacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Katırcıoğlu.

Süreniz beş dakikadır.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, şimdi, bu madde esas itibarıyla bir yetki göçerilmesi anlamına gelen bir madde, bir bakıma. Maddenin ayrıntısına baktığımızda özellikle yükseköğrenim kurumlarının öncesinde yani ortaöğretime ilişkin olmak üzere açılacak olan özel barınma yerlerinin yani yurtların açılma yetkisi Millî Eğitim Bakanlığına verilirken yükseköğretimle ilgili olarak da bu yetkiyi Gençlik ve Spor Bakanlığına göçermiş oluyor. Yani esas itibarıyla masum bir madde yine karşımızda. Fakat, bu maddenin tabii, yani böyle gelmiş olması üzerinde şu cümleleri etmemizi gerekli kılıyor gibi geliyor bana: Şimdi, arkadaşlar, benim yaptığım hesaba göre 7,5 milyon öğrenci var bu ülkede ve yaratılmış olan kapasite de 700 bin civarında yani aşağı yukarı 11 öğrenciye 1 yatak düşüyor. Şimdi, bu ne demektir? Bu şu demektir arkadaşlar, bu alan öyle bir alan ki özel sektör bu alana girdiği zaman çok kârlı bir işletme kurma imkânına sahip demektir. Çünkü çok yüksek bir talep var dolayısıyla da bu talebi karşılamak üzere kuracağı her türlü barınma yerine -yani yurt diyelim- uygun fiyatlarla kendi kârlarını maksimize edecek bir biçimde müşteri bulma şansına sahip, yani bedava bir iş kolu esas itibarıyla ve bu iş kolu sonuç olarak nereye bağlanmış diye baktığımızda bakanlığa bağlanmış ve bu yetkinin verilmesi anlamında söylüyorum, bence bir kere bu doğru bir şey değil gibi geliyor bana. Yani özel sektörün etkinliğini kullanmak isteyebilirsiniz ama -demin yaptığım konuşmada da altını çizmeye çalıştığım gibi- bu ancak ve ancak çok ciddi bir regülasyonla mümkündür ki bu bizde de hiç yoktur neredeyse. Dolayısıyla, bir anlamda, öğrencilerin sömürülmesine yönelik olmak üzere yeni bir potansiyelin olduğu bir alandan söz ediyoruz. Bir bu konunun altını çizmek istedim.

Bir diğer konu da şu: Ben merak ettim, “Bu yetki daha önce kime aitmiş acaba?” diye merak ettim. Arkadaşlar, çok ilginç bir şey çıktı, belediyelere aitmiş. Yani yurt açma yetkisi kamunun bir ajanı olarak, bir aktörü olarak belediyelerin yetkisine bırakılmış olan bir alanmış. Ve anlaşılan o ki -yanılmıyorsam 2011 tarihinde madde 13’te yapılan bir değişikle- bu yetkiyi belediyelerden almışlar, Millî Eğitim Bakanlığına vermişler, şimdi de bu yetkilerin bir kısmı Millî Eğitim Bakanlığında, bir kısmı Gençlik ve Spor Bakanlığına devredilmiş olacak.

Şimdi, benim sık sık yürütmeye yaptığım bir eleştiriyi burada tekrar etmeme izin verin lütfen. Belediyeler yereldir ve üniversiteler de yereldedir sonuç olarak. Dolayısıyla da yurt gibi bir ihtiyacın karşılanması için -ki söylemeye çalıştığım gibi, çok şiddetli bir ihtiyaç var, talep çok yüksek- bunun karşılanabilmesi için gerekli kaynakları devletin ayırması söz konusudur ama bunun Ankara’dan, merkezî hükûmet tarafından yapılması gerekmemektedir ve işin doğrusu -geçmişte öyleymiş anlaşılan- bunun belediyelerce karşılanmasıdır. Çünkü zaten arazinin bir kısmı, belki yurt yapılacak arazinin bir kısmı belediyeye aittir. Belediye orada yurt yapabilir, ayrıca, denetleyebilir; belediyenin temizlik hizmetleri vardır, dolayısıyla da daha etkin bir çerçeve sunabilir bu işlere ama gördüğünüz gibi 2011’den sonra her şeyi merkezîleştirdiğiniz gibi bu meseleyi de merkezîleştirmişsiniz. Şimdi, bence, Komisyona düşen şey bunu tersine çevirici bir şeyler yapmaktır diye düşünüyorum çünkü demin de söylediğim gibi, özel sektörün ekonomiyle ilişkisi ancak ve ancak regülasyonla anlamlıdır arkadaşlar, artık bu iş bitmiştir. 2008 krizi bize şunu söylüyor: 2008 krizi özel sektörün etkinliğinin bir hikâye olduğunu söylüyor yani kamuyla karşılaştırdığımız zaman demek istiyorum. Dolayısıyla da yeniden kamuyu tanımlamak ki kamunun yeniden tanımlanması dediğim şey büyük ölçüde “Nasıl regüle edeceğiz biz bu alanları?” diye regülasyonların konuşulmasını gerektiren bir konudur. Benim görebildiğim kadarıyla, yine onların da bütün regülasyon kurumlarının hepsini de -kusura bakmayın arkadaşlar ama- 2011 yılında, o zamanlar Başbakan olan Sayın Erdoğan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayın lütfen Sayın Katırcıoğlu.

Buyurun.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - …bütün o bağımsız kurumları tekrar bakanlıklara bağlayarak bağımsızlıklarını yok etmiştir.

Dolayısıyla, burada bence bir perspektif problemimiz var diye düşünüyorum. Perspektif şu: Dünya değişmiş, özel sektörün etkinliğinin anlamsız olduğu anlaşılmış ki benim deminki konuşmamda altını çizmeye çalıştığım gibi, Amerika başta olmak üzere, Kanada başta olmak üzere yapılan birçok çalışma özel sektörün kurduğu üniversitelerin çok da başarılı olmadığını söylüyor; tam aksine, kamu sektörünün daha başarılı olduğunu söylüyor. Dolayısıyla da hayat böyle gelişirken siz, şimdi, eski paradigmanın içinden tekrar özel sektöre yetki vererek bu ihtiyaçları karşılamaya yönelik olmak üzere birtakım önlemler öneriyorsunuz ama size tavsiyem, bu perspektif, emin olun, bir çözüm getirmeyecektir ve dolayısıyla da önümüzdeki günlerde yine bu konuları konuşuyor olacağız diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Katırcıloğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 15 – 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Özel Barınma Hizmeti Veren Kurumlar ve Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesinde yer alan "Milli Eğitim Bakanlığınca” ibaresi "ortaokul ve ortaöğrenim düzeyinde Milli Eğitim Bakanlığınca, yükseköğrenim düzeyinde Gençlik ve Spor Bakanlığınca” şeklinde ve "Bakanlık bu yetkisini” ibaresini “ilgili Bakanlıklar bu yetkilerini” şeklinde değiştirilmiştir.

          İsmail Ok                            Yasin Öztürk                     Feridun Bahşi

           Balıkesir                                Denizli                                 Antalya

       Ümit Dikbayır                Mehmet Metanet Çulhaoğlu      Yavuz Ağıralioğlu

           Sakarya                                 Adana                                 İstanbul

         Ayhan Erel

           Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili İsmail Ok konuşacaktır.

Buyurun Sayın Ok. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İSMAİL OK (Balıkesir) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifle ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ve özellikle dün yaptığım bir eksikliği hatırlatmak istiyorum. Komisyonumuzu selamlamayı ve gönlümüzden geçtiği gibi olmasa da yaptıkları çalışmalar için teşekkür etmeyi unuttuk, bunu bugün telafi etme imkânı bulduğum için de mutluyum, affola.

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Estağfurullah.

İSMAİL OK (Devamla) – Öncelikle esas konuya geçmeden önce dün partimiz Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs, İstanbul, Trabzon ve Trabzonspor’la ilgili öyle bir bağlantı yaptı ki mest olduk. 31 Martta 13 bin küsur oy farkı, Trabzon’un plakası 61, çarpı, 800 bin küsur. Ben de bugün bir jest yaptım, bordo mavili kravatla geldim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Teşekkürler.

İSMAİL OK (Devamla) – Teşekkür ederim.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Balıkesirliler küsmesin size.

İSMAİL OK (Devamla) – Balıkesir bize hiç küsmez, biz bütün illeri kucaklıyoruz, çok teşekkür ederim bu hatırlatma için de.

Şimdi, Yine Esas Konuya Geçmeden Önce, Biraz Önce, Hemşehrim Balıkesir AK PARTİ Milletvekili Sayın Yavuz Subaşı, Balıkesir Büyükşehir Belediyesindeki çalışanların kıyımıyla ilgili yaptığım konuşmada Büyükşehir Belediye Başkanıyla görüştüğünü, bunların gerçekle bir ilgisi olmadığını söyleyip “Keşke Büyükşehir Belediye Başkanını arasaydı.” diye çok diplomatik ve nazik bir dille açıklamada bulundu. Elbet hatasız kul olmaz ama İsmail Ok öyle işkembeyikübradan konuşmaz. Buradan tutanaklara geçmesi için söylüyorum: Konuyu tek tek, isim isim zikredebilirim ama zamanı bununla geçirmek istemiyorum. Yine AK PARTİ’li önceki belediye başkanı döneminde işe alınan basın emekçisi sırf parti içi meselelerden dolayı, parti içi kavgadan dolayı kapının önüne konuldu; adı da Umut Sözen. İsterse tek tek bu 480 ismi burada zikredebilirim.

Şimdi, yine esas konuya geçmeden önce, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Özlem Zengin Hanımefendi, biraz önce hain, terörist ve kırmızı bültenle aranan, yüzlerce Mehmetçik’in kanı elinde bulunan kişinin devletin kurumu TRT’ye çıkarılmasından dolayı rahatsızlığını ifade etti. Bunu duymaktan hassaten memnun olduğumu ifade etmek istiyorum ama ilk oturumda kendisinden bu konuda açıklama bekliyoruz, bunun da takipçisi olacağız.

Yine bu vesileyle bir konuya değineceğim. Dün “ucube Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” dediğim için dünkü grup başkan vekili bize demediğini bırakmadı. İşte, ucube olduğunu bugün görüyoruz. Özlem Hanım grup başkan vekili olarak araştırma yapacak; peki, yaptığı araştırmanın sonucunda Meclisin ne etkisi, yetkisi var? İşte, parlamenter demokratik rejim olsaydı o bakanla ilgili burada soruşturma önergesi, hatta gensoru verebilirdik. Meclisin hiçbir yaptırımı yok. Dün de ifade ettiğim gibi, 550 milletvekilini 600’e çıkarmakla sadece obezleştirirsiniz Meclisi. Bunu söylemekten gerçekten utanıyorum.

Şimdi -tabii, zaman çok hızlı geçiyor- dün AK PARTİ grup başkan vekili, Millî Eğitimin yazboz tahtasına döndüğünü, özellikle FATİH Projesi adı altında milyonların yok edildiğini, buharlaştırıldığını söylediğimde çok rahatsız oldu ve tabii, grup başkan vekili olma avantajıyla dakikalarca konuştu, ağır ithamlarda bulundu, bir dakikalık konuşmamı yüksek sesle ve durmadan konuşarak sabote etti. Bir defa, gerçekten şahsına ve makamına yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum.

Bakın, arzu ederseniz, buradan Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından dinletebilirim. Pilot uygulamanın ne demek olduğunu, şahsım dâhil olmak üzere burada herkes biliyor. Aslında, grup başkan vekilinin de bunu çok iyi bildiğini zannediyorum ama “Bu bir pilot uygulamaydı, işte onun için vazgeçildi.” Tarihi burada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Ok.

İSMAİL OK (Devamla) – Hemen tamamlamaya çalışacağım.

Sayın Cumhurbaşkanı, 22 Mayıs 2015 tarihinde, şaşaalı, debdebeli, bakanları da başka illere göndererek Türkiye'nin en büyük eğitim projesi olduğunu iddia etti. Pilot uygulama, Türkiye'nin 81 ilinde ve yaklaşık 800 bin tablet dağıtılarak yapılmaz. Öyle çok bağırarak, sesi yükselterek gerçeklerin meydana çıkmasını geciktirebilirsiniz ama engelleyemezsiniz. Dolayısıyla, bu tabletler şu anda çöp oldu. Paralar ne oldu? Buharlaştı. Ya, bunu dile getirmemizden niye rahatsızlık duyuyorsunuz? Bu trilyonlarca lira para kimin parası? Fakir fukaradan toplanan vergilerle alınan para. Bunun üzerine gitmek yerine, şahsıma demedik bir şey bırakılmadı.

Tabii, zaman doluyor, inşallah, ikinci bölümde esas konulara girerim, bu sataşmalardan dolayı, ağır ithamlardan dolayı giremedim.

Ben, bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

İnşallah, bu seçimler, 23 Haziran seçimleri insanların, grupların birbirini anlamasına, dinlemesine vesile olur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Zengin, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

60.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sayın Ok’a kısa bir cevap vermek istiyorum.

Şimdi, tabii “ucube” ifadesi çok ağır oluyor Sayın Ok. Yani şu anlamda çok ağır: Siz sistemi elbette eleştirebilirsiniz ama burada seçilen kelimeler çok önem arz ediyor.

Bir de tabii şunu görmek lazım: Aslında bu sistemin sadece işleyişi anlamında değil, sistemi ortaya koyan fikriyat aslında belki de pek çok siyasi partinin burada olmasının temeli, ittifakların temeli. Yani bir tarafıyla siz reddettiğiniz sistemin aslında size getirdiği bütün nimetlerden istifade ediyorsunuz. Böyle bakıldığı zaman temel bir çelişki olduğu kanaatindeyim. Sisteme dair eleştiri elbette ama isimlendirilirken ister sistem ister isimler ister şahıslar bu manada bakıldığı zaman çok daha buranın şahsına uygun, buranın değerine uygun bir ifadeyle anlatmak lazım. Yani “ucube” diyerek bu meseleyi anlatmanız mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Zengin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Anlatmak istediğinize daha uygun kelimeler seçerseniz, o zaman mesele çok daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum.

