TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                         100’üncü Birleşim

                                                                                  16 Mayıs 2018 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ

III.- GELEN KÂĞITLAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı’nın, Bitlis ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, Türkiye’nin ve dünyanın gündemi olan Amerika Birleşik Devletleri’nin desteklediği Gazze’deki İsrail terörüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç’ın, bölgesel gelişmeler ışığında Türkiye’nin istikametine ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Başkanlık Divanı olarak Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’e bundan sonraki özel yaşamında başarılar dilediklerine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, 22, 23 ve 24’üncü Dönem Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na ölümünün 4’üncü yıl dönümünde Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, 26’ncı Yasama Döneminde Parlamentonun dünyada önemli olaylara şahitlik ettiğine, istikrarlı, huzurlu, kutuplaşmadan uzak, birbirini daha iyi anlayan ve dinleyen bir Meclis dilediğine, milletvekillerine ve Meclis çalışanlarına Başkanlık Divanı olarak teşekkür ettiğine ilişkin konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, ramazan ayının hayırlara vesile olmasını dilediğine, Filistinlilere yapılan saldırıları şiddetle kınadığına ve İsrail’e sözde tepki vermek yerine ticari ilişkilerimizin gözden geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Adana’nın Sarıçam ilçesinde yaklaşık beş yıldan bu yana inşaat aşamasında kalan stadyumun neden bitirilemediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, İzmir Atatürk Lisesinin mezuniyet töreninde öğrencilerin İzmir Marşı söylemelerinin okul müdürü tarafından engellendiğine ilişkin açıklaması

4.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’ın Bayramgazi köyünde taş ocağı açmak için patlatılan dinamit yüzünden su yataklarının yön değiştirdiğine ve su sıkıntısı yaşandığına, İhsaniye ilçesi Döğer kasabasındaki Atatürk heykelinin kaldırılmasına ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Osman Boyraz’ın, işgal altında olan Kudüs için ayağa kalkma vakti olduğuna ve ramazan ayının sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini Allah’tan niyaz eylediğine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, Gazze’de yaşanan olaylara ve Mavi Marmara Anlaşması’nın iptal edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Müslüman âleminin ramazanını tebrik ettiğine, Giresun ilinde engelli sayısının çok olduğuna ve hayata katılmak için pek çok sorun yaşadıklarına, Karadeniz yaylalarındaki obaların elektrik sorununa ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, Barış Atay’ın sosyal medyadaki bir paylaşımı nedeniyle gözaltına alınmasına ilişkin açıklaması

9.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, katil İsrail’in masum Filistinli Müslümanlara yaptığı vahşeti yazdığı şiirle dünyaya duyurmak istediğine ilişkin açıklaması

10.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, İsrail’in Filistin’e uyguladığı şiddeti kınadığına, ülkenin ekonomik çöküşle seçime gittiğine ve bundan en fazla sağlık sisteminin nasibini aldığına, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin medikal şirketlere olan borcu nedeniyle kırmızı alarm verdiğine ilişkin açıklaması

11.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Filistin ve Kudüs yasının devam ettiğine ve ramazan ayını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

12.- Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu’nun, 26’ncı Dönem milletvekillerinin hain darbe girişimine karşı direnerek ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişi gerçekleştirerek isimlerini demokrasi tarihine altın harflerle yazdırdıklarına ve ramazan ayının hayırlar getirmesini dilediğine ilişkin açıklaması

13.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, 22, 23 ve 24’üncü Dönem Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun ölümünün 4’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

14.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, İslam âleminin ramazan ayını tebrik ettiğine, İsrail tarafından şehit edilen Filistinlilere Allah’tan rahmet dilediğine ve Kudüs’ün bağımsız Filistin devletinin başkenti olma gerçeğini değiştirmeye kimsenin gücünün yetmeyeceğine ilişkin açıklaması

15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, ramazan ayını kutladığına, Afganistan, Irak, Suriye ve Filistin’de akan kanın durmasını temenni ettiğine, bütün İslam âlemini ve Türk dünyasını bu zulme karşı direnmeye ve tepkisini koymaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

16.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, ramazan ayının barış ve huzur getirmesini dilediğine, Meclisin Türkiye tarihinde belki de en çok işlevsizleştirildiği bir dönem yaşandığına ve seçilecek milletvekillerine başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

17.- Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlı’nın, terörist İsrail ve hamisi ABD’yi lanetlediğine, mazlum Filistin halkına ve tüm insanlık âlemine başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

18.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, İsrail’in yaptığı katliamı şiddetle kınadığına, sevginin, kardeşliğin ve paylaşmanın unutulmadığı bereketli bir ramazan dilediğine ilişkin açıklaması

19.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Maliye Bakanlığında çalışan 12 bin kişinin uzmanlık sınav tarihinin açıklanmasını beklediğine ilişkin açıklaması

20.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli’nin Gebze ilçesinde yaşanan tapu sorununa ilişkin açıklaması

21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, ramazan ayının hayırlı ve bereketli geçmesini temenni ettiğine, 22, 23 ve 24’üncü Dönem Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nu vefatının 4’üncü seneidevriyesinde rahmetle andığına, TBMM’de 3 partinin imzasıyla yayınlanan bildirinin İsrail’e ve ABD’ye yönelik tepkinin gösterilmesi açısından önemli olduğuna, İsrail’e karşı atılan diplomatik adımları olumlu bulduklarına, Kudüs’ün statüsünün ABD ve İsrail iş birliğiyle çiğnenmeye çalışıldığına ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 20 Mayıs 2016 dokunulmazlıkların kaldırılmasının yıl dönümüne, HDP Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ı saygıyla selamladıklarına, 24 Haziranda ifade özgürlüğünün tüm yollarını açacaklarına, 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası’na, İsrail Tarım Bakanının Türkiye’den tarım ürünleri ithalatını dondurduğunu açıkladığına ve devletin gereken yaptırımları uygulaması gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, ramazan ayının İslam dünyasına huzur ve barış getirmesini dilediğine, Filistinlilerin yasını tuttuklarına, sadece söylemde değil eylemde de mücadelenin gerekli olduğuna, kadroya geçen taşeron işçilerin maaşlarındaki azalmanın görüşülecek torba yasada bir düzenlemeyle çözülebileceğine, 22, 23 ve 24’üncü Dönem Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun ölümünün 4’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

24.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, ramazan ayının hayırlara vesile olmasını temenni ettiğine, Kudüs’teki İsrail zulmünü şiddetle ve lanetle kınadıklarına, dinlerin insanların birbirleriyle kardeşlik içerisinde yaşamalarını temin etmek için gönderilmiş ilahî değerler olduğuna, HDP’nin Filistin konusunda genel görüşme açma önerisini teknik şartlar nedeniyle kabul edemediklerine ve 22, 23 ve 24’üncü Dönem Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun ölümünün 4’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, niyet gerçekten Filistin halkının yanında olmaksa nasıl bir dış politika izlenebileceğini bütün partilerin istişare edebilmesi için teknik sorunların aşılabileceğine ilişkin açıklaması

26.- Elâzığ Milletvekili Ejder Açıkkapı’nın, Malatya’nın Darende ilçesinde elim bir trafik kazasında hayatını kaybeden AK PARTİ İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcıları Siraç Bingöl ve Emrullah Ataş için taziye dileğinde bulunanlara teşekkür ettiğine, Filistin’de Müslümanlara karşı soykırım suçunu işleyen terörist İsrail’i ve onu destekleyen ABD’yi kınadığına ilişkin açıklaması

27.- Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor’un, 2016 yılında Gölbaşı Belediyesine istisnai kadrodan özel kalem müdürü olarak atanan, bir gün sonrasında da memur yapılan kişinin SGK’ye daire başkanı olarak atanmasını kınadığına ilişkin açıklaması

28.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, 22, 23 ve 24’üncü Dönem Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nu ölümünün 4’üncü yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

29.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeleri Selma Güngör ve Dursun Yaşar Ulutaş hakkında yapılan işlemlerin hukuksuz olduğuna ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Filistin vatandaşlarına vize şartı aranırken İsrail vatandaşlarının vizeden muaf olmasını şiddetle kınadığına ve derhâl düzeltilmesini beklediğine ilişkin açıklaması

31.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, İslam âleminin ramazanını kutladığına, İsrail’in Filistin halkına karşı sürdürdüğü kanlı saldırıyı şiddetle kınadığına ve bölgede barış sağlanıncaya kadar iktidarın İsrail’le ilişkilerini dondurmasını istediğine ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve Mavi Marmara Anlaşması metninin imza yerinde “Kudüs” yazmasına dikkat çektiklerine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya’nın, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun TOBB’un 74’üncü Genel Kurulunda sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, gazetecilerin yıpranma payı süresinde 2008 yılı öncesine dönülmesini ve gerekli düzenlemelerin yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

35.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 26’ncı Dönemin sonuna gelindiğine, TBMM çatısı altında milletten aldıkları yetki ve görevi en iyi şekilde yapma gayreti içerisinde olduklarına, MHP’nin Cumhurbaşkanı adayının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğuna ve “Cumhur İttifakı” adı altında milletvekili genel seçimlerini gerçekleştireceklerine ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 26’ncı Dönem boyunca ülke olarak çok derin acılar yaşandığına, sadece ifade özgürlüklerini kullandıkları için 9 vekilin cezaevinde olduğuna, 65 belediye başkanının tutuklandığına, 10 vekilin milletvekilliğinin düşürüldüğüne, 6 milyon insanın iradesine el konulduğuna ve herkesi 24 Haziran seçimlerini en ufak şaibeye yer vermeyecek şekilde yürütmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, bir dönemi tamamladıklarına, 15 Temmuz gecesi hain darbe girişimine hep beraber direnmenin gururunu taşırken 20 Temmuzda sivil bir darbeye boyun eğmenin ve Meclisin yetkilerinin bir saraya devredilmesinin ayıbını, kalitesiz yasamanın utancını taşıdıklarına ve 24 Hazirandan sonra bambaşka bir Meclis olacağını ümit ettiğine ilişkin açıklaması

38.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, 26’ncı Dönemin sonuna gelindiğine, bu Meclisin milletvekillerinin 15 Temmuzda hain darbe girişimine karşı kahramanca durduklarına ve birlikte 27’nci Döneme devam etmeyi arzu ettiğine ilişkin açıklaması

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından, 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında görevden alınan veya tutuklanan Adli Tıp Kurumu uzmanları, doktorları ve profesörlerinin sorumlu oldukları raporlara dair şaibelerin açığa çıkarılması amacıyla 10/8/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Mayıs 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından 15/5/2018 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulan, Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi’nin ivedilikle Dışişleri Komisyonunda görüşülmesine ilişkin önerisi

3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine; 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılacak 27’nci Dönem milletvekili genel seçimine ilişkin kesin sonuçların Yüksek Seçim Kurulunca ilanını takip eden üçüncü gün saat 14.00’te toplanmak üzere tatile girmesine ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, 16 Mayıs 2018 tarihli birleşiminde birleşime saat 20.00’de ara verilmesine ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2341) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 561)

 

X.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 561) Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin oylaması

16 Mayıs 2018 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Bitlis’in sorunları hakkında söz isteyen Bitlis Milletvekilimiz Sayın Mahmut Celadet Gaydalı’ya aittir.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı’nın, Bitlis ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bitlis ilinin sorunlarıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, Bitlis ili, binlerce yıllık geçmişi olan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir şehirdir. Bunca medeniyete ev sahipliği yapmış Bitlis’i bu kısa süre içerisinde anlatabilmek, sorunlarını dile getirebilmek tabii ki mümkün değildir. Yaşamı, doğası, sahip olduğu güzellikleriyle Nemrut Dağı’nın eteklerinde, Van Gölü’nün kıyısında bulunan, fındığıyla, balıyla ve ceviziyle tanınmış bir şehirdir. Doğal yapısını korumaya direnen ender şehirlerdendir.

Yüzlerce asra rağmen Bitlis Kalesi tüm ihtişamıyla hâlâ varlığını korumaktadır. Sit alanı olmasına rağmen kayyumun sivri zekâlı başkanı, restore amaçlı garip bir çalışma içine girmiştir. Restorasyon tekniğine uymayan bu çalışma, sonuçta dokuyu bozan garip bir görünüm ortaya çıkarmıştır. Tarihî dokuya aykırı, işçilik kalitesi düşük, estetikten nasibini almamış, beşinci sınıf acayip bir çalışma. Ne yazık ki hiçbir iktidar tarafından hatırlanmayan, hatırlansa da bir tek Ahlat ilçesinde bulunan mezardan ibaret varsayılan bir şehirden öteye gidememiştir. Bu şehir, unutulmuşluğa, terk edilmişliğe mahkûm edilmiş, verilen sözler hiçbir zaman yerine getirilememiştir.

İşte, bu sözlerden biri de Ahmet Davutoğlu tarafından verilen havalimanı sözüydü. Bitlis halkını her zaman boş vaatlerle kandıranlar, bir çivi dahi çakmadan koltuklarından gitmiş ama Bitlis, hak ettiğini hiçbir zaman alamamıştır. Ben buradan yaptığım bir konuşmada da sizlere bu havalimanının takipçisi olacağımı söylemiştim. Fakat Bitlisli olarak OHAL gördük, belediyelerin kayyumlara mahkûm edilişini gördük, devrik başbakanlar gördük, sistemlerin değişimini gördük fakat on altı yıldır, sözünde duracak ilkeli bir iktidar göremedik. Eğer bu iktidar, bir hesap verecekse önce Bitlis halkına verdiği sözlerin hesabını vermesi gerekir.

Tabii, Bitlis ili, sadece boş vaatlerle değil, uygulanan kötü politikalarla da yok edilmiştir. Uygulanan yanlış politikalarla işsizlik had safhadadır. Bitlis’te ne fabrika var ne de bir üretim tesisi, tek sanayisi olan tütün fabrikası da kapatılmıştır. Bitlis'e has Bitlis sigarasını yok eden zihniyet, Bitlis tütününü de yok olmaya mahkûm etmiştir. Bu yok oluş, Bitlisli ailelerin büyük şehirlere göç etmesine sebep olmuştur. İstanbul’da, Adana’da, Mersin’de ve diğer birçok ilde bu kadar Bitlislinin bulunmasının tek nedeni, hem tütünün yok edilmesi hem de güvenlik gerekçesiyle sürekli yasaklanan mera ve yaylalarda hayvancılığın yapılamamasındandır.

Bitlis ili, üretim konusunda dünyanın en güzel balına sahip olmasına rağmen, yeterli desteğin ve denetimin olmaması nedeniyle bu sektör için de alarm zilleri çalmaktadır. Bunun yanında, her yıl organik bal üretimindeki düşüşün nedeni araştırılmalıdır. Aksi takdirde, Hizan balı da sadece simge olarak hatıralarda kalacaktır.

Değerli milletvekilleri, “Bitlis’te iyi şeyler olmuyor mu?” diyeceksiniz, hemen cevaplayayım: Maalesef, olmuyor. Ormanlarımız yakılıp, kesilip tahrip edilirken başkentte de “Orman, insanlar için hayat, ekonomi için kaynaktır” pankartları açtınız. Bu kadar yok oluşun, bu kadar güvenlikçi ve korumacı politikaların uygulandığı Bitlis ilinde korunabilecek tek şey demokrasi kalmışken iktidar ona da göz dikmiş ve demokrasiyi hedef almıştır. Bütün belediyelere kayyum atanmış, kayyumların da başarılı olduğuna halkımız ikna edilmeye çalışılmaktadır fakat kaçış yok. Sizler de biliyorsunuz ki kayyum mantığı hem adaletin hem demokrasinin hem özgür iradenin üzerindeki bir gölgedir. O kayyumlar bir ilin veya ilçenin on yıllık gelirini toplamış ve zaten ekonomik olarak zorlanan illerde tüm taşınmaz malları da satarak âdeta hiçbir gelir bırakmamıştır. Utanmadan, sıkılmadan kayyumlarla kasaların dolduğunu ifade edenler, “Belediyeler devralındığında borçluydu, biz kapattık.” demektedirler. Ben buradan açıkça sesleniyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gaydalı.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – Kayyum tarafından el konulmadan önce Hizan Belediyesinin kasasında ne kadar vardı, lütfen çıkıp açıklansın. Daha fazla konuşmak isterdim fakat maalesef süre yeterli değil.

24 Haziranda demokrasi adına mutlaka kazanacağımızı, Bitlis’in “Tamam!” diyeceğini söylüyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.

Gündem dışı ikinci söz, Türkiye’nin gündemi hakkında söz isteyen Bursa Milletvekilimiz Sayın Ceyhun İrgil’e aittir.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Türkiye’nin gündemi değil de dünyanın gündemi oldu.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İrgil. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, Türkiye’nin ve dünyanın gündemi olan Amerika Birleşik Devletleri’nin desteklediği Gazze’deki İsrail terörüne ilişkin gündem dışı konuşması

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sağ olun Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türkiye’nin gündemi diye söz almıştık ama maalesef şu anda dünyanın da gündemi oldu. Bildiğiniz gibi Amerika Birleşik Devletleri’nin desteklediği Gazze’deki İsrail terörü sürüyor. Dün itibarıyla 61 kişi şehit olmuştu, 2700’ün üstünde insan da yaralı. 61 Filistinliden biri de 20’li yaşlarında güzel insan Fadi Salah’tı. Siyonist rejimin saldırısında bacaklarını kaybetmişti. Dün yine aynı teröristlerin, aynı Siyonist katillerin saldırısı sırasında canını kaybetti. Anısı, Filistin direnişi mücadelesinde yaşayacak, Kudüs özgürleştiğinde özgürleşecek. Bu, bir insanlık suçudur. Che Guevara’nın dediği gibi “Ezilen halkları anlamak için sosyalist, solcu, sağcı, dindar, ateist olmak gerekmiyor; insan olmak yeterli.”

Ben doğduğumdan beri bu sorun vardır ve hep de “Filistin yalnız değildir.” denir. Yaklaşık 60 İslam devleti var, hepsinin İsrail’le ilişkisi var. Bildim bileli, Filistin’de sistematik ve rutin katliamlar yapılır, acılar yaşanır; hep Filistin yanar, hep Filistin kanar ve acı çeker. Ve ardından, bildim bileli, cuma eylemleri yapılır. Sonra zaman geçer, Filistin davası soğur, İsrail’le ilişkiler ve ticaret ısınır. Bu nedenle, İslam dünyasının refleksleri, ölümler karşısındaki heyecanlı çıkışları çok da gerçekçi değildir. Maalesef, Filistin davasında bizlerin de dost dediklerimizin de tutumu istikrarlı ve sahici değildir. Sahici değildir çünkü günlük siyasi çıkarlar, ticari ilişkiler, orta ve uzun vadeli hesaplar söz konusu olunca pazarlık masalarında ilk unutulan dava, Filistin davasıdır; ilk göz ardı edilen insanlar, Filistin’in mazlumlarıdır. Velhasıl, Filistin her zaman yalnızdır.

Bugün İsrail’in işgali altındaki Filistin topraklarında şehit ettiği her bir Filistinli, İsrail’in utanç duvarına eklenen yeni bir cinayet, yeni bir lekedir. Dünyanın, bu sistematik yok etme barbarlığı karşısındaki sessizliği de ayrı bir utanç tablosudur. Şairin dediği gibi:

“Bu nasıl bir dünya, hikâyesi zor;

Mekânı bir satıh, zamanı vehim.

Bütün bir kâinat muşamba dekor,

Bütün insanlık bir yalana teslim.”

2014 yılından beri ziyaret edemediğimiz Gazze için artık salt kınama, niyet, dua yetmez; artık söylem ve eylem zamanıdır. Yahudi Üstün Cesaret Madalyası iade edilmelidir. Türkiye’deki Amerikan üsleri masaya konmalıdır. Malatya Kürecik konuşulmalıdır. Ticari ve askerî faaliyetler ciddiyetle gözden geçirilmelidir. Kudüs, iç politika malzemesi, seçim mezesi yapılmayacak kadar ciddi, kutsal ve değerli bir meseledir ama korkarım ki içine girilen ramazan ayı ve yaklaşan seçimler nedeniyle, maalesef, iktidar, Kudüs’ü yine iç politika malzemesi yapıp, sonra, on altı yıldır yaptığı gibi, pazara kadar “Kudüs”, seçime kadar “Filistin”, seçimden sonra “Merhaba İsrail. Emret dostum Amerika.” diyecektir.

Lafı eğip bükmeyeceğim, Amerika’daki bu dengesiz kişiye artık prim verilmemelidir. Salt iktidarda kalmak uğruna, emperyalist emelleri zaten ortada olanlara eğilip bükülmeden “Hayır.” denmelidir. Hani Müslümanlar et ile tırnak gibiydi, şimdi Kudüslü kardeşlerimizin tırnakları sökülüyor, canınız acımıyor mu? Orta Doğu’daki muktedirleri, emperyalistlerin yandaşları, herkes Kudüs ve Gazze edebiyatı yapıyor, oysa BOP’un parçası olanlar, bu cinayetin ortağıdır ve bu sorunun çözümünde katkı koyamazlar.

Arkadaşlar, “İsrail bir terör devletidir.” ve “İsrail ve yandaşlarını lanetliyoruz.” diyenlere, “Filistin Devleti’nin başkenti, Kudüs olarak tanınmalıdır.” sözünü söyleyenlere sesleniyorum: Kudüs’e Filistin büyükelçiliği açılmalıdır. Kudüs’e bir barış gücü organizasyonu yapılmalıdır. Malatya Kürecik’te bulunan, İsrail’i koruyan füze radar sistemi derhâl kaldırılmalıdır. İsrail’e ekonomik, askerî, siyasi yaptırımlar hemen devreye sokulmalıdır. Kudüs’te ateşi yakıp yangına körükle giden Amerika Birleşik Devletleri’ne de televizyondan kınama, kapalı kapılar arkasında kutlama ve yanaşma politikaları terk edilmelidir.

Seyyid Hasan’ın dediği gibi, bazı siyasi konularda farklı düşünebiliriz, ancak Filistin konusu olduğu zaman aramızdaki ihtilafları bir kenara bırakmalıyız. Filistin direnişinin zaferi, zaferimizdir; yenilgisi, yenilgimizdir. Filistin salt bir din, kimlik ve siyasi bir sorun değildir artık; Filistin bütünüyle bir insanlık sorunudur. Bu konu iç siyaset malzemesi yapılmadığı ve bir insanlık sorunu olarak ele alındığı sürece Filistinli kardeşlerimiz için de sizinle birlikte, iktidarın yanındayız.

Ebubekir yok diye sadakat, Ömer yok diye adalet, Osman yok diye edep, Ali yok diye ilim, Selahaddin yok diye Kudüs yetim kalmaz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Mezara kadar Filistin.

BAŞKAN – Sayın İrgil, teşekkür ederim.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Başkanlık Divanı olarak Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’e bundan sonraki özel yaşamında başarılar dilediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de Başkanlık Divanı olarak bundan sonraki özel yaşamınızda size başarılar dileriz, tebrik ederiz.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Başkanım, çok teşekkür ederim.

Belli olmaz Başkanım, Cumhurbaşkanlığını kazanınca belki bakan olarak geliriz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun Sayın İrgil.

Sayın milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz, bölgesel gelişmeler ışığında Türkiye'nin istikameti hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Halis Dalkılıç’a aittir.

Buyurun Sayın Dalkılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç’ın, bölgesel gelişmeler ışığında Türkiye’nin istikametine ilişkin gündem dışı konuşması

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Sayın Başkanım ve Anadolu’nun güzel gönüllü insanları, saygıdeğer milletvekillerim; ramazanın bu ilk gününde, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş olan bu mübarek ayın ilk gününde sizleri ve aziz milletimizi ve mazlum Müslümanları en kalbî, en samimi duygularımla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, önceki gün terör devleti İsrail’in, işgal devleti İsrail’in katliamından sonra hayatını kaybeden Filistinli kardeşlerime Allah’tan rahmet diliyorum; Allah, şehadetlerini kabul etsin. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Orta Doğu’da akan kanı durduramamak, yaşanan acıları dindirememek eminim ki hepimizi derinden kahrediyor, derinden üzüyor. Hepimiz bu noktada biçareyiz, biçarız, hepimiz şikâyetçiyiz ancak tarihin bu bölümünde böyle bir sahneye şahit olmaktan dolayı insanlık adına utanıyorum. Maalesef, emperyalist ve siyonist güçler yeniden tarihi kanla yazma hevesindeler, yeniden tarihi kanla şekillendirme hevesindeler çünkü onların tarihlerinde, geçmişlerinde, bugünlerinde ve hedeflerinde ezilmişlerin malı, masumların kanı, mazlumların canı ve kirli sömürgeleri ve işgalleri var. Hamdolsun, bizim tarihimizde ne sömürge var ne işgal var ne de kan var, gözyaşı var. Bizim medeniyetimiz gittiği her yere merhamet götürmüş, adalet götürmüş, şefkat götürmüş ve her daim mazlumun ve mağdurun yanında yer almış.

Onun için değerli milletvekili arkadaşlarım, Orta Doğu’da yaşanan, bugün şahit olmaktan utandığımız olaylar yeni değil; Batı’nın, geçmişten beri tarihinde nerede mazlum coğrafya varsa, bakın, kanlı izlerini görürsünüz. Bir de bu kadar katliamlar, zulümler işlenirken dünyaya demokrasi havariliği yapanların, insan haklarını pazarlamaya çalışanların, ölüm sessizliğine büründüklerini görürsünüz; sessizlikleri, suskunları ve tarafsızlarını görürsünüz. Üstat Cemil Meriç onlara en güzel cevabı ve ismi koymuş: “Zulmün olduğu yerde tarafsızlık, namussuzluktur.” demiş.

Onları bir kenara bırakıyoruz. Şimdi, diyorlar ki emperyalist ve küresel dinamikler: “Dünya, 5’imizden ibarettir; dünya, 5’ten ibarettir.” diyorlar. Anadolu’nun yiğit evladı Recep Tayyip Erdoğan, onun yol arkadaşları, 80 milyon vatan evladı da onların mekânlarında, gözlerinin içine baka baka “Dünya, 5’ten büyüktür. Sizin zulümlerinize sessiz kalmadık, kalmayacağız.” diye haykırmaya devam ediyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Türkiye de 1’den büyüktür.

HALİS DALKILIÇ (Devamla) – Yine, bunların karşısında, dün olduğu gibi bugün de bizim iyilik ve merhamet medeniyetimiz olmadığı için bunlar ayaktalar. Güçlü Türkiye'nin, müreffeh Türkiye'nin, ayağa kalkmış bir Türkiye'nin ne anlama geldiğini mazlumlara sorun, mazlum Orta Doğu halklarına sorun, ezilenlere sorun. Biz diyoruz ki: 1923’te kuruluş, 2002’de her şeye rağmen, hamdolsun, dirilişi gerçekleştirdik; şimdi, yeni dönemde de erdemle, iradeyle, cesaretle 2023, 2053, 2071 hedeflerine, herkese rağmen, her şeye rağmen yürümeye devam edeceğiz. Biz sadece siyasi mücadele yapmıyoruz, biz mücadelemiz, tüm insanlığın huzurunu, ülkemizin kardeşliğini büyütmek, tüm insanlığa barış ve huzur getirmek içindir. Orta Doğu, biz güçlendiğimiz zaman, inşallah, kanın, gözyaşının ve zulümlerin bittiği yer olacaktır.

Bu vesileyle, Kudüs’te hevesi olanlara buradan sesleniyorum: Hevesleriniz hep kursağınızda kaldı, kalacak. Kudüs üzerinde hesap yapanlar, hesaplarınız asla tutmayacak çünkü Kudüs bizim göz bebeğimizdir, onurumuzdur, ezelî ve ebedi İslam mabedidir, öyle kalacaktır, bundan asla geri adım atmayacağız. Çünkü biz, 15 Temmuz hain ve alçak girişiminde, vatan evlatları, alçakça uçan alçak F-16’ları nasıl durdurduysa, ses duvarını aşan ama bizim korku duvarlarını aşmamıza vesile olan uçakları nasıl durdurduysa, onların arkasındaki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİS DALKILIÇ (Devamla) – Başkanım, bir dakika…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dalkılıç.

HALİS DALKILIÇ (Devamla) – …küresel dinamiklerle nasıl hesaplaştıysak aynı şekilde hesaplaşmaya devam edeceğiz.

Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak biz medeniyetimizin, tarihimizin bize yüklediği ödevin ve sorumluluğun farkındayız, bu sorumluluğu hissediyoruz. Yaptıklarımızı sadece siyasi değil, topluma ve yaşadığımız dünyaya ahlaki, imani, tarihî borcumuz ve ödevimiz olarak görüyoruz ve bu düsturla çalışıyoruz.

Bu noktada, milletimizin önünde duran hedef, inşallah 24 Haziranda “İstikrarla devam.” diyeceğiz. “Devam”ın ne anlama geldiğini Orta Doğu’ya soracaksınız, “devam”ın ne anlama geldiğini dünyadaki ezilenlere soracaksınız.

Şimdi, inşallah, cuma günü İslam İşbirliği Teşkilatını toplayan Dönem Başkanımız Sayın Cumhurbaşkanımızın davetiyle Yenikapı’da büyük bir miting yapacağız. İsrail’in zulmüne ve dünyadaki tüm zulümlere hayır diyeceğiz.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – “Tamam.” diyeceğiz.

HALİS DALKILIÇ (Devamla) – Dünyadaki tüm kardeşliğe, huzura kucak açacağız. Bizim olmadığımız, bizim egemen, bizim güçlü olmadığımız bir dünyada maalesef zulümler, kan, gözyaşı devam edecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – “Tamam.” diyeceğiz.

HALİS DALKILIÇ (Devamla) – 26’ncı Dönemin sonunda emek veren, gayret eden tüm milletvekillerine hayırlı olsun diyorum. Verdiğiniz emeklerden dolayı Allah razı olsun, Allah mahcup etmesin.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Güle güle.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dalkılıç.

Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren milletvekillerimize yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Gürer, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, ramazan ayının hayırlara vesile olmasını dilediğine, Filistinlilere yapılan saldırıları şiddetle kınadığına ve İsrail’e sözde tepki vermek yerine ticari ilişkilerimizin gözden geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle ramazan ayının hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Gazze’de İsrail terörü sürüyor. Masum Filistinlilere yapılan saldırıları şiddetle kınıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti ve sözcüleri bu bağlamda tepki verici açıklamalarda bulunuyor ancak Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, soru önergeme verdiği yanıtta İsrail’le ticaret hacmimizin 2016 yılında 4 milyar 342 milyon dolarken 2017 yılında 4 milyar 918 milyon dolara çıktığını belirtti. İsrail’i her kınadığımız süreçte ticaret ilişkilerimiz gelişiyor, o denli büyüyor. Bu durum dikkate değerdir. İsrail’e sözde tepki vermek yerine gerçekte İsrail’le ilişkilerimizi ticaret anlamında da gözden geçirmek gerekir. Al gülüm, ver gülüm ticaret yaklaşımı kabul edilemez. İsrail terör devletiyse neden İsrail’le ticari ilişkilerimiz gelişmektedir, büyümektedir? Bu durumda yapılması gerekli olan bu tür ilişkilerin yeniden değerlendirilmesidir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gürer.

Sayın Tümer…

2.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Adana’nın Sarıçam ilçesinde yaklaşık beş yıldan bu yana inşaat aşamasında kalan stadyumun neden bitirilemediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, yapımına 2014 yılında başlanan ve 2016 yılında hizmete açılacağı belirtilen Adana’nın Sarıçam ilçesindeki stadyum inşaatı, 2018 yılının ortalarına gelinmesine rağmen bitirilememiştir. 33 bin seyirci kapasiteli, 140 milyon liralık proje maliyetli stadyum inşaatının gecikmesi maliyetleri de artırmaktadır. Türkiye'nin birçok kentinde yapımına başlanan ve kısa sürede tamamlanarak hizmete açılan stadyumlar olmasına rağmen Adana’nın Sarıçam ilçesinde yaklaşık beş yıldan bu yana inşaat aşamasında kalan stadyum neden bitirilememektedir? Adanalılar ve futbolseverler her yeni yıl açılış tarihi verilen ve âdeta yılan hikâyesine dönen 102 dönüm arazi üzerine planlanan spor tesisiyle ilgili umudunu kesmek üzeredir. Adanaspor ve Adana Demirspor’un mücadele ettiği 2018-2019 Birinci Lig futbol sezonu, 10 Ağustos 2018’den itibaren yapılacak maçlarla başlayacaktır. Stadyumun gelecek futbol sezonuna yetişeceğine yönelik yeni açılış tarihi açıklamaları da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Ayrıca Adanalılar tarihî 5 Ocak Stadyumu’nun da teknolojiyle donatılıp kapasitesinin artırılarak hizmete devam etmesini beklemektedir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tümer.

Sayın Akın…

3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, İzmir Atatürk Lisesinin mezuniyet töreninde öğrencilerin İzmir Marşı söylemelerinin okul müdürü tarafından engellendiğine ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Mezunu olmaktan gurur duyduğum asırlık çınarımız İzmir Atatürk Lisesi, her zaman ismine yakışır bir şekilde Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkmış, laik ve bilimsel eğitimi esas almıştır.

Okulumuzun öğrencileri, mezuniyet töreninde Onuncu Yıl Marşı ve İzmir Marşı söylediği zaman okul müdürü bu durumu engellemek için yüksek sesle müzik açmıştır. Çocuklarımız Katar marşı söylese rahatsız olmayacaklar; laik, demokratik, ülkemizin kurucusu, hepimizin ortak değeri Ulu Önder Atatürk ve onunla özdeşleşmiş marşları okuyunca rahatsız oluyorlar. Atatürk’ten, İzmir Marşı’ndan, Onuncu Yıl Marşı’ndan rahatsız olmanıza “Tamam!”, eğitim sistemini gerici, otoriter, tek adam rejiminin kontrolü altına almanıza da “Tamam!” diyoruz. Duymaya alışın, 24 Hazirandan sonra daha çok duyacaksınız: Yaşa Mustafa Kemal Paşa! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akın.

Sayın Köksal…

4.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’ın Bayramgazi köyünde taş ocağı açmak için patlatılan dinamit yüzünden su yataklarının yön değiştirdiğine ve su sıkıntısı yaşandığına, İhsaniye ilçesi Döğer kasabasındaki Atatürk heykelinin kaldırılmasına ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar iline bağlı Bayramgazi köyünde taş ocağı açılması nedeniyle patlatılan dinamitin sarsıntısı yüzünden su yatakları yön değiştirmiştir. Şu anda Bayramgazi köyünde yaşayan vatandaşlar büyük oranda su sıkıntısı çekmektedir. Âdeta bir bardak içecek suyu dahi çarşıdan, dışarıdan satın almaktadırlar. Tüm müracaatlara rağmen bu su sıkıntısı giderilememiştir. Köy halkı bu sorunun bir an önce giderilmesini talep etmektedir.

Yine, seçim bölgem İhsaniye ilçesi Döğer kasabasındaki Cumhuriyet Parkı’nda restoran yapımı bahanesiyle Atatürk heykeli kaldırılmıştır. Her türlü yapım ve tadilat işleri bittiği hâlde Atatürk heykeli aylardır yerine yeniden dikilmemiştir. Burada, hile ve desiseyle Atatürk heykelini kaldırarak onu unutturmayı başaracağını düşünen AKP’li belediye başkanına sesleniyorum: Atamızın sevgisini bu milletin kalbinden heykellerini kaldırarak silmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köksal.

Sayın Boyraz…

5.- İstanbul Milletvekili Osman Boyraz’ın, işgal altında olan Kudüs için ayağa kalkma vakti olduğuna ve ramazan ayının sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini Allah’tan niyaz eylediğine ilişkin açıklaması

OSMAN BOYRAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu ramazan ayında sevinci ve kederi bir arada yaşamaktayız. Bir yanımız sevince gark olurken diğer yanımız mazlum kardeşlerimizin ahvaliyle mahzun. Bir avuç Filistinliden kurtulmak isteyenler, yer yüzündeki tüm Müslümanları Filistinli yaparak derdi Kudüs olan milyonları karşılarına almış oldu. Herkes bilsin ki “Ya Kudüs’te yaşarız ya da şehit oluruz.” diyen ümmetin bir parçasıyız biz. Ayakları olmadan da şehadete koşan koca yürekleri hep birlikte gördük.

Ey Kudüs, ey peygamberler kokusu, ey yerin göklere en yakın avlusu; Kudüs İslam dünyasının göz bebeği, haklı davası, meşru sancağı, gasbı ve rehni imkânsız manevi tacıdır. Mahşere inanan tüm Müslümanlara uykularından uyanmalarını, işgal altında olan Kudüs için Selahaddin’in rüyası, Abdülhamit’in davası için ayağa kalkma vaktidir diyorum.

Bu vesileyle halkımızın ramazan ayını tebrik eder, sağlık, huzur ve mutluluklar getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz eylerim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Boyraz.

Sayın Şeker...

6.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, Gazze’de yaşanan olaylara ve Mavi Marmara Anlaşması’nın iptal edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkanım, daha önce Mavi Marmara’da sivillerin üzerine ölüm yağdırdılar. Lütuf olarak 20 milyon dolara Türkiye'nin hükümranlık haklarından vazgeçti AKP Hükûmeti ve Kudüs’ü tanıdı o anlaşmayla.

Suriye’de Miraç Kandili’nde katledilen insanlar için “Yeteri kadar bombalanmadı, yeteri kadar yüreğimiz soğumadı.” diye o zaman daha fazla bomba talep etti bazıları. Şimdi de ramazan arifesindeyiz ve Gazze’de yüreğimiz yanıyor; yüzlerce, binlerce yaralının yanında 60’ın üzerinde ölü var maalesef. Biz diyoruz ki bu Mavi Marmara Anlaşması’nı iptal edin. Dün HDP’nin grup önerisini reddettiniz, bugün Cumhuriyet Halk Partisinin kanun teklifi var, bunu kabul edin ve Mavi Marmara Anlaşması’nı iptal edin.

Sabah erken saatlerde Barış Atay rehin alındı. Tetikçi havuz medyasının işaret etmesi üzerine Barış Atay’ı, adalet talep ettiği için, herkesin yargılanmasını talep ettiği için gözaltına aldınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şeker.

