TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

26’ncı Birleşim

5 Aralık 2018 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcan’ın 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ve Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan Mudanya Sahili Projesi’nin yarattığı mağduriyete ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı’nın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

3.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne, asgari ücretteki vergi yükünün kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

7.- Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

9.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender Açanal’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

11.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

12.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, 5 Aralık Dünya Toprak Günü vesilesiyle toprak verimliliğinin giderek azaldığı günümüzde toprağa hak ettiği önemin verilmesini temenni ettiğine ve 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engelli olmanın sorun değil engelliye engel olmanın sorun olduğuna, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

14.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

15.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan’ın, cezaevindeki siyasetçi kadınların seçilme, onlara oy veren kadınların seçme hakkının dolaylı olarak elinden alındığına ve siyasetin önündeki tüm engellerin kaldırılması için Meclisin sorumluluk alması gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

17.- Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un, cumhuriyetle gelen en önemli göstergenin kadının eşit yurttaş kabul edilmesi olduğuna, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Dekanı Mehmet Karalı’nın attığı “tweet”e ilişkin açıklaması

18.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutladığına ve 2018 yılının ihracatta rekorlar yılı olduğuna ilişkin açıklaması

19.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

20.- Hatay Milletvekili Hüseyin Şanverdi’nin, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutladığına ve 5 Aralık Dünya Toprak Günü münasebetiyle gelecek nesillere bırakılacak en büyük mirasın toprak olduğuna ilişkin açıklaması

21.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

22.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 5 Aralık bazı kadınlara milletvekili seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yıl dönümü olduğuna, tüm kadınların 2009’da yerel yönetimlere, 2015’te de milletvekilliğine seçilme hakkını AK PARTİ iktidarıyla elde ettiğine ilişkin açıklaması

23.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yıl dönümünü kutladığına ve 1686 sayılı Çorum Akpınar Tarım Kredi Kooperatifinden tarımsal kredi kullanan çiftçilerin mağduriyetine ilişkin açıklaması

24.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, dövizde ve enflasyon rakamlarında düşüş olduğuna göre doğal gaz ve elektrikten başlayarak iğneden ipliğe yapılan zamların neden geri alınmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutladığına ve İstanbul’un Silivri ilçesinde yaşanan ulaşım sorununa ilişkin açıklaması

26.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü ve 5 Aralık Dünya Mühendisler Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

27.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nde Aydın’ın Efeler ilçesinde toprağını, suyunu savunan kadın köylülere müdahale eden jandarmayı ve güvenlik güçlerini kınadığına ilişkin açıklaması

28.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’ne, uygulanan yanlış tarım politikaları ardından yaşananlara ilişkin açıklaması

29.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutladığına ve yaşanan problemler nedeniyle Sivas Numune Hastanesinde çocuk yoğun bakım ünitesinin açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin seneidevriyesi münasebetiyle memlekette seçilmek için iradesini koymuş bir hanımefendinin izzetine, iffetine ağır hakaretler yapılırken iktidarın sessizliğine sitemi vazife bildiğine, depo basmak yerine ürünlerin pazara ulaşması noktasında ÖTV ve nakliye giderlerinin kontrol edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

31.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay’ın, 5 Aralıkta Türk kadınını hak ettiği yere Avrupalılardan önce taşıyan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere cumhuriyetin kurucu kadrolarını saygıyla andığına ve Türk kadınının kadın haklarında çağının öncüsü olması gerektiğine ilişkin açıklaması

32.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümü vesilesiyle Hakkâri Milletvekili Leyla Güven ve kadın belediye başkanlarının cezaevinde olmasının Türkiye için geriye gidiş olduğuna, üçüncü havalimanı işçilerinin davasına ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, annesinin vefatından dolayı İstanbul Milletvekili Canan Kalsın’a başsağlığı dilediğine, seçme ve seçilme hakkının verildiği 5 Aralık 1934 tarihinden bugüne kadar Türk kadınının elde ettiği kazanım ve gelişimin küçümsenemeyeceğine ilişkin açıklaması

34.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, annesinin vefatından dolayı İstanbul Milletvekili Canan Kalsın’a başsağlığı dilediğine, cumhuriyetten önce ve sonra kadına dünya milletleri muvacehesinden çok farklı bir değer ve önem verildiğine, kadınların seksen dört yıl önce aldıkları imkânı çok daha güçlü yarınlara götürme niyetinde olduklarına ilişkin açıklaması

35.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, trafik kazası neticesinde hayatını kaybeden MHP Sinop Durağan İlçe Başkanı Osman Yıldırım ile belediye başkan adayı Ali Dalkılıç’a Allah’tan rahmet dilediğine, Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, yaşanan trafik kazası sonucu hayatını kaybeden MHP Sinop Durağan İlçe Başkanı Osman Yıldırım ile belediye başkan adayı Ali Dalkılıç’a Allah’tan rahmet, yaralanan Hayrettin Ateş’e şifa dilediğine ilişkin açıklaması

38.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, trafik kazasıyla yaşanan acıyı paylaştıklarına, Hükûmetin getirmiş olduğu tekliflere, sayısal avantaj sağladığı için her istediğini yapabileceği duygusuna mukabele etmeye çalıştıklarına, MHP’nin Hükûmete vermiş olduğu siyasi desteğin denetimsizliğe döndüğü yeri denetleme gayretinde olduklarına ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, merhum Ali Dalkılıç ile Osman Yıldırım’a Allah’tan rahmet, Sinop’a ve MHP camiasına başsağlığı dilediğine, siyasette siyasi partilerin birbirini millete şikâyet etme hakkının olduğu anlayışıyla meselelere bakılırsa sulh ve sükûn içinde kanun yapmaya devam edilebileceğine ilişkin açıklaması

40.- Sinop Milletvekili Barış Karadeniz’in, yaşanan trafik kazası sonucu hayatını kaybeden MHP Sinop Durağan İlçe Başkanı Osman Yıldırım ile belediye başkan adayı Ali Dalkılıç’a Allah’tan rahmet, yaralanan Hayrettin Ateş’e şifa dilediğine ilişkin açıklaması

41.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan’ın, yaşanan trafik kazası sonucu hayatını kaybeden MHP Sinop Durağan İlçe Başkanı Osman Yıldırım ile belediye başkan adayı Ali Dalkılıç’a Allah’tan rahmet, yaralanan Hayrettin Ateş’e şifa dilediğine ilişkin açıklaması

43.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, AİHM kararlarının tartışılabileceğine ve kanunlar uygulanmak istenmiyorsa 90’ıncı maddenin Anayasa’dan çıkartılması gerektiğine ilişkin açıklaması

44.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, elektrik faturasındaki dağıtım bedeline ilişkin açıklaması

45.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, OGS ve HGS cezalarıyla ilgili mağduriyetin sonlandırılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

46.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, Kırıkkale’de her 5 kişiden 1’inin icralık durumda olduğuna ilişkin açıklaması

47.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, yüksek oranda engeli olan hastaların raporunda “ağır” ibaresi olması şartının kaldırılması ve hasta yakınlarının mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

48.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, “Eşitlik” kelimesinin eşitsizliğin varlığını ifade ettiğine ve eşitsizliğin bir türünün de ayrımcılık olduğuna ilişkin açıklaması

49.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, ibadethanelerle ilgili bir tanımlama, bir statü ve bir kıyas niyetinde olmadığına ilişkin açıklaması

50.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, siyasetin işinin inançları ve inanç merkezlerini tanzim etmek olmadığına ilişkin açıklaması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümü vesilesiyle başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm aydınları saygıyla selamladığına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, annesinin vefatından dolayı İstanbul Milletvekili Canan Kalsın’a ve 23 Dönem TBMM Başkanı Köksal Toptan’a Meclis Başkanlığı adına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, geçirdikleri trafik kazası sonucu hayatını kaybeden MHP Sinop Durağan İlçe Başkanı Osman Yıldırım ile belediye başkan adayı Ali Dalkılıç’a Allah’tan rahmet, MHP camiasına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Bütçe Kanun Teklifi ile Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerinde uygulanacak söz kayıt işlemleri ve usullerine ilişkin duyuru

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 21/11/2018 tarihinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 22 milletvekili tarafından, engellilerin sorunlarının incelenerek tüm kamu hizmetlerinden tam olarak yararlanmalarının sağlanması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/537) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 5/12/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Ayhan Bilgen tarafından, bağımsız yargının önündeki engellerin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan ÇUKOBİRLİK’in ekonomik durumunu iyileştirmek için yapılması gerekenlerin tespit edilerek Birliğin tarıma desteğinin arttırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/346) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi (2/1286) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 16)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık bünyesindeki taşıt sayısına ve kiralık taşıtlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/5248)

2.- Konya Milletvekili Abdüllatif Şener’in, Konya ile ilgili olarak yatırım programına alınan projelerin mevcut durumuna ve tamamlanma tarihlerine,

2003-2007 yıllarında Konya’da yapılmak üzere yatırım programına alınan projelere,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/5272), (7/5273)

3.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, 2018 yılında konkordato ilan eden şirket verilerine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/5641)

4.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, konkordato talebinde bulunan ve iflasın eşiğine gelen şirketlere ve alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/5642)

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2017-2018 yıllarında ithal edilen ceviz, badem, çerezlik ayçiçeği verilerine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/5645)

6.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, bireysel kredi borcundan dolayı yasal takibe düşen kişilere ve konkordato ilan eden firmalara ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/5648)

7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, ithal tıbbı cihazların maliyeti ve sayılarına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/5652)

5 Aralık 2018 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

-----0-----

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşimini açıyorum.

Değerli milletvekilleri, sistemi açmadan önce bir hatırlatma yaparak başlamak istiyorum. Bugün özel ve önemli bir gün; sistem açıldığı zaman kadın arkadaşlarımızın tamamının mümkünse sisteme girmelerini rica edeceğim, giremeyenlere de ayrıca ben söz vereceğim. (Alkışlar) Bugün erkek arkadaşlarımızın sisteme girişlerinde kadın arkadaşlarımıza yardımcı olmalarını rica ediyorum.

Değerli milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 5 Aralık, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Isparta Milletvekilimiz Sayın Aylin Cesur’a aittir.

Buyurun Sayın Cesur.

Süreniz beş dakika.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü. Bu tarihin biz Türkiye'deki kadınlar için daha farklı bir anlamı var. Bugün, Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümü. 5 Aralık 1934’te cumhuriyetin kurucusu Büyük Atatürk’ün devrimlerinin en önemlilerinden biri gerçekleşti. Kadınlara, ilk olarak 3 Nisan 1930 yılında belediye seçimlerine katılma, ardından köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanındı, 5 Aralık 1934 tarihinde de milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi.

(Uğultular)

BAŞKAN – Sayın Cesur, bir saniye, sürenize ilave edeceğim.

Değerli arkadaşlar, dün sayısız defa uyarılarda bulundum. Mecliste, Meclisimize hiç yakışmayan bir uğultu ve gürültü var. Yani Mecliste konuşan hatibimize, Meclisimize bir saygı göstermek herhâlde herkesin görevidir.

Sayın grup başkan vekilleri, lütfen grubunuzdaki milletvekilleriyle bu konuda bir diyalog içerisinde olun. Bu uğultular, devam ettiği müddetçe çalışma yapılmasını güçleştiriyor. Herkes hatibe ve Meclise saygılı olsun değerli arkadaşlarım. Yani dün 7-8 defa uyarıda bulunmak bana da uygun değil ama yapmak durumunda kalıyoruz.

Şimdi önemli bir konuda arkadaşımız konuşuyor ve Meclis hâlâ kendisini toparlamamış durumda. İstirham ediyorum değerli arkadaşlar; dışarıda konuşun, telefon görüşmelerinizi dışarıda yapın, bir daha da bu uyarıyla lütfen karşılaşmayalım; ben mahcup oluyorum bunu yaparken.

Sayın Cesur, sürenizi baştan başlatıyorum, lütfen siz de sessiz bir Meclise gerekli olan bir şekilde hitabınızı yapınız çünkü Meclisin saygınlığını korumak hepimizin görevi.

Buyurun Sayın Cesur.

AYLİN CESUR (Devamla) – Sayın Başkan, sağ olun.

O zaman baştan başlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü. Bu tarihin biz Türkiye'deki kadınlar için daha farklı bir önemi var. Bugün, Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümü. 5 Aralık 1934’te cumhuriyetin kurucusu Büyük Atatürk’ün devrimlerinin en önemlilerinden biri gerçekleşti. Kadınlara, ilk olarak 3 Nisan 1930 yılında belediye seçimlerine katılma, ardından da köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclislerine girme hakkı verildi, 5 Aralık 1934 tarihinde de milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi. Gerekli yasal değişiklik için 1934 yılında Başbakan İsmet İnönü ve 191 milletvekili Meclise yasa önerisi sundular, 317 üyeli Mecliste oylamaya katılan 258 milletvekilinin tamamının oyuyla kabul edildi. Büyük Atatürk’e şükran ve minnet borçluyuz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi 5’inci Dönem seçimleri 8 Şubat 1935’te yapıldı ve 17 kadın milletvekili ilk kez Türkiye Büyük Millet Meclisine girdi. 27’nci Yasama Döneminde yani bugün 600 üyeli Meclisimizde 104 kadın milletvekili var ve kadın milletvekillerinin oranı hâlen yüzde 17’lerde maalesef. 46 gelişmiş ülkede kadınların temsil oranı yüzde 30-40’ların üzerinde. Cumhuriyetin getirdiği devrimler sayesinde kadının toplumdaki yeri büyük önem kazandı ancak kadınların bu hakkı ne ölçüde ve ne kadar özgürce kullanabildikleri hâlen tartışma konusu.

Evet, büyük dedem Hacı Garip’ten sizlere söz etmek istiyorum. Dedemiz Hacı Garip Atatürk’ün kurduğu büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk milletvekillerindendi. Kendisini rahmetle anıyorum. Büyük Atatürk yeni kurulan cumhuriyette bir Meclis anketi yaptı ve Meclis anketinde milletvekillerine “Cumhuriyetin geleceği neye bağlıdır?” diye sordu. Büyük dedem “Cumhuriyetimizin geleceği bilgiye ve köylünün eğitimine bağlıdır.” demişti o gün. Ben de şimdi hâlen bu sözün geçerli olduğunu düşünüyorum ve tekraren hatırlatıyorum. Çünkü TÜİK’in verilerine göre Türkiye nüfusunun yüzde 49,8’i kadın ancak okuma yazma bilmeyen kadınların oranı hâlen erkeklerin 5 katı maalesef. Aradan seksen dört yıl geçmesine karşın ne yazık ki hâlâ, kadına şiddetin nasıl önlenmesi gerektiğini ve çocuk anneleri konuşuyoruz değerli milletvekilleri. Seksen dört yılda kadın hakları ve eşitliği konusunda sağlam bir kültür oluşturamamamız, hepimizin ortak suçu.

Ipsos Sosyal Araştırmalar Enstitüsü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bir araştırma yaptı ve Türkiye’deki kadınların en önemli 5 sorununu sıraladı. Bunlar: Şiddet, namus cinayetleri, erken evlilik, aile baskısı ve ekonomik bağımsızlık.

Türkiye’den 2016 yılında 177.960, 2017 yılında 253.640 beyin göçü gerçekleşti. Bu veri TÜİK resmî sitesinin verileridir. Yani ülkemizde beyin göçü 2016’ya göre 2017’de yüzde 42 arttı. Ben şimdi sormak istiyorum ve düşündürmek istiyorum sizleri: Kadınlar neden ülkemizden gidiyorlar acaba?

Evet, Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nda da son on yılda Türkiye 20 basamak geriledi. Kadın-erkek eşitliğinde 142 ülke, arasında, Tunus ve Bahreyn’den sonra, maalesef 125’inci sıradayız. Yani dünyada tam 124 ülkede kadınlar Türkiye’den daha fazla hakka sahipler.

Bir rekor kırmışız yine; çocuk annelerde dünya 6’ncısıyız. Dünya Bankasına göre 2015 yılında 25 ila 19 yaş arasındaki her bin kadının 26’sı Türkiye’de çocuk sahibi maalesef. “Maalesef” diyorum, çocuk annelik yüzünden diyorum tabii ki.

Kadınların toplam işsizler içerisindeki oranı 2008 yılında 13,9; 2017 yılında 26,9; bu yılın sonunda yüzde 27’leri geçeceği bekleniyor. Ülkemizde kadın işsizliği oranı 3 milyon olarak tahmin ediliyor. Kadın istihdamı Türkiye’de yerlerde sürünüyor değerli milletvekili arkadaşlarım. Bunları neden sayıyorum? Çünkü kadına şiddeti konuşurken bunun ekonomik boyutu var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Cesur, devam edin.

AYLİN CESUR (Devamla) – Ekonomik boyutu çok önemli. Ekonomide ayrımcılığı bir an önce yok etmeliyiz. İçinizden “Nasıl?” mı diyorsunuz? Ah ah, o ekonomiyi bir düzeltebilsek, bir becerebilsek bunu. O hâlde, tarih öncesi çağlardan beri Peri Bacalarında yani soğukta depolanan soğanın cücüğüyle uğraşmayı bırakalım da diyorum, bir an evvel milletimizin sesine kulak verelim. Millet aç, kadınlarımız çaresiz.

Bu Mecliste seksen dört yıl sonra rahmet ve minnetle andığımız milletvekilleri var bugün bakın. Bizler de anılacağız; kimimiz şükranla, kimimiz kim bilir nasıl. Daha geçen ay, kadına şiddetle ilgili düzenlemeye ret verdiniz. Peygamberimiz Hazreti Muhammed Veda Hutbesi’nde ne demişti ki oysa? “Kadınlar size Allah’ın emanetidir.” 5.406 kadın 2002-2015 yılları arasında cinayete kurban gitti. Ve daha dün, EYT bekleyen 700 bin kişinin sesine kulak vermediniz ve ret oyları verdiniz, bunların yarısı kadın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Devamla) – Son cümlem.

BAŞKAN – Toparlayın.

AYLİN CESUR (Devamla) – Evet, Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutluyorum sevgili kadınlarımızın, bizleri izleyen televizyondaki tüm kadın vatandaşlarımızın. Ve diyorum ki: Sevgili kadınlarımız, umudunuzu tüketmeyiniz, daha iyi günler yakındır.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarımın ve buradaki bütün kadın arkadaşlarımın hepsinin Dünya Kadın Hakları Günü kutlu olsun diyorum.

Saygılarımla. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cesur.

Değerli milletvekilleri, gündem dışı ikinci söz, aynı konuda, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekilimiz Sayın Lale Karabıyık’a aittir.

Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

LALE KARABIYIK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 84’üncü yıl dönümü. Bugün, özellikle ben de kadın politikalarından sorumlu bir Genel Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda, seçilmiş bir milletvekili olarak bir şeyler söylemek istiyorum.

Hepimiz Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını nasıl verdiğinin tarihçesini çok iyi biliyoruz ama isterseniz, biraz o tarihi tekrar anımsayalım: Daha önce İsviçre’de bile kadına seçme ve seçilme hakkı tanınmamışken, hatta, hele hele Türkiye’de bir kadının nüfus sayımında bile yeri yokken Türk kadınına böyle bir seçme ve seçilme hakkının tanınması gerçekten dünyada da önemli bir takdir kazanmıştır. Yani sadece biz değil, bütün dünya takdir etmiştir.

Yine hepimizin bildiği tarihî bir yaşanmışlık var, birlikte tekrar hatırlayıp isterseniz yâd edelim: Bakın, uzakta değil, hemen yakınımızda, Kazan ilçesinde, Kahramankazan’da bir Satı Kadın yaşardı ve Satı Kadın orada muhtardı. Yine, muhtar olabilme hakkını, Mustafa Kemal Atatürk’ün önce belediyeler ve muhtarlık konusunda seçme ve seçilme hakkını Türk kadınına tanımasıyla sağlamıştı. Satı Kadın 1890 doğumluydu ve de eşi gaziydi, savaşın acı yıllarında çok büyük çileler çekmişti. Bir gün Mustafa Kemal Atatürk Kızılcahamam’a giderken Kazan’da mola verir ve onu karşılayan halkın en önünde de Muhtar Satı Kadın yer alır ve kendisine bir bardak ayran uzatır, Mustafa Kemal Atatürk ayranı içer ve Satı Kadın’a doğum tarihini sorar, Satı Kadın şöyle cevap verir, der ki: “19 Mayıs 1919 Paşam. Daha önce yaşamıyordum ki zaten.” Mustafa Kemal Atatürk der ki Satı Kadın’a ve çevresindekilere: “İşte milletvekili olacak kadın budur.” Yani Türk kadınının seçme ve seçilme hikâyesi, milletvekili olabilme hikâyesi aslında burada başlar. Bir kere daha yâd ediyoruz, minnetle anıyoruz kendisini.

Bizler şu anda burada kadın vekiller olarak bulunuyorsak ve ben bu kürsüde konuşma hakkını elde etmişsem bunu Mustafa Kemal Atatürk’e borçlu olduğumu tabii ki biliyorum.

Tabii ki her zaman söylediğimiz bir şey var: Daha çok kadın vekil olsun, daha çok kadın belediye başkanı olsun, daha çok kadın belediye meclis üyesi olsun, daha çok kadın muhtar olsun, daha çok kadın temsili istiyoruz; bunları söylemeye de devam edeceğiz. Ama önemli bir konu daha var, o da şu: Kadınların sadece niceliksel katılımı değil yani sayısı değil önemli olan, kararlara katılımı yani niceliksel değil, kadınların nitelikli olarak kararlara katılımı. Kadınlar kararlara katılmak zorunda, bütün kadınların kararlara katıldığı yönetimlerin olması son derece zorunlu.

Şimdi, bazı sorumluluklarımızın olduğunu da burada hatırlatmak istiyorum. Bizim, Mustafa Kemal Atatürk’e, bizi seçen ve buraya gönderen vatandaşlarımıza büyük sorumluluklarımız var ama her şeyden önce, toplumun yararına ve asla sorumluluklardan kaçmadan, siyasi kaygı taşımadan bazı konular üzerinde önemle durarak çalışmak ve desteklemek zorundayız. Bu sorumluluklarımızı unutmamamız gerekiyor.

Yine, siyasi amaçlarla ve çekincelerle doğru bildiğimiz konularda fikrimizi söylemek ve hele hele siyasetüstü olarak bildiğimiz bazı konularda parti çıkarı gözetmeden karar vermek ve kararlara katılım son derece önemlidir. Bunun altını bir kez daha sorumluluğumuz açısından çizmek isterim. Kadınlar Mecliste bu sorumluluk ve bilinçle kararlara katılmalılar ve oy kullanmalılar yani kimsenin yönlendirmesiyle değil.

Türkiye'nin bazı sorunlarını birlikte hatırlayalım. On beş yılda 14.293 kadın cinayeti işlenmişse, sadece 2018 yılında hatta sadece ilk on ayda 344 kadın öldürülmüş, 242 kadın cinsel saldırıya maruz kalmışsa, kadınların işsizlik oranı erkeklerden kat kat yüksekse; okuma yazma bilmeyen kadın sayısı hâlen çok astronomik rakamlardaysa, ülkemizde 2 milyon 482 bin küsur okuryazar olmayan nüfustan 2 milyon küsuru sadece kadınsa; kadına bakış açısı ve kadın kimliği konusunda hâlen konuşuyorsak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LALE KARABIYIK (Devamla) – Sayın Başkan, biraz süre alabilir miyim?

BAŞKAN – Devam edin Sayın Karabıyık.

LALE KARABIYIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

…üniversitelerde hâlen mağdur kadın akademisyenler varsa, hâlâ çocuk gelinler ve zorla evlendirmeler varsa ve sayamayacağım daha bir sürü olumsuzluk varsa işte Mecliste bizler bu sorunlara öncelikle çözüm üretmeliyiz; bizlerin asıl sorumluluğu budur. Bunun bir kez daha altını çizmek istiyorum.

Sözlerime son verirken unutmayalım ki Türk kadını çağdaş uygarlık seviyesine Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’le geldi ve hiç kimsenin gücü cumhuriyeti, cumhuriyetin değerlerini ve Türk kadınına verdiği önemi yok edemeyecek. Bizler Mustafa Kemal Atatürk sayesinde birçok ülkeden daha önce elde ettiğimiz seçme ve seçilme hakkıyla siyasal alanda etkinliğimizi artırarak daha güçlü aydınlık yarınlar için öncü olmaya devam edeceğiz.

Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 84’üncü yıl dönümünü ve Dünya Kadın Hakları Günü’nü bir kez daha bu duygularımla, en içten dileklerimle kutluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabıyık.

Değerli milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz, yine aynı konuda Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yıl dönümü nedeniyle söz isteyen Muğla Milletvekilimiz Sayın Yelda Erol Gökcan’a aittir.

Buyurun Sayın Gökcan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcan’ın 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 84’üncü yıl dönümü vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 5 Aralık 1934’te Anayasa’da, seçme ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliğiyle kadınlara seçme ve seçilme hakkını verdi. Böylece Türk kadını, çok sayıda Avrupa ülkesinden daha önce bu demokratik hakkına kavuştu. Bu vesileyle Gazi Meclisimizin bir kadın milletvekili olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.

Kadın en eski Türk tarihinden itibaren baş tacı edilmiş, yönetici konumunda olmuştur. Yüce dinimiz de kadına ayrı bir kutsiyet ve önem yüklemiştir. AK PARTİ olarak biz de aileye ve kadınlarımıza hak ettiği değeri veriyoruz. Kurulduğumuz günden itibaren aileye ve kadınlarımıza yönelik çok sayıda yapısal reform yaptık, yasal düzenlemeleri hayata geçirdik. Genel Başkanımız, Liderimiz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başkanlığında kadınlarımız için her türlü pozitif katkıyı verdik, vermeye de devam edeceğiz. Kadınlarımızın siyasal temsilinde, bürokrasi, ticaret, iş ve sosyal hayattaki varlığında son on altı yıldır ciddi mesafeler kaydettik. Hükûmetimizde 2 kadın bakanımız, bakanlıklarımızda 4 kadın bakan yardımcımız görev yapmaktadır. 2002 yılında kadın milletvekili sayısı 24, kadın temsil oranı yüzde 4,4 iken şimdi kadın milletvekili oranı yüzde 17,3’e yükselmiştir, bugün 53’ü partimizden olmak üzere 104 kadın milletvekili vardır. Yerel yönetimlerden üniversitelere, mülki idarelerden dışişleri misyonumuza kadar her alanda kadın yönetici kendisine yer bulmaktadır.

Kadınların tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de geçmişten gelen dezavantajlı konumlarını avantaja çeviren birçok düzenlemeyi ilk kez hükûmetlerimiz döneminde gerçekleştirdik. Anayasa’da kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık ilkesini getirdik. Aile mahkemelerini kurduk. Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 sayılı Kanun’u çıkardık. Töre cinayetleri faillerinin en yüksek cezayla cezalandırılmasını sağladık. Kadına karşı şiddetle mücadelede sıfır tolerans ilkesini gözettik. Başörtüsü yasağını kaldırdık. Türkiye’nin 2015 yılında G20 Dönem Başkanlığı sırasında Kadın 20 Platformu ile İslam İşbirliği Teşkilatında Kadın Dayanışma Konseyinin kurulmasına öncülük ettik. Kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi sözleşmesini çekincesiz imzalayan ilk ülke olduk. Nüfusu 100 bini geçen belediyelere kadın konukevi açma zorunluluğu getirdik. Uyguladığımız politikalarla erken yaşta ve zorla evlilikleri yarı yarıya azalttık. 2003 yılında yüzde 8,1 olan 16-17 yaş grubunda evlenen kız çocuklarının oranı uyguladığımız politikalar sonucu 2017 yılında yüzde 4,2’ye düştü. Bütün annelerimize doğum yardımı yapılması programını hayata geçirdik. Kadın istihdamı alanında izlediğimiz politikalar ve yürüttüğümüz projeler sayesinde kadınlarımızın iş gücüne katılımını büyük oranda artırdık. Kadınlarımız için esnek çalışma saatleri uygulamasını başlattık.

AK PARTİ olarak burada sayamayacağım kadar çok düzenleme ve iyileştirmeye imza attık. Tüm bu yaptıklarımız yeterli mi? Tabii ki hayır. Ünlü Fransız düşünür Montaigne’nin “Hangi limana gideceğini bilmeyen gemiye hiçbir rüzgârdan fayda yoktur.” sözlerinde anlam bulduğu üzere, bizim AK PARTİ ve ülke olarak gideceğimiz yer bellidir, hedefimiz nettir. Bu hedef de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün isabetle belirttiği muasır medeniyetler seviyesi ve hatta üstüdür. Bu hedefe ulaşmak ve ülkemizin aydın geleceği için kadınlarımız büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede kadınlarımız için yaptığımız düzenlemeleri ve projeleri daha ileriye taşımakta kararlıyız.

Kadınların karar alma mekanizmalarındaki etkinliğini daha da artıracağız. Kadınlarda okuryazarlık oranını yüzde 100 seviyesine yükselteceğiz. Kadınların ekonomik hayattaki rollerinin geliştirilmesine yönelik yeni destek mekanizmaları geliştireceğiz. Yeni hükûmet sistemiyle, vizyonunu daha da güçlendirerek iş kadınlarımızın küresel ölçekte söz sahibi olduğu bir ülkeye dönüştüreceğiz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesi olarak biz de kadınlarımız için projeler geliştiriyor, çalışmalar yapıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Gökcan, tabii, devam edin.

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – Bu vesileyle özellikle başta Muğlalı kadınlarımız olmak üzere, tüm kadınlarımıza selam ve saygılarımı iletiyorum. Yaklaşan yerel seçimlerde Muğlalı hemşehrilerimizin teveccühü, özellikle de kadınlarımızın her zamanki gibi fedakârca çalışmalarıyla başarılı olacağımıza inanıyorum.

Bu duygular ışığında Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gökcan.

Değerli milletvekilleri, şimdi, sisteme giren, öncelikli olarak kadın milletvekillerimize söz vermek kaydıyla, milletvekillerimize söz vereceğim; ondan sonra grup başkan vekillerimizin söz hakları elbette baki.

Sisteme giren değerli milletvekillerimizden ilk söz Sayın Kayışoğlu’nun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ve Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan Mudanya Sahili Projesi’nin yarattığı mağduriyete ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Liderlik, yetkiyi ele geçirince hakları da kendinde toplamak değil aksine gasbedilmiş hakları sahiplerine tanımakla olur. İşte bu nedenle Atatürk büyük bir liderdir ve öyle kalacaktır. Kadınların seçme ve seçilme hakkına kavuşmasının 84’üncü yılını kutluyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bu fotoğraflarda gördüğünüz bu yıkıntılar Bursa Büyükşehir Belediyesinin Mudanya Sahili Projesi. Türkiye’nin en borçlu belediyesi olan Bursa Büyükşehir Belediyesi dört yıl boyunca Mudanya Belediyesine eziyet çektirerek, milyonlarca lira harcayarak sahili betona çevirdi ve bu, sahilin son hâli; en ufak iklim şartlarında yerle bir olmuş, bütün milletin parası çarçur edilmiş, sahili talan edilmiş, bir yıkıntıya dönüşmüş. Bu da gösteriyor ki AKP’li belediyeler kentlerimizi yönetemiyorlar, yok ediyorlar, mahvediyorlar, milletin parasını çarçur ediyorlar. Eminim ki seçimlerde milletimiz tercihini buna göre kullanacaktır.

BAŞKAN – Sayın Çankırı…

2.- İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı’nın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türk kadınına verdiği değeri sosyal yaşamın her alanında gösteren Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan hukuki düzenlemeler ışığında 5 Aralık 1934 tarihinde kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı veren yasanın kabulüyle her yıl bugün Dünya Kadın Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Bugün bizlere bu hakkı tanıyan Gazi Mustafa Kemal’i Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanımız, kadın milletvekillerimiz, kadın hakları savunucusu STK’lerimiz ve yüzlerce kadın vatandaşımızla birlikte Anıtkabir’de saygı ve hürmetle andık.

Nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınlarımızın yaşamın her alanında eşit koşullarda yer alması günümüz şartlarının da olmazsa olmazıdır. Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde en yüksek seviyede kadın milletvekili sayısına sahip partimizin kurucusu Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımızı iletiyorum.

5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ve Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yılında seçilmiş ve seçilmeye aday bütün kadınlarımızın bu özel gününü kutluyorum.

BAŞKAN – Sayın Hürriyet…

3.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne, asgari ücretteki vergi yükünün kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yılında Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü özlem ve minnetle anıyor, 84’üncü yılı kutluyorum. Seçme ve seçilme hakkı lütuf değil, haktır diyorum.

Ayrıca, 7 milyon çalışanı yakından ilgilendiren ve asgari ücreti belirleyecek olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını yarın yapacak. Mevcut asgari ücret geçim ücreti olmaktan çıktı ne yazık ki. Asgari ücretlilerin eline ay sonu toplam 1.603 lira geçiyor. Bu para 4 kişilik bir ailenin bırakın geçinmesine, hayatta kalmasına ancak yetiyor. 1 milyon 800 bin kişinin asgari ücretin altında maaş aldığını da düşünürsek ülkenin sosyal adalet bakımından ne büyük çıkmazda olduğunu da görmüş oluruz. Asgari ücret belirlenirken kesinlikle 4 kişilik bir ailenin sürüneceği değil, geçineceği bir ücretin belirlenmesi, 7 milyon çalışanın unutulmaması ve asgari ücretteki vergi yükünün mutlaka kaldırılması gerekir diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

4.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seksen dört yıl önce bugün atılan tarihî adım, Türk kadınlarının özgür iradeye sahip bireyler olduğunu tescillemiştir. Türk kadını kendisine bu hakkı kazandıran cumhuriyete minnet borçludur. Türk kadınının en büyük gücü, toplumumuzu çağdaşlaştıran adalet, demokrasi ve laiklik ilkeleridir. 1934’te Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından bizlere tanınan haklarımızın kâğıt üzerinde kalmaması, toplumsal yaşamdaki statülerimizin yükseltilmesi ve siyasi yaşamda temsil gücümüzün cinsiyet temelli değil, liyakat temelli bir yaklaşımla üst seviyeye ulaşması konusunda verdiğimiz mücadeleyi başarıya ulaşana dek kararlılıkla sürdüreceğiz çünkü cumhuriyet kadınlarımızla, kadınlarımız da cumhuriyetle değerlidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gül Yılmaz.

5.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde, siyasi hayatta hak ettikleri rolü üstlenebilmeleri için 5 Aralık 1934 yılında Anayasa’nın 10 ve 11’inci maddelerinde yapılan değişiklikle kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Kendilerini “ileri demokrasinin beşiği” olarak takdim eden birçok ülkeden seneler önce ülkemizin kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesi bizler için her zaman gurur kaynağı olmuştur. Kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı verilişinin 84’üncü yıl dönümünde millet, vatan, bayrak, devlet, bağımsızlık için canlarını ortaya koyarak şehit olan vatansever kadınlarımızı ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet ve şükranla anıyorum.

Kadınların dünyanın her yerinde ve hayatın her alanında çok daha güçlü yer almasını diliyor, Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutluyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

6.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün, kadınların seçme ve seçilme haklarının elde edilişinin 84’üncü yıl dönümü. Ülkemizin kurtuluşunda, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş ve yükselişinde kadınlar her zaman ön saflarda yer almak için mücadele ettiler ancak aradan geçen bu seksen dört yılda, özellikle de son on altı yılda kadın-erkek eşitliğinde kadınların siyaset, ekonomi, istihdam ve toplumsal yaşamdaki yerinin maalesef beklenen ve hak edilen düzeyde olmadığını hepimiz biliyoruz.

Bugün kadınların siyasette ve yönetimde temsil oranında dünya ve Avrupa ortalamalarının çok gerisindeyiz. Ülkemizin içinde bulunduğu temel sorunların çözümü için daha fazla kadın temsil etmeye ihtiyaç duyulduğunu ve bunun bir zorunluluk olduğunu hatırlatıyor, kadınların seçme ve seçilme hakkını elde edişini kutluyor, seçilmiş bir milletvekili olarak da Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha saygı ve şükranla anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakbak…

7.- Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

DERYA BAKBAK (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadınlarımızın sosyal hayatın her alanında yer alması bakımından dönüm noktası olan bu anlamlı günün 84’üncü yıl dönümünü en içten dileklerimle kutluyorum.

Kadının eğitimde, istihdamda ve siyasette elde ettiği her kazanım Türkiye’nin medeniyet yolundaki başarısının göstergesidir. AK PARTİ iktidarları döneminde Sayın Cumhurbaşkanımızla da kadınlarımıza hak ettikleri değeri verdik ve ülkemizin gelişmesi sürecinde rollerini güçlendirdik. Yasal düzenlemeler ve reformlarla kadınlarımızın siyasette daha güçlü temsil edilmesini sağladık. 2002 yılında Parlamentoda 24 olan kadın milletvekili sayısı 2018’de 104’e çıktı. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve G20 Dönem Başkanlığımız sırasında Kadın 20 Platformu ile İslam İşbirliği Teşkilatında Kadın Dayanışma Konseyinin kurulmasına öncülük ettik. Başörtüsü yasağını ortadan kaldırdık. Kadına karşı şiddette sıfır tolerans ilkesini gözetiyoruz. 2023’e doğru uzanırken kadınların karar alma mekanizmalarındaki etkinliğini ve istihdam teşviklerini daha da artıracağız.

BAŞKAN – Sayın Öçal…

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 84’üncü yıl dönümüdür. 5 Aralık 1934 tarihinde pek çok Batılı ülkeden önce atılan bu adımla kadınlarımız toplumsal ve siyasal alanda güçlenmiştir. “Kamusal alan” yalanıyla siyasetten menedilen başörtülü kadınlarımızın seçilme hakkı ise seksen yıl sonra 2014’te Cumhurbaşkanımızın ve partimizin kararlı ve güçlü mücadelesiyle sonuçlanmıştır. Bu Gazi Meclisin çatısı altında başörtülü kadın vekillerimize had bildirilen günlerden gerçek demokrasiye AK PARTİ’mizle geçilmiştir. 2002’de Parlamentoda 24 olan kadın milletvekili sayısının 2018 seçimleriyle 104’e yükseldiği bir gerçektir ve inanıyorum ki 2023-2071 hedeflerimize ulaşmamızda kadınlarımızın büyük rolü olacaktır. Bu duygularla bu anlamlı günü kutluyor, tüm kadınlarımızı saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Açanal…

9.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender Açanal’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ZEMZEM GÜLENDER AÇANAL (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 84’üncü yıl dönümüne değinmek istiyorum. Biz parti olarak Atatürk’ün kadınlara verdiği bu değerin üstüne ekleye ekleye ilerliyor, kadının temsiliyeti için gayretle çalışmaya devam ediyoruz. Parlamentodaki kadın temsiliyetinin iktidarda olduğumuz yıllardaki artışına, partimizdeki toplam üye sayısı ile kadın üye sayısı arasındaki orana, partimizce yapılmış olan kadının yerini belirginleştirip haklarını koruyan yasal düzenlemelere baktığımızda kadını siyasetin merkezine koyan, “Kadınlar siyasetin öznesidir.” diyen liderimize minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Allah’tan dileğim, tüm dünyada kadına tanınan bu haklara istisnasız tüm zeminlerde saygı duyulan bir toplumda eşitlik, adalet ve huzur içinde bir arada yaşamaktır. Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaynarca…

10.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ama aynı zamanda Türk kadınına seçme seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yıl dönümü. Ben bu süre zarfı içerisinde özellikle AK PARTİ iktidarları döneminde Türk kadınına sağlanan hakların önemine dikkat çekmek istiyorum. Gerek Medeni Kanun, gerek Ceza Kanunu, gerek İş Kanunu en önemlisi anayasal değişikliklerle Türk kadını, bugün eğitimden istihdama çok ciddi ivme ve haklar kazanmış ve iyi bir noktaya gelmiştir. Saygıdeğer Cumhurbaşkanımızın “Kadın siyasetin öznesidir.” cümlesiyle verdiği destekle de görülmektedir ki kadın, sadece siyasette değil, her alanda güçlü olabilmeyi başarmalıdır. Bu da sunduğunuz teşvik ve sağladığınız imkânlarla da doğru orantılı. Ben bu düşüncelerle Dünya Kadın Hakları Günü’nü tebrik ediyor, daha ferah, daha değerli günler diliyorum

BAŞKAN – Sayın Gözgeç…

11.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 5 Aralık, ülkemizde kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümü. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Konya konuşmasında belirttiği gibi kadınlarımız daima erkeklerle omuz omuza hayatın içinde olmuştur. Kurtuluş Savaşı’nda, 15 Temmuz darbe teşebbüsünde kahraman kadınlarımız daima millî iradesine, geleceğine sahip çıkmıştır. Her ne kadar kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı 1934 yılında verilmişse de ötekileştirmeden, başörtülü-açık ayrımı yapılmaksızın AK PARTİ’nin toplumun bütün kesimlerini kucaklayan özgürlük anlayışıyla tüm kadınlarımız ancak seksen bir yıl sonra seçilme hakkını kazanabilmiştir. Bu noktada daima kadınlarımızın, sosyal, siyasal, ekonomik, her alanda etkin yer alması adına öncülük eden Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a şükranlarımı sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Kadın-erkek hep birlikte geleceğimizi inşa edeceğimize inanıyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Ersoy...

12.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, 5 Aralık Dünya Toprak Günü vesilesiyle toprak verimliliğinin giderek azaldığı günümüzde toprağa hak ettiği önemin verilmesini temenni ettiğine ve 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – 5 Aralık Dünya Toprak Günü. Çevre Komisyonu üyesi olarak günün önemine birazcık değinmek istiyorum.

Toprağa ihtiyacı olan ilgiyi ve değeri verin, onu iyileştirmek için zaman harcayın çünkü o bereketlidir. Sizin fedakârlıklarınızı unutmaz, size içinde barındırdığı yaşam kaynağını sunar.

Günlerdir konuştuğumuz ve asla konuşmayı ve değer vermeyi bırakmamanız gereken doğa, su, toprak döngüsü canlılığın temelini oluşturan yapı taşlarıdır. 5 Aralık Toprak Günü münasebetiyle çölleşme sorununun kapımızda olduğu, toprak verimliliğinin giderek azaldığı günümüzde toprağa hak ettiği önemin verilmesini, verimini daha da artıracak uygulamaların hayata geçirilmesini temenni ediyorum.

Bundan tam seksen dört yıl önce 5 Aralık 1934 yılında Türk kadınının gücüne, başarı azmine ve çalışkanlığına sonsuz inanan ve hak ettiği değeri vererek Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını tanıyan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmet ve minnetle anıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Bugüne istianeden, kadın haklarını yok sayarak kadınlarımıza yapılan istismar, şiddet ve kadın cinayetlerinin sona ermesini diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Erdem...

13.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engelli olmanın sorun değil engelliye engel olmanın sorun olduğuna, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

3 Aralık Dünya Engelliler Günü, tüm dünyada engelli haklarına dikkat çekilen anlamlı bir gündür. Engellilerimizle ilgili gerek yasal düzenlemeler ve uygulanması açısından gerekse toplumsal farkındalık ve kuralların toplumun bütününe yansıması açısından düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır. Engelli vatandaşlarımızın önündeki en büyük engel özellikle işsizlik. Bu hususta tüm engelli olan meslek gruplarıyla ilgili üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor. Meslek sahibi engellilerimize atamalar yapılırken öncelik verilmeli, atamalar yeteri oranda yapılmalıdır. Engelli olmak sorun değil, engelliye engel olmak sorundur.

Bugün 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk bundan seksen dört sene önce 5 Aralık 1934 gününde Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını vermiştir ve bunu birçok Avrupa ülkesinden önce tanımıştır. Ancak, o günden bugüne kadar kadınlarımızın siyasette temsili istenilen seviyeye ulaşmamıştır. Ülkemizde kadınlar 1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasayla yerel ve genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkına sahip olmuşlardır. Kadınlar ilk önce 1930 yılında belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına kavuşmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ARZU ERDEM (İstanbul) – 1933 yılına gelindiğinde Köy Kanunu’nda yapılan değişiklikle kadınlar artık muhtar ve heyetlerde seçme ve seçilme hakkına kavuşmuşlardır.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

ARZU ERDEM (İstanbul) – Türk kadını demokrasi ve cumhuriyetin güvencesidir. Kadınlar güçlenirse ülkemizde güçlenecektir.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Süreyi tabii biraz ekonomik kullanalım.

Sayın Köksal…

14.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilişinin yıl dönümünü kutladığımız bugünde, Türkiye tablosuna baktığımızda 33 ilde kadın milletvekili, 8 ilde kadın muhtar bile olmadığını görüyoruz.

Dünya Eşitlik Forumu Kadın-Erkek Eşitliği Raporu’na göre, Türkiye 144 ülke arasında kadın-erkek eşitliği sıralamasında 131’inci sıradadır.

Atatürk sayesinde cumhuriyetle yüceltilen kadınlarımız ne yazık ki AKP iktidarında ötekileştirme ve ayrıştırmalara maruz kalmıştır. Kadın dernekleriyle yaptığı toplantıda “Ben zaten kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum.” diyen AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’dan tutun da “Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer; perdesiz ev ya satılıktır ya kiralıktır.” diyen AKP Ünye Medya ve Tanıtım İşleri Başkanına kadar birçok AKP’li siyasi, kadına bakış açılarını bu şekilde ifade etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Türkiye nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar olarak Ata’mızın verdiği haklara sonuna kadar sahip çıkacağımızı buradan bir kez daha yineliyorum.

BAŞKAN – Sayın Özgökçe Ertan…

15.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan’ın, cezaevindeki siyasetçi kadınların seçilme, onlara oy veren kadınların seçme hakkının dolaylı olarak elinden alındığına ve siyasetin önündeki tüm engellerin kaldırılması için Meclisin sorumluluk alması gerektiğine ilişkin açıklaması

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kadına seçme ve seçilme hakkını emsallerinden önce ve Türkiye toplumunda devrimci denebilecek bir dokunuşla hayata geçirenlerin tutumu çok önemliydi ve dünya siyaseti açısından da çok önemli bir gelişmeydi. Geçen zaman içinde bunun üzerine bizlerin ne koyduğumuz ise asıl önemli olan husus olmalıdır. Bugün partimizin milletvekili ve yerel yönetim seçilmişleri zorla görevlerinden edilmiştir. Bu durum, cezaevindeki siyasetçi kadınlar için seçilme, onlara oy veren kadınlar için ise seçme hakkının dolaylı olarak elinden alınması değil midir? Bugün bir üyesi hâlâ tutuklu olan ve süresiz dönüşümsüz açlık grevinin 28’inci gününde olan başta Sayın Leyla Güven’in ve tutuklu kadınların tutuk hâllerinin son bulması ve siyaset önündeki tüm engellerin kaldırılması için Meclisin sorumluluk alması gerektiğini belirtmek istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Eronat…

16.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 5 Aralık, kadına seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 84’üncü yılını kutluyoruz. Öncelikle bu hakkı Avrupa ülkelerinden önce biz kadınlara tanıyan, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü buradan minnetle anıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımızın kadınlara verdiği değeri görmek için bizlere bakmanız yeterlidir. Evet, Sayın Cumhurbaşkanımız belki “Kadın-erkek eşit olmayabilir.” demiş olabilir ama burada kadınları daha üstün gördüğü kanaatini biz çıkarıyoruz çünkü onun bize verdiği değeri biz biliyoruz.

