TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

78’inci Birleşim

15 Mayıs 2019 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, TBMM’ye yönelik saldırı girişimi yaşandığına, Meclisin emniyeti ve güvenliği açısından önlemlerin artırılması gerektiğine ve geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 15 Mayıs 1919’da İzmir’de Yunan işgali karşısında ilk kurşunu atan gazeteci Hasan Tahsin’i saygıyla andığına ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, grup başkan vekilleri konuşurken aynı partiye mensup milletvekillerine söz verilmesinin parti tüzel kişiliğini korumak adına uygun olmadığına ilişkin konuşması

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök’ün, 15 Mayıs Millî Mücadele Günü’nün 100’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 12 Mayıs Hemşireler Günü’ne ve 12-18 Mayıs Hemşirelik Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, yüksek güvenlikli cezaevinde tutulan FETÖ sanığı Erkan Karaaslan’ın görüştüğü kişilerin kimler olduğunu, bu görüşmeye hangi makamların izin verdiğini ve FETÖ sanığının iddialarıyla ilgili soruşturmanın başlatılıp başlatılmadığını Adalet Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, mağdur edilen öğretmenlerin haklarının verilmesi için Millî Eğitim Bakanını duyarlı ve çözüm odaklı değerlendirme yapmaya çağırdığına ilişkin açıklaması

3.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, TÜPRAŞ’ta işçilerin daha iyi yaşam hakkının ellerinden alınmak istendiğine ilişkin açıklaması

4.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’yu Ekrem İmamoğlu üzerinden Trabzonlularla ilgili açıklaması nedeniyle kınadığına ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası’na ilişkin açıklaması

6.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı’nın, Kurtuluş Savaşı döneminde Ermeni çetelerine karşı Dağköylü Fatma Çavuş’un büyük yararlılık göstererek destan yazdığına ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, zihnini, gönlünü terör örgütlerinin, dış güçlerin emrine vermemiş herkesi büyük ve güçlü Türkiye için çalışmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

8.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 15 Mayıs Hava Şehitlerini Anma Günü’ne ilişkin açıklaması

9.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası’na ilişkin açıklaması

10.- Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin’in, 16 Mayıs Kuvayımilliye mücadelesinin 100’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

11.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası’na ilişkin açıklaması

12.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Somali’de bombalı saldırı sonucu şehit olan hemşehrisi Mustafa Aydın’a Allah’tan rahmet dilediğine ve saldırıyı lanetlediğine ilişkin açıklaması

13.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın, Denizlili hemşehrilerinin 15 Mayıs Millî Mücadele Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

14.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Biyogaz şirketinin Afyonkarahisar iline verdiği zararları en aza indirmek için yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

15.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’yu Ekrem İmamoğlu üzerinden Trabzonlularla ilgili açıklaması nedeniyle kınadığına ilişkin açıklaması

 

 

16.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, OHAL döneminin hukuk kurallarının hâlâ yürürlükte mi olduğunu, KHK’yle görevden alınan vatandaşların en temel haklarının hangi hukuka göre kısıtlandığını, seçme ve seçilme hakkını kullanamayanların neden adaylıklarının kesinleştiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

17.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’yu Ekrem İmamoğlu üzerinden Trabzonlularla ilgili açıklaması nedeniyle kınadığına ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 23 Haziranda Ekrem İmamoğlu’nun yeniden seçilmesiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kaynaklarının 16 milyon İstanbullunun huzuru, refahı ve mutluluğu için kullanılacağına ilişkin açıklaması

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 12-18 Mayıs Hemşirelik Haftası’na ilişkin açıklaması

20.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, neden gıda fiyatlarının yüksek olduğunu, neden verilen tarımsal desteklerden yüzde 4’e varan stopaj kesildiğini, neden Ziraat Bankasının tarımsal kredi faiz oranının yüzde 16’lara çıkarıldığını, neden çiftçinin düşük faizli kredi ihtiyacının karşılanmasının önüne geçildiğini ve neden traktör üretiminin azaldığını Türkiye’yi tarımda çağ atlatanlara sormak istediğine ilişkin açıklaması

21.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, televizyon kanallarında dinimizin istismar edildiğine ve dinî bilgilerin aktarılmasındaki amacın reyting artırmak değil vatandaşları bilgilendirmek olduğuna ilişkin açıklaması

22.- İzmir Milletvekili Ednan Arslan’ın, 15 Mayıs Hasan Tahsin’in İzmir’de düşmana attığı ilk kurşunun ve yaktığı hürriyet ateşinin 100’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

23.- Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu’nun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın Gölcük ilçesindeki kestane ormanlarıyla ilgili aktardığı bilginin doğru olmadığına ilişkin açıklaması

24.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, 15 Mayısta İzmir’e ayak basan işgalci Yunan’a ilk kurşunu sıkan ve Türk’ün boyunduruk altına alınamayacağını göstererek adını tarihe altın harflerle yazdıran Hasan Tahsin’in şehadete erişinin seneidevriyesine ilişkin açıklaması

25.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, 15 Mayıs Millî Mücadele Günü’nün 100’üncü yıl dönümüne, İzmir’de Yunan işgali karşısında ilk kurşunu atarak şehit olan Hasan Tahsin’in ölüm yıl dönümüne, Gazi Meclise yönelik terör girişimine, Hakkâri ilinin Irak sınırında şehit olan Piyade Uzman Çavuş Zekeriya Zencirli’ye Allah’tan rahmet dilediğine, S400 füze savunma sistemine, Türkiye’nin bugün geldiği noktada sanatçılara baskının arttığına ve iş adamlarına tehdidin çoğaldığına ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Hatay’da 19 Aralık 1918’de Kara Mehmet Çavuş, İzmir’de 15 Mayıs 1919’da Hasan Tahsin, Ayvalık’ta 29 Mayıs 1919’da Ali Çetinkaya ve Ödemiş’te 1 Haziran 1919’da Kuvayımilliye müfrezeleri tarafından Kurtuluş Savaşı’nın işaret fişeklerinin yakıldığına, 15 Mayısın Türk kurtuluş mücadelesinde önemli olduğuna, şahadetinin yıl dönümünde başta Hasan Tahsin olmak üzere şehitleri rahmetle andıklarına, Meclise yönelik terör girişimini ve ABD’deki cami saldırısını kınadıklarına ilişkin açıklaması

27.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı’na, başta Kürtçe olmak üzere konuşulan tüm dillerin yok olmasına sebep olan politikaların kaldırılması gerektiğine, annelere kötü muameleden vazgeçilmesi, açlık grevindeki çocukları için Mecliste oturma eylemi başlatan annelerin taleplerine kulak verilmesi ve Öcalan’a dönük tecridin son bulması gerektiğine ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, hangi sandık kurullarının yasa dışı oluşturulduğunu, yasa dışı oluşturulan sandıkta kullanılan oyların sonucu nasıl etkilediğini, aynı zarftan çıkan 4 pusuladan 1’inin etkilendiği kabul edildiğine göre diğer 3 pusula için saptanan farkların ne olduğunu, mazbata iptalinin neden ve hangi yasal dayanağa göre yapıldığını, kimler hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, kararın neden yedek üyelerle birlikte alındığını öğrenmek istediğine ve YSK’nin verdiği kararlarda zaman ve kapsam açısından çelişki bulunduğuna ilişkin açıklaması

29.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Meclise yönelik saldırı girişimini kınadığı için Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’e teşekkür ettiğine ve güvenlik konusunun konuşulması gerektiğine, medyada Meclisi değersizleştiren, itibarsızlaştıran, aşağıya çeken üslup olduğuna, 15 Mayıs Yunan işgali karşısında ilk kurşunu atarak şehit olan Hasan Tahsin’in vefatından kısa bir süre evvel yazdığı metne, Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu’nun Trabzonlularla ilgili açıklamasına ilişkin açıklaması

30.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, insanların bazı şeyleri istedikleri gibi anladığına ve bunun önüne geçmenin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

31.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un FETÖ’cülükle itham edilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığına ilişkin açıklaması

33.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’na TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a suç isnat etmesinden dolayı İç Tüzük’ün 161’inci maddesine binaen yaptırım uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması

34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, ana dilde eğitim hakkının temel bir hak olduğuna, Kürtçe üzerinde asimilasyoncu bir anlayışla baskı olduğuna ilişkin açıklaması

37.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, doktor ve sağlık emekçilerine yönelik şiddetin neden bitmediğine ilişkin açıklaması

38.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Karadenizli fındık üreticilerinin endişelerine ilişkin açıklaması

39.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 15 Mayıs 1919’da İzmir’de Yunan işgali karşısında ilk kurşunu atarak şehit olan Hasan Tahsin’i ve bayrak için, ezan için hayatını veren şehitleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması

40.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, ekonominin yangın yeri olduğuna ve ekonomideki darboğazın faturasının çiftçiye kesildiğine, 2 Mayıs 2019 tarihi itibarıyla tarım kredilerinin faiz oranının yüzde 16’ya çıkarılmasıyla çiftçinin üretimde bulunmasına engel olunduğuna ilişkin açıklaması

41.- Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün, Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın 56 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve AK PARTİ hükûmetlerinin hiçbir düşünce ve inancı ayırmadan her yere hizmet ettiğine ilişkin açıklaması

42.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşar’ın, 19 Mayıs Millî Mücadele’yi başlatan sürecin 100’üncü yıl dönümüne ulaşmanın mutluluğunu ve gururunu yaşadıklarına ilişkin açıklaması

43.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, ebelere hak ettiği değerin ve önemin verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

44.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda basın açıklaması yapmak isteyen sağlık emekçilerine polisin biber gazı ve copla müdahale etmesini kınadığına ilişkin açıklaması

45.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, bal üreticilerinin arı ölümlerinden kaynaklanan mağduriyetin giderilmesini ve gerekli önlemlerin alınmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Down Sendromu, Otizm ve diğer gelişim bozukluklarının yaygınlığının tespiti ile ilgili bireylerin ve ailelerinin sorunlarının çözümü için alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla kurulan (10/242, 349, 392, 394, 397, 401) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/687)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 4-5 Haziran 2019 tarihinde Polonya’nın başkenti Varşova’da düzenlenecek olan Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleri Parlamento Başkanları 4’üncü Toplantısı’na TBMM Başkan Vekili Levent Gök Başkanlığında bir heyetle katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/686)

 

B) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Rusya Federasyon Konseyi Başkanı Valentina Matviyenko’ya "Hoş geldiniz."denilmesi

 

 

 

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 15/5/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, kamu çalışanları arasında var olan maaş ve ek gösterge farklılıklarıyla birlikte emekliliklerinde aldıkları aylıklar açısından yaşanan eşitsizliğin giderilmesini sağlamak, ek gösterge verilmesinin kamuya maliyetini hesaplamak, bu sorunla karşı karşıya kalan meslek gruplarının kaç kişiyi kapsadığını incelemek, ek gösterge kapsamını araştırmak, gerekli düzenlemelerin yapılması adına şartları ve koşulları belirlemek amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mayıs 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 15/5/2019 tarihinde Van Milletvekili Murat Sarısaç ve arkadaşları tarafından, Kürt dili kurumlarının kapatılmasının ve ana dilde eğitim verilmemesinin Kürtçe üzerindeki olumsuz etkisinin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mayıs 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, engellilerin çalışma yaşamına katılımının önündeki engellerin kaldırılması için yapılması gerekenlerin saptanması amacıyla verilmiş olan (10/567) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mayıs 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerinde şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ

1.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’na yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri nedeniyle İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak iki birleşim çıkarma cezası verilmesi

 

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 65 Milletvekilinin Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi (2/1811) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 56)

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, 20 Temmuz 2016 tarihinden 18 Temmuz 2018 tarihine kadar Bakanlık personeli hakkında yapılan ihraç ve iade işlemlerine dair bazı bilgilere ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/10231)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yılları arasında Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların dekorasyon, tadilat, restorasyon ve iyileştirme işleri için yapılan ödemelere,

2017-2019 yılları arasında Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda yapılan temsil ve ağırlama harcamalarına,

İlişkin soruları ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/10410), (7/10414)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yıllarında yapılan kâğıt ve kâğıt ürünleri ithalat, ihracat ve kaçakçılığına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/10411)

4.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, yap-işlet-devret modeli ile inşaatına başlanan Datça yat limanının akıbetine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/10419)

15 Mayıs 2019 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Rümeysa KADAK (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Ancak ondan önce, dün Meclisimizde gerçekleştirilmek istenen bir olayla ilgili düşüncelerimi belirtmek istiyorum.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, TBMM’ye yönelik saldırı girişimi yaşandığına, Meclisin emniyeti ve güvenliği açısından önlemlerin artırılması gerektiğine ve geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, dün Meclisi açtığımız saatlerde Türkiye Büyük Millet Meclisine yönelik bir eylem hazırlığı içerisinde olunduğunu biz daha sonra, akşam saatlerinde öğrendik. Meclisimizin bütün milletvekillerinin, şahsım da dâhil olmak üzere, hepimizin seçmenlerimizle diyalog içerisinde olduğu, gelen hemşehrilerini kabul ettiği, iş, sağlık gibi sorunlarıyla ilgilendiği hepimizin bildiği bir gerçektir. Bir müddet önce Meclisimizde ziyaretçi kabulüyle ilgili bir düzenleme yapılmıştı ve çok da haklı olarak TC kimlik numaralarının bildirilmesi suretiyle GBT uygulamasının yapılması sağlandı ve böylelikle Meclisimizin emniyeti ve güvenliği açısından bir adım atılmıştı. Ancak dün yaşadığımız hadisede bu konuda daha yeterli önlemlerin alınması gerektiği ortaya çıkmıştır. Hiçbir milletvekilimizin kendisini arayan ve randevu isteyen hemşehrilerini, ziyaretçilerini, şahısları tanıyarak ya da tanımayarak bir değerlendirme içerisinde olmadığını biliyorum. Bütün milletvekilleri işin doğası gereği hemşehrileriyle yakın ilişki içerisinde olmak durumundadır ve her birimiz de kendim de dâhil olmak üzere ziyaretçilerin hiçbirinin kimliğini ya da nereden geldiğini fazla sorgulamadan -ki buna zaten zaman da yok, ihtiyaç da yok- kapıya TC numaralarını bildirerek randevularını onaylıyoruz.

Dolayısıyla, dün Türkiye Büyük Millet Meclisine yönelik bir saldırı girişimi olmuştur. Burada bir milletvekili arkadaşımızın mağdur edilmesinin şahsında, aslen mağdur edilen Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bu, Allah korusun, çok daha başka olaylara yol açabilirdi, özellikle mağdur edilen milletvekilimize de dönük başka bir saldırı girişimi de olabilirdi. Bunu büyük bir vahametle ve üzüntüyle karşıladığımı ifade ediyorum. Umuyorum, benim de dâhil olacağım toplantılarda, Meclisimizin daha güvenlikli bir sistem içerisinde çalışmasının, tüm milletvekillerimizin en üst düzeyde bir güvenlik ortamında çalışmasının temini için hepimiz elimizden geleni yaparız. Emniyetimizin de bundan sonra bu tür olaylar karşısında daha dikkatli olması gerektiği ortaya çıkmıştır. Bu konuda ne yapılacaksa, hep beraber -idare amirlerimiz, Meclis Başkanlığımız, emniyet görevlilerimizle beraber- bir çalışmayı tekrar, yeniden yürütmek zorunluluğunun hasıl olduğunu görüyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisine geçmiş olsun diyorum. (CHP, AK PARTİ MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, gündem dışı söz taleplerini yerine getireceğim.

Gündem dışı ilk söz, Çiftçiler Haftası nedeniyle söz isteyen Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Abdurrahman Tutdere’ye aittir.

Buyurun Sayın Tutdere.

Süreniz beş dakika.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, dün 14 Mayıs Çiftçiler Günü’ydü. Ben de bir çiftçi çocuğu olarak buradan Türkiye’deki bütün çiftçilerin Çiftçiler Günü’nü kutluyorum. Tabii, ülkemiz şu anda ekonomik anlamda çok zor bir süreçten geçiyor. Bu zor süreçten en çok etkilenenler, en çok mağdur olanlar tarımla uğraşanlar, çiftçiler, köylüler. Özellikle pahalı mazot fiyatları, ilaç fiyatları, tarımdaki girdi fiyatları çiftçilerimizin mağduriyetini artırıyor ve çiftçilerimiz Türkiye genelinde buruk bir haftayı, buruk bir günü kutladılar. İnşallah önümüzdeki süreçte çiftçilerimiz için, çiftçilerimizin mevcut durumlarını düzeltecek, sorunlarını çözecek çalışmaları bu Parlamentoda hep birlikte yaparız.

Tabii, ben Adıyaman Milletvekiliyim. Adıyaman, tarım kenti; Adıyaman, özellikle sarmalık tütünün başkenti. Benim seçim çevremdeki çiftçilerimizin de gerçekten yığınla sorunları var.

Adıyaman’ımız üç tarafı sularla çevrili bir il ancak bugüne kadar özellikle sulama projeleri, barajlar bitirilemediği için, pompaj sistemleri bitirilemediği için, suyun kenarında kuru tarım yapan çiftçilerimiz, vatandaşlarımız, yurttaşlarımız var. Hükûmetten artık acilen sulama projelerini hayata geçirmesini ve bir an evvel Adıyaman topraklarının suyla buluşmasını çiftçilerimiz beklemektedir.

Bunun yanında, Adıyaman’da, özellikle mayıs ve haziran ayı tütün dikim ayıdır. Şu anda tarlada, güneşte çalışan tütün üreticilerimizin çok ciddi bir kaygısı var. Nedir bu kaygı? Şu an diktiği tütünü önümüzdeki dönem, hasattan sonra satıp satamayacağının garantisi olmadığı için… Bütün tütün üreticilerinin uykusunu kaçıran husus şu: Geçen dönem, özellikle 26’ncı Dönemde bu Parlamentodan -Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na eklenen bir fıkrayla- yetkili kurumlardan yetki belgesi almadan tütün satan, satışa arz eden, nakleden ve bulunduranlara üç yıldan altı yıla kadar hapis cezasını öngören bir yasa çıkmıştı. Bu yasanın yürürlük tarihi 2 Temmuz 2019. Dolayısıyla kırk beş gün sonra bu yasanın yürürlüğe girmesi söz konusu olacak. Tabii ki bu tablo karşısında, başta Adıyaman tütüncüleri, Türkiye genelindeki tütün üreticileri ve çiftçilerimiz şu anda ciddi anlamda kaygı duyuyorlar.

Daha önce Parlamentodan çıkan yasayla, tütün üreticilerinin kurdukları kooperatifler aracılığıyla tütünün alınması, satılması ve ticaretinin önü açılmıştı ancak bu yasaya paralel olarak ilgili kurumlar, ilgili bakanlıklar bugüne kadar, bu kooperatiflerin üretim tesislerinin kurulması, bunun iç piyasada pazarlanması konusundaki yönetmelikleri ve mevzuat çalışmalarını maalesef yapamadılar. Bunu yapamadıkları için de kurulan kooperatifler kâğıt üzerinde kaldı, tesisleşemediler, üreticiler bir araya gelip mevzuata uygun tesisleşme yapamadılar, gerçekleştiremediler. Burada kabahat kurumların, idarenin. Dolayısıyla önümüzdeki kırk beş gün içerisinde de bu yönetmelikler çıksa dahi, bu tesislerin kurulması, makinelerin alınması ve benzeri çalışmalar epey süre alacaktır. Dolayısıyla kurumların kabahatinin, kurumların görevlerini zamanında yapmamış olmasının doğurduğu sonuçları, cezaları çiftçilerimiz çekecektir.

Bu nedenle özellikle bütün parti gruplarından bir talepte bulunuyorum Türkiye’deki tüm tütüncüler adına: 2 Temmuzda yürürlüğe girecek olan bu yasanın, bu ağır cezaları öngören bu yasanın hiç olmazsa gerekli yasal çalışmalar yapılıncaya kadar en az iki yıl süreyle ertelenmesi üreticilerimizin, çiftçilerimizin yararına olacaktır, bu konuda herkesten duyarlılık bekliyoruz.

Tabii, aslında, bu cezanın, tütünle ilgili cezanın kendisi de gerçekten çok saçma bir düzenlemeydi. Bu düzenlemeye aslında hiç gerek yok. Ülkemiz, tütün politikasına baktığımızda, dışarıdan ciddi anlamda tütün ithalatı yapıyor. Dışarıdaki çiftçinin ürettiğini ithal ediyorsunuz, karşılığında dolarlar ödüyorsunuz, kendi çiftçinizin ürettiği tütüne üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası getiriyorsunuz. Bu yasanın, bu cezanın kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Burada üreticilerimizin, çiftçilerimizin lehine hiçbir durum söz konusu değildir. Bu cezalar sadece Türkiye piyasasında büyük sigara şirketlerine, sigara devlerine, uluslararası şirketlere pazar açıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Tutdere.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Kendi üreticimizi koruyacak, kendi çiftçimizi koruyacak düzenlemeleri ve çalışmaları mutlaka hayata geçirmemiz gerekiyor. Tütün Türkiye ekonomisinde geçmiş yıllarda gerçekten çok önemli bir yer alıyordu ancak günümüzde, özellikle tütüne ilişkin yanlış politikalar nedeniyle tütün ve tütün üreticisi can çekişmektedir. Böyle kıymetli bir ürünü gerçekten Türkiye’nin iç piyasasında hak ettiği yere getirmeniz gerekiyor.

Biz buradan bunu söylerken sigarayı ve sigara içenleri özendirmek adına söylemiyoruz. Bu memlekette sigara içiliyorsa neden yerli tütün içilmesin? Bizim söylemek istediğimiz bu. Madem sigara içiliyor, kendi ürettiğimizi sigara fabrikaları sigara üretiminde kullansın ve sigara tüketenler de bu ürünleri kullansın. Tek maksat bu, yapılması gereken de bu ancak bugüne kadar iktidar tarafından tütün meselesi göz ardı edildi.

Bu konuyla ilgili aslında bu Parlamentoda çok ciddi konuşmalar yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tutdere, selamlayarak bitirelim.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Zamanın Maliye Bakanı Sayın Ağbal “Biz bu yasal değişikliği yaptıktan sonra vergi oranında da gerekli indirimleri yapıp yerli tütünün, sarmalık tütünün önünü açacağız.” demişlerdi ancak aradan geçen iki yıla rağmen, ne vergi yasasında gerekli düzenlemeler yapıldı ne de diğer mevzuatta yapıldı. Bu konuda üreticiler, Adıyaman çiftçisi iktidardan sarmalık tütünün önündeki yasakların kaldırılmasını ve gerekli yasal çalışmaların yapılmasını beklemektedir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Başkanım, bu fırsatı verdiğiniz için size de teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tutdere.

Gündem dışı ikinci söz, Denizli Millî Mücadele Günü nedeniyle söz isteyen Denizli Milletvekilimiz Sayın Nilgün Ök’e aittir.

Buyurun Sayın Ök. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök’ün, 15 Mayıs Millî Mücadele Günü’nün 100’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Gazi Meclisimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Denizli’miz için gurur günü olan 15 Mayıs Millî Mücadele Günü’nün 100’üncü yıl dönümü sebebiyle konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım.

Denizli halkı, ulusal onuru için direnen, bağımsızlığına ve özgürlüğüne sahip çıkan, yurt sevgisini canından üstün tutan, birlik ve bütünlük içinde tutsaklığa karşı koyanların yazdığı kurtuluş destanının ilk neferlerindendir.

Bundan tam yüz yıl önce Denizlililer, Müftü Ahmet Hulusi Efendi’nin önderliğinde, İzmir’in düşman tarafından işgalinden sonra sadece dört saat gibi kısa bir süre içerisinde Kayalık Camsi önünde buluşarak, gönüllü olarak milis kuvvetlerine katılmaya başlamışlardır.

Müftü Ahmet Hulusi Efendi 15 Mayıs 1919’daki fetvasında “Muhterem Denizlililer, bugün sabahın erken saatlerinde İzmir Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Bu tecavüze karşı hareketsiz kalmak dine ve devlete ihanettir. Vatana karşı irtikâp edilecek cürümler, Allah ve tarih önünde affı imkânsız günahtır. Cihat tam manasıyla teşekkül etmiş, dinî fariza olarak karşımızdadır. Silahınız olmayabilir; topsuz, tüfeksiz olarak, sapan taşlarıyla da düşmanın karşısına çıkacağız. İstiklal aşkı, vatan sevgisi hassasiyeti ve şuurumuzla, kalbimizdeki imanla, mücadelemizin sonunda zaferi kazanacağız.” diyerek millî mücadeleyi başlatmıştır. Bu fetvayla birlikte, Denizli halkı, bağımsızlık meşalesi altında toplanarak, tüm imkânsızlıklara rağmen, o gün taşla sopayla, orakla, yokluklar içinde, millî mücadeleye baş koyarak, tek bir düşman askerinin şehre girmesine izin vermeyerek tarihteki yerini almıştır. Ne mutludur ki bize, bu ruhu, bu mücadeleyi 15 Temmuz hain darbe girişiminde de hep birlikte tüm Türkiye'de yaşadık.

Bizlere özgür ve bağımsız bir Türkiye bırakmak için canını hiçe sayarak bugünleri hediye eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Denizli’de Millî Mücadele kıvılcımını ateşleyen Müftü Ahmet Hulusi Efendi’yle birlikte diğer bütün isimsiz kahramanlarımızı, tüm şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyorum; ruhları şad, mekânları cennet olsun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizli, ekonomik bakımdan ülkemizde sanayi, tekstil, tarım, turizm, mermer ve hizmet sektörlerinin dinamik bir görünüm sergilediği önemli merkezlerden biridir. İlimiz, müteşebbis ruhu, çalışkan yapılı insanı, hızla gelişen ekonomisi ve hayırseverliğiyle aynı millî mücadeleyi ekonomik alanda da onurla sürdürmektedir, Türkiye ihracatında da en üst sıralarda yer alarak “Anadolu Kaplanı” unvanını almıştır.

Tabii, Denizli’miz ayrıca, aynı zamanda önemli bir turizm merkezi ve arkeoloji kentidir. Dünyada eşi benzeri olmayan Pamukkale, travertenleriyle, Hierapolis Antik Kenti’yle, Apollon Tapınağı’yla, gerek yurt içi gerekse yurt dışı turistler için bir cazibe merkezidir. Özellikle UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Laodikeia Antik Kenti, İncil’de adı geçen, aynı zamanda Hristiyanlığın ilk 7 kilisesinden biri olan Laodikeia Kilisesi’ne sahip olmasından dolayı, inanç turizmi için Hristiyanlık âleminde önemli bir mabet konumundadır.

Tabii, hükûmetlerimiz döneminde Denizli’miz çok gelişti ve değişti. Son on yedi yılda Denizli’mize 22,5 milyar liralık yatırım yapıldı. Eğitimden sağlığa, altyapı yatırımlarından ulaşıma kadar yaptığımız icraatlar sayesinde, Denizli’miz özellikle ak belediyecilikle tanıştıktan sonra Ege’nin incisi konumuna gelerek vizyon bir kent olmuştur.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüden, siz değerli milletvekillerimiz başta olmak üzere, tüm vatandaşlarımızı Pamukkale’de bembeyaz travertenlere, Karahayıt’ta şifalı sulara, Hierapolis’te antik kente, Merkezefendi’de tarihî Kaleiçi ve Bayramyeri’nde Denizli tekstil ürünlerini alışverişe, Laodikeia Antik Kenti’nde gün batımını izlemeye, Beyağaç’ta anıt ağaçlar ve Kartal Gölü’ne, Baklan’da 18’inci yüzyıldan kalan tarihî Boğaziçi Camisi’ni ziyarete, Babadağ’ın buz gibi yaylasında keşkek yemeye, Buldan’ın tarihî Buldan evlerinde buldan bezi ve dokumalarını görmeye, Bekilli’de bağ bozumuna, Kale’de Tabea Antik Kenti’ne ve İnceğiz Kanyonu’nda maceraya, Çardak’ta Kuş Cenneti’nde flamingolarla buluşmaya, Çivril’de Işıklı Gölü’nde balık yemeye, Çal’da çalkarası üzümünün eşsiz tadını hissetmeye, Güney’de muhteşem Güney Şelalesi’nde serinlemeye, Honaz’da yer altındaki gizli Pamukkale’yi, Kaklık Mağarası’nı keşfetmeye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – …Bozkurt’ta ters laleyi (tuşaya) görmeye, Çameli’nde taş konaklara, Serinhisar’da Kefe Yaylası’nda leblebi yemeye, Acıpayam’da mis kokulu lavanta tarlalarının görsel şölenine, Sarayköy’de şifalı termal sulara, Bozdağ’da Batı Anadolu’nun en büyük kayak merkezine, efeler diyarı Tavas’ta zeybek oynamaya; kısacası, güzel Denizli’mize davet ediyorum.

Tabii ki “O sene bu sene.” diyerek Süper Lig’e çıkan Denizlispor’umuzu da unutmak mümkün değil. Denizlispor’umuzu sizlerin huzurunda bir kez daha tebrik ediyor, başarılar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sözlerime son verirken 15 Mayıs Denizli Millî Mücadele Günü’nün 100’üncü yılını kutluyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ök.

Davetlerinizi kabul ediyoruz Sayın Ök.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Bekliyoruz.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 15 Mayıs 1919’da İzmir’de Yunan işgali karşısında ilk kurşunu atan gazeteci Hasan Tahsin’i saygıyla andığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Bu arada, değerli milletvekilleri, yüz yıl önce düşmana ilk kurşunu atan ve şehit olan Hasan Tahsin’i de saygıyla ve minnetle anıyorum. Bugünden tam yüz yıl önce oldu bu olay. Hasan Tahsin’i de huzurunuzda Meclisimiz adına saygıyla ve rahmetle anıyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, Hemşireler Haftası nedeniyle söz isteyen Gaziantep Milletvekilimiz Sayın İmam Hüseyin Filiz’e aittir.

Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 12 Mayıs Hemşireler Günü’ne ve 12-18 Mayıs Hemşirelik Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; modern hemşireliğin kurucusu kabul edilen Florance Nightingale’in doğum günü olan 12 Mayıs Hemşireler Günü’nü ve 12-18 Mayıs arasındaki Hemşirelik Haftası’nı kutlayarak sözlerime başlıyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla, sevgilerimle selamlıyorum.

Dünyada 1862 yılında, Türkiye’de ise 1911 yılında hemşirelik bir meslek olarak başlamıştır. Kızılhaçın Washington’daki kongresine katılan Doktor Besim Ömer Paşa ve Doktor Nihat Reşat Belger, hemşireliğin bir meslek olduğunu ve branşlara ayrıldığını gözlemişler ve yurda dönüşlerinde, Besim Ömer Paşa Kızılay Cemiyetine, o zamanki adıyla Hilal-i Ahmere tavsiyede bulunmuş, Kızılay Cemiyeti de bu öneri üzerine, ilk defa İstanbul’da Kadırga semtindeki hastanede altı ay süreyle gönüllü hasta bakıcı kursu açmıştır. Bu kursun ilk mezunu ve ilk Türk hemşiresi Safiye Hüseyin, Balkan Savaşları sırasında hemşire olarak, Çanakkale Savaşları sırasında da Reşit Paşa hastane gemisinde başhemşire olarak olağanüstü hizmet vermiştir. “Her sardığım ve iyileştirdiğim yara benim için küçük bir madalya olacak.” anlayışıyla hizmet veren Safiye Hüseyin, son gününe kadar mesleğinin tutkusu içerisinde yaşamını sürdürmüş, 1964 yılında 83 yaşında hayata gözlerini yummuştur; Allah’tan rahmet diliyorum.

Hemşirelik, gerçekten zor, meşakkatli ancak gönüllülük esasına dayanan, hep güler yüzlü olmayı gerektiren bir meslektir. Büyük fedakârlıklarla görevi ifa eden hemşirelerimizin sorunları vardır, bu sorunlardan bir kısmını dile getireceğim.

Hemşirelik açısından en büyük sorun, yetersiz istihdama bağlı ağır iş yüküdür. On iki yılda 3’e katlanan sağlık hizmeti karşısında hemşire istihdamı yeterince artırılamadığından, hemşireler nöbet yoğunluğu sebebiyle olağanüstü yorulmaktadırlar. Bunun için, öncelikli olarak etkin bir istihdam politikası izlenmeli, hemşireler görevleri dışındaki işlerde çalıştırılmamalıdır.

Özlük haklarıyla ilgili olarak, performansa dayalı ek ödemenin çalışanlar arasında adaletli dağıtımını istemektedirler. Uzman hemşireler uzman kadrosuyla istihdam edilmemektedir. Hasta bakım kalitesinin daha iyi olabilmesi ve toplum sağlığının korunması için uzman hemşirelerin alanında istihdamı oldukça önemlidir, bu konuda yasal düzenlemeler gerekmektedir.

Hemşireler de hekimlerin faydalandığı mesleki mali sorumluluk sigortasının kurum tarafından karşılanması uygulamasını talep etmektedirler.

Sağlık çalışanlarının, özellikle bayan sağlık çalışanlarının en önemli sorunu kreştir. Yirmi dört saat esasına göre çalışan kreşler mutlak surette yaygınlaştırılmalı ve teşvik edilmelidir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı mevzuatına göre tehlikeli ve çok riskli hizmet sınıfında olan ve 7/24 hizmet veren sağlık çalışanlarınca yıpranma payı talep edilmektedir.

Sağlık çalışanlarının emeğinin karşılığı olan maaşlarının verilmesi sağlanmalı, lisans mezunu sağlık çalışanlarının ek göstergeleri 3600’e çıkartılmalı ve diğer ek göstergeler kademeli olarak artırılmalıdır.

Sayın milletvekilleri, bu sorunlara ilaveten çok önemli olarak gördüğüm bir sorunu daha dile getirmek istiyorum; bu da meslek lisesi mezunu hemşirelerin istihdamı sorunudur. Türkiye’de 341 adet sağlık meslek lisesi, 166 adet de özel sağlık meslek lisesi var. Devlete bağlı sağlık meslek liselerinde 81 bin, özel sağlık meslek liselerinde ise 15 bin öğrenci öğrenim görmekte. Sağlık meslek lisesi mezunu 120 bin hemşire işsiz durumdayken hemşire atamalarında lise mezunlarının payı da her geçen yıl düşmektedir. Geçtiğimiz yıl içerisinde 21.584 lisans hemşiresi atanırken sağlık meslek lisesi mezunu hemşirelerin sadece 2.608’i atanmıştır. Sorun büyük, nedenlerinin araştırılması gerekir. Eğer çözülemez ise meslek liselerinin hiçbir cazibesi kalmayacaktır ve her zaman vurguladığımız gibi, meslek eğitimi darbe yiyecektir.

