TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          10’uncu Birleşim

                                                                                25 Temmuz 2018 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- BU BİRLİŞİM TUTANAK ÖZETİ

III.- GELEN KÂĞITLAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Çorum Milletvekili Ahmet Sami Ceylan’ın, Çorum iline yapılan sağlık yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar’ın, hakkında adli işlem olmadan memuriyetten atılan kişiler ile Denizli’nin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, sağlık çalışanlarına yönelik yaşanan şiddet olaylarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, TBMM kreşinin Millî Eğitim Bakanlığına devrine ilişkin protokolün iptalini Başkanlıktan talep ettiğine ilişkin açıklaması

2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, dikey geçiş sınavına giren öğrencilerin durumuna ilişkin açıklaması

3.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri Şehir Hastanesinde yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

4.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, Balıkesir Devlet Hastanesi personel dağılım cetvelinin ne zaman hastaneye uygun hâle getirileceğini Sağlık Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

5.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, fındık üreticisinin emeğinin karşılığını alabilmesi için bir an önce fındık taban fiyatının açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, AK PARTİ yerel yönetimlerinin hizmetleriyle Kocaeli’nin bir tatil beldesi hâline getirildiğine ilişkin açıklaması

7.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Türkiye Radyo Televizyon Kurumuna ve personeline yönelik gerçekleştirilen uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, bedelli askerlikteki temel eğitim süresine ve emeklilikte yaşa takılanların düzenleme beklediğine ilişkin açıklaması

9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Ticaret Bakanının güven veren, sağlıklı işleyen bir piyasayı ne zaman sağlayacağını, tüketim ve borçlanma ekonomisinden üretim ekonomisine geçmeyi düşünüp düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, İsrail’in Filistin coğrafyasında gerçekleştirdiği insanlık suçunu lanetlediğine ve Türk halkının daima Filistinlilerin destekçisi olduğuna ilişkin açıklaması

11.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, sağlık personeline verilmesi planlanan fiilî hizmet zammının kapsamının genişletilerek sağlık alanında çalışan herkese verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, güçlünün zayıfı ezdiği bir toplumun felah bulmayacağına, gücün zayıfı korumak için kullanılması gerektiğine ve gerçek uygarlığın da buradan doğduğuna ilişkin açıklaması

13.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, tarım kredi kooperatiflerinin yaş meyve ve sebze üreticilerini korumak için piyasayı regüle edecek şekilde alım yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, polislerin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin yapılacak düzenlemeye ve Polis Özel Harekât alımlarında kadınlara da hak tanınması gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, bedelli askerlik yapacak olanların kendi illerine yakın bölgede eğitimlerini tamamlamasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

16.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Antalya’nın Aksu ilçesinin Kurşunlu ve Yurtpınar Mahallelerinde çıkan orman yangınına, yöre halkının ormanlık alanın imara açılmasından endişe ettiğine ve bu konuda yetkililerden açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması

17.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Meclis tatile girmeden önce FETÖ’yle mücadelede yaşanan birtakım sıkıntıların giderilmesine yönelik tedbirlerin alınabileceğine, suça ilişkin takipsizlik veya beraat kararı verildiyse mahkemenin vereceği kararın ötesinde bir karar düşünülmemesi gerektiğine, FETÖ’nün kripto damarının hâlâ faal olduğuna ve taşeron işçilere kadro verilmesi işlemlerinde yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 79 kişinin hayatını kaybettiği yangından dolayı Yunanistan halkına başsağlığı dilediğine ve Türkiye'nin her türlü yardımda bulunması gerektiğine, 25 Temmuz Nazım Hikmet’in vatandaşlıktan çıkarılmasının 67’nci yıl dönümüne, İnsan Hakları Derneğinin Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu'na ve Dersim’de yapılması gereken geleneksel festivalin niçin yasaklandığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, FETÖ’yle mücadele sürecinde ortaya çıkan komplikasyonlarla alakalı tekliflerinin ciddiye alınmamasından rahatsızlık duyduklarına, hakkın, hukukun yerine gelmesini temin etmek için mekanizmanın hızlı çalışmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Engin Altay, TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentop’a başarılar dilediğine, Genel Kurul çalışmalarında uygulama birliği sağlamak adına Meclis Başkan Vekillerinin Divan toplantısında bazı konuları değerlendirmelerinde  fayda olduğuna ve yaşadığı yangın nedeniyle Yunanistan halkına  geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, yaraların sarılması için Türkiye’nin kendine yakışanı yapacağına ilişkin açıklaması

21.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Halil İnalcık Hoca’yı rahmetle andığına,  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yunanistan’daki yangınla ilgili olarak Türk devletinin yardıma hazır olduğunu ifade ettiğine, FETÖ'yle mücadelede haksız yere yapılan bir işlemin vicdanen herkesi yaraladığına ve FETÖ’yle mücadelede kararlı olmak gerektiğine ilişkin açıklaması

22.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Engin Altay,  Sivas Milletvekili Mehmet Habib Soluk’un CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Mardin ilinin “Ömeryan köyleri” diye bilinen köylerinde orman yangını başlamış olduğuna ve büyük bir tehlikeye dönüşmeden müdahale edilmesi konusunda duyarlılık gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

25.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Hatay ilinin Arsuz ilçesinde çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

26.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Türkiye’nin dünyada en fazla yardım yapan ülke olduğuna ve Yunanistan’ın talebi hâlinde her türlü yardımın yapılacağını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bütün dünyaya ilan ettiğine ilişkin açıklaması

27.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Hatay ilinin Arsuz ilçesinde çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

28.- Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’ın, Yılın En Seçkin Bilim İnsanı seçilen Zürih Üniversitesi akademisyenlerinden Profesör Doktor Mutlu Özcan’ı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

29.- Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’nun, Hatay ilinin Arsuz ilçesinde çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

30.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay ilinin Arsuz ilçesinde çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Mardin’in Nusaybin ilçesi Çalıköy-Pınarbaşı mezrası ile Yavruköy mevkisinde teröristlere karşı operasyonların gerçekleştirildiğine, sokağa çıkma yasağı ilan edildiğine ve çıkan yangın ile operasyon arasında bir bağlantı olmadığına ilişkin açıklaması

32.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay ilinin Arsuz ilçesi Işıklı köyü mevkisinde meydana gelen yangınla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Akdeniz Parlamenter Asamblesi, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi, Asya Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Güney Doğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenter Asamblesi, İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği, NATO Parlamenter Asamblesi, Parlamentolar Arası Birlik ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere siyasi parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen üyelerin isimlerine ilişkin tezkeresi (3/35)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Çorlu'da yaşanan tren kazasının sorumlularının tespit edilmesi ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 18/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına alınmasına; Kişisel Verileri Koruma Kurumunda boş bulunan üyelik için seçimin 25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına; bu birleşimde 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Ekim 2018 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmak üzere tatile girmesine; 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un CHP grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Süreyya Sadi Bilgiç’in 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın 2 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde aleyhte yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- SEÇİMLER

A) Kişisel Verileri Koruma Kuruluna Üye Seçimi

1.- Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş bulunan üyeliğe seçim

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri; Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2) ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2)

 

XI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentop’un, 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılan seçim neticesinde Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğine, 7 Temmuz 2018 Cumartesi gününden bugüne kadar yoğun mesai harcayan Başkanlık Divanı üyelerine, milletvekillerine ve Meclis çalışanlarına Başkanlık Divanı olarak teşekkür ettiğine ilişkin konuşması

 

XII.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 1) Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

2.- (S. Sayısı: 2) Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

25 Temmuz 2018 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.02

BAŞKAN : Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP

KÂTİP ÜYELER : Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı mevcuttur, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Çorum’da sağlık alanında yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Çorum Milletvekili Ahmet Sami Ceylan’a aittir.

Buyurun Sayın Ceylan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Çorum Milletvekili Ahmet Sami Ceylan’ın, Çorum iline yapılan sağlık yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması

AHMET SAMİ CEYLAN (Çorum) – Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Çorum ilimize yapılan sağlık yatırımlarıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Değerli milletvekilleri, 2002 yılından bu tarafa, AK PARTİ’mizin on altı yıllık iktidarı döneminde Çorum ilimize sağlık yatırımları dâhil -tüm diğer yatırımlarla beraber- 14,9 milyar yani 14,9 katrilyon yatırım yapılmıştır. Bu miktar sadece tamamlanmış yatırımlar olup devam eden yatırımlar bu miktara dâhil değildir.

Değerli milletvekilleri, Çorum ilimizin üniversite özlemi de Sayın Cumhurbaşkanımız, o zamanki Başbakanımız tarafından tüm illere üniversite yapılması gerektiği sözü üzerine, her ile bir üniversite politikası doğrultusunda 2006 yılında giderilmiştir. Özellikle Hitit Üniversitesi bünyesinde kurulan tıp fakültemizle birlikte Çorum sağlık alanında yeni bir çığır açmıştır. Çorum’da AK PARTİ’miz tarafından yapılan sağlık yatırımlarında ana hedefimiz, amacımız, Çorum’da yaşayan kardeşlerimizin, Çorum’da ikamet eden vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerinin yerelde tamamlanması ve dışarıya sevkin minimize edilmesi olmuştur. Yapılan hizmetlerde her zaman insanımızı merkeze koymuşuzdur. Her zaman insan odaklı yatırımlar yapmışızdır.

Her şeyin başı sağlık diyoruz ya, insan sağlığından önemli hiçbir şeyin olmadığını biliyoruz. Bakın, Çorum’da sağlıkta AK PARTİ döneminde nereden nereye gelmişiz? Bunu söylemeden önce de sadece geçmiş dönemde AK PARTİ hükûmetlerinden önce sağlığın hangi durumda olduğunu da söylemek isterim. SSK hastaneleri vardı. Bir zamanlar SSK’li olarak çalışan milletvekillerimiz bilirler. Hastanede muayene olmak, sıra almak, muayene olduktan sonra da ilaç almak başka bir dertti. O dönemde Sayın Cumhurbaşkanımız “Bu hastaneleri devlet hastanesiyle birleştireceğiz.” deyince bazı çevreler, güya işçiden, emekçiden yana olduğunu söyleyen, yıllardır böyle siyaset yapıp buralardan oy toplamaya çalışanlar ayağa kalkmıştı “SSK hastanelerini kapattırmayız, birleştirtmeyiz.” diye. Oysa Sayın Cumhurbaşkanımız yine o zaman doğruyu yaptı ve bu hastaneleri devlet hastanesi çatısı altında birleştirdi ve işçimizin, emekçimizin sağlık alanında rahat şekilde tedavi görmesini sağladı.

Bakın, şimdi, değerli arkadaşlar, Çorum’daki tüm ilçelerimizde yeni devlet hastaneleri yaptık, yeni ağız diş sağlığı merkezleri yaptık. Özellikle, 750 yatak kapasiteli Hitit Üniversitesi Tıp Fakültemizle afiliye olan devlet hastanemizde, bünyesindeki tüm bölümlerle beraber, 141 öğretim üyesi, yine 161 pratisyen ve uzman hekim görev yapmaktadır. Sadece bir örnek vermek isterim: Bu hastanemizde 2012 yılında kurulmuş olan kardiyovasküler cerrahi ve anjiyografi bölümlerinde şu ana kadar 15 bin Çorumlu kardeşimiz anjiyo olmuş ve bin Çorumlu kardeşimiz de açık kalp ameliyatı olmuştur. 15 bin Çorumlu kardeşimiz eğer dışarıya sevk olsaydı, yanında 2 kişiyle gidecekti, 3 kişiyle gidecekti yani 45 bin kişi kendi tedavisini dışarıya gidip eziyet çekmeden Çorum’da sağlamış oldu.

Yine Çorum’da, Türkiye’de 4 tane olan diyabetik ayak servisimiz açılmıştır ve bu hastanemiz, Hitit Üniversitesi Erol Olçok Hastanemiz şu anda dışarıdan yüzde 35 sevk alarak faaliyetlerine devam etmektedir. Yani bunlar saymakla bitmez.

Değerli kardeşlerim, buradan bir müjde vermek isterim. Diş hekimliği fakültemiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın onayıyla, Bakanlar Kurulumuzun imzasından geçmesiyle şu anda Çorum’da açılmış durumdadır. Bu sene eğitim öğretim döneminde öğrenci alacaktır ve yapılan, şu anda ihalesine çıktığımız diş hastanesiyle beraber afiliye olunca da diş sağlığıyla ilgili sorunu olan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET SAMİ CEYLAN (Devamla) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ceylan, sağ olun.

AHMET SAMİ CEYLAN (Devamla) – Peki, teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Denizli’de hakkında adli işlem olmadan memuriyetten atılan kişiler ile Denizli’nin sorunları hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar’a aittir.

Buyurun Sancar. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar’ın, hakkında adli işlem olmadan memuriyetten atılan kişiler ile Denizli’nin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama Peygamber Efendimiz’in bir hadisişerifiyle başlamak istiyorum: “Bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır.” 15 Temmuz alçak darbe girişiminin üzerinden iki yılı aşkın bir süre geçti. Bu iki yılı aşkın sürede “adalet” “hak” “hukuk” kavramları konuşuldu, kamuoyunun aklında FETÖ’yle gerçekten mücadele edilip edilmediği konusunda bazı soru işaretleri kaldı.

FETÖ darbe girişiminin ardından çıkarılan OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerle 130 binin üzerinde devlet memuru vatandaşımız işinden ihraç edildi. Geçmişte FETÖ’ye para basanlar, Türkçe Olimpiyatları’na sponsor olanlar, okullarında, yurt dışlarında kalanlar, bankalarında genel müdürlük yapanlar, maalesef, terfi ederken neyle suçlandığını bilmeyen komiserlerimiz, askerlerimiz, memurlarımız ihraç edildiler.

Değerli arkadaşlar, ben Denizli Milletvekiliyim. Geçen gün seçim bölgemde bir benzin istasyonunda benzin alırken beni orada durduran pompacının aynen söylediklerini bir hak, hukuk ve adalet mücadelesi olarak tüm vekillerime arz etmek istiyorum. “Sayın Vekilim, ben ilimizde bir karakolda amir iken ihraç edildim. Mahkemeye çıkmadım, savcılık tarafından takipsizlik kararı verildi. Beni terörist olarak yargıladılar ama hiçbir konuda, hiçbir yasada tarafıma terörist olduğumla ilgili ibare verilmedi. Ben bugün, soruyorum Sayın Vekilim: Eğer ben terörist isem neden burada serbest geziyorum, eğer terörist değil isem, savcılığa ve mahkemeye inanıyorsak, hakkımda takipsizlik verildiyse ben neden burada, bir terör damgalısı olarak benzinlikte pompacı olarak çalışıyorum?”

Değerli arkadaşlar, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna başvuran bu kardeşimiz bir yıldan bu yana mahalle baskısıyla evinde, işinde, toplumda dışlanmasına rağmen, daha hakkında verilmiş bir karar yok.

Değerli arkadaşlar, terörün siyaseti olmaz, terörün sağı solu da olmaz; bu bir hakkaniyettir. Şimdi soruyorum: Pazarcılık yapmak zorunda kalan, inşaatlarda amelelik yapmak zorunda kalan ve evlerde temizliğe gitmek zorunda kalan bu insanlar gerçekten masum mu, değil mi? Bunun kararını verecek olan yargı. Bunun kararını verecek olan Komisyonun çok hızlı hareket etmesi, biz Türkiye Büyük Millet Meclisi mensupları açısından da toplumun güvenini kazanmak açısından da büyük önem taşımaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu anlamda, Denizli’mizde 2 bin devlet memuru görevinden ihraç edildi, dörtte 1’i hakkında çıkmış bir karar yok; bugüne kadar OHAL Komisyonundan çıkan karar sayısı 1.300. Türkiye’de bununla ilgili, biliyorsunuz, 130 bin vatandaşımız mağdur. Artık, hep birlikte el ele verip terörü ve teröristi ayıklamalı ama burada masum vatandaşları da yargılatmamalıyız. Malum, geçmiş dönemde Sayın Binali Yıldırım’ın önemli bir sözü vardı, “Kurunun yanında yaş da yanıyor olabilir, binlerce haksız işlem yapılmış da olabilir. Bunları ayıklamak bizim görevimizdir. Bunun için OHAL Komisyonunu kurduk.” dediler.

Bu saatten sonra OHAL kalkmış ise gelin, hep birlikte adaletin tecellisini sağlayalım, bu arkadaşlarımızın devletine, milletine, vatanına küsmemelerine vesile olalım; gerçekten terörist ise benzincide değil, sokakta dahi gezmemesini sağlayalım. Ama hep söylediğimiz bir şey vardır, adalet tecelli etmeden bir kamu kurumunun müdürü tarafından “Sen teröristsin.” diye işine son verilerek o kişiyi de mağdur etmemek biz değerli vekillerin ve bu yüce kürsünün de ana görevidir diye düşünüyorum. İnanın, herkeste bu anlamda bir sıkıntı vardır. Geçmiş dönemde hep söylediğimiz ve seçim meydanlarında söylediğiniz bir söz vardır, Hazreti Ömer’in “Fırat’ın kenarında bir koyun kaybolsa hesabı benden sorulur.” sözlerini slogan edindiyseniz bu sloganın karşılığında binlerce vatandaşımızın mağduriyetini önlemenizi rica ediyorum, bu sese kulak vermenizi rica ediyorum. Hakkın ve hakkaniyetin ve bir vicdan muhasebesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılarak artık mağduriyetlere son verilmesini rica ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz, sağlık sektöründe yaşanan şiddet olayları hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’a aittir.

Buyurun Sayın Aycan. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, sağlık çalışanlarına yönelik yaşanan şiddet olaylarına ilişkin gündem dışı konuşması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağlık çalışanlarına yönelik yaşanan şiddet vakaları nedeniyle söz almış bulunuyorum.

Bildiğiniz gibi, Türkiye’de 600 binden fazla sağlık çalışanı milletimize sağlık hizmeti vermeye çalışmaktadır. 29 farklı meslekten oluşan sağlık çalışanları 7 gün 24 saat esasıyla sağlık hizmeti vermektedir ve sağlık çalışanlarının hepsi yükseköğrenim görmüş kişilerden oluşmaktadır. Profesyonel emeğin yoğun olduğu bir sektördür sağlık hizmetleri. Bu meslekler içerisinde -elbette hepsi zor mesleklerdir- özellikle hekimlik, çok uzun eğitim gerektiren, hem olmanın hem de çalışmanın zor olduğu bir alandır. Fakat sağlık çalışanlarının bu çalışma hayatları boyunca yoğun bir şekilde şiddete maruz kaldıkları da bir gerçektir. Alınan her türlü önleme rağmen sağlık çalışanlarına yönelik şiddet artarak devam etmektedir. Özellikle sözel şiddet yoğun bir şekilde yaşanmakta, tüm sağlık çalışanları çalışma hayatları boyunca şiddete maruz kalmaktadır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki sağlık çalışanlarına yönelik fiziki şiddet de yoğun yaşanmaktadır. Bir yıl içerisinde sağlık çalışanlarının yüzde 23,7’si şiddete maruz kalmış ve bu yüzden bazı sağlık çalışanları da ölmüşlerdir. Son haftalar içerisinde de basına intikal eden sağlık çalışanlarına yönelik ciddi şiddetle karşılaşmaktayız.

Elbette, uzun vadede yapılması gereken işler vardır ama bunlarla ilgili zaman kaybedecek durumumuz yok, bir taraftan da acil önlemler alınması gerekiyor. Bugün bununla ilgili özellikle söz almış bulunuyorum. Sağlık Bakanlığımızın bir an önce devreye girerek önlemler alması gerekiyor. Yapılan çalışmalar şunu gösteriyor ki sağlık çalışanlarına yönelik şiddet daha çok acil servislerde, 112 çalışanlarına yönelik ve devlet hastanelerinde yaşanmaktadır. Bu şiddet uygulayan kişiler genellikle de hasta yakınlarıdır. Onun için, bir an önce acillere yönelik önlem alınması gerekir. Türkiye’de özellikle kamu hastanelerindeki acillerde yaşanan yoğunluk hem hizmet almayı etkilemekte hem de burada çalışan sağlık çalışanları için önemli bir risk teşkil etmektedir. Bir an önce buradaki yoğunluğu azaltıcı tedbirler almak gerekir. Bunun da çözümü, özellikle hasta bakımının birinci basamakta ve ikinci basamakta sağlanması gerekir. Acillerin gerçek bir acil olarak çalışması için buradaki yoğunluğu azaltmak gerekir. Acilleri normal poliklinik ihtiyacını karşılayan yerler olarak görmemek gerekir, gerçek acillere hizmet edilen yerler olduğunda hem yoğunluk azalacak hem hizmet kalitesi artacak hem de bu şiddet olaylarıyla karşılaşılmayacaktır. O yüzden, Türkiye'nin sağlıktaki bence en önemli sorunu, birinci basamaktaki hasta bakımı kalitesini artırarak özellikle hastane acillerinde yaşanan sorunu azaltmaktır.

Bir diğer konu da özellikle hekime yönelik algıyı yönlendirmemek gereğidir. Hekimi sürekli çok para alan fakat hizmet etmeyen hatta aralarında kalite farkı varmış gibi söylemlerle tüm sağlık sorunlarının sebebi gibi göstererek hasta yakınlarıyla karşı karşıya getirmemek gerekir. Ve bu tür şikâyet hatlarının da özellikle 184 şikâyet hattının da kaldırılmasını öneriyorum.

Bir diğer konu da şu: Tabii ki bunlar yapılırken hastanedeki güvenlik personelinin donanımının yetersizliği nedeniyle korumada etkin olamadığını biliyoruz. Ya bunların sayıları ve donanımları artırılmalıdır ya da hastanelerde özellikle polis bulundurulmasının ve acillerdeki emniyet kuvvetlerinin koruyucu amaçlarla bulunmasının sağlanması gerekir. Tüm bunlar yapıldığında daha kaliteli bir sağlık hizmeti sağlanacaktır. Bunlar yapılmadığında sağlık çalışanlarının çalışma hayatlarındaki bu olumsuzluklar Türkiye’deki sağlık hizmetlerinin sunumunu, kalitesini etkileyecektir. Bu yüzden Sağlık Bakanlığını bir an önce önlem almaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim, saygılarımla. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aycan.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk on beş milletvekiline yerlerinden birer dakikayla söz vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Kayışoğlu, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, TBMM kreşinin Millî Eğitim Bakanlığına devrine ilişkin protokolün iptalini Başkanlıktan talep ettiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Bu Gazi Meclisinin başında bulunup Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak Meclise en çok zararı veren kişi olarak tarihe geçen İsmail Kahraman’ın giderayak Meclisin kreşini devrettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Mimari olarak da korunması gereken milletin Meclisini kendi malıymış gibi zevkine göre kırıp, yıkıp döken Kahraman’ın iki ay önce, Meclis kapalıyken, herkes seçim çalışmasındayken, Meclisle ilgili tasarrufta bulunması doğru değilken Başkanlık Divanının görüşünü almadan Meclisin kreşini Millî Eğitim Bakanlığına devretmesini bu Meclisin kabul etmemesi lazım. Milletvekillerinin ve Meclis çalışanlarının çocuklarının hakları hepimizin sorumluluğundadır. Bu keyfî protokolün derhâl iptalini Başkanlıktan talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akın, buyurun.

2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, dikey geçiş sınavına giren öğrencilerin durumuna ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Teşekkürler.

Eğitimde AKP’nin yazboz politikasının son mağdurları dikey geçiş sınavına giren öğrencilerimiz. DGS’ye getirilen 0,5 ham puan uygulamasında yeterli duyuru yapılmadığı için en az 40 bin öğrencimiz mağdur oldu. Bu öğrencilerimizin sınavı iptal edilecek. Peki, neden? Çünkü matematikten ya da Türkçeden 0,5 net yapamadıkları için. Kırk beş gün önceden kuralları değiştirip, yeterince duyurmayıp gençlerimize mağduriyet yaşatıyorlar. Bir yıl boyunca sınava hazırlanan, emek ve para harcayan binlerce öğrencimizin gelecekleri ellerinden alınıyor. CİMER, YÖK ve ÖSYM’ye şikâyette bulunan binlerce öğrencimizin şikâyetlerine de kulak tıkanıyor. Hayata atılmak için eğitim alan bu öğrencilerimizin seslerine kulak verilmeli ve derhâl gereği yerine getirilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Arık…

3.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri Şehir Hastanesinde yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP’nin şehir hastanesi deyip şehrin dışına yaptığı hastanede hem hastalar hem de sağlık çalışanları tam bir çile çekiyor. Bu hastaneye mevcut hastanelerin ekipmanlarının getirilmeyeceği, yenilerinin alınacağı söylenmişti ama gelin görün ki tıbbi malzemeleri bırakın çöp kutuları bile mevcut hastanelerden taşındı. Belki yandaşlarınız iyi para kazandı ama halk ve sağlık çalışanları gerçekten perişan.

Şehir hastanesinde çalışan kadın doğum uzmanı bir meslektaşım “Kayseri’nin merkezinde bulunan kadın doğum ve çocuk hastanesini niçin kapattınız? Oradaki 150 yatağımızı şehrin dışındaki bu hastanede niçin 70’e düşürdünüz? Oradaki 30 doğum masamızı niçin 10’a düşürdünüz? Orada 30 kadın doğum uzmanı vardı, şimdi herkes kaçıyor, sayımız 15’e düştü, her gün hastalardan hakaret ve şiddet görüyoruz, amacınız bizleri öldürtmek mi?” diye soruyor.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Benim yerime Sayın Şahin konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

4.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, Balıkesir Devlet Hastanesi personel dağılım cetvelinin ne zaman hastaneye uygun hâle getirileceğini Sağlık Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Efendim, öncelikle teşekkür ediyorum söz hakkı verdiğiniz için.

Sağlık Bakanımıza sormak istiyorum. Balıkesir ilimizde 1896 yılından bu yana hizmet vermekte olan devlet hastanesinin yatak kapasitesi 2017 yılında şehir hastanesinin hizmete girmesiyle birlikte 650’den 260’a indirilmiş ve hastanenin personel dağılımı bu yatak sayısına göre düzenlenmiştir. İl genelinde toplam hasta yatak sayısının azalması sonrasında yaşanan sıkıntılar nedeniyle Balıkesir Devlet Hastanesinin yatak sayısı bu defa 400’e yükseltilmiş fakat personel dağılımı buna göre güncellenmemiştir yani 400 yataklı hastanede 260 yataklı hastane personeliyle hizmet verilmeye çalışılmaktadır. Personel yetersizliği nedeniyle hem vatandaşlarımız hem de hekimlerimiz ve sağlık personelimiz büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar. Balıkesir Devlet Hastanesi personel dağılım cetvelinin 400 yataklı hastaneye uygun olacak şekilde acilen güncellenmesi ne zaman sağlanacaktır?

Teşekkür ederim efendim.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Sayın Hancıoğlu, buyurun.

5.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, fındık üreticisinin emeğinin karşılığını alabilmesi için bir an önce fındık taban fiyatının açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Son yıllarda fındıkta uygulanan yanlış politikalar, Rekabet Kurulunun vermiş olduğu kararlar, FİSKOBİRLİK’in devre dışı bırakılması birkaç yerli şirketin piyasaya hâkim olmasına neden olmuştur ve bu şirketler de dünyada en büyük fındık alıcısı olan küresel çikolata şirketlerinin eline geçmiştir. Bunun sonucunda da fındık fiyatları bu şirketler tarafından belirlenmiştir. Bugün fındık piyasası tamamen yabancı şirketlerin insafına bırakılmıştır. 2018 yılına gelindiğinde yapılan fındık rekolte çalışmalarında ve sahadaki gözlemler sonucunda üretimin geçen yıla göre daha düşük olacağı öngörülmüştür. Fındık alıcısı olan küresel çikolata şirketi, TMO depolarındaki fındığı büyük oranda satın alarak yeni sezon öncesi stoklarla piyasaya girmeyi hedeflemiştir. Böylece fiyatları baskı altına alıp fındık rekoltesinin az olacağı öngörülen 2018 yılında yüksek fiyat yerine kendi istedikleri fiyatların oluşmasına sebep olacaklardır. Küresel çikolata şirketinin değil, Türk çiftçisinin emeğinin karşılığını alabilmesi için temmuz sonuna kadar mutlaka…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – …fındık taban fiyatı açıklaması yapılmalıdır.

BAŞKAN - Sayın Şeker, buyurun.

6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, AK PARTİ yerel yönetimlerinin hizmetleriyle Kocaeli’nin bir tatil beldesi hâline getirildiğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Gündemimizdeki kanun teklifleri görüşüldükten sonra Meclis çalışmalarına 1 Ekime kadar ara verilecek. Verilen bu arada birçok arkadaşımız tatili yapacak, dinlenecek. Tabii tatil deyince ilk akla gelen yerler ya Akdeniz ya Ege sahilleri veya da Karadeniz yaylaları. “Hem yayla hem de deniz tatili yapmak istiyorum.” diyen arkadaşlara önerim Kocaeli'yi tercih etmeleri. Geçmişte hor kullanılan Kocaeli sanayinin başkenti olarak bilinse de on dört yıllık AK PARTİ yerel yönetimlerinin hizmetleriyle hafızalardaki olumsuz Kocaeli gitti, onun yerine çevre hassasiyeti olan yaşanacak bir kent konumuna geldi.

Kocaeli, Sapanca Gölü’ne Marmara ve Karadeniz’e sınırı olup 200 kilometre kıyısı olan ve 5’i mavi bayraklı olmak üzere 23 adet plajı bulunan bir kent konumunda. Kocaeli’nin yaklaşık yüzde 40’ı orman olup yaylalarıyla, doğal ve tarihî güzellikleriyle, 180 kilometre doğal ortamdaki yürüyüş yollarıyla tatil yapılacak bir kent. Aynı zamanda doğal güzellikleri ve insani değerleriyle Türkiye’nin de özeti olan Kocaeli'yi görmek Türkiye’yi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydın…

7.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Türkiye Radyo Televizyon Kurumuna ve personeline yönelik gerçekleştirilen uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

TRT’nin Cumhurbaşkanlığına bağlanmasıyla birlikte ilk etapta, 65 yaş sınırını doldurmayan 2.100 dolayında personel ikramiyelerine yarım ikramiye eklenmek suretiyle emekliliğe zorlanıyor. Personel, aksi hâlde havuza gönderilmekle yani yıllarca uzmanlığının dışında bir kurumda çalışmakla tehdit ediliyor. Bu personelin çoğu muhabir, editör, kameraman, spiker ya da yayıncı. Bu personelin yerine ise yandaş medyadan sözleşmeli personel getiriliyor. TRT’nin saygınlığının bu kadar tartışma konusu olduğu bir dönemde, yetişmiş personelin tasfiyesiyle birlikte TRT artık iyice ilkelerini kaybetmiş olacak. Bu kurumu var eden ve omuzlarında, uzman personelin ağırlığında var olan bu kurumun bu uygulamadan bir an önce vazgeçmesini sizin aracılığınızla da kamuoyuna sunmak istiyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN - Sayın Yalım…

8.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, bedelli askerlikteki temel eğitim süresine ve emeklilikte yaşa takılanların düzenleme beklediğine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün gündemimizde bedelli askerlik var, bedelli kanununu görüşeceğiz. Yüce Meclisimizin yirmi bir gün mecburiyetini çözmesini milyonlarca vatandaşımız sabırsızlıkla bekliyor. Aynı zamanda bedelli sorununu çözdükten sonra, yine milyonları ilgilendiren çok önemli bir sorun daha var: EYT’ler yani emeklilikte yaşa takılanlar. Vatandaşlarımızın talepleri doğrultusunda bir an önce Meclisimizin gündemine bu sorunu da getirmemiz gerekiyor.

Saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Ticaret Bakanının güven veren, sağlıklı işleyen bir piyasayı ne zaman sağlayacağını, tüketim ve borçlanma ekonomisinden üretim ekonomisine geçmeyi düşünüp düşünmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Ticaret Bakanına soruyorum: Hükûmetinizin almış olduğu yanlış kararlar ve Merkez Bankasına yapmış olduğunuz baskılar nedeniyle dün piyasa alabora olmuştur. Bu durumları dikkate alarak Bakanlığınız uygulamakta olduğunuz yanlış ekonomik politikalardan ne zaman vazgeçecektir?

İki: Cumhurbaşkanı ve Bakanlığınız Merkez Bankasının uygulamakta olduğu para politikasına müdahale etmekten vazgeçecek midir?

Üç: İş dünyasına güven veren, sağlıklı işleyen bir piyasayı ne zaman sağlayacaksınız?

Dört: Türk parasının en çok değer kaybeden bir para olması nedeniyle, enflasyonu ve pahalılığı önlemek için herhangi bir tedbir almayı düşünüyor musunuz?

Beş: Rant, tüketim ve borçlanma ekonomisinden üretim ekonomisine geçmeyi düşünüyor musunuz?

Altı: OHAL’in devamı şeklinde çıkarılan, üç yıl daha devam edecek olan iç güvenlik paketi yasasının iç ve dış piyasalara gerekli güveni vereceğine inanıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, İsrail’in Filistin coğrafyasında gerçekleştirdiği insanlık suçunu lanetlediğine ve Türk halkının daima Filistinlilerin destekçisi olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçen hafta İsrail Parlamentosunda kabul edilen Yahudi ulus devlet kanunu, Filistin halkıyla birlikte, Kudüs’ü ziyaret eden Müslümanlara ve Hristiyanlara yönelik İsrail tarafından yapılan tüm haksız uygulamaları, baskıları, tecritleri meşrulaştırmaktadır. Filistinlilerden gasbettikleri toprakları “yerleşim yerleri” adıyla masumlaştırmaya çalışan İsrail’in, Kudüs ve Gazze başta olmak üzere, Filistin coğrafyasında gerçekleştirdiği saldırılar tam anlamıyla bir insanlık suçudur. Kendi topraklarını savunmaktan başka hiçbir suçları olmayan sivil Filistinlilerin üzerine tankıyla, topuyla, uçağıyla, füzesiyle, keskin nişancısıyla giden İsrail “terör devleti” olduğunu bir kez daha göstermektedir. İsrail’in Filistinli kardeşlerimize uyguladığı devlet terörünü lanetliyorum. İsrail şunu bilmelidir ki: Filistin yalnız değildir.

Türk halkı olarak Filistinli kardeşlerimizin daima yanlarında ve onların destekçisi de olduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Topal…

11.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, sağlık personeline verilmesi planlanan fiilî hizmet zammının kapsamının genişletilerek sağlık alanında çalışan herkese verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurula sunulan teklifle bazı sağlık personeline yıllık altmış günlük fiilî hizmet zammı getirilmekte, bunu doksan günlük talep ediyoruz.

Ayrıca bu teklifte özellikle veteriner hekimler, ziraat mühendisleri ve teknikerleri ve hayvan sağlığı teknik personeli kapsam dışında tutulmaktadır. Her türlü risk altında ve sonuçta insan sağlığını da doğrudan ilgilendiren bir alanda çalışan bu sağlık meslek grubunun kapsam dışında tutulmaktadır. Her türlü risk altında ve sonuçta insan sağlığını da doğrudan ilgilendiren bir alanda çalışan bu sağlık meslek grubunun kapsam dışında bırakılması, eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi vicdani sorumluluğu da açıkçası beraberinde getiriyor. Gelin, hep birlikte bu yanlışı düzeltelim ve sağlık alanında çalışan tüm personele aynı hakları sağlayalım. Özellikle AKP Grubundan bu konuda destek bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

12.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, güçlünün zayıfı ezdiği bir toplumun felah bulmayacağına, gücün zayıfı korumak için kullanılması gerektiğine ve gerçek uygarlığın da buradan doğduğuna ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Zayıf, güçlü için büyük bir tehlikedir; hele bu güç haktan, hakikatten doğuyorsa. Güce ya da zafere hemen sevinmemeli, zaafı olur güç insanın çoğu kez. Birkaç file sahip oldu diye kalkıp Kâbe’yi yıkmaya gelir. Dış görünüş yanıltır; bir zincir dıştan görkemli görünse de en zayıf halkasında saklıdır asıl gücü. Zayıfı hor gören saltanatlar yıkılmış, bela olmuş başına kuvveti kuvvetlinin. Büyüklük, kuvveti yerinde kullanmaktır. Kuvvet başkalarının hayrına olmadıkça sade zarar verir; böyle bir güç hayatı sadece savaş bilir, neşesi saldırıdır. Bu gücün ölçüsü kendi çıkarıdır yalnız. Çıkarcılık öfke doğurur, tutulmuş öfke öfkenin büyüğüdür. Sıçrayan bir kıvılcım ateşi parıldatır. Güçlünün zayıfı ezdiği bir toplum felah bulmaz. Güç, zayıfı korumak ve dengeyi kurmak için kullanılmalıdır. Gerçek uygarlık buradan doğar. Bu anlamda Batı uygarlığı uygarlık değildir.

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

13.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, tarım kredi kooperatiflerinin yaş meyve ve sebze üreticilerini korumak için piyasayı regüle edecek şekilde alım yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin'de şeftali üreticileri yıl boyunca emek verip yetiştirdikleri ürünleri meyve suyu sektörüne 25 kuruşa satmak zorunda kalıyor. Meyve suyu sektörüne alım yapan firmalar şeftaliyi maliyetinin üçte 1’ine alıyor. Kilosunu 25 kuruşa sattığınız ürünü dalında bırakmak daha az maliyetlidir ama bu da hastalıklara sebep oluyor. Bölge toplantısında Tarım Kredi Kooperatifi Mersin Bölge Müdürü bu sene meyve suluk şeftali alabileceklerini söylemişti ama bu konuda hâlâ bir adım atılmış değil. Kaldı ki tarım kredi kooperatiflerinin yeterli uzmanı ve altyapısı vardır. Ülkemizde serbest piyasa ekonomisi uygulanıyor diye çiftçilerimizi özel sektöre ezdirmek doğru değildir. Tüm yaş meyve ve sebze üreticilerini korumak için tarım kredi kooperatifi piyasayı regüle edecek şekilde yeterince alım yapmalıdır. Aksi takdirde çiftçilerimiz önümüzdeki yıllarda bahçelerini sökmek zorunda kalır ve üretimden uzaklaşır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Erdem…

14.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, polislerin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin yapılacak düzenlemeye ve Polis Özel Harekât alımlarında kadınlara da hak tanınması gerektiğine ilişkin açıklaması

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizin vazgeçilmezi kahraman Türk polisimizle ilgili özellikle yeni dönemde, 27’nci Dönemde, vadedilmiş olan 3600 ek gösterge başta olmak üzere özlük haklarının düzenlenmesi, çalışma saatlerinin düzenlenmesi için bu anlamda üzerimize düşen her hususta gerekli çalışmayı uyum içerisinde yapacağımıza inanıyorum. Gerekli kanunların İçişleri Bakanlığı tarafından da burada Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından da çıkarılacağını umut ediyorum.

Yine, Anayasa’nın “eşitlik” ilkesine göre kadın-erkek arasında farkın oluşmaması için polis Özel Harekâtta talepte bulunan kadın polis Özel Harekâtçılara hak tanınması yönünde İçişleri Bakanımızın bir beyanı oldu. Bu konuyla ilgili, yeni dönemde alım yapıldığında kızlarımıza da hak tanınmasını buradan tekrar etmek istiyorum ve diyorum ki: Vatan aşkının cinsiyeti olmaz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, bedelli askerlik yapacak olanların kendi illerine yakın bölgede eğitimlerini tamamlamasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bedelli askerlikle ilgili yasa tasarısı birazdan Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde olacak. Temel askerî eğitimin yapılacağı yirmi bir günlük bir süre öngörülüyor. Bununla ilgili, bedelli askerliğin yapılacağı eğitim birliklerinin kişilerin yaşadığı bölgelere uygun olarak Genelkurmay tarafından planlanmasını, zaten sembolik olarak yapılacak olan yirmi bir günlük eğitimde insanların çok uzak bölgelere gönderilmemesini talep ediyorum. Bunlarla ilgili, Türkiye’nin birçok ilinde bedelli askerlik yapacak olanların kendi illerine yakın bölgelerde eğitimlerini tamamlamasını talep ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Özer…

16.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Antalya’nın Aksu ilçesinin Kurşunlu ve Yurtpınar Mahallelerinde çıkan orman yangınına, yöre halkının ormanlık alanın imara açılmasından endişe ettiğine ve bu konuda yetkililerden açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İki gün önce öğle saatlerinde, Antalya’nın Aksu ilçesine bağlı Kurşunlu ve Yurtpınar Mahallelerinde çıkan orman yangını akşam saatlerinde kontrol altına alınabildi. Yetkililerden öğrendiğimiz kadarıyla, yaklaşık 100 hektar ormanlık arazi, 10 hektar da seralar ve zeytinliklerin bulunduğu arazi zarar görmüştür. Sevindirici olan, can kaybının yaşanmamış olmasıdır. Henüz hasar tespit komisyonu tamamlanmadığı için resmî rakamlara ulaşmış değiliz. Yangının çıkma nedenini bilmiyoruz. Öte yandan, yöre halkı, yanan ormanlık alanın imara açılmasından endişe ediyor. Vatandaş bu alanın yeniden ağaçlandırılmasını, bir yangın kulesi yapılmasını ve arazöz istiyor. Bu konuda yetkililerden bir açıklama bekliyoruz.

Antalya’mıza geçmiş olsun diyor, böyle bir felaketin tekrar yaşanmamasını diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, şimdi sayın grup başkan vekillerinin taleplerini değerlendireceğiz.

İYİ PARTİ’den talep var mı?

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Başkanım, daha sonra söz alayım.

BAŞKAN - Sayın Usta, buyurun.

17.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Meclis tatile girmeden önce FETÖ’yle mücadelede yaşanan birtakım sıkıntıların giderilmesine yönelik tedbirlerin alınabileceğine, suça ilişkin takipsizlik veya beraat kararı verildiyse mahkemenin vereceği kararın ötesinde bir karar düşünülmemesi gerektiğine, FETÖ’nün kripto damarının hâlâ faal olduğuna ve taşeron işçilere kadro verilmesi işlemlerinde yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hepimizin bildiği gibi, 15 Temmuzda Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde belki görülmemiş bir ihanet girişimine tanıklık etmiştir. Bu anlamda biz o günden bugüne kadar FETÖ'yle yapılan mücadeleye tamamen destek vermiş bir siyasi partiyiz fakat zaman zaman gerek Meclisteki konuşmalarımızda gerekse kamuoyuna yaptığımız açıklamalarda FETÖ'yle mücadelede mağduriyetlerin en az şekilde olması yönünde taleplerimizi, ikazlarımızı ilettik. Şimdi, Meclis tatile girecek. Meclisin tatile girmesinden sonra, belki bu tatil esnasında toplumda ortaya çıkan bir kısım sıkıntıların giderilmesine yönelik bir kısım tedbirler alınabilir düşüncesiyle bazı konuları arz etmek istiyorum.

Bir defa, bu itiraf meselesi, bu FETÖ’yle mücadelede itiraf meselesi belli noktalarda bir iftira sistemine dönüşmüş hâle geldi. Yani birileri kendilerini kurtarmak için işte “Filanca şahsı yemekte gördüm, şurada gördüm, burada gördüm.” şeklinde ifadelerle belki de bu yapıyla hiçbir şekilde alakası olmadığı hâlde insanlar mağdur olma durumuyla karşı karşıya kalıyor. Bu konu, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir husustur. Bu konuda hâkim ve savcılarımızın da daha titiz davranmaları gerekir. Yani gerçek FETÖ’cüler çok küçük cezalarla yırtıyor, belki FETÖ'yle hiç alakası olmayan insanlar da işinden oluyor, ekmeğinden oluyor. Bu tuzağa düşmemek lazım.

Diğer bir husus: Sayın Genel Başkanımızın da grup konuşmalarında ifade ettiği, bu yasal sendika ve yasal bankadan dolayı işinden olmuş, işinden atılmış insanlar var. Örneğin, 2014 yılı Ocak ayında Millî Eğitim Bakanlığının yazdığı yazıya istinaden bir öğretmen bu FETÖ’nün sendikası her neyse ona üye olmuş olsa -bakın 17-25’ten sonra yazı var- ve eğer on iki aydan fazla üye olarak kalmış olsa işinden oluyor. Şu anda biliyoruz ki 17-25 Aralık sonrasında on iki aydan fazla sendika üyeliği olan herkes Millî Eğitim Bakanlığında işinden atıldı. Şimdi, buralara biraz daha dikkatli bakmamız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – FETÖ’cü olanların hiçbir şekilde gözünün yaşına bakılmasın; zaten bunu hiçbir şekilde… Bizim ifademiz… Bizim hayatın hiçbir evresinde, tarihin hiçbir noktasında FETÖ’yle bir kesişmemiz olmamıştır ancak FETÖ’nün ekmeğine yağ sürecek, onun ellerini ovuşturacak birtakım mücadele yöntemlerinden de vazgeçmemiz lazım; bunları… Yasal banka, yani kredi çekmiş, çocuğunun okul taksitini yatırmış hani belli dönemlerde bankayı kurtarmak amacıyla yapılan para yatırmaları tamam, orada bir örgüt üyeliği bağlantısı kurabilirsiniz ancak hiçbir şekilde alakası olmadığı hâlde, çok eski tarihlere dayalı işlemlerde bile yasal bir bankaya para yatırdı diye işinden olan, işinden atılan bir sürü insanın olduğunu da biliyoruz.

Son olarak bu beraat ve takipsizlik konusu da Sayın Başkan, üzerinde tekrar hassasiyetle durmamız gereken bir konudur. Ben bu konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisinde defalarca gündeme getirdim. Yani eğer bir suç isnat edilmiş ve o suça ilişkin olarak takipsizlik aldıysa, beraat aldıysa, hakkında başka bir suçlama olmaması durumu için söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ERHAN USTA (Samsun) – Bitiriyorum.

Beraat aldıysa, takipsizlik aldıysa daha mahkemenin vereceği kararın ötesinde bir karar düşünülmemesi gerekir. Dolayısıyla, bu tür insanların da işlerine başlatılmasının ülkenin selameti açısından ben doğru olacağını düşünüyorum.

Şunu unutmayalım ki FETÖ’nün kripto damarı hâlâ faaldir ve dolayısıyla bizim amacımız, özellikle bu kripto FETÖ’cülerin mücadeleyi yanlış yola sevk etmelerinin önüne geçmektir; bizim amacımız, gerçek FETÖ’cüleri ortaya çıkarıp onları cezalandırmaktır. FETÖ’cü olmayanların cezalandırılması bu anlamda yanlış olacaktır.

Son olarak da Sayın Başkan, biliyorsunuz bu taşeron işçilere kadro verilme işlemi yapıldı ancak özellikle şoförlerde ve hastanelerdeki veri işleme işiyle uğraşan kişilerde yüzde 70 barajından dolayı ciddi sıkıntı var. Burada kurumların da farklı uygulamaları var. Yine, bu yaz döneminde bu konunun üzerinde biraz daha düşünüp bu mağduriyetleri gidermemiz lazım. Özellikle son dönemde Başbakanlıkta taşerona bağlı olarak çalışan şoförlere kadro verilmesi de ciddi bir adaletsizlik algısı yarattı. Bu konuyu da mutlaka üzerinde durulması gereken ve çözülmesi gereken bir konu olarak gündeme getirmek istiyorum.

Çok teşekkür ederim.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kurtulan…

18.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 79 kişinin hayatını kaybettiği yangından dolayı Yunanistan halkına başsağlığı dilediğine ve Türkiye'nin her türlü yardımda bulunması gerektiğine, 25 Temmuz Nazım Hikmet’in vatandaşlıktan çıkarılmasının 67’nci yıl dönümüne, İnsan Hakları Derneğinin Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu'na ve Dersim’de yapılması gereken geleneksel festivalin niçin yasaklandığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Biliyorsunuz komşumuz Yunanistan’da bir yangın meydana geldi, 79 kişi hayatını kaybetti. Tüm Yunanistan halkına başsağlığı dilemek isteriz. Komşuluk hukukuna dayalı olarak da Türkiye'nin yaraları sarmak için her türlü girişimde bulunması gerektiğini düşünüyoruz.

Ayrıca, bugün Nazım Hikmet’in Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlıktan çıkarılmasının yıl dönümü. Biz Nazım’a, usta şaire şunu söyleriz: Altmış yedi yıl geçti hâlâ farklı düşünenlerin hain olduğu bir ülkede ne yazık ki yaşıyoruz.

Ayrıca, Sayın Başkan, dün, İHD Hapishaneler Komisyonu Marmara bölgesiyle ilgili altı aylık bir rapor açıkladı. Bu rapora göre, bu altı aylık süre içerisinden 543 başvuru almış bu komisyon. Bu başvurular arasında cezaevlerinde işkence, darp, tehdit ve disiplin cezaları; sağlık ve tedavi hakkına yönelik engeller, kelepçe uygulaması, askerî nizam dayatması, iletişim hakkına yönelik engellemeler yer almaktadır. Ayrıca, bu başvurucuların 33’ü de kadındır. Yine Tarsus hapishanesinde 9 kişilik odalarda 22 kişinin kaldığı bir gerçek. Buna ilişkin de gerekli bir çabanın olması gerekiyor.

Son olarak yarın Dersim’de yapılması gereken geleneksel bir festival var. Bu festival, suç işleneceğine dair olan kanı üzerine, kamu güvenliğini bozacağı düşünülerek yasaklanmış. Acaba orada hâlâ OHAL kalkmamış mı ya da dün burada gece yarısı oylanan yasa hemen yola mı çıktı, gönderildi mi? Bu da ayrıca bir merak konusu.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ağıralioğlu, buyurun.

19.- İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun, FETÖ’yle mücadele sürecinde ortaya çıkan komplikasyonlarla alakalı tekliflerinin ciddiye alınmamasından rahatsızlık duyduklarına, hakkın, hukukun yerine gelmesini temin etmek için mekanizmanın hızlı çalışmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu FETÖ’yle mücadele başlığı altında istenen bütün yetkilerle ve mazeret gerekçeleriyle ilgili devamlı pay veriyoruz, hak veriyoruz. Sadece sürecin komplikasyonlarıyla alakalı tekliflerimizin ciddiye alınmamasından rahatsızız, mekanizmanın böyle çalışıyor olmasından muzdaripiz; buna mutlaka tedbir alacağız, komisyonlarda da söyleyeceğiz, tekliflerimiz olacak. Hükûmetimizin ya da birinci grubun sözümüze kulak tıkamamasını istirham ediyoruz çünkü biz size siyasi olarak avans verdiler diye Milliyetçi Hareket Partisi üzerinden mağduriyetleri gidermeye çalıştığımız bir sürecin içinden geliyoruz. Yani ben, bana yönelen talepleri -geçen gün de söylemeye çalıştım, yarım kaldı- ifadeyi borç biliyorum. MHP, MHP’nin size vermiş olduğu, iktidara vermiş olduğu siyasi avansın, kendilerine sağlamış olduğu kuvvetten istifade ederek mağduriyet gidermeye kalkıyor ama memlekette adalet, birilerine siyasi yakınlık üzerinden telafi edilecek bir şey değildir, başvurulacak mahkemeler lazımdır. Mağduriyet varsa bu mağduriyetlerin giderileceği bu mekanizmanın sağlıklı işlemesi lazım, asla sağlıklı işlemiyor. Sürecin başından beri mağdur olan bir Allah’ın kulunu göreve döndürmek kabiliyetini bulamadık kendimizde. Yani en son, baş edemedik, şöyle demeye başladık: Arkadaşlar, bizim üzerimizden gelmeyin, Milliyetçi Hareket Partisi üzerinden gidin, onların hatırını sayıyorlar, belki onları dinlerler diye mağduriyet gidermeye kalktık. Adalet, böyle aranan bir şey değildir yani devlet mekanizması, yönetim imkânı elinizde olduğu için söylüyorum: Adalet, en azından, haksızlığa, gadre uğrayanların “Efendim, ben mağdurum.” diye birtakım vesikalarla başvurup uğradığı haksızlığı giderme mekanizmasının sağlıklı olabildiği yerde tesis edilebilir. Bu, bir şikâyettir.

İkincisi: Bu FETÖ’cülükle mücadele ederken FETÖ’cülüğü bir isim parantezine alıp mücadele etmekten de muzdaripiz; bu bir sıfat, sıfatla mücadele edeceğiz.

Sayın Başkan, FETÖ’cülük iftiracılıksa bundan imtina edeceğiz; FETÖ’cülük delilsiz, mesnetsiz insanları mağdur etmekse bundan imtina edeceğiz; FETÖ’cülük haksız yere birtakım ithamlarla insanları mağdur etmekse bundan imtina edeceğiz. Delilsiz, mesnetsiz, sadece birtakım algıların ya da şikâyetlerin arkasındaki mağduriyetleri engellemenin yolu, FETÖ’cülere verilecek en büyük cevaptır. Adaletsizliğe mukabele etme şeklimiz onlar gibi olmamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Tamamlıyorum Başkanım.

Bizim Hükûmeti temsil eden arkadaşlarımızın üslubundan en büyük şikâyetimiz şudur: Bu üslup ve tonlama, arkadaşlarımızın üslubuna bir FETÖ’cülük sirayet ettiği duygusu oluşturuyor bizde. Yani ben bazen latifeyle söylüyorum ama işin ciddi tarafı var, sanki arkadaşlarımızın bazılarının içerisine bir Fetullah Gülen kaçmış gibi. Dolayısıyla, bu içinizdeki Fetullah Gülen’i çıkarmanın yolu şudur: Adalete ittiba etmektir. İhtimam göstereceğimiz şey; hakkın, hukukun yerine gelmesini temin etmek için mekanizmayı hızlı çalıştırmaktır, talebimiz budur.

Arz ederim.

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

20.- İstanbul Milletvekili Engin Altay, TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentop’a başarılar dilediğine, Genel Kurul çalışmalarında uygulama birliği sağlamak adına Meclis Başkan Vekillerinin Divan toplantısında bazı konuları değerlendirmelerinde  fayda olduğuna ve yaşadığı yangın nedeniyle Yunanistan halkına  geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, yaraların sarılması için Türkiye’nin kendine yakışanı yapacağına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

27’nci Dönem Parlamentomuzda seçildiğiniz görevden dolayı sizi kutluyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başarılar diliyorum, Allah utandırmasın.

Hiç şüphesiz, grup aidiyetinize, mensubu olduğunuz grup aidiyetinize saygımız var ancak bununla birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü çerçevesinde görevinizi tarafsızlık içerisinde, objektif bir tutumla gerçekleştireceğinize olan inancımı da perçinlemek istiyorum Sayın Başkan. Hayırlı uğurlu olsun.

BAŞKAN – Şüpheniz olmasın, sağ olun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, bu vesileyle “yeni sistem” denilip duruyor ve Parlamentomuzda her birleşimde ilk oturumun başında 15 sayın milletvekili, peşinden de grubu bulunan siyasi partilerin grup başkan vekilleri kimi değerlendirmelerde bulunuyor. Özellikle milletvekillerimiz yaptıkları değerlendirmelerle Türkiye'nin herhangi noktasında ve/veya seçim bölgelerindeki kimi sorunları burada konuşuyorlar. Bu sorunların burada konuşulması noktasında çözüm mercisi olan yürütme organına bunların iletilmesi gerekir. İç Tüzük’e göre yazılı soru önergeleri doğal olarak gidiyor yeni sistemle ama geçmişte, kimi başkan vekillerimiz, bu milletvekillerimizin yerinden yaptıkları konuşmaların tutanaklarını ilgili bakanlıklara gönderirlerdi. Takdir buyurursanız, yarın da Başkanlık Divanı toplantısı var, bu uygulamanın bütüncül ve kalıcı olmasında da fayda var. Zira dört Meclis başkan vekilinin geçmişte yaşanan uygulama farklılıkları da Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çalışmalarında kimi sıkıntı ve aksaklıklara yol açmaktadır. Yarın yapılacak ilk -ilk değil ama uygulama bakımından ilk- Divan toplantısında Meclis başkan vekillerinin kimi konularda uygulama birliği sağlamak adına, sağlanması adına belli değerlendirmeler yapmalarında fayda var. Bir örnekle bunu açıklamam gerekirse: Mesela, zatıaliniz, kanun tekliflerinin -tasarı kalmadı artık- görüşülmesi esnasında ek süre vermeyeceğinizi söylediniz ve uyguladınız; bu takdir sizindir. Bir başka başkan vekili de “Ben de beş dakika ek süre veriyorum.” der ise ne olacak? Bu bakımdan, daha yolun başında Divanıalinize böyle bir uyarıyı yapmakta yarar gördüğüm için bunu da hatırlatmak istedim.

Öte yandan, Sayın Başkan, komşumuzda bir facia, yangın faciası yaşandı. Komşusunda yangın varken ev sahibinin ona kayıtsız kalması, şüphesiz, düşünülemez. Bu noktada, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin tam bir irade ve anlayış birliği içerisinde, Yunanistan’da yaşanan felaketle ilgili Türkiye'nin yapması gereken her türlü katkı ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – …yardımın yapılması hususunda bir Meclis iradesini buradan yürütme organına bildirilmesinde de fayda gördüğümüzü belirtiyorum.

Bu vesileyle komşumuz Yunanistan’a geçmiş olsun diyorum; ölenler var, onlara Allah'tan rahmet diliyorum. Eminim ki Yunanistan’ın yaşadığı bu acı durum noktasında yaraların sarılması için Meclis boyutunda da yürütme boyutunda da millet boyutunda da Türkiye kendine yakışanı yapacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önerilerinizi dikkate alacağız Sayın Altay.

Sayın Turan, buyurun.

21.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Halil İnalcık Hoca’yı rahmetle andığına,  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yunanistan’daki yangınla ilgili olarak Türk devletinin yardıma hazır olduğunu ifade ettiğine, FETÖ'yle mücadelede haksız yere yapılan bir işlemin vicdanen herkesi yaraladığına ve FETÖ’yle mücadelede kararlı olmak gerektiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bundan iki yıl önce “şeyhülmüverrihin” ve “tarihçilerin kutbu” olarak anılan büyük tarihçi Halil İnalcık Hocamız hayatını kaybetti. İnalcık Hoca eserleriyle Osmanlı-Türk tarihine hem siyasi hem ekonomik konularda hem de kültür ve medeniyet tarihi alanında orijinal katkılarda bulundu. Eserlerinin önemli bir kısmını 80 yaşından sonra yazmasıyla da ilme ve tarihe olan bağlılığını ayrıca ortaya koydu. Bu vesileyle milletimizin önemli değerlerinden biri olan İnalcık Hoca’yı rahmetle anıyor, milletimize başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce Sayın Altay'ın ifade ettiği konu için söz almış bulunuyorum. Dün Sayın Cumhurbaşkanımız, grup toplantımızda komşumuz Yunanistan’daki büyük yangınla ilgili olarak Türk devletinin yardıma hazır olduğunu, tüm ekipmanlarla beraber hazır bekletildiğini ve Yunan makamlarının talebi hâlinde de gerekli operasyona başlanacağını ifade etmişlerdir. Ben, tekrar, bu vesileyle Yunan halkına geçmiş olsun diyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce kıymetli grup başkan vekilleri ısrarla FETÖ'yle mücadeledeki mağduriyetten bahsettiler. Bakınız, haksız yere yapılan bir işlemin vicdanen hepimizi yaraladığı hususu bir gerçektir. Ancak OHAL işlemlerine sadece “mağdur” bağlamında bakmak da büyük bir tehlikeyi göz ardı etmek anlamına gelir. Meclis, zaten bu konularla ilgili defaatle toplantı yaparak hem konuyu yürütme organına taşıyarak hem yasama faaliyetleri açısından yeni kurumlar oluşturarak mağduriyetlerin olmaması için büyük adımlar attı. Biliyorsunuz OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu gibi daha önce olmayan bir komisyonu hayata geçirdi. Bunu bu Meclis yaptı. Dolayısıyla devasa bir kavgayı, devasa bir mücadeleyi gölgeleyen yaklaşımlarla “mağdur yaratıyoruz, mağdurlar var” deyip de esas zanlıları da sanki bir anlamda “işleme koymayalım, adım atmayalım” tarzı, iş yapıcıları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - …idare organını korkutacak, endişe duyuracak söylemlere daha dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum.

FETÖ’yle mücadelemizde kararlı olmak durumundayız. Hâlâ kriptoların olduğu, hâlâ ihraçların olduğu günleri yaşıyoruz. Dolayısıyla mağdur kadar bu mücadelenin de kıymetinin altının çizilmesi lazım diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Turan.

Şimdi gündeme geçiyoruz arkadaşlar.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

Buyurun.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Akdeniz Parlamenter Asamblesi, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi, Asya Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Güney Doğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenter Asamblesi, İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği, NATO Parlamenter Asamblesi, Parlamentolar Arası Birlik ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere siyasi parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen üyelerin isimlerine ilişkin tezkeresi (3/35)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 2'nci maddesine göre Akdeniz Parlamenter Asamblesi, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi, Asya Parlamenter Asamblesi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Parlamenter Asamblesi, İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği, NATO Parlamenter Asamblesi, Parlamentolar Arası Birlik ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonunda Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere, aynı kanunun 12'nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan incelemeyi müteakiben uygun bulunan üyelerin isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                      Binali Yıldırım

                                                         Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

 

Akdeniz Parlamenter Asamblesi (AKDENİZ-PA) Türkiye Delegasyonu Üyeleri

Atay Uslu                                      Antalya Milletvekili

Mahmut Celadet Gaydalı                  Bitlis Milletvekili

Ali Şahin                                       Gaziantep Milletvekili

Ali Öztunç                                     Kahramanmaraş Milletvekili

Halil Özşavlı                                  Şanlıurfa Milletvekili

Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi (AİBPA) Türkiye Delegasyonu Üyeleri

Mehmet Şükrü Erdinç  Adana Milletvekili

Mahmut Celadet Gaydalı                  Bitlis Milletvekili

Erkan Aydın                                   Bursa Milletvekili

Mustafa Esgin                                Bursa Milletvekili

Çetin Arık                                     Kayseri Milletvekili

İsmail Özdemir                               Kayseri Milletvekili

Lütfi Elvan                                    Mersin Milletvekili

 

Asya Parlamenter Asamblesi (APA) Türkiye Delegasyonu Üyeleri

Asuman Erdoğan                             Ankara Milletvekili

Vecdi Gündoğdu                             Kırklareli Milletvekili

Murat Baybatur                              Manisa Milletvekili

Çiğdem Erdoğan Atabek                   Sakarya Milletvekili

Bedia Özgökçe Ertan  Van Milletvekili

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi (AGİTPA) Türkiye Delegasyonu Üyeleri

Asıl Üye:

Recep Akdağ                                 Erzurum Milletvekili

Kamil Aydın                                   Erzurum Milletvekili

Nabi Avcı                                      Eskişehir Milletvekili

Mehmet Sait Kirazoğlu Gaziantep Milletvekili

Gürsel Tekin                                  İstanbul Milletvekili

Ahmet Arslan                                 Kars Milletvekili

Haydar Akar                                  Kocaeli Milletvekili

Bedia Özgökçe Ertan  Van Milletvekili

 

Yedek Üye:

Murat Emir                                    Ankara Milletvekili

Kemal Çelik                                   Antalya Milletvekili

Canan Kalsın                                 İstanbul Milletvekili

Mustafa Yeneroğlu      İstanbul Milletvekili

Ahmet Şık                                     İstanbul Milletvekili

Ednan Arslan                                 İzmir Milletvekili

İsmail Özdemir                             Kayseri Milletvekili

Murat Baybatur                              Manisa Milletvekili

 

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Türkiye Delegasyonu Üyeleri

Yıldırım Tuğrul Türkeş Ankara Milletvekili

Ahmet Haluk Koç                            Ankara Milletvekili

Sena Nur Çelik                               Antalya Milletvekili

Feleknas Uca                                 Batman Milletvekili

Hişyar Özsoy                                 Diyarbakır Milletvekili

Kamil Aydın                                   Erzurum Milletvekili

Emine Nur Günay                           Eskişehir Milletvekili

Akif Çağatay Kılıç                          İstanbul Milletvekili

Zafer Sırakaya                               İstanbul Milletvekili

Mustafa Yeneroğlu      İstanbul Milletvekili

Serap Yaşar                                  İstanbul Milletvekili

Yunus Emre                                   İstanbul Milletvekili

Ahmet Ünal Çeviköz    İstanbul Milletvekili

Cemal Çetin                                  İstanbul Milletvekili

Selin Sayek Böke                           İzmir Milletvekili

Ziya Altunyaldız                             Konya Milletvekili

Leyla Şahin Usta                            Konya Milletvekili

Zeki Hakan Sıdalı                           Mersin Milletvekili

Yedek Üye:              

Zeynep Yıldız                                 Ankara Milletvekili

Ahmet Yıldız                                  Denizli Milletvekili

Ali Şahin                                       Gaziantep Milletvekili

Zehra Taşkesenlioğlu  Erzurum Milletvekili

Utku Çakırözer                               Eskişehir Milletvekili

Hüseyin Yayman                             Hatay Milletvekili

Ahmet Berat Çonkar    İstanbul Milletvekili

Sibel Özdemir                                İstanbul Milletvekili

Erkan Kandemir                              İstanbul Milletvekili

Arzu Erdem                                   İstanbul Milletvekili

Kamil Okyay Sındır     İzmir Milletvekili

İsmail Özdemir                               Kayseri Milletvekili

Pero Dundar                                  Mardin Milletvekili

Osman Aşkın Bak                           Rize Milletvekili

Mehmet Kasım Gülpınar                   Şanlıurfa Milletvekili

Faik Öztrak                                   Tekirdağ Milletvekili

Tayip Temel                                  Van Milletvekili

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi (EİTPA) Türkiye Delegasyonu Üyeleri

Bülent Kuşoğlu                               Ankara Milletvekili

Erol Katırcıoğlu                              İstanbul Milletvekili

Ceyda Bölünmez Çankırı                  İzmir Milletvekili

Yavuz Ergun                                  Niğde Milletvekili

Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Parlamenter Asamblesi (GDAÜPA) Türkiye Delegasyonu Üyeleri

Asıl Üye:

Adnan Selçuk Mızraklı Diyarbakır Milletvekili

Derya Bakbak                                Gaziantep Milletvekili

Aykut Erdoğdu                               İstanbul Milletvekili

Orhan Erdem                                 Konya Milletvekili

Ahmet Akay                                   Şanlıurfa Milletvekili

Yedek Üye:              

Mahmut Celadet Gaydalı                  Bitlis Milletvekili

Refik Özen                                    Bursa Milletvekili

Müslüm Yüksel                               Gaziantep Milletvekili

Emine Gülizar Emecan İstanbul Milletvekili

Emine Zeybek                                Kocaeli Milletvekili

İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) Türkiye Delegasyonu Üyeleri

Emrullah İşler                                Ankara Milletvekili

Orhan Atalay                                 Ardahan Milletvekili

Serkan Topal                                 Hatay Milletvekili

Hacı Ahmet Özdemir   Konya Milletvekili

Nimetullah Erdoğmuş  Şanlıurfa Milletvekili

NATO Parlamenter Asamblesi Türkiye Delegasyonu Üyeleri

Asıl Üye:

Cengiz Aydoğdu                             Aksaray Milletvekili

Mevlüt Karakaya                            Ankara Milletvekili

Ahmet Yıldız                                  Denizli Milletvekili

Hişyar Özsoy                                    Diyarbakır Milletvekili

Zehra Taşkesenlioğlu                          Erzurum Milletvekili

Kamil Aydın                                      Erzurum Milletvekili

Muhammet Naci Cinisli                       Erzurum Milletvekili

Utku Çakırözer                                  Eskişehir Milletvekili

Nurettin Canikli                                 İstanbul Milletvekili

Ahmet Berat Çonkar                           İstanbul Milletvekili

Erkan Kandemir                                 İstanbul Milletvekili

Şirin Ünal                                         İstanbul Milletvekili

İlhan Kesici                                      İstanbul Milletvekili

Kamil Okyay Sındır                            İzmir Milletvekili

Fikri Işık                                          Kocaeli Milletvekili

Osman Aşkın Bak                               Rize Milletvekili

Faik Öztrak                                      Tekirdağ Milletvekili

Bedia Özgökçe Ertan                          Van Milletvekili

 

Yedek Üye:                                      

Berdan Öztürk                                   Ağrı Milletvekili

Ahmet Haluk Koç                               Ankara Milletvekili

Sena Nur Çelik                                  Antalya Milletvekili

Feleknas Uca                                    Batman Milletvekili

Nilgün Ök                                         Denizli Milletvekili

Metin Bulut                                       Elâzığ Milletvekili

Emine Nur Günay                               Eskişehir Milletvekili

Mustafa Yeneroğlu                             İstanbul Milletvekili

Akif Çağatay Kılıç                              İstanbul Milletvekili

Ahmet Ünal Çeviköz                           İstanbul Milletvekili

Yunus Emre                                      İstanbul Milletvekili

Oğuz Kaan Salıcı                               İstanbul Milletvekili

Cemal Çetin                                      İstanbul Milletvekili

İsmail Özdemir                                  Kayseri Milletvekili

Ziya Altunyaldız                                 Konya Milletvekili

Leyla Şahin Usta                               Konya Milletvekili

Mehmet Altay                                    Uşak Milletvekili

 

Parlamentolar Arası Birlik (PAB) Türkiye Delegasyonu Üyeleri

 

Arife Polat Düzgün                             Ankara Milletvekili

Murat Emir                                       Ankara Milletvekili

Mevlüt Karakaya                                Ankara Milletvekili

Hişyar Özsoy                                    Diyarbakır Milletvekili

Şamil Ayrım                                      İstanbul Milletvekili

Ravza Kavakcı Kan                            İstanbul Milletvekili

Nevzat Şatıroğlu                                İstanbul Milletvekili

Abdul Ahat Andican                            İstanbul Milletvekili

Ednan Arslan                                     İzmir Milletvekili

 

Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu

(TR-AB KPK)

Türkiye Delegasyonu Üyeleri

 

Muhammed Fatih Toprak                      Adıyaman Milletvekili

Fikret Şahin                                      Balıkesir Milletvekili

Feleknas Uca                                    Batman Milletvekili

Süleyman Karaman                             Erzincan Milletvekili

Zehra Taşkesenlioğlu                          Erzurum Milletvekili

İmam Hüseyin Filiz                             Gaziantep Milletvekili

Aylin Cesur                                       Isparta Milletvekili

Mustafa Demir                                   İstanbul Milletvekili

Markar Eseyan                                   İstanbul Milletvekili

Erkan Kandemir                                 İstanbul Milletvekili

Zafer Sırakaya                                   İstanbul Milletvekili

Özgür Karabat                                   İstanbul Milletvekili

Mustafa Yeneroğlu                              İstanbul Milletvekili

Cemal Çetin                                      İstanbul Milletvekili

Arzu Erdem                                       İstanbul Milletvekili

Zeynel Özen                                      İstanbul Milletvekili

Sibel Özdemir                                    İstanbul Milletvekili

İsmail Emrah Karayel                          Kayseri Milletvekili

Türabi Kayan                                     Kırklareli Milletvekili

Ziya Altunyaldız                                 Konya Milletvekili

Selman Özboyacı                               Konya Milletvekili

Tuma Çelik                                       Mardin Milletvekili

Burak Erbay                                      Muğla Milletvekili

Muhammed Avcı                                 Rize Milletvekili

Özkan Yalım                                      Uşak Milletvekili

 

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Çorlu'da yaşanan tren kazasının sorumlularının tespit edilmesi ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 18/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

25/7/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 25/7/2018 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                       Engin Özkoç

                                                                                          Sakarya

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel, Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından, Çorlu'da yaşanan tren kazasının sorumlularının tespit edilmesi ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 18/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (101 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 25/7/2018 Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak…

Buyurun Sayın Öztrak. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çorlu’da 8 Temmuz 2018 tarihinde meydana gelen tren kazasında 24 vatandaşımız canını yitirdi, 341 vatandaşımız yaralandı. Elim tren kazası, başta Trakya’mız olmak üzere tüm ülkemizi acıya boğdu.

