TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           86’ncı Birleşim

                                                                                        17 Nisan 2018 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’nun, Suriye Türkmenlerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, fındık üreticilerinin ve fındık sektörünün sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, miraç kavramı ve değerlerine ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı vefatının 25’inci yıl dönümü vesilesiyle bir kez daha rahmetle andıklarına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Şırnak’ın Uludere ilçesi Şenoba beldesi mevkisinde 16 Nisan Pazartesi günü hain saldırı sonucu hayatını kaybeden şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 17 Nisan Uluslararası Çiftçi Mücadele Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırım’ın, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kabulü ile 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

3.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Bayburt-Gümüşhane kara yolunun Aydıntepe yol ayrımı mevkisindeki menfez inşaatında yaşanan ölümler ile Siirt’in Pervari ilçesindeki Beğendik Köprüsü’nün çökme nedenlerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa Kestel’de Mandıras Deresi’nin sanayi atıkları nedeniyle kırmızı aktığına ve gün geçtikçe kanser vakalarının arttığına ilişkin açıklaması

5.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’de DİSK’e, KESK’e veya AKP’ye muhalif diğer sendika ve sivil toplum örgütlerine üye olanların hiçbir gerekçe gösterilmeden ihraç edildiğine ve bu insanların derhâl işlerine iade edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, Bank Asyanın önceki Genel Müdür Yardımcısı Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı olarak atanmasının AKP/FETÖ ittifakının yeniden kurulduğu kuşkularını artırdığına ilişkin açıklaması

8.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ve olağanüstü hâl uygulamasının Türk milletinin huzur ve refahı için yürütülen bir uygulama olduğuna ilişkin açıklaması

9.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, üreticilerin bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının faizlerinin silinip kredi borçlarının ertelenmesini ve çiftçilere sahip çıkılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

10.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, emeklilik için yaşını doldurmayı bekleyenlerin bir defaya mahsus olmak üzere emekliliklerini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

11.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 16 Nisan 2017’de yapılan halk oylamasında milletin geleceğine sahip çıktığına ve 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

12.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, 20 Temmuz sonrası ihraç edilmeleri nedeniyle mağduriyet yaşayan insanların itibarlarını ve işlerini iade etmeye ne zaman başlanacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türkiye Cumhuriyeti Köln Başkonsolosluğunun resmî Twitter hesabında AK PARTİ’nin yurt dışındaki siyasi örgütlenmesi UETD’nin “tweet”lerinin paylaşıldığına ve Köln Başkonsolosu hakkında Dışişleri Bakanının ne tür bir işlem yapacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

14.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Meclis Başkanının cumhuriyetle kavgasını her fırsatta dile getirdiğine ve son olarak katıldığı bir törende 1930’lu yılları hatırlatarak kendince cumhuriyetin ilk yıllarını tiye aldığına ilişkin açıklaması

15.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine yönelik halk oylamasının kabulünün 1’inci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması

16.- Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

17.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Kürt dili üzerindeki baskıların şahıs isimlerine kadar indiğine ve OHAL bahanesiyle herkese her şeyi yapma hakkını kendinde bulan iktidarı aklıselim olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

18.- Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun, Şırnak’ın Kuyutepe mevkisinde PKK’lı teröristlerin saldırısı sonucu 3 askerin şehit olduğuna, Çorum Oğuzlar nüfusuna kayıtlı Er Baki Afşar’a Allah’tan rahmet dilediğine, siyasi partilerin tamamının terörizmi açıkça reddetmesi gerektiğine, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ve yeğeni vefat eden İdare Amiri İbrahim Özdiş’e başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

19.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne, Şırnak’ın Kuyutepe mevkisinde şehit olan 3 askere Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine, son günlerde trafik kazalarında birçok vatandaşın hayatını kaybettiğine, polislerin terör tazminatının bir an evvel verilmesinin yerinde olacağına, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin erken seçim çağrısına ve Meclis bu kararı aldığı takdirde Türkiye'nin önündeki risklerin azalarak yeni hükûmet sistemiyle yoluna güçlü bir şekilde devam edeceğine ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 16 Nisan referandumunun üzerinden bir yıl geçmesine rağmen vaatlerin hiçbirinin tutulmadığına, iş bulamayan öğretmenlerin çaresizlikten intihar ettiğine, ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık ile araştırmacı gazeteci ve tarihçi Ayşe Hür hakkında verilen yargı kararlarına ve OHAL koşullarında erken seçime gitmenin bir acziyet ifadesi olduğuna ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Şırnak’tan gelen 3 şehit haberi nedeniyle milletçe yasta olduğumuza, bu konuya Türkiye Büyük Millet Meclisinin el atma zamanının geldiğine, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ve köy enstitülerinin kuruluş yıl dönümünde köy enstitüsü mezunu öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğildiklerine ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Şırnak’ta şehit olan askerleri rahmet ve minnetle andığına, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ve 14-20 Nisan Şehitler Haftası’nda tüm şehitlere Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Hükûmetten, kız çocuklarını bilime teşvik etmek için hangi çalışmaların yapıldığını öğrenmek istediğine ve Batman Eruh’ta çoban İlyas Çetinkaya’nın evine yapılan baskında ailesine yapılan davranışın düşmanlık hukuku olduğuna ilişkin açıklaması

30.- Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 32’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Mali Parlamentosu Mali-Türkiye Dostluk Grubu Başkanı Mahamadou Lamine Djiguin ile beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi

2.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Finlandiya Dışişleri Komisyonu Başkanı Matti Vanhanen ile beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi

 

B) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, (2/1105) esas numaralı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/146)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, 16 Nisan 2017’den günümüze kadar yaşanan olağanüstü siyasi gelişmelerin mercek altına alınması, şaibeli olarak görülen referandumun sonuçlarıyla beraber tartışılması ve tüm bu tartışmaların demokratik siyasi yaşama katkı sunması amacıyla 17/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve arkadaşları tarafından, olağanüstü hâl yüzünden oluşan mağduriyetlerin tespiti ve giderilmesi amacıyla 17/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 18 Nisan 2018 Çarşamba günkü birleşiminde ülkemizde kanser hastalığının artmasına neden olan sebepler ile alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/25), (10/2746), (10/2717), (10/957), (10/262), (10/2713), (10/2680), (10/2787), (10/2745) ve (10/2757) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılması ve görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi; Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 98’inci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi maksadıyla Genel Kurulda özel gündemle görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2018 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanması, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi partilerin genel başkanlarına veya grup başkanlarına onar dakika süreyle söz verilmesi ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu  (S. Sayısı: 548)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/449) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 112)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Spor Toto Teşkilat Başkanlığı ihalelerine,

KYK ihalelerine,

Gençlik ve Spor Bakanlığı ihalelerine,

Spor Genel Müdürlüğü ihalelerine,

İlişkin Başbakandan soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23009), (7/23014), (7/23667), (7/23729)

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Artvin'in Hopa ilçesinde gerçekleşen Sarıkamış Şehitleri anma organizasyonu ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23038)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2012-2017 arasında yapılan bürokrat görevlendirmeleriyle ilgili mahkeme kararlarına ve çifte maaş ödendiği iddialarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23167)

4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık merkez teşkilatında kullanılan araçlara, bunlar için yapılan harcamalara ve Kurum lojmanlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23168)

5.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay'ın, Eskrim Federasyonunun faaliyetleri ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23169)

6.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı'nın, son beş yılda doping nedeniyle madalyası alınan sporculara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23170)

7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık bünyesinde olası bir depreme yönelik olarak alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23397)

8.- İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek'in, Van'da gençlere sunulan spor imkanlarına ve geliştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23398)

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Niğde ilinde 2018 yılı için planlanan yatırımlara,

2010-2017 yılları arasında Bakanlık bütçesinden Niğde için ayrılan kaynak miktarına,

İlişkin soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23555), (7/23855)

10.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan'ın, spor kulüpleri arasındaki gelir eşitsizliğine yönelik tedbirlere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23556)

11.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Ayder Kış Sporları Merkezi ve Teleferik Projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23759)

12.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, sosyal hizmetler çatısı altındaki spor tesislerine ve buralarda çalışan antrenörlere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23854)

13.- Hatay Milletvekili Serkan Topal'ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlardaki engelli kadrolarına,

Bakanlık bütçesinden 2018 yılında Hatay için planlanan yatırımlara,

2015-2018 yılları arasında Hatay'a yapılan yatırımlara ve Hatay'da görevli Bakanlık personeline,

İlişkin soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23856), (7/23857), (7/23860)

14.- Van Milletvekili Lezgin Botan'ın, Amedsporun deplasman maçlarına seyircisiz çıkmasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23858)

15.- Hatay Milletvekili Serkan Topal'ın, 2010-2018 yılları arasında Bakanlık tarafından satın alınan ve kiralanan makam araçlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/23859)

16.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, yabancı bir şirketin ülkemizdeki kurucu ortaklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/24620)

17.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan'ın, Halkbank'a ait satılık veya kiralık taşınmazlara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/24793)

18.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, elektronik ortamda zararlı faaliyette bulunanlara ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/24824)

19.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, su ürünleri mühendisi alımı için kadro onayı verilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/24984)

20.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Kamu İhale Kurumu Başkanlığının 2014-2017 arası temsil, tanıtma ve ağırlama giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/25097)

21.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Kefalet Sandığı Başkanlığının 2014-2017 arası temsil, tanıtma ve ağırlama giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/25105)

22.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğünün 2014-2017 arası temsil, tanıtma ve ağırlama giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/25117)

23.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Türkiye İhracatçılar Meclisi Genel Sekreterliğinin 2014-2017 arası temsil, tanıtma ve ağırlama giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/25118)

24.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Türkiye Halk Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğünün 2014-2017 arası temsil, tanıtma ve ağırlama giderlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/25119)

25.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Merkezi Kayıt Kuruluşunun 2014-2017 arası düzenlenen tören, fuar ve organizasyonlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/25132)

26.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığının 2014-2017 arası düzenlenen tören, fuar ve organizasyonlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/25169)

27.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı'nın, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar nedeniyle hakkında soruşturma açılan Bakanlık personeli olup olmadığına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/25256)

28.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı'nın, Bakanlığa ait kullanılmayan hizmet binası ve diğer tesislere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/25260)

29.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Türkiye İhracatçılar Meclisi Genel Sekreterliğinin 2014-2017 arası düzenlenen tören, fuar ve organizasyonlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/25457)

30.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Kefalet Sandığı Başkanlığının 2014-2017 arası düzenlenen tören, fuar ve organizasyonlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/25514)

17 Nisan 2018 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Suriye Türkmenlerinin sorunları hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’na aittir.

Sayın Ahrazoğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Hatay Milletvekili Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’nun, Suriye Türkmenlerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye Türkmenlerinin sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Suriye Türkmenleri bin yıldır Suriye’de yerleşik halk olarak yaşamaktadır. Suriye'nin her karış toprağında bulunan Suriye Türkmenleri yoğunluk olarak Halep, Bayır Bucak, Hama, Humus, Golan, Şam, İdlip ve Rakka’da meskûn hâlde bulunmaktadır. Vatanları Suriye'nin ikinci büyük topluluğu durumunda olan Türkmenler soydaşlık bağlarının yanı sıra tarihî ve kültürel olarak Anadolu’nun ayrılmaz bir parçasıdır.

Değerli milletvekilleri, coğrafi konumu, akrabalık bağları, uzun yıllardır Suriye Türkmenlerinin diasporasının Türkiye'de olması ve Türkiye'nin muhaliflere destek vermesi gibi nedenlerle çabalarının merkezi Türkiye olmuştur. İlk siyasi oluşumu 2011 yılında kurulan Suriye Demokratik Türkmen Hareketi ve Suriye Türkmen Kitlesi olmuştur. Günümüzde ise 30 Mart 2014 tarihinden itibaren 400 Türkmen delegenin katılımıyla Suriye Türkmen Meclisi kurulmuş bulunmaktadır ve hâlen görevine devam etmektedir. Suriye Türkmenleri Baas rejimi dönemlerinde ciddi baskılara maruz kalmış, dillerini konuşmaları yasaklanmış, köylerinin isimleri değiştirilmiş, sosyoekonomik, idari ve siyasi hakları kısıtlanmıştır.

Fransız manda yönetimi itibarıyla da Suriye’deki tüm yönetimler tarafından, özellikle de Baas yönetimi tarafından “Türkiye ajanı” olarak suçlanmışlardır. Bu çerçevede, birçok Türkmen tutuklanmış, işkence görmüş ve infaz edilmiştir, şanslı olanlar ise Türkiye’ye iltica etmek zorunda kalmıştır. Kısacası, Suriye Türkmenleri Türk olmanın bedelini yüz yıldır fazlasıyla ödemiştir ve maalesef ödemeye de devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, hâlihazırda Suriye’de Şam’ın güney kırsalında, Golan, Kalemun, Hama ve Humus’ta hâlen abluka altında bulunan bölgelerdeki Türkmenler rejimin baskısına, saldırılarına ve tutuklamalarına maruz kalmaktadır. Burada bulunan Türkmenler iç göç, teslim ya da ölüm seçenekleriyle karşı karşıya kalmaktadır. Türkmen bölgelerinin demografik yapısı değiştirilmeye çalışılmaktadır.

Ayrıca, Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG kontrolünde bulunan Türkiye sınır hattındaki Rakka, Tel Abyad, Haseke ve Menbic bölgelerindeki Türkmen köylerindeki evlere PYD/YPG tarafından el konulmakta, el konulan evler de PYD/YPG tarafından askerî lojistik merkez olarak kullanılmaktadır. Bölgenin tapu kadastro ve nüfus kayıtları tahrip edilmiş, yakılmış, yıkılmış durumdadır. Bölgenin demografik yapısı ve sosyolojik yapısı değiştirilmeye çalışılmaktadır.

Fırat Kalkanı Harekâtı’yla DAEŞ’ten temizlenen bölgelerdeki Türkmen köylerine dönüşler beklenen şekilde olmamıştır. Türkmenlerin dönemediği köylere başka bölgelerden Türkmen olmayan unsurlar yerleştirilmektedir. Son olarak Doğu Guta ve Şam kırsalındaki bölgelerden tahliye edilen çoğunluğu Arap nüfusa ait 50 bin kişi Fırat Kalkanı alanındaki El Bab ve Cerablus bölgelerine getirilmiştir.

Bilindiği üzere, Fırat Kalkanı sahası içerisinde bulunan Azez ve Cerablus’ta 142 Türkmen köyü mevcuttur. Bin yıllık Türkmen yurdu olan söz konusu bölgenin demografisi Türkmenler aleyhine değişmektedir. Türkmenlerin Suriye’deki varlığını tehdit ettiği gibi yakın gelecekte de Türkiye için güvenlik tehdidi oluşmasına imkân verebileceğinden önemle üzerinde durulması gereken bir husustur. Suriye Türkmen’siz olamaz, olmalıdır. Zorunlu göçe maruz bırakılan Bayır Bucak, Halep ve Rakka Türkmenleri yoğunluklu olarak Türkiye' de yaşamaktadır. Yaklaşık olarak 200 bin Türkmen’in Lübnan’da yaşadığı tahmin edilmektedir. Şam, Golan Türkmenleri ise Türkiye haricinde Lübnan, Ürdün ve Mısır’a göç etmiş durumdadır. PYD/YPG terör örgütünün işgali altındaki bölgelerde yaklaşık 500-600 bin Türkmen’in yaşadığı bilinmektedir. Bu soydaşlarımızın büyük çoğunluğu ise göçe maruz bırakılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika verir misiniz?

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen cümlelerinizi Sayın Ahrazoğlu.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Suriye Türkmenlerinin sorunlarını çözme konusunda Türkiye olarak, Hükûmet olarak elimizden geleni yapmamız gerektiğine inanıyoruz. Suriye Türkmenleri Suriye'nin geleceğinde söz sahibi olmalı, Suriye'deki statüleri anayasal teminat altına alınmalıdır. Suriye Türkmenlerinin siyasi temsilcilerine Suriye'deki güvenlikli bölgelerde temsilcilik açmalarına fırsat verilmeli ve yardımcı olunmalıdır. Suriye'deki Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nun yeniden ait olduğu yere taşınması sonrasında hem türbenin korunması hem bölgenin koruyuculuğunun Türkmenlere verilmesi Türkmenler tarafından önem arz etmektedir. Suriye Türkmenlerinin sorunlarına Türkiye sahip çıkmalı ve çözüm üretmelidir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ahrazoğlu.

Gündem dışı ikinci söz, fındık üreticileri ve fındık sektörünün sorunları hakkında söz isteyen Ordu Milletvekili Seyit Torun’a aittir.

Sayın Torun, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, fındık üreticilerinin ve fındık sektörünün sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

SEYİT TORUN (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündem dışı söz aldım. Öncelikle, yüce heyetinizi ve değerli izleyicilerimizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bu kürsüden yine aynı cümleleri kullanarak başlayacağım: Fındık üreticisinin sorununu defalarca dile getirdik ama şimdi bakıyorum Sayın Bakan yerinde yok, Hükûmetten de kimse yok ama herhâlde lazım olduklarında geliyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Şunu hatırlatmak istiyorum: Sayın Tarım Bakanımıza bir ricada bulunmuştum, demiştim ki: “Gelin yılbaşından önce fındığın bileşenlerini bir araya getirelim üreticisinden tedarikçisine kadar ve sorunları ortaya koyalım, çözüm yollarını da bulalım. Ağustos ayı gelince, hasat dönemi gelince tekrar topu taca atmayalım. Fındık üreticisini mağdur etmeyelim ve onları beklentiyle karşı karşıya bırakmayalım.”

Bakın, şimdi, şu anda bakım dönemi, gübre atılacak, bahçelerin bakımı yapılacak; insanlar hâlâ ne yapacağını, kaça satacağını bilmiyor. Bütün tarım ürünlerini ithal eder hâle geldik zaten, samanı bile ithal ediyoruz, eti ithal ediyoruz ama hani ben “Gelecekte fındığı ithal etme durumunda kalırız.” dersem belki güleceksiniz ama bu gidişle belki fındığı da ithal eder hâle geleceğiz. Türkiye’nin en önemli döviz girdisi olan bir ürünü kendi hâline bıraktık, Avrupa’daki bir alıcıya teslim ettik. Ya, koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti bir alıcıyla baş edemiyor, bir alıcıyla rekabet edemiyor ve 8 milyon insanı ilgilendiren bir ürünü maalesef bu insanlara peşkeş çekiyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Tarım Bakanına şimdiden tekrar çağrıda bulunuyorum: Gelin bir an önce fındığın sorunlarını tartışalım, çözüm yollarını bulalım; ağustos ayı geldiğinde tekrar yok “Ofis mi alsın, FİSKOBİRLİK mi alsın veya tüccar mı alsın?” demeyelim.

Sayın Bakan, söz verdiniz ve bu sözünüzün de sonuna kadar takipçisiyiz. (CHP sıralarından alkışlar) Şu anda inanın “Acaba fındık için bir karar alınacak mı?” diye üreticinin kulağı sizde. Bu insanlar size oy verdi, bu insanlar sizi destekledi. Karadeniz Bölgesi’nde en yüksek oy oranı alıyorsunuz. Ne istiyorsunuz bu insanlardan? Göç etmesini mi istiyorsunuz, o toprakları terk etmesini mi istiyorsunuz? Yani bu kadar ihracat geliri olan bir ürünü niye kaderine terk ediyorsunuz? Bakın, sadece bu yıl kaybımız 300 milyon dolar. Sadece bu yıl kaybımız 300 milyon dolar. Bu hepimizin parası, bu ülkenin parası, bu ülkeye gelmesi gereken para ama sizin tutarsızlığınız, kayıtsızlığınız ve ilgisizliğiniz yüzünden, hem üretici hem ihracatçı hem de ülke olarak kaybediyoruz. Tabii, sadece fındık değil sorunumuz. Bakın, sadece sorunumuz fındık değil.

“Şehir hastanesi yapacağız.” dediniz, ortada hiçbir şey yok. Çevre yolu için her yıl söz veriyorsunuz, her yıl, 2014’ten beri takvim veriyorsunuz, hâlâ bitirilemedi. Maalesef, bir yılan hikâyesine dönen organize sanayi bölgesi var. “Kamulaştıracağız.” dediniz, insanlara güven verdiniz, hâlâ paralarını alamadılar, hâlâ kamulaştıramadınız. Zaten açtığınız bir tane tesis yok.

Lütfen, tekrar çağrıda bulunuyorum. Bakın, seçimi gündeme getiriyorsunuz, yarın o insanların huzuruna gene gideceksiniz, zannetmeyin ki hesap sormayacaklar, bu sefer bu hesabı soracaklar. (CHP sıralarından alkışlar) Her gittiğiniz yerde, size, üreticinin değer etmeyen fındığının parasını, yapılmayan yolunu, getirilmeyen tesislerin hesabını soracaklar ama tabii, siz hesap vermiyorsunuz nasıl olsa, bir şekilde korkuyla, baskıyla, değişik yöntemlerle insanlarımızı kandırıp oyunu alıyorsunuz ama söz bitti, göl kurudu, deniz kurudu, bundan sonra böyle olmayacak; Karadenizli üretici ve çiftçi, bu sefer onlara yaptığınız bu haksızlığın da hesabını mutlaka soracak.

Tekrar çağrıda bulunuyorum Tarım Bakanına, lütfen fındığın sorunlarıyla ilgilenin ve gereğini yerine getirin.

Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Torun.

Gündem dışı üçüncü söz, miraç kavramı ve değerleri hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a aittir.

Sayın Kılıç buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, miraç kavramı ve değerlerine ilişkin gündem dışı konuşması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, bugünler kutsal miraç ikliminin letafetini yaşadığımız anlardır. Miraç yolculuğu varlık düzeyinde hakikat göğünün katmanlarında olduğu kadar, ulvi erdemlere ulaşmak için katetmesi gereken yolu görmek isteyenlere de emsal teşkil eden kutlu bir yolculuktur.

Bu anlamda miraç, insanın erdem yolculuğunu, beşerîlikten insaniliğe yükselişini ifade etmektedir. Günümüz dünyasında bilim ve teknolojide hızla ilerleyen ve uzayın kapılarını aralayan insanoğlunun akıl gücüne hayranlığımız yanında bu aklı insana veren Allah’ın bundan daha büyük güç ve kudrete sahip olduğunu anlamaktaki şaşkınlığımız neden olsun?

Miraç bugünkü feza çağına asırlar öncesinden açılmış bir kapıdır. Aynı zamanda insanlığın birazdan sizlere sunacağım değerlerle donandığında yükselme ufkunun sonsuz olduğunu da göstermektedir.

Miracın birlik ve beraberliğimize, başta yakın çevremiz ile isra ve miraç mucizesinin cereyan ettiği kutsal topraklar olmak üzere bütün dünyada hak ihlallerinin sona ermesine, acı ve gözyaşının, şiddet ve terörün yerini kalıcı bir huzur ve barışın almasına yaptığı katkıya ve yapacağı katkıya olan inancımız sonsuzdur.

