TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           21’inci Birleşim

                                                                                  22 Kasım 2018 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- YOKLAMALAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın, Hatay ilinde gerçekleştirilen projelere ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, muhalefetin araştırma önergelerine ilişkin AKP’nin tutumuna ilişkin açıklaması

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 22 Kasım Diş Hekimleri Günü ile 22-27 Kasım Ağız ve Diş Sağlığı Haftası vesilesiyle diş hekimlerinin, ağız ve diş sağlığı çalışanlarının sorunlarına çözüm üretilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, 23 Kasım Ertuğrul Dursun Önkuzu’yu ölümünün 48’inci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

4.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, pencereden düşerek hayatını kaybeden Gölcük Anadolu Lisesi öğrencisi Barbaros Zülfikaroğlu’na Allah’tan rahmet dilediğine, okullarda çocuklar için gerekli önlemleri almayan tüm sorumluların takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

6.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, Süleyman Soylu'nun Kemal Kılıçdaroğlu için sarf ettiği sözleri Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirdiğine ilişkin açıklaması

7.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, 18 Kasım Naim Süleymanoğlu’nun ölüm yıl dönümü münasebetiyle adının spor bilimleri fakültesine verilmesinin örnek bir uygulama olacağına ilişkin açıklaması

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, 25 Kasım millî mücadelenin kahramanı Sütçü İmam’ı 96’ncı ölüm yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

9.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 6’ncısı düzenlenen Mersin Narenciye Festivali’ne ilişkin açıklaması

11.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, kamu kurumlarında çeşitli unvanlarda görev yapan yardımcı hizmetler sınıfı personelinin mağduriyetinin giderilmesini beklediğine ilişkin açıklaması

12.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tebrik ettiğine ve öğretmenliğin mesuliyeti en ağır mesleklerden biri olduğuna ilişkin açıklaması

13.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, yerli pamuk üreticisinin üretime devam edebilmesi için hangi teşviklerin uygulanacağını Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

14.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, sağlık müdürlüklerine bağlı tesislerde staj yapan sağlık meslek lisesi öğrencilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması

15.- Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı’nın, Bitlis ili Tatvan ilçesi Karşıyaka Mahallesi’ndeki Hizan konutlarında yaşayan vatandaşların sorunlarının ivedilikle çözüme kavuşturulması gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun neden devlet okullarında uygulanmadığını ve atık su arıtma tesislerinin inşaatı ve işletmesinde kamu-özel iş birliği modelinin uygulanması hâlinde firmalar iflas ettiği takdirde ne olacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

17.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, finans alanında meydana gelen sıkıntıların aşılması, piyasa durgunluğunun giderilmesi ve 2018 bütçesindeki açığın kapatılması için ne tür tedbirler alınacağını Maliye ve Hazine Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

18.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, Türk Dil Kurumunun resmî internet sitesinde ve Büyük Türkçe Sözlük’te “başbuğ” kelimesinin karşılığına ilişkin açıklaması

19.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersinlilerin Tevfik Sırrı Gür Stadyumu’nun kent müzesine dönüştürülmesini istediğine ilişkin açıklaması

20.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, Kırıkkale’nin içme suyu sorununu çözmek için çalışma yapılıp yapılmayacağını Kırıkkalelilerin öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, 24 Kasım Öğretmen Günü vesilesiyle yarınlarla ilgili endişeleri ortadan kaldırmanın yegâne yolunun öğretmenlik müessesesini toplumun en itibarlı meslek grubu hâline getirmek olduğuna ve 22 Kasım Enver Paşa’yı doğumunun 137’nci yıl dönümünde hayırla yâd ettiğine ilişkin açıklaması

 

 

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 25 Kasım Alparslan Türkeş’i doğumunun 101’inci yıl dönümünde rahmet ve minnetle andığına, Türk Dil Kurumunun sözlüğünde ve internet sitesinde “başbuğ” kelimesinin tanımında asla kabul edilemeyecek ifadeler bulunduğuna, Zonguldak ili Kilimli ilçesindeki maden faciasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve Şırnak ili Silopi ilçesinde meydana gelen deprem sebebiyle vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

23.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Suruç katliamında hayatını kaybedenleri anarak yargılama sürecinin etkin ve ciddi sonuç vermesini umut ettiklerine, hiçbir güvenlik gerekçesi ortaya konulamayacak nedenlerden dolayı insanların hayatını kaybettiğine, işsizliğin bedelinin sadece ekonomide rakamlardan ibaret olmayıp toplumsal sorun olduğunun bilincinde olarak siyasi sorumluluğun üstlenilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

24.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Malatya ili Darende ilçesinde minibüsün devrilmesi sonucu hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Gazi Mustafa Kemal’e “Başöğretmen” unvanının verildiği 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle öğretmenlere şükranlarını sunduğuna, aydınlık yarınları inşa edecek eğitim camisına katkı sunmaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türk Bayrağı’nın üzerinde Cumhurbaşkanlığı Forsu’nun olmasının bayrağın kapsayıcılığına ve bütüncüllüğüne aykırı bir durum olduğuna ilişkin açıklaması

26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, 1985 tarihli Türk Bayrağı Tüzüğü uyarınca Cumhurbaşkanının bulunduğu her yerde, mekânda ve makamda forsun dalgalandığına ilişkin açıklaması

27.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türk Bayrağı’nın şekli ile üzerindeki işaretlerin Anayasa’nın koruması altında olduğuna ve keyfî olarak hiç kimsenin, hiçbir gücün bunu değiştiremeyeceğine ilişkin açıklaması

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmada Cumhuriyet Halk Partisini ve liderini Sorosçulukla suçladığına, ülkede bir büyük siyasetçi Sorosçuysa onun da Recep Tayyip Erdoğan olduğuna ilişkin açıklaması

31.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Balıkesir İsmail Ok’un, 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle eğitim camiasının sorunlarını dile getirmek istediğine ilişkin açıklaması

33.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Bitlis Milletvekili Cemal Taşar’ın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, devlette devamlılık esas ise ücretli öğretmenlerin sorunlarına yönelik İsmet Yılmaz’ın sözünün Ziya Selçuk’un mesuliyeti olması gerektiğine ilişkin açıklaması

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Soma Maden Kazalarını Araştırma Komisyonu Raporu’nun gereği yapılmadığı sürece madencilerin hayatının tehlike altında olduğuna, iş güvenliğiyle ilgili verilen sözlerin yerine getirilmediğine ve işsiz kalanların tazminat alamadığına ilişkin açıklaması

36.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye Cumhuriyeti’nde işe girmek için liyakat yerine bir partiye aidiyetin en önemli kriter olduğuna ilişkin açıklaması

39.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve arkadaşları tarafından, öğretmenlik mesleği ve öğretmenlerin yaşadığı sorunların araştırılması ve bu konudaki sorunların tespit edilip çözüm yollarının bulunabilmesi maksadıyla 15/11/2018 tarihinde TBMM Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından, madenlerde yaşanan işçi ölümlerinin nedenlerinin araştırılması amacıyla 22/11/2018 tarihinde TBMM Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Alpay Antmen ve arkadaşları tarafından, Türkiye genelinde İŞKUR aracılığıyla işe alımların hukuk, hakkaniyet ve adalet ölçüsünde yapılıp yapılmadığının araştırılması amacıyla 5/11/2018 tarihinde TBMM Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 15)

22 Kasım 2018 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’e aittir.

Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insanlığın asırlık dostu olan zeytin ağacı Akdeniz kültürünün önemli bir parçası olması nedeniyle ağaçların kralı olarak kabul edilmiştir. İnsanlar tarafından hiçbir ağaç zeytin ağacı kadar kutsal kabul edilmemiş, bütün kutsal kitaplarda zeytin ağacına yer verilmiştir. Bolluğun, bereketin, refahın, adaletin, bilgeliğin, sağlığın, zaferin ve arınmanın, kısaca insanlık için en önemli erdem ve değerlerin sembolü olmuştur zeytin ağacı.

Zeytinin doğal ve kültürel değerleri yanında elbette ki ekonomik değeri de vardır. Ülkemiz zeytin ağacı yönünden oldukça zengin bir ülke. Dünyadaki zeytin ağacı popülasyonunun ve zeytin üretim alanlarının yaklaşık yüzde 10’u ülkemizde bulunmakta. Dünyadaki zeytin üretim alanlarının ve ağaçların yüzde 10 popülasyonu bizde olmasına rağmen, dünyadaki zeytinyağı üretiminin sadece yüzde 5’ini bizler gerçekleştirebiliyoruz. Bir başka deyişle, ağaç yoğunluğumuza göre ürün elde etmekte yüzde 50 fire veriyoruz.

Türkiye, zeytin üretim alanları sıralamasında İspanya, İtalya, Yunanistan’ın ardından dünyada 4’üncü sırada, zeytinyağı üretimindeyse 5’inci sırada. İlimiz Balıkesir ise, Türkiye’nin en önde gelen zeytin üretim alanlarına sahip bir bölge. Tarımsal arazilerimizin yüzde 17’si zeytinliklerden oluşmakta. Ülkemizde ürün veren yaklaşık 100 milyon zeytin ağacının 12 milyonu Balıkesir’de bulunuyor. Bölgemizdeki 12 milyon zeytin ağacının 9 milyonu yağlık, 3 milyonu sofralık zeytin ağacından oluşuyor ve yine ülkemizdeki zeytinyağı üretiminin yüzde 12’sini de Balıkesir ilimiz karşılıyor.

Balıkesir’de zeytin ve zeytinyağı üretimi çok uzun bir geçmişe sahip olup âdeta yaşam tarzı ve bir kültür hâline gelmiştir. Her yıl zeytin hasadının başlangıcı ve hasat sonrası farklı etkinliklerle kutlanarak, Kaz Dağlarının ve Madra Dağları’nın zeytini ve zeytinyağı hem Türkiye’ye hem de dünyaya tanıtılmaya çalışılmaktadır.

Edremit Körfez bölgesi ve Ayvalık zeytinyağları gastronomi yarışmalarında aldığı ödüllerle kalitesi tescillenmiş ve coğrafi işaret almış zeytinyağlarıdır. İlimizde zeytin ve zeytinyağı üretimi Edremit ve Erdek Körfezi’nde yoğunlaşmış olup Edremit Körfez bölgesinde yaklaşık 20 bin, Erdek Körfez bölgesinde 5 bin olmak üzere, Balıkesir ilinde toplam 25 bin civarında çiftçi ailesi geçimini zeytincilikle sağlamaya çalışmaktadır. “Geçimini sağlamaya çalışmaktadır.” diyorum keza, zeytin üreticisi yıllardır harcadığı emeğin karşılığını maalesef alamıyor ve devamlı zarar ediyor. Hasat sonrasında karşılaştığı ürün fiyatıyla yaptığı masrafı karşılaması mümkün olmuyor. Her geçen gün girdi maliyetlerinin, gübre fiyatlarının, zirai ilaç fiyatlarının, mazot fiyatlarının, işçilik maliyetlerinin artması, buna karşılık zeytinyağı fiyatının ise her geçen gün aynı oranda kalması işçimizi giderek daha zor duruma sokuyor. Bir örnek vermek istiyorum, geçen yıl 50 kilogramlık bir NPK gübre 53 lirayken, bu yıl bu gübrenin fiyatı 115 lira. İşçilik maliyetleri geçen yıl 55 lira civarındayken, bu yıl 75-80 lira civarında fakat geçen yılki yağ fiyatına baktığımız zaman bu yılki yağ fiyatıyla aynı; geçen yıl da sızma zeytinyağı 14 liraydı piyasada, bu yıl da yine 14 lira, rafine yağ da 7 ila 8 lira civarında. Bu fiyatlar göz önüne alındığında, zeytin üreticisi geçen yıla göre otomatik olarak yarı yarıya zarar etmiş durumda. Üstelik, bu yıl üretici hasat öncesi, ağustos ayında alması gereken destekleme primlerini de alamamış durumda. Zeytin sineğiyle yeterince mücadele yapılamadığı için zeytinin ekonomik değeri kaybolmuş, yere düşen zeytinlerin toplama maliyetleri üreticiyi zarar ettirdiği için dipteki zeytin dahi toplanamamış, dahası da bir de buna yurt dışından gelen, ithal edilen zeytinyağları eklendiği zaman zeytin ve zeytinyağı üreticimizin elinde zeytinyağları kalmıştır.

Zeytin üreticisi yıldan yıla giderek daha fazla zarar eder hâle gelmiştir ve beklentileri şu şekildedir: Zeytin üreticisi bu kötü durumdan kurtulabilmek için ve üretimini devam ettirmek için destekleme primlerinin artırılmasını ve bir an önce destekleme primlerini almayı istemektedir. Ayrıca, üreticimiz, hasat döneminde zeytinyağı ithalatının durdurulmasını ve ülkemize kaçak zeytinyağı girişinin engellenmesini beklemektedir. Yine, zeytinyağına verilen destekleme priminin yanında, tane zeytine de destekleme primi beklemektedir üreticilerimiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – Bir dakikanızı rica edebilir miyim Başkanım.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Şahin.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – Ayrıca, zeytinliklerimizin yüzde 92’si sulanmamaktadır. Dünyayla rekabet edebilmemiz için sulama imkânlarının artırılması için de destekleme beklemektedir üreticilerimiz.

Efendim, Ticaret Bakanlığı tarafından stratejik tarımsal ürün olarak kabul edilen zeytinyağının hak ettiği değeri görmesi ve sürdürülebilir bir zeytincilik ve zeytinyağının dünyada rekabet edip ihracatını artırmamız için üreticimizin zaman kaybedilmeden desteklenmesi zorunlu hâle gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi bizim yörede sıkça dile getirilen zeytin duasıyla tamamlamak istiyorum. Hepinize zeytin ağacı kadar uzun ömür, zeytin tanesi kadar bereketli, zeytinyağı kadar sağlıklı bir yaşam diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’e aittir.

Buyurun Sayın Yavuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü üzerine söz almış bulunmaktayım. “Şiddet” kelimesinin çokça telaffuzunun bugünü anma amacımızın aksine, negatif bir etki yaptığını düşünüyorum. Bu nedenle ben bugün çocuğa, kadına, erkeğe, yaşlıya velhasıl tüm yaratılmışlara, hatta eşyaya sevgiden, merhametten, insan olmaktan bahsetmek istiyorum.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Veda Hutbesi’nde “…”(x) “Ey insanlar!” diyerek kadın, erkek, cinsiyet, ırk ayrımı yapmaksızın tüm insanlığa hitap eder, üstelik Magna Carta’dan beş yüz seksen üç yıl, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nden bin dört yüz yıl evvel. Batı’da kadının insan olup olmadığı tartışılırken “insan” denilince sadece erkekler, toprak sahipleri, asiller, beyaz ırk kastedilirken yüzyıllar öncesinden Veda Hutbesi’nde kadınların ve erkeklerin birbirleri üzerinde hakları olduğu, kadınların Allah’ın emaneti olduğu vurgulanır.

Ben bugün, AK PARTİ'nin iktidara gelmesiyle birlikte hayata geçirilen kadına pozitif ayrımcılık ilkesi; Türk Medeni Kanunu, İş Kanunu, Türk Ceza Kanunu’ndaki düzenlemeler; ŞÖNİM’ler; yediden yetmişe verilen eğitimler; elektronik takip sistemi; tedbir hükümleri; kadınlarımızın eğitim, bilim, sanat, ekonomi, siyaset, her alanda hak ettikleri yeri almaları için yapılan çalışmalar, eylem planları bunlardan bahsetmeyeceğim. Bunları anlatmak saatler sürebilir. Bugüne kadar atılmamış adımları attığımız, reform niteliğinde düzenlemeleri hayata geçirdiğimiz aşikâr. Ben bugün gönüllere seslenmek istiyorum. Her birimizin üzerine düşen sorumlulukları olduğunu hatırlatmak istiyorum. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyerek, kadın-erkek, Türk-Kürt, Laz-Çerkez, ortak değerlerde birleşip bir ve bütün olmayı amaçlarken, kadınıyla, erkeğiyle daha güçlü bir Türkiye olmayı hedeflerken, çukur siyaseti yapanların, en temel hak yaşam hakkına saldıranların, kız çocuklarını canı bomba olarak kullanan, kadınları, kızları dağa kaçıran terör örgütlerine sırtını dayayanların, şiddetten, terörden beslenenlerin, terör örgütlerinin sözcülüğünü yaparak bu vahşete ortak olanların kadına dair söyleyecek ne sözleri olabilir? Aidiyet ve birey olma arasındaki dengeyi kurmadan annelik vasfını tamamen dışlayan, aile kavramından uzak, bu dünyada varoluş amacına dair değerlerden habersiz -tırnak içinde- özgür, aslında nefsine kul, paraya kul, makama kul bir nesil anlayışında olanların kadına dair nasıl bir umutları olabilir? 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünde vatanı için canını feda etmeyi göze alan kahraman kadınlarımızı, şehitlerimizi, gazilerimizi, milletimizin kendi iradesine kahramanca sahip çıkışını, bu onurlu duruşu anlayamayanların, anlamak istemeyenlerin kadınlarımız için nasıl bir gelecek tasavvurları olabilir? Sığınma hakkının temel bir insan hakkı olduğunu unutup Suriyeli üzerinden sorumsuzca nefret diliyle açıklamalarda bulunanların, daha insanın insan olarak değerli olduğunun bilincine varamamışken kadın haklarına dair söyleyecek ne sözleri olabilir?

Bizim, her birimizin bir annenin karnında fedakârca taşınan, sevgiyle beslenen bir çocuk olarak dünyaya geldiğimizi hatırlamaya ihtiyacımız var. Benim hakkım, senin hakkın diyerek âdeta bir hak çekişmesi içinde değil, hak ve sorumluluk bilinciyle beraber biz olduğumuzu idrak etmeye ihtiyacımız var. Yaratılanı Yaradan’dan dolayı sevdiğimizi hatırlamaya, hiçbir ayrım yapmaksızın tüm insanları dergâhına çağıran Mevlâna’yı “Ben gelmedim kavga için/ Benim işim sevgi için/ Dostun evi gönüllerdir/ Gönüller yapmaya geldim.” diyen Yunus Emre’yi, Hacı Bektaş Veli’yi, Hacı Bayram Veli’yi belki bir kez daha anlamaya ihtiyacımız var.

Velhasıl, unutturulmak, koparılmak, uzaklaştırılmak istenen kadim medeniyetimizle bağlarımızı yeniden sağlamlaştırmaya, kuvvetlendirmeye ihtiyacımız var diyor, sözlerime Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleriyle son vermek istiyorum: “Kadın yoksa toplumun yarısı yoktur. Kadının olmadığı bir toplumun kalan yarısı da zaten yok oluşa doğru gidiyor demektir. Eğer kadın mutluysa o toplum mutludur, eğer kadın umut içindeyse o toplum da umut içindedir.”

Kadınlarımızla erkeğimizle hep birlikte 2023, 2053, 2071 hedeflerine ulaşacağız diyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Hatay sorunları ve çözüm önerileri hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’a aittir.

Buyurun Sayın Yayman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın, Hatay ilinde gerçekleştirilen projelere ilişkin gündem dışı konuşması

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli Başkanım, çok değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen çok değerli vatandaşlarımız, Hataylı hemşehrilerimiz; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Medeniyetler şehri, tarih şehri, kültür şehri, dinlerin, dillerin şehri Hatay’dan hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.

Hatay’ı bugün size kitaplarda gördüğünüz, dergilerde okuduğunuz, tanıtım bültenlerinde gördüğünüz, televizyonlarda, belgesellerde izlediğiniz yönüyle değil, gerçekten Hatay’ı, bir kardeşlik şehri, bir barış şehri, Türkiye'nin model şehri Hatay’ı sizlere anlatmak isterim.

Hatay milattan önce 8 bin yıla kadar varan tarihiyle pek çok medeniyete ev sahipliği yapan bir şehir ve gerçekten “ilk”lerin ve “en”lerin şehri. Dünyanın ilk mağara kilisesi Hatay’da, Saint Pierre Kilisesi, Anadolu’nun ilk camisi Habib-i Neccar Camisi Antakya’mızda, dünyada ilk ışıklandırılan cadde İmparator Herod adına yapılmış olan Kurtuluş Caddesi Hatay’ımızda ve Bayezid Bestami Hazretleri Hatay’ımızda. Anadolu’daki en büyük Mimar Sinan eserlerinden biri olan Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi yine Payas’ımızda ve pek çok uygarlık, pek çok medeniyet Hatay’ımızda. Türkiye'nin en uzun sahili, plajı Samandağ’ımızda. Hazreti Musa Ağacı’mız, Türkiye'nin ilk ve şu anda yaşayan tek Ermeni köyü Vakıflı köyümüz Hatay’ımızda. Hazreti Hızır Türbesi Hatay’ımızda. Gerçekten Hatay inançların, Hatay kültürlerin kaynaştığı, bir araya geldiği bir şehir.

AK PARTİ hükûmetleri zamanında Hatay’ımızda pek çok hizmet yapıldı, yapılmaya devam ediliyor. Hatay’ımızdaki en önemli projelerden bir tanesi “Hatay’ın çılgın projesi” olarak ifade ettiğimiz Hassa Tüneli. Hükûmetimizin, Cumhurbaşkanımızın bu konuda talimatları var, şükranlarımızı sunuyoruz. Yeni dönemde Hatay’ımızın AK PARTİ’li 5 milletvekiliyle en büyük projemiz, Hatay Hassa Tüneli’nin inşallah bir an önce tamamlanması.

Bir diğer önemli projemiz… Yine Hükûmetimize ve Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyoruz, Hatay’da pek çok baraj projesi var. Bunlardan en önemlisi, Amik Ovası’nın sulama projesini kapsayan Tahtaköprü Barajı. Hükûmetimiz zamanında Kahramanmaraş Menzelet ve Kılavuzlu Barajlarından tam 105 kilometrelik bir tünelle, 105 kilometrelik bir kanalla Hatay’a su getirildi. Aslında buna “kanal” denmez, bu bir suni nehirdir. Derinliği 6 metre, eni 15 metre ve uzunluğu 105 kilometre olan bir suni nehirle Ceyhan Nehri’nin suyu Amik Ovası’na geldi. Teşekkür ediyoruz emeği geçenlere ve özellikle Orman ve Su İşleri Bakanımıza ve Devlet Su İşleri bürokratlarına.

Yine aynı zamanda Reyhanlı Barajı’yla ilgili projelerimiz devam ediyor. Milletvekillerimizle, Davutlar regülatörü ve Karasu Nehri üstünden suyun aktarılmasıyla ilgili konunun takipçisiyiz. Yine, Samandağ’daki Karaçay Barajı’yla beraber Samandağ’da inşallah sulanmayan bir karış dahi toprak kalmayacak.

Kara yollarına dair pek çok projemiz var. Ankara’dan yola çıkan bir vatandaşımız otoban üstünden Hatay’a kadar varabilir ve Belen’de duran otobanın bizim, önce Antakya’ya, daha sonra Cilvegözü’ne götürülmesine konusunda çalışmalarımız devam ediyor. Antakya-Yayladağı, Antakya-Altınözü yollarının yapılması Hükûmet olarak ve AK PARTİ milletvekilleri olarak sıkıca takip ettiğimiz projelerimizdir.

Yine, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcılığım döneminden, Hatay’a dünyanın en büyük mozaik müzesini yapıyoruz, tamamlanmak üzere ve inşallah, Gaziantep’teki Zeugma Müzesi’nden çok daha büyük bir müze olacak. Söylemeye gerek yok, Hatay “Sen, ben yok, biz.” diyenlerin şehri, Hatay sadece yemekleriyle değil, aynı zamanda bir gastronomi şehridir ama vatanperver duygularıyla da ana vatana katılan en önemli stratejik şehirlerimizden bir tanesidir.

Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi Hatay’a davet ediyoruz, Hatay’da misafir etmek istiyoruz ve Hatay’da benzer toplantıların, komisyon toplantılarının yapılmasını öneriyoruz. Çünkü Hatay 400 bin Suriyeliyi misafir etmek suretiyle gerçekten bir ensar şehri olduğunu, bir kardeşlik şehri olduğunu hepimize göstermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın sayın milletvekili.

HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Hatay, gerçekten, barışın başkentidir, kültürün başkentidir, inançların merkezidir; Alevi’siyle Sünni’siyle, Arap’ıyla Türkmen’iyle, Yahudi’siyle Ermeni’siyle Hristiyan’ıyla bizim Türkiye olarak birlikte yaşayabileceğimizin model şehridir ve burada insanlar sokağa çıktığı zaman kimsenin diline, dinine, ırkına, mezhebine soru sorulmaz, burada önemli olan insan olmaktır, insanca yaşamaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

24 Kasım Öğretmenler Günü’müzü tebrik ediyorum. Günümüz hayırlı olsun.

Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Bu sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Aydın…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, muhalefetin araştırma önergelerine ilişkin AKP’nin tutumuna ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son dönemdeki, muhalefetin araştırma önergelerine ve AKP’nin yaptıklarına şöyle bir bakalım: “100 bin öğretmen atamasını yapın.” “Olmaz.” “Emeklilere yüzde 30 zam yapın.” “Olmaz.” “Emeklilikte yaşa takılanların haklarını iade edin.” “Olmaz.” “Öğretmenlere 3600 ek gösterge verin.” “O da olmaz.” “Asgari ücret zammı.” “Olmaz.” “Asgari ücretteki vergiyi kaldırın.” “O da olmaz.” “Elektrik ve doğal gazı biraz ucuzlatın.” “Olmaz.” “Peki, ne olur?” “Bir iş adamının 425 milyonluk vergi borcu silinecek.” dendiğinde “Tamam.” “Bir iş adamına 560 milyon vergi muafiyeti getirin.” “Derhâl.” Emekliliği erken yaşta istediklerinize verin, diğerlerine vermeyin. Adalet işe gelmeyince tu kaka olur. Kısacası, iktidar sahipleri kendilerine istedi mi, her şey olur; vatandaş istedi mi, hiçbir şey olmaz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 22 Kasım Diş Hekimleri Günü ile 22-27 Kasım Ağız ve Diş Sağlığı Haftası vesilesiyle diş hekimlerinin, ağız ve diş sağlığı çalışanlarının sorunlarına çözüm üretilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

22-27 Kasım Ağız ve Diş Sağlığı Haftası, aynı zamanda bugün Diş Hekimleri Günü. Diş sağlığı, insan sağlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle ilkokuldan başlayarak çocukların diş sağlığı için gereken önem sağlanmalıdır. AKP iktidarının sağlıkta farklı alanlarda yarattığı sorunlardan biri diş hekimliği çalışanlarına dahi kadro vermemesidir, taşeron olarak çalışır durumda bırakmasıdır. Beş yıllık zorunlu eğitimi tamamlamış binlerce diş hekimiyse atama beklemektedir. Çoğu hastanedeyse diş tedavisi aylar sonra randevuyla sağlanmaktadır. Diş hekimliği için hastanede kadro artışı sağlanıp işsiz diş hekimlerine kadro verilmelidir. Hastaların dişle ilgili sorununun tüm bedene etkisi unutulmamalıdır. Ağız ve diş sağlığı merkezleri çalışanlarının sorunlarına çözüm bulunmalıdır, ağır çalışma koşulları iyileştirilmelidir. Diş hekimleri ve ağız ve diş sağlığı çalışanlarının sorunlarına mutlaka çözüm üretilmelidir.

Bu arada, sağlıkta çalışan hastane bilgi-işlem çalışanları, görüntüleme merkezi çalışanları, laboratuvar çalışanları taşeron…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, 23 Kasım Ertuğrul Dursun Önkuzu’yu ölümünün 48’inci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, Ertuğrul Dursun Önkuzu 1970 yılında komünist militanlar tarafından, Ankara’da ciğerlerine pompayla gaz basılarak, günlerce işkence yapılarak şehit edilmiştir. 23 Kasım Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun ölüm yıl dönümüdür. Anasının Dursun Önkuzu için.

“Önkuzu hey! Önkuzu!

Önde gider Önkuzu.

Anası 'Dursun' demiş.

Durmaz, gider Önkuzu.” dediği dava arkadaşımızı rahmetle, milletle anıyorum ve şehadetinin seneidevriyesini kutluyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tarhan…

4.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, pencereden düşerek hayatını kaybeden Gölcük Anadolu Lisesi öğrencisi Barbaros Zülfikaroğlu’na Allah’tan rahmet dilediğine, okullarda çocuklar için gerekli önlemleri almayan tüm sorumluların takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

18 Ekim 2018 tarihinde yani tam bir ay önce önerge vererek Kocaeli Derince’de ve Ardahan’da okullarda gerçekleşen kazalar sonucu hayatlarını kaybeden çocuklarımız için devlet okullarında yeterli önlem alınmadığını dile getirip durumu Millî Eğitim Bakanlığına sormuştum. 6331 sayılı Kanun devlet okullarında uygulanmıyor; yeni kazalar olabilir, çocuklarımızı bir hiç uğruna kaybetmemeliyiz demiştim. Maalesef Bakanlık hiçbir tedbir almadığı gibi önceki gün Gölcük Anadolu Lisesi öğrencisi Barbaros Zülfikaroğlu pencereden düşerek hayatını kaybetti. Zülfikaroğlu ailesine başsağlığı diliyorum. Göz göre göre okullarda çocuklarımız için gerekli önlemleri almayan tüm sorumluların takipçisi olacağız.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Her millet eğitime verdiği değer ölçüsünde gelişir. Eğitime yapılan yatırım ülkemizin ve milletimizin geleceğine yapılan yatırım olduğunun bilincinde olan AK PARTİ, iktidara geldiği ilk günden beri en fazla yatırımı eğitime yapmaktadır. Yarınlarımızı emanet edeceğimiz çocuklarımızı hızla değişen ve gelişen dünyaya ayak uydurabilecek şekilde bilgili, donanımlı, millî ve manevi değerlerini özümsemiş, açık fikirli bireyler olarak yetiştirmek için canla başla çalışan öğretmenlerimize şükranlarımı sunuyorum.

Öğretmen bir babanın oğlu ve öğretmen eşiyim. Öğretmenlik mesleğinin nasıl bir özveriyle icra edildiğini yakından bilen birisi olarak tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tebrik ediyorum. Bu vesileyle emekli öğretmenlerimize sağlıklı, uzun ömürler temenni ediyor, görevleri başında şehit düşmüş ve ebediyete intikal etmiş öğretmenlerimize de Allah’tan rahmet diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Göker…

6.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, Süleyman Soylu'nun Kemal Kılıçdaroğlu için sarf ettiği sözleri Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirdiğine ilişkin açıklaması

MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı -Man Adası belgeleriyle- Sayın Genel Başkanımıza, İçişleri Bakanının haddini aşarak sarf ettiği “şerefsiz, alçak, düzenbaz” gibi sözlerini ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir. Tam anlamıyla siyasi bir karar olan bu ifadeyi reddediyor, kabul etmiyoruz ve Mevlâna’nın bir sözünü hatırlatıyoruz: “Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye.” (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

7.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, 18 Kasım Naim Süleymanoğlu’nun ölüm yıl dönümü münasebetiyle adının spor bilimleri fakültesine verilmesinin örnek bir uygulama olacağına ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

18 Kasım ölüm yıl dönümünde kendisini rahmetle, saygıyla andığımız dünya halterinin efsane ismi, ülkemiz ve Türk dünyasının gururu Naim Süleymanoğlu, namıdiğer “cep herkülü”nden bahsetmek istiyorum. Elli yıllık ömrüne müthiş başarılar sığdırmış Süleymanoğlu, 23 Ocak 1967 yılında Bulgaristan’da doğdu. 9 yaşında haltere başladı ve 15 yaşında 52 kiloda iki altın madalyayla dünya gençler şampiyonu oldu. Halter tarihinin en genç dünya rekortmeni unvanını kazandı. Bulgaristan Türklerinin isimlerinin zorla değiştirildiği dönemde 1986 yılında baskılardan kaçarak Türkiye’ye iltica eden Naim Süleymanoğlu, kariyeri boyunca 3 olimpiyat, 7 dünya, 6 Avrupa şampiyonluğu, 46 dünya rekoru kırmış efsane bir sporcumuzdur. TİME Dergisi 1988 yılında kendisini kapak yapmıştır. Olimpiyat, dünya, Avrupa halter şampiyonluğu bulunan Naim Süleymanoğlu’nun adının bir spor bilimleri fakültesine verilmesi örnek bir uygulama olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Öçal…

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, 25 Kasım millî mücadelenin kahramanı Sütçü İmam’ı 96’ncı ölüm yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

31 Ekim 1919’da Kahramanmaraş’ımızda Fransız-Ermeni devriyesinde bir asker “Burası artık Türk memleketi değildir, burada hicapla gezilmez.” diye bağırarak kadınlarımızın örtüsünü açmak istedi. Bu sırada süt satan Sütçü İmam “Bugün namus günüdür.” diyerek ateş açmış ve millî mücadelenin ilk kurşununu sıkmıştır. Bu kurşun, istiklal mücadelesinin ilk kıvılcımıdır. Bu kurşun başaramayacaklarının, milletimizi bölemeyeceklerinin, bayrağımızı indiremeyeceklerinin, bu ülkeye diz çöktüremeyeceklerinin göstergesidir. Bu kurşun sadece kıyafetinden ve inancından dolayı kadına yöneltilen şiddetin de mücadelesidir.

Bu vesileyle, 25 Kasım 1922’de vefat eden, millî mücadelenin kahramanı Sütçü İmam’ı ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, yüce Meclisi selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

9.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Türkiye’nin aydınlık yarınlarını, bilim adamlarını, öğretim üyelerini, siyasetçileri, mühendisleri, doktorları, Türkiye’nin geleceğini inşa edecek gençlerimizi yetiştiren öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Hiçbir meslek yok ki hayatımızda öğretmenlik kadar yer etmiş, iz bırakmış olsun. Her şeyi, herkesi unutsak bile öğretmenlerimizi asla unutmuyoruz. Bizler bugün hangi makamda olursak olalım, hangi sorumluluğu üstlenmiş olursak olalım daima öğretmenlerimizi sevgiyle, saygıyla, güzel hatıralarla anıyoruz.

Eğitim ve öğretime yapılan her yatırım insanımızı kendi kendine yeterli hâle getirecek ve meselelerimizin çözümünü kolaylaştıracaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “2023 eğitim vizyonuyla Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasında, 2053 ve 2071 hedeflerini hayata geçirmesinde öğretmenlerimizin çabalarının, emeklerinin çok önemli bir payı olacaktır.” sözüyle cümlelerime son verirken öncelikle Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle yâd ediyor, öğretmenlerimizin ve eğitim camiamızın 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor, hayatını kaybetmiş tüm öğretmenlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Hacı Özkan…

10.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 6’ncısı düzenlenen Mersin Narenciye Festivali’ne ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hafta sonu 6’ncı Mersin Narenciye Festivali’nin AK PARTİ Genel Başkan Yardımcımız İstanbul Milletvekilimiz Sayın Vedat Demiröz’ün katılımıyla açılışını gerçekleştirdik.

Kentin tüm dinamikleriyle beraber görsel şölen havasında 70 ton narenciye ürünü kullanılarak oluşturulan farklı figürlerin olduğu, 30 ülkeden grupların katıldığı, 120’den fazla kurum ve kuruluşun stant açtığı 6’ncısı düzenlenen Mersin Narenciye Festivali’nin, Mersin narenciyesinin dünya genelinde tanıtılmasına, daha kaliteli üretilmesine ve daha fazla tüketilmesine, yeni pazarların bulunmasına ve ilimizin diğer değerlerinin de tanıtılmasına önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.

Narenciye Festivali’nin düzenlenmesinde emeği geçen tertip komitesi başta olmak üzere herkese çok teşekkür ediyor, bu festivale yoğun ilgi gösteren Mersinli hemşehrilerime selam ve muhabbetlerimi sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çelebi…

11.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, kamu kurumlarında çeşitli unvanlarda görev yapan yardımcı hizmetler sınıfı personelinin mağduriyetinin giderilmesini beklediğine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kamu kurumlarında çeşitli unvanlarda görev yapan 111 bin yardımcı hizmetler sınıfı personeli bulundukları sınıftan kaynaklı olarak birçok maddi ve manevi mağduriyet yaşadıklarından hizmet sınıflarının değiştirilmesi suretiyle bu mağduriyetlerinin giderilmesini beklemektedirler.

Mağduriyetleri şunlardır:

1) Görevde yükselme sorunu,

2) Maaş ve emeklilik hakları kayıpları,

3) Görev tanımlarının net yapılmaması,

4) Hiçbir ek gösterge ve tazminattan yararlandırılmamaları.

Taşeron personelin devlet kadrolarına işçi olarak geçirilmeleriyle birlikte, ana hizmetlere yardımcı mahiyetteki görevlerin bu personel eliyle götürülmesi sonucu YHS personeline ihtiyaç da kalmamış olduğundan, YHS personelinin diğer hizmet sınıflarında değerlendirilmeleri kamu yararına olacaktır. Bir defaya mahsus öğrenim durumlarına göre üst kadrolara sınavsız atanmaları gerekmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Etyemez…

12.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tebrik ettiğine ve öğretmenliğin mesuliyeti en ağır mesleklerden biri olduğuna ilişkin açıklaması

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öğretmenlerimiz hayatın her alanında büyük bir sorumluluk bilinciyle hareket ederek gerek formel gerekse informel eğitim sürecinin en önemli öznesi olmuşlardır. Hem evrensel meslek etiği hem de medeniyetimizin öğretmenlik mesleğine atfettiği anlam, öğretmenliğin topluma örnek olma ödevi, tüm kademelerdeki öğrencilere rol ve model olma özelliği ve insan yetiştirme motivasyonuyla mesuliyeti en ağır mesleklerden birini yapmaktadırlar.

Son on altı yılda eğitim alanında yaptıklarımızla 2023 eğitim vizyonumuzu açıklarken “Tüm öğretmenlerimiz yüksek lisans eğitim seviyesine getirilecek.” “Öğretmenlik meslek kanunu çıkarılacak.” müjdeleriyle somutlaştırdığımız temel üzerinden, öğretmenlerimizin memnuniyet ve motivasyonunu daha çok önceleyecek kişisel ve mesleki gelişimlerini teşvik ederek daha da üst noktalara taşıyacağımıza olan inancımı ifade ediyor, bir öğretmen olarak, çalışan ve emekli öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tebrik ediyor, sağlıklı ömürler diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

13.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, yerli pamuk üreticisinin üretime devam edebilmesi için hangi teşviklerin uygulanacağını Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Aydın’da pamuk üreticileri geçtiğimiz yıl dekardan 525 kilogram pamuk hasat ederken bu seneyse mevsimsel sıkıntılar nedeniyle 350-400 kilogram pamuk elde edebildi. Ciddi orandaki rekolte düşüşünün ardından, kriz bahanesiyle üreticilerimize teklif edilen düşük rakamlar pamuk üreticisinin yaptığı masrafları dahi karşılayamaz konuma gelmesine yol açtı. 2017’de kilogramı 4,5 TL’ye satılan pamuğa bugün 3,3 TL fiyat biçiliyor. Çiftçilerimiz “Devlet bize ‘Üretim yapın.’ diyor ama çiftçinin yanında durmadı.” diyorlar. “Bizi tefecinin eline düşürdü, ithal pamuğun kilogramı 5 TL’yken yerli üreticiye 3,5 TL reva görüldü.” diyerek dert yanıyor. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye sormak istiyorum: Yerli pamuk üreticimizin üretime devam etmesi için hangi teşvikler uygulanacak?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşcıer…

14.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, sağlık müdürlüklerine bağlı tesislerde staj yapan sağlık meslek lisesi öğrencilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sağlık müdürlüklerine bağlı tesislerde staj yapan sağlık meslek lisesi öğrencilerine artık ücretsiz yemek verilmiyor. Maliye Bakanlığı “Yönetmelikte yok, paralarını ödesin, yesinler." diyor ama çocuklara parasıyla da yemek verilmiyor. Bu gençler sizin zulmünüzle daha genç yaşta tanıştılar. Eğer ekonomimiz bu az sayıdaki gencin yemeklerinden kısarak kalkınacaksa vay ülkenin hâline demek istiyorum. Çocuklara ücretsiz yemek verilmemesi utanç, kendi paralarıyla yemek yiyememeleriyse skandaldır. Bu anlamsız durumun bir an önce düzeltilmesini istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gaydalı…

15.- Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı’nın, Bitlis ili Tatvan ilçesi Karşıyaka Mahallesi’ndeki Hizan konutlarında yaşayan vatandaşların sorunlarının ivedilikle çözüme kavuşturulması gerektiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bitlis’in Tatvan ilçesinde 2008 yılı sonlarında yapımı bitmiş olan Karşıyaka Mahallesi Hizan konutlarında bulunan vatandaşlarımızın aktardığı bilgiye göre 60 ailenin yaşadığı Hizan konutlarında insanlar dört senedir içme sularını kullanamıyorlar. Konut yolu ulaşım araçlarına 4 kilometre uzakta bulunmakta ve ilçe merkezine gitmek için bu mesafeyi yürümeleri gerekmekte. İlk ve ortaöğretim öğrencileri ancak taşımalı sistemle okullarına ulaşabilmekte, bulundukları konutlara yakın herhangi bir cami de yok. Daha önce belediyeye defalarca başvuru yapmalarına rağmen belediye “Yarın geliriz, haftaya geliriz.” gibi bahanelerle insanları oyalamaktadır. Kış aylarında özellikle geç saatlerde insanlar kurt ve köpek saldırılarından korkarak evlerine gitmektedir. Bir an önce kendilerine bir minibüs dahi olsa verilmesi yönünde talepleri bulunmaktadır. Bu konunun ivedilikle çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Kerametin 2 vekil çıkarmakta olduğuna inanan AKP milletvekillerine duyurulur.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

16.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun neden devlet okullarında uygulanmadığını ve atık su arıtma tesislerinin inşaatı ve işletmesinde kamu-özel iş birliği modelinin uygulanması hâlinde firmalar iflas ettiği takdirde ne olacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu neden devlet okullarında uygulanmıyor? Neden güvenlik önlemleri devlet okullarında alınmıyor? Buna riayet edilmesi gerekiyor.

Müstahdem temizlik görevlisi çalıştıracak bu ülkenin parası yok mu? Niye bunlar okul aile birliği üzerinden hâlâ sürdürülüyor?

24 Kasım Öğretmenler Günü öncesi bugün son çalışma günü. Ben de ilkokul öğretmenim Nurten Tarım şahsında tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Neoliberal politikaların ülkemizi getirdiği noktada atık su arıtma tesislerinin inşaatı ve işletmesinde de kamu-özel iş birliği modelinin uygulanacağı söyleniyor. Artık Türkiye’de milletin ihtiyaçlarından, etinden, sütünden, enerji ihtiyacından, ulaşım ihtiyacından, eğitim ihtiyacından, güvenlik ihtiyacından kendine, yandaşa iş çıkaranlar en son bu atık su üzerinden de yandaşa iş çıkartamaya çalışıyorlar. Bu firmalar iflas ettiğinde kanalizasyonlar ne olacak, merak ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

17.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, finans alanında meydana gelen sıkıntıların aşılması, piyasa durgunluğunun giderilmesi ve 2018 bütçesindeki açığın kapatılması için ne tür tedbirler alınacağını Maliye ve Hazine Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Hazine ve Maliye Bakanlığına soruyorum:

1) Bankalar Birliği verilerine göre karşılıksız çek tutarı yüzde 50, protestolu senet miktarı yüzde 39 artış yaparak âdeta patlama yapmıştır. Kredi ve kredi kartı borcunu ödemeyenler 1 milyon 56 bin kişi olmuş, kanuni icra takibi 668 bin kişiye ulaşmıştır. Piyasada finans alanında meydana gelmiş olan bu sıkıntıların aşılması için hangi tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

2) Sanayi üretimi yüzde 2,7 oranında düşmüş, gerçek işsizlik miktarı 6 milyona ulaşmış, genç işsizlik oranı yüzde 30’lara yaklaşmış olması karşısında ne düşünüyorsunuz? Bu sıkıntıları nasıl aşacaksınız?

3) Ekonomik değerlendirme kuruluşu Fitch’in raporu çerçevesinde Türkiye ekonomisinin durgunluk yaşayacağını belirtmesi karşısında piyasa durgunluğunu gidermek için hangi tedbirleri almayı düşünüyorsunuz?

4) 2018 bütçesi 62 milyar açık vermiştir, bu açığı kapatmak için ne tür tedbirler almayı düşüyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

18.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, Türk Dil Kurumunun resmî internet sitesinde ve Büyük Türkçe Sözlük’te “başbuğ” kelimesinin karşılığına ilişkin açıklaması

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Türk Dil Kurumunun resmî internet sitesinde, Büyük Türkçe Sözlük’te “başbuğ” kelimesinin karşılığında “Devlete karşı ayaklananların başı.” tarifi yapılmış. Bu densizliği yapan hadsiz kimdir? Türkiye Cumhuriyeti’nde gelmiş geçmiş 2 başbuğ vardır. Birincisi, cumhuriyetimizin kurucusu Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk; diğeriyse, Türk dünyasının lideri Başbuğ Alparslan Türkeş. Hangisine bu tanımı yakıştırmaya kalktınız? Türk Dil Kurumunun kurucusu olan Başbuğ Atatürk’ün de, Ülkücü Hareket’in lideri Başbuğ Türkeş’in de kemiklerini sızlattınız. Haddinizi bilin. Bu tanım ancak “devlete karşı” kelimelerinin yerine “Emperyalist düzene karşı, haksızlıklara karşı, Türk düşmanlarına karşı ayaklananların başı.” şeklinde olabilir.

Bu kasıtlı tanımın acilen düzeltilmesini temenni ederken her 2 başbuğumuzu da rahmet ve minnetle anıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – “Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün hâlinde bütün Türkiye’yi yeniden inşa ederiz.” diyen Alparslan Türkeş’e, adı Alparslan, adı Türkeş, adı Başbuğ, adı Mustafa, adı Kemal olanlara selam olsun.

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

19.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersinlilerin Tevfik Sırrı Gür Stadyumu’nun kent müzesine dönüştürülmesini istediğine ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Mersin” deyince “futbol” deyince akla Tevfik Sırrı Gür Stadyumu gelir. Mersin halkı cumhuriyet bayramlarını, millî bayramlarını burada kutladı. Burası, Mersinlilerin ortak sevinci, ortak kederi, ortak hafızasıdır. Şimdi, Mersin’e büyük eserler kazandıran valimizin adını taşıyan Tevfik Sırrı Gür Stadyumu’muz yıkılıyor. Mersinlilerin bilgisi dahi yok, ne yapılacağı belli değil, spor camiası itiraz ediyor. Kimi “AVM yapılacak.” diyor, kimi “millet bahçesi.” Mersinliler, millî bayramlarını burada kutladı, maçlarında burada ağlayıp burada güldü. Mersinliler kapalı tribünün yıkılmadan kent müzesine dönüştürülmesini istiyor. Tarihin kolay yazılmadığını biliyor ve bir buldozerin kent hafızasına saldırmasından rahatsızlık duyuyoruz.

Kulaklarınızı açın ve Mersinlileri dinleyin: Tevfik Sırrı Gür kapalı tribünü müze olsun.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çilez... Yok.

Sayın Önal…

20.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, Kırıkkale’nin içme suyu sorununu çözmek için çalışma yapılıp yapılmayacağını Kırıkkalelilerin öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

AHMET ÖNAL (Kırıkkale) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Merkez nüfusu 196 bin olan Kırıkkalemiz, maalesef kaliteli içme suyundan yoksun bir hâlde. Musluktan akan şebeke suyu yeterli standartlara sahip olmadığından vatandaşlarımız tarafından kullanılamıyor. Hemen kenarından Türkiye'nin en büyük nehri olan Kızılırmak’ın aktığı Kırıkkale’miz, kaliteli içme suyuna hasret bir hâlde. Musluk suyu içilemediğinden, vatandaşlarımızın içme suyu ihtiyacını ya civar köylere gidip getirerek ya da satın alarak gidermeye çalışmaktadır.

En temel insan haklarından olan temiz ve kaliteli içme suyuna ulaşma hakkı maalesef Kırıkkaleliler için büyük zahmet ve maliyete yol açmaktadır. Yıllardır içme suyu satın almak zorunda kalan Kırıkkalelilerin bu sıkıntısını çözmek için iktidarınız bir çalışma yapmayı düşünüyor mu? On yıllardır içme suyu problemi çözülmeyen Kırıkkaleliler büyük bir merakla bu sorunun cevabını bekliyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Yavuz Bey, buyurun.

21.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, 24 Kasım Öğretmen Günü vesilesiyle yarınlarla ilgili endişeleri ortadan kaldırmanın yegâne yolunun öğretmenlik müessesesini toplumun en itibarlı meslek grubu hâline getirmek olduğuna ve 22 Kasım Enver Paşa’yı doğumunun 137’nci yıl dönümünde hayırla yâd ettiğine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum.