5 Aralık olması hasebiyle, özellikle PKK tarafından şehit edilen şehitlerimizin annelerine, kendisi şehit olan kadınlarımıza ve şehit kadın öğretmenlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. Ayrımcılığın yasalarla değil eğitimle giderilebileceğine inanarak kadının hak ettiği yerlere geleceğine inancım sonsuzdur.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Cesur…

17.- Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un, cumhuriyetle gelen en önemli göstergenin kadının eşit yurttaş kabul edilmesi olduğuna, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Dekanı Mehmet Karalı’nın attığı “tweet”e ilişkin açıklaması

AYLİN CESUR (Isparta) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhuriyetle gelen ve ayırt eden en önemli gösterge kadının bir ulusal devletin yasal olarak eşit yurttaşı kabul edilmesidir. 5 Aralık 1934’te kadına seçme ve seçilme hakkı verilmesi aslında bu yolda atılan en önemli adımdır.

Cumhuriyetin bu ülkeye getirdiği en önemli -ikinci aslında- kazanımlardan biri cumhuriyet üniversiteleridir ve cumhuriyet üniversiteleri çağdaş cumhuriyetin en önemli sembolleridir. Sizlere bugün, maalesef, Dünya Kadın Hakları Günü’nde, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Dekanının attığı “tweet”i dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Sayın Profesör Doktor Mehmet Karalı diyor ki: “İlan ediyorum, aile hayatına yönelik bazı politikaları yanlış buluyorum. İyi bir çocuk yetiştirmek, iyi bir ev hanımı olmak, bakan ya da başkan olmaktan veya başarılı bir iş kadını olmaktan çok daha elzemdir. Yerel seçimde hiçbir kadın belediye başkanı adayına oy vermeyeceğim.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Isparta) – Bunu söyleyen, cumhuriyetin çağdaş üniversitelerinden birinin dekanıdır.

Sayın Millî Eğitim Bakanının ve Sayın YÖK Başkanının dikkatine bu anlamlı günde sunuyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cesur.

Değerli milletvekilleri, sanırım şu anda Genel Kurulumuzda bulunan tüm kadın milletvekillerimize söz verdik. Söz alamayan arkadaşımız varsa bu konuda kadın arkadaşlarımızdan ricam: Bize bildirirlerse, her zaman, bugün, kadın arkadaşlarımıza söz vereceğiz yerlerinden.

Şimdi geri kalan sayıyı da erkek arkadaşlarımızla tamamlayarak bu bölümü bitirelim.

Sayın Taşkın…

18.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutladığına ve 2018 yılının ihracatta rekorlar yılı olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sözlerime, Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutlayarak başlıyorum.

2018 yılı ihracatta rekorlar yılı olarak geçmeye devam ediyor. Önceki gün kasım ayı ihracat rakamlarına ilişkin yapılan açıklamaya göre, kasımda ihracatımız yüzde 9,49 artışla 15 milyar 532 milyon dolar oldu ve cumhuriyet tarihinin en yüksek kasım ayı ihracat değerlerine ulaştı. Son on iki aylık ihracatımız yüzde 7,8 artışla 168 milyar 77 milyon dolara çıkarak cumhuriyet tarihinde ulaşılan en yüksek yıllık ihracat oldu.

Seçim bölgem Mersin’den yapılan 2018 Kasım ayı ihracat rakamlarına baktığımızda, geçen yılın aynı dönemine göre 36 milyon 812 bin dolar artış göstererek 208 milyon 237 bin dolar olarak gerçekleşmiştir.

Başarılı çalışmaları dolayısıyla Mersin ve ülkemiz genelindeki tüm ihracatçılarımızı tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

19.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, Atatürk devrimlerinin en önemlilerinden kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 84’üncü yıl dönümü; kutluyorum.

Cumhuriyetimiz ve demokrasi adına atılan en önemli adımlardan biri olan bu yasa, İtalya’da, Fransa’da on bir, İsviçre’den otuz altı yıl önce yürürlüğe konulmuş. Bu yasa sayesinde kadınlarımızın siyasi ve toplumsal hayattaki konumları daha güçlenmiştir. Ancak 1934’ten bu yana istenen ilerlemeler de sağlanamamıştır. Kız çocuklarımızın eğitime kazandırılması, kadınlarımızın etkin ve aktif bir şekilde siyaset yapmaları, kamusal ve toplumsal alandaki varlıklarını sürdürebilmeleri ülkemiz için önem taşımaktadır.

Türk kadınının demokrasi ve cumhuriyetin güvencesi olduğu inancıyla tüm kadınlarımızı saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şanverdi…

20.- Hatay Milletvekili Hüseyin Şanverdi’nin, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutladığına ve 5 Aralık Dünya Toprak Günü münasebetiyle gelecek nesillere bırakılacak en büyük mirasın toprak olduğuna ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben öncelikle Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutluyorum.

5 Aralık Dünya Toprak Günü münasebetiyle söz almış bulunmaktayım. Toprak, varlığımızın kaynağıdır, toprak varsa biz varız. Toprak candır, canlıdır, hayata ve tabiata can verir. 1 santimetre toprağın yaklaşık bin yılda oluştuğu gerçeğini unutmamamız gerekmektedir. Toprağın korunmasını artık çevreci yaklaşımların da ötesinde millî bir mesele olarak ele almalıyız. Yasal düzenlemelerin ve devletimizin uygulamalarının yanında, vatandaşlarımızın da yüksek farkındalıkla toprağa sahip çıkması gerekmektedir. Gelecek nesillere bırakacağımız en büyük miras topraktır. Bu şuurla toprağa sahip çıkmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay) - Toprağa âşık çiftçilerimize, toprağı alın teriyle sulayan kardeşlerimize şükranlarımı sunuyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

21.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutluyorum. Kur’an’da kadınlara özel Nisa -kadınlar- suresi vardır. Hücurât suresi 13’üncü ayet: “Ey insanlar, biz sizi bir kadınla bir erkekten yarattık. Tanışasınız diye kavim ve kabilelere ayırdık. En üstününüz en müttakî olanınız yani kötülüklere düşmekten sakınıp korunanlarınızdır. Allah her şeyi en iyi bilmekte ve en iyi haberdar olmaktadır”. Hadisişerif: “Hayırlılarınız eşlerine karşı hayırlı olanlarınızdır.” Kur’an’da “Hangi suçtan dolayı öldürüldüler?” buyrularak kadın ve kızlara el kaldıranlar kınanmışlardır. Ayet: “Sizi bir kadın ile bir erkekten yaratıp türetmemiz ve aranızda sevgi ve muhabbet koymamız ayetlerimizdendir.” Hadis: “Fatıma ciğerparemdir, onu sevindiren beni sevindirir; onu üzen beni üzer.”

Kadın ve erkek birbirlerinin eş ve eşitidirler, kadın ve erkek bir bütün olarak hayatı omuzlamakta ve geleceğe yürümektedirler. Medeniyetimizde kadın-erkek ayrımı, ayrımcılığı yoktur. Kötü misaller emsal olmaz.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

22.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 5 Aralık bazı kadınlara milletvekili seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yıl dönümü olduğuna, tüm kadınların 2009’da yerel yönetimlere, 2015’te de milletvekilliğine seçilme hakkını AK PARTİ iktidarıyla elde ettiğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kadınlarımız için 1930’da belediye başkanlığı ve meclis üyeliklerine, 1933’te köy muhtarlığı ve ihtiyar heyetlerine, 1934’te milletvekilliğine sözde seçilme hakkı verilmiş. Kurtuluş Savaşı kahramanı Hafız Selman İzbeli, milletvekilliği önerilince “Başımı açamayacağım için milletvekili olamam.” diyor. 1999’da İzmit Saraybahçe ve Bekirpaşa Belediyesi meclis üyeliğine seçilen Nurdan Kolaylı ve Gülçin Gülmez’in, yine 1999’da milletvekilliğine seçilen Merve Kavakcı’nın başörtülü oldukları için CHP ve DSP’nin hukuk tanımaz, şiddet içerikli davranışlarıyla seçilme hakları gasbedildi.

Bugün bazı kadınlarımızın milletvekili seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yıl dönümü. Tüm kadınlarımız 2009’da yerel yönetimlere, 2015’te milletvekilliğine seçilme hakkını AK PARTİ iktidarıyla elde ettiler. Bu vesileyle, tüm kadınlarımızın milletvekili seçilme haklarının 3’üncü yılını kutluyorum.

BAŞKAN – Sayın Aygun…

23.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yıl dönümünü kutladığına ve 1686 sayılı Çorum Akpınar Tarım Kredi Kooperatifinden tarımsal kredi kullanan çiftçilerin mağduriyetine ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Öncelikle, ülkemizin kurucusu Atatürk tarafından Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yılını kutluyorum.

1686 sayılı Çorum Akpınar Tarım Kredi Kooperatifinden tarımsal kredi kullanan bini aşkın çiftçinin 2012 ve 2016 yılından bugüne kadar devam eden borçları yıllara sâri kuraklık sebebiyle ertelenmiş iken 2018/11983 sayılı Kararname’nin kapsamı dışında tutularak icra takibine başlanmıştır. Akpınar Tarım Kredi Kooperatifinden kredi alan çiftçiler yirmi günlük süreyle 2018 yılı borç ertelenmesinden faydalanamamıştır, anaparanın 5 katı kadar artan faiz borçlarıyla karşı karşıya kalarak icra takibi başlatılmıştır.

Ekonomik kriz sebebiyle çok büyük firmaların da konkordatoya gittiği süreçte, Türkiye'nin gıda güvenliğinin sigortası olan çiftçilerimizi üretimde tutmak için kolaylıklar sunmak zorundayız. 2018/11983 sayılı Kararname’nin kapsamı genişletilerek, icra takibi başlatılan çiftçilerimizin borçları ertelenerek icra takipleri hemen durdurulmalıdır. Yoksa çığ gibi icralar gelecek, üretim bitecek, gıda güvenliğimiz sona erecektir. Nitekim, Gıda Sürdürülebilirliği Endeksi’nde Türkiye 67 ülke arasında 58’inci olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

24.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, dövizde ve enflasyon rakamlarında düşüş olduğuna göre doğal gaz ve elektrikten başlayarak iğneden ipliğe yapılan zamların neden geri alınmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP’ye göre dış güçlerce Türkiye'de tezgâhlanan ekonomik saldırıyı Hükûmet atlattı, hatta dövizin ateşi düştü ve iki gün önce açıklanan enflasyon rakamlarında da 3 puanlık bir düşüş var. Tabii ki bunlara seviniyoruz. Peki, ekonomik saldırı var diye doğal gaz ve elektrikten başlayarak iğneden ipliğe her şeye zam yapan Hükûmet neden bu zamları geri almıyor? Vatandaşlarımız artık elektrik faturalarını ödeyemez duruma geldi.

Geçtiğimiz günlerde Edirne’mizin 200 haneli bir köyünü ziyaret ettim. Sadece bu köyde 40 hanenin elektriği kesik yani her 5 evden 1’i faturayı ödeyememiş. Sonradan öğrendim ki Edirne’nin toplam 40 bin elektrik abonesinin de 3 bininin elektriği borçtan kesilmiş. AKP hâlen ekonomiye iyi desin, nasıl bu kadar vatandaşın durumunu görmezden geliyorsunuz? Artık…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

25.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutladığına ve İstanbul’un Silivri ilçesinde yaşanan ulaşım sorununa ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutluyorum.

Silivri, İstanbul’un en batı, en güzel ilçesi, Avrupa’ya açılan kapısı; doğası, yeşili, denizi, tarihî dokusu, yoğurdu ve etiyle hafta sonları İstanbulluların nefes aldığı bir ilçemiz. Kışın 200 bin, yazın 1 milyon olan nüfusuyla ulaşım sıkıntısı çekmektedir. Metrobüs Beylikdüzü’ne kadar geldi, yeterli olmamakla beraber emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Metrobüsün Silivri’ye gelmesini istiyoruz. Deniz otobüsünün mutlaka olması lazım. Yazları Silivri-Eminönü, Silivri-Kadıköy seferlerinin konulması gerekmektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ödünç…

26.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü ve 5 Aralık Dünya Mühendisler Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nün saygıdeğer Türk ve dünya kadınlarına sağlık ve mutluluk getirmesini diliyor, tüm kadınlarımızın gününü kutluyorum.

Bugün, Dünya Mühendisler Günü sebebiyle hayatımızı kolaylaştıran ve birçok yerinde olan mühendisler için 5 Aralık tarihinin ayrı bir yeri vardır. Mühendisler hayatımızın yaşanabilir kılınmasında önemli bir rol oynamaktadır. Mühendislik, bilgi ve becerinin uzun soluklu elde edildiği ve üst düzey tecrübe gerektiren bir meslektir. Hayatın yaşanabilir bir şekle kavuşturulmasında mesleğimizin önemi büyüktür. Mesleğimize uzun yıllar hizmet etmiş ve hâlâ da hizmet eden meslektaşlarımızı ben de bir inşaat mühendisi olarak canıgönülden tebrik ediyor, bu vesileyle tüm mühendislerimizin Dünya Mühendisler Günü’nü kutluyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

27.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümüne, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nde Aydın’ın Efeler ilçesinde toprağını, suyunu savunan kadın köylülere müdahale eden jandarmayı ve güvenlik güçlerini kınadığına ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bugün Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 84’üncü yıl dönümü ve bu vesileyle büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü şükranla anıyorum.

5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutluyorum. Dünya Kadın Hakları Günü’nde Aydın Efeler ilçesi Kızılcaköy’de bugün kadın köylülere karşı; toprağını, suyunu savunan kadın köylülere karşı jandarma müdahale etmiş, kadın köylüler yaralanmıştır. Bu durumda, kendi haklarını koruyan kadın köylülere karşı bu müdahaleyi yapan jandarmayı ve güvenlik güçlerini kınıyorum. Bu çerçevede, Dünya Kadın Hakları Günü’nde bu olayın vuku bulmasını da kabul etmiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Göker…

28.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’ne, uygulanan yanlış tarım politikaları ardından yaşananlara ilişkin açıklaması

MEHMET GÖKER (Burdur) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nde kadınlarımızın hak ettiği yerlere gelebilmesini canıgönülden temenni ediyor ve istiyorum.

Sayın Başkanım, bilindiği üzere, uygulanan yanlış tarım politikaları ardından Hükûmet et fiyatlarındaki artışı yavaşlatabilmek üzere tonlarca et ithal etmiştir. Et ve Süt Kurumu bu işi o kadar abarttı ki 2018 yılının ilk dokuz aylık döneminde 1,4 milyon baş canlı hayvan, 46 bin ton kırmızı et ithalatı yapılmıştır. Et ve Süt Kurumuna üreticiler tarafından 300 bin büyükbaş hayvan kesimi için başvuru yapılmış olmasına rağmen depoların doluluğu yüzünden üreticilere kesim tarihi ancak Şubat 2019’a kadar verilebilmektedir.

Buradan yetkililere çağrım, madem eti ucuzlatmak istiyoruz, depolardaki eti halka dağıtalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Sayın Özyürek bir talebini iletti, ben de önemsedim. O bakımdan kendisine, son kez bir dakikalık konuşmalarda söz veriyorum.

Buyurun Sayın Özyürek.

29.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutladığına ve yaşanan problemler nedeniyle Sivas Numune Hastanesinde çocuk yoğun bakım ünitesinin açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutluyor ve kadınlarımızın seçme ve seçilme haklarından dolayı kendilerini tebrik ediyorum.

Sivas ilimizde bulunan Sivas Numune Hastanesinin çocuk yoğun bakım ünitesi yoktur. Bundan dolayı her gün yeni problemler yaşanmakta ve çocuklarımız gittiğinde acile alınmamakta ve yoğun bakım ünitesi olmamasından dolayı çocuklarımızın Kayseri’ye, Ankara’ya… Hatta dün yaşanan bir olay vardı, çok acil. Çocuğumuz perişan ve yoğun bakım ünitesi olmadığından dolayı şu anda ambulansla Ankara’ya getiriliyor. Sivas gibi bir ilimizde devlet hastanemizin yoğun bakım ünitesinin olmaması gerçekten bugünlerde bana göre çok eksik ve yanlıştır. Acilen yoğun bakım ünitesinin açılmasını talep ediyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümü vesilesiyle başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm aydınları saygıyla selamladığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, ben de 5 Aralık, kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının verilişinin yıl dönümü nedeniyle birkaç söz ifade etmek istiyorum. Bu koltuklarda, bu Mecliste olmamızı sağlayan, ülkemizi emperyalist işgalden kurtararak bağımsızlığa kavuşturan Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının önderliğinde gerçekleştirilen Kurtuluş Savaşı sonucunda kurulan modern cumhuriyetimizin en önemli devrimlerinden bir tanesi kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesiydi. Kadınlarımız bunu fazlasıyla hak ediyorlar, çünkü toplumumuzun yarısı kadın.

Dünya ölçeğine baktığımızda pek çok ülkede kadınların gerek Mecliste gerekse siyasal yaşam veya sosyal yaşam, kültürel yaşamda çok daha fazla bir şekilde temsil edildiğine tanık oluyoruz. Cumhuriyeti kurarken bu ileri görüşlülüğü ortaya koyan Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, elbette Türk kadınının ileriki yıllarda çok daha siyasal yaşamda olmasını arzu ediyorlardı. Bu devrimler içerisinde gerçekleşen çağdaşlaşmaya dönük bu adımın, bugün baktığımızda ülkemizdeki kadın temsilinin, siyasetteki temsilinin son derece yetersiz olduğunu ifade etmek durumundayız. Az önce arkadaşlarımız da ifade etti, şu andaki Meclisimizdeki kadın temsil oranı yüzde 17,48 değerli arkadaşlarım yani ortalamaya vurduğunuz zaman böyle bir tablo çıkıyor.

Geçtiğimiz hafta, Küba Dostluk Grubu Başkanımız Markar Eseyan’la beraber Küba heyetini ağırladık Meclisimiz adına. Onların da milletvekili sayısı 603, bize yakın, ancak kadın milletvekili sayısı yüzde 53. Dolayısıyla başka ülkelere baktığımızda da kadın temsiliyetinin sağlanması konusunda bugün bulunduğumuz noktanın arzulanan nokta olduğunu ve hedeflerimiz olduğunu söylemek mümkün değil. Biz bu konuda elimizden gelen çabayı göstermeliyiz, kadınlarımızın fazlasıyla hak ettikleri bu siyasal alandaki ağırlığının yerine getirilmesi için hepimiz ciddi bir uğraş vermek durumundayız.

Bu bakımdan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde gerçekleştirilen ve İsmet İnönü tarafından Meclise sunulan bir teklifle kabul edilen 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yıl dönümünde bütün kadınlarımızı, bütün kadın siyasetçilerimizi saygıyla selamlıyorum.

Bu hakkın verilmesinde rol alan başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü’yü ve cumhuriyet devrimlerini sahiplenen tüm aydınları, onların mücadele arkadaşlarını, hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyor ve kutluyorum. (AK PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, şimdi grup başkan vekillerimize söz veriyoruz.

İlk söz, İYİ PARTİ Grup Başkan Vekilimiz Sayın Yavuz Ağıralioğlu’na ait.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin seneidevriyesi münasebetiyle memlekette seçilmek için iradesini koymuş bir hanımefendinin izzetine, iffetine ağır hakaretler yapılırken iktidarın sessizliğine sitemi vazife bildiğine, depo basmak yerine ürünlerin pazara ulaşması noktasında ÖTV ve nakliye giderlerinin kontrol edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarımız; kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin seneidevriyesiyle alakalı bütün grupların sözcülerinin ve Sayın Başkanının ifade etmiş olduğu siyasi çerçevenin içerisinde biz de aynı kanaatleri paylaşıyoruz.

Tekliflere, temennilere, minnet duygularını ifade eden cümlelere ben de sitemlerimle katılayım; mevzuyu çok siyasileştirmeden bir hususu arz edeyim, günü, mevzusu, yeri denk gelmişken.

Partisinin genel başkanı hanım olan, seçmeye irade koymuş, seçilmeye de milletinin kendisini seçmesine ve ortaya koyduğu politik çerçeveye, seçilmişliğe kuvvet olmuş olsun diye irade koymuş bir hanımefendinin siyaset etme haklarını kullanmaya teşebbüs ettikten sonra başına gelenleri sessizlikle savuşturan Meclisimizin mesuliyetsizliğine sitem edeyim.

Efendimiz’e, hanımına -izzetine iffetine- iftira atıldığı için ayetlerle uyarılmış bir ümmetiz biz. Siyasi rekabete rekabet, siyasi hasımlığa hasımlık hatta siyasi düşmanlığa düşmanlık ama mücadele ritim ve adabını, üslubunu bu kadar bozmuşken, memlekette seçme seçilme imtiyazını yönetme sorumluluğu hissesinde bulunan iktidarın memlekette seçilmek için ortaya iradesini koymuş bir hanımefendinin izzetine iffetine bu kadar ağır hakaretler yapılırken sessizliğine sitemi bugünün içerisinde edilmesi gereken bir vazife gibi söylüyorum. Bu, sitemim efendim.

Hızlı bir şekilde bir hususu daha arz edeceğim: Gençlik yıllarımızdan itibaren vatan, millet ve devlet nöbetini tutmuş olduğumuz ocaklarda bol miktarda soğana kâfi miktarda yumurta kırarak günlerimizi geçirdik. Bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın soğanı terör envanterine almasını hem insani hem siyasi bir sataşma sayıyorum. Bu vesileyle memlekette nitelikli ürün…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Efendim, tamamlayalım müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Memlekette nitelikli ürün tedarik edilmesinin aynı zamanda nitelikli ürünlerin bir yıl boyunca milletimizin hizmetine sunulabilmesinin imkânı depoculukla mümkündür. Hükûmetin siyasi vizyonu da zaten bu çerçevededir. Depoculuğun son noktada terör envanterine birtakım sebze meyveyi alarak enflasyonla mücadele aritmetiğinin bir unsuru hâline getirilmesini doğru bulmuyoruz. Sebze meyvelerin depolar basılarak fiyatlarının kontrol edilmesini popülizm gibi görüyoruz. Bu anlamda yapılacak mücadelenin kolaylaştırılması anlamında depo basmak yerine ürünlerin pazara ulaşması noktasında ağır maliyet hesaplarının artmasına imkân veren akaryakıt ÖTV miktarlarının yönetilerek ürünlerin üretildiği yerden pazara sunulacak imkânı buldukları o 1.000 kilometrelik 1.500 kilometrelik hattın vergiler indirilerek, ÖTV yönetilerek, nakliye giderleri indirilerek kontrol edilmesinin daha ciddi bir devlet görüntüsü sağlayacağını ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay’ın talebi üzerine Sayın Nevin Taşlıçay…

Buyurun efendim.

31.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay’ın, 5 Aralıkta Türk kadınını hak ettiği yere Avrupalılardan önce taşıyan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere cumhuriyetin kurucu kadrolarını saygıyla andığına ve Türk kadınının kadın haklarında çağının öncüsü olması gerektiğine ilişkin açıklaması

NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 5 Aralık. 5 Aralık kadını hak ettiği yere Avrupalılardan daha önce taşıyan Türk milletinin kadına verdiği önemin altına atılmış en önemli imzadır. Cumhuriyetin kurucu fikrini taşıyan Türk milliyetçisi aydınlarından Ziya Gökalp’in Malta sürgününde kızına yazdığı mektupta “Yeni hayat ne zaman başlayacak? Ne zaman ki kadınlar da erkekler kadar tahsil görerek cemiyetin idaresindeki rollerini icraya başlarsa.” sözleriyle bu sorunlara ne denli önem verdiği görülmektedir. Rahatlıkla diyebiliriz ki, Türk milliyetçilerindeki bu hassasiyet 5 Aralık sürecini hazırlamakta müthiş bir etki yaratmıştır.

Bu vesileyle, bu sürecin mimarı başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere cumhuriyetin kurucu kadrolarını saygıyla anıyorum.

Türk kadını siyasal haklarını pek çok devletten önce elde etmiş olsa da dünyada ve Türkiye’de hâlâ kadının karar alma mekanizmalarındaki yeri, parlamentolardaki temsiliyet kuvveti tartışılmaktadır. Türk kadını siyasal haklarını kazandığı yıllarda dünyada en çok temsiliyet sahibi olan 2’nci ülkeyken şu an dünya ortalamasının yüzde 7 gerisinde bulunmaktadır. Tarihinde kağanla birlikte karar veren hatundan, seçilme hakkını 1934 yılında elde eden genç cumhuriyet kadınına intikal etmiş bir demokrasi bayrağı mevcuttur. Bunu her alanda güçlendirmek elbette yine biz Türk kadınına düşmektedir. Bu minvalde, Türk milliyetçileri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin neticesi olan bilhassa ekonomik şiddetin karşısında durmaktadır. Çünkü biliyoruz ki kadına yönelik ekonomik şiddetle mücadele kadının karar alma mekanizmalarındaki yerinin de en büyük destekleyicisidir. Adına ister kadın yoksulluğu diyelim, istersek “cam tavan sendromu” diyelim, netice itibarıyla, kadının ekonomik olarak önündeki engelleri aşmamız ülkemizin temel meselesi olmalıdır.

Kadınlara uygulanan ekonomik şiddet sadece Türkiye’nin sorunu değildir. 2016 Dünya Ekonomik Forumu’nun özellikle ekonomi alanındaki verileri de sorunun evrenselliğini göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) – Çok az kaldı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Toparlayın, tabii.

Buyurun.

NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) – Rapora göre, kadın-erkek eşitsizliğinin yüz yetmiş yıl sonra ortadan kalkacağı öngörülüyor. Bu da bize toplumsal cinsiyet eşitsizliğini oluşturan en önemli unsurlardan ekonomide eşitsizliğin bir dünya gerçeği olarak karşımızda durduğu anlamını taşımaktadır. Ancak, yine, Dünya Ekonomik Forumu tahminlerine göre, kadınların iş gücüne katılım oranındaki yüzde 1’lik artış küresel gayrisafi yurt içi hasılayı 80 milyar dolar artıracaktır. Yani ülke olarak güçlenmenin de, yükselmenin de yolu kadınlarımızın ekonomik hayata katılımından geçmektedir. Biz de bu itibarla diyoruz ki: Kadınlarımız güçlenirse Türkiye büyüyecektir. Medeni ve siyasi hakları çağına göre oldukça erken elde eden Türk kadını, atasından aldığı bayrakla yine kadın haklarında çağının öncüsü olmalıdır.

Biliyor ve inanıyoruz ki, toplumda Türk kadınını hak ettiği yere taşıyacak lokomotif güç Milliyetçi Hareket Partisinin ta kendisidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşlıçay.

Değerli milletvekilleri, söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Ayhan Bilgen’e ait.

Buyurun Sayın Bilgen.

32.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, 5 Aralık Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin 84’üncü yıl dönümü vesilesiyle Hakkâri Milletvekili Leyla Güven ve kadın belediye başkanlarının cezaevinde olmasının Türkiye için geriye gidiş olduğuna, üçüncü havalimanı işçilerinin davasına ilişkin açıklaması

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, ben de 5 Aralık kadınların seçme ve seçilme hakkıyla sözlerime başlamak istiyorum.

Osmanlı’nın son döneminde çok güçlü bir kadın hareketi vardır. Tanzimat Dönemi’nde çıkarılan dergiler, kurulan cemiyetler; hepsini bir tarafa bırakalım, Sultanahmet’te Halide Edip’in konuşmacı olduğu miting… Aslında sosyal hayatta, ülkenin geleceğiyle ilgili kadınların söz söylemesi konusunda son derece güçlü bir altyapının en azından İstanbul’da -Anadolu’da değilse bile- ve belki bazı şehirlerde olduğunu bir kere biliyoruz. Elbette ki seçme, seçilme hakkının tanınması ve en azından o dönemde Avrupa’da, dünyada kadınların siyasette nerede olduğunu düşündüğünüzde, karşılaştırmayı böyle yapmak ve hakkaniyetle bu durumu kabul etmek, ifade etmek gerekir.

Şüphesiz, kadınların toplumdaki yeriyle ilgili kanunlarla düzenleme yapmak ne kadar önemliyse ve öncü bir rol ifade ediyorsa zihinsel dönüşümü gerçekleştirmek de o kadar önemlidir. Bazen toplumlar geriye giderler. Bin dört yüz yıl öncesinin Suudi Arabistan’ıyla karşılaştırdığımızda, bugün, Suudi Arabistan’da kadınların araç kullanıp kullanmamayı tartışıyor olması geriye gidişin de pekâlâ olduğunu göstermeye tek başına yeter.

Cumhuriyet Dönemi romanına baktığımızda, kadınların toplumdaki öncülüğüyle ilgili ilginç bir şey görürüz. Bu öncülüğün en önemli sebebi neredeyse 20’nci yüzyılın ilk çeyreğinin tümüyle savaşlarla geçmiş olmasıdır. Erkeklerin cepheye gitmiş olması, kadınların toplumdaki ağırlığıyla ilgili önemli bir kazanıma dönüşmüştür, önemli bir sorumluluğa ve öncülüğe dönüşmüştür ama bugün itibarıyla neredeyse geçtiğimiz yıl 8 kadın milletvekilimiz, şu anda hâlâ seçilmiş olan bir milletvekilimiz Leyla Güven ve 30’un üzerinde kadın belediye başkanımızın cezaevinde 2018 yılına girmiş olması, hatta 2019 yılını böyle karşılıyor olması aslında Türkiye için de böyle bir geriye gidişi son derece net biçimde ortaya koymaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim Sayın Bilgen.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Yine, bir başka karşılaştırma ve geriye gidiş galiba bir bütün olarak siyasete ve siyasetçiye yöneliktir. Osmanlı’nın son döneminde hem Birinci Meşrutiyet hem 1908 Osmanlı Mebusan Meclisindeki siyasetçilerin konuşma özgürlüğü ve onların bazen ağır eleştiri içeren bu sözlerinin ne kadar ve nasıl tahammülle karşılandığı ile bugünü karşılaştırdığımızda, kıyasladığımızda yine bu geriye gidişi çok net görüyoruz. Cumhuriyetin henüz ilanından önce, Meclis varken, savaş devam ediyorken, kürsüden, savaş dâhil olmak üzere o dönemin Meclis hükûmetini ağır eleştiriye tabi tutan siyasetçilerin bile tahammülle, hoşgörüyle karşılanması, sonrasındaki İstiklal Mahkemeleri acı tecrübesine rağmen, bugünle kıyaslandığında çok daha ileridedir. Dolayısıyla da dün Sayın Baluken’le ilgili Yargıtayın verdiği karar, Önder ve Demirtaş’la ilgili istinaf mahkemesinin verdiği karar aslında hem Osmanlı Mebusan Meclisinden hem de Birinci Meclisteki tartışmalardan çok daha geriye düştüğümüzü çok net biçimde gösteriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bilgen.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, son olarak da üçüncü havalimanı işçilerinin bugün İstanbul’daki davasına değinerek sözlerimi bitirmek istiyorum.

Dava sırasında çok ilginç bir iddianame üzerinden yargılama şu anda devam ediyor. Sendika temsilcilerinin işçilerle görüşmesi suç gibi tarif edilmiş ve aynen şu ifadeler geçiyor: “Sözde sendika yöneticileri” “sözde sendika çalışanları.” Değerli milletvekilleri, eğer siyasetçiyi “sözde” diye, gazeteciyi “sözde” diye, sendikacıyı “sözde” diye tarif etmeye başlarsanız bu ülkede demokrasinin kırıntısı bile kalmaz. Bir işçi -ki orada 50’nin üzerinde ölüm var; bakın, çok hayati bir durumdan bahsediyoruz- yanındaki mesai arkadaşı hayatını kaybetti diye slogan atmış ve mahkemede bu soruluyor, “Niye slogan attın?” diyorlar, o da diyor ki: “‘Susma sustukça sıra sana gelecek.’ dedim çünkü yanımdaki arkadaşım hayatını kaybetmişti.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bilgen.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay.

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, annesinin vefatından dolayı İstanbul Milletvekili Canan Kalsın’a başsağlığı dilediğine, seçme ve seçilme hakkının verildiği 5 Aralık 1934 tarihinden bugüne kadar Türk kadınının elde ettiği kazanım ve gelişimin küçümsenemeyeceğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Genel Kurulu ve sizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ İstanbul Milletvekili, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Sayın Canan Kalsın’ın kıymetli annesini kaybettiğini teessürle öğrendik. Merhumeye Allah’tan rahmet, sayın milletvekilimize ve kederli ailesine sabır ve başsağlığı diliyoruz öncelikle.

Evet, bugünün gündemi kadınlar. Türkiye'nin şöyle bir âdeti vardır: Öğretmenler Günü’nde öğretmenleri bir gün hatırlarız, Anneler Günü’nde anneleri bir gün hatırlarız; Avukatlar Günü’nde, Eczacılar Günü’nde, velhasıl üç yüz altmış beş gün içerisinde bir gün hatırlayıp unutmak ve o bir gün içinde bütün gün hamaset yapmak, ne kadınların sorununu ne öğretmenlerin sorununu ne askerlerin sorununu, velhasıl hiçbir sorunu çözmez. Olaya doğru bir pencereden hep birlikte bakabilmemiz lazım.

Türk kadınının 1934’te elde ettiği seçme ve seçilme hakkını, Fransız kadını tam on yıl sonra, İtalyan kadını on bir yıl sonra, Yunanistan kadını yaklaşık yirmi yıl sonra ve İsviçre çok daha sonra, otuz yıl sonra elde etmiş ama bugün bir Fransız, Yunanistan, İtalyan, İsviçre kadınına baktığımızda, oradaki kadınların hayata katılma, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel yaşamdaki aktiviteleri, katılım oranları ve güçleriyle, Türkiye'nin maalesef mukayesesi bile söz konusu değil.

Bu, bir kusur, bir nakisa, bir partiye yönelik bir eleştiri değil; bu, Türkiye'de hepimizin durup üzerinde düşünmemiz gereken bir meseledir. Biraz önce birçok sayın milletvekilimiz söyledi, 600 üyeli Parlamentomuzda 104 seçilmiş kadın üyemiz var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu 104 iyi bir rakam değil ki. Milleti oluşturanların yarısı kadınsa, 600 üyeli Parlamentonun da mümkünse yarısının kadın olması lazım. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) Bir eleştiri diye getirmiyorum ki bunu, isterseniz başlayalım AK PARTİ’lilerin kadınlarla ilgili söylediklerine. İş aramayın yani kendi kendinize.

Şimdi, buradan yola çıkarak şöyle olmalı en azından: 600 üyeli Parlamentonun 104 sayın üyesi kadın ise 81 il valimizin 17’sinin bu orana göre kadın olması lazım, 950 kaymakamımızın 160’ının kadın olması lazım ve bu rakamları çoğaltmak mümkün. Türkiye’nin niye bir kadın emniyet müdürü olmasın; yine, sadece 1 -yanlış bilmiyorsam- kadın valisi olsun; niye sadece 3 kadın kaymakamı olsun? Buradan yürüyebilmemiz lazım ama şöyle bir mantık olur ise, Türkiye’de bir üniversitemizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - …Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesinin Dekanı şöyle der ise bunlar olmaz: “Aile hayatına yönelik bazı politikaları yanlış buluyorum.” AK PARTİ’nin bazı politikalarını yanlış buluyor muhtemelen ve diyor ki: “İyi bir çocuk yetiştirmek, iyi bir ev hanımı olmak, bakan, başkan, başarılı bir iş kadını olmaktan elzemdir. Seçimlerde kadın adaylara oy vermeyeceğim.” Sonra da AK PARTİ Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ki: “Maalesef dünyada ilk 500 içinde Türkiye’nin bir tane üniversitesi yok.” Sen böyle rektör, böyle dekan atarsan ilk 500 değil, ilk 5 binde de bir tane üniversiten olmaz.

Bu vesileyle, Türk kadınımızın seçme ve seçilme hakkını elde ettiği o tarihten bugüne kadar elde ettiği kazanım ve gelişim şüphesiz yadırganamaz ve küçümsenemez ama biz kadınımızı arkamızda değil, yanımızda, bizimle eşit koşullarda, siyaset alanında, ekonomik yaşamda, kültürel ve sosyal yaşamda güçlü ve aktif olarak görmek istiyoruz. Bütün kadınlarımıza Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu adına saygı, hürmet ve sevgilerimizi iletiyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

Sayın Özkan…

34.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, annesinin vefatından dolayı İstanbul Milletvekili Canan Kalsın’a başsağlığı dilediğine, cumhuriyetten önce ve sonra kadına dünya milletleri muvacehesinden çok farklı bir değer ve önem verildiğine, kadınların seksen dört yıl önce aldıkları imkânı çok daha güçlü yarınlara götürme niyetinde olduklarına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çok teşekkürler Başkan.

Tabii, kadınlarımızın seçme ve seçilme hakkını elde ettikleri bugünde, öncelikle, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanımız Sayın Canan Kalsın annesini kaybetmiştir, Komisyon Başkanımıza başsağlığı diliyorum, Allah’tan sabır niyaz ediyorum ve özellikle Canan Hanım’a taziyelerini bildiren kıymetli milletvekillerimize ve grup başkan vekillerimize teşekkürlerimi sunuyorum.

Tabii, konuşmacılarımız ifade etti. Her birisi -vurguladıkları ortak ifadelerden bir tanesi de- köklü medeniyetimizin tarih boyunca, cumhuriyetten önce ve sonra kadına dünya milletleri muvacehesinde çok farklı bir değer ve önem verdiğini ve bugün gelişmiş Batı uygarlıklarında kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmeden on, on beş yıl, yirmi yıl evvel Türk kadının seçme ve seçilme hakkını kazandığını vurguladı. Bu çok doğru ve yerinde ve medeniyetimizle gurur duymamız gerektiren bir konudur. Onun için, her şeyden önce öz güvenle medeniyetimizle, tarihimizle, kültürümüzle ve kadınımıza verdiğimiz değerle dünden bugüne gurur duymamız gereken bir meseledir.

Tabii, özellikle AK PARTİ hükûmetleri döneminde, 2000 sonrası dönemde kadınlarımızın sosyal hayatta, akademide, ticarette, sivil toplumda, bürokraside çok etkin, çok daha başarılı roller alabilmeleri için yapısal reformların gerçekleşmesi gereğinden hareketle bir dizi anayasal ve yasal reform gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Bu reformların en büyüğü, özellikle 2010 yılında hayata geçirilen ve kadınlar lehine yapılacak ayrımcılığın eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağına ilişkin pozitif ayrımcılık düzenlemesidir.

Tabii, yine aynı şekilde, yasal reformlarla ve uygulamada atılan adımlarla, bugün Türk kadınının o tarihsel seyri içerisinde sosyal hayatta, siyasi hayatta ve bürokrasideki rolü ve etkinliği artmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sosyal hayattaki rol ve etkinliği artmıştır. Bunu Allah’ın izniyle çok daha artırma gayreti içerisinde olacağız.

Tabii, bu noktada herkese büyük görevler düşüyor; anayasal ve yasal reformlarla varılamayacak bir hedef olduğunun altını çizmek lazım. Elbette yapacağız. Hep birlikte, bugün duyarlılığını ifade eden bütün siyasi partilerin konuşmacılarının ifade ettiği hedefleri gerçekleştirmek için gereken tüm yasal reformları, düzenlemeleri yapmak zorundayız. Ancak bunun yanında, her aileye, mahalleye, cemiyete, siyasi partiye ve bir kül hâlinde bütün aziz milletimizin üzerine düşen sorumluluklar var, bunları yerine getirmemiz lazım. Hani herkes kendi çevresinde gerekli adımları atarsa, bu milletin, kadına dünden bugüne verdiği o değeri, çok daha büyük hedeflerle yoluna devam ettireceğine inanıyorum.

Bakınız, şu anda, özellikle grubumuz adına ifade edecek olursam…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …AK PARTİ bir kadın hareketidir. Kuruluşunda ve siyasal süreci içerisinde kadın kolları teşkilatımız, tamamen kendi teşkilatlarını kendi kurmak, kendi kongrelerini gerçekleştirmek suretiyle siyasi hayatımızda etkin bir rol almıştır. Aynı şekilde, gençlik kolları ve ara kademe teşkilatlarımızda, merkez karar yönetim kurulu teşkilatlarımızda, yine Anayasa’mızın “pozitif ayrımcılık” düzenlemesine uygun bir şekilde, kadınlarımızın kontenjanları vardır. Bunlar her türlü müdahaleden varestedir.

Tabii bunlar yeterli mi? Hayır. Biraz önce Sayın Başkanım, ifade ettiğiniz gibi, Küba’daki örneği verdiniz, şu anda cumhuriyet tarihinde, kadın milletvekili sayısı itibarıyla 53 rakamı bir grupta, AK PARTİ grubunda temsil edilmiştir ve 53 kadın milletvekilimizi, inşallah gelecekte, bugüne kadar ortaya koymuş olduğumuz milletvekillerimizin, kadın milletvekillerimizin siyasete girişini teşvik etmek suretiyle daha da yukarılara çıkaracağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Son, bitiriyorum.

BAŞKAN – Tabii. Tamamlayın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ancak, elbette kadınlarımızın siyasi hayatta çok daha etkin rol alabilmeleri onların ekonomik, sosyal, siyasi alanda imkânlarını genişletmek, önlerini açmakla olacak. Ve bu noktada, AK PARTİ hükûmetleri olarak bugüne kadar, her zaman kadın girişimcilerin yanında olduk. Kadın girişimcilere verdiğimiz teşvik ve desteklerle onların iş hayatında rol almalarını sağladık.

Aynı şekilde, çalışma hayatında kadınlarımızın daha güçlü yer alabilmeleri için, doğum yardımları ile emzirme izinleri, özürlü çocukları olan annelere beş yıl erken emeklilik imkânları getirmek suretiyle çalışma hayatında çok daha etkin rol almalarını sağladık. İnşallah, bugün duyarlılığını ortaya koyan tüm grupların da ifade ettiği birlikte çalışma anlayışıyla kadınlarımızın, seksen dört yıl önce, dünya milletleri nezdinde, evleviyetle, öncelikle aldıkları bu imkânı çok daha güçlü yarınlara götürme niyetini ifade eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkan.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, annesinin vefatından dolayı İstanbul Milletvekili Canan Kalsın’a ve 23 Dönem TBMM Başkanı Köksal Toptan’a Meclis Başkanlığı adına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Ben de annesini kaybeden Değerli Milletvekilimiz Sayın Canan Kalsın’a başsağlığı dileklerimi iletmek isterim. Allah rahmet eylesin.

Bu arada, önceki dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlarından Sayın Köksal Toptan’ın da annesi vefat etti, önceki gün defnedildi. Önceki dönem Meclis Başkanlarımızdan Sayın Köksal Toptan’a da Meclisimiz adına başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula bir sunuşu olacaktır, onu iletiyorum.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Bütçe Kanun Teklifi ile Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerinde uygulanacak söz kayıt işlemleri ve usullerine ilişkin duyuru

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme takvimine ilişkin grup önerisi dünkü birleşimde kabul edilmişti. Bütçeler üzerine şahısları adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemleri 7 Aralık 2018 Cuma günü 11.00 ila 11.30 saatleri arasında büyük grup toplantı salonunda Başkanlık Divanı Kâtip Üyelerince yapılacaktır. Söz kaydını her sayın üyenin bizzat yaptırması gerekmektedir, başkası adına söz kaydı yapılmayacaktır. Belirtilen saatler dışındaki söz kayıtları Kanunlar ve Kararlar Başkanlığınca yapılacaktır. Bütçe Kanunu Teklifi ile Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kuruldaki görüşme programı Türkiye Büyük Millet Meclisi internet sayfasında yer alacak, bastırılarak sayın üyelere dağıtılacaktır.

Sayın üyelerin bilgilerine sunulur.

Tabii, değerli arkadaşlarım, bir de tecrübeyle şunu da sayın milletvekillerinin bilgisine ben sunmak isterim. Bu konuda arkadaşlarımızın mutlaka kendi partisinin grup başkan vekilleriyle istişare ve bilgisi dâhilinde görüşmelerinin yararı olduğunun altını da çiziyorum.

Teşekkür ederim.

Şimdi, İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 21/11/2018 tarihinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 22 milletvekili tarafından, engellilerin sorunlarının incelenerek tüm kamu hizmetlerinden tam olarak yararlanmalarının sağlanması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/537) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

5/12/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 5/12/2018 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                  Yavuz Ağıralioğlu

                                                                                          İstanbul

                                                                İYİ PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Samsun Milletvekili Bedri Yaşar tarafından, engelli yurttaşlarımızın sağlık, eğitim, istihdam ve bilgi teknolojileri hizmetlerine tam olarak erişimlerinin sağlanması, başta eğitim ve sağlık hizmetleri olmak üzere gündelik hayatta karşılaştıkları sorunların tespit edilmesi ve bu konuda alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 21/11/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/50) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 5/12/2018 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Gruba adına Antalya Milletvekilimiz Sayın Feridun Bahşi, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Bahşi.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü ve Türkiye’de seçme ve seçilme hakkının verilişinin 84’üncü yılını kutluyorum.

Sosyal devlet, güçlü devlet, adil devlet vatandaşların derdine çare arar, çözüm üretir, vatandaşlar arasında adaleti sağlar ama ülkemizde, engelliler yalnızca 3 Aralık Dünya Engelliler Günü veya 10-16 Mayıs Engelliler Haftası gibi özel günlerle sınırlı kalacak şekilde hatırlanmaktadır. Bu özel günlerde engellilerin sorunları gündeme getirilmekte, yetkililerce vaatlerde bulunulmakta fakat engellilerin temel sorunlarının çözümü sürekli olarak ertelenmektedir.