Sayın Bektaşoğlu...

7.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Müslüman âleminin ramazanını tebrik ettiğine, Giresun ilinde engelli sayısının çok olduğuna ve hayata katılmak için pek çok sorun yaşadıklarına, Karadeniz yaylalarındaki obaların elektrik sorununa ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Müslüman âleminin ramazanını tebrik ediyorum, mübarek olsun.

Giresun, engellilerin nüfusa oranı en yüksek olan illerdendir, buna rağmen onlarla ilgili bakanlıkların hazırladığı veya uyguladığı tek bir özel proje yoktur. Kamu kurum ve kuruluşlarında tam bir duyarsızlık hâkim. Dolayısıyla engelli kardeşlerimiz, başta hayata ulaşmak ve katılmak, var olmak için pek çok sorun yaşıyorlar. Örneğin, deniz ile kent arasından geçen Karadeniz Sahil Yolu üzerinde 15 üst geçit var, 16’ncısı da hastane bölgesine yapılıyor. Defalarca dile getirdim; hepsi tam bir görsel çirkinlik abidesi. Tonlarca ağırlıkta demirlerden oluşan, abartılı bir uzunlukta, şekilsiz, biçimsiz, estetikten yoksun bu üst geçitler, kaldırımlar üzerine ayakları vidalarla gelişigüzel monte edilmiş, hiçbirinde asansör sistemi yok, engelliler kullanamıyor. Bu kadar küçük bir hizmeti dahi onlara çok gören bir anlayışı şiddetle kınıyorum. Ayıptır, yazıktır, günahtır! Bu kadar zor mu üst geçitlere asansör yapmak?

Ayrıca, Karadeniz’de yayla mevsimi geldi. Obalarımızın elektrik sorununa dikkat çekmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bektaşoğlu.

Sayın Çamak…

8.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, Barış Atay’ın sosyal medyadaki bir paylaşımı nedeniyle gözaltına alınmasına ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Başkan, Soma katliamından sonra madenciye atılan tekmeyle simgeleşmiş dönemin Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’e sosyal medya hesabından “Yargılanacaksınız.” diyen Barış Atay bu sabah evine yapılan baskınla gözaltına alındı. Her gün sosyal medyada sayısız tehdit, küfür ve hedef göstermeyle karşılaşıyoruz. Öte yandan, bu ülkenin ana muhalefet partisine ve Cumhurbaşkanı adayına dahi ağza alınmayacak sözler sarf edilirken yargının kılı kıpırdamıyor. Yine “Oluk oluk kan akıtacağız.” “Sivil öldürecek olsak Cihangir’den başlarız.” diyenlere dokunmayan yargı, Barış’ı hedef aldı. Oysa barış söylemine gereksinimimiz var.

Bir kez daha ifade etmek isterim: “Yargılanacaksınız.” demek suç değildir. Suç işleyenler, hedef gösterenler yargı önünde hesap vermeli.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çamak.

Sayın Dedeoğlu…

9.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, katil İsrail’in masum Filistinli Müslümanlara yaptığı vahşeti yazdığı şiirle dünyaya duyurmak istediğine ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, mübarek ramazan ayı başlarken katil İsrail’in masum Filistinli Müslümanlara yaptığı vahşeti şiirle dünyaya duyurmak istiyorum.

“Filistinli mazlumlar vuruluyor, ümmet mahzundur.

Şu anda gözyaşlarıyla geldi bak mübarek ramazan.

Filistin’de akarken masum damarlardan kan,

Ey İsrail, sen bunu yanına kalır sanma,

Artık bize ‘insanlık’, ‘barış’ adını anma.

 

Oynanan bir oyun var zalimlerin yazdığı,

Bu esir coğrafyada ölümün kol gezdiği,

Yetti artık ey katil, cüretinin azdığı,

Ey İsrail, sen bunu yanına kalır sanma,

Artık bize ‘insanlık’, ‘barış’ adını anma.

 

Hiçbir kutsal kitapta yazmaz, nedir sizin dininiz?

Dünyayı mahvediyor Müslüman kininiz,

Milyonlarca beddua, geliyor bak sonunuz,

Ey İsrail, sen bunu yanına kalır sanma,

Artık bize ‘insanlık’, ‘barış’ adını anma.

 

Türkiye bu zulme ‘Dur!’ diyen tek ülkedir,

Dünya beşten büyüktür, bizlerde ilkedir.

Bebekleri katleden zalim değil, nedir?

Ey İsrail, sen bunu yanına kalır sanma,

Artık bize ‘insanlık’, ‘barış’ adını anma.”

Gazi Meclisi saygılarla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.

Sayın Aydın…

10.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, İsrail’in Filistin’e uyguladığı şiddeti kınadığına, ülkenin ekonomik çöküşle seçime gittiğine ve bundan en fazla sağlık sisteminin nasibini aldığına, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin medikal şirketlere olan borcu nedeniyle kırmızı alarm verdiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle, İsrail’in Filistin’e uyguladığı bu şiddeti kınıyor, bir an önce de bu vahşete son vermesini talep ediyoruz.

Ülke, bir ekonomik çöküşle birlikte seçime gidiyor. Bu çöküşten de en fazla nasibini alan maalesef sağlık sistemi. Hükûmet, kamu hastanelerinin borçlarını ödeyemediği için Resmî Gazete’de yayımladığı bir kararla alacaklılardan feragat istedi. Özetle diyor ki: “Kamu hastaneleri boğazına kadar borca battı ve bunları ödeyemiyoruz.” Hükûmet olarak alacaklı yüzlerce şirketi “2014’ten beri olan borçları ya yüzde 20’lere varan oranda siler, kısa vadeli olanları uzun vadeye çevirir, açtığınız davaları geri çeker, faizleri unutursunuz ya da tek kuruş ödeme yapmam, olan size olur.” diye tehdit ediyor.

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin de medikal şirketlere olan 250 milyonluk borç nedeniyle kırmızı alarm verdiğini buradan duyuruyor, yorumu seçim öncesi halkımıza bırakıyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Sayın Kılıç…

11.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Filistin ve Kudüs yasının devam ettiğine ve ramazan ayını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Filistin ve Kudüs yasımız devam ediyor. Bugün hicri 1 Ramazan 1439, ramazanın 1’inci günü. Ramazan, neşe, sürur, oruç, Kur’an, yardımlaşma, kıyam ayıdır. Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden azat olan bu ay, bütünüyle kendini tezkiye ve itaat için ahdini yenileme ayıdır. Mazlum, mağdur, mahrum ve muhtaç insanlığı hatırlama, acıma ve teselli verme ayıdır. Hepsinin üstünde, nefsin birçok ihtiras ve arzularının bastırılmasıyla kendini idare etme ve disiplin ayıdır.

Sahur ve iftar arası, bir düzen ve disiplin tekerrürüdür. Ramazan ayında İslam âleminin yaşadığı iktisadi iklim, İslamiyet’in iktisat anlayışının mahyalaşmış önemli yansımasıdır. Ramazan ayındaki tüm faaliyetler, ibadetler ve oruç günlük hayatın ritmini değiştirir. Ramazan ayı, Müslümanlar için kendini hesaba çekme ayıdır; ahlaki, ruhi değer ve sorumluluklarının birikimini temin eden tek aydır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Ramazan ayı, içinde leyleyikadir ve sonunda bayramı barındıran on bir ayın sultanı olan aydır.

Ramazan ayınızı tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Sayın Köseoğlu…

12.- Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu’nun, 26’ncı Dönem milletvekillerinin hain darbe girişimine karşı direnerek ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişi gerçekleştirerek isimlerini demokrasi tarihine altın harflerle yazdırdıklarına ve ramazan ayının hayırlar getirmesini dilediğine ilişkin açıklaması

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

26’ncı Dönemin sonuna geldiğimiz bugünlerde bu dönemi diğer dönemlerden ayıran, demokrasi tarihimize damga vuran iki önemli özelliğini kayda geçirmek istiyorum. 26’ncı Dönem milletvekilleri, hain darbe girişimine karşı direnen ve milletin iradesini egemen kılmak adına milletin Meclisini açık tutan, milletin vekâletine canı pahasına sahip çıkan bir duruş sergileyerek demokrasi tarihimize geçmişlerdir. Ve yine 26’ncı Dönem milletvekilleri, her türlü vesayet odaklarına karşı milletin egemenliğini esas kılan, kayıtsız şartsız egemenliği millete veren bir yönetim sistemi değişikliğini Anayasa değişikliği yapmak suretiyle hayata geçiren milletvekilleridir, parlamenter hükûmet sisteminden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçerek demokrasi tarihimize altın harflerle isimlerini yazdırmışlardır.

Milletin iradesini egemen kılmak için tarihî bir rol üstlenen bu dönem milletvekillerini ben de gururla temsil ettiğim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – …bir Trabzon Milletvekili olarak tebrik ediyor, ramazan ayının tüm İslam coğrafyasına ve milletimize hayırlar getirmesini diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köseoğlu.

Sayın Balbay…

13.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, 22, 23 ve 24’üncü Dönem Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun ölümünün 4’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bundan dört yıl önce bugün Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nu kaybetmiştik. Aslanoğlu, gerçekten milletvekilliğini halkın içinde yapan, halkın sorunlarını kendi sorunu belleyen, yurtsever, Atatürkçü ve partilerüstü bir insandı. Silivri günlerinde de bizi ilk ziyaret eden ve hiç yalnız bırakmayan kişilerden biriydi. Cumhuriyet Halk Partisinin sıfır oy aldığı bir dağ köyünde bir dedenin dişi ağrısa kendisini sorumlu hissederdi. İktidar partisinin yapmadıklarını da yapılması gerekenleri de tek tek sıralar, gerekirse bütün kapıları çalardı. Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Onun milletvekilliği yapma biçimi gerçekten bizim yol haritamızdır. Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nu unutmayacağız.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Balbay.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, 22, 23 ve 24’üncü Dönem Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na ölümünün 4’üncü yıl dönümünde Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu’yla benim de iki dönem çalışma fırsatım oldu. Gerçekten, gerek seçim bölgesi ve gerekse tüm Türkiye genelinde Malatyalıları en iyi şekilde temsil eden, çalışkan, dürüst, başarılı bir milletvekilimizdi. Ben de huzurunuzda bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum, bütün yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Sayın Sürekli, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

14.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, İslam âleminin ramazan ayını tebrik ettiğine, İsrail tarafından şehit edilen Filistinlilere Allah’tan rahmet dilediğine ve Kudüs’ün bağımsız Filistin devletinin başkenti olma gerçeğini değiştirmeye kimsenin gücünün yetmeyeceğine ilişkin açıklaması

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tüm İslam âleminin ramazan ayını tebrik ediyorum.

Terör devleti İsrail tarafından şehit edilen Filistinli kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. ABD Hükûmeti bölgedeki hassas yaraları kaşıyarak kaostan beslenen bir politika izlemektedir. Kendilerini dünyanın süper gücü zanneden zavallılar ordusu, Kudüs semalarındaki “Allahuekber” nidasını susturamayacaktır. Gözlerini kan bürümüş caniler topluluğu Yüce Allah’ın adaletini hesaba katmamış olmanın bedelini en ağır şekilde ödeyecektir.

Kutsal şehir Kudüs, bağımsız Filistin devletinin başkentidir. Bu gerçeği değiştirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sürekli.

Sayın Şimşek…

15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, ramazan ayını kutladığına, Afganistan, Irak, Suriye ve Filistin’de akan kanın durmasını temenni ettiğine, bütün İslam âlemini ve Türk dünyasını bu zulme karşı direnmeye ve tepkisini koymaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, ben de bütün İslam âleminin ramazan ayını kutluyorum. İnşallah, ramazan ayında Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de ve Filistin’de akan kanın durmasını temenni ediyorum.

Bu coğrafyada akan kanın hepsinin sorumlusu küresel güçler, emperyalistler, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail’dir. Bugün Filistin’de de 60 insanı katleden, 6 aylık bebekleri katleden yine Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail’dir. Maalesef, İslam âlemi gerekli tepkiyi koyamamış, bu konuda hep birlikte hareket edememiştir. Ben bugün buradan tekrar bütün İslam âlemini ve Türk dünyasını bu zulme karşı direnmeye ve tepkisini koymaya, emperyalist güçlere karşı bir ve beraber hareket etmeye davet ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şimşek.

Sayın Tüm…

16.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, ramazan ayının barış ve huzur getirmesini dilediğine, Meclisin Türkiye tarihinde belki de en çok işlevsizleştirildiği bir dönem yaşandığına ve seçilecek milletvekillerine başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ramazan ayının ülkemize ve İslam âlemine barış ve huzur getirmesini diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bir Parlamento döneminin sonuna geldik. Türkiye tarihinde belki de Meclisin en çok işlevsizleştirildiği bir dönemi yaşadık. Bu çatı altında yaşanan tartışmalar ve kavgalar nedeniyle birçok arkadaşımız yaralandı, milletvekilleri bu kürsüden yaptığı konuşmalar nedeniyle yargılandı, cezalar aldı ve tutuklandı, bazılarının milletvekilliği düşürüldü.

Her şeye rağmen bizler demokratik, özgür, barışçıl bir Türkiye için elimizden geleni yapmaya çalıştık. Umuyorum ki yeni dönemde millî egemenliğin Meclise daha fazla yansıdığı, seçilmiş milletvekillerine saygının arttığı ve ellerin demokrasi için havaya kalktığı bir yasama dönemi yaşarız. Şimdiden yeni seçilecek arkadaşlara bu zorlu süreçte başarılar diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüm.

Sayın Nazlı…

17.- Kütahya Milletvekili Mustafa Şükrü Nazlı’nın, terörist İsrail ve hamisi ABD’yi lanetlediğine, mazlum Filistin halkına ve tüm insanlık âlemine başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler kararlarının yanında tarihî ve sosyal gerçeklikleri görmezden gelerek büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı alan ABD bu vahim kararıyla Orta Doğu’da istikrarsızlık ve kaosa davetiye çıkararak terör devleti İsrail’i katliama sevk etmiştir. Bu meşum kararın Nekbe yani Felaket Günü’nün 70’inci yıl dönümüne getirilmesi olayların ne kadar büyük tahrik ve provokasyon boyutu içerdiğini gözler önüne sermektedir. İsrail ve onun hamisi ABD, Orta Doğu’da mazlum insanlara karşı şiddet kullanmak suretiyle devlet terörü işlemişlerdir. Evvelki gün Filistin’de sadece büyükelçiliğin taşınma kararını protesto etmek isteyen silahsız Filistinli insanlara karşı zalimce kurşunlar ve bombalar yağdıran İsrail, 70’in üzerinde kişiyi şehit ederken 2.400 kişinin de yaralanmasına yol açmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ŞÜKRÜ NAZLI (Kütahya) – Bu vesileyle terörist İsrail ve hamisi ABD’yi lanetliyor, mazlum Filistin halkına ve tüm insanlık âlemine başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Nazlı.

Sayın Ilıcalı…

18.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, İsrail’in yaptığı katliamı şiddetle kınadığına, sevginin, kardeşliğin ve paylaşmanın unutulmadığı bereketli bir ramazan dilediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Teşekkür ederim Başkanım.

On bir ayın sultanı, manevi iklimin göz bebeği, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedî azaptan kurtuluş olan ramazan ayına bir kez daha ulaşmanın huzuru içerisindeyiz. Maalesef ki ramazan ayının gelişini bu yıl için de bir hüzünle karşıladık. Tüm İslam âleminin birlik beraberlik içerisinde, huzur ve refah ortamında bu mübarek günleri eda etmesi temennisindeyken Filistin’de Müslüman kardeşlerimize yaşatılan zulüm bizleri derinden yaralamıştır. İsrail’in yaptığı bu katliamı buradan bütün milletimiz adına şiddetle kınıyorum ve bütün dünyada demokrasi ve barış mücadelesi veren herkesin de İsrail’e gereken tepkiyi vermesi gerektiğini düşünüyorum.

Ramazanışerif ayı huzuru, bereketi, rahmetiyle bizlere bir olma, iri olma, diri olma gücü versin inşallah. Dünyada nerede bir acı, gözyaşı, zulüm varsa bu mübarek günlerin hürmetine son bulsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Ruhumuzun manevi doyuma ulaştığı, sevgi ve kardeşliğin, paylaşmanın unutulmadığı bereketli bir ramazan diliyor, Rabb’im bugünleri layıkıyla eda ederek huzur, barış, kardeşlik içinde Ramazan Bayramı’na ulaşmayı bizlere nasip etsin diyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ilıcalı.

Sayın Yalım…

19.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Maliye Bakanlığında çalışan 12 bin kişinin uzmanlık sınav tarihinin açıklanmasını beklediğine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, benim özellikle talebim 12 bin kişi adına. Yaklaşık 50 civarında kişiden telefon ve mail aldım. Sayın Maliye Bakanlığına sesleniyorum: Gelir İdaresi ve defterdarlıkta çalışan -5 bin Gelir İdaresinde çalışan, 7 bin defterdarlıkta çalışan- uzmanlık sınavı bekleyen çok sayıda memur kardeşimiz var. Bunlar maalesef aynı diplomaya, aynı haklara sahip olmasına rağmen sadece bir sınava giremediklerinden dolayı, özellikle, Sayın Bakanın sınav tarihinin belirleneceği açıklamasını yapıp açıklamadığından dolayı ciddi derecede hak kaybına uğramışlardır. Bu 12 bin kişinin sınav tarihi beklediğini özellikle belirtmek istiyoruz, bir an önce sınav yapılması talebinde bulunuyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalım.

Ve son söz, Sayın Hürriyet…

20.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli’nin Gebze ilçesinde yaşanan tapu sorununa ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, seçim bölgem olan Kocaeli’nin Gebze ilçesinde tapu sorunu olan vatandaşlarımız var ve yıllardır bu sorunları çözülmüyor ne yazık ki. Yine seçim dönemi geldi ve bu sefer imar barışı çerçevesinde yeniden sözler verildi, hatta “Bu sorun çözüldü.” dendi ama şu anda çözülen bir sorun yok. Bu sözlerin de diğerleri gibi unutulmaması için mahalle halkı somut bir çözüm istiyor, seçim malzemesi olmak ve sömürülmek istemiyor. Artık insanlara söz vermeyi bırakmak gerekiyor ve icraata geçmek gerekiyor. Madem Hükûmet “Sorun çözüldü.” diyor, biz de “Hani, tapular nerede?” diyoruz. Vatandaşlar da tapularını seçim öncesinde almak istiyorlar, artık bu vaatlerle kandırılmak istemiyorlar.

Buradan vatandaşa da bir sözüm var: Seçimden sonra üzülmemek için seçimden önce mutlaka tapularını ellerinde görmeyi talep etmek en doğal hakları çünkü yasal olarak söylenen bir sürü yanlış bilgi var. Orada ciddi uygulama planları yapılmayan yerler var, bunlar nasıl çözülecek, belli değil. Ada bazlı hisseli tapular verileceği söyleniyor ama kanunda sıkıntılar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim sayın milletvekillerimize.

Şimdi, söz sırası grup başkan vekillerimizin.

Buyurun Sayın Akçay.

21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, ramazan ayının hayırlı ve bereketli geçmesini temenni ettiğine, 22, 23 ve 24’üncü Dönem Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nu vefatının 4’üncü seneidevriyesinde rahmetle andığına, TBMM’de 3 partinin imzasıyla yayınlanan bildirinin İsrail’e ve ABD’ye yönelik tepkinin gösterilmesi açısından önemli olduğuna, İsrail’e karşı atılan diplomatik adımları olumlu bulduklarına, Kudüs’ün statüsünün ABD ve İsrail iş birliğiyle çiğnenmeye çalışıldığına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün gece, ilk teravih ve ilk sahurla rahmet ve mağfiretle müjdelenen ramazan ayını idrak etmeye başladık. Öncelikle ramazan ayımızı tebrik ediyorum.

Ramazan, sevgi ve muhabbeti güçlendiren, birlik, beraberlik, kardeşlik, yardımlaşma, dayanışma ve hoşgörü duygularını en güzel şekilde yaşadığımız ve yaşamamız gereken günlerdir.

Ramazan ayının manevi ikliminde paylaşmanın, kardeşlik ve dayanışma ruhunun erdemini ve güzelliğini en iyi şekilde yaşamayı Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Mübarek ramazan ayının hayırlı ve bereketli geçmesini temenni ediyorum.

Bugün, Cumhuriyet Halk Partisi Malatya ve İstanbul Milletvekilliği yapmış ve bizim de iki dönem birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve Plan ve Bütçe Komisyonunda çalıştığımız merhum arkadaşımız Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun vefatının da 4’üncü seneidevriyesi. Bu vesileyle, merhum Mevlüt Aslanoğlu'nu bir kez daha rahmetle anıyorum.

Sayın Başkan, ABD’nin İsrail’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasıyla başlayan protestolarda, İsrail terörist devlet niteliğini âdeta yeniden göstermiş ve saldırılarda 60 Filistinli hayatını kaybetmiş ve 2.770 kişi de yaralanmıştı. Dün Türkiye Büyük Millet Meclisinde 3 partinin imzasıyla yayınladığımız bildiri İsrail’e yönelik tepkimiz açısından, İsrail’e ve ABD’ye yönelik tepkimiz açısından önemliydi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – İsrail’e karşı atılan diplomatik adımları da olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Öte yandan, İsrail’in Tarım Bakanı sosyal medya mesajlarıyla ülkemize yönelik haddini aşan ifadeler kullanmıştır ve Türkiye'den tarım ithalatı yapmayacaklarını ifade etmiştir. Bu haddini bilmez ifadelere karşı ülkemize yönelik sarf edilen sözlerin hesabının mutlaka sorulması gerekmektedir. Bununla birlikte, İsrail’e yönelik atılacak somut adımlarda Hükûmete destek vereceğimizi bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Kudüs’ün statüsü uluslararası hukukun, anlaşmaların, Birleşmiş Milletler kararlarının, daha da önemlisi tarihin ve manevi dünyanın teminatı altındadır. Bu teminat ABD ve İsrail iş birliğiyle çiğnenmeye çalışılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Kerestecioğlu, buyurun Sayın Başkanım.

22.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 20 Mayıs 2016 dokunulmazlıkların kaldırılmasının yıl dönümüne, HDP Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ı saygıyla selamladıklarına, 24 Haziranda ifade özgürlüğünün tüm yollarını açacaklarına, 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası’na, İsrail Tarım Bakanının Türkiye’den tarım ürünleri ithalatını dondurduğunu açıkladığına ve devletin gereken yaptırımları uygulaması gerektiğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

20 Mayıs, dokunulmazlıkların kaldırılmasının yıl dönümü. Buradan 26’ncı Dönemin bu son gününde Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Selahattin Demirtaş’ı sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz ve “Senle değişir, bizle değişir.” diyoruz. Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakın, Figen Yüksekdağ’ı serbest bırakın, Gültan Kışanak’ı serbest bırakın, Celalettin Can’ı serbest bırakın, Osman Kavala’yı serbest bırakın, Gülsüm Ağaoğlu’nu serbest bırakın, Can Memiş’i serbest bırakın ve daha daha nice dostlarımızı serbest bırakın; Türkiye’nin neredeyse her tarafına yaydığınız tutukluluk, tutsaklık, rehinlik hâllerine bir son verin. Siz son vermiyorsanız biz 24 Haziranda bütün bunlara son vereceğiz, hiç merak etmeyin.

Evet, bunlar olurken diğer yandan bugün, Pınar Aydınlar milletvekili adayı olduğu dönemde yaptığı konuşma nedeniyle kesinleşen cezası sonucunda cezaevine girdi. Yine bugün ifade kıtlığı mağduru olarak, -ifade özgürlüğü diyemiyorum, ifade kıtlığı mağduru olarak- Barış Atay hedef gösterilerek gözaltına alındı ve adını bilemediğimiz yüzlerce insan da aynı şekilde, sosyal medya paylaşımları ya da ifadeleri nedeniyle gözaltında tutuluyor. Evet, bütün bunları, gerçekten, 24 Haziranda hep birlikte, bütün demokrasi güçleriyle birlikte aşacağız ve ifade özgürlüğünün tüm yollarını açacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Yarın Uluslararası Kayıplar Haftası başlıyor. Ne tuhaf ve acı aslında, “Uluslararası Kayıplar Haftası” diyoruz, gerçekten dünyada ne çok kayıp var. Ben bu haftanın başlangıcında Cumartesi Annelerini, Barış Annelerini ve tüm kayıp yakınlarını selamlıyorum, bir daha kayıplar yaşamamalarını diliyorum.

Sayın Başkan, dün burada “Hamaset değil, icraat.” demiş ve bir genel görüşme talebine bulunmuştuk; İsrail Hükûmetinin 60 Filistinli yurttaşı öldürmesi ve binlercesini yaralaması üzerine, yaptırımlar getirilmesini, diplomatik ilişkilerin gözden geçirilmesini, askerî, ekonomik, ticari ilişkilerin, başta Mavi Marmara olmak üzere anlaşmaların iptalini isteyen bir genel görüşme talebinde bulunmuştuk ve bu talebimiz iktidar partisinin oylarıyla reddedilmişti. Sanıyorum, İsrail Tarım Bakanı bizi duymuş ve şimdi, Türkiye'den tarım ürünleri ithalatını dondurduğunu açıkladı İsrail.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın Sayın Başkanım.

Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Gerçekten böyle dış politika olmaz diyoruz; kınamayla, sadece “Yaşasın Filistin, yaşasın Kudüs.” demekle dış politika olmaz; devletseniz, iktidarsanız bunun yaptırımlarını uygulamak sizin elinizdedir. Dün, bu önergemiz bu Parlamentoda reddedildi, tıpkı Mavi Marmara’nın, daha önce bizim ret oyu verdiğimiz Mavi Marmara’nın, o sözleşmenin bu Parlamentoda kabul edilmesi ve insanların mağduriyetinin kendilerinin istediği biçimde değil, İsrail’le bir miktar paralarla anlaşmalar yapılarak sona erdirilmesi gibi.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

Sayın Özel, Sayın Başkanım, buyurun.

23.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, ramazan ayının İslam dünyasına huzur ve barış getirmesini dilediğine, Filistinlilerin yasını tuttuklarına, sadece söylemde değil eylemde de mücadelenin gerekli olduğuna, kadroya geçen taşeron işçilerin maaşlarındaki azalmanın görüşülecek torba yasada bir düzenlemeyle çözülebileceğine, 22, 23 ve 24’üncü Dönem Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun ölümünün 4’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün İslam âlemi için son derece önemli olan ramazan ayının ilk günü. Öncelikle, mübarek ramazan ayının ülkemize ve tüm İslam dünyasına huzur ve barış getirmesini diliyoruz. Her zaman olduğu gibi, bugün de hakça ve adil bölüştüğümüz, hiçbir çocuğun yatağa aç gitmediği bir Türkiye ve bir dünyayı özlediğimizi ifade etmek istiyoruz.

Adalet, hem dinimizin hem tüm dinlerin, tüm inançların temelidir. Haksızlığa uğramış insanların yanında olmayı her daim görev bildik, bunun için de çalışmaya devam edeceğiz. Diliyoruz, bu ramazan ayı, bu anlamda ülkemiz için adalet, barış, kardeşlik ayı olur, ülkemizin hak ettiği yarınlarına doğru hep birlikte atacağımız adımların müjdecisi olur.

Ramazan ayına iki gün kala, 1948’deki büyük felaketin yıl dönümünde, tarihi özel olarak seçilmiş bir günde, Kudüs’te Amerikan Elçiliğinin açılması sırasında bu uluslararası provokasyona karşı direniş hakkını kullananlara orantısız bir şekilde, öldürme kastıyla yapılan müdahaleler sonucunda hayatını kaybeden herkese Filistin vatandaşlarıyla birlikte ağlıyoruz, onların yasını tutuyoruz. Bu konudaki grup önerimizde konuyla ilgili bazı önerilerimizi de birazdan dile getireceğiz. Ama bu konuda ulusal duyarlılığın tam bir mutabakatla sürmesi, artması ve yaptırımlara dönük, sadece söylemde değil, eylemde de bir mücadelenin gerekliliğinin altını çiziyoruz.

Kadroya geçen taşeron işçiler Meclisin kapanacağına yönelik haberlerden sonra bu Meclisten çözüm bekleyen pek çok grup gibi büyük bir üzüntüyle telefona sarıldılar, herkese başvuruyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yıllar önce Cumhuriyet Halk Partisinin dile getirdiği, önce itiraz edilen, büyük toplumsal beklentiden sonra hayata geçen taşerona kadrodaki pek çok aksaklıklar ve kapsam dışılıklardan sonra şimdi de ilk maaşlarını alan taşeronların maaşlarında 150 lira, 300 lira, 400 lira azalmalar olduğuyla ilgili şikâyetler var. Bu konuda bir değişiklik yapılmayacak, bir çalışma yapılmayacak olursa Meclis de bu şekilde çalışmalarını sonlandırdıktan sonra sevinçleri kursağında kalan insanlar geçmiş gelirlerine göre borçlanmışken zor günler yaşayacaklar. Buna izin vermememiz ve buna hep birlikte bir müdahalede bulunmamız gerekiyor. Bugün görüşülecek torba yasada bir mutabakatla yapılabilecek bir düzenlemeyi bunun için fırsat görüyoruz.

Ayrıca, biraz önce sayın grup başkan vekillerinin ve sizin de dile getirdiğiniz gibi, bugün, bundan dört yıl önce, 16 Mayıs 2014 tarihinde kaybettiğimiz değerli ağabeyimiz, büyüğümüz, siyaset arkadaşımız, ustamız Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun ölüm yıl dönümü. Herkesin derdine koşan, tam bir halk insanı, usta bir siyasetçi, örnek bir milletvekili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım, lütfen tamamlayınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …hem Malatya için hem de Türkiye’nin dört bir yanındaki başta Malatyalılar ama nerede bir yardım eline muhtaç birisi varsa onlar için bir umut kaynağı ve onlar için uzatılan sıcacık bir dost elinin sahibi olan Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nu bir kez daha buradan rahmetle, minnetle, özlemle anıyoruz. Hem Cumhuriyet Halk Partisi ailesi hem de Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun sayın aile mensupları adına, grupların, milletvekillerimizin gösterdikleri teveccühe, kendilerini anmalarına ve buradan bildirdikleri sıcak duygulara bir kez daha teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Sayın Elitaş, buyurun Sayın Başkanım.

24.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, ramazan ayının hayırlara vesile olmasını temenni ettiğine, Kudüs’teki İsrail zulmünü şiddetle ve lanetle kınadıklarına, dinlerin insanların birbirleriyle kardeşlik içerisinde yaşamalarını temin etmek için gönderilmiş ilahî değerler olduğuna, HDP’nin Filistin konusunda genel görüşme açma önerisini teknik şartlar nedeniyle kabul edemediklerine ve 22, 23 ve 24’üncü Dönem Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun ölümünün 4’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, bugün idrak etmeye başladığımız mübarek ramazan ayını tebrik ediyorum, İslam âlemine hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Dün başlayan, Kudüs’teki, Filistin’deki İsrail zulmünü şiddetle ve lanetle kınıyoruz. Aslında, Amerika Birleşik Devletleri’nin başka başkanlarının yıllar önce yapmaya cesaret edemediği, tüm ülkelerin buna karşı durduğu, aylar öncesinde verilen Amerika Birleşik Devletleri’nin büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması kararı bunun başlangıcı olmuştur, fitili ateşleyen en önemli unsurlardan biri hâline gelmiştir. Dün itibarıyla 62 insanın hayatını kaybettiği, 3 binden fazla kişinin yaralandığı eli kanlı İsrail terörünün ortaklarından biri de Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump’tır. Bundan önce olduğu gibi, İslam İşbirliği Teşkilatının Dönem Başkanlığı Türkiye’de olduğundan dolayı Türkiye’de İslam İşbirliği Teşkilatı acilen toplanmış ve Birleşmiş Milletler toplantıya çağırılarak Doğu Kudüs’ün başkent olması ve Amerika Birleşik Devletleri’nin aldığı bu karar karşısındaki olumsuz tavırlarını dile getirmek üzere karar alınması noktasına gidilmiştir. Nitekim, 193 ülkeli Birleşmiş Milletlerden 128 ülke Amerika Birleşik Devletleri kararına karşı durmuştur. 15 ülkeden -daimî temsilcisi olan ülkeden- 1’i hariç, Amerika hariç 14 ülke Amerika Birleşik Devletleri’nin bu kararına karşı durmuştur. Şimdi de bugünlerde bu zulüm devam ederken İsrail’in aynı şekilde aymazlıkla insanlık dramı hâline gelen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İnsanlığı bir tarafa bırakıp bu katliamlara devam etmesini şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Hiçbir din, insanları katletmeyi emretmez. Dinler, insanları yaşatmak, insanların birbirleriyle kardeşlik içerisinde yaşamalarını temin etmek için gelmiş, gönderilmiş önemli ilahî değerlerdir. O anlamda, İsrail’deki vatandaşların İsrail Hükûmetinin bu zulmüne karşı dik durmalarını, onlara engel olmaya gayret etmelerini temenni ediyoruz.

Sayın Kerestecioğlu bir şey ifade etti, “Dün grup önerimizde biz ‘Genel görüşme yapalım.’ dedik.” diye söyledi. Aslında bizim niyetimiz de oydu fakat -İç Tüzük’ün 103’üncü maddesine baktığınız takdirde- genel görüşmenin karar verildikten sonra kırk sekiz saat geçmeden görüşülme imkânı bulunmadığından dolayı dünkü usulü tercih etmek zorunda kaldık. Siyasi partilerle yaptığımız görüşmelerde bunu söyledik. 103’üncü maddeye baktığınız takdirde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş, lütfen tamamlayınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Genel görüşme açılma kararı muhtemelen saat 18.00’de veya 19.00’da verilecekti. Kırk sekiz saat de cuma gününe geleceğinden dolayı ve bunun teknik şartlar altında imkânsızlığından dolayı bunu dile getirdik; ondan dolayı o önergeyi kabul etmedik, sadece Hükûmetin 59/2’ye göre bilgi vermesi usulünü seçmiş olduk.

16 Mayıs 2014 tarihinde, bizlerin çok yakın dostu, Malatya Milletvekili, aklımıza geldiğinde gerçekten arkasından sürekli rahmet okuduğumuz, insan iyisi, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki uzlaşmanın en önemli unsurlarından biri… Ki bugün de Doğan Kubat o işi gerçekleştiriyor, onun bıraktığı eksik yeri de o dolduruyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah ona uzun ömürler versin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Allah, Doğan Kubat’a uzun ömürler versin, Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun yattığı yer de nur olsun. Bugün, mübarek ramazanın 1’inci günü. Gerçekten çok iyi bir insandı, ailesini de tanırdım, akrabaları arkadaşımdı. Ben, Sayın Mevlüt Aslanoğlu’nu rahmetle yâd ediyor ve ruhuna bir Fatiha okumayı teklif ediyorum.

Allah rahmet eylesin.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Kubat, Sayın Elitaş tarafından bir sataşma var, cevap verecek misiniz?

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Estağfurullah.

BAŞKAN – Yok mu?

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Yok.

BAŞKAN – Peki.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

25.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, niyet gerçekten Filistin halkının yanında olmaksa nasıl bir dış politika izlenebileceğini bütün partilerin istişare edebilmesi için teknik sorunların aşılabileceğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, aslında sadece kayıtlara girmesi için çok kısa bir söz almak istedim çünkü bu Mecliste usullerin nasıl değiştirildiğini, torba torba yasaların nasıl getirilip saatlerce, günlerce art arda çalıştırıldığımızı bütün Genel Kurul, Meclis, milletvekilleri gayet iyi biliyor. O yüzden, niyet gerçekten üzüm yemekse, niyet gerçekten Filistin halkının yanında olmaksa ve bununla ilgili neler yapılabileceğini, nasıl bir dış politika izlenebileceğini eğer bütün partilerin konuşarak istişare etmesiyse bu da aşılabilirdi. Hem getirirdiniz, bilgilendirmeyi yapardınız -evet, İç Tüzük 103’ü ben de biliyorum- arkasından da biz genel görüşmeyi yapabilirdik, buna hiçbir engel yoktu.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından, 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında görevden alınan veya tutuklanan Adli Tıp Kurumu uzmanları, doktorları ve profesörlerinin sorumlu oldukları raporlara dair şaibelerin açığa çıkarılması amacıyla 10/8/2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Mayıs 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

16/5/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 16/5/2018 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                          Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                         HDP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Batman Milletvekili Sayın Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından, 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında görevden alınan veya tutuklanan Adli Tıp Kurumu uzmanları, doktorları ve profesörlerinin sorumlu oldukları raporlara dair şaibelerin açığa çıkarılması amacıyla, 10 Ağustos 2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 2601 sıra numaralı Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 16/5/2018 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına, Batman Milletvekilimiz Sayın Ayşe Acar Başaran.

Buyurun Sayın Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben önergemiz üzerinde konuşmadan önce… Bugün DTK Eş Başkanı Leyla Güven’in duruşması vardı. Uzun bir süredir hukuksuz olarak rehin tutuluyor. Bugünkü görülen duruşmasında tutukluluk hâlinin devamına karar verildi. Leyla Güven, 25’inci Dönemde bu Meclis çatısı altında siyaset üreten bir milletvekili arkadaşımızdı; haksız, hukuksuz bir şekilde uzun bir süredir tutuklu olarak tutuluyor. Zaten önergemiz de bununla ilgili olduğu için eğer bir afsa önce siyasi tutsaklara affı konuşmamız gerekiyor diye düşüyorum. Buradan da bütün siyasi tutsaklara selamlarımı iletiyorum.

Değerli arkadaşlar, bizler 26’ncı Dönem boyunca aslında cezaevlerinde mevcut sorunlar, sıkıntılar üzerine çokça konuşma yaptık. Artık 26’ncı Dönem için son önergemiz olduğu için bunları kısaca ifade etmek gerekiyor. 26’ncı Dönem içerisinde 50 tane araştırma önergesi verdik, 50’si reddedildi. 460 soru önergesi verdik, 460 soru önergesinin bir kısmına cevap verildi ama basmakalıp, ciddiyetsiz, karşı tarafı hiçbir şekilde tatmin etmeyen; çoğunda da -tırnak içerisinde söylüyorum- işkenceyi kaba ve yaralayıcı bir dil bularak iade edildi önergelerimiz. 14 kanun teklifi verdik.