Öğretmenleri, din adamları ve hukuk adamları toplumun en itibarlı meslek grupları hâline gelememiş toplumların yarınlarıyla ilgili büyük endişeler taşımak, yarınlarıyla ilgili endişelerini korkularla birleştirmek akıbeti kaçınılmazdır. Bir toplumun en itibarlı meslek grupları öğretmenler, din adamları ve hukuk adamları değilse o toplumun geleceğine dair ümitvar cümleler kurulamaz. Münhasıran on altı yıl, evveli de var, katın üstüne ama gediğimiz nokta itibariye dünya üniversiteleriyle rekabet gücümüz, din adamlarımızın onca nasihatine, din bürokrasisinin onca imkânına, camilerimizin onca inşasına rağmen Türk toplumundaki değer aşınmasına; teknik olarak Hükûmetin millî eğitim altyapı yatırımlarını mübalağalı rakamlarla -geçmişe nispetle- yapıyor olmasına rağmen PISA sonuçlarındaki düşmeye, sıralamada mevzimizin gerilere yuvarlanmasına; adalet bürokrasimizin Türkiye’deki siyaset dilinin etkisi altında adaleti bir türlü tahakkuk ettiremeyişine bakınca yarınlarımızla ilgili endişelerimizi ortadan kaldırmanın yegâne yolu olarak bu öğretmenlik müessesesini toplumun en itibarlı meslek grubu hâline getirmemiz gerektiği aşikârdır. 24 Kasım vesilesiyle öğretmenlere güzelleme yapmak yerine Türklüğü Müslümanlığın yeniden hamisi, banisi yapacak, hakkı hakikati yeniden savunacak bir nesli inşa edecek, dört başı mamur bir Türkiye’nin öğretmenlerin elinden geçeceğini unutmamanın mesuliyetini yerine getireceğiz. Burası, ona buna taziye mesajı yayınlamaktan bir şey yapamaz hâle geldiğimiz bir yer olmaktan çıkacaksa çocuklarımızı, deliler gibi insanlığın istikbaline koşacakları bir kulvarda öğretmenlerle buluşturmak zorundayız. Bu hassasiyetimizi 24 Kasım vesilesiyle kamuoyuyla paylaşmak istedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Başkanım, bir dakika herhâlde kâfi gelecek.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Bir de buraya gelirken arkadaşlarımızdan Enver Paşa’yı hayırla yâd etmemi isteyen birtakım mesajlar aldım. Türkler doğarken değil de bütün hikâyelerini ölürken inşa ederler aslında.

Enver, imparatorluğun en uzun yüzyılına denk gelmiş, kurtulma iradesine adanmışlıkla taç olmuş, Türklüğün adanmışlıkla buluşarak bir milleti yaşatma iradesinin remzi olmuş kahramanıdır; Çegan Tepesi’nde kurşunların üstüne giderken bir milleti sevmenin, bir millet uğruna ölmenin, bir millet uğruna her türlü şeyi göze almanın nişanı olmuş bir kahramandır, Türk’ün şerefli evladıdır. Doğum gününü anarken, bir milleti sevmenin ne demek olduğuna alamet hatırası önünde hürmetle, saygıyla eğiliyor, onu Rahmetirahman’a uğurladığımız bugünü Türk milletine adanacak herkesin hatırlamasının milletimiz için bir millî vecibe, bir millî sorumluluk duygusu olduğunu düşünerek Genel Kurula saygılar arz ediyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 25 Kasım Alparslan Türkeş’i doğumunun 101’inci yıl dönümünde rahmet ve minnetle andığına, Türk Dil Kurumunun sözlüğünde ve internet sitesinde “başbuğ” kelimesinin tanımında asla kabul edilemeyecek ifadeler bulunduğuna, Zonguldak ili Kilimli ilçesindeki maden faciasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve Şırnak ili Silopi ilçesinde meydana gelen deprem sebebiyle vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

25 Kasım Pazar günü partimizin kurucu lideri, Türk milliyetçiliğinin banisi Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş’in doğumunun 101’inci yıl dönümüdür. Başbuğ Türkeş şöyle demişti: “Ülküsüz insan dümensiz, pusulasız bir gemi gibidir.” Başbuğ, ülkü sahibi bir fikir ve hareket adamıdır. Cesaretin, ferasetin, feragatin, dirayetin, Türklük gurur ve şuurunun, İslam ahlak ve faziletinin ete, kemiğe bürünmüş hâlidir. O, Türk siyasetinin ve devlet hayatının mümtaz şahsiyeti olarak Türk milletinin devletiyle, vatanıyla onurlu bir şekilde kıyamete kadar yaşamasını ülkü edinmiştir. İleri görüşlü, isabetli tespitli, vatan millet sevdalısı bir devlet adamı vasfıyla milyonlarca gencin yetişmesine vesile olmuş, bize Türk milliyetçiliği, ülkücülük ve Milliyetçi Hareket Partisi gibi büyük bir miras bırakmıştır. Milyonlarca seveni “Başbuğ Türkeş” nidalarıyla yüreklerinde Yesevi ateşi, gönüllerinde Yunus sevgisi, bakışlarında Fatih bakışı ve duruşlarında Atatürk duruşuyla kutlu yolu takip ediyorlar. Fikirleriyle, ülküleriyle nice yüzyıllara damga vuracak Başbuğ Türkeş’i rahmet ve minnetle anıyorum.

Sayın Başkan, bu vesileyle, son birkaç gündür, özellikle Türk Dil Kurumunun sözlüğünde ve internet sitelerinde “başbuğ” kelimesinin anlamı ifade edilerek talihsiz bir şekilde; belli, doğru tanımlar yapıldıktan sonra bir de “devlete karşı ayaklananların başı” şeklinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …son derece yanlış ve asla kabul edilemeyecek ifadeler bulunduğunu esefle müşahede ettik. Fakat daha üzücü olanı da bunun Türk Dil Kurumunun sözlüğünde 1974 yılından bu yana yer aldığı konusunda da bir bilgi edindik. Tabii, araştırmaya, incelemeye -gerçekten öyle mi, değil mi- tespite muhtaç olmakla birlikte bu da ilginç bir durum. Ve bugün itibarıyla da Türk Dil Kurumunun internet sitesinde bu yanlış olan ibarenin kaldırıldığını da müşahede ettiğimizi ifade ediyorum ve bu konuyu da ayrıca takip edeceğimizi belirtiyorum.

Şimdi, Sayın Başkan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …salı günü Zonguldak’ın Kilimli ilçesindeki maden faciasında 3 madencimiz hayatını kaybetmiş, 2 madencimiz de yaralanmıştı. Madencilerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve tüm maden camiasına başsağlığı ve sabır diliyorum. Bugün kamuoyuna yansıyan haberlere göre maden ocağının da ruhsatsız olduğu haberleri var. Maden ocaklarındaki denetim mekanizmalarının doğru işletilmemesinin sonuçlarını görüyoruz. Tüm dünyada bilinen bir gerçektir ki denetimin etkin yapılmaması, iş kazalarının artmasına neden olmaktadır. Maden facialarını Türkiye'nin gündeminden mutlaka çıkarmalıyız ve bu kazanın da tüm boyutlarıyla mutlaka bir an önce aydınlatılması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yine bu sabah Şırnak’ın Silopi ilçesinde meydana gelen 4,2 büyüklüğündeki deprem sebebiyle Şırnak Silopi’deki vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Şu ana kadar açıklanan bir can ve mal kaybının olmaması da sevindiricidir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bilgen…

23.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Suruç katliamında hayatını kaybedenleri anarak yargılama sürecinin etkin ve ciddi sonuç vermesini umut ettiklerine, hiçbir güvenlik gerekçesi ortaya konulamayacak nedenlerden dolayı insanların hayatını kaybettiğine, işsizliğin bedelinin sadece ekonomide rakamlardan ibaret olmayıp toplumsal sorun olduğunun bilincinde olarak siyasi sorumluluğun üstlenilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, bugün Suruç davasının üzerinden, Suruç katliamının üzerinden geçen kırk ayla birlikte yine duruşma var. 33 genç insan, sadece IŞİD vahşetinin, IŞİD barbarlığının çocuklarda oluşturduğu travmaya karşı bir destek, bir sorumluluk duygusuyla yanlarında sadece oyuncaklar bulunarak Suruç’ta bir basın açıklaması yapmaya çalışırken orada patlatılan bombayla hayatlarını kaybettiler. Tabii ki yargılama sürecine dair bir polemik yapmak için söylemiyorum. Ama bu ülkede özellikle o dönemde, 2015 Haziran seçimleri ile Kasım seçimleri arasında patlayan bombalar dolayısıyla hayatını kaybeden insanların sayısı neredeyse 15 Temmuzda hayatını kaybedenlere yakın bir sayı. Bunlar, elbette ki sistematik ve üzerinde siyaset adına düşünmeyi, Suriye politikasını, Türkiye'nin Orta Doğu’daki pozisyonunu, bunun ortaya çıkardığı sonuçları yeniden ele almayı da gerektirecek rakamlar. Şüphesiz hayatını kaybedenleri bir kez daha anıyoruz ve yargılama sürecinin de etkin ve ciddi bir sonuç vermesini umut ederek bunu paylaşmak istiyorum.

Yine son derece önemli bir konu, dün bir kez daha tekrarladı. Diyarbakır’dan Adana’ya aile yakınlarının göz ameliyatına giden Sedat Polat, Birecik’te GBT kontrolü sırasında, trafik kontrolü sırasında otobüsten indiğinde oradaki zırhlı aracın üzerindeki ateşli silah dolayısıyla hayatını kaybetti. Yani hiçbir spekülasyona, hiçbir polemiğe yer vermeksizin... Sadece geçen yıl ya güvenlik güçlerine ait araçların kontrolden çıkması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bilgen.

AYHAN BİLGEN (Kars) - ...eve girmesi, kavşakta virajı alamaması ve sivillerin üzerine düşmesi sonucu ya da ateşli silahlardan çıkan hiçbir çatışma söz konusu olmadığı hâlde yani hiçbir güvenlik gerekçesi ortaya konamayacak nedenlerden dolayı 4 yaş ile 80 yaş arasında 20 insan hayatını kaybetti. Bu durum, galiba insan güvenliği açısından bu yöntemin, bu alışkanlıkların ne ifade ettiğini ortaya koymaya yetiyor.

Son olarak da yine İŞKUR’a işsizlik nedeniyle başvuran kişi sayısıyla ilgili, işsizlik ödeneği almak için başvuran kişi sayısıyla ilgili rakamları bir kez de ben hatırlatmak istiyorum. Geçen yıl, aslında on ay içerisinde, tam bir yıl da değil ama 1 milyon 161 bin 604 kişi işsizlik ödeneğinden faydalanmak için başvuru yapmış ve bu başvuru oranı son bir yılda yüzde 27 artmış durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Bilgen.

AYHAN BİLGEN (Kars) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bir ülkede hem enflasyon bu kadar yüksek hem de işsizlik rakamları bu kadar hızlı yükseliyorsa bunun kitaptaki yeri bellidir, stagflasyondur, bunun başka türlü izahı yoktur. Ne işsizliği başka türlü tevil etmek ne de enflasyonu “fiyat artışı” “fiyat ayarlaması” ya da “sadece dış güçler” diye izah etmek doğru değildir ve sadece kendimizi kandırmaktır. İşsizliğin bedelinin sadece ekonomide rakamlardan ibaret olmadığının, her birinin bir hayat, bir umut, bir intihara dönüşme, bir aile faciasına dönüşme potansiyeli taşıyan toplumsal sorun olduğunun bilincinde ve farkında olarak siyasi sorumluluk üstlenmeliyiz

Genel Kurulu ben de saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

24.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Malatya ili Darende ilçesinde minibüsün devrilmesi sonucu hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Gazi Mustafa Kemal’e “Başöğretmen” unvanının verildiği 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle öğretmenlere şükranlarını sunduğuna, aydınlık yarınları inşa edecek eğitim camisına katkı sunmaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle, Malatya’nın Darende ilçesinde minibüsün devrilmesi sonucu ilk belirlemelere göre 7 vatandaşımızın hayatını kaybettiği ve 15 vatandaşımızın da yaralı olarak hastaneye sevk edildiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Öncelikle, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabrıcemil niyaz ediyorum; yaralılara da acil şifalar diliyorum, Malatya’mıza başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

24 Kasım Öğretmenler Günü. Tabii ki marifet iltifata, iltifat da marifete tabidir. Milletin ilim, irfan ve bilgi kaynağı olan tüm öğretmeleri sevgi ve saygıyla selamlıyor, görevi başında şehit düşmüş eğitimciler olmak üzere, ahirete irtihal eden tüm öğretmenlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bugün, artık, emekli olmuş öğretmenlere de sağlıklı, hayırlı ve uzun ömürler temenni ediyorum.

Öğretmenlik bilgi, tecrübe ve irfanla çocuklarımızı, gençlerimizi geleceğe hazırlama mesleğidir. Bu yönüyle öğretmenler eğitim öğretim sistemimizin temel yapı taşları, istikbalimizin güvencesi, mimarlarıdır. Geleceğimize ilişkin hedeflerimize ulaşabilmemiz konusunda en büyük görev de öğretmenlerimize düşmektedir. Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşmasında, 2053 ve 2071 vizyonlarını hayata geçirmesinde öğretmenlerimizin çabalarının, emeklerinin çok önemli payı olacağını özellikle vurguluyor, Gazi Mustafa Kemal’e “başöğretmen” unvanının verildiği bu anlamlı günde öğretmenlerimize şükranlarımı sunuyorum. Tekrar tüm öğretmenlerimizin ve eğitim camiamızın 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü yürekten kutluyorum.

Tabii, on altı yıldan beri, AK PARTİ hükûmetleri olarak, grubumuz olarak derslik sayısında, öğretmen alımlarında ve bütçeden eğitim öğretime ayrılan payda, yaptığımız çalışmalar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bugüne kadar, eğitim öğretimin anlamını, gelecek kuşaklarımızı yetiştirmedeki önemini bilerek ve bu bilinçle bütçeden eğitim öğretime pay ayırmaya, çok daha güçlü, aydınlık yarınları inşa edecek eğitim camiamıza katkı sunmaya devam edeceğiz. Gençlerimizin dünya gençliğiyle rekabet edebilecek noktaya gelmeleri için elimizden gelen gayreti ortaya koymaya devam edeceğiz.

Yine, bugün yapılacak yasama faaliyetlerinde tüm gruplara ve Meclisimize hayırlı, başarılı çalışmalar temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurun.

25.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türk Bayrağı’nın üzerinde Cumhurbaşkanlığı Forsu’nun olmasının bayrağın kapsayıcılığına ve bütüncüllüğüne aykırı bir durum olduğuna ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, çok teşekkür ederim. Sizlere ve milletvekillerine saygılarımı sunuyorum.

Konu şu Değerli Başkanım: Bugüne kadar Cumhurbaşkanlarının hepsinin forsunu gördük. Cumhurbaşkanlığı forsuna bizim bir itirazımız yoktur ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi sitesinin “Mevzuat” bölümüne girdiğimiz zaman, “Mevzuat” bölümünde Cumhurbaşkanlığının çıkardığı genelgelere baktığımız zaman, o genelgelerin üzerinde Türk Bayrağı ve Türk Bayrağı’nın üzerinde Cumhurbaşkanlığının forsunu görüyoruz. Bu, bir ilk uygulamadır. Bugüne kadar, hiçbir dönem Türk Bayrağı’mızın üzerinde Cumhurbaşkanlığı forsu olmadı. Bu, bayrağın kapsayıcılığına, bütüncüllüğüne aykırı olan bir durumdur. Şu andaki Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanıdır.

Benim buradan Cumhurbaşkanlığından ve tüm yetkililerinden istirhamım şu: Ne olur, bizim bu kadar değerimiz olan Türk Bayrağı’nın üzerinde de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bitireceğim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Benim buradan Cumhurbaşkanından ve tüm yetkililerden istirhamım şu: Bayrağımızın üzerine bu şekilde siyaset yapmak doğru bir şey değil. Hiçbir Cumhurbaşkanı döneminde Türk Bayrağı’nın üzerine Cumhurbaşkanlığı forsu yapıştırılmadı, iliştirilmedi. Bunun da bir an önce çıkarılmasını, bu hatadan dönülmesini talep eder, saygılarımı sunarım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, 1985 tarihli Türk Bayrağı Tüzüğü uyarınca Cumhurbaşkanının bulunduğu her yerde, mekânda ve makamda forsun dalgalandığına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bu konu dün de gündeme taşındı. Dünkü cevapları aynen, tekraren vermek istiyorum: Bilindiği üzere Cumhurbaşkanımızın “devletin başı” sıfatıyla Meclisimizde ve Türkiye'nin bütün bürokratik yönetiminde görevleri var anayasal düzenimizin gerekleri çerçevesinde. Bakınız, İç Tüzük’te 87 kez “Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı” ifadesi geçiyor. Komisyonlarda ve Genel Kurulda Cumhurbaşkanımız veya onu temsilen Cumhurbaşkanı yardımcılarının görevleri var. Bir de Cumhurbaşkanlığı forsu yönetmeliği, tüzüğü var. Bu tüzükte de Cumhurbaşkanımız nerede bulunuyorsa bayrağın forslu olacak şekilde hazırlanacağı ifade ediliyor, tüzüğün kendisinde. Bu tüzük dün, bugün hazırlanmış bir tüzük de değildir. Dünden bugüne yani cumhuriyetimizin ilanından bugüne, Cumhurbaşkanlığı forsunun hayata geçtiği günden bugüne bu durum aynı şekildedir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve bu milletin değerlerine olan düşmanlığı fors üzerinden ifade etmeye de gerek yoktur diye ifade ediyor, Genel Kurulu Saygıyla selamlıyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın hatibin “Türkiye Cumhuriyeti devleti ve millî değerlerimize düşmanlık üzerinden, bayrak üzerinden Cumhurbaşkanımız eleştiriliyor.” şeklindeki söylemi açıkça bir sataşmadır. Bu sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal, yerinizden söz vereyim.

Buyurun.

27.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, bayrak, bir partinin, bir kesimin millî değeri değil, hepimizin ortak millî değeridir. Burada millî değeri korumak için, kollamak için ben bunu söylüyorum.

Sayın Grup Başkan Vekili iki olayı birbirine karıştırdı, elmalar ile armutları karıştırdı. Benim dün gündeme getirdiğim “AK PARTİ Genel Başkanı” sıfatıyla oraya ismin yazılması lazımdı tüm diğer siyasi partilerin genel başkanlarına olduğu gibi. Bugün gündeme getirdiğim, bayrağımızın üzerine Cumhurbaşkanlığı forsu yapıştırılmıştır. Bu, Türk Bayrağı’nı küçümsemedir; bu, Türk Bayrağı’nı itibarsızlaştırmadır; bu, aynı zamanda, bayrağımızı sanki bir siyasi partinin şeyiymiş gibi kullanmadır. Bizim itirazımız bu. Bu kapsayıcılık Türk milletine, hepimize, 81 milyona ait.

BAŞKAN – Son sözü veriyorum, bunu devam ettirmeyelim.

28.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bakınız, ben, Cumhurbaşkanlığı forsu yönetmeliğinden ve tüzüğünden bahsediyorum. Bilindiği üzere, 16 Nisan 2017’de Türkiye’nin yüz kırk iki yıllık anayasal düzeninde sivil, demokratik bir reform gerçekleştirilmek suretiyle bir anayasal reform oldu ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtik milletimizin kararıyla. Onun için, eskiden Başbakanlık genelgesi vardı, Başbakan da Cumhurbaşkanı olmadığı için ve Cumhurbaşkanlığı forsunu kullanamadığı için genelgelerde o bayrak forslu olarak bulunmuyordu. Oysaki 16 Nisandan sonra ve özellikle, gerçekleştirilen 24 Haziran seçimlerinden sonra, Anayasa’nın öngördüğü şekliyle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tam anlamıyla yürürlüğe geçmiş ve bu vesileyle Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan genelgelerde Türk Bayraklı fors yer almaktadır.

Arz ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, son cümleyi... Özür dilerim sizden.

BAŞKAN – Sayın Tanal, bir cevap hakkı doğurmadan düşüncelerinizi ifade edin.

29.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türk Bayrağı’nın şekli ile üzerindeki işaretlerin Anayasa’nın koruması altında olduğuna ve keyfî olarak hiç kimsenin, hiçbir gücün bunu değiştiremeyeceğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Değerli Başkanım, çok teşekkür ederim yönetim anlayışınız için, sağ olun.

Şimdi, burada “Cumhurbaşkanı yönetiminde” demek, “Sistem değişti.” demek Türk Bayrağı’nın üzerine bu şekilde, gelişigüzel işaretlerin konulma hak ve yetkisini vermez. Bu anlamda, Türk Bayrağı’nı -Anayasa’nın değiştirilmez, değiştirilmesi, şekli teklif edilemez- Anayasa’nın ilk 3’üncü maddesi ve 4’üncü maddesi korumuş, kollamış durumdadır. Türk Bayrağı’nın şekli ve üzerindeki işaretler Anayasa’mızın koruması altındadır, keyfî anlamda hiçbir kimse, hiçbir güç bunu değiştiremez, değiştirmeye de gücü yetmez. Bu keyfîlikten vazgeçmelerini ben diliyorum, temennim bu.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Özgür Bey, söz talebiniz var.

Buyurun.

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmada Cumhuriyet Halk Partisini ve liderini Sorosçulukla suçladığına, ülkede bir büyük siyasetçi Sorosçuysa onun da Recep Tayyip Erdoğan olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan dün bir konuşma yaptı. Anadolu Ajansından 9 sayfalık bir metin geldi önümüze, 8 sayfasında Cumhuriyet Halk Partisine ve liderine eleştiri de değil, hakaretler var. Bu hakaretlerin her birisini ayrı ayrı okuduk, gerekli mecralarda cevaplarını veriyoruz.

Ancak ana muhalefet partisinin liderini, Sayın Genel Başkanımızı ve partimizi Sorosçulukla suçlama gibi yeni bir yaklaşım var. Tabii bunu bu akşamdan itibaren yandaş medyada, yarından itibaren Adalet ve Kalkınma Partisi siyaset makinesinin ve mekanizmasının tüm aygıtlarında ve tüm kısımlarında bolca dinleyeceğimiz anlaşılıyor. Bizim Sorosçuluğumuzla ilgili, Sayın Genel Başkanın böyle bir irtibatıyla ilgili bir dedikodu, bir söylenti bile tamamen yandaş basın kaynaklıdır ama ben sizlere bir fotoğraf göstermek istiyorum. Bu, 2003 yılı. Sayın Recep Tayyip Erdoğan 2003 yılında Soros’un karşısına geçmiş, yanında Egemen Bağış, onun yanında Ömer Çelik, karşısında Soros ve Soros’un kurmayları bir toplantı yapıyorlar. Toplantının özeti, Abdullah Gül’ün başdanışmanı Ahmet Sever’in o tarihlerdeki açıklamasıyla “‘Türkiye’nin açık toplumu biziz, bizi destekleyin.’ diyerek taşı gediğine koydu Recep Tayyip Erdoğan.” diyor “Açık toplum” ifadesi şu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Soros bütün dünyada bu slogan üzerinden çalışıyor, açık toplum enstitüleri kuruyor, açık toplum toplantıları yapıyor ve “Türkiye’nin açık toplumu biziz.” derken Soros’a sadece böyle sözle değil, karşısında oturarak değil, böyle karşıdan göz atarak diyor ki: “O benim, senin aradığın benim.” O toplantının sonunda çeşitli ülkelerin katılımıyla da Finlandiya’nın cumhurbaşkanı, Fransa’nın eski başbakanı, Hollanda’nın eski dışişleri bakanı, İtalya’nın eski dışişleri bakanı -ki hepsi bunların Soros’un bu çalışmalarında gönüllü çalışan, görev alan kişiler Türkiye’yi destekleme komisyonu kuruyorlar, Bağımsız Türkiye Komisyonu ve daha sonra dünya kadar fon geliyor, dünya kadar çalışılıyor. Ve çokça seçim başarılarını hep Soros’tan alınan desteğe bağlıyor bu komisyon sonra.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitireyim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, Sayın Başkanım, bizim böyle bir fotoğrafımız yok elhamdülillah. Bu fotoğrafı çektiren Recep Tayyip Erdoğan, “Açık toplum biziz.” diyen o, destek isteyen o, para isteyen o ama dönüyorsunuz dolaşıyorsunuz bugün CHP’ye laf edecek…

Şöyle: Kişi kendinden bilir işi. Hırsız diyebilir miyim? Ya bu adam çalmadı. Diyemem. Rüşvetçi diyebilir miyim? Dönemini 300 müfettiş inceledi, bir şey bulmadım. Diyemem. Arsız diyebilir miyim? Arından, namusundan milletin hiç şüphesi yok. Bir şey diyemem. E, buna FETÖ’cü derim çünkü FETÖ’ye en büyük desteği ben verdim zamanında. Bir de ne vardı, ne vardı? Dur, Sorosçu diyeyim. Kendinden biliyor ya efendim, kendinden biliyor.