Mesleklerini büyük bir fedakârlıkla yerine getiren ülkemizdeki ve dünyadaki tüm hemşirelerin Hemşireler Günü’nü ve Hemşireler Haftası’nı kutlar, mesleklerinde üstün başarılar, özel hayatlarında mutluluklar dilerim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tabii, buyurun.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Ayrıca, geçtiğimiz pazar günü Anneler Günü’ydü. Yüce Peygamberimiz’in söylediği gibi “Cennet anaların ayaklarının altındadır.” sözünü unutmamalı ve büyük fedakârlıklarla bizleri yetiştiren annelerimize hoşgörüde ve sevgide kusur etmemeliyiz. Tüm annelerimizin Anneler Günü’nü kutluyorum.

Dün, çiftçilerimizin ve eczacılarımızın önemli günlerini kutladık. Ben de bu vesileyle tüm çiftçi kardeşlerimizin emeklerinin ve mahsullerinin zayi olmadığı bol bereketli bir yıl geçirmelerini temenni ediyor, Atatürk’ün söylediği gibi “Çiftçi milletin efendisidir.” sözüne de vurgu yaparak Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyorum.

Son olarak da eczacılarımızın, başta milletvekili arkadaşlarımızın bu meslekte olanlarının ve tüm eczacılarımızın Eczacılık Günü’nü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Filiz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, sisteme giren milletvekillerimize yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim, daha sonra sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Bülbül...

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, yüksek güvenlikli cezaevinde tutulan FETÖ sanığı Erkan Karaaslan’ın görüştüğü kişilerin kimler olduğunu, bu görüşmeye hangi makamların izin verdiğini ve FETÖ sanığının iddialarıyla ilgili soruşturmanın başlatılıp başlatılmadığını Adalet Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

FETÖ sanığı Erkan Karaarslan, Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 14/5/2019 tarihinde vermiş olduğu ifadede, bazı gazeteci ve bakanların cezaevine gelerek Ekrem İmamoğlu ve Özlem Çerçioğlu aleyhine beyanlarda bulunması hâlinde beraat edeceğini ve tahliye olacağını söyledikleri -teklif ettikleri- iddiasında bulunmuştur. Sanık Karaarslan’ın iddiaları doğru ise devlet, Hükûmet eliyle siyasete alet edilmiş, sandık demokrasisi ve seçmen iradesi hiçe sayılarak her türlü kirli ilişki içine girilmiş demektir.

Ayrıca bu iddialar, FETÖ’nün kirli siyasi oyunlarını, CHP’li belediyelere yönelik yapılan kumpasları bir kere daha hatırlatmıştır.

Sayın Adalet Bakanına soruyorum: Yüksek güvenlikli cezaevindeki sanığın görüştüğü kişiler kimlerdir? Bu görüşmeye kimler aracı olmuştur? Hangi makamlar bu görüşmelere izin vermiştir? FETÖ sanığının iddialarıyla ilgili bir soruşturma başlatılmış mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gürer...

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, mağdur edilen öğretmenlerin haklarının verilmesi için Millî Eğitim Bakanını duyarlı ve çözüm odaklı değerlendirme yapmaya çağırdığına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ataması yapılmayan öğretmenler atama, görevde bulunan öğretmenler özlük haklarında düzenleme ve 3600 ek göstergenin çıkarılmasını, beş yılını dolduran ücretli öğretmenlerden kadroya geçememiş olanlar ise kadro beklemektedir. Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde görev yapan, kadro olarak 657’ye tabi olmayan ancak ödül ve cezada 657’ye tabi olan, kimlikleri dahi “öğretmen” olarak verilmeyen öğretmenler Millî Eğitim Bakanlığı kadrosuna geçmek istemektedirler.

Millî Eğitim Bakanlığına, beklentileri yazılı soru önergesiyle yansıttım. Bakan, mevzuatı gerekçe göstererek, sözleşmeli öğretmenler için yeni atama yapılmayacağını, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde görev yapanlar için de Millî Eğitim Bakanlığında kadro verilmeyeceğini bildirdi. Sorun varsa çözüm de olmalıdır. Mağdur edilen öğretmenlerin haklarının verilmesi için Bakanlığı daha duyarlı ve çözüm odaklı değerlendirme yapmaya çağırıyorum. Öğretmenlerimizin sorunlarının çözülmesi, eğitimde kaliteyi ve başarıyı artıracaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Baltacı…

3.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, TÜPRAŞ’ta işçilerin daha iyi yaşam hakkının ellerinden alınmak istendiğine ilişkin açıklaması

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ülkemizde gün geçmiyor ki bir hak gasbı yaşanmasın. Bugün TÜPRAŞ’ta maalesef işçilerin “daha iyi bir yaşam” hakkı ellerinden alınmak isteniyor. TÜPRAŞ’ta işveren, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde, üç yıllık sözleşme, mazeret izinleri ve vardiya sisteminin değiştirilmesi gibi idari konuları işçilere sözleşme görüşmelerinin ön koşulu olarak dayatmış bulunuyor. İşçilerin yıllardır alın teriyle ve mücadelesiyle elde ettiği kazanımlar dayatma ve pazarlık konusu yapılmadığı takdirde her türlü müzakereye açık olma çağrısına kulak tıkayan işveren, süreci Yüksek Hakem Kuruluna taşıyarak, salt hukuki prosedürlerin tüketilmesini tercih ettiğini net bir şekilde ortaya koymuştur. Bu konu sadece 4.300 çalışanı ilgilendirmemektedir. Mücadelesinde kararlı duran ama grev hakkı olmayan işçilerimizi zorlamak, ülke olarak yaşadığımız ekonomik krizin daha da ağırlaşmasına yol açabilir. Bu nedenle, işveren, hak kaybına yol açan idari taleplerinden vazgeçmelidir; toplu iş sözleşmesi imzalanmalıdır.

TÜPRAŞ işçisi yalnız değildir.

BAŞKAN – Sayın Öztunç…

4.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’yu Ekrem İmamoğlu üzerinden Trabzonlularla ilgili açıklaması nedeniyle kınadığına ilişkin açıklaması

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

AK PARTİ’li Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu dün çok hadsiz bir açıklama yapmıştır. Ekrem İmamoğlu’nun Trabzonlu oluşundan yola çıkarak Ekrem İmamoğlu’na “Yunan” benzetmesi yapmıştır. Bir insan Türk olabilir, Kürt olabilir, Yunanlı olabilir, Gürcü olabilir. İnsanlar milliyetlerini seçme şansına sahip değiller ve kimse kimsenin milliyetiyle de dalga geçemez. Burada, bir defa, bir yanlış yapılmıştır.

İkincisi: Aklınca burada hakaret ediyor Ekrem İmamoğlu’na. Meclisteki Trabzon milletvekillerine ve Trabzon asıllı bütün milletvekillerine sesleniyorum: Siz bu şahsın özür dilemesini istiyor musunuz?

Ben Kahramanmaraş Milletvekiliyim. Trabzon, Kahramanmaraş kardeş şehirlerdir. Trabzon’un en büyük caddesi Maraş Caddesi, Maraş’ın en büyük caddesi Trabzon Caddesi’dir. Kendimi fahri Trabzon Milletvekili olarak görüyorum ve bu şahsı kınıyorum. Bütün Trabzon milletvekillerinin de kınamasını talep ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası’na ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Engelliler Haftası 10-16 Mayıs tarihleri arasında ülkemiz ve Birleşmiş Milletlere üye 156 ülkede çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Bu hafta, engellilerin sorunlarına farkındalık oluşturma ve yapılan çalışmanın değerlendirilmesi açısından önemli bir haftadır.

Engellilik, yalnızca engellileri değil toplumun tüm kesimlerini yakından ilgilendiren, teşhisten tedaviye, özel eğitimden rehabilitasyona, istihdamdan sosyal hizmetlere kadar topyekûn bir anlayışla ele alınması gereken toplumsal bir sorundur. AK PARTİ iktidarlarında yapılan yasal düzenlemelerle engelli bireylere olan duyarlılık artmış, sorunlarının çözümüne yönelik önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Engelli vatandaşların meslek edinip üretken hâle gelmeleri, kendilerine yetebilen bireyler olmaları ve toplumsal hayata katılımlarını sağlamak öncelikli görevlerimizdendir.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, diğer bakanlıklarla koordineli olarak engellilerin sağlık, bakım, eğitim, istihdam ve toplumsal hayata katılımları konularında çalışmalar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kırcalı…

6.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı’nın, Kurtuluş Savaşı döneminde Ermeni çetelerine karşı Dağköylü Fatma Çavuş’un büyük yararlılık göstererek destan yazdığına ilişkin açıklaması

ORHAN KIRCALI (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kurtuluş Savaşı döneminde Samsun ili Ondokuzmayıs ilçesi Nebiyan Dağı çevresindeki Dağköy’ün erkekleri tüm Anadolu’da olduğu gibi askerlik ve seferberlik görevlerini yerine getirmek için çeşitli cephelere gitmişti. Savunmasız kalan Dağköy’e soygun ve talan için baskına gelen Ermeni çetelerine karşı Dağköylü Fatma Çavuş büyük bir yararlılık göstererek Türk kadını adına âdeta destan yazmıştı. Fatma Çavuş’un etrafında toplanan köylüler onun öğrettiği taktiklerle çeteleri kısa sürede püskürtmeyi başarmıştı. Fatma Çavuş’un bu kahramanca mücadelesi dikkat çekmiş, cumhuriyetin ilanından sonra, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle Gazi Meclisimiz tarafından kendisine “Çavuşluk” unvanı verilmek üzere Ankara’ya davet edilmişti. Fatma Çavuş kendisine takdir edilen “Çavuşluk” unvanını 1963 yılında vefat edinceye kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, zihnini, gönlünü terör örgütlerinin, dış güçlerin emrine vermemiş herkesi büyük ve güçlü Türkiye için çalışmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye, birliğini muhafaza ettiğinde ve kardeşliğini büyüttüğünde büyük devlet olmaya devam edecektir. Gün, bir olma, iri olma, diri olma, kardeş olma, hep birlikte Türkiye olma günüdür, 82 milyon olarak tıpkı bir duvarın tuğlaları gibi birbirimize kenetlenme günüdür. Bizler gönülleri fethetmenin, kalpleri kazanmanın peşindeyiz. Aziz milletimizin omuzlarımıza yüklediği büyük ve onurlu sorumluluğun farkında olarak bıkmadan, usanmadan, durup dinlenmeden halka hizmet yolunda yürümeye devam edeceğiz. Milletimize olan borcumuzu hizmet çıtasını sürekli yükselterek ödemeye çalışıyoruz.

Mübarek ramazanın manevi ikliminde bir kez daha, zihnini, gönlünü terör örgütlerinin, dış güçlerin emrine vermemiş herkesi büyük ve güçlü Türkiye için çalışmaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

8.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 15 Mayıs Hava Şehitlerini Anma Günü’ne ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün 15 Mayıs Hava Şehitleri Günü. Türk Hava Kuvvetlerinin kuruluşunun ilk yıllarında hem Türk hava gücünün tanıtılması hem de İslam ülkeleri arasında bir dostluk ve yakınlaşma sağlanması amacıyla 27 Şubat 1914 tarihinde düzenlenen İstanbul-Kahire seferi esnasında şehit olan Yüzbaşı Fethi Bey, Yüzbaşı Sadık Bey ve Teğmen Nuri Bey Türk Hava Kuvvetlerinin ilk şehitleridir. Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir.” sözüyle AK PARTİ olarak havacılık sektörüne özel bir önem vermekteyiz. Dünyanın sayılı hava kuvvetleri arasında yer alan ordumuz, yerli ve millî hava projelerimiz, ATAK Helikopteri, İHA, SİHA, Hürkuş Eğitim Uçağı, ayrıca yapımı devam eden TCG Anadolu Uçak Gemimiz ve projesi devam eden millî muharip uçağımızın tamamlanmasıyla hem hava gücünü artıracak, dosta güven, düşmana korku salarak yurt içi ve yurt dışında terörle mücadelede etkin rol oynamaya devam edecektir.

Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve ilk hava şehidi pilotumuz Fethi Bey olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

9.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası’na ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

10-16 Mayıs Engelliler Haftası’dır ve devam ediyor. Engellilik bir vakıadır ve herkesin de başına gelebilecek bir olgudur. Engellilerin kendilerinin ve hepimizin bu olguya karşı olumlu tavır ve davranış içerisinde olmamız gerekiyor. Devlet ve millet olarak elimizden geldiğince de bu davranışları sergiliyoruz. 2007’den önce engellilerimizle ilgili, devletimizin elle tutulur, gözle görülür bir maddi desteği olamıyordu. Sonrasında, ülkemiz genelinde olduğu gibi Kahramanmaraş’ımızda da engelli evde bakım hizmeti, engelli özel bakım hizmeti, engellilere özel harçlık ödemesi için toplamda 1 milyon 282 bin TL’lik maddi destek sağlanmış, engelli istihdamı önemli oranda artırılmıştır. Ayrıca, diğer birçok belediyede olduğu gibi, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinin de engelli ve düşkün yaşlılara ve hastalara yönelik düzenli ve takdire şayan hizmetleri vardır ve devam ediyor.

BAŞKAN – Sayın Aytekin…

10.- Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin’in, 16 Mayıs Kuvayımilliye mücadelesinin 100’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ENSAR AYTEKİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16 Mayıs Kuvayımilliye mücadelemizin yıl dönümüdür. 100’üncü yılını kutladığımız bu anlamlı günde kuvvacıların merkezi Balıkesir ilinin vekili olarak söz almış olmaktan onur duyuyorum.

Bu vesileyle Balıkesir’de düşman işgaline izin vermeyen başta Başkomutan Mustafa Kemal’i saygıyla anıyor, 100’üncü yılında aynı heyecanla 16 Mayıs ruhunun yaşadığını belirtmek istiyorum. Alaca Mescit’ten, Okuma Yurdu’ndan doğan ateş sönmeyecektir.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

11.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, 10-16 Mayıs Dünya Engelliler Haftası’na ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10-16 Mayıs Engelliler Haftası olarak kabul edilmiştir. Tüm insanlar eşit doğar ve topluma katılımda eşit haklara sahiptirler ancak gerçek yaşamda, engelliler, sosyal durumları, bilişsel ve fiziksel farklılıkları açısından söz konusu haklara ne yazık ki sahip değiller.

Engellinin fiziksel, sosyal ve duygusal yönden başkalarına bağımlı olması nedeniyle aile üyelerinin de desteklenmesi gerekmektedir. Engelli bir bireyi olan ailenin yaşadığı sorunlar sadece engeli olan kişiyi değil, tüm aile bireylerini de etkilemektedir. Bu nedenle, ailenin yaşadığı sorunları en aza indirmeye yönelik olarak engelli bireyin bakımında ailenin yükünü azaltmak, aileye danışmanlık hizmeti sunmak üzere evde bakım hizmetlerinin planlanması ve yaygın bir şekilde hizmetin sunulması gerekmektedir. Engelli bireyin aileye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bayraktutan…

12.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Somali’de bombalı saldırı sonucu şehit olan hemşehrisi Mustafa Aydın’a Allah’tan rahmet dilediğine ve saldırıyı lanetlediğine ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Üç gün önce Somali’de yapılan saldırı sonucunda, Artvin Şavşat ilçesinden benim de yakinen tanıdığım bir ailenin çocuğu olan bir mühendis kardeşimiz Mustafa Aydın şehit olmuştur. Hain bir terör saldırısı sonucunda kaybettiğimiz Mustafa Aydın, dün akşam itibarıyla Türkiye’ye getirilmiş, yarın Artvin’in Şavşat ilçesinde öğlen namazından sonra toprağa verilecektir. Ben kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına, Artvin’e, Şavşat ilçemize başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Hükûmetten, yetkililerden bir talebimiz var, o da şudur: Bir an önce bu saldırının sorumlularının Somali nezdinde, Somali makamlarıyla gerekli irtibat kurularak ortaya çıkartılması, adli makamların yapmış olduğu soruşturmanın ve kovuşturmanın yakinen takip edilmesi ve ilgililerin, sorumluların en ağır şekilde cezalandırılması için yetkili makamlar nezdinde gerekli girişimlerin yapılması, ailenin en büyük beklentisidir. Ben de yöre milletvekili olarak bu süreci yakinen takip edeceğimi ifade ediyor, bir kere daha saldırıyı lanetliyor, ailenin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karaca…

13.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın, Denizlili hemşehrilerinin 15 Mayıs Millî Mücadele Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Anadolu’da Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde başlayan kurtuluş mücadelesinde Kuvayımilliye ateşi Denizli’mizde bundan tam yüz yıl önce bugün yakılmıştır. 15 Mayıs 1919’da Bayramyeri Meydanı’nda Müftü Ahmet Hulusi önderliğinde yakılan meşale Atatürk’ün izinde giden Denizli halkının kararlı duruşuyla elden ele taşınmış, Denizli’miz Millî Mücadele’nin onurlu sayfalarında yerini almıştır. Bu onuru bizlere miras olarak bırakan başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Müftü Ahmet Hulusi’nin çağrısına ses veren tüm hemşehrilerimin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, tüm Denizlili hemşehrilerimin 15 Mayıs Millî Mücadele Günü’nü kutluyorum.

Onurlu bir direnişin mirasçısı olarak bizler, tam bağımsız, laik ve demokratik bir ülke bırakmak için mücadele geleneğimizden asla vazgeçmeyeceğiz. Yolumuz her zaman esaretin değil cesaretin yolu olacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

14.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Biyogaz şirketinin Afyonkarahisar iline verdiği zararları en aza indirmek için yetkilileri göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ilinde, Afyonkarahisar-Ankara kara yolu üzerinde bulunan mermer fabrikaları ve tarım arazileri Biyogaz adlı şirketin atıkları ve tavuk pislikleri yüzünden ciddi tehdit altındadır. Yıllardır Susuz Belediyesine ait araziye valilik veya bakanlık izni olmaksızın sadece AKP’li Susuz Belediyesinin muvafakatiyle Biyogaz adlı şirketin atıklarını boşaltması yüzünden arazide 65 bin metreküpün üzerinde atık birikmiş ve bu atıklar, bunların taşmasını engelleyen bentleri yıkarak mermer fabrikalarına, tarım arazilerine ve Gebeceler kasabasına doğru akmaya başlamıştır. Söz konusu atıklar yüzünden mermer fabrikaları iş yapamaz hâle gelmiş, vatandaşın tarım arazileri zarar görmüş, Susuz ve Gebeceler kasabaları başta olmak üzere Afyonkarahisar ile sanayi bölgesine kadar oluşan kötü koku ve kimyasal atıkların hastalık tehlikesi yüzünden ciddi bir çevre ve sağlık tehdidiyle karşı karşıya kalınmıştır. Bakanlık yetkililerini, söz konusu atıkların bulunduğu araziyi kurutmak, oluşan zararları en aza indirmek için acilen göreve davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaya...

15.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’yu Ekrem İmamoğlu üzerinden Trabzonlularla ilgili açıklaması nedeniyle kınadığına ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu katıldığı bir programda Trabzonlulara cahilce ve alçakça imalarda bulunmuştur. Gururumuz Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’u kazanmasını hazmedemeyen bu zatın yaptığı görevlere bakınca ülkem ve İstanbul adına üzülüyorum; hem Belediye Başkanı hem de AKP İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Grubu Başkan Vekili. İşte İstanbul’u bu kafalar yönetiyor; kaliteleri, kapasiteleri bu. “Fetullah Gülen’i seviyorum çünkü yüreğindeki sevgiyle bu toprakları mayaladı.” paylaşımı yapan bu cahile Trabzon’un Millî Mücadele’nin başladığı ilk yerlerden biri olduğunu ve Büyük Atatürk’ün şu sözlerini hatırlatıyorum: “Arkadaşlar, beş yıl önce ilk defa Samsun’a ayak bastığım zaman bana gönül gücü veren vatandaşlarımın ilk safında Trabzonluların bulunduğunu asla unutmayacağım. Sakarya büyük kanlı savaşında 3’üncü tümenle yetişen Trabzon çocuklarının savaş alanında gösterdikleri fedakârlıkların kıymetli anısı daima aklımda işlenmiş kalacaktır.” İnsanımızı tanımayan ve tarihi “Keşke Yunan galip gelseydi.” diyen fesli Kadir’den öğrendiği belli olan bu iftiracı cahili kınıyor, istifaya ve tüm Trabzonlulardan özür dilemeye davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sümer...

16.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, OHAL döneminin hukuk kurallarının hâlâ yürürlükte mi olduğunu, KHK’yle görevden alınan vatandaşların en temel haklarının hangi hukuka göre kısıtlandığını, seçme ve seçilme hakkını kullanamayanların neden adaylıklarının kesinleştiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

31 Mart seçimlerinde Millet İttifakı büyük bir başarı kazanmıştır. Bu başarılardan birine Adana imza atmıştır. Seçilen tüm belediye başkanlarımızı ve meclis üyelerimizi bir kez daha tebrik ediyorum. Bu başarıyı sindiremeyen iktidar her türlü hukuksuzluğu sahneye koymaya başladı. İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karar veren Yüksek Seçim Kurulu, bir taraftan da çok sayıda belediye başkanı ve belediye meclis üyesinin mazbatalarını iptal ediyor. Son olarak Adana’da, kanun hükmünde kararnameyle görevden alındıkları gerekçesiyle Çukurova Belediye Meclis Üyemiz Münir Korkmaz, Ceyhan Belediye Meclis Üyelerimiz Nezir Dorak ve Seyhan Aksal’ın da mazbataları iptal edilmiştir. Buradan soruyorum: OHAL döneminin hukuk kuralları hâlâ yürürlükte midir? Kanun hükmünde kararnameyle görevden alınan vatandaşların en temel hakları hangi hukuka göre kısıtlanmaktadır? Bu insanlar seçme ve seçilme haklarını kullanamıyor ise o zaman neden adaylıkları kesinleşmiştir? Bunun adı millet iradesinin açıkça gasbıdır.

BAŞKAN – Arkadaşlar, sessiz olalım.

Sayın Göker…

17.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’yu Ekrem İmamoğlu üzerinden Trabzonlularla ilgili açıklaması nedeniyle kınadığına ilişkin açıklaması

MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkanım, öncelikle dün akşam Trabzon’da meydana gelen nefret söylemi ve ayrıştırıcı ifadeleri kınayarak sözüme başlamak istiyorum.

Bir diğeri; gerekçeli kararda “Sandık kurullarının oluşumundaki usulsüzlük…” demesine rağmen, bizleri oy hırsızlığıyla itham eden Sayın Binali Yıldırım’ın dün akşam paylaştığı bir “tweet”i var; kendisi özetle şöyle diyor: “Makam mevki hırsım yoktur, doğduğum büyüdüğüm şehre hizmet etmek istiyorum.” Burada eminim 2 şart oluşmuş; birincisi, ya doğduğu şehri çalmışlar ya da İstanbul’u Erzurum Selahiye olarak değiştirmişler ve Binali Bey’e bu şekilde takdim etmişler diyorum, kendisine başarılar temenni ediyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O da yanlış, Erzincan; Erzurum değil. Sen de başka bir yanlış yaptın kardeşim.

MEHMET GÖKER (Burdur) – Erzincan.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

18.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 23 Haziranda Ekrem İmamoğlu’nun yeniden seçilmesiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kaynaklarının 16 milyon İstanbullunun huzuru, refahı ve mutluluğu için kullanılacağına ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

31 Martın seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası Yüksek Seçim Kurulunun demokrasi darbesiyle iptal edildi. Bu darbeye rağmen, belediye meclisinin ilk toplantısında Sayın İmamoğlu’nun tüm İstanbullulara vaatleri de hayata geçirilmeye, güzel şeyler olmaya başladı: Su fiyatına yüzde 40 indirim; aylık öğrenci ulaşım kartının 85 TL’den 40 TL’ye düşürülmesi; dinî, millî ve resmî tüm bayramlarda ulaşımın ücretsiz olması konuları komisyonlara havale edildi. 23 Haziranda Ekrem İmamoğlu’nun çok daha güçlü bir şekilde yeniden seçilmesiyle birlikte 0-4 yaş arası çocuklu annelere ve 12 yaşına kadar çocuklara ulaşım ücretsiz olacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kaynakları -yirmi beş yıldır olduğu gibi- kişilere, ailelere, partilere, vakıflara, derneklere artık aktarılmayacak, 16 milyon İstanbullunun huzuru, refahı ve mutluluğu için kullanılacaktır.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 12-18 Mayıs Hemşirelik Haftası’na ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bu hafta aynı zamanda Hemşireler Haftası’dır.

Hemşirelik zor meslektir, yedi gün yirmi dört saat sürekli ve vardiyalı çalışılan bir meslektir. Hemşirelik, stresli, vardiyalı çalışma saatleri nedeniyle tükenmişlik sendromunun en çok yaşandığı mesleklerdendir. Türkiye’de hemşirelik eğitimi, en çok oynanan eğitimlerdendir. Hemşirelik lisesi mezunu hemşirelere hemşire yardımcısı statüsü verilmesi haksızlıktır. Lise mezunu hemşirelere lisans tamamlama hakkı verilmelidir. 150 bin hemşire atama beklemektedir, 550 bin sağlık personeli atama beklemektedir. Sağlık Bakanlığı, bir yıldır personel almamaktadır. Sağlık personeli, Sağlık Bakanlığından Kamu Personeli Seçme Sınavı puanıyla yapacağı personel alımı ilanını beklemektedir, mülakatla alımı kabul etmemektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özer…

20.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, neden gıda fiyatlarının yüksek olduğunu, neden verilen tarımsal desteklerden yüzde 4’e varan stopaj kesildiğini, neden Ziraat Bankasının tarımsal kredi faiz oranının yüzde 16’lara çıkarıldığını, neden çiftçinin düşük faizli kredi ihtiyacının karşılanmasının önüne geçildiğini ve neden traktör üretiminin azaldığını Türkiye’yi tarımda çağ atlatanlara sormak istediğine ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AK PARTİ’li Profesör Burhan Kuzu herhâlde Tarım Bakanı olmak istiyor ki açıklama yapmış: “Türkiye’ye tarımda çağ atlattık. Eskiden çiftçilik yapmak âdeta eziyetti. Çiftçilerimizi teknolojiyle tanıştırdık. Çiftçilerimize hibe, mazot, gübre ve bir çok alanda milyarlarca lira destek veriyoruz.” Buna, değil çiftçiler, kargalar bile güler.

Türkiye’ye tarımda çağ atlatanlara sormak istiyorum: Öyleyse gıda fiyatları neden yüksek? Üretim maliyetlerindeki artış giderek yükselirken tüketiciye sunulan fiyatları nasıl düşüreceksiniz? Madem üreticiye milyarlarca lira destek veriyorsunuz çiftçi neden perişan hâlde? Neden verdiğiniz bu tarımsal desteklerden yüzde 4’e varan stopaj kesiyorsunuz? Neden Ziraat Bankasının tarımsal kredi faiz oranı 2 Mayıs itibarıyla yüzde 8’lerden yüzde 16’lara çıkarıldı? Neden çiftçinin düşük faizli kredi ihtiyacının karşılanmasının önüne geçiyorsunuz? Neden traktör üretimi dört ayda yüzde 62 oranında azaldı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

21.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, televizyon kanallarında dinimizin istismar edildiğine ve dinî bilgilerin aktarılmasındaki amacın reyting artırmak değil vatandaşları bilgilendirmek olduğuna ilişkin açıklaması

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, ramazan ayını idrak ettiğimiz şu günlerde, televizyon kanallarında yer alan dinî programlarda gittikçe magazinleşen, dinimizin istismar edildiği formatların yer aldığı görülmektedir. Baktığımızda, bu tür programların izlenme oranının artması uğruna kişilerin rencide edildiği, dinimizi istismar eden planlı, bilinçli soruların yöneltildiği ve bu soruların dinimizin maneviyatını bozacak şekilde ve âdeta sunucuya günah çıkartma şeklinde olduğu gözlemlenmektedir. Âdeta “televaiz” olarak adlandırabileceğimiz kişilerin ses tonu, arkadaki fon müzik “az sonra” “şimdi” gibi yazılar magazin programlarıyla benzer görüntüler sergilemektedir. Oysa istismar edilmemesi gereken yüce dinimiz, abartıdan uzak, magazinsel söylemin yer almadığı bir dille izleyiciye aktarılmalıdır. Dinî bilginin aktarılmasındaki amaç raiting artırmak değil vatandaşlarımızı bilgilendirmek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arslan…

22.- İzmir Milletvekili Ednan Arslan’ın, 15 Mayıs Hasan Tahsin’in İzmir’de düşmana attığı ilk kurşunun ve yaktığı hürriyet ateşinin 100’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

EDNAN ARSLAN (İzmir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Hasan Tahsin’in İzmir’de düşmana attığı ilk kurşunun ve yaktığı hürriyet ateşinin 100’üncü yıl dönümüdür. Hasan Tahsin ülkesine bağlı, vatansever bir gazeteci ve gözünü kırpmadan canını veren bir kahraman İzmirlidir.

Sayın milletvekilleri, bu ülke emperyalistlerin işgalinden kolay kurtulmadı. Ülkemiz, yetişmiş birçok eğitimli evladını bu uğurda kaybetti. Bu vesileyle başta ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, kurtuluştan kuruluşa giden yolda canını veren tüm şehitlerimizi saygı, rahmet ve minnetle anıyorum. “Keşke Yunan galip gelseydi.” diyenlerin cenazesinde saf tutanları, Hasan Tahsin’i ve Millî Mücadele kahramanlarımızı bir kez daha anlamaya davet ediyor “Her şey çok güzel olacak.” diyorum.

Saygılarımla, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Katırcıoğlu…

23.- Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu’nun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın Gölcük ilçesindeki kestane ormanlarıyla ilgili aktardığı bilginin doğru olmadığına ilişkin açıklaması

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Gölcük ilçesinde bulunan kestane ormanlarıyla ilgili İYİ PARTİ Milletvekili Lütfü Türkkan kurumdan bilgi almadan açıklama yapmıştır, Kocaeli’de yanlış kanaat oluşmuştur. Doğru bilgi şudur: Bölge kestane ormanları sürgün kökenli ormanlar olup yaş itibarıyla genç gözüküp çok yaşlı kök sistemine sahiptir. Bu ormanlara musallat olan dal kanseri hastalıkları, kestane mürekkep hastalığı ve kestane bal arısı hastalıklarında çaresiz kalınmıştır. Tek çare, gençleştirme amacıyla toprak seviyesinde kesim yapılmasıdır. Böylece enerjisi yüksek doğal kestane ormanları hayata geçecektir. Bu, tamamen teknik bir konudur. Daha geniş bilgi için sayın vekilimizi ilgili kurumlara, genel müdürlere yönlendirebilirim. Sayın vekilin doğa katliamı söylemi maksatlı ve sığ bir ucuz siyasi söylemdir. Kocaelili vatandaşlarımızın vicdanına havale ediyorum. Kocaeli’yi seviyoruz, ormanları seviyoruz.

Teşekkürler tekrar.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Bir saniye Lütfü Bey. Ben şöyle yapacağım: Son bir konuşmacı var; ondan sonra size söz vereceğim, bu konuşmayı da ilave edeceğim size. Bundan sonra sizdeydi zaten söz sırası.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Peki.

BAŞKAN – Normal grup başkan vekili konuşmasından sonra zaten size soracaktım “Buna bir cevabınız var mı?” diye. Onu beraber toparlayın.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yalnız şu anda 69’a göre bir hak doğduğu için bunu vermeniz lazımdı diye düşünüyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Vereceğim, vereceğim, merak etmeyin, ben ilave edeceğim size. Şu arkadaşlarımı bitirelim.

Sayın Osmanağaoğlu, buyurun.

24.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, 15 Mayısta İzmir’e ayak basan işgalci Yunan’a ilk kurşunu sıkan ve Türk’ün boyunduruk altına alınamayacağını göstererek adını tarihe altın harflerle yazdıran Hasan Tahsin’in şehadete erişinin seneidevriyesine ilişkin açıklaması

TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün 15 Mayıs. 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’e şuursuzca ayak basan işgalci Yunan’a ilk kurşunu sıkan ve Türk’ün boyunduruk altına alınmayacağını göstererek adını tarihe altın harflerle yazdıran Hasan Tahsin’in şehadete erişinin seneidevriyesi. Otuz bir yıllık ömrünü aziz Türk milletine hizmete adayan, bu yolda birçok bedel ödeyen ve en sonunda da canını feda ederek Millî Mücadele’nin meşalesini yakan Hasan Tahsin’in ruhu bugün de yaşamakta. Türk’e hasım olanlara gösterdiği tavır bugün de Türk gençliğinin bünyesinde varlığını muhafaza etmektedir. Bu vesileyle Hasan Tahsin’i ve Millî Mücadele kahramanlarını bir kez daha rahmetle, minnetle anıyorum. Yaşasın vatan, yaşasın millet, yaşasın hürriyet!

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Şimdi, değerli grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Cora, size ben bir ara söz vereceğim.

Sayın Türkkan, az önce Sayın Katırcıoğlu’nun söylediği sözlerle ilgili cevap hakkınızı da kullanmak kaydıyla, süreniz de ona göre olmak kaydıyla, buyurun, söz sırası sizde.