Değerli arkadaşlar, ayrıca ana muhalefet partisinden de bu yönde önergelerin ve taleplerin olduğunu biliyoruz. Bütün bu çabalarımıza rağmen elde ettiğimiz ne oldu? Sıfır. Yani bu Meclis bu süreç içerisinde cezaevinde cezaevinin ilgili sorunlarıyla ilgili tek bir adım atmadı. Her geçen gün cezaevlerinde hak ihlalleri daha fazla derinleşti, daha fazla 80 dönemindeki cezaevlerine yaklaşmış bulunuyoruz.

Şimdi, asıl mesele aslında cezaevindeki hasta tutsaklar; hiç isimleri duyulmayan, af talebinde bulunulmayan, hiç dillendirilmeyen ama günbegün aslında infaz hukukumuzda olmamasına rağmen, Ceza Kanunu’muzda olmamasına rağmen fiilî olarak ölüm cezasına çarptırılan hasta tutsaklar. Bunlardan birkaçını sayayım: Seyran Demir, daha 30 yaşında, ilik kanseri, hepatit B, cezaevinde tutuluyor. Sise Bingöl -çokça bunu ifade ettik- 78 yaşında, kalp, tansiyon, akciğer hastası. Değerli arkadaşlar, belki bunu buradan söylemek kendisini kıracaktır, üzecektir ama Sise ana idrarını tutamadığı için hastaneye sevk edilmek bile istenmiyor. Bu, onun ayıbı değil, aslında bu Meclis sıralarından oturan herkesin ayıbıdır, bunu bilmemiz gerekiyor.

Yine Barış Annelerinden Mevlüde Baştaş... Değerli arkadaşlar, Barış Annelerinin niye bir dernek kurduğunu, kendilerine niye “Barış Anneleri” dediklerini merak ediyorsanız biraz araştırma yapmanızı tavsiye ederim. Bir Barış Annesi, kendisi de yürüyemeyecek durumda, çocuğu yanına gittiğinde durumunun günbegün kötüleştiğini söylüyor ve kendisinin kaç yaşında olduğunu merak ediyorsanız, onu da söyleyeyim, 86 yaşında. 86 yaşında yaşlı bir kadının cezaevinde günbegün ölmesi bekleniyor.

Mehmet Emin Özkan… Değerli arkadaşlar, Mehmet Emin Özkan 80 yaşında. Bakın, 80 yaşında, o da guatr, bağırsak, kalp, yüksek tansiyon, KOAH hastası ve beyninde baloncuk var ama ısrarla Adli Tıp Kurumu kendisiyle ilgili “Cezaevinde kalamaz.” raporu vermiyor. Biz bu önergeyi verdiğimizde aslında araştırılmasını istemiştik ama araştırılmadı. Adli Tıp içerisindeki cemaatlerle ilgili vermiştik ama siz cemaate rahmet okuttunuz, hâlâ bütün bu tutsaklar cezaevinde.

Bakın bir hasta tutsak, aldığı rapor nedeniyle tahliye edildi ama ev hapsi uygulandı. Dinletemediğim için sesimi yükseltiyorum, ev hapsi, bir hasta tutsak. Bu ne demektir? Aslında hiçbir şekilde tedavi olanaklarının oluşturulmaması demektir. Bu, 26’ncı Dönemin ayıbı olsun. 26’ncı Dönemde çözülemeyen bir mesele olarak bunun vebali size kalsın. Ölen her hasta tutsağın, cezaevinde hayatını kaybeden her insanın sorumluluğunun tek tek hepimizin boynunda olduğunu bilmenizi isterim.

Bu arada son olarak bir şey söyleyeyim, sadece 2016’ya kadar 300’ü ağır, 700 hasta tutsak vardı, şu anda binleri aştı. Bence yapacağınız en iyi şey onlar için bir af vaadinde bulunmak olabilir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başaran.

Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Gamze Akkuş İlgezdi’ye aittir.

Buyurun Sayın İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

CHP GRUBU ADINA GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, HDP grup önerisi üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Hepimiz biliyoruz ki cezaevleri her yönüyle Türkiye’de kanayan bir yara. Bakın, çocuğuyla hapiste kalmak zorundaki annelerden çocuk mahpuslara, dört duvar arasında okumaya çalışan öğrencilerden hasta mahpuslara varıncaya dek ülkemizde cezaevi nüfusu 236 bine dayanmış vaziyette. Öte yandan, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini burada üç dakika içerisinde anlatabilecek durumda değilim ancak cezaevinde annesiyle kalan çocuklarla birlikte en dezavantajlı grubu oluşturan hasta mahpusların sorunlarını burada yeniden gündeme getirme zorunluluğu duyuyorum. Bundan tam bir yıl önce bu kürsüden cezaevlerinde tahliye edilmeyi bekleyen 841 mahpus olduğunu açıklamıştım. Ceza infaz sisteminin kanayan yarası olan hasta mahpuslara her geçen gün yenilerinin eklendiğini belirtmiş ve gerekli adımlar atılmadığı takdirde can kayıplarının yaşanacağı konusunda Hükûmeti uyarmıştım. Ne yazık ki bu uyarıların dikkate alınmadığını gördük bu süreç içinde.

Değerli vekiller “Ceza tehiri için, en az 3 hekim imzalı Sağlık Kurulu raporu düzenlenen tüm devlet veya üniversite hastanelerinin raporları kabul edilmektedir.” deniliyor. Bunu kim ifade ediyor? Adalet Bakanlığı ifade ediyor. İyi güzel de sistem böyle işliyor mu? Adalet Bakanlığının bilgi edinme taleplerime verdiği yanıtlar, hapishanelerde ağır hastalığı nedeniyle ölümü bekleyen 1.086 kişinin olduğunu ortaya koyuyor ancak bu mahpuslar hastalıklarına rağmen ağır işleyen bürokrasi çarkları arasında günbegün eriyorlar.

Bakın, adım adım anlatacağım. Diyelim ki cezaevinde kansere yakalandınız, doktora gideceksiniz. Ancak cezaevlerinde toplam doktor sayısı 279, bunlardan kadrolu olan sayısı ise sadece 8 yani 845 mahkûma 1 doktor düşüyor dolayısıyla teşhis ve tedavi şansınız yok. E, ne yapacaksınız? Mecbur cezaevi yönetiminin uygun gördüğü bir tarihte, boş bir ring aracıyla tam teşekküllü bir hastaneye sevk edileceksiniz. Ancak sevk edilmek yeterli mi? Hayır. Ağır hastalığınız olduğuna dair rapor alacaksınız. Bu da yetmeyecek, Adli Tıp Kurumunun raporunun onaylanması için birkaç ay bekleyeceksiniz. Bu arada hastalığınız ilerleyecek. Ve nihayetinde Adli Tıptan beklediğiniz rapor gelecek ancak size hastalığınıza rağmen ceza tehirine gerek olmadığı bildirilecek.

Peki, tam teşekküllü hastanelerin “hasta” dediğine sağlık raporunu verenler kim? Bakın, hasta mahpuslara “Cezaevinde kalabilir.” raporunu veren İstanbul Adli Tıp Kurumunda çalışan birçok doktor ve Adli Tıp uzmanının FETÖ soruşturması kapsamında tutuklandığını biliyoruz. Dolayısıyla cezaevlerinde artan hak ihlallerinden en çok etkilenenlerin hasta mahpuslar olduğunu söylüyoruz. Adli Tıptan kaynaklanan bu keyfiyet mahpusların tahliye edilerek tedavi olmalarını engelliyor ne yazık ki.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) – Bir dakika rica edebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın İlgezdi.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) – Bu nedenle, ağır hastalıkları nedeniyle 451 mahpus tahliye edilmeden hayatını kaybettiğini biliyoruz. Bu tablodan da anlaşılacağı üzere ceza infaz sistemindeki anlayış, bürokratik işlemlerin yavaşlığı, ağır hasta olan mahpusların hayatlarını tehdit etmekte. Oysaki uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinde başta yaşam hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması devletin sorumluluğundadır. Bu güvence kişi mahpus olsa bile Anayasa’yla teminat altına alınmıştır.

Bu nedenle, tüm ağır hasta mahpusların sağlığa erişim hakları önündeki mevcut engellerin kaldırılması, tahliyelerinin yolu açılacak düzenlemelerin derhâl yapılması ve hasta mahpuslara tedavi olanağı sağlanması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor, saygıyla selamlıyorum Meclisi. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İlgezdi.

Sayın milletvekilleri, şimdi Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın Açıkkapı, söz talebinde bulunmuşsunuz. Talebinizi alabilir miyim önce, talebiniz nedir?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Başsağlığı dileklerinde bulunacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Elâzığ Milletvekili Ejder Açıkkapı’nın, Malatya’nın Darende ilçesinde elim bir trafik kazasında hayatını kaybeden AK PARTİ İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcıları Siraç Bingöl ve Emrullah Ataş için taziye dileğinde bulunanlara teşekkür ettiğine, Filistin’de Müslümanlara karşı soykırım suçunu işleyen terörist İsrail’i ve onu destekleyen ABD’yi kınadığına ilişkin açıklaması

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Dün sabah Malatya’nın Darende ilçesinde elim bir trafik kazasında Hakk’a yürüyen Elâzığ AK PARTİ İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcılarımız, çok kıymetli kardeşlerim Siraç Bingöl ve Emrullah Ataş için taziye dileklerinde bulunan Sayın Başbakanımıza, grup başkan vekillerimize, milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Ayrıca, iki gencimizin cenaze törenlerinde bulunan, Elâzığ ve Malatya’ya gelerek taziyemizi paylaşan Millî Eğitim Bakanımıza, Gençlik ve Spor Bakanımıza, Genel Başkan Yardımcımız Sayın Öznur Çalık’a, Konya Milletvekilimiz Sayın Leyla Şahin Usta Hanımefendi’ye ve gençlik kolları genel başkanlarımıza teşekkür ediyorum.

Ayrıca, 1948 yılından bu yana Filistin’de Müslümanlara karşı sistematik bir şekilde soykırım suçunu işleyen terörist İsrail’i ve onu destekleyen Amerika Birleşik Devletleri’ni kınıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Başınız sağ olsun Sayın Vekilim.

Sayın Tor, sisteme girmişsiniz, talebinizi alayım.

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Bir atamayla ilgili açıklama yapmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

27.- Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor’un, 2016 yılında Gölbaşı Belediyesine istisnai kadrodan özel kalem müdürü olarak atanan, bir gün sonrasında da memur yapılan kişinin SGK’ye daire başkanı olarak atanmasını kınadığına ilişkin açıklaması

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Çok teşekkür ediyorum.

Bugün, Çalışma Bakanlığı Sosyal Güvenlik Kurumunda yapılan bir atamayla ilgili olarak çok sayıda telefon ve mesaj aldım. Bildiğiniz gibi, Sosyal Güvenlik Kurumuna 2018 yılı bütçesinden aktarılacak yardım dar anlamda 34 milyar liradır. Piyasadan 120 milyar liradan fazla alacağı vardır, yapılandırmalar da maalesef problemi çözememiştir. Doların, avronun her gün rekor kırdığı günümüzde SGK’nin, Sosyal Güvenlik Kurumunun ehliyetli, çalışkan, tecrübeli kişilere şiddetle ihtiyacı vardır. Hâl böyleyken 2016 yılında Gölbaşı Belediyesine istisnai kadrodan özel kalem müdürü olarak atanan, bir gün sonrasında da memur yapılan torpilli kişi geçen hafta, tecrübe ve bilgi gerektiren, teknik bilgi gerektiren SGK’ye maalesef daire başkanı olarak atanmıştır. Bu atamayla SGK’de çalışan binlerce kişinin hakkı yenmiştir, moraller dip yapmıştır, heyecanları bir defa daha sıfırlanmıştır. Müslümanlığa ve insanlığa sığmayan bu atamayı, benzer atamaları gerçekleştirenleri kınıyorum diyorum. Bu yolun bir yol olmadığını tekraren söylüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tor.

Sayın Çam, sisteme girmişsiniz, talebinizi alayım önce.

MUSA ÇAM (İzmir) – Uygun bulunursa İç Tüzük 60’a göre bir dakikalık söz hakkını kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çam.

28.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, 22, 23 ve 24’üncü Dönem Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nu ölümünün 4’üncü yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

MUSA ÇAM (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

24’üncü Dönemde Parlamentoda birlikte çalışmaktan büyük mutluluk ve keyif aldığım İstanbul Milletvekilimiz Mevlüt Aslanoğlu’nun aramızdan ayrılışının dördüncü yılı bugün. Kendisiyle ilk kez Parlamentoda ve Plan ve Bütçe Komisyonunda birlikte çalıştık. Plan ve Bütçe Komisyonumuzun sözcüsü idi. Kendisini zamansız ve talihsiz bir şekilde kaybettik. Acımız Büyük. Kederli ailesinin acısını paylaşıyoruz. Parlamentoda ve Plan ve Bütçe Komisyonunda bize çok değerli katkılar sundu. Kendisini minnetle ve rahmetle anıyorum, toprağı bol olsun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.

Sayın Sarıhan, siz de sisteme girmişsiniz, talebinizi alayım önce.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Türk Tabipleri Birliğinden arkadaşlarımız bir basın açıklaması yaptılar, o konuyla ilgili…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sarıhan.

29.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeleri Selma Güngör ve Dursun Yaşar Ulutaş hakkında yapılan işlemlerin hukuksuz olduğuna ilişkin açıklaması

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Teşekkür ederim Değerli Başkan.

Biliyorsunuz ki Türk Tabipleri Birliği bir meslek kuruluşudur ve bu meslek kuruluşu kendisinin de üzerinde olan Dünya Tabipler Birliği tarafından ileri sürülen tutum belgesine de uygun davranmak zorundadır. Bu belge 1953 tarihlidir, 2017’de de gözden geçirilmiştir. Bu arkadaşlarımızın “Savaş bir halk sağlığı sorunudur.” biçimindeki basın açıklamaları nedeniyle uğradıkları hukuksuzluklar Parlamentomuzun anımsadığı bir gerçekliktir.

Bugün ise Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyesi Selma Güngör ve Dursun Yaşar Ulutaş’a ilişkin olarak, bu bildiri gerekçe gösterilerek görevlerine son verilmesi konusunda bir girişim vardır. Bu girişimin, Sağlık Bakanlığının demokrasiyi vadeden bir dönemde hemen geri alınması konusu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarıhan.

Sayın Tanal, siz de sisteme girmişsiniz, talebinizi alayım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre çok önemli pek kısa bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Çok önemli...

Buyurun Sayın Tanal.

30.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Filistin vatandaşlarına vize şartı aranırken İsrail vatandaşlarının vizeden muaf olmasını şiddetle kınadığına ve derhâl düzeltilmesini beklediğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Şu anda bu, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının sitesine girdiğiniz zaman, Filistin vatandaşları Türkiye Cumhuriyeti devletine gelmek istedikleri zaman vize şartı aranıyor yani Filistinli vatandaşlar Türkiye’ye gelmek istediğinde vizesiz Türkiye’ye giriş yapamıyor. Aynı şekilde İsrail Konsolosluğunun sitesine girdiğinizde, İsrail devletinin vatandaşları Türkiye’ye gelmek istedikleri zaman vizesiz gelebiliyor yani İsrail devletinin vatandaşları vizeden muaftır, Türkiye’ye vize şartı olmaksınız giriş yapabiliyorlar.

Şimdi, siyasi iktidar afra tafra yapıyor “İsrail devleti terör devletidir.” diyor, “Haydut devlettir.” diyor. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Bu ne samimiyetsizlik?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani burada çifte standart var. İsrail devletinin vatandaşlarına gösterilen bu pozitif ayrımcılık Filistin devletine gösterilemiyor. Bu uygulamayı şiddetle kınıyorum, derhâl düzeltmelerini bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.

Sayın Arslan, siz de sisteme girmişsiniz, talebiniz nedir?

KAZIM ARSLAN (Denizli) – 60’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arslan.

31.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, İslam âleminin ramazanını kutladığına, İsrail’in Filistin halkına karşı sürdürdüğü kanlı saldırıyı şiddetle kınadığına ve bölgede barış sağlanıncaya kadar iktidarın İsrail’le ilişkilerini dondurmasını istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ramazan ayının birinci günü. Tüm İslam âleminin ramazan ayını kutluyor, ramazan ayının barış, huzur ve adalet getirmesini diliyorum.

Bu ramazan ayı arifesinde, İsrail devletinin barış isteyen mazlum Filistin halkına karşı sürdürdüğü kanlı saldırıyı şiddetle ve nefretle kınıyorum. Bir hiç yerine öldürülen 65’e yakın Filistinli vatandaşa Allah’tan rahmet diliyorum. Bu kanlı saldırı sonucu yaralanan 2.600 kişiye de acil şifalar diliyorum.

Orta Doğu’da barışın ve huzurun sağlanması için başta ABD olmak üzere tüm emperyalist ülkelerin bölgeden ellerini çekmelerini diliyorum. Ayrıca iktidarın İsrail devletiyle ilişkilerini hem siyasi hem ekonomik açıdan askıya almasını, bölgede barış sağlanıncaya kadar her türlü ilişkisini dondurmasını istiyorum. Artık iktidarın tepkilerini miting yaparak değil, icraat yaparak gerçekleştirmesini bekliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.23

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından 15/5/2018 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulan, Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi’nin ivedilikle Dışişleri Komisyonunda görüşülmesine ilişkin önerisi

16/5/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 16/5/2018 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Özgür Özel

                                                                                                                                        Manisa

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilleri Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından 15/5/2018 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulan Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi’nin ivedilikle Dışişleri Komisyonunda görüşülmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – İlk söz önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekilimiz Sayın Özgür Özel'e aittir.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce yerimizden söz aldığımızda da ifade etmiştik, dün Filistin Büyükelçisi Sayın Fayed Mustafa’yı ziyaretimizde ve sonrasında da ifade ettik, Filistin’de 60 can, 60 Filistin vatandaşı hayatını kaybetti. Üçlü bir cinayete kurban gittiler, üç cinayet birden işlendi Filistin’de. Birincisi fiilî cinayetti, hayatlarını kaybettiler. İkincisi hukuki bir cinayetti, Amerika Birleşik Devletleri’nin uluslararası hukuku, uluslararası örgütleri ve o örgütlerin ürettiği hukuku hiçe saydığı bir hukuk cinayetiyle karşı karşıyayız. Üçüncüsü de bir siyasi cinayet söz konusu Filistin’de, Amerika Birleşik Devletleri ile İsrail, Kudüs’ün tarihini, Kudüs’ün tarihî statüsünü, Kudüs’ün tüm inançlar için önemini ve Filistin’in uluslararası camiada tanınan egemenlik haklarını hiçe sayan siyasi bir cinayet işlediler. Buna karşı Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak ve net bir tavır sergilemesi gerekiyordu. Bu konuda açıklamalarda, kınamalarda, meydan okumalarda, ses yükseltmelerde hiçbir sorun yok. Ama bir gerçekle karşı karşıyayız ve şimdi Meclisteki tüm siyasi partiler olarak bir gerçekle yüzleşeceğiz. Aslında dünkü bir grup önerisiyle ilgili biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu meselenin iç tüzüksel sorunundan bahsetmişti. Şimdi elimizde bir grup önerisi var. İsrail'in Mavi Marmara katliamından sonra kendilerine karşı ortaya koyduğumuz tavır ve 3 adet olmazsa olmazımız vardı, kırmızı çizgimiz: Bir, abluka tamamen ortadan kalkacaktı, abluka kalkmadı, artarak devam ediyor; ikincisi, hayatını kaybedenlere tazminat ödenecekti, İsrail 20 milyon dolar para yolladı ama anlaşmaya bu parayı İsrail devletinin bir lütuf olarak, yani bir tazminat değil, bir lütuf olarak yolladığını kayda geçirdiler; üçüncü olarak da, yine İsrail devleti ile Türkiye arasındaki önemli sorun alanlarından bir tanesinin çözülmesini bekliyorduk ama bu konuda da çok şaşırtacak bir durumla karşılaştık. “Özür dileyeceksiniz.” demiştik, bir gün Sayın Recep Tayyip Erdoğan çıktı ve dedi ki: “Obama'yla yan yana oturuyordum, telefon geldi, Netanyahu ile Obama konuşurken Obama telefonu bana verdi, Netanyahu benden özür diledi.” “Özür” dediğinizin uluslararası hukukta, uluslararası ilişkilerde bir zaptı, bir kaydı, bir mektubu olur. Özür dileme meselesi, çocuklar arasında bile bunu yapsanız derler ki “Meydanda işlenen kusurun tenhada özrü olmaz.” Bütün dünyanın önünde ulusal onurumuz rencide edilecek, sonra “Telefonu verdiler, benden özür diledi.” Bugün sorsan, İsrail böyle bir şeyi kabul etmiyor. Bu şartlar altında bir sözleşme getirildi ve Mavi Marmara mağdurlarının hukuki haklarını düşüren, İsrail’i 20 milyon lütuf ödeyerek aklayan paklayan, ilişkileri sıcaklaştıran, yumuşatan bir anlaşma. Gerçekten bugün geldiğimiz noktada… Hele hele Trump'la gidip el ele sıkışılıyor, Trump açıklıyor: “İlişkilerde tarihî zirvesindeyiz.” Yayın organınız yazıyor: “Hiç olmadığı kadar yakınız.” Bundan seksen bir gün sonra Amerika Birleşik Devletleri büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyor. Yahu, tarihte hiç olmadığınız kadar yakınsak nasıl böyle bir adımı atabiliyorlar? Bu samimiyetsiz, bu yalancı, bu ikiyüzlü tutumuna karşı bunlara niye haddini bildirmiyoruz?

İşte, şimdi şunu söylüyoruz, grup önerimiz şu: Yüz kere başka ihlaller yaptınız ama erken seçim kararında da Yetki Kanunu’nda da ne dediniz? “Kanun teklifi komisyonda kırk sekiz saat geçmeden görüşülsün.” Kanun teklifi verdik arkadaşlar, komisyonda bekliyor, diyoruz ki bir an önce görüşülsün. Nedir? Mavi Marmara Anlaşması'nı Türkiye tek taraflı ve bütün sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde feshetsin, bu Meclis bu anlaşmayı ortadan kaldırsın. (CHP sıralarından alkışlar) Yani çıkardığınız kanunu hep beraber iptal edelim. Bu konuda Meclise güveniyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisinin samimiyetini birazdan göreceğiz. Dün o olmadı, bu olmadı… Elinizi kaldırırsanız beşte Dışişleri Komisyonu toplanır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Başkanım, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu önergeyi kabul ederseniz saat beşte Dışişleri Komisyonu toplanır. Bizim kanun teklifimizin olması şart değil, birer tane de sizler verirsiniz, Komisyon birleştirir, Mavi Marmara Anlaşması iptal edilir. Her zaman yapıyorsunuz ya, kırk sekiz saat geçmeden Meclis gündemine alalım. Şimdi yapalım, tam zamanı, bugün akşam gelir, Mavi Marmara’yı bu ramazanın ilk günü akşamı, iftardan hemen sonra ellerinizi kaldırırken de büyük bir memnuniyet duyarak, torunlarınıza anlatacağınız bir iş yaparak iptal eder geçersiniz. Ama eğer bugün bu grup önerisine “hayır” oyu kullanırsanız o Komisyon toplanmayacak, bu Mecliste o anlaşmayı iptal etme imkânı olmayacak ve İsrail diyecek ki: “Tamam, 60 can aldım, yine yanıma kaldı. Türklere 20 milyon TL lütuf verdim, seslerini kestim. CHP, tarihsel tavrıyla uyumlu, Filistin meselesine sahip çıktı ama müttefikim beni yanıltmadı, bana sıkıntı çıkarmadı.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Hani, her zaman grup kararı, grup kararı; bu sefer Adalet ve Kalkınma Partisinden bir vicdan kararı bekliyoruz.

Bugün belki de son gün; belki de burada 316 milletvekilinin önemli bir kısmı olmayabilir ama bu son oylamada “Ben Mavi Marmara Anlaşması’nın iptal edilmesine el kaldırdım.” demek önemli bir iştir. Ben torunlarıma bunu anlatırım; muhalefet partisi milletvekillerinin bu konuda hiçbir sıkıntısı olmadığını düşünüyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunu bu tarihsel sınavla, vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

Şimdi söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün İsrail Hükûmetinin, ABD iktidarının desteğiyle, Kudüs’ü tek taraflı başkent ilan etmesi girişiminin ardından 60 Filistinli yurttaşın öldürülmesi ve binlercesinin yaralanması üzerine biz Mecliste bir genel görüşme talep ettik. Bu genel görüşme İsrail’le ekonomik, ticari, askerî anlaşmaların iptal edilmesi ve diplomatik ilişkilerin gözden geçirilmesi üzerineydi; bununla ilgili yeni bir dış politika kurulması, inşa edilmesi üzerineydi ama maalesef bu talep iktidar partisinin oylarıyla reddedildi.

Mavi Marmara Anlaşması, evet, bir süre önce bu Mecliste oylandı. Bu anlaşmaya en net tutumu alan parti Halkların Demokratik Partisidir; bu, verilen oylarla da sabittir. Bugün, bu anlaşmayla ilgili olarak net bir tutum almamış olan partinin de bu önergeyi getirmesi aslında sevindiricidir ama o dönemde Milliyetçi Hareket Partisinin de buna ret oyu verdiğini biliyoruz, belki bugün aynı sevindirici gelişmeyi hep birlikte yaşarız. Biz önergeye kabul oyumuzu vereceğiz, bununla ilgili bir çekincemiz yok çünkü gerçekten biz, vatandaşların mağduriyetinin devlet tarafından tek taraflı olarak kaldırılmasını, İsrail’in bir lütuf olarak, lütuf tazminatı gibi, hiç mecbur olmadığı hâlde, işte “ex gratia” denilen şekilde 20 milyon Amerikan doları ödemesini zaten o gün de kabul etmemiştik, bugün de kabul etmiyoruz ve aynı şekilde o zaman İsrail’in her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin sorumluluktan kurtularak muaf tutulmasını ve bunu Türkiye Cumhuriyeti devletine yüklemesini bu anlaşmayla da kabul etmemiştik, yine kabul etmiyoruz. Biz riyaya karşıyız arkadaşlar, riyakârlık üzerine siyaset yapılmasına karşıyız ve diyoruz ki: Hamaset değil, icraat. Gerçekten bugün yapılması gereken şey icraattır.

Bakın, bugün Amerika yeni yaptırımlarını açıklıyor, diyor ki: “İran Merkez Bankası Başkanı terör listesine alındı.” Yarın Türkiye Merkez Bankası Başkanıyla ilgili ne diyecekleri belli değil. Gerçekten sağlam, sağlam ayakta duran bir dış politika gerekiyor bütün bu emperyal emellere, bütün bu herkesi savaşa sürükleyen Orta Doğu politikasına karşı.

Şimdi diyorsunuz ki: “Miting yapacağız.” Eğer bir devletseniz mitingi yapmakla bir şey olmaz. Miting midir bir devletin, bir iktidarın yapacağı şey?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlayacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Protesto faaliyetlerini, mitingleri bakın, Tel Aviv’de de gençler yapıyorlar, “Yeni bir savaş istemiyoruz.” diyorlar İsrailli gençler de. Burada ayrıca bir başka yanlışa düşmemek gerekiyor. Halklar birbirine düşman değildir. Bütün İsrail halkını düşman olarak görmek ve bu tarz yaklaşımlarda bulunmak da bizim ülkemizde yaşayan vatandaşlarımıza da saygısızlıktır. Biz bunu değil evet, mitingi onlar yapsınlar diyoruz. Siz mitingde ne yapacaksınız Amerika’yı protesto ederken? İsterseniz bir de coca cola dökün yere o şekilde de protesto edin. Devletseniz yaptırım uygularsınız. Yaptırım gücünüz vardır; yaptırım gücü de birtakım anlaşmaları iptal etmekten geçer. İşte, dün de söylediğimiz gibi bugün de söylüyoruz, Mavi Marmara başta olmak üzere bu anlaşmaların iptali gerekir ve gerçekten Ali kıran baş kesen gibi dünyaya böyle meydan okuyan “Her yerde savaş ilan ederim.” diyen bu devletlere karşı barışçıl ve birlikte bir tutum almak gerekir.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

Şimdi söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekilimiz Sayın Mustafa Elitaş’a aittir.

Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Orta Doğu’da yaşanan olaylar içerisinde gerçekten bugüne kadar görülmemiş kanlı bir katliamla karşı karşıyayız. İsrail devletinin temsilcileri haklarını aramaya çalışan, Kudüs’ün işgalini ortadan kaldırmak için direnen Filistinli kardeşlerimizi katlederek dünya tarihinde kara bir leke alarak yerlerini almışlardır.

Bunun aslı Amerika Birleşik Devletleri Başkanının Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacağını ve Tel Aviv’deki büyükelçiliğin Kudüs’e taşınmasıyla başlayan bir süreçtir. Asıl bu, Trump’ın ağzından çıkan, Trump’ın kaleminden büyükelçiliğin Kudüs’e taşınmasıyla ortaya çıkan kanla yazılmış bir imzadır. Bu İsrail’in Amerika Birleşik Devletleri’nden aldığı güçle Orta Doğu’daki yeniden şekillenme planları çerçevesinde ortaya çıkardığı ve güçsüzleştirilmiş bir Türkiye’yle Orta Doğu coğrafyasını yeniden şekillendirmeye çalışan Amerika Birleşik Devletleri’nin amaçları doğrultusunda ortaya çıkan bir harekettir.

24 Haziran seçimlerine giderken amaç, Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı sisteminde yeni bir lider, yeni bir Cumhurbaşkanı tayini değil, Orta Doğu’da sesi çıkan, Birleşmiş Milletlerde 128 ülkeyi aynı doğrultuda karar verdirmeye çalışan, Müslümanların sesi olan bir ülkeyi, bir lideri Recep Tayyip Erdoğan’ı ortadan kaldırmak için yapılan hareketlerin asıl temelleri bunlardır. 24 Haziran seçimleri basit bir seçim değil, Türk dünyasının, İslam coğrafyasının geleceğiyle ilgili alınacak kararların en önemli seçimlerinden biridir. Şu anda hiç kimse Amerika Birleşik Devletleri’nin, siyonizmin Orta Doğu’daki planlarına alet olmak lüksüyle karşı karşıya değildir.

Bakın, değerli milletvekilleri, bugüne kadar yapılmış 13 tane İsrail’le ilgili sözleşme var, 1951 yılından bu tarafa yapılmış İsrail sözleşmeleri. Onlarla ilgili yani sadece Mavi Marmara Sözleşmesi’yle değil, diğerleriyle ilgili sözleşmeleri de dikkate alıp neler varsa onların değerlendirilmesi gerekir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yapalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama bakın, değerli milletvekilleri, devletler canları sıkıldığı takdirde “Ben şu sözleşmeyi de ortadan kaldırıyorum, şunu yapıyorum.” deme lüksüne sahip değildir.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Siz yaptınız, daha yeni yaptınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğundan bu tarafa belki binlerce –ki bu sene 400 taneden fazla- uluslararası sözleşme imzaladı. Bu, uluslararası sözleşmelerin dünya milletleri nezdindeki Türkiye'nin itibarını zedeleyecek bir unsurla da karşı karşıya gelmememiz gerekir.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Mavi Marmara’yla mı itibar kazandık, onunla mı itibar kazandık?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir, Mavi Marmara’yla ilgili sözleşme konusu kalmamış bir sözleşmedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Başkan, bir dakika daha verin, anlatsın, çok merak ediyorum nasıl anlatacak.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Süreyi siz kısalttınız, bak, üç dakika siz yaptınız.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Arkadaşlar “üç dakika” diyor Başkanım, grupların ortak kararı…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Yok yok, siz karar verdiniz, üç dakikaya siz düşürdünüz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Grupların ortak kararı Sayın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, öyle bir şey yok, İç Tüzük’ten kaynaklanıyor.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, Mavi Marmara’yla ilgili…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen azalttın bunu, sen azalttın.

BAŞKAN – Sayın Özel…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Aslında uzatmaması gerekir Sayın Başkanın.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, siz Genel Kurula hitap edin.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On dakikaydı sen üçe indirdin, onu kabul et. Ortak karar yok, biz karşı oy kullandık. Ondan üçe siz indirdiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkanın uzatmaması gerekir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanın yüce gönüllülüğü.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, Mavi Marmara’yla ilgili sözleşme konusuz kalmış sözleşmedir. (CHP sıralarından “Allah Allah” sesleri)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – 20 milyon alındı, iş bitti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 20 milyon ödenmiştir.

Bizim üç meselemiz vardı:

1) Tazminat ödenecek.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Ödendi mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 2) Özür dilenecek.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Diledi mi?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Hayır, lütuf etti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 3) Abluka sınırlı olarak kaldırılacak.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Kalkmadı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Tazminat ödendi mi? Ödendi.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Tazminat değil, lütuf!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Lütuf” yazmış adam, lütuf!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Abluka sınırlı olarak kaldırıldı mı? Kaldırıldı.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Kalkmadı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Özür dilendi mi? Dilendi.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Dilenmedi.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Dilenmedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır. Hani nerede, göster?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bu üç unsur ortadan kalkmıştır.

Şimdi, davaların ortadan kalktığı bir süreçte açıkçası… Yani tebrik ediyorum Cumhuriyet Halk Partisini, biz yıllarca Filistin davasını, Kudüs davasını savunurken -hiç gayret göstermeyen- bugün Filistin bayraklarıyla yaptığı gösteriyi tebrik ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Deniz Gezmiş nerede savunuyordu siz 6. Filo’ya taparken?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah’tan kork, Allah’tan!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 24 Haziran nelere kadirmiş?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Deniz Gezmiş’in elinde bu bayrak, Deniz Gezmiş’in.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Deniz Gezmiş’ten utan!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Mübarek ramazan onları da Kudüs davasını, İslam davasını savunabilir bir hâle getirdi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah’tan kork!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Büyük bir mutluluk duyuyorum, Rabb’ime hamdediyor, şükrediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – 6’ncı Filo’ya secde edenlerden öğrenmeyeceğiz!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Özel, vereceğim.

Buyurun dinliyorum Sayın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, öncesinde sözüm vardı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz buyurun.

BAŞKAN – Tamam, size de vereceğim Sayın Başkanım. İlk önce mi istiyorsunuz?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Zaten görmüştünüz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, bizim grup önerimizde konuşabilirler Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Başkan, ben yönetiyorum Genel Kurulu, bir saniye, müdahil olmayalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yönetiyorsunuz ama usulüne de uygun yönetin.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve Mavi Marmara Anlaşması metninin imza yerinde “Kudüs” yazmasına dikkat çektiklerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Elitaş özür dilendiğini söyledi ama o sanıyoruz Sayın Erdoğan’ın gizli bir görüşmesiyle olmuş olabilir çünkü Türkiye’ye karşı böyle bir özrü ve anlaşmayı Türkiye halkları duymadı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İsrail’in öyle bir yazılı beyanı var.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ama bunun dışında ben eksik bıraktığım bir şeyi tamamlamak için aslında söz almıştım. Bilmiyorum, kendileri hatırlıyorlar mı, evet, bugün “Amerika” diyorlar, “Onun yarattığı kan” diyorlar vesaire ama Mavi Marmara Anlaşması’nın metninde altında imza yerleri olarak “Tel Aviv” yazmıyordu, “Kudüs” yazıyordu ve o zaman da buna dikkat çekmiştik, bunu çok çok iyi hatırlıyordur sayın milletvekilleri.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Dışişlerinden anlayan arkadaşlarınıza sorarsanız ne olduğunu anlatır onlar.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – O yüzden, Kudüs'ü zaten o zaman kabul etmişti buna oy verenler, bunu da hatırlatmak isteriz Halkların Demokratik Partisi olarak.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

Sayın Özel, buyurun Sayın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sayın hatip konuşmasının son kısmında “Biz ‘Filistin davası’ derken aklına gelmeyenler, bugün İsrail bayrağını eline almış.” diyerek sataşmada bulunmuştu, ona cevap vermek istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tespitte bulundum, sataşma değil.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, aslında çok net bir şeyi ortaya koydu: “Bu anlaşma konusuz kalmıştır.” deyip, “3 tane şartı vardı.” dedi. Eğer siz bugün İsrail’in Filistin’e ablukasının sonlandığını söylüyorsanız, ben size bir şey söylemeyeceğim. Abluka bugüne kadarki en sert günlerini, dönemlerini yaşıyor, bir.

İkincisi: “Özür dilendi.” diyorsunuz. Diyor ki Sayın Erdoğan: “Obama’yla Netanyahu oturuyorlardı. Obama beni aradı: ‘Bak telefonu kime veriyorum’ dedi. Netanyahu özür manasına gelecek laflar söyledi.”

Sayın Elitaş, meydanda yapılan kusurun tenhada özrü olmaz. İki çocuk mahallede kavga etseler, akşam gelip de evde anasının yanında özür dilese derler ki: “Arkadaşlarının yanında özür dilesin.” Bütün dünyanın önünde o adamlar, o katilleri yukarıdan indirdiler, 9 kişiyi şehit ettiler. Netanyahu özür dilemiş, tek şahidi Recep Tayyip Erdoğan’la kulağındaki ahize, böyle bir şey olmaz. Kâğıt isterler, “Hani mektup nerede?” derler, “Hani zabıt nerede?” derler.

Üçüncüsü: “20 milyon dolar tazminat ödedim.” desinler ama demiyor. Ne yapıyor? Anlaşmaya İngilizcesini yazarak “Lütuf olarak verdik.” diyor. Bu kadar onur kırıcı bir anlaşma olmaz.