Bu ülkede bir büyük siyasetçi Sorosçuysa o da Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

31.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tabii, siyasetin bir denklemi vardır. Millet ile milletten yetki alarak millete hizmet etmek isteyen siyasi kadroların aynı denklemde buluşabilmesi, aynı frekansta.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Millete Sorosçu mu diyorsun?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Onun için siyasetçinin birinci özelliği, sözünün, özünün bir olmasıyla başlar. Sayın Cumhurbaşkanımız siyasi hayatında bugüne kadar kamuoyu önünde neyse kafasının içinde de o vardır, kafasının içinde ne varsa icraatında da o vardır.

Bakınız, esas sorun şu: “Açık toplum” deyip yüzüne maskeler takmak suretiyle kamuoyunda millet düşmanlığı yürütenler arasındadır.

Bakınız, Cumhurbaşkanımız şunu ifade ediyor, diyor ki: “Eğer siz açık toplum taraftarıysanız, şeffafsanız, Türkiye’de biz şeffafız her zaman olduğu gibi.” Ha, şeffafız diyenlerin, o Sorosçuların ve açık toplumcuların Gezi kalkışmasında nerede yer aldıklarını biliyorsunuz. Bizzat o Gezi kalkışmasının arkasında Türkiye’ye yönelmiş saldırıları organize ettikleri açıktır. O zaman o Sorosçuların yanında kimler vardı, bunu da aziz milletimizin takdirine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

KANİ BEKO (İzmir) – Ne alakası var Gezicinin be? Gezi’nin Soros’la ne alakası var?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz sataşmadık ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

KANİ BEKO (İzmir) – Sen aklını başına topla ya! Gezi’deki insanlarla Soros’un ne alakası var, ne ilgisi var? Ayıptır ya!

BAŞKAN – Grup başkan vekiliniz söz istiyor arkadaşlar.

KANİ BEKO (İzmir) – Gezi’nin başı benim, ben.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yapma ya!

Aha, bak orada, aradığın adam orada.

KANİ BEKO (İzmir) – Soros sensin, Gezi’nin başı benim. Sen ne diyorsun be!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Aradığın adam orada.

KANİ BEKO (İzmir) – Adamı çıldırtma! Allah Allah, aklını başına topla!

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Sen aklını başına topla be!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kani Bey… Kani Bey…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hocam, yakışmıyorsunuz yan yana. Haddini bilecek.

ZAFER IŞIK (Bursa) – Sakin ol! Elini kolunu indir bakayım!

KANİ BEKO (İzmir) – Konuşmalarına dikkat et.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili…

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Sen de konuşmalarına dikkat et.

KANİ BEKO (İzmir) – Ne diyorsun sen be!

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Sen ne diyorsun?

KANİ BEKO (İzmir) – Bak belgeledi, belgeleri sunuyor, bak belgeleri koydular.

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Allah Allah! Nasıl konuşuyorsun sen!

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Bir otur yerine be!

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Oturmuyorum, ne yapacaksın?

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Otur yerine be! Telaşlanma, otur yerine!

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum değerli milletvekilleri.

Kapanma Saati: 15.08

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve arkadaşları tarafından, öğretmenlik mesleği ve öğretmenlerin yaşadığı sorunların araştırılması ve bu konudaki sorunların tespit edilip çözüm yollarının bulunabilmesi maksadıyla 15/11/2018 tarihinde TBMM Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/11/2018 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                  Yavuz Ağıralioğlu

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Eskişehir Milletvekili Doktor Arslan Kabukcuoğlu ve arkadaşları tarafından, öğretmenlik mesleği ve öğretmenlerin yaşadığı sorunların araştırılması ve bu konudaki sorunların tespit edilip çözüm yollarının bulunabilmesi maksadıyla 15/11/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 22/11/2018 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili İsmail Koncuk.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İYİ PARTİ GRUBA ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

24 Kasım Başöğretmen Atatürk’ün “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” unvanını kabul ettiği gündür ve bugünü 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak kutluyoruz. Bu vesileyle, başta Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet, minnet ve duayla yâd ediyorum.

Değerli milletvekilleri, eğer dünyada bir imzanız olacaksa, varlığınız hissedilecekse bunu eğitim yoluyla başarmak zorundayız. Gelişmiş dünyanın da bulabildiği başka bir metot, başka bir yöntem söz konusu bile değildir. Eğitim, eğitim, eğitim… Peki, eğitimin ana manivelası kimdir? Öğretmendir. O hâlde biz aslında öğretmenlerin problemlerini, sıkıntılarını öğretmenlerin problemi olarak görme alışkanlığından vazgeçeceğiz. Öğretmenlerin problemleri hepimizin problemidir, aslında milletimizin problemidir. Eğer bir ülkede ahlaki erozyon varsa, gece karanlık sokaklardan geçerken endişeye kapılıyorsak burada aklımıza gelmesi gereken şey eğitim konusunda Türkiye’de, ülkemizde ciddi problemler yaşadığımız gerçeğidir. Bu sebeple Öğretmenler Günü’nü, 24 Kasım tarihini bir basit gün olarak değerlendirmemek, sadece kutlayacağımız, öğretmenlerin gazını alacağımız bir gün olarak görmemek gerekir.

Peki, gerçekten öğretmenlerimizi samimiyetle düşünüyor muyuz? Onların problemlerini çözmek adına samimi bir gayret içerisinde miyiz? Bunu konuşmamız lazım, bunu tartışmamız lazım. Hayır, maalesef böyle bir samimi gayret yok çünkü yıllar içerisinde, Türkiye’nin en itibarlı mesleği olan öğretmenlik mesleği maalesef itibar kaybeden meslekler arasına girdi. Dün öğrencilerimizin, velilerimizin, toplumumuzun bir danışman olarak gördüğü, baş tacı ettiği öğretmenler maalesef herkes tarafından horlanır, hatta dövülür hâle geldi. Ama biz bunun tedbirini aldık mı? Almadık. Tam tersine, öğretmenin itibarını azaltmak adına yapılacak ne varsa, bugüne kadar maalesef siyasetçi, iktidar bunu yaptı. Efendim, aldığı maaşı küçümsedi, “Az çalışıyor.” dedi, öğretmen bir öğrencinin kulağını çektiğinde televizyonlarda, gazetelerde neredeyse ana haber olarak verildi, manşetlere taşındı. Dolayısıyla, öğretmenin itibarını yerle bir ettik. Şimdi, biz itibarını yerle bir ettiğiniz bu öğretmenden başarı bekliyoruz. Türkiye’de eğitim öğretimin içinde yaşadığı problemleri çözmesini ve sağlıklı bir eğitim yapmasını umuyoruz ve bekliyoruz. Almadan vermek Allah’a mahsus, dolayısıyla biz öğretmenlerimizin problemlerini çözeceğiz.

Sözleşmeli öğretmenliği maalesef AKP iktidarı icat etmiştir. Yani cumhuriyet tarihinde öğretmenlik sadece kadrolu yapılan bir meslek olmasına rağmen AKP iktidarı 2006 yılında, hatta 2005 yılının sonlarında önce -düşünebiliyor musunuz- kısmi zamanlı sözleşmeli öğreticilik modelini çıkardı. Yani yılda sekiz dokuz ay çalışacak, görevi bırakacak. Dava açtık iptal ettirdik. Bunun üzerine 4/B’li sözleşmeli öğretmenlik modeli geldi. 2011 yılı genel seçimleri öncesinde diğer siyasi partilerin seçim beyannamesine alması sebebiyle AK PARTİ de bunu seçim beyannamesine aldı ve sözleşmeli öğretmenliği kaldırdı ama ne oldu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Koncuk.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Sözleşmeli öğretmen alımı yine başladı.

Şimdi, ben 2011 yılını hatırlıyorum, sözleşmelilik kaldırılırken verdiğiniz kanun teklifinin gerekçesinde şu yazıyor: “Kamuda verimliliği artırmak için kadrolu hâle getiriyoruz.” Peki, kamuda verimliliği artırmak için kadrolu hâle getirdiğiniz bu öğretmenlik mesleğini neden yeniden sözleşmeli öğretmenlik hâline dönüştürdünüz? Düşünün, bir öğretmenler odasında sözleşmeli öğretmen var, kadrolu öğretmen var, ücretli öğretmen var ve bunlar farklı hukuki normlara tabii. Tayin, terfi, görevde yükselme, izin, birçok özlük hakkı birbirinden tamamen farklı. Şimdi, düşünün, hepsi birbirinin gözüne bakıyor. Biri müdür olacak, diğeri olamıyor, görevde yükselme hakkı yok. Birinin annesi ölüyor, on gün izin kullanıyor; diğeri üç gün, beş gün kullanıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Dolayısıyla gelin, Öğretmenler Günü’nde öğretmenlerimizin gerçek problemlerine parmak basalım ve çözme irademizi ortaya koyalım diyorum.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Kamil Aydın.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi adına ilgili önerge üzerinde partim adına konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, yaşam boyu ya da beşikten mezara ya da ebedmüddet süren bir ulvi yolculuğun en önemli mimarı ve övgüye mazhar öğretmenlerimizin sorunlarını ezbere bilmekteyiz. Artık malumun ilamı babından değil, her 24 Kasımda bu sorunları sürekli, mütemadiyen, kendimizi tekrar edercesine ifade etmekten çok, inşallah çözüm odaklı birtakım somut adımların atılması noktasındaki hamlelerin yapılması azim ve kararlılığını göstermek sorumluluğunu taşımaktayız bizler milletvekilleri olarak. Bunu niye söylüyorum? Çünkü gerçekten bu ulvi görevi yapan, bir harf değil, binlerce harf öğreten, gerçekten bu ulvi görevi yerine getiren öğretmenlerimizin topyekûn sorunlarının yanı sıra, artık onları bir de kendi aralarında sınıflandırdık, farklı farklı sorunlara da düçar kıldık. İster sözleşmeli olsun ister ücret karşılığında görevini ifa eden arkadaşlarımız olsun isterseniz kadrolu olsun, öğretmenlerimizin sorunları artık yüce milletimizin ezberinde. Biz Parlamento olarak özellikle yürütmenin bu konuda daha kesin, daha somut, daha iyileştirici adımlar atması noktasında elimizden geleni yapma sorumluluğunu haiziz.

Evet, bütün siyasi partiler üç aşağı beş yukarı seçim beyannamelerine koydular. Bunları somut olarak tekrar ifade etmek gerekirse kısaca: Ne emekli ne çalışan ne de çalışma azim ve kararlılığında olan ama atama bekleyen kardeşlerimiz açısından ne olur bu sıkıntıların bir an önce ifa edilmesi, yerinden uygun bir şekilde kaldırılması noktasında gerekli adımlar atılsın. Ek göstergede, evet, 3600 iddiamız vardır, bunun takipçisiyiz. Sözleşmeli kardeşlerimiz için birtakım adımlar atıldı, yeterli değil, daha da atılması konusunda biz gerekli desteği, gerekli taleplerimizi ifade edeceğiz. Ücretli öğretmenlerimiz için belirli oranda kadro verildi, yeterli mi, değil. İyileştirilmesi için, çoğaltılması için elimizden gelen desteği vermeyi ve dile getirmeyi sürdüreceğiz.

Ben bu vesileyle, yaşamın kalıcı mutluluk kaynağı öğrenme ve öğretmenin her iki tarafında da bulunan bir arkadaşınız olarak öğretenlerimin ve öğrettiklerimin Öğretmenler Günü’nü kutlar, Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve şehit öğretmenlerimiz başta olmak üzere, ebediyete intikal edenlere rahmet, hayatta olanlara sonsuz mutluluk ve başarılar diliyorum.

Saygılar. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, her 24 Kasım geldiğinde mesleğimize bir methiye, mesleğimize ilahî, kelâmî, efendim, vecize vesaire sıralamakla bitmiyor, methiyeler bitmiyor. Gelin, bu beyhude methiyelerden vazgeçelim. Öğretmenlik mesleğinin kutsiyeti, öğretmenlik mesleğinin ne olup olmadığı zaten toplumun gözünde, insanlığın gözünde, tarihin nezdinde tescil edilmiştir. İkide birde “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” deyip bu lafı diline pelesenk edenler, bu lafı kim söylemiş: Şahı Merdan Ali söylemiş. Şahı Merdan kimdir? İlmin kapısıdır, ilmin şehrine giden kapıdır, ilim, adalet, merhamet, keramet kapısıdır. O, söyler. O, Ali Haydar-ül Murtaza Ebu Turap’tır. O “Ne kadar yücelik aradımsa tevazuda buldum.” diyen hakikatin kapısıdır, o söyler. Biz, bizler, siz, herhangi bir insan, öğretmene köle olmak değil yar ve yâren olmak, yoldaş olmak, sorunları çözmek gibi bir sorumluluk ve yükümlülükle karşı karşıyayız.

Bakınız -demin de ifade edildi sayın konuşmacılar tarafından- 3600 ek gösterge, sözleşmeli, atama bekleyen, atama beklerken intihar eden, meslekten ihraç edilen… Aman Allah’ım, bu nasıl manzara! Türkiye toplumunu, Türkiye insanını eğitecek, donatacak, geleceğe hazırlayacak, geleceğimizin kurgusunu yapacak meslek grubunun karşı karşıya olduğu vahamete bakar mısınız. Böyle bir vahamet karşısında, gelin, bunun çözüm yolunun bir, maddi; iki, manevi; üç, sosyal; dört, kültürel olduğunu kavrayalım ve bu boyutuyla bakalım.

Maddi… Arkadaşlar, daha demin dersten çıkmış gelmiş bir öğretmen olarak şunu söylüyorum: Öğrencilerimiz karşısında bizi mahcup etmeyin. Öğrencilerimiz karşısında mahcup oluyoruz; bu koşullarda, bu yasayla, bu eğitim programıyla mahcup oluyoruz. Bu mahcubiyetimizi sevgili öğrencilerimiz anlıyor.

Sevgili öğrencilerimize buradan 24 Kasım vesilesiyle diyorum ki: Sevgili çocuklar, cismi canım, ruhi revanım, kalbî devranım, aşkım, imanım çocuklar; zahmet edip hediye getirmeyin, sizin o güler yüzünüz, o tebessümünüz bizim başımızın tacı, yüreğimizin nurudur, yeterlidir.

Sevgili veliler, zahmet edip hediyeler getirmeyin. Öğretmenlik mesleğinin donatımı, gelişimi ve eğitim programının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Sevgili Başkanım…

BAŞKAN – Toparlayın sayın vekil.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

…ve eğitim programının laik, demokratik, eşitlikçi, ana dilde… Tüm etnik ve inançsal grupların görüldüğü, tanındığı, kabul edildiği, ana dilde eğitimin, laik, demokratik eğitimin, inançsal eğitimin görüldüğü, tanındığı, kabul edildiği ve öğretmenin memur değil, bir bilim insanı, bir sosyolog, bir kültür insanı olarak algılandığı bir eğitim yapısı tahsis edelim. Bunun maddi boyutu da var, manevi boyutu da var.

Ve 24 Kasım Öğretmenler Günü kimilerinin bildiği gibi cumhuriyetin kuruluşundan gelen bir şey değil, öğretmenlere karşı suç işlemiş Kenan Evren’in güya öğretmene bir hediyesidir, bunun da bilinmesi gerekir. Kenan Evren öğretmenlere karşı suç işlemiştir.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Öğretmenler Günü’ne dair, Öğretmenler Günü geldiğinde öğretmenlerimizin ellerini öpmeye gideriz, öğretmenlerimizin ne hâlde olduğunu o gün merak ederiz ama öğretmenlerimizin derdine derman olmak için en ufak bir adım atmayız.

Burada, Parlamentoda çok sayıda öğretmen meslektaşım var, bunu biliyorum. Mücadeleden gelmiş, öğretmen hakkını savunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda, Halkların Demokratik Partisi Grubunda, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunda, İYİ PARTİ’de ve bağımsızlarda hepimizin birer öğretmeni var, eli öpülesi öğretmen.

Emekli olmuş öğretmeninizin elini öpmeye gideceksiniz, sosyal medyada da onları paylaşacaksınız. Ama öğretmeniniz size soracak, “Oğlum -ya da kızım- siz milletvekili oldunuz, bizim sizden bir beklentimiz vardı, 3600 ek göstergeyi niye çıkartmadın be yavrum? Buraya geldin, elimi öptün, el öpenlerin çok olsun ama bu derdime derman olmadın.” diyecek. Hangi yüzle biz öğretmenimize bakabileceğiz? Bizim meslektaşlarımızın sokağa çıktığımızda bizden beklentileri var. “3600 ek göstergeyi çıkarmadınız. Grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkımız yok.” Sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen, kadrolu öğretmen diye öğretmenleri üçe böldünüz. Okullarda öğretmensiz çocuklarımız var. Çocuklarımızın yüzüne bakamıyoruz. Millî Eğitim Bakanımız çıkıyor diyor ki: “117 bin öğretmen açığımız var.” Bre Millî Eğitim Bakanı, sen de bir öğretmensin. 117 bin öğretmen açığın var da neden 20 bin öğretmen atamasına “elhamdülillah” diyorsun?

Eğer gerçekten biz öğretmenleri seviyorsak 1966 yılında ILO’nun, UNESCO’nun altına imza attığımız bir sözleşmesi var. Bu sözleşmede öğretmenlik meslek kanunu var. Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar uluslararası sözleşmelerin altına imza atıyor ama ne yazık ki sorumluluklarını yerine getirmiyor.

Biz bugün Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bir yasa teklifi verdik, Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi. Parlamentoda öğretmeni tarafından yetiştirilmiş tüm milletvekillerine sesleniyorum ve öğretmen olan Millî Eğitim Bakanına da çağrı yapıyorum: Gelin, bu kanun teklifini yasalaştıralım. 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde en büyük hediye bu kanunun geçmesidir. Bu kanunu geçirmeye var mısınız? Buna yoksanız öğretmenin elini öpmeye gitmeyin. Sözleşmeli öğretmenin sorununu çözmeyecekseniz, ücretli öğretmenin sorununu çözmeyecekseniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Kaya.

YILDIRIM KAYA (Devamla) - …ihraç edilen öğretmene sahip çıkmayacaksanız, açığa aldığınız öğretmenin derdine derman olmayacaksanız öğretmenin yanına gitmeyin.

Ben aramızdan ayrılan Fakir Baykurt’un mezarına gidemiyorum, utanıyorum. Ben Gültekin Gazioğlu’nun mezarına gidemiyorum, utanıyorum. Ben Abdullah Gülbudak’ın mezarına gidemiyorum, utanıyorum: Ben Ali Başpınar’ın, Ali Bozkurt’un mezarına gidemiyorum. Çünkü onların başlattığı grevli, toplu sözleşmeli öğretmen mücadelesi bugün yerlerde sürünüyor. Eğer öğretmenlere ilişkin kanun teklifini kanunlaştırırsak tüm öğretmenler ellerimizden öpecek.

Millî Eğitim Bakanı bir müjde vereceğini açıklamıştı. Müjdesi, sanırım, 24 Kasımda öğretmenlere 1 maaş ikramiye, sözleşmeli öğretmenleri kaldırdım, ücretli öğretmenleri kaldırdım, kadroya geçirdim müjdesi olacak. Şimdiden, müjde veren Millî Eğitim Bakanını buradan kutluyorum. Eğer bu müjdeyi vermezse de öğretmenler onu asla affetmeyecek diyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Cemal Taşar, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL TAŞAR (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Hükûmetimizin 2016 yılında başlattığı sözleşmeli öğretmenlik uygulaması, daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşanan eğitim alanındaki önemli bir sorunu gidermeye yöneliktir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki eğitim öğretim hizmeti personel istihdamı açısında değerlendirildiğinde iki unsur öne çıkarılmıştır. Sebebi nedir?

Bunlardan biri, ilk atama yoluyla atanan öğretmenlerin yüzde 70’i doğu ve güneydoğuya atanmasına rağmen yine, çok acil bir şekilde, bu arkadaşlarımız görev süreleri dolduğunda veya değişik mazeretlerle oraları boşaltmaktadır. Yine, ikinci sebep: İller arası yer değiştirmelerde doğu ve güneydoğuya yeterince öğretmen bulamıyoruz. Bundan dolayıdır ki sözleşmeli öğretmenliğe başvurulmuştur. Bu unsurların ortaya çıkardığı olumsuzluğu gidermek için bunlar yapılmıştır. Öncelikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde olmak üzere, kalkınmada birinci derecede öncelikli illerde öğretmenlerin daha uzun süreli görev yapması hedefi seçilmiştir.

Sözleşmeli ve kadrolu öğretmenler arasında sürekli bir şeyler anlatılmaktadır. Arkadaşlar, ben size sözleşmeli ve kadrolu öğretmenlerin maaş durumlarını söyleyeyim, özlük haklarını söyleyeyim bu masada. Kadrolu öğretmenlerimizden 9/1’inci derecedeki bir öğretmenimiz 3.319 lira maaş, 834 lira ek ders ücreti -tam olursa- alıyor ve nihayetinde eline 4.153 lira para geçiyor. Sözleşmeli öğretmenimiz de yine, 3.394 lira maaş -biraz daha fazla- 696 lira ek ders ücreti alıyor ve 4.090 lira da eline net geçen paradır. Böyle çok abartıldığı şekilde fazla bir fark yoktur.

Şimdi, değerli dostlar, sayın milletvekilleri; atamalarda sürekli bir şey var: “Aile bütünlüğü sağlanamıyor, sağlık mazeretleri giderilemiyor…” Bakın, ben size rakamlarla vereyim. 2017 yılında aile bütünlüğü açısından, eş durumundan sözleşmeli arkadaşlarımızdan 94 kişi müracaat etmiş, 94’ünün de talebi karşılanmıştır. Yine, 2018 yılında 175 öğretmen arkadaşımız talep etmiş, 175’inin de talebi karşılanmıştır. Sağlık durumundan 352 kişi müracaat etmiş, bunların talebi karşılanmıştır. Yani abartıldığı şekilde böyle bir şey söz konusu değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Tabii Sayın Başkanım.

Yine şunu hepiniz takdir edersiniz ki AK PARTİ iktidarları döneminde bütçeden aslan payı sürekli Millî Eğitim Bakanlığımıza ayrılmıştır. AK PARTİ iktidarları süresince Millî Eğitimin üniversitelerinden, ek derslik sayılarından, öğretmen atamalarından, bütün bunlar aşikârdır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ben de bir öğretmen olarak, bir eğitimci, bir sınıf öğretmeni olarak -çünkü süre çok az, bitirmem gerekiyor- bütün meslektaşlarımın 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Kendilerine sağlık, başarı, mutluluk ve esenlikler diliyorum.

Bu vesileyle de yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ok, buyurun.

Bir dakika söz veriyorum size.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Balıkesir İsmail Ok’un, 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle eğitim camiasının sorunlarını dile getirmek istediğine ilişkin açıklaması

İSMAİL OK (Balıkesir) – Sayın Başkanım, öncelikle bu Gazi Meclisin çatısı altında, 24 Kasım Öğretmenler Günü arifesinde, bir eğitimci olarak bir ferdi olmaktan onur duyduğum eğitim ordusunun, öğretmen arkadaşlarımın, eğitim camiasının sorunlarını bir kez daha dile getirmek istiyorum. Öncelikle, bütün öğretmen arkadaşlarımızın insanca yaşayacağı bir ücret verilmesini talep ediyorum ve özellikle idareci atamalarında liyakatin ön plana çıkarılmasını istiyorum.

Yine, 20 bin sözleşmeli öğretmen atanacak. Bu sözleşmeli öğretmen ve ücretli öğretmen gibi ucube sisteme derhâl son verilmeli, eğitim camiasındaki bu kargaşa ortadan kaldırılmalı.

Yine, her seçim döneminde olduğu gibi bu son seçimde de eğitim camiasının mensuplarına, değerli meslektaşlarıma 3600 ek gösterge sözü verildi. Bu sözün de bir an önce yerine getirilmesini bir eğitimci milletvekili olarak talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın Başkan, Cemal Taşar Bey benim söylediklerimin aksine şeyler söyledi. Sözleşmeli öğretmenlerle ilgili bir dakika söz istiyorum.

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika söz veriyorum.

33.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Bitlis Milletvekili Cemal Taşar’ın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Sayın Cemal Taşar Bey de eğitim kökenli bir milletvekilimiz ama keşke burada böyle konuşmasaydı. AK PARTİ milletvekili olmak başka, bir eğitimci olmak başka. Keşke eğitimcilerin dertleriyle dertlendiğini ifade edebilseydi.

Bakın, sözleşmeli öğretmeler ile kadrolu öğretmenler arasında öyle abartılacak bir fark olmadığını söylüyor. Biri ailesinden ayrı olduğunda, tayin isteyip ailesiyle birleşebiliyor, biri birleşemiyor. “4+2” yıl, altı yıl ailesinden ayrı yaşamak zorunda olan öğretmenlerimiz var, sözleşmeli öğretmenlerimiz. Şu anda yapılan düzenlemeyle “3+1”e düşürüleceği söylense de henüz gerçekleşmedi. Şimdi, stajyerliği kalktığında kadrolu öğretmen eş durumundan ailesiyle birleşebiliyor, sözleşmeli öğretmen şu andaki düzenlemede altı yıl ayrı yaşıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Koncuk.