Dünya, engelli vatandaşlarına diğer vatandaşlarının yararlandığı tüm olanaklardan adaletli şekilde yararlanma fırsatı sunmak zorundadır. Engelli vatandaşlarımızın topluma etkin olarak katılmalarını sağlamak için engellilere yönelik hizmetlerin kapsamlı olarak genişletilmesi gerekir. Herhangi bir bedensel veya zihinsel engeli olan vatandaşlar ile hiçbir engeli olmayan vatandaşlar arasındaki menfi yöndeki farklılıkları gidermek günümüz devlet anlayışı içerisinde bir zorunluluktur. Hayatın içerisinde yaşamını sürdürmeye çalışan engelli vatandaşlarımızın var olan hareket ve yetenek kısıtlarına onlara bir artı kazandıracak şekilde düzenlemeler yapılmalıdır. Engelli vatandaşlarımızı hayata bağlamak, hayat mücadelesinde yarıştan kopmadan devam etmelerini sağlamak ve bunları yaparken de ekonomik olarak güçsüz hissettirmemek yine devlet ilkelerinin en başında gelmelidir.

Değerli milletvekilleri, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10’u, ülkemiz nüfusunun ise 6,6’sı engelli vatandaşlarımız tarafından oluşturulmaktadır. Türkiye’de 5 milyona yakın engelli vardır. Erişilebilirlik, eğitim, çalışma hayatı ve sağlık Türkiye’de engellilerin en çok zorlandıkları ve sıkıntıya düştükleri alanlardır. Erişilebilirlik sorunu engellilerin sosyal hayata katılmasının önündeki en büyük engeldir. Büyük çoğunluğu kaldırımlar ve yollardan şikâyetçidir. Evlerinin, kamu binalarının engelli kullanımına uygun olmadığını düşünenlerin oranı yüzde 60-65 civarındadır. Engelli vatandaşlarımızın yüzde 27’si 2022 sayılı Kanun kapsamında devletten özürlü maaşı alabilmekte, yüzde 11’i Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmadan ayni ve nakdî yardımlarından yararlanırken yüzde 6’sı Sosyal Hizmetler, Çocuk Esirgeme Kurumu, yüzde 4’ü de hayırsever kişilerin yaptığı yardımlardan yararlanmakta geri kalan yüzde 50’den fazla engellimiz ise tamamen yardımlardan yoksun olarak yaşamaktadır. Hayatlarını idame ettirmeleri göz önüne alındığında engellilerin hayat standartlarının daha yüksek olması gerekmektedir.

Engelli nüfusun eğitim düzeyi de nüfusun geneline bakıldığında oldukça düşüktür. Okuma yazma bilmeyen engellilerin oranı yüzde 23’tür. Burada da kadın-erkek eşitsizliği açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu oran erkeklerde yüzde 10’ken kadınlarda yüzde 33 civarındadır. Yükseköğrenim mezunu olanların oranı ise erkeklerde yüzde 4, kadınlarda ise yüzde 1,5’tir. Engelli vatandaşlar evlerinden çıktıkları andan itibaren her türlü sıkıntıyla yüzleşmektedirler. Yapılan araştırmalarda engellilerin üretim sürecine de katılamadıkları ortaya çıkmaktadır. Engellilerin yüzde 86’sı herhangi bir işte çalışmamaktadır. İşsizlik nedeniyle engelli vatandaşlar sosyal hayattan giderek uzaklaşmaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, sosyal güvencelerine bakılmaksızın özürlü kimlik kartı olan engelli vatandaşların engelleri münasebetiyle kronik hasta olarak değerlendirilip Sağlık Uygulama Tebliği’nin ilgili maddelerine uygun sınıfa dâhil edilerek katılım payı muafiyetinden faydalanmalarının sağlanması ve yasal bir düzenleme yapılması bir zorunluluktur. Buna ilişkin yasa teklifimizi geçen hafta içinde Başkanlığa sunduk.

Değerli milletvekilleri, engelli vatandaşlar için değişik zamanlarda çeşitli yasalar çıkarılmıştır, çıkarılan yasalarla bu vatandaşlarımıza birtakım haklar verilmiştir. Bunun için emeği geçen her bir lidere, milletvekillerimize, kamu görevlilerimize…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) - …vatandaşlarımız adına, bu yasaları çıkaran gruplara teşekkür ederiz. Ancak değişen şartlar ve engelli vatandaşlarımızın sayısının artması sonucu bu yasalar artık yetersiz kalmaktadır. Örneğin, engelli vatandaşlarımızın iş sahibi olmaları yani istihdam edilmeleri yönündeki 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 53’üncü maddesinin ikinci fıkrasında verilen istihdam mecburiyeti engelli vatandaşlarımızın sayısıyla değerlendirildiğinde yetersiz kalmaktadır. Bu kanundaki yüzde 4 oranının en az yüzde 6 olarak düzeltilmesi ve engelli vatandaşlarımızın daha çok istihdamının sağlanması elzemdir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bahşi.

Şimdi, öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen İzmir Milletvekilimiz Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 5 Aralık, kadınların seçme ve seçilme hakkını elde ettikleri bir gün olarak, takvim günü olarak değerlendiriliyor ve burada grup başkan vekilleri söz alıyor. Önce ona bir değinmek istiyorum. Yani seçme ve seçilme hakkı bir takvim gündemine dönüşmüştür. 21’inci yüzyılda seçme ve seçilme hakkı kadınların elinden bariz bir şekilde alınmaktadır. Bugün belediye eş başkanlarımızın ve bu Parlamentonun bir üyesi olan Hakkâri Milletvekilimiz Leyla Güven’in zindanda olması bunun bir göstergesidir. Burada süresiz, dönüşümsüz açlık grevinin yirmi sekizinci gününde olan Leyla Güven’i saygıyla selamlıyorum ve bütün kadın seçilmişleri burada selamlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, dediğim gibi, bu takvim gündemi meselesi engellilerle ilgili de gündeme geliyor. 3 Aralık Engelliler Günü’nde herkes engellilerle ilgili olarak bir şeyler söylüyor fakat engelliler hakkında hiçbir değişiklik olmuyor, hatta kazanılmış haklarında bile geriye gidildiğini biz görüyoruz. Örneğin, engellilere yardım mı veriliyor, maaş mı veriliyor? Neden engelliler “yardım” adı altında bir ücret alabiliyorlar? Bu sorunun cevabı şu: Türkiye sosyal devlet olmaktan giderek daha fazla çıkmıştır ve sosyal hak yerine, iktidara biat edenlere yardımlar dağıtılabilmektedir. O da ancak kayırmacı bir ekonomik anlayışla yapılıyor.

Öyle ki bu engelli yurttaşlara bankalar bile kredi vermiyorlar çünkü onların elindeki bu kartların bankalar nezdinde de bir geçerliliği yok. Yine ailede SGK’li çalışan bir kişi bile olsa bu engelli yurttaşlarımız herhangi bir destek alamıyorlar. Elektrik, doğal gaz engellilere ücretli, indirim yok.

Yine, kanun hükmünde kararnamelerle 2 bini aşkın engelli işinden hukuksuzca çıkartıldı. Hapishanelerde engelliler var ve bunlara dair olarak da büyük bir ayrımcılık, yok sayma durumuyla karşı karşıyayız. Hükûmet engellilerin sorunlarını çözmek gibi bir programa ve politikaya kesinlikle sahip değil. Engellileri, onların bakımıyla ilgili sorumlulukları daha çok kadınların ve ailenin üstüne bırakmakta ve devlete de yine yardımlarla engellileri bağımlı kılmayı kendisine bir politika olarak belirlemekte. Oysa Türkiye’de yaklaşık 8,5-9 milyon engelli var ve engelliler her birimizle eşit koşullarda, eşit yurttaşlar olarak anılmak istiyorlar ve eşit yurttaşlar olarak hak sahibi olmak istiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Teşekkürler.

Eğitimde, istihdama erişimde engelliler büyük sorunlarla karşı karşıya. Toplumdan dışlanma en önemli sorunların başında geliyor. Kamuda ve özel sektörde engelliler birikimleri gözetilerek, kapasiteleri göz önüne alınarak değerlendirilmiyorlar. Bunun dışında herhangi bir işte, vasıfsız bir işte, sadece engelli oldukları için değerlendiriliyorlar; bu bile büyük bir ayrımcılıktır.

Yine, engellilere yönelik sağlık raporunu alabilmek gerçekten deveye hendek atlatmaktan daha zor. Yani bu engellilerin sağlıkla ilgili olarak bu kadar bariyerlerle karşılaşmış olmaları utanç vericidir. Siz devlet olarak “Ben görevimi yapmıyorum.” demek istemiyorsunuz ama bunun yerine bazı kurallar çıkartıyorsunuz, bu da engellileri yok saymanın bir başka yoludur. Engelliler eşit yurttaşlık olarak her birimizle eşit haklara sahip olmalıdır diyoruz ve öneriyi destekliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekilimiz Sayın Çetin Arık. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Arık, süreniz üç dakika.

CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

“Dünyada hiçbir kadın ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim.’ diyemez.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Ben de 5 Aralık kadınların seçme ve seçilme hakkını kutluyorum.

Sayın Başkan, bugün İYİ PARTİ’nin engelli vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılmasıyla ilgili verdiği grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin yüzleşmekten korktuğu ama korkmaması, aksine yüzleşmesi gereken çok önemli meselelerden biridir engellilerin sorunu. Maalesef ülkemizde engelliler 3 Aralık Dünya Engelliler Günü veya 16 Mayıs Engelliler Haftası gibi belirli gün ve haftalarda hatırlanıyor, büyük nutuklar atılıyor, büyük vaatler veriliyor ama maalesef ki 4 Aralıkta bu vaatlerin hepsi unutuluyor, hiçbir çözüm bulunmuyor. Sayın milletvekilleri, gelin, bu kez farklı bir şey yapalım. Her şeyden önce, siyasetüstü bir konu olan engelliler konusunu ele alırken siyasi manevraları, siyasi kaygıları bir kenara bırakarak çözüm için hep birlikte bir araya gelelim. Bakınız, 10 Mayıs 2017’de, yine bir çarşamba günü, Engelliler Haftası’nda, engelli vatandaşların sorunlarının araştırılması için Milliyetçi Hareket Partisi bir önerge vermiş, biz de bu önergeye destek vermişiz ama iktidar partisinin sayın milletvekilleri tarafından bu önerge reddedilmiş. Bugün bu konuda Milliyetçi Hareket Partisinin sayın milletvekillerinin tutumunu…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ya bırak Milliyetçi Hareket Partisini!

ÇETİN ARIK (Devamla) – …bu Meclisin, bu milletin bir vekili olarak gerçekten ben çok merak ediyorum. Bir yıl önce kendilerinin engellilerin sorunları araştırılsın diye verdikleri önergeye bugün “evet” mi diyecekler…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sana ne?

ÇETİN ARIK (Devamla) – …yoksa, kendileriyle bir kez daha çelişip engellilerin sorununa kör gözle bakan iktidar partisinin peşine takılıp “hayır” mı diyecekler? Bunu burada hep birlikte göreceğiz.

Sayın milletvekilleri, iktidar partisi engellilerin sorununa gerçekten kör gözle bakıyor. Neden böyle söylüyorum, niçin böyle söylüyorum? Bakınız, engellilerle ilgili, Türkiye İstatistik Kurumunun son çalışması 2002 yılında; 2002 yılında, dikkatinizi çekiyorum. Yani, bugün gerçek anlamda Türkiye’de kaç engelli yurttaşımızın olduğuyla ve bunların sorunlarıyla ilgili gerçek verilere sahip değiliz. Eldeki verilere göre nüfusumuzun yaklaşık yüzde 12,5’unu engelliler oluşturuyor, bu da yaklaşık 10 milyon yurttaşımızın olduğunu gösterir. Gelin, İYİ PARTİ’nin önergesine hep birlikte destek verelim ve öncelikle engellilerle ilgili sağlıklı verileri hep beraber ortaya koyalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

ÇETİN ARIK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gerçekte ülkemizde kaç yurttaşımız engelli, bunların kaçı istihdam ediliyor, kaçı eğitim olanaklarından yararlanıyor, bunları hepimizin bilmesi gerekiyor.

Engellilerin en önemli sorunlarından biri de eğitim. Engelli vatandaşlarımız temel bir hak olan, Anayasa’yla güvence altına alınan eğitim hakkını kullanamıyorlar.

Engelliler konusundaki bir diğer sorun ise istihdam. Engellilerin eğitimi konusunda sınıfta kalan AKP iktidarları engellilerin istihdamı konusunda ise küme düşmüş durumda. Bakınız sayın milletvekilleri, iş gücüne katılım oranları incelendiğinde yüzde 78’inin iş gücüne dâhil olmadığı görülüyor. Burada, çalışabilecek durumda olan yaklaşık 2 milyon engellinin istihdam dışı kaldığı acı bir gerçek.

Söylenecek çok şey var ama maalesef ki sözümüz kısılıyor ve üç dakikaya düşürülmüş. Üç dakikada ne söylenebilir, bilemiyorum. Ben buradan bir kez daha tüm partilerin milletvekillerini bu konuda siyasetüstü davranmaya davet ediyorum. Gelin, el ele verelim, engellilerin önündeki engelleri el birliğiyle çözelim diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arık.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, geçirdikleri trafik kazası sonucu hayatını kaybeden MHP Sinop Durağan İlçe Başkanı Osman Yıldırım ile belediye başkan adayı Ali Dalkılıç’a Allah’tan rahmet, MHP camiasına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın Akçay, söz vereceğim ama ben üzücü bir haber öğrendim, onunla ilgili duygularımı ifade etmek isterim.

Milliyetçi Hareket Partisinin Sinop Durağan İlçe Başkanı ve -sanırım- yeni belirlenen belediye başkan adayı ne yazık ki Ankara yakınlarında geçirdikleri bir trafik kazası sonucu hayatlarını kaybetmişler. Gerçekten çok üzücü ve hepimizi sarsan bir hadise. Ben ölen kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Başta ailesi, sevenleri ve Milliyetçi Hareket Partisi camiasına da başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Buyurun Sayın Akçay.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, trafik kazası neticesinde hayatını kaybeden MHP Sinop Durağan İlçe Başkanı Osman Yıldırım ile belediye başkan adayı Ali Dalkılıç’a Allah’tan rahmet dilediğine, Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, birkaç dakika evvel biz de maalesef bu üzücü kazayı haber aldık. Şimdi, biraz sonra, Genel Kuruldaki konuşmalardan sonra tabii ayrıntıyı öğrenmek üzere görüşmelerimiz de olacak. Öncelikle bu üzücü kaza neticesinde hayatını kaybeden Durağan İlçe Başkanımıza ve muhtemel belediye başkanı adayı arkadaşımıza, kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum. Taziyeniz için, hassasiyetiniz için de ayrıca teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, tabii, bunları konuşmak istemezdim ama şimdi söylemesen de olmuyor. Bu kıymetli Kayseri Milletvekili arkadaşımız, her ne hikmetse, ne zaman kürsüye çıksa illa Milliyetçi Hareket Partisine atıfta bulunarak bir iki cümle sarf etme gereği duyuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tabii, bu MHP takıntısı nereden gelir kendisinde bilemeyiz ama bir takıntısı olduğu kesin. Daha evvel de birkaç defa ve defalarca söyledim. Bütün siyasi partilerin burada verdikleri kanun teklifleri, önergeler, soru önergeleri var; biz bunlara saygılıyız yani buna kimsenin diyecek bir şeyi de yok. Ama buna karşı alınan tutuma ilişkin de bütün partilerin birbirlerine saygılı olma gibi bir mecburiyeti var. Bu, bir saygısızlıktır. Milliyetçi Hareket Partisi neyin, ne zaman önergesini vereceğini; neye, ne zaman, nasıl bir tutum belirleyeceğini kendi parti politikaları çerçevesinde belirler. Biz bu beyefendinin keyfine göre hareket edecek değiliz. Dolayısıyla, bir önerge konuşuluyor, siz parti grubunuz adına görüşünüz neyse onu ifade edersiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Aksi takdirde Milliyetçi Hareket Partisinin tutumuna böyle takıntılı bir şekilde, tıptaki terimi de doğrusu hatırlayamadım ama zannederim “obsesif” deniyor buna… Bu takıntıdan vazgeçmelerini salık veriyorum. Ve Milliyetçi Hareket Partisinin tutumunun ne olacağını merak ettiğini söyledi. Merak etmesin, burada her şey, bakın, canlı yayınla Türkiye’ye yayın yapılıyor, tutanak altına alınıyor, sosyal medyadan görüşler ifade ediliyor, başka söylenecek bir şey de yoktur. Yani bir parti grubunun, bir başka parti gruplarının veya milletvekillerinin keyfine göre hareket etmeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi kendi gündemine hâkim bir partidir. Biz başkalarının getirmek istediği gündemin peşine takılmayız diye 50 defa söyledim. Tekrar tekrar söylüyorum, bütün parti gruplarının ve milletvekillerinin getireceği önergeler, teklifler neyse saygılıyız diyoruz ama Milliyetçi Hareket Partisinin tutumuna da herkesin saygılı olmak mecburiyeti vardır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim, sağ olun.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arık.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Sayın Grup Başkan Vekili takıntım olduğunu ve saygısızlık ettiğimi söyledi.

MUHARREM VARLI (Adana) – Var gerçekten de, yok mu yani!

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika söz veriyorum Sayın Arık.

Buyurun.

36.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Grup Başkan Vekili benim Milliyetçi Hareket Partisine bir takıntım olduğunu söyledi. Bunun ismi “obsesif kompulsif” bozukluktur Sayın Grup Başkan Vekili, siz telaffuz edemediniz ama. Bizim hiçbir partiye bir takıntımız yok ve hiçbir saygısızlıkta da bulunmadım.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Senin var, senin var. Senin takıntın var.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Bulunmadım.

BAŞKAN – Karşılıklı olmasın.

Tamamlayın sözlerinizi .

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Hiçbir saygısızlıkta bulunmadım.

Ben sadece Milliyetçi Hareket Partisinin 10 Mayıs 2017’de İYİ PARTİ’nin bugünkü verdiği grup önerisinin aynısını verdiğini... Ve yine emeklilikte yaşa takılanlarda olduğu gibi, önce “evet” deyip sonra “hayır” diyen bir tavır içerisinde mi olacaklar yoksa bir yıl önce “Bu sorun araştırılsın, engelliler sorunu önemli.” dedikleri için acaba “evet” mi diyecekler diye merak ettim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi oylama yapılacak merak etme! Nedir bu kadar merak? Şimdi öğreneceksin.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Milletin vekili olarak bunu benim merak etmem kadar doğal bir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özkan, siz de sanırım, Milliyetçi Hareket Partisinin 2 değerli üyesinin vefatından dolayı söz istediniz.

Buyurun Sayın Özkan.

37.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, yaşanan trafik kazası sonucu hayatını kaybeden MHP Sinop Durağan İlçe Başkanı Osman Yıldırım ile belediye başkan adayı Ali Dalkılıç’a Allah’tan rahmet, yaralanan Hayrettin Ateş’e şifa dilediğine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Biraz önce sizin de Genel Kurulumuza duyurduğunuz üzere, Milliyetçi Hareket Partisi Sinop Durağan ilçesi İlçe Başkanı Osman Yıldırım ve belediye başkanlığı adaylık müracaatı için Ankara’ya gelen Ali Dalkılıç’ın geçirdikleri trafik kazasında İlçe Başkanı Osman Yıldırım’ın yaralandığı ve belediye başkan adayı Ali Dalkılıç’ın ise hayatını kaybettiğini teessürle öğrenmiş bulunuyoruz.

Öncelikle hayatını kaybeden Ali Dalkılıç’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine de başsağlığı diliyorum. İlçe Başkanımıza acil şifalar niyaz ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi ve aziz milletimize başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimi ayrı ayrı ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

Sayın Ağıralioğlu, buyurun.

38.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, trafik kazasıyla yaşanan acıyı paylaştıklarına, Hükûmetin getirmiş olduğu tekliflere, sayısal avantaj sağladığı için her istediğini yapabileceği duygusuna mukabele etmeye çalıştıklarına, MHP’nin Hükûmete vermiş olduğu siyasi desteğin denetimsizliğe döndüğü yeri denetleme gayretinde olduklarına ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, taziyelerimizi ifade etmemiz lazım. Acıyı paylaşırken kalpler belki biraz daha birbirine yakın olur.

Çocuklarına ve milletine iyi bir haber getirmek için Ankara yolunda vefat etmiş olmak, bizim hep en korktuğumuz şey, böyle zamanlarda böyle olmasıyla neticelenecek kötü habere dönmek, siyasetin aslında aktığı yerin değil de aslında bu haberlerin bize hatırlattığı mesuliyetlerimiz için önemlidir bence.

Şimdi, bir hanenin hissesine ateş düştü. Memleket hizmeti düşecek bir gayrete bir hüzün düştüğünü paylaşalım. Paylaşalım ki belki siyasetin cerbezeli cümlelerini kurarken kalplerimiz biraz husumetten döner birbirimize, belki yumuşar, acıyı paylaşmış olalım.

Bu vesileyle, Sevgili Başkanımın CHP Grubuna ettiği sitemde haklılık payları vardır ama Genel Kurulun takdirine arz edeceğim bir husus var: Biz iktidar partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin siyasi ahenkle memleketin istikbaline beraberliklerinden çok muzdarip değiliz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Ağıralioğlu.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Tabii ki bu nezaketsizlik edebileceğimiz bir şey değildir ama arkadaşlarımızın münhasıran şuna… Tabii ki biz de dilimize ihtimam göstereceğiz ama arkadaşlarımız bizim zaman zaman yapmaya gayret ettiğimiz şeye birazcık ihtimam göstererek sitem ederlerse çok seviniriz, şundan dolayı: İktidar partisinin denetimsizliğini denetleme imkânını Milliyetçi Hareket Partisinin zaman zaman iktidara verdiği destekten kopararak ele geçirmeye çalışıyoruz. Yani, aslında, siyasetin bize sunmuş olduğu imkânı şöyle kullanmaya çalışıyoruz: Hükûmetin “Her istediğimizi yaparız.” hevesine, Milliyetçi Hareket Partisini zaman zaman Hükûmet desteğinden kopararak demeye çalışıyoruz ki: “Ya, her istediğinizi de yapamazsınız. Bazen Milliyetçi Hareket Partisiyle biz müşterek bir şey yaparız, orada sizi daha ciddiyetle iş yapmaya davet edebiliriz.” demeye çalışıyoruz.

Yani Sayın Başkanın sitemlerini anlayabiliyorum ama bizim de yapmaya çalıştıklarımızı lütfen anlasınlar. Çünkü bu Mecliste toplanıp sadece Hükûmetin getirmiş olduğu tekliflere sayısal avantaj sağladığınız için, her istediğinizi yapabileceğiniz duygusuna böyle mukabele etmeye çalışıyoruz. MHP’nin Hükûmete vermiş olduğu avansın, siyasi desteğin, siyasi kuvvetin denetimsizliğe döndüğü yeri denetlemek için böyle şeyler yapmaya meylediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Ama mevzunun şu tarafına biz de ihtimam göstermek zorundayız. Meseleyi Milliyetçi Hareket Partisinin siyasi itibarına ziyan olacak şekilde dönüştürmemeye gayret edeceğiz. Biz de ihtimam göstereceğiz ama arkadaşlar yapmaya gayret ettiğimiz işi de lütfen anlasınlar. Yoksa yani biz ona nezaketsizlik edemeyiz, MHP’nin tercihlerine.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Sayın Altay, siz de bir Sinoplu olarak muhtemelen tanıdığınız arkadaşlarınızın bu kaybından dolayı siz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına…

Buyurun efendim.

39.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, merhum Ali Dalkılıç ile Osman Yıldırım’a Allah’tan rahmet, Sinop’a ve MHP camiasına başsağlığı dilediğine, siyasette siyasi partilerin birbirini millete şikâyet etme hakkının olduğu anlayışıyla meselelere bakılırsa sulh ve sükûn içinde kanun yapmaya devam edilebileceğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, hem kendi grubumuz adına hem Engin Altay olarak konuşuyorum, bir Sinop eski Milletvekili olarak. Büyük üzüntüyle öğrendiğimiz merhum Ali Dalkılıç ki benim çok yemiş içmişliğim olan arkadaşımdır, Osman Yıldırım da hakeza aynı şekilde; hemşehrilerimiz, çok kıymetli kardeşlerimizdir. Öncelikle ailelerine ve Durağan ilçemize, Sinop’umuza ve Milliyetçi Hareket Partisi camiasına başsağlığı diliyorum. Mekânları cennet olsun. Her ikisi de çok güzel insanlar idi. Ayrıca Sinop Milletvekilimiz tabii ki kendi değerlendirmesini yapar. Kader demekten başka elimizden hiçbir şey gelmiyor. Pırıl pırıl iki evladını Sinop kaybetmiştir. Allah’ım cennetine alsın onları diyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Milliyetçi Hareket Partisine de başsağlığı diliyoruz.

Öte yandan…

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Osman Yıldırım yaşıyor hâlâ daha, Osman Yıldırım’ın durumu ağır ama yaşıyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Vefat.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Öyle mi, ikisi de mi vefat etmiş?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, bendeki bilgi öyle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altay, devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanım, her vesileyle söylediğim bir şeyi bir kere daha tekrar etmekte belli ki fayda var. Siyaset müzakere ve münakaşadır. Biz burada -ben uzun yıllardır burada olan biri olarak- bu Meclisi oluşturan siyasi parti grupları arasında konuya göre, kanuna göre farklı iş birliği kombinasyonlarının yüzlerce örneğini gördük. Yani bugün emeklilikte yaşa takılanlar noktasında Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin aynı çizgide durması onların meselesidir, onların tasarrufudur. Lakin, siyasette siyasi partilerin birbirlerini millete şikâyet etmek gibi bir hakları da vardır. Meseleye bu anlayış ve hoşgörüyle bakılabilirse burada sulh ve sükun içinde, tesanüt içinde kanun yapmaya devam ederiz. “Efendim, siz bizi ağzınıza alamazsınız.” Böyle bir şey yok. Siyaset yapıyoruz, birbirimizi eleştireceğiz. Birbirimizin anlayışlarının ne olup ne olmadığını bu kürsüden kamuoyuyla paylaşmak bir şey değil, sakınca bence yok. Sakınca görülüyorsa biraz daha dikkat ederiz ama “Milliyetçi Hareket Partisi AK PARTİ’yle birlikte, emeklilikte yaşa takılanlar konusunda birlikte hareket etti.” demek özgürlüğümüzün siyaseten var olduğunu düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - “E millet zaten her şeyi biliyor, siz ne karışıyorsunuz?” Siyasette böyle bir hüküm olmaz. Yarın da deriz ki ya da siz dersiniz ki “İşte, CHP falancayla bu konuda iş birliği yaptı.” Diyorsunuz zaten, biz size bir şey mi diyoruz? Siz bizi PKK’yla bile iş birliği yapmakla itham ediyorsunuz Sayın Grup Başkan Vekili, PKK’nın terör örgütü olduğunu bin kere söylediğimiz hâlde. Şimdi AK PARTİ’yle açık iş birliğinizi burada arkadaşımız ifşa edince niye bu kadar alınıyorsunuz? Bunu da anlamış değilim.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Söz vereceğim Sayın Akçay ama Sinop Milletvekilimiz de bu tanıdığı hemşehrileriyle ilgili konuşsun, ondan sonra size söz vereceğim.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Sayın Başkan, biz de söz istiyoruz.

BAŞKAN - Sinop Milletvekilimiz de bir değerlendirmede bulunsun bu vefatla ilgili.

Buyurun.

40.- Sinop Milletvekili Barış Karadeniz’in, yaşanan trafik kazası sonucu hayatını kaybeden MHP Sinop Durağan İlçe Başkanı Osman Yıldırım ile belediye başkan adayı Ali Dalkılıç’a Allah’tan rahmet, yaralanan Hayrettin Ateş’e şifa dilediğine ilişkin açıklaması

BARIŞ KARADENİZ (Sinop) – Evet, az önce, Ankara’dan Sinop’un Durağan ilçesine dönmekte olan Değerli Milliyetçi Hareket Partisi önceki dönem Belediye Başkanı Ali Dalkılıç ve şu andaki mevcut İlçe Başkanı Osman Yıldırım maalesef elim bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Öncelikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna, ülkemize, ilimize, Sinop’umuza ve Durağan’ımıza başsağlığı diliyorum ve bu arada, Hayrettin Ateş kardeşimiz de aynı arabadaydı, şu anda o da hastanede, ona da acil şifalar diliyorum.

Ülkemizin başı sağ olsun, Sinop’umuzun, Durağan’ımızın başı sağ olsun tekrar.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Akçay.

41.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Tabii, Sayın Altay ifade etti, biz “Ağzınıza alamazsınız.” gibi bir ifade kullanmadık, hatta “Elbette görüşler söylenir ama saygı duyulmak zorundadır.” dedik. Yani takıntılı bir şekilde sürekli Milliyetçi Hareket Partisinin tutumu üzerinde durmanın yani başka grupların verdiği bir şey üzerinden veya başka milletvekillerinin verdiği bir önerge, öneri üzerinden bir değerlendirme konusunda saygıya yönelik bir uyarımızı ve görüşümüzü dile getirdik.

EYT konusunda da biz Adalet ve Kalkınma Partisiyle aynı çizgide değiliz ki, onu nereden çıkardınız? Çünkü aradaki nüans gözden kaçırılıyor. EYT konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin bir seçim taahhüdü var, kanun tekliflerimiz var ve buna ilişkin çalışmalarımızı yürütüyor, arkasında durduğumuzu ifade ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yani Adalet Kalkınma Partisinin böyle bir önerisi, taahhüdü veya kanun teklifinin olması söz konusu değil. Fakat Milliyetçi Hareket Partisinin hem Cumhur İttifakı’nın bir mensubu olarak hem de bir muhalefet partisi mahiyetinden kaynaklanan bir özgün duruşu var. Bu nüansı kaybetmemek lazım, bunu da dikkatten kaçırmamak lazım.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak taahhütlerimizin ve kanun tekliflerimizin arkasında olduğumuzu fakat bütçeyi yöneten iktidarla da bunun mutlaka bir uzlaşma içerisinde, Adalet ve Kalkınma Partisinin de dâhil olacağı bir uzlaşmayla çıkması gerekeceğini düşünüyoruz ve buna da inanıyoruz. Elbette bütün gruplar olarak uzlaşılması gereken bir hadise. Ayrıca, kaldı ki verilen grup önerilerinde, Meclis araştırması komisyonu kurulmasına ilişkin bütün önergelerde bir partinin önerge verip diğer partilerden bir kısmının kabul edip diğerleri tarafından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın, son cümleleri alalım Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - …reddedilmesiyle daha bugüne kadar bir tek araştırma Komisyonu kurulmuş değil. Sayın Başkanım, bu konuyu grup başkan vekili ve zatıaliniz de çok iyi bilirsiniz ki bu araştırma komisyonları bütün partilerin ittifakıyla kurulmuştur. Kurulacak komisyonlar da böyledir. Dolayısıyla, engelliler için, hatta birden fazla, geçmiş dönemlerde de verdik, yine veririz ve dolayısıyla bu, kurulmayacağına, bir düzenleme yapılmayacağına delalet etmez ve geçmişte engellilere ilişkin yapılan bütün kanuni düzenlemeler de Cumhuriyet Halk Partisinin de dâhil olduğu parti gruplarıyla birlikte ve müştereken çıkmıştır. Bu yadırganacak bir durum da değildir. Meclisimize yeni intisap eden bazı sayın milletvekili arkadaşlarımız belki bunun farkında değil ama geçmiş dönemlerden bu yana Mecliste bulunan arkadaşlarımız gayet iyi bilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözleri alalım efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Toleransınız için ayrıca teşekkür ediyorum, sabrınızı da zorlamak istemiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Rica ederim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ayrıca Milliyetçi Hareket Partisinin itibarına gelince… Milliyetçi Hareket Partisi, Türk siyasi hayatında 50’nci yılını idrak eden ve Türkiye'nin ufkunda bir yıldız gibi parlayan bir siyasi partidir. Hiçbir gayret Milliyetçi Hareket Partisinin itibarına halel getiremez. Türk milletinin gönlüne taht kurmuş bir siyasi partiyiz. Fakat Milliyetçi Hareket Partisi üzerinden siyasi itibar ve nüfuz elde etme gayretlerini de doğrusu yadırgadığımızı da ifade etmek isterim.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bilgen…

Sayın Ertan, siz mi söz istiyorsunuz?

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Evet Sayın Başkan.

Buyurun.

42.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan’ın, yaşanan trafik kazası sonucu hayatını kaybeden MHP Sinop Durağan İlçe Başkanı Osman Yıldırım ile belediye başkan adayı Ali Dalkılıç’a Allah’tan rahmet, yaralanan Hayrettin Ateş’e şifa dilediğine ilişkin açıklaması

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için. Ayhan Bey yokken söz talep etmiştim.

Ben de partim adına bu elim kaza sebebiyle konuşmak için söz aldım. Sinop’tan Ankara’ya giderken Ankara yakınlarında kaza geçiren, bu elim kazada hayatını kaybeden Ali Dalkılıç ve Osman Yıldırım’a Allah’tan rahmet diliyorum ve bütün yakınlarına, Sinop halkına, Durağan ilçesine ve bütün MHP camiasına da başsağlığı dileklerimizi iletmek istiyoruz. Aynı zamanda yaralı olarak hastanede tedavi gören Hayrettin Ateş’e de acil şifa dileklerimizi iletiyoruz.

Teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bir kez daha, ölen kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum ve yaralı kardeşimize de acil şifalar diliyorum. Milliyetçi Hareket Partisi camiasının başı sağ olsun.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 21/11/2018 tarihinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 22 milletvekili tarafından, engellilerin sorunlarının incelenerek tüm kamu hizmetlerinden tam olarak yararlanmalarının sağlanması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/537) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde söz almak isteyen son konuşmacımız, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Hacı Ahmet Özdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu hafta sonu Konya’da Mevlâna dolayısıyla epey misafir ağırlayacaksınız Sayın Özdemir, değil mi?

AK PARTİ GRUBU ADINA HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) – Sayın Başkanım, kürsüdeyken ilk defa konuşuyorum. Yeni görevinizde size başarılar dilediğimi belirtmek isterim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Tabii, dünya hayatı böyle; acılarla, tatlılarla hemhâl olmuş, yoğun yaşanan bir hayattan ibarettir. Bu, nasıl sevinçli bir olaysa tebrik olayı, Dünya Kadın Hakları Günü nasıl bizim hakikaten sevinçle yâd etmemiz gereken bir günse, aynı zamanda ölüm de dünyanın bir gerçeği olarak bizim esefle karşıladığımız ama hayatın gerçekliğini, hayatta varoluş sebebimizi ayrıca sorguladığımız bir olay olarak bizleri, doğrusu, kendimize getirme görevini üstlenmeye çalışıyor. Milliyetçi Hareket Partisine, Sinoplulara ve Türkiye'ye de Türk siyasetine de başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Şimdi elimde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Bedri Yaşar Bey’in imzasıyla -arkadaşlarının da imzaları var arkada- verilmiş Meclis araştırması açılması dilekçesinde, sağlık konusunda engellilere hiçbir hak tanınmadığı, pek çok hususun maalesef yeterince yer bulmadığı şeklinde bir ifade var ama benim elimdeki veriler hiç de öyle bir şey demiyor.

Bakım hizmeti için sırada bekleyen hiçbir engelli olmadığını bugün Türkiye gerçeği olarak biliyoruz. 47 bakım merkezi varken ve burada 3.900 engelli bakım hizmeti alırken bugün gelinen noktada 241 merkez var ve 7.725 engelli bakım hizmetlerinden yararlanıyor.

İstihdam konusunda bu rakamları ben burada çok ifade ettim sayın konuşmacılar, defalarca söyledim, tekrar söylüyorum; 5.777 engelli devlet memuru olarak çalışırken AK PARTİ iktidara geldiğinde, bugün, en son pazartesi günü Dünya Engelliler Günü münasebetiyle Zehra Zümrüt Selçuk Bakanımızın verdiği net, resmî rakamı söylüyorum, 53.964 engelli çalıştırılmaktadır. İŞKUR aracılığıyla işe başlatılan engellilerin sayısını da yine resmî rakamlardan sizlere vermek isterim; 380.384 engelli de İŞKUR aracılığıyla iş bulmuştur. Bunlar, AK PARTİ iktidara gelmeden önce hayal bile edilemeyecek rakamlardı, biz bunları bugün birer gerçeklik olarak konuşma durumundayız.

Devam edecek olursak, yine engellilere yönelik hibe desteklerinden… Ki bu hibe desteğinin kaynağını da ben sizlere arz etmek isterim. Çıkarılan yasayla devlet memur olarak yüzde 3 engelli istihdam etmek zorundadır. Bu zorunluluk yasal bir zorunluluktur. İşçi istihdamında ise yüzde 4 şeklinde bir oran görülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdemir, devam edin.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ayrıca, özel sektöre de yüzde 3 engelli istihdamı zorunluluğu getirilmiş ve bu zorunluluğu yerine getirmeyenlerden ceza alınmıştır. Bu alınan cezalardan yine engelliler yararlandırılarak 50 bin liralık hibe desteğiyle 1.326 engelli bugün kendi işinin patronu olarak iş yerini açmış, çalıştırmaya devam etmektedir.

Dolayısıyla biz engelli hakları konusunda geride değil, bir hayli ilerideyiz. Elbette, bunlar yeterli midir diye soracak olursanız yetersizdir. Geliştirilmesi için de hâlâ uğraşılmaktadır, uğraşılmaya devam edilmektedir.

Yükseköğrenimdeki öğrencilerin eğitimiyle alakalı rakamlardan söz edildi. Kaynaştırma eğitimi, evde eğitim hizmeti, özel öğretmen tahsisi gibi konularla yaklaşık yarım milyon engelliye eğitim imkânı sağlanmıştır. Yükseköğretime giden engellilere Başbakanlık bursu temin edilmektedir müracaatları hâlinde, KYK’de öncelik tanınmaktadır. Daha başka hususlarda engellilerin önündeki engeller bir bir kaldırılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Bu hususu Genel Kurulun takdirlerine arz ediyorum.

Verilen önergenin, şu aşamada Meclisin yoğunluğu içerisinde tekrar gündeme alınmasının yoğunluğu artırıcı bir etkisi olacağını belirtiyor, aleyhinde kanaatlerimi dile getirerek hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdemir.

Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun… (Gürültüler)

Değerli arkadaşlar, sessiz olmaya davet etmiştim hatırlarsanız, o uyarımızı yenileyelim.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

2.- HDP Grubunun, 5/12/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Ayhan Bilgen tarafından, bağımsız yargının önündeki engellerin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 05/12/2018 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                       Ayhan Bilgen

                                                                                             Kars

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

05 Aralık 2018 tarihinde, Kars Milletvekili Grup Başkan Vekili Ayhan Bilgen tarafından -1027 grup numaralı- bağımsız yargının önündeki engellerin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 05/12/2018 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, şimdi Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere grup adına öneri sahibi Van Milletvekilimiz Sayın Bedia Özgökçe Ertan’ı davet ediyorum.

Sayın Ertan, beş dakikalık süreniz var.

HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama geçmeden evvel, tecrit politikasının son bulması için bugün haksız ve hukuksuz olarak rehin tutulduğu cezaevinde tam yirmi sekiz gündür açlık grevinde olan, partimizin milletvekili, Hakkâri halkının temsilcisi, Saygıdeğer Milletvekilimiz Sayın Leyla Güven’i saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, tüm uyarılara rağmen yargının içinde bulunduğu hâl son derece vahimdir. Muktedirler aksini iddia etse de bizler, temsiliyette bizi destekleyenler ve hatta AKP’ye oy verenler dahi yargının bağımsız ve tarafsız olmadığına inanmaktadır.

Türkiye’de hukuk devleti olma standartlarında çok ciddi bir eksiklik, aksaklık, yetersizlik ve sapma olduğu tartışması ulusal ve uluslararası düzeyde hâlâ günceldir. Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı ile yürütmenin, özellikle de yürütmenin başının yargıya talimat vermesi hukuk devletinden sapmanın, uzaklaşmanın somut görünümüdür.

Yargının eleştiriye konu var olan standardının dahi konu HDP, konu politik muhalif kesimler ve de konu Kürtler olduğunda işlemediğini görüyoruz. Bu durum tesadüfi, hasbelkader ortaya çıkan bir durum da değildir, bilinçli ve kasti bir tutumdur.

Sayın milletvekilleri, nitekim yürütmenin başının AİHM’in Demirtaş’la ilgili kararıyla ilgili olarak “AİHM kararı bizi bağlamaz, gerekli hamlemizi yapar işi bitiririz.” şeklindeki sözleri açıkça yargıya talimattır, yürütmenin yargıya talimatıdır. Bu laftan sonra pratik de aynen lafa uygun şekilde cereyan etti. Ne mi oldu? Bakın sırasıyla şunlar oldu: AİHM kararını Anayasa gereği derhâl uygulaması gereken mahkeme sudan sebeplerle bahane üretti, işi zamana yaydı. İkinci olarak, bir başka dosyada denetleme görevini yapacak olan bölge adliye mahkemesiyse hızlanma yolunu seçti. Demirtaş ve Önder’in dosyasını, bekleyen bütün dosyaların önüne alarak cezayı onadı. Yürütmenin başının istediği oldu, hamle yapıldı ve iş bitirildi. Üzülerek söylüyorum ama maalesef gerçek, konu bizler, HDP, Kürtler olduğunda hukuk devleti ya yoktur ya da bilerek işletilmiyor.

Sayın İdris Baluken’in bu ülkeyi ve geleceğini herhangi birimizden daha az istediğini veya daha az sevdiğini kim iddia edebilir? Hiç ama hiçbir suç işlememiş olmasına rağmen maalesef, hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararını talihsiz bir şekilde dün Yargıtay onadı. Sistemin bize karşı ahenk içinde çalıştığı, görmek isteyen gözlerin ve bizlerin dikkatinden kaçmıyor. Bizler bu sebeple bedel ödüyoruz ancak bilinmelidir ki kaybedilenler sadece bundan ibaret değildir. Hukuk devletini kaybediyoruz, ondan uzaklaşıyoruz. Yargıya olan güven ve saygıyı kendi ellerimizle, kendi kararlarımızla yok ediyoruz. İşte bunlar hepimizin ortak kaygısı olmalıdır.

Sayın milletvekilleri, okumayanlar için tekrar hatırlatmak isterim ki: AİHM’in Demirtaş’ın başvurusuna ilişkin verdiği ihlal kararında mahkeme siyasilere yönelik yürütülen yargı süreçlerinin siyasi olduğuna dair tespitte bulundu ve “Tehdit altında olan yalnızca başvurucunun bireysel hak ve özgürlükleri değil tüm demokratik sistemin kendisidir. Bu düşünceyle AİHM, başvurucu hakkındaki hak sınırlandırmalarının birincil amacının çoğulculuğu boğmak ve siyasi tartışma özgürlüğünü kısıtlamak olduğu sonucuna ulaşarak sözleşmenin 18’inci maddesinin de ihlal edildiği tespitine varmıştır.” diyerek Türkiye aleyhinde ilk defa 18’inci maddeyi ihlal ettiğinden tespit yakaladı ve ihlal kararı verdi ve Sayın Demirtaş’ın tutuk hâlinin başından beri hukuki gerekçesi olmadığından hukuka aykırı olduğu tespitini yaptı ve derhâl tahliye edilmesi gerektiğini belirtti. Bu tespit tüm seçilmişler için de geçerli ve tüm tutuklu siyasetçileri de kapsayan bir niteliktedir.

Öte yandan, mahkemenin derhâl tahliye kararı tavsiye niteliğinde bir karar falan da değildi, Anayasa 90 gereği uyulması zorunlu bir hükümdü. 20 Kasımdan bugüne kadar geçen süre zarfında Sayın Demirtaş’ın tahliye edilmediği her saniye ve 4 Kasım 2016’dan beri tutuklu olan tüm vekillerimizin tutuklulukta geçirdiği her saniye ihlaldir, bunu tekrar önemle belirtiyorum.

Ancak dünkü onamadan da anlaşıldığı gibi, AKP Genel Başkanının yani HDP’nin ve Demirtaş’ın siyasi rakibinin AİHM kararının üzerinden tam bir saat bile geçmeden verdiği talimatı yerine getirmek ve kararı uygulamamak için topyekûn bir seferberlik hâli başladı, dün de beklenen karşı hamle geldi.

Sayın milletvekilleri, 18’inci maddeden verilen ihlal işte tam da bu anlattığım tabloyla ilgilidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tabii Sayın Ertan, buyurun.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Evet, 18’inci madde ihlali, işte, siyasi saiklerle, yargı ortamı sebebiyle verilen ihlal tespiti işte tam da anlattığım bu tabloyla ilgilidir. 4 Kasım darbesinden bugüne kadar geçen iki yıl boyunca yargı makamları yürütme ne derse ne yazık ki onu yapmıştır, tam bir buyruk bekler hâle gelmiştir.

Nitekim, yargının görev ve yetkilerinin kötüye kullanılmasını dün sadece Demirtaş ve Önder kararında değil, İdris Baluken kararında değil; Sebahat Tuncel ve Gültan Kışanak hakkında Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruyu reddetmesinde de tekrar görmüş olduk.

Demirtaş’ın belirttiği gibi, bu kadar açıktan, bu kadar acemice, tüm dünyanın gözü önünde açıkça buyruğun yerine getirilmesi için uydurulan kılıf, bu çizilen utanç tablosu aynı zamanda uluslararası kamuoyu açısından da çok büyük bir hukuk rezaletidir sayın milletvekilleri. Bir hukukçu olarak ben hukuk adına bu karardan utanç duyuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak söylemek isterim ki bütün seçilmişlerimize ve bütün belediye başkanlarımıza yönelik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) - …bu uygulama AKP’nin anti Kürt politikasından başka bir şey değildir ama unutmayın, Yüksekdağ da Demirtaş da Baluken de Güven de bütün vekillerimiz de bu halkın onurlu temsilcileri olmaya devam edeceklerdir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Kürtlerin tek temsilcisi siz misiniz? Biz de buradayız. Kürtlerin tek temsilcisi siz değilsiniz.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerine söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Abdurrahman Tutdere… (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Tutdere, süreniz üç dakika.

CHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Anayasa’mızın 2’nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilir. Yine Anayasa’mızın 9’uncu maddesinde yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelere verilmiştir. Yine Anayasa’mızın 138’inci maddesinden aynen okuyorum: “Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” Aynı maddede “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır.” denilmektedir.

