TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                              TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                36’ncı Birleşim

                                                                                           18 Aralık 2018 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10)

2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11)

A) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

1) Hazine ve Maliye Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

B) MALİYE BAKANLIĞI

1) Maliye Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) KAMU İHALE KURUMU

1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI

1) Hazine Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) SERMAYE PİYASASI KURULU

1) Sermeya Piyasası Kurulu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermeya Piyasası Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) GELİR BÜTÇESİ

 

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak’ın, 12 Aralık İsa Yusuf Alptekin’i vefatının 23’üncü yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Yenikapı mitinginde hain FETÖ terör örgütünün 15 Temmuzdaki darbe girişimine karşı millet tepkisinin gösterildiğine, gerek mali sisteme gerekse ekonomiye ilişkin reformların 57’nci Hükûmet döneminde gerçekleştirildiğine ilişkin açıklaması

4.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, siyasette haksız rekabet pozisyonu devam ettiği müddetçe, keyfî gözaltılar devam ettiği müddetçe ekonomiyi rayına oturtmanın mümkün olmayacağına ilişkin açıklaması

5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, anayasal ve yasal reformlar gerçekleştirmek suretiyle vatandaşların adalete olan güvenini tesis etmek için, yargının demokratikleşmesi ve hukukun üstünlüğü ilkesini hayata geçirmek için mücadele verdiklerine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve devletin başının “Ben Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum.” diyemeyeceğine ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Milliyetçi Hareket Partisinin her zaman açık ve net olarak sözünü söyleyen parti olduğuna ilişkin açıklaması

8.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban’ın, 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın sekizinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, hiçbir canlının elinden yaşam hakkının alınamayacağına ve hayvanları öldürmenin cinayet olduğuna, Meclise sunduğu Hayvanları Koruma Kanunu Değişiklik Teklifi’nin yasalaşmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

11.- Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş’ın, Kütahya halkı adına fiberglas fabrikası kurulmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne ili İpsala ilçesinde faaliyet gösteren Yeni Gazete’de çıkan yangın nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

13.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan’ın, Antalya ili Kemer ilçesinde yaşanan kuvvetli sağanak nedeniyle selden zarar gören vatandaşların tespit edilerek gerekli yardımın yapılmasına ve Antalya ili Elmalı ilçesinin sel baskınına maruz kalmaması için Türkmentepe barajının yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

14.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, köylülerin Kars’ın Sarıkamış ilçesine bağlı Aşağısallıpınar, Yukarısallıpınar ve Boyalı köyü ile Selim ilçesine bağlı Laloğlu köyüne bir çivi dahi çakılmamasının Alevilikle ilgisi olduğunu düşündüğüne ilişkin açıklaması

15.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Hükûmetin EYT’liler, yardımcı hizmetler sınıfı ve bilgi işlemcilerle ilgili çalışmasının olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

17.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın, kastının Şırnak 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/409 esas sayılı dosyada adı geçen şahıslara yönelik olduğuna ilişkin açıklaması

18.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasında genelleme yapmaktan kaçınması gerektiğine ilişkin açıklaması

19.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu ve Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

20.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, her sıkışıldığında Halkların Demokratik Partisinin ihanetle suçlanıp, parmak sallanamayacağına, FETÖ’nün Türkiye'nin başına niye bela edildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

21.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Milli Emlak Genel Müdürlüğünün hangi gerekçelerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlandığını, devlet yönetiminde oluşan kurumsal arşivin vatandaşın taleplerini karşılamadaki önemine dikkat edilip edilmediğini, tekrar eski yapısına kavuşması için Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlanmasının düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

22.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, vatandaşın alın terinin Meclise emanet olduğuna ve emanete sahip çıkılması gerektiğine, bu bütçeyi savunmanın faizi, zulmü, haramı savunmak anlamına geldiğine ilişkin açıklaması

23.- Hatay Milletvekili Hüseyin Şanverdi’nin, 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın gerek kürsüde yaptığı konuşmasında gerekse sorulara verdiği yanıtlarında çelişkiye düşüren durumlar olduğuna ilişkin açıklaması

25.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, “İşsizlik yok fakat kimse çalışacak iş bulamıyor, kimse çalışmıyor fakat üretim artıyor, üretim patlıyor ama fiyatlar düşmüyor, yakında ucuzluk olacak ama kimse memnun değil, kimse memnun değil ama seçimde herkes partiye oy veriyor.” ibaresinin yer aldığı Duma’ya sunulan raporun şu an içinde bulunulan hâli çok iyi aktardığına ilişkin açıklaması

26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, ekonomideki kötü gidişatın yükünün millete yüklendiğine ilişkin açıklaması

27.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye’nin çok zor bir coğrafyada, meydan okuyucu güçlerle karşı karşıya olan bir ülke olduğuna ilişkin açıklaması

28.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Halkların Demokratik Partisine “Onu söyleyemezsiniz, bunu söyleyemezsiniz.” gibi ifadelerle ayar vermeye çalışıldığına, Savunma ve İçişleri Bakanlığının bütçesi artırılıyorsa buna “savaş bütçesi” diyeceklerine ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Hazine ve Maliye Bakanının Türkiye gerçeklerine aykırı şeyler söylediğine, kuvvetler ayrılığını yok sayan bu sistemin demokrasiye fayda getirmediğine, Cumhurbaşkanına yapılan eleştirilere İç Tüzük 69’a göre söz verilemeyeceğine ilişkin açıklaması

30.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, işçinin, köylünün, esnafın, çiftçinin arasında siyaset yaptıklarına ve gelen talepleri kanun teklifi hâline getirdiklerine, kuvvetler ayrılığı olduğuna ilişkin açıklaması

31.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, ayrıştırma diline ve savaş kelimelerine gerek olmadığına ilişkin açıklaması

32.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, bir kişinin milletvekili olmasının tek başına masumiyet karinesini ortaya koymadığına ve herkesin önce kendi hayatının hesabını vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

34.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, sataşmanın Meclisin ritüeli olduğuna ama kim yaparsa yapsın hakareti kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, milletvekillerinin bayrağa gelecek en ufak leke karşısında hayatlarını ortaya koyacağına inandığına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Meclis Başkan Vekili olarak bir milletvekiline “Söz atma.” ifadesini kullanmaktan utanç duyduğuna ilişkin konuşması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 18/12/2018 Salı günkü Birleşiminde 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin oylanmasına kadar (5’inci maddesi dâhil) çalışmalarını sürdürmesi ile 19/12/2018 Çarşamba günkü birleşiminde mezkûr teklifin görüşmelerine 6'ncı maddesinden devam edilmesi ve çarşamba günkü birleşimde teklifin 14'üncü maddesine kadar (14'üncü madde dâhil) oylanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi

 

VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, yazılı soruların cevaplanmamasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/5768)

18 Aralık 2018 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca bugün sekizinci turdaki görüşmeler ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin ilk 2’nci maddesinin oylamasını ve -6’ncı madde dâhil- 6’ncı maddesine kadar olan maddelerin görüşmelerini yapacağız.

Sekizinci turda bütçe ve kesin hesapları yer alan kamu idarelerini okutuyorum:

Hazine ve Maliye Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, Türkiye İstatistik Kurumu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Gelir Bütçesi.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (x)

2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (x)

A) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

1) Hazine ve Maliye Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

B) MALİYE BAKANLIĞI

1) Maliye Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) KAMU İHALE KURUMU

1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI

1) Hazine Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) SERMAYE PİYASASI KURULU

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) GELİR BÜTÇESİ

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince tur üzerindeki görüşmelerde siyasi parti gruplarına ve İç Tüzük’ün 62’nci maddesi gereğince istemi hâlinde görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye altmışar dakika söz verilecek, bu süreler birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilecek ve şahsı adına yapılacak konuşmaların süresi ise beşer dakika olacaktır.

Ayrıca, konuşmalar tamamlanınca soru ve cevap işlemi on dakika soru, on dakika cevap olarak yapılacak ve sorular gerekçesiz olarak yerinden sorulacaktır.

Bilgilerinize sunulur.

Sekizinci turda siyasi parti grupları, yürütme ve şahısları adına söz alanların adlarını sırasıyla okutuyorum:

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına; Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Mersin Milletvekili Baki Şimşek, Konya Milletvekili Esin Kara, Ankara Milletvekili Mevlüt Karakaya.

İYİ PARTİ Grubu adına; Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, Antalya Milletvekili Hasan Subaşı, Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplan, Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına; Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay, Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu, Giresun Milletvekili Cemal Öztürk, Adana Milletvekili Tamer Dağlı, Ordu Milletvekili Ergün Taşcı, Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya, Trabzon Milletvekili Salih Cora, Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı, Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim, Aydın Milletvekili Mustafa Savaş, Kütahya Milletvekili Ahmet Tan, Denizli Milletvekili Nilgün Ök.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına; Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul, İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz, Van Milletvekili Muazzez Orhan, Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan, Hakkâri Milletvekili Sait Dede.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, Sinop Milletvekili Barış Karadeniz, Adıyaman Milletvekili Abrurrahman Tutdere, Burdur Milletvekili Mehmet Göker, Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir, Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan, Tunceli Milletvekili Polat Şaroğlu, Adana Milletvekili Orhan Sümer, İzmir Milletvekili Bedri Serter, İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, Tokat Milletvekili Kadim Durmaz.

Şahsı adına, lehinde Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç, istemi hâlinde yürütme, şahsı adına, aleyhinde Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli.

2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin 2’nci maddesini okutuyorum, buyurun:

Gelir ve finansman

MADDE 2- (1) Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 867.296.403.000 Türk lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 11.179.800.000 Türk lirası öz gelir, 63.704.956.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 74.884.756.000 Türk lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 6.420.391.000 Türk lirası öz gelir, 116.591.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 6.536.982.000 Türk lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 80.250.000 Türk lirası olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, sayın grup başkan vekillerimiz; benden evvelki Meclis başkan vekilleri oturumu yönetirken güzel bir şey yaptılar. Siyasi parti grupları konuşmalarını tamamladıktan sonra grup başkan vekillerimiz söz aldılar; daha verimli oldu, zaman açısından da daha iyi bir şekilde değerlendirildi. Takdirleriniz… Ben grup başkan vekilleri söz isterlerse veririm ama bu uygulama faydalı oldu, ben de izledim. O bakımdan, buna dikkat edersek sevinirim.

Hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ilk söz Manisa Milletvekili Erkan Akçay’a aittir.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, devletlerin en önemli faaliyet alanlarından biri de maliyedir. Sadece kamu faaliyetlerinin finansmanı açısından değil, ekonomik ve sosyal boyutuyla da mali faaliyetler büyük önem arz etmektedir. Vergi, harcama, borçlanma, bütçe, vergi dışı gelirler, özelleştirme, teşvik gibi maliye politikaları araçlarıyla; istihdam, ödemeler dengesi, yatırım gibi alanlarla ekonomi politikalarının yürütülmesinde maliye politikası önemli bir yer almakta ve önemli bir unsur teşkil etmektedir. Öte yandan, bütün bu araçların kullanılma yöntemi, içeriği ve tercihler ve öncelikler maliye politikasının karakterini göstermektedirler. Maliye politikalarının öznesi devlettir, nesnesi insan ve toplumdur.

Vergi sadece kamu harcamalarının finansman aracı değildir, vergiciliğin sosyal boyutu giderek önem kazanmaktadır. Bu önemin adı “vergilemede adalet”tir. Vergi adaletini ölçmek için kullanacağımız verilerden en önemlisi, dolaylı ve doğrudan vergilerin vergi gelirleri içerisindeki nispetidir. Ülkemizde dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payı Ekim 2018 itibarıyla yüzde 64,5’tur. Ancak doğrudan bir vergi olarak değerlendirilmekle birlikte, aslında dolaylı vergi özelliği ağır basan motorlu taşıtlar vergisini de hesaba kattığınızda bu oran yüzde 67’ye yükselmektedir. Dolaylı vergiler ülkemizde yüzde 65’in altına bugüne kadar maalesef inmemiştir. Oysa OECD ortalaması yüzde 46’yı geçmemektedir.

Vergileme konusunda altını çizmek istediğim bir husus daha vardır: Vergilemenin sadece hukuki olması yeterli değildir; ayrıca adalet, kesinlik, belirlilik, uygunluk, iktisadilik, genellik, verimlilik gibi ilkelerin de vergi sistemine hâkim olması gerekmektedir.

Ekonomide rahat ve kolay günlerden geçmiyoruz. Diğer ekonomik faktörler bir tarafa, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra malum odaklar ekonomik araçlarla da saldırıya geçmiştir, bunu göz ardı edemeyiz. Özellikle 24 Haziran seçimlerinden sonra bu saldırılar yoğunlaşmıştır. Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch 13 Temmuzda kredi notunu düşürmüştür. 1 Ağustosta ABD 2 bakanımıza yaptırım kararı almıştır. 3 Ağustosta Cumhurbaşkanı tarafından 100 Günlük Eylem Planı açıklanmış, 10 Ağustosta da ABD, Türkiye’ye yönelik vergi kararı almıştır. 13 Ağustosta Hazine ve Maliye Bakanlığı yeni tedbirler paketini açıklar açıklamaz Standard & Poor’s ve Moody’s ülkemizin kredi notunu düşürmüştür. Bu dönemin baş rolünde ise ABD’li rahip Brunson yer almıştır.

Dünya ticaret savaşları, dünyada faiz oranlarının artmasıyla ülkemizden döviz çıkışının teşvik edilmesi de eklenince bu süreçte dolar 7,30 lira seviyesine çıkmıştır. Bunun ardından önce ÜFE, hemen ardından TÜFE artmıştır. Merkez Bankası faizi yükseltmek zorunda kalmıştır. Buna mukabil dünyada petrol fiyatlarının düşmesiyle benzin ve motorinde uygulanan vergi politikası olumlu bir etki yaratmıştır. İkinci çeyrek itibarıyla dış borç stokunun 457 milyar dolara yükselmiş olması, dış müdahalelere açık olmamız nedeniyle yabancıların ülkemiz üzerindeki etkilerinin şiddetli hissedilmesine neden olmuştur. Şirketlerin döviz borcunun da etkisiyle döviz kuru ekonominin ana belirleyicisi olmuştur. Döviz kurundaki artış şirket bilançolarını çok olumsuz etkilemiştir. Tüketici güven endeksi âdeta döviz kuruna endekslenmiş, kur artınca tüketici güven endeksi düşmeye, kur düşünce de güven endeksi artmaya başlamıştır. Bu dönemde Borsa istanbul’da işlem gören şirketlerin değerleri hızlı bir şekilde düşmüş, Merkez Bankası döviz rezervleri azalmıştır. Bütün bunların neticesinde büyüme oranı düşmüş, döviz kurundaki bu artış dolar bazında kişi başı millî gelirin de düşmesine neden olmuştur.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar alınan önlemler sayesinde ekonomik saldırılarla mücadele kapsamında çok önemli adımlar atılmıştır. Bu mücadelede gösterdiği gayret ve başarılar nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak’a tebrik ve takdirlerimizi iletiyor, kutluyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Finans piyasalarındaki iyileşmelerin reel piyasaya da yansıması için gerekli önlemlere devam edilmesi gerekmektedir. İlk adım, ekonomiye güvenin pekiştirilmesidir. Yapısal reformlar devam etmelidir. Enflasyon ve cari açıkla ilgili etkili çalışmalar yapılmalıdır. İflasların önüne geçmek için tedbirler geliştirilmelidir. Üreten ekonomi modeli ve programı çok acil olarak hayata geçirilmelidir. Ekonomik eşitlik, özgürlük, adalet ve ekonomik güvenlik konularında tesir düzeyi yüksek hamleler yapılmalıdır. BDDK ve Merkez Bankası tarafından yapılan müdahalelere maliye politikalarıyla etkili ve kalıcı katkılar sağlamaya devam edilmelidir. “Kriz tedbirleri” adı altında verilen teşviklere yenileri eklenmelidir. Özellikle enflasyondan en fazla etkilenen ücretliler ekonomik olarak rahatlatılmalıdır. Verimli olmayan harcamalardan vazgeçilmeli, vergi indirim ve istisnaları yeniden gözden geçirilmeli, gerçekçi olmayanlardan da vazgeçilmelidir; bu suretle faiz dışı fazla verilmeye devam edilmelidir. Tarımda çiftçi ile tüketici fiyatı arasındaki fark azaltılmalıdır. Çiftçi üzerindeki vergi yükleri azaltılmalı, teşvikler artırılarak tarım üretimi artırılmalı ve gıda fiyatları düşürülmelidir.

Bunlarla birlikte, maliye politikasında özellikle şu hususları dikkatlerinize sunuyorum: Maliye politikası araçları sosyal adalet ve gelir dağılımı yönünden daha etkin kullanılmalıdır. Bütçe gelirleri konjonktürel etkilerden mümkün olduğunca arındırılmalıdır. Mali disiplinden taviz verilmemeli, harcamalarda israf ve verimsizliğin önüne mutlaka geçilmelidir. Herkesin mali gücüne göre vergi ödediği, üretimi ve istihdamı teşvik eden, öngörülebilir bir vergi sistemi tesis edilmelidir. Kamu harcamaları ülkemizin ihtiyaçlarına göre önceliklendirilmelidir. Maliye yönetiminde mali ve idari etkinlik sağlanmalı, plan, program, bütçe ilişkisi güçlendirilmeli, mali riskler önceden hesaba katılmalı, sistem daha şeffaf ve hesap verilebilir hâle getirilmelidir. Kaynakların etkin dağılımı ve kullanımını sağlamak amacıyla bütçe hazırlama sürecinde yetki ve sorumluluklar net bir şekilde tespit edilerek Meclisin etkinliği artırılmalı, mali raporlama geliştirilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm kamu faaliyetlerinin parasal bir maliyeti vardır. Bu maliyet, ekseriyetle maliye üzerinden karşılanmaktadır. Maliye dediğimizse, bir bakanlık binası, vergi dairesi, defterdarlık binaları vesaire değildir. Devletin en temel kamu birimlerinden olan Maliye Bakanlığında ve Gelir İdaresi Başkanlığında 2017 yılı verilerine göre toplam personel sayısı 66.410’dur. Maliye personeli, kamuda iş yükü ve sorumlu olduğu mevzuat bakımından zor görevlerden birini ifa etmektedir. Devletin vatandaşla yüz yüze geldiği, devlet-vatandaş münasebetlerinin hassas olduğu bir kesimi temsil etmektedirler. Devlet vergi koyar, ceza keser, harç alır; tahsilatı ve ödemeyiyse Maliye personeli yapar. Görevini yaparken zaman zaman sözlü, hatta sopalı ve hatta zaman zaman da silahlı saldırılara maruz kalabilmektedirler.

Meclisimiz kanun yapar, vergi koyar ya da kamu alacakları için yapılandırma yapar; yük, maliyecilerin üzerine biner. Kamu alacakları tahsilatının son günlerine kadar gece gündüz, hafta içi, hafta sonu fedakârca çalışırlar. Zor şartlar altında görev yapan maliyecilerimizin görevleri, en az öğretmenlerimiz kadar, askerlerimiz, polislerimiz kadar da önemlidir çünkü 81 milyon vatandaşımızın hakkı onların üzerindedir. Peki, bu durumda Maliye çalışanları emeklerinin karşılığını alabiliyor mu? Ehliyet-liyakat çizgisinde mesleğinde yükselme imkânları var mı ve özlük hakları, çalışma koşulları insanca yaşamaya ve çalışmaya müsait mi?

Kamu çalışanlarının maaş ve özlük haklarına ilişkin şikâyetleri bitirme iddiasındaki 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’den beri, Maliye çalışanlarının talep ve beklentileri sona ermemiş, aksine geçmişten gelen sorunları birikerek devam etmektedir.

Konuşmamın bu bölümünde, Maliye personelinin sorunlarını, beklentilerini ve çözüm önerilerimizi paylaşmak istiyorum. Biliyorum ki şu an bütün Maliye personeli bir taraftan görevlerini yerine getirirken aynı zamanda kulakları da Meclisimizdedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; Maliye çalışanlarımızın sorunlarının başında, eşit işe eşit olmayan ücret uygulaması gelmektedir. Aynı odada, yan yana masalarda aynı işi yapıyorlar ancak aralarındaki maaş farkı 1.500 lirayı bulmaktadır.

Görevde yükselemiyorlar, kariyer imkânları verilmiyor. Bu istikamette, kurum içi gelir uzmanlığı özel sınavının acilen açılması gerekmektedir. Son sınavın yapıldığı 18 Şubat 2012 tarihinden beri geçen altı buçuk yılda, geçmiş Maliye bakanları çeşitli zamanlarda söz vermelerine rağmen kurum içi uzmanlık sınavı maalesef açılmamıştır.

Kamu personel rejiminde esas olan, nitelikli insan kaynağının kazandırılması, yetkinliklerinin geliştirilmesi, kariyer planlarının yapılmasıdır. Bu yüzden, Gelir İdaresi Başkanlığının çeşitli birimlerinde istihdam edilen personel için kurum içi gelir uzmanlığı özel sınavı bir an önce açılmalıdır.

Dikkatinize sunmak istediğim bir diğer husus, vergi müfettişliği yeterlilik sınavlarıdır. İlk olarak yazılı sınavın kendisi başlı başına bir sorun olmakla birlikte, ikinci ve en büyük sorun mülakat aşamasıdır. Geçmişte bu mülakatlar Maliye Bakanlığı içinde FETÖ operasyonlarına en fazla maruz kalan alanlardan biriydi. Bu mülakatlarda kasıtlı ve subjektif değerlendirmelerle pek çok personel mesleğinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Ayrıca vergi müfettiş yardımcılığı için beşinci ve altıncı dönemlerde, vergi müfettiş yardımcılarının yüzde 44’ünün vergi müfettişi olmalarına Vergi Denetim Kurulu tarafından hazırlanan yönetmeliklerle mani olunmuştur. Yeterlilik sözlü sınavında çok sayıda vergi müfettiş yardımcısı şahsi husumete varan keyfîlikler nedeniyle mülakatta elenmiştir. Öyle ki her bakımdan başarılı olan müfettiş yardımcılarına âdeta “Kaşının altında gözün var.” denmiştir. Bu kapsamda yapılması gereken yazılı yeterlilik sınavını başarıyla geçen meslek mensuplarının yeni bir sözlü sınavla yeniden hakkaniyetle değerlendirilebileceği bir düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Böylece Vergi Denetim Kurulunun içinde bulunduğu mahkemelik durum asgari düzeye indirilmelidir.

Maliye çalışanlarına ödenen ücretlerin yarısı ek ödeme ve fazla mesai ücretlerinden oluşmaktadır. Ek ödemelerin emekli maaşına yansımaması sonucu emekli olan bir Maliye çalışanı maaşının yarısını dahi emekli maaşı olarak alamamaktadır. Maliyeciler emekli olamamaya âdeta mahkûm edilmektedir. Örneğin Gelir İdaresi Başkanlığı çalışanlarının yüzde 49’unun hizmet süresi yirmi yıldan fazladır ve taşradaki personelin yüzde 37’sinin hizmet süresi de yirmi beş yıldan fazladır. Gelir İdaresi Başkanlığında devlet gelir uzmanı ve gelir uzmanı kadrolarının tek bir çatı altında “gelir idaresi uzmanlığı” kadrosunda birleştirilerek gelir uzmanlarının merkez atamalı personel statüsüne kavuşturulması yerinde olacaktır. Ayrıca ve önemle ifade ediyorum ki tüm uzmanlık kadrolarındaki merkez-taşra ayrımına son verilmelidir. Diğer bakanlıklarda bu durumu görmek mümkün değildir, diğer bakanlıklar da örnek alınarak Maliye de bu uygulamayı başlatmalıdır.

Tahakkuk ve tahsilata ilişkin işlemlerin zamanında ve doğru olarak yerine getirilmemesinden doğan Hazine zararlarından sorumlu tutulan gelir uzmanlarının yetki ve sorumluluk alanı net bir şekilde belirlenmelidir.

Millî emlak uzmanları diğer kariyer uzmanlarıyla aynı özlük haklarına sahip olmalıdır.

Vergi Denetim Kurulu gibi aynı şekilde “gider denetim kurulu” da oluşturulmalıdır.

Çalışanlara ödenen özel hizmet tazminat oranları, diğer kurumlarda aynı unvanda çalışanlara ödenen tazminat oranlarına getirilmelidir.

Defterdarlık uzmanlığı için kadro sayısı artırılarak kurum içi özel sınav açılmalıdır.

Gelir uzmanlarının 2003, 2004 ve 2006 yıllarında yapılan ortak sınavlardan kaynaklanan mağduriyetleri giderilmelidir ve maalesef yıllardır bu sorun ve haksızlık giderilememiştir. Ortak sınavla özlük hakları ayrı olan vergi denetmen yardımcılığı, devlet gelir uzman yardımcılığı ve gelir uzman yardımcılığı atamaları yapılmıştır. Bu atamalar da belli bir objektif kritere dayanarak değil, artık takdire dayalı olarak ve biraz da rastgele yapılmıştır.

Tüm uzmanlara, diğer kurum uzmanlıklarında olduğu gibi 3600 ek gösterge, makam tazminatı, özel hizmet tazminatı hakları da dikkate alınarak verilmelidir. Taşrada görev yapan müdürlerin ek göstergeleri de kendi eşiti konumunda olan müdürlerin konumuna getirilmelidir. Muhasebe ve millî emlak denetmenlerinin emsallerine göre düşük olan görev, yetki, sorumluluk ve özlük hakları yeniden düzenlenmeli ve düzeltilmelidir.

Engelli, teknisyen yardımcısı, yardımcı hizmetler sınıfı ve diğer personel için görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavı açılmalıdır; yardımcı hizmetler sınıfındaki personele ek gösterge hakkı verilmelidir.

Ayrıca, Bakanlığın kurumsal yapılanmasına ilişkin de bazı hususların altını özellikle çizmek istiyorum. Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde Vergi Konseyi, Gelir İdaresi Başkanlığı, Gelir Düzenlemeleri Genel Müdürlüğü ve Vergi Denetim Kurulundan oluşan çoklu yapının, biz, yine tek çatı altında yeniden yapılandırılmasında fayda mülahaza ediyoruz. Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde bulunan Vergi Denetim Kurulu, Sigorta Denetleme Kurulu ve Hazine kontrolörlerinin, ilgilerine göre konumlarının net olarak belirlenmesi gerekmektedir.

Maliye ve vergi politikalarını, yapısal sorunları konuşuyoruz; kanunlar çıkarıyoruz, kararnameler yayınlanıyor, yönetmelikler çıkıyor, tebliğler hazırlanıyor; bilinmelidir ki personelin hakkı hukuku adalet içinde gözetilmeden ve bu personelin sorunları çözülmeden Maliye sisteminde amaçlanan verimliliğe ulaşmamız mümkün görünmemektedir. Çalışanlar mutsuzsa, çalışma barışı yok ise Hazine ve Maliye Bakanlığı da huzursuz ve verimsiz olur. Maliye teşkilatını mutsuz ve huzursuz insanların oluşturduğu bir kurum olmaktan çıkaralım.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu istikamette atılacak adımları bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da destekleyeceğimizi belirtiyor, Maliye ve Gelir İdaresi bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Milletvekilim.

Söz sırası, Mersin Milletvekili Baki Şimşek’te. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçe, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önümüzdeki bir yıllık sürede kamuya kaynak aktarma ve bu kaynakları dağıtma yetkisi verdiği bütçe aynı zamanda uygulanan ekonomik ve mali politikalar ile sosyal politikaların önemli bir aracıdır. Son dönemlerde bölgemizde yaşanan gelişmeler Türkiye’nin egemenlik haklarını tehdit eden boyutlara varmış, Türkiye’ye karşı açılan ekonomik savaş, ülkemizin maruz kaldığı iç ve dış saldırılar ekonomide olumsuz etkilere yol açmış, ülkemizi önemli ölçüde mali külfete sokmuştur.

2018 yılı Türkiye ekonomisi kapitalist, emperyalist komploya kurban edilmek istenmiş, âdeta Türk lirasını eritip devletimizin saygınlığını, milletimizin kazanımlarını mahvetmek amaçlanmıştır. Ülkemiz kur üzerinden kurcalanmış, döviz üzerinden karıştırılmak istenmiştir. Ne yazık ki bu saldırıların hedefinde aslında ve esasen Türk milleti yer almaktadır. Ekonominin birikmiş sorunlarına ek olarak tüm bu yaşananların neticesinde istikrarsızlık ve güven kaybı yatırımcıyı caydırmış, işsizlik oranı yükselmiş, ekonomi tıkanmıştır. Piyasalarda sorun devam etmekte olup ciddi boyutlarda tahsilat sorunu yaşanmakta, nakit sıkışıklığı görülmektedir. Ülke olarak ekonomide yeni ufuklara, yeni yollara ve millî çarelere ihtiyacımız vardır.

Türkiye ekonomisinin düzlüğe çıkarılması için üretim, istihdam odaklı yeni plan ve programlar acilen hayata geçirilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak sıkı para ve maliye politikasının uygulanmasını, kamuda tasarruf tedbirlerinin alınıp yaygınlaştırılmasını, bütçe disiplininden taviz verilmemesini, Merkez Bankası ve Para Politikası Kurulunun gelişmeleri anbean takip ederek zorunlu müdahalelerde gecikmemesini, Türk lirası kullanımının teşvik edilmesini, döviz cinsinden kira, otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin millî paramızla yeniden yapılandırılmasını, enflasyon ve cari açıkla çok etkili mücadele edilmesini, muhtemel iflasların önüne geçilmesini, çok kararlı ve stratejik bir ekonomik vizyonun siyasi iradeyle temellendirilmesini, üreten ekonomi modelinin çok acil hayata geçirilmesini, stokçuluğun önüne geçilmesini, ekonomik seferberlik ilan edilmesini, makro ve mikroekonomik dengeleri sağlamlaştırmak için yapısal sorunların süratle giderilmesini, küresel ittifak ve ilişki ağlarının yeni baştan değerlendirilmesini, ihracatın ithalata bağımlılığını azaltmak için yerli ve millî ürünlerin üretimine öncelik ve önem verilmesini; ekonomik eşitlik, özgürlük, adalet ve güvenlik konularında tesir düzeyi yüksek hamlelerin yapılmasını, adımların atılmasını bekliyor, tavsiye ve temenni ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, özelleştirmelerde ve diğer kamu ihalelerinde temel ölçü millî kaynaklarımızın korunmasıdır. Bu sebeple, özelleştirme süreçlerinin aynı zamanda yolsuzluklarla mücadele anlayışı içinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Özelleştirme uygulamalarının başladığı 1986 yılından bugüne kadar geçen süre içerisinde gerçekleştirilen uygulamalar kapsamında 250 kuruluşta bulunan kamu hisseleri blok satış, halka arz ve borsa satışı yoluyla; 19 liman, 93 elektrik santrali, 178 tesis ve işletme, 18 otel, sosyal tesis, 5.400 taşınmaz ve 40 maden sahası ile araç muayene hizmetleri varlık satışı ve işletme ve imtiyaz hakkı devri yoluyla; özelleştirme programındaki kuruluşlara ait 11 gemi, 9.103 kalem makine teçhizat, demirbaş ve hizmet vasıtasıyla bu kuruluşlar adına tescilli 150 adet isim hakkı marka ve varlık satışı yoluyla özelleştirilmiştir.

1986 yılından bu yana toplam 68,7 milyar lira ABD doları tutarında özelleştirme uygulaması yapılmıştır. Türkiye’de özelleştirme uygulamalarındaki amaç, kamu kuruluşlarının sermaye piyasalarında halka arz yoluyla satılmasıyla sermayenin tabana yayılmasıdır. Ancak kamu işletmeciliğinin geldiği durum bahane edilerek bu kuruluşların ne olursa olsun elden çıkarılması gerektiği anlayışı hâkim olmuştur. Böyle bir anlayışa dayanan özelleştirme politikası da özelleştirmeler yoluyla kamu kaynaklarının tabana yayılmasını, rekabetçi bir piyasanın oluşmasını, üretimin ve istihdamın artırılmasını sağlamaktan uzak kalmıştır. Bize göre, özelleştirmeyle, ekonomide rekabet ortamının tesis edilmesi, kamu maliyesi üzerindeki yükünün hafifletilerek kaynakların etkin kullanılması, üretim ve istihdam artışı sağlanması, teknoloji transferi ve ihracat kapasitesinin geliştirilmesi amaçlanmalıdır. Devlet tekellerinin yerini özel sektör tekellerinin alması önlenmeli, uygulamada şeffaflık ilkesi tam anlamıyla hâkim kılınarak kamu vicdanını rahatsız eden hiçbir girişime izin verilmemelidir.

Ülkemizde her kesimin sorunları bulunmaktadır; öğrencilerin yurt sorunu, kredi sorunu, burs sorunu. Bu yurt sorunu üniversiteler açılmadan önce mutlaka çözülmelidir. Her yıl üniversiteler açıldıktan sonra Kredi Yurtların öğrenci yerleştirmeleri yapılmakta ve birçok aile gittiği yerlerde mağdur olmaktadır.

Ücretli öğretmenliğe son verilmeli, mutlaka açığın tamamı kadrolu öğretmenlerle doldurulmalıdır.

OGS, HGS, köprü yasak geçiş cezalarının tamamı iptal edilmeli; köprü ve otoban ücretleri makul bir seviyeye çekilmelidir.

Bir kamyoncu çocuğu olarak, evine ekmek parası götürmek için çabalayan kamyoncu esnafına mutlaka ucuz mazot verilmelidir.

Ulu Önder Atatürk’ün “milletin efendileri” dediği köylülere ucuz mazot, ucuz tohum ve ucuz gübre verilmelidir. Teşvikler mutlaka üretene göre verilmeli, devletin kaynakları doğru yere aktarılmalıdır. Hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız geleneksel Anadolu kültürüne göre desteklenmeli, ülkenin temel ihtiyaçları karşılanmalıdır. Sadece büyük şirketlere verilen teşviklerle tarımın ve hayvancılığın ayakta kalması mümkün değildir. Hazineye ait tarım arazilerinin tamamı çiftçilerin kullanımına, Milliyetçi Hareket Partisinin seçim vaadinde olduğu gibi ücretsiz olarak devredilmelidir.

İmar barışıyla bir prefabrik koyan vatandaşa sadece internet üzerinden yapılan bir müracaatla devletin arazileri peşkeş çekilmemelidir.

Hal Yasası tekrar gözden geçirilmeli, çiftçinin destekleyicisi konumundaki komisyoncular devre dışı bırakılmamalıdır. Köylerde ürün yetiştirenin, ürünlerini Ankara’da, İstanbul’da, Almanya’da, Rusya’da pazarlaması mümkün değildir. Maliyeti artıran en önemli faktör akaryakıt ve enerji maliyetleridir. Komisyon ücretlerinde iyileştirme beklenebilir ama asıl iyileştirme yapılması gereken durum akaryakıt ve vergilerdir.

Ülkemizin çok açık hedef alındığı, siyaset ve ekonomik oyunların vahşileştiği, Türkiye ekonomisinin kapitalist emperyalist komploya kurban edilmek istendiği bu dönemde gelecek nesillere umut vermek için, sırtlanların ve çakalların dolaştığı coğrafyada hür ve bağımsız yaşamak için, dünyada bize umut bağlayanlara, “‘Osmanlı’nın artığısınız’ dediklerinde kahroluyorum.” diyen Kerküklü nineye, “Bizi kimlere bırakıp gidiyorsunuz?” diye haykıran Şamlı dedeye, “Türkiye için dua etmeden seccademi kaldırmam.” diyen Bosnalı teyzeye, “2 patik ördüm, köyüme gelen Türk askerine vereceğim.” diyen Ahıskalı geline, ordumuza katılmak için ceketini satan Pakistanlı gence, şehadet parmağını İsrailli askerlere uzatarak “Bir gün gelecekler!” diye bağıran Gazzeli çocuğa, Baykal’a, Hazar’a, Tuna’ya, Fırat’a ve Nil’e, Türkmen Dağı’na, Apşeron’a, Elbruz’a ve Erciyes’e, Ahlat’a, Urumçi’ye, Fergana’ya ve Tebriz’e, velhasılıkelam yürek bohçasında bize dair ağıt ve umut taşıyan her yere umut olmak için bu bütçeye “evet” oyu veriyoruz.

Boyunlarında efendilerinin tasması bulunan kansız, vatansız, hain terör örgütü PKK’nın kökünün kurutulması, kandan nemalanan, şiddetten faydalanan son teröristin gömülüp son kanlı silahın imha edilmesi için mücadeleden dönmeyeceğimizi, devletten maaş alıp milletin kürsüsünden bebek katiline “sayın” diyenlere, Kandil’e selam çakanlara, milletin Meclisinden hainlere göz kırpanlara, terörü meşrulaştırmak isteyenlere bir bozkurt gibi karşısında durup fırsat vermeyeceğimizi belirtiyor; bu duygu ve düşüncelerle bütçenin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Konya Milletvekili Esin Kara’da. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakika.

MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın gelir bütçesi, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Öldüğüm gün tabutum yürüyünce,

Bende bu dünya derdi var sanma.

Bana ağlama, yazık yazık, vah vah deme,

Şeytanın tuzağına düşersen,

Vah vahın sırası o zamandır,

Yazık, yazık diye asıl o zaman denir.

Cenazemi gördüğün zaman ayrılık, ayrılık deme,

Benim buluşmam asıl o zamandır.

Beni mezara koyunca elveda demeye kalkışma,

Mezar cennet topluluğunun perdesidir,

Mezar hapis gibi görünür ama aslında hapisten kurtuluştur.

Batmayı gördün ya doğmayı da seyret,

Güneşle aya batmadan ne ziyan gelir ki!

Sana batma görünür ama aslında o doğmadır, parlamadır.

Yere hangi tohum ekildi de bitmedi?

Niçin insan tohumuna gelince bitmeyecek,

Yetişmeyecek zannına düşüyorsun?

Hangi kova suya salındı da dolu olarak çekilmedi?

Can Yusuf'un kuyuya düşünce ne diye ağlıyorsun?

Bu tarafa ağzını yumdun mu o tarafa açacaksın,

Çünkü artık hay huyun, mekânsızlık âleminin boşluğundasın."

Rabb’ine kavuşmasını düğün gecesi ilan eden Mevlâna’nın vuslatının yani Şebiarus’un 745’inci yıl dönümünü dün idrak ettik. Belh’ten Konya’ya uzanan, maneviyatla dolu hayat yolculuğunda bizlere Mesnevi’den Dîvân-ı Kebîr’e, Fîhi Mâ Fîh’ten rubailere varıncaya kadar ölümsüz eserler bırakan Mevlâna Celâlettin Rûmi’yi rahmetle anıyor, kültürün başkenti olan güzel Konya’mızı görmeye hepinizi davet ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

2013 yılına kadar Türkiye’de bağımsız denetim sadece Sermaye Piyasası Kuruluna bağlı olan şirketler için zorunlu iken 2 Kasım 2011 tarihli 660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’yle uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye muhasebe standartlarını oluşturmak ve yayımlamak, denetim standartlarını belirlemek, bağımsız denetçi ve bağımsız denetim kuruluşlarını yetkilendirmek, bunların faaliyetlerini denetlemek ve bağımsız denetim alanında kamu gözetimi yapmak suretiyle bu alanda gerekli güveni ve kaliteyi sağlamak amacıyla, kamu tüzel kişiliğini haiz, idari özerkliğe sahip Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu kurulmuştur.

Amerika Birleşik Devletleri’nde 2002 yılında finansal skandallara tepki olarak çıkarılan, birçok ülkede devamı gelen muhasebe skandalları, yaşanan iflaslar ve mali tabloların yaratmış olduğu sorunlar nedeniyle tam, gerçeğe ve ihtiyaca uygun, karşılaştırılabilir bilgi veren bir kurumun kurulması zaruretiyle birlikte benzer kuruluşlar kurulmuştur. Kurum, Türkiye muhasebe standartları, Türkiye finansal raporlama standartları, büyük ve orta boy işletmeler için finansal raporlama standartları, bağımsız denetim standartları, kalite kontrol standartlarını düzenleyerek Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu tarafından gerçekleştirilen projeler kapsamında ülkemiz adına önemli çalışmalar yapmıştır.

Kamu hizmetlerinin işleyişinde bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması oluşturmak suretiyle idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak, önerilerde bulunmak görevinde olan kurumun, idarenin işleyişiyle ilgili konularda resen harekete geçebileceğine dair herhangi bir hüküm yoktur. Kuruma bu yetkinin verilmemesi, kendisinden beklenilen faydayı sağlayamaması açısından büyük bir eksikliktir. Tavsiye niteliğinde kararlar veren Kamu Denetçiliği Kurumu daha etkin hâle getirilmeli, kurumun verdiği tavsiye kararlarının kamu kuruluşlarınca dikkate alınması sağlanmalı.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak 1999 yılındaki seçim beyannamemizden itibaren kamu denetimine önem verdiğimizi ve Türkiye’de ombudsmanlık müessesesinin getirilmesi gerektiğini ifade eden ilk siyasi partiyiz.

Kurumun 2017 kamu bütçe ödeneği 38 milyon 725 bin TL’yken gerçekleşen harcamaları 27 milyon 128 bin 979 TL’dir. 2018 yılı tahminî gelir bütçesi 43 milyon 430 bin TL’yken Ağustos 2018 itibarıyla 16 milyon 492 bin 554 TL gerçekleşmiştir. 2019 bütçesinde teklif edilen 43 milyon 499 bin TL bütçe teklifinin gerçekleştirilmesi için 27 milyon 901 bin TL’lik sermaye yardımı, faiz gelirleri, diğer mevduat faizleri ve diğer faizler çıkarıldığı zaman kalan 27 milyar 970 bin TL geliri, kurumun bağımsız denetim ve denetçi kuruluşlarından elde edeceği ücret gelirleri, izin gelirleri, sınav, kayıt, eğitim, seminer ve basılı evrak satış gelirlerinden elde etmesi makul görünmüyor. 2017 ve 2018 yıllarında kurumun gerçekleşen harcama giderlerinin bütçelenmiş giderlerin altında kalması bunun göstergesidir.

Bütçe gelirleri üzerinde genel bir değerlendirme yapacak olursak, rakamsal artışa rağmen kişi başına düşen millî gelirimiz, dolar bazında değerlendirme yapılırsa 1.217 dolar azalmıştır. Ülkemizde yaşayan Suriyelilerin de hesaplamaya katılmasıyla bu tutar daha da düşecektir. Ülkemizin brüt dış borç stokunun millî gelirimize oranı 2018’in ikinci çeyreğinde yüzde 51,8 olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizin dış borç düzeyi sürekli artış göstermektedir. Arzu ettiğimiz, ülkenin borçlanma oranının düşürülmesi, dış borçtan ziyade iç borçlanma yoluna gidilmesidir. Nitekim, 2019 bütçemizde faiz giderlerindeki yüksek artış dikkat çekmekte ve bu tutar 117,3 milyon TL olarak öngörülmektedir.

15 Temmuzdan sonra küresel güçlerin Türkiye'yi yalnızlaştırma hedefiyle başlayan, ekonomiyi ve siyaseti yönlendirmek amacıyla kur ve faiz oranları üzerinde yaptıkları saldırıları hep birlikte yaşadık. Türkiye ekonomisi istikrarsızlığa sürüklenmek istenmiştir. Ekonomide, iç ve dış siyasette milletimize yaşatılan bu belirsizlik, güven kaybı, istikrarsızlık yatırımcılar üzerinde etkili olmuş, iç ve dış yatırımlar durma seviyesine gelmiştir. Bu nedenle, özellikle kamu kesiminde sabit sermaye yatırımlarının artırılması, ithalatta ara mal ithalatından çok yatırım ithalatına önem verilmesi önemlidir. Gelirin, üretimin, ihracatın ve istihdamın artırılması, ekonominin ayakta kalması için yatırımların artırılması gerekmektedir. Yatırımların artırılması için yatırım bankacılığı konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Kamu kaynaklarının verimli kullanılması bu noktada önem arz etmektedir. İleri teknolojiyi üretme ve satma konusuna ağırlık verilmeli, AR-GE çalışmalarına verilen destekler artırılmalıdır. Beyin göçünün engellenmesine çalışılmalı, üstün zekâlı çocuklarımız küçük yaşta tespit edilerek özel olarak yetiştirilmelidir. Tüketici tercihleri konusunda halkımız bilinçlendirilmeli, yerli ve millî ürünlerin tüketilmesine ağırlık verilmelidir.

Ekonomide yaşanan diğer bir sorun enflasyondur. Kasım ayı enflasyon oranı yüzde 21,6 olarak gerçekleşmiştir. Enflasyonla mücadele için KDV ve ÖTV indirimleri yapılmış, imalat sektöründe makine ve teçhizat alımlarında 2019 yılı sonuna kadar KDV istisnası getirilmiştir. AR-GE ve yenilik faaliyetlerinde, tasarım faaliyetlerinde yeni makine ve teçhizat alımları da KDV’den müstesna edilmiştir. Bu teşviklerin yatırımlara, ihracata, istihdama ve enflasyona etkileri iyi bir şekilde analiz edilmeli, katkı sağlamayan uygulamalardan vazgeçilmelidir.

KDV tahsilatlarına bakılırsa, bunun büyük bir çoğunluğunun KDV tevkifatı olduğunu göreceksiniz. Maalesef ki mükelleflerimiz tevkifat yoluyla çıkan beyannameler haricindeki hiçbir vergiyi ödemek istememektedirler, ya vergiden kaçınma ya da vergi kaçırma yoluna gitmektedirler. İşte, mükellefleri bu eğilim yönünde bilinçlendirme konusunda idarenin serbest muhasebeci mali müşavirlerle birlikte bu konu üzerine eğilmesi ve sorunların çözümü üzerinde birlikte hareket etmesi gerekmektedir.

Ülkemizdeki gelir vergisi mükellefi sayısı Kasım 2018 itibariyle 1 milyon 922 bin 498, basit usul gelir vergisi mükellefi 778.330, kurumlar vergisi mükellefi 805.242, katma değer vergisi mükellefi 2 milyon 674 bin 839’dur. Bütçemizin en büyük kaleminin tarhını, tahakkukunu, hatta tahsilatı yapan, 3568 sayılı Yasa’ya da bağlı olarak çalışan serbest muhasebeci mali müşavirlerin sorunlarına eğilmek zorundayız.

Bakın, burada dün akşam üçte Meclisimizi kapattık ve Meclisimizi görüyorsunuz, ne kadar boş. Bu çalışmamızın pazar günleri dâhil ocak ayının başından başlayarak mayıs ayının sonuna kadar sürdüğünü düşünün. Geçen yıl sadece ocak ile mayıs ayı arasında iki pazar gününü evimde geçirdim, onun dışında büromda gece iki üçlere kadar çalıştım. Sabah da mesaimiz on birde başlamadı, sekizde büromuzun başındaydık. İşte, ülkemizin bir numaralı gelirinin tarhını, tahakkukunu, tahsilini yapan serbest muhasebeci mali müşavirlerimizin sorunlarıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi olarak inşallah yakın zamanda kanun teklifimizi getireceğiz ve sizlerden destek bekleyeceğiz.

Aynı noktada, Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı çalışan memurlarımızın 2012 yılından beri kurum içi yükselme sınavı beklemekte olduklarını ve özlük haklarıyla ilgili sorunlarını Sayın Erkan Akçay başkanımız dile getirdi, o yüzden onlara detaylı değinmiyorum.

Vergi sorunu ülkemizin yıllardan beri devam eden önemli sorunudur. Vergideki dağılım adil seviyeye getirilmelidir, vergi toplayamama sorunlarını uygun düzenlemelerle bir an önce çözmek zorundayız. Vergi yükü, bordrolu dediğimiz işçinin, memurun, asgari ücretlinin ve küçük esnafın üzerinde kalmamalıdır. Nitekim Milliyetçi Hareket Partisi olarak beyannamemizde sözünü vermiş olduğumuz, asgari ücretlilerden gelir vergisinin kaldırılması için kanun teklifimizi yüce Meclisimize sunmuş bulunmaktayız.

Vergi adaletinin sağlanması için herkesin mali gücüne göre ödediği adaletli bir vergi sistemi tesis etmeyi ivedilikle yerine getirmek zorundayız. Vergiyle ilgili düzenlemelerde, kamu harcama ve yatırımlarının finansmanıyla ilgili önceliklerin yanı sıra, verginin istihdam üzerindeki etkilerini ve sosyal yönünü de iyi değerlendirmeliyiz. Bu noktada istisna, müstesna ya da SSK indirimlerinin uygun alanlarda değerlendirilmesi, yatırım yapan mükelleflere verilmesi önem arz etmektedir. Diğer şekilde olursa, yatırım haricinde bu istisnalar, müstesnalar ve indirimler kullanılırsa ihracattan çok ithalatın artacağı göz önünde bulundurulmalıdır.

Ülkemizde önemli sayıdaki sığınmacının yüksek ekonomik maliyetinin düşürülmesi için uygun vadede güvenli bir şekilde ülkelerine gönderilmesinin hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük problemlerimizi çözeceği kanaatindeyim. Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde belirttiğimiz üzere, piyasa ekonomisi kurallarını işleterek tekelci oluşumların ve haksız rekabetin önlenmesi, kamunun ekonomideki rolünün yol gösterici, düzenleyici ve denetleyici faaliyetlerle sınırlandırılarak özel sektör dinamizminin ve teşebbüs gücünün desteklendiği, istikrarlı, çevreye duyarlı ve istihdam dostu bir büyümenin gerçekleştirilmesi, ekonomi politikamızın esasını oluşturmalıdır.

Ülkemizin içinde bulunduğu durumda en kötü şey ümitsizliktir. 18 Şubat 1923’e dönelim, 1’inci İzmir İktisat Kongresi’ne vatanımızın her yeri karış karış işgal edilmiş, düşman çizmesinin basmadığı yer kalmamıştı. Tersanelerimiz gitmiş, ordumuz dağıtılmıştı; fabrikalarımız yıkılmıştı, üretim yapacak hiçbir şeyimiz, hiçbir gücümüz yoktu. Bugün, o günden daha zor durumda değiliz. Biz, 1’inci ve 2’nci İzmir İktisat Kongresi’yle çok şeyi başardık, o yüzden muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur. Kendimize güvenelim, ümitsiz değiliz. Milliyetçi Hareket Partisi varsa her zaman umut vardır diyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Konuşmamı liderimiz Sayın Doktor Devlet Bahçeli’nin sözleriyle bitirmek istiyorum: “Ekonominin normale dönmesi, denge ve istikrara kavuşması, siyasi temkin ve tedbir, millî dayanışma ve uyanışla muhakkak sağlanacaktır. Ülke elden gittikten sonra neyin siyasetini, neyin ekonomisini konuşacağız?” Ülkenin bekasına kastedenlere karşı bu millet dün Kurtuluş Savaşı’nda elinde avucunda ne varsa feda etti, bugün de gerekirse bütçenin son kuruşuna kadar Türkiye’nin bekası için varız diyoruz.

Bütçemizin hayırlı olmasını temenni ediyorum. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Milletvekili.

Söz sırası Ankara Milletvekili Mevlüt Karakaya’ya aittir.

Süreniz on beş dakika Sayın Karakaya. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı merkezî yönetim bütçe görüşmeleri kapsamında her biri diğerinden daha önemli üç güzide kurumumuzun, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve TÜİK bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, SPK ve BDDK düzenleyici ve denetleyici nitelikli, TÜİK ise araştırma nitelikli kurumlarımız. Sağlıklı bir ekonomik yapı ve işleyiş için bu üç kurumun görünmez el nitelikli işlevsel önemleri son derece yüksektir.

SPK ve BDDK düzenleme ve denetleme işlevleriyle doğrudan finansal piyasalar üzerinde, dolaylı olarak da ekonominin bütünü üzerinde etkilerini gösterirler. Bu iki kurumumuzdan birisi, SPK’nin kuruluşu 1981-1982 yıllarına denk gelmekte. Hatırlayacaksınız, o yıllarda Türkiye ciddi bir banker krizi yaşamıştı. BDDK’nin kuruluşu, 2000-2001’li yıllara denk gelmekte, o dönemde de finansal kriz, daha spesifik olarak da Türkiye ciddi bir bankacılık krizi yaşamıştı. TÜİK ise bireysel veya kamusal ekonomik kararlara esas teşkil edecek her türlü resmî, istatistikî veriyi üreterek ekonominin bütünü üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkisini göstermektedir.

Gerek yaptıkları düzenleme ve denetleme görevleriyle SPK ve BDDK gerekse ürettiği istatistikî verilerle TÜİK, ekonomideki kaynakların adaletli ve hakkaniyetli bir biçimde dağılımını sağlayacak ya da adaletsizlik ve hakkaniyetsizlikleri önleyecek bir piyasa ve ekonomik ortamın sağlanması gibi çok önemli, ulvi görevlere sahiptir.

Ekonomik birimler, hane halkı ya da bireyler, devlet ve şirketler aldıkları ekonomik kararları neticesinde kâr ya da zarar ederler. Bu son derece doğaldır ancak bu kurumlarımız misyonları gereği kendilerine verilen görevleri tam olarak yerine getiremezler ise burada hakkaniyetsizliğin ve adaletsizliğin, kaynak paylaşımındaki, dağılımındaki hakkaniyetsizliğin bilakis sebebi hâline gelirler. Yani düzenleme ve denetleme ya da doğru ve güvenilir veri sağlama işlevini layıkıveçhile yerine getiremiyorlarsa bunun anlamı, haksız kaynak ve servet transferine neden olunuyor demektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kurumlarımızın işlevi sadece kaynak paylaşımındaki hakkaniyetin sağlanması değil elbette ancak ülkemizde en çok şikâyet edilen ve gündeme getirilen konuların başında bu gelmektedir. Hakkaniyetli paylaşım bu anlamda önemli, ülkemizde düzeltilmesi gereken en önemli alanların başında.

MHP olarak bu konuyu önemsiyoruz. Nitekim Üreten Ekonomi Programı’mızın dört ana unsurundan birisi hakkaniyetli paylaşımdır. Bu nedenle, gayrisafi yurt içi hasılanın paylaşımı sırasında muhtemel, olabilecek her türlü haksızlık, adaletsizlik, kayırmacılık veya manipülasyonların önlenerek hakkaniyetli bir paylaşım ortamı sağlanması gerektiğini her fırsatta ifade ediyoruz. Bunun için de üç alt bileşen üzerinde duruyoruz. Bunlar hakça rekabet, ekonomik uzlaşma ve sosyal devlet gereğidir. Üzerinde konuştuğumuz ve ülke olarak belki de bugüne kadar yeteri biçimde başarılı olamadığımız alan hakça bir rekabet ortamının sağlanamamasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle SPK ve BDDK’nin asli işlevlerinin başında finansal sistemin gelişimini sağlamak gelmektedir. Bu arada, belirtmek gerekir ki Türk finansal sistemi banka temelli bir sistemdir. Bu nedenle, fon piyasasındaki aracılık işlemleri ağırlıklı olarak bankalar üzerinden gerçekleştirilmektedir. Yatırım ve emeklilik gibi fonlar üzerinden hareket eden yapılar ise piyasa temelli yapılardır. Türkiye finansal piyasaları bu konularda çok yeterli değildir. Bu nedenle, Türkiye'de ekonomik faaliyetlerin önemli bir kısmının finansmanı bankalardan sağlanmakta.

Bugün bankacılık sektörünün toplam aktif büyüklüğü 4 trilyon TL gibi bir hacme ulaşmış durumdadır. Bu rakamı gayrisafi yurt içi hasılaya oranladığınızda, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 120’si seviyesinde olduğunu görürüz. Yine, bankaların aktiflerindeki kredi portföylerine baktığımızda, bu rakamların da çok önemli düzeylerde olduğunu bugün itibarıyla 2,5 trilyon TL civarında bir hacimde olduğunu görüyoruz. Bu şunu gösteriyor: Eğer yabancı sermaye çekmek istiyorsanız, tasarrufları artırmak istiyorsanız, yatırımları artırmak, yönlendirmek istiyorsanız, istikrar sağlamak istiyorsanız, öncelikle bankacılık sisteminizi sağlam zeminlerde tutmak ve yürütmek zorundasınız.

Finans sektörü, 2001’de yaşanan finansal krizin ardından önemli ölçüde yapısal düzenlemelere tabi tutulmuştur. Nitekim, 2008-2009 yıllarında küresel finansal kriz ortamında Türkiye'nin bu çalkantılardan çok fazla etkilenmemesinin en önemli sebeplerinin başında, 2001 yılında finansal mali sistemde yapılmış olan yapısal sistemler gelmektedir. Bunun öncesinde, 2001 yılına gelindiği noktada Türkiye’de bankacılığın bir kanunu dahi yoktu. Nitekim, bugün üzerinde konuştuğumuz, bütçesi üzerinde tartıştığımız Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu da yine bu dönemde işlevini, işlerliğini kazanan bir kurumumuz ve çok önemli görevleri de icra etmiş olan bir kurumumuz.

Değerli milletvekilleri, tabii, burada, Türkiye’nin finansal sistem ve parasal piyasa içerisinde yapması gereken önemli şeyler var. Nitekim, para piyasası açısından baktığımızda, sigorta sektörünün büyüme potansiyelini göz ardı edemeyiz. Sigorta sektörü, Türkiye’de gerçekten büyüme potansiyeli olan ve büyütülmesi gereken önemli alanlardan biri olarak işaret edilmelidir. Banka temelli bir finansal yapı içerisinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun ne denli önemli bir yere ve öneme sahip olduğunu belki daha fazla ifade etmeye gerek yok.

Değerli milletvekilleri, finansal piyasalar, gerek reel ekonomik değişikliklere gerekse de politik siyasi değişiklik ve gelişmelere en hızlı tepki veren piyasalardır. Bu nedenle, 15 Temmuzdan bu yana küresel güçler öncülüğünde kur ve faiz üzerinden Türk ekonomisi ve siyaseti manipüle edilmeye çalışılmaktadır. Nitekim, bu müdahaleler sonucu dış borç ödeme riskini gösteren CDS primleri Mart 2018’de ortalama 181 puandan Eylül 2018’de 457 puanlara kadar çıkmış, bugün itibarıyla geri dönüşü başlamış, 376 puan civarında! Bu iyileşmenin de alınan tedbirler sayesinde daha da devam edeceğini ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de önemli alanlardan bir tanesi de Sermaye Piyasası Kurulunun denetim ve gözetiminde düzenleyici ve denetleyici rol aldığı sermaye piyasasıdır. Tabii ki kurulları, kurumları kurarız; bunlarla ilgili mevzuatlar çıkarır, görevler, işlevler yükleriz ama piyasalar maalesef, kurmayla olmuyor; piyasalar oluşuyorlar. Piyasaların oluşması için de ciddi altyapıların oluşmasına ihtiyaç vardır.

Sermaye piyasası konusunda, Türkiye kendi alanındaki, kendine yakın gruplandırıldığı ülkelerle mukayese edildiğinde elbette önemli yollar katetmiştir ancak sermaye piyasasının gelişimi açısından bakıldığında, gerek tasarrufların yatırımlara dönüştüğü, gerekse fon ihtiyacı olanların fonu karşılama alanları itibarıyla istatistikleri değerlendirdiğimizde görüyoruz ki beklediğimiz, umduğumuz düzey ve seviyede değiller ve nitekim, bu noktada sermaye piyasasının gelişmesi konusunda ciddi altyapı sorunlarını çözmeye ihtiyaç var.

Biraz önce, Konya Milletvekilimiz özellikle muhasebe ve finansal raporlamaya ilişkin standartlar konusunda bazı düzenlemelerin etkilerinden bahsettiler. Aslında, mevzuat açısından, özellikle muhasebe standartları ve finansal raporlama standartları açısından Türkiye bugün, birçok Avrupa ülkesinden çok daha ileride ancak bunun dışındaki diğer altyapılarda da ciddi düzenlemelerin yapılması gerektiğini de ifade etmek istiyorum.

Tabii ki 15 Temmuz hain FETÖ girişimiyle birlikte Türkiye’de çok önemli kayıplar söz konusu oldu. Bu kayıpların belki de en az dile getirileni insan kaynağı, insan beynidir. Çocuklarımızı daha küçük yaşta, genç yaşta devşirerek, bunları farklı alanlara yönlendirerek yetişmiş kadrolarımızın bir anda yok olmasını sağladılar. Nitekim, BDDK ve SPK bu konuda en fazla yara alan, 15 Temmuzdan sonra en fazla kurumla ilişiği kesilen, mesleki anlamda kalifiye elemanların olduğu kurumlardır. Dolayısıyla bu kurumlardaki bu kalifiye eleman açığının, personel açığının bir an önce giderilmesi, Sayın Bakan, zaruret arz etmektedir. Nitekim, finansal piyasaların düzenleyicisi ve denetleyicisi durumunda olan bu iki kurumumuz son zamanlarda denetimlerde gerekli etkinliği gösterememektedir.

Değerli milletvekilleri, buradan dile getirmek istediğim bir başka önemli konu, TÜİK’le alakalı bir konu. Tabii ki TÜİK bir araştırma kurumudur ama ürettiği veriler ekonominin bütününü, hayatın genelini etkileyen, biraz önce ifade etmeye çalıştığım o hakkaniyetli paylaşımın alt verisini, altyapısını oluşturan çıktılardır. Bu anlamda bakıldığında, özellikle Türkiye’de son yıllarda artık bir araştırma şirketi, anket firmaları terörü ortadadır. Bunlar, ekonomideki o hakkaniyetli paylaşımın dışında, o manipülasyonların dışında maalesef, demokrasi üzerinde manipülasyonlarını yönlendirmeye çalışmaktadır.

Bu maksatla, 10 Ağustos 2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine araştırma şirketleriyle ilgili bir kanun teklifi sunmuş bulunuyoruz. Bu teklifin bir an önce dikkate alınarak TÜİK’in de bu amaca uygun bir biçimde yeniden yapılandırılması, bir gözetim ve denetim kurumu şeklinde faaliyetlerini sürdürmesi, araştırma şirketlerinin nitelik ve özelliklerine ilişkin gerekli düzenlemeleri ve gerekli denetimleri yapan bir kurum hâline getirilmesi, gerçekten ülkemizin demokrasisi, ekonominin sağlıklı devamı açısından önemlidir diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Söz sırası, İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu’na aittir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakika.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, Parlamentomuzun çok kıymetli mensupları; Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde İYİ PARTİ’nin görüşlerini paylaşmak üzere sizlerin ve aziz milletimizin huzurlarındayız. Bugün, özellikle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu üzerinde ve vergi sistemi üzerinde kendi görüşlerimizi aktarmak istiyoruz.

Düzenleme ve denetleme kurumları son çeyrek yüzyılın kurumlarıdır bildiğiniz gibi ve dolayısıyla kamu hayatımızda bu kurumlar yeni olmakla beraber, etkin rolleriyle önümüze çıkmışlardır. Esasında, Türkiye 2001 krizini, aynı zamanda maliyetlerine katlanmakla beraber, ciddi bir reform sürecine de dönüştürebilmiştir ve bu kurumlar etkin hâle gelmiş ve kamu hayatımızda önemli roller üstlenmiştir.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, bu itibarla bir bütçeye sahiptir ve bütçesinin kendine has gelirleri vardır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu gelir bütçesi -diğer düzenleyici kamu kurumlarında olduğu gibi- katılma paylarından ve diğer gelirlerinden oluşur. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun, normal olarak baktığımızda, gelirlerinin yüzde 94’ü katılma payları gelirleridir ve bunlar bankalardan aldıkları paydır. BDDK’nin gelirlerinin yüzde 5’i faiz ve yüzde 1’i de diğer gelirler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütçede artış oranı yüzde 8 civarındadır, bu son yıllarda tabii olarak enflasyona bağlı olarak biraz artmıştır. Ve özellikle 2005 yılından itibaren BDDK bütçesine baktığımızda, önemli bir tespit yapmak mümkündür. Esasında, bu tür kurumlar kendine has gelirleriyle kendi giderlerini karşılamak üzerine bir mantık etrafında bütçe sistemi götürürler. Fakat BDDK, gelirlerinin yüzde 49,5’ini, yaklaşık yarısını Hazineye aktarmaktadır ve bu devamlı olmaktadır. Dolayısıyla buradan BDDK yöneticilerine ve Sayın Bakana belirtmek isterim ki esasında burada, bankaların bir şekilde vergilendirilmesi söz konusudur. Yani normal olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, toplam harcamalarının yüzde 45’ini personel giderlerine, yüzde 29’unu mal ve hizmet alımlarına, yüzde 16’sını sermaye giderlerine, yüzde 7’sini cari transferlere, bu on yıllık dönem boyunca ayırmış ve Sosyal Güvenlik Kurumuna yüzde 3’lük bir payı aktarmış, harcama kalemlerini bu şekilde şekillendirmiştir. Ama neticede, devamlı olarak BDDK gelirlerinin yarısını Hazineye aktarmaktadır. Bu, esasında bütçe mantığına çok uygun bir gelişme ve düzenleme tarzı değildir. Bu nedenle, 5411 sayılı Kanun’un 101’inci maddesindeki oranların revize edilmesi gerekir. Aksi takdirde, teorik ve pratik olarak da bunu, bankaların bir şekilde gizli vergilendirilmesi olarak tanımlamak lazım yani akademik olarak mesele böyle değerlendirilir, buna dikkatinizi çekmek istiyorum.

Tabii olarak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu kendi gelirlerini, kendi harcamalarını, kendi bütçesini yapma açısından bağımsızdır ve de kurulduğu günden bu tarafa siyasi irade tarafından arzu edilen destek kendisine verilmektedir. Bu açıdan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun sadece gelir yapısının revize edilmesi sorunu vardır, bunun da edileceğini düşünüyorum.

Diğer bir konu vergi sistemiyle ilgilidir. Vergi sistemimize biraz bakmamız ve ele almamız gerekir. Çok değerli milletvekilleri, vergi verme veya vergi alma ile devlet olma arasında çok ciddi bir ilişki vardır. Etkin vergileme ile etkin devlet olmak birbirine çok paraleldir. Esasında, vergi almak devlet olmaktır çünkü vergi almak sadece devlete has bir özelliktir. Eğer bir yerde vergi alma söz konusuysa da devlet yoksa devlet olma fikri vardır. Geçmişte de baktığımızda, bir toplumun bir başka topluma bağlılığını sadece vergi belirtir. Zaten vergi vermeme de orada bir isyan sebebi sayılmıştır. Şimdi, bu nedenle, Türkiye’de esasen çok ihtiyaç duyulan konuların başında vergi reformu gelmektedir ve bu çok geciktirilmiş bir reformdur. Türkiye’nin çok ciddi yapısal reformlara ihtiyacı vardır, cuma günü bunlar tartışılacaktır.

Bakın, Türkiye’nin ekonomik gelişiminde, AK PARTİ döneminde de 2002 ile 2007 arasında başarılı bir çizgi vardır, 2008’e kadar. Bunun sebebi, 2001 krizinden sonra yapılan yapısal reformlardır ve AK PARTİ iktidarının bu reformları devam ettirme iradesidir. Neden 2007’den sonra, son on yıllık dönem Türkiye’nin kendi çizgisinde bile olumsuzdur? Çünkü bu yapısal reformlar devam ettirilememiştir, bu tespit sadece bizler tarafından değil, bizzat geçtiğimiz son on yılda ekonomi yönetiminde inisiyatif sahibi olan Sayın Şimşek ve birçok siyasi kişilik tarafından yapılmıştır, vurgulanmıştır.

Şimdi, vergide temel bir sorun, bir kere Türkiye’de vergi kapasitesi, vergi gayreti düşüktür, vergi tabanı dardır. Bakın, 1990’dan itibaren Türkiye’nin nüfusu yüzde 50 artmış, mükellef sayısı yüzde 20 artmış, KDV de yüzde 28 artmış. Böyle bir gelişme, paralel bir gelişme söz konusu değil. Vergi adaleti açısından baktığımızda, bu zaten artık sakız gibi her ilgilinin konuştuğu bir şey, dolaylı ve dolaysız vergiler konusu. Türkiye’de bütün bu vergileme sonucu şöyle bir durum ortaya geliyor, esasen bu ekonomiye de yansıyor: Faizden kazanç sağlayanlar normal kazanç sağlayanlardan daha fazla, kişi olarak değil, kâr olarak, kazanç oranı olarak. Yani rant ekonomisine dönüşüyor piyasa ekonomisi. Bunda da bu vergi sistemindeki eksiklik ve aksaklıkların çok önemli bir rolü var.

Bakın, vergi sistemimizin çok önemli bir problemi şu: Dünyada da çok karmaşık bir vergi sistemine sahibiz -muafiyet ve istisnalar- kendi ölçeğinde, OECD ülkeleri içerisinde en karmaşık vergi sistemine sahip ülkeyiz biz. Bugün, mali müşavirler ve ilgili meslek erbabının çok iyi bildiği gibi, artık sosyal güvenlik ve muafiyetler konusunda yeni uzmanlıklar oluşmaktadır. Yani yirmi yıllık, yirmi beş yıllık mali müşavirin bilgisi ve tecrübesi Türkiye’de bu muafiyet ve istisnaları uygulamaya yetmemektedir. Yeni yazılımlarla, sosyal güvenlik primlerinin uygulanması konusunda yeni uzmanlıklar ve yeni maliyetler çıkmaktadır. İnanın, hedefini ve ana felsefesini kaybetmiş bir vergi sistemiyle karşı karşıyayız. Bu, siyasi tartışmalardan uzak yani siyasi eleştiri gayretinden uzak bir yorumdur ve tespittir, burada aşağı yukarı konuyla ilgili herkesin mutabık olduğu bir tespittir. Fakat biz, temel sorun olarak, bakın, bunları konuşamadığımız için sorunlarımızı da çözemiyoruz, hep sorunlarımızı perdeliyoruz ve konuşamıyoruz. Konuşamayanlar bu sorunlara yenilirler ve bugün mücadelede zayıf kaldığımız sorunlar konuşamadığımız sorunlardır; dış politikada da böyledir, ekonomide de böyledir.

Bakın, ekonomide bununla paralel bir konuyu gündeme getireyim. Şimdi, içinde bulunduğumuz ekonomik durumu sadece dış güçlerin ekonomik saldırısıyla tanımlamak, konuşmak bunu perdelemektir. Bunu başka bir coğrafyanın insanlarına aktardığınızda, inanın size gülümsemektedirler. Böyle bir başlık atarsak bu sorunu tartışamıyoruz. Eğer bu ülkede ekonomiyle ilgili bir manipülasyon olduysa esasen bunu 2001 kriziyle ilgili konuşmak lazım sonuçları itibarıyla baktığınızda. Ama Türkiye, bunu konuştuğu için o gün, bakın, bunu konuştuğu için o gün; çok ciddi reformlarla bu kriz dönemini aşmayı başarmıştır. Çok kritikti ve AK PARTİ o dönemde bunları takip ettiği için 2007, 2008’lere kadar başarılı bir çizgiye taşımıştır ama bugün, bunu dış güçlerin saldırısı olarak perdelersek çözemeyiz ve buna yeniliriz. Çünkü elbette ki dış güçler vardır ama şunu hepimiz biliyoruz: Türkiye bu coğrafyaya yeni taşınmadı, bizim komşularımız da on yıllık kiracılar değil, var olan her zaman vardı. Ama yönetme kabiliyeti başka bir şeydir. Bununla yüzleşmeden bunu çözemeyiz, bununla konuşmadan çözemeyiz. İnanın, Suriye konusunu konuşsaydık bu problemleri yaşamazdık, konuşamadığımız için mağlubuz. Birçok soruna… Şimdi burada, mesela vergiyle ilgili tekrar… Dünya artık bu kaynak teorisini bıraktı -özellikle uzman arkadaşlar bilirler- net artış teorisine geçtiler. Gelir idaresi için söylüyorum, bunlar bırakıldı, terk edildi, bunları konuşalım. Bugün artık, modern vergicilik sisteminde net artış teorisi var. Son verilere bakın, 2018 yılının bütçesinin gelirinde olmayan rakamlarla bütçe dengemizi iyileştiriyoruz. Bedelli askerlik, var mı 2018 bütçesi konuşulurken? Yok. Dolayısıyla günlük, anlık, el yordamıyla gidiyoruz. Gelin, bu ekonomik krizi böyle perdelemeyelim. Elbette ki dış güçler vardır, bu yüz yıl önce de vardı, bir yıl önce de vardı, yine olacaktır. Biz de bir başka ülke için dış gücüz, bunlar tabiidir, bunları bilerek ülke yönetilir. Gelin, bunları buralarda konuşalım ve bugünkü ekonomik durumu bir avantaja çevirelim. Bu ülke, yapısal reformları yapmadan iyi bir hikâye yazma ihtimaline hiç sahip değildir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Hiç kimse de bunun aksini söyleyemez ve iddia edemez.

Bakın, bugün temel sorun şudur: Türkiye’yi güven ortamına taşıyacak siyasi ve bir ekonomik çıpa eksiktir. Bakın, 2001’de ve 2002’de AK PARTİ Grubunda bu vardı. Bu yapısal reformlar ve Avrupa Birliği süreci bir çıpaydı ve ülkeyi gerçekten iyi yere götürdü. Yoksa bu gelişmeler, yönetememe ve yönetme kabiliyetini yitirme tesadüf değil, kurumsal bir ülkedeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Eğer bu çıpayı bulmazsak Türkiye’yi güven ortamına taşıyamayız, temel sorun budur. Türkiye’nin ekonomisini güven yönetir -Sayın Bakanın bunu hepimizden daha iyi bilmesi lazım- güven, piyasayı da güven yönetir. Bir ekonomide kimin, ne kadar kazanacağına devlet karar vermez, bir ekonomide kimin, ne kadar kazanacağına piyasa karar verir. Ta, 1950’lerde “fikir hürriyeti, inanç hürriyeti, teşebbüs hürriyeti” diyenler bunları görerek söylemişler. Sizin şimdi şurada, Sağlık Bakanlığı bütçesi konuşulurken Sağlık Bakanı “Buyurun, burada sözleşme.” diyemedi ya, çok üzüldüm. Eğer bu kadar büyük miktarda bir ihalenin “Sözleşmesi burada.” denilmiyorsa nasıl bir teşebbüs hürriyetinden bahsediyoruz, nasıl bahsedebiliriz yani? Bu bir acziyettir. Üzüldüm ben yani bu ülkenin bir aydını ve bir parlamenteri olarak. Sağlık Bakanı: “Buyurun arkadaşlar, bu sözleşmedir ve buyurun…” Bu, devletin, kamunun sözleşmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Eğer buna bazıları erişebiliyor, bazıları da erişemiyorsa o zaman teşebbüs hürriyetinden söz etmenin anlamı yoktur; devlet kaynak, siyaset kaynak dağıtmaz. Siyasetin kaynak dağıttığı ülkelerin adı farklıdır, yeri farklıdır.

Ben, inşallah, sorunlarını aşacak bir Türkiye olması ümidiyle, hayırlı günler diliyorum.

Teşekkür ederim. Saygılar sunarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Söz sırası, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş Bey’e ait.

Süreniz on beş dakika. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesi hakkında görüşlerimi sunmak istiyorum.

Ondan önce, yedi yüz kırk beş yıl önce Hakk’a kavuşan Hazreti Mevlâna’dan, onun anısına bir söz söylemek istiyorum. Mevlâna diyor ki: “Dünyanın en güç işi, bir şeyin nasıl yapılacağını bilirken başka birinin nasıl yapamadığını ses çıkarmadan seyretmektedir.” Evet, biz, Mevlâna’nın bu güzel sözü doğrultusunda, seyretmeyeceğiz ve söyleyeceğiz.

Yaklaşık bir haftadır süren bütçe görüşmelerinde onlarca konuşmacı 2019 yılı bütçesi için pek çok tanımda bulundu. Ben de bu bütçede olan ve olmayanları anlatmak istiyorum.

Bu bütçede işçi yok, çiftçi yok, esnaf yok, memur yok, emekli de yok. Çünkü bu bütçede faiz var, vergi var, ceza var, israf var; daha da önemlisi, bu bütçede vergi adaletsizliği var, yatırım ise Hak getire.

On altı yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz, hâlâ bütçenin yüzde 67,2’si dolaylı vergilerden oluşuyor. Bu süreçte, dolaylı-dolaysız vergiler arasındaki dengeyi bir türlü kuramadınız. Faiz ödemeleri bütçede 3’üncü büyük giderdir. Bir önceki yıla göre yüzde 37 artışla faiz giderleri 117 milyar liraya çıktı.

2019 yılı, vatandaşlar için oldukça zor geçecek. 24 Haziran seçimleri sonrası Türkiye’yi getirdiğiniz nokta ortada. “Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi” dediğiniz, tek kişinin yönettiği Türkiye’de 81 milyon vatandaşımız 2019 yılına ümitsiz girmektedir.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Sen öyle zannet.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Milletin tek umudu Millî Piyangodur. Millî Piyango yılbaşı çekilişlerinde büyük ikramiye 70 milyon lira. İstanbul’da meşhur ablanın bilet gişesi önünde uzun kuyruklar oluşuyor. Vatandaşlar Hükûmetten umudunu çoktan kesmiş; ganyan, Spor Toto, Millî Piyango gibi şans oyunlarına koşuyor, her geçen gün şans oyunları kuyrukları katlanarak artıyor. “Ülkede ekonomik kriz yok.” deniliyor. Enflasyon yüzde 20’nin üzerine çıkmış, faizler yüzde 25’leri aşmış, dövizdeki artış yüzde 40’larda, işsizlik çift haneli rakamlarda, halk borç batağında. “Kriz yok.” denilen ülkede hele bir de kriz olsaydı vay vatandaşın hâline.

Ülkemiz göçmenler ülkesi olmuş. Suriyeliler birinci sınıf vatandaşlığa terfi ettirilmiş. Onların dokunulmazlığı var. Onlar yesin, biz seyredelim.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Ya, ayıp ya! Ya yapma ya! Biraz misafirperver ol. El insaf ya, el insaf ya! Yapma bunu be!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ayıp, ayıp!

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Benim vatandaşım hastanelerde muayene ve ilaç parası ödesin, onlar ödemesin.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Yakışmıyor. Yazık, yazık!

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Ülkemizde 6 milyondan fazla işsiz varken çoğunluğu Suriyeli 12 ayrı ülke vatandaşı toplam 1 milyonu aşkın kişi kayıt dışı çalışırken bizim Hükûmet seyrediyor.

Bu bütçede işçi yok diyoruz, “Var.” diyorsanız soruyorum: Asgari ücretli işçiye 2019 yılı Ocak ayında yüzde 26 oranında artış yapacak mısınız?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sizin sendika yaptı mı aynı oranda?

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Bu bütçede emekli yok diyoruz, eğer siz “Var.” diyorsanız, soruyorum: 2019 yılında emeklilerin maaşlarını yüzde 26 oranında artıracak mısınız? Ya da başka bir soru daha sorayım: Hani söz vermiştiniz ya “Bin TL’nin altında emekli maaşlarını düzelteceğiz.” diye, hâlâ düzeltmiyorsunuz.

Bu bütçede memur yok diyoruz, “Var.” diyorsunuz, soruyorum: 2019 yılı Ocak ayında memurların maaşlarına yüzde 26 oranında zam yapacak mısınız?

Bu bütçede esnaf yok diyoruz. Esnaflar için bütçeye vergi yükünden başka koyduğunuz bir değer var mı?

Bu bütçede çiftçi yok diyoruz, “var” diyorsanız çiftçilerimizin hibe alacağı olan 41 milyar lirayı çiftçilerimize verecek misiniz?

Bakın, bir şair diyor ki:

“Yanında çalışana yediklerinden yedir./ Sorumluluk gereği, giydiklerinden giydir. / İyi bil ki bunları diyen peygamberindir, / Zalim olan kişiler haksızlık edenlerdir.” (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Az önce, gelenler için öyle demedin ama!

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 2019 yılında toplam vergi gelirlerinin bir önceki yıla göre artışı yüzde 20’nin üzerinde, gelir vergisinin artışı ise yüzde 24’lerin üzerinde. Bu vergiler vatandaşı perişan edecek. 2017 yılından itibaren vergisini düzenli ödeyen mükelleflere yüzde 5 vergi indirimi getirdiniz, asgari ücretlilerin gelir vergisinin ikinci diliminin yüzde 20’ye yükselmesi nedeniyle asgari ücreti 1.603 lirada sabitlediniz; doğru da yaptınız. Ancak aynı işlemi memurlar ile kadrolu işçiler için neden yapmadınız? Bugün bütün memurların vergi dilimlerinden dolayı maaşları azalıyor. Memurlar ile diğer kadrolu kamu işçileri de vergilerini düzenli ödüyorlar, kayıp kaçakları yok. Neden memurların gelir vergilerindeki yüzdelik dilim kapsamındaki matrahlarından dolayı düşen gelirleri telafi edecek bir düzenleme yapmıyorsunuz? Bugüne kadar bütün Maliye Bakanları “Biz memurları enflasyona ezdirmedik, onlara enflasyon kadar zam verdik.” dediler. Kâğıt üzerinde doğru ancak memurun cebine giren hep eksik. Bugün sözleşmeli memurlar ile diğer memurların tamamı her yıl vergi dilimleri matrahı yüzünden yıllık enflasyonun yüzde 3-4 eksiği oranında gelir kaybına uğruyorlar. Bu nedenle ülkeyi yönetenlerin “Biz memurlarımızı enflasyona ezdirmiyoruz.” sözü havada kalıyor.

Emeklilerimize gelince, 2008 yılında 5510 sayılı SGK Kanunu yürürlüğe girdiğinde Hükûmet şöyle demişti: “SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığını bir çatı altında toplayarak çalışma hayatında norm ve standart birliği sağlayacağız.” Vatandaşa böyle müjde verdiniz ancak aradan on yıl geçti ne çalışanların ne de emeklilerin norm ve standart birliği sağlanmadı. Sözler ve vaatler havada uçtu, gitti.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Onu Anayasa Mahkemesi Başkanına sor.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Hükûmet uzun zamandır emeklileri ikiye ayırdı: Memur emeklileri ve diğer emekliler. Memur emeklilerine, çalışan memurların artışı kadar zam yapılırken diğer emeklilere ise -SSK, BAĞ-KUR gibi- farklı oranlarda artışlar yapıldı. Maalesef, emekliler arasında bile ayrım yaptınız çünkü ayrımcılık sizin maalesef on altı yıllık iktidarınızın en temel ilkesi.

Asgari ücretliler için Hükûmete tekrar soruyorum: Sayın Cumhurbaşkanımızın maaşı 2019 yılında yüzde 26 oranında artacak, ya asgari ücretlinin zam oranı ne olacak? “Ya, onu biz ne bilelim, orada komisyon var; bir yanda işveren, bir yanda işçi var; canım onlar anlatsın.” mı diyeceksiniz? Siz nesiniz? “Hükûmetiz.” İsterseniz yüzde 26’yı da yaparsınız, yüzde 30’u da yaparsınız.

Diğer yandan, çok güzel işler yaptınız, yüz binlerce taşeronu kadroya geçirdiniz -bak, hakkınızı da veriyorum- çok da doğru yaptınız. Ancak öyle bir yanlış yaptınız ki, bu taşeronlara dediniz ki: “2020 yılına kadar size 4+4 her yıl zam, başka yok.” Yahu, enflasyon yüzde 20, yüzde 30. “Olsun, siz o 4+4’le idare edin.” Niye? “Efendim, bu kararı biz vermiyoruz iktidar olarak, işimize de öyle geliyor.” Kim veriyor? “Yüksek Hakem Kurulu veriyor.” Acaba, şimdi, 2019’da enflasyonun yüzde 20’leri aştığı bu yılda, bu insanlara hakkını verecek misiniz, yoksa “Kaderlerine razı olsunlar.” mı diyeceksiniz?

Değerli milletvekilleri, esnaf ve çiftçilerimizin durumu hepinizin malumu. Çiftçilerin yüzde 100’e varan gübre, tohum, ilaç ve yem girdileri nedeniyle çiftçilerimiz burunlarından soluyorlar. Çiftçilerimizin ve besicilerimizin feryadına Tarım Bakanı ve Hükûmet kulaklarını tıkamış durumda. Esnaf siftah yapamamakta, sattığı malı yerine koyamamakta. Her yıl on binlerce esnaf iflas ediyor. 2014-2018 yılları arası iflas eden esnaf sayısı 430 bin yani her yıl 100 bin esnaf sayenizde iflas ediyor. Sosyal kesimlerin feryadını duyan Hükûmet yok, meslek odaları yok, borsalar da yok. “Korku, dağları bekler.” diye bir söz var. Sendikalar, sivil toplum örgütleri, meslek odaları kör, sağır olmuş durumdalar. Daha ötesi, dillerini yutmuş, ahraz olmuş durumdalar.

Değerli milletvekilleri, memurlar devletin görünen yüzüdür. “Memurların yüzü gülmez ise devletin de yüzü gülmez.” denir. Bugün ülkemizde en mutsuz ve en huzursuz sosyal kesimin başında devlet memurları gelmektedir, sebebi ise sadece aldıkları ücretlerin yetersizliği değildir; onun ötesinde, kamuda AK PARTİ iktidarıyla birlikte yerle yeksan edilen liyakat, tecrübe ve birikimin yerini yandaş, cemaattaş, akrabadaşların almasıdır. Hak, hukuk ve adalet kamuda rafa kaldırılmıştır. Ayrıca, ayrımcılık, sadece siyasi ve ideolojik olmaktan öteye geçmiş; sendikal ayrımcılığa, mezhep ve meşrep ayrımcılığına kadar uzanmıştır. On beş yılı aşkın bir süredir iktidarın uygulamalarını bizzat yaşamış biri olarak bunları açık bir yüreklilikle söylüyorum ve kamuda örgütlü işçi ve memur sendikalarını da hakem olarak sözlerimi teyit noktasında burada söylüyorum. Gidin TÜRK-İŞ’e sorun, Türkiye KAMU-SEN’e sorun, DİSK’e sorun, KESK’e sorun, KAMU-İŞ yöneticilerine bir sorun Allah aşkına; kamuda işçi ve memur ayrımcılığını on altı yılda hangi noktaya getirdiğinizi bir sorun. Ha sormanıza gerek yok, zaten beraber yaptınız, el birliğiyle yaptınız, her birini beraber yaptınız, günahı beraber işlediniz; onlara niye soracaksınız?

Değerli milletvekilleri, millet olarak 15 Temmuz ihaneti sonrası yaşadığımız acıların tek sorumlusu siyasi iktidardır. 15 Temmuz; liyakat, tecrübe ve ehliyet yerine, cemaat ve yandaş tercihinin bir sonucudur. O ihanet sonrası İstanbul Yenikapı’dan söylenen bir söz vardı, ne güzel sözdü o: “Yenikapı ruhu.” O gün muhteşem bir tablo vardı Yenikapıda, milyonlar oradaydı, siyasi liderler oradaydı. O güzel tabloda tek yürek, tek ruhta bütünleşmişti Türk milleti: “Başka Türkiye yok, başka Türk milleti yok, hepimiz kardeşiz. Ayrımcılık olmayacak, kayırmacılık olmayacak; Türkiye birlik olacak.” denildi. Ancak, Yenikapı ruhu İstanbul Boğazı’nın sularında kaldı. Yenikapı ruhu bir türlü başkente uğramadığı gibi, kamu kurumlarının yanından dahi geçmedi; iktidarın bakanlarının kenarından, kıyısından bile geçmedi; aynı tas aynı hamam. Geldiniz, orada yine ayrımcılık, yine kayırmacılık, yine yandaş atamaları aldı başını gidiyor.

AKP Hükûmeti daha berbat bir şey yaptı: OHAL’in arkasına sığınarak Anayasa’yı ve yasaları çiğnedi, 657 sayılı Yasa’yı paspas yaptı, ülkede ve kamuda korku cumhuriyeti düzeni kurdu, KHK nedeniyle on binlerce çalışanı yargısız infaza tabi tuttu. Bugün 17 bini aşkın beraat etmiş kamu görevlisinin işlerine iadeleri yapılmıyor. Zulüm boyutlarını göstermesi bakımından bu, sizin için önemli bir sonuçtur.