İSMAİL KONCUK (Adana) – Bu, parayla pulla telafi edilecek bir problem değildir. Dolayısıyla altı yıl çoluğunuzdan çocuğunuzdan, ailenizden ayrı yaşamak zorunda kaldığınızı şöyle bir düşünürseniz, bu problemin ne kadar önemli bir problem olduğunu anlarsınız.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.

34.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, devlette devamlılık esas ise ücretli öğretmenlerin sorunlarına yönelik İsmet Yılmaz’ın sözünün Ziya Selçuk’un mesuliyeti olması gerektiğine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Dün Meclis biraz sakindi amaç hasıl olmadı, şimdi tekrarlamakta fayda mülahaza ettiğim için söylüyorum. İsmet Yılmaz Bey burada, eski Millî Eğitim Bakanımız. Kabinedeki bakan arkadaşlarımız şimdi aramızda olmadığı için, eskiler üzerinden yenilerine söylemek galiba daha bir nüfuzlu hâle getirebilir mevzuyu. Millî Eğitim Bakanı olarak Bakanlığı döneminde… Dün ziyaretimize gelen arkadaşlarımız… “Haklarını, hukuklarını birazcık kadre uğrattık.” diye hak teslim etti İsmet Bey ücretli öğretmenlere. Onlar da dediler ki: “En azından hakkımız olduğunu Hükûmet cenahından dinlemek, duymak bizi mutlu etmişti.” O zaman Millî Eğitim Bakanıydı, Sayın Bakan mevzuyla hem ilgili hem de bu mevzuda hassasiyet izhar etti. Devlet sözü sayılsın efendim, yani Millî Eğitim Bakanının sözü devlet sözü sayılsın. Devlette devamlılık esassa, eski Millî Eğitim Bakanımızın söylediği şimdi yeni Millî Eğitim Bakanımızın mesuliyeti olsun. Çok büyük bir yük değildir, 4-5 bin mağdur evladımız var, devletin, milletin onlara borcu var. Bakanımızın sözü devlet sözü sayılsın, yeni Bakanımız tutsun bu sözü.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve arkadaşları tarafından, öğretmenlik mesleği ve öğretmenlerin yaşadığı sorunların araştırılması ve bu konudaki sorunların tespit edilip çözüm yollarının bulunabilmesi maksadıyla 15/11/2018 tarihinde TBMM Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından, madenlerde yaşanan işçi ölümlerinin nedenlerinin araştırılması amacıyla 22/11/2018 tarihinde TBMM Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

22/11/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/11/2018 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                       Ayhan Bilgen

                                                                                             Kars

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

22 Kasım 2018 tarihinde İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından verilen 921 sıra numaralı, madenlerde yaşanan işçi ölümlerinin nedenlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 22/11/2018 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Süresiz, dönüşümsüz açlık grevinde bulunan Hakkâri Milletvekilimiz Leyla Güven’i burada saygıyla selamlıyorum ve yine AİHM’in “Serbest bırakılmalıdır.” kararını verdiği sevgili Selahattin Demirtaş’ı ve tüm siyasi tutsakları burada selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Zonguldak Kilimli’de ruhsatsız bir maden ocağında grizu patlaması olmuş ve 3 işçi yaşamını yitirmiştir. Yaşamını yitiren Uğur Göktaş, Kenan Çavuş, Hasan Gençtürk’ün ailelerine başsağlığı diliyorum ve yoğun bakımda olan Adem Alibaş’a ve tüm yaralı işçilere acil şifalar diliyorum.

Arkadaşlar, şirketler öldürüyor; siyasi iktidar, AKP seyrediyor. Buna bir son vermek gerekiyor. Kilimli’de ilk kez bir iş cinayeti yaşanmıyor, her sene 1’den çok iş kazası ve iş cinayeti yaşanıyor. İş cinayetleri böyle devam ediyor ve bu iş cinayetinin kaçak bir maden ocağında olduğu söyleniyor. Siz her gün atılan “tweet”leri dahi takip ediyorsunuz. “Bir maden ocağının kaçak olup olmadığını takip edemiyor musunuz?” diye sormak istiyorum. Bu “kaçak” meselesinin arkasına sığınılamaz. Türkiye’de iş cinayetleri sistemli olarak gerçekleşiyor, münferit vakalar değildir. Ve bu iş cinayetleri işçiler baret takmıyor diye gerçekleşmiyor, tamamen kölelik koşullarından kaynaklı olarak iş cinayetleri gerçekleşiyor.

İş yerlerinde işçilere karşı âdeta bir savaş ortamı var. Tehlikeli işlerde çalışanlar -ki bunların başında maden işçileri geliyor- işe gitmeden önce aileleriyle vedalaşarak çalışmaya gidiyorlar.

Soma’da bir gecede 301 maden işçisi yaşamını yitirmişti ve arkadaşlar, her yıl 6-7 kere Soma yaşanıyor, biliyor musunuz? Şimdi, diyeceksiniz ki: “Biz 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nı çıkardık. Çok proaktif bir yasa. Bu yasayla biz bunları çözmeye çalışıyoruz.” Hayır, hiç etkili bir yasa çıkaramadınız ve sadece yasayla bu işlerin çözülmeyeceğini de biliyorsunuz. Çıkardığınız yasa işverenleri, patronları ve devleti koruyor; iş cinayetlerinin sorumluları olarak iş güvenliği uzmanlarını ve işçileri suçluyor.

Bakın, bu yasa 2012 yılında çıktı. 2013 yılından beri her yıl iş cinayetleri artıyor. 2013 yılında 1.235 işçi, 2014’te 1.886 işçi, 2015’te 1.730 işçi, 2016’da 1.970 işçi ve 2017’de 2.006 işçi iş cinayetleri sonucu yaşamını yitirdi. Bu iş cinayetlerinin yaşanmasında sizler ne diyorsunuz? Cumhurbaşkanı ne diyor? Diyor ki: “Kaza, kader, fıtrat.” ya da “İşçilerin güvencesiz davranışlarından ya da eğitimsizliğinden oluyor.” Yani işçiler sorumlu tutuluyor ya da “kader” deniliyor.

Değerli arkadaşlar, bu cinayetlerin nedeni işçiler değildir. Bu cinayetlerin nedeni neoliberal düzenin ucuz ve güvencesiz istihdam politikaları ve sermaye birikim stratejisidir. İşçi sınıfı bu şartlarda çalıştırılırsa ölmeye mahkûmdurlar. Gelin, bu şartları değiştirelim, işçilerin, emekçilerin çalışma koşullarını iyileştirelim, iş cinayetlerine bir son verelim. İş cinayetleri, önlenebilir nedenlerle gerçekleşen kazalar sonucu olduğu için cinayet diyoruz. Önlem alınmadığı için, daha fazla kâr edebilmek için, işverenlerin, patronların daha fazla kâr etmesi için, güvenlik önlemleri alınmadığı için bu iş cinayetleri gerçekleşiyor. O nedenle, iş cinayetleri olası kastla yapılan işçi ölümleridir.

Değerli arkadaşlar, iş cinayetleri, işçilerin örgütlülüğü olmadan çözülemez fakat sizler, siyasi iktidar, işçiler yan yana geldiklerinde, sendikalaştıklarında sizin yandaşınız olan sendikadan olmadığı sürece bunu da yasaklıyorsunuz. Örneğin, adalet arayan işçi aileleri vicdan ve adalet nöbetleri yapıyordu, OHAL’den bu yana bu ailelerin nöbetlerini de ortadan kaldırdınız, yasakladınız. Üçüncü havalimanı işçileri katliamlara karşı çıktıkları ve kötü çalışma koşullarına karşı çıktıkları için bir anda 10 bin işçi ayağa kalktı, siz ne yaptınız? DİSK’e bağlı DEV YAPI-İŞ Sendikası ve İnşaat İşçileri Sendikasının başkanlarını tutukladınız, işçileri tutukladınız. İş cinayetlerinin üzerine ancak işçilerin örgütlenmesiyle ve Mecliste oluşturacağımız bir komisyonda iş cinayetlerinin üstüne nasıl gideceğimiz konusunun tartışılmasıyla gidebileceğimizi düşünüyoruz.

Arkadaşlar, emekçiler yaşamak istiyorlar, ekmeğe ve güle sahip olmak istiyorlar. Gelin, emekçilerin yaşaması için birlikte çalışalım, ölümleri önleyelim, tedbirleri birlikte konuşalım diyorum.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu konuşacak.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken Zonguldak’ta maden ocağında şehit olan işçilerimizin ailelerine başsağlığı diliyorum, kendilerine rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, iki ay önce İYİ PARTİ olarak “İyilik Kervanı Yollarda” kapsamında Zonguldak’taydık. Zonguldak sadece yer altında çalışmanın dışında iş sahasının neredeyse olmadığı emekliler şehri. İnsanlar iş bulabilmek için o yerin altında çalışmaya bile razı. Orada yaptığımız tespitlere göre “Sayın Cumhurbaşkanı söz vermişti ‘Türkiye Kömür İşletmelerine ve Türkiye Taşkömürü İşletmelerine 1.500 işçi alınacak.’ diye, bunu gerçekleştirsinler.” diye istekte bulundular. Sonra, biz döndük, bir soru önergesi hâline getirdik, bir ay önce de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının cevaplandırması için soru önergemizi verdik. Bugüne kadar bir cevap çıkmadı.

Değerli arkadaşlar, bu insanlar ekmek parası için yerin altında çalışmaya razı oldukları hâlde bunlara iş sahası vermiyorsunuz, açmıyorsunuz, ithal kömüre 100 milyon dolar ödüyorsunuz ama diğer taraftan da 7 tane sahayı özelleştiriyorsunuz. Biz soru önergemizde dedik ki: “Bunları niye özelleştiriyorsunuz? Kamunun iş güvenliğini sağlayarak bu insanlara iş vermesi daha doğru değil midir?” Cevap bekliyoruz, ben burada tekrarlıyorum bunu. Bu sahalarda ve kaçak çalışan bütün sahalarda iş güvenliğini sağlamak suretiyle bu insanlara iş versek hem Türkiye'nin enerjisini biraz daha yerli, biraz daha millî yapsak hem de orada ekmek parası uğruna çalışan insanların böyle “Ne zaman can kaybı olacak, ne zaman yaralı olacak?” diye endişeyle beklemelerini önlesek doğru olmaz mı? Ben şahsen burada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına verdiğimiz soru önergesinin cevabını da beklediğimi ifade etmek istiyorum.

Türkiye’nin neresinde olursa olsun çalışan insanlarımıza, ekmek parası için çalışan insanlarımıza saygı göstermek zorundayız. Sosyal devlet anlayışına göre de bu insanların iş güvenliğini sağlama mecburiyetimiz vardır. Bu açıdan bakıldığında sadece madencilerin değil, bütün emekçilerin iş güvenliğini sağlamak devletin bir mecburiyetidir, görevidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizler de bu konuların üzerine gitmek suretiyle ama bir anlayış birliği içerisinde gitmek suretiyle çözüm önermeliyiz, çözüm getirmeliyiz.

Ben tekrar, oradaki şehit işçilerimize rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum; yaralı olan işçilerimize de acil şifalar diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Madenlerde yaşanan kazalar ve işçi ölümlerine ilişkin verilen grup önerisi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maalesef, bir ay geçmiyor ki yılda belki üç beş defa bu maden kazası haberleriyle hepimiz üzülüyoruz ve konuyu da Türkiye Büyük Millet Meclisinde defaatle ve tekraren de dile getiriyoruz. Yine en son geçtiğimiz Salı günü Zonguldak Kilimli’de meydana gelen maden kazasında hayatını kaybeden 3 maden işçimize de Allah’tan rahmet ve ailelerine, yakınlarına başsağlığı dileklerimi, yaralılara da acil şifa temennisi dile getirmek istiyorum.

Aslında bu maden kazaları önlenebilir kazalardır, yeter ki gereken tedbirler alınsın, işletilmeye yönelik sistematik yapı düzgün kurulsun. Artık Türkiye bu konuda yeterli birikime ve tecrübeye de sahiptir ve yaşananlardan da ders alınması gerekir, özelleştirme, taşeronlaşma ve redevans sisteminin ne kadar yanlış kurgulandığının da ortaya çıkması gerekir.

Malumunuz 13 Mayıs 2014’te Soma’da 486 maden işçinin yaralanması ve 301’inin de hayatını kaybetmesiyle bir maden kazası yaşadık, acıları ve hatıraları maalesef tazedir.

Şimdi, bu gördüğünüz rapor, işte 13 Mayıs 2014 tarihinden sonra burada, yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün parti gruplarının ve milletvekillerinin ortak önerisiyle kabul ettiğimiz ve kurulan Meclis araştırma komisyonu neticesinde hazırlanan bir rapordur. Tabii bu raporu okumak için değil, hatırlatmak için huzurlarınıza getirmeyi faydalı buldum. Bu 1.250 sayfalık rapor, ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak da bizim 150 sayfalık ek önerilerimizi de içeren bu rapor Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugüne kadar hazırlamış olduğu önemli ve faydalı raporlardan birisidir ve faydadan ari olduğu da iddia edilemez. Ancak burada tespit edilen ortak bir mutabakatla ve geniş bir uzman heyetinin katılmasıyla varılan ve önerilen sonuç bahsindeki hususların birçoğunun da maalesef henüz hayata geçirilmediğini görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Başkan.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Elbette önemli hususları da yerine getirmekle birlikle bu raporda dile getirilen hususların mümkün olduğunca karşılanması hâlinde bu maden kazalarının çok büyük ölçüde önlenebileceğini düşünüyoruz ve sorumluları tekrar bu Soma maden kazası raporunu ele alarak gözden geçirmeye ve bunları yerine getirmeye davet ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak ilimiz Kilimli ilçesi Türkiye Taşkömürü Kurumunca redevans usulü ihaleyle özel sektöre devredilen sahadaki kaçak maden ocağında gerçekleşen bir patlama nedeniyle 5 işçimiz göçük altında mahsur kaldı. TTK’nin daha önce Gölcük depreminde kahramanca çalıştığı gibi yoğun ve hemen müdahalesiyle çalışmalar başlamış, 2 işçimiz sağ olarak kurtarılmış ancak maalesef 3 işçimiz hayatını kaybetmiştir.

Evet, bu bir ilk değildir Zonguldak’ta ve maalesef şaşırtıcı da değildir. Kavramların birbirine geçtiği, devlet eliyle işletilen maden ocakları, redevans sahaları, kaçak madenler, redevans sahasındaki kaçak madenler, her biri sınırları ve çerçevesi tam olarak çizilemeyen ancak devletin tüm yetkili organlarınca ve maalesef biz Meclisin üyeleri olarak da hepimizin bildiği gibi işletilen kaçak ocaklar. Zonguldak’ta yaklaşık 700 ve 1.000 işçi sayısında kaçak ocaklarda çalışan işçi var. 2.000-2.500 arası redevans sahalarında çalışan işçi ve evet, bir dönemler 55 bin maden işçisinin çalıştığı Zonguldak’ta Türkiye Taşkömürü İşletmelerinde bugün sadece 7.200 maden işçisi çalışmakta; halk işsiz, iş arıyor, ciddi bir bölümü aç, çocuğunu okutmak için, giyim ihtiyaçlarını karşılamak için bir şekilde çalışmak zorunda. Dolayısıyla TTK küçüldükçe de maalesef kendilerine bir yol aramak durumundalar. Bu nedenle bizler riski yüksek olan tüm yerlerde, tüm işletmenin devlet eliyle yapılması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Soma’da daha önce de Armutçuk’ta 1983 yılında 103 madencimizi kaybetmişsek. 1992 yılında -ben de Kozlu’da büyüdüm- bir sabah uyandığımızda 263 arkadaşımın babasının artık hayatta olmadığını öğrendik, onlar hâlâ babasızlar. Çıkarılan bir yasayla 2003-2014 yılları arasındaki maden kazalarında aile fertlerinden babalarını kaybeden çocuklar için o aileden birinci derecedeki akrabaları için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) - …devlet kurumlarında iş imkânı tanındı ama biraz önce saydığım Armutçuk ve Kozlu’da kaydettiğimiz maden şehitlerimizin ailelerine bu haklar tanınmadı. Bunun adı ayrımcılıktır, bu, bir an önce düzeltilmelidir. Aynı zamanda Zonguldak’ta çok anormal şeyler oluyor. 1.500 işçi alınacağından bahsedildi yılbaşına kadar ama şu ana kadar bu konuda adım atılmadı. Zaten bir yılda emekli olan maden işçi sayısına denk geliyor. Aynı tezgâhta yer üstünde çalışan, aynı işi yapan 2 çalışanın arasında maalesef ücret eşitsizliği var. Eşit işe eşit ücret imkânı bir türlü sağlanmıyor. Bir dünya konu var aktaracağım. Bu kadar sürede bunları aktarayım ama şunu tekrar vurguluyorum: Ortada bir cinayet varsa hepimiz ona ortağız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

HDP’nin grup önerisi, madenlerde yaşanan işçi ölümlerinin nedenlerinin araştırılması ve alınması gereken tedbirlerle ilgili Meclis araştırması açılmasını içeriyor. Öncelikle, Zonguldak Kilimli’de metan gazı patlaması neticesinde meydana gelen kazada vefat eden Kenan Çavuş, Hasan Gençtürk ve Uğur Göktaş’a Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine sabırlar diliyorum, yaralı madencilerimize de acil şifalar diliyorum.

Kilimli’de meydana gelen kazanın Türkiye Taşkömürü Kurumunun redevansla verdiği saha içerisinde işletmecisinin alt işveren olarak ilişki kurmadığı, bununla birlikte kuruma bildirmediği bir sahada metan gazı patlaması neticesinde meydana geldiği belirtilmektedir. Olay sonrası Zonguldak Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açmış ve ilgililerle ilgili, işletenlerle ilgili gerekli cezai soruşturma başlamış, gözaltılar yapılmış ve şu anda soruşturma devam etmektedir.

Maden kazalarının ülkemizde zaman zaman meydana gelmiş olması hepimizi derinden yaralamaktadır. Bu kazalar sadece son on altı yılın sorunu değildir, geçmişte de bu kazalar gerek devletin işlettiği gerek özel sektörün işlettiği işletmelerde vuku bulmuştur. Kozlu’dan bu yana bizim hatırlayabildiğimiz çok sayıda maden kazası olmuştur. En son Soma kazasını hep birlikte yaşadık ve bu kazaların bir daha meydana gelmemesi için de gerek Meclis gerek hükûmetler kaza sonrası epey tedbir noktasında da aslında ilerlemeler de sağlanmıştır. 2012 yılında İş Güvenliği Kanunu’ndan sonra, özellikle iş güvenliği tedbirlerinin artırılması, işletmelerde iş güvenliği uzmanlarının bulundurulması ve denetimlerin sıklaştırılması anlamında önemli düzenlemeler yapılmıştır. Maden Kanunu’muzda kaçak ocak işletmeciliği Kabahatler Kanunu kapsamından çıkarılıp hapis cezasını gerektiren bir suç olarak düzenlenmiş ve on yıl faaliyetten men cezası verilmesi noktasında düzenlemeler yapılmıştır. Tabii, 23’üncü ve 24’üncü Yasama Döneminde de Meclisimizde araştırma komisyonları bu konuda kurulmuş. Bu komisyonların aldığı kararlar, tavsiye kararları, raporlar Meclis Genel Kurullarında okunmuş ve bu tavsiyeler ışığında da yine bazı tedbirler uygulamaya konulmuştur.

Madencilik dünyanın en zor işidir değerli milletvekilleri. Yerin yüzlerce metre altında ekmek parası için çalışan bu işçilerimizin çalışma şartlarının kolaylaştırılması, emeklilik şartlarının daha da iyileştirilmesi, ücretlerinin daha da artırılması noktasında önemli düzenlemeler geçmiş dönemde yapmıştık ve hayata geçirmiştik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Madencilerimiz haftada bir gün tatil yapabiliyorlardı iki güne çıkardık, yine madencilerimize asgari ücreti çift asgari ücret şeklinde uygulamaya koyduk, yine 50 yaşında emekli olabiliyorlardı 43 yaşa indirdik. Tabii, bu kolaylaştırmalar da aslında işçinin daha sağlıklı bir ortamda çalışmasının önünü açmak için yapılmıştır.

Tüm bu tedbirlere rağmen hâlâ kazalar oluyorsa tabii ki bize düşen, bu işi siyasi tartışmalara götürmeden alınması gereken tedbirleri hep beraber almaya devam etmemizdir. Ölümlü kazalara baktığımız zaman, 2005’te yüz binde 16,7 iken bugün yüz binde 10’un altına düşmüştür Yüz binde 10 ölümlü kaza. Demek ki bu da bu tedbirler neticesinde sonucun olumluya doğru gittiğini gösteriyor ama hâlâ üzücü kazaların meydana gelmiş olması hepimizin birlikte düşünüp tekrar bir şeyler yapmamızı gerektiriyor. Bunu da hep beraber yapacağımıza inanıyorum.

Kilimli’deki kazayla ilgili soruşturma devam ediyor; yargı, sorumlularla ilgili kararını en doğru bir şekilde verecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Vekilim.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Önceki yasama döneminde aldığımız kararlar, raporlar var; bu raporlar ışığında Hükûmetimizin uygulamaya koyduğu çalışmalar var. Bunları hep birlikte takip edelim.

Bu duygu ve düşüncelerle, Kilimli’de hayatını kaybeden madencilerimize Allah’tan rahmet diliyorum, bu tür üzücü kazaların bir daha gerçekleşmemesini diliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Özgür Bey.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Soma Maden Kazalarını Araştırma Komisyonu Raporu’nun gereği yapılmadığı sürece madencilerin hayatının tehlike altında olduğuna, iş güvenliğiyle ilgili verilen sözlerin yerine getirilmediğine ve işsiz kalanların tazminat alamadığına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Grup önerisi Kilimli’den hareketle olduğu için elbette Zonguldak’tan genç milletvekilimiz konuyu Zonguldak ve bütün madenler genelinde ele aldı. Ben, Soma’da yaşanan maden faciası, o faciadan önce kurulmasını önerdiğimiz ama kabul edilmeyen o komisyon, ardından 301 kaybımızdan sonra kurulan komisyonun raporu da gündem oldu, ondan müsaadenizle bu konuda birkaç şey söylemek isterim.

Birincisi: Sayın Erkan Akçay’ın tespitine aynen katılıyorum. Dört partinin ortaklaştığı 100’ün üzerinde husustan pek azı yerine getirildi. Büyük bir samimiyetle söyleyebilirim ki şu anda Türkiye'de madenlere inen işçiler, 13 Mayıs sabahı faciadan önce Soma’daki madene inen işçiler ne kadar güvendeyse aşağı yukarı o kadar güvende, daha güvende değiller. Bunu herkes bilsin ona göre biz sorumluluğumuzu bilelim.

İkincisi: İşçilere verilen üçtür söz vardı o faciadan sonra. Birincisi, şehitlerin ailelerine, bunların belli bir kısmı, önemli bir kısmı yerine getirildi. Mevcut işçilere verilen sözlerin pek azı yerine getirildi, aşındırılarak geriye alındı birçoğu. İş güvenliğiyle ilgili verilen sözlerin, yapılması gerekenlerin hemen hemen hiçbir tanesi yerine getirilmedi. İşsiz kalanlara verilen sözlerde 2.700 işçi tazminatını alamadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Doğan Kubat’ın burada emeği vardır. O zaman dört parti vardı, dört parti birlikte şirketin bu tazminat hırsızlığına karşı bir madde yazdık, dedik ki, bu şirketin gayrimenkulleri var, İstanbul’da işte Soma Kulesi diye bilinen o kule var, o kuleye TMSF el koymuş, eğer bu para ödenmezse o kulenin satışından gelecek ilk parayla bu tazminatlar ödenecek. Biz kanunu çıkaralı üç buçuk sene oldu ama şirket muvazaalı anlaşmalar yapmak suretiyle ve sarı sendikaya imza attırarak o kuledeki işçilerin hakkını vermiyor, 2.700 işçi hâlâ alacağını alamadı.

