TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                  12’nci Birleşim

                                                                                        31 Ekim 2018 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95’inci yıl dönümü münasebetiyle cumhuriyetin ne demek olduğuna, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun önderi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını saygıyla selamladığına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Tunceli’de donarak şehit olan 2 askerimize Allah’tan rahmet dilediğine ve bu konuda her türlü soruşturmanın yapılıp ihmali olanların yargı önüne çıkartılması gerektiğine, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne hayatını kaybeden şehitleri saygıyla andığına ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 31 Ekim SHP eski Genel Başkanı Erdal İnönü’yü ölümünün 11’inci yıl dönümünde saygıyla andığına, Türk Tabipleri Birliği ve EMEKLİ-SEN’in Meclis Başkanlığına yaptığı ziyarete ilişkin konuşması

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, karşılıklı hakaretlerin Meclisin mehabetine yakışmayacağı gibi siyasi partilere de yakışmayacağına ve milletvekillerini temiz bir dil kullanmaya davet ettiğine ilişkin konuşması

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun, 25 Ekim 1993 tarihinde Erzurum’un Çat ilçesi Yavi beldesinde gerçekleştirilen Yavi katliamına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Tunceli’nin Nazımiye ilçesi kırsalındaki operasyonda donarak şehit olan askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ve bu olay sonrasında yaşananlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, devletin Türk devleti, milletin Türk milleti, bayrağın Türk Bayrağı, dilin de Türkçe olduğuna, Tunceli’de donarak şehit olan askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ve Toprak Mahsulleri Ofisinin fındık alımına ilişkin gündem dışı konuşması

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı gündem dışı konuşmasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

4.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasında İYİ PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Milliyetçi Haraket Partisine ve MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

10.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın HDP grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

11.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6’ncı maddesindeki önerge üzerinde yaptığı konuşmasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

12.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, şehit cenazeleri kırsalda olduğunda bakanlar devletin olanaklarıyla o bölgeye giderken tüm siyasi partilerin milletvekillerine de haber verilmesinin daha doğru olacağına ilişkin açıklaması

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

7.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95’inci yıl dönümünü kutladığına, kanser hastalarının umudu olan ilacın SGK ödemesi kapsamına alınarak mağduriyetin bir an önce önlenmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’na ve 11 Haziran Türk Kızılayını 150’nci kuruluş yıl dönümünde başarılı çalışmalarından dolayı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiftçi ve besicilerin mağduriyetlerini giderecek düzenlemelerin bir an önce yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 31 Ekim 1919 tarihinde Kahramanmaraş’ta Millî Mücadele’nin ilk kurşununu atan Sütçü İmam’ı ve Yavi katliamında şehit olanları rahmetle andığına, 1-4 Kasım tarihleri arasında yapılacak olan 4. Kahramanmaraş Gıda, Tarım ve Hayvancılık Fuarı’na herkesi davet ettiğine ilişkin açıklaması

11.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, “İslami olarak Cumhurbaşkanına itaat etmek farzdır, karşı çıkmak harpten kaçmak manasında haramdır.” diyen Harran Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Ramazan Taşaltın’ın ifadelerini nasıl karşıladıklarını, rektör hakkında ne tür işlem yapmayı düşündüklerini, Cumhurbaşkanlığı bütçesinde ve Cumhurbaşkanının maaşındaki artışın sebebinin ne olduğunu Cumhurbaşkanı Yardımcısından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde bir saldırı yaşandığına, bu konuda parti liderlerini, milletvekillerini ve yetkilileri sorumluluğa davet ettiğine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 31 Ekim SHP eski Genel Başkanı Erdal İnönü’yü ölümünün 11’inci yıl dönümünde saygıyla andığına, TÜİK verilerine, maliye ve para politikasındaki öngörüsüzlük tablosunun kaynağının ülkeyi demokrasiden uzaklaştıran mevcut iktidar olduğuna ilişkin açıklaması

14.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının taleplerine ilişkin açıklaması

15.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, ülkede birçok firmanın konkordato ilan ettiğine, 17 yaşındaki diyabet hastası Dilara’nın parasızlık yüzünden kontrole gidemediği için hayatını kaybettiğine ilişkin açıklaması

16.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’nı kutladığına ilişkin açıklaması

17.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Türkiye’nin vergi rekortmeni ve sanayinin lokomotifi olan Kocaeli’nin AKP döneminde sahipsiz bir kent olduğuna, 2016’da temeli atılan Kandıra-İzmit duble yolunun bitirilip bitirilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

18.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici’nin, Tunceli’de şehit olan askerlere rahmet dilediğine, Yavi katliamını bir kez daha lanetlediğine, Büyük Birlik Partisi olarak özel güvenlik görevlileriyle ilgili kanun teklifini Meclise sunduklarına ve 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’nı kutladığına ilişkin açıklaması

19.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının yaşanmaması gerektiğine ve bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılacağına ilişkin açıklaması

20.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, çiftçilerin yaşadığı mağduriyete, tarım kredi kooperatiflerinden alınan kredilerin bir kez daha yapılandırılmasını özellikle Sultanhanı ve Eşmekaya halkı adına talep ettiğine ilişkin açıklaması

21.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, elektrik ve doğal gaz fiyatlarında yüzde 20 indirim yapılmasını vatandaşlar adına Maliye Bakanından talep ettiğine, Afşin Elbistan Linyit İşletmelerinde göçük altında kalarak hayatını kaybeden Mustafa Arslan’a rahmet dilediğine ve bu konuda tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

22.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Tunceli’nin Nazımiye ilçesi Sarıyayla kırsalındaki operasyonda donarak şehit olan Jandarma Özel Harekât timindeki uzman çavuşlar Asım Türkel ve Ferruh Dikmen’e Allah’tan rahmet dilediğine, ilgililerin bu olayda Hazreti Ömer sorumluluğunda olması gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Diyarbakır Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının kapısına asılan “Vekâletleri olsa bile Kurula girişi Kurul Başkanlığı tarafından yasaklanmıştır.” yazısını kınadığına ve sorumlular hakkında soruşturma açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

24.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, duble yollarla övünen Hükûmetin Gerger kara yolunu bugüne kadar tamamlayamadığına, bu konuda herhangi bir çalışmanın olup olmadığını Adıyaman halkı adına Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

25.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’nı kutladığına ilişkin açıklaması

26.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Cumhurbaşkanının 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla yayınlanan kutlama mesajında yapılan hatayı kınadığına ilişkin açıklaması

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 31 Ekim bilim ve siyaset adamı Erdal İnönü’ye ölümünün 11’inci yıl dönümünde Allah’tan rahmet dilediğine, Harran Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Ramazan Taşaltın’ın Cumhurbaşkanına itaat etmenin farz değil farzıayn olduğuna, karşı çıkmanın ise haram olduğuna ilişkin sözlerini kınadığına, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmesi mümkün gözükmeyen bu rektörün ivedilikle görevden alınmasının şart olduğuna, 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü’ne ve Türkiye’nin plastik çöp ithal eden bir ülke konumuna geldiğine ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, dolar kurunun artışıyla birlikte yapılan zamlarda henüz bir iyileşme görülmediğine, 27 Ekim Dörtlü Suriye Zirvesi sonrasında yayınlanan ortak bildiride Suriye’nin terör örgütlerinden arındırılması iradesine yapılan vurgunun önemli olduğuna, Türkiye’nin huzur ve güvenliği için Suriye’nin terör örgütlerinden temizlenmesi gerektiğine, 31 Ekim SHP eski Genel Başkanı Erdal İnönü’yü ölümünün 11’inci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

29.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir gece yarısı o dönemin eş başkanlarının ve milletvekillerinin gözaltına alınıp tutuklandıkları operasyonun Türkiye siyasi tarihine “4 Kasım siyasi darbesi” olarak geçtiğine, 53 belediye eş başkanının cezaevlerinde bulunduğuna, AKP’nin yerel seçim öncesi muhalefeti tasfiye operasyonlarını hızlandırdığına ama ne yapılırsa yapılsın mevcut iktidarın HDP’nin başarısını görmekten kendisini kurtaramayacağına ilişkin açıklaması

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 31 Ekim SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’yü vefatının 11’inci yıl dönümünde rahmetle andıklarına, 31 Ekim 1919 tarihinde Kahramanmaraş’ta Millî Mücadele’nin ilk kurşununu atan Sütçü İmam’ı saygıyla andıklarına, Yasin Yıldız’ın Millî Saraylar İdaresi Başkanlığına Daire Başkanı olarak görevlendirildiğinden bu yana çok sayıda şikâyet alındığına ve Başkanlığın bu konuda devreye girmesi gerektiğine, TBMM yerleşkesinde güvenlik önlemleri adı altında alınan bazı önlemlerin personeli canından bezdirdiğine ilişkin açıklaması

31.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, 31 Ekim SHP eski Genel Başkanı Erdal İnönü’yü vefatının 11’inci yıl dönümünde saygıyla yâd ettiğine ve nezaketinin, üslubunun, mizah anlayışının herkese örnek olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhuriyet Halk Partisinin seçim beyannamesine, parti programına, vatandaşla yapılan akde uygun önerileri kimden gelirse gelsin desteklediklerine, milletin lehine olanları desteklemenin parlamenter demokrasinin, genel ahlak kurallarının gereği olduğuna, küçük siyasi çekişmelerle, ayrışmalarla 15 Temmuz ruhuna, ülkenin demokrasi geleneğine kimsenin halel getirmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

33.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Milliyetçi Hareket Partisinin kendi gündemine hâkim, neyi, ne zaman, nasıl gerçekleştireceğini iyi bilen bir parti olduğuna ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra birçok insanın mağdur olduğuna, bu darbenin siyasi ayağının yanında iktisadi ayağının da bulunduğuna ve bunların ortaya çıkarılmasını istemenin arkasında bir başka sebep aranmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

36.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 15 Temmuzda millî iradeye, ülkeye, vatana ve millete sahip çıkma adına Türkiye Büyük Millet Meclisine gelindiğine ve hiçbir hesabın içerisinde olunmadığına ilişkin açıklaması

38.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Milliyetçi Hareket Partisinin kendi gündemine hâkim olduğuna ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, FETÖ’yle ilgili meselede en büyük riski alan parti oldukarına, iktidarda oldukları için darbenin kendilerine karşı yapıldığına, polemik yapmanın siyasetçilere de ülkeye de faydası olmadığına ilişkin açıklaması

44.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, Erzurum Milletvekili Selami Altınok’un HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası münasebetiyle Türk Kızılayının insanlık adına yaptığı işleri bir kez daha takdir ettiğine ve başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

46.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun, zeytin hasadının başladığı dönemde tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla Afrin’den zeytinyağı getirtilmesinin üreticimizi zor duruma soktuğuna ilişkin açıklaması

47.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ikinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz’ın, Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’ın 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6’ncı maddesindeki önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

52.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

53.- Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’ın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir pilotun yetişme maliyetinin ne olduğunu, görevden alınan pilot sayısını ve mecburi görev sürelerinin neden kısaltıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

54.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, son yıllarda artan ithalatın ülke tarımında söz sahibi olan Yozgat çiftçisini derinden etkilediğine ve çerezlik ay çekirdeğinin neden ithal edilmesi gerektiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

55.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Sivas Demir Çelik Fabrikasında çalışan işçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

56.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, OHAL Yasası’nın kabul edilmesiyle Türkiye’nin karanlığa sürüklendiğine, demokratikleşme yönünde derhâl adım atılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

57.- İstanbul Milletvekili Memet Bülent Karataş’ın, İstanbul’un Tuzla ilçesinde bulunan deri sanayisinden kaynaklanan sorunlarla ilgili kamu kurum ve kuruluşları göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

58.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 9’uncu maddesindeki önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve rektörlük yaptığı dönemde OHAL listesindeki kaç kişiyi göreve başlattığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

59.- İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın, milletvekili olarak görevlerinin susturulan insanların sesi olmak olduğuna ve on aydır cezaevinde tutulan Berkay Ustabaş’ın serbest bırakılmasını tüm öğrenci arkadaşlarının talep ettiğine ilişkin açıklaması

60.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve rektör olarak görev yaptığı dönemde atamalarda kimseye öncelik tanınmadığına ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM üyelerinden oluşan bir heyetin, 3-5 Aralık 2018 tarihlerinde Karadağ’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/54)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır’ın, İtalya Senatosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Vito Rosario Petrocelli’nin davetine icabetle 21 Kasım 2018 tarihinde Roma’da gerçekleştirilecek "MED Öncesi Parlamentolararası Toplantısı” başlıklı toplantıya katılımına ilişkin tezkeresi (3/55)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır ve beraberindeki heyetin, Romanya Senatosu Dış Politika Komisyonu Başkanı Cristian-Sorin Dumitrescu davetine icabetle Romanya’nın Başkenti Bükreş’te gerçekleştirilecek Romanya-Türkiye-Polonya Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısı’na katılımlarına ilişkin tezkeresi (3/56)

B) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Rusya Meclis Başkan Vekili Alexandr Sergevich ve beraberindeki heyete "Hoş geldiniz." denilmesi

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkanvekili ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, FETÖ’nün hain darbe girişimine yardım ve yataklık eden iş birlikçilerin ve sorumluların, bu teşebbüse karşı sorumlulukları gereği önlem almayanların ve bu hain örgütün siyasi ve iktisadi destekçilerinin belirlenmesi amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk Mızraklı ve arkadaşları tarafından, 674 sayılı KHK uyarınca Demokratik Bölgeler Partisi Belediyelerine atanan kayyumların araştırılması amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Serkan Topal ve arkadaşları tarafından, Hatay ilinin sorunlarının araştırılması amacıyla 24/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6)

 

X.- KAPALI OTURUMLAR

(ÜÇÜNCÜ OTURUM)

(Kapalıdır)

 

 

 

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 2018 yılı içinde kapanan gazete, dergi sayısı ile işten çıkarılan gazeteci sayısına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/3511)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Anadolu Ajansının kiraladığı makam araçlarına ve bu araçların kullanımına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/3826)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Resmî Gazetenin sadece dijital ortamda yayınlanmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/3830)

31 Ekim 2018 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95’inci yıl dönümü münasebetiyle cumhuriyetin ne demek olduğuna, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun önderi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını saygıyla selamladığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündem dışı konuşmalara geçmeden önce, önceki gün hep beraber kutladığımız cumhuriyetimizin 95’inci yılıyla ilgili birkaç konuyu sizlerle paylaşmak isterim. Cumhuriyet, iktidarın bir aileye, bir sınıfa, bir zümreye veya şahsa ait olmadığı bir rejimdir. Cumhuriyet rejiminde akrabalık, sınıf, kabile ilişkileri kimseye hukuki ayrıcalık sağlamaz. Cumhuriyet rejimi, kulluktan yurttaşlığa geçişin, yurttaşlık ilişkisinin hukuken temin edildiği bir rejimin adıdır. Cumhuriyet rejiminde siyasal iktidar hukuki olarak her yurttaş için eşit haklar içerir. Türkiye Cumhuriyeti, tarih sahnesinden silinmek istenen bir milletin var oluşunun, sömürge olarak değerlendirilmek istenen bir ulusun sömürge olmaktan kurtulup Türkiye coğrafyasının vatana dönüştürülmesinin bir simgesidir. Türkiye Cumhuriyeti, bu siyasi coğrafyanın ekonomik olarak da vatan hâline getirilmesinin, Kurtuluş Savaşı’yla kazanılan zaferin ekonomik zaferle taçlandırılmasının adıdır.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir. Cumhuriyet kulluktan yurttaşlığa, ümmetten millete geçiştir. Cumhuriyet karanlıktan aydınlığa yürüyüştür. Cumhuriyet hukukun üstünlüğüdür, yargının bağımsızlığıdır. Cumhuriyet insan haklarıdır, düşünce ve vicdan özgürlüğüdür. Cumhuriyet kadın erkek eşitliğidir. Cumhuriyet demokrasinin en çağdaş ve mantıklı uygulamasını temin eden hükûmet şeklidir. Cumhuriyet ilim ve ahlakın, adalet ve faziletin iktidarıdır. Cumhuriyet laikliktir, halkçılıktır, devrimciliktir. Cumhuriyet erdemli insanların yönetimidir. Cumhuriyet bütün yurttaşların millî devlet ve üniter yapıda güven içerisinde yaşamasıdır. Cumhuriyet yurtta barış, dünyada barıştır. Cumhuriyet eğitimde, ekonomide, siyasette, kültürde, sanatta çağdaş uygarlıkların düzeyine erişmektir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun önderi, önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını minnet duygularımla saygıyla selamlıyorum, hepinizin başarılı bir gün geçirmenizi diliyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekilimize gündem dışı söz vereceğim, ondan sonra, sisteme giren yirmi arkadaşımıza söz vereceğiz.

Gündem dışı ilk söz, Yavi katliamı hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekilimiz Sayın Zehra Taşkesenlioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Taşkesenlioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun, 25 Ekim 1993 tarihinde Erzurum’un Çat ilçesi Yavi beldesinde gerçekleştirilen Yavi katliamına ilişkin gündem dışı konuşması

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; bir milletvekili için en zor anlardan biri de yıllar önce bile gerçekleşse bir katliam hakkında söz almaktır ancak hem tarihe not düşmek hem de bu acıyı yeniden hatırlayarak tabiri caizse Türk Silahlı Kuvvetlerinin yaptığı çalışmalara motivasyon sağlamak amacıyla sizlere bugünkü konuşmayı gerçekleştiriyorum.

77 yaşındaki Cevat Menteşe’nin anlattığı olayla başlayacağım. Cevat Menteşe diyor ki: “Yirmi beş yıl önce, 25 Ekim akşamı evimde çay içtikten sonra kahveye gidip arkadaşlarla sohbet etmek ve mevcut haberleri izlemek amacıyla, televizyon izleyebilmek için kahveye gittim. Ancak hemen, ben kahveye gittikten üç dört dakika sonra, kendilerinin PKK terör örgütü mensupları olduğunu daha sonra öğrendiğimiz 4-5 kişi içeriye daldı ve ‘Ateş açın.’ talimatıyla beraber, içeriye attıkları -tozu dumana katacak olan- bir tozla beraber yaklaşık 50 kişinin birden bire yere serilmesine vesile oldular. Ve sonra şu sesleri ömrüm boyunca unutmayacağım, ‘Annem nerede?’ ‘Babamın ayağına ne oldu?’ ‘Acaba buradaki benim oğlum muydu?’ haykırışlarını ömür boyunca unutmayacağım.” Bu katliam yirmi beş yıl önce Erzurum’un Çat ilçesinin Yavi beldesinde gerçekleştirildi. Sadece bu muydu? Maalesef. Yine aynı yıl; 5 Temmuz 1993 yılında Erzincan Başbağlar’da yapılan katliamda da 33 kişi şehit oldu maalesef. Ne uğruna yaptılar? Ülkeyi bölebilme uğruna bunu yaptılar. Kimler yaptılar? Birtakım başka ülkelerin ittifaklarıyla gerçekleşmiş olan, onların ideal ve emellerini Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleştirmeye çalışan terör örgütünün mensupları bu ve buna benzer katliamları ülkemizde yapmaya çalıştılar. Ancak unuttukları bir şey vardı, hem bölgedeki halkın kararlılığı hem de Türkiye Cumhuriyeti devletinin kararlılığıyla terör örgütünün her geçen gün kökünü kazımaya devam ediyoruz. Sadece terör örgütünün değil, terör örgütüne destek veren herkesin de kökünü bu ülkede kazıyacağız ki bir daha Yavi katliamı, bir daha Başbağlar katliamı gerçekleşmesin bu ülkede. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tabii ki hem Yavi katliamında hem Başbağlar katliamındaki hem de bugüne kadarki sivil ve asker bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize de tekrar şifalar diliyorum.

İbni Haldun diyor ya: “Coğrafya kaderdir.” Evet, bizim coğrafyamız Avrupa ile Asya arasındaydı, jeopolitik konumu birçok ülkenin de gözünün burada olmasını sağladı. Ve yıllar önce “hasta adam” dedikleri devletten sonra yine cumhuriyetimizin 95’inci yılını kutladığımız bugünlerde tek amaçları Türkiye Cumhuriyeti devletini bölmek ve parçalamaktır. Ancak hem onlara hem ülkemizdeki maşalarına söyleyeceğimiz ana söz: Türkiye Cumhuriyeti devleti parçalanmayacaktır ancak onu parçalamaya çalışanları Kandil’de, Cudi’de bizler parçalamaya da devam edeceğiz Allah’ın izniyle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Biz büyük medeniyetin evlatlarıyız ve güçlü bir devletin, güçlü bir milletin temsilcileri olarak da tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet ülküsü içinde mücadeleye devam ediyoruz. Elhamdülillah, terör örgütünün ülkemizde faaliyet gösteren mensuplarının sayıları artık sayılamayacak kadar az hâle geldi. Sadece başarımız bu noktada değil, artık terör örgütü ve terör örgütüne mensup ve bununla bağlantılı olan her zihniyet gençlerimizi dağa kaldıramıyor. Çünkü gençlerimize addettikleri şey ya bir katliamda canlı bomba olmak ya da Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğine kurşun sıkmaktır. Bir dönem birtakım yalanlarla gençleri uyutanlar artık uyutamayacaklarını net bir şekilde görmüş oldular.

Son olarak, cumhuriyetimizin 95’inci yılını kutladığımız bugünlerde, bir kez daha, terör örgütüne ve terör örgütüyle iltisaklı olan herkese haykıracağımız en önemli ifade Türkiye Cumhuriyeti devleti ilelebet payidar kalacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Ağzına sağlık.

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Tebrik ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşkesenlioğlu.

Değerli milletvekillerimiz, gündem dışı ikinci söz, adalet ve hukuk hakkında söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın Ali Mahir Başarır’a aittir.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET KAYA (Trabzon) – “Tek devlet, tek devlet…” Bu tek devletin adı nedir?

ZAFER IŞIK (Bursa) – Dedi ya “Türkiye Cumhuriyeti payidar kalacaktır.” diye, zoruna mı gitti?

AHMET KAYA (Trabzon) – Zoruma gitmedi.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen, karşılıklı konuşmayalım. Hatiplerimiz kürsüden konuşuyor. Ben isteyene her zaman istediği yerde söz veririm. Karşılıklı konuşmayalım ve hatibin insicamını lütfen bozmayalım.

Buyurun Sayın Mahir Başarır.

2.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Tunceli’nin Nazımiye ilçesi kırsalındaki operasyonda donarak şehit olan askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ve bu olay sonrasında yaşananlara ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

26 Ekim Cuma günü Mersin için, ülkemiz için acı bir gündü. Mersin 2 tane evladını Tunceli’de şehit verdi. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine, dostlarına, Mersin halkına, Türkiye’ye sabır diliyorum.

Sayın milletvekilleri, biz olayı cuma günü akşam saatlerinde öğrendik. 27 Ekim Cumartesi günü şehitlerimizi sonsuzluğa uğurladık. Akşam şehidimizin evine geçtik, oturduk. Genel Başkanımız aradı, taziyelerini bildirdi, sohbet etti. Şehidimizin babası ağlamaya başladı. Şunu söyledi: “Oğlumun şehit olmasından mutluluk duyarım ama bir şeyi kabullenemiyorum. Cuma günü 21.30’da telefonum çaldı. Telefonu açtım. Mersin Büyükşehir Mezarlıklar Müdürlüğünden bir memur bana mezar yerini sordu ‘Köyde mi defnedeceksiniz, şehitlikte mi?’” Tabii, baba şok. Ne dediğini bilmiyor, ne konuştuğunu da bilmiyor herhâlde adam. “Ne diyorsun?” diyor. Ve oğlunun şehit olduğunu o an öğreniyor. Yazıklar olsun! gerçekten yazıklar olsun! O babayı İçişleri Bakanı aramıyor, Millî Savunma Bakanı aramıyor, vali gelmiyor, kaymakam gelmiyor, en azından yarbay, binbaşı, albay rütbesinde bir asker ambulansla gelip durumu açıklamıyor.

21’inci yüzyılda ekim ayında 2 tane evladımız, canımız donarak ölüyor. İçişleri Bakanı çıkıyor “Biz 1 Ekimde kışlık kıyafetleri dağıttık.” diyor. Güzel. Sonra, sonra, Jandarma Genel Komutanlığından açıklama yapılıyor, deniliyor ki: “Hayır, geçen hafta dağıttık.” Çok ciddi bir ihmal var. Bakan dün, en sonunda, dedi ki: “Sorumluluk hissediyorum.” Sorumluluk hissediyorsa gereğini yapsın ve istifa etsin. (CHP sıralarından alkışlar) Beklenen açıklama da dün geldi Cumhurbaşkanından, gerçekten aydınlandık, çok güzel bir şey söyledi, dedi ki: “Ne yapayım canım, benim dedem de Sarıkamış’ta donmuştu.” dedi. Sosyal medyadan binlerce, milyonlarca tepki geldi. Bugüne kadar konuşmayan Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar çıktı, bir açıklama yapması gerekirken, dedesinin askerlik kayıtlarını basınla paylaştı. Çok yazık. Belki o bir bakan olmuş ama asla bir asker olamamış. İnanmıyor insanlar, Cumhurbaşkanının bu açıklamasına inanmıyor. Haklı; 1982 yılında kurulan Marmara Üniversitesinden 1981 yılında mezun olan bir Cumhurbaşkanının bu dediklerine inanmıyor, inanmak istemiyor. Bakın, bu, Mersin şehidimizin evi, baba evi. Bekçilik yapıyor bir fabrikada, bu şartlarda bu çocuğu büyütüyor. Sayın Cumhurbaşkanı dedesinden örnek vereceğine iki evladının nerede askerlik yaptığını söylesin. (CHP sıralarından alkışlar) Neden hep sıvasız, boyasız evlerdeki insanlar, çocuklarımız ölüyor? Neden saraysız, villasız, yalısız evlerdeki çocuklarımız ölüyor? Biz bunun hesabını bu çocuklara vereceğiz mi?

İkinci şehidimiz de Silifke’den. Altı aylık Yağız Efe kucağımızdaydı. Biz o çocuğa ne diyeceğiz? O çocuk bize bunun hesabını sorduğu zaman, büyüdüğü zaman, aklı erdiği zaman ne diyeceğiz? “Ekim ayında baban donmuş.” mu diyeceğiz? “Babana bu devlet 50 lira değerindeki bir termal içliği alamadı.” mı diyeceğiz? Ama işte olaydan sonra Tunceli’de gezen Bakan Yardımcısı, bakın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama bu yakışmıyor. Bu adam izah etti, açıkladı bunu.

BAŞKAN – Sayın Başarır, toparlayın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Toparlıyorum.

…10 bin liralık atkıyla geziyor. Bunu mu açıklayacağız o çocuğa? Herkes vicdanına açıklama yapmak zorunda. Gerçekten ben Mersin halkına 2 tane şehidimin hesabını veremiyorum.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Tane denmez, tane denmez, hayır, tane denmez.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ama son olarak şunu söyleyeyim: 2 tane evladını askere yollamayan Cumhurbaşkanı sürekli Genel Başkanımıza davalar açıyor.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Tane denmez, 2 can.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Benim Genel Başkanımın oğlu Türkiye’nin en ucuz uçak şirketiyle, tarifeli uçakla gitti; aslanlar gibi askerliğini yaptı ve geldi Recep Tayyip Erdoğan’ın…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Niye otobüsle gitmedi ya?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Aslanlar gibi işte… Geliyorlar, sarayda yaşıyorlar. Nerede askerlik yaptı? Ya söyleyin bunu, söyleyin.

RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Yürüyerek gitseydi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Niye otobüsle gitmedi, uçakla gitti?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Yürüyerek de gider.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Oraya gemi gitmiyormuş, gemiler gitmiyormuş oraya!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Söyleyin bunu, bunu açıklayın. Neden bu ülkede köylüler ölüyor, işçiler ölüyor, şehit oluyor?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Ya, bırakın bu ajitasyonu ya!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Hepinizin çocukları yurt dışında okuyor, askerlik yapmıyor, saraylarda yaşıyor. Neden benim 2 tane köyümden şehit veriyoruz, donarak ölüyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Lütfen herkes açıklama yaparken davranışlarına, kendine bir baksın, kendine bir baksın! (CHP sıralarından alkışlar) İnsanlar aç!

MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Şovmen!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – İnsanlar aç! Ama saraya bakın, sarayın mutfağına bakın.

BAŞKAN – Selamlayın lütfen Sayın Başarır.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Toparlıyorum.

Lütfen, Sayın Cumhurbaşkanının damadının Esenboğa Havaalanı’na bir gelişine bakın; yüzlerce araba karşılıyor.

Bizim açıklamamız Yağız Efe’ye yıllar sonra net: “Zalim bir iktidar vardı.”

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Yuh ya, ayıp ya, ayıp ya!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – “Senin vergin, senin kazancın, benim kazancım saraya gidiyordu.” Açıklamamızı net bir şekilde yaparım.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Başarır.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – PKK’ya verdiğiniz desteğe bakın, ondan sonra konuşun! PKK’ya verdiğiniz destek ne oldu? DHKP-C’yle yıllarca kucak kucağa yaşadınız, o ne oldu?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Turan…(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

Değerli arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayın.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – PKK’yla ortaklık yapanları vekil yaptınız kendinize. Bunların hesabını veremiyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, grup başkan vekiliniz konuşuyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – PKK’ya fazla laf söylemeyin, çözüm süreci ortaklarınız orada. PKK’ya fazla laf etmeyin.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar… Değerli arkadaşlar… Değerli arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Turan, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Turan, ben hiç duyamadım sizi, özür dilerim. Arkadaşlarınız da konuşuyor. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

Arkadaşlar bir saniye… Sayın grup başkan vekiliniz söz istedi. Kendisini dinlememiz gerekiyor.

Sayın Turan, buyurun lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı konuşmasında “zalim iktidar” ve benzeri ifadelerle hem grubumuzu hem iktidarımızı ilzam etti. Söz istiyorum izninizle efendim.

BAŞKAN – Buyurun iki dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Şu anda iktidar yok ama Sayın Başkan. İktidarsız grup!

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İktidarı şey yaptı.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İktidarsız bir grup. İktidar yok.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç yakışıyor mu?

BAŞKAN – Sayın Turan, lütfen, siz Genel Kurula hitap edin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İktidar yok.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın yaptığı gündem dışı konuşmasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasama faaliyetinin ilk maddesindeyiz. Klasik bir CHP anlayışıyla karşı karşıyayız. “Şovunu yap, konuş ve git, akşama kadar gelme.” O arkadaş dün burada yoktu, konuştu, şovunu yaptı, gitti.

Bakın, değerli arkadaşlar, PYD, askerini şehit ederken ağzını açmayanların bu konuyu istismar etmesinin hiçbir hakkı ve haddi yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şehidimizin hepsi şehittir, hepsi kıymetlidir. Siz PYD’yle, PKK’yla kol kola gezenlere omuz vereceksiniz… (CHP sıralarından gürültüler)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ya, siz verdiniz; siz verdiniz siz.

BÜLENT TURAN (Devamla) – …“siyasi hayatımızın en büyük gururu” diyeceksiniz, o yüzden buraya taşıyacaksınız, her türlü hakareti yapacaksınız, hak ettiğinizi alınca da bağıracaksınız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şehide “kelle” diyen sizsiniz, omuz omuza oturan sizsiniz, hendekleri açtıran sizsiniz.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Bağırın, on beş sene daha bağırın.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Fetullah’ı bela eden sizsiniz, Türkiye’ye bela ettiniz be!

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) - Terör seviciler sizi!

BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bedelli askerlik bu ülkede sizin de oy verdiğiniz yasal bir haktır. Yüzlerce, binlerce, yüz binlerce gencimiz bundan istifade etmiştir. Cumhurbaşkanımızın oğlu da askerliğini bedelli yapmıştır birçoğunuzun yaptığı gibi. Bu bir suç değil.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Ama bu çocuk bedel ödedi, bu çocuk.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Cumhurbaşkanımızın oğluna özel bir kanun çıkmadı. 600 bin, 700 bin asker bedelli yaptı. Bunları burada konuşmak, tartışmak siyasi ahlaka mugayir işler.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Çürük raporu aldığını söyle. Çürük raporu aldığını söyle, çürük raporu. Aslanlar gibi…

BÜLENT TURAN (Devamla) – Bakınız, değerli arkadaşlar, “zalim iktidar” iddiası aşağılık bir iddia. Eğer böyle bir iddia varsa on altı yıldan beri neden bu iktidarı yok edemediniz? Çünkü bu iktidar, bırakınız zalim iktidar olmayı, merhametin iktidarı, merhametin iktidarı. Biz köylere gidiyoruz, ilçelere gidiyoruz; engellisi, garibanı, zavallısı herkes dua ediyor Tayyip Erdoğan’a sadece doksan yıldan beri özel olarak beslenen bir ekip, elit bir grup “hayır” diyor. On yedi yıldan beri zalimsek neden yok edemediniz?

ATİLA SERTEL (İzmir) – Askerlerimiz donarak ölüyor.

BÜLENT TURAN (Devamla) - Merhametin iktidarı AK PARTİ iktidarıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ATİLA SERTEL (İzmir) - Siz öldürdünüz onları, siz! Siz öldürdünüz!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili grubumdaki milletvekilini şovunu yapıp gitmekle, Cumhuriyet Halk Partisini de askerlerimiz…

BAŞKAN – Kim konuşacak?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ali Mahir Başarır…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başarır.

Sayın Başarır, başka bir sataşmaya mahal vermeden toparlayalım.

İki dakika süreniz var.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Şunu söyleyeyim…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Önce selam ver, selam!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Çözüm mahkemeleri, Habur, hendekleri ben kazmadım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Meclisin adabı var, adabı var! Selam ver önce.

BAŞKAN – Sayın Turan, lütfen.

Devam edin siz.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Şunu söyleyeyim: Bakın, Cumhurbaşkanının 2 tane evladı var –Allah bağışlasın, bir şey söylemiyorum- dedesinden örnek veriyor. “Neden dedesine gitti?” dedim.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Anlamıyorsun işte!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – 2 tane evladından, 2 evladından örnek versin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ayıp, ayıp!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Bakın, 2 evladından biri paralı yaptı, diğeri nasıl yaptı? Söyler misiniz?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Anlatırım sana özelini; gel! Utanırsın belki.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Siz köyde olsaydınız o şehit cenazesinin evine bir milletvekiliniz gelirdi. İşte, Hacı Özkan burada. Siz niye haber vermediniz?

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hangisine geldiniz be?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ne yüzle Mersinlinin yüzüne bakacaksınız?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen var mıydın orada?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ne yüzle Mersin’in yüzüne bakacaksınız? (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen var mıydın?

BAŞKAN – Sayın Başarır, Sayın Başarır…

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ben burada şunu söylüyorum…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Cenaze namazında var mıydın?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – 2 asker şehit olmadı, sizin ihmaliniz yüzünden öldü. Siz öldürdünüz tabii ki onları. 50 liralık bir termal içlik giyseydi o çocuklar ölmeyecekti. Niye rahatsız oluyorsunuz bundan? Neden oluyorsunuz? Neden?

HACI ÖZKAN (Mersin) – “Ölmeyecekti” değil; şehit oldu şehit!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Şehit olduğunu kabul ediyorum ama PKK’nın alçak bir kurşunuyla ölmedi o çocuk.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Cenazede var mıydın?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ben cenazede de vardım, yas evinde de vardım, Silifke’de de vardım.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Yoktun.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Sen neredeydin? Sen neredeydin?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Anlamadın, cenaze namazında var mıydın?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ben şunu söyleyeyim, şunu söyleyeyim…

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin Sayın Başarır.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Toparlıyorum.

O akşam ben vardım, 10 kişi vardı şehit cenazesinin evinde, bir de Genel Başkanım aramıştı.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – “Cenaze” demiyorum, “Cenaze namazı” diyorum, evi demiyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ona cevap yetiştirme Mahir, anlamaz o!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Son olarak şunu söylüyorum: Eğer ki terörle gezenleri, teröristleri görecekseniz aynaya bakın. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Aynaya sizin bakmanız lazım!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sen de aynaya bak!

BAŞKAN – Bir saniye, Sayın Grup Başkan Vekilinizin söz aldığı yerde kendisine söz vereceğim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, kadın milletvekillerine saygısızlıktan dolayı özür dilesin.

BAŞKAN – Arkadaşlar, sessiz olursanız, bakın, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor ve duyamıyorum, izin verin kendisine.

Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Meclisin gündemini kapatmamak için kürsüye çıkmadan izin verirseniz söyleyeceğim.

BAŞKAN – Hayhay, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Eleştirici baş tacı, dün de söyledim, eğer bu konuda eksiği olan birisi varsa adli soruşturma sonucunu da idari soruşturma sonucunu da beraber takip edelim, bu konuda hemfikiriz. Can bizim canımız ama biz sadece 2 tane askerimizin 2.300 metrede şehit olmasından yola çıkarak, hiçbir şehitte bu kadar sert konuşma yapmazken, özellikle PYD’nin, PKK’nın şehit ettiği askerlerimizi birçok zaman gündem yapmazken sadece siyasi gerekçelerle bunu konuşuyor olmayı bir siyasi ahlak... (CHP sıralarından gürültüler) Arkadaşımızı da bu konuda daha sağduyulu olmaya, daha sakin olmaya davet ediyorum. Şehitler üzerinden siyaset bize yakışmaz, bu doğru değil. Şehidin hepsi kıymetlidir, hepsi bizim şehidimizdir, hepimizin şehididir. O yüzden daha dikkatli bir dile, ayrıştırıcı olmamaya, kendilerine yakışan bir üsluba davet ediyorum.

Sayın Başkan, bir daha söyleyeceğim, arkadaşımız yeni vekil galiba: Cumhurbaşkanımızın oğullarıyla ilgili, defaatle bu konu tartışıldı, konuşuldu, bedelli askerlik yüz binlerce gencin başvurduğu, Meclisin tanıdığı bir haktır; bir oğlu bunu değerlendirdi...

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Diğerini soruyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – ...diğer bir oğlu sağlık sorunlarıyla ilgili aldığı raporla, yüz binlerce gencin başvurduğu yolla bunu yaptı.

İkisini de tanıyorum, askerlikten korkmayan insanlar, şehadeti bilen insanlar ama bu tarz iğrenç yaklaşımlarla Meclisi alıkoymanın hiç kimseye faydası olmadığı kanaatindeyim.

Tekrar teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, esasen, yerinden konuşmuş olması yaptığı sataşmaları hafifletmez, kürsüden cevap hakkı gerektirir ama bir yandan da sizin hoşgörünüze de…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşmadım ya, efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kürsüden cevap vermek istiyorum efendim, kürsüden. Kürsüden cevap vermek istiyorum. Tövbe tövbe ya! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

Süreniz iki dakikadır.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında verilecek cevap kürsüden verilebilir. Yerimizden verelim, her zaman “usul ekonomisi” diyorlar ama anlaşıldı ki Bülent Turan’ın içinde bulunduğu psikoloji bunu anlayabilecek durumda değil, durumu zor.

Bir tarafta bir genel başkan var, oğlu bedellinin bütün şartlarını sağladığı hâlde celbini çıkarttırmış, önce askerliğini yapmış, daha sonra gitmiş dünya evine girmiş. Kamuflajı giymiş, teslim olmuş, kurayı çekmiş, nereye çıktıysa askerliğini yapmış. Bir başka genel başkan var, onun 2 tane çocuğu var, biri bedelli yokken çürük raporuyla yapmış. Kamer Genç sormuş “Çürük raporundaki gerekçe nedir?” diye. Vecdi Gönül cevap vermiş: “Bu özel hayata girer, gerekçeyi açıklamam.” diye. Öbürü parayı basmış, dekontla askerlik yapmış.

Ama şimdi İHA’ların komuta merkezine gidiyorlar, üzerlerine kamuflajı yani o vatandaşlık görevi olarak giymedikleri kamuflajı eniştelerinin İHA’larının tanıtımında şov amaçlı giyiyorlar. Ondan sonra diyorlar ki: “Efendim, Tayyip Erdoğan’a kamuflaj çok yakıştı.” Kardeşim, bir Erdoğan’a yakışıyorsa kamuflaj, illa Tayyip Erdoğan’a mı yakışır; bir kere de Bilal Erdoğan’ın üstünde göreydik, bir kere de Burak Erdoğan’ın üstünde göreydik. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

O size bunu söylüyor, onun üzerinden, A Haber kanalının yalan montaj haberleri üzerinden milletvekilleri konuşmasın, laf atmasın. Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekilinin, bırakın terörist cenazesini, katıldığı cenaze A Haberin montajladığı Diyarbakır Baro Başkanının cenazesidir. Cenazede genel başkan yardımcılarınız, milletvekilleriniz vardır. Bir CHP’li bir terörist cenazesine katıldıysa o CHP’linin de, Özgür Özel’in de Allah belasını versin. Böyle bir yalan yok! (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Toparlayayım.

Böyle bir yalana pabuç bırakacak bir parti değil Cumhuriyet Halk Partisi. Pabuç bırakacak milletvekilleri burada yok ama A Haberle 30 tane sizin yerinize yalan atan, yalan yazan, iftira eden Akit ile bilmem neyle yetiştirdiğiniz, mevcudiyetlerini sarayın atamasına bağlı, kerameti saraydan menkul bazı milletvekilleri utanmadan, sıkılmadan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine dönüp de “Efendim, sizinkiler de terörist cenazesine katılıyor.” derse size, cumhuriyeti, canı kanı pahasına kurmuş, o günden bugüne de bu cumhuriyete yöneltilmiş her saldırıya karşı bedenini koymuş kahraman bir partinin evlatları olarak haddinizi bildirmek boynumuzun borcudur. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Ne bağırıyorsun?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Özgür Bey, altı aylık torununu erken emekli olması için sigortalı yaptıran bir genel başkandan niye bahsetmiyorsun? (CHP sıralarından gürültüler)

ATİLA SERTEL (İzmir) - Ayıp, ayıp!

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen oturduğunuz yerden değil…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Her tarafınız dökülüyor ya! (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Bakın, partinizin… Oturun… Lütfen oturun değerli arkadaşlarım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN - Bakın, grup başkanvekilleriniz söz istiyor.

Sayın Turan, buyurun. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

Arkadaşlar, lütfen sükûneti sağlayalım. Grup başkan vekilleriniz partiyi temsil ediyor, lütfen.

Buyurun Sayın Turan.

İki dakika da size veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Artık tartışmayı bir noktalandıralım Sayın Turan.

4.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; derdim meseleyi uzatmak değil, Meclisin gündemi var.

ORHAN SÜMER (Adana) – Başkan, sizin arkadaş şovunu yaptı, gitti, bak!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben söyledim eski FETÖ’cüleri yapmayın, sinirleri kaldırmıyor diye, hemen gitti.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Ama bakın bir CHP klasiği, konuştunuz, hatta çok az kişi var olduğu hâlde bağırdınız ekranlarda gözükmek için, ben çıkınca da bağırmaya başladınız. Bu, doğru bir yaklaşım değil. İnsanlar konuşarak diyorum, her zaman söylüyorum bunu. Niye bağırıyorsunuz arkadaşlar? En absürt, en farklı görüşleri bile bırakınız söyleyelim.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Yalan söylemeyin.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Bakın, hâlâ bağırıyor oradan.

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Ya siz kürsüde insanların üstüne yürüdünüz!

BÜLENT TURAN (Devamla) – Daha başlamadım, yanlış söylüyorsun, daha başlamadım.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Baştan yalan söylüyorsun!

BAŞKAN – Sayın Turan, siz Genel Kurula hitap edin.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Sayın Vekilim…

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Sayın Turan, kürsüde insanların üstüne yürüdünüz!

BÜLENT TURAN (Devamla) – Ohooo… Bakın, doksan yıldan beri alışık oldukları atmosfer bu. Konuşacak, iddia edecek, İstiklal Mahkemesi kuracak, asacak ama kimse konuşmayacak burada; şu an olduğu gibi. İki dakika sürem var, iki dakikaya rağmen “Ya, bu adam ne diyor, bir bakalım, sonra cevap verelim.” tarzı bir sağduyulu yaklaşım yok. Ama biz memnunuz; bu tabloyu gören, bu siyasi duruşu gören milletimiz on yedi yılda 15 defa tokat attı çünkü bu tarza oy verilmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Liderlerin hepsi tartışılır, liderler eleştirilir ama liderlerin evlatları, aileleri bu kürsünün konusu dışında olur. Eğer siz, herkes gibi bedelli yapan, ihtiyacı için doktor raporu alan yüz binlerce gencin bu konudaki tavrını eleştirirseniz bu konuda karşılık bulamazsınız. Eğer liderlerin oğlu konusu açılacaksa, kalkar birisi “Senin torunun kaç yaşında sigortalı oldu?” der. Bu yanlış olur, yapmayın bunu. Liderleri eleştirmek baş tacı ama bir daha söylüyorum; siyasi edepten, adaptan, teamüllerden uzaklaşarak burada sadece evlat, teyze, yenge konuşursak bu yakışmaz, yakışana da bir fayda sağlamaz.

O yüzden diyorum ki: Bu tarz tartışmaları ayıp karşılıyorum. Yasal olmayan bir askerlik söz konusu değildir. Her vatandaşın olduğu gibi, yasal haklardan faydalanıldığını söylemek istiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Kimseyi dinlemeyeceksiniz, İstiklal Mahkemeleri kuracaksınız, asacaksınız, döveceksiniz.” diyerek Cumhuriyet Halk Partisine sataşmada bulundu, cevap hakkını kullanmak istiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yalan mı Sayın Başkanım?

BAŞKAN – Ben artık bu tartışmanın bitmesi açısından, son kez, eğer uzatmazsanız bir söz vereyim ama bu tartışmayı artık bitirelim lütfen.

Buyurun.

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkanım, telkininize de uyarak şunu söyleyeyim: Değerli arkadaşlar, aramızda yeni olan milletvekilleri; elbette şaşırıyorsunuz, nasıl oluyor da oluyor Adalet ve Kalkınma Partisi hem bunları böyle yapıyor, yapıyor, yapıyor, ondan sonra da bütün çabasıyla kendisini bütün geçmişindeki olumsuzluklardan arındırıp, memleketin geçmişindeki bütün olumlulukları sahiplenip bütün olumsuzlukları da başka birinin üzerine bırakmaya çalışıyor diye. Bu, yeni değil. Dersin ki: “Millî Mücadele.” Derler ki: “Siz kurmadınız, millet kurdu.” Denir ki: “İstiklal Mahkemeleri.” Döner der ki: “CHP yaptı.” Dersim’e gelince “CHP” ama “On yılda tarihin görülmemiş en büyük kalkınmasını, en büyük aydınlanma devrimini yaşayan, yaşatan Cumhuriyet Halk Partisi dönemi” deyince “Başka parti mi vardı, hepimizin dedesi oradaydı.” dersiniz.

Bunlar, duble yolları kendileri yapar, Oslo görüşmelerini devlete yaptırır. Bunlar, hava yollarını kendileri modernize ederler ama dağa, adaya isim takıp da müzakere yapmaya gelince devlete yaptırır. Bunlar, gelmeden önce -daha önce de söyledim, duymayan arkadaşlara da söyleyelim- “Yoksulluk, yasaklar, yolsuzlukla mücadele: 3Y” diye geldiler; Allah bereket versin, hepsini misliyle artırdılar, kendilerinden sonraki iktidara bu 3Y’nin yanında 4’üncü Y’yle mücadeleyi de miras bırakıyorlar. 4’üncü Y “yüzsüzlük”tür. (CHP sıralarından alkışlar) 4’üncü Y, bu yapılan her şeye rağmen, devlete yaşattıkları bütün utançları hepimizin sırtına yükleyip, bütün borçları torunlarımızın sırtına yükleyip, devletin kendi dönemlerindeki her başarısını üstüne alıp fevkalade kibirli, karşısındakini fevkalade aptal yerine koyan, karşısındakinin zekâsıyla alay eden, hem halktan, milletten aldığı yetkiyi kullanacağını ifade edip…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Toparlıyorum efendim.

BAŞKAN – Devam edin Sayın Özel, tamamlayalım, toparlayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Halktan, milletten aldığı yetkiyi kullandığını söyleyerek yüzde 51’le ya da kazanılmış seçimlerle kendini meşrulaştıran ama seçim kaybettiği yerde, o bahsettiği tokadı yerel seçimlerde yediği yerde, büyükşehir belediye seçiminde yediği yerde, bir başka seçimde yediği yerde tokattan saymayan, kendi içindeki mücadelesini tarikatlarla, kendi içindeki mücadelesini bilumum şer ocaklarıyla tahkim edip gerekirse devletin karşısına dikilen ama günü geldiğinde “yerlilik ve millîlik” söylemleri üzerinden kendisine başka bir meşruiyet yaratan, yoksulluğu, yolsuzluğu, yasakları artırırken bir de arkasına yüzsüzlükle mücadeleyi miras bırakan bir iktidarla karşı karşıyayız. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, gündem devam etsin diye şunu söyleyeceğim: Özgür Bey gibi saygın bir Grup Başkan Vekiline “yüzsüzlük” ifadesi yakışmamıştır. Kendisine yakıştırıyorsa devam etsin, ben yakıştıramadım. İlla bir yüzsüzlük aranacaksa dokuz yılda 8 seçim kaybedip hâlâ “Başardık.” diyenlere baksınlar diyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri…

HACI ÖZKAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun, siz niçin söz istediniz? Yani grup başkan vekiliniz konuştu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yetersiz mi diyor grup başkan vekiline? Olacak şey mi?

HACI ÖZKAN (Mersin) – Sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Ama grup başkan vekilinize söz verdim, benim…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Mersin Vekili olarak ifade etmek durumunda. Az önceki Mersin Vekili CHP’li arkadaş, Mersin vekilleri için bir ithamda bulundu, onu cevaplamak istiyor.

BAŞKAN – Yerinizden, buyurun bir dakika söz veriyorum.

Buyurun Sayın Milletvekili.

Lütfen, toparlayarak konuşalım yani gündem bir hayli ilerleyecek.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Sayın Başarır’a soruyorum: Her iki şehidimizin cenazesinde var mıydı? Sayın Valimiz, kaymakamlarımız, milletvekili arkadaşımla birlikte her iki şehidimizin de cenazesinde ve taziyesinde vardık. Onunla birlikte, İçişleri Bakanımız, Çevre ve Şehircilik Bakanımız da daha sonradan geldiler, biz her zaman için şehitlerimizin ve gazilerimizin yanında olduk.

Bu duygu ve düşüncelerle bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, milletimize, ailelerine başsağlığı diliyorum ve Başarır her iki cenazede de yoktu, eğer “Vardım.” diyorsa ispat etsin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun.

Sayın Başarır, siz de yerinizden lütfen toparlayın, bitiriyoruz artık konuyu. Bundan sonra kimseye söz vermeyeceğim.

Kişiselleştirmeden, artık, konuyu toparlayalım Sayın Başarır.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Kısa ve net, var mıydın, yok muydun?

3.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Evet, söylüyorum: Biz cuma günü saat 10.00’da haber aldık. Ertesi gün hemen Mersin’e gittik. Toroslar’daki cenaze evinde bir tam gün kaldım. Ondan sonra Silifke’ye -arada 200 kilometrelik bir alan var- geçtik. Ben ve milletvekili arkadaşlarım bir tam gün orada kaldık. Çok merak ediyorsa söyleyeyim: Ben Mersin’deki, Tarsus’taki, Adana’daki, Çukurova’daki, Türkiye’deki her şehit cenazesine gitmişimdir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Yani bunu soruyoruz, bunu soruyoruz.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Onlar bizim şehitlerimiz, bunu söyleyeyim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Cenazede var mıydın, yok muydun?

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İsmail sen de yokmuşsun. İsmail, bırak milleti ya.

HACI ÖZKAN (Mersin) – Cenazede yoktun, yoktun, hayır.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen…

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Yokmuşsun cenazede, siyaset yapıyorsun be, ayıptır!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bakın, herkes uygun olan çerçevede konuştu.

HACI ÖZKAN (Mersin) – Cenazede yoktu Başkanım, taziyeye gitmiş, “cenaze” diyor burada.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sen FETÖ’nün yanındaki resmini anlat önce!

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Evet, vardım.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – En büyük terörist sensin!

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hadi be!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Hadi bak onu çıkaralım.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hadi, densiz seni!

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Tunceli’de donarak şehit olan 2 askerimize Allah’tan rahmet dilediğine ve bu konuda her türlü soruşturmanın yapılıp ihmali olanların yargı önüne çıkartılması gerektiğine, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne hayatını kaybeden şehitleri saygıyla andığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Şimdi, elbette, Tunceli’de meydana gelen olayda 2 şehidimizin donarak ölmesi, bütün ülkemizi derin bir yasa boğdu. Ben ümit ediyor ve umut ediyorum ve bir an önce gerçekleşmesini diliyorum, bu konuda adli, idari her türlü soruşturma yapılıp bu konuda ihmalleri varsa derhâl yargı önüne çıkartılmalı. Çünkü şehitlerimizin acısı tüm Türkiye’yi dağladı. Tüm Türkiye, kamu vicdanı kanayan bir şekilde bu konudaki soruşturmaların akıbetini bekleyecektir.

Tekrar, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bütün şehitlerimizi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne kadar hayatını kaybeden bütün şehitlerimizi de tekrar saygı ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, kesinlikle bambaşka bir konuda, bu konuda bir katkınızı isteyeceğim müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, şehit cenazeleri kırsalda olduğunda bakanlar devletin olanaklarıyla o bölgeye giderken tüm siyasi partilerin milletvekillerine de haber verilmesinin daha doğru olacağına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tabii, hoş olmayan atışmalar da oluyor “Sen o şehit cenazesinde var mıydın, yok muydun?” diye.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Veya “Yüzsüzsünüz.” gibi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir cenazeye gidemezseniz, taziyeye gidersiniz, bir gün taziyeye gidildiyse o cenazeye katılma iradesi ama bir zaman ya da mekân engelinin olduğu ortadadır. Bu, hepimiz için geçerli. Hanginiz bölgesindeki tüm şehit cenazelerine katılabildi? Ama katılamazsak da taziye yapıyoruz, bu, bütün vekiller için geçerli. Ama buradan pozitif bir şey çıkaracaksak, şehit cenazeleri kırsaldaki yerlerde olduğunda sayın bakanlar o cenazelere devletin olanaklarıyla -elbette ki kullanılacak, en doğru yerdir, keşke başka yerlerde kullanılmasa- uçak, helikopter ikmalleriyle gidiyorlar ve burada doğru olan, eğer buradan bir karar çıkaracaksanız veya bir sonuç çıkaracaksak sayın bakanlar bir ile giderken sadece iktidar partisinin milletvekillerine haber vermesinler tüm siyasi partilerin milletvekillerine özel kalemleri özel uçağın kalkış saatini haber verirse o uçağın içinde sadece AK PARTİ milletvekilleri ve bakanlar değil, yetişmek isteyen tüm siyasi partilerin milletvekilleri olur. Böylesine suni ve haksız bir sataşma ya da buna karşı hak ettiği üslupla cevap vereyim derken boşu boşuna sertleşmeleri de yaşamayız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özel’in önerisi son derece makul. Elbette ortak acılarımızı ortak paylaşmasını da bilmeliyiz değerli milletvekilleri.

Değerli milletvekilleri, şimdi gündem dışı üçüncü söz, Toprak Mahsulleri Ofisinin fındık alımıyla görevlendirilmesiyle ilgili söz isteyen Ordu Milletvekilimiz Sayın Cemal Enginyurt’a aittir.

Buyurun Sayın Enginyurt. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, devletin Türk devleti, milletin Türk milleti, bayrağın Türk Bayrağı, dilin de Türkçe olduğuna, Tunceli’de donarak şehit olan askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ve Toprak Mahsulleri Ofisinin fındık alımına ilişkin gündem dışı konuşması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel yüreğimden geçen bir şeyi burada ifade etmek istiyorum: Tek devlet, adı Türk devleti; tek millet, adı Türk milleti; tek bayrak, adı Türk Bayrağı; tek dil, adı Türkçe. Dolayısıyla, bunun dışında başka hiçbir şey tanımıyoruz, dinlemiyoruz. Herkes bunu böyle bilmeli. (MHP sıralarından alkışlar)

Tunceli’de hayatını kaybeden, 2018 yılında donarak şehit olan askerlerimize rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun ama bir şey beni çok incitiyor. Niye hep fakirin çocuğu ölüyor? Niye hep fakirin çocuğu donuyor? Ölüm, Allah’ın takdiridir. Siz hiç Kadıköy’de, Bağdat Caddesi’nde Ferrari’yle çarpışıp ölen fakir çocuğu gördünüz mü? Siz hiç kokain çekerken ölen fakir çocuğu gördünüz mü? Ölümün nereden geldiği, Cenabı Allah’ın takdiridir. Sonra, Allah, şehitliği herkese de nasip etmez. Demek ki şehitliği nasip edeceği sevdiği güzel kulları da vardır. Lütfen, bu şehitliği de siyasete malzeme yapmayalım, hassaten rica ediyorum. Allah mekânlarını cennet etsin.

TMO’nun fındık alımıyla ilgili olarak söz aldım. iki aydan bu tarafa bir mücadele veriyoruz. Toprak Mahsulleri Ofisi, piyasaya girsin; piyasa, bir tekelci firmanın insafına terk edildi.” diyoruz. Bu konuda sürekli gündeme getirip tartışıyoruz. Hatta bu konuda Trabzon vekilleri Ahmet Kaya ve Hüseyin Örs’e, yine, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’e de çok teşekkür ediyorum, onlar da bu süreç içerisinde gerçekten ellerinden geldiği, dillerinin döndüğünce bir mücadele verdiler ve netice itibarıyla “TMO fındık taban fiyatları açıklayacak.” diye Sayın Cumhurbaşkanımız açıklama yaptı.

Ben, “AK PARTİ, dünyanın en doğru işini yapsa da ‘doğru’ demem.” diyenlerden değilim. Sayın Cumhurbaşkanı geç de olsa doğru bir iş yapmıştır, kendisine huzurlarınızda teşekkür ediyorum, sağ olsun, var olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Fındığın yapısal sorunlarıyla ilgili, üretim ve pazarlama sorunlarıyla ilgili araştırma önergesi vermiştik, bu konuda AK PARTİ’li grup başkan vekillerimiz de bunun araştırılması gerektiğini söylemişlerdi. Kasım, aralık ayında bütçe görüşülecek, artık bir araştırma önergesinin görüşülmesi mümkün görünmüyor. İnşallah, ocak ayında fındığımızın geleceğini kurtarmak adına bir araştırma önergesi kabul edilirse, her sene burada gelip “TMO fındık fiyatı açıklayacak mı, açıklamayacak mı? Fiyat ne olacak, ne olmayacak?” deme yerine, alan bazlı destek, ürün bazlı destek… Çünkü kafalar karışıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız “2 lira da destekleme veriyoruz.” dedi, telefonlarımız o günden bu tarafa susmuyor. Aslında Sayın Cumhurbaşkanımız alan bazlı desteği ifade etti, yani bu zamana kadar verileni söyledi ama sanki yeni bir destekleme verilecekmiş gibi anlaşıldı ve insanlar bu yeni desteklemenin nasıl olacağını merak edip soruyorlar. Dolayısıyla bu sorulara önümüzdeki dönemlerde de muhatap kalmamak için bu araştırma önergesi verilir, fındık gibi bir millî ürünümüz, ihracatta önemli bir payı olan, yüzde 2’ye yakın, 2 milyar dolara yakın ihracat rakamıyla önemli bir payı olan fındığımız inşallah değerini bulsun istiyoruz.