Değerli milletvekilleri, Gelir İdaresi Başkanlığı, biliyorsunuz, ülkemizin vergilerini toplayan en önemli kurumumuz. Kamu hizmetini en iyi şekilde yerine getiren çalışanlardan oluşmaktadır. Maliye Bakanlığında yetişmiş memurlar, gittikleri her yerde farkındalık yaratan kamu görevlileridir. Ancak, onlara hakları hiçbir zaman verilmez. Yani Gelir İdaresinde, Maliyede şöyle bir anlayış vardır: Mum dibine ışık vermezmiş, onlar çok çalışırlar, az kazanırlar. İnşallah, yeni Bakanın döneminde o Maliye çalışanlarının, Gelir İdaresi çalışanlarının sorunları bir nebze çözülür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Gelir uzmanlığı için özel sınav mutlaka açılmalı. Eski Bakan Sayın Naci Ağbal’ın sözü var, verilen sözler tutulmalı çünkü devlette devamlılık esastır diye bize öğretildi. Gelir uzmanlarına 3600 ek gösterge verilmeli, merkez ve taşra uzmanı ayrımcılığı gelir idaresinde sonlandırılmalı. Ankara’da servisi olmayan tek kurum Maliyedir. Bakanlıkta var ama diğer vergi dairelerinde yok. Böyle bir adaletsizlik vallahi de billahi de Maliyeye yakışmıyor, Gelir İdaresine yakışmıyor.

Evet, değerli milletvekilleri, eğer ülkemizde ekonomik bir sıkıntı yoksa, her şey yolundaysa Cumhurbaşkanımızın maaşına 2019 yılında yapılacak artış oranında memura, emekliye, asgari ücretliye, işçiye, taşeron çalışan işçilere de aynı oranda yani yüzde 26 zam uygulaması talep ediyoruz. Memuruyla, çiftçisiyle, emeklisiyle beraber yürüdünüz siz bu yollarda, şimdi söylediğiniz “Kriz yok.” şarkısıyla ıslandı vatandaş zam yağmurlarıyla, şimdi dinlediğiniz tüm şarkılarda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Karıştırdı.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Zorlama, karıştırdın.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Yakında kaset teklifi gelir!

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Hiç zorlama, hiç zorlama. Çok zorluyorsun kendini, vallahi çok zorluyorsun.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Yokuş.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yetti, karıştı; yetti artık.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Yeter mi? Dinleyin ya, az kaldı. İyi dinleyin burayı.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Boş, boş atıyorsun, çok fazla oldu.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Zorlama, zorlama.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Memuruyla, çiftçisiyle, emeklisiyle beraber yürüdünüz siz bu yollarda.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Biz milletle yürüyoruz, sorun yok. Biz milletle yürüyoruz.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Karıştırdın ya.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Şimdi söylediğiniz “Kriz yok.” şarkısıyla ıslandı vatandaş zam yağmurlarında, şimdi dinlediğiniz tüm şarkılarda, “Saraya bütçe var, vatandaşa yok” diyor.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Ya, karıştırdın ya.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yanlış yeri okuyorsun, yanlış yeri okuyorsun.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Saraya bütçe var da emekliye yok mu, işçiye yok mu, memura yok mu, EYT’liye yok mu; saraya var da vatandaşa yok mu? Sizin adaletiniz bu mu?

Haydi hoşça kalın, iyi günler. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Karıştırdın, karıştırdın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilim, aldığımız karar gereği İYİ PARTİ sözcüleri bittikten sonra topluca bir değerlendirme yaparsanız sevinirim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, bu, grup başkan vekillerine her gün Meclis açılırken verilen sözle ilgili bir mesele değil. Burada apaçık grubumuzu…

BAŞKAN – Anladım. Hayır, siz…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – O zaman 69’uncu maddeye göre ben söz talep ediyorum efendim.

BAŞKAN – Bütçede zaten gündem dışı söz yok ama…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Gündem dışı söz istemiyorum efendim. Ben hatibin… Hatip bunu her zaman yapıyor.

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Başkanım en son vereceğinizi söylediniz.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Dün grupların almış olduğu buna benzer bir karar var Başkanım, arada veriliyor.

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Başkanım, sataşma yok; başından karar almıştınız, kararınıza uyun.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Cevap verecek Sayın Bakan zaten, Sayın Bakan cevap verecek.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kayda geçmesi için şunu ifade etmek istiyorum efendim.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Bakan verecek cevap zaten. Bütçeyle ilgili…

BAŞKAN – Tutanaklara geçsin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tutanaklara geçmesi için şunu ifade etmek istiyorum: Hatip her kürsüye çıktığında grubumuza karşı, herhangi bir veriye, bilgiye dayanmayan, genelgeçer ifadelerle kümülatif bir itham içerisine girmektedir.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sataşma var açıkça.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sanki geçmiş tutanakları, bundan yirmi yıl, otuz yıl önceki tutanakları çıkarıp âdeta bugünün gündemine uyarlamaktadır. Tekraren ifade ediyorum ki: Evet, bir tarafta veriler ortada, bütçemiz kitap içerisinde yazılı, belgeli bir şekilde hazırlanmıştır ancak eğer grubumuzu kabul etmiyorsanız, ifadeleri beğenmiyorsanız… Her defasında sayın grup başkan vekili söylüyor “Milletin sandıkta ifadesi tek gerçeklik değildir.” diye. Evet, elbette milletimizin iradesi önemlidir ancak diyoruz ki biz: Hesap kitap ortada, yapılan icraatlar ortada; sosyal yardımlar, kamu yatırımları ortada; bunları dikkate almıyorsanız son tahlilde milletin iradesi de ortadadır. Bunun kayıtlara geçmesini ifade ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Grup Başkan Vekili, tutanaklara geçti.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Bakan niye oturuyor orada? Bakan cevap versin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – OHAL’le ilgili alınan kararlar da FETÖ'yle mücadele bağlamında alınan kararlardır. Her defasında OHAL’le ilgili kararları itibarsızlaştırıp âdeta FETÖ'nün propagandasını yapma gayretlerini de kabul etmediğimizi yüce Mecliste ifade etmek isterim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Antalya Milletvekilimiz Sayın Hasan Subaşı’na söz veriyorum.

Buyurun.

Süreniz on dakikadır.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Buna bir şey diyeceğim ben Başkanım.

BAŞKAN – Sonra.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Diyeyim, diyeyim. Böyle aleni “FETÖ’cü” sataşmasını kabul etmeyelim.

BAŞKAN – Öyle değerlendirdik. Tabii, siz isterseniz elbette söz veririm. Bütçe sürecinde…

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Cahit Bey, usul edinme bunu, edepten bile uzak ya.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, ya prensip kararının arkasında duralım…

BAŞKAN – Siz yoktunuz, Engin Bey buradaydı, bu…

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Biliyorum Başkanım, ben konuyu biliyorum. O zaman ya bu kararın arkasında duralım ya da hiç durmayalım yani gerçekten arada verilecekse hep beraber arada verilsin grup başkan vekillerine.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Başkanım, öyle yapalım.

BAŞKAN – Evet, peki. Gruplar bittikten sonra değerlendirmeler olacak. Yavuz Bey’e de haber gönderdim ben.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – FETÖ’cüleri orada ara, orada. Ben FETÖ’cülerle savaş etmişim.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bak, geliyor, geliyor; boy boy laf var, sen hazırlan.

BAŞKAN – Sayın Hasan Subaşı, buyurun efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hazırlan, hazırlan, cevap geliyor daha. Hele bir o saat gelsin. Hadi bakalım!

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sakın bir daha ağzına alma, FETÖ’cüleri orada ara.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu sefer hiç geri dönüş yok. Hadi bakalım!

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Cahit Bey, “FETÖ’cü” sataşması yapma bize.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hiç geri dönüş yok bu sefer.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sakın ha! Yapma bize, istirham ediyorum.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Yanınızda arayın, yanınızda çok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Arkadaşa söyleyin. Bu sefer geri dönüş yok.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Yapma bize.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Vallahi bu sefer yok. Nalına da mıhına da.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Subaşı.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçe kanunu teklifi ve buna bağlı Kamu İhale Kurumu hakkında İYİ PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum.

Biraz önce İYİ PARTİ Milletvekilimiz İsmail Tatlıoğlu’nun çok güzel belirttiği gibi, 2002 yılında yapısal reformları yapan AK PARTİ Hükûmeti 2007 yılına kadar ekonomi sürecini pekâlâ iyi yönetmişti. O zaman zannediyorum çıraklık döneminin etkisiyle dışarıdan gelen uyarılara “dış düşman” içeriden olan uyarılara “iç düşman” tabirinin kullanılmadığı; kulak verildiği, bilgi paylaşıldığı ve siyasi iradenin de siyasi kadrolarıyla tartışarak sonuca vardığı bir dönem olmuştur ve gerçekten de başarılı bir süreç yaşanmıştır. Yapısal reformlar da layıkıyla yapılmıştı. Söz aldığım konu da bununla ilgili.

Yine 4734 sayılı Kamu İhale Yasası da ve 4735 sayılı Yasa da 2002 yılında kabul edilmişti. 2002 yılında kabul edilen Kamu İhale Yasası bir reform niteliğindeydi. Bu yasaya göre kamu kaynakları verimli kullanılacaktı; her ihalede açıklık, şeffaflık, rekabet son derece iyi hazırlanmıştı, hatta 5’inci maddesi yasanın şöyle düzenlenmişti: “İdareler, bu Kanuna göre yapılacak ihalelerde, saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamakla sorumludur.” Ama geçen süre zarfında, çıraklık dönemi sonrasında bu yasa 186 kere değiştirildi, “reform” denilen bu yasa ve Kamu İhale Kurumu paramparça oldu. Hatta bugünkü bütçesine bakıyoruz, bugünkü bütçesinde de yüzde 20 eksiltilen bütçeye sahip tek kurumdur, 187 milyardan 150 milyara düşürülmüştür bu kurum ve bu yasa olmasa daha iyi olur dercesine. Kamu İhale Yasası ve Kamu İhale Kurumu özelliklerini kaybetmiştir ve birçok yönüyle delinmiştir.

2018 AB İlerleme Raporu’nda “Yolsuzlukla mücadele stratejisinde öngörülen mevzuat değişiklikleri hâlâ gerçekleştirilmemiştir.” eleştirisi vardır. “Güncellenen Yolsuzlukla Mücadele Eylem Planı -2016’da belirtilen- henüz uygulamaya geçirilmemiştir. Türkiye, imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi’ni tam anlamıyla uygulamalıdır.” şeklinde önerisi ve uyarıları vardır. Fakat gelin görün ki bu İhale Yasası’nın delinmesi ve bugün getirildiği şekli nedeniyle uygulanamaz ve kamunun kaynakları verimli kullanılamaz hâle gelmiştir.

Yine, Sayın Tatlıoğlu’nun belirttiği gibi, kamu kurumlarının güvenilirliği ancak dünyada itibar sağlar ve parayı da çeken, sermayeyi de çeken, yatırımları da çeken bu güven ve itibardır.

703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Cumhurbaşkanlığına bağlı ofisler ve başkanlıkların mal ve hizmet alımları ihale sisteminin dışına çıkarılmıştır. Yine, Cumhurbaşkanlığının her türlü mal ve hizmet alımları pazarlık usulüne bağlanmıştır. Aynı KHK’yle Hazine ve Maliye Bakanlığına istisnalar getirilmiş, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nda değişiklik yapılarak -yine istisna sağlanan kurumlardandır- Kamu İhale Kanunu, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu ve kurum yıpratılmıştır. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), kalkınma ajansları, Türkiye Yatırım Destek Ajansı, Varlık Fonu gibi istisna sağlayan kurumlar da bu kanunun denetiminden ve sahasından çıkarılmıştır. Ayrıca bir denetim raporu da yayımlanamamaktadır.

Yine, son aylarda, 2018’de Turizm Tahsis Yönetmeliği değiştirilmiştir. Turizm Tahsis Yönetmeliği değişikliğine göre birtakım millî parklar plan dışına çıkarılmakta ve ihalesiz tahsis şeklinde bu turizm alanları turizmciye tahsis edilebilmektedir ve tahsisin iznini verecek kurum da yine Cumhurbaşkanlığıdır. Bence Cumhurbaşkanlığına bütün tahsislerin bağlanması yerine -bir öneride bulunmak istiyorum- Türkiye’de risk yönetim kurumunun oluşturulması gerekmektedir.

Son yıllardaki kazalar, felaketler ve ihmalden oluşan ölümler olağan hâle gelmiştir. Bakın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bir milletvekilinin soru önergesine cevabı şöyledir: “2011 yılında 69.227 iş kazası olmuştur, 2016 yılında 274.782 iş kazası olmuştur.” Yani beş yıl içinde iş kazaları yüzde 250 artmıştır, ölümler ise binlerce olmuştur. Son hızlı tren felaketinde yaşadığımız ortadadır. Maalesef makasçı -anlayabildiğim kadarıyla- televizyonda “Yeterli eğitimi almadım, telefonla talimat alıyordum.” gibi sözler söylemiştir. Bu kazalara ve ölümlere baktığımız zaman, çoğu zaman liyakatsiz, yetişmemiş elemanların çalıştığını görüyoruz. İnsanımızın hayatı bu kadar ucuz olmamalıdır.

Türkiye Makina Mühendisleri Odası Başkanlığı bu konudaki raporunda şöyle bir neden belirtmiş: “Mühendislik birikiminin inatla değerlendirilmemesi, siyasal çıkarlar uğruna imaj gösterilerinin insan yaşamından önde tutulması, ‘Hızını artıralım hızlı tren olsun.’ gibi bilim dışı bir yaklaşımın egemen olması.” diye not düşmüştür raporda. Bunun gerçekten “yanlış” denebilecek bir tarafı var mı? Onun için diyorum ki: Cumhurbaşkanlığı risk yönetim kurumunu oluşturmak suretiyle, olası ihtimalleri, Türkiye’de riskli, kaza ihtimali olan alanları -madenler de dâhil, tren yollarımızı- ve olası risk ihtimali olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – …can alabilecek, hayata mal olabilecek birçok tehlikeyi önceden belirleyecek, uzmanlardan oluşan bir kadroya ihtiyaç var; böyle bir kuruma ihtiyaç var. Her türlü tahsisin, her türlü yetkinin, her türlü para kaynağının tek elde toplanmasından çok daha önemlidir, bu risklerin ortadan kaldırılması gerekir. Türkiye’de can güvenliği ve can kayıpları bu kadar ucuz olmamalıdır.

Çok teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplan Bey’e ait. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Biz konuşmayalım mı Başkanım? İktidar grubuna sataşabilir miyim lütfen Başkanım? Müsaade ederseniz sataşayım mı?

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ENEZ KAPLAN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun bütçeleriyle ilgili olarak İYİ PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, özelleştirme, kamunun mülkiyet yönetiminin özel kişi ya da kurumlara devredilmesi olmakla beraber, devletin ekonomi içerisindeki varlığının azaltılması veya ortadan kaldırılması için, kamu kurum ve kuruluşlarının ürettiği mal ve hizmetlerin özel kesime devredilmesi anlamına gelir.

Özelleştirmenin etkileri, özellikle gelişmekte olan ülkelerde işsizliğin artmasına, iş güvenliğinin zayıflamasına, farklı ücret uygulamalarına ve taşeronlaşmanın yaygınlaşmasına neden olmuştur; çalışma hayatını etkilemiş ve özellikle, çalışanlar açısından olumsuz etkileri ön plana çıkarılmıştır. Ülkemizde kamu kurumlarının özelleştirilmesini yoğunlukla yabancılaştırma olarak görmekteyiz. Zira, ülkemizde özelleştirilen kurumların yabancılara satıldığı belirlenmektedir. Yeni işverenler, toplu sözleşmeler yerine bireysel sözleşme yoluna gitmişlerdir. Çalışanların ücret düzeyleri düşmüş, çalışma saatleri artmıştır. İşten çıkarmalar olmuş, personel tasfiyesine gidilmiştir. Bütün bunlar sonucu, özelleştirmenin çalışanlar ve çalışma hayatının üzerindeki etkileri; istihdam düzeyindeki değişme, işten çıkarma ve işsizlik, sendikasızlaştırma, toplu sözleşmelerdeki değişiklik, ücret yapısındaki değişme, ücretlerdeki düşüş, çalışma şartlarında değişme, sosyal güvenlikte zayıflama olarak görülmektedir. Hâlbuki özelleştirme yapılacak kurum ve kuruluşlarda çalışan insanlarımızı mağdur etmeden, gelir dağılımı, istihdam, toplu sözleşmelerdeki gibi hakların korunması gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde önemli gelir kuruluşlarından biri olan şeker fabrikalarının satılması, ülkemizdeki pancar üreticilerini de belirsiz bir geleceğe doğru sürüklemiştir. Bu fabrikaların satışlarından, pancar üreticisi, çalışan işçi, yöre halkı, esnaf, hayvancılık yapanlar, taşıma işiyle uğraşanlar doğrudan etkilenmişlerdir. Şeker pancarları tarlalarda kalmıştır. Özelleştirilen fabrikalar şeker pancarı almamaktadır, kota sorunları vardır. Sadece şeker fabrikaları mı arkadaşlar? Tabii ki hayır. Özelleştirilen diğer tüm kuruluşlarda benzeri sorunlar yaşanmaktadır.

Kamuya ait, özelleştirilen veya satılan kuruluşların değerli birçok arazilerinin yerlerine AVM veya rezidans yapılmıştır. Bunların bazıları: Tekirdağ’da binlerce ailenin geçim kaynağı olan TEKEL içki fabrikasının yerinde yeller esmektedir, fabrika şu anda yok olmuş gitmiştir, binlerce metrekarelik arazisinin de ne olacağı bilinmemektedir, özelleştiren firma başkalarına satılmıştır. Ankara Et Balık Kombinası yerine AVM, İstanbul Zincirlikuyu’daki Karayollarının binasının arsasının yerine AVM ve rezidans, Samsun Sigara Fabrikasının yerine AVM yapılmıştır. Bu örnekleri bütün illerde çoğaltabiliriz. Bu yapılanlardan kimler faydalanmış, kimler nemalanmıştır arkadaşlar?

Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından, seçim bölgem olan Tekirdağ’ın Hayrabolu ilçesinde, TÜRKŞEKER’e ait 13 bin metrekarelik alanda imar değişikliğine gidilmiştir. Fabrikalar üretim yerine imara açılmış, arsasının konut alanına dönüştürülmesine karar verilmiştir. Fabrikayı satın alan şirket buraya AVM veya lüks rezidans da dâhil her türlü ticari yapı ve konutu yapabilecektir. Ayrıca, üstelik Özelleştirme Yüksek Kurulu imar değişikliğine itirazın da önünü kapamıştır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığının sayfasında “Özelleştirmenin temel amacı nihai olarak, devletin ekonomide işletmecilik alanından tümüyle çekilmesini sağlamaktır.” denilmektedir arkadaşlar. Bu cümlenin içinde, özelleştirilen kurumlarda çalışan insanlarımızın hakkının korunması nerededir?

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Bakan bütçe sunuş konuşmasında kasım ayı itibarıyla tüketici enflasyonunun bir önceki aya göre yıllık bazda 3,62 puan gerilediğini söylediler. Aynı zamanda, ihracatımızın yıllık bazda kasım ayında 168 milyar dolarla bugüne kadarki en yüksek değerine ulaştığını belirtti. Aynı zamanda, 2018 yılında Avrupa Birliğine ihracatımızın yüzde 15,5 arttığını, yine 2018 yılında turizm gelirlerimizin ekim ayı yıllık bazda 38,9 milyon kişiyle 24,9 milyar dolara ulaştığını belirtmektedir. Anlaşılacağı üzere ülkemizde her şey güllük gülistanlık, biz bu ülkede yaşamıyoruz(!)

Geçen hafta bu çatı altında Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’u çıkardınız. Arkadaşlar, bu kanunla neyi tescilliyorsunuz, biliyor musunuz: Bu ülkede ekonomik krizin olduğunu.

2008 yılında icra dosyaları 5 milyon iken 2018 yılında 20 milyon gibi bir rakama ulaşmıştır. Neymiş? Vatandaşımız abonelikten kaynaklanan faturalarını ödeyemiyorlarmış da icra daireleri çok ama çok yoğunmuş. Bu sebeple, devriiktidarınızda her şeyi özelleştirerek yarattığınız patroncuklar, öyle, şak diye paralarını icra yoluyla tahsil edemiyorlarmış. Bunun için de icra işlerinin kolaylaşması lazımmış!

Adalet Komisyonu raporuna göre “Nüfus artışı ve ekonomik büyüme, icra dairelerinin iş sayısına artış şeklinde yansımıştır. Bu durum gerek fiziki gerekse elektronik altyapıda yapılan birçok iyileştirmelere rağmen şikâyetlere ve icra dairelerinde olumsuz görüntülere neden olmuştur.” denilmektedir. Bana göre bu cümle şöyle yazılsaydı daha manidar olurdu: “On beş yıllık nüfus artışı neticesinde eğitimi planlamayı beceremedik. Ekonomik büyümede gerekli yatırımlar için hibe ve kredileri, katma değer ve istihdam oluşturacak kaynakları doğru insanlar yerine yandaşlarımıza dağıttık. Bunların neticesinde, ekonomik bir istikrarsızlıkla bugünlere getirdiğimiz bu güzel ülkemizde vatandaşlarımız artık, faturalarını ödeyememekte. Bu sebeple ülke genelinde icra daireleri kilitlenmiş durumdadır.” Böyle yazılsa daha doğru olmaz mı?

Eğer sizler vatandaşımızın geçim sıkıntısını unutturacak ve faturalarını aksattırmayan bir ekonomi modeli kurgulasaydınız, hayata geçirebilseydiniz bugün 20 milyonu aşkın icra dosyası mahkeme koridorlarını işgal etmeyecekti.

Sayın milletvekillerim, Sayın Bakan, yine, 2019 yılı bütçe sunuş konuşmasında “2017 yılında yüzde 7,7’lik güçlü bir büyüme performansı elde ettik. Bu büyüme performansıyla Türkiye G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olmuş.” diyor ancak 20 milyon icra dosyası sanki bu ülkede değil ve geçen hafta bu icra dosyalarının tahsilatıyla ilgili kanunu kendileri çıkarmamış gibi konuşuyor. Haklı da olabilir çünkü ülkede ekonomik bir sıkıntı yok ama millet faturalarını ödeyemiyor; ülkede her şey yolunda, paniğe hiç gerek yok ama millet yine faturalarını ödeyemiyor; ülke güllük gülistanlık ama millet faturalarını ödeyemiyor. Hani siz her seçimden sonra her defasında “Teşekkürler Türkiye.” diyorsunuz ya, ben buradan aziz milletime sesleniyorum: Artık fatura kesme sırası sende Türkiye diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nda. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Milletvekili.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı Türkiye İstatistik Kurumu bütçesi hakkında görüşlerimi ifade etmek üzere İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kurum 5429 sayılı TÜİK Kanunu’na göre resmî istatistik programı hazırlar, programın işleyişini takip eder ve diğer kurumların ürettiği istatistik bilgilerinin uygunluğunu inceler. Bunları yaparken “Mesleki bağımsızlık, veri değerleme yetkisi, kaynakların yeterliliği, kalite taahhüdü, istatistiki gizlilik, tarafsızlık ve şeffaflık, güvenilir metodoloji, doğruluk ve güvenilirlik, zamanında iş yapma, tutarlılık ve karşılaştırılabilirlik, açıklık ve erişilebilirlik ana başlıkları altında görev yapar.” denilmektedir. Elbette TÜİK bu ilkeler doğrultusunda görev yapmalıdır. Ülke kaynaklarının doğru kullanımı, ekonomimizin sağlam zemine oturması, tüm kamu kurumları ve özel sektör verilerinin mesleki bağımsızlık içinde, doğru, tutarlı ve şeffaflıkla kamuoyuna takdim edilmesi ticari hayatın her kademesi için önem arz ettiği gibi kamu kurumlarının verimliliği için de önemlidir.

Değerli milletvekilleri, TÜİK, nedenini hâlâ açıklamayarak emrivaki ve oldubittiye getirilmiş bir şekilde büyüme oranlarının hesaplanma yöntemini tüm üretim verilerinden kopartarak Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığından elde edilen, güvenilirliği meçhul idari verilere göre hesaplamaya başlamıştır. Ayrıca bir başka usulsüzlük, gayrisafi yurt içi hasılanın hesaplanmasıyla ilgili baz alınan yılın 2009 yılı olmasıdır. Bu yıl, ekonominin 2008 krizinin etkisiyle büyük oranda küçüldüğü bir yıldır. Bu yıl baz alınarak sonraki oranların olduğundan da büyük gösterilmesi sağlanmıştır. Bundan sonra TÜİK büyüme verileri, gerçek verilerin olumlu hâle getirilmesi çabasıyla çarpıtılmış veriler diye değerlendirilecektir. TÜİK’in enflasyon açıklamalarıyla, çalışanlarımıza ve emeklilerimize vermek istemediğiniz gerçek enflasyon fark oranı için “Her bir puan farkının devlete yüklüce maliyeti oluyor.” diyebilirsiniz. Milletimizin de size vereceği cevap elbette olacaktır.

Unutmayın ki en büyük geliriniz yine çalışan ve emekliden. Bakın, gerçek enflasyonun yani son on beş yılın rekorunu kıran Eylül 2018 enflasyonunun açıklanmasının hemen ardından enflasyon rakamlarını açıklayan birimin başında olan kurum Başkan Yardımcısı Enver Taştı alelacele görevinden alındı. Niye? Gerçek enflasyon rakamını kamuoyuyla paylaştı diye; böyle bir algı oluştu. Ne yaparsanız yapın, kimi görevden alırsanız alın, kimi göreve getirirseniz getirin, mutfaktaki yangını siz hissetmiyor olabilirsiniz, inanın vatandaşlarımız ciğerlerine kadar bu yangını hissediyor.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerin yaptığı hesaplamalara göre 1960 yılından bu tarafa Türkiye’nin ekonomik büyüme ortalaması yüzde 4,5. 2008-2018 yılları arasındaki on yıllık büyüme oranı 3,9’dur. Enflasyona baktığımızda, 2002 sonunda TÜFE yüzde 29,7, ÜFE yüzde 30,8 olarak gerçekleşmiştir. TÜİK’e göre Ekim 2018’de TÜFE yüzde 25,2, ÜFE yüzde 45 çıkmıştır. Tabloda görüldüğü gibi, on altı yıllık AK PARTİ iktidarında Türkiye ekonomisi tekrar 2002 seviyesine dönmüştür.

Ekim ayında on iki aylık enflasyonun yüzde 25,24 çıkması sonucu, on beş yılın en yüksek enflasyon oranına sahip olarak Türkiye dünyanın en yüksek enflasyona sahip 10’uncu ülkesi oldu. Üzülerek ifade ediyorum, Türkiye enflasyonda üçüncü dünya ülkeleriyle anılan ülke konumuna düşürülmüş oldu.

Bugün ne hazindir ki 2018 yılı bütçesini 72 milyar faiz ödemesiyle kapatmayı bekleyen Hükûmet, 2019 yılı bütçesinin gelir hanesine koyduğu petrol ürünlerinden, doğal gazdan, motorlu taşıt vergilerinden, alkollü içeceklerden, kolalı gazozlardan, dayanıklı tüketim mallarından, tütün mamullerinden alınacak 164 milyar 31 milyon 56 bin TL’lik ÖTV gelirinin 117 milyarını faiz olarak gider hanesine yazmıştır. Yani, dar gelirliden, emekliden, memurdan, işçiden, esnaftan alacağı verginin yüzde 72’si faizle buharlaşıp gitmiştir.

Dolaylı vergi olarak tabir edilen KDV ve ÖTV’den en fazla etkilenen kesim emekliler, işçiler, memurlar, esnaflar yani dar gelirlilerdir. Bütçe gelir hanesindeki 164 milyar 31 milyon 56 bin TL’lik yükün büyük bölümü bu bütçede dar gelirli vatandaşlarımızın omuzlarına yüklenmektedir.

Yine, Maliye ve Hazine Bakanlığı, bütçe gelir hanesinde bir önceki yıl gelirlerini yüzde 23,2 oranında artırarak revize etmiştir. Bu şartlar altında, asgari ücretlimizin, emeklimizin, memurumuzun omuzlarına yüklediğiniz yükü hafifletmek için maaşlardaki artışı, asgari ücret artışını da en az yüzde 26,5 oranında artıralım, artıralım ki bu bize verdikleri vekâleti vatandaşlarımızın refahı için kullanmış olmanın hazzını yaşayalım.

Değerli arkadaşlar, gerçek büyüme spekülatif olmayan; üretime dayalı ekonomik büyüme, ihracata dayalı dış ticaret fazlası veren, sektörel bazda en fazla sanayinin katma değer ürettiği bir ekonomiyle gerçekleşebilir. Türkiye ise üretimden uzak, ithalata, dış borca ve inşaata dayalı büyümeye çalışmakta ve bunda bile başarısız olmaktadır. Bu ne demektir? Üretimden yaratılan artı değer üzerinden değil, tüketimden alınan vergi üzerinden gelir elde eden bir hükûmet sistemi. İthalatın ihracattan daha fazla olması sonucu ülkemizin dış ticaret açığı yüzde 51,6 milyar dolar iken kur artışı sonrası yüzde 43,3 olsa bile bu, sürdürülebilir bir değer değildir. İşte, hazır yiyen ülkenin dış ticareti böyle olur. On beş yılda artıya çıkamadık, bu gidişle de çıkamayacağımız ortada.

Üretimden kopuk sanal büyümeler ne alım gücünde bir iyileştirme sağlıyor ne de işsizlik oranlarında azalma. Ekonomide sanayinin payı gittikçe küçülürken artı değer yaratmadan, nereden geldiği belirsiz sıcak paralara bakmak durumunda kalıyor koskoca Türkiye. Rakamları güzel göstermek için sık sık yöntem değişiklikleri sağlıklı ölçmeleri de zorlaştırıyor, rakamlar da pembe tablolarla sunulmuş oluyor. Bu pembe tablolar milletimizin karnını doyurmuyor, işsizliğe ve yoksulluğa çare olmuyor. Bu millete 50 kuruşluk soğanı, 1 liralık patatesi 8 liraya AK PARTİ Hükûmeti yedirdi mi, yedirmedi mi? Milletimiz kâğıt üzerinde açıklattığınız sanal büyümeleri değil; evindeki, mutfağındaki, çarşıdaki, pazardaki gerçek rakamları, gerçek yangını biliyor. Akşam evine, çoluğuna çocuğuna yiyecek götürememenin kaygısını yaşayan halkımızın sizlere gereken cevabı 31 Mart Yerel Seçimlerinde vereceğini göreceksiniz.

Değerli milletvekilleri; seçim bölgemde narenciye üreticisi ve ihracatçısı Adanalı hemşehrilerim ve diğer illerimizdeki üretici ve ihracatçılarımız mağdur olmakta. Narenciye ihraç pazarının yüzde 70’ini Rusya Federasyonu, Irak ve Ukrayna oluşturuyor. Bu ülkelerle yaşanabilecek ekonomik veya siyasi sorunlar nedeniyle bazı yıllarda -bu yıl da olduğu gibi- ihracatta sıkıntılar yaşanmakta. İhracatta sıkıntı yaşanmaması için ülkemizin ithalat yaptığı ülkeler arasında 1’inci sırada, ihracat yaptığı ülkeler arasında 15’inci sırada olan Çin Halk Cumhuriyeti’yle 2017 yılında 23,4 milyar dolarlık ithalat, 2,9 milyar dolarlık ihracat gerçekleşmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti’yle narenciye ihracat anlaşması yapılmasını, bu hususla ilgilenmenizi milletim adına özellikle talep ediyorum. DFİF yani Destekleme Fiyat İstikrar Fonu kaynaklı ihracat iadesi desteğinin geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da ton başına 150 TL olarak ödenmesi gerekmektedir. Ayrıca, Uzak Doğu ülkelerine yapılan ihracatta navlun desteği 50 dolar/ton başına verilmesini bekliyor, bütçenin milletimize hayırlı olması dileğiyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Yavuz Bey, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cahit Bey'e cevap veriyorum, sataşıyorum efendim.

Hususen bir şeyi ifade etmem lazım. Bu hukuk dediğimiz iş, hemen hemen bu işlere ilk merakı olan adamların ilk okuduğu cümleler çerçevesinde şöyle bir şeydir: Herkese eşit olabildiği için bir şey hukuktur. Hukuk dediğiniz mekanizma, devlet yöneticilerini peygamberlerle haşrolmak imtiyazıyla buluşturan şey de tam olarak şudur: Herkese aynı şeyi yapmak. Efendimiz galiba -galibası değil, buna iman etmiş olalım- ümmetinin başına gelecek binbir türlü gaileyi evvelen bildiği için başa gelmiş şöyle bir belaya şöyle mukabele etmiştir; kendilerine affedilmesi için, şöhretli olan birinin hırsızlığını affetmeleri için müracaatta bulunan ve ısrar eden ashabına şöyle demiştir Efendimiz: “Sizden önceki kavimlerin helak olmasının sebebi şudur: Onlar içlerinden şöhretli, itibarlı, güçlü, zengin olanlar hırsızlık etti mi onları affeder, kabahat etti mi onları affeder; garip gureba, fakir fukara kabahat etti mi onları cezalandırırlardı. O yüzden Allah o kavimlerin tamamını yerle bir etti.” Ondan sonra o meşhur, hepinizin, hepimizin ağzına pelesenk olan sözü ifade buyurdular: “Peygamber kızı Fatıma olsa…”

Şimdi, burada hususiyetle olağanüstü hâl keyfîliğine itirazımızın sebebi şudur: Bir memlekette hukuk mekanizma olarak şakır şakır çalışamıyorsa orada hukuk şuna döner, Bakanımız burada olduğu için rahatlıkla söyleyeceğim: Hukuk bakan ile garibanı, hukuk en güçlü ile en zayıfı eşitleme mekanizması olduğu için peygamberlerle haşrolma imkânına döner idareciler özelinde. Dolayısıyla burada “Benim o okullarda okuduğuma bakmayın, ben şerefli bir annenin, babanın evladıyım.” diyen bir vatan, millet evladı bakan; aynı kriterler içerisinde bir vatan, millet evladı da hapiste olabilir. Hukuk işte bu keyfîliği ortadan kaldırmak içindir. Yani kural tanımlanır, tanımlanan kural suçsa herkese, bakana da, garibana da eşittir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Ağıralioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Kural tanımlanır, herkesin eşitliği size de, bize de cennet azığı olur. Şimdi, Türkiye’de mekanizmanın keyfîliğinden kastettiğimiz şey şudur: Benzer cümleleri, Sayın Cumhurbaşkanının OHAL’le ilgili hassasiyetlerini, eskiden söylediği cümleleri, kaldırırken hangi saiklerle söylediğini bir okuyun lütfen, sonra bir daha konuşalım bu işi. “Biz kaldırırken mutlaka kaldırdığımızda hikmet vardır; biz getirirken getirdiğimizde de bir hikmet vardır.” Bu yaptığınız siyasetinizin şu üslubuna nezaret ediyor: İstediğiniz yere oku atıp, okun düştüğü yerin üstünü daireyi alıp üstüne “12” yazarak isabet etmiş olmuyorsunuz, vurmuş olmuyorsunuz. En azından istişareleri sağlıklı yapalım. İtham ederek siyaset yapmak hevesinin merkezi değildir burası; TBMM, istişare edebildiğimiz, konuşabildiğimiz işlerin merkezidir. Yani biz size daha önce sitem ettik diye bizden bir FETÖ’cü çıkarmaya gayret etmemenizi daha önce de söyledim, bunu ağır bir sataşma sayıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Cemaatlerin devlet olamayacağını ama devlet devlet olmazsa her cemaatin devlet olmaya kalkacağını söylemekten bir hâl olduk biz. Bunu sadece FETÖ için söylemiyoruz. FETÖ organizasyonunun siyasi, idari, bürokratik bir kuvvet olduğu zamanlarda bile sizin Hükûmetin izin vizyonu lehine o zamanlarda bile diyorduk ki: “Arkadaşlar, devlet devlet olmazsa cemaatler devlet olur. Çünkü en büyük cemaat devlettir.” Dolayısıyla, şimdi, dinlenmedi, yapıldı, başa geldi. “Bu başa gelen bizim üstümüze yapışmasın çünkü biz siyasi olarak dilimizi teflon kapladık, sizin üstünüze yapışsın.” diye bizim kaplanma teflonumuzu çizmeye kalkmayın lütfen yani ricamız şu: Adabımuaşeretle konuşuyoruz, Hükûmet söylediklerimizin muhatabıdır -Sayın Bakan burada- sitemlerimizin muhatabı da Hükûmetimizdir. Bütçe görüşürken hiç değilse şuna ihtimam gösterilsin: Sitemlerimizin muhatabı olarak yürütme bizim sitemlerimize cevap versin.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İki saattir 60’a göre söz isteyen bir milletvekilimiz var.

Buyurun Sayın Taytak.

Size bir dakika söz vereyim.

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak’ın, 12 Aralık İsa Yusuf Alptekin’i vefatının 23’üncü yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tarihimizin başlangıç noktası, kültürümüzün ana kaynağıdır Türkistan. Bugün, âdeta Orta Çağ karanlığı yaşamaktadır. Müslüman Uygurların yaşadığı bu İslam coğrafyası, Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip, İsa Yusuf Alptekin gibi önemli isimlerin yetiştiği topraklardır. Bu topraklar da 1949 yılından bugüne zulüm altındadır.

Türk halkının geleceği ve istikbali için önemli çalışmalarda bulunan İsa Yusuf Alptekin 17 Aralık 1995 tarihinde hayatını kaybetmiştir.

“Doğu Türkistan davasını sizlere emanet ediyorum.” diyerek aramızdan ayrılan, Doğu Türkistan’ın hürriyet mücadelesinin kahramanı İsa Yusuf Alptekin’i vefatının 23’üncü yıl dönümünde rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Akçay…

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Yenikapı mitinginde hain FETÖ terör örgütünün 15 Temmuzdaki darbe girişimine karşı millet tepkisinin gösterildiğine, gerek mali sisteme gerekse ekonomiye ilişkin reformların 57’nci Hükûmet döneminde gerçekleştirildiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

7 Ağustos 2016 tarihinde Yenikapı’da yapılan ve milyonlarca millet ferdinin, vatandaşımızın heyecan ve coşkuyla katıldığı büyük bir mitingdir Yenikapı Mitingi. Bu büyük buluşmaya, Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Büyük Birlik Partisi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, o zamanki Genelkurmay Başkanı da dâhil olmak üzere liderler düzeyinde ve kurumsal olarak iştirak edilmiştir. Yenikapı Mitingi öncelikle ve bilhassa 15 Temmuzdaki hain, alçak FETÖ terör örgütünün darbe girişimine karşı millet tepkisinin gösterildiği ve ülkemizin karşılaştığı büyük tehlikelere karşı gösterilen millî birlik ve beraberlik ruhudur ve topyekûn bir millî duruştur. Ayrıca biraz evvel de iki sayın konuşmacı tarafından dile getirilmiş ve 57’nci Hükûmet döneminde yapılmasına rağmen farklı atıflarda bulunulmuştur. Öncelikle ifade etmek isterim ki gerek mali sisteme ilişkin gerekse ekonomiye ilişkin reformların hemen hemen tamamına yakın kısmı 57’nci Hükûmet döneminde gerçekleştirilmiştir. Hatta bankacılık reformu, kamu bankalarının yeniden yapılandırılması, bütçe ve harcamaya ilişkin düzenlemeler büyük çoğunlukla 2001 ekonomik krizinden önce yapılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Grup Başkan Vekili.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Mesela BDDK’nin kuruluşu 23 Haziran 1999 tarihinde 4389 sayılı Kanun’la gerçekleştirilmiştir. Ve bu reformların önemli bir kısmı da 2001 krizinden sonra da devam edilerek 57’nci Hükûmet döneminde büyük ölçüde tamamlanmış durumdaydı. Bu husustaki görüşlerimizi de ifade ettim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bilgen…

4.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, siyasette haksız rekabet pozisyonu devam ettiği müddetçe, keyfî gözaltılar devam ettiği müddetçe ekonomiyi rayına oturtmanın mümkün olmayacağına ilişkin açıklaması

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, bütçe ve özel olarak da Maliye Bakanlığıyla ilgili bir tartışmada, bir değerlendirmede ortaklaşabilmek için galiba devlet ile vatandaş arasındaki ilişkide vergi nereye oturuyor, bunu daha net biçimde ortaya koymamız gerekiyor. Aslında Yunus’un şiirlerindeki “kamu” kelimesi galiba daha doğru, daha şeffaf, daha hesap veren, hesap soran bir ilişki tarifini daha rahat sağlıyor.

Bakın, eğer, devlet ile toplum arasındaki ilişkiyi şöyle kurarsanız, vergilerin yönetimi açısından, harcama yapma yetkisi açısından, devlet diye ayrı bir güç var, ayrı bir irade var ve o elindeki kaynağı canı nasıl istiyorsa öyle harcama gücünü, yetkisini kullanıyor. Böyle baktığınızda, o zaman “devlet malı deniz” tabiri tam yerine oturur ve o kaynağın başına oturan, o musluğu yöneten canı nasıl istiyorsa öyle harcar. Batık krediler, birtakım yayın organlarına devlet bankalarından verilen reklamlar bu mantığın bir eseridir ama tersi varsa, kimi demokratik ülkelerde olduğu gibi vergi mükellefi olmanın kendisi aslında -tırnak içerisinde- bir patronluk pozisyonudur, sahip olma pozisyonudur ve hesap sorma pozisyonudur. Böyle olduğunda da vergi veren herkesin aynı zamanda hesap sorma ve kamu malı üzerinde hak sahibi olma pozisyonundan bahsederiz. Bugün kurulan ilişki ne yazık ki böyle bir ilişki değildir Türkiye’de. Onun için de kamu malıyla ilgili duyarlılık dibe vurmuştur. Aksine, kamu kaynaklarına ulaşmak neredeyse hızlı zengin olmanın, haksız zengin olmanın, kolayca zenginliğe ulaşmanın bir imkânı, vesilesi gibi görülmüştür.

Şimdi, burada kürsüden ifade edildiği için özellikle Yunus Emre’nin “kamu” ifadesini hatırlatmak istedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN BİLGEN (Kars) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Grup Başkan Vekili.

AYHAN BİLGEN (Kars) - Bazı konuşmalar dolayısıyla bir milletvekili, devletten maaş alan milletvekillerinin kürsüdeki konuşmaları üzerinden bir tartışma, bir değerlendirme yaptı.

Şimdi “devlet” dediğiniz şey bize de oy veren seçmenlerin dışında, üzerinde ayrı bir şey mi, yoksa bu toplumun bütününün örgütlülük hâli mi? Dolayısıyla o parayı kullanırken o paranın kimden alındığının da farkında olarak mı konuşulacak? Bakın, bugün sabaha karşı yine -şu anda bizim belediyelerimizden kayyum atanmayan tek il belediyesidir- Iğdır’da Belediye Eş Başkanı, yine 25’inci Dönem Milletvekilimiz ve Tuzluca Belediye Başkanlarımız gözaltına alındılar 2015’te işlendiği iddia edilen bir suçtan dolayı. Daha önce de aynı iddiayla alınmışlardı, bırakılmışlardı. Şimdi, Iğdır’daki seçmenler bu bütçe görüşmeleri yapılırken kendilerini bu bütünün parçası olarak hissediyorlar mı, yoksa onlar şehirlerindeki kendi seçtikleri siyasetçilere reva görülen bu muameleyi nasıl algılıyorlar, nasıl okuyorlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Bilgen.

AYHAN BİLGEN (Kars) – 31 Martta bir seçime gideceğiz ve biz, seçimlerden önce yapılan bu operasyonların siyasi operasyon olduğunu söylediğimizde “Hayır, bu yargısal bir süreçtir.” deniliyor.

Şimdi, aynen, biraz önce bazı konuşmacıların ekonomi için söylediği haksız rekabet pozisyonu siyasette devam ettiği müddetçe -ister halk sinsin ve başka bir partiye belediyeyi bıraksın- bu, meşruiyet tartışması doğurur. Hayır, bizce büyük ihtimalle tersi olacak; seçmen belki belediyeyle ilgili, bizdeki belediyeyle ilgili eleştirisi varsa bile sahip çıkacak ama en fecisi de sonuç itibarıyla, bu ülkede haksız gözaltılar, keyfî gözaltılar devam ettikçe ekonomiyi rayına oturtmak mümkün olmayacak, dünyanın en iyi maliye bakanını da getirseniz bu siyasi istikrarsızlık ve kaos içinde bütçe denkleştirmeyi ve büyümeyi asla başaramayacak.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Yaşar Tüzün Bey…

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Bizim grubumuz konuşma yapmadı Başkanım, herhangi bir müzakereye gerek yok.

BAŞKAN – Peki, size yetki verdiler grup başkan vekilleriniz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, anayasal ve yasal reformlar gerçekleştirmek suretiyle vatandaşların adalete olan güvenini tesis etmek için, yargının demokratikleşmesi ve hukukun üstünlüğü ilkesini hayata geçirmek için mücadele verdiklerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, tabii, adalet mülkün, devletin temelidir ve hamdolsun, bugüne kadar da grubumuz ve Hükûmetimiz döneminde her zaman anayasal ve yasal reformlar gerçekleştirmek suretiyle, vatandaşlarımızın adalete olan güvencini tesis etmek için, yargının demokratikleşmesi ve hukukun üstünlüğü ilkesinin hayata geçmesi için, yine, evrensel hukuk çerçevesinde, adil yargılama ilkelerine uygun yargılama yapan bir yargı mekanizmasını hayata geçirmek için mücadele veriyoruz.

Elbette, olması gereken hukuk, devamlı dinamik olan hukuk alanında bir tekâmülü takip eder. Varsa bir eksiklik, bunu Meclisimiz müzakere eder, yasal reformları gerçekleştirir, hukukçularımız vicdani kanaatlerine göre yargılar ve hüküm verir.

Tabii, biraz önce, geçmiş helak olan kavimlerden bahsedilirken bizi kastetmediklerini biliyorum, bu konu nettir. Ancak, yine -mademki teolojik referanslar kullanacağız- Kur'an-ı Kerim’de…

(Hatip tarafından Bakara suresinin 11’inci ayetikerimesinin okunması)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yani Yüce Allah Kitabı’nın başında diyor ki: “Onlara ‘yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.’ denildiğinde onlar derler ki: ‘Biz ancak ve ancak ıslah edicileriz.’” Bunun da muhatabı Meclisteki gruplardan herhangi birisi değildir. Benim ifade etmek istediğim şudur: Bir yargı makamı varsa yargı bir ceza hukukunu uygularken tipe uygun, hukuka aykırı, kasten işlenen bir eylemi cezalandırır.

Kişisel verilerin korunması anayasal ve yasal güvence altındadır. Bugün Türkiye’de hangi kişi şöyle şöyle davranıp da böyle bir cezai mahkûmiyetle karşılaşmamış; hangi kişi falan yere gidip de cezai müeyyideyle karşılaşmış veya karşılaşmamış; bunların istatistiklerini çıkarıp Genel Kurulla paylaşmaya gerek yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Grup Başkan Vekili.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çünkü bu, anayasal güvence altına alınan kişisel verilerin korunması kapsamında değerlendirilmelidir. Ancak bir yargı makamının da bir yargıcın da akşam eve gittiği zaman, başını yastığa koyduğunda, vicdanıyla baş başa kaldığında adil bir karar vermesi gerektiğine inanmak zorundayız.

Bakınız, eğer bütün tartışmalarımızı Mecliste yaparsak, yargıya ilişkin bütün kararları burada müzakereye açarsak işte o zaman her zaman tartıştığımız yargıya olan güvenin sarsılması durumuyla karşı karşıya kalırız. O zaman, Anayasa’da yer alan, yargının tarafsız ve bağımsız yargılama yapması anlayışına uygun ve yaptığımız tartışmaların da son kertede yargısal makamlar tarafından karara bağlanacağına inanmamız ve buna güvenerek yargıya güveni artırmamız gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Bir cümle Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

6.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve devletin başının “Ben Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum.” diyemeyeceğine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Bu, yargı dâhil, ilke bazında konuşmalarımızın tamamında Mecliste ölçüyü ortaya koymak, muhalefetin daha çok yapacağı bir şeydir. Biz söz diyeceğiz, Hükûmet icraat edecek. Biz sitem edeceğiz, Hükûmet cevap verecek. Biz sual edeceğiz, Hükûmet bizim suallerimize çerçevesi sağlam bir muhakemeyle cevap verecek. Şimdi, biz bu Mecliste niçin bunları bu kadar konuşuyoruz? Çünkü önümüzde, “Hazreti Ömer’in kılıcını sallıyor.” diye “Heykelini dikeceğiz.” dediğimiz Zekeriya Öz diye bir alçak vardı, şimdi terörist listesinde adam. Yani siyasetin dilinin bir ara… “Hazreti Ömer’in adaletinden hissesi var, hisse dağıtıyor.” “Temiz eller”, “felaket eller”, “acayip eller” falan diye mübalağa ederek cümle kurduğumuz bir sürü alçağı şimdi terörist diye arıyoruz biz. Dolayısıyla orduevinin önünde bazı siyasilerimizin “Buralarda suçlu saklıyorsunuz.” tazyikini ettiği zamanları hatırlayın lütfen. O zamandan bugüne sadece siyasetin nezaret etmesi gereken ilkeyi hatırlatmanızı da çok beğeniyorum, uymamanızı beğenmiyorum. Yani Cumhurbaşkanımızın mesela…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Başkanım, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Ağıralioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Hemen toparlıyorum.

Cumhurbaşkanımız bazen… Bizim ülkemizde yargımız dört başı mamur olmayabilir ama kararlara riayet edilmesi gerektiğine dair bir ahlakı hükûmet dillendirir. Cumhurbaşkanımız kendi siyasi vizyonunun hilafına çıkan kararlara kafiye yapıyor. “Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymuyorum, saygı da duymuyorum.” diye, böyle, tekerleme yapmaya başladı Cumhurbaşkanımız. Dolayısıyla -bak, uysun da demiyorum ha- bazen siyaset, kararı makbul bulmaz, uymamak için de etrafından dolanmaya teşebbüs eder. Ama devletin en üst derece yetkilisi, başı “Ben Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum.” diyemez arkadaşlar. Yani size uymak düşer, bize demek.

Arz ederim.

BAŞKAN – Baki Bey, nedir?

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Ayhan Bilgen benim konuşmama ithafen, devletten maaş almayla ilgili bir açıklama yaptı. Bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

7.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Milliyetçi Hareket Partisinin her zaman açık ve net olarak sözünü söyleyen parti olduğuna ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak söyleyeceğimiz sözü her zaman açık ve net olarak söyleyen bir partiyiz. Biz teröriste “terörist” diyoruz. Konuşma metnim gayet nettir. “Boyunlarında efendilerinin tasması bulunan, kansız ve vatansız, hain terör örgütü PKK’nın kökünün kurutulması; kandan nemalanan, şiddetten faydalanan son teröristin gömülüp son kanlı silahın imha edilmesi için mücadeleden dönmeyeceğimizi; devletten maaş alıp milletin kürsüsünden bebek katillerine ‘sayın’ diyenlerin, Kandil’e selam çakanların, milletin Meclisinden hainlere göz kırpanların bir bozkurt gibi karşısında durup, terörü meşrulaştırmak isteyenlere fırsat vermeyeceğimizi belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Biz hiçbir şahıs ve kurumu bununla ilgili suçlamıyoruz, yalnız biz teröriste “terörist” diyoruz. Konuşma metnimiz gayet nettir. Tutanaklarda söylediğimiz bütün sözlerin de arkasındayız.

Saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bilgen…

8.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AYHAN BİLGEN (Kars) – Ben de tartışmayı uzatma niyetinde değilim, belli ki farklı yaklaşımlarımız var.

“Bebek katili” diye tarif ettiğiniz kişiyle ilgili, üç yıl boyunca Millî İstihbarat Teşkilatı, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı, şimdiki Cumhurbaşkanının o dönemki özel temsilcisi, Millî Güvenlik Kurulu dâhil olmak üzere, güvenlik birimlerinin bilgisi dâhilinde görüşmeler yapıldı ki bu ülkede analar ağlamasın, kan dursun diye. Dünyanın her yerinde de eğer bir sorunu daha kolay çözmenin, daha makul çözmenin, daha az bedel ödeyerek çözmenin bir yolu varsa bunu değerlendirirsiniz. Eğer bugün biz burada hamaset yapıyor ama sıvasız evlere her gün şehit dolayısıyla bayrak asılıyorsa siyasetin sorumluluğu sadece nutuk atmak değildir.

Bakın, eğer bebek katili konusunda başka bir tartışma açmak isterseniz “Ayhan Çarkın bebek katili” diye Google’a girin, ne göreceksiniz, ondan sonra değerlendirirsiniz.

Teşekkür ederim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ayhan Çarkın ile Abdullah Öcalan’ı bir araya getirme ya, o kadar da değil.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Kendi sözü var, yanlış anladınız galiba.

BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 13.39

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)

2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)

A) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Hazine ve Maliye Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

B) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Hazine Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına yapılacak konuşmalara geçiyoruz.

İlk söz Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay’a ait. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Milletvekili.

AK PARTİ GRUBU ADINA EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi kapsamında, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve yüce Divanı saygıyla selamlıyorum.

Dünyada son on yıldır 12 trilyonluk mali kurtarma paketleri, finansal ve ekonomik krizler, çok sert bir resesyon ve arkasından zayıf bir toparlanma döneminden sonra, 2019 yılına girerken Türkiye ve dünya ekonomisi ne durumda, hep birlikte bir göz atalım. Avrupa ekonomisindeki ivme kaybı, sıkılaşan finansal koşullar, Brexit sürecine ilişkin belirsizlik, dış ticarette artan korumacılık, Amerika-Çin arasındaki ticari gerilim ve hatta ticaret savaşları, jeopolitik riskler ve artan belirsizlikler ihracatı ve yatırımları olumsuz etkileyerek ekonomik büyümeyi tüm dünyada baskılamaktadır, ekonomik büyüme ve küresel ticarette gerileme yaşanmaktadır. 2017 yılında yüzde 3,7 olan küresel büyümenin 2018 ve 2019 yılında da yine aynı düzeyde kalması beklenmektedir. Dünya ticaretinin büyüme hızının 2017’de yüzde 5,2’den 2018’de yüzde 4’e düştükten sonra bu eğilimi koruyarak 2019'da yüzde 3,4'e gerilemesi bekleniyor. Küresel ticarette bu risklere karşı, Türkiye, ihracatta Türkiye Cumhuriyeti tarihinin rekorunu kırmaya hazırlanıyor. Küresel ticaret daralırken Türkiye'nin 2018 yılı ihracat başarısında en etkili faktörlerden biri Hükûmetimizin destekleridir. İhracat desteklerinin 3 milyar liraya çıkarılması, AR-GE ve tasarım merkezlerinin desteklenmesi, e-ticaret sitelerine üyelik desteği, yeşil pasaport, EXİMBANK’ın sermayesinin artması, KGF’nin firmalarımıza sağladığı finansman ve istihdama yönelik destekler bunlardan bazılarıdır. İhracatta öncelikler ve stratejiler değiştirilmiş, pazar çeşitliliği artırılmış, mevcut pazarlarda derinleşme faaliyetleri gerçekleştirilmiş ama en önemlisi, inovasyon ve AR-GE önceliklendirilmiştir.

Peki, bunları sizlerle niye paylaştım? Çünkü bugün artık dış ticaret ve cari denge konusunda son aşamaya gelinmiş ve teknoloji yoğun üretime ve ihracatına yönelik tüm destekler hayata geçirilmektedir. Sanayide teknolojik dönüşüm ve teknoloji yoğun bir üretim modeli, sanayi politikamızın öncelikleri arasındadır. 2015-2018 Türkiye Sanayi Stratejisi’nin vizyonu, orta yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya’nın tasarım ve üretim üssü olmak olarak belirlenmiştir.

İnsan olarak hepimiz, olumlu şeyleri hemen unutuyoruz, alışıyoruz ama bazı yaşanmışlıkları da çok çabuk unutmaktayız. Şöyle bir hatırlayalım: Türkiye'nin kamu borç stoku ve bütçe açığının millî gelire oranı hem Avrupa Birliği hem gelişmiş ülkeler hem de Maastricht Kriterlerinin çok altındadır. 2002 yılında yüzde 72 olan ülkemizin Avrupa Birliği tanımlı genel yönetim borç stokunun millî gelire oranı, 2018 yılı ilk çeyrek sonu itibarıyla yüzde 28,4 seviyesine gerilemiştir. Yüzde 60 olan Maastricht Kriterlerinin yarısının altındadır; bu oran, Avrupa Birliği ortalaması için yüzde 81,5’tur. Genel devlet açığının millî gelire oranının 2018 yılında 2,4 olması beklenmekte, 2019 yılında ise yüzde 1,6 hedeflenmektedir. Yine bu oranlar, yüzde 3 olan Maastricht Kriterlerinin altında, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin bütçe açıklarına kıyasla oldukça düşük düzeydedir.

Yeni Ekonomi Programı’nda da mali disiplin, ekonomi politikasının temel çıpası olarak belirlenmiştir. Bunun sonucunda, yerel seçimlerin olduğu bir senede, hâlâ 36,7 milyar liralık faiz dışı fazla veren bir bütçe hazırlanabilmektedir. Bir de bu kapasiteye kayıt dışı ekonomi potansiyelinin eklendiğini düşünelim. Kayıt dışı ekonomiyle verilen mücadele sonucu kayıt dışı ekonominin millî gelire oranı, 2002 yılında yüzde 32,4 iken yüzde 26’ya düşmüştür.

Terörle mücadele için harcanan yaklaşık 700 milyar doların alternatif maliyetini hiç hesapladınız mı? Bu potansiyelin mevcut kapasiteye eklendiğini düşündüğümüz zaman ulaşacağımız noktayı hep birlikte hayal edebiliriz. Şu andaki ekonomik kapasitemizin yaklaşık 2 katı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

EMİNE NUR GÜNAY (Devamla) – Bu coğrafyada başka hangi ülke hem içeride hem dışarıda çok boyutlu ve eş zamanlı bir mücadele veriyor; askerî, ekonomik, sosyal, kültürel bir mücadele? Hiç düşündünüz mü, eğer AK PARTİ iktidarlarının son on altı senede ekonomik ve finansal yapılanma üzerine aldığı ve tüm dünya tarafından takdirle karşılanan tedbirler olmasaydı, bugün, şu anda biz nasıl bir Türkiye’yi konuşacaktık? Bunu vicdanlarınıza ve takdirlerinize bırakıyorum.

Yeni Ekonomi Programı’nda ortaya konulan dengelenme sürecinin en temel destekleyicisi olan 2019 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diler, yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım. Yolumuz ve gönlümüz ak, yolumuz ve gönlümüz açık olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’na ait.

Buyurun Sayın Taşkesenlioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yürütmenin değerli temsilcisi Saygıdeğer Bakanım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaşadığımız bir büyük onuru ve gururu sizlerle paylaşmak isterim. Dünyanın hemen hemen gelişmiş hiçbir ülkesinde on altı yıl art arda tek başına iktidara gelen ve tek başına bütçe yapan başka bir iktidar, AK PARTİ’den hariç olmamıştır. Bu anlamda bize bu onuru ve gururu yaşatan bütün vatandaşlarımıza şükranlarımızı yeniden arz ediyorum. Ancak tabii ki her bütçe döneminde bizler bu onurun ve gururun etkisiyle sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümeyi gerçekleştirerek güçlendik ve küresel bir güç hâline geldik. Türkiye, AK PARTİ iktidarlarıyla gerçek potansiyelini keşfetti ve bu potansiyelini performansa çevirerek küresel bir güç hâline geldi. Küresel ekonomi 2017 yılında büyümeye devam ederken Türkiye özellikle 2014 yılından itibaren, 17-25 Aralık operasyonları, Gezi Parkı operasyonları, 15 Temmuz operasyonlarının hemen ardından, 2017 yılında, G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olarak yüzde 7,4’lük bir başarıyı sergilemiştir. 2018 yılında Türkiye ekonomisi yüzde 6,2 büyümeye devam etti. Ancak gelin görün ki tam o dönemlerde, hemen 24 Haziran seçimlerinden sonra kur savaşlarının meydana gelmesi, manipülatif kur hareketleri sonucunda, reelde asla karşılaşılamayacak finansal dalgalanmalar meydana geldi. Ancak yine bunu bertaraf eden, güçlü bir liderlik ve bu liderliğin altında hareket eden yürütmemiz, hem ekonomideki güven ve dengelenmeyi sağlamak, likidite darlığını bertaraf etmek, piyasalardaki etkin ve verimli işleyişi gerçekleştirmek amacıyla bankaların swap işlemleriyle, mevduat hesaplarında stopaj oranlarının düzenlenmesiyle, ihracat bedellerinin yurda getirilmesiyle, menkul ve gayrimenkullerde kiralama ve satın almalarda TL dönemine geçilmesiyle ve borsada “üst adım kuralı”nın uygulanmaya başlanmasıyla bu krizi çok şükür, çok net bertaraf etti.

Yine, bu dönemde, maalesef, özellikle kur savaşlarının etkisiyle enflasyon bir miktar yükselişe geçmiş olsa bile, bizler aralık ayı sonuna kadar devam edecek ÖTV ve KDV indirimleriyle talepteki canlılığı devam ettirmeye gayret ettik ve yine, bunun sonucunda, Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı’nı gerçekleştirdik ve TÜFE kasım ayında 1,4 azalarak yüzde 21,62’ye indi.

Yine, birileri, Türkiye’deki bankacılık sisteminin ne kadar güvenli olduğunu bu dönemlerde tekrar gördüler. Türkiye’de iktidar olanlara şunu hatırlatmak isterim: İktidar oldukları dönemde ortaya koydukları bankacılık performansının kötü oluşu nedeniyle sadece 2001 yılında 25 banka batmış bir gecede ve 350 milyar dolarlık borcu bu ülke halkına ödettirmek zorunda kalmışlardır maalesef. Ve bunu, yine, ödeyen de IMF’ye rağmen, Dünya Bankasına rağmen AK PARTİ iktidarı olmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yeni ekonomi politikamızdaki dengeleme ve disiplin sonucu ekonomimiz hızla toparlanmaya başladı. Birkaç gösterge önemlidir, rakamlar asla yalan söylemez çünkü. Merkez Bankası rezervlerimizi eylül ayında 84 milyardan 92 milyara çıkardık ve yine en önemli göstergelerden biri olan Satın Alma Yöneticileri Endeksi yüzde 42,7’den yüzde 44,7’ye çıktı. Ekonomiye duyulan güvenin en önemli ve en kapsayıcı göstergesi olan Ekonomi Güven Endeksi kasım ayında yüzde 9,1 arttı; Reel Kesim Güven Endeksi yüzde 6,3 arttı. İşin tüketici boyutunda da yine Tüketici Güven Endeksi yüzde 4’lük bir artış gösterdi. Yani bu kur savaşlarına rağmen, halkımız iktidarıyla beraber oldu ve iktidar, milletle beraber bütün kur savaşlarının önünde yekvücut olarak bu oyunlara dur demesini yine bildi.

Dış şoklara karşı dayanıklılığımızı sağlayan en önemli sütunlardan biri de tabii ki mali disiplindir. Mali disiplini de hassasiyetle koruyarak ekonomi politikamızın en önemli çıpası hâline getirdik. Oluşturduğumuz mali alanda bir taraftan ekonominin büyümesine destek olmak amacıyla bunu kullanırken diğer taraftan da bu oluşturduğumuz kaynağı eğitim, sağlık, ulaştırma gibi en temel ihtiyaçlarımıza ayırmış olduk ve bütçemizin de yüzde 40’ını buna ayırarak “kapsayıcı bütçe” kavramını Türkiye Cumhuriyeti’nde mali literatüre kazandırmış olduk.

Hazine finansman programları çerçevesinde uluslararası sermaye piyasalarından 7,7 milyar dolar tutarında dış finansman sağladık. Güçlü mali yapımızda, vergi sistemini daha basit, daha anlaşılır, daha etkin ve daha geniş tabana yaymak ve özellikle, kayıtlı ekonomiye geçişi hızlandırmak için mükelleflerimizin vergi uyum seviyelerini artırmak için birtakım özel çalışmalar yürütmeye başladık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı bütçesi Yeni Ekonomi Programı’nın hedeflerine ulaşma noktasında önemli bir adım olacaktır. Bu adımla, ekonomide öngördüğümüz dengeleme, disiplin, değişim ve istikrarlı yüksek büyüme süreci arasında güçlü bir köprü kuracağız.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk bütçesinin vatanımıza, milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Giresun Milletvekili Cemal Öztürk Bey’e ait.

Buyurun Cemal Bey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine ve Maliye Bakanlığımızın 2019 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 1’inci, AK PARTİ hükûmetlerinin 17’nci bütçesini görüşüyoruz. 2002 yılından beri bize aralıksız destek veren ve 17’nci bütçeyi görüşmemize vesile olan milletimize buradan şükranlarımı ifade etmek istiyorum.

(1/276) esas numaralı 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi Anayasa’nın 161’inci maddesi uyarınca 17 Ekim tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş, 18 Ekimde de Başkanlık, Plan ve Bütçe Komisyonuna göndermiştir. Teklifin görüşmeleri Komisyonda tam bir ay, 23 Ekim ile 22 Kasım tarihleri arasında aralıksız devam etmiştir. Bu bütçe görüşmelerinde katkısı olan bütün Komisyon üyesi arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, ben de bir Komisyon üyesiyim. Nihayetinde de 10 Aralık tarihinde yani geçen hafta pazartesi günü Genel Kurulumuzda bütçeyi görüşmeye başladık, bugün dokuzuncu gün, inşallah, bütçenin tümünü cuma günü oylayarak kabul edeceğiz ve inşallah, 1 Ocak itibarıyla da yürürlüğe girecek.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bireysel ihtiyaçlar gibi toplumsal ihtiyaçlar da sınırsız, bu ihtiyaçları karşılayacak kaynaklar ise sınırlıdır. Bireyler gibi devlet de sınırlı kamu kaynakları ile sınırsız talepler arasında denge kurmak, harcamalarını yaparken bu dengeyi gözetmek zorundadır. Bu nedenle de devlet, bütçe yapar, gelir ve giderlerini planlar. Kamu hizmetlerini yerine getirmekle yükümlü olan devlet, toplumun ihtiyaçları ile kamu gelirleri arasında dengeyi bütçe vasıtasıyla kurar. Bütçe, devletin gelecek bir döneme ilişkin belirlediği gelir tahminleri ile yapacağı harcamaların plan ve programıdır.

2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nde 961 milyar lira gider, 881 milyar lira gelir ve 80 milyar lira açık öngörülmektedir, faiz dışı fazla 38 milyar Türk lirasıdır. 2019 yılı bütçe ödenekleri 2018 yılına göre yüzde 26 oranında artırılmıştır. Bu artış yaklaşık 198 milyar Türk lirasına tekabül etmektedir. Bu diğer kalemlerdeki artış ve azalışlar bir yana sadece yüzde 50’si personel giderler ile sosyal güvenlik kurumlarına yapılan harcamalardır, yüzde 12’si de faiz giderlerinedir. 2019 yılında faiz giderlerinin, faiz oranı ve döviz kurlarındaki artış nedeniyle 2018 yılına göre maalesef yüzde 63,6 oranında artarak 71,7 milyardan 117,3 milyar Türk lirasına yükselmesi beklenmektedir.

Vergi vererek devletimize, milletimize, ekonomimize destek olan, kaynak sağlayan vatandaşlarımıza müteşekkir olduğumuzu ifade etmek isterim. 2019 yılı merkezî yönetim bütçe gelirleri yüzde 17,4 artışla 880,4 milyar Türk lirası olarak öngörülmüştür. Bu gelirlerin yüzde 86’sı vergilerden, yüzde 14’ü ise vergi dışı gelirlerden elde edilecektir.

Bütçenin dayandığı temel makroekonomik göstergelere baktığımızda 2019 yılı için sabit fiyatlarla gayrisafi yurtiçi hasıla büyümesinin yüzde 2,3, yıl sonu enflasyonunun yüzde 15,9 olacağı tahmin edilmiştir. Bütçe gelir ve gider tahminleri yapılırken gayrisafi yurtiçi hasılanın reel olarak yüzde 2,3 büyüyeceği, TÜFE’nin yüzde 15,9 olacağı, ihracatın 182 milyar, ithalatınsa 244 milyar Amerikan dolarına ulaşacağı öngörülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Bütçe büyüklüklerine baktığımızda da bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının 2019 yılında yüzde 1,8; 2020’de yüzde 1,9 ve 2021 yılında ise yüzde 1,7 olacağı öngörülmektedir.

Faiz dışı fazlanın yine gayrisafi yurtiçi hasılaya oranıysa 2019 yılında yüzde 0,8; 2020 ve 2021 yıllarında ise sırayla yüzde 1 ve yüzde 1,3 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.

2019 yılında bütçeden en büyük pay yine her zaman olduğu gibi Millî Eğitime ayrılmıştır; 161 milyar lira, vergi gelirlerinin yüzde 21’i. Sağlığa ayrılan pay ise 157 milyar liradır. Yeri gelmişken, tarımsal desteklere ayrılan pay 26,5 milyar liradır.

Özellikle de fındık müstahsilimize verilen destekten dolayı Hükûmetimize, başta Cumhurbaşkanımıza sonsuz teşekkürlerimi sunmak istiyor; 2019 yılı merkezî yönetim bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olması dileklerimle Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Adana Milletvekili Tamer Dağlı Bey’e ait.

Buyurun Tamer Bey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA TAMER DAĞLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinde Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesi hakkında söz aldım. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Gelir İdaresi Başkanlığı devletin gelir politikasının uygulanması noktasında önemli bir görev üstlenen, kamu hizmetlerinin finansman kaynağı olan vergileri ve diğer devlet alacaklarını tahsil eden kurumdur. Başkanlığa 2019 yılında toplam 3 milyar 770 milyon 394 bin Türk lirası ödenek ayrılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisi 2002’den bu yana, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden daha yüksek oranda büyümektedir. Enflasyonla mücadele ederken ekonomisini sürekli büyüten Türkiye bu süreçte örnek gösterilen bir ülke olmuştur. Ülkemizde AK PARTİ iktidarlarımız döneminde kişi başına düşen millî gelir 3’e katlanmıştır. Ülkemiz, makroekonomik verilerin tamamında iyileşme sergilemiş; rakipleri eksi, durağan ya da yüzde 1’lerle büyürken iki haneli büyüme rakamlarını görmüştür. Global ekonomide sıkıntı yaşanırken, çevresi ateş çemberine dönmüşken büyümesini devam ettiren bir Türkiye vardır. Hain işgal girişimine maruz kalan, terör belasıyla mücadeleye devam ederken bile ekonomisini sağlam zemine oturtan bir Türkiye vardır. İktidarlarımız döneminde ekonomideki gelişmeleri sadece rakamlarla ifade etmek doğru olmaz. Bu süreçte insanımızın hayatının her alanında, ulaşımda, sağlıkta, eğitimde, nereden nereye geldiğimizi milletimiz her dönem takdir etmiştir. İnşallah, milletimiz 31 Mart mahallî seçimlerinde de ak kadrolara ve Cumhur İttifakı’na teveccühünü, güvenini artırarak devam ettirecek ve bunu da sandığa yansıtacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya ekonomik anlamda zor geçecek bir yıla hazırlanıyor. Avrupalı tüketici hayat standartlarının düştüğünden yakınıyor. Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Çin gibi büyük ekonomiye sahip ülkeler ticaret savaşı veriyor. Korumacılığın arttığı, finansal ulaşımın zorlaştığı ve pahalandığı bir döneme giriyoruz. Buna rağmen Yeni Ekonomi Programı’mızda 2019 yılında 2,3 büyüme öngörüyoruz, her türlü tedbir ve çalışmaları bu doğrultuda planlıyoruz.

2019 yılı bütçemizde yeni yılın ilk çeyreğinde yerel seçimler olmasına rağmen seçim ekonomisi gütmeyerek tasarruf ağırlıklı, sıkı para ve maliye politikamız devam edecektir. Seçim süreci millete hizmet sevdamızı aksatmayacaktır.

2,3 büyüme hedefimizin önemli bölümünü ihracatımızı ve turizm gelirlerimizi artırarak sağlamaya devam edeceğiz. Bu çerçevede ihracatı artırarak cari açığımızı oluşturan ithal ürünlerin ülkemizde üretilmesini sağlayacak yatırımları teşviklendirmeye devam edeceğiz. Bu doğrultuda, güneyde, Adana’mızda Türkiye’nin petrokimya vadisini oluşturuyoruz. İthal ettiğimiz birçok petrol ve kimya türevi ürünleri hem üretecek hem ihraç edecek bir bölgeyi oluşturuyoruz. Miktarı yüz milyarlarla ifade edilen katma değer yaratacak, Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi’nde ilk yatırımın imzası atıldı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın girişimiyle Cezayir devlet şirketi ortaklığında bu bölgede kuracağımız ilk endüstri tesisi 1,2 milyar dolarlık yatırımla inşa edilecek. Plastik ve kauçuk ham maddesi olarak kullanılan polipropilen üretilecek tesisin temeli yeni yılda atılacak ve inşallah tesis 2023 yılında tamamlanacaktır. Böylece yıllık 550 milyon doların ülkemizde kalması sağlanacaktır. Ben bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ediyor, Allah razı olsun diyorum.

Özel sektörümüzün dünya pazarlarında daha rekabetçi pozisyon alabilmesi için, finans sektörümüzle iş birliği içerisinde, süreci daha fazla istihdamla, daha fazla yatırım ve ihracatla geçirmek ana hedefimiz. 2019 yılı bütçemizde sağlıktan eğitime, sosyal yardımlardan ulaşıma, tarımdan reel sektöre her alanda kaynak miktarını artırıyoruz. Diğer taraftan, yapısal reform ağırlıklı politikalarımızı da sürdüreceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel güç olma ve insanımıza daha müreffeh bir ülkede yaşam sağlama çerçevesindeki çalışmalarımızı aralıksız sürdüreceğiz.

2019 yılı merkezî bütçe kanununun hayırlara vesile olmasını diliyor, vatanımızın bölünmez bütünlüğü ve bayrağımızın özgürce dalgalanması için gözünü kırpmadan canını veren aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Gazilerimize sağlıklı uzun ömürler diliyorum. Vatanımıza ve bayrağımıza bağlı bütün vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyor, hainlik besleyenleri ve terör örgütüyle iş birliği yapanları şiddetle kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Ordu Milletvekilimiz Ergün Taşcı Bey’e ait

Buyurun Ergün Bey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün millî gelirimizin yaklaşık yüzde 7’sini, toplam kamu harcamalarının yaklaşık yüzde 27’sini düzenleyen ve denetleyen bir kurumun bütçesinden bahsediyoruz. Dolayısıyla sadece bir kamu kurumundan değil, makro ölçekte iktisadi etkileri çok büyük bir kurumun faaliyetlerinden söz etmekteyiz. 4734 sayılı Kanun’la kurulan kurum, 2002 yılından itibaren bugüne kadar kamu alımlarında dikkate değer çalışmalar yürütmüştür. 2018 yılına geldiğimizde kurum tarafından birçok yenilik hayata geçirilmiştir. Bunlardan en önemlisi, tartışmasız, elektronik ihalenin yaygınlaşmasıdır. Kamu ihalelerinin elektronik ortama taşınması gerek yerel gerekse küresel anlamda uzun zamandır tartışılan bir konuydu. Özellikle son yirmi yıllık süreçte kamu yönetiminde önemli bir hedef olarak belirlenen e-devlet dönüşümü içerisinde önemli bir yeri bulunan e-ihalenin kamu ihalelerinin daha etkin ve verimli gerçekleştirilerek kaynakların verimli ve ihtiyaca uygun bir şekilde kullanılmasının sağlanmasında büyük bir katma değer sağlayacağı açıktır. EKAP üzerinden gerçekleştirilen bu tür bir uygulama yalnızca ülkemizde bir yenilik değil diğer birçok ülke için de örnek teşkil edecek bir uygulamayı gözler önüne sermektedir. E-ihalenin yaygınlaşması hedefi aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Birinci 100 Günlük İcraat Programı’na dâhil edilmiş, ağustos ayından bu yana idarelerin bu anlamdaki faaliyetlerinde uygulayıcılara katkı sağlamak adına, bilgi ve kapasitenin geliştirilmesinde önemli bir yol kat edilmiştir. Bu çalışmalar neticesinde 2019 yılı itibarıyla herhangi bir parasal sınırlama konmadan yaklaşık 90 bin ihalenin elektronik ortamda yapılması mümkün hâle gelecektir. Bu sayede, ihalelerde saydamlığın artırılmasının yanı sıra ihaleye katılacaklar açısından ihalelere katılım maliyetlerin azaltılarak ihaleye erişim kolaylaşacak, idareler açısından ise artan rekabet ortamıyla birlikte kaynaklar daha etkin ve verimli kullanılarak ihtiyaçlar kısa sürede giderilecektir.

E-ihale alanında ortaya konulan diğer bir ayak ise elektronik eksiltme yöntemidir, bu da ihale sistemimizde ilklerdendir. Kasım ayı içerisinde uygulanmaya başlanan bu yöntem sayesinde rekabet artırılmakta ve sözleşmelerin daha düşük bedelle imzalanması sağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, on beş yılı aşan uygulama dönemi boyunca Kamu İhale Kanunu’nun hem yerelde hem de ulusal ölçekte en çok eleştirilen konularından bir tanesi de istisnalar olmuştur, fakat şunu açıklıkla ifade etmek gerekir ki, istisnaların hemen hepsi idari ihtiyaçlardan kaynaklanmaktadır. Öte yandan bent sayısının fazla olmasının da eleştiri konusu olduğu… Özellikle yüce Mecliste, içeriğine fazla girilmeden, en fazla eleştiri konusu olan konulara baktığımızda yani kamu ihale istatistiklerine baktığımızda, kamu alımlarının yüzde 90’ının kanun kapsamında devam ettiği, “istisna” dediğimiz yüzde 90 gibi gösterilen istisnanın ise rakamlarla ifade edildiğinde yüzde 9’u kapsadığı, yüzde 1’inin de doğrudan temin yöntemiyle giderildiği görülecektir. Bu durumda istisna harcamalarının sanıldığı kadar da büyük bir hacimde olmadığı açıkça görülecektir.

Yine, bu kanunun, 1999 ve 2002’li yıllardaki kanunun gerekçesine baktığımızda, kanunun konuşulma gerekçelerine indiğimizde, bu kanunun uluslararası uygulamalar ve AB kamu alımları direktifleriyle uyum sağlanması olduğu belirtilmiştir. Fakat AB direktiflerine baktığımızda, kamu alımları konusunda çok değişik alanlarda, ciddi anlamda bir istisna söz konusudur, savunmadan güvenliğe ve istihbarata kadar. AB direktiflerinin bizim mevzuatımızla mukayese edildiğinde daha esnek olduğu apaçık ortadadır.

Yine, kanundaki, bizim Kamu İhale Kanunu’ndaki değişiklik gerekçesiyle ilgili tartışmaların temelinde, küresel ölçekte yaşanan ekonomik sıkıntılar ve AB direktifleri doğrultusunda AB ülkelerindeki değişimle bağlantılı olarak bir değişimden bahsedebiliriz. Ama AB ülkelerine baktığımızda, İtalya, İngiltere, Avusturya, Çek Cumhuriyeti…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

ERGÜN TAŞCI (Devamla) – Rakamlara girdiğimizde, diğer Avrupa ülkelerinde esasa ilişkin değişikliğin daha fazla olduğunu buradan vurgulamak isterim.

Yine, AB direktiflerinin 2004’teki düzenlemesi ile 2014’teki düzenlemesindeki değişikliği mukayese ettiğimizde, Türkiye’deki değişikliğin aslında idari yargı kararlarından ve ihtiyaçlardan kaynaklandığı açıktır.

Dolayısıyla öneri yaparak sözlerimi tamamlamak istiyorum: Bu bağlamda, AB direktifleri doğrultusunda, yeniden bu Mecliste, hep birlikte, kamu ihale mevzuatıyla ilgili daha kapsamlı, günün ihtiyaçlarına, reel ihtiyaçlara uygun bir şekilde mevzuat değişikliği ihtiyacının zaruri olduğunu, hep birlikte buna katkı vermemiz gerektiğini ifade etmek isterim. Bu bilgiler ışığında, kamu alımlarının ülkemiz kalkınmasında önemli bir araç olacağını, yasal ve kurumsal yapının bu işlevi daha iyi bir etkinlikle yerine getirme noktasında gayretli olduğunu ve olacağını düşünüyor, Kamu İhale Kurumunda çalışan ve bu anlamda hizmet veren arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Kurumun 2019 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya’ya aittir.

Buyurun Oğuzhan Bey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA OĞUZHAN KAYA (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2019 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve bizleri televizyonları başında izleyen aziz milletimizi, Gazi Meclisimizin kürsüsünden saygıyla selamlıyorum.

Özelleştirme İdaresi, kurulduğu 1994 yılından bugüne kadar ülkemizde ekonomik dönüşümün ve gelişimin öncülerinden olmuş, reform çalışmalarında itici kuvvet rolü üstlenmiştir.

Özelleştirme İdaresi şeffaflık, profesyonellik, hesap verebilirlik prensiplerini uygulamalarının temeline koyarak bir yandan kamu varlıklarının rasyonel, uluslararası kabul görmüş yöntemler kullanılarak daha verimli işletilmesine yönelik tedbirler almış, bir yandan da özelleştirme yoluyla kamuya gelir elde edilmesini sağlamıştır.

Elde edilen özelleştirme gelirlerinin yanı sıra, verimsiz ve zarar eden kamu kuruluşlarının özelleştirilmesiyle de hazinenin aktarması gereken ciddi oranda kaynak tasarruf edilerek devletin başka ihtiyaçlarına kanalize edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi, ülkemizdeki sermaye piyasalarının gelişiminde de öncü rol oynamıştır. Zor zamanlarda gerçekleştirdiği halka arz işlemleriyle piyasaya güven enjekte etmiş, kullandığı özel teşvik mekanizmalarıyla küçük tasarruf sahipleri ve işçilerin halka arzlara katılımını kolaylaştırmış, böylelikle sermayenin tabana yayılmasına özelleştirme uygulamalarıyla destek vermiştir.

Bugün Borsa İstanbul’da işlem gören 10 şirketin 5 tanesi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından halka arz işlemleri gerçekleştirilen şirketlerdir.

Özelleştirme İdaresi, ülkemizdeki birleşme ve devralma işlemlerine de yön vermiş, yatırımcıların yurt dışındaki iş yapma kültürünün gelişmesine destek olmuştur. Özelleştirme İdaresi, ayrıca, atıl kamu taşınmazlarına ilave katma değer sağlamak amacıyla imar planı yapmakta ve elde edilen geliri hazineye aktarmaktadır.

Özelleştirme, sadece gelir odaklı olmayıp aynı zamanda kamu hizmetlerinde kalite ve güvenilirliğin artması ve beklenen standartlara ulaşması için de önemli bir politika aracı olmuştur. Özelleştirmeye konu olan kuruluşlar gerekli olan yeni yatırımları, teknolojik inovasyonları gerçekleştirmekte, böylelikle hem üretim ve hizmette kalite artmakta hem de yeni istihdam sahaları açılmaktadır. Geldiğimiz noktada Özelleştirme İdaresi, yakaladığı bu performans ve başarılarıyla dikkat çekmiş ve 10’dan fazla ülkeye özelleştirme konusunda danışmanlık yapmaktadır. Kısacası, özelleştirme konusundaki Türk tecrübesini dünyaya ihraç etmektedir.

Değerli milletvekilleri, 1984 yılında ilk mevzuatın çıkarılması, 1986 yılında ilk görevlendirmelerin yapılmasıyla başlayan özelleştirme uygulamaları 80’li yılların ikinci yarısı itibarıyla Türkiye'de pazar ekonomisinin oluşmasında en önemli reformlardan birisi olmuştur. Kurulduğu günden bu yana açık rekabet ortamı, şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcılık ilkelerinden ödün vermeden işlemlerine devam eden Özelleştirme İdaresi Başkanlığı serbestleşmenin Türkiye'deki öncülerinden olmuştur. Ayrıca, hükûmetlerimiz döneminde özelleştirme uygulamaları sadece gelir getirici işlemler değil, bu uygulamaların sermaye piyasasını geliştiren, sermayeyi tabana yayan, atıl kamu varlıklarını ekonomiye kazandıran yönünü de dikkate alarak ekonomik büyümeye katkı sağladığı aşikârdır.

Yapılan özelleştirme uygulamalarıyla başta petrokimya, demir çelik, petrol rafinerisi, alkol, tütün ve elektrik dağıtım olmak üzere devletin sektörden tamamen çekilmesini, elektrik üretim, telekomünikasyon, bankacılık, sigortacılık, hava taşımacılığı, marina ve liman işletmeciliği gibi sektörlerde ise devletin kısmen piyasadan çekilmesini sağladık. Özelleştirilen birçok kuruluşun yeni yatırımlar yapması, üretimlerini artırması, yeni istihdam sahaları açması ekonominin büyütülmesinde aktif rol almıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OĞUZHAN KAYA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2019 yılı gider bütçesinde 30,6 milyon TL personel ve sosyal güvenlik giderleri, 3,5 milyon TL mal ve hizmet alım giderleri, 3,6 milyon TL ise cari transfer ve sermaye giderleri olmak üzere toplam 37,7 milyon TL seviyesinde ödenek teklif edilmiştir. Tüm kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı da kamu kaynaklarını etkin, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak kullanmakta azami hassasiyet göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, milletçe sahip olduğumuz tüm kaynakların etkin ve verimli kullanılması dileklerimle 2019 yılı bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, Özelleştirme İdaresi Başkanlığımızın tüm çalışanlarına teşekkür ediyor, yüce heyetimizi ve aziz milletimi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Trabzon Milletvekili Salih Cora’ya ait.

Buyurun Sayın Cora. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2019 yılı bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve bizleri ekranları başında izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, az önce Çorum Milletvekilimiz de aynı kurum üzerine konuşma yaptı, ben de farklı hususlarda görüşlerimi beyan edeceğim.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 1994 yılında 4046 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesiyle beraber kurulmuştur. Tabii, bunun öncesinde 2983 sayılı Yasa’nın 1984 yılında yürürlüğe girmesiyle beraber ülkemizde özelleştirmeye ilişkin uygulamalar başlamıştır. Özelleştirme İdaresi kurulduğundan bugüne takdire şayan bir biçimde açık rekabet ortamı, şeffaflık, hesap verilebilirlik, katılımcılık ilkelerinden ödün vermeden birçok işlemi gerçekleştirmiştir. Özelleştirme politikalarındaki bizim temel amacımız serbest piyasa ekonomisini güçlendirmek ve tahkim etmektir. En önemlisi serbest piyasada rekabet ortamına işlerlik kazandırmak, kaynak kullanımında ve dağılımında etkinlik sağlamak ve verimliliği artırmaktır.