Son olarak, bir de Uyar Madencilik var, onu sizler Ermenek’ten hatırlıyorsunuz. Bu adamların ailesinde soyadı Uyar olan herkesin maden şirketi var, birisi ölünce o şirketi başkasına devrediyorlar, o şirketten bir şey almak mümkün olmuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Toparlayayım efendim.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 748 hemşehrimiz de bu Uyar Madencilikten alacaklı. Mesela, bir tanesi Ali Kandemir, dinamit patlamış, iki gözü önüne akmış, madenin sahibi diyor ki: “Ölmedin de kurtulamadım senden.” Bu 748 kişi, şirket birilerine hep yalandan satıldığı için -ya o benim değil, Ali Uyar’ı bulamıyorum, Ali Uyar’a gidiyorsun, Asım Uyar’ı bulamıyorsun- alamadı kimse. Ama, geçtiğimiz günlerde, Uyarın önünde “şlam” diye bir şey var -yani kömürce zengin bir çamur karışımı, maden işletilirken oluşuyor- utanmadan, sıkılmadan geldiler, herkesin gözü önünde o şlamı sattılar, işçilerin parasını vermeden, çamuru satıp, parayı alıp yine kayıplara karıştı bu adamlar. Bu Meclisteki herkesin hem Soma Holdingden, hem Uyar Madencilikten alacaklı olanlara borçları var. Yarın öbür gün bir başka madende bir facia olursa bilelim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – ...biraz önce kürsüden gösterilen o Komisyon raporunun gereği yapılmadığı için madencilerin hepsinin hayatı hâlâ daha tehlike altında.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından, madenlerde yaşanan işçi ölümlerinin nedenlerinin araştırılması amacıyla 22/11/2018 tarihinde TBMM Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Alpay Antmen ve arkadaşları tarafından, Türkiye genelinde İŞKUR aracılığıyla işe alımların hukuk, hakkaniyet ve adalet ölçüsünde yapılıp yapılmadığının araştırılması amacıyla 5/11/2018 tarihinde TBMM Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/11/2018 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Mersin Milletvekili Alpay Antmen ve arkadaşları tarafından, "Türkiye genelinde İŞKUR aracılığıyla işe alımların hukuk, hakkaniyet ve adalet ölçüsünde yapılıp yapılmadığının araştırılması” amacıyla 5/11/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (516 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 22/11/2018 Perşembe günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Alpay Antmen. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun süreniz beş dakika.

CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzün tek adam rejimi; sömürünün, hukuksuzluğun ve liyakatsizliğin en temel nedeni hâline geldi. Devlet yönetiminde liyakat ve ehliyet ortadan kalktı. Bir kişinin ve bir zümrenin çıkarı, kamu çıkarının önüne geçti. 20 milyonu yoksulluk, 7 milyonu açlık sınırı altında yaşayan halkımızın ve milyonlarca iş bekleyen vatandaşımızın durumu ortada.

Özellikle, AK PARTİ sıralarında oturan sayın vekillerimizden elimdeki belgeye bakmalarını rica ediyorum. Bu toplu gönderilen bir SMS. Bu SMS Mersin İŞKUR aracılığıyla işe giren vatandaşlarımıza atılıyor. Mesajda “Değerli çalışanlarım, ‘çalışanlarım’ ekim ayının sonuna kadar daha önce de bahsettiğim gibi partimizin giderleri için bir defaya mahsus bağış makbuzu karşılığında 200 TL talep edilmektedir. -Buraya dikkat- Maaşınızı aldığınızda yönetim kurulu üyemiz MK’ye ödemeyi yapabilirsiniz.” denilmekte.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu SMS, Mersin AK PARTİ Bozyazı İlçe Başkanlığı tarafından, resmî SMS sisteminden, İŞKUR aracılığıyla işe giren vatandaşlarımıza atıldı. Yaptığımız inceleme sonrası İŞKUR kuralarının AK PARTİ ilçe başkanlığı binasında çekildiğini de tespit ettik. Yani, kuralar ilçe başkanıyla çekiliyor. İŞKUR AK PARTİ’den gelen listeye göre hareket ediyor, sonra da iktidar partisi vatandaştan işe girdiği için haraç, pardon bağış istiyor.

Grup Başkan Vekilimiz Sayın Özgür Özel burada sık sık söylüyor: AK PARTİ döneminde iki Y yani yolsuzluk ve yoksulluk tavan yaptı. Şimdi de bu iki Y’ye üçüncü bir Y’yi ekliyorsunuz: Yüzsüzlük.

Bu Genel Kurulda yolsuzluğun, hırsızlığın çok belgesi gösterildi, şimdi de yüzsüzlüğün belgesini göreceksiniz. Yüzsüzlüğün belgesi olur mu? diyeceksiniz? Olur, olur; AKP iktidarında yüzsüzlüğün belgesi de oldu. İşte yüzsüzlüğün belgesi. İlçe başkanı, bu duruma sosyal medyadan kendisine isyan eden bir vatandaşa “Seni işe almak zorunda değiliz, istemeyen bağış vermez.” diyor. İlçe başkanı, olayın peşini bırakmamamız üzerine işe alım kuralarının AKP Bozyazı İlçe Başkanlığında çekildiği yönündeki iddialarımızı kabul ederek “Ben de İŞKUR’cuları topladım -toplamış- dedim ki: Para alma konusunda böyle bir zorunluluk yok. Bizde partiye bağış her zaman vardır. Cumhurbaşkanımıza bile 1-2 milyon insan destek için sıraya girdi.” Cumhurbaşkanını bile kullanıyor adam. “Zorlamayla bir şey yapmıyoruz.” Burası çok önemli… “İşe 347 kişi başvurdu, İŞKUR’dan listeyi aldık, 40 kişilik kontenjan veriyorlar bize.”

Bu topraklar çok yoksulluk, çok yolsuzluk gördü ama bu topraklar hiç bu kadar yüzsüzünü görmedi. Bunlar, vatandaşı haraca bağladıkları, kendi istediklerini işe aldıkları yetmiyormuş gibi, İŞKUR’a başvuran ve çalışmaya başlayacakken eşi CHP’li olduğu için gariban bir kadını da işe aldırmadılar, işe girişini iptal ettiler. Vatandaşı kuru soğana muhtaç ettiğiniz yetmiyormuş gibi bir de soyup soğana mı çevirmek istiyorsunuz? Hani diyor ya büyük şair Nazım Hikmet Abidin Dino’ya “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye, herhâlde Nazım bunu görseydi “Sen yüzsüzlüğün resmini yapabilir misin Abidin?” derdi. Abidin Dino da “Vallahi, ben büyük bir ressamım ama bu kadar büyük bir yüzsüzlüğün resmini ben bile yapamam.” derdi. Görülen o ki iş kurulmamış, arkadaşımız işini kurmuş.

Buradan iktidara sesleniyorum: Bunu yaparken, atanamadığı için intihar eden ve cebinden sadece 6 lira çıkan öğretmenimizden utanmadınız mı? Çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden babadan utanmadınız mı? Evlatlarını ısıtmak için saç kurutma makinasını çalıştıran ve yan odada intihar eden annemizden utanmadınız mı? Utanmadınız mı? Soğukta yatan, aç bekleyen, yıllardır iş, aş arayan, İŞKUR önünde saatlerce kuyruk bekleyen insanlardan utanmadınız mı? AK PARTİ’liler hangi il ve ilçe binalarında İŞKUR yetkilileriyle birlikte işe alım yapıyor, kura çekiyor, “bağış” adı altında haraç topluyor, görelim bakalım. Eğer kendinize güveniyor, vatandaşlar arasında ayrım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Lütfen Sayın Başkan. Teşekkür ederim.

Görelim bakalım, eğer kendinize güveniyorsanız vatandaşlar arasında ayrım yapmadığınızı hâlâ iddia edebiliyorsanız gelin önergeye destek verin, bu skandalları hep birlikte araştıralım.

Ne diyeceksiniz? Bu rezillik sonrası yine “Kandırıldık” mı diyeceksiniz? PKK bizi kandırdı, Barzani bizi kandırdı, Trump bizi kandırdı, Avrupa bizi kandırdı, İsrail kandırdı, alçak FETÖ bizi kandırdı, kandırdıoğlu kandırdı. Ama ben halkın dediğini de söyleyeyim: Halk artık “Anlaşıldı, bunların sonu gelmezse bizim sonumuz gelecek.” diyor.

Bakın, son söz: “Saraylar, saltanatlar çöker/ Kan susar bir gün/ Zulüm biter/ Menekşeler de açılır üstümüze/ Leylaklar güler/ Bugünlerden geriye/ Bir yarına gidenler kalır/ Bir de yarın için direnenler.”

Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekili Hakan Sıdalı, buyurun.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Antmen detaylı anlattı, ben de farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum. Mersin’in Bozyazı ilçesinde İŞKUR’un işe alma kuralarının AK PARTİ Bozyazı İlçe Teşkilatı binasında gerçekleştirildiği haberi yerel ve ulusal medyada yaygın bir şekilde yer buldu. Haber maalesef doğru. İYİ PARTİ Bozyazı İlçe Başkanımız Süleyman Özaydın Bey’in verdiği bilgilere göre AK PARTİ ilçe teşkilatı, İŞKUR’a başvuru yapan yurttaşlardan işe alınmaları hâlinde -Sayın Antmen’in anlattığı gibi- AK PARTİ Bozyazı İlçe Teşkilatına 200 TL bağışta bulunmalarını istiyor. Yine, İŞKUR’da alınacakların bağış ödemesini kabul edenler arasından belirlendiği, AK PARTİ İlçe Başkanlığının İŞKUR ile bu konuda birlikte hareket ettiği ve İŞKUR’a başvuran, çalışmaya başlayacakken de CHP’li olduğu tespit edildiği için bir kadının işe girişinin iptal edildiği belirtiliyor. Konu, ilçe başkanımız tarafından bize ulaştığı andan itibaren, 8 Kasım tarihinde tarafımca Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk’a soru önergesi verilmiş, ancak Bakanımızdan hâlâ bir yanıt alınamamıştır. İşin utanç verici tarafı, AK PARTİ İlçe Başkanı Kerim Ataş’ın kısa mesajla, işe girenlerden 200 lira para talep ettiği bir hukuk delili olarak ortada dururken Bakanlığımız bu konuyla ilgili Bozyazı İŞKUR’a bugüne kadar herhangi bir müfettiş görevlendirmemiştir, inceleme başlatmamıştır, kimseye de görevden el çektirmemiştir. Sanırım Bakanlığımız bu durumu onaylamaktadır. Hükûmetimiz bu konuyu görmezden gelmeye hatta örtbas etmeye çalışmaktadır. Böyle suskun kalmaya devam ettikçe, bugün bu araştırma önergesine destek vermedikçe sizler de bu suçun ortakları olarak anılacaksınız.

Saygıdeğer milletvekilleri, İŞKUR üzerinden işe alınma uygulaması tüm halkımızın faydasına sunulmuş bir haktır. Bu uygulamanın AK PARTİ tarafından kendi yandaşları lehine, liyakatsiz ve adaletsiz bir şekilde kullanılması ülkeyi âdeta bir parti devletine dönüştürmektedir. Bakın, bu uygulamaların halkımızda yansımaları ağır olur. AK PARTİ Bozyazı da bu işin altından kalkamaz, Türkiye’de de bunun yansımaları olacaktır. Dolayısıyla AK PARTİ yanlış bir siyaset yapmaktadır ve bence bir an evvel bundan geri dönmesi gerekmektedir.

Bizler Bozyazı halkı adına, adil bir siyaset, liyakatli bir yönetim, adaletli bir ülke talep ediyoruz. Aynı zamanda, Bakanımızdan da artık bu konuda bir cevap bekliyoruz.

Saygılarımla. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Baki Şimşek.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. 1994 yılında PKK’lı şerefsizler tarafından katledilen, 6 öğretmen arkadaşıyla beraber Tunceli Mazgirt’te şehit edilen Buminhan Temizkan ve arkadaşlarını rahmetle, minnetle anıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen öneriyle ve Bozyazı AK PARTİ İlçe Teşkilatının atmış olduğu bir toplu mesajla alakalı olarak söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, burada Türkiye’nin sorunlarını konuşmazsak, gerçeklerle yüzleşmezsek sonuca varmamız mümkün değildir. Bugün milletvekillerini kim, ne için arıyorsa Türkiye’nin sorunları bunlardır. Hepimizi, bütün milletvekillerini her gün çok sayıda vatandaşımız “Yarın bir sınav var, ben mülakata gireceğim, bana referans olur musunuz?” “Başka bir yerde alım var, burada bana referans olur musunuz?” diye arıyor. Yani kısacası vatandaş şunu söylüyor: “Ben sınava gireceğim, bana torpil yapar mısınız?” Mülakatın vatandaştaki anlaşıldığı şekli bu, mülakatın şekli torpil.

Elbette devletimiz gerekli tedbirleri alacak, güvenlik soruşturmalarını yapacak, kalifiye elemanı liyakat esasına göre belirleyecek ama Allah aşkına, bugüne kadar yapılanları, hastanelere yapılan alımların, orman işletme müdürlüklerine yapılan alımların, Millî Eğitimde okullara yapılan hizmetli ve müstahdem alımlarının da nasıl yapıldığını burada vicdan sahibi olan herkes biliyor; gerçekten, burada adalet yok.

Özellikle bir ilçe başkanının vatandaşa toplu mesajla “Partimize bağışta bulunun.” demesini… Yani siyasetçinin gözü vatandaşın cebinde olmamalıdır, hele asgari ücretle işe girip karnını doyurmak için iş arayan bir emekçinin cebinde hiç olmamalıdır. Bununla ilgili ben inanıyorum ki iktidar partisi gereğini yapacaktır. Eğer bu iddialar doğru ise, kabul edilebilir iddialar değildir, bununla ilgili mutlaka gereğinin yapılmasını talep ediyoruz.

Devletin de işçi alımlarında, memur alımlarında mutlaka kurumsal bir yapıya ulaşarak, kurumsal bir yapı oluşturarak… Bu, belediyelerde de aynı, hangi siyasi partiden olursa olsun belediyedeki alımlar da yine benzer şekillerde yapılıyor. Yani İŞKUR’dan kura bile çekilse 3 katı insan gönderiliyor, bu gelen 3 katı isim içerisinden herkes yeniden referans aramaya yani torpil aramaya başlıyor. Bununla ilgili mutlaka kurumsal olarak bir düzenleme yapılmalı 80 milyon vatandaşın tamamını kucaklayacak bir şekilde. Hiç kimse hak aramak için, iş aramak için, ekmek aramak için siyasetçinin peşine, politikacının, milletvekilinin, belediye başkanının peşine düşmemelidir; ekmek kavgasını kendi kabiliyetine, yeteneğine göre yapmalıdır diyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Rıdvan Turan.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.

Bu söylenti, nesnel verileri olan bu durum Mersin’de bizim de kulağımıza geldi ama ben size Mersin’den değil Ağrı’dan örnek vereceğim. Geçtiğimiz günlerde Ağrı’ya gitmiştim. Bir kamu kurumunda çalışan bir vatandaş “Ya Vekilim, bir şey söyleyeceğim yanlış anlamazsan.” dedi. “Buyur.” dedim. “Ya siz bu kentte yüzde 70 oy alıyorsunuz, bu kamu kurumlarında sizden niye kimse çalışmıyor?” dedi. “Biraz derin bir mevzu o mevzu.” dedim. Çünkü aynı şey Ağrı’da da var arkadaşlar, Ağrı’da da kamu kurumlarına İŞKUR üzerinden işçi alınırken bu insanların özellikle, öncelikle AKP aidiyetine bakıldığını biz biliyoruz. Ağrı bir örnek ama buna benzer pek çok örnek verilebilir.

Aslına bakarsanız bu bilinmeyen bir mevzu da değil; kamuya mal olmuş, herkesin bir biçimiyle bildiği ve işin daha kötü tarafı, meşrulaşma eğilimi gösteren, genel kabul gören bir şey hâline dönüşmüş yani vakayiadiyeden gibi görülüyor.

Değerli arkadaşlar, bir devletin temel direği adalettir, ehliyettir ve liyakattir. Bu temel direklerden bir tanesini çekerseniz o devletin ayakta kalması mümkün olmaz. Eğer bu ülkedeki vatandaşlardan herhangi biri kendi siyasi görüşleri sebebiyle hak ettiği hâlde herhangi bir kurumda iş bulamıyorsa; hak ettiği, liyakat sahibi ve ehliyet sahibi olduğu hâlde olması gereken yerde olmuyorsa emin olun ki bu işi yapanlar bu ülkenin temeline çok güçlü bir dinamit koymuş oluyorlar. Bu, bizi yan yana getirmez; bu, bizi birbirimizden ayrıştırır. Evet, ateş olmayan yerden duman tütmez diyeceğim ama yani ateşin açıkça göründüğü bir durumdayız, dumana falan bakıp da oradan bir ateş yorumu çıkartmaya hiç gerek yok değerli arkadaşlar, ateş gayet ortada. Bu, AKP’nin on altı yıllık siyasi istikametiyle örtüşen bir durum. Hani, şöyle: Ya, gerçekten çok şaşırdık diyebileceğimiz bir şey değil çünkü esasen vatandaşın sosyal haklarını bir sosyal yardım parantezinde vatandaşa götüren ve bu suretle de aslında kendi kitle desteğini sürekli taze tutan bir siyasi anlayışın -seçim dönemlerinde bunu çok yoğun olarak görüyoruz- bunu yapıyor olmasının önünde herhangi bir engel olmasa gerekir değerli arkadaşlar, eşyanın tabiatı gereği ne yazık ki durum böyle. Sosyal yardımlar, vatandaş olmaktan kaynaklı sosyal haklardır. İnsanlar liyakat sahibi, ehliyet sahibi oldukları için işe girerler, girmelidirler, o partiye ya da bu partiye yakın oldukları için değil. Bu sebeple Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda verdiği önergeyi aynen desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Orhan Yegin.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; CHP Grubunun vermiş olduğu önerge üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Edirne Milletvekili Sayın Erdin Bircan’a Cenab-ı Allah’tan rahmet, grubunuza, ailesine ve sevenlerine de başsağlığı dileklerimizi iletmek istiyorum.

Kıymetli milletvekilleri, AK PARTİ milletin derdini dert edinmiş, milletiyle hemhâl olmuş, milletinin işini, aşını, yaşlısının bakımını, gencinin eğitimini, bayrağının şanını, vatanın birliğini bütünlüğünü dert edinmiş bir partidir ve AK PARTİ iktidarları döneminde en önemli ilerlemeler de çalışma hayatında meydana gelmiştir.

Dile kolay, 2005 yılından bugüne kadar yaklaşık 21 milyondan 29 milyona ulaşan istihdam sayısıyla Türkiye’de istihdamı bu yıllar arasında yaklaşık 9 milyon artırmayı hamdolsun başarmıştır.

Önergedeki iddiada “İşe alımlarda -sözde- parti referansı aranıyor.” iddiasını hep beraber dinledik. Yaklaşık 9 milyon insanımızın bir partinin referansıyla iş sahibi olduğunu iddia etmek şayet bir kuşku oluşturup bu kuşkuyu canlı tutmak maksadı taşıyorsa siyaseten sizin için doğru olabilir ancak insaf ölçüleriyle bağdaşan bir iddia olmadığı açıktır.

Sadece 2017 yılında 1 milyon kişi, 2018 yılında ilk on ayda 980 bin kişi çalışma hayatının içerisine alınmış, istihdam edilmiştir. Bakın, başka rakamlar da vereyim size: 2009’dan günümüze kadar 1 milyon 123 bin vatandaşımız işbaşı eğitim programlarından yararlandırılmıştır İŞKUR üzerinden. Katılanlara cep harçlığı verilen mesleki eğitim kurslarından 1,5 milyon vatandaşımız yararlanmıştır. Girişimcilik eğitimlerinden 400 bine yakın vatandaşımız yararlanmıştır.

TYP konusuna geldiğimiz zaman, Toplum Yararına Programlar, istihdamı zorluk çekilen alanlarda çalışma alışkanlıklarını kaybetmesinler diye, çalışma hayatında iş aramada zorluk çeken kesimlere… Kimlere? 35 yaşın üstündeki erkeklere. Kimlere? Engellilere. Kimlere? Kadınlara, terörle mücadele mağdurlarının yakınlarına, eski hükümlülere kamu kurumlarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere, çalışma alışkanlıklarını da kaybetmemeleri, dolayısıyla Türkiye’nin önemli bir gücü olan iş gücünü daha canlı bir şekilde tutabilmek için uygulanan programlardır. Her isteyen bu programlardan yararlanamaz, bunun koşulları var.

Şimdi, önergede dikkatimi çekti, diyor ki: “Bir aileden 20 kişinin yararlandığı TYP programları yapıldı.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Devamla) – Sayın Başkan, izninizle.

BAŞKAN – Toparlayalım.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Bu iddiayı dile getirmek TYP Yönetmeliği’nden bihaber olmak demektir. TYP diye kısalttığımız Toplum Yararı Programı’nın Yönetmeliği’nde “Adres üzerinde eğer bir kişi bir TYP programından yararlanıyorsa o adreste ikamet eden, kayıtlarda olan ikinci bir kişi TYP programından yararlanamaz.” yazmaktadır.

Bir gelir şartı da vardır, ifade edeyim, lütfen öğrenin. Eğer bir adrese bir net asgari ücret miktarının 3 katından fazla bir gelir giriyorsa TYP’de çalışan olup olmamasına bakmaksızın, bir kişi kuradan çıksa bile o TYP programından yararlanamaz. Dolayısıyla burada bir bütün olarak gündeme getirilen iddiaların, bir kuşku oluşturulmaya ve basit bir örnek üzerinden tahkim edilmeye çalışılan iddiaların siyaseten bir anlamı olabilir ama pratik olarak, reel olarak hiçbir karşılığı olmadığını özellikle burada ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Devamla) – Sayın Başkan, özür diliyorum, toparlıyorum izninizle.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Derdimiz milletimizin ekmeğini büyütmek, derdimiz doğudan batıya, engelliden yaşlıya herkesin bu büyümeden ekmeğinin payının büyümesine vesile olacak düzenlemeleri bu çatı altında hep beraber yapmak ve hükûmetlerimiz aracılığıyla uygulamaya koymaktır. Çalışma hayatında yapılmayanları yapan, işsizlik sigortasını hayata geçiren, kayıt dışını azaltan, engellilerimizin çalışmalarını kolaylaştıran, gençlerimizin çalışma hayatına girerken onların elinden tutarak onlara arkadaşlık eden, istihdam alanını büyüten AK PARTİ olarak emin adımlarla yolumuzda yürümeye devam edeceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Özgür Bey…

ALPAY ANTMEN (Mersin) – “Söyleyeyim de öğrenin.” gibi bir sataşma var.

BAŞKAN – Tamam, yerinizden bir söz vereyim.

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Lütfen kürsüden olursa, sataşma olduğu için…

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, şimdi, öncelikle hatip çok güzel konuşuyor “Çok kişiyi işe aldık." diyor. Bakın, bu önerge kaç kişiyi işe aldınız değil, kaç kişiye ayrımcılık yaptınız, kaç kişinin kuralarını AK PARTİ ilçe binalarında çektiniz, kaç kişiye haksızlık yaptınız? Ben söyleyeyim de tekrar okusunlar, anlasınlar. Şimdi, şu var: Ne diyor araştırma önergesinde? “Aynı aile" diyor. Sayın hatip diyor ki: “Tüzüğe bakın.” Tüzük de “Aynı adres” diyor Sayın Hatip, aynı adres. Aynı aile aynı adreste oturma diye bir şartı yok. Şuna bakalım, diyorlar ki: “Biz şu kadar kişiyi işe aldık, biz bu kadar kişiyi işe aldık.” Kimi işe aldığınızı, nerede işe aldığınıza bakacağız. Hadi bunun yanında hadi gelin EYT’leri çıkartalım, hadi gelin hakları yenen kamu avukatları başta olmak üzere polislerimize, uzman çavuşlarımıza haklarını teslim edelim, 3600 ek gösterge verelim. Bu iş öyle ilçe binalarında kura çekerek, garibanların haklarını yiyerek bir de asgari ücretle işe aldıklarınızın maaşlarından 200 lira isteyerek olmuyor Sayın Başkan.

Teşekkür ederim.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Yavuz Bey, buyurun.

37.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, AK PARTİ Grubu adına konuşan arkadaşımızı dinledim. Genel bir teamül olmaya başladı. Araştırılması için hassasiyet talep ettiğimiz herhangi bir mevzuyla alakalı bir suiistimal var mıdır, tespit edilsin, muhataplarıyla ilgili gerekli takibat yapılsın taleplerimize “Biz şu kadar adamı işe aldık, bu kadar köprü yaptık, bu kadar yol yaptık." diye mukabele etmenizi taleplerimizin karşılanması anlamında ciddi bulmuyoruz. Şöyle bir devlet görmek istiyoruz karşımızda, olabilir, yüzde 40-45-50 bandındaanlamında ciddi bulmuyoruz. kadar yol yaptık."italeplerimize , uzman çavuşlarımıza haklarını teslim oy alabilen bir siyasal partinin içerisinde her çeşit adam olabilir, her çeşit suistimale kendisi için imkân arayan insanlar da olabilir. Ama biz devletimizi “Ne var, bizde hiç bir şey olmaz.” savurganlığı içerisinde görmekten bıktık. “Araştıracağız, bakacağız, bulduk, cezalandırdık, takip ettik aslı astarı çıkmadı.” falan gibi aslında hüküm cümleleriyle de görmek istiyoruz. Aslında çok basit, anlaşılabilir bir taleptir bu, devletin içerisinde hizmetini görmekte olduğunuz devletinizin, milletinizin hizmetini görmekte olan kadroların içerisinde bu kabil suistimaliler istisna muamelesi görsün diyorsanız sual ettiğimiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Toparlayın.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – …merak ettiğimiz şeylerin cevabını vermek açısından ilgili kurullarınızı çalıştırmanızı tavsiye ederiz. Diyeceksiniz ki: “Yetkili kurullarımızda görüştük, mevzuyu parti örgütümüzle tartıştık, ilgili bakanlığın yetkililerine haber verdik, soruşturma yapacağız, bilgi vereceğiz.” Bu kadar, bundan ibaret.

