TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

89’uncu Birleşim

13 Haziran 2019 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, Türk sporunun sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Karabük Milletvekili Niyazi Güneş’in, 6 Haziran Karabük’ün il oluşunun 24’üncü seneidevriyesine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın, grubu olmayan siyasi partilerin Meclis çalışmalarına etkin katılımının sağlanmasına ilişkin gündem dışı konuşması

 

III.- AÇIKLAMALAR

1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın gündem dışı yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kocaeli’de düzenlenen Sosyal Medya Araçlarının Medeniyet ve Değerlerimiz Üzerindeki Etkileri konulu Birinci Gençlik Sempozyumu’na ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 2018-2019 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle öğrencilerin alacağı karnenin başarı ya da başarısızlık belgesi olmadığına, 15-16 Haziran tarihlerinde yapılacak olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na girecek öğrencilere başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

4.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak memurlara, polislere, öğretmenlere, sağlık çalışanlarına ve imamlara 3600 ek gösterge verilinceye kadar konunun takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 2018-2019 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle tatile giren, karne sevinci yaşayan çocukları ve gençleri kutladığına, öğretmenlere fedakârlıkları için teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, inşaat sektöründe ciddi sıkıntılar yaşandığına ilişkin açıklaması

7.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Tunceli kırsalında çıkan çatışmada şehit düşen hemşehrisi Ökkeş Ede’ye ve Kütahyalı Emre Üçkan’a Allah’tan rahmet dilediğine, Kuzey Irak’ta yürütülen Pençe Harekâtı’na kararlı şekilde devam edildiğine ilişkin açıklaması

8.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, 16 Haziran Pazar günü kutlanacak olan Babalar Günü’nü tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, toplumda kutuplaşma ve ayrışma yaratma çabasında olan Önder Gökçekaya hakkında işlem yapılıp yapılmayacağını İçişleri Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

10.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep ilinde Suriyelilere bağlı olarak artan nüfus karşısında yetersiz kalınan sağlık hizmetlerinde eksikliklerin giderilebilmesi için Sağlık Bakanının gereğini yerine getirmesini beklediklerine ilişkin açıklaması

11.- Ankara Milletvekili Nihat Yeşil’in, yazarların, milletvekillerinin, gazetecilerin ve iş insanlarının haksız yere cezaevlerinde yattığına ilişkin açıklaması

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş ilinin köy ve mahalle yollarının perişanlık içerisinde olduğuna ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, Askeralma Kanunu Teklifi’nin milletin beklentisiyle şekillendiğine ilişkin açıklaması

14.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, halkın seçimden sonra insanları işinden edenlerin, nefret suçu işleyenlerin, yargı mercilerini “çete” diyerek hedef gösterenlerin kim olduğunu ferasetiyle bulacağına inandığına ilişkin açıklaması

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, büyük dava adamı Dündar Taşer’i rahmetle andığına, 15-16 Haziran tarihlerinde yapılacak olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na girecek öğrencilere başarılar dilediğine ve kalıcı insan gücü planlamasının yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Bursa Milletvekili Refik Özen’in, 13 Haziran münzevi ve mütecessis fikir işçisi Cemil Meriç’i ebediyete irtihalinin 32’nci seneidevriyesinde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

17.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, hastane yetersizliği nedeniyle Adana ilinin Yüreğir, Seyhan, Ceyhan ve Karataş ilçelerinde yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

18.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, 14 Haziran Dünya Kan Bağışçıları Günü’ne ilişkin açıklaması

19.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, büyük Türk milletinin ulusal güvenliği sağlamak adına her türlü adımı atacak iradeye ve kudrete sahip olduğuna, 14 Haziran Türk milliyetçisi Dündar Taşer’i Hakk’ın rahmetine kavuşmasının 47’nci seneidevriyesinde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

20.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, 14 Haziran Türk milliyetçisi Dündar Taşer’i vefatının 47’nci yıl dönümünde rahmetle andıklarına ilişkin açıklaması

21.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, 13 Haziran büyük mütefekkir Cemil Meriç’i vefatının 32’nci, 14 Haziran Türk milliyetçisi Dündar Taşer’i vefatının 47’nci yıl dönümünde rahmetle andığına, 15-16 Haziran tarihlerinde yapılacak olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na girecek öğrencilere başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

22.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 2018-2019 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle tatile giren öğretmen ve öğrencilere iyi tatiller dilediğine ve insanın kendi ırkını kutsayıp diğer yeryüzü ırklarını sömürmesinin insanlığın en büyük problemi olduğuna ilişkin açıklaması

23.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat çiftçisine sertifikalı tohum kullanım desteği ödemesinin ne zaman yapılacağını Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşar’ın, “Mudanya Belediyesi Suriyelilere sahili yasakladı.” haberine ilişkin açıklaması

25.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, 13 Haziran büyük mütefekkir Cemil Meriç’i vefatının 32’nci seneidevriyesinde rahmetle andığına, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun pasaportuna “terör” şerhinin kim tarafından konulduğunu ve makam aracının geçiş üstünlüğünün kaldırılıp, koruma polislerinin kimin talimatıyla geri çekildiğini İçişleri Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Orta Doğu’da ısınan süreç içerisinde Amerika Birleşik Devletleri’yle olan ilişkilerimizin bozulmaya devam ettiğine ve Türk devletinin istikbaline dair egemenlik haklarımızın bir toz zerresi kadar olanının bile feda edilemeyeceğine ilişkin açıklaması

27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Suriye’deki İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ne yapılan havan saldırısı sonucu yaralanan Mehmetçiklere Allah’tan şifa dilediğine, Antalya ili Muratpaşa ilçesinde hastanede meydana gelen patlama sonucu hayatını kaybeden vatandaşa Allah’tan rahmet dilediğine, 14 Haziran Türk milliyetçisi Dündar Taşer’i vefatının 47’nci, 13 Haziran büyük mütefekkir Cemil Meriç’i vefatının 32’nci yıl dönümünde rahmetle andıklarına, Tunceli ilinde gerçekleştirilen Dünya Rafting Şampiyonası’na, 15-16 Haziran tarihlerinde yapılacak olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na girecek öğrencilere başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, AKP iktidarının 31 Mart yerel seçimlerinde kaybettiği belediyeleri çalıştırmayacağı beyanına ve enkaz hâline getirilen Yüksekova Belediyesi çalışanlarının, Yüksekova halkının mağduriyetinin acilen çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

29.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, bayram yoğunluğu nedeniyle Bursa ili Mudanya ilçesi sahillerinde yaşanan olumsuzluklar üzerine belediyenin tedbirler aldığına ve Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz’ın konuya ilişkin açıklamalarına, Kuzey Marmara Otoyolu nedeniyle Kocaeli ili Kandıra ilçesinde yaşanan çevre katliamının durdurulması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Kocaeli Valiliğine seslendiğine ilişkin açıklaması

 

30.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, 13 Haziran büyük mütefekkir Cemil Meriç’i vefatının 32’nci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

31.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, Dicle Vadisi’nin baraj suyu altında kalmasıyla hayvan ile bitki türlerinin besin ve habitatlarının yok edilmesiyle çevresel yıkımın gerçekleşeceğine ilişkin açıklaması

32.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Ordu ilinde 2/B arazilerinin fiyat tespitinde yapılan hatanın giderilebilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığının çalışma yapmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

33.- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un, Giresun Milletvekili Sabri Öztürk’ün HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, işsizliğin Türkiye’nin kanayan yarası olduğuna ve memlekette genç beyinler işsizlikten ülkeyi terk ederken devletin tüm olanaklarından sınırsız yararlanmış, misyonunu tamamlamış iktidarın eskilerinin hangi teknik ve mesleki becerileriyle atandıklarını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

35.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay Milletvekili Hüseyin Şanverdi’nin CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Van Milletvekili Muazzez Orhan’ın, 21 Kasım 2016 tarihinde Van ilinde başlayan eylem ve etkinlik yasağının hukuka aykırı şekilde uzatıldığına, Van Valisi tarafından Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34’üncü maddesinin askıya alındığına ilişkin açıklaması

37.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, Kırıkkale ilinde meydana gelen yağış sebebiyle Kırıkkale merkez köylerinde, Sulakyurt ilçe merkezi ve köyleri ile Yahşihan ilçe merkezinde yaşanan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

38.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Malatya ilinde Türkiye’nin kuru kayısı üretiminin yüzde 90’ının üretildiğine, kayısı üreticileri ve çiftçilerinin KAYISIBİRLİK’in tekrar kurulmasını ve kayısının hak ettiği değeri alabilmesini Ticaret Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması

39.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, eğitimden sağlığa, ekonomiden sosyal yaşama dair hemen hemen her alanda sorunlarla boğuşan Gaziantep ili için Hükûmetin çözüm üretmeyi düşünüp düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

40.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 3 Kasım 2002 öncesi demokratik hak ve hürriyetlerin askıya alındığına, ülke emanetini omuzlamak üzere yola çıkan AK PARTİ’nin “önce millet” dediğine ilişkin açıklaması

41.- Muş Milletvekili Mensur Işık’ın, AKP iktidarının bugüne kadar ayrımcı politikalar uyguladığına, Muş Valisinin siyasi iktidarın bir uzantısı olduğuna ve Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçeceğine ilişkin açıklaması

42.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Aydın ili Çıldır Havaalanı’nın sivil havacılığa açılması yönünde herhangi bir çalışmanın olup olmadığını Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek istediğine, İstanbul üçüncü havalimanı ihale şartnamesine uyulmadığına ilişkin açıklaması

43.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 13 Haziran büyük mütefekkir Cemil Meriç’in vefatının 32’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

44.- Şırnak Milletvekili Nuran İmir’in, Şırnak ili Cudi Dağı eteklerinde meydana gelen yangına askerî operasyon gerekçesiyle köy halkının ve itfaiyenin müdahale etmesine izin verilmediğine ilişkin açıklaması

45.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, önemli sorun hâline gelen anne baba tutukluluğuna çözüm bulunması için yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

46.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 15-16 Haziran tarihlerinde yapılacak olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na girecek öğrencilere başarılar dilediğine, Sudan’a yapılan yatırımların akıbetinin ne olacağını Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

47.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, gerek dağcılık sporuna gerekse bölge halkının gelirine önemli katkı sağlayacak olan Cilo ve Sat Dağları ile Ağrı Dağı’nın yasaklı durumunun sona erdirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

 

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, siyasi partilerin Meclisin artan çoğulcu yapısını dikkate alarak çalışma yapmasının yararlı olacağına ilişkin konuşması

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 13/6/2019 tarihinde İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu tarafından, 2003 sonrası dönemde ağırlıklı olarak uygulanan kamu özel iş birliği (KÖİ) modeli projelerin Hazineye ve milletimize maliyetinin açık ve net bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması, varsa kamunun uğratıldığı zararın tespit edilmesi ve gerekli bütçe önlemlerinin alınmasına dair sürecin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 26/4/2019 tarihinde Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve 20 milletvekilinin, Giresun’un Eynesil ilçesinde hayatını kaybeden Rabia Naz başta olmak üzere çocuk ölümlerinde etkili ve yeterli soruşturma yapılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1108) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Suriye’deki iç savaşın Hatay’a etkilerinin incelenerek olumsuz etkilerin bertaraf edilmesini sağlayıcı çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/198) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69)

13 Haziran 2019 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), İsmail OK (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekilimize gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri beşer dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, Türk sporunun sorunları hakkında söz isteyen Konya Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş’a aittir.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, Türk sporunun sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Bugün Türk demokrasisinin kara bir günü. Gazeteci Yazar Yavuz Selim Demirağ şu saatlerde Sincan Cezaevine girmek üzere. Malumunuz bu gazeteci kardeşimiz, yaklaşık bir ay önce Ankara’da bir grup çetenin beyzbol sopalarıyla yaptığı saldırı sonucu ağır yaralanmıştı. Ona saldıran alçaklar sokaklarda gezerken, onlara ceza verilmezken bu kardeşimiz cezaevine girdi. Suçu fikir suçu. Efendim, Sayın Cumhurbaşkanımıza “Kaşının üstünde gözü var.” demiş, fikren eleştirmiş; mahkemeler doğru dürüst kendisinden ifade bile almamış, “On bir ay yirmi gün, gel bakalım yat.” demiş. Ve şimdi bu kardeşimiz “Ben bu cezayı şerefle çekerim. Niye biliyor musunuz? Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanına asla hakaret etmem. Eleştiririm ama hakaret etmem. Ama adaletin olmadığı, demokrasinin olmadığı bir ülkede bunları yaşarım.” diyor ve yaşıyor. Yavuz Selim Demirağ, katıksız bir Türk milliyetçisi, tam bir ülkücü, dava adamı ve 2016 yılında, FETÖ operasyonlarının şaşırttığı bir süreçte yani önüne gelenin FETÖ’cü yapıldığı bir dönemde 10’u aşkın arkadaşıyla yine cezaevine gönderilen bir kardeşimiz. Suçu FETÖ’cü hainlerin, alçakların hakkında yazmış olduğu kitap ve bu kitap dolayısıyla sanki “Sen niye FETÖ’cüleri ifşa ettin, niye sen FETÖ’cülerle iktidarın ilişkisini ifşa ettin?” denilip içeri tıkılan bir kardeşimiz. Ve bunları söylerken gerçekten çok üzülüyorum. Ergenekon ve Balyoz davalarının takipçisi olmuş, FETÖ kumpaslarını ortaya çıkarmış bu kişi şimdi cezaevinde. Yazık, ülkemize yazık, demokrasimize yazık.

Gelelim esas konumuza: Değerli milletvekilleri, 15 Ocak 2019 günü bu kürsüden Türk sporunun bazı sorunlarını anlatmaya çalışmıştım ama o günden bu yana değişen bir şey yok. Bir federasyon başkanının kız sporcumuzu taciz ettiği olayla ilgili altı aydır bir sonuç alamadık, almayı da beklemiyoruz zaten çünkü böyle bir derdiniz yok.

En son, Basketbol Federasyonunun bir rezaleti var. Yıllarca Federasyon Başkanlığı yapmış Turgay Demirel, Uluslararası Basketbol Federasyonu Başkanlığına aday oluyor ama bizim Basketbol Federasyonu Başkanı 49 ülkeye yazı yazarak diyor ki: “Sırp adayı destekliyoruz biz. Türk aday Turgay Demirel’e oy vermeyin.” Allah Allah! Yahu, bu Turgay Demirel vatan haini mi? Hayır. Bu iktidarın adamı değil, sarayın tasdiklediği adam değil. Sarayın atadığı Basketbol Federasyonu Başkanı bunu yapıyor. Yani, hani yerli ve millîsiniz ya, vallahi helal olsun(!) Evlere şenlik bir iktidarsınız, Türk spor tarihine bu kara lekeyi de bulaştırdınız; Sırp bir adayı destekleyen, kendi adayını desteklemeyen Federasyon Başkanı orada oturuyor, Bakan oturuyor, siz de burada hiçbir şey olmamış gibi oturuyorsunuz, ne güzel(!) Yahu, kardeşim, Eurovision şarkı yarışmalarında bile “Kardeş ülkeler bize puan vermedi.” diye kıyameti koparan bir Türk milletiyiz biz ya! Yazıklar olsun iktidarınıza da yönetim anlayışınıza da!

Daha hangisini anlatayım? Ben burada her ay sporla ilgili bir şeyler anlatacağım, bu ilk ama o kadar çok yanlışınız var ki.

Futbol Federasyonu seçimlerimizi yaptık. Maşallah ya, sarayın müteahhidini Futbol Federasyonu Başkanı yaptık.

FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) - Delegeler yapıyor, delegeler.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Delegeler yapmış.

FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) - Delegeler yapıyor, evet.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Vay bu delegelere vay! Vay bu delegelere vay!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Delegelerin iradesi sarayda toplanmış.

FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – Sen de futbolu konuşuyorsan artık biz çıkalım buradan yani!

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Eğer ben futbolu senden iyi bilmiyorsam…

FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – Benden! 127 defa A Millî Takım forması giydim ben.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - …futbolun sorunlarını senden iyi bilmiyorsam vallahi ben boşa konuşuyorum. Çıkalım bir televizyona, sana öğreteyim.

BAŞKAN – Sayın Yokuş, Genel Kurula hitap edin lütfen, şahsileştirmeyelim, Genel Kurula hitap edin.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Oradan laf atma, oradan laf atma!

BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Ve bu Federasyonun içinde bir futbol adamı var; o da vallahi, Hülya Koçyiğit Hanımefendi’nin, açılımcı Hülya Koçyiğit Hanımefendi’nin eşi, eş kadrosundan Futbol Federasyonu… Hep müteahhit, esnaf… Bir de hakkını yemeyelim, Mehmet Baykan var. Bakanlığını yöneten adam hem divan üyesi oluyor hem yönetime seçiliyor. Niye? Kardeşim, hukuk, kural, adalet tanımıyorsunuz. Bu Futbol Federasyonunu da müteahhitlere teslim ettiniz. Zaten Basketbol Federasyonunun hâli ortada. Hangi federasyondan bahsedeyim? Keşke zaman olsa da size ben bir saat şurada Türk sporunun sorunlarını anlatsam da o sporun içinden gelenler de bunları öğrense.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu üslupla kimse dinlemez sizi Fahrettin Bey.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Daha anlatacağım çok şey var, bir dakika verebilir misiniz?

BAŞKAN – Tamamlayalım, selamlayalım ama Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Erzurum’da Kayak Federasyonu tesisi var. Mayıs ayının 11’inde 2 çocuğumuz boğularak öldü, 2 Erzurumlu yiğit boğularak öldü; vallahi kapattılar, soruşturma moruşturma yok. Sorumlusu kim? Saray. Niye? Kayak Federasyonu Başkanlığı böyle istiyor. Başka? “Sporu anladım.” diyen kişiler şu Sayıştay raporlarını bir okusunlar Allah aşkına! Türkiye'de stadyumların nasıl devredildiğini, nelerin yapıldığını… Ha, onlar okumuyorsa ben hazırlayayım bari onlara sunayım diyorum; Türk sporu dâhil, Türk milletinin her meselesini, yaptığınız her yanlışı burada size bıkmadan usanmadan anlatmaya devam edeceğim.

Başkanım, teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Temiz dille anlat dinleyelim. Bu üsluba kim ne cevap verecek?

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Karabük ilimizin il oluşu nedeniyle Karabük Milletvekilimiz Sayın Niyazi Güneş’e aittir.

Buyurun Sayın Güneş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- Karabük Milletvekili Niyazi Güneş’in, 6 Haziran Karabük’ün il oluşunun 24’üncü seneidevriyesine ilişkin gündem dışı konuşması

NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Karabük ilimizin il oluşunun seneidevriyesindeyiz. Bu vesileyle söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi hürmetle saygıyla selamlıyorum.

3 Nisan 1937 tarihinde Demir Çelik Fabrikalarının temeli atıldığında Safranbolu’ya bağlı 13 haneli bir köyden ibaret olan Karabük, Demir Çelik Fabrikalarının gelişmesi, büyümesi ve ülke ekonomisine katkısının yükselmesiyle birlikte il olma yolunda hızlı bir trend yaşamıştır. 6 Haziran 1995 tarihinde il olan Karabük, 13 haneli bir köyden bugün 250 bini aşan nüfusuyla mütevazı bir il konumundadır. Karabük; Safranbolu, Yenice, Eskipazar, Ovacık ve Eflani ilçelerini bünyesine alarak ülkemizin 78’inci ili olmuştur. Karabük, ülkemizde şehirleşme ve sanayileşmenin birlikte kurulduğu nadir şehirlerden biridir.

İlk Türk demiri 10 Eylül 1939’da Demir Çelik Fabrikalarında “Fatma” isimli yüksek fırında üretilmiştir. Demir Çelik Fabrikaları uzun yıllar boyunca ülkemizdeki endüstriyel atılımlara öncülük etmiş, Türk sanayisinin öncüsü ve okulu olmuştur. Öyle ki adını tarih kitaplarına “fabrikalar kuran fabrika” olarak yazdırmış, ülkemizin sanayisine, yurdun dört bir yanına unutulmaz eserler kazandırmıştır.

Karabük ilimiz her bölgeden insanımızın bir arada yaşama tecrübesini en güzel şekilde sergilediği bir şehirdir; Türkiye’nin özeti durumundadır. Ülkemizin dört bir yanından iş bulmak maksadıyla gelen kardeşlerimizin bir arada yaşama kültürünü en güzel sergiledikleri yerlerden biridir.

Ülkemizin her bölgesinde Karabük’ün ve Karabüklü ağır sanayi işçisinin alın teri ve emeği vardır. Kısaca, Türkiye'nin harcında Karabük’ün demiri ve çeliği bulunmaktadır. Dünya miras kenti Safranbolu geleneği temsil etmektedir. Karabük moderniteyi, Safranbolu geleneği temsil ediyor; İkisi bir arada yaşıyor, birbirinin mütemmimi durumunda.

2007 yılında kurulan Karabük Üniversitemiz şehrimize ayrı bir nitelik kazandırmış -üretim şehrinin yanında- 50 bini aşan öğrencisiyle “eğitim şehri” unvanını da alarak ülkemizin tercih edilen üniversiteleri arasında olmuştur.

Yine doğal güzellikleriyle ve ormanlarıyla ülkemizin doğa turizminin ve orman endüstrisinin can damarı olan Yenice ilçemiz, her geçen gün katma değerini yükseltmekte ve gelişimini sürdürmektedir. Karabük Keltepe Kayak Merkezi, Kültür Yolu Projesi ve doğa güzellikleriyle ülkemizin turizm hamlesine bundan sonra da daha fazla katkı sağlayacaktır.

Karabüklü hemşehrilerimizin kurduğu sivil toplum kuruluşları hemşehrilerimiz arasında birlik ve beraberliği sağlamanın yanı sıra dayanışma kültürüne de katkı vermektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz ve bölgemiz için çok önemli bir proje olan Filyos Limanı’na değinmek istiyorum. Bu proje her ne kadar Zonguldak, Bartın ve Karabük’ü doğrudan ilgilendiriyor olsa da Filyos Limanı Anadolu’nun kuzeyden dış dünyaya açılan kapısıdır. 2020 yılında tamamlandığında 25 milyon ton kapasiteye sahip olacak Filyos Limanı, ülkemizin 3 büyük limanından 1’idir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) – 2016 yılı sonunda temelleri atılan Filyos Limanı’nın tamamlanması sadece Karabük’ü değil tüm bölgeyi denize ulaştıracak, bu sayede bölge sanayicimizin ihracat potansiyelini de artıracaktır. Bu sebeple Karabük halkı olarak Filyos Liman Projesi’nden beklentimiz büyüktür. Karabük’ün yıllara sâri ticari ve sanayi kültürüyle Filyos Liman Projesi’ne verebileceği katkı, oluşacak kurullarda yer alma beklentimiz en büyük arzumuzdur.

Sayın milletvekilleri, sözlerime son verirken Karabük’ün kuruluşunda 1937 yılında ilk harcın konmasındaki kurucu iradeyi, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, şükranla, minnetle ve rahmetle anıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) – 1990’lı ve 2000’li yılların başında içine düştüğü finansal sıkıntılar sebebiyle ikinci kez kapanmanın eşiğine gelen KARDEMİR’in özellikle 2002 yılından sonra AK PARTİ’nin tek başına iktidara gelmesi ve siyasi iktidarının görünmesi bu zorlu süreci atlatması için fırsat olmuş, yeniden atılıma geçmiş ve üretim kapasitelerini artırarak teknolojisini yenilemiştir. O dönemde Başbakanımız Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve buradan bölgenin diğer milletvekillerine de şükranlarımızı sunuyoruz.

Ayrıca, 1995 yılında Karabük’ün il olmasında katkı sunan o günkü siyasi iradeyi şükranla yâd ediyoruz.

VE her şeyden önemlisi, tüm zor dönemlerde hiçbir zaman desteğini esirgemeyen Karabük halkına da buradan şükranlarımı arz ediyorum ve hepinizi hürmetle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, grubu olmayan siyasi partilerin Meclis çalışmalarına etkin katılımı hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erkan Baş’a aittir.

Buyurun Sayın Baş. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

3.- İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın, grubu olmayan siyasi partilerin Meclis çalışmalarına etkin katılımının sağlanmasına ilişkin gündem dışı konuşması

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu gündem dışı söz talebine aslında salı günü Meclis Başkanlığına sunduğumuz bir teklif sonrasında başvurmuştum ama bir tesadüf oldu, dün burada yaptığım konuşmadan sonra AKP grup başkan vekili bir söz istedi ve aslında bu konuşmanın zeminini de tekrar oluşturmuş oldu.