Değerli milletvekilleri, miraçtaki düsturlar medeniyetimizin mihverini teşkil eder. İsra suresi 22 ila 39’uncu ayetlerde bildirilen bu düsturlar şunlardır: Varlık âlemi tesadüfen olmayıp hesaplı, planlı, düzenli, ahenkli ve sahiplidir. Bu şaheserin çok üstün bir sanatkârı vardır, onu tanıyınız.

Ana babaya hürmet ve itaat ediniz, onları koruyunuz ve incitmeyiniz. Bu bir evlatlık borcudur. Hısım ve akrabaya, fakir ve yoksullara, yolculara, gurbette kalmış kimsesizlere haklarını veriniz. Onlara maddi ve manevi yardımda bulununuz.

İsraf etmeyiniz, savurganlık yapmayınız, cimrilik de yapmayınız. Bu ikisi arasında tutumlu olunuz. Unutmayınız ki iktisat, tutumluluk, geçimin yarısıdır.

Züğürtlük korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyiniz. Rızka Allah kefildir. Üretiniz. Adaletle bölüşünüz. Müsrif olmayınız. Sömürüyü önleyiniz. Geçim sorunu kalmayacaktır.

Zinaya yaklaşmayınız çünkü o apaçık bir hayâsızlık ve çok kötü bir yoldur. Zina, aileleri temelinden sarsar, toplumları çökertir.

İnsanları öldürmeyiniz, kan dökmeyiniz. Bu, büyük günah ve canavarlığın en kötüsüdür. Bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş; bir insanı yaşatan, bütün insanlığı yaşatmış gibidir.

Yetimlere iyi davranınız, onları koruyunuz, haklarına el uzatmayınız.

Verilen sözü tutup ahde vefa gösteriniz. Sözünüz ve özünüz dosdoğru olsun.

Ölçü ve tartıda doğru olunuz. Eksik ölçüp noksan tartmayınız.

Bilmediğiniz bir şeyin ardına düşüp körü körüne takip etmeyiniz. Bağnazlığı bırakınız. Delille amel ediniz çünkü her işinizden, her sözünüzden sorumlusunuz.

Yeryüzünde kibir ve gurur taslayarak yürümeyiniz, mütevazı olunuz fakat zilleti de kabullenmeyiniz. Kendinizi biliniz. Kendini bilen, Rabb’ini bilir.

Miraca iman ve hikmet ışığından bakmalıyız.

Bu duygularla hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı vefatının 25’inci yıl dönümü vesilesiyle bir kez daha rahmetle andıklarına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 8’inci Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümü. Merhum Turgut Özal, yakın tarihimizin zor bir döneminde “Türkiye’de yapılamaz ve olamaz.” denilen pek çok siyasal, ekonomik ve sosyal değişime imza atmış bir siyasal liderdi. Milletin içinden çıkmış ve milletini anlamayı başarmış, ülke olarak pek çok atılıma imza attığımız dönemin mühim bir şahsiyetiydi. Türkiye’de hür ve sivil bir değişim için attığı adımlarla merhum Turgut Özal milletin iradesiyle gerçekleştirdiği siyasi ve hukuki hamlelerle Türkiye demokrasisinin ve ekonomisinin güçlenmesini sağlamıştır. Milleti tarafından sevilen bir siyaset adamı olmanın yanında, aynı zamanda saygın siyasi ve devlet kişiliğiyle de hepimize örnek olmuş bir demokrasi neferi olan 8’inci Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ı vefatının 25’inci yıl dönümü vesilesiyle buradan bir kez daha rahmetle anıyoruz. Mekânı cennet olsun.

Şimdi, sisteme giren on beş sayın milletvekiline, İç Tüzük 60’a göre, sırasıyla birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Gürer, sizinle başlıyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 17 Nisan Uluslararası Çiftçi Mücadele Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

17 Nisan, Uluslararası Çiftçi Mücadele Günü’dür. Ülkemizde çiftçiler büyük sıkıntı içindedir. Tarımda kendi kendine yeten ülkemiz, AKP hükûmetlerinin yanlış politikalarıyla ne yazık ki tohumu ithal, gübresi ithal, ilacı ithal, ürünü ithal ve girdileri her gün artan duruma getirilmiştir. Ülkemizde çiftçilik her geçen gün kan kaybetmektedir. Çiftçilerin borcu AKP hükûmetleri döneminde 17 kat artmıştır. Bu yılın ilk dört ayında mazot ve elektriğe gelen zamlarla çiftçinin durumu daha da zorlaşmıştır. Plansız tarım politikalarının bedelini çiftçi ve halkımız ödemektedir. Ülkemiz, uluslararası gıda egemenlerinin GDO’lu ürünlerinin pazarı durumuna getirilmek istenmektedir. Şeker fabrikalarının satışı da pancar çiftçisine vurulan son darbedir. Üretici ürettiğini değerinden satamazken tüketici de pahalı ürün almak zorunda kalmaktadır. Patates ürününün de bu yıl depoda çürütülmesine Hükûmet göz yumarken çiftçiler borç batağına itilmektedir. Tüm çiftçilerimizin ve esnafın borçlarının ertelenip faizlerinin silinmesi zorunlu bir ihtiyaç hâline gelmiştir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

2.- İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırım’ın, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kabulü ile 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; dün, 16 Nisan, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin milletimiz tarafından kabul edilmesinin yıl dönümüydü. Aziz milletimiz, çok partili hayata geçtikten sonra sık sık parlamenter sistem krizleri ve darbeleriyle kesilen demokrasinin yaşaması için, millî iradeyi güçlendirecek daha sağlam bir demokrasi ve daha müreffeh bir Türkiye için, kırk yıllık bir rüya olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine “evet” dedi. Aziz milletimize bir defa daha teşekkür ediyoruz, kazanan Türkiye oldu.

Sayın milletvekilleri, bugün tüm milletimizin teveccühünü kazanmış rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın da vefat yıl dönümü. “Allah’ın verdiği ömrü onun izninden başka alacak yoktur. Biz de ona teslim olmuşuzdur.” diyen, “Halka hizmet Hakk’a hizmettir.” anlayışı ve “vizyoner devlet adamı” sıfatıyla, özel sektöre can veren, dışa açık rekabetçi bir Türkiye’yi hazırlayan, hizmetleriyle her daim minnetle anılacak, milleti ve milletin değerleriyle barışık devlet ve siyaset adamı Turgut Özal’ı minnet, dua, rahmet ve şükranla anıyorum. Mekânı cennet olsun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tümer, buyurun.

3.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Bayburt-Gümüşhane kara yolunun Aydıntepe yol ayrımı mevkisindeki menfez inşaatında yaşanan ölümler ile Siirt’in Pervari ilçesindeki Beğendik Köprüsü’nün çökme nedenlerini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, bilindiği gibi, Bayburt-Gümüşhane kara yolunun Aydıntepe yol ayrımı mevkisinde menfez inşaatı için açılan yaklaşık 5 metre derinliğindeki çukur 8 kişinin hayatını kaybetmesine, 4 kişinin de yaralanmasına neden olmuştur. 30 Mart 2018’de meydana gelen ve 1’i İran plakalı 2 ayrı araçta 5’i yabancı 8 kişi Karayolları Genel Müdürlüğünün gereken önlemi almaması sonucu hayatını kaybetmiştir.

Öte yandan, Türkiye'nin en büyük konsol viyadüklü köprüsü olan Siirt’in Pervari ilçesindeki Beğendik Köprüsü de yapımı tamamlanmak üzereyken 18 Aralık 2017’de çökmüştür. 200 kişinin inşaatında çalıştığı ve yapımına 2013 yılında başlanan, 150 metre yüksekliğindeki viyadükte yapılan 410 metre uzunluğundaki Beğendik asma köprüsünün çökme nedeni kamuoyunca bilinmemektedir. Karayolları Genel Müdürlüğünün insanların can kaybına yol açan, devleti zarara uğratmasına neden olan bu ihmalleriyle ilgili gereken soruşturmalar ve çalışmalar yapılmış mıdır? Son zamanlarda yaşanan can sıkıcı olayların ardında yatan gerçekler nelerdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa Kestel’de Mandıras Deresi’nin sanayi atıkları nedeniyle kırmızı aktığına ve gün geçtikçe kanser vakalarının arttığına ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim.

Bursa Kestel’de dün çekilen bu fotoğraflar Mandras Deresi’nin kıpkırmızı aktığını gösteriyor. Yıllardır denetimsiz, kontrolsüz sanayinin atıklarıyla, boyalarıyla akan bu sularla Bursa’nın tarım alanları sulanıyor. Kimyasal sularla sulanan ürünleri vatandaşımız yiyor ve gün geçtikçe kanser vakaları artıyor. Göz göre göre Bursalıları ölüme sürükleyen bu vahşi kapitalist anlayışı önlemeyen yetkililere sesleniyorum: Bu akan, gelecekte kanser olacak çocuklarımızın kanıdır, ya durdurun ya istifa edin.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

5.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemize kazandırdığı önemli değerler ve Türkiye'nin çağı yakalamasına vesile olan icraatlarıyla adını siyasi tarihimizin en mümtaz şahsiyetleri arasına yazdıran merhum Turgut Özal, halkımızın her kesiminin sevgisini kazanmış saygın bir siyaset ve devlet adamıydı. Yakın tarihimizin çalkantılı ve sıkıntılı dönemlerinde en üst seviyede sorumluluklar almaktan çekinmeyen, ülkemizin önüne çıkarılan engellerin aşılması noktasında millete liderlik yapan ve gerçekleştirdiği büyük değişimle ülke ve millet olarak kendimize güvenmemizi sağlayan merhum Özal, Türkiye’ye yeni ufuklar açan çalışmalara imza atarken “Tepeden inme hiçbir reform bir milletin ruhunu harekete geçiremez.” diyerek millî iradeye verdiği önemi göstermiş ve gerçekleştirdiği hamlelerle ülkemizde özgürlüklerin gelişmesini, demokrasinin güçlenmesini, ekonominin dışa açılmasını sağlamıştır.

Bu duygu ve düşüncelerle vefatının 25’inci yıl dönümü vesilesiyle 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a Allah’tan rahmet diliyor, hürmet ve minnetle yâd ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’de DİSK’e, KESK’e veya AKP’ye muhalif diğer sendika ve sivil toplum örgütlerine üye olanların hiçbir gerekçe gösterilmeden ihraç edildiğine ve bu insanların derhâl işlerine iade edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmeti, Mersin’de DİSK’e, KESK’e veya AKP’ye muhalif diğer sendika ve sivil toplum örgütlerine üye olanları hiçbir gerekçe göstermeden acımasızca ihraç etmiştir. Bu insanlar Mersin Cumhuriyet Başsavcılığından şöyle bir rapor alıyorlar: “Mersin Cumhuriyet Başsavcılığımızca bugün tarihi itibarıyla FETÖ/PDY terör örgütüne ve diğer terör örgütlerine üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut irtibatıyla ilgili herhangi bir soruşturma yürütülmediği tespit edilmiştir.”

Bakın, raporların tamamı burada, isteyen herkese verebilirim. Bu raporlara rağmen insanları işlerine iade etmiyorsunuz, buna hakkınız yok. Bu masum insanlar derhâl işlerine iade edilmelidir. Devleti kin ve nefretle yönetiyorsunuz. Siz bu yiğit insanları işsiz bırakarak terbiye edeceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, bunlar size hesap soracak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Nurlu…

7.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, Bank Asyanın önceki Genel Müdür Yardımcısı Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı olarak atanmasının AKP/FETÖ ittifakının yeniden kurulduğu kuşkularını artırdığına ilişkin açıklaması

MAZLUM NURLU (Manisa) – Sayın Başkan, bugünkü Resmî Gazete’de çok ilginç bir atama kararı var. Açılışına Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat katıldığı, Bank Asyanın önceki Genel Müdür Yardımcısı, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı olarak atanmıştır. Atama kararının altında Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulunun tamamının imzaları var. Bank Asyanın önünden geçenleri bile işten attığınız dönemde, FETÖ’nün bankasında uzun yıllar yöneticilik yapan Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun SPK gibi bir kurumun başına atanması AKP/FETÖ ittifakının yeniden kurulduğu kuşkusuna neden olmuştur. 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden bu yana FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılmaması, eski FETÖ’cülerin önemli görevlere getirilmesi, FETÖ’cüler dışında herkesle mücadele edilmesi maalesef AKP/FETÖ ittifakının yeniden kurulduğu kuşkularını artırmaktadır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Mali Parlamentosu Mali-Türkiye Dostluk Grubu Başkanı Mahamadou Lamine Djiguin ile beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Mali Parlamentosu Mali-Türkiye Dostluk Grubu Başkanı Mahamadou Lamine Djiguine ve beraberindeki heyet, Türkiye-Mali Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanımız Sayın Emine Yavuz Gözgeç eşliğinde şu anda Meclisimizi teşrif etmişlerdir. Meclisimiz adına kendilerine “Hoş geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)

Söz sırası Sayın Sürekli’de.

Buyurun Sayın Sürekli.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

8.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ve olağanüstü hâl uygulamasının Türk milletinin huzur ve refahı için yürütülen bir uygulama olduğuna ilişkin açıklaması

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı ölümünün 25’inci yıl dönümünde rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Olağanüstü hal uygulaması, ülkemizin menfaatleri doğrultusunda ve bütünlüğümüze kastetmeye çalışan terör örgütlerine karşı devam etmektedir. OHAL’in uzatılmasından rahatsızlık duyan gruplara baktığımızda ilerlediğimiz yolun doğruluğu net bir şekilde görünmektedir. Türkiye’de OHAL, dünyadaki örneklerinin aksine vatandaş haklarının kısıtlanması değil, hainlerle mücadelenin önemli bir parçasıdır. Türk milletinin huzur ve refahı için yürütülen bu uygulama, altını çizerek ifade ediyorum, millî bir karardır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Zeybek...

9.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, üreticilerin bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının faizlerinin silinip kredi borçlarının ertelenmesini ve çiftçilere sahip çıkılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Ülkemizde tarım üretimi çöküşünü yaşıyor. On beş yirmi yıl öncesi üretimde kendi kendine yeterli olan ülkemiz, artık her tür ürünü dışarıdan ithal ediyor. Üretimde yüksek rekoltesi olan fındık, tekelci sermayenin kontrolünde. Patates, Nevşehir depolarında çürümekte; soğan, Amasya, Çorum, Eskişehir, Polatlı depolarında çürümekte; sarımsak, Kastamonu, Taşköprü depolarında çürümekte; arpa, buğday on yıl öncesinin fiyatlarıyla satılmakta. Hayvan yemi, kepek, buğday fiyatının üzerinde satılıyor. Üretici sahipsiz, üreticinin bankalara olan, tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının faizlerinin silinip kredilerinin ertelenmesini ve çiftçimize, üreticimize, köylümüze sahip çıkılmasını talep ediyoruz ve bundan sonraki üretimin de bu şekilde desteklenmesini talep ediyoruz.

Saygılarımı arz ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

10.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, emeklilik için yaşını doldurmayı bekleyenlerin bir defaya mahsus olmak üzere emekliliklerini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Talebim Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına: Başta memleketim olan Uşak ve de Türkiye'nin tüm illerinde birçok vatandaş, esnaf, işçi emekli olmak için maalesef yaşını beklemektedir yani prim günlerini doldurmuş ama emeklilik için yaş beklemektedir. Bu vatandaşların bir defaya mahsus olmak üzere en kısa zamanda emekliliklerini talep ediyoruz çünkü ekonominin, vatandaşın durumu belli. Acilen bütün bu mağdur vatandaşlarımızın emekliliğini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kılıç yerine Sayın Dedeoğlu…

11.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 16 Nisan 2017’de yapılan halk oylamasında milletin geleceğine sahip çıktığına ve 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

16 Nisan 2017’de gerçekleşen halk oylamasında milletimiz geleceğine sahip çıkmıştır. Milletimiz büyük bir olgunluk içerisinde sandık başına gitmiş, tarihin en önemli yönetim reformunu hayata geçirmiştir. 18 maddeden oluşan Anayasa değişikliği köklü bir reformdur. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte, yürütme, yasama ve yargı erklerinin arasındaki ilişkiler birbirinden tamamen ayrılmıştır. Bu üç organ aynı ortak hedef için yani tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek devlet amacı doğrultusunda hizmet verecektir. Demokrasiden taviz vermeden yurt içinde ve yurt dışında mücadele veren milletimiz, sandık başında bu zaferle cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin mimarı olmuştur.

Hayalleri peşinde altmış altı yıllık ömrünü özgür ve sivil bir değişim için harcayan, devletin birey için var olduğu anlayışıyla milletin gönlünde yer tutmuş 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı vefatının 25’inci yıl dönümünde rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kuyucuoğlu…

12.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, 20 Temmuz sonrası ihraç edilmeleri nedeniyle mağduriyet yaşayan insanların itibarlarını ve işlerini iade etmeye ne zaman başlanacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye’de 20 Temmuz sonrası oluşan çok sayıda mağduriyet devam ediyor. Çok sayıda memur, işçi, öğretmen, akademisyen görevlerinden alındı, ya ihraç edildi ya da açığa alındı. Bu insanların bir kısmı mahkemelerde beraat etti, bir kısmı için de cumhuriyet savcılıklarınca takipsizlik kararı verildi. Bir kısmı da savcılıklardan haklarında hiçbir takibat yapılmadığına dair belge aldılar. Bu insanların daha fazla mağdur olmamaları için itibarlarını iade etmeye ve işlerine iade etmeye ne zaman başlayacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türkiye Cumhuriyeti Köln Başkonsolosluğunun resmî Twitter hesabında AK PARTİ’nin yurt dışındaki siyasi örgütlenmesi UETD’nin “tweet”lerinin paylaşıldığına ve Köln Başkonsolosu hakkında Dışişleri Bakanının ne tür bir işlem yapacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sizin vasıtanızla Dışişleri Bakanlığına soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti Köln Başkonsolosluğunun resmî Twitter hesabında AK PARTİ’nin yurt dışındaki siyasi örgütlenmesi olan UETD’nin “tweet”leri, mesajları paylaşılmakta, “retweet” edilmektedir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 7’nci maddesi uyarınca memurların tarafsız olması lazım. Memurlar görevlerini yerine getirirken bir siyasi partinin yararına veya diğerinin zararına bir faaliyette bulunamazlar. Başkonsolosluğumuzun resmî hesabında AK PARTİ’nin yurt dışındaki mesajlarını paylaşan Köln Başkonsolosu hakkında Dışişleri Bakanı ne tür işlem yapacaktır? Çünkü 657’ye tabidir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 7’nci maddesine göre memurların bir partinin lehine bu şekilde mesajlarını paylaşması suç teşkil etmektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arık…

14.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Meclis Başkanının cumhuriyetle kavgasını her fırsatta dile getirdiğine ve son olarak katıldığı bir törende 1930’lu yılları hatırlatarak kendince cumhuriyetin ilk yıllarını tiye aldığına ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Meclis Başkanı cumhuriyetle kavgasını her fırsatta dile getirmekten geri durmuyor. Son olarak katıldığı bir törende 1930’lu yılları hatırlatarak kendince cumhuriyetin ilk yıllarını tiye alıyor. Sayın Kahraman, Kayseri Uçak Fabrikası, Bünyan Halı Fabrikası, Sümer Bez Fabrikası sadece o dönemde Kayseri’de açılan fabrikalardan birkaçı. Sizin bugün hayırsız evlat gibi sata sata bitiremediğiniz binlerce fabrika o dönemde açıldı. Sayın Kahraman, bu kafa neyin kafası? Sizin Mustafa Kemal Atatürk’le ne derdiniz var? Kimden neyin rövanşını almaya çalışıyorsunuz? Biz kim neyin hesabında, oyunu kim yazıyor, kim yönetiyor, başrollerde kimler var hepsini biliyoruz. Oyunu bir yazan var, bir de bozan; ant olsun ki bu oyunu Atatürk sevdalısı bizler 2019’da bozacağız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

15.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine yönelik halk oylamasının kabulünün 1’inci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aziz milletimizin gönlünde müstesna bir yere sahip 8’inci Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’a vefatının 25’inci yıl dönümünde Allah’tan rahmet diliyorum, kendisini saygıyla anıyorum.

Ayrıca, dün 16 Nisan, Türkiye için önemli bir dönüm noktası olan cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine yönelik halk oylamasının kabulünün 1’inci yıl dönümüydü. Soğuk Savaş yıllarının şartlarına göre, darbeciler tarafından oluşturulmuş idari ve siyasal sistemimiz ilk defa 16 Nisan referandumuyla siviller tarafından demokratik yollarla değiştirilerek cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişin önü açıldı. 16 Nisan referandumuyla kalıcı siyasi istikrar, hızlı ve etkili icraat, güçlü Meclis, güçlü temsil, güçlü yönetim ve güçlü Türkiye hedefine ulaşmak için hayati bir adım atıldı. Yeni sistem tartışmasız, vesayetsiz millet iktidarı sistemidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Cora…

16.- Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SALİH CORA (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Gerek fikirleriyle gerekse uygulamalarıyla ülkemizde çığır açan, dönemi itibarıyla yaşadığı çağın niteliklerini çok iyi okuyarak ülkemizi medeni dünyayla her alanda rekabet etmeye hazır hâle getiren 8’inci Cumhurbaşkanımız Sayın Turgut Özal, hedefleriyle, düşünceleriyle, milletine olan sevgisiyle ve sadakatiyle büyük bir lider ve devlet adamı olarak bağrından çıktığı Türk milletinin yüreğinde hâlâ yaşamaya devam etmektedir. Türk milletine büyük bir sevgiyle bağlı olan ve milletinin derdiyle dertlenen Türkiye Cumhuriyeti’nin 8’inci Cumhurbaşkanı Sayın Turgut Özal’ı ebediyete irtihal edişinin 25’inci yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyor, ailesine ve yüce Türk milletine başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

17.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Kürt dili üzerindeki baskıların şahıs isimlerine kadar indiğine ve OHAL bahanesiyle herkese her şeyi yapma hakkını kendinde bulan iktidarı aklıselim olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Türkiye’de basına ve basın mensuplarına yönelik baskıcı uygulamalar artık sadece basın mensuplarına değil, onların ailelerine de uygulanmaktadır. Adıyaman’da muhalif bir gazeteci Hacı Boğatekin’in kızı Zozan Boğatekin İstanbul üçüncü havalimanında, İGA’da çalışırken -üç yıldır gıda teknikeri olarak çalışıyor- bir anda görevine son veriliyor. Zozan çalıştığı süre içerisinde performansından dolayı sürekli takdir edilirken ne oldu da birden görevine son verildi; adı “Zozan” olduğu için mi yoksa Hacı Boğatekin’in kızı olduğu için mi?

Son zamanlarda Kürt dili üzerindeki baskılar şahıs isimlerine kadar inmiş durumdadır. Taşeron alımlarında da bu Kürtçe isim konusu, sözüm ona güvenlik soruşturmalarının bir parçası hâline gelmiş durumda. Zozanlara, Dilanlara, Agitlere kıymayın efendiler diyorum. OHAL bahanesiyle herkese her şeyi yapma hakkını kendinde bulan iktidarı aklıselim olmaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Uslu, buyurun.