Şimdi, eğer yiğitsek, eğer sözümüzün arkasındaysak, eğer bu Meclisteki herkes bu davada ikircikli davranmayıp samimiyetle parmak kaldırıyorsa, biz diyoruz ki: Komisyon toplansın, Mavi Marmara anlaşmasını iptal edelim. Grubunuz diyor ki arkadaşlar, son oy kullanmalarınız, bir kere onlara bakmadan buraya bakarak, şunu ve şunu dinleyerek oy kullanın. Eğer siz bugün Mavi Marmara anlaşmasının görüşülmesine ve iptal edilmesine “evet” demezseniz, bundan sonra, otuz sene sonra, belki hayatınızın son günlerinde pişman olacaksınız. Bu pişmanlığı size yaşatmasına izin vermeyin grubunuzun, vicdanınızla karar verin.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından 15/5/2018 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulan, Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi’nin ivedilikle Dışişleri Komisyonunda görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine; 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılacak 27’nci Dönem milletvekili genel seçimine ilişkin kesin sonuçların Yüksek Seçim Kurulunca ilanını takip eden üçüncü gün saat 14.00’te toplanmak üzere tatile girmesine ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 16/5/2018 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                   Mustafa Elitaş

                                                                                                                                        Kayseri

                                                                                                                     AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1’inci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;

Genel Kurulun;

16-17 Mayıs 2018 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ramazan ayı nedeniyle 19.30-21.30 saatleri arasında iftar yemeği arası verilmesi.

16 Mayıs 2018 Çarşamba günkü birleşimde 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi, bu birleşimde 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 17 Mayıs 2018 Perşembe günü 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi,

561 sıra sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin TBMM'nin çalışma günlerinde tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 18 Mayıs 2018 Cuma günü saat 14:00'te toplanması.

561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması;

561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılacak 27'nci Dönem milletvekili genel seçimine ilişkin kesin sonuçların 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 37'nci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 3'üncü maddesine göre Yüksek Seçim Kurulunca ilanını takip eden üçüncü gün saat 14:00'te toplanmak üzere tatile girmesi,

Önerilmiştir.

561 Sıra Sayılı

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi

(2/2341)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

1. Bölüm

1 ila 10 uncu maddeler arası

10

2. Bölüm

11 ila 23 üncü maddeler arası

13

Toplam Madde Sayısı

23

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önerinin gerekçesini açıklamak üzere söz, öneri sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekilimiz Sayın Mustafa Elitaş’a aittir.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir teknik konuyu bildirdikten sonra ifade etmek istiyorum.

Bakın, İç Tüzük'ün 36’ncı maddesinde sanıyorum “Aksine karar alınmadığı sürece komisyonlarda kırk sekiz saat geçmeden görüşülemez.” ibaresi var, onu Sayın Kerestecioğlu’na söylemek isterim. “Biz burada neler yaptık?” diyor. “Danışma Kurulunun tavsiyesi veya bir kanun tasarı veya teklifinin…” “…komisyonlarda kırk sekiz saat geçmeden görüşülemez.” ifadesi var, ona istinaden biz grup önerisi getiriyoruz 19’uncu maddeye göre. 103’üncü maddede “aksine bir karar” diye bir şey söz konusu olmadığından dolayı sizin genel görüşme teklifinizi reddetmek zorunda kaldık çünkü kırk sekiz saat geçmeden görüşülemediği… O 36’ncı maddede…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Görüşürüz…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yani şunu diyorsunuz: “Gelin, biz İç Tüzük'ü sürekli delelim, İç Tüzük’e ihtiyaç yok.” Zaten öyle oldu ama biz kurallarla bu işi götürmeye çalışıyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hayır “Bölelim.” demiyoruz “Kırk sekiz saat sonra görüşelim.” diyoruz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – E, açık kalsaydı cuma günü, ne olacaktı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, şunu iyi bilelim, aziz mübarek gün: Bütün Filistin davasına, Filistin’deki mazlumların davasına gönülden destek çıkanlara, o katliama “Dur.” diyen herkese teşekkürlerimizi, şükranlarımızı sunuyoruz. Nitekim, Sayın Cumhurbaşkanımız İngiltere’de Yahudi toplumunun temsilcileriyle, Filistin’deki katliama “Dur.” diyen, İngiltere’de yaşayan Yahudi toplumunun temsilcileriyle bir araya gelmiş, biz onlara da teşekkür ediyoruz. Bizim Yahudilerle, herhangi bir din mensuplarıyla ilgimiz yok, ne Hristiyan’la ne başka bir dinle ne de ateistle; bizim meselemiz, insanları zalimce katleden, zulmeden, katil olan devletlerin başkanlarıyla bizim derdimiz. Biz onları anlatmaya çalışıyoruz.

Bakın, değerli milletvekillerim, Sayın Özel bilmeyebilir ama Sayın Kerestecioğlu ifade etti: “Biz o günkü görüşmelerde fazla direnmeyen bir siyasi partinin bugün ‘Çekelim.’ dediğini doğru bulmuyoruz.” dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bize mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Özel, ben konuşmaları ifade etmek istemiyorum. Sayın Başbakan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve ben, Sayın Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ettik; Sayın Öztürk Yılmaz yanındaydı; bu konuyu konuştuk, değerlendirdik. Ben ne konuştuğumuzu ifade etmek istemiyorum. Ara Sayın Kılıçdaroğlu’nu, ne konuştuğumuza bakarsınız, onların ne olduğunu görürsünüz. Biz, bu İsrail’le ilgili sözleşmelerin nasıl geçtiğini de anlatırız.

İki: Kudüs meselesi. Bir ülkedeki sözleşmeler nerede imzalandıysa orada yazılır. Nitekim bu konuyla ilgili bizim milletvekili arkadaşlarımız da bizi uyardılar.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Tabii, tabii!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Diğer siyasi partilerden milletvekili arkadaşlarımız da bizi uyardılar. Dediler ki: “Bakın, burada anlaşma yeri ‘Kudüs’ diye yazıyor. Bizim kırmızı çizgimiz olan Kudüs sanki İsrail’in başkenti gibi gösterilmeye gayret ediliyor.” Bunun üzerine biz araştırma yaptık, konuştuk Dışişleri Bakanlığıyla, başka anlaşmalarda neler vardır diye değerlendirdik.

Bakın, değerli milletvekilleri, o gün anlaşma Dışişleri Bakanlığının bulunduğu yer neresiyse orada imzalanır. İsrail, böyle anlaşmaları baypas edebilmek için -ki bundan önceki anlaşmaları da o şekilde- kendi milletine hamasetini uygulayabilmek için Dışişleri Bakanlığını Kudüs’te yerleştirdiğinden dolayı bu iş yapılıyor ama biz, eğer Dışişleri Bakanlığımızı İstanbul’da konuşlandırsak, İstanbul’da yerleştirsek anlaşmalarımız “İstanbul” diye yazılır; bu anlaşmaları taraflardan biri Kudüs’te biri İstanbul’da imzalamış diye yazılır. Biz anlaşmayı Kudüs’te imzalamadık. Onlar Kudüs’te Dışişleri Bakanlıklarında imzaladılar, bize gönderdiler. Biz Ankara’da Dışişleri Bakanlığımızda imzaladık, onlara gönderdik ve anlaşma ikili anlaşma hâline geldi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulmuş oldu.

Değerli milletvekilleri, bakın, hamasetle, duygusallıkla, vay efendim, biz bu Mavi Marmara Anlaşması’nı geri çıkaralım diye AK PARTİ Grubuna hitap ederek, mübarek günün de verdiği bir manevi hazdan faydalanarak AK PARTİ Grubuna -yani bugüne kadar doğru olmayan, dürüstçe yaklaşım içerisinde sergilenmeyen- “Hadi gel, benimle beraber yap.” demek… Sayın Özel, kusura bakmayın, siz AK PARTİ Grubu milletvekillerini tanımıyorsunuz. AK PARTİ Grubu milletvekilleri, aldıkları karar doğrultusunda sonuna kadar devam ederler, siz CHP milletvekilleriyle karıştırıyor olabilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bakın, yapılan iş tamamen tribünlere oynamaktan başka bir şey değildir. Yapılan iş, bugünlerin ehemmiyetine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İzin verirseniz toparlayayım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İslam İşbirliği Teşkilatı toplanırken, yine, dünya milletleri bu konuyla ilgili meseleleri gündeme getirmeye çalışırken; İngiltere’si, Fransa’sı, Avrupa Birliği ülkelerinin, Amerika Birleşik Devletleri’nin Kudüs kararını ve İsrail’in -sesli olarak yapmasalar bile içlerinden- bu katliamını, bu zalimce davranışını telin etmeleri önemli bir gelişmedir. Biz Milletler Topluluğu çerçevesinde bir araya gelerek değerlendirip onların taraftar bulmasıyla ortaya çıkarmamız gereken, atmamız gereken adımlara gayret etmeye çalışıyoruz. Türk milletinin Yenikapı’da toplanması, milyonların orada; HDP’lilerin, MHP’lilerin, CHP’lilerin, AK PARTİ’lilerin, bütün sivil toplum örgütlerinin, 81 milyonun ruhunun -kalbi Kudüs’teki mazlumlar için çarpan kim varsa- orada toplanması dünya milletlerine önemli bir mesaj olacaktır.

NURETTİN DEMİR (Muğla) – İcraat bekliyoruz, icraat!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bu mesajı hep beraber yerine getirmek…

Siz belki yöneticiler olarak gitmeyebilirsiniz ama ben, ülkeye gönül vermiş -İslam dünyasını- zulümlere dik duran kim varsa Yenikapı’ya mitinge davet ediyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Seçim mitinginize gelmezler, gelmezler!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Hepinizi sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Filistin’i seçim malzemesi yapmayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, “samimiyetsizlik” ifadesini kullandı Cumhuriyet Halk Partisine karşı. Ayrıca da birtakım kötü betimlemeler yapıp “Kendi grubunuzla karıştırmayın.” dedi. Cevap hakkı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel. (CHP Sıralarından alkışlar)

Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi görüşüldü, üzerinde Sayın Elitaş çıktı, grubu adına konuştu ama meramını anlatamadığını düşünüyor ki beş dakikalık, kendi grup önerisinde de dönüp bu kararı niye verdiklerini, ne sıkıntıları olduğunu, gruplarının nasıl davrandığını izaha muhtaç… İşte siyasette bu durum, tutarsızlığın, halkın karşısında göründüğün gibi olmadığının ya da olduğun gibi görünmediğinin ve kendini ilave ifadeye muhtaçlığın en önemli göstergesidir. Bugün karşınıza bir turnusol kâğıdı geldi; vatandaş batırdı, çıkardı; renginiz ortaya çıktı, herkesin rengine baktı; bundan sonra böyle bakarlar.

Ben milletvekillerinizin hepsinin vicdanına, kararlarına saygılıyım. Katı bir grup disiplini, dört gün sonra teslim edilecek listeler ve ortaya koymuş olduğunuz geçmiş -örneğin 1 Mart tezkeresine oy vermeyen 99 milletvekilinin birden süresiz siyaset dışı bırakılması- bu grubun üzerindeki baskıyı açıklıyor. O konuyu daha fazla kurcalamanın ne bize ne sayın milletvekillerine faydası yok.

Ama bir gerçek var, biz bugün bir tutarlılık sorunundan bahsediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, görüşülürken karşı çıktı ama üç gün önce “Bunu iptal edelim.” diye getirmedik, yaşanan katliamdan sonra buna en sert cevabı vermeliyiz diye gelip bunu söylüyoruz, siz diyorsunuz ki: “Temmuz ayında biz bunu geçirirken muhalefet ettiniz ama bu kadar etmediniz.” 60 can gitmiş, 60 evlat ölmüş, 60 Müslüman ramazana iki gün kala katledilmiş; “Bu adamlara bir hesap sorulsun, bir had bildirilsin.” diyoruz, burada katı grup disiplini Millet Meclisinin değerli milletvekillerinin vicdanlarına egemen olmaya çalışıyor.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak çok açık ve çok net bir şey söylüyoruz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkan, müsaadenizle…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Hani, 2010 Mayısından beri “Kudüs’e gideceğim.” “Mayısta gideceğim.”, olmadı “Haziranda gideceğim.” “Öbür mayısta gideceğim…”

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Gazze…

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “Gazze’de olacağım.” diyen birisi hâlen daha bugün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanıdır ve Gazze’ye gidememiştir. Ama ben birkaç ay içinde bu sözün tutulacağına inanıyorum, Türkiye Cumhuriyeti’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı Sayın Muharrem İnce Gazze’ye gidecek, bu devlet sözünü de tutacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, bugünkü grup öneriniz Meclisi kapatmayı öneriyor. Emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını çözmeden; askerin, polisin, öğretmenin 3600 ek gösterge sorununu çözmeden; öğretmenlerin atamalarını yapmadan; ziraat mühendisini, gıda mühendisini, iktisadi ve idari bilimler fakültesi öğrencilerini, doktoru, hemşireyi atamadan; gelir vergisinden muaf tutup asgari ücretlinin alın terini ödemeden; engellinin elektrik, su, doğal gaz parasına indirim uygulamadan nereye gidiyorsunuz kardeşim, nereye gidiyorsunuz? Buradayız, Meclis çalışsın, sorunlar çözülsün diyoruz. Hiçbir yere gidemezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Başkanım, oradan mı söz istiyorsunuz? Grup adına size söz…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Oradan da olur, buradan da olur, fark etmez; oradan olsun.

BAŞKAN – Peki, söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu’na aittir.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Bu, söz için değil efendim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hayır hayır, bu, söz için değil efendim, ben sataşmadan dolayı…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sataşmadan…

BAŞKAN – Ha, sataşmadan söz istediniz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sataşma değil, daha doğrusu bir tashih yapma gereği doğdu.

BAŞKAN – Buyurun, burada ek süre verelim, ikisini birlikte yaparsınız.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Ama Ertuğrul Bey konuşacak efendim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ertuğrul Bey konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

3.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında HDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ben bir düzeltme yapma gereği duydum çünkü bu önergeyle ilgili “Cumhuriyet Halk Partisinin bu önergeyi vermesi kabul edilemez, bunu kabul etmiyoruz.” demedim; aksine, o zaman tutum alınmadığını ama şimdi bu önergenin verilmesini sevindirici bulduğumuzu ifade ettim. Öncelikle bunu düzeltmek isterim.

Onun dışında, devletler arası teamüllere göre bir sözleşme, anlaşma imzalanırken devletlerin başkentleri yazılır. Mavi Marmara Anlaşması’nın altında da “Kudüs” ve “Ankara” yazmaktadır, devletlerin başkenti olarak yazmaktadır bu anlaşmanın altında bu şehirler ve bu da açıkça aslında bilinmektedir ama üstü örtülmek istenen şeylerden biridir.

Biz diyoruz ki az önce de söylediğim gibi: Bakın, bir şeyler olduktan sonra kınamak, bir şeyler olduktan sonra protesto etmek değil, öncelikle kendi yurdunuzdaki yurttaşlarla iyi geçinin. Gerçekten, bu ülkenin içinde artık barışı tesis edecek adımları hep birlikte atalım ve aynı şekilde, dış politikamızı da bu tür bir iç politikayı tesis ettikten sonra barış üzerine kuralım. O zaman İsrail de dostumuz olabilir, Filistin de dostumuz olabilir -ki zaten elli yıldır devrimcilerin dostudur Filistin- Amerika da dostumuz olabilir ya da dostluk etmediklerinde onlara gereken her türlü tepkiyi gösteririz ama halkları her zaman dostumuz olabilir. Ama şu anda tıpkı içeride yaptığınız gibi, sadece düşüncelerini ifade eden insanları -“terörle iltisaklı” dediğiniz- bugün getireceğiniz birtakım küçük küçük yardımlarla ilgili bile “Terörle ilgili olanlar bunun dışında kalacaktır.” diye dışında tutmadığınız, vatandaşlarınızı ötekileştirmediğiniz, ayrımcılığa tabi tutmadığınız bir politikayla içeride de barışı sağlayabilirsiniz, dışarıda da barışı sağlayabilirsiniz. Ama bunu defalarca söylememize rağmen sizler bunu yapmadınız. 24 Hazirandan sonra bizler bunu yapacağız, sizler de umarım bunu destekleyeceksiniz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkanım, Ertuğrul Bey’in konuşması baki yani Filiz Hanım sataşmadan konuştu.

BAŞKAN – Buyurun, nedir konu, anlayamadım?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Siz bana sataşmadan söz verdiniz Sayın Başkan, ben bir şey üstüne konuşmadım. Yani çıkarken de bunu ifade ettim, o yüzden…

BAŞKAN – Başkanım, grup adına sizin isminiz geçiyor, onun için sizin isminizi okudum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hayır, hayır, o öncekiydi, düzelttim.

BAŞKAN – Burada düzeltme yapılmamış.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hayır, değil. Yani onun için, çıkarken özellikle “Sataşmadan istiyorum. Buradan da olabilir, oradan da olabilir.” dedim, tutanaklarda da var efendim. O yüzden de süreyi tamamlamadım zaten yani.

BAŞKAN – Grup adına Başkanlık Divanımıza bildirilmediği için arkadaşlar, böyle bir usul hatası oldu çalışma arkadaşlarımız tarafından.

Bir önceki sözü sataşmadan Sayın Kerestecioğlu’na vermiştim.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; bastırılarak dağıtılan 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine; 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılacak 27’nci Dönem milletvekili genel seçimine ilişkin kesin sonuçların Yüksek Seçim Kurulunca ilanını takip eden üçüncü gün saat 14.00’te toplanmak üzere tatile girmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisinin Halkların Demokratik Partisi Grubu adına konuşmacısı İzmir Milletvekilimiz Sayın Ertuğrul Kürkcü’dür.

Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sevgili arkadaşlar, kalan, bakiye tartışmayı tamamlayalım.

Anlaşma, Sayın Elitaş, Dışişleri Bakanlıkları arasında değil, Hükûmetler arasında, dolayısıyla Hükûmetlerin konuşlandığı yerler olarak görünmesi gerekirdi. İsrail hariciyesi size bir anlaşmayı bu şekilde dayatmış ve kabul edilmiş. İkincisi, anlaşma özür maddesini içermiyor. Bu nedenle bu tartışma hâlâ sürecek ama şimdiki konumuz bu değil. Ben dokunup geçmiş olayım.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, önümüzde bir torba daha var, Mustafa Elitaş ve Ahmet Aydın’ın bazı kanunlarda değişiklik yapma teklifi. Ben bu teklifin gerekçesini size okumak istiyorum okumayanlarınız varsa, Komisyonda bunu konuştuk: “24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimiyle genel seçim sürecinde geniş toplum kesimlerini yakından ilgilendiren ve süregelen sorunların bir an önce çözüme kavuşturulmasına ihtiyaç duyulmaktadır bu çerçevede.” Yani özetle sevgili arkadaşlar, ilk defa Türkiye Büyük Millet Meclisi bir kanun çıkarıyor açıkça adını “seçim rüşveti” koyarak. Herhangi bir kanunun gerekçesi “Önümüzde seçim var, o yüzden kanun çıkarıyoruz.” olabilir mi? Ancak ve ancak bir seçim rüşveti yasası böyle çıkabilir. Bunun açıkça itiraf edilmesi, aslında içten geçenin dile vurulması yani psikolojide “lapsus” dediğimiz hadise bu, demek istemez ama demekten de kendini alıkoyamaz ve kendini ele verir.

Şimdi, bir seçim rüşveti yasası tartışacağız. Biz bu rüşvetin bu şekilde yasalaştırılmasına karşıyız açıkça fakat bu meydan okumayı da kabul ediyoruz. Getirin bakalım, şu “rüşvet” dediğiniz şeyler neymiş, hepsini hep beraber konuşalım. Halklarımıza siz özgürlük, adalet, eşitlik, hapisteki Cumhurbaşkanı adaylarının serbest bırakılmasını değil ama halklarımıza, birkaç kuruş karşılığında, şu güne kadar halledilmemiş birkaç meselenin halledilmesi karşılığında Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermesini teklif ediyorsunuz. Ben inanıyorum ki bunca yıldan sonra halklarımız şu ferasete artık erişmiştir: Kendilerinin olan, zaten başka türlü, daha çok, daha geniş, daha anlamlı bir şekilde kendilerinin olması gerekeni alacaklar, Adalet ve Kalkınma Partisine de oylarını vermeyeceklerdir; oylarını adalet, eşitlik, özgürlük, demokrasi, halkların eşitliği için kullanacaklardır. Bundan da herhangi bir sonuç elde edemeyeceğinizi hepiniz hep birlikte göreceksiniz. Meydan okumanızı kabul ediyoruz, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.

Şimdi, söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekilimiz Sayın Kazım Arslan’a aittir.

Buyurun Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

AKP’nin grup önerisi üzerine grubum adına söz aldım.

Özellikle, AKP’nin, birçok yasa tasarısı Başkanlıkta bekliyor olmasına rağmen, Meclisin bugün, yarın çalışarak bu yasa tasarılarını görüşme olanağı olmasına rağmen bugün bu Meclisi tatile sokmasını kesinlikle kabul etmiyoruz çünkü çalışmaya ihtiyacımız var, vatandaşın beklediği birçok düzenleme var; başta, taşeron işçilerimizin bir kısmının dışarıda kalması sebebiyle onların kadroya alınmasıyla ilgili… Emeklilerin, özellikle yaşa takılanların düzenlemelerinin yapılması nedeniyle çalışmaya ihtiyaç var. Ayrıca, intibak yasasına ihtiyaç var; emekli maaşları arasında inanılmaz farklılıklar var, eşitsizlikler var, bunların giderilmesi gerekiyor. Yine, öğretmenlerimizin, polislerimizin, 3600 ek göstergeyle ilgili bir düzenlemenin yapılmasına ihtiyaç var. Bu da mutlaka görüşülmesi gereken yasa tasarılarının arasındadır. Yine, biliyorsunuz, ihracatta sanayicilerin beklediği KDV iadeleri vardı, bunu geri çektiniz; bunların görüşülüp mutlaka bunların iade edilmesiyle ilgili düzenlemeye ihtiyaç var. Atanamayan öğretmenlerimizle ilgili kadro düzenlemesine ihtiyaç var.

Dolayısıyla, bunları görmezden gelerek Meclisin tatile sokulmasını kesinlikle kabul etmiyoruz. Değerli arkadaşlarım, o sebeple bu öneriye ret oyu veriyoruz.

Değerli milletvekilleri, biraz önce gerçekten gündemimizde Cumhuriyet Halk Partisinin bir önerisi vardı; bu öneri, özellikle Mavi Marmara Anlaşması’nın iptal edilmesiyle ilgili bir çalışmanın yapılması ve öne çıkarılması ve bunun görüşülmesiyle ilgili bir yasa tasarısının görüşülmesi gerekiyordu. Maalesef bunu reddetmiş olmanız sebebiyle İsrail ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin hem dondurulması hem de askıya alınması noktasındaki tavrınızın samimi olmadığına ve burada dürüst davranmadığınızın açık bir göstergesine burada hep birlikte şahit olduğumuzu belirtmek istiyorum. Çünkü iki devlet arasındaki bu ilişkilerin, bu katliamdan sonra, gerçekten, Filistinli Müslüman kardeşlerimizin katledilmesinden sonra hâlâ sürdürülmesinin bir anlamının olmadığını, burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin daha ciddi bir kararla bütün ilişkileri askıya alacak bir tavrın ortaya konulmasını düşünüyoruz ve bunları belirtmek istiyorum.

Hepinizi tekrar sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Sayın Akkaya, sisteme girmişsiniz, talebiniz nedir?

YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Sayın Başkanım, bugün TOBB Genel Kurulunda TOBB Genel Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu tarihî bir itiraf yapmıştır. O itirafta, işçi haklarının kapalı kapılar ardında AKP Hükümetiyle nasıl pazarlık içinde olduğunu ifade etmiştir. Onunla ilgili bir açıklama yapacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akkaya.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya’nın, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun TOBB’un 74’üncü Genel Kurulunda sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bugün TOBB’un 74’üncü Genel Kuruluydu. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu üyelerine aynen şunu söyledi: “İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı KOBİ’lerimize büyük yük getiriyordu. Bunları AKP Hükûmetiyle birlikte kaldırdık.” Yani Türkiye'de on altı yılda 21 bin işçinin iş cinayetlerine kurban gittiği bir dönemde alınması gereken tedbirler yerine, alınan tedbirlerin Rifat Hisarcıklıoğlu’nun AKP Hükûmetiyle girmiş olduğu iş birliğiyle kaldırıldığını gördük.

Ayrıca gene “Büyük sıkıntı yaşadığımız bir başka alan yargı sistemiydi.” diyor Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu. “Özellikle iş mahkemelerindeki davalarda işveren yüzde 99 haksız çıkıyordu. Bunu değiştirmek üzere zorunlu ara buluculuk sistemini gene AKP’yle kapalı kapılar ardında düzelttik. İşçiler aleyhine, böyle düzenlemeleri çıkardık.” dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Ben buradan bir kez daha söylüyorum ki işçilerin hakkı gasbedilerek ekonominin düzelmediğini bugün yaşadığımız tablodan görüyoruz ve bu durumu da kınadığımı ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkaya.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2341) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 561) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, Komisyon Raporu 561 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyenleri okuyorum: Gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekilimiz Sayın Emin Haluk Ayhan, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Garo Paylan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve aynı zamanda şahsı adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Zekeriya Temizel.

Şimdi, ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekilimiz Sayın Emin Haluk Ayhan’a aittir.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; (2/2341) esas numaralı ve 561 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini iletmek üzere söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; uluslararası ekonomide çalkantılı bir dönemden geçilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası 2015 yılından bu yana faizleri 6 kez yükseltti, piyasalarda bir sonraki faiz artışı beklentisi haziranda. Dolar endeksi nisan ayında hızla yükselmeye başladı. ABD on yıllık faizleri uzun bir süre sonra yüzde 3’leri aştı.

Bu gelişmeler neticesinde, gelişmekte olan ülke piyasalarında ve kurlarında bir baskı oluştu. Dolayısıyla, küresel düzeyde risk iştahı değişmelere karşı daha kırılgan olan ülkeler daha negatif ayrıştı. Ancak, özellikle Türkiye’ye yönelik olarak bir faiz ve kur baskısının olduğu da bir vakıadır. Özellikle dün kredi derecelendirme kuruluşları bu yangına körükle gitmeye başlamışlar, TL üzerinde spekülasyonu artırma gayreti içine de girmişlerdir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasını büyük montanlı bir faiz artışına zorlamaya çalıştıklarını da görüyoruz.

Dolar, âdeta Kudüs’ü işgal edenler, Gazze’deki katliamı yapanlarla eş anlı olarak, çeşitli spekülasyonların da etkisiyle 4,50 seviyelerine dayandı. Bu lobinin uluslararası piyasalardaki taşeronları olan kuruluşlar vasıtasıyla Türkiye hedefe kondu. Türkiye ekonomisini zayıflatmaya, potansiyelini gölgelemeye, sorunların derinleşmesine, kırılganlaşmasının artmasına yönelik dış kaynaklı operasyonlarına da hız verdiler. Döviz kuru ve faizler üzerinden Türkiye ekonomisini vurma oyununu yeniden devreye sokma gayreti içindeler.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ancak, Türkiye ekonomisi ve Türk milleti bu kuşatmayı kıracak güçtedir. Buna mukabil, Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarının da farkında olmalıyız. Ağustos ayında 37 milyar dolar olan cari açık, on iki ayda 55 milyar dolara yükseldi, yurt içi hasılanın yüzde 6,5’ine ulaştı. Mart ayı itibarıyla, geçen yıla göre, dört aylık cari açığa baktığımızda artış yüzde 100’e yaklaşmış durumda.

Bütçe açığı ilk dört ayda yüzde 30 civarında yükseldi, ocak-nisan döneminde 23,2 milyar TL oldu. Geçen sene bu rakam 17,9 milyar Türk lirası olmuştu. Özellikle kısa vadeli dış finansman ihtiyacı, reel kesim ve hane halkının yüksek borçluluk seviyesi, yükselen cari açık ve dış ticaret açığı, yükselen enflasyon, yüksek kur ve faizler, dolarizasyon; bu sorunlar ekonomi yönetiminin kararlı bir duruş sergilemesini, 24 Haziran seçimlerinden bağımsız olarak, ihtiyaç duyulan düzenlemelerin bir an önce yapılmasını zorunlu kılıyor. Diğer taraftan, firmalarımızın yabancı para açık pozisyonları yüksek. Firmalarımızın borçluluğu hızlı bir şekilde artıyor. Firmalarımızın borçları öz kaynaklarının 2 katından daha fazla. Toplam kredilerin toplam mevduata oranı yüzde 125’i, Türk lirası kredilerin Türk lirası mevduata oranı ise yüzde 150’yi aşmış vaziyette. Firmalarımızın finansal borçlarının yarıdan fazlası yabancı para cinsinden. Görüşeceğimiz bu tasarı bu şartlar altında Genel Kurul gündemine gelmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; burada, geneli itibarıyla baktığımızda, getirilen düzenlemelerin mevcut mevzuata ilişkin kurallarda değişim ve güncellemeler olduğunu, içerdiğini görüyoruz; meri mevzuattaki eksikliklerin giderilmesine yönelik düzenlemeler ile yürürlükteki bazı sorunların çözümüne yönelik tedbirler olduğu ifade ediliyor.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kanun teklifinin 1 ila 3’üncü maddelerinde özellikle 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’nun bazı maddelerinde yapılan değişiklikler önem arz ediyor. Ancak bu maddeler hakkında yanlış ve eksik bilgilenmeden kaynaklanan, kamuoyunda, kambiyo rejiminde sıkılaştırıcı bir değişikliğe gidildiği yönünde algı oluşturulduğu gözleniyor. Bu çerçevede, yapılmak istenen düzenlemelerin özünde, serbest piyasa kurallarına aykırı olmayacak şekilde meri mevzuattaki eksikliklerin giderilmesinin sağlanmasını hedeflediği yetkililerce ifade edildi. Düzenlemelerle meri mevzuatta netlik sağlandığı, mevzuata uygun olmayan uygulamalar açısından eski kanunda güncelliğini ve yaptırım gücünü yitirmiş bazı para cezalarının günün koşullarına göre güncellendiği yetkililerin açıklamalarından anlaşılıyor ancak ithalat ve ihracat ve diğer kambiyo işlemlerinde döviz veya Türk parası kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanların yurda getirmekle yükümlü oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedellerinin yüzde 40’ı oranında idari para cezasıyla cezalandırılması öngörülüyor.

Burada, devam etmek mümkün ancak süre açısından bakmak gerekirse, kanun teklifinin 4, 5, 6’ncı maddeleri kapsamında yer alan, çiftçilerimizin sulama için kullandıkları elektrik borçlarının destek ödemelerinin kaynağında kesilmesi, ANKAPARK’ın kurulması için Atatürk Orman Çiftliği arazisinin yirmi dokuz yıllığına Ankara Belediyesine ücretsiz devri ve şirket bilançolarındaki taşınmazların yeniden değerlendirilmesine ilişkin düzenlemelerin gözden geçirilmesinde fayda görülmektedir.

Kanun teklifinin 4’üncü maddesinde, ANKAPARK’ın bulunduğu Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Ankara Büyükşehir Belediyesine yirmi dokuz yıllığına bedelsiz olarak devredilmesi öngörülmektedir. Bu husus geçmiş torba tasarılarda yer almaktayken tam 4 kez komisyon aşamasında geri çekilmiştir. Atatürk Orman Çiftliği arazisinin amaçları dışında kullanımı ve yapılaşma, trafik ve çarpık kentsel gelişim gibi sorunlar doğuracak bir proje için üçüncü şahıslara kiralanmak üzere bedelsiz olarak belediyeye devrinin düzenlenmesinin bir kez daha tekrar değerlendirilmesi için teklif metninden çıkarılmasının gerektiğini düşünüyoruz.

Kanun teklifinin 5’inci maddesinde Devlet Su İşlerinin teşkilat kanununda değişiklik yapılarak çiftçimizin sulamada kullandığı elektrik borçlarının kaynağında yani tarımsal destekleme ödemesinden kesilmesi düzenlenmektedir. Bu düzenleme, esasen çiftçilerimizin yararına görünmekle beraber, kamuoyunda, düzenlemenin asıl amacının elektrik dağıtım şirketlerinin kayıp kaçak miktarını azaltmak ve tahsilatlarını artırmak olduğu yönünde bir düşünceye yol açabilecektir. Esasen bu düzenlemenin çiftçimizin tarımsal desteklemelerinin bir kısmının elektrik dağıtım şirketlerine transfer edilmesi sonucunu doğuracağı, çiftçilerimizin cari destek gelir giderlerini azaltıcı mahiyette etki doğurabileceği de görülmektedir. Dolayısıyla bu düzenleme, kamuoyunda, çiftçimizin gelirlerinden ziyade dağıtım şirketlerinin gelirlerini koruma amacıyla yapıldığı şeklinde yorumlanabilecektir.

Elektrik dağıtım sektörünün kayıp kaçak maliyetinin vatandaşın ödediği faturalara yansıtılması konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin yaklaşımı defaatle ortaya konulmuştur. Ayrıca, geçmiş torba yasalarla inşaat sektörü başta olmak üzere geniş kesimlere sağlanan desteklerin çiftçimizden esirgenmemesi gerektiği de Milliyetçi Hareket Partisi tarafından düşünülmektedir. Bu anlamda, çiftçimizin üretim için kullandığı elektriğin gecikme cezalarının tümüyle kaldırılarak borçların taksitle yapılandırılması imkânı sağlanması ya da sulamada kullanılan elektrik borçlarının bir defalığına sulama desteğine ilave bir destek unsuru olarak çiftçiye ödenmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Aksi takdirde çiftçimizin üretimi için hâlihazırda yetersiz bulunan tarımsal desteklerin bir kısmının elektrik dağıtım şirketlerine transfer edilmesi söz konusu olacaktır.

Bütün bunları ifade ederken şunu özellikle belirtmek istiyorum: Belirttiğimiz önemli hususların dikkate alınması şartıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni desteklemekle birlikte yukarıda izah ettiğim hususlarda düzenlemenin yapılması hâlinde daha etkin bir düzenleme olacağını kamuoyuna duyurmak istiyoruz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Zamanı da iyi kullandığınız için ayrıca teşekkür ederim.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – On dakika verdiniz Sayın Başkanım, onun için.

BAŞKAN – Şimdi söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Garo Paylan’a aittir.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, karanlık bir dönem geçirdik. 26’ncı Dönem milletvekilleri olarak bu ülkeye ne huzur getirebildik ne refah getirebildik ve biz muhalefet olarak iktidar çoğunluğuna defalarca çağrı yapmamıza rağmen, maalesef Meclisi tarumar ettik arkadaşlar, yargıyı bağımlı hâle getirdik, basını susturduk, üniversitelere maalesef büyük kötülükler yaptık ve arkadaşlar, kurumsal çöküşün sonuçlarını bugünlerde görüyoruz. Bunun siyasi sonuçlarını ülkemizin bütün dünyada yalnızlaşmasıyla ve ülkemizin bırakın birinci ligde olmasını üçüncü ligde olmasıyla görüyoruz; ekonomik sonuçlarını da doların 4,5 olmasında, faizlerin 17’ye yükselmesinde, hazinenin uluslararası alanda yüzde 7 dolar faiziyle borçlanmasında, genç işsizliğin yüzde 20’de kalmasında görüyoruz arkadaşlar. Rakamlar belli, rakamlar yalan söylemez; sonuçlar belli.

Peki, AKP bir yanda çok rahatken seçim konusunda, anketlerde, bir baktı, baş aşağı gidiyor. “Ya, arkadaş, hani bizim oylarımız yüzde 50’deydi, ne oldu? Anketler öyle göstermiyor. Ne yapmamız lazım? Ya, Sayın Cumhurbaşkanı, biz pek çok toplum kesimini küstürdük, işçiyi küstürdük, çiftçiyi küstürdük, emekliyi küstürdük. E, nasıl barışacağız? Hemen bir torba hazırlayalım, acil, bir torba hazırlayalım.”

Değerli arkadaşlar, biz Plan ve Bütçe Komisyonunda vedalaştık, on beş gün önce, tak bir torba geldi. “Ne yapacağız? Emekliye hemen biner lira vereceğiz.” Niye? “Çünkü emekli bize küstü, geçinemiyor, ay sonunu getiremiyor, biner lira vermemiz lazım.” Tamam, çok güzel, destekledik. Ne oldu arkadaşlar sonucu? 2 bin lira değil mi yılda verdiğiniz? Yani emeklinin maaşına göre yüzde 7 zam yapmış olduk, değil mi? Bakın, iki hafta önce. Ne oldu bu on gün içinde? Dolar yüzde 10 arttı arkadaşlar. Yani iki hafta önce emekliye, geçen hafta biz yüzde 7 zam verdik -yıllığa baktığımızda- ikramiyeyle. Bir haftada piyasa, dolar, enflasyon bunu geri almış oldu yani biz emekliye kaşıkla verdik kepçeyle geri aldık. Ne oldu? Emekliyle barıştık mı? Hayır. Niye böyle oluyor peki? Çünkü iktidara biz şunu söyledik arkadaşlar üç yıldır: “Gelin, gelir vergisi reformunu yapalım. Ya, siz yüzde 1’i zenginleştirdiniz, yandaşları zenginleştirdiniz; gelin, gelir vergisi reformunu yapalım, maliye alanında bir kaynak yaratalım, bu kaynakla yoksullara kaynak transfer edelim.” “Yok, yapamayız.” dediler. “Niye?” “Çünkü bizim yandaşlar bunlar, nasıl yapalım, nasıl onlardan vergi alalım?” dediler.

Dedik ki: “Kentlerde rant oluşuyor. Bakın, imar artışları yapıyorsunuz, kentlerde milyarlarca dolarlık rantlar oluşturuyorsunuz, yalnızca AKP döneminde oluşturulan rantların birkaç yüz milyar dolar olduğu söyleniyor. Gelin, bunları vergilendirelim arkadaş. Tamam, rant oluştu, eyvallah, gelin bunları artan oranlı olarak vergilendirelim.” “Yok.” Ne dedi Sayın Cumhurbaşkanı? “Ben rant vergisini çıkarırsam AKP’ye ilçe başkanı bulamam.” dedi. Bu yüzden, rant vergisi de çıkmadı.