BAŞKAN – Güzel…

Buyurun Sayın Özel.

38.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye Cumhuriyeti’nde işe girmek için liyakat yerine bir partiye aidiyetin en önemli kriter olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bazı konular var ki aslında herkesin bildiği bir şeyi konuşuyorsunuz. Tabii, burada bunun tersine bir şeyi savunmak için kürsüye çıkınca sığınılacak bir tek şey var: Rakamlar vermek, rakamlar vermek, konunun özünün ne olduğundan kaçmak. Ben milletvekiliyim sekiz yıldır, son dönemlerde artarak gelen bir şey var: Bir “Sayın milletvekilim, işi gireceğiz, başvuru yaptık, Cumhuriyet Halk Partisinden kaydımızı hızla sildirebilir misiniz, almıyorlar.” İki, Adalet ve Kalkınma Partisine kayıt ve ilçe başkanlığından giden liste. Hastanede taşeron firmaya, Adalet ve Kalkınma Partisi ihaleyi alacak taşeron firmaya yazısız ama yerine getirilmesi zorunlu şartnamenin en etkin maddesi “Adalet ve Kalkınma Partisi ilçe başkanlığından gelen listedeki çocukları işe alacaksın.” maddesidir. Bunu bilmeyen var mı? Bunu inkâr eden var mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hani, mahkemelerde başvurulan bir yol var “yemin kanıtına başvurmak” diye. Kürsü orada, bir arkadaşım çıksın yemin altında desin ki: “Türkiye’de işe girmek için Adalet ve Kalkınma Partisi teşkilatlarının şefaat ettiği, teşkilatlarının ismini bildirdiği kişiler dışında bu kişilerle diğer kişiler eşit şartlarda mülakat görüyorlar. AK PARTİ üyesi olmak işe girmek için avantaj değildir. Başka partinin üyesi olmak dezavantaj değildir.” Hadi, yemin kanıtına başvuralım, kürsü herkese açık. Yapmayın arkadaşlar. Bir gerçek var, bu gerçeğin karşısında artık hiç değilse susmak lazım. Rakam vermekle, bilmem ne yapmakla olmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nde liyakat yerine bir partiye aidiyet en önemli kriterdir işe girmek için.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu inkâr eden gerçeği inkâr eder, hakikati inkâr eder, kendini inkâr eder, inandığı değerleri inkâr eder.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN YEGİN (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Siz mi söz istiyorsunuz?

ORHAN YEGİN (Ankara) – Başkanım, iki cümle ifade etmek isterim.

BAŞKAN – Bir sataşma olmadan düşüncelerinizi ifade ediniz lütfen.

39.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ORHAN YEGİN (Ankara) – Kesinlikle sataşma üslubumuz da değildir, evet, buna bizce de gerek yok Başkanım.

“Aynı aile” kavramı, devletin bu tarz programları ilan ettiği zaman bu programlara başvuran ve kuralardan çıkan kişilerin veya listelerde yer alan kişilerin soy kütüklerine bakma şansı yoktur efendim. Devlet, burada aynı adreste… Çünkü bütün aile yardımlarının, sosyal yardımların, hepsinin veri tabanı adres kayıt sistemi üzerinden yürür ve bir haneye giren gelir üzerinden bunlar tartışılır, yoksa kişilerin soy kütüğüne bakılıp “Bu nerede çalışıyor, ne yapıyor, geliri nedir, ne değildir, nasıldır?” diye bakılmaz, onu ifade etmek için bunu söylemek istiyorum.

Sayın Grup Başkan Vekili aslında, bizim söylediğimizden farklı bir şey söylemedi. Ben de kürsüdeki ifademde şunu söyledim: Olmuş olsa dahi küçük bir olay üzerinden bütün bir sistemi…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bütün bir sistem böyle kardeşim.

ORHAN YEGİN (Ankara) – “Olsa dahi” diyorum tekrar, olduğunu…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bütün bir sistem böyle kurulmuş ve merkezî yönetiyorsunuz.

BAŞKAN- Müsaade edin, hatip konuşsun.

ORHAN YEGİN (Ankara) – Olduğunu teyit için söylemiyorum, olsa dahi bütün bir sistemi bu kötü iddia veya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Ankara) - … örnek üzerinden kötüymüş gibi ifade etmenin yersizliği ve yanlışlığı üzerinde ifademi kullandım.

Hiç merak etmeyin, varsa onların üzerine gidilecektir.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Alpay Antmen ve arkadaşları tarafından, Türkiye genelinde İŞKUR aracılığıyla işe alımların hukuk, hakkaniyet ve adalet ölçüsünde yapılıp yapılmadığının araştırılması amacıyla 5/11/2018 tarihinde TBMM Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.57

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Çevre Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker ve 6 Milletvekilinin Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1285) ve Çevre Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 15) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Geçen birleşimde İç Tüzük'ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 15 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi kanun teklifinin tümü üzerinde şahıslar adına konuşmalarla görüşmelere devam ediyoruz.

Şimdi şahsı adına ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 sıra sayılı Yasa Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili olarak söz almış bulunuyorum.

Sayın Başkan, teklif Çevre Komisyonunda görüşülerek Meclisimizin gündemine geldi ancak teklifin içinde 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası, 3194 sayılı İmar Yasası’nda yapılan değişiklikler, kadastro faaliyetleri, ortafotoların kullanılmasıyla ilgili düzenlemeler adı altında aslında eski Bayındırlık Bakanlığını, şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığını doğrudan doğruya ilgilendiren bu konuların neden Türkiye Büyük Millet Meclisi Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda asıl komisyon olarak görüşülmediğini merak ediyorum. Bırakın asıl komisyon olarak görüşülmesini bu teklif ilgili komisyonda tali komisyon olarak dahi gündeme gelmemiştir. Bu nedenle ben buradan seslenmek istiyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına seslenmek istiyorum: Acaba 6306 sayılı Yasa gibi, 3194 sayılı Yasa gibi doğrudan doğruya kentleri, imarı ve inşaat sektörünü ilgilendiren konuları ilgili komisyona havale ne zaman yapacaksınız?

Şimdi, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu teklif, beraberinde 6306 sayılı Yasa’da yapılan değişikliklerle büyük kentlerinin çöküntü alanlarındaki yapıların iyileştirilmesini ve bu bölgelerdeki riskli yapıların ortadan kaldırılmasını söylüyor. Ancak aynı dönemlerde Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: “Yatay mimariyi esas alacağız ve yatay mimariye göre binalarımızı ve şehirlerimizi geliştireceğiz.” Şimdi, kişi başına düşen insan sayısı hektarda 800 kişi üzerinde olan, “riskli alan” diye tarif ettiğimiz kentsel dönüşüm alanlarında düşük yoğunluklu yapılarla buraları yerinde nasıl dönüştüreceksiniz? Bu konuyla ilgili en ufak bir çalışmanız var mı? Olmadığı gözüküyor.

Bu ilgili yasa, bakın, bir torba yasanın içinde geldi fakat, ironidir, torba yasanın içinde de poşet torbalarla ilgili bir düzenleme var. Zaten Türkiye’de imarla ilgili 3194 sayılı Yasa’da ne zaman bir değişiklik yapılmak istense kendi özel yasasında yapılmıyor, mutlaka bir torba yasanın içine giriyor. Bu teklifin içinde de poşet torbalarla ilgili bir düzenleme var.

Bir başka önemli değişiklik, Bakanlığın 2018 yılı itibarıyla mekânsal strateji plan anlayışına geçeceği söyleniyor. Değerli arkadaşlar, mekânsal planlama anlayışına geçmeyi 2018 yılında yani iktidarınızın on altı yılı bitmişken şimdi mi akıl ettiniz?

Türkiye'nin deprem kuşağında olduğunu biliyoruz; su kaynaklarımızın yetersiz olduğunu, Türkiye'nin 104 milyar metreküp su kaynaklarıyla su kaynakları bakımından fakir bir ülke olduğunu biliyoruz; heyelan bölgelerini biliyoruz; tarım alanlarının Türkiye'nin gelecek kuşaklara aktarması gereken stratejik varlıklar olduğunu biliyoruz; demografik eşik değerlerinin korunması gerektiğini biliyoruz ve Türkiye’de stratejik nüfus planlamasının yapılması gerektiğini biliyoruz ama 2018 yılında stratejik mekânsal planlama anlayışı önümüze geliyor.

Bu anlayışla birlikte 6306 sayılı Yasa’yla başaramadıkları binlerce kent mağdurunun sorununa nasıl çözüm bulacaklarını araştırıyorlar. Bakın, Fikirtepe örneği; 50 binden fazla insan mağdur edilmiş durumda. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının önce riskli alana, sonra kentsel dönüşüm alanına aldığı, sonra bütün plan onama ve ruhsat verme yetkilerini kendi üzerinde topladığı Fikirtepe’de Adalet ve Kalkınma Partisi kentsel dönüşüm alanında sınıfta kalmıştır ve Fikirtepe’de, o Kurbağalıdere’nin yanındaki alanlarda yarattığı dönüşüm mağdurlarıyla ciddi bir sorun oluşturmuştur ve bu politikaları da iflas etmiştir.

Gaziosmanpaşa’da iflas etmiş, Üsküdar’da, Kirazlıtepe’de iflas etmiş, Fikirtepe’de iflas etmiş, Büyük Armutlu’da, Küçük Armutlu’da iflas etmiş bir siyasal hareket şimdi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte diyor ki: “Biz ilave maddelerle birlikte kent mağdurlarının sorununu çözeceğiz.”

Bakın, bütçe şu anda görüşülüyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda bugün son gün görüşmeleri yapılıyor. Türkiye’deki 1.370 belediyeye 60 milyar lira kaynak aktaran Adalet ve Kalkınma Partisi, yalnızca 2019 bütçesinde faize 117 milyar liralık bir ödemeyi planlamıştır. 2019 bütçesi tek kelimeyle bir faiz bütçesidir. Sosyal Güvenlik Kurumuna 460 milyar lira vereceksiniz, 117 milyar lira da faize ödeyeceksiniz, sonrasında kalkacaksınız “6306 sayılı Yasa’yla kentsel dönüşüm mağdurlarının sorunlarını çözeceğim.” diyeceksiniz.

Siz eğer bir şey çözmek istiyorsanız, bugün buradan söylüyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, 2981 sayılı imar affı yasasıyla hak sahibi olmuş olan yurttaşlarımızın, otuz yıllık süre içinde almaları gereken tapu hakları hâlâ yerine getirilemedi, onu çözün. Önce üç yıl, sonra beş yıl, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2981 sayılı Yasa’nın süresi uzatıldı.

Şimdi buradan iktidar partisine çağrı yapıyorum: Mülksüz insanları, elli yıldır, altmış yıldır gecekondularda yaşayan insanları tapu sahibi yapmak için, Turgut Özal döneminde çıkmış olan 2981 sayılı Yasa’ya göre hak sahibi olan, hazine ve belediye arazisi üzerindeki yurttaşların tapularını sokak rayiçleri üzerinden vermek için ne bekliyorsunuz? Ama sizin “kentsel dönüşüm” adı altında oluşturduğunuz alanların ortak özelliği İstanbul’da Boğaz’ın iki yakasını görmüş olmalarıdır.

Kirazlıtepe’yi dönüştüreceksiniz çünkü Kirazlıtepe, İstanbul Boğazı’nı girişinden çıkışına, Karadeniz’den Marmara’ya kadar, Beyoğlu yakasından Beşiktaş’ın bütün o tarihî yapılarını gören nadide bir mahalle. Burada tabii, yoksulların oturmasından, burada fakirlerin oturmasından, burada Anadolu’dan gelmiş garibanların hem de tapu sahiplerinin oturmasından ciddi rahatsızlık duyuyorsunuz ve Kirazlıtepe’yi dönüşüm alanına alıyorsunuz. Kirazlıtepe’de yaşayan yurttaşlar “Siz bize imza atın, biz sizin hakkınızı koruyacağız.” noktasında size inanmıyorlar, size güvenmiyorlar, iktidarınıza güven sıfıra düşmüş durumda. Kirazlıtepe’de yaşayan insanları ikna etmek için hiçbir yöntem geliştiremeyince de bir hafta sonu gidiyorsunuz, mahallenin camisini hem de içinde Mushaflarla birlikte yerle bir ediyorsunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sabah dörtte camiyi yıktılar.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Bu uygulamayı biz tabii ki dünyanın başka yerlerinde gördük; İsrail’de gördük ama şimdi Boğaz’ın iki yakasında, Kirazlıtepe’de iktidarınız camiyi, hem de hiçbir tebligat yapmadan yıkmayı başarmıştır.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Yapı Denetimi Yasası’nda bir değişikliğe gidiyorsunuz. Bu Yapı Denetimi Yasası 1999 sonrası dönemde sizin iktidarlarınız tarafından geliştirildi. Yapı Denetimi Yasası’nın amacı neydi? Yapılacak olan yapıların; bir, topoğrafik açıdan uygun yerde; iki, mühendislik açısından projesinin şartlarına uygun yapılıp yapılmadığını denetlemekti. Ama siz iktidarlarınızda öyle bir sistem kurdunuz ki belediye başkanlarınız, yapı denetimi şirketleriniz ve müteahhitlerinizle üçlü bir sacayağı oluşturdunuz. Yapı denetimi şirketleri belediyenin izin verdiği firmalar oldu, müteahhitler o firmalardan başka hiçbir firmaya inşaatlarını denetlettiremediler ve bugün imar barışı yasasıyla milyonlarca metrekare kaçak inşaat nasıl yapıldı biliyorsunuz. Nasıl yapıldı? Eğer siz yapı denetimi firmasına, belediyenin yönlendirdiği firmaya giderseniz, 30 bin metrekarelik emsal hakkınızı 130 bin metrekare yaparsınız, 10 bin metrekare inşaatınızı 50 bin metrekare yaparsınız, sonuçta ne yapan ne de yaptıran…

İstanbul’da kanayan bir yara var; Esenyurt. 1994 yılında 50 bin kişinin yaşadığı Esenyurt iktidarınız döneminde tam 1 milyon nüfusa ulaştı. Hiçbir çağdaş ülkede bir kent yılda 50 bin kişi artar mı arkadaşlar, kendi nüfusu kadar artar mı? On binlerce Esenyurt mağduru var, Esenyurt mağdurlarının sorununu çözmek, bu sorunlardan beslenenlerle olmaz. Esenyurt’ta kaçak inşaatlara göz yuman, binlerce kaçak inşaatın yapılmasına, yeşil alanlara, emsal dışı alanlara inşaat yapılmasına göz yuman Belediye Başkanınızı görevden alırsınız ama onu yargıya teslim etmeyi başaramazsınız.

Şimdi buradan soruyorum: Esenyurt Belediye Başkanının yaptırdığı kaçak inşaatlarla ilgili bugüne kadar hangi yasal müracaatı yaptınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – On binlerce Esenyurt mağduru, Türkiye Büyük Millet Meclisini ziyaret ediyor. Şimdi yeni bir düzenlemeyle sigorta yasasını getirerek yarım kalmış inşaatların bitirilmesini düşünüyorsunuz. Yeni bir Düyun-ı Umumiyedir bu, yarım kalmış inşaatları uluslararası fonlara teslim ederek oradaki yurttaşları yeniden fonlara ve yabancı sermayeye borçlandırarak satın almış oldukları, parasını tümüyle ödedikleri mülkleri yeniden satın almak zorunda bırakacaksınız.

6306 sayılı Yasa, Adalet ve Kalkınma Partisinin getirdiği ve başaramadığı ama kentte on binlerce mağdur yaratan bir yasa olarak da hayata geçecektir. İmar barışıyla meraları katlettiniz, kentsel dönüşümle de kentlerde yaşayan yoksulları evinden, barkından ettiniz. Bunlarla sözlerimi tamamlıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci konuşmacı, Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan...

SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nde imzası olan bir milletvekili olarak teklifin tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce Zonguldak’ta yaşanan maden kazasında yaşamlarını kaybeden maden işçilerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Edirne Milletvekilimiz Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Erdin Bircan Bey’e Allah’tan rahmet; Cumhuriyet Halk Partisine, yakınlarına, ailesine başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz kanun Çevre Kanunu olmakla beraber, değişikliğin içerisinde İmar Kanunu’na ve afet riski altındaki bölgelerde yapılacak yapılar hakkındaki mevzuata ilişkin de düzenlemeler var ama çevrenin hassas bir değer olduğu dün akşam da tümü üzerinde diğer parti gruplarından yapılan konuşmalarda da ortaya kondu. Evet, çevre, hepimizin ortak yaşam alanı, dolayısıyla buna ilişkin yapılan mevzuatlar siyasetin üzerinde. Herkesin içerisinde destek vermesi gereken ve komisyonda olduğu üzere de bu desteği tüm parti gruplarının vererek Genel Kurula getirdiği bir yasa teklifi.

Kanun içeriği itibarıyla özellikle yapılaşmanın yoğun olduğu ülkemizde sanayileşmeyle beraber dünyada başlayan fakat ülkemizde de özellikle 50’li yıllardan, 60’lı yıllardan yoğun göçün yarattığı imara ilişkin, altyapıya ilişkin, çevreye ilişkin sorunlara dair çıkartılmış ve… Gerçekten etkin mevzuatlar var değerli arkadaşlar. Hatip, benden önce konuşan Cumhuriyet Halk Partili hatip “Evet, mevzuatlar yapılıyor fakat yenisi yapılıyor.” gibi söyledi. Hayır, bu mevzuatlar… Gerek Çevre Kanunu gerek 3194 sayılı İmar Kanunu gerekse 6306 sayılı kentsel dönüşümü kapsayan Kanun yürürlükte ama bunlara ilişkin daha düzenleyici, vatandaşlarımızın ve hak sahiplerinin hak sahipliklerini destekleyen düzenlemeler de yapılması gerekiyor. Çünkü yaşanan süreç ihtiyaçları, tüketimleri ve tüketimlere bağlı alışkanlıkları son derece etkiliyor, dolayısıyla yasal mevzuatın da güne uygun hâle getirilmesi kaçınılmaz oluyor.

Çevreyle ilgili süreç çok önemli. Dünyada da buna ilişkin düzenlemeler yapılıyor. Çevre Kanunu hakkında yapılan düzenlemeleri özellikle yoğun kapsamasının sebebi de ülkemizdeki yoğun poşet kullanımı, depozito uygulaması ve geri kazanım bedellerinin kanuna konmasıyla ilgili. Evet, sıfır atık sistemini Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız yürürlüğe koydu. Bu konuda önemli çalışmalarından ötürü onlara teşekkür ediyoruz. Ama bir sistemin hayata geçirilmesi için tüm bileşenleriyle beraber ve bu sistemin de kendi içerisinde bir finansmanının da sağlanması gerekiyor. Bu itibarla, Çevre Kanunu içerisinde dercedilen, özellikle poşet kullanımını kısıtlı hâline getiren ve yine, geri kazanım bedelleriyle ambalaj üreten kişilerden cüzi miktarlarda, sistemin yürüyebilmesi için finansmanı öngören bir poşet bedelinin alınması ve geri kazanımın yerinde, kaynağın yani atığın oluştuğu noktada ayrıştırılarak ve bunun da bundan sonra Türkiye’de her şeyin çöpe gitmeden, öncesiyle, ayrıştırmayla, değerlendirmeyle, çöpe ne kadar az atık gidiyorsa bundan ekonomik bir kaynak üretmekle daha faydalı olacağı ilkesine dayanıyor.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin, on altı yıldır Hükûmetimizin yoğun çabalarıyla sanayileşme, yapılaşma, kentsel gelişim süreçlerinde çevreye etkilerini en aza indirgeyici mevzuatlar yaptığı malumunuz. Özellikle günümüzde gerek kamunun gerekse özel sektörün çevre bilinci hususunda gösterdiği hassasiyet sevindirici, zaten tüm parti gruplarındaki hatipler de bu husustaki hassasiyetlerini dile getirdiler. Gerek 2872 sayılı Çevre Kanunu gerek 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun gerekse 3194 sayılı İmar Kanunu ve ona bağlı yapılan düzenlemeler, yönetmelikler ülkemizde belli alanlarda bu işi belli noktaya kadar getirdi.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşu 1923 ve sonrasında yaşanan ekonomik süreçlerle belki Avrupa ülkelerine nazaran şehirleşme, kentleşme ve bu alanda mevzuat ihdasında biraz geç kalmış olabiliriz. Şehirlerimizi eleştirirken, bu konuda hizmet veren belediyeleri veya hükûmetleri eleştirirken diğer Avrupa ülkelerindeki tarihsel sürece bakmak gerekiyor. Dolayısıyla bu işlerin Batı’da beş yüz yılı aşkın süreçleri varken ülkemizde imar planlarının 1950’li yıllarda yapıldığına baktığımız zaman biraz insaflı olunması gerektiği kanaatindeyim.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde genel olarak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçmemizden kaynaklı bazı teknik düzenlemeleri getiriyoruz. Yine, geri kazanımı neredeyse imkânsız olan poşet kullanımını minimum hâle getirmek için ciddi bir düzenleme yapıyoruz çünkü ülkemizde, değerli milletvekilleri, maalesef yılda 30 veya 35 milyar adet poşet kullanılıyor ve bunların da yüzde 90’ınından fazlası çöpe gidiyor. Böyle bir ambalajın tüketilmesi yaklaşık birkaç dakikayı alırken doğada bunun varlığı 400 yıl sürüyor. Bu kadar çarpıcı sonuçlar varken bunlara ilişkin yasal düzenleme yapmakta tabii ki tüm grupların mutabakatı çok önemli.

Tabii, bununla beraber egzoz ölçümlerine ilişkin düzenleme yapıyoruz, idari cezaların söz konusu olduğu bir düzenleme çünkü bu da hava kalitesi açısından çok önemli.

Isınma kaynaklı hava kirliliğinin önlenmesi. Değerli arkadaşlar, bunlar, yine, kömürle ilgili bazı düzenlemeler.

Kaynağından ayrı toplanarak sıfır atık yönetim sisteminin hayata geçirilmesi. Bu hususta Sayın Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan Hanımefendi’ye de teşekkür ediyoruz, bu konuda çok ciddi bir himayesi ve desteği var.

Yine, teklifin imara ilişkin bölümlerinde yapı müteahhitlerinin sınıflandırılması söz konusu. Hem mali hem teknik hem de yeterlilik yönünden söz konusu müteahhitlere ilişkin sınıflandırma daha önce başka komisyonlarda konuştuğumuz bir konuydu. Çünkü ülkemizde mevzuatı ne kadar değiştirirsek değiştirelim, nihayetinde, bu işleri yapan müteahhitler var. Onlara ilişkin düzenleme de bu kanun teklifinin içerisinde bulunuyor.

Ülkemizde su yüzeyleri üzerinde herhangi bir şekilde enerji tesislerinin yapılmasına ilişkin mevzuatta bir yer yoktu. Yine, su yüzeyleri üzerinde… Burada yine parti gruplarının çevreye ilişkin, enerjiye ilişkin daha önceki toplantılarda dile getirdiği bir husus vardı: “Niye tarım alanlarını kullanıyoruz? Niye orman alanlarında enerji tesisleri kuruyoruz?” Değerli arkadaşlar, özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının -güneş panelleri ve rüzgâr gülleri gibi; bunların dünyada da emsalleri var, özellikle Avrupa’da- atıl su alanları yüzeylerinde kurulması için kanunda buna cevaz veren bir madde ihdas ediyoruz.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’a ilişkin düzenlemede de kira yardımının kapsamını genişletiyoruz. Çünkü bu alanlarda kentsel dönüşüm yapmamız ülkemizin deprem gerçeğiyle ve malumunuz, bu alanlarda yapılacak idari işlemlerin zorluğuyla ilgili. Vatandaşımız açısından, bunu her ekonomik sınıftaki insana, orada konaklamıyor, ikamet etmiyor olsa dahi bu hususta bir mali destek vermek için bu önemli düzenlemeyle kira yardımı kapsamını genişletiyoruz. Herhangi bir şekilde afet riskli alanlardaki düzenlemelerle bir geri adım yapıldığı yok, kentsel dönüşümü destekleyen nitelikte.