25.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, 15 Mayıs Millî Mücadele Günü’nün 100’üncü yıl dönümüne, İzmir’de Yunan işgali karşısında ilk kurşunu atarak şehit olan Hasan Tahsin’in ölüm yıl dönümüne, Gazi Meclise yönelik terör girişimine, Hakkâri ilinin Irak sınırında şehit olan Piyade Uzman Çavuş Zekeriya Zencirli’ye Allah’tan rahmet dilediğine, S400 füze savunma sistemine, Türkiye’nin bugün geldiği noktada sanatçılara baskının arttığına ve iş adamlarına tehdidin çoğaldığına ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Öncelikle sayın milletvekilinin konuşmasının sonunda ifade ettiği “sığ” “ucuz siyaset” ve “siyasetçi” lafını iade ediyorum. Derinlikle ilgili bir mesafe ölçümüne kalkarsak çok ciddi sıkıntıya düşeceğini de düşünüyorum. Üslubu bu olmamalıydı. İtiraz edebilir. Zaten okuduğu da kendi görüşleri değil, Gölcük Orman Müdürlüğünün kamuoyuna yaptığı bir bildiriyi okudu sayın milletvekili. Ama o bölgedeki ağaç katliamını herkes bilir. Ağaç katliamına karşı verilecek bir cevap olarak da buna bir gençleştirme, vesaire gibi bir kılıf hazırlamaya çalışıyorlar. Onun dışında, Gölcük’te zaten, çok ciddi anlamda insanların sağlığına, insanların yaşamına engel olan ruhsatsız taş ocakları işletmesi devam ediyor. Başiskele’de ve Gölcük’te vatandaşlar arasında dolaşırlarsa bu şikâyetleri duyarlar. Bunun bizim tarafımızdan dile getirilmesinden rahatsız olmak yerine, mevcut katliama dur demek için iktidarın payandası olan bürokratlara gidip bu konuyu aksettirmeleri daha doğru bir yol olacaktır diye düşünüyorum. Gölcük halkı bundan rahatsızdır. Gençleştirmek değildir bu, bunun ismi ağaç katliamıdır. Sadece Gölcük’te değil ki bütün Türkiye'de ağaç katliamı yapılıyor. Adalet ve Kalkınma Partisinin en mümeyyiz vasfıdır ağaç katliamı yapmak. “Biz yerine ağaç ekiyoruz.” lafı nedir biliyor musunuz? O memleketi, devleti soymanın bir başka yoludur çünkü ağaç sayılamayan bir ihaledir. “Her yere çiçek, ağaç ekiyoruz.” diye, bakın belediyelere, en çok ihale yolsuzlukları ağaç ve çiçek ekme işlerinde olmuştur.

Geçen gün Kocaeli’de bir ilçe belediyesiyle ilgili elime bir belge geldi. Ufacık ilçenin sadece çim biçme ihalesine 2 milyon lira vermişler. 2 milyon liraya Türkiye'nin çimini biçersiniz ya! Ufacık bir ilçenin çim biçme işini 2 milyon liraya vermişler. Yazıklar olsun! Bu memleketin evlatları akşam yorganın altına aç girerken o 2 milyon lirayı onlara aktaran zihniyete yazıklar olsun!

Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 15 Mayıs.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Biraz beklemeyi öğreneceksiniz, ben konuşacağım çünkü.

Teşekkür ederim.

Bugün 15 Mayıs. İzmir’in Yunan askerleri tarafından işgali ve 9’uncu Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın Millî Mücadele’yi başlatma fikriyle Samsun’a doğru hareket ettiği önemli bir günün yıl dönümü. Aynı zamanda, yüz yıl önce bugün İzmir’e çıkan Yunan kuvvetlerine ilk kurşunu sıkan ve ardından şehit olan Hasan Tahsin’in de ölüm yıl dönümü. Türk direnişini başlatan Teşkilatı Mahsusa üyesi, kurtuluş mücadelesinin sembol ismi gazeteci Hasan Tahsin’i ya da gerçek adıyla Osman Nevres’i saygı ve rahmetle anıyorum, mekânı cennet, ruhu şad olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hatırlatırım ki Hasan Tahsin’in yaktığı bağımsızlık ateşi Türk topraklarında sönmeden ilelebet devam edecek. Bu, bizim ülkümüzdür.

Dün saat on beş civarında, Gazi Meclisimize terör girişimi yapıldığı haberini üzüntüyle öğrendik. Öncelikle, dikkatli davranan ve saldırıyı başlamadan önleyen Meclis polisimizi tebrik ediyorum ancak -kamuoyundan, sosyal medyadan edindiğimiz birtakım bilgilerden- dağılan bir örgütün itibar görmeyen bir örgüt üyesi tarafından yapılan bu girişimin başka maksatlara matuf olmaması en büyük dileğimiz.

Dün yine aynı saatlerde, Hakkâri’nin Serabat üs bölgesinde terör örgütü PKK’yla girilen çatışmada şehit düşen askerimiz Zekeriya Zencirli’ye de Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.

Geçtiğimiz ay Amerikalı senatörler Kongreye yasa teklifi verdi. Teklifte, Doğu Akdeniz gazının Güney Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail tarafından oluşturulacak bir koalisyonla çıkarılması gerektiği yer aldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Türkiye’nin de S400’de ısrar ettiği müddetçe tazminata mahkûm edilmesi gerektiği önerildi. Amerikalı yetkililer de geçtiğimiz hafta, Türkiye’nin Rusya’dan alacağı S400 füzelerinin ertelenmesi talebinde bulunmuştu. Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu bugün yaptığı açıklamada S400’ler konusunda erteleme ya da durdurmanın gündemde olmadığını söyledi. Hükûmetin bu konuda, dış politikada daha önce ve sonrasını bilmeden attığı adımlar yüzünden düştüğü pozisyona düşmemesini diliyoruz.

Türkiye’nin bugün geldiği noktada sanatçılara baskı artmış, iş insanlarına tehdit çoğalmıştır. Geçtiğimiz günlerde, demokrasinin rafa kalktığını gösteren üzücü bir olaya daha şahitlik ettik. Cumhurbaşkanlığı Arşiv Daire Başkanı Muhammet Safi, Ekrem İmamoğlu’na destek olan sanatçıları not aldığı kâğıtları “kayıt” mesajıyla Twitter’dan paylaştı. Diğer yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜSİAD’ı “İş adamıysanız işinizi yapın, haddinizi bilin.” diyerek tehdit etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayalım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Üçüncü dünya ülkelerinde görülen bu fişlemeleri Türk devlet anlayışıyla asla bağdaştırmıyoruz. Sanatçılar sizin yanınızda yer aldığında el üstünde tutulurken, TRT’de programlar yaptırılırken, onlardan saz satın alırken iyi de bir başkasının yanında yer aldığında fişleniyorsa bu, ne hakka ne hukuka ne de vicdana sığar. Yapılan bu fişlemelerin yer aldığı “tweet”i Sayın Safi’nin de bir an önce silmesini bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın Akçay…

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Hatay’da 19 Aralık 1918’de Kara Mehmet Çavuş, İzmir’de 15 Mayıs 1919’da Hasan Tahsin, Ayvalık’ta 29 Mayıs 1919’da Ali Çetinkaya ve Ödemiş’te 1 Haziran 1919’da Kuvayımilliye müfrezeleri tarafından Kurtuluş Savaşı’nın işaret fişeklerinin yakıldığına, 15 Mayısın Türk kurtuluş mücadelesinde önemli olduğuna, şahadetinin yıl dönümünde başta Hasan Tahsin olmak üzere şehitleri rahmetle andıklarına, Meclise yönelik terör girişimini ve ABD’deki cami saldırısını kınadıklarına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hatay Dörtyol’da 19 Aralık 1918’de Kara Mehmet Çavuş, İzmir’de 15 Mayıs 1919’da Hasan Tahsin, Ayvalık’ta 29 Mayıs 1919’da Ali Çetinkaya ve Ödemiş’te 1 Haziran 1919’da Kuvayımilliye müfrezeleri tarafından Kurtuluş Savaşı’nın işaret fişekleri yakılmıştı. Bugün 15 Mayıs, Türk kurtuluş mücadelesi için önemli bir günü idrak ediyoruz. 15 Mayıs 1919’da İzmir’de emperyalist devletlerin piyonu Yunan işgali başlamıştı. Üç buçuk yıl süren bu işgalin ilk günlerinden itibaren Anadolu’daki istiklal ve istikbal ülküsü canlanmış, Türk milleti hürriyetine, bekasına, birliğine ve vatanına sahip çıkmıştır. Bu tarih, Türk milletinin bağımsızlık ve kurtuluş yolunda atılan önemli adımlarından birini anmamıza vesiledir. İşgal öncesi gece İzmir’de meydanda toplananlara Hasan Tahsin şöyle seslenir: “Burayı Yunan’a vermeyeceğiz, isteyenle paylaşacak kozumuz var.” 15 Mayısta İzmir’de, Gazeteci Hasan Tahsin işgal karşısında ilk kurşunu sıkmış ve 31 yaşında şehit olmuştur. İşgalin ilk anında Hasan Tahsin ateşin üzerine yiğitçe yürümüş, direnişin, bağımsızlık yolunda Türk milletinin kutlu yolculuğunun yolbaşçısı olmuştur. Şehadetinin yıl dönümünde ilk kurşula andığımız, başta Hasan Tahsin olmak üzere Kurtuluş Savaşı mücadelemizin aziz şehitlerini rahmetle ve minnetle anıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, dün Meclisimizde bir terör saldırısı girişimi bertaraf edildi. Terör örgütüne mensup oldukları açıklanan 2 teröristin Meclis personelini rehin alma girişiminde teröristleri etkisiz hâle getiren güvenlik personelimizi tebrik ediyoruz. Terör örgütlerinin isimleri farklı ama hedefleri aynı, milletimizin huzur ve birliği, devletimizin dirliği, vatanımızın bütünlüğü terör örgütlerinin ortak hedefidir. Dünkü saldırı girişimi de millî iradenin tecelligâhı Gazi Meclisimize yönelik bir hain girişimdir. Saldırı girişiminin iç ve dış bağlantılarıyla organize bir eylem olduğuna dair kamuoyuna bilgiler yansımaktadır. Bu olay basite indirgenmemelidir. Savcılık soruşturmasının bir an önce tamamlanarak tüm yönleriyle ortaya çıkarılacağını ümit ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Dün Amerika Birleşik Devletleri’nde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yaptırılan ve inşaatı devam eden bir cami kundaklanmıştır. Bu menfur ve hain saldırıyı kınıyoruz. Türk milletinin ve İslam’ın düşmanları barbarlıkta sınır tanımıyor. Bu saldırı münferit bir vaka değil, dünyada artırılmaya çalışılan İslam düşmanlığının bir tezahürüdür. Adalet ve insanlık namına bu saldırının faillerinden bir an önce hesap sorulmalıdır. Bu vesileyle ABD’deki Türk ve Müslüman camiasına ve Diyanet İşleri Başkanlığına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Kurtulan’da.

27.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı’na, başta Kürtçe olmak üzere konuşulan tüm dillerin yok olmasına sebep olan politikaların kaldırılması gerektiğine, annelere kötü muameleden vazgeçilmesi, açlık grevindeki çocukları için Mecliste oturma eylemi başlatan annelerin taleplerine kulak verilmesi ve Öcalan’a dönük tecridin son bulması gerektiğine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Mayıs 1932’de Celadet Bedirhan tarafından ilk kez Latin alfabesi kullanılarak çıkarılan Kürtçe dergi Hawar yayınlandı. Hawar dergisinin Kürt diline katkısından ötürü 15 Mayıs Kürt Dili Bayramı olarak kutlanmaya başlandı. O günden bu yana her 15 Mayısta Kürtçe dilinin geliştirilmesine yönelik etkinlikler yapılıyor, Kürtçe dili üzerindeki baskılara dikkat çekiliyor. Dil, insanlığın bütün deneyimlerinin nesillere aktarıldığı canlı bir varlıktır; bütün canlılar gibi doğar, büyür, gelişim gösterir; gelişim göstermesi önüne engeller, yasaklar çıkarılırsa, varlığı da sürdürülemezse içinde yaşadığı kültürel yapıyla birlikte kaybolur.

Türkiye’de 36 dil konuşuluyor, çoğumuz bu 36 dilin ne olduğunu bile bilmiyoruz. Türkiye’de en çok konuşulan 2’nci dil olan, Türkiye nüfusunun yaklaşık 25 milyonunu oluşturan Kürt halkının dili dahi hâlâ özgürce kullanılamazken geri kalan dillerin hayatta kalmalarını nasıl sağlayabiliriz?

Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada her iki haftada 1 dil yok oluyor. Türkiye de bu kervan içinde olmasın; insanlar resmî dilinin yanında ana dillerini de rahatça kullanabilsin, ana dilleriyle eğitim alabilsin, ana dillerindeki yayınlardan faydalanabilsin.

Başta Kürtçe olmak üzere, konuşulan tüm dillerin üzerindeki yok olmaya sebep olan politikaların kaldırılması gerekmektedir. Dillerin varlıklarının sürdürülebilmesi için gerekli çalışmaların yapılması zarar değil, kültürel zenginliğin devamını getirir. Kürt Dil Bayramı kutlu olsun. (…)(x)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

FATMA KURTULAN (Mersin) - Sayın Başkan, değinmek istediğim ikinci konu, uzun zamandır, aylardır çocukları cezaevinde, açlık grevinde olan anneler çocuklarının bulunduğu cezaevlerinin önüne gitmekte, birkaç dakika oturup çocuklarının sesine ses katmakta, çocuklarının hayata tutunmalarına katkı sunma çabalarını göstermektedirler. Ancak annelerin yerlerde sürüklendiği, kötü muameleye maruz kaldıkları kamuoyuna da yansıdı, sosyal medya hesaplarında da bunu gördük.

Dün Meclis Başkanı Sayın Mustafa Şentop’la da yaptıkları görüşmede bir anne “Ben 7 yaşımdan beri tülbent kullanırım, saçımın tek bir teli dahi görülmüş değil. Ancak aylardır tülbentim yerlerde, polislerce yerlere atılıyor ve ben yerlerde sürükleniyorum.” diyor. Şu an Diyarbakır’da anneler tartaklanıyor. Anneler çocuklarının artık kritik eşiği çoktan aştığını, ölüm sınırına geldiğini, yetkililerin bir an önce seslerine ses katmalarını, buna çare bulmalarını istiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

FATMA KURTULAN (Mersin) - Dün grup toplantımıza geldiler, grup salonundan çıkmayarak oturdular, saatlerce sürdü. Sonuçta şu an grup toplantı odamızda, kendi grubumuzda 21 anne oturmaya devam ediyor, bekleyişini sürdürüyor. Şunu söylüyorlar az önceki demeçlerinde, paylaşımlarında: “Biz çocuklarımızı değil; kini, öfkemizi gelin hep beraber toprağa gömelim.” diyorlar. Annelerin bu duygusunu anlamak lazım. Türkiye toplumunun çocukları olarak, büyüklere saygının gereği annelere bu kötü muameleden vazgeçmek lazım. “Valiliğin emri.” diyor polisler. Kaç tane anne dayanışmasında ben de bulundum. Özellikle Gebze’de bir kadın komiserin daha kendisi görülmeden “TOMA aracı hazır mı? Gözaltı aracı hazır mı?” diyen sesini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Annelere kötü muamele girişiminde bulunuyorlar. Buna son verelim. Gerekli adımların atılması, tecridin son bulması, avukat görüşünün, yasalara dayanan bu hakkın iadesinin en kısa zamanda, aksamadan en kısa zamanda tekrarının sağlanarak buna son verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkan Vekili Sayın Özkoç’un izniyle Sayın İbrahim Kaboğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kaboğlu.

28.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, hangi sandık kurullarının yasa dışı oluşturulduğunu, yasa dışı oluşturulan sandıkta kullanılan oyların sonucu nasıl etkilediğini, aynı zarftan çıkan 4 pusuladan 1’inin etkilendiği kabul edildiğine göre diğer 3 pusula için saptanan farkların ne olduğunu, mazbata iptalinin neden ve hangi yasal dayanağa göre yapıldığını, kimler hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, kararın neden yedek üyelerle birlikte alındığını öğrenmek istediğine ve YSK’nin verdiği kararlarda zaman ve kapsam açısından çelişki bulunduğuna ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Hukuki dayanaktan yoksun 6 Mayıs günlü kısa karar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı seçimlerini iptal eden Yüksek Seçim Kurulu kararı olarak kullanılırken 11’inci gününde bile bir anayasal karar yok ortada. Yüksek Seçim Kurulu, sadece kendi tarihinin değil Türkiye tarihinin en köklü ve demokrasinin bekası açısından yaşamsal kararını neden yazmıyor, yazamıyor? Oysa bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır Anayasa’mızın 141’inci maddesine göre. Hâliyle, bir mahkeme kararının varlığından söz etmek zor çünkü yazılmayan karar, anayasal açıdan doğmuş bir karar olarak nitelendirilemez. Gerekçe, herhangi bir istisna öngörmeyen ve yargı makamına hiçbir takdir yetkisi tanımayan anayasal bir yükümlülük. Karar türü olarak ve zaman açısından hiçbir ayrık durum geçerli değildir. Gerekçe-karar eş zamanlılığı nedeniyle yargı kararı anayasal açıdan gerekçeyle birlikte doğar. Gerekçe önemli çünkü karar gerekçeyi izler, gerekçe kararı değil. Yargıç, kendisini iptal sonucuna götüren bulgu, kanıt ve olguları sıralamak suretiyle bu bağlamda mantık örgüsünü ortaya koymak durumunda. Tersine, önce sonucu açıklayıp sonradan delil ve dayanak arayışı, yargısal karar sürecine tamamen aykırı bir uygulama. Bu çerçevede şu sorular yanıtlanmalı:

1) Hangi sandık kurulları nasıl yasa dışı oluşturuldu?

2) Yasa dışı oluşturulan sandıkta kullanılan oylar sonucu nasıl etkiledi?

3) Sandık kurulunu oluşturma biçimi ve sonuca etkili oy birlikte değerlendirileceğine göre ortak paydaya ilişkin somut sayılar nelerdir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – 4) Aynı zarftan çıkan 4 pusuladan sadece 1’inin etkilendiği kabul edildiğine göre diğer 3 pusula için saptanan farklar nedir?

5) Mazbata iptali neden ve hangi yasal dayanağa göre yapıldı? Kimler hakkında suç duyurusunda bulunuldu? Karar 7 asıl üye yerine, neden yedeklerle birlikte alındı?

Bu sorular demeti uzatılabilir fakat şu anda herhangi bir yargı kararı yerine, sadece seçimlerin durdurulmasına, seçimlere ilişkin yürürlüğün durdurulmasına dair bir fiilî karar söz konusu. Hâl böyle olunca 23 Haziran seçimlerine ilişkin olarak Yüksek Seçim Kurulunun 10 Mayısta verdiği karar ile kısa karar arasındaki çelişkiler de kaçınılmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kapsam bakımından böyle çünkü şöyle diyor yasa: “Bir seçim çevresinde yapılan seçimin seçim işlemleri sebebiyle iptaline karar verildiği takdirde o seçim çevresinde yeniden seçim yapılır.” Dayanak olarak alınan bu maddeye göre seçimin iptali bir bütün olarak anlaşılır aynı zarf içinden çıkan pusulaların iptali değil. Kaldı ki böyle bir ayrım söz konusu olsa dahi Yüksek Seçim Kurulu bütün yolsuzlukları saptama ve karara bağlama yetkisine sahip olduğu için bu ayrımı anayasal açıdan yapmamalıydı. Zaman bakımından öyle.

Yine 10 Mayıs kararında Yüksek Seçim Kurulu sadece oy verme ve sonrasına ilişkin bazı işlemleri geçersizlik nedeniyle iptal etmiş bulunuyor. O zaman bu oy verme günü sandık kurulunun oluşturulmasına sirayet etmeyeceğine göre bu konudaki çelişki açıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler.

Bu açıdan, 6 Mayıs ve 10 Mayıs tarihleri arasında verilen kararlarda zaman ve kapsam açısından çelişki bulunuyor ama tabii ki burada esas sorun gerekçeyi kimin yazdığıdır, ne zaman yazılacağıdır çünkü nisan ayı başında başlanan itiraz hakkı nisan ayı sonuna kadar tamamen başkalaştı. Şimdi ise Yüksek Seçim Kurulunun gerekçesini beklerken kişi, parti, devlet çizgisinde oluşturulan bir kampanyayla oy hırsızlığı söylemi geliştirildi. Oysa görev, yetki ve sorumluluk çerçevesinde bakanlar sandığın bekçiliğini yapma yerine seçim kampanyalarında yer almışlardı Anayasa’ya aykırı olarak ama şimdi aynı kişiler oy hırsızlığından bahsediyorlar. Evet, Anayasa’yı bir yana bırakalım, hukuka aykırılıklar zinciri açık ama bu kişileri herhâlde biraz ahlaka davet etmekte yarar var.

BAŞKAN – Söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Zengin’de.

Buyurun Sayın Zengin.

29.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Meclise yönelik saldırı girişimini kınadığı için Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’e teşekkür ettiğine ve güvenlik konusunun konuşulması gerektiğine, medyada Meclisi değersizleştiren, itibarsızlaştıran, aşağıya çeken üslup olduğuna, 15 Mayıs Yunan işgali karşısında ilk kurşunu atarak şehit olan Hasan Tahsin’in vefatından kısa bir süre evvel yazdığı metne, Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu’nun Trabzonlularla ilgili açıklamasına ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

İlk önce size teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. Meclisi açarken dün Türkiye Büyük Millet Meclisine yönelik olarak yapılan saldırıyı kınamanız çok önemli. Bu konuda hep beraber ortak ne yapacağımız meselesi çok önemli, zaten konuşmanızın içinde vardı.

Güvenlikle alakalı olarak grupların bir araya gelerek ne yapacağımız meselesini daha detaylı konuşmamız gerektiğini düşünüyorum çünkü dün milletvekili arkadaşımız da ciddi bir zarar görebilirdi. 3 arkadaşımız; 1 sivil kardeşimiz, 2 polis memuru arkadaşımız dün yaralandı. Yaranın boyutu önemli değil; önemli olan, DHKP-C mensubu olduğu şimdilik ortaya çıkan, daha da kesinleşecektir sorgulama ve yargılama neticesinde… Bu olayın ortaya çıkması bizim açımızdan önemli bir mesele fakat bunun, tabii, evveliyatında başka şeyler var. Uzunca bir süredir medya üzerinden Meclisimize yönelik olarak ciddi bir saldırı var; değersizleştirme, itibarsızlaştırma, çirkin bir dille haber yapma, kullanılan araçlardan milletvekillerinin aldığı maaşa kadar son derece değersizleştiren, aşağıya çeken bir üslup var. Bu konunun hepimizi rahatsız ettiğini biliyorum ve bu meseleyi ortak bir mesele olarak muhakkak gündem yapmamız lazım çünkü Türkiye demokrasisinin zemini Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Böyle bakıldığı zaman halkımızın en itibar ettiği, demokrasimizin en önemli, en eski kurumudur Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bu manada bu konuyu sizin de ayrıca gündem yapmanız, diğer grup başkan vekili arkadaşlarımızın da gündem yapması önemli. Hem arkadaşlarımıza geçmiş olsun diyorum hem ben de bu konunun altını çizmek istiyorum.

Hatırlamamız, yâd etmemiz gereken bir diğer önemli mesele tabii ki Hasan Tahsin, asıl adıyla -ki adı da muhteşem- Osman Nevres Recep Bey; fevkalade güzel bir isim. 15 Mayıs aslında Yunan işgalinin başlangıç günü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Zengin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben kendisinin vefatından, şehadetinden çok kısa bir süre evvel yazdığı bir metinden, yazıdan kısa bir bölüm paylaşmak istiyorum. İşgalin geleceğinin farkında aslında kendisi ve ona binaen şunu ifade ediyor, diyor ki: “Asla unutmasınlar ki Türk milleti ölmedi, yaşıyor ve burayı Yunan’a vermeyecektir, vermek isteyenlere kuvvetle mukabele edecektir. Hatta bizim silahlarımız olmasa bile direnen ruhumuzla, coşkun kanlarımızla, hararetli vicdanlarımızla ve sökülmeyen dişlerimizle bile bu ülkeyi savunmaya devam edeceğiz.” Yani şehadete giden yolun aslında nasıl bir ruh hâlinden neşet ettiğini görmek açısından bu ifadeleri fevkalade önemli görüyorum.

Bir diğer konu: Biraz evvel Meclisimizde gündeme geldi, Sayın Mehmet Tevfik Göksu bizim çok değerli dostumuz, arkadaşımız, Esenler Belediye Başkanımız ve aynı zamanda da Büyükşehir Meclisindeki Grup Başkan Vekili arkadaşımız. Şimdi burada kendisiyle ilgili yapılan konuşmada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - …hem kendisinin konuşma görüntüsünün metnini deşifre ederek hem de biraz evvel bizzat kendisiyle konuşarak “Neyi kastettiniz? Nasıl bir ifade kullandınız?” diye teyit ederek şunu paylaşmak istiyorum: Kendisi konuşmasının bir yerinde “Ne dedi Yunan medyası takip ettiniz değil mi?” diye soruyor topluluğa hitaben. “‘Yunan kazandı.’ diye haber yaptılar. Bir dakika… Bu arkadaşımız nereli? Nereli? CHP’nin adayı nerelidir?” Ve -Trabzonlu kendisi- topluluktan cevap geliyor: “Trabzonlu.” “E nasıl oldu da Yunan medyası ‘İstanbul’u Yunan kazandı.’ diye haber yaptı ve hiç kimse sesini çıkarmadı? Burada olay daha farklı.” diye bir soru soruyor.

Yani sonuçta, söylediği şey aslında kendisinin, neden bir tekzip yapılmıyor? Yunan medyasında böyle bir haber yapıldıktan sonra, eğer bir rahatsızlık varsa; CHP’nin adayında, grubunda, topluluğunda bir rahatsızlık varsa neden bunu, rahatsızlıklarını ifade eden, tekzip eden bir açıklama, haber yapılmıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Toparlıyorum.

Tam tersine, Sayın Tevfik Göksu, yapmış olduğu konuşmadan yola çıkılarak, tamamen tersine çevrilerek Trabzonluların aleyhine söylenmiş bir ifade gibi gösterildiğini söylüyor. Biraz evvel kendisiyle de paylaştım, hiç kimseye böyle bir ithamda bulunulamaz. Köken öyle de olabilir yani bu, çok tabii bir şeydir. Doğal olarak, buradan yola çıkarılarak insanlarla ilgili değersizleştiren, yanlış yapan bir şey söylenemez ama buradan bakıldığında da Yunan medyasında haberin böyle yapılmasının nedenini sormak da bir siyasetçi için, bir fert için çok tabiidir diye düşünüyorum.

Çok teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, şahsıma direkt…

BAŞKAN – Radiye Hanım, oturalım.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Bir dakika için…

BAŞKAN – Lütfen…

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Sataşmaya mahal vermeden bir dakika cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Radiye Hanım, siz sözünüzü söylediniz, sayın grup başkan vekili de cevap verdi; bu usul yok bu bir dakikalık sözlerde. Lütfen oturunuz yerinize.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Down Sendromu, Otizm ve Diğer Gelişim Bozukluklarının Yaygınlığının Tespiti ile İlgili Bireylerin ve Ailelerinin Sorunlarının Çözümü İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun Başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Down Sendromu, Otizm ve diğer gelişim bozukluklarının yaygınlığının tespiti ile ilgili bireylerin ve ailelerinin sorunlarının çözümü için alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla kurulan (10/242, 349, 392, 394, 397, 401) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/687)

14/5/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz; başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi için 14/5/2019 Çarşamba günü saat 16.00’da toplanmış ve kullanılan 11 (on bir) adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzük’ün 24’üncü maddesi uyarınca başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                   Kemal Çelik

                                                                                                      Antalya

                                                                                          Komisyon Geçici Başkanı

Başkan: Kemal Çelik                          (Antalya)         (10) oy

Başkan Vekili: Radiye Sezer Katırcıoğlu                     (Kocaeli)         (10) oy

Sözcü: Bahar Ayvazoğlu                                            (Trabzon)        (10) oy

Kâtip: Hülya Nergis                            (Kayseri)         (10) oy

1 adet boş oy kullanılmıştır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 4-5 Haziran 2019 tarihinde Polonya’nın başkenti Varşova’da düzenlenecek olan Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleri Parlamento Başkanları 4’üncü Toplantısı’na TBMM Başkan Vekili Levent Gök Başkanlığında bir heyetle katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/686)

15/5/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleri Parlamento Başkanları 4’üncü Toplantısı 4-5 Haziran 2019 tarihlerinde Polonya’nın başkenti Varşova’da düzenlenecektir.

Söz konusu toplantıya Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Levent Gök Başkanlığında bir heyetle katılım sağlanması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                 Mustafa Şentop

                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                      Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Özkoç, bir söz talebiniz oldu, buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, az önce Sayın Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili, Tevfik Göksu’nun niyetinden bahsetti.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Niyeti değil, açıklamasını okudum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Niyetinden bahsediyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Şimdi, biz niyet okuyuculuğu yapamayız. Sizin karşınızda -siz bir hatipsiniz- bir topluluk var “Yunan basını böyle yazmış. Nereli Ekrem İmamoğlu?” diyorsunuz. Cevap: “Trabzonlu.” “Ee, o zaman bunda başka bir hesap var.” Ne demek istiyorsunuz “Başka bir hesap var.” derken? Yani, ilk önce teyit ettiriyorsunuz Trabzonlu olduğunu, ondan sonra Yunan basınıyla ilişkilendiriyorsunuz, sonra da “Bunda başka bir hesap var.” diyorsunuz. Ne diyorsunuz yani yarattığınız algı ne? Yarattığınız algı, bundan öncekilerden farklı değil. Trabzon’da yaşayan insanlarla ilgili Rum, Pontus, bu algıyı yaratmaya çalışıyorsunuz.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – Hadi, hadi!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Aynen öyle.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Çok açık ve net; bu adamın toplumdan özür dilemesi gerekiyor. Ekrem İmamoğlu hangi basına ne cevap vereceğini size sorarak mı yapacak?

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Öyle diyor ama. Ayıp, çok ayıp! Bu saygısızlık!

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Neyi?

BAŞKAN – Arkadaşlar, sessiz olalım lütfen, bir grup başkan vekili konuşuyor.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Rus basını yazdı, “Ekrem İmamoğlu kazandı, iyi oldu.” dedi. Ekrem İmamoğlu öteki gün hemen “Sakın ha, ben Rus değilim, tamam mı? Benim için böyle böyle yazmıştınız, sevindiniz ama bana sakın bulaşmasın.” mı diyecek? Dalga mı geçiyorsunuz milletle?

Bu millete size oy vermediler diye “aşağılık” dediniz, bu millete size oy vermediler diye “terörist” dediniz, bu millete size oy vermiyorlar diye de şimdi “Pontus” diyorsunuz, “Rum” diyorsunuz. Bundan daha aşağılık olan bir şey olabilir mi? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, ben algıdan bahsetmedim.

BAŞKAN – Sayın Zengin, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Mikrofonu açarsanız tercih ederim.

BAŞKAN – Buyurun, siz de Sayın Özkoç gibi hitap edin, ben ona da öyle söz verdim. Hem buradan daha net duyuluyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Tamam.

Yapılan konuşmanın tamamen aynısını okudum yani bir algıdan bahsetmedim. Kendisiyle konuşarak, burada dinleme şansım olmadığı için, o yüzden “Ben bu metni görüyorum ama siz böyle mi ifade ettiniz?” diye metnin teyidini aldım. Bir algıdan bahsetmiyorum. Sayın Özkoç oradan çıkardığı kendi yorumunu anlatıyor.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Videoyu dinlediniz mi?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biz bu manada, grubumuz adına, Trabzonlu vatandaşlarımızın incineceği her tür tavrın karşısındayız, buna asla müsaade etmeyiz, asla; çok net ifade ediyorum.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Olay bu, tamam.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – O sebeple, buradaki konuşmayı çevirerek “Trabzonlulara böyle demiştir.” demeyi de ben kınıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, kişi zaten bir suç işlemiş…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ama demiştir Başkan.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Demiyor ya, demiyor.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir saniye lütfen, değerli arkadaşlar, grup başkan vekilleri…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Süleyman Soylu da tepki göstersin, o da Trabzonlu; Berat Albayrak da tepki göstersin, o da Trabzonlu.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – İmamoğlu göstermesin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - İmamoğlu göstermese de olur.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kişi zaten bir suç işlemiş. Şimdi, ben şöyle yaptım: “İmamoğlu Yunan” diye yazdım, hemen bu çıktı, video da burada var.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Çok mu zahmetli bir iş videoyu açıp da dinlemek?

BAŞKAN – Sayın Zengin de…

Sayın Özkoç, bir saniye…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kişinin beyanına niye bakıyorsunuz?

BAŞKAN – Bir saniye…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, Türkçe anlatamıyorum herhâlde.

BAŞKAN – Bir saniye…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, bir saniye, lütfen…

BAŞKAN – Bir saniye, şimdi…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Burada sesi dinleme şansına sahip değilim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir dakika, ben konuşuyorum Sayın Başkanla.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben konuşmanın tamamını kelime kelime ifade ettim, kelime kelime ifade ettim.

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Zengin…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İyi de ben konuşuyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Zengin, Sayın Özkoç daha konuşmasını bitirmedi.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Olabilir.

BAŞKAN – İzin verin, bir dakika…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Ben konuşurken o hep ayakta duruyor, ben de beklerim müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Karşılıklı değil, birbirimize saygı göstererek…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Beklerim, beklerim.

BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun siz.

Sayın Zengin, devam edeceksiniz, merak etmeyin.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkanım, grup başkan vekili bir söz aldı, konuşuyor.

BAŞKAN – Tabii, buyurun.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Tamam Başkanım, dinliyoruz.

Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sizin tarzınızı size iade ediyorum, siz böyle yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Sanırım sözünüz bitti diye düşündü.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Anladım da yani bir adap gerekiyorsa bunun kadın ve erkeklikle bir alakası yok efendim, grup başkan vekilliğiyle alakası var.

BAŞKAN – Sayın Özkoç, devam edin siz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir adap içerisinde olmak gerekir.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Kadın-erkeğe nasıl geldik?

BAŞKAN – Sayın Zengin, lütfen…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hâlâ oturmuyor Sayın Başkanım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Oturmayacağım.

BAŞKAN – Sayın Zengin, ben size söz vereceğim, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bekliyorum efendim, bekliyorum, aynısını yapıyorum.

BAŞKAN – Siz oturarak bekleyin, ben davet ederim sizi, merak etmeyin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, bekleyeceğim, arkadaşlar da böyle yapıyor.

BAŞKAN – E, peki, ayakta beklesin canım.

Buyurun Sayın Özkoç, devam edin siz de.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bekliyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, videoyu açıp da net olarak izlediğiniz zaman söylediği söz çok açık ve nettir, diyor ki, ilk önce soruyor oradakilere: “O zaman bu nereli?” diyor. “Trabzonlu.” “E, bunda başka bir hesap var.” diyor.

AHMET KAYA (Trabzon) – “Oyun var.” diyor.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - “Oyun var.” diyor. Ne demek? Ne demek “Bunda başka bir oyun var.” demek? Mecbur mu?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İşte burası yorum.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ellerini kaldırıyor, açıyor böyle.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İşte, bu da sizin…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ellerini kaldırıp açıyorsun, algı yaratıyorsun.