Bizim derdimiz millet. Ben, burada yaptığım bir konuşmada “Siyasi malzeme yapıyorsunuz, bundan oy devşirmeye çalışıyorsunuz.” diyen arkadaşlara “15 lira verin, millet size oyu versin, millet sizi seçsin, önümüzde yerel seçim var.” demiştim ama tabii ki siz 14 lira verdiniz; bu da gösteriyor ki 31 Martta Ordu’dan oy alamayacaksınız, durum onu gösteriyor. (MHP sıralarından alkışlar)

Onun için, inşallah, her konuda birlik beraberlik içerisinde olalım, her üreticimizi destekleyelim, kayısıyı da, domatesi de, üzümü de, pancarı da, buğdayı da. Her sahada büyük sıkıntılar var. “Ben yaptım, oldu.” demeyelim, “Ben istedim, oldu.” demeyelim, “Ben böyle uygun gördüm.” demeyelim çünkü ben biliyorum ki iktidar partisi milletvekilleri de sahaya gittiklerinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Enginyurt.

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – …en çok bölgesindeki üreticilerin dertleriyle karşı karşıya kalıyorlar, bu sıkıntılar size dile getiriliyor. Bu sebeple, Türkiye'nin topyekûn sorunlarının çözümü için el birliği yapalım, iş birliği yapalım.

Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, zaten “Cumhur İttifakı” deyişimizdeki temel sebep, devletin ve milletin bekası için, birliği için, geleceği için atılacak bütün adımlarda taşın altına elimizi koymaya hazırız mantığından harekettir. Dolayısıyla, hâlâ aynı noktadayız.

Tekrar hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Enginyurt.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce konuşan hatibin bahsettiği mesele, üç hafta önce, yine benim nöbetimde, iki grubun aynı gün önergesi vardı; o önergelere ret oyu kullanıldı iktidar partisi, daha doğrusu çoğunluktaki, daha doğrusu Mecliste en çok sandalyesi olan parti tarafından -artık çoğunlukta da değiller- ve açıklama yaptılar “Bir hafta sonra bu komisyonu kurarız.” denildi. Sayın grup başkan vekili açıkladı.

Biraz önce hatip şöyle söylüyor: “Bütçe de geldiği için artık bu komisyon kurulamaz.” Böyle bir şey yok. Geçmişte bütçe sırasında çok sayıda araştırma komisyonu çalışmıştır. Verilen sözün tutulmasında, başta Ordu, Giresun olmak üzere Karadeniz’de fındıkla ilgili sorunların çözümünü bekleyen vatandaşlarımızın bu sorunlarına bir an önce eğilinmesinde fayda vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Elbette doğru bir iş yapılırsa ona “İyi yaptınız.” demeyenlerden olmayız, diyor sayın hatip ama vatandaşın istediği bir konuda irade belirtip hatta bu konuda kullandığı oyla önce övünüp daha sonra o oydan cayıp başka bir tavır içinde de olmamak lazım. Geçen hafta EYT’de yaşatılanın, fındık üreticisine bir başka şekilde, “Önümüzde bütçe var, görüşülemez, bütçe görüşmeleri…” Burada bütün grup başkan vekilleri ve en tecrübelilerimizden birisi olarak siz de oturumu yönetiyorsunuz, bir araştırma komisyonunun kurulması ve çalışması ne Plan ve Bütçe Komisyonuna ne Meclisteki bütçe çalışmalarına engel değildir, hatta tam zamanıdır. Devletin alan sağ eli ile veren sol elinin dengesinin tartışıldığı yerde fındık üreticisine hakkını vermenin yanı başındaki komisyon salonunda konuşulması kadar anlamlı bir mesele olamaz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

Sayın Akçay’ın mikrofonunu açalım lütfen.

6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Özel’in bahsettiği ve Sayın Enginyurt’un konuşmasına atfen söylediği husus şu: Bilindiği üzere Meclisin geleneksel teamülleri bakımından Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bütçe görüşmeleri sırasında bütçe dışında başka bir gündem görüşülmüyor yani genellikle bütün parti grupları tarafından böyle gelmiş. Bir mani var mı? Yok. Ve hepimiz de biliyoruz ki Genel Kurulda bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasının kabul edilmesi bugüne kadar hep bütün parti gruplarının ortak mutabakatıyla olmuştur. Geçmiş dönemlerde kurulan komisyonlar da büyük ölçüde bu şekildedir. Bunun dışında aykırı bir durumu hatırlamıyorum.

Öncelikle, yine bu fındık konusunda da görüşmelerimizi yaptık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Genel Kurulda önergeler verildi. Bu yaşanan süreçleri hepimiz de biliyoruz. Tabii, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak da önergemizi vermiştik. Bundan sonraki süreçte de öyle ümit ediyorum ki bu araştırma komisyonunun kurulması, önümüzdeki süreçlerde gerçekleşir diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Tabii, elbette, halkımızın çıkarları doğrultusunda bütün siyasi parti gruplarının müştereken hareket etmeleri, en doğru yoldur. Bu konuda gruplar arasında da çalışmaların devam etmesini ben de arzu ederim.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, 31 Ekim SHP eski Genel Başkanı Erdal İnönü’yü ölümünün 11’inci yıl dönümünde saygıyla andığına, Türk Tabipleri Birliği ve EMEKLİ-SEN’in Meclis Başkanlığına yaptığı ziyarete ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, yerlerinden milletvekillerimize söz vermeden önce birkaç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Birincisi, bugün Sosyaldemokrat Halkçı Parti eski genel başkanlarından Sayın Erdal İnönü’nün ölümünün 11’inci yıl dönümü. Sayın Erdal İnönü, siyasete getirdiği zarafet, saygınlık, nezaket, hoşgörü ve mizah duygularıyla Türk siyasetinde mümtaz bir kişilik olarak yer aldı. Kendisi aynı zamanda çok önemli bir fizik profesörü olarak da dünya çapında tanınan bir şahsiyetti. Sayın Erdal İnönü’yü ölümünün 11’inci yılında saygı ve minnetle bir kez daha andığımı ifade etmek istiyorum.

Diğer bir konu, daha doğrusu, iki konu var. Sayın Meclis Başkanımızın Ankara dışında ve yurt dışında olduğu sıralarda Türk Tabipleri Birliği ve EMEKLİ-SEN sendikası ziyaretimize geldi, Meclis Başkanlığımızı ziyarete geldi. Onları ben kabul ettim. Türk Tabipleri Birliğinin tüm Türkiye’deki tabip odaları başkanlarıyla beraber yaptığı ziyarette -yarın, görüyorum, Komisyonda görüşülecek- sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda çok yoğun talepleri vardı. Bu konudaki talepleri zaten basından da takip ettiniz, yarın da Komisyonda görüşüleceğini biliyorum ama bu ziyareti sizlerle paylaşmak istedim. Sayın Meclis Başkanı bulunmadığı için bu görüşmeyi benimle gerçekleştirdiler.

Yine, aynı zamanda, EMEKLİ-SEN sendikası topladıkları 20 bin imzayı yine bana teslim ettiler. Ben de Meclis Başkanlığımıza sundum bu imzaları. EMEKLİ-SEN sendikası da emeklilerin sorunlarının çözümü konusunda Meclisimizin kendilerine daha yakın bir ilgi göstermesini bekliyor. Bunları da huzurlarınızda ifade ediyorum; sayın milletvekillerimizin, sayın gruplarımızın bilgilerine ben de sunuyorum değerli arkadaşlarım.

Şimdi, sisteme giren arkadaşlarımıza, milletvekillerimize söz vereceğim.

Sayın Aydın…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

7.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 29 Ekim cumhuriyetin ilanının 95’inci yıl dönümünü kutladığına, kanser hastalarının umudu olan ilacın SGK ödemesi kapsamına alınarak mağduriyetin bir an önce önlenmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Cumhuriyetimizin 95’inci yıl dönümünü kutluyor, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.

Bağışıklık sisteminin kanserle savaşmasında yardımcı işlev gördüğü için kanser hastalarının umudu olan ilacın SGK ödemesi kapsamında yer almaması hastaları mağdur ediyor. Bir kutusu 10.344 TL olan ilacı kullanan kanser hastalarının bir yılda ilaca ulaşım için ödemesi gereken tutar 362 bin TL. Kanser hastası yakınları, tümörlerin tedavisinde kullanılan ve muadili bulunmayan, yıllık masrafı 362 bin lira olan “Keytruda” ilacının SGK ödeme kapsamına alınması için imza kampanyası başlattı. SGK’nin bu konuyu gündeme almasını ve hastaların mağduriyetinin bir an önce önlenmesini talep ediyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Taşkın…

8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’na ve 11 Haziran Türk Kızılayını 150’nci kuruluş yıl dönümünde başarılı çalışmalarından dolayı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bilindiği gibi, 29 Ekim-4 Kasım tarihleri, Kızılay Haftası olarak kutlanmaktadır. Kızılay, yardım ve hizmetleri karşılıksız, kamu yararına çalışan, millî bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşumuzdur. Kurulduğu 1868 yılından bu yana toplumsal dayanışmayı sağlamak, sosyal refahın gelişmesine katkıda bulunmak, yoksul ve muhtaç insanlara barınma, beslenme ve sağlık yardımı ulaştırmak gibi çalışmalar yapmaktadır.

Kızılayın hayati öneme sahip faaliyetlerinin başında kan hizmetleri gelmektedir. Ülkemizin ihtiyacı olan kan, gönüllü ve sürekli bağışçılardan Kızılay vasıtasıyla karşılanmaya çalışılmaktadır.

Afet zamanlarında milletinin yanına ilk koşan Kızılay, sadece ülkemizde değil, yurt dışında da afetlere müdahale çalışmaları yürütmüş, son on yılda 78 ülkeye yardıma gitmiştir.

Bu vesileyle, 150’nci kuruluş yılında başarılı çalışmaları dolayısıyla tüm Kızılayı ayrıca tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiftçi ve besicilerin mağduriyetlerini giderecek düzenlemelerin bir an önce yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP iktidarı, çiftçi ve besicilere gereken desteği vermemektedir. Çiftçi ve besicilerin artan girdi fiyatlarıyla borçları artmakta, resmî 7.531 olan icra takibindeki çiftçi sayısı da katlanmış durumdadır. Bu arada çiftçilerin TEDAŞ özelleştirmesi öncesindeki tarımsal sulama amaçlı enerji borçları artarak büyümektedir. Tarımın sürebilmesi için çiftçilerin TEDAŞ özelleştirme öncesi borçlarının faizleri bir an önce silinmelidir. Örneğin 15 bin lira olan çiftçi borcu 75 bin liraya çıkmış durumdadır. Çiftçiler bu nedenle oldukça mağdurdur. Çiftçilerin kamu borçlarının faizlerinin silinmesi de ihtiyaç hâline gelmiştir. Çiftçi ve besicilerin mağduriyetlerini giderecek düzenlemeler bir an önce sağlanmalı ve onların sorunlarına iktidar ciddi anlamda eğilmelidir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu yerine Sayın Kılıç.

10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 31 Ekim 1919 tarihinde Kahramanmaraş’ta Millî Mücadele’nin ilk kurşununu atan Sütçü İmam’ı ve Yavi katliamında şehit olanları rahmetle andığına, 1-4 Kasım tarihleri arasında yapılacak olan 4. Kahramanmaraş Gıda, Tarım ve Hayvancılık Fuarı’na herkesi davet ettiğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Millî Mücadelemizin ilk kurşununun 31 Ekim 1919 tarihinde Kahramanmaraş’ta, Uzunoluk semtinde, kadınlarımızın hicabına uzanan namert elleri kırmak amacıyla Sütçü İmam tarafından atıldığı tarihî Uzunoluk olayının yıl dönümünü idrak ediyoruz. Sütçü İmam’ı ve tüm Millî Mücadele kahramanlarımızı rahmet ve minnetle yâd ediyorum.

Ayrıca, Yavi katliamında şehit olanları rahmetle, katliamcıları da lanetle anıyorum.

Biz de kahraman ecdadımıza layık olmak için Kahramanmaş’ımızı maddeten ve manen geliştirip kalkındırma ve bayındır kılma çabalarımızı el birliğiyle sürdürüyoruz. Bugünlerde ilimizde büyük katılım ve beğeni toplayan Uluslararası 5. Kitap ve Kültür Fuarı, İtalya’dan Hindistan’a yurt dışı ve yurt içi katılımlar alan Tekstil Makineleri Fuarı, Jeotermal Kaynaklı Belediyeler Birliği toplantısından sonra, 4. Kahramanmaraş Gıda, Tarım ve Hayvancılık Fuarı da 1-4 Kasım tarihleri arasında KAFUM Fuar Merkezinde yapılacaktır.

Herkesi bu fuara davet ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

İnşallah geliriz, tabii.

Sayın Arslan…

11.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, “İslami olarak Cumhurbaşkanına itaat etmek farzdır, karşı çıkmak harpten kaçmak manasında haramdır.” diyen Harran Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Ramazan Taşaltın’ın ifadelerini nasıl karşıladıklarını, rektör hakkında ne tür işlem yapmayı düşündüklerini, Cumhurbaşkanlığı bütçesinde ve Cumhurbaşkanının maaşındaki artışın sebebinin ne olduğunu Cumhurbaşkanı Yardımcısından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Cumhurbaşkanı Yardımcısına soruyorum:

1) Harran Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Ramazan Taşaltın bir TV programında “İslami olarak Cumhurbaşkanına itaat etmek farzdır; karşı çıkmak, harpten kaçmak manasında haramdır.” demiştir. Bilim yuvasının başında olan bir rektörünün bu akıl, bilim ve inanç dışı açıklamasını nasıl karşılıyorsunuz?

2) Bilimin ve aklın dışında açıklama yapan bu rektör hakkında, başta görevden almak üzere, ne tür işlem yapmayı düşünüyorsunuz?

3) Cumhurbaşkanlığının 2018 bütçesi 845 milyon Türk lirasıyken bunu 3 mislinden fazla artırarak 2 milyar 818 milyona çıkarılmasının sebebi nedir? Aşırı fiyat artışları ve enflasyon karşısında eriyen ücretlere yapılacak 2019 zammı, “yüzde 4 + yüzde 5” olmak üzere, yüzde 9 olarak yapılırken her türlü masrafları devlet tarafından karşılanan Cumhurbaşkanının maaşının yüzde 26 oranında artışının sebebi nedir?

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

12.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde bir saldırı yaşandığına, bu konuda parti liderlerini, milletvekillerini ve yetkilileri sorumluluğa davet ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Biraz önce Ankara Üniversitesi Cebeci kampüsünde bir olay yaşanmıştır, daha doğrusu bir saldırı yaşanmıştır. Partimiz aday adayı Muzaffer Çiftçi, Ankara Üniversitesinde yüksek lisans yapmaktadır. Biraz önce bir grup tarafından “HDP’li, sen misin?” denilerek saldırıya uğramıştır; kaşı patlamış ve gözünde sıkıntılar oluşmuştur. Şu an Cebeci Karakoluna götürülmüştür. Saldırganlar değil, saldırıya uğrayan partilimiz karakola götürülmüştür.

Buradan bütün parti liderlerini, yetkililerini, milletvekillerini, Ankara Valisini, İçişleri Bakanını, hepsini sorumluluğa davet ediyoruz. Partimize yönelik dil ve üslup farklı olduğu sürece birileri de sokakta kendilerine vazife edinmektedir. Partimiz, Türkiye'nin 3’üncü büyük partisidir. Herkes diline, üslubuna dikkat etmelidir.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

13.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 31 Ekim SHP eski Genel Başkanı Erdal İnönü’yü ölümünün 11’inci yıl dönümünde saygıyla andığına, TÜİK verilerine, maliye ve para politikasındaki öngörüsüzlük tablosunun kaynağının ülkeyi demokrasiden uzaklaştıran mevcut iktidar olduğuna ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Siyasi yaşamımıza değer ve nezaket katan duayen siyaset ve bilim insanı Genel Başkanımız Sayın Erdal İnönü’yü ben de saygı ve özlemle anıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜİK’in bugün açıkladığı Ocak 2018’de 105, geçtiğimiz eylül ayında 71 olan Ekonomik Güven Endeksi, Ekim 2018’de yüzde 67,5’e kadar gerilemiş durumdadır. Bugün ayrıca Merkez Bankası Başkanı Sayın Çetinkaya yıl sonu enflasyon tahminlerini yüzde 13,4’ten yüzde 23,5’e kadar yükseltmiştir. Oysa Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Albayrak, Plan ve Bütçe Komisyonu bütçe sunuş değerlendirmesinde giderek güven kaybeden ekonomi ve yoksullaşan halkımızın beklenti, sorun ve gerçekliğinden uzak bir tablo çizmişti. 2019 yılında büyüme oranlarının düşmesi, işsizliğin artacak olması, enflasyon hedeflerinin tutmaması, işte bu güvensizlik, maliye ve para politikasındaki öngörüsüzlük tablosunun kaynağı dış tehditler değil, ülkeyi demokrasiden, denge denetiminden, hukuk devletinden uzaklaştıran mevcut iktidardır.

BAŞKAN – Sayın Barut...

14.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının taleplerine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası ve doktorlarımızın taleplerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sağlık ve sosyal hizmet iş kolunda çalışanların tamamının yıpranma payı hakkına dâhil edilmesini, geçmiş çalışma yıllarını kapsamasını, fiilî çalışma süresi şartının kaldırılmasını ve kamu emekçilerinde en düşük ek göstergenin 3600 olmasını, ayrıca sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin emekli maaşlarına sabit ek ödemelerinin eklenmesini; ekmeğe, kiraya, ulaşıma, elektriğe, suya, akaryakıta yapılan zamların geri alınmasını, primini dolduran emekçilerin emekli olmasını, her iş yerinde 0-6 yaş kreş açılmasını ve yapılan zamların geri alınmasını, sağlıkta şiddetin son bulmasını, şiddet uygulayanın cezasının ertelenmemesini, tekrarında yüzde 50 artırılmasını, SGK’den hizmet alınmasını ve TBMM’den sağlıkta şiddet yasasının bir an önce yasalaşmasını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arık...

15.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, ülkede birçok firmanın konkordato ilan ettiğine, 17 yaşındaki diyabet hastası Dilara’nın parasızlık yüzünden kontrole gidemediği için hayatını kaybettiğine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde ve ilim Kayseri’de firmalar bir bir konkordato ilan ediyor. Bunlardan biri de 15 ilde yaklaşık 300 mağazası olan Makro Market. Bu market önce ismini değiştirerek “Taze Market” ismini aldı, sonra da çalışanların hakkını, alın terini vermeden işlerine son verdi. Bugün binlerce işçi mağdur.

Evet, bugün Türkiye’de bir kriz var ve bu krizin bedelini krizi çıkartanlar değil, yoksul halkım ödüyor. Yani yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, fakirin sırtından doyan doyana; saray ve beslemelerinin ise keyfi yerinde.

Öte yandan, 17 yaşındaki diyabet hastası Dilara, parasızlık yüzünden kontrole gidemediği için hayatını kaybediyor. Sarayın bahçesindeki hurma ağaçları ısıtılırken dağda kahraman askerlerimiz donarak şehit oluyor. Bu çürümüş, kokuşmuş düzen, elbet bir gün senin de çarkın kırılır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan...

16.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’nı kutladığına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kızılay, din, dil, soy ayrımı yapmadan savaş ve doğal afetler sonrasında bütün insani ihtiyaçları karşılamaya çalışan, çıkar gözetmeksizin her şartta tüm insanlığın yardımına koşan dünyadaki en köklü ve güçlü yardımlaşma teşkilatlarımızdan biridir. İnsani değerlerin güçlenmesinde, toplumlar arası barış ve dostluk köprülerinin kurulmasında önemli katkıları bulunan Kızılay, milletimizden aldığı güç ve destekle gerek ülkemizde gerek dünyada yardımlaşma, dayanışma, dostluk ve iş birliğini destekleyen tavrıyla milletimizin gurur kaynağı olmaktadır.

Türk Kızılayının, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da ülkemizin büyüklüğüne yakışır hizmetleri hayırsever vatandaşlarımızın da katkılarıyla sürdüreceğine yürekten inanıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle Kızılay Haftası’nı kutluyor, Kızılay camiasına, çalışanlarına da başarılar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Akar…

17.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Türkiye’nin vergi rekortmeni ve sanayinin lokomotifi olan Kocaeli’nin AKP döneminde sahipsiz bir kent olduğuna, 2016’da temeli atılan Kandıra-İzmit duble yolunun bitirilip bitirilmeyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye'nin vergi rekortmeni ve sanayinin lokomotifi olan Kocaeli, AKP döneminde maalesef sahipsiz bir kent olmuştur. Sürekli “Yaptık, ettik.” diyenler, Kocaeli’de hayalden ve günü kurtarmak için attıkları temellerden başka ne yaptılar dersiniz; bakıyoruz, Çayırova’yı çamur ova, Dilovası’nı kanser ovası ve Kandıra yolunu da ölüm yolu yaptılar. Neden ölüm yolu diyorum? Gün geçmiyor ki kaza olmasın, canlar yanmasın. Bunu burada sık sık dile getirdim. Sonunda bizim temelden sorumlu eski Bakanımız Fikri Işık, Kasım 2016’da Kandıra-İzmit duble yolunun temelini attı ve 2018 yılında hizmete açılacağını ifade etti. Ulaştırma Bakanlığına bizim yol ne oldu diye sordum, vermiş oldukları cevapta 2021 yılında bitirileceğini belirttiler.

Şimdi buradan bir kez daha seslenmek istiyorum: Geçen iki yıla rağmen neden bu yolda hiçbir çalışma yapılmıyor? Neden vatandaşa “İki yılda bitireceğiz.” dediniz? Yaşanan kazalardan ve kaybolan hayatlardan dolayı vicdanınız hiç sızlamıyor mu? Sözünüzü tutup bu yolu bitirecek misiniz, yoksa kazaları seyredip canların yitirilmesine seyirci mi kalacaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yaşar yerine Sayın Destici…

18.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici’nin, Tunceli’de şehit olan askerlere rahmet dilediğine, Yavi katliamını bir kez daha lanetlediğine, Büyük Birlik Partisi olarak özel güvenlik görevlileriyle ilgili kanun teklifini Meclise sunduklarına ve 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’nı kutladığına ilişkin açıklaması

MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Tunceli şehitlerimizi rahmetle anıyorum, Yavi katliamını bir kez daha lanetliyorum.

Biz, bugün, Büyük Birlik Partisi olarak özel güvenlik görevlileriyle ilgili bir kanun teklifi verdik. Bu kanun teklifimize göre, birincisi özel güvenlik görevlilerinin taltif edilmeleri, ikincisi özellikle terör bölgesinde görev yapan özel güvenlik görevlilerimizin de tazminat, şehitlik ve gazilik haklarından yararlanması, üçüncüsü fiilî hizmet süresi zammından faydalanmaları, dördüncüsü ve en önemlisi de 696 sayılı KHK’yle kendi iş kollarında değil de çalıştıkları kurumların iş kollarına bağlanacakları 2020 yılından itibaren… Hâlbuki özel bir kanunları olduğu için özel güvenlik iş kolunda kalmaları hakkında kanun teklifi verdik. Sayın Meclisimizle paylaşıyor, halkımızla paylaşıyor, desteklerinizi bekliyoruz.

Kızılay Haftası’nı da kutluyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

19.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının yaşanmaması gerektiğine ve bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılacağına ilişkin açıklaması

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Amaçları sadece insan sağlığına hizmet etmek olan, hangi kademede olursa olsun hiçbir sağlık çalışanına şiddet kabul edilemez. Sağlık çalışanlarımıza yönelik gerçekleşen her türlü şiddet olayını kınıyorum. Sözlü şiddeti bile kabul etmezken fiziki saldırıyı kabul etmemiz asla mümkün değildir. Şiddet ne medeniyetimiz ne de ahlaki değerlerimizle bağdaşmaktadır.

Sağlık çalışanlarımıza teşekkürü bir borç biliyor, tüm hemşehrilerimizden ve vatandaşlarımızdan kendilerine hizmet için çalışan hekimlere ve sağlık çalışanlarına vefa göstermelerini, onların fedakârlıklarını görmelerini ve işlerini kolaylaştırmalarını diliyorum. İnsan sevgisinin, merhametin ve hoşgörünün hâkim olması gereken böyle bir sahada bu tür olayların hiçbir zaman yaşanmamasını yürekten temenni ederek, sağlık çalışanlarımıza şiddeti önlemeye yönelik gerekli düzenlemelerin de önümüzdeki günlerde yapılacağını bildirerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Erel…

20.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, çiftçilerin yaşadığı mağduriyete, tarım kredi kooperatiflerinden alınan kredilerin bir kez daha yapılandırılmasını özellikle Sultanhanı ve Eşmekaya halkı adına talep ettiğine ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, Aksaray genelde geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlamaktadır. Ancak son dört yıldır özellikle tarımda arpanın, buğdayın, mısırın, pancarın fiyatında büyük bir artış olmamıştır. Fiyatlarda, üreticinin ürettiği mahsullerde artış olmamasına rağmen, girdilerde yaklaşık yüzde 100’e varan artışlar meydana gelmiştir. Özellikle Sultanhanı ve Eşmekaya’da tarım kredi kooperatiflerinden kredi kullanıp kullandıkları kredi karşılığında da taşınmazlarını ipotek olarak gösteren çiftçilerimiz, tarımdan elde ettikleri üründen yeterli derecede gelir elde edemedikleri için bu borçlarını ödeyememişlerdir, ipotek vermiş oldukları taşınmazlar satış aşamasına gelmiştir.

Biz çiftçinin tek geçim kaynağı olan toprağının elinden alınmaması adına, tarım kredi kooperatiflerinden alınan kredilerin tekrar, bir kez daha yapılandırılmasını, özellikle Sultanhanı ve Eşmekaya halkı adına borçların yeniden yapılandırılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aycan...

21.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, elektrik ve doğal gaz fiyatlarında yüzde 20 indirim yapılmasını vatandaşlar adına Maliye Bakanından talep ettiğine, Afşin Elbistan Linyit İşletmelerinde göçük altında kalarak hayatını kaybeden Mustafa Arslan’a rahmet dilediğine ve bu konuda tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, çağrım Maliye Bakanınadır: Maliye Bakanı tüm firmalardan ürünlerinde en az yüzde 10 indirim istiyor. Bu, yerindedir. Kurdaki düşüşleri dikkate aldığımızda kur artışı bahanesiyle yapılan zamlarda hatta yüzde 20 indirim olmalıdır. Biz de vatandaş adına Maliye Bakanından elektrik ve doğal gaz ücretlerinde yüzde 20 indirim istiyoruz. Elektrik ve doğal gaz ücretlerinde indirim olduğunda tüm ürünlerin fiyatlarında yüzde 20 düşüş olacaktır. Kahramanmaraş’ta ve tüm Türkiye’de vatandaş, elektrik, doğal gaz ve abonelik ücretlerinden şikâyetçidir, ödeyememektedir ve indirim beklemektedir.

Bir diğer konu da şu: Afşin-Elbistan Kömür İşletmeleri bugün bir canı daha almıştır. Mustafa Arslan kardeşimize rahmet diliyorum. 10 maden işçisi hâlâ toprak altındayken Afşin-Elbistan Kömür İşletmeleri bir vatandaşımızın daha canına kıymıştır. Bunun için tedbir istiyorum, duyarlılık istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

22.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Tunceli’nin Nazımiye ilçesi Sarıyayla kırsalındaki operasyonda donarak şehit olan Jandarma Özel Harekât timindeki uzman çavuşlar Asım Türkel ve Ferruh Dikmen’e Allah’tan rahmet dilediğine, ilgililerin bu olayda Hazreti Ömer sorumluluğunda olması gerektiğine ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, Tunceli’nin Nazımiye ilçesi Sarıyayla kırsalında operasyona çıkan Jandarma Özel Harekât timindeki uzman çavuşlar Asım Türkel ve Ferruh Dikmen’in donarak şehit oldukları görülmüştür. Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk milletine başsağlığı diliyorum, mekânları cennet olsun.

Olaydan duyduğumuz üzüntümüz sonsuzdur ancak üzüntümüz kadar kaygılarımız da vardır. Teknolojinin bu kadar ileri olduğu bu dönemde hava tahminlerinin tam doğrulukla tespit edilebilmesine rağmen 22-26 Ekim tarihleri arası için hava durumu nasıl tespit edilemez, bunu anlamak mümkün değildir. İlgililerin bunu mutlaka araştırması, açıklaması ve “Fırat’ın kenarında bir oğlak kaybolsa yahut bir kurt bir koyunu kapsa korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer’den sorulur.” diyen Hazreti Ömer sorumluluğunda olmaları gerektiğini de vurgulayarak Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

23.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Diyarbakır Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının kapısına asılan “Vekâletleri olsa bile Kurula girişi Kurul Başkanlığı tarafından yasaklanmıştır.” yazısını kınadığına ve sorumlular hakkında soruşturma açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bilhassa iktidar partisi saflarına sunuyorum şu skandal belgeyi. Diyarbakır Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının kapısına asılmıştır. Aynı kurumdan KHK’yle ihraç edilen vergi müfettişlerinin kurumun kapısından içeri girmesi bile yasaklanmış şu belgeye göre. İnanılmaz bir belge. Açıkça okuyorum size: “Vekâletleri olsa bile kurula girişi kurul başkanlığı tarafından yasaklanmıştır.” deniliyor.

Değerli arkadaşlar, bu ve benzeri uygulamalar Nazi döneminde yapılıyordu, “Yahudiler ve köpekler buradan içeri giremez.” deniyordu. Oluşturduğunuz OHAL ve KHK rejimi işte böyle hukuk dışı, insanlık dışı yazıların kurumların camlarına asılmasını getiren bir sistemi oluşturdu. Şiddetle kınıyorum. Sorumlular hakkında soruşturma açılmasını ve bu denli keyfîliğe engel olunmasını istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

24.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, duble yollarla övünen Hükûmetin Gerger kara yolunu bugüne kadar tamamlayamadığına, bu konuda herhangi bir çalışmanın olup olmadığını Adıyaman halkı adına Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Adıyaman ilimize bağlı Gerger ilçemizi ilimize ve çevresine bağlayan kara yolları yıllar öncesine ait teknik ve çalışmalarla tamamlanmış olduğundan bugünümüzün taleplerine ve ihtiyaçlarına cevap verememektedir. Yolun mevcut durumu ilçe halkı ve oraya gitmek isteyenler için bir kâbus hâline dönmüştür. Duble yollarla övünen Hükûmet, Gerger kara yolunu bugüne kadar tamamlayamamıştır.

Adıyaman halkı ve Gerger halkı adına Karayolları Genel Müdürlüğüne ve Ulaştırma Bakanlığına sormak istiyorum: Gerger kara yoluna ilişkin herhangi bir çalışma mevcut mudur? Gerger halkının uzun süredir beklediği bu yol sorunu ne zaman çözülecek?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gültekin…

25.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’nı kutladığına ilişkin açıklaması

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ne zaman ihtiyaç olsa yardıma ilk koşan Kızılay, yüz elli yıldır sınırlarını aşarak dünyanın sayılı iyilik hareketlerinden biri oldu. Dil, din, ırk ayrımı gözetmeden çalışmalarını sürdüren Türk Kızılayı dünyanın farklı bölgelerinde milyonlarca insana yardım eli uzattı. Her geçen gün insani yardım alanında yürüttüğü yardım çalışmalarıyla kapasitesini artıran Türk Kızılayı insani yardım çalışmalarında küresel bir aktör hâline gelmiştir. Türk Kızılayı son on yılda 78 farklı ülkede doğa ve insan kaynaklı afetlere müdahale etmiş, ihtiyaç sahiplerinin barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılamıştır. Türk Kızılayı Filistin, Sudan, Endonezya, Kırgızistan, Kosova, Somali, Pakistan gibi ülkelerde insani yardım faaliyetlerinin yanı sıra kalıcı refaha yönelik pek çok başarılı çalışmalara imza atmıştır.

Kızılay Haftamız kutlu olsun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Bankoğlu…

26.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Cumhurbaşkanının 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla yayınlanan kutlama mesajında yapılan hatayı kınadığına ilişkin açıklaması

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemiz çapında düzenlenen 29 Ekim kutlama törenlerinde Sayın Cumhurbaşkanının kutlama mesajı yayınlanmıştır ve okunmuştur. Ancak okunan mesajların sonunda “Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhurbaşkanı” ifadesi yer almıştır. Ben Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu yüce Meclisimizin huzurunda hatırlatmak istiyorum, kendisi Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanıdır. Cumhuriyetimizin kuruluş günü olan 29 Ekim kutlama mesajında bu şekilde bir hata yapılmış olmasını da şiddetle kınıyor, Cumhurbaşkanlığı makamına hatırlatıyorum.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, sisteme giren arkadaşlarımıza söz verme işlemleri tamamlandı.

Şimdi grup başkan vekillerimize söz vereceğim.

Sayın Türkkan…

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 31 Ekim bilim ve siyaset adamı Erdal İnönü’ye ölümünün 11’inci yıl dönümünde Allah’tan rahmet dilediğine, Harran Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Ramazan Taşaltın’ın Cumhurbaşkanına itaat etmenin farz değil farzıayn olduğuna, karşı çıkmanın ise haram olduğuna ilişkin sözlerini kınadığına, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmesi mümkün gözükmeyen bu rektörün ivedilikle görevden alınmasının şart olduğuna, 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü’ne ve Türkiye’nin plastik çöp ithal eden bir ülke konumuna geldiğine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bugün, bilim ve siyaset adamı olan, siyasette de naifliği ve hoşgörüsüyle hoş bir seda bırakan Sayın Profesör Erdal İnönü’nün ölüm yıl dönümü. Merhuma Allah’tan rahmet diliyorum, ailesi ve sevenlerine de başsağlığı diliyorum.

Bugün hayli gündemde ama bir de ben hatırlatmak istiyorum; Harran Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Ramazan Taşaltın. Hayatında bu kadar meşhur olacağını bilseydi bu Sayın Rektör aklına bile getirmezdi. Akit Televizyonunda bir programa katılıyor, Sayın Erdoğan’a itaatin farz değil farzıayn olduğunu iddia ediyor, karşı çıkmanın ise haram olduğunu söylüyor. İlim, bilim ve kültür adamı sıfatıyla özgür düşüncenin temsilcisi olması gereken bir rektörün sınır tanımaksızın yaptığı bu gaf içeren ifadeleri esefle kınıyorum. Farz da, helal de, haram da yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de belirlenmişken sözde rektörün kendince farz ve haram uydurması gaflet değilse şüphesiz şifa bulmaz bir cehalettir; bu, şirk koşmakla da eş değerdir. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmesi mümkün gözükmeyen bu rektörün ivedilikle görevden alınması şarttır. Bu rektör en büyük kötülüğü de Sayın Cumhurbaşkanına yapmıştır aslında. Sayın Cumhurbaşkanının bu konuyu bir defa daha gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bugün 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü. Yani Türkiye'nin en çok tasarruf etmesi gereken, bir ekonomik savaştan geçtiğimiz ifade edilen günün kutlaması bugün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ama biz bugüne girerken Sayın Cumhurbaşkanımız kendi kendine yaptığı zamla, aslında bizim tasarruf etmeyen bir toplum olduğumuzu ifade etti. Bundan sonra hiçbirimizi, hiçbir kamu görevlisini, hiçbir vatandaşı da tasarrufa davet etmesin, hiç kimse bu daveti ciddiye almayacaktır.

Son olarak bir şey ifade etmek istiyorum. Biz dünyanın kendi kendini doyuran yedi ülkesinden biri hâline gelmişken nohut ithal ettik, mercimek ithal ettik, et ithal ettik, saman ithal ettik, derken en sonunda ne ithal ettik biliyor musunuz? Çöp ithal ettik, çöp! Türkiye, çöp ithal eden bir ülke. 27 bin ton çöp ithal etti Türkiye bu yılın ilk üç ayında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yani demem o ki Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti Türkiye’yi her şeye muhtaç ettiği gibi sonunda çöpe bile muhtaç etti. Çöplerin iktidarı olarak akıllarda kalacak.

Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkkan.

Sayın Akçay…

28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, dolar kurunun artışıyla birlikte yapılan zamlarda henüz bir iyileşme görülmediğine, 27 Ekim Dörtlü Suriye Zirvesi sonrasında yayınlanan ortak bildiride Suriye’nin terör örgütlerinden arındırılması iradesine yapılan vurgunun önemli olduğuna, Türkiye’nin huzur ve güvenliği için Suriye’nin terör örgütlerinden temizlenmesi gerektiğine, 31 Ekim SHP eski Genel Başkanı Erdal İnönü’yü ölümünün 11’inci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ekonomide yaşanan sıkıntıda, ülkemize yönelik sistematik ekonomik saldırıda sular durulmaya başlarken bazı gelişmelerden duyduğumuz rahatsızlığı da dile getirmek istiyorum.

Dolar kurunun 7,2 liraya kadar yükseldiği günlerde bazı işletmeler fahiş olarak nitelendirilecek zamlar yapmıştı. Bugün dolar kuru 5,5 seviyelerindedir yani yaklaşık yüzde 23’lük düşüş yaşanmıştır. Ancak yapılan zamlarda henüz bir iyileşme görülmemektedir. Sadece “enflasyonla mücadele” adı altında yüzde 10’luk indirimlerle yetinilmektedir, âdeta göz boyanmaktadır. Üstelik burada da vatandaşlarımızın günlük kullanımlarındaki ürünlere indirimler yansıtılmamaktadır. Ülkemizin içerisinden geçtiği bu hassas ekonomik süreçte kimse fırsatçılık yapmasın. Biz, ekonomiyi bütün olarak değerlendirip ayağa kaldırmak tüm kesimlerin görevi ve sorumluluğudur diye düşünüyoruz.

Geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ev sahipliğinde Rusya, Almanya ve Fransa Devlet Başkanlarının katılımıyla Suriye toplantısı düzenlendi ve önemli kararlar da kamuoyuna yansıdı. Zirve sonrasındaki ortak bildiriyle Suriye’nin terör örgütlerinden arındırılması iradesine yapılan vurgu fevkalade önemlidir. Dörtlü Suriye Zirvesi, Türkiye’nin Suriye’nin geleceğinde belirleyici iradelerden birisi olacağını göstermesi bakımından da önemlidir. Fırat Kalkanı Harekâtı’yla başlayan ve ardından Astana süreci, Afrin Harekâtı, İdlib’e asker gönderme ve Soçi mutabakatıyla devam eden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …Türkiye’nin Suriye politikasının doğruluğu ve yerindeliği bir kez daha güçlü bir şekilde ortaya çıkmıştır. Zirve sonuç bildirgesinin Suriye’nin geleceğinin şekillenmesine katkı sunması gerektiğine inanıyoruz. Bu istikamette beklentimiz, Suriye’nin kuzeyinden başlayarak tüm terör örgütlerinin temizlenmesi ve istikrarın tesis edilmesidir. Bilinmelidir ki Türkiye’nin huzur ve güvenliği Suriye’nin terör örgütlerinden temizlenmesiyle yakından ilgilidir.

Sayın Başkan, bugün eski Başbakan Yardımcısı ve Cumhuriyet Halk Partisi eski Genel Başkanı, devlet ve bilim insanı Profesör Doktor Erdal İnönü’nün vefatının 11’inci yıl dönümü. Erdal İnönü, ülkemizin kurtuluşu ve kuruluşunda önemli mücadeleler vermiş bir babanın evladı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …ve bir siyaset adamı olmanın yanı sıra 2004 yılında ve çeşitli tarihlerde fizik alanında aldığı uluslararası önemli, saygın ödüller nedeniyle de tanıdığımız ve Türkiye'nin adını dünyaya duyurmuş saygın bir bilim adamıdır. Uluslararası bilim dünyasındaki yerinin yanında mütevazı kişiliğiyle milletimizin takdirini kazanmış Erdal İnönü’yü rahmetle anıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Kurtulan…

29.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir gece yarısı o dönemin eş başkanlarının ve milletvekillerinin gözaltına alınıp tutuklandıkları operasyonun Türkiye siyasi tarihine “4 Kasım siyasi darbesi” olarak geçtiğine, 53 belediye eş başkanının cezaevlerinde bulunduğuna, AKP’nin yerel seçim öncesi muhalefeti tasfiye operasyonlarını hızlandırdığına ama ne yapılırsa yapılsın mevcut iktidarın HDP’nin başarısını görmekten kendisini kurtaramayacağına ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İki yıl önce halkımızın iradesi ve Anayasa hiçe sayılarak dokunulmazlık düzenlemesi diğer partilerin desteğiyle Meclisten geçti. Erdoğan’ın “Bedelini ödeyecekler.” diyerek partimizi hedef göstermesi sonrası bir gece yarısı operasyonuyla o dönemki eş başkanlarımız ve milletvekillerimiz gözaltına alınıp tutuklandılar. Bu operasyon Türkiye siyasi tarihine “4 Kasım siyasi darbesi” olarak geçmiştir. Gözaltıların aynı saatlerde farklı illerdeki cumhuriyet savcılıklarının harekete geçmesiyle eş zamanlı yapılmış olması farklı illerdeki savcılıkların siyasi bir merkezden koordine edilerek harekete geçtiğini göstermektedir. Yasama yani Meclis kendi temsilcilerine ve halkın demokratik iradesine sahip çıkamamıştır. Yargı yürütmenin emrinde sıkıyönetimler, DGM’ler gibi çalıştırılarak adaletle bağdaşmayacak kararlar vermiş, bu süreçte 9 milletvekilinin vekilliği düşürülmüştür. Şu an vekillerimizden, önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’la birlikte milletvekillerimiz Çağlar Demirel, İdris Baluken, Selma Irmak, Gülser Yıldırım, Abdullah Zeydan, Ferhat Encu, Burcu Çelik; 27’nci Dönem milletvekilimiz Leyla Güven, HDP eski Eş Genel Başkan Yardımcımız Aysel Tuğluk hâlâ cezaevlerinde rehin tutulmaktadır. Aynı zamanda bileşen partilerimizden DTP eş genel başkanları Sebahat Tuncel ve Mehmet Aslan; ESP Genel Başkanı Çiçek Otlu, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, Siirt Belediye Başkanı Tuncer Bakırhan, Ağrı Belediyesi Eş Başkanı Mukaddes Kubilay ve Van Belediyesi Eş Başkanı Bekir Kaya olmak üzere…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – …toplam 53 belediye eş başkanımız cezaevlerinde bulunmaktadır.

AKP, yerel seçim öncesi muhalefeti tasfiye operasyonlarını hızlandırdı. Sadece son bir haftadaki gözaltı ve tutuklamaların bilançolarını sizlerle paylaşmak istiyorum. 29 Ekimde Ankara Yenimahalle ilçe örgütümüzden 4 arkadaşımız gözaltına alındı. 29 Ekimde Şırnak ve ilçelerinde 23 kişi evleri basılarak gözaltına alındı. 27 Ekimde Ankara’da, iki dönem milletvekilliğimizi yapan İbrahim Binici ameliyat olmak üzere bulunduğu hastanede gözaltına alındı. 26 Ekimde Kars’ta ev baskınları yapıldı, eski milletvekilimiz Şafak Özanli’yle birlikte mevcut Kars İl Eş Başkanımız, eski İl Eş Başkanımız, aynı zamanda DTP eş başkanları hâlâ gözaltında ve üç günlük ek gözaltı süresi uzatıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Hemen Başkan.

Yine, 26 Ekimde Mersin’de PM üyemiz Faruk Sağlam tutuklandı. 25 Ekimde de İstanbul’da HDP Kadın Meclisi üyemiz Nadiye Gürbüz gözaltına alındı. Urfa’da 1’i muhtar olmak üzere, 4 kişi gözaltına alındı. Hatay’da eski Parti Meclisi üyemiz emekli binbaşı olan Zeki Koç adlı arkadaşımız tutuklandı. 20 Ekimde Diyarbakır’da 7 kişi gözaltından serbest bırakılırken tekrar savcılık kararıyla tutuklama kararı verildi ve aynı operasyon kapsamında gözaltına alınan 141 kişi ve Diyarbakır İl Eş Başkanımız Şerif Camcı’yla birlikte 25 arkadaşımız tutuklandı.

Yani şunu söylemek istiyoruz bu bilançoyla birlikte: AKP, bizzat Erdoğan’ın kendisi seçimlerin startına HDP’yi gözaltına alarak, tutuklayarak başlamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Tamam Başkan.

Şunu söylemek istiyoruz ki: Ne yapılırsa yapılsın, ne olursa olsun, AKP, mevcut iktidar HDP’nin başarısını görmekten kendisini kurtaramayacaktır diyorum, teşekkür ediyorum.

Sağ olun Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özel…

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 31 Ekim SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’yü vefatının 11’inci yıl dönümünde rahmetle andıklarına, 31 Ekim 1919 tarihinde Kahramanmaraş’ta Millî Mücadele’nin ilk kurşununu atan Sütçü İmam’ı saygıyla andıklarına, Yasin Yıldız’ın Millî Saraylar İdaresi Başkanlığına Daire Başkanı olarak görevlendirildiğinden bu yana çok sayıda şikâyet alındığına ve Başkanlığın bu konuda devreye girmesi gerektiğine, TBMM yerleşkesinde güvenlik önlemleri adı altında alınan bazı önlemlerin personeli canından bezdirdiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye siyasetine büyük bir kalite, renk katan ve nezaket getiren, Genel Başkanımız, Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı olarak bu ülkeye büyük hizmetlerde bulunan Profesör Doktor Erdal İnönü’yü vefatının 11’inci yıl dönümünde rahmetle, minnetle ve özlemle anıyoruz.

Bugün bir olağanüstü hâl KHK’si görüşülürken, Erdal İnönü’nün “Olağanüstü hâl, olağanüstü hukuksuzlukların kanun hükmüne bağlanmasıdır.” sözünü anımsatmak gerekiyor şüphesiz. Dokunulmazlıkların kaldırılması başta olmak üzere her konuya ilkesel yaklaşmış ve Türkiye siyasetine büyük ilke ve esprileriyle renk katmış olan Erdal İnönü, 31 Mart 2019 yerel seçimleri yaklaşırken, 1989 yerel seçimlerindeki zaferin mimarı olarak bir kez daha anılmayı hak ediyor ve biz buradan, Erdal İnönü’nün manevi huzurunda, başta tüm İstanbullulara, 31 Mart seçiminde oy kullanacak bütün seçmenlere “Sizi bu iktidarın bir limon gibi bir dönem daha sıkmasına izin mi vereceksiniz?” sorusunu yöneltmek istiyoruz.

Sütçü İmam 31 Ekim 1919’da Kahramanmaraş’ta Fransız işgaline karşı ilk kurşunu attı. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda düzenli ordumuz daha kurulmadan, Maraş’ta, Antep’te, Urfa’da, İzmir’de, Aydın’da, Manisa’da, Uşak’ta düşman işgaline karşı gövdesini siper eden tüm kahramanlarımızı bir kez daha saygıyla ve rahmetle anıyoruz.

Sayın Başkan, 24 Haziran seçimlerinin ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı olan Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı Cumhurbaşkanlığına bağlandı. Bu çok tartışmalı kararı burada çeşitli zeminlerde usul yönünden de tartıştık, çok farklı yönlerden de haklı eleştirilerimiz oldu ama meselenin bir başka boyutu var hepimizin haberdar olması gereken.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yakın arkadaşı Yasin Yıldız buraya Daire Başkanı olarak görevlendirildi. O tarihten itibaren çok sayıda şikâyet tarafımıza ulaşmıştır. Personele mobbing yapıldığına yönelik şikâyetler, örneğin, Hereke’de halı dokuma ustası olarak görevlendirilmiş bir personelin halı onarımı görevine sürüldüğü, İstanbul’daki personelin Yalova Köşkü’nde görevlendirildiği, personelin isteği dışında koruma memuru olarak görevlendirildiği bildirilmektedir; iş yeri doktoru ve ambulans hizmetine son verildiği, gece nöbetlerinde yemek verilmediği, çocuklar için kreş hizmetinin durdurulduğu gibi konular sürekli çalışanlar tarafından iletilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Özel.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hâlen orada görevli personelin Türkiye Büyük Millet Meclisi personeli olması nedeniyle Başkanlığımızın bu sorunların çözümünde devreye girmesi gerekmektedir.

Buradaki Türkiye Büyük Millet Meclisi yerleşkesinde güvenlik önlemleri adı altında alınan bazı önlemler ise personeli canından bezdirmiştir. Personelin araçlarıyla Dikmen nizamiye girişinden girişleri yasaklanmıştır, otopark sorunu nedeniyle kendilerine açılan yeni bir kapıdan çalışma yerlerine yaklaşık 1,2 kilometreyi yürüyerek gitmek zorundadırlar. Önümüz Ankara’da çetin kış koşullarıdır, kardır, buzdur. Kimi hamile olan, kimi belli bir yaşta olan, kimi çeşitli fiziksel engelleri olan personele bu zulmün yapılmasını doğru bulmuyoruz. Kaliteli yasama, sadece milletvekillerinin rahat etmesiyle değil, yasamanın tüm ekip arkadaşlarıyla birlikte huzurlu, rahat ve hak ettikleri şartlarda çalışmasıyla mümkündür. Personele yapılan mobbingin, personele yapılan caydırmaya yönelik olarak zulmün takipçisiyiz ama konunun sadece muhalefet partisinin değil tüm siyasi partilerin ve Başkanlığın görevleri arasında olduğunun altını çizmek isterim.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Turan…

31.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, 31 Ekim SHP eski Genel Başkanı Erdal İnönü’yü vefatının 11’inci yıl dönümünde saygıyla yâd ettiğine ve nezaketinin, üslubunun, mizah anlayışının herkese örnek olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, eski Başbakan Yardımcılarından, Dışişleri Bakanlığı yapan, SHP Genel Başkanlığı görevinde bulunan değerli siyaset ve bilim insanı Sayın Erdal İnönü’nün vefatının 11’inci yıl dönümü. Bu vesileyle sevenlerine başsağlığı diliyorum, kendisini saygıyla yâd ediyorum. Nezaketinin, üslubunun, mizah anlayışının hepimize örnek olmasını diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Turan.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının üç tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM üyelerinden oluşan bir heyetin, 3-5 Aralık 2018 tarihlerinde Karadağ’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/54)

30/10/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi heyetinin 3-5 Aralık 2018 tarihlerinde Karadağ’a resmî ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

Anılan heyetin söz konusu Karadağ ziyareti 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                                           Binali Yıldırım

                                                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır’ın, İtalya Senatosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Vito Rosario Petrocelli’nin davetine icabetle 21 Kasım 2018 tarihinde Roma’da gerçekleştirilecek "MED Öncesi Parlamentolararası Toplantısı” başlıklı toplantıya katılımına ilişkin tezkeresi (3/55)

30/10/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır, İtalya Senatosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Vito Rosario Petrocelli'nin davetine icabetle 21 Kasım 2018 tarihinde Roma’da gerçekleştirilecek "MED Öncesi Parlamentolararası Toplantısı” (Pre-MED Parliamentary Meeting) başlıklı toplantıya katılımı öngörülmektedir.

Adı geçen Komisyon Başkanının söz konusu toplantıya katılımı, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                                           Binali Yıldırım

                                                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır ve beraberindeki heyetin, Romanya Senatosu Dış Politika Komisyonu Başkanı Cristian-Sorin Dumitrescu davetine icabetle Romanya’nın Başkenti Bükreş’te gerçekleştirilecek Romanya-Türkiye-Polonya Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısı’na katılımlarına ilişkin tezkeresi (3/56)

30/10/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır ve beraberindeki heyet, Romanya Senatosu Dış Politika Komisyonu Başkanı Cristian-Sorin Dumitrescu davetine icabetle Romanya’nın Başkenti Bükreş’te gerçekleştirilecek Romanya-Türkiye-Polonya Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısı’na katılımı öngörülmektedir

Adı geçen heyetin söz konusu toplantıya katılımı 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                                           Binali Yıldırım

                                                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, şimdi, İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkanvekili ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, FETÖ’nün hain darbe girişimine yardım ve yataklık eden iş birlikçilerin ve sorumluların, bu teşebbüse karşı sorumlulukları gereği önlem almayanların ve bu hain örgütün siyasi ve iktisadi destekçilerinin belirlenmesi amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

31/10/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 31/10/2018 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                           Lütfü Türkkan

                                                                                                                                                 Kocaeli

                                                                                                                             İYİ PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili ve İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, FETÖ'nün hain darbe girişimine yardım ve yataklık eden iş birlikçilerin ve sorumluların, bu teşebbüse karşı sorumlulukları gereği önlem almayanların ve bu hain örgütün siyasi ve iktisadi destekçilerinin belirlenmesi amacıyla 31/10/2018 tarihinde –(024) esas numaralı araştırma önergemiz- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 31/10/2018 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, öneri sahibi gruba gerekçesini açıklama üzere beş dakika, talepleri hâlinde diğer gruplara da üçer dakika söz vereceğimiz önerinin görüşmelerine başlayacağız.

Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın İsmail Koncuk konuşacak.

Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Koncuk.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Donarak şehadet şerbetini içen son 2 şehidimize Yüce Allah’tan rahmet diliyorum, tüm şehitlerimizi duayla, minnetle yâd ediyorum, Yavi katliamında şehit edilen vatandaşlarımızı da rahmetle anıyorum. Bölücü PKK terör örgütünü lanetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında, İYİ PARTİ Grubu olarak 1 Ekimden sonra bir teklif vererek bu FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılmasını önermiştik. Ancak yapılan görüşmeler sonucunda AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi gruplarının ret oyuyla FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılması teklifimiz reddedildi. Şimdi tekrar bir teklif verdik, iktisadi ayağı da araştırılsın, siyasi ayağıyla beraber iktisadi ayağı da araştırılsın teklifimizi verdik. Aslında teklifi de zorlukla verdik, neredeyse teklifimiz kabul edilmiyordu. Neymiş? Meclis Başkanlığı şu ifadeleri çıkarmamızı istedi: “Farklı şehirlerde, muhtelif yerlerde FETÖ için yurt, okul yapılması amacıyla tahsis edilen arsa ve imar alanları AK PARTİ belediyelerince FETÖ’ye peşkeş çekilmiştir.” Bu sözlerin, dönemin Hükûmet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç tarafından yine o dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e söylendiğini hatta parsel parsel satmakla suçlandığını hatırlıyoruz.

Şimdi, dolayısıyla bu işin hem siyasi ayağı var hem iktisadi ayağı var. İktisadi ayağını da aslında, yine eski AK PARTİ milletvekili Sayın Şamil Tayyar’dan öğreniyoruz. Şamil Tayyar, milletvekilliğine mal olsa da bir FETÖ borsası kurulduğunu ve “itirafçı” adı altında iş adamlarının serbest bırakıldığını ifade eden bir açıklama yaptı. Ben buradan, kendisini bu cesur tavrı dolayısıyla bir kere daha tebrik ediyorum. Milletvekilliğinden oldu o da ayrı mesele yani doğruyu söylemenin bir bedeli var, o bedeli cesaretle ödedi. Zaman zaman Şamil Tayyar’ı eleştiriyoruz ama en azından bu FETÖ konusunda yüreğinden geçeni, tespitlerini doğru olarak ifade etmiş.

İYİ PARTİ Grubu olarak FETÖ’nün siyasi ve iktisadi ayağının araştırılması konusunda ısrarcı olacağız. Bu teklifimizi de reddedebilirsiniz çünkü “Acaba siyasi ayağı araştırılırsa benim bunlarla geçmişte ettiğim danslar, valsler ortaya çıkar mı?” endişesi yaşayan birçok siyasetçinin hatta burada milletvekili olan arkadaşlarımızın olduğunu da biliyoruz. Bazı fotoğraflar hatırlıyoruz kamuoyunda, sayın milletvekillerinin FETÖ elebaşıyla beraber çektiği fotoğrafları hatırlıyoruz. Hatta şu anda sayın bakanlardan birisinin fotoğrafı sanal âlemde geziyor; Mustafa Varank’ın, Sayın Bakanın. Yani eğer düzmece bir fotoğraf değilse son derece dikkat çekici, aslında ibret verici bir fotoğraf.

İYİ PARTİ Grubu olarak -tekrar ifade ediyoruz- çiğ yemedik, karnımız ağrımıyor çünkü zaman zaman AK PARTİ’den, diğer siyasi partilerden İYİ PARTİ’ye yönelik FETÖ’cü olma suçlamasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Düşünebiliyor musunuz, FETÖ’nün siyasi ayağı araştırılsın diye samimiyetle teklifi veren İYİ PARTİ, reddeden iktidar partisinin milletvekilleri ama FETÖ’cü olmakla suçlanan İYİ PARTİ. O zamanki konuşmamda da ifade etmiştim, o zaman yüreğiniz yetmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, toparlayalım Sayın Koncuk.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Belki o günden bugüne vicdanlarınız sizleri rahatsız etmiş olabilir. Hadi, tekrar ediyorum, hodri meydan, hodri meydan! FETÖ’nün siyasi ayağı da araştırılsın, Şamil Tayyar’ın dediği gibi, o FETÖ borsasında itirafçı olan, parayla itirafçı olan ve serbest bırakılan o FETÖ’nün iktisadi ayağı da araştırılsın.

Garipleri alıp alıp kapının önüne koymak kolay; öğretmen sahipsiz, polis sahipsiz, adliye çalışanı sahipsiz, kulağından tutun tutun koyun. Yüreğiniz yetiyor mu siyasi ayağını araştırmaya? Yetmiyor. Ama inşallah, bu sefer vicdanlarınız sizi rahatsız eder, bu teklifimize “evet” deme cesaretini, yürekliliğini gösterirsiniz, o FETÖ’yle kirli geçmişi olanlar tek tek burada araştırılır, kim, hangi siyasi partide FETÖ’cü var, nerede yok, hepsi ortaya çıkar.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Koncuk.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekilimiz Sayın Cemal Enginyurt. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; FETÖ’nün siyasi ve iktisadi ayağının araştırılmasıyla ilgili bir önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.