18.- Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun, Şırnak’ın Kuyutepe mevkisinde PKK’lı teröristlerin saldırısı sonucu 3 askerin şehit olduğuna, Çorum Oğuzlar nüfusuna kayıtlı Er Baki Afşar’a Allah’tan rahmet dilediğine, siyasi partilerin tamamının terörizmi açıkça reddetmesi gerektiğine, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ve yeğeni vefat eden İdare Amiri İbrahim Özdiş’e başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

SALİM USLU (Çorum) – Evet, çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bildiğiniz gibi önceki gün Şırnak Kuyu Tepe mevkisinde üs bölgesine PKK’lı teröristler bir saldırı yapmışlar ve 3 askerimiz şehit olmuştur. Çorum Oğuzlar nüfusuna kayıtlı ve terhisine yakın bir zaman, bir hafta kala şehit olan 21 yaşındaki piyade Er Baki Afşar kardeşimiz bugün Çorum Akşemsettin Camisi’nde on binlerce Çorumlunun katılımıyla Çorum şehitliğine defnedilmiştir. Bu vesileyle ben kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, tüm şehitlerimize rahmet diliyorum, ailesine de başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum.

Bu arada siyasi partilerin tamamının bu konuda, terör konusunda güç birliği ve dayanışmasına ihtiyaç olduğunu bilhassa belirtmek istiyorum. Siyasi partiler sivil siyasetin gereği olarak sivil bir duruş göstermeli, terör ve şiddet ile siyaset arasına çok daha kalın çizgilerle mesafe koymalı ve terörizmi açıkça reddetmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİM USLU (Çorum) - Herkes şunu bilmeli ki, terörden beslenenler şunu çok iyi bilmeli ki “Âlemde şer, Oğuz’da er tükenmez.”

Bu vesileyle rahmetli Özal’a tekrar rahmet diliyorum. Aynı zamanda idare amirimiz İbrahim Özdiş Bey’in de yeğeni 37 yaşında vefat etti, ona da başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Şırnak’ın Uludere ilçesi Şenoba beldesi mevkisinde 16 Nisan Pazartesi günü hain saldırı sonucu hayatını kaybeden şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Bizler Şırnak Uludere ilçesi, Şenoba beldesi mevkisinde 16 Nisan Pazartesi günü hain saldırı sonucu hayatını kaybeden tüm şehitlerimize ve bu arada yine Adıyaman Kâhta ilçesi nüfusuna kayıtlı olan Piyade Onbaşı Mehmet Volkan’a, Muğdat Çelik’e, Baki Afşar’a bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz, mekânları cennet olsun; yaralı Er Bestami Atıcı’ya da acil şifalar diliyorum. Rabb’im her türlü terörden, afetten ülkemizi, milletimizi korusun diyorum.

Sisteme giren sayın grup başkan vekillerine iki dakika süreyle şimdi söz vereceğim.

İlk söz Sayın Usta’ya ait.

Buyurun Sayın Usta.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

19.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne, Şırnak’ın Kuyutepe mevkisinde şehit olan 3 askere Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine, son günlerde trafik kazalarında birçok vatandaşın hayatını kaybettiğine, polislerin terör tazminatının bir an evvel verilmesinin yerinde olacağına, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin erken seçim çağrısına ve Meclis bu kararı aldığı takdirde Türkiye'nin önündeki risklerin azalarak yeni hükûmet sistemiyle yoluna güçlü bir şekilde devam edeceğine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 25’inci vefat yıl dönümünde 8’inci Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’ı rahmetle, minnetle anıyoruz. Ülkemize son derece faydalı olmuş büyük bir devlet ve siyaset adamıydı kendisi. Tekrar ben rahmet diliyorum.

Dün Şırnak’tan acı bir haber geldi. Bestler Dereler Kuyu Tepe üs bölgesinde yapılan alçak saldırıda 3 kahraman askerimiz şehit olmuştur, bir askerimiz de yaralanmıştır. Ben şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, yaralı askerimize de acil şifalar temenni ediyorum.

Sayın Başkan, son günlerde yurdun değişik bölgelerinde meydana gelen trafik kazalarında birçok vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Çanakkale’nin Çan ilçesinde, Samsun Havza’da, Nevşehir’de, Kartal E5 Kara Yolu’nda, Erzurum’da, Kocaeli Dilovası bölgesinde trafik kazalarında vatandaşlarımız hayatlarını kaybetmiştir. Ben bu vesileyle bir kez daha trafik konusunda daha dikkatli olunması gerektiğini ve önlemlerin artırılması gerektiğini buradan ifade etmek isterim.

Son günlerde Sayın Başkan, ciddi ölçüde polislerimizden mesajlar alıyoruz. Bu, bir süredir verilmekte olan, yılda 2 defa verilmekte olan terör tazminatının, bu sene ocak ayında verilmesi gereken terör tazminatının nisan ayı olmasına rağmen hâlâ verilmediği ifade edilmektedir. Bu konudaki sıkıntı her neyse onun giderilerek bir an evvel kahraman polislerimize hak ettikleri tazminatların verilmesi yerinde olacaktır.

Sayın Başkan, bilindiği üzere 16 Nisan 2017 tarihinde Türkiye’de halk oylaması sonucunda bir Anayasa değişikliği yapılmış ve Anayasa değişikliğiyle de cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ilk seçimlerde geçilmesi öngörülmüştür. Bugün Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli grup toplantısında, Türkiye’nin içinde bulunduğu iç ve dış risklerin de değerlendirilerek daha fazla beklenilmemesi gerektiğini ve 16 Nisanda halkımızın kararıyla kabul edilen cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine bir an evvel geçilmesini ifade ederek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – ...bu gerekliliği ifade ederek bir erken seçim çağrısında bulunmuştur. Erken seçim çağrısı çok sağlam gerekçelere dayandırılmıştır. Bölgesel risk ve tehlikeler öngörülmesi, önüne geçilmesi, önü alınması gittikçe zorlaşan kaotik ve karmaşık bir yapıya bürünmüştür. Özellikle Suriye odaklı üçüncü dünya savaşı senaryolarının dahi konuşulduğu bir ortamı Türkiye yaşıyor, daha doğrusu coğrafyamız yaşıyor. Terör saldırıları kesintisiz ve ara vermeksizin devam etmektedir. Millî güvenliğimize yönelik karanlık senaryolar, yeni saldırı planları devrededir; zayıf anımızı, rehavete düşmemizi kollamaktadır. Ülkemiz aleyhine kurgulanan, bununla da kalınmayıp tedavüle sunulan siyasi ve ekonomik operasyonlar günbegün derinlik kazanmakta, ivme kazanmaktadır. Dolayısıyla Türkiye sistem tartışmalarına boğulmak istenmektedir ve bugünkü şartlar altında 3 Kasım 2019’a kadar beklemenin Türkiye açısından büyük riskler barındıracağını ifade ederek bu erken seçim çağrısını yapmıştır.

Türkiye ekonomik alanda da bir ambargo içerisinde bulunmaktadır; döviz, faiz, sıcak para üzerinden Türk milleti bir ambargoya alınmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi resmen hayata geçmemesine rağmen devamlı yargılanmakta, karalanmakta, hasar alması için eş zamanlı faaliyetler yürütülmektedir, halkın iradesine karşı bir kampanya sürdürülmektedir. Türkiye'nin bekası açısından Cumhur İttifakı’yla hasıl olan millî mutabakatın titizlikle korunması ve hedefine varılması bir zorunluluktur. Dolayısıyla bu riskleri kaynağında kesmek için 26 Ağustos 2018 Pazar günü Türkiye’nin milletvekili genel seçimine ve Cumhurbaşkanlığı seçimine gitmesi çağrısında bulunmuştur. Bu tarih çok anlamlı ve makul bir tarihtir, Malazgirt Zaferi’nin olduğu, Büyük Taarruz’un başladığı bir tarihtir. Yeni bir zafer ruhuyla Türkiye yeni bir seçime gidebilecektir. İç ve dış tehditlerin ağırlaştığı bu zaman diliminde Türkiye yeni hükûmet sistemine çok seri şekilde geçmeli, taşlar yerine oturmalı, sığ tartışmalar bıçak gibi kesilmelidir. Beş yüz altmış beş günlük belirsizlik süresi bu seçim kararı alındığı takdirde yüz otuz bir güne düşecektir. Tabii ki bu kararı almak Meclisin onayıyla olacaktır ama Meclis bu kararı aldığı takdirde Türkiye’nin önündeki riskler azalacak ve Türkiye yeni hükûmet sistemiyle yoluna güçlü bir şekilde devam edecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

20.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 16 Nisan referandumunun üzerinden bir yıl geçmesine rağmen vaatlerin hiçbirinin tutulmadığına, iş bulamayan öğretmenlerin çaresizlikten intihar ettiğine, ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık ile araştırmacı gazeteci ve tarihçi Ayşe Hür hakkında verilen yargı kararlarına ve OHAL koşullarında erken seçime gitmenin bir acziyet ifadesi olduğuna ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

16 Nisan referandumunun üzerinden bir yıl geçti ve 16 Nisanda çok fazla vaatle gelinmişti fakat bugün halkın elinde boş bir mide, kredi kartlarında borç, haciz, bolca hamaset ve savaş var. “Evet çıkarsa şehit cenazesi gelmeyecek.” denildi ama tespit edebildiğimiz 518 asker hayatını kaybetti. “Evet çıkarsa işsizlik bitecek.” dendi ama bugün Türkiye’de 5 milyon 384 bin işsiz var. “Ekonomi uçacak.” dendi, bırakın uçmayı esnaf kepenk kapattı, borçlar büyüdü, her gün zam geldi, her gün vergiler arttı. Yalnızca bir yıl içinde dolar 3,65 liradan 4,08 liraya ve benzin 5,38’den 6,09 liraya yükseldi.

Şimdi, bu ülkenin yetiştirdiği, yaşatmak için gecemizi gündüzümüze katmamız gereken öğretmenler çaresizlikten intihar ediyorlar. En son olarak 25 yaşındaki Merve Çavdar 2014 yılında sosyal bilimler öğretmenliğinden mezun olmuştu, KPSS’den iyi bir puan almasına rağmen dört yıl boyunca ataması yapılmadı. Son çare İstanbul’da bir dershanede iş buldu ama güvencesiz iş koşulları nedeniyle kısa bir süre sonra buradan da çıkarıldı. “İş arıyorum.” diye çıktığı eve ne yazık ki bir daha dönmedi Merve öğretmen. Şimdi onun ölümü karşısında hâlen “Her üniversite mezunu iş bulur diye bir kural yok.” diyebilecek mi bazı siyasiler merak ediyoruz.

Bugün ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık hakkında da bir karar verildi. Altı yıl üç ay hapis, yurt dışına ve İstanbul dışına çıkış yasağı ve haftada iki gün karakolda imza.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Hiçbir indirim yok, erteleme yok. İhsan Eliaçık diyor ki, bunu sizlerin çok iyi dinlemesi lazım: “12 Eylül ve 28 Şubatta 35 ayrı davadan yargılandım, böyle bir ceza hiç almadım. Avukatlarımın ve benim savunmalarımızı tek kelime dikkate almadılar.” İhsan Eliaçık’ın din anlayışı adaletten ve eşitlikten yana olduğundan, iftarını saraylarda değil sokaklarda kurulan yeryüzü sofralarında herkesle birlikte açtığından adaletin ne olduğunu unutanlara fazla gelmiş demek ki.

Yine bugün araştırmacı gazeteci ve tarihçi Ayşe Hür de attığı bir tweet nedeniyle bir yıl üç ay hapis cezasına mahkûm edildi. Hükmün açıklanması ertelendi ve beş yıl içinde suç işlerse ceza uygulanacak; bu da insanları susturmanın en bilindik yöntemi. Öyle bir ülke ki iyiden, adaletten yana olanlar cezaevinde, suçlular dışarıda. İhsan Eliaçık’a ve Ayşe Hür’e geçmiş olsun demiyorum, bugünleri hep birlikte geride bırakacağız diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, dolar yükselirken ani inişe geçen Cumhur İttifakı da erken seçim kararı almak zorunda kaldı. Biz bu kararın alınacağını zaten biliyorduk, hakikaten başka bir çare yoktu ve biz Halkların Demokratik Partisi olarak her türlü seçime hazırız ama bunu defalarca ifade ettiğimiz gibi, burada bir kez daha ifade etmek isterim; OHAL koşullarında seçime gitmek bir acziyet ifadesidir. Seçime eşit koşullarda gidilir, herkesin propaganda özgürlüğü altında gidilir. Eğer bütün bunlar sağlanmadan seçime gidiliyorsa o zaman gerçekten o işte inişe gidildiği için yapılan bir seçimdir. Sizlere hayırlı olsun diyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Altay, buyurun.

21.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Şırnak’tan gelen 3 şehit haberi nedeniyle milletçe yasta olduğumuza, bu konuya Türkiye Büyük Millet Meclisinin el atma zamanının geldiğine, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ve köy enstitülerinin kuruluş yıl dönümünde köy enstitüsü mezunu öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğildiklerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizin de biraz önce ifade ettiğiniz üzere, milletçe yine yastayız. Şırnak’tan gelen acı haberle 3 şehidimizin olduğunu öğrendik. Defaatle söylediğim bir şey var; Türkiye Büyük Millet Meclisi taziye çadırı, taziyeevi değil. Bu haberleri almamak için Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuyla ilgili Hükûmetin köklü tedbirler alması noktasında bir basınç uygulamasına ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Şehitlerimizin arkasından güzel sözler elbette söylemeliyiz, söylüyoruz ama ailelere ateşler düşüyor; ailelerin yirmi yıl ya da daha uzun süre büyüttükleri, yemeyip yedirdikleri, içmeyip içirdikleri, giymeyip giydirdikleri evlatlarını anlamsız bir şekilde kaybetmesi yani kaybedilmeme imkânı varken evlatlarımızın şehit edilmesi bizim içimizi burkuyor. Elbette vatanın birliği, bütünlüğü önemlidir. Bu ülke topraklarında huzurun tesisi için, can ve mal güvenliği için Mehmetçik’imiz, askerimiz, polisimiz şüphesiz görevini ifa edecek ama bu sorunun bitmesi lazım. Artık Türkiye’de Doğu, Güneydoğu Anadolu’dan şehit haberlerinin kanıksanması beni üzüyor, partimi üzüyor; umarım Parlamentodaki diğer partileri de üzüyordur. Bu konuya Türkiye Büyük Millet Meclisinin el atma zamanı gelmiştir.

Sayın Başkan, öte yandan, siz de belirttiniz, bugün merhum Turgut Özal’ın ölüm yıl dönümü. Renkli bir kişilikti. Türkiye’ye bir darbe sonrası, bir faşist darbe sonrası, darbecilerin kurduğu, vesayet alan diğer partiye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Darbecilerin kurdurduğu partiyi o günün şartlarında yenerek farklı, aykırı söylemleriyle Hükûmet oldu, Başbakanlık yaptı, Cumhurbaşkanlığı yaptı. Turgut Özal’ın bu ülkeye mühim, ciddi katkıları ve hizmetleri olmuştur; kendisini, bu vesileyle, ülkemize yaptığı bu değerli hizmetler için rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Bu vesileyle, ailesinin, yakınlarının acılarını paylaştığımızı ifade etmek istiyoruz.

Sayın Başkan, bugün aynı zamanda aydınlanma devrimimizin, modernleşme projemizin yüz akı, dünyaya örnek olmuş bir eğitim sistemi ve projesi olan köy enstitülerinin yıl dönümü. Kuruluş kanununun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bitiriyorum Başkan.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hemen toparlıyorum.

17 nisan 1940’da Köy Enstitüleri Kanunu kabul edildi. Köy enstitülerinde yetişerek bu ülkenin modernleşmesine ve gelişmesine katkı sağlamış ve pek çoğu şu anda aramızda olmayan bütün öğretmenlerimizi de gene Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu adına rahmet, minnet ve şükranla anarken, yaşayan köy enstitüsü mezunu öğretmenlerimizin önünde saygıyla eğiliyoruz efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Muş, buyurun.

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Şırnak’ta şehit olan askerleri rahmet ve minnetle andığına, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatının 25’inci yıl dönümüne ve 14-20 Nisan Şehitler Haftası’nda tüm şehitlere Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de sözlerime Şırnak’ta şehit olan askerlerimizi rahmet ve minnetle anarak başlamak istiyorum. Cenab-ı Hak şehadetlerini kabul ve mekânlarını cennet eylesin. Milletimizin başı sağ olsun.

Bugün 8’inci Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ı vefatının 25’inci yıl dönümünde bir kez daha rahmetle andığımızı ifade etmek isterim. Ülkemize yaptığı büyük hizmetlerden dolayı minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz.

Aynı şekilde, bilindiği üzere, 14-20 Nisan Şehitler Haftası. Bu vesileyle vatanı ve milleti için gözünü kırpmadan canını feda eden aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, 16 Nisan 2017’den günümüze kadar yaşanan olağanüstü siyasi gelişmelerin mercek altına alınması, şaibeli olarak görülen referandumun sonuçlarıyla beraber tartışılması ve tüm bu tartışmaların demokratik siyasi yaşama katkı sunması amacıyla 17/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 17/4/2018 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                        Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                                          İstanbul

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

17 Nisan 2018 tarihinde Adana Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından verilen 7512 grup no.lu 16 Nisan 2017’den günümüze kadar yaşanan olağanüstü siyasi gelişmelerin mercek altına alınması, şaibeli olarak görülen referandumun sonuçlarıyla beraber tartışılması ve tüm bu tartışmaların demokratik siyasi yaşama katkı sunması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 17/4/2018 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde öneri sahibi adına Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özgökçe Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HDP GRUBU ADINA BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, bilindiği üzere tam bir yıl önce tamamen eşitsiz koşullarda referandum yapıldı. Tıpkı bizler gibi Siyasi Partiler Kanunu’na tabi olan iktidar partisi o günlerde sadece kendi öz gücünü değil kamu kaynaklarını, devlet olanaklarını da kullanarak, hayır cephesine OHAL uygulayarak kendi propaganda sürecini yürüttü. Bu kampanya süreci kayyum valilerin ve kayyum kaymakamların ve hatta bütün devlet memurlarının birer AKP üyesiymiş gibi çalıştığı bir süreç oldu. Hayır kampanyası yürütenlerin iktidarın hedef göstermesiyle çok kolay bir şekilde terörist ilan edildiği, hedef gösterildiği ve tutuklandığı durumlara şahit olduk hep birlikte. Anayasa değişikliğinin ne demek olduğunun tartışılmasına dahi izin verilmeyen, yandaş medyanın muhalefete, demokrasi taraftarlarına her yönüyle ambargo uyguladığı bir ortam söz konusuydu. Tüm bunlara rağmen şaibeli bir şekilde ve çok küçük bir farkla Anayasa değişikliği kabul edildi ama bu fark daha seçim süreci devam ederken yasaya aykırı olarak YSK’nın aldığı karar sayesinde mühürsüz zarfların geçerli sayılmasıyla, yani açık hileyle evet cephesine kazandırıldı. Hepimiz hatırlıyoruz, Sayın Cumhurbaşkanı referandum gününün akşamında “Atı alan Üsküdar’ı geçti.” ifadesini kullanmıştı. Bu söz aslında hileyi açık eden ve kabul eden bir sözdü ama şunu belirtelim ki o gün hileyle kazanılan ya da kazandırılan mücadele bize göre, demokrasi taraftarlarına göre, Türkiye’nin aydınlık geleceğine inanlara göre daha bitmedi ve hatta yeni başlıyor.

Sayın milletvekilleri, iktidarda olanlar bu ülkeyi demokrasinin temel ilkeleriyle değil tek başına yönetmek istiyorlar çünkü bir buçuk yıldan uzun bir süredir ülkenin tamamında OHAL’ın egemen olması ve ihtiyaç duyulan bütün yasal düzenlemelerin KHK’ler eliyle yapılması bunun açık birer göstergesidir.

Elbette ülkeyi KHK’lerle yönetmede sadece yürütme değil yargı da baş rol oynamıştır zira yargı piramidinin en tepesindeki Anayasa Mahkemesi “KHK’leri inceleyemem.” diyerek, bu kararnamelerin kanun hükmünde değil Anayasa hükmünde kararname olduğunu teyit etmiştir. Evet, Türkiye III. Reich’ın Nazi Almanya’sının ilk yılları gibi artık anayasa hükmünde kararnamelerle yönetilmek isteniyor.

Öte yandan, OHAL koşullarında gerçekleşmiş olan 16 Nisan referandumu sonrası yapılan düzenlemeler ise bir bakıma OHAL’i kurumsallaştırmıştır. Örneğin, referandumda kullanılan mühürsüz zarfların geçerli sayılmasına yönelik düzenleme OHAL koşullarında çıkarılan seçim ittifakı yasasıyla beraber kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, referandumla birlikte denge denetleme mekanizmalarının büyük oranda zarar görmesi, demokrasi ve insan haklarının ayak bağı olarak görülmesine neden olmuştur. Nitekim, yakın bir zamanda açıklanacak olan Avrupa Birliğinin Türkiye hakkında düzenlediği ilerleme raporunda en büyük eleştirinin de işte bu yönde olduğu söylenmektedir. Referandumun sonuçlarının ardından bizzat yürütmenin tepesindekiler eliyle ülkede muhalif olan herkes ötekileştirilmiş, düşmanlaştırılmıştır. Siyaset kurumu toplumsal kutuplaşmanın bir aracı hâline getirilmiştir. Referandumdan sonra yurt içi ve yurt dışı ilişkilerde izlenen dengesiz politikalar nedeniyle yaşanan gerilim siyasetiyle birlikte demokratik siyaset büyük bir yara almış durumdadır. Özellikle yurt içi siyasette partimizin doğrudan hedef alınması ve politika yapamaz hâle getirilmeye çalışılması için çok büyük çabalar harcanmaktadır. Bu noktada, Cumhurbaşkanı bir siyasi partinin Genel Başkanı sıfatıyla bizlere istediği gibi hakaret edebilmekte, hedef gösterebilmekte ancak bizim kendisine yönelik en ufak eleştirimiz ise Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla hükme bağlanır hâle gelmiş, hatta bu sebeple milletvekilimizin milletvekilliği düşürülmüştür.

Sayın milletvekilleri, 16 Nisan referandumunun sonuçları bir sürecin sonucu değil, başlangıcı olmuştur. Nitekim 16 Nisanla beraber Türkiye toplumu bir buçuk yıl sürecek bir belirsizliğe itilmiş, OHAL’in de devam etmesi dolayısıyla bu siyasi belirsizlik ekonomiyi de etkilemiştir. Nitekim aradan geçen zamanda her ay işsizlik oranı artmakta, faizler yükselmekte, dolar, euro, benzin fiyatı rekor kırmak için âdeta birbiriyle yarışır hâle gelmiştir. Hükûmetin büyük bir devrim olarak lanse ettiği referandumdan hemen önce, resmî rakamlara göre, dolar 3,5 lira iken bugün 4 lirayı, benzin ise 6 lirayı aşmış hâldedir. Bu göstergeler dahi bugün referandumdan sonra yaşanan ekonomik gelişmeleri açık bir şekilde gösteriyor. Referandumdan bugüne geçen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Sayın Başkan cümlemi bağlamama izin verirseniz bir dakikayla.