Yetkililerce yapılan açıklamalarda “Kazanın sebebi aşırı yağış.” dendi, kaza doğal bir afet nedeniyle gerçekleşmiş gibi gösterilmeye çalışıldı. Kazanın ardından görevlendirilen Cumhuriyet Halk Partisi heyeti olarak olayı bütün yönleriyle incelemeye çalıştık. Adli ve idari süreç tabii ki devam ediyor ancak ilk tespitlerimize göre, kazaya ihmal, hata ve denetimsizliklerin neden olduğu yönünde ciddi emareler var. Yetkililer kazanın tek sebebi olarak aşırı yağışı gösteriyor fakat uzmanlar bu yağışın bugüne kadar bölgede daha önce de görülen beklenebilir bir yağış olduğunu ifade ediyorlar.

Dahası, soruşturma dosyasında Devlet Demiryollarının 1. Bölge Müdürlüğünün Demiryolu Bakım Servis Müdürlüğünün 30 Mayıs 2018 tarihli yazısında özetle şunlar söyleniyor: “Meteoroloji Genel Müdürlüğünden alınan verilere göre bölgede önümüzdeki günlerde ve yaz döneminde aşırı yağışlar olabilir, bu yağışlar hasar ve zarara sebep olabilir. Hava durumunu takip edin. Yarma ve dolguları akma ve heyelan tehlikesine karşı kontrol altında tutun. Kritik hava durumlarında nöbetçi bırakın. Doğal afet olursa kazaya sebep olmadan önleyin. Bu gibi olağanüstü durumlarda gerekli görülen yerlerde yaya kontrolleri artırın.”

Değerli milletvekilleri, bu yazı yol bakım şeflerine imza karşılığı verilmiş. Böyle bir uyarı söz konusu iken kimse “Böyle bir yağışı beklemiyorduk, bu olağanüstü bir yağıştı.” diyemez. Yani sebep olarak gösterilen yağış hem bölgede beklenebilecek bir yağıştır hem de böyle bir yağışla ilgili uyarı da yapılmıştır.

Peki, gerekli önlemleri almayarak 24 vatandaşımızın hayatını kaybettiği bu kazaya sebep olanlar kimlerdir? Tren hattında gerekli bakım ve yenileme çalışmaları yapılmış mıdır? Yapıldıysa araziye, meteorolojik şartlara uygun teknik analizler göz ününde tutulmuş mudur? Bir diğer husus, kazanın meydana geldiği menfezle ilgili Devlet Demiryollarının 1. Bölge Müdürlüğünün Çorlu Savcılığına gönderdiği yazıda bakımı yapılması planlanan menfezleri gösteren bir liste yer alıyor. Kazanın gerçekleştiği menfez, değerli milletvekilleri, maalesef bu listede yok. Yani rayların havada durduğu görüntülerle aklımıza kazınan o menfezde bakım ihtiyacı yokmuş. Kazanın gerçekleştiği yerde en son bakımı ya da yenilemeyi ne zaman, kim yapmıştır? İşin kabulünü kim yapmıştır, kim denetlemiştir? Bu sorulara da yanıt bulunması gerekmektedir.

Yine, bir başka husus, hattın kontrolü ve denetimidir. Elektrik mühendisleri hattın elektronik vagonla kontrol edilmeye başlandığını ama bunun haftada iki günle sınırlı tutulduğunu öğrendiklerini söylüyor. Bu kontrol işini daha önce yapan yol bekçilerinin sayısı emekli olanların yerine yenileri alınmayarak azaltılmış. Bunun da hatların kontrolünde zaaf yarattığı ifade ediliyor. Nitekim bölgedeki hemşehrilerimiz eskiden geceleri bu hatlarda düdük seslerinin olduğunu, fenerlerin görüldüğünü ifade etmişlerdi, son dört beş aydır böyle bir hususla karşı karşıya kalmadıklarını söylediler.

Son olarak, kaza gerçekleştikten sonra haber alma ve kurtarma faaliyetleri konusunda ciddi aksaklıklar yaşandı. Düşünün, kazanın ihbarı büyükşehir belediyemize Devlet Demiryolları tarafından değil vatandaşlar tarafından yapılmış. Belediyemiz de vatandaşlarımız da kazayı haber alır almaz bölgeye koşmuşlar, yaralılar ilk aşamada vatandaşlar tarafından traktörlerle taşınmış. Demiryollarının kaza öncesinde hattın güvenliğiyle ilgili kontrol sistemi nasıl işlemektedir? Kaza sonrasında erken uyarı, yer belirleme ve kurtarma faaliyetlerini organize etme planı varsa bu kazada neden etkin bir şekilde çalışmamıştır? Vatandaşlarımız yaralıları neden traktörle taşımak zorunda kalmıştır? Neden Sarılar ve o bölgede diğer köylerimizin vatandaşları gerekli lojistik desteği vermek zorunda kalmışlardır? Bu arada buradaki tüm köylerimize de teşekkür ediyoruz.

Bu sorular, sadece kaza yeri için değil, hattın tamamı için geçerlidir. Tren kazasının sebebinin ciddi ihmal ve denetimsizlik olduğu yönünde güçlü belirtiler vardır. Dahası, yeni kazaların yaşanma riski olduğu da özellikle vurgulanmaktadır. Bu nedenle, hem sorumluların tespiti hem de bu olayların tekrar yaşanmaması, alınacak tedbirlerin belirlenmesi için bir Meclis araştırması istiyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İYİ PARTİ Grubu adına Samsun Milletvekili Bedri Yaşar…

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biliyorsunuz, bununla ilgili bizim partimiz de bir araştırma önergesi vermişti. Burada, ölen 24 vatandaşımızla ilgili genel yas ilan edilmediği gibi herhangi bir araştırma önergesine de gerek duyulmamıştı.

Değerli milletvekilleri, problemleri, sorunları, halının altına süpürmeyle hiçbir sonuç elde edemeyiz. Bu konunun muhakkak suretle araştırılması gerekiyor. Aynı şekilde, mühendis olarak rayların altının boşalmasıyla, altındaki malzemenin kaybolmasıyla bu problem izah edilemez. Dünyada oluşan genel tren kazalarına baktığımız zaman, bu tür kazaların neredeyse hiç olmadığını hepimiz müşahede edebiliriz. Bu olağan bir şey değildir; düz yolda bu kazanın daha önceden görülememiş olması, rayların altının boşaldığının hissedilmemiş olması hiçbir şekilde izah edilemez. Dolayısıyla, bu konunun kesinlikle araştırılması lazım, sonuçlarına ulaşılması lazım, bu konuda gerekli tedbirlerin kesin surette bir an önce alınması lazım. Dolayısıyla, sadece siyasi mülahazalarla bu araştırma önergelerinin önüne geçilmesinin hiçbir izahı olamaz.

Ben, tekrar sizleri bu önergeye olumlu oy vermeye davet ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt…

Buyurun Sayın Enginyurt. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Temmuz 2018 tarihinde Tekirdağ’ın Çorlu mevkisinde, Balabanlı köyünde meydana gelen tren kazasında hayatını kaybeden 24 vatandaşımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun; yaralılara acil şifalar temenni ediyorum. Ayrıca, Yunanistan’da meydana gelen orman faciasında hayatını kaybedenlere de başsağlığı dileklerimi ifade ediyorum.

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde meydana gelen tren kazasında 24 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu, hakikaten 21’inci yüzyıl Türkiyesinde olmaması gereken, önlenebilir olan ama maalesef önlenememiş bir kaza olarak ortaya çıkmıştır. İnşallah, dileriz, bundan sonra kazalar bu şekilde gerçekleşmez, insanlarımız hayatlarını böylesine ucuz bir şekilde kaybetmezler.

Tabii, bu kazanın araştırılması gerektiğine inananlardanım. Kazanın nedenleri, niçinleri muhakkak ortaya çıkarılmalıdır. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergenin doğruluğunu düşünüyorum ama Meclis araştırması gerekliliğine inanmayanlardanım çünkü Meclis araştırması her hâlükârda uzun bir süreç alacağına göre, bunun yegâne çözüm yolunun adli ve idari mercilerin hızlı bir şekilde olaya müdahale etmesi gerektiğinden geçtiğini düşünüyorum. Kazanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde araştırılması yerine, adalet ve idari yapı, acilen, bu konunun sorumluları kimlerse, olayda kim suçlu veya kimin kusuru varsa derhâl ortaya çıkarmalıdır. Çünkü Yunanistan’da da onlarca insanın hayatını kaybettiği bir kaza gerçekleşti; Cenab-ı Rabbülâlemin böyle afetlerden bizi korusun. Bunun en kısa çözüm yolu… Meclis araştırması -ki Meclis muhtemelen cuma günü veya yarın tatil olacak- en az üç ay süreceğine göre verdiğiniz önerge sadece Cumhuriyet Halk Partisini mutlu edecek, vatandaşlarımızın derdine derman olmayacaktır. Vatandaşlarımız acil çözüm beklemektedir. Acil çözüm de adli ve idari soruşturmanın bir an önce gerçekleşmesidir diyorum. Bu anlamda Milliyetçi Hareket Partisi olarak önergeye destek vermeyeceğimizi belirtiyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biraz önce konuşan değerli hatip konuşmasında, 24 insanımızı kaybettiğimiz bir kazayla ilgili olarak kendimizi mutlu edecek bir önerge verdiğimizi itham etmek suretiyle grubumuzu ağır yaralayacak bir değerlendirmede bulunmuştur. Müsaade ederseniz cevap vermek istiyorum efendim.

BAŞKAN – Yerinizden…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Cevap sataşmada oradan oluyor ama siz nasıl isterseniz, fark etmez, ben sesimi duyururum nasıl olsa.

BAŞKAN – Buyurun, daha rahat olur oradan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ama tabii bu içtihat olmasın sonra, sataşmalar genelde oradan.

BAŞKAN – Şüphesiz, münferit bir uygulama olur.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un CHP grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın hatip aslında güzel bir konuşma yaptı, altına imza atacağım bir şey söyledi, dedi ki: “Önlenebilir olup da önlenmemiş bir kaza.” Doğru bir tespit, teşekkür ediyorum.

Sayın Milletvekili, önlenebilir olup da önlenmemiş kazada 24 insan ölmüş. Mecliste açılacak bir komisyon hiç şüphesiz 24 can kaybını geri getirmez. O ailelerin mağduriyetleri, ölenlerin yakınlarının tazminatları, şunlar, bunlar Meclis araştırması yapılmadan da halledilebilir elbette. Bizim bu araştırmayı vermekteki muradımız, meramımız Faik Bey’in çok net bir şekilde ortaya koyduğu kimi kusurların bundan sonra en azından işlenmemesi suretiyle, bundan sonra olacak önlenebilir kazaları gerçekten önlemektir. Bu yaklaşımı kabul etmem mümkün değil. Biz bundan sonra yeni acılar yaşanmasın…

Devlet tefessüh etmiş, kamu görevlileri ehliyet ve liyakate dayalı olmayan yollarla Devlet Demiryolları dâhil birçok kuruma atandığı için, yapılması lazım gelen işler yapılmadığı için 24 insan ölmüş. Bu Meclis bunu araştırmayacaksa olmaz olsun böyle Meclis!

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Bu son ifadelerinizi doğru bulmuyorum, bunu da Meclis adına ifade edeyim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – O takdir sizin Sayın Başkan.

BAŞKAN - “Olmaz olsun böyle Meclis” ifadesi…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Milletini düşünmeyen Meclis olmaz olsun!

BAŞKAN – Kastınızı aşan bir ifade olarak değerlendiriyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır efendim, milletini düşünmeyen Meclis olmaz olsun; evet, söylüyorum. Meclisin işi, milleti düşünmek ya!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Turan’a ne oldu?

BAŞKAN – Bir dakika, ben karar vereyim Sayın Altay.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Engin Bey “Ben geldim, görün.” diyor, o formatta.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ayıp ya, ayıp ya!

BAŞKAN – Bir dakika, müsaade…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ayıp!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ayıp değil…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tecrübeli bir siyasetçisin.

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Altay.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, dün biz bu konuyu çok uzun tartıştık diğer arkadaşlarımızla beraber ve şuna karar verdik: Bu konu önemlidir, her parti bu hassasiyeti paylaşıyor. Bir eksik varsa, bir yanlış varsa hem idari hem adli olarak soruşturma açılmış, bunu beraber izleyelim dedik. Eğer ihtiyaçsa yeni dönemde zaten bu yapılacak, konuştuk. Aynı önergeyi verip de bugün farklı konuşmacılarla tekrar çok üst perdeden konuşmayı ben doğru bulmuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben on altı yıldır buradayım, görülmeye ihtiyacım yok. Bülent Turan kendisini göstermek istiyorsa göstersin böyle çıkışlarla. Ama hakikaten “Adli ve idari soruşturma açılmış.” diyor beyefendi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Dün konuştuk, o yüzden diyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Efendim, dün konuşmuş olabilirsin, bugün bir daha konuşacağız, öyle istiyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz çıkalım, sen konuş.

BAŞKAN – Dün Sayın Altay yoktu, lütfen Sayın Turan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Adli ve idari -tam da ben de ona dikkat çekiyorum- kovuşturmadan bir şey mi çıkacak?

BAŞKAN – Tabii ki.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İnsan kaynaklı, yönetim kaynaklı hangi faciadan dolayı kime ne ceza verildi bu ülkede? Verilmez çünkü idarede yapılanmanın, atamaların nasıl yapıldığını biliyoruz; Adalet ve Kalkınma Partisinin kontrolünde. Adalet ve Kalkınma Partisine aidiyet ve sempati hissetmeyen hiçbir bürokratın, ehliyeti ve liyakati olmasına rağmen yükselmediği bir gerçek. Biz de tam da bunun için işte, sağlıklı bir idari ve adli kovuşturma, soruşturma olmayacağı için bu işe Meclis el atsın diyoruz.

Pamukova kazasını ne çabuk unuttu bu Meclis? Ne oldu Pamukova kazasında, ne oldu?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Milletvekili oldu Süleyman Bey.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, buna dikkat çekiyoruz.

Ben tekrar bir şey söylüyorum: Bu milletin tamamının ya da bir ferdinin saçının kılına halel gelmesinden, akan bir damla gözyaşından, akan bir damla kandan hangi sebeple olursa olsun -kaza, terör, hepsi dâhil- kim siyaset yapıyorsa Allah’ım onu kahretsin! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Âmin.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Usta, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, bu tren kazası hakikaten acı bir olaydır, çok da önemli bir husustur. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak konuyu çok önemsiyoruz.

BAŞKAN - Açalım isterseniz mikrofonunuzu.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bu tren kazası hakikaten hepimizi çok ciddi şekilde üzmüş, yasa boğmuş bir husustur. Burada yalnız, hemen başlangıcında “Zaten bu soruşturmalardan bir şey çıkmaz.” kabulüyle hareket etmek doğru bir yaklaşım olmaz. Burada adli ve idari soruşturmalar yapılsın, idare işin üzerine nasıl gidiyor onu bir görelim. Eğer hakikaten bunların sonunda bir şey çıkmazsa yani burada bir ihmal olup da birileri de bunun üzerini kapatmaya çalışıyorlarsa biz bunun Meclis olarak takipçisi olalım ama ondan sonraki herhangi bir safhada böyle bir izlenim doğması durumunda, o zaman Meclis araştırma komisyonunu kurabiliriz. Şimdi, şu aşamada hemen Meclis araştırma komisyonunu kuracağız, zaten Meclis tatile giriyor. Sorumluluk kaybolmasın, bizim yapmaya çalıştığımız şey o yani idare kendisini bunu ortaya çıkarma konusunda sorumlu hissetsin. Bu komisyonun kurulması idareyi, adliyeyi bu konuda gevşetecektir. Bunu bir görelim. Dediğim gibi, bir ihmal var ve ihmalin ortaya çıkarılması konusunda hassas davranılmıyorsa biz Mecliste siyasi partiler olarak takipçisi olalım ve 1 Ekimden sonra, Meclis tekrar açıldığında bu komisyonu kurabiliriz. Yani meseleyi bu şekilde değerlendirmek zannediyorum sonuca ulaşma açısından daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Çorlu'da yaşanan tren kazasının sorumlularının tespit edilmesi ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 18/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Rıdvan Turan.

Buyurun Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 24 insanımızın göz göre göre hayatını kaybettiği bir kazayı Meclis araştırmayacak da Meclis denetim faaliyetini nasıl yapacak?

Az önce MHP adına konuşan sayın hatip idari ve adli sürecin daha hızlı olacağını, Meclis araştırmasının ise daha yavaş olacağından dolayı birincisinin tercih edilmesine ilişkin fikirlerini beyan etti. Birini yaparken diğerini yapmanın önünde bir engel yok. Bu kaza meydana geldiği zaman eğer Meclis araştırması açılmış olsaydı büyük olasılıkla şu ana kadar ilk veriler elimize gelirdi.

Bakın, ben otuz yılını iş sağlığı, güvenliği alanına vermiş bir tıp doktoruyum ve yüzlerce kaza gördüm, Soma’yı bizatihi inceledim. Nerede Meclis araştırması açılmıyorsa, nerede mesele idari ve adli yargıya havale ediliyorsa bilin ki değerli arkadaşlar orada saklanan, gizlenen bir şey var. Bu otuz yıllık hayatımda öğrendiğim iki temel şey var. Birincisi, bu kazaların yüzde 98’i engellenebilir, yüzde 2’si bizim denetimimizin ve kontrolümüzün dışında vuku bulabilir. İkincisi de şu: Her kim ki bu meydana gelen kazaları kadere, fıtrata bağlarsa birinci derece sorumlusu odur; otuz yıldan çıkarttığım sonuç bu.

Şimdi, bu kaza özeline geldiğimizde ya, göz göre göre bir hadise var ortada. Temel mühendislik kurallarına, bilim kurallarına uymayan bir durum var, rayın altına dolgu yapılmış. Şimdi, bu hadiseyi hava muhalefetine bağlayarak işin içerisinden çıkmak mümkün müdür? Değerli arkadaşlar, bu, AKP’nin on altı yıldan beri itinayla sürdürdüğü neoliberal muhafazakâr programın işte raya yansımasıdır. Soma'ya yansıması Soma kazasının meydana gelmesidir, 301 insanımız öldü değil mi Soma’da? Bakın, hatırlayacaksınız Osman Gazi Köprüsü’nde halat kopmasından kaynaklı Japon mühendis intihar etmişti. Kimseye intihar etsin falan demiyorum. Soma kazasında bırakın bakanın kendisini suçlu görerek istifa etmesini, bakanlığın çaycısı bile istifa etmedi, 301 insan hayatını kaybetti. Ve ben bu işin uzmanı olarak biliyorum ki, bütün dava sürecini de takip ettim, bu dava sürecinde söz konusu olan şey adaletin yerini bulması falan filan değildir, yukarıda yargılanan kimse olmamıştır ve bu süreç ülkemizin kaderi hâline gelmiş durumdadır. Burada doğa olaylarını falan suçlamanın anlamı yok, temel bakım hizmetlerine tasarruf sebebiyle önem vermeyen anlayışın, bakanlığın, bakanlığın temsil ettiği siyasi anlayışın 24 insanımızın canına mal olmasıdır mesele. Dolayısıyla, meselenin özü nedir biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN TURAN (Devamla) – Kapitalizm öldürür, neoliberal kapitalizm çok daha fazla öldürür, abdestli kapitalizm ise hem süründürür ardından öldürür.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sivas Milletvekili Habib Soluk…

Buyurun Sayın Soluk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Sayın Başkan, Genel Kurulu ve zatıalinizi saygıyla selamlıyorum.

Konu dün de gündeme geldi, bugün de gündeme geldi. Yalnız bir gerçeğin siyaset adına göz ardı edildiğinden dolayı üzüntülerimi de ifade etmek istiyorum. Söylenenlerin hepsine katılıyoruz ancak burada iddia edildiği gibi herhangi bir ihmal yoktur. Devlet Demiryolları tarihî bir kurumdur, bu kurumda çalışan bütün personel, kontrol mühendisi de, genel müdürü de, diğer personeli de konusunda uzman personellerdir, yetişmiş personellerdir. Biraz önceki hatibin ifade ettiği gibi, evet, kazaların yüzde 100 önlenmesi mümkün değildir. Mümkündür, nerede? Bu ancak Karacaahmet Mezarlığı’nda olur çünkü orada bir hareket yoktur ama hareketin olduğu yerde kaza olmayacak, sıfırlanacak diye bir şey söz konusu olamaz. Burada, yüzde 2’ye bu kazayı sokabiliriz çünkü bu kazanın vuku bulduğu yerde altı saat içerisinde 7 sefer treni, 6’sı yük, 1’i de kaza yapan yolcu treni olmak üzere 7 sefer geçmiş.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bu bahane değil.

MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) - Altı saat sonra dönen yolcu treni afetten dolayı, yoldaki boşalmadan, raylar altındaki, menfez altındaki, çevredeki boşalmadan dolayı, titreşimden dolayı… Lokomotif geçmiş, 1’inci vagon geçmiş, geri kalan 5 vagonun dray olması sonucu kaza meydana gelmiştir. Kaza acıdır. Biz Meclis araştırması yapılmasın demiyoruz ancak konuyla ilgili, ilgili idare de, adli yargı da soruşturma, araştırma başlatmıştır, bunun sonucunun beklenmesi en doğal olaydır. Lütfen, 2003 öncesine, 1946 ile 2003 arasına bir göz atın. Raylar duruyor, üzerinde âdeta vagonlar yürüyordu. Ortalama hızı zaman zaman 10 kilometrelere, 5 kilometrelere düşmüş bir demir yolu vardı.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Siz hızlandırdınız, kazalar da hızlandı.

MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) - Atatürk’ün emanet ettiği demir yolları kaderine terk edilmişti. Ancak 2003’te Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Devlet Demiryolları mutlaka devlet politikası hâline getirilmelidir.” diye vermiş olduğu talimat üzerine, 11 bin kilometre demir yolunun 10 bin kilometresi tamamen yenilenmiştir, yeni yapımdan tek farkı eski güzergâhlar kullanıldığı için sadece ve sadece istimlak bedelleri ödenmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) – Bu kazanın olduğu yerde de devamlı, her yerde, bütün demir yolu güzergâhlarında, dünyada olduğu gibi, dünyanın kullandığı teknik ve teknolojilerle kontroller yapılmıştır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soluk.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bu kadar insan niye öldü Sayın Hatip?

MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) - Bir ihmal söz konusu değildir.

İdarenin ve adli yargının kararını müteakiben Mecliste araştırma komisyonu da kurulabilir ama “Mecliste araştırma açalım, idari yargıyı kenara bırakalım.” demek de yargıya bir güvensizliktir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soluk.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Meclise niye güvenmiyorsunuz? Yargıya güvensizlik de Meclise niye güvenmiyorsunuz?

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Herkesin uzman olduğu bir konu var. Biliyor musun demir yollarının ne hâlde olduğunu? Gel ben sana anlatayım.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- İstanbul Milletvekili Engin Altay,  Sivas Milletvekili Mehmet Habib Soluk’un CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, yeni bir durumla karşı karşıyayız.

BAŞKAN – Bir sataşma mı var?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sataşma da var da Meclisin zamanını çalmak istemiyorum. Sataşma var da zamanı çalmayayım, ben takdiri millete bırakayım.

24 insanımızın öldüğü bir kaza sonrası…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Meclis araştırması diye bir kurum var değil mi?

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Yapmayın, etmeyin. 1 Ekimden sonra…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Tatil yapmayız.

BAŞKAN – Arkadaşlar bir dakika… Grup başkan vekiliniz konuşuyor. Lütfen…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 24 insanın hayatını kaybettiği bir kaza sonrası, hatip, herhâlde önerge sahibi bizim parti olduğu için, siyaset adına bir gerçeği göz ardı ettiğimizi söylemek suretiyle sataştı; buna cevap vermeyeceğim yani millete, milletin takdirine bırakıyorum bunu ama asıl şuna dikkat çekmek istiyorum: Sayın hatip eski bir ulaştırma bürokratı, müsteşarı olarak da hükmü kesti yani raconu kesti, dedi ki: “Bir ihmal yoktur.” Peşine de dedi ki: “İdari ve adli soruşturma olsun, bir bakalım.”

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – “Bakalım.” demedim, açılmıştır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, idari ve adli soruşturma öncesi, Meclisin birinci büyük partisinin, içinden yürütmeyi de çıkaran partinin eski bir müsteşar kökenli milletvekili burada bu hükmü verirse o idari soruşturmadan ve adli soruşturmadan bir şey çıkmaz. Benim dediğime geliyoruz, ehliyet ve liyakat yok, yargıda da idarede de zaten. Onun için şimdi, bu saatten sonra, sayın hatibin bu açıklamasından sonra bu araştırma komisyonunun kurulması bence farzdır. Gelin, yapalım, neden kaçıyorsunuz, neden kaçıyorsunuz? (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, Meclis, kuvvetler ayrılığı prensibi bir kere daha burada yerle yeksan oldu. Yasama, yürütmeye ve yargıya, yürütmenin ve yargının yapacağı işler için hükmü burada verdi. Biz “Yürütme, yasamaya tahakküm etmesin.” dediğimiz gibi, yasamanın yargıya tahakkümünü de doğru bulmuyoruz.

Bu bakımdan ben Sayın Genel Kuruldan rica ediyorum, 24 insanın hatırına, bundan sonra da yeni kazaların, ölümlerin yaşanmaması için… Allah esirgesin, bu iş şuna benziyor: Özgür Özel burada uyardı “Soma’yla ilgili araştırma yapalım.” diye, Meclis reddetti –kaç gün sonraydı ya- on gün sonra Soma’da 301 kişi öldü ya. Gelin, yeni bir vebal almayın. Meclisin imkânları var. Her partiden uygun sayıda milletvekiliyle bu komisyon kurulsa kime ne zararı var? Bu komisyon, ilaveten, idari ve adli yargının da adil çalışmasına sebep olur.

Saygılar sunuyorum. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan…

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Çorlu'da yaşanan tren kazasının sorumlularının tespit edilmesi ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 18/7/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kabul edilmiştir Başkan. Biz daha fazlayız.

BAŞKAN – Şimdi, arkadaşlar… (CHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kabul edenler daha fazla.

BAŞKAN - Nasıl?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kabul edenler daha fazla.

BAŞKAN – Nasıl? Anlamadım.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sayın, sayın… Sayın Başkan, başka grupların oyları var.

BAŞKAN – E, görüyoruz buradan. Saymaya ihtiyaç olsa…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Efendim, elektronik yapılmasında fayda var.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Başkan, sataşma üzerine ben söz istemiştim.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı mı istiyorsunuz?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Burası CHP kongresi değil Sayın Başkan, sayım net.

BAŞKAN – E, bağırarak değil, söyleyin şunu. Karar yeter sayısı istiyorsunuz öyle mi? Tamam, peki.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Ya, oylamadan sonra karar yeter sayısı olur mu?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Geçtik Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yok, yok; kabul edildi.

BAŞKAN – Arkadaşlar, oylamayı tamamladık ama kâtip üyeler arasında ihtilaf var. Ben buradan net… Şunun için söylüyorum arkadaşlar: İki tarafa da baktım ben, sade bu tarafa bakmıyoruz, ters tarafa da bakıyoruz, bu tarafa da baktım; karar var ama…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İhtilaf var.

BAŞKAN – …kâtip üye arkadaşımızın itirazı var.

İhtilaf üzerine üç dakika süre veriyorum elektronik oylama için.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, zapta geçmesi için söylemek zorundayım: İşlem bitmiştir, bu saatten sonra yapmak İç Tüzük’e aykırıdır ancak…

BAŞKAN – İşlemin altını çizelim, teyit edelim, üstüne beton dökelim.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, öneri reddedilmiştir.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Pusulalar var Sayın Başkan!

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, sayı kaç?

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım. (Gürültüler)

Arkadaşlar, grup önerisi okutuyorum, lütfen.

2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına alınmasına; Kişisel Verileri Koruma Kurumunda boş bulunan üyelik için seçimin 25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına; bu birleşimde 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Ekim 2018 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmak üzere tatile girmesine; 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

25/7/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 25/7/2018 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Bülent Turan

Çanakkale

AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler" kısmına alınması,

Genel Kurul'un;

Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş bulunan üyelik için seçimin 25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde yapılması,

25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

2 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin 25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü birleşiminde tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Ekim 2018 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere tatile girmesi,

2 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin 25 Temmuz 2018 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde tamamlanamaması hâlinde Genel Kurulun 26 Temmuz 2018 Perşembe günkü birleşiminde 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi ve bu birleşimde 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1 Ekim 2018 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmak üzere tatile girmesi,

2 Sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

 

2 Sıra Sayılı

Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi

(2/2, 2/3)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

1.        Bölüm

1 ila 9’uncu maddeler arası

9

2.            Bölüm

10 ila 21’inci maddeler arası

12

Toplam Madde Sayısı

21

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Bülent Turan.

Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuzun önerisi, metinden de anlaşılacağı üzere bugün Kişisel Verileri Koruma Kuruluna üye seçimini öngörüyor.

Hemen ardından 2 sayılı Teklif ile de kamuoyunda merakla takip edilen, üç dört ayrı konuda değişiklik yapan düzenlemenin görüşülmesini öneriyoruz. Bu teklifte sağlık çalışanlarımızın ek altmış gün prim alması gibi, emekliliklerinin düzenlenmesi gibi, YÖK 58’inci maddedeki tabip öğretim elemanlarının motivasyonunu ve sağlık turizmini teşvik eden bazı düzenlemeler gibi, pilot ve denizcilikle ilgili askerimizin bazı taleplerinin karşılanması gibi ve yine gençlerimizin merakla beklediği, kamuoyunda “bedelli” diye ifade edilen konuların görüşülmesini öngörüyoruz.

Grup önerimizin kabulünü diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Engin Altay.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biraz sonra Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi oylanacak, öyle görünüyor. Öneride kamuoyunda “bedelli askerlik yasası” diye bilinen teklif ve sağlık çalışanlarının yıpranmasını içeren hususları kapsayan Plan ve Bütçe Komisyonunun bir raporu var.

Grubumuz adına konuşacak değerli hatipler teklifle ilgili değerlendirmemizi, yaklaşımımızı, anlayışımızı ortaya koyacaklar. Biliyoruz, kamuoyunda milyonu aşkın insanın beklediği bir teklif gelecek. Cumhuriyet Halk Partisi, şüphesiz, vatandaşın, milletin menfaatine olan konularda Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapıcı muhalefet anlayışını her vesileyle ortaya koymuş bir siyasi partidir.

Gelen teklif dört dörtlük müdür? Hayır, değildir. Hep söylerim, en iyinin de iyisi vardır. Cumhuriyet Halk Partisi, bu teklifin görüşmeleri esnasında önergeleriyle bu teklifin daha müspet, daha sağlıklı bir hâle gelmesi konusunda katkısını ortaya koyacaktır. Bunu belirtmek istedim.

Bu vesileyle hazır kürsüye çıkmışken, bir dakika da zaman varken şunu da tekrar söyleyeyim: Genel Kurul iradesine saygımız elbette sonsuz ama gönlüm arzu ederdi ki biraz önce grubumuzun verdiği önerge kabul edilmek suretiyle yeni kazaların, yeni acıların yaşanmasını bu Meclis önleyebilseydi. Allah’ımdan niyazım o dur ki inşallah bu ve benzeri kazalar bir daha hem ülkemizde hem dünyanın başka memleketlerinde de hiç yaşanmasın. Ama Meclis, bu gibi konulara yüksek duyarlılıkla yaklaşması gereken tek ve yegâne organdır. Bence karar, bu yönüyle Çorlu tren faciasında -bak ben kaza demiyorum- acı çeken aileler bakımından, Meclisimize yönelik tutumları bakımından olumsuz bir tablonun yol açılmasına sebep olmuştur. Takdir Genel Kurulundur. Önümüzde günler var, belki çoğunluk partisi ya da 1’inci parti bu konudaki anlayışını bölge halkının ve vatandaşların refleksleriyle yeniden gözden geçirmek durumunda kalacaktır. İnşallah, Türkiye Büyük Millet Meclisi, yaşanan her soruna el koymaya muktedir olduğunu 81 milyona gösterecektir diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

IX.- SEÇİMLER

A) Kişisel Verileri Koruma Kuruluna Üye Seçimi

1.- Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 21’inci maddesi uyarınca Kişisel Verileri Koruma Kuruluna 1 üye için seçim yapılacaktır.

Halkların Demokratik Partisi Grubu tarafından gösterilen adayların adlarını soyadı sırasına göre okutuyorum:

Halkların Demokratik Partisi Grubu Aday Listesi:

Bayram Arslan

Abbas Kılıçoğlu

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 21’inci maddesi gereği Halkların Demokratik Partisi Grubu kendilerine düşen üyenin 2 katı kadar aday göstermiştir. Adayların adları soyadı sırasına göre düzenlenmek suretiyle bastırılmıştır. Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla seçimde en çok oyu alan aday seçilmiş olacaktır.

Sayın milletvekilleri, oylamanın sayım ve dökümü için ad çekmek suretiyle 5 kişilik bir Tasnif Komisyonu tespit edilecektir. Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarında yerlerini alacaklardır.

Taner Yıldız, Kayseri? Yok.

Ahmet Eşref Fakıbaba, Şanlıurfa? Yok.

Mustafa Kendirli, Kırşehir? Burada.

Ali Keven, Yozgat? Burada.

Yusuf Ziya Yılmaz, Samsun? Burada.

Özkan Yalım, Uşak? Burada.

Adnan Günnar, Trabzon? Yok.

Abdullah Nejat Koçer, Gaziantep? Burada.

Arkadaşlar, şimdi oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum.

Sağımda yer alan komisyon sıraları ile solumda yer alan sıralarda kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üyeler Adana’dan başlayarak Denizli’ye kadar -Denizli dâhil- ve Diyarbakır’dan başlayarak İstanbul’a kadar -İstanbul dâhil- solumda yer alan sıralardaki kâtip üyeler ise İzmir’den başlayarak Mardin’e kadar -Mardin dâhil- ve Mersin’den başlayarak Zonguldak’a kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekilinin adını defterden işaretleyecektir. Adı işaretlenen milletvekiline mühürlü oy pusulası ve zarf verilecektir. Oyunu kullanan milletvekili oy pusulasını içeren zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulmuş olan oy kutusuna atacaktır.

Oy pusulasında Halkların Demokratik Partisi Grubu aday listesinden bir adayın isminin karşısındaki kare çarpı işaretiyle işaretlenecektir. Aday listesinden birden fazla adayın işaretlendiği oy pusulası geçersiz sayılacaktır. Bu hususlar oy pusulasında da dipnot olarak belirtilmiştir.

Sayın kâtip üyelerin yerlerini almalarını, oy pusulaları ile zarfların da teslim edilmesini rica ediyorum.

Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oy verme işlemi tamamlanmıştır arkadaşlar.

Oy kupaları kaldırılsın.

Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.

Tasnif Komisyonu üyelerinin isimlerini okuyorum: Mustafa Kendirli, Kırşehir; Ali Keven, Yozgat; Yusuf Ziya Yılmaz, Samsun; Özkan Yalım, Uşak; Abdullah Nejat Koçer, Gaziantep.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliği için yapılan seçime ilişkin Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boş bulunan ve Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için yapılan seçime 360 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

“Kullanılan Oy Sayısı  : 360

Geçersiz                                       : 8

Halkların Demokratik Partisi Grubu Aday Listesi:

Bayram Arslan :         108

Abbas Kılıçoğlu:         244”

 

                               Tasnif Komisyonu

Abdullah Nejat Koçer                     Özkan Yalım Yusuf Ziya Yılmaz                        

       Gaziantep                                   Uşak                                       Samsun

       Ali Keven                           Mustafa Kendirli

         Yozgat                                   Kırşehir

BAŞKAN – Buna göre Halkların Demokratik Partisi Grubu aday listesinden Abbas Kılıçoğlu, Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeliğine seçilmiştir. Hayırlı olmasını diliyorum.

Alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri; Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 1) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 1 sıra sayılı Teklif’in ikinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

İç Tüzük'ün 86’ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere lehte ve aleyhte birer kişiye beşer dakika söz vereceğim.

Lehte, Yozgat Milletvekili Yusuf Başer…

Buyurun Sayın Başer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanun ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin üzerinde oyumun rengini belirtmek ve lehte olmak üzere söz aldım. Bu vesileyle aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Seçimlerimizin ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin demokrasimize ve milletimize hayırlar getirmesini yüce Mevla’dan niyaz ediyor, yeni dönemin başta Meclis Başkan Vekilimiz Mustafa Şentop olmak üzere Divana ve milletvekili arkadaşlarımıza da hayırlı olmasını temenni ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

YUSUF BAŞER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Fetullahçı terör örgütü tarafından 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti devleti Hükûmetine, seçilmiş Hükûmetine ve millî iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı büyük bir darbe teşebbüsünde bulunulmuş, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde aziz milletimiz tarafından bu hain darbe teşebbüsü bertaraf edilmiştir. Tarih boyunca lanetlenecek bu hain darbe teşebbüsünde aziz milletimiz devletinin, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Hükûmetimizin yanında yer alarak bir kahramanlık destanı göstermiştir. O karanlık ve hain gecede âdeta imanın gücü tankın gücüne galebe çalmıştır. Tarih boyunca hiçbir güce boyun eğmemiş aziz milletimiz liderine ve devletine sahip çıkmış, Türkiye düşmanlarını, millet düşmanlarını hayal kırıklığına uğratmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Fetullahçı terör örgütü mensupları tarafından yapılan kalkışma hareketiyle, cebir ve şiddet kullanılarak Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ortadan kaldırılmak istenmiştir. Bu hain darbe teşebbüsünde vatandaşlarımızın ve kamu görevlilerinin canına kastedilmiş, 2.194 vatandaşımız yaralanmış, gazi olmuş, 251 kahraman vatan evladı da şehit olmuştur. Bu vesileyle kahraman şehitlerimize rahmet diliyorum, gazilerimize de hayırlı uzun ömürler diliyorum.

Halkın oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanımıza suikast girişiminde bulunulmuş, aziz milletimizin ve devletimizin istikbaline ve istiklaline kasteden bu hain darbe teşebbüsü nedeniyle, Anayasa’nın 120’nci maddesi ve Olağanüstü Hal Kanunu’nun 3’üncü maddesi uyarınca 21 Temmuz 2016 tarihinden itibaren, darbe teşebbüsünün hasarlarının onarılması amacıyla doksanar gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmiş ve bugüne kadar da müteaddit defalar uzatılmıştır. Hükûmetimizin iradesiyle de olağanüstü hâl sona erdirilmiştir.

Görüştüğümüz kanun teklifi, ülkemizde yaklaşık iki yıldır uygulanan, vatandaşlarımızın günlük hayatına olumsuz etkisi olmayan olağanüstü hâlin uzatılmayacak olması nedeniyle, varlığı hâlen devam eden terör örgütü ve uzantılarıyla olağan dönemde, hukuk devleti ilkesi çerçevesinde etkin mücadele edilebilmesi ve son darbe teşebbüsüne benzer bir müdahale girişiminin tekrar yaşanmaması amacıyla, anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlükler korunmak suretiyle soruşturma ve kovuşturmalar ile disiplin soruşturmaları bakımından gerekli olan hükümleri ve ihtiyaç duyulan idari tedbirleri düzenleyen bir kanun teklifidir. Olağanüstü hâl -anayasal bir kurum olarak- milletimizin büyük bir mücadeleyle durdurduğu darbe teşebbüsünün hasarlarının onarılması amacıyla ilan edilmiştir. On altı yıllık iktidarımız döneminde partimizin ve AK PARTİ hükûmetlerimizin temel felsefesi, temel hak ve hürriyetlerin önündeki engellerin kaldırılması, vesayet odaklarının ortadan kaldırılması, demokrasi çıtasının yükseltilmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve hukuk devleti ilkesinin tastamam uygulanması olmuştur. Temel hak ve hürriyetleri anayasal güvence altına alırken terör ve terör örgütleriyle ve yandaşlarıyla mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir. Devletimiz ve Hükûmetimiz başta FETÖ ve PKK olmak üzere diğer terör örgütleriyle intikam hırsıyla değil adaletle, hukukun temel ilkeleriyle mücadele etmiştir, bundan sonra da mücadele etmeye devam edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF BAŞER (Devamla) – OHAL yerine ihdas edilen düzenlemelerle -yegâne ilkemiz- toplumun temel hak ve hürriyetlerini gözeterek terör ve teröristlerle mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir.

Kanun teklifinin lehinde oy kullanacağımızı belirtiyor ve teklifin milletimize ve aziz halkımıza hayırlar getirmesini yüce Mevla’dan niyaz ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başer.

Şimdi aleyhte İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam…

Buyurun Sayın İslam. (CHP sıralarından alkışlar)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Bundan sonra konuşmalarımda selamlamayı konuşma sürem başlamadan önce, kürsüye gelirken sağ elimi kaldırarak yapacak, konuşma sürem bittikten, ülkemizin en dakik işleyen mekanizması olan mikrofon kapatma eylemi uygulandıktan sonra da sizlere yine ellerimle saygı ve şükranlarımı sunacağım. (CHP sıralarından alkışlar) Bu hareketlerimi lütfen böyle anlayınız.

Sayın Başkan, sizden istirham ediyorum, bu tutumumu Meclise bir saygısızlık, Başkanlık makamına bir saygısızlık veya teamüllere aykırılık olarak değerlendirmeyiniz. Aslında hakkı çiğneyen teamülleri hiç ama hiç dikkate almayan, hatta onları ortadan kaldıran, dümdüz eden ancak ve ancak hakkın, hukukun ve adaletin tamamlayıcısı olan teamülleri yaşatan bir gelenekten geliyorum.

Meclisimizin tutanaklarından sorumlu değerli arkadaşlarım, bu selam aynı zamanda sizler dâhil Meclisimizin her kademesinde çalışanlarınadır. Sizlerden istirhamım, zabıtlara hiç olmazsa parantez içerisinde “Kürsüye gelirken eliyle selam verdi.” “Kürsüden ayrılırken eliyle selam verdi.” şerhini düşünüz. Düşünüz ki yarın bu zabıtları okuyanlar bize selamsız muamelesi yapmasın ama dönemin hoyratlığı, nobranlığı, hatta zorbalığı hakkında da zihinlerinde bir imge oluşsun. Çünkü bütün amacım, arada bir yakalayabildiğimiz şu beş dakikalık süreyi sadece ve sadece vermek istediğimiz mesajla doldurabilmek.

Yazıklar olsun milletvekillerinin, milletin “Konuşun.” diye vekil olarak seçtiklerinin söz hakkını bu duruma düşürenlere. İşte, hakikatle problemi olmak böyle bir şeydir, işitmek bile istemezsiniz. Temel haklarımızı hiçe sayan bu değişikliğe katkısı olan her kişiyi, her kurumu huzurlarınızda en ağır, en şedit ve en derin şekilde kınıyorum.

Ey AK PARTİ, her sahada olduğu gibi burada da en temel ilkelerden birini çiğniyorsunuz.

Ey MHP, ey Milliyetçi Hareket Partisi, sizlere de bir çift sözüm var.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – İşine bak işine! MHP’ye dil uzatma, işine bak!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Siz de bu sürece çanak tutuyor, aktif destek veriyorsunuz, vebal altındasınız.

MUHARREM VARLI (Adana) – Sana ne! Sana ne! Senden mi icazet alacağız?

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sen de CHP’ye verdin.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bu baskı ortamını kurmak ve yaşatmak eyleminde AK PARTİ’yle irtibatlı ve iltisaklısınız.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Kendine bak! Saygısızlık yapma! Sana mı düştü MHP’ye dil uzatmak?

MUHARREM VARLI (Adana) – Sana mı düştü?

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Kimin oyuyla geldin buraya?

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Ey Saadet, CHP’ye destek verdin sen de.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bu süreçten en az AK PARTİ’liler kadar siz MHP’liler de sorumlusunuz.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Saadet kimden sorumlu?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Tarih boyunca hayatı olumlayan, iyi, doğru ve güzel olanın peşinde koşan, hayatta bir ahenk arayan, ötekine müspet bakan, insanların bir ortak alanını, konsensüsle ulaştığı bir noktayı, bir temel kuralı…

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Saadetin kime destek verdiğini söylemedin ama.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – …bir ahlaki zorunluluğu, kısaca adaleti yok sayıyorsunuz.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Saadet kimle beraber, onu söylemediniz.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Neden…

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – MHP’yi söylüyorsun, Saadeti söylemiyorsun ama.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bak, cesaretin varsa gel, burada konuş, tamam mı? Hişt, otur! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hatip, lütfen…

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Cesaretin varsa burada konuş, laf atma. Laf atma.

BAŞKAN – Sayın İslam, Genel Kurula hitap edin.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Susturun o zaman.

BAŞKAN – Ben ikaz edeceğim. Ben ikaz edeceğim.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Susturun o zaman.

BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin, ben ikaz edeceğim.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Susturun, süre ilave edin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, sessiz olalım lütfen.

Buyurun.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Konuşma yeri burası.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Dinlemeyi bilmiyorsunuz ki nasıl konuşacaksınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Sen konuşmayı öğren, sonra bizi dinlemeyi öğren.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bakınız, insan yani âdem gibi yaşamak yolunda, ahlak ve hukuk külliyatında yerini alan şu iki bileşik kuralı eminim ki bir yerlerden hatırlıyorsunuz: Bütün sözleri dinlemek ve sözlerin en güzeline uymak.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Önce karşısındakine saygı duymak. Önce saygı duymak.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Arkadaşlar, istisna gözetmeyen bir kümeden bahsediyorum, bütün sözleri dinlemekten bahsediyorum, hem işitmek istediklerinizden hem de işitmek istemediklerinizden yani bütün sözlerden bahsediyorum. Bunlardan birini dahi engellemek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – …ya da dinlememek, konuşanı susturmak gibi çirkin bir eylemle milletvekili olmak yanında, hak ile…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Zorbalığın ne olduğunu gördük sayenizde.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bittiyse çıkacağım?

BAŞKAN – Bitti. Zaten otomatik kapanıyor.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Peki. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için beş dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen beş dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

Buyurun.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN – Oyunu pusula vererek kullanan arkadaşların Genel Kurul salonundan ayrılmamasını rica ediyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Oy sayısı                 : 380

Kabul                       : 284

Ret                          : 95

Çekimser                  : 1(x)

 

                         Kâtip Üye                                       Kâtip Üye

                       Burcu Köksal                                 Bayram Özçelik

                      Afyonkarahisar                                     Burdur”

Değerli arkadaşlar, böylece teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.41

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2’nci sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2) ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2)  (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 2 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

Bedelli askerlikten pilot teminine, sağlık turizminden sağlık çalışanlarına bazı haklar verilmesine, müşterek bahis oyunlarından yap-işlet-devret modeliyle yaptırılacak yatırımlara kadar çeşitli alanlarda düzenlemeler içeren bir torba kanun düzenlemesini görüşüyoruz.

Torba kanun uygulamaları, yasama kalitesini ve kanunlar için aranan öngörülebilir, anlaşılabilir ve ulaşılabilir olma özelliklerini, kısacası hukuki güvenlik ilkesini olumsuz etkilemektedir. O sebeple, çok zaruri hâller dışında torba kanun düzenlemelerinden kaçınılmalıdır.

Bu kanun teklifinde bedelli ve dövizli askerlikle ilgili düzenleme yapılmakta, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacını karşılamak üzere dış kaynaktan temin edilecek pilot ve pilot adaylarına ilişkin usul ve esaslar yeniden belirlenmektedir. Tabip ve diş hekimi emeklilerine, emekli aylıklarına ilaveten ek bir ödeme yapılması öngörülmekte, insan sağlığı hizmetlerinde çalışan sağlık mesleği mensuplarının bir yıllık çalışmalarına altmış günlük fiilî hizmet süresi zammı uygulanması düzenlenmektedir.

Uluslararası sağlık hizmetleri alanında ülkemizde sunulan hizmetlerin tanıtımını yapmak, kamu ve özel sektörün sağlık turizmine yönelik faaliyetlerini desteklemek ve koordine etmek, uluslararası sağlık hizmetlerine ilişkin politika ve stratejiler ile hizmet sunum standartları ve akreditasyon kriterleri konusunda Sağlık Bakanlığına önerilerde bulunmak üzere “Uluslararası Sağlık Hizmetleri” unvanıyla bir anonim şirket kurulmaktadır.

Sağlık Bakanlığınca yapılan istihdam planlamasının uygulanabilmesi için birden fazla sağlık kurum ve kuruluşunda istihdam planlamalarının esas alınması düzenlenmekte, sağlık turizminin teşvikine ve hizmet kapasitesinin artırılmasına yönelik olmak üzere tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar tarafından verilen sağlık hizmetleri için bütçeleri ayrı olmak şartıyla sağlık kuruluşları arasında iş birliği yapılmasına ve belirtilen personelin esnek çalışabilmesine imkân sağlanmakta, daha fazla beceri ve eğitim gerektiren işleri yapabilen tabiplerin ek ödeme tavanlarının esnetilmesi öngörülmekte, uluslararası sağlık hizmetlerinin kamu sağlık kuruluşlarında ve üniversite hastanelerinde verilmesini teşvik etmek ve bu alanda hizmet arzı kapasitesini artırmak amacıyla tabipler, tabip öğretim elemanları ile diğer sağlık çalışanlarına iş yükü ve iş güçlüğü de dikkate alınarak ilave ek ödeme yapılması getirilmektedir.

Ayrıca, yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yaptırılabilecek yatırım ve hizmetler kapsamına Kanal İstanbul ve benzeri su yolu projelerinin de dâhil edilmesi düzenlenmekte, yasa dışı bahisle ticari açıdan etkin mücadele edilmesi ve kamu geliri kaybının önlenmesi amacıyla şans oyunları ikramiye oranının brüt üst sınırının yükseltilmesi ve bu nedenle oluşabilecek yatırım ve işletme giderlerindeki tutar azalışlarının telafi edilmesi düzenlenmekte, Spor Müsabakalarına Dayalı Sabit İhtimalli ve Müşterek Bahis Oyunlarının Özel Hukuk Tüzel Kişilerine Yaptırılması Hakkında Kanun’da yer alan pazarlıkla temin tanımına açıklık getirilmekte, geçici ve kesin teminat oranlarının azaltılması ve pazarlıkla temin usulünde bu teminat oranlarından farklı teminat oranlarının belirlenebilmesi teklif edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde son yıllarda yoklama kaçakları ve bakaya sayılarının gittikçe artmasından kaynaklı birikmenin önüne geçilmesi amacıyla 31 Aralık 1993 tarihinden -bu tarih dâhil- önce doğan yükümlülerin 15 bin Türk lirası bedel ödemek ve yirmi bir günlük temel askerlik eğitimine tabi tutulması suretiyle askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılmaları hususunda düzenleme yapılmaktadır.

Ayrıca, yurt dışında oturma veya çalışma iznine sahip olan, işçi, işveren sıfatıyla veya bir meslek ya da sanatı icra ederek yurt içinde geçirilen süreler hariç olmak üzere toplam en az üç yıl süreyle fiilen yabancı ülkelerde bulunanların 2 bin avro veya karşılığı kadar yabancı ülke parası ödemeleri ve Millî Savunma Bakanlığınca verilecek uzaktan eğitimi almaları hâlinde muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılmaları da düzenlenmektedir.

Şüphesiz askerlik görevinin ifasında eşitlik ilkesi vazgeçilmez ve asla ikamesi olmayan bir kuraldır. Nitekim Anayasa’nın 10’uncu maddesi herkesi dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeple ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşit saymaktadır. Yine Anayasa’nın 72’nci maddesi vatan hizmetini her Türk vatandaşının hem hakkı hem de ödevi olarak tanımlamakta ve hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceğinin ya da getirilmiş sayılacağının kanunla düzenleneceğini ifade etmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere, vatan hizmeti hak olduğu gibi, her Türk vatandaşının da vecibesidir. Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin eşit, saygın ve onurlu fertlerden oluştuğuna yürekten inanmaktadır. Vatan hizmetini ise herkesin manevi bir sorumluluğu olarak değerlendirmekte ve millet olmanın doğal ve doğrudan bir sonucu olarak görmektedir.

Bizim bedelli askerlikle ilgili görüş ve düşüncelerimiz dünden beri hiç değişmemiştir. Bedelli askerlik konusu ele alınırken Türk Silahlı Kuvvetlerinin ikaz, ihtiyaç, imkân ve kapasitesi belirleyici olmalı, vatan savunmasını aksatacak ve riske sokacak manevi veya moral çöküntüye müsamaha gösterilmemelidir. Askerliğin millî bir görev olduğu ilkesinden taviz verilmeden Türk Silahlı Kuvvetlerinin caydırıcılık vasfının gölgelenmemesi için herkes sorumlu davranmalıdır. İçinde bulunduğumuz coğrafyada Türk Silahlı Kuvvetlerinin caydırıcı vasfını kaybetmeyeceği şekilde teknolojik imkânlarla donatılması temin edilmelidir. Bunun yanı sıra, Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel rejimi yeniden düzenlenmelidir. Gelişmiş, güçlendirilmiş ve takviye edilmiş Türk ordusunun düşmanlara korku salacağı, dostlara ümit vereceği ve dış politikada millî bir güç unsuru olarak yararlanılacağı unutulmamalıdır.

Askerlik özel ve zorunlu bir hizmet alanıdır, her Türk vatandaşı buna uymak durumundadır. İlke olarak şunu önem ve özellikle vurguluyoruz ki askerliğin yani vatan savunmasının bir bedeli asla yoktur. Bedelli askerlik tartışmalarını uzatarak, canıyla bedel ödeyen kahramanlarımızın ruhlarını ve fedakârlık numunesi evlatlarımızın duygularını incitmemek asıldır, esastır, şarttır ancak askerlik çağını geçmiş, bir sebeple askerlik görevini ifa edememiş yüz binlerce vatandaşımızın çağrısına ilgisiz kalmak belli kıstaslar dâhilinde çok makul olmayacaktır.

Teklifte askerî ihtiyaçlar elbette gözetilmiş, dikkate alınmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bedelli askerliğin çıkmasını olumlu görüyor ve destekliyoruz ama bu konuda dile getirilen askerliğin teorik eğitimi doğru bir değerlendirme değildir. Asker silahla anılır. Bedelli askerlik konusu özel bir konu, hassas bir konudur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç ve planlamalarının dikkate alınması, dolayısıyla görüşü burada çok önem arz etmektedir. Bu teklifin Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Millî Savunma Bakanlığımızın görüşünü içerdiği açıktır. Bu bakımdan Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu teklife destek veriyoruz.

Değerli milletvekilleri, sağlık çalışanları sağlık hizmeti sunumu sırasında çeşitli tehlike ve risklerle karşı karşıya kalmakta, ağır iş yükü ve risk altında hizmet vermektedir. Bu kanun teklifiyle insan sağlığı hizmetlerinde çalışan sağlık mesleği mensupları için bir yıllık çalışmalarına altmış gün fiilî hizmet süresi zammı uygulaması öngörülmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yıllardır sürekli gündeme getirdiğimiz bu düzenlemeyi de destekliyoruz. Ancak fiilî hizmet süresi zammının aynı ortamda görev yapan tüm sağlık çalışanlarını kapsaması, her yıl için doksan gün süre eklenmesi ve bu uygulamanın geçmiş hizmetlere de uygulanması gerektiği görüşündeyiz.

Yine, serbest çalışan eczacıların durumu da dikkate alınmalıdır. Yapılan düzenlemede fiilî hizmet zammından yararlandırılacak sağlık meslek mensupları içinde eczacılar zikredilmekte ancak kendi nam ve hesabına sağlık hizmeti veren eczacılar bu kapsamda yer almamaktadır. Eşitlik ilkesi uyarınca serbest çalışan eczacılar da fiilî hizmet zammından yararlandırılmalıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde Tutanak Hizmetlerinde çalışanlar ağır ve yıpratıcı koşullarda görevini yapmalarına karşın fiilî hizmet zammı kapsamında yer almamaktadır. Genel Kurulda fiilen çalışan stenograflar ile Tutanak Hizmetleri Başkanı ve Başkan Yardımcıları da mutlaka kapsama alınmalıdır.

Yine, veterinerler, veteriner sağlık teknisyenleri, teknikerleri, çevre sağlığıyla ilgili çalışanlar, çevre sağlık teknikerleri, teknisyenleri gibi meslek grupları da bu kapsamda olmalıdır. Bununla beraber birçok meslek grubunun benzer talepleri bulunmaktadır. Mesela öğretmenlerin, PTT dağıtıcılarının, zirai mücadeleyle uğraşanların da haklı talepleri bulunmaktadır. O sebeple, fiilî hizmet zammı uygulaması bakımından ağır ve yıpratıcı işlerin yeniden gözden geçirilmesi, tüm taleplerin bir değerlendirmeye tabi tutulması ve bunun kapsamlı bir düzenlemeyle çözülmesinin mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda gerekli çalışmaları yapacağımızı ve gerekli kanun teklifini vereceğimizi buradan ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinde tabip ve diş hekimi emeklilerinin aylıklarının aldıkları eğitim ve yürüttükleri hizmetle mütenasip olmaktan uzak oldukları belirtilerek aylıklarına ilave bir ek ödeme yapılması öngörülmektedir. Buna göre, uzman tabip emeklileri için yaklaşık 2 bin Türk lirası, tabip emeklileri için yaklaşık 1.500 Türk lirası tutarında ilaveten ek ödeme yapılması söz konusudur.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu düzenlemeyi destekliyoruz ancak bu düzenlemenin tüm tabip ve diş hekimlerini kapsamadığına dikkat çekmek istiyorum. Zira, 2008 Ekim ayında çıkarılan 5510 sayılı Kanun uyarınca anılan tarihten sonra işe girip sigortalı olan tabip ve diş hekimleri farklı statüye tabi olduğu için emekli olunca söz konusu ek ödemeyi alamayacaktır. Yine, eski adıyla SSK ve BAĞ-KUR emeklisi olan tabip ve diş hekimleri de ek ödemeden yararlanamayacaktır. Bu durum aynı meslek grubunda emekli aylıkları yönünden büyük bir eşitsizlik oluşturacaktır.

Eczacılar da diş hekimleri gibi beş yıllık bir zorlu eğitimden geçerek mesleğe başlamakta ve kamuda çok önemli görevler üstlenmektedir. Kamu hastanelerinin eczanelerinde gerek ilaç tedarik hizmetlerinin en etkili şekilde temini gerekse bunların rantabl şekilde hastanelerde kullanılması eczacılar tarafından yönetilmektedir. Öte yandan, eczacılar sarf malzemelerinin ihale aşamasından depolanması ve tüketilmesine kadar her aşamasında fiilen çalışmakta ve ilaçların hastaya sunumunda önemli roller üstlenmektedir. Bu nedenle, eczacıların da kapsama alınması gerektiği açıktır.

Diğer taraftan, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunda çalışan eczacılar gerek Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde gerekse eş değer kurum olarak kabul edilebilecek Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışan eczacılara göre çok daha düşük maaşlarla çalışmaktadır. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu eczacılarının bu mağduriyeti mutlaka giderilmeli, özlük hakları düzeltilmelidir.

Veteriner hekimler 657 sayılı Kanun kapsamında beşerî hekimlerle birlikte sağlık hizmetleri sınıfında aynı özlük haklarına sahip olarak yer almaktadır. Nitekim, görevin önem ve niteliği ile eğitim seviyesi gibi hususlar dikkate alınarak belirlenen zam ve tazminatları aynıdır. Veteriner hekimlerin de aldıkları eğitim ve yürüttükleri hizmetle mütenasip olmaktan uzak olan emekli aylıklarına ilave ek ödeme yapılması gerektiği görüşündeyiz.

Elbette ebe, hemşire, sağlık memuru, acil tıp teknisyeni gibi sağlık personellerinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir. Esasen, sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan tüm çalışanların çalışırken aldıkları maaş ile emekli aylıkları arasında büyük fark bulunmaktadır. Bu durum dikkate alınmalı ve sağlık çalışanlarına döner sermayeden yapılan ek ödemelerin hekimlerde olduğu gibi diğer çalışanların da emekli aylığına yansıtılması sağlanmalıdır.

Ayrıca, günümüzde yardımcı sağlık personeli okullarından mezun olmuş işsizler ordusu ortaya çıkmış olup bunların uygun bir şekilde istihdamında sorunlar yaşanmaktadır. Bu grupta ebe, acil tıp teknisyeni, anestezi teknisyeni, sağlık memurları ve tıbbi sekreterler bulunmaktadır. Bu personellerin gerek özel gerekse de resmî kuruluşlarda istihdam edilmesi için gerekli koşullar sağlanmalıdır. Yardımcı sağlık personeli istihdamı artırılmalı, sağlık hizmetlerinin standardı ve kalitesi yükseltilmelidir.

Sağlık çalışanlarımızın çözüm bekleyen çok önemli başka sorunları da bulunmaktadır. Sağlık Bakanlığı bünyesinde istihdam kargaşası yaşanmaktadır. 4/A’lı, 4/B’li, 4924’lü, 209 sayılı Kanun’a tabi sözleşmeli, aile hekimliğinde sözleşmeli, taşeron personeli gibi farklı mali ve sosyal haklara sahip birçok istihdam modeli uygulanmaktadır. Sağlık çalışanları farklı istihdam modelleriyle birbirine küstürülmüş ve iç barış bozulmuştur. Sağlık camiasında meslekler arası saygınlık tüketilmiştir. Aynı yerlerde ve hizmetlerde aynı işi yapmalarına rağmen statülerinin farklı olması nedeniyle çalışanlar arasında idari, mali ve sosyal haklar yönünden birçok farklılık bulunması Anayasa'yla güvence altına alınan eşitlik ve adalet ilkelerine aykırıdır. Bu sorun mutlaka çözüme kavuşturulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde öğretmenlerin, mühendislerin, kamu avukatlarının, polislerin, din görevlilerinin, şef, müdür ve benzeri yöneticilerin, velhasıl birçok kamu çalışanının emekli aylıklarının da yeterli olmadığı, aldıkları eğitim ve yürüttükleri hizmete mütenasip olmaktan uzak olduğu açıktır. Seçim döneminde, öğretmenlerin, polislerin, sağlık çalışanlarının, din görevlilerinin ve yönetici personelin ek göstergelerinin 3600’e çıkarılması konusunda vaatlerde bulunulmuştur. Memurlar için ek gösterge çok önemlidir. 3600 ve 6400 ek gösterge kritik eşiklerdir. Bu ek göstergelerin özellikle emekli aylığına önemli tutarda yansıması bulunmaktadır. Dolayısıyla 3600 ek gösterge vaadiyle ilgili yapılacak düzenlemede tüm kamu çalışanları dikkate alınmalı, hakkaniyete uygun bir düzenleme yapılmalıdır. Esasen personel rejimi liyakati esas alan ve performansı değerlendiren anlayışla yeniden düzenlenmeli, kamuda ücret adaleti sağlanmalı, görev, yetki ve sorumluluk bakımından eşit değerde iş yapanın eşit ücret alması temin edilmelidir. Kamu çalışanlarının ek gösterge, hizmet tazminatı, fazla çalışma tazminatı, diğer zam ve tazminatlar ile yan ödeme gibi kurumlar ve statüler arası farklılıklara yol açan ödeme unsurları gözden geçirilerek tüm kamu çalışanlarını kapsayacak şekilde ve hakkaniyete uygun biçimde yeniden düzenlenmelidir.

Kamu çalışanları arasında mağduriyet yaşamayan neredeyse yoktur. Sözleşmeliler, geçici ve mevsimlik işçiler, ücretli öğretmenler, vekil imam ve müezzinler, fahri Kur’an kursu öğreticileri, aile sağlığı çalışanları, usta öğreticiler kadroya geçmeyi beklemektedir. Kamuda kadro alamayan taşeron işçiler, 4/B’li, vekil, sözleşmeli, geçici ücretli ve fahri statüde çalışanlar kadroya alınmalı, güvencesiz personel çalıştırılması son bulmalıdır. Kamudaki taşeron işçilere kadro verilmesini öngören düzenleme taşeron işçilerin tamamını kapsamamıştır; yüzde 70 mağdurları, 4 Aralık mağdurları, kiralık araç mağdurları oluşmuştur. İhalelerin yaklaşık maliyeti içinde personel giderleri yüzde 70’in altında olduğu gerekçesiyle birçok taşeron işçi, araç kiralama yoluyla çalıştırılan taşeron işçiler kadro alamamıştır. Başbakanlıkta taşeron işçi olarak çalışan kiralık araç şoförleri kadroya alındığına göre, bu hak, eşitlik ilkesi gereği diğer bakanlık ve kurumlarda çalışan kiralık araç şoförlerine de verilmelidir. Taşeron işçilerden kadro verilmemiş olanlar hiçbir ayrım yapılmadan kadroya geçirilmelidir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak kamu çalışanlarının sorunlarının çözüme kavuşturulması konusunda önümüzdeki süreçte gerekli kanun tekliflerini vereceğimizi buradan ifade ediyorum. Yine, Milliyetçi Hareket Partisi olarak samimi, ilkeli, tutarlı, yapıcı ve sorumlu bir anlayışla hareket edeceğimizi ve bu kanun teklifine de destek verdiğimizi ifade ediyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, sizlerin önerisiyle Anayasa referandumu yapıldı biliyorsunuz, Anayasa referandumu yapılırken millete ne dediniz, ne vadettiniz? “Yasama, yürütme ayrılacak, yasaları Türkiye Büyük Millet Meclisi yapacak.” dediniz. En çok da bunu söylediniz. “Kuvvetler ayrımı olacak.” dediniz. Ancak, arkadaşlar, bakın, Anayasa değişikliği devreye girdi, yürütme seçildi, Cumhurbaşkanı saraya geçti. Meclis de seçildi. Yasaları bizler yapacaktık ancak daha dakika bir, maalesef, Meclisin kalesine gol 1. Meclis 1-0 mağlup, hatta dünkü, bir önceki yasayla artık 10-0 mağlubuz.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bir önceki dönemde Plan ve Bütçe Komisyonu yasaların büyük çoğunluğunu geçirdi ve hepsi de torba yasa mantığıyla yapıldı. Torba yasalar hep Hükûmetten geldi, Hükûmet tasarısı olarak geldi ve Hükûmet tasarıyı nasıl gönderdiyse -maalesef diyorum- Meclis yalnızca onlara mühür bastı, bir noter gibi mühür bastı.

Daha sonra Anayasa değişikliği olduktan sonra Sayın Mustafa Elitaş devreye girdi. Sayın Mustafa Elitaş saraydan sorumlu milletvekili oldu. Saraya giderdi, Sayın Cumhurbaşkanı çağırırdı, saraydan torba eline verilirdi, torbayı getirip Süreyya Sadi Bilgiç’in önüne bırakırdı. Torba Süreyya Sadi Bilgiç’in eline geldikten sonra da…

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Elitaş’ın yanındaydın herhâlde Sayın Paylan!

GARO PAYLAN (Devamla) – …sanki Mustafa Elitaş önermiş gibi… Mustafa Elitaş da gelmezdi bizim torbaya…

İSMAİL TAMER (Kayseri) – İddialarını ispat et!

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, Mustafa Elitaş Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmezdi, Sayın Bakan gelirdi görüşmeye ve… Mustafa Elitaş’ın imzasıyla geldi hepsi, Sayın Süreyya Sadi Bilgiç yalanlasın. Hepsi Mustafa Elitaş’ın eliyle gelen torbalardı…

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Başkan Vekili, tabii ki öyle olacak!

GARO PAYLAN (Devamla) – …torbayla gelip Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanının eline verirdi ve maalesef, arkadaşlar, tekrar bir noter gibi orada mühür basılırdı Meclisimiz tarafından, noktası, virgülü değişemezdi.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Neyi iddia ediyorsun?

GARO PAYLAN (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, bir arkadaşımız daha var sorumlu; Mustafa Elitaş, artık, herhâlde o görevi yapmıyor, yeni bir arkadaşımız var, Sayın Mehmet Muş bu işten sorumlu olmuş. Sayın Mehmet Muş saraya gitmiş, torbayı almış, Süreyya Sadi Bilgiç’e getirmiş ve Süreyya Sadi Bilgiç bizim Komisyonumuzu topladı; ortada bir usul yok, esas yok, tartışmaya başladık Süreyya Sadi Bilgiç’in belirlediği usul ve esaslara göre. Ve arkadaşlar saraydan torbamız nasıl geldiyse öyle geçti.

Değerli arkadaşlar, öyle de geçmedi. Geçen hafta çarşamba günü bize mail geldi “Bir torba var.” diye. Cumartesi günü, hafta sonu bir torba daha gelmiş. Onu da Sayın Hasan Turan getirmiş. Kanal İstanbul’la ilgili bir ihtiyaç varmış saraydan gelen talimatlar doğrultusunda. Noktası, virgülüne birinci torbayla aynı olan 6 madde de o torbaya eklenmiş ve iki torba bizim komisyonda birleştirildi.

Değerli arkadaşlar, yeni dönemde, hani, bu kadar büyük iddialarla “Meclis, itibarını kazanacak. Meclis yasaları yapacak.” dediğiniz bir dönemde böyle mi başlanılır? Plan ve Bütçe Komisyonu böyle mi başlar? Meclis Genel Kurulu böyle mi başlar? Gömleğin ilk düğmesi böyle iliklenirse o gömlek, arkadaşlar, düzgün durur mu? Olur mu, yapılır mı? Hak mıdır bu, bu Meclise, Meclisin itibarına?