Tabii, bu önergeye ret vereceğimi baştan ilan ediyorum çünkü ret vermesem vekilinizin birisinin elinde telefonu, hemen yazacak Twitter’a “HDP’yle birlikte oldunuz.” diye. Sizi HDP’yle baş başa bırakacağız inşallah. (MHP sıralarından alkışlar)

HDP başka konularda önerge verdiğinde, HDP sizinle el kaldırırken “tweet” atmıyorsunuz ama tutup şimdi işinize geldiğinde…

Sayın Türkkan, bir kere bu arkadaşların bir kısmını topla, bir Twitter kullanmayı öğret. Arkadan fotoğraf çekiyorlar, Twitter’a yazıyorlar “AK PARTİ Grup Başkan Vekili ile MHP Grup Başkan Vekili bir araya geldiler, şu konuda anlaştılar.” Müneccim misin, nereden bildin? Ne konuştuğundan ne haberin var? Özgür Özel’le de bir araya geliyor AK PARTİ Grup Başkan Vekili, HDP Grup Başkan Vekiliyle de sizinle de. Dolayısıyla FETÖ’nün iktisadi ayağı araştırılacaksa benim size bir tavsiyem var. Tarih 16 Mayıs 2016, kanal NTV. Genel Başkan Yardımcınız Koray Aydın’a sordular, dediler ki: “Meral Akşener FETÖ’cü mü?” Koray Aydın da dedi ki: “Onu bilemem ama Türkiye’nin her yerindeki organizasyonlarını FETÖ’cüler yapıyor ve FETÖ’cüler katılıyor.” Önce bunu araştırın siz. (MHP sıralarından alkışlar, İYİ PARTİ sıralarından “Araştırılsın.” sesleri) Önce bunu araştırın, sonrasında dönün, 15 Temmuz gecesi…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Araştırılsın tabii ki.

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Araştırılsın, hodri meydan!

AYHAN EREL (Aksaray) – Önerge ver, araştırılsın.

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Hodri meydan!

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Öyle bağırma, bağırma, sakin ol! Sakin ol, bağırma!

BAŞKAN – Sayın Enginyurt, siz Genel Kurula hitap edin.

Arkadaşlar, lütfen sükûnetli olalım.

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Eviniz boğaz köprüsüne beş dakikaydı, 15 Temmuz gecesi neredeydiniz, onun hesabını verin. Sonra çıkın, bu “yurtta sulh konseyi” denen şerefsiz ve alçak konseyle nasıl aynı sıfatı kullandınız, onun hesabını verin. (MHP sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Atatürk, Atatürk.

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Dolayısıyla biz, FETÖ terör örgütünün siyasi ayağını da iktisadi ayağını da teröristlerini de şerefsiz ilan etmiş bir siyasi hareketiz. Bizim Genel Başkanımız “Okyanus ötesi.” diyerek bu ülkede ilk defa Fetullah Gülen’e bayrak açmış, şerefli bir liderdir. (MHP sıralarından alkışlar) Bu sebeple, Milliyetçi Hareket Partisinin bir araştırma önergesine verdiği oydan dolayı Twitter’daki trollerinizle Milliyetçi Hareket Partisine saldırarak sadece bizim kinimizi ve nefretimizi kazanmaktan başka bir şey yapmazsınız. Doğru olan, düzgün olan bunu adam gibi paylaşmaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın ve selamlayalım.

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – HDP bizimle çekimser oy vermiş olabilir Metin Ergun, ne var bunda, niye rahatsız oldun bundan?

METİN ERGUN (Muğla) – Sen niye rahatsız oldun, onu anlamıyorum.

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Bunun neyini “tweet” attın, ne işine yaradı? HDP senin önergene el kaldıracak şimdi, ben de “tweet” mi atayım “PKK’lılarla bir araya geldi.” mi diyeyim? (HDP sıralarından gürültüler)

METİN ERGUN (Muğla) – At, at!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Arkadaşlar, dilimize dikkat edelim.

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – “PKK’lı” demedim, bir dakika ya! “PKK’lılarla bir araya geldi mi diyeyim.” dedim, hemen hoplamayın ya!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Kendine gel, kendine!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bizim üzerimizden yorum yapmayın.

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Yani ben öyle diyebilirim ya, benim hakkım. Sizi sevmek zorunda değilim.

BAŞKAN – Sayın Enginyurt, selamlayalım, toparlayalım.

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Dolayısıyla burada verilen kararlar her milletvekilin hür iradesidir, hür kararıdır, herkes buna saygı duymalıdır. FETÖ’nün iktisadi ayağı da şerefsizdir, siyasi ayağı da şerefsizdir, darbe yapanı da şerefsiz, namussuzdur. Araştırılması gerekir ama Türk adaletine, Türk mahkemelerine güveniyorum, sonuna kadar araştırıyorlar, Mecliste araştırsanız… Reşat Petek araştırdı da ne yaptınız? Boşa bizi uğraştırmayın.

Allah’a emanet olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Enginyurt, teşekkürler.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Söz istiyoruz Sayın Başkanım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Türkkan, buyurun efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Sayın Genel Başkanımıza karşı kullanılan ifadelerden dolayı 69’uncu maddeye göre sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı söz istiyorsunuz.

Buyurun, buyurun kürsüden. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasında İYİ PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bu önergemizin bir tane maksadı var. Şu anda Türkiye’de, FETÖ’yle mücadele kapsamında, ciddi anlamda yargılanan, ceza alan FETÖ’yle iltisaklı bir sürü kamu çalışanı olduğu gibi siyasetçi de var. Ama diğer taraftan, gerçek anlamda ağabeyi… Mesela, ben geçen hafta Darıca’da bir eve gittim. Ağabeyi Ankara’daki Özel Harekâta yapılan baskında şehit olmuş bir polis memuru. Kardeşi FETÖ’yle iltisaklı diye KHK’yle görevden uzaklaştırılmış. Ailenin bir mensubu FETÖ’nün zulmüne uğramış, diğeri FETÖ’yle iltisaklı diye -herhangi bir adli soruşturma da yok- görevinden uzaklaştırılmış, bunların arasında kalan kız kardeşi de aklını yitirmiş. Ama burada herkes varken siyasi ayağının araştırılmasını istememek çok normal gelmiyor.

Gelelim Sayın Genel Başkanımıza karşı ifade edilen sözlere. Sayın Meral Akşener’in bir sözünü burada hatırlatmak istiyorum, bunu söyleyeli iki yıla yakın oldu. Bunu söyleyip -savcılar orada, makamlar orada- gitmeyen şerefsizdir.” dedi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bir sene sonra dedi ki: “Bunu söyleyip hâlâ gitmeyen şerefsiz şerefsiz dolaşıyor.”

Buyurun, hodri meydan! Merak Akşener de eski bir siyasetçi. “Araştırılsın.” diyoruz, devam edeceğiz. Bu araştırmadan rahatsız olmanın hiçbir anlamı yok. Ekşiyi yemeyenin midesi ağrımaz. Dolayısıyla bu araştırmanın muhataplarının kimler olduğunu biliyoruz, isim isim burada saymaya da gerek yok.

Bu önergemize destek vermenizi bütün parti gruplarından rica ediyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kurtulan, önce sizi dinleyeyim.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sataşma olduğu belli Başkanım. Ben sataşmadan dolayı…

BAŞKAN – Hangi sözlerinden dolayı sataşmadan söz istiyorsunuz?

FATMA KURTULAN (Mersin) – Yine, partimizin adını defalarca andı, partimizle başka partinin yan yana gelmesine farklı bir anlam biçti dolayısıyla söz hakkı doğmuştur.

BAŞKAN – Yeni bir sataşma doğurmayalım Sayın Kurtulan.

Buyurun.

7.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bu önergeye “Evet” diyeceğiz. FETÖ’nün tüm siyasi kanatlarının, arkasında duran tüm güçlerin araştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu baştan söyleyeyim.

AKP’yle olan kirli ilişkilerinizi bizim üzerimizden tariflemenize müsaade etmeyeceğiz.

Sayın Grup Başkan Vekili aklı başında, deneyimli bir siyasetçi, ondan özellikle rica ediyorum: Bu arkadaşınızın üslubu, tarzı, yöntemi kabul edilir değil. Eğer bu sizin delinizse delinize sahip çıkmanızı öneriyoruz. Delinize sahip çıkın, böyle ortaya, meydana bunu atmayın. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, bu sözler hoş değil. Lütfen, nazik bir üslupla devam edelim.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Şunu söyleyeyim: Biz parti…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu nasıl bir üslup?

FATMA KURTULAN (Devamla) – Hayır, bir dakika…. Biraz önce siz diyordunuz Bülent Bey. “Burada dinlenir, sonra konuşulur.” denildi. Tamam.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İç Tüzük gereği temiz dile davet hakkı var Sayın Başkanın. “Deli” ne demek?

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, siz üslubunuzu nezaketle götürmeye devam edin lütfen.

FATMA KURTULAN (Mersin) – “Deli” temiz bir dildir. Bize “terör” demiştir, bir sürü ithamı vardır. Onlar çok mu temiz dildir?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – “Şerefsiz” nezaketli bir üslup mu Sayın Başkan?

FATMA KURTULAN (Devamla) - Nasıl konuştuğumu biliyorum arkadaşlar. Lütfen, müdahale etmeyin.

Biz, Türkiye'nin 3’üncü büyük partisiyiz. Biz de sizler gibi YSK’ye başvuru yaparak YSK’nin kabulüyle seçimlere girmiş, tüm entrikalarınıza rağmen, baskılarınıza rağmen, bu koltuklarda kelleyi koltuğa alarak, büyük fedakârlıklar yaparak, büyük bedeller ödeyerek gelmeyi başarmış bir partiyiz, bunu böyle kabul edeceksiniz.

AKP’yle olan ilişkilerinizi gözden geçirin. Şu an Gökçek’e gidiyorsunuz, AKP’nin “Parsel parsel sen Türkiye'yi sattın.” dediği adamın etrafında dolanıp duruyorsunuz, bir kere bunun hesabını verin. Gökçek’e, AKP’nin -kendisi teşhir etti- hüngür hüngür ağlatarak istifa ettirdiği adama gidip sizin yine tekrar belediye başkanlığı teklifi yaptığınız iddiaları var, bunun hesabını verin. Yine, Adana, Mersin hesapları… Rantın üzerinden birbirinize girmişsiniz, “demokrasi” diye Türkiye’ye satmaya çalışıyorsunuz. Bir kez daha söyleyeyim: Türkiye'nin artık bunlara karnı toktur, bunları yemeyecektir.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Akçay… (AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

Değerli milletvekilleri, Sayın Kurtulan, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, karşılıklı hakaretlerin Meclisin mehabetine yakışmayacağı gibi siyasi partilere de yakışmayacağına ve milletvekillerini temiz bir dil kullanmaya davet ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu Meclisin önünde görmüş olduğunuz kürsüde siyasetçilerimiz birbirlerine sert eleştiriler yapabilirler ama kabul edemeyeceğimiz bir konu var; karşılıklı hakaretlerin asla söz konusu olmaması gerekir. Bu, Meclisin mehabetine de yakışmaz, siyasi partilerimizin hiçbirine de yakışmaz. Bu konuda bütün milletvekillerimizi temiz bir dille birbirlerini eleştirmeye, varsa söyleyeceklerini söylemeye davet ediyorum. Bu konuda söz hakkı olan herkese de gördüğünüz gibi, yerinden olsun, sataşmadan olsun söz verme gayreti içerisindeyim. Yani söyleyecek sözü olan herkesin konuşmasını da arzu ettiğimi bilmenizi isterim ama hakaret olmamak kaydıyla.

Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, HDP Grup Başkan Vekili konuşması esnasında grubumuzu ve partimizi kastederek önemli sataşmalarda bulundu.

BAŞKAN – Siz mi konuşacaksınız Sayın Akçay?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, aynı zamanda Sayın Enginyurt’a da sataşmıştır ve grubumuza da sataşmıştır. Önce Sayın Enginyurt’a sataşmadan dolayı, daha sonra ben, Grup Başkan Vekili olarak sataşmadan dolayı söz istiyoruz.

BAŞKAN – Yalnız başka bir sataşma doğurmadan, değerli arkadaşlarım, ciddiyetle, eleştirilerimizin tümü karşılıklı saygı içerisinde olsun lütfen.

Buyurun.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

8.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

“Meral Akşener FETÖ’cüdür.” diyen yok, böyle yalandan da feryat etmeye gerek yok. Ben sadece Koray Aydın’a sorulanı söyledim, ona cevap verirsiniz. “Meral Akşener’in FETÖ’cülüğünü ispat etmeyen şerefsizdir.” Doğrudur, bizim öyle bir iddiamız yok, Koray Bey’in televizyon konuşmasını size hatırlattım.

Delilik meselesine gelince: 13 yaşında ülkücü oldum, Türk milliyetçisi oldum; Allahsızlara, vatansızlara, ipsiz sapsızlara karşı, yemin ettim, gerektiğinde canımı vermeye bile yemin ettim. Bu milletin delisi olmaktan şeref duyarım. Türk milletinin delisiyim ama herkes şunu bilmeli ki Türk milletine, liderime hakaret edildiği yerde, bayrağıma hakaret edildiği yerde, devletime hakaret edildiği yerde tavrımı da netçe koyarım. (HDP sıralarından gürültüler)

FATMA KURTULAN (Mersin) – Kim etti?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kim hakaret etti?

BAŞKAN – Arkadaşlar, karşılıklı değil, karşılıklı değil…

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) - Dolayısıyla söyleyecek sözünüz varsa söyleyin ama hakaret ederseniz, “deli” deyip alkışlarsanız çok farklı sözler de duyar, sonuçta birbirimize ağır bedeller ödetiriz.

BAŞKAN – Sayın Enginyurt…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Tehdit ediyorsunuz!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Tehdit etme!

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Dolayısıyla size tavsiyem şu: Hakaret yerine gelin fikrinizi söyleyin, biz de dinleyelim ama hakarete asla, hiçbir zaman müsaade etmeyeceğimizi söyledik, geçen akşam da söyledik, Sayın Genel Başkanımıza hakaret ettiği için tavır koyduk bir arkadaşa. Bizim şahsımızı eleştirin, fikrimizi eleştirin, partimizi eleştirin; hiç sözümüz yok ama lütfen, hakaret ve küfür etmeyin, etmeyelim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Siz hakaret ettiniz.

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) - Dolayısıyla ben size “PKK’lısınız.” demedim, dedim ki: “HDP’lilerle beraber olmaktan dolayı ‘PKK’lılar’ desem, yazsam olur mu?” dedim. Ya adam gibi dinleyin ya da hakaret etmeyin.

BAŞKAN – Sayın Enginyurt, lütfen siz de nazik bir üslup kullanın.

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Dolayısıyla tekrar söylüyorum: Türk milleti adına delilik benim için şereftir, onurdur, bundan zerre kadar rahatsız değilim ama lütfen hakaret etmeyelim.

Saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Milliyetçi Haraket Partisine ve MHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Milliyetçi Hareket Partisi Ordu Milletvekili Sayın Cemal Enginyurt delikanlı bir şahsiyettir, ülküdaşımızdır ve milletvekilimizdir. Sözlerini de son derece açık, hiç izaha muhtaç olmayacak, tevil edilmeyecek şekilde dosdoğru söyleyen bir arkadaşımızdır ve konuşmasında da HDP Grubuna yönelik herhangi bir hakaret söz konusu değildir. Konuşmasında da atfettiği üzere, bu “tweet”leşmeden kaynaklanan, işte, çeşitli grupların birbirini yan yana veya karşı karşıya getirme gayretine vurgu yapan bir konuşmadır. Fakat konuyu buradan koparıp “AKP’yle kirli ilişkiler” “Gökçek’e gidiyorsunuz” Efendim “İşte, şunun hesabını veriniz.” sözlerini asla kabul etmeyiz.

Milliyetçi Hareket Partisi ilkeli, sorumlu, sorumluluk alan, inisiyatif alan, açık politika uygulayan bir siyasi partidir. Bütün siyasi partilerle de gruplarla da aynı tutum içerisindeyiz. Adalet ve Kalkınma Partisiyle yürüttüğümüz ve adına da “Cumhur İttifakı” dediğimiz, Anayasa referandumundan ve bilhassa 15 Temmuz hain darbe girişiminden bu yana süren ittifakımızın çerçevesi, mahiyeti, her şeyiyle de kamuoyu önünde cereyan etmektedir. Her iki partinin de sayın genel başkanları ve parti sözcülerimiz de sözlerini kamuoyunda eğip bükmeden ifade etmektedirler. Dolayısıyla hiçbir pazarlığın içerisinde olmadık. Artık bunu sizlerin anlamış olması ve görmüş olması gerekir. Yani bir pazarlığın da bir neticesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akçay, toparlayalım.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dolayısıyla kamuoyunda çeşitli illerle ilgili spekülasyon yapılan isimlerle de yani bizim bir şeyimiz yok. Kamuoyunda seçim öncesi çeşitli isimler medya tarafından öne sürülmek suretiyle spekülasyonlar yapılıyor. Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi de bu seçim sürecinde adayları belirleme çalışmasını Genel Merkezinde bir komisyon marifetiyle yapmaktadır.

Hesap vermeye gelince: Milliyetçi Hareket Partisi millet eksenli politika yapan bir partidir. Hesabımızı milletimize ve Yüce Rabb’imize veririz. Onun dışında hiçbir odağa hesap vermeyiz.

Ve bu grup önerileriyle ilgili de şunu ifade etmek isterim: Değerli arkadaşlar, daha dün rakamları topladım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Sayın Başkan, hoşgörünüze sığınarak bir de bu hususla ilgili ifade etmek isterim.

BAŞKAN – Selamlamak için bir dakika daha uzatalım süreyi.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – 26’ncı Yasama Döneminde reddedilen grup önerisi sayısı 500, 500’den fazla grup önerisi verilmiş. İki nedenle verilir grup önerileri ve bu grup önerilerinin samimiyeti ve ciddiyeti de gerekçeden anlaşılır ve kabul edilen bütün grup önerileri bütün grupların mutabakatıyla çıkmıştır. Herhangi bir grubun mutabakatının olmadığı yani sadece 1’inci parti Adalet ve Kalkınma Partisine değil, diğer parti gruplarına rağmen de komisyon kurulduğunu doğrusu ben hatırlamıyorum.

O nedenle, kesinlikle bütün komisyonların Meclisimizdeki bütün parti gruplarının mutabakatıyla kurulacağını göz önüne almamız gerekir ve bunu vatandaşlara, kamuoyuna yanıltıcı bir şekilde lanse etmenin de doğru olmadığı kanaatindeyiz. Bundan böyle yapılacak çalışmalar da yine aynı şekilde olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Biraz önce bu FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilgili verilen önergeyi de bu kapsamda değerlendiriyoruz. Kaldı ki Milliyetçi Hareket Partisi…

BAŞKAN – Sayın Akçay, ben bir dakika daha vereyim size, toparlayın lütfen.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Hoşgörünüze çok teşekkür ediyorum. Yani bu konuşma sürelerini zorlamayan bir Grup Başkan Vekili olarak ayrıca teşekkür ediyorum ve arkadaşlarımıza da hoşgörü gösterdikleri için ayrıca teşekkür ediyorum.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu FETÖ’nün siyasi ayağı üzerinde en fazla ve ısrarla duran bir partiyiz. O nedenle biz yine bu görüşlerimizin arkasındayız, duruyoruz fakat bu önergeye de doğrusu önem atfetmiyoruz. Çok da samimi bulmadığımızı da ifade etmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, HDP’nin grup başkan vekili AK PARTİ ile MHP’nin kirli bir ittifak içerisinde olduğunu iddia etti. Kürsüye çıkmayacağım izin verirseniz ama şunu diyorum: Bu dil, şık bir dil değil. Bu dili kınıyoruz.

İkincisi, bu ittifak 15 Temmuz akşamı tankların üzerinde kuruldu. Tüm süreçleri şeffaf olarak hayata geçirildi. Bunu da milletimiz takdir etti. Dolayısıyla bu dili reddediyoruz.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Aslında size söz verdim sataşmadan dolayı ama siz değerlendirmediniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhuriyet Halk Partisinin seçim beyannamesine, parti programına, vatandaşla yapılan akde uygun önerileri kimden gelirse gelsin desteklediklerine, milletin lehine olanları desteklemenin parlamenter demokrasinin, genel ahlak kurallarının gereği olduğuna, küçük siyasi çekişmelerle, ayrışmalarla 15 Temmuz ruhuna, ülkenin demokrasi geleneğine kimsenin halel getirmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sataşmadan dolayı sözlerin bitmesinden sonra ve bu sataşmaların dışında bir şey söylemek istiyorum.

Birincisi, Cumhuriyet Halk Partisi kimden gelirse gelsin… Yarın Adalet ve Kalkınma Partisi öğretmene 3600 ek göstergeyi getirsin, onlarla birlikte el kaldırırız; Halkların Demokratik Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, İYİ PARTİ… Bugüne kadar yaptığımız şu: Kendi seçim beyannamemize, parti programımıza uygun, vatandaşla yaptığımız akde uygun öneri kimden gelirse gelsin el kaldırırız. Sebebi şudur: Yeni milletvekillerine ve bu konuda geçmişteki tecrübelerini hatırlamaya ihtiyaç duyan milletvekillerine şunu öz olarak benimsetmeliyiz: Kanun teklifleri ya da grup önerileri bu yüce çatının altına gelene kadar şahıslara ve gruplara aittir ama geldiği andan itibaren millete aittir. Her milletvekili elini vicdanına koyup oy kullanmak zorundadır. Vatandaşa verdiğin söz, dağın başında bir çobana gidip de oyunu isterken verdiğin söz, bir öğretmene verdiğin söz, bir emekliye verdiğin söz yazılı ya da sözlü… Vicdanın ile elinin arasına bir başka şey girmeyecek. Ne liderinin tuttuğu pozisyon…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu çatının altına geldikten sonra önerge, o grubun önergesi, o vekilin önergesi olmaz. Bu çatının altında önergeler, teklifler milletin önergesidir. Milletvekili boynunun borcudur ki vicdanıyla karar verecek. O yüzden, bundan sonra da göreceksiniz, en aykırı olduğumuz siyasi görüşteki arkadaşın dahi milletin lehine olan önergesine erinmeden, yüksünmeden destek veririz. Bu, parlamenter demokrasinin, ettiğimiz yeminin, siyasetin üzerine oturması gereken genel ahlak kurallarının gereğidir; bunu açıklıkla ifade edelim.

Şu FETÖ meselesinde de “Tankların üstünde…” Tankların üstüne çıkanların hepsi son derece saygın, hepimizin takdir ettiği insanlar. 15 Temmuzda buraya gelip de bu Meclisi, ışıklarını açıp hedef eden insanlar var. Örneğin Milliyetçi Hareket Partisinden 9 vekil o gece buradaydı -Meclisin yaptığı kitapta- 3’ü yeniden milletvekili yapılmış; Adalet ve Kalkınma Partisinden 76 milletvekili buradaydı, pek azı yani düşük bir oranda olanı milletvekili yapılmış; Cumhuriyet Halk Partisi burada olan 14 vekilin 12’sini yeniden Meclise taşımış. Biz o geceyi, milletvekillerini görevlendirirken ve buraya taşırken de önemli bir kriter olarak gördük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son olarak da şunu söyleyelim, 15 Temmuz ruhu şöyle bir ruh: Meseleyi siyasi çıkara çevirip de kurcalamaya başladığınızda o ruha en önemli zararı siz veriyorsunuz. Cumhur İttifakı tankın üstünde kuruldu, e, Millet İttifakı tankın karşısında mı kuruldu? Burada bulunan kim?

Ben şunu söyleyeyim: İYİ PARTİ’li, o dönem Milliyetçi Hareket Partisinde bulunan birçok arkadaşımızdan o gece burada olanı da vardı, buraya telefonla… Şimdi Grup Başkan Vekili olan Lütfü Türkkan’la ilk telefon görüşmelerinden birini yaptık. O, milletvekili olmadığı hâlde “Kardeşim, orada iyi direnin. Eğer bunlar amaçlarına ulaşırlarsa ne siz kalırsınız ne biz.” diye bana telefonda söyledi. O yüzden, küçük siyasi çekişmelerle, ayrışmalarla, konjonktürel taraf tutmalarla ne 15 Temmuz ruhuna ne ülkenin demokrasi geleneğine kimse halel getirmesin.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sağ olun.

Değerli milletvekilleri…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, yerimden söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Akçay, yerinizden…

33.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Milliyetçi Hareket Partisinin kendi gündemine hâkim, neyi, ne zaman, nasıl gerçekleştireceğini iyi bilen bir parti olduğuna ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, öncelikle, buraya gelen grup önerilerini illa kabul veya ret noktasında partilerin, grupların ve milletvekillerinin iradesine hiçbir parti grubu bir başka parti grubu için sınırlama yapamaz. Milliyetçi Hareket Partisi kendi gündemine hâkim bir partidir; neyi, ne zaman, nasıl gerçekleştireceğini, gündeme taşıyacağını iyi bilen bir partidir. Demin de söyledim, biz, sorumluluk alan, inisiyatif alan, politika üreten bir partiyiz; başka partilerin gündeminin peşine takılmak zorunda değiliz. Bu bakımdan, bir: Milliyetçi Hareket Partisinin bu tutumuna kesin saygı bekleriz.

İkinci olarak: Sayın Özel hesaplamış, doğrusu bu hesabı yapmamıştık, hiç aklımıza da gelmemişti. 15 Temmuz gecesi buraya 10 arkadaşımızla geldiğimizi hatırlıyorum, kendisi 9 saymış, zannediyorum Grup Başkan Vekili olarak beni saymayı unuttu. 10 arkadaşımız 40 milletvekilinin yüzde 25’i eder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – O gece -şimdi isim vermeyi de burada doğru bulmuyorum- kendisine grubu tarafından çağrı yapıldığı hâlde Meclise gelmeyip, ondan sonra başka mahfillerde o geceyi geçirip sabah bu Meclise vaziyet almaya gelen şahsiyeti de tanıyoruz. Şimdi bunları bırakalım.

“Efendim, 9 milletvekilinin 3’ü yeniden milletvekili yapılmış.” diyor. Neye atfetmeye çalışıyorsunuz? Yani 14 CHP milletvekilinin 12’si tekrar milletvekili olmuşsa bu mantıkla, milletvekili olmayan diğer 2 değerli şahsiyet üzerine gölge düşürmeye mi çalışalım? Bu, partilerin o geçirdikleri seçim süreci, adaylıklar süreci içerisinde kendi takdirleridir. Bu kadar mantık zorlamasına gitmemek gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bu tartışmayı bitirelim artık. Ben birer dakika Sayın Türkkan ve Sayın Özel’e söz vereceğim, artık diğer konuşmacıya geçeceğiz, gündem bir hayli uzadı çünkü.

Buyurun Sayın Özel.

Sayın Türkkan, ondan sonra size söz vereceğim.

34.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, hep de özenli bir dil kullanırım kendi seçim bölgemden, özel hukukumuzun olduğu bir mevkidaşla konuşurken.

Bir mantık eksikliğinden bahsediliyorsa, herhâlde şimdi kendi kurduğu mantık eksikliğinden… Biz şunu söylemeye çalışıyoruz: Biz buraya gelen arkadaşlarımızın son derece önemli bir görev yaptığını düşünüyoruz sizin açınızdan da, bizim açımızdan da. O gece burada bulunan milletvekillerine övgüde bulunulurken, o milletvekillerine hangi parti, ne kadar sahip çıkmış, ona bakın diye söyledik. Yoksa, insan, gönül ister ki tüm milletvekillerinin tamamı yeniden burada olsun. Yüzde 90’ın üzerinde sahip çıkmışız o gece buradaki iradeye. O gece buraya gelip kendini o gece burada tanklara ve bombalara hedef eden bütün partilerin milletvekilleri değerlidir, gönlü burada olduğu hâlde şehir dışında olan ama telefonla burayı yüreklendiren herkesin de katkısını, daha önce, defalarca bu kürsüden de ifade ettim. Mesele, sıkışınca, bir saat önce attığın “tweet”i bir saat sonra silince, bir saat önce kaldırdığın eli iki saat sonra indirince, bu durumunu izah edemeyip saldırganlaşanlarda bir mantık kurgusu hatası aramak lazım.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Sayın Türkkan, buyurun.

35.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra birçok insanın mağdur olduğuna, bu darbenin siyasi ayağının yanında iktisadi ayağının da bulunduğuna ve bunların ortaya çıkarılmasını istemenin arkasında bir başka sebep aranmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, bu tartışmanın karşılıklı çok uzun sürmesini arzu etmiyorum. Maksadımız belli. Türkiye’de gerçek anlamda 15 Temmuzdaki bu hain darbeden sonra mağdur olan çok insan var. 15 Temmuzda şehit olan 256 kişi -yanlış hatırlamıyorsam, yanlışsam düzeltin beni- vatan evladı var. Erol Olçok oğluyla beraber şehit oldu, bu şerefsizlerin kurşunlarıyla şehit oldu. Erol Olçok benim yirmi beş senelik arkadaşım. Bu darbenin sadece ve sadece tapu kadastroda, gümrük başmüdürlüğünde, okul müdürlüğünde öğretmenlik yapan ayağı değil, bunun bir siyasi ayağı var, bunun bir iktisadi ayağı var. Bunun ortaya çıkarılmasını istemenin arkasında bir başka sebep aramak, bir başka siyasi saikle hareket ettiğimizi iddia etmek doğru bir şey değil. Samimi olarak önergemizi verdik. Buna destek verirseniz eyvallah, vermezseniz tabii ki sizin bileceğiniz bir konu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bunu kalkıp bir başka şekilde ne sunarız ne kınarız.

Teşekkür ediyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Turan, söz istedi.

Toparlıyoruz yalnız arkadaşlar, bitirelim bu tartışmayı.

36.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, toparlamak için çok azami gayret gösteriyoruz ama illa partimizin ismini vererek bazı iddialarda bulunulunca cevap verme mecburiyeti hasıl oluyor.

Kıymetli grup başkan vekili “15 Temmuz akşamı Mecliste olan arkadaşlarımızın sayısı budur, vekil olmayanlar bunlardır.” gibi bir sayı verdi. Ben şundan eminim: O gece tüm AK PARTİ grubu ister Mecliste, Genel Kurulda ister kendi şehrinin meydanlarında dimdik darbeye karşı durdu. Bizim böyle bir kriterimiz olmadı “Kim Mecliste kim değil.” diye. Ben Çankaya’daydım örnek olarak söylüyorum, ilk andan itibaren meydanlarda durmaya çalıştık. Eğer buradan polemik çıkarılacaksa ne tarz polemikler çıkarılabileceğini sizler de biliyorsunuz. O yüzden Meclisin gündemine hâkim olmamız gereğiyle bu konuyu böyle kapatmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Akçay, son olarak size söz veriyorum, toparlayalım.

37.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 15 Temmuzda millî iradeye, ülkeye, vatana ve millete sahip çıkma adına Türkiye Büyük Millet Meclisine gelindiğine ve hiçbir hesabın içerisinde olunmadığına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, o meşum geceyi sizinle de konuşmuştuk, burada beraberdik, Özgür Özel Bey’le de beraberdik ve biz o gün buraya, Türkiye Büyük Millet Meclisine, millî iradeye, ülkeye, vatana ve millete sahip çıkma adına geldik, hiçbir hesabın içerisinde de olmadık hepimiz bakımından söylüyoruz ve daha yakınımızda helikopterlerden masum vatandaşlara alçakça kurşunlar sıkılıp Meclisin tepesine bombalar indiğinde o bildiriyi hep birlikte hazırladık. Dolayısıyla hiçbir milletvekili herhâlde “Bir dahaki dönemin hesabını yapayım.” diye gelmemiştir yani bu, üzerinde durulacak bir konu değildir; onu ifade etmek isterim.

Ayrıca, o gece ışıkları pırıl pırıl yanan Milliyetçi Hareket Partisine ve Sayın Genel Başkanımıza ziyaretten sonra “Gidin, Türkiye Büyük Millet Meclisine canınız pahasına sahip çıkın.” şeklindeki bir talimatıyla birlikte…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hepimizin olduğu gibi, burada bulunanlar bu duygu ve düşüncelerle bu görevi yerine getirdik. Tabii, bizlerin hayatı bakımından da önemli anıları da hep birlikte paylaştık.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkanvekili ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, FETÖ’nün hain darbe girişimine yardım ve yataklık eden iş birlikçilerin ve sorumluların, bu teşebbüse karşı sorumlulukları gereği önlem almayanların ve bu hain örgütün siyasi ve iktisadi destekçilerinin belirlenmesi amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grup önerisi hakkında konuşmak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu Fetullahcıların bu ülkenin pek çok kurumundaki ayarı bozduğunu biliyorduk. Polis teşkilatının, ordunun, kamu kurum ve kuruluşlarının, KPSS sınavlarıyla ÖSYM’nin, pek çok kurum ve kuruluşun ayarını bozdular ama şimdi görüyoruz ki bunlar, Meclisin de ayarını bozmuşlar. Bu nedenle bu ayarın düzeltilmesi için de bu önerinin kabul edilmesi gerektiğini bir kez daha anladık.

15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması, ülkemizin adım adım darbe girişimine sürüklenmesinin nedenlerinin ortaya çıkarılması için gerek geçen dönemde gerekse de bu dönemde pek çok araştırma önergesi verildi. Bizler de bu konuda parti olarak araştırma önergeleri sunduk. Bu kadar çok sayıda araştırma önergesinin sunulmasının nedeni 4 partinin ortak önergesiyle kurulan araştırma komisyonunun hazırladığı raporun kamuoyu tarafından tatmin edici bulunmamasıdır ve hâlâ pek çok soru işareti barındırmasıdır. Darbeyle mücadele, demokrasiye inanan herkesin asli ve temel sorunudur. Bizler, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15 Temmuz gecesi ve devamında kısmen de olsa bunun gereğini layıkıyla yerine getirdiğini düşünüyoruz fakat darbenin siyasi ayağının ortaya çıkarılması konusunda, darbe dinamiklerinin ortaya çıkarılması konusunda her nedense Mecliste çoğunluğu elinde bulunduran siyasi parti aynı cesareti göstermiyor. Ayrıca, bu önergelere verilen yanıtlar herkesi hem çileden çıkarıyor hem de kuşkuları artırıyor. Her cevap veren “Bu darbe bize yapıldı.” “Bu darbeyle Cumhurbaşkanımızı öldürmeye çalıştılar.” “Hedefleri siyasi partiyi yok etmekti.” “Hem bütün siyasi partilerin bunlarla ilişkileri vardı.” diyor. Böylece darbe girişiminin arkasındaki siyasi nedenler ve varsa siyasetçiler tam olarak ortaya çıkarılamıyor.

Şimdi, Fetullahçıların, FETÖ’nün yanında olanların yedi sülalesini ortaya çıkaranlar, çıkarmaya çalışanlar; annesi, babası, kardeşi, kızı, çocuğu gözaltına alınanlar, her nedense siyasi ayağın ortaya çıkarılması konusunda aynı cesareti göstermiyorlar. Unutmayalım, demokrasi, sorunları çözeceğimiz zaman ulaşacağımız bir liman değil; demokrasi, bir yaşam biçimi. Demokratik bir yaşam için hep birlikte ne kadar mücadele etsek az. Doğrudan demokratik rejimi hedef alan askerî darbelerin tamamına karşı çıkmalıyız. Askerî darbe girişiminin arkasındakilerle değil, öncelikle askerî darbeyle mücadele etmeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

Bir dakika daha verelim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Askerî darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılmasına yönelik talebimizin temel gerekçesi de bugüne kadar bu oldu. Bugün verilen önergenin de kabul edilmesi için oy verirken bu saikle hareket edeceğiz.

Son olarak şunu söyleyeyim: Şimdi, kibir bütün dinlerde en büyük kötülüklerden biri sayılır, hatta Hristiyanlıkta 7 büyük günahtan birisidir. Şimdi, bu Mecliste de KHK rejimiyle, OHAL sonrası ilan edilen KHK rejimiyle ihraç edilen milletvekilleri var. Şimdi, dün bir partinin grup başkan vekili “İhraç edilenlerin hepsi ne için görevden atıldıklarını biliyorlar.” dedi. Bu, büyük bir haksızlıktır, atılan herkesin haklı ve hukuka uygun bir şekilde atıldığının iddia edilmesidir. Oysa biz biliyoruz ki bunların içerisinde binlerce masum insan var ve bunlardan en az 10’u bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili olarak siyaset yürütüyorlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Turan Aydoğan.

Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Başkanımız Erdal İnönü’yü rahmetle ve minnetle anıyorum. Siyasette iz bırakarak geldi geçti. Tekrar tekrar rahmetle ve minnetle anıyorum.

Sayın milletvekilleri, hiç kimse bu çatı altında darbenin araştırılmasına “Hayır.” dememeli çünkü bu çatı demokrasinin mabedidir. Darbeler demokrasiye karşıdır. Darbeler demokrasiye karşıysa ayrıntılarına kadar araştırılmasını istemek bu demokrasi mabedinde olmalıdır. Şunu hiç kimseye anlatamayız: “Bir darbe sadece askerler tarafından yapılır.” Hayır. Hepimiz çokça darbe yaşamış, hatta darbe tipolojisine çok uygun görülmemekle beraber, darbeden daha ağır koşulları yaşayan toplumun üyeleriyiz. Biliyoruz ki darbe sadece askerî güçle değil, siyasi ayakla, iş dünyasıyla, eğitim dünyasıyla, ayrıntılarına kadar nüfuz ettiği her alanla yapılır. Şimdi, bu askerî kısmıyla alakalı konu bile tam bir sonuca vardırılmamışken bunun diğer ayaklarını kapatma sevdası neden kaynaklı acaba? Neden korkuyoruz, neden çekiniyoruz? Çiğ yiyen ve karnı ağrıyan birileri mi var bu çatının altında? Her gün çıkıyoruz ve diyoruz ki: “Demokrasiye kastetmiş bir tablo bu.” Hatta çok veciz sözler çıktı bu arada iktidar partisinin içerisinden. Birileri “Ankara’yı parsel parsel sattı kardeşim FETÖ’çülere bu.” dedi var olan bir önceki belediye başkanıyla ilgili. Bir başka milletvekili çıktı, dedi ki: “Bu işin borsası var.” Çok çabuk kapak altı ettiniz ya, anında kapak altı ediyorsunuz. İktidara gelirken şeffaflıktan bahsettiniz, vesayeti kaldıracağınızdan bahsettiniz, her türlü demokratik işlevi hayata geçireceğinizden bahsettiniz; önümüze koca bir totalist düzen koydunuz. Bakın, bizim komisyondaki milletvekillerimiz yazdı bunu, darbe gerçekleri. Gizlediniz, kapattınız. Kediye ciğer teslim ettiniz ya! Darbe Komisyonunun başına bir başkan getirdiniz, vallahi en son teslim edilecek adamdı. Hani şimdi yasalara koydunuz ya insanları yargılamak için iltisak miltisak. “İltisaklı” deyip ne buluyorsanız muhalif olarak atıyorsunuz, hatta yargılamadan atıyorsunuz. İltisaktan öte alakası olan bir adam Darbe Komisyonu Başkanlığı yaptı ve bizim milletvekillerimiz, işte, böyle kitap yazmak zorunda kaldı. Sanmayın ki gizli kalıyor, toplum bunları takip ediyor, bu kitaplar okunuyor, çok satıyor, hatta gerekirse bedava da dağıtırız, yeter ki toplum bilgilensin. Kapatarak hiçbir yere varamazsınız.

Gencecik insanlara, 16 yaşındaki insanlara, harp okulu öğrencilerine, eli silah tutmayı bilmeyenlere hızlı yargılamalarla otuz yıl ceza verdiniz; bu darbenin siyasi ayağı kapalı kapılar ardında tutulacak, öyle mi? Bu darbenin ekonomik ilişkileri, siyasetle iç içe tüccar ilişkiler kapalı kapılar ardında tutulacak, öyle mi? Ben İstanbul sokaklarından söz vererek geldim buraya partim adına, dedik ki: “Bu darbeyi teşhir edeceğiz, bu darbeyi araştıracağız. Partimizin sözüdür.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Aydoğan.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Çok teşekkür ederim Başkanım.

Sayın grup başkan vekilimin dediği gibi, önümüze kim getirirse getirsin bu gerçekleri araştıracağız.

Size bir önerim var. MHP’li hatip arkadaş burada dedi ki: “Arkasında HDP durur diye korkuyoruz, onun için bu önergeye oy vermiyoruz.” Benim size bir önerim var.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Öyle bir şey denmedi canım!

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Öyle bir şey denmedi, uydurma ya!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – HDP’yle eş düşmemek…

Benim bir önerim var, önerim şu: AKP ile MHP, siz getirin aynısını virgülüne dokunmadan, arkanızda duracağız, yeter ki millet önünde gerçekleri araştırabilelim. Korkmayın! Korkuyorsanız iki tane nedeni var: Ya alakanız vardır ya da topyekûn siyasi iktidarınız çökecektir.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – “Alaka” kelimesiyle bizi aynı cümlede kullanma Sayın Hatip.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Bunun üçüncü bir nedeni varsa onu da gelirsiniz, bu kürsüde kendiniz açıklarsınız.

Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun yerinizden.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Milliyetçi Hareket Partisinin kendi gündemine hâkim olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, aslında sataşmadan söz almam gerekir ama şimdilik gerek görmüyorum.

Şunu anlattı hatibimiz Sayın Enginyurt: Yayınlanan bu “tweet”lerde işte “HDP’yle birlikte çekimser kalıyorsunuz.” diye partimize birtakım eleştiriler atfedilmeye çalışıldı geçtiğimiz bu EYT’yle ilgili önergede. Şimdi “Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizin önergenizi reddedeceğiz, HDP de muhtemelen kabul edecek. Biz de yani siz de HPD’yle birlikte misiniz mi?” diyelim şeklinde bir kıyas yapıp onu ifade etti. Yoksa buna o şekilde bir ifade söz konusu olmadı.

Tekrar ediyorum: Milliyetçi Hareket Partisi kendi gündemine hâkimdir, kendi politikaları vardır, hiç kimse Milliyetçi Hareket Partisine istikamet çizmeye kalkışmasın. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, bu konuyla ilgili 60’a göre ufak bir açıklama yapacağım.

BAŞKAN – Bence konu aydınlandı Sayın Aydoğan.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sözümün doğru anlaşılması için kamuoyu tarafından.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sisteme girdim Sayın Başkanım.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Fark etmez, buradan da yapabilirim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tutanağa geçsin.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sözümün doğru anlaşılması için.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sisteme girmiştim.

BAŞKAN – Bir saniye…

39.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Ben tutanağa geçmesini istiyorum sözlerimin.

Ben bu kaçınılan alanı yadırgamıyorum. Bu, Milliyetçi Hareket Partisinin kendi politikasıdır. Buna da saygı duyarım. Başka bir öneride bulunuyorum: Madem bundan rahatsız oluyorsunuz, madem bundan çekiniyorsunuz, kamuoyu sizi yanlış anlıyor -ki öyle söyledi hatip, “Biz bundan dolayı burada arkasında durmayız bu önergenin.” dedi- aynı önergeyi bu iki parti grubu, AKP ile MHP getirsin, arkasında biz duralım; çekinmesinler. Mesele budur efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim, sağ olun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, istirham ediyorum. Yine sözümüzün benim yaptığım açıklamadan anlaşılmadığı anlaşılıyor.

BAŞKAN – Bence Genel Kurul çok net anladı ama siz tekrar bir ifade edin.

40.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bir sözü tekrar tekrar söylemenin şeyi yok. Yani şimdi aklıma da bir fıkra geldi, onu da daha sonra anlatayım.

Şimdi tavsiye de bulunmasına da gerek yok. Milliyetçi Hareket Partisinin bir politikası vardır, şu veya bu şekilde yapar; onlar kabul etmeyebilir. Diğer bütün siyasi parti grupları bakımından buna saygı duyulsun. Bizim tavsiyeye de ihtiyacımız yok ayrıca.

Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, aynen yarım dakikalık hakkı benim de kullanma zaruretim var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel, bitirelim tartışmayı. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu konuşacak.

41.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sayın grup başkan vekili diyor ki: “Hatibimiz böyle demedi.” Demediği şeyi, hatibi demediyse de -biz itimat edelim sayın grup başkan vekiline- Genel Başkanları dedi.

Bakın, ne diyor Sayın Bahçeli? MHP lideri Devlet Bahçeli “Diğer muhalefet partileriyle aynı alanda bulunmak istemiyoruz. İYİ PARTİ, CHP ve HDP’yle aynı, yan yana olmak istemiyoruz.” dedi EYT konusunda yöneltilen soruda Osmaniye Vakfının açılışında.

Hatibiniz demediyse Genel Başkanınız dedi. Bu, partinizin tavrı. Bunda gizleyecek bir şey yok.

Teşekkür ediyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, üzülerek tekrar…

BAŞKAN – Sayın Akçay… Sayın Akçay, bir son defa verelim, bitirelim.

Değerli arkadaşlar, hangi partinin nasıl oy kullandığı konusunda Türk kamuoyu bir değerlendirmede zaten bulunur. Fazla uzatmaya gerek yok.

Buyurun.

42.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Biz biraz evvel kürsüde konuşan Sayın Cemal Enginyurt’un konuşmasına atıfta bulunarak söyledik. Bizim bir politikamız var. Sayın Genel Başkanımız bunu ifade etti -Sayın Özel’in de söylediği gibi- ve biz bunu herhâlde –kusura bakmazsanız- diğer arkadaşlardan en iyi bilenlerdeniz. Dolayısıyla orada bir sorun yok. Fakat Milliyetçi Hareket Partisinin kendi ilkeleri ve politikaları çerçevesinde bir duruşu var, aldığı bir sorumluluk var çünkü siyaset ve politika bir sorumluluk ister, inisiyatif ister. Biz bunu yapıyoruz. Buna saygı duyulmasını istiyoruz.

Elbette eleştirebilirler, eleştiri hakkı bakidir ama bunu belli bir ölçüde ve saygı çerçevesinde, ikide bir her grup önerisinde “Şöyle mi oldu, böyle mi oldu?” diye değil. Bodoslamadan tavrımızı gösteririz; kabul ederiz, reddederiz veya çekimser kalırız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Biz Cumhuriyet Halk Partisine niye kabul ettin, niye reddettin diye bir eleştiri getirmiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

Sayın Turan, grubunuz adına söz var. Siz mi istiyorsunuz?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, izin verirseniz, yine, yerimden açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

43.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, FETÖ’yle ilgili meselede en büyük riski alan parti oldukarına, iktidarda oldukları için darbenin kendilerine karşı yapıldığına, polemik yapmanın siyasetçilere de ülkeye de faydası olmadığına ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Geçen dönem komisyon başkanımızla ilgili sayın hatip bazı iddialarda bulundu. Bu tarz afaki iddiaları şık bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Arkadaşımız o dönem partimizin görevlendirmesiyle önemli bir çalışmaya imza attı, büyük bir gayret gösterdi, diğer partilerin desteğiyle beraber bu işi yaptı. Şu an kendisi burada yok. Bu tarz ithamları doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

Onun dışında, şaşkınlıkla izliyorum. Bu kadar konu olacak olmamasına rağmen, ısrarla, hangi partinin hangi oyu vereceğini belirlemeye çalışan bir anlayışın da ne demokrasiye ne Meclis usullerine faydası olduğu kanaatindeyim. Bizim partimiz veya diğer partiler kendi organlarında bunu konuşur, kararını verir. Neden bizim veya diğer partilerin iç ilişkilerine karışıp da: “Bunu şöyle getirin de ‘evet’ deyin, tersini yapın ‘hayır’ deyin.” Bu, doğru bir yaklaşım değil. Aslında bunu, zihin arkasına başka başka birtakım iddiaların yansıması olarak düşünüyorum. Biz FETÖ’yle ilgili meselede en büyük riski alan partiyiz, iktidarda biz vardık o zaman, bize karşı yapıldı bu darbe özellikle. O yüzden diyorum ki: Hep beraber çalışmaya devam edelim ama böyle polemik yaparak, işi uzatarak, Meclisin gündemini kitleyerek kimseye faydası olmayan tartışmaların da ne siyasetçilere ne bu ülkeye faydası olduğu kanaatindeyim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, İYİ PARTİ Grup Başkanvekili ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, FETÖ’nün hain darbe girişimine yardım ve yataklık eden iş birlikçilerin ve sorumluların, bu teşebbüse karşı sorumlulukları gereği önlem almayanların ve bu hain örgütün siyasi ve iktisadi destekçilerinin belirlenmesi amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde son olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekilimiz.

Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

İYİ PARTİ’nin grup önerisinde 15 Temmuz darbe girişimine yardım ve yataklıkta bulunanların, iş birlikçilerin ve sorumluların belirlenmesi amacıyla bir araştırma komisyonu kurulması istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe girişimi, AK PARTİ iktidarıyla güçlenen Türkiye’yi hazmedemeyen ve Türkiye’nin tutumu nedeniyle bölgedeki çıkarlarını gerçekleştiremeyen küresel güçlerin desteğiyle gerçekleştirilmiş; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, milletimizin tarihî kahramanlığı sayesinde akamete uğratılmış bir darbe girişimidir. Darbe girişiminde bulunan FETÖ terör örgütüyle mücadele aslında darbe girişiminden çok daha önce başlatılmıştır. 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarının tutuklanmaya kalkışılması süreciyle başlayan, dershanelerin kapatılmasıyla devam eden, Gezi olaylarıyla farklı bir boyut kazandırılan; 17-25 Aralıkta yargı eliyle darbe girişiminde bulunarak Hükûmetin düşürülmesi, MİT tırlarının durdurulması ve terörün azdırılarak toplumda kaos ortamının oluşturulması çabalarıyla devam eden, yaklaşık beş yıllık mücadele sürecinde başarısız olan küresel güçler ve onun piyonu FETÖ terör örgütünün son koz olarak 15 Temmuz hain darbe girişiminde bulunması sonrasında da devam eden uzun bir mücadeleden bahsediyoruz.

Tüm bu olaylar sonrasında Hükûmetimiz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi her girişimin arkasından devreye girmiş ve gerekli tedbirleri almış, gerekli kanuni düzenlemeleri hep birlikte bu çatının altında gerçekleştirmiş ve bu girişimlerin her birini sonuçsuz bırakmıştır. FETÖ’nün yayın organları, televizyonları, en önemli insan devşirme organizasyonu olan okullar ve dershanelerin kapatılması, finans kaynaklarına el konulması, tüm bunlar Hükûmetin büyük mücadelesi sonucunda gerçekleştirilmiştir. Bunlar yapılırken ise gerekli destek diğer siyasi partiler tarafından verilmemiştir. Bu, gerçektir; bu, açıktır. Hatta bunları yaparken Hükûmet diktatörlük suçlamalarıyla da karşı karşıya kalmıştır.

Darbe girişimi sonrası 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen olağanüstü hâl çerçevesi içerisinde de FETÖ’yle irtibatlı ve iltisaklı olduğu değerlendirilenlerin kamudan ayıklanması süreci başlamış ve suç unsuru olan hususlarla ilgili olarak da bağımsız yargı gerekli soruşturma ve kovuşturmaları başlatmıştır. AK PARTİ’den önce hemen hemen tüm siyasi partilerle ilişki kurmaya çalışmış olan bu örgütün AK PARTİ’yle devlete sızdığını söylemek büyük bir haksızlıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tunç, devam edin.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bitiriyorum.

Bu hain örgütle mücadele AK PARTİ döneminde başladığı için FETÖ darbe girişiminde bulunmuş ve AK PARTİ’yi ve onun liderini ortadan kaldırmaya cürete kalkışmıştır.

FETÖ’yle mücadele millî bir meseledir değerli milletvekilleri. AK PARTİ henüz yokken kırkyıl öncesinden devletin kurumlarına çöreklenmiş bu yapının tasfiyesinde tüm siyasi partilerimiz destek olmalıdır. FETÖ mensupları ve darbe girişiminde bulunan teröristler ve onlara destek olan kim varsa, sıfatı ne olursa olsun, bağımsız yargı önünde hesap vermektedir. 97 bin derdest soruşturma vardır, 51 bin dava vardır. 148 bin derdest dosyadan bahsediyoruz, 272 bin şüpheli ve sanık vardır ve 31 bin tutuklu, 16 bin de hüküm giymiştir.

Bu aşamada, bağımsız yargının kararlarını beklemek gerekir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tunç.

Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde tartışmalar, konuşmalar sona ermiştir.

Şimdi öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.33

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Değerli milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk Mızraklı ve arkadaşları tarafından, 674 sayılı KHK uyarınca Demokratik Bölgeler Partisi Belediyelerine atanan kayyumların araştırılması amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 31/10/2018 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                           Fatma Kurtulan

                                                                                                                                                 Mersin

                                                                                                                                  HDP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

31 Ekim 2018 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Sayın Adnan Selçuk Mızraklı ve arkadaşları tarafından -738 sıra numaralı- 674 sayılı KHK uyarınca Demokratik Bölgeler Partisi belediyelerine atanan kayyumların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 31/10/2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde görüşmelere başlıyoruz.

Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Adnan Selçuk Mızraklı.

Buyurun Sayın Mızraklı. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

HDP GRUBU ADINA ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partimiz tarafından verilmiş olan bu öneriye ilişkin görüşlerimi ifade edeceğim.

Tabii, ilk önce bu kayyumluk nereden çıktı; “kayyum” diye yanlış kullanılan, özü itibarıyla “kayyım” olan bu kavrama demokratik bir rejimde niye ihtiyaç duyulur; bunun cevabını vermek zorundayız. Âdeta seçmen iradesinin gasbı olan ve bu iradeye rağmen idarenin kendi tasarruflarını ve âdeta bir yetki aşımı yaparak o iradenin üstüne atanmış kayyumların getirilmesi tabii ki demokrasinin ruhuna ve değerlerine aykırı bir tutum. Şimdi, özellikle 102 Demokratik Bölgeler Partisi belediyesinden hele hele 95’ine atanırsa bunun demokrasinin dışında da siyasetin temel kavramlarıyla ne kadar örtüşük olmadığı gerçeği ortaya çıkar. Biz şunu çok iyi biliyoruz: Bu ülkede zaman zaman çok haksız uygulamalar yapıldı. Tarihin gelişimi içinde bu haksız uygulamaların bir kısmında hakikat ortaya çıktı ama çoğu kısmında hakikatin gölgelendiğini gördük.

Şimdi, özellikle son dönemlerde Adalet ve Kalkınma Partisinin Başkanı ve Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önümüzdeki seçim döneminde de eğer gerekirse mahallî idareler seçimlerinden sonra tekrar kayyum atama tehdidinde bulundu. Şimdi, şunu beklerdik arkadaşlar: Yani bütün siyaset kurumunun içinde olan ve demokrasiye inanan bütün çevreler, böyle bir tehdit bugünden ifade edildiği zaman demokrasiye nasıl darbe yapıldığını, demokratik rejime nasıl bir darbe yapıldığını ifade etmeliydiler, bunu beklemek de herkes kadar hakkımız olsa gerek.

Evet, 102 belediyeden 95’ine kayyum atandı. Kayyumlar döneminde neler yapıldı diye göz attığımızda ortada ciddi anlamda o belediyelerde o güne kadar biriktirilmiş olan birçok değerin nasıl berhava edildiğini gördük. Başta kadın merkezleri olmak üzere, kültür merkezleri olmak üzere, gençlik merkezleri, çocuk merkezleri olmak üzere bir bütün olarak hepsinin kapatıldığını gördük.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hepsini PKK merkezi yapmıştınız, PKK merkezi olmuştu hepsi.

BAŞKAN – Sayın Eronat, lütfen hatibi dinleyelim.

ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) – Kapatılıp yerine yapılan işlemlerin hiçbir şekilde halkın temel ihtiyaç ve beklentileriyle örtüşük olmayan işlemler olduğunu gördük. Beraberinde, yine takdir edersiniz ki özellikle AKP döneminde belediyelerimiz üzerinde nasıl bir denetim ağı oluşturulduğunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Yani defalarca, başmüfettişlerce veya müfettişlerce hem mali hem idari denetime tutulan bu belediyelerimizde ne bir yolsuzluk ne bir başka işlem saptanmadı. Yani zaman zaman ifade edilen, işte o dönemde, o özellikle ciddi çatışmaların yaşandığı dönemde yine belediyelerimizde çok sayıda müfettişin olduğunu biliriz.

Dolayısıyla bütün bunlar birer hakikat iken çok sayıda belediyeye kayyum atanarak âdeta belediyeler işlemez duruma getirildi. Ne oldu? Devam edilen yani daha önceki dönemde kararı verilmiş ve yürümekte olan projeler dışında ortaya yeni bir proje, halkın da özellikle onayladığı yeni biçimler çıkmadı. Evet, belki kaldırımlar yapıldı, belki yol ve şehir düzenlemeleri yapıldı, ışıklandırmalar yapıldı görselliğe hitap eden ama temelde halkın biriktirmiş olduğu değerlerle örtüşük olmayan şeyler yapıldı. Birçok isim değiştirildi. Dün de bu konular konuşuldu. Elimde çok sayıda bu konuda belge var yani istek sahiplerine bunları da iletebilirim.

95 belediyeye kayyum atandı, şu anda 43 belediye başkanı cezaevinde. Beraberinde, özellikle diğer kurumlarla karşılaştırdığımız zaman, bütün bu saldırıya maruz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Mızraklı.

ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) - …kalmasına rağmen sonuçta, özellikle bu kayyum atanmış belediyelerin bulunduğu yerde 24 Haziran seçimlerinde de gerek partimizin aldığı oy oranları gerekse partimizin bölgeden çıkartmış olduğu vekil sayıları da bu tür politikaların nasıl karşılık bulmadığının görüntüsü oldu.

Ben, çok sayıda kurumun kapatıldığını, parkların, bahçelerin isimlerinin değiştirildiğini, heykellerin yıkıldığını, çok şey anlatabilirim size. Ama şunu söyleyeyim: Bir sürü şeyi yani Yılmaz Güney Sineması’nı yıkabilirsiniz ama Yılmaz Güney’i silemezsiniz. Dolayısıyla belediyelerimize dair birçok kuruma veya heykele yıkım yapılsa bile bu belediyelerin toplumda yaratmış olduğu güven ve destek yıkılamaz, önümüzdeki seçimler de bunun ifadesi olacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Türkkan...

İYİ PARTİ Grubu adına, bana bildirilen listede Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan var değerli arkadaşlarım. Sayın Türkkan sanırım dışarıda, gelecek.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Atlayabiliriz, bizim hatibimiz hazır.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Diğer grubu alalım efendim.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi hazır mı değerli arkadaşlarım?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sezgin Bey burada, sonra oraya geçelim.

