TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           45’inci Birleşim

                                                                                        15 Ocak 2019 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, adil yargılanma hakkı ve hukuk güvenliğine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, sahip olunması gereken değerlere ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Türkiye’deki obezite sorununa ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, kamuda çalışan sözleşmeli personele niçin kadro verilmediğini, Karayollarında müşavirlik hizmetleri adı altında kontrol işi yapanların işten atılacağı iddiasının doğru olup olmadığını, atama bekleyen öğretmenlerin atamalarının yapılıp yapılmayacağını ve engelli öğretmen adaylarının öğrencilerine kavuşup kavuşamayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

2.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Dilovası’nda yeni bir maden ocağı açılmasının yöre halkına vereceği zarara ilişkin açıklaması

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, herhangi bir sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın sigarayı bırakma tedavisi alan hastalara Sağlık Bakanlığınca temin edilecek ilaçlardan ücretsiz yararlanma imkânı getirildiğine ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin ilinin Türkiye'nin önemli üretim ve ekonomik cazibe merkezi olduğuna ilişkin açıklaması

5.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, kontenjan yetersizliğinden atanamayan ücretli öğretmenlerin Millî Eğitim Bakanından kadro talep ettiğine ilişkin açıklaması

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, girdi fiyatlarındaki artışın devam etmesi hâlinde tarım ürünlerinde yaşanan sorunların da artacağına ilişkin açıklaması

7.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 13 Ocak Rauf Denktaş’ı vefatının 7’nci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

8.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, Trabzon’un Beşikdüzü ilçesindeki şehit Üsteğmen Erdal Kurtoğlu’nun adını yaşatan parkın Suudi Arabistanlı şirkete satılmak istendiğine ilişkin açıklaması

9.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, kendisinin de Binali Yıldırım gibi büyükşehir belediye başkanı adayı olduğuna ama imkânlarının eşit olmadığına ve Meclis Başkanlık Divanını bu konuda tarafsız olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

10.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, CHP ve HDP vekillerinin kürsüdeki her konuşmasında Cumhurbaşkanını “diktatör” diye ilan etmelerinin diktatörlük özleminden mi kaynaklandığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

11.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, ameliyat teknikerleri, anestezi, diyaliz, çevre sağlığı ve fizik tedavi teknisyenleri ile diyetisyenlerin atama beklediğine ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 14 Ocak Zübeyde Hanım’ın ölümünün 96’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

13.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, kuru soğan ithalatında şubat ayı sonuna kadar sıfır gümrük vergisiyle kimin Türkiye’ye soğan getireceğini, kimlerin bu işten büyük paralar kazanacağını ve bu işin arkasında hangi lobilerin olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

14.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, Gaziantep ili Nurdağı ilçesi Hamidiye köyündeki mağduriyetin giderilebilmesi için gölete sulama kanalı yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşi’nin, şoför esnafının da deniz ve hava ulaşımında olduğu gibi ÖTV’siz yakıt alabilmesi için Hükûmetin çalışması olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz’ın, İstanbul Mahmutbey gişelerinde yaşanan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, AK PARTİ olarak ideallerinin dünya devletleri arasında hak ettiği yeri alacak güçlü Türkiye inşa etmek olduğuna ilişkin açıklaması

18.- Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunuseven’in, 2018 yılının en büyük kazanımının Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin fiilen uygulamaya girmesi olduğuna ilişkin açıklaması

19.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, kamu kurumlarında sözleşmeli olarak çalışan 4/B’lilere neden kadro verilmediğini, emeklilikte yaşa takılanlara, atanamayan öğretmenlere, veteriner hekimlere, ziraat, gıda, su ürünleri, orman mühendislerine, radyoloji uzmanlarına, taşeron olarak çalışanlara ve işsizlere ne zaman çözüm üretileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerine sistematik olarak yapılan zulmün kamuoyunun gündeminde kalmaya devam ettiğine, 13 Ocak Rauf Denktaş’ı vefatının 7’nci, 15 Ocak Fazıl Küçük’ü vefatının 35’inci, 14 Ocak Zübeyde Hanım’ı vefatının 96’ncı yıl dönümünde rahmetle andıklarına ilişkin açıklaması

21.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, 15 Ocak Nazım Hikmet’in doğumunun 117’nci yıl dönümüne, Cumhurbaşkanının seçmen kayıtlarını gündeme getiriş biçimi ile diğer partilerin kamuoyuyla paylaştığı bilgelerin seçimin meşruiyetini gölgede bırakacak nitelikte olduğuna, Suriye politikasıyla ilgili yapılan açıklamaların çelişkili olduğuna ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 14 Ocak Zübeyde Hanım’ı ölümünün 96’ncı, 15 Ocak Fazıl Küçük’ü ölümünün 35’inci ve 15 Ocak Nazım Hikmet’i doğumunun 117’nci yıl dönümünde rahmetle andıklarına, Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, kötü şartlarda, kötü fiyatlarla yaşamı idame ettirmeye çalışan bir millet olduğumuza, fırıncıların mağduriyetinin giderilmesi konusunda hassasiyet izhar ettiğine ve Hükûmetin bu mevzuyu gündemine alması gerektiğine ilişkin açıklaması

24.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, 14 Ocak Zübeyde Hanım’ı vefatının 96’ncı, 13 Ocak Rauf Denktaş’ı vefatının 7’nci, 15 Ocak Nazım Hikmet’i doğumunun 117’nci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine, Cumhurbaşkanına yapılan ithamların hesabını bağımsız yargının soruyor olmasına saygı duymak gerektiğine ve yargının siyasi tartışmaların merkezine çekilmesinin kimseye yarar sağlamayacağına ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, açıklama yapmaları için grup başkan vekillerine tanınan konuşma sıralamasına, 31 Mart seçimlerinde seçime giren siyasi partilerin ve adaylarının Yüksek Seçim Kuruluna rağmen seçimin güvenliğini, seçim sonuçlarının sağlıklı şekilde sonlandırılmasını tesis edeceğine ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Meclisin her çalışmasında yoklama istenebileceğine, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kanun teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin görüşmelerini izlemek isteyen ama engellenen Emeklilikte Yaşa Takılanlar Platformu üyeleri ve dernek yöneticilerinin TBMM yerleşkesine alınmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

27.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Isparta Milletvekili Recep Özel’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, seçimin Yüksek Seçim Kurulunun gözetim ve denetiminde yapıldığına ve itirazların da Yüksek Seçim Kuruluna iletilebileceğine ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, siyasi partilerin YSK ve seçmen kütükleri üzerinde yapılan manipülasyonlara yönelik kaygıları gündeme getirmesi gerektiğine, sorunun yapılan itirazların ilçe seçim kurullarınca ve nüfus müdürlüklerince kale alınmaması olduğuna ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz’ün, Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetinin ortak uzlaşıyla çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kanun teklifine “evet”  oyu vereceklerine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, saat 18.00’den sonra Meclise ziyaretçi alınmadığına ama saat 18.00’den önce gelen ziyaretçilerin de Genel Kurulu dilediği kadar izleyebileceğine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, bütün partilerin seçim meydanlarında EYT’yle ilgili vaadi olduğuna, Suriyelilere kaynak bulan devletin kendi emeklilerine de kaynak bulması gerektiğine ve kanun teklifini destekleyeceklerine ilişkin açıklaması

35.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, vatandaşın emekli olması hâlinde bir işte çalışmadan ihtiyaçlarını giderebilmesini sağlamak için şu anki düzenlemenin yapıldığına ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’’nun, EYT kanun teklifinin el birliğiyle çıkartılması gerektiğine ilişkin açıklaması

38.- İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın, sarayın ihtiyaçlarını karşılayan her yasa teklifinin tüm engelleme çabalarına rağmen Parlamentodan çıktığına, sadece alın terinin, emeğinin karşılığını isteyen insanların talebinin karşılaması gerektiğine ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, EYT’lilerin arkasında olacaklarına ve bu sorunun bir an önce çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, doğrudan gündeme alınma önergesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılması taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğine ve usul tartışması açılmasını istediğine ilişkin açıklaması

41.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, organ bağışıyla ilgili hazırlamış oldukları kanun teklifinin Genel Kurul gündemine getirilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

42.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, organ, ilik ve doku bağışının yetersiz olduğuna, vatandaşların organlarını bağışlama konusunda gayretli olmalarını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

43.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Türkiye'nin en önemli konularından biri görüşülürken AKP milletvekillerinin Genel Kurul salonunda bulunmadıklarına ve 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesiyle ilgili önergenin oylanması sırasında Oturum Başkanı Mithat Sancar’ın tutumuna ilişkin açıklaması

46.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Cumartesi Annelerinin adalet taleplerini gündeme getiremediklerine ve İsmail Şahin’in akıbetini öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

47.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Adana ilinde şiddetli yağışlar nedeniyle zarar gören çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatifleri ile Ziraat Bankasına olan borçlarının faizsiz iki yıl ertelenmesi ve üreticilerin zararlarının yerinde tespit edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

48.- Manisa Milletvekilleri Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun, aşırı yağışların Manisa’da hayatı olumsuz etkilediğine ve Akhisar ilçesinde yaşanan sel baskınında yaşamını yitiren Zekeriya Akyol’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

49.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 43’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, milletin on altı yıldır yaşadığı sorunların kaynağının belli olduğuna ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, TBMM Başkanlık Divanı Kâtip Üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önerge yazısı (4/17)

2.- İYİ PARTİ grup önerisinin görüşmelerinin kapalı oturumda yapılmasına ilişkin Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu tarafından İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre verilmiş olan önergesi

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in (2/976) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/16)

 

B) Tezkereler

1.- TBMM Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu heyetinin 5-7 Şubat 2019 tarihlerinde Tunus'a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/523)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, ABD’yle Menbic başta olmak üzere Fırat'ın doğusu için herhangi bir anlaşma yapılıp yapılmadığının, operasyondan vazgeçilmiş ise bir anlaşma gereğince mi vazgeçildiğinin, ABD Başkanının sosyal medya üzerinden duyurduğu Suriye sınırında 32 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma teklifinin ayrıntılarının, Amerika'nın YPG terör örgütüne silah ve mühimmat desteği verirken ulaşımı Türkiye sınırları üzerinden sağlayıp sağlamadığının ve bu doğrultuda İncirlik Hava Üssü’nü kullanıp kullanmadığının araştırılması amacıyla 15/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Ayhan Bilgen tarafından, YSK seçmen kayıtlarında yaşanan usulsüzlük iddialarının araştırılması amacıyla 15/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz ve arkadaşları tarafından, 31 Aralık 2018 tarihinde Taksim Meydanı’nda Özgür Suriye Ordusu’na ait bayrağın açılması vesilesiyle Suriye rejimi karşıtı faaliyetlere Türkiye toprakları üzerinde izin verilmesi olayına ilişkin sorumluların araştırılması amacıyla 8/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- KAPALI OTURUMLAR

İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ OTURUMLAR

 

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Emeklilikte Yaşa Takılanlar Platformu üyelerinin ve dernek yöneticilerinin İç Tüzük ve kanunlar gereğince Meclise alınmalarına engel bir durum bulunmadığı takdirde Genel Kurulu izlemelerini sağlayacağına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Emeklilikte Yaşa Takılanlar Platformu üyelerinin ve dernek yöneticilerinin Meclise alındıklarına ve Genel Kurulu izleyebileceklerine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Oturumu yöneten Meclis Başkan Vekili olarak Meclis düzeninden sorumlu olduğuna ve Genel Kurul salonundan dışarı çıkartılan izleyicilerin tekrar izleyici locasına davet edilmelerini yetkililerden istediğine ilişkin konuşması

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Öykü Arin Yazıcı’nın kan kanserinin çok özel bir türüyle mücadele ettiğine ve annesinin mesajını paylaşmak istediğine ilişkin konuşması

5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Öykü Arin Yazıcı için yürütülen bağış kampanyası vesilesiyle Kızılayın TBMM’ye araç göndermesi suretiyle kan bağışında bulunulabileceğine ilişkin konuşması

6.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesiyle ilgili önergenin oylanması sırasında İç Tüzük kurallarını uyguladığına ilişkin konuşması

 

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın doğrudan gündeme alma önergesinin oylamasının işaretle yapılması kararının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

 

XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37)

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, TBMM’deki halılara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Mustafa Şentop’un cevabı (7/7223)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, yeni binadaki lokantalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Mustafa Şentop’un cevabı (7/7224)

 

 

 

 

 

 

 

 

15 Ocak 2019 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, adil yargılama ve hukuk güvenliği hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’a aittir.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, adil yargılanma hakkı ve hukuk güvenliğine ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Adil yargılanma hakkı ve hukuk güvenliği konuları hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, bir ülkede hukuk güvenliğinden, yargı bağımsızlığından bahsedebilmek için özgür, sadece vicdanlarına göre karar verebilen yargıçların görev yapması gerekmektedir. Bir ülkede eğer yargıçlar televizyon kanallarını izleyip Cumhurbaşkanının cümlelerini iddianameye döküyorsa orada bir sorun vardır. Üzülerek söylüyorum ki Türkiye’de bağımsız yargı tüm kurumlarıyla iflas etmiştir.

Şimdi buradan bazı örnekler vermek istiyorum. Ülkemde bir organize suç örgütü lideri çıkıyor, miting yapıyor ve diyor ki: “Oluk oluk kan akıtacağız, cezaevlerini basacağız, mahkûmları ayaklarından asacağız.” Sonuç, takipsizlik kararı. Bir Danıştay üyesi hâkim çıkıyor, bu ülkenin Cumhurbaşkanı adayı hakkında hakaret ediyor, görevinde kalıyor. Daha yeni, Edirne’de görev yapan bir hâkim “CHP zihniyeti” diye başlıyor, hakaretleri sosyal medyada devam ettiriyor, hâlâ görevinde. Bu ülkenin İçişleri Bakanı ana muhalefet liderine ağza alınmayacak hakaretlerde bulunuyor, eylemi düşünce özgürlüğü bağlamında değerlendiriliyor.

Geliyorum Cumhurbaşkanına. Bu ülkenin ana muhalefet partisi için “çöplük, tezek, soysuz” diyen Cumhurbaşkanı yargıçlar tarafından korunuyor.

Bir de yargının diğer yüzüne bakalım. Yıllarını sanata vermiş, bilime vermiş Müjdat Gezen, Metin Akpınar çıkıyor, televizyonda bir konuşma yapıyor, akşam Cumhurbaşkanı bu sanatçıları diline doluyor. Hafta sonu Anadolu Adliyesi cumhuriyet başsavcısı soruşturma başlatıyor. Bir gün sonra gözaltına alınıyorlar ve adli kontrol şartıyla, haftada bir gün imza ve yurt dışı şartıyla tahliye oluyorlar. Aslında tutuklu o sanatçılar. Attıkları her imza bu iktidarın ve bu yargının utanç imzalarıdır.

Sayın Genel Başkanımız bu ülkede muhalefet yapıyor; hırsızlığı sorguluyor, yolsuzluğu sorguluyor, haksızlığı sorguluyor, idarecilerin yurt dışındaki parasını sorguluyor, ayakkabı kutularını sorguluyor, ne geliyor? 1,5 milyon lira tazminat.

Şimdi, eğer bir ülkede yargı sarayın sözcüsü olmuşsa, kılıcını sallıyorsa, emir eri gibi davranıyorsa o ülkede hukuk güvenliğinden, birey güvenliğinden bahsetmemiz mümkün değil. Halkımızın başta saray olmak üzere tüm bürokrasiye inancı kalmamıştır. Bakın, bir örnek vereyim: Yılbaşında çekiliş yapıldı, milyonlarca insan bilet aldı, ona bile güveni yok halkın, “Hile yapmışlardır.” diyor. Sorsak birçoğu der ki: “Millî piyango bileti çekmek günah.” Ama halk “Bunlar haram olana bile haram karıştırıyor.” diyor, böyle düşünüyor. Bence çok şey almak zorundalar.

Bir yerel seçim sürecindeyiz. Seçimin konusu bana göre yapılacak olan hizmetler, yerel hizmetler olmalı ama görüyorum ki yine türban konusu, yine cami konusu, yine din konusu kullanılıyor. Bir sanatçımız içkili bir barda türbanlı bir vatandaşımızla tartışıyor, Cumhurbaşkanı çıkıyor, bunu diline doluyor. Artık türbandan, camiden elinizi çekin. Bu halkın türbanla, camiyle asla ve asla sorunu yok. Bakın, türbanlı bir vatandaşımız ile bir sanatçımız içkili bir barda bile buluşup tartışabiliyor; bu, Cumhurbaşkanını ilgilendiren bir konu değil ama ne yazık ki Cumhurbaşkanı hâlâ din, hâlâ türban, hâlâ cami konusunu işliyor bu ülkede.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Başarır, size bir dakika daha süre veriyorum.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Tamam.

BAŞKAN - Buyurun.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Cumhurbaşkanı bu ülkede konuşacaksa yoksulluğu konuşsun, konuşacaksa eşitsizliği konuşsun, hırsızlığı konuşsun, halkın durumunu konuşsun.

Bakın, bir saat sonra bu Meclise milyonlarca insanı ilgilendiren, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili bir kanun teklifi geliyor. Madem bu halkı istiyorsunuz, bir sevap işleyeceksiniz, dinden bahsediyorsunuz, haktan bahsediyorsunuz; gelin, bu yasa teklifine “evet” deyin.

Sözlerime son verirken, bugün büyük usta Nazım Hikmet’in doğum günü. Büyük usta dizelerinde “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ Ve bir orman gibi kardeşçesine” demişti. Üzülerek görüyorum ki bu ülkede ne bir ağaç ne bir orman ne de kardeşlik bıraktınız.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Başarır.

Gündem dışı ikinci söz, birlik ve beraberliğimizin harcı değerlerimiz konusunda söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a aittir.

Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

2.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, sahip olunması gereken değerlere ilişkin gündem dışı konuşması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değer, bir şeyin önemini bilmeye yarayan soyut ve somut ölçü, kıymet, üstünlük ve niteliktir. Bir milletin sahip olduğu sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel değerlerini kapsayan maddi ve manevi ögelerin bütünü anlamına gelmektedir.

İnsan, Yaratıcı’nın şaheseri, başyapıtı, varlıkların en değerlisidir. “İnsan bir gemi, ruh aslı, akıl yelkeni, fikir dümeni, yürüt gemiyi göreyim seni.” denmiştir. Davranışlar davranışları belirler ve davranış herkesin yüzünü gösterdiği bir aynadır; bu anlamda, kişi kişinin aynasıdır.

Güzel söz, zarif tavırlar herkes tarafından takdir görür, tersi davranışlar ve kibir ise herkesi kendimizden uzaklaştırır. Eğer medeniyet insanların kalbinde değilse hiçbir yerde değildir. Uygarlık nüfus çokluğu, şehirlerin büyüklük ve bayındırlığı, gelirlerin bolluğunun ötesinde o ülke insanlarının sahip olduğu erdemli değerlerle ölçülür. Uygarlık, maddi, aynı zamanda manevi ilerlemedir, insanın insana eklediği tüm değerlerdir. Bu değerler içerisinde ortak akılla hareket edip ehliyle istişare, hukukun gereğini toplumda egemen kılmak, toplum kesimleri arasında hak ve sorumluluk bakımından eşit davranmak, yöneticileri liyakat ve yeterliliğe göre seçmek, gelir dağılımında dengeyi sağlamak, hukukun üstünlüğünü öne çıkarmaktır ki toplumları medeni ve müreffeh hâle getirir. Uygarlığın sürekliliği birlik, insanlık kardeşliği, eşitlik, adalet, yardımlaşma ve dayanışmayla kaimdir.

Sayın milletvekilleri, bizden önce geçenler nasıl ki bizim için bir hayal ise bizler de bizden sonrakiler için hayal olacağız. Geçici olan bu hayatta insanlığın huzur ve barış içinde yaşaması için bir sır olmalı, bu sırrı bulmalıyız. Bu, farklı insanları mutlu edecek bir bakış açısıyla insanlık değerlerini kuşanmakla mümkündür.

Kendi benliğimizi bulabilmemiz için kişilik gelişimini etkin kılan değerler saygı, sevgi, adalet, dürüstlük, öz güven; diğer insanlarla ilişkilerimizi ve hayatı düzenleyen değerler dostluk, sorumluluk, cömertlik, yardımseverlik, girişimcilik; hayatı yaşanılır kılan, iz bırakan değerler başarı, bilim, bilgi, ustalık, üretim, kahramanlık, değişimlik olarak müşahede edilmiştir.

Şeyh Sadi Şirazi “Değersiz bir taş bir altın kâseyi kırarsa ne taşın kıymeti artar ne de altının değeri azalır.” demiştir. Ayette “Emrolunduğu gibi dosdoğru ol.”, hadisişerifte de “Güzel tavırlar sergilemek, tutumluluk, düşünerek ağırbaşlı davranmak peygamberliğin kırkta 1’idir.” buyurulmuştur.

“Değerleri tutup kaldır,

Neme lazım deme, aldır.

Huzur, sükûn böyle gelir,

Yoksa hayat zindan olur.” diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kılıç.

Gündem dışı üçüncü söz, Türkiye’de obezite sorunu hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’a aittir.

Buyurun Sayın Aycan. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Türkiye’deki obezite sorununa ilişkin gündem dışı konuşması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de obezite sorunu hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Dünya Sağlık Örgütü, obeziteyi, “İnsan vücudunda sağlığı etkileyecek şekilde fazla, aşırı ve anormal yağ birikmesi.” olarak tanımlıyor ve bunun ölçüsü olarak da tüm dünyada kullanılan kriter, “vücut kitle indeksi” diye bilinen bir indeks var. Bu indeksin 30’un üzerinde olması “obezite” yani “şişmanlık” olarak tanımlanmaktadır, 25 ile 30 arasında olması ise “fazla kilolu” diye tanımlanmaktadır.

Şimdi, obezite yani şişmanlık tüm dünyada artarak seyretmektedir fakat daha kötüsü, en çok ülkemizde artmaktadır. Maalesef, 2016 rakamlarına göre Türkiye yüzde 32 obezite sıklığıyla Avrupa’da 1’incidir. En fazla obezite sorununun olduğu ülke maalesef ülkemizdir. Dünyada da 17’nci sıradayız. Bu 17 ülkenin içerisinde Amerika Birleşik Devletleri dışındaki diğer ülkelerin hepsi az gelişmiş ülkelerdir. Yani şu an obezite başlı başına bir sorundur, bir halk sağlığı sorunudur; kendisi, direkt sağlığı etkileyen bir faktördür ama beraberinde de birçok hastalığı getiren bir sorundur. Kalp hastalıkları, damar hastalıkları, şeker hastalığı hipertansiyon, kanser gibi hastalıkların da temelinde obezite vardır. Bu, hızla artmaya devam etmektedir ve ülkemizin, bu yönden, belki de başı çok belaya girmiş durumdadır, çok acil önlem almamız gereken bir konudur.

Neden obezite hızla artıyor? Evet, birtakım olumsuzluklar vardır. Mesela kadınlarımızda daha yüksektir obezite; Türk kadınlarında 20 yaş üstünde obezite sıklığı yüzde 40’tır. Daha kötüsü, çocuklarımızda ve gençlerde de obezite artmaktadır. Şu an, genç ve çocuk yaş grubunda yüzde 8,3’le obezite sık görülen bir vaka durumuna gelmiştir, aynı zamanda fazla kiloluğu da dikkate aldığımızda, maalesef yüzde 25’leri bulmaktadır. Bu, yaşam alışkanlıklarımızın değişmesiyle alakalıdır. Çocuklarımız gün boyu internette ya da televizyon başında sürekli yüksek kalorili yiyecekler tüketmektedir. Beslenme alışkanlıklarımız bozulmuştur, yeme alışkanlıklarımız bozulmuştur ve tüm bu bozukluklar, tüm bu sıkıntılar, beraberinde çocuklarımızda da gençlerde de obezite sorununa sebep olmuştur.

Bilmiyorum, hiç okullara gittiniz mi? Okullarda ekmek arası patates, üzerine mayonez, ketçap döküp yiyen bir çocuk grubu oluşmuştur. Bu sorun, tabii ki Türkiye'nin şu an en önemli sorunudur, en sık görülen sağlık sorunudur.

Ne yapmak lazım? Tedaviyle ilgili birtakım söylemler var. Örneğin diyet tedavisi, ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi gibi tedavi yöntemlerini görüyoruz. Bunların hiçbirisi etkili değil, bunların çok da başarılı olduğu da söylenemez ve hepsi de çok ciddi sağlık harcamalarını getirmektedir. Özellikle bütün televizyon kanallarında şu empoze ediliyor: “Yiyin, sürekli yiyin, üzerine de diyet yapın.” gibi bir yaklaşım ortaya çıkmış. Herkes diyetisyenleri dolaşmakta, farklı farklı diyetler uygulamaktadır, bu da çok kötü bir çağrışımdır; sanki diyetle çözülecekmiş gibi herkes bir diyet uygulamakta ve bunun reklamları yapılmaktadır. İlaçla da çok tedavi etmek mümkün değildir, bu da küresel sermayenin yeni bir oyunudur; sağlıklı insanlara ilaç satmak ve bunu da bir çare olarak göstermek de çok tehlikelidir. Ama çok daha büyük bir tehlike, şu an bütün televizyon kanallarında mide ameliyatlarının reklamı yapılmaktadır, bu da çok ciddi bir para harcamasına sebep olmakta ve sonuç da alınmamaktadır.

Bizim önerimiz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak -bu konuda Meclis araştırması teklifi de yaptık, mutlaka Milliyetçi Hareket Partisinin bunu gündeme getirmek çabası var- buna destek bekliyoruz, bu konuda bir Meclis araştırması istiyoruz ve bununla birlikte bu konuda politikaların oluşturulmasını bekliyoruz. Mutlaka tedaviden çok korumaya yönelik, önlemeye yönelik önlemler alınması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayın Sayın Aycan.

SEFER AYCAN (Devamla) – Bağlıyorum.

Bu konuda tüm tarafların bir araya gelmesiyle Türkiye’de obeziteyle mücadele planını oluşturmamız lazım. Yeme alışkanlıklarımızı değiştirmemiz lazım. Hiçbir şey yapamıyorsak porsiyonlarımızı yarıya indirelim, bu bile çok faydalıdır. Alınmış kiloyu vermek çok zordur. Bir bardak kola içtiğinizde 500 kalori alırsınız. 500 kaloriyi tekrar vermek için bir saat yani 8 kilometre koşmanız lazım. Bu da pratik açıdan mümkün değildir. En iyisi almamaktır diye düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aycan.

Şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Köksal…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, kamuda çalışan sözleşmeli personele niçin kadro verilmediğini, Karayollarında müşavirlik hizmetleri adı altında kontrol işi yapanların işten atılacağı iddiasının doğru olup olmadığını, atama bekleyen öğretmenlerin atamalarının yapılıp yapılmayacağını ve engelli öğretmen adaylarının öğrencilerine kavuşup kavuşamayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, kamuda çalışan yaklaşık 300 bin sözleşmeli personel kadroya geçmek istiyor. Bu çalışanlar tayinlerinin, terfilerinin ve görevde yükselmelerinin 4/A’lılarla aynı seviyeye gelmesini talep ediyorlar. Kadroya geçtiklerinde hazineye ekstra bir yük ve maliyet getirmeyecekleri hâlde niçin bu sözleşmeli personele kadro verilmemektedir?

Karayollarında çalışan, kontrollük yapan 3 bin müşavirin işten atılacağı iddiası doğru mudur? Doğru ise yıllarca Karayollarında esas işi yapan, “Hakkınızı ödeyemeyiz.” diye AKP’nin oy istediği bu emekçilere kadro verilmesi gerekirken onların hakkı böyle işten atılarak mı ödenmektedir?

150 bin öğretmen açığı olan ülkemizde 450 bin atama bekleyen öğretmenin şubatta en az 40 bin öğretmen atanması talebine Millî Eğitim Bakanlığı ses verecek midir? Ayrıca, 3 bin engelli öğretmen adayı da öğrencilerine kavuşabilecek midir?

BAŞKAN – Sayın Tarhan…

2.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Dilovası’nda yeni bir maden ocağı açılmasının yöre halkına vereceği zarara ilişkin açıklaması

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kocaeli Dilovası Tepecik Mahallesi’nde, orman arazisi içinde maden sahası bulunmaktadır. Söz konusu maden sahasının hemen yanında yeni bir maden sahasının açılması planlanmaktadır. Mevcut maden sahasının köye ve köylüye verdiği zarar ortadadır. İkinci bir maden ocağının açılması, köyün içme sularına, hayvancılığa, doğal yaşama büyük zarar verecektir. Konuyla ilgili, köy halkının ve muhtarlarının onlarca imzası ve dilekçeleri mevcuttur. Kanser ovasına dönüşen Dilovası’na yeni bir maden ocağı açılması, yöre halkına yapılacak en büyük kötülüktür.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, herhangi bir sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın sigarayı bırakma tedavisi alan hastalara Sağlık Bakanlığınca temin edilecek ilaçlardan ücretsiz yararlanma imkânı getirildiğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sigara kullanımı fiziksel ve psikolojik bağımlılık oluştururken insan sağlığını da tehdit eden en önemli faktör hâline gelmiştir. Dünyada her yıl, sigara dumanına maruz kalan yaklaşık 1 milyon, sigara kullanımından 7 milyon, Türkiye’de ise 100 binin üstünde insanımız hayatını kaybediyor. Ülkemizde sigaranın yol açtığı ölümler, trafik, terör, iş kazalarının 5 katından daha fazladır.

Sigarayla mücadeleyi devlet politikasına dönüştüren ülkemiz, Dünya Sağlık Örgütünün hazırladığı Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’ni imzalayıp 2009’dan bu yana hayata geçirdiği uygulamalarla da tütünün kontrolü alanında lider ülke ilan edilmiştir. 2004’ten bu yana, tütünle mücadele alanında MPOWER politika paketinde yer alan tedbirlerin tamamını yerine getiren ilk ülke Türkiye olmuştur.

Bugün Resmî Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı kararıyla sigarayı bırakma tedavisi alan hastaların, sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın, kullanacakları ilaçlar ücretsiz karşılanacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin ilinin Türkiye'nin önemli üretim ve ekonomik cazibe merkezi olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seçim bölgem Mersin, coğrafi konumu, limanı, serbest bölgesi, tarım, turizm, lojistik, sanayi ve ticaret yapısı ve sahip olduğu birçok değerlerle Türkiye'nin önemli bir üretim ve ekonomik cazibe merkezi konumundadır.

İlimiz, bitkisel üretimdeki yüksek potansiyelin yanında hayvansal üretimde de ülke çapında önemli bir yere sahiptir. İlimiz, muzda, çilekte, şeftalide, limonda Türkiye 1’incisiyken Türkiye genelindeki toplam 11 milyon keçi varlığının yüzde 7’sine karşılık gelen 850 bin adet keçi varlığıyla keçi varlığı bakımından da Türkiye 1’incisidir. Özellikle 1 milyon 570 bin adet koyun, keçi varlığımızla ülkemizin en önemli küçükbaş yetiştiriciliği yapan bölgesi konumundayız.

Akdeniz’in engin sahillerinden Torosların yüksek yaylalarına kadar emek veren, yılmadan usanmadan alın teri dökerek millî gelirimize katkı veren Mersinli tüm üreticilerimizi tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Topal…

5.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, kontenjan yetersizliğinden atanamayan ücretli öğretmenlerin Millî Eğitim Bakanından kadro talep ettiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

23 Kasım 2018 tarihinde yapılan ücretli sözleşmeli öğretmen atamasında, Bakanlığın istediği tüm şartları taşımalarına rağmen kontenjan yetersizliğinden 1.200 öğretmenimiz atanamadı. Bu öğretmenlerimizin tamamı, en az beş yıl olmak üzere uzun yıllardır devlet okullarında ve halk eğitim merkezlerinde ücretli olarak çalışmaktadırlar. Öğretmenlik dışında herhangi bir iş yapma olanakları yoktur. Devletten tek istedikleri, öğretmen olarak çalışmaktır. Sayın Millî Eğitim Bakanından, şubat atamasında 1.200 kişilik kadro talep ediyorlar.

Sayın Bakana sesleniyorum: Şubat atamasında öğretmenlerimizin bu haklı talebini yerine getirecek misiniz? Öğretmenler sizden müjdeli bir haber bekliyor, biz de bu haklı talebi buradan size iletiyoruz. Bir an önce atamaların yapılmasını ve bu sorunun çözülmesini bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, girdi fiyatlarındaki artışın devam etmesi hâlinde tarım ürünlerinde yaşanan sorunların da artacağına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Adalet ve Kalkınma Partisinin lambası bir kez daha patladı. Sonunda, ülke, kuru soğanı dahi ithal edecek duruma düşürüldü. Kuru soğanın gümrük vergisi yüzde 49’dan sıfıra indirildi. Çarşı pazar yangın yeri. Soğan 7 lira olmuş. Cumhurbaşkanının talimatıyla, soğanların bulunduğu depolara baskınlar yapılıp ürünlerin zamanından önce satışına yol açıldı.

Büyük ozan Aşık Mahsuni Şerif’in söylediği gibi: “Yoksulun sırtından doyan doyana./ Bunu gören yürek nasıl dayana?/ Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana./ Bilmem söylesem mi, söylemesem mi.”

Girdi fiyatlarında artışlar sürerse, ülkemizde tarım ürünlerinde sorunlar artacak, vatandaşın boğazı daha da sıkılacaktır. İktidar, üreticinin kullandığı tohum, gübre, ilaç, mazot, elektrik fiyatlarında indirim yapmazsa, gerekli desteği sağlamazsa gelecek ithallerle de kurtarılamayacaktır. “Yerli ve millî” diye diye, sonunda, soğanı da yabancı ülkelerden alma durumuna düşürüldük. Bizi bu duruma düşürenler utansın.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

7.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 13 Ocak Rauf Denktaş’ı vefatının 7’nci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

13 Ocak 2012’de vefat eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucu Cumhurbaşkanı, büyük lider, büyük insan Rauf Denktaş’ı vefatının 7’nci yılında rahmet ve minnetle anıyorum. “Halkımla olmak, mücahitlerle omuz omuza mücadele etmek benim için en büyük mutluluk. Acılarımı yüreğime gömdüm. Geriye bakacak zamanımız yok. Önümüzde zorlu ve çetin bir yol, başarıya ulaştırılması gereken soylu bir mücadele var. Tanrı’mdan tek bir dileğim var: ‘Şehitlerimizden emanet aldığımız mücadelemizde bize güç ver. Bu küçük vatan parçasında bayrağımız inmesin, ezan sesleri dinmesin.’" diye dua eden merhum Rauf Denktaş’ın Kıbrıs’ın Türk yurdu olarak kalmasındaki hizmetleri asla unutulmayacak ve ismi sonsuza kadar yaşayacaktır.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

8.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, Trabzon’un Beşikdüzü ilçesindeki şehit Üsteğmen Erdal Kurtoğlu’nun adını yaşatan parkın Suudi Arabistanlı şirkete satılmak istendiğine ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Trabzon’un Beşikdüzü ilçemizin en önemli kentsel yeşil alanı olan, aynı zamanda 1994 Irak harekâtı kahramanı şehit üsteğmenimiz Erdal Kurtoğlu’nun adını yaşatan parkımız, şehidimizin aziz hatırası ve yargı kararları çiğnenerek Suudi Arabistanlı bir şirkete âdeta peşkeş çekilmek istenmektedir. Daha önce 2 kez ihaleye çıkarılıp yargı kararıyla satışı iptal edildiği hâlde Beşikdüzü’nün yasa tanımaz AKP’li Belediye Başkanı “İlle de AVM, ille de rezidans, ille de rant.” diyerek 3’üncü kez açtığı ihaleyle Beşikdüzü halkına ait olan bu parkı Araplara satmıştır. Üstelik 2012 yılında 8,5 milyon lira bedelle ihaleye çıkarılan arazi, bugün 5 milyon lira gibi bedava bir fiyata satılmak istenmektedir. “Millet bahçeleri yapıyoruz.” sözlerinin ayyuka çıktığı bugünlerde milletin nefes aldığı bahçesini ranta peşkeş çekmek nasıl bir tutarsızlıktır, nasıl bir iştir? Buradan Sayın Cumhurbaşkanına ve İçişleri Bakanına çağrıda bulunuyorum: Şehidimizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztunç…

9.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, kendisinin de Binali Yıldırım gibi büyükşehir belediye başkanı adayı olduğuna ama imkânlarının eşit olmadığına ve Meclis Başkanlık Divanını bu konuda tarafsız olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Geçtiğimiz hafta Sayın Levent Gök’ün nöbeti sırasında, Sayın Levent Gök’ün nezdinde tüm Meclis Başkanlık Divanına bir sitemimi dile getirmiştim, bugün de sizin nezdinizde Meclis Başkanlık Divanına sitem ediyorum. Bakın, Sayın Binali Yıldırım milletvekili, Ali Öztunç olarak ben de milletvekiliyim; o, büyükşehir belediye başkan adayı, ben de büyükşehir belediye başkan adayıyım Sayın Başkan. O Binali diye, benim adımda “bin” yok diye, tek Ali diye, bir Ali diye haksızlık yapamazsınız. Onun altında her türlü korumalar, makam arabaları, her türlü olanaklar var, bizde yok; istedik, bir hafta geçti, tık yok, gelen yok, giden yok. Meclis Başkanlık Divanı olarak ya karar alın, bana da verin bu olanakları ya da yine karar alın, Sayın Binali Yıldırım’ın elinden bu olanakları lütfen alın. Sizi tarafsız olmaya davet ediyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil...

10.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, CHP ve HDP vekillerinin kürsüdeki her konuşmasında Cumhurbaşkanını “diktatör” diye ilan etmelerinin diktatörlük özleminden mi kaynaklandığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Meclisimizin 2 muhalefet partisi CHP ve kardeş parti HDP vekillerinin her kürsüye çıktığında Cumhurbaşkanımızı “diktatör” diye ilan etmeleri bu vekillerin diktatörlük özlemlerinden mi kaynaklanıyor? Tarihlerinde hiçbir zaman halkın gücü, halkın reyiyle iktidara gelememeleri, ihtilallerle, PKK’nın tehdidiyle veya parayla vekil satın alarak devleti yönetebilme imkânına ancak kavuşmaları, ortaklarının Kandil’den emir alarak PKK’nın izniyle hareket edebilmeleri, beyinlerinde diktatörlükten başka çare olmadığını, ancak böyle demokrasi dışı oyunlarla iktidara gelebilme ihtimallerinin olduğunu gösteriyor. Yüzde 55,2’yle iktidara gelen Menderes için, beş ay sonra CHP’li Kasım Gülek, parti teşkilatına yayınladığı genelgede Menderes’ten “diktatör” diye bahsetmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aycan...

11.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, ameliyat teknikerleri, anestezi, diyaliz, çevre sağlığı ve fizik tedavi teknisyenleri ile diyetisyenlerin atama beklediğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, plansız açılan okullar ve plansız kontenjan artışları sonucu sağlık alanında teknisyen ve tekniker fazlalığı oluşmuştur. Ameliyat teknikerleri, anestezi teknisyenleri, diyaliz teknisyenleri, çevre sağlığı teknisyenleri, diyetisyenler, fizik tedavi teknisyenleri ve teknikerleri atama beklemektedir. Her meslekte 20 bin fazlalık bulunmaktadır ve tüm bu gençler şu an atama beklemektedir. Hem kamuda, Sağlık Bakanlığında hem de özel hastanelerde görev tanımı ve kadro istemektedirler. Bunların kadro isteklerini destekliyoruz ve Sağlık Bakanlığının bir an önce bunlara standart kadro oluşturmasını bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Arkaz...

12.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 14 Ocak Zübeyde Hanım’ın ölümünün 96’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım, bundan tam doksan altı yıl önce 14 Ocak 1923 tarihinde İzmir’de hayata gözlerini yumdu. Karaman’dan Rumeli’ye göç eden, Yörük Türkmenlerinden Sofuzade Feyzullah Ağa ve Ayşe Hanım’ın çocukları olarak dünyaya gelen ve okuryazar olan, dini bütün, imanlı, inançlı, ahlak ve iffet abidesi Zübeyde Hanım, “Molla Zübeyde” olarak anılırdı. Zorluklarla ve çileyle geçen altmış altı yıllık hayatında cepheden cepheye koşan evladı Ulu Önder Atatürk’e hasret kalarak geçirdi. Zübeyde annemizin mekânı cennet olsun, kabri pürnûr olsun, ruhu şad olsun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

13.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, kuru soğan ithalatında şubat ayı sonuna kadar sıfır gümrük vergisiyle kimin Türkiye’ye soğan getireceğini, kimlerin bu işten büyük paralar kazanacağını ve bu işin arkasında hangi lobilerin olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün Resmî Gazete’de seçim ayarlı bir Cumhurbaşkanlığı kararı yayımlandı ve kuru soğan ithalatında gümrük vergisini şubat sonuna kadar sıfırladı. Soğanda gümrük vergisini sıfırlamak demek vatandaş yerli soğan değil, ithal soğan yesin demektir. Bu yapılan, yerli üreticiyi ithal soğan lobisine boğdurmaktır. Çarşı, pazardaki yangın ithal soğan lobisine hizmetkârlık ederek söndürülemez. Terör örgütü operasyonu gibi, depo baskınları yapıp ele geçirilen soğanlara el koyarak piyasaya sürmek, bu yolla fiyatları düşürmeye çalışmak da çare değilmiş demek ki. Depolarda da soğan kalmadığından şimdi gümrükleri sıfırladınız. Merakla bekliyoruz: Şubat sonuna kadar sıfır gümrükle kim soğan getirecek Türkiye’ye? Kimler bu işten büyük paralar kaldıracak? Bu işin arkasında hangi lobiler var? Şubat sonuna kadar hepsi ortaya çıkacak.

BAŞKAN – Sayın Gökçel… Yok.

Sayın Kaplan…

14.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, Gaziantep ili Nurdağı ilçesi Hamidiye köyündeki mağduriyetin giderilebilmesi için gölete sulama kanalı yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gaziantep Nurdağı ilçesi Hamidiye köyünde iki senedir Devlet Su İşlerinin yaptığı göletin olduğu alana kanal yapılmadığından yaklaşık 3 bin dönüm arazi sulanamamaktadır dolayısıyla gölet verimli bir şekilde kullanılmamaktadır. Arazisi sulanamayan çiftçinin mağduriyeti devam etmektedir. 3-5 kilometrelik bir kanal yapıldığı takdirde çiftçi arazisini rahatça sulayabilecektir. Devlet Su İşlerinden aldığımız bilgiye göre sulama kanalının yapılması için ihale yapılmamış, sadece 2019 Yatırım Programı’na teklif edildiği söylenmiştir. Köylünün ve çiftçinin mağduriyetinin giderilmesi, arazilerini rahatça sulayabilmesi için ivedilikle Hamidiye köyündeki bu göletin olduğu yere sulama kanalı yapılması gerekmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bahşi…

15.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşi’nin, şoför esnafının da deniz ve hava ulaşımında olduğu gibi ÖTV’siz yakıt alabilmesi için Hükûmetin çalışması olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dünyada en yüksek akaryakıt fiyatı Türkiye’dedir. Bunun en büyük nedeni de dünyada, akaryakıttaki en yüksek verginin Türkiye’de alınıyor olmasıdır. Bu nedenle hava, deniz taşıtlarına -yat, kotralar- ÖTV’siz akaryakıt temin edilmesi imkânı sağlanmıştır.

Oysa ulaşım alanında bir başka rekabet de kara taşımacılığında yaşanmaktadır. Özellikle şehir içi ulaşımın vazgeçilmez bir parçası olan taksici, minibüsçü ve servis esnafımızın en büyük maliyeti şüphesiz akaryakıttır. Bu nedenle taksici esnafımıza da tıpkı deniz ve hava ulaşımında olduğu gibi ÖTV’siz yakıt temin etme imkânı sağlamak için Hükûmetin bir çalışması var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Beyaz…

16.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz’ın, İstanbul Mahmutbey gişelerinde yaşanan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Teşekkürler Başkan.

İstanbul’da bulunan Mahmutbey gişelerinin hâlâ düzenlenmemesi ve mevcut hâliyle şehir içinde kalması nedeniyle Başakşehir, Esenyurt, Beylikdüzü, Avcılar, Büyükçekmece, Silivri ve Çatalca’da yaşayan vatandaşlarımız bir mağduriyet yaşamaktadır. Dünyanın hiçbir yerinde şehir içi otoyollarında ücret alınmadığı bilinen bir gerçektir fakat yukarıda saydığım ilçelerde oturan vatandaşlarımız Mahmutbey gişelerinden dolayı şehir içi yolculuklarında her gün hem gidiş hem de dönüşte bir ücret ödemek zorundadır. Yaklaşık 3 milyon vatandaşımız günlük hayatlarında bu gişeleri kullandığı için bir adaletsizlikle karşı karşıya kalmaktadır. Mahmutbey gişeleri şehir dışına taşınmalıdır. İlgililerin bu konuda gerekli değişiklikleri yapmasını, bu mağduriyetin giderilmesini talep ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

17.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, AK PARTİ olarak ideallerinin dünya devletleri arasında hak ettiği yeri alacak güçlü Türkiye inşa etmek olduğuna ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Bizim büyük ve güçlü tasarılarımız var. Sevdamız Türkiye’dir. AK PARTİ olarak üstlendiğimiz misyon, medeniyet tasavvurumuz ve 2023 Türkiye vizyonumuz doğrultusunda aziz milletimizin üzerimize yüklediği büyük sorumluluğun gereğini yerine getirmek ve bu emaneti gelecek nesillere devretmek için çalışıyoruz. Hedefimiz ve idealimiz dünya devletleri arasında hak ettiği yeri alacak güçlü bir Türkiye inşa etmektir. Bu yolda en büyük güvencemiz milletimize olan inancımız ve milletimizin bize gösterdiği teveccühtür. Bunun için 31 Mart 2019 seçimlerini gönül belediyeciliği seçimi olarak görüyoruz. Seçim gününe kadar her haneye, her iş yerine ulaşacağız, sıkmadık el, dokunmadık yürek bırakmayarak inşallah gönülleri bir kez daha fethedeceğiz.

Aziz milletimize layık olmak ümidiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yurdunuseven…

18.- Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunuseven’in, 2018 yılının en büyük kazanımının Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin fiilen uygulamaya girmesi olduğuna ilişkin açıklaması

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geride kalan 2018 yılının en büyük kazanımı, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin fiilen uygulamaya girmesidir. 16 Nisan 2017’deki halk oylamasında milletin teveccühüyle hayata geçen yeni yönetim sisteminin ilk seçimlerini 24 Haziranda gerçekleştirdik ve ilk yerel seçimi de 31 Mart günü gerçekleştireceğiz inşallah. Milletimiz 24 Haziranda sandıkta ortaya koyduğu iradeyi inşallah 31 Mart günü de ortaya koyacak, demokrasisine, hak ve özgürlüklerine, on altı yıldır devam eden reformlarına sahip çıktığını gösterecektir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin fiilen uygulamaya girmesiyle ülkemiz, artık koalisyonlar, krizler, muhtıralar ve darbeler dönemini geride bırakmıştır. AK PARTİ olarak milletimizden aldığımız güçle ülkemizin büyümesi gelişmesi ve kalkınması ve hedeflerine ulaşması için Türkiye’yi yeni ufuklara, 2023 hedeflerine, 2053 ve 2071 vizyonlarına taşıyacağımıza inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

19.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, kamu kurumlarında sözleşmeli olarak çalışan 4/B’lilere neden kadro verilmediğini, emeklilikte yaşa takılanlara, atanamayan öğretmenlere, veteriner hekimlere, ziraat, gıda, su ürünleri, orman mühendislerine, radyoloji uzmanlarına, taşeron olarak çalışanlara ve işsizlere ne zaman çözüm üretileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, kamu kurumlarında sözleşmeli olarak çalışan ve 4/B’li olarak nitelendirilen 300 bin insana verilen kadro sözü yerine getirilmiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinde geçen dönemde ve çok sayıda milletvekili, sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi için kanun teklifi vermişti ama çoğunluğu elinde bulunduran AKP ve ortağı MHP bu teklife bir türlü destek vermedi. Sözleşmeli personeller kadroya geçmek için hâlâ bir umutla beklemektedir. 2011 seçimlerinde 4/B’lilere kadro verilmişken o tarihten bu yana işe alınan sözleşmeli personele neden kadro verilmiyor? Bir türlü göz önüne alınmayan milyonlarca emeklilikte yaşa takılanlara, atanamayan öğretmenlere, ziraat mühendislerine, veteriner hekimlerine, gıda, su ürünleri, orman mühendislerine, peyzaj, jeoloji ve diğer meslek gruplarına, radyoloji uzmanlarına, zorlanan uzman çavuşlara, taşeron çalışanlarına, 4/B’lilere ve işsiz insanlarımıza ne zaman çözüm üreteceksiniz? Bu konuda bir girişiminiz olacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi, grup başkan vekillerine söz vereceğim.

İlk söz İYİ PARTİ Grubuna aittir fakat Sayın Ağıralioğlu’nun bir mazereti var, bu söz verme sırası devam ederken Genel Kurula gelirse kendisine söz vereceğim.

Sayın Akçay…

20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerine sistematik olarak yapılan zulmün kamuoyunun gündeminde kalmaya devam ettiğine, 13 Ocak Rauf Denktaş’ı vefatının 7’nci, 15 Ocak Fazıl Küçük’ü vefatının 35’inci, 14 Ocak Zübeyde Hanım’ı vefatının 96’ncı yıl dönümünde rahmetle andıklarına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerine yönelik zulüm kamuoyunun gündeminde kalmaya devam etmektedir. Uygur Türklerine yönelik sistematik bir baskı ve zulüm yapılmaktadır. Seksen yıl önce, işgal sırasında, 1949’da Doğu Türkistan’daki nüfus oranı yüzde 87 iken 2010’dan bu yana bu oran yüzde 45’e kadar düşmüştür. Sadece nüfus itibarıyla değil, bölgedeki Uygur Türklerinin kültürel kimliği de büyük bir baskı altındadır. “Eğitim” adı altında düzenlenen kamplarla Doğu Türkistan’ın millî şuuru ve direnci yok edilmeye çalışılmaktadır. Doğu Türkistan’da Uygur Türklerinin talebi, sadece ve sadece yaşam ve temel insan haklarının garanti altına alınmasıdır, başka bir talepleri de yoktur.

Durum bu olmakla birlikte, unutulmamalıdır ki emperyalist bayraklar altında, Amerikan Bayrağı’nı arkasına alarak Doğu Türkistanlılar için hak arayışı da mümkün değildir, doğru da değildir. Uygur Türkleri, ABD ile Çin arasındaki güç mücadelesinin enstrümanı da değildir, olmamalıdır ve olmayacaktır.

Sayın Başkan, 13 Ocak, Kıbrıs Türklüğünün mümtaz ve zirve ismi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın vefatının 7’nci yıl dönümüdür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Akçay.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ayrıca, bugün yine hayatını Kıbrıs Türklüğü davasına adamış Fazıl Küçük’ün de vefat yıl dönümüdür. Denktaş ve Fazıl Küçük, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Türk milletinin uğruna harcadığı ömürlerinde dava, aksiyon ve fikir insanı olarak aziz milletimizin gönlüne taht kurmuşlardır. Onlar Kıbrıs Türklüğünün var oluş haklarının yılmaz ve tavizsiz birer savunucusudur. Kıbrıs Türklüğünün iki büyük dava adamını saygı ve rahmetle anıyoruz.