Değerli arkadaşlar, bir hukukçu olarak şunu ifade etmeliyim ki: KİT’lerin, (kamu iktisadi teşebbüsleri) hukuki manada iflas etme imkânları bulunmamaktadır. Bu da çok ciddi bir rahatlık oluşturmaktadır ve devlete sırtını dayayan bu kuruluşlar ciddi manada kamuya da büyük külfet oluşturmaktadır. Fiyat ve kalite bakımından piyasanın taleplerine duyarsız kalmaktadır. Bu vesileyle verimliliği artırma, kaliteyi iyileştirme, maliyeti ve fiyatı düşürme gibi kaygıları hiçbir zaman olmamaktadır. Ayrıca, bildiğiniz gibi kamu sektöründeki ortalama verimliğin de çoğu zaman özel sektöre nazaran daha düşük olduğu hepimizin malumudur çünkü bu kuruluşlar yapısı gereği kâr amacı gütmemekte, teknolojiyi takip etmemekte, rasyonel bir istihdam politikası ve yatırım politikası uygulamamaktadır.

Özellikle bu özelleştirme veya özelleştirme mevzusunda eleştirilen bir husus da kamu iktisadi teşebbüslerimizin gelirleri giderlerini karşılayamamakta ve bütçeleri de genelde açık vermektedir. Bu açıklar da kâh desteklemelerle, kâh borçlanmalarla beraber giderilmektedir. Bu durum da hazine ve bütçe üzerinde ciddi bir yük oluşturmakta, ekonomiye ve mali yapımıza da büyük oranda tahribat vermektedir, tahribatlara neden olmaktadır. Biz diyoruz ki, devlet artık tüccarlık yapmasın, sevk etsin, idare etsin, koordine etsin, istikamet belirlesin; devlet doğrudan ekonomik faaliyetler üzerinden elini çeksin, özel sektöre bunları devretsin ve asli görevleri olan adalet ve güvenlik gibi alanlara yönelsin. Bu, devleti hantal bir yapıdan kurtarır, daha dinamik bir devlet görüntüsü olur, ekonomimiz açısından da rasyonel bir durum oluşur.

Değerli arkadaşlar, AK PARTİ özelleştirmede tarihî başarılar elde etmiştir. Bizden önce de özelleştirme uygulamaları olmuştur. Bizim iktidara geldiğimiz tarihe kadar özelleştirme uygulamalarından elde edilen gelir yaklaşık 8 milyar dolar civarındayken, Hükûmetimiz döneminde gerçekleştirilen ve sözleşmeye bağlanan özelleştirme uygulamalarının toplamı şu an itibarıyla 62 milyar doların üzerine çıkmış olup bunun yüzde 88’i hükûmetlerimiz döneminde elde edilmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, önemli bir başarıdır. Biz bu özelleştirme uygulamalarını sadece gelir getirici bir faaliyet olarak da görmüyoruz. Sermaye piyasasını geliştiren, sermayeyi tabana yayan, atıl kamu varlıklarını ekonomiye kazandıran yönünü her zaman ele aldık. Ayrıca bu özelleştirme uygulamalarından elde edilen gelirin önemli bir kısmını o kurumlarda çalışan kişilerin özlük haklarının iyileştirilmesi yönünde kullandık. Bu nedenle, özelleştirme dolayısıyla hiç kimseyi mağdur etmedik, hiçbir çalışanı mağdur etmedik.

Yapılan özelleştirme uygulamalarına baktığımızda devletin birçok sektörden elini çektiğini gördük, özellikle petrokimya ve demir çelikten. Bir kısmından, marina ve liman işletmeciliği, hava taşımacılığı piyasasından da kısmen elini çekmesini sağladık. Özelleştirilen birçok kuruluşun yeni yatırımlar yapması, üretimleri artırması ve yeni istihdam sahaları açması nedeniyle özelleştirme uygulamaları ekonomik büyümeye katkı sağlamıştır.

Bu vesileyle ben bütçenin hayırlı olmasını diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Balıkesir Milletvekilimiz Yavuz Subaşı’na aittir.

Buyurun Yavuz Bey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifini’nin Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bütçesi üzerine AK PARTİ grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi, ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi ve sevgili meslektaşlarımızı, mali müşavirlerimizi, bağımsız denetçilerimizi, yeminli mali müşavirlerimizi saygıyla selamlıyorum.

Yine sözlerimin başında, 17 Aralık 2018 tarihinde yani dün Diyarbakır ili Hani ilçesinde alçak terör örgütü mensuplarınca pusu kurularak şehit edilen memleketimizin yiğit evladı polis memuru Nazım Tuncer kardeşimize Cenab-ı Allah’tan rahmet; Emniyet camiamıza, ailesine ve aziz milletimize başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Finansal piyasalarda ve ekonomik yapılarda bilgilerin şeffaf ve güvenilir olmasına, mali bilgilerin ve mali tabloların uluslararası inanılırlığının olmasına duyulan ihtiyaçla bağımsız kamu gözetimi kurumlarının kurulmasına yol açılmıştır. Bu nedenle ülkemizde de Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu kurulmuştur. Amacı, ilgililerine tam ve gerçek bilgi vermektir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu kamu gözetimi alanında uluslararası gelişmelerin gereği olarak yeni Türk Ticaret Kanunu uyarınca öngörülen bağımsız denetim alanını düzenlemek üzere 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle 2 Kasım 2011 tarihinde kurulmuştur.

Peki, kamu gözetimi nedir diye kısaca tarif edecek olursak, genel olarak, bağımsız denetim faaliyetlerinin mevcut yasal düzenlemelere uygunluğunun ve bu faaliyetlerinin standartlara uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, meslekten bağımsız, kamu yararını ön planda tutan bir kurum tarafından çeşitli uygulamalarla kontrol edilmesidir.

Bağımsız denetim ise, bir işletmenin finansal tablolarının ve diğer finansal bilgilerinin finansal raporlama standartlarına uygunluğu ve doğruluğu hususunda gerekli bağımsız denetim teknikleri uygulanarak denetlenmesi ve yapılan denetlemelerin bir rapora bağlanmasıdır.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun misyonu, finansal raporların uluslararası standartlarla uyumlu olarak düzenlenmesini ve denetlenmesini sağlayacak standartları ortaya koymaktır, etkin bir kamu gözetimi gerçekleştirmektir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, bağımsız denetim kuruluşları, bağımsız denetçilerin kurumları düzenlemeleri ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık teşkil eden faaliyetlerini tespit etmek amacıyla yıllık inceleme planı kapsamında Kalite Güvence Sistemi incelemelerini gerçekleştirmektedir. Kalite Güvence Sistemi incelemeleriyle işletmelerin, firmaların finansal tablolarının ve diğer finansal bilgilerinin finansal raporlama standartlarına uygunluğu, doğruluğu hususlarında gerekli kalite ve güven ortamını sağlamaktadır.

2019 yılında Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda yer alan faizsiz finans alanında yayımlanan uluslararası standartların mevzuatımıza kazandırılması görevinin Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun sorumluluğuna verilmesi de ayrıca memnuniyet vericidir. Kurum kayıtlarına göre Aralık 2018 tarihi itibarıyla 18.029 meslek mensubu yetkilendirilmiş olup kuruma kayıtlı meslek mensubu olarak 15.999 kişi hâlihazırda faaliyettedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir meslek mensubu olarak, AK PARTİ iktidarımızın muhasebe mesleğini icra edenlere yaptığı unutulmayacak en anlamlı, tarihî hediyesi Türk lirasından altı sıfırı atarak rakam kalabalığından meslek mensuplarımızı kurtarması olmuştur. Mesleği icra ederken, milyon ve milyar rakamlarını yazarken âdeta rakam sütunları yetmiyordu. Paradan sıfır atılması Türkiye dâhil 81 ülkede gerçekleşmiştir. Almanya, Türkiye, Bulgaristan, Polonya ve birkaç ülkede başarılı olan bu politikayla paramıza güven ve istikrar sağlayan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve AK PARTİ hükûmetlerine teşekkürü bir borç biliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

YAVUZ SUBAŞI (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mevlâna Haftası’nda olmamız nedeniyle sözlerimi tamamlamadan önce Mevlâna’nın veciz bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum: “Kişi kim olduğunu bilmek isterse kimleri sevdiğine baksın.”

Bu duygu ve düşüncelerle 2019 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize, devletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim Bey’e ait.

Buyurun Sayın Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımız; 2019 yılı İstatistik Kurumu bütçesi için söz almış bulunmaktayım.

Göreve geldiği günden bugüne kadar her alanda olduğu gibi AK PARTİ hükûmetlerimiz Türkiye İstatistik Kurumunda da önemli iyileştirmeler yapmıştır. 18 Kasım 2005 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 5429 sayılı Türkiye İstatistik Kanunu’yla Türk istatistik sistemi Avrupa istatistik sistemiyle uyumlu hâle getirilmiştir. Kanunun amacı, resmî istatistiklerin üretimine ve organizasyonuna ilişkin temel ilkeleri ve standartları belirlemek, ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda veri ve bilgilerin derlenmesini, değerlendirilmesini, gerekli istatistiklerin üretilmesini, yayımlanmasını, dağıtımını, resmî istatistik programında istatistik sürecine dâhil kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere Türkiye İstatistik Kurumunun kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin esasları düzenlemektir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesiyle birlikte kanunda değişiklikler olmuş, kurumun kuruluş, görev ve yetkileri Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yeniden düzenlenmiş, Türkiye istatistik sistemine ilişkin hususlar ise kanunda korunmuştur.

İstatistiki veriler geçmişi daha iyi anlamanın, bugünü daha objektif ve doğru bir şekilde kavramanın ve geleceği en iyi şekilde öngörerek planlamanın mihenk taşıdır. Bu veriler sayesinde rasyonel kararlar alınabilmekte, toplumsal refahımızın artması için gerekli sosyoekonomik adımlar daha bilinçli bir şekilde atılabilmektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu, resmî istatistiklerimize ilişkin çerçeveyi oluşturan resmî istatistik programının yürütülmesinden sorumludur. Programın uygulamaları çerçevesinde gerek kurumsal gerekse ülkemiz adına istatistiksel kapasitenin geliştirilmesi yönünde önemli adımlar atılmış ve önemli çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Program döneminde idari kayıtlardan istatistik üretiminin ve veri entegrasyonunun artırılması hedeflenmiş olup bu alandaki çalışmalar titizlikle yürütülmektedir. İdari kayıtlar, istatistik amaçlı saha araştırmalarıyla karşılaştırıldığında maliyet, zamanlılık ve kapsamasından avantajlıdır. Aynı zamanda idari kayıtların farklı kamu kurum ve kuruşları tarafından veri güvenliği ve gizliliğine riayet edilerek paylaştırılması, vatandaşlarımızın üzerindeki cevaplayıcı yükünü ortadan kaldırmaktadır. Günümüzde pek çok gelişmiş ülke idari kayıtlarda yer alan bilgilerin gizlilik ilkeleri çerçevesinde kurumlar arası paylaşımıyla birlikte bilgi ve zaman kaybının önlenmesi, cevaplayıcı yükünün azaltılması, daha güncel veri elde edilmesi gibi birçok farklı konuda kazanımlar elde etmeye başlamıştır. İstatistik üretiminde idari kayıtların en önemli veri kaynağı olarak kullanılması karar alıcıların veriye hızlı erişimini mümkün kılmaktadır. Bu nedenle, veri sahibi idarelerin, veri altyapısını düzeltmesi, standardize etmesi ve belirli kalite şartlarını sağlaması gerekmekte olup uluslararası platformda idari kayıtlar temel alınarak istatistik üretimi ancak bu sayede sağlanabilmektedir. Bu çerçevede, kurum ve kuruluşların, Türkiye İstatistik Kurumu uhdesinde çıkartılacak olan ulusal kayıt sistemi standardına uyum sağlamaları oldukça önemlidir.

TÜİK kısa adıyla, Türkiye İstatistik Kurumu 2018 yılında yürüttüğü 100’e yakın araştırma kapsamında yaklaşık 1 milyon cevaplayıcı birimden bilgi toplayarak toplam 339 adet haber bülteni yayımlamış olacaktır. Önümüzdeki yılda da benzer büyüklükte alan uygulaması hacmi planlanmıştır.

TÜİK, uluslararası iş birliği çalışmalarına büyük önem atfetmektedir. Ülkemiz dış politikasına uygun olarak çeşitli ülke ve ülke gruplarına yönelik ikili ya da çok taraflı istatistik iş birliği projeleri, teknik yardım programlarının yönetilmesi, iş birliği protokollerinin imzalanması ve uluslararası anlaşmalara uygun şekilde yürütülmesi konularında kapsamlı çalışmalar gerçekleştirmektedir. Ayrıca uluslararası kuruluşlar, ulusal istatistik ofisleri ve bölgesel teşkilatlarla gerek yararlanıcı ülke konumunda gerekse donör ülke olarak istatistik alanındaki iş birliği çalışmaları sürdürülmektedir. Söz konusu iş birliği çalışmaları kapsamında diğer ülkelerin istatistik kuruluşlarının teknik kapasitelerinin güçlendirilmesi amacıyla geniş bir coğrafyada danışmanlık hizmeti de verilmektedir. Özellikle Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanlığı ve İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezinin finansal destekleriyle Vietnam ve Endonezya’dan Surinam’a, Katar’dan Tacikistan ve Azerbaycan’a kadar birçok ülkeyle deneyimlerimiz paylaşılmaktadır.

Önümüzdeki dönemde de uluslararası düzeyde iş birliği çalışmalarının etkin ve yoğun bir şekilde sürdürülmesi planlanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

BEKİR KUVVET ERİM (Devamla) - Bu kapsamda, öncelikle Azerbaycan, Sudan, Nijer ve Mozambik İstatistik Ofisleriyle istatistik alanında iş birliği yürütülebilmesi için mutabakat zaptı imzalanması için çalışmalar son aşamaya getirilmiştir. Ayrıca, Vietnam ve Bangladeş İstatistik Ofisleriyle de iş birliği çalışmalarının devamı konusunda karşılıklı olarak anlaşmaya varılmıştır.

Yeni Ekonomi Programı kapsamında açıklanan 2019-2023 Orta Vadeli Program, piyasa ekonomisinin temel prensiplerinden taviz vermeyen, yalın performans göstergeleri vasıtasıyla objektif bir şekilde izlenebilen, gerçekçi, şeffaf ve tutarlı bir politika setinden oluşmaktadır. Bu bağlamda, gerek Yeni Ekonomi Programı gerekse 2019 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı kapsamında yürütülen millî çabada TÜİK’in görev ve sorumlulukları artarak devam etmektedir.

TÜİK tarafından üretilen istatistikler, ulusal ve uluslararası platformlarda ülkemiz adına yapılan sosyal ve ekonomik değerlendirmeler noktasında da büyük önem ve gereklilik arz etmektedir.

Sözlerime son verirken 2019 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Aydın Milletvekilimiz Mustafa Savaş Bey’e ait. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 2019 bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bunuyorum. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

1999 yılında kurulan ve 2005 yılında 59’uncu Hükûmetimiz döneminde çıkarılan Bankacılık Kanunu’yla bağımsızlık, etkinlik ve verimlilik açısından güçlendirilen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, finansal istikrarın sağlanması, bankacılık sektörünün geliştirilmesi, bankaların denetlenmesi, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması ve etkin bir finansal sistemin geliştirilmesi açısından Türkiye ekonomisi için önemli bir rol oynamaktadır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun aldığı kararlar ve yaptığı düzenlemelerin katkılarıyla Türk bankacılık sistemi 2009’da yaşanan küresel ekonomik krizden, 15 Temmuz hain darbe girişiminden ve 2018 yılının Ağustos ayında yaşanan dış kaynaklı kur atağından hasar almadan çıkmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 yılında Amerikan Merkez Bankasının faiz artırmaya devam etmesi nedeniyle yurt dışı finansal kaynaklara erişim imkânları daralmaya başlamış, borçlanma maliyetleri artmıştır. Bu gelişmelerin yarattığı baskı Türkiye ekonomisinde de hissedilmiştir. Küresel piyasalarda bunlar yaşanırken özellikle ağustos ayında dış kaynaklı bir kur atağı başlatılmış, Türk lirasında değer kaybı yaşanmış ve faiz oranları yükselmiştir. Piyasalarda dalgalanmaların artmasına ve finansal varlık fiyatlarındaki değişimlere bağlı olarak da bazı seri önlemlerin alınması zorunlu hâle gelmiştir. Bu çerçevede, Hazine ve Maliye Bakanlığımızın koordinasyonunda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Merkez Bankası tarafından alınan önemli kararlar başarıyla uygulanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bankacılık Sektörü Yeni Ekonomi Programı’nda belirlenen çerçevede güçlü mali yapısını koruyarak reel sektöre destek vermeye devam etmektedir. Bu kapsamda, bankacılık sektörü, borçlarını ödeme niyeti olan işletmelerin kredilerini de yapılandırma kararı almış, kredi kanallarının açık tutulması ve vadelerin uzatılması yoluyla da reel sektörü rahatlatacak uygulamaları harekete geçirmiştir. Diğer taraftan, Hükûmetimizin aldığı önemli bir karar da Türkiye ekonomisinin üç yıllık yol haritası olan Yeni Ekonomi Programı’nın açıklanmasıdır. Büyümenin üretim ve yatırım artışıyla desteklenmesini, ihracata yeni ivme kazandırılmasını, Türkiye'nin sürdürülebilir şekilde kalkınmasını sağlayacak yapının kurulmasını teminen açıklanan program, enflasyonun düşürülmesine, kamu kesimi açığının düşük düzeylerde tutulmasına, cari açığın kabul edilebilir düzeylere çekilmesine yönelik açık, net, anlaşılabilir hedefler getirmiştir. Piyasalar da program hedeflerini ve stratejilerini doğru anlamış, olumlu değerlendirmiş ve çok kısa sürede pozitif reaksiyon vermiştir. Ekim ayından itibaren piyasalardaki dalgalanmalar azalmış, TL yeniden değer kazanmaya başlamış, faiz oranları üzerindeki yukarı yönlü baskı gerilemiş, hatta faiz oranlarında düşüş başlamıştır. Bunun anlamı ise, büyümenin yeniden toparlanacağı ve hedeflenen düzeylere yöneleceğidir.

Türkiye ekonomisinin temelleri sağlamdır. Kurumlarıyla, kurallarıyla, kamusuyla ve özel sektörüyle beklenmedik gelişmeleri doğru algılayacak ve yönetecek tecrübeye ve yeteneğe sahiptir. Türkiye 1990’lı yılların Türkiye'si değildir. Kamu kesimi sağlıklıdır ve düşük bir borç yüküne sahiptir. Özel sektör daha güçlüdür ve ekonominin lokomotifi olmaya devam etmektedir. Reel sektör üretmeye, yatırıma ve ihracata devam etmektedir. Bankacılık sektörü, güçlü mali yapısı, likidite ve sermaye rasyolarıyla her türlü şoka dayanıklıdır ve güven vermeye devam etmektedir. Hükûmetimiz ekonominin ve ülkemizin istikrarı ve kalkınması için gerekli her türlü tedbiri almakta ve uygulamaktadır. Ekonomimizin çok daha büyük, gelişmiş ve refah içerisinde olacağına inanıyor ve geleceğe çok daha güvenli bakıyoruz.

Görüşmelerini sürdürdüğümüz 2019 yılı bütçesinin aziz milletimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Kütahya Milletvekili Ahmet Tan’da.

Buyurun Ahmet Bey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET TAN (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinde Sermaye Piyasası Kurulu bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sermaye piyasasının güven, açıklık ve kararlılık içinde çalışması ve tasarruf sahiplerinin yani yatırımcıların haklarının korunması için Sermaye Piyasası Kurulunun temel amaçları, sermeye piyasalarının ve kurumların işleyiş kurallarını belirlemek, piyasadan fon kullanan şirketlerin belli kurallara uygun olarak, en iyi şekilde yararlanmalarını sağlamak, sermaye piyasasına yatırım yapan tasarruf sahiplerinin hak ve yararlarını korumak, piyasaların adil ve etkin çalışmasını sağlamaktır.

Sermaye Piyasası Kurulu, ülkemizin kalkınmasının finansmanında önemli bir yeri olan sermaye piyasalarını daha da geliştirmek, gelişmiş ülke piyasalarında başarıyla kullanılan bazı finansal araçları ülkemizde de kullanabilmek için gerekli düzenlemelerin yapılmasına yönelik çalışmalarına devam etmektedir.

Sermaye Piyasası Kurulu, geçtiğimiz kasım ayı içerisinde, varlığa veya ipoteğe dayalı menkul kıymetlere yönelik yaptığı yeni düzenlemelerle uluslararası piyasalarda yaygın olarak kullanılan menkul kıymetleştirme işlemlerinin önünü açmış durumdadır. Sektör ve diğer ilgili kamu otoriteleriyle uyum içerisinde çalışarak oluşturulan yeni düzenleme 11 Kasım 2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve bu sayede işletmelere likiditesi düşük varlıklarını menkul kıymetleştirmek suretiyle sermaye piyasalarımızdan fon sağlayabilme imkânı getirilmiştir. Bu araçlar yatırımcılarımıza ek koruma sağlarken, şirketlerimiz açısından da borçlanma maliyetlerini düşürme imkânı sağlamaktadır.

Ekonominin canlılığı özel sektörün canlılığına bağlıdır. Dolayısıyla, istihdam, imalat ve ihracat bununla doğrudan orantılıdır ve bu bağlamda yakın zamanda genişleme alanları onaylanacak olan Tavşanlı ve Gediz Organize Sanayi Bölgelerinin yanında, yerli otomotive ev sahipliği yapacağına inandığımız, Kütahya’nın 5’inci organize sanayi bölgesi olan Zafer Organize Sanayi Bölgesi’nin de devreye girmesiyle Kütahya’mız istihdama, üretime ve ihracata çok daha fazla katkı sağlayacaktır. Bulunduğu konum ve yatırıma elverişli yapısıyla Zafer Organize Sanayi Bölgesi’ne toplam 350 milyon Türk lirası yatırım talebiyle 22 firma ön başvuruda bulunmuştur. Bu durum, daha şimdiden Zafer Organize Sanayi Bölgesi’nin bölge sanayimizin cazibe merkezi olarak yerini alacağını göstermektedir. Yine il genelinde ise özel sektör tarafından yürütülen teşvik belgeli yaklaşık 300 milyon lira yatırım tutarı olan 27 firmanın da üretime geçmesiyle 1.025 kişilik istihdam oluşacaktır inşallah ve Zafer Organize Sanayi Bölgesi için yaptığımız çalışmalar neticesinde, altyapı, doğal gaz, elektrikle ilgili yatırım çalışmaları planlaması devam ederken bu hafta yönetim kurulu toplantısında alınan kararla 2019 yılının ilk çeyreğinde organize sanayi bölgemizin yol yapım çalışmalarına başlanacak ve inşallah 2021 yılı içinde faaliyete geçecektir.

Diğer taraftan, rezervlerinin büyük kısmı Emet ilçemizde bulunan bor madenine yönelik, üç yıl içerisinde bitirilmesi, yapılması planlanan ve 67 kişilik istihdam oluşturacak Emet Sülfürik Asit Fabrikasının ihalesi yapılarak 413 milyon bedelli sözleşme imzalanmış ve 24 Ekim 2018 tarihi itibarıyla yer teslimi de yapılmıştır. Bununla beraber, Gediz ilçesindeki kömür madenlerinin tekrar faaliyete geçirilmesine ilişkin TKİ ve KİAŞ nezdinde yaptığımız çalışmalar neticesinde, inşallah yerli kömür üretimine, istihdama, ülke ve yöre ekonomisine çok ciddi katkıların olacağına inanmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik büyüme ve kalkınmayı destekleyici yeni girişimler de dâhil olmak üzere, ekonomimizin dinamiklerini harekete geçirecek her türlü yatırım bizler tarafından da desteklenmekte ve her daim güçlü ekonomi, güçlü Türkiye için yatırımcının ve istikrarın yanında yer almaktayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

AHMET TAN (Devamla) – Başkanım, toparlıyorum.

Dolayısıyla, ülkemizi daha gelişmiş, daha müreffeh bir ülke hâline getirmek için özel sektörümüzü, millî ekonomik mücadelemizin bu dönemde belki de en anlamlı faaliyeti olan yatırıma, istihdama, ihracata davet ediyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyor, bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Denizli Milletvekili Nilgün Ök’ün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NİLGÜN ÖK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı Sermaye Piyasası Kurulunun 2019 yılı bütçesi hakkında konuşmak üzere AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, Sermaye Piyasası Kurulu kuruluşundan bu yana reel sektör kesiminin gerek öz kaynak gerekse borçlanma araçları yoluyla finansmanında önemli bir misyon üstlenmektedir. Çok geniş bir piyasa mekanizması altında, farklı büyüklükteki sektör katılımcılarının faaliyet gösterdiği sermaye piyasalarımızın en üst denetim mercisi olan kurul, bugün geldiği noktada, piyasa değeri 800 milyar TL’nin üzerinde olan 403 borsa şirketinin, borsa dışı 86 halka açık işletmenin, toplam değeri 50 milyar TL’ye ulaşan 487 yatırım fonunun, portföy değerleri 90 milyar TL’yi aşan 408 yatırım fonunun, portföy değeri 20 milyar TL’nin üzerinde olan 33 gayrimenkul yatırım ortaklığının, yönettikleri portföy büyüklükleri 170 milyar TL olan 55 portföy yönetim şirketinin, yine, aktif toplamları 5 milyar TL’nin üzerinde olan girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının, sermaye piyasasında aracılık faaliyeti yürüten 124 yatırım kuruluşunun, 101 bağımsız denetçi firmanın, 136 gayrimenkul değerleme şirketinin, 8 derecelendirme kuruluşunun yasal mevzuatını oluşturarak düzenlemesini yapmakta, her bir alt grup nezdinde sektörün gözetim ve denetimini etkin bir biçimde icra etmektedir.

Sermaye Piyasası Kurulu, sermaye piyasamızın büyümesini destekleyerek yurt içi tasarrufların artmasına katkı sağlamaktadır. Yine, yatırımcılarımıza ve işletmelerimize sermaye piyasası araçları ile banka kredisi yerine alternatif ve düşük maliyette finansman olanakları sağlamaktadır. Kurul, geçtiğimiz kasım ayı içerisinde varlığa ve ipoteğe dayalı menkul kıymetlere yönelik bir düzenleme yapmıştır. Böylece işletmelerimize de uluslararası sermaye piyasalarında fon sağlayabilme imkânı getirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi ülkemizin faizsiz sermaye piyasası ürünleriyle tanışması yine AK PARTİ Hükûmetimiz döneminde olmuştur. Ülkemizin ilk gayrimenkul yatırım ortaklığı sukuk yani faizsiz bono ihracı 2018 yılında Halk Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ve Halk Yatırım iş birliğinde gerçekleştirildi. Şu an geldiğimiz noktada, global sukuk piyasalarından aldığımız payı yüzde 5,2 seviyesine kadar getirmeyi başardık. Bu bilinçle hareket ederek önümüzdeki dönemde de yenilikçi ve nitelikli sermaye piyasaları kazandırmamızın önemli olduğunu düşünüyorum.

Kurul, uluslararası uygulamalara uyum konusunda da ülkemiz finans sisteminin küresel çapta güçlü, teknik ve yasal altyapıya sahip olmasında önemli bir misyon da üstlenmektedir. SPK tarafından onaylanan pay izahnameleri Avrupa Menkul Kıymetler ve Piyasalar Otoritesinin verdiği görüşle birlikte Avrupa Birliğinde de geçerli izahname olarak kabul edilmiştir. Bu çerçevede, tüm şirketlerimiz pay satışı amacıyla AB üyesi ülkelerde yapacakları başvurularında SPK tarafından onaylanan izahnameleri sunabileceklerdir. Bu, piyasalarımızın Avrupa piyasalarıyla entegrasyonu açısından çok önem arz etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere Borsa İstanbul’dan da bahsetmek istiyorum. Borsa İstanbul tarafından son dönemde gerçekleştirilen yeniliklere geldiğimizde, bilindiği gibi, teminatlı bir para piyasası oluşturulması amacıyla Borsa İstanbul bünyesinde para piyasası açılmıştır. İşlemlerin takası ise Takasbank bünyesinde gerçekleştirilmektedir.

Borsa İstanbul, türev pazarlarımızın derinliğini ve ülke ekonomisine katma değerini artırarak çalışmalarına devam etmektedir. Geçtiğimiz eylül ayından itibaren Türkiye İhracatçılar Meclisi İhracat Endeksi hesaplanmaya başlandı. Bilindiği gibi, bu endeks sürdürülebilirlik ve kurumsallık gibi, en son dönemde önem arz eden temaları içeren bir endekstir. Böylece, Borsa İstanbul tarafından ileride benzer endekslere dayalı fonlar oluşturulmasıyla birlikte söz konusu fonlar büyüyebilecektir. Yeni bir TİM şirketi halka arz edildiğinde de kurumsal alıcısı hazır olacaktır. Bu konunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da fikir babası olduğu İstanbul Finans Merkezi Projesi ülkemiz açısından çok önemli bir vizyon projesidir. Küresel şirketlerin ana veya bölge ofislerinin ülkemize gelmesini sağlayacak olan bu projeyle Türkiye küresel ölçekte bir fon yönetim merkezi olacaktır. Ayrıca, İstanbul Finans Merkezi sayesinde şirketlerimizin ihtiyaç duydukları fon ve finansmanı istedikleri araçla istedikleri vadede bulabilmelerine imkân sağlayabilecektir.

Sözlerimi tamamlarken 2019 yılı bütçesinin kamu harcamalarında etkinlik ve verimliliği öne çıkardığını, ülkemizin yaşadığı tüm olumsuz konjonktürel hareketlere rağmen vatandaş odaklı, en büyük payların eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlere ayrıldığı bir sosyal devlet bütçesi olduğunu ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

NİLGÜN ÖK (Devamla) - Bu vesileyle Sermaye Piyasası Kurulunun 2019 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban’ın, 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın sekizinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce bu kürsüde konuşma yapan çok değerli bir sayın milletvekilimiz konuşması esnasında şu ifadeleri kullanmıştır: “Birileri Türkiye’deki bankacılık sisteminin ne kadar güvenli olduğunu bu dönemlerde tekrar gördüler. Sadece 2001 yılında Türkiye’de iktidar olanlara şunu hatırlatmak isterim: İktidar oldukları dönemde -dolayısıyla biz de bunun Milliyetçi Hareket Partisine, 57’nci Hükûmetin bir ortağı olarak ve başka da bir temsilci parti kalmadığına göre bize bir hatırlatma olduğunu anlıyoruz- ortaya koydukları bankacılık performansının kötü oluşu nedeniyle 25 banka batmış bir gecede ve 350 milyar dolarlık borcu bu ülke halkına ödettirmek zorunda kalmışlardır.”

Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sözleri bir talihsizlik ve bir bilgi yanlışlığından kaynaklanan ifadeler olarak değerlendiriyorum. Bu vesileyle de bazı bilgileri hatırlatma gereği duyuyoruz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak. Muhterem arkadaşlar, 1980’li, 1990’lı yıllarda bankacılık sistemimiz nasıldı? Kendi kendini fonlayan, kendi holdinglerini fonlayan bir bankacılık sistemi vardı ve bilhassa kamu bankaları bakımından da görev zararlarıyla tıkanan bir kamu bankacılığı vardı. 57’nci Hükûmet, iş başına gelir gelmez öncelikle bu bankacılık reformunu ve mali reformları gerçekleştirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Grup Başkan Vekili.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – 23 Haziran 1999 tarihinde 4389 sayılı Kanun’la da Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu teşkil edilerek bankaların piyasa disiplini içerisinde sağlıklı, etkin ve dünya ölçeğinde rekabet edebilir bir yapıda işleyişi için uygun ortam oluşturuldu, kamu bankaları yeniden oluşturuldu, kamu finansmanı ve borç yönetiminin düzenlemeleri yapıldı. Dolayısıyla, zaten batmış, sıkıntılı bankaların tasfiyesi yapıldı. Güçlü bankacılığın, güçlü sermaye yapısının temelleri atıldı. Ve uzun yıllar halının altına süpürülen sorunlar giderildi ve daha evvel yapılan vahim hatalar düzeltildi. Güçlü ve çok önemli düzenlemeler yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Grup Başkan Vekili.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yapılan çok sayıda yapısal reformlar karşısında 57’nci Hükûmet dönemine ilişkin eleştirileri bir haksızlık ve bilgi noksanlığından kaynaklanan bir değerlendirme olarak görüyoruz ve 57’nci Hükûmet bu vasfıyla âdeta bir reform hükûmeti niteliğinde olmuştur.

Tabii, vaktimizin kısıtlılığı nedeniyle sadece başlıklar hâlinde saymamız bile uzun dakikalar alacaktır. Merkez Bankasının özerk hâle getirilmesi, bankacılık reformu, kamu bankalarının yeniden yapılandırılması, kamu finansmanı ve borç yönetiminin düzenlenmesi, görev zararlarının tasfiyesi, fonların tasfiyesi ve döner sermayelerin azaltılması, bütçe ve harcamaya ilişkin yapılan düzenlemeler -ki 2000 yılındadır- ve 2000 yılından itibaren yüksek faiz dışı bütçe fazlaları hedeflenmiş ve bu hedefler de gerçekleştirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi için düzenlemeler yapılmış, kamu proje stokunun rasyonel, daha akıcı hâle gelmesi, vergide sadeleştirme, sosyal güvenlik reformu yapılmış, bireysel emeklilik, işsizlik sigortası ve iş güvencesine ilişkin düzenlemeler, tarım reformu, enerji piyasasının düzenlenmesi, telekomünikasyon sektöründe düzenlemeler yapılmış, kamu ihale sistemine bir çekidüzen verilmiştir, derli toplu bir hâle getirilmiştir.

Aynı zamanda, bu Hükûmet döneminde toplumsal ve ekonomik maliyeti hepimize, bütün ülkemize çok yüksek olan 2 büyük deprem felaketi yaşanmıştır. Ayrıca, yolsuzlukla mücadeleye ilişkin örgütlü suçlara, çıkar amaçlı suç örgütlerine ilişkin kanun yapılarak büyük yolsuzluk operasyonları yapılmıştır. Şimdilik bu kadarla yetiniyorum.

Bu, 57’nci Hükûmet döneminde yapılan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, toparlayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet, toleransınıza, hoşgörünüze ayrıca teşekkür ediyorum

BAŞKAN – Öyle, grup başkan vekillerimiz ne isterlerse yapacağız, başka çare yok yani.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu ülke gelmişiyle, geçmişiyle, şimdiki hâliyle hepimizin değerli arkadaşlar. Elbette siyasi değerlendirmelerimiz olacaktır fakat bir milat belirlerken de -bu, 57’inci Hükûmet dönemi öncesi de olur, başka hükûmet dönemleri de olur, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri dönemleri de olur ve bundan sonra görev alacak bütün yürütme erkindeki kadrolar olur- mümkün mertebe insaflı değerlendirmeler yapmakta ben fayda mülahaza ederim. Bundan böyle, bu konuda, o döneme ilişkin konuşmaları yapacak arkadaşlarımızın biraz daha özenli olmalarını bekliyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)

2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)

A) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Hazine ve Maliye Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

B) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Hazine Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan Bey’e aittir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, bilmiyorum, Sayın Maliye Bakanı buradaydı, bir saat önce ayrıldı, acaba ayrılırken sizden izin aldı mı ya da sizden izin alma gereğini duydu mu. Yani, şu Meclise saygı gereği “Çok acil bir işim çıktı Sayın Başkan, ben çıkabilir miyim?” dedi mi acaba Maliye Bakanımız? Sanmıyorum. Sanmıyorum arkadaşlar.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Paylan, her girip çıktığında sen izin alıyor musun? Her girip çıktığında sen izin alıyor musun Sayın Paylan?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Ama Maliye Bakanlığının bütçesi görüşülüyor.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, Maliye Bakanlığı bütçesi üzerine görüşlerimizi söyleyeceğiz, Maliye Bakanlığı üzerine eleştirilerimizi söyleyeceğiz. Yılda 1 gün arkadaşlar, bakın, 1 gün dinleyecek, 364 gün çalışacak. 1 gün şurada durup Meclise saygı gösterecek.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Paylan, kaç 1 gün geldi.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Bakan on dakika önce ayrıldı. Amma abartıyorsun Garo.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Konuşmanıza geçseniz artık.

GARO PAYLAN (Devamla) – Sayın Başkan, size bir mazeret bildirmediyse ben bunu Meclise bir saygısızlık olarak addediyorum arkadaşlar.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Artık konuşmanıza geçer misiniz, lütfen uzatmayın.

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar “Bütçeler bir ülkenin vicdanıdır.” dedik, siz dinlemediniz. “Bu bütçe harcama tercihleriyle vicdansız ve adaletsiz bir bütçedir.” dedik, dinlemediniz, bütün bakanlıkları virgülünü değiştirmeden onayladınız arkadaşlar. Oysa Cumhurbaşkanına yüzde 26 zam yaptınız, çiftçiye, arkadaşlar, yüzde 10 fark verdiniz yalnızca. Cumhurbaşkanına yüzde 26 zam yaptınız, öğrencilere, öğrenci burslarına yüzde 6 zam yaptınız arkadaşlar. Cumhurbaşkanına yüzde 26’ya “Evet.”, öğrenci burslarına yüzde 6’ya “Evet.” İşte, bu anlamda vicdansız ve adaletsiz bir bütçeye “Evet.” dediniz.

Peki, gider kalemleriyle vicdansız da gelir kalemleriyle vicdanlı mı, onu anlatacağım biraz arkadaşlar. Bir devlet veya bir meclis vergi politikasıyla adalet dağıtır arkadaşlar. Kimden nasıl vergi alacağına bir meclis karar verir, yürütme uygular ve orada adaletini kurar. Maalesef bu bütçe gelir kalemleriyle de vicdansız ve adaletsiz bir bütçe arkadaşlar.

Bakın, gelecek yıl 756 milyar TL vergi toplayacağız. Sayın Maliye Bakanı ilk göreve başladığında “Vergiyi tabana yayacağız.” dedi arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz “Vergiyi tabana yayacağız.” Ya, esnafın, emeklinin, emekçinin, çiftçinin canı çıkmış, “taban” dediğimiz bunlar, esnaf siftahsız dükkân kapatıyor, tabandan vergi alacakmış. Ya, arkadaşlar, memurlar ay sonunu getiremiyor, biliyor musunuz? Asgari ücretli açlık sınırının altında gelire sahip, tabana vergi yayacakmış arkadaşlar. Ya, tavanda topu topu bin kişi bakın, iddia ediyorum, tavanda hani o yandaşlar var ya Cengizler, Kolinler, Limaklar, Rönesanslar, toplam bin kişidir. Bakın, 81 milyon çalışıyor, bin kişiden bahsediyorum, o tepedeki bin kişiyi görmüyor; bakın, yurt dışında 200 milyar dolarları var ya Man Adası’nda, Panama adalarında, bunları görmüyor, o bin kişiyle uğraşmıyor, tabana yayacakmış Sayın Bakanımız.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Onlar muaf mı? Muaf mı onlar?

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, Sayın Bakanın vergi daireleri nerede arkadaşlar? Nerede vergi dairesi var? Benzin istasyonlarında. Bir gariban 10 bin liralık arabasıyla gitsin vergi dairesine, “Doldur.” desin depoyu 200 lira, 100 lirası vergi; trink Maliyeye indi. Peki, Sayın Bakan 10 milyon liralık arabaya biniyor, devletin arabası, bazı zenginler de, o Cengizler, Kolinler, Limaklar da 10 milyonluk arabaya biniyor ve -bir asgari ücretli beş ömür çalışsa o 10 milyonluk arabayı alamıyor- gidiyor benzin istasyonuna aynı vergiyi veriyor.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Neyin kıyaslamasını yapıyorsun? Anlayalım diye soruyoruz, neyin kıyaslamasını yapıyorsun?

GARO PAYLAN (Devamla) – Bu mu adalet arkadaşlar? Aynı insanlardan alıyoruz bakın, dolaylı vergiler yalnızca böyle alınıyor.

Bakın, bu anlamda geliri alırken eşitiz ama eşit alıyoruz ama arkadaşlar, gelirde, servette eşit değiliz ki. Bir TEKEL bayisine gidin, 15 liraya sigara alın 8 lirası vergi, en zengin de 8 lira veriyor, en gariban da 8 lira veriyor. Peki, bunun sonucu ne oluyor arkadaşlar? Bakın, AKP iktidara gelmeden önce servetin yüzde 38’i nüfusun yüzde 1’indeydi. Şimdi ne arkadaşlar 2018’de? Servetin yüzde 60’ı yani koskoca bir pasta düşünün onun yüzde 60’ını o nüfusun yüzde 1’i almış, Cengizler, Kolinler, Limaklar almış. Bu neyle olmuş arkadaşlar? İşte vergi politikalarıyla olmuş. Vergiyi alırken herkesten eşit almışız ama dağıtırken Cengizlere, Kolinlere, Limaklara dağıtmışız arkadaşlar.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Dağıtılan ne? Neyi dağıttılar neyi? Merak ettik, dağıtılan ne?

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – İsim verme, ayıp oluyor bak, cevap hakkı doğuyor.

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Hatip.

Değerli milletvekilleri, niye laf atıyorsunuz ya? Grup başkan vekiliniz dinliyor, biraz sonra çıkar cevap verir.

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ne öneriyoruz peki arkadaşlar? Yıllardır diyoruz: Gelin, gelir vergisi reformu yapalım. Bakın, demokrasilerde vatandaş Allah’tan sonra en çok kimden korkar? Allah’tan sonra en çok vergi idaresinden korkar. Yani Amerika’da IRS’ten korkar en çok. Her adımda IRS’ten korkar çünkü IRS gelir, tepene biner; hele bir dolar vergi kaçır, IRS tepene biner. Bu Maliyeden korkan bir iş adamı var mı, bir iş insanı var mı? Yok arkadaşlar, kimse korkmuyor. Vergiyi kaçırıyorlar, götürüyorlar, bildirmiyorlar, kimse korkmuyor. Niye? Vergiyi ödeme, kaçır, sonra, vergi taksitini ödeme; nasıl olsa bu Bakanlık dört yılda 5 vergi affı yaptı arkadaşlar, 5 vergi affı. Sıfır faizli kredi var Türkiye’de, bankalarda yüzde 30 ya, Maliyede yüzde sıfır. Dört yılda 5 vergi affı yaptı bu Maliye. Dört yıldır vergisini ödemeyenler kâra geçtiler arkadaşlar; ödeyenlerse, maalesef, keriz durumuna düştüler.

Diğer önerimiz arkadaşlar, servete duyarlı vergileme. Hani, o yüzde 1 yüzde 60’ı aldı ya, bunu terse çevirmenin yolu servete duyarlı bir vergileme yapmaktır arkadaşlar. Servet kalemlerini belirleyip… Yani bir evi olandan da emlak vergisi olarak yüzde 1 vergi alırsanız, bin evi olandan da yüzde 1 alırsanız asla o servet eşitsizliği kapanmaz. Servete göre artan oranlı vergilendirme yapmamız lazım.

Diğer önerimiz, arkadaşlar, rant vergisini getirelim. Bakın, 100 milyarlarca dolarlık rant yarattınız. Vatandaş bir araziyi aldı 10 lira, belediye gitti, imar geçirdi 10 bin lira ve o 10 bin liradan 1 lira vergi almadınız. Gelin, rant vergisi getirelim diyoruz arkadaşlar.

Diğer bir önerimiz de, Sayın Bakana öneriyorum: Sayın Bakan, yüzlerce, binlerce vergi daireniz var ama ben size 3 yerde vergi dairesi açın diye öneriyorum. Tavandan almamız lazım diyorum ya, bakın, oradan vergi almamız lazım. Panama’da vergi dairesi açın Sayın Bakan. Sayın Bakan, Malta Adası’nda vergi dairesi açın.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Man Adası’nda açın.

GARO PAYLAN (Devamla) – Man Adası’nda vergi dairesi açın Sayın Bakan. (HDP sıralarından alkışlar)

Bakın, 200 milyar dolar orada yatıyor, 200 milyar dolar vergi cennetlerinde yatıyor.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Kesinlikle yalan, yalan!

GARO PAYLAN (Devamla) – O 200 milyar doları vergilendirirseniz Sayın Bakan, tabandan, o canı çıkmış işçiden, memurdan vergi almanıza gerek kalmaz.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Yalan söylemeyin insanlara!

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, vergi ahlakını oturtmamız lazım, vergi aflarından uzak durmamız lazım. Bunun için de önerim, böyle herkese vergi affı getirmek yerine vergi ombudsmanlığı getirelim arkadaşlar. Dara giren gitsin, vergi ombudsmanlığına başvursun, taksitlendirilmesi gerekiyorsa, yapılandırılması gerekiyorsa yapılandırılsın.

Değerli arkadaşlar, birkaç cümle de Hazine üzerine söylemek istiyorum. Arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı çıktı ne dedi: “O Amerika’nın dolarından uzak durun, lazım değil bize dolar.” dedi. Biliyorsunuz, bazıları da dolar yaktılar filan, tepindiler. Sonra, Amerika’yla tekrar biraz yaklaşıldı. Ama bu kadar “Dolardan uzak durun, dolar kontratı yapmayın.” diyen Sayın Maliye Bakanı bir reklam filmi hazırlamış, gördünüz mü? “Getirin dolarlarınızı, getirin altınlarınızı.” diyor. “Ne yapacağım? Hazineye alacağım, yüzde 4 de faiz vereceğim.” diyor. Düşünebiliyor musunuz? “Dolardan uzak durun.” diyen Cumhurbaşkanının Hükûmetindeki Sayın Bakan diyor ki: “Ben dolara yüzde 4 faiz veriyorum, dolar getir.” diyor, “dolar al, dolarizasyona yürü.” diyor. Arkadaşlar, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Niye dolarla reklam yapıyor Sayın Maliye Bakanı? Değerli arkadaşlar, niye yüzde 4 faiz veriyor? Niye TL’yi özendirmiyoruz? Niye yalnızca TL borçlanmıyoruz içeriden? Niye vatandaşımıza “Dolar getir.” diyoruz? Belki dışarıdan borçlanılabilir ama yüzde 4 faizle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından dolar isteyen bir Hazine Bakanımız var. Bakın, varlığa dayalı menkul kıymetlere doğru yürüyor. 2008 finansal krizini çıkaran unsurdur bu, çok tehlikelidir, ateşle oynamaktır. Umarım, dikkatli oynar Sayın Maliye Bakanı.

Değerli arkadaşlar, faiz giderleri gelecek yıl 117 milyar lira olacak; bu yıl 65, gelecek sene 117. Erbakan Hoca burada olsaydı “Sizi gidi faizciler sizi.” derdi, “Sizi gidi faizciler.” derdi. (HDP sıralarından alkışlar) Niye oldu? Sayın Cumhurbaşkanı “Faiz neden, enflasyon sonuç.” dedi, piyasa bunu gördü, yüzde 8 olan faizi yüzde 28’e taşıdı arkadaşlar. Bakın, 117 katrilyon lira ödeyeceğiz ama bunun karşılığında çiftçiye daha az, emekçiye, memura daha az ödeme yapabileceğiz.

Değerli arkadaşlar, Sayın Maliye Bakanının Meclisimize saygısızlığı üzerine bir örnek daha vermek istiyorum. Geçenlerde, Plan ve Bütçe Komisyonunda oturduk, bir torba yasa gelmişti. Sayın Maliye Bakanı da o torbaya maddeler atmış. Bir madde de FİKKO maddesi. Diyor ki Maliye Bakanı: “Ben, Finansal İstikrar Komitesi kurmak istiyorum.” Ee, güzel, olabilir. “Meclis olarak da değerlendirin bunu.” diyor. Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimiz burada, “Değerlendirin.” diyor. Biz de oturduk, konuşuyoruz. Bir baktım Sayın Maliye Bakanının Twitter’ına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

GARO PAYLAN (Devamla) – Sayın Başkan, “tweet”ine bir baktım, Sayın Maliye Bakanımız bir “tweet” atmış, “Biz Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesinin yani FİKKO’nun 2’nci toplantısını yapıyoruz.” diyor “tweet”inde ve “Çalışma usul ve esaslarını da konuştuk, hangi aralıklarla toplantı yapacağımızı konuştuk.” diyor. Düşünebiliyor musunuz Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Meclise bir yasa gönderiyor Sayın Maliye Bakanı, onu bir ferman olarak görüyor ve Meclis daha görüşmeden, Plan ve Bütçe Komisyonu ve Genel Kurul görüşmeden “2’nci toplantısını yaptık.” diye “tweet” atıyor.

Arkadaşlar, ekonomik krizin sebebi tam da bu duruştur, kuvvetlerin birbirini dengeleyip denetleyememesidir, kuvvetlerin birbirine saygısızlığıdır. Bu anlamda Sayın Maliye Bakanı, eğer ki bir görüşü varsa bunu bir ferman olarak görmemeli, Meclise göndermeli, Meclis tartışmalı, eğer Meclis uygun görüyorsa daha sonra toplantısını yapıp FİKKO’yu kuracaksa kurmalı.

Değerli arkadaşlar, bunu, Meclisi yok saymak olarak değerlendiriyorum ve inanın, yaşadığımız siyasi krizin de, ekonomik krizin de en büyük sebebi Maliye Bakanının bu duruşudur.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul Bey’e aittir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz bu bütçeye “rant bütçesi” “kayırma bütçesi” dedik, siz karşı çıktınız ama gerçekten de bu bütçe aynen de böyle bir bütçe. Bakın, bu bütçede yoksullar yok, emekliler yok, işçiler yok, çiftçiler yok, hayvancılıkla uğraşan yurttaşlarımız yok, öğrenciler yok, tüm emekçiler yok. Bakın, bu bütçe, tam da, gerçekten, aslında bizim neyle uğraştığımızın da açık bir göstergesi.

Değerli arkadaşlar, bu bütçe adil olarak halka dağıtılamadığı gibi, aslında bu bütçenin gelirlerini oluşturmakla yükümlü olan Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerine konuşuyorum. Gelir İdaresinin, bütçenin en önemli kaynağı nedir? Bütçenin en önemli kaynağı vergilerdir. Peki, vergide adalet var mı? Değerli arkadaşlar, vergide de adalet yok; yandaş kayrılıyor, zengin kayrılıyor, vergi muafiyetine uğruyor ama yoksula, emekçiye, çiftçiye bindirebildiğiniz kadar bindiriyorsunuz. Bakın, çalışanlar 14.800 lira aldıklarında “lüks vergi” olarak tanımlanan yüzde 20’lik dilime giriyorlar, 14.800 lira maaş aldığınızda lüks vergi dilimine girmiş oluyorsunuz. Değerli arkadaşlar, asgari ücretin 1.603 lira olduğu, açlık sınırının 2 bin liranın üzerinde olduğu bir yerde asgari ücretli bile lüks vergiye giriyor. Ya, böyle bir adalet görülmüş müdür? Geçen sene bir yasa çıkarıp onu 1.603 liradan sabitlediniz ama tüm yurttaşa verdiğiniz zam yüzde 4; iki ay alıyor üçüncü ay “Lüks vergiye girdi.” diyor, o verdiğinizi, kaşıkla verdiğinizi bu sefer kepçeyle alıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, toplanan gelir vergisinin yüzde 67’si dolaylı vergi. Dolaylı vergi nedir? Fark etmezsiniz, uyuşturur, farkında olmazsınız. Nasıl? Biraz önce konuşan hatibimiz söyledi, benzin istasyonuna gidersiniz, 1 litre yakıt aldığınızı sanırsınız, fiyatı 6 lira, 6 liranın 3,5 lirası vergidir, farkında değilsinizdir. Değerli arkadaşlar, musluğunuzda akan su, 4-5 tane vergiye matuf. Yine, bir telefon alıyorsunuz, 3 vergi veriyorsunuz. Telefonla konuşuyorsunuz, 4’e çıkıyor. Şarj ediyorsunuz telefonunuzu, 5 vergi çeşidine çıkıyor. Yaşatırken vergi var, ölürken de sizi affetmiyor; bakın, tabuta yüzde 18 vergi veriyorsunuz, KDV veriyorsunuz. Kefen bezine yüzde 8 vergi veriyorsunuz.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Sana maaş nasıl vereceğiz?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – İşte, ölenden de yaşayandan da emekçiden de bunu alıyorsunuz ama zengin, adalara parayı kaçırıp orada duruyor ve o parayı vergilendiremiyorsunuz değerli arkadaşlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tüm çalışanların neyle karşı karşıya olduğunu… Vergiyi toplayan Gelir İdaresi çalışanları da tüm çalışanlar gibi yoksulluğa, açlığa mahkûm ediliyor; hiçbir sosyal güvenceleri yok, 3600 gösterge hakları yok; en aşağıdan en yukarıya hepsi sorunlu.

Değerli arkadaşlar, bu vergiler, halkın vergileri rantiye olarak dağıtılıyor. Vergi aflarına bakın, hepsini seçimlerden iki ay önce koymuş olmanız tesadüf değildir.

Bakın, ben, vekili olduğum Gaziantep Belediyesinde, geçen hafta Araban’ın köylerini ziyaret ettim. 24 Hazirandan önce Araban’ın -ismini veriyorum- Başpınar köyüne bir kamyon kilit taş dökmüşler değerli arkadaşlar, demişler ki: “24 Haziranda oy çıkarsa yapacağız.” Oy çıkmamış. Oy çıkmayınca o bir kamyon taş orada; israf, yapılmamış ve o bir kamyon taş orada bekliyor, devamı getirilmemiş, sadece bir kamyon.

Değerli arkadaşlar, bugün benim vekili olduğum, doğup büyüdüğüm köyün iki mezrasında elektrik yok, elektrik! Köylerin tamamında durum bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, siz, halktan aldığınız vergileri bile bir rüşvet olarak kullanıyorsunuz. Herkese gelince ayrım yapmadan alıyorsunuz; Alevi’den alıyorsunuz, Kürt’ten alıyorsunuz, herkesten alıyorsunuz ama hizmete gelince, kendi yandaşınıza bunu bir rant aracı olarak dağıtıyorsunuz, bunu bir rüşvet olarak dağıtıyorsunuz; bu doğru değil.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu adaletsizliğin, AKP hükûmetleri döneminde devam ettiği sürece inşallah 31 Martta halkımız bunun cezasını verecektir, hesabını soracaktır diyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu’nda. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan ve değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Ben bugün esas itibarıyla Kamu İhale Kurumuyla ilgili konuşmaya geldim fakat sonra böyle bir kurum üzerinde konuşmanın bir kıymetiharbiyesi var mı diye düşündüm; olmadığına karar verdim. Zaten anladığım kadarıyla Hükûmet de öyle bir karar vermiş ki bütçesini de azaltmış zaten.

Arkadaşlar, on altı yıl boyunca yani aşağı yukarı, bir hesaba göre, yüz seksen yedi ayda 186 defa bu kurumun dayandığı kanunda değişiklik yapılmış. Esasında, hakikaten soru bence çok şey yani böyle bir kurum var mı gerçekten? Bir tür zombi gibi yani var gibi duruyor ama yok; yok gibi ama var, falan…

Şimdi, arkadaşlar, nasıl diyeyim, böyle bir kurum üzerinde konuşmak hakikaten çok anlamlı gelmedi bana. Fakat bu vesileyle birkaç şeyi söylemek istiyorum. Biliyorsunuz, bu kurum da özerk bir kurum; özerk, bağımsız, vesaire, vesaire bir kurum -tabii, geçmiş zaman kullanmak lazım- idi çünkü şu anda, anladığım kadarıyla, 11 üyesini Cumhurbaşkanı bizatihi kendisi atıyor. Hâlbuki daha önce mali özerkliği olan bir kurumdu bu kurum.

Şimdi, arkadaşlar, bu, daha önce de yaptığım bir eleştiriyi -Adalet ve Kalkınma Partisine yaptığım bir eleştiriyi- tekrarlamama fırsat veriyor bir bakıma. Sizler devlet kurumlarını hükûmet kurumları hâline getirdiniz. Bunlar tüm toplumu ifade eden devlet kurumuna ait kurumlardı ama sizler bunu hükûmet kurumu hâline getirdiniz yani bunların bağımsızlığını yok ettiniz.

Şimdi, arkadaşlar bazen tartışıyorlar, yargı bağımsızdır, vesaire gibi. Arkadaşlar, niye inanalım ki buna? Yani bunun bir mantığı var mı? Siz her şeyi hükûmetleştiriyorsanız eğer, yargıyı da hükûmetleştirmiş olduğunuzu buradan çıkarabiliriz. Dolayısıyla da bugün itibarıyla yargının bağımsızlığından söz etmek hakikaten bana tuhaf geliyor ve umarım size de yakında tuhaf gelir.

Fakat ben bu vesileyle, geri kalan süremi şöyle bir konuya ayırmak istiyorum arkadaşlar: Daha önce yine bu kürsüde böyle bir benzetmeyle esasında sizin de gündeminize bir konuyu getirmek istedim. Bu benzetme, o gün konuşmam sırasında olmayanlar için kısaca hatırlatmak gerekirse şöyle bir benzetmeydi: Meclis, esas itibarıyla, toplumun aynasıdır yani toplumda olan her şeyin bir şekilde yansıdığı bir yerdir Meclis ve toplumu özetler. Dolayısıyla da Meclise bakarak esasında toplumda ne olduğunu da anlamaya çalışabiliriz ve bu çok değerli bir çalışma mantığı olur diye düşünüyorum. Ve öyle baktığımızda, arkadaşlar yani çok kabaca, bugüne kadar yaptığımız tartışmalardan benim anladığım kadarıyla iki küme sorunumuz var. Bu sorunlardan bir tanesi dinle ilgili. Yani açarsak bunu; tarikatlar, efendim, cemaatler, FETÖ, Diyanet, Alevi, Sünni vesaire konuları burada, bu kümede. Diğer kümede de etnik sorunlarımız var yani Kürt, Türk vesaire gibi tartışmaların yapıldığı sorunlar var. Arkadaşlar, bu sorunlar esas itibarıyla toplumumuzda da olan sorunlar. Peki, diyeceksiniz ki: “İyi de yani bu sorunlar var, işte konuşuyoruz.” vesaire. Arkadaşlar, şunun altını çizeyim: Bu konulardaki farklılıklar, esas itibarıyla, fikirlerimizdeki farklılıklardan gelmiyor, benimsediğimiz değerlerden geliyor, değerlerin farklılığından geliyor. Fikirleri tartışır, anlaşabiliriz veya anlaşamayız ama değerler öyle değildir, değerler konusunda anlaşmamız mümkün değildir.

Örnek mi istiyorsunuz? Bir örnek vereyim. Adalet ve Kalkınma Partisinin temsilcileri sık sık söylüyorlar: “Biz dindar nesiller yetiştirmek istiyoruz.” diyebilirsiniz, bu sizin hakkınız çünkü öyle bir değere sahipsiniz. Fakat bir kısım arkadaşımız da şunu diyebilir burada: “Hayır, tabii dinini bilsin ama biz daha çok bilimsel düşünen insanların yetişmesini istiyoruz bu ülkede.” Şimdi, arkadaşlar, bu tartışmayı bir uzlaşmaya getiremeyiz. Yapabileceğimiz tek şey vardır, birbirimizi anlamaya çalışmaktır ki bu da esas itibarıyla demokrasinin çıtasını yükseltmek anlamına gelir. Anlaşamadığımız ve anlaşamayacağımız, sonsuza kadar anlaşamayacağımız konular olabilir bütün toplumlarda olduğu gibi ama buradaki mesele, demokrasinin çıtasını yükselterek esasında birbirimizi anlamak, birbirimizi tolere etmek, birbirimizle birlikte yaşamanın yolunu bulmak olabilir.

Fakat, arkadaşlar, ne oluyor? Ne oluyor, bakın, size söyleyeyim yani şunu söyleyeyim: Bu meseleler esas itibarıyla -dinlemiyorsunuz ama ben yine de söyleyeceğim- “beka sorunu” denilen sorun bizatihi burada arkadaşlar; Suriye’de aramayın, Suriye’de bir şey bulamazsanız. Beka sorunu, bu söylediğim farklı değerlere sahip olan bir toplumsal yapıya, toplumsal bir dokuya sahip olmakla ilgili ve bu çok tehlikeli bir yapıdır esas itibarıyla çünkü her an provokasyona açık bir yapıdır. Nitekim, Maraş vesaire gibi -geçenlerde konuşuyorduk- olaylar esasında bu farklı değerleri olan toplumsal yapıya dışarıdan bir biçimde provoke etmekle ilgili meselelerdi.

Şimdi, arkadaşlar, buradan şuraya getirmek istiyorum: Sayın Erdoğan geçenlerde bir şey söyledi -zaten hep söylüyor da- dedi ki: “Bu…” Hadi şöyle tersten söyleyeyim isterseniz. Mesela, diyelim ki şurada oturan arkadaşlara ben “Arkadaşlar, siz iktidarın kaymağını yediniz, hepiniz milyoner oldunuz.” desem o insanlar bana ne derler? “Ya, sen nereden çıktın?” derler bir kere “Nereden çıktın, nereden biliyorsun?” derler. Fakat Sayın Cumhurbaşkanı bunu çok rahatlıkla söyleyebiliyor. “Beşiktaş’ta oturanlar, Kadıköy’de oturanlar, Çankaya’da oturanlar memleketin kaymağını yedi.” diyor. Arkadaşlar, bu çok yanlış ve gerçekten çok tehlikeli bir cümle. Nitekim, dün kurduğu cümle de aynı şekilde tehlikeli. Fatih Portakal’la ilgili olarak -bence çok saygısız bir şekilde- “Portakal mıdır mandalina mıdır soyadı…” vesaire diye bir konuşma Cumhurbaşkanına hiç yakışıyor mu arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – O sayıyor, sövüyor, ona niye yakıştırıyorsun?

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Sizler çok seviyorsunuz Cumhurbaşkanını, biliyorum ama arkadaşlar, bakın, beni dinleyin.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Yıllardır halkı sokağa davet edene söylenir.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Bu söylediğim mesele bizim beka meselemizdir. Türkiye’de farklı değerleri olan insanların farklılıklarını kaşımayın. Kaşırsanız çok tehlikeli bir yere gideriz, bunu anlamak zorundasınız. Ve Cumhurbaşkanı… Bakın, ben size söyleyeyim, Cumhurbaşkanı… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Sen kaşıyorsun.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, beni bilen biliyor, bir dakika… Bir dakika… Beni bilen biliyor.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Niye bir dakika?

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Adalet ve Kalkınma Partisi bu ülkede çıktığı zaman bir itirazın adıydı ama şimdi biatın adı oldu ve o sebeple de diyorum ki sizlere, arkadaşlar, çok seviyor olabilirsiniz ve çok seviyor olduğunuzdan gidersek de Sayın Cumhurbaşkanına şunu söylemeniz lazım…

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Halkı sokağa çağırdı.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Portakal’ın yaptıkları doğru mu?

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – “Böyle bir dil, böyle bir konuşma tarzı gerçekten kabul edilmez.” cümlesini söylemeniz lazım.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Portakal’ın yaptıkları normal mi?

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Biz söylüyoruz ama hani, televizyonlar size ait olduğu için bizim söylediklerimiz, konuştuklarımız televizyonda zaten yayınlanmıyor ama hiç olmazsa siz söyleyin ve emin olun, bunu yaparsanız hem kendinize hem de topluma çok büyük bir katkıda bulunursunuz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Portakal’ın yaptıkları normal mi?

BAŞKAN – Siz hep laf atıyorsunuz ya kardeşim!

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Efendim?

BAŞKAN – Size demiyorum, arkadaşa söylüyorum.

Ya, laf atmayın...

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Yani atıyorlar, atsınlar, dert değil.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Motive ediyoruz.

BAŞKAN – Buyurun.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, tekrar edeyim, bu tarz siyaset, siyaset değildir.

Bakın, ben size bir şey söyleyeyim, biz ne konuşuyoruz? Bütçe konuşuyoruz değil mi? Bütçe hakkını kullanıyor Meclis, öyle mi? Arkadaşlar, kusura bakmayın ama bu, büyük bir palavradır, kusura bakmayın. Bu bütçe geldiği gibi gidiyor, hiçbirinizin bir etkisi ve katkısı olmadı arkadaşlar. Hadi biz muhalefetiz, muhalefet olarak söyledik, söyledik, söyledik, tamam, hiç kale almadınız ama siz birinci parti ve iktidarın arkasındaki parti mensuplarısınız, sizin cümleleriniz geçti mi? Ben size söyleyeyim, siz de herhangi bir virgül dahi koyamadınız arkadaşlar. Ben Plan ve Bütçe Komisyonunda günlerce arkadaşlarla birlikte oldum, burada görüyorum arkadaşlarımı. Hani, dediğim gibi, biz bir katkıda bulunmadık, eleştirilerimiz zaten dikkate alınmadı ama kendileri zaten eleştiri getirmediler çünkü hani “Zaten yukarıdan gelmiş bir metin yani nesini eleştireceğiz bunun.” demiş oldular.

Dolayısıyla da arkadaşlar, bu bütçe geldiği gibi gidiyor. Ve “bütçe hakkını kullanan Meclis” gibi bir cümleyi kullanıyoruz ama kusura bakmayın, tabirimi de caiz görün, bu, bir palavra, kusura bakmayın. Çünkü Meclis şu anda, benim gördüğüm kadarıyla, herhangi bir inisiyatifi olmayan, herhangi bir kanunda herhangi bir etkisi ve katkısı olmayan bir kurum hâline dönüşmüş durumda. Birbirimizi kandırmayalım, doğru konuşalım, dürüst olalım.

Şimdi, 71 maddesi olan bir kanun tasarısı geliyor. Emin olun, o tasarı da tahmin edebileceğiniz gibi torba… Hani bir zamanlar sanki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Bundan vazgeçeceğiz.” dememiş gibi hâlâ torba getiriyorlar ve 71 maddenin içinde 30-40 tane konu var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika daha istiyorum.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Şimdi, böyle kanun yapılmaz arkadaşlar. Ciddi olalım, Allah aşkına ciddi olalım ya. Böyle kanun olmaz. Yukarıda 10 bürokrat, 3 siyasetçi bir metin üzerinde anlaşıyorlar ve getiriyorlar, siz de onaylıyorsunuz yani sonuç olarak biz de onaylıyoruz; onaylamasak da. Bu, iş değil arkadaşlar.

Son olarak bir cümle daha söylemek istiyorum. Ben Leyla Güven’i tanımıyorum ama tanımayı çok isterdim. Çünkü gerçekten burada olması gereken bir insan bu insan, seçimi kazanmış, Hakkâri’de çok sayıda insanın, yüzde 80-90 civarında insanımızın oyunu almış bir arkadaşımız ve kanaatimce asla adil olmayan koşullarda şu anda hapiste tutuluyor ve bu Meclis gıkını çıkarmadı arkadaşlar, gıkını çıkarmadı. Onun için ben buradan -cümlem biterken- söylemiş olayım; Meclis Başkanı, lütfen bu konuya eğilsin. Yani insaf diye bir şey var. Bu Meclisin üyesi olan bir arkadaştan söz ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkan, söz talebim var.

BAŞKAN – Daha önce arkadaşlarla görüşerek siyasi parti gruplarının konuşmalarının sonucunda grup başkan vekillerimize veya itiraz eden arkadaşlarımıza söz vereceğimiz noktasında anlaştık. Dolayısıyla size de Komisyona uzun bir süre tanınıyor, o zaman cevap verseniz…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, İç Tüzük’e göre Komisyon, siyasi partilerden öncelikli.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Komisyon istediği zaman söz alamaz, Tüzük’te öyle bir şey yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bitince hep beraber söz alalım efendim.

BAŞKAN – Komisyonun da öyle olması gerekiyor.

Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

 HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hemen benden önce Erol Vekilim de değindi, tekrar ben de değinmek istiyorum: Sayın Leyla Güven, Hakkâri Milletvekilimiz bugün İmralı tecridine karşı başlatmış olduğu açlık grevinin 41’inci gününde.

Açlık grevlerinin tarihçesine de baktığımızda muktedirlerin elinden ölüm ve zulüm yetkisinin alınmasına karşı başlatılmış olduğunu görürüz. Bu sebeple muktedirlere karşı Sayın Leyla Güven’in başlatmış olduğu bu açlık grevini sahipleniyoruz. Leyla Güven haklıdır, talebi talebimizdir, mutlak tecrit kaldırılmalıdır.

Bununla birlikte, bugün görüşülmekte olan Özelleştirme İdaresi Başkanlığının kesin hesap bütçesi üzerine kısaca birkaç şey söylemek istiyorum: “Millî ve yerli” kavramının aslında ne olduğunu merak etmeyen yoktur herhâlde? Peki, yerli ve millî olmayan, satılmayan ne kaldı, sizlere soruyorum. Türkiye’de yılların birikimiyle kurulan, ülkenin en temel üretim tesisleri, üretimin yanı sarı istihdama, sosyal ve ekonomik kalkınmaya önemli katkılarda bulunmuş kamuya ait fabrikalar ve tesisler geçtiğimiz yıllar içinde birer birer özelleştirilerek satıldı.

Evet, sizden önce özelleştirme başlatılmıştı, 1986’da başladı ancak 2002’yle birlikte muazzam bir noktaya geldi. En son şeker fabrikalarının da gündeme gelmesiyle artık satılabilecek hiçbir şey kalmadığını öğrenmiş olduk.

Maalesef ki Özelleştirme İdaresi Başkanlığının bağımsız olması gereken yerde, Cumhurbaşkanlığına bağlı olması da ayrı bir tartışma konusu.

Sayın Cumhurbaşkanı yakın zamanda “Sırça köşklerde siyaset yapanlar milletin ne düşündüğünü bilmezler.” dedi. Evet, gerçekten de çok haklı, uzun zaman aradan sonra çok yerinde bir tespitte bulundu. Sayın Cumhurbaşkanının 1.100 odalı sarayda milletin ne düşündüğünden, ne hissettiğinden, ne hâlde olduğundan hiç haberi yok; onu söyleyelim.

Bugün yine üç yıl önce başlatılan ablukaların yıl dönümü. Taybet İnan, 19 Aralık 2015 tarihinde evinin önünde ayağından vurularak yaralı hâlde ölüme, göz göre göre ölüme terk edildi. Kendisini kurtarmaya çalışan kaynı yine vurularak öldürüldü. Kendisini kurtarmaya çalışan, sokak ortasında çekip almaya çalışan, ip atan kocası kolundan vurularak yaralandı. Bu ülkede birçok insan çok büyük acılar yaşadı. Hepimiz çözüm sürecinde gördük, üç yılda anaların ağlamadığı, huzurun vücut bulduğu bir dönem yaşadık. Sonrasında, evet, hatalar, eksikler oldu; birileri kışkırttı, onu da tartışmaya hazırız. Ancak o üç yıllık önemli süreci -üzülerek söylüyorum ki- iktidar partisi de bu durumun bir tarafı olarak sahiplenemiyor, cesaret gösterip sahiplenemiyor; “Evet, biz yaptık, biz bu ülkenin geleceği için yaptık, bu ülkenin huzuru için yaptık.” diyemiyor. Muhalefet her saldırdığında maalesef ki sahiplenmekten geri duruyor. Bu durumu da özellikle eleştirmek istiyorum.

Dediğim gibi, ben de Şırnak’ın Silopi ilçesinde oturuyorum. Taybet ana öldüğünde hemen haberimiz oldu. Kaymakamla, cumhuriyet başsavcısıyla sürekli görüşme hâlinde olduk; bir yaralı insan var orada, cenazesinin alınması gerekiyor diye. Size sadece şunu söyleyeyim, oğlunun sadece birkaç beyanını size okumak istiyorum, hani bir insan nasıl bu kadar acıya tahammül edebilir diye, hepsini okumuyorum: “Annem tamı tamına yedi gün sokakta kaldı. Hiçbirimiz uyuyamadık köpekler gelir, kuşlar konar diye. O orada yattı, biz 150 metre ilerisinde öldük. Bir insan bir insana ne kadar acı çektirebilirse devlet de bize yedi günde bu kadar acı çektirdi.” Maalesef ki bu acılar, evet, tek taraflı değil; bu ülkede birçok insan bu acıları çekti. Bazı muhalefet partileri sürekli bizi bir şeyle itham ediyor ama şunu net söyleyelim: Trabzon’da hayatını kaybeden Eren Bülbül’ün de Hakkâri’de hayatını kaybeden Bedirhan bebeğin acısı da bizim acımızdır. Biz bu acılara itiraz ederken başka acılara alkış tutamayız ya da taraf olamayız; bunu net bir şekilde söylüyoruz, samimi bir şekilde söylüyoruz. Ama maalesef ki bu Meclis sanki çözüm yeri değil de birbirini itham altında bırakma ya da gelip burada propaganda yapma yeriymiş gibi maalesef ki kullanılıyor. Bu durumu şiddetle kınıyoruz, onu da belirteyim.

Yine, bu ablukalar sürecinde yüzlerce insan hayatını kaybetti, şehirlerin birçok bölümü, hatta Şırnak Merkez’de şehrin yüzde 65’i yıkıldı. Yüzlerce insan hayatını kaybetti, yüz binlercesi göçe maruz kaldı ama maalesef ki şu anda da görüyorum, birçok vekilimizin çok da umurunda değil ama sorsanız, hepsi bu halkı düşünen, bu milletin geleceğini, devletin geleceğini bizden fazla düşünen insanlar olduklarını iddia ederler. Bu ablukalar sürecinde yaşanan acıların hesabını, bir gün sebep olanlar ödeyecek, onu net bir şekilde söyleyeyim.

Yine, yakın tarihte meydana gelen büyük bir vurgunu da sizinle paylaşayım, belki haberiniz yoktur. Sayın iktidar vekilleri, Beytüşşebap 10 bin nüfusu olan küçücük bir ilçe. Çözüm sürecinin bitmesiyle başlayan çatışmalı süreçte güvenlik görevlilerinin, Beytüşşebap ilçe emniyet amirlerinin, polislerin, korucuların, bazı jandarmaların ve orada “yerli”, “millî” diye geçinen bazı iş insanlarının da dâhil olduğu büyük bir çete kurulmuş. Beytüşşebap ilçesinde 687 milyonluk vurgun yapılmış. Ve bunu da nasıl yapmışlar? Daha önce de burada dile getirdim. “Beytüşşebap ilçesinin her köşesine elektrikli bariyerler konulmuş. MOBESE’ler üst üste gelecek şekilde, hatta MOBESE’ler MOBESE’leri izliyor.” dediğimizde buradan bir arkadaş -şu an hatırlamıyorum- buradan bir vekilimiz “Terör var, terör var.” deyip durdu; evet, onlar da aynı o şekilde yapmış. “Terör” deyip, “millet” deyip, “bayrak” deyip bunun arkasına saklanarak bu halkın bütçesinin 687 milyonunu iç etmişler, vurgun yapmışlar. Bunun içerisinde, dediğim gibi, polisler, jandarma, korucular ve yerli, millî olduğunu iddia eden iş insanları var. Bu durumu sizin takdirinize bırakıyorum. Kim araştırıp soruşturacak bu konuyu?

Bu paralarla evler alınmış, arabalar alınmış, hatta eşe dosta ikramlarda bulunulmuş; bunu daha önce de dile getirdik. Şu anda kendiniz sorun, Beytüşşebap’ın neredeyse her sokağında şu an elektrikli bariyerler var, otomatik kepenkler var, MOBESE’ler üst üste. Bunu nasıl yapmışlar? Beytüşşebap ilçesinde sadece Ziraat Bankası var ama her ne hikmetse bir polis amiri ve memuru gidip Şırnak merkezde bir banka hesabı açıyor, işte, öngörüsüzlüğünüz sebebiyle yaptığınız İhale Kanunu’ndan da yetki alarak ihaleye çıkarılmadan bir sürü mal alımında bulunuyor ve bu mal alımında bulunurken de Emniyetin asıl hesap numarası olmayan diğer hesap numarasını verip 687 milyonluk vurgun yapıyorlar. Onu net bir şekilde söylüyorum, 687 milyon.

Şu an burada görüşülen bütçe için de şunu net bir şekilde söyleyebiliriz: Halkın bütçesi değil. Yine, bu bütçeler yandaşlara peşkeş çekilecek, sizin kaldırdığınız denetim mekanizmaları, sizin yok ettiğiniz bağımsız yargı sebebiyle bunlar tespit edilemeyecek ve bunlar cezalandırılamayacak. Düşünün, sadece 10 bin nüfuslu bir ilçede 687 milyonluk bir vurgun yapılabiliyorsa gerisini siz düşünün, büyük şehirlerde olanları siz düşünün. Her “vatan, millet, bayrak” diyenin arkasında bölgede şuna şahit olduk: Çoğunun arkasından böyle yolsuzluklar çıkıyor. İnanmayanlar olursa belgeler, dosyalar yanımda, hepsini size takdim ederim. Onun için, çözüm sürecinin ya da çatışma sürecinin bu ülkeye ne getirdiğini biraz ekonomik yönden de düşünmeniz gerekiyor.

Bir daha benzer acıların yaşanmaması için aklıselim davranarak Kürt meselesini demokratik bir zeminde çözmek için hepimizin gayret sarf etmesi gerekiyor. Hiç kimse buradan tutup da Şırnak’ta, Cizre’de, Silopi’de o bodrumlarda yanan ya da katledilen siyasetçi arkadaşlarımızın üzerinden siyaset yapamaz ya da Trabzon’da hayatını kaybeden gencecik çocuk için de siyaset yapamaz. Bir daha bunların yaşanmaması için ancak siyaset yapabiliriz. Ama biz burada ne yapıyoruz? Söylediğimiz her şeyde ağır ithamlarla karşı karşıya kalıyoruz.

Bu ülkede çocukluğunu, gençliğini yaşayamayan milyonlarca insandan biriyim. Çok farklı düşüncelerimiz, taleplerimiz olmasına rağmen maalesef ki bu çözümsüzlükteki ısrarınız yüzünden hâlâ burada Kürt meselesini konuşmak zorunda kalıyoruz.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Terörle ilişiği kes, kolay.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Sayın Vekilim, demin de söyledim, dinleseydiniz, konuşmasaydınız ne demek istediğimi anlardınız.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Terörle bağını kes, kolay

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Siz kesin, buyurun, siz kesin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sataşma, sen kendi işine bak.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin Sayın Milletvekili.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Sayın Vekilim, değerli vekillerim; şunu net bir şekilde söylüyorum, kim bu ülkede “yerli, millî, vatan, bayrak” demişse…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – …çoğunun arkasından arsızlık, yolsuzluk, düzenbazlık çıkmıştır.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu ağır bir itham. Nasıl bir konuşma ya! Genele itham yapma.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – “Çoğunun” dedim, herkesi kastetmedim, hiç saptırmayın.

BAŞKAN – Bu çok yanlış bir şey.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Sen terörle bağını kes.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Hiç saptırmayın, hiç saptırmayın.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Bu laf, laf mı ya?

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Hiç saptırmayın, “çoğunun” dedim. Kendinizi hangi tarafta nitelendirdiğiniz önemli.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Genellemeyin, somut ortaya koyun. Millî olmaktan rahatsız olmayın.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Bunun için bu ülke, bu iktidar o yıktığı kurumları, denetimi, yargı bağımsızlığını tekrardan inşa etmek zorunda; yoksa, ilerisinde hepimiz için çok kötü bir senaryo mevcut.

Saygılar, teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Bu ifadenizi, özellikle, “bayrak, vatan” ifadelerinin arkasından kullandığınız ifadeyi kabul etmek mümkün değildir.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Herkesi kastetmedim ben.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Herkesi kastettin.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Hayır, hayır.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Herkesi kastediyorsun, genelleme yapıyorsun.

HÜDA KAYA (İstanbul) – İstismar edenler alınsın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – İstismar edenlere değil, genelleme yapıyor.

BAŞKAN - Söz sırası Van Milletvekili Muazzez Orhan’a aittir.

Buyurun Sayın Orhan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MUAZZEZ ORHAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Gözetimi bütçesi üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Günlerdir AKP’nin halk sağlığına zararlı bütçesinin formalitelerini görüşüyoruz. Bu bütçenin amacı, yoksulluğu ve adaletsizliği azaltmak değil. Bu bütçe uygulandığında, Urfalı çiftçinin, Vanlı esnafın, üçüncü havalimanı işçilerinin durumu daha iyi olmayacak. Rantın ve faizin iktidarı olan AKP’nin bu bütçesiyle iş cinayetleri devam edecek, kadın kırım politikaları sürdürülecek, doğanın ekolojik talanı derinleşecektir. On altı yıllık uygulama göstermiştir ki AKP iktidarı varken yoksulluk ve işsizlik azalmayacak, tam tersine artacaktır. Bu bütçe Karadeniz’de “Ben halkım.” diyen Havva ananın karşısına jandarma copu olarak çıkacak. Dersim’de orman yakacak, Meriç’te mülteci boğacak. Soma’da, Şirvan’da madenciye tekme vuracak. Bu bütçeyle her sabah evinden çıkan 6 işçi akşam evine geri dönmeyecek, iş cinayetlerinde katledilecek. Bu bütçe “Köle değiliz.” diyen işçilere gözaltı ve tutuklama olacak. Bu bütçe kadın emeği için bağımlı yaşamı dayatacak çünkü bu bütçe emeğin sömürüsü demek. Bu bütçe engelliler için daha çok engel demek. Bu bütçe esnaf için iflas, çiftçi için daha çok masraf demek. Bu bütçe halka dolaylı vergide artış, ranta vergide af demek. Bu bütçe de AKP’nin adaletsizliğinin tescilidir.

Kamu gözetimi bütçesi üzerinde konuşuyoruz. Ülkeyi ekonomik krize sürükleyen AKP, bu bütçede eğitimin, sağlığın, sosyal politikaların payını enflasyon oranında bile artırmamıştır. Yüzde 20’nin üzerinde enflasyon varken memur maaşına sadece yüzde 4 zam yapılmıştır. Asgari ücrete günlük 20 lira zam bile lütuf sayılmaktadır. Ama Cumhurbaşkanlığının -“Elinize dilinize dursun.” dediği- 1 milyon 800 bin kişilik asgari ücreti kadar bütçesi var. Asgari ücretliye şırıngayla, saraya uçakla pay veren bütçe. Yeterince kul hakkı yediniz, zararın neresinden dönerseniz kârdır. Bu bütçeyle daha fazla halkın hakkını yemeyin. Hakk’ın karşısına kul hakkıyla çıkmayın.

Bütçesi üzerine konuştuğumuz kurumun stratejik planında şöyle trajikomik bir ibare var, iyi dinleyin: “Hiçbir organ, makam, merci ve kişi bu kurumun nihai kararını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremez.” denilmektedir. Sorarım size, bu ülkede böyle bir kurum var mıdır? Bu ülkede yargı bile bu Meclisin seçilmiş onlarca üyesini talimatla tutsak etmedi mi? Bu ülkede yargıda, medyada, tüm idari teşkilatlarda tekçi ve faşist bir korku rejiminin etkisiyle hareket edilmemekte midir? AİHM kararına karşı hamle arayışı derhâl karşılık bulmuşsa burada hangi kurumun bağımsızlığından bahsedeceksiniz.

Bu kurumun görevlerine baktığımızda, uluslararası standartlara uyumlu, muhasebe ve denetim standartlarını oluşturmak, kamu gözetimi yapmak gibi kamu adına yapılan görevleri bulunmaktadır. Peki, Sayıştay raporlarından sonra görev değişikliğini nasıl izah edeceksiniz? Bu kurum da dâhil birçok kurumda yönetim kurulu erkekler albümü gibi; İŞKUR’da, SGK’de, MASAK’ta ve birçok yerde. Özetle, AKP erildir, kadını yok saymaktadır ve cinsiyetçidir.

Kamu gözetimi ve denetimi standartları, öncelikle kanunun iradesine ve kamusallığa saygıyla olur. AKP’nin, muhasebecilere, mali müşavirlere sürekli iş çıkarttığı, mevzuatı sürekli değiştirdiği yerde, her defasında zengin kesim için vergi affı uyguladığı bir yerde mesleğini dürüstçe icra etmeye çalışan herkes sorun yaşamaktadır.

AKP için önemli olan yandaşçılıktır. Ticarette, sanatta, medyada tek kriter vardır, o da yandaşçılıktır. Yandaşsan denetim yok, sorun çıkarsa da halledilir ama değilsen vergi teftişi, muhasebeci teftişi ansızın kapınızı çalabilir.

AKP’nin kayyum atadığı firma sayısı bini aşmıştır. TMSF’nin bu varlıkların kimlerin lehine nasıl çarçur edildiğini merak edenler TMSF Sayıştay raporuna baksınlar. Bu görevler kamu adına yapılırken AKP ne yaptı? AKP, kamuoyunu bıraktı, kayyuma sarıldı. Halkın denetimine güvenmeyen AKP, DBP’li belediyelere kayyum atadı. Seçimle gelenler seçimle gitmedi. AKP, Van’da, Mardin’de, Amed’de ve bölge illerinde seçimle alamayacağını bildiği için kayyumlarla tehdit ediyor.

Bakın, 30 Ekimde Van Gürpınar Öğretmenevinde, muhtarlar, öğrenci servis şoförleri, korucu ve komutanlar ile bazı öğretmenleri de kattıkları toplantıda “Biliyoruz, buralarda HDP’ye oy çıkıyor. HDP’ye oy çıkmayacak. Çıkarsa gerekeni yaparız.” şeklinde tehdit ederek bölgede seçim kazanmaya çabalıyorlar. Kayyumlarınız hem halkı tehdit ediyor hem de iyi çalıyorlar. Siz de bunlardan haberdar olmalısınız ki Van’da kayyumları aday yapmadınız. Van halkının onları sandığa gömeceğini biliyordunuz. VASKİ’de kayıp milyonları ne yaptınız?

Kayyum, HDP’nin yaptığı çok katlı otoparkı açılışı yapılacakken yıkıp yerine lüzumsuz bir AVM’ye dönüştürdü. Otopark sorununu çözeceğine haraç kesen bir şirket kurdu. Van’da bu otopark şirketi halkı haraca bağlamış gibi ceza kesmektedir.

Kayyum ve AKP zihniyeti Van’ın tarihine ve doğasına da saldırmıştır. Muradiye Şelalesi sit alanı iken inşaat alanına dönüştürüldü. İki yüz yıllık tarihî köprülere asfalt döküldü. Gevaş’ta AKP belediyesi mezarlıkları da yok etti. Bin yıllık su kanalları, dereler ranta ve haraca bağlandı. Çiftçiler tarlalarını ekip biçemiyorlar.

2017 Sayıştay raporlarında yolsuzlukları duymayan kalmadı. 2017’de Van’da bir afet olmuş duydunuz mu? Ben de duymamıştım açıkçası. Neyse ki 2017 Sayıştay raporlarından öğrenmiş olduk. Van’da yaşamayan, sahte ikametgâhlı bir şahsa afet ödeneğinden ciddi ödemede bulunulmuş. Van’daki en büyük ve tek afet kayyum afetidir.

Bir örnek daha, ne hikmetse kayyum geldiğinden beri taşınmazların tahsil edilemeyen kira bedelleri var. Yolsuzluklarını örtemeyen kayyumun savunması daha trajik; nitelikli personellerin KHK’lerle ihraç edilmesinden dolayı bu gelirlerini takip edememişler. Yolsuzlukları yetmemiş, KHK’lerle işlerinden ettikleri emekçileri de yolsuzluklarına kalkan yapıyorlar.

Sayın milletvekilleri ve bizi izleyen değerli halkımız; lütfen buraya dikkat edin: KCK operasyonlarını, Roboski katliamını ve Türkçe Olimpiyatları’nı birlikte yapan AKP ve FETÖ 15 Temmuz gecesine kadar Edi ile Büdü gibiydi. Darbede kullanılan savaş uçaklarıyla Roboski’de kullanılan savaş uçaklarını aynı ekipler kullanmadı mı? KCK operasyonlarını ne istediyse verdiğiniz FETÖ’yle beraber başlattınız, şimdi siz sürdürüyorsunuz.