Dedik ki: “Servet bir elde toplandı, bu serveti artan oranlı vergilendirelim. Bakın, millet yoksulluk içinde, borç içinde kıvranıyor. Gelin bu adımları atalım.” “Yok.” dediler.

Ne oldu arkadaşlar? Seçime bir ay kala emekliye biner lira verdiler, bak, o biner lira gitti, daha da yoksullaştı emekli. Emeklinin maaşı geçen sene 400 dolardı, bu sene düştü 300 dolara. Ne anladık biz bu zamdan arkadaşlar?

Değerli arkadaşlar, bakın, bu işler nasıl olur? Güven vererek olur. Üç sebepten dolayı bu iktidarın attığı adımlar hep ayağına dolanıyor. Bir, artık kimse güvenmiyor. Türkiye’deki vatandaşlarımızın bir bölümü medya algısı altında belki hâlâ oylarını verecek ama büyük oranda bir güven kaybı var. “Ne oluyor arkadaş? Dolar niye yükseliyor? Faiz niye yükseliyor? Niye ben esnaf olarak siftah yapamıyorum.” diye düşünüyor.

Peki, Türkiye'ye yatırım yapanlar, borç verenler ne diyor? “Yok arkadaş, baksana, artık bu ülkenin çivisi çıktı, hukuk devleti değil, paramın güvencesi yok, kurumlar işlemiyor, ben bu ülkeye niye borç vereyim?” diyor. Veya borç veren, bak, dolar bazında yüzde 2’yle değil artık yüzde 7’yle borç veriyor. Ve yüzde 7’yle borçlanan bir ülke, arkadaşlar, eğer ki kaynakları yoksa, eğer ki ekonomisi sağlıklı bir şekilde büyümüyorsa o borç veren, yüzde 7’yle değil, yüzde 30’la bile borç vermez. Bak, Venezuela’ya borç veren var mı? Yunanistan iki yıl önce yüzde 30’la bile borç bulamıyordu arkadaşlar. Biz, o duruma gelmek üzereyiz aklımızı başımıza toplamazsak.

Diğer bir konu, maliye politikasında alan açılmadı, vergiler etkin bir şekilde alınmadı, kaynak yaratılmadan attığımız her adım, bakın, enflasyon, faiz ve kur artışı olarak ayağımıza dolaşır arkadaşlar ve maalesef bugünlerde dolaşıyor.

Diğer bir konu neydi yapabileceğiniz? İsrafı durdurmaktı. Ama ne dedi Sayın Cumhurbaşkanı: “İtibarda tasarruf olmaz.” Saraylar inşa etti, Mercedes’lerle gezdi. Konvoyları görüyorsunuz değil mi? 500 araçlık konvoyla geziyor Sayın Cumhurbaşkanı. Ne oluyor arkadaşlar, sonucu ne oldu? İsrafı durdurmadık, sarayları durdurmadık, şatafata tam gaz verdik, bak, ne oldu, sonuçta deniz bitti arkadaşlar. Hem israfı durduracaktık hem adil bir vergi sistemi kuracaktık, elde ettiğimiz kaynaklarla yoksullara gelir transfer edecektik, bunların hiçbirini yapmadık arkadaşlar.

Şimdi, bu torba ne işe yarıyor, niye geldi bu torba? Çünkü anketler yine baş aşağı gidiyor. Sayın Cumhurbaşkanı ekonomi kurmaylarını topladı, “Ya, arkadaş, bu dolar niye yükseliyor ya?” dedi. “Ee, dolar yükseliyor, benim oylarım düşüyor, ne yapacağız?” “Bir torba daha götürelim efendim.” diye birisi dedi herhâlde, “Bir torba daha götürelim.” “Ne yapalım?” “Ya, bu tütün emekçilerini küstürmüştük, onların şimdilik cezalarını erteleyelim.” Veya “Urfa’da, Mardin’de, diğer yerlerde çiftçileri elektrik borçları yüzünden küstürmüştük, onların da borçlarını, nasıl olsa bir para veriyoruz, küçük bir para destek olarak onlardan mahsup edelim.” dediler.

Değerli arkadaşlar, eyvallah, bu aklı götürenler çok iyi akıl götürdüklerini düşünüyorlar ama bakın, doları görüyorsunuz, faizleri görüyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, sorun teknik bir sorun değil, palyatif tedbirlerle çözülemez; sorun siyasi bir sorun. OHAL altında yaşayan bir ülkeye kimse güvenmiyor, yargısı bağımsız olmayan bir ülkeye kimse güvenmiyor. Siyasi adımları atmadan da böyle adımlar atmışsın, çiftçiye bir parmak bal çalmışsın, bir şey ifade etmez. Bak, onlara da vereceğimiz her kuruş daha fazlasıyla geri dönüyor. Bak, buğdayda yüzde 12 artış yaptınız arkadaşlar, ee, mazot yüzde 26 zamlandı, gübre yüzde 28 zamlandı; çiftçi nasıl satsın ürününü? Bak, buğday fiyatı 2007’de 380 dolardı, bugün 230 dolar; bu çiftçi buğdayını nasıl eksin arkadaşlar? Nasıl ekecek buğdayını, bütün girdiler zamlanıyor, fiyatlar dolar bazında düşüyor?

Değerli arkadaşlar, bakın, bu torbada çok önemli bir madde var, sürem kısıtlı, biraz ona vurgu yapayım. Sayın Cumhurbaşkanı demişti ki: “Para kaçıranlardan hesabını soracağım. Bunlara müsaade etmeyin.” Niye? Çünkü ülkeden para kaçıyor, güvenmiyor. “Ne yapacağız?” “Yasaklayacağız, ceza getireceğiz.” Ya, değerli arkadaşlar, üçüncü dünya ülkeleri, dördüncü dünya ülkeleri bunu yapıyorlar. Bak, İran bunu yaptı, yasakladı para çıkışını; ne oldu? İran’la ticaret yapanlar Laleli’ye geliyorlar, orada birine veriyorlar, burada teslim alıyorlar parayı. Para cıva gibidir, istediğiniz kadar yasaklayın, o para bir yolunu bulur, kaçar eğer ülkede güven yoksa. İnsanlar da kaçarlar. Bakın, beyinlerimiz kaçıyor, gençlerimiz kaçıyor ülkeden. Yapmamız gereken, ülkemizi güvenli bir hukuk devleti yapmak. Bunu yaptığımız zaman hem insanlarımız kalır hem para kalır hem üretim olur hem de bereket olur. Ama bütün bunları yapmadan “Para çıkışını ben yasaklayacağım, yüzde 40 da vergi getireceğim.” deseniz de o para bir yolunu bulur, kaçar arkadaşlar. Hatta bu tip tedbirler o para kaçışını hızlandırır. Bakın, bir söylenti çıksın, “Ya, bankalara bir tedbir alacağız, para çıkışını…” diye; bakın, bankalardaki paralar nasıl çekiliyor. Hükûmet tam bir panik içinde arkadaşlar, tam bir panik içinde; panik içinde panik adımlar atıyor ama attığı her adım da ayaklarına dolaşıyor arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı haftada bir ekonomi kurmaylarını topluyor ve “Arkadaşlar, veriler iyi gitmiyor, niye işinizi iyi yapmıyorsunuz?” diyor. O ekonomi kurmayları, sayın bakanlar herhâlde ağızlarını açıp hiçbir şey diyemiyorlar, karşısında böyle susuyorlar. Şunu diyemiyorlar: “Sayın Cumhurbaşkanı, sizin yüzünüzden bu dolar yükseliyor, sizin tek adam rejiminiz yüzünden yükseliyor dolar.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Danışmanları ondan daha beter ya!

GARO PAYLAN (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika alabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ama arka kapılar ardında konuşuyorlar, bunları duyuyoruz kulislerde “Ya, biz diyemiyoruz, bunu siz deseniz acaba daha mı etkili olur efendim.” diye birbirlerine pas atıyorlar.

Niye? Bir korku iklimi var. Siz bu ülkede bakan bile olsanız, Cumhurbaşkanına bir uyarı dahi, bir eleştiri dahi yapamıyorsunuz.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Başbakan bile!

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, bu tip toplantıları Sayın Cumhurbaşkanı yapıyor, toplantı çıkışında güzel bir yazılı açıklama oluyor “Merkez Bankamız gereken tedbirleri alacaktır, bağımsızdır.” deniliyor. Ee, güzel. Sayın Cumhurbaşkanı Londra’ya gidiyor “Merkez Bankası benden habersiz adım atamaz.” diyor, “Merkez Bankası benden işaret almadan adım atamaz.” diyor Sayın Cumhurbaşkanı; dolar 4,30’dan 4,50’ye yükseliyor arkadaşlar. İşte, kurumsal çöküş böyle bir şeydir.

Daron Acemoğlu’nun “Ulusların Düşüşü” kitabını okuyun arkadaşlar. Kurumlar çöktüğünde ülkeler çöker. Tek adama bağımlı olduğunuz bir yerde o ülke ayakta kalamaz. Önemli olan kurumlarımızı tekrar ihya etmektir arkadaşlar, bu yönde Meclisin ivedi adımlar atması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (Devamla) – Sayın Başkan, çok özür dileyerek bir dakika daha almak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanına tavsiye ediyorum, öncelikle, tabii ki Meclisimize tavsiye ediyorum. Dolar 4,46, değil mi? Panik toplantılar yapıyor ekonomi kurmayları, palyatif tedbirler, bu torba da öyle. Değerli arkadaşlar, bakın, sizinle bahse giriyorum, bir ekonomist olarak sizinle bahse giriyorum. Gelin, bu Meclisi hemen toplayalım, olağanüstü hâli kaldıralım. Bugün dolar 4,46, değil mi? Biz “Olağanüstü hâli kaldıracağız.” dediğimiz anda o dolar 4’e düşer arkadaşlar. Bahse giriyorum sizinle. Hadi gelin, kaldıralım olağanüstü hâli, bakın dolar nasıl 4’e düşüyor.

Bir adım daha söyleyeceğim size: Hani doları 4’e düşürdük ya olağanüstü hâlle, gelin, Selahattin Demirtaş’ı ve bütün yoldaşlarımızı serbest bırakın, bakın dolar nasıl 3,70’e düşüyor arkadaşlar.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – O zaman HDP seçimi kazanır.

GARO PAYLAN (Devamla) – Gelin, el birliğiyle bu adımları atalım. Bırakın palyatif tedbirleri, siyasi tedbirler alalım arkadaşlar. Dolar ancak o şekilde düşer. Bu doların başka düşüşü müşüşü yok. Yarın, alimallah 5’i de görürüz arkadaşlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paylan.

Şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Zekeriya Temizel’e aittir.

Buyurun Sayın Temizel. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizin şahsınız adına da talebiniz var, birleştiriyorum Sayın Bakanım.

CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Bu son konuşma.” demiyorum çünkü son konuşma olduğu zaman bir konuşma daha geliyor. O nedenle bu çalışmanın 26’ncı Dönemin en verimli çalışması olmasını dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, burada kırgınlıklar da olsa, bazı sert tartışmalar da olsa verimli çalışma saatleri geçirdiğimiz gerçeğini asla inkâr etmemeliyiz. Verimli çalışma saatleri geçirdik ama daha sonra, yaptığımız bu çalışma saatlerinden sonra çok fazla “keşke” kelimesini kullandık yani “keşke”li yasalar yaptığımızın farkına vardık. “Keşke bunu yapmasaydık, keşke bunun zamanlaması böyle olmasaydı, keşke şununla şunu birleştirseydik.” diye çok ciddi anlamda tartıştık, konuştuk.

“Keşke”li yasalar yapmamanın bir yolu, kaliteli yasa yapmaktan, dolayısıyla bunun üzerinde ciddi olarak çalışmaktan geçiyor elbette ki ama bu zaman baskısı bize sürekli “keşke, keşke” dedirtti. “Keşke”li yasalarımızın en sonunu Yetki Kanunu Tasarısı’yla yaptık. Değerli arkadaşlar, Yetki Kanunu Tasarısı, gelecekte çok fazla “keşke” diyeceğimiz bir olgu idi.

Şimdi, bir Anayasa değişikliği yaptık, sistem değişikliğine gittik. Sonuç olarak “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçiş” olarak adlandırdığımız bir Anayasa değişikliğiyle mevcut idari yapımızda çok büyük değişiklikler yapma gereğini ortaya koyduk; buraya kadar tamam. Yine, Anayasa’nın geçici 21’inci maddesinde getirdiğimiz hükümle de dedik ki: “Bu düzenlemelerin hepsini Türkiye Büyük Millet Meclisi altı ay içerisinde yapar.” Dediğimiz tarih ne zaman? 27 Nisan 2017. Yasayı çıkardığımız tarih ne zaman? 28 Nisan veya geçtiğimiz hafta, 2018. Yani altı ay, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu yasaları yapması için Anayasa’nın geçici maddesinin kendisine verdiği emredici hükümdür, özel hükümdür. Bu tür hükümlere “özel yetki” de denilir, münhasırlık içeren bir yetkidir. Yani Anayasa çok açık bir şekilde diyor ki: “Bu görevi yerine getirmek Türkiye Büyük Millet Meclisine münhasırdır, bunu devredemezsiniz.” Biz bu özel yetkiyi Anayasa’nın 91’inci maddesindeki genel hükümlerin içerisine koyarak Bakanlar Kuruluna devrettik, özel yetkinin genel yetkinin önünde olacağı, dolayısıyla bu düzenlemenin mutlaka özel yetkiyle yapılması gerektiği gerçeğini göz ardı ettik. Çok fazla “keşke” diyeceğiz, çok fazla, az buz değil. Anayasa’yı yaparken burada söylenen lafların hepsini hatırlayın, çok net olarak diyorduk ki: “Yani bütün bu uygulama yasalarının hepsinde değişiklik yapılacak. Bu yasaları da Meclis yapacak. Dolayısıyla bu geçiş döneminden sonra elinizde sağlıklı bir yasa sistemi kuracaksınız, göreceksiniz.” Yapmadık; Bakanlar Kuruluna verdik, çıktık gittik.

Değerli arkadaşlar, münhasır yetkiyi, özel yetkiyi Bakanlar Kuruluna veremezsiniz. Özel yetki, genel yetkinin önündedir. Yarın Bakanlar Kurulu bunları çıkarttı. Anayasa’mıza göre, 91’inci maddeye göre ne yapmamız gerekiyor idi? Yetki kanununu verdik, hemen kanun hükmünde kararnameler hazırlanacaktı Bakanlar Kurulunca ve aynı gün Meclise gelecekti. Aynı gün Meclise geldikten sonra da bunların görüşmeleri yapılacaktı Meclis tarafından. Peki, şu konumda bu Anayasa değişikliği ve erken seçim kararından sonra Meclisin bunu yapma olanağı var mı? Yani bu Bakanlar Kurulu kararlarının, Bakanlar Kurulu kararıyla yapılan değişikliklerin Meclise gelerek değerlendirilme olanağı kaldı mı? Hayır, kalmadı çünkü 24 Hazirandan sonra Bakanlar Kurulu diye bir şey yok, Bakanlar Kurulu kararı diye de bir şey yok. O zaman ne oldu? Şu sırada, hem de büyük bir hızla Bakanlar Kurulu tarafından yapılmış olan değişiklikler -bir nevi, bürokratlarımızın yapmış olduğu değişikliklerin hepsi- kalıcı yasa olarak geldi, Meclisin yasama yapma yetkisini elinden aldı ve onların yerine geçti. Keşke yapmasaydık, keşke yapmasaydık.

Değerli arkadaşlar, keşke yapmasaydık dediğimiz ikinci konumuz, bu görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 1 ve 5’inci maddeleri. Meclisimizin yaş ortalaması çok düştü, dolayısıyla içinizde 1567 sayılı Kanun’u hatırlayan insan pek fazla yok, kontrollü kambiyo sistemini de hatırlayan pek fazla kimse yok. Rahmetli Özal döneminde kontrollü kambiyo sisteminin kaldırılarak liberal sisteme geçilmesinin üzerinden tam otuz beş yıl geçti. Türkiye farklı bir ekonomik sistemle belirli günlerini geçirdi, belirli günlere geldi. Şimdi birdenbire 1567 sayılı Kanun gündeme geldi. Hem de ne zaman geldi? Seçimlere bir ay kala geldi. 1567 sayılı Kanun ve kontrollü kambiyo rejimini birdenbire topluma hatırlatmanın ne manası vardı? Millet, bazı söylemler ile getirilen düzenlemeyi yan yana getirdi, herkes yalan yanlış şeyler söylemeye başladı. Ama durduramıyorsunuz, körlerin fili tarif etmesi gibi, neresini tutuyorsa orasını tarif ediyor; herkes “Bununla bu geliyor, bununla bundan sonra sermaye transferleri yasaklanıyor, kâr transferleri yasaklanıyor, yabancı sermaye yasaklanıyor, döviz girişi çıkışı yasaklanıyor…” Bunlar, zaten ekonominin ciddi anlamda kırılganlık gösterdiği bir dönemde düşüncesiz bir şekilde getirilecek maddeler değil.

Maddeleri inceledik, baktık maddelere ya ne yapıldı burada Allah aşkına diye. Sizi temin ederim, yapılan bir değişiklik yok. Tek şey var, bilgi istemeyle ilgili Hazineye verilen yetki, bu işlemlerle ilgili olarak Hazine bilgi alsın. Ya, bunu bugün de yaparsınız, 24 Hazirandan sonra da yaparsınız, aceleniz ne, derdiniz ne? Şu anda döviz kurlarındaki oynaklık nedeniyle -sabahtan beri görüyorsunuz, iniyor çıkıyor, iniyor çıkıyor, iniyor çıkıyor- birilerinin milyarlarca lira haksız kazanç elde etmesinin altında ne var? Bu kanunun hiç mi etkisi yok, hiç mi etkisi yok? Keşke yapmasaydık, keşke. Keşke getirilmeseydi. Komisyonda çekilen 2 maddeden sonra kalan 3 maddenin de bu Genel Kurulda çekileceğini varsayıyoruz. Bu, yeniden, toplumda “Zamanlaması yanlış olmuş.” veya “Düzenlenmesi gereken bir uygulama.” diyerek unutulur gider ve etkisi de nötr hâle gelir. Keşke yapmasaydık.

Değerli arkadaşlar “Keşke yapmasaydık.” dediğimiz bir maddemiz daha var. “Keşke yapmasaydık.” dediğimiz bu madde -daha önceden bu Parlamentoya 4 defa gelip, 4 defa da “Aman ha, bunu yapmayalım.” deyip “İyi ki yapmadık.” dediğimiz bir düzenleme- Atatürk Orman Çiftliği talanına meşruiyet kazandırmaya yönelik bir madde.

Değerli arkadaşlar, bu teklifin 4’üncü maddesi Atatürk Orman Çiftliği’nin “hayvanat bahçesi” olarak tanınan, bilinen yerdeki… Şimdi ne kadar alan tahsis edildiğini de açık söylemek gerekirse net olarak bilmiyoruz. Arkaya bir sürü numara, numara yazmışlar -parsel numaralı- o paftalarla beraber ne kadar dönüm arazinin gittiği de bilinmiyor. Oraların Büyükşehir Belediye Başkanlığına yirmi dokuz yıllık irtifak hakkı devriyle ilgili bir düzenleme.

Şimdi, değerli milletvekilleri, aslında bu “Keşke gelmeseydi.” dediğimiz olay Atatürk’ün mirasına bir ihanetin belgesi. Atatürk Orman Çiftliği, hepiniz biliyorsunuz, 1925 yılında, 52 bin dekarlık bir arazi üzerine Mustafa Kemal Atatürk tarafından bizzat kurulmuş ve Atatürk’ün özel mülkü olan yer, özel mülkü. Sonra, Atatürk, bu mülkü milletine bırakıyor yani hazineye bırakıyor, hazineye bırakırken de bıraktığı 2 tane senette veya mektupta - adına ne derseniz deyin- bunun hangi koşullarda kullanılması gerektiğini açık açık yazıyor. “Veraset hukuku” dediğiniz olay eğer şarta bağlıysa o şartlar yerine getirilmediği takdirde aslına rücu eden bir olaydır, şartlı bağıştır bu olay. “Bunun dışında kullanmayın.” deniliyor. Bizim hukukumuzun söylediği olay, eğer şartlı bir işlem yapıyorsanız o şartın dışında bunu kullanamazsınız demektir. Atatürk Orman Çiftliği’nde başlangıçta sadece hayvanat bahçesi alanı çağdaş bir kente yakışır hayvanat bahçesi düzenlenmek üzere -on yıllık intifa hakkı düzenlenmesi şeklinde- Atatürk Orman Çiftliği Kanunu’na eklenen bir maddeyle gerçekleştiriliyor. Deniyor ki: “Buraları ıslah etsin, çağdaş bir yapıya kavuşsun, bu arada da orada on yıl boyunca kişilerin gereksinmelerini karşılayacak küçük iş yerlerinin de kiralamasını yapsın.” Peki, bu yapıldı, geçti. Şimdiki ne oluyor? İşte, değerli arkadaşlar, bu şekilde, bu şartla kiralanmış olan hayvanat bahçesinden şu anda Ankara’da eser yok, tek bir kuş bile yok orada, artık kuş da uçmuyor. Hayvanat bahçesi yerine bozkırdan kazanılmış olan o yemyeşil arazi, o cennet gibi yer birdenbire dev hangarlarla doldurulmuş, binalarla doldurulmuş, içerisinde ne olduğunu da kimse bilmiyor; böyle bir yapıya kavuşmuş. Nerede kaldı hayvanat bahçesi? Sizin daha önceden yapmış olduğunuz 2006 tarihli kanunda, geçici madde 1’de siz bunu hayvanat bahçesi ıslahı için vermişsiniz ama birisi kalkmış kanuna aykırı olarak işlem yapmış. Kanuna aykırı işlem yapmanın sonucu hele bir de kamudan ciddi anlamda kaynak kullanmayı gerektirmiş ise -ki 2 milyara yakın harcama yapıldığı söyleniyor burası için- bunu yapanların bir bedel ödemesi ve hukuki olarak hangi yaptırımlar gerekiyorsa bunun da uygulanması gerekir.

Değerli arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliği Kanunu çıkartılırken 9 ve 10’uncu maddelere çok özel 2 tane hüküm konuyor: “Atatürk Orman Çiftliği’nden yapılacak bütün bu tür tahsislerin veya devirlerin kanunla yapılması şarttır.” deniyor, “Kanunla yapılacaktır.” deniyor. Bu kanunun Mecliste savunulması sırasında kullanılan cümleler ve yazılan gerekçe çok ibret verici bir olay. Deniyor ki: “Buradan yapılacak her şey kanunla yapılsın ki Atatürk’ün mirasını milletvekillerinden daha güçlü olarak koruyacak başka bir gücün olmadığını herkes görsün.” Yani Atatürk’ün çiftliğiyle ilgili yasanın korunmasıyla ilgili olarak hüküm milletvekillerine emanet edilmiş, kanun bu, 10’uncu madde. Emanet edilmiş, size emanet edilmiş.

Şimdi kalkıp da “Burası yapıldı, yazıktır, günahtır, zayi olmasın…” Neyi zayi olacak sayın milletvekilleri, neyi zayi olacak? Bu büyüklükteki salonlar, içlerine garip garip makineler falan konmuş olan bir yer. Daha önceden de dinozorlar, şunlar bunlar yığılıydı her tarafta, onlar kaldırıldı, onlara yazık oldu mu? Atatürk Orman Çiftliği milletin malıdır, Atatürk’ün emanetidir, güvencesi de milletvekilleridir. Türkiye Büyük Millet Meclisini güvence olarak koymuşuz oraya.

Şimdi, ne yapıyorsunuz? Birileri suç işlemiş, yapılmaması gereken kanuna aykırı işlemleri yapmış, garip binalar yapmış, şimdi ne yapalım? Onu affedelim, yirmi dokuz yıla çıkartalım, bir de kiraya vermesini sağlayalım. Bu, keşke diyeceğimiz kanunların en büyüğüdür. Keşke bunu yapmasak, keşke bunu tartışmasak, bu, keşkelerin en büyüğüdür değerli arkadaşlar; bu yapılmaz, bu edilmez, bu gerçekten günahtır.

Değerli milletvekilleri, suçu yasallaştırmak da aslında suçtur. Burada bir suç var. Burada yasaya aykırı bir şekilde, orada hayvanat bahçesini tamamen yok ederek inşaatlar yapmak, binlerce ton beton dökmek suretiyle orada bozkırdan kazanılmış tarım arazisini yok etmek suçtur. Ankara halkının, Ankara kentinin akciğerlerinden biri olacak olan bir yer olarak tasarlanmış bir yere bunları yapmak suçtur. Oraya binlerce insanı doldurup bağıra çağıra oralarda bir şeyler yapmak, döndürmek, dönme dolap yapmak suçtur. Ankara’nın etrafında dünya kadar yer var, götürün oralarda yapın; engelleyen yok, bir şey yapan yok.

Şimdi, değerli milletvekilleri, çağdaş toplumlarda toplum yararını, gelecek kuşakların varlık ve mutluluğunu güvence altına alabilmek için hukuk kurallarının sadece kâğıt üstünde kalmaması gerekiyor, bizim hukukumuzun sadece kâğıt üstünde kalmaması gerekiyor, bunu kâğıt üstünde bırakamayız. Hepiniz bilirsiniz ki hukuk toplumu olmadan hukuk devleti olmak da mümkün değildir. Yasal olan ile meşru olan ya da yasal olan ile gayrimeşru olan arasındaki çizgi çok ince bir çizgidir, çok ince… Dolayısıyla burada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Temizel.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Söz talebinde bulunmuyorum ama son iki cümlem, o nedenle teşekkür ederim.

Hukuk toplumu olmadan hukuk devleti olamayız değerli arkadaşlar. Yasal olan ile meşru olan, gayrimeşru olan arasındaki fark çok incedir ve çok keskindir. Bunu kavrayacak ve gereğini yapacak durumda değilsek gelecek nesillerin yüzüne bakamayız, keşke demek de bizi kurtarmaz.

26’ncı Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin son yasasını yapıyoruz. Yasal ancak meşru olmayan bir yasa yapmamalıyız değerli arkadaşlar.

Atatürk Orman Çiftliği maddesi kesinlikle meşru değildir, kanunların kâğıt üstünde kalmasıdır. Yüce Meclisin son görevini Atatürk’ün mirasına sahip çıkarak yerine getireceğinden benim kuşkum yok. Bu niyetle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Temizel.

Şahıslar adına Kayseri Milletvekilimiz Sayın Mustafa Elitaş.

Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanımızı ilgiyle dinledik, gerçekten önemli tespitleri var. Bazı konularda katılmadığımız meseleler de olsa konuya ciddi bir şekilde çalıştığının en önemli işaretlerinden, emarelerinden biri.

Birincisi, bu 1567 sayılı Kanun’la ilgili olarak yapılan, Komisyona verdiğimiz teklifte 5 maddede önerge vardı. Daha sonra arkadaşlarımızla ve Hazine Müsteşarlığıyla yaptığımız görüşmeler çerçevesinde kanunun 2 maddesini, teklifteki 2 maddeyi çektik. Şimdi, tekrar, kamuoyunda yanlış algılamalardan dolayı ortaya çıkan sorunlar ve zihinlerdeki bulanıklığı ortadan kaldırmak için teklifin 2’nci maddesini -1567 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesindeki değişikliği- madde metninden çıkarıyoruz.

İkinci mesele, teklifin 1’inci maddesi, 1567 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesini komple değiştiren düzenlemeyi… Önergeyi dağıtmadılar Sayın Bakanım ama ben önergeyi konuşmama başlamadan önce verdim çünkü tek imzalı önerge. Biliyorsunuz, 87’ye göre, konuşmalar başladıktan sonra 5 imza gerekir, görüşmeye başlamadan önce tek imza gerekir. Bu, 1567 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesini komple değiştiren 1’inci maddedeki değişiklik maddeyi aynen bırakırken sadece 1567 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesine bir ilave yaparak döviz bürolarıyla ilgili meseleyi ortadan kaldıran bir düzenleme yapıyoruz.

Biliyorsunuz, döviz büroları konularında, bunların gelen efektifleri kontrolsüz bir şekilde alabilmelerinden, paranın kaynağının nereden olduğu belli olmadığından dolayı, bunların müeyyidesi olmaması münasebetiyle ortaya çıkacak istifhamları uluslararası piyasalardaki, Türkiye’den giden döviz, efektif döviz transferleriyle ilgili sorunları ortadan kaldırmak üzere yapılan bir düzenlemeydi. Kamuoyundaki, zihinlerdeki bulanıklığı ortadan kaldırabilecek… Ki konuyu en iyi bilenlerden birisi olan Sayın Bakanım bunun doğru olmadığını bilmesine rağmen ama haksız bir eleştiriyle Türkiye’de spekülasyonların yapıldığı, seçim ortamına giderken döviz fiyatlarında ve farklı durumlarda, ekonomik kriterlerde olumsuzluklar getirdiğini söyledi, gerçekten önemli bir şeydi, kendisine de teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, 26’ncı Döneme kadar Anayasa’nın 91’inci maddesine göre 268 tane KHK çıkarılmış, 31 tane KHK bu dönemde çıkarılmış, bu 268’in 16’sı OHAL KHK’si, bizden önce. AK PARTİ döneminde 31 tane OHAL KHK’si çıkarılmış, bunların tamamı yasalaşmış, Parlamentoda siyasi parti gruplarıyla bir araya geldiğimizden dolayı yasalaşmış. Bakın, kanun hükmünde kararnamelerin 268’inin hiçbiri görüşülmemiş. Mesela, gelen kanun tekliflerinde diyor ki “Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı” veya “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapan Kanun Teklifi.” Böyle teklifler geliyor. Şimdi, yaptığımız araştırmada, Uyum Komisyonundaki yaptığımız araştırmada toplam 300 civarındaki kanun hükmünde kararnamenin 80’inin yürürlükten kaldırıldığı, 220’sinin hükmünü bitirdiği anlaşılıyor. Çeşitli kanun hükmünde kararnamelerle ve çeşitli kanunlarla yapılan değişikliklerle uygulama imkânı kalmamış yaklaşık 220 tane kanun hükmünde kararname var. Ama bu kanun hükmünde kararnameleri Anayasa’nın 91’inci maddesine göre -İç Tüzük maddesini hatırlamıyorum, o da herhâlde 90’ıncı, 91’inci maddeleri civarında olabilir- yine, İç Tüzük’e göre tıpkı kanun görüşmelerinde olduğu gibi… Ve bunların her biri 50’şer, 100’er maddelik; 300 tane kanun hükmünde kararnameyi 100 madde diye üst üste koyun, 30 bin kanun hükmünde kararname maddesinin burada görüşülmesi uzlaşma sağlanamadığı müddetçe ancak üç yılda veya dört yılda biter.

Şimdi, uygulama kabiliyeti ortadan kalkmış kanun hükmünde kararnameler ile yine sadece Anayasa’nın geçici hükümlerine göre uyum yetkisi veren Anayasa’nın 106’ncı maddesinde bir hüküm var. Aslında, zihinlerdeki farklılıktan dolayı bunu ifade etmeye çalıştık. 113’üncü madde mülga. 113’üncü madde ne diyor? “Bakanlıklar kanunla kurulur, kanunla kapatılır.” Biz onu kaldırdık, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle bakanlıklar kurulabilme imkânını, yetkisini Cumhurbaşkanına vermiş olduk. Anayasa’nın 106’ncı maddesi Cumhurbaşkanının görevlerini sayarken “Cumhurbaşkanı, görevleriyle ilgili ve bakanlıklarla ilgili konuları Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenler, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapar ancak Anayasa’nın 1’inci, 2’nci ve belirli kısımlardaki düzenlemeler, kişi haklarıyla ilgili kısımlar Cumhurbaşkanlığı kararnamesine konu edilemez.” diye sınırlama koymuş fakat orada bir cümle var, diyor ki: “Kanunla açıkça düzenlenmiş bir konu ancak kanunla düzenlenebilir, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Başkanım, bir dakikada bitireyim izin verirseniz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hep teknik konuşuyoruz farkındaysanız. Teşekkür ediyorum Sayın Bakanıma da.

Bu kanun hükmündeki kararnamelerle, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, Anayasa 106’daki o bir cümlelik “Kanunla düzenlenmiş konular Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez.” hükmü münasebetiyle bir endişe oluştu. Yani Bakanlar Kurulunun kurulmasıyla, bakanlıkların kurulmasıyla ilgili yetki tamamen Cumhurbaşkanında, üst düzey bürokratların atanmasıyla ilgili yetki tamamen Cumhurbaşkanında ama Cumhurbaşkanının bununla ilgili kararname düzenlemesini önünden alabilecek, sorun ortaya çıkabilecek, çeşitli tartışmalar olabilecek düşüncesiyle, sadece –dikkat ettiyseniz ki Komisyonda da bir buçuk saatte geçti bu- Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin yapılabilmesi, kanunlardaki özlük hakları hariç olmak üzere –ki özlük haklarını Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleyemezsiniz- sadece Cumhurbaşkanının yapması gereken yetkiler neyse onunla ilgili kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verdik ve bunu hükûmet onayladığı andan itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Anayasa’da zaten 21’inci dönemden itibaren de 92’nci madde mülga olduğu için bundan sonra KHK çıkarma yetkisi de tamamen kalkmıştır.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.19

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 10’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyenleri okuyorum: Gruplar adına; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Karakaya, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Van Milletvekilimiz Sayın Bedia Özgökçe Ertan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi; şahıslar adına Batman Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Aslan.

İlk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Karakaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Karakaya. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hayat dinamik; kurallar, mevzuat ise çoğu zaman statik bir durumda. Dolayısıyla değişen ekonomik, sosyal yaşam karşısında kuralların, mevzuatın da zaman zaman değiştirilmesi tabii ki gereklidir hatta çoğu zaman şarttır.

Değerli milletvekilleri, bugün burada görüşülmekte olan kanun teklifinin -geneli itibarıyla baktığımızda- önemli bir kısmının toplumsal yaşamın ihtiyaçları olarak karşımıza çıktığı bir gerçektir. Ancak içerik itibarıyla bakıldığında Milliyetçi Hareket Partisi olarak bazı konularda çekincelerimizi Komisyonda dile getirdik, burada da önemli bulduklarımızı ben tekrar etmek istiyorum.

Teklifte Milliyetçi Hareket Partisi olarak düzeltilmesi ya da yeniden gözden geçirilmesi istek ve talebinde bulunduğumuz önemli bir husus: Çiftçilerin sulama için kullandıkları elektrik borçlarının desteklemeden karşılanması ya da destekleme ödemeleri sırasında kaynaktan kesilmesi biçimindeki bir uygulamanın zaten zor durumda olan çiftçilerimiz için başka bir sıkıntı yaratacağını ifade etmek istiyoruz. Bunun yerine zorda olan çiftçilerimizin bu borçlarının karşılanması için sulama yardımlarına, elektrik yardımlarına, o destek hanesine ilave bir destek konularak bu sorunun çözülmesi yerinde olacak diye düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, tabii ki çiftçilerimizin üretimle ilgili diğer sorunları: Girdi maliyetlerinin yüksek olması, ürün fiyatlarının düşük olması ve tarım ürünleri fiyatlarında istikrarın sağlanamamış olması da diğer önemli hususlardır.

Kanun teklifi kapsamında önemli gördüğümüz bir başka husus ise işletmelerin bilançolarındaki taşınmazların yeniden değerlenmesiyle ilgili yapılan düzenlemedir. Aslında bu düzenlemenin bir enflasyon muhasebesi uygulaması olduğunu baştan ifade etmeliyim ama her zaman olduğu gibi, bizim vergi mevzuatımızda, vergi mevzuatıyla ilgili değişikliklerde genellikle kavramlara, terminolojiye çok fazla dikkat edilmemekte. Burada da konu yeniden değerleme olarak getirilmektedir. Bu, aslında, bir yeniden değerlemeden ziyade enflasyon düzeltmesi kapsamında dikkate alınmalıdır.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Mevlütcüğüm, kaç kere anlattın bunu, bir daha anlat!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, 2004 yılında enflasyon muhasebesi uygulaması ilk defa Türkiye’de uygulandı ve bu uygulamadan sonra enflasyon muhasebesi uygulama şartları oluşmadığından dolayı 2018 yılına yani bugüne kadar bu uygulama bir daha gerçekleşmedi. Ama bu şu anlama gelmiyor: O şartların gerçekleşmemesi enflasyonun işletmeler üzerinde olumsuz etkiyi yaratmadığı anlamına gelmiyor. 2004 yılının Ocak ayından 2018 yılının Nisan ayına kadarki yurt içi üretici fiyatları endekslerine eğer bakacak olursak bu katsayının 2,95’lere çıktığını, şöyle yüzde 200’e yakın…

BAŞKAN - Sayın Karakaya, bir saniye lütfen.

Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz sayın milletvekilimiz kanunun özü itibarıyla çok detaylı bilgi veriyor. İçerideki gürültüden, uğultudan gerçekten anlaşılması zor durumda kalıyoruz. Biliyorum, bugün orucun ilk günü, belki sabrınız dolmuş olabilir ama en azından bir saat daha sabretmenizi, bu konuda sessiz olmanızı sizlerden rica ediyorum, sükûnetli davranmaya davet ediyorum.

Buyurun Sayın Karakaya.

MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Enflasyon muhasebesi 2004 yılında ilk defa uygulamaya geldiğinde özellikle enflasyonun işletmeler üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesi, enflasyonun neden olduğu fiktif kârlar üzerinden vergi alınmasını önlemesi açısından önemli görünüyordu ancak enflasyon muhasebesinin uygulanmasıyla birlikte vergi mevzuatımızda olan maliyet artışı, yeniden değerleme ve stokların maliyetlerinin hesaplanmasında kullanılan LIFO yöntemleri de uygulamadan kaldırıldı. Bunlar önemliydi. Neden önemliydi? Çünkü enflasyon karşısında bir nebze de olsa işletmeleri koruyan uygulamalardı. Bu müesseseler ortadan kaldırıldı enflasyon muhasebesi geldi diye ama sonrasında da “şartlar oluşmadı” gerekçesiyle enflasyon muhasebesi uygulaması söz konusu olmadı. O günden bugüne, yani 2004 yılının Ocak ayından 2018 yılının Nisan ayına kadarki geçen sürede yurt içi üretici fiyatları endeksi yaklaşık yüzde 200 arttı. Bu, endeks düzeltme katsayısı itibarıyla 2,95’lere çıktı. Yani, on dört yıl önce aktife girmiş olan taşınmaz ya da maddi duran varlıklar o günkü tarihteki paranın satın alma gücüyle kayıtlara girdi ama paranın satın alma gücündeki değişime baktığımızda yüzde 200 düzeyinde değişti. Bu neden önemli, bu detayı neden verdim? Bu şunun için önemli: İşletmeden aktiflerin çıkması hâlinde enflasyonun etkisi mali tablolara fiktif, yani zahiri, yani görüntü kâr olarak yansımakta ve görüntü kâr üzerinden de vergi alınmakta.

Değerli milletvekilleri, yani enflasyon muhasebesi uygulamasını kaldırdık, onunla birlikte yeniden değerleme uygulamasını kaldırmıştık ve bu uygulamaların enflasyonun etkisini giderme anlamında işletmelere bir katkısı olmadı, o enflasyon etkisi işletmeler üzerinde kaldı. Bu düzenlemeyle birlikte, taşınmazlarda, evet, bir enflasyon düzeltmesi yapılıyor ama enflasyon düzeltmesiyle birlikte oluşan pasif artışları, yani kaynakta meydana gelen artışlar üzerinden de vergi alınıyor. Bu ilk defa uygulanıyor. Yani Türkiye uzunca yıllar yeniden değerleme uygulaması yaptı ama ilk defa yeniden değerlemeden dolayı ortaya çıkan -bir değer artışı olmayan aslında- enflasyon düzeltmesinin bilanço tekniği açısından pasif karşılığı tutar üzerinden vergi alınmaya çalışılıyor. Tabii ki bu vergiyi bazıları rant vergisiyle de ilişkilendirebilir. Bunun rant vergisiyle alakası yok. Bunun “rantın vergilendirilmesi” biçimindeki bir ifadeyle geçiştirilmesi de doğru değildir. Rantın vergilendirilmesinin tamamen ayrı bir şekilde bir bütün olarak ele alınarak bir düzenlemenin yapılması şarttır. Bu nedenle buradaki düzenlemede biz sadece taşınmazlara ilişkin enflasyon düzeltmesinin yeterli olmadığını, maddi duran varlıkların tamamının bunun kapsamına alınması gerektiğini ifade ediyoruz. Yani her ne kadar enflasyon muhasebesi uygulama şartları oluşmamış olsa da şu andaki mevcut enflasyonun da işletmeler üzerinde olumsuz etkilerinin olduğunu bilmemiz ve bunun için de gerekli tedbirleri almamız gerektiğini Milliyetçi Hareket Partisi adına ben buradan ifade ediyorum.

Yüce heyetinizi saygılarımla tekrar selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karakaya.

Şimdi söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Van Milletvekilimiz Sayın Bedia Özgökçe Ertan’a aittir.

Buyurun Sayın Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce ben de ramazan ayının bütün İslam âlemine ve halkımıza, bütün mazlumlara ve ezilenlere özgürlük ve hayır getirmesini diliyorum.

Evet, torba kanun teklifi üzerine, bölüm üzerine ben de söz aldım. Bildiğiniz gibi, panik seçim atmosferindeyiz ve panik seçim dolayısıyla Meclisin de hızlandırılmış yasama faaliyeti yapması gerçekten takdire şayan. Özellikle torba yasalarla Hükûmetin kendisi açısından pürüz olarak gördüğü her ne varsa son dakikada halletme çabasını görmezden gelmemiz mümkün değil. Oysa, bildiğiniz gibi, defalarca kez Hükûmet sözcüleri, Hükûmet üyeleri “Bir daha torba yasa gelmeyecek.” demişti; özellikle eski Başbakan Sayın Davutoğlu bahsetmişti bundan, “Bir daha Meclise torba kanun getirmeyeceğiz.” demişti ve Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal da hem bu ifadeyi desteklemiş hem de tam dokuz ay önce “Bundan sonra kimse yeniden yapılandırma kanunu beklemesin.” demişti ama dokuz ay içerisinde yapılandırma ve vergi affı içeren torba kanunların art arda geldiğini gördük. Bu torba kanunlar vesilesiyle devletin vazgeçtiği vergi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sistemde bir sorun oldu.

Buyurun.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Sayın milletvekilleri, gerçekten dokuz ay içerisinde yapılandırma ve vergi affı içeren torba kanunlar sebebiyle devletin vazgeçtiği vergi borçlarının haddi var, hesabı yok. Özellikle son Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen torba yasaların içeriğine bakıldığında, karşılıklı bir etkileşim olduğunu görüyoruz. Yani, erken seçim hazırlıkları olduğu için torba yasalarla kapsamlı af ve yapılandırmalar getirilmiştir ya da kapsamlı af ve yapılandırmalarla erken seçim hazırlıklarına başlanmıştır diyebiliriz. Bir yandan seçim rüşvetlerinin ön hazırlıkları yapılırken, öte yandan dikiş tutmayan bütçeye yeni kaynaklar oluşturulmaya çalışılıyor.

Örneğin 7061 sayılı Kanun olarak bildiğimiz bir torba yasayla Maliye Bakanı Meclisin bütçe yapma hakkını gasbetti ve 37 milyarlık borçlanma yetkisi aldı. Yetmedi, telekomünikasyon şirketlerinin 5 milyarlık vergi borcu tek kalemde silindi. Yani, bu yasalarla öyle söylendiği gibi milyonları ilgilendiren aflar falan çıkmıyor; milyonlara ancak yeni vergiler getiriliyor. 7061 sayılı Yasa mesela motorlu taşıtlar vergisine yeni vergi getirmişti, gazlı içeceklere özel tüketim vergisi getirmişti. Gazlı içeceği özel tüketim vergisi olarak gören Hükûmet, ne hikmetse mücevheratı zorunluluk olarak görüp yüzde sıfır ÖTV uyguluyor.

Sayın milletvekilleri, mızrak artık çuvala sığmıyor. Şöyle ki: 28 Kasım 2017’de kabul edilerek yasalaşan 7061 sayılı Kanun’un en karakteristik özelliği, AKP hükûmetlerinin 2002 yılından beri izlediği ekonomi politikalarında hükûmetlerinizin en sıklıkla sözünü ettiği husus olan sıkı politikalarla mali disiplinin sağlanması, cari açığa rağmen bütçe disiplinin korunması ilkelerinin doğrudan reddi olmasıdır. Öyle ki seçim atmosferinin hızlandığını hissettiğimiz son dönemde yani seçim ilanından önceki dönemde ekonominin içinde bulunduğu açmazı ve güvenlik politikaları izlemenin sonuçlarını orta vadeli programın sunuşunda Mehmet Şimşek’in savunma giderlerini borçlanarak değil, yeni vergi salarak karşılayacaklarını söylemesiyle biz bu duruma şahit olduk.

Sayın milletvekilleri, “Bir daha torba yasa olmayacak, yapılandırma da olmayacak.” sözlerinin üzerine Şubat 2018’de bir başka yapılandırma yasasıyla devlet bu kez tam 20 milyarlık vergi alacağından vazgeçmiştir. Erdoğan’ın seçim tarihini 24 Haziran olarak açıklamasının ardından Binali Yıldırım tarafından açıklanan ve 11 Mayıs 2018’de kabul edilen 28 maddelik kapsamlı vergi affı ve ikramiye gibi hazineye getirilen yeni yüklerle kapsamı 50 milyar liraya ulaşan bir yasa da geçtiğimiz günlerde kabul edildi.

Sayın milletvekilleri, torba yasa ve vergi affı yağmurunda son turu işte bugün görüşüyoruz. Bu torba yasa teklifi “Vergi affının uğramadığı kimse kalmasın.” demiş ve otoyollardan kaçak geçiş sebebiyle devletin alacaklarının yeniden yapılandırılmasını düzenleyerek 1,5 milyarlık bir alacaktan vazgeçmiştir. “Bir daha vergi affı olmayacak.” sözünü duyduğumuz zamandan bu yana çıkarılan aflarla hem yandaş sermaye gruplarının borçları sıfırlanmış hem popülist vergi afları getirilmiş hem de yeni vergiler yaratılmıştır çünkü bu Hükûmetin istikrarlı bir vergi toplama programının olmadığı, vergide adalet gibi bir düşüncesinin bulunmadığı artık anlaşılmış hâldedir.

Sayın milletvekilleri, yine bu torba yasaya dönecek olursak, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri bu torba yasanın varlığını 10 Mayıs günü Komisyon görüşmeleri sürerken tesadüfen öğrenmişti ve yasa teklifi 11 Mayıs Cuma günü mesai bitiminden sonra bizlerin bilgisine sunuldu. 21 maddeden oluşan kanun teklifinin tam 18 ayrı maddede değişiklik yaptığını gördük. Değişiklik yapılması öngörülen yasalara bakıldığında ise vergiler ve vergilendirmeyle ilgili düzenlemeler dışında tasarıdaki düzenlemelerin neredeyse tamamının, Plan ve Bütçe Komisyonunun görev ve uzmanlık alanına girmeyen alanlarda olduğunu söyleyebiliriz. Verdiği sözü tutmayan Hükûmet yine birbirinden alakasız konuları torba yasayla tek komisyonda görüşme yaklaşımından vazgeçmedi. 26’ncı Yasama Dönemi sona ererken her bir maddenin ihtiyatla ele alınmasının gerektiği bu torba teklif, âdeta hızlandırılmış bir yasa yapma tekniğine maruz bırakıldı ve bir anlamda seçim döneminin sıkışıklığından faydalanılarak bir oldubittiye getirilmek isteniyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26’ncı Dönem boyunca izlenen politika da göstermiştir ki son göstergelere baktığımızda açıkça gördüğümüz manzara şudur: AKP ülke ekonomisini batırmıştır. AKP ülke ekonomisini batırmıştır. AKP ülke ekonomisini batırmıştır ve devleti olduğu gibi artık ekonomiyi de yönetememektedir. Buna karşılık, HDP olarak bizler emek ve doğa dostu, çevreyi talan etmeyen, kriz üretmeyen, verimli ve adaletli bir ekonomi programıyla ekonominin yönetilebileceğini tekrar ediyoruz. Topluma, rantın, sömürünün, patronun safında olmayan, emek ve istihdam dostu bir büyüme ve kalkınma modeli sunuyoruz. Sadece rantı büyüterek “Ekonomi büyüdü.” diyen AKP'ye karşı esnafın, çiftçinin, memurun, işçinin sofrasını büyütebileceğimizi söylüyoruz. AKP iktidarı 16 yıl boyunca rantçı sermaye kesimi dışında kimsenin fayda görmediği bir politika izlemiş ve bu, yurttaşlara zam, işsizlik, yoksulluk ve gelir dağılımında adaletsizlik şeklinde yansımıştır. Doğrusu şu ki on altı yıl boyunca ne adalet ne de kalkınma sağlanamamıştır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye ekonomisi yaklaşık yedi yüz gündür yani iki yıldır devam eden OHAL istibdadı ve on altı yıldır devam eden, AKP’nin bahsettiği AKP istikrarıyla yönetiliyor. Toplumu baskıyla, korkuyla ve güvenlikçi politikalarla dizayn etmeye çalışan AKP, ekonomide güven bırakmamıştır. Her seferinde, kaşıkla verdiğini kepçeyle geri almıştır. Özellikle popülizm uğruna alınan kararlar nedeniyle son birkaç aydır AKP ekonomisinde güven endekslerinin tümü düşmekte, toplumun tüm kesimleri nefessiz bırakılmaktadır. Gelinen aşamada yurttaşlara değil, yandaşlara refah sağlayan AKP ekonomi politikası açık bir şekilde çökmüştür.

Sayın milletvekilleri, on altı yıl boyunca toplumun güvenini istismar eden AKP hükûmetleri, 2002 yılından bu yana tam 6 trilyonluk bütçe harcamış ve ülkenin net dış borcunu 860 milyar lira artırmıştır. Bunun yanı sıra ülkenin kaynaklarını -tıpkı şeker fabrikalarındaki gibi- haraç mezat satarak 360 milyar lira özelleştirme geliri harcamıştır. AKP bu ülkenin kaynaklarını kurutmuş, toplumu borca mahkûm etmiştir.

Bugün açıklanan bir veriyi de sizlerle paylaşayım son olarak. Bankalar tarafından kullandırılan nakit krediler mart sonu itibarıyla 2,3 trilyon liraya yükseldi. Bireysel kredisi olan kişi sayısı son bir yılda 1,8 milyon artarak 30,3 milyon kişi olurken ortalama kredi bakiyesi 18 bin lira düzeyinde gerçekleşmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ertan.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Yani bu ülkenin halkı borçlanmadan yaşayamaz, hayatını idame ettiremez hâle gelmiştir; bu sizin eserinizdir. Neyse ki 24 Haziran geliyor, halkımız sandıkta size gereken cevabı verecek.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgökçe Ertan.

Sayın milletvekilleri, şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi’ye aittir.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir anımı anlatarak konuşmama başlayacağım. İstanbul Defterdar Yardımcısıyım, Defterdar izindeydi, Defterdarlığa vekâlet ediyorum. Maliye Bakanı o zaman Sayın Ekrem Pakdemirli’ydi, Allah rahmet eylesin, iyi bir Bakanımızdı. İstanbul’a geldi, havaalanında kendisini karşıladım, yanında danışmanları vardı, arabaya bindik, gidiyoruz. Nereye gittiğimizi bilmiyorum, Galatasaray istikametine doğru saptık, gerçekten ben de merak ediyorum nereye gidiyoruz diye. Gide gide bir binanın önünde durduk, baktım, Anavatan Partisi İl Başkanlığı. İndik arabadan, parti binasına doğru yürüdük, merdivenlerden çıktık “Sayın Bakanım, izninizle ben buradan ayrılmak istiyorum.” dedim. “Niye?” dedi. “Sayın Bakanım, biz parti binasına giremeyiz, biz bürokratız.” dedim. (CHP sıralarından alkışlar) Bak, Sayın Pakdemirli çok sevdiğim, değerli bir Bakandı, onu tekrar ifade edeyim. “Allah Allah.” dedi. Yanında bir siyasi danışmanı vardı “Sayın Bakanım, onlar girmez, siz ısrar etseniz de girmez.” dedi o ve ben izin aldım, ayrıldım.

Bugün Merkez Bankası Başkanı Sayın Cumhurbaşkanı tarafından AK PARTİ Genel Merkezine çağrılmış ve Merkez Bankası Başkanı oraya gitmiş.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Devletin çivisi çıktı. Faizin de çivisi çıktı.

MUSA ÇAM (İzmir) – Bağımsız, sözde bağımsız.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – 1) Bürokratlar parti binalarına çağrılmaz.

2) Bürokratlar parti binalarına çağrılsa da oraya gitmez. (CHP sıralarından alkışlar) Hele bu bağımsız Merkez Bankası Başkanıysa asla gitmez.

3) İster parti binasında ister sarayda, nerede yaparsanız yapın toplantılarla dolar inmez, faiz inmez. (CHP sıralarından alkışlar)

Sevgili arkadaşlar, ateş düştüğü yeri, dolar yükseldiği yeri yakar; vatandaşın cebi yanıyor. Birkaç rakam vermek istiyorum size. 31 Aralık 2017 itibarıyla Türkiye'nin dış borç stoku 453 milyar dolardır. O tarihte dolar kuru 3 lira 82 kuruştur. Bugün öğleden önce basın toplantısı yaptım, o saatlerde dolar 4 lira 45 kuruş seviyesinde dolaşıyordu, sonra biraz daha aşağı indi belki. O rakamlar üzerinden basın toplantısında paylaştığım rakamı size vermek istiyorum. O tarihten, 31 Aralıktan bugüne kadar 1 dolardaki Türk lirasının değer kaybı 63 kuruştur. Bunun 453 milyar dolarlık dış borç stokundaki etkisi 285 milyar Türk lirasıdır. Dolar karşısında Türk lirası yüzde 16 değer kaybetmiştir, bunun dış borç stokumuza etkisi 285 milyar Türk lirası olmuştur. Özel sektörün, reel sektörün döviz cinsinden net borcu 222 milyar dolardır. Dolardaki her 1 kuruşluk artışın bu reel sektörün döviz borcuna etkisi 2,2 milyar Türk lirasıdır. 31 Aralıktan bugüne kadar reel sektörün döviz cinsinden Türk lirası karşılığı borcu da 140 milyar Türk lirası artmıştır. Toplam 425 milyar Türk lirası. Bu neyin faturasıdır, biliyor musunuz değerli milletvekilleri? “Faiz enflasyonun nedenidir.” gibi bir batıl inancın faturasıdır arkadaşlar. Faiz enflasyonun sonucudur.

Hükûmet cuma günü… Daha doğrusu, Hükûmet değil, AK PARTİ grup başkan vekili ve AK PARTİ Meclis başkan vekili imzalarını taşıyan bir teklif cuma günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verildi, şimdi onu görüşüyoruz. O gece, sosyal medyadan görüşlerimi kamuoyuyla paylaştım. “Sıkı bir kambiyo rejiminin altyapısı hazırlanıyor.” dedim. Sıkı bir kambiyo rejimi yani 1989 yılında Turgut Özal’ın Başbakanlığı dönemindeki 32 sayılı Karar’la libere edilen döviz ve sermaye hareketlerine sıkı bir kontrol, âdeta vatandaşın cebinde 1 dolar olursa “Bu doları nereden buldun?” sorusunun sorulacağı bir dönem. Liberalizasyon vesaire, bunlar ayrıca tartışılabilir, bu başka bir tartışmanın konusu, oraya girmiyorum. Teklif o şekilde vahim, cezalar artırılıyor, bütün döviz cinsinden hatta döviz değil, Türk lirası krediler de dâhil olmak üzere bütün kredilerle ilgili Bakanlar Kurulu kısıtlayıcı önlemler almaya yetkili kılınıyor. Bunları eleştirdim sosyal medyada. Sonra, pazartesi günü Plan ve Bütçe Komisyonunda birtakım düzeltmeler yapılmış. Şimdi öğrendim ki bir önergeyle başka düzeltmeler yapılarak tekrar, sadece döviz bürolarıyla sınırlı bir düzenlemeye dönüşüyor bu. Peki, neden döviz? Daha genişti, daha daraltıldı. 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’da yapılan değişikliktir bu.

1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun, 1929 dünya ekonomik krizinden, o büyük buhrandan sonra 1930 yılında çıkarılmış olan bir kanundur. 1989’a kadar Bakanlar Kurulu kararlarıyla kısıtlayıcı bir kambiyo rejimi uygulanırken 1989’da bugün uygulanan rejim benimsenmiştir. Bakanlar Kurulu isterse şu anda bu kanundaki yetkisini kullanarak da sıkı bir kambiyo rejimini uygulayabilir, buna hiçbir engel yok.

Peki, neden burada değişikliğe ihtiyaç duyuldu? Krediler, özellikle döviz kredileri hedef konusu. Dolar, döviz, vatandaşın cebindeki döviz, alım satım konusu olan döviz hedef konusu yapıldı. Neden şu: Faiz baskı altında, Merkez Bankası Başkanı faizi artıramıyor. Faiz artışından ülkeyi yönetenler hoşlanmıyor. O da zaten dolambaçlı yollara başvuruyor, hep “geç likidite penceresi” diye bir yola başvurmak suretiyle faizi örtülü bir şekilde artırıyor. Piyasa faiz artışını istiyorsa denge ona göre kurulur, Merkez Bankası istediği kadar “Artırmıyorum.” desin, hiçbir şey ifade etmez. O zaman döviz yükselir, dövizi kontrol edemezsiniz. Neden şu, dövizin hedef tahtasına konulmasının nedeni şu: Vatandaş Türk lirasına güvenmiyor. Şöyle bir tablo göstereceğim size, 2005 yılından 2018 yılının Mayıs ayına kadar olan dönemi gösteren bir grafik: Vatandaşın, şirketlerin banka sistemindeki döviz mevduatının yine piyasadaki ve bankalardaki toplam paraya, mevduata oranı. 2005’te bu rakam yüzde 33-35’lerdeyken şimdi bu rakam yüzde 39’a çıkmış durumda. 2010-2011 yıllarında yüzde 30’un altına inmiş. Güvenli yıllarda vatandaş dövizden çıkmış, Türk lirasına yönelmiş; ne zaman güven kaybolmuş, vatandaş dövize yönelmiş. Bu en büyük orandır. Kimse Türkiye ekonomisinin geleceğine inanmıyor, güvenmiyor, parasını dolarda tutuyor, dövizde tutuyor, avroda tutuyor, başka bir parada tutuyor. Türkiye’ye yabancı sermaye gelmiyor, gelen gidiyor. Amaç bunu frenlemek ama bunu Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’da değişiklik yapmak, cezaları artırmak suretiyle frenleyemezsiniz. Çözüm nedir biliyor musunuz? Çözüm OHAL’i kaldırmaktır; çözüm Merkez Bankasının bağımsızlığına saygı duymaktır; çözüm hukuktur, demokrasidir; insanımızın, yatırımcıların geleceğe güvenle bakmasıdır. Bunlar olmadığı sürece istediğiniz kadar ceza artırın, düzeltilmiş hâliyle dahi teklifteki cezalar inanın yeterli olmayacaktır. Daha ocak ayında döviz bürolarıyla ilgili 32 sayılı Karar’da değişiklik yapılmak suretiyle düzenleme yapıldı, yeni bir sistem getirildi ocak ayında, 2018 yılının Ocak ayında. O tarihten bugüne ne değişti de dönüp 1567 sayılı Kanun’daki cezaları artırmayı düşünüyorsunuz? Sevgili arkadaşlar, bunların hiçbiri çıkar yol değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Cumhurbaşkanı bir şey söylüyor: “Bütün kötülüklerin anası faizdir. Faizin yüksek olması iyi bir şey değil.” İyi de bu yüksek faizin bir babası var arkadaşlar. Faiz yüksek olursa yatırımlar düşer, doğru ama bakın, 2003-2008 dönemi büyüme olarak, ekonomik büyüme olarak AK PARTİ’nin en başarılı olduğu dönem; reel faiz oranı yüzde 10’lardadır, sabit sermaye yatırımlarının bir önceki yıla göre artış oranı yüzde 15’lerdedir. 2017 yılı sonu reel faiz yüzde 4-5’lerdedir, yatırımların artış oranı da yüzde 7,3’tür; tam 2003-2008 döneminin yarısı kadar, faiz o zaman bugünkünün 2 katı -reel faiz- ama yatırımlar çok daha hızlı artmış. Neden? Geleceğe güven var, mesele budur. Geleceğe güven yoksa ekonomi iyi olmaz. Gelin… Gelin derken artık 24 Haziran geliyor, tabii inşallah, 24 Hazirandan sonra Türkiye’de hukuku veya demokrasiyi sağlayacak, gerçekleştirecek yeni bir cumhurbaşkanı olacaktır ve ekonomik dengeler yerine oturacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – “Tamam.” inşallah.

KADİM DURMAZ (Tokat) – “Tamam.” diyeceğiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, şahıslar adına ilk söz, Batman Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Aslan’a aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Aslan, süreniz beş dakika.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkan ve sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu ramazan ayının da bu bereketli ve rahmet dolu ramazan ayının da oruç ayının da bütün İslam âlemine bereket, huzur, kardeşlik getirmesini diliyorum ama maalesef öyle olmuyor. Her ramazan ayı, her bayramımızda maalesef yas içinde geçmektedir.

Şimdi, ona da değineceğim ama değinmeden önce öğrenci affıyla ilgili bir olayı anlatmak istemiştim ama unutmuştum, onu burada dile getireyim: Öğrenciler aslında af değil adalet istiyor, bütün öğrenciler; tutuklular da öyle, af değil adalet istiyor. Şu anda, düşünceden dolayı binlerce insan içeride affı değil adaleti beklemektedir, bunu nazarlarınıza sunmak istedim.

“Nevroz”da Milas’taydım arkadaşlar. Belki inanmayacaksınız ama üzerinde tefekkür etmeniz gerekiyor. Özellikle iktidarın, özellikle Hükûmetin buradaki mesajı iyi algılaması gerekiyor. 3’üncü, 4’üncü, 5’inci sınıf öğrencileri vardı, önlükler vardı üstlerinde. Milas’ta “Nevroz”a gitmiştim. Vekil olduğumu öğrenince gelip benimle fotoğraf çektirdiler ama dediler ki: “Amca, sakın fotoğraflarımızı yayınlama.” “Neden çocuklar?” dedim. “Gelip bizi okuldan alıp hapse koyacaklar, babamızı da işten atacaklar.” dediler.

Arkadaşlar, artık çocuklar dahi bu korku iklimine, psikolojisine kapılmış durumda. Artık cinlerden, karabasanlardan değil, mevcut yaratılmış olan atmosferden korkuyorlar, irkiliyorlar. Bu başka bir ülkede olsa psikologlar, sosyologlar oraya akın eder, “Çocuklar neden öyle düşünüyorsunuz, neden öyle korkmuşsunuz, neden korkutulmuşsunuz?” diye bir araştırma yaparlardı. Gelinen nokta budur arkadaşlar. İktidarın kendini bu anlamda, ciddi anlamda gözden geçirmesi gerekiyor.

Fadi Abu Salah, 2014’te ayakları, bacakları şehit olmuştu, üç gün önce de kendisi. Kendisini buradan öpüyoruz ve bütün Filistin halkı için sembolleşen bu insana da Allah'tan rahmet diliyoruz. Hangi gün öyle olmuş arkadaşlar? Filistinlilerin “El Nekebe” dedikleri yani “Büyük Felaket, Büyük Yıkım” dedikleri… Yetmiş yıldır toprakları işgal edilmiş, evleri ellerinden zorla alınmış, o yüzden Filistin’in tapusu, Filistin’in sembolü hâline gelmiş yani “Evlerimize bir daha döneriz.” umuduyla anahtarlarını da yanlarına alıp göç etmişler. 6 milyon Filistinli dünyanın farklı ülkelerinde mülteci olarak yaşıyor, 5 milyon Filistinli ise maalesef, ana yurdunda, toprağında âdeta açık cezaevinde hapis hayatı sürmektedir. Ama İsraillilerin gücü işte 14 yaşındaki Fevzi El-Junidi’ye yetiyor. Yazıklar olsun! İsraillilerin anlayacağı bir dilde söylüyorum yine: “…”(x) Sizin gücünüz, işte böyle 14 yaşındaki çocuklara yetiyor. 50 silahlı güvenlik görevlisi, bir de gözleri bağlanmış sanki onlara zarar verecekmiş gibi, sizin gücünüz bu kadar.

Bir İsrailli milletvekili de utanmadan şunu söyleyebiliyor: “Bütün Filistinlilere yetecek kadar kurşunumuz var.” diyor. Tabii, onun bu pervasızlığı aslında İslam âleminin ihtilaflarından kaynaklanıyor. İslam âlemi dokuz yüz yıldır ikinci bir Selahaddin Eyyubi’yi maalesef bağrından çıkaramamıştır ve Selahaddin Eyyubi’nin torunları da, başta Selahattin Demirtaş olmak üzere, maalesef şu anda hapislerde. Onları özgürleştirip onlarla bütün Orta Doğu’da güzel bir görünüm, güzel bir huzur yakalamak için ittifak ve ittihat edileceğine maalesef düşmanlaştırılmışlar.

Şu da dikkatimi çekti arkadaşlar: Yani ümmete mensup bir birey olarak bunu söylüyorum; Barzani’nin referandumu esnasında ve Afrin’e girildiği sıralarda işte askerlik şubelerinin önünde kuyruk oluşturanlar, sözüm ona sözde cihada gidecek olanlar, 70 Filistinli kardeşimiz katledilmiş, her ne hikmetse bu anlamda kendilerine bir vazife çıkarmıyorlar. Yani illa İsrail’in Kürtçe konuşması mı gerekiyor o kuyruklarda sıra oluşturulması için? Maalesef, gelinen nokta bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Ya, nasıl geldiniz bu noktaya? Hayret ya! Gene geldiniz, ırkçılığa dayandınız yani.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika, iki dakika ek süre istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslan.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Geldiniz, ırkçılığa dayandınız.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Ben hem Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyesiyim hem de İslam Parlamentosu üyesiyim. Dolayısıyla buradan da Arapların anlayacağı bir dilden ben Arapça bir mesaj okumak istiyorum, Arap ülkelerinin parlamentolarının bu anlamda bunu dikkate almasını istiyorum: “…”(x) Yani kısaca Türkçesini de söyleyeyim: Eğer Müslümanlar böyle uyumaya devam ederse Mekke ve Medine de elimizden çıkar, İsrail’in o beklediği “arz-ı mevut” yani…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

…Dicle ve Fırat arasındaki topraklar da aslında elimizden alınır çünkü çorap söküğü gibi gelir ve geliyor, maalesef bunu da görmekteyiz. Ben yine buradan, yaşasın Filistin halklarının bağımsızlığı diyorum, yaşasın bağımsız Kudüs! “…” (x)

Teşekkürler, sağ olun beni dinlediğiniz için.

Bu arada, eğer halkımızın mağduriyetlerini gereği kadar dillendirememişsek, gereğini yerine getirememişsek halkımızın da hakkını helal etmesini istiyorum. Yetersiz kaldığımız durumlar oldu, eksik kaldığımız durumlar oldu. Bundan dolayı da ben bütün, 80 milyonluk halkımızdan özür diliyorum, haklarını helal etmesini diliyorum. İnşallah, hep beraber güzel günler, aydınlık günler göreceğiz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslan.

Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeler ve varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Kanuna dayanılarak” ibaresinin “kanun çerçevesinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                               Mehmet Ali Aslan                                           Altan Tan

                                         İstanbul                                                     Batman                                                   Diyarbakır

                                      Mizgin Irgat                                                                                            Mahmut Celadet Gaydalı

                                           Bitlis                                                                                                                          Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Bitlis Milletvekilimiz Sayın Mizgin Irgat.

Buyurun Sayın Irgat. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri izleyen sevgili vatandaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Panik seçime giderken panik yasalarla, torba kanunlarla, yılların ürünü, yılların sorunları gerçekten on altı yıllık AKP iktidarında çözülememiş, bir türlü sosyal reformunu ve siyasal reformunu tamamlayamamış, işin esasında “mış” gibi yapmış olduğu bütün süreçlerden sonra, seçim arifesinde böylesi bir yeniliğin, böylesi bir değişikliğin Meclise getirilmesi bu Meclisin en büyük çelişkilerinden bir tanesidir.

Partimizin Cumhurbaşkanı adayı Sayın Selahattin Demirtaş çalışmalarını maalesef şu an cezaevi koşullarında yapmaktadır ve daha önce söylemiştik, bu Meclisin ayıbı olan tutuklu milletvekilleri şu an hâlâ cezaevlerinde bulunmaktadır ve diğer taraftan, gazeteciler, öğrenciler, kayyum atanan belediye başkanları… 26’ncı Dönem sonlanırken maalesef, bu Meclis onlara bir özgürlük getirmemiştir, özgürlüklerini sağlayamamıştır ve yeni bir seçim dönemine girerken dört yılda bir 5’inci kez çıkarılan böylesi vergi afları, varlık barışları vesaire adı altında birtakım yeniliklerle, gerçekten, seçim rüşvetini bizlere sunmaktadır. Ama bizler de çok iyi biliyoruz ki halkımız da çok iyi biliyor ki şu an “bin lira” adı altında söylediğiniz, emekliye vermeye çalıştığınız o bin lira çoktan eridi gitti. Döviz kurları o kadar hızlı gidiyor ki o bin liranın o döviz kurlarının karşısında hiçbir kıymeti kalmamıştır.

Değerli milletvekilleri, reform yerine geçici tedbirler, geçici rahatlamalar taşısa da on altı yıllık AKP iktidarına baktığımızda, bu ülkeye sadece ve sadece borçlanma yükünü taşıdığını ve büyük bir borç batağına sürüklediğini söyleyebiliriz. İçte ve dış politikada gerçek anlamıyla iç ve dış barışını sağlayamamış Türkiye ekonomisine baktığımızda, kendi elindekini, kendi kazanımını, kendi zenginliğini dışarıya satan ve bu anlamda değersizleştiren, itibarsızlaştıran, demokrasinin kriterlerini aşağıya çeken ve elitist bir grup sermayedara peşkeş çeken bir AKP reform paketinden bahsedebiliriz. Oldukça pragmatist, oldukça siyasal düşünceden ve siyasal seçim noktasından ve seçim çalışmalarından esinlenerek çıkarılmış bu tür “reform” adı altındaki düzenlemelerin bu ülkenin şu anda içine girmiş olduğu sorunlara karşılık olmayacağı açıktır.

Dün 15 Mayıstı değerli milletvekilleri. Hawar dergisi 1932’de, Şam’da yani bu topraklardan çok uzakta bir grup aydın Kürt’ün, edebiyatçının çıkarmış olduğu bir dergi. 2006’dan itibaren Kürt Dili Bayramı olarak kutlanmaktadır ve bu anlamda bugüne baktığımızda, Kürt dili üzerinde, Kürt tarihi üzerinde, Kürt edebiyatı ve gazeteciliği üzerinde şu anda baskıların hâlâ daha devam ettiğini söyleyebiliriz. Bu ülkede militarist bakış açısı, milliyetçi bakış açısı bu ülkenin hem ekonomik anlamda kaybına hem de siyasal anlamda kaybına neden olmuştur. 24 Haziran, işte tam da bütün bunlardan kurtuluşun günüdür, özgürlüğün günüdür; dilimiz üzerinde, ekonomimiz üzerinde ve coğrafyamız üzerinde, ekolojik sistem üzerinde ve siyasi irademiz üzerinde şu anda yürütülen bütün baskılardan kurtulmanın günüdür diyorum.

Buradan şu anda cezaevlerinde bizi izlemekte olan hasta siyasi tutsaklara da selamlarımızı gönderiyoruz ve onların da bir an evvel özgürlüklerine kavuşması gerektiğinin çağrısını bu kürsüden bir kez daha yineliyoruz.

Kendi ilim Bitlis için de bugüne kadar pişirip pişirip bize sunmuş olduğunuz ve tutmadığınız hiçbir vaadi 24 Haziranda da gelip Bitlis sokaklarında lütfen anlatmayın, Türkiye'yi artık kandıramazsınız. Türkiye halkları bütün halklarıyla, inançlarıyla bu politikalarınızı artık biliyor, ne yapmak istediğinizi biliyor, bu gemi su alıyor; bu gerçeği herkes biliyor. Ben de bu temelde, bu kürsüden bir kez daha önümüzdeki seçimde her alanda kazanmış, özgürlüğünü elde etmiş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİZGİN IRGAT (Devamla) – …gerçek iradeli bir Türkiye'nin geleceğini diliyorum.

Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Irgat.

Sayın milletvekilleri, Sayın Irgat ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                   Mustafa Elitaş

                                                                                                                                        Kayseri

"MADDE 1- 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun 3 üncü maddesine aşağıdaki beşinci fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.

‘Bu Kanuna dayanılarak çıkarılan karar, yönetmelik ve tebliğler ile diğer genel ve düzenleyici işlemler uyarınca faaliyet izni veya yetki belgesi alınması zorunlu olan konularda, gerekli izin veya belgeyi almaksızın ticari faaliyette bulunanlar, elli bin Türk lirasından iki yüz elli bin Türk lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır ve yetkisiz faaliyetin gerçekleştirildiği iş yerindeki tüm faaliyetler bir aydan altı aya kadar, tekrarı halinde ise sürekli olarak durdurulur. Ancak, yetkisiz olarak faaliyette bulunanların ilan ve reklamlarından veya yaptıkları işin mahiyetinden söz konusu iş yerini, sadece faaliyet izni veya yetki verilmesi gereken faaliyet konularında iştigal etmek maksadıyla açtıkları veya işlettikleri anlaşılıyorsa söz konusu iş yerindeki faaliyet sürekli olarak durdurulur. Durdurma işlemleri Hazine Müsteşarlığının talebi üzerine valiliklerce yerine getirilir.’”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Başkanım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle yetki belgesi olmadan işlem yapanlar için yetkisiz faaliyetlere yönelik caydırıcılığın artırılması ve böylece yetkisi ve izni bulunmadığı hâlde faaliyette bulunanların ekonomiye menfi etkilerinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Bu fiillere yönelik yüksek idari para cezaları ile idari bir tedbir olarak faaliyetlerinin durdurulması öngörülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                                                                                                                                   Mustafa Elitaş

                                                                                                                                        Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Başkanım.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

2’nci maddenin teklif metninden çıkarılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önergeyle teklifin 2’nci maddesi metinden çıkartılmıştır.

Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için bundan sonra maddeler üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanun yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 3 kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 4’üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır; ilk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                               Mehmet Ali Aslan                                          Mizgin Irgat

                                         İstanbul                                                     Batman                                                       Bitlis

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                      Altan Tan                                          Ertuğrul Kürkcü

                                           Bitlis                                                     Diyarbakır                                                     İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                       Musa Çam                                           Zekeriya Temizel                                       İbrahim Özdiş

                                           İzmir                                                         İzmir                                                        Adana

                              Zülfikar İnönü Tümer                                     Orhan Sarıbal                                        Kadim Durmaz

                                          Adana                                                       Bursa                                                        Tokat

                                                                                                   Ömer Fethi Gürel

                                                                                                            Niğde

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Ayfonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk söz, İzmir Milletvekilimiz Sayın Ertuğrul Kürkcü’ye aittir.

Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; biz bu maddenin tamamen bu tekliften çıkarılmasını istiyoruz. Sebebi son derece açık. Aslında, kurulduğunda 55 bin dekar olan ama şimdi 33 bin dekara kadar düşmüş ve neredeyse topraklarının yarısı kâr amacı ya da prestij için yağmalanmış ve amacı dışında kullanılmış olan bu alanın Ankara için sadece bir tabiat mirası değil aynı zamanda bir kültür mirası olarak da korunması gerektiği konusunda en ufak bir şüpheye yer olmadığını düşünüyoruz.