Şimdi, en temel yasa olan Anayasa’nın yargı bağımsızlığıyla ilgili içerdiği hükümler açık. Peki, uygulama böyle mi? Şu an ülkemizde gerçekten Anayasa’da yazıldığı gibi yargımız tarafsız ve bağımsız mı? Bu konuda özellikle kamuoyunda son dönemlerde en çok tartışılan yargıya güven meselesi ve yargıyla ilgili basında ve kamuoyunda olan tartışmalara baktığımızda bu konuda milletimizin kafasının karışık olduğunu, yargının tarafsızlığı konusunda herkeste tereddüt olduğunu, yargıya güven konusunda şu anda ülkemizin ciddi anlamda bir sıkıntıda olduğunu görmekteyiz. Çok uzağa gitmeye gerek yok, daha geçen hafta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu Demirtaş kararıyla ilgili Sayın Cumhurbaşkanının, yine, Anayasa’nın 104’üncü maddesinde yürütmenin başı olan Sayın Cumhurbaşkanının sarf ettiği ifadeye baktığımızda, yargının Anayasa’da yazıldığı şekilde tarafsız davranmadığını ve tarafsız hareket edemediğini görmekteyiz.

Yine, aynı, benzer olaylar… Değerli milletvekilleri, Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklara, adaletsizliklere dikkatleri çekmek adına Ankara’dan İstanbul’a kadar yürüyen Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu hakkında mahkemelerin son dönemlerde verdikleri kararlara bakıldığında yargının ne kadar tarafsız olduğu, ne kadar bağımsız olduğu ortaya çıkmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Tutdere.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın Genel Başkanımızın yasama faaliyeti kapsamında bir genel başkan sıfatıyla grup toplantısında söylemiş olduğu sözlerin tamamı ya fezleke olarak Meclise geliyor ya da maddi, manevi tazminat davalarının dilekçeleriyle mahkemelere gidiyor. Sayın Cumhurbaşkanının taraf olduğu hiçbir davada hiçbir mahkeme aleyhe karar veremiyor. Ben avukatlık mesleğim boyunca hiç böyle bir karara tanık olmadım, herhâlde salonda bulunan hiç kimse de buna tanıklık etmemiştir. Cumhurbaşkanına hakaret davalarında, Sayın Cumhurbaşkanının müşteki olduğu hiçbir davada beraat kararının çıktığına ben hiç şahit olmadım, herhâlde sizler de şahit olmamışsınızdır.

Şunu açıkça ifade etmek istiyorum: Ülkemizde yargıda tehlike çanları çalıyor. Demokrasinin, hukuk devletinin teminatı olan yargı bağımsızlığı konusunda acilen birtakım reformların yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde, yargı yürütmenin sopası konumundan kurtulamayacak ve ülkemizin demokrasisi zarar görecektir diyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tutdere.

Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Abdullah Güler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Güler, süreniz üç dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH GÜLER (İstanbul)- Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; HDP’nin grup önerisi üzerine AK PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce değerli hatipler Genel Kurulumuzu bilgilendirme adına kendi yorumlarını da katarak bazı ifadelerde bulundular ama mevcut mahkeme kararlarının içeriğinin neler olduğunu, orada geçen ifadelerin, başvurucunun, yargılanan kişilerin neler dediğini keşke Genel Kurulda daha geniş bir şekilde ifade etmiş olsalardı da gerçekten bu mahkeme kararlarının nasıl yürüdüğüne dair bir bilgi sahibi olsaydık. Ancak şu da gözden kaçtı: Şu anda Türkiye Cumhuriyeti bu yargı sürecini bağımsız mahkemeler tarafından ve Türk milleti adına mevcut mahkemelerimiz vasıtasıyla yürütüyor; yüksek yargıdan diğer yerel mahkemelere kadar. Yaklaşık 17 bin hâkim ve savcımız görev yapıyor. Bunların tamamına çok haksız ve bana göre de saygısızca diyelim, ithamlarda bulunuyor. Samimiyetle gece gündüz çalışan, dosyalarını bir an önce karara bağlamaya çalışan tüm hâkimlerimizi ve savcılarımızı burada itham ediyorlar. Keşke onları daha nazik, daha ince bir üslupla ve sadece mahkeme kararı çerçevesinde eleştirebilselerdi de bu manada biz de bilgilenmiş olsaydık.

Değerli milletvekilleri, mevcut gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin başvurucu Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karar gerekse de son Anadolu Bölge Adliye Mahkemesinin Selahattin Demirtaş ve Süreyya Önder hakkında onama kararının içeriğiyle ilgili Genel Kurulu biraz bilgilendirmek istiyorum.

Bir terör tanımı kapsamı içerisinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurucu Selahattin Demirtaş’ın mevcut, şu andaki tutukluluğuyla ilgili elde bulunan kanaatlerin ve delillerin yeterli olduğuna karar vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin meşru olarak verdiği bu kararı toplam 7 madde kapsamı içeresinde haklı görmüş, sadece 3 husus içerisinde de mevcut yükümlülükleri açısından bazı hatırlatmalarda bulunmuştur. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği bu karar 7 üyeli daire tarafından verilmiştir ve henüz şu anda da yasal süreç devam etmektedir; üç aylık itiraz süreci vardır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 20 Şubat 2017 tarihinde başvurucunun ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurduğu tarihten çok sonra, 17 Nisandaki referandumu ve 24 Haziran 2018 tarihindeki seçimleri de katarak sözleşmenin 18’inci maddesinin ihlal edildiğine dair verdiği kararın çok çelişkiler içerdiğini de sizlerin takdirine sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 1987 yılı itibarıyla Diyarbakır eski Belediye Başkanı Mehdi Zana’nın Cumhuriyet gazetesine vermiş olduğu mülakatta PKK’nın ulusal kurtuluş hareketini desteklediği ancak katliamlarını desteklemediği, herkesin hata yapabileceği, öldürülen kadın ve çocukların da kazara öldürüldüğü beyanı nedeniyle kendisine verilen cezanın ifade hürriyeti ihlaline neden olmadığını belirtmiştir. Şu anda mevcut başvurucu olan Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’in Nevruz kutlaması kapsamında İstanbul’da katıldıkları bir programda eli kanlı terör örgütü PKK’yı övmelerinin, Kandil’e atıf yapmalarının, bunların mevcut siyasi konumları gereğince o anda orada toplanan halkı kışkırtmaya yönelik ve terör hareketini meşrulaştırmaya yönelik olduğunu da ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güler.

Sayın Bilgen, sisteme girmişsiniz.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, çok kısa bir düzeltme yapmam gerekiyor galiba.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, AİHM kararlarının tartışılabileceğine ve kanunlar uygulanmak istenmiyorsa 90’ıncı maddenin Anayasa’dan çıkartılması gerektiğine ilişkin açıklaması

AYHAN BİLGEN (Kars) – Burada galiba çok sayıda hukukçu milletvekili var, AİHM’e çok sayıda gerekçe göstererek başvuru yaparsınız; AİHM bu gerekçelerinizden bir kısmını yerinde ve haklı bulur, bir kısmını reddedebilir. Bir tek maddeden bile eğer başvuruyu haklı bulursa bir hüküm verir. Şimdi, verdiği hüküm çok açık, hemen tahliye edilmesi.

İkinci nokta -yani en azından kayıtlara doğru bilgi geçsin diye söylüyorum- tahliyeyle ilgili kararı büyük dairenin vermesi gerekmiyor; tazminatla ilgili sürece itiraz söz konusu, tahliyenin hemen uygulanması gerekiyor. AİHM kararını tartışabiliriz, eleştirebiliriz ama kanunları uygulamak başka bir şey, tartışmak başka bir şey. Eğer uygulamak istemiyorsanız, Anayasa’dan, kendi koyduğunuz, çok yerinde ve doğru biçimde koyduğunuz 90’ıncı maddeyi çıkartın, o zaman diyelim ki “Zaten iç hukukun bir parçası değil, bağlayıcı değil.” nasıl istiyorsak öyle davranalım, Avrupa Konseyinden mi çıkıyoruz, ne gerekiyorsa bunu hep birlikte göze alalım.

Teşekkür ediyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 5/12/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili Kars Milletvekili Ayhan Bilgen tarafından, bağımsız yargının önündeki engellerin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan ÇUKOBİRLİK’in ekonomik durumunu iyileştirmek için yapılması gerekenlerin tespit edilerek Birliğin tarıma desteğinin arttırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/346) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

05/12/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu, 05/12/2018 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Altay

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmı’nda yer alan (ÇUKOBİRLİK'in ekonomik durumunu iyileştirmek için yapılması gerekenlerin tespit edilerek birliğin tarıma desteğinin arttırılması) 10/346 esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin görüşmesinin, Genel Kurulun 05/12/2018 Çarşamba günlü (Bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, yine biraz sessiz olalım lütfen. Bu son önergeyi görüşeceğiz, ondan sonra birazcık, bir on dakika ara vereceğim ve daha sonra da kanun çalışmalarına başlayacağız.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın Ayhan Barut.

Buyurun Sayın Barut. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Barut.

CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 5 Aralık. Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kadınına tanıdığı seçme ve seçilme hakkının 84’üncü yılı kutlu olsun. Kadınlarımızı yücelten Ulu Önderimizi bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyorum.

Sayın milletvekilleri, maalesef yiğidin kuru soğana muhtaç olduğu günleri yaşıyoruz. Büyük bir ekonomik ve siyasi krizle boğuşan ülkemizde tarım sektörü de can çekişiyor. Üreticilerimiz, artan maliyetler, yükselen faizlerin yanı sıra ürünlerinin para etmemesi nedeniyle büyük bir mağduriyet yaşıyor. Bu mağduriyetleri artıran faktörlerden birisi de ÇUKOBİRLİK gibi tarım satış kooperatif birliklerinin işlevsiz hâle getirilmiş olmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada bir zamanlar Orta Doğu ve Balkanların en büyük entegre tesisi olan, ülkemiz tarımına çok büyük bir katkı koyup yön veren, üreticilerimizin temel dayanağı olan ÇUKOBİRLİK’le ilgili partimizin Meclis araştırması teklifini görüşüyoruz. Bizler üreticilerimizin talepleri doğrultusunda ÇUKOBİRLİK’in tarıma daha çok destek vermesi, üretim ve akılcı yönetim anlayışıyla yeniden hayat bulması için çalışıyoruz. Neden bunu yapıyoruz? Çünkü biz ülkemizin, çiftçilerimizin üretmesini, ürettiğinde kazanmasını ve dışa bağımlılıktan kurtulmasını istiyoruz.

Size kısaca eski ÇUKOBİRLİK’i anlatmak istiyorum. ÇUKOBİRLİK 15 Ekim 1940 tarihinde 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Yasası’na göre Adana, Ceyhan ve Tarsus tarım satış kooperatiflerinin bir araya gelerek 275 ortakla oluşturdukları bir kooperatifler birliğidir. Kuruluşundan sonra büyümesini sürdüren ÇUKOBİRLİK 30 Nisan 1985 tarihinde yürürlüğe giren 3186 sayılı Yasa’ya göre yeniden yapılandı ve merkezi Mersin’de bulunan Yer Fıstığı Tarım Satış Kooperatifleri Birliğiyle birleştirildi.

ÇUKOBİRLİK, Mardin ve Diyarbakır’dan Mersin’e; Adıyaman’dan, Kahramanmaraş’tan, Hatay ve Osmaniye’ye kadar çok sayıda il ve onlarca ilçede tesisleri ve 34 kooperatifiyle yaklaşık 65 bin üretici ortağına hizmet verirken son dönemde hizmet verdiği üretici sayısı 30 binlere kadar inmiştir. Bugün ÇUKOBİRLİK’le iş yapan faal ortak sayısı 5 bini bulamamaktadır. ÇUKOBİRLİK’in sayısız gayrimenkulü, arsası, fabrikaları ve demirbaşları bulunmaktadır. Ama bunlar da yıllar itibarıyla borçların kapatılması için peyderpey satılmaktadır. Mevcut fabrika ve işletmeleri ise atıl bir şekilde satılmayı beklemektedir. Binlerce kişiyi istihdam eden, 6 Saw-Gin, 5 Roller-Gin prese işletmesi; yağ, boya, dokuma, iplik fabrikaları, biyodizel tesisleri bulunan ÇUKOBİRLİK, ekimden satıma kadar her aşamada üretici ortaklarına hizmet vermekteydi. ÇUKOBİRLİK, ortaklarının pamuğunu, soyasını, ayçiçeğini, kanolasını satın alarak onları serbest piyasa koşullarında haksız rekabetten koruyup aynı zamanda zirai ilaç, küspe, zirai gübre ve tohumluk gibi destekler sağlamaktadır.

Orta Doğu ve Balkanların en büyük tesislerine sahip olan ÇUKOBİRLİK, maalesef yıllar içerisinde yok edilmeye, hatta ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin hepsinde tarımsal üretim yapan çiftçiler desteklenmektedir ve korunmaktadır. Ancak ülkemizde bu durum geçerli değildir. Çiftçiler yetersiz desteklemelere ve yüksek girdi ve üretim maliyetine, hatta yanlış tarım politikalarına rağmen üretim yapmaya çalışmaktadırlar. Ülkemizde tarımın bitme noktasına geldiği şu dönemde ÇUKOBİRLİK kooperatifçilik yapmayı daha iyi koşullarda sürdürmelidir. Nitelikli tohum üretme tesislerini açıp üreticilere gübre tesisleriyle destek olmalı, yağ fabrikasını açmalı, tarımsal sanayi üretimini de güçlendirmelidir. ÇUKOBİRLİK’in yaşadığı ekonomik kriz ve çıkmazlar ne yazık ki arsa, gayrimenkul, tesis, makine ve teçhizat satarak giderilmeye çalışılmaktadır. ÇUKOBİRLİK’in işlevini tam anlamıyla yerine getirmesi ve tarıma çok daha destek verebilmesi için devlet eliyle yardım edilmesi ve destek verilmesi gerekmektedir. Özerk bir kurum olan ÇUKOBİRLİK’in ve diğer üretici birliklerin, yasal değişiklikler yapılıp eskiden olduğu gibi desteklenmesi şarttır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Barut, toparlayalım.

AYHAN BARUT (Devamla) – ÇUKOBİRLİK gibi kurumlara devlet desteği nakdî olarak ya da faiz oranı düşük kredi desteği sağlanarak yapılabilir. Böylelikle üreticilerin ürünlerini daha rahat alabilmesi ve ödemelerini de kolaylıkla yapabilmesi sağlanabilir.

ÇUKOBİRLİK’in yaşadığı sorunların çözümü için öncelikle devletin ve Hükûmetin harekete geçmesinin ardından, kent bileşenlerinin ortak bir akıl etrafında da buluşması gerekmektedir. ÇUKOBİRLİK’in tarıma çok daha destek vermesi, üretim ve akılcı yönetim anlayışıyla yeniden hayat bulabilmesi şarttır.

Göz bebeğimiz olan bu kurumun, içinde bulunduğu ekonomik krizden en az sıkıntıyla çıkması, satışının durdurulması, tüm sorun ve sıkıntılara ilişkin gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.

ÇUKOBİRLİK’in daha iyi noktalara taşınması amacıyla sunduğumuz Meclis araştırmasına destek vermenizi istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Barut.

Öneri üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın İsmail Koncuk.

Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu bir siyasi talep değil. Gerçekten CHP Adana Milletvekili Sayın Ayhan Barut kardeşimin verdiği bu Meclis araştırması önergesi son derece önemlidir. Ben bütün Adana milletvekillerinin de bu önergeyi doğru bulacağına inanıyorum yani bunu, siyasi bir talep olmasının ötesinde, gerçekten bir bölgenin kanayan bir yarası olarak görmemiz lazım. Burada AK PARTİ’den de Adana milletvekillerimiz var, Abdullah Doğru burada, Muharrem kardeşim burada. Dolayısıyla ÇUKOBİRLİK geçmişteki o güçlü günlerine döndürülmek zorundadır. Peki, nasıl bu hâle geldi? Yani o güçlü, istihdam yaratan, çiftçiye her alanda gerçekten destek veren ÇUKOBİRLİK, yıllar içerisinde hangi hatalar yapıldı, hangi kusurlar işlendi ki, bugün kendi mal varlıklarını satarak birtakım işler yapmaya çalışan bir kuruluş hâline geldi? Aslında, bu, muhalefet partilerinden daha önce AK PARTİ’yi bir iktidar sorumluluğuyla ilgilendirmesi gereken ciddi bir problemdir.

ÇUKOBİRLİK gerçekten büyük işler başardı, çok istihdam yarattı ve bizim ilimizde binlerce insan, o bölge illerinde binlerce insan ailesini ÇUKOBİRLİK’in yarattığı bu istihdam sonucunda geçindirebildi, çiftçiye muazzam destekler verdi. Ama tabii, maalesef siyasetin istismar alanı olarak da ÇUKOBİRLİK kullanıldı yani bir arpalık olarak görüldüğü devirleri yaşadı. Belki de ÇUKOBİRLİK bundan dolayı, bu istismar alanı olarak kullanılmasından dolayı, maalesef eski o güçlü günlerinin çok uzağında varlığını devam ettirmeye çalışıyor.

Gelin, burada bunu, bir siyasi öncelik, Cumhuriyet Halk Partisinin bir teklifi olmasının ötesinde “O bölgenin, Adana’nın, Kahramanmaraş’ın, Adıyaman’ın, Mardin’in, Mersin’in çiftçilerine, ziraatine destek veren sağlam bir kurum hüviyetine gerçekten nasıl kavuştururuz?”u beraber araştıralım. Bu, araştırmaya değer bir konudur diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Koncuk, teşekkür ederim.

Öneri üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın Muharrem Varlı. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Üç dakika süreniz Sayın Varlı.

MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ÇUKOBİRLİK’le ilgili verilen öneri üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

TMO tahıl üreticileri için ne ifade ediyorsa ÇUKOBİRLİK de pamuk üreticileri için önemli bir kurum. ÇUKOBİRLİK keşke gerçekten desteklenebilse, maddi imkânları daha iyi bir kurum olabilse ve çiftçinin pamuğunu alarak tüccarla rekabet edebilecek bir kurum hâline getirilebilse çok faydalı olacak çünkü ÇUKOBİRLİK’in kuruluş amacı bu. Daha sonra, ÇUKOBİRLİK tabii ki istihdam açısından da, özellikle siyasi iktidarlar tarafından da zaman zaman kullanılmış. Bugün, ÇUKOBİRLİK’in sayesinde emekli olmuş, emekli maaşını alan ve hâlâ bundan geçimini sağlayan Adana’da yaşayan birçok insan da var.

Tabii, önce Adana’da kurulmuş ama Karataş’a, Ceyhan’a hitap eden bir kuruluş olmaktan ziyade, daha sonra Urfa’da, Mardin’de pamuk yetişince, Diyarbakır gibi güneydoğu illerine, Mersin gibi biraz daha batıdaki illere de ÇUKOBİRLİK tesisleri kurulmuş ve orada kooperatifleri açılmış. Dolayısıyla ÇUKOBİRLİK güney ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne hitap eden önemli bir kuruluş. Burada, tabii ki Hükûmetten beklentimiz: ÇUKOBİRLİK’i madden biraz daha canlandırarak, ayakta tutabilirsek hem istihdam açısından orada çalışan insanlara çok büyük katkısı olacaktır hem de pamuk üreticilerine çok önemli katkısı olacaktır.

Pamuk fiyatları 4.600 liradan -eski parayla söylüyorum- başladı, şu anda 3.200 lira. Eğer ÇUKOBİRLİK rekabet edecek bir ortamı sağlayabilmiş olsaydı, bu ekonomiyi döndürebilseydi, tüccarla rekabet edebilseydi bugün, pamuğun fiyatı inanın ki 4 bin liranın altında olmazdı. Çünkü dünya piyasalarında pamuk hakikaten çok yüksek. Dışarıdan ithal pamuk getiremiyor çok yüksek olduğu için ama 3 tüccar oturuyor pamuk fiyatını belirliyor. Bunların karşısında rekabet edecek bir kurum yok. Kim olacak bu kurum? ÇUKOBİRLİK olacak. Aynı, TMO nasıl tahıl üreticilerini koruyorsa, tahıl üreticilerinin ürünü yetiştiği dönemde işte, buğday piyasasına giriyor, mısır piyasasına giriyor ve orada alım yapıyorsa aynı şeyi ÇUKOBİRLİK’in de yapması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü hakikaten, pamuk üreticileri bu dönem bu konuda çok ciddi bir mağduriyet yaşadılar. Bu mağduriyeti giderebilecek ve bu mağduriyeti önleyebilecek tek şey de ÇUKOBİRLİK’in tüccarla rekabete sokulmasıdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Varlı.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.

Buyurun Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Başkan, milletvekilleri ve değerli halkımız; öncelikle bir duyuruyla başlamak istiyorum. 3,5 yaşında Öykü Arin Yazıcı ve tüm ilik bekleyen çocuklar için donör olma çağrısı yapıyorum. Bütün halkımızı bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum.

İkincisi -dün de belirttik- Aydın Kızılcaköy’de JES protestosu yapan köylü halkımız jandarma tarafından saldırıya uğramıştı, bugün de sabah saatlerinde yine TOMA’lar ve gazlarla saldırıya uğradılar.

Bakın, görüntüler bunlar: “Sermayeye geç, halka dur.” “Bu topraklar bizimdir, bizim kalacak.” diyen emekçi köylülerimiz ve biz buradan bir kez daha Kızılcaköy’deki bu saldırıyı lanetliyoruz ve acilen geri çekilmelerini ve orada halkımızın taleplerinin karşılanmasını ve JES projesinden vazgeçilmesini istiyoruz, talep ediyoruz.

Evet, bugün ÇUKOBİRLİK’le ilgili bir önerge var yani pamuk üretimiyle ilgili. “ÇUKOBİRLİK batırılmış, elindeki mal varlıklarını satarak ayakta kalmaya çalışıyor. ÇUKOBİRLİK’i buradan kurtaralım.” diyor arkadaşlar, tıpkı ÇAYKUR’da olduğu gibi. Ziraat Mühendisleri Odasının yayınladığı 2018 Yılı Pamuk Raporu Türkiye’nin net olarak pamuk ithalatçısı konumunda olduğunu ortaya koyuyor. Pamuk tohumu üretiminin tamamına yakın kısmı 1990’lı yıllara kadar kamu tarafından üretilirken bugün özel sektör tarafından gerçekleştiriliyor. Yerli ve millî ekonomi, millî tarım, organik tarım, sizin millî anlayışınız bu. Yerli üreticiler batsın, yandaş şirketleriniz ithalatla zengin olsun, emperyalist tarım şirketleri Anadolu’nun altını üstüne getirsin tıpkı Aydın’da olduğu gibi.

Ziraat Mühendisleri Odasının raporuna göre 2017’de Türkiye’nin ithal ettiği pamuk miktarı 414 bin ton. Üretimi ihtiyacını karşılamayan Türkiye pamuk ithalatına yalnızca 2017’de 1,67 milyar dolar ödedi. Türkiye 2017 yılında savaşın kıskacındaki Suriye’den 14.574 ton pamuk ithal etmiş, hani şu bir ara Emevi Camisi’nde bayram namazı kılmaya gideceğiniz Suriye’den.

Ziraat Mühendisleri Odasının raporuna göre yaklaşık 70-80 bin civarında pamuk üreticisi olduğu tahmin ediliyor. Pamuk üreticilerinin en önemli sorunu yüksek üretim maliyetleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Çepni.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Dolar yükselince zam, inince ise ses yok. Pamuk üretimi için verilen destekler yeterli değil. Pamuk destekleme primleri rakip ülke koşulları ve dünya fiyatları göz önüne alınarak düzenlenmelidir. Havza bazlı destekleme modelinin etkin bir şekilde takibi ve uygulaması sağlanmalıdır. Pamuk üretiminde daha çok verim ve kaliteye sahip olan alanlarda ekim desteklenmelidir. Pamukta uzmanlaşmış kooperatif birlikleri olan TARİŞ Pamuk Birliği, ÇUKOBİRLİK, ANTBİRLİK’in etkinliği artırılmalıdır. Pamukta kirliliğin önüne geçilmeli, kaliteli üretim artırılmalı, lisanslı depoculuk sistemi yaygınlaştırılmalı ve tek balya standardizasyonu geliştirilmelidir.

Şimdi, burada bir noktaya daha vurgu yaparak bitirmek istiyorum. Dün Japon basınından edindiğimiz bilgiye göre Sinop Nükleer Santrali’nden vazgeçmiş şirketler. Evet, umuyoruz ki bu haber doğrudur fakat -eğer doğru ise ki onu umuyoruz- Sinop’ta 1.415 stadyum genişliğinde bir alanda 650 binden fazla ağaç kesildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Peki, bu proje iptal edilmişse bu ağaçların hesabını AKP nasıl verecek?

Bir kez daha buradan açlık grevinde olan yoldaşlarımızın taleplerinin karşılanmasını ve AİHM kararına uymayarak, bir hukuk garabeti uygulayarak, hukuk darbesi yaparak Demirtaş’a ceza veren, İdris Baluken yoldaşlarımıza ceza veren hukuku da AKP hukukunu da protesto ediyoruz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çepni.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde önerinin gerekçesini açıkladı Cumhuriyet Halk Partisi. Adalet ve Kalkınma Partisi grup adına söz istiyor. Onların da sözcüsü Adana Milletvekili Sayın Abdullah Doğru.

Buyurun Sayın Doğru. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH DOĞRU (Adana) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin ÇUKOBİRLİK’le ilgili araştırma komisyonu kurulması önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, meslektaşım, aynı zamanda Adana milletvekilimiz konuştu. Doğrusu, ÇUKOBİRLİK bu hâle nasıl geldi, burada AK PARTİ’nin hiçbir dahli var mıydı, bu Hükûmetin hiçbir dahli var mıydı? Hiçbir günahı olmayan bir iktidar. ÇUKOBİRLİK gerçekten büyük bir tesisti, 1940 yılında kurulmuş, Adana’nın en önemli kurumlarından bir tanesiydi ama zaman içerisinde siyasi iktidarlar orayı rant kapısı, istihdam kapısı olarak gördüler ve 2000 yılına kadar bu devam etti ve 2000 yılında ÇUKOBİRLİK battı, fabrikalar satıldı, içerisi boşaltıldı. Burada bizim hiç dahlimiz yok. Bu süre içerisinde, AK PARTİ iktidara geldikten sonra, memleketin sorunuydu, bunun çözülmesi gerekiyordu. “Bu ÇUKOBİRLİK’i varlıklarıyla birlikte nasıl ayakta tutarız?”ın çalışması yapıldı ve bununla ilgili de çiftçimize özellikle serbest piyasada malzemesinin, pamuğunun rahat regüle edilebilmesi için de kredi tanınması lazımdı. Sayın Barut’un da okuduğu o ÇUKOBİRLİK raporunun içerisinde görülecektir ki -özellikle o zamanki borcunu söylüyorum- 355 milyon -bugünkü parayla- borcu vardı. Bu borç Hükûmetimiz, AK PARTİ iktidarı döneminde 146 milyona düşürüldü, on beş yıl vadeli kredi sağlandı ve bu krediyle beraber şu anda ÇUKOBİRLİK ayakta tutulmaya çalışılıyor. Evet, ülkenin sorunları hepimizin sorunu, oradaki çiftçiler bizim insanlarımız, ayakta kalmaları lazım, rekabet etmeleri lazım.

Değerli arkadaşlar, bu sene Adana’da pamuk hem alan itibarıyla hem de rekolte itibarıyla yüzde 20 arttı. Bu, Hükûmetimizin vermiş olduğu desteklerin neticesinde oluşmuş bir artıştır, bunun da bilinmesi lazım. Biz üreticimizin, çiftçimizin her zaman yanında olduk. On altı yıllık iktidarımız döneminde çiftçimizi biz mağdur etmedik. Şu anda özellikle hem küresel hem de ülkemizde yaşanan bazı sıkıntılarla, birtakım istismar neticelerinde fiyatların artmasından kaynaklanan veyahut da bu işi istismar etmek isteyen insanların sorunlarını buraya bir Meclis önergesi, bir komisyon kurulması şeklinde getirirsek, bu da doğru olmamış olur. Bu Meclisin gündemini bu şekilde meşgul etmemiş oluruz. Adana’nın sorunu bizim sorunumuz, çiftçinin sorunu bizim sorunumuz, pamuğun sorunu bizim sorunumuz, fasulyenin sorunu varsa, ayçiçeğinin varsa, bütün çiftçilerimizin sorunları bizim sorunumuzdur. Biz on altı yıldır onun için iktidardayız ve bundan sonra da inşallah aynı şekilde bu hizmetlerimiz devam edecek diyor, heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Sayın Tanal, sisteme girmişsiniz, bir elektrik faturası vardı elinizde, gerekçesini biliyorum.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

44.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, elektrik faturasındaki dağıtım bedeline ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, elimde bir elektrik faturası var. Elektrik faturasının bedeli 1.473 TL, dağıtım bedeli 593 lira. Buradan Enerji Bakanına ve iktidar olmadığı için birinci sırada bulunan siyasi partiye sesleniyorum, sizden istirham ediyorum: Vatandaşın tükettiği elektriğin bedeli 1.473 lira, dağıtım bedeli 593 lira. Adalet bunun neresinde? Vicdan bunun neresinde? Hukuk bunun neresinde? Değerli arkadaşlar, bunu düzeltelim ya. Bu düzeltilmeyecek bir iş değil ki! Vatandaş bununla nasıl yatırım yapacak, nasıl istihdam yapacak, vatandaş evde nasıl geçimini yapacak? Bu şikâyetler sadece bize mi geliyor, hiç sizlere gelmiyor mu?

Teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan ÇUKOBİRLİK’in ekonomik durumunu iyileştirmek için yapılması gerekenlerin tespit edilerek Birliğin tarıma desteğinin arttırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (10/346) ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Aralık 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kabul edilmiştir, biz çoğunluktayız Başkan.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.51

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

-----0-----

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi (2/1286) ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi (2/1286) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 16) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 16 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına konuşma tamamlanmıştı.

Şimdi, diğer konuşmacılarımızı sırasıyla davet edeceğim.

Söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekilimiz Sayın Yücel Bulut’a ait.

Buyurun Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.

Öncelikle şunu ifade etmek isterim: İcra dairelerinin içinde bulunduğu hâl ve koşullar -özellikle 15 Temmuz sonrasında OHAL çerçevesinde alınan tedbirler nedeniyle- nitelikli kadro eksiği, personel eksiği ve iş yükünün günden güne artan iş yükünün mevcut kadro ihtiyacıyla, mevcut bina ihtiyacıyla karşılanamayacak oluşu gerçeği karşısında, icra iflas sistemine pratik bir çözüm getiren huzurdaki mevcut yasa teklifini Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak destekliyoruz. Ancak bu desteğimiz mevcut bulunmakla beraber iki hususu da yüce Meclisin huzurunda tekrar etmek istiyorum: Bunlardan birincisi, yaklaşık doksan yıldır İcra ve İflas Kanunu’na her gelişme sonrasında her yeni dönemde ihtiyaca uygun olarak yeni bir ek yapılması neticesinde, yeni dolgular getirilmesi neticesinde İcra ve İflas Yasamız bugün âdeta bir yamalı bohçaya dönmüş durumda. Dolayısıyla mevcut, huzurdaki yasayla ancak ve ancak geçici çözümler üretmenin yanında -yüce Meclisin çok ivedi bir şekilde- Türkiye'nin, ihtiyaçlarını karşılayacak, teknolojik gelişmelerle uyumlu, alacaklı borçlu dengesini kurabilecek ve bütüncül yaklaşımla, yasa içerisindeki sistematiğin birbiriyle çelişmediği yeni bir İcra ve İflas Yasası’na ihtiyacı olduğu gerçeğini vurgulamak istiyorum.

Bunun dışında, “Evet, bu yasaya destek veriyoruz.” dedik. Bu geçici çözümü bir pratik çözüm olarak görüyoruz. İş yükünü önemli ölçüde azaltacağı kanısıyla bu yasa teklifine destek veriyoruz. Ancak bu yasa teklifine destek verirken bir hususun da nazara alınması gerektiği kanısındayız. O da şudur: İcra ve İflas Yasası’nda bu değişikliğin yapılmasının -kanunun gerekçesinde de bu şekilde geçiyor- temelinde yatan bir hakikat var. Nedir? Abonelik sözleşmesinden kaynaklanan alacakların icra müdürlüklerindeki iş yükünün önemli bir kısmını oluşturduğu gerçeğini biz Meclis olarak ve yasayı hazırlayan arkadaşlarımız, kanun gerekçesini yazanlar kabul ediyorlar. Gerçekten de bu durum bir başka vakayı ortaya çıkarıyor. Bugün icra müdürlüklerinde milyonlarca dosyanın temelinde yatan alacak nedeni olarak bu abonelik sözleşmeleri mevcut bulunuyor. Buradan da şu anlam çıkıyor: Ciddi bir toplumsal travma ve mali kriz aslında yurt genelinde yaşanıyor ve vatandaşlarımız en asgari ödemesi olan elektrik borcu, su borcu, telefon borcu gibi takriben 50-60 TL’lik borçları dahi ödeyemedikleri için icra müdürlüklerimiz şu anda kilitlenmiş durumda. İcrada çalışan herkes, icra müdürleri, kâtipleri, icrada görev yapan avukat arkadaşlarımız, memurlar yani icra dairesine doğrudan ya da dolaylı olarak işi düşen herkes şu anda sistemden mutsuz. Alacaklı alacağını alamaz hâlde borçlu en asgari borcunu ödeyemediği için icra müdürlükleri günden güne şişiyor. Bunun arkasında sosyolojik bir gerçeklik ve ekonomik bir travma var.

Dolayısıyla, bu sorunlar yani icra müdürlüklerindeki iş yığılmasını ve iş yükünü oluşturan sorunların perde arkası incelenmezse, masaya yatırılmazsa… Geçenlerde bir hadise olmuştu, bir cezaevi açılışında -dil sürçmesi olduğunu düşünüyoruz, öyle temenni ediyoruz- cezaevleri için bir milletvekili arkadaşımız âdeta bacasız fabrika demişti. Eğer ki böyle bir tedbir alınmazsa icra müdürlükleriyle ilgili de böyle bir mantık oluşacak, bunlar âdeta birer bacasız fabrika gibi düşünülecek ve hiçbir çözüm üretmeksizin her sene Ankara’ya 5 tane yeni icra dairesi, İstanbul’a 10 tane yeni icra dairesi açmak suretiyle yığılan iş yükünü bir nebze azaltmaya çalışacağız. Peki, bizim insanımız, her gün borçlu sayımız -cumhuriyet tarihinde yetmiş yıldaki artışı nazara alarak- son on beş yirmi yılda neden tüm cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan artışın katbekat fazlası? Bizim insanımız, borçlu olarak bu icra dairelerinde görünen insanlarımız, sadece ama sadece borç ödeme ahlakından yoksun ve ahlaksız oldukları için mi borçlarını ödemiyorlar ve icra müdürlüklerinde borçlu hâlini alıyorlar, yoksa bu insanlar hayatın içerisinde çaresizce savrulmuş, çaresizce geçim derdi içerisinde borçlu konumuna düşmüş insanlar mı? Bunu dikkatle incelemek gerekiyor.

Evet, bu insanların hiçbirisi ahlaksız değil. Özellikle bu borç yekûnunun önemli bir kesimi Türk köylüsünden oluşuyor. Memlekette işçi icralık durumda, memur icralık durumda, bürokrat icralık durumda, belki milletvekili icralık durumda ama hepsinden daha travmatik olanı, hepsinden daha acı olanı Türkiye’de köylü bütünüyle icra tehdidi ve baskısı altında. Neden? Çünkü nüfusumuzun 50 küsur milyon olduğu dönemde Türkiye’de köyde yaşayan insanımızın sayısı 21,5 milyon iken, bugün nüfusumuzun 80 milyonu geçtiği bir dönemde köyde yaşayan insan sayımız 6,5 milyonun altına düşmüş. İnsanlar köyde durmak istemiyorlar, köyde yaşamak istemiyorlar çünkü izlenen tarım politikaları neticesinde, her fedakârlığın köylüden beklenmesi neticesinde köy nüfusumuz önemli bir ölçüde geçim derdiyle şehir merkezlerine doğru akın etmeye başladılar. Köyde yaşamak mümkün değil. Neden? Çünkü ben, kendim, Tokat’ın köylerinden biliyorum. Türkiye’de en fazla köy nüfusuna sahip, en fazla köy adedine sahip illerden birinin milletvekiliyim. 630 köyü var Tokat’ın ve bugün bu köylerin yüzde 80’i neredeyse boşalmış ve nüfusunun yüzde 90’ını kaybetmiş durumda. Köyde yaşayan gence -bu bir gerçek, şaka yapmıyorum- artık kız vermiyorlar. Dolayısıyla gençlerimiz hızlı bir şekilde, akın akın şehir merkezlerine doğru göç etmeye başladı. Köydeki ata toprağını bırakıp, köyünü bırakıp apartman görevlisi olarak, güvenlik görevlisi olarak, çoğu zaman sigortasız olarak sadece şehirde yaşıyor olabilmek adına şehir merkezlerine doğru akın ediyorlar. Şehir merkezlerinde kimisi bir fabrikada işe giriyor. Fabrika patronları da ahlaksız değil, fabrika patronları da bir ekonomik açmaz içerisinde. Gidin Tokat organizeye, gidin Turhal organizeye üç aydır maaşını alamayan insanlar var, patronlarının kötü niyetinden dolayı değil, içerisinde bulunduğumuz mali krizden dolayı.

Şimdi, köylü buradan bir çıkış arıyor, elimizde kalan 6,5 milyon köylü bir çıkış arıyor, diyorlar ki: “Biz en iyisi süt işi yapalım.” Ulusal Süt Konseyi diye bir şey kurduk. Ulusal Süt Konseyi bir fiyat belirliyor. Lütfen, bu konuda herkesi duyarlılığa davet ediyorum. Ulusal Süt Konseyi taban fiyatı sütün litresini 1,7 lira+KDV olarak belirlemiş. Ben size söylüyorum -numunesini bulan varsa getirsin Tokat’tan bana- 1,5 liradan daha fazlaya süt veren bir köylü kalmamış. Neden? Çünkü süt fabrikaları tekelleştiler, tekel oluşturdular ve Türkiye’nin değişik bölgelerini kendi aralarında taksim ettiler. Köylüye diyor ki: “Senin sütünü alacaksam fiyatı bu.” Bir denetim mekanizması yok.

Şimdi, ben buradan kötü ve kara bir haber veriyorum sizlere, icra dairelerindeki dosyalar neden artıyor diye soranlara da cevap olsun aynı zamanda: Bu insanlar yakında batacaklar çünkü aynı fabrikalar bu köylüye şu baskıyı da yapıyor, diyor ki: “Senden 500 bin liralık süt alırsam benden 250 bin liralık da yem almak mecburiyetin var.” Paranın yarısına da yem satarak… Yem işine girmişler. Bu şekilde köylüye baskı uyguluyorlar.

Şimdi, aynı zamanda, çıkacak et işi yapacağız diyecek köylü, elimizde kalan son köylü. Bu sefer de diyoruz ki: “Döviz kuru yüksekti, Tarım Bakanlığı olarak size biz hayvan getirdik.” Bu hayvanları doların kuru 6,5 lira, 7 liraya dayanmışken köylüye sattık. Şimdi hep beraber etin fiyatını düşürmeye çalışıyoruz. Ama 7 liralık 6,5 liralık döviz kurundan hayvan alan köylünün ettiği zararı düşünenimiz yok. Besi işi yapan köylülerimiz de batmak üzere, yakında hepsi icralık olacaklar, haberiniz olsun, buna bir tedbir alınması gerekiyor. Şimdi, somut örnek isteyebilirler köylünün durumundan. İcra müdürlüklerindeki yükün ağırlığını bu insanlar oluşturduğu için söylüyorum.

Bakın, Tokat’ın en merkez köylerinden biri, dağ başından bahsetmiyorum, Tokat-Turhal yolu üzerinde Munamak diye bir köy bir dolu felaketine uğruyor; bütün hasat, mahsul harap olmuş, köylünün başka hiçbir rızkı ve nafakası yok. Aylardır zarar tespiti yapılmış olmasına rağmen o gariban köylüden fedakârlık bekliyoruz ve hâlâ ödemeleri yapılmadı, her gün yeni bir kırtasiye çıkartılıyor.

Sulama birliklerinin borçlarından dolayı, bilmiyorum haberiniz var mı, Kelkit’te 50 tane köyün, beldeliği kalkmış, köylerin belediye başkanları da dâhil olmak üzere, traktörü hacizli, arsası hacizli, mahsulü hacizli, banka hesabı hacizli, maaşı hacizli ve bu insanlardan hâlâ fedakârlık bekliyoruz. Cumhuriyet tarihi boyunca ve hatta Osmanlı İmparatorluğu boyunca bütün fedakârlığı her zaman bu gariban Anadolu insanından bekledik. Bugün bir mali kriz içerisindeyiz ve tasarrufu yine aynı insanlardan bekliyoruz. Diyoruz ki: “25 liralık elektrik kullanıyormuşsun, bundan sonra 20 liralık kullan.” Zaten asgari geçim standardını sağlayamayan bu insanların üzerine her gün yeni bir yük, her gün yeni bir tazyik oluşturuyoruz.

Slogan atmaya geldiğinde hep beraber slogan atıyoruz “Kahrolsun İsrail!” diye ama millî gübre politikamızı, millî tohum politikamızı iflas ettirmişiz, Anadolu köylüsünün hepsini dövize endeksli İsrail tohumuna muhtaç ve mahkûm hâle getirmişiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YÜCEL BULUT (Devamla) – Toparlayacağım efendim.

BAŞKAN – Tabii, buyurun.

YÜCEL BULUT (Devamla) – Ve şimdi diyoruz ki aynı Anadolu insanına: “Sen bu açmazlar içerisinde borçlandın, izlediğimiz tarım politikaları neticesinde iflasa sürüklendin. 21,5 milyon kişiydin 6,5 milyona düştün. Elektriğin, suyun, her şeyin hacizli; traktörün hacizli. Biz şimdi senden bir fedakârlık daha bekliyoruz: Tasarruf edeceksin, az yiyeceksin, devletimiz zorda. Hatta, sana bir müjdemiz var: İcra daireleriyle ilgili revizyona gidiyoruz, artık bu alacakların daha hızlı tahsiliyle ilgili formül ürettik.” demektir. Biz bunu destekliyoruz. Neden destekliyoruz? Çünkü icra daireleri içinden çıkılmaz bir hâldedir, içinden çıkılmaz bir hâldedir. Doğru, bu yasa teklifini hazırlayan Ali Özkaya Bey’in mantığını, Adalet Bakanlığı bürokratlarının hepsinin mantığını destekliyorum ama bunların hepsi, sadece ama sadece, eğer ki başkaca çözümler aramadığımız ve bulmadığımız sürece bir süre sonra yığılmayı asla ve asla önleyemeyecek geçici çözümlerdir. Dolayısıyla anlattığım hususların, işçinin durumu, köylünün durumu ve izlenen politikaların her sene Türkiye Cumhuriyeti’ne 2 milyon, 3 milyon yeni borçlu kazandırmak anlamına geleceğini ve İcra İflas Yasası’na ekleyeceğimiz 5-6 tane maddeyle de bunu çözemeyeceğimizi anlatmak için ifade ettim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi günler diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bulut.

Kanun Teklifinin birinci bölümü üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Batman Milletvekilimiz Sayın Necdet İpekyüz…

Sayın İpekyüz, süreniz on dakika.

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında dünden beri hep, bütün arkadaşlar konuştu ve destek sunanlar da oldu çeşitli siyasi partilerden. Gerçekten bu Parlamentoda siyaset yapıyorsak ve gelecekle ilgili konuşmaları, kurguyu düşünüyorsak, bütün toplumun sorunlarına eğilmek istiyorsak, bugün, dün ele alınan ve bir günde sanki bir yerden haber gelmişçesine gerek Sayın Demirtaş gerek İdris Baluken ve gerekse de Sırrı Süreyya Önder konusunda çıkan kararların uygulamaya konulması tesadüfi değildir. Buna değinmemiz lazım. Niçin değinmemiz lazım? Normalde bu kürsüde konuşulan şeyler özgür olduğu kadar, bu kürsüde siyaset yapanların toplum nezdinde de en büyük görevi demokratik mücadeleyi sürdürmek, şiddetten, gerilimden uzak, demokrasiye olan özlem ve barış talebini dile getirmektir.

Nitekim, bu Parlamentoda 2013 dönemi konuşulduğunda, bu Parlamentoda “çözüm” diye tanımlanan dönemde yasalar çıktı ve buna yönelik övgüler konuşuldu. Ve 17 Mart, Sayın Demirtaş’ın yaptığı konuşma ve Sayın Önder’in yaptığı konuşmaya baktığımızda… Dün burada dile getirildi ama inceledik, keşke arkadaşlar bugün sunabilseler, 18 Mart tarihli gazetelere bakabilsek. 17 Martta yaptığı konuşmada, bu çözüm meselesi konuşulduğunda, sonradan çözüm döneminde de özellikle FETÖ nedeniyle çok suçlanan Paris’te işlenen cinayet üzerine bir konuşma var, peşinden de cebir, şiddeti içermeyen, barışı, özlemi dile getiren ve 21 Martta Diyarbakır’daki yapılacak konuşmaya atıfta bulunan talepler dile getirilmiş.

Ve bakın, sadece bu maddeden ceza alıyor. Ve 1990’da çıkarılan Ceza Yasası’na eklenen bu Terörle Mücadele Kanunu’nda propagandayla ilgili “bir yıldan beş yıla kadar” deniyor. Herkese, Demirtaş hariç, bir yıl ceza verilmiş. Demirtaş’a beş yıldan az çünkü beş yılı geçerse üste gidiyordu.

Ve ne zaman verilmiş? Ne zamanki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararı çıkardığında -az önce sayın grup başkan vekilimizin belirttiği gibi- bu kararı dile getirdiğinde dile getirilmiş. Ya bunlar tesadüfi değil, bilinçli ve gerçekten…

Neden? Bakın, sadece Demirtaş, İdris Baluken, Sırrı Süreyya Önder gibi konuşuyoruz ama 6 milyon oy var. Ve bu insanlar gerçekten barış istiyor, gerçekten demokratik mücadele istiyor, gerçekten şiddete karşı çıkıyor. Siz birilerine yaptığınız uygulamalarda, 6 milyonu temsilen, bunları da dikkate almanız lazım.