14 Ocak, ayrıca Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün muhterem validesi Zübeyde Hanım’ın vefatlarının da yıl dönümüdür. Zübeyde Hanım, Atatürk’e şu mesajıyla tüm Millî Mücadele analarının gönlündekilere, hislerine tercüman olmuştur. “Sen cepheye gidersin, benim yüreğim bunu bilir. Senin için dua ediyorum bil ve de Mustafa’m, zaferi ele almadan dönme, ben seni beklemeyi bilirim.” Vefatının yıl dönümünde Zübeyde Hanım’ı sevgi, saygı ve rahmetle anıyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sayın Bilgen….

21.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, 15 Ocak Nazım Hikmet’in doğumunun 117’nci yıl dönümüne, Cumhurbaşkanının seçmen kayıtlarını gündeme getiriş biçimi ile diğer partilerin kamuoyuyla paylaştığı bilgelerin seçimin meşruiyetini gölgede bırakacak nitelikte olduğuna, Suriye politikasıyla ilgili yapılan açıklamaların çelişkili olduğuna ilişkin açıklaması

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün Nazım Hikmet’in 117’nci yaşı. Bu ülkede kendi topraklarında düşünceleri dolayısıyla ülkesini terk etmek zorunda kalan herkes için Nazım, aslında önemli bir örnektir. Ülke sevgisinin farklı düşünmeyi de, eleştirmeyi de ve şüphesiz bu eleştirinin bedelinin de ülkesini terk etmek zorunda kalmayla ödenmemesi gerektiğini Nazım bize çok net biçimde gösterir. Onun özellikle vatana ihanetle suçlanmış olmasına verdiği cevap son derece dikkat çekicidir: “Eğer vatan sizin kasalarınızdakiyse çek defterlerinizin arasındakiyse çiftliklerinizse, evet biz vatan hainiyiz.” diyerek aslında tam da vatanı savunmanın vatanı korumak, vatanın yer altındaki, yer üstündeki değerlerini, özgürlüğü, yaşayan herkesi savunmak olduğunu ifade etmiştir.

Ben yine dikkatinizi özellikle seçmen kayıtlarına çekmek istiyorum çünkü seçmen kayıtlarıyla ilgili Cumhurbaşkanının da geçtiğimiz günlerde gündeme getiriş biçimi ve sonrasında da diğer partilerin kamuoyuyla paylaştıkları bilgiler doğrudan doğruya seçimin meşruiyetini gölgede bırakacak niteliktedir. Elbette ki hayatını kaybetmiş olanların hâlâ kayıtlı olması, oy kullanıyor olduğu iddiaları, birtakım şehirlere yeni seçmen kayıtlarının çok yoğun biçimde gerçekleşmiş olması, bir daireye yüzlerce kişinin kaydedilmiş olması ya da birtakım kayıtların silinmiş olması seçim güvenliği açısından, seçmen iradesinin tahakkuku, tezahürü açısından kabul edilemez ölçektedir. Bu konunun partiler tarafından önemsenmesi, dikkate alınması ve bu konuda gereğinin yapılması galiba demokrasiye saygının gereğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Bilgen.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, son olarak da Suriye politikasıyla ilgili, elbette ki medya üzerinden yaşadığımız bilgilenme aynı zamanda bilgi kirliliğini içeriyor. Bir başka devletin başkanının sosyal medyadaki paylaşımlarıyla ne olup bittiğini öğrenmek elbette ki kabul edilemez bir durum. İçeriğine katılsanız da katılmasanız da, karşı çıksanız da taraftar olsanız da dış politikanın partilerüstü bir yaklaşımla, ortak yararla, bütün ülkenin çıkarını gözeterek şeffaf ve öncelikle kamuoyu bilgilendirilerek işletilmesi son derece önemlidir. Demokratik bir dış politika katılımcı bir dış politikadır. Dolayısıyla da sergilenen tavır, yapılan açıklamalar son derece tutarsız, çelişkilidir. Dışişleri Bakanlığının yaptığı açıklamalar ile Cumhurbaşkanlığı makamından yapılan resmî açıklamalar, sözcünün, basın bölümünün yaptığı açıklamalar birbiriyle taban tabana zıt açıklamalar gibi gözükmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayın Sayın Bilgen.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Dolayısıyla bu konuda daha ciddi, güven verici ve ülke çıkarlarını merkeze alan, başka hiçbir popülist kaygıyla hareket etmeden, partizan yaklaşım içerisine girmeden, ülkenin ve Orta Doğu’nun çıkarlarını düşünerek hareket etmek galiba hepimizin sorumluluğudur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bilgen.

Sayın Altay...

22.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 14 Ocak Zübeyde Hanım’ı ölümünün 96’ncı, 15 Ocak Fazıl Küçük’ü ölümünün 35’inci ve 15 Ocak Nazım Hikmet’i doğumunun 117’nci yıl dönümünde rahmetle andıklarına, Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Genel Kurulu ve sizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 3 büyük değeri, 3 kıymetimizi anmamız icap ediyor.

Önce, büyük Atatürk’ün annesi, esasen aziz milletimizin de ayırt etmeksizin tamamının annesi, Zübeyde Hanım’ı, Zübeyde Anne’yi ölümünün 96’ncı yılında saygı, minnet, şükranla anıyorum, Allah’ım mekânını cennet etsin. Onun yetiştirdiği evlat, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran iradenin, Türkiye Cumhuriyeti’ni bir imparatorluğun küllerinden yeniden yeşerten büyük devlet adamı, büyük komutan ama her sözüyle barış yanlısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sadece Anadolu topraklarında yaşayan insanlar için değil, dünyanın bütün ezilen halkları için bir örnek kişilik ve emsal olmuştur. Bu vesileyle büyük Atatürk’ü bize armağan eden Zübeyde Hanım’ı tekrar rahmet ve minnetle anıyorum.

Bugün büyük usta Nazım Hikmet’in de doğum yıl dönümü. Tek aşkı vatan, tek aşkı insan sevgisi olan, tek aşkı bağımsızlık olan büyük ustayı bu vesileyle rahmet ve minnetle Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak anmayı da bir görev sayıyoruz.

Öte yandan, Kıbrıs davamızın ilk liderlerinden Doktor Fazıl Küçük’ün vefatının da yıl dönümü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bugün Kıbrıs’ta soydaşlarımız can ve mal güvenliği içinde yaşıyorlarsa, bu davaya Türkiye’nin ve dünyanın dikkatini çekmekte, Kıbrıs’ta soydaşlarımızın örgütlenmesinde, koordinasyonunda ve özgürlük mücadelesiyle ilgili olarak motivasyonunda çok büyük görevler ifa eden Doktor Fazıl Küçük’ü de rahmetle ve minnetle anıyoruz.

Sayın Başkan…

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, biraz sessiz olalım lütfen.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya, orası hakikaten bir kahvehaneye döndü, vallahi billahi, Meclisten çıktı yani!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Burası Parlamento, evet.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, arka sıralarda oturan milletvekilleri, sizden şikâyet var “Sesiniz buraya kadar geliyor, konuşmaları engelliyor.” diye. Lütfen sessiz olalım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sanki kafeterya! Nezaket, edep firar etmiş!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay, devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biraz önce 60’a göre söz alan ismini bilemediğim bir sayın milletvekilimiz Cumhuriyet Halk Partisini eleştirirken “Kardeş parti HDP’yle birlikte” diye bir ifade kullandı. Bundan gocunmuyorum, sakın yanlış anlamayın. Lakin o sayın milletvekiline şunu hatırlatmak isterim: Kendisine 60’a göre söz veren zat, o HDP diye karaladığı siyasi partiye mensup bir milletvekilidir. Daha fazla laf etmek istemiyorum. Meclis Başkan Vekilimiz için söylüyorum. HDP’li bir Meclis Başkan Vekilinden söz isteyip sonra HDP’ye yönelik farklı ithamlarda bulunmak, en basit tabiriyle, siyasi saygı kurallarını aşar diye düşünüyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Sayın Ağıralioğlu Genel Kurula geldi.

Size başta vermem gereken sözü şimdi veriyorum.

Buyurun Sayın Ağıralioğlu.

23.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, kötü şartlarda, kötü fiyatlarla yaşamı idame ettirmeye çalışan bir millet olduğumuza, fırıncıların mağduriyetinin giderilmesi konusunda hassasiyet izhar ettiğine ve Hükûmetin bu mevzuyu gündemine alması gerektiğine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fırıncılarla ilgili bir mağduriyet var. İktidar partisinin de duyduğu sitemlerdir bunlar ama bunu bir çerçeve hâline getirmemiz lazım. Yokluktan çıkmış bir milletiz. Asgari ücret yüzde 43 bandında çalışan sayısıyla –istatistikler- çok zorlayacak bir yerde. Kötü şartlarda çalışan, kötü fiyatlarla yaşam konforunu idame ettirmeye çalışan bir milletiz. “Ekmeğe zam yapmamız lazım.” diyecek kadar, muhalefet partisi olarak, aklını peynir ekmekle yemiş bir insan değilim ama seçim sathına girildi diye ona buna -futbol kulüplerini de kastediyorum- bol keseden bir dünya vaat ile imkân sağlanıyor. Bu fırıncıların mağduriyeti, hesaba katılması gereken bir mağduriyettir. Bunlar “Ekmeğin fiyatı için tespit komisyonlarını isterseniz Mecliste kurun.” diyorlar bize. Fiyatın farkını milletimizden almayalım, fiyatın farkını Hükûmetimiz ödesin, hazır seçim de geliyor, fırıncılarımızın istemiş olduğu fiyat farkını Hükûmetimiz ödesin. Niçin? Kaliteli ekmek yesinler diye uğraşıyorsanız milletinize, serbest piyasa şartlarında elektriğine, SSK’sına, sigortasına, suyuna, mayasına, ununa zam gelen bu sektörde ekmeğin satış fiyatına böyle müdahale edilmez arkadaşlar. Sübvanse etmek istiyorsanız… Çalışma şartları bu kadar ağır bir sektörde -bayramları yok, seyranları yok, tatilleri yok, cenazeleri yok, hastaları yok, iyi günleri yok, kötü günleri yok- aile hayatlarının konforunu kaçıracak şekilde mesai yapan -nöbetçi eczaneler var ama nöbetçi fırınlar yok- ona rağmen bu şartlarda maliyetleri ele avuca geldiği zaman Hükûmetin “Biz ekmeğe zam yapmayacağız.” diye bir hassasiyeti dolayısıyla evini barkını, birikimini satarak Hükûmetin siyasi vizyonuna katkı sağlamaya çalışıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam ediniz Sayın Ağıralioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Yani sizin, Hükûmetin siyasi vizyonunu, millete vaadini kendi evini barkını, birikimini satarak karşılamaya çalışıyorlar. İstedikleri şey çok basittir: “Fiyat tespit komisyonu teşekkül etsin, serbest piyasa şartlarında bizim maliyetimiz ortaya dökülsün, maliyetimizin üzerine gönlünüzden ne koparsa.” diyorlar. Şimdi, 1 liranın üstünde bir maliyete -satış yaptıkları rakamı da 750 kuruş diye hesaplarsanız- her ekmek başına 250 kuruş, 200 kuruş, 150 kuruş zarar eden bir müesseseye, bunların arkasında ailelerini geçindirmek zorunda olan bir meslek grubuna “Ne haliniz varsa görün.” denilecek bir nobranlığı doğru bulmuyoruz. Elektrik faturalarına katkı sağlamayı seçim arası kendi gündeminize aldınız hane halklarımızın elektrik parasını ödeyemeyecek olanlarına, fırıncıları da ekleyin, ya elektrik paralarında indirim yapın ya SSK paralarında indirim yapın ya su paralarında indirim yapın, bir de bu un paralarında indirim yapın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Ağıralioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Madem fiyatlara böyle yukarıdan “Biz belirleyerek müdahale ediyoruz.” diyorsanız üretim maliyetini hesaba katabileceğiniz bir imkân var önünüzde, bu imkânı böyle kullanın. Aksi hâlde vatandaşınızı, bu meslek erbaplarını devlet marifetiyle hırsızlığa teşvik etmiş olursunuz. “Bu fiyata ekmek satmak zorundasınız.” demenin Türkçesi şudur: “Mayadan çalın, undan çalın, elektrikten çalın, SSK’dan çalın, SSK’sız işçi çalıştırın.” falandır. Yani bir devlet kendi iradesiyle milletinin ekmeğini yapan meslek grubunu hırsızlığa teşvik etmiş olur. Bu mevzuda hassasiyet izhar ediyorum, Hükûmetin bu mevzuyu gündemine almasını istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağıralioğlu.

Sayın Özkan…

24.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, 14 Ocak Zübeyde Hanım’ı vefatının 96’ncı, 13 Ocak Rauf Denktaş’ı vefatının 7’nci, 15 Ocak Nazım Hikmet’i doğumunun 117’nci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine, Cumhurbaşkanına yapılan ithamların hesabını bağımsız yargının soruyor olmasına saygı duymak gerektiğine ve yargının siyasi tartışmaların merkezine çekilmesinin kimseye yarar sağlamayacağına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tabii, 15 Ocak 1933, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün muhterem validelerinin vefatının yıl dönümü. Hayatı büyük zorluk ve acılarla geçmiş ve buna rağmen, bir medeniyetin yeniden inşası, topraklarımızın korunması, cumhuriyetimizin kurulması için büyük mücadele vermiş Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü her türlü zorluğa rağmen bu vatana, millete, bayrağa ve devlete hayırlı bir evlat olarak yetiştirme gayretiyle hayatını tamamlamış, cumhuriyetimizin 10’uncu yılında vefat etmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün muhterem valideleri Zübeyde Hanım’ı vefatının yıl dönümünde rahmet, minnet ve hayırla yâd ediyorum.

Tabii, yine, hayatını bir vatanın ve milletin inşası sürecine vakfetmiş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı da vefatının 7’nci yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyoruz. Âdeta yaşamı, mücadelesi ve azmi Kıbrıs’la özdeşleşen Rauf Denktaş bugün uluslararası toplum nezdinde “yavru vatan” olarak ifade ettiğimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin payidar olmasında, istiklal ve istikbal mücadelesinde adını tarihe altın harflerle yazdırmıştır. Rahmet ve minnetle yâd ediyorum.

Tabii, yine, bugün, vefatının 117’nci seneidevriyesini yaşadığımız, “romantik devrimci” olarak da bildiğimiz Nazım Hikmet’i rahmetle ve hayırla yâd ediyorum. Yaşamı boyunca büyük acılar çekmiş -dikkat buyurun, evet- ve ülkemizin dönemi içerisinde anayasal sıkıntılar sebebiyle ana vatanından uzak düşmek noktasında kalmış ve darbelerin mağduru olmuş, vatan özlemiyle hayata gözlerini yummuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Özkan, buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Tabii, o dönem yaşanan acılardan çıkardığımız dersle on yedi yıl boyunca yine AK PARTİ Grubu olarak pek çok anayasal ve yasal reforma imza attık. Neden? Çünkü vatana, millete ve bayrağına aşkla, sevdayla bağlı Nazım Hikmetler yeniden ana vatanından uzakta hayatına gözlerini yummasın, ana vatanından ayrı düşmesin diye; bu yasal reformları da yine Nazım Hikmet’in acılarını dindirmek ve yine onu vatanına döndürmek için bu mücadeleleri de gerçekleştirdik.

Tabii, son olarak ifade etmemiz gereken mesele şudur ki: Bu acılar bir daha yaşanmasın diye kendi aramızda bir mutabakatla yaşayacaksak o da tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet ülküsüyle aynı anayasal düzen içerisinde birbirimize saygıyla…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Türk devleti, Türk milleti, Türk Bayrağı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Tabii ki eleştiriler olacak, demokratik yarışın bir gereği olarak yanlıştan döndürmek, doğruyu teşvik etmek için her siyasi parti grubuna anayasal düzenimiz görevler vermiştir. İşte, diyoruz ki: Eğer bir tartışma ve sorun varsa bunu konuşarak… Ha, uzlaşıyla çözülemiyorsa tabii ki bağımsız ve yine yaptığımız anayasal reformla Anayasa’mıza dercettiğimiz tarafsız yargıya tartışmalarımızı götürmek ve onun kararıyla hâl çaresi aramak en büyük uzlaşı merkezimiz olacaktır.

Bakınız, biraz önce ifade edildi. Ben hiç kimseye hitap ederek, kimseyi muhatap alarak ifade etmek istemiyorum. Bir televizyon kanalında “Belki liderin ayağından asarlar.” “Belki mahzende zehirlenerek ölür.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, bağlayın Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Belki başka liderlerin yaşadığı gibi kötü sonlar yaşayabilir.” ifadeleriyle bir devletin doğrudan halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanına karşı asla kabul edilemeyecek eğer ithamlar yapılıyorsa ve bunların da hesabını bağımsız ve tarafsız yargımız soruyorsa buna saygı duymak lazım. Yargı bağımsızlığı bir ülkenin demokratik hukuk düzeninin, hukukun üstünlüğünün olmazsa olmaz gerekçesidir. Eğer tartışmalarımızı yargıya götürüyor ve yargının verdiği karara da saygı duyuyorsak işte o zaman demokratik bir hukuk devletinden bahsedilebilir.

Son cümlemi ifade etmek istiyorum. Bakınız, yargıyla ilgili tartışmalar söz konusu oluyor ve Anayasa’mızın 138’inci maddesinde güvence altına alınan ve “Hiçbir makamdan, mevkiden talimat verilemez, emir ve talimat gönderilemez.” anlayışını yok sayarak yargıyı siyasi tartışmaların merkezine çekmek hiç kimseye yarar sağlamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın artık Sayın Özkan sözlerinizi.

Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, yine şu Parlamentoda, milletimizin iradesinin tecelligâhında yaptığımız anayasal düzenlemelerden sadece 2018 yılı içerisinde 17 tane anayasal düzenlemede bazı maddeleri Anayasa Mahkememiz iptal etmiş; demek ki tarafsız ve bağımsız yargımız var ve yine aynı şekilde, yapılan İç Tüzük düzenlemesinden daha geçen hafta yapılmış bir iptal kararı var. Onun için, yargımız bağımsız ve tarafsızdır ve anayasal düzenin gereği olarak görevlerini yerine getirmektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlar, hayırlı ve başarılı bir çalışma dilerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, müsaadenizle bir kayıt olsun diye söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Efendim, çok kısa; sadece…

BAŞKAN İsterseniz bir dakika süreyle mikrofonu açalım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bir dakikaya da gerek yok.

BAŞKAN – Tamam, açalım mikrofonu.

Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Cahit Özkan’ın Zübeyde Hanım’ın ölüm yıl dönümünü anmasını saygıyla karşılıyorum. Yalnız her zaman olduğu gibi tarihte yine bir tahrifata girişti. Cumhuriyetin 10’uncu Yıl Dönümünde Sayın Zübeyde Hanım, Atatürk’ümüzün annesi öleli on sene olmuştu; yani 10 Ocak 1923, cumhuriyet kurulmadan önce vefat etmişti. Ama bunda kendimi hatalı görüyorum; daha önce yine böyle bir tahrifatta Sayın Cahit Özkan’a söz vermiştim yeni yıl hediyesi alacağım diye, henüz almamıştım, bağışlasın beni.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Kayıt altına alınsın diye söylüyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tutanakları isteyelim.

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – 10’uncu Yıl Dönümü değil, cumhuriyet kurulmadan on ay evvel, 10 Ocak 1923’te Zübeyde Hanım’ı kaybetmiştik.

Teşekkür ederim, sağ olun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkkan.

Değerli milletvekilleri…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - …şimdi gündeme geçiyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tek hatamız bu kadar yani.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Asıl tarihi öğretmek lazım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de sisteme girmiştim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

25.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, açıklama yapmaları için grup başkan vekillerine tanınan konuşma sıralamasına, 31 Mart seçimlerinde seçime giren siyasi partilerin ve adaylarının Yüksek Seçim Kuruluna rağmen seçimin güvenliğini, seçim sonuçlarının sağlıklı şekilde sonlandırılmasını tesis edeceğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, bu grup başkan vekillerine verilen söz konusunda bir kere bir talebim var; söz sırasının bundan sonra büyükten küçüğe doğru yürümesini istiyorum çünkü AK PARTİ grup başkan vekilleri kendilerinden önce konuşan grup başkan vekillerine cevap mekanizmasına çevirdiler. Bu doğru bir şey değil, polemik yapacaksak yaparız.

Yargıyla ilgili de bugün yerinden söz alan bir arkadaşımızın değerlendirmesi üzerine Sayın Özkan, güzel bir şey söyledi, ben katılıyorum: “Yargı kararlarına saygı duymak lazım.” dedi. Fakat bu milleti yargı kararlarına saygısız hâle getiren Sayın Erdoğan’dır. “Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum.” diyen Erdoğan’dır. Danıştayın aldığı bir karar için “Bu senin işin değil, bu ulemanın işi.” diyen Erdoğan’dır. Yargıyı itibarsızlaştıran Erdoğan’dır. Yargıya saygı, elbette herkesin görevi; yargıya siyasi basınç uygulamamak da herkesin görevi. Yüksek Seçim Kurulu üyelerine rüşvet verir gibi görev sürelerini bir yıl uzatırsanız ondan sonra YSK’nin kararları şaibeli ve tartışmalı hâle gelir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ama herkes bilsin ki Türk milleti demokrasiyi artık kabul etmiş, içselleştirmiş, benimsemiştir; Türk milleti sandık mekanizmasını da iyi bilir. Yüksek Seçim Kurulundaki bütün art niyetli çabalara ve gerçekten çok ciddi uyarıların sümen altı yapılmasına rağmen 31 Mart seçimlerinde seçimin güvenliğini, sandığın güvenliğini, seçim sonuçlarının sağlıklı bir şekilde sonlandırılmasını Yüksek Seçim Kuruluna rağmen seçime giren siyasi partiler ve adaylar tesis edecektir. Bu konuda hiçbir tereddüt de duymuyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, TBMM Başkanlık Divanı Kâtip Üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önerge yazısı (4/17)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Ok’un Başkanlık Divanı Kâtip Üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 11/1/2019 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

B) Tezkereler

1.- TBMM Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu heyetinin 5-7 Şubat 2019 tarihlerinde Tunus'a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/523)

14/1/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin 5-7 Şubat 2019 tarihlerinde Tunus'a resmî ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

Anılan heyetin söz konusu Tunus ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                      Binali Yıldırım

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, ABD’yle Menbic başta olmak üzere Fırat'ın doğusu için herhangi bir anlaşma yapılıp yapılmadığının, operasyondan vazgeçilmiş ise bir anlaşma gereğince mi vazgeçildiğinin, ABD Başkanının sosyal medya üzerinden duyurduğu Suriye sınırında 32 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma teklifinin ayrıntılarının, Amerika'nın YPG terör örgütüne silah ve mühimmat desteği verirken ulaşımı Türkiye sınırları üzerinden sağlayıp sağlamadığının ve bu doğrultuda İncirlik Hava Üssü’nü kullanıp kullanmadığının araştırılması amacıyla 15/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/1/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/1/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Lütfü Türkkan

                                                                                           Kocaeli

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, ABD’yle Menbic başta olmak üzere, Fırat'ın doğusu için herhangi bir anlaşma yapılıp yapılmadığının, operasyondan vazgeçilmiş ise bir anlaşma gereğince mi vazgeçildiğinin, ABD Başkanının sosyal medya üzerinden duyurduğu Suriye sınırında 32 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma teklifinin ayrıntılarının, Amerika'nın YPG terör örgütüne silah ve mühimmat desteği verirken ulaşımı Türkiye sınırları üzerinden sağlayıp sağlamadığının ve bu doğrultuda İncirlik Hava Üssü’nün kullanılıp kullanılmadığının araştırılması amacıyla 15/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/1/2019 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ grup önerisinin görüşmelerinin kapalı oturumda yapılmasına dair İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır.

Kapalı oturum istemine dair önergeyi okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Önergeler (Devam)

2.- İYİ PARTİ grup önerisinin görüşmelerinin kapalı oturumda yapılmasına ilişkin Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu tarafından İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre verilmiş olan önergesi

15/1/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

15/1/2019 (bugün) tarihinde verilmiş olan ve “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” kısmında yer alan grup önerimizin İç Tüzük’ün 70’inci maddesi uyarınca kapalı oturumda yapılmasını arz ve teklif ederim.

                Lütfü Türkkan                                                    Yavuz Ağıralioğlu

                     Kocaeli                                                                      İstanbul

            Grup Başkan Vekili                                               Grup Başkan Vekili

BAŞKAN – Evet, değerli milletvekilleri, kapalı oturumda Genel Kurul salonunda bulunabilecek sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin dışarıya çıkmaları gerekmektedir. Sayın idare amirlerinden salonun boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.

Yeminli stenografların ve diğer yeminli görevlilerin salonda kalmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Salonun ve kulislerin boşaltılması için birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.06

VIII.- KAPALI OTURUMLAR

İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ OTURUMLAR

(Kapalıdır)

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul), Rümeysa KADAK (İstanbul)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin kapalı oturumdan sonraki Dördüncü Oturumunu açıyorum.

İYİ PARTİ grup önerisinin görüşmelerine başlıyoruz.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, ABD’yle Menbic başta olmak üzere Fırat'ın doğusu için herhangi bir anlaşma yapılıp yapılmadığının, operasyondan vazgeçilmiş ise bir anlaşma gereğince mi vazgeçildiğinin, ABD Başkanının sosyal medya üzerinden duyurduğu Suriye sınırında 32 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma teklifinin ayrıntılarının, Amerika'nın YPG terör örgütüne silah ve mühimmat desteği verirken ulaşımı Türkiye sınırları üzerinden sağlayıp sağlamadığının ve bu doğrultuda İncirlik Hava Üssü’nü kullanıp kullanmadığının araştırılması amacıyla 15/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Ağıralioğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gizli oturum talebimizde, aleni söylemekten imtina edeceğimiz bazı hususları belki bize daha rahat söylersiniz diye düşünmüştük. Trump’ın açıklamasıyla ilgili birkaç şeyi peş peşe hemen ifade etmek zorundayım.

Sayın Cumhurbaşkanının ısrarla, Trump’ın bize yaptığı onca kabalığa rağmen, stratejik ortaklığımıza yakışmaz onca çirkinliğe rağmen “Sevgili Dostum” tasnifi, Trump’ın bize kibar davranmasına dönüşmüyor maalesef. Her cümlesinde yarım asrı aşkın stratejik ortağına hakaret edebilecek evsafta cümle kurmak, stratejik ortaklığın şu an kızabileceğimiz en küçük kabahati. Yanı başımızda bu kadar uzun zamandır askerî, siyasi, idari beraberliklerimizin paydaşı olmuş bir devletin, bir terör örgütünü yanına çekmek için 81 milyonluk dev bir ülkeyi, 250 milyonluk Türk dünyasını; 1,5 milyarlık İslam âleminin üzerinde de nüfuzu olan bir devleti gözden çıkarmasını anlaşılabilir bulmuyoruz. Sizin, münhasıran Hükûmetinizin, siyasi ferasetsizliği yüzünden Trump’ın size salladığı parmağa, dışımızdan üzülüyor gibi yapıp içimizden sevinecek kadar da izzetimizi kaybetmiş değiliz.

Dolayısıyla, bu vesileyle Amerika Birleşik Devletleri Türk devletine parmak sallayamaz; Amerika Birleşik Devletleri’nin parmak sallayarak terbiye edebileceği bir ülke değiliz biz. Bizim ülkemiz, birtakım iktisadi ambargoları tehdit hâline getirerek bizden birtakım tavizlerin koparılabileceği bir ülke de değildir. Lakin bunun usulü, yolu, yordamı, devleti milletiyle, milleti hükûmetin diliyle yeknesak hâle getirmiş bir siyasal havzaya ihtiyaç duyulmasıdır. Dolayısıyla siyasi sicilinizde, Hükûmetinizin siyasi sicilinde, maalesef, dostunu, düşmanını tefrik etmek açısından bir problem var arkadaşlar. Biz size şimdi kardeş olarak mihmandarlık edeceğiz. “Dostum” dediklerinize belli fasılalardan sonra “düşmanım” “düşmanım” dediklerinize belli fasılalardan sonra da “dostum” dediğiniz bir on altı yılınız var sizin; “hoca” dediklerinize “terörist” “terörist” dediklerinize “hoca”; “genelkurmay başkanı” dediklerinize “terörist” “terörist” dediklerinize “sanık”; “sanık” dediklerinize “tanık”… Her şeyin bir birbirine girdiği bir hercümerç içerisinde kabul etmeniz lazım ki dostunuzu düşmanınızı zamanlaması makul olacak bir şekilde tefrik edemiyorsunuz. Size mihmandarlık etmemizin sebebi bu.

Seçim sathına girildiğinden beri “zillet-illet ittifakı” diye bir şey diyorsunuz. Kontrol edilmez şekilde, bir şeye “zillet” deme hevesiniz var ise size “zillet” diyeceğiniz bir ittifaktan bahsediyorum. Yanı başımızda bir PKK devleti kurma teşebbüsüne 5 bin tır silah veren bir adama “zillettesin” deyin lütfen; yanı başımızda bunca acının yaşanmışlığına sırtını dönen, vicdanını dönen, kalbini dönen, bir de bunun üstüne hızını alamayıp PKK’ya 100 milyon dolar yardım eden Arabistan’ın başındaki krala “zillettesin” deyin ama dönüp kendi milletinizin, dışarıdan size parmak sallandığı zaman arkanızda duran muhalefetine “zillet” “illet” demekten lütfen imtina edin.

Benim tavsiyem şudur Hükûmete: Muhalefetin millî her meselede arkanızda durduğunu görerek muhalefete “Sevgili dostum” demeniz gerekirken Trump’a “Sevgili Dostum” demeyin. Bin yıldır İslam’ın hizmetkârlığını yapmış bu aziz, bu necip milletin, münhasıran Sultan Selim’in mukaddes emanetleri aldığı zamandan sonra “Hadimülharemeynişşerifeyn” diye algılandığı dönemlere hürmeten kendi milletinize “Hadimülharemeynişşerifeyn” deyin. Suudi Arabistan’ın teröristlere 100 milyon dolar, Sisi’ye siyasi destek veren kralına “zillettesin” deyin. Suudi Arabistan’ın kralına, Amerika Birleşik Devletleri’nin buradaki hesaplarına, İsrail’in bu bölgedeki ameliyat iradesine teşne olan adama “terörist” deyin. Muhalefetin başkanlarına, Meral Hanım’a, Kemal Kılıçdaroğlu’na “Sevgili Dostum” deyin mümkünse. Böyle diyebilirseniz, çok da dilimize pelesenk ettiğimiz, istiklal şairimizin şiirlerinde olduğu gibi “tefrika giremez” diye başlayıp “toplu vurdukça sineler” diye devam ettiği işi milletiniz için devlet-millet tesanüdü hâline getirin.

“Emevi Camisi’nde cuma namazı kılacağız.” diye göstermiş olduğunuz siyasi ferasetsizliğin bedelini şöyle ödedik arkadaşlar: 10 milyon adam cuma namazını kılamaz hâle geldi, cuma namazının şartları adamların üstünden düştü. Yani biz cuma namazını Emevi Camisi’nde kılacağız diye askerî, siyasi hazırlığımızın olmadığı bir oldubittiye şöyle kurban gittik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Size bir dakika daha süre veriyorum Sayın Ağıralioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – 10 milyon insanın üstünde cuma şartları oluşmadı, hürriyetlerini kaybettiler, cuma onların üstünden düştü bizim cuma namazı kılma hevesimize. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Bizim ülkemizin cevap verebileceği bir tek husus var bu mevzuda: Amerika Birleşik Devletleri’nin başkanına, her “tweet”ine cevap verirken düşük desibelli bir konuşmadan ziyade onlara verilecek cevabın çerçevesini açıklıyorum: Sayın Cumhurbaşkanımız “Başkomutan” sıfatıyla Irak’ta Amerika Birleşik Devletleri’nin yediği bu herzeyi de unutmadan -affedersiniz- Suriye’de insanlığın bu ızdırabının gökleri titretecek hâle geldiği bunca acının içerisinde Amerikalıların katliamından kurtulmuş bir Kızılderili’yi bulacak. Bunların “tweet”ine “tweet”le cevap verilmez, ya Mors alfabesiyle ya da katliamdan kurtulmuş bir Kızılderili bulacağız Amerika’da.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın sözlerinizi.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum.

Suriye’de insanlığın üstüne yaktıkları bu ateşle bunlara hitap edecek Cumhurbaşkanı, diyecek ki -ancak böyle kurtaracağız izzetimizi, itibarımızı- Mors alfabesiyle cevap veriyorsa: “Stratejik müttefikiniz olduğumuz için bize vermeniz gerekirken PKK’ya verdiğiniz silahları almaya gidiyoruz, stop. Aşağı indik, ne zaman ineceğimizi biz biliriz, karışamazsın, stop. Silahlarımızı aldık, stop. Gözlerinden öpüyorum, stop.” (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın, bu, Mors alfabesiyle vereceğiniz ya da telgrafla çekeceğiniz cevabınız.

Bunun bir de Kızılderili versiyonu var, duman yoluyla haberleşeceğiz bunlarla, “tweet”le de değil. “Bizi burada içine çektiğiniz bataklığın bedelini 4 milyon misafiri ağırlayarak ödüyoruz. Size bu topraklarda bizim topraklarımızı da içine alacağınız bir zillet organizasyonunu kurdurmayacağız. Bu işleri sizin hesaplarınızla beraber başınıza geçirecek kadar kudretli bir milletiz. Bu kudretin Hükûmetinizden istediği siyasal dile nezaket göstererek bu mevzuda mütekabiliyet oluşturacak şekilde davranmasını istiyoruz.” Kendi silahlarımızı, bize verilecek 5 bin tır silahı oraya girip almak zorunda bu Türk devleti. Gireceğiz, bize ait olan silahları alıp döneceğiz, başka türlü olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın ama lütfen, üçüncü keredir süreyi uzatıyorum.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Eğer biz orada bu 32 kilometrelik güvenlik koridoruna razı olursak Balkan bozgunundan sonra başımıza gelen iş burada da başımıza gelir. Beş yüz yıllık Türk yurtlarını avucumuzun içinden kayıp giderken seyretmek zorunda kaldık. Bugün inisiyatifimizi kaybedersek bu sahada inisiyatifimizi kaybetmenin bedelini kendi içimizde de büyük bir ateşle ödemek mecburiyetinde kalırız. Devletimizi yöneten iradeye siyasi vakar ve siyasi feraset diliyorum. Bu mevzuda Hükûmetin vazifesi muhalefet ile devletin yönetim dilini yeknesak etmektir. Sorumluluklarınızı hatırlatmayı vazife biliyoruz.

Saygılarımla. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağıralioğlu.

Öneri üzerinde ikinci söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz’e aittir.

Buyurun Sayın Çeviköz. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hakikaten son birkaç gün Türkiye’nin dış politikasında şaşılacak birtakım örneklere şahit olduk. Bir kere, altmış yılın üzerinde müttefiklik ilişkisi içinde bulunduğumuz Amerika Birleşik Devletleri’nin başkanı, bir “tweet” atarak Türkiye Cumhuriyeti’ni ekonomik bakımdan mahvetmekle tehdit etti.

Biz böyle bir tehdidi, şimdiye kadar ülkeler arasındaki ilişkilerin tarihinde emsalsiz bir örnek olarak görüyoruz. Herhangi bir şekilde buna benzer bir şeyle daha önce karşılaşmadık, ne Türkiye karşılaştı ne de başka bir ülke. Trump’ın belli bir stili olabilir, belli bir üslubu olabilir, ancak böylesine bir tehditle karşılaşan bir ülkenin devlet başkanı da en azından benzer bir şekilde cevap vermek ihtiyacını hisseder ve Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir tehdide layık olmadığını hissettiren bir çıkış yapar. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak böyle bir çıkışı üst düzey yetkilerimizin hiçbirinden görmedik. Üstelik, sanki Trump’ı savunurcasına, Dışişleri Bakanı tarafından “Trump baskı altında, ona da anlayış göstermek lazım.” gibi bir ifadeyle karşılaştık. Türkiye Cumhuriyeti, böyle bir tehdide pabuç bırakacak bir cumhuriyet değildir. Devletimize bu şekilde, “Ekonomik bakımdan sizi mahvederiz.” şeklinde bir saldırıyla ve böyle bir “tweet”le bir çıkış yapılmasına mutlaka bir cevap verilmesi gerekirdi.

Amerika Birleşik Devletleri’yle uzun zamandan beri Suriye’nin kuzeydoğusunda bir mutabakat arayışı içindeyiz. İki yıldan beri Menbic’te ortak devriye yapılacağı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerlerini Menbic’e göndererek burada devriyeleri devralacağı ve Amerika Birleşik Devletleri’nin boşalttığı yeri de Türk Silahlı Kuvvetlerinin dolduracağı söylenegeliyor. Ancak, böyle bir tehditle karşılaştıktan sonra bir mutabakat çıkması herhâlde beklenecek bir şey değil. Böyle bir mutabakatın içeriğinin -biraz evvel dile getirildiği gibi- mutlaka ayrıntılı bir şekilde konuşulması gerekirdi ancak bundan haberimiz yok, sadece “tweet”lerle veya sadece basına verilen birtakım demeçlerle böyle mutabakatlar olduğuna dair söylentiler duyuyoruz ve öğreniyoruz.

Değerli milletvekilleri, dış politika bu şekilde yönetilmez. Dış politika, uzun zamandan beri, şimdiye kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin geleneksel olarak alışmış olduğu yöntemlerin dışında yöntemlerle yürütülmektedir. Böylesine güven, inandırıcılık ve inanılırlığını kaybetmiş bir dış politika uygulamasıyla eğer yol yürümeye kalkarsanız işte alacağınız cevap da bu şekilde tehdit “tweet”leridir. Böyle tehdit “tweet”lerine de layıkıyla cevap verilmesi gerekir. Böyle bir cevabı vermediğiniz zaman da “Sizi ekonomik bakımdan mahvederiz.” demeye hak kazandığını düşünen başkanlarla karşı karşıya kalırsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Çeviköz.

Bir dakika süre veriyorum.

AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) – Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin Amerika Birleşik Devletleri’yle arasındaki müttefiklik ilişkilerinin layık olmadığı bu üslubun değiştirilmesi için mutlaka gereken cevabın Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığına iletilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Böyle bir iletilmenin yapılmadığını da pekâlâ biliyoruz çünkü konuşmalar ve telefon görüşmeleri sanki 180 derece aksi istikamete dönmüş şekilde iyi niyet beyanlarıyla, ekonomik bakımdan iş birliğinin geliştirileceği şeklinde birtakım vaatlerle ve bazı anlayışlara ve bazı mutabakatlara varıldığı şeklinde bir ifadeyle son bulmuştur. Demek ki Türkiye Cumhuriyeti’ne bundan sonra dış politikada attırılacak olan adımlar tehdit yoluyla yapılmaktadır. Eğer Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen tehditlerle dış politika uygulamasına devam edeceksek bu bizim bildiğimiz cumhuriyet dış politikası değildir, bunun değiştirilmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, bunu özellikle dikkatinize sunmak istiyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çeviköz.

Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Refik Özen’e aittir.

Buyurun Sayın Özen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA REFİK ÖZEN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi aleyhinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye sınırımızın emniyeti bizim için millî güvenlik meselesidir. Sınırın ötesinden ülkemizi hedef alan terör tehdidine karşı meşru müdafaa hakkımızı kullanıyoruz. Fırat’ın doğusunda, Suriye sınırımız boyunca uzanan PYD-YPG terör unsurları sınır karakollarımıza taciz ateşi açmakta, ülkemize saldırmak amacıyla sınır boyunca tünel, mevzi ve siper kazmaktadır. Suriye’de sınırlarımıza mücavir bir terör koridoruna asla müsaade etmeyeceğimizi müteaddit kez dile getirdik. PYD-YPG’nin, DEAŞ’la mücadele bahanesinin veya Amerika’nın arkasına sığınıp, ülkemizi hedef almasına ve sahada birtakım oldubittiler dayatmasına asla izin vermeyeceğiz.

Sayın Cumhurbaşkanımız ve Amerika Başkanı Trump arasındaki görüşmelerde Amerika’nın çekilme sürecinin iki ülke arasında koordine edilmesi hususunda mutabık kalınmıştır. Amerika Başkanı Trump, çekilme kararının hayata geçirilmesi çerçevesinde Fırat’ın doğusunda, Suriye sınırımız boyunca ve Suriye topraklarının içinde bir güvenli bölge kurulması önerisini gündeme getirmiştir. Terör örgütlerinden arındırılmış güvenli bölge önerisi esasen Obama yönetimi sırasında Amerika’yla temaslarımızda bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından gündeme getirilmiş bir öneridir. Bu itibarla, üzerinde çalışılması gerektiği düşünülmektedir. Güvenli bölge tesis edilebildiği takdirde, sınırımıza mücavir Suriye topraklarının tamamının terör örgütlerinden arındırılması mümkün olabilecektir. Ayrıca bu bölgelerden ülkemize yönelebilecek göç hareketlerinin Suriye toprakları içinde tutulması sağlanabilecektir. Türkiye bu bölgede istikrar tesis edilmesini sağlayacak adımları atmaya hazırdır. Bu öneriyi önümüzdeki dönemde Amerikalı muhataplarımızla ele almayı sürdüreceğiz.

Amerika’nın çekilme kararının hayata geçirilmesi sürecinde Astana Platformu’ndaki diğer ortaklarımız olan Suriye ve İran’la yakın iş birliği ve eş güdümümüzü de sürdürmeye kararlıyız.

Aziz milletimizin hak ve hukukunu bugüne kadar her platformda savunduk, bundan sonra da savunmaya devam edeceğimizi belirtiyor, bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulumuzu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, Anayasa Mahkemesinin 17/10/2018 tarih ve (2018/100) sayılı Kararı’yla kısmen iptal edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 57’nci maddesinin kısmen iptal edilen hususlara dayandırılan gerekçesine de dayalı olarak İYİ PARTİ grup önerisinin oylanmasından önce yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Evet, talebiniz kabul edilmiştir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kayıtlara geçmesi için ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Anayasa Mahkememizin -İç Tüzük’ün son yapılan değişikliğe ilişkin 57’nci maddesinde yapmış olduğu- iptal kararı, münhasıran yasama faaliyetleri ile kanunların görüşülmesine hasretmiştir. O vesileyle, tezkerelerin oylanması ve kanunların görüşülmesine hasrettiği için onun dışında kalan grup önerilerinin bu kapsamda değerlendirilmemesi gerektiğinden bahisle bu hususta itirazımızın kayıtlara geçmesini istiyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum: Anayasa Mahkemesinin kararı, özellikle tezkere ve kanun görüşmelerine atıfta bulunmaktadır, dolayısıyla bu grup önerilerinin oylamasına ilişkin değildir. Bunun da kayıtlarda yer almasını isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, ben de bu konudaki görüşümü çok kısa sizlerle paylaşayım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - İç Tüzük’te yapılan değişiklik zaten bu iki ifadeyi kapsamaktaydı ve Anayasa Mahkemesi bu iki ifadeyi iptal etti yani İç Tüzük’te yapılan değişikliği tümüyle iptal etti yoklama konusunda. Esasen, gerekçesini okuduğunuzda, yoklamaya getirilecek sınırların Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma esaslarını belirleyen Anayasa hükümleriyle bağdaşmayacağını belirtmiştir.

Bu nedenle, ben de bu kararı yoklama talebinin haklılığı yönünde yorumluyorum ve yoklama talebini işleme koyacağım.

Sayın Altay, söz mü istediniz?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben söz istemiştim ama sarfınazar ediyorum.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Altay, Sayın Arı, Sayın Emecan, Sayın Çeviköz, Sayın Tanal, Sayın Zeybek, Sayın Kaboğlu, Sayın Arslan, Sayın Adıgüzel, Sayın Barut, Sayın Öztunç, Sayın Zeybek, Sayın Hancıoğlu, Sayın Özkan, Sayın Köksal, Sayın Yılmazkaya, Sayın Çelebi, Sayın Özcan, Sayın Alban, Sayın Sarıaslan.

Yoklama elektronik cihazla yapılacaktır.

Bunun için üç dakika süre vereceğim.

Ayrıca, değerli milletvekilleri, pusula veren sayın üyeler lütfen salonda bulunsunlar, ayrılmasınlar.

Süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, elektronik oylamada toplantı yeter sayısı bulunmuyor ancak pusulalar var, bunları okuyacağım.

Pusula gönderen değerli milletvekilleri isimleri okunduğunda, lütfen, burada olduklarını göstersinler.

Çiğdem Karaaslan? Burada

Cevdet Yılmaz? Burada.

Bayram Özçelik? Burada.

Veysel Eroğlu? Burada.

Yavuz Subaşı? Burada.

Mehmet Akif Yılmaz? Burada.

Serkan Bayram? Burada.

Toplantı yeter sayısı bulunmuş oluyor bizi de hesaba katarsanız.

Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, ABD’yle Menbic başta olmak üzere Fırat'ın doğusu için herhangi bir anlaşma yapılıp yapılmadığının, operasyondan vazgeçilmiş ise bir anlaşma gereğince mi vazgeçildiğinin, ABD Başkanının sosyal medya üzerinden duyurduğu Suriye sınırında 32 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma teklifinin ayrıntılarının, Amerika'nın YPG terör örgütüne silah ve mühimmat desteği verirken ulaşımı Türkiye sınırları üzerinden sağlayıp sağlamadığının ve bu doğrultuda İncirlik Hava Üssü’nü kullanıp kullanmadığının araştırılması amacıyla 15/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Oylamaya geçiyoruz.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın Altay, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Meclisin her çalışmasında yoklama istenebileceğine, Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kanun teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin görüşmelerini izlemek isteyen ama engellenen Emeklilikte Yaşa Takılanlar Platformu üyeleri ve dernek yöneticilerinin TBMM yerleşkesine alınmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Böylece, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü üzerinde, çoğunluk fırsatıyla yapılan bir hukuksuzluk da giderilmiş oldu. Bundan sonra Meclisin her çalışmasında yoklama istenebileceği, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün Anayasa’da belirtilen çalışma usul ve esaslarına uygun şekilde Meclisin çalışabilmesi memnuniyet verici bir unsurdur.

Sayın Başkan, asıl arz etmek istediğim husus şudur: Biraz sonra İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre, Niğde Milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürer’in kanun teklifinin doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını talep ettiği önergesini görüşeceğiz. Bu kanun teklifi “emeklilikte yaşa takılanlar” olarak bilinen, kamuoyunda milyonlarca insanın da bir an önce çözülmesini beklediği ve bütün siyasi partilerin 24 Haziran seçimleri öncesi millete verdiği bir vaattir. Bu, Genel Kurulun takdiri, ayrı. Beni üzen şu: Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin kapısında, sanıyorum Dikmen kapıda bulunan, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kurulmuş platform ve dernek başkanları, kendilerini çok yakında ilgilendiren, Niğde Milletvekilimizin bu kanun teklifiyle ilgili önergesinin görüşmeleri ve oylamasını izlemek için bir anayasal hakkı kullanmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmek istemişler ama bunların girişleri Başkanlık makamınca, muhtemelen İdare Amirliğince engellenmektedir. Bu durumu kabul etmek mümkün değildir. Hamaset yapmak istemem, “Meclisi millete kapatamazsınız.” sözü çok kullandığımız bir söz. Şu anda makamınızca gerekli girişimlerde bulunularak emeklilikte yaşa takılanlar platform ve dernek yöneticilerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi yerleşkesine alınmalarını talep etmekteyiz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Emeklilikte Yaşa Takılanlar Platformu üyelerinin ve dernek yöneticilerinin İç Tüzük ve kanunlar gereğince Meclise alınmalarına engel bir durum bulunmadığı takdirde Genel Kurulu izlemelerini sağlayacağına ilişkin konuşması

BAŞKAN - Bununla ilgili girişimlerde bulunacağım şimdi. Sözünü ettiğiniz şahısların neden Meclise alınmadığını ya da alınıp alınmadığını soruşturacağım ve kendilerinin, İç Tüzük’e ve kanunlara dayalı olarak girmelerine engel bir sebep bulunmadığı takdirde Meclise alınmalarını, Genel Kurulu izlemelerini sağlayacağım.

Teşekkür ederim.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Ayhan Bilgen tarafından, YSK seçmen kayıtlarında yaşanan usulsüzlük iddialarının araştırılması amacıyla 15/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

15/1/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/1/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                       Ayhan Bilgen

                                                                                             Kars

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

15 Ocak 2019 tarihinde Kars Milletvekili Grup Başkan Vekili Ayhan Bilgen tarafından (1300 grup numaralı) YSK seçmen kayıtlarında yaşanan usulsüzlük iddialarının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/1/2019 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri üzerinde, önerinin gerekçesini açıklamak üzere Kars Milletvekili Ayhan Bilgen konuşacaktır.

Buyurun Sayın Bilgen. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçimler demokrasinin önemli meşruiyet kriterlerinden biridir. Şeklen seçim yapan ama seçimlerine dünyada kimsenin itibar etmediği, dolayısıyla demokratik sayılmayan çok sayıda ülke vardır. Seçimler nasıl yapılırsa meşruiyet standartları, ölçütleri yerine getirilmiş sayılır; bu konuda, Venedik Komisyonu başta olmak üzere son derece net, hem kampanyalarla ilgili hem de oy kullanma, sandık güvenliği, sayım, bütün bunlarla ilgili son derece net kriterler vardır.(Uğultular)

BAŞKAN – Sayın Bilgen, bir dakika izin verin.

Salonda bir uğultu var, lütfen sessizliği hâkim kılalım, sayın hatibi dinleyelim.

AYHAN BİLGEN (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bu kriterleri gözetmeden seçim yaptığınızda formel olarak seçim yapıp ama sonuçta demokratik bir hukuk düzeni olarak kabul edilmediğinizde bunun ifade ettiği iki anlam vardır, çok açık, çok kestirmeden söyleyeceğim: Biri, dünyada askerî müdahaleler, anayasayı korumak ve genellikle seçim doğru yapılmıyorsa halk iradesinin yansımasını sağlamak iddiasını taşır. Bu, elbette bizim açımızdan kabul edilemez bir durumdur ama bunu romantik olarak reddetmek hiçbir şey ifade etmez. Dolayısıyla da seçimleri eğer bir formaliteye çevirirseniz o ülkede siyaset üzerinde vesayet kurulması, olağanüstü girişimler, arayışlar için mazeret üretmiş olursunuz. Burada aslında esas olan şey, insanın mutlaka bir koltuğu elinde tutma hırsı değil; gerçekten bir rıza, bir onay var mı, benim burada bulunmamı karşı tarafımdakiler, yanımdakiler, ötekiler kabul ediyor mu, etmiyor mu, bu onayı alma meselesidir. Ama hile yoluyla, başka yöntemlerle, her şeye rağmen sandıktan mutlaka çıkmanın bir yolunu bulduğunuzda, evet, seçimi, sandığı koltukta oturmanızın gerekçesi hâline getirebilirsiniz, buna güç yeter ama bu asla meşru olmaz.