Şimdi, yeni bir sataşmaya mahal vermeyeyim, tutanaklardan okuyorum, dün ben konuştuktan sonra Sayın Bülent Turan şöyle söylemiş: “Sayın komünist arkadaşın ithamına ufak bir cevap vermek isterim. Israrla ‘Noter gibi çalışıyorsunuz, geleni onaylıyorsunuz.’ dedi. Muhtemelen çalışmaları takip edemedi arkadaşımız. Sadece kürsüde söz hakkı varken geldi ve tekrar ayrılacak.”

Şimdi arkadaşlar, bakın, ben iddia ediyorum, Meclis tutanaklarıyla sabittir, bu Mecliste en fazla bulunan Genel Başkan benim. İki: En fazla bulunan milletvekillerinden biri de benim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bülent Turan’dan çok bulunduğuna ben şahidim.

ERKAN BAŞ (Devamla) - Şimdi, sevgili arkadaşlar, bunu da yanlış anlamayın. Bakın, övünmek için falan söylemiyorum; bu, bizim görevimiz; bu, bizim vazifemiz. Ayrıca, şimdi sizin yüzlerce kişiden oluşan milletvekillerinizin yaptığı işi, biz 2 kişiyle yapmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla hem genel başkanlık yapmaya çalışıyoruz hem grup başkanlığı yapmaya çalışıyoruz hem milletvekilliği yapmaya çalışıyoruz; bu, görevimiz.

Şimdi, bunu niye söylüyorum? Ben düşündüm; bir milletvekili yalan söylemez, hele bir grup başkan vekili ucuz siyasi polemikler için olmadık bir şeyi söylemez; demek ki arkadaşlar gerçekten bizi göremiyorlar. Peki, niye göremiyorlar? İşte, arkadaşlar, bu İç Tüzük yüzünden göremiyorlar. Bu İç Tüzük yüzünden Mecliste grubu olmayan partiler çalışmalara istedikleri gibi katılamıyorlar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo, haklısın.

ERKAN BAŞ (Devamla) - O yüzden öncelikli olarak sizlerden ricamız, bu İç Tüzük’ün sadece grubu olan partilere göre hazırlanmış bir İç Tüzük olduğunu kabul edelim ve derhâl değiştirelim arkadaşlar, derhâl değiştirelim. Şimdi, hepimiz övünüyoruz: “Meclis artık çok partili oldu, daha işlevli çalışacak.” diyoruz. Peki, bu İç Tüzük Meclisin bu çok partili hâline uygun mu?

Değerli arkadaşlarım, özellikle Meclis Başkanlığı başkan vekilleri, grup başkan vekili arkadaşlar; hepimiz pratik olarak ne yaşandığını biliyoruz. Bakın, gündem dışı konuşmaları bile gruplar kendi arasında paylaşıyor. Şahıslar adına konuşmaları gruplar kendi arasında paylaşıyor. Kanun görüşmeleri sırasında değişiklik önergesinde gruplara ayrıcalık tanınmış, bizim görüşmeden önce önerge verme hakkımız var, onu da gruplar kapatma önergesiyle ortadan kaldırıyorlar. Komisyonlara üye olma şansımız yok, Danışma Kurulunda temsil edilemiyoruz. Peki, arkadaşlar, bu, milletvekilleri arasında bir eşitsizlik yaratmıyor mu? Yani grubu olan milletvekili ile grubu olmayan milletvekili arasında halka karşı sorumlulukta fark mı var? Yani bakın, net söylüyorum: Sadece İç Tüzük’e bağlı kalsak, sadece Meclis teamüllerine bağlı kalsak biz neredeyse “Bu Meclise gelmeyin.” denilen pozisyondayız. Hatta, bakın, dikkat edin, grubu olmayan 9 ya da 10 bağımsız milletvekili var, neredeyse arkadaşlarımız Parlamentoya gelemez durumdalar; gelmiyorlar, etkili olamadıkları için gelmiyorlar. Biz biraz daha inatçıyız, biraz daha halkın yüzüne nasıl bakacağız kaygısı taşıyoruz, o yüzden elimizden geldiğince burada bu çalışmalara katılmak istiyoruz.

Sevgili arkadaşlar, sorun, sadece grubu olmayan siyasi partilerin sorunu değildir; sorun, Meclise nasıl yaklaştığımız sorunudur. Bu Meclis, Meclisin tüm vekillerinin halka karşı sorumlulukları olduğunu önsel olarak kabul eden ve hepsine eşit yaklaşan bir İç Tüzük’e ihtiyaç duymaktadır. Yani biz bir kere bu eşitliği bir sağlayalım, bütün milletvekilleri çalışma yapabilecek hâle gelsinler, ondan sonra da bırakalım halkımız takdir etsin hangi milletvekili çalışıyor, hangi milletvekili çalışmıyor.

Bir de arkadaşlar, bunlar gelip geçici süreçler yani bugün grubu olan partinin yarın grubu olmayabilir, bugün grubu olmayan partinin yarın grubu olur, yarın burada çoğunluk olur; bunları gözeterek eşitlikçi bir yaklaşımla bu sorunu çözmemiz gerekiyor.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, peki çare ne? Yani “Konuşuyorsun, şikâyet ediyorsun da çare, önerin var mı?” İki tane somut çare, önerimiz var arkadaşlar. Bir: İç Tüzük, eşitlikçi ve özgürlükçü biçimde yorumlanabilir. Bir kere burada bütün milletvekillerinin böyle bir yaklaşımda ortaklaşması gerekiyor. Neyi kastediyorum? Şahıs adına yapılan konuşmalar. Şahıs adına yapılan konuşmalarda önceliği grubu olmayan partilerin milletvekillerine, bağımsız milletvekillerine vermek mümkündür. Gündem dışı konuşmalarda bu Parlamentoda grubu olmayan milletvekillerinin, bağımsız milletvekillerinin olduğunu düşünmek gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN BAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, toparlayayım.

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

ERKAN BAŞ (Devamla) – İkincisi değerli arkadaşlar: Sonuçta bu sorunlar sadece bizim ülkemizde yaşanmıyor. Biz oturduk, Meclis araştırma biriminden de rapor istedik; hep birlikte çalıştık dünyada bu sorun nasıl çözülmüş, dünya parlamentolarında, başka ülkelerde bu sorun nasıl çözülmüş diye. Ve bu örnekleri değerlendirdikten sonra, bizim mevcut durumumuza en uygun olduğunu düşündüğümüz İç Tüzük’e bir fıkra eklenmesi önerisini salı günü Meclis Başkanlığına verdik. Bakın, çare aslında çok basit eğer burada hep beraber karar verirsek yapılacak şey şudur, diyeceğiz ki: “Siyasi parti gruplarına mensup olmayan bütün milletvekilleri karma grup çatısı altında bir araya gelir ve karma grup da siyasi parti gruplarının haklarıyla, sorumluluklarıyla eşit haklara ve sorumluluklara sahiptir.” Bir ilk adım olarak bizim tüm milletvekili arkadaşlarımıza, siyasi parti gruplarına çağrımız budur. Bir İç Tüzük değişiklik teklifi verdik; gelin, bu İç Tüzük değişiklik teklifi bizim olmaktan çıksın, tüm Meclise ait bir İç Tüzük değişiklik teklifi olsun diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Turan, yerinizden bir söz talebiniz oldu.

Buyurun.

III.- AÇIKLAMALAR

1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın gündem dışı yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın vekilin ifade ettiği dünkü -tırnak içerisinde- sataşma, aslında grubumuza dönük, Askerlik Yasası’yla ilgili “Noter görevi görüyorsunuz, gelen metni aynen geçiriyorsunuz.” demeye ilişkin bir cevaptı. Şu doğru bir yaklaşım değil Sayın Başkanım: Siz bir ithamda bulunuyorsunuz, biz polemik uzamadan, büyük bir gündem olmadan cevap verdiğimizde de buna ilişkin bir alınganlık gösteriyorsunuz. Bu doğru değil yani bir insan bir şey diyorsa buna ilişkin cevabımızı vermek durumundayız.

Tabii, Tüzük’te sözlerimizi kesen, grubu olmayan partilere imkân sağlamayan maddeleri tartışalım, konuşalım ve daha çoğulcu, daha katılımcı bir Tüzük’ü hep beraber yapalım; bu, başka bir gündem maddesi. Fakat tartışmanın konusu “Noter gibi görev yapıyorsunuz.” iddiasıydı.

Bir daha söylüyorum: Askerlik bizim ortak meselemiz. 1927 tarihli bir kanun var. Bu kanun şimdiye kadar yüzden fazla defa revize edilmiş, değiştirilmiş, eklenmiş, çıkarılmış vesair. Şu anda bunu görüşmek istiyoruz fakat bu görüşmeyi yaparken de -tüm kamuoyunun takip ettiği gibi- Bakanımız tüm partilerle görüşüyor; bizler, grup başkan vekilleri bir araya gelip görüşüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayınız Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – 84 madde az bir sayı değil, tüm yasal konuşmalar da değerlendirilse belki iki ay sürer. Ama uzlaşı zemininde beraber tartışarak ülkemizin en iyi bir modelle beraber askerlik sorununu çözelim ve bu kanunu geçirelim istiyoruz. Uzlaşı niyetimizden dolayı ki daha -tırnak içerisinde- yavaş gidip anlayıp dinleyip ziyaretler yapmaya çalışıyoruz. Sayın konuşmacının da bu konudaki emeğimizi takdir etmesini bekleriz. Noter gibi bu işi yapacak olsaydık kimseyle konuşmadan görüşmeden sadece oylama yapabilirdik. Ama bir daha diyorum: Askerlik ortak paydamız, tüm partilerin kanaatlerini alıyoruz; ciddi anlamda çalışmalar yaptık, revizeler söz konusu. Bugün de Savunma Bakanımız tüm partileri ziyaret edecek ve çıkacak ortak kanaate göre -ümit ediyorum- 84 madde arzu edilirse bir saatte biter, arzu edilip bitmezse haftaya biter. Ama ok yaydan çıktı tabiri caizse. Gelin, hep beraber, uzlaşı zemininde, birbirimizi itham ederek “noter gibi” falan diyerek değil anlaşarak, konuşarak en iyi kanunu beraber çıkaralım diyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, tutanaklara geçsin diye söylüyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baş.

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Şimdi, ben, özellikle sataşma olmasın diye tutanaktan okudum Bülent Bey’in ifadelerini.

BAŞKAN – Biliyorum, dün de tartışmıştık zaten bu konuyu.

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Dün de tartıştık. Gerçekten iki başlık vardı. Bir tanesi, benim bir eleştirime yanıt verdi, başüstüne. Ben, noter gibi çalışıyorsunuz dedim, “Hayır, noter gibi çalışmıyoruz.” dedi. İsterim ki bunu uzun uzun tartışalım bir gün gündem hâline getirelim ama şimdi konu o değil.

İkincisi: Onun bana bir ithamı vardı Parlamentoya gelmediğim, çalışmaları takip etmediğimle ilgili.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Az geldi Sayın Başkan çünkü çok yoğun genel başkan, o yüzden.

BAŞKAN – Sayın Turan, lütfen…

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Sanıyorum, bunu şimdi gündem hâline getirmediğine göre düzeltme ihtiyacı hissetti. Teşekkür ediyorum kendisine.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Üçüncüsü de: Arkadaşlar, şimdi elimde bir rakam var. Şu ana kadar 27’nci Dönemde 21 kere kanun yapmışız, tamamı AKP Grubunun önerilerinden oluşuyor, muhalefetin herhangi bir kanun teklifi henüz Parlamentodan geçmedi. Bunu da Genel Kurulun takdirine bırakıyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, daha fazla gelmesi lazım genel başkanın.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, siyasi partilerin Meclisin artan çoğulcu yapısını dikkate alarak çalışma yapmasının yararlı olacağına ilişkin konuşması

BAŞKAN - Şimdi, tabii, Meclisimizde bu dönem gerçekten çoğulculuk yapısı daha da arttı. Tüm siyasi partilerimizin bu artan çoğulculuk yapısını dikkate alarak varsa eksikliklerin giderilmesi konusunda bir anlayış içerisinde çalışmalar yapmasının ben yararlı olacağını ben de düşünüyorum.

Hepinize teşekkür ederim.

Şimdi değerli arkadaşlarım, sisteme giren milletvekillerimize yerlerinden birer dakikayla söz vereceğim. Bu sözlerin ardından da sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Şeker…

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kocaeli’de düzenlenen Sosyal Medya Araçlarının Medeniyet ve Değerlerimiz Üzerindeki Etkileri konulu Birinci Gençlik Sempozyumu’na ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

11 Haziran Salı günü seçim bölgem Kocaeli’de 5 üniversite, Büyükşehir Belediyesi ve Körfez Belediyesinin desteğiyle, Körfez Fen Lisesinin öncülüğünde 16 proje okulunun katılımıyla “Sosyal Medya Araçlarının Medeniyet ve Değerlerimiz Üzerindeki Etkileri” konulu Birinci Gençlik Sempozyumu yapıldı, 36 öğrenci bildiri verdi. Yediden yetmişe sosyal medya arkadaşlığının arttığı günümüzde sosyal medyadaki kirli bilgilere ve yıkıcı gücüne dikkat çekilmesi, bilinçli sosyal medya okuryazarlığına sahip olunması, sosyal medyayı doğru kullanma ve kaliteli zaman geçirme konusunda aile ve gençlerin bilinçlendirilmesi konularının işlendiği bu sempozyumu önemsediğimi ifade etmek istiyorum.

Birinci Gençlik Sempozyumu’nda emeği geçen Kocaeli İl Millî Eğitim Müdürlüğüne, Körfez İlçe Müdürlüğüne, Fen Lisesi Müdürü ve öğretmenlerine, sempozyum sorumlusu Neslihan Gülçebi’ye teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 2018-2019 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle öğrencilerin alacağı karnenin başarı ya da başarısızlık belgesi olmadığına, 15-16 Haziran tarihlerinde yapılacak olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na girecek öğrencilere başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2018-2019 eğitim öğretim yılı yarın sona erecek ve 18 milyon öğrencimiz karne heyecanı yaşayacak. Öncelikle, tatili hak eden, başta sevgili öğrencilerimiz olmak üzere, öğretmenlerimiz, idarecilerimiz ve velilerimiz için yaz tatilinin hayırlı olmasını diliyorum.

Buradan karne heyecanını çocuklarıyla beraber yaşayan velilerimize seslenmek istiyorum: Karne bir başarı ya da başarısızlık belgesi değil, eksik yanlarımızı görmemizi sağlayan bir araçtır. Başarısız öğrenci yoktur, her çocuğun çok iyi olduğu bir alan mutlaka vardır. Eğitimin amacı, çocuğun bu yeteneğini keşfedip geliştirmektir.

Öte yandan, hafta sonu yapılacak üniversite sınavı 2019 YKS’ye, Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na girecek öğrencilerimize de buradan başarılar diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

4.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Cumhuriyet Halk Partisi olarak memurlara, polislere, öğretmenlere, sağlık çalışanlarına ve imamlara 3600 ek gösterge verilinceye kadar konunun takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli vatandaşlarımız, biliyorsunuz 24 Haziran seçimleri öncesi “İlk yüz günde ve ikinci yüz günde yapacağız.” diye sözler verildi. AK PARTİ Genel Başkanı ve birçok bakan verdi bu sözleri. Bunları billboardlarda ve TV’lerde yayınladılar. Bu vaatlerden bir tanesinde ise “Memurlarımıza, polislerimize, öğretmenlerimize, sağlık çalışanlarımıza ve imamlarımıza 3600 ek gösterge verilecek.” dendi ama sözler tutulmadı. Değil yüz gün, değil iki yüz gün, neredeyse üç yüz altmış beş gün geçti. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, memurlarımıza, polislerimize, öğretmenlerimize, sağlık çalışanlarımıza ve imamlarımıza 3600 ek gösterge verilinceye kadar bu konunun takipçisi olacağız diyorum.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

5.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan, 2018-2019 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle tatile giren, karne sevinci yaşayan çocukları ve gençleri kutladığına, öğretmenlere fedakârlıkları için teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yarın 18 milyona yakın öğrencimiz ve tabii ki ailelerimiz ve öğretmenlerimiz karne heyecanı yaşayacak. Eğitim öğretim yılını tamamlayarak tatile giren ve karne sevinci yaşayan çocuklarımızı ve gençlerimizi kutluyor, öğretmenlerimize fedakârlıkları için teşekkür ediyorum. Bu süreçte, bizlere düşen, karne sonuçları ne olursa olsun çocuklarımızın öz güvenini zedeleyecek tutumlardan özenle kaçınmalı, çocuklar üzerinde yıkıcı etkiler oluşturacak tepkiler yerine yapıcı ve teşvik edici yaklaşımları benimsemeliyiz.

Çocuklarımızın uzun yaz tatili sürecini iyi bir şekilde değerlendirmesi gerekiyor. Aileler olarak çocuklarımızı iyi yönlendirmeliyiz. Çocuklarımız tatilde elbette ki dinlenecekler ve spor yapacaklar ama en önemlisi onların bu tatilde kitap okumaları ve ailelerinin destek ve sevgisini hissetmeleridir.

Bütün öğretmen ve öğrencilerimize aileleriyle birlikte huzur dolu bir tatil diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

6.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, inşaat sektöründe ciddi sıkıntılar yaşandığına ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, inşaat sektöründe ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Özellikle yaz ayları, müteahhitlerin konut teslimi, daire satışı, ev sahibi olmak isteyen vatandaşların da daire almak için beklediği aylardır, kira sezonudur.

KOBİ destek paketi açıklanmış ve yaklaşık 25 milyarlık bir teşvik paketi Sayın Maliye Bakanı tarafından açıklanmıştır. Biz bunu olumlu buluyoruz. Bununla beraber, inşaat sektörünün kendini toparlayabilmesi için, özellikle konut kredi faiz oranlarının mutlaka ivedi olarak düşürülmesini ve konut alacak insanların mali yükünün azaltılmasını; ikinci olarak, müteahhitlerin KDV alacaklarının ödenmesini ve bir nebze olsun rahatlamalarını…

Bir de ayrıca, müteahhitlere dönük mutlaka ayrı bir destek paketi açıklanmalıdır çünkü inşaat sektörü gerçekten, Türkiye’nin hem büyümesi adına hem istihdam adına lokomotif sektörlerinden biridir. Bununla ilgili, tabii, yatırımcıların da hataları vardır. Bundan sonraki konuta dönük yatırımların da arz-talep dengesi göz önünde bulundurulup yapılması ve Türkiye’nin bir beton yığınına dönüştürülmemesi gerekmektedir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

7.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Tunceli kırsalında çıkan çatışmada şehit düşen hemşehrisi Ökkeş Ede’ye ve Kütahyalı Emre Üçkan’a Allah’tan rahmet dilediğine, Kuzey Irak’ta yürütülen Pençe Harekâtı’na kararlı şekilde devam edildiğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

11 Haziran gecesi Tunceli’de bölücü teröristlerle çıkan çatışma sonucu şehit olan ve dün ebediyete uğurladığımız Osmaniyeli kahraman hemşehrimiz Ökkeş Ede’ye, Kütahyalı kahramanımız Emre Üçkan’a ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından 27 Mayıs 2019’da Irak’ın kuzeyindeki Hakurk bölgesinde stratejik terör hedeflerinin etkisiz hâle getirilmesi amacıyla başlatılan “pençe” adı verilen harekâtımız kararlı bir şekilde devam etmektedir. On sekiz gündür devam eden Pençe Harekâtı kara ve hava birliklerimizin yanı sıra İHA ve SİHA’larımız tarafından da desteklenmekte ve ilk kez yerli ve millî olma özelliğini taşıyan BORA füzesi kullanılmaktadır.

Harekâtın başlangıcından bu yana 45 PKK’lı terörist etkisiz hâle getirilirken imha edilen mayın sayısı 101 oldu. Teröristlerin kullandığı 126 mağara ve sığınak kullanılamaz hâle getirildi. Harekâtımız kapsamında Hakurk’un tamamen kontrol altına alınmasıyla bir ilk yaşanacak ve PKK Irak’ın kuzeyinde dağlık alan kontrolü ve iddiasını kaybetmiş olacaktır.

Harekâta katılanlara Allah’tan muvaffakiyetler diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ödünç…

8.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, 16 Haziran Pazar günü kutlanacak olan Babalar Günü’nü tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; bu yıl 16 Haziran Pazar günü kutlayacağımız Babalar Günü’nü şimdiden tebrik ediyorum.

Çocukların babalarına vereceği en güzel ve en anlamlı hediye, onlara layık evlatlar olarak vatanına, milletine ve insanlığa hizmet eden bireyler olmasıdır. Babaların her zaman hatırlanması; onların bir çınar ağacı gibi, dünyaya geldiğimiz andan ayaklarımızın üzerinde duruncaya, ailemizi kuruncaya ve son nefesimizi verinceye kadar büyük bir gurur ve özveriyle yardım ve desteğini esirgemeyen, maddi ve manevi, her an yanı başımızda olduklarını unutmamamız gerekir.

Kalbi sevgi dolu, sevecen, cömert, kibar, anlayışlı, şefkatli tüm babaların ve baba adaylarının en özel ve en anlamlı gününü kutluyor; kıymetli babamın ellerinden, prenseslerim Zeynep ve Dilara’nın yanaklarından, tüm çocukların gözlerinden öpüyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünsal…

9.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, toplumda kutuplaşma ve ayrışma yaratma çabasında olan Önder Gökçekaya hakkında işlem yapılıp yapılmayacağını İçişleri Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Teşekkürler.

Değerli arkadaşlar, iç işlerine bakan Sayın Soylu’ya: İktidarın yarattığı nefret ve şiddet söylemi her geçen gün daha tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik alçak saldırıda gözaltına alınıp serbest bırakılan inek hırsızı saldırganın elini öperek kendini göstermeye ve gündeme gelmeye çalışan şahıs bir kez daha şiddet ve saldırganlıkla karşımıza çıktı. İktidar partisi mensubu olduğu bilinen Etimesgut belediye başkan aday adayı Önder Gökçekaya elinde otomatik silahlarla poz vererek tüm yurttaşların güvenliğinden sorumlu olması gereken İçişleri Bakanının adını anarak saldırgan söylemini sürdürmüş ve bir başka mesajında da seçilmiş İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na tehdit içeren bir paylaşım yapmıştır. Toplumda kutuplaşma ve ayrışma yaratma çabasında olan bu şahıs hakkında acaba bir işlem yapılacak mıdır? Acaba bu ülkede savıcı olmayan bir savcı çıkacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

10.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep ilinde Suriyelilere bağlı olarak artan nüfus karşısında yetersiz kalınan sağlık hizmetlerinde eksikliklerin giderilebilmesi için Sağlık Bakanının gereğini yerine getirmesini beklediklerine ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gaziantep’te son zamanlarda Suriyelilere bağlı olarak artan nüfus karşısında sağlık hizmetleri yetersiz kalmaktadır. Küçüklü büyüklü enfeksiyon hastalıkları bir yana TÜİK’in açıkladığı ölüm istatistikleri verisine göre bebek ölümünde binde 15 oranıyla Gaziantep bölgede ilk sırada. Suriyeli nüfusu 400 binin üzerinde. Suriyelilerin doğum oranı Türklere göre 3 kat fazla. Yerel basında çıkan haberlere göre çok fazla gebe olduğu için takibinin yapılamadığı, bunun erken doğumlara yol açtığı, gebelerin hijyen olmayan ortamlarda doğum yaptığı, devlet hastanelerinde kadın ve doğum hastalıkları uzman sayısının yetersiz olduğu ve 36 sağlıkevinde ebenin olmadığı vurgulanmaktadır. İlave olarak çocuk cerrahisi, beyin cerrahisi, çocuk hematolojisi ve çocuk onkoloji uzmanları ve pratisyen hekim sayılarının da yeterli olmadığı belirtilmektedir. Sağlık Bakanlığımızın eksikliklerin giderilmesi konusunda gereğini titizlikle yerine getirmesini bekliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yeşil…

11.- Ankara Milletvekili Nihat Yeşil’in, yazarların, milletvekillerinin, gazetecilerin ve iş insanlarının haksız yere cezaevlerinde yattığına ilişkin açıklaması

NİHAT YEŞİL (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Siyasi iktidar sözüm ona yargı reformuyla değişiklik yapmak isterken ne yazık ki Cumhuriyet gazetesi yazarları, milletvekilleri -Eren Erdem, parti meclisi üyemiz- gazeteciler, iş insanları haksız yere cezaevlerinde yatıyor. Geçtiğimiz ay evinin önünde uğradığı saldırı sonucu ağır yaralanan Yeniçağ gazetesi yazarı ve Türkiyem TV sunucusu Yavuz Selim Demirağ, Cumhurbaşkanına hakaret suçundan cezaevine gireceğini bugün gazetesindeki köşesinde yazmıştır. Sayın Yavuz Demirağ şöyle diyor: “Suçum Cumhurbaşkanına hakaret. Daha önce yazdım, FETÖ’cü polislerin kumpasıyla tutulan fezleke, konuşma metninin kaseti bana verilmedi. Montajsız video izletilmedi. Karar gıyabımda verildi, hâkim dinlemedi bile. Talimatla alınan ifadeyi yeterli gördü, istinaf mahkemesi de hiçbir işlem yapmadan onayladı.” Düşünebiliyor musunuz? Sayın Genel Başkanımıza linç girişimi yapanlar, Sayın Demirağ ölesiye dövüldü, günlerce hastanede yattı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztunç.