Ve bir defa daha söylediniz ama ben de reddetme ihtiyacı duyuyorum arkadaşlarımız gibi; ucube kelimesi gerçekten çok rahatsız edici, kullanmamanızı tercih ederiz.

Diğer konuyla alakalı, zaten ben kendim takip edeceğimi söylemiştim. Aldığım bilgiyi de inşallah Genel Kurulda paylaşacağım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum…

İSMAİL OK (Balıkesir) – Sayın Başkan, sataşmak için değil, sadece açıklama…

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden bir dakika süreyle söz vereyim, açıklama yapın.

61.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İSMAİL OK (Balıkesir) – Sayın grup başkan vekilinin hassasiyeti için gerçekten teşekkür ediyorum.

Ben biraz önce aslında daha sert konuşabilirdim ama bunların faydası olmuyor. Dün ucube dedim diye grup başkan vekili ağza alınmayacak şeyler söyledi. Bu yakışmıyor.

Bakın, bu referandumda tıpkı 2010 referandumunda olduğu gibi “hayır” dediğimiz için FETÖ’cü ilan edildik. Oysa 1 Aralık 2012’de FETÖ’nün kumpasıyla ben şu anda hâlâ yargılanıyorum. O zaman 1 Eylül 2010 referandumuna “hayır” dediğimiz için bizim tövbe haşa imanımız sorgulanıyordu, şimdi de FETÖ’cü ilan ediliyoruz. Bunlar gerçekten çok ağır ithamlar. Bizim izimizden şüphemiz yoktur.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ok.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 90) (Devam)

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir” şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Tüm eğitim düzeylerinde yurtların denetimi Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılır.

         Özcan Özel                      İlhami Özcan Aygun         Neslihan Hancıoğlu

            Yalova                                Tekirdağ                                Samsun

       Yıldırım Kaya                        Alpay Antmen               Sevda Erdan Kılıç

            Ankara                                 Mersin                                  İzmir

         Ahmet Kaya

           Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Yalova Milletvekili Özcan Özel konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ÖZCAN ÖZEL (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 15’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Ziya Selçuk, millî eğitimde yaşadığımız sorunların büyüklüğüne paralel olarak büyük beklentilerle Bakan oldu. Daha önce Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı yapmış olması kamuoyunda iyimser bir beklentiye yol açtı. Aradan bir yıl geçti, öncesinde hangi sorunları yaşıyorsak aynı sorunları yaşamaya devam ediyoruz. Sayın Bakan göreve geldiğinden beri bir yıl geçmesine rağmen “Her ay bir proje açıklayacağız.” demesine rağmen açıklanan herhangi bir proje yok, herhangi bir değişiklik yok. Bir tek öğrencilerin tatilini yazdan kısıp araya beş günlük iki tatil daha konuldu, o kadar. Nitekim gümbürtüyle duyurulan projelerin sonu da hüsran oldu. Bunların başında öğrencilerin internet ve tablet yoluyla eğitim yapmasını öngören FATİH Projesi vardır. Onca para gereksiz ve anlamsız bir biçimde boşa gitmiştir, ne dağıtılan tabletler eğitimde işe yaradı ne de okullara kurulan akıllı tahtalar. Bugün her biri çöptür ama ne yazık ki ortada sorumlusu yoktur. “Ücretli öğretmenlerin ders ücretini 2 katına çıkaracağız.” dediniz, henüz bir gelişme yok. Eğitim kurumlarına yönetici görevlendirmede ucube bir sistem kuruldu, o da işlemiyor. 3 kez takvim değiştirdiniz, yönetici atamada liyakati yok ettiniz, partiye sadakati ve partinize yakın sendikaya üye olmayı kriter hâline getirdiniz.

Bir de öğrencilerin mitinglere götürülmesi var. Öğrencilerin parti mitinginde ne işi var? Hiç kimse çocuklarımızı, gençlerimizi, geleceğimizi siyasal rekabetin aracı hâline getirme hakkına sahip değildir. Okulların ihtiyaçlarını velilere yıktınız. “Kayıt parası almayacağız.” diyorsunuz ama pek çok okulda bu velilerden para talep edildiğini biliyoruz. Bir tarafta okullarda öğrenciden, veliden para talep ederken Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla 541 milyon TL Maarif Vakfına aktardınız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amerika Birleşik Devletleri’nde 1980’lerin başında hazırlanan Geleceği Tehlikedeki Ulus Raporu’nda, Reagan döneminde uygulanan eğitim için raporu hazırlayan Eğitimde Mükemmellik Komisyonu rapora şu cümleyi yazmak zorunda kalmıştır: “Eğer dost olmayan yabancı bir güç, mevcut vasat eğitim performansını Amerika Birleşik Devletleri’ne empoze etmeye kalksaydı, bunu bir savaş nedeni olarak görebilirdik.”

Eğitimde yapılan yanlışların hiçbirini bize birileri dayatmadı. Muhalefetin bütün itirazlarına rağmen, sizler bunu tercih ettiniz. Sadece okula başlama yaşında yaptığınız yanlışı bugün düzeltmeye çalışıyorsunuz, oysa o yasa çıkarken Komisyon toplantısını basıp muhalefeti susturarak yaptığınızın doğru olduğuna inanıyordunuz. Dünyanın hiçbir yerinde pozitif bilimlerden uzaklaşılarak bir yere varılmamıştır. On yedi yıldır iktidardasınız. Eğitimde eksiklikleri gidermek ve bilime dayanan, içeriği laik kamu eğitimini daha ileri taşımak dururken yok etmeyi seçtiniz. “Demokrasi” diyerek geldiğiniz bu ülkeyi tek adam rejimine teslim ettiniz. İktidar sorumluluktur, hesap vermektir. Bu nedenle, her kararda gerçekçi olmak zorundaydınız. Bunu yapmak yerine tüm kararlarda duygusal ve ideolojik saplantılarınızla hareket etmeyi tercih ettiniz. Sorunları, nedenlerini ortadan kaldırarak çözmek yerine ertelemeyi, makyaj yapmayı, günü kurtarmayı tercih ettiniz. Sorumluluk bilincinden uzak olduğunuz için yanlışlarınızı üstlenmek gibi erdemli davranışlardan uzak durdunuz. Bu nedenlerle de asla eleştirilerden hoşlanmadınız, farklı konuşanı kendinize düşman bildiniz. Demokrasinin gereği katılımcılığı, sizleri her koşulda onaylamak, yanlışlarınıza “Evet efendim.” denilmesi olarak gördünüz.

Millî eğitimde devlet aklı, millî olma güdüsü terk edildi. Bunun doğal sonucu olarak da eğitim Türkiye’de yapboz oyununa döndü. “İktidar aynı. İstikrar var.” diyorsunuz. Her gelen Bakan kendisinden önceki Bakanın yaptıklarını yok ediyor. Bunun neresinde istikrar var? On yedi yılın sonunda eğitim sorunlarını çözmek adına bu iktidardan hiçbir beklentimiz yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Özel.

ÖZCAN ÖZEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Umutlu olmak için küçük bir neden bile bulunmuyor. Türkiye nasıl demokrasisini yeniden kazanmak zorundaysa kendi millî eğitim sistemini geçmiş hatalarından arındırarak yeniden kazanmak ve kurmak zorundadır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 15’inci madde kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 16- 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 43 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sağlık kurulu raporuyla asgarî %20 oranında engelli olduğu” ibaresi "Erişkinler İçin Engellilik Sağlık Kurulu Raporuyla asgarî %20 oranında engelli olduğu, 18 yaş altı çocukların Çocuklar İçin Özel Gereksinim Raporu ile özel gereksinimi olduğu” şeklinde, "dil-konuşma, spastik, zihinsel, ortopedik veya ruhsal engelli” ibaresi "zihinsel, bedensel yetersizliği olan bireyler ile dil ve konuşma, özel öğrenme güçlüğü, otizm spektrum bozukluğu olan bireylerden ilgili destek eğitim programında belirtilen yaşlardaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” şeklinde ve "Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığının” ibaresi "Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının ve Millî Eğitim Bakanlığının” şeklinde değiştirilmiştir.

         Ayhan Erel                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu      Yavuz Ağıralioğlu

           Aksaray                                 Adana                                 İstanbul

        Yasin Öztürk                         Ümit Dikbayır                       Aylin Cesur

            Denizli                                 Sakarya                                 Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Isparta Milletvekili Aylin Cesur konuşacaktır.

Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerindeki başarısı için Sayın Ekrem İmamoğlu’nu tebrik ediyor ve kendisine başarılar diliyorum… İlk kez söz aldığım için… (CHP sıralarından alkışlar)

31 Mart İstanbul seçiminin iptaliyle toprağa gömülen demokrasimizi hak ettiği yere yani başımızın üzerine koymaya imkân tanıdıkları için yüce milletimize şükranlarımı sunuyorum.

Değerli iktidar partisi vekilleri, bütünlemesi olmayan bir sınavda YSK aracılı olarak bir bütünleme sınavı icat ettiniz ve üzgünüm, 23 Haziranda fena çaktınız.

Bugün, dersinizi iyi çalışmadığınız konulardan birisi yani millî eğitim görüşülüyor. On yedi yılda 7 millî eğitim bakanı göreve gelmiş. Tek parti hükûmetinin olduğu böyle bir dönemde 7 bakanın atanmış olması millî eğitimde aslında işlerin iyiye gitmediğinin önemli bir göstergesi. Gelenler illaki bir şeye imza atmak isteyince KPSS, OKS, SBS, TEOG, LGS ve aslında bana göre bunların hepsi büyük bir hadise. Şimdi ÖSYM ve YÖK nezdinde yapılan sınavlar ve sistemler de bunlara dâhil değil. Sözü uzatmayalım. Ha bire değiştirilen sistemlerle öğrenciler deneme tahtası ve vekiller de artık sabır taşı. Bu sınavları atlatıp da mezun olanlar ya da aday öğrenciler umutsuz. Sizin, genç işsizliği oranını da “ne eğitimde ne istihdamda olanlar”ın oranını da azaltma vaatleriniz gerçekleşmedi. İşte asıl mesele de bu. Mart 2018’de yüzde 17,7 olan genç işsizliği bir yıl içinde yüzde 25,2’ye çıkarak maalesef tüm zamanların en büyük rekorunu kırdı.

Gelelim öğretmenlere. Ataması yapılmayan öğretmenler çok konuşuldu, çok detaya girmeyeceğim ama iki gün önce burada iktidar partisi vekillerince dile getirilen veriye göre 2002’den bu yana 632 bin öğretmen atandığı belirtiliyor. Biz de diyoruz ki bir yıldır burada sürekli tekrar tekrar söylüyoruz: Atama bekleyen 460 bin öğretmen var. Hem de neye rağmen? 153 bin öğretmen açığına rağmen. Şimdi altını çizelim: İhtiyaç var, mezun var, bir yandan da açık var. Bunun adı zu-lüm-dür, zulüm.

Şimdi, Hazine ve Maliye Bakanlığından gerekli ödenek mi alınamıyor, mevzu bu ise ülkenin dış borcunun on yedi yılda 445 milyar dolara geldiğini ve bu paraların ya betona gömüldüğünü ya israfa gittiğini, 37 milyar doların da mesela Suriyelilere harcandığını tekrar tekrar hatırlatacağız. Hatırlatmak zorundayız çünkü bu öğretmenler bizim okullarımızda yetişti. Onları, dişinden tırnağından ayırarak okutan aileler bizim ailelerimiz ve öğretmensiz okullarda öğretmen bekleyen çocuklar bizim çocuklarımız çünkü değerli arkadaşlarım, bu memleket bizim memleketimiz.

Şimdi diyorsunuz ki -benim anladığım- verdiğimiz sözü tutup tümünü atayamıyoruz ama dört yıl sözleşmeli kalmayı üçe, ardından iki yıl aynı yerde olmayı bire indiriyoruz ya işte daha ne istiyorsunuz? İyi, tamam, bu yanlışınızdan döndünüz tamam da o kadar çok sorun var ki teğet bile geçmeyen bir değişiklik olarak kalacak ve yine geçer not alamayacaksınız. Benden söylemesi.

Özel sektör eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin bir kısmı dertli. Asgari ücrete tabi olmuşlar neredeyse. Yani bu şu demek: Özel sektörde çalışan öğretmenlerin özlük haklarını düzeltmeliyiz.

Öğretmenliğe denk iş tanımı bulunan ancak aynı ölçüde özlük haklarına sahip olmayan Millî Eğitim Bakanlığına bağlı özel rehabilitasyon merkezlerinde çalışan binlerce eğitimci var; bize başvuruyorlar. Dört yıllık üniversite mezunu çoğunluğu, sınıf öğretmenliği, fizyoterapi bölümlerinden, çocuk gelişimden mezunlar. İş tanımları öğretmenlerle aynı. Toplumda “bakıcı” olarak adlandırılıyorlar. Onların mesleki itibar kaybı değil sadece dertleri; haftada kırk saati aşan mesai, yıllık izinden mahrumlar ve yükümlülükler açısından 657’ye tabi ama özlük hakları açısından iş güvencesiz ve asgari ücrete tabiler.

Şimdi, bir grup daha var acil çözüm bekleyen. Onların sorunu hepimizin sorunu, onlar engellilerimiz. Engelli bireylerimize istihdam sağlanması hepimizin boynunun borcu.

O koltuklarda -sizi rencide etmek değil amacımız inanın- boş boş oturmak da olmuyor değerli arkadaşlarım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Kim boş boş oturuyor? Daha nasıl yapacağız ya?

AYLİN CESUR (Devamla) - Orada oturuyorsanız yani devleti yönetiyorsanız, devlet devlet olmaktan çıkarılmayacak. Asıl önemli mesele bu.