BAŞKAN – Peki.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.

Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Tanrıkulu, süreniz üç dakika.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; en sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Öncelikle, kayyum ataması halkın iradesine ve milletin iradesine vurulmuş bir darbedir ve bu darbeyi de maalesef geçtiğimiz dönem Adalet ve Kalkınma Partisi bu Parlamentoda bir kanun hükmünde kararnameyle gerçekleştirdi.

Hafıza tazelemesi bakımından bir şey söyleyeceğim. 1/8/2016 tarihinde, Türkiye Varlık Fonu Kanunu bu Parlamentoya getirildi. Bu taslağın 51 ve 52’nci maddelerinde kayyum atamasına ilişkin düzenleme var, burada. Sonra bu düzenleme komisyonda görüşüldü, kayyum atamasına ilişkin düzenleme de komisyondan geçti, burada, aynen burada. Sonra Parlamentoya geldi, bu Parlamentoya geldi. 18 Ağustos 2016 tarihinde 127’nci Birleşimde görüşüldü, kayyum atamasıyla ilgili düzenleme görüşüldü. 4 siyasi partinin ortak iradesiyle kayyum atamasına ilişkin düzenleme bu yasadan çıkarıldı bu Parlamentonun iradesiyle ve bu Parlamentodan geçmedi kayyum ataması 4 siyasi partinin iradesiyle. Tutanaklar burada; Adalet ve Kalkınma Partisinin de imzası var, diğer siyasi partilerin de imzası var. Ortak imzayla torba yasadan bu çekildi ve burada yasalaşmadı.

Ama ne yaptınız? O nedenle söylüyoruz, 15 Temmuz darbesini fırsat olarak kullandınız, bir fırsat olarak. Ne yaptınız? 1 Eylül Cuma günü çıkardığınız 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle, bu Parlamentodan geçmeyen kayyum düzenlemesini, Parlamentonun iradesine de darbe vurarak, buradaki ortak iradeye darbe vurarak kanun hükmünde kararnameyle geçirdiniz.

Şimdi size soruyorum: Bunun neresi demokratik? Bunun neresi Parlamento iradesine saygı öncelikle? Bakın, bu Parlamentodan geçmeyen, taslaktan çıkarılan bir metni, on gün sonra, 15 Temmuz darbe girişimini fırsat bilerek ilan ettiğiniz olağanüstü hâl nedeniyle elde ettiğiniz kanun hükmünde kararnameyle geçirmeye çalıştınız, dolayısıyla bunu fırsat bildiniz.

Kayyum ataması halkın iradesine büyük bir darbedir. Eğer belediye başkanları veya belediye meclis üyeleri suç işlemişlerse, siz bu kanun hükmünde kararnamenin çıktığı tarihe kadar neredeydiniz, eğer suç varsa? Ceza Yasası’nda, Terörle Mücadele Yasası’nda ve Ceza Muhakemesi Yasası’nda hangi tür işlemin yapılacağı belli. Mahallî İdareler Yasası’nda İçişleri Bakanlığının görevleri belli. Bunlar o tarihe kadar terörle iltisaklı değildi de bu kanun hükmünde kararname çıktığı gün mü geldi?

Evet, bunu bir yöntem olarak kullandınız ve terörle mücadeleyi bahane ettiniz. Eğer işledikleri bir suç var idiyse soruşturma yapılır ve Mahallî İdareler Yasası’ndaki prosedür uygulanırdı ama bundan özellikle kaçındınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, toparlamanız için bir dakika süre veriyorum.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Evet, şimdi de önümüzde yerel seçimler var ve Sayın Cumhurbaşkanının çok talihsiz bir beyanı oldu “Eğer bir daha seçilirseler -iltisaklı olanlar- ben yeniden görevden alırım.” dedi.

Şimdi, yani Mahallî İdareler Yasası’nda kriterler var, Yüksek Seçim Kurulu var, oradan geçmiş, adaylaşmış bir insan için bir de Adalet ve Kalkınma Partisi kriteri mi var, Cumhurbaşkanı kriteri mi var, ondan onay almış adaylar mı olması lazım? Bakın, bu düzen tamamen ama tamamen halkın egemenliği ilkesine, milletin iradesine saygı gösterme ilkesine tamamen aykırıdır. Dahası da var ve onu da yaptınız: Çok değer verdiğiniz, sarayda topladığınız muhtarlara bile neredeyse kayyum atayacaksınız. Halkın iradesinin partisiz tecelli ettiği yer mahalle ve köylerdir. Bakın, bölgede 259 tane muhtarı haklarında herhangi bir mahkeme kararı olmadan, sadece bir idari kararla görevden aldınız. Bu, halkın iradesine, milletin iradesine büyük bir saygısızlıktır ve atanmış kayyumların da bu konuda birçok sabıkası vardır, buradan ifade ediyorum.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.

Önerge üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan…

Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, HDP Grubunun verdiği grup önerisiyle ilgili bir peşin kanaatimi belirtmek istiyorum. Seçilen kişiler suça bulaşmadıkları sürece görevlerine devam etmeliler ancak suça bulaştıkları sabit görülen kişileri, diğer uygulamalarda olduğu gibi, savcıların tahkikatı, mahkemelerin kararıyla cezaevine mi koyarsınız, tutuksuz mu yargılarsınız… Diğer belediyelerde yapıldığı gibi de meclis, kendi içinden bir meclis üyesinden belediye başkanını çıkarabilir.

Ben burada önergeyi okudum. Atanan kayyumlarla ilgili bazı itirazlarımı söylemek istiyorum. Ben Sayın Meral Akşener’le beraber doğu ve güneydoğuya çok gidiyorum. Hâlâ da gitmeye devam ediyorum, bu cumartesi günü Mardin’e gideceğim yine mesela. İlginç bir şey söyleyeceğim size: Atanan kayyumlardan bölge halkı mutlu, yapılan hizmetlerden mutlu. Burada bir hata var. Orada belediye başkanı olarak seçilen arkadaşlar belediye hizmetleri yapmak yerine ideolojik birtakım kaygılarla bazen belediyenin bütçelerinden terör örgütüne yardım etmeyi, bazen de terör örgütüyle beraber hareket etmeyi tercih etmiştir. Bölge halkı bu işten bıkmış. Benim size samimi bir teklifim var: Seçtiğiniz, seçtirdiğiniz belediye başkanlarına lütfen söyleyin, belediye başkanı olduğunu unutmasınlar; birer terör örgütü mensubu gibi davranmaktan vazgeçsinler. Eğer öyle davranırlarsa hem diğer vatandaşların husumetini kazanırlar hem de bölge halkına hizmet etmezler. Ya, o bölge halkının da hizmete ihtiyacı var, onun da belediyecilik açısından bekledikleri var. Ben isim söyleyeceğim bir tane, Mardin Derik ilçesi Kaymakamı olarak bildiğim -hiç yüzünü görmedim, hiç tanımıyorum- Hakan Kafkas, Derik’e gittiğimde herkes Hakan Kafkas’ın hizmetlerini anlatıyordu. Buradan bir ders çıkartmak lazım, o ders de şu: Seçilen belediye başkanlarınıza tembih edin “Seçildiğiniz yerde bölge halkına hizmet edin, bırakın ülkenin mücadele ettiği teröristin yanına geçmeyin.” diye. Bu, çok önemli bir hadise. Hem sizin gerek Parlamentoda gerek kamuoyunda terör örgütüyle beraber anılmanızın önüne de geçer bu hem de bölge halkının hizmet almasına vesile olur. Benim bu konuda söyleyeceklerim bu kadar.

Teşekkür ediyorum.

Saygılarımla. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FATMA KURTULAN (Mersin) – Söz almak istiyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Doğrudan bir sataşma var, partimize dönük farklı ithamları var.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Özellikle sataşmamaya gayret ettim ama…

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.

İki dakika süre veriyorum.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

10.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın HDP grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Artık yorulduk size cevap vermekten.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ders alın o zaman.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Asıl siz ders alın.

BAŞKAN – Sayın Eronat, lütfen, karşılıklı değil.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Bakın, sizin göreviniz burada oturup bize sataşmaktır ama bakın ben şunu söyleyeyim: Tüm kadınlara söylüyorum…

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hiç öyle bir görevim yok.

BAŞKAN – Sayın Eronat, lütfen.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Öyle bir göreviniz var.

Biz HDP kadın grubu, kadın kimliğini tüm siyasetin üstünde görür, onun için bir kadına sataşmayı doğru görmeyiz. (HDP sıralarından alkışlar) Burada otursun, orada otursun, orada otursun; hangi koltukta oturuyorsa otursun biz kadın kimliğini önemseriz, size de…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen de sataşıyorsun şimdi! Sataşıyorsun sen de!

FATMA KURTULAN (Devamla) – Hayır, ben nasıl bir savcı yerine kendisini koydu Sayın… İsmini hatırlamıyorum şimdi. Onu merak ettim yani o yüzden söz aldım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sataşma var, ismimi hatırlayamadı!

FATMA KURTULAN (Devamla) – Siz de burada, Oya Hanım, lütfen, bunu rica ediyorum, bir kadın olarak sizden rica ediyorum… Acılarımız var…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ben kadınlık değil, milletvekilliğimi yapıyorum!

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, siz Genel Kurula hitap edin.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Acılarımız var, herkesin yoğun acısı var, herkesin yoğun, yoğun, yoğun döktüğü gözyaşları var, bizim de gerçekten evlerimiz, yuvalarımız dağılmış, aileler, anneler, babalar, çoluk çocuk herkes darmadağın…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Siz dağıttınız!

FATMA KURTULAN (Devamla) – Bir mesele var, bunu çözmek lazım. Bunu çözmek lazım, burada böyle konuşmakla olmaz; demokrasiyi yatırmak lazım, çözmek lazım.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sur’da gördük! Çözüm sürecini gördük!

FATMA KURTULAN (Devamla) – Lütfen, ben bir kadın olarak sizinle sataşmayı zül sayarım, doğru görmem.

BAŞKAN – Sayın Eronat, lütfen, rica ediyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sataşıyor Sayın Başkan, sataşmasın!

FATMA KURTULAN (Devamla) – Doğru görmüyorum, lütfen…

Sayın Başkan, belediyelerimize ilişkin, AKP hükûmetinin, özellikle bizzat Cumhurbaşkanının talimatıyla uyguladığı, 2014 seçimini, Türkiye coğrafyasının üçte 1’inde seçimleri yok sayarak başlattığı bir uygulamayla karşı karşıya kaldık. O yetmedi, daha sonra kendi belediyelerine dönük bir uygulama içerisinde oldu, kendi belediye başkanlarının bazıları mendillerle ağlayarak, neredeyse ağıt yakarak istifa ettiler. Dolayısıyla, bu 4 ili de kapsayınca, Türkiye'nin neredeyse üçte 2’sine yakın bölgesinde 2014 seçimleri iptal olmuş durumda. Aslında, AKP’nin seçimleri iptal etme geleneği…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Devamla) – …sadece 7 Haziranla başlamamıştır, 2014 seçimlerini de bu yöntemle yok sayarak bir gelenek hâline getirmiştir.

Belediyelerimize her gün müfettişler gitmesine rağmen, samanlıkta iğne arar gibi denetim yapmasına rağmen bir yolsuzluk bulunamamışken, sayın hatip, belediyelerimizin bilmem nereye para aktardığını, nereye kaynak aktardığını nasıl tespit etmiştir, savcı yerine kendisini nasıl koymuştur, bunu merak ediyorum, bunu kınıyorum, doğru görmüyorum. Bu, AKP mantığıdır; bu, devletin mantığıdır; bu zihniyet, HDP’yi, Kürtleri yok saymanın adıdır, bunu kabul etmiyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sağ olun, teşekkür ederim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili yerine oturmadan ben ismimi hatırlatayım. Benim ismim Lütfü Türkkan.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Özür diliyorum Sayın Lütfü Bey ama…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Estağfurullah efendim.

FATMA KURTULAN (Mersin) – …gerçekten yaptığınız da doğru değil. Kendinizi savcı yerine koydunuz, bu da size yakışmadı, hiç yakışmadı. O zaman da isminizi unutmamı hak ettiniz yani.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye… Bir konuşmacıyı dinleyelim, ondan sonra Sayın İslam.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk Mızraklı ve arkadaşları tarafından, 674 sayılı KHK uyarınca Demokratik Bölgeler Partisi Belediyelerine atanan kayyumların araştırılması amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekilimiz Sayın Selami Altınok.

Buyurun Sayın Altınok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en derin saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Başlangıçta özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızla alakalı sözleri özellikle düzeltmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın kayyum atanmasıyla alakalı sözleri “Eğer tekrar teröre bulaşırlarsa hepsine tekrar kayyum atarız.” sözüdür. O “eğer” şartı önemlidir. Kim teröre bulaşırsa mutlaka karşılığında kayyum da atanır, adli ve idari soruşturma da yapılır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 tarihinde yürürlüğe giren 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 38 ve 40’ıncı maddeleriyle 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 45’inci maddesinde yapılan düzenlemeyle terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları kapsamında haklarında yürütülen soruşturma veya kovuşturma nedeniyle görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının yerine 46’ncı maddeye göre İçişleri Bakanı veya valiler tarafından atama yapılmaktadır. Bununla alakalı, bu kanun maddesine istinaden şu an itibarıyla, PKK/KCK’yle iltisaktan kaynaklı, 3 büyükşehir belediye başkan vekili, 7 il belediye başkan vekili, 63 ilçe belediye başkan vekili, 21 belde belediye başkan vekili görevlendirilmiştir. Yine, FETÖ’den dolayı da 6 ilçe belediye başkan vekili, bir belde belediye başkan vekili görevlendirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, özellikle doğu ve güneydoğuda belediye başkanlarının, 2015’in 20 Temmuzundan sonra yaşamış olduğumuz süreçte, çukur terörünün mücadelesinin verildiği süreçte neler yaptıkları, terör örgütüne ne gibi yardım ve yataklık yaptıkları hepimizin malumu ve hepimizin yaşadığı işlerdir. Sur’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de, Yüksekova’da, Mardin’de, Şırnak’ın İdil ve diğer ilçelerinde belediye araçlarıyla, belediye personeliyle çukurlar eşildiğine bizzat şahit olmuş, o dönem İçişleri Bakanlığı yapan bir insan olarak şahit olmuş bir insanım. Burada o zamanki Sağlık Bakanımız, şimdi Erzurum Milletvekilimiz şahittir.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Keskin nişancılara da şahit oldunuz mu?

HABİP EKSİK (Iğdır) – Evet, biz sizin döneminizde patlatılan bombalara da şahit olduk. Gar önünde patlama…

SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Gecenin saat birinde o zamanki Mardin Valisi beni aradığında Recep Akdağ Bakanımız da yanımdaydı. “Sayın Bakanım, şu anda Dargeçit’te belediye başkan vekili yanında, belediye kepçesinin operatörü kepçeyle çukur kazıyorlar.” dediğinde ben de aynı şekilde ona ne yapması lazım geldiğini çok açık ve net bir şekilde söyledim.

HABİP EKSİK (Iğdır) – Bombaları patlatanları takip etseydiniz böyle olmazdı zaten.

SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HABİP EKSİK (Iğdır) – Iğdır’ın Tuzluca ilçesinde çukur mu vardı? Kayyum eliyle ilk yaptığı şey, Kardeşlik Anıtı’nı…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ya dinlesene kardeşim!

BAŞKAN – Sayın Altınok, toparlayın.

SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Hukuk devletinde AK PARTİ’li, HDP’li, CHP’li, MHP’li, hangi partiden olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti devletinde devletin vatandaşına, askerine, polisine çukur eşerek, bomba döşeyerek şehit etmeye gayret etmeye, patlatmaya gayret etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

HABİP EKSİK (Iğdır) – Tuzluca’da bir tane çukur görürseniz milletvekilliğini bırakırım.

SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak da Hükûmet olarak da biz buna müsaade etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Eğer hangi belediye olursa olsun aynı şekilde fiilleri yerine getirir, suç işler, terör örgütüne yardım yataklık etmeye kalkarsa yine bilsinler ki seçimleri yeni yapmış olsak bile yine kayyum atayacağız, terör örgütüne belediyelerin yardım etmesine fırsat vermeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HABİP EKSİK (Iğdır) – Tuzluca Belediyesi için böyle bir şey bulursanız ben istifa ederim. Sonra siz bulamazsanız istifa edecek misiniz?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Teröre geçit yok!

HABİP EKSİK (Iğdır) – Evet, teröre geçit yok. İşinize geldiği gibi yapıyorsunuz. Teröre geçit yokmuş(!)

SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Ancak şunu da özellikle söyleyeyim: O yöredeki vatandaşlarımız kayyumlarla hizmet almaya başladı. Belediyecilik hizmetinin ne olduğunu görmeye başladılar.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Terör sizin örtünüz, örtünüz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – IŞİD terörüne destek var.

SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Belediye başkanlarının, belediye başkan vekillerinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HABİP EKSİK (Iğdır) – Oraları seçimle alamadınız, ondan sonra dönüp gasbetmeye çalıştınız. Borç batağında şu an hepsi, borç batağında!

BAŞKAN – Sayın Altınok, selamlamak üzere söz veriyorum, buyurun.

SELAMİ ALTINOK (Devamla) – Belediye hizmetlerinin, imkânlarının başta terör örgütlerine olmak üzere, başka alanlara kaydırılmadan milletimizin, vatandaşımızın hizmetine sunulmasının ne kadar güzel olduğunu yapılan hizmetlerde gördüler.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Borçsuz aldığınız belediyeleri batırdınız.

SELAMİ ALTINOK (Devamla) - Tunceli’ye, Diyarbakır’a, Cizre’ye, Silopi’ye, Nusaybin’e, Sur’a gittiğinizde belediye hizmetinin ne olduğunu kayyumlarla gösterdik, bundan sonra da göstermeye çalışacağız.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kayyumları yolsuzluktan görevden almak zorunda kaldınız.

SELAMİ ALTINOK (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Siz yerel seçimlerde göreceksiniz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Bir söz talebim var efendim.

BAŞKAN – Sayın İslam, yerinizden bir dakika söz veriyorum.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

44.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, Erzurum Milletvekili Selami Altınok’un HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce AK PARTİ adına bir milletvekili konuşurken KHK’lileri atmakla, tasfiye etmekle FETÖ’yü tasfiye ettiğini söyledi. Ben bir KHK’li milletvekiliyim, ne FETÖ’yle ne PKK’yla ne DHKP-C’yle ne IŞİD’le hiçbir bağlantım yok, olmadı. Bu ağır itham karşısında sizden kürsüden olmak üzere beş dakika, onunla eşit şartlarda cevap hakkı talep ediyorum efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İç Tüzük’te böyle bir uygulama yok.

BAŞKAN – Sayın İslam, grup önerilerinde -bildiğiniz gibi- sürelerimiz öneriyi veren grup adına beş dakika, diğer gruplar adına da üçer dakika. Ben, bir parti temsilcisine söz verdim ve sözünüzü dinledim, maalesef öyle bir olanağımız yok.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Adnan Selçuk Mızraklı ve arkadaşları tarafından, 674 sayılı KHK uyarınca Demokratik Bölgeler Partisi Belediyelerine atanan kayyumların araştırılması amacıyla 31/10/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde görüşmeler sona ermiştir.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Serkan Topal ve arkadaşları tarafından, Hatay ilinin sorunlarının araştırılması amacıyla 24/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 31/10/2018 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                              Özgür özel

                                                                                                                                                 Manisa

                                                                                                                                  CHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Hatay Milletvekili Serkan Topal ve arkadaşları tarafından Hatay ilinin sorunlarının araştırılması amacıyla 24/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (6 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 31/10/2018 Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde, önerinin gerekçesini açıklamak üzere Hatay Milletvekilimiz Sayın Serkan Topal’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Topal.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Topal, buyurun.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Ben Sayın Topal’a söz verdim.

Buyurun Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri kadim inançların merkezi, hoşgörüler kenti, Misakımillî’nin son parçası, Mustafa Kemal Atatürk’ün son arzusu, temsil etmekle onur duyduğum Hatay’ın milletvekili olarak hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bugün maalesef aramızda yok, AK PARTİ’li değerli hemşehrim -Reyhanlılı- milletvekili Sayın Şanverdi’ye rahatsızlığı nedeniyle geçmiş olsun diyorum. En kısa sürede de kendilerini aramızda görmek istiyoruz.

Ayrıca, bugün, 31 Ekim-5 Kasım arası Atatürk Kültür Merkezinde “Hatay Günleri” var. Öncelikle Hatay’ın bütün güzelliklerini, Hatay’ın barışını, kardeşliğini ve Hatay’ın bütün lezzetlerini burada, AKM’de görebilirsiniz. Buradan bütün Ankaralı hemşehrilerimi, ayrıca Ankara’ya yakın olan bütün illeri, bütün vatandaşlarımızı “Hatay Günleri”ne davet ediyoruz. 5 Kasımdan sonra da bütün vatandaşlarımızı, bütün illeri Hatay’a bekliyoruz çünkü Hatay’ı yerinde görmek güzeldir.

Değerli arkadaşlar, Hatay’ın sorunlarına değinmek gerekirse Hatay’da sorun çok. Yanı başımızda Suriye savaşından en çok etkilenenin Hatay olduğunu bu kürsüde defalarca dile getirdik ama maalesef, Hükûmet hiçbir şekilde hiçbir şey yapmadı. Şimdi, az sonra bir konuşmacı muhtemelen buraya çıkacak, “Biz Hatay’a yol yaptık, biz Hatay’a köprü yaptık.” diyecek. Siz Hatay’a yol yaptınız ama Hatay’daki o yolda gidecek araba kalmadı çünkü mazota zam… Çiftçi perişan durumda, ovadaki çiftçimiz perişan durumda. Maalesef, en son, elektriğe yüzde 8 zam.

Değerli arkadaşlar, Hatay’ın önemini hepimiz çok iyi biliyoruz. Hatay, Türkiye'nin Orta Doğu’ya, Afrika’ya açılan sosyal, siyasi ve dostluk kapısıdır. Dolayısıyla iki sınır kapısı kapalı değerli arkadaşlar. Özellikle Yayladağı Sınır Kapısı sıradan bir kapı değil.

Bakın, değerli arkadaşlar, Türkiye'nin 2’nci büyük filosuna sahip Hatay’da, bugün Kumlu, Reyhanlı, Antakya, Defne, Samandağ’daki bütün tırlar şu anda maalesef yatmış durumda ve maalesef, şirketler iflas eşiğine gelmiş durumda. Ama AK PARTİ Hükûmetine sorduğunuzda her şey güllük gülistanlık, kriz yok yani yaşananlar manipülasyon, söylenenler spekülasyon, zamlar ise otomasyon.

İki Türkiye var; biri halkın gerçek Türkiye'si, maalesef biri de AK PARTİ Hükûmetinin hayalî Türkiye'si. Ama hepimiz çok iyi biliyoruz ki ülkeler hayallerle değil, gerçeklerle yönetilir.

Değerli arkadaşlar, ben özellikle birkaç ilçenin birkaç sorununu da anlatmak istiyorum. Mesela, Arsuz; Arsuz’da hastane yok, spor kompleksi yok, stadyum yok, yok yok yok. Keza, Defne; Defne’de, koca, 150 bin nüfuslu Defne’de yine hastane yok, stadyum yok, kapalı spor salonu yine yok. Samandağ’da kıyı kenar çizgisi maalesef hatalı belirlenmişti, bu kürsüden onlarca defa söyledim ama maalesef çözüm üretemediler.

Buradan sesleniyorum, AK PARTİ’li Hatay milletvekillerine de sesleniyorum: Gelin, Hatay’ın sorunlarını birlikte çözelim. Bu komisyonu kuralım ve Hatay’a birlikte hizmet edelim.

Bakın, ovada, maalesef çiftçimiz 1995’ten beri su bekliyor, sulama kanalları hâlâ yapılmadı, Reyhanlı Barajı yılan hikâyesine döndü. Ben merak ediyorum, acaba, az sonra çıkacak arkadaşımız Reyhanlı Barajı’yla ilgili ne diyecek? Ovanın suyuyla ilgili ne diyecek?

Bakın, mesela, İskenderun’a, geçenlerde, maalesef yine her zamanki gibi, bir gemi yanaştı, Anguslar oraya geldi ve maalesef kirlilik saçıyor. Bu konuda biz milletvekili arkadaşlarla irtibata girmemize rağmen, netice maalesef alamadık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Topal.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bakın, Payas, Erzin, Dörtyol’da maalesef narenciye üreticisi zor durumda ve yaklaşık yirmi yıldır, yirmi yıldır Dörtyol-Hassa Tüneli açılacak. “Açılacak.” “Yarın açılacak.” “Yarın ihaleye verilecek.” yirmi yıldır bu konuyu dile getiriyorlar ama maalesef, maalesef netice yok. Sadece bir tek şey var: Yol yapıldı, eyvallah, Hatay halkı adına yollar için teşekkür ediyorum ama yoldan başka ne yapıldı?

Bakın, Hatay Türkiye'nin küçük bir numunesidir, numune. Dolayısıyla, Hatay’ın özel bir desteğe ihtiyacı var. Gelin, birlikte, bugün bu komisyonu bütün partiler olarak kuralım, Hatay’ın sorunlarını araştıralım ve orada çiftçinin, esnafın, bütün Hatay halkının sorunlarını birlikte çözelim.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Topal.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Rusya Meclis Başkan Vekili Alexandr Sergevich ve beraberindeki heyete "Hoş geldiniz." denilmesi

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisini değerli bir konuğumuz ziyaret etmektedir. Rusya Meclis Başkan Vekili Sayın Alexandr Sergevich ve heyeti Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. (Alkışlar) Kendilerine yüce Meclisimiz adına hoş geldiniz diyor, saygılar sunuyorum.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Serkan Topal ve arkadaşları tarafından, Hatay ilinin sorunlarının araştırılması amacıyla 24/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ekim 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Zeki Hakan Sıdalı konuşacak.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'nin Orta Doğu’ya açılan kapısı konumunda olan Hatay, üretim kapasitesiyle Türkiye’ye değer katmaktadır. Demir çelik mamulleri, otomobil filtresi, tarım araç ve gereçleri üretmekte, tarımsal ürünler, yaş sebze, meyve, narenciye üretimi, ihracatı yoğun olarak yapılmaktadır. Maalesef, yüksek maliyetlerinden dolayı bu sektör yani tarım krizdedir. 1.300’den fazla mobilya üreticisine ev sahipliği yapan Hatay, Türkiye’de toplam erkek ayakkabısı üretiminin yüzde 35’ini karşılamaktadır. Ayrıca, Hatay lokomotifi konumunda olan demir çelik sektöründe Türkiye'nin yassı çelik üretiminin yüzde 55’i karşılanmaktadır. Maalesef, demir çelik sektörü de krizdedir.

Hatay, Amik Ovası gibi Türkiye'nin en verimli tarım topraklarının birine sahiptir. Hatay topraklarının yüzde 97’si kültür tarımına elverişlidir. Hatay, Türkiye genelindeki zeytin üretiminin yüzde 11’ini tek başına karşılamaktadır ama maalesef bu sene zeytin üretimi onda 1’ine düşmüştür.

2017 yılı verilerine göre Hatay’da 457.106 Suriyeli bulunmaktadır, evet, 457.106 Suriyeli. Dolayısıyla Hatay nüfusunun yüzde 29’unu Suriyeliler oluşturmaktadır. Bu rakama göre Hatay’da bulunan Suriyeliler, Türkiye’de bulunan Suriyelilerin yüzde 13’ünü oluşturmaktadır. Hatay sayı bakımından Türkiye’de en fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan üçüncü kenttir ve bu, Hataylılar için çok ciddi bir sorundur. Bu konu bence çok daha geniş konuşulmalıdır.

Hatay bu özelliklerinin yanı sıra katmerleşen sorunlarla da karşı karşıyadır. Hatay tarımının acil bir şekilde sulama suyuna ihtiyacı vardır bir evvelki konuşmacının belirttiği gibi. Bu nedenle 2015 yılında bitirilmesi planlanan ancak henüz bitirilemeyen, Temmuz 2019’da su tutmaya başlayacağı ilan edilen Reyhanlı Barajı ivedilikle bitirilmelidir, daha fazla ötelenmemelidir. Ayrıca bir an önce damlama sulama sistemine de geçilmelidir. Hatay zeytininin marka değerini arttırmak, bölgeyi zeytinde merkez hâline getirmek ve ekonomiye katkı sağlamak amacıyla organize sanayi bölgesi acilen kurulmalıdır. Hatay’ın önemli tarım arazilerinden Amik Ovası bilinçsiz, kontrolsüz sulama ve alınmayan önlemler nedeniyle kuraklık sorunu yaşamaktadır.

Bu sonuçlar Hatay’ın iklim değişikliği etkileriyle karşı karşıya kaldığını da göstermektedir. Dolayısıyla Hatay’ın acilen kuraklık eylem planları ve iklim eylem planları hazırlanmalıdır. Dolayısıyla Hatay’a yapılması düşünülen termik santral yatırımlarının tarım alanlarına verebileceği zararlar öngörülerek yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sıdalı, toparlayın.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Toparlıyorum efendim.

Elektrik bedelleri tüm sektörü oldukça olumsuz etkilemektedir. Mersin Limanı’nın özelleştirilmesiyle birlikte artan lojistik maliyetleri Güneydoğu Anadolu Bölgesi için alternatif arayışlarını açığa çıkarmış, bu bağlamda Hassa-Dörtyol Tünel Projesi planlanmıştır. Projeyle Hatay’ın en kısa yoldan Kilis, Gaziantep’e bağlanması hedeflenmiştir. Proje bölgeye büyük yararlar sağlayacaktır. Dolayısıyla ivedilikle bitirilmesi gerekmektedir. Ayrıca Mersin’de yeni liman alternatifleri tüm bölgeye fayda sağlayacaktır.

Tüm bu sorunların çözümü için önergeyi destekliyor, saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sıdalı.

Önerge üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekilimiz Sayın Lütfi Kaşıkçı.

Buyurun Sayın Kaşıkçı. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

MHP GRUBU ADINA LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hatay ilimizin sorunları hakkında verilmiş olan önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, bugün itibarıyla başkent Ankara’da başlayan ve pazar gününe kadar devam edecek olan Hatay’ın tanıtım günleri var. Hatay’ın tanıtım günlerine ben de Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili ve o toprakların bir çocuğu olarak hepinizi davet ediyorum. Gerçekten inanılmaz bir mutfağımız var. Geldiğiniz zaman o mutfağın da tadarak farkına varacaksınızdır ama memnun olan herkesi de Hatay’a ayrıca davet ediyorum.

Bir diğer konu da bugün ilk kurşunun atılışının 100’üncü yıl dönümü. Bununla ilgili, Hatay’da Dörtyol Belediyemizin aralıksız bir hafta boyunca düzenlemiş olduğu çeşitli etkinlikler var. Ben bu etkinlikleri düzenleyen Sayın Belediye Başkanımız Yaşar Toksoy Başkanımı da buradan ayrıca selamlıyorum.

Hatay, gerçekten medeniyetler eşiği ve medeni insanların bir arada huzur ve barış içerisinde yaşadığı bir ilimiz. Biraz önce sayın milletvekillerimizin de ifade ettiği gibi 81 vilayetimizle aynı sıkıntıları yaşamakla birlikte Suriye’de yaşanan gelişmelerden sonra bir de Suriyeli sığınmacılar meselesi, Hayat’ın mevcut sıkıntılarının, problemlerinin üzerine ek olarak gelmiştir.

Hatay’da muhakkak yapılan güzel işler var ancak şunu belirtmek isterim ki öncelikli olarak bir baraj problemimiz var, Reyhanlı Barajı problemimiz. Bu problem artık sadece çiftçinin meselesi değil, tüm Hatay’ın meselesi hâline geldi.

Onun dışında, Hatay’da ne zaman başladığını tüm Hataylıların unuttuğu Antakya ile Altınözü ve Antakya ile Yayladağı arasındaki yollarımızın bir an önce yapılması gerekiyor. Artık 21’inci yüzyılda Türkiye'nin dört bir yanında çok güzel bölünmüş yollar, viyadükler, tüneller yapılıyor ancak bu hizmetlerin biz Hatay’a gelmesini de hassaten istiyoruz.

Hatay’da yine, Maraş, Gaziantep ve Hatay illerimizin hepsinin ortaklaşa, bir bütün hâlinde değerlendirildiği büyük bir proje var. Bu proje, Hassa ilçemizle İskenderun-Dörtyol arasında Amanos Dağlarının bir tünelle açılması projesi. Üzülerek söylüyorum, bu proje yıllardır siyasete malzeme oluyor. Bu proje aslında şehrimizin, bölgemizin dört gözle, büyük bir umutla beklediği bir proje. Bu proje sayesinde on binlerce gencimiz istihdam edilecek. Bu proje sayesinde üretilen ürünlerimiz sadece Hatay’ın değil, Gaziantep’in ve Maraş’ın da ürettiği, alın teriyle ürettiği ürünler çok kısa bir yolla İskenderun Limanı’na gelecek. Dolayısıyla biz bu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaşıkçı, isterseniz bir selamlayalım…

LÜTFİ KAŞIKÇI (Devamla) – Sayın Başkanım, üç dakikayla bitmeyecek problemlerimiz var. Biz bu problemlere samimiyetle yaklaşılmasını bekliyoruz ve Hatay ilimizin sorunlarının araştırılması konusunda verilmiş olan önergeye de olumlu baktığımızı belirtip yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Değerli milletvekilleri, grup önerisi üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurun Sayın Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bir Hataylı olarak Hatay’ın yemekleriyle, künefesiyle, mezesiyle övünüyoruz, hepinizi elbette zengin mutfağımıza bekliyoruz. Ama künefesinin tatlılığı kadar acı olan sorunlarını da bu Meclisin paylaşmasını istiyoruz.

Bir kere, bahsedilen hizmetlerin gidebilmesi için Hatay’a bakış açısının -bu iktidar tarafından ve evveli için ifade etmem gerekiyor- değişmesi lazım.

Hatay’ın elbette kadim sorunları var ve aynı zamanda güncel problemleri. Mesela Amik Ovası’nın kurutulmasında demografik yapının değiştirilmesi için 2 katlı binaların dikilmesinin payı hiç sorgulandı mı? Bunun yanı sıra, ekolojik dengenin bozulması, üzerine termik santraller, RES’lerin yaşam alanlarına ve tarım alanlarına kurulması ve kıyı kenar çizgisi şu an Hatay’ın en güncel problemleri arasındadır ve değerlendirilmelidir.

Değerli arkadaşlar, Orta Doğu’daki karmaşa şüphesiz ki bütün sınır illerinin ekonomisini ve sosyokültürel duruşunu, ortamını etkilemiştir. Bunlardan en fazla etkilenen illerden biri Hatay’dır. Ekonomisini benden önce CHP adına konuşan sayın vekil ifade etti. Türkiye’nin 2’nci büyük tır filosuna sahip ama tırlar mezarlığı olarak görülüyor. Bir tırın durması demek sadece bir firmanın çalışmaması demek değildir, mevsimlik işçinin de çiftçinin de çalışmaması demektir, çorbacının da tamircinin de herkesin çalışmaması demektir. Bunun yanı sıra Hatay’da yurt dışı işçiliği ve sınır ticareti yaygındır, sizler de bilirsiniz. Bütün bunlar, bölgede izlenen savaş politikalarından dolayı şu an durmuş durumdadır.

Ve göç… Göç en büyük sorunlardan biridir. Savaşın en doğal sonuçları göçün yarattığı mağduriyettir. Bu Selefi cihadist çeteler dışında oraya göçmen olarak gelenlerin, sığınmacı olarak gelenlerin yaşadıkları acı ve ızdırap ortada ve aynı zamanda Hatay’ın işçisi ile çiftçisini nasıl etkilediği de ortadadır.

Bir de bir güvenlik meselesi vardır ki özellikle Suriye savaşı başladığından bu yana Hatay halkı kendini hiçbir şekilde rahat hissetmemektedir. Çünkü Levant gibi bir projeye sahip olan IŞİD, hâlâ İdlib’de, yanı başımızda, güvenlik bağlamında Hatay’da yaşayan başta Arap Alevi halkları olmak üzere bütün halklar açısından bir tehdit unsurudur ve bununla ilgili çok ciddi önlemler alınması gerektiğini defaatle bildirmiştik.

Evet, bir medeniyetler buluşması projesi vardı AKP iktidara ilk geldiğinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Orada ezan, çan, hazzan projesi geliştirilmeye çalışıldı ama onun Hızır Türbesi eksikti. İşte, bu eksiklik kaldığı sürece… Hatay halkı bugün tıpkı Mozaik Müzesi gibi bir halklar bahçesiyse, bir kardeşlik bağı kurmuşsa orada yaşayan insanlar birbiriyle; bu, iktidarlara rağmen başarılmış bir şeydir. Çünkü hatırlayacağınız üzere “Reyhanlı katliamında 53 Sünni vatandaşımız yaşamını yitirmiştir.” gibi ayrılıkçı söylemi boşa çıkaran, oradaki halkların Türk’üyle Kürt’üyle Arap’ıyla Sünni’siyle Alevi’siyle sergilemiş olduğu ortak tutumdur, birbirlerinin yarasını kardeşçe sarmasıdır. Oradaki kardeşliği, barış ve huzur ortamını, sadece ve sadece “Hatay’ın lezzetli yemekleri vardır.” diyerek kendine bir kültür turizmi yaratmaya çalışanlar şunu bilmelidir ki bu sorunların esasına değinmediğiniz sürece ve Hatay’a bakış açısı değişmediği sürece bizlerin, benden önceki konuşmacıların da ifade ettiği bütün sorunların çözülme imkânı yoktur.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Hatay Milletvekilimiz Sayın Hacı Bayram Türkoğlu’na ait.

Buyurun Sayın Türkoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum. Konu Hatay’ımızın sorunlarıyla ilgili. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Evet, bugün Atatürk Kültür Merkezinde “Başkentte Hatay Günleri” adı altında Hatay’ımızı tanıtmak, Hatay’ın hem yöresel ürünlerini hem diğer kültürel özelliklerini başkentimizde Ankaralı hemşehrilerimize, siz değerli milletvekillerimize ve diğer ziyaretçilerimize sunmak üzere sergimizi açmış bulunuyoruz. Evet, hepinizi Atatürk Kültür Merkezindeki bu sergimize, oradaki -gastronomiden yararlanacağımız- lezzetlerimizi tatmaya davet ediyorum. Tabii, buradaki görsel Hatay’ı tanımaya yetmez, ayrıca ben de Serkan Bey kardeşimin ifade ettiği gibi, hepinizi Hatay’a davet etmekten memnuniyetimi ifade edeceğim.

Evet, Hatay’ımız hoşgörü, kardeşlik, barış ve medeniyetler şehridir; konumu itibarıyla toplumsal ve ekonomik olarak Suriye’yle yoğun bir etkileşim içerisinde olan bir sınır şehrimizdir. Nitekim, Suriye’deki iç savaşın ortaya çıkardığı en önemli sorunlardan biri olan sığınmacı krizinin de ilimizi doğrudan etkilediği açıktır.

2011 yılının Mart ayında Suriye’de Esad rejimi karşıtı gösterilerin ardından başlayan Suriye krizi zamanla doğrudan ekonomik, toplumsal, siyasal, askerî ve diplomatik açıdan etkisini her iki taraf üzerinde de hissettirmiş, bir sorun hâline dönüşmüştür. Türkiye, Suriye’de halkın iradesini yansıtacak, ülkede gerçek bir siyasi değişimi başlatacak, ülkeye barış, istikrar ve güvenliği getirecek bir geçiş sürecinin hayata geçirilmesi yolundaki gayretlere verdiği desteği sürdürmektedir. Hatay olarak şu anda bölgemizde 450 bin Suriyeliyi misafir etmekteyiz.

Coğrafya bir kaderdir, Hatay da alnımıza yazılmış en güzel kaderdir. Hatay halkımız yedi yıldır bu kaderin duasını, yakarışını, bedelini yaşamaktadır. Zeytin Dalı Harekâtı halkımız tarafından çok olumlu karşılanmıştır. Bu operasyonların sınırlarımızı korumak, güvenliğimizi muhafaza etmek, terörü bölgeden silip atmak için yapıldığını halkımız çok iyi biliyor.

Sonuç olarak, ekonomik açıdan bakıldığında, Suriye krizi doğrudan Hatay ekonomisi üzerinde olumsuz etkilere yol açmış olsa da Hükûmetimizin almış olduğu önleyici tedbirlerle olumsuz etkiler en aza indirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Türkoğlu.

HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla) – Hatay ekonomisinde ticaret, tarım, sanayi, inşaat ve nakliyecilik sektörü öne çıkan faaliyetler arasındadır. Hatay’da demir çelik mamulleri, otomobil filtresi, tarım araç ve gereçleri ve tarımsal ürünler başta olmak üzere yaş sebze ve meyve ile narenciye üretimi, ihracatı yoğun olarak yapılmaktadır.

“Narenciye” deyince, bu arada, geçen hafta içerisinde Erzin’de ve Dörtyol’da yoğun bir dolu oldu. Doludan narenciye bahçeleri -şu anda hasat mevsimi olması itibarıyla- yüzde 35-40 civarında bir zarar gördü. Hafta sonu Tarım ve Orman Bakanımız bölgedeydi. Heyetiyle birlikte bizzat oradaki narenciye bahçelerini ziyaret ettik, gördük, üreticilerimizle toplantı yaptık, ziraat odaları başkanlarımızla, muhtarlarımızla görüştük. Şu anda bütün ekiplerce zarar ziyanın tespiti konusunda çalışmalar yapılmaktadır, vatandaşlarımızın zarar ziyanının giderilmesi noktasında gerekli faaliyet yürütülmektedir. Biz de takip ediyoruz.

Ben hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerindeki görüşmeler sona ermiştir.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, şimdi, alınan karar gereğince gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, 701 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülen 6 sıra sayılı Kanun Hükmündeki Kararname’nin birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Değerli milletvekilleri, bu arada bir önerge geldi. Kanun teklifi görüşmelerinin kapalı oturumda görüşülmesine dair İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, kapalı oturum istemine dair önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerin İç Tüzük’ün 70’inci maddesi uyarınca kapalı oturumda gerçekleştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                         Özgür Özel                                                    Çetin Arık                                                   Ayhan Barut

                                             Manisa                                                         Kayseri                                                          Adana

                                  İsmail Atakan Ünver                                          Orhan Sümer                                            Ömer Fethi Gürer

                                           Karaman                                                         Adana                                                           Niğde

                                         Aydın Özer                                                  Erkan Aydın                                                  Baha Ünlü

                                            Antalya                                                          Bursa                                                         Osmaniye

                                       Kazım Arslan                                                Fikret Şahin                                                Cengiz Gökçel

                                             Denizli                                                        Balıkesir                                                        Mersin

                                       Özgür Karabat                                           Sevda Erdan Kılıç                                         Ali Mahir Başarır

                                            İstanbul                                                          İzmir                                                           Mersin

                                         Suat Özcan                                                  Servet Ünsal                                                 Ahmet Kaya

                                             Muğla                                                          Ankara                                                         Trabzon

                                        Burak Erbay                                           Bayram Yılmazkaya                                      Müzeyyen Şevkin

                                             Muğla                                                        Gaziantep                                                        Adana

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, kapalı oturumda, bildiğiniz gibi, İç Tüzük’ümüzün 70’inci maddesine göre Genel Kurul salonunda bulunabilecek sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin dışarıya çıkmaları gerekmektedir.

Sayın idare amirlerinden bir oylama yapmadan önce salonun boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.

Oylamamız da şu konuda: Yeminli stenografların ve diğer yeminli görevlilerin salonda kalmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gerekli hazırlıkların yapılması, salonun boşaltılması için birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.44

X.- KAPALI OTURUMLAR

(ÜÇÜNCÜ OTURUM)

(Kapalıdır)

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin -kapalı oturumdan sonraki- Dördüncü Oturumunu açıyorum.

6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Değerli milletvekilleri, şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Değerli milletvekilleri, 1’inci madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.

Okutacağım ilk iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı KHK’nin 1’inci maddesinin KHK metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                        Ayşe Sürücü                                       Ömer Faruk Gergerlioğlu                                      Kemal Peköz

                                           Şanlıurfa                                                        Kocaeli                                                          Adana

                                Adnan Selçuk Mızraklı                                       Ali Kenanoğlu                                         Hakkı Saruhan Oluç

                                          Diyarbakır                                                      İstanbul                                                        İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                         Özgür Özel                                                Özgür Karabat                                               Murat Bakan

                                             Manisa                                                         İstanbul                                                           İzmir

                              Saliha Sera Kadıgil Sütlü                                        Murat Emir

                                            İstanbul                                                         Ankara

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

15 Temmuz darbe girişimi sonrası, 20 Temmuz 2016 tarihinde 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Anayasa’nın 120’nci maddesi uyarınca tüm ülkede 21 Temmuz 2016'dan başlamak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Bu Bakanlar Kurulu kararı, Anayasa’nın 121’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca Resmi Gazete'de yayımlanarak Parlamentonun onayına sunulmuş ve Meclisin 21/7/2016 tarih ve 1116 sayılı Kararı’yla onaylanarak bütün ülkede OHAL ilan edilmiştir. Başında OHAL'in sadece devlet içerisindeki darbeci yapıya karşı çıkarıldığı ve vatandaşların hiçbir suretle etkilenmeyeceği ve kısa süreceği bizzat dönemin Başbakanı Binali Yıldırım ve Hükûmet yetkilileri tarafından açıklanmıştı. Ancak sonrasında hepimizin şahit olduğu üzere, OHAL kapsamında çıkarılan KHK'lerin ve OHAL'in günlük hayatta yarattığı uygulamaların doğrudan vatandaşları ilgilendiren, hatta ülkeyi bir bütün olarak baskı altına almayı öngören bir sürece evrildiği görülmüştür. Üstelik kısa sürede bitirileceği ifade edilen OHAL'in, siyasal iktidar tarafından âdeta bir rejim biçimine dönüştüğünü de deneyimlemiş bulunuyoruz.

Geride bıraktığımız yirmi dört aylık OHAL sürecinde 36 KHK çıkarılmıştır. KHK'lerle Anayasa'ya aykırı olduğu hâlde OHAL kapsamı dışında yüzlerce kanunda değişiklik yapılmış ve 130 bin kamu personeli hukuk dışı bir biçimde görevlerinden ihraç edilmiştir. Güvenlik soruşturmalarından kaynaklı 60 bin kişi ihraç edildi. Dolayısıyla KHK düzenlemeleriyle Meclisin Anayasa'nın 7’nci maddesinde belirtilen yasama yetkisi ihlal edilmiş ve 121’inci maddede yer alan OHAL koşullarında çıkarılan KHK'lerin, olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konuları içermediği, çıkarılan 36 KHK’yle açıkça görülmüştür. Zira adı geçen kanun hükmünde kararnamelerle cezaevlerinde tek tip kıyafet uygulaması, sivil kimselere cezasızlık zırhının getirilmesi, milyonlarca emekçiyi ilgilendiren taşeron düzenlemeleri, birçok önemli kurumun Cumhurbaşkanına bağlanması, kışlık lastiklere dair düzenlemeler, kamu personellerinin özlük haklarına dair yasa ve yönetmelik değişikleri, yerleşim yerlerinin taşınması, rektörlük seçimlerinin kaldırılması, yükseköğretime dair onlarca değişiklik gibi, olağanüstü hâlle alakası olmayan yüzlerce kanunda değişikliğe gidilmiştir. Bu durum, Parlamentonun devre dışı bırakılması ve ülkenin OHAL rejiminde KHK'lerle yönetilmesi anlamına gelmektedir. OHAL döneminde çıkarılan KHK'lerin Anayasanın 15’inci maddesinin ikinci fıkrasında sayılan temel hak ve özgürlükler ile güvencelere dokunulamayacağı gibi düzenlemeler durumun gerektirdiği ölçüde olmak zorundadır. Çıkarılan birçok KHK'de temel hak ve özgürlüklerle ilgili güvenceler sınırlandırılmış, baskı altına alınmış veya tümden kaldırılmak istenmiştir.

Ayrıca Anayasa'ya göre nasıl ki OHAL Kanunu ancak olağanüstü hâl süresinde uygulanabilecek ise, OHAL KHK'leri de olağanüstü hâl süresince uygulanabilecek ve OHAL kalktıktan sonra uygulamadan kalkmalıdır. Dolayısıyla, OHAL KHK'leri ile yürürlükte bulunan kanunların değiştirilmesi ya da yürürlükten kaldırılması da olanaksızdır. Ancak AKP Hükümeti, Anayasa'nın getirdiği bu sınırlandırmayı da umursamadan KHK'lerin birçoğuyla OHAL sona ermesine rağmen uygulanacak kurallar getirerek Anayasa'yı ihlal etmiştir.

Partimiz, ülkenin KHK'lerle yönetilen, OHAL rejiminin uygulandığı bir ülkeye dönüşmesine şiddetle karşıdır. KHK'ler, antidemokratik yasa ve uygulamalar aracılığıyla demokratik düzeni, hukuku, insan hak ve özgürlüklerini askıya aldığı için partimiz tarafından ilkesel olarak tümden reddedilmektedir. Bu sebepten olağanüstü hâl dışında kalan ve KHK'lerle düzenlenen bütün düzenlemelerin Anayasa'nın 7’nci maddesi gereği yasama yetkisine sahip olan TBMM'de komisyonlarca görüşülüp demokratik ilke ve yöntemlere göre yasalaştırılması demokratik bir ülkenin temel özelliğidir. Bu nedenle bu tezkereye konu olan KHK'deki düzenlemelerin tümünün madde metninden çıkarılmasını öngörmekteyiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Özgür Karabat.

Buyurun Sayın Karabat. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına selamlıyorum.

Verdiğimiz değişiklik önergesiyle 701 no.lu Kanun Hükmünde Kararname’nin 1’inci maddesinin kararnameden çıkarılmasını öngörüyoruz.

Teklifin gerekçelerine geçmeden önce, OHAL ve ona dayanarak çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerin yarattığı yıkımlara değinmek isterim. FETÖ darbe girişimi gerekçesiyle ve sadece üç ay için ilan ettiğimiz OHAL iki yıl sürdü, 20 Temmuz sivil darbesinden sonra tam 7 kez uzatıldı, bu süreçte 30’u aşkın kanun hükmünde kararname çıkarıldı. Bunlar, bu kanun hükmünde kararnameler darbeden ya da darbecilerden çok muhaliflerin söndürülmesine dönük olarak işletildi. Darbeyle ilgisi olmayan onlarca karara imza atıldı. Devlet kurumlarını yıllarca birlikte yönettiğiniz, “ortağımız” dediğiniz birdenbire darbeci olunca, onunla mücadele etmek adına çok önemli adımlar attık. Evlilik programlarını iptal ettik; Meclisten garsonları, çaycıları görevden aldık; sıvacıları ihraç ettik. Dizilerde subliminal mesajlar arar olduk, reklamlarda subliminal mesajlar bulduk ve en önemlisi, kış lastiği uygulaması gibi, mühim bir kanun hükmünde kararname çıkarttık. Darbeyle ilişkisini hâlâ çözemediğim Millî Piyangoyla ilgili düzenlemeler yaptık. Elinizden gelse tombalacılarla ilgili düzenlemeyi bile kanun hükmünde kararnameyle yapacaktınız.

Bizler, her seferinde, olağanüstü hâli kaldırın, ülkemizi bu utançtan kurtarın dedikçe, siz ise bizleri geçmişteki ortağınızla aynı söylemleri kullanmakla itham ettiniz. Ne istedilerse verdiniz ama aranızdan biri bile yargılanmadı, memleketi parsel parsel peşkeş çektiniz ama aranızdan biri bile yargılanmadı. Belediye başkanlarını sadece görevden almakla yetindiniz. Yıllarca ortaklık kurduğunuz FETÖ’cüler ile bizleri aynı cümlede kullanmanız bile yüzsüzlüğün açık bir daniskasıydı.

Sayın milletvekilleri, OHAL ve kanun hükmünde kararname düzeninde ihraçlar âdeta bir silaha ve sindirme aracına dönüştü. Yargısız infaz hâline dönüşen bu ihraçlardan toplumdaki her muhalif, sendikacılar, aydınlar, akademisyenler, kısacası iktidarın hazzetmediği herkes nasibini aldı. Böyle olunca da her KHK yayımlandığında FETÖ’yle uzaktan ya da yakından alakası olmayan herkes “Acaba ben listede var mıyım?” diye liste merakına tutuştu.

Kurulan OHAL Komisyonu ise yaptığınız işin aslında hukuksuzluğunun bir itirafıydı. “Türkiye’yi yönetemiyorsunuz.” diyoruz sürekli. AKP iktidara geldikten sonra yargıya, orduya ve devlet kurumlarına olan güvenin nasıl yerle bir olduğunu hep beraber görüyoruz. Adında “adalet” olan AKP, adaletin canına okuyan bir parti olarak Türk siyaset tarihine geçiyor.

Sayın milletvekilleri, olağanüstü hâl kapsamında 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, seçimden hemen sonra çıkarıldı ve bu kararnameyle 18.632 personel kamudan ihraç edildi. Binlerce kamu çalışanının ihraç kararının 24 Haziran seçimlerinden önce alındığını, kaldırılan Bakanlar Kurulu imzasıyla yayımlanmasıyla anladık. Değerli arkadaşlar, alelacele yapılan rejim değişikliğinde iktidarın dahi kafası karışmış olacak ki feshettikleri Bakanlar Kurulunun imzasıyla bir kanun hükmünde kararname çıkardılar.

En büyük skandal da şu değerli arkadaşlar: Birilerini darbecilikle itham ederken onları ihraç etmek için seçimin geçmesini bekledik. Eğer bu kararnameyle attıklarınız terör örgütü üyesiyse biz “seçim güvenliği” diye bağırırken sizin bunları atmak için seçim sonrasını beklemeniz büyük bir çelişki değil midir değerli arkadaşlar?

Evet, bu kanun hükmünde kararnamede başka ilginç bir detay daha var değerli arkadaşlar. Kanun hükmünde kararnamenin 43’üncü sayfasında yer alan “İhraçlar” bölümünde “İhraca gerekçe” bölümü yer alıyor ve değerli arkadaşlar buna göre ilgili kurumdan 4 kişi kurum kanaati, 1 kişi sosyal medya gösterilerek ihraç edildi yani sosyal medya paylaşımlarıyla insanları görevlerinden aldınız, işte burada hukukun hâline de “Vay hâlimize” demek gerekiyor.

Ve şunu söylemek istiyorum: Biz bu kürsüden defalarca ifade ettik, OHAL geçici bir yönetim biçimiydi. Dolayısıyla, OHAL kanun hükmünde kararnamelerinin de alınan önlemlerin de sınırlı olması gerekirdi. Anayasal bir zorunluluktu bu ama çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle bunun da tam bir hukuk tanımazlık olduğunu gördük değerli arkadaşlar. Ve şunu söylemek isterim: 18.632 kişiyi atarken ve bunların bazılarını sosyal medya aracılığıyla suçlarken ben size şimdi yargı kararlarından örnek vereceğim. 17-25 Aralıktan sonra değerli arkadaşlar, bir belediye başkanınız FETÖ’yle ilişkili bir kişiye ihale verdi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karabat, selamlayalım.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – …ihale verdiği şirketin ortağı aranıyor, Fetullah Gülen’in yeğeniyle evli, bu ihaleyi veren belediye başkanının ihale kararı için Danıştay kararıyla ihaleyi yürütme durdurma kararı var, yetki iptali kararı var ve siz o kişiyi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yaptınız. Bunun adı nedir değerli arkadaşlar? Biz “yüzsüzlük” deyince kızıyorsunuz ama kararı siz verin, bunun adı nedir? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu üslup çok yakışmıştır sayın hatibe, kendisine iade ediyoruz, cevap bile vermiyorum bu üsluba.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok yakıştı hocam, yüzsüz de sensin, kimse sensin…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, niye adama şey diyorsun? Yapılan işe söylüyor “yüzsüzlük” diye.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/4 esas numaralı 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 1’inci maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinde yer alan “yararlanamazlar” ibaresinin “faydalanamazlar” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                       Lütfü Türkkan                                                Behiç Çelik                                                 Hasan Subaşı

                                            Kocaeli                                                         Mersin                                                          Antalya

                                    Tuba Vural Çokal                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                    Feridun Bahşi

                                            Antalya                                                          Adana                                                          Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Hasan Subaşı.

Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1’inci maddesi için partim adına söz almış bulunuyorum.

Kararnamenin 1’inci maddesi 19 bin kişinin kamu görevinden ihraç edilmesine ilişik ama nasıl ihraç edildiklerine dair şahsen ben kuşkuluyum birçok kişi gibi. Malum “FETÖ terör örgütüyle kimilerinin mensubiyeti var, iltisakı var, irtibatı var.” diye sadece bu 19 bin kişiyle bırakılmadığı gibi yüz binlerce insan maalesef mağdur edilmiştir, travma yaşatılmıştır. Yargılamaların sonucunda ne olur, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin sonucunda acaba bu yüz binlerin yüzde 10’u, yüzde 5’i hüküm giyer mi, ondan da emin değiliz.

Ama işin -hukuki olmadığını hepimiz bilmekle beraber- en garip yanı da 17-25 Aralık 2013 tarihine “milat” denmesine neden olan siyasi irade tümüyle bu işi sulandırmıştır. Soruşturmalar ve kovuşturmalarla yüz binlerce insan kamu görevinden ihraç edildi ama 17-25 Aralık 2013 tarihinden önce kovuşturma ve soruşturma maalesef yapılamadı. Hukukçu olanlar bilir. Bu kimin hukuk anlayışına sığar? Bu bir hukuki tasarruf mudur? Siyasi irade “Bu milattır. Milattan öncesini araştıramazsınız.” diyebilir mi? Böyle bir hukuk devleti olur mu? “Hukuk devleti” tabii ki denemez. Rahip Brunson olayında Amerika “Brunson’u istiyoruz.” dediği zaman bakanlarımız sürekli “Burası bir hukuk devletidir, burada yargı bağımsızdır, tarafsızdır.” dedi ama hiç kimse de buna inanmadı ve sonunda da Brunson’u iade etmek zorunda kaldık. Ne kadar “Türkiye bir hukuk devleti.” dersek diyelim, “Yargımız bağımsızdır.” dersek diyelim, FETÖ’nün köküne inebilmenin yolu 2013 tarihinden, milat dediğimiz tarihten öncesine gitmek, onlarla devlet yapısının içinde kimlerin asıl iltisaklı ve irtibatlı olduğunu ortaya çıkarmakla mümkündür. Eğer biz yargı sürecinde bunu yapamıyorsak yargının bağımsız ve tarafsız olduğunu söyleme imkânımız hiç yoktur.