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş ilinin köy ve mahalle yollarının perişanlık içerisinde olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Seçim bölgem Kahramanmaraş’ın köy ve mahalle yolları perişanlık içerisinde. Afşin’in Kaşanlı, Haticepınar, Koçovası, Büyüktatlı köy yolları; Elbistan’ın Sevdilli, Kantarma, Gücük köy yolları; Ekinözü’nün Çiftlik, Ambar, Alişar, Çiftlikkale, Nergele köy yolları; Pazarcık ilçesinin Hürriyet Mahallesi ve Payamlı Obası içerisindeki köy yolları perişanlık içerisinde. 1960’lı yılların Türkiye şartları içerisinde insanlar yolculuk yapmaya çalışıyorlar. Çağlayancerit’in Bozlar-Abbasiye arasındaki Aksu Köprüsü çöktü bakımsızlıktan dolayı. Hâlâ bu köprü yapılmıyor, neden yapılmıyor? Sorulduğu zaman da Büyükşehir Belediyesi “Borcumuz var, borçtan dolayı çalışamıyoruz.” diyor. Bir önceki belediye AK PARTİ’ydi bugünkü belediye de AK PARTİ. AK PARTİ’li belediye borç yaptı, AK PARTİ’li yeni gelen belediyeyse hizmet yapamıyor, çünkü “Borç var.” diyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kaynarca…

13.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, Askeralma Kanunu Teklifi’nin milletin beklentisiyle şekillendiğine ilişkin açıklaması

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Gazi Meclisimizin gündeminde yeni askerlik sistemi var. Aziz milletimizin beklentisiyle şekillenen Askeralma Kanunu’yla birlikte zorunlu askerlik süresi kısalıyor, kalıcı bedelli askerlikte bir aylık temel eğitim öngörülüyor. Kanun, yedek astsubaylık gibi köklü değişiklikleri de içeriyor yani planlı ve bilinçli bir şekilde profesyonel askerliğe geçiş hazırlıkları da değerlendiriliyor. Bu düzenlemeler, aziz milletimizin beklentisidir yani reform niteliğindedir ve de kanun yürürlüğe girdiğinde süresi dolan Mehmetçiklerimizin de terhisi gerçekleşecektir.

Ben şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Gözgeç…

14.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, halkın seçimden sonra insanları işinden edenlerin, nefret suçu işleyenlerin, yargı mercilerini “çete” diyerek hedef gösterenlerin kim olduğunu ferasetiyle bulacağına inandığına ilişkin açıklaması

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün sorular sormak istiyorum.

“Söz namustur.” diyerek seçimden önce “Hiçbir kişinin işiyle, aşıyla oynamayacağız.” deyip seçimden sonra insanları işinden edenler kim? Göreve gelir gelmez insana hizmet yerine faşizan bir anlayışla ayrımcı, yasakçı zihniyetle âdeta nefret suçu işleyenler kim? Hukuki kurallar çerçevesinde karar veren yargı mercilerini eleştiri sınırlarını da aşıp “çete” diyerek hedef gösterenler kim? Bu soruların cevabını halkımızın ferasetiyle bulacağına inanıyorum.

Son söz; gecesi sümbül kokan, Türkçesi bülbül kokan İstanbul’un maskesiz, samimi, laf değil iş üreten Sayın Binali Yıldırım’la yıldırım hızında daha fazla hizmetlere, güzelliklere kavuşacağına inanıyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yirmi beş senedir neredeydiniz?

BAŞKAN – Sayın Aycan…

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, büyük dava adamı Dündar Taşer’i rahmetle andığına, 15-16 Haziran tarihlerinde yapılacak olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na girecek öğrencilere başarılar dilediğine ve kalıcı insan gücü planlamasının yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük dava adamı, sadakat örneği ağabeyimiz Dündar Taşer Bey’i rahmetle ve minnetle anıyorum.

Sayın Başkan, hafta sonu üniversiteye giriş sınavı yapılacaktır. Yaklaşık 2,5 milyon gencimiz sınava girecektir. YÖK bölümlerin kontenjanlarını henüz açıklamamışken Türkiye’deki yükseköğrenim görmüş gençlerin yüzde 25’inin işsiz olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Mevcut mesleklerin hiçbirinde Türkiye’nin insan gücü açığı yoktur.

Bu durumu dikkate alarak ve üniversitelerin altyapı, öğretim üyesi kapasitesini dikkate alarak bölüm kontenjanlarının belirlenmesini istiyorum. Uzun vadede ise ülkemiz için kalıcı insan gücü planlamasının yapılmasını ve ona göre hareket edilmesini istiyorum.

Tüm gençlerimize başarılar diler, her şeyin gönüllerince olmasını dilerim.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Özen…

16.- Bursa Milletvekili Refik Özen’in, 13 Haziran münzevi ve mütecessis fikir işçisi Cemil Meriç’i ebediyete irtihalinin 32’nci seneidevriyesinde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

REFİK ÖZEN (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

“Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan, mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur; maruz kalmaz, seçer. Aydın, kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan, uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.” ve “Vatanlarını yaşanmaz bulanlar vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır.” diyen, ülkemizin yetiştirdiği büyük mütefekkir ve hayatını Türk insanına adayan, bu ülkenin derdiyle dertlenmiş, münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi Cemil Meriç’i ebediyete irtihalinin 32’nci seneidevriyesinde sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun diyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

17.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, hastane yetersizliği nedeniyle Adana ilinin Yüreğir, Seyhan, Ceyhan ve Karataş ilçelerinde yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Sayın Başkan, Adana’nın merkez ilçeleri Yüreğir ve Seyhan, ayrıca Ceyhan ve Karataş, hemşehrilerimizin hastane yetersizliği nedeniyle büyük sorun yaşadıkları ilçelerdir. Nüfusu 300 bine yaklaşan Yüreğir’de 2012 yılında Adana-Karataş yolu üzerinde, yıkılan devlet hastanesinin yerine yedi yıldır bir yenisi yapılmadığı için buradaki vatandaşlarımız ölmez de sağ kalırsa şehir hastanesine yetişiyorlar.

Yine benzer şekilde, nüfusu 500 bine ulaşan Seyhan’da ödenek ayrıldığı söylenmesine rağmen hâlen bir hastane yapılmamıştır. Ceyhan’da yine yılan hikâyesine dönen, altı yıldır bitmeyen bir devlet hastanesi söz konusudur. Karataş’ta teçhizat, doktor yetersizliği nedeniyle atıl konumda olan bir devlet hastanesi vardır. Bizler şehir hastaneleri yerine butik veya devlet hastanelerini öneriyoruz Sağlık Bakanlığına.

Ayrıca, İstanbul’da Sayın Ekrem İmamoğlu’yla her şey çok güzel olacak diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Güneş…

18.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, 14 Haziran Dünya Kan Bağışçıları Günü’ne ilişkin açıklaması

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Haziran Dünya Kan Bağışçıları Günü’dür. 2 litre ani kan kaybı insanı hayattan ederken 1 ünite kan insanı hayata bağlar. Kan insan vücudu tarafından üretilen eşsiz ve mucizevi bir ürün olup bedeli asla parayla ölçülemez. Hiçbir bedel almadan kan bağışı yapan tüm vatandaşlarımızdan Allah razı olsun.

Ülkemizde 2018 yılında 2 milyon 571 bin 482 ünite kan bağışı yapılmıştır. Ülkemizde nüfus oranına göre kan bağışı oranı yüzde 4,9’dur. İlkler şehri olan kendi şehrim Uşak ilimizde kan bağışında bu oran yüzde 8,7’yle Türkiye ortalamasının yaklaşık 2 katı olmuştur, 2015 yılında da Türkiye 1’incisi olmuştur. Hem Uşaklı hemşehrilerimizin hem de tüm kan bağışçılarımızın gününü tebrik eder, şükranlarımı sunar, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın Osmanağaoğlu…

19.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, büyük Türk milletinin ulusal güvenliği sağlamak adına her türlü adımı atacak iradeye ve kudrete sahip olduğuna, 14 Haziran Türk milliyetçisi Dündar Taşer’i Hakk’ın rahmetine kavuşmasının 47’nci seneidevriyesinde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

ABD başta olmak üzere, sadece çıkarları söz konusu olduğu zaman müttefikimiz olduğunu dillendiren ikiyüzlü ülkelerin Türk milletine olan hasımlıklarını açık eden adımları kabul edilemez. ABD’nin Savunma Bakan Vekili aracılığıyla, Türkiye'nin bütün yükümlülüklerini sağlamasına rağmen ve uluslararası hukuku yok sayan F35’lerin teslimatının iptalini gündeme getiren mektubu rezaletin ötesinde Türk milletine yapılan bir saygısızlıktır. Hatırlatmakta fayda görüyorum, büyük Türk milletinin kurucu iradesinin kaynağı olan Türk milleti de büyük millettir. Ulusal güvenliğini sağlamak için her türlü adımı atacak iradeye ve kudrete sahiptir.

Diğer yandan, bugün Dündar Taşer Bey'in Hakk’ın rahmetine kavuşmasının seneidevriyesi vesilesiyle büyük Türk milliyetçisi, düşünür ve mümtaz şahsiyet Dündar Taşer’i rahmet ve minnetle anıyorum. Manevi huzurunda hürmetle eğiliyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

20.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, 14 Haziran Türk milliyetçisi Dündar Taşer’i vefatının 47’nci yıl dönümünde rahmetle andıklarına ilişkin açıklaması

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – “Ülkücüler ipeğe sarılmış çelik gibidir." diyen Dündar Taşer gerçek bir Türk milliyetçisiydi. Türk milletini iyi anlamıştır. İyi anladığı için meseleleri iyi tahlil ederdi. Dündar Taşer’in millet tanımı, üzerinde durulması gereken çok önemli bir noktadır. Çünkü kutuplaşmanın, fikir çatışmalarının yoğun yaşandığı bir dönemde saldırgan bir milliyetçilikle gençleri teşkilatlandırmak yerine birleştirici, dirliğe ve birliğe önem veren bir millet tanımıyla gençlerin yetişmesini sağlamıştır. Taşer’e göre millet, binlerce sene içinde kanın, imanın, duyguların birleşmesiyle yoğrulmuş ve müşterek kıymet hükümleri hâlinde billurlaşmış müşterek davranışlar hâlinde haz ve elemi beraber tadan, birbirinden haberi yokken de birbirleri gibi olan varlıktır. Büyük Türkiye ülküsünün mümtaz temsilcisi, buhranlı dönemlerimizde meselelerimizin sahibi Dündar Taşer’i vefatının 47’nci yılında rahmetle anıyoruz. Dündar ağamız, Dündar ağabeyimiz yüreklerden hiç çıkmasın, ruhu şad, mekânı cennet olsun.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

21.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, 13 Haziran büyük mütefekkir Cemil Meriç’i vefatının 32’nci, 14 Haziran Türk milliyetçisi Dündar Taşer’i vefatının 47’nci yıl dönümünde rahmetle andığına, 15-16 Haziran tarihlerinde yapılacak olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na girecek öğrencilere başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13 Haziran 1987’de Hakk’a yürüyen örnek bir Türk aydını olan büyük mütefekkir Cemil Meriç’i vefatının 32’nci yılında rahmetle anıyorum. “Gençlik millet geleceğinin teminatıdır.” sözüyle Türk gençliğinin üzerine yüklenen tarihî misyonu ortaya koyan; fikir, iman, ülkü aşkını yüreğinde çelikleştiren büyük fikir ve dava adamı Dündar Taşer’i ebediyete intikalinin 47’nci yılında rahmet, minnet ve saygıyla yâd ediyorum. Ruhu şad olsun.

Bu hafta sonu ÖSYM tarafından yapılacak olan, milyonlarca gencimizin üniversiteye yerleşmek için gireceği Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda tüm kardeşlerime başarılar diliyorum. Cenab-ı Allah yollarını açık eylesin. Hepsine zihin açıklığı diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

22.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 2018-2019 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle tatile giren öğretmen ve öğrencilere iyi tatiller dilediğine ve insanın kendi ırkını kutsayıp diğer yeryüzü ırklarını sömürmesinin insanlığın en büyük problemi olduğuna ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tüm öğretmen ve öğrencilerimize iyi tatiller diliyorum.

Malcolm X’in hayatında hac önemli bir dönüşümdür, şöyle yazar: “Hiç böyle bir şeye şahit olmamıştım; böyle sıcak kucaklaşmalar, ırkları ve renkleri ne olursa olsun gerçek kardeşlik gösterilerine. Etrafımdaki her renkten insanın sergilediği bu cana yakınlık karşısında söyleyecek söz bulamıyorum. Bunlar beni tüm eski düşüncelerimi yeniden gözden geçirmeye ve takındığım birçok tavrı bir kenara atmaya zorluyor.”

İnsanın kendi ırkını kutsayıp göklere çıkararak diğer yeryüzü ırklarını küçümseyip, aşağılayıp, ötekileştirip ezmesi, sömürmesi ve toptan değerleriyle beraber yok etmeye çalışması ırkçılıktır ve bir Cahiliye toplumu hastalığıdır ve insanlığın en büyük problemidir.

BAŞKAN – Sayın Keven...

23.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat çiftçisine sertifikalı tohum kullanım desteği ödemesinin ne zaman yapılacağını Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, çiftçilerimize ödenen sertifikalı tohum kullanım desteği ödemeleri hâlâ ödenmedi. Normalde ocak-şubat aylarında ödenen tarımsal destekleme ödemeleri bu yıl dört beş ay gecikti. Diğer destekleme ödemeleri mayıs ayında gecikmeli de olsa ödendi ancak sertifikalı tohum desteği 13 Haziran itibarıyla ödenmedi. Tarım ve Orman Bakanına Yozgatlı çiftçiler soruyor: Yozgat çiftçisine tohum destekleme ödemeleri ne zaman ödenecektir? Çiftçilerimiz bir an önce bu ödemenin yapılmasını bekliyor. Yazlık, kışlık saraylara kaynak bulunabiliyorsa çiftçilere yapılacak ödemeler için de gerekli kaynak bulunabilir diye düşünüyorum.

Saygılar iletiyorum.

BAŞKAN – Sayın Yaşar…

24.- İstanbul Milletvekili Serap Yaşar’ın, “Mudanya Belediyesi Suriyelilere sahili yasakladı.” haberine ilişkin açıklaması

SERAP YAŞAR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Geçtiğimiz günlerde “Mudanya Belediyesi Suriyelilere sahili yasakladı.” diye bir haber düştü haber kanallarına. Açıkçası, bu haberin doğruluğu konusunda herhangi bir şüphe duymuyoruz. Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz kişisel sosyal medya hesabından da yabancı düşmanlığı içeren, nefret söylemi ve ayrımcılık içeren bu dili kullanarak tekrar savundu verdiği talimatı. Seçilmiş bir belediye başkanı olduğu ve yaptırım gücünün de bulunduğu dikkate alındığında ırk üstünlüğü ve nefrete dayalı fikirleri yaymak anlamına gelen bu açıklamalar fikir ve ifade özgürlüğü olarak nitelendirilemez ve hem ulusal hem de uluslararası metinlerde suç teşkil eder. Bu tutumuyla belediye başkanı görevini kötüye kullanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERAP YAŞAR (İstanbul) - Bu ifadelerden sonra, göçmenlere yönelik herhangi bir şiddet olayı görüldüğünde bu söylemlerin de bir etkisi olduğunu düşüneceğiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Karaduman, söz talebiniz var. Aynı zamanda Saadet Partisinin bir temsilcisi olduğunuz için ben sizin sürenizi biraz uzun tutacağım.

Buyurun.

25.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, 13 Haziran büyük mütefekkir Cemil Meriç’i vefatının 32’nci seneidevriyesinde rahmetle andığına, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun pasaportuna “terör” şerhinin kim tarafından konulduğunu ve makam aracının geçiş üstünlüğünün kaldırılıp, koruma polislerinin kimin talimatıyla geri çekildiğini İçişleri Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle “Kamus namustur.” diyerek ülkemize ve insanımıza önemli ufuklar açan Cemil Meriç’i vefatının seneidevriyesinde rahmetle anıyorum.

Aslında, dün de Genel Kurulda konuşulan ve tartışılan, Genel Başkanımız Sayın Temel Karamollaoğlu’nun pasaport meselesiyle alakalı ben birkaç hususa burada dikkat çekmek istiyorum.

Sayın Genel Başkanımız, pasaport meselesiyle alakalı olarak, 24 Haziran seçimleri sonrasında pasaportunu yenilemek üzere Ankara Nüfus Müdürlüğüne gider. Başvurusu esnasında, yenileme başvurusu esnasında pasaportun verilemeyeceğini çünkü terör isnadı olduğunu Nüfus Müdürlüğü ifade eder. Genel Başkanımız ve çalışma ekibi ile İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı şifahen birtakım temaslara geçerler ve bunun neticesinde de “terör” ibaresi kaldırılır ve pasaport yenilenir ve kendilerine takdim edilir ama 24 Haziran seçimleri sonrasındaki aynı süreçte makam aracının geçiş üstünlüğü kaldırılır ve kendisinin koruma polisleri geri çektirilir. Bütün bunlardan haberdar edilen İçişleri Bakanı, yine bugünlerde, özür dilemek yerine olayın yaşanmadığını ileri sürerek örtbas etmeye çalışmaktadır. Tabii, biz biliyoruz ki İçişleri Bakanı fırıldak gibi döndüğünden dünü unutmuş olabilir “Dün dündür, bugün bugündür.” diyebilir ama biz şu soruları kendisine sormak istiyoruz:

Eğer bu meseleyle alakalı herhangi bir problemin yaşanmadığını söylüyorsa pasaporta “terör” şerhi kim tarafından konulmuştur? Bunun açıklanmasını istiyoruz.

Makam aracının muafiyeti yani geçiş üstünlüğünün kaldırılması kimin talimatıyla gerçekleşmiştir ve koruma polisleri kimin talimatıyla geri çektirilmiştir? Bunun cevabını bekliyoruz.

Eğer İçişleri Bakanının işi yalan söylemek, insanlara haksız yere iftira atmak değil de İçişleri Bakanlığı yapmak ise bu sorulara cevap vermeli ve açıkça özür dilemelidir.

Yine, dün, aslında, İYİ PARTİ Milletvekili Sayın Metin Ergun’a da teşekkür ediyorum bu konuyu dile getirdiler ama kendileri bu konuyu dile getirirken -ben esefle takip ettim- insan hakları alanında önemli çalışmalar yapıyorlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Karaduman.

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Konuşma esnasında, insan haklarıyla alakalı önemli çalışmalar yapmış olan, birçok sivil toplum kuruluşunda görevleri bulunan hem de bir hukukçu olan AK PARTİ Trabzon Milletvekili Sayın Salih Cora, aynen şunu söyledi: “İngiliz pasaportu varsa ona ‘terör’ ibaresi konmuş olabilir.” Tutanaklarda da bu, aynen bu şekilde mevcut. Kendisini insan haklarıyla ilgili çalışma yapan birisi olarak da ben hayretle takip ettim ve bu sözünü esefle de kınadığımı burada belirtmek isterim. Eğer kendisi bu meseleyle ilgilenmek yerine -bir Trabzonlu olduğu için de- Trabzonlulara “Pontusçu” diyenlerle eğer mücadele ederse kanaatimce çok daha makul bir işi yapmış olacağı düşüncesindeyim.

Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, izin verirseniz zabıtlara geçsin diye söylemek istiyorum. Bakınız, ortada bir iddia var pasaport meselesiyle ilgili. Bu iddianın çok eski olduğu ortaya çıktı zaten, Sayın Genel Başkan da bunun eski bir iddia olduğunu ifade etti sonra. Yani bir buçuk yıl önce olan bir konu bugün gündem oldu. Bu bir defa başlı başına soru işareti. Eğer böyle bir mesele varsa o gün gündem olması lazımdı. Kaldı ki buna ilişkin Sayın Bakan açıklama yaptı, pasaportun kendisine verildiğini ifade etti. Biz, bırakın Genel Başkanı, Türkiye'deki her vatandaşımızın pasaportunu almasını isteriz. Ama bu derdi, bu sorunu Meclise getirirken, özür diliyorum, “yalancı” gibi, “fırıldak” gibi çok böyle sokak ağzı ifadelerle taşımayı konunun çok ötesinde, şık bulmadığımızı ve kınadığımızı ifade etmek istiyorum Sayın Başkan.

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Sataşmaya kısa bir şekilde cevap vermek istiyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi sayın grup başkan vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İzin verirseniz 60’a göre söz istiyorum. Yine bir konuşmacı arkadaşımızın Mudanya Belediyesiyle ilgili ithamları vardı.

BAŞKAN – Ekleyelim, yerinizden söz vereyim. Herhâlde bugün Engin Bey yetkilendirdi sizi, orada ilave edersiniz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Peki, teşekkür ederim.

BAŞKAN - İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın Ağıralioğlu.

Buyurun.

26.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Orta Doğu’da ısınan süreç içerisinde Amerika Birleşik Devletleri’yle olan ilişkilerimizin bozulmaya devam ettiğine ve Türk devletinin istikbaline dair egemenlik haklarımızın bir toz zerresi kadar olanının bile feda edilemeyeceğine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amerika Birleşik Devletleri’nin bilhassa Orta Doğu'da ısınan süreç içerisinde bizimle ilişkileri her geçen gün bozulmaya devam ediyor. Biz, altmış yedi yıllık NATO müttefikiyiz, NATO’nun en büyük ordusunu besliyoruz; buna rağmen, NATO’nun üzerimize yüklediği bütün mesuliyeti taşıyor olmamıza rağmen PYD’ye, PKK’ya, binlerle ifade edilen rakamlarla tırlarla silah ve mühimmat sevk ediyor olması NATO hukukunu bozmuyorsa,
NATO hukukuna yakıştırılabiliyorsa Türk devletinin müstakil iradesiyle bozulan hukukun beraberinde getirdiği güvenlik endişelerinden dolayı S400 alması da NATO hukukuna halel getirmez. Hukuku karşılıklı muhafaza edeceksek Amerika Birleşik Devletleri’nin yükümlülükleri de vardır. Sen, müttefikinin hasmına, düşmanına silah ve mühimmat desteği yaparsan, Türkiye müstakil olarak iradesini muhafaza etmek için, kendi güvenliğini sağlama almak için her türlü tedbiri alır. Bu anlamda iradenin arkasında duracağız ama uluslararası ilişkiler, her şartta her cümleyi ağzına geldiği gibi konuşabilmek demek değildir; gücünü, kuvvetini, kudretini bilerek kurduğun cümleler, gerçekleştirebilme ihtimalin olan tehditler üzerinden vakara döner, gerçekleştirilemez tehditler devletimiz için de zillettir.

Amerika Birleşik Devletleri’nin bize F35’leri vermeme teşebbüsüne “S400 alırız.” gibi bir meydan okumanın müstakilliğimiz anlamında anlaşılabilir tarafı vardır ama güçlü devletler “Onu vermezsen kendim yaparım.” diyebileceği günlere alın teri döker. İnşallah o günleri görürüz, inşallah bize verilmesi gerektiği hâlde PYD’ye verilen tırları, silahları “Yanlışlıkla onlara verdiniz, biz onları aldık, geldik.” diyeceğimiz kuvvetli, kudretli günlerimiz olur; birincisi bu.