Ne yapacaksınız? Hemen söyleyelim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu nasıl konuşma ya? Müsamerede konuşuyor gibi konuşuyorsun.

AYLİN CESUR (Devamla) – Bağırmayın, bağırmayın, hemen söyleyeceğim ne yapacağınızı.

Mesela yüzde 4 olan engelli kotasını yüzde 5’e çıkaracaksınız gerek Millî Eğitimde gerek diğer bakanlıklarda. Buradan başlayın işe.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Cesur.

AYLİN CESUR (Devamla) – Bize gelen bir diğer sorun: Belirli nedenlerle istifa etmiş öğretmenlere güvenlik soruşturmasının tekrar yapılması kaydıyla sınavsız doğrudan dönüş hakkı tanınmaması. Bu 657 no.lu Devlet Memurları Kanunu’na göre belli koşullar altında çalışanlara tanınan şeyi bu öğretmenlere de tanıyın. İnsanlar mağdur olmuş ve tekrar geri dönmek istiyor olabilirler.

Şimdi “2023 Vizyonu” diye yola çıktığınız eğitim sistemimizin vizyondan kalkmış bir film senaryosuna döndüğü bu durumda, hâlin icabını yapmak gerekiyor değerli arkadaşlar. Büyük ve kapsamlı bir eğitim reformu gerekiyor yani.

Benim abaküs -geçenlerde gösterdiğim- çok işe yaradı, literatüre girdi bayağı. Önemli gazetecilerimiz de, değerli gazetecilerimiz de kullanıyor size bir abaküs lazım diye. Ben de buraya -haberim yoktu, Sayın Ok da söylemiş- bu defa da acaba bir yapboz tahtası mı getirsem diye düşünmüştüm, geri vazgeçtim. Çünkü yapboz tahtası hâline getirdiğiniz eğitim sistemimizin hâli bu.

Özetle, öğrenciler mutsuz, veliler umutsuz, işverenler memnuniyetsiz, öğretmenlerimiz ise sistemin en büyük mağduru ve tekrar ediyorum, bunun adı zulüm.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Devamla) – Bir cümle söyleyebilir miyim?

BAŞKAN – Uzatamam, herkese aynı muameleyi yapmak durumundayım.

AYLİN CESUR (Devamla) – Peki.

Ve artık zulüm bitecek çünkü her şey çok güzel olacak.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Cesur.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesindeki “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” ibaresinin “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Sevda Erdan Kılıç                     Alpay Antmen                       Ahmet Kaya

             İzmir                                   Mersin                                Trabzon

    Neslihan Hancıoğlu                İlhami Özcan Aygun                Yıldırım Kaya

            Samsun                                Tekirdağ                                Ankara               

                      Mustafa Adıgüzel                      Ali Öztunç

                              Ordu                           Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç konuşacaktır.

Buyurun Sayın Öztunç. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bir toplumun gelişmesi için ilk adım eğitimle başlar, eğitimin gelişmesi gerekiyor ama maalesef ülkemizde -sadece AK PARTİ hükûmetini kastederek söylemiyorum- geçmişten bugüne kadar eğitim sistemimiz bir türlü oturmadı, bir türlü oturtamadık. Dünyada Avrupa bunu oturttuğu için belki de başarılı oldu ama bizde oturmuyor. İktidar değişiyor, gelen iktidar kendine göre bir eğitim sistemi getiriyor; aynı iktidar içerisinde, on yedi yıldır AK PARTİ iktidarında olduğu gibi, gelen her bakan kendine göre bir eğitim sistemi getiriyor ve bu işin acısını kim çekiyor? Öğrenci çekiyor, veli çekiyor.

Bakın, az önce Yalova milletvekilimiz bir yılını değerlendirdi Sayın Bakanın. Geçmişte yapılırdı, keşke her bakan “bir yıllık icraatım, yaptığım, yapamadığım, yapacağım” diye bir basın toplantısı düzenleyebilse. Geçmişte yapılırdı artık yapılmıyor. Ben, onun aksine şöyle düşünüyorum: Geçmişteki AK PARTİ’li millî eğitim bakanlarına göre belki de en başarılısı şu anki bakandır yani en azından mesleğin içerisinden geliyor, mesleği tanıyor. Ve ne yapmak gerekir? Bugünlerde, işte, revizyon, hükûmette revizyon konuşuluyor, umarım Millî Eğitim Bakanı bu arada gitmez çünkü geçmişteki bakanlara bakarsak bu bakanın, ben şahsen, başarılı olduğunu düşünüyorum.

Arkadaşlar, benim ilim Kahramanmaraş geçtiğimiz yıl LGS sınavında 35’inci sıradaydı, Türkiye 35’incisiydi.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – 17’nci.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Kaç efendim?

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – 17’nci.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – 17’nciydi. O zaman yanlış söylemişim Sayın Vekilim, özür dilerim.

Geçtiğimiz yıl LGS sınavında Kahramanmaraş 17’nci sıradaydı.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Şu anda 17’nci sırada.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Şu anda 17’nci.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – 35’ti. Bu yıl 64’üncü sırada arkadaşlar.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Hayır, 17’nciliğe yeni geldi.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – 17, 17.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Arkadaşlar, izin verirseniz…

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Rakamlar farklı şeyi ifade ediyor, tüm illerde aynı sıkıntı var.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Peki, tamam, hata varsa düzeltilir arkadaşlar, sıkıntı yok, sorun da yok.

BAŞKAN – Siz devam edin, sonra gerekirse bir açıklama yaparsınız.

Buyurun.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Ama size ben başka bir bilgi vereyim: TEOG sınavlarında Nurhak ilçemiz bölge 1’incisiydi, bu yıl berbat durumda. Niye, biliyor musunuz? Oradaki EĞİTİM-SEN’li öğretmenler ihraç edildiği için, Nurhak’ta, Elbistan’da, Pazarcık’ta EĞİTİM-SEN’e üye öğretmenler. Suçu ne? Sendikal örgütlenmeye girmiş, anayasal haktır bu. Ne yapmış? O sendikanın doğrultusunda bir eyleme katılmış. Eyleme katılır sendikalı, çok doğaldır bu, olabilir bu arkadaşlar. Gitmiş, eyleme katılmış, “Vay, sen bu eyleme katıldın, ihraç edileceksin.” Yanlış oldu, Nurhak’ta ihraç edilen öğretmenlere haksızlık yapıldı. Suçu varsa bir adamın mahkemeyle sabittir ki bunların tamamına yakını da beraat etti, hatta hakkında dava açılmayanlar da var. Ben bu EĞİTİM-SEN’li öğretmenlere yapılanın haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bunlar çok başarılı öğretmenlerdi, bunlar o ilçede sadece öğretmenlik yapmıyorlardı, çocuklara sadece ders vermiyorlardı, ders anlatmıyorlardı, aynı zamanda onlara arkadaş gibi davranıyorlardı ama baktığımız zaman maalesef bu öğretmenler ihraç edildi, yanlış oldu. Geri dönebilirler mi? Evet, geri dönebilirler. Bu konuda Hükûmetin EĞİTİM-SEN’li öğretmenlerle ilgili olsun, diğer öğretmenlerle ilgili olsun tekrar baştan sona bir değerlendirme yapması gerekiyor. Acaba bunların suçu var mı yok mu? Kurunun yanında yaş da yandı mı diye bakılması gerekiyor. Bakın, bu son seçimlerde aslında bir yandan da böyle bir mesaj geldi, size de çok geliyordur sevgili milletvekilleri, iktidar milletvekillerine daha çok geliyordur. “Oğlum öğretmen, işte, şu oldu.” Bir yıl yurtlarında kalmış öğrenciyken. “Ne yapayım? Garibandım.” diyor ama ondan sonra ihraç edildi. Belki bunların arasında gerçekten masum, hiçbir ilgisi olmayan insanlar vardır, öğretmenler vardır, bunu bir değerlendirmenizi tavsiye ederiz. 3600 sözü vardı öğretmenlere, maalesef 3600 sözü de gerçekleşmedi.

Bizim Elbistan ilçemizde engelli okulu isteniyor. AK PARTİ’nin değerli Kahramanmaraş milletvekillerine sesleniyorum, engelliler için bir okul yapılması ihtiyaçtır, istek var, talep var. Bu konuda eğer bir adım atarsanız çok mutlu oluruz.

İstiklal Üniversitesi kuruldu Kahramanmaraş’ta. Sütçü İmam Üniversitesinden sonra ikinci üniversitemiz ama tabela üniversitesi gibi oldu; rektör var, daha okul yok. Nasıl yapılacak, yeri neresi olacak? Bu konuda da İstiklal Üniversitesinin kısa süre içerisinde geliştirilmesi için size biz de destek olabiliriz, ne gerekiyorsa -bizim üzerimize düşen- hep beraber yapabiliriz ama İstiklal Üniversitesi bizim şehrimizi büyütecektir, ben buna inanıyorum.

Bir başka konuya gelmek istiyorum: Bakın, yerel seçimler yapıldı. Her belediyenin şirketi var. Belediyenin şirketini yöneten yöneticiler var. Bunları belediye başkanları atıyordu; Ankara’da Melih Gökçek atıyordu, İstanbul’da Kadir Topbaş Bey atamıştı. Şimdi, seçim kaybından sonra “Bu belediye şirketlerinin yönetimlerini, hayır, belediye meclisi seçecek.” deniyor. Ya, on yedi yıldır, yirmi dört yıldır, yirmi beş yıldır siz yapıyordunuz, o zaman neden yapmadınız, düzeltmediniz de -bu yanlış ise- bugün niye bunu yapıyorsunuz diye insan merak ediyor. Soruyoruz ama ortaya çıkıyor: Halk Ekmekte yapılanlar.

Şimdi, Ankara’da vatandaşın gidip temiz ekmek aldığı, daha ucuza ekmek aldığı firma, yer Halk Ekmek. Halk Ekmekte maalesef usulüne uygun kurul yapıldığı hâlde ticari sicil onaylamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika daha süre veriyorum Sayın Öztunç.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, pekâlâ.

Şimdi, Halk Ekmek maalesef ciddi sıkıntı yaşıyor. Yani, AK PARTİ’li belediyeydi, CHP’li belediyeye geldi, yarın CHP’li başka biri gelebilir, belki siz gelirsiniz tekrar ama ezilen aşağıda vatandaş oluyor arkadaşlar, yanlış yapıyorsunuz. Vatandaş gidip ekmeğini daha ucuza alabiliyordu. Bakıyorsun, Halk Ekmekte bugün soruşturma açılmış. Halk Ekmeğin mevcut Genel Müdürü ve Genel Müdür Yardımcısı AK PARTİ kongrelerine ekmek göndermiş, çıkmış ortaya, tek tek yazıyor, kalem kalem “İlçe kongresine şu kadar, seçim bürosuna bu kadar.” diye. Bu yanlış değil mi? Bu soruşturma da mutlaka önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşılacaktır.

Sayın Özlem Zengin Hanımefendi demin TRT’yle ilgili konuşmuştu. Evet, doğru, dediniz ki: “Ya, dün bir bugün iki, biz artık yeni çıkıyoruz.” dediniz. Evet, çıkıyorsunuz; on yedi yıldır biz çıkamıyoruz. Siz kendiniz için istemediğiniz bir şeyi başkası için de istemeyin. Çıkarmıyorlar Özlem Hanım, çıkarmıyorlar. TRT’ye CHP milletvekilleri çıkamıyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Valla TRT beni de çıkarmıyor.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Geçmişte siz çıkamıyordunuz, doğru, Refah Partisi döneminde sizi çıkarmıyorlardı, doğru ama bugün de bizi çıkarmıyorlar; aynı hesap. O zaman yapılan yanlışsa bugün yapılan da yanlıştır, bunu da söylemek gerekiyor diyor, teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztunç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        Kemal Bülbül                         Abdullah Koç                    Ali Kenanoğlu

           Antalya                                   Ağrı                                  İstanbul

      Nusrettin Maçin                     Erol Katırcıoğlu                    Ömer Öcalan

          Şanlıurfa                               İstanbul                              Şanlıurfa

Dirayet Dilan Taşdemir

              Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

23 Haziran İstanbul seçimi tamamlandı. Seçimlerde bizim katkımız ve emeğimizle birlikte seçimi kazanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu da bugün mazbatasını aldı. Kendisini tebrik ediyor ve başarılar diliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Demokrasi kuralları çerçevesinde, olgun bir davranış sergileyen Sayın Binali Yıldırım’ı da kutluyoruz.

Tabii, bu seçimler çok tartışılıyor ve tartışılacaktır ancak biz siyasetçilerin, siyasi partilerin bu seçimlerden halkın yararına, olumlu sonuçlar geliştirmesi gerekiyor. Bu seçimlerin verdiği en büyük mesaj demokrasi, uzlaşı ve kardeşlik siyasetinin egemen kılınması yönündedir; ötekileştirici, ayrıştırıcı dilin terk edilmesi yönündedir ve toplumsal uzlaşı, toplumsal barışın tesis edilmesi talebi vardır bu seçimlerin sonucunda ve bu da yeni bir demokratik anayasayla mümkün olacak bir şeydir. Bize verilen görev bu seçimlerde budur. Bizim de Parlamento olarak bunu yerine getirmemiz, bunu bir ödev olarak almamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, bu madde, üzerinde konuştuğumuz 17’nci madde, sözleşmeli öğretmenlerin başka bir yere atanmaları için doldurulması gereken sürenin dört yıldan üç yıla, bu sürenin ardından öğretmen kadrolarına atananların aynı yerdeki görev süresinin iki yıldan bir yıla kadar indirilmesi hususunu düzenlemektedir.