Dün bir araştırma önergesi verdik. Ruhları şad olsun, buradan şükranla ve rahmetle anıyorum donarak şehit olan iki şehidimizi, askerlerimizi. İYİ PARTİ’nin dünkü önergesi reddedilmişti; ardından bugün gelen, FETÖ’nün iktisadi ayağı ve siyasi ayağına ilişkin araştırma önergemiz de reddedilmiştir. Ben hatiplerin “Hep beraber FETÖ’nün mücadelesini yapmalıyız.” demesine bir beyanda bulunmuştum, “Her önerge, araştırma önergeleri reddediliyorsa siz samimi misiniz ‘Birlikte sorunları çözelim.’ demenizde?” dediğim zaman Sayın Güvenç itiraz etmişti, “Bu araştırma önergeleri siyasidir.” diye yorumlamıştı. Şimdi, yüce Meclis işlevsiz hâle gelmişse bundan hepimiz zaman içinde utanç duyacağız. FETÖ dediğimiz böylesine terör örgütlerinin hedef aldığı kurum millî iradedir ve bu yüce Meclisin çatısıdır. Eğer onu biz bu çatı altında araştıramayacaksak hiçbir kurum bunun köküne kökenine inemez, bunun bilinmesini istiyoruz. Çünkü yargı bağımsızlığını kaybetmişse bu Meclisi çalıştırmak zorundayız. Yargıya güven kalmamışsa bu yüce Meclis her konuyu araştırabilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Subaşı.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Ama hiçbir konuyu araştıramaz hâle gelen bu Meclis bir süre sonra hepimize utanç verecektir. Bunu buradan duyurmak istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Subaşı.

Değerli milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın Bakıroğlu, sisteme girmişsiniz, gerekçenizi ifade eder misiniz?

Sayın Bakıroğlu… Yok.

Sayın Arkaz, sisteme girmişsiniz, gerekçenizi rica edebilir miyim, söz isteme talebinizi?

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Kızılay Haftası’yla ilgili.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası münasebetiyle Türk Kızılayının insanlık adına yaptığı işleri bir kez daha takdir ettiğine ve başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) –                Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içerisinde bulunduğumuz 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’dır. Türk Kızılayı, kurulduğu 1868 yılından bu yana toplumsal dayanışmayı sağlamak, sosyal refahın gelişmesine katkıda bulunmak, yoksul ve muhtaç insanlara barınma, beslenme ve sağlık yardımı ulaştırmak için önemli görevler üstlenen, kan, afet, uluslararası yardım, savaş, göç ve mülteci hizmetleri, sosyal hizmetler, sağlık, ilk yardım, eğitim alanında yaşanan aksaklıklar sonrasında mağduriyetin en aza indirilmesi için yürüttüğü çalışmalarla gönülleri fethetmiştir. Türk Kızılayı son on yılda, 78 farklı ülkede, doğal ve insan kaynaklı afetlere müdahale etmiş, kuruluşundan bugüne 137 ülkeye yardım eli uzatmıştır. Türk Kızılayının insanlık adına yaptığı işleri bir kez daha takdir ediyor, başarılar diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Arkaz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 2’nci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı KHK’nin 2’nci maddesinin KHK metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                  Dilşat Canbaz Kaya                                          Abdullah Koç                                                  Oya Ersoy

                                            İstanbul                                                           Ağrı                                                           İstanbul

                                          Ahmet Şık                                      Serpil Kemalbay Pekgözegü

                                            İstanbul                                                           İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Oya Ersoy.

Buyurun Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

OYA ERSOY (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, birkaç gündür OHAL tartışmalarını bu Meclis çatısı altında yapıyoruz ama ben inanıyorum ki memleketin bu son iki yılı daha ileride, çok daha ayrıntılı, siyasi sorunlarını da bizzat soracağımız bu çatı altında bir oturumlar dizisi olarak geçecek. OHAL’in ilanı sonrasında geçen iki yıllık süreçte on binlerce kişi KHK’lerle ihraç edildi, açığa alındı. Okullar kapatıldı, özgürlükler kısıtlandı, hak arama ve grev yapmalar yasaklandı. Meclis devre dışı bırakıldı, hukuksuzluk egemen kılındı. OHAL hukuksuzluğu örtmek için kalkan yapıldı. AKP’nin iktidarı boyunca en iyi yaptığı şey kendi yarattığı krizleri fırsata çevirmektir. 15 Temmuzu da fırsata çevirmiştir ve darbeyle alakası olmayan ama tek özelliği kendilerine muhalif olan yani sizin gibi düşünmeyen, sizin gibi yaşamayan, sizin gibi dünyayı algılamayan herkesi susturmak için bu OHAL’i kullandınız çünkü kendi siyasal ve ideolojik hedefleriniz doğrultusunda bir rejimi bu ülkeye giydirmek için bunu yaptınız ve bunu yaparken de karşınızda hiçbir örgütlü güç olmasın diye dernekleri ve vakıfları kapattınız. Sadece sizin sesiniz duyulsun diye basını susturdunuz. Sadece kapattığınız medya organlarından bahsetmiyorum. Baskıyla, cezalandırma tehdidiyle artık basın tek ses hâline getirilmiştir bu ülke tarihinde, hiç bu kadar tek ses hâline getirilmemişti.

İhraçlar: KHK’lerle bugüne kadar toplam 135.144 kamu görevlisi hukuken kendilerini savunma hakkı tanınmadan, tamamen siyasi ve idari kararlarla, hukuksuz bir şekilde ihraç edildi. Bunun en çok vurduğu alan eğitim alanıdır ki, eğitim bir ülkenin geleceğidir. Kamudan ihraç edilenlerin 41.705’i yani yüzde 30,86’sı eğitim ve yükseköğretim kurumlarından atılanlardır. Yükseköğretim kurumlarından 5.904 akademisyen ihraç edilmiştir. Biz bu rakamları her yerde söylemeye devam edeceğiz çünkü bunlar rakam değil, bir ülkenin geleceğidir.

Sadece ihraçlarla da kalmadı, KHK’lerle başlayan dönemde bir sürü insan emekliliğini istedi ve bir önceki yıla göre 2017 yılında eğitim alanında emeklilik oranı yüzde 68 gibi yüksek bir orana ulaştı. Bu ülkenin yetiştirdiği deneyimli, birikimli bilim insanları, akademisyenler tasfiye edildi. Üniversitelerin içini boşalttınız, bilimden uzaklaştırdınız. Artık bu ülkede tabela hâline geldi üniversiteler. Geriye ne kaldı biliyor musunuz? Geriye şu kaldı: Bir cümle bile kuramayan rektörler kaldı. Televizyonlarda boy gösterip “Cumhurbaşkanına itaat etmek farzdır.” diyen rektörler kaldı. İtaatin olduğu yerde bilim olmaz. Bu, sizin tercihiniz olabilir çünkü düşünmeyen, sorgulamayan, araştırmayan ve itaat edenleri diktatörlüğe ikna edebilirsiniz ancak bu memleketin bilime, düşünen, sorgulayan, araştıran kuşaklara, nesillere ihtiyacı var.

Geçtiğimiz ay hepimiz izledik Türkiye İstatistik Kurumu göç istatistiklerini açıkladı. 6 Eylülde açıklanan bu istatistiklere göre ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel nedenlerle 2017’de Türkiye’den göç edenlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 42,5 artarak 253.640 oldu. Göç eden nüfusun yüzde 42’si 25-34 yaş arası. Genç, eğitim görmek isteyen ve eğitimli kesimler bu ülkeyi terk ediyor. Bu, yarattığınız korku imparatorluğunun sonucudur. Güvensizlik, gelecek kaygısı, hukuksuzluk ve adaletsizlik sonucu ülkemizin bir nesli bu ülkeyi terk etmeye çalışıyor.

Burada ben iktidar saflarına değil, özellikle muhalefet saflarına seslenmek istiyorum: Bu ülkenin çıkarını, halkın çıkarını düşünen herkesin bu durumu engellemek, umut ve güven vermek gibi bir sorumluluğu vardır, bu Meclisin bu sorumluluğu vardır. Dün iktidar için, iktidara yürürken birlikte yürüyenler, birlikte büyüyenler, ne isterse verenler, parsel parsel satanlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERSOY (Devamla) – Rica ediyorum.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Ersoy.

OYA ERSOY (Devamla) – …iktidarda kalmak için bu sefer, darbe girişimini bahane ederek OHAL’i kullanmışlardır.

“Darbe Allah’ın lütfu.” dediniz, tek adam rejiminin, diktatörlüğün taşlarını döşediniz. Neyle döşediniz? OHAL KHK’leriyle döşediniz. OHAL koşullarında referandumla döşediniz ve 24 Haziran seçimleriyle döşediniz. Rejim tek bir kişiyle yönetilemez, bu ülkenin sorunları tek bir kişiyle çözülemez.

15 Temmuzla hesaplaşmak için halkı koruyan, halktan yana bir laiklik anlayışının kurumsallaştırılması şarttır. Laiklik olmadan FETÖ’yle mücadele edilemez. Laiklik olmazsa o cemaat gider, başka tarikatlar, başka cemaatler gelir. Gülenciler gider, bugün olduğu gibi Menzilciler gelir. Aslında sürekli söylenen ama sizin sürekli üç maymunu oynayarak duymadığınız, konuşmadığınız “FETÖ’nün siyasi ayağı yok mu?” sorusunu tekrar tekrar sormaktan imtina etmeyeceğiz. Biz bu cevabı biliyoruz, bunu ancak ve ancak biz ortaya çıkarabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayın Sayın Ersoy.

OYA ERSOY (Devamla) – Çünkü biliyoruz ki krizi yaratanlar bu krizi çözemezler, sorunun kaynağı sorunu çözemez, bunu ancak biz çözebiliriz. Siyasi ayak ortaya çıkarılmadan darbeyle mücadele olmaz. Eşitlik ve demokrasi olmadan toplumsal güven sağlanamaz. Barış olmadan kutuplaşama siyasetiyle bu ülke yönetilemez.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederiz.

Değerli milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirlerin Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci maddesinde yer alan “Bu kişiler, kamu görevlerinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz.” cümlesinin KHK metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                         Özgür Özel                                                  Murat Bakan                                                  Murat Emir

                                             Manisa                                                           İzmir                                                           Ankara

                                       Özgür Karabat                                     Saliha Sera Kadıgil Sütlü                                  Ömer Fethi Gürer

                                            İstanbul                                                        İstanbul                                                          Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz isteyen Niğde Milletvekilimiz Sayın Ömer Fethi Gürer.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; OHAL döneminde kanun hükmünde kararnameyle düzenlenen bir uygulama da taşeron düzenlemesiydi. Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilip tüm partilerin ortak görüşleriyle birlikte oluşturulması gereken taşeron düzenlemesi ne yazık ki OHAL kapsamında çıkarıldı.

OHAL kapsamında çıkarılan bu taşeron düzenlemesiyle sorunların çözülmesi yerine mağduriyetler arttı çünkü bu düzenlemede belediyede çalışan işçiler için belediyeler iktisadi teşekküller oluşturdu, eşit işe eşit ücret ve hak ettiği kadronun verileceğini bekleyen işçiler ne yazık ki hüsrana uğradı. Kamuda kiralık şoförlere kadro verilmedi. Kiralık araç şoförlerine verilmeyen bu kadronun yanında, hastane bilgi işlemcilerine, sosyal tesis çalışanlarına, PTT’de görev yapanlara, Devlet Demiryollarındakilere, Karayollarında çalışanlara ne yazık ki kadro verilmedi. Millî Eğitim Bakanlığında “Toplum Yararına Program” kapsamında işe alınanlar da kadrodan mahkûm kaldı. Bu düzenleme kapsamında 4 Aralık tarihinin neden ve niçin ortaya çıktığını kimse bilemiyor ama 4 Aralıkta “jokerler” diye sosyal medyada da kendilerini tanımlayanlar yani 4 Aralık öncesinde herhangi bir kuruluşta taşeron işçiyken o süreçte izinli, raporlu ya da ihalesi sona erdiği için yıllarca taşeronda çalışmış arkadaşlar kadroya giremediler ama 4 Aralığa iki gün kala işe alınanlar kadro aldı. Bunun yanında, 4 Aralık sonrası taşeron uygulaması devam etti. Şu anda KİT’lerde gereken düzenleme hâlâ sağlanmadığı gibi, Millî Eğitim Bakanlığında, Ulaştırma Bakanlığında, Orman Bakanlığında, Sağlık Bakanlığında hakkı, talebi karşılanmadığı için mağdur olan işçi kardeşlerimiz var.

Değerli arkadaşlar, taşerondaki amaç, kamuda taşeronun ortadan kaldırılmasıydı. Bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisi iki seçim öncesi verdiği sözü ne yazık ki yerine getirmemiş oldu. Hâlihazırda kamuda taşeron devam ediyor. Bu kapsamda, kadroya geçemeyen arkadaşlarımızın da hak mücadelesi devam ediyor. Düşünebiliyor musunuz? Bakanların altındaki Audi araba yüzünden kiralık makam şoförü kadro alamıyor. Neden? İhale kapsamında -yüzde 70’e- hizmet ihalesine tabi olduğu için kadrodan mahrum. Bu, kabul edilebilir durum mu?

Keza, bugün Mecliste çalışan arkadaşlarımızın da sosyal haklarının, özlük durumlarının iyileştirilmesiyle ilgili biraz evvel Bütçe Komisyonunda da ilgili başkan vekilimize söyledim. Burada dahi yani bizlere hizmet eden, bizlerle bir arada çalışan arkadaşlar arasında dahi hak kayıpları var. Bunlar emekçiler için doğru uygulamalar değil.

Bakınız, 1.603 lirayla çalışmak zorunda olan bir işçinin elektrik, su, doğal gaz gibi giderleri üçte 1’ini karşılıyor maaşının. Bunun yiyeceğini, giyeceğini, çocuğunun masrafını değerlendirdiğinizde bu ücretlerle nasıl geçindiğini anlayabilmek de mümkün değil ama bundan dahi mahrum olanlar var. İşe girdiriyorsunuz belediyede, il özel idarede ve bir karar alıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Beş ay yirmi dokuz gün çalıştırılanlar amirinin onayıyla dokuz ay yirmi dokuz gün çalıştırılacak.” Ama belediye ile il özel idareyi bu kapsama almıyorsunuz. Beş ay yirmi dokuz gün çalışan arkadaş geliyor “Ne olur vekilim, dört ay daha çalışayım.” diyor. Kadro dahi istemiyor; ekmek istiyor, aş istiyor. Evdeki çocuğunun durumunu gelip dert olarak bize anlatıyor, bizim yüreğimiz cız ediyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli kardeşlerim, milletvekili olarak bizlerin sorumluluğu bu yapılan yanlışları düzeltmektir. Taşeronla ilgili kanun teklifi verdim. Bu yaşanan mağduriyetlerin tümünün ortadan kaldırılması… Kiralık araçları kullanan şoför kardeşlerimizin, hastanedeki bilgi işlemcilerin, hastanede röntgen ve diğer birimlerde çalışanların, ayrıca kadroya geçtikleri hâlde 2019 yılı toplu sözleşmesinde haklarını alamayıp 2020 yılına kadar mevcut koşullarda çalışmak zorunda bırakılanların hepsinin sorunlarını gelin birlikte çözelim. Umarım, dilerim, onlar için verdiğimiz kanun teklifleri Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilerek bu KHK’yle yapılmış yanlış düzenleme düzeltilir; böylece de emekçilerin hak ettiği haklarını vermiş oluruz diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gürer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı 701 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde yer alan “ilgili bakanlık ve kurumlar” ibaresinin “ilgili bakanlık ve ilgili kurumlar” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                       Lütfü Türkkan                                                Behiç Çelik                                                 Feridun Bahşi

                                            Kocaeli                                                         Mersin                                                          Antalya

                                        Hüseyin Örs                                               İsmail Tatlıoğlu                                          Tuba Vural Çokal

                                            Trabzon                                                          Bursa                                                           Antalya

                            Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                    Hasan Subaşı

                                             Adana                                                          Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

701 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’yle ilgili konuşma yapmak üzere huzurlarınızdayım.

Konuşmama geçmeden önce, donarak şehit olan 2 askerimize, 2 evladımıza Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı dileklerimi Meclis kürsüsünden iletiyorum. “Tüm, cümle şehitlerimizin ruhu şad olsun.” diyorum. Gazilerimize bir an önce sağlık diliyorum.

Dün, eski adıyla GATA, yeni adıyla Gülhane Araştırma Hastanesini ziyaret ettik. Yanımda Samsun Milletvekilimiz Bedri Yaşar Bey ve yine İYİ PARTİ İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz Bey’le beraber oradaki 2 gazimizi ziyaret ettik. Gazimizin biri Samsun nüfusuna kayıtlı Hilmi Can Gelin evladımız Mardin’deki saldırıda yaralanmıştı, yoğun bakımdaydı, ailesiyle, anne ve babasıyla konuştuk. Kendisine buradan sağlık diliyorum, geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Yine, daha önce 8 şehidimizin olduğu Batman’daki menfur saldırıdan yaralı olarak çıkan Trabzonlu hemşehrimiz Uzman Çavuş Muhammet Salih Akyüz kardeşimi ziyaret ettim. Birkaç kez ziyaret etmiştim ama dünkü ziyaretimde kendisini gayet iyi gördüm. Ona da buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. İnşallah en kısa zamanda, sağlıklı bir şekilde Trabzon’da Maçka’da buluşmak üzere de kendisiyle sözleştik.

Saygıdeğer milletvekilleri, 15 Temmuz, Türk demokrasi tarihinin en karanlık gecesidir. O gece FETÖ’cü hainler asker, polis, sivil ayırmaksızın en ağır silahlarla, tanklarla, uçaklarla milletimizin üzerine ateş açmıştır. 251 vatandaşımız şehit olmuş, 2 binin üzerindeki vatandaşımız da yaralanmıştır. Burada 15 Temmuz kalkışmasında şehit olan vatandaşlarımızı da rahmetle anıyorum.

15 Temmuz sonrasına baktığımızda, 15 Temmuz sonrası FETÖ’yle mücadele kapsamında başlatılan süreçte kamu görevlilerine ve değişik meslek gruplarına operasyonlar düzenlenmiş, gözaltılar ve tutuklamalar gerçekleşmişti. Başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere Emniyet ve yargıda kamu görevlileri, iş dünyasında birçoğu tanınmış iş adamı Türk yargısının adaletine sevk edilmişti. 15 Temmuzdan sonra yaşanan süreçte KHK’lerle kamuda 130 bin vatandaşımız, çalışanımız ihraç edilmiştir. 20 bin civarındaki kamu çalışanı açığa alınmıştır. Bu arada, 17 bin civarında vatandaşımız, kamu çalışanımız hakkında da yargıda, bağımsız mahkemelerde beraat ya da takipsizlik kararı verilmiştir.

Çok değerli arkadaşlar, bütün siyasi partilere mensup milletvekili arkadaşlarım; bize de geliyor, biliyorum ki AK PARTİ’li arkadaşlarımıza da, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımıza da, Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlarımıza da, HDP’li arkadaşlarımıza da bu şekilde beraat etmiş ya da hakkında takipsizlik kararı alınmış vatandaşlarımızdan çok sayıda mağduriyet talepleri geliyor. Onun için, öncelikle, hakkında takipsizlik ya da beraat kararı verilen bu kamu çalışanlarının bir an önce görevlerine iade edilmeleri ve mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda OHAL komisyonlarının birazcık ellerini daha hızlı tutmaları konusunda çalışma yapmalarını bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Toparlayalım.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Her meslek grubundan insanlar FETÖ iddiasıyla operasyonlara muhatap olurken ne yazık ki FETÖ’nün siyasi ayağı hakkında yeterli girişimlerde bulunulmamış, FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması hususunda Meclis çatısı altında yaptığımız girişimler ne yazık ki -söylemek zorundayım- iktidar partisi tarafından etkisizleştirilmiştir.

İYİ PARTİ olarak temmuz ayında verdiğimiz FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılmasına ilişkin araştırma önergesi sizlerin oylarıyla reddedilmiştir. Yine, bugün, FETÖ’nün hem siyasi ayağı hem de iktisadi ayağının araştırılmasına ilişkin önergemiz sizlerin oylarıyla reddedilmiştir. Sırf FETÖ dershanelerinde okuduğu için insanlar gözaltına alınırken, tutuklanırken FETÖ’yle bağı olan siyasiler neden ortaya çıkarılmamaktadır? Her tarafta ayağı olduğu kabul edilen FETÖ’nün siyasetle ilişki kurmamış olması akla uygun mudur?

Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

Sayın Bakırlıoğlu, az önce sisteme girmiştiniz, isminizi söyledim ama…

Ne gerekçeyle söz istediniz?

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Afrin’den gelen zeytinyağıyla ilgili…

BAŞKAN – Lütfen, bir dakikada hemen toparlayın.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun, zeytin hasadının başladığı dönemde tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla Afrin’den zeytinyağı getirtilmesinin üreticimizi zor duruma soktuğuna ilişkin açıklaması

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Zeytin hasadının başladığı bu dönemde Afrin bölgesinden tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla zeytinyağı getirilmesi ve iç piyasaya satılması, maalesef fiyatların düşmesine neden olmuştur. Üreticimiz zeytini maliyetinin altında satmak zorunda kalmışken, borcunu ödeyememişken, kısacası iflasın eşiğine gelmişken bir darbe de Afrin’den gelmiştir. Hasat döneminde yani ürünün en bol olduğu zamanda Suriye’den zeytinyağı getirilmesi on beş gün önce 17 lira olan zeytinyağının fiyatını 14 liraya düşürmüş, 320 bin üretici aileyi mağdur etmiştir.

Silahlı Kuvvetlerimizin Afrin’de yapmış olduğu operasyonun adı “zeytin dalı” idi ancak ne yazık ki Afrin’den zeytinyağının tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla getirilmesi ülkemizdeki zeytin dallarının kırılmasına neden olacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 3’üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı KHK’nin 3’üncü maddesinin KHK metninden çıkarılması arz ve teklif ederiz.

                                        Kemal Peköz                                        Adnan Selçuk Mızraklı                                        Abdullah Koç

                                             Adana                                                       Diyarbakır                                                         Ağrı

                                          Oya Ersoy                                             Dilşat Canbaz Kaya

                                            İstanbul                                                        İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                         Özgür Özel                                                Özgür Karabat                                               Murat Bakan

                                             Manisa                                                         İstanbul                                                           İzmir

                                         Murat Emir                                                Ali Fazıl Kasap                                     Saliha Sera Kadıgil Sütlü

                                             Ankara                                                         Kütahya                                                        İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde söz isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın Kemal Peköz.

Buyurun Sayın Peköz. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 701 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 3’üncü maddesi hakkında konuşmak için grubum adına söz almış bulunuyorum.

Hemen hemen her gün olduğu gibi bugün yine bir kanun hükmünde kararnameyi görüşüyoruz. Sözde OHAL kalktı ama ruhu yaşamaya devam ediyor. İşte bu kanun hükmünde kararnamelerle -Anayasa'ya aykırı olduğu hâlde- OHAL kapsamı dışında yüzlerce kanun değişikliği bu Meclis tarafından yapıldı. Birbirinden bağımsız birçok konu bir torbaya atılır gibi yürürlüğe kondu. Anayasa'nın 121’inci maddesinde yer alan OHAL koşullarında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler, olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konuları aşmıştır. Sivil kimselere cezasızlık zırhının getirilmesi, milyonlarca emekçiyi ilgilendiren taşeron düzenlemeleri, birçok önemli kurumun Cumhurbaşkanına bağlanması, kışlık lastiklerin bile düzenlenmesi, kamu personelinin özlük haklarına dair yasa ve yönetmelik değişiklikleri, yerleşim yerlerinin taşınması, rektörlük seçimlerinin kaldırılması, yükseköğretime dair onlarca değişiklik gibi olağanüstü hâlle alakası olmayan yüzlerce kanun değişikliği yapıldı.

Kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa’nın 15’inci maddesinin ikinci fıkrasında sayılan temel hak ve özgürlükler ile güvencelere dokunulamayacağı gibi, düzenlemeler “durumun gerektirdiği ölçüde” olmak zorundadır. Fakat çıkarılan birçok kanun hükmünde kararnamede temel hak ve özgürlüklerle ilgili güvenceler sınırlandırılmış, baskı altına alınmış veya tümden kaldırılmak istenmiştir.

Bakınız, şu an görüştüğümüz kanun hükmünde kararnamede Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin kapatılması da var, rütbesi alınan Türk Silahlı Kuvvetleri personeli de var, 18.632 kişinin kamudan ihracı da var. Tüm bunları bir torbaya atar gibi bir kanun hükmünde kararnameyle uygulamaya koymak haksızdır, hukuksuzdur ve adaletsizdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine kanun hükmünde kararnameyle yapılmış başka bir olaydan söz etmek istiyorum. Alevilerin seslerinden birisi olan TV10, Alevilerin günlük sofralarından kıt kanaat olarak biriktirdikleri ve yardımlarıyla oluşturdukları bir televizyon kanalıydı. Alevilerin yolunu, erkânını, geleneklerini ve törelerini yaşatmak için köy köy, kasaba kasaba dolaşıyor, programlar yapıyordu. Büyük bir sermaye grubuna ait bir kanal değildi. Çok az çalışanıyla, kıt kanaat imkânlarıyla bu etkinliklerini yapmaya çalışırken kanun hükmünde kararnameyle kapatıldı. Kapatılmakla yetinilmedi, mallarına el konuldu; daha sonra da TMSF tarafından satıldı. Bununla da yetinilmedi, yöneticileri ve çalışanları gözaltına alındı; on aydan bu yana tutuklular. Kameraman Kemal Demir’in yedi ay sonra iddianamesi geldi ve mahkeme, yetkisizlik kararı vererek İstanbul’dan Mersin’e gönderdi.

Yine yöneticilerinden Veli Haydar Güleç ve Veli Büyükşahin on aydır tutuklular. 2 kez iddianame geldi, ikisinde de mahkeme, iddianameyi yetersiz buldu, reddetti; daha sonra bir üst mahkemeye yapılan itiraz da reddedildi. Onun üzerine, ses kayıtlarının istenmesine karar verildi.

Şimdi, bunun neresinden bakarsanız bakın, bu insanların evleri var, aileleri var, çocukları var ve kendilerine ait yaşamları var. İddianamede ciddi bir suç unsuru bulunamadığı için iddianame 2 kez reddediliyor, üst mahkeme de reddediyor ama bununla yetinilmiyor. On aydır arkadaşlar hâlâ tutuklular ve ne zaman yargılanacakları, ne zaman sonuç alınacağı konusunda da bir belirsizlik hüküm sürmeye devam ediyor.

Bir başka konuda bir şey söylemek istiyorum. Hemen hemen her gün, zaman zaman bu kürsüden hamaset yapılıyor. Bence herkes artık bundan sonra cenazeler üzerinden siyaset yapmayı bırakmalı, cenazelerin gelmemesi için gereken çabayı sarf edip ortada duran sorunların çözümüne odaklanmalıdır. Marifet, cenazeye, tabutun üzerine el koyarak başsağlığı dilemek değildir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Peköz.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) – …marifet, o cenazelerin gelmeyeceği bir ortamın Türkiye’de yaratılmasıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen Kütahya Milletvekilimiz Sayın Ali Fazıl Kasap.

Buyurun Sayın Kasap. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkanım, sevgili milletvekilleri; Hazreti İsa’nın bir kıssası var, çoğumuz bilir. Zina isnadıyla bir bayan önüne getiriliyor ve orada söylediği bir söz var. Diyor ki: “İçinizde hiç günah işlememiş birisi varsa ilk taşı o atsın.” ve o bayana taş atamıyorlar.

Şimdi, ne istedilerse verenler serbest, özgür. En büyük rütbeli asker, bakan; istihbarat, güvenlik ve asayişten sorumlu bakanlar, görevde; aldatılanlar, serbest ve özgür. Emre itaat esastır askerlikte, silahsız harp okulu öğrencileri müebbet hapiste. Beraber yürüyenler, beraber ıslananlar şu anda özgür ve buralarda; çocukları o okullarda okuyanlar, burada; kendileri o okullarda okuyanlar, bakan veya milletvekili.

Kutsal kitabımız bize birtakım öğütler veriyor, orada diyor ki: “O kimseler ki sözü dikkatle dinlerler, sonra da onun en güzeline uyarlar.” Allah her zaman için… Her cumada okunan bir ayetikerime var, orada diyor ki: “Allah adaleti, ihsanı -yani güzel huyları- yakınlara cömertçe vermeyi emreder. Her türlü fahşâyı, kötülüğü, azgınlığı ve haddi aşmayı yasak eder.” Burada sadece “yakınlara cömertçe verme” kısmı algılanmış. “Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olunuz.” diye bir ayetikerime var. Bir de “O kimseler ki sözü dikkatle dinlerler, sonra da onun en güzeline tabi olurlar, uyarlar.” diyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kasap.

Değerli milletvekilleri, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “yararlanamazlar” ibaresinin “faydalanamazlar” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                       Lütfü Türkkan                                                Behiç Çelik                                                 Hasan Subaşı

                                            Kocaeli                                                         Mersin                                                          Antalya

                                    Tuba Vural Çokal                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                    Feridun Bahşi

                                            Antalya                                                          Adana                                                          Antalya

                                      İsmail Tatlıoğlu

                                              Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 701 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin 3’üncü maddesi üzerine vermiş olduğum önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

8 Temmuz 2018 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren bu kanun hükmünde kararname, aynı gün Bakanlığa sunuldu. 17 Temmuz 2018 tarihinde (1/4) esas numarasıyla esas komisyon olarak benim de üyesi olduğum İçişleri Komisyonuna havale edildi. İç Tüzük hükümlerine göre yirmi gün içerisinde görüşülmesi gerekirken 17 Temmuz 2018 gününden bugüne kadar neden bekletildi, neden Komisyonda görüşülmeden Meclise direkt sevk yolu tercih edildi, yüce milletimizin takdirine bırakıyorum.

Evet, değerli arkadaşlar, ülkemiz, 15 Temmuz hain darbe girişimini yaşamış ve milletin, darbe girişimine karşı dimdik ayakta durmasıyla hainlere geçit verilmemiştir. 15 Temmuz şehitlerini de buradan rahmetle anıyorum. Aynı zamanda, tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, tüm terör örgütlerini de lanetliyorum.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz 2016 yılında Gazi Meclisi bombalayacak kadar şeref yoksunu olan bu örgüte hizmet eden kim olursa olsun en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Bu örgütün hedefinin, devleti bütün varlığıyla ortadan kaldırmak olduğu bir gerçektir ve Türk devletinin karşılaştığı en büyük iç düşmandır. Bu konuda, Parlamentoda temsil edilen tüm siyasi parti grupları hemfikirdir. İYİ PARTİ Grubu olarak, Türk devletine ihanet eden, haince tutum sergileyen kim olursa olsun bizi karşısında bulur, canımız pahasına da olsa en sert mücadeleyi veririz.

Değerli milletvekilleri, 17-25 Aralık tarihinden önce “Beraber yürüdük biz bu yollarda, yağan yağmurda, esen rüzgârda.” şarkısını söyleyerek o günlere gelirken geçmişte bu örgütün ve başındaki Feto’nun Türk devleti için tehlikeli olduğunu söylediğimizde bazı milletvekilleri, bakanlar methiyeler düzüyordu, Ergenekon, Balyoz davalarının savcılarının altına zırhlı araçlar veriliyordu. Sonunda ne oldu? Ergenekon, Balyoz davalarından dört yıl, beş yıl yatan, suçsuzluğu kanıtlanan insanlara devlet tarafından tazminat ödenmesi durumunda kalındığı gerçeğini de burada unutmayalım. O sürecin sonunda “Allah affetsin, millet affetsin.” denildi.

Değerli arkadaşlar, millet affetse de Allah affeder mi bilemem çünkü yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim’de birçok ayette Cenab-ı Allah’ın bir daha suç işlememek üzere, suç işleyenlerin af dilemesi hâlinde bağışlayıcı olduğunu fakat kul hakkıyla gelenlerin bağışlanmayacağı ifade edilmekte. Burada bir vatandaşımızın haksız yere işten atılması söz konusu olursa hepimiz vebal altında kalırız.

Evrensel hukuk kurallarına, Anayasa’mıza ve Türk Ceza Kanunu’na göre, kişi işlediği suçtan mesuldür. Suçun şahsiliği ilkesi vardır. FETÖ’yle ilişkilendirilen bir kişinin kardeşinin suçlanması yasalarımıza göre mümkün değildir fakat yargıya gidilmeden kanun hükmünde kararnameyle ilişik kesilince mümkün oluyor. Hapiste kardeşi olan, AK PARTİ’de bakan oluyorken bugün yargı tarafından “Suçsuzdur.” hükmü verilen, “Soruşturmaya gerek yoktur.” diyerek dosyası kapanan, Dilekçe Komisyonunda dosyalarının incelenmesini bekleyen, açıkta olan binlerce kişiyi dikkate alalım diyorum. Gerçek suçlular ile mağdurları ayırmak için adalet mekanizmasını hızlandıralım. Yargının suçlu buldukları için en ağır cezanın verilmesini isteyelim. Soruşturmaya gerek görülmeyenler ile beraat kararı verilen, Dilekçe Komisyonunda bekleyen binlerce vatandaşın mağduriyetlerini sonlandırmak için Dilekçe Komisyonunu daha hızlı işler hâle getirelim.

Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ milletvekillerimizle birlikte, bu hainlerin en ağır cezalarını almalarını talep ederken Genel Başkanımız, seçim mitingi alanlarında ve grup toplantılarında defalarca kamuoyu önünde bu hususu dile getirmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çulhaoğlu, toparlayalım, selamlayalım.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Bu konuda söyleyecek çok söz var ama ben hepinize sakin bir şekilde dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Siz de ama çok sakin anlattınız. Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 4’üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır.

İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı KHK’nin 4’üncü maddesinin KHK metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                       Abdullah Koç                                                Ebrü Günay                                               Züleyha Gülüm

                                               Ağrı                                                            Mardin                                                         İstanbul

                                  Dilşat Canbaz Kaya                                             Ahmet Şık

                                            İstanbul                                                        İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                         Özgür Özel                                                Özgür Karabat                                               Murat Bakan

                                             Manisa                                                         İstanbul                                                           İzmir

                              Saliha Sera Kadıgil Sütlü                                        Murat Emir                                                Mehmet Göker

                                            İstanbul                                                         Ankara                                                          Burdur

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Züleyha Gülüm.

Süreniz beş dakika.

Buyurun Sayın Gülüm. (HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Merhabalar.

Şimdi, bütün gün OHAL’i konuştuk. Maşallah, bir OHAL’imiz var, çok bereketli; kaldırılsa da iktidar tarafından kullanılmaya devam ediliyor, kaldırılmasa da devam ediliyor. Bir şekilde sürekli OHAL’le yaşamaya başladık ve bundan sonra da OHAL’le yaşamaya devam etmemiz isteniyor. OHAL, ne aracı hâline geldi; bu ülkede baskının, otoritarizmin, tek adam rejiminin ya da faşizmin kurumsallaşmasının aracı hâline getirildi. Bundan sonra da faşizmi kurumsallaştırmak için “Biz OHAL’le devam edeceğiz.” deniyor aslında bugünkü tartışmaların kendisiyle de. OHAL ya da faşizmin kurumsallaşması, sadece tüm toplumsal muhalefete yönelik olarak çıkarılmıyor. Bu ülkede AKP iktidarının düşündüğünden farklı bir şey düşünen -herhangi bir konuda, hiç fark etmez- bir kişiye karşı gözaltı, yargı mekanizmasıyla baskı oluşturmanın aracı olarak kullanılır hâle geldi. Öyle bir noktaya geldi ki, bu ülkede ekonomik kriz var diye “tweet” atan bir insanın gözaltına alınmaya, yargılanmaya, tutuklanmaya doğru gidildiği bir ülkeden bahsediyoruz.

Bir bağımsız yargıdan bahsedebiliyor muyuz? Sabahtan beri şunlar söyleniyor: “Yargıya başvurulabilir, yargıda hak aranabilir.” deniliyor. Ama biz bağımsız bir yargıdan bahsedebiliyor muyuz? Bu ülkede gerçekten bağımsız bir yargı var mı? Hâkimlerin, savcıların iş güvencesinin iktidarın iki dudağı arasında olduğu bir ülkede bağımsız bir yargının olması herhâlde kimse tarafından beklenmiyor.

Ama sadece bu değil. OHAL koşullarında ya da faşizmin kurumsallaşması ya da iktidarın politikaları, sadece toplumsal muhalefete değil, kadınlara yönelik de çok ciddi saldırılarla geliyor. AK PARTİ iktidarı, uzun süredir kadın düşmanı politikalarla yürüyor, kadınların kazanımlarına yönelik, kadınların bütün kazanımlarını yok etmeye çalışıyor. Ne oldu? Kadınlara ilk saldırı kayyumlarla yapıldı. Belediye eş başkanı kadın arkadaşlarımız görevlerinden alındı, belediyelerdeki kadın kurumları kapatıldı, kadınlar şiddetle baş başa bırakıldı, dayanışma merkezleri kapatıldı, ekonomik destek sunan tüm mekanizmalar kapatılarak kadınları dört duvar arasına, evlerine hapsetmeye çalıştılar. OHAL süresi boyunca kadınlar, kadın cinayetlerine kurban gittiler, fiziksel saldırılara maruz kaldılar, ama bunların hiçbirinden yargı yoluyla sonuç almaları mümkün olmadı.

Peki, OHAL süreci böyleydi de bugün ne oluyor? Bugünse hiç değişen bir şey yok. Bugünse iktidarın gündeminde yine kadın kazanımlarına yönelik bir saldırı hattı var. Şimdi şöyle bir tartışma getiriyorlar önümüze, diyorlar ki: “Nafaka, efendim, erkekler için bir yükmüş, bunlarda bir mağduriyet varmış, bunun düzenlenmesi gerekirmiş. Sanki ortada süresiz bir nafaka var, sanki erkekler gerçekten bir nafaka ödüyormuş gibi algı operasyonlarıyla kadınların yıllardır mücadeleyle kazandıkları nafakaları elinden alınmak isteniyor. Arkadaşlar, “süresiz nafaka” diye bir şey yok; yasada yoksulluğa düşen tarafa nafaka verilmesinden bahsediliyor ama çoğu kez kadınlar yoksulluğa düştüğü için, erkekler yoksulluğa düşmediği için bu nafakayı kadınlar almak zorunda kalıyor. Hiç düşündünüz mü acaba kaç kadın nafaka alabiliyor, kaç kadın gerçekten mahkemeyle aldığı nafaka kararını tahsil edip eline geçirebiliyor ya da bu nafaka miktarları gerçekten kadınların geçimini sağlayacak kadar bir miktar mı? Bunların hiçbiri gerçek değil arkadaşlar. Kadınlar nafaka kararını alabilmek için yıllarca mahkemelerde sürünmek zorunda kalıyorlar. Arkasından da bu kararı alabilseler bile, erkekler bir şekilde kendini işsiz göstermeye çalıştıkları için, sigorta kayıtlarını sildirdikleri için, mal varlıklarını kaçırdıkları için nafakaları tahsil etmek bile mümkün olmuyor.

Şimdi, siz, kadınların bu sorununu çözmek yerine boşanmış erkekler derneklerinin görüşmelerinden çıkardığınız sonuçlarla onları mağdur ilan edip diyorsunuz ki: “Erkeklerin mağduriyetini çözelim.” Buradan bakıyorsunuz çünkü kafanız erkek egemen, çünkü kadınları siz dört duvar arasında istiyorsunuz, çünkü kadınların erkek şiddetiyle yaşamaya zorunlu kalmasını istiyorsunuz, çünkü kadın özgürlüğünden yana değilsiniz, kadın bağımsızlığından yana değilsiniz, kadını birey olarak görmüyorsunuz. Kadını ailenin içerisinde bir şahıs olarak görüyorsunuz; ailenin korunması sizin için esas, kadının korunması sizin için esas değil.

Biz bunu şu sözlerinizden çok iyi biliyoruz: “Kadın-erkek eşitliğine inanmıyoruz.” sözlerinizden çok iyi biliyoruz, kürtaj tartışmalarında “Çocuk öleceğine tecavüze uğrayan anası ölsün.” laflarınızdan çok iyi biliyoruz, bugünkü sözlerinizden de çok iyi biliyoruz. Yine, AK PARTİ’li bir yetkili şunu söylüyor…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Çok saptırıyorsun ya, çok yanlış konuşuyorsun ya.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Biz sizi dinliyoruz, siz de bizi dinleyin.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ama yanlış konuşuyorsun. Biraz doğru konuş.

BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Biz sizi dinledik, siz de bizi dinleyin lütfen.

BAŞKAN - Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Gülüm, Genel Kurula hitap edin.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Son söz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Dinleriz de yanlış konuşuyorsun.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Lütfen susar mısınız, konuşma hakkım var. İsterseniz cevap verirsiniz.

BAŞKAN – Sayın Gülüm, siz Genel Kurula hitap edin. Bakın, süreniz doluyor. Devam edin.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Tamam.

Son söz olarak, şu cümle söylendi son süreçte, amca yanına geliyor bir iktidar yetkilisinin “Biz kadınlara mali yardımlarınızdan dolayı, nafakadan dolayı kadınlarla evlenemiyoruz, bizimle evlenmek zorunda kalmıyorlar.” diye cümle kullanıyor, bunun bir mağduriyet olduğunu söylüyor. Şunu mu istiyorsunuz: Kadınlar, istemedikleri adamlarla ekonomik durumları iyi olmadığı için, köle olmak zorunda oldukları için onlarla gitsin evlensinler, bu hayat koşullarında yaşamak zorunda kalsınlar mı istiyorsunuz? Sizin istediğiniz bu, sizin istediğiniz kadınlara biçilmiş hayat tarzı bu. Kadın düşmanlığınızdan vazgeçin. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Burdur Milletvekilimiz Sayın Mehmet Göker.

Buyurun Sayın Göker. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Göker.

MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasi kültürünün, hoşgörünün, uzlaşmanın simgesi, geçmiş dönem genel başkanlarımızdan demokratik ve laik cumhuriyetimizin önemli değeri Sayın Erdal İnönü’ye vefatının 11’inci yılında minnet ve saygılarımı sunarak sözlerime başlamak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir diğeri de bugün yüz yirmi beş gündür tutuklu bulunan, tutsak bulunan sevgili Eren Erdem kardeşimizin yüz yirmi beşinci gününde bir an önce özgürlüğüne ve ailesine kavuşacak yargı yolunun, adaletinin tecellisini istiyoruz.

Az önce Bütçe Komisyonundaydık. Burada OHAL’le ilgili konuşmalar yapıldı. Bütçe konuşmasında, Meclis bütçe sunumu geldiğinde Sayın Başkanım, Meclis kitapçığının birçok yerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi “külliye” olarak tarif edilmekte. “Külliye”nin kelime anlamı, bir caminin çevresinde cami ile birlikte kurulmuş medrese, imaret, sebil, kitaplık, hastane gibi yapıların tümü demek. Türkiye Büyük Millet Meclisine bu yafta yapıştırılamaz. Bu hakkı da kimse kendinde göremez. (CHP sıralarından alkışlar) Yeri geldiği zaman Türkiye Büyük Millet Meclisine “Gazi Meclis” demesini bizden çok daha iyi biliyorsunuz ama Gazi Meclisi itibarsızlaştırmak için de elinizden geleni ardınıza bırakmıyorsunuz. Şöyle söyleyelim: Biz şimdi çıkıp Meclis Başkanına “Binali” değil de “Dokuzyüzali” desek kabul edecek misiniz? Yüz eksiltmiş oluruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok ayıp şeyler bunlar, hiç yakışmıyor.

MEHMET GÖKER (Devamla) – Ayıp şeyler sizin yaptığınız şeyler. Bütçe görüşmelerinde kabaca gösterilen rakam…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ben buradan bir şey diyeceğim ama çok ayıp olacak yani.

MEHMET GÖKER (Devamla) – O zaman Meclisin iradesine sahip çıkın Sayın Bülent Bey.

BAŞKAN – Sayın Göker, Genel Kurula konuşalım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bak, şahsileştirmek başka bir şey, eleştiri başka bir şey.

MEHMET GÖKER (Devamla) – Burada millî iradenin tecelli ettiği bir yerin adını “külliye” olarak bir şahıs değiştiriyorsa bu ifadeyi de hak ediyordur.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, uyarır mısınız.

BAŞKAN – Sayın Göker…

MEHMET GÖKER (Devamla) – 762 milyardan 885 milyara çıkan bir bütçe var. Bütçede tabiri caizse rakamlarla oynanmış, rakamlara çarpan değeri konulmuş ve faiz giderleri yaklaşık yüzde 53,5 artırılarak 117 milyar liraya çıkmış. Bunun bir tek açıklaması var, ülke faiz lobisine teslim olmuş. Niye mi teslim olmuş? İşte, yarattığınız OHAL sebebiyle çünkü OHAL’de yarattığınız hukuksuzluk, OHAL’de yarattığınız adaletsizlik sebebiyle ülkeye gelen yabancı yatırımcı terk etmiş ve dolayısıyla ülke faize muhtaç hâle gelmiş. Bir diğeri de, tabii, cumhuriyetin kazanımlarını müsrif evlat gibi satıp dağa taşa, yola yolcuya yatırmaktan başka ileriye gitmeyen harcamalarınız.

Şimdi, söylemek istediğimiz bir başka şey daha var. Etrafında hurma ağaçları olan bir memleket değiliz ama hurma ağacı bir çöl bitkisidir ve bitkisel olarak insana en fazla benzeyen bitkidir. Biz hurma ağacını Fransa’dan getirdiğimiz ithal sistemle ılıman iklim yaratarak yaşatmayı ve ondan meyve almayı başarabildik. Ancak 21’inci yüzyılda 2 askerimizi maalesef ısıtmayı beceremedik, donarak şehit düştüler. Bu ayıp da bu Hükûmete yeter de artar bile. Hele ki Hükûmetin kabinesinden bir bakan yardımcısı, olayı incelemek üzere gittiği yerde 2.400 liralık atkı takıyorsa bize çok fazla da söyleyecek bir söz kalmamıştır.

Saygılarımla... (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı “701 Sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin” 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “yararlanamazlar” ibaresinin “faydalanamazlar” ibaresi olarak değiştirilmesini teklif ederiz.

                                         Behiç Çelik                                                Lütfü Türkkan                                   Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                             Mersin                                                          Kocaeli                                                          Adana

                                       Feridun Bahşi                                             İsmail Tatlıoğlu                                          Tuba Vural Çokal

                                            Antalya                                                          Bursa                                                           Antalya

                                        Hasan Subaşı

                                            Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Feridun Bahşi.

Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6 sıra sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresiyle 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle işlerine son verilen, rütbeleri sökülen, emekliye sevk edilen kamu personelinin durumlarının yasalaşması konusunu görüşüyoruz.

15 Temmuz darbe teşebbüsünden bugüne kadar yirmi yedi ay geçtiği hâlde darbe teşebbüsünün arka planını ortaya çıkaramıyorsunuz. FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılmasını engelliyorsunuz. Mali kaynaklarına ulaşılıyor, ulaşılmasını engelliyorsunuz.

On iki yıl birlikteydiniz. FETÖ ne istediyse verdiniz. Sizi bu hain örgüt konusunda yıllarca uyardık, dinlemediniz. Ancak 17-25 Aralıkta rant paylaşımında kavga çıkınca bu dinci terör örgütü ve başındaki ağlak gözlü, sümüklü herifi hain ilan ettiniz. Bununla da kalmadınız, sonraki tarihlerde suçluluk telaşıyla, önünüze gelen herkesi önce paralelci, sonra FETÖ’cü ilan ettiniz, kendinizi de pirüpak ilan ettiniz.

Kiraladığı evin kirasını Bank Asyaya yatırdı diye insanları işten atıp tutuklattınız. Çocuğunu dershaneye gönderenin kardeşini kamu görevinden ihraç ettiniz, ancak darbeye katılan generallerin kardeşlerini büyükelçi, Fetullah’ı son bin yılın en büyük Türk büyüğü ilan edenlerin eşlerini vali, yine tutuklu rektörlerin kardeşlerini bakan yaptınız. Sadece siyasi ayağını bulamadınız. Siyasi ayağının olmadığını ilan edip Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2 defa verdiğimiz -bir tanesi de bugün olmak üzere- araştırma önergemizi reddettiniz. Siyasi ayağının araştırılmasını istememizden, bunun kamuoyunda gündeme gelmesinden biliyoruz rahatsızsınız ama size rahat yok. Siyasi ayak ortaya çıkıncaya kadar araştırma önergesi vermeye ve bunu gündeme getirmeye devam edeceğiz, bunu iyi bilesiniz.

Değerli milletvekilleri, yine, emeklilikte yaşa takılanlar konusunda da size rahat vermeyeceğiz. Kendi maaşınıza yüzde 26 zam yaparken, yandaşlarınıza her türlü desteği verirken milletin menfaatine olan her işten maliyeti yüksek bahanesiyle kaçtığınızı milletimize göstereceğiz. EYT konusunun devamlı takipçisi olacağız.

Yine, sayıları 2 milyona ulaşan öğretmen, polis, hemşire, din görevlisi ve idarecileri ile bunların emeklileri 3600 ek göstergeyi beklemektedirler. Bunu seçim beyannamenize de aldınız. Seçim geçeli neredeyse beş ay oldu, hâlâ tık yok.

“Büyük bir çılgınlık yaptık.” diyerek müjdeli manşetlerle taşeron işçileri kadroya geçirdiğinizi ilan ettiniz ve zamanın Çalışma Bakanının açıklamasına göre 900 bin işçiyi bu haktan yararlandırdığınızı söylediniz fakat belediyelerde çalışan taşeron işçilere kadro hakkı vermediniz. 696 sayılı KHK’yle kamu kurumları arasında ayrımcılık yaptınız ve belediyede çalışan taşeron işçilerini belediye şirketlerine aktardınız, belediye şirketlerine aktarılan işçileri de hiçbir sosyal haktan yararlandırmayıp mağdur ettiniz. Kamu kurumlarında eski kadrolu işçiler ile taşerondan belediye şirketlerine geçen işçiler arasında mali ve sosyal haklar bakımından çok büyük farklar yarattınız.

Değerli arkadaşlar, yine, bilindiği gibi profesyonel askerliğe geçiş çalışmaları yapılmaktadır. Bu konuda da 3+6 eşittir 9 ay askerlik öneren yasa teklifimiz; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna sunuldu. Bu teklifimiz yasalaşırsa ayrım yapmadan, askerlik çağına gelen tüm erkekler, mecburi olarak üç aylık temel eğitim alacaklar. Kalan altı ayı ise isteyen asgari ücretten maaş alarak tamamlayacak, isteyen ise geri kalan askerlik süresi kadar asgari ücret tutarınca ücret yatırıp askerliğini tamamlamış sayılacaktır.

Bir başka konu ise bedelli askerlik konusu. Bu durum, tam bir drama dönüşmüştür. 700 bini bulan müracaatın her celp döneminde alınanlarla eritilmesi, yılları bulacak bir dramdır. Bu çocuklar bir an önce işlerini kurabilmek, hayatlarına yön verebilmek için, açtığınız bu yola başvurmuşlardır ancak sonu gelmeyen bir beklemeye takılıp kalmışlardır. Gelen bilgilerden, birçoğunun psikolojik sorunlar yaşadığı anlaşılmaktadır. Kimi evliliğini, kimi iş hayatını beklemeye almıştır. Gelin, bu teklifimize destek olun ve askerlikte yaşanan tüm farklılıkları giderip tek tip hâle getirelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Toparlayın.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye'de son günlerde toplumun her kesimi, aşırı derecede sosyal gerginlik ve toplumsal sorunların çözümünde yorgunluk emareleri göstermeye başlamıştır. Ekonomiden siyasete hayatın her alanında ve her kesiminde bunun doğurduğu ağır baskı hissedilmektedir. Vatandaşlar, güzel şeylerin ne zaman olacağını sormakta, umudu ve geleceği konusunda endişe duymaktadır.

Bugün, Dünya Tasarruf Günü’dür. Dolayısıyla kamu alımlarında kâğıttan kaleme, ek servisten makam aracına kadar her türlü mal ve hizmette, saray harcamalarında tasarruf yapılması dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu şekilde, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 5 ila 9’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Bu bölümde gruplar adına söz isteyen değerli milletvekillerimiz var.

İkinci bölüm üzerinde ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın İsmail Koncuk’a aittir.

Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Koncuk, bir saniye…

Değerli arkadaşlar, salonda bir uğultu var. Lütfen, arkadaşlarımız konuşacaklarsa dışarıda konuşsunlar, sayın hatibi dinleyelim.

Sürenizi baştan başlatıyorum Sayın Koncuk.

Buyurun.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Evet, aslında 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana yaşanan ve… Elbette devletin kendisini koruma mecburiyeti var. 15 Temmuzda bir alçak darbe girişimiyle karşı karşıya kaldığımız aklı başında herkesin kabulü. Ancak, tabii, o tarihten bugüne yaşananlarla ilgili, akıl ve izan sahibi herkesi rahatsız eden birçok olayla karşı karşıya kaldık. Aslında iktidar partisinin milletvekillerini de taraftarlarını da söylemeseler bile rahatsız eden, vicdanları kanatan uygulamalarla karşı karşıya kaldık.

Değerli milletvekilleri, burada siyaseten bir değerlendirme yapmayacağım, vicdanen bir değerlendirme yapacağım. Ben 2010 yılında KPSS hırsızlığını ortaya çıkarmıştım. FETÖ’nün bütün basın-yayın organları üzerime geldi. İktidarın da “Tertemiz bir sınav.” demesine rağmen daha sonra haklılığım ortaya çıktı ve binlerce kişiye soruların servis edildiği ortaya çıktı. Yani FETÖ tarafından 2010 yılında recmedilmeye çalışılan bir adamım ama iki yıla yakındır yaşadıklarımız aslında insan haklarını da aşan, hukuk devleti ilkelerini yerle yeksan eden bir olaylar silsilesi hâline geldi. Neler yaşıyoruz? 128 bin vatandaşımız kamu görevinden ihraç edildi. 20 bin tanesi hâlen açıkta ve bunlarla ilgili ne yapılacağını, hangi tedbirlerin alınacağını bilmiyoruz.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının bir sözünü hepimiz biliyoruz: “Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet.” Son derece doğru bir tespit ama burada sorgulamamız gereken, bu tespit yapıldıktan sonra gereğinin ne şekilde yapıldığıdır. “Tabanı ibadet” ifadesi Sayın Cumhurbaşkanına ait bir söz. Ben AK PARTİ Grubunu suçlamak adına konuşmuyorum çünkü AK PARTİ Grubunun da bu yaşananlardan bizar olduğunu biliyorum, düşünüyorum ama Sayın Cumhurbaşkanı bir şeye karar vermediği sürece AK PARTİ Grubunun Sayın Cumhurbaşkanının hilafına bir cümle sarf edebilmesi mümkün değil, bunu da biliyoruz.

Şimdi, ne yapacağız? Kriterler var, çeşitli kriterler. Efendim Bank Asyaya hesap açtırmış, ihraç ettiler. Bir sendika kurulmuş, üye olanları ihraç ettiler. Yurtlarında kalanları ihraç ettiler. Dershanesine gidenleri ihraç ettiler. Okullarına gidenleri ihraç ettiler. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: “17-25 Aralıktan sonra biz ikaz ettik, bu bankaya para yatırmayın, bunlar terör örgütüdür dedik.” E, peki, neden kapatmadınız bu bankayı? Millete tuzak mı kurdunuz siz, tuzak mı kurdunuz? Efendim, legal bir sendika. FETÖ taraftarları tarafından kurulmuş olabilir, neden kapatmadınız? Arkadaş hatır gönlüyle bir sürü insan buraya üye oldu FETÖ’cü olmadığı hâlde, benim bildiğim yüzlerce insan var. Şimdi, bu kriterler FETÖ’cü tespitinde OHAL Komisyonu tarafından kullanılmaya devam edildiği sürece bu OHAL Komisyonunun bu kriterleri aşan bir yetki kullanarak bu insanları suçsuz ilan etmesi, bu tespiti yapabilmesi mümkün değil.

Şimdi, 17-25 Aralıktan sonra biz ikaz ettik. Efendim, biz sizin gösterdiğiniz bankaya mı para yatırmak zorundayız? Sizin gösterdiğiniz okullara mı göndermek zorundayız ya da göndermemek zorunda mıyız? Bu okulları neden kapatmadınız Sayın Cumhurbaşkanı? Neden vatandaşların çocuklarını bu okullara göndermesine o zaman müsaade ettiniz? Bunlar Millî Eğitim Bakanlığının denetiminde, gözetiminde okullardı. Bu millete kumpas mı kurdunuz? Evet, kumpas kurdunuz, bugün bunu anlıyoruz. Eğer gerekli tedbirleri siyasal iktidar zamanında almış olsaydı o tabanı ibadet olan insanların muhtemelen büyük bir kısmı bugün o FETÖ örgütüyle belki de anılmıyor olacaktı ama siz göz yumdunuz ve bunları onların kucağına attınız.

Bakın, geçmişi bir hatırlayın. Bu ülkede polis olmak için bu Fetullahçı yapıdan referans almaktan başka bir şansınız yoktu, ya polis olacaktınız ya da olmayacaktınız referansınız yoksa. Savcı mı olacaksınız, hâkim mi olacaksınız, FETÖ’den referansınız olacak. Hatta, görüyoruz ki bugün -15 Temmuzda bunu gördük, en acı şekilde öğrendik- askeriye sınavlarını kazanmak için bile FETÖ'cü olmak gerekiyormuş; bütün bunları gördük.

Şimdi, bakın, siz devlet olarak bunları görmek zorundasınız. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: “Ben aldatıldım.” Sayın Cumhurbaşkanına her zaman sorduk, sizler de sordunuz, AK PARTİ’li milletvekilleri de yüreklerinden soruyordur mutlaka, vicdanlarıyla soruyor, ağızlarıyla telaffuz edemeseler de mutlaka yüreklerinden soruyorlardır. Peki, siz bu kadar istihbari bilgiye sahip iken aldatılıyorsanız o “tabanı ibadet” dediğiniz insanlar, bu, “Allah” diye her gün televizyonda ağlayan, “Peygamber” diye gözyaşı döken adamın sözlerine nasıl kanmayacaklar? Maalesef bizim milletimizin böyle bir eksik tarafı var, böyle her “Allah” diyenin peşinden koşmak gibi bir –zafiyet demeyeyim, bu bir saygı gereği belki de- zafiyetimiz var millet olarak. Bizde de var, bende de vardır. “Allah” diyene saygı duyarım hangi dünya kimliğine sahip olursa olsun. Benim muhafazakâr kimliğim bana bunu emreder. Bu millet de bunların kucağına atıldı, göz yumuldu, sessiz kalındı, tedbir alınmadı.