Ve ne oluyor? Bunların hepsini getirdiğimizde aslında bu Parlamento ve bizlere düşen görev gerçekten önümüzü açmak ve barış dolu, demokrasi dolu günler için de siyasetin yolunu kolaylaştırmamız lazım, siyaset yapanların elini kolunu güçlendirmemiz lazım.

Bakın, çözüm meselesiyle ilgili çıkarılan yasa, tekrar, temmuz ayında Cumhurbaşkanı kararnamesiyle “pat” diye çıkarıldı. Normalde o Mecliste oylanmıştı, parmaklar kalkmıştı, o döneme ilişkin 30 mu, 35 mi ret var, genel bir kabul var ve bir gecede kararnameyle kaldırılıyor. Çıkaran ve uygulayana baktığımızda bazı şeylerin tesadüfi olmadığını görüyoruz.

Bir diğeri, dün, işte bu 16 sıra sayılı Teklif’in, aslında konuşacaktık birinci bölümü üzerine ama Madenciler Günü’ydü. Madenciler Günü’nde burada çıktığımızda sadece iş kazaları, iş cinayetleri, işçilerin haklarının gasbedilmesiyle ilgili konuları gündeme getiriyoruz. Türkiye’de bugün birçok meslek grubunda, birçok işçi kesiminde ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Ve nedense genelde ölümler ortaya çıktığında konuşmaktayız. Aslında bunların birçoğu önlenebilir ölümlerdir ve önlenebileceği için de tedbirler almamız lazım, o konuda çalışmalar yürütmemiz lazım.

Bilemiyorum izlediniz mi, izlemediniz mi, “Germinal” diye bir film var. Emile Zola’nın, Fransa’nın kuzeyinde geçen, madencilerle ilgili hem film olarak hem de roman olarak tarihe geçmiş bir kitabı. O kitabın bir yerinde şöyle diyor: İnsan haklı olduğu zaman haksız gibi görünmektense ölümü göze almalı. Gerçekten bir kişi veya bir grup haklı olduğu zaman, sürekli haksız gibi görünmektense, ölümü göze alabiliyorlarsa bunun bir işareti Leyla Güven’dir. Arkadaşlar, bu Mecliste olması gereken arkadaşımız yok. Ve kendi gerçekten haklı olduğu hâlde haksız gibi görünmesi… O günkü madencilerin tek çare olarak düşündükleri şey grevdir. Ve bir umutla, bir haykırış, bir imdat için kendileri o dönem greve gitmişlerdir. Aslında, demek ki 1800’lerden bugüne kadar insanlar çok haksızlığa uğradıklarında, o filmdeki gibi, o romandaki gibi kendi vücuduyla ilgili, kendi geleceğiyle ilgili bir karar alabiliyor ve gerçekten önünü açmak istiyor. Buradan özellikle grevde olan arkadaşlarımıza ve destek sunanlara da ben selamlarımı iletiyorum.

16 sıra sayılı Kanun’a baktığımızda abonelik sözleşmesiyle ilgili düzenlemeler ele alınmış ve isme baktığımızda gayet masumane; abonelik sözleşmelerinde problemler var, bu işi çözmek için bir şeylerin yapılması lazım. Ama arkadaşlar, yine torba… Bilemiyorum bu Mecliste daha önce bir çalışma yapılmış mı, yapılmamış mı? Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar torba yasa ne zaman…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Torba değil, normal.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Ki zaten “torba” değil de toplum tarafından ona bir uydurma isim getirilmiş, çerçeve bir yasa diye tanımlanmış ama halk arasında, basın arasında “torba” denilmiş. Gerçekten son dönemde neler var içinde ve neden buna ihtiyaç duyuluyor? Hele hele pratik çözümler olağanüstü dönemlerde olursa anlarız da ama bunun bir rutine, bir keyfiyete dönüştüğünü gördüğümüzde çok saçma bir şeyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz. Neden saçma diyorum? Çünkü yapboza dönüştürmüşüz. Yedi ay önce çıkardığımız şeyi yedi ay sonra diyoruz ki: “Bunu düzeltelim.” Bir yıl önce çıkardığımız şeyi bir yıl sonra “Düzeltelim, şurada bir eksik var, bunu düzeltelim.”

Bunu niçin söylüyorum? Normalde bir yasa çıkmadan önce sivil toplum örgütlerinin katılımı lazım. Normalde o ilgili kurumlar, taraflar kimlerse onlardan görüş almak lazım. O görüşler doğrultusunda bir yasayı hazırlarsınız, çıkarırsınız, uygulamaya sokarsınız. Ama siz bir kibirle, bir keyfiyetle, “Her şeyi ben bilirim, ben yaparım.” diye düşünürseniz, ismini “torba” koyarsınız, her şeyi yaparsınız.

Ve ne oluyor? Şimdi, bakalım, abonelik… Bakın, “abonelik” dediğimizde bugün Türkiye’de hangi bankaya internetten girseniz… Hangi kurumlara abone olmak istiyorsunuz? Ve maalesef Türkiye’de -Parlamento biliyor, yakınlarımız biliyor- dolandırıcılar da artık abonelik sözleşmesiyle ilgili SMS atıyorlar, mesaj atıyorlar veya telefon açıyorlar. Diyorlar ki: “Şu abonelik işlemlerinizden dolayı borcunuz vardır, şuradan icra takibiniz vardır, bize ödeme yapın.” Dün de bu kürsüde dile getirildi, 20 milyon icra takibi var. Eğer Türkiye’deki hane sayısına düşen nüfusu düşünürsek her hanede demek birden fazla icralık bir durum var. Peki, bu icralık durumlara baktığımızda… Yani gerçekten arkadaşlar, öyle bir ele alıyoruz ki insanların 20 lirası, 30 lirası, 40 lirası, 100 lirası, 200 lirası… Bakın, elektrik, bakın, doğal gaz, bakın, su ve iletişim artık zaten bir kamu hakkı. Normalde çağdaş ülkelerde, bugün Avrupa’nın neresine giderseniz gidin, gezdiğinizde, telefonunuzu çıkardığınızda ücretsiz internete girebiliyorsunuz. Birçok yerde, Türkiye’de böyle eşitsizliğin, makasın açıldığı bir yerde normalde elektriğin zaten kamu hizmetine dönüşmesi lazım, normalde suyun kamu hizmetine dönüşmesi lazım, doğal gazın kamu hizmetine dönüşmesi lazım. Ama biz ne yapıyoruz? Parayı ödemeyenleri icraya veriyoruz.

Peki, şirketlere ne yapıyoruz? Ya arkadaşlar, burada konuşuldu, önergeler verildi. Bakın, TELEKOM ya, bakın ya, bunun öyküsüne baktığımızda, bunu ele aldığımızda, ya, para verdik, kredi verdik, sonra o kefaleti de üstlendik, insanlar çantayla, parayla, dolarlarla gittiler.

Sonra emekliler için “erken emeklilik” diyoruz. Erkenle alakası yok, onların haklarını gasbetmişiz. Yaşa takılmışlar, 1999’dan itibaren bunların hakları gasbedilmiş “Paramız yok.” diyoruz. Kışa gireceğiz, doğal gaz için 30 lira yatırmayanın doğal gazını kesiyoruz, elektriğini kesiyoruz. Bugün zaten özellikle doğu ve güneydoğuda, Batman’dan biliyorum, Batman’da birçok yerde elektrik kesilmekte. Hele yazın çiftçiler perişan olmakta ve peşine ne oluyor? Çiftçinin desteklenmesi geldiğinde Ziraat Bankasındaki hesabına el konulmakta ve işler kesada gidiyor.

Bu nedir? Şirketlere yapılan vergi affı. Burada Sabancı, Cengiz Holding, Doğuş Holding; trilyonlarca para, oturuyorlar, anlaşıyorlar ve vergi affı… Bunları yapan şirketler, bu şirketlere kolaylık yapanlar, kıyak geçenler niye vatandaşa kıyak yapmıyor, niye yurttaşa kıyak geçmiyor? Abonelik sözleşmelerini kolaylaştırmak için hukuku linç edip torbaya koyuyoruz. Ben hukuktan pek anlamam ama içine bakıyorum, İcra ve İflas Kanunu’nu, Harçlar Kanunu’nu, Ticaret Kanunu’nu, Tüketici Hakları Kanunu’nu, Bilirkişilik, Tebligat, Arabuluculuk Kanunlarını koymuşuz ve diyoruz ki: “Biz konkordatoyla ilgili yapalım, ara buluculukla ilgili yapalım, tebligatla ilgili yapalım, bilirkişilikle ilgili yapalım.” Yani gerçekten, tekrar diyeceğim, Kürtçe bir deyim var “…”(x) hepsini iç içe koymuşuz, karmakarışık yapmışız, ortamımıza getirmişiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Sayın Başkan, toparlıyorum.

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın İpekyüz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Bu iflaslar konusunda bir sıkıntı vardı, dün de bu kürsüde dile getirildi. Konkordatoyla ilgili, isteyen istediği yükü aldı götürdü, köşeyi döndü. Çünkü ne yaptı? Dedi ki: “Ben parayı ödeyemiyorum, bunu ilan ediyorum.” Birileri de onlara akıl verdi: “Siz böyle davranın, rahatsınız.” Peki, onlara iş yapanlar, onlara taşeronluk yapanlar, onlar ne yapacak? Ona deri satan, kumaş satan, iş yapan, inşaat yapan, onlar ne yapacak, intihar mı edecek? Onlar kurtuldu, şimdi mi zorlaştırıyoruz? Niye o tedbiri alamadık? Niçin bunu yapamadık? Çünkü birilerine kıyak geçmemiz lazımdı. Bu kıyağı geçmezsek sanki birilerinin talimatıyla biz zor durumda kalacaktık.

Uzatmadan şöyle bir toparlamamız lazım. Bizim, gelecekle ilgili, abonelikle ilgili, kamusal olan hizmetler, iletişim, elektrik, doğal gaz, su gibi şeylerde normalde tüketicinin, vatandaşın yanında olmamız lazım, şirketlere kıyak geçmememiz lazım. Biz şirketlere kıyak geçtiğimiz zaman gerçekten vatandaşın cebine göz koymuş oluyoruz.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İpekyüz.

Şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Turan Aydoğan’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Aydoğan, süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partili dostlarımıza ve Sinop halkına başsağlığı diliyorum, yaralı yurttaşlarımıza da acil şifa diliyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle bir konuyu açıklığa kavuşturalım: Bu ülkede ekonomik kriz var mı, yok mu? İktidar tarafına sorarsak “Kriz mriz yok.” der. Yandaş basına baktığımız zaman zaten kriz yok, uçuşa geçtik, uçuyoruz. Diliniz bunları söylüyor da çıkardığınız düzenlemeler bunları söylemiyor sevgili dostlar. Mesela, bu görüştüğümüz yasanın adı “Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi” ama kendisi, bildiğiniz, krizden kaynaklı tahsilat yasası. Krizi yaratıyorsunuz, ondan sonra “Vatandaşın sırtından tahsilatı ne şekilde hızlı gerçekleştiririz?” diye yol arıyorsunuz. En iyisi siz de gelin, bunu ikrar edin, eğri oturup doğru konuşalım, böyle kaçak güreşmek yerine “Bu krizden nasıl kurtuluruz?” konusuna ilişkin birlikte kafa yoralım, birlikte düşünelim, birlikte çözüm üretelim çünkü bu memleket hepimizin. Biz zaten bunu yapıyoruz, vatandaşa sokakta krizden nasıl kurtulacağının faturasını anlatmaya çalışıyoruz ama en çok da iktidarın bunu dinlemesi lazım. Unutmayın, tekrar ediyorum: Bu memleket hepimizin.

Kanunun ismine bakınca başlı başına bir kanun yarattık falan diyeceğiz ama aslında bakanlık bürokratları tarafından ve birkaç milletvekili arkadaşımız tarafından sipariş edilmiş bir torbayla karşı karşıyayız. Harçlar Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Arabuluculuk Kanunu, bunlarla ilgili çok önemli değişiklikler bu kanunun içerisinde serpiştirilmiş. Bugüne kadar yaptığınız gibi yapıyorsunuz arkadaşlar, torbaya doldurup doğru düzgün tartışılmasını, kamuoyunun doğru düzgün bilgilenmesini engelleyerek kanunlar çıkarıyorsunuz, sağlıklı bir tartışmaya müsaade etmiyorsunuz. Bununla ilgili kurumlar, kuruluşlar, ilgilileri; hiçbiri bu tartışmanın içerisine dâhil edilmiyor, en çok da tüketici dernekleri. Bu yasayı çıkarırken bir tane tüketici derneğini çağırdınız mı? Biz Komisyondaydık, böyle bir şey görmedik; halkımızı ilgilendiriyor, tüketiciyi ilgilendiriyor. Toptan oradan buradan çağırdığınız insanlar görüşlerini söyleyebiliyorlar ama tüketici dernekleriyle alakalı biz Komisyonda kimseyle karşılaşmadık.

Teklif tümüyle anlamsızdır demeyeceğim. En azından giriş kısmında “adalete erişimin hızlanması” diye bir ifade kullanıyorsunuz, sonuna kadar katılıyorum. Adalet için yüzlerce kilometre yol yürümüş bir genel başkana sahip ve bir örgüte sahip bir partinin milletvekili olarak burada konuşuyorum ben. Aynı zamanda yıllardır da adalet peşinde koşan bir avukatım. Ancak sayın milletvekilleri, burada adalete erişim değil, paraya erişim esas alınmış. Adalete erişimin hızlanması özgürlüklerle yakından ilgilidir.

Bakın, binlerce öğretim üyesinin işine son verdiniz. Hakkında hiç dava açılmadığı hâlde suçlu mu suçsuz mu olduğunu bilemeyen insanlar sokakta geziyor, kapı kapı dolaşıyor, suçsuz olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Belki yıllarca sürecek bu çabaları. Araya komiteler koydunuz, araya birtakım basamaklar koydunuz, yargı yoluna başvurmalarını uzattınız. Bir öğretim üyesinin haklı mı haksız mı olduğunu uzun süre anlayamayacağı bir süreç başlattınız. Ama biz size adalete erişimden bahsediyoruz, sürekli bahsediyoruz. Bu adalet ne menem bir şeydir, sadece holdinglere var da bu millete yok? Bu nasıl bir şeydir? Gezi Parkı’nda rövanş yarattınız, gencecik çocukları şu anda içeri alıyorsunuz. Adaletiniz bu mu, “adalete erişim” dediğiniz bu mu? Masum insanları, gerçekten doğayı sahiplenen insanları içeri alıyorsunuz, sizce Gezi Parkı’nın müsebbibi dediğiniz FETÖ’cüler de dışarıda geziyor. Adalete erişim bu mudur? Aylardır duruşmaya çıkarılmayan insanlar var bu ülkede. Mesela Osman Kavala var, mesela gazeteciler var, avukatlar var tutuklu. Bu mudur adalete erişim? Niye bunları konuşmuyoruz da sizin bu alelacele getirdiğiniz, bir şekilde vatandaşın sırtına vurulacak paralarla ilgili hızlı tahsilat yasasını, adalete erişim diye millete yutturuyorsunuz. Türkiye’nin sorunu alacağın tahsili sorunu değildir arkadaşlar. Eğer firmalar bundan dolayı zorlanıyorsa o zaman tüm ekonomik sistemi oturup konuşmamız gerekir. Sadece hukuksal değişikliklerle bu sorunu çözemeyiz. Bu firmaların borçlarını ödemeyenler yani alacağın tahsilinin süjesi durumunda olan kişiler yoksul vatandaşlarımızdır, keyiften ödememe yapmazlar, yoksullardır. Vatandaşın sırtına hızlıca vuralım diyorsanız biz buna yokuz. Bunun adı, aslında sizin inkâr ettiğiniz krizin faturasının vatandaşın sırtına bindirilmesidir. Bir yanda milyonlarca vatandaş, diğer yanda bir avuç yandaş. O bir avuç yandaşın alacaklarının tahsili için hukuk sistemimizi altüst edecek bir mantıkla beraber kanun çıkarıyorsunuz burada.

Sadece hukukla ekonomiyi düzeltemezsiniz. Kuşkusuz iyi bir ekonomi için hukuk güvencesi tartışmasız, kaçınılmaz gereklidir ama böyle hukuksal sistematik oyunlarla beraber ekonomiyi düzelteceğinize inanıyorsanız içinizdeki iktisatçılara tavsiye ederim, gitsinler yeniden ders alsınlar üniversitelerde.

İstediğiniz kadar, tahsilatı hızlandıracak önlem almaya kalkın, vatandaşın ödeme gücü yoksa bu borçları tahsil edemezsiniz. Ne yapacaksınız, canını mı alacaksınız? Bugün icra dairelerinde 20 milyon dosya var. Burada söylendi, 2008 yılında 8 milyon olan dosyayı bugün 20 milyona siz çıkardınız, yarattığınız bu ekonomik dünya çıkardı. Vatandaş keyfinden mi borçlanıyor? Kredi kartından borçlanacak, abonelik sözleşmesi… Abonelik sözleşmesi dediğiniz nedir? Vatandaşın elektriği, suyu, doğal gazı, hava gazı… Keseceksiniz, kışın soğukta mı bırakacaksınız borcunu ödemezse? Çıkın burada ikrar edin. 2008 yılı başında aylık 414 dolar olan asgari ücret 2018 Aralık ayı itibarıyla 302 dolara indi. Türkiye ucuz iş gücü cenneti oldu, işsizlik dünyasıyla baş başayız. Konkordato ilan eden şirket sayısı 3 binin üzerine çıktı. Resmî verilere göre Türkiye’de günde ortalama 38 iş yeri kapanıyor. İşte sizin iktidarınızın ekonomik karnesi budur arkadaşlar. İşte, ekonomide geldiğimiz nokta budur. İşte, vatandaşın ödeme gücü bu noktadadır. Bu tabloyu değiştirmek de -kusura bakmayın ama- böylesine siparişle hazırlanmış yasa teklifleriyle olmaz. Ne yapılır? Krizden çıkışın yolları için bir araştırma komisyonu oluşturulurdu burada, hepimiz beynimizi, fikrimizi, emeğimizi, gücümüzü buna akıtırdık. Az önce söyledim, bu memleket bizim. Ondan sonra bu krizden çıkışın faturasını konuşurduk. Vatandaşın sırtına bütün alacağı, borcu vurarak bunları konuşmak durumunda kalmazdık.

Sayın milletvekilleri, bu teklifle konkordato talebine ek olarak finansal analiz raporu “güvence veren denetim raporu” olarak değiştiriliyor. “Bu raporu bağımsız denetim kuruluşları hazırlayacak.” deniliyor ancak raporun standardı konusunda bile uygulamada yaşanan sorunları çözecek mahiyette hiçbir düzenleme yok. Raporlamaların fiyatlarının asgari ve makul bir miktara getirilmesi için herhangi bir çalışma da yapılmış değil. Yani, orta ölçekli firmalar bu işin altından kalkamayacak, siz bunu demeye getiriyorsunuz.

Uygulamada iflasın ertelenmesi nasıl kötüye kullanıldıysa konkordato kurumunun da alacaklılara zarar vermeye başlayacağı ortadadır. Bununla ilgili hiçbir önlem almıyorsunuz, bu teklifi önümüze getiriyorsunuz.

Bu teklifte bir de ciddi anlamda yetki tartışması başlamış bulunuyor. Bakın anlatayım: Bu teklife göre, diyelim ki bir borçluya icra takibi yapıyorsunuz bu abonelik sözleşmesi vesaireyle ilgili. İcra dairesiyle ilgili yetki itirazında bulunuluyor, alacaklı bu itirazı kabul ediyor, dosya yetkili icra dairesine gittiğinde adam hakkında takip kesinleşmiş ve tahsilat devam eder hâle geliyor. Böyle bir yasa olur mu? Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda açık hüküm varken “Yetkili olmayan mahkemede yapılan muameleler geçersizdir.” denilirken, icra dairelerinde de bunun uygulanması gerekirken bu getirdiğiniz akla yatkın bir şey midir?

Bu yasayla ara buluculuğu benzer uyuşmazlıklara yöneltiyorsunuz. Size bir açıklamada bulunayım: Üçüncü havalimanında o tahtakuruları arasında yatan, parası olmayan, bir çorbaya çalışan işçi elektrik borcundan dolayı sizin bu yasanıza göre holding avukatıyla karşı karşıya oturacak, eşit şartlarda oturacak, ara bulucu da onları dinleyecek, bir çözüm oluşturacaksınız öyle mi? Bu böyle olmayacak ki. Ben size söyleyeyim, o profesyonel avukatlar bu arkadaşlara diyecekler ki: “Anlaşırsanız anlaşın, anlaşmazsanız kusura bakmayın bir dünya maliyete katlanacaksınız.”

Bu gariban vatandaşların lehine olacak bir yasa getirmiyorsunuz. Onların ezildiği bir yasayı karşımıza getiriyorsunuz. Yani pozitif ayrımcılık yapmanız gereken, yoksul kesimleri koruyan hiçbir şey yapmıyorsunuz, yapmadınız, yapmayacaksınız da, beklemiyorum da ama TÜİK verilerine göre ve yapılan araştırmalara göre bu ülkenin yüzde 20’si açlık sınırının altında, neredeyse yüzde 60’ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Siz bu yasayla kimden neyi tahsil etmeyi düşünüyorsunuz? Her şeyi tahrip ederek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Sayın Başkan, bana bir dakika daha lütfedersiniz herhâlde.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydoğan.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Bu dezavantajlı grupları korumak zorundayız. Bu hâliyle bu teklif Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36’ncı maddesine açıkça aykırıdır.

Sayın milletvekilleri, ülkenin onlarca sorunu varken, emeklilikte yaşa takılanlar varken, astsubayların emeklilik sorunu varken, BAĞ-KUR’luların sorunları varken, yüzlerce, binlerce sorunlu insan bu ülkede yaşarken önceliği olan yasa bu muydu getirilecek olan, bu muydu? Halkımız duysun, dezavantajlı gruplar duysun: Bu Meclise sizin için getirilen her türlü olumlu yasa bu parmaklar tarafından reddedilirken 100 lira borcunuzu ödemediğinizde mağdur edileceğiniz bir yasayla karşı karşıyasınız. Adaleti mumla arayan toplumsal kesimler var, bunların talepleri hiç mi içinizi sızlatmıyor da bu yasayı bugün burada gündeme getiriyorsunuz?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

Değerli milletvekilleri, birinci bölümde gruplar üzerindeki konuşmalardan sonra şimdi şahıslar adına sözler vereceğim.

Şahıslar adına ilk söz, Kars Milletvekilimiz Sayın Ayhan Bilgen’e aittir.

Sayın Bilgen, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu çatıda bulunmamızın, bu çatı altında bir sorumluluk yerine getirmemizin galiba en temel esprisi hem toplumsal çıkarı gözeten bir çaba içinde olmamız ama hem de bunu yapabilmek için siyaset kurumunun kendisini koruyan, kendisini savunan bütün farklılıklarına, bütün rekabet, yarışma, eleştiri ve bütün gerilimlerine rağmen, özü itibarıyla, bütünüyle siyaset kurumunu tahrip etmeyecek, siyasetin hâlâ sorun çözme kapasitesine sahip olduğu umudunu insanlarda yaşatacak bir tarzı savunmaktır.

Bakın, bir yasa çıkartmaya çalışıyoruz ve 16 sıra sayılı Yasa Teklifi aslında bugünün en can yakıcı sorunlarının birinden kaynaklı, o da nedir? Çok yoğun bir borçlanma var, iflaslar var, bu yoğun iflaslara ve borçlanmaya yeni bir çözüm arıyoruz. Daha çok kimin çıkarını gözetiyoruz, kimden yana ibreyi yönlendiriyoruz, bu konuda farklı düşünüyoruz, farklı eğilimlerimiz, farklı yaklaşımlarımız var ama bir ihtiyaç olduğu ortada. Şimdi, nasıl ekonomiyle ilgili sorunlarda bir ihtiyaç okumasında ortaklaşıyorsak, yargıyla ilgili sorunlarda da en azından ihtiyaç analizinde ortaklaşmamız lazım, çözüm önerimiz farklı olabilir.

Bakın, bugün Anayasa Mahkemesinin bir kararı kamuoyuna yansıdı. Sakarya’daki tren kazasıyla ilgili yargılama sürecinin makul sürede bitmediğini Anayasa Mahkemesi beyan etti. Şimdi, değerli arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi, Türkiye yargı sisteminin bir parçası, en üstü, en tepesi ve yerel mahkemenin bu konuda ihmalinin ya da eksiğinin olduğunu ilan ediyor ki başvurucunun talebini kabul etmiş. Şimdi, yargıyla ilgili bir şey konuştuğumuzda, bir şey tartıştığımızda sanki kişisel olarak yargıçları hedef alıyoruz, sanki yargı mensuplarını tahkir ediyoruz gibi bir savunma içerisine girersek toplumu savunamayız. Sonuçta, yasama da toplum için var, yargı da toplum için var, yürütme de toplum için var.

Bakın, bu ülkede yargıçların göreve alımıyla ilgili bir sistem değişikliği tartışılıyor. Çok yakın bir tarihte 70 not barajı, 70 puan sınırı kaldırıldı, şimdi bunu yeniden koymayı tartışıyoruz. Niye kaldırdık ve niye yeniden koyma ihtiyacı duyuyoruz? Hani, burada, ya dersiniz ki “Devlette devamlılık esastır.” bir kararı almışsanız arkasında durursunuz ya da o kararın yanlışlığını görür, düzeltme arayışında olursunuz.

Bu ülkede geçmişte çok önemli, kamuoyunda bilinen kimi davalarda yargılama süreçlerinde adı anılan isimler, takdir edilen isimler -Zekeriya Öz, en bilineni olduğu için söylüyorum- kahraman ilan edilen kişiler şimdi aranıyorlar değil mi? Hangi ülkede olduğuna dair magazin haberleri takip ediyoruz. Demek ki yargıçlar da yargı mensupları da yanlış yaparlar -tırnak içerisinde- hukuku aşarlar, hukuk dışı işlere bulaşırlar.

Bakın, Sayın Demirtaş ve Önder’le ilgili dünden beri bir tartışma yürütüyoruz. Şimdi, bu sözlerin sarf edildiği, bugünden okuyup “Cezalandırılmaları gerekir, hatta daha fazla ceza almaları gerekir.” diye sosyal medyada herkes ahkâm kesiyor.

Değerli arkadaşlar, 4 tane gazete manşetini size getirdim. Sabah gazetesi -Hükûmete yakın gazeteleri getirdim- “Nevruz ateşi barış için yandı.” Demirtaş’ın konuşmasını yaptığı “Nevroz” ve yine aynı şekilde Önder’in konuşmasını yaptığı “Nevroz.” “Çözüm Nevruzu” Akşam gazetesinin manşeti. Yeni Şafak gazetesi: “Silah sustu, barış zamanı.” Tam sayfa haber olmuş bu gazetede. Star gazetesi: “Nevruz ateşi ortak kader için yakıldı.”

Değerli arkadaşlar, bu atmosferde söylenmiş sözleri siz bugün kriminalize eder ve çok vahim sözler, şok edici, rahatsız edici -tırnak içinde, AİHM’in ifade özgürlüğü standardı olduğu için söylüyorum- bunun bile ötesinde cezalandırılmaya değer kategoriye sokarsanız o zaman, aslında güven kaybına uğrayan bir bütün olarak siyaset olur, ister muhalefet tarafında olsun ister iktidar tarafında.

Bakın, bu işe doğrudan doğruya şahsını sorumlu kılıp ilan ettiği için, ben o dönemin başka isimlerinin, Sayın Beşir Atalay’ın ya da başka isimlerin sözlerini burada kürsüde aktarmayacağım, şık bulmuyorum ama Sayın Erdoğan doğrudan kendisi sorumluluğu üstlendiği için kendi cümlesini okuyorum değerli arkadaşlar, o gün söylemiş bunu, o günkü “Nevroz”da söylemiş, diyor ki: “Silahların değil siyasetin konuştuğu yeni bir süreç başlasın istiyoruz. Gün, kucaklaşma günüdür; gün, muhabbet günüdür.”

Değerli arkadaşlar, başka bir cümle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Kıymetini bileydiniz.

AYHAN BİLGEN (Devamla) – Teşekkür ediyoruz. Biz kıymetini biliyoruz, siz de arkasında durup sahip çıksaydınız iyi olurdu diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Sayın Bilgen, siz Genel Kurula hitap edin.

Sayın Eronat, lütfen…

Devam edin, toparlayalım.

AYHAN BİLGEN (Devamla) – Şu cümleyi de takdirlerinize sunacağım değerli milletvekilleri: “Nedir bu süreç? Bu süreç bir çözüm sürecidir, bu süreçte kimse bizim karşımıza Kürtlükle çıkmasın, kimse bizim karşımıza Türklükle çıkmasın; biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız. Kuru siyaset, kuru milliyetçilik yok; hep birlikte ‘Silahlar sussun; fikirler konuşsun, siyaset konuşsun.’” diyeceğiz.

Değerli arkadaşlar, o günün koşullarında, o günün ikliminde, o günün atmosferinde 2 siyasetçi “Nevroz”da çıktılar, konuşma yaptılar ve üç yıl boyunca bu konuşmalarıyla ilgili herhangi bir soruşturma, herhangi bir inceleme söz konusu olmadı; aradan üç yıl geçti, o zaman kıymetini bilip bilmeme tartışmasını yapmadığımız bir şeyin şimdi çok tehlikeli olduğunun farkına vardık ve bu isimler, bu siyasetçiler, bu milletvekilleri, bu parti yöneticileri şimdi beş yıla yakın hapis cezası onaylanarak cezalandırılıyor. Bu, elbette ki tarihte hak ettiği yeri bulacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bilgen.

Şahıslar adına ikinci ve son söz, İzmir Milletvekilimiz Sayın Mahmut Atilla Kaya’ya ait.

Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir)- Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, elim bir trafik kazasında vefat eden Ali Dalkılıç’ın ailesine ve Milliyetçi Hareket Partisine başsağlığı diliyorum. Kazada yaralanan Osman Yıldırım ve Hayrettin Ateş’e de acil şifalar diliyorum.

Sayın milletvekilleri, ilgili kanun teklifi üç ana husus olmak üzere beş bölümde değerlendirebileceğimiz düzenlemeler içermekte. Bunların başında, birinci olarak, abonelik sözleşmesinden kaynaklanan para alacaklarına ilişkin takipler için merkezî takip sistemi getirilmekte, yine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda bir kısım değişiklikler yapılmakta ve daha önce 7101 sayılı Kanun’la 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda yapmış olduğumuz, özellikle konkordatoya ilişkin getirdiğimiz hükümlere yönelik, bu sekiz aylık süreç içerisinde uygulamada yaşanan sıkıntılara yönelik de yeni düzenlemeler getirilmekte.

Yine, ara buluculuğun ticari uyuşmazlıklarda da artık dava şartı hâline gelmesi hususunda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da yeni düzenlemeler yapılmakta ve son olarak da 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nda bir kısım düzenlemeler içermektedir.

Tabii ki benden önceki konuşmacılar da ifade ettiler, hem icra dairelerinde hem de mahkemelerde bir yoğunlaşma söz konusu ancak Türkiye'nin ithalat ve ihracat rakamlarının geldiğimiz günde 350 milyar doları bulduğu, gayrisafi millî hasılanın 800 milyar doları aştığı göz önüne alındığında, tabii ki hukuki uyuşmazlıkların da bu nevi fazla şekilde artması da zaten söz konusuydu.

Bugün, bakın, yıllık ortalama yaklaşık 8 milyon icra takibi yapılmakta ve bunun 3,5 milyonunu da bu merkezî takip sistemi içerisine getireceğimiz bu abonelik sözleşmesinden kaynaklanan takipler oluşturmaktadır.

Şimdi, burada yapmış olduğumuz düzenlemeyle birlikte, özellikle adaletin daha hızlı gerçekleşmesi noktasında ve kalitesinin artması noktasında önemli bir adım atıyoruz ve abone sözleşmelerinden kaynaklanan para alacaklarına ilişkin konunun -haciz aşamasına kadar olan döneme ilişkin- ulusal yargı ağı, bilişim sistemimiz bünyesinde oluşturulan merkezî takip sistemi üzerinden yapılmasını amaçlıyoruz.

Evet, burada iki husus önemli olacak. Birincisi, alacağın abonelik sözleşmesinden kaynaklanması, ikincisi de özellikle bu işlemlerin bir avukat tarafından takip edilmesi şeklinde olacak.

Evet, burada alacağın yüzde 2 oranında nispi MTS harcı, alacaklı vekili tarafından sistem üzerinden ödenecek, ayrıca başvurma harcı ve tahsil harcı da alınmayacak. Böylece yüzde 4,55 olan tahsil harcının yüzde 2,55’lik kısmını da bu noktada özellikle vatandaşlarımız ödeme külfetinden kurtulmuş olacaklar. Tebligatın yapıldığına ilişkin evrak PTT tarafından sisteme yüklenecek ve evrak aslı muhafaza edilmek üzere alacaklı vekilin takip talebini de bildirdiği yetkili icra dairesine gönderilecektir.

Yine, önemli bir düzenleme: Biz bunu Adalet Komisyonunda tartışırken özellikle geniş bir tartışma imkânı bulup muhalefet partilerimizin de dile getirmiş olduğu, özellikle Cumhuriyet Halk Partisinden arkadaşlarımızın ifade ettiği hususları da o düzenlemeleri de şu andaki, yasama çalışması sırasında verilecek önergelerle -özellikle Milliyetçi Hareket Partisindeki arkadaşlarımızın da komisyonda bu yönde önemli talepleri olmuştu- bu süreç içerisinde, zaten, bu yasama dönemi içerisinde inşallah gerçekleştirmiş oluyoruz.

Yine, konkordatoya ilişkin demin bir rakam verildi, konkordatoya ilişkin son rakam… Türkiye’de, bakın, 1 milyonu aşkın şirket var, binlerce konkordato talebinde bulunulduğu iddia edildi ama son, dün tarihi itibarıyla 1.401 adet konkordato müracaatı yapılmış ve bunun 509’u hakkında karar verilmiş. Bu kararların da büyük kısmı ret noktasında oldu. Konkordato, biliyorsunuz, alacaklılara bir ön teklif getirip -herhangi bir iflas hâlinde alacaklarını alamayacağından- daha iyi bir ödeme planının ortaya konması şeklinde oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaya, siz de buyurun.

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Burada biz iflasın ertelenmesi kurumunu kaldırıp konkordatoya ilişkin sekiz ay önce yasayla ilgili düzenleme yaparken şu hususu, finansal analiz raporunu yeterli görmüştük fakat gördük ki uygulama içerisinde bununla özellikle sıkıntılar çıkıyor ve şimdi Türkiye denetim standartlarına göre yapılacak ve konkordato ön projesinde yer alan teklifin gerçekleşeceği hususunda makul güvence veren denetim raporunu getiriyoruz ve bu şekilde de demin ifade edildiği gibi bu konkordato müracaatında bulunan firmaların alacaklılarının hiçbirinin mağdur edilmemesi noktasında da önemli bir adım atıyoruz.

Ben bu kanunun ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, emeği geçen herkese de tekrar teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaya.

Değerli milletvekilleri, bölüm üzerinde grupların ve şahısların konuşmaları tamamlandı.

Şimdi soru-cevap işlemine başlıyoruz on beş dakika süreyle.

Sisteme giren arkadaşlarımıza söz vereceğim. Bu sürenin yarısını milletvekili arkadaşlarımız kullanacak, yarısını da Komisyon kullanacak.

İlk sözü Sayın Güzelmansur’a vermek suretiyle soru-cevap işlemini başlatıyorum.

Sayın Güzelmansur? Yok.

Sayın Özkan? Yok.

Sayın Yavuzyılmaz…

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta maalesef 3 madenci kardeşimiz Zonguldak’ta kaçak bir maden ocağındaki patlamada hayatını kaybetmiş, bu olayın ardından valilik kaçak ocakları kapatma çalışmalarına başlamıştır. Ancak Zonguldak’ta sorun sadece kaçak ocak sorunu değildir, aynı zamanda işsizlik sorunudur. Bu iki sorunu aynı anda çözmek gerekir. Kaçak ocaklarda çalışan işçilerin Türkiye Taşkömürü Kurumunda veya başka yasal sahalarda istihdam edilmesi acilen sağlanmalıdır. TTK’den her yıl 2 bin işçinin emekli olduğu bilinirken TTK’ye alınacağı söylenen 1.500 işçi konusu, sorunları değil çözmek, ötelemeye bile yetmez. Madenlere alınacak işçilerin yaş sınırı 30 değil, en az 35 olmalıdır. Kaçak ocaklar sorununu çözmek, geçim derdi ile can güvenliği arasına sıkışmış işçi gerçeğini anlamaktan ve TTK gibi kurumlarımızı tekrar ayağa kaldırmaktan geçmektedir.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün Dünya Toprak Günü’dür. Topraktan geldik, toprakta barınıyoruz, toprağa döneceğiz. Kahramanmaraş’ımızın toprak yüzeyi 14.346 kilometrekaredir. Bu alanlar tarım, tarla, orman ve fundalık, çayır ve mera, diğer ve su yüzeyi alanlar olarak sınıflandırılmaktadır. Bu alanlarda tahıl, meyve, sebze, hayvan, bal ve su ürünleri üretimi yapılmaktadır. Toprak, hava, su ve güneş telafisi mümkün olmayan, olmazsa olmaz değerlerimizdir. Dünyada ve ülkemizde birçok sebeple birçok toprak kaybımız olmuştur. Gidenlerin acısıyla elde kalanları gözümüz gibi korumalıyız. Toprak koruma ve arazi toplulaştırma çalışmalarımızın tamamına erdirilmesi çok elzemdir. Kur’an’da ve hadislerde toprağın önemine dikkat çekilir. Yunus Emre de “Toprakta neler yatar/ Kani bunca evliya/ Yüz bin peygamber yatar/ Hor bakma sen toprağa” der.

Kahramanmaraş çiftçimize, toprakla uğraşanlara 1,3 katrilyon TL destekleme verilmiştir.

Bilgilerinize sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Görüşülmekte olan teklifte merkezî takip sistemine ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Adalet Komisyonu görüşmelerinde de özellikle ilamsız takiplerde ödeme emrine eklenecek evrak aslının veya onaylı suretinin gönderilmesi zorunluluğu var; İcra ve İflas Kanunu’nun temel hükmüdür. Ancak şu anda kanun teklifine baktığımızda, sadece belgenin tarih ve sayısının yazılacağı belirtilmiştir. Komisyon tarafından, belge aslının eklenmesi zorunluluğu göz ardı edilmiştir. Bunun sebebi nedir, bunu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Kara…

ESİN KARA (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Seksen dört yıl önce Ulu Önder Atatürk biz kadınlara seçme ve seçilme hakkını vermiştir. Ulu Önder Atatürk’ün izinde, üzerine almış olduğu görevin bilincinde, varlığını Türkiye Cumhuriyeti’ne vakfeden, milletine ve devletine hizmet eden, ay yıldızlı bayrağına bağlı tüm kadın milletvekillerimizin seçme ve seçilme hakkı günü kutlu olsun.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Engellilerin sorunları her geçen gün artmaktadır. Engellilerin en büyük sorunu istihdam sorunudur. Meclis Başkanlığına sunduğum kanun teklifiyle, sporcu oldukları belgelenen engellilerin il özel idareleri ve belediyelerde kadroya alınmalarını talep ettim. Bu kanun teklifi, hâlâ, komisyonlarda görüşülüp Meclise gelmedi.

Ayrıca, kırsal yörelerde, 50’den fazla işçi çalıştıran iş yerleri az olduğu için bu yörelerde yaşayan engelliler kota sisteminden faydalanamıyorlar. Bu dezavantajlı durumun ortadan kaldırılması için engelli kotalarının kamuda yüzde 3’ten yüzde 4’e çıkarılması için de verdiğim kanun teklifi hâlâ komisyonlara gelmedi.

Engellilere yönelik özel eğitim ve örgün eğitim veren okullar ve öğretmen sayısı son derece yetersizdir. Bakıma muhtaç engellilere yönelik sosyal bakım hizmetleri ve mesleki rehabilitasyon merkezleri de yetersizdir. Engellilere yönelik haftalık rehabilitasyon süreleri artırılmalı, topluma entegrasyonlarının desteği sağlanmalıdır. Görme engelliler için yapılacak yollarda mutlaka onların yürüyüşünü engellemeyecek düzenlemeler sağlanmalıdır.

Ayrıca, bugün 5 Aralık Dünya Mühendisler Günü. Bilimin ışığıyla insanlığa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Ticaret Bakanlığına soruyorum: Bir: Piyasa giderek daralıyor, bütün işletmeler ve esnaflar sıkıntı çekiyor. Piyasanın rahatlaması için işletmelerin ve esnafların devlete olan kredi ve vergi borçlarını bir sene müddetle faizsiz ertelemeyi düşünüyor musunuz?

İki: Konkordato ilan eden 600’e yakın firmanın olduğu, müracaat edenlerin sayısının da 2 bini bulduğu belirtilmektedir. Bu sayıdaki konkordato müracaatları da iş dünyasını tedirgin etmektedir. Bu korkunun aşılması ve iş dünyasının rahatlatılması için hangi tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

Üç: Konkordato ilan eden firmalardan alacaklı olanlar alacaklarını zamanında alamayacakları gibi, geç tahsilat sebebiyle de çok zarar edeceklerdir. Konkordato müracaatı yapan veya ilan eden firmalardan alacaklı olanların işini döndürebilmesi için devlete olan kredi ve vergi borçlarını bir sene müddetle faizsiz ertelemeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sütlü…

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Üzerinden geçen yaklaşık beş yıla rağmen, iktidarın Gezi paranoyası şiddetlenerek devam ediyor. Türkiye tarihinin en büyük barışçıl eylemi ve muhalif kitlelerin sesi bir çeşit intikam hırsıyla ve düşman hukukuyla cezalandırılmak isteniyor. Son bir hafta içinde 6 ayrı iddianame kapsamında 120 kişi hakkında dava açıldı, yaklaşık 600 kişi hakkında soruşturma ise devam ediyor. Genci, yaşlısı, işçisi, emeklisi, beyaz yakalısı, öğrencisi, kadını, annesi, çocuğuyla tek adam rejiminin fütursuz keyfiyetine, ağaca, insana, kente, yaşama zulmedenlere karşı yurttaşlık bilinciyle direnmenin fotoğrafı olan Gezi, iktidarın en mahir olduğu alanlardan biriyle, suç icadıyla terörize edilmeye çalışılıyor. Demokratik ülkelerde anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, düzenlenen iddianamede yürüyüşlere silahsız katılma itirafına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs gibi saçma bir suçlamayla yer bulabiliyor. Ancak paranoit hezeyanlarda var olabilecek silahsız şekilde yapılan darbe girişimi iddiası, mevcut durumda sözde bağımsız yargının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Sayın Başkan, Durağan İlçe Başkanımız Osman Yıldırım ve Durağan eski Belediye Başkanımız Ali Dalkılıç’a Allah’tan rahmet, ailelerine de başsağlığı diliyorum.

Düzce ili Azmimilli Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlarımız, yapılan otoban bağlantı yolu nedeniyle karşıda kalan camiye bile giderken hayatını tehlikeye atmaktadır. Yayaların geçmesi için yapılan yaya geçidine çıkışta kullanılan merdiven ve engelli rampası tam bir fiyaskodur. Engelli rampası ve merdiven hangi yönetmeliğe göre yapılmıştır, vatandaşlarımız için merak konusudur. Yapılan bağlantı yoluyla trafik akışı sadece Azmimilli Mahallesi’ndeki vatandaşlarımızı değil Fevzi Çakmak Mahallesi’ndeki vatandaşlarımızın da FİSKOBİRLİK kavşağında hayatını riske atmaktadır. Bağlantı yolu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Komisyon, sorulara cevap verelim.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Soru soran milletvekillerimize de ayrıca teşekkür ediyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle üç ana konuda önemli düzenlemeler yapılmaktadır. Bunlardan birincisi abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan ve avukatla takip edilen para alacaklarına ilişkin takip usulüne yönelik düzenlemeler. Düzenlemeye göre UYAP bilişim sistemi üzerinden merkezî takip sistemi oluşturuluyor ve bu merkezî takip sistemi üzerinden takip talebinden itibaren haciz aşamasına kadar olan kısmın elektronik ortamda icra takibinin yapılması hususunu düzenleyen bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Tabii, icra dairelerimizin iş yükünün hemen hemen üçte 1’i abonelik sözleşmesinden kaynaklanan icra takiplerinden oluşuyor. Ortalama yıllık 8 milyon icra takibi açılıyor, 3,5 milyonu abonelik sözleşmesinden kaynaklanıyor. Tabii burada bu dosyalardaki artışın -biraz önce konuşmalarda da bahsedildi- sebeplerinden en önemlisi özellikle abone sayısındaki artış. Abone sayılarına baktığımız zaman mobil telefon abone sayısı neredeyse nüfusumuz kadar var. Şu anda mobil telefon abone sayısı 79 milyon 538 bin, 2004 yılında 34 milyondu, aradan geçen süre içerisinde 2 kattan fazla bir artış söz konusu. Tabii bunların icraya intikal etmesi de bu derece fazla oluyor. Toplam geniş bant internet abone sayısı 1 milyon 474’tü 2004 yılında, şu anda 71 milyon 760 bin 432 geniş bant internet abonesi var. Sadece telefon ya da internet değil, diğer, elektrik abonelerinde de son dört yılda 33 milyondan 43 milyona elektrik abonesi sayısı ulaşmış.

Yine, doğal gaz abonesi zaten 2002 öncesi yok denecek kadar azken -birkaç büyükşehirde vardı- 2014’te 9 milyon 886 bin doğal gaz abonesi varken 2018 yılı itibarıyla 14 milyon 380 bin doğal gaz abonesi var. Tabii bu abone sayılarındaki artış abonelik sözleşmesinden doğan icra takiplerinin de artmasına neden oluyor ve bu dosyalar da icra dairelerinde bireysel takiplerin önüne geçerek oradaki iş yükü nedeniyle bireysel takip yapan alacaklıların ve avukatların işlerinin de aksamasına neden oluyor. Bu nedenle bu teklif yasalaştığında elektronik ortamda abonelik sözleşmesinden doğan alacaklar icra dairesine gidilmeden, bürokrasi ortadan kaldırılarak haciz aşamasına kadar olan kısmı bu şekilde halledilmiş olacak.