İkincisi, NATO’daki varlığımıza rağmen, Amerika Birleşik Devletleri’nin bilhassa İsrail’le, yanına Mısır’ı alarak, Arabistan’ı da yanına katarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – …Yunanistan’ı da Güney Kıbrıs Rum kesiminin arkasına yığarak Akdeniz’deki egemenlik haklarımıza musallat olmasına göz yumamayız. Türk ekonomisinin, Türk devletinin istikbaline dair egemenlik haklarımızın bir toz zerresi kadar olanını bile feda edemeyiz. Kıbrıs’ta bir oldubittiye, Doğu Akdeniz’de sular ne kadar ısınırsa ısınsın, oradaki egemenlik haklarımızın bize sağlayacağı imkânları kullanma irademize asla kimseyi musallat ettirmeyiz. O anlamda, içeride, iç politikada AK PARTİ’yle rekabetimize rağmen, Tayyip Bey dâhil AK PARTİ’deki arkadaşlarımızla rakip olmamıza rağmen, dışarıda Tayyip Bey’in şahsında ona sallanan parmağı Türk devletine sallanan parmak sayarız, bu anlamda millî bir duruş sergileriz; devletimize sallanmış parmak sayacağımız bu şeyin arkasında, millî bir vecibe olarak millî egemenlik haklarımızın muhafaza edilmesi için bir güç verilmesi gereken her yerde duruşumuzla siyasi koordinatlarımızı belirlemiş olmak için konuştum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki.

Söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Bülbül’de.

27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Suriye’deki İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ne yapılan havan saldırısı sonucu yaralanan Mehmetçiklere Allah’tan şifa dilediğine, Antalya ili Muratpaşa ilçesinde hastanede meydana gelen patlama sonucu hayatını kaybeden vatandaşa Allah’tan rahmet dilediğine, 14 Haziran Türk milliyetçisi Dündar Taşer’i vefatının 47’nci, 13 Haziran büyük mütefekkir Cemil Meriç’i vefatının 32’nci yıl dönümünde rahmetle andıklarına, Tunceli ilinde gerçekleştirilen Dünya Rafting Şampiyonası’na, 15-16 Haziran tarihlerinde yapılacak olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na girecek öğrencilere başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde Suriye rejim güçlerinin kontrol ettiği noktadan Türk Silahlı Kuvvetleri kontrolündeki 10 numaralı gözlem noktasına 35 adet havan atışıyla bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Yapılan havan saldırısı sonucu 3 Mehmetçik’imiz hafif şekilde yaralanmış, gözlem noktasında bulunan teçhizat ve malzemelerden bir kısmı zarar görmüştür. Yaralı askerlerimize Allah’tan şifa dilerken bu saldırının bu süreçte son derece manidar olduğunu ifade ederek Türk devletinin bu meselenin takipçisi olduğuna inancımızı dile getiriyorum.

Yine, Antalya Muratpaşa ilçesinde özel bir hastanenin çatı katında bulunan klima ünitesinde meydana gelen patlama sonucu 1 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Vefat eden vatandaşımıza Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabırlar diliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Mutlak manada millî, manevi, İslami değerlere bağlı bir gençliği ülkü ve fikirler etrafında toplayarak aksiyoner bir hareket oluşturmak zorundayız.” diyerek ülkücü ve milliyetçi harekete fikirleriyle yön veren, hareketimizin bugünlere gelmesinde büyük emekleri olan, yazmış olduğu eserleriyle Türk gençliğini iyiye, doğruya ve Türk milliyetçiliği fikrine yönelten büyük fikir ve dava adamı Dündar Taşer’i vefatının 47’nci yılında rahmet, minnet ve duayla anıyoruz.

Yine, başta dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji alanları olmak üzere birçok alanda yazıları ve araştırmalarıyla tanınan, Türk edebiyatının ve kültür hayatımızın önemli değerlerinden merhum Cemil Meriç’i de vefatının 32’nci yıl dönümünde saygı ve şükranla anıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, dün şehit haberiyle anmış olduğumuz Tunceli’de Türkiye’de ilk kez Munzur Çayı’nda düzenlenmiş olan R4 Dünya Rafting Şampiyonası 20 ülkeden yaklaşık 800 sporcunun katılımıyla gerçekleşmiştir. Dünya çapında bir organizasyonun bu şekilde başarıyla gerçekleşmesinde emeği geçen başta Tunceli Valimiz olmak üzere bütün yetkililere ve hassaten Tuncelili vatandaşlarımıza tebriklerimizi ve teşekkürlerimizi sunmayı bir borç biliyoruz. Özellikle terör olaylarıyla anmak durumunda kaldığımız illerimizde bu tarz organizasyonların yapılması, geleceğe dair bizlerde ümitleri artırmakta ve vatandaşımızın orada sosyal ve kültürel hayatının gelişmesi konusunda bize son derece memnuniyet veren bir gelişme olmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım, devam edin.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Son olarak Sayın Başkan, 15-16 Haziran tarihlerinde yani bu hafta sonu gerçekleştirilecek olan üniversitelere giriş sınavında, sınava girecek olan bütün öğrencilerimize üstün başarı dileklerimizi sunuyor, zihin açıklığı diliyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Oluç’ta.

28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, AKP iktidarının 31 Mart yerel seçimlerinde kaybettiği belediyeleri çalıştırmayacağı beyanına ve enkaz hâline getirilen Yüksekova Belediyesi çalışanlarının, Yüksekova halkının mağduriyetinin acilen çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, eski ve köhnemiş bir zihniyet vardır, merkezde iktidarda olan siyasi partiler, yerel yönetimlerde iktidarda olan farklı siyasi partileri ve onların mensuplarını cezalandırmak için merkezden yerele aktarılan imkânları sınırlarlar, engellerler. Bu, eskiden beri yapılan şeydir ama çok köhnemiş bir zihniyetin yansımasıdır. Böylelikle, o yereldeki farklı yerel iktidar partisini cezalandıracağını düşünen merkezdekiler, aslında o yerelde yaşayan halkı cezalandırmış olurlar. Bu yaklaşım demokratik bir yerel yönetim anlayışıyla bağdaşmaz takdir edersiniz ki; yerel demokrasiyi içermez, iç hukuka aykırıdır, Türkiye'nin altında imzası olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’na aykırıdır ama buna rağmen bu tür uygulamalarla karşı karşıya kalınıyor. Maalesef, iktidar, kaybettiği belediyeleri çalıştırmayacağını açıkça, birkaç kez beyan etmiştir yetkili ağızlarından.

Kayyumlarla ilgili, biliyorsunuz, biz defalarca burada gündeme getirdik, araştırma önergelerimizle de bunu tartıştık. Kayyumlar belediyelerde büyük bir borç batağı bırakmışlardır ve aslında -hani eski deyimle- bir enkaz devralmıştır seçilmiş olan yeni yönetimler.

Şimdi, ben genel olarak kayyumların durumuna ilişkin bir şey söylemek istemiyorum, bunu konuştuk, konuşmaya da devam edeceğiz ama şu anda çok net bir örnek var önümüzde, ona ilişkin bazı bilgiler vermek istiyorum: Konu Yüksekova Belediyesi. Yüksekova Belediyesinde 31 Mart seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi yüzde 66 oy almış, Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 29 oy almış, Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 2 oy almış ve buna göre belediye başkanlıkları ve belediye meclisi üyelikleri şekillenmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yüksekova Belediyesi seçim öncesinde kayyum elinde ve 680 milyon borç bırakmış kayyum Yüksekova Belediyesinde. İlginç bir uygulama da yapmış, ona değinmek istiyoruz esas olarak: Kayyum olarak atanan o dönemin Kaymakamı Mahmut Kaşıkçı, atandıktan sonra 5 Haziran 2017’de belediye meclisi toplantısında iki karar alıyor. Bu kararlarla İller Bankasından kanalizasyon inşaatı için 18 milyon Türk lirası, içme suyu inşaatı için ise 78 milyon Türk lirası kredi kullanılıyor. Kayyum, bu projeyle ilgili tüm işlemlerin tek yetkilisi olarak kendisini belirliyor, aldığı kredi karşılığı belediyenin tüm gelirlerini bankaya ipotek ettiriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Kararla kredi borcuna karşılık belediyenin tüm gelirleri ile belediye çalışanlarının maaşları ve ilçeye hizmet için gönderilecek para da teminat olarak gösteriliyor. Bu paranın da yetmemesi durumunda proje kapsamında yapımı tamamlanan inşaatların da İller Bankasına rehin verilmesi kararlaştırılıyor. Şimdi, böylelikle aslında Yüksekova Belediyesi bir enkaz hâline getirilmiş oluyor.

Bakın, Yüksekova Belediyesi 31 Mart seçimlerinden sonra çalışanlarına maaş ödemesi yapamıyor çünkü İller Bankası kaynağında Yüksekova’nın bütün gelirini, yüzde 100 bütün gelirini kesiyor. Yaklaşık 300 personel var Yüksekova Belediyesinde; bunun 78’i memur, 657’ye tabi, diğerleri işçi statüsünde. İller Bankasının, 5393 sayılı Kanun’un geçici 5’inci maddesine göre aslında en fazla yüzde 40 kesinti yapabilmesi gerekirken kayyumun aldığı bu karar nedeniyle yüzde 100’ü kesiliyor Yüksekova’nın gelirleri. Şimdi çalışanlar mağdur, üç aydır maaş alamıyorlar, hayatlarını geçindiremiyorlar; kredi almışlar bankalardan, ödeyemiyorlar, bankalar haciz için kapılarına gelmiş vaziyette. Bunun üzerine Yüksekova Belediyesi bir karar alıyor bu durumu değiştirmek için. Dün belediye meclisinin aldığı bu kararı kaymakamlık reddediyor ve diyor ki: “Gidin, yürütmeyi durdurma davası açın.” Şimdi, yürütmeyi durdurma davası açılır, tabii, hukuktur ancak bu davanın açılması ve sonuçlanması da aylar sürecek bir durumdur. Yani Yüksekova Belediyesinde çalışanlar mağdur, Yüksekova halkı mağdur, belediyenin gelirleri yüzde 100 olarak İller Bankasında kaynaktan kesiliyor.

Burada, Yüksekova’da sadece Halkların Demokratik Partisinin seçmenleri yok; biraz evvel oranları verdim, diğer partilerin de seçmenleri var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, ben Mecliste grubu olan diğer partilere de sesleniyorum: Yüksekova Belediyesinin bu sorununun acilen çözülmesi gerekiyor. Yani Adalet ve Kalkınma Partisinin de, Cumhuriyet Halk Partisinin de burada seçmenleri vardır, oy vermiş insanlar vardır. Bu insanların -hem belediyede çalışanların hem de orada yaşayanların- halkın daha fazla mağdur edilmemesi için bu konuda adım atılması gerekiyor. Yani Yüksekova’da, 31 Martta halk yüzde 66 oranında Halkların Demokratik Partisine oy verdi diye onların cezalandırılması, bu şekilde mağdur hâle getirilmesi doğru bir tutum değildir; iktidar bir an evvel bu tutumundan vazgeçmelidir. İller Bankasında gereken adımlar atılmalıdır ve Yüksekova’nın bu mağduriyetinin giderilmesi için önlemler alınmalıdır. Bu çağrıyı bir kez daha buradan dile getirmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Engin Özkoç’un yetkilendirmesiyle Sayın Haydar Akar’a aittir.

29.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, bayram yoğunluğu nedeniyle Bursa ili Mudanya ilçesi sahillerinde yaşanan olumsuzluklar üzerine belediyenin tedbirler aldığına ve Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz’ın konuya ilişkin açıklamalarına, Kuzey Marmara Otoyolu nedeniyle Kocaeli ili Kandıra ilçesinde yaşanan çevre katliamının durdurulması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Kocaeli Valiliğine seslendiğine ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz evvel bir dakikalık konuşmalarda Mudanya Belediyesi ve belediye başkanımızla ilgili hususlar, aslında konu kapanmış olmasına rağmen bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde tekrar gündeme getirildi. Mudanya, hepimizin bildiği gibi, hem tarih anlamında cumhuriyet tarihinin önemli kentlerinden bir tanesi hem de Bursa’nın şirin tatil beldesi de diyebiliriz. Bursalıların nefes aldığı, denizi kullandığı, orada vakit geçirdiği şirin bir kent aslında baktığınız zaman. Mudanya’da bayram yoğunluğu nedeniyle sahillerinde olumsuzluklar yaşanmış, bunun üzerine de belediye birtakım tedbirler almıştı. Bunu tabii Suriyeli mültecilerle direkt ilişkilendiriyorlar ama orada Suriyeli olabilir, Türk olabilir, Bursalı olabilir, Kocaelili olabilir, hiç önemli değil, herkes için geçerli birtakım tedbirler aldırıyor belediye başkanı. Bu tedbirlerin sadece Suriyeli mülteciler kısmı için sosyal medyada da olsa, basında da olsa bir yaygara koparılıyor. Bunun üzerine belediye başkanımız zaten gerekli açıklamaları yapmıştır. İsterseniz belediye başkanının açıklamasını bir özetleyeyim şöyle: Suriyeli mültecilerin sahilde at gezdirip çadır kurmaları, iç çamaşırlarıyla denize girmelerine yönelik şikâyetler üzerine harekete geçmiş, zabıta ekiplerine “Benzer durumlara müdahale edin.” talimatı vermiştir. Kendisine yöneltilen eleştirilere, düzenlediği basın toplantısıyla yanıt veren Türkyılmaz “Birlikte yaşam kurallarına uyduktan sonra etnik kökeni, dinî inancı fark etmez, barışın ve kardeşliğin, özgürlüklerin kenti Mudanya’da herkese yer var.” diyerek görüşünü özetlemiştir ve Mudanya’da problemin çözüldüğünü düşünüyoruz, burada da tekrarlamanın çok doğru olduğunu düşünmüyorum.

Yine, Sayın Başkan, bu sefer de Kocaeli’nin şirin bir ilçesi olan Kandıra, Karadeniz’e kıyıları bulunan Kandıra -hem tarihsel birikimi nedeniyle hem de güzel doğasıyla- bugünlerde bir uygulamayla karşı karşıya kaldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kuzey Marmara Otoyolu nedeniyle bir taş ocağı açılmaya çalışılmaktadır, hatta çalışmaları başlamıştır. Yaklaşık 2.159 meşe ağacının kesileceği 130 dönümlük bir alanda taş ocağı yapma çalışmaları sürüyor ancak bölgede de çok önemli, iki bin yıllık tarihî mezarlar çıkmıştır, kayalara oyulmuş mezarlar çıkmıştır. Bu taş ocağı niçin gereklidir, bunu iyice konuşmak lazım. Özellikle, Kuzey Marmara Otoyolu ve diğer otoyolları yapan şirketlerle ihaleye girdiği sözleşme şartlarında gösterilen hafriyat ocaklarındaki birim fiyat üzerinden sözleşme yapılmasına rağmen, bunlara bir imkân daha tanınıyor, en yakındaki -talan etseler de fark etmez, doğayı yok etseler de fark etmez- kazanç sağlayacağı noktalardan ÇED raporu olmaksızın, hiçbir kamu zararı gözetilmeksizin taş ocağı yapma, taş çıkarma yetkileri verilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bunlardan biri de bugün Kandıra Babaköy’de uygulamaya, hayata geçmiştir.

Buradan Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, Tarım ve Orman Bakanlığına, Kocaeli Valiliğine sesleniyorum: Bu çevre katliamını durdurmalarını talep ediyorum.

Yine Kocaeli milletvekili arkadaşlarıma da sesleniyorum: Gelin, birlikte bu çevre katliamını durduralım. Nereden taahhüt ettiyse, nereden birim fiyatını verdiyse ve o sözleşme gereği o ihaleyi alırken nereden getireceğini, hangi birim fiyatla getireceğini taahhüt ettiyse oradan taşı almasını sağlayın diyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Söz sırası, AK PARTİ Grubu adına Çanakkale Milletvekili Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Turan’a aittir.

Buyurun.

30.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, 13 Haziran büyük mütefekkir Cemil Meriç’i vefatının 32’nci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün, edebiyatımızın mütefekkir yazarı ve medeniyetimizin yılmaz savunucusu Cemil Meriç’in vefatının 32’nci yıl dönümü.

Cemil Meriç başta tarih, dil, edebiyat, felsefe, sosyoloji olmak üzere sosyal bilimlerin birçok alanında araştırma yapmış, önemli bir düşünce insanı olarak edebiyat tarihimizdeki müstesna yerini almıştır. “Birleşmek ve düşünmek zorundayız. Bu zincirleri ne zaman kıracağız? Kendi kendimize vurduğumuz bu zincirleri kıralım artık.” diyen büyük yazar, mütercim ve kendi ifadesiyle hayatını Türk irfanına adayan, münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi Cemil Meriç’i vefat yıl dönümünde rahmetle, minnetle anıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.14

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), İsmail OK (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Değerli milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 13/6/2019 tarihinde İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu tarafından, 2003 sonrası dönemde ağırlıklı olarak uygulanan kamu özel iş birliği (KÖİ) modeli projelerin Hazineye ve milletimize maliyetinin açık ve net bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması, varsa kamunun uğratıldığı zararın tespit edilmesi ve gerekli bütçe önlemlerinin alınmasına dair sürecin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/6/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/6/2019 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                  Yavuz Ağıralioğlu

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili ve İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Yavuz Ağıralioğlu tarafından, 2003 sonrası dönemde ağırlıklı olarak uygulanan kamu-özel iş birliği (KÖİ) modeli, iktidarın elinde önemli bir araç olarak, ileri teknoloji gerektiren veya hizmetin istisnai özelliklerinden kaynaklanan tercihlerin çok ötesine taşınmış ve kaynak aktarımının bir metodu hâline gelmiştir. Bunun yanı sıra, bu model bütçe açığının düşük görülmesine ve yükümlülüklerin uzun vadeye yayılmasına ve hizmet maliyetlerinin artmasına da yol açmakta, ayrıca vatandaşlarımızın hizmetler karşılığında bedel ödemesine de sebep olmaktadır. Kamu kaynaklarının KÖİ uygulamalarıyla israfa ve ranta açık hâle getirildiği kaçınılmaz bir gerçektir. KÖİ uygulamalarıyla şeffaflık ve hesap verilebilirlikten de kaçıldığı düşüncesi kamuoyunda yoğun olarak tartışılmaktadır. Milletimiz, Hazine garantili bu projelerin yatırım ve maliyet bilgilerine ulaşamayarak kendi cebinden ödediği birçok bedelden habersiz bırakılmıştır. Bu gerekçeler doğrultusunda, Hazineye ve milletimize bu tür projelerin maliyetinin açık ve net bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması, varsa kamunun uğratıldığı zararın tespit edilmesi ve gerekli bütçe önlemlerinin alınmasına dair sürecin araştırılması maksadıyla 13/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 13/6/2019 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

(Uğultular)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, birazcık uğultu var, arkadaşlarımız konuşmalarını sonlandırırlarsa sevinirim.

İYİ PARTİ Grubunun önerisinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın İsmail Tatlıoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Tatlıoğlu.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer mensupları; hepinizi partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Kamu-özel iş birliği projeleri esasında Türkiye’de 1986’dan beri uygulanan ve dünyada da 1980’den sonra uygulama alanı bulan bir yatırım şeklidir. 1980’lerden sonra gelişmekte olan ülkelerde özel sektörün yeterli finansmana sahip olduğu, yeterli sermaye birikimine sahip olduğu, bu nedenle kamuya ait altyapı yatırımlarına, yüksek sermaye gücüne sahip özel sektörden de yararlanarak altyapı yatırımlarına hız verilmesi düşüncesiyle bu model Türkiye’de, Çin’de, Arjantin’de, Brezilya başta olmak üzere -Hindistan da dâhil- gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak kullanılmıştır. Bugün baktığımızda Türkiye’de de kamu-özel iş birliği projeleri yani halk tabiriyle yap-işlet, yap-işlet-devret, yap-işlet-kirala şeklinde tabir edilen projeler… Yaklaşık 243 projeden bahsediyoruz ve bu 243 projenin 62,8 milyar dolarlık bir yatırım tutarı var yani bunları, bu projeleri kamu kendi üstlenmiş olsa yaklaşık 63 milyar dolarlık bir yatırım yapması gerekiyor. Peki, bu projelerin getirisi ne? Getirisi 139 milyar dolar yani 63 milyar dolar yatırım yaptığınızda 139 milyar dolarlık bir getiriniz söz konusu.

Peki, projeler hangi alanlarda? Özellikle tabii ki yeni ihtiyaç duyulan alanlarda. Enerjide 92 projemiz var, kara yolunda 42, limanlarda 23, hastanede 20, havalimanında 19; diğer projelerle birlikte toplam 243 projeyi konuşuyoruz. Esasında 2023 hedefleri doğrultusunda konuşulan projelere bakarsak da 325 milyar dolarlık bir portföyü konuşuyoruz. Bu 325 milyar dolar önemli bir rakam Türkiye için. Nasıl vurgulayalım? Mesela 2019 yılı bütçesinin 2 katı. Bugün itibarıyla 243 milyar dolarlık projelerin geliri 139 milyar, proje geliri. Bunlar da 2019 bütçesinin yaklaşık yüzde 80’ine, 90’ına eşit bir değer.

Esas olarak baktığımızda, sistemin kullanılmasında bir sıkıntı yok, sistemin varlığında da bir sıkıntı yok ama özellikle Türkiye’de sistemin işleyişinde sıkıntı söz konusu oluyor. Ne gibi mesela? Mesela bu sistemin kamu-özel iş birliği projelerinde temel olarak bir 5 asıl, bir de 5 yedek şirket var. Bunlar asla değişmiyor, bu şirketlerde ana aktörler ve yardımcı aktörler olmak üzere 10’lu bir grup var. Hatta bunların ilk 5’i dünyada kamudan en çok ihale alan 5 firma olarak da geçiyor büyük projelere.

Peki, bir başka şekli sistemin, bu kamu-özel iş birliği projelerinin, önemli projelerin sözleşmeleri ortada yok. Geçen bütçe görüşmelerinde de hep beraber burada şahit olduk, Parlamentodaki bütün milletvekili arkadaşlarımız Sağlık Bakanından şehir hastaneleriyle ilgili sözleşmenin gösterilmesini talep ettiler, Sayın Sağlık Bakanı bunu bir türlü yapamadı yani yok. Dolayısıyla şeffaf yürütülmeyen bir süreç var. Şeffaf yürütülmeyen sürecin ahlaki ve hukuki tarafı bir yana -ona yine hukuki olarak ve ahlaki olarak eleştirel bir yaklaşımda bulunulur- ama ekonomik olarak şöyle bakmak lazım: Piyasa ekonomisinin dışında gidiyor işler yani siz kamu olarak bir alan açıyorsunuz, bir ihale yapıyorsunuz ve bu ihaleye eşit şartlarda girme imkânı yok ve çok büyük projeleri konuşuyoruz.

Şöyle bir şey de var: Esasen bu firmalar normal bir müteahhitlik firması değil, bu işler bir müteahhitlik işi değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Bir dakika…

BAŞKAN – Devam edin.

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Yani daha önce, diyelim ki 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü 1974’te konuştuğumuzda, bir firmaya veya bir firmaya veya bir gruba bu ihale ediliyordu, firmada sadece müteahhitlik birikimi aranıyordu, bir hizmet birikimi ama bu projelerde bu aranmıyor esas olarak, daha fazla sermaye birikimi ve de proje yönetimi aranıyor. Ama baktığımızda bu 10 firmanın 8,5 tanesi diyelim bunlardan yoksundu zamanında, bunların çoğu bilinmeyendi. Bu projeler sayesinde bilindi ve şeffaf yürütülmüyor. O zaman, bunu, Parlamentonun bir masanın üzerine koyup çalışması ve üzerinde konuşması gerekiyor. Biz bugün konuşmazsak yarın savcılar konuşmak durumunda kalır. O nedenle bizim bu önerimizi hepinizin takdirlerine sunuyorum.

Saygılar sunarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerine söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Turan.

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamu-özel iş birliği projeleri esasen 1980’lerin hemen sonrasında dünyada gündem olmaya başladı. Çünkü İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan Keynesyen iktisadın artık tıkandığını düşünen kapitalist ideologlar bunun yerine bir alternatif olarak neoliberal politikaları ikame ettiler. Neoliberal politikaların en önemli başlıklarından hatta temellerinden bir tanesi de özelleştirmeydi. Özelleştirme, esnekleştirme, kuralsızlaştırma gibi önemli konularda çalışma hayatını yeniden düzenleyen, sermaye hareketlerini yeniden düzenleyen ve esas olarak da devletin piyasaya müdahalesini gereksiz ve anlamsız görerek bütün piyasa hareketini sermayenin kendi başına yapabileceğini öngören bir tahayyüldü, tabii şu anda bu çökmüş durumda. İşte kamu-özel ortaklığının esbabımucibesi tam da buraya dayanıyor. Dolayısıyla aslında bu, sermayeye kaynak aktarmanın bir yöntemi olarak, neoliberalizmin öngörülerinden bir tanesi olarak gündeme geldi yoksa sermaye de bu işi yapabilirdi, o sebeple bunların ittifak içerisine girerek bir işi yapmaları biçiminde olmadı. IMF ve Dünya Bankasının bizim gibi az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelere dönük olarak yazdığı reçete bu temel esasa dayalıydı. Yani kamu kaynaklarının sermayeye bir şekilde devri ve sermayenin bu sayede yeni bir sermaye birikim rejimine yönelmesiydi esas olan. O sebeple, eğitimden sağlığa kadar her şeyin paralı hâle getirilmesi dünyada gündeme geldi; Türkiye’de, Arjantin’de, Brezilya’da ve buna benzer ülkelerin tümünde.