Kardeşim, sizin Cumhurbaşkanınız, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Bu insanlar zillettir.” derken, “Aşağılıktır.” derken karşılığını aramak için başka bir neden var mı? Türk Dil Kurumunun sitesini açarsın, Türk Dil Kurumunda “zillet”in karşılığı “aşağılık”tır. “Aşağılık” diyen, “terörist” diyen bir siyasi partiden başka ne beklenebilir ki sizden bunu bekleyelim?

BAŞKAN – Sayın Özkoç, lütfen…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Zengin, siz önce aslında meramınızı ifade etmeye çalıştınız. Lütfen, konunun başka alanlara taşınmasına engel olmak sizin de göreviniz, hepimizin görevi. Siz bu konuda bir değerlendirme yapın ve toparlayalım lütfen.

Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Doğrusu, çok net ifade ettiğimi söylüyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Herkesin görevi Sayın Başkan, herkesin görevi, hepimizin görevi.

BAŞKAN – Tabii.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İşte, siz de katkıda bulunun o yüzden.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Özkoç…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yapılan konuşmayı kelime kelime burada ben…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Katkıda bulunun.

BAŞKAN – Sayın Özkoç, şimdi Sayın Zengin konuşuyor.

Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Özür dilerim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yorum yapan, niyet yorumlayan sizsiniz.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Niyet değil Başkanım, görüntü açık.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir grup başkan vekili konuşuyor, lütfen, rica ediyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi bakın, niyetleri bir kenara koyuyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Duyulmuyor, mikrofonu açın.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben burada hiçbir şekilde yorum yapmaksızın o videoda geçen konuşmaları kelime kelime okudum, zaten aynı şeyi Sayın Özkoç da yapıyor.

AHMET KAYA (Trabzon) – Savunulacak yanı yok.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Yaptıktan sonra diyor ki: “Buradan ne anlıyorsunuz?” Ben de aynı şeyi kamuoyuna sunuyorum ve şuradan da ifade ediyorum: Onların, haberin başlığında ifade ettiği gibi, Sayın Mehmet Tevfik Göksu Trabzonluları itham eden aleni bir cümle kullanmıyor, yok. Hepimiz adına da diyorum ki: Her bir arkadaşımız, rahatsız olan Trabzonlu arkadaşımız varsa biz de bundan rahatsızlık duyarız. O sebeple, bu konuşmada kendilerinin söylediği, itham ettiği şey hiçbir yerinde kelime olarak geçmiyor; tam tersine, kendileri yorum yapıyorlar, tevil yapıyorlar.

Bu arada, Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili laflar var; ben, bu manada Sayın Kılıçdaroğlu’nun son iki haftadır grupta, oy kullanan hâkimlerle alakalı yaptığı konuşmayı dinlemelerini öneririm. Orada insanlarla ilgili nasıl çirkin ifadeler kullanıyorlar, bir kez daha onları duyurmuş olayım.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Paylan, bir saniye.

Sayın Özkoç, toparlayıp bitirelim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hâkimlerle ilgili söylediğimiz sözlerden bir adım geriye atmıyoruz. Söylediğimiz sözler, umut ediyoruz ki tam yerine ulaşmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nde adalet olmazsa, hukuk olmazsa, yasalar olmazsa Türkiye Cumhuriyeti bir tek kişinin keyfiyetiyle yönetilir ki bu, Türkiye'nin karanlık bir noktaya gitmesini gösterir. O yüzden, biz söylediğimiz sözün her zaman arkasındayız. Burada da diyoruz ki: Bu kişi bizzat bu şekilde konuşmuştur, konuşmasını da videodan yayınlatacağız, Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşmasının açılımını getirip bir daha burada arkadaşların anlayacağı bir şekilde tekrar koyacağız.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Görüntülü, görüntülü.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sonuca itiraz eden usule de itiraz eder.

BAŞKAN – Peki, hep beraber inceleriz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, Sayın Özkoç, herhâlde dili sürçtü, Sayın İmamoğlu’nun Rum olma iddiasını aşağılık bir iddia olarak değerlendirdi.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Yok, öyle değil.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayır, hayır.

BAŞKAN – Yok, yok, öyle değil. Lütfen…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı da “Affedersiniz, bana ‘Ermeni’ diyorlar.” dedi. Bu ülkede Türk olmak da Kürt olmak da Ermeni olmak da Rum olmak da onurludur.

Arkadaşlar, bu anlamda bu dil sürçmesini…

BAŞKAN – Sayın Paylan, ben size söz vermedim, lütfen oturun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkoç, oturalım lütfen.

Değerli milletvekilleri… Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ama bunu düzelteyim efendim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Milyonlarca Müslümanlaşmış Ermeni var.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kesinlikle.

BAŞKAN – Ben de öyle değerlendirmedim zaten Sayın Özkoç.

Buyurun, siz oturun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben dedim ki: Bu, aşağılık bir davranıştır.

BAŞKAN – Tabii, öyle.

Herhâlde siz yanlış anladınız Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Hayır, yanlış anlamadım efendim. Rum olduğunu iddia etmeyi aşağılık bir davranış olarak değerlendirdi.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, teşekkür ederim hepinize.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayır, hayır.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Bu da yanlıştır!

BAŞKAN – Yok, hayır, öyle değil.

Kayıtlara bakarız, varsa gereğini yaparız.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, grup başkan vekilleri konuşurken aynı partiye mensup milletvekillerine söz verilmesinin parti tüzel kişiliğini korumak adına uygun olmadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, ben şunu ifade edeyim: Bakın, grup başkan vekilinize söz verdiğim zaman lütfen arkadan işaret ederek söz istemeyin. Grup başkan vekillerinin farklı bir konumu vardır. Sayın milletvekilleri, grup başkan vekilleri konuştuktan sonra sanki grup başkan vekillerinin anlatımı yeterli olmuyormuş gibi bir anlam çıkar, ben buna hiçbir zaman izin vermedim. Bir müddet bekleyin, grup başkan vekillerinin konuşması bittikten sonra, ben sayın milletvekillerine 60’a göre zaten söz veriyorum ama buna bir icabet edelim. Israrla söz istiyorsunuz ama bir sayın grup başkan vekiliniz de konuşuyor. Yani grup başkan vekilinizin sözleri yeterli olmuyor da siz onu mu tamamlamak istiyorsunuz? Ben, böyle bir duruma hiçbir grup başkan vekilini düşürmem değerli arkadaşlarım; grup başkan vekilleri konuşur, bir müddet sonra, zaman geçtikten sonra sayın milletvekillerine söz veririm. Durum bu. O da partinin tüzel kişiliğini korumak adınadır.

Sayın milletvekillerinin bunlara dikkat etmesini özellikle rica ediyorum, herkese söz verdiğimi biliyorsunuz, bir müddet sonra sözünüzü alacaksınız.

Şimdi, sıra geldi grup önerilerine.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 15/5/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, kamu çalışanları arasında var olan maaş ve ek gösterge farklılıklarıyla birlikte emekliliklerinde aldıkları aylıklar açısından yaşanan eşitsizliğin giderilmesini sağlamak, ek gösterge verilmesinin kamuya maliyetini hesaplamak, bu sorunla karşı karşıya kalan meslek gruplarının kaç kişiyi kapsadığını incelemek, ek gösterge kapsamını araştırmak, gerekli düzenlemelerin yapılması adına şartları ve koşulları belirlemek amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mayıs 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/5/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/05/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                 Orhan Çakırlar

                                                                                                       Edirne

                                                                                                  Grup Başkanı

Öneri:

Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, kamu çalışanları arasında var olan maaş ve ek gösterge farklılıklarıyla birlikte, emekliliklerinde aldıkları aylıklar açısından da yaşanan eşitsizliğin giderilmesini sağlamak, ek gösterge verilmesinin kamuya maliyetini hesaplamak, bu sorunla karşı karşıya kalan meslek gruplarının kaç kişiyi kapsadığını incelemek, ek gösterge kapsamını araştırmak, gerekli düzenlemelerin yapılması adına şartları ve koşulları belirlemek amacıyla 15/5/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 15/5/2019 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İYİ PARTİ grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi grup adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Türkkan.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Öncelikle, biraz evvelki tartışmalardan yola çıkarak Grup Başkan Vekilimiz Sayın Özlem Zengin Hanımefendi kardeşime bir şey tavsiye etmek istiyorum. Sayın Tevfik Göksu’nun ifadeleri bütün Trabzonluları rahatsız etmiştir yani kendisinin maksadı bu olmayabilir, farklı maksatla da söylemiş olabilir ama netice itibarıyla bu sözlerden Trabzonlular rahatsız olmuş. Bunu, size gelen tepkilerden de bize gelen tepkilerden de biz böyle anlıyoruz. Hatta bana göre en çok Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Hazine Bakanımız Berat Albayrak rahatsız olmuştur. Onlar da Trabzonlu, böyle bir ifadeyle karşılaşmak istemezler haklı olarak.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Onlar önce AK PARTİ’li, sonra Trabzonlu; o yüzden rahatsız olmazlar.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – En doğru olan, Tevfik Göksu çıkıp, bu konuda özür dileyip maksadının bu olmadığını açıklarsa, özür de dilerse bu mesele kendiliğinden kapanmış olur.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Var bir videosu, var.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Gelelim bugünkü araştırma önergemizin konusuna. Bu konuda bizim verdiğimiz araştırma önergesiyle alakalı seçimden önce hem Sayın Cumhurbaşkanı hem diğer bakanlar, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Mehmet Muş, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Turan, İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan birçok yerde aynı sözü çalışanlara verdiler. Seçim öncesi yaparlar diye bekledik, olmadı; bu seçime kaldı. Bu seçimde inşallah maksat hasıl olur.

Sözlerime başlamadan evvel Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Mecliste daha önce de dile getirilen bu konuda, bilindiği gibi, milyonlarca memur ve memur emeklisi yıllardır 3600 ek göstergeyi bekliyor. 24 Haziran seçimleri öncesinde polis, öğretmen, hemşire, din görevlileri ve diğer idarecilerin emeklilik ek göstergelerinin 3600’e çıkarılacağını duyurarak söz vermişti Adalet ve Kalkınma Partisi; biraz evvel söylediğim isimler dâhil. Üzerinden bir yıl geçti ama hiçbir girişimde bulunamadınız şimdiye kadar veya bulunmadınız. Sayın Cumhurbaşkanı da “3600 ek gösterge meselesini söz verdiğimiz şekilde çözeceğimizi ifade etmek istiyorum. İnşallah seçimden sonra ele alacağımız konulardan bir tanesi de budur.” demişti. Şimdi ne oldu da bu mesele rafa kalktı bilmiyorum. Verdiğiniz sözün arkasında durmak için ne bekliyorsunuz? Milyonlarca memurun hakkını, hukukunu yine bir seçim vaadi olarak mı kullanmak istiyorsunuz? Devlet memurlarının bu mağduriyetini gidermek ve sözünüzü yerine getirmek için bir başka seçimi daha beklemeyin.

Geleceğimizin teminatı olan öğretmenlerimiz sizden hak etmedikleri zam ve yan ödeme istemiyorlar. Gelecek nesillerin mimarı, cumhurbaşkanı, milletvekili, doktor, mimar, mühendis ve tüm meslek mensuplarını yetiştiren öğretmenlerimiz, görevde ve emeklilikte ücret adaletsizliğinin giderilmesini ve ek göstergenin 3600 olmasını istiyorlar. Vicdanlarımızdaki adalet ve hakkaniyet duygusu, öğretmenlerimizin, yetiştirdikleri öğrencilerinden daha düşük ek gösterge almalarına razı gelmiyor. Gelin, hep birlikte bu hakkı öğretmenlerimize teslim edelim.

Polis teşkilatımız sizden hak etmedikleri zam ve yan ödeme istemiyor. Hangi polisler? Dün 2 teröristin buraya girmesini engelleyen polislerden bahsediyorum yani bizlerin can güvenliğini teslim ettiğimiz polislerden bahsediyorum. Türk polisi “eşit işe eşit ücret” prensibi gereği, görevde ve emeklilikte ücret adaletsizliğinin giderilmesini ve ek göstergenin 3600 olmasını istiyor. Türk milletinin güvenliği ve kamu düzeni için hayatlarını ortaya koyarak çalışan Türk polisini, 3600 ek gösterge hakkından yoksun bırakarak emeklilikte sefalete sürüklemeyin. Gelin, hep birlikte bu hakkı onlara teslim edelim, hakları olan bu hakkı onlara teslim edelim.

Canımızı emanet ettiğimiz sağlık çalışanları da sizden hak etmedikleri bir zam ya da yan ödeme istemiyorlar. Cumhurbaşkanı söz verdiği üzere, sağlık çalışanlarımız vatandaşlarımızın huzuru ve sağlığı için çaba gösterirken hakkının, hukukunun gözetilmesini istiyor. Gelin, hep birlikte bu hakkı onlara teslim edelim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milyarlarca lira harcayıp birçok şey yapıyorsunuz. Camilerimizdeki din görevlilerimiz hakları olan… Camiler yapıyoruz, hakikaten çok güzel bir de cami yapıldı. Ben söylediğim zaman bazıları tepki gösteriyor, bir daha buradan, kürsüden tekrar edeyim: Çamlıca Camisinin cemaati olmamasından kaynaklı birtakım sitemler vardı. Bugün cemaati olmayabilir ama sonraki nesillere bırakılacak bir eser olduğu için doğru bir iştir diye özellikle söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Bir sonraki nesle bırakılacak eserler yapmalıyız. Sadece cami de değil, opera binası da yapmalıyız, kültür siteleri de yapmalıyız bizden sonraki nesle aktarılacak. Bugünün mimarisiyle yapılan bu yapılara bakıyorsunuz, elli sene sonra yok o yapı, bizden sonraki nesle aktarılacak yapılar değil. Öyle güzel camiler de yapılıyor, çok estetiği doğru olmayan camiler de yapılıyor ama netice itibarıyla orası Allah’ın evi diyoruz, bizim ibadet ettiğimiz yerler. Ama orada din görevlilerimiz var, onların hakları olan ve ihtiyaç duydukları 3600 ek göstergeden onları mahrum bırakıyoruz. Yani camilere çok para harcıyoruz ama din görevlilerine bunu çok görüyoruz.

İYİ PARTİ olarak öğretmenlerimizin, polislerimizin, sağlık çalışanlarımızın, din görevlilerimizin ve idarecilerin emeklilik ek göstergelerini 3600’e çıkaracağımıza söz vermiştik. Bu sözü yalnızca biz değil, Meclis çatısı altında bulunan tüm siyasi partiler vermişti aslında. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bizatihi kendisi müteaddit defalar birçok yerde bu vaadini tekrarladı. Devlet memurlarına karşı bu sözü yerine getirmek ve onlara haklarını teslim etmek Türk milletinin bizlere tevdi ettiği temsil hakkının getirdiği bir ödev ve sorumluluktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Başkanım, toparlıyorum.

3600 ek gösterge problemi Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi AK PARTİ’ye “adaletsizlik” olarak dile getirilmişti. Böyle bir söylem geliştirilmiş olmasına rağmen ücrette adalet sağlanması, eşit ve adil ücret şartlarının ek gösterge bekleyen meslek grupları için gerçekleştirilmesi adına somut bir adım atılmadı bugüne kadar.

Benim size çağrım, gelin, hepimiz, tüm Meclis grupları bu önergeyi geçirelim. Eğer ki yine kaçak dövüşüp “Bu iş araştırma önergesiyle olmaz, kanun teklifiyle olur.” diyecekseniz İYİ PARTİ olarak hâlihazırda iki kanun teklifimiz var, gelin, bunları kabul edin. “Hayır, bunları da kabul etmiyoruz.” diyorsanız, siz getirin, biz kabul edeceğiz ama elinizi çabuk tutun.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Garo Paylan.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önceki tepkim aslında Sayın Özkoç’a değildi, genel olarak siyaset kurumunaydı çünkü nefret söylemleri hep sıradanlaşıyor arkadaşlar.

Bakın, dün Gökçeada’da yaşlı bir Rum vatandaşımız bir nefret suçuyla katledildi arkadaşlar. Üç gün önce ATV’de Nihat Hatipoğlu, 13 yaşında bir Ermeni çocuğunu istismar ederek, taciz ederek Müslüman yapmaya çalıştı, 13 yaşında bir çocuk arkadaşlar. Sayın Cumhurbaşkanı “Affedersiniz, bana Ermeni diyorlar.” dedi. Az önce de ben, eğer dili sürçmediyse Sayın Özkoç’un “Rum olduğunu iddia etmek, aşağılık bir durumdur.” dediğini duydum, tutanaklara bakacağız, umarım öyle değildir.

Değerli arkadaşlar, bakın, Hristiyanlar, Ermeniler, Rumlar, Museviler olarak bir zamanlar bu toprakların yarısıydık, bugün binde 1’iz. Hâlâ nefret söylemleri devam ediyor, lütfen buna hep beraber dikkat edelim.

Değerli arkadaşlar, önergeye gelecek olursam, milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisi, yıllardır 3600 ek göstergeyle ilgili adım atılmasını bekliyor ve AKP defalarca onlara söz verdi. Memurlarımızın ve emeklilerimizin pek çok sorunu var ama en başta geçinemiyorlar arkadaşlar, evlerinde tencere kaynamıyor. Bakın, pek çok kamu görevlisiyle burada da görüşüyoruz, yollarda da görüşüyoruz, her yerde görüşüyoruz, “Tencereyi kaynatamıyoruz.” diyorlar arkadaşlar. Memlekette yoksulluk sınırı 6.500 TL. Kaç memur 6.500 TL ve üzerinde maaş alıyor? Belki yüzde 1’i arkadaşlar yani memurlarımızın yüzde 99’u yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

En son 24 Haziran seçimlerinden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan söz verdi memurlara, dedi ki: “Ek gösterge işi tamamdır.” Bazı memurlarımız da ona inanıp oy verdiler. Bakın, bir yıl geçti arkadaşlar; İlk 100 Günlük Eylem Planı’na koymuştu Cumhurbaşkanı, bir yıl geçti, hâlâ bu adım atılmadı arkadaşlar. Peki, neden bu adım atılmıyor arkadaşlar, nedir sebep?

Bakın, bütçe rakamları açıklandı: 2019’un bütçe açığı hedefi 80 milyar TL, ilk dört ayın bütçe açığı 55 milyar TL. Arkadaşlar, ilk dört ayda neredeyse yıllık açık hedefine ulaşmış durumdayız yani kasa tamtakır. Bundan dolayı adım atamıyor Berat Albayrak. Ne diyor emeklilikte yaşa takılanlara? “Para yok.” diyor. Arkadaşlar, para yok değil, para var, kaynak var; sorun sizin tercihlerinizde. Tercihiniz eğer ki saraylar yapmak olursa… Hani “Bin odalı saray yetmedi, uçan saray yetmedi, Marmaris’e de 300 odalı yazlık saray yapacağım.” derseniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Paylan, tamamlayalım.

GARO PAYLAN (Devamla) – Hani ben Ankara’ya vekil olmadan önce herhâlde abartıyorlar bu şatafatı derdim, bu kadar da israf yoktur herhâlde derdim ama Ankara’ya gelince gördüm ki her yer israf, her yer şatafat. Saraylar, hanlar, hamamlar olunca işte 3600 göstergeye kaynak kalmıyor arkadaşlar, emeklilikte yaşa takılanlara kaynak kalmıyor.

Bakın, tercihiniz güvenlikçi politikalar olunca, 2015’te 40 milyar lira olan güvenlik rakamları eğer 150 milyar liraya çıkarsa 3600 göstergeye kaynak kalmaz arkadaşlar. Dün hazine yüzde 26’yla borçlandı. Bakın, ilk dört ayda 38 katrilyon lira faiz ödemişsiniz. İşte güven biterse kaynaklar faize gider arkadaşlar. Hanlardan, hamamlardan, saraylardan, faizlerden vazgeçmezseniz, silah almaktan, S400’den vazgeçmezseniz, elbette 3600 göstergeyi ödeyemeyiz, emeklilikte yaşa takılanlara haklarını veremeyiz arkadaşlar.

Gelin, tercihlerimizi değiştirelim; hakkı, hakkı olana verelim arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın Burcu Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Köksal.

CHP GRUBU ADINA BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, 15 Mayıs 1919’da Yunan işgal kuvvetlerine ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin’i ölüm yıl dönümünde saygı ve rahmetle anıyorum. “Keşke Yunan galip gelseydi.” diyenlerin cenaze namazında saf tutanlardan değil, yurdumuza göz diken işgal kuvvetlerine ilk kurşunu İzmir’de sıkan Hasan Tahsinlerin, Ayvalık’ta ilk kurşunu sıkan hemşehrim Ali Çetinkayaların yolunda gidenlerden olmaktan onur ve gurur duyduğumu belirtmek istiyorum.

AKP’nin seçim döneminde söz verip de Meclise gelince es geçtiği bir mağduriyetle daha karşı karşıyayız; tıpkı emeklilikte yaşa takılanlarda olduğu gibi ya da KİT’lerde esas işi yaptığı hâlde kadro sözü verilip de tutulmamış taşeron işçiler gibi; atama bekleyen yüz binlerce öğretmen ve sayıları sadece 950’yi bulan, atama bekleyen engelli öğretmenlerin atamalarına kulak tıkandığı gibi ya da maliyeye hiçbir yük getirmediği hâlde memur statüsüne geçirilmeyen üniversite mezunu işçiler gibi; kamuda her türlü mobbing ve baskıya rağmen ekmek mücadelesi veren, sorunlarını duymazdan geldiğiniz, fotoğraf çektirmekten öteye gitmediğiniz “Başımızın tacı” deyip de her türlü ayrımcılığa, maddi ve manevi sıkıntılara maruz bıraktığınız şehit yakınları gibi -bir şehit babasına verdiğiniz şehit yakını kartı maalesef kimlik yerine bile geçmiyor- KHK’yle okullarını kapattığınız, hayatlarını kararttığınız, terörist damgası vurduğunuz, otuz beş aydır üniformalarına kavuşmak için gün sayan askerî öğrenciler gibi ya da KHK’yle ihraç edildiği hâlde masumiyetini yargıda ispat etmiş, takipsizlik veya beraat kararı almış ama işlerine geri döndürülmemiş kamu çalışanları, memurlar gibi.

Mağduriyetler o kadar çok ve siz bir o kadar duyarsızsınız ki hangi birini söyleyelim? Polise, öğretmene, hemşireye, din görevlisine verilen 3600 ek gösterge sözü de havada kalanlardan, oy avcılığı için yapılan vaatlerden biri olarak tarihe geçti.

2018 yılı Kasım ayında Plan ve Bütçe Komisyonunda İçişleri Bakanı dedi ki: “3600 ek göstergeyi polislere en kısa sürede vereceğiz.” Allah’tan “En kısa sürede vereceğiz.” dedi, altı ay geçmiş, hâlâ ortada hiçbir şey yok ama iş, Polis Haftası’na gelince “Kahraman polisim.” diye sırtını sıvazlamaktan öteye gitmezsiniz. 24 Kasımda “Öğretmenlere 3600 ek göstergeyi en kısa sürede vereceğiz.” dediniz, hatta, İkinci 100 Günlük Eylem Planı’nızda yer aldı ama öğretmenlere de verilen hiçbir şey yok. Şu anda Hemşirelik Haftası’nı kutluyoruz, gece gündüz demeden görevlerini ifa eden hemşireler ve ebeler 3600 ek gösterge bekliyor, onlara da hiçbir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Sayın Başkan, toparlayacağım.

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Köksal.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Lafa gelince mangalda kül bırakmazsınız ama din görevlilerine, her türlü tehlikeye rağmen görevlerini ifa etmeye çalışan orman muhafaza memurlarına da ek gösterge maalesef yok. Bunların hepsi seçim vaadi olarak meydanda kalmış gözüküyor.

Peki, bu insanlar neden 3600 ek gösterge bekliyor? Çünkü üç kuruş memur maaşıyla ya da memur emeklisi maaşıyla geçim mücadelesi veriyorlar. Siz kaşıkla veriyorsunuz, kepçeyle alıyorsunuz, hiç olmazsa 3600 ek göstergeyi verelim de bu insanlar rahatlasın diyoruz çünkü memurların ve memur emeklilerinin maaşlarında ciddi bir artış olacak. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ne görev yapar? Görevlerinden birisi nedir? Vatandaşın sorunlarını çözmek. İşte, Türkiye’de 1,5 milyonun üzerinde vatandaşımız 3600 ek göstergeyi bekliyor. Gelin, buradan hepinizi göreve davet ediyorum, biz hazırız, siz getirin teklifi veya bizim verdiğimiz tekliflerden birini getirelim, hep beraber 1,5 milyonun üstündeki yurttaşımızın yüzünü güldürelim, sorunlarını çözelim, onları bir nebze olsun rahatlatalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, selamlayın Sayın Köksal.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Kaynak diyorsunuz, aslında kaynak da bulunur. Nasıl ki 35 milyarlık kaynağı Suriyelilere ayıran AKP ve özelleştirmeyle elde ettiği 61 milyar doları nereye harcadığının hesabını veremeyen AKP eğer gerçekten isterse, eğer gerçekten samimi olursa bu insanların mağduriyetini çözer ve 3600 ek göstergeyi verir diyorum.

Herkese saygılarımla. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Orhan Yegin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Yegin.

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubunun önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Şehitlerimizi rahmetle anıyor, aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyor, tüm milletimize hayırlı ramazanlar diliyorum.

Kıymetli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarlarının çalışma hayatındaki yaklaşımının temeli, çalışana değer vermek, emeğin değerini artırmak, çalışma hayatının özellikle emek kesimini haklarıyla daha hızlı bir şekilde buluşturmaktır. Türkiye’de memurların baskı altında tutulduğu, sendikaların tehdit olarak görüldüğü, sendikal hakların “riskli haklar” olarak görüldüğü dönemin tarihin acı hatıralarının gömülü olduğu sayfalara aktarılması AK PARTİ dönemleri sonucunda gerçekleştirilmiştir. Güzel yurdumuzda kamu görevlileri sendikacılığında, işçi sendikacılığında sınırlamaların, yasakların sona erdirildiği, özgürlüklerin genişletildiği, çalışma hayatına hak temelli bir bakış açısının yerleştiği bir dönemi görmek ve bu dönemde yapılanların çerçevesini anlamak isteyenler 2002’den bu yana devam eden süreçte AK PARTİ’nin, bu yüce Meclisin de desteğiyle, hangi değişimleri gerçekleştirdiğine şöyle bir göz attığında: Konut edindirmede biriken paraların ve nemaların ödenmesinin, memurların toplu sözleşme hakkına sahip olmasının, memurların ve kamudaki işçilerin maaş ve ücretlerinin enflasyona karşı korunmasının, kamu görevlilerinin enflasyonun üzerinde reel maaş artışına ulaşmasının, 4/C uygulamasının sona erdirilmesinin, sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesinin, sağlık çalışanlarının yıpranma payı ve fiilî hizmet zammına hak kazanmasının, polis ve astsubayların ek göstergelerinin 3 bine çıkarılmasının -kılık kıyafetlerimiz farklılıklarımız- aslında bir zenginliğimiz olan farklılarımızın kamu görevinde ve eğitimde bir engel olarak önümüze dayatıldığı utançtan kurtularak büyük bir devlet anlayışına, çalışma hayatında büyük bir olgunluğa erişilmesinin de bu memlekete, bu memleketin çalışma hayatına AK PARTİ dönemlerinde nasip olduğunu çok net bir şekilde göreceklerdir. Saymakla bugün bu oturumun tamamında bitiremeyeceğimiz yenilik ve hizmetlere, bu alanda AK PARTİ nice hizmetlere imza atmıştır.

Şimdi, evet, ek gösterge konusunda bir taahhüdümüz oldu, doğru ve bu sözün gereği olarak konu edilen kadro ve unvanlarda görev yapan kamu görevlilerinin 3600 ek göstergeden yararlanması gerçekleşecektir. Çünkü bu sözü evet, AK PARTİ vermiştir; evet, Cumhurbaşkanımız bunu ifade etmiştir. İYİ PARTİ’nin Genel Kuruldan beş on dakika önce önergeyi sunması, konuyu gerçekten önemseyip önemsemediği konusunda bize bir işaret sayılır mı, sayılmaz mı bunu bilmem ama biz memleketin, milletin önünde konuştuğumuz her meseleyi önemseriz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Yeğin, devam edin.

ORHAN YEGİN (Devamla) – …yüksek bir hassasiyetle konuyu konuşuruz, tartışırız ve -bizim amacımız- beklenti içinde olan vatandaşlarımızın beklentilerini günlük siyasi polemiklerin veya dönemsel siyasi rantların mevzusu hâline asla getirip orada konu yapmayız.

Önergede “Söz verdi, yapmadı.” diyorlar; biz, hiçbir hükûmet programında, parti programında, seçim beyannamemizde, hiçbir yerde olmamasına rağmen artık herkesin umudunu yitirmiş olduğu…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hep hile ya.

ORHAN YEGİN (Devamla) – …bir kayıp olarak gördüğü konut edindirmeleri ve nemaları “Devletin milletine borcu olmaz.” diye ödemiş bir siyasal hareketin mensuplarıyız, o mensuplar olarak bu sözü verdik.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hepsini burada tartışırız, ortada hiçbir şey yok, yapmadınız tabii.

BAŞKAN – Sayın Köksal, lütfen…

ORHAN YEGİN (Devamla) – Biz söylediğimizi yaparız ve önemseriz. Hak olanı, hakikat olanı söz vermemiş olsak da ki o bir haktır, onu yerine getirmeyi önemser, gece gündüz o hakkın yerine gelmesinin sorumluluğunu taşırız.

Kıymetli milletvekilleri, AK PARTİ siyasetine ve AK PARTİ pratiklerine yön veren temel yöntemimiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Devamla) – Başkanım, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ORHAN YEGİN (Devamla) – …sorunu görmek, çözümü ortak akılla bulmak, çözümün yol haritasını ortaya koymak, haklı beklentilerin hayata geçmesine -altını çiziyorum- imkân sağlamak ve adalet temelinde çözümü insanla, toplumla ve hayatla buluşturmaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Başkanım, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

Buyurun Sayın Özkoç...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben tutanakları istemiştim, bu konuda tekrar bir yanlış anlaşılmanın göz göre göre olduğunu görüyorum. Müsaade ederseniz bunu bir ifade edeyim.

BAŞKAN – Bu oylamayı yapayım, ondan sonra sizi davet edeyim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kürsüden yapabilir miyim efendim?

BAŞKAN – Ben çağıracağım sizi. Öneri bitti, oylamasını yapalım ondan sonra davet edeceğim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Özkoç. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, insanların bazı şeyleri istedikleri gibi anladığına ve bunun önüne geçmenin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; insanlar gerçekten istedikleri gibi anlayabiliyorlar bazı şeyleri, bunun önüne geçmek mümkün değil ama bu hassas bir konu olduğu için bir kere daha üzerinde durayım; böyle bir konuda da asla savunma yapmam, asla, buna da gerek duymam.

Bakın, ne söylediğimi bir daha tutanaktan okuyorum: “Bu millete size oy vermediler diye ‘aşağılık’ dediniz, bu millete size oy vermediler diye ‘terörist’ dediniz, bu millete size oy vermiyorlar diye de şimdi ‘Pontus’ diyorsunuz, ‘Rum’ diyorsunuz. Bundan daha aşağılık olan bir şey olabilir mi?”

Tekrar söylüyorum: Gerçekten, size oy vermeyenlere “aşağılık” demekten, “terörist” demekten, “Rum” demekten, “Pontus” demekten daha aşağılık bir şey olabilir mi? (CHP sıralarından alkışlar)

Ben burada başta da bir kere daha açıklamışım. Bir üstüne gidiyorum. Rus basını yazdığı zaman “Rus basını yazdı, ‘Ekrem İmamoğlu kazandı, iyi oldu.’ dedi. Ekrem İmamoğlu çıkacak, ‘Ben Rus değilim, benim bunlarla alakam yoktur.’ diye beyanat mı verecek?” Burada söylemişim. Alman basını yazdı, Alman basını bununla ilgili iyi bir şey söyledi, çıkıp da “Hayır.” mı diyecek? Bu arkadaşımızın yaptığı, tamamen karşısındaki insanları yönlendirerek, böyle bir algı yaratarak oradaki vatandaşlarımıza hakaret ediyor. Bir insan, arkadaşlar, Laz’sa Laz’dır, Türk’se Türk’tür, Kürt’se Kürt’tür, Çerkez’se Çerkez’dir, Abaza’ysa Abaza’dır, Boşnak’sa Boşnak’tır; olmadığın bir şeyi oldun gibi göstermek, o doğru değildir, bu doğru değildir, doğru bir yaklaşım tarzı değildir.

Bizim ne söylediğimiz gayet açıktır, onun için kimseyi bu konuda incitmediğimi düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Paylan, Sayın Özkoç az önce bahsettiğiniz konuda bir açıklama yapmak istedi, ona söz verdim.

Teşekkür ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 15/5/2019 tarihinde Van Milletvekili Murat Sarısaç ve arkadaşları tarafından, Kürt dili kurumlarının kapatılmasının ve ana dilde eğitim verilmemesinin Kürtçe üzerindeki olumsuz etkisinin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mayıs 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/5/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/5/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                              Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                                      İstanbul

                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

15 Mayıs 2019 tarihinde, Van Milletvekili Sayın Murat Sarısaç ve arkadaşları tarafından -2380 sıra numaralı- Kürt dili kurumlarının kapatılmasının ve ana dilde eğitim verilmemesinin Kürtçe üzerindeki olumsuz etkisinin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/5/2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Nimetullah Erdoğmuş. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Erdoğmuş.

HDP GRUBU ADINA NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, kıymetli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyor, ramazanışerifin hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum.

Şu anda -dünden itibaren- Meclisimizde bulunan annelerle ilgili bir iki cümleyi de arz edip mevzuya geçmek istiyorum. Aslında yerde sürünen o tülbendin, o kadınların, o annelerin, gerçek anlamda hakarete uğrayan, onların fizikleriyle beraber annelik ruhudur. O annelik ruhu yerde sürünmüş, annelik ruhunun âdeta kanatları kırılmış, birlik ruhu zedelenmiş, kardeşlik ruhu âdeta darbedilmiştir. Bu annelerin bir cümleyle taleplerini özetlersek diyorlar ki: “Evlat acısını yaşamak istemiyoruz.” Her ne kadar Sayın Başkanımızın kendileriyle görüşmesi âdeta Meclisimizin de görüşü istikametinde olsa da bu Meclisin yeniden bu mevzuyla ilgili, bu konuyla ilgili hassasiyetini ortaya koyması bizce elzemdir.