Bakın, bizim önergemizde, değerli arkadaşlar, saydığımız, sadece tespit edebildiğimiz beş altı yeri sizlerle paylaşalım. Iğdır’da maksimum 108 kişinin kalabileceği polisevinde 374 kişi kayıtlı gözüküyor. Hakkâri’de bir dairede 1.108 seçmen kayıtlı gözüküyor. Batman Komando Caddesi’nde 366 no.lu kapıda 189 seçmen kayıtlı gözüküyor. Bingöl’de bir kapıcı dairesinde 224 seçmen, Diyarbakır Hani’de bir adreste 208 seçmen, Bitlis Çevreyolu Caddesi’nde bir dairede 338 seçmen, Hakkâri Çukurca Kaymakam Niyazi Erten Caddesi 2 no.lu kapıda 627 kişi seçmen olarak gözüküyor. Hakkâri merkez Ordu Caddesi’nde yine 1.108 seçmen kaydedilmiş. Mardin Artuklu’da 506 seçmen tek dairede gözüküyor ve Uludere’de, değerli milletvekilleri, sizin takdirinize sunuyorum, şu dışarıdan resmini gördüğünüz adreste -şurada da içeriden çekilmiş resim var, bunun videosu da var- burada onlarca seçmen kayıtlı gözüküyor. Belli ki ya depo gibi kullanılan bir yer ya da başka amaçla kullanılıyor ama kapı numarası var ve seçmen kayıtları var. Dolayısıyla bu konuya el atmak, bu konuyla ilgili sergilenecek tavrın aslında bu ülkenin geleceğiyle doğrudan ilgili, ilişkili olduğunun bilinciyle hareket etmek zorundayız.

Ben, izninizle, sosyal medyada dolaşan bir küçük hikâyeyi paylaşarak bitireyim sözlerimi: Bir yaşlı amca sandığa gidiyor ve oyunu kullandıktan sonra soruyor, diyor ki: “Benim eşim de oy kullanmaya geldi mi?” Sandıktaki görevliler merak ediyorlar, diyorlar ki: “Amca, hayırdır, eşinle ayrı mısınız yani birlikte yaşamıyor musunuz, neden soruyorsun?” Diyor ki: “On yıl önce öldü.” “E, o zaman niye soruyorsun?” diyorlar. Diyor ki: “Ya, on yıl önce öldü ama her seçimde gelip oyunu kullanıyor ama bir türlü birbirimizi göremiyoruz. Hep benden önce kullanmış oluyor, bir türlü karşılaşmıyoruz. Bunu çözseniz de bir görüşsek çok iyi olur.”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bilgen.

Öneri üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Ayhan Erel konuşacaktır.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; demokrasi, kaba deyimle, halkın kendi kendini yönetmesidir yani devletin yönetimine milletin egemen olmasıdır. Millet, devlet yönetimine egemen olurken seçtiği temsilciler vasıtasıyla devletin yönetimine egemen olmaktadır. Dolayısıyla siyasi partiler, devletin yönetiminde bulunacak insanları seçerken milletin bir vasıtası olarak yer almakta olup demokrasimizin vazgeçilmez unsurlarındandırlar. Siyasi partilerin düşüncelerinin devlet yönetimine egemen olmasında da vatandaşların kullandıkları oylar etkili olmaktadır. Dolayısıyla vatandaş, millet, oylarıyla birlikte, tercihte bulundukları siyasi partilerle birlikte devletin yönetimine egemen olmaktadır. Vatandaş kendi iradesini devletin yönetimine egemen kılarken bunu oyları vasıtasıyla sağlamaktadır. Dolayısıyla oylar, vatandaşın namusudur. Devlet nasıl ki vatandaşımızın mal, can ve namus güvenliğinden maddi anlamda sorumluysa, namus kabul ettiğimiz oylarından da manevi anlamda sorumludur. Bu bağlamda, vatandaş namusunu sandıkta devlete emanet etmektedir. Türk’ün töresinde emanete ihanet edilmez ama maalesef, günümüzde, siyasi iradenin dışında, siyasi iradeye şirin görünmek, bazı makam ve mevkileri kapmak adına, sandık başında bulunan bazı sandık görevlileri, özellikle kamu görevlileri vatandaşın kendilerine emanet ettiği namusuna zarar vermekten çekinmemektedir. Oysa, biz biliyoruz ki devletin yönetiminde söz sahibi olan ak kadrolar bu tür bir olumsuzluğa tenezzül edecek derecede düşünmemektedirler. Ancak makam ve mevki peşinde koşan, hatta AK PARTİ’nin siyasi ideolojisini bile benimsemeyen bu insanlar sadece makam ve mevki elde edebilmek, şirin görünmek amacıyla bu tür olumsuz davranmaktadırlar. Buna devletin yönetimi müsaade etmemelidir.

Seçmen kaydırmalarıyla ilgili, sahte seçmen yazmalarıyla ilgili hem siyasi partilerimizin hem de Sayın Cumhurbaşkanımızın şikâyetleri vardır. Bu şikâyetleri duyan cumhuriyet başsavcılarını biz göreve davet ediyoruz. Bu sahte seçmenler veya seçmenlerin kaydırılması kendiliğinden olmadığına göre, bunu yapan ya seçim işleri müdürüdür ya da nüfusta çalışan görevlilerdir. Eğer cumhuriyet başsavcılıkları bu usulsüz işlemleri yapan kişiler hakkında gerekli soruşturmaları yapmış olsalar, gerekli adli ve idari cezaları uygulamış olsalar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Erel.

Buyurun.

AYHAN EREL (Devamla) – Bu olumsuzlukları meydana getiren, sahtekârlığa tenezzül eden gerek Seçim Kurulunda gerekse nüfus müdürlüklerinde bulunan art niyetli insanlar hakkında cumhuriyet başsavcıları gerekli adli ve idari işlemleri yapmış olsalar, bundan sonra meydana gelebilecek olumsuzluklar ortadan kalkar diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erel.

Öneri üzerinde üçüncü söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Onursal Adıgüzel’e aittir.

Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun araştırma önergesiyle ilgili grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Seçimler, özellikle de şeffaf ve güvenilir olan seçimler demokrasinin birincil şartıdır. Sokaktaki vatandaş seçimlerin dürüst ve kurallara uygun olduğuna inanacak ki seçene de seçilene de saygı duysun. Ancak AK PARTİ, ne yazık ki -ismi akıllara geldiğinde- yoksullukla, yolsuzlukla, yasaklarla, bir de seçim hileleriyle hatırlanıyor.

Şimdi size, muhtarlık bölgeleri listeleri 4 Ocakta askıya çıkarıldıktan sonra, YSK’nin işini ne kadar ciddi yaptığını anlatacağım. Bakın, YSK partilerle listeleri paylaştı. Soy ismi olmayan seçmenler var ve biz 24 Haziranda uyardık; Zülfü -hanım herhâlde- 149 yaşında ve Ayşe Hanım. Bunlar -geçen 24 Haziranda da gönderdiniz- soy ismi olmayan seçmenler, bunları düzeltin dedik, yine göndermişler.

Bir de Ayşe Ekici; kendisi 165 yaşında, bu seçimde ilk defa seçmen olmuş. Benim 5 katım yaşında Ayşe Hanım; ben 33 yaşındayım, kendisi de 165 yaşında. Baktık seçmen listelerine -tabii, Allah uzun ömür versin, keşke üç yüz yıl yaşasa da seçmen olsa- ama ne hikmetse ilk defa bu seçimde seçmen olmuş. Bakın, bu da benim kendi karşılaştırmam. Ben 1985 doğumlu birisi olarak 14 tane askı listesinde varım, Ayşe Hanım ilk defa seçmen olmuş arkadaşlar.

Devam edelim isterseniz. Listeleri kontrol ettik. Bir Çankırı’ya bakın, Çankırı’nın Orta diye bir ilçesi var, seçmen sayısı 24 Hazirandan bu yana yüzde 95,74 artmış, Ankara Çamlıdere yüzde 90 artmış. Suriyeli seçmenler çok kolay analiz ediliyor. Ben analiz ettim, sistemde Suriye doğumlulara baktım, 56.364 Suriye doğumlu seçmen var, Sayın Bakan “36 bin seçmen” diyor. Yalnız, Hatay’da son on ayda 6 bin Suriyeli seçmen artmış. Lütfen bunları inceleyin, listede Suriye doğumlulara bir bakın, 6.364 Suriye doğumlu seçmen var. Türkiye’de 18 bin seçmen artmış. Ne hikmetse 18 bin yeni Suriyeli seçmen çıkmış, özellikle 6 bini Hatay’a kaydırılmış. Buradan görüyoruz ki atı alıp Üsküdar’ı geçemeyenler, şimdi Üsküdar’ı seçim hileleriyle, seçmen kaydırarak kazanmaya çalışıyor.

Bakın, yine Üsküdar’da bir apartman. Neresi? Bulgurlu Mahallesi’nde -bu Süleyman Gedikoğlu’nu araştırsın arkadaşlarımız, AK PARTİ Belediye Meclis üyesi- bir dairede 40 kişi yaşıyorlar, 40 kişi bir dairede.

Yine, Selimiye Mahallesi’nde inşaat hâlindeki bir binada 43 seçmen var. Bunu kimin yaptığını da birazdan söyleyeceğim arkadaşlar.

Yine, soyadlarına bakıyoruz -İstanbul için hiç beklemezsiniz- bir hanede 7 tane farklı soyadı var; akla mantığa sığar mı bilmiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Bir dakika daha alabilir miyim Başkanım?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Adıgüzel.

Bir dakika daha süre veriyorum.

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Sözlerimi buradan toparlayayım.

Şimdi, Üsküdar’da oturan bir arkadaşım Maltepe’ye taşınmış. Arkadaşımı aramış -lütfen AK PARTİ’li arkadaşlarımız araştırsın- bakın, şu numara aramış: “0216 495 94 01.” Demiş ki: “Sen Maltepe’ye taşınmışsın ama gel Üsküdar’da oy kullan.” “Ya, nasıl olacak? Ben Maltepe’ye taşındım.” demiş. “Yok, yok biz sana oturacak yer buluruz, biz sana adres buluruz.” demişler. Bunu bir araştırın, bu numara kime ait?

Son olarak, Beylerbeyi Beybostan Sokak no 13 kimin, no 15 kimin? Bir stadyum, 15 seçmen var bu stadyumda.

Sayın Cumhurbaşkanı, AK PARTİ Genel Başkanı dedi ki: “Biz de mağduruz, 504 bin seçmenimiz listelerde görünmüyor.”

Buyurun, gelin, bu önergeye “evet” deyin, kimse mağdur olmasın, kimsenin aklında “Acaba oyumuz farklı bir yere gidiyor mu, sandığa doğru yansıyor mu?” diye bir soru işareti kalmasın. Bu önergeye hep birlikte “evet” diyelim ve Türkiye'nin aklından bu soru işaretini çıkaralım.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Adıgüzel.

Söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Recep Özel’e aittir.

Buyurun Sayın Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. HDP’nin vermiş olduğu grup önerisi hakkında söz almış bulunmaktayım.

Şimdi, her şeyden evvel bütün siyasi partiler, seçimi bizler yapıyoruz. İlçe seçim kurulundaki başkan, Yüksek Seçim Kurulu üyeleri sadece bunun hakemliğini yapıyor. Yüksek Seçim Kurulundan başlayarak ilçe seçim kurulu, il seçim kurulu, sandık kuruluna kadar o ilçede en fazla oy almış 5 siyasi partinin, sandık kurullarında temsilcisi var. Yüksek Seçim Kurulunda hepimizin temsilcisi var. Bu önergeyi vermeden önce Yüksek Seçim Kurulundaki temsilcinize “Bu işler nasıl oluyor?” diye keşke bir sorsaydınız, buraya bu önergeyi vermezdiniz.

Şimdi, Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğü, 31 Aralık itibarıyla Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün ilk yerleşim yer adreslerinden sistem çekiyor. 4’ünde askıya çıktı, 17’sine kadar askıda. Eğer bir adreste, gerçekten, seçmen olmayan, haksız birtakım nakiller varsa itiraz süresi içerisinde itiraz edin, ilçe seçim kurulu başkanları bunları düşürsün. Biz de bundan şikâyet ediyoruz, bundan en fazla zarar gören de biziz.

Önergenizde vermiş olduğunuz yerleri inceledim. Hakkâri Çukurca’dan tutuyorsunuz, başka yerleri örnek gösteriyorsunuz; bunların hepsi tabur.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Tabur değil; ev, ev; ev onlar.

RECEP ÖZEL (Devamla) - Profesyonel askerliğe geçecek olan askerlerimizin oy kullanma haklarını kullanmak için oralarda tabur kurulmuş.

TUMA ÇELİK (Mardin) – Ev adresi, ev.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Ev adresleri…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ev onlar, ev.

RECEP ÖZEL (Devamla) - Şimdi, bir diğer konu da İstanbul’dan örnek veriyorsunuz. Çoğu sitede dış kapı numarası olarak tek bir numara veriliyor.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Depoyu adres göstermişsiniz ya.

RECEP ÖZEL (Devamla) - Site içerisinde yaşayan herkes, sanki oranın, aynı numaranın seçmeni gibi görülüyor. Detayına baktığınız zaman, her bir kapı numarasının bağımsız olduğunu, o numaradan farklı olduğunu görürsünüz. Lütfen bunları iyi inceleyip buraya getirin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ev onlar, ev, ev.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Siz iyi inceleyin.

RECEP ÖZEL (Devamla) - Eğer gerçekten seçmen olmayan, seçim hilesi yapan varsa gelin, hep beraber peşine düşelim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Beraber gidelim.

RECEP ÖZEL (Devamla) - Bunu araştırmanın yeri burası değil.

TUMA ÇELİK (Mersin) – Adres veriyoruz; bakın, adres veriyoruz.

RECEP ÖZEL (Devamla) - İlçe seçim kurullarında, seçim kurulunda temsilciniz var, itiraza yetkili olan kişiler var, yaparlar.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Kendinize güveniyorsanız “evet” deyin o zaman.

RECEP ÖZEL (Devamla) - Gerçekten böyle seçim hileleri varsa el birliğiyle karşı çıkalım.

TUMA ÇELİK (Mersin) – Gelin, birlikte o adrese gidelim.

RECEP ÖZEL (Devamla) - Anayasa’nın 79’uncu maddesi “Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır.” der. Anayasa’nın 138’inci maddesi de “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.” der. Şimdi, seçim yargısını kullanan ilçe seçim kurullarının, Yüksek Seçim Kurulunun yetkisinde kalan bir alanda, bizim, burada bir araştırma komisyonu kurmamız Anayasa’ya aykırı.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – MERNİS datasına bakarız.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Ama biz sahte seçmenin, hileli seçmenin tamamen karşısındayız ve olmaya da devam edeceğiz.

TUMA ÇELİK (Mardin) – Seçim hilelerinden bahsediyoruz.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Nerede? “Bir adreste” diyorsunuz. Lütfen, bu adresleri açıkça deyin “Şu mahalle, şu sokak, şu numaralı adreste şu kadar kişi var.” diye.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Verdik.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Hemen YSK’ye gönderelim, hemen.

RECEP ÖZEL (Devamla) – Genel ibarelerle lütfen bunları yazmayın, bize adres verin, adresleri araştıralım. Orada haksız bir seçmen varsa el birliğiyle gerekeni yapalım diyor, önerinin aleyhinde olduğumu beyan eder hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TUMA ÇELİK (Mardin) – Destekleyin, beraber gidelim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bilgen, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Isparta Milletvekili Recep Özel’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, hatip önergeyi vermeden önce incelemede bulunmamızı tavsiye etti ama ben de kendisine önergemizi okumasını tavsiye ediyorum. Burada cadde isimleri, kapı numaraları var. Birbirimize cevap yetiştirmek yerine bunun akla mantığa sığıp sığmadığı konusunda bir izah yapalım. Hakkâri’de 1.100 kişinin oturabileceği büyüklükte bina var mı, yok mu?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Orası tabur, tabur.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Yapmayın arkadaşlar, caddeden bahsediyoruz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Tabur, tabur.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Değil, değil, değil.

Cadde numaraları, kapı numaraları…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Tabur orası.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Değil arkadaşlar.

Peki, biraz önce kürsüden gösterdiğim adreste sizce insan yaşıyor mu?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kışla orası ya.

TUMA ÇELİK (Mardin) – Gelin, beraber gidelim.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Şurası arkadaşlar, sizce -23 numara gözüküyor bu adres, Uludere’de- burada birileri yaşıyor mu sizce?

MUSA PİROĞLU (İstanbul) – O da tabur, o da!

AYHAN BİLGEN (Kars) – Yapmayın arkadaşlar.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bilgen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

28.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, seçimin Yüksek Seçim Kurulunun gözetim ve denetiminde yapıldığına ve itirazların da Yüksek Seçim Kuruluna iletilebileceğine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim işi, bir yargı işidir; anayasal düzenimiz gereği Yüksek Seçim Kurulunun gözetim ve denetiminde yapılır. Tabii, sadece bu da değil, Venedik Komisyonunun kararları da değil, bunun da dışında, efendim, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT’ten, Rusya Devlet Duması ve pek çok uluslararası kuruluş –özellikle son seçimden bahsediyorum- 24 Haziran seçimlerinde geldiler, Türkiye’de gözlemlerini yaptılar. Bakınız ne diyorlar özetle: “Ankara’da gördüğümüz katılım çok yoğundu. Sürekli seçmen akını söz konusuydu. Kapanışta da katılımın yoğun olduğu teyit edilmiş oldu. Ziyaret ettiğimiz sandıklarda seçim mevzuatına aykırılık teşkil eden herhangi bir durumla karşılaşmadık. Dolayısıyla seçmenin iradesini etkileyen herhangi bir unsur olmadığını söylüyoruz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Seçmen taşıyorsunuz ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Süreleri bir kereye mahsus uzatıyorum yoksa kanun teklifinin görüşmelerine başlayamayacağız.

Buyurun.

Bir dakika daha veriyorum Sayın Özkan, toparlayın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Grup önerisine ilişkin mesele, Yüksek Seçim Kurulunun gözetiminde ve denetiminde değerlendirilmesi gereken bir meseledir. Sadece HDP Grubu açısından değil, AK PARTİ Grubu olarak biz de seçmen listelerine ilişkin bu itirazlarımızı yapıyoruz. Varsa bir yanlışlığın yine Yüksek Seçim Kurulunun denetimi ve gözetiminde denetlenmesi ve incelenmesi gerekmektedir. Varsa itiraz, bunu Yüksek Seçim Kuruluna iletebilirler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Altay…

29.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, siyasi partilerin YSK ve seçmen kütükleri üzerinde yapılan manipülasyonlara yönelik kaygıları gündeme getirmesi gerektiğine, sorunun yapılan itirazların ilçe seçim kurullarınca ve nüfus müdürlüklerince kale alınmaması olduğuna ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

YSK ve seçmen kütükleri üzerinde yapılan manipülasyonlara yönelik kaygıları gündeme getirmek, siyasi partilerin görevidir ama bu, seçimden korkulduğuna ya da seçimlerle ilgili sonucun şimdiden tayinine yönelik bir algıya kamuoyu bakımından da yol açmasın lütfen. Vatandaşlarımıza bu konuda önce bu samimi uyarıyı yapayım. YSK ne yaparsa yapsın, ne kadar emir ve talimatla çalışıyor olsa da ben, milletin, partilerin sandıklara ve oylarına “Oy namustur.” bilinciyle sahip çıkacaklarına inanıyorum.

Ancak, Sayın Bilgen’in biraz önce işaret ettiği, gösterdiği belgelerden bizde de yüzlerce var. Sayın Adıgüzel Milletvekilimiz değindi, biraz önce bir ilçe başkanı -ilçe ismi vermeyeceğim- beni aradı, dedi ki “Beş katlı bir bina, on katlı görünüyor ve olmayan, üstteki beş katta da çok sayıda seçmen görünüyor.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hemen tamamlıyorum.

Sorun burada şu: Bu konuda yapılan başvuruların, itirazların ilçe seçim kurullarınca ve nüfus müdürlüklerince gereği gibi karşılanmaması, yerine getirilmemesi, itirazların kale alınmamasıdır. Bu vesileyle ilçe seçim kurullarını ve il, ilçe nüfus müdürlüklerini Anayasa’ya, kanunlara uymaya, görevlerini yerine getirirken sadece ve sadece kanunlar çerçevesinde iş yapmaya daveti de bir görev sayıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Ayhan Bilgen tarafından, YSK seçmen kayıtlarında yaşanan usulsüzlük iddialarının araştırılması amacıyla 15/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Emeklilikte Yaşa Takılanlar Platformu üyelerinin ve dernek yöneticilerinin Meclise alındıklarına ve Genel Kurulu izleyebileceklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın Altay, biraz önce ilettiğiniz hususla ilgili araştırmaları yaptırdım. Görevli Meclis idare amiri, gerekli girişimleri yapmıştır. Sözünü ettiğiniz kişiler, Meclise alınmıştır, Genel Kurulu izlemeye geleceklerdir, muhtemelen gelmişlerdir de. (CHP, İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz ve arkadaşları tarafından, 31 Aralık 2018 tarihinde Taksim Meydanı’nda Özgür Suriye Ordusu’na ait bayrağın açılması vesilesiyle Suriye rejimi karşıtı faaliyetlere Türkiye toprakları üzerinde izin verilmesi olayına ilişkin sorumluların araştırılması amacıyla 8/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

15/1/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/1/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Altay

                                                                                          İstanbul

                                                                                  CHP Grubu Başkan

                                                                                            Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz ve arkadaşları tarafından 31 Aralık 2018 tarihinde Taksim Meydanı’nda Özgür Suriye Ordusuna ait bayrağın açılması vesilesiyle Suriye rejimi karşıtı faaliyetlere Türkiye toprakları üzerinde izin verilmesi olayına ilişkin sorumluların araştırılması amacıyla 8/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesi’nin (654 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/1/2019 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz konuşacaktır.

Buyurun Sayın Çeviköz. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verilen araştırma önergesi için söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Yeni yıl gecesi İstanbul’un Taksim Meydanı’nda Suriyelilerin açtığı Özgür Suriye Ordusu bayrağı, toplumun her kesiminde güvensizlik duygusu yaratmıştır. Kent meydanları, kamusal bir alan olarak toplumsal dinamizmin ağırlıklı olduğu konumdaki kentsel yapılardır. Meydanlar, geçmişte olduğu gibi günümüzde de kentin çarpan kalbi, düşünen beyni ve söz söyleyen dilidir. Ülkemizde bu özelliklerde pek çok meydan bulunmaktadır. Bunlardan en bilineni de şüphesiz Taksim Meydanı’dır.

Taksim, 1928’de Cumhuriyet Anıtı’nın dikilmesiyle şehir meydanı kimliğini kazanmıştır. Taksim, cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren simge olarak görülen bir alan olmuştur. Taksim Meydanı, İstanbul’un en kalabalık yerlerinden biri konumunda olmasının yanı sıra tarihsel olarak pek çok siyasi ve toplumsal olaya da ev sahipliği yapmıştır. Taksim Meydanı’ndaki Cumhuriyet Anıtı ulusal bayramlarda, futbol galibiyetlerinde, çevreye ve özgürlüklere sahip çıkılan Gezi eyleminde, 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nda vazgeçilmez kutlama alanıyken bugün Suriye rejimine muhalif kesimlerce gösteri yapılan bir alan hâline gelmiştir. Taksim’i betonlaştırarak, işletmeleri kapatarak meydan olma özelliğini ortadan kaldırma çabaları şimdi de Taksim’i Suriye’deki rejim aleyhtarlarına açarak devam etmektedir.

Laik ve demokratik cumhuriyetimizin simgelerinden olan bu alanın sınır komşumuz olan bir ülkenin yönetimini devirmek isteyen gruplara açılması önemli bir sorundur. Taksim’de yaşanan güvenlik zafiyeti sadece bölgede bulunan vatandaşlarımız açısından değil, tüm ülkenin güvenliği açısından tehdit oluşturmaktadır. İktidar, Taksim Meydanı’nın güvenlik nedeniyle 1 Mayısta emekçilere açmayıp yeni yıl kutlamaları esnasında Suriye devletine muhalif unsurlara açarak yeni bir çelişkiye imza atmıştır. Taksim Meydanı’nda 3 kişi kol kola girip halay çekse hemen gözaltına alınırken bir grubun üstelik ÖSO bayrağını sallaya sallaya gösteri yapması, bu çelişkinin en bariz göstergesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca ÖSO diye adlandırılan Özgür Suriye Ordusu, Suriye’nin mevcut rejimine muhaliftir. Daha önce de bu unsurlar tarafından Türk lirasının Suriye poundu karşısındaki değer kaybı nedeniyle maaşlarını Türk lirası olarak almak istemedikleri bilgisi, kamuoyunda yaygın şekilde gündeme gelmişti ama bizim en çok ağırımıza giden, paralı ve silahlı bu gruba “Kuvayımilliye” benzetmesinin yapılmış olmasıdır. Kuvayımilliye ruhuna yapılan bu saygısızlığı asla kabul etmiyoruz. Afrin’de ÖSO mensuplarının yağma, talan, gasp, hırsızlık, fidye için adam kaçırma, gelişigüzel hapsetme, işkence gibi suçlarının bir kısmı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin raporuna girmişti.

Biliyor musunuz, bizim için, güvenliği sağlamak amacıyla mücadele ettiğimiz terör örgütleri neyse Suriye için de ÖSO odur. ÖSO’yla yan yana gelerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türkiye’nin itibarına gölge düşürülmektedir. Taksim’de yaşanan bu olay, Türkiye’nin Astana’da üstlendiği görevi ve Türkiye tarafından da desteklenen, Suriye’de yeni Anayasa hazırlama sürecini tehlikeye atmaktadır.

Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanı 7 Ocak tarihli röportajında, ÖSO bayrağının açılmasına ilişkin olarak sorulan bir soruya “‘Bu adamlar burada ne yapıyorlar?’ sorusunu soramayız.” diye cevap vermiştir. İçişleri Bakanı tarafından verilen bu cevap, Meclisin konuyla ilgili olarak devreye girmesi gerekliliğini de ortaya koymuştur. Başka bir ülkenin rejim muhaliflerinin Taksim meydanında bayrak açması iç güvenliğimize de bir tehdittir. Bu soruyu soramayan bir İçişleri Bakanına yükümlülüklerini hatırlatmak da yine Meclisimizin görevidir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; bu vesileyle, beni, beni olduğu kadar tüm Dışişleri camiasını derinden yaralayan bir konuya da değinmek isterim. Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, 9 Ocak tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunda yaptığı bir konuşmada “Kimse kusura bakmasın, en iyi, en başarılı büyükelçilerimiz dışarıdan atadıklarımız.” şeklinde talihsiz bir beyanda bulunmuştur. Ben kusura bakıyorum, Dışişleri mesleğine emek veren tüm meslektaşlarımın da kusura baktıklarını düşünüyorum. Dışişleri Bakanlığı mensupları şimdiye dek bakanlarıyla karşılıklı güven ve saygı anlayışı içinde çalışmışlardır. Hiçbir Dışişleri Bakanı da başında bulunduğu kuruma karşı böylesine inançsız olmamıştır. Sayın Bakan keşke böyle bir kıyaslama yapmasaydı, keşke böyle bir ayrımcılık yapmasaydı. Sayın Bakanın başında bulunduğu kurum mensuplarına karşı bir özür borcu olduğunu düşünüyorum.

31 Aralık 2018 tarihinde Taksim meydanında, Suriye rejimine muhalif kişiler tarafından Özgür Suriye Ordusu’na ait bayrağın açılması vesilesiyle Suriye rejimi karşıtı faaliyetlere Türkiye toprakları üzerinde izin verilmesi ve gösteriler sonucu yaşanan olaylara konu olan güvenlik zafiyetine ilişkin olarak sorumluların araştırılması amacıyla, Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ediyoruz.

Saygılarımla. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çeviköz.

Öneri üzerinde ikinci söz, İYİ PARTİ Grubu adına Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’a aittir.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi İYİ PARTİ adına saygıyla selamlıyorum.

Bugün ülkemizde “Suriyeli” diye adlandırdığımız 3 milyon 600 bin göçmen ve 1 milyondan fazla da 11 farklı ülkeden göçmen bulunuyor. Bu, kayıt dışı rakamlarla böyle. Eğer kayıt dışı rakamları da içine alırsak, kayıt altına alırsak 1 milyondan fazla daha kayıt dışı Suriyelinin olduğu söyleniyor yani ülkemizde şu anda 5 milyonu aşkın göçmenin yaşadığı ifade ediliyor.

Türkiye’miz âdeta bir göçmenler ülkesi oldu. Türkiye’yi yönetenler, göçmen sayımızın çokluğuyla övünüyorlar, hatta hızlarını alamayıp “Nerede, ne kadar ülkesinden kaçmak isteyen varsa Türkiye’ye sığınabilir, bir tek Türk asıllılar olmasın yeter.” diyorlar. Hâlbuki burası Türk ülkesi, öncelikle onların gelmesi lazım, örneğin, Doğu Türkistanlıların. Ama bu konuda “Aman, biz Suriyelileri geriye de göndermeyiz.” diyorlar, Niye göndermezsiniz? “Bunlar bize lazım.”, Neye lazım? “Efendim, ülkemizin ekonomisine katkı sağlıyor.”muş, Allah Allah. Kardeşim, benim ülkemde 1 milyondan fazla kayıt dışı çalışan Suriyeli var, vergi vermiyor. Eğer bu kafayla giderseniz bu sayı 2 milyona çıkacak. İşsizlik almış başını gidiyor, benim ülkemin çocukları işsiz güçsüz geziyor. Benim ülkemde Suriyeli keyfekeder iş yeri açıyor, denetim yok. Benim ülkemde Suriyeli benim ülkemde yaşayan vatandaştan daha fazla haklara sahip hastanelerde, postanelerde, her yerde. Ve acı olan, benim ülkemi yönetenler diyorlar ki: “Biz bu göçmenlere 45 milyar para harcadık altı yılda.” İyi de kardeşim, bak EYT’liler bekliyor, bak, 3600’ü bekliyor memurlar, işçiler bekliyor. Yahu, bu 45 milyar doları Suriyelilere ayıracağınıza kendi evlatlarınıza, kendi ülkenizin insanlarına niye ayırmadınız? Böyle bir ülke yönetilebilir mi! Şimdi, bu 45 milyar dolar doğruysa hangi bütçeden harcadınız? Devlet bütçesinde böyle bir kalem yok, yurt dışından mı geldi, hangi kaynaktan harcadınız? Gelin de şu Meclise bir hesap verin. O da yok. Nasıl devlet yönetiyorsunuz siz? Yani burası muz cumhuriyeti mi? Onun için şunu söylüyorum: Türk milletine sorun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Türk milleti diyor ki: “Ben, göçmenlerle, sığınmacılarla ekmeğimi paylaşırım, sınırlarda, kamplarda bakarım ama ülkemi paylaşamam.”

Evet, bu ülkeye siz 4 milyon Suriyeliyi vatandaş yapamazsınız. Bunu engelleriz, buna mâni oluruz. Türk milleti asla ve asla 4 milyon göçmene vatandaşlık veremez, bunun ağır faturası olur. Bu ülkenin gelecek nesillerine, bu milletin bölünmesine, bu milletin parçalanmasına, bin yıldır yaşadığımız Anadolu coğrafyasının elimizden gitmesine sebep olursunuz.

Ey AK PARTİ yöneticileri, beka sorunu budur. Suriyeliler şu anda Türkiye’yi işgal etmiştir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bu işgalden bu ülkeyi kurtaracağız, size rağmen kurtaracağız. Aklınızı başınıza toplayın.

Hoşça kalın. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yokuş.

Öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Tuma Çelik’te söz.

Buyurun Sayın Çelik. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA TUMA ÇELİK (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP adına önerge üzerinde söz söylemek için söz almış bulunuyorum.

Şimdi, bilindiği gibi Suriye’de sekiz yıl önce başlayan bir iç savaş var. Şu anda Türkiye’de iktidarda bulunanların Şam’daki Emevi Camisi’nde bayram namazı kılma konusundaki isteklerinin de bu savaşın başlamasına bir sebep olduğu konusunda çeşitli rivayetler var. Tabii, çok kirli olan, sekiz yıldır devam eden bu savaşta birçok yerli halk hemen hemen bitme noktasına geldi. Milyonlarca insan, Suriyeli, ülkelerinden kaçarak başka ülkelerde, başka yerlerde yaşamlarına devam etmek zorunda bırakıldılar, kaldılar. Suriye’de binlerce yıl önce oluşturulan, halkların yarattığı, insanlığa sundukları birçok değer, örneğin Palmira’daki tarihî eserler, Habur’daki dinî eserler, Afrin’deki tarihî eserler yerle bir edildi.

Suriye’deki bu savaşta birçok güç yer alıyor ve bu güçlerin bir kısmı, maalesef Suriye’deki halkların ya da Suriye’deki farklılıkların dışında, dünyanın değişik ülkelerinden, değişik bölgelerinden oraya gitmiş güçler, insanlar. Tabii, bu durum beraberinde birçok ilişkiyi de ortaya çıkarıyor. Bu ilişkilerden bir tanesi de Türkiye-ÖSO ilişkileri yani “Özgür Suriye Ordusu” diye adlandırılan Türkiye-Özgür Suriye Ordusu ilişkileri. Bu ilişkiler gerçekten araştırılması ve ortaya çıkarılması gereken bir konu. Ama bunu yaparken şuna da biz dikkat etmek zorundayız: Türkiye’ye sığınmış milyonlarca insanı ÖSO’yla bağlantılandırmak ve oradan okumak doğru değildir. O insanlar savaşın devam ettiği ülkelerinden kaçmak, yaşamlarını devam ettirmek için buraya geldiler. Eğer devlet bu çerçevede, iktidar bu çerçevede bir işlem yapıyorsa, onları ilişkilendiriyor ve o çerçevede bir ilişki kurarak Suriye’de çalışma yürütüyorsa bunun da araştırılması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Çelik.

Buyurun.

TUMA ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim.

Son olarak, şunu söylemek istiyorum: Türkiye-ÖSO ilişkileri, açık bir şekilde ortaya konulmalıdır. Türkiye’nin ÖSO üzerinden Suriye’de tahakküm kurmaya çalışmasını yanlış buluyor ve hemen sonlandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Herkes Suriye’de yaşayan Arap, Kürt, Süryani, Türkmen ve diğer bütün kimliklerin, Müslüman, Hristiyan, Nusayri, Ezidi, Dürzi inançların bütün hak ve taleplerine saygı göstermek, cevap vermek zorundadır. Bütün bunlar yapılırken, Suriyeli mültecilere insani bir yaklaşım gösterilmesi ve bütün haklarının sağlanması, bunun denetlenebilmesi gerekmektedir. Türkiye’deki kutuplaşmayla birlikte her gün daha da artan nefret söylemi ve hedef gösterme sonlandırılmalıdır; bunun da en belirgin sebebi olan kutuplaştırmanın, tekleştirmenin bir an önce sonlandırılması gerekir.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik.

Öneri üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar konuşacaktır.

Buyurun Sayın Gülpınar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET KASIM GÜLPINAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Evet, yine gerekçesini okuduğumuzda maalesef izah etmekte zorlandığımız ve mantıksal ve duygusal altyapısını anlamakta zorlandığımız bir önergeyle karşı karşıyayız. Bugüne kadar, yıllardır Türkiye dâhil dünyanın birçok ülkesinde kutlanan ve birçok ülke için de aslında yerli ve millî unsur olmaktan uzak, tamamen insanların eğlenmesine ve stres atmasına yönelik bir kutlamadan yola çıkarak meseleyi bu kadar siyasi boyuta indirgemek de gerçekten özel bir kabiliyet gerektiriyor olsa gerek ve daha da vahimi, işi, bir meydan güzellemesine indirmek, meydan boyutunda ele almak da ayrı bir vahamet bence.

Aslında hiçbir siyasi boyutu olmayan bir meselenin bu kadar siyasileştirilmesi de ister istemez siyasete dair, özellikle de dış siyasete dair birkaç cümle sarf etmemizi gerektiriyor. Eğer hâlâ bu bölgede, bu coğrafyada oynanan, oynanmak istenen oyunlardan habersizsek gerçekten vahim bir durum; yok, olayların farkındaysak, ona rağmen hâlâ bu tür reaksiyonlar gösteriyorsak çok daha vahim ama ben çok optimist bir anlayışla birinci şıkkın geçerli olduğuna inanmak istiyorum ve öyle de olması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de konunun üzerinden bir kez daha geçilmesi gerektiğine inanıyorum.

Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere, birçok Batılı devletin, Rusya’nın ve İran’ın dahlinin olduğu komşumuz olan bölgede hâlen Türkiye'nin varlığını sorgulamak, evlerini barklarını terk edip başka bir ülkede yaşamaya çalışan insanları görmezden gelip bunları iç siyasete malzeme yapmak ve bunların en büyük müsebbibi Suriye rejiminden yana tavır almak, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin şerrinden kaçıp Suriye’ye sığınan Yunan vatandaşlarının orada son derece insani bir muameleye maruz kalıp bugün aynı şekilde Suriye rejiminin şerrinden Yunanistan’a kaçıp yarı çıplak bir şekilde donmaya mahkûm edilen ve sınır dışı edilen Suriye vatandaşlarına tam tersi bir muamelede bulunan Yunanistan’ın tavrıyla bence eş değer bir anlayıştır. Ben, özellikle biraz daha hoşgörü, biraz daha tahammül, biraz daha sabır tavsiyesinde bulunmak istiyorum. Şunu unutmayalım ki hiç kimsenin, hiçbir ülkenin yarın ne olacağının garantisi yok, biraz önce Yunanistan’ın örneğini verdiğim gibi.

Ben şunu söylemek istiyorum son olarak: Ne kadar iyilik yaparsak o kadar iyilik bulacağız, ne kadar kötülük yaparsak da o kadar kötülük bulacağız ve bu konunun bu kadar da önemsenmesi gerektiği hususunda ben açıkçası karşı olduğumu belirtiyor ve AK PARTİ Grubu olarak CHP, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Gülpınar.

MEHMET KASIM GÜLPINAR (Devamla) –…önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gülpınar.

AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Çeviköz, grup başkan vekilinizin söz alması gerekiyor sizin değil.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kendi adına istiyor Sayın Başkan.

BAŞKAN - 60’a göre söz talebi…

AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) – Kendi adıma…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çeviköz, bir dakika süre veriyorum size 60’a göre.

AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) – Sayın Başkan, benim biraz evvel yapmış olduğum konuşma, amacından saptırılmış ve hiçbir şekilde yakışmayan bazı ifadelerle, yok işte, “Yunanistan’ın birtakım davranışlarına benziyor.” veya “Böyle bir önerge verebilmek için özel kabiliyet gerekiyor.” gibi bir sataşma söz konusu olmuştur; bunun için söz istemiştim. Esas maksadımı açıklamak istiyorum.

BAŞKAN – O zaman yerinizden maksadınızı açıklamak için bir dakika süreyle 60’a göre söz veriyorum.

Sataşma görmedim ben ama sözlerinizi açıklamanız için, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz’ün, Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine bunu anlatmak istiyorum. Bizim vermiş olduğumuz önergede herhangi bir şekilde eğlencenin yasak olması gerektiği veyahut da eğlencenin hak edilmediği gibi bir ifade yer almıyordu. Bizim aslında bu önergeyi vermemizin sebebi, düzgün olmayan ve rejim aleyhtarı bir grubun bayrağı olarak orada kullanılan bayrağın bir güvenlik tehdidi oluşturduğu ve bir komşu ülkenin rejim muhaliflerine bir şekilde destek verildiği anlamına geldiğini dile getirmiştik. Biz önergeyi bu maksatla verdik ve bu maksat üzerinden geliştirdik bütün söylemimizi.

Burada yanlış anlaşıldı, eğlence hakkının yasak olduğu veya eğlence hakkına Suriyelilerin hakkı olmadığı şeklinde bir ifadeyle çarpıtıldı. Bunun doğru olarak anlaşılması için, Suriyelilerin elbette ülkemizde barınmalarına biz de aynı şekilde olumlu bakıyoruz ama burada Suriyelilere bizim kapılarımızı, evlerimizi açmış olmak onlara rejim aleyhine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayın lütfen.

Buyurun.

AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) – Bizim bizim Suriyelilere Türkiye'de yaşama imkânı ve sığınma imkânı sağlamış olmamız onlara Suriye’deki mevcut hükûmetin ve rejimin aleyhinde davranışlarda bulunma hakkını ve Özgür Suriye Ordusu bayrağını Taksim Meydanı’nda açma hakkını vermemektedir. Ben özellikle bunun altını çizerek bilhassa Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine, dikkatle anlamaları için, tekrar hatırlatmak istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çeviköz.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz ve arkadaşları tarafından, 31 Aralık 2018 tarihinde Taksim Meydanı’nda Özgür Suriye Ordusu’na ait bayrağın açılması vesilesiyle Suriye rejimi karşıtı faaliyetlere Türkiye toprakları üzerinde izin verilmesi olayına ilişkin sorumluların araştırılması amacıyla 8/1/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ocak 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Önergeler (Devam)

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in (2/976) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/16)

27/12/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İç Tüzük 37’ye göre (2/976) esas numaralı Kanun Teklifi’min değerlendirilmek üzere gündeme alınması hususunu bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                   Ömer Fethi Gürer

                                                                                            Niğde

BAŞKAN – Önerge sahibi Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda değişiklik yapılması için verdiğim kanun teklifi, ülkemizde emeklilikte yaşa takılanlar olarak bildiğimiz ve ciddi mağduriyet yaşayan kesimin sorunlarını ortadan kaldırmak için verilmiştir. Bu teklifle, emeklilikte yaşa takılanların ülkemizde uğradığı haksızlığın giderilmesi amaçlanmaktadır.

1999 yılında emeklilik yaşı olmayan kanunla ülkemizde emekli olunuyordu. Yani sigorta ve prim gün sayısını dolduranlar emekliliğe hak kazanıyorlardı. O günün koşullarında yaş sınırı getirildi, ardında da 2008 yılında bu yaşla ilgili düzenleme 65 yaşına kadar yükseltildi. Keza, bu konuda mağdur olan kesimin emeklilikle ilgili 2008 yılından sonra ücretlerinde yapılan düzenlemede de geriye dönük bir uygulama gerçekleşti.

Değerli arkadaşlar, emeklilikte yaşa takılanların talebi: Kendi ödedikleri prim ve doldurdukları gün sayısıyla hak ettiklerini istiyorlar yani ek bir talepleri yok. “Biz çalışarak bunu hak ettik, hakkımız verilsin, mağduriyetimiz giderilsin.” diyorlar. Orta ve ileri yaşlarda işini yitirenler gittikleri zaman bir işe girmeye, işveren diyor ki: “Sen yaşlısın, işe alamam.” Devlet “Sen gençsin, seni emekli edemem." diyor. Bu insanlar açlıkla karşı karşıyalar. Eğer bir evin bir geliri yoksa, emeklilikte yaşa takılan da işsiz kalmışsa o evdeki insanların mağduriyeti daha da katlanıyor. Ayrıca bunlar, doğal olarak, sigortayla ilgili prim yatıramadıkları için sağlık hizmetinden dahi yararlanamıyorlar. Suriyelilere tanıdığımız hakkı dahi bunlardan esirgiyoruz.

Bildiğiniz gibi, şu anda emekli olanların maaşları yukarı doğru değil, aşağıya doğru gidiyor. Adalet ve Kalkınma Partisinin düzenlemesine göre, bu böyle devam ederse 65 yaşına geldiğinde arkadaşlar, bırakın maaş almayı, bir de borçlu çıkabilir; bu anlayış onları daha da sorunlu hâle getirebilir. O anlamda, bu sorunu birlikte çözmemiz gerekiyor.

Komisyona gönderilmesi için teklifimizi verdik, bekledik, bugüne kadar gelmedi ama komisyona gitseydi, bütün partilerin ortak bir çözüm üretimiyle buraya gelseydi, bu kanun bütün partilerin de talebi doğrultusunda gerçekleşseydi, bu mağdur olan kesimleri el birliğiyle mutlu etmiş olacaktık.

Değerli arkadaşlar, çalışanların hakkını nedense Adalet ve Kalkınma Partisi görmezden geliyor. İşçinin, çiftçinin, memurun, BAĞ-KUR’a ödediği primiyle esnafın hak ettiği bir olayı duymazdan gelmemiz mümkün değil. Bugün Türkiye’nin her yerinde bu kardeşlerimiz örgütlü olarak talepte bulunuyor, bütün milletvekillerimize de durumu yansıtıyorlar. Gelin, bu yanlışı düzeltelim. Geriye doğru işletilmiş, dünyada örneğine çok rastlanmayan bir düzenlemeyle kendi çalışanlarımız mağdur kaldı. Bundan vazgeçmemiz gerekiyor. Bu kanun teklifim yasalaştığında -destek verirseniz- şu anda emeklilikte yaşa takılıp emekli olamayanların tümünün emekliliği gerçekleşmiş olacak. Bu insanlar umutla bunu bekliyor. Verdiğiniz emekli ücreti zaten asgari ücretin de altında. Yani bu, onların mutlu olmasını sağlayacak bir rakam değil ama hak edişlerini istiyorlar. Bunların sayısı kaç? Soruyoruz, bize ciddi bir rakam olarak söyleyen de yok; herkes kafasına göre takılıyor, Sayın Cumhurbaşkanı da hakkını arayanlara “türedi” diyor. Oysa bunlar sizin, bu ülkenin yurttaşı.

Biraz evvel işçilerin de temsilcileri bulunan 20 arkadaşımızın Meclise girmesi dahi İdare Amirince yasaklandı ama Meclis Başkan Vekilinin girişimiyle 20 arkadaşımızı buraya zorla aldık. Burada ne yazıyor? “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” yazıyor. Mustafa Kemal Atatürk bu Meclisin varlığını yalnız milletvekilleri için sağlamamış ki, yurttaş da gelip tribünlerden kim ne yapıyor görmek istiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Hangi parti halkın yanında, sorunlarına iniyor, onlar için çözüm istiyor, vatandaşların bilme hakkı yok mu? Ne demek vatandaşlara Meclisi kapatmak? Bunu kabul etmemiz mümkün değil.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bravo.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetini giderecek bu kanun teklifine Meclisteki tüm arkadaşlarımın destek vermesini ve bu mağduriyetin bugün sonlandırılmasını talep ediyorum. Bunu, bir milletvekili olmadan öte, bir yurttaş olarak istiyorum. Çünkü meydanlara, sokaklara gittiğimiz zaman yaşanan mağduriyeti bizlere nakleden o insanların durumunu gidin bir görün. Ülkenin içinde bulunduğu koşullarda, enflasyonun her geçen ay arttığı; yokluğun, yoksulluğun büyüdüğü yerde bir emekli maaşını bu yurttaşlarımıza çok görmeyelim diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Gürer, bir dakika daha süre veriyorum size.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Emeklilikte yaşa takılanların sesine kulak verin diyorum. Bunların da oy hakkı olduğunu unutmayın. Eğer böyle giderseniz 31 Mart seçimlerinde ne kadar olduklarını, kim olduklarını size göstereceklerine ben inanıyorum. Onun için, gelin bu kanun teklifimize olumlu oy verin diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gürer.

Sayın Kerestecioğlu, söz talebiniz var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetinin ortak uzlaşıyla çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Söz talebim var Sayın Başkan, bu konuyla ilgili olarak.

Değerli milletvekilleri ve sevgili yurttaşlarımız; öncelikle hoş geldiniz, gelebildiniz.

Şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Kışlıktan sonra yazlık saraya, hatta şimdi bir de Bitlis Ahlat’ta saray yapmaya bütçe ayırabilenler, yıllarca çalışmış ve emek harcamış yurttaşlarımızın emekliliği için bütçe olmadığından ve bütçe dengesinden söz ediyorlar. Güvenlikçi savaş politikalarına son üç yılda 3 kat fazla bütçe ayıranlar yine bütçe dengesinden söz ediyorlar. Biz diyoruz ki artık bu sorun çözülmelidir. Emeklilikte yaşa takılan yurttaşlarımız bu yaşta emekli olacaklarını düşünerek çalışma hayatına başlamışlardır. Bu, onlar için artık vazgeçilmez bir haktır. Milyonlarca vatandaşımızın mağduriyetini ortak bir anlaşmayla, uzlaşmayla artık çözmeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

AKP dışındaki bütün partilerin bu konuda kanun teklifi bulunmaktadır. İşte aslında burada tercih belli olmaktadır; emekten, haktan, hak edilenden mi yanasınız yoksa saraylardan, kendi bekanızdan yana mısınız? Biz emekten, hak edilenden yanayız ve bu sorunu çözmek için varız diyoruz, bu kanun teklifine de “evet” diyoruz ve herkesi buna “evet” demeye çağırıyoruz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, çıkarıyorlar.

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, dışarı çıkarıyorlar.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan… Sayın Başkan… Dışarıya çıkartıyorlar.

BAŞKAN - Sayın Ağıralioğlu…

32.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kanun teklifine “evet” oyu vereceklerine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Bu kanun teklifine “evet” vereceğiz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neden çıkartıyorsunuz?

Sayın Başkan, hayır, olmaz öyle bir şey. Kendileriyle ilgili kanun oylanacak şimdi. Süre doldu diye çıkartıyorlar.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, bir izin verir misiniz? Şunu anlamaya çalışmamız gerekiyor: Kendileri mi gönüllü ayrılıyorlar yoksa…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hayır, hayır efendim, kendileri ayrılmıyorlar, Emniyet çıkarıyor, süre doldu diye çıkarıyorlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır efendim, süre doldu diye çıkarıyorlar.

BAŞKAN – Bunu anlamamız gerekiyor değerli arkadaşlar.

AYLİN CESUR (Isparta) – Çıkarıldılar Sayın Başkan, görevli geldi yanlarına.

BAŞKAN – Ziyaretçi süresi dolduğu için…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkan, süre doldu diye dışarı çıkarıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir talimat verin, böyle bir şey olmaz. Görsünler kimin ne oy kullandığını.

BAŞKAN – Bununla ilgili ayrıca yetkililerden, ilgililerden bilgi alacağım.

Buyurun Sayın Altay.

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, saat 18.00’den sonra Meclise ziyaretçi alınmadığına ama saat 18.00’den önce gelen ziyaretçilerin de Genel Kurulu dilediği kadar izleyebileceğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, uygulama şudur… Bir yanlış yapılıyor, buna müsaade etmeyiz.

4 milletvekilimiz merdivenlere gitsin, o arkadaşların dışarı çıkmasını engellesin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bir dinleyin arkadaşlar.

Şimdi, şöyle, usul şu: Sayın Başkan, Meclise saat 18.00’den sonra ziyaretçi alınmaz, doğru ama “18.00’den sonra giriş yapılmaz.” diye okuyoruz bunu. 18.00’den önce gelmiş bir ziyaretçi, Genel Kurulu dilediği kadar izler ve çıkar ki özel günlerde, mesela, yemin töreninde 18.00’de ziyaretçiler dışarı çıkıyor mu ya da Cumhurbaşkanı yemin ederken saat 18.00’i geçti diye ziyaretçiler dışarı çıkarılıyor mu? Bir hukuksuzluğa seyirci kalmamalısınız. Bu durumun çözülmesi lazım.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, oturumu yöneten Meclis Başkan Vekili olarak Meclis düzeninden sorumlu olduğuna ve Genel Kurul salonundan dışarı çıkartılan izleyicilerin tekrar izleyici locasına davet edilmelerini yetkililerden istediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın Altay, bir defa, şunu anlamaya çalıştım öncelikle: Kendileri mi terk ediyorlar yoksa kendilerine böyle bir dayatma mı var ya da kendilerinden böyle bir talep mi oldu? Eğer görevliler kendilerini tam saat 18.00’de dışarı çıkmaya davet etmişlerse yanlış yapmışlardır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Genel Kurulu izlemekte olan vatandaşlar belli bir süre daha kalabilirler, üstelik bu konuyu izlemek üzere gelmişlerdir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ara verin Başkan.