BAŞKAN – Peki, bağlayın cümlenizi, buyurun.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Evet, sayın milletvekilleri, bu göstergeler dahi ekonomik gelişmelerin ne seviyede olduğunu gösteriyor dedik. Referandumdan bugüne geçen bir yıl içinde ekonomide olduğu gibi hukuk, adalet ve politik arenada da hâlihazırda kötü olan ülkenin durumu çok daha kötü bir noktaya taşınmıştır ne yazık ki. Kimse yargıya güvenmemekte, hatta bugün açıklanan bir araştırmaya göre Türkiye’de yaşayan 4 kişiden 3’ü geçmişe özlem duymaktadır. Aylardır, başta bu kürsü olmak üzere, söz bulabildiğimiz her ortamdan çağrıda bulunuyoruz; bu ülkenin ihtiyacı çatışma siyaseti, nefret dili değil, barış ve demokrasidir. Bu nedenle, 16 Nisan 2017’den bugüne kadar yaşanan olağanüstü siyasi gelişmelerin mercek altına alınması, şaibeli olarak görülen referandumun sonuçlarıyla beraber tartışılması ve tüm bu tartışmaların demokratik siyasi yaşama katkı sunması sadece bizim için değil, tüm Türkiye toplumu için çok büyük bir ihtiyaçtır. İşte bu ihtiyaca yanıt vermenizi ve önergemizi desteklemenizi bekliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy.

Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde önerge verilen konu, referandum. Yani “16 Nisan 2017 tarihinde yapılan ve üzerinden bir yıl geçen referandum yok sayılsın, o gündür bugündür meseleleri gün yüzüne çıkartalım, referandumdan sonra da tekrar parlamenter sistemin gerekliliğine dair çalışmalar yapalım.” gibi, bu manada, reel politikle, gerçeklikle örtüşmeyen, zamanı geriye çevirmek isteyen bir uygulama, bir teklif. Bizim Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak böyle bir teklifi kabul etmemiz asla mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk milletinin ve Türk demokrasisinin yeni bir faza geçtiğini ve bu fazın Cumhurbaşkanlığı hükûmet etme sistemi olduğunu ve Cumhurbaşkanı hükûmet etme sisteminin de artık seçimlerle birlikte, geminin limana yanaşması gerektiği tezini savunuyoruz. Bugün Sayın Genel Başkanımız da bunun gerekçelerini fevkalade altlıklarla izah etti.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokrasi tarihinde önemli günler yaşıyoruz. Bu yaşadığımız günlerde, biz, demokrasi ve güvenlik ilişkisi hususundaki tutum ve davranışları da denge denetimini de çok önemseyen bir partiyiz. Millî güvenlik, millî beka ve devletin varlığı olmaksızın pozitif değerler setleri etrafındaki temel hak ve özgürlükler, bireysel hürriyetler ve demokratik cumhuriyet ve benzeri pozitif kavramların arkasına saklanarak memleketimizin farklı bir maceraya götürülmesine karşıyız. Karşı olduğumuz için de bir an önce hükûmet etme sisteminin “millî devlet, güçlü iktidar” anlayışıyla etrafımızın ateş çemberine döndüğü bir ortamda liderliği Türkiye Cumhuriyeti’nin yapması, Türk devletinin yapması; Ankara merkezli bir başkentin, Türk-İslam merkezli bir medeniyetin büyük bir ülke olarak ortaya çıkarılabilmesi için güçlü bir yönetim anlayışına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu yönetim anlayışının da tavsatılması ve değişik yaralar alarak, enfeksiyon risklerini hesaba katarak farklı maceralara götürülmesine dair küresel baronların boş durmadıkları, onların yerli uzantıları üzerinde değişik program ve projeler yürüttükleri kanaatindeyiz. O sebepten dolayı, biz, millî ülkü kızıl elmanın, millî devlet Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve millî bekanın yanında duran siyasi parti olarak büyük Türk milletinin ferasetinin bu gelişmeleri yakından takip ettiğine yürekten inanıyoruz.

Hükûmet etme sisteminin teklifini yapan ve hükûmet etme sistemini cumhurbaşkanlığının hükûmet etme sistemine dönüştüren ve bu kapsamdaki gelişmeleri de adım adım titizlikle takip eden bir partinin mensubu olarak bundan sonraki gelişmelerde de Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceği, Türk milletinin bekası ve artık müdahale edilemeyen aracı aparatların -FETÖ’nün, PKK’nın başta olmak üzere- temizlendiği günlerin geldiğini görüyor, büyük Türk milletine önümüzdeki gelişmelerin hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ersoy.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ konuşacaktır.

Sayın Gökdağ, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Şaibeli referandumun sonuçları hakkında verilen önergeyle ilgili konuşmak üzere buradayım.

Öncelikle şunu söylemem gerekir değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri: 2002 AKP iktidarından bu yana bu ülkedeki bütün kurumları ama bütün kurumları tartışılır hâle getirmekte, şaibeli hâle getirmekte oldukça ustasınız. Bütün kurumları tartışılır hâle getirdiniz, bütün kurumları şaibeli hâle getirdiniz. Kimse hiçbir kuruma güvenir durumda değil. Yargıya güven yok, dış politikaya güven yok. Bugün “Ey Amerika!” deyip Amerika’nın yanındasınız; ertesi gün “Ey Rusya!” diyorsunuz, Rusya'nın yanındasınız; İsrail’e “Ey İsrail!” diyorsunuz, daha sonra İsrail’in dizinin dibindesiniz.

Eğitim… Karıştırdınız, şaibeli hâle getirdiniz, milletin kafası karışık; öğretmenin, velinin, öğrencinin, müdürün, herkesin kafası karışık.

Ekonomi… Ekonomide kimse yarını göremiyor, her şey şaibeli.

Seçimler… Değerli arkadaşlar, bakın, demokrasimizin bütün eksikliğine, aksaklığına rağmen bu ülkede en iyi yapılan şeylerden bir tanesi seçimlerdi. Seçimler olur, halk, millet iradesini yansıtır ve o sonuçlara da herkes saygı gösterir, kimsenin aklına “Acaba seçimlerde bir şaibe mi oldu?” sorusu gelmezdi. Ama bugün, seçimlere de şaibe bulaştırdınız. Ne yaptınız? 16 Nisan referandumunda mühürsüz oy pusulalarını geçerli kıldınız yasaya rağmen; yasa “Mühürsüz oylar geçersiz olur.” demesine rağmen, yasaya aykırı olarak mühürsüz oy pusulalarını geçerli kıldınız. O zaman -Sayın Genel Başkanımız başta olmak üzere- “Bu seçimler şaibelidir. Bu sonuçlar meşru değildir.” diye bağırdığımızda, söylediğimizde hepiniz olduğunuz yerden oturup kalktınız. Ama bugün, çıkardığınız ittifak yasasıyla 16 Nisandaki seçim sonuçlarının yasal olmadığını siz kendiniz ilan ettiniz yani 16 Nisandaki bu seçimlerin yasal olmadığını, Yüksek Seçim Kurulunun verdiği kararın yasal olmadığını ittifak yasasıyla seçim yasasında değişiklik yaparak kabul ettiniz. Neden? Eğer zaten 16 Nisanda mühürsüz oylar geçerli sayılabiliyor ise, bunun yasal altyapısı var ise bu değiştirdiğiniz seçim yasasında mühürsüz oyların geçerli olabileceği şeklindeki düzenlemeyi neden yaptınız? Çünkü siz de biliyorsunuz ki 16 Nisanda Yüksek Seçim Kurulunun verdiği karar yasal değil, hukuki değil.

Değerli arkadaşlar, kendinizi kurtarmaya çalışıyorsunuz. Ne yaparsanız yapın korkunun ecele faydası yok. Yapılacak ilk seçimlerde, ne zaman yapılırsa yapılsın, yarın, üç gün sonra, on beş gün sonra, 26 Ağustosta, ne zaman yapılırsa yapılsın yapılacak ilk seçimlerde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Sayın Başkanım, cümlemi bitireyim.

BAŞKAN – Bitirin cümlenizi, buyurun.

MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Evet, ne yaparsanız yapın değerli arkadaşlar, yasal düzenlemeler, yasal olmayan düzenlemeler, hukuki olmayan düzenlemeler yapın, yapılacak ilk seçimlerde millet bu karanlık günlerin hesabını soracak ve ülkenin üzerindeki karanlığı güneşli günlere çevirecek. Buna inancımız tam. Yapılacak seçimlerde de hangi düzenlemeyi yaparsanız yapın seçim güvenliği alınacak ve bir tek oyun heba edilmeyeceğini buradan sevgili yurttaşlarıma, vatandaşlarıma duyurmak istiyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Grup önerisi üzerinde son söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’a aittir.

Buyurun Sayın Eseyan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli vatandaşlar; HDP Grubunun vermiş olduğu araştırma önergesinin aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Tabii bugün aynı zamanda merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ın da vefatının yıl dönümü. Kendisi Türkiye’nin yaşadığı önemli demokrasi sıçramalarının bir tanesinin sembolüdür, gerçekten Türkiye'yi dünyaya açma noktasında ve sivil siyasetin güçlenmesi noktasında çok ciddi katkıları olmuştur. O yüzden milletimiz kendisini asla unutmamaktadır.

Dün itibarıyla yine 16 Nisan referandumunun, Anayasa değişikliğinin 1’inci yılını idrak ettik. Buradaki diğer muhalefetin yani CHP ve HDP değerli hatiplerinin söylediğinin aksine, aslında yine Özal döneminde yaşanan demokratik sıçrama gibi 16 Nisan referandumu da Türkiye’nin çok önemli bir demokrasi sıçramasını ifade eder. Tabii ki AK PARTİ ve MHP'nin siyasi taşıyıcılığını yaptığı bu Anayasa değişikliği konjonktürel bir durum değildi; yüz elli yıllık demokrasi yolculuğumuzun, millet iradesinin güçlenmesi yolculuğunun bir önemli kilometre taşıydı. Bu anlamda, 1’inci yılını idrak ederken ben, bu vesileyle, bu referandumu demokrasi şenliğine çeviren, “evet” ve “hayır” oylarını sandığa giderek kullanan bütün vatandaşlarımızı da tebrik ediyorum.

Vesayet odaklarına, verimsizliğe, güçler birliğine, demokrasi kaçaklarına kapıyı kapatan; millet iradesini asgari “yüzde 50+1” oya endeksleyen demokratik, verimli, güçlü ve çağımıza uygun bir biçimde hızlı bir hükûmet sistemi yasalaşmış, büyük bir reform milletimizce gerçekleştirilmiştir. Esasen siyasetin işi zorlaşmış ama millet iradesi ve demokrasi kazanmıştır. Böyle bir değişikliğe vesayete değil millete sırtını dayanmış aktörlerin cesaret etmesi de son derece normaldir. Artık küçük bir gruba, dar bir ideolojik kampa veya mezhepçiliğe, etnikçiliğe, asabiyeye, ekonomik çıkar gruplarına güvenerek küçük bir oy oranıyla siyasette varlık göstermek mümkün olmayacak, milletimizin tüm kesimleri kucaklanmak durumunda kalınacaktır; siyaset normalleşecek, gerçek gündemler etrafında şekillenecektir. Belki de “hayır” kampanyası yapan muhalefet partilerinin tavrı ve bu önergenin sebebi de millet iradesinin merkezî rol alacak olmasıdır. Bu yüzden 16 Nisandan sonra CHP ve HDP bir yandan “gayrimeşru seçim” söylemini sürdürürken öte yandan tüm seçmenleri etkilemeye dönük eklektik bir çift karaktere bürünmüştür. Bu bile bizce 16 Nisan reformunun erken hasatlarından biridir. Artık millet iradesi son sözü söyleyecek, kapalı kapılar ardında siyaset dizaynı mümkün olmayacaktır. Seçim günü itibarıyla Hükûmet kurulmuş, Parlamento oluşmuş olacak, seçmen sürprizlerle karşılaşmayacaktır. İşte seçimlere uzun bir süre kala ittifaklar belirginleşmeye başlamış, millet de bu ittifaklara bakarak tercihini belirleyecektir. Bu, demokrasi değil de nedir diyorum ve hepinize beni dinlediğiniz için teşekkür ederek konuşmama son veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eseyan.

Halkların Demokratik Partisi…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın hatip bizimle ilgili bir sataşmada bulundu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bize de sataşmış.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Aynı şekilde CHP’nin ve HDP’nin adını kullanarak, bundan sonrasında aslında saflar belirlenecektir… Hani, bizim sanki artık yer alamayacağımız, halk iradesini temsil etmediğimiz ve bundan sonrasında asıl temsilin gerçekleşeceği minvalinde sözler söyledi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bizim de sataşmadan dolayı söz talebimiz var Başkanım.

BAŞKAN – Aslında çok naif konuştu konuşmacı, bilmiyorum, kaçırdım mı?

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim, öyle naif konuşuyor da çok ağır şeyler söylüyor.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ses tonundan öyle zannediliyor. Benim ses tonumdan da bazen öyle zannediliyor ama naif konuşulmuyor her zaman.

Şimdi, gerçekten kendine güvenen iktidarlar, seçime o güvenle girecek olan siyasetçiler, bir kere OHAL şartlarında seçime gitmezler. Öyle sürekli “dış düşman” “iç düşman” “oradan düşman” “buradan düşman” laflarına artık bu ülke doydu, bu siyasete doydu bu ülke. Bu ülke artık, gerçekten umutla geleceğe bakan, insanlara öfkeyle yaklaşmayan, herkesin söz hakkını gözeten, milletvekillerini hapse atmayan -onlarla baş edemediğinde- bir siyaset tarzı istiyor.

Şimdi, az önce de söylediğim gibi, dolar yükselişe geçti, ekonomi krize geçti, euro yükselişe geçti; benzin, motorin aldı başını gidiyor; insanların cebinden eksilenlerin haddi hesabı yok. E, ne yapıyorsunuz? Bakıyorsunuz anketlere “A, olmuyor, biraz daha gidersek bu iş böyle olmaz.” diyorsunuz ve ondan sonrasında bir de bunun etrafını süsleyip diyorsunuz ki: “Evet, gerçekten, şimdi 16 Nisanda çok güzel şeyler başardık, işte, bunu da bir an önce Cumhur İttifakı’yla tekrar seçime çevirelim de halk için gerçekten iyi olsun.” Ya, Allah aşkına, hakikaten aklımızla ya da halkın aklıyla alay mı ediyorsunuz? Eğer çok güveniyorsanız kendinize, hadi açın o zaman bütün kanalları, Demirören’e satmayın, bütün kanallarda çıkalım karşılıklı konuşalım ve tartışalım.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Aydın Doğan’a söyle. O sattı, biz mi sattık?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – O tartışmaların ışığında gidin bakalım seçime gidiyorsanız. Mümkün mü böyle bir şey yapmanız? Böyle bir şey yapmanız mümkün değil.

16 Nisan bu ülkeye kaybettirdi, daha da kaybettirmek istiyorsunuz ama sonu yok bunun.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Altay, aynı gerekçeyle, buyurun.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Ne söyledi?

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Markar Bey’in konuşma özgürlüğü var, geldi o özgürlüğünü kullandı, siz de kullanın.

Şimdi, sayın milletvekili bizim 16 Nisan referandumunu, meşruiyetini sorgulamamızı normal bir hâl değil gibi anlattı ve yansıttı; bizi ikircikli bir tutumla itham etti. Eğer biz yanlış yapmış olsaydık bu yeni getirdiğiniz son çıkan kanuna “Sehven mühür basılmayan pusulalar geçerli sayılır.” hükmünü koymazdınız. Ben demiyorum ki, biz demiyoruz ki efendim, mühürsüz pusulalar “evet”di, “hayır”dı; “hayır” basılmış mühürsüz pusula da var, “evet” basılmış mühürsüz pusula da var. Hukuk “İşimize geldiği zaman bize lazım.” değil, hukuk bize her zaman lazım. Biz her şey hukuk normlarında olsun diyoruz. Keşke bunu siz de diyebilseniz. Yani bir genelgeyle “Mühürsüz oyları geçerli sayın.” demenin altında ne yattığını ben biliyorum, millet de biliyor. Bunun altını çizmek isterim, bir.

İkincisi, samimiyet testine kalırsa Sayın Eseyan şu soruma cevap versin: AK PARTİ Sözcüsü Mahir Ünal dedi ki: ”Biz AK PARTİ içinde, il bazında, ilçe bazında, belde bazında, belediye bazında bütün FETÖ’cüleri temizledik.” İyi, aferin, siz becermişsiniz. Peki, bu FETÖ’cülerin cezai muafiyeti mi var, dokunulmazlığı mı var? Bu temizlediğiniz FETÖ'cülerle ilgili hangi savcıya suç duyurusunda bulundunuz? Bir tane şurada örnek gösterin, bir tane. Samimiyet böyle olur.

Yani “Hukuk dışılığı meşruiyet tartışmasına götürür, bu meşruiyet tartışması yaratır.” demek, doğru dürüst laf söylemektir. Evet, 16 Nisan referandumuyla ortaya çıkan tablo, Anayasa değişikliği gayrimeşrudur, meşruiyeti tartışmalıdır ama meridir, yürürlüktedir; ona da itirazımız yok. Gelin, soruma cevap verin, kaç tane AK PARTİ’liyi savcıya verdiniz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET METİNER (İstanbul) – Vereceğiz cevabını, vereceğiz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Verin, hadi.

BAŞKAN – Sayın Eseyan…

MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Başkanım, adımı ifade ederek sorular sordu…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun, buyurun siz de.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

3.- İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Şimdi, bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim Başkanım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Rica ederim.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Ben de Anayasa Komisyonundaydım, bütün süreçlerde birlikteydik, sizin nasıl su fırlattığınızı da hatırlıyorum dün gibi, kafamıza ama…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gene olursa gene fırlatırım.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Fırlatırsınız yani…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gene olursa gene fırlatırım. Bana küfredene az bile yaptım. Ayıp ya!

BAŞKAN – Müdahale etmeyelim Sayın Altay. Sayın hatip kürsü…

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Şahsiyetiniz onu kaldırır, mutlaka yaparsınız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şahsiyetimle uğraşma!

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Yok, yok, onu kaldırır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hatibi uyarman lazım Sayın Başkan, şahsiyatla uğraşıyor.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Onu kaldırır, yaparsınız.

BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen müdahil olmayalım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ama İç Tüzük açık.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin Sayın Eseyan.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Şimdi, şu önemli bir unsur…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – “Şahsiyetiniz” diyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sen kendi şahsiyetine bak!

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Bağırmayın

Şu önemli bir unsur: Şimdi, CHP gerçekten ciddi bir hata yapıyor, bunu ben tabii ki CHP’yi önemseyen bir vatandaş olarak hep ifade ettim…

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Ya, hiç önemseme daha iyi.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Beğenmediğiniz her seçimi gayrimeşru ilan etmek CHP’nin aslında altını oyan bir tavırdır, gayriciddi bir tavırdır. Siz bu tavır içerisinde oldunuz, neden? Çünkü 16 Nisanda bu ülke çok büyük bir reform yaptı ve siz bu reforma statükocu zihniyetinizden ötürü karşıydınız. Yalanlar söylediniz; ülkeyi, vatandaşları bir telaşa vermeye çalıştınız, olmadı…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Söylediklerimiz çıkıyor, çıkıyor.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Çünkü vatandaşlarımız sağduyulu ve hâlâ o 16 Nisanın bir şekilde acısı içerisinde yaşıyorsunuz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Hatip, söylediklerimiz çıkıyor ne yazık ki.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Statüko bin dört yüz yıllık zihniyetle yönetime denir. Yeniler ne zamandan beri statükocu oldu?

BAŞKAN – Arkadaşlar, müdahale etmeyelim lütfen.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Şimdi, işinize gelmeyen seçimleri ve seçim sistemini gayrimeşru ilan ettiğinizde aslında kendi kendinizi gayrimeşru ilan edersiniz…

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Reformlar ileriye götürür, geriye götürmez.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – …ve bu, önümüzdeki ilk seçimlerde size bir Osmanlı tokadı olarak çarpar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Mühürsüz oy pusulalarını geçerli saymanın neresi meşru?

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Reformlar saltanata götürmez ülkeyi, ileriye götürür; daha demokratik, daha özgür bir ülkeye götürür.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Ben size bir vatandaş olarak uyarıda bulunuyorum. Dolayısıyla biz OHAL’i de FETÖ’yle mücadeleyi de anayasal haklar ve o çerçeve içerisinde sürdürüyoruz. Kendi iç temizliğimizi yaptık.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Partinizden yargıya teslim ettiğiniz bir tane FETÖ’cü gösterin.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Elinizde bir bilgi, belge, kanıt varsa bunu sunun ve sadece o, hani, sürekli salladığınız kâğıtlar gibi sallamayın, ciddi olun…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Hepsi doğru çıktı salladıklarının.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – …gerçek belgelerle ortaya çıkın.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hepsi doğru çıktı, hepsi doğru çıktı.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Hukukumuz, yargımız orada; gereği neyse onu yapacaktır.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Savcı bile “Doğru.” dedi, savcı, sizin savcı.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Ama her seferinde de gerçekten böyle boşa düşmek anca CHP’nin herhâlde kaderinde var, üzülüyoruz izlerken.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – O belgelerin hepsi gerçek.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Şahsiyetinize uygun” diyerek zaten çok…

BAŞKAN – Buyurun buyurun Sayın Altay, lütfen bu polemiği kapatalım, yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

4.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Eseyan’a yakıştıramadım; herhâlde sıcak, pratik siyasetçi olmanın yollarını deniyor.

Su fırlatmayı hatırlattın, iyi yaptın.

MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Çok çirkindi ama gerçekten size yakıştıramadım.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Gene olursa gene yaparım. Kaba, yaralayıcı küfür eden birine ne yaparsın? Silah mı sıktım?

MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Öyle bir şey de yok, sizin yanınızda oturuyordum, öyle bir şey yok.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ben duydum, ne söylediğini biliyorum. Ne söylediğini biliyorum ben.

MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Yanınızda oturuyordum.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ne söylediğini biliyorum.

BAŞKAN – Karşılıklı diyaloğa geçmeyelim lütfen.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Gene olursa gene yaparım diyorum.

MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Kasten attınız, hiçbir neden yoktu.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, samimiyetle, ciddiyetle, statükoyla suçladın; tekrar bir tane soru soracağım, hem cevap hakkı doğsun. Yüksek Seçim Kurulunun “Mühürsüz oyları geçerli sayın.” genelgesi hukuka uygun mu değil mi? Gel, cevap ver.

MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Vereceğim.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Gel “Evet, bu, benim hukuk bilgimle hukuka uygun.” de, bütün hukuk dünyası da sana gülsün.