Değerli arkadaşlar, Kürt Dil Bayramı’yla ilgili sizlerle iki konuyu paylaşmak istiyorum. Birincisi: 1925’ten itibaren Şark Islahat Planı’yla beraber zaman zaman gerilen, zaman zaman daralan, zaman zaman da genişleyen ama esasında, temelinde ret ve inkâr politikalarının belirleyici olduğu bir geçmişimiz, bir mazimiz var. Onun maddeleri içerisinde, Şark Islahat Planı’nın maddeleri içerisinde ilk maddeye baktığınız zaman zaten onun içeriğinin, onun amacının ve uygulamasının ne olacağını hemen öğrenirsiniz. 1’inci maddede askere havale edilmiş, o gündür bugündür bu şekilde süregelmiştir; birinci husus bu.

Dilin mahiyeti ve önemini açıklamanın belki de bir zaitten başka olmayacağı gerçeğinden hareketle diyorum ki aslında balık için su nasıl hayati bir önemi haizse aslında dil de insan için o şekilde hayatidir, o şekilde önemlidir.

İkincisi de, ikinci husus da dil ile dinin aslında, daha doğrusu dinde dilin karşılığıyla ilgili sizinle paylaşmak istediğim konudur. O da Rum suresinin 22’nci ayetinde mealen Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır: “Renklerinizin ve dillerinizin farklı farklı olması Allah’ın ayetlerindendir.” Bu ayetikerimeye istinaden eğer herhangi bir dil -hangi dil olursa olsun- saldırıya uğramışsa, inkâr edilmişse, reddedilmişse, yasaklanmışsa bu ayetikerimeye göre bir ayetin saldırıya uğraması şeklinde izah edilebilir. Çok iyi bilirsiniz ki bir ayeti reddetmek topyekûn bir kitabı yani Kur’an-ı Kerim’i reddetmek kadar inancı zedeleyen ve âdeta tehlikeye düşüren bir tutumdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

NİMETULLAH ERDOĞMUŞ (Devamla) – O hâlde değerli kardeşlerim, bu mübarek ayda, Allah’ın bir nimeti olan bu dillerin, resmî dilimiz olan Türkçeyle beraber Kürtçenin de bir ana dil olarak bu kadar gecikmiş olmasına rağmen artık ele alınıp kardeşliğin, hakkın, hukukun bu Meclise nasip olması belki de yapılacak en hayırlı çalışmalardan biri olacak diyorum. Ve son sözü benim ana dilim olan Zazacayla tamamlamak istiyorum: “…”(x) (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde konuşmak isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken selamlarımı sunuyorum.

Halkların Demokratik Partisinin ana dilde eğitim verilmesinin Kürtçe üzerindeki olumsuz etkisi ve sonuçlarının araştırılması hakkındaki grup önerisini yersiz ve mesnetsiz buluyor ve destek vermeyeceğimizi ifade etmek istiyorum.

HABİP EKSİK (Iğdır) – Şaşardık!

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Anayasa’mızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerinden birisi: Devletin dili Türkçedir. Aynı zamanda, üniter yapımızın korunması için dil birliğinin önemini de hatırlatmak istiyorum. Adalet ve hukukun yok sayıldığı, ekonominin IMF kapılarına dayandığı, iç ve dış siyasal olayların zirvede olduğu bir dönemde bu konular üzerine yoğunlaşmamız gerektiğini de özellikle belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Trabzonlu bir İstanbul Milletvekili olarak, Esenler Belediye Başkanını Trabzonlularla ilgili söylediklerinden dolayı şiddetle kınıyor ve kendisini derhâl özür dilemeye davet ediyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) – Yanlış biliyorsunuz, yanlış. Yanlış biliyorsunuz. Yanlış biliyorsunuz. İzlemediniz Sayın Vekil, izlemediniz, yanlış biliyorsunuz. Konudan haberiniz yok, konudan haberiniz yok. Öyle bir şey olmadı.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Aynı zamanda, AKP’nin aslen Trabzonlu olan eski İstanbul il başkanı -Trabzonlu olması hasebiyle ifade ediyorum- İstanbul Milletvekilinin “Türk olmaktan AKP sayesinde kurtulduk.” demesini de bu vesileyle esefle kınıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Aslında Esenler Belediye Başkanı aynı zamanda bir Anayasa suçu işlemektedir. Bu, cahil bir FETÖ’cüye benzemektedir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Söylediklerine katılmayan AKP’lileri de uyarmak istiyorum: Bu densize gereken ders verilmelidir. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, aslında ben söz alırken önergeden sonra Başakşehir’de olan olayla ilgili konuşmak istiyordum. Biliyorsunuz, dün Başakşehir’de bir istinat duvarı çöktü; 1 ölü, 1 yaralı. Bu kürsüde en az 3-4 defa bu konuyu dile getirdim, bir de araştırma önergesi verdik. Kartal’da 21 kişinin ölümüyle sonuçlanan o binadan sonra biraz daha fazla dikkatler çekildi ama işte, bakın, Başakşehir’den önce geçen hafta Esenyurt’ta olan olayı hatırlatmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Nuhoğlu, buyurun.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Geceyi dışarıda geçiren yüzlerce insan, ondan bir hafta önce Kâğıthane’de çöken bina ve o binadan sonra yıktırılan diğer binalar ve geriye doğru, Üsküdar’da, Ümraniye’de, Beyoğlu’nda, İstanbul’un pek çok yerinde çöken binalar, çöken istinat duvarları, ölenler, yaralananlar ve büyük ölçüde maddi kayıplar.

Değerli arkadaşlar, İstanbul’da çökmeyi bekleyen binlerce değil, on binlerce binadan söz ediyorum; çökmeyi bekleyen yüzlerce istinat duvarından söz ediyorum. Bunların bir tek sebebi vardır: Mühendisler devre dışıdır. Bu işlerin çözümünün tek yolu vardır: Mühendis odaları, teknik üniversiteler çözüm ortağı yapılmalıdır. Belediyeyi yönetenlerin hepsini bir kez daha ikaz etmek istiyorum: Mühendisler bu işlerin çözüm ortağı olmalıdır ve İstanbul böyle tehlikelerle karşı karşıya yaşayamaz, bu devam edemez.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Zengin, az önce etraflıca tartışmasını yaptık ama konu herhâlde tekrar gündeme geldiği için bir ilave yapmak istiyorsunuz.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Tabii, konuşmalarımızın bütünlük arz ettiğini düşünüyorum. Yani bunları defaatle konuştuk fakat sayın hatibe tekrar bir cevap verme ihtiyacı duyduğum mevzu şu: Bir konuya itiraz ederken, konuşurken yeni hasarlar açmamak lazım. Biraz evvel hatip konuşurken bizim kendi belediye başkanımızla ilgili olarak “Cahil bir FETÖ’cüye benziyor.” dedi.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Öyle yazıyor, açın girin internete.

BAŞKAN – Sayın Nuhoğlu, lütfen…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu ifade kabul edilemez bir ifade. Kendisi eleştiri getirebilir ama bir terör örgütüyle ilişkilendirerek bu tarz bir ifade kullanmasını kınıyorum. Eleştirilerini -çok üstüne basarak ifade ettiği- hukuk içerisinde kalarak yapmasını kendisine tavsiye ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sizin Meclis Başkanınız FETÖ’cü be! Meclis Başkanı FETÖ’cü.

BAŞKAN - Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Bekaroğlu’nda. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir saniye, daha beter bir şey söyledi. Kim FETÖ’cü ya, kim FETÖ’cü?

BAŞKAN – Sayın Nuhoğlu… Bir saniye değerli arkadaşlarım, bir saniye.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bir saniye Sayın Başkan. Sayın Başkan, “Meclis Başkanı FETÖ’cüdür.” ne demek anlayamadım? “Meclis Başkanı FETÖ’cüdür.” ne demek? Sözünü lütfen geri alsın.

BAŞKAN – Bir saniye…

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sizi kastetmiyorum, Meclis Başkanını kastediyorum.

BAŞKAN – Efendim?

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Meclis Başkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını kastediyorum. FETÖ’cünün başı “Fetullah Gülen’in vaazlarıyla büyüdüm dizinin dibinde.” diyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Kimdir FETÖ’cü?

BAŞKAN – Kim diyor onu?

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Şentop.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Olamaz böyle bir şey, biz bunu reddediyoruz, mümkün değil.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Evet…

BAŞKAN – Sayın Nuhoğlu, benim, bu açıklamanızı kabul etmem mümkün değildir.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Peki, ifadelerini bulup çıkartacağım.

BAŞKAN – Lütfen, oturunuz yerinize.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Söz verirseniz açıklayayım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, kınıyoruz kendisini, sözlerini geri alsın, lütfen.

BAŞKAN – Bir saniye… Sayın Türkkan burada mı değerli arkadaşlarım?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Buradayım.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Başkanım, açık özür dilesin.

BAŞKAN - Sayın Türkkan, bu konuyu lütfen bir tashih edelim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Açık olarak özür dilemesi lazım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Türkkan, lütfen bu konuyu siz grup başkan vekili olarak bir tashih ediniz. Sayın Nuhoğlu şu anda hiçbirimizin tasvip etmediği bir cümleyi kullandı. Yani bir Meclis Başkanımızın da bu denli bir tartışmaya dâhil edilmesini uygun görmem, bu konuda bir açıklama yapmanızı rica ediyorum sizden.

Değerli arkadaşlarım lütfen... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Böyle yaparsanız bu iş olmaz. Bir durun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Siz yapıyorsunuz müdaheleyi. Ne münasebet ya!

BAŞKAN – Bir saniye değerli arkadaşlarım, bir dakika lütfen.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Arkadaşınızın lafını duymadınız mı siz?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen…

Sayın Zengin, Sayın Türkkan bakın bir açıklama yapacak.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben dışarıdan geldim, henüz görmedim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, duymadınız. O yüzden “böyle” falan demeyin, cevap verin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ne yapacaksınız o zaman?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Cevap verin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben böyle yapmayayım, ne yapacaksınız? Olur mu öyle bir şey? Ne yapacaksınız?

BAŞKAN – Sayın Türkkan… Sayın Zengin...

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Öyle bir şey olur mu ya?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, niçin karşılıklı konuşuyorsunuz?

Sayın Türkkan, buyurun lütfen.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – FETÖ’cünün kim olduğunu siz daha...

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen susar mısınız?

Buyurun Sayın Türkkan.

32.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un FETÖ’cülükle itham edilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığına ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben bu tartışmaların içerisine Sayın Meclis Başkanının dâhil edilmesini doğru bulmam. Bu sadece Mustafa Şentop Beyefendi için değil, diğer geçmişteki Meclis Başkanları için de aynı şey söz konusu. Burada bahsedilen mesele kendisinin FETÖ’cülükle itham edilmesi ise doğru bir yaklaşım olmamış. Bunun doğru olmadığını özellikle beyan ediyorum.

Yalnız burada dün ben kürsüdeyken Sayın Recep Özel’e “Takke ne oldu?” dedim, Recep Özel güldü, mesela o, hiçbir sıkıntı duymadı. Ortada ilginç bir şey vardı, arkadaşlar söyledi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Ama Meclis Başkanının bu tartışmaların konusu olmasını doğru bulmadığımı beyan ediyorum.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu, bir saniye lütfen.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Zengin, bir saniye...

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Oluç, lütfen...

Değerli arkadaşlarım, Mecliste konuşurken herkesin sözlerini çok özenli bir dil kullanarak sürdürmesi gerektiği çok açıktır. Burada Sayın Meclis Başkanımız da hepimizi temsil eden...

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Aynen öyle.

BAŞKAN – ...ve Meclisimizce seçilmiş bir kişilik. Dolayısıyla onun hukukunu ve kişilik haklarını korumak da hepimizin görevi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Katılıyorum.

BAŞKAN – Ben Sayın Türkkan’ın Sayın Nuhoğlu’nun sözlerini uygun bulmadığı yönündeki sözlerine teşekkür ederim, doğrusu budur. (AK PARTİ sıralarından “Kendisi özür dilesin.” sesleri)

Sayın grup başkan vekili yaptığı konuşmayla grubu adına ve Sayın Nuhoğlu adına gerekli açıklamayı yapmıştır.

Buyurun Sayın Zengin.

33.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’na TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a suç isnat etmesinden dolayı İç Tüzük’ün 161’inci maddesine binaen yaptırım uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, hassasiyetinize çok teşekkür ediyorum, fevkalade güzel bir açıklama yaptınız fakat daha fazlasının yapılması gerektiğini düşünüyorum çünkü sayın hatip bir değil, iki defa yani önce laf atarak... Diyelim ki kızdı, sinirlendi, bir laf attı; hayır, benim konuşmamdan sonra tekrar ayağa kalkarak, daha da açarak ve aleni bir şekilde Sayın Meclis Başkanımızın FETÖ’cü olduğunu söyledi; itham değil “FETÖ’cüdür.” dedi, daha da detaylandırdı. O sebeple İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarına binaen kendisine bu konuda bir yaptırım uygulanması gerektiği kanaatindeyiz. Yani bu böyle geçiştirilecek bir şey değildir.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Sayın Zengin...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Açık olarak suç istinat etmiştir, sayın milletvekili çok açık bir şekilde Meclis Başkanımıza suç istinat etmiştir, bu bir yalandır, külliyen yalandır. O sebeple bu konuya dair İç Tüzük’ün gerekli olan uygulamasının muhakkak hayata geçirilmesini sizden grubumuz adına talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, getireceğim ben buraya. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar, susar mısınız?

Sayın Zengin, ben bir üyenin yaptığı konuşmadan dolayı İç Tüzük hükümlerine göre bir ceza verilmesini gerektiren durumlarda öncelikle kişi ya da grup bir özür dilemeye davet edilir. Sayın Lütfü Türkkan grubu adına ve arkadaşı adına bu açıklamayı yapmıştır. Ben bunu hiç… Nuhoğlu’nun yaptığı… Bu açıklamayı Sayın Türkkan, grup başkan vekili sıfatıyla bütün grubu adına yapmıştır. Dolayısıyla, geri alınan bir sözün üzerine ceza verilmesine dönük uygulamamız yoktur.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu çok önemli bir konu. Bakın, Sayın Türkkan bile…

BAŞKAN – Ama bakın, bir saniye, uygulamamız bu yönde. Zaten verilen cezalarda bir özür dilenirse, geri alındığı zaman cezanın kalktığına dair İç Tüzük hükmümüz vardır. Sayın Türkkan da grubu adına haklı olarak ve yerinde olarak bu açıklamayı yapmıştır.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye, daha sonra biz bunu aramızda tartışacağız.

Şimdi, Sayın Bekaroğlu’nu bir izleyelim, daha sonra açıklamalarını hep beraber değerlendireceğiz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ama Sayın Lütfü Türkkan bile açıklamasını yaparken Recep Bey’le olan “Ah ne var bunda, ne olabilir!” şeklinde… Yani ciddi bir özür görmedik efendim, gören söylesin. Ciddi bir özür değildi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ne yapacağız ya? Ne yapacağız başka?

BAŞKAN – Bir saniye…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Olayın vahametiyle uygun bir şey değildi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ne ceza verelim? Haydi yapalım, haydi!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Özür dilemesi lazım, konuşmayı yapan kişinin özür dilemesi lazım.

BAŞKAN – Sayın Türkkan hepimizin karşı çıktığı durumla ilgili bir açıklamada bulunmuştur Sayın Zengin. Sayın Türkkan gerekli özrü yapmıştır.

Buyurun Sayın Bekaroğlu.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 15/5/2019 tarihinde Van Milletvekili Murat Sarısaç ve arkadaşları tarafından, Kürt dili kurumlarının kapatılmasının ve ana dilde eğitim verilmemesinin Kürtçe üzerindeki olumsuz etkisinin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mayıs 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

HDP Grubunun vermiş olduğu önerge üzerinde CHP adına konuşmak için söz aldım.

Değerli arkadaşlar, ırkçılık tarih boyunca insanlığın başına türlü belalar açmış en büyük kötülüklerden biridir; haramdır, günahtır. Maalesef zaman zaman en tepede devletin, toplumun en yukarısında bulunan insanların ağzından bile nefret söylemi, ayrımcılık, ırkçılık kokan sözler çıkıyor. Hepimizin bunu kınaması gerekiyor.

Esenler Belediye Başkanının dün yayınlanan kasetinde yaptığı çok açıktı.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Çok açık, çok.

SALİH CORA (Trabzon) – Hiç alakası yok ya! İlhami Özcan ne söyledi?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Çok açık, çok açık. Şimdi burada…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir de hep devamlı konuşma ya! Sen önüne bak ya, çıkacaksan çık konuş! Her seferinde sen mi konuşacaksın?

SALİH CORA (Trabzon) – Siz bana niye laf atıyorsunuz?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Allah Allah ya!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, bir hatip konuşuyor… Değerli arkadaşlar, lütfen…

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu yapılan açıkça bir nefret söylemiydi, bunu hepimizin kınaması gerekiyor. Fetullah Gülen… Meclis Başkanına FETÖ’cü denildi mi denilmedi mi? Değerli arkadaşlarım, Meclis Başkanı dâhil, şu anda üzerinde konuştuğumuz şu meşhur Tevfik Göksu’nuz dâhil hepsinin Fetullah Gülen’i, cemaati, neyse -şimdi FETÖ- öven onlarca konuşması var arkadaşlar, bunları biliyoruz, hepiniz biliyorsunuz. Dolayısıyla yani böyle bağırarak, ceza aldırarak, bilmem ne yaparak işin içinden çıkılmaz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Evet, aslında hepiniz oradan geçtiniz, o tezgâhtan geçtiniz.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, HDP’nin vermiş olduğu öneride ana dille ilgili sorun dile getiriliyor burada. Bu konuyla ilgili, Kürtçeyle ilgili kurumlara getirilen yasaklar üzerinde bir araştırma yapılması isteniyor. … Ana dil dedik ya, dün burada uzun uzun anaların yerlerde sürüklendiğini, çocukları ölmesin diye cezaevlerinin önüne gelip oturan kadınlara yapılan baskıları konuştuk değerli arkadaşlar.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Biraz da çocukları öldürülen annelerden bahsetseniz!

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Hepsinden bahsediyoruz, hiçbir şekilde hiçbir ananın çocuğu ölmesin. Bakın, burada bu insanların, bu kadınların, bu anaların isteği çocukları ölmesin. Peki çocuklar ne istiyor? Tecrit kalksın. Ne demek tecrit kalksın? MHP Genel Başkanı bile söyledi “Artık Öcalan avukatlarıyla görüşsün.”

ERKAN AKÇAY (Manisa) – MHP’siz bir söz alamayacak ya!

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, hukuk devletiysek yasalar herkese eşit bir şekilde uygulanır, istenen talep budur. Ağırlaştırılmış müebbet hapis alsa da, terör suçlusu da olsa, başka bir şekilde de olsa kim olursa olsun yasalar eşit bir şekilde uygulanır, bu şekilde hukuk devleti oluruz. Şu anda talep edilen şey yasal bir şeydir değerli arkadaşlarım, bu sebeplerden dolayı anaların yerlerde sürüklenmesi çok acıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Bu sebepten dolayı insanların açlık grevine, ölüm orucuna yatmaları da acı, asla bunu tasvip etmiyoruz. Hiçbir haklı talebin ölüm orucuyla dillendirilmesini asla talep etmiyoruz ama insanların buna mecbur edilmesini de asla kabul etmiyoruz, bu doğru değildir.

Değerli arkadaşlarım, ana dille ilgili konuşacaktım ama son birkaç cümle söyleyeyim: Bu ana dil sadece tabii ki Kürtçe değil, Türkiye'de 35 civarında ana dil vardı ve bunların yarısı artık konuşulamıyor. Daha evvel bu kürsüden defalarca ifade ettim, bu iş ancak devletin el atmasıyla düzelebilir. Eğer -ana dil- gerçekten insanlar eşittir, bütün diller, ırklar, kavimler eşittir, hepsi bizim zenginliğimiz diyorsak bu işin devlet marifetiyle ele alınması gerekir ve düzeltilmesi gerekir yani ana dillerin unutulmasının önlenmesi gerekir. Bizim devletimiz tam tersini yapıyor, devlet marifetiyle ana dille ilgili yapılan faaliyetleri yasaklıyor. Maalesef durum budur.

Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Akçay, söz talebiniz var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Bekaroğlu yanlış bir ifadede bulundu. Sayın Genel Başkanımızın kesinlikle “Tecrit kalksın.” gibi bir sözü yoktur, olmamıştır ve olmayacaktır da. Zaten tecrit diye bir durum da söz konusu değildir. Sadece bu terör örgütü elebaşının, bebek katilinin cezasını çekerken kendi avukatlarıyla bir görüştürülmesi söz konusudur ve buna ilişkin bir soruya verilen bir cevap olarak “Avukatıyla görüşmüştür.” demiştir Sayın Genel Başkanımız. Bu vesileyle de ifade etmek isterim ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin de yaptığı, bu terör örgütü elebaşının kendi örgütünü yönetmesine mâni olmaktır, “tecrit” dedikleri hadise de budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu konuda cezaevinde terör örgütüyle ilgili hükümlü veya tutuklu kişilerin anneleri de bu vesileyle istismar edilmektedir bize göre.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Oluç, sizin de bir söz talebiniz oldu.

Buyurun.

35.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir yanlış anlamaya mahal vermemesi için söz almak istedim. İYİ PARTİ adına konuşmuş olan sayın vekil bir resmî dil tartışması açtığımıza dair bir imada bulundu. Biz bir resmî dil tartışması açmıyoruz. Resmî dilin Türkçe olduğu konusunda herhangi bir itirazımız yok. Biz sadece bir ana dilin, Kürtçenin Türkiye’de karşı karşıya kalmış olduğu sorunlarla ilgili bir araştırma yapılmasını istiyoruz çünkü Kürtçe yayın yapan televizyonlar, radyolar, gazeteler, internet siteleri, dijital medyadaki çeşitli araçlar kanun hükmünde kararnameler aracılığıyla OHAL döneminde kapatılmışlardır. Aynı zamanda Kürtçe kurs veren çeşitli kurumlar da aynı muameleyle karşı karşıya kalmıştır. Biz bütün bunların araştırılmasını ve bir ana dilin kullanılmasının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - …ve ana dilinde eğitim meselesinin ne kadar önemli olduğuna işaret etmek istiyoruz. Bakın, bir örnek -uzun vaktimiz yok, tartışamayacağız belki ama- Almanya’da diyelim -Avrupa’nın diğer ülkelerinde de geçerlidir- milyonlarca vatandaşımız, Türkiye‘den gitmiş olan insanlar yaşamaktadır ve mesela Alman okullarında Millî Eğitim Bakanlığının da görevlendirdiği yüzlerce öğretmen Türkçe ve Türk kültürü dersleri vermektedir. Bu demektir ki Almanya’da Türkçe ve Türk kültürü dersleri vermek herhangi bir şekilde bir tartışma konusu olmamaktadır. Yani bir asimilasyona itiraz ettiğiniz zaman, Almanya’daki asimilasyona itiraz edip Türkiye’de buna dair itirazlarınızı dile getirmezseniz bir çifte standart uygulamış olursunuz. Ona işaret etmek istiyorum efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Başkan, hoş geldiniz.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Tekirdağ) – Sataşmadan söz isteyeceğim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, sözlerinize başlamadan önce, Sayın Nuhoğlu’nun sizinle ilgili sarf etmiş olduğu sözleri Meclis adına kabul etmeyeceğimizi ifade ederek kendisini ve grup başkan vekilini bir açıklama yapmaya davet ettik. İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Lütfü Türkkan, Sayın Nuhoğlu’nun az önce sarf ettiği sözler nedeniyle bunun kabul edilemeyeceğini, kabul etmediklerini ifade ettiler. Bu bilgileri, belki duymamışsınızdır diye, sizlerle paylaşıyorum.

Buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerinde şahsına sataşması nedeniyle konuşması

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle tutanakları da istedim ama sarf edilen sözün tam ne olduğunu da bilmiyorum fakat akabindeki tartışmalardan haberim oldu. Burada konuşan Sayın Nuhoğlu, bir milletvekili arkadaşımız, beni FETÖ’cülükle itham etmiş.

Önce şunu söyleyeyim: Malumunuz FETÖ’cülük yani FETÖ örgütüyle irtibatlı olmak, iltisaklı olmak vesaire bir suçtur. Dolayısıyla beni, bir milletvekili arkadaşımız bir suçla itham ediyor. Bu konuda, öncelikle, bu bağlamda, bunun disiplin hükümleri bakımından da değerlendirilmesi gerektiğini peşinen söylüyorum. Geçici çıkarma cezası gerektiren hususta, Cumhurbaşkanına ve özel olarak -tabii ki milletvekillerinin tamamına da var ama- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına da hakaret burada geçici çıkarmayı gerektiren bir suç olarak tanzim edilmiş.

Öncelikle şunu ifade edeyim: Tabii, böyle bir iddiayı, ithamı bütünüyle reddediyorum.

Ben şunu gayet rahatlıkla söyleyebilirim: Gerek siyasette gerek milletvekilliklerinde FETÖ’yle itham edilebilecekler arasında en sonda yer alacak bir arkadaşınızım. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Bunu bütün hayatım boyunca da ifade edebilirim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Kasıt nedir, bir anlat?

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) – Efendim?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Yok bir şey…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Sayın Başkanımız konuşuyor. Lütfen…

Buyurun.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) – Ben bu yapılanmayla daha 1985 yılında ilk defa karşılaşmış ve mücadele etmeye başlamış bir arkadaşınızım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – O anlamda hiçbir şey söylemedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Her şeye muhalefet etmek zorunda mısınız ya?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Bağırınca susturuyorsunuz, öyle mi?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ve saygısızsınız!

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu… Sayın Bekaroğlu, Sayın Meclis Başkanı konuşuyor. Lütfen…

Buyurun Sayın Başkan.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANI MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) – Bunun detaylarını burada kendimi bir savunma bağlamı içerisinde de ifade etmek istemem ama isteyen her arkadaşımızla her mekânda, her zeminde bunu tartışabilirim, bütün boyutları itibarıyla tartışabilirim.

Muhtemelen -ben tabii dinlemedim konuşmasını- 17-25 olaylarından sonra, hatta 25 olmadan, sanıyorum 17 Aralık akşamı veya 18 Aralık günü bir televizyonda ilk defa, 17 Aralıkta FETÖ’cülerin bir hükûmet darbesi yapma teşebbüsüne karşı da çıkıp televizyonlarda konuşan ilk siyasetçiyim. O zaman herkes daha meselenin mahiyetinin ne olduğunu anlamaya çalışırken biraz kendisini geri çektiği, “Biraz duman ortadan kalksın, biraz sükûnet olsun da bakalım, ona göre konuşalım.” dediği bir zamanda, ben 18’inde, a Haber’de ilk defa bu işin içerisinde bu örgütün, yapılanmanın şahıslarının olduğunu, temel sorunun, bunun hiyerarşik yapı içerisinde bir hareket mi, yoksa örgüt içerisinde başıbozuk birilerinin yaptığı bir hareket mi olduğunu, bunun vuzuha kavuşturulması gerektiğini ifade ettim o zaman.

Tabii bu FETÖ örgütünü, devletin bu örgütle mücadelesini çeşitli aşamalarda değerlendirmek lazım. Her aşamada ki bugün de görüyorsunuz, yeni elde edilen bazı bilgiler, deliller bağlamında başka bağlantılar ortaya çıkıyor, başka birtakım yöntemler ortaya çıkıyor ama bunu çok kısa ifade edeceğim, suistimal etmeden vaktinizi değerli arkadaşlarım, şahsıma karşı bir itham olduğu için bunu söylüyorum. FETÖ örgütüyle, 2011’de ben ilk defa milletvekili seçildim ve 2011’in sonlarından itibaren, o zaman Başbakandı, Sayın Cumhurbaşkanımızın bürokrasideki, kritik noktalardaki örgütlenmeye karşı bir duruş sergilediğini ben bizzat yaşadım. Bunu isim isim, hangi bürokratik kademeye atamayla ilgili bir sorun yaşandığını, hangisine karşı çıkıldığını bilen birisiyim ben, burası şu anda bunları anlatmanın yeri değil. Ve dikkat ederseniz, 17-25’ten sonra FETÖ örgütünün elebaşı bir mektup göndermişti zamanın Cumhurbaşkanına ve orada ilk reaksiyonu şuydu… “Bizim arkadaşlarımızın bürokrasideki yükselmelerine rezerv koyuyorlar, engelliyorlar; bunun kaldırılması lazım.” diye bir ifadesi vardı. İşte o ifade 2010, 2011’den itibaren başlayan, devletin refleksiyle alakalı bir şey; mevcut olanları temizleme, yenilerinin de bürokraside yükselmesini engelleme yönündeki bir iradeden kaynaklanan bir reaksiyonlarıydı. Ben sonra yaşanan süreçlerin, 17-25 dâhil, bu tavra karşı örgütün gösterdiği bir reaksiyon olduğu kanaatindeyim. Bu reaksiyonlara verilen cevaplarla meselenin geldiği nokta, işte 15 Temmuzda yaşananlar vesaire, görüyorsunuz.

Ben her zaman her platformda bu örgüte karşı bir duruş sergilemiş, fikren de fikrî yapısı itibarıyla da bu örgüte karşı olan biriyim ve bununla ilgili de birçok sıkıntılar yaşamış biriyim. İlk defa, daha bu örgütün adından, bir örgüt olduğundan hiçbirimizin haberi yokken 1985 yılında benim de katıldığım liseler arası bir yarışmada, bu örgütten olduğunu çok daha sonraları öğrendiğim bir arkadaş verilen haksız puanlarla 1’inci olmuştu, ben 2’nci olmuştum. 85 yılında bir olaydan bahsediyorum. O zamandan beri buna karşı bir tavır koyan -öğrencilik yıllarımdan bilen arkadaşlarım da var- biriyim. Bütün detaylarıyla hayatımın her safhasıyla ilgili bu konuda net açıklama yapabilecek rahatlıkta olan bir kardeşinizim, arkadaşınızım.

Çok teşekkür ediyorum.

Bu ithamı reddediyorum, itham sahibini de kınıyorum, gerekli disiplin cezası için de işlem yapılmasını talep ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Nuhoğlu’nun kürsüde konuşmasından sonra yerine geçtiği zaman yaptığı konuşmanın büyük bir kısmını uğultudan dolayı duyamadık, şimdi tutanakları istettim.

Ben beş dakika ara veriyorum, sayın grup başkan vekillerini de arkada odamda bekliyorum.

Kapanma Saati: 16.29

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

IX.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ

1.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’na yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri nedeniyle İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak iki birleşim çıkarma cezası verilmesi

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, ara vermeden önce yaşanan bir tartışmayla ilgili tutanakları getirttim, inceledim. İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu’nun kürsüde konuştuktan sonra yerine geçtiği andan itibaren sarf ettiği kimi sözlerin gerek Meclisteki uğultu ve gerekse tartışmaların dozajının yüksek olması nedeniyle Başkanlık Divanı tarafından bir kısmının duyulmaması üzerine getirttiğim tutanaklardan, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun yerinde sarf ettiği kimi sözlerin Meclis İçtüzüğü’müze göre kabul edilemez sözler olduğunu tespit ettik ve Hayrettin Nuhoğlu’nun bu söylediği sözlerin tutanaklardan gördüğümüz kadarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Mustafa Şentop’un şahsında yoğunlaştığını ve ona ithamlarda bulunduğunu gördük. Dolayısıyla Sayın Hayrettin Nuhoğlu’nun az önceki oturumda sarf etmiş olduğu sözlerle İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin birinci fıkrasının 3 numaralı bendi kapsamında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına hakaret fiili işlemiş olduğundan Meclisten geçici olarak çıkarma cezasını gerektirdiği açıktır. Bu nedenle İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’na İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak 2 birleşim çıkarma cezası verilmesini teklif edeceğim.

Sayın Nuhoğlu savunma yapabilir yahut başka bir milletvekili savunma hakkını kullanabilir.

Sayın Nuhoğlu savunma yapacak mıdır?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yapmayacak.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bu durumda İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’na İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak 2 birleşim çıkarma cezası verilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Nuhoğlu, Genel Kuruldaysanız lütfen Genel Kuruldan ayrılınız.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 15/5/2019 tarihinde Van Milletvekili Murat Sarısaç ve arkadaşları tarafından, Kürt dili kurumlarının kapatılmasının ve ana dilde eğitim verilmemesinin Kürtçe üzerindeki olumsuz etkisinin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mayıs 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Şimdi gündemimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin görüşmelerini sürdürüyoruz.

Öneri üzerinde son konuşmacı Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Şanlıurfa milletvekilimiz Sayın Halil Özşavlı’dır.

Buyurun Sayın Özşavlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce az evvel Meclis Başkanımıza karşı yapılan çirkin isnadı kınadığımı belirtmek istiyorum.

HDP grup önerisiyle ilgili olarak sözlerime başlamadan önce AK PARTİ öncesi ve sonrasını çok kısa kıyaslamak istiyorum ve bununla ilgili olarak da yeni bir tartışmaya mahal vermemek için isim zikretmeden bugün kimlerin kimlerle beraber ittifak kurduğunu ve geçmişte Kürtçeyle ilgili yasakların kimler zamanında uygulamaya konduğunu takdirlerinize bırakıyorum.

1925 tarihli bir belge, “Gonca-i bahar” adlı Kürtçe kitabın yasaklanması, tarih 1925. Çok hızlı gideceğim; tarih 1937, Şeyh Sait tarafından okunmuş Kürtçe plağın zararlı sözler taşıdığı gerekçesiyle toplatılması, yasaklanması.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Milattan önceye geç.

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Tarih 1944, Bağdat’ta Necah Basımevinde Kürtçe olarak bastırılmış olan “Barbu” adlı kitabın dağıtılmasının, yurda sokulmasının yasaklanması. Böyle onlarca, yüzlerce belge var sayın milletvekilleri, çok fazla bu konuya girmek istemiyorum.