Herhangi bir yargılama yapmadan 133 bin kamu emekçisini darbe girişimi gerekçesiyle KHK’lerle işten atan AKP üç yıldır kamuda sadece üniformalı istihdam sağlamaktadır. Öğretmen, doktor, memur açığı varken ve atanmamış yüz binlerce yurttaş dururken AKP zabıta, korucu, asker kısacası hiçbir şey üretmeyen üniformalılara bütçe ayırdı.

İhraç KHK’lerinin altında Erdoğan’ın imzası vardır. Bu imzanın sonucunda okulunu terk eden çocuklar, işsiz bırakılan anne babalar ve geleceği gasbedilen insanlar var. Erdoğan’ın bu imzasıyla, Mehmet Fatih Traş yoldaşımız başta olmak üzere 53 insan intihar etmiştir. Darbe girişiminden sonra on üç gün gözaltındayken işkenceyle öldüğü iddia edilen Gökhan öğretmen bir buçuk yıl sonra “Pardon.” denilerek görevine iade edildi. Bu insanların vebali boynunuzdadır.

KHK’lerle 2 bin engelli kamu personelini ihraç ettiniz. Bu mudur sizin insanlığınız? Mamak Belediyesinden ihraç ettiğiniz bir kişinin engelli çocuğu tedavisi yapılamadığından yaşamını yitirdi. Sizin adaletiniz OHAL Komisyonunuz kadardır, adresi, usulü, hakkı hukuku belli olmayan OHAL Komisyonu kadar adilsiniz. İhraç ettiniz ama mahkemelerden kaçan sizlersiniz. Komisyon kararları ve KHK’lerle yanlışlıkla 6.800’den fazla ihraç iade edildi. Bu da haksızlığınızı ortaya koymaktadır; İŞKUR’daki ihraçlar yanlışlıkla ortaya çıktığı gibi, Diyanet-Sen Van şubesinin ihbar yazısında DİVES üyesi onlarca imamın ihracı gibi. İhraçlar herhangi bir hukuka göre değil, tamamıyla AKP yandaşlarının kanaatine göre fişlemelerle yapılmıştır. İş barışını, huzurunu yok ettiniz, çalışanları ajanlaştırdınız. AKP, sadece Van’da 3.500 kişiyi KHK’lerle ihraç etti. Kentteki esnafı, çiftçiyi, emekçiyi yolsuzlukla terbiye edeceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

31 Martta halkımız AKP’yi ve kayyum belediye adaylarını sandığa gömecektir. Sandıkta halkımız Roboski’den Cizre’ye, Uğur Kaymaz’dan Taybet anaya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

MUAZZEZ ORHAN (Devamla) - …Kürt halkına yönelen vahşetin, kayyumun ve ihraçların hesabını soracaktır.

Kürt halkı başta olmak üzere, Türkiye’deki tüm ezilenlerin iradesini temsil eden HDP’nin tutsak tutulan tüm seçilmişlerine ve insanlığa aykırı tecrit koşullarına karşı itiraz eden Leyla Güven’e buradan selamlarımı yolluyorum. Kırk bir gün oldu, Meclisin bir üyesi tutsak ve bedenini açlığa yatırmış. Sizlerden buradan bir ses çıkmayacağı görülüyor ancak biliyoruz ki bizleri izleyen, insan hak ve özgürlüklerinden ve barıştan yana olan milyonlar bu çığlığa sessiz kalmayacaktır. Bizim de onlara sözümüz var, bu karanlığa asla teslim olmayacağız.

Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan’a aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, her gün çok sayıda basın-yayın organında farklı konularla ilgili sayılar, istatistikler eşliğinde haberler yapılıyor. İstatistik öyle bir araç hâline getirildi ki çoğu zaman gerçek olmayanları doğruymuş gibi göstermek için yani yalan bilgi için temel başvuru kaynağı hâline dönüşmüştür. Amerikalı yazar Mark Twain “Üç çeşit yalan var; yalanlar, kahrolası yalanlar ve istatistikler.” der. Neredeyse görüşmelerin sonuna geldiğimiz 2019 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinde ben de TÜİK bütçesini bu bakış açısıyla değerlendirmeye çalışacağım.

Sayın milletvekilleri, şu bir gerçektir ki, istatistikler toplumlar açısından geçmişi anlamanın, bugünü yönetmenin ve geleceği planlamanın en önemli sayısal anahtarlarıdır. Ancak istatistiki veriler önemli oldukları kadar tehlikelidirler de çünkü devleti yönetenlerin kamuoyunu yönlendirmek için kullanabilecekleri müthiş bir yalan makinesine dönme olasılığı her zaman vardır. Nitekim ünlü siyasetçi Churchill’e atfedilen şu söz günümüzde istatistik bilimine iktidarların bakış açısını gayet net bir şekilde tariflemektedir: “Kendim manipüle etmediğim istatistiğe inanmam.” Son yıllardaki performansına baktığımızda, eski adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü, 2005’ten bu yana Türkiye İstatistik Kurumu olarak anılan bu kurumun bizlere geleceğin sağlıklı bir biçimde planlanabilmesi, etkin politikaların oluşturulabilmesi için veriler sunmak yerine, hükûmetlerin manipülasyon aracı olma işlevi gördüğü ortadadır. AKP sadece kendi belirlediği doğruların açıklanmasını, halkın buna inandırılmasını istemekte ve bu talebe kısmen karşı çıkıp işinin gereğini yapanları ise ya görevden alıyor ya da emekliliğe sevk ediyor. Daha yakın zamanda, 3 Ekim günü, TÜİK’in enflasyon verilerini açıklaması ve Yeni Ekonomi Programı’nın hedeflerinin çok üzerinde bir veri açıklaması üzerine, TÜİK Başkan Yardımcısı Enver Taştı aynı gün tenzilirütbeyle görevinden alındı. Sadece iki ay önce karşılaştığımız bu örnek dahi, tek işi nesnel veriyi, bir anlamda, pazarda, mağazada, evinde, gelen zamlarla mücadele etmek zorunda olanları, gerçek Türkiye’yi sunmak olan bu kurumun nasıl siyasal iktidarın baskısında olduğunun kanıtıdır. TÜİK, olanı olduğu gibi vermek yerine, Hükûmetin yanlış politikalarının sonuçlarına yönelik eleştirilere tampon kurum hâline gelmiştir.

Hepinizin bildiği gibi, geçtiğimiz yıllarda, TÜİK, millî gelir verilerinde revizyona gitmiş, ancak kurum, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği istatistik bürolarının revizyon önerilerinin çok ötesine geçtiği için eleştirilmişti. Ünlü iktisatçı, hocaların hocası Korkut Boratav bu değişikliği şöyle yorumlamıştı: “TÜİK’in yeni millî gelir hesapları arızalıdır, güvenilmez öğeler içermektedir, olduğu gibi kullanılması sakıncalıdır, daha sonra iktisatçıların yapabileceği revizyon ve düzeltmeler de herkesin kullanabileceği ortak bir veri tabanı oluşturamaz.” demiştir. “TÜİK, ısrar ettikçe, Türkiye ekonomisi üzerinde sağlıklı, güvenilir çalışmaları kösteklemiş olacaktır.” demiştir.

Sayın milletvekilleri, uluslararası kamuoyunda Türkiye’nin referans kurumu olması gereken TÜİK, büyüme iddialarının devam etmesine yönelik propoganda aracı olamaz, olmamalıdır. Eğer olursa, bu hâl, bu ülke insanına kötülük etmekten başka hiçbir anlam taşımaz. Büyümenin hane halklarının kazancı olmadığını, üç beş inşaatçı yandaş firmanın olduğunu çok iyi biliyoruz ve bu çok açık bir şekilde görülüyor zaten.

Yakın dönemin gündemi olması dolayısıyla, büyüme rakamlarından ve dolayısıyla fiyat dalgalanmalarından devam edersek TÜİK’in bu konular üzerine bize sunduğu verileri tarihsel karşılaştırma yapabileceğimiz bir araç da yoktur ne yazık ki. Sokaktan geçen bir yurttaşın bu verilere erişimi neredeyse imkânsızdır. TÜİK verilerine ulaşmak ve bunlarda karşılaştırma yapmak için neredeyse doktora yapmış olmak gerekiyor. Kaldı ki neyi karşılaştıracağız, TÜİK’in rakamlarına güveniyor muyuz? Dün işsizlik rakamları açıklandı. “Evet, bu açıklama inandırıcıdır.” diyebilecek bir iktisatçı acaba çıkabilecek mi? Hangimiz Türkiye’de gerçek enflasyonun kasım ayında düştüğünü ve yıllık yüzde 21,62 olduğuna, işsizliğin ise yüzde 11,4 olduğuna inanıyoruz. Bu işlerle biraz ilgilenen ekonomistler, Türkiye üzerinde çalışma yapan araştırmacılar TÜİK’in, veri güvenirliğini son yıllarda iyice kaybettiği konusunda hemfikirdirler. Bakın, yabancı firmalar TÜİK’in güven problemi olduğunu düşündükleri için artık gölge veya alternatif raporlar hazırlıyorlar.

Sayın milletvekilleri, toparlamam gerekirse, TÜİK’in, açıklamalarına itibar edilen bir kurum olmasını istiyorsak eğer; verilerine her yurttaşın kolaylıkla erişebilmesi, manipülasyondan uzak olması için tarihsel olarak geniş kapsamlı olması ve şüpheye yer bırakmayacak ölçüde güvenilir olması gerekmektedir. Bugünkü pozisyonu itibarıyla TÜİK’in, bu şartları yerine getirmekten çok uzak olduğu kanaatindeyiz ve bu çok vahim durumu tekrar dikkatinize sunmak istiyoruz. Bu anlamda, bu bütçeyi kabul etmediğimizi tekrar belirtmek isteriz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan Bey’e ait.

Buyurun Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekran başındaki değerli halkımız; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Ben de, açlık grevinin 41’inci gününde olan Leyla Güven’e buradan selamlarımı ve dayanışma duygularımı iletiyorum.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu konusunda söz almış durumdayım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, BDDK için yasa; tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerini korumak, mali piyasalarda güven ve istikrarı sağlamak, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak üzere müdahalelerde bulunmak şeklinde bir tarifte bulunmuş. Ve yine, kurumun mali özerkliğe sahip olduğu, ayrıca, hiçbir organ, makam, merci veya kişi tarafından da etkilenemeyeceğini, müdahale edilemeyeceğini mevzuat açıkça ifade ediyor. Şimdi, yazılanlar bunlar. Biraz pratiğe bakalım. Örneğin, çiftçilerin kredi ihtiyaçlarını finanse etmek için kurulmuş olan, biliyorsunuz, Ziraat Bankası üçüncü havalimanının önemli finansörlerinden bir tanesi hâline dönüştürüldü ve kredi verdi. Yine, küçük üreticiyi desteklemek üzere kurulmuş Halk Bankası üçüncü havalimanını finanse eden kurumlardan bir tanesiydi. Acaba bu BDDK’nin, BDDK’yi yönetenlerin hiç akıllarına gelmez mi, hiç bu konuda bir söz söyleme ihtiyacı duymazlar mı? Yani yasanın tarif ettiği ile reel durumda meydana gelmiş olan çelişik duruma ilişkin Allah’tan ilaç niyetine tek bir laf duyabilmiş durumda değiliz.

Yine, örneğin, Doğan Medya, biliyorsunuz, Ziraat Bankası tarafından kredisi sağlanmak koşuluyla Demirören Medya’ya satıldı. Şimdi, birtakım regülatör mekanizmalar var değerli arkadaşlar, biliyorsunuz; işte, bunlar piyasayı düzenlerler, tekelleşmeyi engellerler. Han duvarı gibi bir tekel meydana geldi bu memlekette. Demirören Medya şu anda basın kuruluşlarının, gazetenin, televizyonun kahir ekseriyetini elinde bulunduran bir tekele dönüşmüş durumda ve kredi de Ziraat Bankası eliyle sağlanmış durumda. Ya, merak ediyorum, bu BDDK bu konuda iki çift laf etme ihtiyacı hiç duymaz mı? Yani şöyle mi yapacağız: Mevzuatta yazanlar ile pratikte uyguladıklarımız arasındaki açı farkı bu memlekette hep böyle sürecek gidecek mi? Eğer sürecek gidecekse zaten herhangi bir şeyden şikâyetçi olmaya gerek yok.

Halk Bankası uluslararası bir davanın konusu hâline geldi. Biliyorsunuz, İran’la altın ticareti konusunda ABD’de suçlanan bir banka, bir kamu kurumumuz olan Halk Bankası ama buna ilişkin yine duyduğumuz herhangi bir söz BDDK’den yok.

Şimdi, Kalkınma Bankası Yasası çıktı, biliyorsunuz, geçtiğimiz aylarda ve bu Kalkınma Bankası -bizim iddiamız şudur ki- İşsizlik Fonu’nu hortumlamak suretiyle sermayeye düşük faizli, uzun vadeli kredi imkânı yaratacak. Bunu göreceğiz. Bakalım, göreceğiz BDDK bu konuda iki çift lafı esirgeyecek mi esirgemeyecek mi? Bunu hep beraber göreceğiz değerli arkadaşlar. Üç bankaya, üç kamu bankasına bu memlekette 11 milyar kredi verildi, BDDK’den Allah’tan tek bir kelime yok çünkü BDDK’nin mevzuatta ifade ediliş biçimiyle mali özerkliğe sahip olması bir şehir efsanesinden öte gitmez. Niye gitmez? Çünkü Erdoğan ve saray rejimi BDDK gibi regülatör mekanizmaların hepsinin önüne geçmiş durumda. Eğri oturalım doğru konuşalım, realite bundan ibaret. Dolayısıyla, hani klasik iktisat ekolünün bir varsayımı vardır, piyasanın görünmez eli derler. Piyasanın görünmez eli bütün piyasa mekanizmalarını düzenler, kendiliğinden bunu yapar. Vallahi, bu motto bizim ülkemizde sermayenin, piyasanın görünmez elinden çıkmış ve Erdoğan’ın görünür eli hâline gelmiş. Eğer bu böyle sürüp devam edecekse yani Erdoğan bütün bu mali piyasalara bu biçimde müdahalesini devam ettirecekse burada liberalizmin o savunduğunuz klasik manada geçerli olan herhangi bir kuralının geçerli olması mümkün değil.

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Zaten aslında yüz altmış yıl önce Marks, sermaye birikimlerinin kaçınılmaz olarak tekelleşmeye elvereceğini ve bunun piyasa tarafından iradi müdahalelerle engellenemeyeceğini söylemişti. Şu anda karşı karşıya kaldığımız durum da iktidarın çıkarları doğrultusunda piyasada ciddi bir sermaye temerküzü oluşmaya başlamış durumda, iktidar yanlısı tekeller meydana gelmiş durumda ve ne yazık ki mali piyasalar açısından eğer bunu konuşacak olursak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun bu konuyla ilgileneceğine ilişkin hiçbir emare söz konusu değil arkadaşlar. Ne diyelim, BDDK’nin Allah taksiratını affetsin diyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, son söz Hakkâri Milletvekili Sait Dede’de.

Buyurun Sayın Dede.

HDP GRUBU ADINA SAİT DEDE (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kurulu bütçe görüşmesine ilişkin görüşlerimi sunmadan önce halk tarafından seçilmiş ancak iktidar tarafından siyasi olarak cezaevinde tutulan başta Hakkâri Milletvekili Sayın Leyla Güven olmak üzere bütün yoldaşlarımıza, arkadaşlarımıza buradan selamlarımı gönderiyorum

Değerli arkadaşlar, günlerdir seçim bölgem olan Hakkâri’deydim. Bu Hakkâri halkının bizlere sorduğu iki soru var, birincisi: Leyla Güven hukuka aykırı bir şekilde neden hâlâ cezaevinde tutulmaktadır?

İkinci soruları da şu: Leyla Güven kırk bir gündür bedenini açlık grevine yatırmasına rağmen ve bu Meclisin bir üyesi olmasına rağmen bu Meclis neden bu duruma sessiz kalmaktadır?

Değerli arkadaşlar, Hakkâri Milletvekili Leyla Güven, tecridin kaldırılması için başlattığı süresiz, dönüşümsüz açlık grevinin bugün 41’inci günündedir. Sayın Leyla Güven vekilimizin taleplerine cevap verilmesi gerektiğini, aynı zamanda bu taleplerin milyonların talepleri olduğunu bir daha buradan belirtmek istiyoruz. Az önce de belirttiğim gibi, açlık grevinin 41’inci gününde Sayın Leyla Güven ve açlık grevlerinde 40’ıncı gün kritik eşiktir. Telafisi tıbben imkânsız sonuçların ortaya çıkmasına ve bu Meclisin bir üyesinin hayatını kaybetmesine neden olacak sonuçlardır bunlar. Meclis Başkanlığına ve Parlamentoya bir daha çağrımız, bu tablo daha da ağırlaşmadan gerekli adımların bir an önce atılmasıdır. Leyla Güven’in talepleri ayrıca haklı ve hukuki taleplerdir arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, Sermaye Piyasası Kurulu tek adam rejimine geçişin ardından özerkliğini kaybeden önemli kurumlardan sadece biridir. Özerkliğin önemini burada uzun uzadıya anlatmanın bir manası yok. Zira böyle bir kurulun özerkliğini kaybetmesi, şeffaflığını, denetlenebilirliğini, bağımsızlığını yitirmesi anlamını taşımaktadır. AKP ve saray zihniyeti kayyumlarla gasbettiği halk tarafından seçilmiş belediye başkanlarını, çeşitli hile ve iftiralarla görevden alıp siyasi tutsak hâline getirmiştir. Demokratik Bölgeler Partisinin sahip olduğu belediyeler dışında İstanbul, Ankara, Bursa gibi şehirlerin de belediyelerine kayyum zihniyetinin yerleşmesine sebep olmuştur. İşte, bu kayyum zihniyeti benzer şekilde, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Rekabet Kurumu gibi düzenleyici ve denetleyici kurumları da alaşağı etmiştir. Farklı bakanlıklardan çeşitli sayıda ögelerle kurulan kurulların seçilme yöntemini değiştirip tek bir çürümüş siyasi zihniyete teslim etmiştir. Teslim olmayan bizlerin, emekçilerin, Türkiye halklarının direnişi her alanda devam edecektir.

Bakın, sözde temel görevi yatırımcıları korumak ve piyasalara olan güveni artırmak olan Sermaye Piyasası Kurulu, 13 Temmuz 2018 tarihinde piyasa bozucu eylem olarak saydığı içeriden bilgi verme durumuyla ilgili bir değişiklik yapmıştır. İçeriden bilgi verme tüm dünyada ticari bir suç iken Türkiye’de ilgili değişiklikle 31 Ağustos 2018 tarihine kadar suç olmaktan çıkarılmıştır. Elbette, gelen tepkiler üzerine iki gün sonra yani 15 Temmuz 2018 tarihinde ilgili yasal düzenleme iptal edilmiştir. Bu iki günlük süre içerisinde herhangi bir suç işlenmiş midir? Bu duruma yönelik bir soruşturma yapılmış mıdır? Sanmıyoruz.

Öte yandan, kredilerin düzenlenmesi, tam rekabet koşullarının oluşturulması ve düzenlenmesi üzerinde söz hakkı sahibi olan Sermaye Piyasası Kurulu, Hürriyet gazetesinde Demirören Grubunun çağrı muafiyetini herhangi bir gerekçe göstermeden kabul etmiştir. Bu usulsüzlük ise yaklaşık 264 milyon TL kur avantajı sağlamıştır. Bu durumu tüm çıplaklığıyla halka açıklamaya çalışan Hürriyet gazetesi köşe yazarı Uğur Gürses de ilgili Sermaye Piyasası Kurulu yazısı sebebiyle yazısı daha yayınlanmadan gazeteden ayrılmak zorunda bırakılmıştır. Doğruyu söyleyeni, hakkı haykıranı susturma çabalarınız bitmek bilmiyor, Ali Cengiz oyunlarınız bitmek bilmiyor.

Değerli milletvekilleri, bağımsızlık, özgürlük, özerklik gibi hayati kavramların her alanda yok oluşuna sebep olan bir iktidarla karşı karşıyayız. Demokrasi anlayışınızın çerçevesini belirleyen saraydır, özgürlük anlayışınızın çerçevesini belirleyen yine saraydır. Biat kültürünüz bu ülkenin bütün halklarının emeğini sömürmeye, gasbetmek üzerine kuruludur. Bizler asla buna izin vermeyeceğiz.

Son olarak, “Halktan alınan paraların halk adına murakabesi esastır.” sözünün ehemmiyetini unutup gittikçe kurumsallaşan hesap vermezliğiniz, piyasanın hikmetine olan bağlılığınız, Anayasasızlaşma sürecine olan katkınız, sarayın tekçiliğine boyun eğişiniz her alanda büyük tahribatlar yaratmaya devam edecektir. Unutmayın ki savaş, ne üzerine kahramanlıklar yazılacak bir olgudur ne ekonomik kriz yapısal reformlarla aşılacak bir durumdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

SAİT DEDE (Devamla) – Bugün içinde bulunduğumuz ekonomik, siyasal, sosyal, hukuki bütün çıkmazların temelinde Türkiye’nin en önemli meselesi olan Kürt sorunu yatmaktadır. Bu nedenle Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümlenmesi derhâl başlatılması gereken ilk adım olup muhatapları da bellidir.

Son olarak, bu bütçe halktan, emekten, kadından, çiftçiden, doğadan yana olmayıp sermayeden, ranttan, hukuksuzluktan yanadır. Dolayısıyla, bu bütçeyi kabul etmemiz mümkün değildir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurun, yerinizden söz veriyorum.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, hiçbir canlının elinden yaşam hakkının alınamayacağına ve hayvanları öldürmenin cinayet olduğuna, Meclise sunduğu Hayvanları Koruma Kanunu Değişiklik Teklifi’nin yasalaşmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Bir televizyon programına yarışmacı olarak katılan ve diskalifiye edilen vatandaşın sosyal medya üzerinde papağana yaptığı eziyet kabul edilemez. Papağana işkence eden kişi önce serbest bırakıldı, sonra tekrar gözaltına alındı.

İnsana şiddetin bile yeterince tepki görmediği ülkede, hayvana şiddete karşı yeterince kamuoyu maalesef ki oluşmuyor. Hiçbir canlının elinden yaşam hakkı alınamaz. Hayvanın canına kastetmek, hayvanları öldürmek cinayettir. İnsan olmaması, onun öldürülebilir olması anlamına gelmez. Hayvanı metalaştıran, değersizleştiren bu anlayışa sahip herkes şunu bilmeli: Canı acıyan tek varlık insan değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür diliyorum, bitiriyorum hemen Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi açısından…

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çok sağ olun, çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Kendini koruyabilme ihtimali dahi olmayan hayvan dostlarımıza eziyet, dinimizce de affedilemez bir günahtır. Meclise sunduğum Hayvanları Koruma Kanunu Değişiklik Teklifi’min bir an önce yasalaşmasını talep ediyorum.

Bir diğer problem ise niteliksiz, hasta ruhlu, rating uğruna insanlık dışı işler yapan insanlar medyadan uzak tutulmalıdır. Şiddet, bu hastalıklı insanlar aracılığıyla olağanlaştırılmamalıdır.

Teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Erbaş…

11.- Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş’ın, Kütahya halkı adına fiberglas fabrikası kurulmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

AHMET ERBAŞ (Kütahya) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, 24 Haziran seçimlerinden önce “Balıkesir’de borik asit fabrikası kuracağız.” diyerek hepimizi mutlu ettiniz. Sayın Bakanım, Balıkesir’de kuracağımız borik asit fabrikası dâhil, bugün dünyanın en büyük bor üreticisi Türkiye Cumhuriyeti ve Hisarcık, Emet bölgesidir, dünyanın bor üretiminin yüzde 66’sını karşılıyoruz. Biz bu bölgenin yalnızca ham madde çıkarılan değil, bölgeye aynı zamanda borla ilgili bir fabrika istiyoruz. Bizlere, borun en çok kullanıldığı, mesela fiberglas fabrikası sözü verirseniz Kütahya halkı adına; Taşvanlı, Emet, Hisarcık halkı adına bizi mutlu edersiniz.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne ili İpsala ilçesinde faaliyet gösteren Yeni Gazete’de çıkan yangın nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İpsala ilçemizde yerel basında faaliyet gösteren Yeni Gazete bugün öğlen saatlerinde elektrik kontağından çıkan bir kıvılcımla yanmıştır. Can kaybı olmamakla birlikte ciddi bir maddi hasar bulunmaktadır. Yeni Gazete’nin sahibi Cenan Tetik başta olmak üzere, tüm çalışanlarına ve İpsala halkımıza geçmiş olsun diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Başkan…

13.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan’ın, Antalya ili Kemer ilçesinde yaşanan kuvvetli sağanak nedeniyle selden zarar gören vatandaşların tespit edilerek gerekli yardımın yapılmasına ve Antalya ili Elmalı ilçesinin sel baskınına maruz kalmaması için Türkmentepe barajının yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Antalya’mızın Kemer ilçesinde kuvvetli sağanak ilçede büyük hasara yol açmıştır. Ağva Deresi’nin taşması sonucu onlarca evi su bastı, çok sayıda vatandaşımız zarar gördü. Kesme Boğazı Köprüsü yıkıldı. Selden evleri zarar görenler geceyi Kemer Kaymakamlığının belirlediği otellerde geçirdi. Kaymakam Mehmet Şirin Yaşar “Bölgede metrekarede 605 kilogram yağış tespit edildi, bu bir Türkiye rekorudur.” dedi. Selden zarar gören vatandaşlarımız tespit edilerek gerekli yardımın acilen yapılması gerekmektedir.

Yine, Antalya’mızın Elmalı ilçesi zaman zaman sel baskınlarına maruz kalmaktadır. En son 7 Ağustos 2018 tarihinde meydana gelen sel felaketi Eskihisar, Salur, Yılmazlı, Karaköy Mahallelerine zarar verdi. Bu mahalleler bugüne kadar herhangi bir yardım alamadılar. Buradaki sel felaketinin tekrar zarar vermemesi için öncelikle Türkmentepe barajının yapılması gerekmektedir. Ayrıca, sel önleme kanallarının da düzenlenip devreye sokulması, vatandaşımızın zarara uğramasını engelleyecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sertel…

14.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, köylülerin Kars’ın Sarıkamış ilçesine bağlı Aşağısallıpınar, Yukarısallıpınar ve Boyalı köyü ile Selim ilçesine bağlı Laloğlu köyüne bir çivi dahi çakılmamasının Alevilikle ilgisi olduğunu düşündüğüne ilişkin açıklaması

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Kars’ın Sarıkamış ilçesine bağlı Aşağısallıpınar köyü, Yukarısallıpınar köyü, Boyalı köyü ve Selim ilçesine bağlı Laloğlu köyünün Meclise selamları var. Bu köylere hiçbir hizmet gitmemiştir. Diğer köylere -altyapı- yarım yamalak da olsa hizmet gidiyor. Yalnız, bu köylere bir çivi dahi çakılmamasının Alevilikle ilgisinin olduğunu düşünüyor köylülerimiz. Bu köyler Alevi köyleri. Bu, iktidarın ayıbı olarak gündeme gelsin.

Ahmet Arslan’a da burada sesleniyorum: Ayrımsız hizmet esastır. Alevi köylerine de hizmet götürülmesi gerekmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Enginyurt…

15.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Hükûmetin EYT’liler, yardımcı hizmetler sınıfı ve bilgi işlemcilerle ilgili çalışmasının olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanımıza sormaktan ziyade, şunu söylemek istiyorum: Biraz önce Sayın Bakanımızla bir fotoğraf çektirdim, bunu da Twitter’da, sosyal medyada paylaştım, iyi ki paylaştım; EYT’liler, YHS’liler, bütün sorunları bekleyenler sürekli yazıyorlar.

Sayın Bakanım, EYT’lilerle ilgili, yardımcı hizmetler sınıfıyla ilgili, bilgi işlemcilerle ilgili Hükûmetimizin düşünceleri nelerdir? Bu konuda bir çalışmanız var mı? Bu insanlar bir çalışma bekliyorlar. Bu konuda açıklamanızı bekliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Grup başkan vekillerimizin söz talebi yoksa ara vereceğim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Akçay…

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, biraz evvel kürsüde konuşmasını yapan bir sayın konuşmacı kendi seçim bölgesiyle ilgili birtakım ifadeler kullanırken terörle mücadele eden veya orada görev yapan güvenlik görevlilerine yönelik ağır töhmet altında bırakan ifadeleri, ayrıca bir genelleştirme yapmak suretiyle dile getirilmiştir. Şimdi tutanaklara da baktık. “Her vatan, millet, terör diyenlerin arkasında bu tür yolsuzluklar var” gibi genelleme yapılarak ağır ithamlarda bulunulmuştur.

Ayrıca “Kim yerli, millî, vatan, bayrak, millet demişse arkasında bu yolsuzluk yapanlar var” anlamındaki son derece vahim, yanlış, kasıtlı, kışkırtıcı ifadeleri reddediyoruz ve kınıyoruz.

Bu sözler terörle ve bölücülükle canı pahasına mücadele eden güvenlik görevlilerini karalamaya ve töhmet altında bırakmaya yönelik yanlış sözlerdir. Terörle mücadeleden duyulan bir rahatsızlığı da bize görev ifade etmektedir.

Bir genelleme yapılarak vatan, millet, bayrak gibi temel değerlerimizi yıpratmaya yönelik bu sözleri kesinlikle reddediyoruz ve bu genellemeyi de kınadığımı ifade etmek istiyorum.

Kim yolsuzluk yapmış ise ona lanet olsun, cezası verilsin. Ancak bunlar üzerinden bu tür genelleyici, yanlış ifadeleri bir daha kullanmama konusunda azami özenin gösterilmesini de beklemek hakkımızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Grup Başkan Vekili.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hem rüşvetikelam türünden ortak değerlerimiz babında ifadelerde bulunmak ama vatan, millet, bayrak gibi asla üzerinde tartışılmaması ve yıpratılmaması gereken kavramları da yıpratmaya çalışmak ve bu konuda hassasiyeti olan insanları da… Dolayısıyla buna yönelik olumsuz ifadelerden kaçınılması gerekir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bilgen…

AYHAN BİLGEN (Kars) – Milletvekilimiz yerinden cevap vermek istiyor.

BAŞKAN – Buyurun.

17.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın, kastının Şırnak 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/409 esas sayılı dosyada adı geçen şahıslara yönelik olduğuna ilişkin açıklaması

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkanım, teşekkürler.

Aslında benim kastettiğim çok netti diye düşünüyorum. Şırnak 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/409 esas sayılı dosyasından demin ben bahsettim burada. Benim kastım, bu durumu istismar edenlerdi, hiçbir şekilde tamamıyla bir çoğunluğu burada kastetmedim. Burada benim kastettiğim sadece dosyadaki şahıslardı. Bunu da söylerken, dediğim gibi, esas numarasını verdiğim dosyada dördüncü sınıf emniyet müdürü, uzman jandarma, polis, daha… 19 kişi yargılanıyor bu dosyada. Benim kastım netti. Hrant Dink dosyasındaki gibi bayrağı istismar edenler kastım vardı ama kesinlikle herkesi kastetmedim.

Teşekkürler.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

18.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasında genelleme yapmaktan kaçınması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi yargılamanın devam ettiği söyleniyor. Yargılaması devam etmiş ama bir hüküm henüz tesis edilmemiş; bu birincisi. En fazla 15-20 kişinin dâhil olduğu bir dosyaya ilişkin olarak… Cümleye -tutanaklar da burada- “her” diyerek başlıyor, “kim” diyerek devam ediyor ve bir genelleme yapılıyor. Onu özellikle vurguluyorum. Bundan kaçınılması gerekir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Tabii, tabii…

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, milletvekillerinin bayrağa gelecek en ufak leke karşısında hayatlarını ortaya koyacağına inandığına ilişkin konuşması

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, ben inanıyorum ki, buradaki bütün milletvekilleri bayrağa gelecek bir leke karşısında hayatlarını ortaya koyarlar. 80 milyon insanımızın da bu yarışta yarışacağı noktasında bir iradenin de milletimizde var olduğu bilinciyle bu tip ifadeleri kullanırken dikkatli olmakta fayda var.

Sayın Grup Başkan Vekili…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

19.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu ve Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 11 sıra sayılı 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Katırcıoğlu kürsüde hitabını gerçekleştirirken portakal ve mandalinayı gündeme taşıdı ve Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasını bağlamından kopararak gündeme getirdi.

Şimdi, bakınız, öncelikle demokrasi, inan hakları, hukuk devleti dediğimiz zaman dünyadaki en gelişmiş Batı demokrasilerine bakalım, Avrupa Konseyi üyesi ülkelere bakalım ve özellikle de Konseyin yargılama makamı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına ve sözleşmedeki hükümlerine bakalım. Bakınız, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11’inci maddesi toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğünü ifade ederken hemen (2)’nci bendinde ne ifade ediyor? Diyor ki: “Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplum içinde ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için alınan tedbirler bu düzenlemeye aykırı yorumlanamaz.” Bu da yetmiyor, devamla diyor ki: “Bu madde, silahlı kuvvetler, kolluk kuvvetleri veya devlet idaresi mensuplarınca yukarıda anılan hakların kullanılmasına meşru sınırlamalar getirilmesine engel değildir.” Şimdi, tabii kendi güzel ülkemizde bu tür, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nın kötüye kullanılması, kamu düzenini bozması durumlarında pekâlâ bir hak ve özgürlük gibi gündeme taşınabiliyor. Ancak Batı uygulamalarına baktığımız zaman, Batı’da bu hak ve özgürlüklere yaklaşımın öyle Türkiye’deki kadar masum olmadığını ben birkaç fotoğrafla göstermek istiyorum. Özellikle G7 Zirvesi’nde, Avrupa’nın göbeğinde, Almanya’da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şu gördüğünüz fotoğraflar Avrupa’nın göbeğinde, G7 Zirvesi’ni protesto eden göstericilere karşı. Bunlar Gezi’de olmadı, Avrupa’da oldu. Yine, gördüğünüz gibi bu görüntülerin tamamı Avrupa’dandır, hiçbir tanesi de Türkiye’de söz konusu değildir.

Aynı şekilde, Paris’te sarı yeleklilere karşı polisin kullandığı orantısız güç -size göre- insan hakları özgürlüğü ihlali olarak gündeme getirilmiyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Yani Cumhurbaşkanı “Ensesini patlatırım.” mı dedi orada bir gazeteciye?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Onun için, şunun altını çizelim: Dünyanın hiçbir yerinde özgürlük sınırsız değildir, belirli sınırlar vardır, bunu da bizim de taraf olduğumuz Avrupa Konseyi belirlemiştir.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Gazeteciyi tehdit etmek…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Biz de bu sınırlar dâhilinde bu ülkede yaygın şiddet eylemlerini destekleyerek kamu güvenliğini, kamu düzenini bozacak eylemleri destekleyen elbette kişilere karşı bu ülkenin millî emanetini sırtında taşıyan Sayın Cumhurbaşkanımızın da herhâlde bir ifadede bulunma özgürlüğü vardır diye düşünüyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Tehdit etmeye hakkı vardır değil mi? Gazeteciyi tehdit etmeye hakkı vardır!

ŞAHİN TİN (Denizli) – Dinleyin ya, dinleyin. Dinlesenize!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu, bitmedi.

Bunun dışında, bakınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Ensenize patlatsalar iyi mi?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime ara vereceğim.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Bir cevap vereyim yerimden Başkanım.

BAŞKAN - Yerinizden bir dakika söz vereyim.

Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Başkanım, bitmedi ki benim.

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şimdi, diğer taraftan, biraz önce Sayın Akçay ifade etti. Bakınız, şuradaki ifadeler öyle kolay kolay kabul edilebilir ifadeler değildir: “Türkiye Cumhuriyeti bütçesinin 687 milyonunu iç etmişler, vurgun yapmışlar. Bunun içerisinde, dediğim gibi, polisler, jandarma, korucular ve yerli ve millî olduğunu iddia eden iş insanları var. Bu durumu sizin takdirlerinize bırakıyorum.” diyerek kendisi de biraz önce tevil etmeye çalıştı ancak tevilden varestedir.

Bizim şu anki İç Tüzük’ümüzün 161’inci maddesinin (4)’üncü bendi, sadece bu metni okuduğumuz zaman herhâlde bunun kabul edilebilir bir davranış olmadığı açıktır: “Görüşmeler sırasında halkı veya Devlet kuvvetlerini yahut kamu organ, kuruluş ve görevlilerini kanun dışı hareketlere, ayaklanmaya veya Anayasa hükümlerini bozmaya teşvik veya tahrik etmek;…”

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ne alakası var?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Bir paranoya oluştu sizde.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Veya bunun yanında ülkenin bölünmez bütünlüğünü tehdit etmenin hiçbir şekilde Meclisin mehabetiyle uygun olmadığını yine İç Tüzük belirliyor.

TUMA ÇELİK (Mardin) – Ne alaka ya?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Şimdi, kürsüde konuşmayı yaptıktan sonra “Ben hepsini kastetmedim çünkü…”

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Grup Başkan Vekili.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Bir polis yanlış yapamaz mı?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Meclisi kim bombaladı, ona cevap vermedin?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İki kez, müteaddit defalar, beyninin arka planında veya önünde, bu milletin değerlerine karşı gizli ve açık ne kadar kini varsa bunu söyleyip bizden buna müsamaha gösterilmesini ve bunun da insan hak ve özgürlükleri bağlamında, kürsü masuniyeti bağlamında değerlendirilmesini asla kabul edemeyiz.

Bakınız, Türkiye Cumhuriyeti devletinde terör örgütlerinin propagandasını öyle ya da böyle, algı oyunlarıyla kabul ettirmeye ne kadar çalışırsanız çalışın, buna müsaade etmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Bunu devletin mahkemeleri yazıyor, ben değil.

ŞAHİN TİN (Denizli) – O zaman ispatlayacaksın!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sizin sözünüzün önünde de arkasında da bu al bayrağa, vatana, millete ve devlete bir şekilde düşmanlık yatıyor.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Saptırıyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Petrol şirketleriyle, silah baronlarıyla, faiz lobileriyle yan yana, dip dibe…

HÜDA KAYA (İstanbul) – Biz biliyoruz onların kimler olduğunu.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …bu ülkede kimseye özgürlük ve demokrasi gelmez, gelemez.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Biz biliyoruz kim olduklarını.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Dinleyin, dinleyin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Cümlelerimi tamamlıyorum Başkanım.

MUAZZEZ ORHAN (Van) – Böyle devlet yönetilmez!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, bundan yüz altı yıl evvel -bunu defaatle söyledim- ta Libya’da başlayıp Trablus, Mısır, Yemen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …Filistin çözülüp ayrılırken, Suriye, Bağdat ve yine Balkanlar, Selânik, Bosna-Hersek düşerken bu tür ihanetleri biz bu ülkede gördük ve yüz elli iki yüz yıllık bir tarih okumasının neticesinde, asla ve asla, ihanete ve bu tür terör propagandalarına müsaade etmeyeceğimizi ilan ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Eleştiriye “ihanet” diyemezsiniz.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Hem iftira atıyorsunuz hem dinlemiyorsunuz ya!

BAŞKAN – Sayın Bilgen…

HÜDA KAYA (İstanbul) – Eleştiri haktır, helaldir.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Eleştiri değil bu, çamur atmak, çamur; iftira atmak! Yalan söylüyorsunuz.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Tek doğru siz değilsiniz.

BAŞKAN – Grup başkan vekiliniz söz istedi.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Her eleştiri ihanet!

BAŞKAN – Bir sataşmaya sebebiyet vermeden düşüncelerinizi ifade ederseniz memnun olurum.

20.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, her sıkışıldığında Halkların Demokratik Partisinin ihanetle suçlanıp, parmak sallanamayacağına, FETÖ’nün Türkiye'nin başına niye bela edildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Özellikle aynı kulvarda yol alan tüm partilere söylüyorum: Her sıkıştığınızda bizi ihanetle suçlayıp parmak sallayamazsınız. “Teröre yardım yataklık” vesaire diyorsunuz, siz terör örgütleriyle bizzat iş tutuyorsunuz, iş görüyorsunuz, ticari ilişkileriniz var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Siz iş tutuyorsunuz, kim iş tutuyor!

ŞAHİN TİN (Denizli) – O zaman PKK’yı lanetle hadi!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Konuşmayın oradan! Konuşmayın, konuşmayın!

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Aynaya bak, aynaya! Önce bir aynaya bakın!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Siz IŞİD gibi kanlı bir terör örgütünün birlikte iş yürütücüsüsünüz, hiç bunu şey yapmayın. Aynı zamanda…

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – PKK nedir?

ŞAHİN TİN (Denizli) – Elini sallamadan konuş ya!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Konuşmayın arkadaşlar.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Siz PKK’nın terör örgütü olduğunu bile söyleyemiyorsunuz!

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – PKK nedir?

FATMA KURTULAN (Mersin) – IŞİD’le olan ilişkilerinizi burada bir dökün hele.

ŞAHİN TİN (Denizli) – PKK’yı lanetle oradan!

FATMA KURTULAN (Mersin) – FETÖ’yü niye bu Türkiye’nin başına bela ettiniz? “Bağırsak temizliyor Türkiye.” diyorsunuz, ne bağırsağı?

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Siz iş tutuyorsunuz onlarla, siz! Siz onlarla iş tutuyorsunuz!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Türkiye’nin içi dışı karıştı birbirine, “bağırsak temizliği” diyorsunuz.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Onlarla iş tutan sizsiniz.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bunların hepsinin müsebbibi sizsiniz.

ŞAHİN TİN (Denizli) – PKK terör örgütü mü onu söyle.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Aynı zamanda, bir gazeteciyi, işini yapmak üzere işinin başında olan bir gazeteciyi hedef göstermek, “Bir mandalina mıdır, nedir?” demek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Hedef göstermeyi de siz yaparsınız, onu en iyi siz bilirsiniz.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Gazeteci değil o, gazetecilik yapmıyor.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bitirmedim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Böyle itham etmek, gazeteciyi hedef olarak göstermek bir cumhurbaşkanına yakışır mı?

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Böyle gazetecilik olmaz.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Nasıl savunuyorsunuz hâlâ burada Cumhurbaşkanını anlamıyoruz.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – En iyi hedefi siz gösterirsiniz.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Yine AİHM’den söz ediyor. AİHM’in hangi kararına uyuyorsunuz? İşinize geldiğinde “AİHM”, işinize gelmediğinde de “Yok, AİHM taraf tutuyor.” bilmem ne diyorsunuz. Cumhurbaşkanı bir AİHM kararında da tuttu, “Hesabını göreceğiz, karşı hamle yaparız, işi bitiririz.” dedi, yine sesiniz çıkmadı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kamu düzeni, kamu güvenliği, kamu ahlakı…

FATMA KURTULAN (Mersin) – Yine, bayrağı istismar eden sizsiniz, arkadaşlarımız bunu söylüyor. Bayrak istismar ediliyor, bunu hiç savunmayın.

VAHİT KİLER (Bitlis) – Sizin bir bayrağınız bile yok ama.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Birçok vaka var bu konuda; suçu işleyip bayrağı kendisine gölge eden, kapak eden, perdeleyen birçok istismar olayı var, bunu da söyleyeyim.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Bayrak her zaman gölgemizdir, her zaman.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Aslında hazmedemediğiniz ne biliyor musunuz arkadaşlar? Özellikle bölge milletvekillerine bunu yapıyorsunuz. “Baskıladığımız, yok saydığımız Kürtler nasıl gelmiş, bu karşımızda hâlâ konuşabiliyor?” diye hazmedemiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Kürtleri siz baskılıyorsunuz.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Hâlâ daha Kandil’in propagandasını yapıyorsunuz ya!

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Kürtleri baskılayan sizsiniz.

VAHİT KİLER (Bitlis) – Kürtlere baskıyı siz yapıyorsunuz. Kürtlere baskıyı siz yapıyorsunuz, tehdidi siz yapıyorsunuz.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Hazmedemiyorsunuz Kürtleri.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Her zaman aynı şey, hiçbir şey üretmiyorsunuz, hep aynı şeyleri söyleyip duruyorsunuz.

BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.49

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Barut.

21.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Milli Emlak Genel Müdürlüğünün hangi gerekçelerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlandığını, devlet yönetiminde oluşan kurumsal arşivin vatandaşın taleplerini karşılamadaki önemine dikkat edilip edilmediğini, tekrar eski yapısına kavuşması için Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlanmasının düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sorum Sayın Bakana olacak ama Sayın Bakan yok.

Milli Emlak Genel Müdürlüğü Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlandı. Bu nedenle kurumda çok ciddi sorunlar baş göstermeye başladı.

Osmanlı’dan günümüze kadar her dönem Maliye Bakanlığı bünyesinde görev yapmış köklü bir kuruluşumuz olan Milli Emlak Genel Müdürlüğü hangi gerekçeler düşünülerek Maliye Bakanlığından alınıp Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlanmıştır? Devlet yönetiminde oluşan kurumsal arşiv, iş ve işlemlerin vatandaşın taleplerini karşılamada önemine dikkat edilmiş midir? Bu değişiklik, illerde, ilçelerde görev yapan personelin hizmet vermesinde ve iş akışında hangi kolaylıkları ya da hangi zorlukları doğurmuştur? Milli Emlak Genel Müdürlüğünü tekrar eski yapısına kavuşması için Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlayacak mısınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)

2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)

A) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Hazine ve Maliye Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

B) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Hazine Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılacak konuşmalara geçiyoruz.

İlk söz İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke’ye ait. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, Bakan yok. Bir uyarabilir miyiz?

CHP GRUBU ADINA SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) – Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Keşke Bakan bey de burada olsaydı, gerçekleri duysaydı.

Türkiye derin bir ekonomik krizin içerisinde. Büyüme son çeyrekte yüzde 1,6’ya gerilemiş durumda. Sanayi üretimi yıllık olarak yüzde 5,7 küçülmüş, sadece yavaşlamamış. Tüketici enflasyonu yüzde 1, üreticiler için enflasyon yüzde 38’e dayanmış. Gerçek işsizlik oranı yüzde 18. Döviz kuru sene başında 3,76’yken bugün 5,30’larda. Üretmek için ithal etmek zorunda olduğumuz yatırım ve ara malı yüzde 40 daha pahalı.

Sayın Bakan geçenlerde dedi ki: “‘Türkiye stagflasyona girdi.’ sözleri yanıtını almıştır.” Ama bütün veriler aksini iddia ediyor. Açık ki yanıtı almış olanlar “Kriz mriz yok.” diyenler, yanıtı almış olanlar Sayın Bakan gibi “Türkiye ekonomisi makroekonomik dengelenme içindedir.” diyenler. Nerede dengelenme? Ağır bir kriz var. Bu krizin iki temel nedeni var. Birincisi, kamu kaynaklarının yıllardır bilerek, isteyerek iktidar tarafından üretici güçler yerine kendine yandaş yetiştirmek için rantçı sermayeye aktarılmış olması yani bilerek ve isteyerek halkın yüzde 99’unu yok sayan, varsa yoksa yüzde 1 için, varsa yoksa saray için harcayanlar. İkincisi de hukuku, kapsayıcı kurumları, demokrasiyi yok sayan tek adam anlayışı ve onun rejimi. Her ikisi de yabancı bir başkentte kurulmadı, her ikisi de -krizi doğuran bu koşulların hepsi- bu cumhuriyetin başkenti Ankara’da, üstelik yanlışlıkla değil, bilerek ve isteyerek sarayda iktidar tarafından kuruldu. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu bütçeye dair 4 temel sorunun yanıtlanması gerekiyor. Birincisi, bütçe gerçekçi mi? Yanıtı çok belli, değil; hayır, değil. Zira, dayandığı anlayış ve o anlayışın söylemleri ile eylemi arasında ağır çelişkiler var. Mesela iktidar bir yandan “faiz lobisi” diye bağırıp çağırıyor, öte yandan Meclise 117 milyar liralık faiz harcamalı bir bütçeyi getiriyor. İktidar bir yandan tren kazasından ekonomideki krize her şeyi dış güçlere bağlıyor, öte yandan dışa bağımlı üretim yapımızı, dışa bağımlı borç düzenini dönüştürmek için ihtiyaç duyulan hiçbir reformu yapmıyor. İktidar bir yandan “sıkı para ve maliye politikası” diyor, öte yandan bu sıkılığı sadece halka, sadece çalışanlara, sadece KOBİ’ye ve esnafa uyguluyor; oysaki rantçı için dünyayı gevşete gevşete devam ediyor. Halkın ve geleceğimizin krizden çıkışı için ihtiyacı olan kamu yatırımlarını 14 milyar lira kesiyor, sosyal güvenlik harcamalarını 10 milyar lira kesiyor ama kamu-özel iş birliğiyle yandaş sermayeye 14 milyar liralık garanti aktarıyor. İktidar bir yandan siyaset sahnelerinden IMF karşıtlığı haykırıyor, öte yandan IMF’siz bir IMF programını adına “yeni” diyerek bu bütçenin içerisinde halkın karşısına koyuyor. IMF diyor ki: “Kıdem tazminatı reformu yapın.” Yeni Ekonomi Programı diyor ki: “Kıdem tazminatı reformu yapacağım.” IMF diyor ki: “İstihdam piyasasını esnekleştirin, güvencesizleştirin.” Yeni Ekonomi Programı diyor ki: “Kamu çalışma düzenini esnekleştireceğim.” IMF diyor ki: “Aman ha, ücretleri artırmayın.” Yeni Ekonomi Programı diyor ki: “Zaten artırmayacağız.” IMF’siz bir IMF programını bu bütçeyle Türkiye’ye dayatıyor.

İktidar bir yandan serbest piyasa ekonomisi diyor, öte yandan zabıtalarla soğan saymaya gidiyor.

İktidar bir yandan yastık altındaki dövizini satmayanı vatan haini ilan ediyor, öte yandan Hazineyle, dolarla borç almak üzere, üstelik de garantisi var olan bu düzeni sanki ilk defa yapıyormuş gibi -döviz sat, döviz al, döviz sat, döviz al; papatya falıyla- toplumu gerçekten gerçeklerden kopartıyor.

İktidar bir yandan faizleri düşürmek iddiasındaymış gibi konuşuyor, öte yandan Hazine ihaleleri rastgele iptal ediliyor. O yetmiyor, piyasa yapıcı finansal kurumlara düşük faiz dayatılarak piyasadaki gerçek faizler günbegün artmaya devam ediyor. Hepsinin özeti şu: Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Söylediğiniz ile yaptığınız birbirini hiç tutmuyor.

İkinci soru: Bu bütçe krize çare olabilir mi? Yanıtı çok belli: Olamaz, bu kriz bu bütçeyle çözülemez. (CHP sıralarından alkışlar)

Üçüncü ve en önemli mesele: Peki, bu bütçede demokrasi var mı? Bu bütçede bütçe hakkı var mı? Haftalardır Mecliste bütçe tartışıyoruz. Oysa ki salonun ortasında bir fil duruyor, kimse bundan bahsetmiyor. Bu gerçeği her seferinde söylememiz gerek.

Birincisi, Hazine kaynakları bir hortumla özel statülü, özel bir şirket olarak kurulmuş olan Varlık Fonu’na bağlanmış. Varlık Fonu’nun başına Cumhurbaşkanı, yardımcılığına da damadı gelmiş. Bir hortumla Hazineye bağlanmış, hazineye. Yani Bakanlar Kurulunun bir kararıyla Hazinede birikmiş bütün vergiler bir kararla doğrudan Varlık Fonu’na aktarılabilir, Varlık Fonu tarafından gizli saklı yutulabilir, bir kalemde. Aynı zamanda, bu yeni rejimle bu bütçe Mecliste reddedilse dahi herhangi bir siyasi sonucu yok. Bu bütçeyi burada reddetsek bile Cumhurbaşkanı yeniden değerleme oranıyla artırarak yoluna devam ediyor. Oysa parlamentolar bütçe yapmak için kurulmuştur. Parlamentolar, tek adam rejiminin gasbettiği bütçe hakkı üzerinde yükselen demokrasinin yuvasıdır.

Dördüncü ve bizim için en önemli soru: Peki, ne yapılmalı ve kim yapacak? Biz yapacağız, biz çünkü bu iktidarın yapması mümkün değil. Yapması, kendisini yok etmesi anlamına gelir. O zaman ne yapacağımızı anlatalım: Her şeyden önce, bu kriz sadece ekonomi politikalarındaki yanlışlardan ortaya çıkmadı. Krizin aşılması için ekonomi politikaları değişmeli ama bunun çok ötesinde, hukuk, demokrasi ve barışa ihtiyacı var bu ülkenin. Özgürlükleri temeline alan parlamenter demokrasiyi kurmaya ihtiyacı var. Biz kuracağız o yeni düzeni, halk adına demokrasiyi.

Halkçı bir ekonomiye ihtiyacı var bu düzenin. Rant sermayesinden yana değil, yüzde 1 için değil; halk için, yüzde 99 için üreten ve birlikte çalışan bir düzene ihtiyacı var. Bunun için de krizin faturasını krizi çıkaranların ödeyeceği bir reform paketini hemen yapmalıyız; biz yapacağız.

Bugün, halkı ezen, bu kriz atmosferinde daha da ezecek olan vergi düzeni acilen değişmeli. Krizi bu halk çıkarmadı, krizin faturasını halk ödemeyecek. Krizi, saray ile ortağı yandaşlar çıkardı, faturayı saray ve ortağı yandaş sermaye ödeyecek. (CHP sıralarından alkışlar)

Hemen rant vergisi getirilmeli; biz getireceğiz. Hükûmet, kanunun verdiği görevi yapmalı ve vergi cennetleri listesini hemen yayımlamalı; biz yayımlayacağız. Tüketimden alınan dolaylı vergilerin oranı mutlaka azaltılmalı, kazancına oranla verginin ödendiği adil bir düzen kurulmalı. Asgari ücretli ile mega projelerden milyarlarca lira kazanan yandaşın eşit vergi ödediği değil, daha çok kazananın daha çok vergi ödediği bir düzeni kurmalıyız; biz yapacağız.

Kamu-özel iş birliğiyle kamuya büyük yük getiren kamu-özel iş birliği hazine garantileri hemen Türk lirasına çevrilmeli. Biz geleceğiz, Türk lirasına çevireceğiz ve kaynağı halka aktaracağız; biz yapacağız.

Aile şirketi, Varlık Fonu saçmalığına derhâl son vermeli. Cumhuriyetin malları aile şirketinden alınıp yeniden cumhuriyetin ve 80 milyonun yapılmalı; biz yapacağız.

Stagflasyonla yani durgunluk ve enflasyonun aynı anda yaşandığı bir krizle karşı karşıyayız. Bu, ağır bir işsizlik tablosu yaratıyor. İşsizlik Sigorta Fonu’nda 125 milyar lira para var işsiz için harcanmayan; yandaş medya yaratmak için, o medyadan yalan yaymak için, İşsizlik Sigorta Fonu’ndan kamu bankalarıyla inşaatçı kurtarmak için kullanılıyor. Biz İşsizlik Sigorta Fonu’nu işsiz için ve bu düzenin kaybedenleri için kullanacağız.

Türkiye’nin hemen ve acilen bir üretim reformuna ihtiyacı var. KOBİ’lerin dijitalleşmesi, girişimcilerin özgür, PayPal’a, Wikipedia’a, yeni fikirlere erişebildiği bir özgürlük ortamına ihtiyacımız var; biz yapacağız. İçe kapanan ve hep dış düşman üzerinden doldurulan bir karanlıkla değil, aydınlık ve barışla bu üretim reformunu yapacağız; biz yapacağız.

Kamu kaynaklarının dağıtımının ve genelde teşvik politikalarının hemen değişmesi gerekiyor. Şirkete ve adrese teslim değil, Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap verecek teşviklere ihtiyacımız var. Dolayısıyla durum ortada, tercihler çok açık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Böke.

SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) – Hemen.

Bu bütçe saray düzeninin devamının bütçesi. Bu bütçe krizin faturasını halka yükleyen bir bütçe. Bu bütçe krizi yaratan yandaş düzeni büyüten bir bütçe. Oysa Türkiye’nin krizden çıkması halkçı bir bütçeyle olur, halkçı bir bütçeye de dayanak oluşturacak yeni, halkçı bir siyasi iktidarla olur. Değişmesi gereken bu düzendir. Biz de bu düzeni değiştireceğiz.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci söz Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak Bey’e ait.

Buyurun Sayın Budak. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçenin geri kalanı gibi Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesi de vatandaşın bütçeden beklentilerini karşılamamaktadır. Bu bütçenin vatandaşın gündemiyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Sokağa çıkıp kaynakçı Mehmet ustayla konuştuğunuzda görüyorsunuz 1.603 lira asgari ücretle 4 çocuğunu nasıl geçindireceğini.

Ayrıca, evlere temizliğe giden, aynı zamanda da sigortası olmayan… Eşi hastalığı nedeniyle çalışamazsa bu çocukların hâli ne olacak, okula gönderip gönderemeyecek mi? İlkokula giden bir çocuğun aylık ortalama eğitim masrafı yüzde 50 seviyesinde arttı geçen seneyle bu sene arasında arkadaşlar.

Bakkal İsmail ağabey hemen karşısına açılan zincir marketin; hemen karşısına, yanına, sağına, soluna açılan ve boğdurulan zincir marketin kırk yıllık dükkânını batıracağının farkında ama onurla ayakta durmaya çalışıyor; zarar ediyor, onurla ayakta durmaya çalışıyor.

Bu yıl sadece benim seçim bölgem Antalya’da kepenk kapatan esnaf sayısı 4.700. Türkiye genelinde 95 bin kepenk kapatan esnaf sayısında geçen seneye göre yüzde 10 artış sağlanmış.

Öğretmen Hande Hanım dört yıl üniversite okudu, atanamayan 400 bin öğretmenden 1’i. İktidarın eğitim alanındaki çaresizliğini biliyoruz, görüyoruz ve plansızlığın kurbanı olan bu 400 bin öğretmeni de buradan anıyorum. Ayrıca, öğretmen olmuş, polis olmak için kuyruğa girmiş “Torpil bulabilir miyim, polis olarak atanabilir miyim?” demiş, oradan da ümidini kesmiş; şimdi asgari ücretle iş arıyor, onu da bulamıyor, bulsa bile açlık sınırının altında bir maaş alacağını biliyor çünkü bugün açlık sınırının seviyesi 1,943 lira arkadaşlar. Yaklaşık 4 milyon kişi işsiz. Gençlerin durumu ise facia; her 4 gençten 1’i hatta biraz fazlası işsiz durumda.

Emekli Seyhan abla aylığıyla kredi kartı borcunu bile ödeyemiyor, tekrar takla attırıyor kredi kartına ve buradan artık en az taksitlendirme noktasında ne yapabilir, onu biliyor ve geleceğine karamsar bakıyor. Takibe düşen kart sayısı 2 milyon 340 bin arkadaşlar. Kredi kartı sahibi olanların yüzde 10’u icralık durumda.

45 yaşındaki Ömer tezgâhtar olarak çalışıyor, düşük maaşıyla geçinemiyor, yaşı nedeniyle yeni bir iş bulamıyor, yaşa takılıyor, emeklilik hakkını alamıyor, emeklilikte yaşa takılan yüz binlerle aynı kaderi paylaşıyor.

Geçen sene liseyi bitiren Emre yevmiyeli olarak inşaatlarda çalışıyor, 7 arkadaşıyla beraber aynı odada kalıyor bitler ile pirelerle. Geçen sene beraber çalıştıkları bir arkadaşı, hiçbir güvenlik tedbiri bulunmadığı için inşaattan düşerek hayatını kaybediyor. Resmî rakamlara göre, 2018’in ilk on bir ayında iş cinayetlerinden 1.797 işçi hayatını kaybetti, on altı yıllık faturayı siz düşünün.

AKP iktidarında 12 milyondan fazla vatandaşımız hakkında başsavcılıklarca şüpheli olarak işlem yapıldı. Yani toplumun neredeyse yüzde 20’si şüpheli durumda. AKP’nin kutuplaştırma siyasetiyle toplumsal barış cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar tehditle karşı karşıya.

Değerli arkadaşlar, yurttaşlarımızı ilgilendiren gündem başlıklarından bazıları bunlar, sadece bazıları bunlar. On altı yıllık süreç sonunda tablo o kadar karanlık ki gençlerimizi hayal bile kuramaz hâle getirdiler. (CHP sıralarından alkışlar) İşçiyi, emekçiyi ezdirip yandaşı zengin ettiler. Örneğin, yalnızca 2017 yılında 6 milyon asgari ücretliden SGK primiyle 30 milyar vergi kestiniz. Buna karşılık, yandaşların vergilerine 126 milyar liralık muafiyet ve istisna uyguladınız. Tüm bu manzarada hakkınızı teslim etmemiz gereken bir durum var: Yol yaptınız, darbecilere yol yaptınız, onları devletin en kritik noktalarına konuşlandırdınız, geldiler, sizi indirmeye kalktılar; dış güçlere yol yaptınız, başkentimizin göbeğinde bir ülkenin büyükelçisini öldürebildiler, Kaşıkçı’yı gelip yok ettiler, faillerin kaçmasına göz yumdunuz. Vatandaşımızın hayatını iyice zorlaştırdınız ama Türk vatandaşlığına geçmeyi kolaylaştırdınız. “Kim olursan ol, artık 250 bin dolarlık taşınmaz alma taahhüdünü ver, gel, Türk vatandaşı ol.”

Bu bütçenin en önemli özelliklerinden bir diğeri de, AKP iktidarında artık bir gelenek hâline gelen, harcamaların şeffaflıktan uzak olması gerçeğidir. Büyüklüğü 45 milyar liraya ulaşmış olan kamu-özel iş birliği projelerine ilişkin olası garanti ödemeleri, özel çaba harcanarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Vekilim.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) - … hane halkına yapılan transferler veya hizmet bedeli kalemlerine gizlenmiş, gizlemişsiniz. Aynı şekilde, ne bütçede ne de bütçe görüşmelerinin herhangi bir yerinde 2019 yılında devlet kurumlarının harcamalarında yapılacak tasarruflara ilişkin detaylı bir bilgi sunulmamış, bu bilgi de halktan gizlenmiş.

Vatandaşa “Dövizle ne işin var?” dediniz “Yastık altındaki dövizleri bozdur.” kampanyalarını yaptınız, olmadı, şimdi de yabancıya dolarda yüzde 7,5 faiz verirken Hazinenin ihraç ettiği senetlerle vatandaştan dolar toplamaya çalışıyorsunuz ama faizi yüzde 4.

Sonuç olarak, bu bütçe adaletten yoksun, asgari ücretliyi, emekliyi, memuru, esnafı, çiftçiyi yok sayan bir zulüm bütçesidir. Bu bütçe vatandaşın derdine derman olmayan, üretime katkı sağlamayan, değişen dünya koşullarına uyum göstermeyen, tutarsız, vizyonu ve en önemlisi de vicdanı olmayan bir bütçedir.

Bu duygularla, bütçeye “hayır” oyu vereceğimizi burada ifade etmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Sinop Milletvekili Barış Karadeniz’de. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Barış Bey.

CHP GRUBU ADINA BARIŞ KARADENİZ (Sinop) – Sayın Başkan, Sayın Divan, çok değerli milletvekillerimiz; ekranları başında bizleri dinleyen çok kıymetli halkımız, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Bugün, Gelir İdaresi Başkanlığı üzerinde konuşma yapacağım ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Kendi bütçenizde kendi bütçenize sahip çıkmıyorsunuz, Bakan yok. Ne varsa Cumhuriyet Halk Partisinde var, bütün kadro burada dimdik ayakta. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisi varsa herkes için var, unutmayın, sizin için de var.

“Gelir İdaresi Başkanlığı, gelir politikasını adalet ve tarafsızlık içinde uygulamak, vergileri en az maliyetle toplamak, mükelleflerin vergiye gönüllü olarak uyumunu sağlamak, mükelleflerin hakkını gözetmek, katılımcılık, verimlilik ve mükellef odaklılık ilkeleri üzerine görev yapmak amacıyla kurulmuş bir kuruluşumuzdur.” Tanımı güzel. Ancak ülkemizde bu tanımlar güzel bir dille yazılırken uygulamaya gelindiğinde ise tamamen alakasız bir durum ortaya çıkıyor. “Gelir politikasını adaletli ve tarafsızlık içinde uygulamak…” diyoruz. Yine tanım güzel ancak uygulama tutarsız, adaletsiz ve insafsız.

On altı yıllık AKP iktidarı döneminde, milletin yıllarca vergi ödeyerek açtığı kurumları birer birer sattınız, 60 milyar dolara sattınız. Bunlar, doğrudan vergi veren, kâr elde eden, kazanç elde eden firmalardı. Şimdi ne oldu? Sattığınız yerlerin vergisini -ÖTV’siyle, KDV’siyle, dolaylı vergilerle- dolaylı olarak bu vatandaşın sırtına bindirdiniz

Elinizi vatandaşın cebinden artık çıkartın, yeter. Merkezî Uzlaşma Komisyonu tarafından, 2004-2009 yılları arasında 425 milyon vergi borcu olan Mehmet Cengiz gibi adamların borcunu maalesef bir gecede sildiniz. Gelirine gelir katan yandaşlarınıza hesap soracağınıza maalesef hesabı yine bu vatandaşa soruyorsunuz. On beş, on altı yılda tüm kesimlerden 3 trilyon 800 milyar vergi topladınız; bunun 1 trilyon 228 milyarını doğrudan, 2 trilyon 526 milyarını da dolaylı vergi yoluyla vatandaşın cebinden aldınız. On altı yılda devletin topladığı verginin yüzde 67,2’si vatandaşın cebinden çıktı. Bu vatandaş 7/24 vergi ödüyor. Sabah kalkıyor vatandaş -yaz saati uygulaması- ışığa basıyor, bastığı anda 5 tane vergiyi hemen ödemeye başlıyor. Yüzünü yıkayacak -su- yüzünü yıkamak için musluğu açıyor, 4 tane vergi. Arabasına biniyor, kontağa basıyor, ÖTV, KDV; vatandaş benzin yakacağına ilk başta vergi yakmaya başlıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Maalesef bu sömürüyle vatandaşın bir gününü değil, bir ömrünü alıp götürüyorsunuz.

Şimdi sizlere bir soru soracağım, tarih bilgisi olanlara, Doğan Başkan bilir: İlk parayı kim buldu?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hadi bakalım… Çin.

BARIŞ KARADENİZ (Devamla) – Lidyalılar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çin, Çin.

BARIŞ KARADENİZ (Devamla) – Vergiyi kim buldu? Sümerliler.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Lidyalılar değil ya, Lidyalılar takası buldu.

BARIŞ KARADENİZ (Devamla) – Sayın Başkan, Sümerler buldu; öğren, tarih öğren, onun için de diyorum.

Pekâlâ, verginin vergisini kim buldu, ÖTV’nin vergisini kim buldu?

RECEP ÖZEL (Isparta) – CHP buldu, CHP; CHP buldu.

BARIŞ KARADENİZ (Devamla) – AKP. Milattan önce 700 yılında bulunan paranın, milattan önce 400 yılında bulunan verginin…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Para Çin’de çıktı, Lidyalılardaki trampa, trampa; para değil. Bu, doğru değil.

BARIŞ KARADENİZ (Devamla) – Vergiden vergi almayı, ÖTV’den vergi almayı siz buldunuz, tarih kitaplarına geçtiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Lidyalılar, Sümerler ve AKP’liler olarak tarih kitaplarına geçtiniz, sizi buradan bir kez daha kutluyorum.

SALİH CORA (Trabzon) – 6 sıfırlı parayı da siz buldunuz, 6 sıfırlı parayı.

BARIŞ KARADENİZ (Devamla) – Gelir dağılımındaki adaletsizliğin zirve yaptığı, vergi adaletsizliğinin rekora koştuğu, sosyal adaletin yok sayıldığı bir gelirin idaresi olmaz, olsa olsa hezimeti olur arkadaşlar, hezimeti. Eskiden kurumlar vergisi rekortmenleri vardı, şimdi rekortmenler bankalar. Bu ülkeye maalesef yazık ediyorsunuz.

“Gönlümüzü açtık.” diyor Sayın Cumhurbaşkanı, “Dünyada 17’nci büyük ekonomiyiz, sosyal yardımlarda ve gönül açmada 1’inciyiz.” diyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Aynen öyle.

BARIŞ KARADENİZ (Devamla) – Evet, Suriyelilere kapıyı açtık…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kendi vatandaşımıza, kendi vatandaşımıza, kendi.

BARIŞ KARADENİZ (Devamla) – …belki ihtiyaç vardı. Bu vatandaşa kapıyı açın, bu vatandaşa gönlünüzü açın. (CHP sıralarından alkışlar)

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Hadi oradan!

BARIŞ KARADENİZ (Devamla) – Bu gönlünüzü bu vatandaşa açarsanız bu kapılar açılır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – İnsana gönlümüzü açalım, insana, insana; insanları ayırmayın. Gönlümüzü insanlığa açalım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hepsine, insan olan herkese açıyoruz; insan olan herkese, mazlumlara açıyoruz.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – İnsanlara gönlümüzü açalım.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

BARIŞ KARADENİZ (Devamla) – Katar’dan, Suriye’den gelen oradaki servet sahipleri burada vergi ödemeden mülk sahibi oluyor, siz bu vatandaştan, simitten bile yüzde 8 KDV alıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu iş, iş değil. Pırlantadan, yattan niye vergi almıyorsunuz? Yandaştan değil, vatandaştan vergi almayı kendinize şiar edindiniz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’de.

Buyurun Abdurrahman Bey. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, 80’li, 90’lı yıllarda, özellikle kamu ihalelerinde ve kamu alımlarında yapılan yolsuzluklar ülkemize 2001 krizini getirdi. 2001 kriziyle mücadele adına, 2002 yılında 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’yla Kamu İhale Kurumu ihdas edildi. Kamu İhale Kurumu, kanuna göre, bağımsız, tarafsız ve düzenleyici bir kurum olarak ihdas edildi ve bu kurum hayata geçirildi.

Peki, kanunla, bu amaçla kurulan bu kurum günümüzde bu görevini yerine getirebiliyor mu; Kamu İhale Kanunu, AK PARTİ iktidarı döneminde, çıkarıldığı amaca hizmet edebiliyor mu, buna bakmak lazım.

Değerli milletvekilleri, “ihale” kavramı saray ve çevresinin en çok sevdiği kavram. Bu nedenle olacaktır ki AK PARTİ iktidarı döneminde en çok değişikliğe uğrayan kanun Kamu İhale Kanunu olmuştur. 2002 yılında iktidara gelen AK PARTİ Hükûmeti, yüz doksan üç ayda tam 190 değişiklik yaparak tarihî rekoru bu kanunla kırmıştır.

İktidarınız döneminde, özellikle kanunun istisnalarını düzenleyen 3’üncü maddesinde en son KHK’yle değişiklik yapılmış ve bu KHK değişikliğiyle, alfabemizin son harfi olan (z) harfiyle de son fıkra eklenmiştir. Yandaşların talepleri devam ettiğine göre ve artık bu kanuna yeni fıkra eklenmesi imkânsız olacağına göre, ben, buradan sizlere bir öneride bulunmak istiyorum; sizlere 74 harfli Kamboçya alfabesini öneriyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Bundan sonra yandaşların taleplerini ancak bu alfabe karşılayabilir değerli arkadaşlar.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – O da yetmez!

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) – Değerli arkadaşlar, tabii, Kamu İhale Kanunu’nun başına gelen pişmiş kellenin bile başına gelmedi. Peki, kurum bu arada ne yaptı, Kamu İhale Kurumu gerçekten denetleyici görevini yapabiliyor mu, bir de ona bakmak lazım. Kamu İhale Kurumu bugüne kadar özellikle yetim hakkını korumak adına görevini yaptı mı? Yapmadı. Emekliden, çiftçiden, esnaftan, dar gelirliden, halktan toplanan vergilerin doğru kullanılmasını sağlayabildi mi? Hayır. Kamu İhale Kurumu tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyabiliyor mu? Hayır. Kamu İhale Kurumu beytülmale uzanan eli kırabiliyor mu? Hayır. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, 80’li-90’lı yıllarda kamu ihalelerindeki yolsuzluklar 2001 krizini, AK PARTİ döneminde yok edilen demokrasi ve hukuk iklimi ise 2008 krizini doğurmuştur. Bütçenin boşalması, bu talan ve rantiyeci anlayışın eseridir. Yayınlanan Avrupa Birliği İlerleme Raporu ve 2017 Yolsuzluk Algı Endeksi Raporu’na bakıldığında ülkemizin durumu oldukça karamsardır. Türkiye 180 ülke içerisinde 81’inci sırada yer almaktadır.

Algı Endeksi’ne göre Türkiye’nin son sıralara gerilemesinin nedeni ihale mevzuatında yapılan değişiklikler ile kamu kurum ve kuruluşlarının açık ihale yerine ilansız ve davet usulü ihalelere yönelmesidir. Son zamanlarda özellikle belediye ihaleleri ve politikacıların etkin olduğu yerlerdeki ihaleler belirli kesimlere kaynak aktarma yöntemi olarak kullanılmakta, halk tarafından bu şekilde algılanmaktadır. Bu nedenle halkımızın ve dış piyasaların kamu mali sistemimize ve ihalelerimize olan güveni yok denecek kadar azdır.

Değerli milletvekilleri, krizle mücadele için, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da işaret ettiği gibi, mutlaka ve mutlaka kamu maliyesinde bir reform yapmak gerekmektedir, Kamu İhale Kanunu’nun mutlaka değişmesi gerekmektedir. İktidar tarafından özellikle son dönemlerde Sayın Cumhurbaşkanının tabiriyle “milletin yatıp yuvarlanması için” TOKİ ve belediyeler eliyle yapılacak millet bahçeleri ve millet kıraathaneleri de bu kanununun dışına çıkarılmış, yandaşlara yüksek fiyatlarla ihale edilmiştir.

Buradan, milletin kürsüsünden millet adına Hükûmete çağrıda bulunmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Milletten topladığınız vergilerle kıraathane yapacağınıza, bahçe yapacağınıza, gelin, işsiz 6 milyon vatan evladının çalışacağı fabrikalar yapın. (CHP sıralarından alkışlar) Gelin, milletin çocuklarının bahçelerinde oynayacağı okullar yapın, bilim insanlarının yetişeceği üniversiteler açın.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Onları da yapıyoruz, onlar da yapılıyor; merak etme sen, hepsi yapılıyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya Recep Bey, bir dur, taciz etme ya! Ne taciz ediyorsun ya!

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) – Millet sizden ne istiyor biliyor musunuz arkadaşlar? Millet sizden rant uğruna yandaşa peşkeş çektiğiniz ormanlarını istiyor, meralarını istiyor, yaylalarını istiyor, dağlarını, ovalarını istiyor. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Millet sizden iş istiyor, ekmek istiyor; millet sizden barış istiyor, millet sizden adalet istiyor, adalet değerli arkadaşlar.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Burdur Milletvekili Mehmet Göker Bey’e ait.

Buyurun Sayın Mehmet Göker. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özelleştirme deyince, izlediğiniz politikalar sonucunda 2003 ile 2017 yılları arasında toplam 60,9 milyar dolarlık bir özelleştirme gerçekleştirdiniz. Sonuçta ortada bir yağma, bir talan ve yandaşı zengin edecek bir sistemle bize sadece ve sadece fakirlik kaldı. Peki, bu özelleştirmenin sonucunda geldiğimiz nokta ne? Hitap ettiğimiz kesim aç açıkta olunca elimizde sadece nefret, daha çok nefret, daha çok ötekileştirme, daha çok ayrıştırma, daha çok ki kaldı. Sonuç olarak bu ülkenin Cumhurbaşkanı Denizli’de yaptığı bir konuşmada, herkesin Cumhurbaşkanı olduğunu unutarak bizim için saygın -görüşüne katılırsınız katılmazsınız- sizler için muhalif olan bir kişiye “terörist” dedi. Oysa beklerdik ki… Televizyon kanallarında kolonlara coşkuyla ses veren bir spiker var, o da çıktı, dedi ki: “Gezi eylemlerindeki kişilerin başı kesilmeli.” Bir sözünüzü duyabildik mi? Duyamadık.

Şimdi, bakın, size şöyle göstereceğim: Bu, portakal; bu, mandalina; bu da Fatih Portakal. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Washington portakalını boş ver.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hah, işte o sizin adam. O bizim, o sizin.

MEHMET GÖKER (Devamla) – Buradan size sesleniyoruz: Portakalı soyup yiyebilirsiniz ama Fatih Portakal’ı size yedirtmeyiz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Portakalın avukatlığını yapmayın, Washington portakalının avukatlığını yapmayın.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hayrını gör Fatih Portakal’ın.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Washington portakal, orada kal.

MEHMET GÖKER (Devamla) – Konu bütçe olunca para konuşulması doğal ama bütçede para olmayınca, hiç olmazsa toplumsal barışı kurtarmak adına, sizlere uyarılarımızın olmasını istiyoruz.

Bakın, sadece 2013’ten bu yana 319 çocuk işçinin öldüğü bir ülkede yaşıyoruz. Bakın, yoksulluk envanterine kayıtlı olanların toplam nüfusumuza oranı yüzde 39,5. 16 milyon kişi açlık sınırında. 2015 rakamlarına göre, tecavüzden hüküm giyenlerin sayısının 523’ten 12.253’e çıktığı bir ülke.

Şimdi, 2002 yılında, siz geldiğinizde bu ülkede milyar dolar sahibi olan kişi sayısı 5’ti. 2017 rakamlarına göre bu sayı 40. Yani yüzde 800’lük bir artışla siz milyar dolarları olan insanlar yaratmışsınız. Oysa vatandaş aç, ay sonunu getiremiyor ve getirmek için de ek iş yapıyor.

Beğenin beğenmeyin ama bu ülkede adalet isteyen, hak isteyen ve bunun için de Anayasa’da yazılı haklarını kullanmak isteyen her kişiye “terörist” yaftası yapıştırmanızdan bizler sıkıldık.

Bir diğeri -yan taraftan atışma geldiğine göre- dün akşam grup başkan vekilimiz de söyledi, sizin çok sevdiğiniz ama bizim “paçavra” olarak nitelendirdiğimiz Akit gazetesinin bir yazarı, Büyük Önderimiz, Kurucumuz Atamız’ın manevi evladına ağıza alınmayacak laflar etti; peki, siz buna bir şey söyleyebildiniz mi, bir tek sözünüzü duyabildik mi? Duyamadık. Bu doğrultuda, biz, bu bütçeye, sizin aleyhinizde oy kullanacağımızı ve ret oyu vereceğimizi söylüyoruz.

Son söz olarak, Gezi’den çok korkuyorsunuz, insanların tekrar sokağa dökülmesinden çok korkuyorsunuz ama eğer bir hata yapmadıysanız -bir Çin atasözü öyle söyler- şeytandan korkmayın.

Eğer bir ülkede… Bakın, bu size çok iyi uyuyor…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Biz hata yapmadık, siz yapmayın diye uyarıyoruz.

MEHMET GÖKER (Devamla) – Sayın Vekilim, yeni kadrolu laf atıcı sizsiniz herhâlde.

RECEP ÖZEL (Isparta) – He, benim, benim.

MEHMET GÖKER (Devamla) – Sizden önce iki kişi vardı, bakan oldu, doğru yoldasınız. (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ben eskiden kadroluydum.

MEHMET GÖKER (Devamla) – Eğer bir ülkede küçük insanların gölgeleri büyüyor ise o ülkede güneş batıyordur arkadaşlar, tıpkı sizin olduğunuz gibi.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2019 yılı bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Bana “Adalet ve Kalkınma Partisinin ekonomik programı nedir?” diye sorsalar yanıtım kısaca şu olurdu: Yalnızca satmak, millete ait ne varsa satmak.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Sana sormaz ki kimse.

İSMET TOKDEMİR (Devamla) – Gerçekten, iktidar olduğu günden bugüne kadar yaptığı birinci iş, yalnızca özelleştirme olmuştur. Özelleştirme, iktidar partisinin Türk milletine yaptığı en büyük kötülüklerden biridir. Cumhuriyetin doksan yıllık birikimini elden çıkarmakla kalmamış, sadece trilyonlar değerindeki sabit sermayenin el değiştirmesi olmamış, yapılan her özelleştirmeyle gerek ekonomiye gerek topluma çok ciddi zararlar verilmiştir. Örnek istiyorsanız o kadar çok ki: Halkın malı olan dev kurumlar, sanayi tesisleri, fabrikalar, limanlar, köprüler, kamu binaları, arsalar, TELEKOM, TÜPRAŞ, ERDEMİR, TEKEL, SEKA, PETKİM, şeker fabrikaları gibi büyük sanayi tesisleri olmak üzere, 200’den fazla kamu tesisi, 2.600’den fazla arsa, lojman ve en son da 14 şeker fabrikası.

Değerli milletvekilleri, bu satışlardan TÜPRAŞ’ı acı bir ders olarak paylaşmak istiyorum. İlk ihalede 1,3 milyar dolara satılan TÜPRAŞ, satışın yargı yoluyla iptali sonrası yapılan ikinci ihalede 4,1 milyar dolara satıldı. İki ihale arasındaki farkı sizlerin vicdanlarına bırakıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir atasözümüz “Hayırlı evlat katar katar yer, hayırsız evlat satar satar yer.” der. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyetimizin yokluk içinde kurduğu fabrikalardan elimizde bir şeker fabrikaları kalmıştı, onları da sattınız.

Değerli milletvekilleri, küresel 12 şirketten 1’i olan Cargill, kazanılan bütün davalara rağmen Bursa Ovası’nda nişasta bazlı şeker üretiyor. Nişasta bazlı şeker kullanımı bütün dünyada kısıtlanırken benim ülkemde kota artırılıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu şeker, kanser yapıyor, kısırlık yapıyor yani soyumuzu kurutuyor, bütün milletin her türlü sağlığını tehdit ediyor. Yani şeker fabrikalarının satışı Türk milletinin tamamını ilgilendiriyor. Bu, siyasetüstü bir konu olarak acilen ele alınmalıdır. “Şeker fabrikaları özelleştikten sonra kapanmayacak, en az beş yıl üretim yapacak.” deniliyor. Yani beş yıl sonra kapanacak, tıpkı Sümerbanklar gibi, TEKEL gibi, Et ve Balık Kurumu gibi, SEKA kâğıt fabrikaları gibi.

Şimdi onların yerinde yeller esiyor, yerlerinde küresel çetelerin para tapınakları olan AVM’ler yükseliyor. O AVM’ler ki küçük esnafın köküne kibrit çaktı, milleti alışveriş tuzağına çekti. Bu özelleştirmelerden elimizde yalnızca biten hayvancılığımız, yabancılaşan ve talan edilen fabrika arsalarımız kaldı.

TÜRK TELEKOM’un durumu ortadadır, borcunu ödeyemiyor; Hükûmet alsa alamıyor, satsa satamıyor. Hükûmet “Türk” adıyla birlikte yabancıya sattığı TÜRK TELEKOM’un durumundan ders çıkarmıyor.

Takriben 70 milyar doların üzerindeki, yılların çaba ve birikimine dayalı kamu varlığı satışlarının ekonominin büyümesinde bir karşılığı olmadığı gibi, kamunun iç ve dış borçlanmasını azaltmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

İSMET TOKDEMİR (Devamla) – Bu satışlardan elde edilen gelirlerle hangi yatırımları yaptınız, hangi istihdamı karşıladınız? Bu gelirleri çarçur ederek sadece aşırı borçlanmaların faizlerini ancak karşılayabildiniz. Bugünkü korkunç tabloyu siz yarattınız, bu da sizin politik miyopluğunuzun neticesidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan Bey’e ait. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Toplanan verginin nereye, nasıl harcandığının denetlenebiliyor olması, demokrasilerin en temel göstergelerinden biridir. İşin özü, vergi gelirlerini kimin, nasıl kullanacağı meselesidir. İktidarların bütçe tercihleri sınıfsal duruşlarını da gösterir. Bu açıdan bakıldığında, bu bütçe, Türkiye'nin emekçi yığınlarını yok sayan bir anlayışın açık göstergesidir.

Görüştüğümüz bütçe, sarayda tek adamın ve yandaşlarının refahını artırmak üzere hazırlanmış, Komisyonda tek bir virgülü değiştirilmeden önümüze getirilmiştir. Ülkemiz, sonuçları giderek katlanılmaz hâle gelen, belki de tarihimizin en ağır ekonomik krizinin içerisindedir. Krizin faturası halkımız açısından seçimlerden sonra daha da ağırlaşacaktır. Bu kriz “Ey Almanya!” “Ey ABD!” naralarıyla “ajan rahip” “terörist gazeteci” söylemleriyle açıklanamaz. Yabancı bir başkentte Türkiye’ye karşı ekonomik bir saldırı planlandığı gibi iddialarla da geçiştirilemez. Açıklayın da millet bilsin, hangi başkentmiş bu tuzağı kuran? (CHP sıralarından alkışlar)

On altı yıldır bu millete “faiz lobisi” “vaiz lobisi” masalları anlatılırken kamu-özel sektör toplam borcu 457 milyar dolarla tarihî bir rekor kırdı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa dış borcun millî gelire oranı yüzde 50’nin üzerine çıktı. Bunun ana nedeni, AKP’nin uyguladığı hatalı ekonomi politikalarıdır. 2009 yılında döviz geliri olmayan şirketlerin dövizle borçlanmasına olanak sağlayan Hükûmet kararı bu tablonun oluşmasının bir nedenidir. Ülkede milyonlarca hane, gırtlağına kadar borçludur. Konut, taşıt, ihtiyaç kredisi ve bireysel kredi kartı borcu toplamı 550 milyarı geçmiştir. Bankaların iki eli milletin yakasındadır. Dar gelirli halkımız topyekûn borç sarmalının içine düşmüştür. Böyle bir ekonominin iyi yönetildiğinden bahsedilebilir mi? Türkiye'nin en büyük emekçi sınıflarından birini oluşturan köylü ve tarım sektörü çökertilmiştir.

Ağzını açan Hükûmet yetkilisi 2002 yılından milat alıyor ya, ben de öyle yapacağım. Ülke kaynaklarının talan edilmeye başladığı yıllarda gübre ve mazot fiyatları neymiş, bir bakalım. 2002 yılında amonyum sülfat gübresinin tonu 162 lirayken 1.300 lira, üre 237 lirayken 2.200 lira, DAP 354 lirayken bugün 2.800 lira; hepsinde ortalama artış yüzde 780. Köylümüzün belini büken mazot 2002 yılında 1 lira 25 kuruştan 6 liraya çıktı, artış yüzde 380. 2002 yılında çiftçimiz 3,5 kilo buğdayla 1 litre mazot alıyordu. bugün aynı mazotu 7 kilo buğdayla alabiliyor. Peki, girdiler bu kadar artarken çiftçinin ürettiği hangi ürünün fiyatı on altı yılda yüzde 700 arttı? Hiçbiri. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Türkiye emekçileri AKP’nin yarattığı sanal gerçekliği yaşıyor. Gerçek şu ki: Arkadaşlar, Türkiye üretmiyor. Dün bir tarım ve hayvancılık ülkesi olan, ürettiğiyle nüfusunu besleyebilen Türkiye, bugün, mercimek, fasulye, pirinç, et, saman, canlı hayvan gibi yüzlerce ürünü ithal ediyor. Çarşıda pazarda, markette ürünlerin büyük bir bölümü artık dışarıdan geliyor.

“Beka sorunu var.” diyerek, kendinden olmayanları millî ve yerli olmamakla itham ederek bir yere varma şansınız kalmadı. Deniz bitti, tuz koktu. AKP’nin, istihdam yaratmayan, üretime değil tüketime, ihracata değil ithalata dayanan ekonomi politikası iflas etmiştir. Yaşanan krizin maliyetini, kurduğunuz ekonomik sistemden nemalananlara değil, krizde hiçbir sorumluluğu olmayan halkımıza ödetmeye çalışıyorsunuz. Ekonomik baskı yalnızca yoksulluk, eşitsizlik ve sömürü doğurmaz; bunun sonucunda, zorbalık ve hukuk tanımazlık gelişir ve “Yargıtayın kararı bizi bağlamaz.” “Danıştayın bu kararı bizi bağlamaz.” “Sayıştayın bu kararı bizi bağlamaz.” “AİHM’in bu kararı bizi bağlamaz.” demeye başlarsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekilim.