İkincisi: Soruma niye cevap vermedin? Şimdi burada dediniz ki: “FETÖ’yle mücadeleyi sürdürüyoruz.” Vallahi de billahi de siz, FETÖ’yle mücadele etmiyorsunuz. Etseniz, çıkarsınız, içinizdeki “Ayıkladık.” dediğiniz FETÖ’cüleri kulağından tutup savcıya teslim edersiniz. Bir arkadaşınız “FETÖ borsası kuruldu.” dedi ya… Söylemedi mi? Sormadınız mı o arkadaşınıza, kim ne aldı, kim ne verdi? Parası olan dışarıda, parası olmayan içeride.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Evet, FETÖ borsası kurdunuz resmen.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Dürüstlük, samimiyet adam gibi mücadeleyi gerektirir. Nerede bu temizlediğiniz adamlar? Bu kadar adamı il başkanlığından, ilçe başkanlığından, belediye başkanlığından aldınız, derdest ettiniz; nerede bunlar? Suçsuzsa niye aldınız? Suçluysa savcıya niye vermediniz? Vermediniz çünkü onların vereceği her ifadede içinizden bir sürü insan o işe dâhil olacaktı. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “AK PARTİ’de FETÖ’cü yok.” diyecek şimdi.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Cumhuriyet Halk Partisi, bu referandumla ilgili referandum yapıldığı günden itibaren dile getirdiği aynı şeyi döndürüp döndürüp burada ifade ediyor ve bizim bunların iddialarına karşı vermiş olduğumuz cevaplar var. Anayasa Mahkemesine gidildi, oradan ret kararı yediler; AİHM’e gidildi, oradan ret kararı yediler.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gitmedik ya, bir dakika.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – AİHM’e gidilmedi ki.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Anayasa Mahkemesine de gitmedik.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla, bu usulle alakalı söylediğimiz hususlar Meclis kayıtlarında mevcuttur. Biz bu iddialara karşı neler söylemişiz, geçmiş dönemde YSK’nin ne tür kararları var, bunların hepsini ifade ettik; dolayısıyla bir kez daha aynı tartışmanın içerisine biz AK PARTİ olarak girmeyeceğiz.

Bir diğer konu yargılamalarla ilgili. Bunlar hukuk nezdinde devam eden süreçlerdir. Hiç kimseyi peşinen bizim suçlu ilan etmek gibi bir durumumuz söz konusu olamaz. Hukuk içerisinde yargılanır, eğer suçluysa suçunun karşılığındaki cezasını alır, suçlu değilse takipsizlik ya da beraat kararı verilir ve vatandaş yaşantısına devam eder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bir başka konu: AK PARTİ’nin il başkanları, ilçe başkanlarıyla alakalı değişiklikler partimizde kongrelerde… Ki partiler neden kongreleri yaparlar? Orada yönetimlerinde, ilçe başkanlıklarında, il başkanlıklarında değişiklikler yaparlar, bir tazelenme yaşanır, yeni arkadaşlar dâhil olur, yorulan arkadaşlar varsa onlar biraz dinlenirler. Dolayısıyla, partimiz kurulduğu günden itibaren düzenli olarak… Bugün biz, 6’ncı olağan kongreleri yapıyoruz, büyük oranda da bitirdik. Dolayısıyla, olağan bir şeyi sanki olağan dışı bir faaliyetmiş gibi lanse etmeyi doğru bulmadığımızı ifade ederim. Her siyasi parti kendi kongrelerini bu çerçevede, zaten siyasi partiler açısından uygun şekilde gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla bu tartışmaların içerisine bir daha girmek istemiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, çok kısa…

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

60’a göre size de veriyorum.

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, bu AK PARTİ laf saptırma, çarpıtma konusunda hakikaten bir rekor kırabilir yani dünyada derece alabilir. Yahu, ben dedim ki: Kongreyle değişime kim itiraz eder? İşin doğal sürecidir, kongreler yapılır, il başkanı değişir, ilçe başkanı değişir; kongreyle belediye reisi değişmez. Sayın sözcü dedi ki: “Biz içimizdeki FETÖ’cüleri temizledik; il bazında, ilçe bazında, belde bazında, belediye bazında.” Bunlar kongreyle mi temizlendi? Bunlar kim, bunlar FETÖ’cüyse niye savcıya vermiyorsunuz diyoruz ya. Net bir şey söylüyoruz. Siz savcıya verin, hukuk bildiği gibi yapsın. Yargıya karışın demiyoruz zaten. Bunlar FETÖ’cüyse görevden alıyorsun, “Sen FETÖ’cüsün AK PARTİ ilçe başkanı olamazsın.” diyorsun ama niye savcıya vermiyorsun? Bu çiftte standart, bunu söylüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu konuda dedim ki: AK PARTİ çıksın “Şu şu ilçe başkanlarını, şu il başkanlarını, şu belediye başkanlarını aldık; bunlar FETÖ’cü, savcıya verdik.” desin. Yakışanı budur. Neye göre aldınız? Bunu söylüyoruz.

BAŞKAN – Evet Sayın Altay.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Muş, bitirelim ama artık bu tartışmayı.

Buyurun.

25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın hatibin zorla, zorlayarak bizden bir söylem istemesini bir kere yadırgadığımı ifade ederim. Kendi görüşlerini ifade edebilir.

Bir diğeri “Efendim, niye belediye başkanları istifa etti?” İstifa tek taraflı bir irade beyanıdır. İrade beyanından sonra hukuk nasıl emrediyorsa meclis toplanır, bunun için yeni bir seçim yapılır.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Nasıl irade beyanıdır?

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Durduk yerde istifa etti, ortada hiçbir şey yok, fol yok yumurta yok istifa etti.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi, değerli arkadaşlar, sizde de bir milletvekiliniz müsaade istedi, ayrıldı, istifa etti; burada oyladık. Doğru mu? Milletvekilliğini düşürdük, kendisi istifa etti. Şimdi, her istifa edenle alakalı bir şey aramaya kalkarsanız arkadaşlar, bu işin içinden çıkamayız. Dolayısıyla, istifanın önce ne olduğunu bilmek lazım, onu bir öğrenin bence, tek taraflı bir irade beyanı olduğunu bilin. Ve meclisler de zaten kendi içerisinde seçimlerini yapmışlardır. Konu bundan ibarettir yani öküzün altında buzağı aramanın anlamı yok.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu söz istedi.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

26.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – İstifa tabii ki bir müessesedir ama istifanın öncesinde insanlar hakkında birçok şey söylenip onun sonunda istifa ediyorlarsa, hele onların bu Gülen yapılanmasıyla, FETÖ'yle ilgisi olduğu iddia edilerek birtakım söylemlerde bulunduktan sonra istifa ediyorlarsa ve bu istifa da sadece “A, tamam, yeterlidir, olmuştur, bitmiştir.” denilerek herkesin içine siniyorsa bunda bir sorun vardır çünkü gerçekten, hamile kadınlar, bebekleriyle kadınlar içerideyken, KHK’yle işten atılanlar haklarında doğru dürüst hiçbir soruşturma ya da bir cezalandırma olmadığı hâlde işlerine geri dönemezken bu FETÖ’nün siyasi kanadından hiç kimse soruşturulmuyor, hiç kimseyle ilgili herhangi bir işlem yapılmıyorsa ve bu insanlar içerideyse işte burada bir sorun var demektir. İstifa, yoksa normal bir müessesedir tabii.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Altay, bitirelim yoksa ben bitireceğim bu işi yani. Lütfen...

Buyurun.

27.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, istifanın ne olup olmadığını bilmeyen bir adamı Cumhuriyet Halk Partisi buraya grup başkan vekili yapmaz. İstifanın ne olup ne olmadığını biliyoruz da Balıkesir Belediye Reisi “Ailem ve çocuklarım tehdit ediliyor.” dedi, gözleri yaşara yaşara istifa etti adam. Ayıptır ya!

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi grup önerisini...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Söz almayacağım, kayıtlara geçmesi açısından...

Hiç kimsenin tehdit edildiği yoktur. Türkiye'de tehdit edildiğini iddia edenler -ki bunu biz o dönemde de basınla paylaştık- ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunabilirler dedik.

SALİM USLU (Çorum) – Savcılığa başvurabilir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Yani evhama mı kapılmış?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evham yapmış.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla -Sayın Altay tecrübeli grup başkan vekilidir- buradan CHP’ye bir katkı çıkmaz, CHP buradan oy artıramaz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben bir şey çıksın diye uğraşmıyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Size bir şey çıkmaması için.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla, bu polemikler sizlere bir kazanç sağlamaz. Oturma eyleminden yeni geldiniz, kendinize gelmeye çalıştığınızı anlıyorum ama buradan değil.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Karar yeter sayısı...

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, 16 Nisan 2017’den günümüze kadar yaşanan olağanüstü siyasi gelişmelerin mercek altına alınması, şaibeli olarak görülen referandumun sonuçlarıyla beraber tartışılması ve tüm bu tartışmaların demokratik siyasi yaşama katkı sunması amacıyla 17/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.29

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Çeşitli İşler (Devam)

2.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Finlandiya Dışişleri Komisyonu Başkanı Matti Vanhanen ile beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Finlandiya Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Matti Vanhanen ve beraberindeki heyet şu anda Meclisimizi teşrif etmişlerdir Dışişleri Komisyonu Başkanımız Sayın Volkan Bozkır eşliğinde. Kendilerine Meclisimiz adına “Hoş geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Adana Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, 16 Nisan 2017’den günümüze kadar yaşanan olağanüstü siyasi gelişmelerin mercek altına alınması, şaibeli olarak görülen referandumun sonuçlarıyla beraber tartışılması ve tüm bu tartışmaların demokratik siyasi yaşama katkı sunması amacıyla 17/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.41

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve arkadaşları tarafından, olağanüstü hâl yüzünden oluşan mağduriyetlerin tespiti ve giderilmesi amacıyla 17/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 17/4/2018 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Altay

                                                                                          İstanbul

                                                                        CHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve arkadaşları tarafından olağanüstü hâl yüzünden oluşan mağduriyetlerin tespiti ve giderilmesi amacıyla 17/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1867 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 17/4/2018 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde, öneri sahibi olarak Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal konuşacaktır.

Sayın Köksal, buyurun.

CHP GRUBU ADINA BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 Temmuz 2016’da ilan edilen olağanüstü hâl neticesinde yüzlerce dernek, vakıf, okul, gazete ve benzeri kapatıldı, 114 televizyon ve basın-yayın organının ve 30 yayınevinin kapısına kilit vuruldu. 669 sayılı KHK’yle askerî okullar kapatıldı ve binlerce askerî okul öğrencisinin hiçbir araştırma ve soruşturma yapılmadan hakları ellerinden alındı, onlara FETÖ’cü damgası vuruldu. Onlar güvenlik soruşturması yapılıp haklarının iade edilmesini istiyorlar. Onlar giyemedikleri üniformalarına kavuşmak istiyorlar. Artık onların bu mağduriyetlerini duyun ve bu mağduriyetlerini çözmek için lütfen el ele verip bir şeyler yapalım.

KHK’lerle 120 binin üzerinde kamu görevlisi ihraç edildi. Bu kamu görevlilerinden yaklaşık 6 bin kadarı takipsizlik veya beraat kararı aldığı hâlde ne yazık ki hâlâ daha işlerine geri dönemediler. Sürecin başında sizi uyardık, “Sap ile samanı karıştırmayın. At izi, it izine karışıyor.” dedik ama dinlemediniz. İnsanları suçlu suçsuz bakmadan ihbarla, fişlemeyle, iftirayla resmen işinden, aşından ettiniz. Yargılama sürecini beklemeden binlerce kişiyi ihraç ettiniz. Şimdi, o binlerce kişi takipsizlik veya beraat kararı alıp geldiler ve işlerine geri dönmek istiyorlar. Aylardır seslerini duyurmak için, size ulaşmak için çırpınıyorlar. Bu insanları haksız yere mağdur ettiniz. Bugün gelinen noktada üzülerek söylüyorum ki mahkemelerce aklandığı hâlde işine geri dönemeyen binlerce insan var. Bunların kimi işsiz, kimi bulduğu işlerde çalışıyor, kimi ise ailesinin desteğiyle geçim mücadelesi vermeye çalışıyor. Yaşadıkları maddi sıkıntılar bir yana, yaşamış oldukları manevi sıkıntıları, üzüntüleri tarif etmek ne yazık ki mümkün değil. Haksız yere işinden, aşından edilen bu insanlara yazık değil mi, vicdanınız sızlıyor mu?

“Olağanüstü hâl mağdurları için bir komisyon kurduk.” diyorsunuz ama ortada verilen doğru dürüst bir karar yok, alınan sonuç yok. Bu insanlar OHAL Komisyonuna müracaat ettikleri hâlde aylardır sonuç alamadılar, aylardır işlerine geri dönemediler; çalınan hayatlarını istiyorlar, sosyal hayatlarını ve işlerini istiyorlar, onların en doğal hakkı. Seslerini duyurmak için âdeta çırpınıyorlar, defalarca Meclise geldiler, birçoğunuzu aramışlar ama ulaşamamışlar. Siz bu insanların mağduriyetine kulak tıkamışsınız. Şu anda AKP olarak bu üç maymunu oynuyorsunuz; görmüyorsunuz, duymuyorsunuz, bilmiyorsunuz. Halka sırtınızı dönerek, insanların mağduriyetlerine kulak tıkayarak, insanları görmezden gelerek daha nereye varacaksınız? İşte, önümüzde bir seçim, sandık gelecek. Bugün kulak tıkadığınız, duymadığınız, görmezden geldiğiniz insanlar yarın sandıkta sizi tarihe gömecekler, bundan kesinlikle eminiz.

Suçsuz insanları işinden edip mağdur edeceğinize partinizdeki “Temizledik.” dediğiniz FETÖ’cüleri götürün bir evvela yargıya verin, savcılara teslim edin. Bu nasıl temizlik? “İl, ilçe başkanlarımızı, belde başkanlarımızı, partimizdeki FETÖ’cüleri temizledik.” diyorsunuz ama bakıyoruz ki temizlediğiniz, temizlediğinizi iddia ettiğiniz bir tane FETÖ’cü yargı önüne verilmemiş. Biz defalarca örneğini verdik “Şunlar, şunlar” dedik. Yine söylüyorum: Afyonkarahisar Belediye Başkanı, kendisi canlı yayında bizzat itiraf etti -AKP’li bir belediye ve üstelik kurucularınızdan olan bir belediye başkanı, yıllarca da il başkanlığınızı yaptı- bizzat katıldığı televizyon programında 1 Nisan 2014 tarihine kadar belediyeye ait bilgievlerini FETÖ cemaatine kullandırdığını itiraf etti. Hodri meydan, madem “Temizledik.” diyorsunuz, buyurun yargıya teslim edin, yargı bu kararı versin.

Benim gördüğüm şu: Yukarıyla, sizlerle sağlam bağı olan FETÖ’cülerin üstünü kapatıyorsunuz, âdeta “Altta kalanın canı çıksın.” diyorsunuz ve insanları, toplumu duymuyorsunuz, insanların mağduriyetine karşı üç maymunu oynuyorsunuz. Hiç merak etmeyin, sesini duymadığınız, mağdur ettiğiniz bu insanlar sandıkta da sizi mağdur edecekler.

Herkese saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’a göre bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş, 60’a göre…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, burada Afyon Belediye Başkanımızla ilgili bazı iddialar ortaya atıldı. Kendisine söyleyeceğim şu: Kendisi milletvekili, bu anlamda, iddia ettiği şekilde, elindeki belgelerle beraber suç duyurusunda bulunması ve bu hukukun gereğinin yerine getirilmesine kendisinin de katkı sağlamasıdır, yoksa “Bu şucudur, bu bucudur." diye Meclis kürsüsünden konuşmakla bu işler olmuyor. Hemen behemehâl -Afyon Belediyesini söyledi- Afyon Belediye Başkanıyla alakalı elinde ne var ne yok savcılığa intikal ettirsin diyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ben de söz hakkı istiyorum cevap hakkı doğduğu için.

BAŞKAN – Hayır, cevap hakkı değil, “Oraya verin." dedi.

Buyurun siz de ne söylüyorsanız söyleyin, tutanak…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ben de özellikle belirtmek istiyorum: Bahsettiğim Belediye Başkanı, Kanal 3 adlı bir televizyon kanalında 2016 yılı Eylül ayında bizzat söylediğim şeyleri itiraf etmiştir. Bunun için –bir hukukçu olarak söylüyorum- illa benim veya bir başkasının suç duyurusunda bulunmasına gerek yoktur. Cumhuriyet savcılarını buradan göreve davet ediyorum, bizzat kendisinin itiraflarını lütfen dikkate alın ve bu noktada da lütfen samimiyetinizi gösterin, gerçekten “FETÖ’cüleri temizliyorum.” diyorsanız yargıya götürüp teslim edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – O kadar.

SALİM USLU (Çorum) – Siz iddia ediyorsunuz, siz başvurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bizim FETÖ’yle mücadelemiz ortadadır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve arkadaşları tarafından, olağanüstü hâl yüzünden oluşan mağduriyetlerin tespiti ve giderilmesi amacıyla 17/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan konuşacaktır.

Sayın Erdoğan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir defa, öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman söylediğimiz gibi, 15 Temmuz hain darbe girişimini tekrar bu vesileyle lanetliyorum. FETÖ’yle mücadele ederken Pensilvanya’daki bir vaizle değil, onun ağa babalarıyla mücadele ettiğimizi bilmek durumundayız.

Yine, ayrıca karşımızda bir cemaat yapılanması değil, çok ciddi bir istihbarat yapılanmasının bulunduğunu bilmemiz ve görmemiz gerekmektedir. Tabii ki bu mücadele, gerçekten, Türk devleti açısından oldukça zordur. 15 Temmuz hain darbe girişimi öncesinde bu örgütün en çok etki alanı içerisine aldığı kısım devletimizin istihbarat yapılanmasıdır. Tabii ki öncelikle devletimizin istihbarat yapılanmasının eksikliklerini, aksaklıklarını çözerek bugün masadaki sorunları, teker teker, devletimizin bu gücünü kullanarak, ele almamız gerekmektedir. Bu mücadelenin nasıl olması gerektiğiyle ilgili olarak Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli hem 16 Ocak 2018 hem de 10 Nisan 2018 tarihli grup toplantılarında çok detaylı değerlendirmelerde bulunmuştur. İlgilenen arkadaşların, Sayın Genel Başkanımızın bu değerlendirmelerini tekrar gözden geçirmelerinde fayda vardır.

Tabii ki hiçbir devlet kendisine sadakatinden emin olmadığı kişileri kamuda çalıştıramaz, çalıştırmaması da doğru olandır ama varsa bir yanlışlık bu yanlışı düzeltecek olan mekanizmalar kurulur ki bu manada, OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu kurulmuş, OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonunun kararları da yargı denetimine açılmıştır. Bundan sonraki süreçte, yargı da OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonunun verdiği kararlara karşı açılan davalara bakacaktır. Ancak burada, belki şu konu üzerinde biraz detaylı durmak lazım: OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kapsamında olmayan, oraya müracaat edemeyen vatandaşlarımıza da hakkını arayacağı bir müracaat kapısı, müracaat yolu açılması gerekmektedir. Özellikle askerî öğrencilerin durumuyla ilgili olarak da bu işin birkaç boyutuyla birlikte masaya yatırılması lazım. Sınav yolsuzluklarının sadece 2010 yılı KPSS sınavlarına ait olmadığı, bunun devamı sınavlarda da olduğu değerlendirilmektedir. Bütün bu askerî okul giriş sınavlarının sınav yolsuzluğu bakımından değerlendirilmesi lazım. Bu çocukların her birisinin teker teker güvenlik soruşturmalarının yapılması -haklarını, hukuklarını arayıp- bunların içerisinde eğer bu örgütle irtibatı olmayanlar varsa bunlara haklarının iade edilmesi lazım. Aksi takdirde, bunun toplam bir işlemle, bu KHK’nin ortadan kaldırılarak hepsine bu hakkın verilmesinin de tehlikeli olacağını düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Ayrıca, idari yargılama ile adli işlemin birbirinden ayrı olduğunu adliyede beraat edenlerin idari işlemler bakımından da beraat etmiş sayılmalarının doğru olmayacağını da unutmamak lazım. İdari soruşturmaların da ayrıca tamamlanması gerekir diyor hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin OHAL mağdurlarıyla ilgili verdiği önerge üzerine partim adına söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 2015 seçimlerini hatırlayın. AKP, billboardlarda “OHAL’i kaldırdık.” diye halkı sevinmeye çağırırken maalesef 15 Temmuzdan sonra FETÖ'yle mücadelede tek bir kişi muhalefet etmezken, “Mutlaka üzerine gidilsin.” derken AKP bunu “Allah’ın lütfu” olarak görüp 20 Temmuzda olağanüstü hâl ilan etti. Olağanüstü hâl, AKP için artık vazgeçilmez bir duruma gelmiş durumda, neredeyse OHAL’siz yapamaz durumda çünkü şu anda tek adama gidiş yolunun taşlarını OHAL koşullarında döşüyor.

Değerli arkadaşlar, bu süreçte 150 binin üzerinde kamu çalışanı, haklarında tek bir idari veya adli bir işlem yapılmaksızın kapı önüne konuldu. Bu ülkenin barış isteyen yetişmiş akademisyenleri kapı önüne konuldu. Bu ülkede şu anda halkın yüzde 30’undan fazlası seçtiği belediye başkanları tarafından yönetilemiyor, kayyumlar atandı. Bu ülkenin bu koşullarından faydalanarak eş genel başkanlarımız dâhil 10 milletvekili şu anda rehin alınmış durumda. Bu süreçte 100’ün üzerinde dergi, televizyon kapatıldı; binlerce vakıf, dernek kapatıldı değerli arkadaşlar. Bunların hiçbiriyle ilgili tek bir adli soruşturma yoktu, tek bir idari soruşturma yoktu. İki dudağının arasında, KHK’yle kapattın, bitti.

Değerli arkadaşlar, bu ülke bir KHK rejimiyle yönetilir hâle gelmiştir. İki seçimi OHAL’de götürmeye çalışıyor. Her üç ayda bir OHAL’i ilan ederlerken, “Biz bu OHAL’i devlete ilan ediyoruz.” derlerken şu anda bu durumdan etkilenmeyen neredeyse tek bir yurttaşımız yok, OHAL’den nasibini almamış olan tek bir yurttaşımız kalmadı. Şu anda herhangi bir insanımız, sokakta düşünce ve ifadesini rahatça ifade edebilir koşullarda değil. Üniversiteler zapturapt altına alındı, tüm kurumlar tek adama bağlandı ve bunların hiçbiriyle ilgili maalesef… Örneğin kendi belediye başkanlarını alırken bunlar Fetullahçıysa niye yargıya teslim etmiyorsunuz? Bunlar Fetullah’la iltisaklıysa neden yargı önüne çıkarmıyorsunuz? Bu gidişat, gidişat değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – OHAL koşullarında hiçbir şey demokratik olamaz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’a aittir.

Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Fetullahçı terör örgütü, kuruluş yıllarından itibaren Türk Silahlı Kuvvetlerini hedefleri önündeki bir engel olarak görmüştür ancak diğer örgütlerinin aksine, Türk Silahlı Kuvvetlerini mağlup edilmesi gereken değil, ele geçirilmesi gereken bir kurum olarak değerlendirmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk siyasi tarihindeki belirleyici rolü düşünüldüğünde, anayasal düzeni yıkarak kendi otoritesini kurmak isteyen bir terör örgütü için anlamlı bir tercih olmuştur. Hain terör örgütü, Silahlı Kuvvetleri paralel devlet yapılanması içerisinde “mahrem” diye nitelendirdiği özel hizmetler birimine dâhil etmiştir. FETÖ’nün ve elebaşının gösterdiği özene bakıldığında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin örgüt için emniyet ve yargı organları kadar öncelikli olduğunu söylemek mümkündür.