Değerli arkadaşlar, depozito kullanımını genişletmek istiyoruz. Çağdaş dünyada depozito kullanımıyla bu konudaki malzemelerin hemen hemen yüzde 90’ı geriye toplanıyor. Bu, ülkemizde yok denecek kadar az. Burada geri kazanım katılım payı söz konusu. Geri kazanım katılım payı gibi bir pay ihdas etmeden bu sistemin sürdürülebilirliğini sağlamak mümkün değil. Zaten bugüne kadar böyle bir sistemin yürüyen bir şekilde, tam layıkıyla oturmamasının sebebi bu işin finansmanının planlanmamış olması. Bu şekilde poşet veya paket üreten, ambalaj üreten kişilerden ve şirketlerden cüzi bir miktarda katılım payı almak suretiyle bu sistemin finansmanı da sağlanmış olacak.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde bir kişi yılda 440 adet poşet kullanıyor. Amacımız, 2025 yılına kadar bunu ciddi miktarda azaltıp bir kişinin kullandığı poşet sayısını yaklaşık onda 1’ine kadar indirmek.

Sürem azaldığı için toparlama gereği hissediyorum.

Değerli arkadaşlar, malum, çevreye ilişkin hususların çok siyaset boyutu yok ama milletimizin huzur ve refahının sağlanabilmesi amacıyla çevremizi korumamız ve bunu da çocuklarımıza aktarmamız gerekiyor. İki gün önce Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü. Ben de bir mühendis olarak, eşi de çevre mühendisi olan bir kişi olarak çocukların en büyük hakkının temiz bir çevrede, sağlıklı bir ortamda yaşamaları olduğunu düşünüyorum.

Değerli dostlar, bu süre içerisinde ülkemizde önemli şeyler yapıldı. Bunları çok kısa bir şekilde anlatmaya belki vakit yetmedi ama… Sayın Cumhurbaşkanımız hafta sonunda millet bahçelerini açtı. Bunlar gerçekten İstanbul ölçeğinde 1,5 milyon metrekare kadar yeşil alanının İstanbul’a kazandırılması anlamında çok önemliydi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla) – Bununla beraber, Haliç’in temizlenmesinden İstanbul’un su probleminin çözülmesi sürecine kadar geçen dönemde ülkemizdeki çevre bilinci gerçekten ciddi anlamda arttı. Çevre sadece yeşil demek, su demek değil, hava kalitesinin artması için de ülke genelinde başta büyükşehirler olmak üzere tamamen doğal gaza geçilmesi çok ciddi anlamda faydalar sağladı. Bunun gibi, sigaraların kapalı alanlarda yasaklanmasından benim bölgemdeki Ergene Havzası Çevre Eylem Planı’na kadar bütün süreçler çevreyle ilgili önemli kazanımları sağladı.

Ben bu anlamda Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın bürokratlarına, tabii başta Sayın Cumhurbaşkanımıza, emeği geçen tüm bakanlara; kendisi burada oturuyor, tabii ki su deyince, çevre deyince, orman deyince ülkeye yaptığı hizmetlere teşekkür etmemiz gereken Sayın Veysel Eroğlu eski Bakanımıza, emeği geçenlere, herkese teşekkür ediyorum ve bu kanunun ülkemiz açısından, milletimiz açısından, çocuklarımız ve çevre açısından hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, kayıtlara geçmesi açısından ben söz aldım.

Biraz önceki hatip şöyle bir cümle yani Üsküdar’la ilgili bir konu gündeme geldi, Kirazlıtepe... Ben o bölgenin milletvekiliyim. Kirazlıtepe’de Üsküdar Belediyesi sabah 04.30’da, imar barışından yararlanan ve belgesi olan camiyi yıktılar. Yani hem imar barışından yararlanmış hem belgesi var hem de sabah 04.30’da.

Bir de biraz önce hatip şunu söyledi, “Çevrenin siyasi bir şeyi yok.” dedi. Gayet rahat, çevrenin üzerinde talan var, yağmalama var; bundan daha büyük ne siyaseti olabilir?

Teşekkür ediyorum, saygılar.

BAŞKAN – Sayın Tanal, iki sefer kayda geçti.

Şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız...

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başkanım, ben söz...

BAŞKAN – Şunu bitireyim, size söz vereyim Sayın Başkan.

Bu sürenin on dakikası sorulara, on dakikası cevaplara ayrılacaktır.

Değerli milletvekilleri, dün sisteme giren milletvekillerimiz vardı.

Sayın Ünver...

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

“Çevreciyiz.” diyorsunuz hatta “Çevrecinin daniskası benim.” diyen Genel Başkanınız büyük bir çevreci hamle olarak sunduğu millet bahçelerinde milletimizin çoluk çocuk yatıp yuvarlanmasını tavsiye ediyor. Diliniz bunu söylerken bir yandan da termik santrallerle, HES’lerle, nükleer santrallerle, siyanürle altın arayan uluslararası şirketler eliyle oksijen deposu ormanları, doğa harikası kıyıları, dağları, tepeleri, tarım arazilerini, zeytinlikleri yok ediyorsunuz. Buraları yandaş şirketlerin, uluslararası sömürü odaklarının yağmasına, talanına açıyorsunuz. Yoksa bizim çevreden anladığımız ile sizin çevreden anladığınız farklı mı? Biz “çevre” denilince doğayı, oksijen deposu ormanlarımızı, dünya harikası kıyılarımızı, Anadolu’nun mümbit topraklarını anlıyoruz. Siz “çevre” denilince bunları değil de eş dost, arkadaş, yandaşlardan oluşan sosyal çevrenizi mi anlıyorsunuz? “Çevreyi korumak” denilince de bunları korumayı mı anlıyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Barut… Sayın Barut yok mu arkadaşlar?

Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dünya Diş Hekimleri Günü’nü kutluyorum.

Güneş sisteminin mavi gezegeni dünyamız ve onda olan canlı, cansız varlıklarla birlikte ve iç içe bulunmaktayız. Bu, bizim çevremizdir. Hayatiyetimizin devamının olmazsa olmazları hava, su, toprak ve güneşe ekânimi erbaa “dört olmazsa olmazlar” denmektedir. Bu değerlerin korunması ve kollanması en önemli görev ve sorumluluğumuzdur. Bu alanda ve anlamda yapılan ve yapılması gereken birçok iş ve işlem vardır. Şehirlerimizi, ilçelerimizi, mahallelerimizi yaşanılır kılmak, doğal çevremizi koruyup ondan faydalanmak konusunda bilgili ve bilinçli bir şekilde sorumluluğumuzu kuşanmalıyız.

Allah kâinatı yaratmış ve dengeyi koymuştur. Dengeye müdahale, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurur. İnsanların kendi işledikleri kötülükler sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. “Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını dünyada onlara tattıracaktır.” buyurulur Rum Suresi 41’inci Ayet’te.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelebi…

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Uzman çavuşlarımızın özlük haklarına, mesleki güvencelerine ilişkin soru önergesi verdik; bir ay oldu, hâlâ cevap yok. 15 tane soru sorduk; “evet”, “hayır” cevabı verseler beş dakikalarını alırdı.

İki soruyu tekrarlıyorum: Uzman çavuşlar sözleşmeyle görev yaptıklarından dolayı, herhangi bir kanun ve yönetmeliğe dayanmadan sözleşme fesihleri yapılmaktadır. Mesleki güvence için kadro çalışması yapılmakta mıdır?

İki: Uzman çavuşların aldığı ek gösterge 3000’dir, astsubaylarımızın 5/6’sı oranında verilmektedir. Devlette hiçbir statü başka bir statünün almış olduğu ek göstergenin parçalanmış hâlini almazken sadece bu ayrımcılık uzman çavuşlarımıza yapılıyor. Bunu düzeltmeyi düşünüyor musunuz? Özetle tekrar soruyorum: Kadro çalışması yapıyor musunuz? 3600 ek gösterge verecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Sayın Başkan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanına sesleniyorum: Türkiye'de “taşerona müjde” olarak lanse edilen kadro uygulaması ne yazık ki çalışanlar arasında yeni tedirginlikler yaratmıştır. Kadro alan taşeron işçilerin çalışma koşulları daha güvencesiz hâle gelmiştir. Çalışanların iş yükü artmış, emeklilik yaşı gelenler işten çıkarılmaya başlanmıştır. Öte yandan, İŞKUR’dan geçici işçi adı altında üç, altı ya da dokuzar aylık dönemler hâlinde daha düşük maaşlı işbaşı yaptırılan sözleşmeli personellerden sözleşmesi bitenlerin işine son verme uygulaması da hayata geçirilmiştir. Adana’da olduğu gibi, Türkiye’deki diğer şehir hastanelerinde çalışan temizlik personellerine de kadro verilmemiştir. Kadro verildiği savunulan 1 milyon işçinin taşeron sistemindeki maaş ve çalışma koşullarında bir değişiklik olmamıştır. Ekonomik kriz ve maaşlarda yapılan kesintiler de kâbus olmuştur. Taşerondan kadroya geçen emekçilerin hakları genişletilmeli, kadrolularla aynı haklara sahip olmaları sağlanmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumartesi günü tüm yurtta Öğretmenler Günü’nü kutlayacağız. Tüm öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin ve velilerimizin yani eğitimimizin çözüm bekleyen çok büyük sorunları var. Bunlardan birisi de ücretli öğretmenlerimizin SGK prim gün sorunudur. Asgari ücret seviyesinde aylık ücret alan çoğu eğitim fakültesi mezunu bu kardeşlerimizin sigortalı gün sayısına ilişkin mağduriyetleri yıllardır görmezden gelinmektedir. Bir ay içerisinde iş günlerinin tamamında fiilen görev yapan ücretli öğretmenlerimizin yüz otuz saate karşılık sigortalı prim gün sayısı on dokuz gün olarak SGK’ye bildirilmektedir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak öğretmenler odasında aynı işi yaptığı hâlde öğretmenlerin sınıflarının ayrılmasına karşıyız. Ulu Önder’imiz Mustafa Kemal Atatürk’ün geleceğimizi emanet ettiği öğretmenlerimizin gününü şimdiden kutluyor, eğitimdeki tüm sorunların bir an önce çözülmesi dileğiyle saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Alban? Yok.

Sayın Öztunç…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

“Çevreci” demekle çevreci olunmuyor. Memleketim Elbistan’da öyle poşetle falan değil, filtresiz termik santralden dolayı ciddi bir çevre kirliliği vardır. “Hava kirliliğinin giderilmesi için doğal gaz geliyor Elbistan’a.” denildi, öyle büyük şovlar yapıldı, ateşler yakıldı. “Evet, doğal gaz geldi Elbistan’a.” denildi. Vatandaş gitti, ocağı bir açtı, gaz yok hava var. Maalesef yine bir kandırmaca, doğal gazın falan geldiği yok.

Özelleştirdiğiniz şeker fabrikası bütün pisliğini, atığını Ceyhan Nehri’ne akıtıyor. Ceyhan Nehri eskiden balıkların yaşadığı bir nehirdi şimdi ot bile bitmiyor.

Aksu Çay’ındaki çevre kirliliği ortada, had safhada. “Çevre kirliliğiyle mücadele ediyoruz.” “Çevreciyiz.” demekle çevreci olunmuyor. Hiçbir şekilde çevreci değilsiniz, tam tersine, çevreye düşman bir iktidarsınız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tığlı? Yok.

Sayın Kaboğlu…

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Dün Plan ve Bütçe Komisyonunda Çevre ve Şehircilik Bakanına İstanbul Altunizade Validebağ Korusu’nun millet bahçesine dönüştürülmesinin sakıncalarını anlattım. Bu korunun birinci derece doğal sit alanı olarak ilan edildiğini, ekosistemi yansıttığını ve bunun millet bahçesine dönüştürülmesi durumunda bu ekosistemin bozulacağını, dolayısıyla Anayasa’nın 56’ncı maddesinin devlete yüklediği önlemek, korumak ve geliştirmek yükümlülüğünü ihlal edeceğini, doğal denge bakımından Anayasa’nın 13’üncü maddesini ihlal edeceğini belirttim ve bu şeyden vazgeçilmesi gerektiğini önerdim. Bakan ise verdiği yanıttı: Bunun bir rant projesi olmadığını söylüyor. Oysa millet bahçesi var olanı iyileştirmek amacıyla yapılır yoksa iyi olanı bozmak amacıyla millet bahçesi yapılmaz.

BAŞKAN – Sayın Karabat…

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Sayın Başkan, elektrik üretimi ve dağıtımında yaşanan rant anlayışı hâlâ devam ediyor. Bu durumun en somut örneği elektrik faturalarında ortaya çıkıyor. Vatandaşın faturalarda hangi vergi ve fonlara ödeme yaptığı belirsiz. Elektrik faturaları üzerinden enerji fonu, TRT Payı, elektrik tüketim vergisi alınmaktadır. Yandaş bir kanal hâline gelen TRT’nin özellikle altını çizmek gerekiyor. elektrik faturalarındaki kayıp ve kaçak bedeli haksız, hukuksuz biçimde tahsil edilmeye devam ediyor. Konuyla ilgili sayısız dava ve yargı olmasına rağmen yargı tüketiciler lehine karar vermesine rağmen bu kararlar fiilen uygulanmıyor. Bununla ilgili bir şey yapmayı planlıyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, kırk bir yıldır eczacılık mesleğini sürdürmekteyim. Benim ve benim gibi birçok meslektaşımın da dikkatini çeken bir durumu sizlerle paylaşmak istiyorum.

12 Nisan 2014 tarihli 28970 sayılı Resmî Gazete’de çıkan Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmelik gereği “Eczane denetimleri kurum ve sağlık denetçileri sağlık müdürlüğü tarafından görevlendirilir. Yılda en az iki defa zorunlu olmak üzere eczaneler sağlık müdürlüğünce denetlenir.” 2006 yılına ait olan eczane denetim formunun 18’inci sorusu “Atatürk resmi mevcut mu?” ibaresi 2017 yılında eczane denetim formundan kaldırılmıştır. Sağlık Bakanlığınca bu ibare neden kaldırılmıştır? Hangi tarihte kaldırılmıştır? Kaldırılma gerekçesi nedir?

BAŞKAN – Sayın Gürer...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

24 Kasım Öğretmenler Günü’nü içtenlikle kutluyorum. Öğretmenlerimizin ciddi sorunları vardır. Kadrolu, ücretli, vekil öğretmenlik ayrımı sonlandırılmalıdır, tüm öğretmenlere kadro verilmelidir. 117 bin öğretmen açığının bulunduğunu Sayın Bakan yazılı sorumuza verdiği yanıtta ifade etmiştir. Bu kadrolar doldurulmalıdır. Öğretmenler ve memurlar için ek gösterge 3600 çıkarılmalıdır. 24 Kasımda öğretmenler için 1 maaş ikramiye verilmesi için de kanun teklifi verdim. Bu teklifin de komisyona gönderilip kanunlaşması sağlanmalıdır. Öğretmen özlük hakları iyileştirilmelidir. Öğretmenlerin sosyal yaşamı geçmişi arar boyutta geriye düşmüştür. Liyakat, atamalarda mutlaka dikkate alınmalıdır. Ayrıca öğretmenlerle ilgili açılmış davalarda açığa alınan öğretmenlerin yapılan araştırma ve soruşturmada suçu olmayanların tekrar mesleğe iadesi de mutlaka sağlanmalıdır. Bu duygularla, Başöğretmen Atatürk başta olmak üzere, tüm öğretmenlerimizden vefat edenlere rahmet dileriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Komisyon...

ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Çok teşekkür ediyorum bütün arkadaşlarıma.

Öncelikle şunu ifade etmek isterim: Çok değerli arkadaşımız, mesai arkadaşımız, Edirne Milletvekilimiz Erdin Bircan ağabeyimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Kendisi iyi bir çevreciydi, özellikle Ergene Havzası’yla alakalı biz ziyaret yaptığımızda nasıl heyecan duyduğunu biliyoruz. Biz kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz “Rahat uyu.” diyoruz. Ergene Havzası’yla alakalı yoğun çalışmalar devam ediyor. Yine, arkadaşlarınız olarak bunu takip edeceğimizi buradan ifade etmek istiyorum.

Yine, Zonguldak’ta meslektaşlarımız, madencilerimiz bir kaza neticesinde canlarını verdiler. Ben de bir meslektaşları olarak bütün madencilerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Özellikle son günlerde kaza geçiren 3 madenci kardeşimize Allah rahmet eylesin, yakınlarına baş sağlığı diliyorum; yaralananlara da Cenab-ı Allah’tan şifalar diliyorum.

Şimdi, özellikle, sorularda kanun teklifiyle alakalı soru yok. Biz, Sayın Başkan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarımızla beraber Çevre Komisyonunda, çevrenin partiler üstü olduğunu ve Allah’ın verdiği bu güzellikleri, nimetleri gelecek nesillere ulaştırmak için hep beraber çalışmamız lazım gerektiğini yaptığımız çalışmalarda orada herkes ifade etti. Burada bizler de bu işte siyasi olarak davranmak istemiyoruz ama geçmişte nasıl sıkıntıların yaşandığını ve bu dönemlerde ne tür önlemlerin alındığını hep beraber görüyoruz. Yeterli mi? Yeterli değil, daha iyisini bulmamız lazım. Bu kanun teklifi; çevreyle alakalı, kirletenin bedelini ödeyeceği ve kirletmeden temiz tutmayı, afet olmadan önlem almayı ve bunun altlığını oluşturan bir kanun teklifi. İnşallah bugün burada bu kanun teklifi yasalaştığı zaman, insanların güleceği gibi, bütün canlıların da güleceğini ve mutlu olacağını buradan ifade etmek istiyorum. Tarihî bir kanun teklifi ve burada buna -inşallah hep beraber- inşallah bütün grupların da destek vereceğine gönülden inanıyorum.

Bizlerle alakalı, kanun teklifiyle alakalı burada soru yok ama diğer sorularla alakalı Hükûmetin değerli yetkilileri de bunlara cevap verecektir.

Ben Komisyonda emek veren bütün arkadaşlarıma, Komisyon üyelerine huzurlarınızda tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerindeki…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, süre bitmedi. Soru talebi olan arkadaşlarımız var. Soru lehine kullanılmalı o süre.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Hazine ve Maliye Bakanına soruyorum:

Bir: Tüketicilerin Aralık 2002’deki borçları 6,6 milyar iken Aralık 2018’de 500 milyar Türk lirasına çıkmıştır, icra dosyası 18 milyona ulaşmıştır. Bunun sebebi nedir? Borçları ve takipleri düşürmek için ne yapmayı düşünüyorsunuz?

İki: Son yedi yılda açılan 4 şirketten 1’i, sonuçta 17.123 şirket kapanmıştır. Bir yılda kapanan şirket sayısı yüzde 25 artmıştır. Bu tablo, ekonominin krizde olduğunun bir göstergesidir. Bunlarla ilgili ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Üç: 2018 yılında KOBİ’lerin bankalara borcu 605 milyar Türk lirasına ulaşmıştır, takibe düşmüş KOBİ sayısı 440 bindir, takipteki KOBİ borcu miktarı 45 milyar Türk lirasıdır. KOBİ'leri bu borç yükünden kurtarmayı düşünüyor musunuz?

Dört: İmalat sanayisinde her 100 tezgâhtan 24’ü üretimden kopmuş, ithalat…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Çevreyle ilgili, grubumuz adına açıklamalarda bulunulduğu için açıklama yapma zorunda hissediyorum.

Tabii, 2002-2017 yılları arasında son on beş yılda yaklaşık 5 milyon hektar alanda çalışma yapılarak 4 milyar 70 milyon fidan toprakla buluşturulmuştur. Yeter mi? Elbette yetmez. 2018 yılı sonunda 254 bin hektar alanda yapılan çalışma tamamlandığında 258 milyon fidan daha toprakla buluşturulmuş olacaktır. 2002 yılında 20 milyon 800 bin hektar olan orman alanı, 1 milyon 500 bin hektar artarak 22 milyon 300 bin hektara ulaşmıştır. Büyük şehirlerde de sosyal açık ve yeşil alan miktarı kişi başına 10 metrekareyken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …2011’den 2013’e 5,2 metrekare artarak 6,2 metrekare yükselmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Süre geçti, geçti.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Belediyelerin yüzde 18’i kent ormanlarına sahiptir. Ayrıca Üsküdar’da bahsi geçen bölgede camilerin yıkıldığından bahsedilmiştir ancak 63 tane yeni cami yapılmıştır.

Genel Kurulun bilgisine arz ederim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, soru süresi…

BAŞKAN – Sayın Taşdoğan…

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, Türkiye genelinde millîlik davetini tamamlamış, Avrupa ve dünyada başarılı dereceler elde etmiş sporcularımız vardır. Bunlar öğretmenlik mesleğine doğrudan atanmaktaydı. Millî Eğitim Bakanlığının atama yönetmeliğinde belirli bir kontenjan sınırlamasıyla kadrolu olarak göreve başlatılması açıkça yazmasına rağmen sözleşmeli olarak öğretmen alındığı hâlde millî sporcuların alımı gerçekleşmemektedir. Kadrolu öğretmen alımlarındaki millî sporcu kontenjan uygulaması, sözleşmeli öğretmen alımları da uygulanabilir hâle getirilmelidir. Ülkemize hizmet etmekten geri durmayan bu gençlerimizin sesine kulak vermeliyiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Komisyon…

ÇEVRE KOMİSYONU BAŞKANI MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Evet, çok teşekkür ediyorum.

Yine burada Çevre Kanunu’yla, bu kanun teklifiyle alakalı soru yok ama şunu söylemek isterim: Bu kanun teklifi geçtiği zaman, özellikle ülkemizde çevresel hassasiyetlerin en üst düzeyde olduğu dönemlerde - burada birinci planda ortak paydası alanda en fazla bu sorunlarla karşılaşılan belediyeler- belediyelerin çevresel sorunlarda çözüm üretecek projelerinin de finansal altyapısını oluşturacak. Burada bizim aldığımız kanun metinleri var. Bunlar önemli. Zaten şu ana kadar Çevre ve Şehircilik Bakanlığının belediyelere çevre kirliliği faslından yardımları var. Atık su arıtma tesislerine, düzenli depolama sahalarına, çöp araçlarına, arazöz, vidanjör ve bunun gibi çevresel sorunların çözümünde belediyelere katkıları var. İnşallah bundan sonra da hem sıfır atığın altyapısını oluşturacak hem de diğer projelerimizde finansal desteği sağlayacak bir kanun teklifi. Az önce de ifade ettim, kirletenlerin bedelini ödeyeceği bir kanun teklifi, bu çok önemli. Diğer taraftan da ülkemiz afet riski altında, çok önemli deprem faylarının üzerinde oturuyoruz. Bu afet riskiyle alakalı, 6306 sayılı Yasa’yla alakalı da yine yeni düzenlemeler var, bunlar çok önemli.

81 milyonun rahat ve huzurlu yaşayacağı bir şekilde bu sorunları ortadan kaldıracak, yasal altyapı eksiklerini ortadan kaldıracak… Kanun içeriğinde bunlar da var, bunlar da çok önemli.

Yine, hem Antalya’da hem Aydın ilimizde yıllardan beri kronikleşmiş sorunları çözecek maddeler de var.

Bütünüyle baktığımız zaman milletimizin lehine, çevresel sorunların çözümüne kolaylık sağlayacak bir kanun teklifi.

Ben, tekrar, bu teklifi veren arkadaşlarımıza ve Komisyonda gece gündüz demeden çalışan, görüş sunan, öneri getiren Komisyon üyesi arkadaşlarımıza, sivil toplum kuruluşlarımıza, hepsine teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

II.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tümüne geçilmeden önce yapılacak oylamada, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yoklama talep ediyoruz toplantı yeter sayısının olup olmadığını denetlemek maksadıyla.

BAŞKAN – Teklifin maddelerine geçilmesinin oylanmasından önce yoklama talebi vardır.

Sayın Özer, Sayın Bankoğlu, Sayın Hamzaçebi, Sayın Antmen, Sayın Sümer, Sayın Köksal, Sayın Polat, Sayın Bulut, Sayın Kaboğlu, Sayın Şevkin, Sayın Çelebi, Sayın Karabat, Sayın Göker, Sayın Ünver, Sayın Tığlı, Sayın Kaplan, Sayın Önal, Sayın Erbay, Sayın Başevirgen, Sayın Bakırlıoğlu.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.06

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Fatma KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

15 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştır.

II.- YOKLAMA

BAŞKAN – Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 27 Kasım 2018 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.17



(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) 15 S. Sayılı Basmayazı 21/11/2018 tarihli 20’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.