ÖZGÜR CEYLAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bağlar; sizi de bağlar, bizi de bağlar. Anayasal çerçeve açıktır, Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuk devletidir ve hukuk herkes için bağlayıcıdır. Siz ne şah ne de sultansınız.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Adana Milletvekili Orhan Sümer Bey’e ait.

Buyurun Sayın Sümer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜMER (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Öyle görülüyor ki bu bütçeyi hazırlayanlar tercihini haktan, hukuktan ve halktan yana yapmamışlar ama bizden oy vermemizi istiyorlar. Oysa bu bütçede yoksul, dar gelir vatandaşlarımızın talepleri yok, işçinin, emeklinin, çiftçinin talepleri yok, sanayicinin feryadına, işsizin derdine bir derman yok yani halk yok, hak yok, hukuk yok.

Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki kriz her geçen gün derinleşmektedir. Emekliler açlık sınırının altındadır, asgari ücretliler perişandır. Çiftçilerimiz çaresiz, tefecilerin elinden kurtulmak için devletinden yardım beklemektedir. Esnafımız sıkıntılı, sanayicimiz dertlidir. Vatandaşlar, borçlarını borçla kapatmaktadır. 2002’de vatandaşların bankalara olan toplam borcu 6,7 milyar lira iken bugün bu borç yaklaşık olarak 520 milyar lira olmuştur. On altı yılda vatandaşın borcu yaklaşık 78 kat artmıştır. Yine aynı dönemde vatandaşın bankalara ödediği faiz tam 55,5 milyar liradır. KOBİ’lerin bankalara olan borcu ise on ayda 640 milyarı bulmuştur. Borcunu ödeyemediği için takibe düşen KOBİ’lerin sayısı 333 bine tırmanmıştır. Firmalar peş peşe konkordato ilan etmektedir yani vatandaş borç batağındadır, nefes alamamaktadır. İşte böyle bir dönemde en yüksek parayı kazanan, finans sektörü olmuştur. BDDK’nin verilerine göre bankaların dönem net kârı 2018 yılının ilk on aylık döneminde 45 milyar lirayı bulmuştur. Kredi kullanıp borcunu borçla kapatmaya çalışan çaresiz vatandaş bankalara ödediği faizin yanında ayrıca ücret, komisyon, bankacılık hizmeti adı altında ödemeler de yapmaktadır. Kârına kâr katan bankaların faiz dışı gelirleri ilk on ayda 60 milyarı geçmiştir. Onun için bu bütçe elini ateşe uzatanların değil, ateşi yakanların yani ateşi harlayanların bütçesidir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu bütçe krizin faturasını halka ödetmek isteyenlerin bütçesidir. Biz onun için halktan, hukuktan yana olacağız, bu bütçeye oy vermeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Adana’yla ilgili sorunları dile getirmek, sorunlara çözüm istemek bizim Adana Milletvekili olarak asli görevimizdir. 1980-1990’lı yıllarda her fabrikanın bacasından dumanın tüttüğü Adana’dan bugün eser yoktur. Allah’ın verdiği bütün nimetleri yetiştirebilecek bereketli topraklara sahip Adana’da çiftçimizin boynu büküktür. Daha geçen gün Ticaret Bakanı Adana’daydı, “Ben, bu ülkenin ticaret payında Adana’nın rakamlarını Adana’ya yakıştıramadım.” diye bir laf söyledi. Doğrudur çünkü iktidarın Adana’nın gerçeklerinden haberi yok. Çünkü Adana teşvik mevzuatındaki yeri nedeniyle artık cazibe merkezi olmaktan çıkmıştır, yatırım alamıyor, var olanlar da durmuş durumdadır. İşte size örnekleri: On iki yıl önce turizm teşvik bölgesi ilan edilen, çivi bile çakılmamış Yumurtalık ve Karataş sahillerimiz. Tam on bir yıldır hiçbir ilerlemenin olmadığı Ceyhan Endüstri Bölgesi. İşte size, 2011’de ihale edilen, 3 yüklenici firma değiştiren ama bugün hâlâ akıbetinin ne olacağı bilinmeyen Çukurova Havaalanı. İşte, bu nedenle, 230 bin kayıtlı Suriyeli’nin de yaşadığı Adana bugün işsizliğin başkentidir. İşte bu nedenle, Adana bugün yoksulluğun başkentidir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan “Önerilerinizi bize bildirin, biz arkadaşlarımıza iletelim.” dedi. Biz de buradan sesleniyoruz: Gelin, Adana’daki tüm projeleri bir an önce bitirin, gelin Adana’ya yeni fabrikalar yapın. Adana’daki çiftçilerimizi, esnafımızı, sanayicimizi destekleyin; Adana’ya daha çok iş sağlayın, aş sağlayın. İşte o zaman, çocukları üşümesin diye saç kurutma makinesini çalıştırıp hayatına son veren Emine kardeşimize, Kozan’da çöp konteynerinin içinde can veren işçi Behti kardeşimize, portakal posalarının içinde maalesef canını yitiren 15 yaşındaki Halil yavrumuza, borçları yüzünden hayatına son veren -Adana’da 6- kamu müteahhitlerine, hepimizin yüreğini yakan Aladağ yangınında çığlık çığlığa can veren, bir yurdun bile çok görüldüğü Aladağlı çocuklarımıza belki borcunuzu o zaman ödemiş olursunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

ORHAN SÜMER (Devamla) – O vakit, halkın parasını bir avuç faizciye, tefeciye, rantiyeciye peşkeş çekmemiş olursunuz. İşte o zaman halktan yana bütçe yapmanın ne olduğunun farkına varmış olursunuz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası İzmir Milletvekili Bedri Serter Bey’e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BEDRİ SERTER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmeleri çerçevesinde Hazine Müsteşarlığı kesin hesabına ilişkin söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Büyük Atatürk’ün bir sözüyle başlamak istiyorum: “Ekonomisi zayıf bir ulus yoksulluktan ve düşkünlükten kurtulamaz, güçlü bir uygarlığa, kalkınma ve mutluluğa kavuşamaz, toplumsal ve siyasal yıkımlardan kaçınamaz.” Oysaki bugüne bakınca AKP hükûmetleri olarak bütün cumhuriyet hazinesini satıp savurdunuz ve ekonomisi dışa bağımlı bir sistem yarattınız. Sattıklarınızın bazılarını sayalım mı: TÜRK TELEKOM, TÜPRAŞ, PETKİM, TEKEL, Türk Hava Yolları ve daha birçokları. İzmir’in Efes Oteli’ni bile sattınız. Elektrik dağıtım işletmelerini, limanları sattınız, sattınız da sattınız. Hazinede ne kaldı? Büyük Atatürk’ün ve arkadaşlarının kurduğu cumhuriyetin kazanımları olan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşlarının emeğiyle sahip olunan varlıkları, millete ait arazileri, toprakları sattınız, bunların hesabını tek tek soruyoruz, soracağız; Hazinemiz nerede? (CHP sıralarından alkışlar)

Bir ülkenin namusu, kasası ve geleceğinin garantisi Türkiye Cumhuriyeti’nin hazinesidir. Bu hazineyi vakumlayarak Türkiye Varlık Fonu denen, bugün âdeta borçlanma fonuna dönüştürdüğünüz ve birkaç gün önce de PTT’nin hisselerinin devredildiği bir yapı oluşturdunuz ve bu yapıyı da bir aile saltanatına teslim etmiş durumdasınız. Bu şirketlerin ortaklarının kimler olduğunu halk da bilmiyor, biz de bilmiyoruz. Ayrıca, tek adam yönetimindeki bu Varlık Fonu yetmemiş olacak ki İkinci 100 Günlük Eylem Planı’nızda Sayın AKP Genel Başkanı bir de “Türkiye kalkınma fonu kuracağız.”ı söyledi; buradaki amacı merak ediyorum.

Bir de yenileri eklenen bu fonlar üzerinden 1 milyar dolar gibi yeni bir dış borcun aranacağını da okuyunca, duyunca inanın, biraz ekonomi biliyorsam, saçlarım diken diken oldu. Fonlarla ve borçlarla ülkeyi büyüyormuş gibi göstermek, 81 milyonluk Türkiye’nin hazinesinin tek kişinin emriyle idare edilmesi olamaz. Hazinemiz nerede?

Sayın Bakan, bütçe sunumunda “Büyüdük.” diyorsunuz oysaki son gelen verilere göre, büyüme sadece 1,6; 7,4’lerden 1,6’ya. Frenleri olmayan bir kamyonun acemi şoförü gibisiniz. Küçülüyoruz, fakirleşiyoruz, yok oluyoruz. On altı yılda Türkiye’yi dış borç batağına soktunuz. 2002’den bu yana kamunun borcu 4 kat, reel sektörün borcu 29 kat, hane halkının borcu 78 kat, toplam borç ise 11 kat artmış. Kaynak bitti, deniz kurudu, yetmedi, İşsizlik Fonu’ndaki halkın birikimlerine göz dikip, onları teminat olarak alıp hazine bonosu kâğıdına bağladınız. Sattığınız mallar, vatandaştan çaldığınız birikimler, hesabı verilmeyen örtülü ödenekler nerelerde; bunun hesabını istiyorum. Yine soruyorum: Hazinemiz nerede?

2002’de nüfus 66,6 milyondu, doğan her bebek 1.963 lira borçlu doğuyordu. 2018 yılına geldiğimizde nüfusumuz 81 milyonu buldu, bugün doğan her bebek maalesef ki 11.212 lira borçlu doğuyor. Giderek artan bir borçla doğan bu sabilerin günahı ne Sayın Bakan? Nereden nereye, değil mi?

2002’de hane halkı toplam borcu 6,6 milyar TL, 2018’de 525 milyar TL. 2002’de şirketlerin toplam borcu 88 milyar TL, 2018’de 2 trilyon 553 milyon TL. (CHP sıralarından alkışlar) 2002 yılında vatandaşların toplam kredi borcu 6,5 milyar; 2018 yılında 32 milyon insan borçlu, borç rakamı 575 milyar. 2002’de, kriz sonrası devraldığınız Türkiye’de sadece 2 milyon işsiz vardı, 2018’de 4 milyon arkadaşlar, 4 milyon. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

BEDRİ SERTER (Devamla) - 2002’de devraldığınız Türkiye’nin brüt dış borcu 130 milyardı, 2018 itibarıyla dış borcumuz 457 milyar dolar oldu.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Gayrisafi millî hasılaya oranı ne? Oranı söyle.

BEDRİ SERTER (Devamla) - Fakirleştik, borç batağındayız, borç batağında. Bakın, size daha safiyane bir rakam vereceğim: 2002’de her 100 dolar borcumuza karşılık hazinemizde 169 dolarımız vardı, 2018’e geldik, her 100 dolar borcumuza karşılık hazinede 72,5 dolar kaldı. (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Tam tersi o ya!

BEDRİ SERTER (Devamla) - Hırsızlar nerede? Kapısı açık kaldı hazinenin.

Bütün bunların sonunda, özet, kriz var; reçetem de şudur: Krizin ve fakirleşmenin aşılması için Türkiye tarımının, hayvancılığının, turizminin ve yerli sanayisinin yüzde yüz kalkındırılması, iç kaynaklarımızın artırılması, var olanların verimli ve etkin hâle getirilmesi gerçek çözümdür. Bunları yaparak ithalatımızı her alanda sıfırlamaya yakın hedeflemeliyiz çünkü Türkiye toprakları her şeye rağmen, size de rağmen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ SERTER (Devamla) - Lütfen, rica etsem Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Toparlayın.

BEDRİ SERTER (Devamla) – Türkiye toprakları çok ciddi bir hazinedir. Üretelim, güven duyalım, huzurlu yaşayalım, hırsızları yok edelim, ekonomimizi, demokrasimizi yeniden ayağa kaldıralım.

Konuşmama, bir İzmir Milletvekili olarak, Atatürk’ün Şubat 1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde yaptığı açış söylevinden bir bölümle noktayı koyacağım Başkanım. Atatürk söylevinde Osmanlı Devleti’nin son dönemine atfen şunları söylüyor: “Arkadaşlar, şahsi saltanata, her konuya taç sahiplerinin arzusu, iradesi ve amacı hâkimdir. Söz konusu olan yalnız odur. Milletin amaçları, arzuları, ihtiyaçları söz konusu olmaktan çok uzaktır. Bütün millet istedikleri ve dilediklerini onlara bırakırlar çünkü taç sahipleri kendilerini Allah tarafından gönderilmiş bir kişi sayarlardı, bir de onların etrafını saran çıkarcılar vardı. Onlar da padişahların fikirleri ve anlayışlarıyla dolu olarak ve padişahın arzusunu bir kutsal ve bir Kur’an gereği gibi herkese kabul ettirirlerdi.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ SERTER (Devamla) – “Bu gayet koyu ve sürekli etkilemeler karşısında, gerçekten bir gün, bütün halk, bu arzu ve iradelerin yapılması gereken ve kayıtsız şartsız gereken kutsal emirler gibi olduğuna inanırlardı. Böyle idare ve hakimiyette rıza gösteren bir milletin sonu elbette felakettir.” Elbette dış güçlere teslimiyettir. Bu yüce Mecliste görev yapan milletvekilleri olarak bu felaketlere izin vermemeliyiz, dış güçlere teslim olmamalıyız, çocuklarımıza, kadınlarımıza borcumuz var.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, İstanbul Milletvekili Özgür Karabat’ta.

Buyurun Özgür Bey. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Hepinizin bildiği gibi, 2017 yılında borsamız 217 milyar işlem hacmindeydi ancak 2018 yılında 150 milyar dolar seviyesine inmiş durumda. Hukuki güvence azalmışken, yargı bağımsız değilken, özellikle bağımsız olması gereken kuruluşlar görevini yapamazken “Türkiye borsası yatırımcılar için caziptir.” diyebilir misiniz? Her ne kadar Sayın Ekonomi Bakanı pembe tablolar çizse de işin iç yüzü hiç de öyle değil. 2018 yılı başından bu yana, Merkez Bankası verilerine göre, 2 milyar 869 milyon menkul kıymet çıkışı olmuş, yabancı yatırımcı sayısı binde 8’lik bir orana sahip olmasına rağmen sayı olarak, yatırımcılar içindeki payı yüzde 62’yi bulmuş, 2018 Mayıs ayı itibarıyla, son on üç yılda 52 milyar dolar bu yabancı firmaların kâr payı ve hisse artışı olarak yurt dışına aktarılmış. Değerli arkadaşlar, TL’ye vurduğumuzda bu hesap 260 milyar TL yapar. Sayın milletvekilleri, bu rakamın bugün görüşmekte olduğumuz bütçenin üçte 1’i tutarında olduğunu biliyor musunuz?

Biz, şimdi, Hükûmete ne diyoruz? Diyoruz ki: “Vergi cennetlerine akan sıcak para hareketlerini kontrol altına alın.” Hükûmet ise “Hayır.” diyor. “Spekülatif sermaye hareketlerini denetim altına alın.” diyoruz, cevap yine “Hayır.” Diyoruz ki: “Şu vergi cennetlerini açıklayın, buralardaki paraları vergilendirin.” Cevap ne? “Hayır.” “Vatan, vatan!” diye bağırıyorsunuz, fakirin çocuğuna mitinglerde asker kıyafeti giydirip şehit olduğunda cennete gideceği müjdesini veriyorsunuz…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Allah veriyor, Allah.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) - …ama kendi çocuklarınız için dünya cennetlerini yeğliyorsunuz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Nerede mi o dünya cennetleri? Nerede mi o dünya cennetleri? Sayın milletvekilleri, Cayman Adalarını hiç duydunuz mu? Cayman Adalarını duydunuz mu? Burada 200 banka, 95 bin şirket kurulu. Borsamızda yatırım yapan ilk 10 ülke arasında bu ada var. Burası bir vergi cenneti, burası bir dünya cenneti. Sayın milletvekilleri, borsamızdaki en çok işlem gören firmalar arasında, ne yazık ki diğer borsalar gibi, büyük borsalar gibi teknoloji firmaları, bilişim firmaları, inovasyon firmaları yok; Amerikan borsalarında ise ilk sıralarda bunlar var.

Borsamızın işlem hacminin 150 milyar dolar olduğunu söylemiştim. Çoğunuzun cebindeki telefonların ait olduğu firma Apple’ın değeri 1 trilyon 34 milyar dolar; Facebook’un değeri 442 milyar dolar. Bizim borsamız, değerli arkadaşlar, Apple’ın sekizde 1’i kadar yok. Bir şirketin değeri kadar borsamız yok. Facebook’un üçte 1’i kadarız. Durumumuz bu, borsamızın durumu bu. Biz, işte, bu yüzden diyoruz ki: Yüksek katma değerli alanlara yatırım yapalım.

Sayın milletvekilleri, Türkiye’den yurt dışına, 2017 yılında 253 bin kişi göç etti; bunların 90 bini yükseköğrenim gören gençler. Yükseköğrenim gören bir gencin ülkeye maliyeti ne kadar, biliyor musunuz? 250 bin dolar. Bu hesapla, biz, geçen yıl 45 ile 50 milyar dolar arasında bir rakamı “yetenek ihracatı” olarak gerçekleştirdik değerli arkadaşlar. Peki, neden gidiyor bu gençler? İş yok, liyakat yok, özgürlük yok. Peki, ne var? Gelecek kaygısı var, işsizlik var, ötekileştirme var.

Şunu söylemek isterim ki: Hukuk devleti olmadan büyüme olmaz, özgürlük olmadan ekonomik büyüme olmaz, borsa büyümez. Beyin göçüyle ülkenin onlarca yıllık birikimidir elimizden kayıp giden. Cezaevlerini “bacasız fabrika” olarak nitelendiren bir anlayışla ekonomiyi büyütemeyiz. Siz Gezi’yi ısıtıp ısıtıp seçim malzemesi yaparsanız, Gezi’dekileri “hain”, başkalarını “bizim gençler” diye ayırırsanız bu işi başaramayız. Karikatürlerden korkan bir zihniyete sahip olursanız millî kahraman değil ancak çizgi film kahramanı olursunuz değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Balık baştan kokar. Burada Kalkınma Bankası düzenlemesini konuştuk. Bu düzenleme Meclise gelmeden önce Sayın Bakan açıklama yaptı, “Kalkınma Bankasında yeni düzenleme yapacağız.” dedi. Sonuç ne oldu? Yarım saatte Kalkınma Bankası hisselerinin değeri 30 milyar arttı, yarım saatte 20 milyar azaldı. Bu, spekülatörlüktür ve bizim sormak hakkımızdır: Bu parayla kimler zengin oldu değerli arkadaşlar? Kimlerin cebine girdi? Bir gece ansızın Halk Bankasındaki döviz kriziyle, ucuz döviz skandalıyla kimlere ne kadar döviz satıldı, kime satıldı, kimler zenginleşti, sormak hakkımızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) - Ve demek hakkımızdır ki: “İman Ya Rabb’i” diye iktidara gelenler “IBAN Ya Rabb’i” diye bağırır olmuşlar. Bunu da gördük değerli arkadaşlar, bunu söylemek isterim. (CHP sıralarından alkışlar)

Ve bir anlayış değişikliğine ihtiyaç var. Değerli arkadaşlar, o anlayış değişikliği, İstanbul’dan Samsun’a giden Bandırma vapuru anlayışına dönmektir.

ZAFER IŞIK (Bursa) - Bu ne ya?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yapma, yapma ya!

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) - Gemilerinizdeki bayrakları değiştirmektir, Malta bayraklarını, İsrail bayraklarını değiştirmektir. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer siz de bizim kadar bu gemiyi önemsiyorsanız, gemiyi kurtarmak için gerekenleri yapmaya başlayın. Biz bu gemiyi kurtarmak için buradayız.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Atatürk’e yanlış yapıyorsun ya!

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) - Yüce Meclisi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Bunu böyle yüzdürerek götürecektiniz!

BAŞKAN – Söz sırası, Tokat Milletvekili Kadim Durmaz Bey’e aittir.

Buyurun Kadim Bey. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok değerli üyeleri, bizleri izleyen aziz milletimiz; 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sözlerime ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi’ndeki açılış konuşmasından bir cümleyle başlayacağım. “Bir ulusun hayatıyla doğrudan doğruya ilgili olan ekonomisi, çöküşünün de yükselişinin de nedenidir. Zamanımız bir iktisat çağıdır.” deyip bize bu ülkeyi kurarken hedefi göstermiştir. İşte, tam bu noktada, bütçeler ekonomimizin temel unsurudur. Yine, bütçe bir yurttaşlık hakkıdır, aziz milletin geleceği ama hiç kimsenin keyfiyeti değildir. Ekonomik kalkınma, istikrar, eşit dağılım, hesap verebilirlik ve refah bütçelerin genel ilkeleri olmalıdır.

Peki, biz bugün nasıl bir bütçe görüşüyoruz? Bu ülkede yaşayan 81 milyonun içinde olmadığı, dertlerinin yok sayıldığı; sadece etrafındaki zenginlerin var olan mal varlıklarına akçeyle katkı sunmanın, yeni mega projelerle onlara kaynak aktarabilmenin bütçesini görüşüyoruz ama bu ülkenin 81 milyon yurttaşı ve bizden sonrakiler… Şunu da sayın iktidar partisi demeyeceğim, Parlamentoda azınlıktasınız… AK PARTİ Grubuna sesleniyorum. Bakın, şu anda…

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – İktidar partisi, iktidar partisi. Onun kararını millet verdi, siz veremezsiniz. 31 Martta da kararını verecek.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Aziz millet kararını verdi, bu dönem Parlamentoda yeterli çoğunluğunuz yok ama şuna ihtiyaç var: Bu ülke hepimizin, aynı gemide yolculuk yapıyoruz. Biz, bizden sonraki nesillere bu ülkeyi kazasız, gadasız, belasız, huzurlu, güvenilir, kalkınmış ve bu ülkeyi, o al yıldızlı bayrağını dalgalanır vaziyette teslim etmekle mükellefiz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – İşte, bizde onu yapıyoruz.

KADIM DURMAZ (Devamla) – İşte, bunun için neye ihtiyaç var? İşte, bunun için şuradaki tüm siyasi partilerin ortak söylemleriyle, bu ülkenin içinde bulunduğu, sizin de mahcubiyetle on yedi yıldır kötü yönettiğiniz krizden çıkışın yolu ortak anlayışta. İşte, buradaki tüm siyasi parti gruplarını önemseyin, sadece birine yakın olmak, onu mutlu etmek değil, yaşamın merkezine 81 milyonu koyarak bu ülkedeki köylüyü, çiftçiyi, esnafı, dar gelirliyi, üniversiteyi bitirmiş, geçinemeyen, sadece internet fenomeni olmak zorunda bıraktığınız çocukları, o gençleri düşünmek durumundasınız. Yarın sizleri iyilikle anmayacak bu ülkenin çocukları ve gençleri. Eğer bu ülke dünyada saygın bir noktada olsun istiyorsak bu söylediklerimizi yapalım, vakit hiç de geç değil.

Bu bütçe, temel gelirini yoksul insanlardan topladığınız vergi gelirlerinden oluşturuyor, öyle akçeli kaynaklar yok. Az önce, benden önceki konuşmacı arkadaşım söyledi, katma değeri yüksek ürünler üretemiyoruz, üretemiyorsak bu ülkenin kaynaklarını birilerine aktarma yolundan öte 81 milyonu ve 780 bin kilometrekareyi düşünerek bu kaynakları doğru kullanmak durumundayız. Bu ülkede, bölgemizde yaklaşık olarak 9 milyon ton şeker pancarı şekerine ihtiyaç varken özelleştirdiğiniz şeker fabrikalarıyla, perişan ettiğiniz işçisiyle, diğer sanayi kuruluşlarıyla, sata sata bitiremediğiniz özelleştirme gelirleriyle tıkandınız arkadaş, yok. Ve ülkede hakkı, hukuku, adaleti de tesis edemediğiniz için yatırımcı ülkemize gelmiyor. İşte, bunun temel yolu... Bu ülkede, hani 16 Nisanda uçuruyordunuz ya, uçtu bir şeyler ama ne uçtu? Size yakın olan, zengin etmeyi istediğiniz insanların dolarları uçtu ve dünyayı kemiren faizcilerin, rantiyecilerin ülkemizde kaynakları, sömürdükleri faiz gelirleri arttı. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, arkadaşlar, gelinen on yedi yıl sonunda insan şöyle bir tebdilikıyafet olur, Sayın Bakana da söylüyorum, Sayın Bakanı atayan Sayın Cumhurbaşkanına da söylüyorum, hani tarihte de var, okursanız padişahlar tebdilikıyafet eder, halk ne yapar ne eder diye inceler, bakardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Durmaz.

KADİM DURMAZ (Tokat) – Teşekkür ediyorum.

Bakın şuradan size Anadolu’dan birazcık kesitler: İşte, en yüksek aldığınız Urfa’da ne yapıyor bu insanlar kilometrelerce kuyrukta? Eğitim ve yardım kuyruğunda arkadaşlar. Yine, bakın, çocuklarımızın yüzde 38’i yoksul. Yine, bakın, çiftçi borçları yüzde 830 arttı. Çiftçinin borcu 100 milyar lira arkadaşlar. Çiftçi ÖTV ve KDV’siz mazot bekliyor sizden. Ve kredi kartı borçlu sayısı 32 milyon. 3 milyon 248 kişi kredi kartı borcu yüzünden yasal takipte. 400 bin emekli borçlu. Yine işsizlik bir buçuk yılın rekoru, yüzde 11,4. Yine on yılda enflasyon yüzde 145 arttı. Yine 450 bin atanamayan öğretmen bu bütçeden beklenti içerisinde. Sağlıkçılar, mühendisler, diğer kadro bekleyen birçok insan. Evet, emeklilikte yaşa takılanlar. Kamu taşeronları kadro beklentisinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Durmaz.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum.

Ve asgari ücretliler 1/1’den itibaren 2.200 TL ücret bekliyor. Bütün bunları vermenin yolu, işte bu Parlamentoda sizin dışınızdakileri önemsemek, 81 milyonun sesine kulak vermek. Ve yüzlerinize bakıyorum arkadaşlar, bu Parlamentoda hiç kimse yaptığı işten mutlu değil. Çünkü Parlamento iradeyi koyamıyor, kullanamıyor. İşte bunun yolu birbirimize el ele tutuşacağız. Bu ülke hiçbirimize miras değil, biliyorsak emanet. İşte bu emaneti bizden sonraki nesillere taşımanın yolu, bu ülkenin bir kuruşunu hiç kimseye peşkeş çekmeden, yedirmeden, hakkıyla ve hak edildiği gibi harcamak ve yanlışlarından arınmış, yaşanmışlardan da ders alınmış bir bütçe diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Abdulkadir Karaduman Bey, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, vatandaşın alın terinin Meclise emanet olduğuna ve emanete sahip çıkılması gerektiğine, bu bütçeyi savunmanın faizi, zulmü, haramı savunmak anlamına geldiğine ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Son konuşmamızda faizde kalmıştık. Şimdi faiz, aslında fakirden zengine doğru bir akışı işaret eder. Nasıl ki zekâtta zenginden fakire doğru bir akış söz konusuysa faiz de fakirden zengine doğru bir akışa işaret eder, bu da dolayısıyla üretimin, alın terinin yani emeğin fakirden zengine doğru akması anlamına gelir. Yani buradan da hareketle, servetin herkesin arasında değil de sadece belirli ellerde toplanmasına hizmet eder ve servetin de belirli ellerde toplandığı her sistem zulüm sistemidir.

Şimdi, 2017 bütçesinde faize ayrılan kısım 55 milyar TL, 2018 bütçesinde 72 milyar TL, 2019 bütçesinde yani şu anda üzerinde konuştuğumuz bütçedeyse 117 milyar TL. Şimdi, üzerinde konuştuğumuz bütçede yatırım harcamaları için belirlenen miktar 65 milyar TL, bu da demek oluyor ki faize ayrılan kısmın yarısı yatırıma ayrılacak. Bu sebeple, bu bütçe, haram bir bütçedir. Bunun neticesiyse insanımızın yüzde 20’den fazlası şu anda açlık sınırının altında, yüzde 60’ından fazlasıysa yoksulluk sınırının altındadır. Dolayısıyla bu bütçe Samsun’da Kübra bebeklerin açlıktan ölmesine, Adana’da Garam bebeklerin açlıktan ölmesine, esnafların kepengini kapatmasına ve bunun neticesi olarak da yine, evladına elbise alamadığı için bir babanın intihar etmesine sebep olacak demektir. Eğer biz bir kitaba inanıyorsak o kitapta şu geçer, der ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Karaduman.

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – “Para, mal ve servet bazılarının elinde dönen bir devlet olmasın.” Tabii, eğer biz bir kitaba inanıyorsak mesele bundan ibarettir.

Bu bütçe özelleştirme bütçesidir yani yatırım bütçesi değildir. Bu bütçenin neticesi olarak siz hipodrom açarsınız, golf sahası açabilirsiniz, havuzlar açabilirsiniz, parklar, bahçeler açar hatta ve hatta bu park ve bahçelerde kek de dağıtabilirsiniz ama fabrikaları kapatmak zorunda kalırsınız. İktidarda olduğunuzu zannedersiniz ama aslında küresel sermayenin distribütörü olmaktan başka bir şey de yapamazsınız.

Şimdi, geçtiğimiz günlerde Kars Sarıkamış’a bir vesileyle gittik. 1976 yılında açılan bir ayakkabı fabrikası, tam anlamıyla 600 kişinin çalıştırıldığı bu ayakkabı fabrikası 2004 yılındaki özelleştirmeler neticesinde satılmış ve şu anda harabe içerisinde, içeride askerler nöbet tutuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın artık Sayın Milletvekili.

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Bu ayakkabı fabrikasının açılmasının en önemli sebebi ise Sarıkamış’ta, Sarıkamış şehitlerinin ayağında çarık olmamasıdır ama bugün gelinen özelleştirme politikaları sonucunda bu bina, metruk bir vaziyette bulunan bina konumundadır. İşte, bu yüzden söylüyoruz defaatle, bu yüzden faiz haramdır. Vatandaşın her ama her bir alın teri bu Meclise emanettir. Bu Meclisin bu emanete sahip çıkması gerekir.

Bu bütçeyi savunmak, mevcut hâliyle bu bütçeyi savunmak, faizi savunmaktır dolayısıyla zulmü savunmaktır ve genel ifadeyle de haramın kendisini savunmaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla buna sonuna kadar biz karşı çıkacağız, her yerde de bu bütçenin yanlışlığını ifade etmiş olacağız. Elbette ki bunları söylerken vicdanı olanlara sesleniyoruz, olmayanlara zaten…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Milletvekili.

Hüseyin Şanverdi…

23.- Hatay Milletvekili Hüseyin Şanverdi’nin, 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 18 Aralık Göçmenler Günü. Özünde kutlanması bile acı olan bu günün asıl hedefi, kanı, gözyaşını durdurmak, sömürüyü ortadan kaldırmak olmalıdır. Aylan bebeği sırtında taşımayıp kıyıya atan deniz değil, kıyıya vurmuş insanlık utansın; savaştan, çatışmadan, yokluktan ve yoksulluktan kaçanlar değil, onlara kucak açmayan milletler utansın.

Tarih boyunca sayısız medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu, bugün 191 farklı ülkeden yabancıya ev sahipliği yapmakta; din, dil, ırk ayrımı yapmadan mazluma, mağdura kucak açmakta ve dünyaya insanlık dersi vermektedir.

Göçmenliğin son bulduğu, herkesin vatanına huzur ve güven içinde döndüğü günleri görme arzusu ve temennisiyle tüm göçmen kardeşlerimizin gününü kutluyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)

2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)

A) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Hazine ve Maliye Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

B) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Hazine Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Şahsı adına Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı bütçesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Görüştüğümüz bütçe, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk bütçesi; bu nedenle, ayrıca tarihî bir öneme sahip. Aynı zamanda AK PARTİ’nin 17’nci bütçesi. Yakın tarihe baktığımızda on yedi bütçe yapmak çok şükür ki milletimizin teveccühüyle AK PARTİ’ye nasip oldu.

AK PARTİ kurulurken Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği bir söz var: “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” Aslında bu söz yeni bir vizyonu, yeni bir anlayışı ortaya koyuyor. Bu anlayışın temel noktası imha edilmeye çalışılan kadim medeniyetimizde bağlarımızı yeniden inşa etmek; insan temelli, millete hâkim olan değil hadim olan bir anlayışı, velhasıl millet-devlet kaynaşmasını sağlayan bir anlayışı ortaya koymak. “Biz hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” derken güçlü bir Türkiye hedefi için yola çıkmışken, maalesef eskiden medet umanlar, egemenliği milletin eline vermek yerine birtakım güçlerin elinde tutmak isteyen vesayet odakları her defasında farklı tuzakları, oyunları devreye soktular. Hatırlayalım: Halkın seçtiği Meclisin Cumhurbaşkanı seçmesine izin vermek istemeyen 367 krizi, 27 Nisan e-muhtırası, ekonominin her alanında en yüksek rakamları yakaladığımız bir dönemde ortaya çıkarılan Gezi olayları, 17-25 Aralık ve en vahimi milletin Meclisinin bombalandığı, milletin üzerine tankların yürütüldüğü 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü. Tüm bu tuzakları, oyunları milletimizin ferasetiyle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde birer birer aştık çok şükür. Bundan sonra da ekonomik saldırıları hep birlikte aşıyoruz inşallah.

2017 yılında yüzde 7,4 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi, 2018 yılının ilk yarısında da büyüme eğilimini sürdürmüştür. 2009 yılından itibaren iş gücü piyasasına yönelik uygulanan politikalar sonucunda iş gücüne katılımda ve istihdamda önemli artış görülmüştür.

Küresel ekonomik saldırılar karşısında birlik olmayı, güven ortamını daha da güçlendirmeyi hedeflemek gerekirken felaket tellallığı yapanlar, kendilerine çıkar elde etme peşine düşenler, kendi yarattıkları bu karanlık dünyalarında hüsrana uğramışlardır.

Biz, bugüne kadar hayal ettik ve hayallerimizi gerçekleştirdik, güven ve istikrarla hep milletimizle beraber yürüdük; beşerî alanda millet iradesinden başka bir güç tanımadık, başka bir güce sırtımızı dayamadık; her zorluğu milletimizle beraber aştık. Milletimiz bu samimiyete güveniyor. Belki iktisat kitaplarında yer almayan bu güven, bu sevgi, ekonomik gelişmenin de en önemli itici gücü olmuştur.

Bu bütçe, insan odaklı bir bütçedir. Bu bütçede aile var, kadın var, engelli var, yaşlı var, çocuk var, emekli var, genç var, işçi var, işveren var velhasıl millet var. Bu bütçede eğitim var, sağlık var, teknoloji var; terörle, terör örgütleriyle, PKK’yla, PYD’yle, YPG’yle, DEAŞ’la, DHKP-C’yle, FETÖ’yle, tüm terör örgütleriyle mücadele var.

Evet, sayın milletvekilleri, biz aileyi güçlendiriyoruz. Aile sosyal destek projeleri, aile destek merkezleriyle ailelerimizin yanındayız. Biz kadını güçlendiriyoruz. Şiddete sıfır toleransla mevzuat değişikliği yaptık, eğitimler verdik, eylem planlarını hayata geçirdik, 79 ilde ŞÖNİM’leri kurduk. Ancak biz kadına karşı şiddetin önlenmesi alanında reform niteliğinde adımlar atarken kız çocuklarını dağa kaçıran, kız çocuklarını istismar eden, kadınları, çocukları canlı bomba yapan terör örgütlerine, terör örgütlerinin sözcülüğünü yapanlara tek bir ses çıkarmayanların kadına şiddetten bahsetmeleri ne kadar samimidir milletimizin takdirine bırakıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Son olarak, en önemlisi bu bütçede on altı yıldır yapılan bütçelerde olduğu gibi bereket var. Sadece kendi vatandaşlarımıza yönelik yaşlıya, çocuğa, engelliye yapılan sosyal yardımların değil; Suriye’de, Filistin’de, Arakan’da, Yemen’de, tüm dünyada nerede bir mazlum varsa onların feryadına kulak vermenin, umut olmanın, ensar olmanın, sessiz çığlıkların sesi olmanın bereketi var. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği gibi, biz elimizden geleni yaptıkça, bu ülke için, bu millet için samimiyetle çalıştıkça yüce Mevla da işlerimizi kolaylaştıracak, önümüze çok farklı yollar açacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Devamla) – Ayrıca bugün Dünya Göçmenler Günü. Sığınma hakkının en temel bir hak olduğunu unutup vatanını, toprağını bırakıp ülkemize sığınmak zorunda kalan Suriyeliler üzerinden sorumsuzca, nefret diliyle, ötekileştirici, ayrımcı ifadelerde bulunulması geleneklerimize de inancımıza da insanlığa da aykırıdır diyor 2019 yılı bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi söz sırası yürütme adına Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a ait.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAZİNE VE MALİYE BAKANI BERAT ALBAYRAK – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve bizi izleyen kıymetli vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki çalışmalarda artık sona yaklaşıyoruz. Bugünkü konuşmada genel makroekonomik görünümün yanında, Bakanlığımızın 2018 yılındaki bazı faaliyetleriyle birlikte 2019 yılı merkezî yönetim gelir bütçesi ve Bakanlığın ve bağlı kuruluşların 2017 yılı kesin hesabı ve 2019 yılı gider bütçesiyle ilgili sunumumuzu paylaşacağız.

Bugün itibarıyla küresel ölçekteki makroekonomik gelişmelere baktığımızda biraz sizi geçmişe götürmek istiyorum. Hepinizin malumu, 2002 yılından önce Türkiye, yüksek kamu açıkları, yüksek kamu borcu, sağlıksız bir finansal sistemle birlikte yüzde 70’leri bulan enflasyon oranları içinde birkaç yıl arayla sürekli kendi içinden kaynaklanan krizler geçiren ekonomisiyle çözüm üretemeyen bir iklime sıkışmış kalmış bir ülke konumundaydı. Türkiye, o günlerde, üretemeyen, yatırım yapamayan ve yatırım çekemeyen, gelir düzeyi düşük ve sürekli kamu borcunun sürdürülebilirliği sorunu yaşayan bir ülkeydi.

AK PARTİ iktidarlarımız döneminde Türkiye’de oluşturulan geniş çerçeveli, zamanlı ve hedefli politikalarla birlikte 2000’li yılların başından itibaren yaşanan bu sağlıksız ekonomik yapıdan kurtulmuş ve ekonomiye istikrar kazandırarak alt gelir grubundan orta yüksek gelirli ülkeler grubuna geçmiştir. Bakınız, bu dönüşüm ekonomik göstergelere de yansımış ve bununla ilgili sadece birkaç tane rasyoyu sizlerle paylaşacağım.

AK PARTİ iktidarları döneminde ekonomimiz yıllık yüzde 5,7 büyümüş, kişi başına gelir 3 katından fazla artmış, 2005 yılından bu yana yaklaşık 10 milyon kişiye iş imkânı sağlanmış, yoksulluk göstergelerinde çok önemli iyileşmeler elde edilmiştir. 2002’den bu yana ihracatımız 4 katından fazla artarak ihracatta ürün ve ülke çeşitliliğinde önemli mesafeler kaydedilmiş, kamu maliyesinde yeniden yapılandırmalar gerçekleştirilerek kamu açıkları ciddi anlamda azaltılmış, kamu borç yükü yarıdan fazla düşürülmüştür. Bankacılık sektörü ise uluslararası en iyi standartları sağlayacak şekilde sağlıklı bir yapıya kavuşturulmuş ve ekonomik büyümeye önemli bir katkı sağlamıştır. Bu dönüşüm birçok uluslararası kuruluş ve platform tarafından örnek gösterilmiş; Türkiye, bir yandan IMF’e daha çok katkı sağlayan donör ülkelerden biri pozisyonuna gelirken diğer yandan G20 ülkeleri arasında yer alarak küresel ekonomiye yön vermede etkin bir role sahip olmuştur.

2007 yılında başlayıp tüm dünyayı saran küresel finansal krizin etkilerini Türkiye ekonomisi bu sağlam yapısıyla birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeye kıyasla en az maliyetle atlatmış ve bu zor dönemde dahi üretim yapısını koruyarak istihdam artışı sağlayan dünyadaki nadir ülkelerden biri olmuştur. Üzerinden on yıl geçmesine rağmen, dünyada küresel krizin etkilerini atlatamayan ve sistemlerini rehabilite edemeyen birçok ülke bulunmaktadır. Bu ülkeler çareyi ticarette daha fazla korumacılığa yönelmekle bulmuştur. Bugün kendi çözümlerini üretemeyen ülkeler nedeniyle küresel ticaret eski seviyelerinden oldukça uzaktadır. Bu durum, Türkiye gibi ihracatını daha da artırmayı kendisine hedef alan, küresel değerler zincirinde üst sıralara yükselmek üzere üretim yapısını oluşturan ülkeleri doğal olarak olumsuz etkileyebilmektedir. Biz rotamızı çizerken tüm artılara ve eksilere hazırlıklı olabilmek için her zaman küresel koşulları çok yakından takip ederek çok güçlü bir sistem inşa etmeye başladık.

Hepinizin yakından bildiği gibi, ülkemiz 2003 yılında Gezi olaylarıyla başlayan birçok derin iç ve dış şoklarla karşı karşıya kalmıştır. Sadece ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik risklerin de arttığı bu süreçte ekonomimiz çok önemli bir direnç ortaya koymuştur.

Bu yıl ağustos ayında doğrudan ekonomimizi hedef alan finansal bir saldırıyla karşı karşıya kaldık. Piyasalarda o dönemde oluşan değerlemelerin ülkemizin makro temelleriyle bağdaşmadığının hepimizin malumu olduğunu ifade ettik. İlk günden itibaren tüm kurum ve kuruluşlarımız piyasaları yakından takip ederek bu ataklara karşı ekonomimizi koruyacak gerekli önlemleri almış ve sağlam adımları atmıştır.

Bu zorlu koşullar altında kamu ve özel sektör paydaşlarımızla birlikte önümüzdeki dönemde ülkemizin çehresini değiştirecek olan Yeni Ekonomi Programı’mızı oluşturduk. Enflasyon ve cari açıkta kalıcı iyileşmeye odaklanan programımız, aynı zamanda üretim ve ihracata yönelik detaylı bir planlamayla yüksek katma değerli üretim yapısına geçişimizi çok daha hızlı bir noktaya taşıyacaktır. Kısa vadede aldığımız önlemler ve orta vadeyi şekillendiren Yeni Ekonomi Programı’mızın da katkısıyla birlikte kasım ayında Türkiye ekonomisine yönelik algıda ve beklentilerde çok önemli olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Güven endeksleri toparlanırken finansal piyasalarda kayda değer iyileşme gözlenmiş, ağustos ayı sonuna kıyasla döviz kuru yaklaşık yüzde 20 değerlenmiş, tahvil faizleri 370 puana yakın gerilemiş ve risk primlerinde 200 puanın üzerinde iyileşme sağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, üçüncü çeyrekte Türkiye ekonomisi yüzde 1,6 büyümüş ve bu şekilde “dengelenme süreci” olarak ifade ettiğimiz süreci güçlü bir şekilde hayata geçirmeye başlamıştır. Kısa vadede büyümemizin yavaşlaması, ancak akabinde git gide daha da güçlenen bir ekonomik toparlanmanın sağlanması sürdürülebilir, dengeli ve sağlıklı büyüme hedeflerimizle uyumluluk arz etmektedir. Nitekim, 2018 yılının ilk dokuz ayında yüzde 4,5 oranında bir büyüme ve bu büyümeyi iç talebin katkısıyla 2,4; dış talebin katkısıyla yüzde 2,1 olarak gerçekleştiren bir büyüme performansı ortaya koyulmuştur.

Eylül ayı itibarıyla bazı sektörlerde zayıflamalar olsa da istihdamımız artmaya devam etmektedir. İş gücüne katılım oranı bu dönemde mevsimsel düzeltilmiş olarak yüzde 53,4’le tarihî yüksek seviyeye ulaşırken işsizlik oranı yüzde 11,3 seviyelerinde gerçekleşmiştir.

Dengelenme sürecinin şimdiye kadar en olumlu yansımasını dış ticaret ve cari işlemler dengesinde görmekteyiz. İhracat ve turizm gelirleri artmaya devam ederken iç talebin yavaşlamasıyla birlikte ithalatta görülen daralma sonucunda Türkiye ekonomisi üç ay arka arkaya cari fazla vermiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yıl sonunda cari işlemler açığı, özellikle mayıs ve haziran ayından sonra, yaklaşık 60 milyar dolarları gören rakamlar da bahsettiğimiz bu dengelenme ve Yeni Ekonomi Programı çerçevesi içerisinde yıl sonu itibarıyla 30 milyar dolarların da altında gerçekleşerek, çok tarihî bir performans ortaya koyarak Yeni Ekonomi Programı’nda öngördüğümüz hedeflerden de çok daha başarılı ve güçlü bir performans ortaya koyacaktır.

Değerli milletvekilleri, sadece cari işlemlerde değil, enflasyonda da iyileşme görülme süreci somut bir şekilde başlamıştır. Yüksek enflasyona karşı atılan adımlar ve Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı’nın etkisi görülmeye başlamıştır. Ekim ayında tepe noktasına ulaşan tüketici fiyatları kasım ayında aylık yüzde 1,4 daralırken yıllık enflasyon bir önceki aya göre 3,6 puan iyileşmiştir. Enflasyondaki bu düşüş, fiyatlama davranışları için önemli bir gösterge olan beklentileri de olumlu yönde etkilemiştir ancak daha önümüzde almamız gereken çok daha önemli mesafeler var. Nihai amacımız -daha önce de belirttiğim gibi- enflasyonu kalıcı olarak en kısa sürede, orta vadeli programda da bahsettiğimiz gibi, tek haneli rakamlara düşürmektir. Enflasyonla mücadelede para ve maliye politikalarımızdaki güçlü duruşu korurken aynı zamanda yapısal sorunlarla da çok yoğun bir mücadele ortaya koyarak çözümlerimizi adım adım hayata geçirmeye başladık.

Türkiye ekonomisi büyük ve güçlü bir ekonomidir. İktidar olarak tüm kamu kurumlarıyla geniş bir yelpazede politika üretme ve tedbir uygulama deneyimine son derece sahip olan çok tecrübeli bir iktidar, çok tecrübeli bir ülkeyiz. Küresel ekonomik ve finansal koşulların giderek zorlaştığı bu dönemde, ekonomimizi bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirmeye devam ederek daha önce karşılaştığımız birçok zorlukla doğru politikalarla mücadele ederek başarılı olmaya devam edeceğiz ve önümüzdeki dönemde de ülkemizi hep birlikte, büyük ve güçlü Türkiye yoluculuğuna inşallah taşımaya devam edeceğiz.

Faaliyetlerimize baktığımızda, gelir politikaları ve uygulamaları noktasında, gelir politikalarımızı 2019 yılında gerekli mali alanın temini suretiyle makroekonomik dengelenme sürecinin desteklenmesi ve bunun yanında 2020 ve 2021 döneminde kamu harcamaları için ihtiyaç duyulan finansmanın sağlanması, sosyoekonomik kalkınma ve adaletin daha da güçlendirilmesi, ekonominin uluslararası düzeyde rekabet gücünün artırılması ve yurt içi tasarruflara katkı sağlanması hedefleri doğrultusunda yürüteceğiz. Gelir politikalarına ilişkin temel politika önceliklerimiz çerçevesinde geçtiğimiz dönemde birçok vergisel düzenlemeyi hayata geçirdik. Ekonomik canlanmaya katkı sağlamak amacıyla sadece geçtiğimiz bu son dönemde konut ve iş yeri teslimlerindeki KDV oranının yüzde 8’e, taşınmaz alım satımlarındaki tapu harcı oranının yüzde 3’e indirilmesi uygulamalarını malumunuz yıl sonuna kadar uzattık ve yıl sonuna kadar, mobilyada yüzde 18 oranındaki KDV oranını yüzde 8’e, beyaz eşyada yüzde 6,7 oranındaki ÖTV oranını sıfıra düşürdük. Yıl sonuna kadar uygulanmak üzere motor hacmi 1600 cc’nin altında olan taşıtların ÖTV oranlarında yüzde 15 puanlık indirim yaptık ve ticari araçlardaki yüzde 18 olarak uygulanan KDV oranını yüzde 1’e indirdik.

Geçtiğimiz dönemde imalat sanayisi yatırımlarıyla AR-GE, yenilik ve tasarım faaliyetlerine ilave destekler sağlayarak bunların yanında yeni makine ve teçhizat alımlarında KDV istisnası ve amortisman süresinin kısaltılmasıyla birlikte indirimli kurumlar vergisi uygulanmasının güçlendirilmesini sayabiliriz.

Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmeleri tamamlanan kanun teklifiyle birlikte, imalat sanayisi yatırımlarına sağlanan indirimli kurumlar vergisi ve KDV teşvik unsurlarının 2019 yılında da uygulanmasını öngörüyoruz. 2020 sonuna kadar her bir ilave istihdama SGK primi ve vergi teşvikleri sağladık. İhracatçıların alabilecekleri KDV iadesinin tabanını artırdık, KDV iade işlemlerini son derece hızlandırdık. Kadın çalışanların kreş hizmetinden yararlanmasına yönelik vergisel destekler sağladık. Vergisini düzenli olarak ödeyen mükelleflerimize yüzde 5 indirim imkânı sağladık.

Bu hedefler çerçevesinde, önümüzdeki dönemde mali disiplin, on altı yıldır tüm AK PARTİ iktidarlarında ve hükûmetlerinde olduğu gibi, bu dönemde de en önemli çıpamız olmaya devam edecek.

Vergi sistemimizi daha basit, etkin, geniş tabanlı ve daha adil bir yapıya kavuşturmak için vergi mevzuatımızın sadeleştirilmesine yönelik çalışmalarımız başta olmak üzere, 2019 yılı bu anlamda çok etkin bir yıl olacak. Bunun yanında, etkinliği olmayan, istisna, muafiyet ve indirimleri kademeli olarak kaldıracak, mecbur olmadıkça yeni istisna, muafiyet getirmeyeceğiz. Mükelleflerimizin vergiye uyum seviyelerini güçlendirecek ve kayıtlı ekonomiye geçişi hızlandıracağız.

Gelir politikalarımızla ihracat odaklı ve teknoloji tabanlı bir üretim modeli çerçevesi içerisinde, nitelikli yatırımları, katma değerli üretimi, istihdamı ve ihracata dayalı büyümeyi destekleyerek ekonomimizin rekabet gücünü daha da geliştireceğiz ve bunun özellikle şu son üç dört aylık süreçte öncülerini, mesajlarını ticaret anlamındaki, cari denge anlamındaki dengelenme rakamlarında görmeye başladık ve 2019 bunun daha da güçlü bir şekilde hayata geçtiği bir yıl olacak inşallah.

Gelir politikası uygulamaları alanında gerçekleştirdiğimiz bazı faaliyetlerden de bahsetmek gerekirse Mükellef Hizmetleri Merkezini çok daha etkin bir noktaya taşıyoruz; vergisel konularda anlaşılabilirliğin sağlanması, mükelleflerin hak ve ödevleri konusunda bilgilendirilmesi yoluyla vergi bilincini ve gönüllü uyumu daha da artırmak üzere Mükellef Hizmetleri Merkezini yeniden yapılandırıyoruz, İnteraktif Vergi Dairesinin kapsamını genişletiyoruz; vergi dairesine gidilerek yapılan işe başlama bildirimi, adres değişikliği ve benzeri birçok işlemi elektronik ortama taşıyarak vergi dairesine gitmeden yapılabilir birçok uygulamayı hayata geçirdik ve bu sayede vergisel işlemlerde kolaylık, hız ve etkinlik sağladık. İnteraktif Vergi Dairesinde hâlihazırda 46 adet hizmet sunulmaktadır ve yapacağımız çalışmalarla sistemin kapsamını daha da genişletecek, önümüzdeki dönemlerde mükelleflerimizin vergi dairesine gitmeden, tüm işlemlerini elektronik ortamda yapabilmesine imkân sağlamış olacağız.

Dünya Bankasının hazırladığı rapora göre, İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde Türkiye 2018 yılında 190 ülke arasında bir önceki yıla göre 17 basamak yükselerek 60’ıncı sıradan 43’üncü sıraya yükselmiştir ve raporda Türkiye iş yapma kolaylığı açısından en büyük ilerleme kaydeden ülkelerden bir tanesi olmuştur.

İnteraktif Vergi Danışmanı uygulamasının kapsamını genişletiyoruz. Serbest meslek kazancı elde eden mükellefleri, ticari kazanç elde eden bilanço ve işletme hesabı esasına tabi gelir vergisi mükelleflerini ve işe yeni başlayan mükellefleri vergiyle ilgili yükümlülükleri hakkında bilgilendirecek altyapıyı oluşturuyoruz. İnteraktif Vergi Danışmanı uygulamasını diğer kazanç ve vergi unsurlarını kapsayacak şekilde geliştirmeye devam ediyoruz.

Katma değer vergisi mükelleflerimizin iade taleplerinin hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasını sağlıyoruz. KDV iadelerinin hızlı ve doğru yapılabilmesini sağlamak için yoğun bir dönüşüm ortaya koyuyoruz. Nitekim bu kapsamda, daha önce yapmış olduğumuz hizmetlere ilave olarak belirli şartları sağlayan mükelleflerimizin yeminli mali müşavirlerce hazırlanmış KDV iadesi tasdik raporuyla talep ettikleri KDV iade tutarlarının yüzde 50’sinin -yapılacak ilk kontrollere göre aylarca süren bu işlemi on gün gibi kısa bir süreye düşürerek- teminat alınmaksızın iade edilmesini, kalan tutarın da daha sonra yapılacak kontroller çerçevesinde iade edilmesini öngören bir sistemi 1 Ocaktan itibaren, ocak ayı itibarıyla hayata geçirmeye başlıyoruz.

Elektronik uygulamaların yaygınlaştırılmasına büyük önem veriyoruz. Vergi beyannamelerinin yüzde 99,8’ini e-beyan sistemiyle almaya başladık artık. 2018 yılı Ekim ayı itibarıyla elektronik ortamda alınan bildirim ve beyanname sayısı 90 milyona yaklaştı. Bunun yanında, bu yıl veraset ve intikal vergisi beyannamelerini de elektronik ortama taşıdık. E-defter, e-fatura ve benzeri uygulamalarla mükelleflerimizin kâğıt ortamında tuttukları defterlerin ve düzenlemek zorunda oldukları faturaların elektronik ortamda düzenlenmesi, muhafazası ve ibrazına imkân tanıyarak uyum maliyetlerinde de ciddi anlamda tasarruf sağladık.

Nitekim E-Tebligat Sistemi’yle yaklaşık 30 milyon adet tebligat, buna dayalı elektronik ortamda düzenlenerek tebliğ edildi ve yaklaşık 300 milyon Türk lirasına yakın tasarruf sağladık.

Hazır Beyan Sistemi’nin kapsamını genişlettik. Hazır Beyan Sistemi’yle mükelleflerimizin kira geliri, ücret, menkul sermaye iradı ile diğer kazanç ve iratların beyan edilebilmesine olanak sağladık. Bu kapsamda mart ayında 1 milyon 441 bin mükellef Hazır Beyan Sistemi’ni kullanarak yıllık gelir vergisi beyannamesini bu şekilde verdi.

Kayıt dışı ekonomiyle etkin mücadeleye devam ediyoruz. Hükûmetlerimiz döneminde kayıt dışı ekonominin azaltılması için planlı bir mücadele yürüterek bu çerçeveyi daha da genişletmeye devam edeceğiz ve bu kapsamda, geçtiğimiz dönemde hazırladığımız 3 eylem planını uyguladık ve olumlu neticelerini almaya başladık. Türkiye'de kayıt dışı ekonominin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2002 yılında yüzde 32,4’ken 2006 yılında yaklaşık yüzde 26,8’e düşürdük. Kayıt dışı istihdam oranını ise Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı verilerine göre, 2002 yılındaki yüzde 52,1 seviyesinden 2017 yılı sonu itibarıyla yüzde 33,9’a indirdik ve hayata geçireceğimiz yeni bir eylem planı çerçevesinde bu konudaki mücadelemizi daha da ileriye taşıyacağız.

Yeni bir vergi veri analiz merkezi kurma çalışmalarımızı başlattık. Mükelleflerin uyum düzeyinin artırılması, uyumsuz mükelleflerin uyumlu mükellefler aleyhine oluşturacağı haksız rekabetin önlenmesi, kayıtlı ekonominin teşvik edilmesi amacıyla yeni bir vergi veri ve risk analiz merkezini kuruyoruz. Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde kurulacak bu merkezde farklı veri kaynaklarından elde edilen bilgiler ile faaliyet grupları ve sektörler itibarıyla mükellefler analiz edilerek yapılacak mukayeseler suretiyle vergilemedeki muhtemel risk alanları tespit edilerek çok daha etkin bir vergi ve denetim altyapısı inşa edeceğiz.

Defter Beyan Sistemi’ni uygulamaya geçirdik. Serbest meslek erbabı, işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerle birlikte basit usule tabi olan mükelleflerin kayıtlarının elektronik ortamda tutulmasına imkân veren Defter Beyan Sistemi’ni hayata geçirdik. Bu kapsamda yaklaşık 2,1 milyon mükellefin gelir ve gider kayıtlarının portal üzerinden elektronik ortamda tutulmasını, beyannamelerin kullanıcı dostu arayüzler vasıtasıyla sistem üzerinden doldurulmasını hedefliyoruz. Böylece, küçük ölçekli mükelleflerimizin de vergiye uyum maliyetlerini daha da aşağıya çekmeye başladık.

Vergi denetimi kapsamında tüm mükellefleri kavrayan, mükellef haklarını koruyan adil, objektif ve etkin vergi denetimi dönemi, çok daha güçlü bir şekilde hayata geçeceği bir dönem olacak.

Kayıt dışı ekonomiyle mücadele ve vergi incelemelerinin etkinliğini artırmak amacıyla Vergi Denetim Kurulunun denetim kapasitesini, uzmanlaşma ve iş bölümünü göz önünde bulundurarak güçlendirme ve bilgi işlem altyapısını geliştirmeye devam ediyoruz. Oluşturduğumuz risk analiz sistemiyle vergi kayıp ve kaçağıyla etkin olarak mücadele ediyoruz. 2014 ve 2018 döneminde yaklaşık 247 bin mükellef nezdinde vergi incelemesi yaparak bu incelemeler neticesinde düzenlenmiş raporlarda yaklaşık 39 milyar TL vergi tarhiyatı yapılmış ve buna bağlı olarak 83 milyar TL ceza kesilmiştir. Teftiş, inceleme, soruşturma, denetim ve diğer görevlendirmelerdeki iş ve işlem süreçlerinin tamamen bilgisayar destekli yürütülmesini sağlamak amacıyla elektronik denetim uygulamalarına ağırlık verdik ve bu kapsamda Vergi Denetim Kurulu Denetim Bilgi Sistemi ve Vergi Denetim Kurulu Risk Analiz Sistemi’ni uygulamaya koyarak hayata geçirdik. Vergi Denetim Kurulu birçok gelişmiş ülkenin benzer uygulamalarını kullandığı VDK-RAS sistemini geliştirerek 2018 yılında Risk Analiz Sistemi kaynaklı vergi incelemelerinin toplam vergi incelemeleri içerisindeki payını yüzde 20’lere taşıdık.

Çiftçi, esnaf, KOBİ ve girişimcilere sağlanan destekler noktasında da çok önemli adımlar attık. Kasım ayı itibarıyla sadece Ziraat Bankasınca kullandırılan düşük faizli kredi bakiyesi 46 milyar TL’ye, Tarım Kredi Kooperatiflerince kullandırılan düşük faizli kredi bakiyesiyse yaklaşık 5 milyar TL’ye ulaşmıştır. 2018 yılı Kasım ayı itibarıyla söz konusu uygulamadan yaklaşık 866 bin üretici faydalanmaktadır. Bu çerçevede 2004 yılında 205 bin üreticiye 700 milyon TL olarak verilmeye başlanan bu destek 2018 yılında -2004 yılında 700 milyon TL’den- 51 milyar TL bakiyeye yükselmiş ve 866 bin çiftçimiz bundan faydalanmıştır. 2018 yılında tüm Türkiye’de yaşanan doğal afetler dolayısıyla Hatay ve Kilis illeri başta olmak üzere -ilçeleri dâhil olmak üzere- faaliyet gösteren ve yaşanan terör olayları nedeniyle zarar gören üreticilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan düşük faizli tarımsal kredi borçları bir yıl süreyle ertelenmiştir. Nitekim çiftçilerimize düşük faizli kredi kullandırılması nedeniyle oluşan gelir kayıplarının karşılanması amacıyla da yapılan ödeme tutarı ek olarak kasım ayı itibarıyla 2 milyar TL olup ayrılan 2,65 milyarlık bütçenin önemli bir kısmı kullandırılmış ve bu amaçla da 2019 yılı bütçesine de 3,4 milyar TL’lik ekstra bir ödenek koyulmuştur. 2018 yılında Hatay ve Kilis illerinde ve ilçelerinde faaliyet gösteren ve yaşanan terör olayları nedeniyle zarar gören esnaf ve sanatkârlarımızın Halk Bankasına olan borçları da bir yıl süreyle ertelenmiştir. Kasım ayı itibarıyla bu kapsamda kullandırılan esnaf kredilerinin bakiyesi 30,9 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bu kredilerden faydalanan esnaf sayımızsa 491 bin adet olmuştur. Bu çerçevede kasım ayı itibarıyla yapılan ödeme tutarı 1,2 milyar TL olup ayrılan 1,48 milyar TL fondan bu kullandırılmıştır. Bu amaçla 2019 bütçesine 1,88 milyar TL ödenek öngörülmektedir. Bu çerçevede, 2002 yılında 64 bin esnafa 150 milyon TL olarak verilmeye başlanan bu destek 2018 yılında 30,9 milyar TL bakiyeye yükselmiş, 490 bin esnaf sayısına ulaşılmıştır.

Diğer taraftan, 2018 Yılı Programı, 100 Günlük İcraat Programı ve Yeni Ekonomi Programı’nda yer alan Kalkınma Bankasının “Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası” olarak yeniden yapılandırılması hedefleri kapsamında mevcut kuruluş kanununun yerine geçmesi öngörülen yeni kuruluş kanunu ekim ayında yasalaşmış, böylelikle ülkemizde kalkınma bankacılığının genişletilip geliştirilmesi, bankanın kullanacağı enstrümanlarla sermaye piyasasının kuvvetlendirilmesinde etkin bir rol oynaması, bankanın görev alanlarını genişleterek mali yapısının güçlendirilmesi, başta teknoloji ve inovasyon yatırımları olmak üzere stratejik, yenilikçi ve yüksek katma değerli üretime dönük yatırımların ve “startup”ların destekleneceği bir yapıya ulaştırılması ve bankanın 2017 sonu itibarıyla 6,9 milyar TL olan kredi hacminin yeni yapılanmayla birlikte bunun çok daha üzerine taşınması amaçlanmaktadır.

Kamu iktisadi teşebbüslerine baktığımızda, pay sahipliği fonksiyonunu icra ettiğimiz KİT kurumsal yönetim ilkelerine uygun olarak kârlı ve verimli bir şekilde işletilmesi temel hedefimizdir. Bu hedefimiz YEP’te “KİT’ler verimlilikleri artacak ve kamu maliyesine yükleri azalacak şekilde yeniden yapılandırılacak.” şeklinde yer almaktadır. Bu amaçla, KİT’lerde yetkilendirmeyi, hesap verebilirliği, şeffaflığı, karar alma süreçlerindeki etkinliği ve performansa dayalı yönetimi esas alan stratejik yönetim anlayışının yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalarımız devam etmektedir. Bildiğiniz üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak kamu pay sahipliğinin gerektirdiği işlemleri yerine getirmek üzere portföyümüzde yer alan bazı KİT’lerin yatırım ve diğer finansman ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla sermaye mahiyetinde ödemeler yapmaktayız. Ayrıca KİT’lere sosyal, bölgesel ve sektörel amaçlarla verilen görevler nedeniyle oluşan bedeller Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinden karşılanmaktadır. KİT’lere yapılan sermaye transferi tutarı 2017 yılında 4,4 milyar TL olarak gerçekleşmiş olup bu tutarın 2018 yılında 6,2 milyar TL, 2019 yılında ise 6,9 milyar TL olması planlanmaktadır. 2017 yılında 3,4 milyar TL olarak gerçekleşen KİT’lere yapılan görevlendirme bedeli ödemesinin 2018 yılında 2,2 milyar TL, 2019 yılında ise 1,6 milyar TL olması öngörülmektedir.

Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak kamu sermayeli işletmeler, iştirakler ve kamu sermayeli bankalardan elde edilecek temettü ve bakiye kâr gelirlerinin takip ve tahsilat işlemlerini de gerçekleştiriyoruz. Ve bu çerçevede 2017 yılında toplam 8,9 milyar TL temettü ve bakiye kâr geliri elde edilmiş olup bu tutarın 2018 yılında 15,6 milyar TL, 2019 yılında ise bakiye kâr haricinde 2,8 milyar TL olması öngörülmektedir. Diğer taraftan hasılat payı uygulaması çerçevesi içerisinde 2017 yılında KİT’lerden elde edilen hasılat payı tutarı 869 milyon TL olarak gerçekleşmiş olup bu tutarın 2018 yılında 1,3 milyar TL, 2019 yılında da 1,4 milyar TL olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir.

Kamu finansmanına baktığımızda, hazine garantili kredilerden üstlenim oranını tarihî düşük seviyelere çekmiş olduk. Hazine garantili dış borç stoku 2018 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla 13,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Öte yandan hazine garantili kredilerden üstlenim oranı tarihî düşük seviyelerde seyretmekte 2002 yılında hazine garantili kredilerden üstlenim oranı yüzde 51,9 iken 2018 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla bu oran yüzde 1’e düşmüştür.

Hazine alacak stoku 2018 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla 19 milyar TL olarak gerçekleştirilmiştir. 2002 yılında yüzde 72,1 olan ülkemizin Avrupa Birliği tanımlı genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı, 2018 yılı ikinci çeyrek sonu itibarıyla yüzde 29,2 olarak gerçekleşmiştir. Ve Yeni Ekonomi Programı’na göre söz konusu oranın 2018, 2019, 2020 ve 2021 yılları sonu itibarıyla sırasıyla yüzde 31, yüzde 28,5; yüzde 28,2 ve yüzde 27,2 seviyelerinde, aşağı yönlü bir patikada gerçekleşmesini öngörüyoruz.

Kamu borcunun bir göstergesi olan ve Avrupa Birliği bünyesinde ekonomik ve parasal birliğe geçişin ön koşulu olan Maastricht Kriterleri, AB üyesi ülkelerin genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 60 olarak belirlendiği Maastricht Kriterleri çerçevesi içerisinde ESA2010 kılavuzu esas alınarak hesaplanan Maastricht borcu ülkemizde de AB tanımlı genel yönetim borç stoku altında Bakanlığımızca derlenmekte ve düzenli olarak aylık yayınlanmaktadır.

Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat verilerine göre, 28 Avrupa Birliği üyesinin ortalama genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2018 yılı ikinci çeyrek sonu itibarıyla yüzde 81 olduğu; aynı metodolojiyle, 2018 ikinci çeyrek itibarıyla, ESA2010’da üretilen, ülkemizin gayrisafi yurt içi hasılaya olan oranının bu oranın çok çok daha altında olduğu çok net bir şekilde görülmektedir.

Stratejik ölçütlere dayalı borçlanma politikamız sayesinde borç stokunun faiz, kur ve likitide risklerine karşı olan duyarlılığını çok dikkatli ve hassas bir şekilde yönetmeye devam ederek azalttık. TL faizlerdeki 500 baz puanlık artış 2001 yılı stok yapısında borç stokunu 1,6 puan artırırken mevcut yapıda yalnızca 0,8 puan artırmaktadır. Yine gayrisafi yurt içi hasıla büyümesindeki 2 puanlık azalış 2001’de borç stokunda yüzde 1,6 puan artırırken mevcut yapıda sadece 0,6 puan artırmaktadır. Yine, TL cinsi borçlanmaya ağırlık vererek borç stokunun yapısını döviz kuru şoklarına karşı daha güçlü hâle getirdik. 2001 yılındaki stok yapısı sürdürülüyor olsaydı, Türk lirasındaki yüzde 5 değer kaybını borç stokunun içerisinde 1,6 puan artıracakken mevcut yapıda bu artış sadece 0,7 puanda kalmıştır. Ve sadece ve sadece bu saydığım analiz kamu maliyemizin ve kamu borç yapımızın ne derece sağlam bir noktaya eriştiğini çok açık, net, şeffaf bir şekilde göstermektedir.

Dış finansmana baktığımızda ülkemizin kalkınma hedefleri doğrultusunda Dünya Bankasıyla da yakın ilişkileri devam etmektedir. Dünya Bankasıyla ülkemiz arasında 2017 ve 2021 mali yıllarını kapsayan dönemdeki mali ve teknik iş birliğinin çerçevesini oluşturan ülke iş birliği çerçevesi programı kapsamında şimdiye kadar 7 proje ve 1 program kredisi için toplamda 2,6 milyar dolar tutarında uzun vadeli, düşük faizli finansman sağladık.

Yine, 2018 yılı özelinde Dünya Bankasından enerji, altyapı ve reel sektörlerde geliştirilen büyük montanlı projeler için toplamda 1,1 milyar dolar civarında bir finansman temin ettik. Söz konusu projeler ülkemizin ekonomik gelişimi ve canlanmasına katkı sağlayacağı için ülkemizin ekonomik büyümesine de önemli bir etkiyi ortaya koyacak.

Hazine Finansman Programı çerçevesinde uluslararası sermaye piyasalarından 7,7 milyar dolar tutarında dış finansman sağladık. Özellikle yaz ayları sonunda maruz kaldığımız finansal dalgalanmaların ardından ekim ve kasım aylarında gerçekleştirdiğimiz dolar ve euro cinsi tahvil ihraçlarına ihraç tutarının 3 katından fazla talep gelmesiyle geçtiğimiz süreçte aldığımız ekonomik tedbirlerin uluslararası yatırımcılar nezdinde ne denli güçlü bir karşılık bulduğunu görmüş olduk. Tüm bu çerçevede ülkemizin güçlenen uluslararası rolüyle birlikte, buna paralel olarak, son yıllarda kalkınma yardımlarında da Türkiye dünyada en önde olan ülkelerden biri olmuştur ve yıllık uluslararası yaptığı yardımların gayrisafi millî hasılasına oranına kıyasla bakıldığında dünyada 1’nci ülke olarak; Amerika’yı, İngiltere’yi ve dünyadaki bütün gelişmiş ülkeleri geçerek bu noktaya erişmiştir.

Tüm bu bilgiler ışığında, ben tekrardan 2019 yılı Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçemizin hayırlı olmasını temenni eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım.

Şahsı adına aleyhinde Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı bütçesi çerçevesinde şahsım adına aleyhte söz almış bulunuyorum. Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.

Bütçe, yürütmenin iktidar etme aracıdır. Bütçe teklifi, yürütmenin ekonomik ve siyasal yapıya ilişkin fikirleridir. Görüştüğümüz bu bütçe teklifi, toplumsal adalet, işsizlik, gelir dağılımı gibi Türkiye’nin yapısal sorunlarına herhangi bir çözüm önerisinde maalesef bulunmamakta. Başta belirtmeliyim ki bunları bir muhalefet milletvekili olarak keyifle söylemiyorum. Bütçe teklifinde kamu-özel iş birliği projelerinden kaynaklanan ödemeler net değil. Son dönemde gerçekleşen projelerle ilgili sözleşmelere dayalı olarak verilen garantilerin bütçeye yükü konusunda hesaplamalar nasıl yapılmış? Bunların 2019 bütçesine etkisi nasıl hesaplandı ve hangi ödenek içine ne kadar konuldu? Bu konudaki tespitlerin Sayıştay denetim raporlarında olması gerekirdi ama yok. Korkarım ki buradan doğacak maliyeti kurduğunuz ekonomik sistemden beslenen azınlık değil, hiçbir sorumluluğu olmayan milyonlarca vatandaşımız ödeyecek.

Dolar bazında dış borç stoku 2002 yılından günümüze yüzde 360, özel sektör borcu yüzde 754, kamu borcu ise yüzde 218 artmış. Özel sektör borçları kaynaklı bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Çoğu yurt dışından alınmış borçların artık uygun maliyetle çevrilme imkânı çok zorlaştı. Gerek devlet yönetme anlayışınızın oluşturduğu olumsuz siyasi şartlardan gerekse ekonomiyi yönetme biçiminizden dolayı yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine olan güveni de azaldı. Ne yazık ki Türk ekonomisi yıllar yılı dış kaynağı sorumsuz harcama sonucuyla krize sürüklenirken krizden çıkmak için maalesef yine bir dış kaynak girişine ihtiyaç duymakta. Hem vahşi bankacılık sisteminin hem de reel sektör firmalarının kapsamlı bir iyileşme sürecine tabi tutulması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, lütfen, bir ülke düşünün ki devletin başkanı kendisini bir anonim şirketin başına atıyor. Damadı olan hazine bakanını ise anonim şirkette başkan vekilliğine getiriyor. Sayın Cumhurbaşkanının kimseye güvenememesi nedeniyle kendisini ve damadını Varlık Fonu’na atadığını iyi niyetle düşünelim. Fakat keşke Sayın Cumhurbaşkanı kimseye güvenemeyeceği bir ortamın yaratılmasına imkân vermeseydi, toplumsal ve ekonomik alanlarda güven duygusu içinde yaşayabilseydik.

Kıymetli AK PARTİ’li milletvekilleri, bizlerin manevi dünyamızda faiz yokken sizler ise faizcilikten bir yandan yakınıyor diğer taraftan günlük siyaset uğruna bu duyguyu sınırsızca sömürüyorsunuz. Bankalar ise faizden rekor kazançlar elde ediyorlar. Televizyonlarda çikolata reklamı gibi çekici faiz reklamlarına izin veriyorsunuz. Gün geçmiyor ki telefonlarımıza tüketici kredisi teklifleri gelmesin. Borçlanmaları için adeta insanımızın aklı çeliniyor. Bu anlattıklarım sizin kontrolünüzdeki ekonomik sistem içinde yapılıyor. “Borçlanma” diyoruz ama bu kelime aslında yapılan operasyon için çok hafif kalıyor. Halkımızın ve vatanımızın geleceği ipotek altına alınıyor.

Bugün dünyanın birçok teknoloji merkezinde Türk gençleri çalışmakta. Özellikle bilgi teknolojileri alanındaki gençlerimiz Avrupa ülkeleri tarafından transfer ediliyorlar, kolaylıkla vatandaşlık veriliyor. Türkiye’deki beyin göçünü tersine çevirip yüksek teknoloji üretir bir hâle gelmek zorundayız. Bu, lüks üniversite binası yapmakla gerçekleşmez, zihinsel reformla olur. Düşünen beyinlerin önündeki engelleri kaldıralım. Toplumsal ve ekonomik adaleti sağlamadıkça bu hedefleri gerçekleştirmemiz de mümkün değil. İnsanımızın önünü açalım ki teknoloji ağırlıklı millî markalarımız, küresel firmalarımız olsun.

Sayıştay raporlarına gelecek olursak; Sayıştaya göre, Maliye Bakanlığı kayıtları gerçekçi, sağlıklı tutulmamış, yanlış bilgiler girilerek hesaplar manipüle edilmiş. Maliye Bakanlığı bu kadar hatalı ve doğru olmayan işlemleri neden yapar? Sayıştay raporunda Gelir İdaresi Başkanlığına ait olmayan gelirlerin Başkanlığın tablolarında yer aldığı tespit edilmiş. Ayrıca, Hazine Müsteşarlığı, SPK ve BDDK’yle ilgili olarak da benzer sorunların bulunduğu tespit edilmiş. Yanlış bilgilerle gelirleri fazla göstererek bizleri değil asıl kendinizi kandırıyorsunuz.

Bir de özelleştirme mevzumuz var. Değerli milletvekilleri, yapılan özelleştirme değildir. Sayıştay raporları Özelleştirme İdaresi Başkanlığıyla ilgili çok önemli tespitlerde bulunmuş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekilim.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Bunlardan biri, özelleştirme işlemlerine ait değer tespit sonuçlarının kamuoyuna duyurulmaması; bir diğeri, özelleştirme programına alınan taşınmazların mali tablolarda yer almaması. Kamuoyundan bu tür bilgiler neden saklanıyor? Değerinin altında özelleştirmeler mi yapıldı? Evet, şahidim, yapıldı. Buna, memleketim Erzurum’un şeker fabrikasının, kimsenin haberdar olmadığı, AK PARTİ döneminde çalıştırılmayan içindeki alkol fabrikasıyla birlikte yok pahasına satılmasını örnek olarak verebilirim. Kamu zarara uğratıldı, Erzurum’un can damarlarından biri kesildi. Buna “özelleştirme” diyemeyiz, buna desek desek “millî servet transferi” diyebiliriz.

Son tahlilde, ülkenin geldiği finansal çöküş tablosunda, gönül istemez ama, yabancı kurumlardan borç alınacaksa inşallah para karşılığında para öderiz. Umarım ki, rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ikaz ettiği gibi, bu sefer istenecek borcun karşılığı para artı siyasi taviz olmaz.

Sözlerimin sonunda, bu konuyu çalışırken görüşlerinden istifade ettiğim, Plan ve Bütçe Komisyonunda İYİ PARTİ’mizi temsil eden Sayın Durmuş Yılmaz Beyefendi ve İsmail Tatlıoğlu Beyefendi’ye şükranlarımı sunar, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sekizinci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap işlemlerine geçiyoruz.

Sayın Şahin…

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Hazine ve Maliye Bakanına soruyorum: Teknik olarak, iç piyasadan döviz ve altına bağlı borçlanma yoluyla yeni kaynak yaratmak mümkün müdür? Bu yöntem sadece hesaplar arası bir aktarımdan başka bir sonuç verebilir mi?

Dövize dayalı borçlanmanın, içeride dövize olan talebi artırma sonucu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Enflasyon sepeti aylık değişimine göre, uzman doktor muayenesi 18 lira, laboratuvar ücreti ise 23 lira olarak değerlendirilmiştir. Enflasyon hesaplamasında kullanılan bu verileri nereden ve nasıl derliyorsunuz? Türkiye’nin herhangi bir yerinde bu ücretlerle muayene olmak, laboratuvar hizmeti almak mümkün müdür?

TELEKOM özelleştirmesinde Lübnanlı Oger firması kaç dolar taahhüt etmiş ve ne kadar ödemiştir? Şimdiye kadar ne kadar temettü tahsilatı yapmıştır? Türkiye Cumhuriyeti bankalarından ne kadar kredi kullanmış ve ne kadar geri ödeme yapmıştır?

Merkez Bankası…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, “Ekonomi çok iyi durumda, bir daha borç yapılandırması yapmayacağız.” dediniz. Bütçe görüşmelerinden sonra yeni bir yapılandırma gündeme gelecek. Bu yapılandırma içerisine, ödenemeyen kredi kartı, tüketici kredisi, konut kredisi gibi bireysel kredilerin yapılandırılmasını da dâhil etmeyi düşünüyor musunuz?

Esnaflarımızın devlet, özel ve esnaf kefalet kooperatiflerine 400 milyara yaklaşan borçları var. Bu borçlardan bir yeniden yapılandırma söz konusu mudur?

Çiftçilerimizin sadece Ziraat Bankasına olan borçlarında, yüzde 11 faiz alarak, borç ertelemesi, yapılandırma yapacaksınız. Diğer banka ve Tarım Kredi Kooperatiflerindeki borçlarında da bir yapılandırma olacak mı?

Tarım Kredi Kooperatifleri, plasman ihtiyacının bir bölümünü Ziraat Bankasından yüksek faizli ticari kredi olarak kullanmakta olup, bu nedenle ortaklarına da yüksek faizli kredi kullandırmaktadır. Bu krediyi, geçmişte olduğu gibi, tamamen düşük faizli tarım kredisine çevirmeniz yönünde bir düzenlemeniz var mıdır?

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Sayın Bakana olacak: Sayın Bakanım, dış kaynaklı kredilerle yapılan projelerin tamamının veya tamamına yakınının süresinde bitirildiğini görmekteyiz. Yalnız, kendi imkânlarımızla yaptığımız ihalelerle veya Türkiye'de yapılan yap-işlet-devret projelerinde maalesef ihaleler süresinde tamamlanamıyor, projelerin çoğunluğu yıllarca geriye kalıyor. Çeşmeli-Taşucu otoyolunun ihalesinde 6 tane firma dosya almış ama maalesef yine teklif veren bir firma olmamıştır. Bu, Çeşmeli-Taşucu otoyoluyla ilgili sürekli zaman kaybetmekteyiz. Hep “Yeniden ihale yapılacak, yap-işlet-devrete çıkılacak…” Çıkıldı, ihale iptal oldu, teklif verilmedi. Çeşmeli-Taşucu’yla ilgili Mersinlilere verebileceğiniz bir tarih var mıdır? Bu konuda nasıl bir çözüm üretmeyi düşünüyorsunuz?

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, hazine olarak bireysel yatırımcıya dolar ve euro cinsi tahvil ihracına başladınız. Dolarla borçlanmada yabancıya yüzde 7,5 faiz ödeyen devlet, kendi vatandaşına yüzde 4 faiz verecek. Cumhurbaşkanı daha önce döviz mevduatı olanlar için “Teröristlerden farkı yoktur.” demişti. Şimdi, siz dövize faiz vererek ne yapmayı amaçlıyorsunuz? Dövizle borçlanma hem Türk parasının kıymetini koruma anlayışına hem de Cumhurbaşkanlığının çıkardığı dövizle mücadele karar ve kararnamelerine aykırı değil mi?

Bir başka soru: Sayın Bakan, doğal gaz fiyatları düşmedi; elektrik, gıda, eğitim, kiralar, Merkez Bankası faizleri düşmedi ancak “Enflasyon düştü.” diyorsunuz. Peki, enflasyon gerçekten düştüyse saydığım kalemlerde neden düşüş olmadı?

BAŞKAN – Sayın Topal…

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, resesif bir ekonomide reel gayrisafi yurt içi hasıla gerileme eğilimine girer; işsizlik artar, ücretler reel olarak geriler, gelir dağılımı bozulur, üretim seviyesi düşer, şirketler küçülür, vergi gelirleri düşer, ulusal para birimi değer kaybeder. Bu, ekonomi uzmanlarının tanımlamasıdır. Tüm bu tanımlamalara baktığımızda maalesef tam da ülkemizi anlatan kavramlar olduğunu üzülerek görmekteyiz.

Sayın Bakan, resesif bir ekonominin sonucu enflasyon ve deflasyon yani kriz değil midir? Bu bilgilere göre hâlâ ülkemizde kriz yok diyorsanız, bulunduğumuz ortamı hangi kavramla açıklarsınız? Bunun ekonomi literatüründeki adı kriz değilse nedir? Neden tasarruf yapıyoruz? Eğer ekonomi iyiyse neden asgari ücret artmıyor, neden memur maaşları artmıyor, neden ek gösterge 3600 gelmiyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu? Yok.

Sayın Aycan…

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Özelleştirme yoluyla elde edilen kaynaklar nedir? Fayda sağlamış mıdır? Yapılan özelleştirme bedeli nasıl hesaplanmaktır? Örneğin Kahramanmaraş Elbistan Şeker Fabrikası 295 milyon liraya özelleştirilmiştir. Oysa Elbistan Şeker Fabrikasının 900 bin metrekare fabrikaya ait, 800 bin metrekare Özelleştirme İdaresine devredilen arsası vardır. Bunlar dikkate alınmamış mıdır? Yapılan özelleştirmelerin ederinin altında olduğunu düşünüyor musunuz? Özelleştirmeyi herhangi bir şahıs yerine halka arz şeklinde yapmayı veya tesisi o bölgenin insanlarına vermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tarihimizde “hazine, malevi” anlamına gelen, devlete ait malların bütünü ve bununla ilgili idari, mali kuruma beytülmal denir. Beytülmalde ilk sorumlu Hazreti Ömer, ilk görevli de Bilal-i Habeşi’dir. Beytülmaldeki imkânlar kamu için ve kamu yararına harcanır. Yusuf suresindeki ilgili ayetler sorumluluk alanlarına ehil olanların atanmasını amirdir. Beytülmaldeki imkânları aşıranlar kınanmış ve “Aşırdıklarıyla mahşere gelirler.” buyurulmuştur. Hazreti Ömer beytülmali yetim hakkı olarak tarif etmiş, kendi özel işine yönelince devletin mumunu söndürüp kendi özel mumunu yakmıştır. “Yetim hakkı yiyen iflah olmaz.” özdeyişi hepimizin kulağına küpe olmalıdır. Dönemimizde halkın hakkı halka verilip devletin ve milletin malına sahip çıkıldığı için yoksulluklar, kuyruklar ve krizler içindeki eski Türkiye'den dünyanın gıptayla izlediği yeni ve gelişmiş Türkiye'ye ulaşılmıştır. At binenin, kılıç kuşananındır. İdare vaktin ve nakdin idaresidir. Kriz tellalları ellerini ovuştura dursunlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hürriyet...

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, birçok mesleki alanda staj yapanların staj süreleri sigorta başlangıcı sayılmıyor. Bu yüzden yüzlerce insan mağdur. Burada yasal bir çarpıklık var. Bunun da Anayasa’daki eşitlik ilkesine aykırı olduğunu düşünüyorum. Bu çarpıklık ne zaman giderilecek?

Asgari ücretli yoksulluk sınırında bile değil. Emeklilikte yaşa takılanlar görmezden geliniyor, yok sayılıyor. Taşeron işçilerinde kadro alanlar bile mağdur oldu, yüzde 70 şartına takılanlar işsiz kaldı. 3600 ek gösterge unutuldu ve memurlar sürekli oyalanıyor. Bu insanlar geçim sıkıntısı nedeniyle sürekli borçlanıyor, borçlanarak geçinmeye çalışıyor. Bunları Çalışma Bakanına, İçişleri Bakanına defalarca sorduk, cevap alamadık. Bakanlar “50 kadın daha az öldürülüyor." diye neredeyse sevinir açıklamalar yaptılar. Bu kadar şeyi, gerçekten, duvara söylesek duvar çatlardı ama cevap alamadık. Türkiye’nin gerçekleri bambaşka, anlatılan masallar ise bambaşka. Hükûmetinize tekrar soruyorum: Yandaşlar zenginleşirken yoksula yine tencere kaynatmak mı düşecek? Elektrik, su, doğal gaz faturalarını nasıl düşüreceksiniz? Lafı eveleyip gevelemeden bu sorunları çözecek misiniz, çözmeyecek misiniz?

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bülbül...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1937 yılında açılan cumhuriyetin dev projelerinden Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasına ait arazinin 42 dönümlük kısmının millet bahçesi hâline getirileceği söylenmektedir. Ancak yurttaşlarımızın Sümerbank arazisine ilişkin esas talebi Sümerbank müzesi ve Sümer üniversitesidir.