Değerli milletvekilleri, FETÖ’nün askerî kurumlar içerisindeki yapılanması öğrencinin doktrinasyonu, askerî okullara yerleştirilmesi ve takip edilmesi aşamalarından oluşmaktadır. Örgüt, askerî okullara göndereceği öğrencileri özel olarak seçmektedir. FETÖ, çocuk yaşlardan itibaren yetiştirmeye başladığı öğrencileri, Türk Silahlı Kuvvetlerine girdikten yıllar sonra da kendisine aynı sadakatle bağlı kalması için yoğun bir zihinsel eğitime tabi tutmuştur. İddianamelere yansıyan tanık ifadeleri ve ele geçirilen örgüt dokümanları, FETÖ’nün gençleri nasıl bir eğitim sürecinden geçirdiğini ortaya koymaktadır. Örgütün, öğrencileri mutlak itaat esasına dayalı olarak yetiştirdiği, gençlere, elebaşı Fetullah Gülen’in bir mehdi olduğu ve Peygamber’le görüştüğü yolunda telkinlerde bulunduğu görülmektedir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Askerî okul öğrencilerinin hepsi mi FETÖ’cü diyorsunuz? Yazık ya!

ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – Çocuk yaşlarda “ışık evleri” adı verilen örgüt hücrelerinde beyinleri yıkanan ve manevi bir korku iklimine hapsedilen bu kişiler, askerî kurumlara sorgulama yeteneklerinden yoksun bırakılarak yerleşmişlerdir. 15 Temmuz gecesi yaşananlara bu bilgiler ışığında bakıldığında, üst düzey subayların herhangi bir sivil kişiden talimat alması ya da bir tuğgeneralin sivil bir kişiye asker selamı vermesi daha kolay anlamlandırılabilmektedir. Seçilen kişilere askerî okulların sınav soruları verilmekte ve bu kişilerin, sınava kendisinden sorumlu örgüt üyeleri gözetiminde hazırlanması sağlanmaktadır. Öğrencilerin askerî okullara girmek için yeterli sağlık koşullarını taşıyıp taşımadığı da en baştan örgüt tarafından araştırılmaktadır.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Güvenlik soruşturması yapın!

ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – Sürecin başından itibaren bu tür usulsüzlüklerle korunan FETÖ mensupları örgüte daha bağımlı hâle gelmekte, askerî okullara yerleştirdiği gençleri mistik argümanlar ve minnet duygusuyla kendine bağlayan FETÖ, öğrencileri kariyerlerinin ilerleyen dönemlerinde de kontrol altında tutmaya devam etmektedir.

1987 yılından sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinde hücre yapılanmasına geçen FETÖ terör örgütü, 1990 yılından itibaren subay ve astsubaylar içerisinde belirgin bir şekilde görünür hâle gelmiş, 2000 yılında kurmaylık müessesesi olan harp akademilerini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – …2010 yılından itibaren de harp okullarını ve astsubay meslek yüksekokullarını tamamen kontrol altına almıştır.

Önergenin karşısındayız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 18 Nisan 2018 Çarşamba günkü birleşiminde ülkemizde kanser hastalığının artmasına neden olan sebepler ile alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/25), (10/2746), (10/2717), (10/957), (10/262), (10/2713), (10/2680), (10/2787), (10/2745) ve (10/2757) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılması ve görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi; Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 98’inci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi maksadıyla Genel Kurulda özel gündemle görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2018 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanması, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi partilerin genel başkanlarına veya grup başkanlarına onar dakika süreyle söz verilmesi ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine ilişkin önerisi

17/4/2018

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 17/4/2018 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                    İsmail Kahraman

                                                         Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

         

                    Mehmet Muş                                                    Engin Altay

           Adalet ve Kalkınma Partisi                            Cumhuriyet Halk Partisi

Grubu Başkan Vekili                                                    Grubu Başkan Vekili

                           

           Filiz Kerestecioğlu Demir                                           Erhan Usta

         Halkların Demokratik Partisi                         Milliyetçi Hareket Partisi

               Grubu Başkan Vekili                                     Grubu Başkan Vekili

Öneriler:

Genel Kurulun 18 Nisan 2018 Çarşamba günkü birleşiminde ülkemizde kanser hastalığının artmasına neden olan sebepler ile alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/25), (10/2746), (10/2717), (10/957), (10/262), (10/2713), (10/2680),(10/2787), (10/2745) ve (10/2757) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılması ve görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 98’inci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi maksadıyla Genel Kurulda özel gündemle görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2018 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanması, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi partilerin genel başkanlarına veya grup başkanlarına onar dakika süreyle söz verilmesi ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, (2/1105) esas numaralı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/146)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1105) esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Mahmut Toğrul

                                                                                         Gaziantep

BAŞKAN – İç Tüzük 37’ye göre teklif sahibi olarak Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul konuşacaktır.

Sayın Toğrul, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, tabii ki bu kanun teklifini ben 13 Nisan 2016 tarihinde vermiştim. O dönem, daha doğrusu, 2547 sayılı Yasa’ya göre üniversitelere araştırma görevlisi istihdamı iki şekilde yapılıyordu: Bir tanesi, “33/a” dediğimiz kısmen güvenceli olan bir kadro, bir de bunun yanında, kaderleri tamamen rektörlerin iki dudağına bağlı olan 50/d maddesiydi. Tabii, daha sonra, bir üçüncü istihdam yolu da araştırma görevlisi; özellikle yeni kurulan üniversitelere araştırma görevlisi yetiştirmek üzere Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında yaklaşık 20 bin civarında araştırma görevlisi alındı ve büyük üniversitelerde yüksek lisans, doktora yapmak üzere borçlandırıldı.

Değerli arkadaşlar, biraz önce OHAL’in mağduriyetlerinden bahsediyorduk. OHAL döneminde ne yapıldı peki? Biz, aslında, bu kanun teklifinde ÖYP’lilerin ve 50/d’lilerin daha güvenceli olan 33/a’ya alınması konusunda teklif getirmiştik. Siz, 33/a’dakileri dahi 674 sayılı KHK’yle 50/d’ye aldınız. Üniversitelerde sağlıklı bilim insanı yetiştirmenin en önemli koşulu, güvenceli çalışma koşullarıdır. Esnek ve kaygılı bir öğretim üyesi, üniversitede verimli olma şansına asla sahip değildir.

Değerli arkadaşlar, şu anda 50/d kadrosunda aldığınız tüm araştırma görevlilerinin kadro alıp almayacağı ya da akademisyenlik kariyerinin devamına nasıl karar verileceği rektörün iki dudağı arasındadır.

Değerli arkadaşlar, üniversitelerin demokratikleşmesi ve üniversitelerin özerk olması üniversite idarelerinin güçlendirilmesinden geçmez; tam tersi, denetim mekanizmalarını geliştirmek, üniversitenin tüm bileşenlerini yönetime katmak yoluyla mümkündür.

Şu anda üniversitelerimizin geldiği durumu görüyorsunuz; çalışma barışı bozulmuş, kimse kimseye güvenmez bir duruma gelmiştir. Onun için bu kanun teklifimizin sizler tarafından desteklenmesini istiyoruz. Bakın, Eskişehir’de yaşananı gördük. Bir kişi çıkıyor, hiçbir kanıt olmadan yüzlerce akademisyeni suçlayabiliyor ve bu suçlama dilekçesi üzerine onlar hakkında tahkikat yürütülüyor, kimisi cezaevine atılıyor ve bir kısmı içeride. Şimdi, böylesi bir durumda, üniversiteler, akademik özgürlükten bu kadar yoksun olmuş hâliyle artık bilim üretemez noktaya gelmiş.

Bakın, üniversitelere bu kadar müdahale asla doğru değildir. Boğaziçi Üniversitesindeki öğrencilerin Cumhurbaşkanının bir ifadesiyle zapturapt altına alınıp bugün tutuklanması, aslında bizim nasıl bir nesil yetiştirmek istediğimizle de yakından ilgilidir. Biz, itiraz etmeyen, devletin makul -tırnak içinde- resmî görüşünü savunan ve tartışmayan, öğrenmeyen, öğretmeyen bir ortamda eğitim öğretim yapmak istiyoruz. Bu, asla kabul edilebilir değil.

Değerli arkadaşlar, bakın, geçen haftalarda, Gaziantep Üniversitesi Devlet Konservatuvarı 4’üncü sınıf öğrencisi İsmail Değirmenci -hem konservatuvarda okuyor hem ailesinin geçimini sağlamak için akşamları müzik yapıyor- 50 lira bahşiş için vuruldu; linç edilerek öldürüldü değerli arkadaşlar, linç edilerek öldürüldü. Üniversitelerimizin böyle tahammülsüz -bilim üreten alanlar bu kadar zapturapt altına alınmış- ve birbirine tahammülü olmayan nesiller yetiştirmesi ancak böyle yasalarla mümkündür.

Onun için, biz sizlerden şunu istiyoruz: Gelin, akademisyenliğin ilk ayağı olan araştırma görevlisi kadrosunu güvenceli hâle getirelim, verdiğimiz yasa önergesini destekleyelim ve üniversitelerimiz kısmen de olsa demokratikleşsin ve bilim üretir hâle gelsin. Binlerce öğretim üyesini sorgusuz sualsiz kapının önüne koydunuz, “Barış istiyorum.” diyeni azarlayıp işinden ettiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bunların hiçbiri asla ve asla bilimsel bir ortama hizmet etmez diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.17

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 548) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, 12 Nisan 2018 tarihli 85’inci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünde yer alan 20’inci maddesi kabul edilmişti.

21’inci maddeden devam ediyoruz.

21’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesiyle öngörülen değişiklikte yer alan “Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanlıkça” tümcesi “Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanlık tarafından” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp             Behçet Yıldırım

                Adana                                 Diyarbakır                       Adıyaman

        Mehmet Ali Aslan                 Mehmet Emin Adıyaman              Erol Dora

               Batman                                    Iğdır                              Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Erol Dora konuşacaktır.

Sayın Dora, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunu’na ilişkin değişiklik tasarısının 21’inci maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının bu maddesiyle, yasada yazılı “Bakanlık” ibaresine açıklık getirilmekte, teknik, usulî bir değişikliğe gidilmektedir. İzninizle konuşmamı tasarının diğer maddelerinde de üzerinde kimi değişiklikler yapılması öngörülen ve Devlet Su İşlerine bağlı olarak faaliyet yürüten sulama birliklerine ilişkin sürdürmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, su ve toprakların korunması tüm canlıların yaşamı için hayati önemdedir. Dolayısıyla, bunlarla ilgili alınacak kararlarda, çıkarılacak yasalarda ve uygulamalarda son derece titiz olunması ve olası sonuçlarının iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak tarım arazilerinin toplulaştırılması, sulama birliklerinin feshedilmesi ve orman alanlarında yer altı depolarının kurulması gibi köklü ve tartışmalı meseleler, bu torba yasa tasarısıyla oldubittiye getirilmek istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, bakınız, bu tasarının en can alıcı noktalarından biri de sulama birliklerinin tüzel kişiliğini ortadan kaldıran ve bu birliklerin asgari demokratik, katılımcı yönetim yapısını da anlamsızlaştıran düzenlemelerdir. Bildiğiniz gibi, sulama birlikleri, sulama sahasında arazisi bulunan ve sulama faaliyetlerinden faydalanan çiftçilerin bir araya gelerek oluşturdukları kurumlardır. Türkiye’de YSK gözetiminde seçimleri yapılan ve neredeyse 15 bine yakın meclis üyesi ve yaklaşık 1,5 milyon çiftçi üyesi bulunan 378 adet sulama birliği bulunmaktadır. Birliğin başkanı, meclis yönetim kurulu ve denetim kurulu gibi yönetim organları, birliğe üye olan çiftçiler tarafından seçimle göreve getirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi bu yasa tasarısı kapsamında yapılmak istenen değişikliklerle birlikte, asgari bir demokratik, katılımcı yönetim anlayışı gözetilerek kurulan sulama birliklerinin yönetim organları boşa çıkarılmakta ve onun yerine antidemokratik bir yönetim anlayışıyla birliğin başkanlığı, Devlet Su İşleri tarafından atanacak bir kamu personeline devredilmektedir. Yani deyim yerindeyse kayyum atayarak yönetme eğilimi, sulama birliklerine kadar uzamış olacaktır ve bir bakıma sulama birliklerinin tüzel kişilikleri ortadan kaldırılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, hâlihazırda, sulama birliklerini katılımcı sulama ve yönetim ilkeleri çerçevesinde çiftçiler yönetmektedir. AKP Hükûmetinin bu tasarısının Mecliste kabul edilmesi ve yasalaşması hâlinde sulama birlikleri, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün yetkisiz bir alt birimine dönüşecektir. Daha da vahimi, sulama birlikleri, çiftçilere hesap vermekle yükümlü bulunmayan ve çiftçilerin çıkarına hizmet etmemesi hâlinde hiçbir yaptırımla karşılaşmayacak olan bir devlet bürokratı tarafından yönetilecektir.

Değerli milletvekilleri, tabii, sulama birliklerine ilişkin öngörülen değişiklikler bununla sınırlı kalmayacaktır. Hükûmetin, uzun vadede, tüm çiftçilere, tarlalarını suladıkları suyu parayla satmak istediği açıktır. Tabii, bu politikalar neticesinde, çiftçi, suyu sağlayan elektrik firmalarına yüklü miktarlarda borçlanmakta ve borcunu ödeyememektedir. Geçtiğimiz ay yine bu Meclis kürsüsünden, seçim bölgem Mardin’de elektrik sağlayıcısı DEDAŞ firmasının, borcunu ödeyemeyen çiftçileri ve tarlalarını susuz bıraktığını dile getirmiştim. Hükûmetin böylesi çarpık su politikaları çiftçiyi daha da mağdur edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, çiftçilik, bir ülkenin en temel ekonomik üretim alanlarından birisidir. Bu bağlamda, çiftçilik, Türkiye gibi geniş tarım arazilerine sahip bir ülke için daha da vazgeçilmezdir. Ancak ülkemizde çiftçilik hızla azalmakta, toprak hızla terk edilmekte ve dışa bağımlı çarpık bir tarım politikası ısrarla sürdürülmektedir. Çiftçilik yapmakta direnmeye çalışan halkımız ise banka kredileriyle, icralarla, hacizlerle karşı karşıya bırakılmaktadır. Bunun en yakın canlı örneği, Ziraat Bankasının önüne sütlerini dökerek feryat eden çiftçimizdir.

Bir kez daha Hükûmeti, üretimi esas alan tarım politikaları yürütmesi konusunda uyarıyor, bu vesileyle Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Muhammet Rıza Yalçınkaya                  Erkan Aydın            Ömer Fethi Gürer

                Bartın                                    Bursa                              Niğde

          Hilmi Yarayıcı                          Türabi Kayan                 Ali Akyıldız

                Hatay                                  Kırklareli                           Sivas

           Dursun Çiçek                       Okan Gaytancıoğlu

               İstanbul                                  Edirne

MADDE 22- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun “V- Kurumlarla ilgili belgeler:” başlıklı bölümünün (15) numaralı fıkrasında yer alan “birlikleri ve” ibaresi “Birlikleri, Sulama Kooperatifleri ve” biçiminde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan konuşacaktır.

Sayın Kayan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

AKP Hükûmeti geldiği günden bu yana “kooperatif” denince öcü görmüş gibi oluyor. Nasıl bir anlayışsa, nasıl bir davranışsa bunu bir türlü çözemedik; çözen varsa bunu en kısa yoldan bize de anlatsın. “Sulama kooperatifleri” diyoruz, “sulama birlikleri” diyoruz, bunları nasıl yok edeceklerini düşüne düşüne sonunda bir çare buldular. Kooperatifleri ve birlikleri DSİ’ye bağlayarak oradan bir atama yapıp bu kooperatiflerin, birliklerin yaptığı işleri, işlemleri şimdi, atanmış olan bir kuruma yaptıracaklar.

Değerli arkadaşlar, PANKOBİRLİK, ÇUKOBİRLİK, FİSKOBİRLİK, TARİŞ, TRAKYABİRLİK; bunlar, yok etmek için bugüne kadar ellerinden geleni ardına koymadıkları kurumlar.

Değerli arkadaşlar, tarım, kooperatifle gelişir, kooperatifle güçlenir ve tarımsal ürünler kooperatifle artarak, dışarıya satılarak döviz elde edilir. Oysa bizde, tarımsal ürünlerin bırakın artırılmasını, döviz girdisine katkıda bulunmasını… Bizler ne yapıyoruz? Şeker fabrikalarını özelleştirip, şeker fabrikalarını işlemez hâle getirip, hatta dört beş yıldan beri dört tanesini sürekli olarak çalıştırmayıp, kapalı tutup, şeker üretimini azaltıp, dışarıdan dövizle nişasta bazlı şekeri alıp ülkemiz insanını zehirlemeye çalışıyoruz. Şimdi, aynı şekilde, bilindiği gibi, bu kooperatifler kapatılıp bunlar sulama kooperatifleri yerine DSİ’nin gönderdiği kişilerle denetlenecek.

Değerli arkadaşlar, tarımsal üretimi artırmaya bakalım. Tarımsal üretimi artırıp sattığınız zaman elde ettiğiniz dövizin yüzde yüzü ülkemizde kalır. Bu, sanayi ürününe benzemez. Sanayi ürününü üretip dışarıya sattığınız zaman bu sanayi ürününü üretmek için dışarıdan yarı mamul ithal yaptığınızda yaklaşık yüzde 80’ini yine dışarıya veriyorsunuz. Hâlbuki gerek şeker üretimi gerek diğer tarımsal üretimlerde yaptığınız üretimle sattığınız zaman da bu ihracattan elde ettiğiniz dövizin olduğu gibi, yüzde yüzü Türkiye’de kalmaktadır.

Şimdi, sulama kooperatifleri para alamıyor, çiftçiye yaptığı masrafı alamıyor diye dertlenip bu sefer DSİ’ye bunu vermeye çalışıyorsunuz. Peki, bugüne kadar ülkemizde ticaret yapmış, sanayi yapmış veyahut da teşvik almış, hayvancılık kredisi almış, 1.500-2.000 başlı hayvancılık kredisi almış, sanayi mamulü için kredi almış ama sıkışmış, ödeyememiş, onlara bir şey yok. Onların zararı, bankanın görev zararı olarak bir kenara konuyor ama çiftçinin sulama yaparak ürettiği mamulün bir zaman gelip bir şekilde doğa şartlarından dolayı, doluya maruz kaldığı zaman mahvolunca bunun parasını ödeyemediği zaman çiftçinin tepesine binilir, tarlası sattırılır. Peki, tarlasını sata sata bugün çiftçinin durumu ne hâldedir? Tarla el değiştirmektedir, tapu el değiştirmektedir. Kimin eline geçmektedir? Size söyleyeyim, yabancıların eline geçmektedir. Türkiye’nin kendi öz evladına vermediği, yakıştırmadığı bu mülkiyeti, maalesef yabancılara peşkeş çekerek onların yine hâlâ devam etsin diye bu iktidara destek vermesi beklenmektedir.

Bu sadece tarımda değil, iktidara geldiği günden beri AKP bakın neler yaptı? Tarım felç, sanayi felç, ticaret felç, üretim felç, seçim yasaları felç, yargı felç, hukuk felç, demokrasi felç, şehircilik felç, ordu felç, sağlık felç, eğitim felç oldu.

Değerli arkadaşlar, eğitim deyince özellikle şunu size söylemek istiyorum. Kırklareli’de nitelikli liseler için de size birkaç örnek vereyim: İmam-hatip lisesi, mesleki teknik lisesi, TOBB Sosyal Bilimler Lisesi, fen bilimleri lisesi, fen lisesi, Lüleburgaz Meslek Lisesi ve Lüleburgaz Fen Lisesi.

Değerli arkadaşlar, seksen yıldır Kırklareli’de “Kepirtepe Köy Enstitüsü” adı altında kurulan, şimdi Kepirtepe Öğretmen Lisesi olarak bilinen...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika rica edeceğim.

BAŞKAN – Önergelerde vermiyoruz ama lütfen cümlenizi tamamlayın.

Buyurun.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Seksen yıllık Kepirtepe yok, altmış dört yıllık Kırklareli Lisesi yok, altmış yıllık Lüleburgaz Lisesi yok, otuz üç yıllık Kırklareli Anadolu Lisesi yok, otuz yıllık Lüleburgaz Anadolu Lisesi yok. Bunların verdiği mezunlardan yetişen sanayicimiz var, bilim insanımız var, sanatçımız var. Çok değerli, çok kıymetli insanlar yetiştiren bu okulların hiçbirisi nitelikli okul değil ama beş yıl, on yıl önce kurulmuş, daha, sağlıklı bir üretime, sağlıklı bir sisteme geçememiş bu okulların her biri nitelikli okul statüsünde ve Lüleburgaz’da sadece bu okullara 120 öğrenci giriyor arkadaşlar. Eğitimi ne hâle getirdiğiniz, sanayiyi, tarımı ne hâle getirdiğinizdeki örnek gibi. Maalesef, eğitimi de bitirdiniz, sanayiyi de bitirdiniz, yargıyı da bitirdiniz, orduyu da bitirdiniz ama iktidarınız devam etsin diye dışarıya şirin gözükmek için onların her istediğini veriyorsunuz. Sizlere helal olsun diyorum!

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesiyle 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’na ekli (2) sayılı tablonun (15) numaralı fıkrasında öngörülen değişiklikte yer alan “Birlikleri, Sulama Kooperatifleri ve” ibaresinin “Sulama Birlikleri, Sulama Kooperatifleri” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp             Behçet Yıldırım

                Adana                                 Diyarbakır                       Adıyaman

    Mehmet Emin Adıyaman                 Mehmet Ali Aslan

                 Iğdır                                    Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım konuşacaktır.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Teşekkürler Başkanım.

548 sıra sayılı torba yasa tasarısının 22’nci maddesi üzerine grubum HDP adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen değerli halkımı saygıyla selamlıyorum.

Bu 22’nci maddede sulama birlikleri… Ama maalesef Adıyaman’da sulama olmadığı için ne sulamamız var ne de birliğimiz var, onun için orayı es geçiyorum.

Kırsal kalkınmadan biraz bahsedeceğim. Kırsal kalkınmanın amacı, kırsal alanın varlığının devam ettirilmesi, kırsal-kent arasındaki farklılığın azaltılması, doğal kaynak potansiyellerinden çevreye duyarlı bir şekilde yararlanmaların sağlanması, sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimlerin katılım ve katkılarının artırılması ve kırsal toplumun yaşam standardının iyileştirilmesi olarak bilinmektedir. Daha detaylı başka bir tanıma göre, kırsal kalkınmayla, kentsel alanların dışında bulunan dezavantajlı yaşam ve çalışma ortamlarında mevcut doğal kaynakların istismarına neden olmadan uygulanabilirlik ve sürdürülebilirlik açısından değerlendirmek yoluyla hayat standartlarının ve gelir düzeylerinin yükseltilmesi, refahın artırılması, bölgeler, yöreler, havzalar arasındaki gelişmişlik farkının kaldırılması, tarımsal yapıların iyileştirilmesi, tarımsal üretimde kalite ve verimliliğin artırılması, her ölçekte işletme sanayisinin kurulması, tarımsal üretimin sanayiyle entegre edilmesi, gıda güvenliğinde işsizliğin azaltılması, sağlıksız bir göçün önlenmesi amaçlanmaktadır. Ama ülkemize baktığımızda Hükûmetin yanlış politikalarından kaynaklı bu durum tam tersine işlemektedir. Tarımda üretim bitmiş, işsizlik almış başını gidiyor, bölgeler arasında fark her geçen gün artıyor, kırsaldan kente, küçük şehirlerden büyükşehirlere göçün önüne geçilemiyor.