BAŞKAN – O nedenle, kendilerini dışarıya çıkmaya zorlayanların hangi dayanakla ve hangi talimatla bunu yaptıklarını mutlaka soracağım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Başkan, ara verin.

BAŞKAN – Lütfen, Sayın Paylan, bekleyin, konuşuyorum.

Kaldı ki ben Meclis Başkan Vekili olarak bütün bu oturumdan ve Meclis düzeninden sorumluyum. Ben onların burada istedikleri kadar kalmalarına izin verme hakkına sahibim. (HDP, CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla o arkadaşların oturumu izlemek üzere tekrar izleyici sandalyelerine davet edilmelerini, geri getirilmelerini yetkililerden, ilgililerden istiyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ara verin Sayın Başkan, gelene kadar ara verin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ara verelim Sayın Başkan, oylamayı izlesinler.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Sayın Ağıralioğlu’nun da bir söz talebi vardı.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, bütün partilerin seçim meydanlarında EYT’yle ilgili vaadi olduğuna, Suriyelilere kaynak bulan devletin kendi emeklilerine de kaynak bulması gerektiğine ve kanun teklifini destekleyeceklerine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; EYT’yle ilgili bir hassasiyet taşıdık. Bütün muhalefet partilerinin, hatta bütün partilerin seçim meydanlarında bu mevzuda bir hassasiyeti vardı, vaadi vardı. Bu mevzuyu epeyce dillendirdik, dile getirdik. Seçim sathına girdik, sahada bu anlamda çok fazla taleple karşılaştığımız için “Biz üzerimize düşeni yapıyoruz ama Hükûmet bizim sitemlerimize, tekliflerimize kulak, vicdan kapatıyor.” diyoruz. Bu anlamda yaptığımız bir iş, bir hamle bu.

(Dinleyicilerin locaya geri dönmesi) (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Bugün, iktidar grubunun bizi izlemeye gelenlerin dışarı çıkması karşısında “İçeride kalabilirler.” demesi gerekirken sessiz kalmasını aslında yaptıkları işi içlerine sindirememişliklerine hamlediyorum. Çünkü aslında onların da bu anlamda verilmiş sözleri var, vermek mesuliyetini taşıyorlar.

Sayın Başkan, Numan Bey -geçen gün bir açıklamasını basından takip edebildim- seçimi müteakip EYT’lilerle ilgili bir hassasiyet taşıdığını ifade etti. Ben bunu şöyle algıladım: Seçim sonucuna tesir edebilecek bir yığılma var EYT’yle ilgili, bu talebi absorbe etmek için “Biz bu mevzuda bir düzenleme yapacağız ama seçimden sonra.” diyorlar. “Seçimden sonra” demelerinin arkasında da bu bütçedeki yetersizlik yatıyor anladığım kadarıyla. Kanunu destekleyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Ağıralioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Son cümle, EYT’yle ilgili hassasiyetimiz şuradandır: Herkese bakabiliriz, vatandaşlarımız bunun yük olduğunu falan bilecek kadar sorumluluk sahibi vatandaşlardır. 4 milyon Suriyeliye kaynak bulan devletimiz kendi emeklilerine de kaynak bulsun; kendi israfına, kendi iş adamlarına, müteahhidine kaynak bulan, kendi emeklilerine de kaynak bulsun. Destekleyeceğiz kanunu efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağıralioğlu.

Buyurun Sayın Özkan.

35.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, vatandaşın emekli olması hâlinde bir işte çalışmadan ihtiyaçlarını giderebilmesini sağlamak için şu anki düzenlemenin yapıldığına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle biz şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Her kim bu ülke için taş üstüne taş koyarsa, her kim milletimizin refahı, kalkınması ve huzuru için adım atarsa biz alkışlayacağız. Yani “Ağzınızla kuş da tutsanız sizi alkışlamayacağız.” anlayışını asla ve asla kabul etmiyoruz.

AYLİN CESUR (Isparta) – Alkışlamayın, el kaldırın, el kaldırın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Onun için, şu anda “emeklilikte yaşa takılanlar” kavramını bir Alman’a, İngiliz’e, Fransız’a tercüme etmeye çalışsanız öyle kolay kolay tercüme edemezsiniz. Niye? Çünkü çalışmanın, üretimin ve refahın olmazsa olmaz unsuru olduğunu Almanya bilir. Almanya 1960’larda neden Türkiye'den işçi ithal etti?

AYLİN CESUR (Isparta) – Önergelere “evet” deyin, önergelere!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çünkü kalkınma için olmazsa olmaz emek-sermaye-ham madde üçlüsünden biriydi.

Bakınız, şu anki düzenleme, 2002 öncesi yapılan, o dönemin koalisyon hükûmetinin yaptığı bir düzenlemedir. Doğru mudur? Kesinlikle doğrudur çünkü Türkiye'de “erken emeklilik” demek, aslında, emekli olan vatandaşlarımızın, mevcut düzenlemeye göre emekli olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu şekilde bir talebin, normal şartlarda emekli olduğu takdirde aldığı emekli maaşıyla yurt dışında seyahat yapabilme imkânını verebilmesi lazım emeklilerimize. Bu denge vaktiyle bozuldu. Ne zaman bozuldu, kim neredeydi; onlara girmeye yok ancak 2002 öncesinde yapılan doğru bir düzenleme var, bu düzenlemenin arkasındayız. Avrupa’nın, gelişmiş demokrasilerin, kalkınmış ülkelerin emeklilik ve sosyal güvenlik düzenlemelerine uygun bir düzenlemedir. Onun için bunun altını çiziyorum.

Bakınız, biz bu Genel Kurulda yaptığımız düzenlemeleri kimseden kaçırmıyoruz. Zaten bir taraftan medya üzerinden yapılan yayınlarla, Meclis TV’yle kamuoyuyla paylaşılıyor. Bakınız, İç Tüzük’ümüzün 31 ve 62’nci maddeleri var. Bir düzenleme komisyonda görüşülürken katılımcı demokrasi gereği kimlerin katılıp nasıl destek sağlayacağı, yine Genel Kurulda da bir düzenlemenin nasıl farklı görüşlerin grup önerileriyle değiştirilebileceği Anayasa’nın ve İç Tüzük’ün güvencesi altındadır. Bu anlamda biz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Artık bağlayın lütfen Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, ancak herkese ikişer üçer kez söz veriliyor ama benimkinde özellikle ikaz ediliyorum. Bunu da kesinlikle kabul etmediğimi ifade ediyorum.

BAŞKAN – O zaman…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Müsaade ederseniz, ben yorumuma gireyim.

BAŞKAN – Bir izin verin, ben araya gireyim.

Madem bunu söylediniz, biraz sonra kayıtları…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kesmeseniz daha güzel olurdu Başkanım.

BAŞKAN – Hayır, konuşma kayıtlarını isteyeceğim. Bunu söylemenizi istemezdim.

Değerli arkadaşlar, hangi grup başkan vekilleri, bütün gün ne kadar süreyle söz almışlardır, konuşmuşlardır, lütfen onların kayıtlarını çıkarın ve lütfen bütün grup başkan vekillerine takdim edin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ama şu anda sürem kesildi söze girmeniz vesilesiyle, onu da tekrar…

BAŞKAN – Hayır, bu ikinci söz uzatmaydı zaten.

Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum: Yasa koyucu abesle iştigal etmez; abesle, boş işle uğraşmaz. Biz gerek oluyor ki burada söz alıyoruz. Onun için, zaman zaman başka grup başkan vekillerimizin 3-4 defa söz aldıkları da oldu, 5 defa aldığı da oldu. Ben bu oturumla ilgili, bugünle ilgili konuşmuyorum Sayın Başkan. Ben diyorum ki: Genel olarak, söz alındığında -gerek olduğu takdirde- diğer grup başkan vekillerine 5’e kadar söz verildiğini dahi gördük; fazlası var, saymıyorum.

BAŞKAN – Size de verdim, onlara da.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Müsaade ediniz ama.

BAŞKAN – Benim…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ama Başkanım, lütfen…

BAŞKAN – Hayır, bakın…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şimdi, insicamımı…

BAŞKAN – Sayın Özkan, bekleyin, size söz vereceğim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Siz bana yönelik bir şey söylediniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ben konumu tamamlayayım, uzatmayalım daha fazla.

BAŞKAN – Bir dinleyin lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ama bunu açıkladım Başkanım.

BAŞKAN – Şimdi, ben söz verince konuşacaksınız Sayın Özkan, ben söz verince konuşacaksınız; o, benim yetkim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bunu açıkladım ama.

BAŞKAN – O, benim yetkim. Size tekrar söylüyorum: Benim yetkim, söz verdiğimde konuşacaksınız.

Benim yönettiğim bütün oturumlarda grup başkan vekillerine verdiğim konuşma sürelerinin çıkarılmasını talimat olarak görevlilere veriyorum. Bunları bütün grup başkan vekillerine takdim edin, birinde adaletsizlik tespit ettiğiniz takdirde burada, huzurlarınızda özür dileceğim.

Şimdi, buyurun, söz veriyorum, konuşun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum.

Abesle iştigal etmek için söz almıyorum, bir konuya açıklık getirmek için ifade ediyorum. Özetle ifade ediyorum, diyorum ki: Şu anki düzenleme, emekli olduğu takdirde vatandaşlarımıza, refah ülkelerinde olduğu gibi, aldığı emekli maaşıyla dünyayı gezebilecek, ayrıca bir işte çalışmadan ihtiyaçlarını giderebilecek ve refah ülkesi bir ülkenin emeklisine sağlanabilecek imkânları sağlamak için yapılmış düzenlemedir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kaç lira alacak, kaç lira, onu söyle.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yapanlardan Allah razı olsun, biz de takipçisiyiz. İnşallah, emeklilerimiz dünyanın en müreffeh emeklileri içerisine girecek, biraz sabır.

BAŞKAN – Teşekkürler.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Başkanım, bir cümle…

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

36.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Niğde Milletvekilimiz Ömer Fethi Bey’in -37’nci maddeye göre doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili- kanun teklifi belli ki Genel Kurulda bütün grupların ilgisini çekti, bütün gruplar söz alarak milletvekilimizin teklifiyle ilgili değerlendirmelerde bulundular.

Siyasi partilerin toplumun bir kısmını ya da tümünü ilgilendiren konularla ilgili olarak farklı değerlendirmeler yapmaları işin tabiatındadır, buna bir şey diyemeyiz ama ben, biraz önce sayın mevkidaşımın söylediği bir cümleden dolayı kendisi adına da Parlamento adına da üzüldüm. Bir feryada, bir çığlığa, bir siyasi parti grubunun sayın grup başkan vekilinin -ki 2-3 milyon insanımızı direkt, 10-15 milyon insanımızı da endirekt ilgilendiren, etkileyen bir feryada ve çığlığa- “boş işler” demesini yadırgadım, onun adına da çok üzüldüm.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Öyle demedi ya.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Öyle demedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dedi. “Boş işlerle uğraşmaz.” dedi, tutanakta var. “Yasama boş işlerle uğraşmaz.” dedi.

BAŞKAN – Devam edin Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tam cümlesi şudur: “Yasa koyucu boş işlerle uğraşmaz.” Milyonlarca insanın feryadı bizim için boş iş değildir. “Açız, geçinemiyoruz.” diyen, bağıran insanların, çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden insanların feryadı da bizim için boş iş değildir. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu kabul etmek mümkün değil.

Kaldı ki ben, sayın mevkidaşımın bu sözünü, şöyle bakınca yadırgamadım. Sayın mevkidaşımın partisinin Genel Başkanı da o emeklilikte yaşa takılanlar için şöyle talihsiz bir beyanatta bulundu: “Bir de başımıza bunlar türedi.” dedi. Sanki bunlar mikrop! Günahtır! Ayıptır! Yazıktır! Bunlar “Açız.” diye bağıran insanlar. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞAHİN TİN (Denizli) – Şov yapma!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Çok ayıp! Yadırgıyorum. “Türedi” diye kime denir?

ŞAHİN TİN (Denizli) – Şov yapıyorsun, şov!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - İnsan evladına “türedi” denmez.

Ben AK PARTİ Genel Başkanının da…

ŞAHİN TİN (Denizli) – Şov yapıp durma!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bu teklife “hayır” diyebilirsiniz, biraz sonra açık oylama talep edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın sözlerinizi Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanın tasarrufuyla ilgili, onu konuşacağız ama şunu diyoruz: Allah aşkına ya, Cahit Bey kardeşim, Denizli sokaklarında gezerken emeklilikte yaşa takılan bir vatandaşım, kardeşim önüne…

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne demek o ya!

ŞAHİN TİN (Denizli) – Niye şahsına konuşuyorsun ya!

BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Altay…

ŞAHİN TİN (Denizli) – Ortamı niye geriyorsun? Ortamı niye geriyorsun?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne germesi ya, ne germesi! Kendinize gelin ya, grup başkan vekili konuşuyor burada!

ŞAHİN TİN (Denizli) – Hâlâ ortamı geriyorsun ya.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne diyorsun ya!

BAŞKAN – Sayın Altay, Genel Kurula hitap edin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Sayın kardeşim” dedim, “Cahit Bey kardeşim…”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “ Sayın kardeşim” diyor, “Cahit Bey” diyor ya.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yok, dur, döverler möverler, dur.

Cahit Bey kardeşim dedim, Denizli sokaklarında geziyorsun 24 Haziran seçimlerinde, önüne geldi, emeklilikte yaşa takılmış biri, derdini anlattı.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sensin takılmış. Takılan sizsiniz, takılan sizsiniz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ne dedin? Ne dedin? “Çözeceğiz inşallah.” dedin ya, “Çözeceğiz inşallah.” dedin. “Çözelim.” diyoruz, “Çözelim.” diyoruz, bunu söylüyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, ben tutanaklara özellikle geçmesi için Sayın Cahit Özkan’ın söylediği bazı şeylere ekleme yapmak istiyorum. 2002’de bu emeklilik yaşının yükseltilmesinin gerçekleştirildiğinden söz etti; evet, doğrudur. Ama daha sonra 2008’de asıl bunu uzatan ve “mezarda emeklilik” olarak adlandırılan düzenlemeye imza atanlar kendileridir yani bugünkü mağduriyetin asıl müsebbipleri aynı zamanda onlardır.

Bir şeye daha dikkatinizi çekmek isterim: Genel Başkanınız Recep Tayyip Erdoğan 46 yaşında emekli olmuş ve yaklaşık yirmi yıla yakındır emekli maaşı almakta olan birisidir. Maaşı da emekli maaşıyla birlikte 100 bin liraya tekabül etmektedir. Çok yakın zamanda danışmanlarının maaşına da çifte maaş şeklinde düzenlemeler yapmıştır. İşte, bu arkadaki insanlar gerçekten bu istekleri karşısında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kerestecioğlu.

Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – …emeklilikte yaşa takılan bu yurttaşlarımız bu tablo ve bu rakamlar karşısında ne hissederler? Acaba boşa mı iş yapıyorlar ve hak etmedikleri bir şeyi mi istiyorlar, bunu zaten bütün toplum, bütün kamuoyu takdir ediyor. Bu Meclisin de artık bu kürek yarışından vazgeçip bunu takdir etmesi lazım ve dediğim gibi, AKP dışında hepimizin kanun teklifleri zaten var, bu kanun teklifi bunun için bir fırsattır, buna vatandaşlarımızın gözü önünde “evet” dememiz lazım ki bu ülkede, birileri de artık, gerçekten “Ya, tamam, hak ettiğimizi Mecliste savundular ve aldık hakkımızı.” desin.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Başkanım, bir…

BAŞKAN – Sayın Ağıralioğlu, talebiniz var.

Buyurun.

37.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’’nun, EYT kanun teklifinin el birliğiyle çıkartılması gerektiğine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; berbat transferler yaparak futbol keyfimizin, bunca işin, gailenin arasında spor zevkimizin canına okuyan bir sürü münasebetsiz transferin oluşturduğu açığı kapatmak için, Ziraat Bankasına, borçları ödemek için talimat veren iradeden şöyle bir şey çıkarabildik: O transferlerden hasıl olan borçtan, ödeyeceğiniz borcun 1 mislini EYT’lilere verebilirsiniz.

EYT’lilere şöyle bir şey tavsiye edebiliriz biz: Yaşları müsaade etse, ömürleri vefa etse, futbol kulübü kurun, sizin de alacaklarınızı devlet irade beyan ederek size ödesin diyebiliriz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Pes doğrusu, pes!

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Transferlere konu olan adamlardan daha iyi top oynayabilirler ama ömürleri vefa etmeyebilir. Dolayısıyla, kendi EYT talebinizi kendi seçim dönemlerinizde de dillendirdiğiniz için, lütfen sorumluluklarımıza uygun davranalım, el birliğiyle böyle bir kanunu buradan çıkaralım.

Teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağıralioğlu.

Size de söz vereceğim ikinci tura geçmeden önce. Bu konuda grup başkan vekillerine ikinci turdur söz veriyorum, grubu bulunmayan siyasi parti temsilcileri de söz istediler.

Şimdi, grubu bulunmayan siyasi parti temsilcilerinden Erkan Baş’ın söz talebi vardı.

Buyurun.

38.- İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın, sarayın ihtiyaçlarını karşılayan her yasa teklifinin tüm engelleme çabalarına rağmen Parlamentodan çıktığına, sadece alın terinin, emeğinin karşılığını isteyen insanların talebinin karşılaması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabii, önemli bir konu. Türkiye İşçi Partisi adına, işçi kardeşlerimizi, emekçileri özellikle ilgilendiren bu konuda görüşlerimizi söylemek ve bir çağrı yapmak istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, ben altı aydır bu Parlamentoda çalışıyorum, maalesef, tüm engelleme girişimlerime karşı defalarca kez patronların, para babalarının istedikleri yasalar bu Parlamentodan çıktı; tüm engelleme çabalarımıza rağmen, sarayın ihtiyaçlarını gören her yasa, maalesef, büyük bir hızla bu Parlamentodan çıktı. Ben, Niğde Milletvekilimizin verdiği bu önerinin, Parlamentoda bulunan tüm arkadaşlarımız için bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Tüm arkadaşlarımızın, yıllarca bu ülke için emeğiyle, alın teriyle çalışan, her türlü vatandaşlık sorumluluklarını yerine getiren ve sadece alın terinin, emeğinin karşılığını, hakkını isteyen insanlarımızın bu talebini karşılaması gerektiğini düşünüyorum.

Şu anda, yürürlükteki mevcut yasa bir emeklilik yasası değildir. Bu yasa insanlara “Emekli olmadan ölün, mezarda emekli olun.” yasasıdır ve ne mutlu bize ki bundan bu ülke insanlarını kurtarma şansımız vardır.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Demirel de öyle diyordu, 35 yaşında emekli oldu insanlar.

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Gelin, bu yasaya “evet” deyin, Tayyip Erdoğan kaç yaşında emekli olduysa herkes o yaşta emekli olsun diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baş.

Sayın Cihangir İslam, buyurun.

39.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, EYT’lilerin arkasında olacaklarına ve bu sorunun bir an önce çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşımız, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in bu teklifini Saadet Partisi olarak destekliyoruz efendim ancak ben EYT’lilere şunu söyleyeyim: Bu iktidar tarihin en büyük borç faizini ödeyecek, sarayın masrafları çok arttı ve futbol kulüpleri -demin sayın sözcülerin ifade ettiği gibi- kurtarılma aşamasında. İşte, bu yüzden sizin önerilerinize bunlar olumlu cevap veremiyor.

Az önce sayın AK PARTİ grup başkan vekili bunun herhangi bir dile tercüme edilemeyeceğini söyledi. Kendi üstün Fransızcalarıyla aslında bunu tercüme edebilirler, ben bundan eminim. Bu her dile de tercüme edilebilir ama burada, esas, zihinlere tercüme edilemeyen, sizin Sayın Genel Başkanınızın beyanları vardır. Mesela, sanki on yedi sene bu ülkeyi Mars’tan gelip birileri yönetmiş gibi, gökdelenlerden şikâyet etmek, sahil yağmasından şikâyet etmek ve işin en acısı, sizin, burada, borularını döşemek için bayiliğini yaptığınız kapitalizmden şikâyet etmek, gerçekten bunlar tercüme edilemez.

Sayın EYT’liler, biz sizin arkanızda olacağız; hakkın, hukukun ve adaletin arkasında olacağız. Ben eminim ki AK PARTİ Grubundan da bu işe sıcak bakan insanlar vardır. Bu işi bir an önce çözmeliyiz. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İslam.

Değerli milletvekilleri, şimdi önergenin oylamasına geçiyoruz.

Kabul edenler…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Açık oylama istemiştik.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, açık oylama talebi vardı.

İç Tüzük’te açık oylamayla ilgili hüküm var, onu hatırlatmak zorundayım.

37’nci madde “Genel Kurul işaret oyuyla karar verir.” diyor. Öte yandan 143’üncü madde “Anayasa, kanunlar ve İçtüzük gereğince işaret oyuna yahut gizli oya başvurulması zorunlu olmayan hallerde açık oylama yapılması en az yirmi milletvekilinin yazılı istemine bağlıdır.” diyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Size söz vereceğim Sayın Altay.

Şimdi, 37’nci maddeyi okuduğunuzda, 37’nci madde bu konuda “İşaret oyuyla karar verir.” demiş ve bağlayıcı bir ifade kullanmıştır. “İşaret oyuyla karar verebilir.” deseydi veya başka bir esnek ifade kullanmış olsaydı bu talebinizi hiç şüphesiz işleme koyacaktım ancak 37’nci madde karşısında bu talebinizi işleme koyamayacağım ama size söz vereceğim.

Buyurun.

40.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, doğrudan gündeme alınma önergesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılması taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğine ve usul tartışması açılmasını istediğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Keşke “Koyamayacağım.” demeseydiniz, ben şimdi sizi ikna edeceğim, koyacaksınız.

BAŞKAN – Tamam, buyurun, ikna edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, 37’yi okudunuz, sayın milletvekillerimiz, herkes biliyor; 143 de okundu. Ancak, şimdi, sorarlar, derler ki: “37’ye bunu yazdın, 143’e bu niye yazıldı o zaman?”

Şuraya geleceğim; şimdi, 143 tam olarak şöyle diyor: “Anayasa, kanunlar ve İçtüzük gereğince işaret oyuna yahut gizli oya başvurulması zorunlu olmayan hallerde açık oylama yapılması en az yirmi milletvekilinin yazılı istemine bağlıdır.” 20 milletvekili istemde bulunduk. Şimdi, burada ne diyoruz? “Zorunlu olmayan hâl.” Tekrar buradan gidiyoruz 37’ye. Eğer 37 şöyle yazılsaydı biz size bu dilekçeyi vermezdik, veremez idik... Şimdi “Genel Kurul işaret oyuyla karar verir.” diyor 37. Bu, zorunluluk değildir. Sayın Başkan, zorunluluk şudur: “Genel Kurul her hâlde işaret oyuyla karar verir.” deseydi ben bu dilekçeyi size göndermezdim. “Her hâlde” ifadesi olmayınca bu “Genel Kurul işaret oyuyla karar verir.” genel hâldir. 143, bu genel hâli 20 milletvekilinin talebiyle özel hâle getirmiştir. Bu durumda sizin yorumunuzun farklı, diğer siyasi parti gruplarının yorumlarının farklı olmasını çok doğal ve saygıyla karşılıyorum. Bunun için İç Tüzük bize bir fırsat daha vermiş, 63’ü koymuş. Bu konu, 63’e göre tartışmaya muhtaç bir konudur. Ben düşüncemde ısrar ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Her hâlde işaret oyu” ibaresi olsa bir kanun koyucu, yapıcı ve okuyucu olarak zaten 20 milletvekilimizle bu dilekçeyi vermezdik. “Her hâlde” ibaresi olmadığı hâllerde zorunluluktan bahsedilemez, sizin yorumunuz tartışmaya açıktır, diğer siyasi partilerin de değerlendirmesine muhtaçtır.

İç Tüzük 63’e göre usul tartışması açıyor, tutumunuzun aleyhinde söz talep ediyorum efendim.

BAŞKAN – Usul tartışması açacağım, sadece şunu hatırlatacağım…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Aleyhte…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Lehte…

BAŞKAN – Önce lehte kimler söz istedi? Sayın Kubat, Sayın Özkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gruplara birer tane vermek lazım.

BAŞKAN - Aleyhte söz isteyen?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben peşinen istemiştim aleyhte söz talep ediyorum diye, Başkanım tutanaklarda var.

BAŞKAN – Sayın Altay, tamam.

O zaman isterseniz ben görüşümü usul tartışmasından sonra açıklayayım.

Önce lehte söz talebinde bulunan Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın doğrudan gündeme alma önergesinin oylamasının işaretle yapılması kararının İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; açılan usul görüşmesinde Başkanlığımızın biraz önce ifade ettiği tutumunun lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, İç Tüzük’ün 139 ve devamı maddelerinde Genel Kurulda yapılacak oylamaların şekli belirlenmiştir: Açık oylama, gizli oylama, işaretle oylama.

Yine, 143’üncü maddede açık oylamanın hangi hâllerde isteneceği birinci fıkrada belirtilmiş. “Anayasa, kanunlar ve İçtüzük gereğince işaret oyuna yahut gizli oya başvurulması zorunlu olmayan hallerde açık oylama yapılması en az yirmi milletvekilinin yazılı istemine bağlıdır.” diyor.

Şimdi, 143 birinci ve 140 ikinci fıkra birlikte değerlendirildiği zaman... Ki 140’ıncı maddenin ikinci fıkrası aynen şöyledir: “İçtüzükte işaret oyuyla halledileceği belirtilen hususlarda, oylamaların işaretle yapılması zorunludur.”

Bugün biraz önce gündeme gelen İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre bir milletvekili arkadaşımız bir kanun teklifi vermiş ve bu, komisyonda görüşülmediği için aslında bugün kabul edilse de kırmızı gündemde sıraya girecek, son sıradan yerini alacak. Yani bugün kanun görüşmeleri başlayıp da kabul edilecek veya reddedilecek diye bir şey yok, sırasını bekleyecek; usuli bir talep. Ancak 37’nci madde emredici bir biçimde, bu konuda da yani İç Tüzük’ün 37’nci maddesi uyarınca komisyonda zamanında görüşülememesi sebebiyle Genel Kurulun gündemine getirilen bu talepler hakkında da “Genel Kurul işaret oyuyla karar verir.” diyor, “verebilir” demiyor -Anayasa Hukuku Profesörü Hocam Sayın Kaboğlu da burada- takdirî, ihtiyari değil, emredici bir hüküm var burada. Dolayısıyla Başkanlık makamının... Hani bazen açıkta bırakır “Genel Kurul karar verir.” der, oylamanın şekli hakkında -işaret mi, açık oylama mı, gizli oylama mı- bir hüküm içermez ki buna benzer onlarca uygulamayı aslında Sayın Altay da çok çok iyi bilmektedir. Ancak konu, tabii önemli bir konu ama grup başkan vekilimiz de grubumuzun tutumunu net biçimde ifade etmiştir.

Ben, bu açılan usul görüşmesinde Başkanlık makamının tutumunun yerinde olduğunu ve bu açık oylama talebinin karşılanmasının İç Tüzük’e aykırı olduğunu düşünüyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kubat.

Aleyhte söz isteyen Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kimilerine göre boş işlerle uğraşıyoruz ama bu, mühim bir iş.

Şimdi -biraz önce söyledim- aslında, AK PARTİ’ye mensup değerli milletvekili arkadaşlarım da 24 Haziranda milletten oy isterken emeklilikte yaşa takılanlarla karşılaştılar ve -ben biliyorum, oradakiler de biliyor- hepsi “İnşallah, çözeceğiz.” dedi, hiçbirisi “Olmaz bu iş.” demedi. Dolayısıyla burada -biraz önce, bir siyasi partiye mensup, Saadet Partisine mensup milletvekilimiz de söyledi- devlet diğer işlerden değil, saraydan tasarruf etse emeklilikte yaşa takılanların sorununu çözüyoruz neredeyse. Bu bakımdan, milletvekillerimizin bu konuda biraz vicdanıyla hareket etmesi gerekir.

Şimdi, Sayın Başkan, sizinle olan tartışmamızda ben tekrar altını çizerek diyorum ki “Zorunlu hâl, genel hâl, özel hâl; her hâlde işaret oyuyla karar verir.” denmediği sürece “Bu Genel Kurul işaret oyuyla karar verir.”i bir zorunluluk olarak yorumlayamazsınız çünkü 143’te de 20 milletvekilinin istemiyle, bir zorunluluk da olmadığı müddetçe -ki 37’de zorunluluk yok- açık oya başvurulmasını kanun koyucu yoksa niye yazsın?

Şimdi, Sayın Başkan, Sayın Mahmut Tanal, az önce beni uyardı -kendisi hukukçu, ben öğretmenim- dedi ki: “Genel hukuk kuralıdır.” İç Tüzük’ümüzün 143’üncü maddesi 16 Mayıs 1996’da değişmiş. Hukukçular bilir, ben de Mahmut Tanal’dan öğreniyorum, “Sonradan değişen hüküm önceki hükmü ilga eder.” Dolayısıyla İç Tüzük’ün 143’üncü maddesi 1996’da yapıldığı için, İç Tüzük’ün 37’nci maddesinde de ayrıca genel olarak söylendiği, zorunlu hâl olarak kesinlikle sabitlenmediği için, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kanun teklifinin gündeme alınmasını -20 milletvekilinin, biraz sonra, isimlerini okuyarak tek tek burada olup olmadıklarını kontrol ettikten sonra- açık oylamayla yapmanız artık bence hukuki bir zorunluluktur. Çünkü isterseniz, arkada, hukuk birikimine güvendiğiniz her siyasi partiden birer sayın milletvekiliyle… Bu 143’ün 1996’da değişmesinden sebep 37 ile 143 arasında bir niza olduğunda son yapılanın geçerli olduğu -ben hukuk fakültesinde okumadım ama- benim bile kafama bastı, hukuk fakültesini bitiren herkesin de kafasına basar.

Dolayısıyla Sayın Başkan, bu oylamanın açık oylama şeklinde yapılması bu saatten, bu noktadan sonra hukuki bir zarurettir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Lehte söz isteyen Sayın Cahit Özkan.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii burası Parlamento. Biraz önce “Kanun koyucu abesle iştigal etmez.” derken her hukukçunun bilmesi gereken bir meseleye atıfta bulundum. Ne demek “boş iş”, ne demek? Bugün burada Parlamentoda bütün milletvekillerimiz “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.” anlayışıyla aziz milletimizi bir tüm hâlde, kül hâlde temsil eder. Onun için aziz milletimizin temsilcileri Parlamentoda konuşurken hiçbirisi abesle iştigal etmez. Onun için şahsıma verilen sözle ilgili “Abesle iştigal etmiyoruz, milletimiz adına milletimizin taleplerini yerine getiriyoruz.” dedim. Bakınız, parlamenterlik, milletvekilliği vazifesi nasıl başlar, nereye kadar gider, nasıl ifa edilir? Öncelikle araziye ineceksiniz, sokakta olacaksınız; çiftçi, köylü, esnaf, sanayici, iş adamı, emekli, herkesi ziyaret edeceksiniz, ziyaret ettiğiniz yerlerde onların taleplerini alacaksınız. [CHP sıralarından gürültüler, İYİ PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Geç oraları, geç; gezmediğinizi çiftçi de biliyor; ne anlatıyorsun bana!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bugün biz, burada tartışılan tüm meseleleri arazide vatandaşlarımızla hasbihâl ederek onların taleplerini alıyor ve bu noktada, ilgili kurullarda değerlendirme yapmak suretiyle de bunları gereği hâlinde yasal düzenlemeye çeviriyoruz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Araziye inin de görün!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Şu anda, esasa ilişkin tartıştığımız mesele, 2002 öncesinde yapılan, o dönemin hükûmetinin ve parti gruplarının yerinde ve doğru olarak yaptığı bir yasal düzenlemedir; destekçisiyiz. Kim doğru iş yapıyorsa sonuna kadar destekler, alkışlarız biz. (CHP sıralarından gürültüler) Ancak, eğer yapılan bir eksiklik varsa da onu ifade etmek, aziz milletimizden aldığımız yetkiye dayanarak bizim üzerimize vazifedir.

Tekrar söylüyorum: Hiçbir milletvekili abesle iştigal etmez, edemez. Konuştuğumuz talepler milletimizin talepleridir. Ancak, yaptığımız bu müzakereleri bir karara bağlayacaksak onun da hükümlerini Anayasa’da ve İç Tüzük’te aramak zorundayız. İç Tüzük’te bu mesele net bir şekilde ifade edilmiştir. İç Tüzük’ümüzün 37’nci maddesinde, 37’nci maddeye göre gündeme alınıp alınmamasına ilişkin önergenin oylamasının işaret oyuyla yapılacağı ifade edilmiştir.

Bu bağlamda, Başkanlığın tutumunun lehinde oy kullanacağımızı ifade eder, Genel Kurulu selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

Aleyhte söz talebinde bulunan Sayın Mahmut Tanal… (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Devrediyoruz, devrediyoruz Filiz Hanım’a.

BAŞKAN – Tamam.

Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

Söz hakkını devrettiği bilgisi bana ulaşmamıştı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi devrettik.

BAŞKAN – Tamam.

Siz buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ben zaten istemiştim.

BAŞKAN – Ulaşmamıştı söz talebiniz, o nedenle…

Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

Süreniz üç dakikadır.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili yurttaşlarımız; biz şimdi aslında şöyle demek istiyoruz: Bütçeyi boşaltmayacaktınız. Yani bütçeyi boşaltmasaydınız şimdi “Bu oylama şöyle mi yapılsın, böyle mi yapılsın?” gibi asıl boş işlerle uğraşmayacak olacaktınız. Ama saraylara -o işte az önce söylediğim gibi- Ahlat’ta, Van’ın orada da yapmaya kalkıştığınız -yazlık yetmedi, kışlık yaptığınız- saraylara ayırdığınız bütçeden sonra elinizde bir şey kalmadı. Bu durumda ne yapıyorsunuz? Aslında, insanların çok da fazla yüzüne bakabilecek bir durumda olmadan diyorsunuz ki: “İç Tüzük’ün şu maddesi… Dış tüzüğün şu maddesi... Buna göre aslında yapmayalım.” Neden? Çünkü kayda geçecek çünkü bütün partilerin, İYİ PARTİ’nin, Milliyetçi Hareket Partisinin, Halkların Demokratik Partisinin ve Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis Başkanlığında bekleyen kanun teklifleri var. Bunun şu anda oylaması, eğer açık oylama yapılırsa kayda geçecek. İşte o zaman, hani vatandaşlarımıza diyorsunuz ya “Seçimden sonra görüşürüz.” diye, işte onlar da size “Seçimden sonra görüşürüz.” diyecekler. Ben bunu demelerini temenni ediyorum.

Yani eğer bugünün işi, size bir seçim sonrası vaadi olarak… Çünkü şu anda çözebilmeleri gerçekten mümkün değil o az önceki bütçe boşalması nedeniyle. “Oy verin, seçim sonrasında, biz size bunu yapacağız.” diyorlarsa lütfen, evet, lütfen buna inanmayın sevgili yurttaşlar. Eğer şimdi yapılıyorsa tamam ama şimdi yapılmıyorsa o zaman seçim sonrasının da hiçbir garantisi yoktur.

Ayrıca, her şeye ayrılabilen bütçe, gerçekten öğrenciye ayrılamayan… Bugün, bakın, TÜİK veri de açıkladı, aynı şekilde, Türkiye’deki işsizlik verilerini; korkunç bir durumda. Yani insanlar azıcık bir emeklilik maaşını alacaklar ki onunla yaşayabilsinler. 3 milyondan fazla işsiz var, genç işsiz oranı bunun çok daha, katbekat üstünde; iş bulamıyorlar zaten, emeklilik maaşıyla ancak belki hayatlarını sürdürebilecekler. Ama yaşadığınız koltuklarda, o janjanlı arabalarınızda o kadar büyük bir konfor içerisindesiniz ki hiçbir şeyi gözünüz görmüyor ve ancak işte vatandaşa “seçim sonrası” diyebiliyorsunuz. Biz de seçim sonrası görüşürüz arkadaşlar.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.

Değerli milletvekilleri, lehte ve aleyhte görüşleri dinledim. Doğrusunu isterseniz İç Tüzük’te bir esneklik olmasını isterdim yani eğer İç Tüzük bana açık oylama yapmak konusunda herhangi bir açık kapı bıraksaydı tercihimi bu yönde kullanacağımdan şüpheniz olmasın. Ancak ben de bu konularla uzun yıllar uğraşmış bir hukuk hocası olarak İç Tüzük’ün bağlayıcı hükümlerine uymak zorundayım. Sizin söylediğiniz 37’nci madde ile 143’üncü madde dışında kilit maddenin 140 olduğunu da hatırlatayım çünkü 140’ıncı madde açıkça “Anayasada, kanunlarda ve İçtüzükte açık veya gizli oylama yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmeyen bütün hususlarda kaide olarak işaret oyuna başvurulur.” diyor ama ekliyor: “İçtüzükte işaret oyuyla halledileceği belirtilen hususlarda, oylamaların işaretle yapılması zorunludur.” diyor. Tekrar ediyorum: Hani bir değişiklik, önceki tarih, sonraki tarih, onların ayrıntısına girmeyeyim; orada tabii ki söyleyeceğim birçok argüman var, dile getireceğim argüman var ama İç Tüzük burada bana aksi yönde bir tutum için herhangi bir açık kapı bırakmıyor, küçücük bir açık kapı olsaydı bu oylamayı açık oylama şeklinde yaptıracağımdan yine hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Tutumumda bir değişiklik yoktur. Açık oylama talebini işleme koymayacağım, usulle ilgili bir oylamaya da gerek görmüyorum. Dolayısıyla şimdi önergenin oylamasına geçiyorum.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Önergeler (Devam)

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in (2/976) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/16) (Devam)

BAŞKAN - Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.49

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

10/1/2019 tarihli 44’üncü Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünde yer alan 29’uncu maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, 30’uncu madde üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.

Madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Mehmet Bekaroğlu                   Ömer Fethi Gürer                   Kazım Arslan

           İstanbul                                 Niğde                                  Denizli

        Rafet Zeybek                          Fikret Şahin          Emine Gülizar Emecan

           Antalya                               Balıkesir                               İstanbul

          Cavit Arı

           Antalya

MADDE 30 - 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 3üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendine "et ve et ürünleri için Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğünden," ibaresinden sonra gelmek üzere "çay ve çay ürünleri için Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünden,” ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 37 sıra sayılı -71 maddelik- Teklif’in 30’uncu maddesinde yapılmasını istediğimiz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifiyle 40 kanunda ve 2 de kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılması noktasında bir torba kanunla yine karşı karşıya bulunuyoruz. Öncelikle, bu kanunun adı bile konulmamıştır “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması” denilerek değişik kanunlarda değişikliğin yapılması noktasında birçok düzenlemeyi içermektedir. Aslında, bu torba kanunda halkın yararına bazı düzenlemeler olsa da tamamen halkın isteklerine bağlı değil, tamamen sarayın isteklerine bağlı olarak yapılan birçok düzenlemenin de bu torba yasanın içine konulduğunu görmekteyiz.

Şimdi, özellikle İhale Kanunu’nda istisna getirilerek Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünden çay ve çay ürünleriyle ilgili konularda alınacak ürünler tamamen İhale Yasası’nın dışında tutulmak suretiyle yeni bir düzenleme burada ilave edilmektedir. Bununla birlikte, ayrıca Cumhurbaşkanına uluslararası organizasyonlar ve toplantılarla ilgili olarak yapılacak bir düzenlemeyle ilgili olarak da yine İhale Kanunu’na bağlı olmadan birçok alımların yapılmasına yönelik bir düzenlemeyi de içermektedir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu tür düzenlemeler gerçekten İhale Kanunu’nda birçok değişikliği beraberinde getirdiği gibi, 186 kez değiştirilmiş olan İhale Kanunu’nun artık tam anlamıyla darmadağın bir İhale Kanunu olduğunu ve ihale düzenini altüst eden istisnalarla gerçekten bu işin çivisinin çıktığını açıklıkla görmekteyiz. Onun için diyorum ki bu yapılanların aslında halkın yararına, özellikle ülkenin kalkınmasına yönelik düzenlemeler olması gerekirken bu yönde hiçbir düzenlemeyi maalesef bugünlerde görüşmüyoruz, özellikle sarayın istekleri doğrultusunda yapılan düzenlemelerin çok öne çıktığını görmekteyiz.

Şimdi, Çay Kanunu’nda yapılan, daha doğrusu çay alımlarında yapılan bu düzenlemeyle özellikle çay piyasası konusunda bir düzensizliğin, bir rekabet ortamının ortadan kalktığını da görmekteyiz. Sadece belirli işletmelerin İhale Yasası’nın dışında bırakılması suretiyle böyle bir düzenlemenin yapılmış olması, haksız rekabetin devletin eliyle öne çıkarılması demektir.

Şimdi, öyle bir düzenleme ki, bakınız, uluslararası yapılacak düzenlemeler, organizasyonlar ve toplantılarla ilgili ne tür alım yapılacaksa -bunlar fuar düzenlemesinden tutun, burada yapılacak otelin ve salonların kiralanmasına kadar birçok düzenlemenin- gerçek anlamda tamamen İhale Yasası’nın dışında, doğrudan belirli kişilerin eliyle yapılmasına olanak verilecektir ki, bu tür düzenlemelerin gerçekten birçok suistimalleri de beraberinde getireceği bir gerçektir. İhale Yasası niye yapılmıştır? Devletin düzeninin, sisteminin daha iyi bir şekilde sürdürülmesi ve yolsuzlukların, hırsızlıkların, suistimallerin en aza indirilmesi konusunda bir çalışmanın olması noktasında, devletin ve kamunun menfaatlerinin de korunması yönünde bir çalışmanın olmasına olanak sağlayacak bir düzenlemedir ki, bu düzenlemeyi tamamen ortadan kaldırmış oluyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Cumhurbaşkanına öyle önemli yetkiler, öyle istisnalar veriyoruz ki, gerçekten, sanki bu devletin başında başka bir yönetici yokmuş, tamamen her şey ona bağlanmış, o ne isterse ona göre sürdürülecek bir sistemi devreye sokmak istiyorsunuz ki, bu, tamamen tek adama bağlı olarak yürüyecek bir sistem olması sebebiyle her zaman kötüye kullanılabilecek, her zaman…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Arslan, bir dakika daha süre veriyorum.

Buyurun.

KAZIM ARSLAN (Devamla) - …tamamen suistimal edilebilecek bir yöntem olacaktır ki, değerli arkadaşlarım, sanki Türkiye’yi Cumhurbaşkanına emanet ediyorsunuz. “O ne isterse yapsın, o ne derse başımızın üstünde.” der gibi bir davranışı ortaya koyuyorsunuz ki böylelikle cumhuriyetin, demokrasinin ve temsilî demokrasinin gerçek anlamda giderek Türkiye’de yok olduğunu görmekten de gerçekten üzüntü duyduğumuzu belirtmek isteriz.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizin gerçek anlamda demokrasisini, özellikle temsilî demokrasisini ve Meclisin buradaki etkisini bertaraf edecek her türlü etkinlikten, yapılacak düzenlemelerden uzak kalmalıyız ve böylelikle devletin düzenini, sistemini hep birlikte korumalıyız; iyileştirmek için yeni düzenlemeler yapmalıyız; daha iyi bir demokrasiyi, daha ileri bir demokrasiyi hep birlikte ortaya koymalıyız diyorum.

Hepinize tekrar teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arslan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

               Aylin Cesur                          Feridun Bahşi     Arslan Kabukcuoğlu

                   Isparta                                 Antalya                        Eskişehir

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Lütfü Türkkan                 Ayhan Erel

                   Adana                                 Kocaeli                         Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Feridun Bahşi konuşacaktır.

Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 30’uncu maddesinde verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Malumunuz olduğu üzere, ülke gündemimiz olabildiğince hızlı akıp geçmekte, insanımız günübirlik işlerle, özellikle ekonomik kriz, geçim sıkıntısı sebebiyle kendi küçük dünyasına hapsolmuş durumdadır.

Ata toprağımız Doğu Türkistan’da o toprakları beklemeye kalan kandaşlarımız, soydaşlarımız olan Uygur Türkleri, maalesef, geçmişin intikamı peşinde olan emperyalist Çin Hükûmeti tarafından kitlesel, kültürel ve sosyolojik zulme tabi tutulmakta, soykırıma uğratılmaktadır. Uzun yıllardır devam eden zulüm maalesef Türkiye'nin gündemine dahi bir türlü girememektedir. Orada soydaşımız her türlü mağduriyeti yaşayıp, her türlü işkenceye, kötü muameleye, soykırıma tabi tutulurken Türk devletinden, Türk Hükûmetinden beklenen tepki, Çin’den gelecek birkaç milyar dolarlık kredi beklentisiyle bir türlü gelmemektedir. Kerkük-Halep neyse Urumçi-Doğu Türkistan odur; Filistin-Arakan neyse Urumçi-Doğu Türkistan odur. Oradakiler de adına “Türk” denilen asıl ırkın mensuplarıdır. Biz Türkler, aslımıza, aslımızın aziz hatırası Uygur Türklerine sahip çıkmak ve onlara yapılan soykırımı, işkenceyi görmek, önlemek zorundayız. Aziz Türk milletinden ve Türk devletinden 25 kuruşluk poşet parasına gösterdikleri ilginin milyonda birini kanı bir, dini bir, dili bir Doğu Türkistanlı kardeşlerimize de göstermelerini bekliyorum.

Değerli milletvekilleri, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun İstisnalar bölümünün 3’üncü maddesinin birinci fıkrasına “Türkiye Cumhuriyeti tarafından tertiplenecek uluslararası organizasyonlar ve toplantılardan Cumhurbaşkanı tarafından belirlenenler için bu organizasyonların ve toplantıların yürütülmesine yönelik olarak sorumlu idare tarafından yapılacak mal ve hizmet alımları” bendi eklenmiş ve Cumhurbaşkanı tarafından tertiplenecek organizasyonlar ihale kapsamı dışına çıkarılmıştır. Anayasa’nın 104’üncü maddesinde Sayın Cumhurbaşkanının görevleri ayrıntılarıyla belirlenmiştir. Cumhurbaşkanına Anayasa’da belirlenen görevler ve yetkiler dışında yenilerini ilave etmek hangi akla hizmettir, anlamak mümkün değil. Teklifin bu maddesi Anayasa’nın 104’üncü maddesine aykırıdır. Geçen haftaki konuşmamda da ifade etmiştim: Neden ısrarla Anayasa’ya aykırı yasalar yapma, Anayasa’yı çiğneme, yok sayma hevesindesiniz? Kırk üç yıllık bir hukukçu olarak sizi anlamıyorum, anlamam da mümkün değil. Bu sebeple geçen haftaki çağrımı yineliyorum. Gelin, başta Anayasa olmak üzere evrensel hukuk kurallarını, adaleti, eşitliği ülkemizde hâkim kılacak düzenlemeler yapalım, hiçbir şekilde Anayasa’nın ne 10 ne 13 ne 73 ne 94 ne de 104’üncü maddesine aykırı davranalım. Gazi Meclisimizin vakarına uygun olarak öncelikle Anayasa’mıza uygun yasalar çıkarıp herkesin de Anayasa’ya uygun davranmasını sağlayalım.

Değerli milletvekilleri, her konuşmamızda toplumun bir kesiminin sorunlarını dile getiriyorum. Bugün de taşeron şirketlerinden belediye şirketlerine yani kısa adı BİT olan şirketlere geçirilen işçilerin sorunlarını dile getireceğim.

Zamanın hükûmeti 2 Nisan 2018 tarihinde “Büyük bir çılgınlık yaptık.” diyerek 900 binin üzerinde taşeron işçiyi kadroya geçirdiğini açıklamıştı. Bu doğru değildir. Evet, 400 bin civarında taşeron işçi 4/D kadrosuna geçirilmiştir; bunun için hükûmete kadroya geçenler adına teşekkür ediyoruz. Ancak belediyelerde çalışan 450 bin civarında taşeron işçi 4/D kadrosuna değil belediye şirketlerine geçirilmiştir. Belediye şirketleri 4/D kadrosu değildir. Belediye şirketlerine geçirilen işçiler hiçbir haktan yararlanmamaktadır; büyük mağduriyet yaşamakta, tüm çalışanlara verilen maaş zammından bile mahrum kalmaktadır. Talepleri bir an önce 4/D kadrosuna geçmektir.

15/12/2018 tarihinde Başkanlığa intikal eden yasa teklifimiz hâlâ Plan ve Bütçe Komisyonunda beklemektedir. İsteğimiz, yasa teklifimizin bir an önce Genel Kurula getirilerek bu mağduriyetin giderilmesidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bahşi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 30’uncu maddesinin çerçevesinde yer alan "çay ve çay ürünleri için Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünden,' ibaresinin "çay ve çay ürünleri için Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünden, faaliyet alanındaki mal ve hizmetler için Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketinden,” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Cahit Özkan                     Mehmet Doğan Kubat                  Kemal Çelik

            Denizli                                İstanbul                                Antalya

  Mihrimah Belma Satır                     Recep Özel                     Selim Gültekin

           İstanbul                                 Isparta                                  Niğde

    Mahmut Atilla Kaya

             İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum.

Gerekçe:

Önergeyle 4734 sayılı Kanun’a tabi sağlık kurum ve kuruluşlarının, kamuya ait bir şirket olan Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketinden yapacakları mal ve hizmet alımlarının 4734 sayılı Kanun’un istisnaları arasına alınması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, bu önergenin oylanmasından önce karar yeter sayısı talep ediyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.39

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

30’uncu madde üzerinde Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yaptıracağım, bunun için de üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önerge kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Öykü Arin Yazıcı’nın kan kanserinin çok özel bir türüyle mücadele ettiğine ve annesinin mesajını paylaşmak istediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Öykü Arin Yazıcı ismini çoğunuz duymuşsunuzdur muhtemelen. Öykü Arin Yazıcı 3,5 yaşında ve kan kanserinin çok özel bir türüyle mücadele ediyor. Annesinin bana ilettiği mesajı sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmak istedim.

Öykü Arin’e 2018 yılının Kasım ayında lösemi teşhisi konuldu. Konulan teşhis, löseminin nadir görülen saldırgan bir türü. Hastalığı görülme sıklığı milyonda 1 ile 9 arası değişiyor. Öykü Arin’e en geç iki ay içinde kök hücre nakli yapılması gerekiyor aksi hâlde önce kanda, sonra organlarda ciddi yıkımlara neden oluyor ve hayati risk ortaya çıkıyor.

Öykü’nün ve diğer ilik bekleyen lösemi hastalarının daha uzun yıllar sağlıklı bir yaşam sürebilme şansları kemik iliği nakli için gönüllü olan donör sayısının artmasına bağlıdır. Ülkemizde, bu tür hastalar için kök hücre adayı sayısı 300 bin civarında. Bu rakam ülke nüfusuna oranla dünya standartlarının çok altında. Uluslararası veri tabanına da bağlıyız fakat ne yazık ki henüz başta Öykü Arin olmak üzere çocuklarımızın ve pek çok hastanın genetik ikizi bulunamamıştır.