Bu anlamda, bu yanlış başlangıcı el birliğiyle düzeltmemiz lazım arkadaşlar. Bu tip uygulamalarla Meclisimizin bir notere çevrilmesine el birliğiyle izin vermemeliyiz. Ortak aklı devreye koymalıyız. Milletin çıkarlarına olan en etkin yasaları hep beraber uzlaşarak, anlaşarak yapmalıyız diyorum.

Şimdi, Mehmet Muş’un saraydan getirdiği torbada neler var, bir bakalım; torbayı açalım, bakalım, neler var. Torbada bedelli askerlik var. Torbada sağlık emekçileriyle ilgili düzenlemeler var. Torbada kumar yasaları var, kumarı saraya bağlayan yasal düzenlemeler var. Aynı zamanda, en son eklenen Kanal İstanbul var arkadaşlar.

Şimdi maddelere gelip bir bakalım, bedelli askerlikle başlayalım. Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, askerlik zorunlu. Hepimiz, pek çoğumuz askerlik yaptık. İçinizde bedelli yapanlar da var, benim gibi kısa dönem yapanlar da var, uzun dönem askerlik yapan arkadaşlarımız da var. Ama hep biliyoruz ki askerliği bir de yapmak istemeyenler var çeşitli nedenlerle; kaçanlar var, “Yurt dışında çocuğumu okutayım da gelsin, bedelli yapsın.” diyenler var, “Yurt dışında çocuğumu çalışıyor göstereyim, yapmasın.” diyenler de var. Bir de vicdani retçiler var; ideolojik olarak silah altına alınmayı, eline silah almayı reddedenler var. Bütün bu gerekçelerle askerliğini yapmamış 1 milyon 350 bin vatandaşımız var bu haktan yararlanacak, bu hakka sahip yani 1994’e kadar doğumlu olanlar. Şimdi bu da hep oluyor arkadaşlar. Biliyorsunuz, defalarca bedelli askerlik çıkarıldı, AKP hükûmetleri döneminde de çıkarıldı ama asla yaraya merhem olmadı, hep geçici bir çözüm. “Efendim, çok birikti. E, ne yapalım? Bedelli çıkaralım.”

Değerli arkadaşlar bu Meclis niçin var? Yapısal çözümler bulmak için var. Yani sürekli biriken sorunlara üç yılda bir, iki yılda bir bedelli askerlik çıkarmak için mi var bu Meclis? Hayır. Oysa ortada bir sorun var, yapısal bir çözüm bulmamız lazım. Şimdi gönül ferahlığıyla “Biz bu yasayı çıkarıyoruz, iki yıl sonra bir daha bedelli askerlik çıkmayacak.” diyebilen var mı içinizde, var mı? Herhâlde yok. Çünkü niye biliyor musunuz? Bakın, Naci Ağbal burada defalarca oturdu, dört yılda 5 vergi affı çıkardı, her geldiğinde dedi ki: “Bir daha vergi affı yok, tövbe.” Biz dedik ki: Sayın Maliye Bakanı, bak, büyük konuşma, altı ay sonra gelir, bir daha vergi affı çıkarırsın. Her geldiğinde “Vergi affı bir daha yok.” dedi, altı ay sonra bir vergi affı yasasıyla daha geldi çünkü her vergi affı yeni vergi affı beklentisini ortaya getirdi. Her vergi affı vergi ahlakını biraz daha bozdu çünkü şöyle bakıyor tüccar veya vergi yükümlüsü: “Arkadaş, nasıl olsa vergi affı çıkacak. Sıfır faizli kredi var. Ben eskisini öderim, yenisini bekletirim.” Bu da vergi ahlakını bozuyor arkadaşlar.

Bakın, bu tip aflar da bu tip bedeller de o ahlakı bozuyor. Gidip on iki ay askerlik yapan vatandaşlarımız büyük bir rahatsızlık duyuyorlar çünkü kamu vicdanını bozuyor, ahlakı bozuyor. Bekleyenler istediklerini alıyorlar ceplerinde bedelleriyle. 15 bin lira da bir bedel ortaya koymuşsunuz.

Değerli arkadaşlar, çok iyi biliyorsunuz ki 15 bin lirayı bir gecede harcayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları var, bir gecede ama 15 bin lirayı hayatında yan yana görmemiş çok büyük sayıda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı da var. İddia ediyorum, o 1 milyon 350 binin 1 milyon 200 bini hayatında 15 bin lirayı yan yana görmemiştir. Bedelliyi kimin için çıkarıyorsunuz? 100 bin varsıl vatandaşımız için çıkarıyorsunuz, 100 bin. 1 milyon 350 binin 100 bin zengini, hani bir gecede 15 bin lira harcayacaklar için çıkarıyorsunuz. Geri kalan, 250 bin kişi daha yararlanacak, onlar da gidecekler borçlanacaklar harçlanacaklar. Bankalara gidip kredi alacaklar, hayata borçlu başlayacaklar arkadaşlar. Yıllarca o kredileri ödemeye çalışacaklar, ödeyemeyecekler, temerrüde düşecekler, gelip babasının tarlasına haciz konulacak çünkü babasının tarlasını kefil olarak gösterecek o krediyi alırken. Bu mudur hak, adalet?

Değerli arkadaşlar, 1 milyon 350 bin vatandaşımızın yalnızca 300 küsur bini işsiz, Türkiye istatistiklerine bakın, yüzde 20’nin üzerinde genç işsizliği var, 300 küsur bini işsiz. Nereden bulacak bu 15 bin lirayı? İşi yok ki teminat göstersin, babasının da tarlası yok çünkü onlar yoksul. Nereden bulacak 15 bin lirayı? Bulamayacak. Kim yapacak askerliği? Mehmet ağalar yapacak. Geri kalanlar? Askere gitmek zorunda kalacak, evine ekmek götürmek için belki askerliği yapamıyor, onlar bu hizmetten yaralanamayacaklar. Yani 1 milyon yoksul bu hizmetten yararlanamayacak. 250 bin yoksul da borçlanarak yararlanacak. 100 bin varsıl içinse zaten bir gecelik harcama parası, bunun bir önemi yok. Bu Meclis böyle bir yasa mı çıkarmalı, böyle mi başlamalıydı arkadaşlar?

Yapmamız gereken nedir peki, partimizin önerisi nedir? Yapmamız gereken arkadaşlar, vicdani ret hakkını tanımak. Ya, bir insan silahaltına alınmak istemiyorsa -demokratik ülkelerde bu uygulama var, Avrupa insan hakları içtihadında da var- vicdanı ret hakkını tanıyacağız arkadaşlar.

İkinci şık şudur: Herkese zorunlu yapacaksak, kamu hizmeti hakkını da getirmeliyiz arkadaşlar, biliyorsunuz, demokratik ülkelerde bu da var. Silahaltına girmek isteyen gider silahaltına girer, askerliğini yapar, aynı süreyle vatandaş eğer ki tercih ederse kamu hizmetini yapar arkadaşlar; budur esas olan. Yani gider bir hastanede, huzurevinde, okulda çalışır ama o noktada, bu hizmet de bedelli olmaktan çıkarılır, herkese tabi olur; budur yapısal çözüm.

Yapmamız gereken diğer bir konu, illa bedelli yapacaksak, bu tarihi 1996’ya kadar taşıyıp, son kez olduğunu da belirtip bir daha bedelli askerlik çıkmayacağını hepimiz ifade etmeliyiz ve bunu da işsizlere ücretsiz yapmalıyız arkadaşlar. Bedelsiz askerlik olmalı işsizlere, herhangi bir varlığı olmayanlara; geliri ve servetine göre orantılayıp 5 bin liradan başlayıp belki 100 bin liraya kadar bedel koymalıyız eğer illa yapılacaksa ama bundan sonra da yapısal reformu hayata geçirmeliyiz arkadaşlar.

Bakın, bir de yurt dışında hani üç yıl çalışmış gözüküp veya çalışıp askerlik yapacaklar var. Şimdi, onlarla ilgili deniliyor ki: “Uzaktan -arkadaş- askerlik yapacak.” Ne kadar güzel ama nasıl yapacak diye sorduk. Efendim, “İnternetin, bilgisayarının karşısına geçecek, bir ‘kit’ olacak orada, o ‘kit’i okuyacak.” E, sonra ne olacak? Sonra, sınav var mı? “Yok.” Ne olacak? Şu sağ işaret parmağıyla askerlik yapacak arkadaşlar, sağ işaret parmağıyla. Ne yapacak? “kit” gelecek, basacak, ekranı görecek; “Okudum, okudum, okudum, okudum.” Hayırlı olsun, buyurun tezkere.

Bu mudur arkadaşlar ya? Böyle sulandırılır mı bir şey? Böyle bir şey olabilir mi? Niye böyle bir oyuna giriyorsunuz? Üstelik, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, yurt dışında yaşayanların bir bölümü Türkçe’yi iyi bilmiyorlar veya başka ana diller biliyorlar, Kürtçe’yi, Ermenice’yi, Süryanice’yi; Türkçe’yi bilmiyorlar. Mehmet Muş’a dedim, “Efendim, İngilizce de veririz, İngilizce de olabilir.” dedi. Sonra arkadan fısıldandı ona “Yok yok, resmî dilimiz Türkçe.” dedi ama Türkçe bilmeyenler var.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Çarpıtma Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Devamla) – “Onlara da Türkçe öğretiriz.” dediler. Nasıl uzaktan Türkçe öğreteceksiniz?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Türk Silahlı Kuvvetleri bir şekilde onlara eğitim verir, merak etme.

GARO PAYLAN (Devamla) – Türkçe eğitimi de vereceksiniz, uzaktan?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Resmî dilimiz Türkçe.

GARO PAYLAN (Devamla) – Uzaktan eğitim vereceksiniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Silahlı Kuvvetler onlara eğitim verir.

GARO PAYLAN (Devamla) – Uzaktan Türkçe eğitimi vereceksiniz, ne kadar güzel.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdiye kadar herkese bu eğitimi verdi, onlara da verir.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ne kadar güzel, uzaktan Türkçe eğitimi de vereceksiniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Askere gelip de askerliğini yaptırmadığı kimse yok.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Başkan Vekilisiniz Sayın Muş.

GARO PAYLAN (Devamla) – Siz dediniz, kayıtlarda var “İngilizce de verilir.” dediniz. İngilizce verir ama Kürtçe veremez, Ermenice veremez ama “İngilizce verebilir.” dediniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Usul ve esasları Silahlı Kuvvetler belirleyecek, Savunma Bakanlığı belirleyecek; siz rahat olun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Hatibi dinleyemez misiniz arkadaşlar ya?

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu anlamda yapısal bir çözüm içeren bir kanun çıkarmalıyız. Bunu yapmayalım arkadaşlar, doğru değil bu bedelli askerlik. Gerçekten bir daha karşımıza gelmeyecek şekilde yapısal bir çözüm bulalım. Hakkı, hukuku, adaleti, toplumsal adaleti, sosyal adaleti sağlayacağımız bir yöntem bulalım. Bu da uzlaşarak olur, konuşarak olur. Sarayın tek kişilik aklıyla olmaz, 600 kişinin belki istişaresiyle olur, çeşitli toplumsal kesimlerin görüşleri alınarak olur. Böyle yasalar çıkaralım derim.

Torbada başka ne var? Sağlık emekçilerini ilgilendiren maddeler var, onlarla ilgili, arkadaşlarım derinlemesine konuşacağı için, pek çok hekim var grubumuzda, onlar konuşacağı için onlara pek girmek istemiyorum. Sağlık emekçilerinin haklarını topyekûn sağlık alanını kapsayacak şekilde sağlamalıyız arkadaşlar, çalışma barışını sağlayacak şekilde.

Yalnız, bir madde var ki ona değinmek istiyorum. Şimdi, Sağlık Bakanımız bir şirket kuracakmış, içinden gelmiş. Hani, iş alanından geliyor ya, kendisinin bir hastane grubu var, Türkiye'nin de en büyük hastane grubuymuş yani bir hastane şirketinin patronu kendisi. Gelir gelmez de demiş ki “Ya, ben bir şirket kurayım.” Nasıl bir şirket? Kamu şirketi. Parasını kim koyacak? “Hazineden alacağım.” diyor, bakın, kanun böyle diyor, “Hazineden parasını koyacağım.” diyor. 10 milyon lira sermaye koyacak, o da artırılabilir tabii ki. Ne yapacak bu şirket? Bu şirket ne yapacak biliyor musunuz? Sağlık Bakanımızın şirketinin yani hastanesinin ve diğer hastanelerin tanıtımını yurt dışında yapacak. Değerli arkadaşlar, böyle bir şey kabul edilebilir mi? Zaten bir hastane patronunun Sağlık Bakanı olmasında ciddi bir etik problem var. Bir de gelip o Sağlık Bakanının yani bir hastanenin patronunun ilk icraatı ve Meclisin çıkaracağı ilk kanun, ilk icraat o Sağlık Bakanının hastanesinin tanıtımını yapmak için kamu parasıyla, hazinenin parasıyla şirket kurmak mı olmalı? Bunda bir etik sorun yok mu? Yurt dışından hasta getirilecek, Sağlık Bakanının şirketinde tedavi olacak, Sağlık Bakanı para kazanacak, bunu da kamunun, tüyü bitmemiş yetimin hakkıyla yapacağız. Hak mıdır bu arkadaşlar, adalet midir? Bu kanuna ben bu Meclisin yol vermeyeceğini düşünüyorum.

Diğer bir konu şu: Biliyorsunuz, devletin kumar mekanizmaları var, at yarışı, altılı ganyan, spor toto, loto, millî piyango gibi. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki “Her şey bana bağlansın Anayasa’da. Her şey bana bağlanacak, her şey saraya bağlanacak.” Etme bulma dünyası! Kanun ne diyor, biliyor musunuz? Devletin bütün bu kumar aygıtları saraya bağlanacak. Kanun ne diyor, biliyor musunuz? “Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.” diyor. Düşünebiliyor musunuz? Kumara karşı olduğunu bildiğimiz bir Cumhurbaşkanı kumarın şartlarını belirleyecek, kumarın usul ve esaslarını belirleyecek. Etme bulma dünyası! Her şeyi saraya bağlarsanız kumarı da saraya bağlamış olursunuz ve Cumhurbaşkanı eliyle de o kumarın şartlarını belirlemiş olursunuz arkadaşlar.

Bu anlamda, buna da yol vermeyelim derim. Önerimiz, bağımsız, RTÜK gibi, BDDK gibi bir düzenleyici kuruluşun olması ve Cumhurbaşkanının da bundan kurtulması lazım arkadaşlar. Yalnızca bundan değil, pek çok şeyden kurtulup böyle her şeyi saraya bağladığımız bir düzenden kurtulmamız lazım arkadaşlar.

Torbaya son anda eklenen Kanal İstanbul var arkadaşlar. Kanal İstanbul’la ilgili zaten bir maddeyi geçen yıl geçirmiştik. Şimdi, deniyor ki: “Biz, Kanal İstanbul’u yap-işlet-devret modeliyle yapacağız.” “Nasıl yapacaksınız?” “Efendim, yap-işlet-devret modeline… Hani üçüncü havalimanı bitiyor şimdi, orada da bizim 3 tane müteahhit var Cengiz, Kolin, Limak, onların da milyar dolarlık makine parkı var, o makine parkı boşta kalacak.” “Ne yapacağız ekim ayında?” “Efendim, onlara bir kanal kazdırırız biz, kanal kazdırmamız lazım. Makine parkı boşta mı dursun sarayın müteahhitlerinin? Yok, kazdırılması lazım.” İhale, şimdiden söylüyorum -eğer olursa, olmaması için elimizden geleni yapacağız ama- bu 3 şirkete verilecek, Cengiz, Kolin, Limak, artık hepimizin bildiği. Onlara denecek ki: “Arkadaş, 30 milyar dolar bu kanalın maliyeti. Siz bu işi yapacaksınız, işleteceksiniz, sonra devredeceksiniz.” Ne âlâ! Siz diyorsunuz ki: “Efendim, o müteahhitler para getirip koyacaklar buraya.” Yok öyle bir şey. Sayın Cumhurbaşkanı Ziraat Bankasına, Halk Bankasına, Vakıflar Bankasına açacak telefon “Verin bunlara krediyi.” diyecek, çiftçiye verilmesi gereken, esnafa verilmesi gereken, emekliye, işçiye verilmesi gereken krediler 3 tane müteahhide verilecek.

Arkadaşlar, bu kadar kıt kaynağımızın olduğu bir dönemde bu yapılır mı? Bu hak mıdır, reva mıdır? Büyük bir ekonomik krizin içine girmek üzere olduğumuz veya içinde olduğumuz, büyük bir türbülansın içinde olduğumuz bir dönemde bu kadar kıt kaynağımız varken bu yapılır mı arkadaşlar, doğru mudur? 3 tane müteahhidi zengin edeceğiz diye veya başka bir çark kurulmuş diye bu işlere girmemek lazım. Sayın Cumhurbaşkanı dün dedi ki: “Bundan sonra büyük yatırımcı saraya gelecek. Cumhurbaşkanlığında işlerini halledeceğiz.”

Değerli arkadaşlar, rekabetin esas olduğu, her girişimcinin kendi yatırımını yapabildiği ülkelerde böyle şeyler olmaz, sarayda yatırımlar belirlenmez. Yatırımcı gelir, eşit şartlarda yatırımını yapar, kredisini alır ve hakkını hukukunu korur ama bütün yatırımları saraya bağlarsanız orada rekabet olmaz, o piyasaya kimse girmek istemez, ancak Orta Asya cumhuriyetlerinde olduğu gibi yandaşlar hüküm sürer, geri kalanlar devre dışı kalır ve ekonomimiz de küçülür arkadaşlar, bir dördüncü dünya ülkesi olmaya gideriz. Oysa hayalimiz birinci dünya ülkesi olmaktı, bu yönde adımlar atmalıyız. O yüzden sizden istirhamım, bu Kanal İstanbul’a da yol vermemeniz arkadaşlar.

Başka bir notum yok. Hepinizi saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlar.

Sizden istirhamım böyle başlamayalım. Bu torbayı durduralım. Yeni dönemde, bunları kapsayacak şekilde uzlaşarak, anlaşarak, müzakere ederek yasaları çıkaralım ve Meclisin itibarını hep beraber koruyalım arkadaşlar.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Paylan şahsıma sataşmada bulunmuştur.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Bulundum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bu teklifin imza sahibi olarak, bunun teklifimiz olmadığını, koltuğumuzun altına sıkıştırıldığını, geçmişte bunu başka birisinin yaptığını şimdi benim yaptığımı gibi, aslı astarı olmayan iddialarla şahsıma yönelik sataşmalarda bulunmuştur. Bu anlamda cevap vermek üzere söz talep etmekteyim.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bana da sataştı Başkanım, kayıtlara geçsin.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Siz de cevap verin.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifimiz aslında çok açık, çok önemli meselelere çözüm noktasında bir rahatlama getirecek bir metin.

Az önce burada konuşan hatip komisyon aşamasında sorularını uzun uzadıya sordu ve sorularını cevapladım, neden getirdiğimizi, niçin getirdiğimizi, ne yapmak istediğimizi, neyi amaçladığımızı çok açık şekilde izah ettim. Kanun teklifimiz, temel askerlik eğitiminden tutun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin subay edinme programlarına, yasa dışı bahisle mücadeleden yap-işlet-devret modelinin yapılabilmesi için ilgili kanunda değişiklik yapılmasına kadar çeşitli alanları düzenlemektedir; aynı şekilde sağlık çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili ve kamunun sağlık çalışanlarına, hekimlere, tabiplere sunduğu özlük haklarında daha rekabetçi hâle gelmesi için yapılan düzenleme. Teklif gayet açık, bir yerden de bunu koltuğumuzun altına sıkıştırmadılar. Bir hayal dünyasında yaşayıp o hayal dünyasını bizimle özdeşleştirmeye çalışmaktan lütfen artık kurtulun, bunu söylememiz gerekir.

Teklifle alakalı sorduğunuz bütün sorulara Komisyonda saatlerce müzakerelerde uzun uzadıya cevap verdiğimi düşünüyorum. Burada Genel Kurulun takdirine sunulmuştur, Genel Kurul uygun görür, bu teklifi kanunlaştırırsa toplumun pek çok alanındaki sorunun çözümüne bir adım atılmış olacaktır.

Ben tüm Genel Kuruldan, tüm milletvekillerinden teklifimize destek vermelerini beklemekteyim, rica ediyorum, istirham ediyorum.

Sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Muş.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2) ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu.

Buyurun Sayın Tatlıoğlu. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – İsmail ağabey, ben de alkışlıyorum.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Parlamentomuzun kıymetli mensupları; efendim, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Mehmet Muş ve arkadaşının ve daha sonra da Hasan Turan’ın tekliflerini görüştük.

Hemen konuşmamın başında, Sayın Muş’un beyanına inanıyorum ben, bu teklifin kendisi tarafından hazırlandığına inanıyorum ama o zaman bir şey açıkta kalıyor, o da Sayın Hasan Turan'ın teklifinin Sayın Mehmet Muş tarafından yapıldığı durumu ortaya çıkıyor çünkü tamamen aynı bir madde ilavesiyle. Bunu niçin söylüyorum? Bunların hakikaten bu Mecliste, bu çatı altında, milletin umut bağladığı böyle bir yasama organında daha dikkatli davranılması ve olmaması yönünde…

Meclisimizin değerli mensupları, 2011 yılında Sayın Cemil Çiçek ve Sayın Mehmet Ali Şahin'in -kendileri hem Meclis Başkanlığı hem de Adalet Bakanlığı yapmış değerli parlamenterlerdir- katıldıkları bir sempozyuma ben de katıldım ve her ikisinin de ortak ifadesi şuydu: “Biz yasa yapmayı bilmiyoruz.” Gerçekten de yasa yapma kalitemizin o zamandan bu tarafa hiç geliştiğini söyleyemem.

Daha yeni başlarken her şeyin bir ilki, bir başlangıcı olsun isterim: Mesela biraz önce konuşulan tren kazası. Eğer biz Pamukova’daki tren kazasının üzerine Parlamento olarak gitseydik inanın Çorlu’daki bu tren kazası olmazdı. Ben şahsen bugün Başkanlık yapan Değerli Parlamenterin ifadesinden bir tabii afet olarak anladım ve Afet Kanunu’na tabi olması gerektiğini düşündüm o zaman.

Şimdi, bizim Parlamento olarak bu yasa yapma kalitemizi artırmamız lazım. Bu, Parlamentonun kalitesidir. Bakın, yasa yapıyoruz ve yasa daha komisyona geldiği gün yirmi sekizden yirmi bire düşüyor, iki tane teklif -ki birbirinin aynı- birleştiriliyor ve yine aynı teklifi bulunanlar Parlamentoya geldiğinde ikinci bir değişiklik yapıyor. Bunlara vakit ayıralım; hepsi bu. Aklımızın yetmezliğinden değil, zamanımızın yetmezliğinden de değil, sadece kalitenin tesadüf olmadığı ve iyinin de kaliteden kaynaklandığını bilmemiz yeterli; bunu da hepimiz biliyoruz. Şimdi, biz esasen tarihî bir değişiklik yaptık, hükûmet sistemimizi değiştirdik. Türkiye bu iradeyi gösterdi. Ama bu torba yasa işi bitmeyecek mi bu dönemle beraber? Parlamentomuzun birinci ve dördüncü partisi özellikle bu konuda… Ki bugünkü Sayın Erdoğan'ın kabinesini biz ittifak kabinesi olarak görüyoruz, Sayın Erdoğan'ı da AK PARTİ ve MHP'nin çatı adayı olarak görüyoruz; kendilerini tebrik ederiz, başarılar dileriz, başarıları Türkiye’mizin ve ülkemizin başarılarıdır. Bunları bitirmeyecek miyiz? Nitelikli bir yasa yapma süreçlerine başlamayacak mıyız? Eğer buradaki kaliteyi sağlayamazsak Parlamento olarak ve parlamenter olarak bir kaliteden bahsetmemiz ve dışarıya bununla ilgili bir duruş belirlememiz mümkün olmaz.

İkinci konu yine benzer bir şey, dilimiz, kanunlardaki dil. Bakın, her ülkenin parlamento dili o ülkedeki örnek dildir. İnanın, kanun teklifindeki metinler anlamaktan ve izahtan vareste. Parlamentomuzun, Meclis Başkanlığımızın ve Meclisimizin çok ciddi imkânları var. Ben rica ediyorum, güzel Türkçemizi yansıtma konusunda Meclis yönetimimiz uygun bir düzenleme yapsın. Bu, dünyanın her yerindedir, İngiliz Parlamentosuna gittiğimizde, kanun dilini gördüğümüzde… Bu çok önemli bir mevzu. Bu da bizim Parlamentomuzun kalitesiyle ilgili bir konu.

Şimdi, bu teklifin 1’inci 2’nci maddeleri bedelli askerlikle ilgili. Biz İYİ PARTİ olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu maddelerin bazılarına “evet” dedik ama bazılarına “hayır” dedik. Ne siyah ne beyaz bir sürü renk var, doğrunun yanında bulunmak gerektiğine inanıyoruz. Fakat Türk Silahlı Kuvvetlerini ve askerlik anlayışımızı uzun süredir aşındıran bir sistemle geliyoruz 80’lerden beri ve anlamsızlaştırıyoruz, böyle millî bir duygumuzda aşınma yaratıyoruz. Ben beklerdim ki, bedelli askerlik son defa, ama askerlikle ilgili genel bir düzenleme içinde gelsin. Bu, aynı zamanda, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin itibarıyla da alakalıdır ve aynı zamanda bu, milletimizin de beklediği bir şeydir. Maalesef Millî Eğitim Bakanlığının sistemi gibi oldu, onun imtihanları gibi oldu. Bakanın bile haberi olmadan yapılan değişikliklere alışmış toplum bu konuda da benzer duygu içerisine girerse, biz, Silahlı Kuvvetlerimizi, zaten yıpranmış olan bu kurumu tamamen aşındırmış oluruz. Burada her birimize görev düşüyor. Niçin bir düzenlemeyle gelmiyoruz? Türk Silahlı Kuvvetleri… Niçin “Askerlik konusunda, evet, artık bizim böyle bir düzenlememiz var ve bu bedelli askerlik de son defa geliyor.” demiyoruz? Nedir bunun önündeki engel? Bir de güçlendirdik Parlamentomuzu, 600 kişi. Bir 10 kişiyi koysak böyle bir düzenlemeyi yapar.

Bizim bununla ilgili önerilerimiz var:

Birinci önerimiz şudur: Yurt dışı yerleşiklere, yani yurt dışında oturma hakkı olan işçi ve işverenlere yirmi bir günlük eğitimi uzaktan alma imkânı verilmiş. Biz Sayın Muş’a o gün Komisyonda da söyledik. Bakın, Türkiye'nin, dünyanın her bir yerinde 15.600 tane yüksek lisans ve doktora yapan öğrencisi var; Avustralya'da var, Malezya’da var, Kanada’da var, Amerika'da var, İngiltere’de var, her yerinde, Rusya'da var. Niçin aynı imkân bunlara tanınmıyor? Bunların bir kısmı özel imkânlarla, bir kısmı burslarla orada eğitim yapıyorlar. Bunlar uzak yerden. Avustralya'dan bugün Türkiye’ye gelmenin maliyeti aşağı yukarı 3-4 bin dolar ve bunların askerlik zamanında gelmeleri de mümkün olmuyor. Ne bunun önündeki engel? Halbuki, Türkiye'de uzaktan eğitim Sayın Büyükerşen’le başlamış ve gerçekten çok iyi bir noktaya gelmiştir; birçok üniversitemiz bunu yapıyor. Bugün Sayın Muş’la tekrar görüştük -bizim bu konuda bir önerimiz var- dedik ki siz bunu öneri olarak getirin, biz önerimizi çekelim, destekleyelim. Lütfen bu dönemde böyle iş birlikleri yapalım. Yani muhalefetin hep dediği veya 1’inci partinin, bugün artık konuşmak… Bugün 1’inci ve 4’üncü partinin hep aynı, diğerlerinin hep ayrı olduğu bir Parlamento doğru değil. Bakın, çok net söylüyorum. Bunda bir aksilik varsa biz de “hayır” diyelim. 15.600 kişi… Getirin bu önergeyi, biz önergemizi çekelim ve destekleyelim. Bir iş birliği… Millet de desin ki Parlamentoda artık böyle takım tutar gibi parti değil, memleketin milletin hayrına işlerde milletvekillerimiz birleşebiliyorlar. Bu yapıyı, bu dili, artık bu davranışı gösterelim yoksa zaten gücü azalmış olan Parlamentomuz toplumun giderek uzağına düşer. Yani bu konuda bir düzenleme yapalım ve artık şu “Zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir.” türküsünün daha az okunmasını sağlayalım. Bu yapıyı kaldıralım çünkü artık bunu yapabilecek gücümüz söz konusudur.

Bir başka konu, arkadaşlarımız yine gündeme getireceklerdir; bedelsiz askerlik yapanların o dönemle ilgili çalışmalarına düşen sosyal güvenlik primlerinin kamu tarafından ödenmesi konusudur ve bununla ilgili önergelerimiz, değişiklik önerimiz gündeme gelecek, arkadaşlarımız da düşüncelerini dile getirecektir.

Değerli arkadaşlar, şimdi, önemli bir madde var, madde 15, Millî Piyangodaki ikramiye bedelini 59’dan 83’e çıkarıyor. Bakın, ben yine 1’inci ve 4’üncü partiye sesleniyorum: Bu bir kumarı teşvik kanunudur. Bununla ilgili hiçbir itirazınız olamaz. Sayın Muş bunu gündeme getirirken dedi ki: “Biz bu kanunu, yasa dışı bahsi önlemek ve buradan kazanılan paranın terör örgütlerine gitmesinin önüne geçmek için çıkarıyoruz.” Bu kanun bu işe yaramaz. İktisatta -iktisatçı arkadaşlar bilir, değerli hocam da orada- 2’nci kalite malların fiyatlarını ucuzlatırsanız 1’inci kalite alanlar sizin bu 2’nci kaliteden almazlar, piyasaya giriş olur; yani, Çin arabasını ucuzlatırsanız kaliteli arabaya binenler Çin arabası almaz, yeniler Çin arabası alır. Yani, bu kanunla “pahalı kumar” dediğimiz bahisleri oynayanlar Spor Toto oynamaz ama oynamayanlar Spor Toto oynar ki bu Toto ve ganyan, biliniz ki, ocak söndüren kumardır, orta ve alt gelirlilerin iştigal ettiği bir kumardır, haftalıkla çalışanların oynadığı bir kumardır. Lütfen, AK PARTİ ve MHP’ye sesleniyorum özellikle, kendi misyonlarına da çok duyarlı olduğu için: Buna itiraz edelim. Bakın, terörün finansmanını engellemekle ilgili onlarca politika var ve yasa dışı bahsi engellemeyle ilgili de onlarca politika var ama bunların hiçbiri bu sizin teklifinizle örtüşmez. Bu, kumarı teşvik maddesinin bu kanun teklifinden çıkartılması hepimizin boynunun borcudur.

Bir başka konu: Özellikle dün Komisyonda sayın -“son müsteşar” diye adlandırdılar, sıfatını tam kendisi de bilmiyordu- bürokratımızın açıklamalarıyla gündeme gelen, özel sektörde başarılı hekimlerin kamuda çalıştırılması. Doğrusu, ne kendisi anlatabildi ne biz anlayabildik ne de teklifi verenin ben çok ciddi anladığını düşünüyorum; çok ciddi bir karmaşa var, bu nedenle de itiraz ettik. Bu hâlâ izah edilmesi gereken bir madde olarak duruyor. Önünüzde de var bu metinler. Bu konuda bana yardımcı olursanız sevinirim.

Bu kamu personeli, sağlık personeline verilen özlük hakları konusunda düşüncemiz şudur: Bu sağlık konusunu bir sağlık alanı veya sağlık sektörü olarak ele alalım. Eğer sağlık sektörü olarak ele alırsak buna eczacılar da girer, buna veterinerler de girer, hatta buna eğitim alanında sağlıkla ilgili eğitim veren kamu çalışanları da girer. Bu konuda başta olmak üzere, esasen kamu personeliyle ilgili ve bilhassa hekimlerle ilgili radikal ve kalıcı bir düzenleme yapma mecburiyeti var. Hekimlerle ilgili yapılan değişiklikler, ortalama her seneye bir değişiklik düşüyor; aynen tekrar ediyorum, Millî Eğitim Bakanlığının imtihan değiştirmesini geçti. Burada yine, sorunlara palyatif çözümler bularak ilerlemenin izini görüyoruz.

Bakın, Türkiye’de bu nedenle öyle bir vergi ve teşvik yasası var ki vergilerimiz ve teşviklerimiz o kadar istisnalara boğuldu ki artık teşvik sisteminin bir firmada nasıl uygulanacağını o firmanın mali müşaviri bilmiyor, meslek mensupları bilmiyor ve bu konuda özel uzmanlıklar geliştirildi, özel yazılımlar yerleştirildi. SGK’den ayrılanlar, hukuk mensupları bu mali müşavirlerin bu teşvik konusunu nasıl anlamaları gerektiği konusunda yeni bir profesyonel alan açıldı. İşte, burada çok sayıda mali müşavir ve bu hizmetlerden anlayan arkadaşımız var. Son on yıldır devletin her yerine sirayet eden yönetim boşluğu, bakın, tekrar burada devam ediyor. Bu alanın yapısal olarak düzenlenmesi gerçekten çok önemli olarak karşımızda durmaktadır. Bizim dünkü Plan ve Bütçe Komisyonunda da olduğu gibi, bu teklifin 1’inci, 2’nci, 4’üncü, ek 84 6’ncı maddeleri gibi bunları destekleme ama diğerlerine ret verme düşüncemiz var.

Kanal İstanbul; biz Kanal İstanbul’u burada tartışmazsak -nasıl geçeceği önemli değil- ne şekilde geçeceği de önemli değil, böyle bir projenin Parlamentoda tartışılmaması Parlamentoyu küçültür. O büyük proje kendi büyüklüğüne denk bir zaman dilimini bu Parlamentoda almak durumundadır yoksa bunu bir arkadaşımızın, diğer arkadaşımızın teklifinin 4 maddesini “copy paste” yapıp bu maddeye ekleyerek kitabına… Bunlar hüner değil, bunlar bizi bir yere de götürmez, götürmüyor da zaten. Sahicilikten çıkmak hiç kimseyi bir yere götürmüyor. Sahiciliği öldürdük mü adaleti öldürürüz; orada da Tanrı olmaz, Allah olmaz. Bu Kanal İstanbul Projesi’ni her hâl ve kârda bu milletin kaynaklarını, bu milletin böyle büyük bir projesini, faydasına olacak bir projeyi diyoruz, mutlaka bu Parlamento tartışmalıdır. Tartışalım, yine bu teklifi getirenlerin dediği gibi çıksın ki biz bu projenin külliyen her şekilde ideolojik olarak karşısında değiliz ama bunu tartışmadan “Siz bunu bilmezsiniz; ya, şuraya bir vize verin, biz buna bakacağız.” demek, her birimizi küçültür. Lütfen, kendi partilerimizin tekliflerine bile böyle bakalım. Madem yeni bir sistem var, madem güçlü bir Parlamento var bunun kaliteli bir Parlamento olması konusunda lütfen tavır alalım, ayağa kalkalım ama birinci ama dördüncü ama beşinci ama ikinci parti, hangi partideysek her birimiz sorumluyuz. Dün bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda gördük. Bazı arkadaşlarımız kendi değil genel başkanların düşüncelerinin aksine yani beyan ettikleri düşüncelerin aksine tavır alıyorlar. Bunları yapa yapa geldik, geldiğimiz yer -24 Temmuz 2018- çok iyi bir yer değil. Bunu geçmemiz lazım.

O nedenle bu Kanal İstanbul Projesi'ni önemsiyoruz, Türkiye'ye çok büyük faydalar getireceğinden veya stratejik olarak değil ama ekonomik olarak daralan bir Türkiye'de, ekonominin yavaşladığı bir Türkiye’de harcamaları artıracağı için; ekonomik dolaşıma, paranın dolaşımına bir miktar hız kazandırılabilir; bu, işte, çarpan etkisi şeklinde ekonomiye bir katkı koyabilir. Ama bunun buradan böyle, âdeta bir şekilde -saklanma demeyeyim ama- görüştürülmemesini ben Parlamentonun manevi, maddi şahsına yapılmış bir hakaret veya bir küçültme olarak görüyorum.

Efendim, hepinize sonsuz teşekkür ederim, saygılar sunarım, milletimize hayırlı olsun. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Abdüllatif Şener.

Buyurun Sayın Şener. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Çalışmalarımızın vatanımıza, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.

Genel Kurulun bugünkü oturumuyla 2’nci kanun teklifimizi görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Bildiğiniz gibi, bu teklif kamuoyunda “bedelli askerlik” olarak bilinmektedir. Ancak, konuyu sadece bedelli askerlik bazında değerlendirmek, ele almak doğru değildir. Çünkü kamuoyunda bilindiği şekliyle değil, aslında daha ağırlıklı olarak farklı konuların gündeme getirildiği, hükme bağlanmaya çalışıldığı bir tekliftir. Toplam 21 madde olan bu kanun teklifi -aslında mürekkep kanun teklifi demek lazım- iki ayrı teklifin Plan ve Bütçe Komisyonunda birleştirilmesi suretiyle bir bütün hâline getirilmiştir ve Genel Kurulda bunu konuşmaktayız.

Bu 21 maddenin sadece 2 maddesi bedelli askerlikle ilgilidir, diğer maddeleri ise değişik konuları içermektedir. Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili diğer 3 madde dışında 8 madde sağlık hizmetleriyle, sağlık turizmi ve sağlık personelinin özlük haklarıyla ilgilidir. Ayrıca, 5 madde şans oyunları ve Spor Toto idaresi, katma değer vergisi iadesi ve Spor Toto’yla ilgili ihale yöntemleriyle bağlantılıdır. Diğer taraftan, ikinci kanun teklifiyle bu birinci teklife raptedilen, eklenen Kanal İstanbul Projesi hükme bağlanmaya çalışılmaktadır.

Tüm bunları birlikte değerlendirdiğimizde, açıkça söylemek gerekir ki böylesine anlaşılmaz bir torba yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonunda görüşülmesi, ele alınması, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda ele alınması, yasama yetkisini, Meclisin yasama konusundaki otoritesini, hakimiyetini, şeriksiz oluşunu engellemeye yönelik bir niteliğe sahiptir. Çünkü birbirinden farklı, ayrı uzmanlık isteyen, ayrı ayrı tartışılması gereken; zamanın, tek bir yasaya verilen zamanın bu beş ayrı konunun her birine ayrı ayrı verilip tartışılması gerektiği hâlde bir araya getirilmesiyle pek çok ayrıntının ve önemli hususların Mecliste ve komisyonlarda görüşülmesini, anlaşılmasını, tartışılmasını, müzakere edilmesini engelleyecek niteliktedir.

Şunu bilmemiz gerekiyor ki 16 Nisan referandumuyla birlikte artık rejim değişmiştir. Her ne kadar iktidar kanadı “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi geldi.” demekteyse de aslında 16 Nisanla birlikte gelen sadece hükûmet sisteminde yapılan bir değişiklik değildir, topyekûn Türkiye'deki rejimi etkileyen büyük bir değişikliktir. Bu değişiklik sonrasında yasama organının yetkileri, görevleri artık azalmıştır, Hükûmet üzerinde bir belirleyiciliği kalmamıştır. Parlamenter demokraside hükûmet seçimlerden sonra Parlamentonun içerisinden çıkmaktaydı, kurulan hükûmet Meclisten güven oyu almaktaydı; Meclisin beğenmediği, yanlış yaptığına inandığı bakanlar gensoruyla düşürülebilmekteydi, Meclis istediği zaman hükûmete yönelik olarak güvensizlik oyu verebilmekteydi ama şu anda Cumhurbaşkanı tek başına Hükûmettir. Bu Hükûmette Bakanlar Kurulu yoktur ve bu Hükûmetin Meclisten güven oyu almaya da ihtiyacı yoktur, Meclisin bu Hükûmete güvensizlik oyu verme imkânı da yoktur. Aslında bakanları da bakan saymamak lazım, hepsi tek kişilik Hükûmete sahip olan Cumhurbaşkanının sekreterleri konumundadırlar. Ama asıl olan Parlamento ile Hükûmet arasındaki bu ilişki değildir, asıl önemli olan husus şudur: 16 Nisan referandumuyla birlikte Parlamentonun yasa yapma yetkisi üzerine gölge düşmüştür. Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle, eskiden Anayasa'da “Şu şu hususlar kanunla düzenlenir.” denirken bugün artık o konularda Cumhurbaşkanlığı kararnameleri de çıkarılabilecek niteliktedir, durumdadır. Böylece tüm demokrasilerde parlamentolar yasa yapma konusunda şeriksiz olduğu hâlde, ortaksız olduğu hâlde bugün artık bu yeni rejimle birlikte, yeni düzenle birlikte, Parlamentonun yasa yapma konusundaki şeriksizliği tartışılacak bir niteliğe dönüşmüştür.

Böyle bir noktada, değerli arkadaşlar, demokrasiye sahip çıkmak için mademki Anayasa değişikliğindeki asıl maksat, amaç, Hükûmet ile doğrudan doğruya yasa yapma yetkisine sahip olan Parlamentoyu birbirinden ayırmak, ayrı güçler hâline dönüştürmek idiyse bu Mecliste yasaların düzgün yapılması lazım; yasa yapma süreci üzerinde Hükûmetin, tek kişilik Hükûmetin etkisinin ve gölgesinin tamamıyla kalkmış olması lazımdır. Bu Meclis, kendi gündemine hâkim olmalıdır; bu Meclis, yaptığı yasaları kendisi yapmalıdır. Kanun tekliflerini milletvekilleri ve Parlamento üyeleri doğrudan doğruya, bürokrasinin gölgesi olmadan, tek kişilik Hükûmetin gölgesi olmadan kendi iradesiyle, kendi düşüncesiyle, yasa yapma tekniğine uygun olarak bürokratik metinlerden arındırılmış bir şekilde daha teklif safhasında bu kurum çatısı altında tartışmalı ve ona göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin komisyonlarında ve Genel Kurulunda görüşülmelidir ama maalesef gördüğümüz nokta bu değildir. Dört beş konuyu belli bir torbanın içerisine sokarsanız, aynı kazanda kaynatmaya başlarsanız, bu andan itibaren Meclisin yasama faaliyetlerindeki gücünü zaafa uğratmış olursunuz, yasaların üzerinde Hükûmetin ve bürokrasinin gölgesini sürdürmüş olursunuz. Her ne kadar teklifi hazırlayan arkadaşlar “Bu metinler bize aittir, birtakım bürokratik mekanizmalar içerisinde hazırlanıp önümüze getirilen ve bizim imzalayarak Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiğimiz metinler değildir.” diyorsa da bu metinleri incelediğimiz zaman, üzerinde büyük bir bürokrasi etkisi olduğunu açık ve seçik bir şekilde görmekteyiz. Bu durum söz konusu olduğu takdirde, açıkça ifade etmek lazımdır ki sadece elinde yasa yapma gücü olan Parlamentonun bu yasama sürecine dışarıdan müdahale var demektir, yasa yapma gücü zaafa uğratılıyor demektir, Parlamento işlevsizleştirilmeye çalışılıyor demektir. Mademki daha işin başındayız, işin başındayken Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve grubu bulunan bütün partilerin bir araya gelerek, nasıl bir yasa yapma sürecinin bu Parlamento çatısı altında gerçekleştirilmesi gerektiğini baştan görüşmesi, müzakere etmesi lazımdır.

Bakın, Anayasa değişmiştir ve Anayasa’daki pek çok hüküm şu andaki mevcut Meclis İçtüzüğü’ndeki hükümlerle uyumlu hâlde değildir ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 17’nci maddesi, bu yeni Anayasa değişikliğine uygun olarak en geç 27/10/2017’ye kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nü yeniden ele alması ve yeniden düzenlemesi gerektiğini hükme bağlamış olmakla birlikte, aradan aşağı yukarı bir yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ Meclis yeni anayasal düzenlemelere uygun olarak İç Tüzük üzerinde çalışmamıştır. İç Tüzük bir an önce yapılmalıdır ve de Meclisin yasama gücünü artırmaya, yasama faaliyetlerinde şeriksiz, ortaksız tek güç olduğunu ortaya çıkarmaya yönelik düzenlemeler içermelidir. Bu yapılmadığı takdirde, gerçekten, önümüzdeki yıllarda, yasama yıllarında buraya gelen kanunların hepsinde idarenin gölgesi olduğunu göreceğiz ve Meclisin gittikçe güçsüzleştiğini ve yasa yapma konusunda bile yetkilerinin zaafa uğradığını göreceğiz. Bu sadece Cumhuriyet Halk Partisinin görevi değildir, bu Mecliste grubu bulunan bulunmayan bütün partilerin bu yasama faaliyetine önem vermesi, ağırlık vermesi ve konuyu tartışması mutlak surette bir gerekliliktir. Aynı şekilde bürokraside biriken birtakım sorunların bürokratik metinlerle yasaya bağlanarak Mecliste çözümlenmeye çalışılması da yanlıştır. Eğer bürokraside tıkanan şeyler varsa madem idare ayrı bir güçtür madem yasama ayrı bir güçtür, bu sorunları doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermeli ve Meclis bu sorunları nasıl aşacağıyla ilgili kendisi çalışmalar yapmak suretiyle nasıl bir yasaya bağlanacağını özgür iradesi ve kararıyla belirlemelidir. Meclis, bürokrasinin gönderdiği metinlerin kanunlaştırılacağı bir yer değildir artık arkadaşlar, bunu sürdüremeyiz ama görüyoruz ki bu torba yasada da bu zaaf vardır. Son altı yedi yıl içerisinde bedelli askerlikle ilgili üç tane kanun teklif veya tasarısı gelmiştir ve bu Mecliste de yasalaşmıştır. Son beş altı yılda böylesine, aynı konuda üç yasa neden gelir? Bürokraside birtakım tıkanıklıklar var, işte bu kanunun gerekçesinde de söylendiği gibi askerlikte yığılmalar var, bu yığılmaları engellemek için bir talep geliyor; rastgele, palyatif, üzerinde özenle düşünülmeden, geçici sorunların aşılmasına yönelik bir metin hazırlanıyor, gönderiliyor ve onu Meclis gece gündüz mesai yapmak suretiyle geçirmeye çalışıyor. Böyle bir yasama faaliyeti olmaz, Meclisin gücünü ortaya çıkarabilecek bir faaliyet değildir bu. Eğer sorunlar varsa, tıkanmalar varsa o, Meclise intikal ettirilir, Meclis, üzerinde çalışmak suretiyle o konuda nasıl bir düzenleme yapılması gerektiğine karar verir. E, şimdi, altı yıl önce “Bir tıkanma var.” diye yasa teklifi gelecek, buradan geçecek; üç yıl önce gelecek, geçecek; şimdi bugün bunu görüşüyoruz. İki yıl sonra “Yine tıkanma var, benzer bir yasayı çıkarmayacağız.” diye bir iddianız var mı? Böyle bir iddianın olduğunu da zannetmiyorum. Çünkü bürokrasi, idare bu hâliyle bu konuda şunu göstermiştir ki geleceği planlama kabiliyeti yoktur. Hükûmetin böyle bir kabiliyeti olsaydı üç aynı konuda üç ayrı yasayı Meclise göndermek yerine veya çıkarılmasını talep etmek yerine bir kalıcı çözüm oluştururdu. Hiçbir kalıcı çözüm üzerinde düşünmeksizin, toplumdaki adalet duygularına aykırı olarak aynı plağın tekrar tekrar çalınması gerçekten Meclis açısından, bu çatı altında bulunan her milletvekilimiz açısından büyük bir sıkıntı olarak hissedilmelidir. Milletvekillerinin kendilerine duyacakları saygı idarenin tıkanıklıklarını kendi talep biçimleriyle çözme çabası olmamalıdır. İdarenin tıkanıklıklarını Meclis kendi iradesiyle, kendi projesiyle, kendi planlamasıyla yasalaştırmalı ve ona göre çözmelidir. Bunun için elbette Mecliste önemli birimlerin de kurulması lazım. Bürokrasinin birtakım verdiği bilgilerden öte Meclisin kurumsal yapısında da çok önemli radikal değişikliklerin yapılmasına ihtiyaç olduğu açıktır.

Değerli arkadaşlar, gönderiliyor “Evet, Savunma Sanayii Fonu için kullanılsın, bütçeleştirilsin bedelli askerlikten gelen paralar.” deniliyor. E, daha önceki yasalarda da benzer hüküm vardı, aynı şeyi tekrar etmenin ne anlamı var? Basına yansıdı “Bedelli askerlikten elde edilen paralar birtakım kişilerin makam arabalarının alınması için harcanmış.” diye. Niye çıkarıyoruz bu yasayı? Fakir fukaranın, garip gurebanın çocukları askere giderken parası olanları askerlik hizmetinden yirmi bir günlük askerî eğitimle muaf hâle getiriyoruz. Bunu getirirken aldığımız parayı nereye harcamalıyız? Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi vardır, bu öneri açıkça bedelli askerlikten elde edilen paranın şehit ailelerine harcanmasıyla ilgilidir yani elde ettiğiniz parayı da hakkaniyete uygun olarak harcamak bir görev olmalıdır.

Diğer taraftan, sağlıkla ilgili düzenlemeler var. Özlük haklarıyla ilgili, hekimlerle, diş hekimleriyle bağlantılı, bir taraftan maaş artışını sağlayan, diğer taraftan emeklilik maaşını artıran birtakım düzenlemeler var. İyi de kamuda veya emeklilik sisteminde sorunlar sadece sağlık personeliyle mi ilgilidir? Bir kere, bu düzenlemede iki büyük yanlış ve eksik var. Birincisi, sağlık hizmetleri bir ekip işidir. Bu ekibin içerisinde sadece hekimlere, diş hekimlerine yönelik olarak özlük haklarında birtakım iyileştirmeler sağlandığı hâlde diğer pek çok sağlık çalışanı bu düzenlemelerden yararlanmamaktadır. Siz adaletsiz davranırsanız, adalete uygun olmayan düzenlemeler yaparsanız kamuyu altüst edersiniz, kamu personelinin çalışma aşkını, şevkini tahrip edersiniz, çalışma barışını ortadan kaldırırsınız. Hemen palyatif bir tedbirle idare bunu istedi diye Meclisin bunu yasalaştırmaya çalışması doğru değil, üzerinde çalışılacak, kamuda bir skala var. Sadece sağlık personeli de değil, sağlık personelini de aşacak şekilde tüm çalışanların, mağdur olanların ve birtakım olumsuz durumda bulunan çalışan gruplarının hem emeklilik haklarında hem maaşlarında genel bir perspektif içerisinde yapılması gereken düzenlemelerin baştan sona Mecliste tartışılması, görüşülmesi, karara bağlanması ve daha sonra bir yasal düzenlemeye kavuşturulması lazımdır. Bir taraftan sağlık personelini kendi içerisinde ayrıma tabi tutuyorsunuz, diğer taraftan da sağlık personeli olanlar ve olmayanlar diye kamu personelini ayrıma tabi tutuyorsunuz, pek çok çalışanı mağdur ediyorsunuz. Onun da dışında, işte, Emekli Sandığına tabi olan çalışanlar ile BAĞ-KUR ve SSK’ye tabi olan -eski ifadelerle- çalışanları birbirinden ayırıyorsunuz, tüm emeklilik sistemini bütüncül bir bakış açısıyla görme ve geleceği planlama anlayışını tasfiye ediyorsunuz. Buraya gelen metinler bürokratik metinler olduğu için bu yaşanıyor. İstediğiniz kadar “Bu metinleri biz kendimiz hazırlıyoruz.” deyin ama buram buram her cümlesi, her kelimesi “Bu metinler bize ait değildir, bürokratik metinlerdir.” diye haykırıyor ve her seferinde de gelip “Bunu biz hazırladık.” diyebilirsiniz ama tartıştığımız metin bunu teyit etmez, bunu doğrulamaz.

Diğer taraftan, şans oyunlarıyla bağlantılı olarak da aynı şey, bir gerekçe var, işte, nedir gerekçe? İşte, “Yasadışı şans oyunlarının artmasına, bu şekilde yurt dışı bağlantılı birtakım gelir kaynaklarının oluşmasına yol açan olumsuz koşullar var, onun için Türkiye'deki şans oyunlarında dağıtılan ikramiye miktarını artıralım.” deniliyor. Bu mantık ile bu gerekçe ile yapılan düzenleme arasında hiçbir bağlantı yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - O zaman bürokratik mantığın gerçek gerekçesi nedir, bunu da Meclis olarak bilmek zorundayız.

Asıl üzerinde durmak istediğim Kanal İstanbul’du. Pek çok konuyu bir metne sıkıştırırsak konuşulacak konular eksik kalıyor; tartışma, müzakere eksik kalıyor ve de yasama faaliyetlerinin etkinliği zaafa uğruyor bana göre.

Onun için, iktidardan ricamız, bu torba yasa alışkanlığından vazgeçin. Bu Meclis Meclis olacaksa, bu yasama organı yasama organı olacaksa torba yasa alışkanlığını iktidarın terk etmesini istiyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Cemal Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, size ve kurulunuza da yeni görevinizde başarılar diliyorum, hayırlı olmasını diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Ayrıca, Meclisimize de 27’nci Dönemin yeni yasama yılının hayırlı olması dileklerimle selamlar sunuyorum.

Bu kanun teklifi, AK PARTİ Grup Başkan Vekilimiz ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Muş, Rize Milletvekilimiz Sayın Osman Aşkın Bak ile ayrıca, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hasan Turan’ın vermiş oldukları kanun tekliflerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde birleştirilerek Genel Kurula sevkiyle huzurlarınıza gelmiştir.

Plan ve Bütçe Komisyonumuzda kanun tekliflerini aralıksız, sanıyorum on dört saat tartıştık, önceki gece saat üçe geliyordu bitirdiğimizde.

Yürürlük ve yürütme maddesiyle birlikte kanun teklifi 21 maddeden oluşuyor. Biraz önce gruplar adına konuşan arkadaşlarımız da bunu özetlediler ama ben tekrar etmek istiyorum. Teklifin 5 maddesi askerlik ve bedelli askerlikle ilgili, 8 madde sağlık turizmi ve sağlık çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik, 5 madde ise yasa dışı bahis ve Spor Toto Teşkilatıyla ilgili, 1 madde de Kanal İstanbul’la ilgili.

Teklifin içeriğine geçmeden önce, diğer gruplardaki arkadaşlar çok şeylerden bahsettiler, ben de kendi görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Türkiye, 16 Nisan 2017 referandumuyla yeni bir sisteme geçmiştir. Tabii, bu sistemin ilk seçimini de 24 Haziranda yaptık. Yeni Parlamentomuz teşekkül etti. Bu yeni sistemi iyi anlamak lazım. 26’ncı Dönemdeki ve önceki dönemlerdeki arkadaşlar bilir, daha önceleri burada ne vardı? Şurada hükûmet vardı, orada da komisyon ve hükûmet temsilcisi. Bugün yok. Niye? Yeni sistem gereği.

Değerli arkadaşlar, her milletvekilimizin kanun teklifi verme hakkı ve yetkisi var. Artık hükûmet tasarısı olmayacak, yeni dönemde sadece ve sadece bütçe tasarısı gelecek. Bunu hepiniz biliyorsunuz ama bazı arkadaşlarımız nedense bunu görmezden geliyor konuşmalarında, ben öyle hissediyorum en azından.

Gelelim kanun teklifinin neler içerdiğine. Madde madde ben özetlemek istiyorum. Tabii, genel gerekçede var bunlar ama bazı arkadaşlarımız okusa da yine de kamuoyunun bilmesi açısından, kayıtlara geçmesi açısından ben de özetleyeceğim.

Gerekçede de ifade edildiği gibi, ülkemizde son yıllarda yoklama kaçakları ve bakaya sorunlarından kaynaklanan artış gözleniyor. Nitekim, şu kanun teklifi sırasında da belirtildiğine göre, 1 milyon 324 bin kişi bu askerlikle ilgili bedelli askerlikten yararlanma imkânına sahip olacak. Bu konudaki birikimin giderek artması ve kamuoyundan gelen teklifler, şikâyetler üzerine grup başkan vekilimiz ve milletvekili arkadaşımız bu teklifi getirmiş.

Geçmiş dönemlerde de farklı tarihlerde yoklama kaçakları ile bakaya sayılarındaki artış neticesinde askerlik hizmetinin yerine getirilmiş sayılmasına yönelik bedelli veya dövizli askerlik uygulamasını içeren çeşitli kanuni düzenlemeler yapılmıştır.

Teklifle 31 Aralık 1993 tarihinden -ki bu tarih dâhil- önce doğan yükümlülerin bedel ödemek ve yirmi bir günlük temel askerlik eğitimine tabi tutulmak suretiyle askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılmaları amaçlanıyor.

Ayrıca, yurt dışında oturma veya çalışma iznine sahip olarak işçi, işveren sıfatıyla veya bir meslek ya da sanatı icra ederek yurt içinde geçirilen süreler hariç olmak üzere, toplam en az üç yıl süreyle fiilen yabancı ülkelerde bulunanların 2 bin avro veya karşılığı kadar yönetmelikte belirtilecek yabancı ülke parasını başvuru tarihinde defaten ödemeleri ve Millî Savunma Bakanlığınca verilecek uzaktan eğitimi almaları hâlinde muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılacakları teklifte öngörülüyor.

Yine, teklifte askerlikle ilgili bölümlerde Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nda çeşitli düzenlemeler yapılıyor. Türk Silahlı Kuvvetlerine dışarıdan alınacak pilot ve pilot adaylarına ilişkin usul ve esaslar yeniden düzenleniyor. Bu çerçevede Millî Savunma Bakanlığına yaş sınırı 32 olmak üzere adayların yaş aralığını belirleme yetkisi veriliyor. Bu şekilde subay olanlara ilişkin deneme süresi kaldırılıyor.

Yine, sağlık sebepleri hariç, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenlerin aldıkları diploma, sertifika, uzmanlık belgesi ve kurs bitirme belgesi gibi belgeleri kalan yükümlülük süreleri boyunca kullanmamaları ve bu kişilere ödenen aylık ile yapılan masrafların tahsili amaçlanıyor.

Yine, askerlikle ilgili olarak deniz karakol uçaklarında görev yapan taktik koordine ve seyrüsefer subaylarının yükümlülük süreleri uzatılıyor. Ayrıca 2020 yılının sonuna kadar harp okullarının 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü sınıflarına üniversitelerin ilgili bölümlerinden öğrenci alınabilmesine yönelik düzenlemeler yapılıyor.

Teklifin sağlık ve sağlık turizmiyle ilgili bölümünde sağlık personelinin adil ve dengeli dağılımının sağlanması ve atıl kapasiteye meydan verilmemesi adına tabiplerin, uzman tabiplerin ve diş tabiplerinin birden fazla sağlık kurum ve kuruluşunda çalışmalarında Sağlık Bakanlığınca yapılan istihdam planlamasının esas alınacağına ilişkin düzenleme getiriliyor. Yine, tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar tarafından verilen sağlık hizmetleri için, bütçeleri ayrı olmak şartıyla, sağlık kuruluşları arasında iş birliği yapılmasına ve belirlenen personelin esnek çalışabilmesine de imkân sağlanıyor. Aylıklarıyla birlikte makam tazminatı ödenmesine hak kazanamamış olan ve 5510 sayılı Kanun’un ek 3’üncü maddesi uyarınca ilave aylık alamayan tabip ve diş tabibi emeklilerine uzman olanlar için 17 bin, uzman olmayanlar için ise 13 bin gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak tutarda her ay emekli aylıklarına ilaveten ek bir ödeme yapılmasına imkân getiriliyor. Ayrıca, organ nakli, kanser cerrahisi gibi özellikli tıbbi hizmetler karşılığında, döner sermaye kapsamında yapılacak ek ödeme tavan oranının artırılmasına, benzer şekilde, sağlık turizmi alanında çalışan sağlık personeline ödenen döner sermaye payının da artırılmasına imkân sağlanıyor.

Tabip öğretim elemanlarının belirlenen özellikli tıbbi işlemler ve verilen uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında ilave ek ödenek alabilmesine, insan sağlığı hizmetlerinde çalışan sağlık mesleği mensupları için bir yıllık çalışmalarına altmış gün fiilî hizmet süresi zammı uygulanmasına da imkân sağlanıyor düzenlemelerde.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde yasa dışı bahisten elde edilen gelirin terör örgütlerine finansal destek olarak kullanılmasının önüne geçiliyor, buna ilişkin düzenlemeler var.

Yine, şans oyunlarında verilecek ikramiyenin brüt üst sınırının yüzde 59’dan yüzde 83’e çıkarılması öngörülüyor.

Uluslararası sağlık hizmetleri alanında da ülkemizde sunulan hizmetlerin tanıtımını yapmak, kamu ve özel sektörün sağlık turizmine yönelik faaliyetlerini desteklemek ve koordine etmek, uluslararası sağlık hizmetlerine ilişkin politika ve stratejiler ile hizmet sunum standartları ve akreditasyon kriterleri konusunda Sağlık Bakanlığına önerilerde bulunmak üzere “USHAŞ” yani “Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi” adıyla bir anonim şirket kuruluyor.

Kanun teklifinde, iki teklifin birleştirilmesi neticesinde, ayrıca, Kanal İstanbul gibi büyük finansman ve yüksek teknoloji gerektiren su yolu projelerinde özel sektörün sermayesinden, tecrübesinden ve dinamizminden faydalanılması ve rekabet gücünün artırılması, proje maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla bu projelerin yap-işlet-devret modeliyle hayata geçirilmesine yönelik düzenlemeler yer alıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak AK PARTİ Grubu olarak biz bu düzenlemeyi, bu teklifi destekliyoruz ve AK PARTİ Grubu adına desteklediğimizi tekrar belirtir, ülkemize, milletimize hayırlı olması dileklerimle Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, şahıslar adına onar dakika konuşma vereceğim.

İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan.

Buyurun Sayın Emecan. (CHP sıralarından alkışlar)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle tüm Genel Kurulu saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına bir konuşma yapacağım sizlere.

Öncelikle, bu kanun teklifinin getiriliş yöntemiyle ilgili, tabii, biraz konuşmamız gerekiyor, benden önceki konuşmacı milletvekili arkadaşlarımız da bu konuya değindiler. Genel Kurulda ikinci konuşmasını yapan yeni bir milletvekili arkadaşınızım. 26’ncı Dönemde her ne kadar bu Mecliste olmasak da Meclisteki yasa yapım ve uygulama yöntemlerini, özellikle torba kanun şeklinde birçok meselenin bir torbanın içerisine doldurularak Meclise getirilmesini hep eleştirmişizdir. Bu, aslında birçok konunun, başlı başına ihtisas komisyonlarında görüşülmesi gereken, aslında Türkiye gündemini ve Türkiye insanını, vatandaşını ilgilendiren birçok önemli konunun bir torbaya sıkıştırılarak önemsizleştirildiğini ve alelacele bu Kuruldan geçirildiğini gösteriyordu. Gönül isterdi ki 27’nci Dönemde bu yöntem uygulanmaya devam edilmesin.

Yeni bir yönetim sistemine geçtik, bir rejim değişikliği oldu, bir hükûmet sistemi değişikliği oldu ve bu dönemde özellikle iktidar partisi tarafından bu yönetimin, bu dönemin çok daha iyi olacağı, Mecliste görüşülecek ve çıkarılacak kanunların çok daha sağlıklı ve uzlaşma içerisinde olacağı söylendi ancak buna rağmen görüyoruz ki daha Meclis açılır açılmaz yine bir torbanın içerisine bazı konular, önemli ve birbirinden çok alakasız, bağımsız konular sıkıştırılarak önümüze getirildi.

Şimdi burada ikinci konu, iki tane ayrı teklif getirilmesine rağmen madde içeriklerinin birbirinin sadece bir madde dışında tıpatıp aynı olması. Burada, aslında 2’nci maddede, Sayın Hasan Turan tarafından getirilen 8 maddelik kanun teklifinde bulunan, özellikle Kanal İstanbul ve yap-işlet-devretle ilgili maddenin dışında diğer maddelerin birinci teklifle aynı olması aslında manidar görünüyor. Komisyon toplantısında da konuşulduğu üzere, bu teklifin, Kanal İstanbul’la ilgili teklifin birtakım aynı maddelerle bir arada sunulması bu teklifin kendi ihtisas komisyonunda görüşülmekten kaçınıldığını gösteriyor. Eğer kendi komisyonunda görüşülseydi belki de kamuoyunda çok daha fazla tartışılacaktı ama bu torba teklifin içerisinde bugün karşımıza geldiği için kamuoyunda çok tartışılmıyor ve gördüğümüz kadarıyla da aslında içinde birçok başlık içermesine rağmen bu teklif sadece bedelli askerlik üzerinde kamuoyunda bir tartışma yürütülüyor.

Ayrıca Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde, getirilen teklifteki maddelerle ilgili bize herhangi bir mali yük tablosu sunulmamıştır. Adı üstünde, Plan ve Bütçe Komisyonuyken hiçbir mali etki, tepki üzerine bilgi verilmemiştir ve bizim sadece maddede belirtilenler üzerinden karar vermemiz istenmiştir. Bunun da çok yanlış olduğunu ve sağlıksız olduğunu burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Verisi olmayan bir şeyi nasıl değerlendirebiliriz, nasıl sağlıklı kararlar verebiliriz.

Bir diğer konu, bu teklifler konuşulurken, daha biz 1’inci ve 2’nci teklifi Komisyonda görüşürken AKP sözcülerinin medya önünde teklifle ilgili sanki Komisyondan geçmiş gibi basına açıklamalar yapmaları. Aslında burada bir anlamda Komisyonda görüşülürken bu, Plan ve Bütçe Komisyonunun ipotek altına alınmaya çalışıldığını göstermektedir daha maddeler geçmeden maddeler üzerinde basın açıklaması yapılması. Aynı şekilde bu sabah basında çıkan haberlerde de Sayın Cumhurbaşkanı yine bu kanun teklifiyle ilgili bazı açıklamalar yapmıştır özellikle bedelli askerlikle ilgili. Yürütmenin başında her kim olursa olsun maalesef yasamaya ipotek koyucu açıklamalar yaparak bizi hayal kırıklığına uğratmaktadır. Madem bu Kurulda, Türkiye Cumhuriyeti devletinin en üst yasa yapmayla görevli Kurulunda, burada bu yasaları tartışacaksak Sayın Cumhurbaşkanının da bu konuda açıklamalar yaparken daha duyarlı olması gerekmektedir.

Maddelerle ilgili birkaç noktaya da değinecek olursam içeriğiyle ilgili, özellikle kamuoyunda en fazla tartışılan bedelli askerlikle ilgili şöyle bir rakam bizimle paylaşıldı: 1 milyon 324 bin kişinin yararlanacağı belirtildi ama bunun işte üçte 1 oranında başvuruyla 400 bin dolayında müracaata tekabül ettiği söylendi.

Şimdi, bu kanun teklifi gelirken gerekçe neydi? Türk Silahlı Kuvvetlerinde personelde bir yığılmanın olması, askerliğe başvuracak olan kişilerin bu askerlik görevinin karşılanamayacak olması… Şimdi buradaki ben çelişkiyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Eğer bir yığılma varsa ve bu yığılmadan kurtarılmak isteniyorsa neden yirmi bir günde ısrar edilerek özellikle telefonlarımızı ve mesajlarımızı kilitleyen vatandaşlarımız tarafından yoğun olarak “Lütfen, bu yirmi sekiz gün ya da şu andaki hâliyle yirmi bir gün kaldırılsın, işlerimizden olacağız, hayatımızı etkileyecek.” diyenlerin sesi dinlenmedi de yirmi bir gün kaldırılmadı? O zaman eğer bu yirmi bir gün de kaldırılsaydı katılım daha fazla olmaz mıydı? Madem bir yığılma var, 400 bin kişi yerine 600 bin kişi yararlansın bu haktan. Öyle değil mi?

Zaten bedelli askerlik eşitlik ilkesine aykırı bir tekliftir. Bunun uygulanabilirliği, sürekliliği olamaz, bir kere eşitlik ilkesine aykırı. Piyangodan dönem çeker gibi, bir yığılma olduğunda bir bedelli çıkaralım da işte yığılmayı eritelim, bir bedelli çıksın bir dönem rahatlasın, öbür dönem askere gidenler askere gitsin. Zaten çocuğu askere giden ailelerimizin biliyoruz hâlini. Askere gönderen ağlıyor, bedelliyi alamayan analar ağlıyor. Şimdi, buradaki bu çelişkileri çözmenin yolu bedelli askerlik, dönem dönem bedelli askerlik çıkarmak değildir. Bunu, bunu, bunu daha sistemli bir şekilde ve daha kalıcı bir şekilde çözmektir. Bu, Türkiye'nin çok önemli bir sorunudur. Bedellilik de bunu çözmeyecektir ve biz bu dönem için özellikle bu yirmi bir günün de kaldırılmasını talep ediyoruz. Eğer yığılma varsa daha fazla kişi yararlansın, bu yığılmayı da eritelim.

Diğer önemli konulardan bir tanesi de şans oyunları. Sanırım zamanım diğer maddelerle ilgili çok yetmeyecek ama burada çok önemsediğim bir şey var. Şimdi, şans oyunlarında özellikle dağıtılacak olan ikramiyenin yüzde 59’dan yüzde 83’e çıkarılması öngörülüyor ve Komisyon görüşmeleri sırasında da özellikle kontrol altına alınamayan 40 milyar liralık bir piyasadan söz edildi. İşte, bunun terör örgütlerine aktarıldığı, yasa dışı bahis ticaretiyle yurt dışına kaçırıldığı ve kaçtığı. Şimdi, hiç kimse terör örgütlerine kaynak aktarılmasını istemez, kaynaklarımızın yasa dışı yollarla yurt dışına kaçmasını da istemez. Bunu hiçbirimiz istemeyiz ancak attığımız taş acaba ürküttüğümüz kuşa değiyor mu? Bu kanun teklifiyle birlikte getirilen şey yani bu yasa dışı oyunları, yasa dışı bahisleri oynayanlar, acaba ne kadarı geri dönecek ve Türkiye’de yasal çerçeveler içerisinde bahis oyunu oynayacak? Bu yasa dışı bahislere giden kaynakların ne kadarı geri dönecek? Şimdi birinci sorum bu, bunu ben Komisyonda da sormuştum ancak cevabını alamadım. Biraz önce konuşurken bahsettiğim gibi bize hiçbir sayısal araştırma, bir rapor, bir bilgi verilmedi, sadece maddeler üzerinden, verilen bu bilgiler üzerinden tartıştık.