Şimdi, bu derin bir mesele, ciddi bir ekonomi, politik geri planı var, zaman müsait değil bunlara değinmek için. Ancak bunun bir boyutu olan kent hastanelerine, şehir hastanelerine değineyim.

Şimdi, 18 şehir hastanesinin sözleşme değeri 10,6 milyar dolardı arkadaşlar, yirmi beş yılda 30,3 milyar dolar ödenmesi taahhüt ediliyordu. Bu, daha sonra kurulacak olan şehir hastaneleri de dikkate alındığında, 2050 yılına kadar bütçeye 50 milyar dolar gibi devasa bir yük yüklemiş olacak ne yazık ki. Oysa, 18 şehir hastanesi için 2018 yılında öngörülen 2,6 milyar liralık giderle memlekette 150 yataklı ve tam teşekküllü 64 hastanenin kamu eliyle yapılması mümkündü, hiç kimseye de 5 kuruş borçlanmadan, hiç kimseye de minnet etmeden kamunun bunu yapması mümkündü. Bu bir zorunluluk değil, bu ideolojik bir tercihti. AKP’nin on yedi yıllık ve daha önce de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

RIDVAN TURAN (Devamla) – AKP öncesinde de IMF ve Dünya Bankasına dayanarak reçeteyi oluşturmuş olan Kemal Derviş’ten bu zamana kadar bu bir ideolojik ve siyasi tercihti, iktisadi bir tercihti, bunun sonucunda böyle bir noktaya geldik. Uzun uzun okumayayım ama Sayıştay raporu diyor ki: “Şehir hastanelerinin yapım sürecinde, ihale sürecinde, anlaşma çerçevesinde, ödeme formüllerinde kamu zarara uğratılmıştır, sermayeye rant devşirilmiştir.” Sayıştayın 2018 yılında açıkça raporu var yani Sayıştay yolsuzluğu bu anlamda belirlemiş durumda.

Size ilginç bir şey söyleyeyim arkadaşlar, şunu bilmiyorduk: Gerçekten, Sağlık Bakanlığıyla yapılan sözleşmenin içeriğinin ne olduğuna tam olarak vâkıf değildik. Fakat Tabip Odası olarak açtığımız dava sonucunda bu kurumların, şehir hastanesi yapacak o meşhur 5’linin, aynı zamanda, yıkılan kamu hastanelerinin de onlara, o 5’liye bedelsiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Turan, bitirelim.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Bitiriyorum, son cümlem.

BAŞKAN – Tamam.

RIDVAN TURAN (Devamla) – …bilabedel devriyle, orada AVM, vesair gibi iştiraklerde bulunmaları bedelsiz olarak kayıt altına alınmış. Biz Tabip Odası olarak dava açtığımız için bunu biliyoruz, kim bilir bilmediğimiz daha neler var Dolayısıyla, bu konuda ciddi bir eksiklik var, ciddi bir yolsuzluk var; bunu bütün halkımızın takdirine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerine söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Yıldız.

Süreniz üç dakika Sayın Yıldız.

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de yapılan bu yap-işlet-devret modeli bence bir soygundur, size 2-3 tane örnek vereceğim.

Osman Gazi Köprüsü yap-işlet modeliyle yapılmış bir köprüdür arkadaşlar. Şu an, Hazineden yılda 210 milyon dolar para çıkıyor; kısa ve net, o firmaya 210 milyon dolar para ödüyorsunuz. Peki, bu ihale sistemi nasıl kuruldu? Bu ihale olunca dediler ki o şirketlere: “Öz sermayenizi kendiniz bulacaksınız.” İhale yapıldı, 5’li firma ihaleye girdi. Sonra bu 5’li firma bir dilekçe verdi, dedi ki: “Şu an bankalar bize kredi vermiyor, Hazine kefil olsun.” Hazine de kefil oldu, krediyi çektiler. 2-3 milyar dolara mal olacak şekilde ihale edildi; hâlbuki 1,5 milyar dolara o köprü yapılabilirdi. Ne oldu? Tam yirmi iki yıl boyunca, yirmi iki yıl boyunca her yıl 210 milyon dolar o firmalara tıkır tıkır Hazine -yani bu köylü, gariban, yoksul, memur- para ödeyecek. Yani 2 milyar 200 milyon liraya mal olan bu köprü o firmaya 4 milyar 600 milyon lira bir kâr sağlıyor arkadaşlar. En vahim olan şey ne biliyor musunuz? Hani övünüyorsunuz ya üçüncü havaalanı diye arkadaşlar, şuradan göstereyim: Şu, İstanbul Havaalanı değil, Çin Pekin Havaalanı, yeni açılacak; bizim 2 katımız arkadaşlar, maliyeti 12 milyar dolar. Peki, üçüncü havaalanı kaç paraya mal oldu biliyor musunuz arkadaşlar? 35 milyar dolara mal oldu arkadaşlar, 35 milyar dolara. Yani bu aradaki fark, 23 milyar dolar nereye gitti? Ben sizi tenzih ediyorum sayın vekillerim, size ulaşmaz o paralar, kime gittiği belli. Ben söylemiyorum, bunu eski Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu anlatıyor; Sayın Bakan, eski Meclis Başkanımız, şu an Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Binali Yıldırım’a anlatıyor, diyor ki: “Efendim, Atatürk Havaalanı’na bir pist yapalım, bir tane ek bina yapalım. Bu üçüncü havaalanına gerek yok.”

İSMET YILMAZ (Sivas) – Doğru değil, doğru değil.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – “Gerek yok.” diyor. Bunu ben demiyorum ki, bürokratınız diyor. Yazdığı kitabı okuyun Sayın Bakanım.

İSMET YILMAZ (Sivas) – Doğru değil.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, lütfen… Sayın Yılmaz, lütfen…

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Sayın Bakanım, yazdığı kitabı alın, okuyun. Okudum, tek tek cümlelerini okudum, diyor ki: “Uygun değil.” Ama o lobi var ya, Sayın Bakanım, o lobi var ya, o lobi öyle bir lobi ki, diyorlar ki: “Bir pist 15 milyar dolara mal olacak.” Sayın Yıldırım’a diyor ki: “15 milyar dolar vermenize gerek yok. Ben 2 milyar dolara bu pisti yaparım. Türk Hava Yolları bunu, 13 milyar doları kâr olarak cebine koyar.” Kendisi itiraf ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Yıldız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Ama o 5’li çete lobisi var ya, öyle bir sarmış ki etrafı ve şu an üçüncü havaalanı bana göre Türkiye'nin yüz karası oldu çünkü uçaklar oraya inmiyor arkadaşlar. Yapılan 2 pist var, yanlış yapılmış, yanlış yapılmış. Bunu ben söylemiyorum, oradaki işletmeciler söylüyor; işletmeciler söylüyor, ben söylemiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kılavuzunuz yanlış, kılavuzunuz.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Şimdi, şunu düşünüyorum: Bir havaalanı daha yapıyorlar arkadaşlar, Bayburt’a saygı duyuyorum. Şimdi, 80 bin nüfuslu bir yere 2 milyon yolcu garantisini veriyorsunuz ya arkadaşlar, 80 bin nüfuslu yere 2 milyon yolcu garantisi veriyorsunuz. Aydın’ın nüfusu 1 milyon 200 bin, oranın yerini bir vatandaşımız havaalanı yapılması için hibe etmiş, orayı niye kiraya verdiniz başka yerlere? Peki, niye orayı yapmıyorsunuz da 80 bin nüfuslu bir yere 2 milyon yolcu garantisi vererek Bayburt havaalanının çalışmasını yapıyorsunuz?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Diğer illerle beraber kullanacaklar.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu parayı bizden sonra gelen çocuklarımız, torunlarımız ödeyecek. Ben AKP’li milletvekillerini tenzih ediyorum burada ama başkaldırmanız gerekiyor Başkan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayalım.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Bu çeteye başkaldırmanız lazım. Arkadaşlar, bu ülke bizim ülkemiz.

Ben size bir örnek daha vereyim, bir örnek daha vereyim.

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Yıldız, süreniz bitiyor.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu üçüncü havaalanı var ya, size 2017’den 2019’a kadar yıllık 1 milyar 350 milyon euro kira vermeleri gerekirdi. Şimdi size soruyorum: 2019’a geldik, acaba kira aldınız mı? Hayır. 2020’de sadece 350 milyon euro kira alacaksınız. Peki, 3,5 milyar euro kira bedelini nasıl sildiniz? EYT’ye geldiğinde para yok diyorsunuz ama 5’li çeteye geldiği zaman 3,5 milyar euroluk kira bedeline çizgi çektiniz değerli arkadaşlar; çizgi çektiniz, çizgi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öyle değil.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Ben size şunu söylüyorum: Elinizi vicdanınıza koyacaksınız, bu halkın parasını 5’li çeteden keseceksiniz arkadaşlar, başka çaresi yok.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Mehmet Sait Kirazoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Kirazoğlu.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubunun kamu-özel iş birliği modeli üzerindeki Meclis araştırması önergesinin görüşülmesine ilişkin grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere kamu-özel iş birliği modeli, çeşitli kamu altyapı yatırımlarının yapılmasını ve uzun dönemli bakım, işletme ve yapım hizmetlerinin sağlanmasını amaçlamakta ve bu amaçla da devlet ve özel sektör arasında yatırım, risk, sorumluluk ve kazancın paylaşılmasını ifade etmektedir. Kamu idaresi, bu sözleşmelerle, kamu yararı, sunulan kamu hizmetlerinin kalitesi, fiyat politikası ve yapılan işlerin hedeflere uygunluğunun denetlenmesi sorumluluğunu üstlenmektedir. Yani devletin burada denetleme ve kontrol görevi her zaman ve her şartta devam etmektedir.

Ülkemizde yap-işlet, yap-işlet-devret, yap-kirala-devret, işletme hakkı devri metotları benimsenmektedir ve bu modellerle kara yolu, havaalanı, liman, yat limanı, turizm tesisi, gümrük tesisi gibi birçok yatırım gerçekleştirilmektedir. Burada temel amaç, bu kamu-özel iş birliği modeliyle, ödenen paraya karşılık kaliteli ve sürdürülebilir hizmetler sunulması, yüksek maliyet gerektiren kamu hizmetinin etkin ve ucuz temini ile modelin kamu finansmanı açısından yeni bir imkân oluşturmasının sağlanması, her ortağın kendi uzmanlığına en uygun olan faaliyetlere odaklanması, aynı zamanda hizmet teminindeki risklerin özel sektör tarafından da üstlenilmesi, kamu hizmetlerinin kalite ve miktar açısından hızlı ve etkin yürütülmesi ve aynı zamanda bilgi, deneyim ve teknolojiye ulaşımda kolaylık sağlanması amaçlanmaktadır.

Bu model dünya ülkelerinin birçoğunda da başvurulan bir model olup 1984 yılında çıkarılan 3096 sayılı Kanun’la birlikte ülkemizde de yasal altyapıya kavuşmuştur ve uygulanmaktadır.

Şimdi, araştırma önergesinin gerekçesinde, 2019 Yılı Cumhurbaşkanlığı Programı’nda yer alan bilgilerden hareketle, 76 milyar ABD doları tutarında işletme hakkı devri modeliyle yürütülen kamu-özel iş birliği projeleri olduğu belirtilerek kamunun bu düzeyde bir gelirden vazgeçmiş olduğu ifade edilmektedir. Burada bir yanılgı var; hâlbuki bu tutar, projelerin işletme haklarının özel sektöre devredilmesi karşılığında kamuya ödenecek tutardır yani kamu açısından bir geliri ifade etmektedir.

Yine, Türkiye’de yapılan bu kamu-özel iş birliği projelerinde rekabetçi ihaleler yapılmakta, yerli ve yabancı birçok teklif alınmakta ve son aşamasına kadar teklifler değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Son aşamada 5’liye veriyoruz diyorsun yani.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim Sayın Kirazoğlu, toparlayalım.

MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Devamla) – Kamu-özel iş birliği yöntemiyle yaptırılan bu kamu yatırımlarının kamu tarafından yapılması hâlinde de çok büyük yatırım maliyetlerine katlanılacağı açıktır. Bu, bir model olarak tercih edilmekte ve bu modelin 1986 yılından beri Türkiye’deki uygulamalarından milletimizin, ülkemizin hem altyapısını iyileştirdiği hem refahına katkı sunulduğu açıkça bilinmektedir.

Yine şunu ifade etmek gerekiyor ki Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının her yıl yayınladığı ve bu yıl mayıs ayında yayınlanmış olan Kamu-Özel İşbirliği Raporu’nda da bu konuyla ilgili bütün bilgiler şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmaktadır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sözleşmeler var mı, sözleşmeler?

MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Devamla) – Ve yine kamu-özel iş birliği projeleri uluslararası muhasebe standartlarına uygun olarak muhasebeleştirilmekte ve her yıl ilgili bütçe kanunlarında, ilgili maddelerde garanti tutarlarına ilişkin rakamlar yer almaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Kirazoğlu.

MEHMET SAİT KİRAZOĞLU (Devamla) – Son olarak şunu söylemek istiyorum ki Türkiye’nin kısa vadede sağlıkta, eğitimde, altyapıda, ulaştırmada çok daha fazla yatırım yapmasına ihtiyaç bulunmakta ve 2023’e dönük, 2051’e dönük hedefleri çerçevesinde de milletimizin refahını artırmak, ülkemizin büyüme altyapısını oluşturmak için bu yatırımların yapılması gerekmektedir. Burada geleneksel bütçe kaynakları dışında kamu-özel iş birliği projelerinin de bu finansman yöntemini devreye sokarak yatırımları hızlandırma yolunda katkı sağlayacağı açıktır.

Ben sözü daha fazla uzatmadan yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. İyi günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

(Uğultular)

Değerli milletvekilleri, salonda bir uğultu var, onu keselim lütfen.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 26/4/2019 tarihinde Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve 20 milletvekilinin, Giresun’un Eynesil ilçesinde hayatını kaybeden Rabia Naz başta olmak üzere çocuk ölümlerinde etkili ve yeterli soruşturma yapılması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1108) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/6/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/6/2019 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Fatma Kurtulan

                                                                                           Mersin

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

26 Nisan 2019 tarihinde Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu ve arkadaşları tarafından Türkiye'de Rabia Naz olayı ve çocuk ölümleri başta olmak üzere şüpheli ölümlerde soruşturma aşamasındaki usulsüzlüklere karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (2151) sıra numaralı Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 13/6/2019 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Oruç, süreniz beş dakika.

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye kamuoyu Rabia Naz olayını yakinen takip ediyor, herkesin vâkıf olduğu bir konu ve bu Meclis çatısı altında bulunan bütün partilerin ilgilendiği bir konu. (Uğultular)

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Oruç.

Değerli arkadaşlarım, bir değerli konuşmacı konuşuyor, lütfen aramızda konuşmayalım, bir uğultu var.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Bu konuyla ilgili birçok parti soru önergeleri verdi. Biz bu meselenin detaylı bir biçimde araştırılması için Meclis araştırması teklifimizi sunuyoruz.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz üzere, Giresun’un Eynesil ilçesinde 13 Nisan 2018 tarihinde evinin yakınlarında yaralı olarak bulunan Rabia Naz’ın ölümüyle ilgili basına çeşitli haberler yansıdı. İlk etapta yansıyan biçimi ve ifade edilen, bir trafik kazası sonucu yaralandığıydı; fakat daha sonra, yüksek bir yerden düştüğü ve en nihayetinde Adli Tıp Kurumunun bedensel travma geçirdiğine dair bir rapor verdiği bütün kamuoyu tarafından biliniyor. Ancak bu konuyla ilgili esaslı bir araştırmanın yapılmasının engellendiği ortadadır. Çünkü Eynesil Belediye Başkanının yeğenleri aileye ciddi biçimde tehditler savurmuş, kuvvetle muhtemel yargıya ciddi anlamda müdahalelerde bulunulmuş, savcı henüz araştırma sırasında araştırmayı, ortamı terk ederek oradan ayrılmış ve birçok delilin karartıldığına dair bilgiler yansımıştır. Bu durumda bizler, eşit bir biçimde çocuk katliamlarının araştırılmamasını, siyasilerin ya da Mecliste çoğunluğu olan partinin yakınlarının ya da belediye başkanlarının bu şekilde bu sürece müdahale etmesini asla ve asla doğru bulmuyoruz. Elimizi vicdanımıza koymalıyız ve Türkiye’de yaşanan bu çocuk ölümlerinin -özellikle Rabia Naz şahsında- araştırılması gerektiği, önlemler alınması gerektiği, sembolik değil esasa dair, gerçekten önlemek üzere samimi bir biçimde müdahalelerin olması gerektiği kanaatindeyiz.

Bakın, kadın cinayetinde yitirdiğimiz Şule Çet’in, Münevver Karabulut’un katillerinin ailelerinin nüfuzlu olmasından kaynaklı, bu konuyla ilgili araştırmalar yapılmadı. Hatta Cem Garipoğlu’nun Münevver Karabulut’u paramparça ettiği cinayeti hatırlayacaksınız, yüz doksan yedi gün sonra ancak teslim edildi ve yargı önüne çıktı.

Elbette çocuklarla ilgili yaşanılan ihmaller sadece bununla sınırlı değildir. Bakın, Adana Aladağ’da 11 çocuk yurt yangınında yaşamını kaybetti ama şu anda herkes tutuksuz. Sanki Aladağ yangınından hiç kimse sorumlu değilmiş gibi herkes serbest bırakıldı ve tutuksuz yargılama devam ediyor. İzmir Dikili’de bir yurtta 9 erkek öğrenci cinsel istismara maruz kalıyor ama bu konuyla ilgili doğru düzgün hiçbir araştırma yapılmıyor.

Yine aynı şekilde, Temmuz 2017 itibarıyla 0-6 yaş grubunda 668 çocuk cezaevinde ama bu Meclis ve bu konuya duyarlılık göstermesi gereken siyasiler bu konulara kulağını tıkamış durumda.

Bizler şunu ifade etmek istiyoruz: Küçük bedenleri toprak altında olan çocuklar niye şiddet gördüklerini, gördükleri şiddetin anlamını, tacizi ve tecavüzü anlamlandıramadan toprağın altına girdiler. Kiminin yaşı 1, kiminin 3, kiminin 7 ve o yaşta kalakaldılar. Sevgili Nazım Hikmet Hiroşima’da atom bombasından kâğıt gibi yanan çocuklar için yazdığı şiirde demişti ki:

“Çalıyorum kapınızı,

Teyze, amca, bir imza ver.

Çocuklar öldürülmesin,

Şeker de yiyebilsinler.”

O toprak altındaki çocuklar ve şu anda ismini zikredemediğimiz, ismini sayamayacağımız birçok çocuk buradaki vekillere “Vekil teyze, vekil amca” diye sesleniyor, “Bizler şeker de yemek istiyoruz, oyun da oynamak istiyoruz; gemiciklerle olmasa da bizler lolipoplarla oynamak istiyoruz, balonlarla oynamak istiyoruz.” diyorlar.

Ben Meclisin bu konuda hep birlikte, hiçbir parti ayrımı gözetmeksizin gerekli duyarlılığı göstermesini ümit ediyorum. Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Nuhoğlu.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rabia Naz ve çocuk ölümleri hakkında verilmiş olan önerge üzerinde söz aldım. Öncelikle selamlarımı sunuyorum.

Uzun süredir yakından ilgilendiğim Rabia Naz’la ilgili detaylı incelemeler yaparak mayıs ayı başında bu kürsüden yaptığım konuşmada olayın açıklığa kavuşması için 9 tane soru sormuştum. O soruların cevaplarını ararken soruşturma dosyasına, kamuoyu ve sosyal medyadaki bilgi kirliliğinin önlenmesi, soruşturmanın daha sağlıklı yürütülmesi gerekçeleriyle mahkeme tarafından erişim yasağı getirildi. Hem “intihar” diyeceksiniz hem de erişim yasağı getireceksiniz. Bu, makul bir davranış değildir. Rabia Naz’ın intihar etmediği, bir trafik kazasında yaralandıktan sonra evinin önüne bırakıldığı iddiasının çok daha ağırlık kazanması ve daha ağır basmasına rağmen, bir siyasetçinin adının karışması dolayısıyla ben de temkinli davranarak o siyasetçinin adını vermemiştim. Adı geçen siyasetçinin yargıya başvurarak soruşturmanın her yönüyle araştırılmasını istemesini, ayrıca bu konuda Meclis araştırması önergesi verileceğinin parti yetkilileri tarafından açıklanmasını da olumlu bulmuştuk. Ancak, şu ana kadar yargı soruşturmasında da araştırma önergesinde de bir gelişme olduğunu göremedik.

Biz Rabia Naz olayının peşini elbette bırakmayacağız. Diğer taraftan, bu olayla ilgili adı geçen siyasetçi İstanbul seçimleriyle ilgili haddini aşan iftira, tahrik ve hezeyanlarda bulunmuştur. Bu vesileyle bu konuya kısaca değinmek istiyorum.

Ekrem İmamoğlu’nun Trabzonlu olmasından yola çıkarak “Pontus” benzetmesi yapmasını, İstiklal Savaşı kahramanlarından Topal Osman Ağa’yı seçimlere alet etmesini ve Giresunlular adına konuşmasını şiddetle ve nefretle kınıyorum. Ne demek istiyor? Şu sözlere bakar mısınız: “Topal Osman Ağa’nın Kurtuluş Savaşı Dönemi’nde Pontuslulara karşı, bu bölgeyi Pontuslulaştırmak isteyenlere karşı verdiği mücadelenin bir benzerinin şu anda yine biz torunları tarafından verilmesiyle karşı karşıyayız. Öyle anlaşılıyor ki bu projeyi yürütmek üzere seçilenlerden biri de CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem Bey’dir.” Ve devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, ayıptır, ayıp; gerçekten çok ayıptır. Ne demek istiyorsun sen? Üstelik devletin önemli makamlarında görev aldın, uzun zaman milletvekilliği yaptın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Nuhoğlu.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – …bakanlıklar yaptın ama ne yazık ki devlet adamı olamadın, devleti tanıyamadın. Kaldı ki Topal Osman Ağa’yı da tanımamışsın. İstanbul’daki Giresunluları etkilemek için Osman Ağa’yı ağzına aldın ama hatırlatmak istiyorum ki Topal Osman Ağa, Damat Ferit’in, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah’ın, Şeyhülislam Mustafa Sabrilerin yanında değil, Kuvayımilliye’nin yanında yer alarak Mustafa Kemal Paşa’yla beraber savaşmış bir kahramandır. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Adı geçen o siyasetçiye tavsiye ediyorum -adını gene vermiyorum- akıllı olmasını, Rabia Naz olayından da leke almadan çıkmayı başarmasını diliyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın Müzeyyen Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Şevkin.

CHP GRUBU ADINA MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, gene içimizi yakan bir olayla ilgili söz almış bulunmaktayım. Giresun’un Eynesil ilçesinde, Nisan 2018’de, evinin önünde yaralı olarak bulunan ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden 11 yaşındaki Rabia Naz yavrumuzun şüpheli ölümüyle ilgili, aradan geçen on dört aya rağmen hâlen aydınlatılamaması üzerine söz almış bulunuyorum.

Evet, bu ayıp hepimizin değerli milletvekilleri, bu ayıp bu Meclisin bununla ilgili araştırma komisyonu oluşturmamasıyla ilgilidir diye düşünüyorum. Çünkü biz çocuklarımızı bu ülkenin geleceği için yaşatmak zorundayız ve bu karanlık ölümleri de aydınlatmakla yükümlü olduğumuzu düşünüyorum.

Evet, büyük bir mücadele veren baba Şaban Vatan’ın gözaltına alınması yetmezmiş gibi, neredeyse bir akıl hastası muamelesi görmesi gerçekten kabul edilebilir bir durum değildir. Evladını kaybetmiş bir babaya bu muameleleri vicdanı olan hiçbir bireyin kabul etmesi düşünülemez.