Bugünkü hâliyle, üzerinde bir önceki Belediye Başkanı Melih Gökçek’in fantezilerinin de bir parçası olan ama aslında şımarıklık, kibir, değer bilmezlik, aklına eseni yapmak, başına buyrukluk, hepsinin, bir ahlakın ve bir kültürün, bir sonradan görmeliğin eseri olarak ortaya çıkmış olan bu felaketin, şimdi, bir şekilde baştan defedilmesi için buranın birkaç ticari şirkete devredilerek bu yükten kurtulunabileceği düşünülüyor. Bence, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu işe el koymalı ve bu doğa ve kültür mirasını yeniden sahiplenmek için aslında ne kadar masraf yapılabiliyorsa hepsini yapmalı, bütün bu yapıları yıkmalı, orayı yeniden bir doğa hazinesi olarak Ankara’nın ortasında bütün halkın… Ankara’nın nüfusu 1 milyon bile değilken son derece ferah, fersah bir yer olan bu alanı, şimdi artık 4-5 milyonluk bir şehrin orta yerinde muazzam bir rekreasyon alanı olması ve halkın kültürel mirası gözlemesi için, bütün bunların içerisinde kendini yeniden üretmesi için bir imkân olarak Ankara’ya geri kazandırmalıdır, hediye etmelidir. Zararın neresinden dönülse kârdır.

Burası, hepiniz biliyorsunuz, cumhuriyetin ilk yıllarındaki kamu kaynaklarını kullanarak kalkınma ve modernleşme hamlelerinin nişanelerinden biriydi. Doğrusu ben bir çocuk iken, ilkokul öğrencisiyken Ankara’da benim gibi çocukların her hafta sonu gitmeyi özlemle bekledikleri yer burasıydı, Ankara’nın biricik rekreasyon alanıydı ve onlarca kuşak buradan geçerek büyüdü ve kendisini doğayla ve aynı zamanda yeni bir yaşam alanıyla, yeni bir yaşam perspektifiyle tanıştıran buradan geçti. Bunlar çok eskide kalmış olabilir ama daha iyi ya “miras” dediğiniz zaten böyle bir şeydir. Bu zihniyeti, bu hamleyi, Türkiye'nin geçtiği bu dönemi hatırlamak, görmek, değerlendirmek için bundan daha büyük bir zenginlik olabilir mi? O nedenle, bence bu masrafa katlanılsın, buradan çıkılsın ve bütün bu iğrençlikler yıkılarak yeniden eski sadeliğiyle bu alan Ankara’ya geri döndürülsün; bizim diyeceğimiz budur.

O nedenle, bu torba yasanın içerisinde belki eski döneme yönelik bir öz eleştiri olarak da okuyabiliriz bu tedbiri ama işte piyasacılığın öz eleştirisi yine piyasacılık şeklinde oluyor. “Burayı, bu kamu alanını berbat ettik, bundan geri dönüyoruz.” demek yerine “Mademki bu kamu alanı berbat edildi, bari sermaye bundan kâr etsin, yükü bize kalmasın.” denilerek bu yasa teklifi önümüze getirilmiş oluyor. O nedenle sevgili arkadaşlar, ben tabii ki adım gibi biliyorum bu söylediklerim ne kadar “Ya, aslında o kadar da yanlış bir şey değil.” diye düşünülse de gereği öyle yapılmayacak ve bu yıkıntı, bu yıkım, sizin kendi tabirinizle kente olan bu ihanet bir şekilde devam edecek.

Sevgili arkadaşlar, bütün bunların bir bedeli olacak. Aslında belki de Ankara’nın ortasına dikilmiş bulunan bu ucube, Cumhurbaşkanının “ucube” diye yıktırdığı heykellerin yanında hakikaten bir ucubeler rekoru kırarak Ankara’ya sizin tarafınızdan hediye edilmiş bir şeydi. Şimdi bunu Ankara’da muhafaza ederek bunun lanetinden kurtulabileceğinizi sanmanız bence büyük bir hayal ve büyük bir yanılgı. O yapılar, o ucube Ankara’nın ortasında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Başkanım, iki kelime daha söyleyeceğim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kürkcü.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Belki de şöyle olacak: Benim beklediğim ve benim istediğim bir tür doğa ve kültür müzesi olarak, böyle bir miras alanı olarak bu alan kendini koruyamayacak ama belki de en büyük kötülüğü bunu muhafaza ederek kendinize siz yapmış olacaksınız. Belki de gelecek kuşaklar, Adalet ve Kalkınma Partisinin on altı yılı mirası olarak bu ucubeyi seyrederek tarihe sizin bıraktığınız izleri burayı bir tür zaman içinde yolculuk alanı olarak görecek, değerlendirecek ve “Meğer Ankara, meğer Türkiye, meğer bu ülkenin tarihi, kültürü, doğası neler çekmiş ve bunlardan nasıl kurtulmayı başarabilmişler?” diye hayretle ve dehşetle bu müzede gezecekler. Bu müze hepimize hayırlı ve uğurlu olsun(!) (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen, Bursa Milletvekilimiz Sayın Orhan Sarıbal.

Buyurun Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Atatürk Orman Çiftliği, evet, 1925 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatlarıyla, modern bir tarım işletmesi olarak tarımdaki yenilikleri, sebze bahçelerini, meyve bahçelerini, tarımsal mekanizasyonu hayata geçirebilmek için birkaç çiftliğin birleştirilerek orada büyük bir alan yaratılması ve bataklığın kurutulmasıyla elde edilen yaklaşık 55 bin dekarlık bir alan. Atatürk’ün, kardeşinin olası bir hak talep etmesi durumunda onun hakkını bile 1933 yılında çıkan bir kanunla iptal ederek herhangi bir talepte bulunmamasını sağladığı; 1950 yılında “Atatürk Orman Çiftliği” adı altında kendisine ait bir kanunla resmîleşen, 1937 yılında Atatürk tarafından hazineye bağışlanan bir alan. Yani cumhuriyetin, yani belleğin, yani tarihin, yani tarımın, yani mekanizasyonunun en önemli alanlarından bir tanesi.

Burası, 2015 yılında, Sayıştayın açıklamış olduğu rapor doğrultusunda 55 bin dekardan 33 bin dekara kadar indirilmiş; AKP iktidarı tarafından da 2006 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığının rızasıyla, Atatürk Orman Çiftliği yönetimi ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında yapılan bir protokolle, on yıllığına hayvanat bahçesinin işletmesi ve planlaması Ankara Büyükşehir Belediyesine verilmiş. Aradan on yıl geçtikten sonra, 2016 yılında, bakıyoruz, ortada ne hayvan kalmış ne hayvanat bahçesi. Yerinde ne var? Robotlar, oyuncaklar ve beton yığınları. Buna seyirci kalan bir Atatürk Orman Çiftliği yönetimi var çünkü kanun açık, 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu açık: Ticaret, konut, sanayi yapılamaz; amacı dışında herhangi bir şey yapıldığı andan itibaren Atatürk Orman Çiftliği yönetimi devreye girecek ve tekrar geri alacak. Yani 2016 yılı itibarıyla Büyükşehir Belediyesi buradan elini eteğini çekip defolup gitmeli, onun yerine Atatürk Orman Çiftliği’ne yönetim bırakılmalı. O tarihten sonra, 2 defa planlama yargıdan dönüyor, 2 defa. Hayvanat bahçesinin yenileme projesi yine yargıdan dönüyor yani yargı iptal ediyor ama bu arada, biraz önce söylendiği gibi, Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek kendi fantezilerini gidermek amacıyla orada robot ve lunapark inşaatına giriyor tamamen hukuk dışı, tamamen yasal olmayan bir şekilde.

Şimdi, geldiğimiz noktada yapılmak istenen şu: Fiilen yapılıp hukuken yasaklı olan bu bina, aynen kaçak saray gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle... Ki yine söylendi buradan, Atatürk Orman Çiftliği üzerinde herhangi bir değişiklik yapıldığında Türkiye Büyük Millet Meclisinin özel kanun çıkarması zorunluluğu varken yine Büyük Millet Meclisi aracılığıyla bu fiilî yolsuzluk, kaçak inşaat yasallaştırılmak isteniyor. Gerekçe: Turizme açılacak. Ne için yapılıyor bu? Tamamen, birilerine satılıp rant elde edilmek için yapılıyor. Bu, cumhuriyete bir saldırıdır; bu, tarihe bir saldırıdır; bu, belleğimize bir saldırıdır; bu, kültürümüze bir saldırıdır.

300 dönüm kaçak saraya ayrılan yerden sonra 1.200 dekar, 1 milyon 200 bin metrekare alan, ne yazık ki şu anda sizin çıkaracağınız, bu Meclisin çıkaracağı kanunla peşkeş çekilecek. Kime? Bilmiyoruz adını ama orada hukuksuz ve usulsüz yapılmış bir işletmeyi faaliyete geçirmek için yasalar çiğneniyor, hukuk çiğneniyor, cumhuriyetin değerleri mekânsal olarak değiştiriliyor, bir dönemi bitirme çabası sürekli sürüyor. Ve bu neyle yapılıyor? Meclis eliyle yapılıyor maalesef.

Arkadaşlar, bunu yıkmamız gerekiyor. O hayvanat bahçesinin yerine, yok edilen, nereye gittiğini bilmediğimiz o hayvanların yerine yapılan bu yapay robotların, yapay mekânların bir an önce kaldırılması ve yıkılması gerekiyor. Bu Meclisin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sarıbal.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Bu Meclisin bu hukuksuz, adaletsiz yapıya müsaade etmemesi gerekiyor. Bir büyükşehir belediye başkanı gitti, yerine öbür büyükşehir belediye başkanı geldi. Biri yaptığı hukuksuzluk nedeniyle Cumhurbaşkanı tarafından çekildi, kenara kondu; onun yerine başka biri geldi, aynı hukuksuzluk şimdi ona işletiliyor. Buna müsaade etmeyin.

Atatürk Orman Çiftliği, Ankara için bir eğlence merkezi değildir. Elbette bir park alanıydı ama bir belleği var buranın, tarihsel bir geçmişi var, yasası var; bu yasa çiğneniyor. Bütün planlar iptal edildi yargı tarafından; ısrarla buna direniliyor, fiilen hukuksuz bir işletme yapılıyor, şimdi de bu yasallaştırılmaya çalışılıyor ve ne yazık ki Tarım Bakanlığı da buna seyirci kalıyor, Atatürk Orman Çiftliği’nin yönetimi de buna seyirci kalıyor.

Biline; gün gelir, devran döner, bunun hesabı elbette sorulur. Kaçak sarayı resmîleştirebilirsiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) – …o bir grup zengine vereceğiniz yeri resmîleştirebilirsiniz ama biliniz ki bu doğa, bu coğrafya, bu insanlık Adalet ve Kalkınma Partisinden hesap soracaktır.

Bu maddenin tekliften mutlaka çıkarılmasını talep ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarıbal.

Sayın milletvekilleri, Sayın Sarıbal ve Sayın Kürkcü’nün aynı mahiyetteki önergelerini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

4’üncü madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5659 sayılı Kanun’un ek 1’inci maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                   Mustafa Elitaş

                                                                                                                                        Kayseri

“Kiraya veya işletmeye verilen bu alanlar, bu maddenin beşinci fıkrasındaki kısıtlamalara tabi değildir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, tahsis edilen alanların kiraya veya işletmeye verilmesinin bu maddenin beşinci fıkrasındaki kısıtlamalara tabi olmayacağı hususu açıklığa kavuşturulmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 5’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                               Mehmet Ali Aslan                      Mahmut Celadet Gaydalı

                                         İstanbul                                                     Batman                                                       Bitlis

                                      Mizgin Irgat                                                                                                                 Altan Tan

                                           Bitlis                                                                                                                      Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkan.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan düzenlemeyle, 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da değişiklik yapılmaktadır. Elektrik borçlarının yapılandırılmasıyla ilgili bu madde olumlu gibi görünse de çiftçilerin borcu açısından ilgili komisyonda görüşülmesine ihtiyaç vardır çünkü esasen Hükûmet çiftçiye zaten borçludur. Tarım Kanunu'na göre, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'inin çiftçiye doğrudan destek olarak verilmesi gerekirken Hükûmet yüzde 0,5'ini vermektedir. Çiftçilerle ilgili daha fazla olumlu düzenleme yapmak ve onlara daha çok destek verilmesi gerekirken bu madde gibi düzenlemeler lütuf gibi sunulmaktadır, kendilerinden habersiz yapılmaktadır ve kesinlikle yetersizdir. Çiftçiye gerekli destek verildiği takdirde bu borçlar zaten ortadan kalkacaktır. Biz, HDP olarak bu elektrik borçlarının silinmesinden yanayız. Çiftçilerin borcu affedilirken var olan bu borcu kamunun üstlenmesini öneriyoruz. Bu hâliyle yapılan düzenlemenin tekliften çıkarılmasını öneriyoruz. Sorunlara kökten bir çözüm getirebilmek ve çiftçilerin daha fazla borçlu duruma düşmemeleri için çiftçiye mazot, gübre, ilaç ve tohum desteği artırılmalı ve çiftçiye ürün alım garantisi verilmelidir. AKP'nin uygulamadığı, millî gelirin en az yüzde 1'i oranında (36 milyar lira) çiftçiye destek kanunu da derhâl uygulanmalıdır.

BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 5'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                Okan Gaytancıoğlu                                          Musa Çam                                       Zekeriya Temizel

                                          Edirne                                                        İzmir                                                         İzmir

                                  Ömer Fethi Gürer                                       Kadim Durmaz                             Zülfikar İnönü Tümer

                                           Niğde                                                        Tokat                                                        Adana

                                                                                                     İbrahim Özdiş

                                                                                                           Adana

MADDE 5- 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun ek 11 inci maddesinde bulunan ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Devlet tarafından yapılacak destekleme ödemesi almaya hak kazanan çiftçilerin vadesi geldiği halde ödenmeyen sulama işletme ve bakım ücreti veya su kullanım hizmet bedeli borcu veya münferiden tarımsal sulamada kullanılan elektrik enerji borcu bulunması halinde; DSİ veya işletme ve bakım sorumluluğu devredilen gerçek veya tüzel kişi veya elektrik dağıtım şirketi ve/veya elektrik perakende satış şirketi tarafından tarımsal destekleme ödemesi yapacak bankaya borç miktarı bildirilir. Bu bildirim üzerine; çiftçilerin destekleme ödemelerinden borç tutarı mahsup edilerek DSİ veya işletme ve bakım sorumluluğu devredilen gerçek veya tüzel kişiye veya elektrik dağıtım şirketine ve/veya elektrik perakende satış şirketine ödenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önerge hakkında konuşmak isteyen Edirne Milletvekilimiz Sayın Okan Gaytancıoğlu.

Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önce bir soru sorarak başlamak istiyorum: Bulmaca çözüyor musunuz? Eminim herkes bulmaca çözmüştür. Bulmacalarda şöyle bir şey vardır: “Karşılıksız yapılan yardım.” Hemen ben cevabı vereyim, adı “iyilik”tir. Yani birisine yardım ediyorsunuz, iyilik yaptığınızı düşünüyorsanız bunun karşılıksız olması lazım. Ama çıkar amaçlı yardım ediyorsanız, ettiğiniz yardım karşılığı bir şey istiyorsanız onun adı “iyilik” olmaz.

Şimdi, ben daha önce akademisyendim, derslerde anlatırdım, tarım politikasında; çiftçiye karşılıksız yapılan yardımın adı nedir? “Destekleme”dir. Neden destek verirsiniz çiftçiye? Üretim yapsın diye, zor durumda kalmasın diye. Doğa koşullarına bağlıdır tarım, bir açık hava fabrikasıdır; dolu yağabilir, yağmur yağabilir. Yağmurun yağmasını istersiniz ama çok yağdığı zaman “Eyvah, çok yağdı, sel olabilir.” dersiniz. “Sıcak olsun.” istersiniz, çok sıcak olduğu zaman “Kuraklık oldu.” dersiniz; o zaman da destek şarttır. Niye çiftçinin cebine para koyuyorsunuz? İşte, piyasa koşullarına terk ettiğiniz çiftçiyi destekleyerek piyasa koşullarından etkilenmesini önlemek istiyorsunuz.

Şimdi, siz bulmacaları tersine çevirdiniz. Ne yapıyorsunuz? Kötülük yapıyorsunuz. Bulmacalarda bile çıkan karşılıksız yardımı yapmıyorsunuz ama yardım yaptığınız birileri var. Kim? Elektrik dağıtım şirketleri. Siz, elektrik şirketlerinin neredeyse tamamını özelleştirdiniz. Uyguladığınız tarım politikalarından dolayı çiftçiler borçlarını ödeyemediği için, elektrik şirketleriniz size diyorlar ki: “Ya, bu çiftçiden biz para alamıyoruz.” Size şunu diyemiyorlar: “Yıllardır çiftçiyi borçlandırdınız, girdi fiyatlarına sürekli zam yapıyorsunuz ama biraz da buğday fiyatını artırın, biraz da süt fiyatını artırın.” Yani siz tarımı hiç iyi yönetemiyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? İşin kolayına kaçıyorsunuz. İşte, 5’inci maddede işin kolaylığı var. Çiftçiye yapacağınız iyiliği yapmıyorsunuz, yapacağınız destekten kesiyorsunuz. Kime veriyorsunuz? Elektrik dağıtım şirketlerine veriyorsunuz. Bu yanlış. Ne için yapıyorsunuz? Birkaç avuç dolar için. Her yere saldırıyorsunuz ya, doların ateşini düşüremiyorsunuz. Şimdi, geldi sıra buradaki bu mantıksızlığa. Lütfen, bunu yapmayın.

Peki, çiftçi tarımda neden elektrik kullanıyor? Verim olsun diye. Sulu tarım yapıyor, sulamayla verim artıyor, dolayısıyla bunun için suya ihtiyacı var. Ama siz yıllardır gübre fiyatlarını artırıyorsunuz, mazot fiyatlarını artırıyorsunuz. Bakın, bugün çiftçinin kullandığı 1 litre mazot 5 lira 75 kuruş oldu. Siz iktidara geldiğinizi de söylemiyorum, bundan on yıl önce 1,5 liraydı, şimdi 5 lira 75 kuruş. Buğday fiyatı on sene önce kaç paraydı? Kilo başına 50 kuruştu, şu an -işte, iki gün önce açıklandı- ton başına 1.050 lira. Ama siz ne yapıyorsunuz? Yine, bayramın 3’üncü gününde olduğu gibi, gümrük vergilerini sıfırlıyorsunuz ve ucuz buğdayla Türk çiftçisinin rekabet etmesini istiyorsunuz; bunlar yanlış.

Siz, çiftçinin üretmemesi için inanın elinizden geleni yapıyorsunuz. Destek vermiyorsunuz, çiftçiyi borçlandırıyorsunuz, girdileri arttırıyorsunuz. Az önce söyledim, gübrenin tonu 1.500 lira olmuş. Tarımı yönetemiyorsunuz, şimdi de tarımı yönetemediğinizi artık itiraf ediyorsunuz, çiftçinin desteklerine göz diktiniz. Elektrik parasını alamıyorsunuz çiftçiden. Niye? E, çiftçide para kalmıyor ki. On yıldan beri aynı fiyatlarla ürün satan insanlar, on yıl önce mazota, gübreye ödediklerinden daha fazla, daha yüksek bedeller ödüyorlarsa, sürekli borçlanıyorlarsa nasıl çevirecekler çarklarını? Siz başka bir şey yapmak istiyorsunuz; çiftçiyi devre dışı bırakmak istiyorsunuz, onun topraklarını başkalarının almasını, böylelikle büyük çiftliklerin olmasını istiyorsunuz; bunu yapıyorsunuz.

Bakın, az önce Sayın Hamzaçebi söyledi, üç aydan beri dolardaki artışın dış borç stokuna etkisi 288 milyar lira. Yani bunun tamamını çiftçiye verseydiniz tam 20 kat fazla para vermiş olacaktınız çiftçiye ki Türkiye ne et ithal ederdi ne buğday ithal ederdi, hiçbir şey ithal etmezdi; Türkiye’de istihdam olurdu, insanlar işsiz kalmazdı, yüzde 10’ları aşan işsizlik oranı düşerdi. Ama siz bunları yapmadığınız gibi, sürekli çiftçinin ensesine biniyorsunuz, ona iyilik yapmıyorsunuz, kötülük yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım son bir toparlayayım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gaytancıoğlu.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Son sözüm de Bakanadır, Bakanın bugünkü açıklamasını doğru buluyorum ama eleştireceğim tabii ki. İsrail’den tarımsal ürünlerin ihracatını durdurmuşuz yani İsrail’e mal satmıyoruz. İyi, güzel ama samimi değilsiniz. Sıkıysa, yapabiliyorsanız ithalat yapmayın. Hadi bakalım! Tohum ithalatı yapmayın, alet makine ithalatı yapmayın, sulama malzemelerinin ithalatını yapmayın. (CHP sıralarından alkışlar) Öyle, üç kuruşluk ihracatı durdurmakla adam olunmaz. Sıkıysa tohum ithalatını durdurun, ithalat yapmayın, o zaman ben de sizin adam olduğunuzu öğreneyim.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) – Tohum ithal etmiyoruz, nereden çıkarıyorsunuz?

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) - Oradan da laf atmayın, daha fazlasını söylerim.

Evet, son olarak şunu söylüyorum: Çiftçinin cebinden artık şu elinizi çekin, çiftçiyi borçlandırmayı bırakın; cebine nasıl para koyabilirim diye düşünün, biz de size destek verelim, size iyilik yapalım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaytancıoğlu.

Sayın milletvekilleri, Sayın Gaytancıoğlu ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde önerge yoktur.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde önerge yoktur.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 7 kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde önerge yoktur.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde önerge yoktur.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                               Mehmet Ali Aslan                                           Altan Tan

                                         İstanbul                                                     Batman                                                   Diyarbakır

                                      Mizgin Irgat                                    Mahmut Celadet Gaydalı                         Ayşe Acar Başaran

                                           Bitlis                                                         Bitlis                                                       Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Batman Milletvekilimiz Sayın Ayşe Acar Başaran.

Buyurun Sayın Acar Başaran.

Süreniz beş dakika.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi bu kanun teklifinin 10’uncu maddesinde, daha önceki bir yasa tasarısına ek bir kelime ekleniyor ama o ek bir kelime aslında bir şehrin tamamını etkiliyor, aslında Türkiye'nin tamamını etkiliyor, aslında dünyanın tamamını etkiliyor. Nasıl oluyor bu? Rize’nin ekolojisi Türkiye'nin ekolojik sistemini perişan ediyor. Türkiye'nin ekolojik sistemi dünyanın ekolojik sistemini perişan ediyor. Yani “bir kelime” deyip geçmeyelim. Çünkü daha önce Trabzon’a, bir de Rize’ye sosyal tesis yapılmasına izin verdik.

Şimdi, değerli arkadaşlar, öncelikle bu iktidarın ormanlarla, kıyılarla ne derdi var, açıkçası anlam veremiyoruz. Bir sosyal tesisi -sağlık tesisi de olabilir- Rize’de ya da herhangi bir yerde, başka bir yer yok mu ki kıyılarda yapıyoruz. Ama biz bu meseleleri iyi biliyoruz. Önce sağlık tesisi diye başlayan kanunlar daha sonra dönüp bazı sermayedarlara peşkeş çekiliyor. Bunun çokça örneklerini gördük.

Şimdi, Rize’de AKP iktidarı kaç oy almış, hatırlatayım. Yüzde 75,9 almış. Peki, bu insanlar, Rizeliler gidip şunu mu söylesinler? “Elimiz kırılsaydı da AKP’ye oy vermeseydik. Bize verdiği talan. Kıyılarımızı talan ediyor.” Bunu mu desinler? Bence desinler. Bence Rize halkı hatta tüm Karadeniz halkı hatta Türkiye halkları sandıklarına gittiklerinde bir baksınlar, bu iktidar ekolojik sistemi nasıl perişan etmiş.

Kışı görmedik, kışı. Hiç düşünüyor musunuz, niye bu sene kışı görmedik? Biraz düşünün. Sizin için yol, su, çiçek, böcek meseleleri gibi böyle basit, sıradan meseleler gibi konuşuyorsunuz ama şu anda Türkiye'nin ekolojik sistemini perişan ediyorsunuz, kıyıları talan ediyorsunuz, ormanları talan ediyorsunuz, kültürel mirası talan ediyorsunuz.

Dün burada bir arkadaş Hasankeyf’ten söz etti. Bu arada Hasankeyf de kısmen yüksek oy oranı aldığınız yerlerden biri, belediyesi sizde ama demek ki bu insanların size oy vermemesi gerekiyor. Siz hizmet diye talanı bütün alanlara sürüyorsunuz. Hasankeyf’ten dün söz ettiniz ve orada çok müthiş işler başardığınızdan söz ettiniz. Bakın, ben bir ara yine bu kürsüden söylemiştim, Hasankeyf bir açık hava müzesiydi, perişan ettiniz, gelin hep beraber bir görelim. Hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Biraz vicdan ya! Oradaki hayvanları, doğayı talan ettiniz, tarihi yok ettiniz; hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Yüzyıllardır, bin yıllardır bugüne kadar gelmiş tarihten, doğadan sizin sayenizde elimizde bir şey kalmayacak. Ama dediğim gibi, bunların hepsi 24 Haziranda size gelmeyecek oy olarak geri dönecek. Bu halk bunu görüyor, yaptığınız HES’lerle, yaptığınız bu talanlarla aslında asıl amacınızın halk olmadığını görüyor. Eğer biraz Karadeniz halkını düşünseydiniz oradaki işsizlik durumunu değerlendirirdiniz, orada gençlerin niye kalmadığını değerlendirirdiniz ve bunlara yönelik çözüm önerileri geliştirirdiniz, çözüm olanakları bulurdunuz. Ama siz bunu düşünmüyorsunuz ki. Düşündüğünüz tek şey -ben yine burada bir ara söylemiştim- nereden, nasıl para gelir, bazı sermayedarlar nasıl zenginleşir. Sabahtan beri konuşuyorsunuz, bugün çok önemli bir gün, ramazanın başlangıcı, hayırlı bir iş yapın; vazgeçin Trabzon’dan, Karadeniz’den, doğadan; vazgeçin, doğa kendi hâlinde özgür olarak yaşasın.

Bunun yanında ne yapıyorsunuz? Bakın, daha önce de yine bu kürsüden söylemiştim, TOKİ’leri koydunuz, Ayder Yaylası’na TOKİ’ler inşa ettiniz. Sizin ekolojik bakış açınız TOKİ’den öteye geçmiyor zaten. Sürekli o çok övündüğünüz üçüncü havalimanı, üçüncü köprü iki işe yaradı sizin açınızdan. Bir: İşçiler orada hayatını kaybetti. İkincisi: Binlerce dönümlük ağaçlar yok edildi. Ha, üçüncü bir iyi tarafı da sizin açınızdan, yoldan her geçenden para alacak bazı sermayedarlar, bunun sayesinde zengin olacak.

Ama dediğim gibi, bu halk bunu görüyor, sizi de yakından izliyor. Siz bazen duymuyorlar zannediyorsunuz ya da siz duymayınca kimse duymuyor zannediyorsunuz. Mesela, hasta tutsaklardan söz ettim, hiçbiriniz dinlemediniz ama Menemen’den bir aile aradı beni, çocukları bir aydır açlık grevinde ve tek bir istedikleri var; sağlık erişimine ulaşmak. Bu mübarek günde yapacağınız eğer hayırlı bir iş varsa, bir hayır işlemek istiyorsanız -sözden ibaret- bu insanların sağlık erişimine ulaşmasına izin verirsiniz diyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başaran.

Sayın Başaran ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 11 ila 23’üncü maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyenleri okuyorum: Grupları adına, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Ertuğrul Kürkcü, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Utku Çakırözer, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Baki Şimşek.

Şimdi ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Ertuğrul Kürkcü’ye aittir.

Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; tabii ki bu kanunun birinci bölümü hakkında ne diyorsak ikinci bölümü hakkında da onu diyoruz çünkü bu iki bölüm birbirinden ayrılamayacak kadar birbirine benziyor yani içinde herhangi bir tutarlılık, ihtiyaçlar ile yasalar arasında bir ilişki, bağlam ilişkisi, ihtisas süreçleri ile yasalar arasında ilişki, hiçbir şey yok. Adı üzerinde, bir torba var elimizde, torbacılar tarafından içi doldurulmuş ve bir seçim rüşveti olarak ortaya konmuş. Dolayısıyla bu maddeler bugün tartışılsa ve karara bağlansa ya da hiç tartışılmadan karara bağlansa aslında pratikte aynı sonuç doğacaktı. O nedenle, yeni bir sözü gerektirmiyor.

Bu çerçevede şunu söyleyebiliriz önümüze bakarak: Ümit ediyoruz ki, Halkların Demokratik Partisi öyle bekliyor ki Türkiye halkları önümüzdeki dönemde sadece bu kanun yapma tekniğini değil, aynı zamanda bu teknikle kanun yapanları bir şekilde sınavdan geçirecek, bunların önlerine on altı yıllık bir fatura çıkaracak ve “Bir daha bizi böyle yönetmeyin çünkü biz böyle yönetilmeye layık değiliz.” diyecek.

Herhangi bir biçimde halkın örgütlü kesimleriyle müzakere etmeden, ihtiyaç sahipleriyle tartışmadan, paydaşlarla görüşmeden, onların rızasını almadan gündeme getirilen ve her seferinde her uygulamadan sonra orası burası yeniden değiştirilerek, aslında kanunu uygulayıcıların çoğu kez içinden çıkamadığı kanunlar yaratarak bu halka kanun dayatmak -daha önce de söyledik- bu kanunun, kanunların kaynağındaki Roma hukukunda esasen bir suçtur. Her konuda bir kanun ilkesini kaçıncı keredir ihlal ettiğinizi bilmiyoruz ancak bunların içerisinde bazıları ister istemez halkın dolaysız çıkarını olumlu olarak etkilediği için bunları tartışmak zorunda kalıyoruz. Yoksa aslında yapılması gereken, böyle bir kanun yapma tekniği karşısında Meclisin geri kalanının bunları boykot etmesi, sizi bu kanun yapma usullerinizle baş başa bırakması olabilirdi ama kaçınılmaz olarak Meclis halkı ilgilendirdiğinden, halk “Bu Mecliste hayrımıza bir şey olabilir.” diye ümitle buraya baktığından o zaman ister istemez biz de bunun içerisinde halkın şöyle ya da böyle göreli olarak yararına olan konuları sonuca bağlamakta katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Yoksa ne böyle devlet yönetilebilir ne böyle toplum yönetilebilir. Zaten öyle görülüyor ki böyle yönetilmeyeceği apaçık ortaya çıkacak.

Bugün bir İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitun’da çıkan bir makalede Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin her bir tarafının düşmanlarla dolu olduğu, ülkemizin uluslararası alanda düşmanlarla kuşatılmış olduğu ve bunlarla etkin bir mücadele vermek konusundaki sözlerini ele alarak demiş ki: “Aslında Tayyip Erdoğan bu Türkiye’nin başındayken başka bir düşmana ihtiyacı yok.” Şimdi bunu bir kinaye olarak görebilirsiniz ama elinizi vicdanınıza koyun, siz söyleyin: Bu yasa yapma usulleriyle bir devlet, bu yasa yapma usulleriyle bir parlamento çalıştırılabilir miydi? Elde ettiğiniz şeyin kocaman bir hiç, bir bıkkınlık, bir kurtulsak da bir an önce bitse duygusu olması sizi hiç üzmüyor mu? 3’üncü yılını daha tamamlamadan bu Meclis sona geldi ve sonunu hep beraber getirdik.

Sevgili arkadaşlar, bu son torba yasanız. Umarım sonuncu yasanız da olacak. Bundan böyle Türkiye, layık olduğu gibi yönetileceği insanları iktidara getirmek için yeniden sandık başına gidecek. Sizi uyarmak isterim. Oyun bozanlık ve mızıkçılık işaretleri geliyor, 24 Haziranda sandıklardan ne çıkıyorsa odur. Bunun gereğini yerine getirmeyenler Türkiye’nin geleceğini büyük bir tehlikeye atacaklardır. Sizi, verdiğiniz söze sadık kalmaya davet ediyorum. Hoşçakalın. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.

Şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Utku Çakırözer’e aittir.

Buyurun Sayın Çakırözer, süreniz beş dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle girmiş olduğumuz mübarek ramazan ayının ülkemize, milletimize ve insanlığa kardeşlik, esenlik ve huzur getirmesini dilerim. Bu mübarek günde Filistinli kardeşlerimize yönelik katliamları şiddetle lanetliyorum. Yine bu ramazan gününe sevdiklerinden mahrum girmek zorunda bırakılan, bir yıldır tutuklu İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu’na ve diğer tutuklu milletvekillerine özgürlük diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifinin gerekçesinde ve Maliye Bakanının Komisyona yaptığı açıklamada, bu paketin toplumun büyük çoğunluğunun ihtiyacını karşılayacağı ve bu yönde beklenti olduğu ifade edilmekteydi. Şimdi, ben merak ediyorum, çiftçinin üç kuruşluk desteğine, elindeki paraya el koyulmasını hangi geniş toplum kesimleri arzu etmektedir? Çünkü bu torba yasada böyle bir madde var. Çiftçi zaten borç içinde, alın terinin karşılığını bile alamıyor. Hâl böyleyken siz önümüze getirdiğiniz bu düzenlemeyle çiftçinin su ve elektrik borçlarına karşılık onun devletten alacağı destekten kesinti yapılması düzenlemesini getiriyorsunuz. Yani çiftçiye destek olması gereken bu devlet, bu düzenlemeyle elektrik dağıtım şirketlerinin tahsildarı yapılmaktadır. Devleti düşürdüğünüz konuma bakın, yazıktır, ayıptır. Bu düzenlemeden vazgeçilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, yine bu kanunla, Atatürk’ün bizlere yani Meclise emanet ettiği mirasına ihanet etme durumuyla karşı karşıyayız. Atatürk Orman Çiftliği, Atatürk’ün bu ülkeye armağanıdır, mirasıdır; Çiftliğin bağışlanma amacına uygun olarak kullanılmasının güvencesi ise Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Atatürk Orman Çiftliği, Türkiye Büyük Millet Meclisine, milletvekillerine emanet edilmiş bir mirastır. Bu nedenle, Atatürk’ün mirası olan ve devlet malı niteliğinde bulunan AOÇ arazisi üzerindeki yasal olmayan tasarruflara kaynak teşkil eden bu tür düzenlemelere izin verilmemesi gerekir. Bugün bu yasaya kalkan eller tarihî bir vebal üstlenecektir, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına ihanet için kalkacaktır.

Değerli arkadaşlarım, 2002 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu İhale Kanunu’nun maddeleri AKP döneminde toplam 185 kez değiştirilmiştir. Şimdi, bugün bir kez daha bu kanunun 12’nci maddesiyle Kamu İhale Kanunu’nun “Pazarlık Usulü” başlıklı 21’inci maddesinin (b) bendinde çok tehlikeli bir değişiklik yapılmak istenmektedir. Bu 21/b maddesi, AKP döneminde ve özellikle son birkaç yıldır tüm kamu ihalelerinin veriliş şeklini belirlemiştir. Nedir bu 21/b maddesi? Doğal afetler, salgın, hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması üzerine ihalelerin sadece seçilen şirketler davet edilerek pazarlık usulüyle yapılması. Komisyonda bize verilen bilgilere göre 2015 yılında tüm ihalelerin yüzde 9’u bu şekilde acil pazarlık usulüyle verilirken 2017’de bu rakam yüzde 22’lere ulaşmış durumda. Sadece 2017’de 45 milyar liralık ihale bu şekilde, pazarlık usulü verilmiş durumda. Son üç yılda 90 milyar liralık ihale bilinen birkaç şirkete pazarlık usulü verilmiş durumda. Parasal büyüklüklere baktığınızda, neredeyse tüm altyapı ihaleleri, afet, deprem, salgın gibi gerekçelerin arkasına sığınılarak, davet usulü, Hükûmete yakın birkaç şirket arasında paylaştırılmıştır. Bugün bu gerekçeler arasına “yapım tekniği açısından özellik arz eden” ibaresi eklenmektedir. Yani yapım tekniği açısından özellik gösteren işler de pazarlık usulü kapsamına alınarak kamuda ancak istisnai hâllerde kullanılabilen pazarlık yöntemi genişletilmektedir. Kamu ihalelerinde saydamlığın, rekabetin, kamuoyu denetiminin ve kaynakların verimli kullanılmasının sağlanması açısından bu düzenlemeyi kesinlikle uygun bulmuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, geniş halk kesimlerinin ihtiyaçlarını düşüneceksek asıl şunları yapmamız gerekir: OHAL’i kaldırmalıyız; sadece düşünceleri ve ifadeleri nedeniyle zindanlarda tutulan gazetecileri, milletvekillerini çıkarmalıyız; basın özgürlüğünü lafta değil, özde sağlamalıyız; Barış Atay’ın görüşlerine katılmayabilirsiniz ama onu özgürlüğünden mahrum bırakmamalısınız; ülkede herkes için hukuk güvenliğini sağlamalıyız; gerçekten bağımsız bir yargı oluşturmalıyız. İşte bunları yaparsak yatırımcıya güven gelir, üretim artar, refahımız artar.

Bu düşüncelerle, bir ay sonra gerçekleşecek 24 Haziran seçimlerinin ülkemizde özgürlükleri, ülkemizde demokrasiyi, ülkemizde hukuk devletini huzur içinde, refah içinde, kardeşçe yaşayabileceğimiz bir ortamı getireceğine inanıyorum. Halkımız, güçler ayrılığının, hukuk devletinin, demokrasinin ayaklar altına alındığı bu tek adam düzenini iradesiyle, sağduyusuyla bitirecek ve “Tamam, artık söz milletin.” diyecektir.