Yine acaba bu düzenlemenin sistemdeki yeni oyuncuları teşvik edeceği üzerine bir çalışma yapıldı mı? Türkiye'de bu tür oyunları kimlerin oynadığı açıkça belli. Özellikle şu anda iş sahibi olamayanlar, dar gelirliler -tabii ki toplumun her kesiminden oynayanlar var ama- evinin rızkını -bakın bu çok önemli- gidip şans oyunlarında oynayanlar var. Şimdi, siz yüzde 59’dan yüzde 83’e çıkarıyorsunuz bunu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Herkes koşa koşa gidip oynarsa bahis oyunlarını, o zaman, burada özellikle aile birliğini bozacak olayların yaşanmayacağını nasıl öngörebiliriz? Bu maddenin ben özellikle toplum açısından çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Maddeler üzerine daha sonra konuşmalarımız olacak, arkadaşlarımız da konuşacaklar. Diğer konular da var. Ancak sürem bu kadarına yetti.

Açıkçası bu torba teklifin tamamının geri çekilmesi ve ihtisas komisyonlarında bu konuların öncelikle değerlendirilerek, görüşülerek daha sonrasında raporlanarak Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmesidir aslolan, bizim beklentimiz budur. İleriki dönemde de, ileriki süreçte de eğer bu Meclis Türkiye Cumhuriyeti devletine ve oy aldığımız vatandaşlarına verimli bir şekilde hizmet etmek istiyorsa bunu bu şekilde yapmak zorundadır. Güven tesis etmek istiyorsa bunu bu şekilde yapmak zorundadır.

Bütün Kurulu saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emecan.

Şahsı adına Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer.

Buyurun Sayın Koçer.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle, 27’nci Dönem yasama çalışmalarımızın ve Değerli Başkanımız Mustafa Şentop'a görevinin hayırlı olmasını diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) – Bir ay önce tamamladığımız 26’ncı Dönemde, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda görüşerek Mecliste yasalaştırdığımız, içerisinde iyileştirmelerin, yapılandırmaların yer aldığı pek çok kanun çalışmamız oldu. Bu kanunların ortak özelliği, ülke ve toplum refahını artıracak, ekonomimize güç kazandıracak çok kapsamlı çalışmalar olmasının yanında, toplumun farklı kesimlerinden milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren düzenlemeler olmasıydı. 27’nci Döneme, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda yine milyonları ilgilendiren birçok kanun teklifinde olduğu gibi, yine önemli bir kanun teklifiyle başlıyoruz. Ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlar getirmesini özellikle diliyorum.

Bugün üzerinde konuştuğumuz teklif, yine toplumsal bir talep olan bedelli askerlik başta olmak üzere, önemli düzenlemeler ve yenilikler içeriyor. Daha önce de yoklama kaçakları ve bakaya sayısındaki artış nedeniyle benzer şekillerde düzenlemeler yapmıştık. Yine, aynı şekilde bir birikim söz konusu. 1 milyon 300 binden fazla yükümlüyü ilgilendiren bedelli askerlik düzenlemesi ile 31 Aralık 1993 ve öncesinde doğmuş olan vatandaşlarımıza 15 bin TL bedel ve yirmi bir günlük temel askerlik eğitimi karşılığında askerlik hizmetini gerçekleştirme imkânı sağlanıyor. En az üç yıl süreyle fiilen yabancı ülkelerde bulunanlar ise, 2 bin avro ödeme ve uzaktan eğitim almaları suretiyle muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nda yapılan çeşitli düzenlemeler kapsamında, dış kaynaktan temin edilecek pilot ve pilot adaylarına ilişkin usul ve esaslar yeniden belirleniyor. 2020 yılı sonuna kadar harp okullarının 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü sınıflarına üniversitelerin ilgili bölümlerinden öğrenci alınabilmesine imkân sağlanıyor. Burada da bir süre uzatma söz konusu. Böylece Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın pilot açığı giderilmiş ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu sayıda subay temini sağlanmış oluyor.

Gençlik ve Spor Bakanlığıyla ilgili olarak yapılan düzenlemelerde ise yasa dışı bahisten elde edilen gelirin terör örgütlerine finansal destek olarak kullanılmasının önüne geçilmesi, ayrıca sektörde yasa dışı alanlarda oynanan bahislerin yasal zemine taşınması ve ticari bakımdan mücadele hedefleniyor. Bu nedenle şans oyunlarındaki ikramiye oranları da artırılıyor.

Sağlık Bakanlığıyla ve sağlık çalışanlarıyla ilgili olarak 1219 sayılı Kanun’da yeniden düzenlemelerle sağlık çalışanlarına verilen ek ödeme tavanları esnetiliyor. Böylece hekimlerimizin döner sermayeden elde ettikleri kazanç 5 kattan 10 kata kadar çıkabiliyor ve başarılı hekimlerimize devlet hastanesi teşviki sağlanmış oluyor.

Sağlık kuruluşları arasında iş birliğine ve personelin esnek çalışabilmesine de imkân sağlanıyor.

Sağlık çalışanlarına bir yıllık çalışmalarına altmış gün fiilî hizmet zammı bu kanunla getiriliyor.

Sağlık turizmini geliştirerek rekabet gücünü ve döviz gelirini artırmak amacıyla bir şirket kuruluşu da yine bu kanun çalışmaları içerisinde yer alıyor. Uluslararası sağlık hizmetleri olacak şirket, sunulan hizmetlerin tanıtımını, kamu ve özel sektörün faaliyetlerinin desteklenmesini sağlayacak ve Sağlık Bakanlığına da önerilerde bulunacak.

Yine ilgili kanun teklifinde Kanal İstanbul’un inşasının yap-işlet-devret kapsamında gerçekleşmesine de imkân tanınıyor.

Değerli milletvekilleri, bir yandan güçlü bir ülke ve güçlü bir ekonomi olma yolunda ilerlerken, diğer yandan vatandaşlarımızın taleplerini değerlendirme ve yaşam standartlarını artırma konusunda çalışmalar yapıyoruz. Türkiye büyüdükçe bütçe imkânları büyüyor ve bütçe büyüdükçe daha fazla imkân ve kaynak vatandaşlarımızın hizmetine sunuluyor. Birliğimiz ve dirliğimiz devam ettikçe, Türkiye üzerindeki hain emeller bir bir bertaraf edildikçe güçleniyoruz, daha da güçleneceğiz.

Ülkesine sahip çıkan milletimiz iki yıl önce büyük bir demokrasi sınavını başarıyla aşmıştır. Sokaklara ve meydanlara inen vatandaşlarımız hak ve özgürlüklerine sahip çıkarak dünyada önemli bir gerçeği haykırmıştır. O gerçek, Türkiye’nin artık karanlık oyunların ve hain planların uygulanamayacağı bir ülke olduğu gerçeğiydi. O karanlık günde hain FETÖ darbe girişimiyle demokrasiye, ülke yönetimimize müdahale edemeyenler bu kez ekonomide kuşatma operasyonları gerçekleştirmeye çalıştılar ve başarılı olamadılar.

Hiçbir ekonomik veriyi dikkate almadan Türkiye’nin notunu düşüren, görünümünü negatife çeviren kredi derecelendirme kuruluşlarına en güzel cevabı yine ekonomik verilerle milletimiz verdi. Hayata geçirilen ekonomik destek paketleri ve alınan tedbirler neticesinde ekonomimize müdahale etmeye çalışanlar başarılı olamadı.

Bugün konuştuğumuz bu kanun çalışmasının da yakından ilgilendirdiği yine ekonomik sürecimize bakacak olursak, Türkiye ekonomisi bu yıl daha ilk çeyrekte yüzde 7,4 büyüdü. İşsizlik oranı nisan ayında 0,9 puan azalarak 9,6 olarak gerçekleşti ve böylece işsizlik iki yıl sonra yeniden tek haneli rakamlara inmiş oldu. İş gücü geçen yılın aynı dönemine göre 651 bin kişi artarak 32 milyon 95 bin kişiye ulaşmış durumda; iş gücüne katılım oranıysa yüzde 53 olarak gerçekleşti. İhracatımız haziran ayında yüzde 5 artarak 12 milyar 602 milyon dolara ulaştı; toplamda ise 161,5 milyar dolara ulaşmış durumdayız.

Veriler gösteriyor ki Türkiye’de yılın ikinci çeyreğinde de büyüme devam ediyor. Türkiye’nin büyümesi devam ettikçe güven ve istikrar kalıcı hâle gelecek ve geleceğimize daha da güvenle bakacağız. Daha iyi bir üretim, istihdam, ihracat ve büyümeyle milletimizin yaşam standartlarını daha iyi koşullara çıkararak başta sağlıkta, eğitimde, güvenlikte ve her alanda daha fazla imkân ve daha fazla kaynağı milletimizle paylaşmayı temenni ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin büyük hedefleri var. Bu hedeflere ulaşmak için proje üretiyoruz, sorumluluklar üstleniyoruz, kararlı ve azimli duruyor ve gayret gösteriyoruz, ülkemizin ihtiyaçlarına çözüm üretiyor ve milletimiz için var gücümüzle çalışıyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle bu çalışmalarımızın devam etmesi ve milletimizin yaşam standartlarının artırılması noktasında Mecliste yeni çalışmalara da bundan sonra imza atma temennisi ve duygusuyla, milletimizden gelen taleplerin karşılandığı, vatandaşlarımızın ve ülkemizin ihtiyaçlarına çözüm üreten bu kanun teklifinin ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, teklifin tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.

Soruları başlatıyorum.

Sayın Arslan, buyurun.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, Adalet Bakanına soruyorum: Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın avukatları, Soma davasının müdahil avukatları hak mücadelesi verdikleri için Düzce Cezaevinde bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunmaktadır. İlk duruşmaları 10 ve 15 Eylülde yapılacaktır. Bakırköy 37. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek olan dava için, tutuklu avukatlar Aycan Çiçek ve Ayşegül Çağatay mektupla şu taleplerini iletmişlerdir: Bakırköy 37. Ağır Ceza Mahkemesinde eylülde görülecek davanın hâkim karşısında yüz yüze yapılmasını istemektedirler. Tutuklu avukatların mahkeme salonunda bizzat savunma yapabilmelerinin sağlanması açısından SEGBİS yerine, mahkemede savunmalarının bizzat alınması için gerekli girişimde bulunacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Sayın Başkan, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin önemli geçim kaynaklarından biri olan Antep fıstığı yetiştiriciliği artan girdi fiyatları, olumsuz hava koşulları ve hırsızlıklar nedeniyle zor günler yaşamaktadır. Son dört beş yıldır yaşanan şiddetli kuraklık ve meydana gelen dolu fıstık yetiştirenleri zor duruma sokarken bu durum üreticileri zarara uğratmıştır. Yaşadıkları sıkıntıları aşamayan birçok üretici banka borçları yüzünden fıstık tarlalarını satmak zorunda kalmıştır.

Ayrıca, üreticiden 10 TL’ye alınan fıstık aracıların davranışları nedeniyle vatandaşa 60-70TL’den satılır hâle gelmiştir ve halk mağdur olmuştur.

Bu bağlamda, çözüm olarak, fıstık üreticisini koruma ve destekleme adına bir çalışma yapılabilir; üreticiyi rahatlatmak için fındıkta ve çayda olduğu gibi Antep fıstığında da taban fiyatlaması verilebilir. Hırsızlıkların önlenmesi adına hasat dönemlerinde valiliklerin gerekli önlemleri artırması iyi olacaktır. Yaşanan sıkıntılar nedeniyle üreticinin banka borcunun ötelenmesi ve faizlerinde kolaylık sağlanması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bedelli askerlik için toplanacak paraları nereye harcayacağınızı açıklamadığınıza göre ekonomi gerçekten kötü. Edirne’deki iş yerlerini vergi müfettişleri aracılığıyla “Matrah artır.” diye tehdit ettiğinize göre ekonomi gerçekten kötü. “Nereden para bulurum?” derdindesiniz.

“Artık, hiçbir şekilde vergi affı yok.” denilmesine rağmen AKP iktidarı boyunca tam 9 defa vergi affı getirildi. Üretim ve istihdam yaratmayan AKP politikaları devam ettiği sürece daha yeni vergi yapılandırmaları olacak gibi görünüyor. Neden? Çünkü insanların gelirleri artmıyor, çiftçi, esnaf para kazanamıyor; ekonomide ciddi bir durgunluk var, Türk lirası döviz karşısında sürekli değer kaybediyor, enflasyon ve faiz baskısı var. Siz ne yapıyorsunuz? Maliye müfettişlerini iş yerlerine göndererek “Matrah artırımı yapın yoksa defterinizi düreriz.” şeklinde âdeta tehditkâr ve baskıcı davranıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünver…

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Teklifin 11’inci maddesiyle “İnsan sağlığı için koruyucu teşhis, tedavi ve rehabilite edici hizmetlerde çalışanlar” ifadesiyle bir kısım sağlık personeline altmış gün fiilî hizmet verilmektedir. AK PARTİ yine burada da ayrımcılık yapmıştır. 657 sayılı Kanun’un 36’ncı maddesinin üçüncü bendinde sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfına yer verilmiştir. Bilindiği üzere, veteriner hekimler, teknikerler ve teknisyenler de sağlık hizmetleri sınıfına mensuptur. Teklifte “İnsan sağlığı için çalışanlar” ibaresiyle, yapılan ayrımcılığa haklılık kazandırılmak istenmiştir. Bu meslek mensuplarının konusu hayvan hastalıkları ve yetiştiriciliği olsa da esas hizmet alanı insan sağlıdır. Zoonoz yani hayvandan insana geçen hastalıklarla mücadele ve en değerli insan gıdası olan hayvansal gıdanın temini aşamasında görev alan ve mesleki risk taşıyan bu meslek mensuplarını insan sağlığı için çalışmadıkları savıyla kapsam dışında bırakmak haksızlık değil midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Son yıllarda yoklama kaçaklarıyla bakaya sayılarının gittikçe arttığı gözlemlenmekte. Bu konuda oluşan birikmenin önüne geçilmesi için geniş kesimlerden talepler gelmektedir. Geçmiş dönemlerde de aynı gerekçelerle bedelli veya dövizli askerlik uygulamasını içeren çeşitli kanuni düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda dış kaynaktan temin edilecek pilot ve pilot adaylarına ilişkin usul ve esaslar yeniden düzenlenmektedir.

Ayrıca, 2020 yılı sonuna kadar harp okullarının ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflarına üniversitelerin ilgili bölümlerinden öğrenci alınabilmesine imkân sağlanmaktadır.

Sağlık Bakanlığınca yapılan istihdam planlanmasının uygulanabilmesi için kanuni düzenleme yapılmaktadır.

Sağlık turizminin teşvikine ve hizmet kapasitesinin artırılmasına yönelik olmak üzere sağlık kuruluşları arasında iş birliği yapılmasına ve bir kısım personelin esnek çalışabilmelerine imkân sağlanmaktadır.

Tabip ve diş hekimi emeklilerine emekli aylıklarına ilaveten ek bir ödeme yapılması öngörülmektedir. İnsan sağlığı hizmetlerinde çalışan sağlık mesleği mensuplarına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Yatak başına düşen hasta sayısında Türkiye ortalaması 367 iken bu sayı Hatay’da 410’dur. Hatay ilimizde, özellikle de Defne ilçemizde devlet hastanesi ihtiyacı hayati ve acildir. Doktor başına düşen hasta sayısı, hasta için ayrılan muayene süresi halk sağlığı için yetersizdir, standartların altındadır. Türkiye’nin 30-40 bin nüfusluk ilçelerinde bile devlet hastanesi bulunurken 147 bine yaklaşan nüfusuyla Hatay’ın nüfus açısından üçüncü büyük ilçesi olan Defnelilerin sağlıkları için kilometrelerce yol kat etmeleri kabul edilemez. Defne’nin devlet hastanesine kavuşturulması konusuna önem ve öncelik verilmesini talep ediyorum. Ayrıca, Defne’deki Harbiye Şelalesi ve Defne sabununun tanıtımı için özel bütçe istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, bedelli için yirmi bir gün temel askerlik şartının konulmuş olmasında kanaatimizce kamu yararı yoktur.

FETÖ soruşturmaları nedeniyle kamuda çok sayıda kadroda boşalma söz konusu olmuştur. Yirmi bir günlük temel eğitim nedeniyle hâkimler, doktorlar, avukatlar ve kamuda çalışan çok sayıda kişi işini bırakıp askerlik görevini yerine getireceklerdir. Bu yirmi bir günlük temel eğitim kamuda yeni boşalmalara sebebiyet verecektir, bu da vatandaşların mağduriyetine neden olacaktır. Bu nedenle Komisyona soruyorum: 100 bin kişi içerisinde kamuda çalışan kaç kişi var? Bu konuda bir çalışma yapılmış mıdır? Elde bir istatistiki bilgi var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, aracılığınızla Millî Savunma Bakanına seslenmek istiyorum: Türkiye uzun süredir bedelli askerlik tartışmalarına sahne oluyor ve toplumun her kesiminden konuyla ilgili eleştiriler ve öneriler yapılıyor. Parası olmayanların da para ödemeden bu haktan yararlanmaları gerekiyor. Soruna köklü ve kalıcı bir çözüm bulmak zorundayız. Dar gelirli, parası olmayan ve devletten yardım alan yoksul vatandaşlarımızın durumu ne olacak? “Parası olana tezkere, parası olmayan askere.” mi diyeceğiz?

Daha önceki bedelli uygulamasında toplanan parayla Savunma Sanayi Müsteşarlığına makam otomobili alındığı kamuoyuna yansımıştı. Bu tür istismarların olmasını nasıl önleyeceksiniz?

Bedelli uygulamasından elde edilen gelirleri doğrudan asker aileleri, şehit ve gazi aileleri için kullanmayı düşünüyor musunuz? Konuyla ilgili planlamanız nedir? Hangi tedbirleri aldınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sancar…

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli vekiller; bugün gündemimizde olan bedelli askerlikle ilgili Avrupa ve Türkiye’de yaşayan vatandaşlarımız arasında bir haksızlık olduğu kanaatindeyim. Ülkemizdeki vatandaşlarımız askerlik için 15 bin TL verecekler. Türkiye’de asgari ücret 1.600 lira. Avrupa’da asgari ücret 1.600 euroyla 2 bin euro arasında değişiyor. Avrupalı vatandaşımız, Avrupa’da yaşayan vatandaşımız 2 bin euro verecek. Türkiye’deki vatandaşlarımız yirmi bir gün askere gidecekler, Avrupa’daki vatandaşlarımız hiç askere gitmeden 2 bin euro vererek çözecekler.

Avrupa’dakilerin şu andaki geliri, kazancı ile Türkiye’deki vatandaşımızın asgari ücret kazancı eşit değildir. Bu da Anayasa’nın eşitlik ilkesine uygun değildir ve aykırıdır. Bunun ele alınarak, tüm vatandaşlarımızın aynı şartlarda askerlikten faydalanmasını ve özellikle yirmi bir günün tamamen kaldırılarak ülkemizde şu anda askerlik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Başkanım, sizin yolunuzla Komisyona bir soru sormak istiyorum.

Kanal İstanbul çok önemli bir proje. Bu büyük ve önemli projenin İstanbul’umuza ekonomik katkıları neler olacak? İstanbul’da yaşayan halkımıza, vatandaşımıza ne sunacak? Biz bu projeyi anlatırken vatandaşımıza nasıl anlatmalıyız? 1869’da açılan Süveyş Kanalı dikkate alındığında stratejik anlamda ondan çok daha üstün, çok daha gelecek vadeden bir kanal projesi olması itibarıyla, belki de dünyada birçok dengeyi değiştireceğini de göz önünde bulundurursak ülkemizin geleceği ve refahı açısından uzun vadede gelecek nesillere neler sunacağıyla ilgili bize bilgiler verir misiniz? Başka açılardan, trafik açısından, gemilerin geçişi açısından ne tür kolaylıklar sağlayacak? Bu konulara değinebilir misiniz?

Bu kadar, sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Açanal…

ZEMZEM GÜLENDER AÇANAL (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Benim üç sorum olacak. Birincisi: Bu tekliflerle vatandaşa somut olarak ne katkılar getiriliyor? İkincisi: Sağlık çalışanlarıyla ilgili itibari hizmet bir yılda ne kadar süre veriliyor? Bunun erken emekliliğe bir katkısı var mıdır? Kaç kişinin bundan istifade etmesi planlanıyor. Üçüncüsü: USHAŞ yani Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketinin Urfa’ya kurulmasını talep ediyorum. Görüşlerinizi almak isterim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Kanal İstanbul’un toplam maliyeti ne kadardır? Bunun Türkiye ekonomisine katkısı ne olacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, soru-cevap işleminin yarıdan fazlası sorularla geçmiş oldu, ben şimdi cevap için Komisyon Başkanına söz veriyorum.

Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi Plan ve Bütçe Komisyonu adına saygıyla selamlıyorum.

Ağırlıklı olarak soruların büyük bir bölümü yürütmeye yönelik sorulardı. Milletvekillerimizin bu sorularını yazılı önerge şeklinde Hükûmete tevdi etmelerini rica edeceğim.

Müsaade ederseniz şu bir iki noktayı ifade etmek istiyorum.

Tabii ki Plan ve Bütçe Komisyonu, sadece 26’ncı Yasama Dönemi verilerine baktığımızda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşan tasarı ya da tekliflerin yüzde 47’sinin görüşüldüğü son derece önemli bir Komisyon ve Sayın Paylan geçen 26’ncı Dönemde de Komisyon üyemizdi fakat yapmış olduğu konuşmada kanun teklifleri ya da tasarıları geldiğinde bunların virgülüne dahi dokunulmadan ya da hiçbir katkı sağlanmadan Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından bir noter vazifesi şekliyle onaylandığını ifade etti. Ben bunu üzülerek karşılıyorum. Sadece şu an görüşmekte olduğumuz Sayın Mehmet Muş, Sayın Osman Aşkın Bak ve Sayın Hasan Turan’a ait tekliflerin üzerinde Komisyonumuz on üç saat otuz dokuz dakika görüştü. Komisyon üyesi olan veyahut da dışarıdan gelen milletvekillerimizden 28 milletvekilimiz bu çalışmaya net bir katkı sağladılar. Ayrıca da 8 tane sivil toplum kuruluşumuz Komisyonumuzda dinlenerek onların bu konudaki görüşleri alındı. Zaten sorulan sorulara baktığımda ağırlıklı olarak mevcut teklife yönelik soru gelmemesinden de anladığım şey şudur ki: Bütün milletvekillerimiz tarafından, yapılmak istenilen düzenlemeler gayet net ve açık bir şekilde anlaşılmış ve bir soru sorma ihtiyacının dahi olmadığı da net olarak görülmüştür.

Katkı noktasına gelince, sadece bir örnekle geçeyim: Mesela, 26’ncı Yasama Döneminde 118 birleşimde bin otuz yedi saatlik bir çalışma sağlamıştır Plan ve Bütçe Komisyonu. Sadece (1/884) sayılı 124 maddelik bir Kanun, Plan ve Bütçe Komisyonunda 69 tane önergenin okunması, görüşülmesi ve kabul edilmesiyle geçmiştir. Tabii ki belki bir o kadar da orada görüşülen, tartışılan ama kabul edilmeyen, reddedilen önerge vardır. Bu da demektir ki her şekliyle Komisyon çalışmaları son derece verimli bir şekilde devam etmekte.

Burada şunu ifade etmek istiyorum: Yeni Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte yasama ve yürütme arasındaki, erkler arasındaki güçler arası denge net olarak yerine oturacaktır. Plan ve Bütçe Komisyonu, eski Anayasa’mıza göre baktığınızda anayasal bir komisyonumuz ve Anayasa Plan ve Bütçe Komisyonunu tarif ederken “40 üyeden oluşur, en az 25 tanesi iktidar partisinden oluşur.” diyordu, Meclisin bir organı olmasına rağmen bir iktidar komisyonu hüviyetini taşıyordu ve sadece AK PARTİ dönemi değil, oluştuğu günden bugüne yapmış olduğu çalışmalara baktığımızda da Plan ve Bütçe Komisyonu yüzde 95 Hükûmetten gelen tasarıları görüşüyordu, yüzde 5 de milletvekillerinden gelen teklifleri görüşüyordu.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sorulara yanıt alabilir miyiz Sayın Başkan? Sorulara yanıt alalım efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanlığı sadece bütçeyi teklif edebilecek, onun dışında bütün erk, yasama erki tamamen, olduğu gibi milletvekiline ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yeni sistemle beraber geçmiş bulunuyor.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Hep polemik yapıyorsunuz Sayın Başkan, biraz cevap alalım sorulara.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Siz inanıyor musunuz?

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkanım, müdahale eder misiniz? Hep polemik yapıyor.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Efendim? Buyurunuz.

BAŞKAN – Sayın Başkan, soru kısmı bitti, cevaplara devam edelim lütfen.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ben devam ediyorum, hiç sorun değil.

BAŞKAN – Tamam.

Arkadaşlar, soruları dışarıda sorarsınız, süre bitti.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Şimdi, yapmış olduğumuz bedelli askerlik düzenlemesiyle ilgili olarak, kamuda çalışan kaç kişinin bundan faydalanacağı soruldu. Bir iki örnek vermek istiyorum, mesela kamudaki tıp doktorlarından 17.001 kişi, hâkim ve savcılardan 810 kişi, akademisyenlerden 203 kişi, mülki ve idari amirlerden 99 kişi bu bedelli askerlikten yararlanacak.

Farklı dönemlerde 5 kez, 1987, 1992, 1999, 2011 ve 2014 yıllarında bedelli askerlikle ilgili kanuni düzenlemeler yapıldı. Şimdi, 25 yaş ve üzeri, bu düzenlemeyle beraber 1 milyon 324 bin kişiyi kapsıyor. Millî Savunma Bakanımızın da dün yapmış olduğu açıklamada yaklaşık 150 bin ila 400 bin arasında bir müracaatın olması bekleniyor. 1987 yılında 12.383 kişi, 1992’de 38.064 kişi, 1999 yılında 72.680 kişi bundan istifade etti. 1992 ve 1999 yıllarında toplam 1 milyar 281 milyon 260 bin marklık bütçeye bir gelir sağlandı. 2011 yılında 70.120 kişi 2 milyar 103 milyon, 2014 yılında da 203 bin 950 kişi istifade etti ve 3 milyar 671 milyon 100 bin Türk lirası bir gelir elde edildi.

Burada bu gelirlerin nerede kullanılacağına ilişkin bir soru vardı. Bu, teklifte net olarak belirtilmektedir. Burada genel bütçeye aktarılacaktır ve Cumhurbaşkanlığına da Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na buradan elde edilen gelirin aktarılması noktasında bir yetkilendirme yapılıyor. 2014 yılında yapılan düzenlemede gelir olduğu gibi Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na bırakılmıştı. 2011 yılında yapmış olduğumuz düzenlemede elde edilen gelir Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bırakıldı. 1987, 1992 ve 1999 yıllarında yapılmış olan düzenlemelerde bedelli askerlikten elde edilen gelirler de bütçeye aktarılmıştır. Böyle olduğuna baktığınızda AK PARTİ hükûmetleri döneminde 2011 ve 2014 yıllarında yapılan düzenlemelerden elde edilen gelirlerin nereye gittiği çok açık ve net olarak ortadadır. Bu düzenlemeyle beraber de ne olacağı da nettir.

Bir gelen soruda bu fiilî hizmet süresi zammından kaç kişinin faydalanacağı soruldu. Burada 173.841 sigortalı, 327.212 de memur, toplam 501.053 kişi faydalanacak olup mevcut düzenleme doğrultusunda sigortalı, fiilen yirmi beş yıl çalışması hâlinde, iki yıl on bir ay yirmi beş gün fiilî hizmetten yararlanacak, bu kişinin emeklilikte geçerli yaş haddinden de bir yıl beş ay yirmi yedi gün düşülecek ve bu kadar süre de erken emekli olabilmesine imkân sağlanacaktır.

Ayrıca, Kanal İstanbul’la ilgili bir soru var, bunu da ifade etmek istiyorum. Kanal İstanbul’la ilgili olarak ÇED raporunun hazırlanması amacıyla 2017 yılında yapılan etüt proje işleri kapsamındaki teknik çalışmalar devam ediyor, son aşamaya gelindi. Kanal İstanbul Projesi’nin hayata geçirilmesinde teknik engel bulunmadığı, çevreye, ekosisteme ve sosyal yaşama olumsuz bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir. Ayrıca, çalışmalar sonunda İstanbul Boğazı’ndan geçen yıllık gemi trafiğinin günümüzde yaklaşık 50 bin mertebelerinde olduğunu fakat önümüzdeki dönemde, dünya ve bölge ülkelerindeki gelişmeler de dikkate alındığında, 2070’e doğru giden süreçte bu sayının 86 bin mertebelerine ulaşacağı tahmin edilmektedir. Günümüzde dünyanın en işlek yapay su yolları olarak bilinen Panama ve Süveyş kanallarındaki yıllık toplam geçişlerin 30 bin mertebelerinde olduğunu dikkate aldığımızda İstanbul Boğazı’ndan geçen gemi trafiğinin ne kadar yüksek olduğu da net bir şekilde gözlerimizin önündedir ve mutlak suretle de bu konuda da bir tedbir alınması gerektiği de açık olarak ortadadır.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Efendim, hiçbir soruya yanıt alamadık, soruları yanıtlamıyorsunuz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – İstanbul Boğazı’ndan geçen mevcut trafiğin yaklaşık yüzde 20’si tehlikeli madde taşıyan gemilerden oluşmaktadır.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, önceden hazırlanmış soruları cevaplıyorsunuz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Taşınan tehlikeli madde miktarının da yıllık ortalama 130 milyon ton olduğunu düşündüğümüzde ve bunun da Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı’yla taşınan yıllık kapasitenin 2 katından fazla olduğunu gördüğümüzde İstanbul’un karşı karşıya bırakılmış olduğu tehlike son derece açık ve nettir. Ve sorumlu herkese, sorumlu her hükûmete düşen bir şey de, İstanbul gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Başkanım.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sadece bizim önemli bir kültürel değerimiz değil bütün dünyanın önemli bir kültürel değeri olan İstanbul’un mutlak surette bu tehlikelerden korunması gerektiği de son derece açıktır.

Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum, hepinize hayırlı çalışmalar diliyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Başkanım, sorulara cevap vermedi.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Polemikle bitirdiniz Sayın Başkan ya.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, siz istediğinizi sorabiliyorsunuz, Başkan da istediği gibi cevap verebiliyor, usul böyle.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Aynen öyle oldu.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 9’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz kanun teklifinin içeriğini dört başlıkta özetlemek mümkündür. Bunlardan birincisi, askerlikle ilgili düzenlemelerdir ve bedelli askerlik ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin pilot temini ve harp okullarının ara sınıflarına öğrenci alınmasına ilişkin hükümler içermektedir. İkincisi, sağlık çalışanları ve yabancılara sağlık hizmeti verilmesine yönelik düzenlemelerdir. Burada tabip ve diş tabiplerinin emekli aylıklarının artırılması ve hekimlerin farklı yerlerde de çalışabilmelerine imkân sağlanması, insan sağlığıyla ilgili alanlarda çalışan sağlık personeline fiilî hizmet zammı verilmesi, ayrıca sağlık çalışanlarına ödenen döner sermaye ek ödeme paylarının artırılması öngörülmektedir. Üçüncüsü, yasa dışı bahis oyunlarını önlemeye dönük düzenlemeler, dördüncüsü ise yap-işlet-devret modeliyle yapılacak yatırımlar arasına su yolu projelerinin de dâhil edilmesine ilişkin hususlardır.

Konuşmamın başında eksiklikleri bulunmakla birlikte, gençlerimizin ve sağlık çalışanlarımızın beklentileri doğrultusunda düzenlemeler içeren kanun teklifini desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mıza göre askerlik vatan görevidir ve her Türk’ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı ise kanunla düzenlenmektedir. Seçim beyannamemizde belli uzmanlık gerektiren görevler ile asimetrik tehdide yönelik görevlerde profesyonel ağırlıklı, diğer görevlerde ise yükümlü askerliğe dayalı bir sistemin esas alınması gerektiği vurgulanmıştır.

Askerlik çağını geçmiş, bir sebeple askerlik görevini ifa edememiş, bakaya durumda olan vatandaşlarımızın askerlik görevini yapmış sayılmalarına ilişkin düzenlemeler bugüne kadar birçok kez yapılmıştır. Bu sefer de meşru herhangi bir sebeple askerliğini yapamayanların sayıca artması nedeniyle böyle bir planlama çerçevesinde yurt içinde ve yurt dışında bulunan vatandaşlarımıza yönelik bedelli askerlik düzenlemesi yapılması şüphesiz ki bir ihtiyacın giderilmesi olacaktır. Geçmişte de kamuoyuyla paylaştığımız gibi, bedelli askerlik konusu ele alınırken Türk Silahlı Kuvvetlerinin ikaz, ihtiyaç, imkân ve kapasitesi belirleyici olmalı, vatan savunmasını aksatacak ve riske sokacak manevi ve moral çöküntüye müsamaha gösterilmemelidir. Bedelli askerlik düzenlemesiyle askerlik çağında olup askerliğini yapmamış olanların sayısındaki aşırı artış azaltılmış ve yoklama kaçağı veya bakaya durumda olmalarından dolayı haklarında işlem yürütülenlerin sıkıntıları ortadan kaldırılmış olacak.

Bununla beraber, uygulamadan yararlanacakların yirmi bir günlük eğitime tabi tutulmadan askerlik hizmetlerini yapmış sayılmalarının muhtemel bazı mağduriyetlerin ve kaygıların da önüne geçeceğini değerlendiriyoruz. Bu kanaatimizle birlikte, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının Genelkurmay Başkanlığı ile Millî Savunma Bakanlığının konuya ilişkin görüşünün belirleyici olması gerektiğini de ifade ediyorum. Zira millî güvenlikle yatkından ilgili olan böylesine hassas bir konunun uzun vadeli bir stratejik planlama kapsamında ele alınması gerektiğini değerlendiriyoruz.

Teklifle ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacının karşılanması amacıyla dış kaynaktan temin edilecek pilot ve pilot adaylarına ilişkin usul ve esaslar yeniden düzenlenmekte, subay ihtiyacını karşılamak üzere harp okullarının ara sınıflarına üniversitelerin ilgili bölümlerinden öğrenci alınması öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifi sağlık çalışanlarına yönelik önemli düzenlemeler getirmektedir. Malum olduğu üzere, fiilî hizmet zammı uygulamasıyla emekli aylıklarının artırılması sağlık çalışanlarının en önemli beklentilerindendir. Seçim beyannamemizde kamu çalışanlarının ek gösterge, zam ve tazminatlar gibi kurumlar ve statüler arası farklılıklara yol açan ve emekli aylıklarına farklı şekillerde yansıyan ödeme unsurlarının tüm kamu çalışanlarını kapsayacak şekilde ve hakkaniyete uygun olarak yeniden düzenlenmesini öngörmüştük. Ayrıca sağlık personeli için doksan gün fiilî hizmet zammı verilmesini, bu amaçla da 26’ncı Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiğimiz kanun teklifiyle, sağlık ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfı kapsamında görev yapan personel için yılda doksan gün süreyle fiilî hizmet zammı uygulanmasını önermiştik.

Görüştüğümüz teklifte, insan sağlığı alanında çalışanların, her bir yıllık hizmetleri karşılığında altmış gün fiilî hizmet uygulanması hükme bağlanmaktadır. Bu süreyi eksik bulsak da sağlık çalışanlarımız için olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.

Bununla birlikte, sağlık hizmetlerinde olup da insan sağlığı dışında hizmet yürütenler ya da diğer hizmet sınıflarında olmakla birlikte, meslek standartlarına göre zor ve zararlı maddelerle ilgili işlerde çalışanların, çalışma şartları dikkate alınarak fiilî hizmet kapsamına alınması gerektiğini değerlendiriyoruz.

Öte yandan, teklifle, tabip ve diş tabibi emeklilerine, emekli aylıklarına ilaveten ek bir ödeme yapılması da öngörülmekte, bu çerçevede 5434 sayılı Kanun’da değişiklik yapılmak suretiyle, tabiplerle, diş tabiplerinin emekli aylıkları artırılmaktadır.

Emekli maaşlarında yapılacak olan artış, hizmet süreleri ve kadro aylık derecelerine bakılmaksızın, kapsam dâhilindeki tüm emekliler için aynı miktarda olacaktır. Emekli aylıklarına ilave edilecek tutar, 2018 yılının 2’nci yarısına ilişkin aylarda, uzman tabip ve uzman diş tabibi için 2.005 lira, uzman olmayan tabip ve diş tabibi için ise 1.533 lira olacaktır. Bunlar haklı ve yerinde olan düzenlemelerdir ancak diş hekimi ve tabiplerin yanı sıra eczacı, veteriner, fizyoterapist, hemşire, tekniker ve teknisyenler ile diğer sağlık çalışanlarının da emekli aylıklarının iyileştirilmesini arzu etmekteyiz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, kamu çalışanlarının tamamının görev, yetki ve sorumluluk çerçevesinde yapılacak belirlemelerle, eşit değerde iş yapanın eşit ücret alacağı bir sistemin inşasını gerekli görüyoruz çünkü sorunun, esasen çalışma hayatı ve kamu personel rejimindeki hukuki ve mali statü karmaşasından kaynaklandığını düşünüyoruz. Bize göre, geçici ve münferit düzenlemeler yerine, çalışma hayatındaki sorunları kalıcı şekilde çözecek köklü bir personel rejimi reformu acil bir ihtiyaçtır. Türkiye süratle köklü devlet geleneğini çağdaş gelişmelerle buluşturan bir kamu yönetimi yapısına ve çalışma hayatı normuna kavuşturmalıdır. Bu yöndeki bir düzenlemenin kamuya mali yükünün olacağının da bilincindeyiz ancak unutulmamalı ki ücretlerin azlığı kadar aynı işi yaptığı, görev, yetki ve sorumluluğu denk olduğu hâlde farklı maaş ve emekli aylığı alınması yönündeki adaletsizlik kamu çalışanlarını yaralamakta, çalışma barışını zedelemektedir. Bu nedenle, emekli maaşıyla hayatını sürdürmeye çalışanların durumlarını iyileştirmek için özellikle makam tazminatından yararlanamayan ve ek göstergeleri 3600 ve altında olanların emekli aylıklarını artıracak genel bir düzenleme yapılmasının uygun olacağını vurgulamak istiyorum.

Özetle, bu teklifle getirilen düzenlemeler kısmen de olsa sağlık çalışanlarımızın geçim şartlarını iyileştirecek, çalışma verimliliğini yükseltecek ve nihayetinde sağlık hizmeti kalitesinin artmasına katkı sağlayacaktır. Ayrıca, sağlık kuruluşları arasında iş birliği yapılabilmesi ve sağlık personelinin birden fazla sağlık kurum ve kuruluşunda çalışabilmesi, döner sermayeden yapılan ek ödeme payının artırılması, uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında elde edilen gelirin yüzde 50’sine kadar olan kısmının bu hizmetlerde görev alan personele ek ödeme olarak dağıtılabilmesi gibi düzenlemeler de sağlık çalışanları bakımından olumlu olacaktır.

Bu düşüncelerle kanun teklifinin, başta sağlık çalışanlarımız ve bedelli askerlikten yararlanacak vatandaşlarımız olmak üzere, aziz milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulun siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aksu, teşekkür ediyorum.

Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu…

Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Garo Paylan’ın konuşması üzerine demin Sayın Muş söz alıp bir açıklamada bulundu ve o açıklamasında da “Komisyonda açık ve net bir şekilde anlattık.” dedi. Evet, doğrudur, açık ve net bir şekilde anlattı ama hiçbir şekilde ikna edici olamadı ve arkadaşlar kusura bakmayın ama olması da mümkün değil. Birkaç sebeple mümkün değil ben size söyleyeyim. Bunlardan bir tanesi bu yasa ve bundan önce dün konuştuğumuz, görüştüğümüz yasa, esasında gerçekten yürütmenin ihtiyaç duyduğu ve bir an önce ekonomik olarak gerçekleşmesi gereken yasalar olduğu için Meclisimize getirilmiş durumda. Yoksa gerçekten birtakım sosyal problemlerin çözümü... Tabii ki onlar da vardır, olmadığını söyleyemem ama hepiniz açık ve net bir şekilde... Birbirimizi kandırmamıza gerek yok çünkü Türkiye ekonomisi zor durumda, paraya ihtiyacı var ve bu parayı bulması için de bu yasaların geçmesi gerekiyordu.

OHAL Yasası bence, benim kanaatim odur, bir tür kandırmaca olarak geçti. Yani OHAL kaldırıldı ama dün oylarımızla kabul ettiğimiz yasa, 1 no.lu yasa esas itibarıyla OHAL’in devamı olan bir yasa.

İkinci olarak, arkadaşlar, mesela bu 2 no.lu yasanın içindeki konular tek tek gündeme getirilmiş olsaydı yani gerçekten de konusu askerlik olan, konusu, uzmanlığı askerlik olan veya sağlık olan birileri ayrı ayrı bu yasaları gündemimize getirmiş olsaydı belki ikna edici olabilirdi yasama ve yürütme arasındaki ilişkilerle ilgili olarak ama öyle değil arkadaşlar. 2 no.lu yasa, bugün konuştuğumuz yasa, esas itibarıyla içinde 4-5 maddesi olan ve hepsinin de ekonomik sebepleri olan yasalar olarak gündeme geldi. Dolayısıyla da açıkçası buradan şöyle bir sonuca varmamız mümkün arkadaşlar: Eğer bizim Meclis olarak doğru bir adım atmak diye bir derdimiz varsa arkadaşlar, İç Tüzük’ü konuşulmamış bir sistem değişikliğinde inandırıcı olmanız da mümkün değil çünkü dün ve bugün konuştuğumuz yasalar esas itibarıyla yürütmenin talebi üzerine gelmiştir, yasamanın değil. Bunun altını çizmek istiyorum.

Bir başka soru daha sormak istiyorum bunları tamamlayıcı olmak üzere: Dün Sayın Cumhurbaşkanı bir konuşma yaptı grupta ve dedi ki… Biliyorsunuz, bu, yirmi sekiz, yirmi bir gün tartışması var ve bugün konuşacağız bunları ama Sayın Cumhurbaşkanı açık ve net bir şekilde şunu söyledi arkadaşlar, “Kesin olarak yirmi bir gün olacak.” dedi. Bu ne demektir? Bu, Cumhurbaşkanının iradesi Meclisin iradesinin üzerinde demektir arkadaşlar, başka bir anlamı yok bunun, evet. Dolayısıyla da arkadaşlar, konuya geçmeden önce şunun altını özellikle çizmek istiyorum: İnandırıcı değilsiniz, inandırıcı olamazsınız ve yasama ve yürütme arasındaki ilişkileri konuşmadan biz, Meclis olarak bu inandırıcılığı sağlamanız mümkün değil arkadaşlar. İç Tüzük meselesini halledememiş bir Meclis ne buradaki konuşmalarda ne Komisyondaki konuşmalarda ikna edici olamaz ve dolayısıyla da özellikle AK PARTİ Grubuna söylemek istiyorum ki bu konuda böyle bir eksiğiniz var arkadaşlar, inandırıcı değilsiniz. Gerekçeleriniz ne kadar ikna edici olmaya çalışsa da ikna edici olamıyor.

Evet, demin ifade ettiğim gibi, bu yasanın, 2 no.lu “bedelli askerlik” diye bildiğimiz yasanın içinde bazı konular var. Bunlardan bir tanesi mesela Kanal İstanbul -niçin oraya girdi, onu anlamamız mümkün değil- veya sağlık turizmi. “Sağlık turizmi” denilen şey nedir ve buraya niye girmiştir? Bunları Komisyonda Sayın Muş’a sorduk, o da cevaplar verdi ama söylediğim gibi herhangi bir şekilde ikna edici olamadı. Dolayısıyla da burada açık yüreklilikle kabul etmemiz lazım ki bu Meclis görevini yapmıyor arkadaşlar, görevini yapmıyor. Çünkü kendisinin nasıl bir fonksiyon icra etmesi gerektiği konusunda yani İç Tüzük konusunda açık ve net bir görüşe varmadan geçmişin teamülleriyle, geçmişte kalan birtakım İç Tüzük yorumlarıyla yürüyen bir Meclisle karşı karşıyayız. Bu, kabul edilebilir bir şey değildir arkadaşlar ve o sebeple de bu vesileyle bu konunun da altını çizmiş olayım.

Bedelli askerlikle ilgili olarak birkaç şey söylemek istiyorum. Biz zorunlu askerliğe karşıyız, o sebeple de bedelli askerlikle ilgili bir sıkıntımız yok, bedelli askerlik olabilir. Ama kabul edin ki bu askerlik meselesi… Yine, Sayın Muş’un verdiği rakamlardan giderek söyleyeceğim, 1 milyon 325 bin civarında bir potansiyel var bu yasadan yararlanmak isteyen dediniz galiba fakat biz de dedik ki: Arkadaşlar, bu 1 milyon 325 bin kişi homojen bir grup mudur? Yani aynı gelir grubundaki bir grup mudur bu insanlar? Hayır, öyle olma ihtimali yok. Bir yaklaşım olarak dedik ki: Türkiye İstatistik Kurumunun verilerinden yola çıkalım, bakalım, genç işsizlerin oranı olarak yüzde 20 ortalama alalım ve vuralım hesaba. 500 bin ise eğer kullanacak olanlar 100 bin kişi esasında işsiz arkadaşlar. Yani bu yasadan potansiyel olarak yararlanması mümkün ama bu parayı veremediği için bu potansiyeli kullanamayacak ve bunu kullanamadığından dolayı da işsiz kalmaya devam edecek. Arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun, Türkiye’de gelir dağılımı son derece bozuktur ve böyle bir ülkede bir düzenleme yapacağımız vakit gelir dağılımındaki farklılıkları dikkate alan bir yerden yapmamız lazımdır. Yoksa, açıkçası, bütün kötülüklerin anası esas itibarıyla gelir dağılımındaki bozukluklardır. Dolayısıyla da bizim önerimiz bu; özellikle, en azından işsiz gençlerimizden para alınmamasını veya alınacaksa da faizsiz kredi olarak verilmesini ve çeşitli dilimlere bölünerek verilmesini düşünmenizi ve yasa geçmeden önce de bu değişikliği yeniden gündeme getirmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Onun ötesinde, bu bedelli askerlikle ilgili olarak bizim ek olarak söyleyeceğimiz -tabii ki arkadaşlarımız da söyleyecek birazdan- konular var fakat sanırım burada kesmemde yarar var.

İki dakikam var, orada da şunları söylemek istiyorum: Arkadaşlar, deminki konuya döneceğim, gerçekten bu beni çok ilgilendiriyor. Yani ben Meclise yeni bir milletvekili olarak gelmiş durumdayım ve iki gündür ya da üç dört gündür şaşkınlık içindeyim. Yani biz buna “demokrasi” diyorsak eğer burada bir sorun var, böyle bir demokrasi olamaz. Yani şunu söyleyeyim size: Bakın, Çin Başkanı Xi tek adamdır ama o tek adamlığı ancak baskıyla sürdürmektedir tıpkı Rusya’daki Putin’in tavrı gibi ya da durumu gibi. Putin de tek adamdır ama baskıyla ancak ülkesini yönetebilmek durumdadır.

Arkadaşlar, dolayısıyla da -farkındasınız veya değilsiniz ama- Tayyip Erdoğan’ın yürüdüğü yol hem siyasette hem ekonomide merkezileşmeyi amaçlayan bir yoldur ve hepiniz şunu biliyorsunuz ki merkezileşme iyi bir şey değildir. Merkezileşme bir toplumu kırılgan hâle getirir ya da başka biçimde söyleyecek olursam, merkezileşme ancak ve ancak baskıyla sürdürülebilir tıpkı Çin Komünist Partisinin ve Rusya Devlet Başkanının durumu gibi.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ama yüzde 52,5 aldı. Onlarla nasıl mukayese ediyorsunuz, onu anlamadım da.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Yani mukayese kendiliğinden oluyor arkadaşım, tabii ki böyle bir mukayese yapılabilir.

Öyle diyorsunuz ama bakın, daha yasa çıkmadı. Yasada yirmi bir gün mü, yirmi sekiz gün mü tartışması yapılacak burada, bizim irademiz bu ama Sayın Cumhurbaşkanı “Kesinlikle yirmi bir gün olacak.” diyor. Biz bunu kabul etmek durumunda mıyız? Bu soruyu sizlere soruyorum.

İyi günler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurun Sayın Nuhoğlu.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben askerlikle ilgili konuşmayacağım. 9’uncu madde, Kanal İstanbul’la ilgili konuşacağım. Aslında bu Kanal İstanbul -bizim grup adına konuşan arkadaşımızın ifade ettiği gibi- böyle on dakikalarla falan anlatılacak bir konu değil, çok önemli bir konudur. Esasen bir proje değil bu. Proje nedir? Fizibilitesi yapılmış, uygulanabilir olduğu ispatlanmış çalışmalara proje denir. Bunun uygulanabilir olduğu ispatlanmış değildir. Fakat esasen “Niye yapılıyor?”dan başlamak lazım.

Bu AKP hükûmetleri geldiği günden beri ekonomik olarak sadece inşaata dayalı bir model benimsemişlerdir, bunun dışında hiçbir şey bilmezler. Hatta şu kadarını söyleyeyim: Evet, yollar, havaalanları, o köprüler falan ama spor kulübü olmayan şehirlerimize bile stadyum yaptılar. Ekonominin sürdürülebilir olduğunu göstermek için, sıcak olduğunu gösterebilmek için sadece inşaat, başka bir şey bilmezler. Zaten yapısal değişiklik de yapmadılar, yapamazlar.

Değerli arkadaşlar, bu Kanal İstanbul’u çok iyi anlamamız lazım. Her ne kadar Karadeniz’den Marmara’ya yeni bir su yolu açılıyor deniyorsa da Marmara Denizi’ni iyi bilmek zorundayız. Marmara Denizi’nde üstteki 25 metre -yani Marmara Denizi’nin yüzde 7’sidir- orada canlı hayat var, geriye kalan yüzde 93’ü hayat olmayan bir alandır. Akdeniz’in tuzlu suları gelir, altta birikir; Karadeniz’in temiz suları gelir, üstten gider ve o altta biriken organik maddeler zamanla üstteki temiz suyla birleşip oradaki canlı hayatı yani balıkçılığı ayakta tutar. Karadeniz Tuna, Dinyeper, Dinyester ve Don gibi büyük akarsuların; Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak, Çoruh gibi pek çok küçük nehrin aktığı, temiz suların aktığı ve balıkçılığın çok geliştiği bir ekonomik havzadır. Marmara da bu ekonomik havzanın bir kısmını muhafaza etmektedir.

Değerli arkadaşlar, uzun bir konudur ama ben size kısaca özetlemeye çalışacağım, niye önemli olduğunu söylemeye çalışacağım. Önce niye proje değildir? Böylesine önemli bir konuyu destekleyen bir bilim adamı gördünüz mü değerli arkadaşlar, bir üniversite gördünüz mü, bir meslek odası gördünüz mü? Bu konuyu enine boyuna inceledik biz arkadaşlarımızla. Burada isimlerini vererek zaman geçirmek istemiyorum ama konuyla ilgili teknik üniversitelerimiz, suyla ilgilenen üniversitelerimiz, başta inşaat mühendisleri odası olmak üzere meslek odaları bununla ilgili onlarca yayın yaptılar ama “Bu proje doğrudur.” diyen ciddi hiçbir yayın yoktur.

Şimdi, ben size bazılarını izah etmeye çalışacağım. Şayet yapılırsa Karadeniz’den gelen suların alt tabakaya yapacağı etkiyle meydana gelecek tetikleme önceleri balıkçılık açısından verimli bir ortamın gelişmesine yol açabilir ancak zaman içerisinde meydana gelecek organik yük alt tabakaya etki edecek ve oksijeni tüketecektir. Bu durumu tekrar değiştirmek mümkün değildir. Yeni koşullar oluştuğunda hidrojen sülfür konsantrasyonu hızla artacak ve her lodos sırasında atmosfere çıkacaktır. Hidrojen sülfür insanların tahammül edemeyeceği çürük yumurta kokusu demektir. Bu kokunun etkisiyle civardaki bütün yerleşim alanları yaşanmaz hâle gelecektir. Üst tabakada oluşan bozulmadan balıklar da etkilenecek ve Boğaz balıkların göç yolu olmaktan çıkacaktır. Karadeniz ile Akdeniz’in balıkları bir daha asla Marmara’ya gelmeyeceklerdir. Su döngüsü iklimin motorudur. Döngü bozulursa iklimin bütün dengeleri altüst olacaktır. Boğaz ile kanal arasında meydana gelecek yeni adadaki yer altı sularının yerini buraları besleyen Istranca dağlarının tatlı suları kesileceğinden deniz suları dolduracaktır. Trakya'nın da drenaj sistemi tümüyle etkileyecektir, gene oradaki yer altı suları da içme suyu vasfını kaybedecektir. Bölgede oluşacak çevre felaketi doğa tahribatına yol açacak, nadir olarak bulunan bazı bitki türleri yok olacaktır, göçmen kuşlar da maalesef bundan etkilenecektir. Karadeniz'in değişmeye başlayacak ekolojik yapısı balıkçılığı etkileyecek ve ekonomik bir sorun ortaya çıkacaktır. Bu durum Karadeniz'e kıyısı olan diğer 6 ülke tarafından nasıl karşılanacaktır, düşünülmüş müdür, planlanmış mıdır? O sebeple, uluslararası felakete ve sorunlara dönüşme potansiyeli vardır. Boğazlardaki çift yönlü akışın bilimsel olarak incelenmesi durumunda inanılması zor bir tabiat olayı bütün güzelliğiyle karşımıza çıkmaktadır. Bu, ancak ilahi bir düzenin göstergesi olabilir. İnsan eliyle bunu bozmaya hakkınız yoktur.

Değerli milletvekilleri, İstanbul’u bilenler, İstanbul Boğazı’nı bilenler; Kız Kulesi’nden itibaren Karadeniz’e doğru bir rampa vardır. Bunu inceleyenler bilir, incelemeyenlerin dikkatine sunuyorum, resmen orada rampa vardır, gemiler rampa çıkmaktadır. Kız Kulesi’nden Karadeniz'e doğru o rampa zaman zaman 70 santimetre ile 1 metre arasında Karadeniz'e doğru yükselmektedir. Bunu bozmaya kimsenin hakkı olmamalıdır. Burada Süveyş Kanalı’na, Panama’ya benzetenler oldu, hiçbir benzerlik yoktur. Karadeniz'in özelliklerini söyledim, Akdeniz’in özelliklerini biliyorsunuz, asla orayla benzetilemez, şeklen benzetilebilir. Ve bir de Montrö Antlaşması vardır. Montrö Antlaşması’na göre boğazlardan geçme hakkına sahip olan gemiler ücret ödeyerek o kanaldan geçmek istemeyecektir.

Değerli arkadaşlar, bu konu elbette çok önemli ve uzun ama ben zamana göre konuşmak istiyorum. Bu Kanal Projesi gerçekleşirse… Doğrudan doğruya -başında söylediğim gibi- bir ekonomik hayal peşinde koşuyorlar. O ekonomik hayal, kanalın etrafında oluşacak, TOKİ’nin düşündüğü, planladığı 135 milyar dolarlık bir rant vardır; bunun peşindeler. İkincisi; o kanalın üzerinden geçmesini planladıkları üç, beş köprü vardır, bunun peşindeler. Bunların hepsi de bu maddeye ilave edilmesi düşünülenler -Kanal İstanbul Projesi ve benzeri su yolları deniyor- ilave edildiği ve buradan geçip kanunlaştığı takdirde uygulamaya konulacaktır ve bunun sonucunda da büyük bir ekonomik tablo vardır. O tablo gerçekleşirse Türk milletinin geleceği sadece İstanbul değil çevre illeriyle beraber tehdit altında olacaktır. Onun için fizibilitesi tamamlanmamış, uygulanabilir olduğu ispatlanmamış, konuyla ilgili bilim adamlarının şiddetle karşı çıktığı Marmara Denizi civarındaki alanları yaşanmaz hâle getirecek olan bu hayalî projeye asla müsaade edilmemelidir. Gerçekleştirildiği takdirde yeni sistemin sonsuza kadar geriye dönüşü de yoktur. Karadeniz’i etkilemesinden dolayı uluslararası bir felakete yol açma ihtimali de bulunduğu için Kanal İstanbul Projesi gündeme alındı; kanunlaşmamalıdır, mutlaka bu Meclis bunu sağlamalıdır. Bu Meclisin elbette ki Türk milletine bir borcu vardır.

Ben hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır…

Buyurun Sayın Sındır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27’nci Yasama Dönemimizin birinci yasama yılında görüşmekte olduğumuz 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, bu söz konusu kanun teklifinin üzerinde söz aldığım bölüm içerisinde, bir torba yasa olarak değerlendirdiğimizde, özellikle askerlik ve bedelli askerlikle ilgili konuların bir kısmının yer aldığı ve sağlık turizmine yönelik sağlık kuruluşları arasında iş birliğini içeren ve sağlık çalışanlarının, özellikle tabip ve diş tabiplerinin maaşlarının ve emekli maaşlarının iyileştirilmesi konusu, ek ödeme, döner sermaye konusu ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin pilot açığıyla birlikte, son olarak, Kanal İstanbul'u içeren bazı maddeler söz konusu.

Konuşmama şu önermeyle başlamak istiyorum: Gerçekten bugün bu ülkede her şey yamalı bohça gibi gidiyor. Yürütmenin getirdiği kanunlar, teklifler, tasarılar, geçmişteki tasarılar, artık olmayan tasarılar ve artık, şimdi de, kanun teklifleriyle milletvekili arkadaşlarımızın getirmeye başladığı ve daha da önümüzdeki süreçte getireceği her şey. Şunu diyebiliriz aslında, bu Yüce Meclisin aslında çok da onurunu zedelememek adına söylemekten de kaçınıyorum ama: Bir tiyatro mu oynuyoruz biz? Bakın, ne demek istediğimi şu vurguyla daha iyi anlayacaksınız: Mesela komisyona teklif getiriliyor. Nasıl getiriliyor? İki milletvekili arkadaşımız bu bahsettiğim konuların dışında daha birçok konuyu bir torba yasa gibi herhâlde oturmuşlar, düşünmüşler, kafa kafaya vermişler, “Biz şu, şu, şu, şu kanunlarda şu değişiklikleri yapsak iyi olur.” demişler, teklifi getirmişler, belki görüşmüşler çeşitli kurum, kuruluşlarla; olabilir, bilemiyoruz. Yani yürütmeyle hiç ilgisi yok, yürütmenin getirdiği bir teklif değil, kanun tasarısı değil. Yürütme artık Meclis çatısı altında çalışmıyor, dışarıda. Tam bir kuvvetler ayrılığı var, değil mi? Ne güzel. Ne alakası var? Kendimizi kandırıyoruz değerli arkadaşlar, kendimizi kandırıyoruz. Az önce soru-cevap bölümünde soru yöneltti arkadaşlarımız. Hatta buradan bir AK PARTİ’li hanım arkadaşımız da soru yöneltti, yanıtını aldı mı merak ediyorum.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Alacaktı ama vakit yetmedi.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Alabildiniz mi ya da yanıtını kimden almayı bekliyorsunuz? Kimden almayı bekliyorsunuz değerli arkadaşlar? Soruyu yönelttiğimiz ve sorulara muhatap olarak kendini gören Komisyon Başkanımız bu sorulara yanıt veriyor. Ya, böyle bir şey olabilir mi? Yanıt vermeye çabalıyor, onun görevi değil, Komisyon Başkanı; yürütme adına yürütmenin yaptığı iş ve işlemlerden sorumlu da değil, böyle bir yetkisi de yok. Arkasında bir grup devletimizin bürokratı, komutanlarımız, sorumlular -hepsini saygıyla buradan selamlıyorum da- kimin arkasına oturuyorlar? Komisyon Başkanının. Neden? Komisyon Başkanı bu soruların muhatabı olmadığına göre ona destek, hizmet ve görüş bildirmek üzere mi oradalar?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Komisyonu niye küçümsüyorsun, Komisyon Başkanını?

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, kimseyi küçümsemiyorum. Siz…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Meclisi küçümsüyorsun sen, Meclisi küçümsüyorsun.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Ben burada bir sistemden bahsediyorum. Komisyon Başkanımızı asla küçümsemedim, sözümün hiçbir noktasında…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hayır, biz öyle anladık ama küçümsüyorsun Komisyonu.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sataşmadan söz almayacağım zaten, rahat ol.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen, hatibin sözünü kesmeyelim.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Hayır, hayır, bakın, değerli arkadaşlar, bir işi yaparken iyi yapalım, doğru yapalım, güzel yapalım, yaptığımız işin yani yasamanın kalitesi üst düzeyde olsun yani yürütmenin olmadığı ve muhatabın olmadığı bir yerde yürütmeye sorulan sorulara Komisyon Başkanı arkadaşımızın yanıt verme çabasını, gayretini saygıyla karşılıyorum ama görevi, yetkisi değil; demek istediğim budur. Onun için bunu…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yasayla ilgili soru sormak lazım bunun için.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Şimdi, kanun teklifi veren arkadaş aslında sorulan sorulara yanıt vermesi gereken ve bu soruları ve kanunu hazırlarken bunlarla ilgili görüş aldığı uzmanları arkasında, yanında bulundurup gelen sorulara yanıt vermek için onlarla görüşmesi… Yani, yasama… Böyle olmaz bu değerli arkadaşlar.

Şimdi, bakın, torba yasa… İki tane torba yasa geldi Komisyona; biri kaç maddeydi hatırlamıyorum şimdi, madde sayısı önümde. Biri şurada, diğeri burada. Biri Plan ve Bütçe dışında Millî Savunmaya tali Komisyon olarak gönderilmiş. Millî Savunma Komisyonu toplandı mı? Hayır. Plan ve Bütçeye geldi. Plan ve Bütçeye gelen diğeri burada. Bu gelen diğer kanun tasarısının, son iki gün içerisinde, e-maille Sayın Başkan tarafından hafta sonu bize iletilen tasarının toplam 8 maddesi var; 7’si şuradaki ilk gelen teklifin maddeleriyle noktası virgülüne varıncaya kadar bire bir, hatta yazı stiline, “bold”una, vesairesine falan varıncaya kadar aynı iki torba yasa. Birini Sayın Mehmet Muş ve Sayın Osman Aşkın Bak teklif etmişler, diğerini Sayın Hasan Turan.

Bilmiyorum, Sayın Hasan Turan burada mı? Burada yok, teklif veren arkadaşımız burada değil.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Az önce buradaydı.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Burada, burada.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Başka teklif hazırlıyormuş(!)

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Bu 8 maddelik ikinci teklifin içerisinde sadece Kanal İstanbul maddesi var diğerinin içinde olmayan. Peki, buradan neyi anlıyoruz? “Kanal İstanbul’la ilgili teklif ayrı bir teklif ve ayrı, ilgili komisyonlara gitmesin, Plan ve Bütçeden geçsin. İdare edelim, onu da aradan çıkaralım.” Bu doğru değil değerli arkadaşlar; bu yasama faaliyeti bir tiyatroya dönüşüyor böyle olunca. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, sürenin de büyük bir kısmında -ama çok önemli gördüğüm için- bunu vurguladım, yoksa bölüm üzerine görüşlerimi de kısaca vurgulayacağım.

Yani, yasamanın yürütmenin vesayeti altına girdiği… Daha biz Komisyonda görüşüyoruz, daha 1’inci madde Komisyonda görüşme hâlinde, onaylanmış yani Komisyondan da çıkmış değil; Sayın Mahir Ünal, AK PARTİ’nin MYK sözcülüğünü yapan arkadaşımız basın huzurunda bütün kanunla ilgili “Şöyle uygulanacak, böyle uygulanacak.” sanki bu kanun teklifi yasalaşmış gibi kesin hükümlerle açıklama yapıyor. Bu ne demektir? Sayın Cumhurbaşkanı, yasamanın nasıl yürütmenin vesayeti altına girdiğini gösteren çok somut bir örnektir. Burada biz daha görüşmemişiz. “Bu böyle olacak, şu şöyle olacak. Buradan asla vazgeçmeyeceğiz. Yirmi bir gün olacak. Bilmem şu olacak, bu olacak.” Bu da doğru değil değerli arkadaşlar.

Bütçe: Bakın, bütçeyi ilgilendiren bir sürü konu var. Soruyoruz: “Bütçe etki analizi yapılmış mıdır?” Yani bu askerlikle ilgili, sağlık çalışanlarıyla ilgili ki sağlık çalışanlarıyla ilgili ne yazık ki ne eczacı ne veteriner hekim ne diğer sağlık çalışanları, teknikerleri, teknisyenleri vesaire ne çevre sağlığı konusundaki çalışanlar dâhil… Bakın, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun sağlık hizmetleri sınıfına giren personelin içerisinde “Sağlık hizmetlerinde (Hayvan sağlığı dahil) mesleki eğitim görerek yetişmiş olan tabip, diş tabibi, eczacı, veteriner hekim gibi memurlar ile…” Devamı, devamı, devamı… Yani birçok çalışan var, bunların hiçbirisi… Yani sağlık sistemi bir bütünse, bu bütün bütünsellik içerisinde, sistemi bütünsellik içerisinde ele almak gerekiyorsa sadece sektörün, sadece bu hizmet alanının bir unsurunu iyileştirmekle hizmeti iyileştiremezsiniz. Hizmet bir bütündür, kendi içinde bir bütündür. Siz buna çomak sokup bir ayrıştırma yaparsanız bundan zarar gören sistem olur. Esas olan, bundan zarar gören, bu sistemin öznesi olan insan ve hayvan sağlığıyla ilgiliyse de hayvan olur. Bu kadar açık ve net söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, meslek kuruluşlarına sorulmadan, demokratik kitle örgütlerine, emek örgütlerine asla ve kata sorulmadan… Bu AK PARTİ hükûmetleri döneminde kimi zaman karşılaşıyorduk; bir bakanlık, örneğin Tarım Bakanlığı yıllar öncesinde bir kanun tasarısını taslak hâlindeyken “web” sayfasında sunup görüş soruyordu, hiç olmazsa oralarda bir şeyler yazıp çizip oda olarak, meslek kuruluşları olarak bildiriyorduk. Şu anda onları bırakın kimsenin haberi yok. Ha, bütçe etki analizi var mı? Yok. Kamu harcamalarına ne etki yaratıyor? Yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Kamuya ne geliri sağlayacak? Yok. Bütün bunları, konunun kalan diğer kısımlarını sizlerle daha sonra paylaşmak isterim ama belki de sizlere yönelttiğim bu sorular üzerine bulacağımız yanıtların ve bunlara üreteceğimiz çözümlerin Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu yüce Meclisin, bu kutsal çatının yasama faaliyetini en kaliteli, en üst düzeyde yapabilmesi adına çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sındır.

Sayın Bilgen, söz talebiniz…

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Mardin ilinin “Ömeryan köyleri” diye bilinen köylerinde orman yangını başlamış olduğuna ve büyük bir tehlikeye dönüşmeden müdahale edilmesi konusunda duyarlılık gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, bize biraz önce ulaşan bilgi; Mardin’in “Ömeryan köyleri” diye bilinen köylerde ciddi bir orman yangını tehlikesi var. Orman yangını başlamış durumda ama köylere, yerleşim yerlerine de ulaşmış; bize gönderilen videolar da bunu gösteriyor ve köylüler köylerden çıkıyorlar. Bu konuda arkadaşlarımız valiyle görüştüler ama valinin konudan haberi olmadığı yönünde bilgi geldi. “Çalılıklarda ateş yakıldığını” söylemiş.

Durum ciddi gözüküyor; daha büyük bir tehlikeye neden olmadan müdahale edilmesi, önlenmesi, engellenmesi konusunda bir duyarlılık gösterilmesini bekliyoruz. Evet, burada bir Hükûmet üyesi yok ama iktidar partisi temsilcilerinin en azından bu konuda Meclisi bilgilendirmesi ve acil müdahale konusunda duyarlılık göstermesini bekliyoruz.

Teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bir bilgi almak için çalışacağım.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2) ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, şimdi, şahısları adına Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu.

Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu yasa teklifi gündeme geldiği zaman, okuduğum zaman benim aklıma şu geldi, AK PARTİ hükûmetlerinin on altı yıllık özetini ifade eden üç kelime geldi. Tüm uygulamalarında aynı hâl vardı ve bu teklifte de aynı hâlle devam edildi. Bunlar; acelecilik, vitrinlere oynama ve rant sağlama. Buna bir de son zamanlarda saraydan sırtlanılarak getirilen torbaların aynen kabul edilmesi eklendi. Burada kaç gündür çok nitelikli -sadece bizim partimizin değil- muhalefet örnekleri sergilendi, çok vicdani örnekler sergilendi ancak AK PARTİ sıralarında zerre miktar bir hareket olmadı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok değiştirdik yapmayın Sayın Hatip, çok değiştirdik.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Ancak bunun ben yukarıdan emredilenin aynısını uygulama olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, maddelere gelirsek, bedelli maddesine geldiğimiz zaman, yıllardır ülkemizde hamaset ve militarizm üzerinden prim yapıp çağdaş usullere ve akla karşı çıkmak, zorunlu askerliği dayatmak, vicdani ret hakkını reddetmek bir âdet olmuştu, sıkışınca ve oy gerekince adaletsiz bir bedelli sistemi getirilmesi de bir âdet oldu. Şimdi, esasa gelelim, bunlar neden kaynaklanıyor? Hantal bir ordu yapısı var. İnsanlar, gençlerimiz askere gitmek istemiyor açık konuşalım. Evliliklerinin, işlerinin önünde bir engel görüyorlar çünkü bu hantal yapıyı modernize edebilmiş değiliz, zorunlu askerliği ortadan kaldırabilmiş değiliz, vicdani ret hakkını teslim etmiş durumda değiliz. Yıllardır vicdani ret hakkını talep edenler, bunun karşılığında kamusal hizmeti yaparak vicdani ret talep edenler, çekmedik işkence görmedi. Şimdi, insanlar askere gitmek istemedi, bir büyük sayı oluştu ve bunun üzerinden bir rant elde edilmeye çalışılıyor, popülist politikalar izleniyor.

Ben bedelliden elde edilecek kârdan çok daha fazla büyük bir kârı size hatırlatmak istiyorum: Türkiye’de Kürt meselesinin insan haklarına uygun bir şekilde çözülmemesinden kaynaklanan silahlı çatışmalara yıllardır harcanan para 800 milyar dolardır. Çünkü Türkiye’de insan haklarına dayanan bir anlayış yok maalesef ve Kürt meselesinde insani, adil ve eşitlikçi bir çözüm bulunmuyor, bunun için de silahlı çatışmalar devam ediyor.