İkinci önemli düzenleme, konkordatoya ilişkin düzenleme. Biliyorsunuz, 15 Mart 2018 tarihinde İcra İflas Kanunu’muzda iflas ertelemesi müessesesini kaldırmıştık, konkordato hükümlerini revize etmiştik. Sekiz aylık bir uygulama var, bu uygulamanın neticesinde aksayan hususlar belirlendi ve ona göre yeni bir düzenlemeye gidiliyor. Konkordato talebine eklenecek belgeler arasında finansal analiz raporu vardı, bunun yerine artık makul güvence veren denetim raporu getiriliyor. Bu raporun hazırlanması Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yetkilendirilen bağımsız denetim kuruluşları tarafından gerçekleştirilecek ve Türkiye denetim standartlarına uygun rapor hazırlanacak ve bu şekilde, mahkemenin geçici mühlet kararı verebilmesi için şirket hakkında daha sağlıklı bir analiz yapılmış olacak.

Diğer önemli düzenleme, 2012 yılında alternatif uyuşmazlık yöntemlerinden ara buluculuk müessesesi hukukumuza girmişti ve tarafların iradelerine uygun, daha az masrafla daha kısa sürede haklarına kavuşmasını sağlayan ara buluculuk müessesesinin uygulaması devam ediyor. 1 Ocak 2018 tarihinde de iş hukukunda, işçi işveren uyuşmazlıklarında -iş kazaları hariç- dava şartı ara buluculuğu getirmiştik, zorunlu ara buluculuğu getirmiştik. Bir yıldan bu yana da devam eden bir uygulama var iş davalarında ve başarılı bir uygulama.

Dava şartı ara buluculuk uygulama istatistiklerine baktığımız zaman, 323.032 ara bulucu görevlendirmesi yapılmış dosya sayısı olarak. Görüşmeler sonunda yüzde 68’inde başarı sağlanmış yani davaya intikal etmeden taraflar anlaşmış, 203.967, anlaşamama oranı yüzde 32. Demek ki başarılı bir durum söz konusu.

İş davalarındaki bu faydalı uygulamanın ticari davalara da yansıtılmasıyla ilgili, orada da uygulanmasıyla ilgili bir düzenleme şu anda önümüzde. Ticari uyuşmazlıklarda özellikle yargının iş yükünü hafifletecek, tarafların iradelerine daha uygun bir sistemi görüşmekteyiz; çok önemli bir düzenleme.

Tutdere “Merkezî takip sistemine eklenecek, ödeme emrine eklenecek belgeler arasında neden borcun sebebini belirten evrak, fatura yok?” dedi. Bunu Komisyonda da uzun uzun tartışmıştık. Tabii, yeni bir sistem getiriyoruz, merkezî takip sistemi. Artık ödeme emri PTT aracılığıyla, PTT’nin de sisteme entegre olmasıyla yeni bir sistem. Burada tabii ödeme emrine yeni bir belgenin eklenmesi zor olacağından düşündüğümüz, biraz sonra verebileceğimiz bir önergeyle, sisteme faturanın yüklenmesi ve böylece borçlunun faturayı sistemde görebilmesi, istediği takdirde icra dairesine giderek, icra müdüründen talep ederek bu sistemde yüklenen faturanın, borcun hangi faturaya ilişkin olduğunu görmesi açısından bu husus, bu tereddüt giderilmiş olacak.

Tabii, yürütmeyle ilgili sorular vardı. Bunlarla ilgili de notlarımızı aldık, ilgili bakanlarımıza bu soruları aktaracağız.

Madencilerimizle ilgili Sayın Yavuzyılmaz’ın… Benim bölgem de madenci bölgesi, Zonguldak, Bartın taş kömürünün yoğun olduğu bir bölge. Maden kazaları hepimizi derinden üzüyor. Zonguldak’ta meydana gelen maden kazası da hepimizi derinden etkilemişti. Kaçak maden ocaklarının kapatılmasıyla ilgili önemli bir mücadele var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın siz de Sayın Tunç.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kaçak ocak işletenlere yaptırım olarak idari para cezası yerine hapis cezası gerektiren düzenlemeyi de getirmiştik. Tabii temennimiz kaçak ocakların olmaması, hepsinin yasal olarak işletilmesi ve maden kazalarının da olmaması.

Türkiye Taşkömürü Kurumunun yaşatılmasıyla ilgili çalışmalara devam ediliyor. 1.500 işçi alımıyla ilgili bir çalışma var, bununla ilgili de önümüzdeki günlerde açıklamalar yapılacaktır diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tunç.

Değerli milletvekilleri, birinci bölüm üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi'nin 1’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

               Zeynel Emre                         Süleyman Bülbül          Alpay Antmen

                  İstanbul                                   Aydın                          Mersin

             Turan Aydoğan                     İsmail Atakan Ünver İbrahim Özden Kaboğlu

                  İstanbul                                 Karaman                       İstanbul

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Zeynel Emre.

Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, burada maddenin içeriğine geçmeden önce bir hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Bir defa, Anayasa değişikliği esnasında özellikle bu değişikliğin ülke için elzem olduğunu söyleyen iktidar partisi başta olmak üzere, teklifi destekleyenler artık Türkiye’de ciddi bir kuvvetler ayrılığı sistemine geçeceğimizi, yasama, yürütme, yargı erkleri arasında ciddi bir ayrılık ve kuvvet dengesi oluşacağını ifade etmişlerdi. Yani, bu açıdan bakıldığında, artık bu Meclis çatısı altında çıkan bir hükûmet yok. Mecliste 1’inci parti var, 2’nci parti var, 3’üncü, 4’üncü, 5’inci… Dolayısıyla, bu Parlamento çatısı altında görev yapan tüm milletvekilleri eşit şartlarda, eşit haklarda görev yapmalıdır, şayet burası yasama olarak ayrı bir kuvvet, ayrı bir güç ise. Şimdi, bakın, bu değişiklik, bugün burada konuştuğumuz kanun teklifi başta olmak üzere, 27’nci Dönemde komisyonlarda görüşülüp burada yasalaşan 10 tane teklif oldu ve bu 10’u da iktidar partisi milletvekillerinin teklifleri sonucunda Genel Kurula gelen, komisyona gelen ve orada görüşülen, yasalaşan maddeler oldu. Demek ki ortada şöyle bir gerçek var, önce bu gerçeği ortaya koyup onun üzerine Mecliste yasama faaliyetlerine devam etmemiz lazım: İktidar partisi milletvekilleri ve iktidar partisi bu Meclisin öz partisi, öz milletvekilleri, buradan itibaren, muhalefet partisi ya da 2’nci, 3’üncü, 4’üncü partiler üvey parti ya da üvey evlat muamelesi gören milletvekilleri. “Bunun aksi doğru.” denilebilmesi için muhalefet partilerinden gelen önerilerin de muhakkak komisyonlarda gündeme alınıp görüşülmesi lazım.

Değerli arkadaşlar, bakın, UYAP bünyesinde kurulmak istenen bir merkezî takip sistemi var. Şimdi, burada amaç ne diye baktığımızda, amaç aslında Türkiye’de hâlihazırda biriken milyonlarca icra dosyası sayısını kâğıt üzerinde daha düşük gösterebilmek. Yani, bunun pratikte çok bir faydası olmayacak çünkü meselenin özüne odaklanmak lazım. Bakın, bu teklifin gerekçesi savunulurken Komisyonda teklif sahibi milletvekilleri diyor ki: “Türkiye, 81 milyon nüfusu ve ithalat, ihracat rakamlarının 350 milyar doları geçmesi, gayrisafi millî hasılamızın da 8 milyar doları geçmesi nedeniyle tabii ki icra dosyalarımız da artacak.” Aslında verilen rakamların gerçek dışılığı bir yana, bakış açısında da bir problem olduğunu düşünüyorum burada. Geçtiğimiz günlerde Tarım Bakanı da Türkiye’deki et ithalatının gerekçesi olarak “Türkiye çok zenginleşiyor, zenginleştiği için et talebi artıyor, bu nedenle bu fiyatlar artıyor.” şeklinde bir açıklamada bulunmuştu. Değerli arkadaşlar, mevcut düzeni değiştirmediğimiz sürece Türkiye’deki ekonomik dengelerin düzelmesine imkân yok. Bugün Türkiye’nin yüzde 40’ı asgari ücretle geçiniyorsa, yüzde 43’ü asgari ücretin 2 katına kadar maaşla geçiniyorsa, yani ülkenin yüzde 82’si 3 bin liranın altında rakamlarla geçiniyor ve yoksulluk sınırı da 6 bin gibi bir rakamsa bu ülkedeki vatandaşlarımız elbette borçlanacak ve bu borçları ödeyemeyecek, icra takiplerine düşecek. Önce bu düzeni değiştirmek lazım.

Değerli milletvekilleri, açıklanan enflasyon rakamları gerçek enflasyon rakamları değil ama bu hâliyle bile üçüncü dünya ülkeleri seviyesinde, Türkiye’nin Zimbabve gibi ülkelerle aynı sıralamada yer aldığı bir düzendeyiz. DİSK’in bu konuda yaptığı açıklamada enflasyon rakamlarının çok daha yüksek olduğunu görüyoruz. Böyle bakıldığında işsizlik de açıklanan rakamın çok daha üzerinde.

Bakın, daha geçen hafta Meclis çatısı içerisinde Halkla İlişkiler Binası’nın 5’inci katında intihar girişiminde bulunan Deniz isimli vatandaşımız, kardeşimiz, 27 yaşında genç bir kardeşimiz. Denizli’nin Pamukkale ilçesinde “Ben artık dayanamıyorum, benden bu kadar.” diye not bırakan Tolunay Cayıt isimli kardeşimiz yine iş bulamadığı için intihar etti. Bakın, öğretmen olup da mesleğine atanamayan Merve isimli kardeşimiz yine aynı şekilde yaşamına son verdi. Böyle örnekleri çoğaltabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Emre, devam edin, toparlayın.

ZEYNEL EMRE (Devamla) - Biz eğer Tolunayların, Mervelerin, Denizlerin hayatını düzeltmek için önlem almadığımız sürece bu teklif ve benzeri tekliflerin Türkiye'ye getireceği bir şey yoktur. Meselenin özüne odaklanmak lazım. Türkiye'de yüzde 1’lik -bir çıkar birlikteliği mi denilir, bir güç birlikteliği mi denilir- ciddi bir zengin tabaka var. Ülkenin çok büyük bir kısmı çok zor şartlarda yaşıyor. Türkiye'deki sosyal adaletsizliği, adaletin her alanında yaşanan bu olumsuz tabloyu değiştirmediğimiz sürece bu ve benzeri vakaları çok defalar gelip bu kürsüden anlatırız. Şu anda bu yapılan değişikliğin sonuçları nasıl olacak bilmiyoruz ama şu bir gerçek ki Türkiye'de biriken birikimli icra dosyası son üç yılda 50 milyon. 2018 yılının ilk sekiz ayında 20 milyonluk bir başvuru var icra iflas dairelerine. Bu tablo maalesef Türkiye'ye yakışan bir tablo değil. Türkiye'nin gerçek anlamda adil bir ekonomik politika anlayışına kavuşması lazım, ancak bu şekilde benzeri problemleri önleyebiliriz diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Emre.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin "Bu Kanunun Amacı, Abonelik Sözleşmelerinden Ve Bu Sözleşmelerin İfası Amacıyla Tüketiciye Sunulup Bedeli Faturaya Yansıtılan Mal Veya Hizmetten Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Haciz Yoluyla İlamsız İcra Takiplerinin, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (Uyap) Bünyesinde Oluşturulan Merkezî Takip Sistemi Üzerinden Başlatılmasına Ve Haciz Aşamasına Kadar Yürütülmesine ilişkin Usul Ve Esaslar İle Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasını Düzenlemektir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Necdet İpekyüz                  Mahmut Celadet Gaydalı       Murat Çepni

                  Batman                                    Bitlis                           İzmir

       Ömer Faruk Gergerlioğlu              Bedia Özgökçe Ertan    Erol Katırcıoğlu

                  Kocaeli                                     Van                          İstanbul

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Önerge hakkında konuşmak isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Katırcıoğlu.

Buyurun.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusunu isterseniz ben de şu şikâyetimle başlayacağım konuşmaya. Bu bir torba yasa esas itibarıyla ve fakat sanki bir tek yasaymış gibi “Genel Gerekçe” laf da bu, esasında sözcük “Genel Gerekçe” deniliyor kanunun giriş bölümünde. Fakat “gerekçeler” demeniz lazım çünkü birden fazla kanun düzenlemesi var burada.

Tabii, bu torba kanun yasa önerisi veya bu tekniği gerçekten neden devam ediyor çok anlamış değilim ama şimdi şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda 70 küsur maddelik yeni bir torba daha geliyor; içinde de aşağı yukarı 30-40 tane ayrı maddenin olduğu bir tasarı daha geliyor. Yani artık nasıl söylemek lazım bilmiyorum ama bundan vazgeçmemiz gerektiği de çok açık gibi gözüküyor.

Şimdi arkadaşlar, ben bu yasanın tabii ki ihtiyaçtan kaynaklandığını anlıyorum. Özellikle idarenin maliyetlerinin düşürülmesi ve sonuç olarak devlet kaynaklarının kullanımında tasarruf amacı taşıyor fakat çok da düşürülmemiş gibi geliyor bana kanunla doğrusunu isterseniz. Birkaç tane noktasına değineceğim; bunlardan bir tanesi şu: Benden önceki konuşmacılar da söylediler, evet, bir birikme var icra mahkemelerinde ve bunun anlaşılır bir şekilde düzeltilmesi lazım fakat arkadaşlar, icradaki dosyaların artışının sebebi -sadece bu prosedürün başka türlü yapılmasıyla giderilebilecek bir durum değil bu- bunun sebebi doğrudan doğruya toplumun gerçekten ciddi bir ekonomik kriz yaşıyor olmuş olması ve çok küçük meblağlar bile olsa abonelik ödemelerini yapamaz hâle gelmiş olmasıyla ilgili bir durum. Dolayısıyla da ben mesela -dosya sayısı olarak bir ayrım yaptı arkadaşlar ama- bunun gerçekten neye mal olduğunu da öğrenmek isterdim doğrusu.

İkinci olarak, konkordato talebine “finansal analiz raporu” yerine “güvence veren denetim rapor” olarak değiştirelim deniyor ve bu belge de bağımsız denetim kuruluşları tarafından düzenlenecek deniyor. Şimdi arkadaşlar, biraz ilginiz varsa bağımsız denetim kurumları denilen kurumların bir, çok sayıda olmadığı bir gerçek. İkincisi, Kamu Gözetimi Kurumunun geçen seneki raporunda şöyle bir ibare var: “Türkiye'de bağımsız denetimin de bağımsız denetlenmesi lazım.” deniyor. Yani bu kurumların esas itibarıyla belli bir standartta çalışmadığını söylüyor. Peki, bu kurumlar çalışmıyorsa yeteri kadar ve sayıları da doğrudan doğruya Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde odaklanmışsa bu nasıl olacak? Yani bu tedbirin karşılığı olacak mı çok emin değilim.

Son olarak da -ki daha sonra da konuşmak istiyorum bu konuda- dava şartı olarak ara buluculuk meselesi ve burada deniyor ki iş ve işçi konularının davalarında kullanıldığı kadarıyla yararlı olmuştur, verimli olmuştur, o nedenle de ticari konulara da yayalım isteniyor. Fakat arkadaşlar, çok açık bir şey var benim gördüğüm kadarıyla, bu istatistiği ben de gördüm, bu istatistik şunu söylüyor: İş Kanunu’yla ilgili olan konulardaki uyuşmazlıkların çözümünde kullanılmış fakat uyuşmazlıkların toplamına baktığımızda 44 bin lira gibi bir rakama tekabül ediyor. Yani çok küçük uyuşmazlıklarda kullanılmış ve buradan giderek de siz diyorsunuz ki: “Ticari kuruluşlarda, ticari ilişkilerde de bu geçerli olsun.” Bunun da doğru bir yaklaşım olduğunu sanmıyorum.

Son olarak şunları söylemek istiyorum arkadaşlar... (Uğultular)

Ama gördüğüm kadarıyla hepiniz...

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen değerli hatibi izleyelim.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Ben konuşmuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Tamamlayın siz lütfen.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Hayır, tamamlamayacağım.

Bu kadar duyarsız bir Meclisi ben ilk defa görüyorum. Böyle şey mi olur ya! Nedir bu ya!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bakın, dünden beri sürekli uyarılar yapıyorum.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Burada vakit harcıyoruz, zaman harcıyoruz, herkes kendi arasında konuşuyor. Böyle şey mi olur mu ya!

BAŞKAN – Sayın Katırcıoğlu, siz buyurun yerinize.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Ben konuşmuyorum ya!

BAŞKAN – Doğal olarak sayın hatibin insicamı bozuluyor.

Ben grup başkan vekillerimize sabah da rica ettim yani gruplarındaki milletvekili arkadaşlara… Özellikle telefon görüşmesini çok yapan arkadaşlarımız var yani bunların yeri burası değil. Bunları benim hatırlatmam beni çok zorluyor ama bir başarılı yasama çalışmasını yapmak için de sessizliği sağlayalım değerli arkadaşlar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum değerli arkadaşlar: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde yer alan “bünyesinde oluşturulan” ibaresinin “içerisinde oluşturulan” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Ayhan Altıntaş                           Ümit Beyaz     Arslan Kabukcuoğlu

                   Ankara                                  İstanbul                      Eskişehir

               Hüseyin Örs                            Aylin Cesur

                  Trabzon                                  Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Arslan Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Kabukcuoğlu.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın üyeler, Komisyonun sayın üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce kaza geçiren Milliyetçi Hareket Partisinin üyelerine Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Ülkemizde yaklaşık bin adet icra dairesi vardır. Hapishanelerin sayısıyla övünmek gibi, icra dairesinin fazla olması da övünülecek bir şeyse, Türk ekonomisi bu kadar çok sayıda icra dairesiyle ne kadar övünse yeridir. 2018 yılında iflas eden şirket sayısı 17 bini geçecektir. Sıcak paranın kaçışı, yükselen emtia fiyatları, yavaşlayan büyüme nedeniyle şirket iflasları alarm veriyor. Gıda, demir çelik ve kimya sanayisi iflasların en fazla görüleceği sektörler arasındadır. Gelişmiş ekonomilerde iflasa giden şirketler rehabilitasyona alınıp yeniden ülke ekonomisine kazandırılırken bizim ülkemizde iflas eden şirketler maalesef ekonominin çöplüğüne atılmaktadır.

2002 yılından 2013 yılına kadar icra dosya sayısı 3 kat artmıştır. İcra takibi 2003’te 5,9 milyon iken 2013 yılında bu sayı 13 milyona, 2018 Kasımında ise 20 milyona çıkmıştır. Toplam icra takiplerinin 1/10 kadarı mahkemeye intikal etmiştir. Borç batağında yüzen ve işini döndüremeyen binlerce esnaf kepenk indiriyor. Ekonominin belkemiğini oluşturan küçük ve orta büyüklükteki işletmeler ile esnaf borç batağına girdi. 2018’de Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu verilerine göre bu yılın ilk ayında 20.308 esnaf iflas bayrağını çekerken geçen yılın aynı döneminde bu sayı 19.859 idi. Bu yılın ilk iki ayında 22.758 esnaf da sicil değişikliğine gitti. 2014’ten bu yana iflas eden esnaf sayısının 430.275’e çıktığı anlaşılmıştır. Geçen yıl küçük ve orta büyüklükteki işletmelere Kredi Garanti Fonu kefaletiyle kolay kredi sunan bankalar para musluğunu açarken kredi taksitini ödeyemediği için icralık olan işletmelerin sayısındaki artış da dikkat çekiyor. KOBİ kredisini ödeyemediği için icra takibine alınanlara bu yıl da 20.718 işletme daha eklendi. Böylece, icralık olan KOBİ’lerin sayısı 2017 sonunda 332.461’e ulaştı. Takipteki KOBİ kredilerinin tutarı ise bu yıl da yüzde 17 artarak 25,3 milyar liraya fırladı. Sektörde takipteki brüt alacakların toplamı ise 5,8 milyar artışla 63,6 milyar liraya çıktı. Bankaların tahsili gecikmiş alacaklar tutarındaki artış geçen yıl yüzde 40 oranında KOBİ kredilerinden kaynaklandı. Hâlihazırda bankalara borçlanan her 100 KOBİ’den 10’u icralık durumdadır.

Kredilerin durumuna bakıldığında, küçük işletmelerin daha zorda olduğu görülüyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun KOBİ kredilerindeki aylık gelişmeleri incelendiğinde, özellikle mikro işletmelerin ödemelerde güçlük çektiği ortaya çıkıyor. 2017’de 260.781 mikro işletme kullandığı KOBİ kredisini ödeyemediği için takibe alındı. Mikro işletmelerde icralık olanların sayısının bir yılda 15.558 arttığı görülmektedir. Böylesine devasa sorunlar dururken ekonomi otoritesi mikroekonomik, makroekonomik dengeleri bir yana bırakmış, elektrik, su, telefon faturası ödemeleriyle uğraşıyor. Allah milletimize yardımcı olsun.

Hepinize saygılar sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 2’nci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Abdullah Koç                   Ömer Faruk Gergerlioğlu   Necdet İpekyüz

                    Ağrı                                    Kocaeli                        Batman

          Bedia Özgökçe Ertan               Mahmut Celadet Gaydalı

                     Van                                      Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Gergerlioğlu.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, günlerdir Halkların Demokratik Partisi il örgütlerinde ve Meclisimizde, tecridin kaldırılmasına yönelik bir açlık grevi devam etmektedir. Ben, bu açlık grevini selamlıyor ve destekliyorum.

Aynı zamanda, dün Sayın Selahattin Demirtaş, Sayın Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken’in cezaları Yargıtayca onanmıştır. Aceleyle ve siyasi bir karar olarak bu onanmıştır. Şunu bilelim ki Kürt meselesi baskıyla, boyun eğdirme taktikleriyle, zorbalıkla ve tecritle çözülemez. Bu mesele, bir etnik meseleden kaynaklanmıştır ve toplumsal barışa yönelik çabalarla ancak giderilebilir.

Değerli arkadaşlar, ben, size Adalet Bakanlığının son iki gündür yapmış olduğu açıklamalarla ilgili bir konuşma yapacağım.

Dikkat etmişseniz iki gündür, Adalet Bakanlığı, alelacele bir şekilde ve altından kalkamadığı bir konu hakkında açıklamalar yapmakta ve ardından bugün, Londra Adalet Müşavirini de görevden aldığını ilan etti. Nedir bu mesele? Yaklaşık on gündür bir belge dolaşıyor sosyal medyada, çok önemli, Adalet Bakanlığının Westminster İngiltere mahkemesine gönderdiği bir belgeyle ilgili bu; Akın İpek’in iade davası. FETÖ çatı davasında Akın İpek’in İngiltere’den iadesini talep ediyor Türkiye ve Adalet Bakanlığının bir belge gönderdiği iddiası var ortada. Bu belgede Adalet Bakanlığının Türkiye’de adil yargı olduğuna dair iddiaları var 5-6 maddede. Türkiye'de FETÖ davalarında beraatlerin çok olduğunu veyahut da Yargıtay tarafından cezalarda bozmaların olduğunu vurgulayan maddeler.

Onların içinde bir maddede de şunu söylüyor Adalet Bakanlığı: “Evet, byLock, FETÖ üyeleri arasında haberleşme amaçlı kullanılan bir uygulama ancak yazışmaların içeriği, FETÖ’nün gizli amaçlarını gerçekleştirmek için hayati önemde bir suç işlemek ve gizli eylemler yürütmek amacıyla kullanılmadığı sürece kanıt olarak kullanılamaz.”

Şimdi, bunu demiş ve ardından bu konuda Adalet Bakanlığından bir açıklama beklendi. Türkiye'deki uygulamalarla aksi yönde bir açıklama olduğu düşünülerek açıklama beklendi ve daha sonra, Adalet Bakanlığı “Evet, Londra Adalet Müşaviri, Westminster mahkemesine gönderdi ancak bizim irademiz dışında gönderildi.” dedi. Çok ilginçti bu çünkü yazının aslı burada değerli arkadaşlar. Adalet Bakanlığının mührü var, işte görüyorsunuz ve kim göndermiş? Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü göndermiş ve mühürlü, UYAP’tan gönderilmiş. Hukukçu arkadaşlarımız bilir bunun usulünü ancak bugünkü açıklamada, Adalet Bakanlığı daha garip bir açıklama yaparak kendi üzerinden bunu attı ve bu açıklamayı Londra Adalet Müşavirinin WhatsApp’tan Westminster hâkimine gönderdiğini söyledi. Şimdi, buna güler misin ağlar mısın diyeceğim çünkü aklımızla alay ediliyor. Bu denli önemli bir davada, FETÖ çatı davasında, Türkiye'nin adil yargı içinde bulunduğuna dair belgeyi Adalet Müşaviri WhatsApp’tan güya Westminster hâkimine göndermiş. Buna kargalar bile güler değerli arkadaşlar. Bunun doğru olmadığı apaçık ortada.

Ayrıca, işin başka bir skandal boyutu var. Bakın, çok önemli. Ben şu Westminster mahkemesinin hâkiminin 18 sayfalık kararını okudum arkadaşlar. Çok önemli, siz de okuyun. Bu skandalda Adalet Bakanlığının nasıl yalan söylediğini buradan çok iyi anlarsınız çünkü hâkim diyor ki: “Adalet Bakanlığından bana yazı geldi.”, Adalet Bakanlığı diyor ki: “Hayır, biz göndermedik.” Ama yazı mühürlü bir şekilde, apaçık ortada.

Şimdi, daha da skandal büyüyor. 6’ncı madde konusunda, Türkiye’de adil yargı olduğuna dair iddiaları var Adalet Bakanlığının. Hâkim, 6’ncı madde icabınca Türkiye'nin iddialarını kabul ediyor, 3’üncü ve 81’inci maddeye göre ise reddediyor yani sonuçta reddediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Ama şöyle acayip bir durum var: Türkiye'nin, Adalet Bakanlığının adil yargılama konusundaki iddialarını Westminster hâkimi kabul ediyor ancak bu belge ortaya çıktıktan sonra Adalet Bakanlığı “Hayır, bu belge sahtedir.” iddialarında bulunuyor veyahut da “Müşavirimiz göndermiş, geri alıyoruz…” Yani çok acayip bir şekilde, Adalet Bakanlığı Türkiye’de adil yargılama olmadığını iddia ediyor. Evet, öyle hakikaten, bu byLock konusunda, biliyorsunuz “Mor Beyin” çıktı, 11.400 kişinin byLock’la alakası olmadığı ortaya çıktı ancak Mor Beyin çıkanlar da iade edilmedi; bu kişilerin yakınları da KHK’yle ihraç edilmişlerdi, onlar da iade edilmedi. Şimdi, Adalet Bakanlığı bunu çok yapıyor. Balyoz davası sırasında da AİHM’e bir yazı göndermişti ve sanıkların darbe planının altında imzası olduğunu söylemişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Burada, bakın, açıklamayı okuyorum size, Adalet Bakanlığının açıklamasını: “Londra Adalet Müşaviri tarafından kendi inisiyatifi ile ayrıca 1 sayfalık bir bilgi notu hazırlanarak İngiliz Savcılık makamı ile paylaşıldığı öğrenilmiştir.” diyor ama aslında kendisi göndermiş. “Yargı yetkisi içindeki konularda Bakanlığımız tarafından kurumsal görüş oluşturulması söz konusu değildir.” diyor ancak zamanında, tahliyelerden önce, HSK’ye “Bunları sorun.” diye kitapçık gönderen de hâkimlere kitapçık gönderen de Adalet Bakanlığıydı. Son olarak da “Bilgi notu içinde yer verilen değerlendirmelerin Yargıtay içtihatlarıyla da uyumlu olmadığı anlaşılmıştır.” deniliyor. Aslında 16. Ceza Dairesinin kararı apaçık ortada byLock konusunda. Buna itiraz edildi ve Yargıtay Genel Kurulunda son karar aşamasında. Ancak byLock konusunda bir netlik olmadığı için binlerce insan mahkûm ediliyor ve Yargıtayın kararı da geciktiriliyor. Bunu tüm hukukçu arkadaşlarımız biliyor. Burada çok büyük bir muğlaklık var.

Çok teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gergerlioğlu, sağ olun.

Değerli milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin ilk fıkrasında yer alan “amacıyla” ibaresinin “nedeniyle” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Feridun Bahşi                          Ümit Beyaz                            Hasan Subaşı

           Antalya                                 İstanbul                                     Antalya

       Hüseyin Örs                        Fahrettin Yokuş

          Trabzon                                  Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Konya Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Bugün Sinop’tan gelirken trafik kazası geçiren Milliyetçi Hareket Partisinin 2 değerli üyesine Allah’tan rahmet, Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, sizlere, uzun yıllardır Çin devletinin Doğu Türkistan Türklerine yapmış olduğu zulmü anlatacağım. Çin devleti 2014 Mayısında Doğu Türkistan’da “Terörist Şiddete Darbe Vur” kampanyası başlatarak Doğu Türkistan Türklerine katliama girişmiştir. O tarihten bugüne kadar şiddet artarak devam etmektedir. Bu bir asimilasyon projesidir. Şu anda 3 milyonu aşkın Doğu Türkistanlı Uygur, Kazak Türkü Çin’de “eğitim kampları” adı verilen zulüm kamplarında inim inim inlemektedirler. Bu kamplarda her gün onlarca Türk, Müslüman şehit olmaktadır. Bu kamplara Birleşmiş Milletler gözlemcilerinin, İnsan Hakları Örgütü temsilcilerinin ve medya mensuplarının girmesi yasaktır. Doğu Türkistan’ın Hotan ve Kaşgar illerinde yaşayan halkın yarıdan fazlası maalesef ya tutuklu ya da bu eğitim kamplarında gözetim altındalar. Daha üzücü olanı, Doğu Türkistan’da yaşayan Türklerin ülke dışında yaşayan akrabalarının olması suç sayılıyor. Özellikle Çin’in belirlemiş olduğu 26 devlette yaşayan Çin’den ayrılmış göçmen Uygur Türkleri, akrabaları olduğu gerekçesiyle Çin’de gözetim altında tutuluyor. Bu ülkelerin başında da Türkiye, Malezya, Endonezya gibi Uygur Türklerinin yaşadığı devletler vardır.

Değerli milletvekilleri, Çin’de Uygur Türkü kardeşlerimizin tamamına sorunlu fikri olan insanlar muamelesi yapılıyor. Han Çinlisi olmayan Müslümanlar ister Uygur ister Kazak Türkü kimliği taşısın hepsine terörist muamelesi yapılıyor.

Değerli milletvekilleri, İnsan Hakları İzleme Örgütü Eylül 2018’deki Doğu Türkistan’daki ölüm kamplarıyla ilgili raporunda, Çin’in insanlık dışı zulmünü bütün çıplaklığıyla ortaya koymuş, başta Türkiye olmak üzere Doğu Türkistanlı Türklerin yakınlarının yaşadığı 26 ülkeye bazı önerilerde bulunmuştur. İnsan Hakları İzleme Örgütü Türk Hükûmetine şu önerilerde bulunmuştur: Türkiye’deki Uygur sığınmacıları geri göndermeyin, kısa süreli oturma izinlerini uzun süreli hâle getirin. Çocuk sığınmacılar varsa onlara eğitim imkânı sağlayın. Bu Çin’den göçen Uygurları kesinlikle geri göndermeyin çünkü Çin’e dönenler doğruca zulüm kamplarına gönderilmektedir.

Diğer yandan, Kanada’nın başını çektiği Fransa, Almanya, İsviçre, Hollanda, Avusturya, Finlandiya ve İsveç gibi Avrupa ülkelerinin Çin’de bulunan toplam 15 büyükelçisi Çin Hükûmetine bir mektup yazar. Bu mektupta Uygur Türklerine bu kamplarda yapılan zulümlerin kaldırılmasını, bu kampların dağıtılmasını talep ederler ama Çin Hükûmeti bu açık talebe de maalesef karşılık vermez.

Değerli milletvekilleri, şimdi, buradan soruyorum: Allah aşkına, 15 Batılı ülke ve Kanada Çin’de zulüm gören Doğu Türkistan Türkleri için mektup yazıp zulmün hesabını sorarken Türkiye, Türk Hükûmeti nerede? Hele hele o dünya lideri Genel Başkan, AK PARTİ Genel Başkanı, o nerede? Hani nerede kardeşim?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayınız Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – “Ey!” diyen Sayın AK PARTİ Genel Başkanı…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Göremiyor musunuz? Her yerde, her yerde.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – …Doğu Türkistan’dakiler Türk, Doğu Türkistan’dakiler Müslüman, Doğu Türkistan’dakiler insan. Niye sesiniz çıkmaz?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Her yerden çıkıyor sesimiz.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Neden korkarsınız? Ya Meclis Başkanına ne diyelim? Şimdi Çin’de o Meclis Başkanı…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Her yerden çıkıyor sesimiz. Böyle bağırma, bağırma.

FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – Saygılı olun, saygılı.

BAŞKAN – Sayın Özel…

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Saygılı ol.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen saygılı ol ya! Sen bizim lidere… Bağırıyorsun sen, sen saygılı ol.

BAŞKAN – Sayın Yokuş, siz Genel Kurula hitap edin.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Saygılı ol, saygılı ol! Haddini bil, haddini bil!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen haddini bil, sen haddini bil, sen haddini bileceksin.

BAŞKAN – Recep Bey, lütfen…

Sayın Yokuş, lütfen…

Lütfen selamlayın Genel Kurulu, karşılıklı konuşmak yok.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Bu Meclis Başkanı nerede, turistik gezide mi? Çin’de. Ne yapıyor Çin’de? Güle oynaya geziyor. Git bakalım bir Doğu Türkistan’a, git; o kanı bir gör, hesabını bir sor. Ama nerede sizde o yürek?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen de mi var yürek?

BAŞKAN – Sayın Özel…

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Sizin işiniz gücünüz insanları ayırmak, Müslümanları ayırmak.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Bağırma!

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Bağırırım.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Ne bağırıyorsun?

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Aranızda Türk milliyetçisi geçinenler var.

BAŞKAN – Sayın Yokuş, siz Genel Kurula hitap edin.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Hadi, şimdi, bu Cumhurbaşkanımız, bu AK PARTİ Genel Başkanımız, Türklükle meselesi var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – …Türklüğe “bölücülük” diyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Geç bunları ya, bunlar geçti artık, geçti!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Onun için bu zulmü… Bu zulmün sorumlusu sizsiniz!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Bu zulmün sorumlusu sizsiniz!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan!

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Niye sahip çıkmıyorsunuz?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen ne konuştuğunu biliyor musun ya?

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Ben biliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, heyecanlı, cafcaflı bir konuşma. Cevap verme gereği hissetmemekle beraber bir şeyin kayıtlara girmesini de arzu etmekteyiz, o da şudur: Ne Müslümanları ne insanları ayırmak, onlar arasında ayrımcılık yapmak gibi bir düşüncemiz oldu ne de bir politikamız oldu. AK PARTİ’nin ilkeleri “web” sitesinde vardır, isteyen onlara bakabilir ve şimdiye kadar bu ilkelere uygun şekilde politikaları yürüterek bugünlere gelmiştir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesinin (2)’nci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

              Alpay Antmen                   Süleyman Bülbül İbrahim Özden Kaboğlu

                   Mersin                               Aydın                             İstanbul

             Turan Aydoğan                İsmail Atakan Ünver              İrfan Kaplan

                  İstanbul                            Karaman                          Gaziantep

"(2) Birinci fıkra kapsamındaki icra takipleri ancak bu Kanunda belirlenen yöntemle ve avukat aracılığı ile başlatılabilir. Aksi halde icra dairesi takip talebini reddeder”

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Gaziantep Milletvekilimiz Sayın İrfan Kaplan.

Buyurun Sayın Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı verilmesini de kutluyorum.

AKP, sipariş bir kanun getirmiş, bazı kurumlara ayrıcalık getiriyor. Bunun yerine halkın ekonomik sorunlarını çözün.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin ise 8’inci büyük kenti olan Gaziantep, sanayisi, zanaatkârları, yemekleri, üretimiyle kendi yağında kavrulan emekçi, çalışkan, üretken bir halkın şehridir. Gaziantep Kurtuluş Savaşı’nda halkının mücadeleci, azimli, güçlü ruhuyla “Gazi” unvanını almış Karayılanların, Şehit Kâmillerin şehridir. Gaziantep binlerce yıllık bir kültürün mirasçısı, geçmişin ve geleceğin bir arada yaşandığı şehirdir. Gaziantep tarihî, turistik, doğal güzellikleriyle Fırat Nehri, Barak Ovası’yla, Kurtuluş Savaşı ve Antep savunması hatıralarıyla, eşsiz el sanatlarıyla, Zeugma Müzesiyle, Antep Kalesi’yle, hanları, hamamları, leziz yemekleri, adını verdiği baklavası ve fıstığıyla, kırmızıbiberi, pamuğu, üzümü, zeytiniyle mozaik bir şehirdir.

On altı yıllık AKP iktidarı Gaziantep’i sanayiden ticarete, trafikten uyuşturucuya, sağlıktan eğitime, işsizliğe kadar birçok sorunla karşı karşıya bırakmıştır.

Gaziantep’in en büyük sorunlarından biri göçtür. Suriyeli sığınmacıların en yoğun göç ettikleri şehirlerden biridir. Şu anda 400 bin kişi yaşıyor Suriyeli olarak. Kayıt dışı çalışan sayısı Gaziantep’te çok fazladır. Güvenlik problemi çok fazladır; hemen her gün yaralanmalı, ölümlü haberlere denk geliyoruz. Sığınmacılar ile Gaziantepliler arasında ilişkiler giderek geriliyor. Ekonomik krize bağlı olarak artan işsizlik, geçim sıkıntısı bu gerginliği giderek derinleştiriyor. Gaziantep’te nüfusun olağan dışı artış göstermesi iğneden ipliğe her şeyi etkiliyor; su yetmiyor, elektrik yetmiyor, kiralar aldı başını gidiyor. Ekonomik kriz Gaziantep’te sanayiyi de vurdu. Hiçbir iş kolunda kâr oranı yüzde 40-50 değilken artan maliyet sanayiciyi de bunalttı, iş yapamaz hâle getirdi. Gaziantep’te 14 büyük firma konkordato ilan etti, 40 firma konkordato için başvuruda bulundu. Konkordato ilan eden firmalar, kapatılan fabrikalar, toplu işten çıkarmalar giderek artarken AKP iktidarı, içi boş vaatlerle, çözüm bulmak yerine sorunları görmezden gelmeye devam ediyor.

Bir diğer sorun, çarpık kentleşme. Ranta kurban edilen yeşil alanlar, yandaşlar zengin olsun diye imara açılan araziler, kat üstüne kat çıkarılan binalar Gaziantep’i sağlıksız bir kente dönüştürdü. Örneğin Büyükşehir Belediyesi Cumhuriyet Halk Partisindeyken yapılan 100’üncü Yıl Kültür Parkı şimdilerde beton yığınına dönüştü. AK PARTİ, rantı esas alan yapılaşmayla Gaziantep’in şirazesini kaydırmaya devam ediyor.

Bir diğer sorun, hava kirliliği. İnsan sağlığı için en büyük tehditlerden biri olan hava kirliliği Gaziantep’i de esir aldı. Dağıtılan ucuz kömürler, çarpık kentleşme vatandaşın sağlığıyla oynuyor.

Duble yollarıyla övünen AKP iktidarı Gaziantep’teki ölüm yollarını da görmezden geliyor. Yazılı soru önergesi vermeme rağmen cevap geçiştirilmiş, Nurdağı ölüm yolu henüz yapılması öngörülen planlar dâhiline bile alınmamıştır. Son üç yılda ölümlü, yaralanmalı kaza toplamı 230’dur. Bu yolun yapılması için daha kaç canın gitmesi gerekir? İslahiye’nin Hasanlök köyü, Kayabaşı, Boğaziçi, Tandır, Tesbih köylerinin yolları çok kötü. Yollarla övünen AKP bu yolları görmüyor mu? Bir sürü yanlış düzenlemeyle Gaziantep’te trafik kördüğüm. Sağa ve sola dönüş yasakları, sağlı sollu araç parkları trafiği felç ediyor. Fıstığı, kırmızıbiberi, üzümü, pamuğu, verimli topraklarıyla ünlü olan kentimiz Gaziantep’te çiftçi de perişan; maliyet girdileri 2 kat oldu, mazot, ilaç ve gübre fiyatları uçtu, çiftçi topraktan mahsulünü kaldıramayacak duruma geldi. Çiftçi ürettiği mahsulün fiyatı için tüccarın ağzına bakıyor, serbest piyasa koşullarında fiyat belirleme çiftçiyi değil, tüccarı besliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Kaplan.

İRFAN KAPLAN (Devamla) – Çiftçinin sesini duyuran, fiyat dengesini sağlayan, çiftçinin mahsulüne sahip çıkan, çiftçiyi mağdur etmeyen Güneydoğu Birlik maalesef AKP’nin yanlış politikaları sonucu kapandı.

Say, say, saymakla bitmiyor sorunları gazi şehrimizin, maalesef beş dakikaya sığmıyor. Milletvekili olduğumda hemşehrilerime söz vermiştim, buradan yinelemek istiyorum: Bölgemizin sorunlarını, sıkıntılarını çok iyi biliyorum. Mecliste elimden geldiğince sesiniz olmaya, sorunların çözümü için mücadele etmeye devam edeceğim.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 3’üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin Kanun Teklifi’nden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Murat Çepni                    Mahmut Celadet Gaydalı                  Abdullah Koç

           İzmir                                      Bitlis                                         Ağrı

Ömer Faruk Gergerlioğlu               Necdet İpekyüz                                    

         Kocaeli                                   Batman

 

Aynı mahiyetteki diğer önerge sahipleri:

      Alpay Antmen                        İbrahim Özden Kaboğlu        Süleyman Bülbül

           Mersin                                       İstanbul                                Aydın

     Turan Aydoğan                         İsmail Atakan Ünver    Mehmet Güzelmansur

          İstanbul                                      Karaman                                Hatay

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde söz isteyen, Bitlis Milletvekilimiz Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce, bugün Kadın Hakları Günü dolayısıyla bütün kadınların bu gününü kutluyorum. Dün de Madenciler Günü’ydü. Yüz karalığı, vicdan karalığı yerine kömür karalığını tercih eden onurlu emekçi kardeşlerimi buradan saygıyla selamlıyorum. İki gün önce de Dünya Engelliler Günü’ydü. Engelli kardeşlerimiz bizleri arayarak elektrik faturalarında engellilere pozitif ayrımcılık yapılması talebini ilettiler. Bilindiği gibi, şehit ve gazi yakınlarına bu indirim uygulanıyor. Engellilere yönelik olarak böyle bir çalışmanın yapılması sosyal devlet olgusunun gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, söz konusu kanunun 3’üncü maddesi Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi olan UYAP bünyesinde merkezî takip sisteminin kurulmasını öngörmektedir. UYAP takip sisteminin varlığına rağmen yeni bir sistem getirilerek abonelik sözleşmelerine ilişkin takiplerin haciz aşamasına kadar merkezî takip sistemi aracılığıyla yapılmasının icra dairelerinin iş yükünü azaltacağı gerekçesi ifade edilmiştir. Ödeme emirlerinin kanunen yetkili bir makamın hukuki denetiminden geçmeden bir sistem marifetiyle şeklen kesinleşmesinin tüketicilerin haksız icra takipleriyle karşılaşmasına neden olacak olması, iktidarın teklifi hazırlatırken hiçbir şekilde düşünmediği anlaşılıyor. Çünkü amaçlanan elektrik, doğal gaz, su, telefon, internet ve daha pek çok temel ihtiyacın yandaş şirketlere ihaleler karşılığında devredilmiş olması ve bu şirketlerin alacaklarının her ne pahasına olursa olsun tahsilatının kolaylaştırması işidir.

İcra, iflas, konkordato söylemleri ekonomik hastalık sinyalleridir. Bu söylemlerin artması ve sıklaşması alarm zillerinin çaldığının göstergesidir. Bakın, nereden nereye geldik. Kırk, elli sene önce insanlarımız arasında söz senetti, bugün senet çaput olmuş durumda. Bu durumu, literatüre “Estonya sendromu” olarak geçen, yakın tarihimizde vuku bulmuş olan kazada feribot batmasına benzetiyorum. Hani son zamanlarda çok gemi muhabbeti de yapılıyor ya.

Hikâye şöyledir: Estonya Feribotu kıyıya yakın bir mesafede su almaya başlar; 1000 küsur yolcudan sadece 200 kadarı denize atlayarak yüzer ve canını kurtarır, geriye kalan 800 küsur yolcu gemi batıp hayatını kaybeder.

Tabii, onların sisteminde yayın yasağı getirip olayın üstünü örtme geleneği olmadığından, daha doğrusu, yaptıkları hatalardan ders almaya çalıştıklarından araştırma ve analiz yaparlar. Bilahare yapılan araştırmalarda “Acaba diğerleri yüzme bilmiyor muydu?” diye bir araştırma yapılır. Anket neticesinde, hayatını kaybeden ailelerin çoğu, yakınlarının çok iyi yüzme bildiğini hatta bu sporda derecelerinin olduğunu ifade etmiştir. Daha sonra da anlaşılır ki kaptanın, yolcuları bu feribotun batma şansının binde 1 dahi olmadığına ve imkânsız olduğuna ikna ettiği ortaya çıkmıştır.

Ekonomik savaş, hamaset nutukları, algı operasyonuyla kazanılmaz; çalışarak, üreterek bu savaştan zaferle çıkılır. Ekonominin de adalet temelleri üzerine oturması şarttır; aksi takdirde bu, buz tabakaları üzerine yapılan yapıya benzer.

Değerli milletvekilleri, her hazırladığınız kanun tasarısı bir yasayı daha bağrından koparıp atıyor, her kanun teklifiniz yeni bir hukuksuzluğun nişanesi hâline geldi.