Tabii, teklif edilen açısından bu süre meselesi sorunlu, sıkıntılı bir mesele değil ancak bütün mesele atamalarda. 27 Temmuz 2016 yılında yayımlanan 668 sayılı KHK şöyle diyor: “Sözleşmeli öğretmenler, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde öngörülen genel şartlar ile öğretmen kadrosuna atanabilmek için aranan özel şartları taşıyanlardan Kamu Personeli Seçme Sınavı -yani KPSS- puan sırasına konulmak kaydıyla alım yapılacak her bir pozisyonun üç katına kadar aday arasından Bakanlık tarafından yapılacak sözlü sınav başarı sırasına göre atanır.” Yani burada öğretmen atamalarında KPSS’yi, yazılı sınavları yeterli görmeyip arkasından “mülakat” dediğimiz sınavlarla sonucu etkileyen bir durum var.

Şimdi, bütün problem olarak karşımıza çıkan da bu durum. Aslında bu, daha önce FETÖ’nün sınav sorularını çalıp sonuçları değiştirmesi açısından yandaşlarına vermesi ile mülakatlarla aynı şeyi ifade ediyor. Yani siz ha sınav sonuçlarını çalmışsınız yandaşlarınıza vermişsiniz ve sonucu değiştirmişsiniz, ha mülakat yaparak işinize gelen şekilde sorularla sonucu değiştirmişsiniz, bunun çok bir şey fark ettiğini söyleyemeyiz. Kaldı ki bu konuda geçmişte en çok mağdur edilenler de yine mütedeyyin kesimler olmuşlardır ama maalesef kendi yaşadıkları mağduriyetin şimdi de diğer kesimlere yaşatılmasıyla karşı karşıyayız.

KPSS’de Türkiye 6’ncısının bile mülakatla aşağıya çekildiğini ve onun yerine başarı sıralamasında daha aşağılarda olanların yukarıya çekildiğini çok fazlasıyla biliyoruz. Bu sözlü mülakatlarda sorulan soruların da mesleki konularla hiç alakasının olmadığını kamuoyuna yansıyan haberlerden de biliyoruz. Yani bunların, işte “Reis kimdir?” “Gezi’ye katıldınız mı?” “Ezanın Kürtçe okunması hakkında ne düşünüyorsunuz?” gibi soruların da bu mülakatlarda sorulduğu daha öncesinde bu kürsülerde çok dile getirildi ve buralarda tartışıldı. Bütün bunlar aslında konunun en büyük mağduriyet oluşturan kısmını teşkil ediyor ve mutlaka bu KPSS sınav sonuçlarında elde edilen başarı durumuna göre, mülakatlara tabi tutulmadan, liyakat esasına göre atamaların gerçekleştirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, bu mülakatlarda inançsal kimliklere göre, etnik kimliklere göre ve siyasi düşüncelere göre sonuç belirleniyor, mülakatlarda buna göre sonuç çıkartılıyor ve oradan kaynaklı olarak da atamalar düzenleniyor, bu da birçok haksızlığa ve eşitsizliğe yol açılmasına sebep oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın lütfen Sayın Kenanoğlu.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Gezi davasındaydım geçen gün, son bir dakikada da oradan birkaç bir şey söylemek isterim. Biliyorsunuz, Gezi davasını Alevilerle çok ilişkilendirmişlerdi, hatta bunun bir Alevi ayaklanması olduğunu iddia eden Emniyet raporları dahi vardı. O yüzden de biz… Tabii, şöyle bir durum da vardı: Gezi direnişi, itirazı esnasında yaşamını yitiren, öldürülen gençlerimizin büyük çoğunluğu -belki de hemen hemen hepsi de olabilir- Alevi inançsal kimliğine sahipti. Ancak Gezi davasında şunu gördük: Sanırım zengin bir Alevi bulamamışlar, uluslararası ilişkileri olan bir Alevi de bulamamışlar ki davanın sorumluluğunu Osman Kavala ile Yiğit Aksakoğlu’na yıkmışlar. İddianameyi hepimiz gördük ve o gün Yiğit Aksakoğlu iddianameyi şöyle özetledi, dedi ki: “Tek tutarlı taraf vardı, o da sayfa numaralarıydı, 1’den 657’ye kadar hiç hata yapmadan sayfa numaralarını düzgünce yerleştirmişlerdi; iddianame tamamen bundan ibaret düzmece bir iddianameydi.”

Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kenanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 17- 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “dört” ibareleri “üç” şeklinde ve “iki” ibaresi “bir” şeklinde değiştirilmiştir. Fıkraya “Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve tüm kurumlarda çalışan 4-B ve 5393 sayılı Kanun kapsamında çalışanlar ile vekil ebe ve hemşirelere de uygulanır.” cümlesi eklenmiştir.

       Feridun Bahşi                Mehmet Metanet Çulhaoğlu             Yasin Öztürk

           Antalya                                 Adana                                  Denizli

     Yavuz Ağıralioğlu                     Ümit Dikbakır                        Ayhan Erel

           İstanbul                                Sakarya                                Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Feridun Bahşi konuşacaktır.

Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Zorlu bir üniversiteye hazırlık sürecini ve yapboza dönen sınav sistemini aşarak üniversiteye girmeyi başaran öğrencilerimizin çilesi, üniversiteye yerleştikten sonra da devam etmektedir. Öğrencilerin karşılaştığı en önemli sorunlar, eğitimin niteliğine ve mezuniyet sonrası iş bulmaya ilişkindir. Öğrencilerin dile getirdiği sorunlar yumağı içerisinde özellikle dikkat çeken ise yurt sorunudur. Üniversite öğrencilerinin yurt sorunu, yeni bir sorun değildir. Ne var ki bu dönemde çok daha büyük boyutlara ulaşmıştır. Son on yedi yılda öğrencilerin yurt talebi ile öğrencilere sağlanan imkânlar arasındaki uçurum giderek büyümüştür.

Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun 81 ilde bulunan yurtlarında yatak kapasitesi 650 bin civarındadır ancak kontenjan artışları ve yeni üniversitelerin kurulması, öğrenci sayısını hızla artırmaktadır. 2019 yılı itibarıyla Türkiye'deki devlet ve vakıf üniversitelerinin sayısı 208’e ulaşmıştır. 2018-2019 öğretim yılında yükseköğretim öğrenci sayısı ise 8 milyon civarındadır. Üniversite sayısı ve öğrenci sayısındaki hızlı artışa rağmen yurt sayısı, talebi asla ve asla karşılamayacak boyuttadır.

Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ olarak üniversitelerin yurt çapında yaygınlaştırılmasından ve sayılarının artmasından yanayız. Ancak yeterli altyapı, bina, mekân ve donanıma sahip, yeterli öğretim kadrosuna sahip olması gerekliliği de göz ardı edilmemelidir. Üniversitelerimizde öğrencilerin mesleki açıdan yeterli bireyler olarak yetişmesini sağlayan etkenlerin başında öğretim kadrosu gelmektedir. Yeterli ve aranılan düzeyde öğretim kadrosuna sahip olmayan fakülte ve yüksekokullarda okuyan öğrenciler, kendilerini geleceğe hazırlayacak bilgileri edinememektedir.

Bu konuda sadece bir örnek vereceğim: Türkiye Barolar Birliğinin 2014 yılından bu yana hukuk fakülteleri arasında yaptığı ölçme ve değerlendirmede elde ettiği sonuçlar içler acısıdır. Benim de mezun olduğum İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine giriş puanı 480’lerdeyken 185 puanla girilen hukuk fakültesi bulunmaktadır. Hukuk fakültesi mezunları, mezun olduğu okula bakılmaksızın hâkim, savcı ve avukat olmaktadır. Hele de son yıllarda çokça görüldüğü gibi yapılan mülakatlardaki haksızlıkların, ülkeyi ne hâle getirdiği de hepimizce malumdur. Binbir zorluğa göğüs gererek üniversitelerden mezun olan gençlerimiz, istihdam sorunuyla karşılaşmakta, iş bulmakta zorlanmaktadır. Yeterince düşünülüp planlanmadan açılan üniversitelerden mezun olanlar boşta gezmektedir. Şu anda yüz binlerce yüksekokul ve üniversite mezunu genç, iş bulmak için devlet kurumlarının ve özel şirketlerin kapısında bekletilmektedir. Bu tablonun sorumlusu, gençlerimiz değil, iktidardır.

Değerli milletvekillileri, ekonomik ve toplumsal statü bakımından toplumumuzun en üst sırasında yer alması gereken öğretmenlerimizin değeri de ne yazık ki uygulamada her geçen gün biraz daha düşürülmektedir. Öğretmenlerimiz atanamama, ekonomik sıkıntılar, okullarda yaşanan günlük sıkıntılarla karşı karşıyadır. Bu yoksulluk, öğretmenlerimizi psikolojik bunalıma, hatta intiharlara götüren bir hâl almıştır. Bu dönemde, yoksulluk sınırının altında, hatta yoksulluk sınırının neredeyse yarısı ücretlerle çalıştırılmaktadırlar. 2019 yılının Mayıs ayında açıklanan verilere göre, 4 kişilik ailenin açlık sınırı 2.124; yoksulluk sınırı ise 6.918’dir. Bir kişinin aylık geçim maliyeti ise 2.625 lira civarındadır. Yirmi yıllık bir öğretmenin bugünkü ortalama maaşı ise 4.150 liradır.

Bir de sözleşmeli öğretmenlerimiz var ki durumları içler acısı. Öğretmenin sözleşmelisi mi olur? Şu an ülkemizde 153 bin öğretmen açığımız var, atanamayan öğretmen sayımız ise 460 bin civarındadır; bu kadar öğretmen açığı varken neden öğretmenlerimiz sözleşmeli olma baskısı altında çok az ücretlerle köle gibi çalıştırılmaktadır? Bu mu gelecek nesillerin mimarı eğitimcilerimize verdiğimiz değer? 3600 ek göstergeyle ilgili her parti, genel seçimlerde seçim vaadinde bulunmasına rağmen hâlâ tık yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha süre veriyorum Sayın Bahşi.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Birinci parti ve iktidar, neyi bekliyorsunuz? 3600 ek göstergeyi vermek için ne gerekiyor? Başta öğretmenlerimiz olmak üzere kamu çalışanlarının sıkıntılarını neden görmezden geliyorsunuz? Gelin, bir an önce 3600 ek göstergeyi verelim ve hayatlarını biraz da olsun kolaylaştıralım.

Bu düşüncelerle Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bahşi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 17- 652 Sayılı Özel Barınma Hizmeti Veren Kurumlar ve Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin, Ek 4'üncü maddesi, kanun hükmünde kararnameden çıkarılmıştır. Bu madde kapsamında sözleşmeli olarak çalışmakta olup maddenin üçüncü fıkrasında yer alan dört yıllık bekleme süresini doldurmamış olan öğretmenler bakımından bu sürenin doldurulması beklenilmeden söz konusu üçüncü fıkra kapsamında işlem tesis edilir ve bu kişiler bakımından maddenin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları uygulanmaya devam edilir.”

            Ali Fazıl Kasap                   Ahmet Kaya                     Alpay Antmen

                Kütahya                           Trabzon                                 Mersin

          Sevda Erdan Kılıç                Yıldırım Kaya             Neslihan Hancıoğlu

                  İzmir                             Ankara                                 Samsun

        İlhami Özcan Aygun

                Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kasap. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maarif Vakfı diye bir vakıf kuruldu, bu sene 541 milyon TL tekrar bir ödenek ayrıldı. Maarifin bir “a”sını eksik olarak düşünürsek, marifet konumunda düşünürsek beceriklilik olması gerekiyor ama burada da beceriksizlik oldu. İçeride eğitimdeki faciayı yaşamış iken, PISA’da yerlerde sürünürken, yurt dışındaki öğrenciler için ve Türkiye kökenli olmayan öğrenciler için bu miktarın ayrılması faciadır. İster 66 ay ister 72 ay olsun adaletsizliğin, liyakatsizliğin ve ayrımcılığın ön planda olduğu, adam kayırmanın ön planda olduğu “Benim hırsızım iyidir.” mantığının devletin tüm kademelerine sızdığı bir ortamda yaşıyoruz.

Türkiye'de bir şehir ve o şehirde bir müdür düşünün, okul aile birliğinin, okulların ödeneğinden toplanan paralarla lojmanına beyaz eşya, dev ekran televizyon aldırıyor. Okul müdürlerine baskı uygulanıyor. Valiliğe ve Bakanlığa durum bildirilmesine rağmen, muhakkik, usulen soruşturma yapıyor ve olayı örtbas ediyor. Eşyalar lojmandan apar topar taşınıyor. Buraya kadar her şey güzel ama kriminolojide, adli tıpta bir durum var: “Kusursuz cinayet, kusursuz hırsızlık yoktur.” derler. İlgili firmanın montaj yaptırdığı adres, müdürün evi, müdürün lojmanıdır Sayın Bakanım. Usulsüzlük had safhadadır. “Önce adalet, önce ahlak, önce insan” mantığıyla hareket etmediğiniz zaman isterseniz öğretmenlerimizi üç yılda bir tayin ettirin, isterseniz sözleşmeli, mülakatsız, kadrolu, güvencesiz öğretmen istihdam edin, sonuçta hiçbir yere varamayacaksınız.

Fatih’in sözünü hepiniz biliyorsunuz, tekrarlama ihtiyacı duyuyorum: “Aklı öldürürsen ahlak da ölür, akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür, kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür.”

“İyiliği emret, kötülükten alıkoy.” düsturu neydi? Sahi siz onu çok iyi bilirsiniz, bilmemiz gerekiyor hepimizin.

Bir Karadeniz fıkrası anlatacağım, kötü olarak algılanmasın: Temel, bir inşaat yapıyor, inşaat yıkılıyor, beş katlı, dört katlı bir bina. Mahkemede hâkim soruyor, diyor ki: “Neden yıkıldı? Anlat oğlum.” “Efendim, birinci kattayken 1 metreküp kuma 5 torba çimento kattık, bir şey olmadı. İkinci katta 1 metreküp kuma 4 torba çimento kattık, bir şey olmadı, yıkılmadı. Üçte…” “Anlatsana oğlum.” diyor. “Üçüncü katta 1 metreküpe 3 kattık, dördüncü katta 2...” “Peki, neden yıkıldı oğlum?” diyor. “Demek ki çimentosuz olmuyormuş hâkim bey.” diyor.