Değerli milletvekilleri, iki hafta önce Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret eden babanın anlattıkları insan olarak herkesin nutkunun tutulmasına ve gözlerini dolduran -ne yazık ki- sahnelere neden oldu. Eldeki veriler gösteriyor ki bu olay bir intihar değil, bir cinayettir. Çocuğun intihar etmediği, bir trafik kazasında yaralandıktan sonra evinin önüne getirilerek intihar süsü verildiği ve… Bir savcı veya bilirkişi değiliz ama olayı aydınlığa çıkaracak olan Türk yargısına da buradan güvenmek istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu çocuklar hepimizin. Zonguldak Ereğli’de kaybolduktan sonra cansız bedenleri bulunan Eylül ve Leyla çocuklarımızdan, yine Ankara Polatlı’da ölen, Eylül’den, Yüreğir’de 3, 7 ve 9 yaşlarında öldürülen 3 çocuğumuzdan, yine Simav’da kafası taşla ezilerek öldürülen çocuklarımızdan hepimiz sorumluyuz ve bu vicdani yükümlülüğü taşıyoruz diye düşünüyorum. Bu çocuk istismarlarını ve ölümlerini önlemek Meclisin elindedir.

Evet, olayın üzerinin örtülmesi, yargı mensuplarına siyasi baskı yapıldığı bilinen gerçekler. Bizim amacımız birilerini burada suçlamak değil, bir babanın adalet mücadelesinin takipçisi olmaktır. Olayı derinlemesine araştırıp şüpheli ve karanlıkta hiçbir nokta kalmadan olayın aydınlatılması gerekmektedir.

Cinayetin aydınlatılmaması için siyasi baskı yapılıp hatırlı kişilerin araya girdiği doğru mudur? Olay yeri inceleme polislerine, hastane ve doktorlarına, adli tıp kurumlarına ve savcılığa baskı yapılmış mıdır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Hemen bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Şevkin.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Adı geçen siyah Doblo’nun olayda rolü var mıdır? Olay günü oto yıkamacısında neler olmuştur? Çocuğun üzerinde bulunan talaşların yer aldığı metruk bina neden yıkılmıştır? Savcılığın bu binayla ilgili kararı var mıdır? Trafik kazasını yaptığı iddia edilen kişi ya da kişilerin o günkü belediye başkanının yakınları olduğuna ilişkin baba Şaban Vatan suç duyurusunda bulunduğu hâlde haklarında soruşturma açılmadığı doğru mudur? Şaban Vatan, adı geçen Bakanın korumaları tarafından taciz edildiğini iddia etmektedir. Bu durum araştırılmış mıdır?

Mademki AK PARTİ Grubu olarak Sayın Nurettin Canikli de bu olayın araştırılması için önerge verdi, gelin, hep beraber, hiç bekletmeden bu araştırma önergesini bir an önce hayata geçirelim ve bu çocuk cinayetlerine, tacizlerine son verelim diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekilimiz Sayın Sabri Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Öztürk.

AK PARTİ GRUBU ADINA SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

HDP Grubu tarafından Rabia Naz olayı ve şüpheli çocuk ölümleriyle ilgili bir Meclis araştırması açılması için grup önerisi verilmiş, bunun üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum.

Öncelikle seçim bölgem olan Giresun’un Eynesil ilçesinde 2018 yılında 12 Nisanda vefat eden Rabia Naz yavrumuza Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum.

Benim de tanıdığım bir çocuktu, yüreğimiz yanıyor. Gerçekten ölümünden bir yıl öncesinde Eynesil ilçesini ziyaretim sırasında bir kırtasiyede bir öğrenci grubuyla karşılaşmış, onlara âcizane kitap hediye etmiştim, fotoğraf çektirmiştik. Vefatından sonra o fotoğraf gözümün önünden gitmiyor. Allah bu acıyı hiç kimseye yaşatmasın.

Biz, Rabia Naz’ın vefatından dolayı gerek babası Şaban Vatan’ın gerek ailesinin gerek kamuoyunun, siyasetçilerin, yazarçizerin adalet arayışını, bu konunun en detaylı şekilde aydınlatılması isteğini saygıyla karşılıyoruz. Bu konuda yapılan bütün samimi açıklamalar, bütün öneriler için teşekkür ediyoruz. Ancak bir çocuğumuzun elim vefatından dolayı, bu intihar mıdır ya da bir trafik kazası mıdır, bunun ne olduğunu şu ana kadar yargı henüz aydınlatmış değil ama bunun aydınlatılmasını en çok biz istiyoruz. Şayet burada bir trafik kazası varsa, burada sorumlular varsa, kim olursa olsun, makamı, mevkisi ne olursa olsun, en sonuna kadar gidilmesini, en etkili cezaların alınmasını biz Giresunlular, Giresun milletvekilleri olarak bizler arzu ediyoruz. O yüzden hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Adaletin amacı mutlaka maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır, hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Adalet bunu ararken gözü bağlıdır, ne mağdurun sıfatına ne de hakkında iddia olan, olacak olanın sıfatına asla bakmaz, bakamaz. Yargı da bir yandan bağımsızdır. Biz siyasi faaliyetlerimizi yaparken yargının bağımsızlığına da saygı göstermek zorundayız. O açıdan, bu dosyada şu anda gizlilik kararı var ve üzerinde de o kadar şayia yayılıyor ki üzücü şeyler de var. İnanın çok şey söylemek istiyorum, vaktim sınırlı.

Özetle, bakın burada polislerle ilgili iddialarla ilgili İçişleri Bakanlığımız bir müfettiş görevlendirdi ve soruşturma yapılıyor. Yine Adalet Bakanlığımız, Hâkimler ve Savcılar Kurulu bu konuda müfettiş görevlendirdi, soruşturma yapılıyor. Soruşturma da devam ettiği için üzerinde menfi ya da müspet herhangi bir şey diyemiyoruz. Zaten Anayasa’mızın 138’inci maddesi ortada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

SABRİ ÖZTÜRK (Devamla) – Dolayısıyla, biz her ne kadar yargıya müdahale edemesek de biz her ne kadar yargı bağımsız, tarafsız olarak bu görevini icra ederken… Rabia Naz olayından hareketle, Rabia Naz olayı ve benzer şüpheli çocuk ölümleriyle ilgili, bu olayların sebebi, neticesi, nedenleri, bunlar elbette araştırılabilir. Nitekim, AK PARTİ Grubumuz adına, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Nurettin Canikli ve arkadaşları tarafından, bu konuyla ilgili, bu önergeyle benzer olarak, bir Meclis araştırması komisyonu kurulması önergesi verilmiştir. Biz zaten içerik olarak buna karşı değiliz. Fakat şu anda takdir edersiniz ki bütün kamuoyunun beklediği bir Askerlik Kanunu görüşmesi var, Meclisin çok yoğun bir gündemi var. Bir Giresun milletvekili olarak benim kadar bunun bir an önce aydınlığa çıkmasını başka kimse isteyemez.

O açıdan, biz önergeye içerik olarak karşı değiliz, ancak dileğimiz, bütün Meclis gruplarının, parti gruplarının bir araya gelerek ortaklaşa bunun yapılması ve bizim önergemizin de uygun bir zaman dilimi içerisinde, Meclis takvimine göre grubumuz tarafından gündeme getirileceğini buradan ifade etmek isterim.

Kamuoyunu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Değerli arkadaşlar, bugün biraz vaktimiz var. 60’a göre sisteme giren arkadaşlarımıza mümkün olduğunca söz vermeye çalışacağım. Takdir sizindir.

Buyurun Sayın Koç.

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, Dicle Vadisi’nin baraj suyu altında kalmasıyla hayvan ile bitki türlerinin besin ve habitatlarının yok edilmesiyle çevresel yıkımın gerçekleşeceğine ilişkin açıklaması

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Teşekkür ederim.

Hasankeyf bölgesinde endemik ve nesli tehlike altında olan türler bulunmaktadır. Dicle Vadisi’nde Fırat Nehri’nin barajlarla doğal yapısını kaybetmesi sonucunda birçok endemik tür yok olacaktır, Dicle Vadisi ve Ilısu Barajı alanında balık türlerinin dışında bölgede yaşayan bitki ve hayvan türlerinin yaşam alanları daralacak ya da tamamen yok olacaktır.

Hasankeyf çevresinde 266 endemik bitki türü olduğu, bunlardan 66 türün GAP’la sınırlı ve 129 türün Türkiye’de ender olduğu tespit edilmiştir. Dicle Vadisi’nin baraj suyu altında kalmasından dolayı bazı hayvan ve bitki türlerinin besin ve habitatlarının yok edilmesiyle birlikte kitlesel balık ölümleri, iklimde yumuşama ve doğal yaşamda değişim gibi birçok ekolojik ve çevresel yıkım gerçekleşecektir. Arkeolojik kazı araştırmalarının yeterli düzeyde yapılamayacak olması nedeniyle tarihî bazı bilgiler karanlıkta kalacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Enginyurt…

32.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Ordu ilinde 2/B arazilerinin fiyat tespitinde yapılan hatanın giderilebilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığının çalışma yapmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Ordu ilinde 2/B arazilerinin fiyat tespitinde bize göre büyük bir hata yapılmıştır. Sahilde dönümü 5 bin lira olan yer tespiti, dağ başındaki köylerde de 5 bin lira olarak tespit edilmiştir. Arazinin değil, köyün tamamını satsan etmeyecek paraya bir değer tespiti yapılmıştır.

2/B arazileriyle ilgili bu değer tespitini doğru bulmuyoruz, gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. İnşallah Tarım Bakanlığımızın da bu konuda çalışma yapmasını bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Hatımoğulları Oruç…

33.- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un, Giresun Milletvekili Sabri Öztürk’ün HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – AKP milletvekilinin biraz önce Rabia Naz’la ilgili bizim sunduğumuz araştırma önergesiyle ilgili yaptığı konuşma üzerine bir iki şey söylemek istiyorum.

Evet, biz AK PARTİ Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin bu konuyla ilgilendiğini ve önerge verdiğini biliyoruz. Şunu hatırlatmak istiyoruz: Bir çocuk ölümü ortada varken veya çocukların ölümü ortada varken bir insan yaşamından daha önemli hiçbir şey olamaz. Sonuç itibarıyla, bu Meclis çatısında biz bir tek işle uğraşmıyoruz. Yani Askerlik Kanunu görüşülürken başka bütün görüşmemiz gereken meseleleri askıya alıyoruz gibi bir yaklaşım bu Meclisin işleyişine de aykırı bir yaklaşımdır, bunu kabul etmiyoruz. Bu konuyla ilgili sergilemiş olduğu konuşmasında duyarlılığın devamı olarak bu önergenin kabul edilmesi gerektiğini düşünüyoruz, düşünüyorduk ancak yine her zaman olduğu gibi, HDP’den bu teklif geldiği için reddedildiğini düşünüyoruz.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

34.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, işsizliğin Türkiye’nin kanayan yarası olduğuna ve memlekette genç beyinler işsizlikten ülkeyi terk ederken devletin tüm olanaklarından sınırsız yararlanmış, misyonunu tamamlamış iktidarın eskilerinin hangi teknik ve mesleki becerileriyle atandıklarını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Sayın Başkan, Türkiye’nin kanayan yarası işsizlik. Gerçek işsizlik rakamları 9 milyona yaklaştı. Sağlıkta, tarımda, mühendislikte, öğretmenlikte atama yok, emeklilikte yaşa takılanlara hak teslimi yok. Üniversite mezunlarımız işsiz, mülakatlarda yandaş torpili var. Kadın ve çocuklara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün alabildiğince arttığı bir dönemi yaşarken iş isteyen 2 üniversite mezunu kadına “Kocan çalışıyor ya.” cevabı travmanın derinleşmesinden başka bir işe yaramıyor. Tüm bu olumsuzluklar yaşanırken bir de bakıyoruz ki eskilere âdeta nur yağdırılıyor. İktidarın eskileri devletin bankalarına yönetim kurulu üyesi ya da sarayda Yüksek İstişare Kurulu üyeliklerine getiriliyor. Memlekette genç beyinler işsizlikten kıvranır ve ülkeyi terk ederken iflas eden iş insanları, işsiz gençler intihar ederken, kendini yakarken devletin tüm olanaklarından sınırsız yararlanmış ve misyonlarını tamamlamış eskiler hangi liyakatle, hangi teknik ve mesleki becerileriyle atanıyorlar, sormak istiyorum.

BAŞKAN – Diğer arkadaşlarımıza daha sonra söz vereceğim.

Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Suriye’deki iç savaşın Hatay’a etkilerinin incelenerek olumsuz etkilerin bertaraf edilmesini sağlayıcı çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/198) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/6/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/6/2019 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Özkoç

                                                                                           Sakarya

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Suriye'deki iç savaşın Hatay'a etkilerinin incelenerek olumsuz etkilerinin bertaraf edilmesini sağlayıcı çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/198) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 13/6/2019 Perşembe günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekilimiz Sayın Serkan Topal... (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Topal.

CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinize saygılarımı sunuyorum. Bizi ekranları başında izleyen bütün hemşehrilerime, bütün vatandaşlarıma selamlarımı, saygılarımı iletiyorum.

Evet, Hatay medeniyetlerin beşiği, hoşgörünün kenti. Hatay’ın dili sevgidir değerli arkadaşlar. Hatay’ın siyasi görüşü de barıştır, kardeşliktir, medeniyettir, hoşgörüdür. Vatan sevdası, bayrak sevdasıyla içselleştirilen bir halktır Hatay. Hepimiz çok iyi biliyoruz, aslında Hatay sadece Türkiye'nin değil, aynı zamanda Avrupa’nın da Orta Doğu ve Afrika’ya açılan sosyal, siyasal bir kapısıdır. Aynı zamanda Hatay Türkiye'nin küçük bir numunesidir, numune. Yani, Hatay Türkiye'nin şah damarıdır. Eğer şah damarı kesilirse ya da bir şey olursa şah damarına, maalesef, hepimiz çok iyi biliyoruz beyin felç olur, kalp durma noktasına gelir. Dolayısıyla, Hatay Türkiye’nin en önemli kentidir değerli arkadaşlar ve hepimiz çok iyi biliyoruz, 2011 yılında başlayan Suriye savaşından en çok etkilenen illerin başında Hatay geliyor. 1 milyon 600 bin nüfusuyla, 15 ilçesiyle, birlik ve beraberlik içerisinde kardeşçe yaşamayı içselleştirmiş, dünyada nadide kentlerden bir tanesidir Hatay değerli arkadaşlar. Ama maalesef 2011’den bugüne kadar yaklaşık 450 bin Suriyeliyi içinde barındıran bir Hatay ve maalesef o sorunları beraberinde yaşayan bir Hatay.

Şimdi, bu sorunları bu kürsüde defalarca dile getirdim ama maalesef bakanlar Hatay’a gidiyor, seçim döneminde konuşmalarını yapıyor… Hatta bir gün Cumhurbaşkanı oraya gitti. Havaalanına inerken, selden dolayı orada bir gölet oluşmuştu, maalesef o göleti baraj zannetmişti ve “Biz baraj yaptık.” dedi. Burada milletvekili arkadaşlarımız var, soruyorum: Reyhanlı Barajı’na ne oldu? Bitmedi. Karaçay Barajı hâlâ bitmedi ve ovanın sıkıntısı devam ediyor.

Az sonra bütün ilçelerin sıkıntılarını dile getireceğim ama sürekli beka sorunu diyoruz ya arkadaşlar, bakın, geçen IŞİD’le ilişkili bir teröristin cenazesinde, yaklaşık 7-8 bin, 10 bin kişiyle orada, Reyhanlı’da provokatif bir eylem yapıldı. Şimdi, benim Sayın Valimizin, Sayın Kaymakamımızın iyi niyetinden hiçbir şüphem yok, hatta değerli milletvekili arkadaşlarımdan da herhangi bir şüphem yok ancak ben şunu merak ediyorum: Eğer spontane bir şekilde 7-8 bin kişi toplanıyorsa devletin hiç haberi olmadan, yarın olası herhangi bir provokatif eylem yapılırsa bir beka sorunuyla karşı karşıya değil miyiz değerli arkadaşlar? Dün MHP’li Mersin Milletvekili arkadaşımız ne güzel getirdi Suriyelilerle ilgili olan sorunu, teşekkür ediyorum bununla ilgili.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu sorunun ivedi bir şekilde masaya yatırılması gerekiyor ve araştırma komisyonu kurulması gerekiyor. Bakın, AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlara sesleniyorum, özellikle Hatay milletvekili arkadaşlara sesleniyorum: Bütün Hatay şu an bizi izliyor. Özellikle, bütün milletvekili arkadaşlarımızı Hatay’a davet ediyorum, samimi bir şekilde davet ediyorum. Gerçekten, gelin, birlikte görelim, oradaki sorunları birlikte çözelim.

Bakın, sınır kapıları kapalı. Yayladağı Sınır Kapısı, hepimiz çok iyi biliyoruz, şu anda tır filoları… Samandağ’ın, Kırıkhan’ın, Reyhanlı’nın, Defne’nin ve Antakya’nın birçok iş adamı şu anda maalesef batacak durumda. Tırlar şu anda maalesef garajlarda duruyor, sayın vekillerimiz de bunu çok iyi biliyor.

Bakın, inanın, samimi bir şekilde söylüyorum: Hatay’da işsizlik yüzde 37. Eğer “Yüzde 37 değil.” diyorsa AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarım, sadece Serkan Topal’a 24 bin kişi müracaat etmiş, o 24 bin kişinin sadece 2 bininin isimlerini ben size vereyim, bunları işe alalım. Bakın, ben 24 binin sadece yüzde 10’unu size vereyim. Hatay’da işsizlik yüzde 37 çünkü kayıt dışı var orada. Suriyeli vatandaşlarımızın maalesef şu anda Reyhanlı nüfusundan daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, tamamlayalım.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Sayın Başkanım, Hatay çok önemli, çok teşekkür ediyorum.

Bakın, yine, maalesef pamuk desteği dönüm başına 650 kilogramdan 500 kilograma indi, neden 500 kilograma indi arkadaşlar, hani ekonomi iyiydi? Ayrıca, ya, 500 kilograma veriliyor ama 500 kilogramın da sadece yüzde 70’i ödeniyor. Ovadaki çiftçimiz perişan, mazotunu alamıyor.

Bakın, arkadaşlar, dünyanın en güzel zeytini Altınözü’nde ama zeytin üreticisi zor durumda, perişan olmuş.

Ayrıca, Altınözü-Antakya yolu ne zaman bitecek? Yayladağı-Antakya duble yolu ne zaman bitecek? Samandağ-Antakya duble yolu ne zaman bitecek? Eyvallah, Arsuz-Çevlik yolunun ihalesi yapıldı, Allah razı olsun, teşekkür ediyorum. Bu kürsüde, yapılan her hizmete teşekkür edeceğim ama yani onun dışında bir şey yok. Arsuz’da hastane yok, 150 bin nüfuslu Defne’de hastane yok arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

150 bin nüfuslu bir ilçede nasıl hastane olmaz arkadaşlar?

Bakın, Samandağ’da kıyı kenar çizgisi mağdurluğu hâlâ devam ediyor. “Bir komisyon kuralım, bu mağduriyeti, gerçekten bu sorunları çözelim.” dedik ama iktidar tarafından tık yok, ses yok. Nerede? Şimdi, bakanlar burada yok. Maalesef bakanlar ile milletvekilleri arasında bir kopukluk var, bakanlar zaten buraya gelmiyor, bakanlar milletvekilleriyle görüşmüyor, bakanlar maalesef hizmet de üretemiyor. Bunu da ifade etmek istiyorum.

Bakın, İskenderun’da angus ticaretiyle ilgili dün de ifade etmiştim, bir kez daha ifade ediyorum, İskenderunlu vatandaşlarımız perişan durumda. Orada, gerçekten bu sorunun çözülmesi gerekiyor. AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarımızdan buradan destek istiyorum.

Erzin’de narenciye üreticisi zor durumda. Liman projesine ne oldu, burada sormak istiyorum. Yayladağı’nda çilek deposu lazım, devlet desteğiyle mutlaka yapılması gerektiğini burada ifade ediyorum değerli arkadaşlar.

Antakya, güzelim Antakya, Antiochia diğer adı, hepimiz çok iyi biliyoruz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Topal, güzel bir cümleyle tamamlayalım.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Payas’ta, Belen’de, Hassa’da, Kırıkhan’da gerçekten işsizlik sorunu var, yoksulluk sorunu var, ekonomik kriz var. Bunları burada ifade etmek istiyorum. Antakya, Hatay’ın kalbi -gerçi 15 ilçesi Hatay’ın kalbi- Antakya’da Uzun Çarşı eskiden cıvıl cıvıldı, hepimiz çok iyi biliyoruz ama inanın bugün itibarıyla esnafın yüzde 30’u kepenk kapattı arkadaşlar, kepenk kapattı.

Az sonra, değerli milletvekili arkadaşımız, AK PARTİ’li milletvekili arkadaşımız gelecek bu kürsüde konuşma yapacak. Ben kendilerinden şunu bekliyorum -kendilerini seviyorum- ben bunu da ifade ediyorum, ne Türkiye’de ne dünyada hiçbir güç, hiçbir siyasi güç Hatay’daki birlik ve beraberliği bozamaz, oradaki provokatif eylem ne olursa olsun bozamaz ama sizlerden çözüm bekliyoruz. Az sonra buraya çıkacaksınız, konuşma yapacaksınız, Hatay halkı da bizler de sizden şunu bekliyoruz: Gelin, bu komisyonu kuralım, Hatay’ın sorunlarını birlikte çözelim.

Teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Behiç Çelik.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Çelik.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine İYİ PARTİ adına söz almış bulunuyorum.

Hatay, benden önceki hatibin ifade ettiği gibi, Türkiye'nin müstesna, çok özellikli bir vilayetidir. 1939 yılında Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmış olan Hatay, binlerce yıllık tarihi olan ve Hristiyan dünyası için de çok önemi olan Saint Pierre Kilisesi’ni bünyesinde sakladığı bir vilayetimizdir. Burada özellikle şunu yüce heyetinize hatırlatmak isterim: Hatay için Mustafa Kemal Atatürk’ün “Otuz dokuz asırlık Türk yurdu düşman eline bırakılamaz.” demesi, Hatay’ın ne kadar önemli bir merkezde olduğunu da aslında gösteriyor.

Şimdi, Hatay’ı geniş boyutlarıyla burada ele almak mümkün ama ben grup önerisinin başlığına sadık kalarak, özellikle Suriye iç savaşından yani sekiz yıllık Suriye iç savaşından Hatay’ın nasıl etkilendiğini burada birkaç cümleyle süreye sadık kalarak ifade etmek istiyorum.

Hatay, doğal olarak en çok etkilenen vilayetimizdir, buranın demografik yapısına büyük olumsuz etkisi olmuştur Suriye savaşının. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün verdiği rakamlar sadece 240 bin Suriyelinin Hatay vilayetinde yaşadığını gösteriyor ama kayıt dışı olan, kaydedilemeyen Suriyelilerin sayısını maalesef bilemiyoruz. Ama şöyle bir şey daha var: Hatay’da yaşayan Suriyelilerin, diğer illerde yaşayan Suriyelilerden farklı olarak Hatay insanıyla daha uyumlu yaşadığını da burada devlet yetkililerinden öğrenmiş bulunuyoruz, bu olumlu bir durumdur.

Ayrıca, Hatay’ın jeostratejik olarak konumu itibarıyla, Zeytin Dalı Harekâtı yani Afrin’in ordumuz tarafından tamamen ele geçirilmesinden sonra, Hatay vilayeti ve İskenderun Körfezi’nin de ebediyen, inşallah, güvence altında tutulabildiğini de gösteriyor.

Burada, özellikle Suriye iç savaşından dolaylı etkilenen, Afrin nedeniyle de kendileri olumsuz etkilenen Amanoslardaki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sağ olun Sayın Başkan.

…PKK unsurlarının 11-12 kişi düzeyine kadar indiği, bunların da yakın zamanda bertaraf edilebileceği tahmin edilmektedir, bu da iyi bir gelişmedir.

Dileğimiz şudur: Hatay’daki Suriyelilerin peyderpey Suriye’ye göç ettirilmesi, oraya yerleştirilmesi çok önemli çünkü bu sağlandığı takdirde, Hatay’dan giden her Suriyelinin Türkiye'ye Suriye içerisinde mevzi kazandıracağını özellikle vurgulamak istiyorum. Dolayısıyla, Hatay bizim çok önem verdiğimiz bir vilayet olmalıdır, olmaktadır ve olacaktır.