Şimdi, aslında bunları bir siyasi öncelikle filan söylemiyorum, yani bunlardan gelecek oy varsa gelmesin ya, böyle bir derdimiz filan yok İYİ PARTİ Grubu olarak. Ama insan olarak şimdi ne yapacağız? Aslında Sayın Cumhurbaşkanının yeniden bir mütalaa yapması lazım. Aklı başında insanların, yüreği sızlayan insanların, AK PARTİ Grubu içerisindeki akil insanların mutlaka uyarması lazım, “Artık bu gidişat nereyedir?” diye uyarması lazım.

Bakın, bugün öğrendim, Sağlık Komisyonunda bir kanun teklifi görüşülüyor. Şu anda FETÖ'den ihraç edilmiş herhâlde yaklaşık 10 bin civarında doktor var, bu doktorların özel hastanelerde doktorluk yapmasının önüne geçecek düzenlemeler içeriyor. Ya, arkadaş, artık ayağınız yere bassın ya. Yani bu nereye kadar gidecek böyle? Nereye kadar buna göz yumacaksınız? Dilerim Allah’tan, Allah size vicdan versin. Bu milletvekilliği koltuğu gelip geçicidir, kimse bu koltuklara yapışıp kalmadı; yarın vatandaşların içine döneceğiz. On sene sonra bu insanların evlatlarıyla karşılaştığımızda… Devlet düşmanı yetişiyor bunlar ya, devlete de millete de düşman yetiştiriyoruz. Bunun bir çözümünü bulmamız lazım. Ama “Siyasi ayağı araştırılsın.” diyoruz, reddediyorsunuz. Bakın, geçmişte köşe yazarı olan insanlar var, FETÖ’yü öven. Bunların o övgü dolu yazıları sebebiyle “Fetullah Gülen” denilen o şahsa muhabbet besleyen binlerce insan oldu. Bunlar şu anda AK PARTİ’yle beraber hareket ediyor, hiçbir suçu günahı yok; bunlardan etkilenen ve bunların dümen suyuna giren birçok zavallı ihraç edilmiş durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Koncuk, selamlayalım.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Bakın, bunun bir çözümünü bulmamız lazım. Ben milliyetçi, ülkücü bir adamım, asla bunların dümen suyuna girmedim, hiç de sevmedim. Fakat 1 milyonun üzerinde, belki de 1 milyonu da aşan aileyi ilgilendiren bir durumla karşı karşıyayız. Bunları nasıl yapacağız, gelecekte bunları nereye koyacağız, Türkiye bunlarla nereye gidecek? Bunu çözmek zorundayız, bir yolunu bulmak zorundayız. Bunları kontrol altına alalım. Polis mi? Geri hizmete verelim kardeşim, masabaşı oturtalım, eline silah vermeyelim, bir çözüm bulalım. Ama bu olayları göre göre “Ya, bu devam etsin.” deme hakkına hiç kimse sahip değil değerli arkadaşlar.

Biz bunu söyledik, bizim vicdanımız rahat. Allah sizin vicdanlarınızı da rahat kılsın. Dilerim Allah’tan, dilerim Allah’tan, vicdanını rahat kılmak adına bir irade ortaya koymayanlardan da Yüce Allah bunun hesabını mutlaka sorsun.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koncuk.

Değerli milletvekilleri, gruplar adına ikinci konuşma, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Sakarya Milletvekilimiz Muhammed Levent Bülbül’de.

Buyurun Sayın Bülbül. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 701 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

8 Temmuz 2018 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren kanun hükmünde kararnameyle, terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca, devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan kişilerin kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılması ve bunların olağanüstü hâl kapsamında daha önce kamu görevinden ihraç edilenlere uygulanan yaptırımlara tabi tutulması doğrultusunda düzenlemeler yapıldığı anlaşılmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler, 15 Temmuz hain ve kanlı darbe girişimine karşı milletimizle ve devletimizle beraber, bütün varlığımızla ve gücümüzle direndik. Hain ve kanlı darbe girişiminin daha ilk dakikalarında yani darbenin başarılı olup olmayacağının dahi belli olmadığı bir vakitte, sağına soluna, önüne arkasına bakmadan, hain darbe girişimine karşı devletin ve Hükûmetin yanında olduğunu ifade etmiş olan Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, Türk devletinin zora düştüğü, saldırıya uğradığı, Türk demokrasisinin tıkanmaya yüz tuttuğu her durumda daha önce ne yapmışsa 15 Temmuz gecesi de aynısını yapmış ve “Önce ülkem ve milletim.” demiştir.

15 Temmuz gecesinden itibaren Türkiye ve Türk düşmanlarına karşı her türlü tedbirin alınmasını, terörle mücadelenin etkin ve kararlı bir şekilde yürütülmesini talep eden Milliyetçi Hareket Partisi, olağanüstü hâl tedbirinin uygulanmasının büyük önem arz ettiğini ifade etmiş, defaatle bunu dile getirmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan bütün oylamalarda bu yönde istikrarlı ve tutarlı bir şekilde tercihini ortaya koymuştur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, 15 Temmuzdan bu yana, terörle mücadelenin etkili şekilde yapılmasını, kesintiye uğramamasını dile getirmiş bulunmaktayız. Çıkarılan ilk olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesinden itibaren de kamu kurumlarından yapılan ihraçlarda ve kurum kararıyla yapılan açığa almalarda yaşanabilecek mağduriyetlere karşı yardımcı olmak maksadıyla kapılarımızı, teşkilatlarımızın kapılarını bütün vatandaşlarımıza siyasi parti ayrımı gözetmeksizin açmış bulunmaktayız. Bizler milletin ve devletin menfaatlerini her türlü şahsi menfaatten üstün saymaktayız. Ancak haksız bir şekilde ihraç muamelesine maruz kalan veya açığa alınan kişilerin sayısı 1 dahi olsa yani 1 kişi dahi bile olsa bunun, o kişinin kendisinin ve ailesinin kıyameti olduğunu çok iyi bilmekteyiz. Bu nedenle yaşanan mağduriyetleri yakından takip etmekteyiz.

Kurulan komisyonla ihraçlara karşı itiraz yolunun açılmış olduğu hepimizin malumudur. Bugüne kadar birçok başvurunun yapıldığı, komisyonun çalışmaları neticesinde sınırlı sayıda iade kararının çıktığı da yine hepimizce bilinmektedir. Burada birçok dosyanın daha incelenmeyi beklediğini ve o mağduriyetlerin giderilmesi için vatandaşlarımızın, bu konuda mağdur olduğunu iddia eden vatandaşlarımızın büyük bir beklenti içerisinde olduğunu müşahede etmekteyiz. Bu incelemelerin daha hızlı bir şekilde yapılması ve hukuka ve hakkaniyete uygun kararlar verilebilmesi için gerekli tedbirlerin acilen alınması gerektiğini ifade etmek istiyoruz.

Burada sadece ihraç kararları, idari işlemler ve kanun hükmünde kararnamelerle yapılan işlemlerden başka, adli yargılama süreçleriyle ilgili birtakım hususları ifade etmek gerektiği kanaatindeyiz. Bugün Türkiye’de, Türkiye'nin birçok yerinde FETÖ dolayısıyla birçok yargılamanın yapıldığını, birçok ceza mahkemesinde bunun yargılamasının gerçekleştiğini hepimiz biliyoruz. Burada verilen kararların birçoğu şu anda istinaf aşamasında, bir kısmı hâlen bidayette karar aşamasına gelmiş bulunmaktadır. Buradan takip ettiğimiz kadarıyla verilen kararlarda bir yeknesaklık problemi bulunmaktadır. Örneğin, terörle mücadele açısından çok önemli olduğunu düşündüğümüz etkin pişmanlık müessesesinden yararlanmak arzusunda olanların, bu konuda talepte bulunanların almış olduğu cezalarda veya onlara yapılan muamelelerde Türkiye'nin farklı mahkemelerinde, farklı bölgelerinde farklı kararların verildiğini görmekteyiz. Bu konuda bir uyum temin edildiği takdirde etkin pişmanlık müessesesinin çok daha iyi bir şekilde işlerlik kazanacağı, bunun, terör örgütünün organizasyon yapısının çözülmesi ve Türkiye'nin en ücra köşelerine, Türk devletinin en kılcal damarlarına kadar sızmış olan bu yapının çözümlenmesi noktasında büyük faydalar getireceği kanaatindeyiz.

Ayrıca, cezalandırmalarla alakalı olarak, verilen ceza kararlarıyla ilgili olarak da Türkiye'nin başka yerlerinde, mahkemeler arasında yine farklı kararlar verilmiş olduğunu görmekteyiz. Bunların, Yargıtay aşaması geldiğinde bir düzene kavuşturulacağı kanaatindeyiz ancak istinaf aşamasında yani bölge adliye mahkemeleri aşamasında da bu hususların dikkatten kaçmamasının, Türkiye’de bu yargılamalarda verilen kararlarda bir uyum temin edilmesi gerektiğinin altını burada yeniden çizmek istiyoruz. Adalet gecikmemelidir fakat adalet doğru bir şekilde de tecelli etmek zorundadır.

Burada, FETÖ’yle irtibatı veya iltisakı dahi olmaksızın, darbe gecesi hiçbir silahlı eylemin içerisinde bulunmamasına rağmen, örneğin, Ankara, İstanbul, Sakarya gibi Türkiye’de silahlı eylemlerin de söz konusu olduğu illerimizde hiçbir silahlı eyleme, darbe girişiminde bu faaliyetlere katılmamasına rağmen, erbaşların, erlerin ceza almış olmasını, yine uzman çavuşların, erlerin, erbaşların ceza almadığı bir durumda hiçbir şekilde FETÖ’yle irtibatı ve iltisakı tespit edilemeyen fakat buna rağmen, darbe gecesi birtakım yerlerde sadece bulunmaktan ötürü inanılmaz miktarlarda ceza alan, on yıllarca ceza alan insanlarımızın olduğunu bilmek, hepimizin bu noktada birtakım kararlar, birtakım tedbirler alması gerektiğini ifade etmek gerekmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler FETÖ’yle ilgili soruşturmaların, FETÖ’yle mücadelenin etkin ve kararlı bir şekilde sürdürülmesini her zaman ifade ettik, yine de ifade ediyoruz. Bu işin sulandırılmasına asla ve asla tahammülümüzün olmadığının altını çiziyoruz fakat demin de ifade ettiğim gibi, ortaya çıkabilecek mağduriyetlerin giderilmesi ve bunların minimuma indirilmesi Türkiye'nin ileride kurmaya çalıştığı düzen açısından, Türk devletinin yeniden inşa edilmeye çalışıldığı şu süreçte çok büyük önem arz etmektedir.

Ben bu soruşturmaların, bu işlemlerin hakkaniyete ve hukuka uygun şekilde yürütülmesini temenni ettiğimizi tekrar ifade etmek istiyor ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak şu an görüşülmekte olan tezkereye desteğimizi tekrar ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bülbül.

Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben sözlerime yakın zamanda kaybettiğimiz sevgili eski Urfa Milletvekilimiz İbrahim Ayhan’ı anarak başlamak istiyorum. Sevgili arkadaşımız “İktidarı arzulamak insanlığın en büyük kötülüğüdür.” diyordu. Hele bazı iktidarlar ve onların tarihte alacağı yeri düşündüğünüz zaman aslında kilometrelerce uzağa gitmek geliyor içinizden.

Değerli arkadaşlar, OHAL “olağanüstü hâl” demek. Bazen kavramları kullanıyoruz, sonra onlara bir güzel alıştırılıyoruz ve ne anlama geldiğini dahi unutuyoruz ya, işte o yüzden hatırlatmak istedim. “O” “H” “A” ve “L” harflerinden oluşan OHAL ne idiği belirsiz bir sözcük değil, olağanüstü hâl demek. OHAL, olağanüstü işçi ölümleri demek. Olağanüstü hapislikler, cezaevlerinde ölümler, cezaevlerinde hamile kadınlar, bebekler, olağanüstü zulüm demek. OHAL, başkent Ankara’ya girerken bile kontrolsüz girememek ve girilemeyen şehirler olağanüstü güvenlik paranoyası demek. Olağanüstü hâl, olağanüstü kadın ölümleri demek. OHAL, birileri olağanüstü kazançlar elde ederken diğerlerinin aşırı yoksullaşması demek. OHAL “Biz onu sizin için getirdik. Bakın, grev mrev oluyor mu bu hâlde.” diye patronlara seslenmek demek. OHAL, patronlar için bile aslında olağanüstü bir hâl, kriz ve konkordato demek. OHAL, herkes için olağanüstü yargı ve adaletsizlik demek. İşte, OHAL’ler, bu hâller. Ama OHAL düşünceye ve halkın iradesine hapislik olduğu kadar cezaevlerinde nice nice yazarlar ve çizerler de demek aynı zamanda. Bu nedenle başta Gültan Kışanak, İdris Baluken ve Selahattin Demirtaş olmak üzere bütün üretken arkadaşlarımızı buradan sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Evet, biliyorsunuz, geçtiğimiz yılın ocak ayında 685 sayılı KHK’yle bir OHAL Komisyonu kuruldu.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Komisyon nerede? Sonlandırmanız lazım, Komisyon yok, Komisyonun olmadığı yerde böyle bir şey olmaz, kapatalım olmazsa.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – İhraç edilmiş yüz binlerce kamu görevlisi başvurdukları mahkemelerde hukukun tecelli edeceğini umarken hukuki süreci tamamen yavaşlatan bir komisyon sürüldü önlerine ve ancak Temmuz 2017…

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, konuşmanızı burada zorunlu bir nedenden dolayı kesmek durumundayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Komisyon terk etmiş.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Geldi, geldi.

BAŞKAN – Komisyonumuzun üyeleri ne yazık ki görevlerinin başında değiller.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O yüzden oturumu kapatmak zorundasınız Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle lakayıtlık olur mu arkadaşlar yahu? Kanun görüşüyoruz, kararname görüşüyoruz yahu. Kaşla göz arasında Komisyon üyesi kalkar gider mi ya?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Haklısınız.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Komisyonumuz niçin görevini yerine getirmiyor? Yani kanun görüşmelerinde Komisyonun bulunması İç Tüzük’ümüzün gereği.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, aslında Komisyonun olmadığı yerde devam ettirmek sizi de sıkıntıda bıraktı, bu konuda hukuksuz bir oturum devam etti.

BAŞKAN – Yani biz tabii, arkadaşlarımızın şu anda farkına vardık ama bir daha lütfen tekerrür etmesin.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKELİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Arkadaşlarım dışarı çıktı efendim, biz buradayız.

BAŞKAN – Komisyon sıraları terk edilmez değerli arkadaşlarım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Buradaydı efendim, içerideydi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Normalde komisyon kalktı mı oturum durur, yani öyle bir şey yok.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Evet, olağanüstü hâl Mecliste de olağanüstü hâl demek, halkın iradesini, halkı önemsememek demek. (HDP sıralarından alkışlar) Böyle bir ciddiyetsizlikle de karşı karşıya kaldık. Tamam, insicamım bozuldu ama devam ederiz.

Evet, ihraç edilmiş yüz binlerce kamu görevlisi başvurdukları mahkemelerde hukukun tecelli edeceğini umarken hukuki süreci tamamen yavaşlatan bir komisyon sürüldü önlerine ve ancak Temmuz 2017’de ilk başvurularını almaya başladı bu komisyon. Bu zamana kadar 125 bin başvurudan ancak 36 binini sonuçlandırdı ve bunlardan sadece 2.300’ünü kabul etti. Komisyona başvuran, ihraç edilmiş ya da açığa alınmış kişilerin suçları sabit olmamasına rağmen, kimisi iki yıldır işsiz ve tüm sosyal haklarından mahrum durumda. İktidarınız ve bu komisyon, yüz binlerce suçsuz, günahsız insanın vebalini üzerinde taşıyor. Ege Denizi’nde can veren 3 çocuklu Maden ailesi de var bunların içerisinde, yine, ihraç edilen ve yaşamını yitiren EĞİTİM-SEN yöneticisi Kazım Ünlü de bunların içerisinde. Başvuruları reddedilen kişilerin hangi yolla hakkını arayabileceği de sınırlandı ve dendi ki: “Yalnızca HSK’nin belirleyeceği idare mahkemelerine başvurabilecekler.” Yani, doğal hukuk yolları tamamen ortadan kaldırıldı ve doğal hâkim ilkesi ihlal edildi.

Aslında, o gün bugündür zaten ülkede doğal bir hâkim kaldı mı, bilmiyoruz. Hâkimlerin hepsi gerçekten doğallıktan çıktılar. Herkeslerden ve hukuktan da bağımsız yargımız, tuhaf gizli tanıklarla rehin tuttuğu, sonra da Trump’a bağışladığı rahip Brunson kararı gibi kararlara güzelce imzalar atmaya devam ediyor. Sonra da, geçen gün olduğu gibi, Adalet Bakanı tutuyor diyor ki: “Suç işleyenler karakolun bir kapısından girip diğer kapısından çıkıyor. Yapanın yanına kâr kalıyor. Bu algı insanların kendine, topluma ve devlete olan güvenini zedeliyor.” Diyoruz ki: Sayın Bakan, yargı sizlerden soruluyor, yargı ve cezaevleri, bizden sorulmuyor. Üstelik de bizden karakolun bir kapısından girenler diğer kapısından çıkmıyorlar maalesef, genellikle girdikleri yerde kalıyorlar. Bir Adalet Bakanı yargıdan bu şekilde bahsediyorsa o zaman hakikaten vay hâlimize.

KHK ihraçlarına dönersek, HSK’nin belirlediği idare mahkemesinden cevap alamayanlar bölge idare mahkemelerine, Danıştaya, Anayasa Mahkemesine sırayla başvuracak, ancak iç hukuk yolları tükendiğinde AİHM’e başvuracaklar. Belki sekiz yıl geçecek bu sürede ve sekiz yıl sonra adalete ulaşacak insanlar, buna “adalet” denebilirse ya da sekiz yıl sonra mesela diyeceksiniz ki sizler: “Affedersiniz, aldatıldık.”

Sadece kişilere değil, kurumlara da dokundu tabii ki OHAL ve KHK’ler. Kadın dernekleri, çocuk dernekleri kapatıldı, televizyonlar kapatıldı ve seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyumlar atandı. Şu anda gördüğünüz gibi bunlar da yetmiyor, muhtarlara da değiliyor aynı zamanda ve gerçekten, eğer sarayı ziyaret etmeyen muhtarlardansanız o zaman vay halinize!

Sevgili dostum, barış akademisyenlerinden adli tıp profesörü Şebnem Korur Fincancı mahkemedeki savunmasında şöyle diyor: “Milan Kundera’nın ‘İnsanın iktidara karşı mücadelesi, belleğin unutmaya karşı verdiği mücadeledir.’ sözünü alıntılayarak başladığım bir yazıda orada da belirttiğim gibi, hakikat ortaya konmadığında toplumsal belleğin bir parçası olamıyor. Toplumsal belleği oluşturamadığımızda toplum olma özelliğini de yitiriyoruz. Bellek oluşturma önüne engeller çıkarma bir tahakküm biçimi olarak da okunabilir. Nilgün Toker Kılınç’ın söz ettiği gibi, bu dünyaya kendimizi gösterme gücünü bu dünyayı düzenleme, kontrol etme gücü olarak gördüğümüzde, artık dünyayı insanlar arası bir dünya olarak değil, nesneler alanı olarak görmeye başlıyoruz. Ölümler de insanlar arasında ve can yakan olaylar olarak görülmekten çıkıyor hâl böyle olunca. İrademizi esir alan bir şiddetle karşı karşıya kalıyoruz. Hakikat tam da irademize sahip çıkmamızın en etkili yollarından biri.”

Evet, hakikat ve hakikate ulaşmak için mücadele etmek irademize sahip çıkmanın ve insan olmanın en etkili yollarından biri. Her ne kadar örneğin Cumhurbaşkanı veya bir bakanın on dakikalık bir konuşması içerisinde dahi hakikatin, gerçeğin 10 kez kılık değiştirdiğine tanık olabiliyorsak, on yayın organının aynı başlıkla çıkarak, aynı yayını yaparak hakikati karıştırmaya, karartmaya çalıştığı tuhaf zamanlardan geçiyor olsak da biz bu yoldan, hakikat yolundan yürümekte kararlıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, az önce insicamınızı da bozduk. Size iki dakika ilave süre veriyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum.

Teşekkür ederim. İki dakikaya gerek yoktu ama teşekkür ederim.

BAŞKAN – Takdir sizin, nasıl kullanırsanız.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Sağ olun.

Evet, bu yolda, bu hakikat yolunda güzelim mesleklerinden uzaklaştırılmış ve mahkemelerde birbirinden değerli savunmalar yapan tüm barış akademisyeni arkadaşlarımızı buradan selamlıyorum. İyi ki varsınız, iyi ki hakikat için uğraşıyorsunuz, iyi ki bu ülkenin geleceğini kuranlardan olacaksınız.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

Gruplar adına son söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Çetin Osman Budak’a aittir.

Buyurun Sayın Budak. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Budak, süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Olağanüstü hâl… Olağanüstü hâl ve olağan hâl var; iki hâl var: Birisi olağan, diğeri olağanüstü hâl. Anayasa’da da bu tanımlanmış. Anayasa “Olağan yollardan eğer yönetemiyorsanız olağanüstü hâli ilan edebilirsiniz.” demiş ama koşullarını koymuş tüm ülke sathında değil. Terör yaşanabilir, bir sıkıntı vardır bir bölgede, geçici olarak yaparsınız. Yani “bir ay” dersiniz, “iki ay” dersiniz, “yirmi dört ay” demezsiniz. “Efendim, 24 Haziran seçimlerini de yapalım, ondan sonra olağanüstü hâli kaldırırız.” mantığı da mantık değildir çünkü 16 Nisanda referandumu yapıp dünyada demokratik ülkelerde olmayan bir işi başardınız. Birincisi, bu.

İkincisi: Yine, demokrasiyle yönetilen ülkelerde olağanüstü hâlde seçimlere gidilmez ve siz seçimlere gittiniz. Sonra, arkasından da “Olağanüstü hâli kaldırdık.” dediniz. Biraz önce söylediğim gibi, olağan yollardan yönetemeyeceğinizi bildiğiniz, anladığınız durumda seçimlere gittiniz ve sonuçta olağanüstü hâli süresiz olarak aslında uzattınız, kararnamelerle ülkeyi yönetmeyi artık yönetim şekli hâline getirdiniz.

Şimdi, buradan şuna girmek istiyorum: 20 Temmuzdan bir gün önce “Bu hain darbe girişimi bizim için Allah’ın lütfudur.” dediniz. Önce durduk, “Ne demek istiyorlar? Bunun altından ne çıkacak bakalım?” dedik. Ertesi gün, 20 Temmuzda olağanüstü hâl kararını açıkladınız.

Sayın Cumhurbaşkanı demiş ki: “Olağanüstü hâl ilanının amacı, ülkemizde demokrasiye, hukuk devletine, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerine yönelik bu tehdidi ortadan kaldırmak için gereken adımları en etkin ve hızlı şekilde atabilmektir. Bu uygulama kesinlikle demokrasiye, hukuka, özgürlüklere karşı değildir.”

Bakalım öyle mi? Şimdi, rakamlarla çalıştım; önce, ekonomiyle ilgili bu olağanüstü hâl nasıl bir tahribata sebep olmuş onu size rakamlarla anlatacağım.

20 Temmuzda ki biz, özellikle 12 Eylül Anayasası’nın faşist bir anayasa olduğunu ve ülkede meri olmasına rağmen bunun devam etmemesi gerektiğini savunuyorduk ve sizler de bunu savunuyordunuz.

20 Temmuzda getirdiğiniz ve olağanüstü hâlde bu referandumla süren o sivil darbe -bize göre- neler getirmiş bakın bakalım: O zaman dolar 3 liraymış 20 Temmuzda, dolar 7 liraya, euro 8 liraya çıkmış; euro da 3,30 liraymış. Firmaların, özellikle reel sektörün döviz açığı 207 milyar dolar yani bugünkü kurla 627,2 milyar lira imiş. Nereye çıkmış firmaların, reel sektörün döviz açığı? 217 milyar dolar yani 1 trilyon 192,1 milyar Türk lirasına çıkmış yine bugünkü kurla, bugün kur 5,60. 20 Temmuzda Türkiye'nin dış borcu 423 milyar dolarmış, Türkiye'nin dış borcu bugün 468 milyar dolara çıkmış. 20 Temmuz sivil darbesinden önce özel sektörün dış borcu 297,2 milyar dolarmış, bugün geldiği nokta, yine özel sektörün dış borcu 317,1 milyar dolara ulaşmıştır. Cari açık 29,4 milyar, bugün geldiği nokta 55 milyar dolar. Yine 20 Temmuzdan önce dış ticaret açığımız 58,1 milyar dolarken bugün gelinen noktada dış ticaret açığı 74 milyar dolara çıkmış arkadaşlar. Çılgın rakamlar değil mi? Evet, çılgın rakamlar. Biraz sonra, sürem yeterse sosyal arızalarını da arka arkaya sıralayacağım.

Türkiye’ye giren doğrudan yabancı sermaye 20 Temmuzdan önce 13,7 milyar dolarken şu anda 10,1 milyar dolara ulaşmış ama bu, sıcak para. Yani özellikle de bu, haziran rakamı, daha bugünkü rakamlara ulaşamadık. En çarpıcı olan da tüketici enflasyonu. 20 Temmuzdan önce tüketici enflasyonu yüzde 7,74 iken bugün yüzde 25 seviyesine çıkmış durumda yani neredeyse 4 katına ulaşmış.

Millî gelirle ilgili bir hesaplama yaptık. 20 Temmuzdan önce millî gelir 862,7 milyar dolar ve bugün gelinen noktada 851 milyar dolar olarak bugünkü kurla hesaplıyoruz. Eğer dolar 7 lira olsaydı bu, çok daha aşağıda olacaktı.

Bu son derece önemli: Hane halkının bankalara borcu 397 milyar liraymış arkadaşlar yani her evin ortalaması bu, bugün gelinen noktada 516,7 milyar liraya çıkmış. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin bankalara kredi borcu 404 milyarken bugün 663 milyar liraya gelmiş. Ekonomik tahribata bakar mısınız? Benzinin litresi 4,5 lira bile değil, bugün 7 liranın üzerinde.

Turizm gelirinde turist başına 700 dolarlar seviyesindeyken -bugün açıklandı- turizmin ortalama rakamı 612 dolara kadar düşmüş. Yani dünyada ne kadar yoksul turist varsa bizim ülkemizde 5 yıldızlı otellerde, her şey dâhil tatil yapabiliyor ama bizim emeklimiz, işçimiz, memurumuz kendi köyüne gidecek parayı bile bulamıyor.

TÜİK’in Yaşam Memnuniyeti Araştırması’nda -2016 rakamı tabii- 15 Temmuz 2016 öncesi rakamı yüzde 61,3; düştüğü yer yüzde 55’e gelmiş, hiç kimse hayatından memnun değil.

Şimdi de geliyoruz sosyal tahribata. Cezaevindeki hükümlü ve tutuklu sayısı 180 bin seviyesindeymiş, bugün gelinen noktada -bunu iktidar mensupları açıkladılar çünkü biz birçok defa müracaat ettik, şu anki cezaevinde tutuklu ya da hükümlü bulananların toplam sayısını istedik, alamadık ama bugünkü bir açıklamadan alıyorum bunu da- şu anda 250 bin kişiye ulaşmış arkadaşlar.

Yine, 15 Temmuz öncesinde 135 gazeteci tutuklanmış -bu da çok yüksek- o dönemde de dünyada 180 ülke arasında 120’nci sıradayken bugün gelinen noktada 157’nci sıraya gelmişiz ve sayı 250’lere ulaşmış durumda.

Masumiyet karinesine aykırı olarak 5.822 akademisyen ihraç edilmiş, pasaportlarına el konmuş, yurt dışına çıkış yasağı getirilmiş. Aynı şekilde, çocuklarına da bu cezayı çektirmektesiniz. 33.497 öğretmen ve idari personel görevden alınmış, 114.729 kişi kamudan ihraç edilmiş.

154 bin kişinin, işçinin grev hakkını engellemişsiniz ve bunu çok açık bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanı “Siz niye şikâyet ediyorsunuz özel sektör, reel sektör, firma sahipleri? Biz sizin için getirdik OHAL’i. Bakın, grev olabiliyor mu?” demişti, hatırlatıyorum. Evet, grev yapılamıyor çünkü bu zihniyet grev kırıcıdır, 154 bin kişi grev hakkını kullanamamış.

624 kadın cinayete kurban gitmiş. 387 çocuk istismara uğramış. Çalışmak zorunda bırakılan 2 milyon çocuğun yüzde 80’i de sigortasız çalıştırılıyor.

Yine, 20 Temmuzdan önce kapanan şirket sayısı 2011’den bu yana yüzde 33 iken şu anda yüzde 50’lere varmış. Rakamlar, dökümler var, uzatmayacağım, çok uzun liste çünkü. Fakat olağanüstü hâlde bugün gelinen noktanın hem ekonomik hem sosyal tablosu da budur. Bu rakamlar TÜİK’ten, Merkez Bankasından, devletin ilgili kurumlarından alınmış, isteyenlere de verebilirim.

Değerli arkadaşlar, bunun dışında, yine ekonomiyle ilgili iflasın ertelenmesi talebi, kış lastiği, epilasyon gibi kararlar kanun hükmünde kararnamelerle alındı. Yani olağan yollardan yönetemediğinizi kararnamelerle, kanun hükmünde kararnamelerle çıkartmaya çalıştınız.

Aynı zamanda, Varlık Fonu’nu kurdunuz, Varlık Fonu’nu. Varlık Fonu varlıklı ülkelerde yapılır. Yani doğal gazı vardır, petrolü vardır ve fazlası vardır, gelecek nesildeki kendi yurttaşları için gelir getirecek yerlere yatırım yapmak üzere ne yaparlar; Varlık Fonu kurarlar. Bizim öyle bir durumumuz var mı? Hem ticaret açığı veren hem cari açık veren bir ülkede Varlık Fonu’nu yine KHK’yle kurdunuz. Ve aynı zamanda da bugün Sayın Cumhurbaşkanı bir şirketin başına kendisini atadı, aynı zamanda damadını da atadı. Üstelik de Türk Hava Yolları gibi, Ziraat Bankası gibi o kadar değerli kurumlarımızın şu anda denetimi artık yok, denetimsiz bırakıldı. Soru sorduğumuz zaman da cevap alamıyoruz.

Yine, Kamu İhale Kanunu kapsamında ihale yasalarını değiştirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Budak, toparlayın.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Gerçi onu daha önce de yapıyordunuz. Her ay Kamu İhale Kanunu’nu değiştirdiniz ama burada KHK’yle artık olağanüstü durumlarda yani sel afeti gibi, aynı zamanda deprem gibi durumlarda satın almada ihaleye çıkma gereği olmadan yapılabilecek bütün ihaleleri bu yolla, kanun hükmünde kararnameyle çıkarttınız.

Son olarak da işsizlik sigortasına ilişkin bir düzenleme yaptınız. 31/12/2017 tarihine kadar işe alınan her bir sigortalı için geçerli olmak üzere işverenlere sigorta prim desteği ve gelir vergisi desteği verilmesine yönelik düzenlemeler yapıldı fakat İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapıldı ve burada 13 milyar lira gibi bir rakam bu fondan aktarıldı; en son yaptığınız devlet bankalarına 11 milyar sermaye aktarımı gibi. Bu arada, 2002 yılından beri işçiye verilen rakam da sadece 14,3 milyar lira.

Rakamlar ortada, durum ortada, tahribat ortada ve kanun hükmünde kararnameyle ilgili bugün bir madde konuşuluyor. Bu konuda ısrar edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Budak.

Değerli milletvekilleri, ikinci bölüm üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi şahıslar adına konuşmalara geçiyoruz.

İlk söz Kocaeli Milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu’na ait.

Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle AK PARTİ saflarına sormak isterim: Niye boş, dinlemek istemiyor musunuz? Gerçek dışı beyanlarınız ve vicdansızca fiillerinizin cevabını dinlemek istemediğiniz için sanırım burada değilsiniz ama ben bu cevapları vereceğim şimdi.

FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) – Sana ne! Sen anlatsana.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Verin bakalım.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Şimdi, en başta “OHAL Komisyonu haftada 1.200 kişiyi değerlendiriyor.” dediniz, AK PARTİ’liler hep böyle söyledi. Ben bu konuyu yıllardır çok yakından takip eden bir insanım. OHAL Komisyonu size bir yalan atmış yine kandırılmışsınız, zaten kandırılmaya da çok elverişlisiniz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yalan söyleme!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Düzgün konuş! Düzgün konuş!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Altmış haftadır cevaplar veriliyor OHAL Komisyonunda. Bakın, ben size bir hesap yapayım: Çok basit, altmış hafta çarpı 1.200; 72 bin kişinin cevabının verilmiş olması lazım. Şu anda 36 bin kişinin cevabı verildi yani OHAL Komisyonu yalan atıyor; Anayasa dışı, hukuk dışı işler yapıyor, hesap çok açık ortada. Zaten OHAL KHK’leri Anayasa’ya aykırı bir şekilde oluşturuldu. Yer, süre ve konu itibarıyla Anayasa’ya uygun olması gerekiyordu ancak süresi itibarıyla uygun değil çünkü OHAL bittiği zaman KHK’leri kaldırmadınız. Konusu itibarıyla kış lastiği ve benzeri bir sürü anlamsız şeyi işin içine kattınız, OHAL’e uygun değildi bu KHK’ler.

Yine, Danıştayın 1989 kararı var. Bakın “OHAL bittiğinde OHAL hükümleri ortadan kalkar.” diyor. Şu anda bunları uygulatmıyorsunuz. Anayasa Mahkemesinin bu Anayasa'yı çiğneyen, Anayasa suçu oluşturan KHK’leri iptal etmesi gerekir ancak “Yürütme de elimde, yasamanın çoğu da elimde, yargı da elimde.” diyorsunuz ve hiçbirini yaptırmıyorsunuz. Bunu cümle âlem de biliyor.

Komisyonun etkin başvuru yolu olmadığını da hepimiz biliyoruz, yargı yolunu uzatmak amacıyla kuruldu. On-on beş sene sonra, ancak insanlar bu retlerden sonra mahkemelerden karşılık bulacak, AİHM ağır tazminat cezalarına çarptıracak Türkiye'yi. Siz “Biz atalım, suçsuz olduğunu ispat etsin.” diyerek işlem yaptınız. İki yılı geçen bir sürede hâlâ sonuçlar açıklanmadı. Kulaktan dolma bilgiler, iftiralarla insanları sorgusuz sualsiz attınız, OHAL Komisyonu diye bir şey kurdunuz ve hukuksuz bir şekilde değerlendirmeler yaparak kafasına göre kararlar veriyor. İnsanları sorgusuz sualsiz “terörist” ilan ettiniz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Boş yere mi yapıldı bu? Darbe olmadı mı? Hiç olmamış gibi konuşuyorsun.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Ancak bu insanların, OHAL Komisyonuna başvuran insanların, 125 bin kişinin 4.300’ü iade edildi. Rakamlarla konuşuyorum, kafadan atmıyorum; 4.300’ü iade edildi. Ancak siz iki buçuk yıla yakın süredir, bu iade edilen insanlara da “terörist” dediniz. Yüzde 71,2 kişinin mahkemesi devam ediyor ve siz bunlara da “terörist” demeye devam ediyorsunuz, yargısız infaz yapıyorsunuz ve özelde çalışma haklarının önüne geçiyorsunuz. Öğretmenlerin çalışma izinlerini iptal ettiniz, özel okullarda da çalışamıyorlar, on binlerce öğretmen çalışamıyor. KHK’li hukukçular avukatlık ruhsatı alamıyor. Bugün bir cinayete daha imza attınız ve KHK’yle ihraç edilen doktorların özel hastanelerde çalışmasının önüne geçecek şekilde bir sağlık kanun teklifi sundunuz, yarın Komisyonda görüşeceğiz. 6-7 bin doktorun özel hastanelerde çalışmasını engelleyecek çok vicdansızca bir teklif. Vicdansızlıkta sınır tanımıyorsunuz. Bakın, 20 bin kişi takipsizlik ve beraat aldı mahkemelerden, hepsi belgeli. Bunları Komisyon umursamıyor, OHAL Komisyonu kurucusu Selahaddin Menteş, adını da vereyim işte, şu anda kendisi Adalet Bakanı Yardımcısıdır; kendisiyle konuştum, bana ne dedi biliyor musunuz, çok skandal bir sözdür bu: “Mahkemelerin takipsizlik ve beraat kararları bizi ilgilendirmiyor, onları biz takmıyoruz, biz irtibat ve iltisaka bakıyoruz." dedi. Nedir bu “iltisak” yahu? Dün “irtica” diye bir kelime vardı, önüne gelen başörtülüye, sakallıya “irtica” adı altında zulmediliyordu. Şu anda da güç sahibi oldunuz, “iltisak” diye bir kelime uydurdunuz, işinize gelmeyeni hukuksuz bir şekilde zulmen mağdur ediyorsunuz. Başka hiçbir anlamı yoktur bunun. Altmış günde dilekçeye cevap verilir, anayasal bir haktır bu ancak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Gergerlioğlu,

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, altı ayda komisyon ancak kuruldu; bir yıl iki ay oldu ve dilekçelere cevap yok. Bu nasıl bir devlet? İnsanlar, bakın, 1 Eylül 2016’da ihraç edildi, bugün 1 Kasım 2018, mahkemelerden beraat almasına rağmen iade edilmiyorlar, ret cevabı alıyorlar. Nerede böyle bir şey var Allah aşkına, sorarım.

Af Örgütü Komisyonu suçladı, Af Örgütünden Andrew Gardner, ithamlardan önce sizi dinlemek isteriz, diyerek randevu istedi. Ancak OHAL Komisyonu randevu vermedi. Nasıl bir komisyon bu? Hiçbir legaliteyle alakası yok, hukuk dışı kararlar veriliyor. Biz görüşmek istiyoruz, görüşmüyor; yabancı yetkililer görüşmek istiyor, görüşmüyorlar. Hukuk dışı kararlar veriyorlar ve kimse bunlardan hesap sormuyor.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sen FETÖ’nün sözcüsü gibi konuşuyorsun.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bu, gizli saklı istihbarat örgütü gibi bir kurumdur, adaletin önündeki en büyük takozdur OHAL Komisyonu.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sen FETÖ’nün sözcüsü gibi konuşuyorsun.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Yatacak yeriniz yok vallahi billahi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Ne bu dünyada ne öbür dünyada verecek tek bir hesabınız yok. Venedik Komisyonu sizi en ağır şekilde uyardı.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Geç onu. Ne oldu?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Ama takmadınız. Dünyayı umursamıyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sakinleştirin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, selamlayalım Genel Kurulu.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Yarın öbür gün ağır tazminat cezalarına Türkiye çarptırılacak.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Biz milleti umursuyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, selamlayalım Genel Kurulu.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bunlar cebinizden ödenmeyecek, bu devletin cebinden ödenecek, kasasından ödenecek.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, Genel Kurula hitap edin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sakinleşsin Sayın Başkan.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Yazıklar olsun size! (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sana yazıklar olsun!

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, süreniz bitmiştir.

Teşekkür ederiz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Hatibe kâğıt mendil verelim, ağzı köpüklendi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Az önce, bugün hiç burada olduğuna şahitlik etmediğimiz sayın vekil “AK PARTİ Grubu yok.” dedi. Bir, biz buradayız, işimizin başındayız. İkincisi, o üsluba 3 kişi daha aynı şeklide başvursa hiç kimse burada kalmaz. Bağırmasından bir şey anlamadık ki. Gürültü var ortada, konuşma yok ki. Bu üsluba hiç kimse kulak açmaz. O yüzden diyorum ki burada kimse yoksa bir de aynaya baksınlar.

Kaldı ki zorla anlamaya çalıştığımız yerlerde Olağanüstü Hâl Komisyonunun gayrimeşru olduğunu falan anlatmaya çalıştılar. O komisyonu ihtiyaç üzerine Meclis kurdu, birçok parti destek verdi. Daha fazla yargılamaya destek olunsun, hızlı iş yapılsın diye kuruldu, mağduriyet azalsın diye kuruldu ama Türkiye’de bir FETÖ darbesi yokmuş gibi, böyle bir sıkıntı yaşanmamış gibi, hiç olağanüstü bir durum yokmuş gibi meseleye yaklaşmanın sağlıklı olmadığı kanaatindeyiz.

HABİP EKSİK (Iğdır) – Kardeşinizdi ama kardeşiniz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Olağanüstü hâli de komisyonu da Meclisin önerisiyle, Meclisin takdiriyle FETÖ’yle kavga için, tüm benzer örgütlerle kavga için bu Meclis kurdu. O yüzden sakin olmakta fayda var diye düşünüyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tutanağa geçsin diye söylüyorum: OHAL Komisyonu Meclis tarafından kurulmuş olabilir ve hukuki, kanuni bir komisyon da olabilir ancak kimseyle kavga etmek için Meclis komisyon kurmaz. Meclisin kurduğu komisyon için “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunu etkili bir hukuk yolu olarak tarif etti.” diyordu sayın vekil dün burada.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Aynen öyle diyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Etkili bir hukuk yolu…”

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Etkili bir iç hukuk yolu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Etkili bir iç hukuk yolu.” olarak ifade ettiğiniz bir komisyon “Kavga etmek için kurduk.” diye nitelendirilmez. Eğer hukuk yoluysa adalet dağıtmak için kurulmuş olması gerekir. Bunun altını çizmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şahıslar adına ikinci konuşmacı İzmir Milletvekilimiz Sayın Mahmut Atilla Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Kaya.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 6 sıra sayılı 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İç Tüzük'ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin ikinci bölümü hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Ülkemiz, 15 Temmuz 2016’da hain FETÖ darbe kalkışmasıyla karşı karşıya kaldı. Büyük Türk milletinin onurlu ve ferasetli duruşu ve dünya tarihinde görülmemiş güçlü bir iradeyle bu tehlike savuşturuldu. Ancak ülkemiz, sadece FETÖ'nün değil PKK, DEAŞ ve PYD gibi terör örgütlerinin de hâlâ hedefindedir. FETÖ ihanet çetesinin olduğu gibi diğer terör örgütlerinin de PKK’nın da PYD’nin de DEAŞ’ın da hedefi milletimizin birliğidir, beraberliğidir, kardeşliğidir, geleceğidir.

Türkiye kendi kararlarını alıp kendi yolunu belirlemeye başladıktan sonra, önümüze çıkan engelleri daha rahat şekilde aşıyoruz. İşte, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu cumhuriyetimizin 95’inci yılında dünyanın en prestijli projesini açarak dosta düşmana gösterdik. Böylece bu işlerin lafla değil, icraatla olduğunu da tüm dünyaya göstermiş olduk.

Demin özellikle kurulmuş olan OHAL Komisyonuna ilişkin sözler ifade edildi. Birinci olarak şunu ifade etmek istiyorum, tamamen yanlış bilgilere dayanan bir konuşma oldu. OHAL Komisyonunun almış olduğu ilk karar 22 Aralık 2017’dedir. Fakat konuşmacı sanki altmış aydır bu Komisyonun çalıştığını… Ki Komisyon da 2017 Ocakta kuruldu, bunu açıkça ifade edeyim.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – 14 Eylülden itibaren kararlar alınmaya başlandı, 14 Eylülden itibaren, 14 Eylül.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Dinle ya! Bir dinle, dinle!

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Dinle, dinlemesini bil!

BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin.

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – İkinci olarak da şunu ifade edeyim, terörle, teröristle arasına mesafe koymayanlardan bizim alacağımız akıl makıl yok kardeşim, onu da bil! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Ne saçma bir laftır o ya!

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – 685 sayılı KHK’yle özellikle kurulan OHAL Komisyonu önüne gelen yaklaşık 132 bin dosyanın 40 bin tanesini şu an karara bağlamıştır ve haftalık 1.200 adet karar vermek durumunda da bulunmaktadır.

Bu KHK, terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum ve gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da irtibatı bulunan kamu görevlileri hakkında kamu görevinden çıkarma, rütbelerini geri alma, unvanlarını geri alma, belirli lisanslarını iptal etme, hak ve yetkilerini kullanmalarının iptali ile bir kısım kamu görevlilerinin geri alınması ve bir kısım kurumların da kapatılması hakkında düzenlemeler içermektedir.

Değerli milletvekilleri, özellikle gündemde birkaç gündür devam eden bir konuya ilişkin görüşlerimi de ifade edip konuşmamı tamamlamak istiyorum.

Bakın, benim de Tunceli Nazımiye Jandarma Komando Bölük Komutanlığında asteğmen ve tim komutanı olarak görev yaptığım esnada görev sebebiyle özellikle kış şartlarında pek çok defa gittiğim Sarıyayla köyü Sarıbudak mezrası kırsalında 2 askerimiz donarak şehit oldu. Ben, şehit olan uzman çavuşlarımız Ferruh Dikmen ve Asım Türker’e Allah’tan rahmet diliyorum. İçişleri Bakanımız ve Tunceli Valimiz bu konuya ilişkin gerekli müfettişlerin görevlendirildiğini ve incelemenin başlatıldığını ifade ettiler.

Ben orada görev yapmış, bulunmuş bir kardeşiniz olarak şunu ifade etmek isterim: Terörle, teröristle mücadele zordur ama özellikle Tunceli gibi mevsim şartlarına ve arazi yapısına sahip yerlerde daha da zordur. Oraya giderken “ölürsem şehit, kalırsam gazi” anlayışıyla gidersiniz. Bir gün diye başladığınız operasyonlar haftalarca sürebilir. Sırt çantanızda onca yükle günlerce arazide dolaşırsınız. Kış şartlarında ıslanırsınız, daha kurulanmadan tekrar ıslanırsınız ve daha sonra da o gece şartlarında karın içinde, dağlık alanda o geceyi geçirirsiniz ve ateş yakamazsınız yeriniz belli olmasın diye. Mühim olan siz değilsinizdir, mühim olan görevinizdir. Göreviniz de ay yıldızlı bayrağımızın düşmanlarıyla, milletimizin düşmanlarıyla mücadele etmek, yurdu yaşatmak için de can vermektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaya, toparlayalım.

Selamlamak için söz veriyorum, buyurun.

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Bunları yaşamayanlar da bu mücadeleyi yüreğinde hissetmeyenler de bunları bilemezler. Onun içindir ki bunu bilmeyenlerin, özellikle bu konuya ilişkin bunu yüreğinde hissetmeyenlerin “Eksi 40 derecede el âlem artık havuza giriyor, bir uyku tulumu dahi mi gönderemediniz?” diye bu şanlı ve kahramanca mücadeleyi maalesef eleştirdiklerini görüyoruz.

Bakın, bugün Türk ordusu terörle mücadelede dünyanın en tecrübeli ordusudur. Bizim ordumuzun kullanmış olduğu pratikler ve teknik imkânların hepsi tüm dünyada karşılık bulmaktadır.

Dolayısıyla böyle bir konunun, böyle kahramanca bir mücadelenin siyasi polemik konusu -günlük özellikle- yapılmaması gerektiğini ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gergerlioğlu.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Efendim, ben konuşmamın başında “Gerçek dışı beyanlar için beni iyi dinleyin.” demiştim ama sayın konuşmacı beni iyi dinleyememiş. Ben ona bilgisel hatırlatmalarda bulundum.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ikinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – OHAL Komisyonunun 23 Ocak 2017’de kurulmasına karar verildi. Altı ay kadar beklendi, savsaklandı. 8 Temmuz 2017’de müracaatları almaya başlayacağını söyledi. 14 Eylül 2017’de müracaatlar bitti ve değerlendirmeye başladı. 22 Aralık 2017’de ilk sonuçlarını açıkladı ve bugün 1 Kasım 2018, 36 bin başvurunun 33.700’ünü reddetti.

Bakın, OHAL Komisyon ret raporları elimde, komisyon raporları, yüzlercesi daha var elimde. Bunlar o kadar komik ki gülersiniz. Bir devlet nasıl böyle cevaplar verir? Bir şahıs adına cevap verilmiş, bu cevabın içinde bir başka şahsın T.C. bilgileri ve bilgileri var; karmakarışık çorba gibi cevaplar verilmiş. Adam beraat etmiş, beraat etmesine rağmen ret vermişler veyahut da “kurum kanaati” denilerek hukukta hiçbir anlamı olmayan ifadelerle kişinin başvurusunu reddetmişler; böyle yüzlerce başvuruyu değerlendirdim. Biz kafadan konuşmuyoruz, bu büyük zulmü eleştiriyoruz, bunu sizlere tüm raporlarla bire bir saatlerce de ispatlamaya hazırım.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şahıslar adına konuşmalar da sona erdi.

Şimdi bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemini başlatacağız.

Sayın Gürer...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

OHAL kapsamında binlerce mağdur yaratıldı. Hakkında soruşturma dahi açılmadan işinden edilenler hak arıyorlar, gidecek yer bulamıyorlar. Komisyon kuruldu ama müracaatları sonuç bulmuyor. Askerî okul öğrencileri mağdur. Kamuda memur olup işten çıkarılan, suç bulunamayan işe dönecek mi, dönemeyecek mi; bu konuda başvuracağı yer de yok. Bugün bir harita mühendisi geldi, hakkında hiçbir suçlama yok. Ablasıyla ilgili bir suç varsayımı üzerine işinden olmuş “Ben işime dönmek istiyorum, mağdurum.” diyor, nereye başvuracağını bilmiyor.

Bunun yanında, belediyelerde güvenlik soruşturması sonucu işinden olanlar var. Bu kişilerle ilgili herhangi bir dava yok, yargılanma yok, yalnızca herhangi bir toplantıya katılmış olmaları işinden olmalarını getirdi. Bu konuda Hükûmetin, iktidarın bir düzenleme yapıp yasal anlamda suçu olmayanların tekrar işlerine iadesinin gerçekleşmesini diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünver...

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Tarım Bakanına sesleniyorum: Geçtiğimiz günlerde Tarım Bakanı Sayın Pakdemirli “çiftçiye müjde” sunumuyla buğday ve arpadaki gübre desteğinin dekara 4 liradan 8 liraya yükseltildiğini açıkladı. Son on altı yıl boyunca tarım ve hayvancılığın hep geriye gittiği Türkiye’de, sektöre yabancı bir bakanın varlığı maalesef çiftçimizin gelecek umutlarını kırmaktadır. Zira Sayın Bakan, 2015’te 6 lira 60 kuruş, 2016’da mazot desteğiyle birlikte 11 lira, 2017 ve 2018 Martındaki tebliğe göre 4 lira olan gübre desteğinin artırılmasının çiftçimize müjde olacağını sanmaktadır. Desteklemedeki bu artış, gübrenin çuvalının 70 liradan 150 liraya yükseldiği piyasada bir anlam ifade etmemektedir. Çiftçimizin beklentisi, yaraya merhem olmayan destekleme artışları değil elektrik, tohum, gübre, mazot gibi girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve tarlasından kaldırdığı ürünün para etmesidir. Eğer bunu yaparsanız o zaman çiftçimize müjde vermiş olursunuz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Ticaret Bakanına soruyorum: Ekonomide yaşadığımız krizle birlikte birbiri arkasına gelen zamlarla dar gelirli vatandaşlar çok zor duruma düşmüşlerdir. Özellikle, emeğiyle geçinen işçinin, çiftçinin, emeklinin durumu perişandır. Buna rağmen doğal gaz ve elektriğe 1 Ekimden geçerli olmak üzere konutta yüzde 9, sanayide yüzde 18,5 zam gerçekleştirdiniz. Sanayide yapılan bu yüksek oranlı zam, üretimi düşürecek, fabrikaların kapanmasına sebep olacak, işsizliği artıracaktır. Ayrıca, bunlar için, konutlarda ve sanayideki bu zamların durdurulmasını düşünüyor musunuz?

2) Çiftçinin kullandığı mazota, gübreye, yeme, ilaca, tohuma yüzde 100’lük zamlar gelmiştir. Çiftçilerimizin maliyetlerini aşırı yükseltecek olan bu zamları ne zaman durduracaksınız?

3) Döviz kuruna bağlı olmayan, tamamen yerli üretim olan tavuk etindeki yüzde 200’lük zammı, domates salçasındaki yüzde 100’lük zammı, damacana sularındaki yapılan yüzde 60’lık zammı ne zaman durdurmayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dün akşamki oturumda da sormuştum Sayın Komisyon Başkanına ama kısmen cevap aldık, kısmen alamadık; tekrar sormak istiyorum. Haklarındaki adli ve idari soruşturmaları tamamlanan veya yargılamalar sonucunda beraat eden ancak dosyaları komisyonda bekleyen şu anda kaç kişi var? Bu konuda elinizde istatistiki bir bilgi var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizdeki yer fıstığının çok önemli bir bölümü Adana’da ve Ceyhan ilçemizde üretilmektedir. 2018 yılının üretimi yaklaşık 150 bin ton olup bunun 90 bin tonu Adana’da yapılmıştır. Yer fıstığı üreticilerimizin de diğer üreticilerimiz gibi çok büyük sorunları bulunmaktadır. Bu sorunların başında, sanayide yağ ve yem ham maddesi olarak kullanılsa bile asıl kullanım alanı çerezlik olmasından dolayı, yer fıstığının yağlı tohum desteklemesi kapsamına alınmaması gelmektedir. Yer fıstığı üreticileri sadece çerezlik kullanım ticaretine mahkûm edilmektedir. Bu yıl tüccarın piyasadan çekilmesi sonucu binlerce ton yer fıstığı depolarda kaderine tek edilmiş durumdadır. Ticaret Bakanını bu haklı feryadı duymaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Burada bazı hatipleri dinleyince “Roma’yı da mı biz yaktık?” diyesi geliyor insanın.

Allah, insanları kadın ve erkek olarak yaratıp tüm insanları yine bu ikisinden türetti ve yeryüzüne yaydı, kadın ve erkeklerin arasına da sevgi koydu. Bu, Allah’ın ayetlerindendir. Kadın mı, erkek mi olacağımıza da biz kendimiz karar vermedik. Kadın annemiz, kızımız, eşimiz, gelinimizdir. En hayırlılarımız eşlerimize karşı hayırlı olanlarımızdır. Bizde kadın Havva’dır, Hatice’dir, Aişe’dir, Fatıma’dır, Hayme Ana, Zübeyde Hanım, Kara Fatma, Satı Kadın, Senem Ayşe’dir, kadın veli Rabia-tül Adeviyye’dir. Peygamberimiz, Hatice’nin cennette olduğunu bildirmiş ve “Kızım Fatıma ciğerparemdir, onu sevindiren beni sevindirir, onu üzen beni üzer.” buyurmuştur. Cennet bile ayaklarının altına serilen kadın başımızın tacıdır. Kadın hakları savunucuları kadın haklarının ne olduğunu gelip biz Müslümanlardan öğrensinler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Sayın Başkan, 15 Temmuz alçak kalkışmasının üzerinden tamı tamına sekiz yüz sekiz gün geçti. İktidar bu sekiz yüz sekiz günün yedi yüz yirmi dokuz gününde ülkeyi olağanüstü hâl yetkileriyle donatılmış bir şekilde yönetti. Bu yetkiye dayanarak 29 Ekim 2016’de çıkarılan KHK’yle tüm kamu görevlileri için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması şartı getirildi. Mesele, bunun doğruluğu veya yanlışlığı değil, bu güvenlik soruşturmalarının süresidir. Mevzuata göre en fazla iki ay içinde tamamlanması gereken güvenlik soruşturmaları şimdilerde dört ayı geçiyor. Örneğin, sağlıkçılar KPSS’ye girip başarı göstermişler, bu yılın mayıs ayında atamaları yapılmış ancak hâlâ görevine başlayamayanlar var. Sebep, bir türlü bitirilemeyen güvenlik soruşturmaları. Eziyete dönüşen bu duruma artık bir son verin. Gerekli bütün koşulları sağladıkları hâlde aylardır güvenlik soruşturmalarının sonuçlandırılmasını bekleyen gençlerimizin sesine kulak verin.

BAŞKAN – Sayın Karataş… Yok.

Sayın Komisyon, söz hakkı sizde.

Buyurun.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Gürer, OHAL uygulamalarıyla işten atılanlardan yargıda beraat edenlerin ne zaman, nasıl işe dönecekleriyle ilgili bir soru sordu, birinci soru. Şimdi, Türkiye bir hukuk devleti. OHAL Komisyonu bir iç hukuk yargı yolu olarak, müracaat yeri olarak kabul edildi. Ağır da işlese burada alınan kararlar sonunda insanların hem işe müracaat hem diğer haklarını talep etme hakları idare ve yargı nezdinde geçerli. Dolayısıyla ülkemizin geçirdiği ağır travmayı da göz önüne alırsak sorun olmadığını söylemek yanlış olur ama sistem çalışıyor, devam ediyor ve bu eleştirileri de hem ilgili bakanlara hem komisyona, Meclisteki vekillerimizin görüşü olarak iletiyoruz.

Sayın Ünver, Sayın Tarım Bakanının buğday ve arpa desteğiyle ilgili “müjde” diye yaptığı açıklamaları eleştirdi. Bu eleştirileri mutlaka ileteceğiz. Aslolanın çiftçinin yüzünün gülmesi için girdi maliyetlerinin düşürülmesi gerektiği görüşünü ileri sürdü. Elbette girdi maliyetleri üzerinde çalışmak gerekir. Bu görüşleri komisyonumuz Sayın Tarım ve Orman Bakanımıza iletecektir.

Sayın Arslan, aynı şekilde, doğal gaz, mazot gibi tüketim mallarına yapılan zamları eleştirerek bunlarla ilgisi olmayan tavuk etinde bile zam olduğunu belirtti ki bu konuda enflasyonla mücadele için malum bir kampanya başlatıldı. Türkiye’de özel sektör bu anlamda önemli bir destek verdi ama dolar kurunun oynamasıyla psikolojik bir durumun oluştuğu da ortada ama hamdolsun, doların inme seyrine girmesiyle bu zamlarla ilgili de düzenlemelerin olacağını düşünüyorum.

Şunu çok anlamadım: Yani bir bakanın veya başka birinin emirle, talimatla fiyatları da düşüreceği gibi bir şey herhâlde söz konusu olamaz diye düşünüyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Zabıta gidiyor ya Başkanım.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Aynı şekilde Sayın Tutdere “Bu yargıda aklananlarla ilgili elinizde istatistiki bilgi var mı?” dedi. Şimdi OHAL Komisyonuyla dünden beri görüşüyorum arkadaşlar. Bir kere OHAL Komisyonu Başvuru Takip Sistemi üzerinden komisyona yapılan başvuruların safahatı ve kararın sonucu, kabul ve ret hakkında tüm ilgililer bilgi alabilmekte mevcut hâlde.