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, belirli il gruplarında soğuk hava deposu, silo, yenilenebilir enerji, tarımsal üretime yönelik sabit yatırımlar gibi çeşitli alanlarda yapılacak yatırımlar için yüzde 50 hibe desteği sağlanacak şeklinde açıklamalarla her gün şov yapıyorsunuz. “Tarımda devrim, tarıma destek” gibi manşetler atıyorsunuz yandaş medyanızla ancak bu desteklerden ve bu devrimlerden kim yararlanıyor bilemiyoruz. “Devrim, devrim” diyorsunuz ama maalesef sahada devrim falan gördüğümüz yok. Biz kendi çevremizden biliyoruz ki bu Kalkınma Destek Programı’na başvuranların çoğu kabul edilmemiş. Bu program, bütün Türkiye halkları için değil mi, yoksa artık kırsal alandaki yatırımlar için de mi mülakat getirdiniz? AKP'nin son birkaç yıldır ister kamuda ister özel sektörde ister siyasette ister bağ bahçede kim nerede ne işe başlıyorsa bir şekilde alakasız mülakatlar, güvenlik soruşturmaları gibi hiçbir güvenilirliği olmayan sebeplerle ret verilmektedir.

Adıyaman’da Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Projesi’ne başvuru yapan 132 kişiden sadece 47’si onaylanmıştır. Bu onayı alamayanlar hangi gerekçelerle alamamıştır? Bakın, Adıyaman’ın tek geçim kaynağı olan tütünü de yasakladınız ama “Önünü açıyoruz.” diye şov yapıyorsunuz. Kıyımlık sarılmış tütün yasağıyla Adıyaman’ın bir bütününün etkilenmesinin yanında özellikle kırsal bölgelerin daha da fakirleşmesi, ırgatlaşması, hatta göçlerin olması kaçınılmaz olmuştur. Halk, geçen yıl ürettiği tütünü henüz satamamış, sattığı ürünlere esrar muamelesi yapılıp çeşitli şekillerde ceza verildiği için ürettiği tütün elinde kalmış ve şu an tütün tohumu yani sadır ekme zamanı ancak halkımız tütünü üretip üretmeme konusunda ne yapacağını bilemiyor çünkü “Önünü açtık.” dediğiniz tütünün hiçbir şekilde önü açık değil.

Yine ova köyleri için devasa su göletleri ve kocaman Atatürk Barajı’mız olmasına rağmen bu köylerimizde susuzlukla boğuşmaktayız. Tarlaları boş bırakılmış, buralarda yaşayan halk da fakirleşmiş, gençler işsizlikten büyük şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır. Zaten şu anda köylerimiz neredeyse boşalmış durumda, daha doğrusu, bu yanlış politikalarınızdan dolayı boşaltılmış durumda. Adıyaman halkının size gösterdiği teveccühün yarısını siz bu halka göstermiş olsaydınız -sıkıntılarının çoğu giderilmişti- Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Projesi’nde Adıyaman'a sunulan bu 32 projenin yüzde 85’ini reddetmezdiniz. Bu da sizin Adıyaman’ın kalkınmasına bakış açınızı göstermektedir.

Ben buradan bu sıkıntıları dile getirdiğimde sürekli Adıyaman’ı kötülemekle itham ediliyorum. O zaman size şu şekilde belirteyim: 2002 öncesi ve 2002 sonrası Adıyaman’da çiftçinin durumuna, üretimine, genç nüfus sayısına, işsizlik tablosuna bakalım, ben mi kötülüyorum yoksa siz mi kötü yönetiyorsunuz; bunu da değerli Adıyaman halkının takdirine bırakalım. Siz böyle şov yapadurun, her şeyimizi maalesef ithal etmek durumuna getirildik. Dağlarımızı, ovalarımızı, meralarımızı HES’lerle, barajlarla sermaye şirketlerine peşkeş çekerek talan etmesek, yukarıdaki saydığım maddelere uygun bir politika doğrultusunda işletebilsek kendine fazlasıyla yeten, hatta ihraç eden bir ülke pozisyonunda olmamızın önünde hiçbir engel yoktur diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette olmak üzere iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp             Behçet Yıldırım

                Adana                                 Diyarbakır                       Adıyaman

            Mizgin Irgat                        Mehmet Ali Aslan Mehmet Emin Adıyaman

                Bitlis                                    Batman                             Iğdır

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 

  Muhammet Rıza Yalçınkaya               Ömer Fethi Gürer               Erkan Aydın

                Bartın                                    Niğde                              Bursa

            Ali Akyıldız                           Dursun Çiçek              Hilmi Yarayıcı

                Sivas                                   İstanbul                            Hatay

        Okan Gaytancıoğlu

                Edirne

BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat konuşacaktır.

Sayın Irgat, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MİZGİN IRGAT (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu tasarının 23’üncü maddesi üzerine söz aldım. Gerçekten söz konusu tasarıyı tartışırken -bugün 17 Nisan, 16 Nisan- yaklaşık bir yıl önce ülkenin içine girmiş olduğu süreci, gerçekten bir yıl boyunca neler yaşadığımızı da burada özetlemek isterim.

Evet, 16 Nisan 2017’de bir referandum süreci yaşandı ama aslında bugün şu anda yasalaştırılmaya çalışılan, Türkiye’nin içerisine götürülmeye çalışılan sürecin de ayak izleri. Aslında hukuksuzluğun başlangıcı da tam da o günlerde başladı ama maalesef böylesi bir atmosferde bizlere yeniden hazırlıksız, OHAL koşullarında bir seçim dayatılıyor. Bu temelde biz burada tabiatı, doğayı, hukuka aykırılıkları da beraberinde tartışarak bu süreçte bir şeyler söylemeye çalışacağız. Bu temelde, ben, yıl dönümünde, yapılan haksız hukuksuz YSK darbesini buradan bir kez daha kabul etmediğimizi yinelemek istiyorum.

Sayın vekiller, dünyanın varoluşundan bu yana, doğa, yaşamın kaynağı olarak görülmüştür aslında. Doğanın sürdürülebilirliği, doğayla ilişki, doğanın doğal yasalarıyla aslında yaşam kurulmaya çalışılmıştır ama bugün günümüze baktığımızda, AKP iktidarının on beş yıllık çalışma sistemine baktığımızda günbegün bu doğal yaşamın tahribata uğratıldığı, endüstriyel ortama doğru sistemin, ekosistemin bozulduğu, her alanın ticarileştiği ve bu anlamda doğayla insanın, insanla doğanın ilişkisinin, ekosistemin bir bütünel bozulduğunu burada bir kez daha yinelemek istiyorum.

Tek tipleştirilen yani tek tipe sokulmaya çalışılan sadece insanlar, yasalar değildir; doğa da tek tipleştirilmeye çalışılmaktadır. Çok iyi bir kitapta okumuştum -yazarını hatırlamıyorum- sıralı ormanlarda ağaçların o kadar düzgün olmasını çok iyi bir şey olarak aslında lanse etmemekteydi; orada doğaya hükmün, doğaya hükmetmenin, doğayı tek tipleştirmenin ve aslında bir köleci bakış açısının da söz konusu olduğunu dile getirmişti. Bugün evet, doğa, bir bütünel suyuyla, üretimiyle, canlılığıyla tek tipleştirilmeye çalışılmakta ve yok edilmeye çalışılmakta, endüstri alanlarına açılmaya çalışılmakta, genetiği bozulmaya çalışılmakta ve dolayısıyla aslında alanlarımız, doğal kaynaklarımız talan edilmektedir.

Doğanın hakları var mı, bir anayasası olabilir mi; bunu hiçbir zaman bu Meclis tartışmadı. Bunu bir kez burada tartışmaya açmak isterim. Nasıl ki çocukların yaşamını, çocukların hukukunu düzenleyen tekel, tek başına bir yasal düzenleme yoksa maalesef doğayla ilgili de yasal bir düzenleme, bir anayasa mevcut değildir. Benim ilim Bitlis’te de zamanında tekeli, tütünü yasaklayan anlayış, yasaklayan Hükûmet sonra yaylalara çıkışı yasakladı ve üçüncü en önemli kaynağı olan tarihî miraslarına bugün el koymakta. Bir yıl önce oradaki valiliğin “Bitlis'in tarihî binalarını kurtaracağız ve Bitlis’i tarihî müzeleriyle açık hava müzesi hâline getireceğiz ve kültür turizmine açacağız.” dediği sözler maalesef ki dün, bir yıl sonra, birkaç ay sonra unutuldu. Bitlis'in en önemli binaları şu an “metruk bina” bahanesiyle yıkılmakta. Yani AKP Hükûmetinin klasik sistemi, dün dediğini bugün inkâr etmekte. Bitlis'i ayakta tutan üç önemli şeyi, tütünü, yaylaları, hayvancılığı, tarımı yok ettiniz; şimdi de tarihî binalarını, tarihini yok etmeye çalışıyorsunuz. Valiliğin kendi açıklamasında, 400’e yakın sivil mimari bina kayıtlıyken, tescilliyken, buraların kurtarılması sözü verilmişken, bugün Bitlis'te bu binalar metruk olduğu bahanesiyle -kurtarma yerine, restore etmek yerine, halka kazandırma yerine, tarihe kazandırma yerine- yıkılıyor, yok ediliyor. Havaalanı yapılmıyor. Yani burada AKP Hükûmetinin tarihe, doğaya, kültüre bakış açısının bir kez daha sınıfta kaldığını buradan yinelemek isterim.

Bu temelde biz bu yasayı bu hâliyle kabul etmiyoruz. Bu Mecliste söz konusu tasarının çekilmesi gerektiğini, doğanın özgür bırakılması gerektiğini buradan yinelemek istiyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır.

Sayın Sındır, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı’nın 23’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, söz konusu madde, aslında, borcu olan belediyelerin borcunu nasıl alırım maddesi. Şimdi, 5393 sayılı Belediye Kanunu belediyenin tanımını aynen şöyle yapıyor: “Belediye, karar organları seçmenler tarafından belirlenen -yani başkanı ve meclisi- mahalli müşterek ihtiyaçları karşılamak üzere kurulan, idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisidir.” Bir kamu kurumudur, idari ve mali özerkliğe sahiptir ve aynı zamanda seçmenlerin belirlediği bir yönetimle yönetilir bir kamu kurumu olmasına karşın.

Şimdi, hatırlayalım, geçenlerde bir düzenleme yapıldı “tek hazine hesabı” adı altında, 533 sıra sayılı torba Kanun Tasarısı’nda bir “tek hazine hesabı” getirildi. Bu, aslında, yerel yönetimlerin, belediyelerin, il özel idarelerinin mali yapılarını ele geçirmek, kaynaklarını istedikleri gibi kullanmak amacıyla ortaya konmuş bir düzenlemeydi. Aslında yerel yönetimlerin, Anayasa tarafından da güvence altına alınmış özerklikleri var ve bu özerkliğe bir darbe vurulması söz konusuydu o söz konusu 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nda.

Görüyoruz ki son dönemlerde belediyelerde görevden almalar, kayyum atamalar, istifaya zorlamalarla yerel yönetimlerin idari özerklikleri -bir şekilde siyasal iktidar tarafından, iktidar partisi tarafından bu özerklikleri- yok sayılarak ayaklar altına alınıyor. Şimdi ise, o tek hazine hesabıyla mali özerkliğe de bir el atılmışken, şimdi, zaten zor durumda olan, zaten mahalli müşterek ihtiyaçları karşılamakta maddi güçlükler çeken belediyelerin… Hangi kanun? 1053 sayılı Belediye Teşkilâtı Olan Yerleşim Yerlerine İçme, Kullanma ve Endüstri Suyu Temini Hakkında Kanun’a dayanak yapılarak, ona bir ek madde getirilerek, “belediyelerin İller Bankası payı” diye isimlendirilir ama genel, merkezî bütçeden ödenek olarak kendilerine ayrılan ödeneğe el koyulması suretiyle, belediyelerin su paralarına -yüzde 25’ti Komisyonumuza gelen ilk önergede, sonra gene Hükûmet tarafından yüzde 10’a düşürülmesi istendi- bunun yüzde 10’undan fazla olamayacak şekilde bu paraya el koyarız deniyor. Belediyelerin beline vurulan yeni bir darbedir bu.

Değerli arkadaşlar, gerçi bu belediye teşkilatıyla ilgili olan 1053 sayılı Kanun, ilk çıkartıldığında, Ankara ve İstanbul özelinde, bu iki ilin ihtiyaçlarını karşılar düzeyde, 1968 yılında çıkartılmış bir kanun; sonrasında üzerinde değişiklikler yapılmış. Bu kanunun üzerinde bir değişiklik öneriyor ama hâlen daha Bakanlığın teklifi ve Başbakanın onayıyla değiştirilebileceği -hâlâ “Başbakan” ifadesi- yer alıyor bu kanunda.

Şimdi, bu kanunla getirilen düzenlemeye bakarsak belediyeler arasında haksız, ayrımcı bir düzenlemeye de neden oluyor. Yapmayınız, taşınmaza -taşınmaza özellikle- el koymak, paraya el koymak, ödeneğe el koymak, mahsup etmek, çiftçinin borcunu çiftçiye gelecek desteklemeden mahsup etmek, belediyenin borcunu belediyeye gelecek -yani kamunun borcunu kamudan- paradan mahsup ederek ele geçirmek, kayyum atamak, muvafakat aranmaksızın işlemler yapmak önümüzdeki 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın aslında özünü oluşturuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Bitiriyorum, son cümlelerim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Bitirin lütfen.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Nereden neye el koyarız, nasıl para ele geçiririz? Yine, kamunun, belediyenin parasını alıp Devlet Su İşlerine aktarmak…

Müteahhitlere gelince yüzde 80 kredi teminatı veririz devlet olarak; hasta garantili, araç geçiş garantili, uçuş garantili taahhütlerle, garantilerle özel sektöre, kamu-özel iş birliği ortaklığındaki projelere devlet bütçesinden oluk oluk akıtırız; belediyenin su borcu parasına gelince kuruşuna kadar nasıl alırımın hesabını yapıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısının genel olarak ne çiftçimize ne halkımıza ne ülkemize ne kamu idaresine bir fayda sağlamayacağı açıkça ortadadır. Bu anlamda, bu maddeye yönelik itirazımızı da ifade ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın Kerestecioğlu, sisteme girmişsiniz.

60’a göre, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Hükûmetten, kız çocuklarını bilime teşvik etmek için hangi çalışmaların yapıldığını öğrenmek istediğine ve Batman Eruh’ta çoban İlyas Çetinkaya’nın evine yapılan baskında ailesine yapılan davranışın düşmanlık hukuku olduğuna ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, aslında az önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanını da gördüm ve hani, burada olacak diye umutlanmıştım ama bir göründü, bir yok oldu şeklinde oldu. Ama yine de ben özellikle bu konuyu sormak istiyorum Hükûmete: Gerçekten kız çocuklarını bilime teşvik etmek için çalışmalar yaptığınızı ifade ediyor musunuz? Avrupa Konseyinde bu konuda hazırlanan raporları desteklemiyor musunuz? Hatta bu amaçla Birleşmiş Milletlerden bir sürü fon alındı ve tüm dünya kız çocuklarının bilime teşviki için uğraşıyor. Biz ne yapıyoruz?

Şimdi, çok önemli bir örnek: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi kitabında şu soru soruluyor: “Hangisi kadının daha çok evde yaptığı işlerle uyumlu ya da evdeki sorumluluklarını aksatmayacak işler arasında yer almaz?” Cevabı ne biliyor musunuz? “Mühendislik.”

Daha devam ediyor: “Kadın, toplumda çoğunlukla evle ilişkilendirilir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – “Evin, çocukların idaresi ve ev işleri -yemek, temizlik gibi- kadın tarafından üstlenilir. Mühendislik, kadının bu işlerini aksatmasına yol açacak bir meslek dalıdır.” Şimdi, bunun cevabı pekâlâ “milletvekili” de olabilirdi. Gerçekten, buradaki AK PARTİ’li kadın milletvekilleri ne düşünüyor, çok merak ediyorum.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Mimar da olabilirdi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Kim hazırladı bu soruyu? Hangi kadın düşmanı adam kendi görüşünü böyle dayadı fütursuzca? Bu kitabın derhâl incelenmesi, hazırlayan kişinin görevinden alınması, böyle ayrımcı bir yaklaşımda bir kişinin eğitimin hiçbir alanında çalıştırılmaması gerekiyor.

Bir konu daha var yine kadınlarla ilgili. Bugün Batman’da bir yurttaş olarak yaşamak nasıl bir şey, gerçekten, onu da ifade etmek istiyorum. Batman Eruh’ta 6 korucunun öldürülmesinden sonra bölgedeki tüm çobanlar gözaltına alındılar. Bu çobanlardan bir tanesi İlyas Çetinkaya, 13 Nisan Cuma günü evine baskın düzenleniyor ve kendisi sabah namazı için uyanık olan Çetinkaya’nın annesi Besna Çetinkaya -65 yaşında- kapıyı açmaya çalıştığı hâlde kapı kırılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Uzun namlulu silahlar doğrultularak anne yere yatırılıyor, darbediliyor ve Çetinkaya’nın evde olmadığı zamanda bu baskın yapıldığı için, aynı şekilde, hamile olan karısı küçücük 2 çocuğunun önünde -beş aylık hamile, gencecik bir kadın- karnına vurularak darbediliyor ve Aslıhan Çetinkaya şöyle diyor: “Sırtıma, karnıma tekmeler aldım. Evde 2 çocuk daha vardı, onlar da yaşananlardan dolayı çok korktular. Çocuğumu kaybedebilirdim.” Şimdi, bu, hakikaten, düşmanlık hukuku değil de nedir? Hamile bir kadını tekmeleyen bu kişiler bu gücü nereden alıyorlar? Bunu da özellikle Genel Kurulun, sizlerin takdirine sunmak istedim.

Ama diğer konuda, Sayın Başkan, sizin de özellikle, gerçekten, bu ayrımcılığa karşı da aynı şekilde bir söz söylemenizi ya da bunun araştırılmasına önayak olmanızı rica ediyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)

BAŞKAN – 24’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp             Behçet Yıldırım

                Adana                                 Diyarbakır                       Adıyaman

    Mehmet Emin Adıyaman                 Mehmet Ali Aslan            Müslüm Doğan

                 Iğdır                                    Batman                             İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Müslüm Doğan konuşacaktır.

Sayın Doğan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, Sayın Salim Uslu da burada, Sayın Vekilimize sormak istiyorum. Bu, Çorum Osmancık’ta Alevi toplumu tarafından cemevi olarak kullanılan bir ibadethane var, Koyunbaba Türbesi. Sayın Vekilim, buraya bir imam atanmış, bu son derece yanlış bir durum. Sizin de hassasiyetinizi biliyorum, bu konuda ilginizi bekliyorum ve derhâl bu imamın oradan, görevden alınması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, tarım arazilerinin toplulaştırılması, orman alanlarında yer altı depolarının kurulması, su birliklerinin feshedilmesi ve DSİ’ye devredilen yetkiler gibi çok sayıda farklı konuda değişiklik içeren bir yasa tasarısıyla karşı karşıyayız. Bu oldubitti anlayışının artık son bulması gerekiyor. Meslek odalarının görüşlerinin alınmadığı, sivil toplumun içine dâhil edilmediği, üniversite desteği ve akademik destek bulmayan hiçbir yasa tasarısı bu Meclisten geçmemelidir. Daha önce defalarca söylendi “Bu torba yasalar demokrasi ruhuna tamamen aykırıdır.” diye ancak ne yazık ki hâlâ gereken dersler çıkarılmamaktadır.

Meclis iradesi yok sayılarak bu oldubitti anlayışlarla yapılmak istenen nedir? Bu ülkenin tüm kaynaklarını tüketene kadar durmayacak mısınız? Amacınız, bu ülkeyi, tarım yapılamaz, tamamen dışa bağımlı, enflasyonun korkunç seviyelerde olduğu, dövizin her geçen gün rekor kırdığı bir ülke hâline getirmek midir? Tebrik ediyorum, gerçekten başardınız, ne bilim kaldı sayenizde ne tarım ne de hayvancılık; enflasyon çift hanelere ulaşmış, alım gücü diye bir şey kalmamış, işçi ve emekçinin yüzü gülmez olmuş, sokaktaki vatandaş, öğrenciler, kadınlar, kimse mutlu değil; çiftçinin tarım ülkesi kan ağlıyor.

Değerli milletvekilleri, on altı yıllık AK PARTİ iktidarının eseri işte bu. Geçtiğimiz yıl açıklanan TÜİK verilerine göre, Türkiye son on yılda ekilen tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 8,2’sini, toplam tarım alanlarının da yüzde 5,22’sini kaybetmiş durumdadır; yüzde 5,22 tarım arazisi değerli milletvekilleri. Bu tarımsal alan kaybı dünyadaki 87 ülke toprağından daha büyük. Lübnan, Kuveyt, Senegal gibi ülkelerin toprağından daha fazla bir tarım arazisinden bahsediyorum size. İşte, AK PARTİ iktidarının tarımda ülkeyi getirdiği nokta tam da burasıdır. Şimdi toprak toplulaştırmayla tarlalara, bağlara, meralara zorla el koyarak, çiftçimizin, üreticimizin bu şekilde mi yüzünü güldüreceksiniz?

Cumhuriyetin ilk yıllarında millî ekonomide yüzde 40 civarlarında olan tarım sektörünün gayrisafi millî hasıla içindeki payı sabit fiyatlarla 1970’li yıllarda yüzde 36, 1980’li yıllarda yüzde 25, 1990 yılında yüzde 16 ve 2013 yılında ise yüzde 8,9 seviyesine düşmüş. Yine TÜİK verilerine göre, 1980’lerde Türkiye ihracatının önemli bir bölümü tarım ve hayvancılık ürünlerinden oluşurken 2015’te bu oran yüzde 3,7’ye kadar gerilemiş durumdadır. 2018 itibarıyla bu oranın 2,6’lara düştüğü de ifade edilmektedir.

On altı yıllık siyasal iktidarınız döneminde, kendine yeten önemli bir tarım ülkesini alıp samanı dahi ithal eden bir ülkeye dönüştürmüş durumdasınız. İmara açılan ve rant alanlarına dönüştürülen, sanayi atıklarıyla kirletilen, ilaç, gübre ve hormonlara dayalı bir tarım yaratmış durumdasınız. Verimli tarım arazilerini otoyollarla, otobanlarla, madencilik faaliyetleriyle, barajlarla, planlanmamış, üzerinde düşünülmemiş projelerle yok ettiniz. Şimdi bu yasa tasarısıyla suyun ticarileşmesinin de önünü açmış oluyorsunuz. Doğal alanlar, yaşam alanları, araziler, meralar maalesef sermayenin insafına bırakılmış durumda oluyor.