Bugün bilim adamlarının, Kürtçeyle ilgili edebiyatçıların, toplumsallaşmış Kürtçe ile kurumsallaşmış Kürtçe diye 2 tane tabiri vardır. Toplumsallaşmış Kürtçe, günlük hayatta Kürtçenin kullanılmasıyla ilgilidir. Kurumsallaşmış Kürtçe ise şöyle geçer: Kürtçenin 2002’den sonra TBMM’de, eğitim alanlarında, medyada, yerel yönetimlerde, mahkemelerde, camilerde ve sanat ortamında ve benzeri diğer alanlarda kullanılması anlamına gelir. Tarih dikkatinizi çekmiştir.

Devam ediyor, 2003 yılında ilk defa Batman’da özel Kürtçe dil kursu açıldı, akabinde Muş’ta, Bingöl’de ve diğer illerde açılan kurslar bunu takip etti.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sonrası ne oldu Sayın Hatip, sonrası?

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Fakat aynı yıllarda ilgisizlikten dolayı bu kurslar kapanmaya başladı.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – KHK’yle kapatıldı Batman’daki dernek, çarpıtmayın.

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Lütfen dinler misiniz.

Aynı yıllarda TRT 3 ve TRT 1 radyolarında Kurmançça ve Zazaca lehçelerinde programlar yapılıyordu. 2004’te çıkarılan bir yasayla yönetmelik hazırlandı, 2009’da TRT Şeş yayın hayatına başladı. AK PARTİ’nin Kürtçeyle ilgili bu cesaretlendirici, teşvik edici adımlarından sonra her tarafta bunun meyveleri görülmeye başlandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an-ı Kerim’i Kürtçeye çevirdi, basımını sağladı.

HABİP EKSİK (Iğdır) – Kapatılan yayınları say.

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Birçok yerde Kürtçeyle ilgili adımlar atılmaya başlandı.

Günümüze gelince, artık akademik olarak Kürtçe her yerde, isteyen üniversiteler Kürt dili ve edebiyatı bölümünü açabilmekteler. Şu an itibarıyla Muş Alparslan Üniversitesinde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü var, kontenjanı 40, 41 öğrencisi var.

HABİP EKSİK (Iğdır) – Onlardan kaç tanesine iş veriliyor? Mezun olanların kaç tanesi iş buluyor?

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Mardin Artuklu Üniversitesinde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümü var; 30 kontenjanı var, 31 öğrencisi var. Bingöl Üniversitesinde aynı şekilde 40 kontenjan var, 41 öğrenci faal.

HABİP EKSİK (Iğdır) – O öğrencilerin kaç tanesine iş verildi?

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – 2015’te başladı bunlar, hâlen eğitim veriyorlar. Ve geldiğimiz son nokta, doktora programı var sayın milletvekilleri, doktora programı var. Bingöl Üniversitesinde şu an 8 öğrenci doktora programını kazanmış durumda. Bakınız, nereden nereye gelmişiz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Öğretim üyelerinin kaçını ihraç ettiniz Mardin’de, hangi gerekçeyle ihraç ettiniz, onu da açıklayın bir zahmet.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Öğretim üyeleri Kürtçe konuştuğu için ihraç edilmedi. Öğretim üyeleri veyahut da…

Sayın Başkanım, otuz saniye rica ediyorum sizden.

BAŞKAN – Toparlayıp selamlayalım lütfen.

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Kapatılan radyolar veya TV kanalları 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesi ve diğer maddelerinde yer alan “Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz.” “Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez.” maddelerine aykırı davrandıkları, aykırı yayın yaptıkları için kapatılmıştır.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Hikâye, hikâye…

HABİP EKSİK (Iğdır) – Sadece havuz medyası bunları yazıyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bir söz talebiniz mi var Sayın Oluç?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, ana dilde eğitim hakkının temel bir hak olduğuna, Kürtçe üzerinde asimilasyoncu bir anlayışla baskı olduğuna ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, bu tabii ki önemli bir konu çünkü milyonlarca insanı ilgilendiriyor ana dilin kullanılması. Ve ana dilinde eğitim hakkı bir insan hakkıdır, çok temel bir haktır, dünyanın her tarafında coğrafi, evrensel ve tarihsel olarak baktığımızda temel bir haktır. Biz bunu konuşmak ve tartışmak istiyoruz. Şüphesiz ki geçmişe, çok eski yıllara gittiğimizde -20’nci yüzyıla diyelim, 1900’lü yıllara- birçok hata yapılmıştır. Şüphesiz ki zaman zaman 21’inci yüzyılın ilk döneminde bu konuda atılmış olumlu adımlar vardır ama bu konuda atılmış son derece olumsuz adımlar da vardır. Bunları yok sayamazsınız, saydığınız zaman bugünkü gerçekliği görmemiş olursunuz. Ben deminki konuşmamda da ifade ettim, Kürtçe televizyonlar, gazeteler, dijital medya organları, internet siteleri, herhangi bir hüküm olmaksızın, herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın kanun hükmünde kararnamelerle kapatılmışlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Tamamlıyorum.

Ana dili kursları, çocuk okulları, anaokulları, Kürtçe kurslar, bunlar devlet tarafından açılmış değildir, bunlar özel kurumlardır. Dolayısıyla ilgi var mı yok mu; o, sizi ilgilendirmez, açan kişiyi ilgilendirir. Bunlar kapatılmışlardır. Kürt Enstitüsü kapatılmıştır. Dolayısıyla Kürtçe ana dilinin karşısında asimilasyoncu bir anlayışla bir baskı vardır. Bunun araştırılmasını ve konuşulmasını talep ediyoruz. Mesele şu ya da bu siyasi partiyle ilgili değildir, Türkiye’de yaşayan milyonlarca insanla ilgilidir. Buna bir kez daha işaret etmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, engellilerin çalışma yaşamına katılımının önündeki engellerin kaldırılması için yapılması gerekenlerin saptanması amacıyla verilmiş olan (10/567) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mayıs 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/5/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                   Engin Özkoç

                                                                                                      Sakarya

                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan “engellilerin çalışma yaşamına katılımının önündeki engellerin kaldırılması için yapılması gerekenlerin saptanması” amacıyla verilmiş olan (10/567) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 15/5/2019 Çarşamba günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Ünal Demirtaş. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Demirtaş.

CHP GRUBU ADINA ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen kıymetli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Engellilerin istihdamına ilişkin grubumuzun vermiş olduğu öneri üzerine söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz çok büyük bir ekonomik krizin içinden geçiyor. Bu ekonomik kriz ise AK PARTİ Genel Başkanı ve ekonomi yönetiminin yapmış olduğu büyük hatalar sonucu her geçen gün derinleşerek büyümektedir, devam etmektedir. Bu büyük ekonomik krizin en önemli iki sonucu vardır: Bunlardan birincisi enflasyon yani hayat pahalılığıdır; ikincisi ise işsizliktir.

Değerli milletvekilleri, bugün, TÜİK, şubat ayına ait işsizlik verilerini açıkladı. Buna göre, işsizlik verileri, son on yılın en yüksek rakamına ulaşarak yüzde 14,7 oldu. Dar tanımlı işsizlik sayısı, geçen yılın şubat ayına göre 1 milyon 376 bin kişi artarak 4 milyon 730 bin kişi oldu. Buna bir de kayıt dışı işsizliği ilave ettiğimizde yani geniş tanımlı işsizlik rakamları ise yüzde 25’e yani 8 milyon sayısına ulaşmış durumdadır. Bu rakamlar göstermektedir ki Türkiye kötü yönetilmektedir ve insanlarımız işsizliğe ve açlığa mahkûm edilmektedir yani bu kötü yönetimin faturasını tüm Türkiye ödemektedir.

Değerli milletvekilleri, tabii ki bu kötü yönetimin faturasını çok daha ağır bir şekilde ödeyen toplumun dezavantajlı bir kesimi daha vardır, bu kesim ise engellilerdir. Onlardaki işsizlik oranı ise çok daha yüksektir. Ülkemizdeki engellilerin yaşamın her alanında çok büyük sorunları vardır. Engellilerin çok büyük bir kısmı eğitim, sağlık, ulaşım, rehabilitasyon gibi sorunlar yaşadıkları gibi istihdam alanında da çok büyük sorunlar yaşamaktadırlar. Engellilerimiz maalesef büyük bir oranda toplumdan dışlanmakta ve yaşadıkları sorunlar görmezden gelinmektedir.

AK PARTİ döneminde de on yedi yılda engellilerimizin sorunları çözülemediği gibi artarak devam etmektedir. Bu sorunlardan en önemli olanlarının başında ise engellilerin istihdamı gelmektedir. Değerli milletvekilleri, Türkiye’deki geniş tanımlı işsizlik yüzde 25 iken engellilerdeki işsizlik oranı yüzde 92’dir yani toplumumuzda çalışabilir durumda olan 10 engelliden sadece 1 tanesi istihdam edilebilmekte, iş bulabilmektedir. Bu rakam ise Türkiye’nin aslında bir utanç rakamıdır. Engellinin yeteneklerine uygun şekilde istihdam edilmesi, bir iş sahibi olması onun toplumun diğer bireyleriyle eşit koşullarda hayatını sürdürmesi için birinci koşuldur.

Değerli milletvekilleri, toplumun bu dezavantajlı kesimi olan engellilerin istihdamıyla ilgili uluslararası mevzuatta ve iç mevzuatta birçok hüküm vardır. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı’nın 15’inci maddesi ve Anayasa’nın 50 ve 61‘inci maddelerinde engellilerin istihdamıyla ilgili birçok düzenleme vardır. Yine, ülkemizde bu konuda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 53’üncü maddesinde belirtilen ve 4857 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesinde belirtilen hükümler vardır. Buna göre, kamu kurumlarının, memur istihdamının yüzde 3’ü oranında engelli kadrosu açması gerekiyor. Yine, kamudaki engelli işçi istihdamının ise yüzde 4 olması gerekiyor. Özel sektörde ise 50’den fazla işçi çalıştırılan yerlerde yüzde 3 engelli istihdamı, çalıştırılması gerekmektedir.

Yasal düzenlemeler bu yönde olmasına rağmen, maalesef bu kotalara uyulmamaktadır, hem kamuda hem de özel sektörde uyulmamaktadır. Şu anda sadece memur kotasında en az 15 bin engelli açığı vardır. Özel sektörde ise bu rakamlar gerçekten çok daha yüksektir. Çünkü bu konudaki denetlemeler ve uygulanan cezalar yetersizdir. Bununla ilgili yasal mevzuat geliştirilerek hem kamu hem de özel sektör iş yerlerinde denetimler sıkılaştırılmalı ve kotalara uymayan iş yerlerine caydırıcı cezalar verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, önemli olan, zihinlerdeki engelleri kaldırmaktır. Önce zihinlerdeki engelleri kaldırırsak, engellilerimize yeteneklerine ve konumlarına uygun istihdam olanağı sağlarsak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – …engelliler kendilerini toplumun bir parçası hissederler ve toplumda üretken ve yararlı bireyler olurlar.

Bu sebeple, engelli istihdamıyla ilgili verdiğimiz önergenin kabul edilmesini saygılarımla dilerim. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın İsmail Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Koncuk.

Buyurun.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Engellilerimiz, gerçekten hepimizin daha dikkatle yaklaşması gereken bir kesim. 12,3 milyon engelli vatandaşımız var. Burada, engellilerimize çok daha fazla önem vermemiz gerektiğine inanmayan bir tek milletvekili olduğunu düşünmüyorum. Tabii, kamuda ve özel sektörde engelli istihdamını yüzde 3’ten yüzde 4’lere, 5’lere çıkarmanın da gayreti içerisinde olmamız gerektiğini herhâlde hepiniz kabul edersiniz ki mevcut kontenjanların bile bazı bakanlıklar tarafından uygulanmadığını görüyoruz. Mesela Millî Eğitim Bakanlığında şu anda açık engelli kontenjanı 6.167, Diyanet İşleri Başkanlığında 1.606, Adalet Bakanlığında 506, Emniyet Genel Müdürlüğünde 204, Dışişleri Bakanlığında 73. Bu, 2018 Aralık ayına göre elimizdeki istatistikler. Bu kuruluşlarımızın bu kontenjanları doldurma konusunda neden daha hassas olmadıklarını da burada sormak hakkımızdır diye düşünüyorum.

Evet, değerli milletvekilleri, az önce önemli bir olay yaşadık esasında burada. Sayın Meclis Başkanımıza yönelik olarak, FETÖ’cü olduğunu ifade eden bir konuşma yapıldı burada. Sayın Meclis Başkanımız da geldi, burada kendisini savundu, son derece doğru, elbette savunacak.

Bugün de Sayın Recep Özel’in bir açıklaması vardı. Amerika Birleşik Devletleri’ne o malum şahsı ziyarete gitmişler, bugünlerde herhâlde bu gündeme gelmiş ki “Bu, haysiyet cellatlığıdır.” diye bir açıklaması vardı, doğrudur, o da doğrudur. Bunlar suç olmayabilir. Yani Sayın Meclis Başkanımızın geçmişte televizyon programlarında yanlış anlaşılmaya yönelik cümleleri de bugün için suç kabul edilmeyebilir, edilmemeli de ama ta buradan, Türkiye’den kalkıp Amerika Birleşik Devletleri’ne -hangi sebeple gidersen git- o malum şahsı ziyarete gidiyorsun, çok önemli bir yol, 10-12 saat seyahat yapacaksın uçakla. Şimdi, bu, acaba bir bankada hesap açtırmaktan daha mı az suçtur; bir sendikaya üye olmaktan daha mı az suçtur; bir derneğe üye olmaktan daha mı az suçtur?

Şimdi, Sayın Meclis Başkanımız, güzel, burada geldi, kendisini savundu, son derece doğru. Hayrettin Nuhoğlu da o televizyon programındaki konuşmasından dolayı o cümleyi sarf etti ama doğru olmadığını Sayın Meclis Başkanımız ifade etti, reddetti FETÖ’cü olmayı, saygı duyuyoruz, saygı duyuyoruz. Elbette saygı duyacağız, insanların savunma hakkı var ama yüz binlerce insana savunma hakkı verilmedi bu ülkede.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika daha…

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Koncuk.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Bir bankada 50 lira parası var diye insanlar atıldı, hâlen burada. Buradan hareketle, acaba, bu FETÖ’yle mücadele konusunda yeni bir perspektif geliştirmemiz gerekmiyor mu? Gerekiyor, değil mi? Yani, dün Fetullah Gülen’le yan yana oturdu diye bir insan suçlu olmuyorsa, FETÖ’yü övdü diye bir insan suçlu olmuyorsa, “Gözlerimiz yolda kaldı.” diyen suçlu olmuyorsa bu insanların da yeniden savunma hakkının kendilerine verilmesi hem hukuk gereğidir hem de vicdan gereğidir. Ben bunları buradan ifade etmek istiyorum.

Bütün engellilerimize saygılarımı sunuyorum. Bir cümle daha ifade edeyim. Engelli desteği var, güzel bir uygulama, aynen devam etmeli ama o engelli desteğini alanların bir talebi var; emeklilere verilen bin lira bayram yardımından istiyorlar. Bunu da buradan ifade edeyim.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.

Süreniz üç dakika Sayın Gergerlioğlu.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engellilerin onda 1’i ancak çalışabiliyor. Engelli çocukların ancak yarısı eğitime katılabiliyor ve toplumsal yaşama dâhil olabiliyor.

Açıkçası, özeleştiri yapalım, toplum olarak engellileri toplumun asli unsuru olarak görmüyoruz. Sokakta, caddede, kamusal alanlarda engellilere uygun bir hayat yok. Bunu herkes teslim etsin lütfen. Engelli dostu olmayan bir hayatı sürdürüyoruz ancak iktidar, sosyal yardımlarla engellilerin oyunu almayı hedefliyor, başka bir düşüncesi yok. Engellilerin yüzde 90’ı çalışma hayatına katılamıyor, yüzde 60’ının sosyal güvencesi yok. Hele ki engellilik anlamında yaşanan en büyük mağduriyet, bugünün iktidarı AK PARTİ’nin yaşattığı en büyük zulüm KHK’lileredir çünkü yüzde 2 oranında KHK’lilerin çalışma hakkını elinden almıştır bu Hükûmet ve özelde de bu insanlar bir iş bulamayacağı için açlığa, susuzluğa mahkûm edilmişlerdir. Çok acımasızca, çok zalimce bir karardır.

Bakın, size bir örnek anlatayım. Binlerce engelli KHK’li biliyorum, bir tanesini size anlatacağım. Ben Batman’da bir özel hastanede çalışıyordum, doktorum, bir KHK’li memur geldi, dedi ki: “Hocam, ben çok zor durumdayım.” İşte bazı şikâyetleri var. Biraz konuştuk. Okulunda da öğretmenken geri hizmete alınmış, kütüphaneye alınmış. Öğretmenlik yaptırılmıyormuş çünkü ileri derecede görme kaybı var ve bu insanı abuk subuk gerekçelerle KHK’yle işinden atmışlar. Aç susuz, 3 çocuğu var, hiçbir iş bulamıyor. Aldım, göz doktoru arkadaşıma götürdüm, “Ya bu insan şu anda yüzde 90 görmüyor, ileride de hiç göremeyecek.” dedi. Bu insana ne özelde bir kişi iş veriyor ne de Batman Valiliğine gittiğinde oradan sosyal yardım alabiliyordu. Uğraştık, uzun uğraşlardan sonra ancak halledilebildi ama aylarca aç susuz bırakıldı.

Bu, örneklerden sadece biridir.

Bakın, şu anda cezaevlerinde de engellilerle ilgili çok vahim ihlaller devam ediyor. Mesela bir mahkûm, Ergin Aktaş hücredeydi, iki eli yoktu. “Ya bu iki eli olmayan birisi nasıl hücrede olur?” diye itiraz edildi. Trajikomik bir olay, yanına iki ayağı olmayan Ahmet Hani isimli başka bir mahkûmu koyarak durumu izale ettiler.

Bakın, cezaevlerinde çok sıkıntılı vakalar var. Engelli insanlar cezaevlerinde son derece sıkıntılar yaşıyor. Yavuz Selim Burgu bana gönderdiği mektubunda diyor ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Yavuz Selim Burgu, yüzde 54 engelli, vücudunun yarısından fazlasını kullanamıyor, sol kulağı hiç duymuyor, böbreklerindeki taştan dolayı büyük sancılar çekiyor ve bacakları hissiz. Dışarıdayken bu bacağın deformasyonunu gideren alternatif ve tıbbi tedavileri alabiliyorken on yedi aydır bundan mahrum. Anayasa Mahkemesine başvurmuş, cezaevinde sağlık ihtiyaçları temin ediliyor diye tahliye ve tutuksuz yargılanma talebi reddedilmiş. Her gün defalarca inip çıktığı merdivenleri olan 2 katlı bir koğuşta, koltuk değnekli, bir kulağı duymayan gariban bir adam Yavuz Selim Burgu. 2023’e kadar cezaevinde işkence çekecek, başka bir şey değil. Bakın, bu insanın tahliye olması gerekiyordu, aylarca ameliyata gönderilmedi. Gayret ettik, sonunda ameliyata gönderildi ama 2023’e kadar bu işkenceyi cezaevinde çekecek.

Yine, bakın, akli melekelerini kullanamayan, beş dakika öncesini unutup ne yapması gerektiğini bilmeyen yüzde 70 engelli Yusuf Akkuş, Malatya Cezaevinde; engelli ve bu insan hâlen cezaevinde. Evdeyken bile annesinin gözetimi altında ve hâlen cezaevinde tutuluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Gergerlioğlu.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Maalesef engellilerin sosyal yaşamda ve cezaevindeyken hâlleri bu, KHK’li engellilerin hâlleri bu. Kimsenin umursadığı yok, en başta bu zulmü yapan iktidarın umursadığı yok ve maalesef bir çözüm de yok.

Önergeyi destekliyoruz ve gerçekten engellilerin unutulduğu ve ancak Engelliler Günü’nde hatırlandığı gerçeğini de tekrar burada vurgulamak istiyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekilimiz Sayın Çiğdem Erdoğan Atabek’te. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Atabek.

AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan, Sayın Meclis Başkanımızla ilgili sarf edilen sözleri esefle kınadığımı ifade etmek istiyorum.

CHP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Fiziki engellerin değil, kalplerdeki engellerin sorun olduğu bilincinin tüm topluma yayılması, fikirlerdeki engellerin kaldırılması ve engelli kardeşlerimizin bizim bir parçamız olduğu gerçeğinin idrak edilmesini sağlamak, bizim öncelikli konularımız arasında olmuştur. Bu nedenledir ki sosyal devlet anlayışımızın gereği olarak engelli vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm üretmeye büyük önem gösterdik.

2002’den bu yana engellilerin tüm sorunlarına yönelik, örnek vermek gerekirse toplumsal algılar, ayrımcılıkla mücadele, iş gücü piyasası analizi, nüfus ve konut araştırması, özel eğitim hizmetlerinin verimliliği ve erişilebilirlik algısı gibi konularda araştırmalar yaparak buradaki çıktılarla engelli hizmetleri politikalarını geliştirdik. Engellilerin sigorta primine ait işveren hissesinin, kota kapsamında çalışan engelliler için yüzde 100’ü, kontenjan fazlası, isteğe bağlı çalıştırılan engelliler için ise yüzde 50’si Hazine tarafından karşılanmaya başlandı. İşçi kontenjanında çalışan engelli sayısındaki artış ise 2002’de 45.621 iken 2018’de 122.852’ye yükselmiştir. Akabinde, ağır engelli çocuğu olan annelere erken emeklilik hakkı tanındı. 2008 yılından bu yana toplam 1.229 ağır engelli annesi, bu haktan yararlanarak emekli oldu.

Engellilerin kamuda istihdamı için sınav, merkezî hâle getirildi. 2002’de bu sayı 5.777 iken 2018’de 9,3 kat artışla 53.964 oldu. Ayrıca, engelliler için ilk merkezî sınav olan e-KPSS, 2012 yılında yapılmıştır. 2012, 2014 ve 2016 kapsamındaki 3 sınav ve 9 yerleştirme dönemiyle 33.343 engelli bireyin kamu kurumlarına atanma işlemleri yapılmıştır.

Korumalı iş yeri modeli revize edildi ve teşvik sistemi geliştirildi. Korumalı iş yerlerine yönelik vergi indirimi ve ücret desteğini içeren teşvik sistemi devreye girerek korumalı iş yerleri açıldı. İş koçluğu modeli olan İşe Katıl Hayata Atıl Projesi başladı ve bu projeyle engelli bireylerin sürdürülebilir istihdamı sağlandı.

Girişimcilik hibe desteği başlatıldı, 2014 yılından bu yana 1.326 girişimci vatandaş yararlandı. Girişimcilik eğitimi alan veya meslekte eğitim almış engellilerden kendi işini kurmak isteyenlere, uygun görülmeleri durumunda 50 bin TL’ye kadar hibe desteği verildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Atabek, tamamlayalım.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Devamla) - Korumalı iş yerleri ücret desteği başlatılarak bu korumalı iş yerlerine 2018 yılı ilk altı aylık döneminde her ay her bir engelli için 598 TL, ikinci altı aylık dönemi için ise 650 TL işverene ödenmektedir.

Engelli kardeşlerimizin ve ailelerinin geleceğe daha güvenli bakabilmeleri adına çözümler üretip hukuki, sosyal ve fiziki engelleri adım adım kaldırdık ve kaldırmaya devam ediyoruz diyor, grup önerisini Genel Kurulun takdirine sunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın Ünsal, 60’a göre söz talebiniz var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, doktor ve sağlık emekçilerine yönelik şiddetin neden bitmediğine ilişkin açıklaması

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Sağlık ve Adalet Bakanına: Doktor ve sağlık emekçilerinin yaşadığı sayısız sorunların başında hâlâ şiddet geliyor. Bakın, bazı bilgiler olayın ciddiyetini nasıl ortaya koyuyor: Şiddete en çok maruz kalan sağlık emekçilerinde diğer sektörlere göre 16 kat fazla şiddet var. Yılda 12 bin civarında şiddet olayı rapor ediliyor. Şiddet neden bitmiyor? Çünkü siyasi iktidar, Sağlık ve Adalet Bakanlıkları bu vahim konuda atılması gereken yasal ve hukuki adımları ısrarla atmıyor. İnsan canını kurtarmak için gece gündüz çalışan doktor ve sağlık emekçilerine yönelik şiddet uygulayanlara caydırıcı ağır cezai yaptırımlar getirilmiyor. Sağlıkçılar her gün canlarını tehdit eden bu durumda görevlerini yapmaya çalışırken şiddet suçu işleyenlere ağır yaptırım getiren düzenlemeler çıkarılmıyor. Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na ve gazeteci Yavuz Demirağ’a yapılan saldırılar ve neticesi ortada. Pir Sultan Abdal’ın güzel bir sözü var: “Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene.”

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

38.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Karadenizli fındık üreticilerinin endişelerine ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ağustos ayı yaklaştıkça Karadeniz’deki 8 milyon fındık üreticisini de bir endişe ve belirsizlik kaplamaktadır. Geçtiğimiz nisan ayının başında ilgili tarafların katılımıyla gerçekleştirilen fındık çalıştayı belirsizliklerin ortadan kaldırılmasına yetmemiştir. Karadenizli fındık üreticisi, kafasındaki soruların cevabını Tarım Bakanlığından beklemektedir. Fındıkçının kafasında TMO’nun fındık alıp almayacağı, alacaksa hangi ayda alıma başlayacağı, 2018 yılındaki gibi kasım ayında mı alım yapacağı ve müdahale alım fiyatının 3 doların altına düşünce mi olacağı gibi deli sorular dönüp durmaktadır. Fındıkçının Tarım Bakanlığından isteği, ağustos ayının başında işçi fiyatlarıyla beraber fındık fiyatının da belirlenmesi, ay ortalarında da TMO’nun alıma başlamasıdır. Aksi takdirde, üretici, yabancı bir şirketin insafına bırakılacak ve ezdirilecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz, buyurun.

39.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 15 Mayıs 1919’da İzmir’de Yunan işgali karşısında ilk kurşunu atarak şehit olan Hasan Tahsin’i ve bayrak için, ezan için hayatını veren şehitleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

15 Mayıs 1919, ülkemizin üzerine kara bulutların çökmeye başladığı, yaramaz çocuğun, Batılı efendilerinin desteğinde “Megalo İdea”sını gerçekleştirmek için İzmir’i işgal etmeye başladığı gündür. Birçok arkadaşıyla beraber Hasan Tahsin, İzmir Maşatlık’ta 14 Mayıs gecesi binlerce kişiyle bir araya geldi ve halkı direnişe çağırdı. “Ülkemizin bağımsızlığı için her şeyden üstün namusumuz var.” diyerek İstanbul Hükûmetinin “İşgal kuvvetlerine karşı direnmeyin.” telgrafını elinin tersiyle iterek “Keşke Yunan kazansaydı.” diyen meczuplara cevap verircesine ilk kurşunuyla Türk direnişini başlatan ve 31 yaşında şehit olan Sorbonne Üniversitesi mezunu Hasan Tahsin’i rahmetle anıyorum. O kurşun, Türk milletinin bağımsızlık aşkını alevlendirmiş ve Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde, 9 Eylül 1921’de Yunan’ın denize dökülmesiyle sonuçlanmıştır.

Bayrak için, ezan için hayatını veren tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aygun, buyurun.

40.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, ekonominin yangın yeri olduğuna ve ekonomideki darboğazın faturasının çiftçiye kesildiğine, 2 Mayıs 2019 tarihi itibarıyla tarım kredilerinin faiz oranının yüzde 16’ya çıkarılmasıyla çiftçinin üretimde bulunmasına engel olunduğuna ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Dün, Dünya Çiftçiler Günü’nü kutladık ancak AKP’nin yanlış uygulamalarıyla, Türkiye’de Çiftçiler Günü’nü kutlayacak üretici kalmayacağı yönündeki endişem her geçen gün artıyor.

Tarım Bakanı Pakdemirli ve Hazine Bakanı Albayrak’a sesleniyorum: Ekonomi yangın yeri. Öğrendim ki ekonomideki darboğazın faturası çiftçiye kesiliyor. Çiftçiyi desteklemek için kurulan Ziraat Bankası, maalesef geçenlerde tarımsal kredi faiz oranlarını 2013 yılından bu yana ilk kez artırdı. Herkese ucuz kredi bulan iktidar, çiftçiye gelince arslan kesiliyor. 2 Mayıs 2019 tarihi itibarıyla tarım kredilerinin faiz oranı yüzde 16’ya çıkarıldı. Daha önce de bu oran yüzde 8 idi yani çiftçiye yüzde 8 olan faiz oranı yüzde 100 artışla yüzde 16’ya çıkarılarak âdeta çiftçinin üretimde bulunmasına engel olunuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen günlerde buğday taban fiyatında yüzde 29 oranında artış yapıldığını söyleyerek bunu tarihî bir iyileştirme olarak kamuoyuna sunmuştu. Oysa bu görüntünün altında yine oyun olduğunu gördük. Geçtiğimiz günlerde TMO, ürün alım baremini yayınladı ve bu barem Cumhurbaşkanının açıklamalarını tamamen boşa düşürdü. Çünkü geçtiğimiz yılki taban fiyat uygulamasında, kaliteye göre değişik oranlarda çiftçiye prim ödemesi yapılmaktaydı, bu yıl ise bu ödeme kaldırıldı yani kaliteli buğday üreten çiftçimize artık prim ödemesi yapılmayacak, böyle bir uygulama olmayacak. Ekmek için kaliteli buğdaya ihtiyaç var, bu uygulamayla Rusya’dan buğday ithal etmeye devam edeceğiz sinyalini veriyor yani Türk çiftçisi yerine yabancı çiftçiyi her zaman olduğu gibi destekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Nevşehir Milletvekili Sayın Mustafa Açıkgöz ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 65 Milletvekilinin Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 65 Milletvekilinin Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi (2/1811) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 56) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 56 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.

Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 5’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerindeki söz taleplerini yerine getireceğiz.

Birinci bölümde gruplar adına söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Şenol Sunat. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Sunat.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi’nin birinci bölümüne ilişkin İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Sözlerime başlamadan önce, kurtuluş mücadelemizin sembol isimlerinden olan Hasan Tahsin’i rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyorum.

Kanun teklifinde Kapadokya bölgesinin bütünlüğünü sağlamak ve bütünlük içinde korunması, yaşatılması ve geleceğe tüm varlık değerleriyle aktarılması noktasında tek elden planlanması, yönetilmesi ve denetlenmesi öngörülmektedir. Evet, bu anlamda, bu kanun teklifini değerlendirdiğimizde bütünsel bir yaklaşımla bu alanın ele alınması ve planlama sistematiği açısından baktığımızda, planlamanın tek elden yürütülmesi doğrudur. Evet, bu kanun teklifi daha önce Çanakkale’de uygulanan şehitlikle ilgili alan başkanlığı, bugün Kapadokya’yla ilgili, -Uludağ da konuşuluyor- gitgide belki belli bölgelerde kanun teklifleriyle böyle alan başkanlıklarının oluşturulmasıyla Meclis olarak karşı karşıya geleceğiz. O bakımdan, bu kanun teklifindeki eksikliklerin giderilmesi çok önemlidir diye düşünüyorum.

Evet, ülkemizde arkeolojik, kentsel ve doğal sit alanları, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi, millî park gibi birçok farklı koruma statüsü ve koruma statülerine ilişkin farklı mercilere tanınmış yetkiler bulunmaktadır. Evet, mevzuat açısından da baktığımızda, uluslararası sözleşmeler, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Millî Parklar Kanunu ve yönetmelikleri, Çevre Kanunu ve ormanlarla ilgili kanun hükümleri uygulanmaktadır. Ama Türkiye’de jeolojik özellikli sahalar bu mevzuatlar gereği doğal sit alanı, arkeolojik sit alanı, millî park ve tabiat anıtı gibi statülerle korunmuş olmasına rağmen, mevzuattaki terminolojideki bazı sıkıntılardan dolayı zaman zaman yetkilerin birbirine karışmasıyla ilgili sıkıntıların ve zorlukların yaşandığını biliyoruz. Şimdi, Uludağ Millî Parkı da Göreme tarihî jeolojik yapısı da millî park olarak aynı mevzuatla yönetilmekte ve uygulamalara konu olmaktadır. Doğal sitler için baktığımızda, Muğla’nın Marmaris ilçesindeki bu ormanlık alan doğal sit koruması altındadır ama Denizli’nin Pamukkale travertenleri de doğal sit konumundadır. Dolayısıyla ülkemizde henüz kaynak değerlerin niteliklerine yönelik bir mevzuat geliştirilmemiştir. Olması gereken: Alan Başkanlığı kanunundan önce bu mevzuatın yeniden gözden geçirilmesi iyi olurdu ama yapılmadı. Ben hâlen bu mevzuatın ilgili bakanlar nezdinde düzenlemelerin yapılarak oluşturulacak bu Kapadokya veya diğer başkanlıkları değerlendirdiğimizde sağlıklı işlemesine imkân vereceğini ifade etmek isterim.

Bu kanun teklifiyle sınırları belirlenen Kapadokya alanına baktığımızda aynı özellikte, aynı jeolojik özellikleri ihtiva eden ve kültürel özellikleri ihtiva eden Ihlara ve Güzelyurt bölgesinin Kapadokya sınırları içine alınmadığını ifade ettim Komisyonda ama önergemiz reddedildi. Baktığımızda, eğer korumaysa konumuz bu iki alanın birbiriyle uyumlu olduğu ortadadır. Komisyonda Bakanlıktan gelen yetkilinin ve teklifi veren milletvekillerinin ifadesine baktığımızda “İşte burası Çevre Özel Kanunu’yla ve Çevre Bakanlığına bağlı olarak tek kurum tarafından yönetilmektedir. Kapadokya’da ise birçok kurum vardır, çok yetki vardır ve bu yetkiden dolayı sıkıntılar yaşanmaktadır.” dendi. Ama eğer gerçekten bütünsel bir korumayı düşünüyorsak ben tekraren söylüyorum, Ihlara Vadisi ve Güzelyurt bölgesinin bu Kapadokya Alan Başkanlığı sınırlarının içinde olmasının önemini bir kere daha buradan sizlerle paylaşmak istedim.

Evet, koruma kanunları çıkarıyoruz, koruyalım tabii ki ülkemizin her yerini ama İstanbul’a ihanet ediyoruz, Marmaris’te Okluk Koyu’nda kocaman bir saray yapıyoruz, denizi dolduruyoruz, ormanları kesiyoruz. İşte, en son da Kültür ve Turizm Bakanının Bodrum Kissebükü Adalıyalı’da... Yani daha önce birinci derecede arkeolojik sit olup birçok sene uğraşılarak üçüncü derece arkeolojik sit olarak ilan ettikleri ÇED raporlarının görüşülmeyip ama ÇED toplantılarının yapıldığı bir süreci yaşıyoruz.