Bağışçı olmak çok basit değerli milletvekilleri. 18-50 yaş arasındaki herkes 3 tüp kan vererek bağışçı olabilir. Bağışçı olduğunuzda yalnızca Öykü Arin için değil, kök hücre bekleyen bütün hastalar için aday olacaksınız. Öykü için zaman çok daraldı. Hızla çözüm üretebilmek için her ilimizde, ilçemizde kan bağışı etkinlikleri düzenlememiz şart. İnsanların tek tek sağlık merkezlerine gitmesi önemli ama daha da önemlisi bütün kamu kuruluşlarının, bütün sivil toplum örgütlerinin ve bireylerin toplu bağış etkinlikleri düzenlemeleri. Bu durum kısa sürede yüksek sayıda bağışçı bulunmasını kolaylaştıracaktır ve belki de çok kısa bir zaman içerisinde Öykü Arin evladımızın, yavrumuzun da hastalığı için bir çare bulunmuş olacaktır. Bu konuda bütün milletvekillerini ve kamuoyunu duyarlı davranmaya çağırıyorum. Annesinin bu mesajını sizlerle paylaşmayı bir sorumluluk, bir görev olarak görüyorum.

Teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, organ bağışıyla ilgili hazırlamış oldukları kanun teklifinin Genel Kurul gündemine getirilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu duyarlılığınız için sizi ayrıca da kutluyorum. Ben, tüm organlarını bağışlamış olan bir vatandaşım, bir milletvekiliyim. Yalnız, Meclis Başkanlığından benim şu istirhamım var: Türkiye'de bu anlamda, hakikaten, organ bağışı bekleyen çok insanımız var. Kanunlarımız buna uygun olmadığı için… Çünkü insanın yedek parçası yok. Belçika’da bunun örneği var, insanlar eğer temyiz kudretine sahipse ve akli melekeleri yerindeyse, organ bağışı yasaklanmamışsa bu bağışlanmış farz edilir. Bu kanun teklifini Meclise 24’üncü Dönem getirdik, reddedilmişti 37’nci maddeye göre. Tekrar, yeniden bu kanun teklifini verdik. Benim, Meclis Başkan Vekili sıfatıyla sizden istirhamım: Oradaki o kanun teklifimizin bir an önce Genel Kurula getirilmesi ve bu şekilde, organ bekleyen vatandaşlarımızın organ ihtiyacı da karşılanmış olur.

Ben tekrar teşekkür ederim, saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.

XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (Devam)

BAŞKAN – 30’uncu maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde bu önerge doğrultusunda kabul edilmiştir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, organ, ilik ve doku bağışının yetersiz olduğuna, vatandaşların organlarını bağışlama konusunda gayretli olmalarını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öykü Arin bağlamında ilik, organ ve doku nakilleri tekrar gündemimize geldi ki gerçekten en önemli sağlık sorunlarımızdan biri. İlik, organ ve doku nakli bekleyen listesine her yıl 4 bin kişi eklenmektedir, 2 bin kişi ise uygun doku ve organ bulunamadığı için maalesef ülkemizde vatandaşlarımız hayatlarını her sene kaybetmektedir. Ülkemizde 2019 yılında sadece 183 organ, doku ve ilik nakli gerçekleştirilebilmiştir. Organ, ilik ve doku bağışındaki yetersizlik, dünyadaki ve ülkemizdeki en önemli sorunlardan biridir. Son verilere göre şu anda nakil bekleyen 25.996 vatandaşımız bulunmaktadır. Hayatın ve bedenimizin emanetçisi olduğumuz bilincinden hareketle, bunları israf etmek yerine, vatandaşlarımızın organlarını bağış noktasında daha fazla gayretli olmalarını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Öykü Arin Yazıcı için yürütülen bağış kampanyası vesilesiyle Kızılayın TBMM’ye araç göndermesi suretiyle kan bağışında bulunulabileceğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Belki şöyle bir fikir üzerinde de birlikte değerlendirmede bulunabiliriz: Öykü Arin yavrumuzun bu kampanyası çerçevesinde, bu kampanya vesilesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bahçesine de Kızılayın araç göndermesini ve uygun olan milletvekillerinin, çalışanların kan bağışında bulunmalarını sağlayabiliriz. Bunu da daha sonra Başkanlık Divanında diğer üyelerle değerlendireceğiz, bu teklifi onlarla da paylaşacağız. Siyasi parti grup başkan vekillerinin de bu konuda desteklerinin önemli olduğunu bir kez daha burada vurgulamayı önemli buluyorum.

XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi kanun teklifinin 31’inci maddesi üzerindeki önergeleri görüşeceğiz.

31’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri sırasıyla okutup işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

“MADDE 31- 4734 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (3) numaralı alt bendinde yer alan ‘veya ihale konusu iş ile ilgili taahhüdü altındaki ve bitirdiği iş miktarını gösteren belgeler’ ifadesi ‘veya ihale konusu iş ile ilgili cirosunu gösteren belgeler’ şeklinde, üçüncü fıkrasının üçüncü cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki cümleler ilave edilmiştir.

‘Bu belge sahiplerinin kuracakları veya ortak olacakları tüzel kişilerin ihaleye girebilmesinde en az bir yıldır tüzel kişiliğin yarısından fazla hissesine sahip olması ve bu sürede bu Kanuna göre yapılacak ihalelere ilişkin sözleşmelerin yürütülmesi konusunda temsile ve yönetime yetkili olması, bu şartların her ihalede aranması ve teminat süresi sonuna kadar muhafaza edilmesi zorunludur.’

‘Bir sözleşme kapsamında gerçekleştirilen iş dolayısıyla düzenlenecek iş deneyim belgelerinin toplam tutarına ve belge verilecek kişilere yönelik sınırlamalar getirmeye Kurum yetkilidir. Kanun kapsamındaki idarelere gerçekleştirilen işler için düzenlenen belgeler hariç yurt dışında gerçekleştirilen işler için düzenlenen belgelerden sadece iş bitirme belgeleri, belge sahipleri tarafından ve bunların bünyesinde bulundukları şirketler topluluğu veya benzeri ortaklık ilişkisi içerisinde kullanılabilir. Bu belgelerin, şirketler topluluğu veya benzeri ortaklık ilişkisi içerisinde kullanılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Kurum yetkilidir. Ortak girişim olarak ihaleye teklif verilmesi halinde yurt dışına gerçekleştirilen işlerden alınan iş bitirme belgesini kullanan belge sahibinin ortak girişimdeki hissesi oranında geçici ve kesin teminat vermesi zorunludur.’”

         Veli Ağbaba                      Mehmet Bekaroğlu             Ömer Fethi Gürer

           Malatya                                İstanbul                                 Niğde

  Emine Gülizar Emecan                    Fikret Şahin                           Cavit Arı

           İstanbul                               Balıkesir                               Antalya

                                                  Rafet Zeybek

                                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Malatya Milletvekili Veli Ağbaba konuşacaktır.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sizlerle bir mağduriyeti paylaşmak istiyorum. Bu mağduriyetin geçtiği köyün ismi Malatya merkeze bağlı Bindal köyü. Malatya’nın en eski ve en merkezî köylerinden biri. Üç yüzyıllık geçmişe sahip Bindal köyünde bir dava var ki bu dava, Türkiye'deki adalet sisteminin nasıl işlediğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. AKP, adaletin hızlandığını, bürokrasinin azaldığını söylemeye devam etsin, Bindal köyünde tam altmış sekiz yıldan beri devam eden bir dava var. 4 köylünün birbirine husumeti nedeniyle 1950’de açılan bu dava hâlâ devam ediyor. Hazine taraf olmuş, tapular el değiştirmiş, tapulara tedbir konmuş; dosya Yargıtaya gidiyor ama tam altmış sekiz yıldan beri bu dava sonuçlanabilmiş değil.

Köylüler yıllardır çalmadıkları kapı bırakmadılar, köylülerin aşmadıkları eşik kalmamış; AKP milletvekillerine, bakanlara, bürokratlara ulaşılmış ama hâlâ hiçbir sonuç alınamamış. Hazine 5 bin dönüme tedbir koymuş; köylü mağdur, köylü teşvikten, mazot, gübre desteğinden, sigortadan yani devletin hiçbir yardımından yararlanamıyor. Köylü diyor ki: “AKP, seçim zamanı var, oy isterken var ama derdimizi çözerken ortada yok.” Bindallılar diyor ki: “Su faturası öderken varız, vergi verirken varız, askere giderken varız ama yardıma gelince yokuz; fiilen varız, resmiyette yokuz.” Altmış sekiz yıldan beri, babalarının, dedelerinin ekip biçtiği arazilerin sahibi değiller. Umutla bekliyorlar “Her seçimde oy verdiğimiz AKP ne zaman sorunumuzu çözecek?” diyorlar ve oy verdikleri AKP’ye haklarını helal etmiyorlar, diyorlar ki: “Sorunumuzu çözmezseniz oyumuz da haram olsun, emeğimiz de haram olsun.” Bu mesajı size iletmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Malatya, hepinizin bildiği gibi, Türkiye’nin en güzel şehirlerinden biri, bir tarım başkenti, dünyanın kayısı başkenti. Malatya sadece kayısısıyla değil üzümüyle, ceviziyle, tütünüyle, elmasıyla, narıyla meşhur bir kent ama Malatya yetiştirdiği ürünler kadar bu ürünleri yetiştiren çiftçilere çektirilen eziyetiyle ünlü sizin sayenizde. Malatyalı üreticiler “Hâlâ sulama sorunu çözülmedi, çözülebilmiş değil.” diyorlar. “Hem susuzluktan hem de para etmediğinden dolayı -dikkatinizi çekerim- milyonlarca kayısı ağacı her yıl kesiliyor.” diyorlar. “Çiftçiler Ziraat Bankasına borçlarını ödemek için ya traktörünü satıyor ya da tefecilerden para alıyor.” diyorlar. Son dört yıldır kuraklık ve diğer doğal afetlerden dolayı çiftçilerin borçları her yıl yaklaşık yüzde 35 faizle erteleniyor. Faiz, ana parayı geçti, borç limiti dolan çiftçi Ziraat Bankasından ve tarım kredi kooperatiflerinden faydalanamıyor.

Peki, köylülerin, çiftçilerin derdine derman olmak için, zor günlerinde sığınmaları için kurulan Ziraat Bankası ne yapıyor? Sizin desteğinizle futbol kulüplerine 14,5 milyar lira borç veriyor. Çiftçiden esirgediği borcu büyük futbol kulüplerine veriyor yani çiftçiye tam doksandan gol atıyor. Çiftçiye yok, topçuya var; maalesef AKP zenginleri görmeye devam ediyor. Çiftçinin -defalarca bu kürsüden haykırmamıza rağmen- maalesef Ziraat Bankasına olan borçları ertelenebilmiş değil. Maalesef Ziraat Bankası havuz medyasına ve futbol kulüplerine kredi vermekten başka bir iş yapmıyor. Çiftçi faizle kıvranırken, maalesef yatağını yorganını, tarlasını, traktörünü satıp borcunu ödemeye çalışırken Ziraat Bankası, imkânlarını birilerine peşkeş çekmek için sizin talimatınızla aracı oluyor. Topçuya var, popçuya var, yandaşa var; çiftçiye yok. “Vallahi AKP, sizin yatacak yeriniz yok.” diyorlar.

Değerli arkadaşlar, bizim tarihimizde belki daha önce yaşamadığımız bir olayı da sizlerle paylaşmak istiyoruz. Günlerden beri Grup Başkan Vekilimiz Engin Özkoç bu kürsüde dile getiriyor, biz de geçtiğimiz cuma günü Sakarya’da bunu dile getirdik.

“Tank palet fabrikasının özelleştirilmesi” diyor ancak AKP Genel Başkanı “Özelleştirme değil; bu, işletme hakkının devri.” diyor.

Değerli arkadaşlar, tarihte yok böyle bir şey. Bu fabrika Türk Silahlı Kuvvetlerine ait yani bu tank palet fabrikası neyse 2’nci Ordu odur veya herhangi bir birlik odur. Doğuda veya herhangi bir bölgede sınır bekleyen birlik ile tank palet fabrikasının hiçbir farkı yoktur, orada çalışan işçinin de o Mehmetçik’ten hiçbir farkı yoktur. Maalesef bu fabrika, AKP’nin MYK üyesinin ortak olduğu, yüzde 49,9’u Katar Silahlı Kuvvetlerine ait bir fabrikaya veriliyor.

Değerli milletvekilleri, bir Türk askeri nasıl ki bir yabancı silahlı kuvvetlerin emrine verilemezse bu tank palet fabrikası da bir devletin emrine verilemez. Bu, vatana ihanetle eş değerdir. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu destekleyenler vatana ihanet etmiş demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın, bir dakika daha süre veriyorum Sayın Ağbaba.

Buyurun.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, diyorlar ki: “Bu özelleştirme değil, yirmi beş yıllık işletme hakkının devri.” diyorlar. Burada bir belge var, karar sayısı 481, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, kararı. Burada “özelleştirme” diyor.

Değerli arkadaşlar, bu neyin diyeti? Allah aşkına, Türk Silahlı Kuvvetlerini Katar devletinin emrine vermek hangi vicdana, hangi milliyete, hangi milliyetçiliğe sığar? Hani “Yerliyiz ve milliyiz.” diyorsunuz ya tam da bu turnusol kâğıdıdır. Bu, fabrikanın özelleştirilmesini desteklemek, vatana ihanetle eş değerdir. Burada, size destek veren Milliyetçi Hareket Partisine seslenmek istiyorum: Katar’a bu fabrikanın verilmesi vatana ihanettir. Katar’ın emrine Türk Silahlı Kuvvetlerindeki bir askerin veya herhangi bir personelin verilmesinin de hepimizi incitmesi lazım. Bu kararın mutlaka geri çevrilmesi gerekiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ya da Türk Silahlı Kuvvetlerine ait bir fabrika yandaşınıza veya Katar’a peşkeş çekilemez. Bunu yapanları kınıyoruz şiddetle. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağbaba.

Sayın Özkan, söz talebiniz mi var?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hatip, Malatya’nın Bindal köyünde altmış sekiz yıldan beri devam eden bir davayla ilgili yani yargısal bir sorunla ilgili köylülerin AK PARTİ milletvekillerine ve bakanlarına ulaştığını ancak çözüm bulunamadığını ifade ediyor. Bilindiği üzere, Anayasa'mızın 138’inci maddesine göre mahkemeler görevlerinde bağımsız ve tarafsızdırlar. Hiçbir makam, mevki, organ, kişi mahkemelere ve hâkimlere herhangi bir genelge gönderemez, herhangi bir talimat veremez. Onun için yargısal bir sorunla ilgili mahkemelerin münhasıran yetkisinde olan meselelerin yine yargı makamı tarafından çözüleceği bir vakadır ve bu noktada hatip ifadesinde zaten AK PARTİ’nin de yargıya talimat vermediğini, veremediğini de ifade etmiştir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Grup başkan vekili, bizim konuşmacımızı, hatibi yanlış anladı anladığım kadarıyla çünkü öyle bir söz sarf etmedi “Mahkemelere talimat verilsin.” diye.

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika süreyle, eğer düzeltme varsa yapmanız için söz veriyorum Sayın Ağbaba.

Buyurun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Anlamasını sağlayacak, düzeltme değil de.

44.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, ben “Mahkemeye talimat verin.” demedim, mahkemeye talimat verilmeyeceğini biliyorum ama maalesef bu dönemde mahkemeler sarayın emrinde, her türlü karar sarayın emriyle alınıyor veyahut da kimin çıkacağı, kimin yatacağı saray mahkemelerinin emrinde.

Yalnız AKP milletvekilleri ve AKP siyasetçileri Bindal köyüne giderek her seçimde ve her seçim öncesinde söz veriyorlar: “Altmış sekiz yıldan beri devam eden sorununuzu biz çözeceğiz, oy verin, bu sorunu halledeceğiz.” diyorlar, ben buna dikkat çekmek istedim.

Ayrıca burada dikkat çekmek istediğim bir şey daha var: Maalesef adalet işlemiyor, hukuk işlemiyor, altmış sekiz yıldan beri devam eden bir dava var, bunun da altının çizilmesi lazım. Ayrıca AKP milletvekilleri ve bakanları bu konuda Bindal köylüleri söz verdiler, söz veriyorlar, bunu da AKP Grubunun cevaplaması gerekiyor. Yani yargıya müdahale etmek isteyen biz değiliz, yargıya müdahale etmek isteyen bizzat AKP milletvekilleridir.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağbaba.

XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Esas Tank Palet Fabrikasına sataştım ama duymadılar herhâlde, Tank Palet Fabrikasına sataştım, onu duymadılar. Ağır sataştım Tank Palet Fabrikasına ama…

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiş” ibaresinin “yeniden düzenlenmiş” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

         Aylin Cesur                        Fahrettin Yokuş                   Feridun Bahşi

            Isparta                                  Konya                                 Antalya

       Lütfü Türkkan                    Arslan Kabukcuoğlu Mehmet Metanet Çulhaoğlu

            Kocaeli                               Eskişehir                                Adana

         Ayhan Erel

           Aksaray

VELİ AĞBABA (Malatya) – Esas Tank Palet Fabrikasına sataştım!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – İşine bak sen! İşine bak!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Çok ağır sataştım.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Gel, anlatalım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Feridun Bahşi söz istemiştir.

Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesine verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, yüz altmış üç gündür mülteci kamplarında tutulan öz kardeşimiz Tebrizli Türk aydını Rahim Cavadbeyli’yi hükûmete tekrar hatırlatmak istiyorum. Türk yurdu Tebriz sokakları “Azerbaycan var olsun, Rahim Bey azat olsun.” sloganlarıyla inliyor, ben de yüce Meclisin çatısı altında Tebriz’in sesine ses veriyorum: Azerbaycan var olsun, Rahim Bey azat olsun.

Değerli milletvekilleri, Devlet Denetleme Kurulunun hazırladığı rapora göre, Emniyet teşkilatındaki polislerin yüzde 27,7’si sivil personel eliyle yürütülmesi gereken büro işlerinde çalışmaktadır. Toplam 66 bin kişiden söz ediyorum. Emniyet teşkilatı bünyesindeki sosyal tesislerde, kantinlerde birçoğu da rütbeli polis memuru çalışmaktadır. Yine, Emniyet teşkilatında yaklaşık 10 bin civarında da sivil memur vardır. Bunların birçoğu görevleri dışında angarya işlerde çalıştırılmakta, oda temizliği, çaycılık işlerinde görevlendirilmektedir. Oysa, yapılan değerlendirmelerde, büro işlerinde çalışan 66 bin polisin yerine, alanında uzman 35 bin sivil personel bu işleri rahatlıkla yerine getirebilecektir. Bu değişim gerçekleştirildiği takdirde de devlet bütçesine aylık 200 milyon lira katkı olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan sivil memurlar için, on beş yıldır, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavı açılmamaktadır. Genel idare hizmetleri sınıfında uzmanlık, şeflik ve müdürlük kadroları tahsis edilmeyince de sivil personelin kariyer hakları elinden alınmaktadır. Eğitimine uygun iş yapma imkânı verilmeyen personelin veriminin düşmesi ise kaçınılmazdır. Farklı hizmet sınıfındaki sivil personel doğusuyla, batısıyla ülkenin her yerinde, her birimde Emniyet görevlileriyle birlikte çalışmaktadır; her riske ortaktır, birlikte şehit düşmekte, birlikte gazi olmaktadır. Buna rağmen, emniyet hizmetleri tazminatından, terör tazminatından ve yıpranma payından yararlanmamaktadır. Emniyet sivil memurlarının bu mağduriyetlerini mutlaka gidermek gerekmektedir, beklenti de bu yöndedir.

Değerli milletvekilleri, yine kamu kurumlarında çeşitli unvanlarda, teknisyen yardımcısı, mübaşir, hizmetli, aşçı, kaloriferci, dağıtıcı gibi unvanlarda görev yapan ve sayısı 111 bini bulan yardımcı hizmetler sınıfı personeli, bulundukları sınıftan kaynaklı olarak, maddi ve manevi birçok mağduriyet yaşamaktadır. Bu hizmet sınıfı mensuplarının da beklentisi, yardımcı hizmetler sınıfı kadrosunun kaldırılarak kendilerine daha yaşanabilir bir hayat kalitesi sağlayacak kadroların tahsisidir.

Değerli milletvekilleri, üzerinde hassasiyetle durduğumuz diğer bir konu ise uzun dönem askerlik yapan insanlarımızın askerlik sürelerinin borçlanma yapmaksızın emeklilik sürelerine sayılmasıdır. Bugünün şartlarında askerliğini bedelli yapanlar 15 bin lira ödeyerek tamamlamakta ve sigortasını yatırarak iş yerinde çalışmaya devam etmektedir. Askerliğini fiilî olarak bu dönemde yapanlar ise on iki ay, daha önceki yıllarda on sekiz, yirmi dört ay gibi sürelerle yapmışlardır. Bu kişiler, askerlik nedeniyle sosyal güvenlik hakkından mahrum kalınan süreyi borçlanma yoluyla kazanmaktadır. Dolayısıyla, askerliğini fiilen yapanlar bir nevi cezalandırılmaktadır. Askerlik hizmetini fiilen yapanlar için de borçlanma uygulamasının kaldırılarak askerlik sürelerinin emekliliğe sayılması gerekmektedir.

Yine 3600 ek göstergeyle ilgili, her parti genel seçimlerden önce vaatte bulundu ama bugüne kadar hiçbir ses yok. Öğretmenlerimiz, polislerimiz, hemşirelerimiz ve diğer kamu görevlilerimiz ek göstergeyi beklemektedir. Kamu çalışanlarının sıkıntılarını neden görmezden geliyorsunuz? Gelin, kamu çalışanlarımıza 3600 ek göstergeyi verelim ve çalışırken insanca yaşatamadığımız bu insanların hayatlarını bari emeklilik süresinde biraz kolaylaştıralım.

Buna ilişkin yasa teklifimizin bir an önce Genel Kurula getirilerek yasalaşmasını bekliyoruz. Verdiğimiz tüm yasa tekliflerine her partiden destek bekliyoruz. Kendilerinin veremedikleri teklife “evet” demiyorlarsa buyursunlar kendileri teklif versinler, biz onların tekliflerine destek olalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bahşi, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – İYİ PARTİ olarak amacımız, milletimizin yararına olan yasaların çıkarılmasına destek olmak, her türlü mağduriyeti gidermenin önünde durmamaktır, sadece destek olmaktır.

Büyük Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bahşi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 31’inci madde kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Mehmet Bekaroğlu                   Ömer Fethi Gürer                        Cavit Arı

           İstanbul                                 Niğde                                  Antalya

        Rafet Zeybek                   Emine Gülizar Emecan                 Fikret Şahin

           Antalya                                İstanbul                              Balıkesir

MADDE 32- 4734 sayılı Kanunun ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ve (y)” ifadesi “, (y) ve (z)” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız söz istemiştir.

Buyurun Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Yine bir torba yasa üzerinde tartışıyoruz. Dört yıldan beri buradayız. Komisyonlar kuruluyor, o komisyonlarda gerçekten o konuda uzman olan arkadaşlarımız görev alıyor. Ne hikmetse hiçbir yasa komisyona gitmeden -torba mı, çorba mı şeklinde- buraya getirilip burada her türlü allem kallemle beraber geçiriliyor.

Değerli arkadaşlar, 168 defa kanun değişti, müteaddit kanun değişti; AKP tarafından 2002’den 2016’ya kadar 168 defa kanun değişti. Bir yasa çıkardılar; yap-işlet-devret modeli… Ben Aydın Milletvekiliyim. On altı yıldan beri Aydın-Denizli arasındaki otoyolun yapılması için 3 sefer ihale yapıldı ve ihaleler iptal edildi. Yine geçen ay bir ihale yapıldı, ihale yapılırken garanti kaç araba geçecek diye bir şey söylenmedi. İhale olduktan sonra bir araştırdık, Aydın ve Denizli arasındaki bir yıllık garanti… 91 milyon 158 bin euro, düşünün 91 milyon 158 bin euro garanti var.

Değerli arkadaşlar, hani AKP’nin Genel Başkanı şunu demişti: “Hey vatandaşlarımız, doları götürün, bozdurun.” Peki, siz bu ihaleleri neden TL olarak yapmıyorsunuz da tekrar dolar, euro garantisi veriyorsunuz? Çünkü tek hedefiniz var, tek hedefiniz vatandaşı borçlandırmak, zengini, yandaşı da zengin etmek, daha bundan başka ötesi yok yani akıl var, mantık var.

Değerli arkadaşlar, yine AKP’nin Genel Başkanı televizyona her çıkışında şunu diyor: “Türkiye’yi uçuracağız.” Evet, doğru söylüyor, uçurdular. 2002 yılında dolar 1,67’ydi, şimdi 5,5. 2002 yılında euro 1,66’ydı, şimdi 6,5. Yine 2002 yılında dış borç 130 milyardı, şu an 450 milyar; benzin 1,64’tü, şu an 6,5; ekmek 21 kuruştu, şimdi 1,5 lira; et o zaman 8 lira 29 kuruştu, şu an 50 lira. Evet, Türkiye’yi uçurdunuz. Türkiye’yi uçurumun kenarına getirdiniz. İşçiye geldiği zaman para yok, EYT’ye geldiği zaman para yok ama yandaşlara geldiği zaman, hiçbir zaman parada sınır tanımıyorsunuz değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, gerçekten Türkiye'nin durumu vahim. Hepimiz buraya geldik, milletimizi, ilimizi ve ülkeyi temsil ediyoruz. Ülkenin sorunlarını burada tartışmak... Ben dört yıldan beri bu Meclisteyim ama maalesef bu Meclis hiçbir zaman garibanın, yoksulun, çiftçinin, emekçinin, memurun sorunlarını buraya getirip de burada çözmedi. Burada ne çözüldü biliyor musunuz? Bazılarının 5 katrilyon vergi borçları silindi. Bazı yandaşları zengin edeceğiz diye gece üçte kanun değiştirdiniz. İşte o yüzden, AKP asla ve asla ne işçinin ne emeklinin ne memurun ne esnafın ne de garibanın partisidir arkadaşlar. Her seçim döneminde çıkarlar, vaatte bulunurlar, bütün milleti kandırırlar ama seçimden sonra her şeyi unutursunuz yine yandaşlara çalışırsınız.

Değerli arkadaşlar, yine dört yıldan beri burada bunun savunmasını yapıyorum; Aydın ili Türkiye'nin en verimli topraklarına sahiptir ama maalesef, son beş yıldan beri Aydın’ın o topraklarını jeotermal elektrik santrallerine ve yandaşlara hibe ettiniz. Geçen sene ürettiğimiz o incirleri yurt dışına ihraç ettiğimizde, incirlerin yüzde 50’si kükürtten dolayı geri geldi arkadaşlar. Şu an Ortaklar’dan ta Kuyucak’a, Buharkent’e kadar o ovada yetişen incirimizde, zeytinimizde, domatesimizde, biberimizde, hepsinde şu an sıkıntı yaşıyoruz değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Başkanım, bir dakika daha söz hakkı alayım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Gelin, hep beraber ülkenin sorunlarını çözelim arkadaşlar.

“Benim müteahhidim” olmasın, “bizim halkımız” olsun. Eğer şayet, bu şekilde, bu ülkeyi, bu durumda götürdüğünüz takdirde, var ya, önümüzdeki yirmi beş yıl boyunca çocuklarımız, torunlarımız bu borcun altından kalkamaz, buna inanın. Gelin, hep beraber, gerçekten, hiçbir siyasi parti birbirini eleştirmeden sorunları tespit edip burada beraber çözelim, ben bunun peşindeyim.

Burada dört yıl boyunca AKP’nin aynı milletvekillerine seslendim: Gelin, bu jeotermal elektrik santrali sorununu çözelim. Ekmek fırınlarımızda, halk ekmekte kuyruk var. Şu an Aydın’da kanser yüzde 200 oranında artmakta. Zaten hastaneler yetersiz, Aydın hastanelerinde kuyruk var. Manisa’ya, Denizli’ye, İzmir’e hasta gönderiyoruz, şu an hasta yatıramıyoruz Aydın’da. Bu sorunu bir an önce hep beraber çözmemiz gerekir. Aksi takdirde, bu millet 31 Martta size bir tokat atacaktır, hiç kuşkum yok. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

         Aylin Cesur                           Bedri Yaşar                         Ayhan Erel

            Isparta                                 Samsun                                Aksaray               

Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Lütfü Türkkan            Arslan Kabukcuoğlu

            Adana                                 Kocaeli                              Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar’ın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu “torba”dır, adı “çuval”dır, her neyse… Belki çok fazla farkında değilsiniz ama bugün Parlamentodan geçirmeye çalıştığımız yasanın içerisindeki en önemli madde 32’nci madde. 32’nci madde ne diyor? Özellikle müteahhitlerle ilgili feshedilebilme yani yaptığı işleri bu kanun ve kararname çerçevesinde feshetme şansını veriyor ama içinde bulunduğu durum itibarıyla feshetmek bir noktada sorunu çözmüyor. Burada feshetmek için özellikle idarenin onayını bekliyor yani eğer idare, yönetim bu fesih yetkisine onay verirse müteahhit bunu feshedebiliyor.

Devamında, aslında, bu fesihle beraber maliyetlerin de arttığını hep beraber göreceğiz. Bu sektörün içinden gelen arkadaşlar bilir ki feshedilen bir işin, diyelim yüzde 70’i yapıldı, yüzde 30’u duruyorsa, siz geri kalan yüzde 30’u en az 2 katına, 3 katına mal ediyorsunuz demektir. Müteahhitlik sektöründe özellikle bu feshedilen işlerin maliyeti sizin tahmininizden her zaman daha yüksektir. Dolayısıyla feshetmek yerine, özellikle fiyat farkı kararnamesiyle bunu desteklediğimiz takdirde devlete çok daha uygun rakamlara mal olacağını hep beraber görmek için kâhin olmaya gerek yok.

Bu fesih maddesiyle müteahhitlerin önünü açmak, iş adamlarının önünü açmak mümkün değil yani iyidir, destekliyoruz ama kesinlikle eksiktir. Yine, aynı şekilde fiyat farkı kararnamesi olmadığı sürece bu yasanın da bir tarafı yok demektir. Bugün, özellikle ihalesi yapılan işlerde TEFE’yle, TÜFE’yle iş yapan müteahhitler var ama bunun yanı sıra sabit fiyatla iş yapan firmalarımız var. Sabit fiyatla iş yapan firmalarımız idarenin onayıyla bunu feshetmeye kalktığı takdirde çok ciddi zararlara giriyor, özellikle bu kesime de kesinlikle fiyat farkı kararnamesinin uygulanması lazım.

Müteahhitlik sektörü en az 200-300 tane sektörü ilgilendirmektedir. Yani bugün burada, çuvalın içerisinde sadece 32’nci madde gibi görünüyor olsa bile bugün, elektriğinden, tesisatından, mekaniğinden, işçisinden, duvarcısından en az 250-300 tane sektörü ilgilendiriyor demektir. Bu çıkardığımız yasayla beraber ya müteahhitlerimizi ciddi oranda bir sıkıntıdan kurtaracağız ya da hepimizin gördüğü gibi, konkordatolara muhatap olacaklar. Yani bugün, özellikle, Karayollarında… Karayolları para da ödemiyor, hatta, “Yılın sonu itibarıyla ne kadar dönem sonu faizi ödeyeceksiniz, bize bildirin.” gibi bir tebligat da almışlar, öyle duyuyoruz. Yani bu tür palyatif çözümlerle, dönem sonu faizlerini ödemeyle müteahhitlerin sorunlarını çözmek mümkün değil.

Aynı şekilde, yeni ihalelerden bahsediyorsunuz. Özellikle, son dönemde Kamu İhale Kurumunun ihale sayfasına baktığınız zaman pazarlık usulü ihalelerin bol miktarda olduğunu görüyoruz. Pazarlık usulü ihale ne demek? Yani şu an ihaleyi yapmak için yeterli zaman yok, acil bir durum var, doğal afet var, bu çerçevede, bir an önce bu ihalelerin yapılması gibi bir yöntem var. Bununla beraber, özellikle, son dönemde çok ciddi ihaleler yapılıyor. Bu da özellikle, devletin maliyetleri açısından çok ciddi rakamlara mal oluyor. Yani devletin, özellikle, pazarlık usulü yaptığı bu ihalelerden kamu aleyhine çok ciddi zararlarının olduğunu bu kürsüden de ayrıca belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, kesinlikle, inşaat sektörünün desteklenmesi lazım. Böyle giderse… Ben size Samsun’dan örnek vereyim: Samsun’un nüfusu şu an 1 milyon 263 bin, icralık dosya sayısı 600 bini geçti. Bunun anlamı ne? Nüfusun yarısı kadar haciz dosyası var. Yani bugün, özellikle, Parlamentoda çatıların üstüne çıkan inşaat işçilerini görüyorsunuz veyahut borcunu ödeyemeyip intihar eden müteahhitleri görüyorsunuz. Aynı şekilde, işçileriyle yaka paça olan bir sürü firmayı bugün basından da, medyadan da izliyoruz. Değerli arkadaşlar, inşaat sektörüne çözüm bulamadığımız takdirde, özellikle, önümüzdeki günlerde hem konkordatoların artacağını hem hacizlerin artacağını görmek için kâhin olmaya gerek yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Yaşar, bir dakika daha.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Onun için, diyorum ki: Daha yolun başındayken kesinlikle ve kesinlikle, özellikle bu fesih kararnamesi, idarenin onayına bırakılamaz, bir; yeterli değildir, kesinlikle buna ilave olarak fiyat farkı kararnamesinin de düzenlenmesi gerekir. Bunu hâlâ yapma şansımız var.

Özellikle, burada, AK PARTİ’li arkadaşlarımıza sesleniyorum, diyorum ki: Yol yakınken önergeyi siz verin, biz destekleyelim. Şu an bizi yüzlerce inşaat müteahhidi, inşaat yapan arkadaşlarımız takip ediyor. Geç değil, bu önergeyi verelim. Bu önergede devletin kârı var. Devletin kârı olan yerde de başka bir şeye ihtiyaç yok. Onun için, bu önergeyi verin, biz de destekleyelim, yol yakınken bu yanlıştan dönelim diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yaşar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

33’üncü madde üzerinde dört adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını talep ediyoruz.

    Ayşe Acar Başaran                    Züleyha Gülüm                    Abdullah Koç

            Batman                                İstanbul                                  Ağrı

Mahmut Celadet Gaydalı          Ömer Faruk Gergerlioğlu                Tuma Çelik

             Bitlis                                  Kocaeli                                 Mardin

         Garo Paylan

          Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan söz istemiştir.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kamu ihaleleriyle ilgili masum bir yasa olarak düşünüyorsunuz, öyle değil mi? Ama ben, şeytanın ayrıntıda gizli olduğunu düşünerek size bazı uyarılar yapacağım.

Değerli arkadaşlar, her torbada, emin olun, şu sayacağım 6 şirketle ilgili bir madde var. Bu madde de şu 6 şirketle ilgili arkadaşlar: Cengiz, Kolin, Limak, Kalyon, Rönesans ve Mapa. Çok iyi tanıyorsunuz. Memleketin neresine giderseniz gidin, kamu ihalelerinde tabelalar asılır, kim yapıyor? Cengiz, Kolin, Limak, Rönesans. Ne yapıyorlar? Köprüler, yollar, havalimanları, efendim limanlar, tren yolları, şehir hastaneleri yapıyorlar. İhale toplamı -arkadaşlar, benim topladığım bir rakama göre- 100 milyar doların üzerinde. Yani memlekette şirket kalmamış, bu 6 şirket bütün ihaleleri topluyorlar ve 100 milyar doların üzerinde ihale alıyorlar arkadaşlar ve yıllardır bu şirketler servetlerine servet kattılar. Ve bunlar biliyorsunuz sarayın müteahhitleri. Bir ihale oldu mu, ihale, ihale kurumlarından geçmiyor, saraydan geçiyor arkadaşlar. Saray çağırıyor bu müteahhitleri, saray eliyle ihaleler bu müteahhitlere veriliyor.

Şimdi, bu yasa neyi getiriyor? Efendim, bu şirketler zordaymış, bu şirketler -artık deniz bitti, dışarıdan kaynak akmıyor- zordalarmış, maliyetleri artmış. Bundan dolayı da bu ihaleleri feshetme yetkisi idareye verilmiş güya, feshetme yetkisi veya devretme yetkisi saraya verilmiş durumda. İhalelerde şirketler, aralarında devir sözleşmesi yapabileceklermiş ve bakın arkadaşlar, size bu maddenin gerekçesini okumanızı tavsiye ediyorum, önünüzde kitapçıklar var, aynen şöyle söylüyor: Sözleşmelerin imalat girdilerinde meydana gelen beklenmeyen fiyat artışları dolayısıyla ülkemizin kalkınması için çok önemli olan büyük projelerin aksamaması için yüklenicilere fesih veya devir hakkı veriyor arkadaşlar bu madde.

Şimdi bir baktık arkadaşlar -ben dedim ki bu işte bir hinlik var- bir haber yansıdı bültenlere. Ne çıktı? “Kolin İnşaat, üçüncü havalimanındaki hisselerini devrediyor.” diye bir haber çıktı arkadaşlar. Lütfen bakın, “Kolin İnşaat, hisselerini devrediyor.” Kime? Cengiz’e ve diğer ortaklarına devredecek. Maddeye baktığımızda aynen şöyle bir ifade var, diyor ki: “Efendim, bunlar devir yaptıklarında diğer şirketlerle ilgili ilk sözleşmede yapılan yeterlilik şartları da aranmaz.” Aman da ne güzel? Efendim üçüncü köprüyü, üçüncü havalimanını diğer şirketler işletecek ve onlarda bir yeterlilik şartı da aramayacak bu madde arkadaşlar.Değerli arkadaşlar, ben bu maddeye Meclisimizin yol vermeyeceğini düşünüyorum.

Bakın, peki, Kolin neden çekiliyor? Bunu da şundan dinleyelim arkadaşlar, bu şirketin patronu Naci Koloğlu açıklıyor, Naci Koloğlu diyor ki: “Deniz bitti.” Yani “Uzun vadeli devlet sözleşmelerine girdim, yakayı sarayın eline verdim, şimdi bunu kurtarmam lazım.” “Ben milyarlarca doları götürdüm. Bunu, efendim, dış kaynaklarda, şurada burada finanse ettim ama artık yeter.” diyor. “Sarayın da devletin de parası bitiyor. Ben iyisi mi bu ihaleden çekileyim.” diyor. Ve ne diyor biliyor musunuz? “Her ne kadar parayı taahhüt işlerinden kazandımsa da uzun vadede taahhüt işleri her zaman risklidir.” diyor arkadaşlar. “O zaman bu işlerden çekilmek lazım, o nedenle çok uzun devam etmemek lazım. Sonra sanayi mi olur, enerji mi olur, bakacağız.” diyor yani “Saray bakacak.” diyor, “Bize yeni, enerji işi mi, sanayi işi mi verecek, bakacağız.” diyor.

Değerli arkadaşlar, şirketlere özel yasa çıkarmak, bu Meclisin işi değildir. Bakın, burada az önce sayın milletvekili açıkladı, bazı küçük müteahhitler zordaymış. Olabilir, onlarla ilgili tedbir almamız gerekiyorsa ayrı ama lütfen gerekçesini okuyun. Kamunun ihalelerindeki, büyük ihalelerdeki sorunları çözmek için bir yasa teklifi önümüzde ve bu yasaya el birliğiyle “hayır” dememiz lazım arkadaşlar. Umarım ki önergemize destek verirsiniz.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paylan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin 33’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Kazım Arslan                      Mehmet Bekaroğlu                       Cavit Arı

            Denizli                                İstanbul                                Antalya

      Süleyman Girgin                 Emine Gülizar Emecan    Haşim Teoman Sancar

             Muğla                                 İstanbul                                Denizli

        İrfan Kaplan                     Neslihan Hancıoğlu         Bayram Yılmazkaya

          Gaziantep                               Samsun                              Gaziantep

MADDE 33- 5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“Sözleşmelerin tasfiyesi veya devri

GEÇİCİ MADDE 4- 30/6/2018 tarihinden önce 4734 sayılı Kanuna göre ihalesi yapılan (3 üncü maddesindeki istisnalar dahil) ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden sözleşmeler, imalat girdilerinin fiyatlarında beklenmeyen artışlar meydana gelmesi nedeniyle, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki 60 gün içinde yüklenicinin yazılı başvurusuna bağlı olarak feshedilip tasfiye edilebilir veya devredilebilir. Bu durumda devir alacaklarda ilk ihaledeki şartlar devir tarihi itibariyle aranacak olup devirden veya fesihten kaynaklanan kısıtlama ve yaptırımlar uygulanmaz. Yüklenimi ortak girişim tarafından yürütülen sözleşmelerde ortaklar arasında devir veya hisse devirlerinde ilk ihaledeki yeterlik şartları aranmaz. Sözleşmesi feshedilen veya sözleşmeyi devreden yüklenicinin teminatı iade edilir.

Sözleşmenin bu madde kapsamında feshedilerek tasfiye edilmesi veya devredilmesi durumunda yüklenici, fesih veya devir tarihine kadar gerçekleştirdiği imalatlar dışında idareden herhangi bir hak talebinde bulunamaz. Yüklenici tarafından, işin idarece uygun görülecek can ve mal güvenliği ile yapı güvenliğine yönelik tedbirlerin alınması şarttır. Bu kapsamda düzenlenecek fesihnamelerden ve devredilecek sözleşmelerden damga vergisi alınmaz.'

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz aldım.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki: Şimdiye kadar adrese teslim olarak yapılmış olan ihalelerde yine adrese teslim olarak kurtarmaya yönelik olarak müteahhitlere yapılan bir kıyak düzenlemesinin ortaya çıktığını belirtmek isterim. Şimdi, müteahhitlere işler veriliyor, özellikle yandaş müteahhitlere veriliyor, onlar güzel paralar kazanıyor, kazandığı zaman çok güzel ama zarar ettiği zaman Meclisimizde bir kanun düzenlemesiyle onları kurtarmaya yönelik bir düzenleme yapmaya kalkıyoruz; kesinlikle bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar Türkiye’de bir kriz, bir sıkıntı, bir fiyat artışı, bir enflasyon söz konusu ise de bunların değerlendirmesinin genel anlamda yapılarak bir fiyat farkıyla bunların giderilmesi ve hizmetlerin devamının bu şekilde sürdürülmesi daha uygun iken maalesef, burada kestirmeden bir düzenlemeyle, müteahhitlere her an almış oldukları bu ihaleden vazgeçmek ve devretmek ve devrederken de üzerinden herhangi bir damga vergisi alınmadan bir kolaylık sağlama düzenlemesi yapılmak isteniyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu düzenlemeyle ilgili olarak, kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren müteahhitlerin altmış gün içinde müracaatı hâlinde, gerek devir gerekse fesih noktasında, idarenin de takdiri alınmak suretiyle bu şekilde bir değişimin söz konusu olabileceği söyleniyor. Şimdi, burada idareye takdir yetkisi vermek kesinlikle uygun değildir diye düşünüyorum. Mademki genel anlamda bir düzenleme yapılıyor, bu düzenleme çerçevesinde, kim feshetmek istiyorsa kim devretmek istiyorsa idarenin takdirine bağlı kalmadan bu işlemlerin yapılması hiçbir suistimale, hiçbir kayırmaya mahal vermeden gerçekleşecek bir düzenleme olabilir diye belirtmek istiyorum.

Şimdi, bu maddenin geçmesi hâlinde, değerli arkadaşlarım, öyle muğlak maddeler de var, hiçbir somut gerekçeye bağlanmadan, idarenin takdir yetkisi kullanarak… Bunu tamamen idarenin takdirine ve onun değerlendirmesine bağlı kılmanın her zaman uygun düşmeyeceğini ve suistimal edilebileceğini belirtmek istiyorum. Ayrıca kamu ihalesine daha önce girip de bu yandaşların fiyat kırması yüzünden ihale kaybetmiş olan firmaların da bu konuda çok büyük zararlarının olacağı da göz ardı edilmemelidir.

Bu düzenlemeyi net bir teknik maddeyle yapmak varken, bir fiyat farkı çıkarılarak bunları düzenlemek, yürütmek varken tamamen yandaşa sıfır maliyetli biçimde kamu yükümlülüklerinden, cezai yaptırımlardan kurtulma imkânı vermenin de doğru olmadığını belirtmek istiyorum. Kamu ihalesi sözleşmesi feshedildiği ya da devredildiği için yarım kalan işten dolayı mağdur edilen vatandaşa ve zarara uğratılan kamu kesimine dönük hiçbir tazminat ödenmeden bu işin bitirilmesi esas alınmaktadır.

Yine, kamu ihalesinde aldığı işi tamamlamayan firma sözleşmeyi feshettiğinde yeni ihale açılabilecek, onun yerine işaret edilen başka bir firmaya bu işler daha farklı bir şekilde, yine verilebilecek, yine yeni yandaşlar para kazanma yolunu böylelikle bulmuş olacak.

Ayrıca, fesih sözleşmesi veya devir sözleşmesi sırasında ortaya çıkacak damga vergisi de alınmayarak böylelikle müteahhitlere daha çok kolaylıklar, imkânlar sağlanmış olacaktır.

Ayrıca, ihaleyi almış olan ve işi yarım bırakacak olan bu müteahhitlerin de yine teminat mektuplarını hiçbir itiraza mahal kalmadan da iadesi söz konusudur ki, bu, tamamen gerçekten yandaş müteahhitlere yapılabilen ve Türkiye’de şimdiye kadar hiçbir şekilde, hiçbir zaman yapılmamış olan bir kıyak düzenlemedir ki, kesinlikle işin aslında bunu da kabul etmek mümkün değildir diye belirtiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arslan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 33’üncü maddesi ile 4735 sayılı Kanun’a eklenen geçici 4’üncü maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "30/6/2018 tarihinden” ibaresinin "31/8/2018 tarihinden” şeklinde, "yüklenicinin yazılı başvurusu ve” ibaresinin "yüklenicinin idareye yazılı olarak başvurması kaydıyla, Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak” şeklinde değiştirilmesini ve fıkraya aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Bu fıkra kapsamında devredilen sözleşmeler ile bu fıkra kapsamına girmekle birlikte devredilmeyen sözleşmelerde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki 60 gün içinde yüklenicinin idareye yazılı olarak başvurması kaydıyla süre uzatımına ilişkin kısıtlama ve şartlara tabi olunmaksızın Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak idare tarafından süre uzatılabilir.”

         Cahit Özkan                     Mehmet Doğan Kubat                   Recep Özel

            Denizli                                İstanbul                                 Isparta

         Kemal Çelik                     Mahmut Atilla Kaya      Mihrimah Belma Satır

           Antalya                                  İzmir                                 İstanbul

       Selim Gültekin

             Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasfiye veya devir ile ilgili karar alma sürecinin daha etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşünün alınması, maddede yer alan 30/6/2018 tarihinin 31/8/2018 tarihi olarak değiştirilmesi ve madde kapsamına giren sözleşmelere ilişkin idarelere süre uzatımı konusunda yetki verilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin 33’üncü maddesinde yer alan “bu kapsamda” ibaresinin “bu bağlamda” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

               Aylin Cesur                           Dursun Ataş      Arslan Kabukcuoğlu

                   Isparta                                 Kayseri                        Eskişehir

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Lütfü Türkkan                 Ayhan Erel

                   Adana                                 Kocaeli                         Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Ataş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İlgili kanun maddesinde “30 Haziran 2018 tarihinden önce 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre ihalesi yapılan ve sözleşmeleri devam eden ihaleler idarenin onayına bağlı olarak feshedilebilir veya devredilebilir.” denilmiştir. Benden önceki hatiplerin de söylediği üzere, yandaş müteahhitlerinizin uzun zamandır bu maddenin Genel Kurulda görüşülmesini ve kanunlaşmasını beklediğini biliyoruz. Yine, vatandaşın değil, yandaşlarınızın istediği oldu.

Değerli milletvekilleri, siyasi iktidar her fırsatta “Kriz yok.” naraları atsa da attığı adımlar ve aldığı kararlar, bu durumun tam tersini gösteriyor. Bakınız, çıkarılan bu kanun maddesi dahi krizin boyutunu ortaya koyuyor.

İktidarın devlet destekli kredileriyle denetimsiz ve kontrolsüz olarak günden güne büyüttüğü inşaat sektörü, çalışmalarını tamamen durdurmuş durumdadır; hepsi şu kış gününde işçi çıkarıyor. Övünerek anlattığınız kara yolları yapım işleri durdu; tabiri caizse, piyasada yaprak kımıldamıyor.

2018 yılı enflasyon oranlarını yüzde 20,30 olarak açıkladınız. “Tahmin edilen hedeflere suni olarak ulaştık.” diye âdeta bayram ilan ediyorsunuz. Havuz medyası da bunu başarıymış gibi anlatıyor, algı yaratmaya çalışıyor, ekonomi uçuyormuş gibi gösteriyor ama uçan, ekonomi değil, vatandaşın cebindeki para maalesef ki.

Kıymetli milletvekilleri, enflasyon oranları masa başında tespit edilemez. Gerçek oranları görmek istiyorsanız rastgelen ilk markete girin, pazara gidin, ilk rastlanan vatandaşla konuşun; krizin ne boyutta olduğunu ve vatandaşımızın hâlini görürsünüz. Maalesef iktidarın vatandaşın sorunlarıyla ilgilenmek gibi bir derdi bulunmuyor.

Krizin sorumlusunu stokçu, çiftçi, fırsatçı, esnaf olarak belirleyip milletin önüne attınız. Sorumlu tuttuğunuz çiftçimiz, esnafımız ve işçimiz perişan hâlde. Vatandaşımız 1-2 lira daha ucuza yiyecek almak için pazarın dağılmasını bekliyor.

İcra ve banka tebligatlarının ardı arkası kesilmiyor. Hâlihazırda icra dairelerinde 20 milyon civarı icra dosyası var. Vatandaşın şu kış gününde yakacak kömürü dahi yok. Hükûmet, tıpkı kamu yatırımlarında olduğu gibi, sosyal yardımlaşma fonlarında da ödenek olmadığı gerekçesiyle kısıntıya gitmiş durumda. Kaymakamlık önlerinde kömür kuyrukları oluşuyor.

Diğer taraftan, Suriyelilere verilen kömür ve erzak gibi ayni ve nakdî yardımlarda hiçbir azalma yok. Onlar bizim vatandaşlarımızdan çok daha rahat yaşıyorlar. Ülkemize getirdiğiniz 4 milyondan fazla Suriyelinin rahatını vatandaşımızın sırtına yüklediniz. Daha bu yılbaşında hepimizin şahit olduğu Taksim’de Suriyelilerin eğlenerek çekilen görüntüleri ortada. Suriyeliler yeni yıla gelecek kaygısı olmadan eğlenerek, bedava yaşayarak giriyorlar; buna karşılık bizim askerimiz onların ülkesinde savaşıyor, şehit oluyor; geride yetim çocukların masum bakışları ve gözyaşları kalıyor. Bu gözyaşlarının, bu vebalin altından kalkamayacaksınız. Buradan belirtmek istiyorum ki Türk’ün dumanı tüten ocakları sönerken hiçbir Suriyeli, bu topraklarda nargile tüttüremez.