Sayın Bakan, fabrika arazisinde kurulmak üzere desen arşivi ve Atatürk emanetlerini içeren Sümerbank müzesinin kurulması için herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır? Millet bahçesi olarak kullanılmak istenen arazinin karşısında hâlihazırda 200 dönümlük Sümer Parkı bulunmaktadır. Bu nedenle millet bahçesine ihtiyaç yoktur. Söz konusu 42 dönümlük arazinin ADÜ Nazilli kampüsünün birleşimiyle oluşturulabilecek Sümer üniversitesine tahsisi için ayrılmasına yönelik bir düşünceniz var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sarıaslan.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Sayın Başkanım, Türkiye’de yaşanan ekonomik krizden en çok etkilenen kesimlerden biri de köylülerdir. Köylülerimizin tarımsal kalkınma kooperatifi fonlarından yararlanılarak almış oldukları borçlarının yeniden yapılandırılması zorunlu olmuştur. Bu borçlarının ve bankalara olan borçlarının faiz olarak yeniden yapılandırılması köylülerimizi rahatlatacaktır. Ayrıca, Sayın Bakanım, Nevşehir’e yapılması düşünülen spor tesislerinin temeli ne zaman atılacaktır, ne zaman bitirilecektir? Nevşehir’deki gençlerin buna ciddi şekilde talepleri vardır. istekleri vardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Şimdi, soruları cevaplamak üzere sözü Komisyona ve yürütmeye veriyorum.

Süreniz on dakika.

Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Bakan cevaplayacak.

HAZİNE VE MALİYE BAKANI BERAT ALBAYRAK – Teşekkürler Sayın Başkan.

Şimdi, bu, birkaç kişi tarafından da soruldu: Niye döviz, altın ihaleleri yapıyor Hazine? Bu, aslında çok önemli ve stratejik bir adım. Birazdan faiz yüküyle ilgili de konuya cevap verirken aynı noktaya parmak basacağım. Son birkaç yıldır sadece Hazinemizin ortaya koyduğu altına dayalı tahvil ihracı, son iki yılda 6,5 tona yakın altının yastık altından Türkiye ekonomisine kazandırılmasına vesile olarak, aslında devlet olarak ne kadar doğru bir iş yaptığımızı, kayıt dışı sermayenin kayıt içine getirildiğini ortaya koydu. Tabii biz bu noktada bir başka ilki daha gerçekleştirerek özellikle gerek döviz anlamında gerek altın anlamında direkt vatandaşımıza yönelik bir ihraç kapsamında, kurumlara, bankalara, yabancılara yaptığımız ihraçlardan farklı, direkt Hazine garantisi kapsamında olan, direkt Hazinemizin bu noktada makul bir kâr payıyla gerek faizli gerek faizsiz enstrümanlarla Türkiye ekonomisinde daha etkin finansal kaynakların çeşitlendirilmesiyle ilgili bir adım attık. Bu tamamen, özellikle Türkiye ekonomisindeki farklı kaynaklarda birikmiş olan sermayenin, döviz cinsinden olsun, altın cinsinden olsun, reel ekonomiye kazandırılmasına yönelik bir adımdır ve gayet başarılıdır.

Bir diğer konu: Niye Hazine faizleri yabancıya yüksek de bu ihalelerde düşük? Şimdi, biraz bakarsak -demek ki biraz detaylı incelememişiz- vade oranına, Hazinenin yaptığı vatandaşa olan ihraç bir yıl, iki yıl, daha düşük süreliyken bu bahsettiğimiz ihraçlar daha uzun süreli, beş yıl, yedi yıl, on yıllık. Vadenin faiz üzerindeki etkisi çok net görülebilir. Ama eğer özellikle şu son dört aydaki Hazinemizin borçlanma stratejisi ki… Ben anlıyorum, herhâlde bu finansal piyasalardaki bazı finansal kuruluşlar bu yeni Hazine stratejimizden biraz rahatsız. Niye rahatsız? Çünkü, bizim öncelikli hedefimiz, devletimizin uluslararası ve ulusal piyasalardan borçlanma maliyetini düşürmek; hele de dalgalı dönemlerde. Bunun en güzel örneğini -eylül, ekim, kasım, aralık- üç buçuk aylık süreçte Yeni Ekonomi Programı’nda öngördüğümüz, faiz maliyeti olarak açıkladığımız rakam ve Hazine olarak ortaya koyduğumuz yeni borçlanma stratejisi ve bu maliyetleri düşürmek için -TL olur, dolar olur, euro olur- vadesi değişkenlik arz edebileceği noktada bu faizi düşürmek için attığımız adımlara en güzel örnek olması açısından rakama baktığımızda, Yeni Ekonomi Programı’nda son dört ayda, eylül, ekim, kasım, aralık ayında 26,2 milyar TL’lik bir faiz ödeneği öngörürken, bu dört aylık süreçte etkin ve aktif bir faiz stratejisiyle bu rakam 23,784 milyar TL gerçekleşmiş yani yıl sonuna kadar ki bütçelenen faiz ödemesi 2 milyar 413 milyon TL daha aşağıda gerçekleşmiştir. Şimdi, daha etkin, daha aktif, hem iç piyasada hem dış piyasada, masanın karşı tarafını da bilerek, likidite ihtiyacını, gelir kaynaklarını etkin bir şekilde yürüterek bu finansman ve borçlanma stratejisini hayata geçireceğiz.

“İşsizlik Fonu” denilmiş, İşsizlik Fonu’yla alakalı konu aslında gayet basit. Daha önce de cevaplamıştım ama bugün burada geldi, yine burada çok kısa bir şekilde hemen bahsedeyim. 4749 sayılı Kanun’un 12’nci maddesi uyarınca, Kamu Haznedarlığı Genel Tebliği çerçevesinde, kamu kurumları, kendi karar ve tercihleri çerçevesi içerisinde, mali kaynaklarını, kamu sermayeleri, kamu destekli, kamunun sahip olduğu her türlü enstrüman, bankalara ihraç edilen borçlanma araçlarında değerlendirebilmektedir. Bu kapsamda gerek hazine kâğıdı olur gerek hazine destekli kamu kâğıdı olur, bankalar olur, bu manada, İşsizlik Sigortası Fonu’nu en etkin ve verimli kaynaklarla yönetecek şekilde İşsizlik Fonu yönetimi bunu değerlendirmektedir ve nitekim son dört aylık, bu manada, İşsizlik Fonu kapsamında yapılan işlemlerin hepsi hukuki ve daha da ötesi, İşsizlik Fonu’nun gelir kaynaklarını artırmaya yönelik işlemlerdir.

Bunun dışında, baktığımızda, borçlanma ve yapılanma hususuyla alakalı vergisel açıdan son üç yılda gerçekleştirilen vergi barışı kapsamındaki düzenlemeler, ağustos ayında ifade ettiğim gibi, “en son” olarak açıklanmış. Bundan sonra olmayacağını ifade ettik. Bu bahsettiğiniz, geçtiğimiz gün gündeme gelen, bu taksitlendirme kapsamında ödemenin süresinin bir ay daha, iki ay daha uzatılmasına yönelik bir işlemdir, yeniden yapılandırma değildir. Ama onun dışında gerek esnafımıza gerek çiftçimize, bu manada, yapılandırma noktasında, mevcut bankalara borçları noktasında çok önemli düzenlemeler, yeniden yapılandırmalar, düşük faizli kredilerle desteklerimiz devam ediyor -rakamsal olarak bir kısmını deminki konuşmamda ifade ettim ama- sadece geçtiğimiz hafta, yine Ziraat Bankası noktasında baktığımızda, 530 bin çiftçimizin yaklaşık 30 milyar TL’lik çiftçi kredisi 2019 Temmuz ayından sonrasına ötelenerek mevcut faizin, en düşük maliyetli faizin altyapısı korunarak yaklaşık yedi aylık, sekiz aylık bir rahatlatmayla bu anlamda da kamu olarak, biz devlet olarak, kurumlarımız olarak bu desteği devam ettirmeyi sürdüreceğiz.

Şimdi, dendi k: “Resesyon var.” “Ekonomi kötü.” “Asgari ücret kötü.” Yani şimdi, tabii, ben Komisyonda da birçok kez bunları ifade ettim. Türkiye’de 2002 yılında -brüt asgari ücret, net asgari ücret, hangisinden bakarsak bakalım- brüt olarak 250 bin liradan 2.030 liraya, net olarak 184 liradan 1.603 liraya çıkmış; nominal olarak yüzde 770, reel olarak yüzde 94’lük bir artışla asgari ücret, Türkiye’de AK PARTİ iktidarları döneminden önceki sürece göre çok ciddi olarak, neredeyse reel olarak da 2 kata yakın bir artış ortaya koymuş.

Ekonomik olarak baktığımızda, resesyon olarak baktığımızda… Şimdi ben literatür noktasında da bazı hocalarımızı hayretle izliyorum. Şimdi bazı literatürdeki kelimelerle yaptırımlar, söylemler, tespitlerde bulunmaya çalışıyorlar ama şu son üç beş aydır yaşadığımız türbülansa rağmen çıkan pozitif iyileşmeler sonucunda, resesyon olmadı, işte stagflasyon verelim, stagflasyon olmadı, bilmem ne verelim, olmadı, işte resesyon, şunu, bunu verelim. Geçenlerde biri yeni bir kelime üretmeye çalıştı, ben tabii bilmiyordum, sözlükten araştırayım dedim, bakalım ne olacak.

Türkiye, üçüncü çeyrekte, 2017 yılının -darbe üçüncü çeyreğine kıyasla 2016’daki yüzde- 11,1’lik büyümesine rağmen ve kur artışı, faiz artışı, enflasyon artışına rağmen yüzde 1,6 büyüyerek -bırakın küçülmeyi- güçlü ve sağlıklı büyümesine devam etmiş. 2008 küresel krizinde kur, enflasyon, faiz saldırısı olmamasına rağmen küresel krizin etkisiyle dört çeyrek küçülen Türkiye üçüncü çeyrekte küçülmemiş; 2018’in dördüncü çeyreğindeki rakamlarla, istihdam rakamlarıyla, üretim, cari denge rakamlarıyla dengeli bir büyümeye devam etmiş ve şükürler olsun, bütün bunlara rağmen sağlam adımlarla, emin adımlarla yoluna devam etmişti.

Şimdi bütün noktada baktığımızda, Türkiye sağlıklı ve rasyonel bir büyümeyi daha da güçlü bir şekilde ortaya koyacağı bir 2019’a emin adımlarla ilerliyor. Ne demek istiyorum? Demin de anlattım. Gerek iç kaynaklı gerek dış kaynaklı gerek iç piyasa talebi gerek dış piyasa talebinden Türkiye bugüne kadar büyümesini, performansını ortaya koymuş. Ama yeni dönem, yeni strateji ve Yeni Ekonomi Programı’nda biz ne dedik? Dengelenme, disiplin ve dönüşüm dedik. Özellikle Türkiye'nin… Dünyada krizler yaşıyoruz, saldırılar yaşıyoruz, terör olayları yaşıyoruz değil mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Bakanım.

HAZİNE VE MALİYE BAKANI BERAT ALBAYRAK – Toparlıyorum.

Fransa’da olaylar oluyor –enteresan- Çin’de olaylar oluyor, Kanada’da bir şeyler oluyor, birileri tutuklanıyor, o oluyor, bu oluyor. Yani bölgemizde son yıllarda yaşanan olayların ne kadar tesadüfi olmadığını her geçen gün yaşanan örneklerle, küresel örneklerle tecrübe ediyoruz. Türkiye’de olunca öyle, Fransa’da olunca böyle, Almanya’da olunca öyle.

Demek ki AK PARTİ iktidarları on altı yıldır çok güçlü bir sistem inşa etti. İşte bu yeni dönem, bu yeni dönem finansal mimari olarak da iç ve dış bütün bu saldırılara karşı çok daha güçlü bir mimarinin inşa edileceği bir dönem. Bunun adımlarını atmaya başladık. Sermaye piyasalarında bunun adımlarını atmaya başladık, bu anlamdaki enstrümanlarla, finansal kurumlarla, Kalkınma Bankasıyla, Emlak Bankasıyla, reasürans şirketi… Bütün bu kurumlarla Türkiye çok daha güçlü, kaliteli ve istihdam üreten -çünkü bu nokta çok önemli, herkes bir şey söylüyor, “Türkiye’de işsizlik, işsizlik…”- her yıl yarım ila 1 milyon insanımıza yeni iş üreten bir ekonomidir. Bu yıl bütün bunlara rağmen yaklaşık 600 bin, 700 bin…

Son bir cümleyle orayı bağlayayım. “İşletmeler kapanıyor, son dört yıldır şunlar kapanıyor, bu kadar sıkıntılar yaşanıyor, işte faize şu kadar para ödeniyor…” Bütün bunlara baktığımızda, hemen bunlara rakamlarla karşılık vereyim. Bu iki soruyla bağlıyorum Sayın Başkanım, son.

100 bin esnaf kapanmış, doğru. Ama baktığımızda, 2015 yılında 97.700 esnaf kapanmış ama 201 bin yeni açılarak toplamda 103 binden fazla yeni işletme hayata geçmiş. Hayat devam ediyor. Bazıları para kazanıyor, bazıları kaybediyor. Hayatta kaybetmek de var, kazanmak da var. Ama totale ve nete baktığımızda, açılan işletmeler kapananlardan 100 bin daha fazla 2015’te. 2016’da bu rakam 228.871 açılmış, 101.614 kapanmış, nette 127.257. 2017’de 229.367 açılmış, 96.945 kapanmış, nette 132.422.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Bir çarşıya çıkın Sayın Bakan.

HAZİNE VE MALİYE BAKANI BERAT ALBAYRAK - 2018 Ocak ve Aralık ayı, 10 Aralık itibarıyla, Ticaret Bakanlığının son rakamları: Bütün bu, işte, saldırı, battı, o, bu rakamlarına rağmen 214.133 açılmış, 96.851 kapanmış; 117.282 net, yine yeni açılan, hayatın devam ettiği bir süreç var. Ve belki en sonuncusu, en çok dile getirileni -bunun altını çizerek Sayın Başkan, müsaadenizle sözlerime son vermek istiyorum- faiz. “Faize veriyorsunuz, ranta veriyorsunuz ama bütçe oranı, ama vergi gelirleri oranı…” Bu iki oranı da verelim ki halkımız bunu görsün. Türkiye’de 2002 yılında faiz harcamalarının bütçe içindeki payı yüzde 43,2’ydi, bugün bu rakam, 2018’de yüzde 9 oranında gerçekleşiyor, 2019 bütçesinde de yaklaşık yüzde 12. Vergi gelirleri: Bunu hep ifade ediyoruz halkımızın önünde, 2002 yılında toplanan verginin yüzde kaçı faize gidiyordu biliyor musunuz? 85,7’si lirası faize gidiyordu. Peki, bugün bu rakam, 2018, bu yıl sonu itibarıyla yüzde 11,7. 2019 bütçesinde de 15’lerde bu rakam.

Şimdi, bütün bunlara baktığımızda, on altı yıldır, Türkiye’de AK PARTİ iktidarları, yaşadığı bütün iç ve dış krizlere, saldırılara rağmen halkımızın teveccühüyle çok ama çok güçlü bir yetkiyle bu ülkeyi yönetiyor. Ve ben tüm kalbimle, inanarak, tüm Meclisin huzurunda milletimize şunu ifade ediyorum: Tıpkı geçtiğimiz on altı yılda olduğu gibi, bize güvenerek bu makamı, Cumhurbaşkanlığı sisteminin başında Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu Kabine ve bu yasamadaki iktidar vekillerimizle 2019 ve 2023’e kadarki yolculuğumuzu da çok daha güçlü bir şekilde inşallah hayata geçirmeye devam edeceğiz.

Ben tekrardan sabrınız için teşekkür ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın Altay…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın gerek kürsüde yaptığı konuşmasında gerekse sorulara verdiği yanıtlarında çelişkiye düşüren durumlar olduğuna ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Bakanın gerek kürsüde yaptığı sunumda gerek yerinden sorulara verdiği yanıtlarda bizi tatmin etmeyen, daha doğrusu bizi çelişkiye düşüren durumlar olduğu için toleransınıza güvenerek pek kısa bir söz istedim.

Bir kere, Sayın Bakan kürsüde öyle bir algı oluşturdu ki Sayın Bakanı dinleyen herkes Türkiye'nin G20’ye AK PARTİ’yle birlikte girdiğini zannetti. Herhâlde milletvekillerimiz de öyle zannetti. Böyle bir şey yok arkadaşlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, değil arkadaşlar, Türkiye ta 1980’den beri G20’de. Üstelik 1998’de Türkiye 15’inci sıradaydı, AK PARTİ döneminde genellikle ortalama 20, 17, 18 bandında ve 2018’de de 18’inci sıraya düşeceği tahmin ediliyor. Hadi 2018 tahmin, 2017’de Türkiye 17’nci sıradaydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yani AK PARTİ’nin devraldığı Türkiye G20’de 15’teydi. Siz küme düştünüz. Bir bunu söylemek istiyorum.

Bir de, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; Genel Kurula çoktan seçmeli bir soru sorup da bitireceğim; milletin karnı aç, biliyorum: Türkiye'nin içinde bulunduğu hâl aşağıdakilerden hangisidir? A) Manipülasyon. B) Türbülans. C) Kriz. D) Hiçbiri. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı 9 Ekimde “Bu krizi iş âlemi fırsata çevirmesini bilecek.” dedi. Sayın Bakan “Kriz yok, türbülans var.” diyor. Diğer başka AK PARTİ sözcüleri “Manipülasyon.” diyor. Yani ben AK PARTİ’li yöneticilerin milletin aklıyla alay etmesini doğru bulmuyorum, millet krizi bizatihi yaşıyor.

Ve son olarak Sayın Başkanım, kişi başına 10 bin dolar millî gelirle övünüyoruz. Biz de övünürüz, keşke 20 bin, 40 bin olsa diyoruz. Mesele, gelirin dağılımıyla ilgili. Şimdi, kişi başına 10 bin dolar şu demek: 4 nüfuslu bir ailenin aylık 16.600 lira evine para girmesi demek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Son olsun.

Ama hepiniz biliyorsunuz ki, hepimiz biliyoruz ki Sayın Bakan, Türkiye’de asgari ücretin altında gelir elde eden 2 milyon insan var, asgari ücretle çalışan 6 milyon, eder 8 milyon; 4’le çarp, 32 milyon 1.500 lira altında gelirle yaşar iken bu 16.600 lira nerede? Varsa biz niye görmüyoruz? Kedi buysa ciğer nerede, ciğer buysa kedi nerede diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bilgen…

25.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, “İşsizlik yok fakat kimse çalışacak iş bulamıyor, kimse çalışmıyor fakat üretim artıyor, üretim patlıyor ama fiyatlar düşmüyor, yakında ucuzluk olacak ama kimse memnun değil, kimse memnun değil ama seçimde herkes partiye oy veriyor.” ibaresinin yer aldığı Duma’ya sunulan raporun şu an içinde bulunulan hâli çok iyi aktardığına ilişkin açıklaması

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, ben de çok uzatmayacağım. Sadece Gorbaçov döneminde Duma’da sunulan kısa paragraflık bir rapor var, oradan çok kısa bir paragraf aktaracağım, hâlimizi çok iyi aktarıyor: “İşsizlik yok fakat kimse çalışacak iş bulamıyor. Kimse çalışmıyor fakat üretim artıyor. Üretim patlıyor ama fiyatlar da düşmüyor. Yakında ucuzluk olacak ama kimse memnun değil. Kimse memnun değil ama seçimde herkes partiye oy veriyor.” Galiba hâlimiz tam o döneme benziyor.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Üç arkadaşımız daha söz istiyor.

Sayın Türkkan…

26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, ekonomideki kötü gidişatın yükünün millete yüklendiğine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Bakan konuşmasında ÖTV’nin sıfırlandığını beyan etti. ÖTV’nin sıfırlanmasına karşın, Sayın Bakan, beyaz eşyada iç satışlar kasım ayında yüzde 18 düştü. Yani ÖTV’yi sıfırladık ama beyaz eşya satışları yüzde 18 düştü buna rağmen. Beyaz eşya iç satışlarındaki o sert gerileme kasım ayında da devam ederken satışlar yüzde 18 düşüşle 472.742 adet gerçekleşti. Bu verdiğim rakam Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği verilerine göre.

Sizin 2019 yılı bütçe planlamasında 2018 yılı vergi gelirine göre toplamda yüzde 26 artış yaptığınız görülüyor. Toplamda 880 milyar 359 milyon lira olarak planlanan 2019 yılı bütçe gelirinin 756 milyar 495 milyon lirası vergiden sağlanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yani 2018 yılı bütçesinde 2017 yılı bütçesine oranla toplamda yüzde 17 artış yapılan vergi gelirlerine 2019 yılında yüzde 26 artış yapılması planlanıyor. Bu gelirde üretime, ihracata, tarıma değil de vatandaştan alınacak vergiye güvenildiği ortaya çıkıyor bu bütçede. Ekonomideki kötü gidişatın yükünün de milletimize yüklendiğini gösteriyor. Bunu arz etmek istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bostancı…

27.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye’nin çok zor bir coğrafyada, meydan okuyucu güçlerle karşı karşıya olan bir ülke olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Engin Altay Bey’e de çok teşekkür ediyorum, “Kimse milletin aklıyla alay etmesin.” dedi. Ama zaten bu hatırlatmaya gerek olmaksızın milletimiz kendi aklıyla alay edenlere demokrasi tarihi boyunca gereken cevabı vermiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Bundan sonra da vermeye devam edecektir. Yani hepimiz bu hatırlatmayı yapabiliriz ama zaten demokratik sistem bunun üzerine kuruludur.

İkincisi: Yaşadığımız durum nedir? Tabii ki çeşitli tanımlamalar var ama emin olun, Türkiye Eskimoların bölgesinde değil, Güney Amerika’nın ucunda bir ülke de değil, çok zor bir coğrafyada, meydan okuyucu güçlerle karşı karşıya olan bir ülke, tabii ki zorlukları var, milletimiz bunu adlandırmasını iyi bilir.

Teşekkürler.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)

2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)

A) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Hazine ve Maliye Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

B) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1) Maliye Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

E) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU (Devam)

1) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU (Devam)

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1) Hazine Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Tamer Osmanağaoğlu…

TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ülkemiz 2016 yılında FETÖ terör örgütü tarafından gerçekleştirilen hain bir işgal girişimiyle karşılaşmıştır. Aziz Türk milletinin feraseti ve duruşuyla kati bir şekilde püskürtülen darbe girişiminin ardından ekonomik argümanların kullanılması suretiyle Türkiye’deki zaten hassas olan ekonomik dengelerin bozulmasına çalışıldığı bir dönemden geçmekteyiz.

Bakanlığınızın da ciddi adımlar attığı böylesine hassas bir süreçte, her ne kadar bazı sektörlerde ciddi adımlar atılmışsa da alt gelir grubunun sorunları katlanarak büyümeye devam etmektedir. Çiftçi, işçi ve küçük esnafın kullanmış olduğu kredileri geri ödeme noktasında sıkıntıları olduğu da bilinen bir gerçektir. Vatandaşlarımızın borçlarının ertelenmesi veya vatandaşlarımızın lehine şekilde yeniden yapılandırılması gündeminizde var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sadece tutanaklara geçsin diye Sayın Bostancı’ya söylüyorum.

Evet, bu millet on altı yıldır size hakikaten ne istediyseniz verdi ama siz bu millete şu kadar huzuru, bir lokmayı, bir hırkayı çok gördünüz ve bu millete ayıp ettiniz. Bu sefer size ders verecek inşallah, takdir milletin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Subaşı…

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan açıklamasında, her yıl 95-100 bine yakın iş yerinin kapandığı ama aynı yıl 200 bin civarında iş yerinin açıldığından söz edilmediğinden bahsetti. Burada bahsi geçen 100 bin iş yerinin kapanmış olmasıdır, vahim bir rakamdır. 200 bin iş yeri açılmışsa o iş yerinde verimli çalışmış, kazanmış insanlar değil, çoğu arayış içinde açılmış iş yerleridir. Bunu 200 binden 100 bini çıkararak 100 bini Bakanlığın lehte bir uygulama biçimine dönüştürmesini doğrusu yadırgadım, o hesap yanlış bir hesaptır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – İbrahim Bey, buyurun.

İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa) – Çok teşekkür ediyorum.

Ben aynı doğrultuda bir soru sormak istiyorum Sayın Bakanıma.

Bu yıl yoğun yağışlardan dolayı özellikle Şanlıurfa’da pamuk ve mısır üreticileri ürünlerini toplayamadı ve satamadılar. Kamu bankalarına ve özel bankalara borçlu olan bu çiftçiler çok zor durumda. Çiftçi borçlarını erteleyecek misiniz? Buna özel bankalar da dâhil olacak mı? Mağduriyet yaşayan çiftçilere kredi kullandırarak tefecilerin elinden kurtaracak mısınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Son sözü veriyorum.

Murat Çepni…

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

İki ayrı mesele hakkında fikrimi söyleyeceğim.

Birincisi, papağana işkence vakasıyla ilgili HAYTAP’tan arkadaşlarla görüştük ve taleplerini yinelediler. Savcılar yetkili olmadığı için işkenceciler, caniler ceza almıyorlar. Bundan dolayı, hayvana şiddet Ceza Kanunu’na girmeli, savcılar resen harekete geçebilmeli ve ceza alt sınırı en az iki yıl olmalıdır ki paraya çevrilemesin.

İkincisi, İzmir 5. İdare Mahkemesi İzmir Aliağa’da İzdemir Termik Santrali için durdurma kararı verdi. Ancak Bakanlık, yeni, uyduruk bir ÇED’le kararı yok saymış ve projeye devam etmiştir. Aliağa’da kirlilik hat safhadadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mahkeme kararlarına uymalı, halkın taleplerini dinlemeli, kaçak bir şirket gibi davranmamalıdır.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Birleşime otuz dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.58

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.39

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon, yerinde.

Şimdi sırasıyla sekizinci turda yer alan kamu idarelerinin bütçeleri ile kesin hesaplarına geçilmesi hususu ile bütçeleri ve kesin hesaplarını ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Hazine ve Maliye Bakanlığının 2019 yılı bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

12) HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI

1) Hazine ve Maliye Bakanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                 419.857.267.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hazine ve Maliye Bakanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

12) MALİYE BAKANLIĞI

1) Maliye Bakanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

(A) CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                                      176.632.557.891,10

Bütçe Gideri                                                                                                                                           176.297.976.775,05

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                      334.581.116,05

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

12.76) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Gelir İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                      3.770.394.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Gelir İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

A) CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                                          3.239.195.023,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                3.091.677.238,63

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                      147.517.784,37

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

42.06) KAMU İHALE KURUMU

1) Kamu İhale Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

 

 

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                         150.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:

GELİR CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                                           TOPLAM                      150.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Kamu İhale Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

A) CETVELİ

 

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                                              187.480.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                   181.925.624,76

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                           5.554.375,24

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

 

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                       140.000.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                               192.071.052,42

Ret ve İadeler                                                                                                                                                            111.521,70

Net Tahsilat                                                                                                                                                       191.959.530,72

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

40.35) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

 

 

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                           37.739.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:

GELİR CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                                           TOPLAM                        36.739.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

A) CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                                                34.162.010,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                      29.288.492,11

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                           4.873.517,89

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

 

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                         34.184.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                 31.793.426,19

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

42.10) KAMU GÖZETİMİ, MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU

 

 

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                           43.499.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:

GELİR CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                        TOPLAM                                           43.499.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

A) CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                                                38.725.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                      23.487.048,61

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                         15.237.951,39

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

 

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                         38.725.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                                 27.149.446,66

Ret ve İadeler                                                                                                                                                              20.477,00

Net Tahsilat                                                                                                                                                         27.128.969,66

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türkiye İstatistik Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

32.75) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

1) Türkiye İstatistik Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                         408.907.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye İstatistik Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Türkiye İstatistik Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Türkiye İstatistik Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

A) CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                                              387.025.028,23

Bütçe Gideri                                                                                                                                                   289.655.503,93

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                         97.369.524,30

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye İstatistik Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

42.04) BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU

1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

 

 

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                         730.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:

GELİR CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                                           TOPLAM                      730.000.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

A) CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                                              385.000.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                      99.009.738,70

Ödenek Üstü Gider                                                                                                                                                  57.029,91

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                      286.047.291,21

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

 

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                       385.000.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                               393.076.051,93

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Hazine Müsteşarlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

07.82) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI

1) Hazine Müsteşarlığı 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

(A) CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                                        77.608.260.861,14

Bütçe Gideri                                                                                                                                              74.913.975.474,69

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                   2.694.285.386,45

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                                1.127.903.129,82

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hazine Müsteşarlığının 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.

Sermaye Piyasası Kurulunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

42.03) SERMAYE PİYASASI KURULU

1) Sermaye Piyasası Kurulu 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

 

 

 

                                                                                                                        GENEL TOPLAM                         285.100.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:

GELİR CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                                           TOPLAM                      285.100.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sermaye Piyasası Kurulunun 2019 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Sermaye Piyasası Kurulunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Sermaye Piyasası Kurulu 2017 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

A) CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                                              292.092.000,00

Bütçe Gideri                                                                                                                                                   264.659.914,80

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                                         27.432.085,20

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

(B) CETVELİ

 

 

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                                       127.592.000,00

Tahsilat                                                                                                                                                               267.492.152,33

Ret ve İadeler                                                                                                                                                      10.218.636,23

Net Tahsilat                                                                                                                                                       257.273.516,10

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sermaye Piyasası Kurulunun 2017 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Böylece sekizinci turda yer alan kamu idarelerinin bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmalarını temenni ederim.

Sayın milletvekilleri, sekizinci tur görüşmeleri tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, sekizinci turdaki görüşmelerin tamamlanmasıyla birlikte 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın 1’inci maddeleri kapsamına giren kamu idarelerinin bütçeleri ve kesin hesapları ile teklifin gelir ve finansmanla ilgili 2’nci maddesinin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.

Şimdi program uyarınca sırasıyla 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin maddelerini görüşüp oylamalarını yapacağız.

2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin gider bütçesiyle ilgili 1’inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım.

 

2019 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUN TEKLİFİ

 

BİRİNCİ BÖLÜM

Gider, Gelir, Finansman ve Denge

 

Gider

MADDE 1- (1) Bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 949.025.615.000 Türk lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 73.771.848.000 Türk lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 6.536.982.000 Türk lirası,

ödenek verilmiştir.

 

BAŞKAN – 1’inci maddeyi daha evvel kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gelir bütçesine ilişkin 2’nci maddeyi tekrar okutuyorum.

 

Gelir ve finansman

MADDE 2- (1) Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 867.296.403.000 Türk lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 11.179.800.000 Türk lirası öz gelir, 63.704.956.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 74.884.756.000 Türk lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 6.420.391.000 Türk lirası öz gelir, 116.591.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 6.536.982.000 Türk lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 80.250.000 Türk lirası olarak tahmin edilmiştir.

 

BAŞKAN – Şimdi, 2’nci maddeye bağlı cetvelin bölümlerini okutup ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

 

B – CETVELİ

Kodu

Açıklama

2019 Yılı Bütçe Geliri

01                                                           Vergi Gelirleri                                                                                 853.843.670.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                                           Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                      34.187.215.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                                           Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                                  3.537.487.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                                                           Diğer Gelirler                                                                                    60.821.547.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

06                                                           Sermaye Gelirleri                                                                             13.524.426.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

08                                                           Alacaklardan Tahsilat                                                                            758.442.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                Toplam Bütçe Geliri                                                                      966.672.787.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

09                                                           Ret ve İadeler (-)                                                                              99.376.384.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                Net Bütçe Geliri                                                                              867.296.403.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi 3'üncü maddeyi okutuyorum:

Denge

MADDE 3- (1) 1 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma ile karşılanır.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, Sayın Komisyon, yüce Türk milleti; 2019 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında… Hükûmette bulunan bakanlarımızdan bir tanesi dün Antarktika’da bilim üssü, daha önce de Tarım ve Orman Bakanı Sudan’da tarım üssü açacağına dair beyanlarda bulunmuştu. Tarım üssü için Konya Ovası, Aksaray Ovası, Harran Ovası, Çukurova gayet müsait. Ben kendi topraklarımız varken, ekilmemiş biçilmemiş topraklarımız dururken Sudan’da niçin tarım yapılır anlamış değilim.

Yine, bilim üssü olarak Aksaray, Tuz Gölü civarı, ne bileyim, Sinop, Mersin, Gaziantep, Aydın, Muğla illeri dururken Antarktika’da niçin bilim üssü aranır bunu da merak ediyorum.

Diğer bir husus, BAL Ligi’nde mücadele eden kentimin şehri Aksarayspor üzerinde son üç haftadır oynanan oyunları şiddetle kınıyorum, lütfen Aksaray’ın üzerindeki kirli ellerinizi çekin diyorum.

Görüşmekte olduğumuz bütçe Türk milletinin arzu ve özlemle beklediği problemlerden hangisine çare olmaktadır? İşsizliğe mi çaredir? Hayat pahalılığına mı çaredir? Rüşvet ve yolsuzluğa mı? (Gürültüler)

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Milletvekili.

Değerli milletvekilleri, hatibi duyamıyoruz, Meclisten de çok ciddi bir şekilde uğultu geliyor, sizi sessizliğe davet ediyorum.

Buyurun Sayın Milletvekili.

AYHAN EREL (Devamla) – Eğitime mi, gelir dağılımındaki adaletsizliğe mi, demokrasi ve fikir özgürlüğüne mi, israfa mı, göçlere mi, çalışanların beklentilerine mi, çiftçinin, köylünün dertlerine mi, madencinin, kamyoncunun, otobüsçünün, tırcının çilesine mi, neye çare olmaktadır? Allah aşkına söyleyin, bu bütçe neye derman, kime merhem oluyor?

İşsizlik gençlerimizin alın yazısı mı? Toplumun her kesiminden mi işsiz olur? Ben yirmi beş sene öğretmenlik, bir o kadarda beraber avukatlık yaptım; toplumun içinden geliyorum, saksıda yetişmedim. Toplumun her katmanından siyasi parti ayrımı olmaksızın dostlarım var, öğrencilerim var, velilerim var, müvekkillerim var. İnsanları ilk defa bu kadar çaresiz, bu kadar umutsuz, bu kadar biçare görüyorum. Anadolu’daki bir üniversitenin elektronik mühendisliği bölümünden mezun olan genç “Üç yıldır boşum, her işi yaparım.” diyor, devlette adamı yoksa işi de yok, özel sektör hak getire. Daha nicesi, mimarlar, çevre mühendisleri, gıda, ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, hepsi boşta. Günde yüzlerce mesaj geliyor, vallahi anlatılan hikâyelerden zaman zaman gece gözlerime uyku girmiyor. Büyükşehirde yeni bir avukat 1.500 lirayla bir başka avukatın yanında çalışmak zorunda. Yine, mimar asgari ücretle başka bir mimarın yanında çalışmak durumunda, o da bulabilirlerse. 400 bin atanamayan öğretmen var. Öğretmen olduğum için onların hayallerini, düşlerini, ümitlerini çok iyi biliyorum. Mesela bir tarih öğretmeni bu saatten sonra ne iş yapabilir, söyler misiniz?

Sağlıkta yüz binlerce gencimiz iş bekliyor, aş bekliyor, eş bekliyor. İş olmayınca eş de olmuyor biliyorsunuz. Binbir zorlukla okudular, geceyi gündüze kattılar, KPSS’den yüksek puan aldılar ama artık umutları, ümitleri bitmek üzere.

Hasta bakım teknikerleri… Sayın Cumhurbaşkanının ifadesine göre, 500 binden fazla kişiye hasta bakım hizmeti verilmekte. O zaman, bu hasta bakım teknikerlerini lütfen göreve başlatınız. Fizyoterapist, acil tıp teknisyeni, diş protez teknikeri, anestezi tekniker ve teknisyeni, elektronörofizyoloji, tibbi dokümantasyon ve tıbbi sekreter oldular.

Sayıları yüz bine yaklaşan ortaöğretim mezunu hemşire garanti iş hayaliyle okudu. Ortaokuldan sonra, ailesine yardımcı olabilmek için zeki, çalışkan çocuklar üniversite hayallerini, gelecek hayallerini bir tarafa bırakarak annesine, babasına yardımcı olmak, onlara yük olmamak adına “Hayata kısa yoldan atılayım.” diye hemşire oldular ama maalesef atanamıyorlar. Bu bütçeyle hepsinin hayallerini öldürdünüz. Gözünüz aydın olsun. Vicdanınız rahat mı?

İnsanı hayatta tutan ümit ve umutlarıdır. Bunlar varsa hayat vardır. Bu bütçede işsizliğe çare olacak bir durum var mı? Madem insanlara alanlarında ihtiyaç yoktu neden okul açıyorsunuz, neden çocukların çocukluklarının, gençliklerinin en güzel çağlarını dört duvar arasında sona erdiriyorsunuz? Ondan sonra da “İhtiyaç yok.” diyorsunuz. Ne kadar ihtiyacınız varsa o kadar okul açın, o kadar öğrenci alın, o kadar mezun verin. Mevcut birikmiş olanlar istihdam edilinceye kadar, son kişi atanıncaya kadar da bu çocukların ümitlerini öldürmemek adına öğrenci almayın artık. Neye ihtiyacımız varsa, kime ihtiyacımız varsa onları alın, onları okutun. Gençlerin ümitleriyle, hayalleriyle, düşleriyle, gelecekleriyle oynamayın, hangi kuruma, hangi kuruma, hangi mesleğe adam lazımsa ona göre alın. Tarımda da aynı şeyi yapıyorsunuz. Bir bakıyorsunuz ki patates, sarımsak tarlada kalmış, yüzüne bakan yok, ertesi sene bakıyorsunuz ki soğan ve patates ateş pahası, yanına yaklaşan yok. O zaman teknolojinin bu kadar üst düzeyde kullanıldığı yurdumuzda bunun planlaması yapılamaz mı? O kadar çok değerli, kıymetli bürokratlar, teknokratlar ne işe yarıyor anlamış değilim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayat pahalılığı almış başını gidiyor, sizin pazardaki yangından, peynirdeki, zeytindeki artıştan haberiniz var mı? Vatandaşın artık alamadığı etin fiyatını söylemiyorum bile. Günümüzde anneler pazara ne zaman gidiyor biliyor musunuz? Pazar kapanırken veya pazar dağılıp temizleme başlamadan o sürede gidiyor. Giderken çocukları “Anne ben de yanında geleyim, sana yardım edeyim.” dediğinde annesi “Gelme evladım.” diyor. Herhâlde niye gelme dediğinin farkındasınız.

Geçen gün, on üç yaşında bir çocuk WhatsApp’tan evindeki buzdolabının resmini gönderdi. Belki uzaktır göremiyorsunuz ama altta bir tencere, muhakkak boş, yanda da bir turşu veya salça bidonu var. Diyor ki: “On gündür bu böyle. Annem çok gururlu, kesinlikle duymasın. Kendisine bir şey yapacağından korkuyorum, bir çare.” Babasını soruyorum, “İnşaatlarda iş bulursa çalışabiliyor.” diyor. Sizin bu bütçeniz bu çaresizliğe, bu açlığa çözüm oluyor mu? Bin TL civarında emekli maaşı, 1.603 TL asgari ücret alan vatandaşımız nasıl geçinsin? Allah rızası için bir empati yapın, düşünün. Hele bir de başını sokacak evi yoksa geçinmesi mucizelere kalmış. Sizin yıllar önce yaptığınız çay, simit hesabı da artık tutmuyor. Ne kadar yaparsanız yapın ne bir çay ne bir simit alınan ücrete denk gelmiyor.

Bütçe gelir dağılımındaki eşitsizliği sona erdiriyor mu bu bütçe? Asla. Sayın Cumhurbaşkanı “Müslüman’ın olduğu yerde sömürü, gelir dağılımının çarpıklığı olamaz, adaletsizlik de olmamalıdır…” Çok doğru. Öyleyse bu çarpıklığa, bu adaletsizliğe bir an önce son verilmelidir. Siz buna son vermezseniz millet AK PARTİ iktidarına son verecektir.

Bugün Türkiye’de en zengin yüzde 1’lik kesim millî gelirin yüzde 54’ünü alıyor. AK PARTİ iktidara geldiğinde bu kesim yüzde 38 idi, bugün yüzde 54’e çıktı, geri kalan yüzde 99’luk kısım ise yüzde 46’sını alıyor. Yani, basitçe, bunu, bir millî gelir olarak kabul ettiğimizde simidi, bu simidin bu kadarını 100 kişiden 1 kişi yiyor. Gördüğünüz bunu 100 kişiden 1 kişi yiyor, buraya kalanı da, yarısından azını da 99 kişi yiyor. Bu mu sizin adaletiniz, bu mu sizin Cumhurbaşkanının beyanındaki çarpıklığı giderme yönündeki bütçeniz? (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ iktidarı döneminde fakirin sofrasındaki ekmeği, aşı, fakirin sofrasından alınıp zenginin sofrasına taşınmıştır. 2019 bütçesi bu anlamda adil değildir, çarpık ve haksız, haram paylaşımı ortadan kaldırmamaktadır. TÜİK’in açıkladığı verilere göre, Türkiye’de yaşayan insanlar ocak ile eylül arasında 2,4 trilyon lira gelir elde ettiler. Bu gelir eşit bölüşülseydi kişi başına 30 bin TL düşecekti, yani 4 kişilik ailenin dokuz ayda geliri 120 bin TL olacaktı. Ben şimdi buradan, Aksaray’ın Hasan Dağı eteklerinde hâlâ ayağında Trabzon kara lastiği olan Mehmet emmiye soruyorum: Mehmet emmim senin cebinde dokuz ay içinde 120 bin lira gelirin oldu mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN Toparlayın Sayın Milletvekilim.

AYHAN EREL (Devamla) – Yine, Ekecik Dağı kıyısında, kenarındaki Susadı köyündeki İsmet dayıma da soruyorum: Senin cebinde bu dokuz aylık sürede 120 bin lira oldu mu? Ben olmadığını biliyorum. O zaman ben soruyorum: Bu para kime gidiyor, kimler zengin oluyor? Ve maalesef, üzülerek ifade ediyorum, günümüzde hak yemek sol elle yemek yemek kadar dikkati çekmedi bu ülkede. Bir daha diyorum: Bu ülkede, maalesef, hak yemek sol elle yemek yemek kadar dikkati çekmedi diyor, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy.

Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul görüşmelerinde, söz konusu kanun teklifinin 3’üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşma yapmak üzere söz hakkı almış bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu ve ekran başında bizleri izleyen yüce Türk milletinin tüm fertlerini saygıyla selamlıyorum.

2019 yılı bütçe teklifi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk bütçesidir; bu özelliğiyle de, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise sunulan ilk bütçedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2019 yılı merkezî yönetim bütçesini genel olarak olumlu değerlendiriyoruz.

Türk milleti 16 Nisan 2017 tarihli Anayasa değişikliği halk oylamasıyla Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine onay vermiş, 24 Haziran 2018 seçimleriyle de yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanını seçmiştir. Cumhurbaşkanımızın ant içtiği 9 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte cumhuriyet tarihimizde artık 3’üncü bir dönem başlamıştır.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, Türk milletinin tarihî misyonuna, devlet geleneğine uygun bir yönetim modelidir. Anayasa’nın ilk 4 maddesi olan cumhuriyetin temel nitelikleri, millî ve üniter devlet yapımız, Türk millî kimliği, demokratik rejim ve temel insan hakları gibi değerler yeni sistemin de vazgeçilmezleridir.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, kuvvetler ayrımını net olarak sağlamıştır. Yasama, yürütme ve yargı organlarının kendi içinde daha güçlü, daha bağımsız olduğu; denge ve denetleme mekanizmalarının daha etkin şekilde çalıştığı bir yapı oluşturulmuştur.

Bütçe, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, önümüzdeki bir yıllık sürede kamuya kaynak aktarma ve bu kaynakları dağıtma yetkisini verdiği bir belge, aynı zamanda da uygulanan ekonomik ve mali politikalar ile sosyal politikaların önemli bir aracıdır.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin tüm kurum ve kurallarıyla sağlıklı bir zemine oturtulması ve sistemin tüm unsurlarıyla işlemesi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak üzerinde hassasiyetle durduğumuz ve önemli bulduğumuz bir husustur. Bu süreçte, siyasetçileriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla ve özel sektörüyle, yasama ve yürütmesiyle kronikleşen sorunlara çözüm üretmek, gerilim ve kutuplaşmadan kaçınmak millî kimliğe, millî kültüre ve millî varlığa sahip çıkmak, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek gerekmektedir. Bu anlamda, 2019 yılı bütçesinin bir ilk olması sebebiyle de uygulamanın önemli olduğunu değerlendiriyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılı büyüme hızlarının gerçekleştirilebilmesi açısından KOBİ desteklerinin ve diğer teşvik sistemlerinin gözden geçirilmesi önem arz etmektedir. Örneğin, bu aşamada imalat sanayisi sektörümüzde ithal girdi üretiminde faaliyet gösterecek olan işletmelerimize teşviklerin yükseltilmesi ve yerli makine parti ve makine aksamı istihdam eden işletmelerimize gereken desteklerin sunulması ve artırılması büyük önem arz etmektedir. Yatırımlar kapsamında sektörel bazda değerlendirmenin yanı sıra, iller düzeyindeki yatırım olanaklarının artırılması da oldukça önemlidir. Bu kapsamda, seçim bölgem olan, ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim, uğruna mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğim Kayseri’mizin durumuyla alakalı bazı konuları yüce Meclisimize ve yürütmenin kıymetli temsilcilerine arz etmek istiyorum.

Kayseri’nin gelecek elli yılda yaşanılabilir güzellikte bir şehir olarak vatandaşlarımıza hizmet verebilmesi için kalıcı ve önemli projelerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Yıllardır “Kayserili işini bilir.” mantığıyla sırtımız sıvazlanıyor. Bugüne kadar onlarca milletvekili, bakan, başbakan ve Cumhurbaşkanı çıkarmış Kayseri ne yazık ki yeterli devlet yatırımlarından hakkıyla pay alamıyor. Öyle zannediyorum ki artık Kayseri’ye bir şeylerin yapılmasının zamanı geldi ve geçiyor. Âdeta adımız başımıza bela oluyor. “Kayserili işini bilir.” “Kendi göbeğini kendi keser.” gibi söylemlerden dolayı hakkımız olan yatırımları maalesef alamıyoruz.

Evet, Kayserili öz güven sahibidir; Kayserili hiçbir şeyden yılmaz. Kayserili yiğittir, merttir. Kayserili çalışkandır, dürüsttür, iddialıdır. Kayserili vizyon sahibidir. Kayserili başarıda az ile yetinmez, iddiasız olmaz, olamaz. Onun için birçok büyük iş adamı Kayseri’den çıkmış ve dünyaya meydan okumaktadır. Kayserili hayırseverdir. Kayserili vatanseverdir, vatanı için hiçbir fedakârlıktan kaçınmaz. (MHP sıralarından alkışlar) Tarih bunun örnekleriyle doludur. 1915’te Kayseri Lisesi son sınıf öğrencileri Çanakkale’de vatanı için şehit olmuş, o yıl okul mezun verememiştir. Fakat gelin görün ki Kayseri Lisesinden mezun olan nice siyasiler Kayseri’ye gözle görülür devlet yatırımı yapamamıştır. Bizler artık “Kayserili işini bilir.” değil “Kayserili devletin desteğini heba etmez.” demek istiyoruz. Kayserili, devletimizin vereceği ufak bir morali dahi üretime yansıtacak, hakkını verecektir. Eğitimden kültüre, sağlıktan spora, tarımdan turizme, sanayiden ulaşıma kadar Kayseri’nin birçok alanda yatırıma ve devlet desteğine ihtiyacı vardır.

Altı bin yıl önceye dayanan ilk ticari belgelerin gün ışığına çıkarıldığı Kültepe Kayseri’dedir. Yine, İncesu ilçesinde Kara Mustafa Paşa, Bünyan ilçesinde ise Sultan Hanı ve Karatay kervansarayları İpek Yolu üzerindeki dinlenme mekânlarıydı. 13’üncü yüzyılda Selçuklu İmparatorluğu döneminde Pınarbaşı’nın Yabanlu Pazarı Pazarören’de kurulmuştur. Fakat Kayseri ticarette ve sanayide hak ettiği yerde değildir. Adı çıkmış “Kayserili işini bilir.” diye; Kayserili kendi işini çok iyi bilir, doğrudur ama bugün geldiğimiz noktada birçok ilin ihracat rakamlarının altındayız. Kayseri’nin “İkinci Bölge”de teşvik alması bizi olumsuz etkilemektedir. Yeni teşvik bölgelerine sanayi yatırımı yapmak isteyen yatırımcıların başka bölgelere yatırımlarını kaydırması Kayserili olarak bizleri düşündürüyor.

Kayseri; pastırma, sucuk, mantı ve yağlamasıyla ün salmıştır ama maalesef sucuk satış rakamlarında dahi şehrimiz neredeyse Afyonkarahisar’ın gerisinde kalmak üzeredir. Kayseri, Erciyes Dağı gibi büyük bir nimete sahip iken buradaki tüm tesisler ve yatırımlar belediye imkânlarıyla yapılmıştır oysa Erzurum Palandöken Dağı’na yapılan tüm tesisler gerekli devlet yatırımlarını almıştır. Elbette Erzurum’a da yapılsın devlet yatırımları ancak aynı durum Kadir Has Şehir Stadyumu’nda da geçerlidir. Zira herkesin bildiği üzere, Kayseri, spor dünyasına ismini kendi stadını kendi yapan şehir olarak yazdırmıştır.

Kayseri’nin ilçelerinin kalkınmada öncelikli ilçeler arasına alınması kaçınılmaz bir durumdur. İlçelerimizde gözle görülür derecede bir gelişme olmamıştır. Kayseri’de üç değişik manzara göze çarpmaktadır. Bunlardan birincisi şehir merkezi, ikincisi kenar semtler, üçüncüsü ise ilçelerimizdir. Kalkınmanın Sarız’dan başlaması gerekirken sadece Sarız değil cennetmekân Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş’in ata toprağı Pınarbaşı, Tomarza ve Develi de devlet yatırımlarından mahrum kalmıştır.

Türkiye'de tarım ve hayvancılık alanında 42 ilde IPARD tarımsal kalkınma fonları kullanılırken maalesef Kayseri yine bu iller arasında yer almamaktadır. Yahyalı’da dünyanın en büyük şelalelerinden birisi olan Kapuzbaşı Takım Şelaleleri bugün turizme açık değilse bu, devlet yatırımlarının buraya yapılmamasındandır. Kapadokya’da turizm patlaması yaşanırken hemen yanı başındaki Yeşilhisar’da bulunan tarihî doku bugüne kadar göz ardı edilmiştir. Bununla birlikte yine Yeşilhisar kayısısı devlet teşviki olmadığından hak ettiği yerde değildir. İncesu’nun üzümünden Özvatan’ın balına kadar Kayseri’nin devlet yatırımlarına ihtiyacı vardır. Bünyan’ın halısından Sarıoğlan’ın Şahruh Köprüsü’ne kadar devlet yatırımları beklenmektedir. Felahiye’den Akkışla’ya, Melikgazi’den Talas’a, Kocasinan’dan Hacılar’a kadar devlet yatırımlarının yokluğu tüm ilçelerimizde hissedilmektedir.

2011 yılından bugüne kadar Kayseri’mizde yüksek hızlı tren projesi hâlâ beklemektedir. Havaalanı apron genişletme projesi dört buçuk yıl önce projelendirilmesine rağmen hâlâ beklemektedir. Başka şehirlerde metro çalışmaları devam ederken maalesef, bırakın bunları 3-5 kilometrelik şehir hastanesi hafif raylı sistem hattı uzun zamandır ihale beklemektedir.

Değerli milletvekilleri, Kayseri’de işçiye, memura, çiftçiye, emekliye, esnafa, işsize, yoksula, dar ve sabit gelirlilere bir umut mutlaka olmalıdır; müteşebbise, sanayiciye umut olmalıdır; yatırıma, üretime bir umut olmalıdır. Biz Kayserililer umutlarımızı cesaretimize bağlar ve devletimizin en ufak teşviklerinde ve yatırımlarında iş adamları olarak gereğini yaparız.

Bakın, mobilyada yüzde 8’e çekilen KDV oranının moraliyle mobilyanın başkenti olan Kayseri’mizde satışlarda yüzde 30 artış olmuştur. Bu uygulamanın kalıcı bir hâle getirilip mobilyada ham madde KDV oranlarında da düzenleme yapılması gerekmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak samimi beklentimiz, Kayserili hemşehrilerimizin mutlu, huzurlu ve gelecekten daha umutlu olduğu, devleti, ülkesi ve milletiyle bir ve bütün olduğu bir Türkiye’yi birlikte inşa etmektir.

Bu duygu ve düşüncelerle 2019 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum, hepinizi Allah’a emanet ediyorum.

Sağ olun, var olun.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ersoy.

Madde üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun.

Buyurun Sayın Tosun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

HDP GRUBU ADINA REMZİYE TOSUN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada bir haftadır 2019 yılına ait bütçeyi konuşuyoruz. Bütçe nedir? Belirli bir dönemde gerçekleşmesi öngörülen gelir ve giderlerin tümüdür. Bütçe görüşmelerinin ilk gününde Bakan Bey bütçeyle ilgili öyle bir giriş yaptı ki alkışlamamak elde değildi ama incelemeye başladığımızda aslında öyle olmadığını gördük. Bir bütçenin gelir ve giderlerinin birlikte denkliği mümkündür fakat üzerinde konuştuğumuz bütçede gelir ve giderler birbirini tutmuyor çünkü sarayın harcamalarına ayrılan giderler artık, yoksul halkın cebinden çıkan vergilerle karşılanmayacak düzeyde. Lale Devri’ni yaşayan saray ise bütün bunlardan habersizmiş gibi davranıp halktan sürekli fedakârlık yapmasını istiyor.

Meclis Başkanı Sayın Yıldırım “Geçen yıllarda biraz açıldık. Artık ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız." dedi. Arkasından Sayın Albayrak israfın önleneceğini, bu bütçeyle ekonominin düzenleneceğini anlattı ama daha iki gün önce 96 lüks araba için ihaleye çıkıldı. Saraya gelince kemer sıkmak yok ama halka gelince sıkma isteniyor. “Bütçe açık verir.” diye asgari ücrete zam yapılmıyor. Ancak sarayın bir aylık masrafı 33.500 asgari ücretli emekçinin aylık maaşına eşit. Bu mudur halkların bütçesi?

Bugün bütçe halkın değil, savaşın ve saltanatın kendini bir yıl daha garantiye almasının bütçesidir. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi eğitime, sağlığa, topluma, gelişime ve uzun vadeli yatırımlara ayrılan bütçeyle anlaşılır. Ülkemize baktığımızda, enflasyon resmî aldatmalarla düşük gösterilmek istense de her geçen gün yükselmekte, halk ise yoksullaşmaktadır. Bu yoksullaşmanın en büyük sebebiyse savaş politikalarıdır. Önümüzdeki bütçe bunun en açık kanıtıdır. Bu bütçeye baktığımızda, “millî savunma” adı altında silaha, savaşa ayrılan bütçe eğitime, sağlığa, kadına, gençliğe ayrılan bütçeden çok daha fazladır. Bu bütçe halklara açlığı, yoksulluğu ve savaşı dayatmaktadır.

Daha dün en yüksek bütçenin eğitim, sağlık alanlarına ayrıldığı söylendi. Ancak, personel ve SGK giderleri çıkarıldığında, 2019 yılında sadece Millî Savunmaya 46 milyon 462 bin 300 lira ayrılırken Millî Eğitime mal ve hizmet alımı karşılığında sadece 10 milyon 38 bin 497 lira ayrıldığı görülmektedir. Yani eğitime ayrılan millî savunmaya ayrılan bütçenin neredeyse beşte 1’ine denk gelmektedir. Bir ülkede bütçedeki en büyük pay Savunma Bakanlığına ayrılırsa o bütçeye halkların bütçesi değil, savaşın bütçesi denir.

Türkiye’nin silahlanmaya değil; adalete, hukuka, özgürlüğe ihtiyacı vardır. Önümüzde duran bütçe, yatırımlarla zenginleştirilen, büyüyen ve halkı refaha kavuşturan bir bütçe değil, yoksul halktan alınan vergilerle oluşturulan bir bütçeyi göstermektedir. Yani rakamlar gelirin az, giderin ise kapanmayacak kadar büyük olduğu bir bütçeyi göstermektedir.

Bu bütçe aile şirketinin bütçesidir. Ülke de aile bütçesi olmuş ya, kendisi sarayın başında, oğlu eğitimin başında, damadı Hazine anahtarını almış, kimseyi yanaştırmıyor, diğer damat silah sanayisinin başında, enişte ise istihbaratın başında. İşte ülkemizin hâli budur. (HDP sıralarından alkışlar)

Yani bizler burada, nasıl daha çok fakirleşeceğiz ve nasıl daha çok savaşacağız, onun bütçesini konuşuyoruz ama dilimizden de her daim sosyal devlet anlayışını da düşürmemekteyiz. Sosyal devlet anlayışı ilkesine sahip olduğunuzu söylüyorsunuz fakat politikalarınız vatandaşlarımızın yaşamlarını sağlıklı şekilde sürdürmeleri değil, bağımlı ve muhtaç bir yurttaş profili yaratma temelindedir. Verdiğinizi iddia ettiğiniz yardımlar insanca yaşam için değil, sandığa tahvil edilmiş sosyal yardımlardır.

Savaş politikalarını kendi halkına karşı uygulayan bir yapıyla karşı karşıyayız. Bir yandan, sokağa çıkan, hak aramaya çalışan halka karşı şiddet uygulanırken, diğer yanda da ülke dışında bu savaşı devam ettiriyor. Geçen hafta Şengal ve Mahmur'a savaş uçaklarıyla yapılan saldırıda 1’i çocuk olmak üzere 7 Kürt sivil katledildi, ancak iktidar, diğer sivil ölümler gibi bunları da terörist olarak adlandırmaktan geri kalmadı.

Değerli arkadaşlar, halkın özgür iradesiyle seçilen ve bu Meclisin üyesi olan DTK Eş Başkanı ve Hakkâri Milletvekili Leyla Güven, Diyarbakır E Tipi Cezaevinde girdiği açlık grevinin 41’inci günündedir. Öncelikle, arkadaşımızın onurlu eylemini selamlamak istiyorum. Ancak, bir üyesi cezaevinde kırk bir gündür açlık grevinde bulunan Meclisin bu konuyu gündeme almamak için gösterdiği çaba tarihe utanç olarak geçecektir. Leyla Güven’in Diyarbakır Cezaevinde başlattığı ve toplumda karşılık gören bu grevi, kabul etse de etmese de Meclisin ve Türkiye'nin gündeminde olacak. Leyla Güven’in talebi, talebimizdir, HDP’ye oy veren milyonların talebidir. Ancak, iktidar partisi bu konuyu Mecliste tartışmak yerine, en iyi bildiği yöntem olan baskı ve operasyonlarla çözmeye çalışmaktadır. Geçtiğimiz iki hafta içerisinde Mersin, Diyarbakır, Van il binalarımız yüzlerce polis tarafından basıldı ve Leyla Güven’in talebinin kendi talepleri olduğunu dile getiren onlarca arkadaşımız, il ve ilçe yöneticilerimiz, annelerimiz yerlerde sürüklendi, darbedilerek gözaltına alındı. Bu muamele HDP dışında Türkiye'de hiçbir partiye yapılmıyor, hiçbir parti önünde 7/24 dört polis ve gözaltı araçları bulunmuyor.

Sayın milletvekilleri, kendilerine gelince “Biz, kandırıldık, Allah affetsin.” başkalarına gelince “terörist” demek bu iktidarın fıtratında var.

Sise Bingöl 78 yaşında ve Tarsus Cezaevinde kalıyor. Suçu ne biliyor musunuz? Sise ananın bu ülkenin çarpık adalet sistemine göre suçu, terörist olmak; oysa bizler biliyoruz ki Sise Bingöl’ün tek suçu Kürt olmak. Sise ana ağır hasta, bedeni cezaevini kaldıracak durumda değil, doktor raporlarında cezaevinden derhâl tahliye edilmesini gerektiren tüm nedenler mevcut ama o, tutuklu kalmaya devam ediyor. Sise ana derhâl serbest bırakılmalıdır.

Cezaevlerinde bunun gibi yüzlerce hasta tutsak vakası var. Bununla birlikte, Elâzığ, Tarsus, Osmaniye, Şakran başta olmak üzere, birçok cezaevinden durmadan ağır hak ihlalleri, işkenceler, yasaklar olduğuna dair bilgiler geliyor. Bazı cezaevlerinin sistematik işkencelerin uygulandığı özel merkezler hâline geldiği, avukatlar ve tutsaklar tarafından bildiriliyor. Sudan bahanelerle verilen disiplin cezaları ve bu cezalar nedeniyle infazı yakılan çok sayıda siyasi tutuklu var. Meclis, bu hak ihlallerine ve mağduriyetlere acilen çözüm üretmek, işkenceye ve işkencelere karşı yaptırım içerecek yaşama faaliyeti yürütmek zorundadır.

Son olarak, bu ülkenin acı gerçeği olarak cenazelere yapılan muameleden bahsetmek istiyorum. Çatışmalarda yaşamlarını kaybeden ve morglarda bekletilen 442 cenaze ile Bitlis mezarlığından çıkarılan 265 cenaze, teşhis edilmediği gerekçesiyle ailelerine verilmiyor. Ancak morgdaki cenazelere işkenceler yapıldığı yönünde elimizde ciddi bilgiler var. Bu, bir insanlık ayıbıdır; hiçbir dinde, hiçbir inançta bunun yeri yoktur. Morglarda veya kimsesizler mezarlıklarındaki cenazelerin DNA eşleştirme süreci bilerek yavaşlatılmakta, bu süreç ailelere manevi bir işkenceye dönüştürülmek istenmektedir. Teşhis edilen cenazelerin acilen ailelerine verilmesi, edilmeyenlerin ise DNA sürecinin hızlandırılması gerekmektedir. Müslüman olduğunu eden bir iktidarın eğer bu…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “İddia” “iddia eden.” Unuttun. “İddia”yı unuttun, okuyamadın onu.

SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) – Gerçekle yüzleşmek zorunuza mı gidiyor?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ana dilde eğitim olmayınca böyle olabiliyor.

REMZİYE TOSUN (Devamla) – Bir iktidarın eğer iddiası gerçekse en azından ölülere saygı duymayı öğrenmesi gerekmektedir. Bu ülkenin daha fazla kan ve gözyaşına değil, barışa, adalete, özgürlüğe ve demokrasiye ihtiyacı var. Bundan dolayı, gelin, hep birlikte demokrasiye giden yolu inşa edelim.

Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Yunus Emre.

Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçe tartışmalarını gerek Plan Bütçe Komisyonu düzleminde gerek Genel Kurul düzleminde takip etmeye çalıştım ve özellikle bunun yanında geçmiş yılların, geçmiş dönemlerin bütçeleri nasıl yapılıyordu ülkemizde, bunlar üzerine tutanakları okumaya çalıştım ve bu kapsamda kendimce kimi sonuçlara ulaştım. Bu bütçe tartışmaları bakımından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunları paylaşarak başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde kuvvetler ayrılığı ve demokratik işleyiş için çok kapsamlı, çok önemli sorunlarla karşı karşıya bulunduğumuz bir dönemde bütçe üzerine konuşuyoruz. Bütçe hakkı, denetim işlevi, bütçe üzerinde kontrol gibi kimi kavramları sıklıkla burada izliyoruz, duyuyoruz. İlk tespitim şu olacak. Bu bütçe tartışmalarının bize gösterdiği en önemli dersin bu olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde Meclisin ne yazık ki siyaset yapan, siyasete şekil veren bir organ olmaktan çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Belki iyimser bir yorumla, Meclisin siyaseti etkilemeye çalışan, yönetimi etkilemeye çalışan bir organ işleviyle sınırlı bulunduğunu görüyoruz. Ama bizim deneyimimiz bu değil sevgili arkadaşlar. Türkiye'nin gerek Osmanlı modernleşmesinde gerek Cumhuriyet Dönemi’nin gereği aslında bu değil. Bizim Meclisimiz, egemenliğin halk adına kullanıldığı bir organ olarak kurumlaşmış ve siyasal meşruiyetin temel kaynağı olmuş bir kurum.

Meclisin siyaset yapan, siyasete şekil veren bir organ olmaktan çıkmakta olduğunu söylemiştim. Bunu aslında en açık olarak bu bütçe görüşmeleri sırasında görüyoruz. Milletvekillerinin bütçe üzerindeki işlevi, bir onaylama işleviyle sınırlı değerli arkadaşlar. Meclis bir onaylama makamı konumunda bütçe tartışmaları içerisinde. Bu onaylama işleminin bir de Türkiye’ye özgü çok sıkı parti disiplini ve siyasal kutuplaşma ortamı içinde yürütüldüğünü de hatırlatmak istiyorum. Yani bu kapsamda, hepimiz biliyoruz ki, aslında Meclisimizin bütçeyi reddetmek gibi yetkisi yok, pratik olarak yok. Bu durumda bile aslında iktidar organının yoluna devam edebildiği bir durumla karşı karşıyayız.

Sevgili arkadaşlar, bakın, kesenin ipi buranın elinde, Meclisin elinde ancak bunu terk etmiş durumdayız, hep böyleydi, Meclis Türkiye'de kesenin ipini elinde tutan organ idi, bunu terk etmiş durumdayız. Siyasetin etkisinin azaldığı, idarenin gücünün, etkisinin arttığı bir dönemi yaşıyoruz. Bizim tarihimiz boyunca bu gerilim hep var olmuştur. Siyasetle idare arasındaki gerilim hep var olmuştur. Bugün bu gerilimin idare lehine çözümlenmeye çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz.

Yine, bu kapsamda, halkın oylarıyla seçilmiş, halkın ızdıraplarına, acılarına, sorunlarına duyarlı politikacıların, milletvekillerinin, ülkenin yönetimi üzerindeki etkisinin ortadan kaldırıldığı bir dönemi yaşıyoruz sevgili arkadaşlar.

Temsil işleviyle yönetim işlevi arasındaki bağın kesin olarak koparıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Yürütme gücünün başında Sayın Cumhurbaşkanı var, onun görevlendirdiği bakanlar. Buradaki işleyişte de görüyoruz, Meclis karşısında çok kesin bir güce sahipler. Meclisimiz bir kurumun, bir bakanlığın bütçesini arttırma, azaltma, belli kalemler arasında transferler yapma gibi bir yola gitmiyor arkadaşlar, gitmiyor. Bir bakanlık vazifesini iyi yaptı, kötü yaptı, bir kuruluş iyi yaptı, kötü yaptı; ödüllendirelim, cezalandıralım gibi bir yola gitmiyor. Bakın, ben üniversite öğretim üyeliğinden geliyorum, Türkiye’de 2015 yılına kadar her yıl uluslararası yayın oranı yüzde 5 artardı, son iki yıldır çok keskin bir düşüş yaşanıyor, kimse bununla ilgili bir hesap sormuyor, soramıyor. Bu ülkede üniversiteler niçin geriye gidiyor? Bunun bütçeyle ilgilisi nedir? Bu tartışma bizim gündemimizde yok, bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Sevgili arkadaşlar, burada Sağlık Bakanlığının bütçesinin onaylanması için kalkan eller birbiriyle yarışıyor. Hanginiz Allah aşkına ya da hangimiz Allah aşkına devletin sağlık kuruluşlarına gidip tedavi oluyoruz da oluyorsunuz da Sağlık Bakanlığının bütçesinde en hızlı kim elini kaldıracak diye birbirinizle yarışıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Biz oraya gidiyoruz.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Biz devlet hastanesine gidiyoruz.

YUNUS EMRE (Devamla) – Sevgili arkadaşlar, “İşte konuşuyorsunuz bütçeyi.” diyebilirsiniz, “İşte, Plan ve Bütçede konuşuldu.” diyebilirsiniz. Meclisin etkisi, Meclisin bütçeyle ilgili gücü konuşmakla ilgili değildir arkadaşlar. Bakın, bizim sistemimizde, ta Tanzimat reformlarının en başında, 1839’da iltizam sistemi kaldırıldı, muhassıllık sistemi geldi, birçok yerde muhassıllık meclisleri kuruldu, çok kısa ömürlü oldu. Ama dikkatinizi çekmek istiyorum, neredeyse iki yüz yıla yaklaşan, gelirler-giderler üzerinde konuşma, tartışma deneyimi olan bir ülkede yaşıyoruz. Bakın, ta Orta Çağlarda, Avrupa’da krallar derebeylerini toplarlar “Ne yapacağız? Bakalım, gelirler-giderler ne olacak?”ın üzerine konuşurlardı. Demokrasi, iyi bir yönetim, konuşmakla ilgili değil sevgili arkadaşlar, konuşmak işin bir tarafı. Ancak biz bütçe kontrolünü Meclis olarak elimizde tutabiliyor muyuz? Denge, denetim görevimizi yerine getirebiliyor muyuz? Bizim sorumluluğumuz bununla ilgili. Şunu da hatırlatmam gerekli, üzülerek söylüyorum ama hepiniz de biliyorsunuz: Dünyanın en azılı diktatörlüklerinde de zaten bütçe üzerine konuşulur. Konuşmak, bütçe yapmak demokratik bir işleyiş olduğu anlamına gelmez. Buraya dikkatinizi çekmek istiyorum. Biz bunu neyle ölçebiliriz, bir Meclisin gücünü neyle ölçebiliriz? Meclisin gücünü temel olarak iki meseleye bakarak ölçeriz sevgili arkadaşlar. Bir Meclis güçlüyse eğer yürütme organı karşısındaki özerkliğinin kapasitesiyle ölçeriz, bir. Tek tek milletvekillerinin özerkliğiyle ölçeriz arkadaşlar ve Türkiye’de bu iki durum bakımından çok kesin bir gerilemeyle karşı karşıya bulunduğumuzu ben yine dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Şimdi, hesap verme bizim tarihimizin çok temel bir ilkesidir. Hesap vermesini bekleriz yönetimde bulunanlardan. Türkiye’de hesap vermek istemeyen yönetimler de olmuştur. O yönetimler askerî darbe yönetimlerinin dönemleridir değerli arkadaşlarım. Bugün de, çok üzülerek söylüyorum, hesap vermek istemeyen iktidarla karşı karşıyayız. Bugünün Türkiye’deki idare pratiği budur ve ne yazık ki bu manzara bizi, demokraside de, bütçe yapmakta da, ekonomik performansta da her geçen gün küme düşürmektedir. Ne yazık ki Türkiye'nin manzarası budur.

Meclisin –az önce söylemiştim- en önemli işlevlerinden birisi yöneten ile yönetilen arasındaki bir bağ olmak, bir köprü olmak işlevidir. Bu işlevin sona erdirildiği, erdirilmek istendiği bir dönemle karşı karşıyayız.

Sevgili arkadaşlar, sorumluluğumuz bunu geri kazanmaya çalışmaktır Meclis olarak. Bunu, sadece muhalefet milletvekillerinin, muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin sorumluluğu olarak ele almayın. Türkiye’de karşı karşıya bulunduğumuz yönetim krizinin temeli aslında meşruiyet sorunudur değerli arkadaşlar. Diyebilirsiniz ki: “Seçimle geldi.”

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Nasıl meşruiyet? Seçimler olmuyor mu bu ülkede?

YUNUS EMRE (Devamla) – Çok güzel, seçimle geldi.

Bakın değerli arkadaşlar, meşruiyeti beş yılda bir halkın önüne sandığı koymak olarak anlarsanız, “Başka derdin varsa da git mahkemede anlat.” diye anlarsanız, anlatayım.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Meşruiyetten ne anlıyorsunuz? Ne anlayacağız? Nedir meşruiyet?

BAŞKAN – Yerinizden cevap vermeyin arkadaşlar.

YUNUS EMRE (Devamla) – Müsaade edin, müsaade edin, anlatacağım, bunların hepsinin yanıtı var.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Bir konuşsun arkadaşlar ya.

BAŞKAN – Hatibe niye laf atıyorsunuz arkadaşlar?

Buyurun Sayın Hatip, buyurun.

YUNUS EMRE (Devamla) – Başkanlık sisteminin demokratik olduğu örneklerde…

ORHAN SÜMER (Adana) – Sakin sakin konuşuyor, germenin bir anlamı yok.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – O da bağırıyordu oradan, arka sıradan bağırıyordu.

ORHAN SÜMER (Adana) – Sen dünün hesabını soracaksan ayrı. Sakin sakin konuşuyor bak.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Hafıza diye bir şey var.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili…

YUNUS EMRE (Devamla) – Efendim, bitti mi? Müsaade ediyor musunuz, konuşayım mı?

Evet, arkadaşlar, şunu anlatmaya çalışıyorum: Başkanlık sisteminin demokratik olduğu örneklerin hiçbirinde “Kardeşim bir derdin varsa beş sene sonrayı bekle.” denmez, halkın önüne belli aralıklarla sandık gelir. Amerika Birleşik Devletleri’nde dört yılda bir başkanlık seçimi olur. Ancak Temsilciler Meclisinin yani kongrenin alt organı Temsilciler Meclisinin seçimi iki yılda bir yenilenir. Üst organ Senato…

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Üçte 1’i yenilenir. Doğru bilgi verin ya!

YUNUS EMRE (Devamla) – …Senatonun üçte 1’i… Ya, bilmiyorsun kardeşim, dinle. Senatonun üçte 1’i iki yılda bir yenilenir.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Tamam da yani Allah Allah! Doğru bilgi ver.

YUNUS EMRE (Devamla) – Yahu…

…Temsilciler Meclisi iki yılda bir yenilenir. Birçok yerel seçim, mahalli seçim, eyalet seçimi yapılır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

YUNUS EMRE (Devamla) – Özetle, halkın önüne sandık gelir, halkın bir şikâyeti varsa, derdi varsa orada hesabını sorar. Siz istiyorsunuz ki halk hesabını soramasın, hesap vermeyen bir yönetim olsun istiyorsunuz. Bunu en çok Meclisin pratiğinde görüyoruz değerli arkadaşlarım, Meclisin çalışma sürelerinde görüyoruz, bunların kısaltılmaya çalışılmasında görüyoruz, torba yasa girişimlerinde görüyoruz. Yahu, ne aceleniz var? Zaten idareyle ilgili, yönetimle ilgili düzenlemeleri Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapabiliyorsunuz, bari yasa yapımında şu torba yasa yoluna gitmeyin. Bakın, Meclisin itibarına çok büyük darbe vuran bir davranıştır bu, bunu yapmayın, Türkiye için iyi bir şey değil bu. Torba yasalara seçmenlerin hoşuna gidecek birkaç maddeyi sokuşturuyorsunuz ama bunun yanında, kanun yapımı bakımından çok problemli bir yola Türkiye'yi götürerek birçok kanunda birtakım değişiklikleri bir kanun yoluyla yapıyorsunuz, çuvala dolduruyorsunuz, bunları yapmayın. Biz Meclis etkili olsun istiyoruz, Meclis güçlü olsun istiyoruz; denetim işlevini, bütçe üzerindeki kontrolünü layıkıyla yapabilsin istiyoruz, gerekli yerde idare üzerinde etkisini, gücünü gösterebilsin istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUNUS EMRE (Devamla) – Ben tekrar Sayın Başkana anlayışı için teşekkür ediyorum, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca…

Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, az önce meşruiyetle ilgili cümleler sarf edildi, onunla ilgili birkaç bir şey söylemek isterim. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir, meşruiyeti vardır. Egemenlik de kayıtsız şartsız milletindir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetlerinin bütçeleri yatırım ve hizmet bütçeleridir. Her dönem olduğu gibi bu dönem de öyle. 2019 yılında da özel sektörün yenilikçi ve üretken yatırımlarına önem veriyor ve bütçede yatırımlar için 65,1 milyar lira kaynak ayırıyoruz.

Bu kapsamda, ekonomik büyümeyle ilgili birkaç veri sunmak isterim. Türkiye son birkaç yılda yaşadığı iç ve dış şoklara rağmen, alınan mali tedbirler ve yapılan desteklerin de etkisiyle yine, bu dönem içerisinde, bu etkiyle Türkiye’nin son birkaç yılda yaşadığı tüm etkilerle de 2017’de yüzde 7,4’lük güçlü bir büyüme sağladığına işaret etmek isterim. Bu büyüme performansıyla ülkemizin G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olduğu gerçeğini de vurgulamak istiyorum. 2018’in ilk yarısında da Türkiye ekonomisi yüzde 6,2 büyüyerek güçlü seyrini sürdürmüştür.

AK PARTİ iktidarları döneminde uygulanan başarılı ve ihtiyatlı maliye politikaları sayesinde faiz giderlerinin bütçe içindeki payı da düşmüştür. 2002 yılında her 100 liralık vergi gelirinin yaklaşık 86’sı faiz ödemelerine giderken 2019 yılında bu rakamın sadece 16 lirası faiz ödemelerine gidecektir. Bu çok değerli çünkü kalan rakamlarla ihracat artışı, kalan rakamlarla millî gelir artışı ve ülkemiz adına, milletimiz adına az önce ifade ettiğim yatırımlar ve hizmetler gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, iktidara geldiğimizde ülkemizi 4 temel sütun üzerinde yükseltme sözü vermiştik; eğitim, sağlık, adalet ve emniyet. Bu önceliğimizi bütçede de görebilmek mümkün. Bütçe dağılımında en büyük pay eğitim, sağlık ve sosyal politikalarımızda ve 2002’de ilk geldiğimizden bu yana eğitimde 12 kat bu payın arttığını görüyoruz ve vergi gelirlerinin yüzde 21’ini eğitime harcıyoruz. Derslik sayısının, öğretmen sayısının, üniversite sayısının ve buna bağlı üniversite öğrencisi sayısının artışına da dikkat çekmek isterim. Lütfen, öğrenci sayımızın 1 milyon 650 binden 7 milyon 600 bine ulaştığı gerçeği de çok önemli. Yeni dönemde enerjimizi ise kalitenin yükselmesine teksif edeceğiz. Evlatlarımızın zihniyle birlikte gönüllerini de doyuracak bir sistemin kurulmasını çok önemsiyoruz.

Değerli milletvekilleri, sağlıklı nesillerin yetişmesi için sağlık alanındaki harcamaları da artırdık, bu yıl da bütçe içindeki pay yüzde 16,3. Reformlara dikkat çekmek isterim sağlık alanında, sistemin tamamen değiştiğine ve bu sayede de şu anda ülkemizde genel sağlık sigortası şemsiyesinin dışında kalan hiç kimse yok. Yani artık bizim ambulans uçaklarımız, helikopterlerimiz var ve sağlık alanında yeni bir çığır açıyoruz. Şehir hastaneleri geliyor ve 6’sı hizmete girdi, İstanbul dâhil yenileri de yapılıyor.

Değerli milletvekilleri, sosyal politikalara verdiğimiz öneme de dikkat çekmek isterim çünkü bütçedeki en değerli paylardan biri bu. Kimsesiz çocuğundan kadınlarımıza, yaşlılarımıza; engellilerden madde bağımlılarına, terör mağdurlarına, Romanlarına kadar toplumun her kesimini kucaklayan bir sosyal yardım politikasını uyguluyoruz. Neden? Çünkü sosyal yardımları ülkemizin zenginliğini tüm kesimlere yayma aracı olarak görüyoruz. İşte, bu anlayışla da 2019 yılı bütçesinin 6,5’ini sosyal yardım ödemelerine ayırıyoruz.

Sonuç itibarıyla eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, ulaştırmadan sanayiye, tarımdan enerjiye yani her alanda yeni yatırımlar ve hizmetler yapıyoruz. Milletimize verdiğimiz tüm sözleri yerine getirmek için gece gündüz çalışıyoruz ve çalışmaya da devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, 2002 yılından bu yana yürüttüğümüz ekonomi politikalarında yatırım, üretim, istihdam ve ihracatı destekledik. Ekonomide büyüme ve kalkınmayı öncelikleyerek vatandaşımızın refahını ve ülkemizin geleceğini gözettik.

2019 bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Memet Bülent Karataş…

Buyurun Sayın Karataş. (MHP sıralarından alkışlar)

MEMET BÜLENT KARATAŞ (İstanbul) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu görüşmelerinde 3’üncü madde üzerinde şahsım adına konuşma yapmak üzere söz hakkı almış bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Bütçeler bir devletin bağımsızlığının ve egemenliğinin yapı taşlarıdır. Bütçelerin sabır, titizlik ve olgunlukla hazırlanması ve uygulanması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin 96’ncı bütçesinin hazırlandığı, yoğun ve bir o kadar da hassas dönemde olgunlukla çalışmalarını sürdüren, dolayısıyla, millî beraberliğimiz ve bağımsızlığımızın bekası için emek vermiş arkadaşlarıma bu vesileyle şükranlarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün bu kürsüde sizlere bir Ahıska Türkü olarak Ahıska Türkü kardeşlerimizin şanlı mücadele tarihinden bahsedeceğim: Adem’in oğluyum insan soyundan/ Ahıska Türküyüm Oğuz boyundan/ Törem belli dedem Korkut toyundan/ Çok içtik Kafkas'ın soğuk suyundan/ Naçar kaldım bir şey gelmez elimden/ Hasret türküleri düşmez dilimden/ Ayrıldım bağımdan, gonca gülümden/ Ahıska Türküyüm yılmam ölümden/ Ahıska ilinden ismim silinir/ Türkmen illerinden cismim dirilir/ Çektiğim çileler türkülerdedir/ Gün olur adalet hükmünü verir elbet. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Ahıska günümüzde Gürcistan toprakları içerisinde yer alan, Türkiye’nin kuzeydoğu sınırında, Posof’a 15 kilometre uzaklıkta bir şehir. 1829 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı olan bu şehrin kaderi Edirne Anlaşması’yla değişecek, Ahıska artık Çarlık Rusyası’nın hâkimiyetine girecekti. Bu da Ahıska Türklerinin yıllar boyu yaşayacağı zulümlerin başlangıcıydı.

Tarihler 14 Kasım 1944’ü gösterdiğinde Stalin’in almış olduğu karar neticesinde, Türk köyleri askerler tarafından kuşatıldı, birkaç saat içerisinde küfür, tüfek ve dipçiklerle köy meydanlarına toplanan halk, kamyonlarla demir yolları boylarına getirilerek hayvan vagonlarına dolduruldu. İnsanlar haftalar sürecek bir ölüm yolculuğuna çıkarıldılar. Stalin’in emriyle bir vahşet işleniyordu.

Günümüzde 600 bine yakın Ahıskalı Türk dünyanın muhtelif yerlerinde vatanlarına hasret yaşamaktadır. Bu, insanlık suçudur. Bu, sürekli dem vurdukları insan haklarına ve hatta insanlığa yakışmayan bir zulümdür. Bu zulmün son bulması ve sorunların çözümü anlamında ivedilikle yapılması gerekenler ise şunlardır: Türkiye’ye gerek iskânlı gerekse serbest göçle gelen Ahıska Türklerinin doktor ve diğer meslek gruplarının kendi branşlarında çalışabilmeleri için diploma denklikleri büyük sorun oluşturmaktadır. Denklik konusunda YÖK tarafından yabancılara uygulanan prosedürden ayrı tutularak bir defaya mahsus, istisnai olarak denklikleri verilerek sorun ortadan kalkmış olacaktır.

Yaşadıkları ülkelerde yıllarca çalıştıktan sonra Türkiye’ye iskânlı göçle, gerekirse serbest göçle gelen Ahıska Türklerinin çalıştıkları ülkelerdeki sosyal güvenlik ve emeklilik haklarının Türkiye’ye aktarılması, aynı zamanda sosyal güvenlik ve emeklilik haklarının mağduriyetinin giderilmesi, iskânlı göçün devam ettirilmesi gerekmektedir.

1/1/2018 tarihinden sonra ana vatanımıza göç eden Ahıska Türkü ailelerine ve 9 ülkede yaşayan Ahıska Türkü halkımıza uzun dönem ikamet izninin verilmesine devam edilmesi elzemdir. Türkiye Cumhuriyeti 3,5-4 milyon Suriyeliye kayıtsız şartsız kucak açmış, misafir etmiş, bağrına basmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

MEMET BÜLENT KARATAŞ (Devamla) – Buna rağmen soydaşımız, kandaşımız olan Ahıska Türkü kardeşlerimize gerekli özen gösterilmemektedir. Türkiye Cumhuriyeti 75 bin Ahıska Türkü’ne ev sahipliği yapmaktadır. 30 binden fazla Ahıska Türkü’ne vatandaşlık verilmiştir. Ülkemize müracaat eden kardeşlerimiz hakkında işlemlerin hızlanarak tamamlanması gerekmektedir.

Merhum şair Necip Fazıl Kısakürek’in “Sakarya Türküsü” adlı şiirinde söylediği gibi “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya.” Biz de buradan haykırıyoruz: Öz yurt da bizim, öz vatan da bizim. Dünyanın neresinde bir Türk varsa ona sahip çıkacak olan da biziz. Bütün Türk dünyasına ve Turan illerine selam olsun diyorum.

Sözlerimi bağlarken buradan bütçe görüşmeleri sırasındaki 2 bakana teşekkür etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

MEMET BÜLENT KARATAŞ (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisinin seçim beyannamesinde bulunan uzman çavuş ve uzman jandarmaların özlük haklarıyla ilgili grubumuz adına teklifte bulunmuştuk İzzet Ulvi Yönter Beyefendi’nin öncülüğünde. Sağ olsun, Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu destek vereceğinin sözünü vermiştir. Huzurlarınızda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına 2 bakanımıza teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi soru-cevap işlemini beş dakika soru, beş dakika cevap olarak yapacağız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, söz talebimiz vardı.

BAŞKAN – Soru-cevaptan sonra vereceğim.

Sayın Pekgözegü? Yok.

Sayın Şevkin? Yok.

Sayın Orhan? Yok.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bakanın olmadığı yerde soru-cevabın pek de anlamı yok Sayın Başkan. Boşuna tiyatro yapmayalım.

BAŞKAN – Sayın Erdem…

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Maliye Bakanına: Saatlerce süren ve kapısında ambulans bekleyen vergi müfettişliği yeterlilik sınavının en önemli sıkıntılarından biri de mülakat kısmıdır. Özellikle FETÖ’nün Maliye Bakanlığı içinde en etkin operasyon metoduydu ve birçok insan kasıtlı ve subjektif değerlendirmelerle elenmişlerdir ve mesleklerinden ayrılmak zorunda bırakılmışlardır. Mülakat hususunda bir düzenleme veya denetleme olacak mıdır?

İkinci sorum ise ekonomimiz rahat ve kolay günlerden geçmemektedir. Lokomotif sektörlerden biri olan otomotiv sektörü için satışların canlandırılması ve sektörün yaşatılması için yapılmış olan ÖTV indirimi uygulamasına yıl sonundan sonra da devam edilecek midir? Edilecekse ne zamana kadar?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Bakana olacak: Kurum içi gelir uzmanlığı sınavı acilen açılması gerekmektedir. Son sınavın yapıldığı 18 Şubat 2012 tarihinden bu tarafa altı buçuk yılda çeşitli zamanlarda geçmiş Maliye bakanları söz vermiş olmalarına rağmen kurum içi uzmanlık sınavı açılmamıştır. Kamu personel rejiminde esas olan nitelikli insan kaynağının kazandırılması, yetkinliklerin geliştirilmesi, kariyer planlarının yapılmasıdır. Bu yüzden Gelir İdaresi Başkanlığının çeşitli birimlerinde istihdam edilen personeli için kurum içi gelir uzmanlığı sınavı bir an önce açılmalıdır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye ekonomisi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 2002’den bu yana gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden daha yüksek oranda büyümektedir. Enflasyonla mücadele ederken ekonomisini sürekli büyüten Türkiye bu süreçte örnek gösterilen bir ülke olmuştur. Ülkemiz AK PARTİ iktidarlarında kişi başına düşen millî gelirini 3’e katlamıştır. Global ekonomide sıkıntı yaşanırken, çevresi ateş çemberine dönmüşken büyümesini devam ettiren bir Türkiye vardır; hain işgal girişimine maruz kalan, terör belasıyla mücadeleye devam ederken bile ekonomisini sağlam bir zemine oturtan güçlü bir Türkiye vardır.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yüce Gazi Meclisimizde üç orman mühendisi var; biri bendeniz İbrahim Aydın, biri yanımdaki Ali Cumhur Taşkın, bir de Başkanımız Celal Adan. Kutluyorum Başkanım, bizim büyüğümüzsünüz, onurumuzsunuz orman mühendisleri olarak.