Demek ki adaletsiz bir sistem olmuyor. Ahlaki nosyonlardan yoksun, bu şekilde öğrencilerin parasını kayıran ve bunun arkasında duran millî eğitim sistemi, bunun arkasında duran İçişleri Bakanlığı, bunun arkasında duran valilerin olduğu bir ülkede istediğiniz kadar, 66 değil, 72 aya çıkarın, hiçbir yere varamazsınız.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kasap.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne 17’nci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Özlem Zengin                          Özgür Özel      Muhammed Levent Bülbül

             Tokat                                  Manisa                                 Sakarya               

     Yavuz Ağıralioğlu                  Hakkı Saruhan Oluç

           İstanbul                                İstanbul

"MADDE 18- 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 16- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce alınmış engelli sağlık kurulu raporları bulunan bireylerden sürekli raporu bulunanlar ile süreli raporu bulunup rapor süresi devam edenler rapor süreleri bitene kadar 43 üncü madde kapsamında destek eğitimi almaya devam ederler.””

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Salt çoğunluğumuz vardır, salt çoğunlukla katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İşler.

Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen? Yok.

Soru-cevap yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için, bundan sonra maddeler üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanun yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

Sayın Zengin, söz talebiniz var, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

62.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, arkadaşlarımın geç kalmasını istemiyorum ama bir cümleyi söylemem lazım sayın hatibin ifadesine binaen. Sizin hırsızınız bizim hırsızımız olmaz, hırsız hırsızdır, bunu ifade etmek istiyorum. Her birimiz bunun karşısındayız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 90) (Devam)

BAŞKAN – 18’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Filiz Kerestecioğlu Demir          Dirayet Dilan Taşdemir       Ali Kenanoğlu

                   Ankara                                   Ağrı                           İstanbul

              Abdullah Koç                       Nusrettin Maçin              Ömer Öcalan

                    Ağrı                                 Şanlıurfa                       Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ERDEM (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özelleştirme, güvencesizlik ve biat; kamu kurumlarını sarıp sarmalayan hummayı bu üç kelimeyle özetleyebiliriz. Sözleşmeli istihdam, mülakatla alım, güvenlik soruşturması uygulamaları gitgide yaygınlaştı. Şimdi, bu kanun teklifiyle tamamen normalleşsin isteniyor. Bu, ne demek? Fikir ve görüşleri, etnik ya da dinî aidiyeti hoşuna gitmedi mi mülakat ya da güvenlik soruşturmasında elersin, “Mesleki yeterliliğindense bize ne?” deniyor, kamuya değil, iktidara hizmet edilsin isteniyor.

Bu teklifle, diyanet, eğitim ve sağlık alanında çalışan sözleşmeli personelin kadroya atanması için gereken süre azaltılıyor. Ancak atama sürelerinin düşürülmesi kamuda çalışan yüz binlerce emekçinin yüz yüze kaldığı güvencesizliği ortadan kaldırmıyor. Sözleşmeli personel uygulaması, bugün, çalışanlar arasında çok ciddi eşitsizlikler yaratıyor. Çalışanlar aynı işi yapsa da farklı koşullarda farklı haklarla ve farklı güvence biçimleriyle çalışmak zorunda. 4/A, 4/B sözleşmeli, 4+2 sözleşmeli, kadro karşılığı sözleşmeli, ek ders karşılığı sözleşmeli, 4/C’den 4/B’ye geçirilenler, taşerondan 4/D işçi kadrosuna geçirilenler; artık bu ayrımların son bulması gerekiyor arkadaşlar. Bu ayrımlar, emek gücünün maliyetini düşürmekten başka bir amaç taşımıyor. Oysa kaliteli kamu hizmetinin tek yolu, nitelikli personel istihdam etmek ve nitelikli personel içinde insana yakışır iş koşulları sağlamaktır. Bu nedenle tüm sözleşmeli çalışanlar kadroya geçirilmelidir fakat öncelikle, acil olarak -sağlık çalışanları için- 4/B statüsündeki tüm çalışanların anayasal eşitlik ilkesi gereği kadroya geçirilmesi ve aynı işi yaptıkları meslektaşlarıyla eşit haklara kavuşmaları gerekiyor.

Bakın, aynı ikilik, içinde yaşadığımız Mecliste de var, her birim, sözleşmeli-kadrolu olarak ayrılmış. Mesela, birlikte çalıştığımız danışman arkadaşlarımızın durumu. Oldukça nitelikli bu çalışanlara, Meclis yani Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli kurumu, hileli bir iş sözleşmesi dayatıyor. Her yıl işlerine otomatik olarak son verilip yeniden işe alınıyorlar ki tazminat hakları doğmasın. Sabah akşam bizimle birlikte çalışmalarına rağmen hiçbir ek ödenek, dil tazminatı, yol harcırahı alamıyorlar; işsizlik maaşları, emeklilik ikramiyeleri yok. Danışmanların Meclis çatısı altında edindiği deneyim ve bilgi birikiminden de faydalanmak adına, çalışma alanları göz önünde bulundurularak onların da kadroya geçirilmesini değerlendirmeliyiz. Meclisteki sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi ve milletvekili danışmanlarının özlük haklarına kavuşturulması için artık birlikte çalışmamız gerekiyor. Bu konuda partimizin verdiği birçok kanun teklifi de bulunuyor.

Değerli milletvekilleri, kamusal ve ücretsiz sunulması gereken çok hayati hizmetler, özel sektöre devrediliyor yani yine devletin kaynakları, yurttaşların vergileriyle küçük bir kesim zengin ediliyor. Bu vesileyle bu kanun teklifindeki 16’ncı maddeye de kısaca değinmek isterim.

16’ncı madde, özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarına verilecek desteği, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla sınırlıyor. Engelli, özel gereksinimli çocuklara eğitim hizmeti veren kurumlar bunlar. Devlet, öğrenci başı 800 lira para ödüyor bu kurumlara. 2.750 kuruma yıllık 250 milyon civarı para aktarılıyor. Belki de bu desteğe en çok ihtiyaç duyan göçmenler neden bu hizmetten yararlanamıyor? Bu, ırkçılıkla ilgili ayrı bir soru. Asıl soru ise bu hizmetler neden kamusal olarak sunulmuyor? Bu kurumlarda özel bilgi ve tecrübe sahibi öğretmenlerin çalışması gerekiyor. Burada çalışan öğretmenler, günlerdir bize ulaşarak şikâyetlerini dile getiriyorlar. Üstelik, asgari ücretin üstünde maaşlarla çalışan öğretmenler dahi SGK primlerinin asgari ücret üzerinden yatırıldığını söylüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Buradan sormak istiyorum: Bir öğretmen yılın on iki ayı tatilsiz nasıl çalışabilir? Devlet okullarında normal gelişim gösteren çocuklara bile maksimum altı saat ders verilebiliyorken rehabilitasyon öğretmenleri özel çocuklara nasıl günde sekiz saat ders verebilir? Bir öğretmenin hastalanmaya hakkı yok mudur? Bir öğretmen neden İş Kanunu’na tabi asgari ücretle çalıştırılır? Bu şekilde öğretmenlerin özlük hakları gasbedilirken Meclis buna nasıl göz yumar?

Engelli yurttaşlara verilen eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinin kamusal hizmetler olarak sunulması, bu öğretmenlerimizin de kamuda istihdam edilmesi ve özlük haklarına kavuşmaları gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı Bazı kanunlarda ve 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 18- 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 45/A maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "dört” ibaresi "üç” şeklinde, dördüncü fıkrasında yer alan "dört” ibaresi "üç” şeklinde ve "iki” ibaresi "bir” şeklinde değiştirilmiştir. Maddeye "Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve tüm kurumlarda çalışan 4/B ve 5393 sayılı Kanun kapsamında çalışanlar ile vekil ebe ve hemşirelere de uygulanır.” fıkrası eklenmiştir.

         Ayhan Erel                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu      Yavuz Ağıralioğlu

           Aksaray                                 Adana                                 İstanbul

        Yasin Öztürk                          Behiç Çelik

            Denizli                                  Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ERDEM (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Behiç Çelik konuşacaktır.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Arkadaşlar, yine bir torba kanunla karşı karşıyayız. 7 kanun ve 1 kanun hükmünde kararnamede bu torba yasa değişiklik getiriyor. Sıklıkla ifade etmemize rağmen, demokrasiyi ve hukuk devletini tahrip eden torba kanun yönteminden inatla vazgeçilmiyor. Bunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum, umarım bırakılır.

Değerli arkadaşlar, on yedi yıllık AK PARTİ iktidarında oturmuş bir eğitim politikasının olmadığı açıktır. Bakanlık teşkilatlanması tahrip edilmiştir. Kariyer ve liyakat ilkesi yok edilmiştir. Millî Eğitim “gayrimillî eğitime” dönüştürülmüştür, Talim Terbiye işlevsiz bırakılmıştır. Bunun sonucu olarak millî eğitim politikası mevcut değildir. Buna ilaveten sık sık bakan değişiklikleri, müfredatın sulandırılması, eğitim öğretim hizmetleri sınıfının unvanları çoğaltılarak etkisizleştirilmesi ve diğer tahribatlar, eğitimi âdeta mezara gömmüştür ve çökertmiştir. Diğer yandan, 2014 yılına kadar neredeyse okullar çökertilmişti, dershaneler özendirilmişti, şehirlerimizde neredeyse tüm binalarda dershaneler açılmıştı. Aslında bu, millî eğitimin iflasının bir kanıtı olarak tarihte yerini almıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ortaöğretim ve yükseköğretim yurt planlamasına göre yeterli yeni yurtlar açılmıyor; çocuklar ve gençler, bazı odaklar tarafından devşiriliyor, 215 bin öğrencimiz, sakıncalı addedilen yurtlarda barındırılıyor. Gençliğin millî ve manevi değerlerle donatılması ne yazık ki yapılmıyor. Kötü alışkanlıklar, uyuşturucu kullanımı üzerinde bir mücadele iradesi konmuyor. Dolayısıyla gençlik politikasının da olmadığı ortaya çıkıyor. Demek ki ifrat ve tefrit arasında bir sarkaç olan sistemi buradan çıkarıp kurtarmak gerektiği açıktır.

Sayın milletvekilleri, bu torba kanun teklifi birçok olumlu düzenlemeleri de içermektedir ancak millî eğitim, gençlik ve spor, diyanet, sağlık gibi devlet omurgasının parçalarında aspirin tedavisi asla sonuç vermez. O hâlde, konumuzla ilgili olarak, bir millî eğitim politikası, bir gençlik politikası, baştan, bütüncül olarak ele alınmalı, çalışanlar ve millet rahatlatılmalıdır.

Biliyorsunuz, biz, bugünlerde ciddi siyasi birtakım gelişmelerle karşı karşıyayız. Bunlardan bir tanesi, 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimi. Bu seçim, halkımızı gerginlikten kurtarmıştır, rahatlatmıştır. Türk toplumunun demokrasiye olan vurgusunu özellikle burada görüyoruz. Bunun yanında, insanlar arasında dayanışma ve özellikle birtakım partisel fanatizmin önüne geçen bir seçim olmuştur. İşte, bunun da bir numaralı aktörü Millet İttifakı’nın adayı Sayın Ekrem İmamoğlu olmuştur, İmamoğlu’nun ismi üzerinden Türkiye rahatlamıştır. En büyük faydası da bu olmuştur ama bu yetmiyor, diğer taraftan, 21 Haziran tarihli Resmî Gazete’ye baktığımızda, burada Şehircilik Bakanlığının bir uygulama yönetmeliğini görüyoruz. Burada kentsel dönüşümle ilgili bütün yetkiler Bakanlığa çekiliyor, bu da yetmiyor, zaten imar yetkisi önemli ölçüde Şehircilik Bakanlığına çekilmişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

Buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - İmar Kanunu’nun uygulaması, gerek nazım imar gerekse uygulama imar planı çerçevesinde Bakanlığa bu yetkiler çekilmişti ve bütün imar yetkisi dışında -yine, birçok konuşmacı ifade etti- özellikle şirketlerin temsiliyeti konusunda çıkarılan genelge de bunu kanıtlıyor. Bu durum -1940’lı yılları hep eleştiriyorlar ya- 1940’lı yıllara dönüş gibi algılanıyor yani vali olacak belediye başkanı. İstanbul’da öyle olmadı mı 23 Hazirana kadar?

Arkadaşlar, AK PARTİ ve yürütmeyi bu konuda demokrasiye çağırıyoruz, hukuk devletine çağırıyoruz, adalete çağırıyoruz, hukuka çağırıyoruz. Duamız ve temennimiz odur ki bu gidişte şunu arzu ediyoruz: Devletimizin kaybı asgari düzeyde olsun diyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Fikret Şahin                         Yıldırım Kaya             Neslihan Hancıoğlu

           Balıkesir                               Ankara                                Samsun

       Alpay Antmen                         Ahmet Kaya                Sevda Erdan Kılıç

            Mersin                                 Trabzon                                  İzmir

                                              İlhami Özen Aygün

                                                     Tekirdağ

"MADDE 18- 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 45/A maddesi kararnameden çıkarılmıştır. Bu madde kapsamında sözleşmeli olarak çalışmakta olup maddenin dördüncü fıkrasında yer alan dört yıllık bekleme süresini doldurmamış olan sağlık personeli bakımından bu sürenin doldurulması beklenilmeden söz konusu dördüncü fıkra kapsamında işlem tesis edilir ve bu kişiler bakımından maddenin beşinci, altıncı ve yedinci fıkraları uygulanmaya devam edilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ERDEM (Konya) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin konuşacaktır.

Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, kanun teklifine ait konuşmamdan önce, geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen İstanbul seçimleriyle ilgili birkaç söylemde bulunacağım müsaadenizle. Efendim, öncelikle ikinci kez seçilen ve mazbatasını bugün alan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nu tebrik ediyor ve çalışmalarında başarılar diliyorum. Yine, bu büyük başarıda emeği olan ve büyük başarının mimarı olan Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na da şükranlarımı sunuyorum, çok teşekkür ediyorum huzurlarınızda.

Efendim, 31 Mart seçimleri İstanbul için bir yerel seçim niteliğindeydi. Fakat Yüksek Seçim Kuruluna yapılan baskılar ve YSK’nin haksız ve hukuksuz olarak verdiği yenilenme kararıyla 23 Haziran seçimleri artık bir yerel seçim olma niteliğinin uzağında, tüm Türkiye’yi ilgilendiren hatta dünyanın da ilgisini çeken bir seçim niteliğini kazanmıştır. Daha doğrusu, özetle, 23 Haziran seçimleri siyasi bir seçim olma niteliğinden ziyade artık ahlaki bir seçim olarak karşımıza gelmiştir. Yalan, iftira ve karalamaya karşılık doğruluk, dürüstlük ve temizliğin bir seçimi olmuştur. Sonuçları itibarıyla da Türk siyasi tarihinde uzun yıllar konuşacağımız, üzerinde uzun uzadıya analizler yapacağımız bir seçimdir.

Efendim, çalındığı iddia edilen oyların kimler tarafından çalındığı hâlen bilinmiyor, kim çaldı, bu hâlen açıklık kazanmamıştır fakat seçimin sonuçları itibarıyla, milletimizin verdiği kararla kimin çaldığı ortaya çıkmıştır.

Şöyle örnek vermek istiyorum ben sizlere: 31 Marttaki seçimlerde oy farkı 13.729 iken 23 Hazirandaki oy farkı 806.415’tir. Birbirinden çıkardığımız zaman aradaki fark 792.686 oydur yani 31 Mart seçimlerinde 792.686 oy çalınmıştır, halkımız da kimin çaldığını 23 Haziranda göstermiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

Efendim, yine, 23 Haziran seçimlerinin diğer bir sonucu, diğer bir analizi de şu olsa gerek: 24 Haziran 2018 tarihinde yani bizlerin burada bulunmasını sağlayan genel seçimlerle Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemini ülkemize getirdik, daha doğrusu getirdiniz. İşte, Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin halk tarafından bir yıllık değerlendirmesiydi 23 Haziran İstanbul seçimleri ve halkımız dedi ki: “Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi bize uygun değil.” ve size bu konuda vize vermedi. Daha doğrusu, halkımız “Tarafsız bir Cumhurbaşkanı istiyoruz.” diyor. Milletimiz diyor ki: “Cumhurbaşkanı tarafsızlık üzerine yemin etmiştir ve bu yemini gereği hareket etmesini bekliyoruz.”

Ve yine, seçim sonuçları bizlerin toplum olarak ne kadar çok kutuplaştırıldığımızın, birlik ve beraberliğe ne kadar çok ihtiyacımız olduğunun da bir göstergesi olmuştur. Özellikle ülkelerinin geleceğine dair umutlarını tüketen gençlerimizin yeniden ülkelerinin geleceğine dair umutlanmalarına ve umutlarının giderek artmasına sebep olmuştur bu seçimler. Ülkemizin de gerçek gündeminin seçim değil, vatandaşımızın geçim derdi olduğunun; ülkemizin ekonomik sorunlarının, terör, göçmen sorunlarının sadece iktidar tarafından alt edilemediğinin bir göstergesidir bu sonuçlar ve halkımız bu seçimler sonucunda “Sizler, evet, ekonomik sıkıntıları, terör ve göçmenlikle ilgili, ülkemizin tamamını ilgilendiren sorunları hep birlikte çözün.” demiştir ve hep birlikte daha güçlü bir şekilde ülkeyi yönetebileceğimizi işaret etmiştir.

Efendim, kanun teklifiyle ilgili olarak da genel anlamda millî eğitimle ilgili bir kanun teklifi üzerinde konuşuyoruz. Ben, tabii, on yedi yıllık bir iktidarın hâlen millî eğitimde sıkıntılarının olmasını kabullenemiyorum açıkçası. Yani bizler kendi eğitim dönemimizdeki sistemi özler hâle geldik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Şahin.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – Yani devamlı eğitim sisteminin değişmesi, müfredatın değişmesi, devamlı sınav isimlerinin değiştirilmesi maalesef eğitimdeki sorunları halletmiyor. Ve en son atanan Bakanla Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığımız görüşmede, ameliyat masasında bir eğitim sistemi olduğunu ve Sayın Bakana, evet, bir neşter vurması gerektiğini söylemiştik ama bir yılı aşkın bir süredir hâlen eğitim sistemindeki kanama maalesef devam ediyor.

Efendim, eğitim sistemi sonuç itibarıyla çocuklarımızın geleceğini ve ülkemizin geleceğini ilgilendiren bir sistemdir; siyaset ötesi bir duruşla halledilmesi gereken, arka planda herhangi bir ön yargı olmaması gereken bir alandır. Bu konuda hepinizin katkı sunmasını bekliyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Kanun teklifinin de ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şahin.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Sevda Erdan Kılıç                     Alpay Antmen                       Ahmet Kaya

             İzmir                                   Mersin                                Trabzon

    Neslihan Hancıoğlu                İlhami Özcan Aygun                Yıldırım Kaya

            Samsun                                Tekirdağ                                Ankara

                                                 Utku Çakırözer

                                                     Eskişehir                                   

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ERDEM (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer konuşacaktır.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıya selamlıyorum.

23 Haziran seçimlerinde YSK’nın hukuksuz darbesiyle yaşanan büyük hak gasbına “Dur.” diyen, tüm iftira, hakaret ve tehditlere rağmen sandıkta gösterdikleri iradeyle ülkemizin demokrasiye bağlılığını ortaya koyan tüm İstanbulluları kutluyorum. Aralarında çok sayıda Eskişehirli hemşehrimizin de olduğu, Türkiye'nin dört bir yanından İstanbul’a giderek demokrasimizin namusu için nöbet tutan tüm yurttaşlarımıza da teşekkür ediyorum. Bugün ikinci kez mazbatasını alarak görevine başlayan Sayın Ekrem İmamoğlu’nu tebrik ediyor, Büyükşehir Belediye Başkanlığının İstanbul’a hayırlı olmasını diliyorum. Bu tarihî başarının mimarlarından olan ve 16 milyon İstanbullunun iradesine sahip çıktığı için cezalandırılmak istenen İstanbul İl Başkanımız Sayın Canan Kaftancıoğlu’yla da tam dayanışma içinde olduğumuzu vurgulamak isterim.

Değerli arkadaşlarım, 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri gösteriyor ki vatandaş sorunlarının çözülmesini istiyor. Bunlardan en büyüğü demokrasi eksiğimiz, hukuk devleti eksiğimiz. Gazeteciler cezaevinde, siyasetçiler, akademisyenler, öğrenciler, hukukçular, doktorlar cezaevinde. Çözüm hukuk devletinde, bağımsız yargıda. Bunun için aylardır yargı reformundan bahsediliyor. Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı sistemdeki bazı eksiklerin giderileceği yönünde umut ve beklenti yaratan açıklamalar yapıyor. Bugün Adalet Komisyonumuz toplandı; umut ettik, bekledik ki yargı reformu gelsin, görüşülsün ama bir de baktık ki getirilen kanunun konusu spor, evet spor değerli arkadaşlarım. Resmî gerekçe “Sporda şiddeti önlemek.” ama işin aslı taraftarı fişlemek. Tribünde “Her şey çok güzel olacak." diyen, “Mazbatayı verin." diyen on binleri sindirip korkutmak. Maalesef, Meclisimizde hâlâ vatandaşlarımıza daha fazla baskı, daha fazla ceza öngören yasalar çıkarmaya çalışıyoruz. Oysa cezaevlerinde yüzlerce aydınımızın, on binlerce yurttaşımızın gözü bu Mecliste. Kimlerden bahsediyorum? Cumhuriyet gazetesinin eski yazarı, meslektaşım Hakan Kara’dan bahsediyorum; haksız, hukuksuz yatırıldığı Kandıra Cezaevinde baypaslı bedeniyle direnmekte. Yanında ülkemizin en yetenekli karikatüristi Musa Kart ve 70 yaşındaki yazar Güray Öz’le aynı koğuştalar. Reform paketinde sözü verilen istinaf düzenlemesiyle özgürlüklerine kavuşacakları günü bekliyorlar. Kandıra’da bir başka koğuşta eski milletvekili arkadaşımız Sırrı Süreyya Önder yatıyor; tamamen görüşleri, siyasi faaliyetleri nedeniyle cezaevinde. Bu reform ona da özgürlük getirmeli.

Bakın, cezaevlerinde 458’i ağır olmak üzere 1.334 hasta tutuklu ve hükümlü var. Bunlardan birisi Mehmet Emin Özkan, 80 yaşında, yirmi üç yılda 6 cezaevi değiştirmiş. Önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmiş, sonra “Pardon.” denmiş, şimdi yeniden yargılanıyor. Mehmet Emin Özkan birçok sağlık sorunuyla baş başa, yirmi üç yıldır adaleti bekliyor.

Bir başka örnek, parti meclis üyemiz, eski milletvekilimiz Eren Erdem. Yargılandığı davadaki hukuksuzlukları bu kürsüde defalarca anlattık. Şimdi de ağır sağlık sorunlarıyla mücadele vermekte. Cezaevine girerken duyan bir kulağı şimdi işitmez olmuş. Acil tıbbi müdahale gerektiren bir başka sağlık sorunu var ama hastaneye elinde kelepçeyle götürüleceği, vatandaşların arasında kelepçeyle tutulacağı ve ameliyatın ardından hastanenin bodrum katındaki mahkûm koğuşunda yatağa yine kelepçeleneceği için bu acil müdahaleyi reddediyor.

Nazlı Ilıcak 75 yaşında, “tweet”leri, televizyondaki sözleri nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kararın bozulmasını istedi, altı aydır ilgili daireden karar çıkmıyor.

70 bine yakın üniversite öğrencisi cezaevlerinde “tweet” attıkları, bildiri dağıttıkları, gösterilere katıldıkları için. Sadece özgürlüklerinden değil, eğitim haklarından da mahrumlar.

Değerli arkadaşlarım, şu anda 700’den fazla çocuk annesiyle birlikte cezaevinde. Filiz Karaoğlan prematüre doğan ikizleriyle -henüz 1 yaşında değiller- şu anda Patnos L Tipi Cezaevinde kalıyor. Bu reform o çocukları da annelerini de cezaevinden çıkarmalı. Üniversite kürsüsünde öğrencileriyle olması gereken Profesör Doktor Füsun Üstel, sadece düşünceleri nedeniyle Eskişehir Kapalı Cezaevinde. Cezaevleri öylesine dolu ki insanlar yer olmadığı için nöbetleşe uyuyor; bir tuvaleti, banyoyu 25-30 kişi kullanıyor.

İçeridekiler böyle de dışarıdakiler farklı mı? Binlerce yurttaşımız yine sadece düşünceleri, eleştirileri nedeniyle her an hapis cezası tehdidiyle karşı karşıya. Sadece son bir yılda Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla 36 binden fazla bireye soruşturma açıldı. Bu yurttaşlarımız için de bu paketi çıkarmalıyız. Bu soruşturmalar, bu davalar artık son bulmalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Çakırözer.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Halkın gerçeklerden haberdar olması için uğraş veren Sözcü gazetesi bugün 13’üncü yaşını kutluyor ama davalar eşliğinde. Yazarları Emin Çölaşan, Necati Doğru; yöneticileri on yıl ağırlaştırılmış hapis cezasıyla yargılanıyorlar hem de FETÖ’cü olmak iddiasıyla. Çıkaracağımız kanunlar bu akıl dışı, mantıksız davaların da önünü kesmeli değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, bir kez daha ifade etmek isterim: Bu reformu çıkarmak için beklediğimiz her an, her saniye, her dakika, her gün aslında insanlarımızın hayatlarından, özgürlüklerinden çalınmaktadır.

Artık bugün, az sonra bu haftaki çalışmalarımızı bitireceğiz ama önümüzdeki hafta, bir an önce vatandaşlarımızı cezalandıran, vatandaşlarımıza baskı uygulayan kanunlar yerine, vatandaşlarımıza özgürlük getiren, demokrasimizi, hukuk devletimizi geliştiren kanunlar çıkarmamız dileğimle, bu düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çakırözer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 19- Bu Kanun yayımı tarihinden on gün sonra yürürlüğe girer.”

             Yavuz Ağıralioğlu             İsmail Koncuk   Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                    İstanbul                         Adana                                  Adana

                   İsmail Ok                                                           Hüseyin Örs

                   Balıkesir                                                                 Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ERDEM (Konya) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs konuşacaktır.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; ilgili kanun teklifinin 19’uncu maddesi üzerine söz aldım ama konuşmama başlamadan önce, hem doğduğum, büyüdüğüm, şu anda da milletvekilliğini yaptığım Trabzon ili hem de bordo mavi renklerine gönül verdiğim Trabzonspor’umuz için ve de Türk futbolu için güzel bir haberi sizlerle paylaşmak istiyorum.

28 Mayısta bu kürsüde yapmış olduğum konuşmada Türkiye Futbol Federasyonunun lig sezonuna isimler verdiğini, bu kararının doğru olduğunu söylemiştim ve 2019-2020 sezonuna da bizim Trabzonspor’umuzun, efsane takımımızın kaptanı rahmetli Cemil Usta’nın, Trabzonluların, Trabzonspor’a gönül verenlerin deyimiyle Dozer Cemil Ağabeyimizin adının verilmesini talep etmiştim. Biraz evvel almış olduğum habere göre, Türkiye Futbol Federasyonu bugün yaptığı toplantıda 2019-2020 futbol sezonunun “Cemil Usta Sezonu” olarak oynanmasına karar vermiştir. Bu kararın Türk futboluna hayırlı olmasını diliyorum.