Dolayısıyla, grup önerisini desteklediğimizi buradan ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekilimiz Sayın Mensur Işık. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Işık.

HDP GRUBU ADINA MENSUR IŞIK (Muş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. CHP’nin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım. Şu an bizi izlemekte olan halklarımızı da saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlar, Hatay gerçekten Türkiye’nin küçük bir örneği. Yani Hatay Kürtler, Türkler, Araplar, Sünniler, Alevilerin birlikte yaşamış olduğu ve bugüne kadar da genel anlamda huzur içerisinde yaşamını beraberce sürdürdükleri küçük bir kent. Ama maalesef AKP’nin son yıllarda özellikle Suriye’deki iç savaşa yönelik olarak göstermiş olduğu yanlış politika, yapmış olduğu yanlış politika, özellikle… Aslında Suriye’deki yanlış politikanın temelini ben şuradan halkların huzurunda şöyle ifade etmek istedim: Anti Kürt politikası yani Kürt fobisini, Kürt sorununu hâlâ fobi olarak görmeye devam etmesi ve Kürtlere karşı beslemiş olduğu, bir türlü işin içinden çıkamadığı anti Kürt politikasından kaynaklı Suriye’de yanlış bir bataklığa batmıştır. O yanlış bataklık bugün Türkiye’de maalesef, yaklaşık olarak, resmî rakamlara göre 4,5 milyon Suriye’den kaçıp Türkiye’ye gelen, yerleşen insanla dolmuştur. Şimdi bunun en yoğun olarak etkilendiği kent de tabii ki Hatay ili olmaktadır.

CHP’nin önergesine bu yönüyle elbette katılıyoruz. Gerçekten de yanlış politika sonucu olsa da netice itibarıyla ülkemize gelip sığınmak zorunda kalan, iç savaştan kaçan halklara, ülke, siyasi iktidar, ayrımcı politika olmaksızın insan onuruna yakışır bir yaşamı vermek zorundadır. Bu yönüyle özellikle basında da zaman zaman Suriye’den kaçıp Hatay’a gelen ve öncelikle Türkiye’nin değişik illerine gelip sığınmak zorunda kalan Suriyeli yurttaşlar -artık “Suriyeli vatandaşlar” diyeceğim onlara- Suriyeli halklara da aynı şekilde, siyasi iktidar, gerekli olan, dediğim gibi, insan onuruna yakışır bir yaşamı vermek zorundadır. Bu yönüyle, dediğim gibi, siyasi iktidarın özellikle bu konuda Suriyelilerden bahsederken diline, üslubuna çok dikkat etmesi gerekir. Zaman zaman basında da şöyle durumlarla karşı karşıya kalmaktayız: Özellikle bazı sahil kentlerinde ve bazı illerde devlet idaresinde çalışan bir kısım belediye ve aynı zamanda mülki idare amirlerinin de Suriyeli vatandaşlara, Suriyeli insanlara ayrımcı politika dili uygulayarak toplumda farklı bir kutuplaşma yarattığına tanık olmaktayız. Ben özellikle de idarecilerin bu konuda daha hassas davranması gerektiğini düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Işık.

MENSUR IŞIK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aynı şekilde, Türkiye'nin Suriye politikasındaki yanlış ve çelişkili durumunu izah etmek ve göstermek açısından ve aynı zamanda “IŞİD’le mücadele ediyorum.” diye söylediği politikanın da gerçeklikten ne kadar uzak olduğunu gerçekten göstermesi açısından… Biraz önce bir milletvekili arkadaşımız da belirtti, IŞİD mensubu Abdulbasit El Sarut’un Hatay Reyhanlı’da kendisi için düzenlenen cenaze töreninin kaymakamın ve valinin bilgisi dışında olmasını düşünmek imkânsız bir şey. Biz şöyle değerlendiriyoruz: Reyhanlı’daki bu cenaze töreni hem kaymakamın hem valinin bilgisi dâhilinde olmuştur ve aynı zamanda siyasi iktidarın politikasının bir gereğidir aslında bu. Biz bunu bu şekilde değerlendiriyoruz.

AKP’nin bu politikasından, bu çelişkili politikasından da bir an önce vazgeçmesi gerektiğini düşünüyor, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Hatay Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Şanverdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır Sayın Şanverdi.

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaştan ve Esad zulmünden kaçan insanlar ülkemize sığınmış, Hatay halkı ölümden ve zulümden kaçan insanlara kucağını açmış, ekmeğini ve aşını paylaşmış, ensarlık görevini yapmış ve dünyaya insanlık dersi vermiştir. Suriye’de oluşturulan güvenli bölgelerin artmasıyla Hatay’da yaşayan Suriyeli misafir sayısı her geçen gün azalmaktadır. Sadece 2018 yılı içerisinde Hatay’dan ülkesine dönen Suriyeli sayısı 35 bindir. Hatay’da ikamet eden Suriyeli misafirlerin sayısı abartıldığı kadar olmayıp Ulusal Adres Veri Tabanı’na göre Suriyeli sayısı bugün itibarıyla 240.464’tür.

Dünyada daralan ekonomi ülkemizi de olumsuz etkilemiş, ister istemez Hatay da bu olumsuzluktan etkilenmiştir. Suriye krizinden ilimizin ticari olarak etkilendiği söylense de 2011 yılında ihracat için Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan Suriye’ye giren ticari tır sayısı 110 bin iken 2018 yılı içerisinde bu sayı 114 bin tıra çıkmıştır.

Değerli milletvekilleri, Hatay, Suriye krizinin etkilerini atlatabilmek anlamında devletimizin yetki ve kabiliyetleri çerçevesinde, idarenin çalışmaları sayesinde normalleşmesini sürdürmektedir. 2012 yılına göre turizm anlamında bir değerlendirme yaptığımızda 240 bin olan ören yeri girişlerinin bugün 476 bin olmasıyla, yine 300 binlerde olan geceleme sayılarının 1 milyon 400 bine ulaşmasıyla övünmekte, Arsuz-Çevlik yolunun yapılarak turizme kazandırılmasıyla ilgili yatırım faaliyetlerini konuşmakta, Hassa-Dörtyol Tüneli’nin yapımını beklemekte, Erzin, Hassa, Reyhanlı, Kırıkhan organize sanayi bölgelerinin hayata geçirilmesini konuşmakta, Reyhanlı Barajı, Tahtaköprü Barajı ve Davutlar projesinin 2019 yılı içerisinde faaliyete geçmesi için gerekli çalışmalar yapılmaktadır. Ayrıca, Hatay’da tarım sektöründe çalışan çiftçilerimize 2018 yılı içerisinde Tarım Bakanlığı tarafından 306 milyon TL destek sağlanmış, Hatay ekonomisi her zaman olduğu gibi yine ilk 10’da yerini almıştır. Sayın Serkan Topal, bilgilerinize. Evet, şu anda Hatay ekonomisi ilk 10’da. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

HÜSEYİN ŞANVERDİ (Devamla) – Hatay halkı çalışkandır, Hatay halkı zorluklarla mücadele etmesini bilen bir millettir. Hatay, Türkiye'nin en önemli kentlerinden bir tanesidir. Hoşgörü kentidir, tarih şehridir, kültür şehridir, medeniyet şehridir Hatay; lezzet şehridir Hatay; gerçekten Türkiye için açık hava müzesidir Hatay. Ben herkesi, bu güzellikleri yaşamak için Hatay’a davet ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin bu önerisini reddediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu arada, Hatay Milletvekilimiz Sayın Serkan Topal geçen gün bir cenazeyle ilgili bir bilgi verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, toparlayın.

HÜSEYİN ŞANVERDİ (Devamla) – O Suriyeli vatandaş bir futbolcu, tanınmış birisi, Özgür Suriye Ordusunda savaşan birisidir.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – IŞİD çetesidir, IŞİD çetesi ya!

HÜSEYİN ŞANVERDİ (Devamla) – Reyhanlı’daki ve Hatay’daki, hatta tüm Türkiye’deki Suriyeliler ona sahip çıkmıştır ve onun 4 kardeşi Özgür Suriye Ordusunda vefat etmiştir, şehit olmuştur, babası şehit olmuştur, bundan ötürü Suriye halkı ona sahip çıkmıştır.

Bilgilerinize sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Vekil, IŞİD saflarında savaşmış, IŞİD saflarında.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Kaymakam öyle demiyor ama. Reyhanlı Kaymakamının açıklamasıyla çelişiyorsunuz.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Sayın Başkanım, az önce benim söylediğim rakamlar ile kendilerinin dile getirdiği rakamlar çelişikti, bu yüzden töhmet altında bırakıldım. Dolayısıyla iki dakikalık…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Töhmet yok Başkanım, biz anladık.

BAŞKAN – Sayın Topal, herhangi bir sataşmada bulunmadı ama konuyu madem gündeme getirdiniz, ben bir dakika süre veriyorum, bir dakikada toparlayıp konuşmanızı bitirin.

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay Milletvekili Hüseyin Şanverdi’nin CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Vekilim, tabii ki gerçekten Hatay nadide bir şehir demiştim. Biz gerçekten birbirimizi çok seviyoruz ama az önce sizin açıkladığınız rakamların gerçek dışı rakamlar olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Madem gerçekten öyle bir rakam var, o zaman gelin, hepimiz bu araştırma önergesine “evet” diyelim, hakikati, gerçekleri öğrenelim.

Evet, bütün bu saydıklarınızda şu ana kadar tamamlanan hiçbir hizmet yok. Evet, Arsuz-Çevlik yoluna başlandı, başka bir şey yok değerli arkadaşlar.

Eğer o söylediğiniz, ilk 10’daysa o zaman neden insanlar kepenk kapatıyor? O zaman neden tırlar şu anda garajda bekletiliyor? Neden Yayladağı Sınır Kapısı açılmadı?

HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay) – Hatay ekonomisi ilk 10’da.

BAŞKAN – Karşılıklı olmasın değerli arkadaşlar.

Sayın Topal, tamamlayın, bitirin konuşmanızı.

HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay) – Şu anda Hatay ekonomisi ilk 10’da.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Ben bir kez daha AK PARTİ’li milletvekillerinden destek bekliyorum. Araştırma komisyonlarını gerçekten, gelin, kuralım, Hatay’ın sorunlarını birlikte çözelim.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Hatay hepimizin; çok değerli, çok güzide bir kent.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Sizi davet ediyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Ben de değerli milletvekillerimizin kardeşliğini görüyorum. İnşallah, en kısa zamanda hep beraber Hatay’da yer alırız, Hatay’ın hem güzelliklerini hem yemeklerini beraber paylaşma olanağı buluruz.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Suriye’deki iç savaşın Hatay’a etkilerinin incelenerek olumsuz etkilerin bertaraf edilmesini sağlayıcı çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/198) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Haziran 2019 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, beş komisyon var mevcut olarak, o yüzden mümkün değil.

BAŞKAN – Sayın Orhan, sisteme girmişsiniz…

HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi açısından bir kelime söyleyeceğim.

BAŞKAN – Bekleyin, bir saniye bekleyin.

Sayın Orhan, buyurun.

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Van Milletvekili Muazzez Orhan’ın, 21 Kasım 2016 tarihinde Van ilinde başlayan eylem ve etkinlik yasağının hukuka aykırı şekilde uzatıldığına, Van Valisi tarafından Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34’üncü maddesinin askıya alındığına ilişkin açıklaması

MUAZZEZ ORHAN (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Van’da dokuz yüz otuz beş gündür devam eden bir yasak var. Toplanma hürriyeti, düşünce ve ifade hürriyeti hem uluslararası sözleşmelerle hem Anayasa’yla güvence altına alınmıştır ancak vali genelgesiyle anayasal hakların askıya alındığı 1 milyonluk bir kent var. Yasada olmayan birçok talimat “Valiliğin yasaklama kararı var.” diye partimize ve sivil toplum kuruluşlarına dayatılmaktadır. Kapalı alanda yapılan iç etkinlikler yasal olmamasına rağmen kamera kaydına tabi tutuluyor, zorunlu olmamasına rağmen tüm etkinlikler için tertip komitesi oluşturulma şartı koşuluyor. 21 Kasım 2016 tarihinde Van’da başlayan bu eylem ve etkinlik yasağı aradan geçen yıllara rağmen, aralıksız ve hukuka aykırı bir şekilde uzatılıyor. Van’da Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34’üncü maddesi vali tarafından neredeyse bin gündür askıya alınmıştır. Van Valisi kendisini yasama, yürütme ve yargı ilan etmiştir. Türkiye’de OHAL kaldırıldı deniliyor ancak Van…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bu konuşmaları bir dakikada tamamlamak durumundayız, ona göre arkadaşlarımız konuşmalarını belirlesinler.

Sayın Öztürk…

37.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, Kırıkkale ilinde meydana gelen yağış sebebiyle Kırıkkale merkez köylerinde, Sulakyurt ilçe merkezi ve köyleri ile Yahşihan ilçe merkezinde yaşanan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, geçtiğimiz gün seçim bölgem Kırıkkale’de meydana gelen yağış sebebiyle özellikle Kırıkkale merkez köylerinde, Sulakyurt ilçe merkezi ve köyleri ile Yahşihan ilçe merkezinde ciddi hasarlar meydana gelmiştir. Ben buradan bütün hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi iletirken yine bir an önce -gerek Tarım ve Orman Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Karayolları Genel Müdürlüğünün ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün- ivedilikle zarar gören bölgelerdeki ihtiyaçların karşılanmasını istiyorum. Yine valiliğimiz elindeki tüm imkânları kullansa da bu zarar ve ziyanın telafisi güç, telafi edilmesi noktasında yetersiz kalmaktadır. Buradan Hükûmet yetkililerinin dikkatini çekerek tekrar bu zararın karşılanmasını talep ederken bunların takipçisi olacağımı iletiyor ve tüm hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu…

38.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Malatya ilinde Türkiye’nin kuru kayısı üretiminin yüzde 90’ının üretildiğine, kayısı üreticileri ve çiftçilerinin KAYISIBİRLİK’in tekrar kurulmasını ve kayısının hak ettiği değeri alabilmesini Ticaret Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bilindiği üzere, Türkiye’nin kuru kayısı üretiminin yüzde 90’ınını Malatya üretiyor, dünya kuru kayısı üretiminin de yüzde 67’sini karşılıyor. 2018 verilerine göre Malatya’daki kuru kayısı ihracatımız 93 bin ton ve bunun ekonomimize getirdiği rakam ise 253 milyon TL. Bugün Sayın Valimiz 2019 yılı rekoltesini açıkladı, yaş kayısı üretiminde rekoltenin 391 bin ton olacağını, kuru kayısıda ise 87 bin ton olacağını ifade etti. Tabii, Malatya’da geçmişte kurulan bir kayısı birliğimiz vardı, her ne hikmetse kapatıldı. Kayısı üreticilerimiz ve çiftçilerimiz Ticaret Bakanımızdan kayısı birliğinin tekrar kurulması ve kayısının hak ettiği değeri üretici nezdinde almasını talep ettiler.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Toğrul…

39.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, eğitimden sağlığa, ekonomiden sosyal yaşama dair hemen hemen her alanda sorunlarla boğuşan Gaziantep ili için Hükûmetin çözüm üretmeyi düşünüp düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Gaziantep, fıstığı, baklavası, gastronomisi, küçük sanayide el becerisiyle bilinen ustalarıyla tanınırken, Gaziantep kültür, sanayi şehri ve tarihî bir şehir iken bugün Forbes dergisinin iş yapmak ve yaşamak için en iyi kentler araştırmasında, 94 başlıkta veri setine göre hazırlanan araştırmada beşerî sermaye ve yaşanabilirlik, marka becerisi ve yenilikçilik, ticaret becerisi ve üretim potansiyeline erişebilirlik kategorisinde 33’üncü sırada yer almıştır. Eğitimden sağlığa, ekonomiden sosyal yaşama dair hemen hemen her alanda sorunla boğuşan Gaziantep için Hükûmet bir şeyler yapmayı düşünüyor mu, bunu sormak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil...

40.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 3 Kasım 2002 öncesi demokratik hak ve hürriyetlerin askıya alındığına, ülke emanetini omuzlamak üzere yola çıkan AK PARTİ’nin “önce millet” dediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Tarih, 3 Kasım 2002 öncesi, ekonomik ve sosyal hayata krizin egemen olduğu, birikmiş iç meselelerini çözemeyen, uluslararası camia önünde temsil edilemeyen ve büyük itibar kaybeden ülkemizde demokratik hak ve hürriyetler askıya alınmıştı. Toplumun talepleri karşılanamıyor, yolsuzluklar ayyuka çıkmış, ekonomik hayat durma noktasına gelmişti, enflasyon yüzde 100’leri geçmişti. Kısacası, milletimizin umutlarının en çok zayıfladığı bir anda ülke emanetini omuzlamak üzere yola çıkan AK PARTİ, milletinin kararan bahtına ak sayfa açmak için kolları sıvadı, “önce millet” dedi ve milletin mayaladığı hamurdan doğdu. “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” dedik, on yedi yıldır her şey eskisinden çok güzel oldu. Milletin emanetini emin ellere teslim ettik. Türk milleti on yedi yılda 15 sefer AK PARTİ dedi. “Her şey Türkiye için.” dedik, popülist politikalara tenezzül etmedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Işık...

41.- Muş Milletvekili Mensur Işık’ın, AKP iktidarının bugüne kadar ayrımcı politikalar uyguladığına, Muş Valisinin siyasi iktidarın bir uzantısı olduğuna ve Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçeceğine ilişkin açıklaması

MENSUR IŞIK (Muş) – Sayın Başkan, AKP iktidarı bugüne kadar hep ayrımcı politikalar uyguladı. Siyasi parti olarak kendisine yakın olan valiyi vali olarak atadı, kaymakamı kaymakam olarak atadı, hâkim savcıyı aynı şekilde yaptı. Yine, her ilde -özellikle bölgede de öyle- İŞKUR üzerinden de bunu yaptı ama ben size Muş Valisinin son güzel hareketini söyleyeceğim, tırnak içerisinde söylüyorum: Muş’taki köylülerin, tarımla uğraşan köylülerin yani fide isteyen köylülerin GBT’si yapılarak hangi siyasi partiye yakınlarsa ona göre bir uygulama yapılıyor. Yani HDP’ye yakın olan, HDP’ye oy çıkan köylerdeki çiftçilerin fide talebini yerine getirmeyen bir valiyle karşı karşıyayız. Bu vali siyasi iktidarın bir uzantısıdır, yanlıştır, yanlıştır, yanlıştır, Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Bugün de bunu burada yine Meclisin ve Türkiye halklarının huzurunda belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

42.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Aydın ili Çıldır Havaalanı’nın sivil havacılığa açılması yönünde herhangi bir çalışmanın olup olmadığını Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek istediğine, İstanbul üçüncü havalimanı ihale şartnamesine uyulmadığına ilişkin açıklaması

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Her dönemde Aydın’da seçim olduğunda, genel seçimlerde özellikle her gelen bakan, her gelen başbakan, cumhurbaşkanı Aydın’daki Çıldır Havaalanı’nın sivil havacılığa açılacağını söylemişti. Tam on yedi yıl geçti hâlen bir çivi çakılmadı, Ulaştırma Bakanına soruyorum: Herhangi bir çalışmanız var mı?

Ulaştırma Bakanına sizin aracılığınızla bir soru daha sormak istiyorum Sayın Başkanım: Üçüncü havaalanı işletmeleri ihale şartnamesine göre, 1 Ocak 2017 yılından itibaren devlete yıllık 1 milyar 45 milyon euro kira ödemesi gerekiyordu, 2019 yılına kadar bu kira ödenmedi. 2019 ve 2020 yıllarında yıllık sadece 350 milyon euro olarak ödenecek diye sözleşme yaptılar. Devleti 3,5 milyar dolar zarar ettirdiler. Sayın Bakan, hangi gerekçeyle bu firmalara 3,5 milyar euro avantaj sağladınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şanverdi…

HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, Hatay Milletvekili Serkan Topal, Hatay’ın ekonomisinin ilk 10’da olmadığını iddia etti. Ben de Hatay ekonomisinin ilk 10’da olduğunu iddia ediyorum, yetkililerden sorabilirler. Kayıtlara geçmesi için söz aldım.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

43.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 13 Haziran büyük mütefekkir Cemil Meriç’in vefatının 32’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün merhum Cemil Meriç’in vefat yıl dönümüdür. Cemil Meriç muzdarip kuşağın gönül gözü açık temsilcisidir, “Kitaptan değil, kitapsızlıktan korkmalıyız.” der. Tarihimiz mührü sökülmemiş bir hazinedir ona göre. “Dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez.” Şucular bucular diye değil insanları, namuslular ve namussuzlar diye ayırmak gerekir. Düşünceye önem verilmeyen yerde bilim adamı çıkmaz. Onun eserleri 2023 hedeflerimizin işaret taşları olmalıdır.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.11

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), İsmail OK (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi ve Millî Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 69 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Değerli milletvekilleri, 1’inci madde üzerinde iki önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Askeralma Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde yer alan “sayılması” ibaresi yerine “kabul edilmesi” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Yavuz Ağıralioğlu                  İbrahim Halil Oral                 Feridun Bahşi

           İstanbul                                Ankara                                 Antalya

         Ayhan Erel                           Hüseyin Örs                      Hasan Subaşı

           Aksaray                                Trabzon                                Antalya

        Enez Kaplan

           Tekirdağ

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

     Müzeyyen Şevkin                       Haydar Akar                   Faruk Sarıaslan

            Adana                                 Kocaeli                               Nevşehir

        Serkan Topal                        Hüseyin Yıldız                     Servet Ünsal

             Hatay                                   Aydın                                  Ankara

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Erel.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, kıymetli Komisyon üyeleri; Askeralma Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi, yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, iktidar partisi uzunca bir süredir kanun yapma işini âdeta yangından mal kaçırırcasına bir sistematiğe bağlamıştır. Muhalefet partilerince sunulan kanun teklifleri ise komisyonlarda sıra beklemeye devam etmektedir. Büyük bir hızla hazırlanıp birkaç saat içinde komisyondan çıkarılan kanun teklifleri aynı hızla Genel Kurulumuzda onaylanmaktadır. Yasama işinin bu şekilde acele yapılmasını doğru bulmadığımızı açıkça ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün görüşülen kanun teklifiyle ordu yeniden dizayn edilmekte ve zorunlu askerlik hükümlerine dair bazı değişiklikler hedeflenmektedir. Üzerinde görüştüğümüz kanun teklifinin kahraman Türk ordumuzu doğrudan doğruya etkileyeceği bir gerçektir. Ülkemiz için oldukça hassas bir yasadan bahsediyoruz. Toplumun tamamını etkileyen ve ilgilendiren kanun yapma sürecinin verimli, etkili ve nitelikli bir yasama etkinliğine dönüşmesi, istişare, diyalog kurma ve iş birliğiyle mümkündür. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle erken tezkere beklentisi oluşmuştur. Şu anda askerde bulunan gençlerimizin gözü kulağı, kalbi Meclistedir. Onlar da bir an önce bu teklifin kanunlaşmasını ve bir an önce ailelerine kavuşmayı beklemektedir. Dolayısıyla bizim de bu gençlerimizin bir an önce ailelerinin yanına, baba ocağına, ana kucağına kavuşması isteğimizdir. İlga edilmek istenen 1111 sayılı Kanun 1927 yılında yürürlüğe girmiş, bu yıldan itibaren Kore Savaşı, Kıbrıs Barış Harekâtı, kırk yıldır süregelen terörle mücadelede destanları yazan şanlı Türk ordusunun temel taşlarını hüküm altına almıştır. Bu ordu devlet kurmuş, vatan kurmuş ve defalarca vatan kurtarmıştır. Şimdi, böyle bir ordunun statüsüyle, hiyerarşisiyle, temel yapısıyla ilgili birtakım değişiklikleri içeren kanun teklifini görüşmekteyiz. Bunu yaparken, yaşadığımız coğrafyanın taşıdığı riskleri ve karşı karşıya bulunduğumuz tehlikeleri ve tehditleri göz ardı edemeyiz. Çok ince eleyip sık dokumalıyız; böyle bir temel konuyu tesadüflere ve ani kararlara bırakamayız, bir oldubittiye hiç getiremeyiz.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde yer alan bazı maddelerle ilgili görmüş olduğumuz eksikliklerin düzeltilmesini istediğimiz hususları da ifade etmek istiyorum. Bayram dolayısıyla vatandaşlarımızla sohbet etme imkânı oldu; vatandaşlarımızın basın ve medya aracılığıyla teklif hakkında edindikleri bilgiler çerçevesinde, bedelli askerlik ücretiyle ilgili itirazlarına şahit olduk. Biliyorsunuz ki dokuz ay önce bedelli askerlik ücreti 15 bin TL idi, aradan dokuz ay geçmesine rağmen bu ücret 2 katından fazla bir hâle yani 30 bin küsur liraya getirildi; vatandaşın buna itirazı vardır. Hem “Yoklama kaçağı sayısını, bakaya sayısını azaltalım.” diyorsunuz hem de bedelli askerlik ücretini daha bir yıl bile geçmeden, 15 bin TL’den 30 bin TL’ye çıkarıyorsunuz. Bu konuda kamuoyu ikna olmamıştır ve söylediklerinize inanmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, bir hususu daha arz etmek isterim: Bu teklifte birçok maddede belirsizlikler mevcuttur. Mesela askerlik çağının Sayın Cumhurbaşkanı tarafından değiştirilebilecek olmasının gerekçesi açık ve net bir şekilde kanunda yer almamaktadır; ayrıca, hangi hâllerde Sayın Cumhurbaşkanının bu yetkiyi kullanacağı da belirtilmemiştir. Yine, ilave izin verilmesiyle ilgili madde söz konusu belirsizliklere dikkat çekmektedir. İlave izin verilmesine dair bir sınırlama açıkça belirtilmemiştir. Üstün başarı göstermenin şartları da maalesef açıklanmamıştır. Yine, bu izinlerin kimler tarafından verileceği de belirsizdir. Bu iznin bir askerlik dönemi içerisinde kaç kere verileceğine dair bir sınırlama da bulunmamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, son olarak, kanunlar keyfiyete ve tercihe bırakılmış işlemlere açık olmamalıdır.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerine söz isteyen Nevşehir Milletvekilimiz Sayın Faruk Sarıaslan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Sarıaslan.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tarihi bilmek geçmişten ders çıkarmak için önemlidir. Sizin getirdiğiniz yasa teklifinin aynısı Osmanlı’nın son yıllarında getirilmiş, sonuç ortada, Osmanlı’nın çöküşü, yok oluşu… Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran irade Osmanlı’nın son dönemini çok iyi bildiği için ve o dönemi yaşadığı için gençlere hitaben “Sizi yönetenler gaflet, dalalet ve hattı hıyanet içinde olabilirler.” diye uyarıda bulunmuş.