Bugün dünyada 300 milyon göçmen bulunmaktadır, 65 milyonu yerinden edilmiş, koruma arayan mazlumlardır. Suriye’de iç savaş sonrası 7 milyon insan başka ülkelere sığınmıştır, 1 milyon Suriyeli hayatını kaybetmiştir. Bugün 3,5 milyon Suriyeliye ensarlık yapıyoruz; medeniyetimiz, kendisine ihtiyaç duyan insanlara elini uzatmaktan hiçbir zaman geri durmamıştır. Türkiye bugün de ölümden kaçan, yerinden edilmiş Suriyeliler konusunda önemli bir süreci başarıyla yürütüyor. Bugün Dünya Göçmenler Günü, inşallah huzur ve barış getirsin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim İbrahim Bey, benimle ilgili söylediğiniz şeylerden dolayı.

Sayın Tutdere? Yok.

Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Hazine ve Maliye Bakanına soruyorum:

Bir: Kamu İhale Kurumunun Sayıştay raporunun 5 ve 11’inci sayfalarında yer alan bulguya göre, Kamu İhale Kanun’a göre ihalesi yapılmış, kazısı yapılmış, temelleri atılmış, müşavirlik ödemesi yapılmış, hak ediş ödemelerine başlanmış Eskişehir yolu üzerindeki Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Ankara İl Müdürlüğü arasında bulunan hizmet binası inşaatının TOKİ kanalıyla durdurulmasının gerekçesi nedir?

İki: Kamu İhale Kurumuna ait olan bu değerli arsanın, bitişiğindeki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü binasının arsasıyla birleştirilerek TOKİ tarafından özel firmalara verilmesi planlanmakta mıdır? Kuruma daha uzakta başka bir arsa teklif edilmekte ise yeri nerededir? TOKİ’nin istediği olursa hem devlet bu yükleri ödeyecek hem de hukuk ihtilafları doğacaktır. Ayrıca Kamu İhale Kurumu Konya Yolu üzerindeki binada daha uzun süre kirada oturmaya devam…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süre doldu.

Şimdi soruları cevaplamak üzere sözü Komisyona veriyorum.

Süreniz beş dakika.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Aslında teklifteki madde metnine ilişkin bir soru oluşmadı ama ben öncelikle maddeye ilişkin bir açıklama yapmak, ondan sonra da bütçe hakkına ilişkin ve burada Parlamentonun rolüne ilişkin de bir iki hususu Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.

Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun 1’inci maddesinde giderler, 2’nci maddesinde gelirler yer almaktadır. 5018 sayılı Kanun’un 15’inci maddesinin ikinci fıkrasında varsa bütçe açığının nasıl kapatılacağı hükmünün Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nda yer alması gerektiği belirtilmiştir. Bu çerçevede 3’üncü maddede genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine tahsis edilen ödenekler toplamı ile genel bütçe gelir tahmini toplamı arasındaki farkın net borçlanmayla karşılanacağı hükmüne yer verilmektedir. Bütçe dengesinin 2019 yılında 80 milyon 616 milyon lira, 2019 yılı merkezî yönetim bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranınınsa yüzde 1,8 olarak gerçekleştirileceği tahmin edilmektedir. Bir kıyaslama şekli değil ama 2002 yılında yüzde 11,2 olan bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2018 yılında 1,9’a düşürülmüş, 2019 bütçesindeyse yüzde 1,8 olarak gerçekleşmesi tahmin edilmektedir. Stratejik ölçütlere dayalı borçlanma politikası sayesinde borç stokunun faiz, kur ve likidite riskleriyle karşılanan duyarlılığının da önemli ölçüde azaltıldığını görüyoruz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; bildiğiniz gibi bütçe hakkı Parlamentoların varlık sebebidir. Parlamento yıllık bütçeler aracılığıyla kamu gelirlerinin toplanmasına ve giderlerin yapılmasına yetki ve izin verir. Devlet topladığı vergilerle ve diğer gelir kaynakları aracılığıyla millî gelirin önemli bir kısmına el koyar ve elde ettiği kaynakları kamu harcamaları aracılığıyla tekrar ekonomiye kazandırır. Bu anlamda bütçe ekonomik ve sosyal hayatın düzenlenmesinde devletin kullandığı temel araçlardan bir tanesidir. Devletin ne kadar vergi toplayacağı ve toplayacağı vergilerle hangi hizmetleri gerçekleştireceğinin kararı demokratik sistemlerde halk adına temsilcileri eliyle alınır. Bütçenin de Parlamentoda kamuoyuna açık olarak görüşülmesi, vatandaşın ve sivil toplumun bütçe üzerinde fikir sahibi olması imkânını sağlamaktadır. Dolayısıyla Parlamento bütçe görüşmeleri devletin temel mali belgesi olan bütçeye de demokratik meşruiyet kazandırmaktadır.

Temsilî demokrasilerde bütçe hakkı halk tarafından seçimler aracılığıyla parlamentoya devredilmekte, parlamento da kendisine devredilen yetkiyi sınırlarını belirleyerek bütçe ve diğer mali konularda hükûmete devretmekte, hükûmet de bu yetkisini bürokrasi marifetiyle kullanmaktadır.

Bizler de bu süreçte Parlamento olarak hem bütçenin onaylanması hem de denetlenmesi sürecinde bütçe hakkının etkin bir şekilde kullanılması için olanca gayretimizle çalışmaktayız. Bu süreç içerisinde gerek Meclisin gerekse Komisyonun almış olduğu rolü küçümsemenin ya da yok saymanın kesinlikle doğru olduğunu düşünmüyorum.

Yeni hükûmet sistemiyle birlikte Plan ve Bütçe Komisyonunun yapısına baktığımızda çok daha demokratik bir yapıya kavuştuğunu söyleyebiliriz. Çünkü eski Anayasa’ya göre Plan ve Bütçe Komisyonunun nasıl oluşacağı şu şekilde tanımlanmıştı, ne diyordu Anayasa: “40 üyeden oluşur. En az 25’i iktidar partisinden oluşur.” Bunlar yeni hükûmet sistemiyle birlikte Anayasa’mızdan ayıklandı ve yeni sistemde partilerin sandalye dağılımlarına göre Plan ve Bütçe Komisyonunun oluşmasına imkân sağlandı. Böylece de Komisyon çok daha demokratik bir yapıya kavuştu. Daha önce -her ne kadar- Meclisin bir organı gibi görünürken bir iktidar komisyonu hüviyetini alan Plan ve Bütçe Komisyonu, yeni sistemle beraber erkler ayrılığı ilkesi doğrultusunda son derece daha demokratik bir yapıya kavuştu.

Gene, geçtiğimiz süreçlere baktığımızda, Türkiye’de bütçe denetiminin etkinleştirilmesi ve bütçe sürecinde Parlamentonun rolünün güçlendirilmesine yönelik yeni yaklaşım ve tekniklerin de başarıyla uygulamaya koyulduğunu görüyoruz. Özellikle kamu mali yönetim sisteminde yapılan reformların en önemlisi, bütçe disiplininin sağlanmasıyla 2003 yılında kabul edilip 2006 yılında uygulamaya giren 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu olmuştur. Ve 2010 yılında kabul edilen 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’yla da denetimin alanı genişletilmiş, hemen hemen tüm kamu idareleri denetim kapsamına alınmış ve bütçe hakkı gereği milletin denetim yetkisi Sayıştay eliyle son derece güçlendirilmiştir. 6085 öncesi kırk dört yılda baktığınızda toplamda Meclise gönderilen rapor sayısı sadece 62 iken 2012’den bu yana Sayıştay eliyle yapılan denetimlerden Meclise gönderilen rapor sayısı 1.212 olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Başkan.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Teşekkür ediyorum.

Meclise sunulan raporların dışında kalan Sayıştayın yapmış olduğu denetimlere de baktığımızda, 2012’den bu yana Sayıştayın yaklaşık olarak 2.500’e yakın kurumda denetlemeyi gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bu da, dediğim gibi, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’yla yapılan reformla ortaya çıkmıştır ve denetim dışında hemen hemen hiçbir kurum bırakılmamıştır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Cahit Özkan Bey, siz söz istemiştiniz, buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) –Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce HDP Grubu adına Remziye Tosun hatibin yaptığı konuşmada bazı hususları kabul etmediğimizi ifade ederek kayıtlara geçirmek istiyorum.

Bakınız, bu kelimeler ne kadar kullanılırsa kullanılsın asla ve asla ülkemiz ve milletimiz nezdinde kabul görmeyecektir: “Savaşın ve saltanatın bütçesi.” “Millî savunma adı altında silaha, savaşa ayrılan bütçe.” Yine aynı şekilde, savaş politikalarını kendi halkına karşı uygulayan bir yapıyla karşı karşıyayız.” Yine devamla “Geçtiğimiz iki hafta içerisinde Mersin, Diyarbakır, Van il binalarımız yüzlerce polis tarafından basıldı ve buralarda partililerimiz sürüklendi.”

MUAZZEZ ORHAN (Van) – Doğru.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Yapılmadı mı?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Devam ediyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yine cenazelere karşı morglarda işkenceler yapıldığı… (HDP sıralarından gürültüler)

MUAZZEZ ORHAN (Van) – Görüntüler var, görüntüler.

BAŞKAN – Hatibi dinleyelim sayın milletvekilleri, grup başkan vekiliniz söz istiyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …ve tanınamaz hâle getirildiği yönünde ve yine Habur ve Sincar’da 7 sivil vatandaşın katledildiği iddiasında bulundu. Bakınız, Türkiye Cumhuriyeti devleti terörle mücadele ediyor, PKK/PYD-YPG terörüyle mücadele ediyor ve bu mücadelemiz de ilelebet devam edecektir.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Partimizin il binalarını basarak mı yapıyorsunuz bunu?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın, 81 milyon vatandaşımızın, bölgemizin ve dünyanın hain terör örgütü olan PKK terör örgütüyle mücadele ediyor. Bakınız, bu PKK terör örgütü -öyle insan hak ve özgürlüklerinden bahsetmeyin- silah baronlarının, petrol şirketlerinin ve faiz lobisinin taşeronudur.

MUAZZEZ ORHAN (Van) – Taşeronluk sizin işiniz, taşeronluk sizin işiniz.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Siz onlarla iş tutuyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Orada Kürt vatandaşlarımıza, bakınız, acı çektirerek zulmedecek bir terör örgütüdür ve geçmişte...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başkanım, müsaadenizle.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Birer dakika veriyorlar Başkanım.

...Filistin halkının başına ne gelmişse o bölgede ihanet tohumları ekildikten sonra gelmiştir. Aynı ihaneti PKK terör örgütü üzerinden Arapları, Kürtleri ve Türkleri birbirine düşman kılarak yapmaya çalışıyorlar. Elbette biraz sonra cevap verilecek ancak ben arzu ederim ki sayın grup başkan vekilinden ziyade o metni kürsüden okuyan arkadaşımız bunun cevabını versin.

Diğer açıdan, bir iki cümle de demokratik meşruiyetle ilgili söylemek istiyorum, bu çok önemli. Tabii, gerçekten Sayın Emre’nin yapıcı katkılarına teşekkür ediyorum. Ancak dünyada iyi anayasa diye bir şey yoktur, ideal bir anayasa yoktur. Filan ülke için evrensel anlamda ideal olana bizim ülkemiz için ideal, iyi bir anayasa diyemeyiz. Çünkü her ülkenin çatışma süreçleri, tarihî, politik, sosyoekonomik koşulları farklı farklıdır. Bu noktada, şu an 16 Nisan 2017 tarihinde yürürlüğe giren ve milletimizin kabulüyle hayata geçirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sadece Adalet ve Kalkınma Partisi -AK PARTİ- ve Milliyetçi Hareket Partisinin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

...ittifakıyla hazırlanmış bir Anayasa değildir. Özü itibarıyla, bu ülkede millî emaneti sırtlanan, bu ülkeye hizmet etme sorumluluğunu almış geçmiş hükûmetlerin de hedefinde olmuş, onun da mücadelesini vermişlerdir. Turgut Özal, Süleyman Demirel, hatta Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş Türkiye’nin siyasi ve tarihsel durumu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi gibi güçlü bir hükûmet sistemiyle yönetilirse bu ülkenin millî emaneti, refahı, özgürlüğü ve demokrasisinin güvence altına alınacağını ifade etmişlerdir. Onun için bu yönetim modeli Türk siyasi tarihinin ve ortak aklın emri olarak hayata geçirilmiş ve milletimiz tarafından hüsnükabulle kabul edilmiştir .

Genel Kurula arz ederim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan…

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Remziye Tosun cevaplasın.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Halkların Demokratik Partisine “Onu söyleyemezsiniz, bunu söyleyemezsiniz.” gibi ifadelerle ayar vermeye çalışıldığına, Savunma ve İçişleri Bakanlığının bütçesi artırılıyorsa buna “savaş bütçesi” diyeceklerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, biz uzunca bir süredir burada şöyle bir durumu yaşıyoruz: Halkların Demokratik Partisi TDK’si var burada bütün partilerin, Türk Dil Kurumu gibi. “Onu söyleyebilirsiniz, bunu söyleyemezsiniz, şunu söylerseniz ayıp olur, bunu söylemezseniz şöyle olur.” gibi bir ayar vermeye çalışıyor.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Çarpıtıyorsunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Burası Parlamentoysa buraya seçilmiş vekiller olarak gelmişsek… Hepimizin farklı düşüncelerden geldiğini biliyoruz, bunun için zamanında hapisler de yatmış insanlarız. Dolayısıyla gerçekten, aslında ben bu anlamda bir ayar vermek istiyorum, herkes haddini bilsin, herkes gerçekten kendi düşüncesini ifade etsin, kimse kimsenin ağzını kapatmıyor. O yüzden bu ülkede 2002’den beri -dün yaptığım konuşmada söylemiştim- 6.456 insan ölmüş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞAHİN TİN (Denizli) – Özgürlük herkese sövmeyi gerektirmiyor, özgürlük bu değil.

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Demir

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Bu kadar insan ölmüşse bu ülkede ve hâlâ savunma bütçesi, İçişleri bütçesi artırılıyorsa sadece en fazla olarak, o zaman biz buna savaş bütçesi deriz, kimse de bizim ağzımızı bu anlamda kapatamaz, bu kimseye düşmez.

ŞAHİN TİN (Denizli) – PKK’yla mücadele etmek, savaşmak savaş bütçesi mi oluyor?

TUMA ÇELİK (Mardin) – Konuşun, siz de düşüncenizi söylersiniz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Kime ne dediğimizi, kime ne diyeceğimizi biz biliriz. PKK’yle konuşacaksanız gidin onlarla konuşun, bizimle konuşmayın. Bu Mecliste HDP varsa HDP’yle konuşacaksınız, HDP diyeceksiniz, HDP cevap verecek size.

Filistin halkının dostuymuş gibi yapıp da ondan sonra işte, Filistinlilere sürekli baskı yapan, zulüm, haksızlık yapan İsrail’le 2002 yılında 1,4 milyar dolar olan ticareti 2017 yılında 5 milyar dolara çıkaran da sizsiniz. Burada hamaset yapmayın ne ölüler üzerinden yapın ne diriler üzerinden yapın. Gerçekten bütçe konuşacaksanız ya da kendi düşüncelerinizi ifade edecekseniz edin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Bitiyor Sayın Başkan.

Biz size en fazla “Bu doğru değil, şöyle değil.” diyebiliriz, buradan, yerimizden farklı tepkiler verebiliriz ama kalkıp da “Bunu söyleyemezsiniz, şunu söyleyemezsiniz.” diye bir üslubumuz, bir tutumumuz yok. Kimseden de bu lafları işitmek zorunda değiliz. Bunu bize her defasında söyletmek zorunda da bırakmayın lütfen.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Altay…

29.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Hazine ve Maliye Bakanının Türkiye gerçeklerine aykırı şeyler söylediğine, kuvvetler ayrılığını yok sayan bu sistemin demokrasiye fayda getirmediğine, Cumhurbaşkanına yapılan eleştirilere İç Tüzük 69’a göre söz verilemeyeceğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben otururken diyaframım rahat çalışmadığı için ayağa kalkıyorum.

Şimdi, Parlamento konuşma yeri yani ben “Millet niye konuşuyor?” demem, bilakis sabaha kadar konuşalım anlayışı içindeyiz. Ama, tabii, kürsüye çıkan hatiplerin, Parlamentoda sözüyle irade ortaya koyanların, karşısındaki görüşlerin –ki burada 5 ayrı grubuz, grubu olmayan partileri de sayarsak- biz de birçoğunu beğenmiyoruz. Bugün Sayın Bakan yukarıdan aşağı Türkiye gerçeklerine çok aykırı şeyler söyledi, “Yalan söyledi.” dersem ayıp olur ama oturup da sisteme girip de on dakika tekrar bir cevap, Bakanın söylediği şu bu demiyorum, kaldı ki söylenebilir.

Şuraya geleceğim: Şimdi, yeni sistemden başlayalım. Bizim istemediğimiz, eksik gedik bulduğumuz, kuvvetler ayrılığını yok sayan bu sistem -adı ne olursa olsun- demokrasiye fayda getirmez ama bu yeni sistemi de –bu AK PARTİ’nin bir özelliği var, sistem dışılık ve kural dışılık- hiç anlamayan ve hiç uymayan bir parti arıyorsanız Mecliste AK PARTİ’dir. Hani yeni sistemdi, yasama ayrıydı, yürütme tamamen dışarıdandı? Bu ne şimdi? Mesela ne? Böyle bir sistemde torba kanun olur mu? 3 milletvekili, 5 milletvekili 20 ayrı kanunda değişiklik yapan 122 maddelik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Toparlayın Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – …torba kanun teklifi veriyorsa bu, yasamanın özgür iradesiyle verilmiş bir torba kanun teklifi değildir. Bu, yürütmenin talimat ve direktifiyle yürütme tarafından hazırlanmış, yürütmeye yakın parti tarafından imza atılmak suretiyle Parlamentoya verilmiş bir torba kanun teklifidir. Torba kanun tasarıları olabilir. Hükûmet der ki: “Benim şuna, şuna, şuna ihtiyacım var.” Ama bu nasıl bir yetenek ki bir milletvekili yirmi ayrı kanun hakkında 122 maddelik torba kanun teklifi veriyor? Bu, yeni sistemin ruhuna en aykırı tablodur. Böyle bir tabloda millete bu sistemi de “yeni sistem” diye yutturamazsınız. Bu sistemin adı düpedüz “yürütme vesayetinde bir yasama sistemi”dir. Yürütmeye bağlı bir yasama organıdır burası.

Şimdi, öbür yandan, sayın milletvekilleri, Sayın Erdoğan sizin Genel Başkanınız, bir şey demem…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) - …aynı zamanda Cumhurbaşkanı yani devletin milletle birlikte bölünmez birliğini, bütünlüğünü temsil makamının başı. Aynı zamanda şimdi yeni sistemde yürütmenin seçilmiş başı. Biz yürütmenin AK PARTİ’den ayrı olarak, ayrı oy pusulasıyla yürütmeyi yürütmek üzere, devleti yürütmek üzere seçilmiş Cumhurbaşkanına yaptığımız eleştirilere zaten -Başkanlık Divanı burada külliyen yanlış bir uygulama içinde, 4 Sayın Meclis Başkan Vekili ve Meclis Başkanı da- İç Tüzük 69’a göre söz veremezsiniz. 69’u açıp okumak lazım. “Okunmadı” demiyorum. Bizim AK PARTİ Genel Başkanı Erdoğan’a yönelik yaptığımız bir eleştiriye söz verilir ama bir sayın bakanın, bir Cumhurbaşkanın icraatlarıyla ilgili 69’un neresine göre söz vereceksiniz? Veremezsiniz. Bu işin bir yanı.

Siz, doğal olarak bunu anlayışla da karşılarım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Toparlayalım Başkanım.

Siz “Padişahım çok yaşa.” diyebilirsiniz. Sizin “Padişahım çok yaşa.” deme özgürlüğünüz var. Şu sıradan itibaren bu tarafın da “Mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var.” deme özgürlüğü var. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu kabul edeceksiniz. Buradan başlayacağız. Öte yandan Sayın Başkan…

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) - Muharrem İnce gelmiyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Cesur adam söz alır, adam gibi lafını söyler.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Ben de konuşacağım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Konuş, gel.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Ama güzel laf attım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Cumhuriyet Halk Partisinde 142 tane Muharrem İnce var, merak etme, 142 tane Muharrem İnce var! (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, şöyle bitiriyorum, Sayın Yunus Emre’nin konuşmasına da bir atıfta bulundu Cahit Bey. Bir ülkede demokrasi işliyorsa Parlamento saygındır, bir ülkede demokrasi işlemiyorsa, üzülerek ifade ediyorum, üyesi bulunduğum bir Parlamentoda, ben Parlamentonun saygınlığının halel gördüğü kanaatindeyim.

Arz ederim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

Toparlayalım.

30.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, işçinin, köylünün, esnafın, çiftçinin arasında siyaset yaptıklarına ve gelen talepleri kanun teklifi hâline getirdiklerine, kuvvetler ayrılığı olduğuna ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, ben de müsaadeniz olursa ayakta konuşayım.

Şimdi, iyi bir parlamenter, böyle, küçük dünyasına hapsolup orada kendi düşünceleriyle yasama faaliyeti yapamaz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen ne kadar zamandır parlamentersin?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İyi bir parlamenter, gider, sivil toplumda, meslek odalarında, derneklerde, vakıflarda, sendikalarda, vatandaşın arasında vatandaşın nabzını tutar, hani, çok istiyorsunuz ya, çoğulcu, özgürlükçü, katılımcı bir demokrasi anlayışına göre bir kanun teklifi hazırlar. Ha, bu kanun teklifi başka başka kanunları ilgilendiriyorsa, tek bir kanun teklifinin içerisine bunları koyar, yine Parlamentoya getirebilir. Ha, efendim, başka, sivil toplumun dışında bakanların da konularıyla ilgili hususlarda toplumda bir talep varsa biz vatandaşımızın arasındayız, işçinin, köylünün, esnafın, çiftçinin arasındayız. (CHP ve HDP sıralarından gülüşmeler) Biz, öyle, Etiler’de, Moda’larda değil, vatandaşımızın arasında siyaset yapıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İşte, vatandaşımızın arasında bize gelen talepleri kanun teklifi hâline getirerek, işte, sizin içinde bulunduğunuz Parlamentoda yasama faaliyetine dönüştürüyoruz.

Evet, kuvvetler ayrılığı var. Hangi dilde konuşayım? “…”(x) Kuvvetler ayrılığı. [AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP ve İYİ PARTİ sıralarından “Oo” sesleri, alkışlar(!)] Oo, ya, kuvvetler ayrılığı. Bakan Bey gelirse “Niye geldi?”, gelmezse “Hani Bakan?” Onun için, kuvvetler ayrılığı demek yasama, yürütme, yargı erklerinin birbirini karşılıklı olarak denge-denetim mekanizmasını hayata geçirmesidir; ancak dağdan yokuş aşağı inerken direksiyonunu, rotasını kaybetmiş, efendim, rotu, balansı çıkmış araba gibi tepetaklak gitmek değildir. Yani, birbirini denetlerken de vatandaşa hizmet götüren anayasal model yürütme, yasama ve yargıdır, aslolan; biz de bunun peşindeyiz.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)

2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi 4’üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Bütçe Düzenine ve Uygulamasına İlişkin Hükümler

 

Bağlı cetveller

MADDE 4- (1) Bu Kanuna bağlı cetveller aşağıda gösterilmiştir:

a) 1 inci madde ile verilen ödeneklerin dağılımı (A)

b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline devam olunacak gelirler (B)

c) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine dayanak teşkil eden temel hükümler (C)

ç) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E)

d) 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit imkânları ile bu imkânlardan harcanması öngörülen tutarlar (F)

e) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H)

f) Çeşitli kanun ve kararnamelere göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal sınırlar (İ)

g) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarları (K)

ğ) 11/8/1982 tarihli ve 2698 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi gereğince Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yönetilen okul pansiyonlarının öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri (M)

h) 7/6/1939 tarihli ve 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uyarınca millî müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak hayvanların alım değerleri (O)

ı) 3634 sayılı Kanun uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak motorlu taşıtların ortalama alım değerleri ile günlük kira bedelleri (P)

i) 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin yıl içinde edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmette kullanılacağı ve kaynağı ile 5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanununa tabi kurumların yıl içinde satın alacakları taşıtların azami satın alma bedelleri (T)

j) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları (V)

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 Rahim Cavadbeyli, bazılarınızın gözlerinde “Kim o?” gibi bir soru var. Birleşmiş Milletler korumasına tabi bir mültecidir. İran Türklerinin demokrasi ve insan haklarını savunan önemli bir lideridir. Hiçbir bilgi verilmeden ve gerekçe gösterilmeden gözaltına alınarak dört gün bekletildikten sonra Van Kurubaş Geri Gönderme Merkezi Sığınmacılar Kampı’na konuldu. Kardeş bildikleri Türkiye'deki bu beklenmedik durum karşısında Tebriz caddelerinde binlerce Türk "Azerbaycan var olsun, Rahim Bey azat olsun." sloganlarıyla yürüyerek tepkilerini gösterdiler. Suriye, Irak, Somali, Myanmar, Filistin'deki insan hakları ihlallerine duyarlı davranan Türk Hükûmeti aynı duyarlılığı neden Rahim Cavadbeyli’den esirgiyor? Milyonlarca Suriyeli sığınmacıya vatandaşlarımızın dahi sahip olmadığı haklar bahşedilirken temel insan haklarının Cavadbeyli’den esirgenmesinin sebebi, acaba onun Türklüğü müdür? İnsan haklarına aykırı sığınmacılar kampında tutulan Rahim Cavadbeyli derhâl serbest bırakılmalıdır. Rahim Cavadbeyli’ye selam olsun, Tebriz caddelerinde “Azerbaycan var olsun, Rahim Bey azat olsun.” sloganlarıyla yürüyen binlerce Türk kardeşime selam olsun.

Kan kardeşime değil din kardeşime yardımcı olurum diyorsan, din kardeşin Doğu Türkistan kan ağlıyor. Yok, ben din kardeşime değil kan kardeşime yardımcı olurum diyorsan, kan kardeşin Doğu Türkistan kan ağlıyor. Doksan dört yıllık ömründe aldığı her nefesi Türklük için, Doğu Türkistan için almış olan Kızıl Çin’in 1944-1949 işgalinden önceki Doğu Türkistan Cumhurbaşkanı, dava ve mücadele adamı İsa Yusuf Alptekin Bey’i de ölüm yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce de arz ettiğimiz gibi bu bütçe fakirin fukaranın, köylünün, geçim sıkıntısı çeken hiç kimsenin derdine çare olmuyor. 2 bin TL ücret alan bir çalışanın neredeyse dokuzuncu aydan itibaren, vergi dilimi değiştiğinden ödediği vergide artma, ücretinde azalma olmaktadır. Çalışanın maaşından kesilen para belki birilerinin lokantada bıraktığı bahşiş kadar olabilir ama çalışan için bu para ekmek demek, su demek, çocuğu için süt demek. Adaletli vergi sistemi için kesinlikle asgari ücretten vergi alınmamalıdır, diğer çalışanların da ücretlerinin asgari ücret olan kısmından vergi alınmamalıdır. Açlık sınırı 1.943 TL’yi geçmeyen asgari ücretten vergi almak adaletsizliktir, ayıptır, yazıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yandaş ve candaş müteahhitlerin borcuna gelince ekonomik savaşı unutan iktidar, iş bulamadığı için öğrenci kredi borcunu ödemeyen gencin ümüğüne yapışıyor. Adında adalet olan partiye sesleniyoruz: Adın gibi ol, adil ol. Eğer adilsen silsene bu gençlerin borcunu, silsene fakir fukaranın Sosyal Güvenlik Kurumu borcunu, BAĞ-KUR borcunu.

Bakın, yerel seçimler geliyor, görünen şu ki: AK PARTİ’li birçok belediye başkanı arkadaşımız koltuğundan olacak gibi görünüyor. Sizin işe aldığınız ama bizim kardeşlerimiz, bizim çocuklarımız, bizim evlatlarımız 4/B’li olarak belediyelerde çalışıyorlar. Onların kaderleri gelecek belediye başkanının iki dudağı arasında. Belediyelerde ve diğer kamu kuruluşlarında çalışan 4/B’li sözleşmeli personelin çilesine, korkulu rüyasına bu bütçe son veriyor mu?

Engelli vatandaşlarımız zor durumda. Bakıcısına ödeme yapılıyorsa engelli maaşı verilmiyor, engelli maaşı veriliyorsa bakıcı parası verilmiyor. Bu saçmalığa bir son vermek gerekiyor diye düşünüyorum. Yine istihdamlarına yönelik önlem ve düzenlemeleri kısa zamanda uygulamaya geçiren bir bütçe lazım.

Bu arada, önceki hatiplerden biri İçişleri Bakanı ve Millî Savunma Bakanına teşekkür etti, inşallah olur, biz de aynı duyarlılığı bu konuda duyuyoruz çünkü bu vatan bize mezar olmadan düşmana gülizar olmaz diyen; kanlarıyla bayrağımıza renk, canlarıyla vatanımıza hayat veren; gençliğini, sevdasını, hayal ve düşlerini, tüm varlığını vatana adayan bu kahraman uzman ve çavuşlarımıza, onbaşılarımıza bir an önce kadro vermek zorundayız.

Üniversiteyi bitirdiği hâlde torpili olmayan, dayısı olmayan ve yıllarca işsiz olan gençler artık evden, annesi babası uyanmadan çıkıp annesi babası uyuduktan sonra geliyor. Onlardan harçlık istemekten artık bizar bir hâle geldi. Bu bütçede en azından bu genç işsizlerimize iş buluncaya kadar bir vatandaşlık maaşı bağlamak, bu bütçeyi hazırlayanların aklına gelmedi mi?

Binlerce vatandaşımız çıraklık eğitimi okullarında geçen sürelerin sigortalı sayılması yönündeki taleplerine duyarsız olan bu bütçeye vicdanen nasıl “evet” diyeceğiz? Mehmetçiklerimizin askerlik boyunca sigorta primlerinin devlet tarafından yatırılmadığı bir bütçeye nasıl “evet” diyeceğiz? Meydanlarda söz verdiğiniz, verdiğimiz hâlde tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerini 3600’e çıkarmayan bu bütçeye nasıl “evet” diyeceğiz? Yine, söz verdiğiniz hâlde saçma bir nedenle bir yüzde 70 kriteriyle hastanelerde, kamu kurumlarında taşeron işçi olarak çalışan aşçılarımızı, bilgi işlemcilerimizi, şoförlerimizi niye kadroya almıyoruz? Aynı yerde çalışan, hastanede çalışan bir temizlik işçisi kadroya geçti, yıllarca yan yana çalıştığı mutfaktaki bir arkadaşımız maalesef kadroya geçmedi.

Sayın Başkan, yine, kamuda “joker taşeron işçiler” diye tabir edilen işçiler var. 4 Aralıkta işbaşında olmadığı için kadroya alınmayan bu insanların mağduriyetine son veriniz.

Bir de EYT var, erken emeklilikte yaşa takılanlar, 750 bin kişi diyorsunuz; hiç öyle değil, lütfen kusura bakmayın. Gidin, çalışan arkadaşlara, bu yaşa takılanlara Allah rızası için bir sorun, maaşı yüksek olan arkadaş zaten emekli olmak istemiyor ki. 5 bin lira, 6 bin lira alan adam niye emekli olsun? Emekli olmak isteyen 1.500 lira, 1.600 lira ücret alan arkadaş. O da niye emekli olmak istiyor biliyor musunuz? Emekli olacak, 1.600 lira alacak, hemen akabinde tekrar işe girecek, bin lira da oradan alacak; 2.600 lirayla çocuklarına pantolon, çocuklarına belki 1 kilo et alma sevdasında.

İktidar partisinin milletvekilleri, EYT’yi değerlendirirken lütfen buna dikkat ediniz. Yoksa hâli vakti yerinde olan insanların, maaşı dolgun olan arkadaşların böyle bir problemi yok; problemi olan, maaşı düşük olan arkadaşlarımız. Emekli olduğunda Alanya’ya tatile gidecek, Almanya’ya seyahate gidecek durumları yok.

Çiftçinin problemi var, hayvancılıkla uğraşanın problemi var ama gördüğüm kadarıyla süre doluyor.

Şimdi, iktidarımız ağzını açıyor “yerli ve millî” diyor, eyvallah, biz de yerliyiz ve millîyiz. Bu deyime uymayan birçok yatırımlar veya işler var. Bunlardan bir tanesi, TÜRKSAT 1B uydusu uzayda kayboldu. Gazeteye ilan vermişler. “TÜRKSAT 1B uydusunu görenler, bilenler Allah rızası için falan yere bilgi versin.” Uzaya fırlattığınız TÜRKSAT 1B uydusu yok. Dolayısıyla, Türk milletinin parası uçmuş gitmiş.

Yine siz “GÖKTÜRK-2 uydusu yüzde 100 yerli.” diyorsunuz. Nasıl yerli, vallahi anlamış değiliz. Denge konum modülü İngiliz, optik sistemi Güney Kore, tepki tekerlekleri Amerikan, manyetik tork çubukları Alman, itki sistemi İsrail, titreşim testlerini Fransız yapmış, Çinliler fırlatmış, olmuş millî. Söyler misiniz, GÖKTÜRK’ün isminden başka millî olan hiçbir tarafı yok, sadece ismi millî.

Yine, Cumhurbaşkanımızın adını verdiğiniz, aldığınız feribot Norveç’ten geldi. Demir yollarında kondüktörlerin çaldıkları düdük Çin malı. Yeni Zelanda’dan koyun aldınız, Ukrayna’dan inek aldınız, Sırbistan’dan besmelesiz et getirdiniz, dünyanın birçok ülkesinden tarım ürünü alıyorsunuz, saman dahi alıyoruz. Yerli, millî hiçbir şey bırakmadınız ama söylemlerinize baktığımızda bunun tam tersi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

AYHAN EREL (Devamla) – Yine, Çevre Kanunu’yla ilgili, poşetten vatandaştan 25 kuruş alınması yönünde bir karar çıkarıldı. Keşke poşeti vatandaşa 25 kuruş satma yerine, vatandaştan poşetlerini 25 kuruşa geri almış olsaydık, umarım, bu kanuna daha fazla hizmet ederdi.

Sataşmak hiç adetim değil ama bir konuyu belirtmeden geçmeyeceğim.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Seni hiç muhatap almıyoruz.

AYHAN EREL (Devamla) – Eyvallah.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Boş konuşuyorsun çünkü.

AYHAN EREL (Devamla) – Keşke saray bahçesindeki hurma ağaçlarının donmasına çözüm bulan bu bütçe, Aksaray’ın Kırkkızlar Tepesi’nin ağaçlandırılmasına da katkı sağlasaydı diyorum, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erel.

Madde üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem Sedef.

Buyurun Sayın Sedef. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

MHP GRUBU ADINA İBRAHİM ETHEM SEDEF (Yozgat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi 4’üncü maddesine bağlı cetveller üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Değerli heyetinizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 16 Nisan 2017’de yapılan halk oylamasıyla büyük Türk milleti Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine onay vermiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte ülkemiz yeni bir döneme başlamış, bununla beraber, şer odakları da boş durmayarak küresel oyunlarını sahnelemeye başlamıştır. Beka düzeyine varan sorunlar karşısında Milliyetçi Hareket Partisi elini değil, gövdesini taşın altına koyarak oyunları bozmasını bilmiştir. Partimiz, toplumu kutuplaştırmadan, ayrıştırmadan, milletimizi olumsuz anlamda etkileyecek kısır çekişmelere girmeden siyaset yapmanın gerekliliğine inanmıştır. Aziz Türk milletinin iradesinin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelerde de Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkemizin sorunlarına yapıcı muhalefet anlayışımızla yaklaşıyoruz. Toplumu ilgilendiren hiçbir konuyu istismar malzemesine dönüştürmedik, gerçekleri gördük, meselelere hakkaniyet ölçüsüyle baktık. 2019 bütçe teklifiyle ilgili görüşlerimizi de bu anlayışla dile getirdik ve getirmeye devam ediyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2019 merkezi yönetim bütçesini genel olarak olumlu değerlendirdiğimizi belirtmek isterim, ancak, bütçe kalemleri ve kurum bütçeleriyle ilgili görüşlerimiz, yapıcı eleştirilerimiz ve de önerilerimiz olacaktır. Bütçe teklifinin 2019-2021 dönemini kapsayan Yeni Ekonomik Program’da çerçevesi çizilen hedeflere uyumlu olduğu gözükmektedir.

Konuşmanın bu kısmında, bütçeye bağlı cetvellerden bazılarının içeriği hakkında konuşmak istiyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığımız -uzunca bir süredir eleştirilen- on altı yılda 7 bakan değiştirmiş ve buna bağlı olarak da sık sık sistem değişikliği yapmış, son Bakanımızla da beklentilerin arttığı bir kurum olmuştur.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî eğitim alanında en büyük sorunun öğretmenlerimizin durumu olduğunu düşünüyoruz. Öğretmen açığı Türkiye'de eğitim sisteminin kalitesini zedelemektedir. Bakanlık bünyesinde yüzde 11’e yakın norm kadro açığı bulunduğunu Bakan Bey bütçe sunumunda açıkladı. Türk millî eğitim sisteminin en büyük sorunlarından olan öğretmen açığı ve atanamayan öğretmenler meselesi, eğitim sistemimizin akıbeti açısından düşündürücüdür. Atanamayan öğretmenlerin tamamının kademeli olarak atanmasını sağlayacak şekilde kadro ihdası yapılması gerekmektedir.

2011’de kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına tekrar geçilmiştir. Bunun tekrar başlatılması, geçmişte yaşanan mağduriyetlerin yine yaşanmasına sebep olabilecektir. Sözleşmeli öğretmenlik güvencesiz bir sistemdir. Sözleşmeli öğretmen istihdamıyla amaçlanan, kalkınmada öncelikli yörelerdeki öğretmen ihtiyacının karşılanması ise bu sorunun çözümü, sözleşmeli öğretmen istihdamı yerine, ekonomik teşvik ve benzeri yöntemlerle bu bölgelerde çalışma cazip hâle getirilebilir.

Aynı öğretmenler odasında özlük hakları farklı öğretmenler oluşturuluyor. Bu yöntem geçmişte de denendi ve verim alınmadığı gerekçesiyle vazgeçildi. Bu sebeple, sözleşmeli öğretmen istihdamından vazgeçilmelidir.

Millî Eğitim Bakanlığında görev yapan öğretmenlerimize maaş karşılığı dışında, girdikleri ders saati ve tuttukları nöbet için ek ders ücreti ödenmesi yapılmaktadır. Her ne kadar öğretmen maaşlarına ek olarak girdiği ders saatine göre ödeme yapılsa da ek ders alımı belirli bir saate kadar uyarlanmış ve sınırlandırılmıştır. Bu konuda bir esneklik sağlanması, yaptığı işin karşılığını alamayan öğretmenlerimizin en azından ek ders ücretleri konusunda biraz daha desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, diğer bir konu ise ziraat mühendisi, veteriner hekim ve gıda mühendislerinin atama problemleridir. Bu kişilerin istihdam edilmesine sadece bir işsizlik ve istihdam sorunu olarak bakamayız. Bu konu aynı zamanda Hükûmetin gıda güvenliğine yaklaşımını da ortaya koymaktadır. Söz konusu gençlerimiz gıda güvenliğini artırmak ve daha sağlıklı ürünlerin üretilmesine, tüketilebilmesine imkân tanımak için eğitim almışlardır. Eğitimde kalitenin artırılabilmesi için büyük önem arz eden bu mühendisliklerle ilgili olarak dönemin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba “Biz görevimizi yapıyoruz. Ziraat mühendisi, veteriner hekim ve gıda mühendislerinin istihdamı için 9 Şubat 2018’de 10.551 kişinin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ailesine katılmasına yönelik gerekli kuruluşlara yazılarımızı yazdık. Bir şey söylüyorsak doğrudur.” demişti. “Devlette devamlılık esastır. Devlet milleti için vardır.” Bu açıklamadan sonra umutlanan mühendis kardeşlerimiz bir an önce somut adımlar beklemektedir.

Kıymetli milletvekilleri, bahsetmek istediğim bir başka konu da tarımla ilgilidir. Tarımda istisnasız hemen herkesin şikâyetçi olduğu en büyük sorun yüksek girdi maliyetleridir. Ürettikçe zarar eden çiftçi girdi fiyatlarındaki artışa yetişemeyince üretimden kaçmaktadır. Bu nedenle, Türkiye birçok tarım ürününü ithal ederken arazilerimiz ise boş durmaktadır. Tarımsal üretimdeki büyük yüksek girdi fiyatları nedeniyle üretim maliyetleri yükselmekte, Türk çiftçisi yabancı ülkenin üreticileriyle rekabet edememektedir. Çiftçimizi desteklememiz, köylerimizin boşalmasını engellememiz gerekmektedir. Seçim bölgem Yozgat’ta da bu durumu canlı canlı yaşıyoruz. Köylerimiz boşalıyor, şehir merkezleri ve büyük şehirlere yaşanan bu göçü durdurabilmenin yolu da tarımdaki yüksek girdi maliyetlerini düşürmek olacaktır. Çiftçimize sağladığımız mazot desteği yerine, tarımda kullanılan mazot özel tüketim vergisinden muaf tutulsa olmaz mı? Bizce tarımda kullanılan mazotun özel tüketim vergisinden muaf tutulması şu an var olan mazot desteğinden daha fazla çiftçimize katkı sağlayacaktır. Üretim maliyetlerinin düşürülmesinde öncelikle yapılacak olan, üretimin temel girdileri mazot, gübre, ilaç, tohum, fide, fidan, yem ve tarımsal elektrik üzerindeki vergi yükü kaldırılmalıdır, tarımsal destekler artırılarak devam edilmelidir.

Değerli Başkanım, kıymetli milletvekilleri; konuşmanın sonunda kamu kurumlarındaki araç alımı ve kiralaması konusuna değinmek istiyorum. Kalkınma Bakanlığı geçtiğimiz yıl “Kamu Kurumlarında Taşıt Filosu Yönetimi” başlıklı bir rapor yayınlamıştı. Rapor, kamu kurumlarındaki araçların durumunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Kamu kurumlarına ait resmî araç sayısında birçok gelişmiş ülkeyi geçtiğimiz açıktır. Son verilere göre Türkiye’de 115 bine yakın kamu aracı bulunurken bu rakam Fransa’da 2 bin, İtalya’da ise 29 bin. Ekonomik sorunlarımızı aşma noktasında devletimizin gündeme aldığı tasarruf tedbirleri kapsamında kamu araçlarında azalmaya gidilmesi yerinde ve doğru bir karardır. Bir an önce tasarruf tedbirleri uygulanmalı, kamudaki bu resmî araç çılgınlığına son verilmelidir.

Ayrıca kamu kurumlarındaki araçlarla ilgili olarak başka bir konu da araç kiralama uygulamasıdır. Kamu kurumlarında kullanılan araçların bir kısmı kiralama yöntemiyle kurumlara tahsis edilmektedir. Gerekçe olarak da lüks araçların azami satın alma bedellerinden daha fazla ücrete sahip olması gösterilmektedir. Fakat azami satın alma bedelinin üzerinde diyerek kiralanan araçların kiralama bedelleri üzerinden yapılan hesaplarda söz konusu araçların piyasa değerinin üzerinde kiralama bedelleri ödendiği bilinmektedir. 2017 yılında tam 13.558 araç kiralandığını açıklamıştır yetkililer. Bu durum tasarruf anlayışımızla ters düşmekte, kamu kaynaklarının doğru kullanımıyla uyuşmamaktadır.

Bir elzem konuyu da hatırlatmak istiyorum. Bu konuda diğer milletvekili arkadaşlarımıza da talepler geliyordur. Polis teşkilatımız 3600 ek gösterge bekliyor. Bir an önce çözüme kavuşturulmasını beklemektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel.

Buyurun Sayın Güzel. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

HDP GRUBU ADINA SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünkü konuşmamda şu an aramızda olmayan ve kırk bir gündür İmralı tecridinin kaldırılması için açlık grevinde olan Hakkâri Milletvekilimiz Leyla Güven’i daha yakından tanımanız için bir şeyler söyleyeceğim. Günlerdir aynı ismi aynı şekilde duyuyorsunuz biliyorum. Fakat vicdani ve politik hassasiyetiniz o kadar körelmiş ki kulak vermek istemiyorsunuz. Israrla görmezden gelmenize rağmen, Leyla Vekil bu topraklardaki barış mücadelesi için ve bu sıralarda oturan birçok vekile nazaran çok daha fazla bedel ödemiş, emek vermiş, mücadele etmiş bir kadındır ve bu Meclisin bir üyesi olarak şu anda burada değil, cezaevinde mücadele etmeye devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, Leyla Güven Konya’nın Cihanbeyli ilçesinde doğmuş ve şu an 54 yaşındadır. Bu ülkenin bir gerçekliği olarak 17 yaşında zorla evlendirilmiş, 2 çocuk annesidir. Almanya’da bir müddet yaşadıktan sonra Türkiye’ye dönmüş ve 1994’te HADEP’in Konya örgütünde çalışmaya başlamıştır. 2001 yılında kendisine ait bütün ev eşyalarını satmış ve bavuluyla beraber parti genel merkezine gelerek bundan sonra sadece parti çalışmalarında olmak istediğini ifade etmiştir. Çukurova bölgesinde kadın kollarında çalıştığı sürede, 2004 yılındaki yerel seçimlerde Adana Seyhan ilçesi Küçükdikili Belediyesine, 2009 yılındaki yerel seçimlerde ise Urfa Viranşehir ilçesine belediye başkanı olarak seçilmiştir. 2009 yılında KCK operasyonları kapsamında gözaltına alınmış, tutuklanmış ve dört buçuk yıl hapis yatmıştır. Şunu da hatırlatalım: KCK operasyonları yapanların ve dosyayı hazırlayanların FETÖ olduğu ortaya çıktı. Dosyanın hâkim ve savcısı FETÖ operasyonlarıyla tutuklandı ve buna rağmen dosyalar üzerinde hâlâ yargılamalar devam ediyor.

Kendisi 7 Haziran 2015 seçimlerinde Urfa’dan milletvekili seçilmiştir. 2016’da ısrarla illegalize etmeye çalıştığınız Demokratik Toplum Kongresine eş başkan olarak seçilmiştir. 24 Ocak 2018’de ikinci kez tutuklanmış ve Diyarbakır Cezaevine götürülmüştür. Aynı yıl içerisinde 24 Haziran 2018 seçimlerinde Hakkâri Milletvekili olarak seçilmiş ve tamamen siyasi bir kararla serbest bırakılmamış ve hâlâ siyasi bir rehine olarak cezaevinde tutulmaktadır.

Bakın, bütün bunları niye anlatıyorum biliyor musunuz? Biraz da olsa utanma duygunuz kalmışsa utanın diye.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ne utanma duygusu ya? Lütfen ya…

SEMRA GÜZEL (Devamla) - Elli dört yıllık ömrünün büyük bir kısmını…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen ne diyorsun ya? Ne biçim bir dille konuşuyorsun? Ne utanma duygusu ya?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Lütfen temiz bir dille konuşur musunuz?

SEMRA GÜZEL (Devamla) - Bir derdiniz varsa gelip burada anlatırsınız. Orada öyle sadece gürültü kirliliğine neden oluyorsunuz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Senin utanma duygun varsa bunları konuşmazsın orada.

TUMA ÇELİK (Mardin) – Dinleyin, dinleyin. Cevabını verirsiniz.

BAŞKAN – Evet. Genel Kurula…

SEMRA GÜZEL (Devamla) - Biraz da olsa utanma duygunuz kalmışsa utanın diyorum.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sayın Başkanım, lütfen... Eline kâğıt tutuşturuluyor, okumadan çıkıyorsunuz belli ya. Ne yazdığını bile bilmiyorsun.

SEMRA GÜZEL (Devamla) - Elli dört yıllık ömrünün bir kısmını bu ülkenin demokrasi mücadelesine adamış bir kadın vekil kendi taleplerini burada Mecliste dillendirmediği için cezaevinde duyurmaya çalışıyor. Leyla Güven Hakkâri halkının oylarıyla seçilmiş bir milletvekilidir ve onun yaşadıklarının onda 1’ini yaşasaydınız çoktan bavulunuzu toplayıp bu ülkeyi terk etmiştiniz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bizim bu ülkeden başka gidecek yerimiz yok, gidecekseniz siz gidin.

SEMRA GÜZEL (Devamla) – Bakın, Paris’ten tutalım da Hindistan’a kadar dünyanın birçok yerinde Leyla Güven’le dayanışma mesajları yayınlanıyor. Ancak üyesi olduğu bu Parlamentodaki iktidar ve bazı muhalefet partileri bu durum karşısında üç maymunu oynamaya devam ediyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Allah, Allah… Sen neyi oynuyorsun?

SEMRA GÜZEL (Devamla) - Ve şu anda Leyla Güven sağlık açısından kritik bir aşamadadır.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Yesin, içsin.

SEMRA GÜZEL (Devamla) - Başta Kürt halkı olmak üzere halkların şu anda aklı ve vicdanı Diyarbakır Cezaevindedir ve tek talepleri tecridin kaldırılmasıdır. Fakat sizin bu talebe karşılık politikanız nedir? Leyla Güven’in talebini sahiplenen, açlık grevini başlatan yurttaşlarımızı il binalarını basarak gözaltına almak.

Bakın, il binamıza yapılan baskında polisler açlık grevinde olan annelerin ayakkabılarını giymelerine dahi fırsat vermeden yalınayak sürükleyerek gözaltına aldılar ve gözaltında zorla beyaz tülbentleri çıkarıldı. Ama bu yapılan hukuksuzluklar ne ilk ne de son. Cumartesi Anneleri eylemlerinin 700’üncü haftasında sürüklenerek, gaz sıkılarak gözaltına alındı. Ülkede kadına yönelik şiddet yüzde 150 artmış iken 25 Kasımda kadınların yürümesine izin vermediniz. Taybet ananın cenazesi yedi gün boyunca sokak ortasında kaldı, ailesinin almasına dahi izin vermediniz çünkü korkuyorsunuz, kadın direnişinin iktidarınızı devirmesinden ve bunun yaratacağı sonuçlardan korkuyorsunuz. “Terör” diyorsunuz, “şiddet” diyorsunuz, “Örgüt talimatıyla bu eylemler yapıldı.” diyorsunuz ve her defasında partimizi ve çalışanlarımızı terörize etmeye çalışıyorsunuz. Israrla anlamadığınız bir nokta var: Partimizin en küçük köyden ilçelere, bölgeden Meclise kadar uzanan bir seçmen kitlesi olduğunu unutuyorsunuz.

Bakın, 2012’de Roboski katliamı için şu anda tutuklu olan ve bugün itibarıyla aynı taleple açlık grevine başlayan Sayın Gültan Kışanak bir konuşma yapmıştı, “‘Terörle mücadele’ adı altında doksan yıldır bir halkla mücadele ediyorsunuz.” demişti. İşte anlamadığınız nokta bu, terörle itham ettiğiniz bir partinin 6 milyondan fazla oyu var. O zaman, bizlere oy veren yurttaşlara doğrudan bunu söylüyorsunuz. Fakat kabul etmeniz gereken bir hakikat var, barış talebi olan yurttaşların kendi temsiliyetlerini sizde görmemesidir.

O kadar kayyum politikalarınıza, baskılarınıza, gözaltılarınıza, katletmelerinize ve savaş politikalarınıza rağmen 24 Haziran seçimlerinde özellikle Kürtlerin yoğun olduğu illerde sandıktan AKP değil HDP çıktı. Şimdi önümüzde 31 Mart seçimleri var fakat aylar öncesinde Hükûmet yetkilileri “Sandıktan teröre bulaşanlar çıkarsa yine kayyum atarız.” diye açıklamalar yaptı. Siz bu söylemlerle aslında halkların iradesini terörize etmiş oluyorsunuz ve sandıktan yine HDP’nin çıkacağını çok iyi biliyorsunuz, resmen “HDP sandıktan çıkarsa kayyum atayacağız.” diyorsunuz. Bizim için bu mesele bir demokrasi sorunudur, milyonların iradesinin yok sayılmasıdır.

Sizin demokrasiyle değil parayla işiniz var, biliyoruz. O zaman anladığınız dilden konuşalım. Açın, Sayıştay raporlarına bakın, o çok övdüğünüz kayyumlar ne kadar para dolandırmış. Bakın, 96 belediyeye kayyum atadınız ama Sayıştay bile rakamlardan ürkmüş olacak ki “web” sitesinde sadece 12 belediyenin Sayıştay raporlarını açıkladı…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sizin PKK’ya gönderdiğiniz paralara engel olduğu için mi kızıyorsunuz?

TUMA ÇELİK (Mardin) – Size geliyor, size, size.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Niye bize gelsin ya!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – PKK’ya gitmiyor paralar, o yüzden mi rahatsız oluyorsunuz?

TUMA ÇELİK (Mardin) – Bir yere gittiğini ispatlayın bakalım.

BAŞKAN – Hatibi dinleyin.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – İşinize bakın.

BAŞKAN – Ali Bey…

SEMRA GÜZEL (Devamla) – …geriye kalan 84 belediyenin raporlarını açıklamadı. Belediye yönetimleri partimizde olduğu sürece yani 2016’daki Sayıştay raporlarını ne hikmetse yayınlamıyor çünkü o belediyeleri gasbettiğinizde hepsini sıfır borçla ve kasalarda fazla parayla aldınız. Şimdi ise Ağrı Belediyesinin…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan ya! Dağa gönderiyordunuz paraları. Hadi oradan!

SEMRA GÜZEL (Devamla) – Dinleyin de öğrenin.

…banka kredileri ve gider taahhüt borcu 20 milyon 53 bin. Tunceli Belediyesinin toplam borcu 936 bin. Van Belediyesinin açığı 95 milyon. Seçim bölgem olan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ise Sayıştay raporlarına girdiği hâlde ne kadar borçlandırıldığı yazmıyor.

O zaman biz sadece bir örnekle durumun vahametine biraz da olsa açıklık getirelim. Bakın, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde kayyum atanmadan önce belediye bünyesinde tüm alım satım hizmetlerini karşılamak üzere aylık 15 milyon sabit bütçeyle MED AŞ kurulmuştu.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Atma, atma.

SEMRA GÜZEL (Devamla) – Belediyenin her türlü kamu hizmetini karşılayan ve ciddi kâr getirisi olan bu şirket kayyum geldikten sonra zarar etmeye başlamış, hatta ihale verdiği birçok firmanın alacağını dahi ödeyemez hâle gelmiştir. Belediyeden alacaklarını tahsis edemeyen bu firmalar işçilerin ücretlerini ödeyememiş, batma aşamasına gelmiştir. Kayyum gelmeden önce belediye bünyesinde kamu hizmeti ihalesine girip işi bitiren herkes parasını zamanında alıyordu. Bu firmalara dahi parayı ödeyemiyorsa kayyum, belediyenin bu kaynakları nereye aktarılıyor?

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Turizm arttı, turizm arttı.

SEMRA GÜZEL (Devamla) – İşin doğrusu, kayyum da bu yerel seçimde kaybedeceğini bildiği için belediyeyi borç batağıyla bırakma çabasındadır.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Suruç’u, Sur’u gezdin mi sen? Diyarbakır’da turizm arttı.

SEMRA GÜZEL (Devamla) – Bakın, iktidar Diyarbakır halkına diyor ki: “HDP’ye oy verirseniz kayyum atarız.” Böyle bir anlayış dünyanın hiçbir yerinde yok. Atadığınız kayyumların icraatları ortada.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yanlış, çarpıtma, teröre bulaşan olursa atanır.

BAŞKAN – Hatibi dinleyelim sayın milletvekilleri.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Efendim, hatip, hatip gibi konuşsun, hatip terörist gibi konuşuyor.

SEMRA GÜZEL (Devamla) – Sadece Diyarbakır’da belediyelere bağlı 10 kadın müdürlüğümüzü kapattınız. Belediyelerde çalışan 969 işçiyi işten çıkardınız. Ana dilde eğitim veren kreşleri kapattınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

SEMRA GÜZEL (Devamla) – Sanki alay eder gibi, Kürtçe eğitim veren öğretmenleri 21 Şubat 2016’da, Dünya Anadil Günü’nde işinden aldınız. Roboski katliamı için Kayapınar Belediyesi tarafından yapılan Roboski anıtı bir gece yarısı yerinden söküldü. Bunun mantığa bir izahatı var mıdır? Türkiye’de yakın tarihin en korkunç katliamlarından biri olan Roboski katliamıyla yüzleşmek yerine katliamı hatırlatan anıtı kaldırdınız, Kürtçe tabelaları söktünüz, bir hafızayı yok etmeye çalıştınız.

Değerli milletvekilleri, ülke tehditlerle, yolsuzluklarla, gasbetmeyle yönetilmez. Çözüm de en başından beri işaret ettiğimiz gibi demokrasi sorununun çözümüdür. Yani bu sorunu oturup insan hakları çerçevesinde konuşur çözeriz ya da halklar artık sizin tehdit politikalarınıza boyun eğmeyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

SEMRA GÜZEL (Devamla) – 31 Martta bu tehdit politikalarınıza yine en iyi cevabı halklar sandıkta verecektir, bundan hiçbir şüpheniz olmasın.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Özlem Hanım, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, ayrıştırma diline ve savaş kelimelerine gerek olmadığına ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hayırlı akşamlar diliyorum.

Sayın hatibi çok dikkatlice dinledik. Tabii, konuşmalar nerede hazırlanıyor bilmiyorum ama belli bir otomasyondan çıktığı için… (HDP sıralarından gürültüler)

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Ne demek o?

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sizinki nerede hazırlanıyor?

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Nasıl bir şey bu?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Böyle bir şey söyleme hakkınız var mı?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Kürsüde konuşurken 30 defa “Dinleyin.” diye laf atıyorsunuz.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Özlem Hanım, böyle bir şey söyleyebilir misiniz?

BAŞKAN – Yerinizden laf atmayınız sayın milletvekilleri.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben arkadaşlarımı uyarıyorum, değerli arkadaşlarım…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Kendi grubunuzu uyarın önce.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ya, dinlememeniz bir şeyi değiştirmeyecek, bekleyeceğim, susulduğu takdirde devam edeceğim.

BAŞKAN – Özlem Hanım, buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – İşte, aynı şeyi biz de istemiştik.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Fark etmez çünkü her gün aynı şeyleri söylüyorsunuz, o sebeple ben de tekrar beklerim sabırla, vakit gelecek, söyleyeceğiz.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Gerçekleri duymaktan niye korkuyorsunuz? Gerçekler bunlar.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, ben şunu söylemek istiyorum, tülbentle alakalı bir şey söylemek istiyorum: İstanbul’da Musevi cemaatinden görüştüğüm bazı arkadaşlar geçtiğimiz günlerde bir kitap hediye ettiler bana Musevilerin kıyafetleriyle alakalı olarak, kitabın da adını verebilirim. O kitapta bir bölüm ilgimi çekti, tülbentle alakalı bir bölüm vardı. Osmanlı’da -ben söylersem farklı anlaşılabilir, kitaba atıf yaparak söylüyorum- tülbent giymenin sadece Müslümanlara ait olduğunu, gayrimüslimlerin tülbent kullanmasının yasak olduğunu söylüyor bu kitap. Neden olarak da -benim kendi yorumum- tülbent kadınlar tarafından kullanılan bir başörtüsü ve erkeklerde de daha ziyade sarık için kullanılan bir şey. Son derece yalın, ham madde olarak -ne diyelim- en sade, en yalın şeylerden bir tanesi ve bana kalırsa tülbent masumiyeti temsil ediyor, bu topraklarda inancı temsil ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Yani?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – “Yani…” Geleceğim.

Bağlayacağım, illa bir eleştiri gelmeyebilir size yani bir yere bağlayacağım açılırsa.

Filiz Hanım’ın dediği gibi “yani” şuraya geleceğim: Şimdi, tülbent altında, tülbentle alakalı şeylerden bahsettiniz yani tülbentli kadınların başının açılmasından falan bahsettiniz. Şimdi, bu bir yaklaşım meselesi yani Osmanlı’da bunun koyulmasının sebebi aslında en sade, en temel şeyi kendine ayırmış, en yalın olanı kendine ayırmış. Şimdi, siz tülbent altında bir şey yapacaksanız bu topraklara ait maneviyatla bir şey yapmanız lazım; bu toprakları kuşatan, bölmeye talip olmayan, bu toprakların öz değerine sahip çıkan; diline, bayrağına, her şeyine sahip çıkan bir ruh içerisinde bunu yapmanız lazım. O yüzden, burada benim söylemek istediğim şey: Bu tarz suistimallere girmeye gerek yok. Bu ülke içerisinde bir ayrıştırma dili kullanmanıza gerek yok. Her daim savaştan bahsediyorsunuz, her daim kendi çilenizden bahsediyorsunuz. Ben de diyorum ki: Bu ülkede daha evvelki bir sistem hepimize, hepinize bir çile çektirdi. Bu çileyi hep beraber ortadan kaldırma imkânına sahibiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Grup Başkan Vekili.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ama siz onun yerine aklı, ruhu, her şeyiyle dışarıda olan kelimeleri… Yani bakıyorum kullandığınız kelimelere, İrlanda’daki kelimelerden bahsediyorsunuz, tamamen dışarıdan bir akılla, bir kurguyla burada anlatıyorsunuz.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – “Dışarıdan” ne demek?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yani genç milletvekili arkadaşımızın kullandığı, anlattığı şeyler bile kendisine fazla geliyor, hayatına fazla.

O sebeple, lütfen, benim sizlerden ricam, gerek yok artık ya bu savaş kelimelerine. Bu ülkede hep beraber yaşamak için neyiniz eksik ben anlayamıyorum.

Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu…

32.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, konuşmalar bizim tarafımızdan yazılıyor, kimse bizim için konuşma yazmıyor, bizim buna ihtiyacımız yok. Bu, ayıp bir şey. Gerçekten bu söylem birkaç keredir kullanılıyor burada. Hani, sizin gibi düşünmeyen insanların… Bunu çocuklukta yaşardık biz, annemiz babamız derdi “Arkadaşına uyma, seni yoldan çıkarıyor, o senin için şöyle yapıyor, böyle yapıyor.” diye. Artık burada yetişkin, erişkin insanlarız ve konuşmalarımızı kendimiz yazabilecek, kendimiz ifade edebilecek kapasiteye de sahibiz. Ama tabii ki bunları beğenmeyeceksiniz çünkü şu anda iktidarda olan, eleştirilen, bugüne kadar olan politikalarını eleştirdiğimiz insanlar sizsiniz. Bunu beğenmeyeceksiniz ama tahammül edeceksiniz, tahammül etmek zorundasınız. İktidarda olan sizsiniz çünkü, on altı yıldır sizsiniz iktidarda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – “Seçimle geldik.” diyorsunuz, şöyle diyorsunuz, böyle diyorsunuz; olabilir, biz bununla ilgili çok şey anlatabiliriz o seçimlerin nasıl olduğuna dair, propaganda özgürlüğümüzün nasıl olmadığına dair ama şunu da belirtmek isterim: Kadınların farklı renkleri var Osmanlı’da da, ben bu konuda bir belgesel yaptım “Kadınlar Vardır” diye, 95 yılında ve diğer farklı, Müslüman olmayan kadınların da tülbentleri var. Ama “Tülbendin altında masumiyet vardır.” da bence çok doğru bir laf değil. “Tülbendin altında masumiyet vardır.” demek, hani, erkeklerin genellikle “Kadınlar çiçektir, böcektir.” deyip ondan sonra her türlü zulmü, mezalimi yapmasını ifade eden bir söz.

Tülbendin altında masumiyet olanı da vardır olmayanı da vardır ama asıl yazık olan şu yani bir zaman biz şuna karşı mücadele ettik: Hep diyorlardı ki birtakım kadınlar -özellikle kadınlar deyince canım yanıyordu- “Onlar…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Toparlıyorum Başkan.

“Onlar aslında başörtüsünü siyasete alet ediyorlar.” Ben de diyordum ki: “Ya, siz nereden biliyorsunuz, niye böyle konuşuyorsunuz? Yani, sonuçta kendileri bunu istedikleri gibi takabilirler.” Şimdi kalkıp da bize karşı buna benzer söylemler hiç iyi gelmedi bana. Dediğim gibi…

“…hayatına fazla.” dediniz arkadaşımın. Ben size Sevgili Gültan Kışanak’ın “Kürt Siyasetinin Mor Rengi” kitabını okumanızı öneririm. Ben anneme verdim, 85 yaşında, okuyor, gözyaşlarıyla okuyor çünkü benim bu arkadaşlarım, benim de sonradan tanıdığım Kürt arkadaşlarım hayatlarında aileden kaybetmedikleri hiç kimse olmayan insanlar. Biraz birbirimizi tanımayı, bilmeyi, bakmayı öğrenelim derim.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Özlem Hanım, buyurun.

33.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, bir kişinin milletvekili olmasının tek başına masumiyet karinesini ortaya koymadığına ve herkesin önce kendi hayatının hesabını vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bir kitap önerisini her zaman zevkle alırım, okurum. Okumak hayatta en sevdiğim işlerden bir tanesi ve öğrenmenin de en iyi yollarından bir tanesi.

Benim burada itirazım şuna Sayın Kerestecioğlu: Biz sizinle kadınlarla alakalı pek çok konuda benzer şeyler düşünebiliriz, birlikte pek çok şey var ortak olabileceğimiz konulara dair. Doğrusu, benim söylediğim şey, insanlar elbette istediği gibi şey yapabilir. Semboller üzerinden konuşuyorum, nasıl istiyorsa yani giyimler konusunda hiçbir itirazımız olamaz, bizim hayatımız bunun mücadelesiyle geçti.

Şimdi, siz bir dilden bahsediyorsunuz. Biraz evvel kürsüde konuşan sayın milletvekili her üç kelimeden birisinde bize “Utanın!” diyorsa… Niye utanacağız ki yani neden utanacağız? İktidar olmak utanılacak bir şey mi? Yani kazanmış olmak utanılacak bir şey mi? Muhalefet olmak utanılacak bir şey mi? Bunlar utanılacak şeyler değil, değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TUMA ÇELİK (Mardin) – Yapılanlar utanılacak şeyler. Bir milletvekilini hapiste tutmak iktidar için utanılacak şeydir.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Mesele şudur…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Bu Meclisin bir milletvekili cezaevinde.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Zulmedene “Utan!” denir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, söz atmadan Grup Başkan Vekilini dinleyelim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir cümle daha ifade etmek istiyorum Sayın Başkan, bir cümleyle kapatmak istiyorum.

Doğrusu, eğer hukuken yapılan şeyler karşısında siz bunların hukuksuz olduğunu söylüyorsanız bunlara bakmak lazım. Yani nihayetinde adalet, hukuk bir konu karşısında bir tepki vermek zorunda. Bir kişinin milletvekili olması tek başına masumiyet karinesini ortaya koymuyor. Suç işlenmiş olabilir, yargı bununla alakalı süreçleri devam ettiriyordur ama buradan bakıldığı zaman bu süreçleri kenara koyarak “Utanıyorsunuz.” diye, her üç kelimeden birisinde bize bakarak “Utanın, utanın!” demeye, hiç kimsenin bu kürsüden bunu yapmaya hakkı yok, hiç kimsenin hakkı yok. Herkes önce kendi hayatlarının hesabını versin.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, sadece bir dakika.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

34.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – İktidar olmak utanılacak bir şey değil, başlı başına değil tabii ki ama mezalim, yapılan zulüm ya da haksızlıklar varsa bunlar utanılacak şeyler olabilir. Aslında ifade edilen bunlar, iktidar olmanın başlı başına kendisi değil. Bu da sadece bizim cenahımızdan gelen bir eleştiri değil. Biz gerçekten cezaevlerinden bu konuda çok sayıda şikâyet alıyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)

2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Yıldırım Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günlerdir bütçe görüşmeleri sürüyor. Burada çıkıp konuşan bakanları dinledikçe acaba bunlar mı yanlış yerde yaşıyor, ben mi yanlış yerde yaşıyorum diye düşünmeye başladım. Çünkü sanki ülke güllük gülistanlık, yoksulluk yok, soysuzluk yok, arsızlık yok, sokakta çocuğuna ayakkabı alamadığı için intihar eden baba yok, öğrencisi okula geldiğinde sümüğünü silen öğretmen, yoksulluğunu bir kenara bırakıp öğrencisini kucağına alan öğretmen yokmuş gibi bakıyoruz.

Sanırım arkadaşların saraylarının ya da sırça köşklerinin duvarları çok kalın, dışarıda yaşanan hiçbir şeyi duymuyorlar ve görmüyorlar. Burada da pencere yok dikkat ederseniz, dışarıyı görmüyoruz. Dışarıda gerçekten bir karabasan hayat yaşanıyor. Lütfen dönelim ve dışarıyı görelim.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen nerede yaşıyorsun?

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Dışarıya bir baktığında Keçiören’in sokaklarına gidersen, Altındağ’ın sokaklarına gidersen orada ayağı yalın, başı açık çocukları görürsen nelerin yaşandığını çok rahat görürsün. Sokaktaki vatandaşın derdinden, her gün değişen etiketlerden lütfen biraz haberdar olalım.

Ben bir öğretmenim, öğretmen olarak sizlere seslenmek istiyorum: Eğitim bir uygarlık yürüyüşüdür, özgürlük yürüyüşüdür, karanlığı boydan boya yararak aydınlığa Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan yürümektir eğitim. (CHP sıralarından alkışlar) Biz bu yolda yürüdük, her türlü bedeli ödeyerek yürüdük. Devirlerin kapanıp açıldığı bu topraklarda sessiz yığınların, istiklal uğruna ve namus yolunda can veren Mehmet’in yattığı yerden yürüdük. Aydınlık Türkiye’nin karanlık yollarına TÖS olduk, yürüdük; TÖB-DER olduk, yürüdük. Yürüyeceğiz, her türlü bedeli ödeyerek yürüyeceğiz. Yüreğimizi ve gövdemizi koyarak yürüyeceğiz. Bu yürüyüşümüz, özgürlük yürüyüşü; bu yürüyüşümüz, demokrasi yürüyüşü; bu yürüyüşümüz, barış yürüyüşü. Biz uygarlık için, medeniyet için, bilim için, demokrasi için bu yolda yürürken yolumuza pusu kuranlar olur, soru çalanlar olur, kapının dışında bırakılan gençler olur, atanmayan öğretmenler olur, eğitim hakkı için coplanan öğrenciler, öğretmenler olur, gazlanan eğitim emekçileri olur.

Ey Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri, siz 12 Eylül zihniyetiyle eğitimde yola devam edemezsiniz, 12 Eylül zihniyeti size 7 bakan değiştirdi, 11 sistem değiştirdi ama eğitimdeki yozlaşma, eğitimdeki çağ dışılık asla değişmedi! Bu yoldan vazgeçin. Siz sabahın köründe çocuğunuzu ya da torununuzu okula götürdünüz mü? Sabahın köründe neden götürülüyor biliyor musunuz? Zaman kavramını bir türlü kavrayamadınız, yaz saati uygulamasından inatla vazgeçmediniz, çocuklarımız zatürreye kapıldı; umarım bunu görürsünüz.

“En az 3 çocuk yapın.” diyorsunuz nikâh kıyarken, bu çocuklar nasıl okuyacak, nasıl iş bulacak hiç düşündünüz mü?

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – O, bizi ilgilendirir, sizi değil; siz, size bakın.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Şu anda Türkiye’de -yüzde 11,4- her 4 çocuktan 1’i işsiz, çocuklar okulsuz...

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Siz, size bakın; siz azaltın, biz çoğaltacağız.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Siz yapmayın zaten, “Yapın.” diyen yok ki size.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – …okuyanı işsiz bıraktınız.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Yapmazsanız daha iyi.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Siz azaltın, biz çoğaltacağız.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Sevgili Vekil, ben Osman Bölükbaşı’nın memleketinden geliyorum.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili… Sayın Milletvekili…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Yapmazsanız daha iyi.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Haddini bil, söz atma! Söz atarsan söz alırsın.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Biz çocuklarımızdan memnunuz. Onların gözlerinden öpüyoruz.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Beyne değil, betona yatırım yaptınız.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Çocuklarımızdan ne istiyorsunuz, geleceğimizden?

BAŞKAN – Sayın Milletvekilim, bir dakika, bir dakika Sayın Milletvekilim.

Bir kere, öncelikle, Özlem Hanım, ben rica ediyorum, Recep Bey’e söz verin konuşsun; herkese laf atıyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Atmıyorum efendim laf.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Ama zamanı durdurdunuz değil mi?

BAŞKAN – Atmayın laf arkadaş ya!

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Şimdi, sevgili arkadaşlar, siz laf atmaya devam edin, laf atmaya devam edin; Özlem Hanım…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Ne istiyorsunuz çocuklarımızdan?

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Sen bir sus! Bir sus! Sus! Sus sen! (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Çocuklarımızdan ne istiyorsunuz? Çocuklarımız mı kaldı şimdi?

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Terbiyesiz, sus, otur yerine! Otur yerine! Konuşma! Konuşma! Terbiyesiz!

Evet, işte, beyinlere…

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, Genel Kurula hitap edin.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Ben Genel Kurula hitap ediyorum, zamanımı lütfen ekleyin.

BAŞKAN – Bir dakika, bir dakika… Bir dakika Sayın Milletvekili, bir dakika…

YILDIRIM KAYA (Devamla) – İşte, betona yatırım yaparsanız…

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Beyefendi, milletvekili gibi konuş.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili… Sayın Milletvekili…

YILDIRIM KAYA (Devamla) – …600 bin öğrenci açık öğretimlere gitmek zorunda kalır. Betona yatırım yapmayacaksınız, insana yatırım yapacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)

4+4+4’ü getirdiniz, kız çocukları okulsuz kaldı. Eğer burada vekil sayısının kadınlarda artmasını istiyorsanız… Ortaokulu bitirenlerin sayısı ne kadar çoğalırsa ekonomideki geriye gidiş o kadar azalacaktır. Bunu görün, bunu kafanıza yerleştirin. Eğitimde kalite dibe vurdu. Eğitimdeki kaliteye göre 145 ülke içerisinden 105’inci sıradayız. PISA’yı belki “pizza” olarak algılayabilirsiniz ama PISA’da 75 ülke içerisinde 50’nci sıradayız. Ulusal düzey yok oldu gitti. Bir an önce parasız, kaliteli, erişilebilir, bölgesel farklılıkların olmadığı bir eğitim sistemine, laik, demokratik, bilimsel bir eğitim sistemine geçilebilir, geçmek için biz hazırız. Bunun için her türlü katkıyı veririz ama siz laiklikle, bilimsellikle, çağdaşlıkla 21’inci yüzyılın dünyasında Türkiye’yi yarıştırmak istemiyorsunuz ama size rağmen bu yarış gerçekleşecek, bu ülke dünyada yarışılamayacak ülke hâline gelecek.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki: Bir an önce öğretmen meslek kanunu çıkarılsın; varsa öğretmen burada, bu haklar savunulsun. Okul aile birlikleri okulun ihtiyaçlarını giderecek şekilde… Özgür okul, özerk okul, özgür öğrenci yetiştirmenin önündeki engeller kaldırılsın. 12 Eylülün ürünü olan siyasi partiler de YÖK de bir an önce kaldırılsın. Hiçbir öğretmen yoksulluk sınırının altında ücrete mahkûm edilmesin. 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nde, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlere bir maaş ikramiye vermekten çekinmeyin.

Öğretmen öğretmendir; kadrolusu, sözleşmelisi, ücretlisi olmaz. Eşi Van’da, kendi Manisa’da yaşayan öğretmene haksızlık ediyorsunuz. Aile mefhumu bizim için kutsaldır. Sizin için de kutsalsa bu ayrılıklara bir an önce son verin. (CHP sıralarından alkışlar)

Millî Eğitim Bakanı bu kürsüden açıklama yaptı, dedi ki: “153.640 öğretmene ihtiyaç yok, 117 bin öğretmene ihtiyaç var.” Buyur, 20 binini atıyorsun. 117 bin öğretmenin 97 binini ne zaman atayacaksın?

Bu okulları öğretmensiz, camileri imamsız bıraktınız. Camileri imamsız bırakma nedeniniz: Camideki imamı okullarda yönetici yaptınız. Gelin, camiler imamsız kalmasın, okullar öğretmensiz kalmasın. Benim köyümde camide imam yok, okulda öğretmen yok. Cuma namazını her seferinde ben kıldırmak zorunda kalmayayım. (CHP sıralarından alkışlar)

Evet, her mahalleye bir anaokulu açmak zorundasınız. 1+8+4 eğitim sistemine geçmek zorundasınız. Özel eğitime ihtiyacı olan öğrencilere sahip çıkmak zorundasınız.

Ziya Selçuk iki gün önce diyor ki: “Arkadaşlar söyledi, taşımalı sisteme son verelim. Ama bilmiyorlar ki...” Hakikaten bilmiyoruz, Kanada’da varmış, Amerika Birleşik Devletleri’nde de varmış, Yeni Zelanda’da da varmış. Bakın, Kanada’daki taşımalı eğitim sistemi bu, Kanada’da böyle taşıyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Burası Türkiye, burası Şanlıurfa, eşek sırtında çocuklarımızı taşımaya hakkınız yok sizin.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Affedersin…

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Burası da İstanbul, İstanbul’un göbeğinde, burası bir öğretmenler odası. Sizi yetiştiren, bizi yetiştiren, aydınlanmanın mimarı öğretmenler, öğretmenler odası. Gelin, bunların tümüne sahip çıkalım.

Evet, sevgili arkadaşlar, öğretmenlere, polislere, hemşirelere, imamlara, bilumum kamu çalışanlarına..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILDIRIM KAYA (Devamla) – …3600 ek göstergeyi vermeye var mısınız?

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – İki dakika bunlar beni engelledi, onu da ekleyin.

BAŞKAN – Tabii, tabii, doğrudur, buyurun.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Asgari ücret net 2.200 lira olacak, asgari ücretten gelir vergisi alınmayacak. Çalışan ve emeklilerin maaşlarına yılda iki kez zam yapılması lazım. Emekli yaşı 60’a, ağır ve tehlikeli işlerde çalışanların yaşı 55’e getirilmesi lazım. Emeklilikte yaşa takılanların lafını etmeyin, gelin yasayı çıkartalım.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – 3600 de, 3600.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Emeklilere Kurban Bayramı’nda ve Ramazan Bayramı’nda bin lira değil bir maaş ikramiyeden kaçmayın. Gelin hep birlikte bunu verelim. (CHP sıralarından alkışlar)

Evet, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergiyi alalım. İhtiyaç sahibi ailelere bin lira maaş vermeye var mısınız? Yoksul olana, evine ekmek götüremeyene bin lira maaş vermeye var mısınız? Susmayın, var mısınız?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Veriyoruz zaten ya.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Varsanız gelin beraber verelim.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Evet, sevgili arkadaşlar, hapisteki milletvekilleri ve gazeteciler serbest bırakılsın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Halkın seçtiği belediye başkanları bir kişinin emriyle görevden alınmasın…

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – …haksız ve hukuksuz yargılanmasın. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılsın. 20 Temmuz darbesinden sonra görevden alınan, yargısız ihraç edilen “Ağaç kabuğu yesin.” dediklerinizin bir an önce göreve dönmesi lazım. FETÖ’cülerden hesap sormak mı istiyorsunuz? Gelin hep birlikte FETÖ’cü avına çıkalım. Nerede göreceksiniz biliyor musunuz FETÖ’cü avına çıktığımızda? Bakın, parsel parsel satanları, “Ne istedilerse verdik.” diyenleri, devletin kozmik odasını FETÖ’ye teslim edenleri arıyorsanız dönün bir aynaya bakın, aynada kimi görüyorsanız FETÖ’cü de oradadır. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hadi oradan, hadi oradan!

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Evet, saray için değil, halk için bütçe yapılıncaya kadar...

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hadi oradan, hadi oradan!

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin Sayın Milletvekili.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Sabret, 31 Mart akşamı kimin “Hadi oradan” olacağını göreceksin. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hadi oradan!

TAMER DAĞLI (Adana) – Hayal görüyorsun, hayal, hayal; hayal görüyorsun!

ORHAN KIRCALI (Samsun) – Hayal, hayal!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hadi oradan!

TAMER DAĞLI (Adana) – Çocuklara da bunu mu öğretiyorsun Hocam?

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim Sayın Milletvekili.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan... (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri... (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

Değerli milletvekilleri... Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna sesleniyorum: Grup Başkan Vekiliniz söz istiyor değerli arkadaşlar.

Özlem Hanım...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, mikrofonu açar mısınız?

BAŞKAN – Tabii.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Meclis Başkan Vekili olarak bir milletvekiline “Söz atma.” ifadesini kullanmaktan utanç duyduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, ben Meclis Başkan Vekili olarak, bir milletvekiline “Söz atma.” ifadesini kullanmaktan utanç duyarım, “Söz atma.” Sabırlı olalım, çok değerli grup başkan vekillerimiz var, sizler söz isteyebilirsiniz. Söz atarken, emin olun, şu anda evinde sağduyulu bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisini izleyen vatandaş bizim adımıza çok kötü laflar ediyor, “Şunlara bakın.” diyor, dolayısıyla yakışmıyor.

Şimdi, İmran Kılıç -değil mi- Maraş Milletvekilimiz bazen güzel açıklamalar yapıyor, böyle derleyici, toparlayıcı. Oradaki sabırsızlığına da ben hayret ettim yani Sayın Milletvekilinin.

Özlem Hanım, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın 10 sıra sayılı 2019 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; çok uzun konuşmayacağım.

Evet, laf atmayalım, aynı kanaatteyiz. Meclisin dili sataşma değil, konuşma. Fakat sayın hatip kürsüde daha konuşmaya başlarken “Yolsuzluktan mı bahsedelim, soysuzluktan mı?” diyor. Soysuzluk... Bir öğretmen bir kürsüden, hiç yakından bilmediği, tanımadığı bir sürü milletvekiline karşı bu kelimeyi nasıl kullanabilir yani?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, hayır…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, kullandı, bu kelimeyi kullandı. “Yolsuzluk mu yok, soysuzluk mu yok?” Aynen böyle konuşuyor. Şimdi böyle konuşulduğu zaman yani birazcık onuru olan bir insan “Ne söylüyorsun?” demez mi Sayın Başkan yani? Böyle bir ifade olabilir mi? Olabilir mi böyle bir şey?

BAŞKAN – Söylüyorsunuz ne güzel şimdi.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, burada, öğretmenliğe saygı duyuyorum, annesi, babası öğretmen bir ailenin çocuğuyum, hayattaki en büyük şansımın da bu olduğunu düşünüyorum. Öğretmenlerimiz herhâlde kürsüde konuşurken böyle bir üslup içerisinde olamazlar, en azından bu kelimeleri kullanamazlar, bunlar çok ama çok ağır kelimeler.

Son bir cümle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayalım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu tarz kelimeleri sadece bir defa duymak kafidir onuru olan insanlar için; ben aynen iade ediyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Altay…

36.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, sataşmanın Meclisin ritüeli olduğuna ama kim yaparsa yapsın hakareti kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkanım.

Şuradan başlayalım: Daha önce de söylemiştim, Meclis konuşma yeridir, Mecliste sataşma olur Başkanım, sataşma Meclisin ritüelidir, olur.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Hakaret olmaz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, bir dur, yerinden sataşmadan bahsediyorum. Hakaret hiç olmaz Mecliste, kim yaparsa yapsın, hakareti kabul etmemiz mümkün değil.

Mecliste sataşma olur da AK PARTİ Grubunun genel olarak kendilerini rahatsız eden konular kürsüden zikredildiği zaman yaptığı sataşma değil, taciz; taciz olmaz, taciz kabul edilemez.

Sayın milletvekilimden benim anladığım şu idi…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Savunuyor musunuz Sayın Altay?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yahu, Özlem Hanım, bir bitireyim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir dakika, savunuyorsanız biz daha iddialısını yapacağız, bir ceza yaptırımı isteyeceğiz yani.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Neyi?

Hayır, hayır, iddialı söz… Dinleyin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Söyleyin, epey konuştunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, şunu da garipsedim: Yolsuzluğu kabul ediyorsunuz da yani söylemek bile istemiyorum… Efendim, benim anladığım şudur…

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Kabul etmiyoruz, onu da kabul etmiyoruz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, hayır, hiç alakası yok. Bakın, lütfen…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, bir anladığımı söyleyeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın milletvekilimiz “Memlekette yoksulluk var, yolsuzluk var, soysuzluk var.” dedi, sizi itham etmesi mümkün değil, ben karşısına çıkarım, öyle şey olur mu?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Çıkın o zaman.

Özür dilemesi lazım Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ama efendim size… Hayır, hayır neyi dileyecek? Memlekette soysuzluk yok mu? Yolsuzluk yok mu? Sizi kastetmiyoruz ki biz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ne demek ya? Bize söylüyorsunuz, arkadaşlarımıza söylüyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hırsızlık yok mu? Edepsizlik yok mu? Çocuğa taciz yok mu, kadına şiddet yok mu?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ne demek soysuzluk?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Her şey var bu memlekette.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır. Ne demek soysuzluk? Özür dilemesi lazım. Öyle şey olmaz!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne özür dilemesi ya? Size laf edilmiş değil.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Kime söyledi acaba?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu memlekette yolsuzluk var mı? Var. Soysuzluk da var bu memlekette.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben kabul etmiyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Memlekette böyle şeyler var. Soyunun özelliğini yitirmiş kimse…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bununla ilgili bir özür olacak Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne özrü ya?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, özrünüz olacak.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne özrü?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, lütfen, yani “Ona dedi, buna demedi.” olmaz. Bu konuyla alakalı…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de söylüyorum. Tekrar… Söz bende daha.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Özür dileyecek.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Söz bende.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Söz de bende, devam ediyorum. Hayret bir şey!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de diyorum ki: Sayın Başkan, bu ülkede maalesef yolsuzluk da var, soysuzluk da var.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, özür dileyecek.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Milletvekilimiz de bunu söyledi.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Olamaz, olamaz Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne olamaz? Ben söylüyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Olamaz Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Allah Allah!

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.21

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 18/12/2018 Salı günkü Birleşiminde 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin oylanmasına kadar (5’inci maddesi dâhil) çalışmalarını sürdürmesi ile 19/12/2018 Çarşamba günkü Birleşiminde mezkûr teklifin görüşmelerine 6'ncı maddesinden devam edilmesi ve Çarşamba günkü Birleşimde teklifin 14'üncü maddesine kadar (14'üncü madde dâhil) oylanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi

Tarih:18/12/2018

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 18/12/2018 Salı günü yaptığı toplantıda Genel Kurulun; 18/12/2018 Salı günkü (bugün) birleşiminde 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin oylanmasına kadar (5’inci maddesi dâhil) çalışmalarını sürdürmesi ile 19/12/2018 Çarşamba günkü birleşiminde mezkur teklifin görüşmelerine 6'ncı maddesinden devam edilmesi ve çarşamba günkü birleşimde teklifin 14'üncü maddesine kadar (14'üncü madde dâhil) oylanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi önerisinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

                                                                       Binali Yıldırım

                                                                           Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                          Başkanı

 

                     Cahit Özkan                                                Engin Altay

          Adalet ve Kalkınma Partisi                            Cumhuriyet Halk Partisi

              Grubu Başkan Vekili                                    Grubu Başkan Vekili

 

                    Ayhan Bilgen                                               Erkan Akçay

        Halkların Demokratik Partisi                          Milliyetçi Hareket Partisi

              Grubu Başkan Vekili                                    Grubu Başkan Vekili

 

                 Lütfü Türkkan

                    İYİ PARTİ

             Grubu Başkan Vekili

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 10) (Devam)

2.- 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275), 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan, 2017 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/38); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 2017 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2017 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/39); 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2017 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/41); 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 183 Adedi Merkezi Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerine, 2 Adedi Sosyal Güvenlik Kurumlarına ve 10 Adedi Diğer Kamu İdarelerine Ait Olmak Üzere Toplam 195 Adet Sayıştay Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/40) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 11) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Şimdi 4’üncü madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Erzincan Milletvekili Burhan Çakır.