Size bedeli askerlikten çok daha fazla kâr getirecek bir teklif sunuyorum: İnsan haklarına dönün diyorum. Kürt meselesinde adil ve eşitlikçi bir anlayışa dönün, 800 milyar dolar kayıp yerine, 8 trilyon dolar kâr elde edin diyorum, çok mantıklı bir teklif.

Sağlık meselesi: Ben de bir doktorum, yirmi sekiz yıllık hekimim. Sağlığın on altı yıllık AK PARTİ döneminde nasıl bir ranta çevrildiğini servislerimde, polikliniklerimde çok yakinen görmüş bir insanım ve buna karşı da mücadele etmiş bir insanım. Şehir hastanelerinde önceden garantili hasta sisteminin ranta hizmet ettiği apaçık ortada. Şimdi de bu iç politikadaki sağlık hezimetini biz dış ülkelere verdiğimiz hizmetle dış ülkelere karşı bir mahcubiyet olarak devam ettireceğiz sanırım.

Kanal İstanbul tabiatı mahvedecek bir projedir; bitkiyi, insanları, hayvanları mahvedecek bir projedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bundan bir an evvel vazgeçilmeli.

Yine, güya yasa dışı bahisleri yasalaştırarak bir gelir elde etme düşünülüyor ancak bu da devletin izbe köşelerdeki kumarı yasalaştırarak batırdığı ekonomiye çare bulması demektir.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, teşekkür ederim.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Hukuk devletini yok ettiğinizi biliyoruz ancak izbe köşelerdeki kumarlardan ekonomiye çare bulmanızı da kınıyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç anlamamışsınız maddeyi, böyle değil sayın hatip.

BAŞKAN – Şahsı adına Uşak Milletvekili İsmail Güneş.

Buyurun Sayın Güneş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2 sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifi hakkında konuşmadan önce AK PARTİ iktidarları döneminde sağlıkta yapılan değişim ve dönüşüm neticesinde nereden nereye geldiğimize bakmakta fayda vardır.

Koruyucu sağlık hizmetlerini ele aldığımızda, anne ölüm hızları yüz binde 64 iken bu, 2017 yılında yüz binde 14’e düşmüştür. Bebek ölüm hızı binde 40’lardan binde 9,4’lere düşmüştür. Doğumda yaşam süresi 2002 yılında 72,5 iken bu yıl 78’e çıkmıştır. Yine, yenidoğanda ortaya çıkabilecek hastalıkları tespit etme açısındaki oranımız yaklaşık yüzde 90 ila yüzde 99 civarlarındadır.

Acil sağlık hizmetlerine baktığımızda, ambulans sayımız 2002 yılında 2.900 iken bugün 4.923’e yükselmiştir. Yine, daha önceki yıllarda ülkemizde olmayan uçak ambulans ve yine deniz ambulans hizmetleri devreye girmiştir. Acil sağlık hizmetlerine ulaşım hem ücretsiz hâle gelmiştir hem de hızlı ve etkin hâle gelmiştir ve şehir merkezlerinde on-on beş dakika, yine kırsal kesimde de yirmi beş otuz dakikada hastaya ve hizmete ulaşılabilmektedir.

Ağız ve diş sağlığı yönünden de önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Kamuda hizmet veren diş hekimi sayımız 3 binlerden 9 binlere çıkmıştır. Yine, ağız ve diş sağlığı merkezlerimiz 14’ten 132’ye yükselmiştir. Ağız ve diş sağlığı hastanemiz 1’den 22’ye yükselmiştir.

Diğer taraftan, yataklı tedavi hizmetleri bakımından ülkemizde büyük değişim ve dönüşüm sağlanmış, hemen hemen tüm illerdeki hastanelerimiz yenilenmiştir.

Diğer taraftan, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla beş yıldızlı otel konforunda şehir hastaneleri kurulmaya başlanmıştır.

Diğer taraftan, 2002 yılında nitelikli yatak oranımız yüzde 6 iken -nitelikli yatak sayısı dediğimiz, tuvaleti, banyosu içinde olan, bir veya iki kişilik odalardan oluşan- bugün yatak oranımız yüzde 75’lere çıkmıştır. Yoğun bakım yatak sayımız 869’dan tam 16 bine yükselmiştir. En önemlisi de sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranımız yüzde 39,5’tan bugün yüzde 71,7’ye yükselmiştir. Bu hizmetlerde kalitenin ve memnuniyetin artışında Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, sayın bakanlarımızın, hükûmetlerimizin muhakkak ki büyük rolü vardır ama esas burada bu seviyeye ulaşmamızda en önemli fedakârlığı gösteren, bu hizmeti fedakârca ve özverili bir şekilde sunan sağlık çalışanlarımıza gerçekten de çok teşekkür etmemiz gerekmektedir.

Sağlık çalışanlarımız için ne yapsak azdır. Bu 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nde sağlık çalışanlarımızla ilgili bazı düzenlemeler bulunmaktadır. Bunlardan da en önemlisini ve sağlık çalışanlarımızın uzun süredir beklediği ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da vermiş olduğu sözü, bu kanun teklifini Meclisin kabul etmesiyle beraber inşallah yerine getirmiş olacağız.

Bu nedir arkadaşlar? Sağlık çalışanlarımıza üç yüz altmış gün çalışmalarına karşılık yaklaşık altmış günlük bir fiilî hizmet zammı öngörmekteyiz. Diğer taraftan, döner sermayeden verilen ve emekliliğe sayılan kısmın vergileri yine devlet tarafından ödenecektir. Diğer taraftan, ayrıyeten de diş tabiplerimizin emeklilik maaşlarına yaklaşık 1.500 lira ila 2 bin lira arasında bir zam öngörülmektedir.

Diğer taraftan, yıllık yaklaşık 800 bin civarında kişi ülkemize gelerek sağlık hizmeti almaktadır. Bunların bir standardizasyona kavuşturulması, sürdürülebilir olması ve gelecekte bunun daha rantabl hâle gelmesi için “Uluslararası Sağlık Hizmetleri (USHAŞ)” adında bir şirket kurularak bu şirket sayesinde, bu hizmeti verecek sektörler standardizasyona kavuşturulacak ve diğer taraftan da akredite olacak ve bu şirket ülkemizdeki sağlık hizmetlerinin dış ülkelere açılmasına da katkı verecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) – Ben bu kanun teklifinin lehinde olduğumu belirtir, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Güneş, teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, birinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.

Sayın Barut, buyurun.

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, aracılığınızla Gençlik ve Spor Bakanına seslenmek istiyorum.

Adana tarımdan sanayiye, kültürden sanata, sanattan spora her türlü sosyal yaşamın güçlü şekilde sürdüğü kentlerin başında yer almaktadır. Maalesef, kamu yatırımlarından Adana istediği ve hak ettiği payı bir türlü alamamaktadır. Adana’da yapımı yılan hikâyesine dönen bir şehir stadyumu sorunumuz bulunmaktadır. Liglerin başlamasına az bir süre kala, maalesef, Adana’da stadyumla ilgili net ve somut bir gelişme söz konusu değildir. Önüne gelen her yetkili ve Adana’ya gelen her yetkili bu konu gündeme getirildiğinde “Hemen açıyoruz, sezona yetiştiriyoruz.” diyor ama bir türlü somut adım atılmıyor.

Sayın Bakan, Adanalı hemşehrilerimize ve spora gönül veren milyonların beklediği haberi verecek misiniz, bu stadyum ne zaman açılacak ve neden açılmıyor? Stadyumun akıbetini merak ediyoruz, bu konuda bize ve kamuoyuna bir bilgilendirmede bulunacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yine birbirinden bağımsız, ilgisiz, farklı alanlarda her biri ayrıntılı hazırlık gerektiren ve birçok farklı bakanlığı ilgilendiren işte savunma, sağlık, spor, eğitim, hazine ve aceleyle hazırlanmış bir torba yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Teklif sahiplerinin dahi çok hâkim olmadıklarını görüyoruz Sayın Başkan.

Ben iki soru sormak istiyorum size Sayın Komisyon Başkanı: Yurt dışında yüksek lisans, doktora, özellikle TÜBİTAK devlet bursuyla eğitim çalışması yapan ve bedelli askerlik için başvuru yapanlar için süreç nasıl olacak? Yirmi bir gün zorunlu süre eğitimlerinin kesintiye uğramasına sebep olacak. Bu konuda bir planlama yapıldı mı?

İkinci sorum: Bedelli askerlik düzenlemesi 5,5 milyonluk bir birikimi azaltmak amacıyla 31/12/1993 ve öncesi doğumlular için geçerli. Ancak bu tarih belirlenirken bu birikimin demografik yapısı yapıldı mı? 31/12/1994 ve öncesi doğumluları kapsarsa Millî Savunma Bakanlığı açısından bu birikimi azaltma noktasında nasıl bir sakıncası vardır?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Beko…

KANİ BEKO (İzmir) – 8/9/1999 tarihinden önce sigortalı olanların emeklilik şartları arasında yaş kriteri bulunmamaktayken yapılan bir düzenlemeye bu kriterin eklenmesiyle bazı yurttaşlarımızın emeklilik hakları ortadan kaldırılmıştır. Böylesi bir düzenlemeyle getirilen yaş şartı nedeniyle emekli olamayan yurttaşlarımıza dönük bu haksız uygulamaya son vererek emeklilikte yaşa takılanlar olarak bilinen yurttaşlarımızın emeklilik haklarının kazanılması konusunda bir düzenleme yapılmasının gerekli ve önemli olduğu kanaatindeyim. Bu durumda Meclis tatile girmeden yasalaşması öncelikle tercihimizdir. Ancak düzenlemenin yetişmemesi durumu söz konusu olursa 1 Ekim tarihinde Meclisin açılmasının ardından ilk olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özel…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Evet Sayın Başkanım, toplumumuzun çok değişik kesimlerinin beklentilerine cevap olacak bu yasa teklifini sunmuş olan milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Ayrıca, Komisyon da çok güzel bir rapor ve metin hazırlamış, onlara da ayrıca teşekkür ediyorum.

Vasıtanızla iki soru sormak istiyorum. Birincisi, şehit yakınlarına ve gazilerimize yapılan düzenlemeler nelerdir? İkincisi de, sağlık sektörüne yönelik yapılan düzenlemeler sağlık sistemimizi ticarileştirmekte midir? Bu konuyu da bir açıklığa kavuşturursanız memnun olurum.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kanal İstanbul’u yapmak için torba yasa getiriyorsunuz. Nedir bu doğadan, çevreden istediğiniz? Nedir bu vahşi kapitalizme olan düşkünlüğünüz? Neden doğayı korumayı, toprağı yeşillendirmeyi, beton yerine parklar yapmayı düşünmüyor musunuz? İnşaat aşkınız, betona düşkünlüğünüz Türkiye’nin her yerini yaşanmaz hâle getirdi. Farkında mısınız Anadolu boşalıyor, kırsal boşalıyor. Kanal İstanbul için para bulamıyorsunuz, “Yapmayacağız, doğa için sakıncalıymış.” demiyorsunuz, yine rant sağlamak için yap-işlet-devret sistemine başvuruyorsunuz. Yani nasıl kamyoncu esnafını zorla üçüncü köprüden geçirip maliyetleri artırıyorsunuz, Kanal İstanbul da böyle olacak. İstanbul çölleşecekmiş, Trakya çölleşecekmiş, doğa yok olacakmış, kuşlar bile İstanbul’u terk edecekmiş umurunuzda bile değil.

BAŞKAN – Sayın Erdoğan…

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Sayın Başkanım, ülkemizin hem hekimlerinin bilgi ve deneyimleri açısından hem de sunulan sağlık hizmetlerinde -ki bunun içinde ameliyatlardan tutun da sonrasında sunulan her tür sağlık hizmetlerine kadar- ne kadar ileri seviyede olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama çevremize baktığımızda, çevre ülkelerden, özellikle Arap ülkelerinden Avrupa’ya, hatta Amerika’ya tedavi için giden birçok hasta olduğuna bizzat kendimiz tanıklık etmişizdir. Bunun örneği Cincinnati Çocuk Hastanesi, dünyanın en iyi hastanelerinden biri. Yıllık hasta ziyaretlerinin yüzde 70 ve yüzde 80 oranını Birleşik Arap Emirlikleri’nden sağladığını kendim bizzat gözlemleyip öğrendim. Kurulacak olan USHAŞ yani Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi ülkemizin bu kulvarda yani sağlık turizminde büyük pay alan bu ülkelerle yarışmasına ne gibi katkı sağlayacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim.

1) Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları şans oyunlarının arttığı dönem oldu. Yasa dışı şans oyunlarını önlemek bahanesiyle yine dolaylı kumarı teşvik edici bir düzenleme yapılıyor. “Faizi düşüreceğim.” derken dolaylı kumar olarak görülen şans oyunlarıyla ekonomi için umut mu sağlanmak isteniyor?

2) Veteriner hekimler neden sağlık mensuplarına tanınan haklardan mahrum bırakılmıştır?

3) Bedelli yirmi bir gün askerlik neden zorlanmaktadır, kaldırılmamaktadır? Bu süreden ne fayda umulmaktadır? Yemek temini, kıyafet, yatak ve benzerleri için bu sürede yapılacak harcama tutarı hesaplanmış mıdır? Yirmi bir günde askerlik öğreniliyorsa uzun süreli askerlik neden kısaltılmamaktadır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı içinde sağlık çalışanlarının emeklilik haklarıyla ilgili düzenlemeyi olumlu karşılamakla birlikte birtakım eşitsizlikleri de birlikte getirdiğini belirtmek istiyorum. Şöyle ki: Özellikle hekimler arasında Emekli Sandığından emekli olan hekim ile BAĞ-KUR ve SSK’den emekli olan hekimleri birbirinden ayırt etmektedir. Bu yasa tasarı sadece Emekli Sandığından emekli olan hekimleri kapsamaktadır, BAĞ-KUR ve SSK’den emekli olan hekimleri yasa dışında bırakmıştır. Bu, eşitlik ilkesine aykırıdır.

Diğer bir eşitsizlik ise çalışan hekimlere bu hak verilmemektedir, başka hiçbir meslekte yoktur. Örneğin, bir hâkim emekli olduktan sonra avukatlık mesleğini yaparken hem emekli maaşını almakta hem de avukatlık hizmetini yerine getirmektedir. Burada da yine bir eşitsizlik vardır.

Diğer bir eşitsizlik ise, bir hekim olarak şunu belirtmek istiyorum ki: Sağlık çalışması bir ekip çalışmasıdır. Siz sadece hekimleri ayrı bir yerde tutar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kılıç… Yok.

Sayın Bankoğlu…

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Amasra’nın Tarlaağzı köyünde Hattat Holdinge ait madende HEMA kuyuları maden çıkarma işini yapan Denfa taşeron şirketinde çalışan 50 işçi aylardır maaşlarının ödenmemesi sebebiyle iş görme edimini yerine getirmeme kararı almış ve bu kararlarından dolayı 29 Haziran 2018 tarihinde işten çıkarılmışlardır. O günden beri, yani yaklaşık bir aydır şirket önünde çadır kurarak eylemde olan ve ancak günler sonra arabulucu vasıtasıyla söz konusu şirketle görüşme imkânı bulabilen işçiler daha önceki döneme ait maaşlarının ödenerek sigorta primlerinin yatırılmasını, yasal hakları olan ihbar tazminatlarının ödenmesini ve şu aşamada hiçbir gelirleri bulunmadığı için işsizlik maaşından faydalanmayı talep etmektedir. Her ne kadar bu taleplerin söz konusu şirket tarafından kabul edileceği ilk olarak belirtilmişse de daha sonra geri adım atılmış ve işçiler mağdur edilmiştir. Bu vahim mağduriyeti sayın Genel Kurulumuzun dikkatlerine sunarken “Taşerona hayır.” dediğimizi bir kez daha söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, Komisyon adına Komisyon Başkanına söz veriyorum.

Buyurun Sayın Başkan.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Öncelikle, sağlıkla ilgili olan sorulara cevap vermek istiyorum: Bu teklifte geçen ibare “uluslararası sağlık hizmetleri”dir, “sağlık turizmi” ifadesiyse kamuoyunun bulduğu bir ifadedir. Bildiğiniz gibi, alanında çok iyi, dünya çapında tanınan hekimlerimiz var. Bu hekimlerimize yabancı ülkelerden hastalar gelebilecek, tedavi olabilecek ve bu tedavi kapsamında elde edilen gelirin yarısına kadar yakını da ilgili hekime aktarılacaktır. Bu sistemin benzerinin diğer ülkelerde, Katar, Hindistan ve diğer ülkelerde de uygulandığını görüyoruz. Burada altyapısını oluşturuyoruz.

Türkiye'de baktığımızda, sadece 2017 yılında 400 bin yabancı hastanın Türkiye'de gelip tedavi olduğunu görüyoruz. Uluslararası sağlık hizmetleri hakikaten çok büyük bir alan. Buradan, bu pastadan Türkiye'nin de büyük ölçüde pay alması adına bu önemli düzenlemeler hayata geçirilmekte. 2008 yılında 74 bin, 2009’da 92 bin, 2010’da 110 bin, 2012’de 262 bin, 2013’te 409 bin, 2014’te 496 bine çıkan ama sonrasında, işte, 15 Temmuz ve onun etkileriyle 350 binlere kadar inen ama tekrar 2017 yılında 413 bine çıkan bir rakam görüyoruz, hasta sayısı. Bu önümüzdeki süreçte bu sayı çok daha ilerleyecektir ve artacaktır.

Ayrıca, “USHAŞ ne getirecek?” Uluslararası sağlık hizmetleri alanında, işte, Türkiye'de sunulan hizmetlerin tanıtımını yapmak, kamu ve özel sektörün sağlık hizmetlerine yönelik faaliyetlerinin desteklenmesi, koordine edilmesi, uluslararası sağlık hizmetlerine ilişkin stratejilerin ve hizmet standartlarının ve akreditasyon kriterlerinin belirlenmesi noktasında önemli bir görev üstlenmiş olacak.

Ayrıca, ticarileşip ticarileşmediğine ilişkin bir soru geldi. Bunu kabul edebilmek mümkün değil. AK PARTİ iktidarlarıyla beraber, sağlıkta dönüşüm neticesinde, sağlık alanında Türkiye'nin dünyanın en ileri ülkelerinden biri hâline geldiği açıktır. Bu, en basit ifadeyle, 500 bin civarında olan sağlık çalışanına, AK PARTİ iktidarları döneminde bir 500 bin daha ilave edilerek bu sayı 1 milyona kadar taşınmıştır ama sadece yenilenen hastaneler, nitelikli yataklar değil, sağlık hizmetleri konusunda da çok ciddi ilerlemeler sağlandı.

Ufak tefek örnekler vereceğim. İşte, yoğun bakım yatak sayısı sadece 870’ti bütün Türkiye'de, bugün 16 bine çıktı. Yani ticari kaygısı olan bir hükûmetin, bir yapının ya da Sağlık Bakanlığının bu yönde bir düzenleme yapması mümkün değil. 18 adet MR vardı, bugün 323. Koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan bütçe 3,5 kat artırılmış vaziyette. 112 acil yardım ambulansı sayısı 618’den bugün 5 bine kadar yükselmiş vaziyette. Hastane sayısı 774 iken bugün 865 ancak yatak sayısına baktığınızda ve nitelikli yatak sayısına baktığınızda, gelişmenin hakikaten son derece önemli olduğunu görüyoruz. 122 bine çıkan bir yatak sayısı var ama 12 bin olan nitelikli yatak sayısının çok daha yukarılara taşındığını görüyoruz. Özel sektörde yatak sayısı da 12 binden 43 binlere geldi, böyle baktığımızda bizim hükûmetlerimizin sağlık sektörüne vermiş olduğu önem ortada.

Sayın Özdemir, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin yurt dışındaki durumlarını sordu. Tabii ki buradaki usul ve esaslar Millî Savunma Bakanlığımız tarafından belirlenecektir, teklifte de o şekilde ve bu öğrencilerimizin de durumlarına uygun olarak bu yirmi bir günlük temel askerlik hizmetini yapmalarına imkân verecek şekilde bu düzenlemeler yapılacak ve hiçbir şekilde kendileri mağdur edilmeyeceklerdir.

Onun dışında “Bedelli askerlikte yaş neye göre belirlendi?” deniyor. Bu konu, teklif hazırlanırken ve Komisyon aşamasında da Millî Savunma Bakanlığıyla görüşülerek tamamen Millî Savunma Bakanlığının ihtiyaçları doğrultusunda planlanmıştır.

Burada şunu ifade etmek istiyorum: Az önceki soru kısmında vakit kalmadığı için cevaplayamadım ve konuşmalarda da ifade edildi. Bu bahis işiyle ilgili olarak Cumhurbaşkanınca oranların belirleneceğini ifade ettiler. Bu, tamamen yanlış bir ifadedir. Cumhurbaşkanı, oranları belirlemeyecek. Cumhurbaşkanlığı tarafından belirlenecek tek husus, Spor Toto Teşkilat Başkanlığına KDV iadesinin ne şekilde yapılacağına ve özel hesabının ne şekilde kullanılacağına ilişkin usul ve esaslardır. Teklifin 16’ncı maddesinde de Cumhurbaşkanınca oranların belirleneceğine ilişkin hiçbir ibare bulunmamaktadır.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Hükümleri kim yürütüyor?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bu maddeyle Cumhurbaşkanlığımıza sadece 15’inci maddede belirtilen usul ve esaslar belirlenene kadar ikramiye dağıtım oranlarında bir karışıklık olmaması için eski usulde devam etmesine imkân verecek ve karışıklıkların engellenmesine ilişkin yapılan bir düzenleme var. Dolayısıyla da Cumhurbaşkanlığının şans oyunlarının düzenlenmesiyle hiçbir ilgisi yoktur. Oranların yüzde 83’e yükseltilmesi de dâhil olmak üzere bahis oyunlarındaki tüm düzenleme ve denetleme yetkisi münhasıran Spor Toto Teşkilat Başkanlığına aittir. Bunun böyle olduğunu bile bile, çok net olarak bile bile, konuyu bağlamından saptırarak sanki Cumhurbaşkanı bu bahis oranlarını belirleyecekmiş gibi bir ifadeyle milleti yanıltma yönünde bir gayret sarf etmeyi ben sadece hakikaten üzülerek izliyorum. Hele hele Sayın Paylan gibi son derece tecrübeli bir milletvekilinin, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesinin ısrarla bu işin üzerinde bu şekilde durması milleti yanıltma gayretinden başka hiçbir şey değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Başkan.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sataştığımı düşünüyorsanız sataştım ama doğru olduğu için bunu sataşma kabul etmemeniz lazım.

Teşekkür ediyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, açıkça “Sataştım.” dedi zaten Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ne, nasıl oldu?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Zaten “Sataştım.” diyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Kendisi “Sataştım.” diyor zaten.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gerekçe söylesin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yok öyle bir sataşma ya!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Açıkça sataşma olmadı, doğru olduğu için sataşma kabul etmemeniz gerekir dedim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne dedi de sataştı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Yanlışını düzelttiğimi ifade ettim Sayın Başkan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Peki, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne dedi Sayın Başkan? Zabıtlara geçmesi lazım. Bilelim, sataşmasını bilelim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bülent Turan, siz zaten hemen ayağa kalkıp söz alma gereği duyuyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Turan, Komisyon Başkanı diyor ki: “Sataştım.”

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Konuşsun da zabıtlara geçsin ki bir daha söylemeyelim kızdığı şey neyse.

BAŞKAN – Buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Süreyya Sadi Bilgiç’in 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Süreyya Sadi Bilgiç de çok iyi biliyor ki… Bu kanunun, bu torba kanunun, bu çuval kanunun 21’inci maddesi ne diyor Sayın Süreyya Sadi Bilgiç? “Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.” diyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hiçbir alakası yok.

GARO PAYLAN (Devamla) – 5 maddesi de kumarla ilgili maddeler...

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Siz yürürlük maddesinin ne anlama geldiğini bilecek kadar tecrübelisiniz.

GARO PAYLAN (Devamla) – ...ve içinde de bu kumarla ilgili maddelerin usul ve esaslarını Cumhurbaşkanı belirler diyor. Bitiminde de “Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.” diyor. Yani her şeyi saraya bağladınız, Spor Totoyu, 6’lı ganyanı, bütün ganyanları da Cumhurbaşkanına bağladınız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Öyle bir şey yok! Çarpıtma, Spor Toto, Gençlik ve Spor Bakanlığının ilgili kuruluşudur.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ya muhafazakâr olduğunu ve kumarın haram olduğunu düşünen bir Cumhurbaşkanına siz niye Spor Totoyu, 6’lı ganyanı bağlıyorsunuz arkadaş, neden? (HDP sıralarından alkışlar) Bu hak mıdır?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Çarpıtıyorsunuz.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, Cumhurbaşkanına her şeyi bağlarsanız, kumarı da bağlamış olursunuz, 6’lı ganyanı da Spor Totoyu da ve “Bu kanun hükümlerini de Sayın Recep Tayyip Erdoğan yürütür.” diye yasa çıkarıyorsunuz arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) - Yeni fetva, yeni fetva bunlar. Haramlar helal oldu.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hiçbir alakası yok, yanlış bilgi veriyorsun.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Yani yasa dışı bahsin ortadan kaldırılmasına ilişkin yapılan düzenleme sizi niye rahatsız ediyor?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Cumhurbaşkanı mı düzenleyecek bunu?

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bunun altında acaba ne var, bakmak lazım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Bağımsız bir kurum yaratın biz de onu destekleyelim.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, karşılıklı konuşmayın.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2) ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)

BAŞKAN - Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Değerli arkadaşlar, 1’inci madde üzerinde 2 değişiklik önergesi var, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE I- 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her erkek, işbu kanun mucibince askerlik görevini yapmayı ret etme hakkına sahiptir. İstediği takdirde ise askerlik yapma görevi yerine 6 ay süreyle Sosyal Hizmetlerde çalışır.”

"Oturma veya çalışma iznine sahip olarak işçi, işveren sıfatıyla veya bir meslek ya da sanatı icra ederek, yurt içinde geçirilen süreler hariç olmak üzere, toplam en az bir yıl süre ile fiilen yabancı ülkelerde bulunan bu Kanun ile 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanununa tabi yükümlüler, durumlarını ispata yarayan belgelerle birlikte bağlı bulundukları Türk konsoloslukları aracılığı ile askerlik şubelerine başvurmaları, 200 avro veya karşılığı kadar yönetmelikte belirtilecek yabancı ülke parasını başvuru tarihinde defaten ödemeleri hâlinde muvazzaf askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılırlar. "

     Rıdvan Turan                     Adnan Selçuk Mızraklı                 Mahmut Toğrul

         Mersin                                 Diyarbakır                                 Gaziantep

       Erkan Baş                              Kemal Peköz                 Hakkı Saruhan Oluç

        İstanbul                                    Adana                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç.

Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saygıyla selamlıyorum.

Önce şu yirmi bir gün meselesinden başlamak istiyorum. Şimdi, bakın, burada çeşitli defalar dile getirildi Meclisin iradesinin çiğnenmesi, yasamanın bağımsızlığının, kuvvetler ayrılığının çiğnenmesi, Cumhurbaşkanının bu konuda önceden söz söylemiş olması filan. Bunların hepsini bir kenara bırakalım, bunlar yani söylenenler doğru şeyler ama onun üzerinde durmayacağım, tek örnek bu değil. Şimdi, bakın, şurada bir tane gizli oylama yapsak, kutulara atsak “Yirmi bir gün olsun mu, olmasın mı?” diye; ben eminim, şu hazırunun büyük bir çoğunluğu “Yirmi bir gün olmasın.” diyecektir. Çünkü yirmi bir günün hiçbir anlamı yok, sizler, biliyorsunuz hepiniz bunun hiçbir anlamı olmadığını. Yani eskiden patates soydurulur, fasulye kırdırılırdı, şimdi onlar da yok; mıntıka temizliğini bile anlatamazsınız yirmi bir günde, ne teorisi ne pratiği. Hiç böyle bir şey yok. Yani bu yirmi bir gün sadece bir şeyleri kurtarmak için oraya konulmuş bir madde ve 100 binlerce genç insanımızı mağdur edecek bir konu. Bu yirmi bir günden vazgeçilmesi gerekiyor. Vazgeçilmezse de herkes bilmeli ki yirmi bir gün, Cumhurbaşkanının talebiyle özel olarak saptanmış bir zamandır, başka hiçbir şey değildir.

Şimdi, bakın, bugün Sayın Cumhurbaşkanı konuşma yapmış Güney Afrika’ya giderken, diyor ki: “Batı ülkelerinde askerlik için personel bulunamadığı bir dönemde biz yığılmaları önlemek için sürekli bedelli askerlik kanunu çıkarmak zorunda kalıyoruz.” E, biraz evvel sizin temsilciniz konuşma yaptı burada, dedi ki: “Yoklama kaçağı ve bakaya yüzünden 1 milyon 324 bin kişi bu durumda.” Şimdi, yoklama ve bakaya kaçağı mı yoksa millet, illa askere gidelim diye sıraya girdi de alacak yer bulamıyoruz, bu işi böyle halledelim mi? Hangisi doğru? Aranızda anlaşamamışsınız. Neden? Çünkü rahat değilsiniz bu konuda.

Bakın, Cumhurbaşkanı yine bugün aynı konuşmasında şöyle bir şey söylüyor, diyor ki: “Bu durum askerlik meselesini yeni ve daha köklü bir anlayışla ele almamız gerektiğini gösteriyor.” Evet, doğru söylüyor. Biz de size bir şey öneriyoruz ve bu yeni değil, yıllardır bunu söylüyoruz. Bu nedir? Şimdi, “vicdani ret” adı altında konuşuluyor, siz belli ki bu ret meselesine takıyorsunuz, onu bir kenara koyalım, ret meselesini bırakalım, çeviridir nihayetinde, Türkçeye çevrilmiştir bu böyle. Mesele, bir vicdani hizmet meselesidir, vicdani hizmet. Bunun yolu nedir? İnsanlar askerlik yapmak istemedikleri zaman bu tür yığılmaların da önüne geçmek için kamu hizmeti, sosyal hizmet yapmak diye bir şey vardır. Üstelik, bu bizim üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’nin ve görüşmelerini sürdürdüğümüz Avrupa Birliği ülkelerinin içinde de hepsinde geçerli olan bir şeydir, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuda kararları vardır. Eline silah almak istemeyen insanlar zorunlu askerlik yerine toplumun ihtiyaçları doğrultusunda kamu hizmeti, sosyal hizmet verirler. Bundan daha iyi bir şey olabilir mi? Vicdani bir durum yani bu. İşte, bu tür yığılmaları önlemek için yapısal önlemlerden bir tanesi budur, vicdani ret hakkı diye konuşulan mesele budur aslında. Tanımını bir kenara bırakalım, bunun neresine itiraz ediyorsunuz? Neden bu konu tartışılır bir konu olmuyor? Bunların hepsi yapılabilir. Yıllarca insanlar yoklama kaçağı ve bakaya durumuna düşmek yerine topluma gayet faydalı bir iş yapıyor olurlar. Kendilerinin de vicdanı rahat olur, herkesin de memnun kalacağı bir sonuç ortaya çıkar ama tartışılamıyor bu. Neden tartışılamıyor? Bunu tartışacaksınız, eninde sonunda buraya gelinecek. Yani ya sizin ilişkilerinizin olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarında olan konuyu “Hayır, biz bunu asla, ömür boyu değerlendirmeyeceğiz.” deyip bir kenara koyacaksınız ya da başka isimler altında bunu oturacağız, bu tür toplumsal ve siyasal sorunlar hâline gelmiş konuları tartışarak çözüm yolunu bulacağız. Vicdani ret meselesi olursa, bu hizmet sağlanırsa ne yığılma olur ne mali yük yaratılır. Büyük bir eşitsizlik 15 bin lira. İnsanlar arabasını mı satsa, evini mi satsa, çocuğu nasıl bu parayı ödeyecek diye uğraşıp duruyorlar. Yani bu eşitsizlikleri, bu adaletsizleri ortadan kaldıracak da bir çözümdür aynı zamanda bu. Dolayısıyla yapılabilecek en doğru iş bu konuda adım atmaktır, bu konuyu tartışmaktır. Eğer önümüzdeki dönem bu konuyu ele almak ve çözümler üretmek isteniyorsa, eğer yeniden yığılmalarla karşı karşıya kalınmak istenmiyorsa mutlaka değerlendirilmesi gereken en önemli adımlardan bir tanesi vicdani ret meselesidir.

Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için. (HPD sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Cavit Arı                               Bülent Kuşoğlu                  Mehmet Bekaroğlu

       Antalya                                     Ankara                                     İstanbul

Süleyman Girgin                       Kamil Okyay Sındır         Emine Gülizar Emecan

        Muğla                                        İzmir                                      İstanbul

Abdüllatif Şener

        Konya

MADDE 1- 21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Oturma veya çalışma iznine sahip olarak işçi, işveren sıfatıyla veya bir meslek ya da sanatı icra ederek, yurt içinde geçirilen süreler hariç olmak üzere, toplam en az üç yıl süre ile fiilen yabancı ülkelerde bulunan bu Kanun ile 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanununa tabi yükümlüler, durumlarını ispata yarayan belgelerle birlikte bağlı bulundukları Türk konsoloslukları aracılığı ile askerlik şubelerine başvurmaları, 2.000 avro veya karşılığı kadar yönetmelikte belirtilecek yabancı ülke parasını başvuru tarihinde defaten ödemeleri halinde yerine getirmiş sayılırlar

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak için söz isteyen Antalya Milletvekili Cavit Arı.

Buyurun Sayın Arı. (CHP sıralarından alkışlar)

CAVİT ARI (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; komşumuz Yunanistan’ın Atina şehri yakınlarında meydana gelen orman yangınında 80 ölü, yüzlerce yaralı var. Buradan öncelikle üzüntülerimi ve geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, acının, dili, dini, ırkı olmaz. Bu nedenle değerli arkadaşlar, neredeyse böyle bir acıyı dalgaya alanları, iyi olmuş gibi sevinenleri buradan kınıyorum. Diyorum ki: Acı duyabiliyorsan canlısın ancak başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın.

Değerli Meclis üyeleri, 1111 sayılı Askerlik Kanunu’nun ek 1’inci maddesinin birinci fıkrasında yapılmak istenen değişiklikle, yurt dışında oturma veya çalışma iznine sahip olarak işçi, işveren sıfatıyla üç yıl süreyle yabancı ülkelerde bulunan askerlik yükümlülüğüne tabi olanlar 2 bin euro bedel karşılığında uzaktan eğitim yöntemiyle askerliğini yapmış sayılmakta.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz sınırları içinde yaşayan ve bu kanun hükümlerinden yararlanması muhtemel 25-35 yaş grubu arası işsiz genç sayımız yaklaşık 1 milyon 100 bin civarında. Bilindiği üzere ülkemizde asgari ücret 1.600 TL. Şimdi, bir sonraki maddede, Türkiye’de yaşayan gençlerimizin bu bedelli askerlikten yararlanabilmesi için yirmi bir gün zorunlu eğitim ve bunun karşılığında da 15 bin TL ücret alınmaktayken yurt dışında yaşayan gençlerimizden -ki özellikle euro bazlı gelir elde etme ihtimali olan bu vatandaşlarımızdan- alınan 2 bin euroyla karşılaştırdığımızda burada bir eşitsizlik olduğu açıkça ortaya çıkmakta. Dolayısıyla burada 2 bedelliden yararlanma söz konusu olan durumda ücretlerde bir dengeleme gerçekleştirilmesi ihtiyacı açıkça ortadadır. Kaldı ki biz öneri olarak yirmi bir günlük zorunlu hizmetin de yapılmaması gerektiğini öneriyoruz.

Değerli arkadaşlar, uzaktan eğitimin ne şekilde olacağı belli değil, içi boş bir öneri şeklinde sunuldu. Öncelikle içinin doldurulması ve hangi esasa göre böyle bir uzaktan eğitim sisteminin yapılacağının daha ciddi şekilde hazırlanıp Meclise sunulması gerekirdi. Tahmin ediyorum ki askerlik sistemimize ilk defa böyle bir sanal askerlik sistemi getirilmekte ve böylelikle de bir sanal askerlik sistemi Türkiye’ye kazandırılmakta. Bize göre, böyle hazırlıksız bir sistemin Türkiye’de uygulanacağına daha hazırlıklı, içi doldurulmuş önemli bir şekliyle sunulacak bir askerlik düzenlemesi yapılması gerekirdi. Bu nedenle biz uzaktan eğitim sisteminin de bu maddeden çıkarılmasını öneriyoruz.

Saygılarımı sunuyorum.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, önemli olduğunu belirttiği bir konuda Sayın Tokdemir’in yerinden bir söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Tokdemir.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Hatay ilinin Arsuz ilçesinde çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hatay’ımızın Arsuz ilçesinde çıkan orman yangını rüzgârın etkisiyle devam ediyor. Buradan hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Yangının kontrol altına alınması çalışmalarının devam ettiğine dair bilgileri orman bölge müdürlüğümüzden almama rağmen alevlerin ormanlık alanda bulunan evlere sıçramaması için ekiplerimizin daha yoğun bir çaba sarf ettiklerine inanarak daha hızlı, daha acil bir önlem almaları gerektiğini belirtiyorum.

Buradan tekrar hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. İnşallah can kaybımız olmadan önlemler alınır. Meydana gelen hasarların tespit edilmesi, mağduriyetlerin önlenmesi ve yaraların sarılması konusunda tedbirlerimizin alınması gereklidir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, birleşime yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.54

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 21.42

BAŞKAN : Başkan Vekili Mustafa ŞENTOP

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2) ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)

BAŞKAN - 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

2’nci madde üzerinde dört önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 2- 1111 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 55- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte her ne sebeple olursa olsun henüz fiilî askerlik hizmetine başlamamış ve 31 Aralık 1996 tarihinden (bu tarih dâhil) önce doğan 1076 sayılı Kanun ile bu Kanuna tabi yükümlüler; istekleri hâlinde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde askerlik şubelerine veya yurt dışı temsilciliklerine başvurmaları, mal varlığı olmayan işsizlerin ücret ödemeden, aylık 3 bin TL'ye kadar, brüt geliri olanların 5 bin TL, aylık 10 bin TL'ye kadar brüt geliri olanların 15 bin TL, aylık 10 bin TL'nin üzerinde geliri olanların 50 bin TL ödemeleri hâlinde askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılır.

Her ne sebeple olursa olsun daha önce bedelli veya dövizli askerlik hizmeti kapsamından çıkarılanlardan yaş şartını taşıyanlar, istekleri hâlinde birinci fıkra hükümlerinden yararlanırlar.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce sağlık sebebiyle haklarında verilen askerliğe elverişli olmadıklarına dair kararlardan dolayı askerlik hizmetinden muaf tutulanlar da istekleri hâlinde yaş şartı aranmaksızın ve temel askerlik eğitimine tabi olmaksızın birinci fıkra hükümlerinden yararlanırlar.

Bu uygulama kapsamında tahsil edilen tutarlar genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır. Yatırılan bu tutarlar karşılığı bilimsel araştırmalarda bulunmak üzere devlet üniversitelerine eşit oranda dağıtılır.

Bu madde hükümlerinden yararlanan yükümlüler hakkında saklı, yoklama kaçağı ve bakayadan dolayı idari ve adli soruşturma ve kovuşturma yapılmaz, başlatılmış olanlar sona erdirilir ve bu suçlara ilişkin kesinleşmiş idari para cezaları tahsil edilmez.

Bedelin ödenmesi ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Millî Savunma Bakanlığınca belirlenir.”

     Rıdvan Turan                     Adnan Selçuk Mızraklı                 Mahmut Toğrul

         Mersin                                 Diyarbakır                                 Gaziantep

     Kemal Peköz                              Erkan Baş                         Erol Katırcıoğlu

          Adana                                   İstanbul                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak için söz isteyen Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz.

Buyurun Sayın Kaçmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

27’nci Dönemde ilk defa bu Mecliste bulunuyorum, ancak çok üzücü bir durumla karşı karşıya olduğumu belirtmek istiyorum. Şöyle ki muhalefet partilerinin vicdani ve somut gerekçelerle öne sürdüğü önergeler bile ya da araştırma komisyonu önergeleri bile Meclis tarafından sayısal çoğunluk iktidar partisinde olduğu için hemen reddedilmekte; sayısal çoğunluk ellerinde bulunduğu için. Öncelikle bu durumun üzücü olduğunu belirtmek isterim. AKP iktidarı, bildiğimiz üzere, on altı yıldır iktidarda ve bu yasama döneminde de yine sayısal çoğunluk kendilerinde.

Bedelli askerlik konusu üzerinde ben özellikle konuşacağım. Yasama ciddiyetiyle bağdaşmayan yine torba yasayla ve Plan ve Bütçe Komisyonunun ihtisas alanına girmeyen birçok sayıda farklı düzenlemeyi içeren bir torba yasa şeklinde bu durumda getirmiştir. Ancak şunu belirtmek isteriz ki iktidar partisi, bir daha torba düzenleme yapmayacağına yönelik çeşitli düzeylerde yaptıkları açıklamalara rağmen torba yasa teklifleri getirmeye devam etmektedir. Bundan önceki torba yasalarda olduğu gibi, bu torba yasada da siyasi iktidar ülkedeki demokrasi, özgürlük, hukuk sorunlarına çözüm bulmaktan uzak kalmıştır. İktidar bu teklifle halkın cebinden çıkaracağı mali kaynaklarla hem ekonomideki kötü gidişatı engellemek hem de sermaye sınıfına kaynak aktarımı yapmak istemektedir.

Maddeler üzerinde birkaç konuya değinmek gerekirse, Türkiye'de AKP iktidarı askerleştirmeyi hem gençleri ideolojik tornadan geçirmek hem de toplumdaki militarizasyon düzeyini yüksek tutmak için kullanmaktadır. Fakat bunun yanı sıra AKP iktidarıyla birlikte bedelli askerlik ekonomik durum kötüye gittikçe başvurulan bir para kaynağı olarak kullanılmaya başlanmıştır.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yanlış anlamışsın, öyle değil.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Bülent Bey, aynı fakülteden mezunuz, çok da şey yapmayalım lütfen.

Söz konusu kanun teklifi komisyonda çoğunlukla bedelli askerlik maddesi üzerinden tartışılmaktadır. Bu maddeye göre 15 bin bedel, yirmi bir gün temel askerlik eğitimi, 25 yaş zorunluluğunun sağlanması durumunda bedelli askerlikten yararlanılabilmektedir. Ama biz bedelli askerlik konusunda eleştirilerimiz ve önerilerimiz olduğunu kademeli olarak daha önce de belirttik, şimdi de belirtmek istiyoruz. Öncelikle biz zorunlu askerliğin kaldırılmasını savunuyoruz. Zorunlu askerlik siyasi iktidarlar tarafından toplumun militarize edilmesinin araçlarından biri olarak kullanılmaktadır. Zorunlu askerlik, gençlerin sosyal ve ekonomik yaşamdan uzaklaşmasına neden olmaktadır.

Yine, vicdani ret hakkını savunuyoruz. Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler, AİHM kararları ve aynı zamanda inanç ve vicdan özgürlüğü hakkını söz konusu eden Türkiye Anayasası vicdani ret hakkının yasallaştırılmasını gerekli kılar. Eline silah almak istemeyen, militarizme karşı olan gençlerin zorunlu askerlik yapmama hakkının güvence altına alınması gerekir.

Mevcut düzenleme Anayasa’nın “eşitlik” ilkesine de aykırıdır. Bilindiği üzere, Türkiye’de, maalesef ki, gelir düzeyleri arasında büyük bir uçurum bulunmaktadır; bu bağlamda, Anayasa’daki “eşitlik” ilkesinin ihlal edilmemesi için herkesten geliri oranında askerlik bedeli alınması düzenlemesi gerekmektedir.

Yine, yirmi bir günlük temel askerî eğitim süresinin kanun teklifinden çıkarılması gerekmektedir ki ben, açıkçası, oylama sonucunu çok merak ediyorum çünkü Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı da yirmi sekiz günde “Yaylalar” türküsünün bile ezberlenemeyeceğini söyledi. Ama bugünkü oylama sonucunu merak ediyorum açıkçası, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri hangi yönde oy kullanacak?

Beşinci olarak da, yurttaşların, 15 bin TL bedel veya değişiklik yapılırsa başka bir ücret miktarını ödeyemiyorsa kamu yarına, “sosyal hizmetler” kapsamında makul sürelerde çalıştırılması gerektiğini düşünmekteyiz. Bedelli askerlikten yararlanmak isteyen kamu veya özel sektör çalışanlarının aylıksız ve ücretsiz izne ayrılması yerine ücretli izinli sayılması gerektiğini düşünmekteyiz.

Yine, buradan toplanacak kaynağın da nereye aktarılacağı konusunda kamuda bir muğlaklık var. Mademki gençlerle ilgili düzenleme ortaya konmaktadır, bu kadar genç işsizliğin ve genç yoksulluğun olduğu bir ülkede bu gelirin de gençlere yönelik değerlendirilmesi için bir hesapta toplanması gerektiğini düşünmekteyiz.

Buradan, konuşmamı da bitirirken, Yunanistan’daki yangın için geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Şu an Şırnak’ta Cudi Dağı’nda da yangın devam ediyor ama ilgililer hiçbir şekilde müdahale etmiyor. İskenderun’da da, birçok yerde de bu yangınlar devam ediyor. İlgilileri buradan gerekli müdahale için göreve davet ediyorum.

Teşekkürler, saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

         Özkan Yalım                          Cavit Arı                Emine Gülizar Emecan

              Uşak                                 Antalya                                     İstanbul

       Bülent Kuşoğlu                  Kamil Okyay Sındır               Mehmet Bekaroğlu

             Ankara                                 İzmir                                      İstanbul

       Süleyman Girgin                   Abdüllatif Şener

              Muğla                                 Konya

Madde 2 – 1111 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“Geçici Madde 55 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte her ne sebeple olursa olsun henüz fiilî askerlik hizmetine başlamamış ve 01.01.1994 tarihinden (bu tarih dâhil) önce doğan 1076 sayılı Kanun ile bu Kanuna tabi yükümlüler; istekleri hâlinde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde askerlik şubelerine veya yurt dışı temsilciliklerine başvurmaları, 15.000 Türk lirası veya Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz satış kuruna göre ödeme tarihindeki karşılığı kadar konvertibl yabancı ülke parasını defaten ödemeleri şartıyla askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılırlar.

Her ne sebeple olursa olsun daha önce bedelli veya dövizli askerlik hizmeti kapsamından çıkarılanlardan yaş şartını taşıyanlar, istekleri halinde birinci fıkra hükümlerinden yararlanırlar.

Bu madde hükümlerinden yararlananlar temel askerlik eğitimi süresince çalıştıkları iş yeri, kurum ve kuruluşlar tarafından aylıksız veya ücretsiz izinli sayılırlar. Bunların çalıştıkları yerlerden askerlik için görevlerinden ve işlerinden ayrılmaları dolayısıyla görevlerine son verilemez, iş akitleri fesh edilemez.

Bu uygulama kapsamında tahsil edilen tutarlar genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır. Yatırılan bu tutarların % 5'nin şehit aileleri dul ve yetimlerine harcanmak üzere Çalışma Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı bütçesine geriye kalan kısmının Savunma Sanayii Destekleme Fonuna aktarılmak üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesine ödenek eklemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir.

Bu madde hükümlerinden yararlanan yükümlüler hakkında saklı, yoklama kaçağı ve bakayadan dolayı idari ve adli soruşturma ve kovuşturma yapılmaz, başlatılmış olanlar sona erdirilir ve bu suçlara ilişkin kesinleşmiş idari para cezaları tahsil edilmez.

Bedelin ödenmesi ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Millî Savunma Bakanlığınca belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Uşak Milletvekili Özkan Yalım.

Buyurun Sayın Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Başkan, Değerli Divan, çok değerli çalışma arkadaşlarım ve de bizi izleyen tüm vatandaşlarımıza selam ve saygılarımı sunuyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Yunanistan’daki çok vahim olaydan dolayı tüm Yunan halkına geçmiş olsun diyorum ve biraz önce değerli milletvekili arkadaşımızın da söylediği Hatay’daki yangının da bir an önce söndürülmesi dileklerimle sözlerime başlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yaklaşık altı aydır çok sayıda vatandaşımızın, genç kardeşimizin askerlik sorunuyla ilgilenmekteyiz. İlk önce, bedelliyi destekliyoruz, bu konuda bir sıkıntı yok ancak eksiklikleri var. 2011 ve 2014 yılında şu anda Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan o zaman Başbakandı, kendisinin de AK PARTİ’nin Başbakanı olarak ve de Genel Başkanı olarak çıkardığı, o tarihlerde çıkardığı bedellilerde hiçbir gün, ne yirmi bir gün ne yirmi sekiz gün şartı yoktu yani temel eğitim şartı yoktu. Acaba ne oldu da bugün illa da yirmi sekiz günden sadece bir jest olsun diye yirmi bire düşürdü? Burada bir eksiklik var. Onun için, kesinlikle yirmi bir gün temel eğitimin kaldırılması taraftarı olduğumuzu özellikle belirtiyorum.

Bir taraftan, 94’lüleri de kapsaması gerektiği kanaatindeyiz. Neden? Şu anda tecildeki son yaş 94’lüler. Onun için 31/12/1994’lülerin de bedelli kapsamına alınmasını özellikle talep ediyoruz. Sizler biraz önce AK PARTİ grup başkan vekilleri tarafından aldığım bilgiye göre 1/1/1994’lüleri kapsayacağını özellikle belirttiniz. Neden? Çünkü bu konuşmamda vardı; özellikle kırsal kesimde yaşayan ailelerin ekim, kasım, aralık ayında doğan erkek çocuklarını Ocak 1’den itibaren, yılbaşından itibaren nüfusa kaydettirdiklerinden dolayı bu hatayı gideriyorsunuz ancak bu yetersiz. Kesinlikle 94 doğumluların da bedelli kapsamına alınması gerektiği kanaatindeyiz; tekrar altını çiziyorum, son tecil seneleri. Bundan sonra da Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına da artık bedellinin bitmesi, bir an önce de profesyonel askerliğe geçişin de altyapısının tamamlanması gerekiyor. Komutanlarımız da burada; bir an önce altyapısı tamamlanıp artık bedelli konusunun bu Meclise bir daha gelmemesi gerektiği ancak bu gelmeden önce de son kesim olan 1994’lüleri de kapsaması gerektiği kanaatindeyiz.

Peki, en hassas konumuz yirmi bir günlük temel eğitim. Bakın, değerli milletvekili arkadaşlarımız, özellikle iktidar partisi grup başkanı arkadaşlarımız; bir kere, yirmi bir gün giden kişilerden dolayı neler kaybedeceğiz? Bakın, Sosyal Güvenlik Kurumunun çok ciddi bir zararı söz konusu. Artı, gittiklerinden dolayı o kişilerin iş kaybı, özellikle özel sektördeki genç arkadaşlarımızın iş kaybı söz konusu. Eğer onlar işlerinden olursa büyük bir ihtimalle birçoğu ailesiyle, kendi özel hayatıyla da sıkıntılarla karşı karşıya gelecekler. Bunun yanında ekonominin ne durumda olduğunu sizler iyi biliyorsunuz. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’ndeki vatandaşlar bu ekonominin ne olduğunu çok iyi biliyor ve de iş kaybından dolayı da vatandaşlarımız son derece mağdur duruma geleceklerdir. Bu sebepten dolayı gelin -özellikle Doğan Bey, sizlere sesleniyorum- yirmi bir günlük temel eğitimi bir an önce kaldırın diyoruz, 94’lüleri de kapsayın, bu işi buradan kökünden çözelim; özellikle Cumhuriyet Halk Partisi adına kesinlikle destek vereceğimizin de sözünü veriyoruz.

Diğer bir taraftan değerli arkadaşlarımız, biliyorsunuz, konu bitmiyor, çok sayıda vatandaşımız… Özellikle bu konunun altını çizerek belirtmek istiyorum: Neden yirmi bir günde ısrar ediyor Cumhurbaşkanı? Bu benim kendi fikrim değil ancak gelen talepleri de biz halkın Meclisinde, milletin vekili olarak dile getirmek zorundayız. Bakın, bir tane firma var Konya’da, Ereğli Tekstil. Türk Silahlı Kuvvetlerinin elbise ihtiyacının yüzde 40’ını tek başına karşılıyor. İşte, bu firmanın yönetim kurulu benim dikkatimi çekti, sizlerle paylaşmak istiyorum. Yönetim Kurulu: Faruk Albayrak, Muzaffer Albayrak, Mesut Muhammed Albayrak. Takdiri yüce Türk milletine bırakıyorum. Bunu sosyal medyada birçok vatandaşımız, genç kardeşimiz gönderdi. Acaba yirmi bir gün temel mecburiyeti bir yerlere mi dayanıyor? Takdir sizlerin diyorum.

Son olarak, özellikle çok sayıda vatandaşımızın talebi üzerine EYT’liler yani emeklilikte yaşa takılanların, önümüzdeki günlerde de bunların sorunlarını bu Mecliste dile getirip onların da bir defaya mahsus bu sorunlarını gidermemiz gerekiyor.

Hepinize saygı, sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısını dikkate alalım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyelerimiz arasında görüş ayrılığı var, dolayısıyla elektronik oylama yapacağım.

Üç dakika süre veriyorum arkadaşlar.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu İle Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 2’nci maddesi ile 1111 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen geçici 55’inci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Abdul Ahat Andican                   Yavuz Ağıralioğlu                    İsmail Tatlıoğlu

        İstanbul                                  İstanbul                                      Bursa

    Durmuş Yılmaz                         Feridun Bahşi                          Hasan Subaşı

         Ankara                                   Antalya                                     Antalya

“Yurt dışında yüksek lisan ve doktora öğrenimi görenler de Millî Savunma Bakanlığınca verilecek uzaktan eğitim imkanından yararlandırılırlar.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu.

Buyurun Sayın Tatlıoğlu.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Esasında hiçbir partinin veya hiçbir milletvekili arkadaşımızın itiraz etmeyeceği bir konu üzerinde bir önergemiz var. Bunu daha önce AK PARTİ grup başkan vekili arkadaşımızla da konuştuk, arada Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekili arkadaşlarımızla da sohbetini ettik. Şimdi, bu bedelli askerlikte yurt dışında oturma izni olan ve/veya işçi veya işveren olarak çalışanlar yirmi bir günü Millî Savunma Bakanlığının düzenleyeceği uzaktan eğitimle alacaklar, yurt içinde olanlar bu yirmi bir günü yanaşık eğitim ve benzeri eğitimle yerinde alacaklar fiziki olarak. Ancak Türkiye'nin yurt dışında özel veya burslu, yüksek lisans veya doktora yapan 15.600 vatandaşı var, bunların orada oturma izni var ama onlar orada öğrenci olarak bulunuyorlar. Bunların önemli bir kısmı İngiltere’de, önemli bir kısmı Amerika’da, bir kısmı Kanada’da, bir kısmı Avustralya’da, bir kısmı Malezya’da, Rusya’da; dünyanın her yerine dağılmış öğrencilerimiz var. Bunların, mesela, bir Avustralya’dan gelmesi aşağı yukarı 3-4 bin dolar maliyetli, her birisi her sene gelme imkânına sahip değil. Burada bizim teklifimiz şudur: Bunların da yurt dışında yerleşik olan, yurt dışında oturma izni olan işçi veya işverenler gibi yirmi bir günlük eğitimi uzaktan alma imkânlarına sahip olmaları. Biz parti olarak şunu da teklif ettik AK PARTİ grup başkan vekili arkadaşımıza ve diğer arkadaşlarımıza: Gerekirse bunu siz önerge olarak getirin, biz kabul edelim. İnanın, bu 15.600 öğrencimizin Almanya’ya veya diğer yerlere çalışmak üzere veyahut da bir iş yapmak üzere giden vatandaşımızdan ne farkı olabilir? Burada bir mağduriyet söz konusudur, bu mağduriyetin giderilmesi, kendi insanımızın, yurt dışına bilim için giden insanımızın eşit haklara sahip olması gerekmektedir.

Hepinize saygılar sunarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle 1111 sayılı Kanun’a eklenen geçici 55’inci maddenin birinci fıkrasında yer alan “31 Aralık 1993” ibaresinin “1 Ocak 1994” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Fatih Şahin                             Bülent Turan              Mehmet Naci Bostancı

         Ankara                                 Çanakkale                                    Ankara

Mehmet Doğan Kubat                       Erhan Usta                  Abdul Ahat Andican

        İstanbul                                   Samsun                                     İstanbul

     Ramazan Can                      Fehmi Alpay Özalan             Jülide İskenderoğlu

        Kırıkkale                                   İzmir                                    Çanakkale

                                                Bayram Özçelik

                                                      Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe mi okutulacak?

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

1 Ocak 1994 tarihinden (bu tarih dâhil) önce doğanların madde hükmünden yararlanmaları amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Rıdvan Turan                          Mahmut Toğrul                             Erkan Baş

         Mersin                                  Gaziantep                                   İstanbul

     Kemal Peköz                     Adnan Selçuk Mızraklı                     Semra Güzel

          Adana                                  Diyarbakır                                Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel.

Buyurun Sayın Güzel. (HDP sıralarından alkışlar)

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi hakkında Halkların Demokratik Partisi grubum adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, torba yasa niteliğinde olan bu yasa teklifinin adı her ne kadar askerlikle ilgili olsa da sağlık alanına dair birçok olumsuz düzenleme de yasaya yerleştirilmiştir. Bundan önceki torba yasalarda olduğu gibi bu yasa tasarısında da iktidar ülkedeki demokrasi, hukuk, temel hak ve özgürlüklerdeki sorunlara toplumun her alanında giderek artan şiddete çözüm üretmek yerine kendi yanlış ekonomi politikalarının neden olduğu kötü gidişatı durdurmak niyetiyle halkların cebine göz dikmiştir. Bu tasarıda sağlık alanını piyasalaştıran ve sermayeye peşkeş çeken düzenlemeler var ama her gün yaşanan ve birçoğu ölümle sonuçlanan sağlık emekçilerine yönelik şiddet sorununun çözümüne dair tek bir düzenleme yok. Belli ki yasa tasarısı hazırlanırken sağlık alanında faaliyet yürüten emek ve meslek örgütlerinin görüş ve önerileri de dikkate alınmamıştır. Sağlıkta dönüşüm adı altında hayata geçirilen ve sağlık çalışanlarını köleleştiren, güvencesizleştiren ve itibarsızlaştıran uygulamalarla sağlık emekçileri gittikçe ağırlaşan iş yüküne, 7/24 esnek, kuralsız ve hatta altmış dört saate kadar uzayan mesailerle baskı altında çalışmaya maruz bırakılmışlardır. Beş dakikada bir verilen randevu sistemi sunulan sağlık hizmetinin niteliği açısından da kötü sonuçlar doğurmaktadır. Tüm bunların sonucunda bozuk bir sağlık sistemi, tedavi olamayan hastalar sağlık emekçilerine yönelmiş öfke ve şiddeti açığa çıkarmaktadır. İktidar temsilcileri sağlık emekçilerine yönelik artan şiddet olaylarını önleyici düzenleme ve tedbirleri hayata geçirmek yerine şiddeti normalleştirerek sağlık emekçilerini hedef hâline getirmiş ve sorunun asıl kaynağı olan kendi yanlış politikalarının üstünü örtmeye çalışmıştır.

Değerli arkadaşlar, söz konusu yasa teklifinin 3’üncü maddesinde yer alan sağlık turizmine dair düzenlemeler Türkiye’de zaten sorunlu ve yetersiz olan mevcut sağlık sistemi açısından son derece ciddi sakıncalar içermektedir. Söz konusu düzenlemeyle sağlık turizminden gelen döner sermaye ücretlerinin sadece hekimleri kapsıyor olması sağlık ve sosyal hizmet emekçileri arasında çalışma barışını bozacak uygulamalara neden olacak ve esnek, kuralsız çalışmayı daha da yaygın bir hâle getirecektir. Yeni bir düzenlemeyle çalışanlar üzerindeki mevcut performans baskısı artacaktır. Özellikle, hekimler sağlık turizminden gelen hastalara bakabilmek için konulan kotaları ve puanı doldurabilmek amacıyla çok fazla hasta bakmak ve işlem yapmak zorunda kalacaklardır. Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerinde çalışan hekim ve diş hekimlerinin özel sağlık kuruluşlarında çalışması yasakken bu düzenlemeyle sağlık turizmine dair hekimler verilecek yetki belgesiyle başka sağlık kurumlarında da çalışabilecekler. Bu çalışma şekli hekimlerin iş güvencesini de tamamen ortadan kaldıracaktır. Söz konusu çalışmada ortaya çıkan parasal değerin yarısına varan kısmının hizmeti sunan hekime verilmesi cazip bir teşvik unsuru hâline getirilmiştir. Normal çalışma içerisinde emeğin değerinin verilmesi yerine başka yerlerde fazla çalışmayla buna ulaşabilmesi yıpratıcı bir çalışma temposu yaratacaktır. Fazla mesaiye neden olacak bu çalışma şekli tıbbi hatalara da neden olabilecektir. Söz konusu düzenlemede yer alan sağlık turizminde hastanın bir süre sonra ülkesine dönmesi sebebiyle hekimle, sağlık kuruluşuyla bağının zayıflaması, erişimin güçleşmesi de dikkate alındığında hizmette ortaya çıkabilecek niteliksel zayıflığın telafisi oldukça zor olacaktır. Tek tek saydığım bu nedenlerle bu yanlıştan bir an evvel dönülmeli, söz konusu düzenlemeler iptal edilmelidir. Sağlık hizmetlerinin sunulduğu alanlar sağlık değerlerinin temeli olan demokratik, barışçıl bir güven ortamına dönüştürülmelidir. Sağlık, sosyal bir haktır; herkes için eşit, ulaşılabilir, ücretsiz ve ana dilinde sağlık hizmetinin hayata geçirildiği sağlık politikaları geliştirilmelidir. Sağlık alanında faaliyet yürüten emek ve meslek örgütlerinin bu konudaki görüş ve önerileri dikkate alınmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Cavit Arı                             Bülent Kuşoğlu            Emine Gülizar Emecan

         Antalya                                   Ankara                                     İstanbul

    Gamze Taşcıer                        Süleyman Girgin                 Mehmet Bekaroğlu

         Ankara                                    Muğla                                      İstanbul

   Abdüllatif Şener                     Kâmil Okyay Sındır

          Konya                                     İzmir

Madde 3 - 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesine "uzman olanlar,” ibaresinden sonra gelmek üzere "Sağlık Bakanlığınca yapılan istihdam planlamaları çerçevesinde ve” ibaresi ile maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Sağlık Bakanlığına, üniversitelere ve özel sektöre ait uluslararası sağlık turizmi sağlık tesisi yetkisi verilmiş sağlık kuruluşları arasında, uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında, tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar tarafından verilen sağlık hizmetleri için bütçeleri ayrı olmak şartıyla işbirliği yapılabilir. İşbirliği protokolleri Sağlık Bakanlığı ilgili birimi, ilgili üniversite ve özel sağlık kuruluşunun yetkili makamları tarafından imzalanır ve Sağlık Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulunun onayıyla uygulamaya konulur. Bu işbirliği kapsamında Bakanlık ve üniversite hastanelerinde çalıştırılacaklar, ikinci ve üçüncü fıkradaki ve ilgili kanunlardaki sınırlayıcı hükümlerden istisna olarak, ilgilinin muvafakatiyle ve kadrosunun bulunduğu kurum/kuruluştaki eğitim, araştırma ve mesleki yükümlülüklerini aksatmamak koşuluyla karşılıklı mutabakat çerçevesinde protokol eki liste ile belirlenir. Bakanlık veya üniversite personelince özel sektöre ait sağlık kuruluşlarında bu fıkraya göre hizmet sunulamaz. Bu kapsamda verilen hizmetin Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen ücretin %50’sini geçmemek üzere belirlenen kısmı hizmeti alan sağlık hizmet sunucusu tarafından ilgili hekime ve bu hizmetin sunumunda görev yapan tüm sağlık çalışanları ekibine ödenir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer.

Buyurun Sayın Taşcıer. (CHP sıralarından alkışlar)

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Bir düzenlemeyi başarılı kılan nedir?” diye sorarsak hiç şüphesiz “Sistemin bir bütün olarak ele alınması.” deriz. Sistem sorun yaşıyorsa ve bir düzeltme yapılacaksa mutlaka tüm sistemi ve sistemin tüm bileşenlerini içermek zorunda. Hele ki bu sistem sağlık gibi insan yaşamını doğrudan ilgilendiriyorsa şüphesiz böyle davranılmalı. Bundan dolayıdır ki sağlık evrensel bir haktır.

Bizim Anayasa'mızın 49’uncu maddesi şöyle söylüyor: “Devlet işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirler alır.” Demek ki çıkaracağımız yasalarda bu anayasal hükme uymak zorundayız.

Peki, siz getirdiğiniz bu teklifle ne sağladınız? Sağlık çalışanlarını yani meslek grubunu kendi içinde ayrıştırdınız. Örneğin sosyal hizmet emekçileri yok, memurlar yok, genel idari hizmet sınıfındakiler, teknik idari sınıfındakiler, yardımcı hizmet sınıfındakiler yok; psikologları bile kendi içinde ayrıştırdınız. Yani hastanelerde ve sağlık hizmeti sunumunda çalışan emekçilerin tamamını kapsamıyor sizin “sağlık emekçisi” tanımınız. Başka bir ifadeyle, bu tasarıyla sağlıksız bir iş yaptınız.

Ben kendi mesleğimden bir örnek vermek istiyorum: Bakın, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan eczacılar eşit iş yapıyorlar ancak farklı aylıklar alıyorlar hem de bu aylıklar arasında çok ciddi uçurum var. SGK ve bağlı hastanelerinde çalışan eczacılar döner sermaye gelirinden pay alarak yüksek ücret alırken, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu gibi Sağlık Bakanlığına bağlı kurumlarda çalışan eczacılar döner sermaye geliri olmadığı için düşük aylık alıyorlar. İki yıl önce sizin hazırladığınız kanun tasarısında yer alan ama bugün kadük durumunda olan tasarıda eczacılar vardı. Peki, ne oldu da dün var ettiğiniz eczacı hakkını bugün yok saydınız? Yoksa eczacılar ve diğer sağlık çalışanları sizler için üvey evlat mı?

Değerli arkadaşlar, sağlıksız ücretlerle sağlıklı bir hizmet verilmesini bekleyemeyiz. Bu sorunun çözümü için eczacı arkadaşlarımızla grubumuz adına bir yasa teklifi verdik, Komisyonda önerge hazırladık ama sizlerin oylarıyla reddedildi. Bugün, burada, eczacı olduğunu bildiğim diğer siyasi partili arkadaşlarım var. Bu sorunun partisi yok. Gelin, meslektaşlarımızın sorunlarını hep birlikte çözelim. Olması gereken nedir? Eşit işe eşit ücret. Sağlık hizmetleri bir bütün olarak incelenmeli. Siz “sağlık hizmetimiz” dediğiniz şeyin zincirinin bir ayağını zayıflatırsanız tüm sistemi çökertirsiniz. Hekimler elbette bu sistemin en önemli aktörleri fakat sistemin geri kalanı da köle değil. Bu ayrım, son kertede hem hekimleri hem de yurttaşları mağdur edecek.

Şu anda bizim ülkemizdeki yurttaşlarımız dört başı mamur bir sağlık hizmeti almıyor. Örneğin, bir arkadaşımın geçen hafta yaşadığı bir olay: Başkentin göbeğinde bir üniversite hastanesinde gece ultrason çektiremedi. Gerekçe, gece vakti radyolog uzmanının çalıştırılması çok masraflı. Üniversite hastanesinden başka bir hastaneye taşınıyor.

Peki, bu denli sorunlu bir sistemi daha da sorunlu hâle getirecek bir düzenleme yapılır mı? Bence oylarınızla bu yasa teklifi geçmemeli diyorum.

Peki, bir kota belirlenmiş, bir esnek çalışma saati. Deniliyor ki millî hastaların -bizim vatandaşlarımız “millî hasta” olarak geçiyor- yüzde 60’ına baktıktan sonra dışarıdan gelen hastaya bakacak. Bu, doğrudan, zaten kısa olan hasta bakım sürelerini daha da kısaltacağına işaret yani siz, hekimleri zaten ittiğiniz bu sisteme şimdi de perçinliyorsunuz.

Sonuç olarak, bir sorunu çözerken başka mağduriyetler yaratıyoruz. Bu adaletsizliği gidermek elimizde. Unutmayalım ki sağlıkta elde edilecek kâr para değil, hayat olmalı.

Sözlerime son verirken Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Çok teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 3’üncü maddesiyle 1219 sayılı Kanun’un 12’nci maddesine eklenen fıkranın ikinci cümlesindeki “Sağlık Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulunun onayıyla” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve dördüncü cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

     Bülent Turan                      Mehmet Doğan Kubat           Fehmi Alpay Özalan

       Çanakkale                                 İstanbul                                       İzmir

     Cemal Bekle                            Aziz Babuşcu                       Bayram Özçelik

          İzmir                                    İstanbul                                     Burdur

      Yusuf Başer                        Jülide İskenderoğlu

         Yozgat                                  Çanakkale

“Bakanlık veya Devlet üniversiteleri personelince özel sektöre ve vakıf üniversitelerine ait sağlık kuruluşlarında bu fıkraya göre hizmet sunulamaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gerekçe…

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Uluslararası sağlık hizmetleri alanında sağlık kuruluşları arasında iş birliği yapılmasına ilişkin usul ve esaslar Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenecek ve uygulama bu esaslara göre yapılacaktır. Uygulama esasları böylece belirlendikten sonra, her münferit uygulama işlemi için Sağlık Bakanlığının ve Yükseköğretim Kurulunun onayının alınmasına lüzum bulunmamaktadır. Bu sebeple, idari usullerin basitleştirilmesi ve bürokrasinin azaltılması bakımından, yapılacak iş birliği protokollerinin uygulamaya konulması için Sağlık Bakanlığının ve Yükseköğretim Kurulunun onayının alınması mecburiyeti kaldırılmaktadır.