Değerli milletvekilleri, ekonomik krizin arttığı bu zor günlerde vatandaşımızın maddi olarak nefes almasını sağlayacak kanuni düzenlemeleri İYİ PARTİ Grubu olarak Meclise getiriyoruz, sizler reddediyorsunuz; “Sizler getirin, biz destek verelim.” diyoruz, ona da yanaşmıyorsunuz. Sizlerin hırsı vatandaşın beklentilerinin önüne geçmiş durumda. Krizi engelleyecek veya yavaşlatacak önlemler almak yerine “İtibardan tasarruf olmaz.” deyip yine bildiğiniz gibi yolunuza devam ediyorsunuz.

Ekonomik krize karşı bir an önce önlemler almazsak sonuçları ve bedeli çok ağır olacak. Gelin, bırakın yandaşlarınızı zengin etme telaşını, vatandaşımızın, ülkemizin refahı ve mutluluğunu hep beraber nasıl sağlarız, bunun telaşına düşelim diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ataş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

33’üncü maddeyi biraz önce kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 33’üncü madde kabul edilmiştir.

34’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi”nin 34’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Mehmet Bekaroğlu                   Ömer Fethi Gürer       Emine Gülizar Emecan

           İstanbul                                 Niğde                                 İstanbul

         Aydın Özer                          Rafet Zeybek                       Fikret Şahin

           Antalya                                Antalya                               Balıkesir

          Cavit Arı                      Haşim Teoman Sancar

           Antalya                                 Denizli

MADDE 34- 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Müsteşarlığa" ifadesi "Bakan Yardımcısına” şeklinde değiştirilmiş ve dördüncü fıkrasında yer alan "Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının uygun görüşü ile” ifadesi madde metninden çıkarılmış ve yedinci fıkrasının birinci ve beşinci cümleleri yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Deniz Milletvekili Haşim Teoman Sancar’ın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Sancar. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Teklifin 34’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Bu madde, müsteşar mı, bakan yardımcısı mı, bakan mı gibi milletin gerçeklerinden uzak, sadece tek adam anlayışına yasaları, yönetmelikleri, uygulamaları uydurabilme çalışmasıdır yani liyakatten, kariyerden ısrarla bahsetmemize rağmen yandaş ve kayırmacı anlayışın atamalarının aslıdır. Bugün baktığımızda acaba Türkiye tek adamlıkla, tek adam anlayışıyla özdeşleşebilmiş midir? Tabii ki burada sizlerin oylarıyla tek adamlık anlayışında kadrolar uydurulabilir, müsteşarlıklar kaldırılabilir, bakan yardımcısı yapılabilir, bakanlık yapılabilir, hepsi sarayın memurluğu anlamında değerlendirilebilir ama acaba bu 24 Hazirandan sonraki tek adam anlayışı, Türkiye'de gerçekten vatandaşla, milletle, memleketle kaynaşabilmiş midir? Öncelikle bunun mütalaasını yapmanızı sizlere arz ediyorum.

Bugün baktığımızda hep ısrarla artık akademik kariyere, artık liyakate, artık emeğe ve emekçiye anlayış gösterelim, devlet kademelerinde atamalarda buna önem verelim, dememize rağmen illaki ve illaki yandaş ve kayırmacı atamalarınıza ısrarla devam etmektesiniz. Peki, bunların vatandaşımıza faydası var mı; bir de onu değerlendirmek lazım. Milletin en güzel üniversiteleri bitiren evlatları iş kuyruklarında, başvuru sıralarında çile çekerken, atanamayan öğretmenlerimiz âdeta canına kıyarken, Sayın Merve Kavakçı’nın sülalesinin Cumhurbaşkanlığı personeli olarak önemli atamalarda, önemli kademelerde görev yapmasını vicdanen sizin nasıl kabul ettiğinizi ben şahsen anlayamıyorum. İşte, bugün liyakat ve kariyer varsa yandaşlarınızı, yakındakilerinizi değil, bu milletin 81 milyon evladını kendi evladınız gibi görerek aynı liyakatle, aynı anlayışla, aynı Hazreti Ömer adaletiyle işe sokmanızı sizden yürekten diliyorum.

Ülkemizde işsizlik oranının 1,3 puan artarak 11,6’ya yükseldiği, 3 milyon vatandaşımızın işsizlikle, aşsızlıkla mücadele ettiği bir dönemde yüce “Mecliste bakan mı, bakan yardımcısı mı, müsteşar mı?” bunu konuşuyoruz. Allah aşkına artık çarşıya, pazara inmek lazım. Bugün domates 8 lira, soğan 6 lira, patates 5 lira, vatandaşın mutfağına ateş girmiş, biz “Acaba tek adamlık yönetimini nasıl istediğimiz gibi kadrolaştırabiliriz, nasıl müsteşarlıkları lağveder, nasıl kadrolar açarız?” bunun derdine düşmüşüz.

Resmî kayıtlara göre 31 milyon vatandaşımızın borçlu olduğu bir ülkede bugün bunları konuşmamalıyız ama yerel seçim önü -üzülüyorum ki- sizin iktidarınızın da seçim vaadini arz edeyim. Belediye seçimiyle ne alakası var bilmiyorum ama diyor ki Sayın Cumhurbaşkanımız “31 milyon vatandaşımız borçlu, buna bir çözüm bulalım; başka bankalardan kredi bulalım, sağ cebindeki borcu sol cebine aktaralım, 1 Nisana kadar nefes aldıralım, 1 Nisandan sonra batarsa batsın, yatarsa yatsın, yeter ki biz bir dönem daha yerel iktidarı ele alalım.” Tabii, öyle bir şey artık yok ve asla da olmayacak. İnanın buna, artık tek adamlık anlayışının ülkenin gerçekleriyle, ülkenin teamülleriyle, ülkenin yaşam şekliyle ve kültürüyle uyuşmadığını, bundan tüm milletin her geçen gün rahatsız olduğunu sizlerin de kabul etmesini önemle arz ediyorum.

Her seçim öncesi yarattığınız suni algı kampanyalarıyla âdeta belediye seçimlerini bir millet ve memleket ayrımına getiriyorsunuz. Bu algıdan lütfen vazgeçiniz. Bu ülke bizimdir. Başkanlık sistemi geldiğinde biteceğini vadettiğiniz terör bitmemiştir, rahatlayacağını vadettiğiniz ekonomi rahatlamamıştır ama biz hâlâ Başkanlık sistemine bir modül uydurmaya, bir parça uydurmaya, başkanlık sisteminin tek adam anlayışını kolaylaştırmaya çalışıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu ülkenin çok ciddi sorunları var. Bu ülkenin burada “Müsteşar mıydı, bakan yardımcısı mıydı?” diye konuşacak zamanı bile yok. Hep birlikte el ele rahat bir Türkiye, rahat bir millet, rahat bir memleket yaratabilmek için mücadele edeceğimiz yerde, maalesef ve maalesef, aynı kadroları, aynı kadroculuğu konuşmaktayız. Ben de diyorum ki eğer içinizde vicdan ve adalet varsa, eğer içinizde Hazreti Ömer adaleti varsa, Kavakçı’nın ailesi gibi Türkiye Cumhuriyeti’ndeki birçok vatandaşımız en kariyeriyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Sancar. Bir dakika daha süre veriyorum.

Buyurun.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) - …en liyakatiyle, en güzel vicdanı ve duygularıyla, en azimli şefkatiyle sizlerin makamlarında çalışır ama artık yeter ki şu ayrımcı zihniyeti, artık yeter ki şu yandaşlık anlayışını, artık yeter ki ne olur şu “Bizden olsun da ne olursa olsun.” anlayışını lütfen kaldırın; kaldırın ki bu millet, bu memleket bir daha böyle 15 Temmuzları yaşamasın.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarken tekrar iktidarı vicdana ve adalete davet ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sancar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, dikkatli sayar mısınız lütfen.

BAŞKAN – Etmeyenler…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Lütfen dikkatli sayın.

BAŞKAN – Sayalım, tamam.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Çoğunluk burada şu anda.

BAŞKAN – Tamam arkadaşlar, sayıyoruz. Tamam, sayalım.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Lütfen dikkatli sayın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Arkadaşlar, saydırıyorum. Ne istiyorsunuz başka, talebiniz ne?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz saydık Sayın Başkan, biz fazlayız.

BAŞKAN – Tamam, siz saydınız, bir de biz sayacağız, asıl olan buradaki sayım Sayın Akar.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Zaman geçiriyorsunuz Sayın Başkan. (CHP sıralarından “Ooo” sesleri, gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Buyurun, buyurun(!)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hoş geldiniz, hoş geldiniz(!) Böyle koştururlar işte, hoş geldiniz(!)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Meclise mi koymayacaksınız? Milletvekilleri Meclise gelmeyecek mi?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, ne oluyor?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Milletvekillerini Meclise almayacak mısınız?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Böyle olmaz Sayın Başkan.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, oylama sırasında böyle değildi, olmaz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Oylama sırasında yoktular Başkanım.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, olmaz bu.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

6.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesiyle ilgili önergenin oylanması sırasında İç Tüzük kurallarını uyguladığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, şimdi, başka bir kural üretmeyin. Oylama devam etmektedir, kapıları kilitleyemezsiniz. Eğer böyle bir şey olursa, ben bunu yaparım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Oylama devam ederken milletvekillerinin salona girme hakkı var. Eğer elektronik oylama olsaydı gene aynı şey olacaktı. Şu anda sayım devam ediyor, “Kapıları kilitleyin.” diyemeyeceğimize göre, onları da hesaba katacağız. Kaldı ki öncesinde de zaten oylar daha fazlaydı, o da sayılmıştı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akar, yerinizden, size mikrofonu açayım, buradan konuşun. (Gürültüler)

Lütfen sessiz olalım sayın milletvekilleri.

Buyurun Sayın Akar.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Türkiye'nin en önemli konularından biri görüşülürken AKP milletvekillerinin Genel Kurul salonunda bulunmadıklarına ve 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesiyle ilgili önergenin oylanması sırasında Oturum Başkanı Mithat Sancar’ın tutumuna ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet, Sayın Başkan, AKP milletvekillerine salonu teşrif ettikleri için önce bir teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Oylama var, bir el kaldırıp indirme meselesi var çünkü soyulan Türkiye'nin en önemli konularından, en önemli maddelerinden biri görüşülürken bu arkadaşlarımızın hepsi dışarıdaydı, bir defa bunu söylemekte fayda var.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Kulise çıkmak yasak mı?

BAŞKAN – Dinleyelim sayın milletvekilleri, lütfen.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Verdiğiniz önergeye sahip çıkmıyorsunuz ya.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Dinlemeyi öğren.

Sayın Başkan, ikincisi sizin tutumunuz. Evet “Kabul edenler…” dediniz, kabul ettik ama bizi saymadınız. “Reddedenler…” dediniz, “Kabul etmeyenler…” dediniz, bir on dakika geçti ve davet çıkarttınız, neredeyse taksi tutup odalarına yollayacaktık milletvekilleri gelsin diye. Bakarsınız, eğer kararsız kalırsanız elektronik oylama yaparsınız, eğer gerçekten bir taraf fazlaysa kararınızı verirsiniz. Arkadaşların gelmesi için bu kadar beklemenize de bir anlam veremedim ben sizin.

BAŞKAN – Buyurun, yerinize oturun, şimdi ben çok kısa bir açıklama yapayım.

Oturun yerinize Sayın Akar, lütfen.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Otururum efendim, otururum.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, istediğini yapar, talimatla oturacak hâli yok ya.

BAŞKAN – Evet, nedense, her taraf, kendisiyle ilgili konularda biraz farklı bir yorumu çok kolay tercih ediyor.

Değerli milletvekilleri, sayımı ben yapmam, sayımı kâtip üyeler yapar; biri bu tarafı sayar, diğeri bu tarafı sayar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet… Evet…

BAŞKAN – Eğer aynı anda kaldırılmışsa zaten oylama değildir. Kabul edenler ve etmeyenler sayılacak ayrı ayrı. Kabul edenler sayıldı, kabul etmeyenler sayıldı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bekleyin Sayın Akar, lütfen.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bekliyorum, bekliyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kaldı ki kayıtlara girip bakarsanız “On dakika beklediniz.” gibi bir ifadenin ne kadar büyük bir abartı olduğunu görürsünüz. Otuz saniye oylama devam ediyor çünkü sayım bitmedi, sayım bitse anlaşılır. Aksi takdirde kapıları kilitleyeceksiniz. Durum bundan ibarettir. Ben İç Tüzük’ü uyguluyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Lütfen, buyurun oturun, yerinizden size söz vereceğim

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ayakta konuşmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Akar, ikide bir ayağa kalkmanıza gerek yok.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, ben ayakta konuşmak istiyorum, istediğim gibi de konuşurum.

BAŞKAN – Tamam, size mikrofonu açtıracağım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Oturup oturmayacağıma siz karar vermeyeceksiniz, lütfen.

BAŞKAN - Sayın Akar, lütfen yerinize oturun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Oturmuyorum efendim.

BAŞKAN – Oturmuyorsanız söz vermiyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Allah Allah! Sizin talimatınızla oturmam ben burada! Rica ediyorum!

BAŞKAN – Saygılı olun Sayın Akar!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Siz saygılı olun! Talimat veremezsiniz bana oradan! Çok rica ediyorum!

BAŞKAN – Saygılı olun! Böyle konuşamazsınız! Böyle konuşamazsınız! Söz vermiyorum! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.06

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (Devam)

BAŞKAN – 34’üncü madde üzerinde Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında kalmıştık.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesinde yer alan “‘Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının uygun görüşü ile’ ibaresi madde metninden çıkarılmış” ibaresinden sonra gelen “ve” ibaresinin “ayrıca” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Feridun Bahşi                Mehmet Metanet Çulhaoğlu           Lütfü Türkkan

           Antalya                                 Adana                                 Kocaeli

         Aylin Cesur                        Fahrettin Yokuş           Arslan Kabukcuoğlu

            Isparta                                  Konya                               Eskişehir

                                                    Ayhan Erel

                                                      Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş konuşacaktır.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi İYİ PARTİ adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Bu konuşmamda sizlere Türk sporuyla ilgili bazı gerçekleri ifade edeceğim. Hepinizin bildiği gibi, 2011 yılında Türk sporu, bakanlık hâline dönüştürüldü, Gençlik ve Spor Bakanlığına evrildi, aslında güzel de yapıldı. Beklendi ki Türk sporu, Türk sporcusu yeni insanlar kazansın ancak bir hayli spor tesisi yapılmasına rağmen, ciddi harcamalar yapılmasına rağmen Türk sporu her geçen gün kötüye doğru gitti. Bunun en büyük sebebi şuydu: Siyasi iktidar her kurumda yaptığı şeyi Spor Bakanlığında da yaptı; Bakanlık olduktan sonra, başta belediyeler olmak üzere, Millî Eğitimden, birçok kurumdan sporla hiç alakası olmayan yandaşlarını il müdürü, il müdür yardımcısı, müsteşar yardımcısı, genel müdür, daire başkanı olarak Bakanlığa doldurdu. Bununla da yetinmediler, bütün federasyonlara siyaseti bulaştırdılar. Başta Futbol Federasyonu ve çok şükür, on altı yıllık iktidarlarında, bağımsız olması gereken spor federasyonlarının tamamı iktidarın yandaşları tarafından yönetilir hâle geldi.

CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Seçimle geliyorlar, seçimle.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Evet, seçimle gelir.

İşin ilginç yanı, Futbol Federasyonunda bir tane futbolcu yok ama tamamı müteahhit, iktidarımızın müteahhitleri. Şimdi, burada sporcu vekillerimiz de var, bunları onların yanında anlatıyorum ama yirmi yıl Türk sporunun içinde hak, emek mücadelesi verdim, sendikal mücadele verdim, en az o arkadaşlarım kadar bu dünyayı bilirim, size anlatayım. Bütün federasyonlar ne kadar çok sporcu lisansı verirse devletten o kadar para alır. Sizin atadığınız o adamlar, o yöneticiler var ya, sokaktan tuttuklarına lisans verdiler. Türkiye’de 8 ayrı spor dalında lisansı olan adam var. Dünya şaşıyor bizim sporculara “Yahu, ne maharetli adamlar bunlar, 8 ayrı dalda lisansı var, her şeyi biliyor.” diyor. Mesele o değil, biz önümüze gelene lisans verdiğimiz için… Ne kadar çok lisans verirse federasyon o kadar çok para alır devletten yani soygun düzeni. E, federasyon yöneticileri spordan anlamayan yandaşlardan olunca turistik geziler yurt dışına; git babam git, ye babam ye, götür babam götür. Şimdi, bu gerçeklerle yüzleştiğiniz zaman hoşunuza gitmez ama kusura bakmayın, ben size söylemeye, anlatmaya devam edeceğim.

Bakın, şimdi, Türk sporu ehil ellerde olsaydı Türk Millî Futbol Takımı C Grubu’na düşer miydi? Onu da düşürdünüz. Türk sporu ehil ellerde olsaydı… Dünyaya bizi rezil ettiniz, en çok doping yapılan ülkelerin başında biz olduk sizin iktidarınız sayesinde. Eğer spor doğru ellerde olsaydı devşirme sporcularla, devşirmelerle sonuç alalım diye uğraşır mıydık? Onun için, bunların hepsini siz yaşattınız.

O kadar çok ki spordaki günahınız, bakın, şimdi size bir günah belgesi daha sunacağım. Bu belgedekiler bir federasyon başkanının taciz mesajları. Dikkat buyurun AK PARTİ’liler taciz mesajları… 21 yaşındaki bir kız çocuğuna…

Öyle oradan işaret yapma.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ne suçlayıp duruyorsun ya!

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Bak, oku! Gel oku!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Onu yapanın Allah belasını versin. Niye bizi suçluyorsun?

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Gel oku!

BAŞKAN – Lütfen…

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Gel oku! Oradan konuşma, sus! Oku! Gel, okutayım sana.

BAŞKAN – Lütfen hatibe müdahale etmeyelim.

Sayın Yokuş, konuşmanıza devam edin lütfen.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Hangi federasyon, hangi?

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Ragbi Federasyonu.

Ve konuşmayın öyle.

Ben, bir ay önce, tam bir ay önce Sayın Bakana bunu verdim “Allah aşkına gereğini yap.” dedim; daha sonra aradım, bu hafta aradım “Yahu, ne yaptın? Ben bunu kamuoyuna duyurmayayım, sen bu adamın hakkından gel.” dedim, bana dedi ki: “Sayın Vekil, pazartesi seni bir genel müdürüme arattıracağım.” Arattırmadı. Demek ki siz, sizin Bakanınız, yönetim anlayışınız bu. Bir ay oldu bunları vereli. Ne yapayım yani? Gizleyeyim mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Yokuş.

Buyurun.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Ama emanet ettiğimiz kız çocuklarının iffetine müdahale eden böyle adamları bir aydır senin Bakanın tutuyorsa ben burada size her şeyi söylerim, her şeyi söylerim, kusura bakmayın.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Kusura bakmıyoruz.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Kusura bakmayın.

Ve söylemeye de devam edeceğim.

Bu ülkenin çocuklarının namusunu teslim ettiğimiz spor federasyonları keyfekeder başkanlarla yönetilmez. Onun için, isterdim ki bu kirli tabloyu kapatalım gidelim Sayın Bakan, ben de kamuoyuna duyurmayayım ama nerede? Dedim ya, devleti yönetemiyorsunuz, yeni sistem battı. Onun için, boşa konuşmayın. Sonunuz geliyor. Her kirli çamaşırınızı burada her gün dökmeye devam edeceğim.

Hoşça kalın AK PARTİ’li kardeşlerim, iyi akşamlarınız olsun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yokuş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

35’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla

     Mehmet Bekaroğlu                   Ömer Fethi Gürer       Emine Gülizar Emecan

           İstanbul                                 Niğde                                 İstanbul

          Cavit Arı                             Aydın Özer                        Fikret Şahin

           Antalya                                Antalya                               Balıkesir

        Rafet Zeybek                           Kani Beko                                   

           Antalya                                  İzmir

MADDE 35- 4749 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin beşinci fıkrasında bulunan “protokol imzalanmadan önce Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Plânlama Teşkilâtı Müsteşarlığının uygun görüşlerinin, protokol imzalandıktan sonra ise” ifadesi madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Kani Beko’nun konuşması vardır.

Buyurun Sayın Beko. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

KANİ BEKO (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19 Aralık 2018 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanan ve 20’sinde Resmî Gazete’de yayınlanarak özelleştirme kapsamına alınan Sakarya Tank Palet Fabrikasıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisine soruyorum:

1) Fabrikanın özelleştirme işlemleri için değer tespit komisyonu oluşturulmuş mudur, komisyon değer tespiti yapmış mıdır?

2) Komisyon bir değer tespiti yapmışsa bu değer tespiti kaç liradır?

3) Fabrikanın özelleştirme işlemleri için ihale komisyonu oluşturulmuş mudur?

4) İhale yapılmış mıdır? Yapıldı ise ne zaman ve nerede yapılmıştır, ihale hangi usule göre yapılmıştır?

5) İhaleye kaç firma teklif vermiştir, verilen teklifler nelerdir?

6) İhaleyi alan şirkete üretim ve satış garantisi verilmiş midir?

7) Fabrikada çalışan askerî personel özelleştirmeden sonra da çalışmaya devam edecek midir? Edecekse askerlerimiz ihaleyi alan Katar şirketinin emrinde mi çalışacaklardır?

8) Tank palet yapacak olan BMC şirketinin yüzde 49,9’u Katarlılara kaça satıldı? Size bedava verildiği söylenen uçak sarayla bu ihalenin bir bağlantısı var mıdır?

9) Bu özelleştirmede bir ihale yapılmadıysa bunun sebebi nedir? Size göre hangi kanun yetki vermiştir? Bu fabrikayı siz tekrar yapmak isterseniz bunun maliyetinin 20 milyar dolar olduğunu biliyor musunuz?

Sevgili arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; geçen konuşmamda da burada söylemiştim, deneyim, tecrübe, birikim aklın öğretmenidir. Kamu yönetimi temel kanunu 2002 yılında çıkarıldı ve kamuda 200’e yakın işletme özelleştirildi ve bu özelleştirilen iş yerlerindeki deneyimli, tecrübeli, birikimli işçi arkadaşlarımız işsizler ordusuna gönderildi. Buralarda deneyimsiz, tecrübesiz, birikimsiz taşeron işçi çalıştırılmasından ve bir de işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmadığından dolayı -istatistiklere siz de bakın- 25 bine yakın işçi arkadaşımızı iş cinayetlerinde maalesef kaybettik.

Dolayısıyla şunu ifade etmek istiyorum: Sakarya’daki fabrika da özelleştirildi. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini almayan birçok kamu işletmelerindeki özel şirketler gibi Sakarya’da da dilerim iş cinayetleri yaşanmaz, iş kazaları olmaz ama maalesef, üzülerek söylüyorum, iş kazalarında ve iş cinayetlerinde Avrupa’da 1’inci ve dünyada 3’üncü konumdayız.

Bir başka şey -geçen konuşmamda da söylemiştim- lütfen bunu dikkatle dinleyin. Burada el kaldırıp indiriyorsunuz. Bakın, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname burada kanunlaştı; daha önce şirket işçisi olan 1 milyona yakın arkadaşım kamuya, belediyelere ve özel idarelere kadro vaadiyle alındı. Alındı alınmasına da burada çıkarmış olduğunuz kanunla 2020 yılına kadar 1 milyona yakın bu işçi arkadaşlarıma toplu iş sözleşmesi yasak; kadrolu işçilere 4 ikramiye var, taşeron işçisine 4 ikramiye yok; kadrolu işçilere sosyal hak var, taşeron işçilerine sosyal hak yok. Dolayısıyla bu, eşitlik ilkesine, aynı zamanda da Anayasa’ya aykırı olduğundan dolayı benim bu konuyla ilgili vermiş olduğum bir kanun teklifi var. Ben sizden rica ediyorum, gelin, bu kanun teklifini inceleyelim ve önümüzdeki dönemde kamuda, belediyelerde ve özel idarelerde zor koşullarda çalışan bu 1 milyona yakın arkadaşımızın sorunlarını hep birlikte giderelim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 35’inci maddeyle getirilmek istenen değişiklik, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumsal altyapısına Cumhur İttifakı’yla getirilen bir unsur olmanın ötesinde anlam taşımamaktadır. Bugün karşımızda duran sistem, işlemeyen bir sistemdir, Türkiye'nin kamu yönetimi geleneğini hiçe sayan bir anlayışın ürünüdür. Siyasi sorumluluk taşımayanlara devletin en ağır karar sorumluluğu verilmek istenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Beko.

KANİ BEKO (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Cumhuriyeti adına devlet iç borcu ve devlet dış borcu alma; hazine geri ödeme garantisi, hazine karşı garantisi verme ve verilen garantilerin şartlarında değişiklik yapma; dış finansman temini izni verme, hibe alma; dış finansman imkânlarını, dış borcun devri, anlaşmanın mali şartlarına bağlı kalarak dış borcun ikrazı, dış borcun tahsisi yoluyla kullandırma ve yeni mali yükümlülükler yaratma; bu borcu ve yükümlülükler ile bunlardan kaynaklanan hazine alacaklarını yönetme yetkisi gibi hayati bir yetki, parti komiserliğinden öte görevi olmayan bir bakan yardımcısına bırakılamaz. En azından, maddenin getirdiği sorumluluğun ağırlığı bakımından Ekonomi Politikaları Kuruluna bakılmaksızın…

Devlet işi ciddiyet ister; karar, yetki ve sorumlulukla olacak olan bu mecburiyetin tekrar gözden geçirilmesini talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beko.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesinde yer alan “madde metninden çıkarılmıştır” ibaresinin “kaldırılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Aylin Cesur                    Muhammet Naci Cinisli Mehmet Metanet Çulhaoğlu

            Isparta                                Erzurum                                 Adana

         Ayhan Erel                            Ümit Beyaz                     Lütfü Türkkan

           Aksaray                                İstanbul                                Kocaeli

                                               Zeki Hakan Sıdalı

                                                      Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı konuşacaktır.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz bu madde dış borç alımı yönetmeliğinde birtakım değişiklikler öngörüyor. Değişiklik öncesi hâliyle yürürlükte olan maddede, farklı ihale usul ve esaslarının uygulanabilmesi için bazı ön koşullar vardı. Örneğin, ikili iş birliği protokolleri imzalanmadan önce Maliye Bakanlığından, Hazine Müsteşarlığından, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığından uygun görüşlerin alınması muhakkak gerekli tutuluyordu; bu uygun görüşler alınıp protokol imzalandıktan sonra da Cumhurbaşkanı kararının alınması şartı vardı. Ancak son düzenlemeyle, sadece Cumhurbaşkanı kararının alınmasının yeterli olduğu ifade ediliyor yani Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve DPT’nin katkıları gereksiz görülmüş. Devlet Planlama Teşkilatının ve Kalkınma Bakanlığının artık olmamaları nedeniyle madde üzerinde değişiklik yapılması anlaşılabilir bir durum. Ancak bu değişikliği yaparken artık, Hazine ve Maliye Bakanlığının da dış finansmandaki görüşünün alınmayacak olması anlaşılabilir bir durum değil çünkü hâlihazırda Hazine ve Maliye Bakanlığımız görevine devam ediyor. Bu değişikliğin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyum bağlamında yapılan bir düzenleme olarak açıklanması da hiç tatmin edici değil. Kamu İhale Kurumu hükümleri dışında tutup ikili iş birliği protokolleriyle sağlanan dış finansmanda kararı sadece Sayın Cumhurbaşkanına bırakmaktaki amaç nedir, anlayamıyoruz. Bu anlayışı köklü bir devletin borçlanma anlayışıyla bağdaştıramıyoruz. Bu anlayış, demokratik ve ilkeli yönetim anlayışıyla da bağdaşmıyor.

Ayrıca, yeni usulle yapılacak dış borçlanmanın sağlanacağı kaynakların ve devlet garantilerinin neler olduğuna dair bilgilerin şeffaflıkla halka sunulacağına da kanunun yeni hâlinde yer verilmemiş. Borç alınacak ama şartları gizli tutulacak. Neden? Toplumun tüm kesimleriyle beraber gelecek nesillerimizi de doğrudan ilgilendiren mali yükümlülükleri bilmek, biz milletvekillerinin ve tüm milletimizin en tabii hakkıdır.

Sayın milletvekilleri, bir diğer hususu da dikkatinize sunmak istiyoruz. Torba yasanın hazırlanmasındaki özensizliğin sonucunu bu maddede açıkça görüyoruz. Çünkü bu kanun teklifi, çok net olarak Türkiye Cumhuriyeti adına herhangi bir dış finansman kaynağından dış borç sağlama, şartlar çerçevesinde mali yükümlülük altına girme konusunda Hazine ve Maliye Bakanını yetkilendiriyor, devamında da yetki devrinin Bakanın sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını anlatıyor. Yapılması öngörülen değişiklikte kararı artık Sayın Cumhurbaşkanı verecek ama kanun karşısındaki sorumluluk, kanunun ilgili yerleri değiştirilmediği için, Sayın Bakanın üzerinde olmaya devam edecek. Değişiklik bu hâliyle kalırsa ileride kanunun uygulanmasında işin içinden çıkılmayacak bir hâl alacak. Değişiklikle amaçlananı iyi niyetle düşünmek istiyoruz. Bu nedenle, Sayın Cumhurbaşkanının kendisinden başka kimseye güvenememesi sonucu böyle bir düzenlemenin yapıldığını farz ediyoruz. Fakat keşke Cumhurbaşkanımız kimseye güvenemeyeceği bir ortamın yaratılmasına imkân vermeseydi, toplumsal ve ekonomik alanlarda güven duygusu içinde hep beraber yaşayabilseydik.

Diğer yandan, Anayasa’mız Sayın Cumhurbaşkanına ağır görev ve sorumluluklar yüklemiş durumda, bu nedenle zaten yoğun bir gündemi var. Bütün bu yoğunluğa rağmen her konuda tek karar verici olarak çalışmasını endişe verici olarak görüyoruz. Çünkü belli bir noktadan sonra “Pratikleşeceğiz.” derken ağır işleyen bürokratik yapı daha da hantal bir hâl alacak. Bu ağır yük, hem devletimizin işleyişine zarar verir hem de Sayın Cumhurbaşkanının ve bundan sonraki cumhurbaşkanlarımızın zaman içerisinde sağlıklı karar vermesini imkânsız kılar. İçine sürüklendiğimiz tek adam rejiminin devletimizin ve milletimizin arzu etmeyeceği sonuçlar doğurabileceği konusunda endişelerimi bir kez daha belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sıdalı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Şimdi 60’a göre söz talepleri var, onları karşılayacağım.

Buyurun Sayın Tanrıkulu.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Cumartesi Annelerinin adalet taleplerini gündeme getiremediklerine ve İsmail Şahin’in akıbetini öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, gündüz saat dörtte de söz istemiştim, şimdi verdiniz. Çok teşekkür ederim.

Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda, 700’üncü haftadan bu yana adalet taleplerini gündeme getiremiyorlar. Maalesef, 700’üncü haftasında da bu Parlamentonun üyeleriyle birlikte gazla ve copla darbe alarak bu taleplerini gündeme getiremediler. Geçtiğimiz cumartesi günü, 720’nci haftasında, Beyoğlu Belediyesinde çalışan İsmail Şahin’i andılar. 1996 yılının 18 Ocağında kaybedilmişti bu belediye işçisi; aradan yirmi iki yıl geçti, henüz akıbeti hakkında bir bilgi yok. Biz de verdiğimiz sözü tutuyoruz ve bu Genel Kuruldan Cumartesi Anneleri adına İsmail Şahin’in akıbetini soruyoruz. Etkili bir soruşturmanın yapılması lazım.

Cumartesi Annelerine Galatasaray Meydanı açılana kadar, onların bu taleplerini burada dile getirmeye devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.

Sayın Barut…

47.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Adana ilinde şiddetli yağışlar nedeniyle zarar gören çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatifleri ile Ziraat Bankasına olan borçlarının faizsiz iki yıl ertelenmesi ve üreticilerin zararlarının yerinde tespit edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, Adana’da günlerdir yağan aşırı yağışlar kent ve kırsal yaşamı, tarım alanlarını olumsuz etkilemektedir. Aralık ve ocak aylarında metrekareye düşen yaklaşık 500 kilogram düşen yağış üreticilerimizi zor durumda bırakmıştır. Ceyhan ve Seyhan Nehirlerinin kapaklarının kontrollü açılması nedeniyle de on binlerce ekili ve dikili tarım alanı su altında kalmıştır. Taşkın ve yağıştan zarar gören çiftçilerimizin tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankasına olan borçlarının faizsiz ertelenmesini, iki yıl ertelenmesini istiyor ve zarar gören üreticilerin zararlarının yerinde tespiti için Tarım Bakanını Adana’ya davet ediyoruz. Buradan üreticilerimize ve Adana’ya geçmiş olsun diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Barut.

XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 36’ncı madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.

İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

Filiz Kerestecioğlu Demir                  Tuma Çelik              Dilşat Canbaz Kaya

            Ankara                                 Mardin                                İstanbul

        Musa Piroğlu                          Garo Paylan

           İstanbul                              Diyarbakır

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

     Mehmet Bekaroğlu                   Ömer Fethi Gürer       Emine Gülizar Emecan

           İstanbul                                 Niğde                                 İstanbul

          Cavit Arı                             Aydın Özer                        Fikret Şahin

           Antalya                                Antalya                               Balıkesir

        Rafet Zeybek                  İbrahim Özden Kaboğlu

           Antalya                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk söz, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’a aittir.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Ziya Altunyaldız’ın getirdiği bu 71 maddelik torbayı tabii ki hemen anlamanızı beklemiyorum ama burada çok önemli bir madde var arkadaşlar. Bakın, maddenin gerekçesine baktığınızda diyor ki: “Hazine ve Maliye Bakanlığı kira sertifikası çıkarabilir.” Çok masum bir madde olarak görebilirsiniz, “Ne var canım? Hazine zaten borçlanıyor, burada da kira sertifikasıyla borçlanabilir.” diyebilirsiniz ancak gerekçesine baktığımızda Hazine ve Maliye Bakanlığının iç ve dış piyasalarda farklı kira sertifikası türlerinden ihraç yapabilmesine imkân sağlayacağını söylüyor.

Değerli arkadaşlar, ben bu maddenin de Cengiz, Kolin, Limak, Rönesans maddesi olduğunu iddia ediyorum, iddiayla söylüyorum. Çünkü maddenin devamına baktığımızda değerli arkadaşlar, lafzını aynen şöyle açıklayayım, diyor ki: Sermayesinin tamamı Hazine ve Maliye Bakanlığına ait olmak üzere varlık kiralama şirketi kurulabilecek ve şirkete varlıklar devredilecek, kamu finansman projelerinde de bu varlıklar teminat gösterilip iç ve dış finansman gösterilecek ve sonra, yüklenici firmalara ihale edilecek. Şimdi, siz buradan ne çıkarıyorsunuz? Arkadaşlar, ben bu lafızdan Kanal İstanbul’u çıkardım, tam da uyuyor arkadaşlar. Kanal İstanbul’u yıllardır, tam yedi yıldır seçimlerden önce vatandaşa anlatıyorsunuz “çılgın proje” diyorsunuz; biz de büyük yıkım projesi diyoruz, ekonomik yıkım ve ekolojik yıkım projesi diyoruz. Şimdi, bu maddeye göre, sermayesinin tamamı Hazine ve Maliye Bakanlığına ait olan kiralama şirketi kurulacak, Kanal İstanbul ve etrafındaki araziler bu şirkete devredilecek, bu şirket bu malları teminat gösterip kira sertifikası çıkaracak arkadaşlar ve daha sonra, bu kira sertifikasıyla dış finansman araçları bulunmaya çalışılacak. Kimlerden? Katarlılardan, Azerilerden finansman bulunmaya çalışılacak ve ne ipoteklenecek? Bu “yeni boğaz” denilen yerin yani Kanal İstanbul’un etrafındaki araziler ipoteklenecek arkadaşlar.

Niçin bu işi yapıyoruz peki? Cengizin, Kolinin, Limakın üçüncü havalimanındaki işi bitti arkadaşlar. Ciddi bir makine parkuru yatıyor, o makine parkuruna diyorlar ki: “Arkadaş, bu makine parkurunun borçları var, ne yapacağız?” Recep Tayyip Erdoğan diyor ki: “Ben size çukur kazdıracağım arkadaşlar.” Nasıl olacak? “O çukurun etrafındaki yani kanalın etrafındaki arazileri ipotek ettireceğim, yurt dışından finansman getireceğim milyarlarca dolarlık, size ihale edeceğim ve milyonlarca ilave vatandaşın İstanbul’da yaşamasını sağlayacağım.” diyor. Yani İstanbul’u 25 milyona çıkaracak ve ekolojik bir yıkım yaratacak projede ısrar ediliyor arkadaşlar.

Sayın Cumhurbaşkanı daha üç gün önce “Kıyıları, ormanları betona çevirme gayretinde olanlar var. Bunlar ihanet içindedir.” dedi. Değerli arkadaşlar, herhâlde sizleri kastetmiyor, Sayın Ziya Altunyaldız’ı kastediyor olabilir çünkü Sayın Ziya Altunyaldız bu torbayı getirdi. Eğer ki kıyılarımızı, ormanlarımızı betona çevirmek istemiyorsak -İstanbul zaten yaşanmaz bir durumda ve 16 milyon kişi- İstanbul’u 25 milyona çıkarmak istemiyorsak, İstanbul’a ekolojik bir yıkım yaşatmak istemiyorsak ve maliyeti 30 milyar dolar olacak Kanal İstanbul Projesi’ne -ekolojik maliyetinden bahsetmiyorum, ekonomik maliyeti- yol vermeyeceğinizi düşünüyorum. Sayın Cumhurbaşkanı da daha birkaç gün önce bu çağrıyı yaptığına göre…

Değerli arkadaşlar, masum bir madde değil; hazinemizi ciddi anlamda yükümlülük altına sokacak, dışarıdan daha büyük bir şekilde borçlanılacak ve İstanbul’un önemli arazilerini ipotek ettirecek bu madde çok tehlikeli bir maddedir. Kanal İstanbul Projesi’ne el birliğiyle dur demeliyiz. İktidar, çeşitli maddelerle Cengize, Koline, Limaka iş yaratmak istiyor ama yaratılacak iş büyük bir yıkım projesidir arkadaşlar hem ekonomik yıkım hem ekolojik yıkım. Gelin, Meclis olarak bu maddelere -Sayın Cumhurbaşkanının da çağrısında olduğu gibi- kıyılarımızı, ormanlarımızı betona gömmemek için “Hayır.” diyelim hep beraber arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paylan.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli üyeler; 36’ncı madde hakkında Komisyonda uzun tartışmalar yapıldı, geri çekilmesi önergemiz reddedildi. Bu nedenle, bu madde üzerinde ayrıntılı durmayacağım çünkü biraz önce Sayın Paylan’ın belirtiği gibi, bir kanun maddesinden çok; açıkça anlaşılır, görülebilir, genel, soyut ilkeler içeren bir yasa maddesinden çok, birtakım anlaşılmayan, anlaşılması zor olan, ulusal ve uluslararası alanda sermaye piyasasının ilişkilerini belirsiz kılan bir düzenlemeyi yansıtıyor. Bu bakımdan bu maddenin kabul edilmesi ve yürürlüğe konulması durumunda:

1) İktisadi açıdan bir tür dizginsiz pazar ekonomisini daha bir kamçılayabilir.

2) Türkiye ülkesindeki çevresel yağmayı hızlandırabilir.

3) Şehircilik anlamında İstanbul’u -dünya kenti diyoruz, göz bebeği diyoruz, medeniyetler beşiği diyoruz- daha da yaşanmaz bir hâle getirebilir.

Bu bakımdan bu maddenin geri çekilmesi önergemizi sahipleniyoruz. Ama zannetmiyorum ki milletvekillerimizin çoğu bu maddeyi okumuş olsun ve bu maddenin içeriğini anlamış olsun. Ben kırk yıllık hukukçu olarak, hatta yarım yüzyıla yaklaşan hukukçu olarak bu maddenin içeriğini anlayabilmiş değilim. Anlayabildiğim tek şey, bu maddenin çok yönlü olarak riskleri beraberinde getireceğidir.

Şimdi, peki, bu madde nasıl yorumlanabilir 71 madde üzerinden? 71 madde, 42 yasa. Şimdi bu çerçevede -biz birçok değişiklik önergesi verdik- bu metin 160 sayfa, 100 sayfayı aşkın muhalefet şerhi var fakat Komisyonda başarabildiğimiz şey bir tek cümlenin çıkarılması. Çıkarılan bir tek cümle şu: “Kurumun görev alanı dışında kalan ve kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulmuş kurumlarca yürütülen faaliyetler bu fıkra hükmünün dışındadır.” Madde 27’de. Sayın Cemal Öztürk’ü tebrik etmek lazım, AK PARTİ bir cümleyi bu 71 maddeden çıkarma başarısını gösterdi fakat 5 madde üzerinde müzakere kararı alındı, tekrar müzakere kararı; bu maddeler müzakere edilmedi ve burada da aynen geçirildi. Bu bakımdan, esasen sayın vekillerin, gerek MHP’li vekillerin gerekse AK PARTİ’li vekillerin, Anayasa’nın 2’nci maddesine bakmak yerine, Cumhurbaşkanlığına ilişkin 104’üncü maddesine bakmak yerine sürekli olarak “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” deyimini kullanmaları, hiçbir biçimde, Anayasa’ya aykırı bir düzenlemeyi anayasal kılmaz.

Şimdi, bu açıdan şöyle bir durum var: Benim geçen gün belirttiğim ve Sayın Akbaşoğlu’nun itiraz ettiği “meriyet” ve “meşruiyet” kavramları. “Meşruiyet” dediğim bizim sorguladığımız husustur yani 6771 sayılı Yasa meşru ortam ve koşullarda kabul edilmedi, biz bunu savunuyoruz. AK PARTİ ve MHP ise bu yasaya aykırı yasalar yapmak suretiyle esasen bu Anayasa’nın meriyetini sorguluyorlar. İşte her ikimizin buluştuğu alan, bu metnin yani sizin “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” adını verdiğiniz bu anayasal düzenlemenin sürdürülemezliği oluyor.

Şimdi, “meşruiyet” deyince -kızıyorsunuz biliyorum- “Meşruluk sorgulaması yapmayın.” diyorsunuz ama bunun güncel örnekleri var. Evet, yaşadık, 16 Nisanda bunu yaşadık, 28 Haziranda bunu yaşadık ama tam da bunu 31 Martta yaşamama dileğinde bulunuyorduk ki Başkanımız İstanbul’a gitti ve İstanbul’a gittiği hâlde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğu hâlde, ilkin “Ben Anayasa’dan anlamam, liderimiz karar verir.” dedi; ikinci olarak, hukuk ve etik ilişkisiyle ilgili “Hukukun olduğu yerde etik sorgulanmaz.” dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Üçüncüsü ise çok daha önemli bir söz söyledi, “Bu bir siyaset değildir.” dedi ve bu konuda dikkatlerden kaçan çok önemli bir açıklama yaptı Sayın Binali Yıldırım. Burada, Anayasa’nın 94’üncü maddesinin açık hükmü, 67’nci maddeye aykırılığı, 11’inci maddenin açık hükmü üzerinde durmayacağım ama burada “Siyaset yoktur.” demenin anlamı şudur: “Ya seçileceğim ya seçileceğim.” demektir. Yani 2 adayın olduğu yerde A veya B partisine oy verme serbestliğinin ve olanağının bulunduğu yerde siyaset vardır. Başka bir söyleyişle siyasal münavebe ve siyasal el değiştirme yollarının açık bulunduğu her yerde siyaset var demektir, zaten siyaset budur. Ama siz “Siyaset yoktur.” derseniz ve bu bütün devlet olanaklarını arkanıza alırsanız, Anayasa’nın açık hükmüne rağmen “Ben istifa etmeyeceğim.” derseniz o zaman “Ya ben kazanacağım ya ben kazanacağım.” demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bağlayın sözlerinizi Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İşte “Siyaset yoktur.” biçimindeki açıklamayı bunun dışında bir başka şekilde yorumlamamız mümkün değildir çünkü siyaset farklı seçenekler arasında tercihte bulunabilme özgürlüğüne ilişkindir.

Anayasa madde 94, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının siyasal faaliyetlere katılmasını yasaklamaktadır; bir.

İkincisi: Anayasa madde 67, ikinci fıkra eşit ve serbest oy ilkesini öngörmektedir, adayların serbest yarışmasını.

Üç: Anayasa madde 11, Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, başta yasama organını bağlamaktadır.

Bu bakımdan bu 3 Anayasa maddesi çerçevesinde Meclis Başkanlığı görevini sürdürüp “Hayır, zaten siyaset yapmıyoruz.” demek “Siyasetin sonunu getirdik biz, Türkiye’de ne olursa olsun seçim sonucu, bu sonuca siz katlanmak durumundasınız.” anlamına geliyor. İyi ki AK PARTİ’li milletvekili sayısı hayli fazla… Gerçi Akbaşoğlu dikkatle dinliyor ama bu tehlikeli bir söylemdir, buna dikkat edelim lütfen.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaboğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) –Değerli hocam 2 kere ismime atıf yaptığı için sadece zabıtlara geçmesi açısından ifade etmek istiyorum. Müdellel bir şekilde Anayasa’nın 94’üncü, Siyasi Partiler Kanunu’nun 24’üncü, Mahallî İdareler Seçimi Hakkında Kanun’un 17 ve 36’ncı maddelerine ilişkin hukuki mütalaamı dermeyan etmiştim, ortaya koymuştum; oraya atıf yapıyorum. Dolayısıyla bu konudaki yaklaşımları ben kendi hukuki görüşümle bağdaştırmıyorum. Zira Anayasa, Siyasi Partiler Kanunu ve Mahallî İdareler Seçimi Hakkında Kanun çok açık, birbirine atıf yapmak suretiyle olayı netleştiriyor. Herhangi bir hukuka aykırılığın, Anayasa’ya aykırılığın söz konusu olmadığını hukuki görüş olarak ortaya koymuştum; onları tekrar deklare ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akbaşoğlu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yapılacak oylamadan önce karar yeter sayısı talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Tamam, karar yeter sayısını arayacağım.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.59

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

36’ncı madde üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeleri yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Oylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda yer alan” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

         Aylin Cesur                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu           Lütfü Türkkan

            Isparta                                  Adana                                 Kocaeli

         Ayhan Erel                      Arslan Kabukcuoğlu

           Aksaray                               Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bir evvelki konuşmamda emeklilerimizin sorunlarından söz ettim ancak iktidar partisi tarafından tepki aldım. O nedenle ben de dedim ki bugün yaptığınız iyi bir şeyi bulup çıkarayım ve ondan söz edeyim. Zorlandım ama buldum, buldum yani.

24 Nisan 2006’da yürürlüğe giren 5488 sayılı Tarım Kanunu’ndan söz ediyorum. “Tarım destekleri millî gelirin yüzde 1’inden az olamaz.” diye bir hüküm var bu kanunda. Peki, siz kanunu uyguladınız mı, kendi çıkardığınız kanunu? Hayır. On üç yıldır bu oran maalesef hiç yüzde 1’i bulmadı, ortalama yüzde 0,40-0,50 seviyelerinde kaldı. 2006, 2007, 2008’de yüzde 0,60; sadece o yıllarda. Hâl böyleyken başta seçim meydanları olmak üzere her platformda aynı vaatlere devam ettiniz ve 5 Ocak günü İzmir Halkapınar Spor Salonu’nda düzenlenen AK PARTİ İzmir Belediye Başkanı tanıtım toplantısında, ay sonuna kadar çiftçilere 2 milyar 35 milyon liralık tarımsal destek verileceğini söylediniz. Şimdi, bu, çiftçilerin hakkı olan bir şeydi ve 2016’da 862 milyar dolar millî gelirden 26 milyar lira verilmesi gerekirken 11,49 milyar lira verdiniz; 2017’de 851 milyar dolarlık Türkiye’nin millî gelirinden yüzde 1’ini, 31 milyar lira vermeniz gerekirken 12,8 milyar lira yani yüzde 0,40 verdiniz.

Şimdi, Türk çiftçisi size diyor ki: “Biz zordayız. Hakkımız olan, millî gelirin yüzde 1’ini bize verin. Biz zordayız, çiftçilere bunu ödeyin.” Ben de burada, bu kürsüden onlar adına size sesleniyorum, hakkı olanı vermek durumundasınız. Bugün çalışan kesimin her 5 kişiden 1 tanesi tarımda ve tarımda çalışan birinin geliriyle tarım dışında çalışan birinin geliri arasında 7-8 kat fark var değerli arkadaşlar.

Şimdi, işte, Türkiye’mizin aslında sorununun özü de bu. Milyonlar fukaralığın pençesine teslim edilmiştir. Köylü, alın teri ve el emeğinin karşılığını alamaz hâldedir. Bir defa satar, senede bir defa alır; sattığı ucuz, aldığı pahalıdır ve vergiye ve faize çalışır hâle gelmiştir, yani fukaralaşmıştır.

Köylümüzü içine soktuğunuz bu durumdan çıkarmak bizim hep beraber görevimizdir. Ben de onlar adına burada, bu kürsüde size sözlerinizi hatırlatmak istiyorum. Ne kadar zor durumdalar, biraz da rakamlarla aslında söyleyelim: 2002’de 1 Amerikan doları 1,57 lira siz geldiğinizde, 2019’da 5,47; yüzde 248 artmış; 2002’de buğday ton fiyatı 410, 2019’da 1.050; yüzde 156 artmış; 2002’de mazot 1,30 kuruş, 2019’da 5,86; yüzde 350 artmış ve 2002’de yem fiyatı 20 kuruş, 2019’da 1,33; yüzde 565 artmış; 2002’de gübrenin tonu 162 lira, 2019’da 640 lira; yüzde 295 artmış ve yine bir hatırlatma, bu memlekette Türk çiftçisi kara saban, kara kağnı ve kara öküz peşinde değilse eğer bu sizden önce yapılanlar sayesinde ve bu memlekete fabrikaları kuran da, Türk köylüsüne her yıl 20-30 bin traktör gücü veren de sizden önce yapılanlar. Şimdi, sorun köylüye “Geçmişten beri hangi hükûmetleri minnetle anıyorsunuz?” diye, arasında siz çıkmayacaksınız. Eğer köylüye ait 6.5 milyon hektar toprak sulanıyorsa bunu da siz yapmadınız ve neden biliyor musunuz? O dönemde 1 kilo buğday sattı köylü 5 litre mazot aldı, bugün 1 litre mazot için 5 kilo buğday satması gerekiyor. Bu, 25 kat fakirleşti demek. Şimdi bugünkü Türk köylüsünün ve çiftçisinin geldiği bu durumdan siz sorumlusunuz.

Ne mi yapmalı? Önce hak ettikleri, sizin çıkardığınız kanundaki şu desteği, bu yüzde 1’i derhâl köylüye vermeli. Ne mi yapmalı? Köylü sattığı malın bedelini hemen almalı, borcu bir sınıra kadar silinmeli, tarımda her aileden bir kişiye iş verilmeli, elektriğe ucuz tarife uygulanmalı, girdilerde yani mazot ve gübrede vergi kaldırılmalı ve köylüyü üretici yapacak bir kredi politikası uygulanmalı. Aslında bakınız, sizin için en kolay yol, son dönemde ziraat odaları başkanları bölge toplantıları yaptılar, 765 ziraat odası başkanı sorunları belirledi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun devam edin Sayın Cesur.