Şimdi, bunu sizlerle de paylaşmak istiyorum. 2017 yılında ölçekli planlar onaylanıyor, Adalıyalı’dan bahsediyorum. Koyların, mavi tur yolculuklarının olduğu, yatların oraya konuşlandığı yerde şu anda Turizm Bakanının şirketinin yapmak istediği ve hemen hemen bütün safhaları rahatlıkla geçtikleri Adalıyalı’dan da bahsetmek istiyorum. 6/1/2018 tarihinde sit dereceleri değiştiriliyor Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunda. 15/2/2018 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ormandan ek alan alarak 95 bin metrekare olan alanı 25 bin metrekare daha alarak 124 bin metrekareye çıkarıp 18/10/2018 tarihinde ek alana ilişkin plan değişikliği onaylanarak da askıya çıkmış vaziyette. Yani şunu söylemek istiyorum: Evet, koruma kanunları çıkarabiliriz, yönetmelikler çıkarabiliriz, belki uzman insanları da atayabiliriz ama bizim bu tarihî alanlarımızı, doğal güzelliklerimizi bakanlardan, yakınlardan ve yandaşlardan nasıl koruyacağız?

Evet, değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 5’inci maddesinde tüm haklar tamamen alan komisyonuna veriliyor ve komisyonlarda bu alanda uzman olmayanların görevlendirildiği düşünüldüğünde korumanın tam tersine yanlış ve kötü uygulamalara neden olunabileceğini de buradan sizlerle paylaşmak istiyorum. Komisyonun kuruluşu, oluşumu, görev ve yetkileri, çalışma usul ve esaslarına dair herhangi bir hüküm bu kanun teklifinde yer almıyor. Kanunda belirsiz olan hususlar ya da kanunla çerçevesi çizilmemiş konular yönetmelikle nasıl detaylandırılacaktır; buradan sormak istiyorum. Her ne kadar kanunda olmasa da idare tarafından komisyon üyelerinin seçiminde nasıl nesnel bir nitelik belirlenmiştir ya da belirlenmemiştir? Bu durumda seçilen kimler olacaktır; devlet memurları mı, öğretim görevlileri mi olacaktır? Gerek ulusal gerek uluslararası düzeyde bu kadar önemli bir alanın korunmasındaki en önemli karar mekanizması olan komisyon üyesi olma kriterlerinin belirlenmemiş olması bu anlamda endişe vericidir diyorum. Çünkü bu kurulların nasıl oluşacağı kanun teklifinde yok, bunu komisyonda yine muhalefet milletvekillerinden, turizmciler eliyle almış olduğu, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslağı denen bir taslaktan öğrendik. İdare nasıl oluşacak, idarede kimler olacak, idareyi kimlerden teşekkül ettireceksiniz; idare, komisyonları hangi kriterlere göre ve kimlerden seçecek; böyle bir şey kanun teklifinde yok ama bu maalesef…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Sunat.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Bu, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslağı diye turizmcilerden görüş alınmak üzere yollanıyor. Neticede kanunu yapan milletvekillerinin bu taslaktan haberi yok, kararname örneğinden haberi yok ama kendi kapalı kapılar ardında bir şekilde işler çevriliyor.

Sadece şunu söylemek istiyorum: Ülkemizde genellikle kanun ve yönetmeliklerin uygulanmadığı, kişilere göre kanunların ve yönetmeliklerin değiştirildiği, kurumların işlev göremez hâle getirildiği ve yargı bağımsızlığının olmadığı yaşanılan bu süreçte muhalefetin yapıcı destek ve önerilerini dikkate almadan yeni kurumların oluşturulması için kanun yapmanın problemleri çözmeye değil, daha çok problem yaratacak hukuksuzluklara yol açacağı aşikârdır. Bu yüzden önerilerimizi dikkate almanızı rica ediyoruz.

Sağ olun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ramazan Kaşlı’da. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Kaşlı.

MHP GRUBU ADINA RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

İdrak etmekte olduğumuz ve manevi atmosferiyle huzur bulduğumuz bu mübarek ramazan ayının ve yapılmakta olan ibadetlerin tüm insanlığa hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Sözlerimin başında heyetinizi, Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı ve Aksaraylı hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum.

Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi, Kapadokya’nın tarihî, kültürel ve doğal dokusunun birlikte korunması, farklı kurumlara ait planlama yetkilerinin kurulacak Kapadokya Alan Başkanlığında toplanmasını öngörmektedir. “Alan Başkanlığı teklifi hangi gerekçeyle hazırlanmış?” diye baktığımızda, öncelikle kaçak yapılaşmanın önüne geçmek; doğal güzellikleri mutlak anlamda korumak; keşfedilmemiş ve daha bulunamamış yer altı şehirlerini, diğer tarihî alanları ortaya çıkarmak; bölgeye uygun şekilde gelişimini sağlayıp planlamayı yapmak; plan hazırlık ve onama sürecinde bugüne kadar yaşanan yetki karmaşasını ortadan kaldırmak yani hizmetlerin daha hızlı ve yerinden yürütülmesini sağlamak amaçlı olduğunu görüyoruz. Bu teklife göre Kapadokya’da geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarıyla, meri planları ve komisyon kararlarına aykırı uygulama yapılamayacaktır.

Değerli milletvekilleri, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından alınan bilgilere göre kasım ayından itibaren bugüne kadar Ürgüp ilçemizde 30, Uçhisar, Göreme, Avanos ilçelerimizde 37 olmak üzere 67 uygunsuz kaçak yapı yıkılmıştır. Toplamda ise Nevşehir il genelinde 102 kaçak yapı yıkılmıştır. Bu yıkımlar göz önüne alındığında bölgeye müdahale etmek yerinde olacaktır.

İnsanlığın ortak mirası Kapadokya, UNESCO dünya mirası olarak Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerindendir; doğa, tarih ve kültürün buluştuğu eşsiz doğal güzellikleriyle birlikte milattan önce 7 bin yılından günümüze kadar uzanan yolculuğunda Hititlerden Frigyalılara, Romalılardan Osmanlılara kadar birçok medeniyete, sayısız devlete, farklı inançlara, farklı kültürlere ev sahipliği yapan millî bir hazinemizdir. Milyonlarca yıllık süreçle oluşagelen Kapadokya tarihî yapısı, kültürel dokusu ve doğal yapısıyla korunmalı, gelecek nesillere aktarılmalıdır. Böyle bir yapı dünyanın her yerinden ilgi çekerken Kapadokya’da hoyratça betonlaşmaya ve kaçak yapılaşmanın çoğalmasına müsaade etmemiz söz konusu değildir. Görüştüğümüz kanun teklifi böylesine müstesna bir kültürel, tarihî ve coğrafi dokunun gelecek nesillere korunarak aktarılmasına vesile olacaksa biz Milliyetçi Hareket Partisi adına bu teklife olumlu yaklaşıyoruz.

Değerli milletvekilleri, Kapadokya bölgesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, valilik ve belediyenin yetki ve sorumluluğundadır. Bölgenin üzerinde Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu gibi pek çok kurumun ve kuruluşun etkisi vardır. Bu açıdan bakıldığında, iş ve işlemlerin ilerlemesi açısından, yetki karmaşasıyla birlikte süreçlerin uzamasının söz konusu olduğu ortadadır. Dolayısıyla, hizmetlerin aksamadan yürütülmesi açısından yasal süreçleri hızlandırıp işlerin daha ivedilikle yürütülmesine bu kanun teklifi imkân verecekse biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak teklifi olumlu kabul ediyor ve destekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, Kapadokya’nın önemini, tarihini, kültürünü, çeşitli inançlara ev sahipliği yaptığını hepimiz bilmekteyiz. Kasıt aramıyoruz ama özellikle coğrafi oluşumlarıyla, aynı karakteristik özellikleriyle, kültürel çeşitliliği ve önemli bir konuma sahip olmasıyla Ihlara Vadisi’nin ihmal edildiğini düşünmekteyiz. Bu sebeple, Kapadokya Alan Başkanlığından ayrı olarak, Aksaray Ihlara Vadisi için de alan başkanlığı kurulmalıdır; tarih ve doğanın iç içe geçtiği, dünyanın en büyük kanyonu olan, açık hava müzesi niteliğindeki Ihlara Vadisi bu tedbirle korumaya alınmalıdır.

Bu bölgede bulunan Aşıklı Höyük’te on bin yıl önce beyin ameliyatı yapılmıştır. 25 yaşlarında bir kadına ait olduğu tespit edilen kafatası Aksaray Bilim Müzemizde sergilenmektedir. Yani, Kapadokya’nın giriş kapısı olan Ihlara Vadisi benim de seçim bölgem ve memleketim olan evliyalar şehri Aksaray sınırları içerisindedir.

Ihlara Vadisi farklı inançlara ev sahipliği yapmıştır. 14 kilometre uzunluğundadır. İçerisinde 100’ün üzerinde kilise ve kaya içi oyma yerleşim alanı bulunmaktadır. Gelen turistlerin görmek istediği vadiye 382 merdivenle inilebilmesi hasebiyle vadiye inemeyen turist sayısı oldukça fazladır. Özellikle ülkemize gelen turistlerin yaş ortalaması da değerlendirildiğinde, bölgeye gelen her 5 turistten ancak 1’i vadi içerisine inebilmektedir. Geçmiş dönemlerde görev yapmış belediye başkanları birçok girişimde bulunmuş ancak Ihlara Vadisi’ne inişi kolaylaştıracak bir proje henüz hayata geçirilememiştir. Yap-işlet-devlet modeliyle vadiye giriş ücretinin 2-3 katı kadar bir bedelle karşılama merkezi, cam teras, seyir alanı, asansör ve teleferik kurulması hâlinde turist ziyaretçi sayısının artacağı, bölgemize çok önemli katkılar sağlayacağı kanaatindeyiz.

Değerli milletvekilleri, çok kıymetli Aksaraylı hemşehrilerim; konuşmamın kalan bölümünde de Kapadokya’nın giriş kapısı olan memleketim Aksaray’ımızla ilgili bazı konulara değinmek istiyorum. Özellikle belirtmek istiyorum ki 1999-2004 yılları arasında Aksaray Belediye Meclis üyeliği yaptığım dönemde Aksarayspor’umuz 2. Lig’e kadar yükselmiş, bu ligde mücadele vermiştir ancak bizden sonraki dönemlerde farklı sebeplerle BAL ligine kadar düşmüştür. Şimdiyse Bölgesel Amatör Lig’de (BAL) şampiyonluk ipini göğüslemiş ve play-off maçında Mersin Şehir Stadı’nda Akşehirspor’u yenerek 3. Lig’e yükselmiştir. Bu itibarla, 68 Aksaray Belediyespor’un değerli yönetimini, oyuncularını, teknik heyeti, cefakâr ve fedakâr Aksarayspor taraftarımızı canıgönülden tebrik ediyor, takımımıza 3. Lig’de başarılar diliyorum.

Daha önceki konuşmalarımda da değindiğim gibi, futbol takımımız, Aksaray’da maçlarını 2 ila 5 bin arası seyirci kapasiteli ve şeref tribününün üzeri açık olan bir stadyumda oynamaktadır. Bu bağlamda tekraren söylemek isterim ki Aksaray’ımıza Karaman ve Afyon’daki stadyumların benzeri olan 15 bin kişilik yeni bir futbol stadyumu yapılması artık elzemdir ve bunun için 125 dönüm yeri hazırdır.

Değerli milletvekilleri, bir diğer problemimiz ise ulaşım üzerinedir. Aksaray’ın Sarıyahşi ilçesinin Aksaray’a bağlantı yolu yoktur. Sarıyahşi’den Aksaray’a gidip gelmek oldukça zordur. Özellikle Aksaray-Ağaçören arasındaki yolda, yolun neredeyse kullanılamaz hâlde olması neticesinde ciddi trafik kazaları yaşanmaktadır. Bahsettiğim yolun yenilenmesinin ve Aksaray-Ortaköy arasında yapımına başlanan ancak bitirilemeyen yolun tamamlanmasının da hem Aksaraylı vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği açısından hem de il genelinde trafiğin düzenlenmesi açısından önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, Aksaray’ın 28 kilometre güneydoğusunda, Hasandağı’nın kuzey eteklerinde bulunan Helvadere kasabası konum itibarıyla bir turizm yerleşkesi olmaya çok uygundur. Bölgenin kalkınması adına özellikle yaz ve kış dağ sporları kapsamında teleferik, kayak, doğa yürüyüşü parkurları yapılması ve hâlihazırda yapılan yamaç paraşütünün daha da geliştirilerek bölgenin önemli bir turizm merkezi hâline getirilmesi sağlanmalıdır. Bu katkı, ülkemiz ve Aksaraylı vatandaşlarımız adına önemli bir adım olacaktır.

Aksaray Sarıyahşi ve Ağaçören’de vatandaşlarımızın ciddi bir ısınma sorunu vardır. Acil olarak bu iki ilçemize doğal gazın verilmesini talep ediyorum.

412 bin nüfusa sahip Aksaray’daki hemşehrilerimize hizmet vermekte olan Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yeterli sayıda uzman doktor yoktur. Sultanhanı ilçemizde devlet hastanesinin bir an önce tamamlanması gerekmektedir. Özellikle Ağaçören ve Sultanhanı devlet hastanelerinde uzman doktorlar bulunmamaktadır.

Bunun yanında Aksaray’da verimli tarım alanlarını suyla buluşturma adına Aksaray Mamasın Barajı Sulaması Yenileme Projesi başlatılmış fakat henüz tamamlanamamıştır. Projenin süresinin uzaması dolayısıyla Topakkaya, Yeşilova, Bağlıkaya, Çimeliyeniköy, Baymış, Sapmaz, Acıpınar, Hanobası, Beyazsaray, Altınkaya, Ulukışla, Yeşiltepe, Kazıcıktolu, İsmailağatolu, Bayıraltı köyleri ciddi manada mağdur olmuşlardır. Eskil’in Kıraç olarak tabir edilen bölgesine dış havzadan, ilçemize, tarımsal sulamada kullanılması için su getirilmezse birkaç seneye kadar Aksaray’da tarımın göz bebeği olan Eskil tarım yapılamaz hâle gelecektir. Tarımsal sulamanın yapılamaması bölgenin büyük bölümünde tarım ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızı oldukça olumsuz etkilemiştir. Mağduriyetin giderilmesi için projenin bir an önce faaliyete geçirilmesi ve hız kazandırılması gerekmektedir.

Sözlerime son verirken Milliyetçi Hareket Partisi Aksaray Milletvekili olarak ilimizdeki tüm problemlerin takipçisi olduğumuzu ve Allah'ın izniyle üzerimize düşeni kararlılık içerisinde yapacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Tüm Aksaraylı hemşehrilerimi ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Antalya Milletvekilimiz Sayın Kemal Bülbül’de. (HDP sıralarından alkışlar)

Süremiz on dakika Sayın Bülbül.

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. Ramazan vesilesiyle savmusalat eyleyen mazlum müminlerin hizmetleri ve niyetleri kabul ve makbul ola, sofraları nimeti celil, bereketi Halil ola.

Kültür Bakanlığına hitaben özellikle bir şeyi belirteceğim, sonra konuya geçeceğim. Burada, sevgili Bakanlık yetkilileri, bütçe görüşmeleri yapılırken bir konuyu dile getirmiştim. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanıyken ceberutça, ahlaksızca tutuklanıp ceza verilen Gültan Kışanak arkadaşımıza Alevi tarih araştırması ve incelemesi konusunda Türkiye’de bilim insanlarından derlediğim kitapları göndermiş idim, Kandıra Cezaevi tarafından alınmamış, geri iade edilmişti. Ben de burada Sayın Bakana tevdi etmiştim, Sayın Bakandan ya da Bakanlıktan gönderilip gönderilmediği yolunda bir ses gelmedi. Lütfen gönderdiyseniz bilgi verin, göndermediyseniz kitaplarımı verin.

Kapadokya kanununa gelince: Şimdi, Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi, “Alanı Hakkında” ne demekse bu? Peki, Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi’nde verilecek yetkiyle ne yapılmak isteniyor? Kültür Bakanlığına verilmek isteniyor. Muhterem hazırun, biz hükümdarlıkla, krallıkla yönetilmiyoruz, cumhuriyetle yönetiliyoruz. Bakanlar, sadrazam değil; bakanlar, nazır değil; bakanlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bakanları ve bakanlıktaki bürokratlarla beraber bakanlığı yönetirler, tek başına yönetme diye bir şey yok. Bakana yetki verilmesi ne demek? Bir kere buradan kaybetti, gitti bu kanun. Bu kanunun hiçbir şeye yaramayacağı buradan açık ve net bir şekilde belli, bir.

İki: Bu Kapadokya’da, gelenler Ihlara Vadisi’nden, Gülşehir’den, Ürgüp’ten, Avanos’tan söz ettiler, bir tane yasaklı şehir var orada, kimse ondan söz etmiyor, Kapadokya’nın içinde bir yasaklı şehir var: Hünkâr Hacı Bektaş’ın makamı Sayın Grup Başkan Vekilim, Hacıbektaş ilçesi yani kadim Sulucakarahöyük. Sulucakarahöyük Kapadokya’nın içinde, kimse ağzına almıyor, kimse söz etmiyor çünkü Aleviliğin serçeşmesi çünkü devlet literatüründe yasak ve ondan dolayı… (AK PARTİ sıralarından “Allah, Allah!” sesi)

Vallahi, billahi, “Allah, Allah” değil, aynen böyle yasak.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Kapadokya’ya mahsus bir yasa, bakın. Antalya’da dün ne oldu biliyor musunuz? Yirmi gündür kaçak kazı yapıyormuş Konyaaltı’nda, yirmi gündür. Bakın Antalya’da, turizmin başkenti Antalya’da, yirmi gündür Konyaaltı’nda birileri kaçak kazı yapıyor, bu kaçak kazıda patlama oluyor, 1 kişi hayatını kaybediyor, 1 kişi yaralanıyor. Ey devlet, ey İçişleri Bakanı, ey Turizm Bakanı, yirmi gündür neredesiniz siz? Bu kaçak kazıyı niye görmediniz? Anaları yerde sürüklemek, cezaevlerinin önünde kuş uçurmamak gibi önlemler alma basiret ve beceriniz var da yirmi gündür yapılan kaçak kazıyı nasıl görmüyorsunuz siz? Oradan neler çalınıp götürülmüş? Kapadokya’yla ilgili yapılacak yasa eğer Kapadokya’nın tarihine hakikaten, inançlarına hakikaten…

Bakın, Kapadokya’da Ihlara Vadisi’nde katakomblar var, katakomblar, binlerce yıllık kiliseler. Dün bir sayın vekil söyledi, Roma döneminde Hristiyanlık henüz illegalken orada kayalara oyulan kiliseler, çok güzel. Turizme açık; geliniyor, ziyaret ediliyor, gerekirse ibadet yapılıyor. Camiler de var, camide de yapılıyor. Hacı Bektaş Veli Dergâhı ibadete kapalı. Kim bunun açıklamasını yapabilir? Türkiye’de milyonlarca Alevi’nin dergâhı ibadete kapalı, kim bunun açıklamasını yapabilir? Gelin, bir Kapadokya yasası yapalım; tarihini, inancını, kültürünü özgürleştirelim.

Gelin, Trakya’dan başlayarak küçük bir tarih gezisi yapalım: Trakya, Troya, İyonya, Lidya, Bitinya, Kapadokya, Kilikya, Mezopotamya; böyleydi değil mi bu coğrafyanın adı? Şimdi Trakya yasası yapalım. Trakya yasasında Romanlara özgürlüklerini tanıyalım; Bektaşilere, Gülşanilere, Bedreddinilere özgürlüklerini tanıyalım hadi. Yok ama ne yapacağız? Oryantalist bir bakış açısıyla sadece tarihî eserlerin, efendim, turizme kazandırılması noktasında, tarihî hikâyesi, hakikati vesairesi yok değerli arkadaşlar dikkat edilirse. Gelin, bir Kilikya yasası yapalım, Kilikya’dan Ermenilerin, Müslüman olmayanların nasıl sürgün edildiklerini, nasıl ekmeğe muhtaç edildiklerini anlatalım. Gelin, bir İyonya yasası yapalım, Dido Sotiriyu’nun, Dido Teyze’nin “Benden Selam Söyle Anadolu’ya” romanını gelip burada okuyalım, ne olmuş ne bitmiş İyonya’da onu beraber görelim. Gelin, bir Mezopotamya yasası yapalım, Mezopotamya’daki Kürt halkına, Süryanilere, farklı inanç ve kimliklere özgürlüklerini tanıyalım. Bugün Kürtçe ana dili günü, umursayan nerede? Dün Türkçe ana dili günüydü, ne güzel, Karamanoğlu Mehmet Bey ferman yayınlamış “Şimdiden gerü divanda, dergâhta ve bergâhta Türkçeden başka dil konuşmaya.” diye; kutluyorum, ne güzel yapmış. Ee, Kürt ileri geleni, Kürt aydını Celadet Bedirhan da Kürtçe sözlük yapmış, Kürtçe gazete çıkarmış, ne güzel yapmış. Gelin, bir Türkiye yasası yapalım, Türkiye'nin tarihini, Türk halkının tarihini yeniden yazalım.

Türk halkının en kutsal değeri Ergenekon’u kirlettiniz, Ergenekon Destanı’nın adını kirlettiniz. Ergenekon deyince akla suç geliyor, oysa Türk halkının kutsal destanıydı. Gelin, arkadaşlar, bunu temizleyelim.

Gelin, bir Türkiye yasası yapıp Varsakların, Eymürlerin, Kızıkların, Çepnilerin, Tahtacıların tarihini yeniden yazalım, Yörüklerin hakikate dair tarihini yazalım. Bunlar yazılmadan yapılacak yasalar hiçbir ehemmiyet ifade etmez değerli arkadaşlar. Bunlar yapılmadan, meydanlarda anneleri yerde sürükleyen siyasi zebanilikten başka bir şey görülmüyor değerli arkadaşlar. Bakar mısınız, Anneler Günü’nde Bakırköy Hapishanesinin önünden gözaltına alınan 3 anne için tutanak tutmuş zebani, ne yazmış biliyor musunuz? “Annenin okuma yazması yoktur, cahil.” yazmış. Be hey cahil zebani, o annenin diploması başındaki yazmadır. O yazmanın okuma yazmasını bilmek lazım, sen bilmiyorsun. O beyaz yazmayı aç, orada şöyle yazar: “Analık kutsaldır, bu beyaz yazma barışı savunur, kavgaya karşıdır. Bu beyaz yazma Türkiye halklarının eşitliğini, özgürlüğünü savunur, Türk ve Kürt halkının kardeşliğini eşitliğini, adaletini savunur.” diyor ama senin okuma yazman olmadığı için bunun farkında değilsin ve oraya “cahil” yazıyorsun.

Değerli dostlar, sevgili arkadaşlar; bakınız, Türkiye’de hangi tarihî esere giderseniz gidin bir viraneyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Öyle bir virane ki rahmetlere gark olası, nur içinde yatası Bayburtlu Zihni diyor ya:

“Vardım ki yurdundan ayağ götürmüş,

Oba gitmiş ıssız kalmış otağı.

Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş,

Sakiler meclisten çekmiş ayağı.”

Aynen böyle. Issız, virane, içler acısı bir durum. Ne tarihi yazıyor ne bir şeyi yazıyor. Nemrut’a gidin böyle, Hasankeyf’e gidin böyle, her yerde böyle. Oysa Kayseri Develili yani Everekli Seyrani Baba ne diyor biliyor musunuz? “Ehli harabatı hor görme sakın, hazine bulunur viranelerde.” O viranelerdeki hazine sadece maddi hazine değil, manevi hazinedir de aynı zamanda. Manevi hazineyi teklileştirip, devletin tanımladığı şekliyle ifade etmek ırkçılıktır. Bu ırkçılıktan vazgeçmek gerekir. Herkes kendini nasıl tarif ediyor ise ve bu toplumsal bir karşılık bulmuş ise o bağlamda bunu kabul etmek gerekir. Ve Kapadokya yasasında da başka bir yasada da esas alınacak olan şey ırkçılığa karşı tarihî hakikatleri, tarihî eşitliği, tarihî adaleti savunmaktır değerli vekiller.

Şimdi bitirirken özellikle şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlar: Özellikle kendini başkaca, başkaca sıfatlandırıp kutsayarak ifade edenlere bir şey hatırlatmak istiyorum. Türkiye’de bize göre tüm halklar eşit olmalıdır -eşit değildir- ve bu eşitliği ortaya koyan herkes Magna Carta’dan örnekler verir; 1215 yılında İngiltere’de yapılan Magna Carta. Ben size Türk Magna Cartası’nı hatırlatayım değerli arkadaşlar. 1153 yılında Oğuz Türkleri, Sultan Sencer’in sultanlık yapamadığını ortaya koyup Sultan Sencer’i görevden alıp Türk Magna Cartası’nı ortaya koydular.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bülbül, devam edin.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bugün bir Türk Magna Cartası’na ihtiyaç vardır arkadaşlar. Sultan Sencer gibi, kendini sultan sananların aynı akıbetle karşılaşmamasını dileyerek bir Türk Magna Cartası’na ihtiyaç vardır. O da Türk Magna Cartası temelinde tüm halkların kimliğinin, kültürünün tanınması, eşitliğin, özgürlüğün, adaletin olması ve herkesin çıktığı zaman çok haklı olarak “evliyalar yurdu” diye tarif ettiği kendi şehirleri ve Türkiye dâhil olmak üzere evliyaların, erenlerin nuruna ve himmetine gark olmuş bir memleketin oluşmasıdır değerli arkadaşlar.

Bu yasa teklifinin bir getirisi olmayacağı düşüncesiyle reddedilmesini talep ediyor, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum aşk ile, eyvallah. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Gruba adına Nevşehir Milletvekili Sayın Faruk Sarıaslan’da. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Sarıaslan.

CHP GRUBU ADINA FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Genel Başkanımız ve milletvekili arkadaşlarımıza karşı yapılan planlı linç girişimini nefretle kınıyorum.

Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’a yapılan saldırıyı kınıyor, kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi’ni görüşmek üzere söz almış bulunmaktayım. Kanun teklifinin gerekçe ve amaç kısmına katılıyorum. Böyle bir yasaya gerçekten Kapadokya bölgesinin ihtiyacı vardı ancak kanunun içi boş ve doldurulması gerektiği kanaatindeyim. Bu komisyonda kimler olacak, nasıl seçilecek? Yerelden, sivil toplum kuruluşlarından, turizm örgütlerinden, il genel meclisi üyelerinden, belediyeden kimseler olacak mı? Bu yasada bunların cevabı yok. Bu Kapadokya Alan Komisyonu 5’inci maddede bunların olması gerekir ama hiçbiri yok. Bakın, burada şöyle diyor: “(1) Kapadokya Alanında, 2863 sayılı Kanun ile kültür varlıklarını koruma bölge kurulları ile tabiat varlıklarını koruma bölge komisyonlarına verilen yetki ve görevler Komisyon tarafından kullanılır.” Komisyonun kimlerden oluşacağı belli değil. “Ayrıca Komisyon, Kapadokya Alanı içerisinde doğal sit alanlarının tescili, sınır değişiklikleri ve yeniden değerlendirilmesine yönelik karar almaya yetkilidir.” Kimler yetkilidir belli değil.

“(2) Komisyon, Kapadokya Alanında geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları ile meri planlara ilişkin her türlü fiziki ve inşai uygulamaya yönelik karar almaya yetkilidir.” Yani o kadar büyük yetkiler verilmiş ki ama bu yetkileri kimler kullanacak?

“(3) 2863 sayılı Kanunda ve diğer mevzuatta kültür varlıklarını koruma bölge kurulları ile tabiat varlıklarını koruma bölge komisyonlarına yapılan atıflar Kapadokya Alanı bakımından Komisyona yapılmış sayılır.

(4) Kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler ile gerçek ve tüzel kişiler Komisyon kararlarına uymak zorundadır.” Yani siz belediyelere “Uymak zorundasınız.” diyorsunuz ama belediye bunun içerisinde yok. Belediye nasıl düşünüyor, o belli değil.

Burada alan komisyonunda kimlerin olacağı, kimler tarafından atanacağı ya da hangi metotlarla belirleneceği konusunda hiçbir hüküm yok. Ancak şimdi, 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde değişiklik yapılmasına dair Cumhurbaşkanlığı kararname taslağı var. Yani ortada kanun çıkmamış ama bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslağı çıkmış, var, hazır, şu an elimde, size onu göstereyim, burada taslak. Ben bunu Komisyonda da söyledim, önce Komisyon Başkanı dedi ki: “Nereden söylüyorsun? Hayalî şeylerden konuşuyorsun.” İYİ PARTİ’den milletvekili arkadaşlarımız da vardı. Dedim ki: “Başkanım, ben belgeyle konuşuyorum.” “Nereden aldın bu belgeyi?” dedi. Ben de söyledim kendisine. Sonra sordu bakan yardımcısına, “Evet efendim, böyle bir şey var.” dedi. Neyse, onun üzerine -önemli değil- en azından öğrenmiş oldu kendisi de.

Şimdi, 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde bunun düzenlenmiş kimlerden oluşacağı. Bakın, başkanlık teşkilatı madde 108: “Başkanlık, başkan, idari ve teknik başkan yardımcısı ve hizmet birimlerinden oluşur. Başkanlığın en üst düzey yöneticisi olan bakan başkanlığın genel yönetim ve temsilinden sorumludur. Başkan, Nevşehir Valisidir. Başkan, bu bölümde ve diğer mevzuatta kendisine verilen yetki ve görevleri Bakana karşı sorumlu olarak kullanır ve yerine getirir. Başkan, Başkanlık hizmetlerini mevzuat hükümlerine, Başkanlığın amaç ve politikalarına, strateji…” Uzun uzun anlatmış burada, uzun.

Şimdi, benim merak ettiğim: Ortada bir yasa yok, olmayan bir yasada boşluk var, bunu kararnameyle niye dolduruyoruz? Bak, Meclisiz, burada hep beraber oturalım, burada kimler olacak, nasıl seçilecek, bunlara beraberce karar verelim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Nevşehir’deki KAPTİD gibi, TÜRSAB gibi turizm örgütlerinin, sanayi ve ticaret odası gibi meslek örgütlerinin, il genel meclisi üyelerinin, belediyelerin burada temsilcilerinin bulunması gerekir. Kararname taslağından anlaşılıyor ki yine Ankara’dan bir kişi ya da birkaç kişi oturacak, Kapadokya hakkında karar alacak; bu durumda da sorunlar çözülmeyecek ve de çok karmaşık hâle gelecektir.

Örnekler vermek gerekirse, Avanos’un Sanatçılar Mahallesi 2005 yılında koruma amaçlı imar planına alındığı hâlde şimdiye dek hiçbir işlem yapılmamış, yüz elli yıllık tarihî konak evler tahrip olmuştur. Aynı şekilde, Nar kasabamızda kayadan oyma evler ilgi beklemektedir. Bölgemizde bu ve benzeri o kadar çok yer vardır ki ancak o bölgenin insanı bilebilir. Bu kurulda yerelden temsilciler olur ise kurula yol gösterir, eleştirel bakış açısı getirir. Bu önerilerimiz doğrultusunda kanunda gerçekten düzenleme yapılırsa biz grup olarak da bunu tartışırız, olumlu oy vereceğimiz kanaatindeyim.

Şimdi, bunları bu şekilde belirttikten sonra, konu Nevşehir’den açılmışken Nevşehir’imizin bazı sorunlarını da bu vesileyle dile getirmek istiyorum. Deminki konuşmacı arkadaşım “Hacıbektaş’la ilgili hiçbir şey söylenmiyor.” dedi. Ben Hacıbektaş’la ilgili… Gerçekten, Hacıbektaş’ın ciddi sorunu var. Önümüzdeki günlerde Hacı Bektaş Veli Anma Töreni yapılacak. Üzülerek söylüyorum ki şu anki Hacıbektaş’ın yol ve kaldırımı elli yıl öncesi düzeyde. Şimdi, ben bunda bir kasıt aramıyorum, buna en hafif deyimiyle “ihmal” diyelim, bir ihmal olduğunu varsayalım. Milletvekili arkadaşım burada, diğer arkadaşım burada, ben onların iyi niyetine güveniyorum. Bir an önce Hacıbektaş’ta bu yolların, kaldırımların… Çünkü Hacıbektaş Belediyesinin buna gücü yetmez. Sayın Bakan Yardımcım burada, kendileri de davet edilecek, Bakan da gelecek, Cumhurbaşkanlığı davet edilecek. Bir an önce Hacıbektaş’ı bu hâlinden kurtaralım Bakanlık olarak, Valilik olarak. Ben Vali Beyle de görüştüm, Vali Bey olumlu baktığını ama bütçelerinin olmadığını söyledi. Sayın Vekilim, bu konuda sizden destek bekliyorum.

Kozaklı ilçemize her seçim öncesinde gelinir, oraya 500 yataklı bir hastane yapılacağı vadedilir, vatandaşın oyu alınır, seçimden sonra unutulur. Sayın Vekilim, bu verdiğiniz sözün takipçisi olacağım, bunu da bilmenizi isterim.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – 500 yataklı mı?

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Vallahi öyle dediniz “500 yataklı, hatta bütçesi ayrıldı, arsası tahsis edildi, yeri hazır.” dediniz. Seçilen de benim akrabam, AK PARTİ’li. Dedim ki: “Yahu, doğruları söyleyin, vatandaşı aldatmayın.” “Ağabey, güvencesi benim.” dedi. “Peki.” dedik.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Bir sıfırı fazla olmasın onun.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Vallahi bilmiyorum, onların, sizin söylediğiniz, ben bilemem orasını.

Avanos ilçemizde bulunan tarihî Taş Köprü yıpranmış, trafiği kaldıramaz durumda. Belediye Başkanımız projesini çizmiş, Bakanlığa vermiş. Sayın Bakan Yardımcım, bir an önce de buranın ele alınıp yapılması gerektiği kanaatindeyim.

Nevşehir merkeze gelince, hem merkezdeki sanayi hem de Yeni Sanayide doğal gaz yok, sanayiciler zor durumda, bu nedenle de yeni yatırım yapamamaktadırlar. Siz milletvekili arkadaşlarımız da bunu biliyorsunuz. Üstüne üstlük, bu sanayici arkadaşlarımızdan “Size yeni sanayi yapacağız.” diye belediye öncülüğünde para toplanmış fakat ne arsa var ortada ne de para. Paralarını istediklerinde de sürekli oyalanmaktalar.