Sene 1846, bedelişahsi uygulaması. Buna göre kura çıkıp beş yıllık zorunlu askerlik yapmak istemeyenler bedel parası ödeyerek kendilerinin yerine bir başkasını gönderebilecekler. Bakmışlar bu büyük tepki topluyor, sene 1865’te bedelişahsiyi kaldırıp bedelinakdîyi getirmişler. Zorunlu askerlik yapmak istemeyen Osmanlı zenginleri bedel akçesi ödeyerek askerlikten kurtulmuşlar. Hani denir ya “Yırtılan Tüfekçi Bekir’in yakası.” diye; Osmanlı’da askerlik, fakir Anadolu delikanlılarının, Türk çocuklarının işi hâline gelmiş.

Yine, sizin, bu kanun teklifinin 45’inci maddesinde getirdiğinizin aynısı 1846 yılında padişahın özel fermanıyla “Askerlikten muaftır.” dediği kişiler askerlik yapmayacaklar. Yani o döneme doğru yavaş yavaş kayıyoruz.

Şimdi, 45’inci maddede Cumhurbaşkanına verilen yetki: “Cumhurbaşkanınca gerekli görülen sahalarda özel olarak görevlendirilen gönüllüler, Cumhurbaşkanınca belirlenen şartlara uydukları takdirde Askerlik hizmetlerinden muaf tutulur.” diyorsunuz. O dönemde padişahın fermanıyla her şey halloluyordu; şimdi Anayasa var, yasalar var. Şimdi size soruyorum: Bu görevliler hangi sahada, hangi görevleri yapacaklar, kimlerden oluşacak, sayısı ne kadar olacak, hangi şartlara uyması gerekecek? Bu koşullar her seferinde, her göreve, her kişiye göre değişecek mi? Biliyorsunuz, muğlak ifadelerle yasalar yapılmaz, çok muğlak bir teklif.

Sene 1908, Balkan Harbi’nden önceki son seferberlik ilanından yaklaşık bir buçuk ay önce harp tehlikesinin olmayışı ve hasat zamanının yaklaşmış olması gibi gafilce sebeplerle Rumeli’den tam 75 bin asker terhis edilmiş. Daha önceden de siyasi sebeplerden dolayı -görüntüde ise orduyu gençleştirmek adına- Rumeli’yi iyi bilen bin kadar tecrübeli subay zorla emekli edilmiştir.

Sonuç, bütün Balkanlar üç ayda kaybedilmiş.

30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’na göre Osmanlı Ordusu dağıtılacak. 5 Kasım 1918; İngilizleri memnun etme politikası gereği padişah Vahdettin, ordunun onda 9’unu terhis etmiş, erleri memleketlerine göndermiş. Vahdettin’in Şeyhülislamı Mustafa Sabri, İzmir’in işgalinden on beş gün sonra “Ordunun görevi oruç tutmaktır.” diye bir açıklama yapmış. Sonuç, 10 Ağustos 1920, Osmanlı’nın parçalanması, Sevr Antlaşması…

İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon Sevr Anlaşması öncesinde şöyle diyor, tarih 20 Mart 1920: “Türkler için askerlik mesleği tümüyle kapanmıştır. Kuşkusuz, Türkler askerlik yapmak isterlerse başka bir yere gidebilirler. Fransız Lejyonu onları kabul edecektir ancak İngiltere buna bile karşıdır çünkü Türkler öteki düşmanlarımızdan farklıdır, başka bir yerde bile askerlik yapmaları iyi değildir, Türkiye’ye dönüp yeni askerlik dönemini başlatabilirler.”

Gelelim günümüze. En hafif deyimiyle iktidarın gafleti ve FETÖ terör örgütünün ihanetiyle önce 2007 yılından itibaren Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik Ergenekon, Balyoz ve Askerî Casusluk gibi kumpaslarla başlayan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sanık, PKK’nın tanık yapıldığı bir süreç yaşadık. Bu süreçte ordunun kozmik odasına girildi. Özellikle MİLGEM gibi projelerle güçlenen Deniz Kuvvetleri bitirilmek istendi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Sarıaslan.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – İktidar milletvekilleri, buradan özellikle sizlere sesleniyorum: Deniz Kuvvetlerinde oynanan oyunlar hâlâ devam ediyor, Deniz Kuvvetlerine alınacak füze konusunda “Yerli füze mi kullanalım, Amerikan yapımı mı kullanalım?” diye tartışmalar devam ediyor. Bu konuda iktidarı ve iktidar partisini uyarıyorum.

Eğer bu teklif kanunlaşırsa bedelli askerlik daimî hâle gelirken askerlik süresi de altı aya indirilecek. Bu, şu demek: Silah altındaki birçok Mehmetçik derhâl terhis edilecek, kışlalar yarı yarıya boşaltılacak; Balkan Harbi öncesinde olduğu gibi, tecrübeli komutanlar emekli, usta askerler de terhis edilmiş olacak. Şimdi soruyorum: Irak’ın durumu ortada, Suriye de her geçen gün daha kötüye gidiyor, Doğu Akdeniz’deki sorun sıcaklığını koruyor, Amerika’yla ilişkilerimiz belli. Rusya’ya ne kadar, ne zamana kadar güveniriz? Balkan Harbi’ndeki kışkırtıcı ve yıkıcı rolünü hiçbirimiz unutmadık.

Türkiye, dört bir yandan kuşatılmışken neden Anayasa’daki ifadesiyle hak ve ödev olan askerlik, hak ve ödev olmaktan çıkarılmak isteniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Sarıaslan, selamlayalım.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Bitiriyorum.

Sizi uyarıyorum, yeni bir gaflete düşmeyin. Unutmayınız ki su uyur, düşman uyumaz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Askeralma Kanunu Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “uygulanır” ibaresi yerine “geçerlidir” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederim.

        Haydar Akar                       Müzeyyen Şevkin                      Ali Öztunç

            Kocaeli                                 Adana                       Kahramanmaraş

        Serkan Topal                        Faruk Sarıaslan

             Hatay                                 Nevşehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Ali Öztunç. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Öztunç.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri sevgiyle selamlıyorum.

Komisyonumuza birkaç önerim olacak, birincisi: Anadolu çocuğu askere gidiyor, vatan görevini yapmaya gidiyor. Askerde bir trafik kazası oluyor; kolu kopuyor, bacağı kopuyor, yaralanıyor bir şekilde. Tazminat verilmiyor bu askerimize. Bu askerimiz 2330 sayılı Kanun kapsamına alınmıyor. Gazi yapılıyor ama maalesef tazminat verilmiyor. Bu şekilde 12 bin kişi var şu anda. Bunun düzeltilmesi gerekiyor.

Afyon patlamasını hatırlarsınız. Afyon patlamasından sonra oradaki gaziler ve şehitler bu kapsama alındı özel bir yasayla, 2330’un içerisine konuldu ve bu kapsama alındı. Bunun daimî olması gerekiyor, diğer askerlerin de bu şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.

Mesela, Tekirdağ’dan, tankçı birliğinden çıkıyor asker, askerî otobüsle Suriye sınırına gidiyor. Manisa’da, Allah göstermesin, bir trafik kazası oluyor. O asker yaralandığı takdirde, kolu koptuğu, bacağı koptuğu takdirde Manisa’da olduğu zaman o askere tazminat ödenmiyor ama Suriye sınırını geçtikten sonra ödeniyor. Bu, yanlış bir uygulamadır, bunun düzeltilmesi gerekiyor. Bir öneri olarak bunu getiriyorum. Askerlerimiz, Komisyonumuz bu konuda bir çalışma yapmalı. Sonuçta, terör bölgesindeki asker de askerdir, diğer bölgedeki de yani terörle mücadele eden de asker, diğer asker de askerdir. Yani Edirne’ye gitti, Edirne’de birliğinde bir kaza meydana geldi, asansör kazası meydana geldi, ciddi bir yara aldı, ona da tazminatının ödenmesi gerekiyor. Bu konuda bir adım atılması gerektiğini düşünüyorum.

Bedelli askerlik konusunda, evet, bedelli askerlik olabilir, olmalıdır da, bunda bir sıkıntı yok -benim şahsi görüşüm bu- ama bir ay boyunca asker gelecek; botu var, montu var, yediği içtiği var… Hepimiz askerlik yaptık. Ben Kayseri Jandarma Komutanlığında altı ay askerlik yaptım, devlet bize bot verdi, kıyafet verdi, yemek verdi. Bir sürü masraf oluyor, bu masrafa bence gerek yok. Aldığımız paranın bir kısmı zaten buraya gidecek gene. Bu bir aylık eğitimin, bir aylık askerliğin yanlış olduğunu düşünüyorum -bu düzeltilebilir- bunun düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum.

Bir başka ricam olacak. Şöyle ki: Bakın, bir polis memuru, ismini de söyleyeyim, Mehdi Uzun, İstanbul’da -benim hemşehrim, Ekinözlü- şehit oldu. İstanbul’da nişanlısıyla düğün alışverişine çıkıyor, alışveriş sırasında bir hırsızlık olayına denk geliyor. Hırsızı kovalıyor, hırsız çekiyor bıçağı, bu polisi şehit ediyor. Şehit sayılmadı, şehit sayılmıyor. Niye? “Görevde değildin.” deniliyor. Bu yanlış bir uygulamadır, bunun da düzeltilmesi gerekiyor. Üstelik, bakın, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ne diyor biliyor musunuz: “Polis, görevli bulunduğu mülki sınırlar içinde, hizmet branşı, yeri ve zamanına bakılmaksızın, bir suçla karşılaştığında suça el koymak, önlemek, sanık ve suç delillerini tesbit, muhafaza ve yetkili zabıtaya teslim etmekle görevli ve yetkilidir. Bu madde hükmü gereğince bir suça müdahale eden polise karşı işlenen suçlar görevli memura karşı işlenmiş suç; müdahalede bulunan polisin işlediği suçlar ise görevli memurun işlediği suç sayılır.” O polisi şehit eden, bıçağı sokan hırsız polisi şehit etmekten cezaevine giriyor ama bu polis şehit sayılmıyor. Bu, yanlış bir uygulamadır, bunun düzeltilmesi gerekiyor. Çok sayıda bu şekilde şehit de vardır. İyi niyetli bir öneri olarak bunu da sizlere getirmek istedim.

Efendim, bedelli askerler alındığı zaman nerelerde eğitim alacaklar? Evet “Eğitim birliklerinin olduğu yerler.” deniliyor. Güzel, tamam ama bu eğitim birlikleri çoğaltılabilir. Mesela benim seçim bölgeme, Kahramanmaraş’a da bedelli askerler gelebilir. O şehirlere bir gelir getirir. Sadece Maraş için söylemiyorum arkadaşlar, başka illere de yayılabilir. Şimdi, bildiğim kadarıyla Amasya’da var, Erzincan’da var, Edirne’de var, Tekirdağ’da var. Yani Anadolu’nun pek iline yayılırsa bedelli askerler, o kentlere bir gelir gelir çünkü bedelli askere giden çoğu zaman zaten evli barklı oluyor, çoluk çocuğu oluyor, anası gelir, babası gelir. Bizim Maraş’a 10 bin bedelli asker gelse çok güzel bir, şehre gelir getirir. Celp celp geleceği, bir anda da olmayacağı için de her celpte geleceği için de yükleme de olmaz. Ben bunun da değerlendirilmesi gerektiğini, bedelli askerlerin nerelerde eğitim alacaklarının, nerede bulunacaklarının iyi belirlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Belki konu dışında ama iki tane örnek vereceğim. Birincisi, az önce AK PARTİ’nin Sayın Amasya Milletvekili bir konuşma yaptı: “2002 yılında ekonomi şöyle kötüydü, bu böyle kötüydü, işte millet perişandı…” Anlattı, anlattı; evet, eyvallah ama 2002 yılında biz iktidarda değildik, Cumhur İttifakı’ndaki ortağınız MHP iktidardaydı. Yani bunu bize söylemeyecek, MHP’ye söyleyecek o zaman.

İkincisi, Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geçtiğimiz günlerde bir tweet attı, işte Sultangazi’de galiba “Berbere geldim, Mahmut Ustaya, yıllardır gelirim, sıklıkla gelirim.” dedi. Fotoğrafını çekmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Öztunç.

Bugün bizim milletvekillerimiz gittiler aynı berbere. Diyor ki berber: “Vallahi Sayın Bakan ilk kez geldi, tesadüfen girdi, yeni tanıştık. Daha önce hiç gelmiyordu.” Bence hani İstanbul seçimini alacağız diye böyle ufak numaralara hiç gerek yok. Zaten şurada 23 Hazirana az bir süre kaldı. 23 Haziranda vatandaş gidecek sandığa, oyunu verecek, gereğini yapacak ve Türkiye’de, İstanbul’da her şey çok güzel olacak.

Teşekkürler, saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Askeralma Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “uygulanır” ibaresi yerine “uygulamaya tabidir” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederim.

     Yavuz Ağıralioğlu                     Feridun Bahşi   Mehmet Metanet Çulhaoğlu

           İstanbul                                Antalya                                 Adana

          İsmail Ok                          Ayhan Altıntaş

           Balıkesir                                Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ REFİK ÖZEN (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen, Ankara Milletvekilimiz Sayın Ayhan Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Altıntaş.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa’nın 72’nci maddesinde “Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği ve getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.” denilmektedir. Bu hükümde birçok husus açık bırakılmıştır. “Her Türk” deyimiyle erkek veya kadın ayrımı yapılmamış, askerlik hizmeti münhasıran Silahlı Kuvvetlere bırakılmamış, kamu hizmetlerinin niteliği belirtilmemiş, zorunlu veya bedelli hizmet konusunda bir sınırlama yapılmamıştır. Dolayısıyla Anayasa’mızda büyük bir esneklik mevcuttur.

Tarihçesine bakacak olursak, Osmanlı’dan bugüne askerlik sistemi birçok kez değişikliğe uğramış, bu değişlikler toplumu psikolojik ve sosyolojik olarak ciddi şekilde etkilemiştir. Aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülkenin her bölgesinden tüm gençleri bir araya getirerek kaynaştırması, ortak disiplin altına alması, devlete sahip çıkma bilincini oluşturması gibi birçok hususta, askerlik hizmeti toplum gözünde vatan borcu yanında bir olgunlaşma süreci olarak görülmeye yol açmıştır. 13 Temmuz 2013 tarihli 6496 sayılı Kanun’la askerlik tanımı ve Silahlı Kuvvetlerin vazifesi konularında değişiklik yapılmış, 35’inci maddedeki “Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamak” ifadeleri çıkarılmıştır. Osmanlı’da yeniçerilik ve tımarlı sipahileri gibi profesyonel askerliğin kaldırılmasını takip eden süreçte 1846 yılından 1886 yılına kadar kura usulü askerlik uygulanmış, 1886 yılından sonra zorunlu askerlik sistemi getirilmiştir. Hristiyan halk için ise zorunlu askerlik yerine bedelli askerlik uygulaması başlatılmıştır. Bu bedelli askerlik sistemi İkinci Meşrutiyet’le birlikte kaldırılmıştır. Kısacası profesyonel askerlik ve bedelli askerlik Osmanlı’da da uygulanmıştır.

Mevcut durumda on iki ay zorunlu hizmet olarak uygulanan askerlik dört yıllık yüksekokul mezunları için yedek subay olarak, diğerleri içinse er/erbaş olarak yapılmaktadır. Dört yıllık yüksekokul mezunları isterlerse iki ay yedek subaylık yerine altı ay kısa dönem er olarak yükümlülüklerini yerine getirebilmektedirler. Yüksekokul mezunlarının yaklaşık yüzde 95’i kısa dönemi tercih etmektedir.

İhtiyaç fazlası yükümlü sayısını eritmek amacıyla çıkarılan bedelli askerlik hizmeti son otuz iki yılda 6 kez uygulanmıştır. Kısacası, askerlik sistemimizdeki belirsizlikler ve aksaklıkların başlıcaları şunlardır:

1) Askerlik Yasası aynı kalmasına rağmen hizmeti yerine getirme yöntemi birçok kez değişmiş, âdeta bir piyango ve şans hâline dönüşmüştür.

2) Yükümlü sayıları iyi öngörülemediği için zaman zaman yığılmalar olmuş, bu yığılmaları eritmek için bedelli uygulamasına başvurulmuştur.

3) Mevcut sistem karmaşıktır. On iki ay er, on iki ay yedek subay, altı ay kısa dönem er ve bedelli askerlik imkânları gençlerin gelecek planlaması yapmalarını engellemektedir.

4) Askerlik sistemi eşitlikçi değildir. Toplumsal baskı ve ekonomik koşullara göre farklı zamanlarda bedelli askerlik çıkarılmış, bedelli ücretleri mükelleflerin gelir düzeylerinden bağımsız belirlendiği için adil uygulanmamıştır.

5) Askerlik sisteminin zorunlu olduğu söylense de profesyonel askerliğe geçiş yoluna hayli girilmiş, sistem aslında hem zorunlu hem gönüllü yani profesyonel unsurlara sahip hibrit bir yapıya dönüşmüştür.

6) Sistemdeki belirsizlik gençlerin askerlik hizmetini geciktirmesini teşvik etmektedir. Yüksek lisans ve doktoraya kayıt yaptırarak askerliği geciktirmek yaygın bir yöntem olmuş, lisanüstü eğitim kalitesi de bu durumdan etkilenmiştir.

Şimdi oturup düşünelim: Mevcut yasa bu sorunların hangilerine çözüm getirecek ve başka hangi sorunlara yol açacaktır? Özellikle “ordu millet” kavramına dünyadaki 193 ülke içinde en bağlı bulunan ülkemizde böyle bir teklifin tüm partilerin mutabakatıyla, yeterli istişareler yapılarak geçirilmesi çok elzemdir. Ciddi iç ve dış tehditlerle karşı karşıya olduğumuz bir ortamda hazırlanan bu teklifin devletin ilgili kurumlarının görüşleri alınarak, verilere dayalı bilimsel yöntemlerle ve toplumun her kesiminin benimseyeceği bir şekilde hazırlanması çok faydalı olacaktır.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

Sayın İmir, sisteme girmişsiniz.

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

44.- Şırnak Milletvekili Nuran İmir’in, Şırnak ili Cudi Dağı eteklerinde meydana gelen yangına askerî operasyon gerekçesiyle köy halkının ve itfaiyenin müdahale etmesine izin verilmediğine ilişkin açıklaması

NURAN İMİR (Şırnak) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İki gün önce Cudi Dağı eteklerinde üç ayrı bölgede yangının meydana geldiği haberini aldık. An itibarıyla da Mardin Ömeryan ve Doğanlı çevresinde bulunan üç ayrı köy etrafında geceden beri yangının oluştuğu belirtiliyor. Köy halkının ve itfaiyenin yangına müdahale etmesine de izin verilmiyormuş. Gerekçe ise “Askerî operasyon var.” Güvenlik gerekçesi de bahane edilerek yangının söndürülmesine izin verilmiyor.

Bu açıdan da buradan ilgili bakanlığa da çağrıda bulunmak istiyorum. Bu operasyonlar sonrası çıkarılan bu bilinçli yangınlar doğamıza ve diğer canlılara ciddi zarar vermekte, ekosistem ve kültürel miraslarımız da yok edilmek istenmektedir. Orman Müdürlüğünü de görevini yerine getirmeye çağırıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

45.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, önemli sorun hâline gelen anne baba tutukluluğuna çözüm bulunması için yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Anne baba tutukluluklar günümüzde son derece önemli bir sorun hâline gelmiştir. Türkiye cezaevlerinde kapasitenin üstü 60-70 bin kişi vardır ve son zamanlarda anne baba tutukluluklar büyük aile dramlarına neden olmaktadır. Şu anda cezaevlerinde 800’e yakın bebek ve çocuk bulunmaktadır. Aynı zamanda, anne baba tutuklu olan insanların çocukları ortada kalmış durumdadır. Babaanne veyahut da anneannenin yanında kalan çocuklar büyük ruhsal sıkıntılar yaşamakta, bazen de tüm aile cezaevinde kalmak zorunda kalmaktadır. Bu soruna bir an önce çözüm bulunması, bu büyüyen yaraya çözüm bulunması için yetkilileri göreve davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aygun…

46.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 15-16 Haziran tarihlerinde yapılacak olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na girecek öğrencilere başarılar dilediğine, Sudan’a yapılan yatırımların akıbetinin ne olacağını Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Hafta sonu yapılacak olan üniversite sınavında gençlerimize başarılar diliyorum öncelikle.

Bir de Tarım Bakanına soruyorum, daha önce de sormuştuk. Sudan’da geçtiğimiz yıl yatırımlar yapmıştık, arazi kiralamıştık ama geçtiğimiz ay içerisinde yaşanan darbeyle beraber, Türkiye'deki yaptırımlar orada ne olacak? Yine, aynı zamanda üç dört gün önce de Türk Hava Yolları Sudan’a uçuşu durdurdu. İşte o zaman da demiştik ki: “4 milyon hektar boş olan arazimiz dururken neden dışarıda üretim yaptık.” İşte şimdi bizim haklılığımız ortaya çıktı. Önce bizim kendi boş arazilerimizi ekmemiz, önce kendi çiftçilerimizi desteklememiz, ondan sonra eğer artıyorsa dışarıya bakmamız gerektiğini ifade etmiştik. Haklılığımız bir defa daha ortaya çıktı.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Koç…

47.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, gerek dağcılık sporuna gerekse bölge halkının gelirine önemli katkı sağlayacak olan Cilo ve Sat Dağları ile Ağrı Dağı’nın yasaklı durumunun sona erdirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dağcılıkta önemli tırmanış alanına sahip Ağrı Dağı, Cilo, Sat Dağları hâlâ tırmanışa yasaklıdır. Bu bölgeye ait olan yaylalar da ne yazık ki yasaklı durumdadır. Bölgede, yaklaşık olarak, yıllık 10 bin dağcı bu dağlarda tırmanış gerçekleştirmektedir. Gerek dağcılık sporuna ve gerekse bölge halkının geçimine ve gelirine önemli katkı sağlayacak olan bu dağlarımızın ve yaylalarının açılmasını talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.59

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), İsmail OK (Balıkesir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 49 Milletvekilinin Askeralma Kanunu Teklifi (2/1940) ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 69) (Devam)

BAŞKAN – 69 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Değerli milletvekilleri, gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 18 Haziran Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.04



(x)  69 S. Sayılı Basmayazı 11/6/2019 tarihli 87’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.