Gene, komisyonun bizzat ifade ettiği şey: Komisyon yargıda aklananları UYAP üzerinden takip ederek onların dosyalarını öne almakta. Biraz önce teyiden bir daha aradım, “Beraat alan, takipsizlik alanlarla ilgili dosyaları öne aldırıyoruz ve onları süratle görüşeceğiz, görüşüyoruz.” dedi.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İşe dönen var mı işe? İşe dönen rakamı var mı, işe dönen?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Nasıl?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İşe geri iade edilen rakamı var mı?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – 3.700.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Aklananlardan elbette işe dönenler var. Yani benim elimde bir rakam yok.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – 3.700 Başkanım.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - 3.700 iade edilen o.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İş başı verilen yok.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Evet, 3.700 komisyon tarafından bizzat iade edilen. 2.700, ben de var, önümde var.

Şimdi, burada bir şey daha… Yargıda aklananları söyledim, komisyonun bunu takip ettiğini ifade ettim.

Sayın Sümer seçim bölgesiyle ilgili, yer fıstığı üreticisiyle ilgili bir sorunu gündeme getirdi, bunu Sayın Bakana ileteceğiz.

Hemşehrim, seçim bölgemin milletvekili -mesleğinin gereği- soru-cevaba renk kattı Sayın Kılıç; kadın haklarıyla ilgili bakış açısını sundu, o da kendi zaviyesinden bir katkı sağladı; teşekkür ediyorum.

Sayın Hancıoğlu gene aynı şekilde güvenlik soruşturmalarının uzamasından bahsetti. Bu konuda hassas olunması gerektiğine ben de katılıyorum, bunun için de bu görüşlerinizi gerek Adalet Bakanımıza gerek İçişleri Bakanımıza ileteceğiz. Şartlar ne kadar ağır olursa olsun bu soruşturmaların bir an önce tamamlanması, objektif olması konusunda duyarlılığı sayın bakanlara ileteceğimizi ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Soru-cevap işleminde biraz bakiye kalan süremiz var.

Sayın Kaya…

AHMET KAYA (Trabzon) – Trabzon’umuzun büyükşehir olmasıyla birlikte, köy iken mahalleye dönüştürülen yerlerde büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Ortahisar ilçemizin İncesu Mahallesi’nde vatandaşlara “Evlerinize yeni su getireceğiz, su sayaçlarınızı takın.” denmiştir, vatandaşlar da evlerine su sayaçlarını takmıştır. Fakat köye yeni su getirilmediği gibi, atadan, dededen kalma kendi imkânlarıyla yetmiş seksen yıl önce yaptıkları boru hattından gelen göze sularına fatura çıkarılmaya başlanmıştır. Üstelik bu göze sularının kanalizasyon karıştığı için içilemez olduğu yönünde raporları vardır. Buradan Trabzon Büyükşehir Belediye yetkililerine sesleniyorum: Başta İncesu Mahallemiz olmak üzere, yeni mahalle olan tüm yerlere temiz ve içilebilir su verilmesini ve ondan sonra fatura göndermeleri gerektiğini hatırlatıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, bu şekilde, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Değerli milletvekilleri, 5’inci madde üzerinde, ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alıyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı KHK’nin 5’inci maddesinin KHK metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                Adnan Selçuk Mızraklı                                       Abdullah Koç                                               Kemal Peköz

                                          Diyarbakır                                                         Ağrı                                                             Adana

                                          Oya Ersoy                                             Dilşat Canbaz Kaya

                                            İstanbul                                                        İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                         Özgür Özel                                                Özgür Karabat                                               Murat Bakan

                                             Manisa                                                         İstanbul                                                           İzmir

                              Saliha Sera Kadıgil Sütlü                                        Murat Emir                                                  Ayhan Barut

                                            İstanbul                                                         Ankara                                                          Adana

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

Önergeler üzerinde söz isteyen, Diyarbakır Milletvekilimiz Adnan Selçuk Mızraklı.

Sayın Mızraklı, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Mızraklı, süreniz beş dakika.

ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

5’inci maddenin içeriğini biliyorsunuz, tekrardan içeriğe girmeyeceğim -asker şahıslar üzerine- fakat girişe baktınız zaman 18.632 asker ve polisten bahsediliyor. 17 Temmuz günü o dönemin Başbakanı, şimdiki Meclis Başkanımız Binali Yıldırım “2.839 asker bu işe karışmış.” diyor, o günün tespiti öyle; arkasından sayılar giderek kabardı, kabardı… Hani, hepimizin de bildiği gibi 130 bini aşkın insandan, aileleriyle beraber düşündüğünüzde 1 milyona varan bir gruptan bahsediyoruz, mağdur edilmişlerden bahsediyoruz. O dönemde dönüldü, “Bir byLock sistemi var, bu byLock sisteminin üzerinden biz bunları tespit ettik.” denildi; bugün dikkat ettim, hiç kimse byLock’tan bahsetmedi, byLock vardı. Bu ülkede, koskoca… Hani, demin bir arkadaşınız söyledi, teknolojisi itibarıyla dünyayla yarışan bir teknolojinin kullanıldığını söyledi; bu teknolojiye sahip olanlar 200 bin kişinin kullandığı byLock’tan habersizmişler(!)

Beraberinde, hatırlarsanız, “Fuat Avni” diye bir hesap vardı; o hesabın üzerinden her gün, böyle, ilginç birtakım ifadeler yer alırdı; herkes de takip ederdi, herkes de bilirdi. Yani, sokaktaki Ali Kemal’in bildiğini devletin başındakilerin bilmemesi, devletin istihbarat teşkilatlarının bunun hiç farkında olmaması garip. Hani, 2 kişinin bildiği sır değildir; 200 bin kişinin kullandığı bir pencereden, bir iletişim ağından haberi olmayan bir sistem.

Devam ediyoruz; baktığınız zaman ilginçlikler var yani, beraber bu ilginçlikleri ortaya koyalım. Bakıldığı zaman, işte, şu ifadeleri ben söyleyince siz kimlere ait olduğunu çok iyi çıkartacaksınız: “Bakın, yirmi sene önce söylenseydi, on beş sene, on sene, üç dört yıl öncesine kadar bile ben inanın bu kadarını düşünmüyordum ama ne yazık ki ciddi manada yanılgıya düşmüşüz, Allah bizi affetsin, affetsin.” Ama kendinize af beklerken eğer diğerlerine karşı zalim olursanız o zaman buraya yine bir soru işareti koyarız.

Devam ediyorum: Ziya’dan haberi alıyor, koskoca MİT Başkanı haberdar olmuyor. Bütün bunların üzerine baktığımız zaman yine o dönemin Başbakanı Sayın Binali Yıldırım “Ya, bu işlerde at izi it izine karışmaya başladı.” dedi yani tereddütlüydü, müteredditti. Onun bu kadar mütereddit olduğu durumda bu OHAL Komisyon kararlarının hakikaten adaleti tesis ettiğini düşünüyor musunuz? Oturup ellerimizi vicdanımıza koymamız lazım.

Biraz evvel Komisyonla aranızda müşavere yaparken bir 2.700 rakamı geçti, bir 3.700 rakamı geçti. Duydum, izledim. Bakın, arada bin gibi bir rakam farkı var. Bu 3.700 lira yerine 2.700 lira olsa “Bin lira önemsizdir.” dersiniz ama aileyse, kişiyse bin aile eder, bin aile. Kendi ailenize bakın, o bin kişinin bin aile olması olgusundan hareketle ortada ciddi anlamda vicdanları rahatsız eden bir durum vardır.

Ben çok fazla şeye gitmeyeceğim, sadece bir hukuk devleti tarifini tekrar okuyacağım: “Hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her anlamda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa’nın bulunduğunun bilincinde olan devlettir.” diyor. Bunu biz yine Anayasa’mızın 2’nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu şeklindeki ifadeyle de görmek durumundayız ve bu ilkelerden bir tanesi de yani bu hukuk devletinin birtakım normları var, birçoğunuz benden çok daha iyi biliyordur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Devamla) - İşte, bu çerçevede baktığımız zaman hukuk devleti yara alıyor. Yasama organının bu hukuksuzluğa son vermesi gerekiyor.

Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekilimiz Sayın Ayhan Barut.

Buyurun Sayın Barut. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekillerim, ülkemiz bugün maalesef tarihinin en karanlık dönemini yaşıyor. Demokrasi, laiklik, adalet, hukuk ve ekonomi gibi bu konudaki birçok değer zarar gördü.

Yine üzülerek söylüyorum ki siyasi ve ekonomik krizin en büyüğüyle karşı karşıyayız. Sanayicisinden esnafına, çiftçisinden üreticisine ve değer yaratan herkes çıkmaza sürüklenmiş bir durumdadır. Bu karanlığın elbette ki bir nedeni de 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimidir.

İki yıllık OHAL sürecinde 36 tane kanun hükmünde kararname çıkarıldı. Gazetelerden sendikalara, vakıflardan derneklere onlarca kuruluş kapatıldı, aralarında öğretmenden doktora, öğretim görevlilerinden askerlere, polislerden yargıçlara kadar 130 bin kamu çalışanı ihraç edildi, üniversitelerden ihraç edilenlerin sayısı 7.080’e ulaştı, 160 bin kişi hakkında gözaltı işlemi yapıldı; on binlerce kişi ya tutuklandı ya da soruşturma başlatıldı.

Değerli milletvekilleri, ne ilginçtir ki son yayınlanan 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin seçimden önce 4 Haziranda hazırlandığı ve parlamenter sistemden kaldırılan Bakanlar Kurulu imzasıyla 8 Temmuzda yayınlandığı ortaya çıktı. 18.632 kamu çalışanını daha ihraç eden kanun hükmünde kararnamelerin ilgili bölümünde kişilerin neden ihraç edildiğinin de gerekçeleri not düşüldü. Görüldüğü üzere bazı kişiler kurum kanaati, bazı kişiler ise sosyal medya gerekçe gösterilerek ihraç edildi. Ne kadar trajikomik bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteren bu husus, aslında bugün bu yaşananları özetliyor durumdadır.

OHAL kaldırıldı fakat OHAL yasallaşarak yürürlüğe girdi. Türkiye, insan haklarından yargıya, demokrasiden bağımsızlığa, basın özgürlüğüne her alanda geriye doğru sürüklendi. Örneğin, valilere şüpheli gördüğü kişiyi on beş gün şehirden atma, toplantı ve gösteri yapanları engelleme yetkisi verildi. Mesela, getirilen yeni yasayla, üç yıl boyunca, hakkında soruşturma açılan kamu görevlilerinin sadece kendilerinin değil eşlerinin, çocuklarının pasaportları bile iptal edilebiliyor. Hani nerede kaldı suçun şahsiliği o zaman? Bir kişi suç işlemişse eşinin ve çocuklarının ne kabahati var? Böyle bir uygulama olabilir mi, sorarım sizlere. Yasaya konulan bir geçici maddeyle kolluk kuvvetlerine yasanın çıktığı tarihten itibaren üç yıl sürecek OHAL ve benzeri yetkiler de tanındı. Örneklerini çoğaltabileceğimiz bu tür girişimler ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti’nin saygınlığına zarar vermektedir.

Değerli milletvekilleri, biz tüm darbelere de darbecilere de karşıyız. Bugün ülkemizde yaşanan adaletsizliğin temellerinden biri 15 Temmuz darbe girişimidir ancak darbeyi fırsat bilip olağanüstü hâl ilan eden ve çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle üniversitelerden binlerce akademisyenin görevine son verilmesi, hapishanelerin gazetecilerle dolu olması, milletvekillerimizin hapiste olması bugün çok acıdır ki bu ülkede hakkın da yok, hukukun da yok, adaletin de yok olduğunu göstermektedir.

İşte, bu nedenledir ki Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu hakkı, hukuku, adaleti yeniden tesis etmek için dünya gündemine oturan bir yürüyüş gerçekleştirdi. Kendisine buradan sizlerin huzurunda bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Bugün Türkiye’de 81 milyon adalete susamıştır değerli milletvekilleri. Bu toplumun en az yüzde 80’i ülkede adaletin olmadığını söylemektedir. İşte, bu nedenle ilk hedefimiz hak, hukuk ve adalettir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak dik duracağız, asla ödün vermeyeceğiz; hakkımızı, hukukumuzu sonuna kadar arayacağız; zalime, zulme teslim olmayacağız.

Ülkemizde yaşanan kara tabloyu gören aklı başındaki herkes çözüm için öncelikle ülkemizde rayından çıkan liyakate dayalı devlet düzeninin yeniden kurulması, çağdaş hukuk sisteminin yeniden inşa edilmesi, temel insan haklarına saygılı bir yönetim anlayışının egemen kılınması, tüm özgürlüklerin yeniden sağlanması gerektiğini söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Barut.

AYHAN BARUT (Devamla) – 29 Ekim Pazartesi günü, savaştan, yokluktan, kıtlıktan çıkan ülkede Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarının önderliğinde kurulan cumhuriyetin 95’inci yılı kutlandı. Doksan beş yıl öncesinden günümüze üretim, kalkınma, gelişme, refah, bolluk, çağdaş bir gelecek için ne yapılması gerektiği çok açık bir biçimde ortada durmaktadır. Atatürk’ün izinde, onun ilke ve devrimlerine bağlı, komşularımızla iyi ilişkilere dayalı barışçıl bir yönetim anlayışı hepimize bu ülkede derin bir nefes aldıracaktır değerli arkadaşlar. KHK’lerle, OHAL’le, tek adam rejimiyle, baskıcı politikalarıyla, bağımlı yargısıyla, liyakatsizliğiyle bu kara düzen çağdaş dünyaya da insanlığa da yakışmıyor; aklın yolu budur. Türkiye Cumhuriyeti bizimdir, hepimizindir; bu ülke bizim, başka bir vatanımız yoktur.

Hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 5’inci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “yararlanamazlar” ibaresinin “faydalanamazlar” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                       Lütfü Türkkan                                               Hasan Subaşı                                            Zeki Hakan Sıdalı

                                            Kocaeli                                                         Antalya                                                         Mersin

                                       Feridun Bahşi                                                Bedri Yaşar

                                            Antalya                                                         Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Samsun Milletvekilimiz Sayın Bedri Yaşar.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; olağanüstü hâl kapsamında çıkarılan 35 kanun hükmünde kararnamenin sonuncusu olan 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname üzerinde söz almış bulunuyorum.

Teklifimiz açık ve net, işte “yararlanamazlar”ı “faydalanamazlar” yani bu iki tane kelime arasında hangi bir farklılık var ki Komisyon buna da katılmıyor, bunu da anlayabilmiş değiliz.

İYİ PARTİ olarak darbenin her türlüsüne karşı olduğumuzu defalarca ifade ettik. Buradan bir kez daha ifade edelim. Biz darbenin her şekline karşıyız. Türkiye Cumhuriyeti’nin aleyhine gerçekleştirilmesi düşünülen her türlü fiile karşıyız.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz FETÖ darbesini Türk Silahlı Kuvvetlerinin vatansever subayları ve hangi siyasi partiye oy vermiş olursa olsunlar Türk devletinin vatansever ve demokrasiye bağlı evlatları önlemiştir. Ülkemize karşı gerçekleştirilmesi düşünülen hain planlara yekvücut siper olunmuştur. “Vatana ihanetin nedeni olmaz, bedeli olur.” denmiştir. Vatandaşlık bilincinde buluşarak ortak hareket edilmiştir.

İYİ PARTİ olarak AK PARTİ Hükûmetinin birbiri ardına çıkardığı, içeriğinde neyin olduğu, neyin kapatıldığı, kimin hangi gerekçeyle görevden alındığı, kimin neden ihraç edildiği, hangi kurumun nereye bağlandığı, kime ne görevler verildiği belli olmayan; halka açıklanmayan, şeffaflığı olmayan; tartışmaya, görüş alışverişine kapalı; yeri geldiğinde keyfî uygulamaların da yapıldığını düşünmenin mümkün olduğu kanun hükmünde kararnamelerin hiçbirini onaylamadık, onaylamıyoruz, onaylamayacağız.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğimizde, İYİ PARTİ Grubu olarak FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılmasıyla ilgili 2 kez önerge verdik, 2’si de reddedildi.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik gerçekleştirilmesi planlanan her türlü hain plana karşı olduğumuzu ifade etmiştik ama bu FETÖ olaylarından dolayı oluşan mağduriyetlerin de giderilmemesi toplum vicdanında derin yaralar açmıştır. Dolayısıyla, geciken adalet, adalet değildir.

Aynı şekilde, fındık fiyatlarını tespit ederken, temmuz ayında belli olması lazım gelen fiyatları Kasım ayının 1’i itibarıyla açıkladınız, tüketici elindeki fındıkların yüzde 60’ını, 70’ini sattı; 11-12 liradan satılan fındıktan yüzde 15, yüzde 20 bizim üreticimiz zarar etti ama o bölgedeki belli şirketler bundan nemalandılar.

Aynı mağduriyetler çerçevesinde bugün Türkiye'deki iş dünyası, müteahhitlerimizin -buradan sesleniyorum- hepsi inanılmaz güç durumdalar. Türkiye'ye yönelik kur ataklarının ardından iş dünyasının maliyetlerinde ciddi oranda artışlar olmuştur. Bu nedenle, yapım işleri de dâhil, sözleşmelerin gözden geçirilmesi gerekmektedir. Fiyat artışlarıyla telafi edilemeyecek işler için tasfiye imkânının tanınması, devam eden işlerde de fiyat farkı kararnamesi çıkarılması ve bu kararnamenin yapım işleri dışında işleri de kapsaması önemli bir çözüm yöntemi olacaktır. Eğer biz bugün müteahhitlerle ilgili bu kararnameleri çıkarmadığımız takdirde konkordato olaylarının bol miktarda olacağını, iflasların bol miktarda olacağını bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Bütün müteahhitlerimizin talebi bir an önce bu fiyat farkı kararnamesinin çıkması, bu mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi. Aynı şekilde, özel sektör müteahhitlerimiz, bizim tabirimizle “yap-sat” diye tabir ettiğimiz müteahhitlerin şu an inşaatlarının yüzde 70’i durmuş vaziyette. Devletin, elindeki projeleri 0,98 faizle kredilendirerek yaptığı satışları satış olarak algılamak doğru değil. Onların rakibiymiş gibi… Özellikle kendi imkânlarıyla inşaat yapanların -10 daire, 20 daire, 30 daire- bunların daire satmaları orta yerden kalkmıştır. Bankalarda oluşan yüzde 40’lık faizlerle, aylık yüzde 2 faizlerle piyasanın canlanması mümkün değildir. Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun, bu yönde de adımların atılması, müteahhitlerin bu mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Yaşar.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Sizin de bildiğiniz gibi, müteahhitlerin kullandığı malzemelerin önemli bir miktarı ithalata dayalı malzemeler; demir öyle, alüminyum öyle, bakır öyle. Bunların fiyatlarına baktığınız zaman, dolarda her ne kadar aşağı yönde bir eğilim olsa bile bu, maalesef, piyasa fiyatlarına yansımamıştır. Siz ne yaparsanız yapın “Türkiye şöyle aştı krizleri, böyle aştı krizleri.” deseniz bile inanın, piyasada inanılmaz bir durgunluk var. Bu durgunluğun da bir an önce giderilmesi lazım, bu mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi lazım. Problemleri halının altına süpürmeyle bu mağduriyetleri gidermemiz mümkün değil. Daha fazla gecikmeden bu kararnamenin çıkarılmasını talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yaşar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5’inci madde kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.07

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Değerli milletvekilleri, 6’ncı maddenin görüşmelerine başlayacağız.

6’ncı madde üzerinde 2’si aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge bulunmaktadır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir.

Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı KHK’nın 6’ncı maddesinin KHK metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                               Gülüstan Kılıç Koçyiğit                                      Ali Kenanoğlu                                                 Hüda Kaya

                                               Muş                                                           İstanbul                                                        İstanbul

                                        Habip Eksik                                           Dilşat Canbaz Kaya                                         Züleyha Gülüm

                                               Iğdır                                                           İstanbul                                                        İstanbul

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahiplerini okutuyorum:

                                         Özgür Özel                                                Özgür Karabat                                               Murat Bakan

                                             Manisa                                                         İstanbul                                                           İzmir

                              Saliha Sera Kadıgil Sütlü                                        Murat Emir                                           Nazır Cihangir İslam

                                            İstanbul                                                         Ankara                                                         İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde söz isteyen Iğdır Milletvekilimiz Sayın Habip Eksik…

Buyurun Sayın Eksik. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

HABİP EKSİK (Iğdır) – Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ikinci bölümünün 6’ncı maddesinin Mecliste görüşülmesi üzerine şahsim ve partim adına söz almış bulunmaktayım.

Şimdi, bu kararnameyi tartışmadan evvel, nasıl olduğu hâlâ tam netleştirilmeyen darbe girişiminin nasıl geliştiğiyle, nasıl olduğuyla, siyasi ayağının kim olduğuyla, OHAL’in niçin ilan edildiğiyle, kime yaradığıyla, neden OHAL sürecinin 7 kez uzatıldığıyla, hâlâ fiiliyatta bir OHAL sürecinin neden olduğuyla ilgili konuşmakta, sormakta fayda var diye düşünüyorum.

Tabii, darbe girişiminin siyasi ayağının iktidar tarafından araştırılmasının engellenmesini de özellikle konuşmak lazım ve sorgulamak lazım bence.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe girişimi öncesine gidersek bu darbe girişiminde bulunanların dönemin iktidarı tarafından ne kadar sırtlarının sıvazlandığını görmekteyiz.

Bakın, “Akın Öztürk” diye şahıslar vardı, değil mi? Bu şahıslar darbe girişimi öncesi Cizre’yi, Sur’u, Nusaybin’i yakıp yıktılar. Cizre’ye bir partinin eş genel başkanını, bu ülkenin bakanlarını sokmadılar. Ne yaptılar? Dediler ki: “Biz sokmuyoruz, kimse giremez.” Bu gücü kimden alıyorlardı? Maalesef dönemin iktidarından alıyorlardı.

Şimdi, arkadaşlar, yine, terör örgütü ilan edilen FETÖ'yle 2002’den beri sıkı fıkı kardeş mardeş hukukuyla işi götürenler, siyasette ve bürokraside koltuklar elde edenler 17-25 Aralıkta araları bozulunca vaveyla koparıp “terör örgütü” “terör örgütü” diye bağırdılar.

Şimdi, bunu niye yaptılar? Sormazlar mı, siz bunları kollamadınız mı? Siz bunları güçlendirmediniz mi? Siz bunlarla kardeş değil miydiniz?

Bakın, ben size kardeşlik fotoğraflarınızı da göstereyim. Bakın, görüyor musunuz, kardeştiniz, bangır bangır söylüyordunuz.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Şimdi de siz kardeşsiniz.

HABİP EKSİK (Devamla) – Şimdi, sormak istiyoruz -bakın, bir kez daha- hiç mi Allah’tan korkmuyorsunuz? Siz değil miydiniz bunların sırtını sıvazlayan? Siz değil miydiniz yurt arsaları, okul arsaları veren? Siz değil miydiniz bunların TV kanallarında, gazetelerinde gezen?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Şimdi de sen onların ekmeğine yağ sürüyorsun.

HABİP EKSİK (Devamla) – Türk okullarında…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Onların ekmeğine yağ sürmüyor musun?

HABİP EKSİK (Devamla) – Dinleyin, dinleyin, istediğiniz zaman gelip konuşursunuz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Konuşurum ben, senden güzel konuşurum ben.

HABİP EKSİK (Devamla) – Ben sizin önünüzde susmam, emin olun, diz çökmedim, diz çökmeyeceğim de, onu size söyleyeyim.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Recep Bey, muhatap olma ya.

BAŞKAN – Sayın Eksik, siz Genel Kurula hitap edin.

HABİP EKSİK (Devamla) – Şimdi, siz değil miydiniz bu adamların elini öpmek için ta Pensilvanya’ya gidenler? Siz değil misiniz “Gel de bitsin bu hasretlik.” diyen? Siz değil miydiniz “Bu adam tertemiz adamdır.” diyen? Hâlâ milletvekili, aranızda, bu lafı söyleyen hâlâ milletvekili. Sizin bakanınız değil miydi “FETÖ’nün ismini ağzınıza almadan önce ağzınızı yıkayın, abdest alın.” diyen? Hem de bu Meclisin bu kürsüsünden. Hiç mi utanmıyorsunuz? Bir de dönüp bu garip gurebayı… Biraz vicdan etmek lazım bence. Zorla, şantajla bu örgütün kucağına garip gurebayı gönderiyor “Git, referans getir.” diyordunuz, şimdi de bursunu kesiyorsunuz, işten atıyorsunuz. Biraz vicdan etmek lazım, vicdan!

Hukuk devletinde aynı durumdan bir kişi suçluysa öbürü de suçludur, biri suçlu biri suçsuz sayılmaz. Bank Asyayı kim açtı? Ben size fotoğrafını göstereyim. Bakın, unutmuşsunuzdur belki. Bakın… Bakın… Görmüyorsanız yakından göstereyim, bakın. Bank Asyayı kim açtı? İyi bak, iyi bak! (HDP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Çiller açtı, Çiller.

HABİP EKSİK (Devamla) – İyi bakın, eş genel başkanınız var burada.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Bizde eş başkan yok!

HABİP EKSİK (Devamla) – Olamaz zaten, siz öyle bir şey yapamazsınız.

Şimdi ben size bir şey söyleyeyim. Şimdi ben size bir olay anlatayım. Bank Asyayı bunlar beraber açtılar, buradan zenginleştiler, buradan koltuk devşirdiler, buradan siyasette rant elde ettiler. Ben size şunu sormak istiyorum…

Şimdi, arkadaşlar, bu adamlar suçlu da bu Bank Asyayı açanlar suçlu değil mi? Bank Asyaya para yatırmak suç ama Bank Asyayı açan adam suçlu değil. Vallahi de billahi de tallahi de eğer Bank Asyaya para yatırmak suçsa, emin olun, bu işi yapanların örgüt kurup yönetmekten yargılanması gerekir yani öyle olması lazım, hukuken öyle olması lazım.

Şimdi, arkadaşlar, medyaya da yansıyan bir olayı size anlatayım. Bu ihraç olayları başladığı zaman şöyle bir durum oluyor: İşgüzar bir rektör ve dekan diyor ki: “Ya, biz savunma almadan atmayalım, yarın öbür gün başımız belaya girer, biz en iyisi savunma alalım, öyle bunları işten atalım”. Sonra komisyon kuruyorlar, komisyonun başkanı rektör oluyor, dekan oluyor, profesör oluyor; kimi çağırıyorlar biliyor musunuz? Gariban asistanı. Asistan geliyor, karşılarında duruyor. Diyorlar ki “Oğlum, sen niye gittin FETÖ’nün sohbetine? Niye orada bulundun? Bak, bugün seni işinden atmak zorundayız.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Eksik, sözlerinizi tamamlayın

HABİP EKSİK (Devamla) – Asistan dönüp diyor ki: “Hocam, siz değil miydiniz ‘Oraya gitmezseniz sizin tezinizi kabul etmeyiz.’ diyen?” Bunun üzerine rektör dönüp diyor ki dekana: “Siz mi söylediniz?” O da dönüp diyor ki: “Hocam, siz değil miydiniz: ‘Beraber oraya gidelim, yemek yiyelim, sohbetlere katılalım yoksa Cumhurbaşkanı bizim atamamızı yapmaz.’” Şimdi, olay bu. Gerçekten, bu insanları bu grubun, bu çetenin, bu terör örgütünün kucağına dönemin iktidarı ve şu anki iktidarı attı ve bugün pişkin pişkin bu insanların işinden atılmasına sebep oluyor.

Bakın, hukuk devletinde hukuk nasıl işler biliyor musunuz? İnsanlar yargılanır, suçluysa cezaevine gider, işinden olur; eğer suçsuzsa da işine geri döner, evine geri döner, özgürlüğünü geri alır. Ama siz ne diyorsunuz? “Biz OHAL İnceleme Komisyonu kurduk. Bu OHAL İnceleme Komisyonu sizi on yıl oyalasın, süründürsün.” Haklısınız zaten, haklı olmasanız zaten siz mahkemeye verirsiniz o insanı. “Kurulsun, sizi süründürsün, biz ondan sonra zaten işimizi halletmiş oluruz, Üsküdar’ı geçeriz.” diyorsunuz. Tamamıyla bir vicdansızlık yani akıl tutulması.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HABİP EKSİK (Devamla) – Arkadaşlar, gelin, bakın, bu halkın dediğini yapalım, gerçekten bu halkın dediğini yapalım, tek adamın dediğini yapmayalım.

BAŞKAN – Selamlayalım.

HABİP EKSİK (Devamla) – Bu kanuna “Yok.” diyelim, “Hayır.” diyelim, elimizi ona göre indirip kaldıralım arkadaşlar.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eksik.

Aynı mahiyette diğer önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Nazır Cihangir İslam.

Buyurun Sayın İslam. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) - Tarihten ders çıkartacaksınız. Ama siz yaptıklarınızdan hicap bile duymuyorsunuz. İçinizden kaçı 15 Temmuzda sokaktaydı? Hiç mi?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Üslubunu düzelt, üslubunu düzelt.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – El kaldırın bakayım, kaçı?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle üslup mu olur? Böyle üslup mu olur?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Kaç kişi, kaldırın?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sana ne! Böyle üslup mu olur?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Zannedilir ki çatışmalar doğru ile yanlış arasında yapılır.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ya, sen sınıf öğretmeni misin; yok, elini kaldır, yok ayağını kaldır? Sana ne ya!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Ortada bir çatışma varsa...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, saçmalama kardeşim bu saatte!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Susturun...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sayın Başkan, diyor “El kaldır, ayağını kaldır.”

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Ortada bir çatışma varsa... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Aziz milletim, bakın, bakın, konuşturmuyorlar görüyorsunuz.

BAŞKAN – Ben konuşmak isteyene söz veririm, merak etmeyin.

Hatibi dinleyelim, lütfen.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen neredeydin 15 Temmuzda?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Ortada bir çatışma varsa bu illa doğru ile yanlışın çatışması değildir; doğru ile yanlış çatışır, yanlış ile yanlış da çatışır; batıl ile batıl da çatışır.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Adın ne senin, adın?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – 15 Temmuz akşamı iki batılın çatışmasını seyrettik biz bu ülkede. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan! Lüzumsuz!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Vay, vay, vay, vay, vay!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Neydi? Menfaat kavgasıydı. Devleti parsellediniz ve bunun hesabını vermediniz. Allah için bunlara İslamcı falan demeyin, bunlar Makyavelist, bunlar oportünist, bunlar beceriksiz, bunlar dünyaya yapıştılar ve acısını şimdi milletten çıkartıyorlar, değerli arkadaşlarım.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen nereye yapıştın?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen kimle kol kola girdin?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Ne oldu 15 Temmuzda? Burada 4 parti aslanlar gibi imza verdi, Yenikapı’ya giderken HDP’den kurtuldunuz, Anayasa’yı referanduma götürürken CHP’den kurtuldunuz ama bugün MHP’ye ihtiyacınız olduğu için MHP’yle yan yana duruyorsunuz. Siz kadir kıymet bilmez, siyaseten nankörsünüz, nankör. (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sensin nankör!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen kiminle yan yanasın, kiminle yan yana duruyorsun?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – 15 Temmuz bahane, bütün muhaliflerinizi, dürüst insanları, hakkı söyleyenleri, zulmünüzü yüzünüze söyleyenleri tasfiye ediyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, bir tedaviye ihtiyacın var senin!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Parmağını sallama, parmağını sallama!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bakın, “liberal” “komünist” “milliyetçi” “Türkçü” “irticacı” diyerek geçmişte çok şeyler yapıldı bu ülkede.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Parmak sallama!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kürsüye vur, kürsüye. Bardağı aldın, kürsüye vur, kürsüye vur.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Ha, şimdi de siz uydurdunuz, FETÖ’cü, iltisaklı, irtibatlı. Nedir FETÖ? FETÖ’cü nedir?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bardağı aldın oradan, kürsüye vur, kürsüye; olmaz öyle.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Alparslan Kuytul’u niye içeri attınız? Ha, sıra öbür cemaatlerde mi, Nakşilerde mi, Kadirilerde mi?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Etkisiz bir konuşma oluyor, çok etkisiz bir konuşma, zavallı bir konuşma!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – KHK’yle sivil ölüye çevirdiğiniz insanların şimdi, bununla, bu utanç vesikasıyla üzerlerine beton dökmek istiyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Masaya vurman lazım, olmadı, masaya vurman lazım, olmadı masaya vur ya! Masaya vursana, kürsüye.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Anayasa’yı ve en temel haklarımızı ihlal ediyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Olmadı performans düşük ya!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bak, sağlık çalışanlarının çalışmasını engelleyeceksiniz; sizden beklenir, şaşırmıyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kötü bir konuşma oldu bu, performans düşük.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Müsle var ya, müsle, müsle sizin işiniz; hainler mezarlığı sizin icadınız; müsadere de sizin sanatınız değerli arkadaşlar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Vay, vay, vay!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Zulmediyorsunuz ve zalimsiniz. Bunu her dem suratınıza haykıracağız.

SELMAN OĞUZHAN ESER (Karaman) – Zalim sensin!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen nesin? Sen hainsin!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bunu niye yapıyorsunuz, biliyor musunuz?

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Sen nesin? Aynaya bak, aynaya!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kürsüye vur, kürsüye!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Bunu şunun için yapıyorsunuz: “O, ne derse o.” diyorsunuz, şundan vazgeçin.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – 15 Temmuz gecesi neredeydin, onu açıkla?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Biz halk ne derse onu yapıyoruz kardeşim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Milletin dediğini yaparız, sen kendine bak! Sen kendine bak, millet ne derse biz onu yaparız!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Ya, benim gibi, sizin gibi, buradaki arkadaşlar gibi âciz bir kula kulluk ediyorsunuz, en çok aldanana kulluk ediyorsunuz; Allah’a kulluk etmiyorsunuz, âciz bir kula kulluk ediyorsunuz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen kime kulluk ediyorsun?

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın değerli arkadaşlar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Milletin dediğini yaparız biz.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bakın, size şimdi milletten bana gelen mesajları aktaracağım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – O parmağı indir, parmağı!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bize neden bunları daha önce söylemediniz, bizi niye daha önce uyarmadınız diye aktaracağım. Beddua alıyorsunuz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen mi alıyorsun?

RECEP ÖZEL (Isparta) – O seansları sen mi yaptın?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – “Ocakları sönsün.” diyor insanlar size, “Soyları kurusun.” diyor insanlar size, “Allah belalarını versin.” diyor insanlar size.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Zavallısın be!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sana mı diyor, bize mi diyor?

BAŞKAN – Sayın İslam… Sayın İslam…

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – İleride toplum içine çıkamayacaksınız.

BAŞKAN – Sayın İslam… Lütfen konuşmanıza temiz bir dille devam edin Sayın İslam.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Siyaseten sonunuz yakın, biz geliyoruz. Gideceksiniz, gideceksiniz, gideceksiniz! (HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yürü! On seçimdir sandığa gömdü millet sizi, ne diyorsun be! On seçimdir sandığa gömdü, ne konuşuyorsun!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Can, buyurun.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Altmış yıldır iktidar olamıyor be, ne konuşuyorsun! Sandıktan çık da gel, öyle yanaşıp da milletvekili olma burada!

BAŞKAN – Sayın Bak, izin verir misiniz, Sayı Can söz istedi.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, hatip grubumuza yönelerek “15 Temmuzda neredeydiniz?” diye grubumuza... Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Can, toparlayalım.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6’ncı maddesindeki önerge üzerinde yaptığı konuşmasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

22’nci Dönemden bu tarafa milletvekiliyim, 23’üncü Dönem hariç.

Türkiye Büyük Millet Meclisi çok ateşli hatipler gördü ama üslup seviyesi bu kadar düşük bir hatip görmedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) “15 Temmuzda neredeydiniz?” diye soru sordunuz, cevaplayayım. 15 Temmuzda Sayın Özgür Özel, Sayın Erkan Akçay ve Meclis Başkan Vekilimiz ve biz buradaydık.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen neredeydin? Nereye saklanıyordun sen?

RAMAZAN CAN (Devamla) – Yiğitsen, kahramansan gel! Sen neredeydin? Hesap ver!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen neredeydin? Nereye saklanıyordun?

SELMAN OĞUZHAN ESER (Karaman) – Terbiyesiz, terbiyesiz herif!

RAMAZAN CAN (Devamla) – Arkadaşlar…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen neredeydin? Nereye saklanıyordun?

RAMAZAN CAN (Devamla) – Arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi…

SELMAN OĞUZHAN ESER (Karaman) – Terbiyesiz herif!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Orada konuştuğun kitleye bak sen! Bak, buradaki arkadaşlarına bak!

BAŞKAN – Sayın Bak, Sayın Bak…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bilmeden konuşma!

BAŞKAN – Sayın Bak, lütfen oturur musunuz. Hatibiniz konuşuyor Sayın Bak.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Konuşma bilmeden!

RAMAZAN CAN (Devamla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bak burada arkadaşlarımız var, hepimiz buradaydık; konuşma!

BAŞKAN – Sayın Bak, hatibiniz konuşuyor.

RAMAZAN CAN (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen neredeydin? Nereye saklanıyordun?

BAŞKAN – Sayın Bak, hatibiniz konuşuyor, lütfen.

RAMAZAN CAN (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi alçak FETÖ terör örgütünce bombalanırken siyasi iradeye, “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.” iradesine hep beraber sahip çıktık. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar) Ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletvekilleriyle beraber tarih yazmıştır.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Sizin liderleriniz saklanırken bizim liderimiz… (CHP sıralarından gürültüler)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Senin Başbakanın neredeydi?

RAMAZAN CAN (Devamla) – Bu Türkiye Büyük Millet Meclisi…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Senin Başbakanın neredeydi?

RAMAZAN CAN (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi Sakarya’da… (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım lütfen.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – “Liderleriniz saklanırken…” diyor ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Arkadaş, terbiyesizlik yapma!

RAMAZAN CAN (Devamla) – Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisini Yunan ordusu bir pırpırlı, pervaneli uçağı kaldırıp bombalayabilirdi…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz size saygısızlık etmiyoruz…

RAMAZAN CAN (Devamla) – Çok değerli milletvekilleri…

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri… Değerli milletvekilleri…

Değerli milletvekilleri, lütfen, bir sayın hatip konuşuyor. Karşılıklı konuşmak nereden çıktı böyle?

Buyurun Sayın Can.

RAMAZAN CAN (Devamla) – Yunan ordusu isteseydi pırpırlı, pervaneli 1 tane uçağı kaldırıp Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalayabilirdi ama milletin vergilerinden, tırnaklarından artırarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAMAZAN CAN (Devamla) – Düşmana, PKK’ya karşı savaşacağına alçak FETÖ terör örgütü -Kızılay’da, Genelkurmayda- Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalama cüretinde bulunabildi.

BAŞKAN – Selamlayın Sayın Can.

RAMAZAN CAN (Devamla) – Allah’a hamdolsun, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİ, hep beraber burada destan yazdık. Lütfen bu destana gölge düşürmeyin, başka ihsan istemiyoruz. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın İslam.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Sayın Başkan…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Otur yerine, otur yerine!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Otur yerine!

BAŞKAN – Bir saniye değerli arkadaşlar, bir saniye.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Sayın Başkan, benim üslubuma hatip “Seviyesiz.” dedi; onun cevabını vermek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Ben oturduğunuz yerden vereyim size, ben açayım mikrofonunuzu.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Hayır, kürsüden, eşit şartlarda olsun.

BAŞKAN – Sayın İslam, lütfen, oturduğunuz yerden ben açayım.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Hayır, ya konuşmam ya buradan konuşurum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Arkadaşımız buradan konuştu, ben de kürsüden konuşmak istiyorum. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

BAŞKAN – Sayın İslam, hangi sözler için söz istiyorsunuz?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – “Seviyesiz, en seviyesiz hatip.” dedi bana. Ben buna layık değilim. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

BAŞKAN – Sayın İslam, başka bir sataşmaya mahal vermemek kaydıyla söz veriyorum. Lütfen sözlerimize dikkat ederek konuşalım, lütfen ve bu tartışmayı bitirelim.

Buyurun. (HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri... Değerli milletvekilleri...

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Seviyeyi bozanları istemiyoruz, Meclise saygı göstermeyenleri istemiyoruz.

12.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Aziz milletim, görüyorsunuz değil mi... (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri... Değerli milletvekilleri, salonun sükûnetini bozmayalım lütfen.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bunlar AK PARTİ Grubu, AK PARTİ Grubu. Bunları size şikâyet ediyorum, size. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Salonun sükûnetini bozmayalım.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Burada bir tane farklı söze tahammülleri yok, bir tane. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Salonun sükûnetini bozmayalım değerli arkadaşlar.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bize seviyeden bahsediyorlar. Bakın, ben size seviyeden bahsedeyim. Siz gidin bu uyarınızı “Ananı da al git.” diyene yapın. Siz gidin bu uyarınızı bize “Hain.” diyene yapın. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler) 15 Temmuz akşamı nerede olduğumu da gidin kendi teşkilatlarınıza sorun.

BAŞKAN – Sayın İslam...

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Ama çare yok, gideceksiniz, gideceksiniz, gideceksiniz ve biz buraya geleceğiz. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına sürekli vurmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok kısa söz talebim var ama başladıysa okunsun önerge, sonra alırım.

BAŞKAN – Okunsun, ondan sonra vereyim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı “701 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin 6’ncı maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde yer alan “yararlanamaz” ibaresinin “faydalanamaz” ibaresi olarak değiştirilmesini teklif ederiz.

                                    Zeki Hakan Sıdalı                                           Ümit Dikbayır                                               Hasan Subaşı

                                             Mersin                                                         Sakarya                                                         Antalya

                                       Feridun Bahşi                                    Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                            Antalya                                                          Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz vermeden önce Sayın Özel, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, 15 Temmuzla ilgili, Sayın Ramazan Can’ın o gecenin birlikteliğine yaptığı vurgu son derece önemlidir, ona kimsenin bir itirazı yok. Bu konuda, bunu duyması gerekenler, yarattıkları tek partili ve o tek partinin hegemonyasını kurdukları tek yanlı yayın yapan kanallar üzerinden 15 Temmuz gerçeğini çarpıtanlarla, bütün bilgi ve birikimini A Haber ve Akit TV üzerinden müktesebatını buna oluşturmuş olan ve Ramazan Can bu konuşmayı yaparken oradan haksız ve hadsizce saldırılarda bulunan arkadaşa sesleniyorum: Bu konuda grubunuzdan ivedi olarak bilgilendiriliniz. Cumhuriyet Halk Partisi buraya niye gelmiş, hangi talimatla gelmiş, Genel Başkanın hangi mesajını buradan o gece iletmiş, Genel Başkanının telefondaki talimatıyla o gece burada ne tavır sergilemiş öğreniniz, öğrenmezseniz öğretiriz, haddinizi bilmezseniz bildiririz.

Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Tehdit mi ediyorsun?

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sakarya Milletvekilimiz Sayın Ümit Dikbayır.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle yapan kimse yok ki.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O biliyor kendini, o şuursuz biliyor kendini.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, hatip kürsüde, lütfen hatibimizi dinleyelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle kuru gürültüye pabuç bıraksaydık, doksan beş yıldır burada olmazdık biz. Öyle kuru gürültüye pabuç bırakmayız.

ZAFER IŞIK (Bursa) – O doksan beş yılın içinde biz de varız.

BAŞKAN – Sayın Dikbayır, buyurun.(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) – Sayın Başkan, yüce Meclis; 701 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin 6’ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Evet, bu konu hakkında gerekeni yapalım ancak bu alçak FETÖ terör örgütü 15 Temmuz darbe girişimine kadar hangi yollarla güçlenmiş ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumlarına kanser gibi nasıl yayılmıştır? Bu süreçte siyasilerin hiç mi suçu yoktur? Tabii ki var. Bu yüce Meclisin kürsüsünden bile alçak terör örgütü liderine methiyeler düzüldüğünü, ağlayarak zırlayarak savunulduğunu bizler unutmadık, unutturmayacağız, tarih de unutmayacak.

Yapılan icraatlara basitçe bir bakalım. Mesela, 17-25’ten sonra iki yasa çıkarılıyor. Bu yasayla AKP Türk Silahlı Kuvvetlerinde terfileri bir yıl öne çekiyor. O yıl generalliğe terfi eden 10 albay 15 Temmuz gecesi general olarak bu millete kurşun sıkıyor. İkinci yasayla 30 Aralık 2015’te 37 AKP milletvekilinin imzasıyla tekrar bir yasa geliyor. Otuz yıl görev yapan albaylara emekli olmaları hâlinde 70 bin lira ilave tazminatla tasfiyeleri sağlanıyor, yerine ise FETÖ’cü subaylar göreve geliyor. Aynı şekilde…

İSMET YILMAZ (Sivas) – Yalan söylüyorsun, bunlar uygulanmadı. Yanlış söylüyorsun.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, lütfen. Ben size bir dakika söz veririm oradan.

ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Gelirsiniz, cevap verirsiniz Sayın Bakanım.

…hava kuvvetlerindeki pilotların da mecburi görev süreleri kısaltılarak yerlerine FETÖ’cü pilotlar getirilmiştir. Benzer yollarla bu aşağılık, sinsi örgüt Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet teşkilatına, yargıya, üniversitelere, hastanelere, kısaca devletin tüm kurumlarına sızma imkânı bulmuştur. Sinsice yerleşenlere karşı dönemin siyasileri, belediye başkanları ve iktidarı ne yapıyordu? Ne yapıyordu o sırada? Maç mı izliyordu, tavla mı oynuyordu? Peki bu beceriksizlik, liyakatsizlik, kısaca devlet yönetiminde oluşan bu zaaf nelere mal oldu biliyor musunuz? Sadece dört yıllık Adalet Bakanlığı döneminde Sayın Bekir Bozdağ AKP iktidarı dönemindeki hâkim ve savcıların yüzde 41’ini atamıştır ve atadığı 1.228 hâkim ve savcı FETÖ’cü çıkmıştır. Bunlar ne mi yaptı? Türk Silahlı Kuvvetlerinin onurlu subaylarına “Ergenekon, Balyoz, Kafes” gibi manidar isimler altında kumpaslar kurdular. Yine devletimizin en gizli yerine, kozmik odasına bu alçaklar sokuldu. Sonrasında içeride ve dışarıda yüzlerce devlet görevlimiz suikasta uğradı ya da tuzağa düşürüldü. Aynı şekilde, güneydoğuda terör örgütüyle mücadele eden asker ve polisimiz tuzaklara ve pusulara düşürüldü. “Çözüm süreci” denen rezaleti yaşadık. İşte devlet yönetimindeki bu beceriksizlik ve zaaf Türk milletine 15 Temmuzu yaşattı. O gece 256 şehit verdik, 2.196 vatandaşımız da gazi oldu. Ama kadirşinas Türk milleti, devleti sokaktan topladı.

O gece Sakarya’da ne oldu biliyor musunuz? Bu utanç hepimize yeter. Özellikle bayan milletvekillerine sesleniyorum. O gece Sakarya’da şu oldu: Türk Silahlı Kuvvetlerinde yıllarca görev yapmış onurlu Türk subaylarının lojmanlarına, ne idiği belirsiz, saçı, sakalı birbirine karışmış insanlar dayandı, “Bu subayların kadınları, kızları bize helaldir.” dendi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Nerede o ya! Böyle bir şey olabilir mi? Düzgün konuş ya!

ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Ben Sakarya milletvekiliyim...

Bu kadınlar…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle bir şey olabilir mi ya?

ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Evet, getiririm buraya, dikerim.

Bu kadınlar…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bu kadar da olmaz, ayıp ya!

ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Bu kadınlar ve kızlar ocakta yağ kızarttılar, biliyor musunuz? Kocalarının…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yalan söylüyorsun ya!

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Çok ayıp bir şey!

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Utanmadan Meclis kürsüsünde… Ayıp bir şey!

ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – İspat ederim size.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ayıp bu yaptığın ya! Böyle bir şey olabilir mi?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Kocalarının silahlarıyla…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle bir şey olabilir mi ya?

ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – İspat ederim size.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Kocalarının silahlarıyla gardıroba saklandılar, başlarına gelecek bir şeyden intihar etmek durumuna geldiler. Bu hepimizin utancıdır. Özellikle bayan milletvekillerine sesleniyorum: Otuz saniye empati yapın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Özür dile!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Orayı kirlettin şimdi ya!

ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Evet, sonuç olarak, FETÖ’nün siyasi ayağı mutlaka ortaya çıkarılmalıdır çünkü zafiyet gösterip bu örgütün bunları yapabilmesinde en çok onların suçu, ihmali ve sorumluluğu vardır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – …ve cezasız kalmamalıdır. Bu bizlerin üzerinde bir vebaldir. Bunu yapmalıyız. Türk milleti bunu bizden bekliyor.

Teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim Başkanım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Yılmaz, bir söz talebiniz var, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

49.- Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz’ın, Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’ın 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6’ncı maddesindeki önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın Başkanım, biraz önce konuşan hatip bir yanlış bilgi verdi. Kayıtlara giriyor da, ileride birileri Meclisin kayıtlarına bakarak bir çalışma yaparsa yanlış bir çalışma ortaya çıkmasın. Bakın, Cumhuriyet gazetesinin 1 Aralık 2015 tarihli haberi, hemen okuyorum: “Yüksek Askerî Şûranın Aralık toplantısında bir kısım albaylara erken emeklilik kararı çıktı. Daha önce otuz bir yıl üzerinden emekli edilenleri –teamül, yasası yok- otuz yıla alalım çünkü albay sayısı fazladır.” denildi. Neden? Albay sayısı şimdi de fazla. Bir piramit oluşturulması için, bir de Yüksek Askerî Şûranın kararını uygulamak için… Bu, komisyondan geçti. Milletvekillerimiz, doğrudur, şûradan çıkan kararı… “Buna Türkiye’nin ihtiyacı var.” diye buraya geldi. Cumhuriyet Halk Partisi dahi bir değişiklik önergesi verdi; lütfen açın, bakın, Meclisin tutanaklarında. Biz diyelim ki buradakini…

Eğer vaktiniz varsa, Sayın Başkanım, lütfen süre verin, hemen okuyayım.

BAŞKAN – Acele etmeyin, ben size süre veriyorum Sayın Bakanım.

İSMET YILMAZ (Sivas) – Peki, teşekkür ediyorum.

“Yapılacak düzenleme kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir subayın görev süresi otuz bir yıldan otuz yıla düşürülecek. Düzenlemelerle albay kadrosundaki yığılmanın azaltılması, Silahlı Kuvvetlerde rütbe yükseldikçe azalan personele dayalı bir komuta yapısı oluşturulmasının hedeflenildiği öğrenildi. Ayrıca, görevinde başarılı olmuş bazı albayların görev süresinin de YAŞ kararıyla uzatılması hedefleniyor. Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan duyuru metnine göre ek ödeme 20 bin TL ile 60 bin TL arasında değişiyor. TSK’de bir subay toplam otuz bir yıl görev yapabiliyor; bu nedenle, görev süresinin otuz yılında olan bir albaya 20 bin lira, yirmi dokuzuncu yılında olana 40, yirmi sekizinci yılında olana 60 bin lira tahmini ödeme yapılacak.” diyor. Cumhuriyet Halk Partisinin de önergesi var, “Bu miktarı artıralım.” denildi, biz kabul etmedik. Dolayısıyla, bu kararın alındığı dönem hiçbir kimse -Cumhuriyet gazetesi dâhil, CHP dâhil- bunun FETÖ’den dolayı yapıldığını iddia etmedi. Kaldı ki bu yasa daha sonra, darbeden sonra da aynen “Bu, FETÖ’nün bir talebi olmuş olabilir veya o dönemdeki albaylardan FETÖ’yle bağlantısı olmayanlar olabilir, onların tasfiyesini yapmayalım.” diye bu kanun, çıkmış olan kanun olağanüstü hâl döneminde çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle kaldırıldı, hiçbir zaman da uygulanmadı. Yüce Meclisin bilgilerine sunuyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

50.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Grubumuzun ismi geçerek bahsedildiği için Sayın Bakana bir ilave yapmak gerekiyor, o da şu: Silahlı Kuvvetlerin talebi olarak bir kanun geliyor ve bu, masum gerekçelerle söyleniyor. Cumhuriyet Halk Partisi de “Verilecek tazminat biraz daha artırılsın.” diye bir önerge veriyor. Orada Silahlı Kuvvetlerin, özellikle Yüksek Askerî Şûranın çıkardığı ama FETÖ’cül bir akılla planlanan bu önergenin esas irdelenmesi gereken tarafı, o gün YAŞ’ta sizin önünüze bunu getirip bunu kabul ettiren komuta kademesi FETÖ’cülükten bir yere gitmedi. O komuta kademesiyle yürümeye devam ediyorsunuz, bir tanesini de bakan yaptınız. Yoksa “30 bin lira değil, 40 bin lira albayıma layıktır.” dersin. O, orduya yapılan bir jesti artırmak için bir önergedir ama devlet elinizde, bütün Genelkurmay elinizde, Millî Savunma Bakanısınız ve FETÖ’cül bir aklın önerisini Meclise getiriyorsunuz. Ben şurasına bir şey demem: “Aldatıldık.” diyorsunuz tamam da, e sizi YAŞ’ta aldatanlarla komuta kademesinde beraber yürüyorsunuz Sayın Bakan. Bir tanesini de bakan yaptınız şimdi. Orası izaha muhtaç, öbür tarafı değil.

Teşekkür ediyorum.

İSMET YILMAZ (Sivas) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

51.- Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İSMET YILMAZ (Sivas) – Teşekkür ediyorum, gerçekten teşekkür ediyorum.

Şimdi, Yüksek Askerî Şûradan bir teklif geldi. Biz bu teklifin doğru bir ihtiyaç olduğunu bugün de söylüyoruz, uygulanmamış olmasına rağmen de yine söylüyoruz. Ama neden? Albay sayısı NATO ülkelerindeki silahlı kuvvetlerden çok daha fazla. Albaylarda yığılma var, dolayısıyla bir piramidin oluşması lazım. Şimdi, daha fazla tazminat verelim ki… O hâlde daha fazla tazminat verelim, “Silahlı Kuvvetlerde daha fazla ayrılmayı teşvik edelim.” demek. E, peki bu doğru mu olur? Eğer bunlar FETÖ’cüyse yani ondan dolayı bir talepse siz de onların talebini bu önergeyle, daha fazla parayla teşvik etmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla sizin yaptığınız da onlara bir teşvik değil, bizim getirdiğimiz çalışma da onlara yönelik bir teşvik değildir, Silahlı Kuvvetlerin gerçek bir ihtiyacıdır. Ancak bunu kaldırmak durumunda kaldık. Olanda hayır vardır diyoruz Sayın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) – Sayın Başkan, bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Bir saniye… Sayın Özel’den sonra söz vereyim size.

Buyurun.

52.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, hiç uzatmadan şunu tekrar ediyorum: Sizi FETÖ’cülerin planı dâhilinde birileri yanıltmış, getirmişsiniz.

İSMET YILMAZ (Sivas) – Hayır, efendim, ihtiyaç duyuldu, şimdi de ihtiyaç duyuldu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sizin getirdiğiniz önergede de “Emeklilere 30 değil, 40 verin.” Bu tip önergeler verilir. Esas mesele şu: FETÖ’cünün planına sizi kim alet etti? YAŞ’taki komuta kademesi. O komuta kademesiyle yol yürüdünüz mü? Yürüdünüz. Onların başını da şimdi siyaseten sahiplenip bakan yaptınız. FETÖ’nün oyununu YAŞ’a getirip sizi kandıran, Meclisten geçirten adamlarla yol yürüyorsunuz. Benim söylediğim bu; bu kadar. Ben başka bir şey demiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Dikbayır, buyurun.

Siz de bir dakika içerisinde lütfen toparlayın.

53.- Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’ın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir pilotun yetişme maliyetinin ne olduğunu, görevden alınan pilot sayısını ve mecburi görev sürelerinin neden kısaltıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) – Ben Sayın Bakanıma bir soru daha sormak istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir pilotun yetişme maliyeti nedir? Bu pilotların mecburi görev sürelerini neden kısalttılar acaba? Burada hem bir zarar var hem de onların yerine hangi pilotlar geldi? Şu anda görevden alınan pilot sayısını da bize söyleyebilir mi bundan dolayı?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle bir usul yok.

BAŞKAN – Şimdi, tabii Sayın Bakan artık önceki bakan.

Şu anda onu kayıtlara geçiririz, arkadaşlar ilgili bakanlara ifade eder.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN- Değerli milletvekilleri, 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

Sayın Keven, 60’a göre bir söz istemişsiniz.

Nedir maruzatınız; izah eder misininiz öncelikle bize?

Buyurun.

ALİ KEVEN (Yozgat) – Ay çekirdeğiyle ilgili konuşacağım.

BAŞKAN – Sayın Keven, duymuyoruz sizi.

ALİ KEVEN (Yozgat) – Yozgat çiftçisinin çektiği sıkıntıyla ilgili…

BAŞKAN – Peki, buyurun; bir dakika veriyorum.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

54.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, son yıllarda artan ithalatın ülke tarımında söz sahibi olan Yozgat çiftçisini derinden etkilediğine ve çerezlik ay çekirdeğinin neden ithal edilmesi gerektiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çok teşekkür ederim.

Ülke tarımımız son yıllarda artan ithalat miktarlarından dolayı can çekişmektedir. Bu durum tarımda söz sahibi Yozgat çiftçisini de derinden etkilemektedir. Ay çekirdeği üreticileri geçen sene ortalama 5 liraya ürün satarken bu sene 3 liraya dahi alıcı bulamamaktadır; binbir emekle ürettikleri ürünleri ellerinde kaldı. Diğer yandan girdi maliyetlerine, gübre ve mazot fiyatlarına ise devasa zamlar yapıldı. Çiftçimiz bir yandan zamlarla, öbür yandan ithalatla boğulmaktadır. Çitçimizi perişan eden bu ithalat politikamızdır. Büyük kısmı Çin’den yapılan çerezlik ay çekirdeği ithalatınız çiftçimizi perişan etmiştir.

Size soruyorum: Çerezlik ay çekirdeğinin ne gibi stratejik bir yönü var da kendi çiftçimizi yok etme pahasına yurt dışından ithalat yapılmaktadır; çıkın, açıklayın Sayın Bakan.