AYLİN CESUR (Devamla) – Gidin, onlara sorun, zaten söylüyorlar, dediklerini yapın değerli arkadaşlar.

Tarım Bakanı Fakıbaba 1 Ocak 2018’de “3.500 personel alacağız.” dedi. 150 bin işsiz ziraat, gıda, su ürünleri mühendisi var. Şimdi, Sayın Bakan Pakdemirli 2019’un ikinci çeyreğine aktardı, 2018’de alınmadı, bu verilen söz tutulmadı. Biz takip ediyoruz, ikinci çeyrek geliyor, az kaldı, devam edeceğiz takip etmeye.

Şimdi, değerli vatandaşlarımız, Türk köylüsünün ve Türk milletinin hakları her zaman ve her yerde sonuna kadar takip ve muhafaza olunacaktır; bu böyle biline. Değerli arkadaşlar, çok geç olmadan, hep beraber, gelin, bunları yapalım, beraber yapalım. Çok geç olur, son pişmanlık fayda etmez. Onun için ben sizlere ve vatandaşlarımıza bu kürsüden sesleniyorum: Uyan, ey ehlivatan uyan diyorum.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Cesur.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

37’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Mehmet Bekaroğlu                   Ömer Fethi Gürer       Emine Gülizar Emecan

           İstanbul                                 Niğde                                 İstanbul

          Cavit Arı                             Aydın Özer                        Fikret Şahin

           Antalya                                Antalya                               Balıkesir

        Rafet Zeybek                         Mahmut Tanal

           Antalya                                İstanbul

MADDE 37- 4749 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesine aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.

"Kamu kurum ve kuruluşlarına intikal eden konvertibl olmayan yabancı paralardan banknotlar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına, madeni paralar ise Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğüne haftalık dönemler itibarıyla gönderilir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü bu fıkra kapsamında kendilerine iletilen paralar ile ilgili her türlü tasarrufta bulunmaya yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Değerli Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Evet, 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nde, 71 maddede, maalesef, 42 kanunda değişiklik var. Yani –torba kanun derler ya- eskiden böyle 70 maddenin 42 tanesi torba kanun olmazdı, değişik kanunlar olmazdı, ya 10 tane olurdu veya 15 tane olurdu ama 42 kanunda olmazdı. Yani bizim, kanun yapma tekniğinden ne kadar uzaklaştığımızın açık ve net bir göstergesi bu.

Bir başka sorun: Evet, seçim arifesindeyiz. Seçimlerde maalesef... Şu anda Seçim Kanunu’nun 6’ncı maddesi uyarınca deniliyor ki: “18 yaşını dolduran herkes seçmendir, oy kullanabilir.” 7’nci maddesi kimlerin oy kullanamayacağını yazıyor, 8’inci madde de kısıtları yazıyor.

Şimdi, 6’ncı maddede: “Türk vatandaşı seçme ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir, 18 yaşını dolduran.” 7’nci madde: “Askerî öğrenciler ve silah altında bulunan erler, onbaşılar, kıta çavuşları her ne sebeple olursa olsun eğer izinli de olsalar oy kullanamazlar.” diyor. 8’inci madde: “Seçmen olamayanlar: Kısıtlı olanlar ve kamu hizmetinden yasaklı olanlar.” diyor.

Şimdi, Yüksek Seçim Kurulunun tek bir gayesi ve amacı vardır. Seçimlerin idaresinin verilmesinin amacı, bir: Toplumda kaos yaratmayı engellemek yani kaos çıkarmamak. İkincisi: Şaibeli bir seçim süsünü vermemek. Üçüncüsü: Seçimlere manipülasyon varsa bunu engelleyebilmek.

Peki, Yüksek Seçim Kurulunun 29 Aralık 2018 tarihinde 1133 sayılı Karar’la alınan kararı ne? Deniliyor ki: “Cezaevinde olup tutuklu olan veyahut da taksirli suçlardan dolayı hükümlü olanlar eğer sandığa kayıtlı olduğu yerde tutuklu değillerse bunlar oy kullanamazlar.”

Peki, seçme hakkı nedir? Bir insan hakkıdır. Türkiye’de bu konuda olan kaç insanımız var? 54 bin kişi var. 54 bin kişinin seçme hakkı Yüksek Seçim Kurulu kararıyla elinden alınmış durumdadır. Peki, buna ne yapılabilir? Yüksek Seçim Kuruluna müracaat edilebilir mi? Yani Yüksek Seçim Kurulu kendisine verilmeyen bir yetkiyi, Anayasa’nın 87’nci maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevinde olan… Kanunları yapmak, değiştirmek, düzenlemek Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisinde, bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi kanunla yapmıyor, bunu genelgeyle Yüksek Seçim Kurulu yapıyor. Bu, bir görev gasbı, bir yetki gasbı. Bununla ilgili Yüksek Seçim Kuruluna müracaat ettim, dediler ki bana: “Efendim, biz verdiğimiz karardan geri dönemeyiz.” Niye? Gayet rahat, Seçim Kanunu’nun 131’inci maddesi: “Yaptığı iş ve eylemlerden dolayı hukuka aykırılık varsa bunları geri alabilir.” hükmü olmasına rağmen, maalesef bundan geri caymadı. Peki, bu karşımıza neyi getiriyor? Yüksek Seçim Kurulu eliyle seçimlere şaibe katılıyor, Yüksek Seçim Kurulu eliyle seçimlerde manipülasyon suçu, manipülasyon yaratılıyor, Yüksek Seçim Kurulu eliyle kaos yaratılıyor. Şimdi, düşünebiliyor musunuz, siz Ankara’da seçmensiniz, herhangi bir suçtan dolayı tutuklusunuz, mahkûmiyetiniz kesinleşmiş değil, oy kullanamayacaksınız veyahut da taksirli bir suç işlemişsiniz, aynı suçtan dolayı tutuklu olun -seçmen kaydınız sizin de Ankara’da benim de- atıyorum birisi Konya’da tutuklu olsun, diğeri Ankara’da; Konya’daki oy kullanamayacak, Ankara’daki oy kullanabilecek. Peki, bu nedir arkadaşlar? Anayasa’daki seçim ilkeleri, eşitlik ilkesi diyoruz ya, 67’nci madde, ona aykırı, Anayasa’mızın 10’uncu maddesindeki hükme aykırı ve vatandaşın en demokratik hakkı olan oy kullanma, seçme hakkı maalesef bununla ihlal ediliyor.

Buradan, Yüksek Seçim Kuruluna tekrar sesleniyorum: Bu, tam kanunsuzluk hâlidir; bu, Anayasa’yı ihlaldir. Eşitlik ilkesini eğer biz ihlal edersek ne olur? Demokrasiyi yozlaştırmış oluruz, tiranlığı yaratmış oluruz. Yüksek Seçim Kurulu bu kararıyla âdeta demokrasiyi rafa kaldırmakta, suç işlemekte.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Tanal.

Buyurun.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Tabii, hakikaten demokrat, insan hakları mücadelesi veren, bu konuda sağduyulu bir Meclis Başkan Vekiline biz bugün sahibiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Ama Meclis Başkan Vekilinden istirhamım şu: YSK’nin, bu kararlarla, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Anayasa’nın bize vermiş olduğu 87’nci maddedeki kanun değiştirme yetkisini bu genelgelerle değiştirmemesi lazım. Parlamentoyu bu yetkisine sahip çıkmaya davet ediyorum.

Hepinize teşekkür ve saygılarımı sunuyorum.

Karar yeter sayısı da istiyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.

Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Etmeyenler…

Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda yer alan” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

         Aylin Cesur                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu           Lütfü Türkkan

            Isparta                                  Adana                                 Kocaeli

         Ayhan Erel                      Arslan Kabukcuoğlu        Aydın Adnan Sezgin

           Aksaray                               Eskişehir                                Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin söz talebinde bulunmuştur.

Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu kurum ve kuruluşlarına intikal eden konvertibl olmayan yabancı banknotların Merkez Bankasına, madeni paraların ise darphaneye devrini İYİ PARTİ olarak destekliyoruz.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Merkez Bankasının olağan genel kurul toplantısı üç ay erkene alınmıştır. Merkez Bankasının kârına daha erken el koyma çabası, devletin kasasında para kalmadığını ve erken seçim harcamaları için bu kâr payından medet umulduğunu ortaya koymuştur. Bu durum Sayın Albayrak tarafından da geçen haftaki bir toplantıda dile getirilmiştir. Sayın Bakanın sözleri ekonomimizin zafiyetini gösteren açık bir itiraftır.

Ankara Milletvekilimiz Sayın Durmuş Yılmaz Merkez Bankasına ilişkin bu uygulamayla ilgili ve diğer konulara dair eleştirilerini geçtiğimiz hafta gayet bilge bir şekilde Genel Kurulla paylaştı. İktidar palyatif tedbirlerle krizi kontrol altında tutmaya çalışmaktadır, bir yandan da fütursuz bir seçim ekonomisi politikası izlenmektedir. İktidarın muradı herhâlde krizi çözmek değildir, onun için de krizin varlığını reddetmektedir. Kötü yönetimin ve bariz hataların sonucu olan enflasyon, kırk elli yıl öncesinin rakamları sergilenerek örtülemez. Kaldı ki bugünkü rakamlar üzücü rakamlar, inandırıcılığı maalesef çok zayıflamış TÜİK verileridir.

Türkiye 1960 ile 2018 yılları arasında ortalama yüzde 4,6 büyümüştür. AK PARTİ iktidarları döneminde ise büyüme ortalaması yüzde 4,4’tür. Büyüme hızı 2018 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 1,6’ya düşmüştür. Yani iktidarın iddia ettiğinin aksine, Türkiye’nin son on altı yılda büyüme hızı azalmıştır ve giderek de azalmaktadır. Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye standardındaki ülkelerin 2018-2019 yılı büyüme oranı yüzde 4,7 olması gerekirken bütçedeki 2019 yılı hedefi 2,3’tür. Dış borcumuz dağ gibi birikmiştir, yurt dışından temin edilen borcun faizi ortalama 2 kat artmıştır. Yabancı ortağı olan köklü bir özel bankamız daha birkaç gün önce yüzde 13,8 faiz oranına rağmen 1 milyar ABD doları borç bulamamıştır.

Faiz rakamları tamamen fiktif olan ve tüm ekonomisi çöken Venezuela’yı ayrı tuttuğumuzda, dünyada bizden yüksek faize sahip tek ülke, ekonomisi yıllardır toparlanamayan Arjantin’dir. Venezuela ve Arjantin’le mukayese edilebilecek durumda olmak herhâlde övünülecek bir performans değildir ama iktidarımız, Venezuela’nın liderini çok beğeniyor. Ekonomik krizde olduğu gibi başarı hikâyelerinde de Venezuela’yla yarışıyoruz. İktidarın iş birliği yapmaktan pek hoşlandığı Venezuela’da, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre 2014’ten bu yana kriz nedeniyle 2,5 milyona yakın kişi ülkeyi terk etmiştir. Demokrasi Endeksi’ne göre de Venezuela, Türkiye gibi ne olduğu belirsiz bir hibrit rejimdir, otoriterliğe koşmaktadır, bugün polis ana muhalefet liderini bir süre gözaltına almıştır.

Sayın milletvekilleri, ekonomimizin asıl beklentisi, sahici yapısal reformlardır. Özel sektörümüz, uzun yıllardan beri özellikle sanayi alanında önemli bir düzeye erişmiştir ve büyük bilgi ve beceri birikimine, potansiyeline sahiptir. İktidara rağmen, Endüstri 4.0 düzeyinde Avrupa’da bile emsali bulunmayan tesisleri kurabilmiştir. Yüzlerce yöneticimiz ve mühendisimiz dünyanın her ülkesinde üst düzey idarecilik yapacak kapasitededir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Sezgin.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Yanlış politikalarla yapısal reformları erteleyerek ve bilhassa hukuktan uzaklaşarak bunların önünü kapamayın; sermaye ve insan kaynağının Türkiye'den kaçışı dursun, üretim gücümüzü muhafaza edebilelim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sezgin.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 37’nci madde kabul edilmiştir.

38’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 38’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

“MADDE 38- 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli bulunan (III) sayılı listenin (A) cetvelinin 22.02 G.T.İ.P. numaralı sırasındaki "Mal İsmi" sütunundaki beşinci parantez içi hükümde bulunan ‘meyveli gazlı içecekler’ ibaresi ‘meyveli gazlı içecekler; şalgam suyu; Türk Gıda Kodeksine göre çeşnili ve aromalı/aromalandırılmış içme sütleri, bebek ve devam sütleri sayılanlar’ şeklinde değiştirilmiştir

     Mehmet Bekaroğlu                   Ömer Fethi Gürer       Emine Gülizar Emecan

           İstanbul                                 Niğde                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                          Aydın Özer                        Fikret Şahin

           Antalya                                Antalya                               Balıkesir

          Cavit Arı                                                                 Gamze Taşcıer

           Antalya                                                                           Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Taşcıer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu madde üzerinde özellikle söz talebim oldu çünkü biri 5 yaşında, diğeri beş buçuk aylık 2 kız çocuğu sahibiyim. Her anne-baba gibi evlatlarımız için en iyisini yapmaya çabalıyoruz. Tabii yetemediğimiz zamanlar da oluyor, işte o zamanlar içimizi sızlatan bir durum hâline geliyor. Evlatlarının isteklerine yetememek katlanması güç bir durum, öyle ki insanlar bu yüzden intihara sürükleniyor. Çocuğuna pantolon alamayan babanın ve bebeğini saç kurutma makinesiyle ısıtmak zorunda kalan annenin hayatından vazgeçmesi tam da bu yüzdendi. Düşünmesi bile tüyler ürperten bu durumu iliklerine kadar yaşayan milyonlar var. TÜRK-İŞ’in açlık sınırı rakamlarına bakın, milyonlarca vatandaşımız açlık sınırının altında yaşıyor. Aralık 2018 sonu itibarıyla, 4 kişilik bir ailenin yeterli ve dengeli beslenmesi için yani açlık sınırı için 1.914 lira geliri olması lazım. Bu, sadece gıda gideri; elektriği, suyu, doğal gazı, kirası, yol parası bunların dışında. Ailenin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için haneye girmesi gereken tutar yani yoksulluk sınırı 6.322 lira.

Değerli milletvekilleri, Ulus’un arka sokaklarına gittiğinizde, insanlar çocukları et yesin diye, “Kıyma yapıp yemeklerine biraz koyayım da çocuklarım et yesin.” diye inek memesi, kuzu kulağı alıyor. Çaresizliği yaşamayan bilemez tabii bu durumun ne kadar kahredici olduğunu. Tabii, biz bu durumu sürekli dillendirince iktidar milletvekillerinin zihniyetinde bir yer etmiş olacak ki asgari ücretle geçinen ve bebeğini yeterince besleyemeyen aileler için en azından devam sütünün ÖTV’siz hâle getirilmesini önerdiniz. Geç kalınmış olmasına rağmen, güzel bir adım. Yeterli mi, kesinlikle değil.

Geçtiğimiz günlerde “Enflasyonla Topyekûn Mücadele” kapsamında bazı ürünlerde indirime gidilmesi de yine bu anlamda önemli bir gelişme ancak burada, tam da AKP zihniyetine yakışır bir ürün dikkatimizi çekti. Makine ve Kimya Endüstrisi, millete hayırlı olsun ki -artık mermiden bugüne kadar kime ne hayır geldiyse- mermi fiyatlarında yüzde 7,5 oranında indirim yaptığını açıkladı. Mermi fiyatında indirim yapmak güzel bir şeymiş gibi de açıklamak bir yana, bunun Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı’nın neresinde olduğunu da anlayamadık. Vatandaş her gün markete gidip 100 gram peynir, 2 ekmek, yanında 1 kutu mermi mi alıyor ki siz bunda indirim yapıyorsunuz? Ülkenin en temel ihtiyaç malzemelerinden biri mermiymiş de biz fark edememişiz bu durumu. Yahu, siz milleti savaşa mı özendiriyorsunuz? Yüzde 20 enflasyonun olduğu ülkede ekmek, süt, et, fiyatı altınla yarışan çocuk bezi fiyatında indirim yapacağınıza savaş aletlerine ulaşımı kolaylaştırıyorsunuz. Neden? İnsanları katil olmaya, zorbalığa, magandalığa mı teşvik ediyorsunuz? Cezaevinden eski eşini tehdit eden erkek, kadını daha ucuza mı katletsin istiyorsunuz? Ana muhalefet partisi liderinin önüne daha mı çok mermi atılmasını istiyorsunuz? Üniversitede hocasını öldüren katil mermiye daha kolay mı ulaşsın istiyorsunuz? Bu uygulamayı gerçekleştirip sonra gidip de Ceren Damar’ın cenazesinde gözyaşı dökmek riyakârlıktan başka bir şey değildir. Bu indirim derhâl iptal edilmelidir. Hatta sivil vatandaşların şiddet aletlerine ulaşmamaları için caydırıcı önlemler alınmalı ve fahiş fiyat ve vergi uygulanmalıdır. Ekmek, et gibi temel gıda maddelerinde indirim yapılmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taşcıer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 38’inci maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “düzeltilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Aylin Cesur                        Yasin Öztürk             Lütfü Türkkan

                    Isparta                               Denizli                          Kocaeli

       Mehmet Metanet Çulhaoğlu                Ayhan Erel       Arslan Kabukcuoğlu

                     Adana                               Aksaray                       Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba kanun teklifinin 38’inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

38’inci maddeyle, şalgam suyu, içme sütleri, bebek ve devam sütlerinden alınan özel tüketim vergisi, bu yasayla özel tüketim vergisi dışında tutulacaktır. Geç kalınmış bir düzenleme olsa da bu madde yerinde bir yasa maddesidir. Sadece bu ürünler üzerindeki özel tüketim vergisi değil, diğer tüm temel gıdalar üzerindeki özel tüketim vergisinin de kaldırılması gerekmektedir. Ama bu yasaların torba kanunla Meclise getirilerek, hepsinin karıştırılarak neyin ne olduğunu bilmeden Mecliste yasalaşmasını da uygun bulmuyoruz. Sektörler kendileriyle ilgili, alakalı bir konuda mevzuata baktıklarında samanlıkta iğne arar gibi yasa maddesi arıyorlar, ara ki bulasın. Birbiriyle hiç alakası olmayan kanun maddeleri bir torbaya konuluyor, sektör temsilcilerinden görüş alınmadan alelacele Genel Kurula sunuluyor.

Sayın Tanal da biraz önce konuşmasında bahsetti, torba kanununun da suyu çıktı. Yeni bir tanım yapalım isterseniz; bundan sonra 20 maddeye kadar olana poşet kanun, 40 maddeye kadar olana torba kanun, 40 maddeden 60 maddeye kadar olana çuval kanun, 60 maddeden daha fazla olana da isterseniz harar kanun diyelim olsun bitsin.

Hararın ne olduğunu bilmeyenler olabilir içinizde, harar büyük çuval demek. Hararlı pamuk tarlasında görürüz, büyük şehirlerde de çöp toplayan vatandaşlarımızın arkasında görürüz, oradan hatırlayabilirsiniz ama onlar bile kendisiyle ilgili malzemeyi toplar yani kâğıtçısı kâğıdını toplar, plastikçisi plastiğini toplar, metalcisi metalini toplar. Sizin maşallahınız var, ne bulursanız hararın içine katıyorsunuz.

AK PARTİ’nin 5 Aralık 2017 tarihinde yayımlanan bir torba kanunla yasalaştırdığı bu düzenlemeyle, 2018 yılının başından itibaren şalgam suları ile aromalı içme sütleri, bebek ve devam sütü sayılan içeceklere yüzde 10 oranında özel tüketim vergisi konulmuştu. Bu ürünleri üretenlerden yüzde 10 ÖTV’yle birlikte, ÖTV’nin yüzde 18 KDV’sini de tahsil edecektiniz. Uygulama 1 Ocak 2018’den itibaren başladı ancak bazı firmalar özel tüketim vergisi ve özel tüketim vergisinin KDV’sini devlete ödemedi. Bunun üzerine, devlete vergi borcunu ödememekte direnen bu firmalara ceza kesilmeye başlandı. Vergi ve cezalara bazı firmalardan itiraz gelirken bazı firmalar da ÖTV yükümlülüğünün bu ürünleri kapsadığından emin olmadıklarını ifade ederek vergilerini ödemediler. Mahkemelere taşınan vergi ve cezalarla ilgili tartışmalar sürerken konu yine AK PARTİ’li milletvekillerinin imzasıyla yüce Meclisimizin gündemine geldi.

Teklifin 38’inci maddesiyle, daha bir yıl önce konulan yüzde 10’luk ÖTV, şalgam suları ile aromalı süt ve devam sütlerinde kaldırılıyor ancak teklifin 39’uncu maddesine konulan geçici bir maddeyle, hem yasa çıkana kadar vergi tahsilatı durduruluyor hem de 2018 yılının başından bu yana ödenmeyen özel tüketim vergisi ve KDV’ler ve bunların cezalarının tahsilinden tümüyle vazgeçiliyor. Ayrıca, tahsil edilen ÖTV, KDV ve cezaları iade edilmeyeceği de hükme bağlandı. Geçici maddenin gerekçesinde geçen yılki torba kanunla konulan ÖTV’nin bu ürünleri kapsayıp kapsamadığının tam olarak anlaşılamadığı, ortaya çıkan tereddütler üzerine hem vergiler hem de cezaların tahsilinden vazgeçildiği ifade ediliyor.

Yasaların, hiç kimsede tereddüt oluşturmayacak şekilde anlaşılır olması, belirli bir zümreye imtiyaz sağlamaması gerekmektedir. Bir yıl önce çıkarılan bu yasayla sade gazoz, meyveli gazoz ve limonatadan da yüzde 10 ÖTV alınmaya başlanmıştı ama ince bir ayrıntıyla bir kısım üreticide görülmeyen bir imtiyaz sağlandı. Doğal mineralli doğal maden suyuyla üretilmiş, tatlandırılmış, aromalandırılmış meyveli gazlı içecekler hariç tutularak kapsam dışı bırakıldı. Bu bölüm haksız rekabetin önünü açtı, yüzlerce yerel gazoz üreticisi mağdur edildi. Maden suyu üreticilerinin hemen hemen hepsi son bir yılda gazoz üreticisi oldu. Maden suyu üreticileri, ÖTV’den muaf oldukları için, sektördeki rakiplerinden maliyet açısından yüzde 11,8 oranında daha avantajlı duruma geçti.

Ayrıca, başka bir sıkıntı daha var. Mineralli suyun içindeki sodyum dolayısıyla sadece mineralli sudan gazoz üretmek mümkün değil ancak seyreltme yaparak bunu gazoz hâline getirmek mümkün. Seyreltme yapabilmek için de içine yüzde 90 normal su koymak zorundalar ama içeriğini yazmayarak tüketici yanıltılmaktadır

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Öztürk.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Zaten kâr marjlarının çok düşük olduğu ve ekonomik sıkıntıların yoğun olduğu bir ortamda yerel gazoz üreticilerinin pazardaki payı son derece azaldı. Kısacası, gazoz üreticilerinin tadı kaçtı, gazozun da gazı kaçtı. Bu gidişle Denizli’nin Zafer, Yeni Zafer, Can Meşrubat, Aydın’ın Madran Gazozu, Afyon’un Kent Gazozu, Sakarya’nın Neşe Gazozu, Ankara’nın Ankara Gazozu, Niğde’nin Niğde Gazozu gibi yıllanmış markalarımızı, çocukluğumuzun tatlarını unutacağız. Yerel gazoz üreticilerinin de ürettikleri sade gazoz ve meyveli gazozdan yüzde 10 ÖTV’nin kaldırılması gerekmektedir. Yoksa bu markalar gelecekte zor duruma düşerse bunun müsebbibi bu kanun olacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

39’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 39’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

     Mehmet Bekaroğlu                   Ömer Fethi Gürer                        Cavit Arı

           İstanbul                                 Niğde                                  Antalya

        Rafet Zeybek                   Emine Gülizar Emecan                 Fikret Şahin

           Antalya                                İstanbul                              Balıkesir

      Ali Fazıl Kasap                         Aydın Özer

           Kütahya                                Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Kasap. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün boş işlerden biraz bahsedeceğim. Sayın grup başkan vekilinin “boş işler” dediği şeyleri ben sırayla söylemek istiyorum. Bir tanesi, emeklilikte yaşa takılanlar. Meclisin hemen hemen yarıya yakını -siz de sahada- emeklilikte yaşa takılanların haklarının gasbedildiğini söylemişti. Atama bekleyen öğretmenler var; 150 bin öğretmen açığı var, ona rağmen atamayı bekliyorlar. Sağlık yönetimi mezunları kadro bekliyor. Aile Bakanlığında… Ek derse girip kadrosu olmadan yıllık izin, süt izni, yolluk vesaire de dâhil bütün özlük haklarından yoksun olarak çalışan binlerce insanımız var. 4/B’den 4+2 çalışan çakılı sözleşmeliler var. Eş durumu tayini yapılamıyor. 150 bin ziraat mühendisi var boşta bekleyen. Tarım bitmiş. Gıda mühendisleri, su mühendisleri, veterinerler, orman mühendisleri, tekniker ve teknisyenleri atamayı bekliyorlar. Ücretli çalışan “ATT” dediğimiz acil tıp teknikerleri aynı zamanda sürücü olarak çalışıyorlar ama bunların kadro imkânları yok. “Paramedik” dediğimiz, ambulanslarda çalışan arkadaşlarımız var, atama bekliyorlar. Hastanedeki bilgi yazılım sistemlerinde çalışan arkadaşlar var, atama bekliyorlar, kadro bekliyorlar. Ameliyathane teknikerleri var, taşeron kadrosunda çalışıyorlar, kadro bekliyorlar. Türkiye’ye mahsus birçok farklı şey var bu iş güvenliği, iş barışıyla ilgili. “4 Aralık jokerleri” diye bir şey var; 4 Aralık günü gelmeyen, gelemeyen, o gün mesaisi olmayan arkadaşlar var, onlar kadroya alınmadı. Hani boş işler ya bunlar… Diyaliz teknikerleri var. Belediye şirket çalışanları var kadroya geçemeyen, yaklaşık 500 bin kişi, onlar kadro bekliyor. Öbür taraftan, torpilli, mülakatla alınan elemanlar var. Hakkı puanlarla vesaire değil de… Mezuniyet için diplomasını vermişsiniz ama mülakat yapıyorsunuz. KHK’lerle atılan yüz binlerce insan var. Haklarında güvenlik soruşturması olduğu için atanamayanlar var. “Allah’a şükür bugüne kadar hiç kalp kırmadık, asla yalan söylemedik, söz verip de yerine getirmediğimiz hiç olmadı.” diyen eski bakanımız var. Şu anda, en son yalanlarından biri buydu. Dolar 2,32’den 4,12’ye çıkarken hep doğruyu söyledi, “spekülatif” dedi! Bu tip doğru söylediğini iddia eden bakanlarımız var, eski bakanlarımız. Şimdi, halk bize vekâlet verdi. “Boş iş” denilince İngilizce tercümesinde de var; bir tanesi “worthless” bir tanesi “useless” Fransızcası var “sans valeur” “denize su taşımak” diyorlar. Biz burada denize su taşımıyoruz, bu insanların haklarını buraya getiriyoruz. Boş işlerle uğraşmıyoruz. Bize bir vekâlet verildi. Vekâleti aslında halk azletmek istiyor ama elinden bir şey gelmiyor. “Conflict” diye bir kelime var, “conflict”. İnsanların ne zaman, ne kadar bekleyeceklerini bilmemeleri, iç çatışma var, ruh sağlıkları bozuluyor. “Conflict” tercüme edilebiliyor, çatışma demek, çaresizlik demek. Söz verildiği hâlde yerine getirilmediğinde insanların ruh sağlığı bozuluyor. Bir yasa teklifi gelecek Meclise yakında. O yasa teklifini de biliyorsunuz, birazdan söyleyeceğim. İşsizler, EYT’liler, çiftçiler, bunlar için uğraşmak bence boş işler değil. Eğer futbol takımıyla uğraşıyorsanız, Katarlılar için uğraşıyorsanız, onlardan vekâlet almamanıza rağmen onların menfaatlerini koruyorsanız, sizden de halk vekâletini geri alamıyorsa beş yıl; burada çok ciddi bir çatışma, bir “conflict” var, burada bir çaresizlik var, burada bir bitkinlik var. Halk şu anda çok sıkıntıda.

Bu yasa için şöyle söyleyeyim: Bu toplumun “Çarşıda doğru söyleyip mahkemede şaşar.” tarzında ifadelerle ruh sağlığını daha da bozuyorsunuz. Ruh sağlığı kanun teklifi getireceğinize ben bize kısaca şöyle söyleyeyim: Eğer siz giderseniz toplumun ruh sağlığı düzelecek ve bu teklife de gerek kalmayacak.

Teşekkür ediyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kasap.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 39’uncu maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Aylin Cesur                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu           Lütfü Türkkan

            Isparta                                  Adana                                 Kocaeli

         Ümit Beyaz                            Ayhan Erel                         Bedri Yaşar

           İstanbul                                Aksaray                                Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar söz talebinde bulunmuştur.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 39’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisinin özellikle ağustos ayında yaşadığı kur şokundan sonra faizlerin yükselmesiyle, ihtiyaç sahibi yurttaşlarımızın bankaya gittiklerinde, yüksek faizle karşılaştıklarında kredi çekmekte zorluk yaşadığını hepimiz biliyoruz. Bireysel emeklilik sisteminde biriken paralar ise bir nevi zorda kalanların başvurdukları ilk yer oldu. Bildiğiniz gibi, bireysel kredi faizleri yükselince, otomatikman bankalara giden memurlarımız umdukları krediyi alamadıklarından, bu sefer BES’teki paralarını çekmeye başladılar. BES’ten ayrılanlar, sistemde bulundukları yıla göre devlet katkısının önemli bölümünden vazgeçtiler. Vatandaşlarımızın devlet katkısından, yatırımından vazgeçmesinin sebebi, hepinizin bildiği ama iktidarın bir türlü anlayamadığı ekonomik sıkıntılar.

Değerli milletvekilleri, BES’te 2018 Haziran sonuna kadar devam eden katılımcı sayısındaki artış trendi 2018 yılı Temmuz ayından itibaren tersine döndü, şimdiye kadar yaklaşık 6 milyon vatandaşımız BES’ten ayrıldı. Sektör yetkilileri kredi faizleri yüksek olduğu için nakdi biten vatandaşların bu yöntemi tercih ettiğini açıkladılar. Buradan tekrar söylüyorum, 6 milyon vatandaşımız BES’teki birikimlerini, devletin katkı payından vazgeçerek çektiler.

Kriz döneminde bireysel emeklilik tasarruflarında erime olduğunu belirten yetkililer, eylül ayından itibaren belirgin bir kaçış olduğuna dikkat çekti. Sistemden çıkanlar tasarruflarını ortalama bir, bir buçuk ay gibi bir sürede BES şirketinden geri alabildiği için, katılımcı fon tutarındaki erime ise ağustos ayından itibaren kendinde belirgin bir şekil gösterdi. Emeklilik Gözetim Merkezinin verilerine göre, yılın ilk yarısında sisteme 61.429 kişi katıldı, ilk altı ayda gelenlerden yüzde 132 kadar katılımcı dört ayda sistemden geri çıktı.

Kabul etmek gerekir ki otomatik katılım tüm dünyada başarılı örnekleri olan bir uygulama fakat 6 milyon kişinin kararıyla görüyoruz ki Türkiye’de bu başarılı olamadı. Nedeni çok açık ve çok basit, bildiğiniz gibi memurumuzun içinde bulunduğu sıkıntılar.

Değerli arkadaşlar, memurlarımızın sıkıntılarını çözemediğimiz sürece ekonomiye hayat vermemiz mümkün değil. Özellikle Anadolu’daki küçük vilayetlerimizin önemli bir kısmının memur gelirleriyle, asker gelirleriyle, öğrenci gelirleriyle geçindiğini düşünürseniz ekonominin önemli bir oranda bu gelirlerle döndüğünden hareketle memurlarımızın gelirlerindeki düşme otomatikman Anadolu’daki ekonomiyi de çok ciddi oranda etkiledi.

Diğer taraftan, çalışanların durumu zaten içler acısı. Mesela, Samsun’da Makromarket çalışanları her hafta düzenli eylem yapıyorlar, işlerine son verildi ve mücadelelerine devam ediyorlar. Aynı şekilde, Gümüşhane’de Karamustafa Deresi’nde çinko ve bakır işletmelerini yürüten fabrika üç aydır işçilerine maaş ödemiyor, o da işçileri kapının önüne koydu. Ama ne acı ki -KİT Komisyonunda bulunan arkadaşlar bilir- biz aynı şirkete Halk Bankasından 500 milyon lira kredi vermişiz ama bu şirket üç aydır çalışanlarının maaşını ödemiyor. Devlet, sigorta ve vergi borçlarını gayet iyi takip ediyor, buna hiç itirazımız yok. Müteahhitler ihaleye girecekleri zaman diyor ki: “Sigortadan ve vergiden ‘Borcu yoktur.’ yazısı getiremediğiniz sürece ihalelere giremezsiniz.” İyi, peki, işçilerin ödenmeyen borçlarını neden devlet dikkate almıyor. O zaman, iş sahiplerine şunu da söylesin: “İşçiye borcu yoktur.” yazısı da getirilsin. Hepinizin bildiği gibi, işçi alacakları öncelikli alacaklardır ama maalesef bugün, çatıya çıkanlar, kendini yakmaya çalışanlar; özellikle, özel sektördeki çalışanların gerçekten çok ciddi sıkıntıları var. Biz bugün işletmelerin kredilerini zaten son üç aydır, dört aydır ha bire yapılandırıyoruz. Özel sektörün borçlarını gerek KGF’yle veya değişik metotlarla ha bire ötelemeye, ertelemeye, yapılandırmaya çalışıyoruz; ben buna karşı değilim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Yaşar.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Hakikaten, son dönemde, devlet özellikle kredi kartlarıyla ilgili yeniden bir yapılandırmaya gidiyor, buna da karşı değiliz. Borçlar yapılandırılsın ama nereye kadar? Bu yapılandırılan borçlar nasıl ödenecek? Devletin bununla ilgili tedbirler alması lazım. Bunun da bir tane yolu var, ülkemizde üretimin desteklenmesi. Üretemediğiniz sürece faizle nereye kadar gideceğini hepimiz gördük.

Dolayısıyla, bundan sonra, özellikle, ben üretimin desteklenmesini buradan talep ediyorum. İşçilerin de bir hakkı ve hukuku olsun istiyorum. Hiç olmazsa devlet, özellikle, Samsun’da Makromarket çalışanları dâhil, Gümüşhane’de çinko ve bakır madeninde çalışanlar dâhil -bunlar da bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları- bunların da hak ve hukukuna sahip çıksın diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yaşar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

40’ıncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 40’ıncı maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını talep ediyoruz.

           Ayşe Acar Başaran                         Şevin Coşkun           Abdullah Koç

                  Batman                                      Muş                             Ağrı

       Mahmut Celadet Gaydalı              Ömer Faruk Gergerlioğlu      Tuma Çelik

                    Bitlis                                     Kocaeli                       Mardin

               Semra Güzel

                Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel konuşacaktır.

Buyurun Sayın Güzel. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sözlerime tecridin kaldırılması için başlatmış olduğu açlık grevi direnişinin altmış dokuzuncu gününde olan Sayın Leyla Güven şahsında aynı taleple açlık grevine giren tüm tutsakları selamlayarak başlamak istiyorum.

Gündemde olan üniversite isim değişikliği üzerine söz aldım. Bu tasarıda da her zaman olduğu gibi asıl meseleyi görmeyen bir değişiklik yapılıyor. Peki, nedir esas meseleler? Hangi birini sayalım bilemiyoruz; değersizleşen, anlamsızlaşan eğitimi mi, gerileyen, esamesi okunmayan akademiyi mi, artan üniversiteli işsizliğini mi, bozulan gelir dağılımını mı, çocuk işçiliğini mi, son bir yıl içerisinde iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiş 2 bine yakın işçiyi mi, her gün öldürülen kadınları mı, ekolojinin katledilmesini mi, hukuksuz ihraçları mı yoksa artık Meclis Başkanının bile tanımadığı Anayasa’yı mı, talimatlarla karar veren mahkemeleri mi? Aslında, iktidarın ortaya çıkardığı tahribatlar saymakla bitmez. Kürt meselesinde barış yolunun terk edilmesiyle ülke zaten bir haksızlık ve zulüm meydanına dönmüş durumdadır. Bugün gelinen aşamada her hanede en az 1-2 işsiz var, yıllarca KPSS’ye hazırlanan gençler var, 25-30 yaşına kadar sınavlara giren ama insan onuruna yakışan bir iş bulamayan milyonlarca yurttaş var.

Bakın, İŞKUR’un kendi verilerine göre 2018 yılında ilave 1 milyon 52 bin işsiz sayısı artmış. 2018 yılı başında 2,5 milyonun altında olan kayıtlı işsiz sayısı yıl sonunda 3,5 milyonu geçmiş. İŞKUR Genel Müdürlüğü bu yıl İşsizlik Fonu’ndan 24 milyar harcamış ama işsiz sayısı azalmamış, aksine 1 milyon artmıştır. Buradan sormak istiyorum: 24 milyar TL’yi işsizliği artırmak için mi harcadınız? Yapılan bu yolsuzluklar karşısında İŞKUR Genel Müdürlüğü nasıl hâlâ görevde kalabiliyor? Doğru ya, yolsuzluk sıradan bir şey hâline geldi. Sadece 24 Haziran seçim kararından sonra 20 milyar TL’lik İşsizlik Fonu harcanmış. Kimin bu fon, nasıl birikiyor ve kime gidiyor? Bakın, hem TÜİK hem de İŞKUR verilerine göre 3,5 milyonun üzerinde işsiz varken fondan faydalanan sadece yarım milyon kişi. İhraç edilen işçiler çalışırken maaşlarından İşsizlik Fonu kesilmiş olmasına rağmen bu fondan şu anda faydalanamıyorlar. Bu mudur adalet? Fonun adı İşsizlik Fonu fakat işsizler hariç herkes faydalanıyor. Peki nereye gidiyor bu fon? İşsizlerin fonu işveren teşvik fonuna dönmüş durumda. Banka açıklarından batık kredi desteklerine, yolluk ve harcırahlardan kurumlara bilgisayar alımına kadar her yere gidiyor.

İşsizlik Fonu bir de TYP’ye gidiyor. TYP ne diye sorabilirsiniz. TYP “Toplum Yararına Program” diye halkın İŞKUR işçisi dediği, sayısı 100 binlere varan bir AKP programı. İstihdam sağlamayan, mesleki eğitim sağlamayan fonun bir kara deliği. 2018 yılında bu ülkede işsiz sayısı 1 milyon kişi artarken AKP İşsizlik Fonu’ndan 5 milyar lirayı sadece bu programa harcadı. Yerel seçimlere giderken İşsizlik Fonu’nun yine AKP propagandası için kullanıldığını görüyoruz. 24 Haziran seçimleri nedeniyle, nisan ayı sonuna kadar 8.250 kişi olan TYP yararlanıcı sayısı mayıs-aralık ayları arasında 345 bin kişi oldu. Bunun fona maliyeti kişi başı ortalama 15 bin TL olmaktadır.

Sayın milletvekilleri ve bizi dinleyen halkımız; bakın, bugün saat onda TÜİK işsizlik oranlarını yüzde 11,6 olarak açıkladı. Oysaki “İşsizlik oranını tek haneye düşüreceğiz.” diyordu iktidar. Verilere göre yarım milyon kişi daha işsiz kaldı. TÜİK bile üniversite mezunu işsiz sayısını 1 milyonun üzerinde gösteriyor. On altı yıldır bu ülkenin kaynaklarını, vergilerini, insanını, emeğini sömürdünüz. Ürettiğiniz şey işsizlik, yoksulluk, adaletsizlik ve yolsuzluk. İşte bu nedenle işsizi, işçiyi, esnafı, çiftçiyi, öğrenciyi daha da yoksullaştıran bir iktidarınız var.

Gelelim üniversitelere. Siz değil misiniz, 7 bin akademisyeni haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç eden? Siz değil misiniz, barış bildirisine imza attığı için, dünyanın saygı gösterdiği akademisyenlere dil uzatan? Şimdi de Sayın Cumhurbaşkanı çıkmış diyor ki: “Dünyada ilk 400 üniversite içerisinde Türkiye’deki üniversitelerin esamesi yok.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Güzel.

SEMRA GÜZEL (Devamla) – Nasıl olsun? Tıp fakültesini bitirmiş bir doktorun çalışma hakkını gasbeden bir zihniyet bilimden nasıl bahsedebilir? Bu ülkenin gençleri, doktorları, öğrencileri sayenizde ülkeyi terk ediyor.

Şimdi de ne yapıyorsunuz? Var olan bir üniversitenin adına “İslam” kelimesi ekliyorsunuz. Sizin derdiniz İslam değildir, ne üniversitedir ne de bilimdir. Derdiniz eğer İslam olsaydı, İslam’ın gereği barış siyasetinin sözcülüğünü yapardınız. Çekin artık hukuksuzluğa ve haksızlığa bulaşmış ellerinizi İslam’dan. Samimi dindarların duygularını sömürmeyi bırakın.

Bu ülkeye ne adalet ne de kalkınma getirdiniz. On altı yılın sonunda geriye dönün, şöyle bir bakın; kaç yuva, kaç kent, kaç bin umudu yıktınız. Sizler haksızsınız, hakikatten uzaksınız ve kaybedeceksiniz.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güzel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 40’ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

           Mehmet Bekaroğlu                   Ömer Fethi Gürer            Rafet Zeybek

                  İstanbul                                 Niğde                           Antalya

         Emine Gülizar Emecan                    Aydın Özer                 Fikret Şahin

                  İstanbul                                Antalya                        Balıkesir

          Gülizar Biçer Karaca

                  Denizli

MADDE 40- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli bulunan (II) sayılı Cetvelin "A) Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler ve Yüksek Teknoloji Enstitüleri" bölümünün 116 ncı sırası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"116) Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca söz talebinde bulunmuştur.

Buyurun Sayın Biçer Karaca. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 40’ıncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Biraz sonra anlatacaklarıma, emeklilikte yaşa takılanların hak mücadelesinin Parlamento çatısı altında çözülmesine “boş işler” diyen Değerli Grup Başkan Vekili Cahit Özkan bunlara da boş sözler diyebilir ama biz milleti temsil ediyoruz; boş işlerle değil, milletin bizden istedikleriyle mücadele etmek zorundayız.

Değerli milletvekilleri, son zamanlarda AK PARTİ Genel Başkanı yeni bir lügat oluşturdu ve bu yeni lügate göre de toplumu avutmaya, uyutmaya çalışıyor. Hani zamma “fiyat ayarlaması” “fiyat güncellemesi” deniyor ya, artık özelleştirmeye de “işletme hakkının devri” diyoruz. AK PARTİ’nin Genel Başkanı ne dedi? “Tank Palet Fabrikasının özelleştirilmesi söz konusu değildir, işletme hakkını devrediyoruz.” dedi.

Şimdi, sizlere 4046 sayılı Kanun Özelleştirme Yasası’nın 18’inci maddesindeki özelleştirme yöntemlerini aynı kanun maddesinden okuyarak ifade etmek istiyorum, kanun maddesi diyor ki: “Özelleştirme programına alınan kuruluşlar aşağıda belirtilen yöntemlerden birinin veya birkaçının birlikte uygulanması suretiyle özelleştirilir.” Nedir bunlar? Bir; satış, iki; kiralama, üç; işletme hakkının verilmesi. Ne diyordu AK PARTİ’nin Genel Başkanı? “Biz özelleştirmiyoruz, işletme hakkını devrediyoruz.” Yani bal gibi, millî savunma sanayimizin en önemli fabrikalarından birini uçan sarayın diyeti olarak Katar Emirine yirmi beş yıllığına peşkeş çekip özelleştiriyorsunuz.

Sadece bu mu son günlerde yapılan değişiklikler, sadece bu mu saraydaki değişiklik? Elbette ki hayır. Son zamanlarda birdenbire bir doğa, bir çevre sevgisi belirdi AK PARTİ Genel Başkanının dilinde ama az önce ifade ettiğim gibi, sadece dilinde. Ne diyordu AK PARTİ Genel Başkanı geçtiğimiz hafta? “Denizlerimizin kenarlarını, ormanlık alanları betona çevirme gayretinde olanlar var. Şu para var ya nelere muktedir, şu kapitalizm nelere muktedir. Doğa şöyle olmuş böyle olmuş, hiç umurunda değil. Orman falan kesiliyor, götürülüyor.” Ne hikmetse aynı gün Parlamentoya Van Gölü’nün çevresini dolduracak ve kışlık, yazlık, uçan saraylar yetmediği gibi, bir de Ahlat’ta 1.071 metrekarelik bir saray inşaatı için Van Gölü’nün çevresini maalesef yapılaşmaya açmaya ilişkin bir kanun teklifini Plan ve Bütçe Komisyonuna getirdiler. Teklif ne içeriyor? Tıpkı Okluk Koyu’ndaki doğa talanı, Okluk Koyu’ndaki kıyı talanı gibi Van Gölü kenarlarının da talan edilmesini içeren bir teklif önümüzdeki günlerde bu Parlamento çatısı altında… Hani “Kıyılar talan ediliyor.” diyor ya, işte kıyıları niçin talan etmek istediklerini bir kez daha ortaya koyacağız.

AK PARTİ’nin Genel Başkanının sözlerinin üzerinden daha üç gün bile geçmeden, az önce bahsettiğim Tank Palet Fabrikasının satışını, özelleştirmesini verdikleri BMC firmasına ait bir fabrikanın temel atma törenini gerçekleştirdiler. Bu temel atma töreni nerede oldu biliyor musunuz? Acarlar Gölü ve Longoz Ormanlarının bulunduğu alanda, mahkeme tarafından iki defa iptal edilmiş olmasına rağmen, o güzelim ormanlık alanın talan edileceği bölgede bir temel atma töreni gerçekleştirildi. Sadece Van Gölü mü? Longoz ormanları mı? Elbette değil. Şu elimde gördüğünüz Ataköy Sahili’nin 2008 yılındaki görünümü. Gördüğünüz gibi her taraf ormanlık ve yemyeşil, diğeri Ataköy Sahili’nin 2018’deki hâli. Hani kıyıları talan eden kapitalizm vardı ya, işte bu kıyılar, mahkeme kararlarına ve Cumhuriyet Halk Partisinin Bakırköy Belediyesinin defalarca mühürlemiş olmasına rağmen -işte 2008-2018- talan edilmiş durumda, işte kıyılarımızı talan eden anlayış. (CHP sıralarından alkışlar) Yetti mi? Elbette ki yetmedi. Burası zafer çığlıkları attıkları İstanbul Havalimanı’nın önceki hâli. Burada ilk ÇED raporunda 70 göl ve göletin bulunduğu yazıyordu, ikinci ÇED raporunda bu göl ve ormanların tamamı kâğıt üzerinde birdenbire yok sayıldı. Şimdi tekrar gösteriyorum; burası havalimanının kurulduğu yer, bugün o ormanlık alanın geldiği hâl.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Biçer Karaca.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) – Kim talan ediyor kıyıları, hep birlikte görüyoruz.

Burası bir ada “Demokrasi adası yapacağız.” dediler. Demokrasi adası yapmak için imara açtılar. İşte o demokrasi adası bugün beton adası olmuş durumda.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Rezalet, rezalet!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kim yapmış bunları ya?

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) – Burası Bodrum. Burada yangın çıktı “Asla yapılaşmaya açmayacağız.” dediler. Ancak bugün geldiği nokta, evet burası artık bir orman ama oteller, betonlar ormanı. Burası türkülere mal olmuş Bodrum Aspat, şimdiki hâli bu. Ama sarayın “kapitalizm” dediğine eğer “dur” diyemezsek Aspat Koyu da bu hâle gelecek. Ben şimdi sizlere soruyorum: Ormanları talan eden kapitalizm mi yoksa saraydaki mi, sarayın yandaşları mı yoksa saraydaki beşli çete mi?

Değerli milletvekilleri, ben tüm bunları öncelikle sizlerin, ardından da milletimizin takdirine sunuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Biçer Karaca.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.15

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 23.27

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

40’ıncı madde üzerinde Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 40’ıncı maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “düzeltilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

         Aylin Cesur                         Ayhan Altıntaş                   Lütfü Türkkan

            Isparta                                 Ankara                                 Kocaeli

         Ayhan Erel                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Ümit Beyaz

           Aksaray                                 Adana                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş konuşacaktır.

Buyurun Sayın Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 40’ıncı maddesiyle ilgili olarak İYİ PARTİ Grubu önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz adına da konuşuyorum. Bu maddeyle, 10 Aralık 2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli 2 sayılı Cetvelin A) Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler ve Yüksek Teknoloji Enstitüleri bölümünün 116’ncı sırasının “Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi” şeklinde değiştirilmesi istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, biz burada eksikleri ve yanlış bulduğumuz konuları hatırlatmak ve düzeltilmesini istemek adına söz alıp konuşuyoruz. Kanun tekliflerimiz aslında sadece muhalefet etmek için değil, doğruyu bulabilmek adına verilmektedir. 9 Ocak akşamı biz 15’inci maddeyi ve 16’ncı maddeyi tartışırken Sayın Cumhurbaşkanının yayınladığı 576 sayılı Karar’la 1 sayılı listede bazı fakülte ve enstitüler kurulmuş ve 2 sayılı listede de bazı fakülteler kapatılmıştır. Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesine 1 no.lu listede İslami Bilimler Fakültesi eklenmiştir, hayırlı olsun.

Keşke bu fakülteyle birlikte imalat sanayisinde dijital dönüşüm yol haritası kapsamında Türkiye genelinde açılacak 10 adet dijital dönüşüm merkezinin 1’inin de Gaziantep’te açılacak olması nedeniyle, nitelikli insan kaynağı ve güçlü bir araştırma-geliştirme altyapısına sahip olunması ve yine üniversitenin misyonu açısından oldukça gerekli olduğunu düşündüğüm Gaziantep’te dijital teknolojiler; bunlar arasında yapay zekâ, nesnelerin sanal interneti, eklemeli imalat, büyük veri alanında tematik meslek yüksekokulu kurulması için YÖK’e tavsiyede bulunulsaydı. Ayrıca, bölgemizde Gaziantep, Diyarbakır Dicle, Harran, Adıyaman, Kahramanmaraş Sütçü İmam, Hatay Mustafa Kemal, Osmaniye Korkut Ata, İskenderun Teknik, Fırat, Çukurova üniversitelerinin hepsinde ilahiyat fakültesi olduğunu da hatırlatmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, bilim ve teknoloji sorununu halletmek zorundadır. Nobel Ödüllü bilim insanı Aziz Sancar yaptığı bir konuşmada “Bilim, bir gelenek meselesidir. 1500’lü yıllardan beri bilim yapamadık. Birçok sebep söylenebilir ama biz beş yüz yıl bilim yapmadık. Atalarımızın, dünya medeniyetine büyük katkıları olmuştur. Şimdi katkı demek, bilim yapmak demektir. Bu, bizim atalarımıza vicdan ve namus borcumuzdur.” diyor. Bilim ve teknolojide yeteri kadar gelişmemişliğin, birinci sorunumuz olarak ele alınmaması hâlinde hemen her aydının söylediği gibi, gelişmiş ülkelerin politik ve ekonomik tehditleri devam edecektir. Bu tehditleri çok büyük havaalanları, yollar, köprüler, şehir hastaneleri yaparak ortadan kaldıramayız. Biraz önce söylediğim tehdidin nereden geldiğini tam olarak anlayabilseydik, önceliklerimiz daha çok nitelikli teknik eleman ve mühendis yetiştirmek olurdu.