Kendisi -rahmetli- sadece bir futbolcu, bir takım kaptanı değildi, çok iyi bir ağabeydi, çok iyi bir insandı, çok şefkatliydi, çok dürüsttü, çok temizdi. İnşallah, onun adı verilerek oynanacak olan bu sezon da onun adına yakışır şekilde temiz, saf, şaibesiz ve şikesiz bir sezon olur diyorum, rahmetliyi tekrar burada sizlerin huzurunda, yüce Meclisin huzurunda bir kez daha rahmetle anıyorum, mekânı cennet olsun diyorum. (İYİ PARTİ, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Trabzon’dan başladık, Trabzonspor’dan başladık. Bugün bordo mavi kravatlar çoktu burada. Ben, isterseniz, bu yürürlük maddesinde Trabzon’un bir iki sorununu da dile getireyim, güzel haberlerini veriyoruz, bir iki sorununu da dile getireyim diyorum. Trabzon’un turizmi ve Trabzon’daki çarpık kentleşmenin tarihî dokuya verdiği tahribata ilişkin düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Trabzon, tarihsel süreç içerisinde birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Trabzon, tarihi, sporu ve kültürel birikimini doğal zenginlikleriyle harmanlayan bir şehirdir. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan kadim şehir Trabzon’un son dönemlerde tarihî dokuya uyumsuz imar uygulamaları nedeniyle beton binaların işgali altında kaldığını üzülerek ifade etmek zorundayım. Çarpık yapılaşma ve tarihî dokuya uyumsuz imar uygulamaları yüzünden özellikle Ortahisar Mahallemiz tarihî kimliğini kaybetmek üzeredir. Aslında Ortahisar tarihî dokusuyla Osmanlı kenti hüviyetindedir. Kanuni’nin doğduğu, Yavuz’un Trabzon’u yönettiği bölge Ortahisar bölgesidir. Bugün baktığımızda, bu bölge beton binaların işgali altındadır. Ortahisar’ı Osmanlı’nın dokusuna ve ruhuna uygun imar ve mimariyle restore edelim ve Kaleiçi’ni tekrar tarihine uygun hüviyete kavuşturalım diyorum.

İyi niyetli çalıştıklarından zerre kadar şüphe duymadığım yerel yönetici arkadaşlarıma bir çağrıda bulunmak istiyorum: Daha önceden alınmış olan bazı kararları bir kez daha gözden geçiriniz diyorum. Mesela, eşsiz doğa güzelliğiyle ülke ve bölge turizmine kazandırılmayı bekleyen mağaraların bulunduğu Araklı ilçesi Taşönü Mahallesi’ne çöp tesisi kurulması fikrini tekrar gözden geçiriniz. Mesela, heyelan set göllerin en önemli örneklerinden olan Akçaabat Yıldızlı’daki Sera Gölü Vadisi’nin turizm vadisi olarak değerlendirilmesi gerekirken bu vadinin tamamlayıcısı olan, denizle buluştuğu sahil kısmında bulunan Yıldızlı mevkisindeki doğal koyda çöp ve kanalizasyon arıtma tesisinin kurulması kararından vazgeçin diyorum.

Yine Trabzon’un Akçaabat ilçesi ile şehir merkezi arasında yapılması düşünülen Söğütlü ve Yıldızlı sahilinden geçmesi planlanan dolgu yol projesini derhâl gündemden kaldırınız. Denizi doldurarak şehirleri denizden uzaklaştırmak doğru bir yaklaşım değildir. Burada çözüm, Güney Çevre Yolu’nda aranmalıdır; böylece, Akçaabat ile denizin irtibatını kesmemiş, doğal koylarımızı muhafaza etmiş oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Örs.

Buyurun.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Mesela, daha önce yine bu kürsüden dile getirmiş olduğum Uzungöl’ün -dikkat edin- uzun havuz olmasına karşı gerekli önlemleri alınız, gerekli yaptırımları acilen uygulamaya sokunuz.

Değerli milletvekilleri, son olarak da Trabzonlu vatandaşlarımızın bir şikâyetini bu kürsüden dile getirmek istiyorum. Trabzonlu hemşehrilerim, Trabzon’a gidiş ve Trabzon’dan dönüş uçak biletlerinin pahalı olmasından şikâyetçidir. Trabzonla yaklaşık aynı mesafedeki diğer şehirlere kıyasla Trabzon uçuşları neden pahalıdır? Özellikle yaz mevsimiyle birlikte seyahatlerin daha da artacağı düşünülürse piyasanın insafına terk edilen uçak bileti fiyatlarının Trabzon ve diğer şehirlere yapılan uçak seferleri sayısıyla da ilişkili olduğu dikkate alınarak devlete ait hava yolu firmalarının sefer sayılarının artırılmasına yönelik bir çalışma yapılmalıdır diyorum.

Hepinizi en derin saygılarımla tekrar selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Örs.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Özlem Zengin                     Ramazan Can               Bekir Kuvvet Erim

                Tokat                             Kırıkkale                                Aydın

           Yavuz Subaşı                   Selman Özboyacı

              Balıkesir                             Konya

 

“MADDE 19- Bu Kanunun;

a) 5661 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri” ibaresinin değiştirilmesine ilişkin hükmü hariç 1 inci maddesi ile 15 inci maddesi yayımı tarihinden bir yıl sonra,

b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ERDEM (Konya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, yükseköğrenim düzeyinde hizmet veren özel öğrenci yurtlarına dair iş ve işlemlerin Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından yürütülmesine ilişkin 1‘inci ve 15‘inci maddelerin, kanunun yayımı tarihinden bir yıl sonra yürürlüğe girmesine yönelik düzenleme yapılmaktadır. Bu süre içerisinde bu yurtlara ilişkin iş ve işlemler Millî Eğitim Bakanlığınca yürütülmeye devam edilecektir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 20- Bu Kanunu Cumhurbaşkanı yürütür.”

        Sevda Erdan Kılıç                  Alpay Antmen                       Ahmet Kaya

                İzmir                               Mersin                                Trabzon

       Neslihan Hancıoğlu             İlhami Özcan Aygun                Yıldırım Kaya

               Samsun                            Tekirdağ                                Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ERDEM (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Gerekçe...

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metnindeki ifade bozukluğunun düzeltilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1963) esas numaralı Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 20- Bu Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.”

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu         İsmail Koncuk              Yavuz Ağıralioğlu

                   Adana                            Adana                                 İstanbul

                 İsmail Ok                     Yasin Öztürk

                 Balıkesir                         Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN ERDEM (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu.

Süreniz beş dakikadır.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair -17/06/2019 tarih ve 90 sıra sayılı- Kanun Teklifi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle Meclisimizin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, 23 Haziran seçimlerinde bir hakkı teslim eden seçmenlerimize teşekkür ediyor, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak mazbatasını alan Sayın Ekrem İmamoğlu’nu kutluyor, başarılı çalışmalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, AK PARTİ’nin on yedi yıllık döneminde eğitimde tam 7 bakan, 17 sistem değişikliği yapıldı. AK PARTİ hükûmetleri ve bakanlarının döneminde yapılan değişikliklere bir bakalım:

2003 yılında üniversite katsayısı farkı artırıldı. 2004 yılında müfredat değiştirildi. 2005 yılında üç yıllık lise dört yıla çıktı. Yine, 2005 yılında LGS yani Liselere Giriş Sınavı gitti, Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS) geldi. 2007 yılında OKS yerine 3 aşamalı SBS (Seviye Belirleme Sınavı) geldi. 2019 yılında ÖSS yerine Yükseköğretime Geçiş Sınavı ve Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) geldi. Yine, 2009 yılında üniversiteye girişte katsayı kaldırıldı. 2010 yılında 3 aşamalı sınav kalktı, yerine yine tek sınav geldi. Yine, 2010 yılında düz liseler Anadolu lisesi oldu. 2012 yılında 4+4+4 eğitim sistemi geldi. Yine, 2012 yılında tek seviye belirleme sınavları yerine birçok sınav geldi. Hemen peşinden 2012 yılında dershaneler kaldırıldı. 2014 yılında TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi) ilk defa uygulandı. Hemen peşinden -bakanın televizyondan öğrendiği- TEOG kaldırıldı, Veli Tercihli Serbest Kayıt Sistemi geldi.

Ülkemizin geleceği olan bireylerin çocuk yaşlarda başlayıp genç ve olgunluk çağına geldiklerinde iş, aş korkusu olmasının ana sebepleri, daha ilköğretimde sınav korkusuyla başlayan, devamında odaklandıkları bir sistem yerine hiç bilmedikleri bir sistemle karşılaşmaları ve yarış atı gibi sınavdan sınava gönderilmeleridir. Barınmadan yeme sorunlarına kadar olan bütün dilimlerin artık gecikmeden bir çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere kamuda şu anda 300 bine yakın sözleşmeli, 4/B’li memur bulunmaktadır. Bunların kadroya alınmaları beklenmekte ve büyük bir haksızlığın ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu personelin kadroya alınmaları da öyle sanıldığı gibi ek yük getirmemekte, hatta hiç yük getirmemektedir. Sözleşmeli personele kadrolarının verilmesi durumunda büyük bir eşitsizlik de ortadan kalkacaktır, tayin hakları olacaktır. Sözleşmeli personel, eşlerinin ayrı ayrı yerlerde görev yapmaları nedeniyle ayrı yaşamakta ve aile birliği sağlanamamaktadır. Bu sözleşmeli personelin çocukları da anne ve baba sevgisinden uzak kalmakta olup sorunun mutlaka giderilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, daha önce 2012 yılında pek de uygun görülmeyen bir maddeyle okula başlama yaşı 60 aya indirilmişti. 4+4+4 sistemi, eğitim modeli uygulamalarına öncülük eden bu model, o zaman okula başlayan bugün ortaöğretim seviyelerindeki çocuklarda büyük travma oluşturmuştu. Bunun sonucunda ise okula başlama oranlarında büyük düşüş yaşanmış ve sonrasında niteliksiz ve eğitimsiz kişilerin işlettikleri okullara gitmek zorunda bırakılmışlardı. Bu tahribat hâlen sıcaklığını muhafaza etmektedir. Çocukların okul eğitimine katılabilmesi, gerekli duygu ve becerilerinin gelişimi için 72 ayı bitirmesi gerekirken bugün 69 ay olarak bu işi düzenlemiş oluyoruz. Böylece yedi yıldır süregelen bu yanlış uygulamadan da geri dönmüş oluyoruz. Bunu olumlu gördüğümüzü belirtiyorum. Bu işlerle fazla oynanmaması gerektiğini düşünüyorum. Daha fazla oynandığı zaman travmalara yol açmış olursunuz. Hatadan dönmek bir erdemdir ama çocuklar üzerinde hata yapılmaması da gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığında görev yapan sözleşmeli personelin ve sözleşmeli öğretmenlerin kadro alabilmeleri için mecburi hizmet sürelerinin altı yıldan dört yıla indirilmesini öngörüyoruz. Bu sözleşmeli personelin her yıl sözleşmeleri yenilenmekte olduğu için iş güvenceleri de yok diyebiliriz.

İYİ PARTİ Komisyon üyelerinin teklifleriyle Sağlık Bakanlığında görev yapan sözleşmeli personelin de çalışma süreleri 3+1 olarak teklif edilmiş ve bütün siyasi parti gruplarınca uygun görülmüş ve teklife dâhil edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Çulhaoğlu.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Bunları olumlu mütalaa ediyoruz ancak kurumlarda 4/B’li ve 5393 sayılı Kanun’a tabi çalışan ebe ve hemşireler de kesinlikle buna dâhil edilmelidir düşüncesindeyiz.

Bugüne kadarki bütün konuşma ve tekliflerimizde öğretmenlerimiz, polislerimiz, sağlık çalışanlarımız ve din görevlilerimiz için 3600 ek göstergenin verilmesini istedik, bekliyoruz; iktidardan hâlâ tık yok. Öğretmen alımında uygulanan sözlü sınavlardan vazgeçilmesini istiyoruz, iktidardan yine tık yok.

Komisyonlarda görüşmeler yapılırken İYİ PARTİ üyelerimiz, bunlarla ilgili yeni bir kanun çıkarılmasıyla ilgili görüşlerini beyan etmişlerdir. Yine İYİ PARTİ olarak, Komisyondaki değişiklik tekliflerimizin uygun görülmesini arzu ediyoruz. Biz İYİ PARTİ olarak vatandaşlarımızın yararına olacak her düzenlemede katkı sunmaya hazırız.

Bu duygu ve düşüncelerle, sabrınızı zorlamadan, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çulhaoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

20'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre, oyunun rengini belli etmek üzere lehte ve aleyhte birer milletvekiline beşer dakika süreyle söz vereceğim.

İlk söz, lehte olmak üzere Amasya Milletvekili Hasan Çilez’e ait.

Buyurun Sayın Çilez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 90 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine oyumun rengini belli etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle aziz milletimizi, Millî Eğitim camiamızı, öğretmenlerimizi ve gözümüzün bebeği yavrularımızı saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Afrin’de şehit olan Uzman Onbaşı Mikail Candan kardeşimizin şehadetini Rabb’im kabul etsin, milletimizin başı sağ olsun. Görevi başında şehit edilen öğretmenlerimizi, sağlık görevlilerimizi ve tüm şehitlerimizi rahmetle, hürmetle anıyorum.