Diğer taraftan, madde kapsamında Bakanlık veya üniversite personelince özel sektöre ait sağlık kuruluşlarında hizmet sunulamayacağı belirtilmiştir ancak vakıf üniversitelerine ait sağlık kuruluşları bakımından bir açıklık bulunmamaktadır. Bu noktada uygulamada yaşanacak tereddütleri gidermek ve ihtilaflara meydan vermemek için Bakanlık veya üniversite personelince vakıf üniversitelerine ait sağlık kuruluşlarında da madde kapsamında hizmet verilemeyeceği belirtilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Mahmut Toğrul                            Rıdvan Turan             Adnan Selçuk Mızraklı

     Gaziantep                                    Mersin                                  Diyarbakır

     Erkan Baş                                Kemal Peköz                            Habip Eksik

      İstanbul                                      Adana                                        Iğdır

Madde 4 - 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 84- Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları kadro ve pozisyonları esas alınarak emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanmış olup, aylıklarıyla birlikte makam tazminatı ödenmesine hak kazanamamış olan Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanlarından ilgili mevzuatına göre uzman olanlara 17000 gösterge rakamının, uzman olmayanlara 13000 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda her ay emekli aylıklarıyla birlikte ilave ödeme yapılır.

Birinci fıkra kapsamında yapılacak ödeme, ölenlerin mülga 67 nci maddede belirtilen aylığa müstahak dul ve yetimlerine mülga 68 inci maddede belirtilen oranlar üzerinden ödenir.

Bu kanuna göre tabip veya diş tabibi dışındaki 209 sayılı kanunun 5.maddesi, 2547 sayılı kanunun 58.maddesi, 2659 sayılı kanunun 30.maddesine göre döner sermayeden ek ödeme alanlar ile 2828 sayılı kanundaki hizmetleri gören personelden kadro ve pozisyonları esas alınarak emekli, adi mamullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanmış olup, aylıkları ile birlikte makam tazminatı ödenmesine hak kazanamamış olanlardan ön lisans ve lisans mezunu olanlara 9.000, diğerlerine 5.000 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda her ay emekli aylıkları ile birlikte ilave ödeme yapılır.

1 inci, 2 nci veya 3 üncü fıkra kapsamında yapılacak ödeme, ölenlerin mülga 67.maddede belirtilen aylığa müstahak dul ve yetimlerine mülga 68.maddede belirtilen oranlar üzerinden ödenir.

Bu madde kapsamında ilave ödemeden yararlanacaklardan, sosyal güvenlik destek primi ödemek suretiyle çalışanlar dâhil herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi olarak çalışanların ilave ödemeleri, çalışmaya başladıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren kesilir.

Bu ödemeden yararlanma şartlarını kaybedenler en geç bir ay içinde durumu Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle yükümlüdürler. Zamanında bildirimde bulunmayanlara yapılan ödemeler kanuni faiziyle birlikte geri alınır. Bu fıkra uyarınca ilave ödemeleri kesilenlerin, çalışmalarının sona erdiği tarih yazılı istek tarihi kabul edilerek ilave ödemeleri, çalışmalarının sona erdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren yeniden ödenmeye başlanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen, Iğdır Milletvekili Habip Eksik.

Buyurun Sayın Eksik. (HDP sıralarından alkışlar)

HABİP EKSİK (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; Askerlik Kanunu ile Diğer Kanun Hükmünde Kararnamelerde ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Siyasi iktidarın önümüze getirdiği bu maddeyle, tabip ve diş hekimi emeklilerine, emekli aylıklarına ilaveten ek bir ödeme yapılması öngörülmektedir. Bu maddeyle, sadece hekimlere yönelik, emeklilik maaşlarına bir artış önerilmektedir. Bu yaklaşım çalışanlar arasında ayrıma neden olacak, çalışma barışını zedeleyecek çeşitli sakıncalar doğuracaktır.

Bildiğiniz üzere, zaten hekimler üzerinde ciddi bir baskı ve şiddet tehdidi vardır. Çalışma barışını zedeleyecek herhangi bir düzenleme bu baskı ve tehditleri artıracaktır. Bu nedenle çalışanlar arasında ayrımcılık yaratmadan tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarına ödenen sabit ödemeleri emekliliğe yansıtılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 4’üncü maddesiyle maaş artışı değil de ilave ödeme olarak kurgulanmış olan, emekli uzman hekimler için yaklaşık 2 bin TL, emekli pratisyen hekimler için yaklaşık 1.500 TL’ye karşılık gelecek bir ek ödeme tanımlanmıştır. Emekli olup da çalışmak zorunda kalan hekimlerin durumları da düzeltilmelidir. Teklifte de kabul edildiği gibi emekli hekim maaşları son derece yetersizdir ve yapılacak zamla bu yetersizlik bir miktar azalsa da ortadan kalkmayacaktır. Bu durumda, emekli hekimlerin çoğu çalışmaya devam etmek zorunda kalacaktır. Emekli hekim meslektaşlarımız sağlık hizmeti sunumunda fevkalade deneyim ve birikim sahibidirler. Ülkemizdeki sağlık alanında yaşanan sorunların çözümü için bu deneyim ve birikimden yararlanmak zaruridir.

Teklifin 4’üncü maddesinin en sorunlu noktalarından biri “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönem için geçmişe dönük herhangi bir ödeme yapılmaz.” kısmıdır. Kamu idaresi, sağlık çalışanlarını fiilî hizmet süresi zammı gerektirmeyen çalışma koşullarına kavuşturabilir ve bundan böyle yıpranmayı önleyebilir. Oysa zaten yaşanmış olan ve doğal olarak fiilî hizmet süresi zammını hak eden geçmişteki yıpranmışlığı başka türlü telafi edemezler. Mevcut teklife göre örneğin yarın işe başlayacak bir hekim belki daha iyi koşullarda çalışacak ve fiilî hizmet süresi zammından yararlanmış olacak ama geçmişte ağır koşullarda çalışmış bir hekim yarın fiilî hizmet zammından hiç yararlanmamış olarak emekli olabilecektir. Bu açık bir adaletsizliktir arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, bu kapsamda, ilk elden yapılması gerekenler vardır. Öncelikle, Emekli Sandığı, SSK, BAĞ-KUR ayrımı yapılmaksızın tüm emekli hekimlerin maaşlarına daha fazla zam yapılmalıdır. Çalışıp çalışmadığı fark etmeksizin tüm sağlık emekçileri yapılan zamdan yararlanabilmelidir. Fiilî hizmet süresi zammı yılda en az yüz yirmi gün olmalı, görev alınan hizmetin yıpratıcılığına bağlı olarak yüz elli ve yüz seksen güne çıkarılmalıdır. Geçmişe dönük yıpranma düzenlemesi derhâl düzeltilmelidir.

Bunların yanı sıra, öncelikle belirtelim ki sağlık emekçilerinin sorunlarını çözecek talepler ortadadır ve yine onların cümlesiyle söylememiz gerekir ki “Yıpranma payı torba yasaya sığmaz.” Öncelikle belirtmeliyiz ki emekçilerin özlük hakları böyle torba yasalara sığmaz. Torba yasada yer alan düzenlemeler sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin taleplerini karşılamamaktadır. Sağlık ve sosyal hizmet iş kolunda çalışan tüm emekçileri kapsamalıdır. Fiilî hizmet süresinin de çalışma yeri ve yoğunluğuna bağlı olarak yüz yirmi ila yüz seksen gün arasında düzenlenmesi ve fiilî hizmetten yararlanmada fiilen çalışma şartının kaldırılması gerekmektedir.

Sağlık turizmi anlayışına karşı çıkmaktayız çünkü bir ülkede bulunan tüm insanlar ister göçmen ister turist ister yurttaş olsun aynı sağlık hizmetlerinden faydalanmalıdır. Bu tür ayrımlar sağlık hizmetlerinin bütünlük ilkesini bozmaktadır.

Tüm bu nedenlerle torba yasa anlayışından vazgeçilmesini, sağlık ve sosyal hizmet alanında çalışan tüm emekçilerin haklarının eksiksiz yerine getirilmesini ve sağlığı turizm olarak gören anlayışa son verilmesini talep ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, lütfen, gelin, el indirip kaldırmaktan ibaret olmadığımızı, düşünen, idrak eden birer birey olduğumuzu hatırlayıp, ona göre oy verip bu tür yani “Yirmi bir gün olacak.” diyerek milletvekili olma irademizi tahakküm altına almaya çalışan anlayışlara karşı bu torba yasayı kabul etmeyelim, ülkemiz için, geleceğimiz için bir adım atalım.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi ile 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na eklenen ek madde 84’ün birinci fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Emine Gülizar Emecan                  Bülent Kuşoğlu                  Mehmet Bekaroğlu

      İstanbul                                     Ankara                                     İstanbul

Süleyman Girgin                           Erkan Aydın                                Cavit Arı

        Muğla                                       Bursa                                       Antalya

Abdüllatif Şener                       Kamil Okyay Sındır

        Konya                                       İzmir

“Bu Kanuna göre tabip, diş tabibi, veteriner ve eczacı kadro ve pozisyonları esas alınarak emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanmış olup, aylıklarıyla birlikte makam tazminatı ödenmesine hak kazanamamış olan ve 5510 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesi uyarınca ilave aylık alamayan tabip, diş tabibi, veteriner ve eczacılardan ilgili mevzuatına göre uzman olanlara 17000 gösterge rakamının, uzman olmayanlara 13000 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda her ay emekli aylıklarıyla birlikte ilave ödeme yapılır. Ayrıca bu unvanlar dışındaki 209 sayılı kanunun 5. maddesi, 2547 sayılı kanunun 58. maddesi, 2659 sayılı kanunun 30. maddesine göre döner sermayeden ek ödeme alanlar ile 2828 sayılı kanundaki hizmetleri gören personelden kadro ve pozisyonları esas alınarak emekli, adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanmış olup, aylıkları ile birlikte makam tazminatı ödenmesine hak kazanamamış olanlardan ön lisans ve lisans mezunu olanlara 9.000, diğerlerine 5.000 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda her ay emekli aylıkları ile birlikte ilave ödeme yapılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Erkan Aydın.

Buyurun Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, öncelikle 27’nci Dönem Birinci Yasama Yılının hepimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Yunanistan’da gerçekleşen orman yangınından dolayı da komşu Yunanistan’a geçmiş olsun, ölüler için de başsağlığı ve rahmet diliyorum. Hatay’daki yangın için de umarım kısa sürede, büyümeden önlenir diyorum.

Evet, 4’üncü maddede doktorlar ve diş hekimleri için emekli maaşları iyileştiriliyor, bunu destekliyoruz. Gerçekten 26’ncı Dönemde içerisinde bizim de teklifimizin olduğu öneri Sayın Müezzinoğlu Bakanken Bakanlar Kuruluna gelmişti, ancak daha sonra, değişince kalmıştı. Bunu biz de doktorlarımız için artı bir kazanım olarak görüyoruz. Ancak doktorlar ilave aylık alırsa bu düzenlemeden yararlanamıyor. Yani diyorsunuz ki 80 yaşına kadar çalış, çalıştıktan sonra sana bu aylık ilave ödemeyi veririz. Uzman için 17 bin, uzman olmayan için 13 bin, diş hekimi için de aynı. O yüzden bunun da bir önergeyle -ki komisyonda verdik- düzeltilmesini buradan öncelikle talep ediyoruz.

İkinci kısım, bunun gerekçesinde, aldıkları eğitime istinaden ücretlerinin az olduğunu söylüyorsunuz. Doktorlar altı yıl, diş hekimleri beş yıl ama eczacılar da beş yıl eğitim alıyor, onlar da sağlık emekçisi, kamuda olan eczacılar da aynı doktor ve diş hekimleri kadar yıpranıyorlar ancak onları bu 4’üncü madde kapsamına almadınız. Neden almadınız? Burada Sayın Muş yok teklif sahibi olarak ama Komisyon Başkanı var, orada da sorduk ve sorduğumuzda gene Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Sayın Cora -o da buralarda mı bilmiyorum- kendisi Trabzon’da eczacı odasını ziyarete gittiğini ve bunun teklife konulması gerektiğini ifade etti. Aynı şekilde, Sayın Kalaycı da Komisyonda söyledi, bunun olması gerektiğini, veteriner hekimler için de olması gerektiğini ifade ettiler. Ama maalesef iş oylamaya gelince her ikisi birden reddettiler, umarım burada reddetmezler, kabul ederler de yakında yanlıştan dönülmüş olur. Çünkü bakın, kamudan emekli eczacı sayısı şu anda 900-1.000 civarında. Bu katsayıyı verdiğinizde aylık 1 milyon, yıllık da 12 milyon gibi bütçeye ek ödeme geliyor. O gün sunumda söylediler, bu düzenlemede 554 milyon TL bütçeye ek bir ödeme geliyor, 768 milyar olan 2018 bütçesinde 554 milyon. Bakalım bu 554 milyonlar nerelere gitmiş, ben size söyleyeyim. Geçen yıl 10 tane bakanlığın çay, kahve, çiçek, çorba, temsil, ağırlama gideri 550 milyon. Bin eczacıya vermediğinizi çay, çorba, çiçek, temsil, ağırlama için vermişsiniz. Gene bakalım, sarayın şu andaki aylık elektrik parası 2 milyon. Yani vereceğiniz, 2 bin tane eczacı ve veterinere, sadece sarayın bir aylık elektrik parası kadar, ona veriyorsunuz ama bunlara vermiyorsunuz. Gene bakalım aynı rakamlarla ne oluyor. Geçmeden ödediğimiz köprü paraları var ya, gitmeden ödeyeceğimiz şehir hastanelerindeki garanti hasta sayısı var ya, 2018 bütçesinde 6,2 milyar TL koymuşsunuz ama bin eczacıya 12 milyonu çok görüyorsunuz. Tabii, onlar da izliyorlar, meslektaşlarımız. Elbette ki bunların neden konulmadığını sizler izah edersiniz sahada. Biz zaten bunu yayacağız. Çok basit, şu anda hâlâ, yasa teklifi bitmeden önergemizi kabul ederek bunu düzeltebiliriz ve emin olun, o kadar emekçinin, aynı doktor ve diş hekimleri gibi o kadar yorulan insanların da hakkını teslim etmiş olursunuz.

TİTCK’da çalışan eczacılar, onlarınki daha da kötü. Onlar döner sermayeden pay almadığı için, normal bir SGK’de ya da Sağlık Bakanlığında 7 bin lira gibi para alırken onlar 3.500-4.000 lira gibi bir para alıyorlar. Doğal olarak emekli olduklarında bu para 2.000-2.500 liralara düşüyor ve emekli olamıyorlar. E, genç istihdama yer açılamıyor. Bir taraftan “İşsizlik var.” diyoruz, bir taraftan “Bunlara yer açalım.” diyoruz ama diğer taraftan da o biraz önce verdiğim rakamı maalesef vermediğimiz için de buraya yer açılma imkânı sağlanmıyor. Bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda da konuştuk gecenin bir buçuğunda, bugün de geç saatte konuşuyoruz.

Bir kez daha, yine o gün Komisyon üyeleri aramızda, sizlerden de, iktidar partisinden, diğer partilerden de… Bu önergeyi isterseniz siz yazıp verin, biz onaylayalım, belki biz yazdık diye onaylamayabilirsiniz yani şimdi “İkinci partinin verdiği önergeyi onaylamayalım.” diyebilirsiniz, siz yazın, biz “evet” verelim, hep birlikte kabul edelim diyorum ve bir hakkı teslim edelim diyorum.

Hepinize saygılar sunuyor. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4’üncü maddesiyle 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanunu’na eklenen ek madde 84’üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "tabip veya diş tabibi” ibarelerinin "kamu eğitim çalışanları, tabip, diş tabibi, eczacı ve veteriner” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Abdul Ahat Andican                     İsmail Tatlıoğlu                         Hasan Subaşı

        İstanbul                                    Bursa                                       Antalya

    Durmuş Yılmaz                         Feridun Bahşi                   Yavuz Ağıralioğlu

         Ankara                                   Antalya                                     İstanbul

Mehmet Metanet Çulhaoğlu

          Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Çulhaoğlu.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – 27’nci Dönemde ortak aklın ve sağduyunun hâkim olduğu, uzlaşarak ülkemiz ve milletimiz için hayırlı çalışmalar yapmamızı temenni ediyorum. bu duygularla Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına konuşmak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve Sayın Başkanı saygılarımla selamlıyorum.

Bu kanun teklifinin 4’üncü maddesindeki 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’na eklenen 84’üncü maddeye göre kamu kurum ve kuruluşlarından emekli olmuş tabip ve diş tabiplerinin emekli aylıklarına ilave ödeme yapılacak olması olumlu olmakla beraber madde gerekçesinde ifade edildiği oranda ilave ödenek yapılmadığı görülmektedir. Madde gerekçesindeki ifadeyi değiştirmeden bilgilerinize sunuyorum: “Tabip ve diş hekimi emeklilerinin emekli aylıkları, aldıkları eğitimlerle ve yürüttükleri hizmetle mütenasip olmaktan uzak ve muadillerinin çok gerisindedir. Örneğin, öğretim üyesi, hâkim, subay gibi meslek mensuplarının emekli aylıklarının yaklaşık yarısı kadar emekli aylığı almaktadırlar ve bu gerekçeyle tabip ve diş hekimlerinin emekli aylıklarına ilaveten ek bir ödeme yapılması öngörülmektedir.” deniliyor. Doğrudur, yürekten katılıyorum fakat yapılan ilave ödemenin miktarı Temmuz 2018 aylık katsayısına göre uzman olanlar için 2.004 Türk lirası, uzman olmayanlar için ise 1.533 Türk lirası olmaktadır. Gerekçede ifade edilen meslek gruplarının emekli maaşının yarısı kadar değil 3’te ikisi kadar etmektedir. Buna da meslektaşlarımız adına teşekkür ediyoruz. Fakat bu maddede yalnız kamudan emekli olan tabipler ve diş hekimleri düşünülmüş, BAĞ-KUR, SSK kapsamında mesleğini icra eden tabip ve diş hekimleri göz ardı edilmiştir. Oysa sistem değişmeden önce Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan, Sosyal Güvenlik Bakanının defalarca asgari ücretin altında emekli maaşı olmayacağı yönündeki açıklamalarını kamuoyu bilmektedir. Peki, BAĞ-KUR’dan emekli olan diş hekimlerinden 1.600 liranın altında aylık alanlar olduğu biliniyor mu? Biliniyorsa, unutuluyor mu? Madde gerekçesi ne diyordu? “Tabip ve diş hekimi emeklilerinin emekli aylıkları, aldıkları eğitimlerle ve yürüttükleri hizmetle mütenasip olmaktan çok uzaktır.” Öyleyse, bu ifade çok güzel, katılıyoruz. Aynı okullardan mezun, aynı mesleği özveriyle yapmakta olan, BAĞ-KUR ve SSK kapsamında çalışarak katma değer sağlayan, yıllık gelir vergisi ödeyen, çalıştığı süre içerisinde en az iki ya da daha fazla kişiye istihdam sağlayan bu meslektaşlarımız, emekli olunca, bugün için hak etmedikleri düşüklükte emekli aylığı almaktalar. Eczacılar, veterinerler aynı durumdadır. SSK ve BAĞ-KUR emeklisi diş hekimi sayısı, Türk Tabipleri Birliği verilerine, Türk Diş Hekimleri Birliği verilerine göre, yaklaşık 9.500-10.000 civarında olup bunlardan 7 bini mesleklerini icra ettikleri için bu kanun kapsamı dışında kalmaktadırlar. Geriye kalan 3 bin civarındaki kişinin bütçeye fazla yük getirmeyeceği açıktır. Buna mukabil, büyük bir mağduriyeti sonlandıracağı görülür. Önergemizle, SSK ile BAĞ KUR’dan emekli olan tabip, diş hekimi meslektaşlarımızın, veteriner hekimlerin, eczacıların emekli aylıklarına, kamudan emekli tabip ve diş hekimi meslektaşlarımız için yapılan ilave kadar iyileştirme yapılmasını talep ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, bir eksikliği daha vurgulamak gerektiği kanaatindeyim. 657 sayılı Kanun’un 36’ncı maddesindeki sağlık hizmetleri sınıfında yer alan, meslek eğitimi görerek yetişmiş olan eczacı, veteriner hekim gibi memurlar ile bu hizmet sahasında çalışan, yükseköğrenim görmüş fizyoterapist, tıp teknoloğu, ebe, hemşire, sağlık memuru, sosyal hizmetler uzmanı, biyolog, psikolog, diyetisyen, sağlık mühendisi, sağlık fizikçisi, sağlık idarecisi ile ebe ve hemşire yardımcısı ve bunun benzeri sağlık personellerinin de emeklilik sonrası bu ilave ödemelerden yararlanmaları gerektiğine inanıyorum çünkü Anayasa’nın 10’uncu maddesi hükmü gereğince Anayasa önünde herkes eşittir.

Yine, sağlık personelleri ve diğer kamu personelleri için verdiğiniz 3600 ek gösterge sözünüzü unutmadığınızı ümit ediyor, tüm sağlık çalışanları adına yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Rıdvan Turan                 Adnan Selçuk Mızraklı                    Kemal Peköz

             Mersin                              Diyarbakır                                    Adana

        Mahmut Toğrul                        Erkan Baş

           Gaziantep                             İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Rıdvan Turan.

Buyurun Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

RIDVAN TURAN (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Biraz da bilim konuşalım diyorum.

Lorenz’in Kelebek Etkisi Teorisi’ni bilirsiniz ya da duymuşsunuzdur; der ki: Bir sisteme dışarıdan çok küçük bir etki de yapılsa sistemde öngörülemeyecek düzeyde devasa boyutlarda bir değişim tetiklenebilir. Popüler bilimde bunu “Kelebek Etkisi” olarak bilirler. Çin’deki bir kanat çırpan kelebeğin Amerika Birleşik Devletleri’nde tufan yaratabileceği biçimde metaforlaştırılmıştır bu bilimsel teori. Şimdi düşünün, Çin’de kanat çırpan kelebek ABD’de fırtına, kasırga yaratıyorsa acaba 45 kilometre uzunluğunda, 25 metre derinliğinde ve 250 metre genişliğinde bir kanalın sisteme yaratacağı etki ve bunun doğuracağı ekolojik sonuçlar nedir; gelin bunu beraber bir muhakeme edelim. Hani bize itimadınız olmayabilir, o yüzden sağlam referanslarla geldim buraya. Bunlardan bir tanesi Cemal Hoca, Profesör Cemal Saydam; Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli deniz bilimcilerinden biridir. Bir diğeri de yine, beraber çalıştığı Profesör Emin Özsoy. Bu 2 bilim insanı Türkiye denizlerini ve boğazlar sistemini en iyi bilen insanlardır ve dünyada yayımlanmış çok sayıda makaleleri vardır. Haliç’in temizlenebileceğini bilimsel olarak önden ispatlayan ve Marmara’dan Karadeniz’e bir dip akıntısı olduğunu da bilimsel olarak ispatlayan 2 değerli bilim insanıdır, referanslar onlara ait.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Kanal İstanbul’un doğuracağı iki devasa ekolojik kaos var; bunlardan bir tanesi şu: Normal koşullarda Marmara’dan Karadeniz’e bir akım söz konusu, dip akımı; Karadeniz’den de Marmara’ya aynı biçimde bir akım söz konusu. Akdeniz ve Karadeniz arasında da zıt bir karakter var; Akdeniz tuzlu ve besin maddesi içermiyor, Karadeniz’se o kadar tuzlu değil ve yoğun besin maddesi içeriyor. Bu ikisinin evliliğinden doğansa Marmara; dibinde oksijenin az olduğu, anoksik bir ortam ve astımlı çocuk gibi. Şimdi, Kanal İstanbul devreye girdiğinde bu anoksik yapı daha fazla artacak; yani, Karadeniz’i boşaltmak için ikinci bir musluğu açtığınızda Marmara’nın oksijensiz yapısı daha fazla artacak. Bunun iki tane bilimsel sonucu var: Bir, kısa süre içerisinde Marmara’daki canlı hayat yok olmaya başlayacak; ikincisi de, İstanbul’da oturmak mümkün olmayacak, bütün İstanbul çürük yumurta kokusuyla sarılmış olacak yani hidrojen sülfür kokusuyla ve bunu kapatsanız da artık herhangi bir biçimde çaresi yok.

İkinci mesele ise, 25 metre derinliğinde bir çukur kazdığınızda ıstrancalardan gelen su altı nehirleri ve su altı gölleri -ki tatlı sudur, hem Trakya’nın hem İstanbul’un su kaynaklarıdır bunlar- buralar tuzlu suyla dolacak. Bu, kısa süre içerisinde Trakya’daki tarımı yok edecek, hayvancılığı yok edecek, çeşitliliğe dayanan flora ve faunayı yok edecek, İstanbul da bundan kaynaklı olarak susuz kalacak. Şimdi, bu iki devasa sorun… Şimdi, soralım: Bu kimin ihtiyacı? Halkın ihtiyacı mı bu Kanal İstanbul, yoksa sarayın destek kıtası hâline gelmiş bir avuç inşaat baronunun ihtiyacı mı?

Değerli arkadaşlar, ekonominin bundan kalkınacağı falan yok. Katma değer üreten şeyler olmadıktan sonra inşaatla ekonomi düzelmez. Peki, bu kadar riski almak bilimsel olarak, insani olarak doğru bir davranış mı?

Açıkça şunu söylemek istiyorum: Bir ekolojik kaosun, ekolojik fırtınanın kapısını açıyoruz. Çocuklarımıza, ülkemize ve ülkemizin geleceğine eğer önem veriyorsak bu çılgın değil, çatlak projeden hep birlikte vazgeçelim değerli arkadaşlar.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

      Burhanettin Bulut                       Cavit Arı                Emine Gülizar Emecan

              Adana                                Antalya                                     İstanbul

       Bülent Kuşoğlu                  Kamil Okyay Sındır               Mehmet Bekaroğlu

             Ankara                                 İzmir                                      İstanbul

       Süleyman Girgin                   Abdüllatif Şener

              Muğla                                 Konya

"MADDE 5 - 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesindeki "bir kat” ibaresi "beş kat” olarak değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.

"Uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında elde edilen gelirin yüzde 50'sine kadar olan kısmı bu hizmetlerde görev alan personele ek ödeme olarak dağıtılabilir. Bu ödemede, profesör ve doçentler ile uzman tabip ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar ve uzman diş tabipleri için, ikinci fıkranın birinci cümlesinde belirtilen yüzde 800 ve yüzde 700 tavan oranları; uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında olmayan çalışmalarından hak ettikleri ek ödemenin bu oranların yüzde 60'ını geçmesi halinde bir kat, yüzde 80'ini geçmesi halinde iki kat olarak uygulanır. Yüzde 100'ü olması halinde üst limit olmaksızın ek ödeme yapılır. Dağıtılacak tutarın; yüzde 80'i birinci cümlede belirtilen personele tavan oranlarını geçmeyecek şekilde; yüzde 20'si ile varsa birinci cümlede sayılan personele dağıtılan tutarın fazlası, uluslararası sağlık hizmetlerinde görev yapan ve birinci cümlede belirtilenlerin dışındaki diğer personele, ikinci fıkranın birinci cümlesinde belirlenen tavan oranlarının bir katını geçmeyecek şekilde ek ödeme olarak dağıtılabilir. Uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında elde edilen gelirler ve ilgili personele yapılacak ek ödemeler ayrı bir hesapta izlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Burhanettin Bulut.

Buyurun Sayın Bulut. (CHP sıralarından alkışlar)

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27’nci Dönem Birinci Yasama Yılı maalesef yasamanın ruhuna, anlamına uygun olmayan maddelerle açıldı ve yine bir torba yasayla karşı karşıyayız. Bu torba yasada belli ki üzerinde çokça konuşulmasını istemediği maddeler var sevgili yürütmenin. Kanal İstanbul mudur, şans oyunlarının çok tartışılmasını istemiyor mudur onu bilemem ama sonuç itibarıyla bu yasama yılı geçen yasama yılından farklı. Bunu da kim istedi? Yürütme istedi. Geçen yıl referandumda, bu yıl 24 Haziranda yapılan seçimlerde sistem değişikliği yaratıldığını siz söylediniz ve adını da farklı farklı ifade etseniz de sonuçta Cumhurbaşkanlığının bir yürütme heyetinin oluşturduğu bir yapı, bir sistem ve biz de bunu eleştirdik, seçim dönemlerinde sürekli dile getirdik, eleştirdik, dedik ki: Denge ve fren ilişkisini görmezden gelen bir durum kuvvetler ayrılığını zayıflatır. Kanun koyucu kendi iradesi dışında bir başka iradeyle kanun koymaya kalkarsa orada bir kapsayıcılık, toplumsal uzlaşma olmaz. Bu sistem millet egemenliğini yok eder dedik ve yasama, yürütme ve yargı tek elde oluşur dedik. Hatta sevgili Hocamız Kaboğlu bunu tarif ederken de buna “monokrasi” dedi.

Peki, bizim bu tüm eleştirilerimize rağmen sizin getirdiğiniz bu sistemi sizin tekrar bozuyor olmanıza ne demeli? Örneğin açık, bariz bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisine örneğin bugünkü torba yasa servis ediliyor ve aslında bu normal olarak bir milletvekili tarafından... “Yasamayı Meclis yapar.” deniliyor, bu torba yasanın içerisinde Sağlık Komisyonu olarak bizi ilgilendiren madde en fazla olmasına rağmen bu, komisyonda tartışılmıyor. Biz bunu, eczacılık mesleğinde, meslek örgütlerinde çokça karşılaştığımız bir deyim var “muvazaa” diye görüyoruz çünkü muvazaada, örneğin eczanede sahip ve mesul müdür eczacıdır. Bu yasa teklifinde sahip başka ama mesul müdür başka. Yani yasayı teklif eden resmiyette başka ama burada, bu Meclise sunan başka. Bu şunu getiriyor akla, hani hep eleştiriyorlardı ya “Ya, bu Cumhurbaşkanları zaten taraflı, zaten bir partili” madem siz her şeyi açık yapıyorsunuz, bunu neden kapalı hâle getiriyorsunuz?

Peki, yöneticiler yani iktidar veya adına hükûmet diyelim, bunu yapıyor, elbette bu tür taleplerde bulunabilirler, bu tür isteklerde bulunabilirler, geçen dönem bunu da sıkça yaptılar ama şimdi buradaki milletvekilleri bu yasama yılına girerken yani vatandaştan oy isterken, bu kuvvetler ayrılığını da anlatmışken bize de bir kimlik düştüğünün bilinciyle buraya geldi. Yani buraya gelen milletvekilleri kendi kimliğiyle yasama erkini eline alarak yasa çıkartmak için görev aldı. Örneğin, bizim eczacılarla ilgili maddelerimiz var, biraz önce geçen 4’üncü madde. 13 tane eczacımız var Mecliste. Hatta çok daha enteresan bir şey söyleyeyim, MHP sorumlusu Sayın Kalaycı her seferinde “Eczacıların da girmesi gerekiyor.” dedi ama oy vermedi, diğer milletvekili eczacılarımız gibi, CHP dışındaki diğer milletvekilleri de bu maddeye oy vermedi yani eczacıları, veterinerleri buradan ayrı tuttu. Peki, siz bundan sonra bu aidiyetlerinizi hep parti üzerinden götürecekseniz, nasıl yasamaya katkı vereceksiniz? En başta kendi meslektaşlarınıza katkı vermiyorken bu ülkeye, bu vatana nasıl hizmet vereceksiniz?

Bu süreyle ilgili de… Neredeyse daha cümleye başlamadan süre bitiyor. Ama son olarak şunu söyleyeyim, cümlemi bitireyim: Uzun sözün kısası, sağlık alanında çalışanların emeklerini yok sayan bu tasarı eksiktir ve yetersizdir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Milet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Emine Gülizar Emecan            Mehmet Bekaroğlu              Kamil Okyay Sındır

              İstanbul                            İstanbul                                       İzmir

         Bülent Kuşoğlu                  Abdüllatif Şener                              Cavit Arı

               Ankara                              Konya                                      Antalya

         Utku Çakırözer                  Süleyman Girgin

              Eskişehir                             Muğla

Madde 6 - 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk SilahIı Kuvvetleri Personel Kanununun 14/A maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 14A - En az dört yıl süreli eğitim veren fakülte veya yüksekokullardan pilot olarak mezun olanlar ile ticari pilot lisansı veya havayolu nakliye pilotu lisansı bulunanlar öncelikli olmak üzere en az dört yıl süreli mühendislik eğitimi veren fakülte veya yüksekokullardan mezun olan kadın veya erkeklerden muvazzaf subay olmak için başvuranlar; düzeltilmemiş nüfus kaydına göre müracaat yapılan yılın ocak ayının ilk günü itibarıyla azami otuziki yaşını bitirmemek kaydıyla Millî Savunma Bakanlığı tarafından belirlenecek yaş aralığında olmak, yedek subay olma koşulları ile uçuş için gerekli şartları taşmak ve sınavlar ile uygulanacak temel askerlik ve subaylık anlayışını kazandırma eğitiminde başarılı olmak şartıyla muvazzaf subaylığa naspedilerek pilotaj eğitimine başlatılırlar.

Bunlardan pilotaj eğitiminde başarısız olanlar, Kuvvet Komutanlıklarınca uygun görülen diğer sınıflara nakledilirler ve nakledildikleri sınıfları ile ilgili subay sınıf okulları temel eğitimine, sınıfları ile ilgili subay sınıf okulları olmayanlar ise özel askeri eğitime tabi tutulurlar. Başarı gösteremeyenler sonraki dönem aynı eğitime tekrar alınırlar. İkinci eğitimde de başarı gösteremeyenlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişikleri kesilir.

Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapamaz şeklinde sağlık raporu alanlar ile harp ve vazife malulleri hariç olmak üzere bu madde kapsamında verilen eğitimler süresince herhangi bir nedenle ilişiği kesilenlerden temel askerlik eğitimine başladıkları tarihten ilişiklerinin kesildiği tarihe kadar aldıkları aylıkları dışında Devletçe bunlara yapılan masraflar, kanuni faizleriyle birlikte kendilerinden tahsil olunur.

Bu madde kapsamında subay naspedilenler hakkında deneme süresi uygulanmaz. Bunlardan Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapamaz şeklinde sağlık raporu alanlar ile harp ve vazife malulleri hariç olmak üzere ilişiği kesilenler verilen eğitimler sonucunda elde ettikleri diploma, sertifika, uzmanlık belgesi ile kurs bitirme belgesini kalan yükümlülük süresince kullanamazlar ve kesinlikle bunlara bağlı herhangi bir meslek icra edemezler.

Bu maddede belirtilmeyen hususlarda 14’üncü madde hükümleri uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE KEŞİR (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

Önerge hakkında söz talep eden Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce, FETÖ bağlantısı iddiasıyla yargılanan Amerikalı Rahip Brunson’un tutukluluğunun sona erdiğini ve ev hapsine çıkarıldığını öğrendik. Gördüğünüz gibi ülkemizde tutukluluk dışında da adli kontrol tedbirleri mümkün. Madem öyle, İstanbul'da yüz binlerce yurttaşımızın oyunu olarak bu Meclise yeniden seçilen kendi yurttaşımız Enis Berberoğlu hakkında üst mahkemelerin 2 kez bozma kararı olmasına rağmen neden dört yüz yedi gündür hapiste? Bu konuda Yargıtaya, Anayasa Mahkemesine ve iradesi yok sayılan yüce Meclisimize bu hukuk ayıbının derhâl ortadan kaldırılması ve Enis Berberoğlu’nun ve tabii ki diğer tutuklu milletvekilimizin bu çatı altında görevine devam etmesinin sağlanması çağrısında bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, milyonlarca gencimizin beklentisi hâline gelen bedelli askerliğin son bir kez çıkarılmasına karşı değiliz ancak sürekli bedelli askerlik beklentisi oluşturularak bu adaletsiz, hakkaniyetsiz, eşitlik ilkesine aykırı ve vicdanları zedeleyen uygulamanın devamının sağlanmasını doğru bulmuyoruz çünkü Türk milletinin çok önemli değer atfettiği askerlik kurumu yıpratılmaktadır. Gençlerimiz arasında “parası olmadığı için zorunlu askerlik yapan” ve “parasını ödeyerek yapmayan” diye vicdanları sızlatan bir ayrımı hep birlikte yaratmaktayız. İhtiyacımız olan hem karşı karşıya kaldığımız tehditlere karşı ülkemizin caydırıcılığını koruyacak, sağlayacak bir profesyonel ordudur hem de gençlerimiz arasında ayrımcılığa, eşitsizliğe yol açmayan, insan hakları sözleşmeleriyle uyumlu bir askerî ya da sivil kamusal zorunlu hizmet uygulamasıdır. Bunu hep birlikte sağlamalıyız.

Değerli arkadaşlarım, ekonomideki kötü yönetiminizin yarattığı krizi bedelli paralarıyla kapatma niyetindeyseniz bunu düzeltemezsiniz. Zaten Sayıştay raporları ortada. Daha önce bu ülkenin evlatlarının güç bela toplayarak ödediği bedelli askerlik paraları kamuya lüks araç alımına harcanmış. Bu kez de benzer bir vurdumduymazlık içinde, savurganlık içinde olmamanız için sizleri baştan uyarmak isteriz.

Ekonomimizin düze çıkması için bedelli askerlik paralarından önce güven gerekir, hukuk güvenliği gerekir, yatırım güvenliği gerekir. Demokrasi sadece sandıktan çıkmak değildir; gerçek anlamda özgürlükleri, çoğulculuğu, hukukun üstünlüğünü, adaleti hayatın her alanında hâkim kılmaktır. Bakın, Amerikalı bir rahibin tutukluluğu sadece ev hapsine döndü ve piyasalar olumlu etkilendi. Gördünüz, bu kürsüden defalarca söyledik, yine söylüyoruz, Türkiye'de yargılanan herkes tutuklu yargılanmak zorunda değildir. Yapılması gereken, Enis Berberoğlu’nu, Osman Kavala’yı, Ahmet Altan’ı, Eren Erdem’i, ODTÜ’lü öğrencileri, gazetecileri, siyasetçileri, akademisyenleri, düşündüğü için cezaevinde olan aydınlarımızı özgürlüklerine kavuşturmak olmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, bu paket içinde birçok adaletsizlik, ayrımcılık taşıyan maddeler var. Bakın, hekim ve diş hekimlerinin emeklilik aylıklarında iyileştirme yapıyoruz, bunun yanı sıra fiilî hizmet zammı veriyoruz. Haklarıdır, çok doğru bir şey yapıyoruz ancak bir şeyi unutuyoruz, sağlığın bir ekip işi olduğunu unutuyoruz. Sağlık hizmetleri bir bütündür; bu ekipte doktorlar, hemşireler, laboratuvar, röntgen ve anestezi teknikerleri, hasta bakıcı ve kayıt elemanları da var. Tabii, bir de eczacılar var ama bu pakette aynı koşullar altında çalışan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri arasında çok büyük bir ayrımcılık yapmaktasınız. Bu ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz.

Konunun bir de veteriner hekimler boyutu var. Köy ve ahır şartlarında, zorlu koşullarda iki yüzden fazla tehlikeli hastalık riski altında çalışan veteriner hekimlerimiz var. Mesleğin özlük hakları açısından eşit haklara sahip olmaları gerekir ama bakıyoruz, onlar da bu paketin dışında bırakılmış. Veteriner hekimlerin mutlaka kapsam içine alınması gerekir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin bu zorlu çalışma koşulları altında sadece hekimler yıpranmıyor, yirmi yıldan fazla mensubu olduğum gazetecilik mesleğinde de mesai mefhumu yoktur, haftada altmış yetmiş saat çalışmak zorunda kalan basın emekçilerine de 2008 yılında ellerinden alınan yıpranma payı hakkının aynı şekilde iade edilmesini talep ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından “O verildi.” sesi) Tam olarak verilmedi, kısıtlanarak verildi.

Değerli arkadaşlarım, bu pakette, harp okullarının 2’nci, 3’üncü, 4’üncü sınıflarına üniversitelerden öğrenci alınmasının önünü açan bir düzenleme var. Bu düzenleme de çok sıkıntı yaratacaktır çünkü hızlandırılmış subaylık Türk Silahlı Kuvvetlerine yarar değil zarar getirecektir. Özellikle, son sınıfta harp okuluna gelen bir üniversitelinin kısa süre sonra kıtaya çıkacak ve subay olarak görevine başlayacak olmasının askerlik mesleğinin kendine özgü doğası içinde çok derin sorunlar yaratacağı düşüncesindeyiz. Bu düşüncelerimizin dikkate alınması umuduyla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinde yer alan “veya” ibaresinin “ya da” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Rıdvan Turan                          Mahmut Toğrul                             Erkan Baş

         Mersin                                  Gaziantep                                   İstanbul

     Kemal Peköz                     Adnan Selçuk Mızraklı                       Hüda Kaya

          Adana                                  Diyarbakır                                   İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE KEŞİR (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hüda Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

6’ncı madde hakkında söz aldım ama sizlerin de bildiği gibi Yunanistan’daki yangın felaketi her geçen dakika ağır sonuçlar ortaya çıkarıyor. Bir insan olarak komşumuz olan bir halkın yaşadığı drama sessiz kalmamız mümkün değil.

Sevgili arkadaşlar, 1999 Gölcük depreminde Yunanistan ilk yirmi dört saatte arama kurtarma ve yardım ekibini gönderen ülkelerden birisiydi. Bizim yaşadığımız deprem felaketi için “Komşu dayan” manşetleri attılar ve Yunan Hava Kuvvetlerine ait bir nakliye uçağı ile 11 doktor, 2 acil tıbbi yardım ekibi, arama kurtarma için 25 kişilik ekibiyle ilk saatlerden itibaren yardımımıza koşan bir komşu ülke. Şu anda mahalleler, insanlar, hayvanlar, tüm canlar ve yaşam alanları kül oluyor ama iktidar “Yardım için haber bekliyoruz." diyor. Kutsal toprakların işgalcisi, emperyalizmin işbirlikçisi Suud Kralı vefat ettiğinde üç gün yas ilan edebilmişti Türkiye. Sivil insanlar, canlar şu anda yanıyor, her şey yok oluyor ne yas var ne yardım var. Vicdan kalmış mı? Hayır. Yanan insan, yanan hayvan, yanan doğa ama toplumumuzda nasıl bir dindarlık anlayışı hâkim oldu ki yanan insanların haberinden, ölümlerden haz alan, sevinç çığlıkları atan bir güruh oluştu? Ben hâlâ ülkemin bugünkü manzarasını gördükçe şaşırmaya devam ediyorum. Ölümlerden, şiddetten, nefretten beslenen bir dindarlık nasıl başarıldı, nasıl böyle bir güruh ortaya çıkarılabildi, nasıl bu gerçekleşebildi, anlaşılır gibi değil.

Arkadaşlar, Fethiye’de şu andaki ismi Kayaköy olan yerin adı 1923 öncesi Makri’ydi. Cumhuriyet sonrasında nüfus mübadelesiyle Anadolu’dan Yunanistan’a göç etmek zorunda kalan bu toprakların insanlarıydı Makri’ye göçen ve gittikleri yerin adını da Fethiye’nin eski ismi olan Makri adıyla isimlendiriyorlar ve orada yaşamaya devam ediyorlar. İşte, Anadolu’dan giden insanların yaşadığı bu yerler şu anda kül olmaya devam ediyor.

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” Bunu hepiniz biliyorsunuz. Komşumuz yanarken biz daha bir pamuk, bir damla su olamadıysak ahvalimizi düşünemiyorum. Siyasetini beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz ama yeryüzünün insanları bir insanlık ailesidir ve bu konuda da bizlerin üzerinde bir vebal vardır.

Sevgili arkadaşlar, vakit kalmadı. Yeni bir bilgi yine. Birkaç gün önce de ben Mardin’deydim. Yine, Mardin Kızıltepe’de tarım arazileri gübrelenip çapalandıktan, masraflar yapıldıktan sonra geçen seneki gibi borçlar bahane edilerek elektrikler kesiliyor. Borçlarını bulup buluşturup ödedikten sonra da köylülere hiç sebep yokken 50 bin, 100 bin, 150 bin lira para cezaları gelmeye devam ediyor, köylülere nefes aldırılmıyor.

Şimdi ise Urfa Haliliye’den aradılar, haber verdiler. Gün Işığı Projesi’nde sulama kanallarında problemler yaşanıyor. DSİ 15’inci Bölge Müdürlüğüne gidiyor köylüler, şikâyetlerini arz ediyorlar fakat “Gidin, kime şikâyet ederseniz edin.” diyerek yardımcı olmuyorlar. Sadece Urfa’da, sadece Kızıltepe’de değil, tarım alanları sulanamıyor arkadaşlar. Patatese, soğana varana kadar dışarıya muhtaç bir ülke hâline gelmemizin sebebi iktidarın tarım politikasındaki yanlışlardır, ihmallerdir. Köylüler çığlıklarına karşılık bulmak için şu anda bizi izliyorlar, cevap bekliyorlar. İktidar köylülerin problemlerine de acilen bir cevap bulmak zorundadır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – 60’ıncı maddeye göre bir açıklamada bulunmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Grup Başkan Vekilimiz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Türkiye’nin dünyada en fazla yardım yapan ülke olduğuna ve Yunanistan’ın talebi hâlinde her türlü yardımın yapılacağını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bütün dünyaya ilan ettiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biraz evvel konuşan hatibin ifade ettiği şekliyle… Türkiye, hakikaten dünyada en fazla yardım yapan ülke olarak dünya şampiyonudur. Bütün acz içerisinde kalmış ülkelere, insanlara gönlüyle, yüreğiyle maddi ve manevi her türlü desteği bugüne kadar veren bir ülkedir Türkiye.

Tabii, Yunanistan’da maalesef yangın sonucu hayatını kaybeden insanlar söz konusu. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız grup toplantısında bununla ilgili gerekli açıklamayı ilk anda yaptı ve her türlü araç ve gereçlerle her türlü yardıma hazır olduğumuzu, ilgili Yunan makamlarıyla temasa geçildiğini, oradan böyle bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …talepte bulunulduğu takdirde her türlü yardımın yapılacağını bütün dünyaya ilan etti. Bu konuda bu hususun bilinmesi gerekiyor. Bunun dışındaki ifadelerin hakikatle ilişkisi olmadığını beyan ile açıklamak istedim.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2) ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, 7’nci madde üzerinde iki önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.

                 Emine Gülizar Emecan                          Mehmet Bekaroğlu

                          İstanbul                                          İstanbul

                   Kamil Okyay Sındır                              Bülent Kuşoğlu

                            İzmir                                            Ankara

                     Abdüllatif Şener                               Süleyman Girgin

                            Konya                                            Muğla

                          Cavit Arı                                       Ali Öztunç

                           Antalya                                     Kahramanmaraş

MADDE 7- 926 sayılı Kanunun 113 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine “üç yıl” ifadesinden sonra gelmek üzere “, Deniz Karakol uçaklarında görev yapmak üzere Taktik Koordine ve Seyrüsefer eğitimini bitirenlerin yükümlülük süresi iki yıl” ifadesi eklenmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE KEŞİR (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz talep eden Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç.

Buyurun Sayın Öztunç. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yeni bir milletvekili olarak “Torba yasa nedir?” diye merak ettik, baktık, bugün çıktı torba yasa, torba değil biraz çuval olmuş, maşallah ne bulunduysa içine atılmış. İşte, askerlik durumu var, sağlık personeliyle ilgili durum var, var da var, yani torba biraz çorbaya dönmüş, birazcık öyle bir hava var, neyse.

Değerli arkadaşlar, öncelikle bu şans oyunlarıyla ilgili birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum: Bakın, 29 Aralık 1994 tarihinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Cumhurbaşkanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken aynen şöyle söylüyor dönemin Milliyet gazetesine: “İşimi hiçbir zaman şansa bırakmadım. Piyango çekilişini umut tacirliği olarak görüyorum, umut sömürüsü olarak kabul ediyorum çünkü yüz binlerce insanın para vererek aldığı piyango çok az kişiyi sevindiriyor, bazılarını yeni umutlar peşinde koşturuyor. Bu zulümdür. Umut tacirliğini devlet yaptırmış oluyor, bu da doğru değildir.” diyor Sayın Cumhurbaşkanı 1994 yılında.

Evet, ama bugün bakıyoruz, bu yasa teklifiyle bu şans oyunları -kimine göre kumar deniliyor- direkt saraya bağlanıyor.

Bakın, döneminizde her gün şans oyunu var, her gün kumar oyunu var arkadaşlar. Pazartesi günü On Numara, salı İddaa, çarşamba Şans Topu, Sayısal Loto, perşembe Süper Loto, cumartesi Sayısal Loto, ayda 3 kez Millî Piyango, her gün İddaa, her gün at yarışı.

Allah aşkına, bu kadar da kumara düşkünlük olmaz ki. Bunlar daha önce yoktu. Sayısal Loto bir tane çekiliyormuş daha önce, 15 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla Sayısal Loto’nun sayısı ikiye çıkarılmış. Para güzel geliyor ya, ondandır demek ki.

Millî Piyango deniliyor. “Millî” kelimesini bu kadar çok seviyorsunuz, millî olmaktan bahsediyorsunuz, bahsediyorsunuz, millî savunma var, millî eğitim var, bir de Millî Piyango var. Şu Millî Piyangonun önündeki “millî”yi bence çıkarın arkadaşlar. “Millî Piyango” olmasın “piyango” olsun diye bir öneride bulunmak istiyorum.

Yine, Sayın Cumhurbaşkanı 2014’ün ilk çeyreğinde özelleştirme süreçlerinin tamamlanacağını açıklamış ve “Buna bağlı olarak da Spor Toto için Spor Bakanlığı, Millî Piyango ve tüm bahis oyunları için ise Maliye Bakanlığı ihaleye çıkacak.” demiş. Bu ihale yapılmadı ama ihale saraya çıktı, bunların hepsi Cumhurbaşkanlığı sarayına bağlandı değerli arkadaşlar.

Bedelli askerlik meselesi. Bakın, ben yirmi sekiz gün bedelli askerlik yapılmasının, yirmi bir gün yapılmasının yanlış olduğunu düşünenlerden birisiyim. Hem para verecek hem de gidecek yirmi bir gün askerlik yapacak.

Sayın Devlet Bahçeli bedelli askerliğin yirmi sekiz gün olmamasını söyleyince ben sevindim, dedim ki: “Devlet Bey bunu söylüyorsa, tamam, AKP bunu gerçekleştirir, bu yirmi sekiz günden vazgeçer.”

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Vazgeçti zaten.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Ama artık Devlet Bey’i de dinlemiyorlarmış, yirmi sekiz günden yirmi bir güne düşürmüşler, bir haftalık bir düşüş yaptılar, demek ki artık Devlet Bey’i de dinlemiyorlar.

Bedelli askerlikten elde edilen gelirlerin şehit ailelerine verilmesini öneriyorum değerli dostlar. Belki bir şehit ailesi, belki bir şehit çocuğu bedelli askerlikten gelen, toplanan bu parayla eğitimini alır, okur, ondan sonra da milletvekili olur, belki Maliye Bakanı olur. Yani bedelli askerlik yapan bir Hazine ve Maliye Bakanımız varsa bir şehit çocuğu da bedelli askerlerin verdiği parayla gitsin Maliye Bakanı olsun diye öneriyoruz.

Yirmi bir gün askerlik… Bu işin masrafı çok yüksek; botu var, elbisesi var, yiyeceği yemek var. Ne gerek var? Alınan para zaten buradan masraflara gidecek.

Bir öneri de -nasıl yapılacak bilemiyorum tabii ama- gelin bu… Bu bedelli askerler nerede eğitilecekler, nasıl eğitim alacaklar? Yine Burdur’a mı gönderilecekler, yoksa… Geçmiş defalarda Çanakkale’ye gönderilmişlerdi, başka bölgelere gönderilmişlerdi, onu tam bilemiyorum ama bir Kahramanmaraş Milletvekili olarak öneriyorum: Biz Kahramanmaraş’ta bu askerlerimizin eğitimine hazırız, kışlamız da var. Eğer mümkünse bu askerleri yollayın. Bir kısmını yollayın, hepsini vermiyorsanız da bari yarısını gönderin, o olmuyorsa dörtte 1’ini gönderin, Maraş’a gelsinler, Maraş’ta eğitim alsınlar. Her biri ailesiyle birlikte geldiğinde 1 kilo dondurma alsa Maraş’ın ekonomisi gerçekten de ciddi anlamda büyür ve en son…

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Maraş’ta yaparız...

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Niye Maraş’ı sevmiyor musunuz?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Maraş’ta yaparsak bedelli askerliğin eğitimine…

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Eğer yirmi bir günde ısrarcıysanız eyvallah yapın ama Maraş’ta yapın bari canım, ne olacak sanki. Kamyon kamyon oy veriyor Maraş size. Yıllarca Maraş size oy verdi, biraz da siz Maraş’a hizmet yapın, ne olacak sanki.

Veteriner hekimlerin meselesi var değerli arkadaşlar. Sağlık hizmeti sınıfında oldukları gösteriliyor veteriner hekimlerin. 657 sayılı Kanun kapsamında diğer hekimlerle beraber sağlık hizmetleri sınıfında yer alıyorlar ama bu torbada, bu çorbada -pardon, bu torbada, karıştı, affedersiniz, özür dilerim, çorba mı torba mı- veteriner hekimlere yer verilmemiş. Ben veteriner hekimlerle ilgili durumun da yasaya girmesini talep ediyorum.

Hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde yer alan “maddesinin” ibaresinin “maddesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Rıdvan Turan                          Mahmut Toğrul            Adnan Selçuk Mızraklı

         Mersin                                  Gaziantep                                Diyarbakır

     Kemal Peköz                              Erkan Baş                              Murat Çepni

          Adana                                   İstanbul                                       İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE KEŞİR (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İzmir Milletvekili Murat Çepni.

Buyurun Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Başkan, milletvekilleri ve bizi izleyen değerli halkımız; şimdi, iki gündür, üç gündür burada yasa yapmaya çalışıyoruz. Kuşkusuz birçok arkadaşımız, söz konusu yasalara dair bir dizi düzeltme yapmaya çalıştılar, önerilerde bulundular ve söz konusu yasaların kanuna aykırılığı, vicdana aykırılığıyla ilgili ve benzeri uyarılar yapmaya çalıştılar. Fakat ortaya çıkan tablo, aslında hepimizin başından beri bildiğimiz, yeni tanık olmadığımız bir tablo. Biz bu tablonun kuşkusuz bir niyet sorunu olmadığını biliyoruz. Bu yasaları önümüze getirenler tek başına kötü niyetlerinden kaynaklı bunu yapmadılar. Dolayısıyla biz bir niyet okuma yapmıyoruz. Söz konusu bu yasalar ve devamında karşımıza çıkabilecek olan yasalar ya da öncesindeki pratik, aslında bu on altı yıllık AKP iktidarının pratiğinin aynasıdır, benzeridir, devamıdır. Düpedüz bu yasalar bugüne kadar yürütülen halk karşıtı, emekçi karşıtı siyasetin bir sonucudur. Burada açık olarak ortaya konulan yasalar, iktidarın içinde bulunduğu bir krizin çözümüne yönelik buraya getirilmiş yasalardır. Bu krizin esası bir yönetme krizidir, bir devlet krizidir. Bu krizin yine esası, başından itibaren halkına karşı örgütlenmiş bir iktidarın geldiği çıkışsızlıktır. Bu iktidar geldiğinde değişim ve demokrasi adına geldi. Değişim ve demokrasi adına gelenler, devraldıkları yönetim anlayışından çok daha ceberut bir yönetim anlayışına saplanıp kaldılar.

Şimdi, bakın, bu iktidar önümüze yasalar getirdi. Bunların bir tanesi yeni OHAL Yasası yani olan OHAL’in çok daha kalıcı hâle getirilmiş hâli. Yani bir OHAL cumhuriyetine dönüştürdüler. Bir diğeri, yine, askerlikle ilgili yasa. Şimdi, bakın, bütün bunların hepsi aslında bir ekonomik krize çare yasaları.

Şimdi, yine, bunun yanında, bakıyorsunuz, iktidar sahipleri, temsilcileri yabancı sermayeye, emperyalist sermayeye -yalvar yakar- ülkeye yatırım yapmaları için yalvarıyorlar, çağrı yapıyorlar. Fakat bunu yapan iktidar kendisini “yerli ve millî”, kendisi dışındaki bütün toplumu da “gayrimillî” diyerek suçlayan bir iktidar.

Şimdi, biz şunu başından beri söyledik, tekrar ediyoruz: Bu iktidar küçük bir azınlığın iktidarıdır. Bu iktidar işçiye, emekçiye ve ezilen halklarımıza karşı örgütlenmiş bir iktidardır ve bu iktidar demokrasi, eşitlik ve özgürlük taleplerini şiddetle bastırmayı kendisine politika olarak belirleyen bir iktidardır. Dolayısıyla bu iktidarın halklarımıza, işçi sınıfı ve emekçilere vereceği tek şey işte bu OHAL yasasının ta kendisidir yani şiddeti, zoru çok daha katmerli hâle getirmek, demokrasiyi eşitlik ve adalet mücadelesini de yine şiddetle bastırmaktır.

Şimdi, OHAL sürecinde ne yaşadı bu halkımız? OHAL sürecinde yaşanan şey işçi sınıfının çok daha ağır koşullarla sömürüsüdür. Kendisi de bunu ifade etti, ne dedi? “Biz OHAL’i işçiler greve çıkmasınlar diye yaptık.” Bunu diyen iktidarın ilk geldiğinde söylediği neydi? “Biz bu ülkeyi bir şirket gibi yöneteceğiz.” demişti. Bir ülke şirket gibi yönetilebilir mi? Şirket dediğiniz nedir? Kâr için kurulmuş bir mekanizmadır. Bir ülke kâr için, rant için yönetilebilir mi? Böyle bir anlayış bir halka refah getirebilir mi, huzur getirebilir mi? Getiremez. Dolayısıyla bu halk bunlara karşı, kuşkusuz, bir mücadele yürütüyor. Bu yasaların buraya getirilişinde bir amaç var, burada tartışılmasında bir amaç var; bir duygu örgütlenilmeye çalışılıyor. Bu duygu şudur: “Biz yaparız olur. Siz ne derseniz deyin güç bizde ve biz bunları hayata geçiririz.” Şimdi bunun karşısında, kuşkusuz, muktedirlerin uykularını kaçıran başka bir realite var bu topraklarda. Bakın, OHAL’in engelleyemediği ve muktedirlerin uykularını kaçıran nedir? Başta halklarımızın, işçi sınıfı ve emekçilerin, kadınların, gençlerin yürüttüğü OHAL karşıtı mücadeledir, eşitlik, adalet ve özgürlük mücadelesidir. Bu mücadelenin bastırılamamasıdır bugün tekrardan bu yasaları önümüze getiren şey.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Halklarımıza şiddetten, zulümden başka bir şey sunmayanlar ipleri çok daha fazla germekten başka bir politika ortaya koyamazlar.

Sonuç olarak şunu belirterek buradan ayrılmak istiyorum: Bu yasaları önümüze getirenler Gezi ayaklanmasını unutmasınlar. Bu halkımız, işçiler, emekçiler direnişiyle ve mücadelesiyle OHAL’i nasıl yırtmışlarsa bu yasaları da yırtacaklardır. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çepni.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, Hatay Milletvekilimiz Sayın Kaşıkçı madde 60’a göre yerinden söz talep ediyor.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaşıkçı.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Hatay ilinin Arsuz ilçesinde çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; akşam saatlerinde Hatay ilimizin Arsuz ilçesinde meydana gelen orman yangınından dolayı öncelikle tüm hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.

Orman yangınının başladığı bölge aynı zamanda Işıklı Mahallesi yerleşim yerine çok yakın bir mesafede olduğu için aslında biraz problemli bir bölge. Yetkililerden orman yangınının, başladığı bölgeden bu yerleşim yerine sıçramaması için azami gayret göstermelerini özellikle buradan rica ediyor ve bekliyoruz. Tabii, rüzgârın etkisi ve saatin de akşam olmasıyla yangının ne kadar geniş bir alana yayıldığını da henüz yetkililer bilmiyor.

O yüzden, tekrardan ben bu orman yangınından dolayı Hatay’daki tüm hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Biz de bu dileklere katılıyoruz.

Bir söz de 60’a göre Sayın Erdoğan’a veriyorum.

Buyurun.

28.- Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’ın, Yılın En Seçkin Bilim İnsanı seçilen Zürih Üniversitesi akademisyenlerinden Profesör Doktor Mutlu Özcan’ı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Ülkemiz adına bizleri gururlandıracak, aynı zamanda Türk bilim dünyası açısından mutlu bir haberi paylaşmak istiyorum.

İsviçre Zürih Üniversitesi dekanlarından Profesör Doktor Mutlu Özcan Hanımefendi kendi alanında 2017 yılının en seçkin bilim insanı ödülüne layık görüldü. Az önce Londra’da düzenlenen törenle ödülü hocamıza takdim edildi.

Biz de buradan saygıdeğer hanımefendiyi tebrik eder, başarılarının devamını dileriz. Allah başarılarını daim kılsın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Biz de buradan tebrik ediyoruz Başkanlık Divanı olarak.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2) ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, 8’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

              Cavit Arı                       Bülent Kuşoğlu                  Mehmet Bekaroğlu

               Antalya                             Ankara                                     İstanbul

    Emine Gülizar Emecan             Süleyman Girgin               Kamil Okyay Sındır

              İstanbul                              Muğla                                        İzmir

         Abdüllatif Şener                Mustafa Adıgüzel

               Konya                                Ordu

MADDE 8- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesinin (c) fıkrasının ikinci paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragraf, fıkranın sonuna aşağıdaki paragraf ilave edilmiş ve (h) fıkrasının beşinci cümlesinde yer alan "ek ödeme toplamı” ibaresinden sonra gelmek üzere “, özellikli tıbbi işlemler ve uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında yapılacak ek ödeme hariç olmak üzere” ibaresi ilave edilmiştir.

"Yükseköğretim Kurulu tarafından, Hazine ve Maliye Bakanlığının onayı ile belirlenen özellikli tıbbi işlemler karşılığı yapılacak ek ödemelerde, (1) numaralı bentte belirtilen yüzde 800 oranı beş kata kadar arttırılarak uygulanabilir. Ancak bu oran mesai dışı çalışmalarda uygulanacak artırımlı oranın hesaplanmasında dikkate alınmaz.”

"Uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında elde edilen gelirin yüzde 50'sine kadar olan kısmı bu hizmetlerde görev alan personele ek ödeme olarak dağıtılabilir. Bu kapsamda yürütülen tıbbi işlemlerde görev alan personelden (1) numaralı bent kapsamındaki öğretim üyeleri için söz konusu bentte, uzman tabipler için (2) numaralı bentte belirlenen tavan oranları; uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında olmayan çalışmalarından hak ettiği ek ödemenin, söz konusu bentlerde belirlenmiş tavan oranlarının yüzde 60'ını geçmesi halinde bir kat, yüzde 80 ini geçmesi halinde iki kat olarak uygulanır. Yüzde 100'ü olması halinde üst limit olmaksızın ek ödeme yapılır. Dağıtılacak tutarın; yüzde 80'i ikinci cümlede belirlenen tavan oranlarını geçmeyecek şekilde aynı cümle kapsamındaki personele, yüzde 20'si ile ikinci cümledeki tavan oranlarını aşan kısmı ise ikinci cümlede belirtilen personel dışında uluslararası sağlık hizmetlerinde görev yapan (1) ve (2) numaralı bent kapsamındaki diğer personele aynı bentlerde kendileri için belirlenmiş olan tavan oranlarının bir katını geçmemek üzere ek ödeme olarak ödenebilir. Uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında elde edilen gelirler ve ilgili personele yapılacak ek ödemeler ayrı bir hesapta izlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE KEŞİR (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel.

Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yapılan Anayasa değişikliğiyle artık burada iktidar ve muhalefet şeklinde bir düzenleme yok. Aslında farkında mısınız, hepimiz aynı taraftayız, yasama olarak bu taraftayız yani yürütme yok burada artık. Eskiden yürütmeden tasarılar gelirdi ama şimdi görüyorum ki değişen bir şey yok, yine yürütme sizin elinizde, bu sefer teklifler gönderiyor, bunlar işleme konuyor. İnşallah, bu çatı altında şöyle bir şeye bir gün şahit olmayı arzuluyorum: Yani yürütmenin çok da hoşuna gitmeyen ancak millet yararına bir iş olup da sizlerle beraber bunda emekten yana yani yürütmenin yanında değil de emekten yana bir tavır aldığınızı da görmeyi, bu çatı altında şahitlik etmeyi istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, sağlık alanında hem özelde hem kamuda çalışmış hem de yönetimde de bulunmuş bir arkadaşınız, bir hekim arkadaşınız olarak, bu getirdiğiniz tekliflere, ilgili maddelere böyle tam bir iyi niyetle bakıyorum ama maalesef eksiklik var, yanlışlık var, adaletsizlik var. Her şeyden önce, sağlık alanında yıllardır kangren olmuş sorunları, ücret politikalarını, emeklilik haklarını, çalışma koşullarını böyle apar topar torba kanunlarla düzenlemek büyük hatadır, günü kurtarmaya yöneliktir. Yani bu meslek grubunun sorunlarını, taleplerini ve çözümlerini bir torbaya sığdıramazsınız.

8’inci maddede Yükseköğretim Kanunu’nda düzenleme yapıyorsunuz, Millî Eğitim Komisyonundan görüş almıyorsunuz. Sağlık çalışanlarıyla ilgili düzenleme yapıyorsunuz, Sağlık Komisyonundan, ihtisas komisyonlarından fikir almıyorsunuz. Tabip ve diş tabibi emekli aylıklarıyla ilgili düzenleme yapıyorsunuz, geri kalan tüm sağlık çalışanlarını yok sayıyorsunuz. Daha da ilginç olan, doktorlarla ilgili düzenleme yapıyorsunuz, diğer sağlık çalışanlarını dışlıyorsunuz ama doktorları da ayırıyorsunuz, doktorlardan da sadece Emekli Sandığına tabi olanlara işlem yapıyorsunuz ama diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi olanlara işlem yapmıyorsunuz.

Arkadaşlar, sağlık hizmeti bir ekip, bir takım işidir. Bu getirdiğiniz kapsayıcı olmayan düzenleme çalışanlar arasında huzursuzluk yaratmakta iş barışını bozucu özellikler, aralarındaki ücret dengesizliklerini artıracak özellikler taşımaktadır. Sağlık çalışanı emeklilerinin büyük kısmı ay sonunu zor getirmektedir. Bu düzenlemenin tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak şekilde genişletilmesini, döner sermayeye ek ödemelerin de yıllardır talep ettiğimiz şekilde emekliliğe yansıtılmasını istiyoruz.

Yine, bu torba kanun teklifiyle sağlık çalışanlarına bir yıpranma payı getiriliyor ancak geçmişe yönelik düzenleme içermiyor. Geçmişe yönelik hak kaybını büyük bir adaletsizlik olarak görüyorum.

Değerli arkadaşlar, sağlık çalışanları büyük bir yük, risk altında görev yapıyor; bulaşıcı hastalıklar, kimyasal maddeler, ilaçlar, kemoterapi ilaçları, radyasyon, bunlar hep maruz kaldıkları şeyler. Yoğun tempo, uykusuzluk, yaşanan hasta kayıpları, sağlık çalışanı-hasta, sağlık çalışanı-hasta yakını ilişkileri, hatta sağlık çalışanı-yönetici ilişkileri bunlar hep ek strestir, psikolojik travmalara, konsantrasyon eksikliklerine yol açar. Bu nedenle yıpranma payının tüm çalışanlara geçmişi de kapsayacak şekilde olması gerekmektedir.

8’inci maddeyle, Yükseköğretim Kanunu’nda yapılan değişiklikle bazı döner sermayeyle ilgili oranları değiştiriyorsunuz. Aslında çok değişik bir şey yapmıyorsunuz, zaten şu anda mevcut olan ve çok tartışılan, hukuksuz olduğu defalarca dile getirilen oranlarda bir değişiklik yapıyorsunuz, ek problemlere yol açıyorsunuz, başka bir şey yapmıyorsunuz. Burada doğru olan, döner sermaye ek ödemelerine esas olan performans kriterlerinin nitelik değil, nicelik özellikleri yani işin sayısal değil, kalitesi ve özelliği üzerinden işlem yapılmasıdır döner sermayeyle ilgili olarak.

Şunu da sormadan edemeyeceğim: Tabii, böyle bir kanun teklifi getirdiniz, şu sizin de seçim vaatleriniz arasında vardı -hazır hemşirelerden bahsetmişken- 3600 ek gösterge verecektiniz hani, ne oldu; onu da merak ediyorum. Buraya aslında bir madde olarak ekleyebilirdiniz.

Biraz da sağlık çalışanlarına şiddetten bahsetmek istiyorum. Burada, ölüm ve yaralanmalarla ulusal bir sorun hâline gelmiş olan bu şiddeti kınıyorum. Etkin bir ceza yasasını çıkarmayı ümit ediyorum. İlginç bir durum da bu konuyu, özellikle sağlık alanındaki yönetim pozisyonunda olanların sağlık sorunlarını çalışanların üzerine atmak. Onlarla ilgili beyan vermekten dolayı da bu işlerin arttığını burada beyan etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, sağlık çalışanları bu ülkede 14 Mart Tıp Bayramı dışında da hatırlanmak istiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) - Çünkü onlar sizinle sadece 14 Martta beraber değiller, yedi gün yirmi dört saat sizinle beraber olarak bunu hak ediyorlar.

Teşekkür ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde bir önerge var; okutuyorum ve işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

    Emine Gülizar Emecan             Süleyman Girgin                       Gökan Zeybek

              İstanbul                              Muğla                                      İstanbul

              Cavit Arı                       Bülent Kuşoğlu                  Mehmet Bekaroğlu

               Antalya                             Ankara                                     İstanbul

         Abdüllatif Şener               Kamil Okyay Sındır           Gülizar Biçer Karaca

               Konya                                İzmir                                       Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AYŞE KEŞİR (Düzce) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek.

Buyurun Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüştüğümüz Yasa Teklifi’nin 9’uncu maddesiyle 8/6/1994 tarihli bir yasaya ek bir madde geliyor, o da Kanal İstanbul ve benzeri su yollarının bu yasaya dâhil edilmesiyle ilgili bir madde.

Yasa 1994 yılında çıkmış. 1994 yılı Türkiye’de 5 Nisan ekonomik kararlarından hemen sonra yap-işlet-devret modeliyle birtakım yabancı yatırımların yapılmasıyla ilgili ilk kanuni düzenlemenin geldiği tarih olarak gözüküyor, ondan sonra da zaten IMF’nin Türkiye’ye geldiği dönemleri çok net hatırlıyoruz.