Bu kadar gözaltı ve tutuklamalara itiraz ettiğimizde “Hukuk bağımsız” diyordunuz fakat Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sayın Selahattin Demirtaş için bir karar açıklayınca tanımıyorsunuz. İşte, üstünlerin hukuku tam da budur. Adalet sarayları sadece sarayın adaletini dağıtıyor, demokratik tüm eylemler bizzat AKP tarafından terörize ediliyor. Kısacası, AKP Genel Başkanının siyah gözlükle baktığı bir dünyada beyaz giyinen herkes vatan haini oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin…

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) - Milletvekili dokunulmazlığına rağmen şu anda tutuklu bulunan Meclisin tek üyesi Sayın Leyla Güven’in onurlu duruşu ve ona destek veren tüm arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen Hatay Milletvekilimiz Sayın Mehmet Güzelmansur.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerine söz aldım. Sözlerime başlamadan önce sizlere ve bizi izleyen tüm vatandaşlarımıza saygılarımı sunuyorum.

Bu kanunla getirilmek istenen sistemde sadece abonelik sözleşmelerinden doğan alacaklara kolaylık ve ayrıcalık getirilmektedir. Bu durum Anayasa’mızın eşitlik ilkesine açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Bu eşitsizliğin giderilmesi için düzenlemenin tüm icra takiplerini kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bildiğimiz gibi bugün 5 Aralık Dünya Mühendisler Günü. Ben de bir mühendis olarak mühendisliğin toplum hayatındaki yeri ve önemi ile ülkemizde mühendislerin yaşadığı sorunlardan bahsetmek istiyorum.

Mühendisliğin ilgi ve faaliyet alanları sosyal yaşantımız içerisinde çok geniş bir yere sahiptir. Sabah güne başladığımız ilk andan günün bitimine kadar geçen zaman diliminde mühendislerin çalışmaları sonucu insanlığın hizmetine sunulan çalışmalarla karşı karşıyayız. Bu çalışmalar sayesinde yaşamımız kolaylaşır. Mühendisler yaptıkları barajlarla, köprülerle, viyadüklerle, otomobillerle, ulaşım araçlarıyla, makinelerle, sağlıklı gıdaya ulaşmadaki çalışmalarıyla, enerji üretimi ve küresel ısınmanın kontrol altına alınması konusunda geliştirdikleri çözüm önerileri ve projelerle ve daha pek çok alandaki katkılarıyla çevreyi düzenler, insan yaşamını kolaylaştırır, insan yaşamının niteliğini yükseltir. AR-GE’deki katkılarıyla sanayinin ve teknolojinin gelişimini sağlar. Toplumsal ve sosyal hayatımızda böylesine önemli bir yer tutan mühendislerin ülkemizdeki sorunları ne yazık ki çığ gibi büyümektedir. Bu sorunların başında işsizlik gelmektedir. Yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de 3 milyon 275 bin işsiz insan içerisinde üniversite mezunu sayısı 828 bindir. Bu sayının 73 bini ise mühendislerden oluşmaktadır. Gençlerimiz arasında mühendisliğin potansiyel işsizlik olduğuna dair algı giderek yaygınlaşmaktadır. İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz bu sorunu daha da derinleştirmiştir. Ekonomik krizle birlikte yatırımların durması, projelerin iptal edilmesi, reel sektörün tıkanması gibi sorunlar nedeniyle özel sektörde çalışan mühendislerin önemli bir kısmı işten çıkarılmaktadır. Özel sektörde istihdam olanakları daralmıştır. Özel sektörde çalışmaya devam eden mühendisler ise esnek çalışma, güvencesizlik, sağlıksız çalışma koşulları ve reel ücret kaybı gibi tehditlerle karşı karşıyadır. Mühendislerin büyük çoğunluğu kamuda çalışma imkânına sahip ise yani akraba, arkadaş kayırmacılığı ve partizanlık nedeniyle bir türlü sonuca ulaşmamaktadır. Merkezî atamanın kaldırılması, mülakat sistemine geçilmesi, liyakat ilkesinin göz ardı edilmesi, Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda yüksek puan alan başarılı ve yetenekli mühendislerin mülakatta elenmesine yol açmaktadır. Hak eden yerine sadık olanın, tanıdık olanın, ideolojik yatkınlığı bulunanın tercih edilmesi de devlet hizmetlerini kalitesizleştirmekte ve adaletsiz bir durum yaratmaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, devlette liyakati tesis etmek, işsizler ordusunu küçültmek, ekonomiyi hareketlendirmek, dışa bağımlılıktan kurtulmak, tarımı ve hayvancılığımızı yeniden canlandırmak için atama bekleyen inşaat ve makine mühendislerini göz ardı etmeyin. ÇAYKUR, Devlet Su İşleri, Karayolları Genel Müdürlüğü başta olmak üzere, kamunun tamamında torpilin önünü açan mülakat sisteminden vazgeçin. İnşaat ve makine mühendislerine verdiğiniz kontenjanları artırın. Ülkemizde her geçen gün itibarı düşürülen bir meslek hâlini alan inşaat mühendisliğinin itibarının yeniden tesisi için müteahhitlik yasasını bir an önce çıkarın. Gıda, su ürünleri ve ziraat mühendislerine verdiğiniz atama sözünü tutun.

Önceki Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Eşref Fakıbaba’nın Tarım Bakanlığına 10.550 personel alacağı konusunda bir vaadi vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın, selamlayın.

MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) – Aradan on dokuz ay geçti, bu atama neden yapılmadı? Şimdi, Tarım ve Orman Bakanı Sayın Pakdemirli’ye hatırlatmak istiyorum: Devlette süreklilik esastır, önceki bakanın verdiği sözü tutun. Hükûmetinizin verdiği 10.550 atama sözünü bir an önce yerine getirin.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken, gelişmiş ülkelerin kalkınmasındaki en önemli faktörlerden birinin mühendislik mesleğine ve mühendislere verilen önem olduğunu hatırlatıyor, tüm mühendislerin 5 Aralık Dünya Mühendisler Günü’nü kutluyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifinin” 3’üncü maddesinin ilk fıkrasında yer alan “amacıyla” ibaresinin “nedeniyle” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                Behiç Çelik                           Hüseyin Örs                     Ümit Beyaz

                   Mersin                                 Trabzon                             İstanbul

     Mehmet Metanet Çulhaoğlu                Yasin Öztürk

                    Adana                                  Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın Behiç Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Beş dakika süreniz.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16 sıra sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesine istinaden vermiş olduğumuz önergemiz için söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Söz konusu kanun teklifinin 3’üncü maddesi, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi olan UYAP içerisinde spesifik olarak düzenlenen Merkezi Takip Sistemi’ni tanımlamaktadır. Bu madde “Bu kanunda belirtilen takip işlemlerinin elektronik ortamda yapılmasını sağlamak amacıyla UYAP bünyesinde Merkezi Takip Sistemi oluşturulur.” demektedir. Dolayısıyla Merkezi Takip Sistemi üzerinden söz konusu abonelik sözleşmesine dayalı alacaklara çözüm getirilmek istenmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, en önemli konu aslında demokrasidir, demokrasinin iyi işletilmesidir. İyi işleyen bir demokrasi, toplumda üretkenliği artırır, morali ve motivasyonu daha da yukarı çeker. Böylece, üretken bir toplumsal yapı oluşur ve üretken toplumsal yapıdan sonra refah artar. Artan refah sonucunda insanların haciz işlemlerine maruz kalması sıfıra yakın gerçekleşir. Dolayısıyla demokrasi aslında bir anlamda geçimle ve bizim ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal düzenimizle de doğrudan ilgilidir. Onun için, burada Türk milletinin ortak millî çıkarlarını hedef alan bir yasama dönemini gerçekleştirmemiz gerekiyor. Burada bazı şirketlere öncelik tanımak, onların çıkarlarını süratle yerine getirmek, alacaklarını tahsil etmek için böyle düzenlemeler yapmanın elbette ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin -yapılabilse dahi- en sonlarda gelen seçeneklerinden biri olması gerekir. Dolayısıyla, kurulacak bu takip sistemiyle abonelik sözleşmesi imzalayan firmalara ve abonelere derhâl haciz işlemine girişme hak ve yetkisi getirmektedir. Dolayısıyla, İcra İflas Kanunu’na özel bir uygulama ilave etmektedir. Burada, aslında haciz işlemleri için bir sebep-sonuç ilişkisini de vurgulamamız gerekir. Bizim, bu kanun teklifleriyle alacaklı şirketlere verdiğimiz destek dışında sebebe müteallik konulara değinmemizde yarar var. Bugün, eğer bir ülkede, ülkemizde işsizlik gerçekse, yüzde 30’lara fiilî olarak çıkmışsa, on altı yılda total borcumuz 453 milyar doları bulmuşsa, güven endeksimiz yüzde 58 düzeyine inmişse, gelir dağılımı en bozuk dönemini işaret ediyorsa, tasarruf oranı yüzde 11’ler düzeyine düşmüşse, devalüasyon yüzde 47’nin üzerine çıkmışsa ve 3.600 şirket konkordato ilan etmişse burada demek ki sebep olarak bunları görmemiz gerekir.

AK PARTİ’nin kurduğu ekonomik düzene aslında yeni bir isim de söylemek gereki;, bu, zabıta ekonomisidir. Zabıta ekonomisi yoluyla eğer siz giderseniz daha birçok icrai işlemlere de imza atmış ve toplumsal yapıyı dinamitlemiş olursunuz. Dolayısıyla, siyasete ve ekonomiye güven büyük oranda düştüğü için bu kanun teklifinin içeriğinde büyük geçim zorlukları içinde bulunan vatandaşlarımıza çözüm bulma yönünde çalışmalarımızı yoğunlaştırmamız gerektiği düşüncesindeyim.

Burada, İYİ PARTİ olarak biz, halk yararına olan bütün yasama faaliyetlerinin tam içinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, toparlayalım.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – … hatta başında olma gerekliliğine işaret ediyoruz.

Ekonomik krizle ezilen işçi, çiftçi, esnaf, küçük sanayici, sabit gelirli, emekli, genç ve kadınların lehine politikalar üretmeye dikkat çekiyoruz. Temmuz ayında başlayan ve gittikçe derinleşen yapısal krizden vatandaşlarımızı kurtarmalıyız.

Bu duygularla hepinize tekrar saygılar sunuyor, önergemizin kabulünü diliyoruz.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 4’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

              Alpay Antmen                        Süleyman Bülbül İbrahim Özden Kaboğlu

                   Mersin                                    Aydın                        İstanbul

          İsmail Atakan Ünver                     Turan Aydoğan             Suzan Şahin

                  Karaman                                 İstanbul                         Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Hatay Milletvekilimiz Sayın Suzan Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Şahin, süreniz beş dakika.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Bugün kadına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin yıl dönümü, biraz muhalefete…

BAŞKAN – Onu biz takdir ederiz, siz devam edin konuşmanıza.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kadına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin yıl dönümünde bu kürsüden seslenebilmemi borçlu olduğum Başkomutan, Başöğretmen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla ve özlemle anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) O günkü eşitlikçi bakış açısının bugün de hâkim olmasını diliyorum.

Ekonominin çökme noktasına geldiği günümüzde, Suriye savaşından kaçarak ülkemizde geçici koruma statüsü durumunda yaşamakta olan Suriyeliler misafir edilmektedir. Türkiye Suriyeli mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ciddi bir mali kaynak ayırmıştır. Hâl böyle olunca, durum Türkiye'nin sosyal ve ekonomik sorunu hâline gelmektedir. Devletin resmî verilerine göre, 4 milyona yakın Suriyeli Türkiye'nin tüm illerine yayılmıştır. Resmî olarak kayıtlı olmayanları, Türkiye’de doğan ve doğacak çocukları da bu nüfusa eklersek hatırı sayılır bir oran karşımıza çıkıyor. Şu an Türkiye’de her 100 kişiden 5’i mültecidir. Mülteciler meslek odalarına kayıtsız ya da aidat, harç ve vergi muafiyetiyle çalışıyor, para kazanıyorlar. Mültecilerin vatandaşlarımızın vergileriyle bizden daha ayrıcalıklı yaşamaları ayrımcılıktır, devletin kendi vatandaşına uyguladığı ayrımcılık. Nüfusa olan etkileri düşünülerek… Seçim bölgem olan ve yaklaşık 600 bin mülteciyi misafir eden Hatay’da istihdam sorunu yaşanmaktadır. Fuhuş, uyuşturucu artmış, güvenlik sorunu, demografik ve kültürel asimilasyon sorunları doğmaya başlamıştır. Ekmeğini paylaşan milletimiz ekmeğini kaybetme korkusuyla tedirgin hâle gelmiş durumdadır. Ayrıca Hatay, 5’inci teşvik bölgesi kapsamına alınmamıştır. Yatırım gelmediği gibi, mevcut yatırımcılar da Osmaniye gibi yakın teşvik bölgelerine kaymaktadır. Bu durum hem istihdam hem de ciddi ekonomik mağduriyetleri daha da derinleştirmektedir. Lokal alanda Hatay derhâl ama derhâl 5’inci teşvik bölgesi kapsamına alınmalıdır.

Bizler, tarih boyu misafirperverliğiyle anılmış, farklı kültürlere ev sahipliği yapmış, asla yabancı düşmanı olmamış bir toplum olarak, insan hakları çerçevesinde, Suriyeli mültecilerin temel ihtiyaçlarının karşılanmasından yanayız. İllere nüfusa göre ödenekler ayrılmaktadır ancak nüfusa dâhil edilmeyen mültecilerle, illere ayrılan bütçe daralmaktadır. 1,5 milyon kişiye düşen rakam Hatay ilimizde 2 milyon 100 bin kişiye pay edilmektedir. Devlet kendi vatandaşına üvey evlat muamelesi yapmamalıdır.

Hatay, barışın, kardeşliğin, özgürlüğün, sevginin bir dava olduğu; renklerin, dillerin ve dinlerin ahenkle yaşandığı bir dünya kentidir. Bu nedenledir ki en az mülteci sorunu Hatay’dadır ancak bıçak kemiğe dayanmıştır. Bu ahengi korumak için ilk tedbir Hatay’ın 5’inci teşvik bölgesi kapsamına alınmasıdır. Asıl çözüm ise mültecilerin yoğun yaşadığı yerel yönetimlere kaynak aktarılması, bu bölgelere yatırım teşvikleri sağlanmasıdır. Daha çok hastane, daha çok okul, su ve kanalizasyon desteği sağlanmalı, ulaşım hizmetleri artırılmalıdır.

Suriyelilere 32 milyar Türk lirası harcayan AKP Hükûmeti, kendi vatandaşını da düşünmeli, 9,5 milyon asgari ücretliye iyileştirme, memura 3600 ek gösterge, emeklilikte yaşa takılanlara hak kazanımı, atanamayan öğretmenlere atama, işsizlere istihdam yaratmalıdır. “3 çocuk, 5 çocuk yapın.” diyorsunuz ya, 5 kişilik bir aile asgari ücretle 3 öğün sadece simit ve çayla beslenebilir hâlde şu an. Farkında mısınız? Ya da şöyle sorayım: Umurunuzda mı? Tabii ki değil. Açlık sınırı 1.942 lira, yoksulluk sınırı 6.328 liraya çıktı, asgari ücret ise hâlâ 1.603 lira. Milleti açlığa terk etmeye hakkınız yok arkadaşlar.

Değerli üyeler, Hatay zor durumdadır. Türkiye'nin en mutsuz 4’üncü ilinin çığlıklarını duyun artık. Tarım bitti, acil baraj ihtiyacı var. Hükûmet Hatay’ın baraj sorununu ne zaman çözecek? Umuyoruz ki Hükûmet yetkilileri verdiği sözü tutar ve diğer taahhütlerinde olduğu gibi bu da bir seçim vaadi olarak kalmaz.

Sadece Hatay’da değil, tüm ülkede ekonomi durdu. Hükûmet sınır kapılarını açmayı düşünüyor mu? Kapıları derhâl açmalı ve ekonomi canlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın, selamlayın Genel Kurulu.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Her seçim dönemi olduğu gibi, AKP’nin bir türlü gerçekleşmeyen vaatleri milletimizin umutlarını öldürmeye yöneliktir. Size bir hikâye anlatacağım: Kralın biri dondurucu bir kış günü gecenin soğuğunda nöbet tutan muhafıza sormuş: “Üşüyor musun?” Muhafız “Ben alışığım.” demiş. Kral “Olsun, sana sıcak tutacak elbise getirmelerini emredeceğim.” demiş. Ancak bir süre sonra emri vermeyi unutmuş. Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cesedini görenler nöbet tuttuğu duvarda bir yazı görmüş, duvarda: “Kralım, soğuğa alışkındım fakat sizin sıcak elbise vaadiniz beni öldürdü.” yazıyormuş.

Evet, sayın üyeler, bu kürsüden bir kez daha AKP Hükûmetine sesleniyor ve uyarıyorum: Türlü vaatlerle insanları bekleterek, bir umuda bağlayarak kesinlikle imtihan etmeyin çünkü insan bekletildikçe değişir, beklettiğiniz kişi hakkınızda telafisi imkânsız, olumsuz düşüncelere girer. Önce umudu öldürürsünüz, ardından…

Bir dakika lütfen…

BAŞKAN – Siz devam edin, kapandığı zaman kapandıktan sonra konuşursunuz.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Ardından sevgi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – ...saygı güven ölür, dostluk ölür, muhabbet ölür. Seçim vaatlerinizi tek tek hatırlatmaya gerek yok, milletimiz gayet iyi biliyor. 3600 ek gösterge, emeklilikte yaşa takılanlar, asgari ücretin artırılması vesaire vesaire.

Kraldan bir talimat beklemeden, emir almadan, gelin, bu yüce Meclis çatısı altında bu sorunları birlikte çözelim. Ne vatandaşı üşütelim ne üşüye üşüye öldürelim…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Mikrofona gerek yok.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – …umudu yaşatalım diyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin ilk fıkrasında yer alan “yer alan” ibaresinin “bulunan” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Feridun Bahşi                          Ümit Beyaz                            Hasan Subaşı

           Antalya                                 İstanbul                                     Antalya

       Hüseyin Örs                       İbrahim Halil Oral

          Trabzon                                 Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın İbrahim Halil Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Oral.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; abonelik sözleşmeleri alacaklarıyla ilgili kanun teklifinin 4’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Sayın milletvekilleri, görüştüğümüz kanun ismi itibarıyla özel bir kanun teklifi olarak görülse de net olarak torba kanun niteliğindedir. Bu uygulama teklifler iyi hazırlanmamış metinlerle ve sağlıklı sayılamayacak görüşme yöntemleriyle yasalaşmaktadır. Torbalarla, çuvallarla açıkça Gazi Meclisimizin çalışma esaslarını sulandırıyorsunuz. Bence niyetiniz açık, saraydan fermanlarla ülke yönetmek istiyorsunuz. Gelin, bu aymazlığı hep birlikte reddedelim.

Kıymetli milletvekilleri, 4’üncü madde pratikte uygulanan bazı metotların yasalaştırılması yönüyle olumlu bir gelişme sağlamıştır. Ancak Merkezi Takip Sistemi adıyla kurulan bu sistemin UYAP’la uyuşmazlık yaşatıp yaşatmayacağı belli değildir. Kamuoyuyla sistemin içeriğiyle ilgili hiçbir şey paylaşılmamıştır. Ne olurdu ilgili sivil toplum kuruluşları, barolar fikirlerini beyan etseydi? Hemen oldu bittiye getiriyorsunuz arkadaşlar.

Teklifte konkordatoyla ilgili değişiklikler de bulunmaktadır. Uygulamada önceki dönemlerde var olan iflasın ertelenmesi nasıl kötüye kullanıldıysa konkordato da bazı şirketler açısından bir borçtan kaçış yolu olarak görülmekte ve alacaklıların zararına sebep olabilmektedir. Bu teklifte de konkordatonun kötüye kullanımını engelleyici kayda değer hükümler bulunmamaktadır. Üstelik küçük ve orta ölçekli işletmelere zorunlu hâle getirilen bazı raporların maliyetleri bu işletmelerin karşılayamayacağı boyuttadır. Siz yine küçük işletmeleri ezmeyi, yandaşları kayırmayı seçtiniz. Ama şunu da asla unutmayın: Yakarsa bu dünyayı garipler yakar.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu kanun teklifi aslında bizlere acı bir gerçeği gösteriyor: Vatandaş iflas bayrağı çekiyor. Burada kalkınmayı ya da gelişmeyi değil, iflası nasıl erteleriz, nasıl batmayı konuşuruz; her evde neredeyse bir icra dosyası var. Bu gördüğünüz tabloya lütfen bir bakın, bu tablo UYAP’tan alınmış bir tablo; bu, sizin eseriniz kıymetli iktidar. 2008’de 8 milyon civarında bir icra dosyası varken bugün bu sayı 20 milyonu bulmuş konumdadır. Bu tablo, sizin milleti düşürdüğünüz durumun tablosudur, iktidarınızın iflasıdır.

Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi bu meseleyi çok güzel ifade ettiler; meğer memleketi kasıp kavuran, mutfaklara ateş düşüren soğan lobisiymiş. Gübreye, mazota, zirai ilaçlara zam yapan Sayın Cumhurbaşkanının kendisi değilmiş gibi bir de soğanı terör örgütü ilan etmiştir.

Önerim şudur: Bu kadar emeğini, alın terini, rızkını toprağa akıtan çiftçinin sorun ettiğiniz soğanını güvenli olsun diye sarayın bahçesinde depolayalım ve sizin krizin sebebi gördüğünüz terörist soğanı da yok edelim.

Değerli AK PARTİ’li milletvekili kardeşlerimiz, elektrik aboneliği de abonelik sözleşmesidir. Abonelik sözleşmelerindeki alacaklar için kanun teklif ediyorsunuz ama memleketimizin büyük bir sorunu hâline gelen kayıp kaçak bedelleri hakkında hiçbir şey yapmıyorsunuz. İnsanımız kendi kullanmadığı elektriğin parasını ödemektedir.

Bakın, Dicle Elektrik Dağıtım AŞ’nin bir açıklaması var, diyorlar ki: “6 ilde 90 bin elektrik sayacını okuyamıyoruz. Kayıp kaçak oranı yüzde 63 seviyesinde.” Bu nasıl bir kepazeliktir? 6 ilde sayaç okuyamamak demek, 6 ilde devlet yok demektir. Siz önce devletin itibarını kurtarın. Kurtarın diyorum ama kurtaramadığınızı yıllardır gördük. Devleti FETÖ’ye teslim ettiniz “Kandırıldık.” deyip işin içinden çıkmak istediniz. Devletin itibarını ise 15 Temmuz gecesi büyük Türk milleti sokaklardan topladı.

Cenab-ı Allah Nisa suresinde şöyle buyuruyor: “Allah size mutlaka emanetleri ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Oral, siz de sözlerinizi toparlayın.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Yüce Allah Nisa suresinde şöyle buyuruyor: “Allah size mutlaka emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” Siz adaletle hükmetmediniz ve siz emaneti ehline vermediniz. Şimdi de torba kanunlarla topu taca atıyorsunuz. Bunu Türk milleti görmektedir ve 31 Martta hesabını soracaktır.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Oral.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendine "avukatının” ibaresinden sonra gelmek üzere "münhasıran” ibaresinin eklenmesini; ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve diğer fıkranın buna göre teselsül ettirilmesini; mevcut üçüncü fıkrasına "doldurulduktan” ibaresinden sonra gelmek üzere “, ilgili belgeler taranıp sisteme yüklendikten” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

               Cahit Özkan               Mehmet Doğan Kubat      Fehmi Alpay Özalan

                  Denizli                           İstanbul                                İzmir

              Emrullah İşler                    Hasan Çilez                  Rümeysa Kadak

                   Ankara                            Amasya                              İstanbul

                Ali Özkaya

             Afyonkarahisar

"(3) Son ödeme tarihi belirtilen alacağa ilişkin fatura veya benzeri belgeler sisteme yüklenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle maddenin ikinci fıkrasının (b) bendine eklenen "münhasıran” ibaresiyle kanun kapsamında yapılan takiplerde alacağın ödeneceği hesap numarasının sadece bu takipler için açılması ve kullanılması gerekliliği hükme bağlanmaktadır.

Maddeye eklenen fıkrayla borçlunun takibe konulan alacak belgesinin ayrıntısını görebilmesi için takip konusu alacağın dayanağı olan fatura veya benzeri belgenin sisteme yüklenmesi gerektiği hususu düzenlenmektedir. Bu kapsamda mevcut üçüncü fıkrada uyum düzenlemesi yapılmaktadır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın Şimşek bir söz talebiniz var. Daha önce ben sizin isminizi okudum ama yoktunuz.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, OGS ve HGS cezalarıyla ilgili mağduriyetin sonlandırılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, konuyla ilintili olduğu için bir konuyu gündeme getirmek istedim. Geçtiğimiz hafta ben Mersin’de Kamyoncular Kooperatifini ziyaret ettim. Burada vatandaşlarımızın çoğunluğu yüz milyonlarca liralık OGS, HGS cezalarından bahsettiler. Her bir kamyoncuya milyonlarca liralık OGS, HGS cezaları geliyor. Yani, düşünün, adamın kamyonu var, otobandan taksi geçmiş, çalıntı plakayla birisi geçmiş, defalarca ceza yenilmiş. Önümüze tomarla OGS, HGS cezaları koydular. Cezayı yazan kurum suçu kimin işlediğini ispatlamak zorundadır. Vatandaş mahkemeye gidip kendini suçsuz olarak ispatlamaya çalışıyor. Bununla ilgili, Hükûmet mutlaka, fotoğrafla bunlar belgeli zaten, ceza kamyonaysa kamyonu ispat etsin, taksiyeyse taksiyi. Yani benim kendi şahsıma ait traktör var, benim traktöre otobanda ceza yazılmış. Kendi traktörümle ilgili, hiç otobana çıkmayan bir traktöre ceza yazılmış. Biz traktörü devrederken gittik bu parayı mecburen ödemek zorunda kaldık. Yani, bununla ilgili, mutlaka işlemlerin yapılarak OGS, HGS cezalarıyla ilgili mağduriyetin sonlandırılmasını istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Önal, sizin de bir talebiniz vardı, onu da alalım, sonra maddeye geçeceğim.

Buyurun.

46.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, Kırıkkale’de her 5 kişiden 1’inin icralık durumda olduğuna ilişkin açıklaması

AHMET ÖNAL (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Toplam nüfusu yaklaşık 250 bin olan Kırıkkale’de merkez adliyesinde 3, Sulakyurt ilçemizde 1, Delice ilçemizde 1 ve Keskin ilçemizde 1 olmak üzere, toplamda 6 tane icra dairesi bulunmaktadır. Bu 6 icra dairesinde, talimat dosyaları dâhil, derdest icra dosya sayısı 45.400’dür. Yani Kırıkkale’de her 5 kişiden 1’i icralık durumdadır. Biraz önce bir Kırıkkaleli hemşehrim bana bir gider tablosu gönderdi, diyor ki: “Sayın Vekilim, aylık kira borcum 400 lira, doğal gaz faturam 300 lira, elektrik 110, su 75, iki mağazaya taksitim var 600 lira, internet borcum 60 lira, haftalık pazar giderim 100 lira, bakkal borcum 100 lira, diğer giderlerle beraber aylık giderim yaklaşık 2.400 lira, aldığım maaş 1.604 lira asgari ücret. Nasıl geçineyim?” diyor.

Kırıkkale Zafer…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Önal.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi (2/1286) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 16) (Devam)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 5’inci madde üzerinde iki önerge bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin 3’üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Alpay Antmen                İbrahim Özden Kaboğlu              Süleyman Bülbül

             Mersin                               İstanbul                                      Aydın

       Turan Aydoğan                 İsmail Atakan Ünver                                 

            İstanbul                              Karaman                                         

“(3) Merkezi Takip Numarası alan ödeme emri ve takip dayanağı belge örneği ile tebliğ mazbatalı kapalı zarfa ilişkin bilgiler, sistem üzerinden ilgili Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi (PTT) birimine iletilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Aydın Milletvekilimiz Sayın Süleyman Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Değerli arkadaşlar, yıllar önce eski Adalet Bakanımız Cemil Çiçek döneminde -AKP döneminin Adalet Bakanı- saraylar yapıldı tüm Türkiye’de, adliye saraylarıyla birlikte fiziksel görünüm değiştirildi. Bu süreçte “yok şu proje, yok bu proje” derken ilçelere dahi adliye binaları yapıldı ve ismi “saray” olarak adlandırıldı. İsmi “saray” oldu ama içini dolduramadık. Tabii, içini doldururken sandalyeden, masadan bahsetmiyorum; içini doldururken hâkimlerden, savcılardan bahsediyorum, çalışanlardan bahsediyorum, niteliklerden bahsediyorum.

Ne yaptık 12 Eylül 2010’da getirdiğimiz bir referandumla? Getirdiniz, “Yargıda vesayeti kaldıracağız.” dediniz, FETÖ’nün oyununa geldiniz. Biz “Hayır, burada yargıdaki vesayet kalkmayacak, FETÖ denen örgüt yargıyı ele geçirecek.” dedik, inanmadınız. Sonuçta ne oldu? 15 Temmuza geldik. Yargıyı ele geçirdiler ve yargıda şu ana kadar daha temizlik dahi bitmedi, bunu siz kendiniz söylüyorsunuz. Bu konudaki -yargıdaki olsun, diğer yerlerde, devlette olan- bütün FETÖ operasyonlarını biz de destekliyoruz, bu konuda kimsenin kuşkusu olmasın. Demek ki adliye saraylarını yapmakla bu işler çözümlenmiyor. Önemli olan, içini doldurmakla bu işler çözümleniyor.

Bu çerçevede, yeni getirilen düzenlemede önemli olan sorun şu: Arkadaşlar, bunlar sonuç; şu anda İcra ve İflas Kanunu’ndaki değişiklikler, abonelik, bu yeni getirilen teklifler bir sonuç, ekonomik sonuç; ekonominin kötüye gitmesi, yoksulluğun artmasının sonuçları bunlar.

Bakın, dün Aydın’dan bir müjdeli haber geldi. Sitede bir haber çıktı. “Aydın’da icra dosyaları patladı” haberin başlığı bu. Ben de bir bakayım dedim ne yazıyor altında diye. “Davalara yetişmek için yeni mahkeme kurulacak.” alt başlığı altında dün Hâkimler ve Savcılar Kurulu Aydın’da 1. İcra Mahkemesinin yanı sıra 2. İcra Mahkemesinin kurulmasına karar vermiş ve bu mahkemenin de 12 Aralık itibarıyla faaliyete geçmesine karar verilmiş. Bu, neden? Demek ki Aydın gibi huzur kentinde bile insanlara karşı yapılan icra takipleri patlamış, artık insanlar yoksullaşmış, çiftçi yoksullaşmış, sulama birliklerinde kullandıkları arazi sulama parasını dahi ödeyemez hâle gelmişler. Bu, on altı yıllık AKP iktidarının ekonomiyi nasıl yönettiğinin sonuçları.

Şimdi, yeni getirilen yasal düzenlemedeyse abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan para alacaklarına ilişkin hükümler getirildi. Bu hükümler kimin için getirildi? Bu hükümler büyük şirketlere, uluslararası şirketlere yönelik getirildi. Hızlandırılıyor. Ne hızlandırılıyor? İcra işlemleri hızlandırılıyor, eşitlik ilkesine aykırı bir şekilde hızlandırılıyor.

Size bir iki konuda yanlışlıkları ortaya koymak istiyorum. Bakınız, biraz önce AKP sözcüsü olarak arkadaşımız çıktı ve dedi ki: “Yüzde 4,55 tahsil harcının yüzde 2,55’i kaldırılıyor, kurtuluyor vatandaş, yüzde 2 tahsil harcı getiriliyor.” Yani abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan büyük şirketlere yapılan icra takiplerinde yüzde 4,55’in yüzde 2,55’i kalkıyor. Ee, normal icra takiplerinde neden kalkmıyor? Normal icra takiplerinde neden borçlu yüzde 2,55 fazla harç ödüyor? Bunu neden değiştirmiyorsunuz? Neden büyük şirketlerin paralarını tahsil etmek amacıyla burada kanun teklifi getiriyorsunuz da neden diğer borçlulara 2,55’lik bir tahsil harcını yüklüyorsunuz? Bu, Anayasa’da yer alan eşitlik ilkesine uygun mu? Değil, değil. Bunu çözmemiz gerekiyor, genel anlamda bunu düşünmemiz gerekiyor.

Bakınız arkadaşlar, şimdi, bazı konularda da farklı hükümler var. Örneğin, teklifin “Ödeme emri” başlıklı 5’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (a) bendinde bulunan “alacaklının veya avukatının Merkezî Takip sistemi ile ilişkilendirilmiş hesap numarası” tümcesinde “alacaklının veya avukatının” ibaresi yerine “alacaklı vekilinin” ibaresinin gelmesi gerektiğini söyledik Komisyonda. Neden söyledik? Avukatlıktan geliyoruz, mesleğimiz avukatlık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın lütfen.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Siz oraya “avukatının” ibaresi yerine “alacaklı vekilinin” ibaresini koymazsanız, yatırılan paranın nereye gittiği belli olmaz, ondan sonra da haciz işlemleri olur, borçlu mağdur duruma düşer. Bu nedenle bu değişikliğin yapılmasını talep ettik, Komisyonda ikna edemedik. İnşallah biraz sonra yapılacak düzenlemede bunu ikna ederiz, bu cümlenin kaldırılmasını sağlarız.

Bu çerçevede, birçok eleştirimiz var ama bu eleştirilerimizin kabulünü CHP Grubu olarak talep ediyoruz.

Saygılar sunuyorum.

Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bülbül.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin ilk fıkrasında yer alan "yer alan” ibaresinin "bulunan” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Tamer Akkal                            Behiç Çelik                Ümit Beyaz

                   Manisa                                   Mersin                        İstanbul

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                   Hüseyin Örs

                   Adana                                   Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Manisa Milletvekilimiz Sayın Tamer Akkal. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Akkal.

TAMER AKKAL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken, Seçim Kanunu’nda değişiklikle bundan tam seksen dört yıl önce Türk kadını seçme ve seçilme hakkına kavuşmuştur; Türkiye Cumhuriyeti Fransa ve İtalya’dan on bir yıl, Belçika’dan on dört yıl önce, İsviçre’den ise tam otuz altı yıl önce kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı tanımıştır; “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” diyen cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle minnetle anıyor, tüm kadınlarımızın Dünya Kadın Hakları Günü’nü kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, yasa teklifindeki önemli hususlardan biri konkordato talebine eklenecek belgeler arasındaki “finansal analiz raporu”nun “güvence veren denetim raporu” olarak değiştirilmesiyle ilgilidir. Bu raporu hazırlayacak bağımsız denetim firmalarının sayısı azaltılmış ve raporlama fiyatları asgari ve makul bir miktara getirilmemiştir. Dolayısıyla, yapılmak istenen değişiklikle birlikte küçük işletmeler konkordato hakkından mahrum bırakılacak ve mağdur edilecektir. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan bugüne kadar 356 firmanın konkordato ilan ettiğini açıklamıştı. Tek başına bu rakam bile AK PARTİ Hükûmetinin Türk ekonomisini getirdiği noktayı göstermektedir. Bu yasa teklifinin bir yönüyle son derece önemli olduğunu düşünüyorum çünkü bu yasa teklifi, aynı zamanda, Hükûmet tarafından yapılmış bir itiraf niteliği taşımaktadır. Yasa teklifini veren AK PARTİ’li milletvekilleri ne diyor? “İcra dairelerinde çok sayıda dosya bulunmakta, ödeme emri tanzimi ve tebliği gibi çok sayıda işlem yapılmaktadır.” Devamında ise şunu söylüyorlar: “Teklifle kanun kapsamındaki alacakların haciz safhasına kadar olan takip işlemi elektronik ortamda yapılacak, icra dairelerinin iş yükünün azaltılması sağlanacaktır.” Bu gerekçede AK PARTİ açıkça şunu söylemektedir: “Biz bu milleti öyle bir borç bataklığına sürükledik ki devletin memurları artık icra dosyalarının iş yükünü kaldıramıyor.” İşte, bu kanun teklifinin özeti sadece budur.

Adliye koridorlarını kaplamış milyonlarca icra dosyasını elektronik sisteme atarak bu milleti düştüğü borç bataklığından kurtaramazsanız. 2002 yılında hane halkının borcunun gelirine oranı yüzde 4 iken şimdi hane halkının borcunun gelirine oranı tam yüzde 53’e ulaştı. Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu verilerine göre, Mart 2018 itibarıyla tüketici kredileri ve kredi kartı borçlarının 17 milyar liralık kısmı ödenemediği için yasal takip başlatıldı. 4,5 milyondan fazla vatandaşımız borcundan dolayı yasal takipte ve mahkeme dosyalarıyla boğuşuyor. 7 milyon vatandaş icrada, icra dosyaları 25 milyona yaklaştı. Millet bu sorunlarla mücadele etmeye çalışırken maalesef biz milletin vekilleri olarak burada AK PARTİ’nin getirmiş olduğu icra dosyalarını elektronik sisteme aktarmakla ilgili teklifi tartışıyoruz. Bu Meclisin görevi, buradaki milletvekillerinin görevi vekili oldukları milletin, vekili oldukları vatandaşın borç yükünden kurtulmasını sağlayacak tedbirleri almak değil midir? Vekili oldukları halkın sosyal, ekonomik ve yaşamsal sorunlarını bu Meclis çatısı altında çözmek değil midir? On altı yıl içinde bankalara olan borcu 6 milyar liradan tam 425 milyar liraya çıkmış, kredi yükünün altında ezilmiş, enflasyonun altında ezilmiş, evlerine yağmur gibi icra dosyaları yağan vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek değil midir? Burada Meclis kürsüsünde elektriğe, doğal gaza, akaryakıta gelen zamlar altında ezilen milleti, geçim sıkıntısı had safhalara ulaşan milleti hangi ekonomik tedbirlerle düzlüğe çıkarırız, bunu konuşmamız gerekirken 25 milyon icra dosyası nasıl daha az yer kaplar, biz şu an maalesef bu teklifi konuşuyoruz. Milyonlarca icra dosyası halkın içinde bulunduğu durumun bin tezahürüdür. Çektiği sıkıntıların göstergelerinden yalnızca bir tanesidir. Bugün esnafımızın da çiftçimizin de hâli perişandır. Biz kendi kendine yeten bir tarım ülkesiyken saman ithal edecek bir cenderenin içine düştük. Cefanın büyüğünü çeken üretici tükenmiş ve tarlasını, traktörünü kaybetme noktasına gelmiştir. Özel bankalar tarım şubeleriyle çiftçimizi borçlandırmakta ve borcunu ödeyemeyen çiftçimizin mallarını da haciz yoluyla ucuza kapatmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TAMER AKKAL (Devamla) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Toparlayın.

TAMER AKKAL (Devamla) - Bu insanlara dünyanın en pahalı mazotunu satıyorsunuz, en pahalı gübresini ve en pahalı ilacını satıyorsunuz, hepsinden verginizi de alıyorsunuz ve tabii ki seçim zamanı köylere gidip oy istemesini de biliyorsunuz. Peki, buradan soruyorum: Niye siz çiftçiye sahip çıkmıyorsunuz? AK PARTİ’ye buradan tekrar sesleniyorum: Niye çiftçiye sahip çıkmıyorsunuz? Önceleri elektrik faturaları hasattan hasada ödenir, çiftçinin eli rahatlatılırdı, şimdiyse elektrik faturaları her ay gönderilmeye başlanarak çiftçi âdeta bilinçli olarak tefecilerin, kredi verenlerin kurtlar sofrasına oturtturuluyor.

Daha fazla borç, daha fazla icra… Vatandaşın daha fazla mağdur olmaması için şu anda temerrüt faizleriyle beraber çığ gibi büyümüş olan elektrik borçlarının hasat zamanlarına göre yeniden yapılandırılmasını ve zamana yayılmasını talep ediyoruz. Ve teklifin geneli itibarıyla icra dosyalarının daha az yer kaplamasıyla ilgili bir çalışma değil, vatandaşlara icra daha az nasıl gelir, bununla ilgili tekliflerin Meclis gündemine getirilmesini bekliyoruz.

Saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 6’ncı madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin 6’ncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Alpay Antmen                        Süleyman Bülbül        Turan Aydoğan

                   Mersin                                    Aydın                        İstanbul

        İbrahim Özden Kaboğlu                     Aydın Özer         Ömer Fethi Gürer

                  İstanbul                                  Antalya                         Niğde

“(6) Takip konusu borç, takip harç, avukatlık ücreti ve takip masrafları ile birlikte, ödeme emrinde belirtilen hesap numarasına ödendiğinde takip sona erer.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Niğde Milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürer.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26’ncı Dönemde bakanlar tarafından getirilen torba yasalara Meclis alışmıştı. Buna karşı da sık sık muhalefet olarak uyarıda bulunuyorduk. Bu tür torba yasa tekliflerinin, özünde, diğer bütünlüğü gerektirecek temel yasa tekliflerini olumsuz kıldığını belirtiyorduk. Şimdi milletvekillerimiz yasa teklifi getiriyor ama ne yazık ki yine bir torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, ben bütününe baktım bu yasada ne amaçlanıyor diye; işçinin, çiftçinin, esnafın, emeklinin, dar gelirlinin haklarını koruyup onlara fayda sağlayacak bir şey göremedim. Neyi gördüm? Tahsilatı gördüm. Neyi gördüm? İcrayı gördüm. Neyi gördüm? Konkordatoyu gördüm. Şimdi, değerli milletvekili arkadaşlarımızın, 1’inci partinin milletvekili olmaları nedeniyle, kanun teklifleri buraya geliyor. Ben de konkordatoyla ilgili bir kanun teklifi verdim 15 Ekim 2018’de. Bu kanun teklifi de geçti, komisyonlara da gönderildi ama bu, nedense Meclise gelmiyor.

Biz ne istemişiz bir bakalım farkımız anlaşılsın diye. Biz diyoruz ki: Konkordato ilan edilen iş yerlerinde çalışan işçilerin haklarını koruyacak bir düzenleme yapalım. Çünkü orada işçi alacakları rehinli alacaklarla birlikte değerlendirilse dahi banka alacakları işçi alacaklarının önüne geçiyor ve konkordato ilan edilen yerde kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi işçi alacakları birinci derecede iken ikinci sıraya düştüğü için ödeme süresinde orada çalışan işçiler mağdur oluyor. Biz “O işçi arkadaşlarımızın hakkını koruyalım, konkordato ilan edilen işyerlerinde bu düzenlemeyi yapalım.” diye bir kanun teklifi vermişiz ama bu kanun teklifi Meclise gelmiyor.

Peki, konkordato nereden doğar arkadaşlar? Sizler de televizyonlarda izliyorsunuz, bu ülkenin köklü firmaları alacaklılarıyla aralarında borç nedeniyle bir düzenleme talebini niye isterler? Ekonomi düzgünken, sorun yokken bu firmaların -çoğu marka olmuş firmalar- konkordato ilan etmek zorunda kalmalarının nedeni ne? Yaşanan ekonomik kriz. Ekonomik kriz sonucu, bunların yaşadığı mağduriyetlere çözüm üretmek yerine onlarla ilgili yeni düzenlemeler getirmenin temel mantığı da koruyucu olmak yerine “Ortaya çıkan tablodan iktidar olarak kendimizi nasıl kurtarırız?” mantığıdır çünkü burada getirilen yeni düzenlemelerde küçük ve orta ölçekli işletmelerin konkordato ilan etmesini engelleyecek yani düzenleme sonucunda bu yola başvurmalarının önünü tıkayacak düzenlemeler yapılmış.

Değerli arkadaşlar, güneş balçıkla sıvanmıyor. Bakınız, sizin döneminizde yani Adalet ve Kalkınma Partisinin döneminde icra dairelerinin sayısı patladı. Bir borç-alacak ilişkisinde eğer toplumun önemli kesimi mağdursa bununla ilgili farklı düzenlemelerle olayı farklı boyutlara taşımak yerine, o mağdur kesimleri destekleme gerekiyor.

Size bir önerim var iktidar milletvekilleri yani 1’inci parti milletvekilleri: Biliyorsunuz, kayıp kaçağı vatandaştan alıyorsunuz, TRT payını vatandaştan alıyorsunuz ama özel şirketlere sağladığınız büyük bir imtiyaz var. Bu nedir? Gün içi arz fiyatları sıfır ile 2 bin arasında; bu da şu demek: Normalde 130 ile 300 kuruş arasında değişen enerji fiyatı, özel işletme sektörüne dâhil olan firmalar tarafından devlete satılırken kar yağdığı gün ya da hava soğuduğunda talep patladı mı 2 bin liraya çıkarılıyor ya da 1.800 liraya çıkarılıyor. Büyük bir vurgun var. Geçen yıl, Bakanlık, üç ay bununla ilgili önlem almış, düzenleme yapmıştı. Gelin, bununla ilgili bir kanun teklifi getirin, “Bu gün içi arz fiyatı sıfır ile 500 lira üzerine çıkamaz.” deyin çünkü bir günde trilyonlar dönüyor. Yani vatandaşın -icra takibine düşüp, ödeme güçlüğü içinde oldukları mağduriyeti- burada yeni düzenlemelerle nasıl boğazını daha çok sıkarız diye düşüneceğinize, büyük şirketlerin, devasa holdinglerin kârına kâr kattığı uygulamalara karşı kanun teklifleri getirin, biz de Cumhuriyet Halk Partililer olarak içimizin rahatlığıyla oy verelim. Ama bu gidiş iyi gidiş değil, her kesimin sıkıntısı artıyor, siz de ekonomik kriz ortaya çıkmasın, görülmesin diye yeni düzenlemelerle olayı örtbas etmeye çalışıyorsunuz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gürer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi'nin 6'ncı maddesinin altıncı fıkrasına “Harç” kelimesinden sonra gelmek üzere “vekâlet ücreti” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

               Enez Kaplan                             Ayhan Erel Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                  Tekirdağ                                 Aksaray                         Adana

               Metin Ergun                        İmam Hüseyin Filiz

                   Muğla                                  Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekilimiz Sayın İmam Hüseyin Filiz.

Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, bugün trafik kazasında hayatlarını kaybeden MHP Durağan İlçe Başkanı Osman Yıldırım ve Ali Dalkılıç’a Allah’tan rahmet, MHP camiasına ve Sinop halkına başsağlığı diliyorum. Yaralı Hayrettin Ateş’e de şifa diliyorum.

Bugün aynı zamanda Mühendislik Günü. Ben de mühendisim esasen. Bütün mühendislerin Mühendislik Günü’nü kutluyorum.