Mevcut teklifin görüşmeleri sona erdi. Teklifin yasalaşmasıyla birlikte, millî eğitim hizmetlerinin çağın gereklerine uygun, daha yüksek standartta, daha etkin ve kaliteli olabilmesi için çeşitli düzenlemeler yapılmış olacaktır. Yine bu çerçevede, yetki ve sorumluluklar tanımlanarak uygulama birliği tesis edilmiş ve kamu kaynaklarının kullanımında etkinlik sağlanmış olacaktır. Bu teklifle birlikte, 66 ay olan okula başlama yaşı 69 aya çıkarılmıştır. Milletlerarası okulların açılması ve ruhsatlandırılması ile eğitim öğretim takvimleriyle ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığında görev yapan personel için kadroya geçme sürecindeki zorunlu hizmet süresinin altı yıldan dört yıla düşürülmesi sağlanmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı yetki ve uhdesinde olan yükseköğrenim yurtlarındaki hizmetlerin, bu alandaki tecrübeleri sebebiyle Gençlik ve Spor Bakanlığına devredilmesi sağlanmıştır. Çıraklık eğitimiyle ilgili düzenlemeler yapılarak eğitim-istihdam arasındaki bağlantı güçlendirilmiştir. Bu bağlamda, mesleki eğitim merkezlerinin organize sanayi bölgesi yönetimlerince ve özel sektör tarafından açılabilmesi sağlanmıştır. Böylece, nitelikli iş gücü ihtiyacının üretim sektörüne düzenli arz edilmesinin önü açılmıştır. Meslek liselerinin üretim sektörüyle uyumlu hâle gelebilmesi kalifiye personel ihtiyacını giderecek ve işçi verimliliğini yükseltecektir. Bu ilişkinin güçlenmesi için gerekli istihdam ve teşvik politikalarına da ihtiyaç olduğu aşikârdır. Yüksek teknoloji ihraç edebilmemiz için yani yükte hafif, pahada ağır ürün ihracı için eğitim seviyemiz yükseltilerek iş dünyamızla birlikte çalışabilir hâle getirilmesi gerekmektedir.

AK PARTİ, iktidara geldiği 2002 yılından sonra, her yıl en büyük bütçeyi millî eğitim alanına ayırmıştır. Bu sayede millî eğitim altyapımız çok güçlenmiş, okullarımızın işlevselliği ve kalitesi yükselmiştir. Bugün, eğitimde yapılan okulları ve altyapıyı tamamlamayı küçümsemek güneşi balçıkla sıvamaktır. Bu yatırımları küçümseyenlere geçmişin 45-50 kişilik sınıflarını hatırlatmak gerekir. 27 öğrenciye 1 öğretmen düşerken 17 öğrenciye 1 öğretmen olacak şekilde öğretmen sayımız artırılmıştır. Ders kitapları ücretsiz dağıtılmış, bütün yavrularımızın okula gitmesi sağlanmıştır. Okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar her kademe, vatandaşımız açısından daha ulaşılabilir olmuştur ve millî eğitimdeki tüm öğrenci sayımız 18 milyon, yükseköğrenimdeki öğrenci sayımız 7,5 milyon olmak üzere, toplamda 25,5 milyon öğrenci sınırına gelinmiştir. Dünyadaki 143 ülkenin nüfusundan daha büyük öğrenci nüfusumuz vardır.

Önceki dönemlerde çoğunlukla eğitimli ve zengin insanların çocukları üniversite tahsili yapabilirken bugün üniversiteler her ilde açılarak yaygınlaşmış ve ulaşılabilir olmuştur. Maalesef, yaygınlaşan yükseköğretim imkânı da bazı çevrelerce sulandırılmaya çalışılmaktadır. Eğitim, ideolojik çatışma alanı değildir, millî ve bekamızı ilgilendiren en önemli meselelerin başındadır. Aslolan, okullarımızın ilim ve irfan yuvaları olarak hizmet vermeleridir. Yavrularımızın hayata atılmadan önce bilgi ve beceriyle, ilim ve irfanla, geçmişini bilerek geleceğe köprü atabilecek kabiliyetlerle donatılması gerekmektedir. Kendisine, ana-babasına, ailesine, vatanına, milletine ve insanlığa hayrı olacak, “ben değil biz” diyebilen bireyler yetiştirmek ana amacımız olmalıdır. Terbiyenin talim kadar önemli olduğu bir sistem kurmamız geleceğimiz açısından son derece önemlidir. Uluslararası arenada rekabet edebilecek bilgiye, beceriye, lisana ve öz güvene sahip bir nesil yetiştirmemiz gerekmektedir.

Yine, iktidarlarımız döneminde öğretmenlerimizin yaşam standartları ve ekonomik durumları oldukça yükselmiştir. Millî Eğitim Bakanlığımızın 93 bin öğretmen açığı tespitini, Sayıştay raporlarına atfen “153 bin öğretmen açığı vardır.” şeklindeki değerlendirmeyi de doğru bulmuyorum. Eğitim politikalarını, hedeflerini ve amaçlarını belirleyen kurum Millî Eğitim Bakanlığıdır, öğretmen ihtiyacı da bu politikalar sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu alan, siyasi rant alanı olmamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Çilez, bir dakika daha süre veriyorum.

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifimizin ülkemize ve Millî Eğitim camiamıza hayırlı olması dileklerimle lehte oy kullanacağımı belirtiyor, Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygı ve hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çilez.

Şimdi aleyhte olmak üzere Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’ya söz veriyorum.

Buyurun Sayın Kaya.(CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce aldığım acı bir haberi sizinle paylaşmak istiyorum. Millî güreşçimiz, Cumhuriyet Halk Partisi Spor Kurulu üyesi Halil Öz’ü elim bir trafik kazasında kaybettik. Millî güreşçimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve spor camiasına sabırlar diliyorum.

Sevgili arkadaşlar, değerli milletvekilleri; üç gündür yürütülen bir tartışma var. Mecliste grup başkan vekillerimizin yani İYİ PARTİ’nin, Milliyetçi Hareket Partisinin, Halkların Demokratik Partisinin, Cumhuriyet Halk Partisinin ve AK PARTİ’nin grup başkan vekillerinin toplumun ve eğitim camiasının önemli gördüğü konuları konuşarak çözme yolunu tercih etmeleri ve bazı noktalarda ortaklaşmaları, Türkiye açısından ve Meclisimiz açısından sevindiricidir. Biz Komisyonda benzer tartışmaları yaptık; toplum için, eğitim camiası için doğru olanı ve bilimsel olanı tartışarak ortak bir yol bulmaya çalıştık.

Burada sizlerle şunu paylaşmak isterim: Ortak yol bulmaya çalıştığımız andan itibaren eğitim için güzel şeyler yapılabiliyor. Ortaklaştığımızda çok şeyi başarabiliriz. Başardığımız her şey, siyasi partilerin milletvekillerine ve siyasi partilerin hanesine belki yazılmayabilir ama Türkiye’deki öğrencilere, öğrenci velilerine ve halkımıza yazılır. Bu da bizim için sevindiricidir. Bu konuda emeği geçen hem Komisyon üyelerine hem milletvekillerimize ve grup başkan vekillerine özellikle teşekkür etmek istiyorum.

Biraz önce Grup Başkan Vekilimiz Sayın Engin Özkoç’la paylaştığım bir düşünceyi AK PARTİ grup başkan vekiliyle paylaştıktan sonra Komisyon üyeleri ve Millî Eğitim Bakanlığı yetkilileriyle görüştüklerinde, yasaya rağmen bir türlü ataması yapılmayan -yaklaşık rakam 1.200 civarında- engelli öğretmenin sorununu çözme konusunda ortaklaştıkları bilgisini aldığımda çok mutlu oldum. Kim için? Engelli öğretmenler için. Bunun için başta Grup Başkan Vekilimiz Engin Özkoç ve diğer grup başkan vekillerine ve Komisyon üyelerine huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.

Komisyonda yaptığımız bir teklif vardı; bu teklife İYİ PARTİ, Halkların Demokratik Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi Komisyon üyeleri de katılmıştı: 3600 ek gösterge. Biz teklif ettik. Daha sonra şöyle dedik: Gelin, biz bu teklifi çekelim, Milliyetçi Hareket Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi bir teklif getirsin, biz de buna “evet” diyelim, gelin şu kamu çalışanlarının yüzünü güldürelim. Ne yazık ki orada başaramadık, burada da başaramadık. Ama kamu çalışanlarına sözümüz olsun, 3600 ek gösterge gerçekleşinceye kadar biz mücadeleyi devam ettireceğiz. Biz iknayız. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerini de Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerini de karar çıkartma konusunda ikna etmek için her türlü çabayı yapacağımıza söz veriyorum.

Ücretli öğretmenler, sizin altı yıllık sürenizi dört yıla düşürmek, evet, önemlidir ama bu yetmez; kadroya geçirilmeniz konusunda da sonuna kadar, 83 bin ücretli öğretmenin sorununu çözene kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Mutlaka Parlamento buna ikna olacak çünkü öğretmenlerin lehine olan bir şeye ikna olmamak mümkün değil.

Ücretli öğretmenler var, 5 bin kişi. Sizleri de arıyorlardır. 37 yaşında, 40 yaşında, on iki yıl, on üç yıl ücretli öğretmenlik yapmış, açlık sınırının altında çalışan ücretli öğretmenler var. Sayıları toplamda 5 bin kişi. Bunların sorunlarını çözemedik, onlardan özür diliyorum ama bu sorunun çözülmesi için de mutlaka bu işin takipçisi olacağız.

Mülakatın kaldırılması konusunda Millî Eğitim Bakanlığını fikren ikna ettik, fiilen ikna edemedik. Komisyonda ve Parlamentoda bunu yasal hâle getirmek mümkün değil, onu biliyorum ama Millî Eğitim Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğümüzde, mülakatta sınavda aldıkları puanın aynısını vererek eleme işinden vazgeçeceklerinin sözünü verdiler. Ben, sözün çok anlamlı olduğunu biliyorum, söz verenlerin de sözünün arkasında duracağına inanmak istiyorum. KPSS’de 95 puan almış öğretmen adayımıza mülakatta 30 puan, 40 puan verilerek elenmeyeceği sözü verildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Kaya.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Burada aslında fiilen mülakat işlevsiz hâle gelmiştir. Bunun için de Millî Eğitim Bakanlığı yetkililerine bu konudaki uygulamaları yaptıklarında bir çiçek alıp gideceğim, teşekkür edeceğim. Bu arkadaşlarımızın mülakattaki sorunu mutlaka çözülsün.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yapıyorlar.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Biraz önce lehte konuşan arkadaşımız, Sayıştay raporunda yer alan 153.640 öğretmen ihtiyacı için ısrarla diyor ki: “O doğru değil.” Arkadaşlar, bu, doğru; bize hizmet veren Sayıştay raporunu doğru olarak kabul edeceğiz.

Ortaokul ve liseye devam edemeyen 1 milyon 300 bin öğrencimiz var, açık öğretime devam ediyor; üniversitede açık öğretime devam eden de 3 milyon 700 bin öğrencimiz var; toplamı 5 milyondur. Bunları da bu ızdıraptan kurtaralım.

İstanbul’a beraber gidelim, Eseryurt’a gidelim, 60 kişilik sınıfları, okulları ben göstereceğim; yok öyle. Ha, şu var: Bazı özel okullarda 17 kişilik, 12 kişilik sınıflar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Ama İstanbul’un varoşlarına gidip baktığınızda 60 kişilik sınıfları da görürsünüz.

Hepinize katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaya.

Değerli milletvekilleri…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bir husus var, bir söz verir misiniz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

63.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın görüşülmekte olan 90 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili oyunun rengini belli etmek üzere aleyhte yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, aleyhte konuşan sayın vekil “Milliyetçi Hareket Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisini ikna ettiğimiz takdirde bu sorunların çözüleceğini…” dedi. Engelli öğretmenlerin atama problemi, 3600 ek gösterge meselesi gibi bazı problemleri sıralayarak “Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisini ikna etmeye çalışıyoruz, ikna olurlarsa bu geçecektir.” gibi bir ifade kullandı, bunu kabul etmek mümkün değil. Milliyetçi Hareket Partisi bu meselelerde ikna etmeye çalışan, bu konularda kanun teklifi veren ve bu meselelerin hâlli için mücadele eden bir siyasi partidir.

Bunu şahsen sizin bilmediğinizi düşünmüyorum, biliyorsunuzdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Çünkü engelli öğretmenlerle alakalı Sayın Arzu Erdem’in bütçe görüşmeleri sırasında Sayın Millî Eğitim Bakanına buradan, kürsüden rica etmiş olduğunu, bu konunun takipçisi olduğumuzu sizler de Meclisi takip eden bir milletvekili olarak biliyorsunuz. 3600 ek gösterge meselesinde ve kamu personelinin yaşadığı diğer sıkıntılarla alakalı konularda Milliyetçi Hareket Partisi öncü bir siyasi partidir. Meclis çalışmalarında kanun teklifleriyle bu konuda bu mağduriyetlerin giderilmesi için mücadele etmekteyiz. Fakat mücadele metodu, sizin demin çok güzel ifade ettiğiniz gibi: “Görüştük, bu konuda bir ortak zeminin aranması için mücadele ediyoruz. Bu ortak zemin çerçevesinde bu meselelerin hâlli için çalışıyoruz.” Milliyetçi Hareket Partisinin de şu süreçte mantalitesi budur. Tabii ki Adalet ve Kalkınma Partisinin de içerisinde bulunacağı, onunla da birlikte uzlaşılan ve memleketin, milletin ve bu konudaki mağdur olanların yararına olacak bir çözümün bulunmasıdır esas olan. Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda ikna edilmeye çalışılan tarafta değil, ikna etmeye çalışan taraftadır. Bunun altını çizmek isterim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bülbül.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Sinop Milletvekili Nazım Maviş ile 52 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1963) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 90) (Devam)

BAŞKAN – Teklifin görüşmeleri tamamlanmıştır değerli milletvekilleri.

Şimdi teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Alınan karar gereğince, denetim konuları ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 2 Temmuz 2019 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.24



(x) 90 S. Sayılı Basmayazı 25/6/2019 tarihli 93’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.