Şimdi, üzerinde konuştuğumuz konu Kanal İstanbul Projesi. Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili benden önce çok sayıda milletvekilimiz bu projeye ilişkin teknik, ekolojik, çevresel değerlerle ilgili bilgi verdi. Şimdi isterseniz Kanal İstanbul Projesi'nin Küçükçekmece Gölü’nden başlayarak Şahintepe’den Sazlıdere Baraj Gölü’nü de içine katacak biçimiyle Durusu’dan, yeni yapılmış olan üçüncü havalimanından Karadeniz'e bağlanan bölgeyle ilgili temel yanlışlığı aktarmamız gerekiyor. Bu kanalla birlikte artık İstanbul iki yarımadadan değil iki yarımada ve ortasında bir büyük adadan oluşuyor. İstanbul'un sorunlarının başında gelen en önemli problem ulaştırma problemidir. Ulaştırma probleminin de birinci sorunu İstanbul’un Anadolu Yakası’nın Avrupa Yakası’yla bağlantısının gerek lastik tekerlekli araçlar gerekse yaya ulaşımının sağlanması konusundaki problemdir. Şimdi biz İstanbul’un iki yakasını bir araya getirmekte milyarlarca dolarlık projelerle sorunu çözmeye çalışırken, İstanbul’un tam da ortasında yeni bir ada oluşturuyoruz ve bunu biz Trakya’yla bağlamak için de raylı sistemler, lastik tekerlekli araçlar için yol, yayalar için yeni ulaşım yolları, bu bölgede yaşayan canlıların ekolojik sistem içindeki yer hareketlerini sürdürebilmesi için de birtakım köprüler yapacağız. Ama, bence, bu projenin arkasında yatan temel nokta, Karadeniz'den Marmara’ya, Marmara’dan Karadeniz’e geçecek olan deniz araçlarının taşıt meselesi değildir, taşıma meselesi değildir.

Bakın değerli milletvekilleri, bu projeyle birlikte Küçükçekmece Gölü bir halice dönüştürülecek ve Küçükçekmece ile Başakşehir’in içinde bulunan Sazlıdere su toplama havzası ve İstanbul’un önemli su alanlarından bir tanesi birleştirilerek bir büyük Haliç’e dönüştürülecektir. Ondan sonrası ise, herhangi bir biçimiyle bu kanalın yapılma ihtimali yoktur. Peki, o zaman, bugün Maliye Bakanı dün faizlerin artmaması dolayısıyla kamuda tasarrufların artırılmasıyla ilgili bir düzenlemeye gidileceğini söyledi. O hâlde, biz, neden bu büyüklükteki bir yatırımı, hem de devletin tasarruf edeceği bir dönemde gündeme getiriyoruz? Değerli arkadaşlar, bunun bir tek nedeni var: İstanbul’un Avrupa yakası’nda 1 milyonun üzerinde nüfus barındıracak yeni konut ve ticaret alanlarının yerleşime açılmasıdır. Burada çok saygıdeğer büyükşehir belediye başkanları var. Onlar da artık şunun farkındalar ki, artık bu ülkede yerel yönetimlerin kendi kentleriyle ilgili plan yapma yetkileri kalmamıştır, kendi kentlerinin geleceğiyle ilgili de büyük ölçekli plan yapma yetkileri kalmamıştır. Belediye başkanı olduklarında doğruları söyleyenler, Çevre ve Şehircilik Bakanı oldukları zaman, yıllarca savundukları fikirleri bir kalemde unutur hâle gelmişlerdir.

Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir teklif geçiyor. Bu teklifin arkasından, İstanbul’un -ki İstanbul’daki tarım alanları azımsanmayacak derecede çoktur, 780 bin dekarın üzerinde tarım alanı vardır- su havzaları -yani Durusu ve Sazlıdere… Sazlıdere de ortadan kalkıyor, Durusu- Terkos Gölü’nü besleyen havzaların önemli miktardaki su toplama alanları da risk altına giriyor.

Bütün bu değerlendirmeler sonucunda şunu söyleyebiliriz: Siz gerçekten 200 binden fazla satılamayan konutu bulunan bu kentte yeni konut ve ticaret alanları oluşturmak için bir plan getiriyorsunuz. Bu planla kente ihanet ediyorsunuz.

Hepinize saygılar sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

İkinci bölüme geçmeden önce Sayın Türkoğlu’nun bir söz talebi var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu’nun, Hatay ilinin Arsuz ilçesinde çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de Hatay Arsuz ilçemizde meydana gelen orman yangını dolayısıyla bütün hemşehrilerimize geçmiş olsun diyorum. Tabii, bölgede rüzgârın etkisinin fazla olması yangının biraz daha geniş alana yayılmasına sebebiyet vermiş ama 2 uçak, 5 helikopter, 36 arazöz, 18 su tankı, 6 dozer, 4 greyder, çok sayıda teknik personel ve 300 işçiyle, yine vatandaşların da katkısıyla yangın önlenmeye çalışılmıştır. Kaymakamlığımızda tabii afet ekipleri ve teknik ekiplerle birlikte vatandaşların zarar ve ziyanının karşılanması noktasında da heyet kurulmuş olup çalışmalar devam etmektedir.

Tekraren hemşehrilerimize geçmiş olsun diyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Biz de geçmiş olsun diyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2) ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 10 ila 21’inci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde gruplar adına, İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu…

Buyurun Sayın Ağıralioğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerlik Yasası ve içine birkaç tane madde konularak torba yasa hâline getirilen düzenlemeyle ilgili Engin Bey’in bana vermiş olduğu pası kullanıyorum. Nezaketsizlik saymazsanız, iyi niyetli sataşmada bulunacağım bütün Meclise.

Aziz arkadaşlar, bu Meclisin ortak sükûnetinin bu mevzuda, askerlik mevzusunda benim konuştuğum hassasiyetlere uygun olarak hepinizin ortak sükûneti olduğunu düşünüyorum.

Şimdi, birincisi şudur: Askerlik gibi bir mevzuyu bahisle ilgili bir düzenlemenin içerisinde zikretmenin bir siyasi nezaketsizlik olduğuyla başlangıç yaparak... Aynı mevzuya ilaveten, “Ya tutarsa?” diye bir parantezi de olan kanal mevzusunu da bu yasa içerisinde düşünmeyi bu mevzudaki mücadeleye, çıkarmaya çalıştığımız kanunun sonuçlarından etkilenecek insanlara hürmetsizlik telakki ediyorum. Bu mevzuda şöyle bir hassasiyete ihtiyacımız olsun, yemin olsun, şart olsun, hep beraber ortak sükûnetimiz olsun: Biz bir daha sonuçlarının şehitlerimizi, gazilerimizi, çocuklarımızı, yetimlerimizi, bundan sonra bu memlekete fedakârlık edecek olan herkesi ilgilendirecek, böyle ciddiyetli sonuçları olacak bir kanunu konuşurken, bu mevzunun ciddiyetine hürmeten bu kabîl yasaları müstakil görüşelim; yemin edelim, şart edelim.

İkincisi: Bu yasalar konuşulurken muhalefetin çok makul tekliflerinin, gözünüzden kaçmış, “Bunun siyasi, sosyal komplikasyonları olabilir.” diye, “Bunları da ilave edebilir misiniz?” diye size yöneltilmiş tekliflerin sizin mimiklerinizdeki oynamalarını kontrol ediyorum. Şuna bakıyorum: Yani, sair kanun tasarılarında da kalpleriniz ile vicdanlarınızın arası mutlaka kısadır, mutlaka; nihayetinde burası millet iradesinin tecelligâhıdır, kalbidir. Ama görüntü şöyledir aziz arkadaşlar: Sanki millet iradesinin tecelligâhında, kalbinde kalbini dışarıda bırakan insanlar olarak bulunuyormuşuz gibi görünüyorsunuz dışarıdan. Yani bir şey söylüyoruz, gözlerinize bakıyorum, mimiklerinize bakıyorum, tekliflerimizin hassasiyetini anlama ciddiyetinize bakıyorum bir mekanik organizasyon gibi görünüyoruz. Hangi mevzuda? Askerlik mevzusunda böyle görünmemeliyiz. Düşünüyorum ki kalplerimizi oynatacak ne yaparsak biz tekliflerimizi daha ciddiyetle dinleyecek bir imkân bulabiliriz? Buldum, Sayın Başkan, böyle bir teamül var mıdır yok mudur bilmiyorum, aşağı gelemezler, buldum. Hükûmetimizin “Şöyle yapsın, böyle yapsın.” tekliflerine 1’inci gruptan arkadaşlarımız cevabını verirken mesela, tren kazasıyla ilgili konuşmalarını daha hassas yapmalarına imkân verecek bir şey buldum; ölenlerimizin yakınlarının karşıda oturması lazım. Askerlikle ilgili bu kanunu konuşurken dışarıda, kuliste bıraktığımız kalplerimizi yanımıza almamıza imkân verecek bir şey buldum ben, buldum; çocuklarımızı, şehitlerimizin çocuklarını karşıya dizeceğiz, öyle konuşacağız. Yani şöyle bir şey demiyorum: Kanun çıkaracağız, bu kanunu çıkarırken bütün detaylarıyla çıkardığımız kanunun hangi hassasiyetlere havi olduğunu bilerek çıkaracağız. Yani bu kanundan istifade eden arkadaşlarımızın da bu kanundan istifade eden çocuklarımızın da gençlerimizin de kötü bir şey yapıyorlarmış duygularına kapılmalarına engel olacağız. Yani “Biz para verdik de bir vatan hizmetinden kurtulduk.” gibi bir suçluluk psikolojisine girmelerine de engel olacağız, bir sosyal psikoloji yönetecek bir alan da bulacağız bunlara. Yani bu çocuklarımız 15 bin lira verince askerlik hizmetinden beri olmalarının kendilerinde oluşturacağı psikolojik savrulmayı da yönetebilsinler diye bu Meclis şöyle yapacak, misalen söylüyorum: Gazilerimiz üzerindeki sosyal projelerde bunlara alan açılacak. Çok zor değildir bunlar. Ama şöyle konuşmaktan illallah ettik arkadaşlar… Askerlik konuşuyoruz.

Bakın, şöyle: Biz burada bu kanunları rahat konuşabilelim diye ölenlerin çocuklarına da değecek kanunlar çıkarıyoruz. Yani biz burada, ışıkların altında, konforlu bir mekânda çocuklarımız için, daha rahat yasa yapsınlar diye bizim için ölmüş insanların bir şekilde ilgileneceği kanunlar çıkarıyoruz, dolayısıyla ihtimam göstermemiz lazım. Benim bu mevzuda söylediğim sitem sayacağınız her lafın sizin de ortak sükûnetiniz olduğuna inanıyorum. Yani bu, sizin benim gibi düşünmediğinizi ima etmeye çalıştığım bir konuşmam değil ama arkadaşlar, bu sadece kürsülerde veciz konuşmalar yapıp da milleti mutlu edeceğimiz bir alan değil bizim. Yani teklif ediyoruz ki, ne? Doğacak maddi konfordan gazilerimiz istifade etsin. Niçin? Niçin istifade etsin? Şunun için: Bir tarafıyla, bu mevzuda ağır bedel ödemiş, ödediği bedeli şehadetle taçlanmış olanların geride bıraktıklarına kavuşalım ki mücadele iştiyakı kaybolmasın. Ordumuz sınırın ötesinde, Suriye’de sınırın ötesinde, Irak’ta sınırın ötesinde; biz savaş yapıyoruz bir taraftan. Dolayısıyla onların da hissesine bir mukavemetsizlik düşmesin, onlar sağ salim yurtlarına dönsünler diye, evlerine, çocuklarının başlarına dönsünler diye duada olan analarının duasına Meclisteki malayaniliğimiz düşmesin. Yani duanın içine bize kahır düşmesin, bize de dua etsinler. Yani hisselerine şöyle bir ferahlık düşürelim: Bugün burada bir kanun çıkarıyoruz. Bu kanundan istifade eden arkadaşlarımızın maddi katkılarından geride bıraktıklarınızın şu şu yüklerini kaldıracağız diye bir imkân sunalım ki ciddi bir şeyi konuştuğumuza, ciddiyetle bu mevzuyu takip ettiğimize alamet bir davranış da göstermiş olalım. Çok mu kötü bir şey söylüyoruz? Yani bu anlamda Hükûmetimizin Milliyetçi Hareket Partisiyle beraber ortaklaşa yani bir rahatlama alanı gibi takdim edecekleri bu işi biraz daha muhtevalı hâle getirmeye çalışarak çok mu kötü bir şey ediyoruz? Etmiyoruz ama mevzu şöyle; bu işleri çözerken bir devlet ciddiyetinin de şöyle bir üsluba ulaşması lazım artık: Biriken meseleler; askerlikle ilgili birikti, askerliğe gitmeyenler; efendim, vergisini vermeyenler birikti, imarla ilgili talebi olanlar birikti. Bu işleri yönetebilme kabiliyetimiz bunları affederken sanki vazifesini zamanında yapanları cezalandırıp vazifesini yapmayanları ödüllendirmeye dönmemelidir. Bu mekanizma bu hâle de gelmemelidir. Tabii ki bundan istifa edecek arkadaşlarımızın imkânlarını da yönetelim ama öyle düzgün işler yapalım ki para verdiniz de askere gitmediniz istihzasıyla da karşılaşmasın çocuklarımız. Yani bunlar, aslında çocuklarımız arasında askerliğini paralı yapan ile parasız yapanlar arasında bir niza çıkmayacağı bir mukavemet hattı oluşturacağız.

Biz, asker bir milletiz arkadaşlar. Yani şunu defalarca ispatlamış bir milletiz, ayan olana bir daha beyan etmek kabilinden söylüyorum, biz ruhları üniformalı bir milletiz. Yani nihayetinde 15 Temmuzda gösterdiğimiz şey şudur: Memleketi, vatanı beklemek için illa üniforma sahibi olmamıza gerek yoktur, üniformamız ruhlarımızdaki üniformamız, vatan tehlikeye girdiğinde hemen ortaya çıkmaktadır. Ön Asya’nın en büyük ordusunu burada besliyoruz, bakacağız. Dünyanın en tehlikeli coğrafyasında kuvvetli bir orduyu ayakta tutacağız ama bütün bunları yaparken yaptığımız her kanuni düzenlemenin, yaptığımız her yasal çerçevenin içerisine vicdanımızı, kalbimizi koyacağız. İstirhamımız sadece bu. Yani en azından bütün bir milleti öyle ya da böyle tesiri altına alacak kararlarla ilgili biraz hassasiyet göstermemiz lazım. Hiçbir mevzuyu biz burada istişare edip tekliflerimiz etrafında “Efendim, iktidar partisi bunu teklif etti, CHP bunu teklif etti, MHP’nin dediğine biz de şunu ilave ettik, mutabakat hâlinde biz aziz milletimize bunu şöyle sunuyoruz.” diyemeyecek miyiz biz hiç? Hiç mi hissemize böyle bir şey düşmeyecek bizim? O yüzden bu süreç içerisinde hakikaten biz de mekaniğe döndük. Yani elimizi kaldırmaya bile tenezzül etmeyecek hâle geldik. Elimizi kaldıralım kaldırmayalım, neyi teklif edelim neyi reddedelim, neyi kabul edelimin dışında bir alanda sadece şuna bakmaya başladık: Ya, bunun, bu çıkarmaya çalıştığımız kanunların sonuçları üzerinden doğacak komplikasyonlara biz ne diyeceğiz, neler diyelim, onları düşünmeye başladık. Burada bu kanunu çıkaracağız ama biz seçim bölgelerimizde kendi milletimize neler diyeceğiz, onları düşünmeye başladık. Dolayısıyla arkadaşlar, bu mevzuda birazcık ihtimam gösterilmesini istiyorum.

Hepinizi görüyorum şehit cenazelerine katılıyorsunuz, ben de katılıyorum. Hususiyetle arz ediyorum -çok az zamanım kaldı galiba- şimdi, ben sizler gibi katıldığım şehit cenazelerine münhasıran biraz daha iş edinip şöyle bakmayı deniyorum genellikle: Herkes çekilip gittikten sonra mezarın başında bir ana bir baba, genelde bir ana bir baba bir yetim çocuk ya da işte evlatlarını göndermiş olmanın hüznü hisselerine düşmüş iki üç tane garip kalır. Ben devleti herkes çekilip gittikten sonra mezarın başında dördüncü kişi bilirim. Dört kişi varsa mezarın başında beş, beşse altı. Bugün burada çıkardığınız kanun şehitlerinize çıkardığınız kanundur. Siz üçüncüyseniz, dördüncü benim demektir; dörtseniz, beş benim demektir.

İSMET YILMAZ (Sivas) – Devlettir.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Devlettir, onu diyorum.

O yüzden bu hassasiyeti taşıyarak çıkarmak zorunda olduğumuz bu kanunlar içerisinde ihtimam göstereceklerimizin bir tanesi budur diye söylüyorum.

İyi niyetli sataşma pası verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Sözlerimi yanlış anlamamanızı istirham ediyorum. Bu mevzudaki hassasiyetimin sizin ortak sükûnetiniz olduğunu biliyorum. Ama ne dersek diyelim, bu Meclis kalplerinize dokunma imkânını henüz bize vermedi; sadece konuşup birbirimize sitem edip gidiyoruz.

Saygılarımla. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağıralioğlu.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy.

Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle bugün Genel Kurulda görüşmekte olduğumuz bu teklifin vatanımıza ve milletimize hayırlı olmasını temenni ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Ülke ekonomimize değerli katkılar sağlayacak düzenlemelerin olduğu bu teklif, Milliyetçi Hareket Partisinin de katkıları ve desteğiyle son hâlini almış bulunmaktadır.

Komisyonda kabul edilen teklifin ikinci bölümüne göre, Sağlık Bakanlığına, üniversitelere ve özel sektöre ait uluslararası sağlık turizmi, sağlık tesisi verilmiş sağlık kuruluşları arasında uluslararası sağlık hizmetleri kapsamında iş birliği yapılabilecek. Bu kapsamda verilen hizmetin, Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen ücretin yüzde 50’sini geçmemek üzere belirlenen kısmını, hizmeti alan sağlık kuruluşu hekime ödeyecek.

Teklifle tabip ve diş tabibi emeklilerinin maaşlarında yaklaşık 2 bin TL artış sağlanacak. Fakülte ve yüksekokullardan mezun olan ticari pilot ve hava yolu nakliye pilotu lisansı bulunanlar öncelikli olmak üzere, muvazzaf subay olmak için başvuranlar 32 yaşını bitirmemek kaydıyla muvazzaf subaylığa nasbedilerek pilotaj eğitimine başlayacak, pilotaj eğitiminde başarısız olanlar kuvvet komutanlıklarınca uygun görülen diğer sınıflara nakledilecek. Teklifle hekim, diş hekimi, eczacı, hemşire, fizyoterapist gibi sağlık personeline yılda altmış gün fiili hizmet zammı verilecektir.

Ayrıca, bu teklifin diğer bir maddesiyle yasa dışı bahisle etkin mücadele amaçlanmış ve ülkemize döviz sağlamak, kayıt dışı milyonlarca doların engellenmesi adına ciddi bir çalışma yapılmıştır. Yasa dışı bahisle ticari açıdan mücadele edilmesi ve söz konusu alandan elde edilen kamu gelir kaybının önlenmesi amacıyla şans oyunları ikramiye oranının brüt üst sınırı yüzde 59’dan yüzde 83’e çıkarılması ve ikramiye oranlarının artırılması nedeniyle oluşabilecek yatırım ve işletme giderlerindeki tutar azalışlarının telafisi öngörülmüştür. Kolluk kuvvetleri ve savcılıklarımızın tespitleriyle, yurt dışı desteğiyle bahsin kayıt altına alınması ve ikramiye oranının yüzde 59’dan yüzde 83’e çıkarılması ülkemize daha fazla katma değer katkısı sağlaması anlamında oldukça önemlidir. İkramiye tutarlarının artırılması, hasılatın da artacağı anlamına gelmektedir ve böylece ilgili kurumun spor kulüplerine ve amatör spor dallarına yardım etmesi ve spor tesisi yapması anlamında da çok önemlidir. Ayrıca, son yıllarda yurt dışı bahis sitelerine katılımın her geçen gün artarak devam etmesinden ötürü bahis konumuzla ilgili önlemler almak ve bu konuda iyileştirme planlarını yapmak zaruri bir hâle gelmiştir ve bu sebeple söz konusu çalışmayla gereği yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, diğer önemli bir konu ise uluslararası sağlık hizmetleri alanında ülkemizde sunulan hizmetlerin tanıtımını yapmak, kamu ve özel sektörün sağlık turizmine yönelik faaliyetlerini desteklemek, koordine etmek, uluslararası sağlık hizmetlerine ilişkin politika ve stratejiler ile hizmet sunum standartları ve akreditasyon kriterleri konusunda Sağlık Bakanlığına önerilerde bulunmak üzere 10 milyon başlangıç sermayeli “Uluslararası Sağlık Hizmetleri” unvanıyla bir anonim şirket kurulması amaçlanmış ve yeni kurulacak bu şirketin personel rejimi üst düzey yöneticilerinin özlük hakları ile mal ve hizmet alımına ilişkin esaslar da teklif kapsamında düzenlenmiştir.

Sağlık Bakanlığının resmî kaynakları, 2018 yılı rakamlarına göre, sadece tıp turizmi için dünya genelinde seyahat edenlerin sayısı 10 milyonu aşmış ve yıllık 100 milyar dolarlık bir ciroya ulaşmıştır. Ülkemizin de sağlık hizmetleri alanındaki yüksek potansiyeli ve rekabet gücü oldukça yüksektir. Bu sebepten, bize göre, uluslararası sağlık hizmetlerine ilişkin aracılık faaliyetlerinde bulunmak üzere hisselerinin tamamı Hazine ve Maliye Bakanlığına ait olan bir şirket kurmak kaydıyla uluslararası sağlık hizmetleri alanında aracılık faaliyeti gösteren kurumlara yetki belgesi vermek, ülkemizin sağlık hizmetlerinin uluslararası tanıtımını yapmak, bu alandaki tanıtım ve bilgilendirme faaliyetlerini koordine etmek, yönlendirmek ve desteklemek; uluslararası sağlık hizmetlerine ilişkin aracılık faaliyetlerinde bulunmak, verilen yetki çerçevesinde kamu ve özel sektör kuruluşları adına uluslararası sağlık hizmetlerine ilişkin sözleşme yapmak, yapılan sözleşmelerin yönetilmesine destek olmak, uluslararası sağlık hizmetlerine ilişkin bilgi alma başvurularına cevap vermek, şikâyetler ve anlaşmazlıkların çözümüyle ilgili merciler nezdinde girişimlerde bulunmak, tarafların karşılaşabilecekleri sorunları tespit ederek önleyici tedbirler almak, ülkemizin sağlık sisteminin tanıtımını yapmak; sağlık sistemleri, sağlık finansmanı ve kamu-özel iş birliği modelleri konusunda uluslararası kişi ve kuruluşlara danışmanlık yapmak; bu alanda sistemlerin kurulması ve geliştirilmesine ilişkin yurt dışı talepleri karşılamak, projeler yapmak ve uygulamak; yurt dışında sağlık kuruluşu açmak, işletmek, ortaklık kurmak ve iş birliği yapmak; sağlık meslek eğitimi turizmine yönelik faaliyetlerde bulunmak; faaliyet alanına giren konularda ulusal ve uluslararası kongre, seminer ve benzeri etkinliklerde bulunmak, araştırma ve yayın yapmak; uluslararası sağlık hizmetlerine ilişkin politika ve stratejiler, hizmet sunum standartları, akreditasyon kriterleri, fiyat tarifeleri ve hukuki düzenlemeler konusunda ilgili kuruluşlarla iş birliği yapmak ve bu konularda Bakanlığa önerilerde bulunmak, sağlık meslekleri eğitimi konusunda teşvikler geliştirmek, bu alanda uluslararası öğrencileri ve eğitim kurumlarını desteklemek gibi hizmetleri sağlayacak bu yenilik ülkemiz için atılmış büyük bir adımdır. İbni Sina’dan Akşemseddin’e, Farabi’den Ali Bin Abbas’a, El Râzî’den Gevher Nesibe’ye birçok tıp insanını yetiştirmiş bu toprakların sağlık alanında ne kadar iddialı olduğunu anlatmaya lüzum dahi görmüyorum. İşte bu yasayla -Türk doktorlarının neler yapabildiğini tüm dünyaya göstermek- gerek “Uluslararası Sağlık Hizmetleri” unvanıyla kurulacak şirketin gerekse bahis oranlarındaki iyileştirmelerle sağlanacak kazançların ülkemiz ekonomisinde oldukça güçlü fayda sağlayacağını düşünüyorum. Muhalif duygularla eleştirileri bir kenara bırakıp milletin vekilleri olarak ülke menfaatlerimiz doğrultusunda, ay ve yıldızın yan yana durmasından rahatsız olan dış güçlere karşın dimdik durmamız ve kenetlenmiş bir şekilde hareket etmemiz gerektiğini vurgulamak istiyorum.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bulunduğumuz coğrafyanın sorumluluklarının ve potansiyelinin farkındayız. Bize düşen, ülkemizin kalkınması, daha ileriye gidebilmesi için, evveliyattan beri olduğu gibi bundan sonra da inanmak, çalışmak ve başarmaktır. Biz bunun için varız, bunun için de var olmaya devam edeceğiz. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi şartlar altında olursa olsun Türk milliyetçileri olarak, Türk milletinin menfaatindeki davranış ölçümüz liderimizin “Benim aklım Türkiye’dir.” sözüdür, bu ölçüden asla vazgeçmeyeceğiz.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi adına, bahsettiğim ekonomik ve diğer sebeplerden dolayı teklifi destekliyor, partim ve şahsım adına teşekkürlerimi sunuyor, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Necdet İpekyüz.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli vekiller; on saattir bir taslak üzerine, Plan Bütçede konuşulan tartışmalar üzerine değerlendirme yapıyoruz, kimi zaman oylama yapıyoruz, hepimiz de yorulduk. Hepimiz Yunanistan’dan, Hatay’dan, Nusaybin’den, Cizre’den, yangından söz ederken sanki yangından mal kaçırırcasına hiçbir şeyi detaylı ele almadan gidiyoruz. Birçok konu konuşuldu, bazı şeyler tekrara girdi fakat özellikle sağlık alanıyla ilgili ben bazı isimleri okumak istiyorum, hepinizin dikkatini çekmek istiyorum.

Doktor Göksel Kalaycı, Doktor Ali Menekşe, Doktor Ersin Arslan, Doktor Melike Erdem, Doktor Kamil Furtun, Doktor Abdullah Biroğul, Doktor Aynur Dağdemir, Doktor Hüseyin Ağır, Doktor Said Berilgen. Arkadaşlar… 2005-2017 arasında sadece sağlık hizmeti verdiği için şiddete maruz kalıp yaşamını yitiren isimlerdir bunlar ve hekim isimleri sayıyorum. Bir kısım hekim ve sağlık çalışanları yaşamını yitirdi, hastalık nedeniyle, ambulans sürerken, ambulansta hizmet verirken, bunları ele almıyorum. Bunlar şiddet sonucu yaşamını yitirenlerdir. Şiddeti uygulayanlar, şiddetten yana olanlar ve şiddetin uygulanmasına veya şiddetin uygulanma nedenlerine bir tepki göstermeyenler, şiddeti sağlık çalışanlarının günlük yaşamına koyanlar aslında bu on altı yıllık sistemin kendisidir. Sağlıkta bugün de bir kısım değişiklikler yapılmakta, sistem sağlık kurumlarını işletmeye, oraya başvuranları bir tüketici gibi görmeye... Ve sağlıktaki olumsuzluğun nedenini hekim ve sağlık çalışanları olarak göstermektedir. Sanki bütün her şey düzgün, bütün bu çalışmaları yapan telefon hatlarıyla ve diğerleriyle yapılan algıda bu işin sorumlusu sağlık ve sosyal hizmet konularında çalışanlardır diye dile getiriliyor.

Sağlığın tanımına baktığınızda Dünya Sağlık Örgütü sağlığı tanımlarken sadece hastalık, bedensel, fiziksel engel olarak değil, sosyal tam iyilik hâli olarak tanımlamakta ve sağlığın olmazsa olmaz koşullarını dile getirmekte. Olmazsa olmaz koşullarının başında içme suyu, barınma gibi nedenlerin dışında eşitsizliğin, açılan makasın giderilmesi lazım, yoksulluğun önlenmesi lazım. Siz bunu önlemediğiniz sürece istediğiniz kadar hekimi Hakkâri’ye gönderin, hâlâ temiz içme suyu içemiyorsa, temiz beslenemiyorsa siz istediğiniz kadar hekimi Yozgat’ın Çandır ilçesine gönderin yine aynı sorunlar ortaya çıkabilir. Sağlığı ekip olarak ele almak lazım. Siz sağlığı sadece hekimler olarak görürseniz yanılırsınız. Bugün dünyada hiçbir hekim tek başına sağlık problemini çözemez, çözebilseydi boyuna hekim yetişirdi. Sağlık bir ekip hizmetiyse sağlıktaki yapılacak düzenlemeler de ekip olarak ele alınması lazım. Ama öyle bir hâle geldik ki Türkiye’deki birçok problemi tek çözüm noktasıyla ele almakta, tek insana düşürmekte, tekçi çözümlerle tanımlamalar yapmaktayız ve her şeyi tek elde tutarken sağlıktaki problemleri de tek elde tutarsak çözecekmişiz gibi düşünüyoruz. Bakın, sağlıkta yapılan düzenlemelere bakın. Büyük iddialarla sağlıkta düzenleme yapılacağı söyleniyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda da dile getiriliyor, birinci partinin teklifinde de, Sağlık Bakanlığının teklifinde de bunlar dile getiriliyor. MHP’nin de desteklediği teklifte sadece hekim ve diş hekimlerinden söz ediliyor, bir kısım arkadaşlarınkinde eczacı ve veterinerlerden söz ediliyor. Peki, bu sağlığın sosyal hizmetleri ve sağlık çalışanlarından niye kimse söz etmiyor? Yani onlardan söz etsek ne olur? Buna rağmen, bütün bu konuşmalara rağmen, eczacı, veteriner, diğer konuşmalara rağmen ve genelde de bütün üyelerin katılmasına rağmen oylama esnasında yasa aynen kendisi gibi geçmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonuna katılan arkadaşlar hatırlar, herkesin, Milliyetçi Hareket Partisinin bile desteklediği, sözde desteklediği süreci oylamada millî menfaatler doğrultusunda ele aldı.

Bir diğer husus, arkadaşlar, bugün sağlıkta yapılan düzenlemeler sanki yeniden bir uygulamaymış gibi dile getiriliyor. On altı yıldır bu AKP Hükûmeti bu uygulamaları ortaya çıkartmış. On altı yılda yapılamayan şeyleri sanki yeniymiş gibi ele almakta. On altı yıl önce ilk bu süreç başladığında “Esnek çalışmaya karşı çıkıyoruz, hekimler muayeneye gidiyor, herkes istediği yerdedir, esnek çalışma olmaz, tam gün çalışma.” deniyordu. Bugün deniyor ki: “Esnek çalışabilirsiniz ama şirket bünyesinde çalışın, şirket bünyesinde bunu yapabilirsiniz.” Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu gibi dile getirilebilir.

Sağlık çalışanları, öteden beri, bu toplumun birçok yerinde “mecburi hizmet” denilmesine rağmen, birçok şey yapılmasına rağmen ve günlük yaşamında radyasyonundan, kimyasal ajanlarından, bakterilerinden, hepatitine birçok riske rağmen, hizmeti Anadolu’nun her yerine götürmüştür. Geldiğimiz aşamada her türlü şeyde yargılanan hekim ve sağlık çalışanları, biliyor musunuz daha üç ay önce savaşa karşı çıktıkları için yargılandılar, aklandılar. Cumhuriyet kurulduğunda en büyük savaşı yine sağlık çalışanları vermiş. Ne için vermiş biliyor musunuz? Bugünkü gibi şirket bünyesinde değil, sadece tedavi için değil “Trahomla savaş.” demiş “Veremle savaş.” demiş “Leprayla savaş.” demiş “Sıtmayla savaş.” demiş “İnsanları korumak için.” demiş. Bugün geldiğimiz aşamada “Hastanelerimiz var." diyoruz, bir hastaneye başvuran hasta sayısı ne kadar fazlaysa sanki övünüyoruz. Bir hastaneye başvuran sayısı, hasta sayısı ne kadar azalırsa demek ki bizim altyapımız güçlüdür, insanları daha mutlu ediyoruz, bununla övünmemiz lazım. Yoğun bakım sayısının fazlalığı değil yoğun bakımdaki mortaliteye bakacağız, ölüm oranlarına bakacağız. Bugün, performansı getirirseniz ve yoğun bakıma fazla para verirseniz, hastane kurumlarını işletmeye dönüştürürseniz işletmeler diyecek ki: “Ben yoğun bakımda yatırayım, daha fazla para kazanayım.” Buna dönüştürüyorsunuz. Daha önce yoğun bakımlar yoktu, insanlar aynı şekilde yaşıyordu.

Geldiğimiz aşamada, baktığımızda, sağlık çalışanlarının arasındaki bu çalışma ortamını bozmak giderek huzursuzluğa neden oluyor. Şimdi, emeklilikten söz ediliyor ama “hekim ve diş hekimi” deniyor, diğerleri eklenmiyor. Madem ekip hizmeti, hepsinin ele alınması lazım.

Geldiğimiz aşamaya baktığımızda, USHAŞ diye bir şirketten söz ediyoruz ve “anonim şirketi” diyoruz. Geldiğimiz aşamaya bakın: Sağlık Bakanı bir şirket yöneticisi oluyor ve burada da yok, hiçbir muhatap da yok. Bugünkü güzel haberlerden birisi, Millî Eğitim Bakanı bütün hisselerini devretmiş etik değerlere, ahlak kurallarına bağlı olarak. Keşke Sağlık Bakanı da böyle bir şey yapsa. Kurduğumuz şirkete USHAŞ diyoruz, başına başka bir şirketin yöneticisini koymuşuz, 6 tane şirket daha kursak sağlık holdingi olacak, holdinge dönüştüreceğiz Sağlık Bakanlığını. Bir kere etik değerlere sahip çıkmak lazım.

“USHAŞ” dediğimiz şey nedir? Bir taraftan “esnek çalışma” diyoruz bir taraftan “Sağlıkta insanlar yetersiz.” diyoruz, mecburi hizmet koyuyoruz, “personel alımı” diyoruz, “Hasta sayısını, yatak sayısını artırmamız lazım.” diyoruz ama Ayşe’nin, Berivan’ın, Temel’in, Bağra’nın değil, John’un, Hans’ın buraya gelişini bekliyoruz ve kozmetik için, saç ekimi için veya organ nakli için veya kanser cerrahisi için. Peki, Erzincan’ın köylüsü, yeşil kartlı olan kanser cerrahisi için nasıl yapacak? Batman’daki köylü kanserse nasıl yapacak? Bir taraftan Türkiye'de sağlık reklamı verirse yasak, cezası var, bir taraftan bu şirkete diyeceksiniz ki: “Reklam yapabilirsiniz.” Bir taraftan bir sağlık kurulu simsar kullandığında yasak, ki memursa buna ceza vereceksiniz 1-2 katı kadar, bu şirkete simsarlık hakkını vereceksiniz. Ya, buna vicdan lazım, buna ahlak lazım, buna şey lazım. Peki, Anadolu’da yaşayan insanların ne suçu var? Hekimler arasındaki bu farkı, sağlık çalışanları arasındaki bu farkı niye yaratıyorsunuz? Ve insanlara bu kadar şeyden sonra getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: “Ya, biz sizin yıpranma payınızı çözeceğiz, halledeceğiz.”

Geçmişte, 2014’te Başbakan Erdoğan SAĞLIK-SEN’in, kendisine yakın sendikanın kurulunda, toplantısında “Beş yıla bir yıl vereceğim." dedi; geçti, yok “Komisyon kurulacak.” dedi. Yine yok. Bugün getirilen şeyde sağlık çalışanları yok, sadece kendilerini düşünüyorlar. Ve toplu sözleşmeler dikkate alınmıyor. Neyse her şey kendilerine göre düzenlenen bir şeydir.

Bu USHAŞ’la ilgili bir diğer konu da arkadaşlar, dikkatinizi çekmek gerekirse, kamu ihale sözleşmesine tabi değil, istediği şeyi yapabilir ve denetimi yok, Sayıştay denetimine de giremiyor. Ya, ayıptır ya, bir şeyi kuruyorsanız bari bunu denetime açın. Biz burada kendi kendimize oturup konuşmuş oluyoruz ve her şeyi paraya çevirirseniz koskocaman on altı yıl boş geçmiş oluyor ve hâlâ mağduriyetler yaşanıyor. Bir taraftan da hekim ihtiyacı var. Bakın, şu anda ataması yapılıp işe başlamayanlar var, bir taraftan kura çekip mecburi hizmete gidemeyenler var güvenlik soruşturması nedeniyle. Ya, bir taraftan da işten atmışsınız kanun hükmünde kararnameyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – …iş yeri hekimlik sertifikasını onaylamıyorsunuz. Buna kimse tahammül edemez. AK PARTİ Hükûmeti, gerek sağlık çalışanlarında gerekse bu tür farklı uygulamalarda aslında sağlığı yerle bir etmekte, yok etmekte ve getirdiği bu düzenlemeyle, Kanal İstanbul’la, Spor Totosuyla, birçok uygulamasıyla, tümüyle paraya ihtiyacı olduğu için, sağlığı da para için gördüğünden dolayı halkın sağlığını 5 kuruş görmemektedir.

Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu.

Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Bu saatte konuşulur mu?” diye laf atıyorlar, bu saatte yasa yapılır mı gerçekten? Saat ikide başlamışız, neredeyse on bir saat, aralıksız görüşme yapıyoruz; bu görüşmenin ve buradan çıkacak yasanın kalitesini düşünün. Biz makine, robot değiliz arkadaşlar; insanız.

Değerli arkadaşlarım, bu yasama yılının 2 sıra sayılı Yasa Teklifi. Aslında bedelli askerlikle başladı, sonra torbaya değişik konularda maddeler konuldu. Şimdi ikinci bölümünü görüşüyoruz. Birinci bölümde geçti ama bedelli askerlikle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu ülke kolay kazanılmış, yurt edilmiş topraklar değil yani bu topraklar için insanlar canlarını vermişler, şehitler var ve hâlâ herkes söylüyor sıkıntı var, problemler var, terör var, çatışmalar var, şehitler geliyor. Şehitler geliyor yani ateş düştüğü yeri yakıyor tabii. Sayıyoruz şu kadar insan öldü, geldi, gitti ama bir de onların hikâyeleri var. İnsan ölüyor arkadaşlar. Birinin evladı, yani annenin babanın çocuğu, kadının eşi, çocuğun babası ölüyor, ölüm var. Böyle bir olay üzerinde konuşuyoruz şimdi. Niye böyle bir olay üzerinde konuşuyoruz? Bir kısım gidiyor, askerlik yapıyor. Ve ölenlere bakın değerli arkadaşlarım, genellikle uzman çavuş, uzman onbaşı, sözleşmeli er… Nasıl oluyor bunlar? Kimdir bunlar? Bunlara girip bu konu üzerinden hamaset yapmak istemiyorum. Tam da böyle bir yerde fırsatçılık yapıyoruz belki de, birikmiş diyoruz.

Değerli arkadaşlar, 20 yaşın üstünde 5,5 milyon insan birikmiş. Sadece 1 milyon 300 bini ilgilendiren bir düzenleme yapıyoruz ve 400 bin kişi bundan yararlanacak diyoruz. Buradan şu anlaşılıyor: Aslında, biz bu insanları askere almaya kalksak… Senede 300-400 bin insan alabiliyoruz, bunu şey yapamıyoruz. Belki de bu insanlara askere gelmemeleri için ödeme yapacağız. Burada bir fırsatçılık var. Bu iş para için yapılıyor. Gelir getirici bir iş olduğu için ivedilikle buraya geldi, söz verildiğinden dolayı değil. Eğer söz verildiğinden dolayı olsaydı Sayın Cumhurbaşkanı çok sayıda konuda söz verdi. Mesela, 3600 gösterge polislere, din görevlilerine, eğitim görevlilerine… Niye torbada o yok, birisi söylesin. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna söylüyorum: Niye torbada yok bunlar? (CHP sıralarından alkışlar) Gelir getirici…

Bir de bir şey var burada, utanılacak bir şey var değerli arkadaşlarım. Bakın, bu çıksın dedik ama önergeyi reddettiniz. Cümle şöyle: “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce sağlık sebebiyle haklarında verilen askerliğe elverişli olmadıklarına dair kararlardan dolayı askerlik hizmetinden muaf tutulanlar da istekleri hâlinde yaş şartı aranmaksızın ve temel askerlik eğitimine tabi olmaksızın birinci fıkra hükümlerinden yararlanırlar.” Nedir bu arkadaşlar, birisi çıksın anlatsın bana. Bunlar zaten sağlık sebeplerinden dolayı askerlikten muaf tutulmuşlar, niye bedelli askerlik yapıyorlar? Kaç tane siyasetçinin ve ünlünün çocuğu bu raporla askerlik yapmadı değerli arkadaşlarım? (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi askerlik yapmış gibi kabul edilecek. Ayıptır, ayıp! Aranızdan bir kurnaz buradan bir gol atıyor.

Biraz evvel, çocuklar ölüyor dedik, çocuklar; insanlar ölüyor, cenazesi geliyor evine, evinin yakınına defnediliyor. Buradan istifade ederek bir uyanık, askerliği belki de parayla aldı, şununla aldı, bununla aldı, dünya kadar da dava var, bu konuda açılmış davalar var. Şimdi, onu bundan istifade ettireceksiniz, çok ayıp arkadaşlar, gerçekten çok ayıp, bundan dolayı utanmalısınız.

Değerli arkadaşlarım, ikinci bölümde 3 tane ana konuda düzenleme var. Bunlardan bir tanesi harp okullarıyla ilgili. Ara sınıflara öğrenci alınıyor, üniversite ara sınıflarından. Değerli arkadaşlarım, başka arkadaşlar da ifade ettiler, harp okulu subay yetiştiriyor, askerlik eğitimi. Üniversitenin 4’üncü sınıfına geçmiş bir adamı harp okuluna alacaksınız, bir sene sonra mezun edeceksiniz ve subay olacak, diğeri de dört sene. Sadece bu yapılan bile Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin bu ülkeyle ilgili ne büyük ihmaller, ne büyük zararlar verdiğini gösteriyor. İvedilikle, acele bir şekilde yapılan bu düzenleme, Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili ciddi zafiyetlerin olduğunu göstermektedir. Bu hızlandırılmış eğitim, değerli arkadaşlar, benim gençliğimde bu vardı, 70’li yıllarda. İşte bir hükûmet gelirdi, işte şunların Millî Eğitim Bakanı gelirdi hızlandırılmış iki aylık eğitimli öğretmen mezun ederlerdi eğitim enstitülerinden. Daha sonra hükûmet değişirdi, diğer grup gelirdi... Bunun gibi bir şey. Ama bu askerlik, askerlik arkadaşlar. Yaptığınız işin ciddiyetine bir bakın lütfen ya, ne yapıyorsunuz ya? Nasıl subay olacak bunlar? Efendim, bunlar sınıf okuluna gidecekler, orada eğitim görecekler. E, diğeri de gidiyor zaten sınıf okuluna, dört sene harp okulunda okuyan. Ciddiye alın, yaptığınız işi ciddiye alın değerli arkadaşlar. Liyakat filan diyorsunuz ya çöküyoruz arkadaşlar. Bu yaptıklarınızla yeniden inşa ediyoruz derken çöküyoruz. Yani Türkiye'nin yetişmiş insan kalitesi gitti, bu şekilde yetiştirmeye çalışıyoruz; bunlar örnek.

Diğer bir konu, sağlıkçılara getirilen yıpranma, altmış gün yıpranma payı, doksan gün talebi var. Niçin var? Bunları izah ettik, Komisyonda izah ettik, burada önerge verdik, reddedildi; altmış gün veriliyor. E, yine hiç yoktan iyidir diyoruz. Ama başka bir şey var, şans oyunları.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de şans oyunları için 2016 yılında 15,4 milyar TL, 2017 yılında 17 milyar TL para harcanmış bu ülkede. Eğer bugünün rakamlarıyla bir hesap yaparsanız Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri sırasında yani sizin hükûmetleriniz sırasında 200 milyar TL’nin üzerinde kumardan para toplamışsınız. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ya siz kumarcısınız arkadaşlar ya, kumardan para topluyorsunuz, kumardan. Gerekçe de, diyorsunuz ki: “Efendim, terör finansmanı yapılıyor, yurt dışındaki bahis oyunlarına para gidiyor; dolayısıyla biz şimdi payları artırıyoruz, Türkiye’ye gelecek.” Her konuda bir gerekçe ortaya koyuyorsunuz ya. Özgürlükleri kısıtlıyorsunuz “Türkiye'nin beka sorunu var.” Şunu yapıyorsunuz “Böyle sorun var.” Başka bir şey yapıyorsunuz, “Aman FETÖ var.” Yıllardan beri bu şekilde devam ediyor, bir bahane bulunuyor, burada da bir bahane buldunuz, “Şey var.” Hayır kardeşim, para, para, para; ciddi bir şekilde para problemi var bu Hükûmetin. Dağıtıla dağıtıla, paylaşıla paylaşıla kalmadı, yanlış politikalarınızdan dolayı ekonomi duvara çarpmak zorunda ve kumara sığınmışsınız, kumara. (CHP sıralarından alkışlar)

Biraz sonra kumar maddesiyle ilgili beş dakika daha konuşacağım. “Kumar” dediğimiz şey haram değil mi değerli arkadaşlar? Hiç ilgilenmiyorsunuz ya, başka haramlarla çok ilgilisiniz. Kumar, kumar... Niye ilgilenmiyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Müşterek bahis falan, onları zamanı gelince yapacağız.

Bir başka konu -zamanım kalmadı- bu USHAŞ. USHAŞ sizin nasıl bir ekonomik model ve ne yapmak istediğinizi göstermesi açısından son derece ilginç. Sizin bir modeliniz filan yok zaten, dünyadaki modelleri takip edip gidiyorsunuz. USHAŞ... Devlet ilk defa bir anonim şirket kuruyor ve devletin yapması gerekli işleri o anonim şirkete devrediyor. Hani “Tüccar siyaset” denilmişti ya Sayın Erdoğan siyasete ilk girdiği günlerde, 2002’lerde falan söylemişti, işte o tüccar siyaset yapılıyor ve ayrıcalıklı bir şirket kuruyorsunuz. Bu şirket öyle işler yapacak ki bu alanda çalışacak diğer şirketlere yeterlilik verecek. Bu şirket yurt dışında yatırımlar yapacak ama Sağlık Bakanlığı tarafından bu şirket kurulacak, sermayesi bizim vergilerimizden konulacak, bu şirket dışarıda yatırım yapacak ama diğer şirketler de yatırım yapacak. Nasıl rekabet edecek peki sizinle? Siz devletsiniz, diğerleri nasıl rekabet edecek? Eğer böyle bir ihtiyaç varsa değerli arkadaşlarım, bu sağlık turizmine yönelik faaliyette bulunulacak böyle bir şey varsa düzenleme kurulu yapabilir. Hani, Türk Akreditasyon Kurumu gibi bir kurum kurulabilir, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu gibi bir kurum… Ama ille de ticaret falan yapılırsa 233’e göre KİT kurulabilir. Niye böyle bir şey yapıyorsunuz? Niye yapıyorsunuz ben size söyleyeyim değerli arkadaşlarım: Siz -biraz evvel konuşan arkadaşlarımız da ifade ettiler- her şeyi milletten kaçırarak yapmak istiyorsunuz. Yani “İstediğimizi istediğimiz şekilde yaparız ve hiçbir şekilde de denetlenmeyelim.” diyorsunuz. Ama bu, devlet değil arkadaşlar, demokratik devlet değil bu, hukuk devleti demek değil arkadaşlar. Türkiye geriye doğru gidemez. Geçen sefer Adalet ve Kalkınma Partisi bu ülkenin beka sorunudur dedim, bana kızdınız. Demokrasi, insan hakları, özgürlük yoksa bu ülkenin bu milletin ciddi beka sorunu var demektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Artık cevap bile vermiyoruz, görüyorsunuz Sayın Bekaroğlu, cevap bile vermiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İkinci bölüm üzerinde parti grupları adına konuşmalar tamamlandı, şahıslar adına konuşmalar var. Ona geçmeden Sayın Topal’a söz vereceğim.

Buyurun Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay ilinin Arsuz ilçesinde çıkan orman yangını nedeniyle hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, Hatay ilimizin Arsuz ilçesinde bir yangın var ve yangın hâlâ devam ediyor. Hatay halkına geçmiş olsun diyorum ve orada şu anda Hatay Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı ve Orman İşletme Müdürlüğünün birlikte yangını söndürme çabaları devam ediyor. Orada görev yapan bütün emekçi personellere teşekkür ediyorum, Allah onlara kolaylıklar versin diyorum. Hepimize geçmiş olsun.

Teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sağ olun.

Biz de geçmiş olsun dileklerimizi tekrarlıyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2) ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)

BAŞKAN – Şahıslar adına Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Kabukcuoğlu.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Söz konusu olan kanunla ilgili ben de görüşlerimizi arz edeceğim.

Türkiye’de 142 bin hekim vardır. Ülkemizde bin kişiye düşen hekim sayısı OECD ülkelerinde düşen hekim sayısının yarısı kadardır. Sağlık ve yardımcı sağlık personelinin ülkemizdeki sayısı ise 410 binden fazladır. Ülkemizin sağlık hizmeti verileri Batı’yla boy ölçüşür niteliktedir. Buna karşılık, sağlık personelinin aldığı ücret ve gördükleri muamele ortadadır. Bu fedakâr meslek grubunun özlük haklarında acil düzenleme yapılması gereği ortadadır. Bir yıl çalışma için altmış gün fiilî yıpranma süresi hem kısadır hem de yasanın çıktığı tarihten sonra geçerli olduğu için bu, daha önce çalışanlara bir haksızlıktır. Bu sürenin benzer meslek gruplarında olduğu gibi doksan gün olması daha yerindedir. Ayrıca, altmış günlük fiilî yıpranma hizmetinin hayattaki emekli, çalışan, resmî, özel tüm hekimleri kapsaması gerekir. Diğer sağlık personeli için öngörülen 3600 ek gösterge ise derhâl verilmelidir.

Emekli hekimlerin durumlarının iyileştirilmesi geç kalınmış bir hizmettir. Ek bir iş yapan emekli hekimin ücretinin kesilmesi emekli hekimlerin istihdamına engel olacaktır. Örneğin, ülkemizde 50 bin kadar hekime ihtiyaç duyulan iş yeri hekimliğinde eğer ki bu hekimlerin aldıkları emekli ücretleri kesilecek olursa iş yerlerinde çalışmayacaktır, iş yeri hekimliği açığı daha da büyüyecek ve dev gibi bir sorun olarak karşımızda durmaya devam edecektir.

Tabip olmayan ancak tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olan, ayrıca sağlık eğitimi de verebilen klinik biyokimya, klinik mikrobiyoloji ve klinik patoloji uzmanlarının bu iyileştirmeden muaf tutulması hukuka uygunsuzluktur. Eşit hizmete eşit ücret uygulanmamaktadır.

2002 yılından sonra tırmanmaya başlayan, sağlık personeline şiddet uygulaması ülkemizi üçüncü dünya ülkelerinin de gerisine itmiştir. Sorun o kadar büyümüştür ki Sağlık Bakanlığı Beyaz Kod uygulaması getirmeye mecbur kalmıştır.

Türk Tabipleri Birliğinin verilerine göre 2012-2017 yılları arasında sağlık personeline 12.689 fiziksel, 30.513 sözel şiddet uygulanmıştır. Bunların 27.352’si hekime, 19.029’u hekim dışı personele uygulanmıştır.

Sağlık personeli ücretle ilgili değil, başka yasal tedbirlere de ihtiyaç duymaktadır. Ülkemizde fedakârca çalışan meslek gruplarından birisi olan sağlık personelinin tüm ihtiyaçlarına hükûmetlerin ve Meclisimizin eğilmesi ve bunların sorunlarının kısa sürede giderilmesi gerekmektedir. Beyaz Kod uygulaması dahi sağlık personeline şiddet uygulamaktan kurtaramamıştır. Sağlık personeli neredeyse yanında bir güvenlik görevlisiyle, bir çelik yelekle, başında miğferle dolaşacak hâle gelmiştir.

Toplumun sahip olduğu, topluma aşılanan disosyal yapı bu tür olayları başka insanlar tarafından alkışlanır hâle getirmiştir. Sağlık Bakanlığı, sağlık personelini şiddetten koruyacak ve onların hak ettikleri, layık oldukları yere gelmelerini sağlayacak tedbirleri derhâl almalıdır. Bu, yalnız sağlık personeline değil, Türk milletine de hükûmetlerin ve ülkemizin bir borcudur.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan.

Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, sözlerimin başında, Hatay’ın Arsuz ilçesinde çıkan orman yangınının bir an önce söndürüleceğine inancım tamdır. Hem Hataylı komşularımıza hem de tatil için en çok tercih edilen, Gaziantepli hemşehrilerimizin en çok gittiği Arsuz bölgesinde yaşayan hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletirim.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurul gündeminde bu gelen teklifi gördüğümde aklıma ilk gelen şey seçim bölgemiz Gaziantep’teki çalışmalarda Milliyetçi Hareket Partisinin seçim beyannamesinde bulunan “sağlık” başlığı altında verdiğimiz sözler oldu. Sağlık sektöründeki insan gücünün, mutluluğunun ve refahının artırılması, istihdam ve ücret politikalarının özenli ayarlanması öncelikli konularımız arasındaydı. Bu anlamda bu kanun teklifinin 27’nci Dönem Genel Kurul çalışmalarının ilk aşamasında gündeme gelerek yasalaşıyor olması, sağlık sektörünün sorunlu alanlarının hızla çözülecek olması ümidimizi kuvvetlendirmiştir. Umut ederiz ki şahsımın da içinde bulunduğu sağlık camiasının bekleyen birçok problemi bu çatı altında ivedilikle çözüme kavuşur.

Değerli milletvekilleri, gündemimize gelen teklifin, yıllardır beklenen, tabip ve diş tabiplerinin emekli aylıklarındaki adaletsizliği büyük oranda çözüme kavuşturuyor olması olumlu bir gelişmedir. Yine, bu teklifle düzenleme yapılan 1219 sayılı Kanun’da seçim beyannamemizde belirttiğimiz, sağlık sektöründeki insan gücünün ülke genelinde dengeli dağılımını sağlayacak istihdam politikası ilkemizle teklifte sunulan atıl kapasiteye önlem alınması ve insan sağlığı hizmetlerinde çalışan meslek mensuplarının bir yıllık çalışmalarında altmış gün fiilî hizmet süresi zammı yani kamuoyunda bilinen adıyla yıpranma hakkı uygulanması anlamlı bir bütünlük oluşturmuştur. Sağlık çalışanlarının yıpranma payı, sağlık çalışanlarının analarının ak sütü gibi helal bir özlük hakkıdır. Yedi gün yirmi dört saat esasıyla çalışan; kimyasal, radyasyon, bulaşıcı hastalık, bakteriyolojik, virütik hastalıklara maruz kalma tehlikesi olan, bu ortamlarda çalışan sağlık çalışanlarının anasının ak sütü gibi helaldir. Düşünün ki bir salgın hastalık, grip salgını dahi olduğunda kendinizi muhafaza etmek için evinizden dahi çıkmak istemiyorsunuz ama sağlık çalışanları o alanda hizmet vermeye devam ediyor. Bir terör saldırısı, bir bombalama olayı olduğunda ilk önce 112 gidiyor, dolayısıyla sağlık çalışanları oradalar.

Bir de bu risklere son zamanlarda tırmanan sağlıkta şiddet olayları eklenmiştir. Çok acı bir durum -şifa veren eller, şifa dağıtan bu fedakâr insanlar- sözlü ya da fiilî saldırıya uğramamış bir sağlık çalışanı yoktur kıymetli milletvekilleri.

Bu kanunla vatandaşlarımıza verdiğimiz sözün gerçekleşmesi memnuniyet vericidir. Altmış gün azdır, doksan gün olmalıdır, böyle bir beklenti vardır. Doğrudur, o çalışmaları da inşallah bu çatı altında yapmaya devam edeceğiz. Bu zor şartlar altında hizmet veren hekim ve diş hekimlerinde ek ödemeler yani döner sermaye olarak aldıkları ücretlerin emekli maaşlarına yansımaması sosyal, psikolojik sorunlar meydana getirmekteydi.

Yapılan düzenlemeyle emekli aylıklarının düzelmesini olumlu buluyor ve tüm sağlık çalışanlarına yansıtılması konusunda çabamızın süreceğini belirtiyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, ikinci bölüm üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız, yarısı soru yarısı cevap.

Sayın Kayan, buyurun.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Devlet demir yollarına bakım yapma işini baştan savma yöntemiyle yapıyorsunuz veya hiç yapmıyorsunuz. Demir yollarında bulunan rampaları satışa çıkardınız ve sattınız, alıcı bulsanız hepsini satacaksınız. Köprüleri “yap-işlet modeliyle” demek yanlış olur “yap halkın sırtına yükle” modeliyle yaptırıyorsunuz. Aynı şekilde Kanal Projesini de “yap-işlet modeliyle yaptıracağız.” diyorsunuz, bunu da “yap, vatandaşın sırtına yükle” modeliyle yaptırmak istiyorsunuz. Amaç ihtiyaç doğrultusunda sağlıklı işler yapmak değil, amaç yandaşların ceplerini doldurmak, amaç “Biz yaptık bizim zamanımızda oldu.” övünmesiyle toplumu aldatmak, oylarına talip olmak. II. Abdülhamit Hicaz demir yolunu yap-işlet yöntemiyle yaptı? Bir işe yaradı mı? Yaramadı. Bize yar oldu mu? Olmadı. Bundan sonra sizin yaptıklarınız da bize yar olmayacak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Girgin…

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Muğla 13 bin kilometre yüzölçümüne sahip bir il. 1.480 kilometre kıyı uzunluğuyla birçok ülkenin kıyı uzunluğundan fazla olan bir il. Bu kıyıları korumak kolay değil ve belirli bir maliyet gerekiyor. Dünya gelirinin yüzde 10’u turizmden ve ülkemiz 26 milyar dolarlık turizm geliriyle dünya 6’ncısı. Muğla’nın 2017 yılında turizmden devlete kazandırdığı döviz tutarı ise 8 milyar dolar. Muğla’nın katkısı sadece turizmle sınırlı değil elbet, enerji üretiminden tarım ve orman ürünlerine, madenlerden kültür balıkçılığına, seracılıktan tarla ürünlerine ve arıcılığa kadar birçok alanda genel bütçeye katkı yapmaktadır. Muğla birçok ilin toplamından fazla genel bütçeye katkı yapmasına rağmen hak ettiği yatırımları alamamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Sayın Başkan, başta çevrecilerin, mimar, biz mühendis ve şehir plancılarının haklı olarak karşı çıktığımız Kanal İstanbul Projesi az önce de belirtildiği üzere 65 milyar dolarlık bütçe harcamasına neden olacak. Hafriyat sahaları dolmaya başlamışken Kanal İstanbul’un inşaatı sırasında yaklaşık 1,5 milyar metreküp hafriyat oluşacak, bu malzeme nereye yığılacak?

İki: İstanbul ve Marmara bölgesinin ölüm fermanı olarak nitelenen bu proje, zaten nüfus yoğunluğu başta olmak üzere, trafik keşmekeşi, altyapı yetersizliği, hava ve gürültü kirliliği gibi nedenlerle İstanbul'a olan göçü artıracak, daha yaşanmaz hâle gelecek olan şehir ne olacaktır? Gelin, bu 65 milyar dolarlık bütçeyi Anadolu’da tarıma, jeotermal ve alternatif enerji kaynaklarına harcayalım. Kanal İstanbul gibi uçuk bir proje yerine, örneğin Bakanlar Kurulunun 2007 yılı kararıyla kurulan ve on bir yıldır bir tek yatırıma sahip olmayan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye hâlen tüm dünyada akreditasyon ile ilişkili en üst kurul olan Sağlık Hizmetleri Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü, ISQua’ın bir üyesidir. Buna rağmen, teklifin 19’uncu maddesiyle “USHAŞ” adlı bir anonim şirket kurulması, tüm hastanelerin bu şirket tarafından tanıtımının yapılması, uluslararası sözleşme imzalaması, yurt dışında sağlık kuruluşu açma yetkisi tanınmaktadır. USHAŞ, Türkiye Petrol Anonim Ortaklığının içini boşaltan TPIC şirketi gibi, vergi cenneti Jersey adasında mı kurulacaktır? Ülkemizdeki hastanelerin standartları ve tanıtımını yapacak bir şirket neden yurt dışında sağlık kuruluşu açacaktır? Kamu hastaneleri bu yolla yabancı şirketlere mi satılacaktır?

BAŞKAN – Sayın Erbay…

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçen hafta içerisinde, Muğla ilimizde, talihsiz ve bizleri çok üzen acı bir olay yaşadık. 19 Temmuz 2018 sabah saatlerinde, Yatağan Termik Santrali'nde, kazana kömür nakleden kömür nakil hattının 45 metre yukarıdan aşağıya düşmesi sonucu 2 işçi kardeşimiz hayatını kaybetti, 10 işçi kardeşimiz de yaralandı. Öncelikle, vefat eden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralı işçi kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum. Biliyoruz ki bu ne ilk ne de son iş kazası olacak. Ancak devlet olarak bu kazaların son bulması için gereken çabayı gösterebiliriz, insanlarımızın iş kazalarında ölmesinin ve sakat kalmasının önüne geçebiliriz ve yine biliyoruz ki çözüm özelleştirme değildir, “Üreten kurumlar devletin üzerine yüktür, bu yükü devletin üzerinden atalım.” anlayışı değildir. Dört yıl önce direniş çadırlarında nöbet tutarak bu kurumun özelleştirmesine karşı çıkmıştık, özelleştirme ölümdür demiştik ama dinletemedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünver…

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Karaman ilinde 2014 yılında yeni devlet hastanesinin inşasıyla tüm kamu hastaneleri birleştirilmiştir. Bu birleşmede yatak kapasitesi artmak yerine azalmıştır. Karaman Devlet Hastanesinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanı 3 hekim bulunmaktadır; bu hekimlerden 2’si çalışma şartlarının kötülüğü sebebiyle istifa etmişler, 1’i de tayin olmuştur. Ağustos ayında Karaman Devlet Hastanesinde kadın doğum uzmanı kalmayacaktır. Zaten uygunsuz koşullarda ve yetersiz sayıyla hizmet veren, randevu almanın bile büyük şans olduğu kadın doğum polikliniğinde ağustosta hekim kalmayacak olması tüm Karaman halkını tedirgin etmektedir. Karamanlı, henüz hekim yokluğundan anne ve çocuk ölümü gerçekleşmeden tüm bölgeye hizmet veren Karaman Devlet Hastanesinin kadın doğum uzmanı probleminin çözülmesini beklemektedir. Bu düzenleme bu sorunu çözecek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, görüşmekte olduğumuz 2 no.lu Yasa Teklifi’nin 15’inci maddesiyle Spor Toto teşkilatının gelirinin hazineye değil de ayrı bir banka hesabına aktarılması konusunun genel bütçe ilkelerine ve Anayasa’mıza aykırı olması durumunu neden dikkate almıyorsunuz?

İki: Bu özel hesabın oluşturulması, idaresi, hesabın kullanılmasının ve denetlenmesinin Hazine ve Maliye Bakanlığı yerine Cumhurbaşkanının yetkisine verilmesinin sebebi nedir?

Üç: Yine görüşmekte olduğumuz torba yasanın 19’uncu maddesinin ek 2’nci maddesiyle uluslararası sağlık hizmetleri alanlarının tanıtımını yapmak, kamu ve özel sektörün sağlık turizmini desteklemek ve koordine etmek üzere USHAŞ (Uluslararası Sağlık Hizmetleri) unvanıyla bir anonim şirketin kurulmasının amacı nedir? Ülkemizin bütün varlıklarını ve fabrikalarını satan, özelleştiren iktidarınız yeni bir KİT yaratmayı mı düşünmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gürer...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kanun teklifi emekli hekimlerin büyük çoğunluğunu mağdur etmektedir. Hangi sosyal güvenlik kurumlarından olduğuna bakılmaksızın bütün emekli hekimlerin maaşlarına zam yapılması, primini ödeyerek döner sermaye gelirinin bir kısmını emekliliğe saydırmış olan hekimlerden kesinti yapılmaması, yapılacak zammın kanun yayımlanır yayımlanmaz yürürlüğe girmesi, fiilî hizmet süresi zammının yılda en az yüz yirmi gün olması, hizmetin yıpratıcılığına bağlı olarak yüz elli, yüz seksen güne çıkarılması, fiilî hizmet zammının sadece ileriye yönelik olarak değil geçmiş çalışanları da kapsayacak şekilde, geriye dönük uygulanması Türk Tabipleri Birliği ve Tabip Odalarının genel talebidir. Bu yönde bir düzenleme düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakırlıoğlu…

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Değerli Başkan, teklifin 14’üncü maddesiyle 5602 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde değişiklik yapılarak dağıtılan ikramiye oranının brüt üst sınırı yüzde 59’dan 83’e çıkarılmaktadır. Komisyon görüşmeleri sırasında, kontrol altına alınamayan 40 milyar TL’lik bir piyasadan söz edilerek bu düzenlemeyle hem yasa dışı bahisle ticari açıdan etkin mücadele edileceği belirtilmiş hem de söz konusu alandan elde edilen kamu gelirinin, kaybı önleyeceği ifade edilmiştir. Söz konusu ikramiye payının artırımının yasa dışı bahis oyunlarını ne ölçüde etkileyeceğine, kayıt altına alacağına ve özellikle yurt dışına bu yöntemle aktarılan kaynakların yurt dışı kaynaklara ne ölçüde yöneleceğine dair bir çalışmanız var mıdır?

Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda sektör temsilcilerinin ve sivil toplum örgütlerinin de görüşleri alınmış mıdır, alınması gerekmez miydi? Daha sonra, Plan ve Bütçe Komisyonunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Şimdi, cevaplar kısmına geldik.

Komisyon Başkanımız, buyurunuz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, doktorların döner sermayelerinden emeklilik primi kesintisi Komisyonda yapmış olduğumuz düzenlemeyle kaldırıldı. Bugüne kadar yapılmış olan prim kesintileri de ilgili hekimlerimizin emekliliklerine yansıtılacak. Bunun kaldırılmasıyla beraber de, fiilî olarak da hekimlerimizin ve diş tabiplerimizin -uzman ya da pratisyen- maaşlarında bir artış oluşturulacak.

Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü sağlık kuruluşlarının, hastanelerin akreditasyonunu yapan bir kuruluştur. USHAŞ ise sağlık turizmi alanı -ki bu, kamuoyunun tabiriyle “sağlık turizmi”- uluslararası sağlık hizmetleri alanında tanıtım ve aracılık faaliyetleri yapan kuruluşları akredite edecek. Dolayısıyla, ikisi arasında görev ve yetki bakımından bir çatışma söz konusu değildir. USHAŞ’ın yurt dışında hastane açabilmesi de aslında sağlık turizmi alanındaki faaliyetlerinin bir parçasıdır ve hizmet ihracının yapılabilmesine imkân verecek bir düzenleme olarak karşımızda bulunmaktadır.

Gene, fiilî hizmet süresi zammının geriye dönük olarak da uygulanıp uygulanamaması meselesi vardı. Kurumların geriye dönük puantaj düzenlemeleri gerekmekte. Fiilen sağlıklı bir sonuç alınması mümkün olmayan bu durum gereksiz talepler, yazışmalar ve pek çok ihtilafı da beraberinde getirecektir. Onun için, buna ilişkin bir düzenlemeyi maalesef yapamıyoruz.

Onun dışında, işte, Muğla, Devlet Demiryolları, gene işte, yaşanan kaza, Karaman, bunlarla ilgili değerlendirmeler oldu.

Kanal İstanbul’la ilgili olarak bir şey söylemek lazım. Kanal İstanbul’la ilgili bir rakam telaffuz edildi: “65 milyar dolar maliyeti…” Tabii, bunlar nasıl ortaya çıkıyor, bilmek mümkün değil çünkü Kanal İstanbul’la ilgili olan çalışmalar, proje çalışmaları sürdürülüyor. Bu tam olarak, net olarak ortaya çıkmadan bilmek mümkün değil. Burada da usul, bütün her şey belirlendikten sonra bir açık ihaledir ve hiçbir şekilde de bir hazine garantisinin söz konusu olmadığı, yatırımcıların kendi kaynaklarını bulup getirecekleri bir model içerisinde ihale edilecektir.

Burada iki şeyi birbirine karıştırıyoruz: Bu askerlik paraları ve işte şehit yakınları ve gazilerle ilgili olarak… Bunların ikisi ayrı şeyler yani bir kere onu vurgulamak istiyorum. Bedelli askerlik bir ihtiyaçtır. Buradan gelen gelirleri devlet istediği gibi yönlendirebilir. Daha önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bırakılmıştı, 2011’de ama bizden önceki, AK PARTİ iktidarından önceki dönemlerde bunlar tamamen genel bütçeye gelir olarak kaydediliyordu. 2014’te yapılan düzenlemede elde edilen gelirler -dediğim gibi- Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na aktarıldı. Şimdi de genel bütçeye alıyoruz ve buradan da istenilen orandaki aktarımın yapılması noktasında Cumhurbaşkanına, Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na bir yetki veriliyor. Şehit yakınları ve gazileri konuşacak olursak AK PARTİ hükûmetleri döneminde şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin şartlarının iyileştirilmesi noktasında pek çok düzenleme yapılmıştır. Yani şehit yakınlarına ve gazilere vefa borcunu ödeyen bir Türkiye’ye dönüşmüştür. Burada işte, şehit yakınlarına getirilen istihdam hakları, bunun 1’den 2’ye çıkartılmış olması, şehidin anne ve babasının da bunu kullanabilir hâle gelmesi; yine, şehit yakınlarına yapılan ödemelerde muhtaçlık şartının, anne ve babada aranan malullük ve muhtaçlık şartının kaldırılmış olması, vazife malullerinin aylıklarında derece ve kademe ilerlemesi yapılarak aylıklarının artırılması, vazife ve harp malulü kapsamındaki TSK mensupları ve güvenlik görevlilerinin hayatını kaybedenlerinin de yakınlarına 2 ve malul olanlarına 1 istihdam hakkının sağlanmış olması.