Bu kanunun amacı, abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan para alacaklarına ilişkin haciz yoluyla ilamsız icra takiplerinin Merkezi Takip Sistemi üzerinden başlatılmasına ve haciz aşamasına kadar yürütülmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Bu noktada belirtmek isterim ki 7/11/2013 tarihli, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre, belli meblağlar altındaki bedeller için ilamsız icra ve haciz işlemlerinden önce tüketici hakem heyetlerine başvurulması zorunluydu. Ancak 2017 yılında çıkarılan torba yasayla 6502 sayılı Yasa’da yapılan değişiklikle, şirketlere ve bankalara, 6 bin liranın altındaki alacakları için mahkeme kararı olmaksızın ya da tüketici hakem heyetine başvurmadan, faturasını ödemeyen tüketiciye ilamsız icra yoluyla haciz koydurabilme imkânı verilmiştir. Görüşmekte olduğumuz bu kanun da büyük ölçüde icra ve haciz işlemlerinin hızlandırılması amacını taşımaktadır. Kanunun çıkarılması da aynı şekilde hızlı olmaktadır. Bu hızın sebebi de anlaşılamamıştır. Aslında yapılması gereken, abonelik sözleşmesiyle hizmet sağlayan şirketlerin de hakem heyetine başvurmaları, oradan karar almaları ve o kararı icraya koymalarıdır. Eğer hakem heyetinde alınan karar icraya konulursa buna kimsenin bir şey demeye hakkı olmaz. Ancak henüz uyuşmazlık çözülmemişken, halkın bilgisizliğinden yararlanmak suretiyle ona ek külfetler yüklemek, hukuku suistimal ederek kötü niyetli kullanmak demektir. Örneğin, 500 TL’lik borç icra takibine konulduğunda, buna başvuru harcı, peşin harç, suret harcı, vekâlet ücreti gibi ücretlerin de eklenmesiyle tüketici yaklaşık 800 TL ödemektedir. Bu, kabul edilebilir değildir.

Türkiye’de 20 milyon civarında icralık dava olduğu iddia edilmektedir. Şu anda görüştüğümüz kanuna muhatap insanlarımızın sayısının 5 ila 7 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir dolayısıyla icra dairelerinin iş yükünün çok ağır olduğu anlaşılabilir bir durumdur ancak bu kadar icra işleminin olması üzüntü vericidir, rahatsız edicidir. İnsanlarımız geçim sıkıntısı içindedirler. Yürütmenin, iktidarın görevi icranın ve haciz işlemlerinin hızlandırılmasından ziyade, bu insanlarımıza iş, aş temin etmek ve sorunlarının çözümünü sağlamak olmalıdır.

Ülkemizde işsizlik oranı yüzde 11,1 yani 3 milyon 260 bin işsiz var, evli ve 1 çocuklu asgari ücretli 1.679 TL almaktadır. Bu insanlar nasıl geçinmektedirler? Köylüler olağanüstü zor durumdalar, ekonomik sıkıntılar had safhada. Bir çözüm bulunması gerekmektedir. Yakın geçmişte birçok holdingin vergileri yüzde 90 oranında indirildi, hepimiz biliyoruz. Abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan birikmiş borçların faiz, harç ve takip masrafları alınmadan bir yapılandırma çerçevesi içerisinde, anaparaları ödemek suretiyle mağduriyetleri giderilebilir ve yargıdaki iş yükü de azaltılmış olur diye düşünmekteyim.

Son olarak, yarın Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını yapacak. Asgari ücretlinin eline geçen rakamın yaşanabilir seviyelerde tutulması gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Böylece icra dairelerinin de iş yükü dolaylı olarak azalacaktır.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Filiz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

Sayın Özkan, sisteme girmişsiniz.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, yüksek oranda engeli olan hastaların raporunda “ağır” ibaresi olması şartının kaldırılması ve hasta yakınlarının mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Engelli sağlık kurulu raporunda ağır engelli olduğu, ayrıca engel oranının yüzde 50 ve üzerinde bulunduğunu belgelendirmiş engelli yakınlarına evde bakım aylığı verilmektedir. Fakat ne yazık ki sağlık kurullarından alınan engelli raporunda yüzde 50 ve üzeri oranında engelli olması yeterli değildir, raporda “ağır engelli” ibaresi olma şartı aranmaktadır. Bu oran yüzde 90 ve üzeri olsa dahi “ağır engelli” ibaresi olmadığı sürece evde bakım maaşı verilmemektedir. Yüksek oranda engelli raporu olan hastaların ayrıca bunu kanıtlamalarına gerek yoktur çünkü bu oranın üzerindeki hastalar zaten ağır engellidirler. Bu yüzden “ağır” ibaresi şartının kaldırılmasını ve bu hasta ve yakınlarının mağduriyetinin giderilmesini ben bekliyorum yüce Meclisten.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi (2/1286) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 16) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 7’nci madde üzerinde üç önerge bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin Kanun Teklifi’nden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Murat Çepni                      Mahmut Celadet Gaydalı                  Abdullah Koç

         İzmir                                        Bitlis                                         Ağrı

Ömer Faruk Gergerlioğlu               Necdet İpekyüz              Bedia Özgökçe Ertan

       Kocaeli                                     Batman                                        Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ağrı Milletvekilimiz Sayın Abdullah Koç.

Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Koç.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama geçmeden önce yirmi sekiz günü bırakıp yirmi dokuzuncu güne geçen ve açlık grevinde olan Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Leyla Güven’i buradan selamlamak istiyorum. Talebi bizim talebimizdir, burada özellikle bunu belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Ankara TOKİ’de çalışan işçiler uzun bir süredir alacaklarını alamadıkları için grevdeler ve biraz önce, haklı alacakları için grevde olmalarına rağmen, üçüncü defa bu nedenden dolayı gözaltına alındılar. Bu tutumu ve bu uygulamayı burada şiddetle kınıyoruz. Bu emekçi arkadaşlarımızın yanında olduğumuzu burada da belirtmek istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, özellikle sizin dikkatinize sunmak istediğim ve son iki gündür yargıda tarihî bir leke anı olarak nitelendirdiğimiz durumlar yaşıyoruz.

Türkiye’de ne yazık ki değerli arkadaşlar, yargı iki şekilde işliyor. Bir: Söz konusu muhalif ve Kürtler olunca farklı şekilde işliyor, iktidar ve yanlısı olunca da farklı şekilde işliyor. Bunun ne şekilde işlediğini size örneklerle birlikte açıklamak istiyorum değerli arkadaşlar: Musa Anter’in katledilişinin davası yirmi yılı aşkındır devam ediyor, bu yanlı yargı bu dosyaya bir çözüm bulamadı ve dava devam ediyor. Bergama davası yirmi üç yıldır sürüyor, bu yanlı yargı, bu tahakküm altındaki yargı bu dosyaya çözüm bulamadı ve bu dava hâlâ devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, Kulp davası diye nitelendirilen ve katliamdan on sene sonra kemikleri ailelerine teslim edilenlerle ilgili dava yirmi yılı geçti ve sürüncemede bırakıldı, dava zaman aşımına uğratıldı ve ne yazık ki failleri cezalandırılmadı, bu da bu yargının kara lekesi olarak tarihe geçti.

Değerli arkadaşlar, bu ülkede 5 binin üzerinde faili meçhul cinayet işlendi, bu cinayetlerin hiçbir tanesi çözümlenmedi, aydınlatılmadı, failleri bulunmadı. Bize göre failleri belli ama bu dosyaların hepsi adliyelerin raflarında şu anda bekletiliyor, buna da çözüm getirilmedi. Peki, bu yargı ne yaptı? Değerli arkadaşlar, sadece ve sadece “Biz rövanşı alıyoruz, gereğini yapacağız.” diye saraydan talimat alan bu yargı Sayın Selahattin Demirtaş’ın dosyasını üç ay içerisinde karara bağladı ve mahkûm ettirdi kendisini. Bu yargıda, bu sistemde, değerli arkadaşlar, Kürtlere adalet yok demektir bu, Kürt’e adalet yok demektir bu. Yargıdaki bu sistem aynen budur çünkü… (AK PARTİ sıralarından “Ne alakası var?” sesi)

Alakası şudur değerli arkadaşlar: 5 binin üzerinde olan bu faili meçhullerin yüzde 99’u Kürt’tür, yüzde 99’u Kürt’tür ve hiçbirisinin de faili bulunmadı. Bu nedenden dolayıdır bu yargı yanlıdır, bu yargı bu nedenden dolayıdır Kürt’e geldiği zaman adalet dağıtmıyor, muhalife geldiği zaman bu nedenden dolayı adalet dağıtmıyor, bundan dolayıdır. Bergama davası niye yirmi üç senedir sürüyor? Kulp davasında niye cezasızlık çıktı? Musa Anter davası niye sürüncemede kalmış?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Musa Anter’i kim vurdu?

ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Cumartesi Anneleri sürekli baskı altında ve işkenceye uğruyorlar, müsaade etmiyorsunuz..

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Musa Anter’i kim öldürdü?

ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Onların çocukları, onların anneleri, onların babaları katledildi. O dosyalara niye çözüm getirilmiyor? Demek ki söz konusu Kürt olunca bu ülkede adalet yok. Bu kadar nettir. Söz konusu muhalif olunca yine adalet yoktur ama iktidar yanlıları olduğu zaman adalet dağıtılıyor.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Zapta geçmesi için ifade etmek istiyorum izin verirseniz.

Sayın konuşmacı ısrarla “Kürt’e adalet yok.” gibi çok faşizan bir dil kullandı. Bu ülkede suçlu suçsuz, doğru yanlış karar verilir ama bir insanın ırkına göre, diline göre karar verilmez. Karar verilmeyebilir, eleştirilebilir ama kararı eleştirirken Kürt’ün kararı, Türk’ün kararı demek en çok kendi hemşehrilerine haksızlık diye düşünüyorum. Bu doğru bir yaklaşım değil. Selahattin Demirtaş’ın cezası da Kürt olduğuyla ilgili asla değildir, terör örgütüne yardım ve yataklıktan, övmekten dolayı bir dava söz konusudur.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi'nin 7'nci maddesinin (1)’nci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

              Alpay Antmen                        Süleyman Bülbül        Turan Aydoğan

                   Mersin                                    Aydın                        İstanbul

          İsmail Atakan Ünver               İbrahim Özden Kaboğlu

                  Karaman                                 İstanbul

"(1) Borçlu, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde herhangi bir icra dairesine başvurarak ödeme emrine itiraz edebilir. İcra dairesi itiraza ilişkin evrakı derhal sisteme yükler aslını alacaklının takip talebinde bildirdiği icra dairesine gönderir. Borçluya itiraz ettiğine ilişkin ücretsiz bir alındı belgesi verilir”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Karaman Milletvekilimiz Sayın İsmail Atakan Ünver. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bilgen, konuşma talebinizi birazdan değerlendireceğim.

Buyurun Sayın Ünver.

Süreniz 5 dakika.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle belirtmeliyim ki uygulamaya geçirmek istediğiniz ve Komisyondaki iyi niyetli uyarılarımıza rağmen ısrarcı olduğunuz tutum kanun teklifinin siparişle getirilmiş olduğu izlenimini veriyor. Elbette yüce Meclis kendi gündemine hâkimdir ancak sizin bu özensizliğiniz milletvekilleri sanki abonelik sözleşmeleriyle işlem yapan büyük şirketlerin alacaklarının takipçisiymiş gibi bir görüntü ortaya çıkmasına sebep oluyor, bunu bilmenizi isterim.

Getirilen kanun teklifiyle yeni bir takip yöntemi ihdas ediliyor. “İcra ve İflas Kanunu” diye tüm takip hukukunun düzenlendiği bir kanunumuz olduğunu herhâlde bilmeyen yoktur. Getirilen merkezî takip sistemiyle başlatılacak icra takipleri de bir ilamsız takip türü. Neden bu düzenlemeleri İcra ve iflas Kanunu içinde yapmıyoruz da takip mevzuatını dağıtıyoruz, dallandırıp budaklandırıyoruz? Bunu bir avukat olarak soruyorum. Komisyonda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak böyle yapılmaması gerektiğini teklifin diğer eksikleriyle birlikte dile getirmiştik. İyi niyetli uyarılarımızı dikkate almadınız, anlaşılan bildiğiniz gibi yapmakta ısrarcınız. O zaman şu söyleyeceklerimize de kulak kabartmak durumundasınız.

Son bir yılda elektriğe yüzde 45 zam yapılmış ama bu sizin umurunuzda değil. Siz, elektrik dağıtım şirketlerinin nasıl daha kolay tahsilat yapacağının derdine düşmüşsünüz. Elektrik aboneleri, yani vatandaşımız dağıtım şirketlerine “dağıtım bedeli” adı altında iletim bedeli, kayıp kaçak bedeli ve perakende satış hizmet bedeli ödüyor ama bu da sizin umurunuzda değil. Anlaşılan, elektrik dağıtım şirketlerinin alacağı sizin için daha önemli. Son bir yılda doğal gaza yüzde 35 zam yapılmış, vatandaş evinde çoluk çocuk soğuktan titriyormuş, bu da sizin umurunuzda değil. Siz, doğal gaz dağıtım şirketlerinin de derdiyle dertlenmiş, alacaklarını nasıl daha kolay tahsil ederler diye düşünmüşsünüz. Siz, abonelik sağlayan şirketler alacağını nasıl daha kolay tahsil eder diye kafa yoruyorsunuz ama vatandaş elektrik borcunu, su borcunu, telefon borcunu, doğal gaz borcunu niye ödemiyor diye kafa yormuyorsunuz. Asgari ücretlinin, işçinin, memurun, emeklinin, çiftçinin, küçük esnafın, yani gariban vatandaşın evine aylık 150-200-300 lira elektrik faturası, 400-500 lira doğal gaz faturası gelsin, bu sizin umurunuzda olmasın ama elektrik ve doğal gaz dağıtım şirketlerinin alacaklarını nasıl daha kolay tahsil edeceği konusu sizin Meclis gündemine getireceğiniz önemde ve öncelikte olsun. Sanki Türkiye’de vatandaşın her türlü sorununu çözdünüz, bir tek abonelik sağlayan şirketlerin alacaklarını nasıl tahsil edeceği sorunu kaldı. Sanki Türkiye’de adalet mekanizmasının tüm sorunlarını, adaletsizlikleri, haksızlıkları ortadan kaldırdınız, hallettiniz de bir tek icra dairelerinin iş yükü sorunu kaldı. Teklif sahiplerinin gerekçesi icra dairelerinin iş yükünü azaltmak. Haklı bir gerekçe olarak görülebilir ama size de, bize de oy veren vatandaş niye borcunu ödeyemiyor da icraya düşüyor, takibe uğruyor diye neden düşünmüyorsunuz? İktidarımızda icra takipleri niye bu kadar arttı diye neden düşünmüyorsunuz? Madem amacınız icra dairelerindeki iş yükünü hafifletmek, neden isteyen herkes bu yeni yöntemden yararlanamıyor, neden takip hukuku açısından ayrıcalıklı bir alacaklı grubu yaratıyorsunuz? Üstelik UYAP sistemi üzerinden, bilişim ortamında, yani bir anlamda merkezî bir sistemle takip yapma olanağı varken neden tüketiciyi zor durumda bırakabilecek, takip borçlusunu takip hukuku anlamında dezavantajlı duruma sokan düzenlemelerde ısrarcısınız.

Abonelik sağlayıcılar vekilleri aracılığıyla oturdukları yerden takip yapacaklar. Tebligat yoluyla belki de borçlunun haberi bile olmadan tebligat yapılmış sayılacak. Vatandaşın, itiraz hakkını da tüm bu olumsuz şartlarda kullanmasını isteyeceksiniz. Eğer gözüne kestirip de cesaretle itiraz edebilirse ve de itirazında haksız çıkarsa itirazın iptali davasının tüm masraflarını da vatandaşa yükleyeceksiniz. Vatandaşın bu yükünü hafifletici hiçbir düzenleme yapmayacaksınız, el insaf!

Bu kanun takip hukukunu karmakarışık hâle getireceği gibi şirketler açısından vatandaşı faka bastırmaya müsait düzenlemeler de içermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) - Kanun, vatandaşı zaten güçsüz olduğu büyük şirketler karşısında daha da güçsüz ve korumasız kılacaktır. Vatandaşın, tüketicinin hakkını gözetmeyen, korumayan bu kanun teklifi bu hâliyle yanlıştır.

Siz, sakın ha, uyarılarımızı dikkate almayın, abonelik hizmeti sağlayan büyük şirketlerin hakkını, hukukunu savunmaya, kollamaya devam edin. Biz de, sizin zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan ekonomi politikalarınız altında ezildiği için elektrik faturasını, su faturasını, doğal gaz faturasını, telefon faturasını ödeyemeyen sade vatandaşın hakkını hukukunu savunmaya, korumaya devam edelim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünver.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Bilgen, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

48.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, “Eşitlik” kelimesinin eşitsizliğin varlığını ifade ettiğine ve eşitsizliğin bir türünün de ayrımcılık olduğuna ilişkin açıklaması

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, ben de çok uzatmayacağım, yeni bir sataşmaya fırsat vermek istemiyorum ama Türkiye’de İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu diye bir kurum var ve buradaki komisyonlara rapor veriyorlar. “Eşitlik” kelimesi sonuçta bir eşitsizliğin varlığını ifade eder. Bu eşitsizlik hangi nedenden -inançsal, gelir dağılımı, etnik kimlik, dilsel- olursa olsun sonuçta bir eşitsizliğin kabulüdür. Eşitsizliğin bir türü de ayrımcılıktır. Sadece birkaç uygulama. Elbette ki yasal zeminde, mevzuatta da söylenecek çok şey var ama bunlar çok eski yasalar olduğu için oraya girmek istemiyorum ama yargı uygulamaları ve yürütmeyle ilgili biraz önce konuşmacımızın dikkat çektiği fiilî durumdur, bir sonuçtur, neticedir. Bir dava otuz yılda bitmiyor, başka bir dava bir ayda tüketiliyorsa, sonuçlanıyorsa burada bir ayrımcılık ararsınız. Yani çok basit kıyaslar yaparak bitireceğim. Cemevlerinin ibadethane olup olmaması, statü tartışması her partinin farklı yaklaşımını içerebilir ama birileri orayı ibadethane görüyor, camilerle ilgili elektrik, su faturası farklı uygulanıyor, cemevi için farklı uygulanıyorsa bunu insanlar ayrımcılık olarak görürler, Alevilere yönelik ayrımcılık olarak görürler. Bunu biz kabul etmeyebiliriz, doğru bulmayabiliriz, karşı çıkarız başka bir şey.

Kayyum uygulaması. Kars’ın Digor ilçesinde belediye başkanı görevden alındığında yerine meclis üyeleri oturup kendi başkanlarını seçemiyorlar ama İstanbul’da bu olduğunda, Ankara’da olduğunda seçiliyorsa bu bir ayrımcı uygulamadır. Bunu etnik bir nedene dayandırma iddiasıyla konuşmuyoruz ama sonuç itibarıyla toplumun bu kaygıyı taşıdığına dikkat çekmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Konuşmacı etnik kökene dayandığını söyledi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi (2/1286) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 16) (Devam)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin ilk fıkrasında yer alan “iki iş günü” ibaresinin “üç iş günü” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

      Feridun Bahşi                          Hüseyin Örs                             Ümit Beyaz

           Antalya                                 Trabzon                                     İstanbul

        Behiç Çelik                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu               İsmail Koncuk

           Mersin                                   Adana                                       Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın İsmail Koncuk.

Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saygıyla selamlıyorum.

Evet, bir kanun teklifini daha görüşüyoruz. Sürekli kanun teklifleri ama vatandaşlarımızı doğrudan ilgilendiren, vatandaşlarımıza ekonomik, sosyal anlamda huzur verecek kanunları yapmaktan maalesef ısrarla kaçınıyorsunuz.

Şimdi, burada bu kanunun deşifresi şu: İcra işlemlerini kolaylaştırmak; yani tabiri caizse, sürümden kazanmak. Birtakım zengin kesimin icra işlemlerinin takibini kolaylaştırmak; bunun başka bir anlamı yok.

Değerli milletvekilleri, vatandaş bizden bunu beklemiyor. Dün enflasyon oranı açıklandı; 21,62 oldu yıllık enflasyon, aylık enflasyon da yüzde 1,44 oranında düşmüş; hayırlı uğurlu olsun. Dün bir anket vardı “Yüzde 1,44 oranında enflasyonun düştüğüne inanıyor musunuz?” diye, vatandaşlarımızın yüzde 80’i “inanmıyoruz” şıkkını işaretlemiş. Artık bu Sayın Maliye Bakanına olan güvensizlikten mi, Hükûmete olan güvensizlikten mi ya da ekonomik tedbirlerinize olan güvensizlikten mi kaynaklanıyor onun cevabını da siz arayın.

Aslında biz İYİ PARTİ olarak kasım, aralık aylarında enflasyon oranının düşeceğini tahmin etmiştik hatta Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener grup konuşmasında TÜİK Başkan Yardımcısının görevden alınması sebebiyle… Biliyorsunuz o zaman aylık enflasyon 6,30 çıkmıştı ve arkasından TÜİK Başkan Yardımcısı görevden alındı. Tabii, orada acaba bu 6,30 TÜİK Başkan Yardımcısının başını mı yaktı diye düşündük ve kasım, aralık ayında enflasyon oranının düşeceğini öngördük İYİ PARTİ olarak. Nasıl öngördük? Herkes öngörebilir çünkü ocak ayında 2 milyon 600 bin kamu çalışanına, 1 milyon 900 bin emekliye, BAĞ-KUR emeklisi de dâhil yaklaşık 8-10 milyon insana gerçekleşen enflasyon oranı üzerinden zam yapılacak ve toplu sözleşme gereği enflasyon farkı ödemesi yapılacak. Yani bir ay önce memur ve memur emeklilerine 8,8 civarında bir enflasyon farkı oluşmuştu, umuluyordu ki enflasyon oranı kasım ve aralık ayında biraz daha artacak, belki de 10-12 puanlık bir enflasyon farkı… Yani ocak ayında yapılacak memur zammı ya da emekli zammı yanında memurlarımıza ve emeklilerimize yüzde 10-12 oranında bir enflasyon farkı ödemesi yapılacak diye vatandaşlarımız bir beklenti içerisine girdi. Hani bir söz var, hana geldik yağmur dindi. Gerçekten hana geldik yağmur dindi. Ocak ayına yaklaşırken bir bakıyoruz enflasyon oranında düşmeler meydana geldi. Yani ne oldu şimdi, o kadar yağmuru boşuna mı yedik? Vatandaşlarımız 24 Hazirandan bugüne doların patlaması sebebiyle ciddi ekonomik sıkıntılar yaşadı, bütün vatandaşlarımız yaşadı, memurlarımız, dar ve sabit gelirliler yaşadı, umdu ki bir enflasyon farkı alacağız. Ama görüyoruz ki bu enflasyon farkı dahi çok görülüyor. Herhâlde bu enflasyon farkını tahmin ediyorum, Sayın Berat Albayrak’ın açıklamalarından hareketle söylüyorum, 20,8 öngörmüştü Sayın Berat Albayrak. Biz de şöyle demiştik: “Bu bir öngörü mü yoksa TÜİK’e bir talimat mı?” Doğrusu biz bunun TÜİK’e bir talimat olduğunu düşünüyoruz 1,44’lük enflasyonu, eksi enflasyonu gördükten sonra ki aralık ayında da -inşallah beraber bunu göreceğiz- yine enflasyon rakamlarında benzeri sonuçların doğacağını göreceğiz. Dert, hedef memur ve emekli ne kadar az enflasyon farkı alırsa o kadar iyi olur mantığı.

Değerli milletvekilleri, bu anlayışla vatandaşlarımızın ekonomik anlamda yaşadığı sıkıntıları bir nebze de olsa atlatmasını sağlayamayız. Ne yapacak şimdi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Koncuk.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Düşünün ülkeyi yönetiyorsunuz, vatandaşın alım gücü yüzde 40-50 azalmış, asgari ücret yerinde sayıyor, memura, emekliye ek zam yok. Ne güzel bir ülke yönetme ya, ne güzel bir yönetme! Hiç düşünmüyor musunuz, paranın alım gücü 40-50 lira azalmışken “Bu vatandaşa ben hiç zam yapmadım, bu memura zam yapmadım, asgari ücreti artırmadım, işçiye zam yapmadım, bunlar nasıl geçiniyor?” diye hiç kaygısına düşünüyor musunuz? Böyle devlet yönetmek vallahi dostlar başına mı, düşman başına mı diyelim! Devleti böyle herkes yönetir. Devlet yönetmek sorumluluk ister, aynı Akif’in Hazreti Ömer adaletini anlattığı şiir gibi “Kenâr-ı Dicle'de kurt aşırsa koyunu/ Adl-i İlâhî Ömer'den sorar onu!” şuuruyla devlet yönetilir diyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koncuk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7’nci madde kabul edilmiştir.

Sayın Başkanım, Sayın Ağıralioğlu, buyurun, söz istediniz.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, Ayhan Bey’e cevap mahiyetinde değil ama kayda girsin isteğim dolayısıyla söz aldım.

Mütekabiliyet oluşturarak konuşmaktan imtina edeceğimiz birkaç husus var. Mesela, Alevilerimizle ilgili, cemevlerinin haklarıyla ilgili birtakım taleplerde bulunacak olduğumuz zaman “Camilere veriyorlar, bize niçin vermiyorlar?” derken aslında topluma kötülük edecek bir mütekabiliyet kastının içerisinde cümle kurmuş oluyoruz. Herkes bilsin ki camiler hepimizindir, cemevi camilerin alternatifi değildir, mütekabiliyet yoktur. Cemevi, dergâhlarımızın alternatifidir, mütekabilidir, oradaki öğreti, devletin o anlamda himaye etmek zorunda olduğu öğretiler cümlesindendir, buna dergâhlarımız da dâhildir. “Camilere veriliyor da cemevlerine niçin verilmiyor?” cümlesi toplumsal anlamda bir kötülüktür. İhtişamlı medeniyetimizin ihtişamlı zamanlarında bu işler şöyle çözülmüştür: Buralarda iyi insan yetiştirme öğretilerinin tamamı, öğretinin tamamı, öğretenlerin tamamı ve öğretilenler üzerinden sonuçların tamamı devletin mutlaka nezaret etmek zorunda olduğu bir sorumluluk alanındadır. Sadece cemevleri değil, Türkiye’deki o anlamda insanı yetiştirmeye kastetmiş bütün cemaat organizasyonları devletin tasarrufunda, gözetiminde, denetiminde ve mali kontrolünde olmak zorundadır. Bu işlerin finansmanı da aslında toplumsal anlamda kirlenmenin, toplumsal anlamda denetimsizliğin iltihaplandığı alanlar hâline gelir. Birtakım örgütlerin fink attığı ya da birtakım alın teri dökülmemiş kontrolsüz paraların; kontrolsüz, denetimsiz suç unsurlarının barınabileceği mevziler hâline gelmesinin önüne geçecek devletin ciddi bir sorumluluğu vardır bu konuda. Ama bu mevzulardaki hak taleplerinde cami Türk milletinin ortak ibadet yeridir. “Cemevi ve cami birbirinin mütekabili” gibi cümleler toplumsal kötülüktür.

Kayıtlara girmesini arz ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bilgen’e verelim, ondan sonra Sayın Altay.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

49.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, ibadethanelerle ilgili bir tanımlama, bir statü ve bir kıyas niyetinde olmadığına ilişkin açıklaması

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, ben de yani sadece görüşümüzün daha net ifadesi için söz aldım yoksa ben de cevap ve tartışma niyetinde değilim.

Şimdi, yani dünyada bilinen iki tane yöntem var, ibadethanelerin masraflarının karşılanması konusunda. Birisi, devletin hepsine tarafsız olması, hiçbirine kaynak aktarmaması; her birini, her ibadethaneyi o ibadethanenin mensuplarının, cemaatinin ödemesidir.

İkinci yöntem de kim bir yeri kendisi açısından ibadethane kabul ediyorsa devletin hepsine vermesidir, adil olan bu iki yöntemdir. Şimdi, vergi alırken ayrım yapmadığınızda vergiyi kullanırken o inanç mensuplarının kaygısını olduğu gibi tanımak zorundasınız. Tanımlamak gibi bir yetkiniz, bir hakkınız olamaz. Ben asla ibadethanelerle ilgili bir tanımlama, bir statü ve bir kıyas niyetinde değilim. Ama sonuçta vatandaşınızsa ve vatandaşınızın bir beklentisi varsa, inançla ilgili tartışmayı başka türlü yaparsınız; sivil toplum yapabilir, felsefi olarak yapabilirsiniz ama devletin bunlara yaklaşımıyla ilgili pozisyonda ya tarafsızlığı ya eşitliği tam sağlamak zorundasınız. Bunun dışındaki her tartışma polemik götürür, her tartışma sadece kırılmayı, kopuşu derinleştirir. Yoksa, burada ortak değerlerle ilgili bir tartışma açmak için asla ifade etmedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Altay.

50.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, siyasetin işinin inançları ve inanç merkezlerini tanzim etmek olmadığına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu tartışma niye yapıldı ben anlamadım ama yersiz bir tartışma olduğunu söylemem lazım.

Şimdi, inançları ve inanç merkezlerini tanzim etmek siyasetin işi değildir. Ben yanlış hatırlamıyorsam, Peygamber Efendimiz nerede, nasıl ibadet edileceğini düşünürken… “Tüm yeryüzü sana ve ümmetine mescit kılındı.” diye bir emir vardır. Hâl böyleyken, adam gidip cemevinde Allah’a yakarmak istiyorsa bundan kime ne? Yani topluma inançlar noktasında bir formel şablon giydirmek siyasetin işi değildir. Ben her cuma camiye giden biri olarak bunu söylüyorum ama ben her cuma camiye giden biri olarak cemevini ibadethane sayan insanın bu hakkının olduğunu ve o öyle gördüğü sürece cemevinin ibadethane olduğunu düşünüyorum. Doğrusu budur. Bu tartışmaların yapılmasını da yersiz buluyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve 5 Milletvekilinin Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi (2/1286) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 16) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 8’inci madde üzerinde üç önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

              Alpay Antmen                        Süleyman Bülbül        Turan Aydoğan

                   Mersin                                   Aydın                        İstanbul

        İbrahim Özden Kaboğlu               İsmail Atakan Ünver        Kazım Arslan

                  İstanbul                                 Karaman                        Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Denizli Milletvekilimiz Sayın Kazım Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Arslan.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Bugün, kadınlarımıza seçme ve seçilme haklarının verilişinin yıl dönümüdür. Bunu veren Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü sevgiyle, saygıyla, minnetle anıyorum ve önünde eğiliyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz 16 sıra sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerine söz aldım. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına düşüncelerimi sizlere aktarmak istiyorum.

Bu yasa teklifi, icra dairelerindeki iş yükünün hafifletilmesine ve tahsilatların hızlandırılmasına ilişkin bir teklif olmakla birlikte, ilk bakışta buna kolaylık sağlayacak, hızlılık sağlayacak, icra dairelerinin yükünü hafifletecek gibi görünüyor ise de aslında böyle bir durumun piyasanın tıkanıklığı sebebiyle, iş hayatının zor günler yaşaması sebebiyle, çiftçimizin, işçimizin, emeklimizin, sanayicimizin, ihracatçımızın, esnafımızın zor günler yaşaması sebebiyle bunu kanun düzenlemeleriyle ne kadar belirli bir şekle sokarsanız sokun sonuçta, icra dairelerinin de adliyelerin de yükünü hafifletemeyeceksiniz, bu kanun teklifi de bir işe yaramayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bunu neden söylüyorum? Bakın, siz iktidar olduğunuzdan bugüne vatandaşımızın sürekli borçları artmış, ülkemizin borçları artmış, izlemiş olduğunuz yol, gerçekleştirmiş olduğunuz ekonomik model, gerçekten işçisinden çiftçisine, köylüsünden emeklisine, esnafından sanayicisine kadar herkesi zor duruma sokmuş. Öncelikle bu alanlarda iyileştirme yapmanız, vatandaşın gerçek anlamda ihtiyaçlarını karşılayacak gelirini elde etmesini sağlamanız, istihdam olanaklarını sağlamanız, insanlara iş vermeniz, aş vermeniz, onların çalışabilecekleri fabrikaları, işletmeleri kurmanız, onların hayatını kolaylaştırmanız ve böylelikle küçük borçlar olan abonelik sözleşmesinden kaynaklanan bu borçların şimdiye kadar nasıl rahatlıkla ödenmişse bunun ödenmesine olanak sağlayacak bir yapıyı oluşturmanız gerekiyor. Bunu yapamadığınız sürece, kesinlikle Türkiye'de bir rahatlamanın, bir huzurun, bir icra takibi azaltılmasının mümkün olmadığını göreceğiz. Şu anda, ülkemizde, gerçekten her üç kişiden birisi icra şoku yaşamaktadır. Özellikle yaklaşık 8 milyon insanın icralık olduğunu görmekteyiz değerli arkadaşlarım. Dosyalar 30 milyona ulaşmış.

Şimdi, böyle bir tablo karşısında siz bunu ne kadar yaparsanız yapın, gerçekten işin özüne inmediğiniz sürece, halkın dertlerine deva bulmadığınız sürece, insanların gelirini artırmadığınız sürece, bu son ekonomik durumlar itibarıyla kurların da yükselmesi sebebiyle, enflasyonun getirdiği yükler sebebiyle, bunları eğer düzeltemezseniz, bu konuda eğer bir kolaylık sağlayamazsanız, insanların gelirlerini artırıcı bir çalışma yapamazsanız, bu tıkanıklığı hiçbir zaman, hiçbir şekilde önleyemezsiniz.

Şimdi, konkordatolar ilan ediliyor. Gerçekten 600’e yakın konkordatonun ilan edildiği söyleniyor, 2 binin üzerinde bir konkordato talebinin olduğu da söyleniyor…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – 1.400.

KAZIM ARSLAN (Devamla) – …bu konkordatolar yeni konkordatoları getirecek arkadaşlar. Bu domino taşı gibi iş hayatında gerçekten zorlu bir süreci ortaya çıkaracaktır.

Değerli arkadaşlarım, bu konkordatoların arkasından da iflaslar gelecektir. Aslında, konkordato aynı zamanda bir iflas etme işaretidir, onun bir başlangıcıdır. Yani konkordato ilan etmiş bir firmanın artık o piyasada rahat çalışabilmesi, alacaklarını alabilmesi, borcunu ödeyebilmesi mümkün değildir, hatta konkordato ilan etmiş olan firmalardan alacaklı olan birçok firmalar bugün kara kara düşünmektedir. Borcunu nasıl ödeyecektir? O arkadaş da yarın aynı duruma düşecek, aynı zora girecektir. İşte, bunların önlenmesi için özellikle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arslan, devam edin, toparlayalım.

KAZIM ARSLAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

…konkordato ilan eden firmalardan alacaklı olan işletmelerin alacaklarını rahat tahsil edebilmesi için, ayrıca onların vergi borçları varsa, ayrıca onların gerçekten devlete ödenecek kredi borçları varsa bunların acilen, bir yıl faizsiz olarak ertelenmesi ve böylelikle piyasanın rahatlatılması ve o alacaklıların da piyasanın içinde rahatlıkla iş yapabileceği bir ortamın yaratılması gerekiyor. İşte buna ihtiyacımız var. Ülkenin kaynaklarını iyi bir şekilde kullanmak, gerçekten ölçülü bir şekilde kullanmak, sadece kendi amacımıza yönelik değil, sadece şatafata, lükse dayalı olarak bir harcama değil, gerçekten halkın ihtiyaçlarına dönük harcamalar yaparak ekonomiyi iyi bir şekilde yürütmenizin ancak ülkeyi rahatlatacağını belirtmek istiyorum.

Hepinizi sevgiyle saygıyla tekrar selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arslan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi'nin 8’inci maddesinin (3)’üncü fıkrasının teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

             Ayhan Altıntaş                     Arslan Kabukcuoğlu          Hüseyin Örs

                  Antalya                                 Eskişehir                      Trabzon

               Hasan Subaşı                           Enez Kaplan

                  Antalya                                 Tekirdağ

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Hasan Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Subaşı.

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

16 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 8’inci maddesine ilişkin söz almış bulunuyorum. Ama sözlerime başlamadan önce, Milliyetçi Hareket Partisi Durağan eski Belediye Başkanı Ali Dalkılıç’ın ailesine ve Milliyetçi Hareket Partisine başsağlığı dileklerimi sunuyorum.

Ayrıca, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü bütün içtenliğimle kutluyorum ve Türkiye’de kadınımıza sağlanan seçme ve seçilme hakkının 84’üncü yılını da kutluyorum.

Abonelik sözleşmesinden kaynaklanan ve icra, iflas dairelerindeki tıkanmışlıktan kaynaklanan bir yasa hazırlanmakla birlikte, özelliklerine bakıldığı zaman yine bir torba yasa niteliğinde. Konkordato düzenlemesi yapılmış, oysa 2018’in Şubat ayında İcra ve İflas Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle bu düzenleme yapılmıştı ama aradan geçen süre zarfında yeniden bir düzenleme yapmak gerekti. Diğer taraftan, yine ara buluculuk sistemini de içine koyarsak, birçok kanunda değişiklik getiren bir torba yasa mahiyetini almıştır.

Bunların sadece abonelik sözleşmesi olan büyük kurumlarda uygulanır olması Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu şirketlere böyle bir hak tanınırken diğer alacaklılara tanınmaması, onların bu hizmetten yararlanamaması doğrusu anlaşılır gibi değildir, eşitlik ilkesine aykırıdır. Ayrıca, konkordato düzenlemesinde yapılan değişiklikle orta ölçekteki firmaların artık bu yola başvurması gittikçe zorlaşmıştır ama daha önce konkordato ilan eden firmalar bir ölçüde rahatlamakla birlikte, onlar yüzünden batan birçok firma olmuştur. Ara buluculuk sistemi iş hukukuyla ilgili belli faydalar getirmiş olabilir fakat ticaret hukukunda da ticaret hukukundan doğan alacak ve borç ilişkisinde de ara buluculuğun konması bazı sakıncalar getirmektedir. Çünkü birçok yabancı firma da bu potanın içindedir ve ara buluculuk üst sınırı belirlenmeden yapılmış bu sistemin doğrusu birtakım sakıncaları olabilir. Çünkü milyonlara varan ticari alacak-borç ilişkilerinde bu ara buluculuk sistemi sakıncalar yaratabilir, belli bir üst sınır getirilmesinde yarar olabilirdi.

Değerli milletvekilleri, baktığımız zaman 2008 yılındaki icra iflas dairelerindeki icra dosyaları 8 milyon iken -arkadaşlar hep tekrarladılar- 2018 yılında 20 milyon olduğunu görüyoruz. Bu çok vahim bir tablodur, bugün halkın da iflas ettiğini bu göstermektedir, çok ciddi bir tablo. Ve Hükûmetin bir ekonomik krizi kabul etmemesi, yanlış teşhisten hareket etmesi, bu tür torba yasalarla çözümler araması krizi daha da derinleştirmektedir. Oysa yönetim zaaflarımızı, devletin yönetilemez hâle geldiğini ve ortada derin bir kriz olduğunu kabullenebilsek doğrusu birçok yönden çözüm bulmak mümkün olabilecektir.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin raporuna göre geçen yıl 10.295 firma kapanmıştır, sadece ekim ayında 1.235 firma, Antalya’da ise sadece 2018 Ekim ayında 42 şirket tasfiye hâlinde olup 6 şirket de kapanmıştır.

Kalan sürem içinde ikinci köprüdeki şu 3,2 dingil mesafesine değinmek isterim. 1 Ocak 2017 tarihinde bir yönetmelik değişti, oysa taşımacılık hizmeti veren birçok araç yüzlerce kez geçmiştir ve ancak on yedi ay sonra cezalar tahakkuk ettirilerek gönderilmeye başlanmıştır, on binlerce liralık ceza orada çok ciddi can yakmaktadır. Bunun altını çizmek için vaktimiz oldu herhâlde.

Çok teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Subaşı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin (4)’üncü fıkrasında yer alan “bir” ibaresinin “iki” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Cahit Özkan                      Mehmet Doğan Kubat Fehmi Alpay Özalan

                  Denizli                                  İstanbul                         İzmir

                Ali Özkaya                           Emrullah İşler              Hasan Çilez

             Afyonkarahisar                             Ankara                        Amasya

             Rümeysa Kadak

                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, haciz isteme süresi bir yıldan iki yıla çıkarılmakta ve alacağın haciz yapılmadan tahsil edilebilmesine imkân sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde üç önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

              Alpay Antmen                   Süleyman Bülbül             Turan Aydoğan

                   Mersin                               Aydın                              İstanbul

          İsmail Atakan Ünver          İbrahim Özden Kaboğlu Abdurrahman Tutdere

                  Karaman                            İstanbul                          Adıyaman

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Abdurrahman Tutdere. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Tutdere.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun teklifinin genel gerekçesine bakıldığında, amaç, icra dairelerinde biriken iş yükünü hafifletmek ve bu kapsamda yeni bir takip sistemi getirmek olarak nitelendiriliyor. Tabii, bir ülkede eğer icra dairelerinde dosya sayısı artıyorsa o ülkede kriz vardır. Bir ülkede icralık olan çiftçi, köylü, esnaf, dar gelirli varsa o ülkede ekonomik kriz vardır. Burada icra dairelerinin yükünü hafifletmek için yeni takip sistemleri peşinde koşacağımıza, iktidar olarak bu konuda teklifler verileceğine biz yurttaşlarımızı, halkımızı, dar gelirlileri nasıl icralık olmaktan kurtarırız, bunun peşine düşmek lazım, iktidar partisinin bu konuda gayret göstermesi lazım.

Değerli milletvekilleri, şu an ülkemiz büyük bir ekonomik krizle boğuşmaktadır. Vatandaş kullandığı telefonunun faturasını ödeyemiyor, yaktığı elektriğin faturasını ödeyemiyor, kullandığı doğal gazın faturasını ödeyemiyor. Bizim burada Parlamento olarak, Meclis olarak bu dar gelirliler, faturasını ödeyemeyenler için kolaylaştırıcı yasalar çıkarmamız gerekirken bugün büyük şirketlerin, GSM operatörlerinin, büyük zengin firmaların alacakları kısa yoldan, en hızlı şekilde nasıl tahsil edilir onun için tartışıyoruz, onun için konuşuyoruz. Milletin Meclisi, Abuzer amcayı, Emine teyzeyi nasıl icralık olmaktan kurtarırım, bunların onurunu, şerefini nasıl korurum, bu konuda yoğunlaşması gerekirken, iktidar partisi, zengin birkaç GSM operatörünün alacağını en seri, en hızlı şekilde nasıl tahsil edilir diye kanun teklifi getirmiş. Bu kanun teklifi özellikle Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu ekonomik şartlara uymamaktadır.

Sayın milletvekilleri, bakın, ben size bir elektrik faturası gösteriyorum. Bu elektrik faturasında tüketim bedeli 76.88; dağıtım bedeli 34.89 yani yüzde 50 oranında neredeyse zaten kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, açma kapama bedeli, TRT payı, değişik adlar altında vesaire vesaire. Zaten Anadolu’nun gariban halkı, yoksulu faturalara eklemiş olduğumuz “dağıtım bedeli” adı altındaki abartmış olduğumuz faturalarla, fiyatlarla zaten yeteri kadar eziliyor. Şimdi merkezî takip sistemiyle ne olacak biliyor musunuz arkadaşlar? Merkezî takip sistemiyle faturasını bir gün geciktirenler hemen şirket ofislerinde, elektronik ortamda takibe düşecek. Takibe düşen Abuzer amca, Emine teyze ne ödeyecek biliyor musunuz? Orada bu anlattıklarımın dışında ekstra avukatlık ücreti ödeyecek, merkezî takip sistemi ücreti ödeyecek, mal araştırması bedeli ödeyecek. Dolayısıyla bu bedeller vatandaşa ekstra bir yük getirecek. Dolayısıyla şu anda tartışılmakta olan kanun teklifinde vatandaşın yararına hiçbir şey yoktur. Burada sadece zengin şirketlerin alacaklarını daha kolay tahsil etmek için bir çalışma vardır, bir ruh vardır. Bu, milletin aleyhine olan bir yasadır. Bu, yasanın bu şekilde milletin Meclisinden geçmesi milletin yararına değildir.

Değerli milletvekilleri, nasıl bir çalışma yapılırsa vatandaş icradan kurtarılabilir? Mesela elektrik faturalarından iletim bedeli, kayıp kaçak bedeli, sayaç okuma bedeli ve diğer fon bedelleri ortadan kaldırılabilir veya şu anda son tarihlerde, son dönemlerde hızla faturalara eklenen zam bedelleri faturalardan düşürülebilir. Eğer siz vatandaşın icralık olmasını istemiyorsanız, icra dosya sayısının kabarmasını istemiyorsanız bu vergileri düşürün, faturalar düşük gelsin, vatandaş zamanında faturasını ödesin, icralık da olmasın, icranın yükü de artmasın, icra memurları da yığınla dosyalarla uğraşmasın. Yol bu kadar basitken, yol bu kadar yakınken gidip başka çözüm formüllerini hayata geçirmek “Merkezî Takip Sistemi” adı altında yeni sistemler icat etmek kanaatimce doğru değildir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tutdere.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Hüküm bulunmayan haller

Madde 9- (1) Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerin oluşması durumunda 2004 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.”

           Mehmet Metanet Çulhaoğlu             Hüseyin Örs                Ümit Beyaz

                        Adana                              Trabzon                       İstanbul

                     Behiç Çelik                     İsmail Tatlıoğlu

                        Mersin                               Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Teklifin 9’uncu maddesi yukarıdaki şekilde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Gerekçesi okunan önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 16 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9 uncu maddesinin başlığının "Hüküm bulunmayan haller ve yönetmelik” şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

               Cahit Özkan                             Ali Özkaya    Mehmet Doğan Kubat

                  Denizli                             Afyonkarahisar                  İstanbul

          Fehmi Alpay Özalan                      Emrullah İşler              Hasan Çilez

                    İzmir                                    Ankara                        Amasya

                                                         Rümeysa Kadak

                                                              İstanbul

"(2) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin hususlar Adalet Bakanlığınca yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, kanunun uygulanmasına ilişkin hususların Adalet Bakanlığınca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenmesi hüküm altına alınmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9’uncu madde kabul edilmiştir.

Geçici madde 1 üzerinde önerge bulunmamaktadır.

Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici madde 1 kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu şekilde, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.58

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

16 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Değerli milletvekilleri, gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 6 Aralık 2018 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Hepinize iyi akşamlar dilerim.

Kapanma Saati: 21.16



(x) 16 S. Sayılı Basmayazı 4/12/2018 tarihli 25’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.