Yanlış yönetimden dolayı Nevşehir merkez de turizmden yeterli pay alamamaktadır. Kaleyi ve etrafındaki eski kiliseleri, eski konakları restore edip bulunan yer altı şehrini tamamlayıp turizme kazandırmak gerekirken Belediye tarafından tam tersi yapılmış, 17 Nisan 1987 tarih, 3578 sayılı Karar’la tarihî evler kapsamında tescil edilmiş konaklarımız belediyenin göz yummasıyla yıkılmıştır. Size ben şimdi bu konakları göstereceğim, yerinde yeller esiyor. Mesela şu konak arkadaşlar, bunun yerinde yeller esiyor. Bundan onlarca var.

Şimdi, belediye başkanımız Nevşehir’in bu sorunlarıyla ilgileneceği yerde attığı bir “tweet”le “‘Her şey güzel olacak.’ diyen sanatçılar Nevşehir Belediyesi olarak şehrim tarafından düzenlenecek en ufak dahi de olsa bir programda sahne alamayacaklar.” demiştir. Biz de merak etmiştik, acaba hangi sanatçıları çağıracak diye. Başkan kendiliğinden bize cevabı verdi. Rasim Arı davetiyesi, televizyonlar göstersin de bizim hemşehriler de görsün.

Bu davet edilenlerden bir tanesinin adı Dursun Ali Erzincanlı. Bu şahsı herhâlde, büyük bir ihtimalle tanıyorsunuzdur. Utanarak okuyacağım bir konuşması var: “Peygamber Efendimiz sadece tarihsel bir şahsiyetti benim gözümde. Peygamberdi ama on dört asır önce yaşamış ve öbür âleme göç etmişti.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Sarıaslan, toparlayalım.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – “Fakat Gülen’in sohbet CD’leri beni o eşsiz insanların yaşadığı zaman dilimine götürdü. Efendimiz ve onun ashabını anlamanın…” Uzun uzadıya gidiyor, şimdi zaman yok, onu söylemeyeceğim. Gerçekten bir Türk Müslüman olarak utandım bunu okurken.

Sayın Başkana buradan sesleniyorum, “Bozacının şahidi şıracı olur.” derler bizde. FETÖ elebaşını öven, Peygamberimizi bundan öğrendiğini ve bu nedenle sevdiğini söyleyen bu sapkın adam millî ve maneviyatçı ise vay bu ülkenin hâline, vay Başkanım, senin hâline. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, senin bilmediğin bir şey daha var: Sanatçı yandaşlıktan ve yalakalıktan beslenmez, sanatçı üretir, onun için de dikleşmeden dik durur. Etkinliğe çağırmayacağını söylediğin sanatçılar seninle polemiğe girmek istememiş ve cevap vermemiş olabilir ama ben sana Nesimi’nin çok güzel bir şiiriyle cevap vereceğim. “Minnet Eylemem…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FARUK SARIASLAN (Devamla) - “Har içinde biten gonca güle minnet eylemem/ Arabi, Farisi bilmem, dile minnet eylemem/ Sırat-ı müstakim üzre gözetirim rahîmi/ İblisin talim ettiği yola minnet eylemem/ Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına/ Bugün buldum bugün yerim, Hak kerimdir yarına/ Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına/ Rızkımı veren Hüda’dır, kula minnet eylemem/ Ey Nesimi, can Nesimi ol gani mihman iken/ Yarın şefaatlarım Ahmed-i Muhtar iken/ Cümlenin rızkını veren ol gani settar iken/ Yeryüzünün halifesi hünkâra minnet eylemem.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Değerli milletvekilleri, şimdi şahıslar adına söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Açıkgöz, bir talebiniz mi olacak?

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Sayın Başkanımız Nevşehir’le ilgili…

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden, bir tartışma doğurmadan toparlayın Mustafa Bey.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün, Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın 56 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve AK PARTİ hükûmetlerinin hiçbir düşünce ve inancı ayırmadan her yere hizmet ettiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Tabii, öncelikle sayın vekilimin anlattığı konularla ilgili, komisyonla ilgili, komisyonun kimlerden kurulduğuyla ilgili inşallah bir önergemiz olacak. Turizm Bakanlığımızın belirttiği 7 isim, il özel idaremizden genel sekreter veya belirleyeceği kişiler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızdan, onunla ilgili önergemiz geliyor ve o komisyonda mutabık kaldığımız konuyu burada kanunla çözeceğiz, onu söyleyelim.

Bunu burada çözeriz ama Nevşehir’le ilgili olan kısımları söyleyelim. Öncelikle Hacı Bektaş Veli Hazretleri, bu milletin, hepimizin ortak değeri ve bizim pirimizdir ve benim de Hacıbektaş’ın bir damadı olarak her zaman türbesini ziyaret edip, duasını ettiğim büyüklerimdendir. Tabii, AK PARTİ hükûmetleri hiçbir düşünce ve inancı ayırmadan bütün bölgelere, bütün her yere hizmet etti.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hacıbektaş’a yapmamış.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Ve bakın, Hacıbektaş’ta hastanemizi, TOKİ’mizi, alt geçidimizi, üst geçidimizi, hepsini yaptık.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Bunu da yapın.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, bunu da yapın.

BAŞKAN – Arkadaşlar, sessiz olalım lütfen.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Ama belediye başkanının vermediği hizmetlerden AK PARTİ sorumlu değil arkadaşlar, bunun altını çizmek istiyorum.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Para yok, para.

BAŞKAN – Sayın Açıkgöz, sözlerinizi tamamlayın siz.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Tamam Başkanım.

Biz kendi imkânlarımızla, devlet imkânlarıyla Hacıbektaş ilçemizi kendi ilçemiz görüp her türlü imkânları sağladık.

Şimdi, sanayi bölgemizde doğal gazla ilgili -Islah Organize Sanayi Bölgemiz var, bir de Acıgöl’de organize sanayimiz var- Bakanlığımızda çalışmaları yaptık, inşallah yakın bir zamanda doğal gaza kavuşturacağız.

Rasim Başkanımla ilgili de… Sayın sanatçılarımız kendi özgür ifadelerini kullandılar. Rasim Başkanımız sadece kendi yapacağı etkinliklere davet etmeyeceğini belirtmiştir, o da kendi özgür, hür iradesidir, buna da herkesin saygı duymasını talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Ya, saygı duyduk da Fetullahçı çağırmasına saygı duymadık.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 65 Milletvekilinin Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi (2/1811) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 56) (Devam)

BAŞKAN – Şahıslar adına söz sırası, Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Mahmut Toğrul’da. (HDP sıralarından alkışlar)

Beş dakika süreniz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi’nin üzerine şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve Genel Kurulun sevgili emekçilerini saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, tabii, şimdi öncelikle bir alan başkanlığı noktasında, Türkiye birçok tarihî, kültürel zenginlikleri olan bir coğrafya, Anadolu coğrafyası, her bir alanla ilgili ayrı bir kanun yapma yoluna gidilmesinin ciddi sıkıntıları olabileceğini düşünüyoruz.

İkincisi, burada alan başkanlığının bir komisyon tarafından yürütüleceği… “Komisyon” denince bizim aklımıza AKP’nin şimdiye kadar icraatları gelir ki AKP bu komisyonları birer arpalık gibi, kendi yandaşlarından oluşturur ve aslında konunun önemi ve gerekliliği ihmal edilir. Bunun sayısız örneği var.

Değerli arkadaşlar, komisyonun görevleri tanımlanmamış. Biraz önce AKP sözcüsü bir önergeyle bunu gidereceklerini söyledi. Ama işte kanunlarımızda böyle giderayak, hızlıca, tartışılmadan, üzerinde yoğunlaşılmadan yapılıp hızlı bir şekilde tekrarına düşmek gibi bir yol ve yönteme gidiliyor ve bunlar maalesef, aslında usul ekonomisi açısından da ciddi sıkıntılar yaratıyor.

Tabii, Kapadokya’nın korunması son derece önemlidir ama yanında Ihlara, bakın, yine on iki bin yıllık bir tarihî şehir olan Hasankeyf bugün sular altında bırakılıyor. Anadolu’daki her bir tarihî, doğal güzellik hepimizin, insanlığın ortak mirası. Bakın, yine Çin Seddi’nden sonra en uzun surlar Diyarbakır Surları bugün bakımsızlıktan yıkılıyor, burçlarının taşları dökülüyor ve bu Hükûmet döneminde hiçbir önlem alınmadı. Sur’da onlarca tarihî mekân yerle bir edildi, hiçbir önlem alınmadı.

Tabii, bu doğanın, tarihin korunması önemli ama -her şeyden önemlisi- bu ülkede bir toplumsal barış her şeyin önündedir değerli arkadaşlar. Bakın, bugün Türkiye'nin cezaevlerinde 3 binin üzerinde insan bu ülkeyi yöneten Hükûmet çıkardığı, altına imza koyduğu ulusal ve uluslararası anlaşmalara uysun diye bedenini açlığa yatırmış durumda, 3 binin üzerinde insan. Ve yüzlerce anne, her gün, haberlerde, sosyal medyada, gerçi yandaş medya bunları vermiyor ama… Her gün anneler, çocukları ölmesin diye cezaevlerinin önünde tartaklama görüntülerini yaşıyoruz.

Değerli arkadaşlar, anneler iki gündür Mecliste. Dün bizim grup toplantımıza geldiler ve tek istekleri var: “Bu ülke, hukukuna uysun ve cezaevlerinde çocuklarımız ölmesin.” Şu anda bizim grup salonundalar. Ben burada tüm partilerin grup başkanlıklarına bir çağrıda bulunuyorum: Gelin, birer komisyon kurun, annelerle görüşün; bu anneler ne istiyor, neden buradalar, neden ağlıyorlar ve neden her gün cezaevlerinin önünde bu hakarete maruz kalıyorlar, bir de onlardan dinleyin. Çok zor değil insanlarınızla konuşmak, çok zor değil değerli arkadaşlar. Bakın, grupta bekliyorlar sizleri.

Dün Meclis Başkanıyla görüştüler, hiçbir şey gelişmedi. Değerli arkadaşlar, bugün 30 kişi ölüm orucuna girmiş durumda ve her geçen saniye cezaevlerinde acı bir haberin gelmesine doğru bir işleyiş gösteriliyor, her an olumsuz bir haberin çıkma ihtimali var. Gelin, birbirimize kulak verelim; gelin, annelerimizi bir dinleyelim ne istiyorlar diye. Bunun siyaset malzemesi yapılmasına hiç ihtiyaç yok değerli arkadaşlar. Bu bir insanlık sorunudur ve istenen talep öyle yeni yasalar yapmanızı gerektiren bir talep değil; insanidir, hukukidir, ahlakidir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda der ki: “Her yurttaş mahkeme önünde aynı haklara sahiptir. Hükümlü de olsa, tutuklu da olsa her hükümlü ve her tutuklu aynı haklara sahiptir.” Ama siz şu veya bu gerekçeyle birilerine farklı bir uygulama yaptığınızda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

…Anayasa’yı bir yerinden esnetip, bir yerinden bükerseniz işte bugün yaşadığımız tüm hukuksuzlukların da önünü açmış olursunuz.

Değerli arkadaşlar, bugün, yine, Mir Celadet Bedirhan 1932 yılında Hawar (Çığlık) dergisini çıkardı ve bu dergi 23’üncü sayısını hem Arapça hem Latin dilinde yazıyor. 23’üncü sayısından itibaren Latin alfabesine geçiyor. Kürt diline ciddi hizmetler veriyor ve o günden bugüne 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı’dır. Ben burada tüm halkların dil bayramlarını kutluyorum. Gelin -bu ülkedeki her dil bizim bir zenginliğimizdir- sadece Kürtçeyle ilgili değil, burada, bu coğrafyada yaşadığı UNESCO tarafından ifade edilen 38 dille ilgili devlet bir önlem alsın. Bakın, UNESCO verilerine göre 18 dil ölmüştür bu coğrafyada, ölmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Sayın Başkanım, bitireceğim.

BAŞKAN – Peki, toparlayın.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Her bir dilin ölümü insanlığımızın bir parçasının ölümüdür diyorum. Gelin, bu noktada el ele verelim, bu ülkede hep beraber adil, eşit, özgür bir yaşamı kuralım diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına son söz talebi Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs’e aittir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Örs.

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi’nin birinci bölümüyle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce bir hususu dile getirmek, dün ve bugün hem Trabzon yerel medyasında hem de ulusal medyada yer alan görüntülü haberlere dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Haberde yer alan görüntülerde Esenler Belediye Başkanı ve AK PARTİ İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Başkan Vekili Tevfik Göksu’nun hem de bir iftar programı sırasında yaptığı konuşmada 31 Mart seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kazanan Sayın Ekrem İmamoğlu’nun şahsı üzerinden tüm Trabzonluları rencide edici imalarda bulunduğu görülmektedir. Görüntülerde Sayın İmamoğlu’nun kazanmasına en çok Yunan medyasının sevindiğini iddia eden Göksu, daha sonra İmamoğlu’nun nereli olduğunu programa katılanlara sormakta ve kalabalıktan “Trabzon.” cevabı alınca “E, hesap başka.” diyerek şeytanın bile aklına gelmeyecek bir imada bulunmaktadır. Trabzon şehrini ve tüm Trabzonluları töhmet altında bırakan mesnetsiz imalarda bulunan Tevfik Göksu’yu bu yüce Meclisimizin kürsüsünde esefle kınıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Bu kem göz sahibine buradan sesleniyorum: Evet, Ekrem İmamoğlu Trabzonludur, has bir Trabzon delikanlısıdır. Trabzon’un Akçaabat ilçesinin Cevizli köyündendir ve onun seçilmesine doğulusuyla, batılısıyla, güneylisiyle, kuzeylisiyle tüm Türkiye sevinmiştir. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Trol ağzıyla sarf ettiğin bölen, ayrıştıran, karalayan sözlerini derhâl geri al, başta Trabzon olmak üzere tüm Türkiye’den özür dile.

Trabzon üzerinden farklı algılar oluşturmaya çalışanları bu kürsüden uyarıyorum: Aklınızı başınıza alın. Trabzon insanının hassasiyetleriyle oynamaktan vazgeçin. Trabzon sahipsiz değildir. Trabzon sizin içinde yüzüp eğleneceğiniz durgun bir göl değildir, fırtınalı ve dalgalı bir denizde kulaç atıyorsunuz. Dikkat edin, bu fırtına bir gün sizi batırır. Unutmayın ki Trabzon Türkiye'nin T’sidir. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Kapadokya, Erciyes, Hasan Dağı ve Güllü Dağ’ın püskürttüğü lav ve kül tabakalarının yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan ve 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan tarihî ve coğrafi zenginliği olan, ülkemiz için son derece önem arz eden bir yerdir.

İmar affı sonrası tarihî mağaralar ve vadilerde yapılan inşaat, büyütme tadilatı, iş makinelerinin sesleri, tarihin çığlıkları gibi kulakları tırmalıyor. Açıkçası, Kapadokya imar affına kurban ediliyor. Bu sözler bölge insanının, turizmcilerin ve esnafların sözleridir. Bu serzenişi ciddiye almak gerekir. 1 Ocak 2018’den önce yapılmış olan imara aykırı konut, otel, kafe, restoran ve benzeri yapılara yapı kayıt belgesi almak için 8 Haziranda yürürlüğe giren yasayla kaçak yapılaşmanın hızla arttığı gerçeğini görmezden gelemeyiz. Burada yasanın yanlılığı ya da yanlışlığı üzerinden veya ilgili kurumların kaçak yapılaşmaya izin verip vermemesi, gerekli yaptırımların yapılıp yapılmaması üzerinden eleştirisel bir siyaset yapma derdinde değilim, hiç kimse bu zenginliğin kaybolmasına ya da zarar görmesine razı olmaz diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Asıl vurgulamak istediğim durum, kaçak yapılaşma esnasında veya kaçak yapılaşma yaptırımları sonucu yıkımlar sonrasında bölgenin gördüğü ve görebileceği zararlar ve insan eliyle oluşan hasarlar üzerinde durulması ve bunun üzerinden tedbirlerin alınmasıdır.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Erim, bir söz talebiniz var.

Buyurun.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Beni çocuk gibi azarladınız biraz önce ama herkese söz verildi, ben yarın söz isteyeceğim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Estağfurullah, benim hiç kimseyi öyle bir azarlama hakkım, niyetim olamaz; ben sadece bütün partilerin grup başkan vekillerine… Partilerin hukuklarını gözetmek benim Meclis Başkan olarak görevimdir. Mecliste grup başkan vekilleri partinizi her konuda temsile yetkili kişilerdir, onlar konuşurken onların konuşmalarının insicamını bozmamak da -bütün siyasi partiler için söylüyorum- bütün milletvekillerinin görevidir. Ben de grup başkan vekilliği yaptım, doğal olarak grup başkan vekilleri konuşurken ya da söz alırken onların insicamlarını kimsenin bozmaması gerekir ve partilerinizin hukukunu korumak da bütün milletvekillerine düşen bir görevdir. Benim burada yapmaya çalıştığım, grup başkan vekilleri konuştuğunda partilerin tüzel kişilikleri adına konuşmalar yapıldığı için tüm partilerin hukukunu korumaktan ibarettir.

Sayın Yaşar, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşar’ın, 19 Mayıs Millî Mücadele’yi başlatan sürecin 100’üncü yıl dönümüne ulaşmanın mutluluğunu ve gururunu yaşadıklarına ilişkin açıklaması

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

19 Mayıs 1919, Atatürk’ün Samsun’a ayak basışının 100’üncü yılı. Millî Mücadele’yi başlatan sürecin 100’üncü yıl dönümüne ulaşmanın mutluluğunu ve gururunu hep birlikte yaşıyoruz. 19 Mayıs ruhunun 100’üncü yılında bölge milletvekili olmanın çok ayrı bir gururu olduğunu, bu gururu paylaşmanın da ayrı bir yeri olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.

Samsun ise bu ülkenin kurtuluş ve kuruluş şehridir. Samsun, Kurtuluş Savaşı’nın önderi ve Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim gerçek doğum tarihim 19 Mayıs 1919’dur.” diyerek adres gösterdiği yerin adıdır.

19 Mayıs, çağdaş Türkiye'nin, başka bir deyişle Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuş şafağıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal “Ben Samsun’u ve Samsun halkını gördüğüm zaman, memlekete ve millete ait bütün düşünce ve kararlarımın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Rusya Federasyon Konseyi Başkanı Valentina Matviyenko’ya "Hoş geldiniz."denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ülkemize resmî bir ziyarette bulunan Rusya Federasyon Konseyi Başkanı Sayın Valentina Matviyenko, Meclis Başkanımız Sayın Mustafa Şentop’la birlikte Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Kendilerine Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)

Sayın Arık…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, ebelere hak ettiği değerin ve önemin verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde sezaryen oranı yüzde 60’lara ulaşmıştır. Oranın bu kadar yüksek olmasının en önemli nedenlerinden biri de ebelere hak ettiği değerin ve önemin verilmemesidir. Ülkemizde bir yılda doğan canlı bebek sayısı 1 milyon 290 bin, ebe sayısı ise sadece 54 bindir, bunların da sadece 2 bini doğumla ilgili bölümlerde çalışmaktadır. Oysaki ebe demek doğum demektir. Ebelerin kadro beklentisi karşılanmamıştır. Görev dışı çalıştırma had safhadadır. 3600 ek göstergede ebenin adı bile geçmemektedir. 3600 ek gösterge ebelerin analarının ak sütü gibi helaldir. Yurdun en ücra köşelerinde kuşların bile terk ettiği diyarlarda gece gündüz yirmi dört saat fedakârca çalışan onlardır. 3600 ek göstergeyi ebelere derhâl verelim. Hak yerini bulsun, hak yerini bulunca her şey çok güzel olacak.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Erbay…

44.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda basın açıklaması yapmak isteyen sağlık emekçilerine polisin biber gazı ve copla müdahale etmesini kınadığına ilişkin açıklaması

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçtiğimiz cumartesi günü Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda Muğla’dan ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen sağlık emekçilerinin 3600 ek gösterge, yıpranma payı, temel ücretlerin iyileştirilmesi talebiyle yapmak istedikleri basın açıklamasına polis biber gazı ve copla müdahale etmiştir. Bu müdahalede SES Eş Genel Başkanı İbrahim Kara ve DEV SAĞLIK-İŞ üyesi Furkan Bircan darbedilerek gözaltına alınmıştır. Daha insani şartlarda çalışmak isteyen, haklarını arayan sağlık emekçilerine yapılan bu saldırıyı kınıyorum. Sağlık çalışanları şiddete uğramakta, uzun saatler çalışmak zorunda kalmakta, ancak tüm olumsuz koşullara rağmen yine de bu kutsal mesleği yerine getirmektedirler. Sağlık emekçileri, başta seçim vaadi olarak gündeme getirilen ancak seçimden sonra unutulan 3600 ek gösterge olmak üzere fiilî hizmet süresi zammının geçmiş çalışma sürelerini de kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesini, çalışma şartlarının iyileştirilmesini bekliyorlar.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 65 Milletvekilinin Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi (2/1811) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 56) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, birinci bölüm üzerinde soru-cevap işlemi yok.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Değerli milletvekilleri, 1’inci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 56 sıra sayılı Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Amaç ve kapsam

Madde 1-(1) Bu Kanunun amacı; Kapadokya Alanının belirlenmesi, tarihi ve kültürel değerleri ile jeolojik/jeomorfolojik dokusunun ve doğal kaynak değerlerinin korunması, yaşatılması, geliştirilmesi, tanıtılması, gelecek kuşaklara aktarılması, planlanması, yönetilmesi, denetlenmesi ve bu doğrultuda kurulacak idare ve komisyonun oluşumuna ilişkin hususları düzenlemektedir.”

          Tekin Bingöl                             Orhan Sümer                           Ömer Fethi Gürer

              Ankara                                      Adana                                       Niğde

        Faruk Sarıaslan                            Fikret Şahin                              Erkan Aydın

            Nevşehir                                   Balıkesir                                     Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Bursa Milletvekilimiz Sayın Erkan Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

56 sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, ülkenin gündeminde bu kadar sıkıntı varken, ekonomi hızla aşağı doğru giderken, vatandaş geçim derdindeyken gene özel bir bölgede, özel kişilere birtakım imtiyazlar sağlayan bir kanun teklifiyle bir kez daha karşınızdayız.

Komisyona neyle ilgili rapor gelmiş, bakıyoruz: Bürokratik işlemlerin azaltılması, kırtasiyenin azaltılması, yetki karmaşasının ortadan kaldırılması amacıyla, birtakım imtiyazlar sağlanarak “Kapadokya Alan Başkanlığı” adı altında bir kanun teklifi…

Peki, bu hangi yetkilere sahip olacak onlara da bakalım. Birtakım kanunlardan muaf olacak, birtakım denetimlerden muaf olacak, her türlü alana -orman alanına, sit alanına, kültür alanına- müdahale etme, istediği gibi oralarla oynama hakkına sahip olacak ve bu yaptıklarından dolayı da ne Meclis ne Sayıştay ne de herhangi bir kurum bunu denetleme hakkına sahip olmayacak.

Şimdi böyle bir kanun teklifi… Böyle bir alan başkanlığı niye kuruluyor? Biraz önce söyledik, memleketin bir sürü derdi var. Bakalım daha başka nerelerde olmuş: Çanakkale’de olmuş, Gelibolu’da alan başkanlığı kurulmuş. Kimse içeride ne olup bittiğini bilmiyor, hesap verilebilirlik yok, her istediğini istediği kişiye yapıyor, istediği kadar elemanı dolduruyor, istediği kadar harcama yapıyor; hiçbir denetime tabi değil. E, burası? Burası da gerçekten sadece Türkiye'nin değil dünyanın en güzel bölgelerinden, tarihî UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi’nde olan, bütün dünyanın gözbebeği, varlığı olması gereken yer.

Peki, AK PARTİ Hükûmetinin on yedi yıllık geçmişine baktığımızda, bu kadar geniş yetkilerle, bu kadar fazla imtiyazla hiçbir denetime tabi olmayan yerleri verdiğinizde başınıza neler geliyor? Bakalım, sayfalarca sürüyor ama sadece birkaçını sayalım. Telsim gitmiş, TEKEL gitmiş, PETKİM gitmiş; ERDEMİR, İSDEMİR, Sümerbank, cam fabrikaları, şeker fabrikaları, en son da tank palet fabrikası gitmiş. Yani aslında şu anda yapılan ne? Kediye ciğer teslim etmek. Kişinin iştir ayinesi, lafa bakılmaz. Buralara birçok gerekçe yazılmış “Buralar çok güzel olacak, buralara yatırımcı gelecek, faaliyetler olacak, spor tesisleri olacak, balonlar uçacak…” Ama gerçekte ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Uludağ’da da aynısını yapmak için birtakım hazırlığın yapıldığı haberleri bize geliyor. Peki, neden? Kapadokya, Uludağ, Çanakkale… Bundan sonra neresi olacak? İşte, nerede tarihî bir güzellik varsa; Pamukkale, Hasankeyf, Salda Gölü, Fırtına Vadisi, Okluk Koyu…

Arkadaşlar, memleketin bu kadar sıkıntısı varken birilerine, yandaşa bir çıkar sağlamak için buralara kanun teklifleri getirmeyin, vatandaşın geçim derdiyle ilgilenin. Herkes unutacak sanıyorsunuz ama orada yaşananları hepimiz gayet iyi biliyoruz. Bunlar gittikten sonra maalesef geriye dönüş olmuyor. Bugün o satılanlardan hangisini hangi kaynakla geri alabileceğimizi söyleyebilecek kimse var mı? Maalesef hiçbir şekilde yok. Amacın ne olduğunu hep birlikte biliyoruz.

Ne oldu? Seçimden önce söyleniyordu, çok değil; 2023 hedefleri vardı, beka sorunu vardı. FATİH Projesi vardı gerçekten, nerede bu milyar dolarlık projeler? Yüz günlük program, hedefler vardı, nerede bunlar? Yerli uçak hangardaydı, ha bugün ha yarın çıkıyordu. Yerli araba vardı, bir yerden prototipi gelmiş. Kaç sene oldu, bunlar yok. 2,5 milyon kişiye iş bulunacaktı. Bugün işsizlik rakamı açıklandı: 14,7. Üniversiteli işsizlik oranı: Her 3 gençten 1’i işsiz. Bunları bıraktık, neyle uğraşıyoruz? Paketlenebilecek, pazarlanabilecek, hiçbir denetim olmadan yandaşın cebini doldurabileceği ve bundan dolayı da hiçbir şekilde hesap verilemeyeceği bir alan başkanlığıyla ilgili kanun teklifi... El insaf diyorum, biraz vicdan diyorum. Gelin, şu ulu çatı altında milletin gerçek gündemlerini konuşalım, ekonomiye hep birlikte bizim de üzerimize ne düşüyorsa birlikte yapalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AYDIN (Devamla) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Aydın.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Siz muhalefetiyle iktidarıyla bir teklif getirdiniz “Bu sorunları çözelim.” dediniz de biz mi kabul etmedik? Bir an önce memleketin ne kadar değerli yeri varsa özel kanunlarla Varlık Fonu gibi içine attığınız yüz-yüz elli yıllık değerli kurumların hangi faiz oranlarıyla yurt dışındaki tefecilere ipotek ettirildiğini hep birlikte biliyoruz. Bu gündemlerden acilen vazgeçin, daha vakit var. Bizim görevimiz uyarmak ve halkımızın isteği olan doğru yola hep birlikte gitmek. Ama siz bu uyarıları dikkate almazsanız, emin olun, nasıl 31 Martta 81 ilde vatandaşımız sandıkta bir ders verdiyse, bir sarı kart gösterdiyse 23 Haziranda da kırmızı kart gösterecek diyorum, her şey çok güzel olacak diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “hususları” ibaresinin “konuları” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

         Fahrettin Yokuş                            Enez Kaplan                                       Ayhan Erel

                 Konya                                      Tekirdağ                                             Aksaray

            Bedri Yaşar                               Yasin Öztürk                              Muhammet Naci Cinisli

                Samsun                                      Denizli                                             Erzurum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yeniçağ gazetesi yazarı; kalemi, kelamı, selamı dosdoğru olan Yavuz Selim Demirağ’a yönelik saldırıyı nefretle kınıyorum. Fikirler zorla, şiddetle, topla, tüfekle asla öldürülmez. Bir fikir ancak kendinden daha üstün bir fikirle mağlup edilebilir. Değerli yazarımıza buradan tekrar Allah’tan acil şifalar diliyorum.

Dünyada eşine ender rastlanan kültürel ve tabii güzellikleri bir arada bulunduran ve binlerce yıllık medeniyetin izlerini günümüze taşıyan Kapadokya alanının tarihî ve kültürel değerleriyle jeolojik ve jeomorfolojik dokusunun ve doğal kaynak değerlerinin korunması, yaşatılması, geliştirilmesi, tanıtılması, gelecek kuşaklara aktarılması, turizmden ülke ekonomisine daha fazla katma değer sağlamak amacıyla hazırlanan bu kanunu eksikliklerine rağmen kısmen olumlu bulmaktayım. Emeği geçenlere yöre halkı adına teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kapadokya’nın giriş kapısı olan Aksaray’ımızın bu kanun kapsamında bulunmaması bizi üzüntüye sevk etmiştir. Bu millet kürsüsünden, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm yetkililere sesleniyorum: Siz Aksaray’dan ne istiyorsunuz? On beş yıldır sözünü verdiğiniz demir yolunu yapmadınız, yüzde 70’i tamamlanmış havaalanında “yolcu yok” iddiasıyla havaalanımızı kaderine terk ettiniz. Bir hastane yaptınız, bir dokun bin ah işit misali neresine elimizi atsak elimizde kalıyor. 1 kilometre ötesinde Aksaray’ın çöp toplama alanı, kanalizasyonun araziye bırakıldığı yer. Kokudan hastanede sağlam insanlar bile hasta oluyor. Aksaray hâlâ içilebilir suya hasret. Oysa Aksaray kurulduğu günden bu yana AK PARTİ’ye en üst düzeyde destek vermiştir, Aksaraylılara karşılığı bu olmamalıydı. Bu kanunun aynısını Ihlara alanı hakkında kanun teklifi olarak hazırlayıp imza bölümlerini boş bıraktım. Bunu İYİ PARTİ olarak Meclise getirdiğimizde ne kadar haklı da olursak olalım, iktidar partisi tarafından kabul görmeyeceğini biliyorum. Bu nedenle kanun teklifi ve görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle sadece “Kapadokya”nın yerlerini “Ihlara” olarak değiştirip bunu AK PARTİ grup başkan vekilimize takdim edeceğim. Onların imzasıyla Genel Kurula geldiğinde de Aksaray’ımız için, Türkiye’miz için biz “evet” diyeceğiz. Çünkü Aksaray Kapodakya’yla aynı tabii, tarihî ve kültürel değerlere sahip. Siz bir elmayı bu şekliyle ikiye ayırmış oluyorsunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kapadokya’nın incisi Ihlara Vadisi’dir. Allah’ın ateşe, suya ve rüzgâra yüklemiş olduğu görevle oluşan eser ilk Hristiyanları koruyup gözeten derin bir vadidir. Dik kaya duvarlarına oyulmuş mağara evleri, mabetleri ve yamaçlarına kurulmuş köyleriyle içinden geçen Melendiz Çayı, ona eşlik eden yeşil bahçeleriyle mucizeler dehlizidir. Kapadokya’nın en büyük manastırı Selime Manastırı, kervan yolu, kiliseleri ve manzarasıyla yine bu bölgenin gözdesidir. Peri bacalarıyla yılda 300 bine yakın yabancı, yerli turistin geldiği, seyrettiği güzel bir yerdir. Yine bölgemizde Saratlı ve Kırkgöz yer altı şehirleri bulunmaktadır. Tarih ve kültür cenneti Güzelyurt bu yörenin görülmesi gereken, korunması gereken yerlerindendir. Yine Sultanhanı ve Yunus Emre’nin Çilehanesi ve Tapduk Emre’nin mezarının bulunduğu yerler, bu yerlerin tamamı Kapadokya’da birer değerdir. Dolayısıyla buraların da korunması, gelecek kuşaklara aktarılması için ya bu yasanın içine alınması ya da Ihlara alan yasası olarak yeni bir yasanın kabul edilmesini yüce Meclisten saygıyla arz ediyorum.

Kapadokya’nın bir parçası olan Ihlara Vadisi, yine Güzelyurt’taki Kilise Cami, açık hava müzesi, Selime…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) – …Anadolu’nun en büyük kervansarayı olan Sultanhanı…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Orası restore edildi, değil mi?

AYHAN EREL (Devamla) – Edildi, evet, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

…Aksaray’ın doğal güzelliği Hasan Dağı ve Eğri Minare’miz, Narlıgöl’ümüzle Kapadokya’nın devamı olan Aksaray’ın da ya bu kanun kapsamına alınmasını ya da yeni bir kanunla korunmasını teklif ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın Bülbül…           

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, bal üreticilerinin arı ölümlerinden kaynaklanan mağduriyetin giderilmesini ve gerekli önlemlerin alınmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Türkiye'nin en önemli arı yetiştirme ve bal üretim merkezlerinden biri olan Aydın ilinin Nazilli, Kuyucak, Sultanhisar, Yenipazar, Köşk, Karpuzlu, Çine ve Koçarlı ilçelerinde arı ölümleri artarak devam etmektedir. Kovanlarda bulunan arılar yüzde 80 oranında telef olmuş durumdadır. Bu ölümlerin sulama birliklerinin kanallardaki yosunlaşmayı önlemek için kullandıkları zararlı kimyasalların, zirai ilaçların düzensiz, bilinçsiz ve zamansız kullanılması gibi nedenlerinin olduğu bilinmektedir. Üreticiler bu durumu her yıl yaşadıklarını ve bu mağduriyetin giderilmesini, bu konuda önlemlerin alınmasını talep etmektedirler. Buradan yaklaşık 3.500 arıcının sesini duyurmak istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.53

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78'inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

56 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ile 65 Milletvekilinin Kapadokya Alanı Hakkında Kanun Teklifi (2/1811) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 56) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 16 Mayıs 2019 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.59



(x) Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) 56 S. Sayılı Basmayazı 14/5/2019 tarihli 77’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.