Değerli arkadaşlarım, bu yasama döneminin son oturumundayız. Tüm milletvekili arkadaşlarımı, öncelikle 15 Temmuz darbe girişimi gecesi bombalar altındaki Gazi Meclise sahip çıktıkları için kutluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Son, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çakırözer.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Bu yüce Meclis çatısı altında bazen birbirimizi eleştirdik, bazen katkıda bulunduk. Biz muhalefet olarak milletimizin faydasına, hayrına olan çalışmalarda hep katkı sağladık, yanlış gördüğümüz hususları, muhalefet sorumluluğunda sizlerle ve milletimizle paylaştık. Siz değerli milletvekili arkadaşlarıma bundan sonraki yaşamlarınızda başarılar dilerim.

Son olarak, temsil etmekten büyük onur duyduğum Eskişehir’imize, Eskişehirli hemşehrilerimize ve tüm yurttaşlarımıza teşekkürlerimi, saygılarımı iletmek isterim. Kurtuluş Savaşı’mızı yöneten bu Gazi Mecliste görev almış olmak, benim bundan sonra aileme, evlatlarıma bırakacağım en büyük şeref madalyasıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakırözer.

Sayın milletvekilleri, şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Baki Şimşek’e aittir.

Buyurun Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlamadan önce bütün İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı, ramazanını kutluyorum. Tabii, ramazanın başlangıcında Gazze’de yaşanan insanlık dışı dramı da lanetliyorum. İsrail, ABD’nin açtığı karanlık ve kanlı güzergâhta gözü dönmüşçesine ilerleyerek Gazze’de son yılların en ağır katliamına imza atmıştır. İsrail katil, haydut ve terörist bir devlet olduğunu tüm delilleriyle ispatlamıştır. İsrail’i ve ABD’yi, 60 Filistinliyi katlettiğinden ve 2.500’ü aşkın Filistinliyi de yaraladığından dolayı kınıyor ve lanetliyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, artık Meclisin son günlerinde, 26’ncı Dönemin son günlerinde torba yasayla ilgili bir görüşme yapıyoruz. Tabii, 25 ve 26’ncı dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekili olarak hep komisyonlarda bunu defalarca dile getirdik, keşke komisyonlarda bu yasalar daha detaylı bir şekilde görüşülse, komisyonlar çalıştırılsaydı ve bu yasalar böyle son dakikayla geçirilmeseydi. Ama torba yasada, sulama birliklerinin elektrik paralarının çiftçilere ödenen destekleme priminden karşılanması, maalesef, Tarım Bakanı karşı olmasına rağmen torba yasa içerisine konuldu. Benzer şekilde, daha önce de çiftçilerin sulama suyuyla ilgili paralarının da, yine torba yasa içerisinde çiftçilerin tarımsal desteklerinden kesilmesi kabul edildi. Zaten çiftçiye verilen para üç kuruş para. Çiftçi bununla ekim zamanı ancak tohumunu alacak, gübresini alacak. Biz yasanın bu bölümünü uygun bulmadığımızı belirtiyoruz.

Atatürk Orman Çiftliği’yle ilgili de yine… Keşke Atatürk Orman Çiftliği bir bütün olarak korunabilseydi, nüfusu 4 milyonu, 5 milyonu bulan bir Ankara’da elimizde kalan son yeşil parçayı kaybetmeseydik. Ama maaselef ANKAPARK Ankaralının tabiriyle “beton park” olarak gerçekleşmiştir ve buna bütün siyasi partiler de düşünce olarak karşıdır. Keşke yasal mevzuatı önceden hazırlansaydı. Yani bir şeyi yapıyoruz, yaptıktan sonra bunu yasaya uydurmaya çalışıyoruz. ANKAPARK’la da ilgili, yine, Milliyetçi Hareket Partisi olarak eleştirilerimizi getirmekteyiz. İnşallah bundan sonra her zaman yapanın yaptığı yanına kâr kalmaz; öncelikle planlamalar yapılır, projeler çizilir, izinler alınır ve yatırımlar bundan sonra yapılır. Bu konudaki eleştirilerimiz, tabii, saklıdır.

Artık Meclisin son gününde ben bütün milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Zaman zaman belki burada gergin, tartışmalı ortamlar yaşandı Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında ama bana göre Türkiye’nin en şerefli mesleğidir milletvekilliği her ne kadar belli odaklar bu milletvekilliğinin itibarını zedelemeye çalışsalar da. Bu çalışmaların artık son günlerine geliyoruz.

Burada bölgemizle ilgili, ülkemizle ilgili birçok sorunu Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden dile getirdik. Bununla ilgili belki kısmen bazılarına çözüm bulabildik, belki bazılarına bulamadık ama inşallah 24 Hazirandan sonra Cumhur İttifakı’yla, yeni yönetim sistemi, Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemiyle inşallah Meclis daha sağlıklı çalışacak.

Genel Başkanımızın “Önce ülkem, sonra partim, sonra ben.” anlayışıyla ortaya koyduğu ve her zaman bu ülkenin menfaatlerini göz önünde bulundurarak, kendisine uzatılan Başbakanlık teklifini bile elinin tersiyle iten bir lider olarak Türk tarihine geçen ortaya koyduğu bu modelle 26 Hazirandan sonra yine, Milliyetçi Hareket Partililer olarak…

Türk milleti her zaman umudun peşinde koşmuştur, her zaman Türk milleti ileriye bakmıştır. Türk milleti yine “Devam.” diyecektir diyorum, 24 Hazirandan sonra da yine yoluna devam edecektir diyorum.

Tabii, sözlerimin son kısmında, Zeytin Dalı Operasyonu’na giderken kendisine uzatılan mikrofona, “Nereye gidiyorsun?” diyene “Kızıl elmaya.” diyen, “Memleketine selamın var mı?” diyenlere “Beni beklemesinler.” diyen Mehmet Kuzu’nun ailesine; şehit olurken yazdığı vasiyetnameyle “Bana vereceğiniz tazminatla Telafer’deki Türkmenlere okul yaptırın.” diyen Musa Özalkan’ın ailesine, yine, idam sehpasına yürürken “Mustafalar ölür ama Allah davası bitmez.” diyen Mustafa Pehlivanoğlu’nun ailesine, “‘Osmanlı’nın artığısınız.’ dediklerinde kahroluyorum.” diyen Kerküklü nineye, “Bizi kimlere bırakıp gidiyorsunuz.” diye haykıran Şamlı dedeye, “Türkiye için dua etmeden seccademi kaldırmam.” diyen Bosnalı teyzeye, “2 patik ördüm, köyüme ilk gelen Türk askerine vereceğim.” diyen Ahıskalı geline, ordumuza katılmak için ceketini satan Pakistanlı gence, şehadet parmağını İsrailli askerlere uzatarak “Bir gün gelecekler.” diye ağlayan Gazzeli çocuğa, Baykal’a, Hazar’a, Tuna’ya, Fırat’a ve Nil’e, Türkmen Dağı’na, Apşeron’a…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şimşek.

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – …Elbruz’a ve Erciyes’e, Ahlat’a, Urumçi’ye, Fergana’ya ve Tebriz’e, velhasılıkelam yürek bohçasında bize dair ağıt ve umut taşıyan her yere, her sese, herkese hayırlı ramazanlar diliyor, saygılarımı sevgilerimi sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şimşek.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Birleşime üç dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.26

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, 16 Mayıs 2018 tarihli birleşiminde birleşime saat 20.00’de ara verilmesine ilişkin önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 16 Mayıs 2018 Çarşamba günü yaptığı toplantıda 16 Mayıs 2018 tarihli birleşiminde birleşime saat 20.00’de ara verilmesi önerisinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                                 İsmail Kahraman

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

                              Mehmet Naci Bostancı                                                              Özgür Özel

                     Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu                                      Cumhuriyet Halk Partisi Grubu

                                    Başkan Vekili                                                                   Başkan Vekili

                                     Erkan Akçay                                                           Filiz Kerestecioğlu Demir

                       Milliyetçi Hareket Partisi Grubu                                    Halkların Demokratik Partisi Grubu

                                    Başkan Vekili                                                                   Başkan Vekili

BAŞKAN – Danışma Kurulu Önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2341) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 561) (Devam)

BAŞKAN – 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

11’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                               Mehmet Ali Aslan                      Mahmut Celadet Gaydalı

                                         İstanbul                                                     Batman                                                       Bitlis

                                      Mizgin Irgat                                                                                                                 Altan Tan

                                           Bitlis                                                                                                                      Diyarbakır

MADDE 11- 3/1/2002 tarihli ve 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanunun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası madde metninden çıkarılmış, ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Ancak tek başına kıyılıp içilebilme vasfına sahip tütün çeşitlerinin üretildiği Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca belirlenen merkezlerdeki tütün üreticilerinin bir araya gelerek kurduğu kooperatiflerce kurulacak sarmalık kıyılmış tütün mamulü üretim tesislerinde, tam ve yeni teknoloji ile tesisler kurmaları şartı aranmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF FAKIBABA (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Bitlis Milletvekilimiz Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 561 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 11’inci -ben 21’inci maddeyi de buna ilave ettim- maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Türkiye’nin birçok ilinin önemli gelir kaynaklarından olan tütün, Bitlis ilimizin de neredeyse tek geçim kaynaklarından biridir. 2009 yılı ve öncesi TEKEL’in devlet adına tütün alımı yaptığı dönemlerde, sarmalık kıyılmış tütün üretimi ve ticareti yapan tütün üreticileri ve tüccarlar TEKEL’in vermiş olduğu nakliye belgeleri sayesinde sarmalık tütünlerin bu kapsamda kısmen de olsa sorunsuz bir şekilde taşıma işini yapabiliyorlardı. TEKEL fabrikalarında öncelikle tütün kotası düşürüldü, sonra TEKEL fabrikaları tamamen kapatıldı. TEKEL’in kapatılmasıyla göç arttı, işsizlik arttı.

Mevcut Hükûmetin “Tütünün önünü açacağız, yasal hâle getireceğiz.” söylemlerinden sonra Meclise sunulan ve kabul edilen torba yasa tasarılarından tütüne yasak çıktı ancak getirilen yasanın tam anlamıyla neler getirdiğini kendileri de anlamış değil, hâlâ konuşmalarında “Yok, yasak getirmedik, yasal hâle getiriyoruz.” söylemleriyle resmen vatandaşla dalga geçiliyor. Madem öyle, geçtiğimiz aylarda neden 81 ilimizde tütün satışı yapan küçük esnafımıza baskılar yapıldı? Yine aynı şekilde, tütün taşımacılığı yapan kargolara ve vatandaşa baskılar yapılarak, idari para cezaları kesilerek birçok üreticinin tütünlerine neden el kondu? Peki, bu yasayı geçirirken hangi tütün üreticisinin, STK’nin görüşlerini aldınız? Bu yasayı getirirken, başta tütün üreticisi olmak üzere bu tütünü satan küçük esnafa, çiftçiye alternatif iş imkânı olarak ne sundunuz? Hiçbir şey; ırgatlık, işsizlik ve göç etmekten başka bir şey sunmadınız.

İktidar 1 Temmuz 2018’de yürürlüğe girmesi beklenen ve çeşitli ağır cezalar getiren bu yasayı bir yıl ertelemek için teklif sunmuş. “Kooperatif maliyetini düşürüyoruz, bürokrasiyi yüzde 90 azaltıyoruz. Daha önceki düzenlemelerde üretim tesisi kurmak için çok maliyetli olan tam ve yeni teknoloji şartı vardı, o kalkıyor.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili ve AKP Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ile Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş tarafından verilen teklifte, 1 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe girmesi beklenen Tütün Yasası’nın 1 Temmuz 2019 tarihine ertelenmesi istendi.

Biraz önce de dile getirdiğim gibi, bu, resmen vatandaşla dalga geçmek, bunun başka bir açıklaması yok. Biz bu getirilen yasanın tütünü tamamen bitireceğini, üreticiyi, esnafı, tüketiciyi, çiftçiyi mağdur edeceğini bu kürsüden defalarca dile getirdiğimiz zaman “Erteleyip iyice bir düşünelim, araştıralım, ilgili kurum ve kuruluşlarla ortaklaşalım, getirisi, götürüsü nedir?” muhasebesi içerisine girmediniz ve hâlâ da anlamış değilsiniz.

Türkiye ekonomisine büyük katkısı olan, başta Bitlis ilimiz olmak üzere birçok ilimizin önemli geçim kaynaklarından olan tütünün çözümü Tütün Yasası’nı bir yıl ertelemek değil, çözüm, bu yasayı tamamen ortadan kaldırmak ve üreticinin serbest ekmesini, esnafın serbest satmasını sağlamak, kısacası yasal bir güvence altına almaktır.

Sizin bu teklifi şimdi sunmanızın bir tek gerekçesi var, o da seçim yatırımıdır. Bu teklifin tütün üreticisine ve yurttaşa özeti şudur: 24 Haziranda yapılacak seçimlerde oylarınızı aldıktan sonra tekrar yasaklayacağız. Yani, halkı aptal yerine koyuyorsunuz. Diğer bir şekliyle, idam mahkûmuna “Son isteğin ne?” diye soruyorsunuz, adam “Ya, ben suçsuzum, ben yaşamak istiyorum.” deyince “Yok, bir sene daha seni yaşatacağız, bir yıl sonra seni asacağız.” diyorsunuz ve her seçim böylesi birçok durumda yaptığınız gibi bunu da bir şantaj olarak kullanıyorsunuz, “Oylarınızı verin yoksa tütünü yasaklarız.” diyorsunuz. Ama yıllarca kandırdığınız, oylarını aldığınız halkın artık sizin bu seçim öncesi verdiğiniz vaatleri seçim sonrası yerine getirmeme durumunuza tahammülü kalmamıştır. Bundan dolayı başta Bitlis olmak üzere Türkiye halkları 24 Haziran günü tütüne sahip çıkmak için barış, özgürlük ve demokratik bir Türkiye için size “Tamam.” diyecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.

Sayın milletvekilleri, Sayın Gaydalı ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 12’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                       Musa Çam                                           Ömer Fethi Gürer                                    Hüseyin Çamak

                                           İzmir                                                        Niğde                                                       Mersin

                                   Kadim Durmaz                                          İbrahim Özdiş                                    Zekeriya Temizel

                                           Tokat                                                        Adana                                                        İzmir

                                                                                               Zülfikar İnönü Tümer

                                                                                                           Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF FAKIBABA (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Çamak konuşacaktır.

Buyurun Sayın Çamak. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; torba yasa anlayışı AKP iktidarının olağan hâle getirdiği bir süreçtir. İstisnai olarak uygulanması gerekirken ne yazık ki artık torba anlayışı hâkim anlayış hâline gelmiştir. Kuşkusuz, bu anlayışın temelinde halktan bir şeyleri gizleme niyetinin de yattığı yadsınamaz. Torbalarda herkesçe kabul gören maddeler öne çıkarılırken halkın geleceğini olumsuz etkileyecek birçok maddenin de aralara sıkıştırıldığına defalarca tanık olduk.

Torba anlayışında olduğu gibi, AK PARTİ yıllarında istisna olmaktan çıkarak yaygın hâle getirilen bir yöntemin de ihale süreçlerinde yaşandığına tanık oluyoruz. Ezici çoğunluğu Karayolları Genel Müdürlüğü olmak üzere, 2013 yılında tek haneli rakamlarla başlayan, 2014’te iki haneye çıkan davet yöntemli ihaleler, 2016 yılında büyük artış gösteren 21/b ihaleleri 2017 yılında doruğa çıktı. Sadece 2017 yılında 150’nin üzerinde davet yöntemli ihale yapıldı ve bunların toplam büyüklüğü neredeyse 37 milyar Türk lirasına ulaştı.

OHAL uygulamalarının açtığı hukuk dışı zeminde Adalet Bakanlığı da yoğun biçimde bu ihale yöntemini kullandı. Adalet Bakanlığının geçen yıl firmaları davet ederek pazarlıkla yaptığı ve sayıları 40’ın üzerine çıkan ceza ve infaz kurumu ihalelerinin toplam büyüklüğü 3,3 milyar Türk lirasına ulaştı. Fabrikalarımız bir bir satılırken Hükûmetin onlarca cezaevi açması ülkenin içinde bulunduğu hukuksuz, haksız ve suç üreten mekanizmaların nasıl yaygınlaştırıldığının da çarpıcı bir göstergesidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Kamu İhale Yasası’na göre devletin bir kamu ihalesinde doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani durum çıkarsa idare açık ilan etmeden şirketleri davet edebiliyor ancak 2017 yılında bu zorunluluklardan hiçbiri gerçekleşmemesine rağmen, bunca ihalenin bu yasaya dayanarak gerçekleştirilmesi, davet usulü ihaleyle yapılması kamu kaynaklarının peşkeş çekilmesi anlamına gelmez mi? Peki, bu ihaleler kime veriliyor, çağrılan firmalar neye göre çağrılıyor? Bunların hiçbiri şeffaf bir şekilde ortaya konmuyor. İhaleleri alan firmalara baktığımızda iktidar nezdinde makbul şirket adlarına sıklıkla rastlamamız aslında bu yollarla nelerin amaçlandığını, yandaşlarının nasıl zenginleştirildiğini ve kamu kaynaklarının hoyratça nasıl talan edildiğini rahatlıkla anlayabiliriz. Zaten gerçek anlamda devlet ve millet menfaatini düşünen bir anlayış olsa bu yollara asla tevessül etmezdi. Dolayısıyla, bugüne dek bu istisnai yolla gerçekleştirilmiş ihalelerin hiçbiri hukuka uygun değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Kanunun öngördüğü deprem, sel vesaire gibi doğal afet şartıyla ihaleye sunulan alan var mı doğrusu merak ediyoruz. Eğer varsa Sayın Bakan çıksın açıklasın, bizler de, vatandaşlarımız da öğrensin.

Şimdi, yıllardır iktidar eliyle gerçekleşen bu hukuksuzluğa seçimlerin de yaklaşmasıyla yani belli kaygılarla olsa gerek bir yasal kılıf uydurulmaya çalışılmaktadır. Bu teklifin ilgili maddesinde “yapım tekniği açısından özellik arz eden” diye bir ibare ekleniyor. Yapılacak bu değişiklikle uygulama tamamen keyfiyete açık hâle geliyor. Bu gerekçeye sığınılarak her tür ihale yapılır. Yapılır yapılmasına da bugün olmasa da bu ihalenin altına imza atanlar asla sorumluluktan kurtulamaz. Devleti zarara uğratmanın zaman aşımı olamaz. Dolayısıyla, sorumluluk makamında oturanları bir kez daha uyarıyoruz: Hukuksuzluklara alet olmayın. Bakınız, 2018 yılının sadece ilk üç ayında 7,4 milyar Türk lirası tutarında ihale yapılmış. Bu ihaleler hangi kurallara göre yapıldı, kimlere verildi? Hükûmet bunları kamuoyuna açıklamak zorundadır, aksi hâlde bu süreçte bulunan tüm bürokratlar, bu hukuksuzluklara göz yumanlar zan altında kalacak ve eninde sonunda hukuk önünde hesap vermek zorunda kalacaklardır.

Ramazan ayının bütün İslam âlemine hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çamak.

Sayın Çamak, 25’inci ve 26’ncı Dönemde Parlamentoda sizlerle birlikte görev yapmaktan biz de büyük onur duyduk. Bundan sonraki yaşamınızda size de üstün başarılar diliyoruz.

Sayın Çamak ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 561 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Mustafa Elitaş                                     Mehmet Doğan Kubat                        İsmail Emrah Karayel

                                         Kayseri                                                     İstanbul                                                     Kayseri

                              Gökcen Özdoğan Enç                                  Hüsnüye Erdoğan                         Hacı Bayram Türkoğlu

                                         Antalya                                                      Konya                                                       Hatay

"MADDE 12- 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "beklenmeyen veya" ibaresinden sonra gelmek üzere "yapım tekniği açısından özellik arz eden veya yapı veya can ve mal güvenliğinin sağlanması açısından ivedilikle yapılması gerekliliği idarece belirlenen hallerde veyahut" ibaresi eklenmiştir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF FAKIBABA (Şanlıurfa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle ani ve beklenmeyen veya idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması hâlinde uygulanan madde hükmünde, yapı veya can ve mal güvenliği açısından tehlike olduğunun tespit edilmesi hâlinde zarar meydana gelmeden müdahale edilerek kamu menfaatinin sağlanmasına yönelik değişiklik yapılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 13’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

561 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 14- 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu ile Odalar ve Borsalar Kanununun 65 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "onbeş” ibaresi "yirmibir” olarak; üçüncü fıkrasında yer alan "ondört” ibaresi "yirmi” olarak değiştirilmiş ve aynı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 19- Bu maddeyi ihdas eden Kanunla bu Kanunun 65 inci maddesinde yapılan değişiklikler mevcut Birlik yönetim kurulu için de uygulanır. Yeni ihdas edilen yönetim kurulu üyeliklerinin doldurulması için en fazla oy alan yedek yönetim kurulu üyeleri, Birlik Başkanı tarafından bir ay içinde göreve çağrılır.””

                                    Mustafa Elitaş                                    Mehmet Naci Bostancı                                   Ramazan Can

                                         Kayseri                                                     Amasya                                                   Kırıkkale

                                        Şahin Tin                                        Hacı Bayram Türkoğlu                                      Serap Yaşar

                                          Denizli                                                       Hatay                                                      İstanbul

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen var mı? Yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için bundan sonra maddeler üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanun yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

Madde 14’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14’üncü madde kabul edilmiştir.

Madde 15’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde 15 kabul edilmiştir.

Madde 16’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde 16 kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2341) esas numaralı Kanun Teklifi’ne 16’ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Barış Yarkadaş                                         Utku Çakırözer                                          Şenal Sarıhan

                                         İstanbul                                                    Eskişehir                                                    Ankara

                                   Kadim Durmaz                                         Nurettin Demir                                             Musa Çam

                                           Tokat                                                        Muğla                                                        İzmir

                                    Sibel Özdemir                                                                                                        Tur Yıldız Biçer

                                         İstanbul                                                                                                                       Manisa

YENİ MADDE – “-31/5/2016 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 40 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “bulunanlar” ibaresinden gelmek üzere “ile beş yılı geçmemek üzere (16) ve (17) numaralı sırasında bulunanlar” ibaresi eklenmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, konu hakkında söz istemiyoruz hızla bitsin diye ama Barış Yarkadaş’ın bir dakika yerinden söz talebi var, daha önce iletmiştik, 60’a göre.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yarkadaş.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın, gazetecilerin yıpranma payı süresinde 2008 yılı öncesine dönülmesini ve gerekli düzenlemelerin yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Değerli Genel Kurul, gazetecilerin yıpranma payı süresinde 2008 yılı öncesine dönülmesini ve beş yılı geçmemek üzere her üç yüz altmış gün için doksan gün yıpranma payı verilmesini talep ediyoruz. Bu durumun emeklilikteki yaş haddinden de düşürülmesini talep ediyoruz.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yarkadaş.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2341) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 561) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılamamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Sayın milletvekilleri, 17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 17’nci madde kabul edilmiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 18’inci madde kabul edilmiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 19’uncu madde kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 20’nci madde kabul edilmiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21’inci madde kabul edilmiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 22’nci madde kabul edilmiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 23’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün oylamasına geçmeden önce 26’ncı Dönemde birlikte görev yaptığımız sevgili grup başkan vekillerimizin ister yerlerinden ister kürsüden kısa bir açıklaması olacaktır.

İlk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın Akçay’a aittir.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 26’ncı Dönemin sonuna gelindiğine, TBMM çatısı altında milletten aldıkları yetki ve görevi en iyi şekilde yapma gayreti içerisinde olduklarına, MHP’nin Cumhurbaşkanı adayının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğuna ve “Cumhur İttifakı” adı altında milletvekili genel seçimlerini gerçekleştireceklerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün itibarıyla 26’ncı Dönemin sonuna gelmiş bulunuyoruz. 17 Kasım 2015 tarihinde bu kürsülerde yemin ederek başladığımız görevin, 26’ncı Dönemin sonuna geldik. 348 birleşim yapmış bulunuyoruz ve bu çatı altında milletimizden aldığımız yetki ve görevi elimizden geldiğince en iyi şekilde yapma gayreti içerisinde olduk.

26’ncı Dönemde çok tarihî günler yaşadık, çok üzüldüğümüz günler de oldu fakat milletimizin tarihine geçen çok önemli hadiselere de tanıklık ettik. Yasama faaliyeti olarak da milletimizin istikbalini, bekasını, çocuklarımızın geleceğini, ülkemizin yararını ilgilendiren çok önemli Anayasa değişikliklerini, yasa değişikliklerini ve İç Tüzük değişikliklerini de hep birlikte gerçekleştirdik. Özellikle 26’ncı Dönemde, 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirdiğimiz Anayasa değişikliğiyle, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçmiş olacağız; 24 Haziranda yapılacak genel seçimlerle birlikte, hem Cumhurbaşkanını seçeceğiz hem de Türkiye Büyük Millet Meclisini seçmiş olacağız.

Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ta 8 Ocak tarihinde de ilan ettiğimiz gibi, Milliyetçi Hareket Partisinin Cumhurbaşkanı adayı, şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve “Cumhur İttifakı” adı altında, bu ittifakta milletvekili genel seçimlerini de hep birlikte gerçekleştirmiş olacağız ve bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

Buyurun Sayın Başkanım.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Aziz milletimize huzurlarınızda şunu ifade etmek isterim ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine, bu yeni düzene geçişi sürekli kötülemekle günü geçiren ekipler değil, bunu savunan kadrolar geçişi sağlayacaktır, milletimiz de bunu bu şekilde takdir edecektir ve 24 Haziran da büyük bir zaferle taçlanacaktır ümidiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna gelmiş bulunmaktayız. İç Tüzük’ün 55’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, görüşülmekte olan 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin oylamasının tamamlanmasına kadar çalışma süremizin, Genel Kurulun çalışmasının uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu Başkan Vekili ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

36.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 26’ncı Dönem boyunca ülke olarak çok derin acılar yaşandığına, sadece ifade özgürlüklerini kullandıkları için 9 vekilin cezaevinde olduğuna, 65 belediye başkanının tutuklandığına, 10 vekilin milletvekilliğinin düşürüldüğüne, 6 milyon insanın iradesine el konulduğuna ve herkesi 24 Haziran seçimlerini en ufak şaibeye yer vermeyecek şekilde yürütmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 26’ncı Dönem boyunca tüm ülke olarak aslında çok derin acılar yaşadık. Maalesef böyle yaşadık, böyle yaşatıldı ve parti olarak, aslında, bu acıları biz ayrıca yaşadık ve sadece ifade özgürlüklerini kullandıkları için 9 vekilimiz cezaevinde, 65 belediye başkanımız tutuklandı, 10 vekilimizin vekilliği düşürüldü, 6 milyon insanın oyuna, iradesine el konuldu.

Şimdi, Sevgili İdris Baluken’i hatırlarsınız, biz İdris Baluken’i, Çağlar Demirel’i özlerken yine sol yanımızdaki Ahmet Yıldırım’ı bu sefer kaybettik, onun grup başkan vekilliğini düşürdünüz, milletvekilliğini düşürdünüz. Evet, biz bütün arkadaşlarımızı geri alacağız ve o cefakâr halkımızın oylarını aynı şekilde kazanacağız ve onların iradesine tekrar sahip çıkacağız.

Bugün, biliyoruz, maalesef hiçbir şekilde eşit, adil koşullarda yarışmayacağız ama ben bütün milletvekillerini ve bütün halkımızı en ufak bir şaibeye yer vermeyecek şekilde bu seçimleri yürütmeye davet ediyorum; sandığa girenle sandıktan çıkanın aynı olmasına, bunu kollamaya davet ediyorum. Evet, atanmayan, işsiz bırakılan, KHK’lerle işten çıkarılan tüm yurttaşlarımızı, gençlerimizi… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet arkadaşlar, rica ediyorum. Son iki dakika…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Emeği çalınan tüm işçilerin, şiddete maruz kalan, özgürlükleri için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Atanmayan, işsiz bırakılan, KHK’lerle işten atılan tüm yurttaşları, emeği çalınan tüm işçileri, aynı şekilde, kadın cinayetlerine maruz bırakılanların yakınlarını, şiddete uğrayan kadınları ve özgürlükleri için mücadele eden kadınları, hepsini sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

24 Hazirandan sonra biz buraya daha çok genç, daha çok kadın ve daha çok özgür düşünceyle, özgürlükle geleceğiz.

Hepinize yeni hayatlarınızda başarılar dilerim, saygılar sunarım. Görüşmek dileğiyle, hoşça kalın. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu…

Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilimiz, Manisa Milletvekilimiz Sayın Özgür Özel’e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, bir dönemi tamamladıklarına, 15 Temmuz gecesi hain darbe girişimine hep beraber direnmenin gururunu taşırken 20 Temmuzda sivil bir darbeye boyun eğmenin ve Meclisin yetkilerinin bir saraya devredilmesinin ayıbını, kalitesiz yasamanın utancını taşıdıklarına ve 24 Hazirandan sonra bambaşka bir Meclis olacağını ümit ettiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hem son konuşma olması açısından hem de saat açısından son derece zor bir konuşma. Çok uzatmadan, grubumuz adına bir iki duygumuzu, düşüncemizi paylaşmamıza izin verin.

Bir dönemi tamamlıyoruz. Önemli gururlar taşıyarak da gidiyoruz, önemli ayıpları yüklenerek de gidiyoruz. 15 Temmuz gecesi bir hain darbe girişimine hep beraber direnmenin gururunu taşıyoruz ama ardından 20 Temmuzda bir sivil darbeye boyun eğmenin ve Meclisin yetkilerinin bir saraya devredilmesinin ayıbını da taşıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Kaliteli yasama yapamamanın utancını taşıyoruz. Hemen hemen her yasayı torba yasa yapmanın, hemen hemen her yasayı temel kanun olarak geçirmenin, kalitesiz yasamanın utancını taşıyarak gidiyoruz. Tutuklu milletvekilleri ayıbını yaşayarak, yaşatarak ve çözemeden ayrılıyoruz. Emeklilerde yaşa takılanlara verilen sözleri; öğretmenlerin, polislerin 3600 ek gösterge taleplerini; atanamayan öğretmenleri, atanamayan üniversite mezunlarının tamamının umutlarını; bazı ibadethanelerin devlet için makbul, bazılarının elektriğinin, suyunun dahi karşılanmadığı bir ayrımcılığı; devletin kendilerine karşı eşit davranmadığı etnisitelerin, mezheplerin isyanlarını ve bunlara karşı bir çözüm üretememenin ayıbını taşıyarak gidiyoruz. Dezavantajlı gruplara, kadınlara, engellilere, doğaya, çevreye yeterince sahip çıkamamanın eksikliklerini taşıyarak gidiyoruz.

24 Haziran tarihinden sonra burada bambaşka bir Meclis olacak. Ümidimiz odur ki yetkileri elinden alınan, 23 Nisan 1920’de bir saraydan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Müsaadenizle toparlayayım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …halka, halk için de millî iradenin tecelligâhı bu yüce çatıya verilen yetkilerin yapılan bir Anayasa değişikliğiyle Meclisin elinden alındığı bir sürecin 24 Haziranda geriye dönmesinin mümkün olduğu bir seçime gidiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) O seçimi başarıp da buraya geldiğimizde şunu söyleyelim: Muhalefete sormadan İç Tüzük yaptınız, size sormadan İç Tüzük yapmayacağız. Muhalefetin bileğini bükerek Anayasa değiştirdiniz, asla böyle bir şey yapmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Uyum kanunlarını Anayasa’ya uyumsuz yetkilerle devrettiniz, asla böyle bir şey yapmayacağız. Siz bu Mecliste, maalesef, Erdoğan’a Anayasa yaptınız, biz geldiğimizde her doğana Anayasa yapacağız. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Arkadaşlar, rica ediyorum, son iki dakika artık, lütfen yerlerinize oturun.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili, Kayseri Milletvekilimiz Sayın Mustafa Elitaş…

38.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, 26’ncı Dönemin sonuna gelindiğine, bu Meclisin milletvekillerinin 15 Temmuzda hain darbe girişimine karşı kahramanca durduklarına ve birlikte 27’nci Döneme devam etmeyi arzu ettiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26’ncı Dönemin sonuna geldik. Aslında, bugün saat 19.30’da ara verip, kapatıp 21.30’da da tekrar devam etme niyetimiz vardı. Fakat siyasi parti gruplarına, grup başkan vekillerine teşekkür ediyorum. 19.30’da bitirelim diye planladık çünkü çıkardığımız bu kanunda da halkımıza dokunan önemli maddeler vardı. Değerli grup başkan vekillerimizin katkılarıyla, değerli milletvekillerimizin katkılarıyla bu kanun hızlı bir şekilde geçti. Şu anda da iftar vakti geldi diye tahmin ediyorum, Ankara için ezan vakti. Orucu açsak olur, burada su var.

Değerli milletvekilleri, 26’ncı Dönemde iyi günlerimiz, kötü günlerimiz oldu. Birlikte, beraber kanun tasarılarına imza attık. Olumsuz şeyler yaşadık, güldüğümüz, birlikte duygulandığımız anlar oldu. Hele hele hiç unutmadığımız bir an, 15 Temmuz hain darbe girişimine kahraman milletvekillerimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinde karşı durarak, burada bombalar atılırken Adalet Bakanı burada kürsüde bombacıların tehditlerine karşı boyun eğmez göğsünü siper etmişken, değerli milletvekillerimizin hem sıralarda hem kürsüde kahramanca durduklarına şahit olduk, gözlemledik. Nasıl ki 1920’de bu Gazi Meclis Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduysa, 2016 yılında da bu Meclis kahraman milletvekillerinin vasıtasıyla darbecileri önledi, Türkiye'nin işgal edilmesine bütün milletin verdiği yetkiyle “Dur.” deme imkânını bulmuş oldu. Kahraman Meclisin, Gazi Meclisin, 26’ncı Dönem Millet Meclisinin değerli milletvekillerine, siz kahramanlara, hepinize milletim adına şükranlarımı, teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu destan her zaman her parlamentoya nasip olmaz. Belki dünya parlamentolarında görülmeyen, milletlerin darbelere, darbecilere karşı, tanklara karşı, dipçiklere karşı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 27 Mayısı görmüş, 28 Şubatı yaşamış, 12 Eylülü yaşamış, 12 Martı yaşamış, 27 Nisan e-muhtırasını yaşamış, o e-muhtıra verildiği zaman “Altına imza atıyorum, askerle beraber bulunuyorum.” diyen siyaset figürlerini de görmüş bir Parlamento. Ama 26’ncı Dönem Parlamentosu her tarafı bitaraf etmiş, şapkasını alıp gitmek yerine Parlamentoda nöbetini tutarak lideri Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte darbecilere “Dur.” deyip bundan sonra inşallah darbe yapmaya hevesli olanların önündeki heveslerini almış götürmüştür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İyi günde, kötü günde, ağzımızın tadıyla inşallah bu Parlamentoyu bitiriyoruz. 27’nci Dönemde kimler olur, bilmiyoruz. Ümit ediyoruz, AK PARTİ Grubu adına, sabahlara kadar zor şartlar altında, bazen sabrederek, bazen sabrımız taşmasına rağmen büyük bir metanetle bekleyerek bütün milletvekili arkadaşlarımızın burada olmasını, birlikte 27’nci Döneme devam etmeyi gönül arzu ediyor, kısmet neyse olur.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla, muhabbette selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Biz teşekkür ederiz Sayın Elitaş.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, 26’ncı Yasama Döneminde Parlamentonun dünyada önemli olaylara şahitlik ettiğine, istikrarlı, huzurlu, kutuplaşmadan uzak, birbirini daha iyi anlayan ve dinleyen bir Meclis dilediğine, milletvekillerine ve Meclis çalışanlarına Başkanlık Divanı olarak teşekkür ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım; 26’ncı Yasama Döneminin son birleşiminin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu dönem Parlamentosu, cumhuriyet tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birisini yaşadı. İç ve dış politikada ve dünyada önemli olaylara şahitlik ettik. Ama en önemlisi, Kurtuluş Savaşı’nı yöneten bu Gazi Meclis 15 Temmuz akşamı dünya tarihinde nadir görülecek, doğrudan bir saldırıya maruz kaldı ve 26’ncı Dönemin milletvekilleri geçmişte olduğu gibi büyük bir direnç ve azimle demokrasiye ve cumhuriyete sahip çıktılar, bedenleriyle Meclise kalkan oldular. Şunu net olarak ifade ediyorum ki: 2’nci kez gazi olan Meclisimizin 26’ncı Döneminin bu tarihî oturumunun son konuşmasında bu dönem boyunca Parlamentoda çalışan ve emek harcayan tüm değerli milletvekili arkadaşlarıma, Meclis çalışanlarına teşekkürü bir borç bilirim.

26’ncı Dönem, birçok yönüyle geçmişteki hiçbir dönemde olmadığı kadar çalkantılı olaylara, önemli tarihsel kararlara, sistem değişikliklerine ve toplumsal olaylara tanıklık etti. Dolayısıyla bir dolu tartışmanın, fikirsel çatışmanın merkezi oldu.

Ben gelecek dönemde istikrarlı, huzurlu, kutuplaşmadan uzak, birbirini daha iyi anlayan ve dinleyen, toplumun tüm kesimlerini ve renklerini çatısı altında başta barış, kardeşlik ile uzlaşı ikliminde çalışacak bir 27’nci Dönem, bir Meclis diliyorum. Başkanlık Divanı olarak hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2341) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 561) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, teklifin görüşmeleri tamamlanmıştır.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için verilen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 561 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                  :           234

Kabul                                         :           225

Ret                                             :               7

Çekimser                                    :               2   (x)

                Kâtip Üye                                     Kâtip Üye

               Sema Kırcı                            Mücahit Durmuşoğlu

                 Balıkesir                                      Osmaniye”

Bu sonuca göre, teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Dönem milletvekili genel seçimine ilişkin kesin sonuçların Yüksek Seçim Kurulunca ilanını takip eden üçüncü gün saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı ve uğurlu olsun.

27’nci Dönemde sizlerle buluşmak umuduyla.

Kapanma Saati. 20.17



(x) 561 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.