Gaspıralı İsmail Bey’in bir sözünü burada tekrarlamak istiyorum: “Denizde gemisi, karada bankası, dünya pazarında malı olmayan milleti kimse adam yerine koymaz.” İbn Rüşd, “Faslu’l Makâl” adlı eserinin önsözünde batılı ve doğulu insanları karşılaştırır ve şöyle der: “Batılı insan, reyi ve fikriyle devletine yön verirken, doğulu insan, kaderci ve teslimiyetçi olduğundan devletin kendisine yön vermesine sadece rıza göstermekle kalmıyor, ayrıca bunu arzu ediyor. Yüksek bir otoriteye karşı gelmeyi, Allah’a karşı gelmekle denk tutuyor, ‘Büyüklerimiz her şeyin en iyisini bizden daha iyi bilir.’ inancından ayrılamıyor.”

Bu çerçevede, üniversitelerin görevleriyle ilgili görüşlerimi özetlemek istiyorum.

1) Üniversiteler, Türkiye ekonomisinin verimliliğine ve rekabet edebilirliğine olumlu katkıda bulunmak üzere teşkilatlanmalıdır.

2) Üniversiteler, kalkınmada ve rekabette motor görevi yapmalıdır.

3) Ülkenin bilim politikası olmalıdır. Öncelikli birkaç alan tespit edilmeli ve üniversitelerin misyonu, belirlenen hedeflere göre tasarlanmalıdır.

4) Hedef olmayınca üniversitelerde rastgele konularda araştırmalar yapılmakta ve sonuçlarından sanayiciler yararlanamamakta ve üniversite-sanayi iş birliği oluşmamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Altıntaş.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Konuşmama son vermeden önce, üniversitelerimizde görev yapan daire başkanlarına, belediye ve bakanlıklardaki gibi makam tazminatı ve şube müdürleri ile fakülte sekreterlerine 3600 ek gösterge verilmelidir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altıntaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın Bakırlıoğlu, 60’a göre söz talebiniz var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

48.- Manisa Milletvekilleri Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun, aşırı yağışların Manisa’da hayatı olumsuz etkilediğine ve Akhisar ilçesinde yaşanan sel baskınında yaşamını yitiren Zekeriya Akyol’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hafta sonu mevsim normallerinin çok üzerinde yağan yağmur, yurdun birçok yerinde olduğu gibi, Manisa’mızda da hayatı olumsuz etkiledi. Özellikle Gediz ve Nif nehirleri havzasında yaşanan su baskınları, binlerce dekar tarım alanını sular altında bırakmış, maddi hasara yol açmıştır. Akhisar’da yarım kalan Gürdük Barajı patlamış, kara yolları ve demir yolu hattı zarar görmüştür. Böylesi bir doğa olayı sonrasında en büyük tesellimiz, can kaybımızın olmamasıydı. Ancak Akhisar ilçesi Aşağıdolmadeğirmen kırsal mahallesinden aldığımız vefat haberi, bizleri fazlasıyla üzdü.

Cumartesi günü yaşanan sel baskınında yaşamını yitiren 31 yaşındaki Zekeriya Akyol’a Allah’tan rahmet, acılı ailesine başsağlığı diler, aşırı yağmurdan hayatı olumsuz etkilenen ve maddi hasar gören tüm Manisalı hemşehrilerimize böylesi felaketlerin bir daha yaşanmaması temennisiyle geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakırlıoğlu.

XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (Devam)

BAŞKAN – 41’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı “Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi”nin 41’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 41- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde bulunan “yedinci, sekizinci ve onikinci fıkralarının” ifadesi “yedinci ve sekizinci fıkraları ile onikinci fıkrasındaki askeri öğrenci adayları ile Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi öğrenci adayları” şeklinde değiştirilmiştir.

               Mehmet Bekaroğlu                 Ömer Fethi Gürer Emine Gülizar Emecan

                     İstanbul                                Niğde                         İstanbul

                   Fikret Şahin                        Haydar Akar                Aydın Özer

                     Balıkesir                              Kocaeli                        Antalya

                     Cavit Arı                          Rafet Zeybek

                      Antalya                               Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, madde 41. Madde 41 deyince, 41 plaka Kocaeli akla gelir.

Kocaeli hakkında konuşmadan önce, bugün açıklanan verilere göre de sanayide yüzde 6,5 küçüldüğümüzü, yine işsizlik oranlarının arttığını görüyoruz. Peki, bu sanayide yüzde 6,5’luk küçülme, Türkiye’de en çok hangi kenti etkileyecektir sizce? Kocaeli’yi etkileyecektir çünkü Türkiye’nin yaklaşık gayrisafi millî hasılasının yüzde 12’sini, 13’ünü karşılayan bir kentten, bir sanayi kentinden bahsediyoruz. Bu küçülme neye neden olacaktır? Bir defa, hep övünüyorsunuz ya, ithalatı hiç söylemeden ihracatı söylüyorsunuz, ihracatta ciddi bir azalmaya neden olacaktır. Üretimin düşmesi demek, fabrikaların kapanması demek, insanların işsiz kalması, işçi çıkartmaları demek; ham madde üretenlerin daha az ham madde üretmesi, yarı mamul üretenlerin daha az yarı mamul üretmesi, yine, bu işin lojistiğini yapan firmaların bu lojistikte daha az iş yapmasına neden olacaktır; zincirleme bir şekilde bütün sektörleri etkileyecektir bu kriz. Krizin boyutları yavaş yavaş hissediliyor tabii.

Sanayi kentinden bahsettik, yüzde 6,5 küçülmeden bahsettik. Bu sanayi kenti, Kocaeli olarak son on yılda 444 milyar TL vergi vermiş, son on yılda Kocaeli’nin verdiği vergi 444 milyar lira. Peki, bu sanayi kenti, bu verdiği vergiye karşılık ne kadar kamu yatırımı almış? 3 milyar 750 milyon TL kamu yatırımı almış yani şu anda baktığınızda, 2017’de kamu yatırımlarına baktığınızda 81 il içerisinde 81’inci sırada. Önceki yıllara baktığınızda da aynı şekilde Kocaeli’ydi. Kocaeli ilinin problemleri saymakla bitmez arkadaşlar. Maalesef, biz ödediğimizin karşılığını alamıyoruz.

Geçen gün Recep Erdoğan, Kocaeli’ye geldi ve Kocaeli’deki vatandaşların gayrisafi millî hasıladan aldığı payı 19 bin dolar olarak açıkladı, 19 bin dolar, dile kolay. Türkiye'de 1’inci sırada gayrisafi millî hasılada ama Kocaeli’de yaşayan insanların yüzde 44’ü 2 bin TL’ye, yeni 2 bin TL yapılan asgari ücretle çalışıyor. Kocaeli hiçbir zaman gayrisafi millî hasıladan bahsedilen o payları almış değil çünkü emeği sömürülen, bedeni sömürülen bir kent, yaşayan insanların bedeninin sömürüldüğü bir kent Kocaeli.

Kocaeli, kamu yatırımı alamıyor da baktığınız zaman en zengin belediyelerden bir tanesi. Büyükşehir Belediyesi var Kocaeli’de, bu Büyükşehir Belediyesi on iki yılda toplam 18 milyarlık bir bütçeye sahip olmuş, son on iki yılda ve 2018’in bütçesi 2,7 milyar lira, bu Büyükşehir Belediyesinin ama bildiğiniz gibi değil arkadaşlar, Türkiye'nin en borçlu belediyesi, 6 milyar TL de borcu var.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Doğru, CHP’den kaldı hepsi, CHP’den kaldı.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Biliyorum İlyas Bey, söyleyeceklerinizi biliyorum, hiç laf atmanıza gerek yok, onun ne olduğunu anlatırım. Siz bana cevap verirsiniz, ben de size anlatırım onu.

Peki, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin Özel Kalem harcamalarını merak ettim. Başlangıçta yılda 1 miyon-1,5 milyon arasında bir özel kalem harcaması vardı Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin, böyle bir sanayi kentinde bu da gayet normal sayılır baktığınız zaman özel kalem harcamasına. 2017’ye bakıyorsunuz, 10 milyon TL. Birçok kasaba, birçok belde, hatta birçok ilçe belediyesi bu kadar bütçeye sahip değil. Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin son on yıldaki özel kalem harcaması 46 milyon TL. Evet “Kocaeli Belediyesi, Türkiye'nin en borçlu belediyesi.” dedim ama öyle kötü yönetiliyor ki Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin on yılda ödediği faiz 1 milyar 406 bin TL. Nasıl bir yönetimdir bu?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Borcu yapanlar utansın.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Evet, borcu biz yaptık, kamuda devamlılık esastır, biliyorsunuz değil mi? Bu borçla yaptığımız Yuvacık Barajı’nın suyuyla abdest alıyorsun İlyas Bey. O Yuvacık Barajı, maliyetinin 5,4 katına mal oldu; senin borç yaptığın Osmangazi Köprüsü, maliyetinin 11 katına mal oluyor. Orada Recep Tayyip Erdoğan vatan hainliğiyle suçlamıştı, Osmangazi Köprüsü’nde vatan hainlerinin kim olduğunu görüyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşmaya devam edeyim mi? İster misiniz, devam edeyim mi konuşmaya?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Daldan dala zıpla.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Bakın, bir Dilovamız var, kanser ovası olmuş. 6 tane organize sanayi bölgesi var ve getirdiler, Kömürcüler OSB’yi oraya kurdular; Zonguldak’ın ihtiyacı varken, Bartın’ın ihtiyacı varken, diğer illerin ihtiyacı varken getirdiler Kömürcüler OSB’yi oraya kurdular ve Dilovası’nın tek rüzgâr alan tarafına kurdular ve Türkiye'deki kanser oranının en yüksek olduğu bölge.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Trafik problemi var. En büyük iki kentine, iki ilçesine, Gebze ve İzmit’e giremezsiniz; navigasyonla zor girersiniz, navigasyonla zor çıkarsınız kentten. Bu belediyecilik ve bu hizmet anlayışıyla Kocaeli, Türkiye'nin en mağdur edilen kenti, hak ettiğini alamıyor.

Bakın, Kocaeli’nin ödediği vergi yılda 72 milyar -tahakkuk eden vergi- ödediği vergiyle, 72 milyarla 2017’de 1’inci sırada. Sadece yüzde 10’unu verseler Kocaeli’ye, sadece AKP milletvekilleri biraz bastırsa da şunun yüzde 10’unu alsa, 7 milyarı alsa Kocaeli’nin bütün problemleri çözülür.

İlyas Bey, Eşme’den Çayırova’ya metro yaparız metro bu parayla, biliyor musunuz? Ama bir çivi çakmadınız diyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 41’inci maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “düzeltilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

               Aylin Cesur                          Fahrettin Yokuş             Bedri Yaşar

                   Isparta                                   Konya                         Samsun

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                 Lütfü Türkkan           Feridun Bahşi

                   Adana                                   Kocaeli                        Antalya

                                                            Ayhan Erel

                                                              Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar’ın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 41’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ben özellikle yurt dışı müteahhitlik hizmetleri üzerinde durmak istiyorum. Bugün özellikle sigortayla ilgili kanunları görüşüyoruz. Bugün, yurt dışında çalışan işçilerimiz sağlık hizmetlerinden istifade etmelerine rağmen, yurt dışında çalıştıkları süre sigortalılık süresinden sayılmıyor. Hâlbuki biz istiyoruz ki mümkün olduğunca… Müteahhitlik hizmetleri konusunda Türkiye hakikaten çok önemli bir yere sahip; ilk 50 firma içinde Türk şirketleri var, ilk 200 firma içinde Türk şirketleri var. Dünyanın 180 ülkesinde de iş adamlarımız müteahhitlik hizmeti yapıyorlar, buna benzer faaliyetlerde bulunuyorlar ama maalesef, bunların Türkiye’den götürdükleri elemanların çalıştığı gün sayısı sigortalılık gününden sayılmıyor. İnşallah, bu kanun kapsamında -yine bu kürsülerden hep söylüyoruz- siz verin, biz imzalayalım ama yurt dışında çalıştıkları günler de en azından sigortalılık gününden sayılsın.

İkincisi: Yurt dışına çıkan firmalarımızın daha birinci günden başvurdukları yerler, ticaret ataşelikleri. Bugün, dünyadaki yani 180 ülke içerisindeki ticaret ataşeliklerimizin önemli bir kısmı maalesef boş yani oralarda bizim ticaret ataşemiz bile maalesef yok. Buradan uyarıyoruz, bir an önce bu boşlukları dolduralım. Unutmayalım ki bugün Çin, dünya ekonomisine yön veren ülkelerin başında geliyor. Size şöyle ifade edebilirim: Çin’in ticaret ataşeliklerinde çalışan eleman sayısı, konsolosluklarında çalışan eleman sayısından daha fazla. Yani hiç kimse durduğu yerde bir yerlere gelmiyor. Dolayısıyla bizim ticaret ataşeliklerimiz, aynı zamanda iş adamlarımızın randevularını almak zorunda; aynı şekilde bağlantılarına, otel bağlantılarına, iş ilişkilerine hukuki yardımları, destekleri vermediği sürece bizim umduğumuz yerlere gelmemiz mümkün değil.

Yine bu çerçevede, özellikle yurt dışında iş yaparken firmalarımız, daha işi aldığı andan itibaren, burada Ekonomi Bakanlığına bir dilekçeyle işi aldığını zaten beyan ediyor. Bu işi yapma esnasında, özellikle tahsilat aşamasında, bu ülkelerdeki -bizim daha fazla iş yaptığımız ülkeler üçüncü dünya ülkeleri- tahsilatlarında çok ciddi problemler yaşıyor, bu aşamada devleti yanında görmek istiyor yani bu tahsilatları yaparken tahsilatlarda çok ciddi zorluklar yaşıyoruz. Özellikle onların yerel para birimiyle iş yapan firmalar konvertasyonlarda çok ciddi problemler yaşıyor; serbest piyasa kuru farklı, banka kurları farklı, paraların ülkemize transferinde çok ciddi problemleri var. İşte tam burada Ekonomi Bakanlığımızı, yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinden sorumlu bakan yardımcılarımızı, biz, yanımızda görmek istiyoruz.

Bunun yanı sıra, özellikle yurt dışında iş yaparken firmalar, kendi kredileriyle bu ülkelere gidiyor yani diyelim ki Fransız firmaları kendi kredileriyle, kendi şirketleriyle gidiyor, o ülkeye kredi açtığı için o ülkeden iş alma şansları yüksek ama bizim iş adamlarımız, iman kuvvetiyle gidiyor “Ver elini.” diyor, nasıl helalleşebilirse,hangi şartlarda iş alabilirse bu şartlarda iş almaya çalışıyor. Dolayısıyla bu şartlar altında rekabet mümkün mü? Tabii ki mümkün değil. Dolayısıyla bizim Eximbank’ı buradan ben tekrar uyarıyorum: Bu yurt dışı müteahhitlik hizmetleri konusunda -şart değil- üretimde de, imalatta da bu kredileri kullandırdığı ülkelere en azından Türk firmalarıyla beraber çalışma şartını getirsin. Bugün, ülkemizde de belli projeler, özellikle büyük projeler yapılırken -Marmaray da buna dâhil- hep yabancı firmaları görürsünüz. Nedir? “Eğer biz bu ülkenin kredisini veriyorsak, bu projenin kredisini veriyorsak bizim firmalarımızla çalışacaksınız.” şartı var. Aynı şekilde, Eximbank da yurt dışına açtığı kredilerde bizim ülke müteahhitlerimizle, ülke iş adamlarımızla yapma şartını getirmesinde çok büyük fayda var.

İkincisi, bu hizmetlerden elde edilen, özelikle, hak edişleri… Mesela, Türkiye’de yapılan işlerde firmalar hak edişlerini bankalara temlik ederek finansal sıkıntılarını bir miktar giderebiliyorlar ama yurt dışında böyle değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Yaşar.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Firmaların alacakları var, hep kendi sorunlarını kendileri çözmeye çalışıyor. Artık bizim Türk bankalarının bütün civar ülkelerde şubeleri var; devlet burada da araya girip bu şubeler marifetiyle Türk iş adamlarının alacaklarını bir şekilde garanti altına alıp, temlik edip bunların da finansal sorunlarını gidermeli. Yani bu, üç ayaklı bir sistem. Devlet, vatandaşının yanında olmadığı sürece bu üçüncü ülkelerde çok ciddi sorunlar yaşıyoruz.

Yurt dışına çok sık gidip gelen biri olarak şunu söyleyebilirim: İnanın, şu an hapishanelerde bile bir sürü Türk var. Yani konsolosluk akşama kadar bunlarla uğraşıyor. Yani bu işi Ekonomi Bakanlığı kapsamında baştan aşağıya yeniden bir gözden geçirmek lazım. İş adamlarımızı dünyanın dört bir tarafına gönderirken yanlarında olduğumuzu hissettirmemiz lazım. Bugün, ülkemizin bundan daha önemli bir şeye ihtiyacı yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın sözlerinizi.

Buyurun.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Biz diyoruz ki: Türkiye'nin kaynakları ortada yani sağdan, soldan LIBOR+1’di, 5’ti, 3’tü diye para aramak yerine iş adamlarımız dünyanın dört bir tarafına gitsinler, devletimiz de onların yanında olsun, oradaki yapacağımız işlerle inanın, ithalat ve ihracat arasındaki farkı, açığı kapatmak daha mümkün olacaktır.

Buradan, iş adamlarımız her seferinde bu şikâyetleri dile getiriyorlar. Diyoruz ki: İnşallah, önümüzdeki dönemde ciddi işler alındı ama devlet yanında olursa kapasitesini 2 katına çıkaracağından hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yaşar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 41’inci madde kabul edilmiştir.

42’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 42’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

           Mehmet Bekaroğlu                   Ömer Fethi Gürer             Fikret Şahin

                  İstanbul                                 Niğde                         Balıkesir

         Emine Gülizar Emecan                   Rafet Zeybek     İsmail Atakan Ünver

                  İstanbul                                Antalya                        Karaman

                 Cavit Arı                             Aydın Özer

                  Antalya                                Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver konuşacaktır.

Buyurun Sayın Ünver. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Maddede yapılan değişiklikle 506 sayılı Kanun’un geçici 20’nci maddesi kapsamında emekli sandığı kuran tüm özel sektöre tanınan yüzde 5 işveren teşviki, sadece bankalardan çekilmektedir. Bu düzenleme, Anayasa’nın eşitlik ilkesine ve devletin kurduğu hukuk düzeninin istikrarla devam etmesini öngören müstakar idare ilkesine aykırıdır, bu da devlete olan güveni sarsmaktadır.

Komisyondaki itirazlarımız sonucunda bu maddenin müzakereye alınması kararlaştırılmıştı ama AK PARTİ olarak bunu yapmadınız. Komisyon Başkanına sormak istiyorum: Neden yapmadınız? Neden karar değiştirdiniz? Yoksa bir yerlerden icazet mi gelmedi?

Belirtmek gerekir ki ülkemizde sosyal güvenlik sistemi maalesef sorunlarla doludur. İktidar, çalışanların canı çıkıncaya kadar çalışmasını, mümkünse hiç emekli olmamasını istemektedir. Hasbelkader emekli olurlarsa da insan onuruna yaraşır bir emekli aylığına kavuşmasını istememektedir. İktidar, sosyal güvenlik sistemini geliştirmek için adım atmayı düşünmüyor ama çalışanların çalışırken ve emeklilikteki haklarını geriye götürecek düzenlemeleri allayıp pullayıp kamuoyuna “reform” diye yutturmaya çalışıyor.

Çalışanlardan en yüksek oranda sosyal güvenlik primi almak isteyen iktidarın emekliye yüksek maaş ödemek işine gelmemektedir. Mesela en düşük BAĞ-KUR primi 2019 yılı için 882 lira 51 kuruş, çiftçi BAĞ-KUR’lular için ise 764 lira 84 kuruş olarak belirlenmiştir. Düzenli ödeyenler için indirim öngörülse de bugünün ekonomik koşullarında BAĞ-KUR primini düzenli ödeyebilen esnaf ve çiftçi neredeyse yok gibidir. Mesela bir berberin en az net asgari ücret düzeyinde bir aylık gelire ulaşması için BAĞ-KUR primi, iş yeri kirası ve diğer giderler de dâhil edildiğinde aylık toplam 4.500, 5 bin lira ciro sağlaması gerekmektedir. Karaman’da saç tıraşı 20 liradır, dolayısıyla bir berberin günde 10 kişiyi, ayda da 250 kişiyi tıraş etmesi gerekecektir. Ancak bu da bir berber kardeşimizin gün boyu hiç oturmadan çalıştığı takdirde mümkündür. Berberimiz çalışır çalışmasına da yeter ki onu bu şekilde çalıştıracak müşterisi olsun. Vatandaşın bir tıraşı bile atlatmayı kâr saydığı günümüz ekonomik koşullarında bu BAĞ-KUR primleri ödenemez hâle gelmiştir. Zaten çoğu BAĞ-KUR’a borçlu olan esnafımız ve çiftçimiz zor durumdadır. BAĞ-KUR’lu esnafımızı ve çiftçimizi prim yönünden rahatlatacak bir düzenleme mutlaka yapılmalıdır. BAĞ-KUR’lu isyanda, lütfen, seslerini duyun.

Ha, BAĞ-KUR’lu primi ödeyecek de ne olacak? 2008’deki sözde sosyal güvenlik reformunuzdan sonra emekli aylıkları günden güne azalmaktadır, bunu da siz yaptınız. Size, kurduğunuz bu sosyal güvenlik sistemini de “Dünya bizi kıskanıyor.” dediğiniz şeyler arasına almanızı öneriyorum. Sosyal güvenlik söz konusu olunca, hoşunuza gitmese de bir kez daha EYT’yi konuşmak gerekir.

Değerli milletvekilleri, EYT mağdurdur, mağduriyeti de Cumhur İttifakı’nın bugün de bir örneğini gördüğümüz tutumu nedeniyle sürmektedir. Bazıları bu mağduriyeti anlamak istemiyor, bize de tekrar tekrar anlatmak düşüyor.

“EYT” dediğimiz yurttaşlarımız, sosyal güvenlik anlamında devlete karşı olan sorumluluklarını tamamıyla yerine getirmiştir ancak devlet, bu vatandaşlarımız işe başladıktan sonra yaptığı mevzuat değişikliğiyle kendi üzerine düşen sorumluluğu yani onları emekli etme sorumluluğunu yerine getirmekten kaçınmaktadır.

Mesela, 1991 yılında 18 yaşındayken sigortalı olan bir BAĞ-KUR’lu, yirmi beş yıl ve 9 bin gün üzerinden 2016 yılında emekli olacakken, bugünkü sistem nedeniyle 53 yaşını beklemek zorunda kalmıştır. Bu vatandaşımızın 1973 doğumlu olduğunu varsayarsak, on yıl bekleyecek ancak 2026 yılında emekli olabilecektir, eğer çalışıyorsa da on yıl yani 3.600 gün fazladan prim ödeyecektir. Zorla, olması gerekenden fazla prim almak devlete yakışmaz.

EYT’ler için, Sayın Cumhurbaşkanı “Emekli olacaklar, sonra çalışmaya devam edecekler.” dedi. Aynı Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz günlerde çıkardığı bir kararnameyle, atadığı bakanların emekli aylıklarıyla birlikte bakan maaşı almalarını sağladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, sözlerinizi bağlayın Sayın Ünver.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Vatandaşa çok görülen emekliyken çalışma hâli, bakanlar için olabilir görüldü. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Danışmanlara, bakanlara gelince şapır şupur, vatandaşa gelince yarabbi şükür. Yok öyle yağma, herkes hakkını alacak.

EYT’li yurttaşlarımız bilsinler ki biz her koşulda yanlarındayız. İktidar, milletten o kadar koptu ki, öyle bir kibir içinde ki ne EYT’nin ne de bir başkasının derdini anlıyor. Millet geçim derdinde, millet kan ağlıyor. Sırça saraylarınızdan çıkın, millete bir bakın hâli nice. Siz milleti böyle görmezden geldikçe, “Rabbena, hep bana, hep yandaşıma.” dedikçe, mağdurlar, mazlumlar size ah ettikçe, unutmayın, ah alanda kalmaz kimsenin hakkı ve gün olur, mazlumun ahı indirir şahı.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ünver.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 42’nci maddesinde yer alan “yürürlükten kaldırılmıştır” ibaresinin “maddeden çıkarılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Aylin Cesur                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu           Lütfü Türkkan

            Isparta                                  Adana                                 Kocaeli

         Ayhan Erel                       Hayrettin Nuhoğlu                 Feridun Bahşi

           Aksaray                                İstanbul                                Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 42’nci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım.

Getirilen kanun tekliflerinin, önergelerin, bırakın kabul edilmesini, tartışılmasına bile rıza gösterilmeyen bir dönem yaşıyoruz. Onun için, ben yine farklı konularda, Anayasa ve soğan üzerinde konuşacağım. Soğan bıktırmış olabilir ama soğan bir semboldür, gene konuşacağım.

Mahallî seçimler yaklaşırken adaylar ve siyasi partiler, seçimi kazanmaya yönelik yapılacak her türlü faaliyetin yasal sınırlar içerisinde yürütülmesi için elbette ki demokratik hukuk devleti olmanın gereğini yerine getireceklerdir. Herkesin ama özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili olarak görev yapan bizlerin ve Cumhurbaşkanının yasalar karşısında daha dikkatli ve özenli olmamız gerekmektedir. Bizler yemin ederek göreve başladık. Yeminimiz Anayasa’da yer alan metne uygun olarak yapılmaktadır. 81’inci madde milletvekilleri, 103’üncü madde Cumhurbaşkanı yemini için düzenlenmiştir. Bizler, milletvekili olarak, hukukun üstünlüğüne bağlı kalacağımıza, Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağımıza büyük Türk milleti önünde namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin ettik. Cumhurbaşkanı da benzer şekilde, Anayasa’ya ve hukukun üstünlüğüne bağlı kalacağına büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusu ve şerefi üzerine yemin etti. Buraya kadar tamam.

Şimdi bir sorunla karşı karşıyayız. Anayasa’ya bağlı kalacağımıza, sadakatten ayrılmayacağımıza namusumuz üzerine yemin ettik ama aynı Anayasa’nın 94’üncü maddesinden aynı şeyleri anlamıyoruz. Bu maddenin son fıkrası “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasî partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine katılamazlar.” demektedir. Biz bu ifadeyi yazıldığı gibi anlıyoruz. Farklı anlayanlar bizlere ve büyük Türk milletine nasıl farklı anladıklarını açıklamak zorundadır. “Böyle bir hüküm yok.” diyemeyeceklerine göre, bizlerin nasıl yanlış anladığımızı açıklamaları gerekir. Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekili, her defasında, bazı kanunları evirip çevirip kılıf aramaya çalışıyor. Hiçbir kanun maddesi Anayasa hükmünün yerine geçemez. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Bu “seçimlerin siyasi faaliyetten sayılmayacağı” ifadesi son derece isabetsizdir, talihsizdir ve ayıptır. Seçim çalışmaları siyasi faaliyet değilse nedir? Ticari faaliyet midir? Sayın Meclis Başkanı ne dediğinin farkında mıdır? Tekrar ikaz ediyorum, eğer ona kurulan bir tuzak değilse bu, bu yasa dışı inattan derhâl vazgeçmelidir.

Bakın, İYİ PARTİ olarak bizim Başkanlık Divanında sadece 1 üyemiz vardı, Balıkesir Milletvekilimiz İsmail Ok Divan Kâtibiydi, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı adayımız oldu ve Divandaki görevinden istifa etti. Mecburiyeti var mıydı? Hukuken yoktu. Başkan ve başkan vekillerini bağlıyor 94’üncü madde ama bu arkadaşımız bir örnek oluşturdu, seçim meydanlarında, seçim kampanyalarında bir haksızlığa yol açmamak için, bunu gerekçe göstererek istifa etti.

Değerli milletvekilleri, vatandaşlarımız açısından hak aranacak bir yer, doğruluğuna, adaletine inanılan ve güvenilen bir makam neredeyse kalmadı. Devlet kurumlarında çalışan, devletin nizamına ve hukukun üstünlüğüne inanan insanlar da bu gidişattan memnun değil, herkes gerginlik içerisindedir. Bu gerginlikte devleti yönetenlerin Anayasa ve yasalara karşı takındıkları tavrın etkisi büyüktür. Gerginliği gidermek, halkın huzurunu sağlamak devletin görevi olmalıdır, devlet güven vermelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, sözlerinizi tamamlayın Sayın Nuhoğlu.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Devleti yönetenler yasalara uymalıdır, yasalara uygun davrandıklarını her zaman göstermelidir. Bu bakımdan, yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı Sayın Yıldırım’ı ettiği yemine bağlı kalmaya ve Anayasa’ya sadakatten ayrılmamaya bir kez daha davet ediyorum.

Değerli milletvekilleri, gelelim soğana. Soğan artık bir sembol oldu. Önemli olan hayat pahalılığıdır. Soğan gibi birçok ürünün fiyatı çok yüksektir. Geçim sıkıntısı ve yoksulluk zaten borçlu yaşamaya alıştırılan halkımızı daha da zora sokmuştur. Birçok şeyin seçime göre ayarlandığını artık halk da anlamaya başladı. Önce yapılan, sonra geri alınan zamlar, tehir edilen bazı vergiler, affedilen cezalar milletin çoğunluğu tarafından fark edilmektedir. Enflasyonla mücadele şarttır ama bu mücadelenin yolu, Türkiye İstatistik Kurumuna talimat vererek hedefleri tutturana kadar rakamlarla oynanması değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha süre vereyim ama lütfen bağlayın sözlerinizi.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Enflasyon hesabı için aralık ayının 20-25’i arasında fiyatlar toplandı. Toplanan ürünlerin bir kısmının fiyatları yılbaşı için indirime girdi. Hemen, derhâl, talimatla yeniden fiyatlar alındı ve o fiyatlar sepete konuldu. Türkiye İstatistik Kurumunun daire başkanlarına ve bölge müdürlerine de gerekli ikazlar yapıldı, gözleri korkutuldu. Bütün bunlara rağmen, TÜFE için açıklanan yüzde 20,3 enflasyon oranı çok yüksektir. Gelişmekte olan ülkelerin 2018 TÜFE ortalaması yüzde 4-5 dolayındadır.

Hükûmeti, artık, gerçekleri görmeye ve ekonomide yapısal düzenlemeleri yapmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Nuhoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

43’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 37 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 43’üncü maddesinin aşağıdaki değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Bekaroğlu                 Ömer Fethi Gürer    Emine Gülizar Emecan

                İstanbul                               Niğde                             İstanbul

             Rafet Zeybek                        Aydın Özer                     Fikret Şahin

                 Antalya                              Antalya                           Balıkesir

                Cavit Arı                        Süleyman Girgin

                 Antalya                                Muğla

MADDE 43- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

EK MADDE 19- Bu kanun veya bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümlerine göre, malullük ve yaşlılık sigortasından ödenen aylıklar ve aylıklar ile birlikte her ay itibarıyla yapılan ödemeler toplamı dosya bazında, 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanun’un 1’inci maddesi uyarınca yapılacak ek ödeme dâhil ödemenin yapıldığı tarihteki yürürlükteki net asgari ücretten az olamaz. Ölüm sigortasından yapılan ödemeler toplamı ise, bu tutarın hak sahiplerinin hisseleri oranı esas alınarak tespit olunacak tutarından az olamaz.

Bu kanun kapsamında hesaplanan aylıklar, bu madde ile belirlenen tutardan düşükse aradaki fark Hazineden tahsil edilir.

Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri gereğince bağlanan kısmi aylıklar için bu madde hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Muğla Milletvekili Süleyman Girgin söz talebinde bulunmuştur.

Buyurun Sayın Girgin. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – “Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selam/ Türkiye işçi sınıfına selam/ Selam yaratana.” (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük usta Nazım’ın 117’nci doğum gününü kutluyorum, saygı ve minnetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP’li Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan geçenlerde emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili “Erken emekli olacaklar, sonra da gidip başka işte çalışacaklar yani çift dikiş; böyle bir şey olamaz.” demişti. Sonrasında ne yaptı? Sonrasında da Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Cumhurbaşkanı yardımcılarına, bakanlara ve yardımcılarına çift dikişin yolunu açtı. Emekliye gelince ise “En düşük emekli maaşı bin liranın altında olamaz.” diye düzenleme yapılıyor. Ama nasıl bir düzenleme yapılıyor? Buradan 130 bin kişinin bin liranın altında ücret aldığı söylenmekte. Örneğin 700 lira maaşı olan bir emekli enflasyon oranında yüzde 10 zam alacak. Ne olacak maaşı? 770 lira. Bin liraya tamamlanacak. Sonrasında, gelecek yıl ne olacak? Yine yüzde 10, tekrar bin liraya tamamlanacak. Sonra? Tekrar yüzde 10, tekrar bin liraya tamamlanacak. Ne zamana kadar? En az dört yıl boyunca bu emeklilerimiz bin liraya talim edecek. Bunu özellikle vatandaşlarımızın dikkatine sunmak istiyorum.

Bu nasıl çifte standart? Sözlerimin başında söylediğim gibi, kendilerine gelince çift dikiş, emekliye gelince yerinde say. Bin TL’yle emeklilerin bir ay geçinebilmeleri mümkün müdür? Maalesef, bu ülkede işçinin, çiftçinin, esnafın değeri olmadığı gibi emeklinin de değeri yok çünkü bu ülkede insana değer yok.

Emekliliği yaşamamakta emeklilerimiz. Yıllarca bu ülkenin emektarlığını çekenler daha sonraki sıralarda rahata kavuşacağı yerde, hayatta kalabilmek için maalesef ikinci bir iş bulmak zorundalar. Ben on dakika yukarıda oturuyorum, bazen taksiyle geldiğimde özellikle soruyorum, şu ana kadar hangi taksiye bindiysem çalışanların hepsi “Ben emekliyim, ek işte çalışıyorum.” diyor, bu da Türkiye'nin gerçek durumu. 2002 yılında, emekli aylığı alan 3 kişiden 1’i çalışmaktayken; 2018 yılında, emekli aylığı alan 2 kişiden 1’i çalışmaktadır. Kilosu 4.500 lira olan beyaz çay içerken bin TL’yle bir ailenin bir ay geçinebilmesini beklemek AKP iktidarının gerçeklikle arasının tamamen koptuğunu göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, yıllarca çalışmış, didinmiş, alın teri dökmüş emeklilerimizin bugün bir bankanın kuyruğunda eline geçecek üç kuruş için beklemesi, yoksulluk, hatta açlık sınırının altında aldığı emekli maaşıyla hâlâ evinin geçimi için güç bela idare ediyor olması ülkemizin sosyal güvenliğinin geldiği durumu ortaya koymaktadır. Bırakın da emeklilerimiz o yaşta bile “Karnımı nasıl doyururum?” “Eve nasıl ekmek götürürüm?” “Faturamı nasıl öderim?” derdinde olmasın.

İnsan onuruna yakışır bir emeklilik için, emekli aylıkları yaşam koşullarına uygun hâle getirilmelidir. Emekli aylıklarının alt sınırı asgari ücretle eşitlenmelidir. Aynı koşullarda emekli olanların, özellikle de 2000’den sonraki emeklilerin intibak sorunu giderilmelidir. Emekli aylıklarının belirlenmesinde iktidar, emekli sendikalarıyla mutlaka müzakere etmelidir ve emeklilere toplu pazarlık hakkı tanınmalıdır. Emeklilikte prime takılan kadınların sorunu mutlaka giderilmelidir. Türkiye’de kadınlar sadece yaşa değil prime de takılmaktadır. Kadın nüfusunun önemli bir bölümü kayıtlı istihdama geç yaşlarda girebildiği ve düzenli prim ödemesine sahip olmadığı için, emeklilik yaşı gelse bile prim ya da sigortalılık süresi eksik olduğu için emekli olamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, bugün burada görüşüldü emeklilikte yaşa takılanlar, kısaca “EYT” diye biliniyor. Sorun milyonlarca kişiyi ilgilendiriyor. O nedenle, güçlü ve toplumsal bir etki de yaratmış vaziyette. EYT’liler için Cumhurbaşkanı kalkmış “Bir de bunlar türedi.” diyor, grup başkan vekili kalkmış “Bunlar boş işler.” diyor. Ben de şimdi bütün vatandaşlarıma sormak istiyorum… Sayın grup başkan vekili, sayın AKP’liler; dolu olması için ille de ihale mi olması lazım, dolu olması için ille de rant mı olması lazım? Bunların da cevabını kamuoyuna bırakıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bağlayın sözlerinizi Sayın Girgin.

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) – Sizler ne derseniz deyin, Mecliste iktidar blokunun oylarıyla reddediliyor olsa da böyle bir sorun var ve göz ardı edilmesi mümkün değil. Bu nedenle, Meclis tarafından araştırılması yerinde olurdu aslında. EYT kaç kişiyi ilgilendiriyor, yaşanan mağduriyet nasıl giderilir, çözüm için hangi seçenekler var, bunlar konuşulmalıydı.

Birincisi, 4447 öncesi işe başlayanlarla sınırlı olmak üzere bütün yaşa takılanlara koşulsuz ve hemen emeklilik hakkı tanınmasıdır. Ancak ortada ciddi bir bilgi kirliliği var. 750 milyar lira bir maliyetten söz edilmektedir. Bu, doğru bir iddia değildir. SGK’nin emekli aylığı ödemeleri aylık 20 milyar lira civarındadır. Bu ödemeler toplam 12 milyona yakın emekli ve hak sahibini kapsıyor. İktidar çevreleri 1 milyon 300 bin kişinin, yaş koşulu kaldırıldığında, emekli olabileceğini söylüyor; EYT’liler ise 700 bin kişiden bahsetmekte. Sayıyı 1 milyon 300 bin kabul etsek bile EYT sorununun -çözümü için yıllık maliyetin- en fazla, mevcut gidere 2 veya 3 milyar lira daha yük getirdiği ortadadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bağlayın lütfen Sayın Girgin.

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) – Bağlıyorum.

Bunun anlamı, SGK’nin ödeyeceği emekli aylıklarının yaklaşık yüzde 10 artması demektir.

Bir başka çözüm de 4447 sayılı Yasa’dan önce çalışanlar için kademeli yaş koşulunun yumuşatılması olabilir. Hâlen öngörülen yaşlar kademeli olarak aşağı çekilebilir, böylece, iddia edildiği gibi bir anda emeklilikte yığılma olmaz. Ancak buradaki açmaz emekli aylıklarının düşük olmasıdır. Bu nedenle böyle bir durumda mutlaka emekli aylıklarının asgari ücretin altında olamayacağı yönünde düzenleme yapılmalıdır.

Gelelim kaynak sorununa. EYT konusu gündeme geldiğinde iktidar hemen kaynak diyor yok veya maliyet hesabı yapıyor, bu koro hemen faaliyete geçiyor. Oysa kaynak var. Sayıştay raporlarına göre 83 milyar lira prim alacağı duruyor SGK’nin. Diğer yandan tahsil edilmeyen SGK primleri var, kayıt dışı çalışanların sigortalı kapsamında çalıştırılması var, sermaye çevrelerine tanınan vergi ve prim indiriminin, teşvikinin EYT’lilere verilmesi mutlaka gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) - “Sayın Erdoğan’a âşığım.” diyen Ethem Sancak’a parası yokken, yeri yokken, fabrikası yokken ülkenin savunma sanayisi peşkeş çekilip paralar veriliyorsa EYT’lilere de verilir diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Girgin.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/1369) esas numaralı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 43’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 43- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 19- Bu Kanun veya bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümlerine göre malullük ve yaşlılık sigortasından ödenen aylıklar ve aylıklar ile birlikte her ay itibarıyla yapılan ödemeler toplamı dosya bazında, 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesi uyarınca yapılacak ek ödeme dâhil 1.300 Türk lirasından az olamaz. Ölüm sigortasından yapılan ödemeler toplamı ise bu tutarın hak sahiplerinin hisseleri oranı esas alınarak tespit olunacak tutarından az olamaz.

Bu Kanun kapsamında hesaplanan aylıklar, bu madde ile belirlenen tutardan düşükse aradaki fark Hazineden tahsil edilir.

Uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri gereğince bağlanan kısmi aylıklar için bu madde hükümleri uygulanmaz.”

         Aylin Cesur                        Fahrettin Yokuş                  Lütfü Türkkan

            Isparta                                  Konya                                 Kocaeli

         Ayhan Erel                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu

           Aksaray                                 Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş konuşacaktır.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükûmetimizin güzel bir işlemini şu anda bu maddede görüşüyoruz. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Bak, teşekkürle başlattım. 850 liraya kadar düşmüş olan, ağırlıklı olarak tarım emeklisi olan yaklaşık 90 bin vatandaşımızın maaşlarını bin liraya çıkaracağız. Ne güzel; Allah razı olsun, Allah bereket versin. İyi de şimdi, bin lirayla bu iş olacak mı? Biz diyoruz ki gelin, emeklilerimizi de şu asgari ücretlilerimiz gibi sevindirelim. Sizi kutluyorum AK PARTİ Grubu, asgari ücretlilerimize 2.020 lirayı getirdiniz; yüzde 26 zam yaptınız, vallahi doğru yaptınız. Gelin, şu doğruları devam ettirelim. Yani en düşük emekli maaşını da asgari ücret kadar artıralım, 2.020 lira olsun. Neden? Adı üstünde, asgari ücret. Zaten TÜİK’in yoksulluk ya da açlık sınırı diye ifade ettiği, bir kişinin aylık giderlerinin toplamı 2 bin liranın çok üstünde. Kaldı ki “adalet” diyoruz ya, Cumhurbaşkanımıza yüzde 26 zam yaptık, niye emeklimize yapmayalım?

Bakın, size rakamlar vereceğim. Memurlarımız 2019 yılında 4+5, toplam yüzde 9 zam alacak, memur emeklilerimiz de aynı zammı alacak. Ancak SGK emeklilerimiz, memur emeklilerimiz kadar almayacak. Enflasyon farkıyla beraber ocak ayından itibaren SSK ve BAĞKUR emeklileri 10,2; memur emeklileri 10,7 artış alıyorlar. Yahu arkadaş, niye emekliler arasında yarım puanı birbirine çok görüyorsunuz? Nasıl adaletiniz var, yarım puana kadar düştünüz mü? Gelin bunların hepsini yüzde 26 artıralım, rahat rahat siz de uyuyun, biz de uyuyalım, buradan sizi de kutlayalım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yok, biz uyumuyoruz, uyumuyoruz, biz ayaktayız.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Şimdi, bakın, “Taşeronları kadroya geçirdik.” diye sevindirdiniz, Allah razı olsun ama maaşları dondu. 4+4 yapıyorsunuz. Ya, arkadaş, yüzde 8 zammı niye yapıyorsunuz? Ha, diyorsunuz ki: “Ya, biz ne yapalım, Yüksek Hakem Kurulu var, o verdi bu parayı.” Arkadaş, işinize geldiği zaman Yüksek Hakem Kurulu, işinize geldiği zaman kendi kurullarınız… Yani anladınız aslında ne demek istediğimi. Adaletiniz yok dediğim zaman alınıyorsunuz. Kardeşim, emekliyi birbirinden ayırıyorsun, işçiyi, asgari ücretliyi, taşeronluyu ayırıyorsun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Gazileri ayırıyorlar. Gazileri de ayırıyorlar, gazileri de.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Yahu, hayatınız ayrımcılık. Şehitleri, gazileri ayırıyorsunuz. AK PARTİ’li, gök partili diye ayrımı zaten yapıyorsunuz, ömrünüz bu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkan, gazileri de ayırıyor.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Yahu, bir gün de Allah rızası için, şu milleti, 81 milyonu bir sevin, bir kucaklayın ya. Hâlâ Genel Başkanınız “Arkamdaki yüzde 52.” diyor. Yahu, vazgeçin, şu yüzde 100’ü arkanıza alın, ne mahzuru var, güle oynaya şuradan gidelim, yaşayalım. Şu yalan dünyada hepimiz gelip geçiciyiz. Ama siz diyorsunuz ki ısrarla: “Biz ayrımcılık yapacağız.” Vallahi siz bilirsiniz. Siz ayrımcılık yaptıkça biz söyleyeceğiz.

Bakın, vergide yeniden değerlendirme oranınız var, yüzde 23,7. Bunun anlamı ne? Siz diyorsunuz ki: “Ey Türk milleti, ey 81 milyon, aldığınızın nefesin dışında her şeyden vergi alıyoruz.” Ölüyorsunuz, vallahi, mezara gidiyorsunuz… Ölen adamdan vergi alınır mı? Bakın bakalım, Ankara’da bir ölün bakalım, KDV var mezar parasında, KDV. Çocuk doğuyor, bir bebeğin aldığınız her malzemesinde vergi var. Ve bu sene de bu milletin ümüğüne çöktünüz, yüzde 23,7 vergi alacaksınız. Be kardeşim, ben size adalet getirin, adil olun dediğim zaman, vergide yüzde 23,7 alacaksın, zamma gelince yüzde 4+4, 5+6+4… Yahu, sizin adaletiniz nerede, nerede kardeşim?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - İşte onun için diyorum, ne zaman işçiye, memura, taşerona Cumhurbaşkanımıza yaptığınız yüzde 26 zam kadar zam yaparsanız, bakın, vatandaş verginin üstünde de zam almış olacak; 23,7 alıyorsunuz ya geri. Yahu, aklınız başınızda ise, vallahi bu aklı size herkes vermez, ben bu aklı size veriyorum, diyorum ki aklın yolu bir, adalet hepimize lazım, işte rakamlar –bunlar sizin rakamlarınız- işte istatistikler, işte doğru yol, işte Allah’ın yolu. Yahu, gelin artık şu doğru yola, bir kere gelin, ondan sonra sizi burada alkışlayalım, hep beraber güle oynaya gidelim. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Başkanım, izin ver, bir de şiir okuyayım ben bunlara, bu akşamı bitirelim.

BAŞKAN – Buyurun.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – “Şaşarsa adalet terazisinin dili,

Sarsılır ta derinden mülkün temeli.

Ey idareciler, adil davranmazsanız eğer,

Yakanızdadır mahşerde mazlumların iki eli.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açalım mikrofonu, şiirin bütünlüğü bozulmasın.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Başarısız, olmadı, öyle şiir olmaz!

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Dinle, dinle, bu bölüm sana göre, tam sana göre, dinle!

“Sanmayın ki dünya öküzün boynuzunda,

Durur dengede âlem adaletin omzunda.

Ey idareciler, kul hakkı varsa zerre kadar gururunuzda,

Korkulu rüyalar görürsünüz uykunuzda.”

Efendim, hayırlı geceler, Allah’a emanet olun. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yokuş.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan…

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Bir şiir okudu!

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Cahit Bey, şiire mi cevap veriyorsunuz?

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

49.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un 37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 43’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sanata saygımız sonsuz ancak şiirin içeriğini bırakınız biz kürsüden kürsüye dinlemeyi, her gün sabah kalktığımızda bizim medeniyetimizin bize emrettiği hususları -geçen haftalarda söylemiştim- Gazali’den Nizâmülmülk’e, Yusuf Has Hacip’ten Şeyh Sadi Şirazi’ye kadar adalet, emanet, liyakat olarak bize bırakılan görevleri hakkıyla yerine getirme gayreti içerisindeyiz.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Anlamazsınız siz bunlardan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Evet “Toplumda bir bölünmüşlük, çarpışma, çatışma var.” diyorlar. Var mı? Geçende de söyledik, var. Ama kiminle kimin arasında var? Bu milletin, 81 milyonun hukuku ile Türkiye’ye saldıran dâhili ve haricî bedhahlar arasında var. Yani dış güçler arasında var. Yani petrol şirketleri, silah baronları, faiz lobileriyle, bu milletin emanetini cebine indirmek isteyenler ile aziz milletimizin arasında var.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – 117 katrilyon faiz ödeyeceğiz diyorsunuz ya.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz bu mücadeleyi sürdüreceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın sözlerinizi Sayın Özkan.

Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, geçmiş hükûmetlerden beri her hükûmetin milletimizden aldığı yetkiyle hayata geçirmeye çalıştığı bir mesele vardı; hepsi aynı şeyi yapmaya çalıştı, aynen AK PARTİ hükûmetlerinin yapmaya çalıştığı gibi. Neydi o? Emeklisi vardı, BAĞ-KUR’lusu vardı, SSK’lisi vardı, bunlar ayrı ayrı hastanelere gidiyordu ve yine GATA’ya gidemiyordu. Ne yaptık biz?

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – GATA’yı hallettiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Dedik ki: “Anayasal eşitlik kuralı çerçevesinde herkes eşit hizmet alacak.” Ve hamdolsun, bugün Türkiye’de 81 milyon vatandaşımız anayasal eşitlik çerçevesinde ülkenin kaynaklarından adil bir şekilde pay alıyor.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Eskici dükkânına döndünüz, bırakın onları. Rakamlar burada.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz bu adaleti ve kalkınmayı genişletmeye, sonuna kadar da mücadelesini vermeye devam edeceğiz. İşçinin, esnafın, dar gelirlinin, yoksulun, engellinin, özel vatandaşlarımızın her birisinin yanında bugün rahat bir şekilde dolaşabiliyorsak anayasal eşitlik kuralını hayata geçirmemiz sayesindedir.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Uygulamada adalet yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şairin şiirine teşekkür ediyorum. Çünkü onları her gün hayatına aktarmaya çalışan bir iktidar var, Reisicumhurumuz var; AK PARTİ Grubu ve Cumhur İttifakı’yla bu mücadeleyi sürdürüyoruz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Size daha güzel şiirler okuyacağım, hiç merak etmeyin.

BAŞKAN – Sayın Altay…

50.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, milletin on altı yıldır yaşadığı sorunların kaynağının belli olduğuna ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Özkan kadar bir süre kullanmayacağım. İYİ PARTİ’ye mensup sayın milletvekilimizi de dinledim, Sayın Özkan’ı da dinledim, millet de dinledi. Sayın Özkan’ın söyledikleri, bence, Türkiye’de AK PARTİ’ye olan bakışı… Sayın Özkan konuşurken ben zannettim ki muhalefetten biri konuşuyor, AK PARTİ’ye oy vermeyen biri konuşuyor zannettim çünkü Türkiye’de yaşanan, on altı yıldır milletin yaşadığı sorunların sebebi de, kaynağı da bellidir. Sebep de, kaynak da… 81 milyonun yaşadığı ekonomik sorunların, bugün EYT’lilere verilmeyen hakların, verilen sözlere rağmen verilmeyen 3600 ek göstergenin, “taşerona kadro” deyip de yarısını sokakta bırakmanın bedelini bu millet ödüyor. 31 Martta da bunların bedelini AK PARTİ ödeyecek inşallah.

Hayırlı geceler efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

XI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ve 7 Milletvekilinin Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı 37) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

43’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.27

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 00.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

37 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 16 Ocak 2019 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.29



(X) 37 S. Sayılı Basmayazı 8/1/2019 tarihli 42’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.