Tarımı topyekûn ithalata boğan siyasi iktidar çiftçiye “Sen üretme, ben ithal ederim.” demektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Keven.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 7’nci madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı KHK’nin 7’nci maddesinin KHK metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                      Züleyha Gülüm                                               Ebrü Günay                                            Dilşat Canbaz Kaya

                                            İstanbul                                                         Mardin                                                         İstanbul

                                       Abdullah Koç                                                 Ahmet Şık

                                               Ağrı                                                           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mardin Milletvekilimiz Sayın Ebrü Günay.

Buyurun Sayın Günay. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Günay.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ama ben başlarken 7’nci maddeye, basın özgürlüğüyle ilgili kısma değineceğim. KHK’yle kapatılan Dicle Haber Ajansının kurucularından olan ve ajans kapatılıncaya kadar da Diyarbakır temsilciliğini yapan, önceki gün tedavi gördüğü hastanede vefat eden Kürt gazeteciliğinin “...”(x) Kadri Kaya’yı anmadan geçmek istemiyorum. Kendisine rahmet, ailesine ve özgür basın çalışanlarına da buradan başsağlığı diliyorum.

701 sayılı OHAL KHK’siyle 12 dernek, 3 gazete ve 1 televizyon kanalı kapatılmış ve söz konusu derneklerin, gazete ve televizyonlara ait taşınırlar ile her türlü mal varlığı, alacak, haklar, belge ve evraklar bedelsiz olarak hazineye devredilmiş. Bu gazetelerden biri Özgürlükçü Demokrasi gazetesi, bir diğeri ise Welat gazetesidir. Bildiğiniz üzere, Welat gazetesi Türkiye’de yayın yapan tek Kürtçe günlük gazetedir. Söz konusu KHK öncesinde 28 Mart 2018 tarihinde Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ve Gün Matbaasına yönelik kayyum atanmış, bütün mal varlıklarına el konulmuştur. Matbaalar üzerindeki baskı ve tehditler sebebiyle Türkiye’deki tek günlük Kürtçe gazete Welat gazetesi yöneticileri gazeteyi basacak matbaa bulamamış, gazeteyi fotokopi olarak çıkarmak zorunda kalmışlardır. Temmuz ayında yayınlanan 701 sayılı KHK’yle de bu gazeteler tamamen kapatılmıştır. Darbenin ürünü olan, OHAL’e dayanan bu kanun hükmünde kararnamelerle yine yeniden Kürt basını ve muhalif basın susturulmak istenmiş, yüzlerce gazeteci gözaltına alınmış, yine yüzlercesi tutuklanmış ve haklarında davalar açılmıştır. Habercilik yargılanmış, haber siteleri ve ajanslar onlarca kez erişime engellenmiş; ajanslar, gazeteler, televizyonlar kapatılmış ve binlerce gazeteci işinden edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, Freedom House düşünce kuruluşu 2018 Dünyada Özgürlükler Raporu’nda Türkiye’yi “kısmen özgür” kategorisinden “özgür değil” kategorisine geriletmiş. Türkiye on yıllardan beri ifade özgürlüğü konusunda maalesef suçlu durumdadır. Bunun nedenlerinden biri de en az 173 gazetecinin ve medya çalışanının tutuklu olması, Kürt diline yönelik baskılardır.

İlk Kürt gazetesi olan “Kürdistan”ın 22 Nisan 1898’de Kahire’de çıkarılmasından bu yana Kürt gazeteciliği, baskılar, kapatmalar, kundaklamalarla katledilmeler, sansürler ve daha birçok zorluklarla karşılaşmıştır. KHK’lerle yaşanan tüm bu durumlar ispatlamaktadır ki ilk gazeteden yüz yirmi yıldan sonra bile Kürt ve muhalif basın üzerindeki baskılar artarak devam etmektedir. Bu yüz yirmi yıllık süre içerisinde Ape Musa ve yüzlerce gazeteci katledilmiş ve failleri hâlâ bulunamamıştır.

Öldürülen gazetecilerden biri de 14 Ekim 2014 tarihinde Adana’da bisikletiyle Azadiya Welat gazetesini dağıtan Kadir Bağdu’dur. IŞİD’li Servet Koç’un cinayetle ilgili Suriye’den çektiğini söylediği görüntülere ve yazışmalara üç gün önce yani 28 Ekim tarihinde ulaşılmış. Ulaşılan bu görüntüler ve yazışmalara dair İçişleri Bakanı herhangi bir işlem yapmamıştır ve buradan kendisine soruyoruz: Bu konuda bir açıklama yapacak mı?

Tüm baskı ve engelleme, tutuklama ve ölümlere, sürgün ve sansüre rağmen Kürt basını durmadan büyümüş, dünyada ve bölgede önemli bir yer edinmiştir. Kürt basını sadece Kürtlerin değil, tüm halkların sesi, kulağı ve gözü olmuş; gerçeklerden asla taviz vermeyerek hakikati her zaman topluma taşımayı birinci görev addetmiştir, yüz yirmi yıldır gerçeklerin karanlıkta kalmaması için mücadele etmiştir.

Cezaevlerinde tuttuğunuz gazeteciler, her ne pahasına olursa olsun, hakikatin peşinde olan, özgür basın geleneğinden gelen gazetecilerdir. Bu değerli gazetecilerden biri de tutsak ressam gazeteci Zehra Doğan’dır. Zehra Doğan Nusaybin’den, Cizre’den yaptığı haberlerle Uluslararası Kadınların Medya Vakfının 2018 Gazetecilikte Cesaret Ödülü’ne layık görülmüştür. Kendisini ve cesaretini ve tüm tutsak gazetecilerin cesaretini buradan kutluyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Gazeteciler, gazeteci oldukları için değil, terörist oldukları için tutuklular.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – İşin oradan müdahale etmek mi sadece?

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı 701 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7'nci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "talepte” ibaresinin "istemde” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                       Lütfü Türkkan                                           Zeki Hakan Sıdalı                                            Yasin Öztürk

                                            Kocaeli                                                         Mersin                                                          Denizli

                                       Feridun Bahşi                                               Hasan Subaşı                                    Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                            Antalya                                                         Antalya                                                          Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Denizli Milletvekilimiz Sayın Yasin Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Öztürk.

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 701 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 7'nci maddesi üzerine konuşma yapmak üzere grubum adına söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle şunu belirtmeliyim: Ahzab suresi 58’inci ayetikerimesinde “…”(*) “Mümin erkekleri ve mümin kadınları işlemedikleri şeyler yüzünden incitenler bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.” denilmektedir.

Bu kanun hükmünde kararnameyle içinde suçu sabit olmayan, hakkında takipsizlik veya beraat kararı bulunan kişilerin de kamudan ihraç edildiğini görmekteyiz. Küçük bir yerleşim yerindeki imam, öğretmen, polis gibi kamu görevlisi birçok birey, sadece şüphe üzerine veya itirafçı jurnalcilerin attığı iftira yüzünden bu kararnamenin içine ilgisi olmadığı hâlde dâhil edildi. Bu sayede at izi it izi birbirine karıştırıldı. FETÖ’yle uzaktan yakından alakası olmayan kişiler bile sırf iktidara uzak durdukları için vatan haini ilan edildi, siz de buna bile bile göz yumdunuz. O kadar korku imparatorluğu oluşturuldu ki emniyet, benden bilinmesin diye savcılığa sevk etti; savcılık, benden bilinmesin diye mahkemeye çıkardı; hâkim, benden bilinmesin diye tutuklama kararı verdi. Hâlbuki darbenin içinde direkt olanların birçoğu çoktan ülkeyi terk etmişti. Parası olanlar ise kamuoyundaki birçok söylentide olduğu gibi parayı verdi, dışarıya çıktı, olan yine garibana oldu.

Devletin işleyiş mekanizmasında okyanusta damla bile olmayan polis, öğretmen, imam gibi birçok kamu görevlisi insan mağdur edildi. Bu insanlar şimdi ya pazarlarda yumurta satıyor ya da kahvelerde çaycılık yaparak ailesini geçindirmeye çalışıyor. Sayın Cumhurbaşkanının bile Türkçe olimpiyatlarının reklamını yaptığı “Ne istedin de vermedik?” diye davet ettiği, belediye başkanlarınızın parsel parsel yer tahsis ettiği FETÖ’nün okulları bir zamanlar moda iken içinizden birçoğu çocuklarını bu adamın okullarına gönderdi; başta Sayın Cumhurbaşkanının dünürü. Yeni memur alımlarında, milat kabul ettiğiniz 17-25 Aralıktan önce FETÖ’nün okullarında okuyanları elerken Cumhurbaşkanının damadı Berat Albayrak şimdi Hazine ve Maliye Bakanı. FETÖ’nün siyasi ve iktisadi ayağı araştırılsın diye araştırma önergesi veriyoruz, reddediyorsunuz. Madem öyle, siz getirin araştırma önergesini bizler destekleyelim. Kim ise bu hainler ortaya çıksın ama bunu siz yapamazsınız çünkü FETÖ’nün siyasi ayağı sizin içinizde. Birileri, bizlere iftira attığınızda içinizden en çok onlar alkışlıyor. Şimdi söyleyeceğim cümlelere dikkat edin. “Ben diyorum ki: Fetullah Hoca cemaati, bu memlekette düzgün, ahlaklı bir şekilde hizmet etmek isteyen, bu memleketin dışında Türk devletini, Türk Bayrağı’nı, Türkiye Cumhuriyeti’ni yüceltmek isteyen insanların güzel hizmetler yaptığı güzel bir yerdir.” Bu cümleleri hiçbir İYİ PARTİ’li kullanmadı. Bu cümleleri, 17-25 Aralıktan sonra, darbeden iki ay kadar önce, yandaş televizyonlarınızda, sabahtan bu yana bizlere iftira atan bir milletvekili kullandı ve sizden, içinizde en çok FETÖ’ye iltisaklı olanlar ellerini patlatırcasına alkışladı. Bakın, AK PARTİ milletvekillerini turistik gezi gibi Amerika’ya götüren, FETÖ’yle randevularını ayarlayan kişi olduğu iddia edilen, FETÖ’yle boy boy fotoğrafları olduğu hâlde hâlâ Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanı Fahrettin Keleştemur; adamın FETÖ’yle fotoğrafı var, Tayyip Bey de kendisine ödül vermiş. Bakın, Fahrettin Keleştemur kimleri Pensilvanya’ya götürmüş? Bu fotoğrafı biliyorsunuzdur umarım. İçinizden 12 milletvekilinden hâlâ burada şu anda 5’i bu sıralarda oturuyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya, bunlarla elinize ne geçiyor?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neden rahatsız oluyorsun Recep, sen niye rahatsız oluyorsun Recep?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Rahatsız olmuyorum. Eline ne geçiyor, merak ediyorum.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Hatta, Sayın Başkan, biri de sizin yanınızda oturuyor Burdur Milletvekilimiz, bakın, burada Burdur Milletvekili de var. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Niye FETÖ’ye gittiğinin izahını bile yapmadan bu adam hâlâ burada vekil.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya, “adam” diye niye saygısızca konuşuyorsun ya. Saygılı ol, saygılı ol!

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – İçinizden 5’i hâlâ burada oturuyor.

BAŞKAN – Sayın Konuşmacı, lütfen, konuşmalarınızda nazik bir üslup kullanınız.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Bu adamları FETÖ’yle yan yana getiren sizlersiniz. Sizin FETÖ’yle yaptığınız mücadelenin örneği ise işte bu fotoğraf, bunu da biliyorsunuz değil mi? Ayakta olan, sürahiyle su tutup sakilik yapan adam içeride, oturanlar ise hâlâ AK PARTİ’nin borazanlığını yapan kişiler. Bu mu sizin FETÖ’yle mücadeleniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Konuşmacı.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Bu kararnameyle 12 dernek, 3 gazete, 1 televizyon kapatıldı. Bu kanun hükmünde kararnameden önce de bir sürü dernek ve televizyon, gazete kapattınız. Toplam 1.626 dernek, 129 vakıf, 71 gazete, 25 radyo, 20 televizyon, 17 dergi, 4 haber ajansı, 29 yayınevi kapatıldı.

Peki, beraber, ortak olduğunuz dönemde bu derneklere üye olan, bu gazetelere röportaj veren, bu televizyonlarda boy boy, boy gösteren bir sürü AK PARTİ yöneticisi hakkında ne düşünüyorsunuz? FETÖ’nün televizyonlarında Ergenekon, Balyoz kumpasını anlatan, Fener Orduevini bastıran kişi içinizde oturuyor, içinizde grup başkan vekillerinizden biri. O da bir damat. Nedense dünürlük ilişkisiyle akrabalık bağı kurduğunuz kim varsa bir ucu FETÖ’ye dokunuyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

Sayın Özyürek, sisteme girmişsiniz.

Sayın Özyürek, niçin söz aldığınızı izah eder misiniz.

AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Sivas Demir Çelikte çalışanlar maaşlarını alamıyor.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Sivas Demir Çelik Fabrikasında çalışan işçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sivas ilimizde bulunan Sivas Demir Çelikte çalışmakta olan 450 kişi altı aydır maaş alamamaktadır. Sivas Demir Çeliğin üretimini artıracak desteklerin sağlanmasını ve oluşan mağduriyetlerin acilen giderilmesini istiyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Koç sisteme girmiş. Bir de kendisini dinleyelim.

Sayın Koç, hangi konuda söz istediniz?

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – OHAL’le ilgili…

BAŞKAN – OHAL’in çok konusu var ama buyurun.

56.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, OHAL Yasası’nın kabul edilmesiyle Türkiye’nin karanlığa sürüklendiğine, demokratikleşme yönünde derhâl adım atılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Talebim daha öncedendi. Bunu dile getirmem gerekiyor. Teşekkür ediyorum.

Meclise ilk olarak getirilen ve HDP olarak da bütün muhalefetimize rağmen OHAL yasası kabul edilmiş ve Türkiye maalesef daha da karanlığa sürüklenmiştir, OHAL sürekli hâle getirilmiştir. Özellikle bu kanun değişikliğinden sonra partimize yönelik olan operasyonlar yoğunlaşmış ve gözaltı süreleri çekilmez bir uygulamaya dönüştürülmüştür.

Yine, bu düzenlemeyle, KHK’yle işine son verilenler, mahkemeye dava açma haklarına rağmen, tazminat hakları olmasına rağmen tazminat haklarına kavuşamamış ve bu, ayrıca bir insan hakkı ihlali hâline gelmiştir.

Bu uygulamaları kınıyor, derhâl demokratikleşme yönünde adım atılmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, yeni madde ihdasına ilişkin bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon, önergeye salt çoğunlukla -ki, 14’tür bu sayı- katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Değerli arkadaşlarım, tabii, komisyon sıralarımızda komisyon üyeleri sayısı kadar yer bulunmadığı için bir sıkıntı yaşıyoruz, bunun bir an önce giderilmesi zorunlu. Genel Kurulumuzun mehabeti açısından çok önemli.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Bülent Turan                                                Erkan Akçay                                                  Özgür Özel

                                          Çanakkale                                                       Manisa                                                          Manisa

                                       Lütfü Türkkan                                             Fatma Kurtulan                                       Mehmet Doğan Kubat

                                            Kocaeli                                                         Mersin                                                         İstanbul

GEÇİCİ MADDE 1- (1) Olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan ve bu maddenin yayımı tarihi itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilmiş olan kanun hükmünde kararnamelerle doğrudan tesis edilen işlemlerle ilgili olarak Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun görev ve yetkileri ile Komisyon tarafından alınan kararların geçerliliği devam eder.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, bütün partilerin grup başkan vekilleri imzalı bir önergeyi okuttuk, bu önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Salt çoğunluğumuz var, salt çoğunlukla katılıyoruz, bir ihtiyaca cevap verecektir Sayın Başkan.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen? Yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yerimizden bir dakika kullanalım.

BAŞKAN – Vereceğim Sayın Özel.

Soru-cevap işlemi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bu şekilde yeni madde olarak geçici 1’inci madde ihdas edilmiştir.

Şimdi, grup başkan vekillerimizden söz isteyenlere söz vereceğim.

Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, OHAL’e de, OHAL döneminde çıkan bütün KHK’lere de karşıyız. Şu anda yapılan ortak işlemin ne olduğundan bahsetmek lazım, o da şu: Bu kanun hükmünde kararnameyle ihraç olan personel var, daha sonra çeşitli mekanizmalarla, örneğin OHAL Komisyonu kararıyla göreve iade edilmiş. Biz ret oyu kullanmamıza rağmen, burada bu kanun hükmünde kararname kanunlaşınca, onların tekrar ihraç durumu ortaya çıkacak. Yapılan düzenlemeyle o personelin tekrar ihraç olmaması, göreve iade olan personelin ikinci bir mağduriyete uğramaması amaçlanıyor. Böyle anlıyoruz ve bu sebepten destek verdiğimizi kayda geçirmek isterim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kubat…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Başkanım, çok teşekkür ederim.

Özgür Başkanımızın da ifade ettiği üzere, bugün 5 grubun da ittifakıyla ihdas ettiğimiz bu yeni madde… Bilindiği üzere bu OHAL KHK’leri kapsamında ilişiği kesilen kamu görevlilerinin bir kısmı tarafından, yine bu amaçla şikâyetleri incelemek üzere kurulan Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonuna bugüne kadar 125 bin başvuru yapılmış, bunlardan 40 bini hakkında karar ihdas edilmiştir. İşte bugün görüştüğümüz bu 701 sayılı KHK kapsamında göreviyle ilişiği kesilen kamu görevlilerinden bu Komisyon kararına dayalı olarak görevine iade edilenlerin yeniden bir mağduriyet yaşamasının önüne geçilmesi amacıyla Komisyon tarafından alınan kararların hukuken geçerliliğini sürdürmesine yönelik bir önergedir bu.

Hak kaybını önleyici mahiyette, bu amaçla gruplar tarafından verilen desteğe de grubumuz adına teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, bir mağduriyeti gidermek üzere bütün siyasi parti gruplarının ortak önergesiyle yeni bir madde ihdas edilmiştir.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Başkanım, söz istiyorum.

BAŞKAN – Özür dilerim, görmedim.

Buyurun.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Teşekkür ederim.

Evet, OHAL kapsamında ilişiği kesilenlerin mağduriyetlerinin giderilmesi için Komisyonun da salt çoğunluğuyla ve bütün grupların da ortak kararıyla verilen bu önergeyi desteklediğimizi belirtiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, 8’inci madde üzerinde iki önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı KHK’nin 8’inci maddesinin KHK metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                            Serpil Kemalbay Pekgözegü                            Adnan Selçuk Mızraklı                                        Kemal Peköz

                                              İzmir                                                        Diyarbakır                                                        Adana

                              Mahmut Celadet Gaydalı                                         Oya Ersoy

                                              Bitlis                                                           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekilimiz Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, doğrusunu isterseniz ben buradaki Komisyon üyelerinin ne yaptığını, ne iş yaptığını da çok anlayabilmiş değilim çünkü hangi önergeyi versek reddediyorlar, bir virgülü, noktayı bile kabul etmiyorlar.

Değerli arkadaşlar, biz burada, aslında 701 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararname’sini konuşuyoruz ama esasında OHAL ve KHK’lerin temeline gidiyoruz ve darbe sürecine gidiyoruz.

Türkiye’de bir darbe girişimi oldu mu? Evet, oldu. 15 Temmuzda Türkiye’de bir darbe girişimi oldu fakat 15 Temmuzun hemen arkasından ise bir darbe gerçekleştirildi hatta bir darbe gerçekleştirilmedi, darbeler silsilesi gerçekleşti. Türkiye darbeler silsilesiyle yönetilir hâle geldi. Asıl sorgulanması gereken işte bu. Eğer biz burayı açıklığa kavuşturamazsak bu 701 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararname’sinin nasıl hukuksuz olduğunu, nasıl adaletsiz olduğunu, suçsuz insanların burada nasıl cezalandırıldığını ve toplumun dışına itildiğini, sosyal bir ölüme mahkûm edildiğini de o zaman nasıl anlatabiliriz?

Türkiye’de bugün bu darbe sürecinin anlamı şundan kaynaklanıyor: Türkiye, aslında doksan beş yıllık sorunlarını çözebilmiş değil. 95’inci yıl dönümü kutlandı cumhuriyetin fakat cumhuriyet ne cumhuriyete benziyor ne de demokratik bir cumhuriyet inşa edilebilmiş. İşin temelinde yatan bu olduğu zaman ve gerçek anlamda bir demokrasi olmadan bu Meclis de ve toplumun bütün kurumları da çalıştırılamaz hâle getirildiğinde, o zaman biz sorunları da açıklayamaz hâle geliyoruz. Bu darbe aslında demokrasi isteyen güçlere karşı yapılmıştı ve bu kararnameler de demokrasi isteyen güçleri cezalandırmak için, onları tasfiye etmek için gerçekleştirildi. Örneğin, 4 Kasımda Eş Genel Başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş ve Sayın Figen Yüksekdağ, işte böyle bir hukuksuzluk içerisinde, tamamen siyasi bir tasfiye sonucunda rehin alındılar ve diğer milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız böyle bir tasfiyeyle muhatap oldular.

Yine, KHK’lerin çıkması, OHAL süreci, aynı zamanda Türkiye’deki hukuksuzluğun boyutlarını da açıklıyor. Kayyumları da açıklayan şey tam da bu zihniyettir. Hani dediniz ya, hani sizin Başkanınız dedi ya, “Allah’ın bir lütfu oldu.” dedi ya, işte bunun anlamı budur. Allah’ın bir lütfu oldu ve bir darbe girişiminden darbe devşirdiniz ve bugün bütün insanları gerçekten inim inim inletiyorsunuz, bu ülkenin halklarını inim inim inletiyorsunuz.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Siz inletiyorsunuz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Sık sık buraya çıkıyorsunuz ve diyorsunuz ki… İbni Haldun diyor ki: “Coğrafya kaderdir.” Evet, ben, Doktor Hikmet Kıvılcımlı’nın bir öğrencisi olarak İbni Haldun’a büyük saygı duyuyorum. Evet, coğrafya kaderdir ama bilin ki Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız, zindandaki bütün yoldaşlarımız ve Halkların Demokratik Partisinin bütün üyeleri, bütün aktivistleri bu kaderi değiştirmek için mücadele ediyorlar.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Terör destekçisi onlar.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bizler, sizin “darbe” olarak bize dayattığınız, halklara dayattığınız, işte bu kanun hükmünde kararnamelerle “İnsanlara ağaç kabuğu yesinler.” dediğiniz bu düzeni değiştirmek için mücadele ediyoruz ve sizler bizimle demokratik koşullarda mücadele edemediğiniz için işte bu kanun hükmünde kararnamelere ihtiyaç duyuyorsunuz ve öyle ki insanlar mesleğini ömür boyu kullanamayacak hâlde, hıncınızı alamadınız. Yeni kanunlar çıkararak OHAL sürecini bütün bir sürece yayarak, bütün bu tarihe yayarak, aslında OHAL’i kaldırmayarak, aslında KHK’leri kaldırmayarak bu halka zulmetmeye devam ediyorsunuz. Bizler de direnmeye devam edeceğiz, mücadele etmeye devam edeceğiz ve sizin bu hukuksuzluklarınıza karşı, bu darbe yönetiminize karşı direneceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı 701 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 8’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Yürürlük

Madde 8- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinden on (10) gün sonra yürürlüğe girer.”

                                       Lütfü Türkkan                                           Zeki Hakan Sıdalı                                           Ayhan Altıntaş

                                            Kocaeli                                                         Mersin                                                          Ankara

                                       Feridun Bahşi                                               Hasan Subaşı                                    Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                            Antalya                                                         Antalya                                                          Adana

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ankara Milletvekilimiz Sayın Ayhan Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle değerli bilim insanı ve Başbakan Yardımcımız Profesör Doktor Erdal İnönü’yü rahmetle anıyorum.

Geçen hafta, donarak şehit olan askerlerimiz dâhil olmak üzere tüm şehitlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.

Sözlerime bir akademisyen olan Aydın Yaka’dan “İdeolojik Bakış-Objektif Bakış” hakkında bazı alıntılarla başlamak istiyorum: “Türkiye’de kronik hastalıklardan biri, her şeyi ideolojiye bulayarak ele almak, açıklamak ve değerlendirmektir. İdeoloji genel anlamıyla kendi içinde tutarlı olan ve bütünsellik taşıyan düşünceleri ve belli bir bakış açısını içerir. Yani bunlar, örneğin bir sosyal sınıfın, toplum kesiminin, grubunun veya bir tabakanın felsefi, sosyal, siyasal, dinî, ahlaki ve kültürel görüşlerinin tümünü kapsar. İdeoloji, bu öğelerden oluşan belli bir bakış açısını, bu düşüncelerin genel doğrultusunu ifade eder. Dolayısıyla ideoloji, nesnel özelliklerden ziyade birçok duygusal öğeleri barındırmaktadır. Hatta, ideolojilerde bu duygusal öğeler baskın durumdadır, ön plandadır. Bu bakımdan, her ideolojide bir partizanlık, taraflılık, duygu ve inanç temelli bir nitelik bulunmaktadır.

Objektif bakışta ise her sorun kendi kurumsal yapısı içinde somut ve teknik özellikleriyle ele alınmalı, ideolojik ve politik kolaycılığa sapılmamalıdır. Politik bir konu kendi kurumsal mecrasında, hukuki, ekonomik veya eğitimle ilgili bir sorun da kendi sınırları içinde ve ilgili alanın kavramları, ilkeleri, kuralları gereğince değerlendirilmelidir. Sorun çözme ilke ve yöntemi olarak bu bizi başarıya götürür.”

Örnek olarak, Fetullahçı terör örgütü, FETÖ terör örgütünün gelişmesine bakmak istiyorum. 2002-2003 yıllarında 2.500 olan dershane sayısı 2014 yılında 3.500 adede yükselmiş, öğretmen sayısı da aynı yıllarda 24 binden 48 bin kişiye yükselmiştir. Bu dönemlerde Gülen cemaatine ait dershane sayısında büyük bir artış olmuştur. AK PARTİ hükûmetleri dönemindeki bu artış oranı 2012 yılında MİT’in hazırlattığı iddia edilen bir raporda şöyle ifade edilmiştir: “Türkiye genelinde 210’dan fazla özel okul, binlerce ışıkevi, dershane ve kurs, 500 öğrenci yurdu bulunuyor. Bunun yanı sıra, Türk cumhuriyetlerinden Kanada’ya, Nijerya’dan Singapur’a uzanan 134 ülkede toplam 400 özel okul, 38 öğrenci yurdu, 13 üniversiteye hazırlık kursu ve 10 binlerce öğrencisi var.” Dershaneler başta olmak üzere, devletin kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektörün eğitim ve ticari alanlarında Gülen cemaatinin faaliyet ve yapılanmalarının tavan yaptığı AK PARTİ iktidarları döneminde, AK PARTİ yöneticileri muhterem hoca efendilerini övmekte, Türkiye’ye gelmesi için çağrı yapmaktaydılar. Amacı Türkiye’yi bölmek, küçük devletçiklere ayırmak olan dış güçlerin bir maşası gibi davranan FETÖ’nün niyeti, ideolojik bakış açısı nedeniyle anlaşılamamıştır, “Alınları secdeye değiyor.” denilerek göz yumulmuştur. Hâlbuki yapılması gereken şey, bu gibi örgüt ve yapılanmalarla ilgili devletin elinde bulunan MİT, ordu istihbaratı, Emniyet istihbaratı gibi kurumları kullanarak devletimizi çökertmeye ve yok etmeye yönelik hareketlerin ve oluşumların önceden tespit edilerek kontrol edilmesiydi ancak hepinizin bildiği gibi bu olmadı. 15 Temmuz kalkışmasını maalesef hep beraber yaşadık. Bizler İYİ PARTİ olarak her türlü terör gruplarına, PKK, PYD, FETÖ gibi bölücü, ayrımcı yapılara karşıyız, karşılarında olmaya da devam edeceğiz.

Bugün gündemimizde olan 701 sayılı KHK’yle kamudan ihraç edilen binlerce kişiyi hangi devlet kurum ve kuruluşları tespit etmiştir? Bu tespitler doğru yapılabiliyorsa neden aynı kurumlar siyasi uzantılarını ve elebaşlarını gündeme getirmiyorlar?

Devlet vatandaşına güvenmeli ve yanında olmalı, vatandaşın görüş ve düşüncelerini özgürce ifade etmesini sağlamalıdır. Bu bağlamda basın ve televizyondan görüş ifade edilmesine saygı duyulmalıdır. Bu demek değildir ki suçlulara gereken yapılmasın. Suçlular varsa bağımsız ve tarafsız yargı sistemi tarafından cezalandırılmalıdır. Vatandaş özgür ve temiz toplum istiyor. Biz de özgür ve temiz toplum için elimizden gelen her şeyi yapacak ve objektif kriterlere dayanarak sorunların çözümüne gayret edeceğiz.

Saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altıntaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın Karataş, sisteme girmişsiniz, 60’a göre bir talebiniz mi var? Nedir efendim, talebinizi bir alabilir miyiz? Bir izah ederseniz bize…

MEMET BÜLENT KARATAŞ (İstanbul) – İstanbul’un Tuzla ilçesindeki zehirli atıklarla ilgili…

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

57.- İstanbul Milletvekili Memet Bülent Karataş’ın, İstanbul’un Tuzla ilçesinde bulunan deri sanayisinden kaynaklanan sorunlarla ilgili kamu kurum ve kuruluşları göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

MEMET BÜLENT KARATAŞ (İstanbul) – İstanbul’un Tuzla ilçesinde bulunan deri sanayisinden dolayı kimyasal atıklar çevreye büyük zarar vermektedir ve sağlık açısından tehdit oluşturmaktadır. Bu konuyla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarını acilen göreve davet ediyorum. Tuzla, yaşanılabilir bir ilçe olmasına rağmen yaşanılabilir bir ilçe olmaktan çıkmaktadır. Tuzlalılar yaşanılabilir bir ilçe olmayı hak ediyor.

Gereğinin yapılmasını bekliyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 9’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/4) esas numaralı “701 Sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin” 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Yürütme

Madde 9- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

                                       Lütfü Türkkan                                              Feridun Bahşi                                            Zeki Hakan Sıdalı

                                            Kocaeli                                                         Antalya                                                         Mersin

                                        Hasan Subaşı                                          İmam Hüseyin Filiz                               Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                            Antalya                                                       Gaziantep                                                        Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Gaziantep Milletvekilimiz Sayın İmam Hüseyin Filiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Filiz.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 701 Sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 9’uncu maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. Ve sözlerime bir zamanlar ODTÜ’de öğrenciyken, rektörümüz de olan Prof. Dr. Erdal İnönü’yü rahmetle anarak başlıyorum.

Hepimiz bilmekteyiz ki, herkes bilmektedir ki FETÖ, 1980’li yıllardan beri Türkiye gündemini işgal etmektedir. Hatırlarsınız 1990’lı yılların başında ”ılımlı İslam” diye bir kavramla yola çıktı bu örgüt. “Ilımlı İslam” diyen bu örgüt, birçok konuda amacına ulaşmış ve maalesef camilerimizin büyük çoğunluğunda cuma hutbelerinde “Allah indinde tek din İslam’dır.” ayeti okunmaz olmuştur. Bu durum, hepinizin bildiği gibi, tarihî bir gerçektir. “Ilımlı İslam” kavramı, daha sonra “dinler arası diyalog” kavramına dönüşmüş, gerçek kimliklerini ortaya koymaya başlamışlardır. Bizler bunun farkındaydık ama toplumun bir kesimi de maalesef uykudaydı.

Tam da bu noktada, bir siyasi liderin hakkını teslim etmek istiyorum: FETÖ konusunda en doğru teşhisi merhum Profesör Doktor Necmettin Erbakan ortaya koymuştur, kendisini rahmetle anıyorum. 2002 yılından itibaren rahmetli Erbakan Adalet ve Kalkınma Partisini sürekli uyarmış ancak etkili olamamıştır. Maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi dinler arası diyalogcularla beraber yürümüş, yağan yağmurda beraber ıslanmışlardır. Yurt içinde ve yurt dışında açılan okullara destek vermişlerdir, devlet kadrolarına bu örgütün elemanlarının sızmasına maalesef müsaade edilmiştir.

Türkçe olimpiyatlarına devletin başbakanları, valileri, belediye başkanları mevcudiyetleri ve konuşmalarıyla destek vermişlerdir; tamamen aldatmaca olan bu olimpiyatların amacını da anlamamışlardır. Olimpiyatlara katılan öğrencilerin okudukları şiir ya da şarkıları dinlerken ağlayan bakanlar hâlâ gözümün önündedir. O günlerde anlam veremiyordum ve kendi kendime soruyordum: Acaba ben de Amerika’ya veya İngiltere’ye gitsem, mesela Hyde Park’ta bir İngilizce şarkı söylesem beni alkışlarlar veya bakanları duygulanıp ağlarlar mıydı?

Muhabbet o kadar ileri gitmiştir ki bu örgüt devletin içine iyice sızmış, Başbakanı dahi dinlemişlerdir. Sonuç olarak 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk olayları, “tape”ler, şantajlar, sonrasında da 15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsü yapılmış, darbeye karşı halkımız ve Türkiye Büyük Millet Meclisi şanlı mücadele ortaya koymuştur. Bu mücadele de 251 şehit, 2.740 gaziyle sonuçlanmıştır. Şehitlerimize tekrar Allah’tan rahmet ve yiğit gazilerimize de sağlık ve sıhhatler diliyorum.

15 Temmuz hain darbe teşebbüsünden sonra olağanüstü hâl ve FETÖ’yle mücadele. Hükûmetin yapmış olduğu mücadeleyi destekliyor ama bu mücadelenin yeterli olmadığını da burada ifade etmek istiyorum. Şöyle ki: Bank Asyada hesabı olanlardan tutun, Mor Beyin, Namaz Saatleri ve benzeri programları indiren fakat FETÖ’yle hiçbir ilişkisi bulunmayan on binlerce vatandaşımız mağdur edilmişlerdir. Sonradan mağduriyetler giderilse de lekelenmeyle karşı karşıya kalmışlardır.

Birçok kuruma dokunulmuş, bazılarında haklı işlemler, bazılarında ise mağdurlar oluşmuştur ancak FETÖ terör örgütünün iktisadi ve siyasi ayağına dokunulmamıştır. Bugün FETÖ’nün iktisadi ve siyasi ayağının ortaya çıkarılması amacıyla verdiğimiz araştırma önergesi maalesef desteklenmemiştir. Her teklifi salt iktidar muhalefet çelişkisi olarak görmemek gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu ülke hepimizin. Daha iyiyi, daha güzeli bulmanın, sükûnet içerisinde çalışmanın anahtarı, birbirimize dayanmaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayın lütfen.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Bülent Turan                                                Erkan Akçay                                                  Özgür Özel

                                          Çanakkale                                                       Manisa                                                          Manisa

                                      Fatma Kurtulan                                             Lütfü Türkkan                                        Mehmet Doğan Kubat

                                             Mersin                                                          Kocaeli                                                         İstanbul

“MADDE 9 – (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Uygun görüşle takdire arz ediyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyum sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları bu şekilde tamamlanmıştır.

Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.

Buyurun Sayın Komisyon.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, görüşülmekte olan kanun hükmünde kararnamenin adının “Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesine, ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır.

Arz ederiz.

BAŞKAN – Talebiniz kayıtlara geçmiştir; redaksiyon işlemi kanunun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

Sayın Taşdoğan, sisteme girmişsiniz; buyurun.

Nedir talebiniz?

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, az önce konuşan Gaziantep Milletvekiline iki sorum olacaktı.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

58.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 9’uncu maddesindeki önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve rektörlük yaptığı dönemde OHAL listesindeki kaç kişiyi göreve başlattığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gaziantep Üniversitesinin eski rektörü az önce bir konuşma yaptı; kendisine iki sorum olacak.

Birincisi; rahmetli Erbakan’ın FETÖ konusunda doğru tespit yaptığını söyledi. “Doğru tespit yapan tek lider.” dedi. İnternetini açar bakarsa 2006 yılında doğru tespiti Doktor Devlet Bahçeli Bey’in yaptığını görecektir ve kendisi Milliyetçi Hareket Partisinin ve milliyetçiliğin lideridir.

İkinci sorum ise, rektörlük yaptığı dönemde şimdi önümüzde bulunan OHAL listesindeki kaç kişiyi kendisi göreve başlatmıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Baş, siz de sisteme girmişsiniz; buyurun.

Talebiniz nedir, önce onu alayım?

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Kısa bir bilgi…

BAŞKAN – Neyle ilgili?

ERKAN BAŞ (İstanbul) – İstanbul Üniversitesinde…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baş.

59.- İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın, milletvekili olarak görevlerinin susturulan insanların sesi olmak olduğuna ve on aydır cezaevinde tutulan Berkay Ustabaş’ın serbest bırakılmasını tüm öğrenci arkadaşlarının talep ettiğine ilişkin açıklaması

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sanırım öğrenci arkadaşlarımız da Genel Kurulu izliyorlar, OHAL ve KHK konuşulunca bir bilgiyi paylaştılar, İstanbul Üniversitesinden devrimci öğrenciler, bir konuya dikkatimizi çekiyor. Bizim de milletvekili olarak görevimiz, susturulan, sesi kısılan, sesini duyuramayan insanların, yurttaşlarımızın sesi olmak.

Genel Kurulun bilgisine sunuyorum. Devrimci Gençlik Dernekleri Genel Sekreteri ve İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi Berkay Ustabaş on aydır cezaevinde tutuluyor. Tek suçu, Berkin Elvan’ın cenazesine katılmak olarak gösterilen arkadaşımız yarın dördüncü kez duruşmaya çıkacak. Arkadaşlarımız, İstanbul Üniversitesinden devrimci gençler, Berkay’ın ve tüm öğrenci arkadaşlarının derhâl serbest bırakılması talebini Meclise iletmemizi rica ettiler.

Bu arada ekleyeyim, ben de Berkin Elvan’ın cenazesine katılmıştım. İnsanları cenazeye katılmakla suçlamak yerine, on beş yaşında gençlerimizin ölmeyeceği bir ülke yaratmaktır görevimiz diyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Filiz, buyurun siz de bir dakika yerinizden açıklama yapın.

60.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve rektör olarak görev yaptığı dönemde atamalarda kimseye öncelik tanınmadığına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Necmettin Erbakan’ı örnek vermiştim. Elbette ki başka liderler de karşı çıkmışlardır. Sayın Erbakan’ın karşı çıkış tarihi çok eski. Yani FETÖ’nün ortaya çıkışından itibaren, benim bildiğim kadarıyla, Sayın Erbakan, cemaatlerin çoğuna karşıdır, sadece FETÖ de değil, çoğuna karşıdır.

Üniversiteye aldığımız personelle ilgili olarak... Ben 1996-2004 tarihleri arasında iki dönem rektörlük yaptım. Öğretim üyesi olarak aldığımız bütün arkadaşlarımız, kural ve kaidelere, YÖK Kanunu’na, 2547 sayılı Yasa’daki kurallara uygun olarak alınmışlardır. Ama onların içerisinde bu listede kimler var, kimler yok; bunları bilmemiz mümkün değil. Eğer bu, sorulacak olursa bu sorunun sorulacağı çok insan da olabilir yöneticilik yapmış. Ben sadece şunu söylemek istiyorum: Rektör olarak o zaman hangi atamayı yaptıysak hepsi kural ve kaidelere göre yapılmıştır, hiç kimseye öncelik tanınmamıştır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 6) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere, lehte ve aleyhte olmak üzere iki konuşmacıya söz vereceğim.

İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre, lehte olmak üzere Sayın Bülent Turan, Çanakkale Milletvekilimiz, AK PARTİ Grup Başkan Vekili konuşacaktır.

Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa gereği görüşülmekte olan bir gündemle karşı karşıyayız. Olağanüstü hâl kararnamelerinden bir tanesini daha yasalaştırmış olduk. Bu, bizim görevimizdi, tüm partilerin katkısıyla beraber bunu yapmaya çalıştık. Ancak, usul ekonomisi gereği, zaman zaman ağır ithamlara, sataşmalara rağmen bile cevap vermeyerek Meclisin çalışmasını, mehabetini kollamaya çalıştık. Birkaç hususu, ortamı germeden ifade etmek isterim.

Bakın, değerli arkadaşlar, en kolay yol suçlama yolu, “Sen bunu yaptın, sen böyle yaptın.” Eyvallah. Bakınız, FETÖ terör örgütü, AK PARTİ’li yıllarda başlamış ve büyümüş bir hareket değil; bunu her akademik çalışmada görüyoruz, her toplantıda ifade ediyoruz. 1960’lardan beri, belki de başka başka ülkelerin talebi doğrultusunda bu ülkede şekillenen, her siyasi partiyle dirsek temasında olan, zaman zaman büyüyen, azalan ama hep bu ülkede var olan bir örgütten bahsediyoruz. En çok büyüdüğü zamanlara baktığımızda, 80 darbesinden sonra muazzam bir ivme kazanıyor. Daha sonra -hiç konuşulmayan bir mesele- 28 Şubatlı yıllar, birçok siyasi partinin darbenin yanında yer aldığı yıllardan bahsediyorum, imam-hatiplerin kapatıldığı, kavgaların olduğu yıllardan bahsediyorum; her imam-hatip kapatma kararında FETÖ’nün büyüdüğünü görüyoruz. O yüzden “Sadece AK PARTİ suçlu.” demenin hiçbir gerçekliği olmadığı kanaatindeyim. O gün bilerek, bilmeyerek katsayısını isteyenler, 28 Şubata “evet” diyenler, aslında dolaylı olarak FETÖ’yü büyütenler aynı zamanda. O yüzden, kolay mantıkla “Şurası şurası siyasi ayağı.” demek, siyasi ahlaktan uzak bir yaklaşımdır.

Bugün şunu gördüm: İyi ki AK PARTİ var, iyi ki AK PARTİ Grubu var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Olağanüstü hâl kötü, KHK kötü, atılanlar mağdur; e arkadaş, hiç mi bu ülkede 200’den fazla şehidin hatırı olmayacak, hiç mi binlerce gazinin hatırı olmayacak? Bunların mağduriyeti yok mu ortada? Hiç 15 Temmuzla ilgili kırkyıllık sürecin değerlendirmesi yok, kim hata yapmış, bunlar konuşulmayacak, varsa yoksa son beş yıllık mesele.

Bakın değerli arkadaşlar, ben yedi yıldan beri milletvekiliyim. Şunu söylemek istiyorum: Bu ülkede demokratik engellerden dolayı iktidarımız her kesimin önündeki engeli kaldırdı; iyi de yaptı. Bunu kendi açısından ilmine, okuluna, irfanına katkı sayanlar da oldu, FETÖ’de olduğu gibi terör faaliyeti yapanlar da oldu ama sonuçta, 17 Aralıktan sonra özellikle, bu adamların okul, iyi niyet benzeri faaliyetler değil de bu ülkenin gidişatına, farklı ülkelere teslimine adım atmaya çalışan örgütler olduğu anlaşılınca biz bir karar aldık “Siz herhangi bir –tırnak içerisinde- İslami cemaat falan değilsiniz, hain bir örgütsünüz.” dedik. 17 Aralık bize karşı yapıldı. 17 Aralıkta biz yalnız kaldık. Gazetelerde var, dosyamda var, o zaman “Benim doğum tarihim 17 Aralık.” diyen liderler gördük. Dershaneler kapatıldı. Baktık ki bunların en yoğun olarak çalıştığı yer dershaneler. Oturdu AK PARTİ Grubu, dedi ki: “Bunların kapatılması lazım kardeşim.” Neredeydiniz? Neredeydiniz? En kolay yol “AK PARTİ kötü.” demek.

Devam ediyorum, gecenin saat dördü, ben İstanbul Vekiliyim o zaman; MİT Başkanına operasyon var diye toplandı Meclis “Asla buna izin vermeyeceğiz çünkü bu operasyonu yapan FETÖ.” dedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tek kaldık tek, yalnız kaldık.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Cezaevindeydik, cezaevinde.

BÜLENT TURAN (Devamla) – O yüzden bir daha söylüyorum: İyi ki AK PARTİ var, iyi ki AK PARTİ’nin lideri var, grubu var ki bu süreçte en büyük dirayet, en büyük şans, Türkiye'de FETÖ örgütüne karşı bu kadar dirayetli bir adam çıktı, hep beraber, omuz omuza savaştık, kavga ettik, bu belayı defettik. Arkadaşlar, AK PARTİ karşıtlığı başka bir şey ama Türkiye karşıtlığı başka bir şey. Siz yeri geldiğinde FETÖ’yle AK PARTİ’yi sözüm ona berabermiş gibi göstermek için öyle ifadeler kullanıyorsunuz ki olağanüstü hâle karşı, KHK’ye karşı, terörden atılmasına karşı; bu, doğru değil. Şu atılan insanların içerisinde varsa mağdur, zaten, bir daha diyorum, mahkeme yolu var, idari yol, komisyon, hepsini yine bu Meclis yaptı, kimse mağdur olmasın ama binlerce kişinin atıldığı yerden yola çıkarak herkes mağdurmuş edebiyatı da FETÖ’ye en büyük psikolojik destektir; bu, doğru bir yaklaşım değil. Son iki yılda FETÖ’den arınmak için AK PARTİ, ittifak, devlet çok büyük adımlar attı. Bir daha düşünün. Çıkıp buraya hakaret etmek, iftira etmek yerine, tahrik etmek…

İSMAİL KONCUK (Adana) – Ya, günah. Bir sürü mağdur insan var ya. Böyle konuşma bari… Böyle konuşma bari, bir sürü mağdur var. Hatanızı kabul edin ya. Reddederek bir şey olamazsınız ya.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Nasıl konuşacağına sen mi karar vereceksin ya.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Bakınız, bir de bir şey söyleyeyim, şöyle bir usul var değerli arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Turan, devam edin.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Biz iki günden beri her türlü, hakkaniyete aykırı, terbiyeye aykırı, üsluba aykırı birçok iddiaya cevap bile vermedik. Bizim bu millete borcumuz var. Bu kanun bitsin, işimize bakalım diyoruz. Ama, bakınız, bu kürsüye çıktığımızda çoğu zaman konuşamadık bile, asla dinlemeye tahammül edemeyen, asla demokratik kültürden nasibini almayan insanların bu millete verecekleri bir şey yok. Bakın, işin doğasında normal şartlarda muhalefetin zaten büyümesi lazım. Hiçbir iş yapmasa, hiç konuşmasa her seçimde düz mantıkla muhalefet büyür, ana muhalefetten bahsediyorum eski ifadeyle. Arkadaş, olduğu yerde oy kaybeden tek parti malum parti.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Niye hile yapıyorsunuz?

BÜLENT TURAN (Devamla) – O yüzden diyorum ki: Bu üslubun size faydası yok. FETÖ’ye karşıymış gibi yapıp da Türkiye aleyhtarlığı yapmanın faydası yok. O yüzden tüm partileri FETÖ başta olmak üzere terörle ilgili meselelerde daha soğukkanlı olmaya, daha saygılı olmaya, iktidara, devlete terör konusunda, engelleme konusunda yasal çalışmalar başta olmak üzere…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayın Sayın Turan, buyurun.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Tüm partileri terörle mücadelemiz başta olmak üzere millî konularda, doğru konularda yanımızda olmaya davet ediyorum. Bunun ülkeye de faydası var, size de faydası var.

Çıkarın zabıtları hakaret edenler, isim vereceğim: Cihangir İslam, demediği kalmadı, ağzımızı açmadık. Konuştu, küfretti gitti. Bu mu vekillik ya? Bu mu vekillik? Bu mu vekillik arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Konuştu, bağırdı gitti. İçeride, burada 10 kişi var, zannedersiniz ki meydanda miting yapıyor, arkadaşlar. Ekrana konuşmak hakkaniyetten bazen koparıyor insanları. O yüzden diyorum ki -benden sonra Sayın Özel konuşacak- AK PARTİ karşıtlığı başka bir şey, FETÖ’nün hoşuna giden cümle kurmak başka bir şey. Dünden beri burada “Olağanüstü hâl bir darbedir.” dendi. Ters mantık şu demek: “Olağanüstü hâli ilan etmeyin, siz de FETÖ’ye teslim olun.” demek. Arkadaşlar, biz 17 Aralıkta adım atabildik mi? MİT’te, dershanede ne kadar zorlandık. Olağanüstü hâlin anayasal sistemi izin vermeseydi bu adımları atabilir miydik? Çıkın, deyin ki: “Olağanüstü hâli beraber hayata geçirelim.” Yanlış varsa revize edelim ama olağanüstü hâle “darbe” demek, 15 Temmuz hain darbe girişimiyle mücadeleye halel getirmek demektir, kimseye yakışmaz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bülent Turan, iki amaçlı bir konuşma yapıyor. Bir, genel değerlendirme yapacağımızı ve OHAL KHK’si üzerinden sağlıklı eleştiriler yapacağımızı biliyor. Hitabetimizden endişesi, birikimimizden, müktesebatımızdan da geçmiş tecrübeleriyle bir kaygısı var.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Çok kaygılıyım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir saniye…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunun için, şahsımı ve grubumu provoke edecek cümleler söylüyor. Ben sizin hakkaniyetinizle, daha önce de benzer uygulamalarda olduğu gibi, kendinin sataştığı sürenin de biraz sonra yapacağım konuşmanın süresine eklenmek suretiyle insicam bozulmadan hem gerekli cevabı vermeyi hem de…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Manisa Milletvekillimiz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili Sayın Özgür Özel, buyurun (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Biz bu oyunları, bu taktikleri, geçmişten edinilmiş tecrübelerle kurulan bu kumpasları biliriz, bunlara da pabuç bırakmayız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bugün, ülkenin Anayasası’nı değiştirdiğiniz, özgürlüklerini askıya aldığınız, geriye götürdüğünüz, rejimine kastettiğiniz iki yıllık bir ara rejimin son KHK’sini görüşüyoruz. İki yıllık ara rejim sona erdi ama KHK’nin son olması, olağanüstü hâlin sona erdiğini ispatlamıyor çünkü olağanüstü hâlin ismini kaldırdınız ama cismi ortada duruyor. Bunu İçişleri Komisyonuna sevk ettiğiniz ve başka ülkelerdeki birkaç kötü örneği de kendinize dayanak teşkil ettiğiniz, Anayasa Mahkemesinde yarattığınız sindirmeye güvendiğiniz o OHAL hükmündeki kanunla sağladınız zaten. Adı gitti, kendisi kaldı ama biz, OHAL’in sözüne değil, özüne karşıyız. O yüzden de tüm hatiplerimiz kanun dışılıklara, Anayasa ihlallerine vurgular yaptı.

15 Temmuzda bir uzlaşı vardı, bunu biraz önce Ramazan Can da anlattı, bu işin kitabını yazmış olanlar da. O geceyi, hem de sadece üç partiyi değil, ortalıktaki karışıklık, bir başka yerden buraya gelmedeki engelden dolayı irtibat kuran o günkü dördüncü partiyi de kastederek, 16 Temmuz oturumunda da hakkını herkes teslim ediyor ama 20 Temmuza gelindiğinde, 15 Temmuz ile 20 Temmuz arasında biz burada tebrikleri kabul ettik darbeye karşı dik duruşumuz ve ortaya koyduğumuz iradeden…

Arkadaşlar, kimse kimseyi kandırmasın, bütün askerî darbeler, muhatabı olan iktidara doğru yapılır ama döner dünya ve ülke kamuoyu, başta ana muhalefet, muhalefet partilerinin gözünün içine bakar. On altı yıldır tarafına düşman hukuku uygulanmış ama sıkışıldığında aynı gemide olunduğu akla gelmiş bir muhalefet partisinin temsilcisi olarak oradan çıkıp “Yeniden seçimler yapılana ve demokratik yoldan iktidar değişene kadar ana muhalefet görevimizin farkındayız, sahibiyiz, seçilmiş iktidarın ve Meclisin arkasındayız.” diyebilmek, darbenin belini kıran birçok unsurun yanında hiç azımsanmayacak bir çıkıştır. 15 Temmuzdaki bu yaklaşımı sadece CHP değil, bugün derin ayrılıklar içinde olduğumuz MHP de, ertesi gün gelip imza koyan HDP de söyledi ve dedik ki: “Bu darbe girişimini yapanların hep birlikte canını okuyalım.” Ama 20 Temmuz günü, dönemin Başbakanı şimdiki Meclis Başkanımızdan, Sayın Genel Başkanım bir telefon aldı: “Biz OHAL ilan ediyoruz, destek verir misiniz?” Genel Başkan dedi ki: “OHAL ilanı, eğer Meclisin bir kısmı darbecilerle enfekte olsaydı…” OHAL ilan etmek ne demek? Meclisin yasama yetkisini alıp, geçici ve olağanüstü bir süre için yürütme organına vermek demek. Oysa Mecliste darbeyi destekleyen yok. Varmış, o da sizin içinizdeydi, herhâlde bu dönem ayıkladınız ama diğer partilerden çıkmadı. (CHP sıralarından alkışlar)

Ama bir gerçek var. Biz dedik ki “Meclis darbecilerle enfekte olmadıktan sonra, Meclisin yasama tekeline el atmayın kardeşim, gelin mücadeleyi birlikte yapalım.” Dinlemediniz, OHAL’i ilan ettiniz. OHAL ilanı televizyonlarda geçerken gazeteciler sordu, partinin grup başkan vekili, sözcülerinden bir tanesi olarak dedim ki: “En basit deyimle, yasama Meclisine, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı yapılmış siyasi bir nankörlüktür, dört gün önceki tavrı görmezden gelmektir.” Ve 15 Temmuzu 16 Temmuza bağlayan gece “Bu, Allah’ın bir lütfudur bize.” diyenlerin, o darbeyi araçsallaştırarak o lütuftan kendi siyasi darbelerini yapmaya çalıştıklarını, kendi sivil darbelerini yapmaya çalıştıklarını hepimiz gördük. Sırf biz mi gördük? Tarafsız kuruluşlar, uluslararası kuruluşlar, Türkiye'nin bağımsız ama demokrasisini ölçen, o konuda konuşan, konuşması gereken, konuştukça sizi meşrulaştıracak, iktidarınızı meşrulaştıracak herkes, OHAL’in istismar edildiğini, kötüye kullanıldığını gördü.

Burada önemli bir kilometre taşının daha altını çizmek durumundayız. İki üyesi, evet, FETÖ’cüdür ama usulüne uygun olmayarak derdest edilen -ve edilmelidir, cezaevine gitmelidir ayrı konu ama- atamasını Abdullah Gül’ün, bir gün bilmem ne bakanlığında tutup da AYM’ye yaptığı o kişileri derdest edişiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özel, devam edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …AYM’nin diğer üyelerine şu sopayı gösterdi: “Bak kardeşim, bu OHAL yetkisinde bizim dediğimizin dışında bir karar alırsan seni de FETÖ’cü ilan ederim, baban da seni kurtaramaz, torunların da hâline ağlayarak ölür.” Ve o durumda AYM, size teslim oldu, hiçbir hukukçunun kabul etmeyeceği bir şey dedi: “Siz bunun zarfına OHAL KHK’si diyorsanız içine ne koyarsanız koyun, ben bakmayacağım.” Bu, alınabilecek en korkunç hukuki karardı ve bakmadılar. Siz, elde ettiğiniz bu istismar olanağıyla bazen zaman yokluğundan en iyi niyetli biçimde kar lastiği kullanma zorunluluğunu, bazen rektör ataması… Bu Meclisten geçirememiştiniz, rektör seçimle göreve geliyordu ama tek adam rejimine mahsus bir yöntemle rektörlerin tek kişi tarafından atanmasını, bazen de popülizm olsun diye taşeron uygulamasını dahi OHAL KHK’leriyle yaptınız ve Anayasa Mahkemesi, içinin OHAL’le alakalı olmadığını bile bile, Anayasa takır takır yazarken “OHAL, konusuyla, süresiyle sınırlıdır.”ı, incelemedi ve size o istismar alanını açtı. O günden bugüne kadar OHAL’deki bu siyasi şımarıklık ve Anayasa Mahkemesinin önünüzde açtığı engin hukuksuzluk alanı içinde -bazı ülkelerin anayasalarında yasakladığı- Anayasa değişikliği referandumunu dahi OHAL’de yaptınız.

OHAL “Millî beka meselesiydi, terk edilemezdi, dünyanın en büyük terör örgütüyle mücadeleydi” ama referandum ve seçim olur olmaz OHAL’den vazgeçtiniz. OHAL, milletin bekası için değil, AK PARTİ’nin rejime kasteden Anayasa değişikliğini ve ardından gelen seçimi -öncesinde, sırasında ve sonrasında- sınırsız eşitsizlik ve hukuksuzluk içinde yapmak için lazımdı size. Siz de tam olarak onu yaptınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Bugün gelinen noktada savunduğunuz OHAL ara rejimi… Allah bir daha göstermesin, Mehmet Akif’in dediği gibi, Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın; Allah, bu Parlamentoya bir daha olağanüstü hâl ilan ettirmesin. Ettirmesin ama hak edilmediği hâlde bu Parlamentonun yasama yetkisini istismarcı bir anlayışla ele alıp kendi tek adam rejimini kuranların, bu demokrasiyi, elde ettikleri, fırsat bularak geldikleri, önlerinde buldukları bu demokrasiyi istismar edip geriye götürdüğü, rejime kastettiği, yeminine aykırı davrandığı ve şu anda da zulmüne kılıf olarak kullandığı bu demokrasiyi, demokrasiyi gerileteceklere istismar ettirmesin, bir daha onları bu yollarla başımıza getirip darbecilerin yaptıklarından ileri bir sivil darbeyi bir daha yaptırmasın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Olağanüstü hâl, bu Meclisin birçok partisinin desteğiyle, anayasal sistem içerisinde tercih edilen yasal bir düzenlemedir. Terörle mücadelemizde kurumlara büyük haklar versin diye yapılan bir istemdir. Zaten ihtiyaç olmadığında da yine Meclisin kararıyla kaldırılmıştır.

Onun dışında “tek adam rejimi” ifadesini ısrarla reddediyoruz. Rejim değişikliği değil, anayasal sistem içerisinde bir hükûmet sistemi değişikliği vardır. Tek adam rejimi değil, Cumhurbaşkanlığı hükûmet etme sistemidir ve bu da milletin takdiriyle beraber hayata geçmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin görüşmeleri tamamlanmıştır.

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Koncuk, aleyhteki konuşmalardan sonra söz vermiyoruz.

İSMAİL KONCUK (Adana) – Ama İYİ PARTİ Grubundan hiç kimseye söz vermediniz.

BAŞKAN – Kanun hükmünde kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kanun hükmünde kararname kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 1 Kasım 2018 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hepinize iyi geceler diliyorum.

Kapanma saati: 23.02



(x) 6 S. Sayılı Basmayazı 30/10/2018 tarihli 11’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.