Yine, şunu ifade edeyim: İşte, 45 yaş sınırının ortadan kaldırılması, sadece Temmuz 2014 ile Ekim 2017 arasında Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi -ki böyle bir daire de yoktu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bünyesinde oluşturuldu ve sadece şehit yakınlarımızla ve gazilerimizle ilgilenmesi için- tarafından 21.079 şehit yakınımızın kamuda istihdamı sağlandı. Yani faizsiz konut kredisi ki 116 bin lira gibi bir rakam, bir destek olarak, bir faizsiz konut kredisi olarak sağlanıyor ki 21.158 şehit ve vazife malulümüz bundan faydalandılar. Yani ücretsiz seyahat hakkından tarifelerdeki indirime, STK yardımlarına, ÖTV muafiyetlerine araçta, unvana göre atama…

Tabii, ne yaparsak yapalım onlara bu borcumuzu, vefa borcumuzu ödememiz mümkün değil ama ortada bir gerçek var ki AK PARTİ iktidarlarıyla birlikte şehit yakınlarımız ve gazilerimize verilmesi gereken değer verilmektedir, daha da fazlası yapılması tabii ki hepimizin arzusudur.

Ben bu vesileyle bütün şehitlerimize de Cenab-ı Allah’tan rahmet, gazilerimize de şifalar diliyorum.

Onun için bu iki konuyu birbirine karıştırmanın doğru olmayacağını bir kez daha ifade ediyor ve teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – 28 saniyede bir soru daha alabilirsiniz...

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

10’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Ali Fazıl Kasap                  Kamil Okyay Sındır               Mehmet Bekaroğlu

            Kütahya                                İzmir                                      İstanbul

       Abdüllatif Şener                    Bülent Kuşoğlu                    Süleyman Girgin

             Konya                                Ankara                                       Muğla

            Cavit Arı                    Emine Gülizar Emecan

             Antalya                               İstanbul

Madde 10-11/5/2000 tarihli ve 4566 sayılı Harp Okulları Kanunu’na aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 6- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2020 yılı sonuna kadar harp okullarının ikinci, sınıflarına üniversitelerin ilgili bölümlerinden öğrenci alınabilir. Harp okullarına geçişe ilişkin usul ve esaslar Millî Savunma Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulu tarafından müştereken belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak üzere söz isteyen Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap.

Buyurun Sayın Kasap. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Değerli Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; “asker ocağı” kavramı da artık tarihe karışmak üzere. Ne olduğu belli olmayan “çorba” tabiriyle demin de belirtildiği gibi birtakım yasa maddeleriyle askerlik unsuru da dâhil olmak üzere ve çok önemli olan sağlık, artı uluslararası sağlık, artı emeklilik ve sosyal hakların hepsi gasbedilmek üzere, “Yaşa var ol Harbiye…” marşı da tarih olmak üzere bence. Belli bir dönemden sonra askerlik nosyonu almamış şahısların harbiyeye alınması ve ötesinde Silahlı Kuvvetlerin itibarsızlaştırılmasını da getirecektir kanımca.

Diğer maddelerle ilgili olarak, sağlıkta devrimle ilgili bir hikâyemiz vardı biliyorsunuz. Eğer bugün için siz sağlık sisteminden muayene olmak isterseniz ilk yapacağınız şey 182’yi aramak veya “MHRS” dediğimiz Merkezi Hastane Randevu Sistemi’dir. Böyle bir devrim yapıldı. Bu devrim nelere mal oldu, ben size şöyle izah edeyim: Eğer bugün muayene olmak için 182’yi ararsanız bir ücret ödemeniz gerekiyor. Ne kadar olduğunu biliyor musunuz? Ben size söyleyeyim: Ortalama Türkiye’de 30 milyon muayene 182 hattından alınıyor, bir kısmı da MHRS’den. Toplumun büyük bir çoğunluğunun internete ulaşması, internet üzerinden randevu alması mümkün değil ama 182’ye alo derseniz; bir amcam, bir teyzem randevu almaya çalışırsa yaklaşık 4-5 liraya mal oluyor. Eğer randevuyu alabilirseniz, bugün için şu saatte isterseniz, on beş gün içinde, benim bölgemde de aynı, Orta Anadolu’daki birçok ilde on beş gün içinde randevu almanız imkânsızdır, çoğu ana branşlarda, kendim de çocuk hekimiyim; dahiliyedir, kadın doğumdur, çocuktur, birçok branşta kamu hastanelerinden on dört gün içinde yüzde 70-80 randevu alamazsanız, alamadığınız için muayene olamazsınız. Diyelim ki aldınız on gün içinde, siz bugün hastasınız, yarın hastalığınız devam edecek, on gün sonrası için hastalığınıza randevu aldınız, muayene oldunuz diyelim, muayene olduğunuzda bir katılım payı karşınıza çıkacak, 8 lira, kamuda 5 lira vesaire. Onu da ödediniz, peki, Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre sizin muayene olma sürenizin ne kadar olması gerekiyor? Bizim Sağlık Bakanlığı daha önce on dakika olan süreyi beş dakikaya düşürdü ve uygulamada bu iki buçuk dakikaya kadar tekabül eder çünkü soyunma, giyinme vesaire o durumda sizin doktorla muhatap olma süreniz bir iki dakikaya kadar düşmektedir. Sağlıkta devrim bence gerçekleşmiş durumda çünkü Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre asgari muayene süresi ortalama, dünya ortalaması yirmi dakika, bizde iki buçuk dakikaya düşürülmüş vaziyettedir şu anda uygulamada çünkü bir hasta gelecek, bir hasta çıkacak. Artı, kuyruklar kalkmış mıydı? Kuyruklar şu anda telefonda. Bütün Türkiye’de telefonlarda kuyruğa muhatap oluyorsunuz. Bu, yaklaşık on beş günlük süreyi almaktadır çoğu hastada. Artı, katılım payı en son ocak ayından itibaren raporlu olan hastalarda da uygulanmaya başlanmıştır. Özellikle şeker hastaları ve tansiyon hastası gibi toplumda en sık görülen gruplarda görülmektedir.

Sağlıkta ben yeni Bakanımızdan da birtakım reformlar bekliyorum. Daha önceki Bakan zamanında “Mecburi hizmet çağ dışıdır, insanlık dışı bir uygulama.” demişti, tekrar mecburi hizmet yeniden getirildi.

Şimdi, torba yasanın 4’üncü maddesinde yer alan… Emekli oldunuz, emekli olduktan sonra Sosyal Güvenlik Destekleme Primi yatırıldığı anda, çalışmaya başladığınızda sizin ödemeniz kesiliyor. Bu, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Fiilî hizmet zammıyla ilgili kısımda da eczacı, veteriner ve tüm sağlık çalışanları, yardımcı personelin de yararlanması gerekmektedir.

Yıpranma torbaya sığmamıştır, zira varistir, elinize batan kanlı iğnelerdir. On altı, yirmi dört, hatta otuz iki saat nöbet tutulan sistemde siz yıpranmayı bir torbaya koyamazsınız. Ekip işi olan sağlık sektöründe sizin mutlaka ve mutlaka eşitlik ilkesine dikkat etmeniz gerekiyor.

Sözlerimi şöyle kapatmak istiyorum: “Bir kişiye on pul, on kişiye bir pul; bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa.” sözü sizlere neyi hatırlatıyor?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu İle Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Süleyman Girgin                            Cavit Arı                      Bülent Kuşoğlu

              Muğla                                    Antalya                                 Ankara

  Emine Gülizar Emecan                   Abdüllatif Şener           Kamil Okyay Sındır

            İstanbul                                    Konya                                    İzmir

           Çetin Arık                          Mehmet Bekaroğlu                              

             Kayseri                                   İstanbul

Madde 11 – 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Fiili Hizmet Süresi Zammı” başlıklı 40’ıncı maddesinin;

a) İkinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan “Tablonun (10)” sözcüklerinden gelmek üzere “ve (20)” sözcükleri eklenmiştir,

b) Üçüncü fıkrasına (19) no.lu bentten sonra gelmek üzere (20) no.lu bent olarak aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir,

 

Kapsamdaki

İşler/işyerleri

Kapsamdaki Sigortalılar

Eklenecek

Gün Sayısı

20. Sağlık ve

Sosyal Hizmet

Veren işyerleri

1) Sağlık ve sosyal hizmet verilen iş yerlerinde çalışan sağlık personeli

120

2) Sağlık ve sosyal hizmet verilen iş yerlerinde vardiya, nöbet, icap nöbeti, uzatılmış mesai gibi çalışma biçimleri ile günlük normal mesai saatleri dışında veya tatil günlerinde çalıştırılan sağlık personeli ile günlük, haftalık çalışma sürelerinin üzerinde fazla çalışma yaptırılan sağlık personeli

150

3) Sağlık ve sosyal hizmet verilen iş yerlerinde yoğun bakım, acil sağlık hizmetleri, ameliyathane, iyonlaştırıcı radyasyonla teşhis, tedavi, araştırma iş veya işlemlerinde çalışan sağlık personeli ile ağırlığı ve yıpratıcılığı bakımından benzeri nitelikteki işlerde çalışan sağlık personeli

180

4) Sağlık ve sosyal hizmet verilen işyerlerinde çalışan diğer hizmet sınıfına dâhil personel

60

5) Sağlık ve sosyal hizmet verilen iş yerlerinde vardiya, nöbet, icap nöbeti, uzatılmış mesai gibi çalışma biçimleri ile yoğun bakım, acil sağlık hizmetleri, ameliyathane, iyonlaştırıcı radyasyonla teşhis, tedavi, araştırma iş veya işlemleri ile ağırlığı ve yıpratıcılığı bakımından benzeri nitelikteki işlerde çalışan diğer hizmet sınıfına dâhil personel

90

c)       Dördüncü fıkrasının son cümlesine “Tablonun (10)” sözcüklerinden sonra gelmek üzere “ve (20)” sözcükleri eklenmiştir,

d)       Beşinci fıkrasında yer alan "tablonun (10)” sözcüklerinden sonra gelmek üzere “ve (20)” ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Çetin Arık.

Buyurun Sayın Arık. (CHP sıralarından alkışlar)

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu torba yasanın 11’inci maddesinde sağlık çalışanlarının bir yıllık çalışmalarına altmış günlük fiilî hizmet zammı uygulanması teklifi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, daha birkaç gün önce Şanlıurfa’nın Harran Üniversitesinde kafasında parke taşı kırılan meslektaşım Bahattin Ahmet Yalçın’a geçmiş olsun diliyorum. Şükürler olsun ki hayati tehlikesini atlattı. Ancak Samsun’da görev yapan meslektaşım Kamil Furtun, Ahmet Yalçın kardeşim kadar şanslı değildi. Burada, görevi başında şehit olan Kamil Furtun nezdinde tüm meslektaşlarımı saygı ve rahmetle anıyorum.

Peki, niçin bu noktaya gelindi? Niçin sağlık çalışanlarına bu kadar şiddet uygulanıyor? Sayın milletvekilleri, siz hiç uçak rötar yaptı diye yolcusu tarafından dövülen bir pilot gördünüz mü ya da davası bir türlü bitirilmedi diye sanık tarafından dövülen bir hâkim ya da terörü niçin bitiremediniz diye vatandaş tarafından dövülen bir siyasetçi gördünüz mü? Tabii, bunları derken temennimiz hiç kimsenin şiddete uğramaması, hiç kimsenin öldürülmemesi ama sormak lazım, özveriyle gece gündüz, yirmi dört saat hizmet veren sağlık çalışanlarına niçin, neden bu kadar şiddet uygulanıyor, nedir bunun nedeni? Bunun nedeni, değerli milletvekilleri, sizlersiniz. Evet, sizsiniz. Niçin böyle diyorum? Toplumun daha geniş kısmını yanınıza çekme adına, oy uğruna sağlık çalışanlarını hedef tahtası hâline getirdiniz. Ne dediniz siz? Siz “Ben bu doktorlara iğne bile yaptırmam.” dediniz. “Doktor efendi dönemi bitti.” dediniz. “Doktor efendi, hastanın cebinden elini çek.” dediniz. Bunu derken de kendiniz fakirin fukaranın cebinden elinizi hiç eksik etmediniz. “Doktor efendi ‘…’(x) peşinde.” dediniz. Siz böyle derseniz birileri de gelir “Şu doktor efendiyi bir döveyim de rahatlayayım.” der. Şunu da peşinen söylemek isterim ki: Doktor efendi hiçbir zaman “…”(x) peşinde olmamıştır, bugün doktor efendi, kaybettirdiğiniz itibarının peşinde. Gelin, bu yüce Meclis çatısı altında sağlık çalışanlarına itibarını geri verecek kanunları el birliğiyle, hep birlikte çıkaralım.

Değerli milletvekilleri, bu torba yasanın 11’inci maddesinde sağlık çalışanlarının bir yıllık çalışmalarına altmış günlük fiilî hizmet zammı uygulanması öngörülüyor. Bu kesinlikle yeterli değildir. Tek cümleyle ifade etmek gerekirse dağ fare doğurmuştur. Söz konusu düzenlemenin tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan çalışanları kapsaması beklenirken sunulan bu tasarıda sadece sağlık meslek mensuplarıyla sınırlı tutulmuştur, o da eksiktir.

Değerli milletvekilleri, sağlık bir ekip işidir, hizmetlisinden başhekimine kadar tüm sağlık çalışanları bir hizmet zinciri oluşturur. Sağlık hizmetlerini ekip işi olarak değerlendirmemek, hakların tanımlanmasında ayrımcılık yapmak yanlıştır. Bu durum çalışma barışını ve huzurunu da baltalayacaktır. Bu tasarıdaki en önemli eksiklik ise fiilî hizmet zammı süresinin geçmişe dönük olarak uygulanmamasıdır. Yarın işe başlayacak bir hekim belki daha iyi koşullarda çalışacak, fiilî hizmet zammı süresinden yararlanacak ama çok daha ağır koşullarda çalışmış, yıpranmış, örselenmiş, şiddete uğramış bir sağlık emekçisi bu tasarı mevcut hâliyle bu şekilde yasalaşırsa anasının ak sütü gibi helal olan bu haktan yararlanmadan emekli olacak. Ömrünü insanlara adamış sağlık çalışanlarının bundan önceki fedakârlıkları, çalışmaları niçin yok sayılıyor, hizmetleri neden görmezden geliyoruz? Bu hak gasbı değil de nedir sayın milletvekilleri, bu adaletsizlik değil midir? Yapılması gereken şudur: Beş yıla bir yıl olacak şekilde, fayda bakımından da geçmişe dönük ve tüm sağlık emekçilerini kapsayacak bir düzenlemenin hayata geçirilmesidir.

Değerli milletvekilleri, bu torba yasada yer alan diğer bir düzenleme de emeklilikte doktorlarımıza ve diş hekimlerimize yapılacak ilave ödemedir ki bu da eksik bir düzenlemedir, emeklilikte ücretlerin yetersizliği tüm sağlık çalışanlarının temel sorunuyken sadece doktorlarımıza ve diş hekimlerimize yönelik bir iyileştirme yapılması eksik bir uygulamadır.

Sağlıklı günlerde buluşmak dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesindeki “60” ibaresinin “120” ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Mahmut Toğrul                    Rıdvan Turan             Adnan Selçuk Mızraklı

             Gaziantep                            Mersin                                  Diyarbakır

           Kemal Peköz                        Erkan Baş                          Salihe Aydeniz

                Adana                              İstanbul                                 Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Diyarbakır Milletvekili Salihe Aydeniz.

Buyurun Sayın Aydeniz. (HDP sıralarından alkışlar)

SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne dair partim HDP adına söz aldım.

Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun teklifi toplamda 21 maddeden oluşmakta. Birçok farklı alandan düzenlemelerin eklendiği kanun teklifi aslında bir torba yasa niteliğindedir. Geçmişten günümüze emekçilerin tüm yaşam ve çalışma düzenleri hep torba yasa içeriğiyle dizayn edilmeye çalışıldı. O nedenle, bilinmelidir ki emekçilerin özlük hakları böyle torba yasalara sığdırılmamalıdır. Özellikle, sağlık kuruluşlarında her gün ortalama 30 şiddet vakası yaşanmaktadır. Özellikle, acil servisler de ve poliklinikler de şiddetin kol gezdiği, sağlık çalışanlarının kendilerini emniyette hissetmedikleri, sağlık hizmetlerini güvenli ortamda veremedikleri yerler hâline geldi. Bu sorun bir yandan sağlık çalışanlarının can güvenliğini tehdit etmekte, sağlık hizmetini aksatmakta ve sağlık hizmeti alan halkta da şiddete dönüşmüş durumdadır. Hepimizin bildiği üzere, çok yakın zamanda Suruç Devlet Hastanesinde Hacı Esvet, Adil ve Celal Şenyaşar ailesinin hastanede onca kamera ve çalışanların gözü önünde katledilmeleri bu şiddetin başka bir boyutunu gözler önüne sermektedir. Bu durum sürdürülebilir, kabul edilebilir ve katlanılabilir değildir. Düzenlemeyle insan sağlığı hizmetlerinde çalışan sağlık mesleği mensupları için bir yıllık çalışmalarına altmış gün fiilî hizmet süresi zammı uygulanacaktır. Evet, bu teklif yerinde ama eksik ve yetersizdir. Sağlık hizmeti bir ekip hizmetidir, bir parçası eksik olursa aksar.

Maddenin sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının tümünü ve geçmiş tarihleri kapsamadığı görülmüştür. Geçmişte ağır koşullarda çalışmış bir sağlık emekçisi yarın fiilî hizmet zammından hiç yararlanmamış olarak emekli olacaktır. Bu açık bir adaletsizliktir. Yani sağlık hizmeti sunumunda en ağır risklerle ve konsantre bir biçimde çalışan sağlık çalışanları şimdiye kadar yıpranmamış olarak mı sayılacak? Bu nasıl bir adalettir?

Ayrıca, Tarım ve Orman Bakanlığında 657 sayılı Kanun kapsamındaki sağlık hizmetleri sınıfında çalışan emekçiler, zoonoz hastalıkları ve laboratuvar gibi risk taşıyan görevlerde çalışanlar 2008 yılına kadar bu risklerden fiilî hizmet zammı alıyorlardı fakat 2008 yılından bu yana bu hakları ellerinden alınmış durumda.

Hayvan sağlığı hizmetleri ve hayvansal ürünlerden insanlara geçen hastalıklar nedeniyle toplum sağlığı ciddi olarak tehdit altındadır. Bu bakımdan, hayvan sağlığı alanında çalışan emekçilerin fiilî hizmet haklarının tekrardan düzenlenerek geri verilmesi gerekmektedir. Madde, tüm sağlık, sosyal ve Tarım ve Orman Bakanlığında çalışan sağlıkçıları yani sağlık hizmetleri sınıfı, yardımcı sağlık hizmetleri sınıfı, sosyal hizmetler sınıfı, teknik hizmetler sınıfı, genel idare hizmetleri sınıfı, yardımcı hizmetler sınıfı, veteriner hekimler, veteriner yardımcı sağlık personeli, teknisyen ve laborantları kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.

Eşitliğin tesis edilebilmesi ve iş barışının korunabilmesi için sağlık hizmetleri sınıfında çalışan tüm emekçileri kapsayacak şekilde yeniden ciddi bir çalışma yapılmalı, bu alanda çalışan emekçilerin ve kurumların görüş ve önerileri alınarak fiilî hizmet konusunda daha kapsamlı değerlendirilmelidir. Bu hakkın sağlık emekçileri arasında ayrım yapılmadan verilmesi adaletli bir çalışma ortamı için elzem, aynı zamanda eşitlik ilkesine göre anayasal bir haktır. Fiilî hizmet süresi zammı özellikli birim ayrımı içermeden her yıl için yüz yirmi ile yüz seksen gün arasında olmalıdır ya da en azından seçim yatırımı olarak vaatte bulunduğunuz doksan gün olarak düzenlenmelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesine “hizmetlerde” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya sağlık kurum ve kuruluşlarında” ibaresinin eklenmesini, altmış gün olan fiilî hizmet süresi zammının doksan gün olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Aylin Cesur                                         Hasan Subaşı

                           Isparta                                                Antalya

                      Durmuş Yılmaz                                     İsmail Tatlıoğlu

                           Ankara                                                 Bursa

                   Abdul Ahat Andican                                   İsmail Koncuk

                          İstanbul                                                Adana

                       Feridun Bahşi

                           Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Isparta Milletvekili Aylin Cesur.

Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanunun 11’inci maddesindeki önergemizi destekliyorum ve kabul edilmesini arz ediyorum.

Ve komşumuz Yunanistan’daki yangın için oradaki tüm Yunanistan halkına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum ve hayatını kaybeden orada, Yunanistan’da yaşayan vatandaşların ailelerine sabır diliyorum.

Evet, Harran Üniversitesinde çalışan meslektaşımız Doktor Bahattin Yalçın’ın başına gelen insanlık dışı saldırıyı kınadığımı belirterek ve tüm sağlık çalışanlarına ve milletimize üzüntülerimi ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Sizleri ben biraz geçmişe götürmek istiyorum. Doktor Göksel Kalaycı 66 yaşındaydı. Önce genel cerrahi, daha sonra göğüs cerrahisi ihtisası yaptı, profesör oldu. Ameliyat ettiği hastası, ameliyattan önce “Ben ölürsem sen de öleceksin.” dedi, maalesef, hasta çok ağır bir ameliyat geçirdi ve kaybedildi ve hastanın yakını tarafından, yıllarını verdiği İstanbul Tıp Fakültesinin bahçesinde vurularak 11 Kasım 2005 günü hayatını kaybetti.

Doktor Ali Menekşe. 51 yaşındaydı. Giresun Göğüs Hastalıkları Hastanesinde göğüs hastalıkları uzmanıydı. Bir çocuğunu doğumda, 16 yaşındaki kızını da Ankara’da bir trafik kazasında kaybetmişti ve 15 Ocak 2008’de, 51’inci doğum gününde bir hastası tarafından vurularak öldürüldü ve 14 Şubat 2008 günü hayatını kaybetti.

Doktor Ersin Arslan. 30 yaşındaydı. 14 Mart günü yani Tıp Bayramı günü doğmuştu 1982 yılında. Gaziantep Devlet Hastanesinde göğüs cerrahisi uzmanı olarak çalışıyordu. Ameliyatını bitirip servise çıktı. Daha önce ameliyat ettiği bir başka hastanın ölüm kaydını zorunlu olarak yapma görevini gerçekleştirirken, hastanın torunu 700 liralık aylık kesilecek diye bu kaydı yapmaması gerekçesiyle kendisini tehdit edip hayatına son verdi. Kendisini döner bıçağıyla bıçaklayarak kan revan içinde bıraktı, daha sonra da diğer sağlık görevlilerinin müdahale etmesine engel olacak şekilde ölünceye kadar kapıyı kilitleyerek içeride bekledi ve doktor meslektaşımız hayatını kaybetti.

Kenan Evren. 63 yaşındaydı. Askerî yönetimin başındaydı. “Mecburi hizmete gelen doktorları ağaca bağlayın ki kaçmasınlar.” dedi ve “Askerden fazla para alıyorlar.” diyerek Sağlık Personel Yasası’nı iptal ederek tüm sağlık çalışanlarını 657 sayılı Yasa’ya tabi kıldı. O gün 90 bin lira olan hekim maaşı 18 bin liraya indi ve aslında o gün bugündür hekimlerin beli hiç doğrulmadı.

Evet, değerli arkadaşlar, ülkemizde günde ortalama 30 tane şiddet vakası yaşanıyor sağlık çalışanlarına ve acil servislerde şiddet kol geziyor. Kamu idaresi, sağlık kuruluşlarının ve sağlık çalışanlarının güvenliğini sağlamak için alması gereken özel önlemleri almadı maalesef ve sağlıkta şiddeti önleme yasasının bir an evvel çıkması gerekiyor, şiddete başvuranlara hapis cezasının yasalaşması gerekiyor. Önerimiz, Türk Ceza Kanunu’na bir ek maddeyi kapsıyor. Sağlık kuruluşlarında meslektaşlarımızın güvenliğinin sağlanması için önleyici tedbirlerin hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum.

“Sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personeline karşı sağlık hizmeti sunumu esnasında veya verilen sağlık hizmetinden kaynaklanan nedenlerle cebir, şiddet ve tehdit kullanan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Bu fiiller esnasında sağlık hizmeti kesintiye uğramış ise yukarıda belirlenen ceza yarısı kadar artar.” şeklinde düzenlenmelidir.

Ayrıca, sağlık çalışanlarının belirtilen yasadaki düzenlemelerini olumlu bulmakla beraber eksiklikler vardır. Hangi sosyal güvenlik kurumundan olduğuna bakılmaksızın bütün emekli hekimlerin maaşlarının düzenlenmesi, emekli olduktan sonra çalışmak zorunda olan hekimlerin zamdan yararlanması, primini ödeyerek döner sermaye gelirinin bir kısmını emekliliğe saydıran hekimlerden kesinti yapılmaması, fiilî hizmet süresi zammına doksan gün dedik ama aslında yüz yirmi güne, hatta eğer yıpranma payı varsa yüz elli ila yüz seksen güne kadar uzatılması ve fiilî hizmet zammının sadece ileriye yönelik olarak değil, geçmiş çalışmaları da kapsayacak şekilde yapılması gerekiyor.

Aslında, devlet olmanın gereği hakkında aslında bir kurs önergesi mi hazırlasak diye düşünmeye başladım. Sizleri vicdanlarınızla oylamakta olduğunuz buradaki tüm önergeler hakkında aslında bir kere daha düşünmeye davet ediyorum, tüm Genel Kurulu. Çünkü FETÖ terör örgütü hakkında araştırma komisyonu kuralım dedik, maalesef kabul edilmedi; Çorlu’daki tren kazası araştırılsın dedik, kabul edilmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Devamla) – Bütün bunlardan sonra bir şey söylemek istiyorum devlet olmanın gereği hakkında Sayın Başkan, bitiriyorum.

“Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adl-i ilahî sorar Ömer’den onu.” diyorum. Nisa suresi 58’inci ayet de “Emaneti ehline veriniz.” diyor. Bizler millet iradesiyle buraya gelmiş ehil insanlar olarak onların ihtiyacı olan kanunların çıkmasında ve değişikliklerin yapılmasında vicdanlarımızla beraberce hareket edelim diyorum.

Sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Cesur.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep)- Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum: Kıymetli hatip konuşmalarında Ersin Arslan’ın rahmetli olduğu hastanenin ismini “Gaziantep Devlet Hastanesi” diye telaffuz etmiştir, doğrusu Gaziantep Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesidir. Avukat Cengiz Gökçek, eski Sağlık Bakanımızdır, rahmetle anıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Değerli arkadaşlar, 12’nci madde üzerinde iki önerge var, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederiz.

Abdul Ahat Andican                   Yavuz Ağıralioğlu İsmail Tatlıoğlu                      

      İstanbul                                    İstanbul                                      Bursa

  Durmuş Yılmaz                           Feridun Bahşi                          Hasan Subaşı

       Ankara                                     Antalya                                     Antalya

    Bedri Yaşar                           Tuba Vural Çokal

       Samsun                                     Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal.

Buyurun Sayın Çokal. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görevleri hayat kurtarmak olan ancak görevlerini yaparken kendi hayatları tehlikeye giren doktorlardan ve sağlık çalışanlarından bahsetmek istiyorum. Maalesef günümüzde sağlık çalışanları, en çok saldırıya uğrayan, hayatlarını kurtarmaya çalıştıkları kişilerin yakınları tarafından hayatlarına kastedilen insanlar hâline geldi. Uygulanan yanlış politikalar, siyasetçilerin sorumsuzca açıklamaları, saldırganlara verilen cezaların caydırıcılıktan uzak olması, hastanelerde güvenlik önlemlerinin yeteri kadar alınmaması gibi nedenlerle doktorların hayati tehlike altında çalıştığı birkaç ülkeden biri hâline geldik.

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet haberlerine her gün bir yenisi ekleniyor. Son olarak Şanlıurfa’da Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Acil Servisi’nde görevli olan Doktor Bahattin Ahmet Yalçın tedavi ettiği bir çocuğun babasının saldırısına uğradı. Buna saldırı demek de yanlış olur, bu gözü dönmüş cani, 20 kilogram ağırlığında bir parke taşıyla Doktor Bahattin’i öldürmeye kalktı. Hâlen tedavi görmekte olan meslektaşıma acil şifalar diliyorum ancak “Allah sabır ve sükûnet versin, geçmiş olsun.” klasiğini söyleyemiyorum; zira geçmez, yara geçer, belki izi de geçer ama o travma geçmez.

Değerli arkadaşlar, çalışanların yüzde 60’ının şiddete uğradığı başka bir meslek grubu gösterilebilir mi? Hastaneler dışında binlerce saldırının gerçekleştiği başka bir iş yeri gösterebilir misiniz? Sağlıkta şiddetin azaltılması için alınan önlemler ise güvenlik görevlisi sayısının artırılması, kamera sayısının artırılması gibi fiziksel tedbirlerle sınırlı kalmıştır. Bunlar da hâlâ yetersiz kalmaktadır. Öncelikle, caydırıcılık açısından sağlık çalışanına şiddetin cezasının artırılması gerekiyor, sonra da sağlık sistemimizi yeni baştan ele almamızda fayda vardır diyorum.

Bu dönemde farklı siyasi partilerden toplam 41 hekim arkadaşım bu kutsal Meclisin çatısı altında çalışıyor. Hangisine sorulsa üç aşağı beş yukarı aynı sorunlardan bahsedecektir. “Sağlıkta dönüşüm” adı verilen bu sistemle vatandaşa parasız, sırasız, sorunsuz bir sağlık hizmeti vadedildi; performans sistemi getirildi, bu sistem doktorları yarış atına döndürdü. “Ne kadar çok hasta bakarsam o kadar başarılıyım.” denildi.

Ben göz doktoruyum. Benim bir hasta bakma sürem ile bir dâhilîye doktorunun baktığı hastanın süresi aynı olabilir mi? Bu durum doktorları sürekli daha fazla hasta bakmaya zorladı, bu da muayene sürelerini kısalttı. Böylece vatandaş hayal kırıklığına uğrarken sistemin diğer tarafında yer alan doktorların iş yükü arttı.

Şimdi, bir sistem düşünün ki bir doktor günde 150-200 hasta bakmak zorunda. Kendinizi vatandaşın da yerine koyun, doktorun da yerine koyun. Çocuğunuzu 150 hasta görmüş bir doktorun beş dakikayla sınırlanmış muayenesine teslim eder misiniz? Ya da tartaklanma, hakarete uğrama, öldürülme kaygısı altında bir günde yüzlerce kişinin derdine derman olmaya çalıştığınızı düşünün. İşte, sistem bu. Sistemin planlayıcıları, uygulayıcıları iki tarafı da mutsuz, huzursuz ve mağdur ediyor. Ancak sorunlar ortaya çıktığında doktoru hiç düşünmüyor, vatandaşı da “Sorunun nedeni doktor.” diyerek doktora karşı kışkırtıyor ve sonuçta hasta ile doktor karşı karşıya geliyor. Bu sistemin ne getireceği önceden belli. Savaş açılıyor, doktorları halkın gözünde küçük düşürecek imalarda, ithamlarda bulunuluyor, doktor ve sağlık çalışanları hedef tahtasına çevriliyor. Bize düşen, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının o kritik an geldiğinde hayata tutunmasını sağlayacak hekimlerimizin görev yaparken iyi koşullarda, can güvenliği sağlanarak halkımıza daha iyi hizmet edebilmelerinin temin edilmesidir.

Hekimlerimizin, sağlık personelinin ve yardımcı sağlık personelinin çalışma şartları göz önüne alındığında, fiilî hizmet zammından yararlanan diğer personellerle karşılaştırılamayacak derecede, her bakımdan daha fazla risk altında oldukları bilinen bir gerçektir. Bu kanun teklifinin sağlık çalışanlarını rahatlatacağını ve motive edeceğini düşünmekle beraber, kapsamın genişletilerek sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan herkes dâhil edilmeli ve fiilî hizmet süresi doksan gün olarak belirlenmelidir.

Aslında fiilî hizmet zammı çalışması yapılması bir toplu sözleşme kararıdır ve tüm kamuyu kapsayacak bir çalışma yapılması kamu çalışanlarının genel isteğidir. Mesela, yağmurda çamurda bisikletle posta dağıtan postacıların kanun kapsamında olmaması nasıl izah edilebilir diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Aynı zamanda, “Başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın.” diyor Tolstoy, komşumuz Yunanistan’a geçmiş olsun diyor, saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.

MADDE 12- 5510 sayılı Kanuna ek 3 üncü madde yürürlükten kaldırılmıştır.

      Cavit Arı                               Bülent Kuşoğlu                    Süleyman Girgin

       Antalya                                     Ankara                                       Muğla

Mehmet Bekaroğlu                       Abdüllatif Şener               Kamil Okyay Sındır

      İstanbul                                     Konya                                        İzmir

Emine Gülizar Emecan              Gülizar Biçer Karaca

      İstanbul                                     Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca.

Buyurun Sayın Karaca. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Birkaç gün önce, sağlık çalışanlarına ve şans oyunlarına ilişkin bir kanun teklifinden bahsedildi ama araya, torbaya bir de bedelli askerlik sıkıştırıldı. Biraz sonra baktık ki içinde bir madde daha var, yine bir yap-işlet-devret modeli ve yine doğanın ve yaşam alanlarının yok edileceği bir proje, Kanal İstanbul ve Kanal İstanbul’la da kalmayıp başka su yolları projesi. Yasa teklifinin gerekçesine baktığımda, gerekçe, maliyetlerin düşürülmesi olarak öngörülmüş. Peki, yap-işlet-devret modelinde maliyetler gerçekten düşürülmekte midir, gerçekten ülkemizin çıkarına, ülkemizin yararına mıdır? “Yap-işlet-devret” denilen kamu-özel sektör iş birliği projeleri için 2018 yılı bütçesinden, geçmediğimiz yol, geçmediğimiz köprü, gitmediğimiz hastane için ödemek zorunda kalacağımız güvence bedeli 6,2 milyar lira. Bu, benim değil, bir önceki dönem Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal’ın beyanıdır. 2018 yılı bütçe büyüklüklerine baktığımızda garanti ödemeleri Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçesinden daha yüksek. Yani biz, bilime, sanayiye ve teknolojiye ayıramadığımız, ayırmadığımız bütçeyi, maalesef “Yol yaptılar, köprü yaptılar.” diye şirketlerin kasalarına aktaracağız.

Peki, yap-işlet-devret modeli gerçekten ekonomik midir? Elbette ki hayır. Birkaç örnekle bunu sizlerle paylaşmak isterim: Devlet Demiryollarının ihalesini alan Limak-Cengiz-Kolin inşaat şirketine devletin kasasından ilk yıl için 16,5 milyon lira para ödendi ve on dört yıl sürecek güvence için bu para ödenmeye de devam edecek. Bir başka örnek, Kütahya-Afyon-Uşak bölgesindeki Zafer Havaalanı. Garanti ödemeleri için 2012-2016 yılları arasında hedeflenen ve garanti edilen yolcu miktarı 4 milyon 73 bin 181 kişi. Peki, bu dönemde seyahat eden yolcu kaş kişi? 170.534 yolcu. Yani bu dört yıllık süreçte 3 milyon 902 bin 647 yolcu o havaalanını kullanmadığı için devletin bütçesinden garanti ödemesi yapıldı. Sadece 2015 yılında, bu havaalanından geçmeyen yolcular için devletin kasasından 5 milyon avro para ödenmek zorunda kalındı.

Ülke yönetimine talip olanlar hesap vermek için yönetime gelirler ancak bu yasa teklifiyle de anlaşılıyor ve görüyoruz ki yap-işlet-devret adındaki projelerle ülke kaynaklarını talan etmeye ve hesap vermekten de her zaman olduğu gibi kaçmaya devam edeceksiniz. Elbette devlet yatırım yapmalı, elbette ülkemizin insanlarının en modern yatırımlarla yaşamları kolaylaştırılmalı ancak bu projeleri doğru planlayarak kendi öz kaynaklarımızla yapmayı neden düşünmezsiniz?

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan “İstanbul’a ihanet ettik.” demişti. Peki, bu projelerle İstanbul’a ihanet etmeye neden devam ediyorsunuz. Bu projeyle, 20 milyon nüfuslu bir beton şehir olan İstanbul’da tonlarca metreküp toprak yer değiştirecek ve beklenen o büyük deprem ciddi anlamda tetiklenecek ve kaybedeceğimiz canların hesabını nasıl vereceksiniz? Güzergâh üzerinde bulunan bir baraj yok edilecek, İstanbul’un su kaynağı yüzde 7 daha bu şekilde ortadan kaldırılmış ve kısıtlanmış olacak. Yine, Çatalca’da 107 bin hektarlık orman alanı bu projeyle talan edilecek. Marmara’nın suyu kirlenecek, oksijen azalacak, ekolojik sistem tamamen bozulacak ve maalesef, Tuna Nehri’nin Karadeniz’i kirlettiğinden şikâyet eden Türkiye bu projeyle kendi açtığı ikinci boğaz kanalla Marmara Denizi’ni yok edecek. Ciddi kamulaştırma maliyetlerinin ortaya çıkacağını söylemeden de geçemeyeceğim.

Kanal İstanbul Projesi kimin işine yarayacak, kime yarayacak? Elbette yandaş şirketlerin cebine. Ama kime yaramayacağı kesin; o da İstanbul’a, doğaya, ormanlara, hayvanlara ve o bölgenin su kaynaklarına yaramayacağı ortadadır. Bu nedenle diyorum ki gelin, yol yakınken bu projeden vazgeçelim. Ülkemize, kaynaklarımıza, doğamıza sahip çıkalım diyorum, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

         Süleyman Girgin                   Emine Gülizar Emecan                    Cavit Arı

                Muğla                                    İstanbul                               Antalya

         Bülent Kuşoğlu                      Mehmet Bekaroğlu            Abdüllatif Şener

               Ankara                                   İstanbul                                Konya

      Kamil Okyay Sındır

                İzmir

Madde 13 – 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

“Geçici Madde 77 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar mülga ek 3 üncü madde hükümlerine göre ödenen ilave sigorta primleri hakkında mülga ek 3 üncü madde hükümlerine göre işlem yapılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Muğla Milletvekili Süleyman Girgin.

Buyurun Sayın Girgin. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyada parlamenter sistemler çıkardıkları yasalarla itibarlarını korurlar. İki gün önce Plan ve Bütçe Komisyonuna bir yasa önerisi geldi. Muhalefet olarak katkı yapmaya çalışmamıza rağmen hiçbir önerimiz dikkate alınmadan, olduğu gibi maddeler Komisyondan geçti. Şimdi ben burada samimiyetle sormak istiyorum. Çoğunluğa güvenerek dayatmayla getirilen ve Komisyondan geçen, Parlamentoda da olduğu gibi yasalaşacak olan bu madde teklifleriyle, bu yasalarla Parlamentonun itibarının yükseltileceğine gerçekten inanıyor musunuz? Parlamentonun itibarı 1.150 odalı saraylarla ölçülmez, bir ülkenin itibarı Fethiye Seydikemer’de bankaya olan borcunu ödeyemediği için evi satılan işçi dururken, “Geçinemiyorum.” diye Parlamentonun önünde kendini yakmaya çalışan işçi dururken, madenlerde yer altında insanlar ölürken bir Parlamentonun itibarı 1.100 odalı saraylarla ölçülmez.(CHP sıralarından alkışlar) Parlamentonun itibarı emeğe verilen değerle ölçülür, kadına verilen değerle ölçülür, çocuklara verilen değerle ölçülür.

Ben bir maden işçisiyim arkadaşlar. Parlamentoda, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir görev verdi partimiz bana. Burada bu ülkede üretilen pastanın emekçiler lehine ne kadar ayrılmasının tabii ki kavgasını vereceğim. Ancak şöyle bir durum gördük: Ne dersek diyelim, katkı yapmaya çalışıyoruz, bütün önerilerimiz reddediliyor. Kırsal alanda iki yüze yakın hastalıkla uğraşan, hastalık riskine maruz kalan veterinerler için teklif getiriyoruz, hayır; fiilî hizmet süresinin tüm çalışanlara, tüm sağlık emekçilerine getirilmesi için teklif veriyoruz, hayır... Kendim bir maden işçiyim, yer altını da biliyorum, yer üstünü de biliyorum. Çöllolar’da -Çöllolar ocağına gittim Afşin-Elbistan’a- 10 işçimiz toprak altında kaldı. Tozun içinde, toprağın içinde kimyasallara maruz kalarak yer üstündeki maden işlerinin nasıl kanser olduğunu en yakın ben biliyorum. Yıllarca Yatağan’da o direnen işçilerin önderliğini yaptım. Ancak şunu söylemek istiyorum: Plan ve Bütçe Komisyonunda bütün vekillerimizden istirham etmemize rağmen açık ocakta çalışan maden işçilerinin fiilî hizmet süresi talebi kabul edilmemiştir. Sadece o mu? Hayır. Petrol rafinerilerinde çalışan işçiler de aynı şartlardadır. Ne yapılması gerekiyor? Bütün toplum kesimleriyle, sendikalarla, odalarla, sektör temsilcileriyle ve o yasaya muhatap olan çalışanlarla beraber, bir araya gelinerek, bir yasa çıkartılacaksa bu şekilde çıkartılması gerekir. “Millî irade” diyorsak eğer, bir tarafın değil bütün toplum kesimlerinin ortak kararıyla olursa millî irade olur. Aksi takdirde ne olur? Yasa geçer ama kanuna uygundur fakat meşru olmaz.

Ben bir de şunu gördüm sevgili arkadaşlar: Saray olduğu gibi getirmiş Plan ve Bütçe Komisyonuna. Aklıma şöyle bir şey geldi: “Ya acaba nedir?” Hani, karga yavrusuna bir nasihat vermiş. “Oğlum bir insan yere eğilirse sen taş alacağını düşün.” demiş. Şüphelendim “Acaba bu yasanın arka tarafında ne var?” diye. Bir de baktık ki -Genel Başkan Yardımcımızın da dediği gibi- sağlığın tamamen piyasaya açılmasını sağlayan uluslararası, adına da “turizm seyahati” denilen “turizm sektörü” denilen bir yasa. E, tabii Bakan bir hastane patronu olunca gelecek olan yasa da bu şekilde oluyor. Diğer taraftan Kanal İstanbul Projesi getiriliyor. Ne olduğu belli değil. “Cambaza bak cambaza bak.” diye kamuoyunda askerlik konuşturuluyor ama Kanal İstanbul getiriliyor.

Bu yasa yeniden revize edilmeli ve toplumun bütün kesimlerini ikna edecek bir şekilde yeniden düzenlenmelidir diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 13’üncü madde kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Rıdvan Turan                           Kemal Peköz                               Erkan Baş

         Mersin                                    Adana                                      İstanbul

    Mahmut Toğrul                Serpil Kemalbay Pekgözegü    Adnan Selçuk Mızraklı

       Gaziantep                                   İzmir                                   Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü.

Buyurun Sayın Pekgözegü. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kardeş Yunanistan halkının acısını ben de paylaşıyorum. Yine, Hatay'da yaşanan yangın beni de endişelendiriyor ve bir an önce Hatay’da yangının söndürülmesi için önlemlerin alınmasını yetkililerden talep ediyorum.

Ve Nusaybin'de bir yangın daha var. Nusaybin Ömeryan bölgesinde yaşanan bu yangına da dikkatinizi çekmek istiyorum. Askerî operasyon sebebiyle çıkan bir yangındır ve sokağa çıkma yasakları olan köylere yaklaştığı söylenen bu yangının derhâl söndürülmesi, operasyonların da derhâl durdurulması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken, otuz yedi yıl önce bugün 12 Eylül faşizminin katlettiği DİSK lideri, İLERİCİ DERİ-İŞ Sendikası Genel Başkanı Kenan Budak’ı saygıyla anıyorum.

Bugün de 12 Eylül yıllarının bir benzerini yaşıyoruz, hatta 12 Eylüle rahmet okutan bir darbe süreci içerisindeyiz. Tek adam sistemi, OHAL ve KHK'ler, içinde bulunduğumuz bu darbe sarmalının yeni tezahürüdür. Yeni rejim, Meclisi, Türk tipi, seçimli bir tür faşizmin meşruiyet örtüsü hâline getirmek istiyor. Bugün Meclis hâlâ siyasi rejimin odağıymış gibi davranmanın bir âlemi yoktur. Bugün Türkiye, Anayasa’sını fiilen ortadan kaldırmış, güçler ayrılığını askıya almış, neredeyse belediye otobüsü fiyatlarını belirleme yetkisini bile tek adama devretmiş, daha ilk günden çivisi çıkmış bir rejimle yönetiliyor. Kimse bizden ortada gerçek bir demokrasi varmış, burada söylediklerimiz sonuçta ortaya çıkacak kararı belirleyecekmiş, katkılarımız önemseniyormuş gibi bir demokrasi maskeli balosunun figüranları olmamızı beklemesin. Biz burada sesimiz çıktığınca halkın egemenliğinin nasıl gasbedildiğini anlatmaya, haykırmaya çalışacağız; kuvvetler ayrılığının kalmadığı bir siyasi düzende fiilen Anayasa'nın ortadan kalkmış olduğunu vurgulayacağız; demokrasinin kaybedildiğinin ancak halkın mücadelesiyle yeniden kazanılabileceğinin altını çizeceğiz. Evet Türkiye’de hiçbir zaman tüm toplumsal kesimleri özellikle de ezilenleri, emekçileri, kadınları, LGBTİ+’ları, göçmenleri, Kürtleri, Alevileri, Lazları, Çerkezleri, Yörükleri ve çoğu zaman başörtüsü inancı yüzünden hakir görülenleri mutlu edecek bir demokrasi yaşanmadı ancak geçmişin eksiklikleri, olumsuzlukları bugünkü hilkat garibesi tek adam diktasını meşrulaştıramaz.

Arzın merkezinden geçen tünel yapsanız bile faşizmi meşrulaştıramazsınız çünkü faşizm halkların düşmanıdır ve insan onurunun reddidir. Tek adam rejimleri toplumların yaşadığı insanlık tutulması anlarına denk gelir, geçicidir; ardından sadece unutulmak istenen, anılması bile hicap üreten tarih bırakır. Bugün Meclis çoğunluğunun Meclisi dilsizleştirmek, tek adam iktidarının aksesuarı hâline getirmek isteyenler tarafından elde tutuluyor olması tarihin bir ironisidir. Bizim burada görevimiz her şey normalmiş gibi davranmak, yavaş yavaş ısıtılan sudaki kurbağa taklidi yapmak değildir. Bugün halkın vekillerinin Meclisteki görevi, bütün bu yaşananlar karşısında emeği, barışı, demokrasiyi, adaleti, insana yakışır bir yaşamı savunmaktan milim geri adım atmamış milyonların yanında olmaktır; her açıdan antidemokratik bir seçimin bir darbe sarmalını meşrulaştıramayacağını herkese ısrarla anlatmaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Halklarımızın umutlarıyla birlikte yeni ve gerçek bir demokratik cumhuriyetin yolunu açmaktır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Her fırsatta kralın çıplak olduğunu haykırmaktır; yalanları yutmayacağımızı göstermektir; bu dikta rejimine, ne pahasına olursa olsun, karşı koyma iradesinde olan milyonların varlığını hissetmek ve hissettirmektir. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İç Tüzük 60’a göre yerimden pek kısa bir söz talebim vardır. Uygun görürseniz bu söz talebimi yerine getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Mardin’in Nusaybin ilçesi Çalıköy-Pınarbaşı mezrası ile Yavruköy mevkisinde teröristlere karşı operasyonların gerçekleştirildiğine, sokağa çıkma yasağı ilan edildiğine ve çıkan yangın ile operasyon arasında bir bağlantı olmadığına ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mardin’in Nusaybin ilçesi Çalıköy Pınarbaşı mezrası civarında yirmi dört saat önce yani dün bu saatlerde gerçekleştirilen operasyonda 3 terörist ölü olarak ele geçirilmiştir ve operasyon o bölgede devam etmektedir. Daha önce de Yavruköy mevkisinde yine bir operasyon gerçekleştirilmiş ve burada da teröristlerle sıcak temas yaşanmıştır. Aynı bölgede, aynı civarda şu an operasyonlar hâlâ sürmektedir. Operasyonlardan kaynaklı olarak sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Operasyon bundan yirmi dört saat önce yani dün 02.00 sularında gerçekleşmiş, hâlen devam etmektedir, yangının ise bugün akşam 18.00 sularında çıktığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla operasyon ile yangın arasında bir bağlantı söz konusu değildir.

SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) - Onun için mi itfaiyeler engelleniyor?

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - İtfaiyeler niye engelleniyor?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Kolluk kuvvetlerinin operasyonunun orası teröristlerden temizlenene kadar devam edeceğini, burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunmak isterim. Dün 18.00 sularında çıkan yangınla ilgili de büyükşehir belediyesinin itfaiye araçları, itfaiye ekibi de yangına müdahale etmiştir, müdahale etmektedir. Yangının eğer yerleşim alanlarına yaklaşma gibi bir durumu olursa ki öyle bir şey söz konusu değildir, valilik gerekli tedbirleri alacaktır ama şu an itibarıyla o bölgenin teröristlerden arındırılması için bir taraftan yangınla mücadele edilirken bir taraftan da Silahlı Kuvvetler görevlerini icra edeceklerdir. Genel Kurulun bilgisine sunmak isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2) ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

           Süleyman Girgin                            Cavit Arı                  Bülent Kuşoğlu

                  Muğla                                    Antalya                             Ankara

        Kamil Okyay Sındır                 Emine Gülizar Emecan        Abdüllatif Şener

                  İzmir                                    İstanbul                              Konya

         Mehmet Bekaroğlu                   Nazır Cihangir İslam

                İstanbul                                  İstanbul

 

MADDE 14- 14/3/2007 tarihli ve 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 4’üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “% 59’undan” ibaresi “%80’inden” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Yapılan değişikle madde metninde yer alan oran yüzde 80’e düşürülmektedir.

Şans Topu: Her hafta çarşamba akşamı olmak üzere haftada 1, ayda 4 ve yılda 52 çekiliş yapılıyor,

Süper Loto: Her hafta perşembe akşamı olmak üzere haftada 1, ayda 4 ve yılda 52 çekiliş yapılıyor,

Sayısal Loto: Her hafta cumartesi akşamı olmak üzere haftada 1 , ayda 4 ve yılda 52 çekiliş yapılıyor,

Hemen Kazan: Süresiz oynanmaktadır

İddaa: Her gün olabilmesi için de dünyanın dört bir yanını kapsar şekilde futbol müsabakalarına yönelik günde 1 kez yılda 365 kez oynanmaktadır.

At yarışları: İzmir 129 gün, İstanbul 126 gün, Adana 66 gün, Bursa 65 gün, Ankara 68 gün, Elâzığ 24 gün, Şanlıurfa 26 gün olmak üzere yılda toplam 504 gün oynanmaktadır.

Hükûmet şans oyunlarını yeni düzenlemeyle de teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Ancak bilindiği gibi dünyanın her yerinde şans oyunlarına yönelenler gelir düzeyi düşük kişilerdir. Hükûmetin yapması gereken gelir eşitsizliğini giderici önlemler, sosyal devlet olanaklarını vatandaşlarıyla paylaşan bir yaklaşım geliştirmek, istihdamı artırıcı tedbirler alarak işsizliğin önüne geçmek olması gerekirken şans oyunlarına getirilen yeni kurallar ile "umut tacirliği”ni teşvik etme yolunu seçmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın Şahin’in söz talebi var.

Buyurun Sayın Şahin.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay ilinin Arsuz ilçesi Işıklı köyü mevkisinde meydana gelen yangınla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Sayın Başkan ve yüce Meclisin değerli milletvekilleri; Hatay ili Arsuz ilçesi Işıklı köyü mevkisinde meydana gelen yangından dolayı gösterdiğiniz ilgiden dolayı size teşekkür ediyorum.

Bilgi vermek için konuşma istedim. Yangınla ilgili çalışmalarla ilgili an be an bilgi sahibiyiz. Bütün itfaiye ekipleri, büyükşehrimizin itfaiye ekipleri ve orman işletme müdürlüklerinin birlikte çalışmaları, halkın da katkılarıyla son hâliyle yangını söndürme konumundalar. Yarın helikopterlerle yapılacak sulama çalışmalarıyla da soğutma işlemlerini gerçekleştirecekler. Paylaşımlarınız için çok teşekkür ederim. Bilgi vermek istedim, sağ olun efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2) ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)

BAŞKAN – 15’inci madde üzerinde önerge yok.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 15’inci madde kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde önerge yok.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 16’ncı madde kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde bir önerge vardır okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

       Serkan Topal                     Kamil Okyay Sındır               Mehmet Bekaroğlu

            Hatay                                    İzmir                                      İstanbul

     Abdüllatif Şener                      Bülent Kuşoğlu                    Süleyman Girgin

           Konya                                  Ankara                                       Muğla

          Cavit Arı                      Emine Gülizar Emecan

           Antalya                                 İstanbul

MADDE 17- 21/2/2008 tarihli ve 5738 sayılı Spor Müsabakalarına Dayalı Sabit İhtimalli ve Müşterek Bahis Oyunlarının Özel Hukuk Tüzel Kişilerine Yaptırılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde yer alan "davet edilenlerle” ibaresinden sonra gelmek üzere "teminata ilişkin hususların," ibaresi ilave edilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Hatay Milletvekili Serkan Topal.

Sayın Topal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yeni bir torba yasa şu anda gecenin saat ikisi. Ama maalesef her zaman, alışılagelmiş, gecenin ikisi, üçü, dördü torba yasalar gelir, Meclisten geçer. Nedense sürekli bu yapılıyor ama bir türlü üç gün, dört gün, beş gün, gerçekten toplumun yararına olan şeyleri doğru dürüst tartışamıyoruz maalesef.

Spor Toto, bildiğiniz gibi, Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı bir kamu kuruluşu. Tüm bunlar ortadayken, şu anda bunun denetimi ortadan kaldırılıyor ve tamamen yetkileri Sayın Cumhurbaşkanına veriliyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Doğru değil.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bunun doğru olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Doğru değil, hayır.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Sayın Bakanım…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır, Cumhurbaşkanlığına bağlandığı doğru değil.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Şimdi bakın, hayır, ikramiyelerde değişiklik yapma yetkisi Sayın Cumhurbaşkanına verildi mi?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Kime verildi?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Spor Toto’da, iyi oku.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Hayır.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz hazırladık ya.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanına yetki verildi ikramiyelerde.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Verildi.

Sayın Bakanım, vallahi, bakın, bakabilirsiniz.

BAŞKAN – Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayın gecenin bu saatinde.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Sayın Bakanım, bakabilirsiniz.

Şimdi bakıyorum da eskiden Sayın Bakanımız, Sayın Bak eskiden burada sürekli bize sataşıyordu, gördüğüm kadarıyla, Bakanlığı bıraktı, sataşmaya geldi, eyvallah.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bağlanan kısmını oku.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Şimdi biz çok iyi biliyoruz değerli arkadaşlar, bakın, şans oyunları ikramiyelerini artırma yetkisi Sayın Cumhurbaşkanına verildi.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Öyle bir şey yok.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Orada bakabilirsiniz Sayın Bakanım, öyle bir şey var.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır, hayır.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, yasa dışı bahis bir suçtur. Devlet bu suçun önüne geçemiyor mu arkadaşlar? Yasa dışı otellere otel işletme verilse devlet misafirhanelerin ücretini mi düşürecek? Yani devletin görevi, yasa dışı suç işleyenlerle mücadele etmek mi, yoksa onlarla rekabet etmek mi? Elbette onlarla mücadele etmek ama inanın şu anda siz hata yapıyorsunuz, samimi söylüyorum hata yapıyorsunuz. Gece eve gittiğinizde bir düşünün, gerçekten biz burada doğru yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz?

Özellikle yeni milletvekili olan arkadaşlara söylüyorum: Bakın, bu sadece şu anda yararlanan vatandaşlarımızı değil, bütün toplumun geleceğini ilgilendiriyor.

Ben sizleri anlıyorum, hazine boşaldı, dışarıdan kaynak yok artık, yatırım yapan yok, önümüzde kış mevsimi var, önümüzde yerel seçim var, ödenmesi gereken ciddi anlamda dış borç var. Şimdi de yani totoya, lotoya, piyangoya göz dikildi. Bu doğru değil arkadaşlar. Bakın, hem oradan gelecek para hem bedelliden gelecek para nereye gidecek? Çıkın deyin ki: “Biz yurt yapacağız.” Çıkın deyin ki: “Biz hastane yapacağız.” Çıkın deyin ki: “Biz bu paranın gerçekten iyi yerlere harcanmasını sağlayacağız.” Bunu söyleyebilir misiniz arkadaşlar? Denetimi var mı? Yok arkadaşlar, yok, gerçekten yok.

SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) – Halk denetimi var.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Halk kim? Halk kim? Yok.

SABRİ ÖZTÜRK (Giresun) – 24 Haziranda yaptı denetimi.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Denetim mekanizması yok arkadaşlar artık. Ya, birbirimizi mi kandıracağız? Artık yani toplumu kandırmaktan vazgeçin arkadaşlar. Bunun yerine vergileri, sigorta primlerini indirirseniz, kayıt dışılığın ve kaçak işçiliğin önüne geçerseniz hem halk kazanır hem devlet kazanır.

Değerli arkadaşlar, bakın, gecenin ikisi, üçü… Buradaki amaç gerçekten topluma yararlı bir şeyler yapmak ama sadece ve sadece rant kapıları açılıyor; samimi söylüyorum.

Ben hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci madde kabul edilmiştir.

18’nci madde üzerinde önerge yok.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 18’inci madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde bir önerge var, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesiyle 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek 2’nci maddenin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini, mevcut dördüncü fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve mevcut altıncı fıkrasında yer alan “iki katına kadar” ibaresinin “dört katına kadar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Özlem Zengin                     Mehmet Doğan Kubat         Mihrimah Belma Satır

          Tokat                                    İstanbul                                     İstanbul

     Ramazan Can                            Hasan Çilez                    Yusuf Ziya Yılmaz

        Kırıkkale                                  Amasya                                     Samsun

"(4) USHAŞ'ın yurt içinde ve yurt dışında şirket kurması veya bir şirkete % 50'den fazla hisseyle ortak olmasına karar vermeye Cumhurbaşkanı yetkilidir.”

"USHAŞ işletme bütçesi Genel Kurul onayına sunulmadan önce Hazine ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

USHAŞ'ın yeni bir şirket kurması veya kurulmuş bir şirketin yüzde 50'sinden fazla hissesine iştirak etmesi yetkisinin devlet kurumları arasında gerekli koordinasyonun sağlanabilmesi amacıyla Cumhurbaşkanına verilmesi daha uygun olacaktır.

Maddeyle USHAŞ'ın 150 olarak belirlenen personel sayısına ilişkin Cumhurbaşkanına verilen artırma yetkisinin dört katı olarak düzenlenmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 19’uncu madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde önerge yok.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 20’nci madde kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde önerge yok.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21’inci madde kabul edilmiştir.

Böylece, değerli arkadaşlar, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi İç Tüzük'ün 86’ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere lehte ve aleyhte birer kişiye beşer dakika söz vereceğim.

Lehte, İstanbul Milletvekili Şirin Ünal.

Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifi üzerinde oyumuzun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.

Biz tüm gücümüzle bu kanun teklifini destekliyoruz. Teklifimizin vatana ve millete hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Şimdi aleyhte Nazır Cihangir İslam, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın İslam. (CHP sıralarından alkışlar)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Dün geçirdiğiniz yasayla değerli arkadaşlar, mahremiyeti yok ettiniz. Hani bir “selfie” vardı hatırladınız mı? Bir hanımefendinin yatak odasına girilmiş, aynaya da rujla bir mesaj yazılmış; internette günlerce dolaştı. Bu yasayla bundan sonra siz şunu garanti ettiniz: Hepinizin ve hepimizin yatak odasına gecenin herhangi bir saatinde, herhangi bir hâlimizde, koçbaşıyla kapımız kırılarak bu devletin memurları tarafından girilebilir, bu yetkiyi onlara verdiniz.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Suç işlemişse girsin.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Şimdi, hayal gücünüzü biraz çalıştırın ve bunu detaylarıyla bir tasavvur edin.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Bu saatte çalışmıyor artık.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen, son dakikalardayız.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Detaylarıyla tasavvur edin, empati böyle bir şey. Ama derdiniz büyük, gerçekten büyük ve ben size yardımcı olmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen kendine yardımcı ol, kendine.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın AK PARTİ Genel Başkanı ve siz AK PARTİ’liler şimdi kumarı geliştirmek üzerine bir yasa çıkarıyorsunuz. Allah razı olsun, buradan Sayın Garo Paylan çıkıyor ve bizleri bir konuda uyarıyor, helal ve haram konusunda uyarıyor, bunun ahlaki olup olmadığı konusunda uyarıyor.

Genelde şöyle bir baktığımda tepkileriniz iki çeşit, iki sınıfta toplanıyor. Bir, ya olguları inkâr ediyorsunuz ya da iyi ve kötü ayrımını reddediyorsunuz. Ve bu topluma, hepimize iki kötülük yapıyorsunuz. Bunlardan birincisi şu: İfadelerinizdeki doğruluk değeriyle oynuyorsunuz değerli arkadaşlar. Bakın, ben AK PARTİ kumarı yaygınlaştırıyor dediğimde buna karşı çıkanınız yok. Yani bilgisel doğruluk anlamında benim önermem sizin çıkartmaya çalıştığınız yasayla bire bir örtüşüyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne alakası var ya?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – E, buna kabul oyu vereceksiniz ama halkın karşısına çıkıp “Yok, o öyle değildi, yok, bu böyle değildi.” diyerek insanların zihnini de bulandıracaksınız. Biraz düşünün istiyorum üzerinde, hepsi bu. Yani bizim anlaşmamızın temeli olan zihinlerimizdeki bilgisel doğruluk üzerindeki doğruluk ve yanlışlık üzerinde oynuyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Oraya bak, bize ne bakıyorsun?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bir şey daha yapıyorsunuz arkadaşlar, ahlaki doğruluk üzerinde de oynuyorsunuz. Yani ben AK PARTİ kumarı yaygınlaştırıyor dediğimde bu ifadem olguyla örtüşüyor ama iş burada bitmiyor. Geçmişte pozitivistleri eleştirirdik, derdik ki: Siz ifadelerdeki ahlaki doğruluğu yok ediyorsunuz ama gerçekten sizin tutumunuz onun da ötesine gidiyor çünkü pozitivistlerde -hakkını yemeyelim- sübjektif de olsa bir ahlaki anlayış veya bir ahlak duyumu psikolojik temelde de olsa var.

Çok değerli arkadaşlarım, ben sonuç olarak sizi şu konuda uyaracağım ve muhtemelen ondan sonra Meclis tatile girecek. İnsandaki, insan zihninin anlaşmadaki temeli olan mantıkla oynuyorsunuz, mantığın zeminiyle oynuyorsunuz, ahlakın zeminiyle oynuyorsunuz, bunu yapmayın. Bu toplumu, hatta kendi zihinlerinizi kaosa sürüklersiniz. Yapmayın, bunlardan vazgeçin ve gelin, iyiyle, kötüyle ilişkilerimizi, muhakememizi yok etmeyin. Şimdi tatile giriyoruz, benim tavsiyem şu: Dağlara gidin ve düşünün, niçin yaşadığınızı ve neye hizmet ettiğinizi düşünün. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin görüşmeleri tamamlanmıştır.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın hatip konuşmasında “Siz AK PARTİ’liler…” ifadesiyle başlayıp “Kumarı geliştirmek için yasa çıkarıyorsunuz.” deyip sonra “Niçin ve ne için yaşadığınızı bir düşünün.” şeklinde bizim kabul edemeyeceğimiz ifadelerle grubumuza sataşmıştır.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İyi niyetli bir dilekte bulundu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bu anlamda, İç Tüzük 69’a göre söz talep ediyorum.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Bu saatte olmaz Sayın Başkan, bu saatte olmaz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İyi niyetli bir dilekte bulundu.

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın 2 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde aleyhte yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifinin gerekçelerinde aslında ne amaçla çıkarıldığı, neyi hedeflediği, niyetin ne olduğu gayet açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılmıştır. Bunu okuyan, okuma yazması olan her kişi neyi hedeflediğimizi gayet iyi anlayabilir. AK PARTİ bir erdemliler hareketi olarak kurulmuştur ve kurulduğu günden bugüne kadar da milletin teveccühünü kazanarak bugünlere gelmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tam 13 seçim kazandı, 13.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Kumar oynatmak erdemlilik mi oluyor? Şunu bir izah edin de anlayalım.

MEHMET MUŞ (Devamla) - Eğer AK PARTİ milletin kabul etmeyeceği işler yapmış olsaydı ilk seçimde milletin sillesini yer, bir tarafa atılırdı ama her gün, her seçimde gücünü artırarak geldiyse…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Bir dahaki seçimde görüşürüz.

BAŞKAN – Arkadaşlar…

MEHMET MUŞ (Devamla) - …demek ki milletin gönlünde yer bulan, milletin zihninde yer bulan ve toplumda karşılığı olan hizmet ve eserleri yaptığı için bugün hâlen AK PARTİ Türkiye'nin en büyük partisidir ve AK PARTİ Genel Başkanı Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Biz, niye yaşadığımızı, niçin yaşadığımızı gayet iyi biliyoruz. Bize nasihat edecekler önce kendilerine bir baksınlar, ondan sonra dönüp bize nasihat etmenin gerekli olup olmadığını ve o haddin ve cüretin kendilerinde olup olmadığını bir düşünsünler.

Biz, milletin derdiyle dertlenen bir partiyiz. Ülkemizi çok daha güçlü, çok daha müreffeh bir ülke yapmak için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Burada, illegal bahisle ve terör örgütlerine karşı mücadelede Türkiye'nin ilgili kurumlarının elini güçlendirecek yetki ve enstrümanları vermek üzere yapılan bir tekliftir, Genel Kurulun oyuna sunulacaktır. Takdir Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Muş.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, sadece kayıtlara geçmesi için söylüyorum: Bugün, burada görüştüğümüz bütün yasa maddelerinde gerçekten içimizi acıtan, her iki yönüyle içimizi acıtan bir madde vardı. Halkımızın büyük bir kısmı ekonomik zorluklar içerisinde yoksullaşıyor. Yoksullaşırken milletten referans aldığını söyleyen bir siyasi partinin aynı zamanda dinî değerlerimize de saygı göstererek, kumarı teşvik eden, faizi teşvik eden bir anlayışla çıkan yasalara karşı bir duruşunun olması gerekir. Burada, grup başkan vekilleri erdemlilikten bahsederken yüzlerimizi kızartacak şekilde kumarı kucaklayan bir anlayışı bize yedirmeye çalışıyorlar.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yemeyin siz canım, siz yemeyin.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Yemiyoruz, yemiyoruz.

BAŞKAN – Sataşmaya sebebiyet vermeyelim lütfen.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bu millet…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz yemeyin.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Türkiye'ye yediriyorsunuz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Biz yemiyoruz ama onlar millete yedirdiklerini düşünüyorlar.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Millet yemez.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Millet de yemeyecek.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Millet yemez, merak etme.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Er ya da geç bunun cevabını milletimiz verecektir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cevabı yeni aldık gibi ama olsun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Millet neyin ne olduğunu bilir, millet hiçbir şeyi yemez.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Milletin terazisi iyi tartar merak etme ya. Yine sandığa gömüldünüz.

BAŞKAN - “Teklifin görüşmeleri tamamlanmıştır.” demiştim.

XI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mustafa Şentop’un, 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılan seçim neticesinde Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğine, 7 Temmuz 2018 Cumartesi gününden bugüne kadar yoğun mesai harcayan Başkanlık Divanı üyelerine, milletvekillerine ve Meclis çalışanlarına Başkanlık Divanı olarak teşekkür ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin açık oylamasına geçmeden önce teamüle uyarak bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum: 27’nci Yasama Döneminin Birinci Yasama Yılının son birleşimini yapıyoruz. Az sonra, 1 Ekim 2018 Pazartesi günü toplanmak üzere tatile gireceğiz.

Sayın milletvekilleri, 24 Haziran 2018 Pazar günü birlikte yapılan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimi neticesinde malumlarınız olduğu üzere hep birlikte yüce Meclisimiz tarihî günlere şahitlik etmiştir. Bu çerçevede, 7 Temmuz 2018 Cumartesi günü 27’nci Yasama Döneminin ilk birleşimini yapan Gazi Meclisimiz 9 Temmuz Pazartesi günü Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurulumuzda mazbatasının teslimi ve ant içmesi törenini icra etmiştir. Ülkemiz böylece parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmiştir. Bir sonraki birleşimde Cumhurbaşkanlığı sisteminin ilk Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile bakanlarının Genel Kurulda ant içmeleri gerçekleştirilmiştir. Daha sonra Genel Kurulumuz yoğun temposuna devam ederek Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı seçimini gerçekleştirmiş ve İzmir Milletvekili Sayın Binali Yıldırım Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak seçilmişlerdir. Başkanlık Divanı üyelikleri ve ihtisas komisyonları üyelikleri için yapılan seçimlerin ardından Genel Kurulumuzda 2 adet yasa teklifi kanunlaşmıştır. Böylece yeni sistemde Gazi Meclisimiz ilk yasama faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde icra etmeye başlamıştır.

Bu vesileyle, 7 Temmuz 2018 Cumartesi gününden bugüne kadar birlikte yoğun mesai harcadığımız Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanı Binali Yıldırım’a, İç Tüzük'ümüze göre Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçilene kadar en yaşlı üye sıfatıyla geçici başkanlık görevini yapan Ankara Milletvekili Sayın Durmuş Yılmaz’a ve geçici kâtip üyelere, birleşimleri yöneten Başkanlık Divanı üyelerimize, parti gruplarımızın başkan vekillerine, ihtisas komisyonlarının başkanlarına, tüm milletvekillerine katkıları, katılımları ve gayretleri için teşekkür ediyorum.

Ayrıca, bütün bu çalışmalarımıza yasama, idari ve teknik hizmetleriyle destek veren Türkiye Büyük Millet Meclisi idari teşkilatının Genel Sekreteri, yöneticileri ile yasama uzmanından çay ocağı çalışanlarına, stenograftan şoförüne ve kavaslardan marangozuna, tüm emekçilerine, kısaca tüm personele özverili, gayretli ve samimi çalışmaları nedeniyle teşekkür ediyorum.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2) ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 2) (Devam)

BAŞKAN – Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için beş dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen beş dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Hasan Turan’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı

:

338

 

 

Kabul

:

282

 

 

Ret

:

56

(x)

 

 

 

     Kâtip Üye                                        Kâtip Üye

Bayram Özçelik                                 Burcu Köksal

       Burdur                                     Afyonkarahisar”

 

BAŞKAN – Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, gündemimizdeki konuları tamamlamış bulunuyoruz.

Gündemde bulunan konuları sırasıyla görüşmek için Anayasa ve İç Tüzük gereğince 1 Ekim 2018 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 02.27



(x) 1 S. Sayılı Basmayazı 23/7/2018 tarihli 8’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 2 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

 

 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.