Buyurun Sayın Çakır.

Süreniz beş dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, vatan topraklarını kendi canından aziz bilen bütün şehitlerimize ve özellikle Afrin Tel Rıfat’ta üç gün önce şehit olan Muhammed Ali Kalo kardeşimize de Allah’tan rahmet diliyorum, yüce milletimize başsağlığı diliyorum.

Tabii, yurt içinde ve yurt dışında, her yerde görev yapan kahraman ordumuzun her bireyine ayrı ayrı buradan şükranlarımı, saygılarımı sunuyorum.

Yine, emniyet güçlerine aynı şekilde selamlarımı, hürmetlerimi sunuyorum.

Az önce Grup Başkan Vekili soysuzluktan bahsetti. Biz, ülkemizde, millet olarak, Abdülhamit Han hazretlerini İngilizlerle birlikte casusluk yaparak tahttan indirmek için soysuzluk yapanları çok iyi biliyoruz.

Yine, FETÖ’nün güdümünde olan ve 15 Temmuz hain darbesi sonrasında yine o hain iş birlikçilerle birlikte dışarıda, özellikle Almanlara muhbirlik yapan soysuzları da çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla bizim milletimize veremeyeceğimiz hiçbir hesap yoktur, bu böyle bilinsin istiyorum.

Tabii, burada, sözlerimin başında bunları söylerken, dün burada millî olan Millî Savunma Bakanımıza, Dışişleri Bakanımıza ve ayrıca Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza, yapmış oldukları, çalışmış oldukları, icraat göstermiş oldukları üstün gayretlerinden dolayı aziz milletimizin huzurunda teşekkür ediyorum. Ve bundan önceki bakanlarımıza da, yapmış oldukları çalışmalarından dolayı ayrıca şükranlarımı sunuyorum.

2019 yılı bütçesi; mali disiplini sürdürmek, ihracatı artırmak, kaynakları üretken alanlara yönlendirmek, yatırımları ve istihdamı artırmak, tasarruf oranını yükseltmek, cari açığı azaltmak amaçlarıyla hazırlanmıştır. 2019 yılı bütçe teklifinin hazırlanmasında emeği geçen Hazine ve Maliye Bakanlığımıza, Plan ve Bütçe Komisyonumuza ve bürokratlarımıza teşekkür ediyorum.

On altı yıllık dönemde bütçe kalemlerinde gösterilen başarılı performans, Türkiye ekonomisinin örnek gösterildiği başlıca alanlardan olmuştur. Öyle ki bugün birçok Avrupa ülkesini geride bırakmış, gelişmekte olan ülke ekonomilerine öncülük eden bir duruma gelmiştir.

Türkiye ekonomisi, 2008 küresel ekonomik kriz olmak üzere, 2013 yılındaki Gezi olaylarının, 17-25 Aralık darbe girişiminin ve yaşadığımız 15 Temmuz hain darbe girişiminin tüm olumsuzluklarını ortadan kaldırmıştır. Özellikle son bir yıl içerisinde, Türkiye ekonomisine yönelik saldırılar ve uygulanan ekonomik yaptırımlara karşı dayanıklılığını sürdürmüştür. Bu sürecin bertaraf edilmesinde en büyük avantajımız, AK PARTİ’nin siyasi istikrarı ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğidir. Türkiye’nin büyümesini ve güçlenmesini istemeyenlere karşı bazı önlemler alınmış, eylül ayı içerisinde açıklanan Yeni Ekonomi Programı’yla Türkiye ekonomisine yeni bir yol haritası belirlenmiştir. Yeni Ekonomi Programı dengeleme, disiplin ve değişim üzerine kurularak, bundan sonra yaşanabilecek küresel ekonominin geleceğine yönelik tehditlere karşı önemli bir adım atılmıştır.

Değerli milletvekilleri, bütün yaşanan olumsuzluklara rağmen, geçtiğimiz günlerde TÜİK tarafından açıklanan büyüme rakamlarına da değinmek istiyorum.

Türkiye ekonomisi, yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,3; ikinci çeyreğinde ise yüzde 5,2 büyümüştür. Bu yılın üçüncü çeyreğinde ise tüm ekonomik saldırılara rağmen bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 1,6 büyüme rakamını yakalamıştır. Bu verilerden anlaşıldığı üzere Türkiye ekonomisi sağlam temellere dayanmaktadır.

Biz AK PARTİ olarak milletimize hizmeti ve milletimizin yararına olan her işi öncelik olarak belirledik. AK PARTİ bugüne kadar vermiş olduğu sözleri yerine getiren bir parti olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

BURHAN ÇAKIR (Devamla) - On altı yıldır Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Türkiye, ekonomide, demokraside, özgürlüklerde ve diğer alanlarda güçlenmeye ve büyümeye devam ediyor. Bu kutlu yolda bize verilen görevin bilinciyle Türkiye’mize ve Erzincan’ımıza hizmet etmeye devam edeceğiz.

Son on altı yılda AK PARTİ hükûmetleri döneminde her ilimizde olduğu gibi Erzincan’da da eğitim, sağlık, ulaştırma ve tarım olmak üzere yaklaşık 10 milyar TL’lik yatırım yapılmıştır. Özellikle bugünkü Meclis Başkanımız, Türkiye Cumhuriyeti’nin son Başbakanı Sayın Binali Yıldırım’ın katkılarıyla bu yatırımlardan payını alarak Erzincan’a bölünmüş yollar, havaalanı, barajlar, okullar, hastaneler, turizm desteği gibi birçok alanda hizmet sunulmuştur. Katkılarından dolayı Sayın Binali Yıldırım’a teşekkürü bir borç biliyoruz.

TOKİ kanalıyla inşaatı tamamlanan ve devam eden konut sayısı 11.577 olmuştur. Erzincan’ımıza yakışır 12.500 kapasiteli şehir stadyumu çalışmaları devam etmektedir. Bu vesileyle, 24 Erzincanspor’umuza da başarılar diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Erzincan’a çok hizmet edildi, biliyoruz.

BURHAN ÇAKIR (Devamla) – Yine, yapım inşaatına başlanan Sivas-Erzincan hızlı tren hattı bittiğinde seyahat edecek yolcularımıza hem ekonomik fayda hem de seyahat süresinde kolaylık sağlanacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ankara-Sivas hızlı tren hattı yapımıyla birlikte Erzincan’a uzanacak bu hat Erzincan halkını ve doğu illerini sevindirmiş ve halk, bu hattın yapılmasını heyecanla beklemektedir.

BAŞKAN – Teşekkür Sayın Milletvekili.

BURHAN ÇAKIR (Devamla) - Sağlıkta hizmet kalitesini artırmak ve daha çok sayıda hastaya hizmet vermek amacıyla Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi 250 yataklı ek hizmet binası inşallah en kısa sürede hayata geçirilecektir. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Tekrar sizleri saygıyla selamlıyorum, herkese hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi.

Buyurun Sayın Hakverdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

2019 bütçesine baktığımızda, aslında 2019’da ülkemizi neler bekliyor ve neler yaşayacağız kısmen anlayıp algılayabiliyoruz. Zaten aynı anlayış 2018’de de benzer bir bütçeyi yaptı ve 2018’de neler yaşadıysa bu vatandaş muhtemelen benzer şeyleri 2019’da da yaşayacağız.

Mesela bu yıl ne yaşadık? Bir tren kazası yaşadık, beş ay içerisinde iki tren kazası yaşadık. Aslında benim buna kaza demeye dilim varmıyor, ben bir hukukçuyum; bence bu, bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme.

Nedir bilinçli taksir? Birçok hukukçu arkadaşımız bunu bilir. Bir kötü sonucu öngörürsünüz, bilirsiniz, bu sonucu bile bile, sonucu istemezsiniz ama başka bir gerekçeyle, mesela şanstır bu, mesela tecrübedir bu; bu tip gerekçelerle buna rağmen bir irade ortaya koyarsınız ve maalesef istenmeyen sonuç ortaya doğar. Bunun adı da bilinçli taksirdir.

Şimdi, bir demir yolu yaptınız ancak onu tamamlamadınız. Bir sinyalizasyon sistemi kurmadan eksik bir şekilde o demir yolunu sadece seçime yetiştirebilmek için ve oy kaygısıyla açtınız ve 9 canımızın ölümüne sebep oldunuz. Elbette bu sonucu hiç kimse istemez ama bu sonucu öngöre göre buna sebep olmak bilinçli taksirle ölüme sebep olmaktır.

Şimdi, kim suçlu burada? 3 işçi tutuklandı; elbette vardır yoktur suçları yargı karar verir ama sadece bu yetmez. Burayı ihale eden kimse o ortaktır bu ölümlere ve bu ihaleyi verdiğiniz yandaş firma bu hâliyle teslim ettiyse o da ortaktır ve bu işi bile bile de seçim için buranın açılışını yapan da bu işe ortaktır ve hepsinin yargılanması gerekir.

Değerli arkadaşlar, bu saatte bütçeyle ilgili rakamlara girmeyeceğim ama sizinle ben bir hikâyeyi paylaşmak isterim. Diktatörün biri sarayından çıkmış, şehrin merkezine gelmiş ve en lüks lokantaya girmiş. Lokantada tek başına oturan bir kişiyi gözüne kestirmiş, yanına yaklaştığında bakmış ki masası inanılmaz dolu, bir kuş sütü eksik; ejder meyveleri var, ballı bademler var. Diktatör yaklaşmış bu masaya, sandalyeyi çekmiş ve kişinin yanına oturmuş. Hem sorgu hem hasbihal sırasında bu kişinin her gün ama her gün, her akşam bu zengin sofrasıyla beslendiğini öğrenince çok şaşırmış, kişiye demiş ki: “Sen günde ne kadar maaş alıyorsun?” Adam demiş ki: “Ben günde 2 bin lira kazanıyorum.” “Peki, ülkede yoksulluk olsa, işçi, çiftçi, memur dara düşse sen nasıl kazanacaksın bu parayı?” demiş. Adam gülmüş, demiş ki: “Ben o zaman günde 4 bin lira para kazanırım.” Diktatör şaşırmış, demiş ki: “Peki, biz yastık altındaki o kefen paralarını bozdurun desek ve halk daha da yoksullaşsa günde ne kazanırsınız?” Adam demiş ki: “O zaman günde en az 5 bin lira kazanırım.” Tabii, diktatör şaşırıyor, kızıyor ama meraklanıyor, son olarak yine soruyor, diyor ki: “Biz doları 3 liradan 7 liraya çıkarsak, halkın kemerini iyice sıksak, boğazını da sıksak sen ne kazanırsın?” Adam diyor ki: “Bu sefer günde en az 10 bin lira kazanırım.” Diktatör çok kızıyor ama merakla da soruyor, diyor ki: “Sen şeytan mısın, sen ne iş yaparsın?” Adam diyor ki: “Ben mezarcıyım, mezar yaparım.” (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi değerli arkadaşlar, dolar ülkemizde 3 liraya çıktığında daha doğrusu 3 liradan 7 liraya çıktığında birileri zenginliğine zenginlik kattı.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ya, bizi de on dakikadır dinlettirdin, bir şey var gibi...

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Geleceğim, Sayın Can geleceğim bekle.

Oysaki halk yoksullaştı, alım gücü azalmıştı. Sonra halka kefen paralarını bozdurun diyenler, bir taraftan gemiciklerine gemicik katıyordu halk yoksullaşırken.

Yine geçme garantili köprüler yaptınız, geçmeden halka vergilerini ödettiniz. Başka ne yaptınız? Hasta garantili hastaneler yaptınız, gitsin gitmesin o şehir hastanelerinin vergilerini bu halka ödettiniz.

Değerli arkadaşlar, halk yoksullaştıkça ve hastalandıkça aslında bir kısım yandaşınız yani o mezarcılar zengin oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika ek süre istiyorum.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu bütçede işçi yok, çiftçi yok, emekçi yok.

KADİR AYDIN (Giresun) – Her zamanki terane.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Evet, her zamanki terane, sizin her zamanki teraneniz, katılıyorum size, doğru söylüyorsunuz.

Bu bütçede yeni tren cinayetleri var arkadaşlar. Bu bütçede yeni cezaevleri var; yazlık saraylar var, kışlık saraylar var, uçan saraylar var. Bu bütçede israf var. Bu bütçede haram var. Bu bütçe, halkın değil, halkın yoksullaşmasından faydalanan, zenginleşen mezarcıların bütçesidir. Biz bu bütçeyi kabul etmiyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Anladın mı Sayın Can?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ama senden beklenen konuşma değildi, daha böyle canlı olacaktı.

BAŞKAN – Şimdi, soru-cevap işlemini, beş dakika soru, beş dakika cevap olarak yapacağız.

Sayın İmran Kılıç Bey, buyurun.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Benim dört sorum olacak.

1) Merkezî yönetim bütçesinden eğitime ne kadar kaynak ayrılmaktadır?

2) Merkezî yönetim bütçesinden eğitime ayrılan kaynağın millî gelirdeki payı nedir?

3) OECD ülkelerinde ve ülkemizde karşılaştırmalı olarak eğitime millî gelirden ne kadar kaynak ayrılmaktadır?

4) Eğitim bütçesi, savunma ve güvenlik bütçesiyle kıyaslandığında ne durumdadır?

Bir de memnuniyetimi belirtmek istiyorum. Gerçekten bu Mecliste herkes konuşuyor, yerine göre atışıyor; güzel bir şey. İnsanlar konuşa konuşa... Bir özdeyişle ben katkı yapmak istiyorum, büyüklerimiz diyorlar ki: “Susacak yerde konuşmak ne kadar abesse, konuşacak yerde susmak da o kadar abestir.”

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Şeker…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sorum Komisyon Başkanımıza: 2019 yılı bütçe teklifiyle ilgili olarak virgülüne dahi dokunulmadığı eleştirileri yöneltiliyor bütçe görüşmelerinde.

Sayın Başkanım, teklifin Genel Kuruldaki süreci dokuz günden beri devam ediyor ve hep birlikte bu süreci tüm milletvekilleri olarak izliyoruz ve sürecin nasıl işlediğine de hepimiz şahit olduk. Acaba bu teklif Komisyonda görüşülürken Komisyon üyesi olmayan arkadaşlarımız var, belki onlar farklı düşünüyor olabilir veya Komisyondaki işleyişi bilmiyor olabilirler, Komisyonda bunun nasıl görüşüldüğünü şöyle detaylı bir şekilde açıklama imkânınız var mı Sayın Başkan?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye İstatistik Kurumu yetkilisine soruyorum: Üretici eline geçen fiyatlar her geçen gün azalıyor, girdi fiyatları sürekli artıyor. Örneğin et fiyatı düşüyor, besiciler perişan; yem fiyatı artıyor, üreticiler yine perişan. TÜİK “Enflasyonu gıda fiyatları azdırıyor.” diye nasıl diyor? Hesaplamalar yanlış. Ya da piyasaları hiç takip etmiyor musunuz? Et ve Süt Kurumu hayvan kesimi için 2019 Şubat sonuna gün veriyor. Kesim için sıra bekleyen hayvan sayısı 300 bini aştı. Özel kesimhaneler talep yok diye hayvan kesmiyor, çiftçi hayvanını kestirecek yer bulamıyor. Kesim yapanlar ise fırsatçılık yaparak karkas etin kilosuna 25 lira, bazıları daha da insafsız, 23-24 lira teklif ediyor. 1 kilo karkas maliyeti 30 liranın üzerinde.

Şimdi soruyorum: Bu gerçekleri hâlâ görmezden gelerek, “Gıda enflasyonu var.” diyerek, et ithalatına devam edecek misiniz?

BAŞKAN – Sayın Erdem…

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Maliye Bakanına: Kamu kurumlarında araç ihtiyaçları uzun süredir kiralama yöntemiyle karşılanmakta. Kiralık araçlarda görev yapan şoförler de yine kurum personeli dışındaki çalışanlardan oluşmaktadır. Söz konusu şoförler taşeron statüsünde çalıştırılmaktadır. Şoförlük görevlerinin dışında, temizlik personeli ve güvenlik gibi işleri de yapan ve hafta sonu da dâhil olmak üzere, mesai saatlerinin tamamını kurumda çalışarak geçiren şoförlere hâlâ kadro verilmemesinin sebepleri nelerdir? Sözleşmelerinde sadece araç sürme görevi yer alan şoförlerimizin mağduriyetlerini gidermek adına bir kadro verilecek midir?

Sorum Sayın Çalışma Bakanlığına aynı zamanda: İŞKUR alımlarında mülakat yapılmaktadır. Mavi yakalı sınıfta çalışacak olan vatandaşlarımızın bu hususa itirazları vardır. Mülakata ilişkin bir düzenleme yapılacak mıdır?

Ayrıca, Aile Bakanlığında ek ders karşılığı çalışanların özlük hakları, kadro ve statüleri için görev tanımlarına ilişkin bir çalışma var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Komisyon Başkanımıza 4 adet sorum olacak.

Birinci soru: 2002-2019 arasında Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden yatırıma ne kadar kaynak ayrılmıştır?

İkinci soru: Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden ücretsiz kitap için ne kadar kaynak ayrıldı? Kaç kitap dağıtıldı?

Üçüncü soru: YURTKUR, burs, öğrenim kredisi ve yiyecek yardımı için ne kadar kaynak ayırılmıştır?

Dördüncü soru: 2002 yılından itibaren açılan yurtlar ve öğrenci sayıları ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öçal yerine Sayın Çilez.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, bugün Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız tarafından düzenlenen Verimlilik Proje Ödülleri töreninde Amasya’mız büyük başarılar elde etmiştir. Verimlilik Proje Ödülleri töreninde 2018 yılı liseler arası Türkiye 1’incisi Amasya Macit Zeren Fen Lisesi olmuştur. Projeleriyle 1’inci olan yavrularımız Berkay Kunt ve Abdulsamet Köroğlu’nu, ilimiz ve okulumuz idarecilerini, emeği geçen öğretmenlerimizi, yine aynı yarışma “küçük ve orta ölçekli işletmeler” kategorisinde finale kalıp Türkiye 2’ncisi olan Merzifon Organize Sanayi Bölgesi firmalarından Apaydın Metal Ürünleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yöneticilerini, mühendislerini ve işçi kardeşlerimi kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi soruları cevaplamak üzere sözü Komisyona veriyorum.

Süreniz beş dakika.

Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, 2019 yılı bütçesinden eğitime ayrılan kaynak toplamda 161 milyar 615 milyon lira olarak görünüyor. Yüzde 20’lik bir artış söz konusu ve oranladığımızda da merkezî yönetim bütçesi içerisinde almış olduğu payın yüzde 16,8 olduğunu görüyoruz.

Onun dışında, 2002-2019 arasındaki Millî Eğitim Bakanlığının yatırımlarını sormuştunuz. Toplamda 109 milyar liralık yatırım gerçekleştirildi.

Gene, savunma bütçesiyle mukayese soruldu. Savunma bütçesine ayrılan kaynak 100,6 milyar lira, millî eğitime ayrılan kaynak 161 milyar lira ama burada 2002-2018 gibi bir kıyaslama yapacak olursak da eğitim bütçesine ayrılan kaynak 14 kat artarken savunma bütçesine ayrılan kaynak 8,4 kat artmıştır ama 2002’de savunma harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranına baktığımızda harcamanın 3,4 olduğunu, 2019 yılında ise bu rakamın 2,3’e düştüğünü görüyoruz. Burada da göreceli olarak savunma harcamalarının aşağı çekildiğini ve bütçe içerisinden aldığı payın aşağı düştüğünü söyleyebiliriz.

Aynı şekilde, Komisyon çalışmalarına ilişkin bir soru geldi. Şunu söyleyeyim: 30’u Komisyon üyesi olmak üzere, toplamda 185 milletvekili arkadaşımız Komisyona geldiler -ki 155’i Komisyon üyesi olmayan arkadaşlarımız- ve hepsi orada görüşlerini defaatle dile getirdiler. Şöyle söyleyeyim: AK PARTİ’den dışarıdan gelen arkadaşlarımızın sayısı 9 ama Cumhuriyet Halk Partisinden 88, Halkların Demokratik Partisinden gelen 28, Milliyetçi Hareket Partisinden 19, İYİ PARTİ’den 8, Saadet, TİP ve bağımsızlardan da 1’er milletvekilimiz geldiler ve görüşlerini bildirdiler ama bir sefer değil tabii ki, defaatle bunu yaptılar. Toplamda on dokuz gün süren ve yaklaşık iki yüz saat süren bir çalışma. “Virgülüne dokunulmadı.” değil, 20 adet önerge aynı zamanda orada görüşüldü; 2’si kabul edildi, 3’ünde de redaksiyon yetkisiyle beraber Komisyon raporu oluşturuldu. Zaten bütçe hakkı ve bütçenin kullanım ve yapılışını da az önce konuşmuştuk, burada Genel Kurulun ve Komisyonun rolünün de çerçevesini çizmiştik.

Gene, aynı şekilde, şu geldi: YURTKUR’la ilgili, burslarla ilgili bir soru vardı. 2018 yılında 458 bin öğrenciye burs için 2,4 milyar lira, 1,2 milyon öğrenciye de öğrenim kredisi için 7,2 milyar TL, devlet yurtlarında kalan öğrencilere beslenme yardımı için de 1 milyar 350 milyon Türk lirası kaynak ayrılmıştır. 2019 yılında ise 503 bin öğrenciye burs ve toplamda 2,7 milyar lira; 1,1 milyon öğrenciye de öğrenim kredisi için 6,7 milyar lira; devlet yurtlarında ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan dernek, vakıf yurtlarında barınan öğrenciler için de beslenme yardımı olarak 1 milyar 760 milyon lira ayrılmıştır. Bu rakamlar bütçe kalemleri içerisinde yer almıştır.

Açılan yurt sayılarına baktığımızda, yani gelinen oranda yatak kapasitesinde de yüzde 266 artış olduğunu görüyoruz. Yıl sonuna kadar da toplam yatak sayısı 680 bine ulaşacak.

Gene on altı yıllık süreçte bu okullaşma oranıyla beraber de ilköğretimde yüzde 96, ortaöğretimde yüzde 81 iken brüt okullaşma oranı, bu, ilköğretimde 99,7’ye, ortaöğretimde ise 108,4’e çıktı.

Gene, kız öğrencilerin okullaşma oranına ilişkin soru gelmedi ama konuşmalar sırasında bir atıfta bulunuldu. Şöyle söyleyeyim: 2017-2018 öğretim dönemi itibariyle 100 erkek öğrenciye karşılık 96 kız öğrencimiz ilköğretime devam ediyor. Ortaöğretimde ise bu sayının, daha önce 2002 yılında 72 iken 100 erkek öğrenciye karşılık, 2017-2018 öğretim yılına geldiğimizde de yüzde 91’e ulaştığını görüyoruz.

Ayrıca…

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sadi Başkan, sorudan haberiniz var mıydı?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Süre doldu efendim.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Başkan.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Peki, teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Kabukcuoğlu…

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben iki tane şey sormak istiyorum. Plan ve Bütçe Komisyonunda herhangi bir kelime, nokta, virgülün yeri değişmiş mi?

2’ncisi, “Eğitime şu kadar milyar lira para harcadık, şu kadar milyar dolar para harcadık, şu kadar trilyon harcadık.” Bunlar, girdileri tamam. Bunlar girmiş de ne olmuş? Daha sonra on beş yıl önceki ortaöğrenimdeki başarı seviyesi ile şu andaki başarı seviyesi nedir? On beş yıl önce üniversite sınavına giren çocukların başarısı ile şu andaki başarı nedir? Çocuklar o zaman kaç soruya cevap vermişler, şimdi kaç soruya cevap veriyorlar?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Bitiriyorum Başkanım.

Ayrıca, üniversitelerde yapılan yayınlardan “Science Citation İndex”e giren on beş yıl önceki makale sayısı ve şimdiki makale sayısı, on beş yıl önceki yayınlardan atıf alanların sayısı ile şu andaki yayınlardan atıf alanların sayısı nedir?

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Enginyurt…

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

On altı yıl önce Türkiye’de FETÖ yapılanmasını -bana göre- en iyi şekilde tanımlayan, ifade eden ve bu konuda hayatı pahasına mücadele eden ve neticesinde 18 Aralık 2002 tarihinde alçak bir suikaste kurban giden Necip Hablemitoğlu’nu rahmetle anıyorum. Mücadelesi mücadelemiz olacaktır diyor, Allah mekânını cennet etsin diyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

4’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Buyurun, okuyun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin “Bağlı Cetveller” başlıklı 4’üncü maddesinin (1) numaralı fırkasına (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin ilavesini ve bent numaralarının ona göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mehmet Bekaroğlu                   Okan Gaytancıoğlu                   Sibel Özdemir

                İstanbul                                    Edirne                                 İstanbul

         Ömer Fethi Gürer              Nurhayat Altaca Kayışoğlu             Kadim Durmaz

                  Niğde                                       Bursa                                   Tokat

             Erkan Aydın

                  Bursa

“Şehir Hastaneleri ve Diğer Kamu Özel İşbirliği Projeleri ve Diğer Nedenlerle Verilen Hazine Garantilerinin Bütçe Yılını İzleyen 5 Yıl Boyunca Getireceği Yük Tahminini Gösterir Cetvel (D)”

ŞEHİR HASTANELERİ VE DİĞER KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ PROJELERİ VE DİĞER NEDENLERLE VERİLEN HAZİNE GARANTİLERİNİN BÜTÇE YILINI İZLEYEN 5 YIL BOYUNCA GETİRECEĞİ YÜK TAHMİNİNİ GÖSTERİR CETVEL (D) (Milyon TL)

 

KURUM

HARCAMANIN BÜTÇE SINIFLAMASINDAKİ ADI

NİTELİĞİ

2020

2021

2022

2023

2024

2025

SAĞLIK BAK.

Sermaye Giderleri,

Gayrimenkul Sermaye Üretim Giderleri, Yap-Kirala-Devret modeliyle yaptırılan Hastane kira bedelleri

Şehir Hastaneleri kira bedelleri

7.575

9.290

11.393

13.972

17.135

21.014

SAĞLIK BAK.

Mal ve Hizmet alım bedelleri Şehir Hastaneleri Hizmet Alım Bedelleri

Şehir Hastaneleri hizmet alım bedelleri

6.500

7.670

9.051

10.680

12.602

14.870

TC. KARAYOLLARI İŞLETMELER DAİRE BŞK.

Cari transferler - Hane halkına transferler

Köprü geçiş garanti ücretleri

6.210

6.496

6.795

7.108

7.435

7.777

HAZİNE VE MALİYE

BAKANLIĞI

Borç verme-Yurtiçi borç verme- Kamu Kurumlarına, Fonlara, Mali Kurumlara-Kredi Garanti Fonuna

Kredi Garanti Fonuna ödemeler (KOBİ) ve benzeri kuruluşların bankalardan aldığı ve LGFnin ödemesini garanti ettiği kredi yükümlülüklerini KGF'nin ödeyememesi halinde Hazine'nin devreye girerek ödediği bedeller- Hazine kontr garantisi

 

4.472

4.749

5.044

5.357

5.689

6.042

TOPLAM

24.757

28.205

32.283

37.117

42.861

49.703

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162’nci maddesindeki “…değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.” hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Şehir hastaneleri ve diğer kamu özel iş birliği projeleri ve diğer nedenlerle verilen hazine garantilerinin Türk kamu finansman yükü sorunu 2019 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Teklifi’nin komisyonda görüşülmesi sırasında en çok tartışılan konulardan biri olmuştur.

Uzun süreli kamu özel iş birliği projelerine ilişkin sözleşmeler sözleşmeyi imzalayan hükûmetlerden sonra gelen bir çok hükûmetin hem ulaştırma hem sağlık hem de kamu maliyesi alanındaki politika tercihlerini ipotek altına almakta, hatta tercih olanaklarını neredeyse tamamen ortadan kaldırmaktadır.

Kamu yatırımlarının dünyanın hemen bütün ülkelerinde bütçe olanaklarıyla yapılması esastır. Kamu yatırımlarının bütçe dışı yöntemlerle yapılması mali disipline ve bütçe prensiplerine aykırı kabul edilmektedir. Ülkemizde ilk olarak enerji ve ulaştırma alanlarında uygulamaya konulan kamu-özel iş birliği modellerinin AKP döneminde eğitim ve sağlığı da kapsayarak giderek yaygınlaştığı ve mali portresinin yükseldiği gözlenmektedir.

Öte yandan, AKP döneminde yap-işlet, yap-işlet-devret ve yap-kirala yöntemlerinin uygulandığı kamu-özel iş birliği modelinin kullanımının, ilgili kanunda da yer alan, ileri teknoloji gerektiren veya hizmetin istisnai özelliklerinden kaynaklanan tercihlerin çok ötesine taşındığı ve âdeta belli sermaye gruplarına kaynak aktarım mekanizmaları olarak kullanıldığı görülmektedir.

Türkiye ekonomisinin bütçe açıkları verdiği hepimizin malumudur. Bu çerçevede, söz konusu altyapı yatırımlarının KOİ modeli yerine bizzat kamu tarafından yapılması doğal olarak bütçe açığını artıracak ve bu kapsamda hazine daha fazla borçlanacaktır. Bununla birlikte, özellikle dış borçlar açısından, hazinenin bizzat borçlanmasıyla KOİ modeli çerçevesinde özel sektör tarafından borçlanılmasının getireceği yükün ülke ekonomisi açısından karşılaştırılması uygun olacaktır. Hazinenin daha düşük faizlerle ve daha uzun vadelerle borçlanma imkânlarına sahip olduğu düşünüldüğünde bu konu büyük önem kazanmaktadır.

Diğer taraftan, kamu-özel iş birliği modeliyle yapılan yatırımlar geleceğe yönelik bir koşullu yükümlülük yaratmaktadır. Bu koşullu yükümlülük, KOİ modeliyle yapılan yatırımlar için sözleşmelere konulan hazine garantisi imkânıyla ortaya çıkmış bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, KOİ modeliyle yapılan yatırımlarda, işletme veya kira süresi içinde bazı koşullar oluştuğu zaman, özel sektör dış borcu hazine tarafından yüklenilecektir. Bu durumun Türk mali sistemi üzerinde ciddi bir mali risk yaratacağı açıktır. Böyle bir durumda hazinenin borcu üstlenmesi ve kamu borcunun artabilecek olması nedeniyle hazinenin riski yükselecektir.

Şehir hastaneleri ve diğer kamu özel iş birliği projeleri ve diğer nedenlerle verilen hazine garantilerinin bütçe yılını izleyen beş yıl boyunca getireceği yükün toplumca da bilinmesini sağlamak amacıyla bu tahmin cetvelinin ilgili yıllar merkezi bütçe kanunlarına eklenmesi için bu önerge verilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin ekli E-Cetvelinin 48’inci maddesinde yer alan “açılan özel hesaba” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        Mehmet Bekaroğlu                       Sibel Özdemir                    Ömer Fethi Gürer

                İstanbul                                   İstanbul                                  Niğde

        Okan Gaytancıoğlu              Nurhayat Altaca Kayışoğlu             Kadim Durmaz

                 Edirne                                      Bursa                                   Tokat

             Erkan Aydın                                     

                  Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın bütçe görüşmelerini düzenleyen 162’nci maddesindeki “…değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.” hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasanın 161'inci maddesi hükmüne aykırı olarak 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin E-Cetveline konulan söz konusu hükümle, 9/4/2003 tarihli ve 4842 sayılı Kanun’la 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Kanun uyarınca Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’na aktarılmak üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.32.00-01.6.0.08-1-05.8 tertibinde tefrik edilen ödeneğin; Millî Eğitim Bakanlığı tarafından ilköğretim öğrencilerine ücretsiz olarak dağıtılacak ders kitapları için 881.000.000 Türk lirası, taşımalı ilköğretim ve ortaöğretim kapsamındaki öğrencilerin öğle yemeği için 962.000.000 Türk lirası ve özel Eğitime ihtiyaç Duyan Öğrencilerin Okullara ve Kurumlara Erişiminin Sağlanması İçin Ücretsiz Taşınması Projesi kapsamında 692.000.000 Türk lirası olmak üzere toplam 2.535.000.000 Türk lirasına kadar olan kısmının Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine aktarmaya Cumhurbaşkanı yetkili kılınmakta, bu ödenekleri söz konusu giderlerin karşılanması amacıyla Millî Eğitim Bakanlığı adına açılan özel hesaplara aktarmaya ve ücretsiz kitap uygulaması için açılan özel hesaba aktarılan tutardan yüklenme tutarının yüzde 30’una kadar olan kısmını sözleşme tarihinde, geri kalanını ise işin bitim tarihinde kullandırmaya ise Millî Eğitim Bakanı yetkili kılınmaktadır.

Özel hesaplara yapılan aktarma dolayısıyla bütçe sistemi dışına çıkılmaktadır. Devletin temel amaç ve görevleri Anayasa’nın 5’inci maddesinde “Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” olarak ifade olunmaktadır.

Anayasa’nın 2’nci maddesinde de tanımını bulan sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilköğretim öğrencilerine ücretsiz olarak dağıtılacak ders kitapları, taşımalı ilköğretim ve ortaöğretim kapsamındaki öğrencilerin öğle yemeği ve Özel Eğitime İhtiyaç Duyan Öğrencilerin Okullara ve Kurumlara Erişiminin Sağlanması İçin Ücretsiz Taşınması Projesi kapsamında yapılacak giderler karşılığı olarak merkezî yönetim bütçesinde kaynak ayırması ve harcama yapması Anayasa’nın 42 ve 61’inci maddesi hükmü gereğince anayasal bir zorunluluktur. Ancak devlet kurumlarının (Millî Eğitim Bakanlığının) bu faaliyeti yerine getirirken mevcut anayasal sınırlamalar kapsamında ve yürürlükteki kamu mali yönetim ve denetim düzeni içinde hareket etmeleri gerekir.

Bütçe kanunlarını diğer kanunlardan ayrı tutan bu anayasal kurallar karşısında, yasayla düzenlenmesi gereken bir konunun bütçe yasasıyla düzenlenmesi veya yürürlükte bulunan herhangi bir yasada yer alan hükmün bütçe yasalarıyla değiştirilmesi, kaldırılması, uygulanmaması veya aykırı düzenlemeler yapılması olanaksızdır.

2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’ne ekli E Cetvelinin 48’inci maddesinde yer alan “adına açılmış olan özel hesaplara” ibareleri Anayasa’nın 7’nci, 87’nci, 88’inci, 89’uncu ve 161’inci maddelerine aykırı olduğundan bu önerge verilmektedir.

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Şimdi 5’inci maddeyi okutuyorum.

Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler

MADDE 5- (1) Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği:

Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili mevzuatının gerektirdiği giderler için “Personel Giderleri” ve “Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri” ile ilgili mevcut veya yeni açılacak tertiplere, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.32.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,

(2) Yedek Ödenek:

Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.32.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik kodlarını içeren tertipler ile çok acil ve zorunlu hâllerde (06) ve (07) ekonomik kodlarını içeren tertiplere aktarma yapmaya,

(3) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği:

Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.32.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2019 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyularak 2019 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya yeni açılacak tertiplere aktarma yapmaya,

(4) Doğal Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği:

Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.32.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan ödeneği, yatırım nitelikli giderler açısından yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin her türlü doğal afet giderlerini karşılamak amacıyla mevcut veya yeni açılacak tertiplerine aktarmaya,

Cumhurbaşkanı yetkilidir.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

2019 yılı bütçe teklifi üzerinde konuşuyoruz. Ben 5’inci maddeyle ilgili konuşacağım ama öncelikle bugün 18 Aralık, Profesör Doktor Necip Hablemitoğlu’nun şehit edildiği gün. Önemli hizmetler yapmış büyük bir Türk milliyetçisi olan merhum Hablemitoğlu’nu rahmet ve minnetle anıyor, Türk gençliğinin onu tanımasını temenni ediyorum.

5’inci maddeye gelince, gerektiğinde kullanılabilecek ödenekleri düzenliyor. İlave personel giderlerini karşılama, yedek ödenek, yatırımları hızlandırma ve doğal afet giderlerini karşılama ödeneği gibi kalemlerden oluşan bu maddenin, doğal afetlerle ilgili kaleminde sadece 141 milyon olduğu görülmektedir. Demek oluyor ki 2019’da doğal afet olmaması için şimdiden duaya başlamalıyız. 2017’de 6,4 milyar lira ayrılan bu maddeden, yıl sonu itibarıyla 38 milyar liraya ulaşan harcama yapıldığı Sayıştay raporlarından anlaşılmaktadır.

Genel bütçe toplamının yüzde 2’sinden fazla olmaması gereken bu ödenek, son yıllarda yasal sınırın üzerine çıkıyor. Bu bütçede ayrılan 7,16 milyarın da aynı anlayış ve sorumsuzlukla 40 milyar lirayı aşacağı, haksız ve mesnetsiz bir şekilde saray için harcanacağı anlaşılmaktadır. Geçim sıkıntısı içerisinde kıvranan milyonlarca insanımızın beklentilerini görmezlikten gelerek böylesine adaletsiz harcama konusunda Hükûmeti şimdiden ikaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, benim bu bütçeden anladığım şunlardır:

1) Yeni yatırım yok.

2) Karar verilmiş fakat başlanmamış yatırımlar durduruluyor.

3) Devam eden projeler uzun vadeye yayılıyor.

4) Yeni yatırımlar uluslararası finansman bulunabilirse yapılacak.

5) Büyüme daha da azalacak.

6) İstihdam yaratılamayacağı için işsizlik daha da artacak.

7) Kısaca işsizler, sabit ve dar gelirliler için 2019 zorluklar içinde geçecektir, orta direk çökecektir.

Bakın, bu bütçede de pembe tablolar çizmeye devam ediyorsunuz çünkü bütün televizyonlarda sadece yandaşlarınız konuşturuluyor. Aralarına birer tane de kontrollü muhalif yerleştirip sonra da söylediklerine sizler de inanıyorsunuz ama gerçekler böyle değildir.

“Eski Türkiye” dediğiniz, “reklam arası” diyerek parantezi kapatmaya çalıştığınız cumhuriyetin ilk seksen yılında büyüme ortalaması yüzde 5,3’tür. Sizin on altı yıllık büyüme ortalamanız bunun altındadır, yüzde 5’i bile bulamadınız. Var mı bu oranlara bir itirazınız?

Cumhuriyet Dönemi’nde meydana getirilen fabrikaları, tesisleri sata sata milleti işsiz bıraktınız. Sosyal devlet olma gereğini unuttunuz. Varımızı yoğumuzu ya yandaşlara ya yabancılara peşkeş çektiniz. Millet borçlu yaşamaya mecbur edildi ve alıştırıldı. Bunun sonucu dayanılmaz hâl almaya başlayan günlük yaşam aileleri yakmaya yıkmaya başladı. Her gün onlarca cinnet geçirme olayıyla karşılaşıyoruz. Gençler, çocuklar, nineler, dedeler, eşler, evlatlar, ana babalar katlediliyor. Özellikle büyük şehirlerde aile bütünlüğünü ve devamlılığını sağlamak bir hayli zorlaştı, farkında değil misiniz? Nereye gidiyoruz? Ekonomiyi iyi göstermek için istatistiklerle oynamayı bırakın, gerçek istatistiklere bakın. Çarşıya, pazara, alışverişe gitmiyor musunuz, halkın içerisine girmiyor musunuz? Fiyatlardan haberiniz var mı, soğan kaç lira oldu? Yemekler artık soğansız yapılıyor.

Damat Ferit Paşa’yı bilir misiniz? Diyanet İşleri Başkanının resmî kıyafetle ziyaret ettiği o fesli meczup ve onun gibi düşünenlerin çok sevdiği, İstanbul’un işgal altındaki yıllarda Osmanlı sadrazamıdır. Halk sıkıntı içerisindeyken o, İstanbul’un mehtaplı gecelerinde saltanat kayığıyla Boğaz’da sefa sürüp tutulan lüferlerin sadece yanaklarını rakısına meze yaparmış. Bu bir gerçektir. Şimdikilerin sofrasını bilmem ama halkın en çok yediği kuru fasulyeyi artan fiyatlar yüzünden almak neredeyse imkânsız oldu. Kuru fasulyenin mezesi sayılan soğan ise rekor üzerine rekor kırıyor. Fiyatı İstanbul marketlerinde hafta sonu 5 lirayı aşmıştı.

Devlet Planlama Teşkilatını yok ettiniz. Hiçbir şey planlı gitmiyor, planlı giden sadece iktidarınızı sürdürebilmek için yaptıklarınızdır. Üretimde planlama yapılmadığı için dünyanın her yerinden her ürünü ithal eder olduk, üstelik çoğunluğu GDO’lu ürünler. Doğru dürüst kontrol edilmeyen, tehlikeli, sakıncalı ne kadar ürün varsa bizde serbest.

Bugün Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası’nın son günüdür. Çarşıda, pazarda, manavda, markette tezgâhları ve rafları -üzülerek söylüyorum- çoğunlukla bu ürünler doldurmaktadır.

Değerli arkadaşlar, iktidara geldikleri ilk yıllarda iyi işler yaptıkları doğrudur; duble yollar, havaalanları, tüneller, köprüler, okullar, camiler, hastaneler, adliye binaları, spor salonları, statlar, hızlı tren hatları gibi birçok tesis açıldı. Yaptıkları için halk ne diyor? Oy verenler dâhil herkes diyor ki: “Çaldılar ama yaptılar.” Keşke böyle söylenmeseydi, keşke çalınmasaydı, keşke çaldırmasaydınız.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Hangi halk diyor?

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Sayıştayı devre dışı bıraktınız. Yazdıkları raporlarla soygunu ortaya çıkaran yöneticileri de derhâl görevden alıyorsunuz. Yapılan işler normalin birkaç katı fazla fiyatlarla yapılıyorsa aradaki fark nereye gidiyor, kimler bölüşüyor? Türk milletinin geleceği hangi mantıkla ve vicdanla peşkeş çekiliyor?

Bir de aceleyle eksik ve hatalı işler yapılıyor. Son örnekler viyadük ve tren kazalarıdır. Sinyalizasyon, parası ödendiği hâlde mi yapılmamış, öğrenmek istiyoruz. Bakanın söylediği ise içler acısı “Sinyalizasyon olmazsa olmaz değildir." diyor. Yazık be, istifa etmiyorsun bari konuşma! (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İş güvenliği, işçi güvenliği ciddiye bile alınmıyor. Son on altı yılda madenlerdeki kazalarda 1.361; inşaatlarda 5.574 olmak üzere toplam 21.767 işçi hayatını kaybetmiştir. Bu rakamlarla iş kazalarında Avrupa’da 1’inci, dünyada 2’nciyiz. İnsan sağlığı ve değerinin önemsenmediği bir dönemden geçiyoruz.

Değerli milletvekilleri, 2019 yılı bütçesinden ve Hükûmetin yaklaşımlarından anlaşılacağı gibi önümüz karanlıktır. Biz bu durumdan endişe duymaktayız. Endişemiz Türk milletinin geleceğiyle ilgilidir. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Ülkemizin iyi yönetilmesi, her şeyin iyiye gitmesi en büyük arzumuzdur. Çare vardır. Çok geç olmadan çözüm yollarını bulmakta ne gerekiyorsa biz varız. Genel Başkanımız Sayın Akşener defalarca ifade etti, ekonomik kadrolarımızın hazırladığı çalışmaları paylaşmaya hazır olduğumuzu ekonomik kriz başlamadan önce de sonra da beyan ettik, şimdi de beyan ediyoruz. Takip edilen ekonomik modelin yanlış olduğunu, halkı borçlu yaşamaya mecbur eden tüketim ekonomisi modelinden vazgeçilmesini yani yapısal bir değişikliğin şart olduğunu, yatırım, istihdam ve üretimi esas alan, üreten ekonomi modeline geçilmesinin doğru ve gerekli olduğunu tekrar ifade ediyoruz. Halkı oyalayarak oy almaya yönelik projeler gözden geçirilerek değiştirilmelidir, ortak katkılarla gerçek projeler yapılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Dünyanın zor bir coğrafyasında, bölgemizin ağır siyasi şartlarında Türk milletinin hür ve mutlu yaşayabilmesi için, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bağımsızlığının korunması, güvenliğinin sağlanması ekonominin en kısa zamanda düzeltilmesiyle mümkün olacaktır. Siyasi sorumluluğu üstlenmiş olan Hükûmet ve Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuda üzerine düşen görevleri yapmak zorundadır.

Son olarak, sizlere, önemli bir Türk düşünürü ve devlet adamı olan, 10’uncu asırda yaşamış Karahanlı devlet veziri Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig eserinden bazı sözleri hatırlatmak istiyorum:

“1) Vatanı korumak için güçlü ordu lazım.

2) Orduyu beslemek için mal ve servet lazım.

3) Halkın da zengin olması gerekir.

4) Doğru kanunlar ve adalet olmalıdır.

Bunlar ihmal edilirse devlet çözülmeye başlar.” 10’uncu asırda söylenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Bir dakika daha rica ediyorum.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Türk milleti olarak bütün zorlukları aşarak ilelebet hür ve mutlu yaşamak arzu ve temennisiyle hepinize saygılar sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak.

Buyurun Sayın Taytak. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin 5’inci maddesi olan, gerektiğinde kullanılabilen ödenek hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 5018 sayılı Kanun’un 15’inci maddesinde Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nda belirtilen hizmet ve amaçları gerçekleştirmek veya bütçelerde öngörülmeyen hizmetler için gerektiğinde aktarma yapılmak üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin uygun düzenlemelere göre yedek ödenek bulundurmaları ve bu ödenekleri aktarma yapmaya Cumhurbaşkanının yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır.

Merkezî Yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu çerçevesinde düzenlenmiş olup kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde mevzuatın gerektirdiği giderler için Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin ilgili düzenlemelerinden aktarma yapılabilmektedir. Amaç, hizmetlerin aksatılmamasıdır. “Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler” başlığı altındaki hususları dikkate aldığımızda personel giderlerini karşılama ödeneği, yedek ödenek, yatırımları hızlandırma ödeneği, doğal afet giderlerini karşılama ödeneği olarak 4 gruba ayırıyoruz. Bu düzenlemeleri aktarmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.

Değerli milletvekilleri, şu anda bütçenin 5’inci maddesi hakkında konuşuyorum. Bu madde ne anlama gelmektedir? Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler anlamına gelmektedir. Yedek ödenekler sadece yeni idarelerin kurulması için değil, doğal afet yaşanması gibi önceden öngörülmeyen hâllerde kullanılabilir. Doğal afetlere maruz kalan vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi önem arz etmektedir. Ancak başta kuraklık olmak üzere doğal afetlerden kaynaklanan zararlar yeterince karşılanamamaktadır. Doğal afetlerden bahsetmişken kuraklık, dolu, hastalık ve haşere doğal afetler olarak kabul edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Afyonkarahisar ilimiz, yerli ve yabancı turistler için deniz dışında aranan pek çok tarihî ve asırlık yapılarıyla, milyonlarca yılda oluşmuş mağaralarıyla, termal zenginlik ve tabiat güzellikleriyle, binlerce yıllık medeniyetlerin kültür ve sanatını yansıtan arkeolojik kalıntılarıyla, ören yerleriyle, el sanatlarıyla, peri bacalarıyla, açık hava tapınaklarıyla ve zengin mutfağıyla turizm potansiyeli yüksek olan bir yöremizdir ve aynı zamanda Afyon ilimiz çok çok önemli bir tarım şehridir.

Afyonkarahisar, haşhaş ekimi bakımından Türkiye’nin en müsait yeridir. Bu ilde yetişen haşhaş bitkisinde yüzde 12 morfin bulunmaktadır ki bu miktar dünyada 1’incidir. Haşhaş, Afyon halkının yiyeceği, yağı, ilacı, yakacağı ve hayvanları için küspesidir. İlaç sanayisinin ham maddesi olan haşhaş sakızının işlendiği, modern üretimin yapıldığı alkaloid fabrikası Bolvadin ilçesinde bulunmaktadır. Fabrikanın problemlerinin çözülmesi, daha aktif olması gerekmektedir.

Afyonkarahisar’da üretilen haşhaş bitkisi bu yıl yağışlardan dolayı ciddi kayba uğramıştır. Özellikle Şuhut, Sandıklı, Kızılören ve Hocalar ilçelerimizdeki haşhaş üreticileri büyük oranda zarar görmüşlerdir. Sandıklı, Kızılören ve Hocalar’da 20 bin dekara ekilen haşhaşın maalesef sadece 4 bin dekarından ürün alınabilmiştir.

İlimizin temel geçim kaynağı olan hayvancılık ve tarımsal üretim için vazgeçilmez olan -suyun toplandığı- gerek baraj ve göletlerde gerekse doğal göllerimizde toplanan sularda kaygı verici derecede azalma vardır. Bu hususta acil önlemler alınmazsa telafisi imkânsız zararların oluşması kaçınılmazdır. Afyonkarahisar ilimiz sınırları içerisinde bulunan Eber Gölü sıkıntılarını daha önce buradan dile getirmiştim. Eber Gölü kuraklık ile karşı karşıyadır. Şu an o bölgede insanlarımız hâlâ giderilemeyen mağduriyetler yaşamaktadır.

Değerli milletvekilleri, yine Afyonkarahisar’da 2018 yılında meydana gelen doğal afetlerden bahsetmek istiyorum. 14 Haziran 2018 tarihinde Şuhut ilçe merkezi, Ağızkara, Efe, İsalı ve Yarışlı köylerinde dolu afeti meydana gelmiştir. Hasar tutarı 5 milyon 995 bin 600 TL’dir. 24 Temmuz 2018 tarihinde merkez Işıklar kasabasında meydana gelen aşırı yağış sel, su baskını afeti hasar tutarı toplamda 1 milyon 920 bin TL'dir. Bu hasarın 89.829 TL’si tarımsal alan hasarıdır. 31 Temmuz 2018 tarihinde İhsaniye ilçesi Yaylabağı ve Döğer kasabaları, Ayazin, Eskieymir ve Eynehankuzviran köylerinde meydana gelen sel ve dolu afeti hasar tutarı 1 milyon 677.509 TL’dir. 7 Ağustos 2018 tarihinde; Bolvadin ilçe merkeziyle Hamidiye köyünde meydana gelen sel ve dolu yağışı felaketi nedeniyle hasar tutarı 750.588 TL olarak belirlenmiştir. Toplam hasar miktarının da 1 milyon 700 bin TL’si ödenek olarak gönderilmiştir. Gelen ödenek ilçelere hasar oranlarına göre dağıtılmış ve başvuru süreci devam eden hasarlara ise ödenek geldiği anda iletileceği bilgisi bize ulaşmıştır, bu yeterli değildir.

Değerli milletvekilleri, Karayolları Genel Müdürlüğünde yol yapım çalışmaları için bütçeden karayollarına ayrılan ödenekler bu yatırımları gerçekleştirmek için her geçen yıl daha yetersiz hâle gelmektedir. Son bir yıl içerisinde Bolvadin-Çay ilçelerimiz arasında yapımı devam eden yol çalışmasında herhangi bir ilerleme yoktur. Başmakçı-Dinar arasındaki 22 kilometrelik yolun tüm ölçümleri ve etütleri yapılmış, yol yapım çalışmaları başlamamıştır. Bunların yanı sıra, Başmakçı'da yapılması planlanan kapalı spor salonu, TOKİ ve hastane yatırımlarına belediyemiz yer tahsisi ve altyapı çalışmalarını yapmış olmasına rağmen projelerin yapımıyla ilgili herhangi bir çalışma yoktur.

Afyonkarahisar'da sel felaketinden korunmak için yapılan Taşkın Koruması Projeleri 2017 yılında bütün hazırlıkları yapılmasına rağmen hâlâ ihale aşamasına gelememiştir. Taşkın korumalarının yapılmaması sebebiyle yaşanan sel felaketlerinden çiftçilerimiz çok büyük maddi zararlar görmektedir. İhsaniye ilçemizdeki Kayıhan Göleti yapımı tamamlanmış, sulama kanallarının da ihalesi 2017 tarihinde yapılmış ancak bir çalışma yapılmamaktadır. Yine Kayıhan beldemizin sınırları içerisinde bulunan Ablak yolu üzeri, Akören yolu ve Değirmenönü mevkisinde ihalesi yapılan 3 adet köprünün yapımına halen başlanmamıştır. Bütün ilçelerimizin giderilmeyen mağduriyetleri vardır, bu mağduriyetler yapılması elzem olan işlerdir.

Değerli milletvekilleri, burada bir şey eklemek istiyorum. Milletimizin menfaati, milletimizin yararı neyi gerektiriyor ise biz bu ülkenin seçilmiş milletvekilleri olarak taşın altına elimizi her zaman koymak zorundayız. Bizim için esas olan milletimizin menfaatidir. Sağlıkta olsun, eğitimde olsun, turizmde olsun, her alanda, vatandaşımızı ilgilendiren her konuda onların beklentilerini yerine getirmek gerekmektedir. Sadece Afyonkarahisar için de konuşmuyorum; bizim için Afyon da bir, Sinop da bir, Kahramanmaraş da birdir.

Değerli milletvekilleri, bir tarım arazisine dolu düştüğünde, bir ekilmiş toprağa sel geldiğinde mağdur olan kişiler, yedek ödenek yeni bir idarenin kurulmasına harcanmış mıdır, bir yatırıma kullanılmış mıdır diye bakmaz, insanlar bununla ilgilenmez ve bu çok normaldir. Vatandaş, yaşadığı mağduriyete bakar, traktörüne mazot alıp alamadığına bakar, gübresini alıp alamıyor mu ona bakar, başka şehirde okuyan çocuğuna, evladına para gönderebiliyor mu gönderemiyor mu ona bakar. Mağduriyetler yaşandığında ilk gayemiz bu mağduriyetleri giderebilmek olmalıdır.

Bir iki dakikanızı alacağım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

MEHMET TAYTAK (Devamla) – İnsanlarımızı kapı kapı süründürmeden acil hasar tespitleri yapılmalı, süreçler hızlandırılmalı ve zararları karşılanmalıdır. Devlet millet için vardır, devlet adalet varsa vardır. Ancak bütün mağduriyetler hakkaniyetli bir şekilde giderildiği zaman bizler rahat uyku uyuyabiliriz.

Bu duygu ve düşüncelerle 2019 bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Milletvekili.

Madde üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe görüşmeleri esnasında ödediğimiz vergilerle Türkiye basınının ahvali arasındaki ilişkiyi konuşmamak olmaz. Bu nedenle biraz basın ve vergilerimiz konusuna değinmek istiyorum.

Türkiye’de medya ve basın, inşaat gibi rant sektörlerine göbekten bağlı. Ülkenin en büyük 40 medya kuruluşu medya haricinde inşaat, enerji, maden, turizm, telekomünikasyon, bankacılık ve finans alanında faaliyet gösteren şirketler tarafından kontrol ediliyor. Babıali basınını takip eden İkitelli medyası son on altı yılda yerini şantiye medyasına bırakmış durumda. Yani neyin gündem olacağı ve esasen neyin sansürleneceği tamamen kâr, siyaset ve çıkar ilişkileriyle belirleniyor. Mesela geçtiğimiz haftalarda Kuzey Marmara Otoyolu inşaatında yaşanan ve 3 işçinin hayatını kaybetmesine neden olan iş cinayetinin hemen ardından getirilen yayın yasağı bu al gülüm ver gülüm düzeninin bir ayağı.

Basın İlan Kurumunun ilanlarına baktığınız zaman ise yalnızca ilanların belli bir zümreye dağıtılıp yine bu al gülüm ver gülüm düzeninin devam ettiğini görüyorsunuz. İktidarın kurduğu devasa rant ağında medya patronları da topladıkları parsalar karşılığında basın özgürlüğünü AKP’ye rehin verdiler. Bu çark aslında yurttaşların vergileriyle ödeniyor. Medya, inşaat patronlarının girdiği ihalelerin çoğuna bakın arkadaşlar, devlet garantili kamu-özel yatırımları; şehir hastaneleri, duble yollar, HES’ler. Maalesef, AKP, medya üzerindeki bu tahakkümü vergilerle inşa ediyor ve bunu haber alma hakkımızı hiçe sayarak, ifade özgürlüğümüzü hiçe sayarak yapıyor. Bir zamanlar Gezi’de bu duruma “penguen medyası” demiştik ama artık işin tadı hepten kaçtı. Penguen medyanın etrafına sansürden kalın beton duvarlar örüldü, artık bunun adı “penguen” değil “beton” medya oldu.

Bizler Halkların Demokratik Partisi olarak bu basın ambargosu altında siyaset yapmaya çalışıyoruz. Tam Mart 2015’ten beri, evet, üç yılı aşkın bir süredir hiçbir özel kanal HDP grup toplantılarını yayınlamıyor. Güya halka ait olan ve finansmanı bizlerin vergileriyle sağlanan TRT’den hiç söz etmiyorum bile. Bu ülkenin en büyük 3’üncü partisi ne der, ne vadeder, kimi nasıl eleştirir; bunları bilmek halka yasak. Şimdi “O kadar da değil.” diyeceksiniz. Hayır, o kadar, gerçekten o kadar.

Erdoğan günde 9 kez canlı yayında paylaşılırken örneğin, HDP’ye haberlerde bir dakika bile verilmiyor. O bir dakikayı bahşederlerse de kırk saniyeyi antipropaganda için harcıyorlar. Açık talimatlarla, iki yıldır HDP’lilerin programlara çıkması da yasak. Hakkımızda alenen yalan söylendiğinde söz hakkı doğmasına rağmen yayınlara bağlanıp meramımızı anlatmamız dahi yasak, buna da razı olunmuyor hem de üzerinden iki seçim, bir referandum geçmesine rağmen ve üçüncü bir seçim yaklaşırken bu ambargoyu sertleştirmek, mevcut adaletsizliği derinleştirmek üzere başka talimatlar olduğu da çok açık. Bir de geçen gün Erdoğan çıkmış “Seçimlerde gürültü kirliliği yapmayacağız, kâğıt kirliliği yapmayacağız.” diyor. Tamam, biz basın ve yayın organlarında eşit olarak yer alabildiğimizde buna tabii ki hazırız, bir itirazımız olmaz. Ancak durum anlattığımız gibiyken sizin basında her daim yer alarak yarattığınız kirliliği biz nasıl ve nerede temizleyeceğiz? Sorarım gerçekten, o şekilde de propaganda yapamayacaksak bunu nerede yapacağız?

Burada iğneyi küçücük de olsa buradaki muhalefet temsilcilerine de dokundurmak istiyorum ama sadece erkeklere çünkü kadınlar zaten medyada yer bulamıyorlar. Sizler hâlâ tartışma programlarına çıkabiliyorsunuz ve bu yalan dolan sizlerin gözü önünde gerçekleşiyor. Buna HDP için değil ama hukuku, anayasayı, ifade özgürlüğünü savunmak için itiraz etmenizi beklerdik. Sizse çoğunlukla susmayı tercih ediyorsunuz. Bu sessizlik hepimizi yakar arkadaşlar. Patronlar bu şekilde rantla hizaya getirilirken peki basın emekçilerinin başına neler geliyor? Gazetecileri Koruma Komitesi 2018 raporuna göre, Türkiye, üçüncü kez en çok gazeteci hapseden ülke oldu. Tutuklu gazeteci sayısının ortalama 150’nin altına düşmediği bir yıl daha geçirdik. Türkiye’de 10 binden fazla gazeteci zaten işsizken basın organlarındaki ani yönetim değişiklikleri ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle birçok emekçi işinden olmaya devam ediyor. Gazeteci Fatih Portakal yalnızca ülkedeki vahim tabloyu tasvir etmişti. Onun sorularını tekrar etmek isterim: “Hadi bakalım barışçıl bir eylemle zamları, doğal gaz zamlarını protesto edelim. Hadi bakalım yapalım, yapabilecek miyiz? Kaç kişi çıkacak korkudan, endişeden sokağa? Kaç kişi çıkar sokağa Allah aşkına söyler misiniz?” demişti. Hemen ertesi gün Erdoğan “Edep fukarasının bir tanesi çıkmış, sokağa davet ediyor, ahlaksıza bak.” dedi. Tabii yargıya talimat vermeyi ve tehdit etmeyi de ihmal etmedi. Dün de el artırarak “Mandalina mı, Portakal mı, ne? Bu millet patlatır enseni.” dedi. Siz memnun musunuz bu dilden arkadaşlar? Gerçekten memnun musunuz bu dilden? Erdoğan’ın derhâl “Haddimi aştım, özür dilerim.” demesi gerekiyor. Böyle konuşmaların ardından bu ülkede insanlar öldürüldü. Seçim kazanmak için insanların hayatını tehlikeye atmak kimsenin haddine değil. Fatih Portakal’ın sorusuna verilen tepkiler bile sorunun haklılığını ve durumun vahametini ortaya koyuyor, eylem yapmayı bırakın, “Eylem yapabilecek miyiz?” diye sormak dahi suç unsuru hâline getirilmeye çalışılıyor.

Diğer yandan, Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla 53 gazeteciye toplam yetmiş beş yıl hapis cezası ve milyonları bulan tazminat cezaları verildi, son iki yılda açılan soruşturma sayısı 20.539’a ulaştı. Ama “Gezicilerin boğazları kesilsin, kanlarında duş alacağız.” demek ya da AKP’lilerin nefret söylemlerine gelince ifade özgürlüğü oluyor. Siz bu dilden gerçekten memnun musunuz arkadaşlar? Böyle bir ülkede mi yaşamak istiyorsunuz? Mevcut siyasi kontrol belli ki yetmemiş, oldubittiye getirilerek Cumhurbaşkanlığı KHK’leriyle Basın Kartları Yönetmeliği değiştirildi. Bundan böyle sarı basın kartı taşıyacak gazetecilerin belirlenmesi artık tamamen Cumhurbaşkanlığının kontrolünde. Sadece Cumhurbaşkanına hakaretten açılan dava sayısını düşündüğünüzde, yakında sarı basın kartı olan gazeteci kalmayacak. Geçen gün Sayın Demirtaş’ın davasındaydık ve hâkim, basın sıraları boştu, neredeyse boştu, “Sarı basın kartlılar oturabilir.” dedi orada. Gerçekten ülkede sarı basın kartlı gazeteci mi kaldı? Bunu da bırakmadınız. Bir de üstüne, antidemokratik biçimde, internet alanında sınırlandırma çabaları var.

Evet, medya üzerindeki bu olağanüstü baskı yurttaşlara da yansımış durumda. Yurttaşlar görüşlerini paylaşmaktan, eleştiri yapmaktan çekiniyor. Oxford Üniversitesinin yaptığı bir araştırma, Türkiye’den araştırmaya katılanların yüzde 65’inin, yetkililerle sorun yaşamamak için, internette siyasi görüşlerini açıkça ifade etme konusunda çekinceli olduğunu ortaya koyuyor.

Değerli arkadaşlar, gazeteciliğin suç olduğu bir yargı düzeni son bulmalıdır. Türkiye’nin yeni yasaklara değil, basın ve ifade özgürlüğünün sınırlanmasını engelleyecek içtihatlara ihtiyacı var. Basın kartını verecek komisyon, pek çok ülkede olduğu gibi, basın meslek örgütlerinden oluşmalıdır. Yine de ifade etmek isterim ki tablo bu kadar karanlıkken bile pek çok basın emekçisi ve alternatif medya kuruluşu haber alma hakkını savunmaya, basın özgürlüğünü savunmaya devam ediyor; onlara, huzurlarınızda, teşekkür etmek isterim.

Altmış yıldır yemek salonumuza girebilen Parlamento muhabirleri var, altmış yıldır. Ve bu arkadaşlarımız bugün bizim yemek salonumuza giremiyorlar. Neden? Biz çok mu ayrıcalıklıyız? Neden giremiyorlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, 12 Eylül bile bunu yapmamış, 12 Eylül bile. Sadece yirmi gün kulislere girememişler; sonra milletvekilleri, onların odalarına doluşuyor diye, bu sefer vazgeçmişler bu uygulamadan. Şimdi, Parlamento muhabirleri -Parlamento muhabiri toplam 30-40 kişi ki siz 600 gibi bir sayı çıkarmışsınız; kim kaybetmiş 600 Parlamento muhabirini, biz bulacağız?- yemek salonuna giremiyor.

Bu Mecliste, saat on ikiyi geçmezse eğer ertesi gün burada çalışan arkadaşlar izinli olamıyorlar; saat dokuzu geçmezse kalkıp servis kullanamıyorlar. “Terzi söküğünü dikemez, üstelik daha beter yırtar.” bir Meclis hâlindeyiz. Bu sorunları çözmek zorundayız. İdare amirlerinin derhâl bu sorunlara el atması ve bu hakkaniyetsiz tutumu bitirmesi gerekiyor.

Ben de Sayın Cahit Özkan’a nispet olsun diye bir Fransızca sözcükle bitireyim: “…”(x)

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Lale Karabıyık.

Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle madde üzerindeki tespitlerimi ifade etmek isterim. Özellikle 5’inci maddenin 3’üncü fıkrasında yer alan “Yatırımları Hızlandırma Ödeneği” başlığı altında verilen yetki son dönemlerde çok istismar edilmektedir. Burada çok soru yanıtını bulamıyor aslında. Mesela, çoğu yatırımın maliyetini bilemiyoruz. Bu yatırımlara ne kadar ödenek ayrılmış, net olarak göremiyoruz. Yani bütçe usulüne uymayan uygulamalar var burada.

Diğer taraftan, yeni bir torba yasa getirdiniz. Bu konuyla ilgili olduğu için değiniyorum. Bu yasanın 48’inci maddesi Cumhurbaşkanına “yatırım nitelikli projelerin gerçekleşmesi” adı altında Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının bütçesinden belediyelere yardım ödeneği verilebilme yetkisi getiriyor. Yetkiyi merkezîleştiren, o yetkiyle istediği belediyeye kaynak aktarımının önünü açan ve seçim öncesinde seçim yatırımı olarak da kullanılabilecek ve haksız rekabete yol açacak olan bu konu şu anda gündemimizde. Ayrıca, Sayıştay raporları incelendiğinde Bakanlar Kurulu kararı dahi olmadan merkezî yönetim bütçesinden sadece AKP’li belediyelere yatırım yapılması, kamu yatırımları konusunda siyasi ayrımcılık, eşitsizlik ve adaletsizlikle açıklanabiliyor ancak. Ekonomiyi yönetemeyen ve faiz lobisine çalışan iktidar, diğer taraftan bütün olanaklarını da ayrımcılık yaparak iktidarda kalmak ve göz boyamak için kullanıyor maalesef. Neden “ekonomiyi yönetemeyen iktidar” dedim?

Değerli vekiller, Türkiye zor bir finansman tablosuyla karşı karşıya. En önemli sorunlardan bir tanesi cari açık. Cari açık, dış ekonomik ilişkilerde kaybetmenin göstergesidir, dış ekonomik ilişkilerde kaybetmenin göstergesidir. Bu durumda dış borç ve sıcak paraya el açmak durumunda kalıyoruz maalesef. Yani yabancılara "Gelin, bizim hazine kâğıtlarımızdan alın, bize para verin. Size mecburuz, size muhtacız. Gitmeyin, en yüksek faizi biz vereceğiz.” diyoruz ve gelen parayla günü kurtarıyoruz, finansal açığı kapayan demiyorum sadece yamayan bir durumda ve sürekli bu kısır döngüyü devam ettiriyoruz. Olayın gerçeği bu ve maalesef 2003 yılından 2018 sonuna kadar, ekim itibarıyla alıyorum tabii değerli vekiller, on altı yılda iktidarınız 600 milyar dolar cari açık vermiş. Feci bir rakam bu. Neden? Çünkü ekonomi iyi yönetilemiyor. Neden? Çünkü Türkiye, üretimde kullanılan ara malı ve ham maddede dışa bağımlı. Ve neden? Çünkü ihracata dayalı doğru bir büyüme politikası inşa edemediniz, daha doğrusu bu konunun üzerinde çalışmadınız bile. Sonuçta Türkiye, her gün daha fazla net dış borç ödeyen bir ülke hâline gelmiş durumda. Türkiye, üretimdeki ithal girdiyi dış borç alarak kullanıyor, sağlıyor ve yüzde 7 faizle dış borç alarak da bu sorun maalesef çözülmez. Sorun çözülmediği gibi mevcut durum da aslında korunamaz. Geçen yıl 97,1 milyar lira borç faizi ödenmişti, bu sene 40 milyar lira küsur üzerinde bir artışla 117 milyar liralık bir faiz yükü ödenmiş oldu. İşte bu, sözün bittiği yer.

Şimdi, başka bir konuya değinmek istiyorum: Diyorsunuz ki: “Dolardan vazgeçin.” tamam, doğrudur. Biz Türk lirasına güveniyoruz. Siz güvenmiyor musunuz? Biz güveniyoruz. Acaba neden bir ikilemle dövize endeksli tahvil çıkarttınız? Bu nasıl bir konudur, nasıl yaman bir çelişkidir? Biz TL’ye güveniyoruz, siz niye güvenmiyorsunuz? Hadi yabancılara dövize endeksli tahvil çıkarttınız da yerli yatırımcıya, vatandaşımıza niye dövize endeksli tahvil çıkarttınız? Başka bir soru daha var. Siz bu tahvil için yüzde 7,5 faiz ödüyorsunuz yabancıya, peki, yerli yatırımcıya, kendi vatandaşınıza neden yüzde 4 ödüyorsunuz? Kusura bakmayın, burada şu soruyu sorarlar: Siz kendi vatandaşınıza mı çalışıyorsunuz, yoksa faiz lobisine mi çalışıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli vekiller, 2019 bütçesi Türkiye'nin acaba hangi sorununu çözüyor merak ediyoruz? Asgari ücretin altında geliri olan 1 milyon 800 bin vatandaşımız var bu ülkede. Vatandaşın borcu maalesef iktidarınızda 80 kat artmış, yargıya olan güven yüzde 30’lara inmiş durumda her şey iyiymiş gibi gösterildiği sürece de zaten sorunlara pek çözüm üretilemez.

Millî geliri büyütemediniz, büyütemeyince hesaplama yöntemlerini değiştirdiniz, o da olmadı, yine küçülüyor. Yöntemi değiştirip kendinizce karşılaştırma, kıyaslama olanağını ortadan kaldırdınız. Enflasyon olmuş yüzde 25, işsizlik artmış, sanayi üretimi daralmış. On altı yıldır anlamadığımız şu: Elinizi tutan filan olmadı, istediğinizi aldınız, istediğinizi sattınız, istediğinizi özelleştirdiniz, bütün yetki sizdeydi. Şimdi dış güçler, dış dalgalar… Peki, o zaman on altı yıldır, ekonomiyi iyi yönetseydiniz ve dış risklerden korusaydınız, güçlü bir ekonomi yaratsaydınız, o dış dalgalar o zaman vız gelirdi ama bunu yapamadınız her gün daha fazla riske açık hâle getirdiniz, ülkenin risk primini artırdınız

On altı yıllık AKP iktidarında değişen bir şey var, kamu kesimi borç yükü özel sektör şirketlerinin ve vatandaşın üstüne kaydı. Önceden kamunun borcu vardı, şimdi biraz daha farklı bir şekilde, borç yükü özel kesim şirketlerine ve hane halkına devredilmiş oldu. Az önce de ifade ettiğim gibi, iktidarınızda vatandaşın borcu 80 kat arttı.

Diğer taraftan “Köprü yapacağız, yol yapacağız." diyorsunuz, evet, yapın ama kendi yarattığınız gelirle yapsanız başımızın üstüne zaten. El parasıyla yatırım yapmak, varlık satarak yapmak, geleceği borçlandırmak asla doğru bir yöntem değil. Hazine garantilerine bakarsanız, son on yılda 4 kat artmış durumda değerli vekiller.

Bir konu daha var gündemimizde: Varlık Fonu. Bu fon, Varlık Fonu, yeni bir dış borç alma yolunun aslında yeni bir adı, diğer bir adı. Değerli vekiller, Varlık Fonu diğer ülkelerde de var ama diğer ülkelerde parasal servete servet katmak için kuruluyor, bu amaçla kullanılıyor. Bizde ise dış borçları çevirip katlayıp yeni borçlara karşılık göstermek için kullanılıyor maalesef. Yani hiçbir şey kalmadıysa “Bakın, bunlar da var bizde, bunları size karşılık gösterelim, bunlar karşılığında bize borç verin çünkü biz yana yakıla borç bulma peşindeyiz.” diyoruz.

Başka bir sorunumuz daha var: Net hata noksan kalemi. Evet, ödemeler bilançosunun bir parçasıdır net hata noksan kalemi. Bütün ülkelerde vardır ama bakınız ki on aylık dönemde cari açığın üçte 2’sinden fazlası net hata noksan kaleminde gösterilen kontrolsüz döviz girişiyle finanse ediliyor. Bu giriş zaten kurların düşmesini sağlamıştı. Değerli vekiller, her ülkede net hata noksan kalemi var ancak nereden geldiği belli olmayan bu döviz girişi, bu oranda ve bu kadar çok dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur, araştırınız.

Sonuç olarak, değerli vekiller, faiz var bu bütçede, haksızlık var bu bütçede. Bu bütçe, fakiri fukarayı, işsizi, kadrosuzu görmüyor. Bu bütçe, iş arayan engelliyi, çocuğuna harçlık veremeyen babayı görmüyor. Bu bütçe, rantçılar, tefeciler ve saray için yapılmış. Bu nedenle bu bütçeyi biz asla kabul etmiyoruz ve vicdanımıza sığdıramıyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Elâzığ Milletvekili Sermin Balık.

Buyurun Sayın Balık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

SERMİN BALIK (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

On yedi yıllık iktidarımızda insanı merkeze alarak yaptığımız hizmetlerin en büyüklerinden biri hiç şüphesiz ki sağlık alanında gerçekleştirdiğimiz değişim ve dönüşümdür. Bunu en iyi anlattığımız alanlardan biri de şehir hastanelerimizdir.

Ülkemizde yapılan 6 muazzam şehir hastanesinden bir tanesi de benim şehrim, aziz şehir Elâzığ’da yapılmıştır. Hepimizin yüreğinde yer tutmuş kahraman şehidimiz Fethi Seki’nin ismini taşıyan şehir hastanemiz 1.038 yataklı olup 2 helikopter ambulansın inebileceği büyüklükte ve 600 milyon TL’ye mal olmuştur. Şehit Fethi Seki Şehir Hastanemizle birlikte biz sağlık alanında yalnızca Elâzığ’a hizmet etmekle kalmıyor, çevre illere de hizmet ederek Elâzığ’ımızı bir hastane şehri ve bir hastane kampüsü hâline getiriyoruz. Ayrıca, yine 50 yataklı Karakoçan Devlet Hastanesi, 25 yataklı Maden Devlet Hastanesi, 10 yataklı Baskil Entegre İlçe Hastanesiyle birlikte de yine ilçelerimize de sağlık hizmetlerini götürüyoruz. Ve yine aynı zamanda, ilçelerimizde de ihalelerimiz ve inşaatlarımız, sağlık alanında, devam etmektedir.

Hükûmetimizin en çok önem verdiği alanlardan biri de hiç şüphesiz ki gençlerimiz. Gençlerimize verdiğimiz özel teşvik ve desteklerle biz gençlerimizi hem iş hayatına hem de geleceğe hazırlıyoruz. Yine, gençlerimiz bizim için önemli dedik, seçtikleri yaşta seçilebilmeliler dedik. Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında Türkiye’nin en genç milletvekilleri bu onurlu görevi yaşıtları adına gerçekleştirmektedirler.

Evet, gençlerimize yeni imkânlar sağlıyoruz diyoruz ve biz bu alanda eğitim alanları açtık. Türkiye'de ilk rol modellerden bir tanesini de yine şehrim olan Elâzığ’da gerçekleştiriyoruz. İpek Yolu Uluslararası Çocuk ve Gençlik Merkezi’miz aziz şehrimiz Elâzığ’da yapılıyor. Proje bedeli yaklaşık 25 milyon TL ve yüzde 80 oranında bitmiş durumda. Söz konusu projenin hedef kitlesi 7 ve 29 yaş arasındaki çocuklarımız ve gençlerimiz. Burada, gençlerimizi yerli ve millî üretim alanında yetiştirirken aynı zamanda kültür, sanat ve spor aktivitelerini de birlikte gerçekleştirebilecekleri muazzam bir tesis olacak ve aynı zamanda bu tesis, bu eğitim merkezi Elâzığ’la birlikte belki de Avrupa’ya rol model olacak bir tesis olacak.

Yine, Harput’umuz yalnızca Elâzığ’ın değil, Türkiye'nin bir kültür mirasıdır. Bizim, Harput’un UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alması için geçen şubat ayında başlatılan çalışmalarımız sonuç verdi, Harput, UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne dâhil edildi. Harput’umuzun manevi yapısına uygun, kültürüne uygun yapılacak Harput Diyanet İslami İlimler Külliyesi’nin de ihalesi ve yer teslimi yapılmıştır. Yine, bu külliyemiz de 60 milyon TL’ye mal olacak, aynı zamanda, aynı anda 200 kursiyerin eğitim alabileceği, sadece ulusal olarak değil, uluslararası bir eğitimin de yapılabileceği bir alan olacak. Bununla birlikte, Elâzığ’ımıza, Harput’umuza çok yakışacak, manevi ve kültürel yapısına uygun din adamlarımızın yetişeceği bir eğitim merkezini hayata geçirmeyi planlıyoruz.

Elâzığ’ımızın otuz, kırk yıllık içme suyu ihtiyacını karşılayacak Hamza Bey Barajı’mızın inşaatı devam etmekte, takribi yüzde 96 oranda inşaatı bitmiştir ve 86 milyon TL harcanmıştır.

Yine, Güney Çevre Yolu’muz 145 milyon TL’ye mal olmuş, Kuzey Çevre Yolu’muz ise 14 kilometre olup 100 milyon TL’ye mal olmuştur. Bunlarla birlikte, biz Elâzığ’ımızın, ilimizin ulaşım ağını duble yollarla çevreleyerek Elâzığ merkezdeki trafik sorununu da çözmüş olduk.

Yine, uzun yıllardan beri gündemimizde olan, bizden önceki iktidarların bitiremediği Ağın köprümüz de 2016 yılında hizmete açıldı ve toplam maliyeti 94 milyon TL’dir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

SERMİN BALIK (Devamla) – Elbette ki anlatacağımız daha çok hizmetimiz var ancak vakit dar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün aynı zamanda Dünya Göçmenler Günü. Ülkemiz, atalarından gelen “ensar” vasfıyla dünyanın en çok sığınmacı barındıran ülkesidir. Kıyıya vuran küçük bir çocuğun cansız bedenini, vicdanların ve insanlığın öldüğü görüntüleri bir daha görmemek için tüm insanlığın, Dünya Göçmenler Günü’nde, vicdan ve merhametle davranmasını diliyorum.

İllerimize, ülkemize ve halkımıza yatırım ve hizmet olarak kullanılacak 2019 yılı bütçemizin hayırlı olmasını temenni ediyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Ankara Milletvekili Servet Ünsal.

Buyurun Sayın Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar)

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, hayat ileri doğru yaşanır ama geriye doğru da anlaşılır. Bu anlamda sizi biraz geri götüreceğim. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Hocam, geri götürmeyin, biz ilerici bir partiyiz.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Ama tabii bundan önce size -Anadolu tabii bir mozaik ve bizleri, hepimizi birleştiren bir mozaik- geçmişin akil ozanlarından birinin, özellikle Parlamento ve ülkemizdeki ayrılık, bölünme için bir şiirini okumak istiyorum. Çok anlamlı bir şiir. Maraşlı Hüdai Baba. Maraşlı milletvekillerimiz bilir.

“Faydası olmayan bahardan, yazdan

Yüce dağ başının kışı makbuldür.

Cahilin yaptığı sohbetten, sözden

Âlimin hayâli, düşü makbuldür.

 

Lokma yeme muhhanetin elinden

Kurtulaman sonra acı dilinden

Namertlerin kaymağından, balından

Merdin kuru yavan aşı makbuldür.

 

Hüdai konuşur bir ince dilden

Hâl ehli olmayan ne bilir hâlden?

Bilgisiz, görgüsüz, duygusuz kuldan

Ölülerin mezar taşı makbuldür.” (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, ülkemizin içine düştüğü durumu bir siyasi şey anlamında söylemiyorum çünkü hepimizin üstünde bir gökyüzü var, o gökyüzü aşağı düştü mü hiç birimizi ayırmaz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Allah korusun.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Bu anlamda, sıkıntılı durumları şöyle size bir özetlemek istiyorum.

Arkadaşlar, birkaç gün önce bir tren kazası oldu. Benim de hastanem var, oraya bir gittim, sabah ilk gidenlerden biri de benim. Gerçekten sıkıntılı bir durum. 1945’ten 2002’ye kadar yaklaşık altmış yıl içinde 14 kaza oluyor, bu süreçte, 2002’den sonra 8 kaza. Bir artış var. Bunu değerlendirmenizi istiyorum değerli dostlarım.

Yalnız size bir teknik bilgi vereyim. Arkadaşlar, yaklaşık 17 bin kilometre raylı sistemimiz var. Bunun yalnız ve yalnız 4 bin kilometresinde sinyalizasyon var. Ben önünden tren geçen bir köyün çocuğuyum, makası çok iyi bilirim, kontrolörü bilirim.

Arkadaşlar, “Sinyalizasyon önemli değil.” diyen bir arkadaşımızın, bir bakanın… O gün beraberdik. Yani bunu duyunca çok üzüldüm. Gerçekten bir talihsizlik bir bakan adına. Arkadaşım herhâlde bu hatasını telafi eder diye söylüyorum.

Bu anlamda, size, ülkenin içinde bulunduğu bu krizle ilgili bazı şeyleri beraber konuşalım diyorum.

Şimdi, tabii, ülkemiz krizler yaşadı arkadaşlar. Önceki kriz devletten özel şirketlere doğru geçiyordu, bugünkü kriz -biraz daha formatı değişik- özel şirketlerden devlete geçiyor. Şu an iflaslar var, konkordatolar var, sıkıntılar var. Vatandaşlar direkt etkilenmeye başladı. İşsizlik çok hızla arttı. Yani bu süreçte bizim hep birlikte bir çözüm bulmamız lazım. O çözümü de biraz sonra söyleyeceğim. Ama bugüne gelindiğinde, hepimiz bu ülkenin içindeyiz, refahımız arttı mı? Hayır. Gelir düzeyimiz arttı mı?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hayır.

SERVET ÜNSAL (Devamla) - Umudumuz arttı mı?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Evet. Mutluluklarımız arttı mı?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Artan tek şey var: Şikâyetler arkadaşlar, şikâyet arttı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, hastaneyi ne zaman açtınız?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne zaman açtınız hastaneyi?

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Otuz yedi yıl oldu.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ama geliştirdiniz değil mi, ilave yaptınız?

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Artan bir şey var ama arkadaşlar…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sizin yatak sayısı artmıştır kesin.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – SGK’yle anlaşmanız da vardır mutlaka?

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Konuşacağız… Hepsini konuşacağız.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yatak sayısı artmıştır.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Yok artmadı.

Vallahi SGK’den para alamıyorum.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Anlaşmışsınız ama bak…

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, Genel Kurula hitap edin.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, artan bir şey var tabii. Karı koca kavgaları arttı, komşu kavgaları arttı (CHP sıralarından alkışlar) Konkordato arttı, mahkemelerin sayısı arttı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Çek senet davası arttı.

SALİH CORA (Trabzon) – CHP’nin oyu artmadı.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Arkadaşlar, şimdi biz bir bütçeden konuşuyoruz değil mi? Yani bir ders niteliğinde olduğu için…

BAŞKAN – Sayın Milletvekilim, size süre tanıyorum, toparlayın.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Daha yeni başlıyor…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Nasıl toparlayacak? Dağıttı.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, dostlarım; tabii ki bütçeyi konuşuyoruz. Bütçenin geliriyle gideri aynı mı? Açık var, değil mi? Ben iş adamıyım, bir işletmede açık varsa onun adı kıvırmadır, bütçe zarar ediyordur. Ben iş adamıyım, eğer açık varsa zarardır bunun adı; Türkçesi. Onun için bütçe açığı, şu, bu; gerek yok.

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sizin işletmede var mı zarar?

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Zarardayız arkadaşlar, ülke olarak zarardayız. 861 milyar bütçe var, 117 milyarı faiz, 240 milyarı ödeme, 300 milyarı maaşlar; geriye ne kaldı? Bir şey kalmadı. O anlamda bütçemiz sıkıntılı. (CHP sıralarından alkışlar)

Yeni doğan bir çocuk 7.404 lira borçlu doğuyor. Arkadaşlar, tabii, Türkiye’deki faiz ciddi bir sıkıntı. Biz dolar 3,70’ken 7,5 oldu üzüldük ama 5,5’a düştü çok sevinmeye başladık, güzel. Niye sevindik? Faizler yüzde 24 oldu arkadaşlar. Faiz doğal olarak etkiledi orayı. Bu anlamda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili. (CHP sıralarından “Beş dakika daha verin Sayın Başkan.” sesleri, alkışlar)

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Başkanım, sonu geldi, biraz şey yapın.

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – 5,35; 5,5 değil.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Evet, evet.

Şimdi, burada da öyle arkadaşlar. Grup başkan vekillerini de dinliyorum değerli dostlarım, arkadaşlarım; hemen bir şey olunca “Beka sorunu. Siz oy alamadınız, on altı yıldır biz buradayız.” Tamam, o da, ona niye sığınıyorsunuz?

TAMER DAĞLI (Adana) – Hocam, niye alamadınız?

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Her şeyi çözmüyor o. “Dış güçler” diyorsunuz, çözüyor mu beka sorununu? Çözmüyor. Onun için değerli arkadaşlarım, bu konuya da sığınmayalım artık. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, tabii, ben şunu söylemek istiyorum: Bütçe açıksa iki yakamız bir araya gelmiyor demektir arkadaş.

SALİH CORA (Trabzon) – Siz bütçe yapın. Niye yapamıyorsunuz?

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Devletin iki yakası bir araya gelmiyorsa vatandaşın iki yakası bir araya nasıl gelir? (CHP sıralarından alkışlar)

Yani sizlerle güzel bir sohbet etmek istedim değerli arkadaşlarım ama şunu unutmayın, kayıt dışı olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TAMER DAĞLI (Adana) – Sizin iki yakanız bir araya geliyor.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Cumhurbaşkanımızın bir sözü var, yeni, diyor ki: “Kayıt dışı için yeni önlemler alacağız.” Arkadaşlar, kayıt dışı için alınan önlem…

TAMER DAĞLI (Adana) – Doğru söylüyor.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Tabii ki doğru söylüyor. On altı yıl sonra oluyorsa o hasta kanserden ölür. Öldü o kanserden.

Arkadaşlar, beni dinlediğiniz için çok teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkürler Sayın Milletvekilim.

Soru olmadığına göre cevap da yok.

5’inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, programımız gereğince bugünkü görüşmeler tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, programa göre 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6 ila 14’üncü maddelerini sırasıyla görüşmek üzere 19 Aralık 2018 Çarşamba günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 01.16



(x) 10, 11 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10.12.2018 tarihli 28’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

 

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.