Değerli milletvekilleri, bu müdahalelerin tümü ekosistemin yıkımı ve aynı zamanda geçimlik tarım ve hayvancılığın sonu anlamına gelmektedir. Buradan iktidarı ve tüm vekillerini bir kez daha uyarmak istiyorum: Yağma ve talanı merkezine alan, sermayenin çıkarlarını koruyan tarım politikalarından bir an önce vazgeçin. Tarım alanlarını artık daha fazla imara, kente açmayın.

Gelin organik tarımı teşvik edecek düzenlemeler için mesai harcayalım, bu ülkenin yeniden büyük bir tarım ülkesi olmasının olanaklarını araştıralım. Betonla, inşaatla, nükleer enerjiyle, özelleştirmelerle bu ülkenin kaynaklarını harcamayalım. Gelin el birliğiyle, orman köylülerinin kazanılmış haklarını gasbeden, küçük üreticilerin topraklarını “toplulaştırma” adı altında şirketlere veren, su kaynaklarını sermayeye tahsis eden bu yasa tasarısını geri gönderelim. Hep birlikte çoğulcu, sivil toplum ve üniversitelerin de içerisine dâhil olduğu yeni bir çalışma yapalım diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.19

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.

548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarısı’nın 24’üncü maddesine bağlı ek 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Muhammet Rıza Yalçınkaya                  Erkan Aydın                   Levent Gök

                Bartın                                    Bursa                             Ankara

          Hilmi Yarayıcı                      Okan Gaytancıoğlu       Ömer Fethi Gürer

                Hatay                                    Edirne                             Niğde

            Ali Akyıldız                           Hayati Tekin                Dursun Çiçek

                Sivas                                    Samsun                           İstanbul

“EK MADDE 1 – Bu kanun kapsamındaki yerlerde mevcut yerleşim merkezlerinde ikamet edenler dışında bu yerlere gelen ziyaretçiler tarafından giriş kontrol merkezlerinde veya sahalar içindeki idare ve ziyaretçi merkezlerinde ödenecek olan ücretlere ilişkin usul ve esaslar Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından belirlenir. Orman ve Su İşleri Bakanlığınca işletilen bu Kanuna tabi yerlerde giriş ücretini ödemeden giriş yaptığı tespit edilenlere Orman ve Su İşleri Bakanlığı bölge müdürlerince bu maddenin birinci fıkrasında belirlenen giriş ücretinin iki katı tutarında idari para cezası verilir. Giriş ücretleri ve bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen idari para cezaları ilgiliye tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir. Bu sürede ödenmeyen giriş ücretleri ve idari para cezaları 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Âmme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ilgili vergi dairesi tarafından takip ve tahsil edilir. Sosyal olarak korunması gereken dezavantajlı kişilerden, öğrencilerden, engellilerden, emeklilerden, işçi ve memur ailelerinden ücret alınmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Samsun Milletvekili Hayati Tekin.

Sayın Tekin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYATİ TEKİN (Samsun) – Teşekkürler Başkanım.

Değerli milletvekilleri, 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesi hakkında CHP grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Bildiğiniz gibi yeni bir torba yasayla karşı karşıyayız. Burada 24’üncü maddeye eklenen ek madde 1’de “…bu yerlere gelen ziyaretçiler tarafından giriş kontrol merkezlerinde veya sahalar içinde idare ve ziyaretçi merkezlerinde ödenecek olan ücretlere ilişkin usul ve esaslar Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından belirlenir.” deniliyor. Giriş ücreti ödemeyenler hakkında da “…on katı tutarında para cezası...” denilmektedir. Bu cezayı da ayrıca bir ay içinde ödemeyenler hakkında, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunu’na göre ilgili vergi dairesi takip ve tahsile yetkilidir yani icraya gidilir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un diğer bir maddesindeyse -daha korkunç- bu cezalardan kurtulmak için iflas ve iflasın ispatı ve tescili gerekmektedir. Neredeyse idam cezası gelecek.

Millî parklardan kiralanan alanlara madem para ödenecek, öncelikle o paranın hak edilmesi lazım yani bunun için de yatırım yapılması gerekir. Bakanlığın yapması gereken, kapsamlı, çevre dostu projenin Bakanlık tarafından yapılıp, daha sonra yapım ihalesine çıkılıp daha sonra da Millî Parklar tarafından kontrol edilerek yapım sürecinin tamamlanması, daha doğrusu tesisin vücuda gelmesi lazım.

Ücretler de makul olmalıdır. Aksi takdirde, beton kullanıp ağaç kabuğuyla kamuflaj, metal kullanıp ağaç rengiyle boyama, tuvaletlerin arıtma yerine foseptikle süzüldüğü alanlar olacaktır.

Kendi Belediye Başkanlığım döneminde, biri Millî Parklardan olmak üzere hayata geçirdiğim Samsun Bayraktepe Tabiat Parkı alanı, diğeri birinci derece sit alanı olan Samsun Tekkeköy Mağaraları alanıdır yani burası tabiat parkından daha büyük bir alandır. Mimar olarak mesleğim gereği kâh teknik kâh sosyal donatılarını tek tek projelendirdiğim ve şahsen bir köy çocuğu olarak sosyal sınıfları da göz önüne alarak buralardan, görev yaptığım süremde, ne girişinden ne WC’sinden ne mescidinden ne de sosyal tesislerinden 1 kuruş almadan hizmet ettim çünkü söz konusu bu alanlara genellikle -en fazla- ekonomik düzeyi düşük piknikçiler akın etmektedir yani ekonomik olarak alt gelir düzeyine sahip insanlar. Hele baharla birlikte havaların güzelleştiği bugünlerde her gün en az bin kişinin geldiği bu alanlarda en fazla 100 kişi bulursun. Neden 100 kişi bulursun? Çünkü bu kanun garibanı ve vatandaşın gelirini göz önüne almamıştır, bu alanların müşterileri yoksullardır; saray ailesinin mangır kafalıları gibi 1 sterlin, 1 sterlin hesap edip 15 milyon dolar götürenler değildir. AKP’nin kapitalist bakış açısına göre bu normal olabilir. Bu alanların müşterileri genellikle ay sonunu kuruş kuruş hesap eden, buralara TOFAŞ’larla, Renault’larla gelen insanlardır.

Samsun Bayraktepe Tabiat Parkı’nın ücreti zamanımda sıfır iken AKP’yle beraber can yakar hâle gelmiştir. Şahıs 3 lira, bisiklet 3 lira, motosiklet 6 lira, otomobil 9 lira, minibüs 27 lira, midibüs 45 lira, otobüs 72 lira, WC 1 lira; restoran zaten el yakıyor, kazık marka. Bu konuda konuşacağım için fiyat listesini istedim, dediler ki: “Fiyat listesi değişti.” O arkadaşı aradım: “Nedir?” Geçici çalışıyor. Dolar artmış. Muhabbete bak, zam gelmiş. Şahıs 3,5; motosiklet 7 lira, otomobil 11 lira, minibüs 32 lira, midibüs 52 lira, otobüs 84 lira; buralara dua edelim. Türkiye ortalamasında şahıslar 7 lira, düğün yapan 2.250 lira; demek ki 10 katı olsa gelin ile damat ayrılacak.

Şimdi, AKP zihniyetinden yola çıkarak soruyoruz: “Fatma teyze, Hasan amca nereye gidiyorsun?” “Millî parka.” “Yok ya, ağacın dibine yatacaksın, gölgeleneceksin, bedava; yemez öyle, öyle yok. Tuvalete git, rahatla, bedava; o da yok.” “Ne olacak?” “At bakalım mangırları. Dua et, gökyüzünü seyretme parası almıyoruz.” Hele de 2019’a para almak istiyordunuz; “Şu padişahlığı bir getirelim, bundan sonra su sesine, kuş sesine, hepsine para ödeyeceksin.” Yeter ki vatandaştan para sesi gelsin, para sesi yoksa millî parkı sarayın, padişahın tablolarında görürsünüz. Tüm zamanların ortalamasına baktığım zaman yine de dua ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYATİ TEKİN (Devamla) – Seçim de 2019’dan kalktı, ortağınız ortalama olarak ağustosa çekti, muhtemelen eylül-ekimde seçim var.

Bu ücretlerden bir an önce vazgeçin, aksi takdirde son şansınız, idamınız kendinize geliyor.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tekin.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp             Behçet Yıldırım

                Adana                                 Diyarbakır                       Adıyaman

    Mehmet Emin Adıyaman                 Mehmet Ali Aslan            Nihat Akdoğan

                 Iğdır                                    Batman                           Hakkâri

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

  Muhammet Rıza Yalçınkaya                  Erkan Aydın         Kamil Okyay Sındır

                Bartın                                    Bursa                              İzmir

         Ömer Fethi Gürer                         Ali Akyıldız               Hilmi Yarayıcı

                Niğde                                     Sivas                              Hatay

           Dursun Çiçek                       Okan Gaytancıoğlu

               İstanbul                                  Edirne

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Muharrem Varlı                          Mustafa Mit          Fahrettin Oğuz Tor

                Adana                                   Ankara                  Kahramanmaraş

            Baki Şimşek                             Ruhi Ersoy             Mevlüt Karakaya

                Mersin                                 Osmaniye                           Adana

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan konuşacaktır.

Sayın Akdoğan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerine partim adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu, cezaevlerinde rehin tutulan çok değerli Eş Genel Başkanlarımı ve değerli vekil arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bundan bir gün önce üzerinden tam bir yıl geçen referandum süreciyle birlikte, Türkiye’de o günden bugüne neler yaşandı? Senesinin dolmasının üzerinden bir gün geçmesine rağmen, ortaya atılan, yeni seçim sürecinin başlatılması.

Referandum ve seçimler, özü ve anlamı itibarıyla demokratik uygulamalardır. Yalnız, demokrasiyle problemi olan ülkelerde bu durum biraz sıkıntılıdır. İlk önce, bu referandum sürecine gelmeden önce, 1 Kasımda bizlere ve partimize dönük, seçilmiş arkadaşlarımıza dönük, kurumlarımıza dönük yapılanlara bir bakarsanız, aslında neler yapılmak istendiğinin, bu sürecin, 16 Nisan referandumunun engellerini nasıl ortadan kaldırmak istediklerinin birkaç tane örneği:

İlk önce, belediyelerimizin 94 tanesine kayyumun atanması. Bakın, o günden bugüne üzerinden bir buçuk yıla yakın süre geçti, tek bir belediyemizde bir yolsuzluk yok. Olsaydı bugün niye bunlar kamuoyuyla paylaşılmadı?

Ondan sonra geliyoruz 4 Kasıma. Siyasi partimizin Eş Genel Başkanlarının da içerisinde olduğu 12 arkadaşımız altı ay boyunca mahkemelerine çıkarılmadı çünkü istenen bir durum vardı. Bu referandumda engel çıkaracak olan bütün illerde, ilçelerde iş yapacak arkadaşların hepsinin içeriye tıkılması lazımdı. Mensubu olduğum, vekili olduğum Hakkâri’de dışarıda seçilmiş tek bir insan kalmamıştı ve buna rağmen, 16 Nisan referandumunda şehir merkezinde yüzde 82, ilçelerde yüzde 90’ların üzerinde halk bunun hesabını sormuştu.

Gene geliyoruz, OHAL ortamında gene bir seçim sürecine ülke götürülmek isteniyor. Biz şunu söylüyoruz: Kendinize güveniyorsanız o zaman OHAL’i kaldırın, insanlar serbestçe seçim faaliyetlerini yürütsünler. 16 Nisan referandumunda halkın tercihine bırakılsaydı, meşruluğu üzerinden bir tartışma olmasaydı bugün farklı bir yerde olabilirdik.

Bakın, bugün Avrupa Birliği taslak raporunu açıkladı. Bu taslak raporunda OHAL için “OHAL önlemleri orantısız.” diyor. Bunu dinleyen var mı? Yok. “En kısa sürede OHAL’in kaldırılması gerekiyor.” Bakalım, Hükûmet seçime gitmeden önce OHAL’i kaldıracak mı? “Aynı zamanda, yargı üzerindeki baskının kaldırılması gerekiyor.” Bu talebini dile getiriyor. “AİHM kararlarına karşı, aykırı davranılıyor.” Bu, Avrupa Birliğinin taslak raporunda geçiyor: “16 Nisan referandumu kuvvetler ayrılığına aykırıdır.”

Bir şey daha belirtip bitirmek istiyorum: Özellikle böyle bir ortamda, basın sizin elinizde, yargı sizin elinizde, polis sizin elinizde. En son ele geçirmeye çalıştığınız kalelerden biri de basındı, gazeteciler içeride. Gazetecileri serbest bırakın. Siyasetçileri serbest bırakın. İçeride olan Eş Genel Başkanımızdan tutun, diğer belediye eş başkanlarımızın hepsini serbest bırakın, ondan sonra “Hodri meydan!” deyin. “Hodri meydan!” deyin bakalım, ondan sonra bunun sonucunu göreceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer konuşacaktır.

Sayın Gürer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi çiftçiler için on beş yıldır yararlı bir iş yapmadı, yapmayacak da. Çiftçi, üretici perişan. Niğde’de, Nevşehir’de, hafta sonu gittiğimde depodaki patates çillenmiş, çürümeye başlamış. Hükûmet durumu seyrediyor, çözüm de üretmiyor.

Görüştüğümüz torba kanun tasarısı da çiftçi, orman köylüsü yararına bir düzenleme getirmiyor. Arazi toplulaştırmada mülkün sahibinin onayı kalkıyor. Sorunlu toplulaştırma daha da sorunlu hâle getiriliyor. Çiftçi malları koruması, koruma hizmetleri isteğe bağlı kılınarak kaosa itekleniyor. Çiftçi borcunun desteklemeden kesilmesi yönünde bir maddeyi de bu tasarı içeriyor. Sulama suyu dolaylı özelleştiriliyor. Sulama birlikleri çiftçilerin yönetiminden alınıyor. Nasıl bir tanım ise “bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen” kılıfıyla orman alanları ranta kurban ediliyor. Orman altına yer altı depolarıyla ormanların yok oluşuna kapı aralanıyor. Sonra da Bakanlık tarafından, Sayın Cumhurbaşkanının imzasıyla köylere bir mektup gönderiliyor. “Daha yeşil bir Türkiye’yi birlikte inşa edelim.” diye mektubun içine de tohum konuluyor. Köylüler, bu karaçam tohumlarını nereye ekecekler, bunu soruyorlar çünkü orman özelliğinden çıkarılarak ranta açılan alanlarda hiçbir şeyin yetişmediği tanımlanırken şu anda gönderdikleri tohumlar da kahvelerde bir köşede duruyor. Bununla ilgili ekim tekniğinden dahi bihaber olunduğu için de orman olsun diye gönderilen tohumlar değerlendirilmiyor ama Sayın Bakan, size bir şey göstereceğim. Bu, Niğde’nin Balcı köyünde Sayın Bakanım, bu kestane ağacı. Bir tek kestane ağacı var Niğde’de “at kestanesi” diye tanımlananın dışında, bu kestane ağacı kayalıkta çıkmış. Demek ki tohum kayanın içinde yetişiyor Sayın Bakanım. Onun için gelin, ranta açmayın orman alanlarını.

Keza, yine, hemşehrilerim bu tasarı görüşülürken gündeme getirmemi istediler. Karanlıkdere, Kolsuz, Himmetli, Beyağıl, Porsuk, Kılan, Darboğaz, Emirler, Elmalı; sulama suyu, gölet sorunları devam ediyor. Çavdarlı, Dikilitaş kuyuları borçlarından dolayı kapalı, Misli Ovası yer altı suyu enerji maliyeti nedeniyle çiftçiler icralık ama Sayın Bakanım, yine Niğde’ye göndermişsiniz, acaba Türkiye'de her ile gönderdiniz mi? Ne kadar posta parası verdiniz onu da merak ediyorum. Diyorsunuz ki “Niğde’nin içme suyu meselesini kökünden çözdük.” ama Niğde’nin içme suyu sorununu çözdükleri yönünde de hiçbir veri ortada yok. Niye yok? Şu anda Niğde içme suyu 65 kuyudan çıkarılıyor, bir kısmı arsenik tehlikesi nedeniyle kullanılmıyor. Kuyu sularında giderek çekme var, azalma var. Ulukışla’da içme suyu da çözümlenmemiş durumda. Ama Bakanlık bir proje yaptı, Niğde ile Aksaray İllerinde İçmesuyu Temini Planlama ve Proje Yapım İşi’nin sözleşmeye göre bitim tarihi 31/12/2021. “Proje çalışmaları tamamlandıktan sonra ihale edilecek." deniyor. Bu suyun geleceği yer Aladağlar, Ecemiş kaynağından çıkan sular. Peki, bununla ilgili çalışmalar ne zaman başlamış? 2000 yılında başlamış. 2000 yılından beri konuşuluyor, gerçekleşmemiş. Bu sular için şimdi “Niğde içme suyunun meselesini kökünden çözdük." diye Niğde’ye broşürler gönderiliyor. Keza, Akkaya Barajı var; Niğde için çevre felaketi. Yıllardır Akkaya Barajı’nı dile getiriyoruz, buradaki sular sulama suyu olarak tarım alanlarına gönderiliyor, ne yazık ki kirlilikten içine köpek dahi girmeyecek kadar sular kirlenmiş durumda. Tarım alanlarında kullanılan bu suyun kokusu Niğde’yi, Bor’u ve yanında bulunan üniversiteyi sardı. Sürekli projeden söz ediliyor, bitmeyen projeler yüzünden de insan sağlığı risk altında. Kısacası, Niğde’nin içme suyu sorununun bittiğini belirtip bu anlamda gönderilen broşürün kaç bin adet olduğunu bilmiyorum ama hiç ilgisi olmayan Ulukışla’nın Hasangazi köyüne gönderilmiş, onların Niğde’nin içme suyuyla da bir ilgisi yok.

Keza “Türkiye'nin geleceğine yatırım yapıyoruz.” diye broşürler gönderilmiş.

Sayın Bakanım soruyorum: Bu broşürlerden kaç bin adet gönderildi? Ne kadar pul parası verildi? Buna yapılan masraflarla bizim orada bir arazi kiralasaydınız, oraya çam ağaçlarını dikseydiniz bir orman alanımız olurdu diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ömer Bey, zarfın içinde ekilecek tohumlar vardı.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Dikecek arazi yok.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Size de gönderelim.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Bakanım, dikecek arazi yok.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki son önerge üzerinde Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya konuşacaktır.

Sayın Karakaya, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 25’inci maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

25’inci madde, 2873 sayılı Millî Parklar Kanunu’nun 17’nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesini yürürlükten kaldıran bir madde. Bu madde “Döner sermaye gelirleri” başlığını taşıyor ve “Bu Kanuna tabi alanlarda elde edilecek gelirler, Orman ve Su İşleri Bakanlığı döner sermayesine gelir kaydedilir.” diyor; devamındaki çıkarılan cümleyse “Bu gelirler, münhasıran bu Kanun gereği ihtiyaç duyulan mal, hizmet ve yatırımların finansmanında kullanılır.” Bu cümle çıkarılıyor. Bu değişiklikle ilgili gerekçede ise “Korunan alanlardan elde edilen döner sermaye gelirlerinin daha verimli bir şekilde kullanılabilmesi amaçlanmaktadır.” diyor. Doğrusu, ben bunu anlamakta biraz zorlandım çünkü çıkarılan cümleye baktığımızda, bu kanun gereği ihtiyaç duyulan mal, hizmet ve yatırımların finansmanında kullanılacağı, bu gelirlerin bu yönde tahsis edileceği belirtiliyor. Bu cümleyi çıkarma gerekçemiz de, buradan elde edilen gelirlerin daha verimli alanlarda kullanılacağı söyleniyor. Yani ihtiyaç duyulan mal, hizmet ve yatırımların dışında daha verimli alan nedir? Doğrusu, Sayın Bakan bu konuda bir açıklama yaparsa gerçekten, biz de daha iyi anlamış olacağız diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, sulama birlikleriyle ilgili olarak buradan, özellikle sulama birliklerinin yeniden yapılandırılması konusunda Milliyetçi Hareket Partisi olarak grup sözcülerimiz tarafından gerekli eleştiriler yapıldı. İşin doğrusu, bu tasarıyla sulama birliklerinin meclisleri, yönetim kurulları feshedilmekte. Başarısız olanlarla ilgili, doğrudur, daha önce DSİ’nin yaptığı denetimlerin raporlarında söylenenlere katılıyoruz ama önemli bir kısmını bu raporlarda “başarılı” olarak ifade ettiklerini de biliyoruz. Burada aslolan, bu birlik modelinin milletin malı olarak hatta bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak “millet sektörü” dediğimiz o sektöre yönelik olarak ona yakın bir tarzda olması hakikaten, verimlilik açısından da önemliydi.

Değerli milletvekilleri, özellikle tarımsal alanla ilgili bizim en önemli sorunlarımızdan bir tanesi, belki tarımın birçok sorununu, birçok sıkıntısını dile getiriyoruz ama dile getirmediğimiz önemli bir alan işletmecilik alanıdır. Tarımın, tarımsal işletmelerin küçüklüğünü hep sorun olarak burada konuşuyoruz ama bu realiteyi, bu yapısal sorunu aşmak için kullanılabilecek işletme modelleri üzerinde konuşmuyoruz. Örneğin, kooperatifçiliği hem kültürümüze uygun hem de o ortaklık kültürünü daha iyi, verimli sonuçlara götürebilecek bir yapıya kavuşturmayı ya da üniversitelerin bu modeller üzerinde çalışmasını istemiyoruz. Yine, aynı şekilde, kümelenme veya birlik tarzı modelleri bizim tarım alanında, tarımsal işletmecilik alanında yoğunlaştırıp artırmamız gerekirken bu yasayla maalesef, biz bunu geriye göndererek millet sektöründen tekrar devlet sektörüne doğru bir yönlendirme yapıyoruz.

Sayın Bakanım, bir konuyu da hemen dikkatlerinize getirmek istiyorum. Aslında Adana’dan çok istediler bunu gündeme getirmemi çünkü birlikler kaldırılıyor ama Çatalan Sulama Birliği 11 köy muhtarı tarafından kurulmuş ve zatıalileriniz tarafından kuruluşu onaylanmış ama yetkisi bir türlü verilmemiş; daha sonradan da bu birlik feshedildi, bugün de bu yasayla birlikte artık ortadan kalkmış olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Bu yeni yönetimde, yeni yönetim modelinde bu tarz şeylere dikkat ederek amaca uygun tarzda bir modelin oluşturulması bizim buradan gerçekten isteğimizdir.

Ben yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın Uslu, sisteme girmişsiniz, size bir atıf olmuştu önceki konuşmada. 60’a göre yerinizden söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SALİM USLU (Çorum) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Az önce Sayın Müslüm Doğan’ın bir konuşması oldu, ben hemen inceledim, yerinden, arkadaşlardan bilgi aldım. Kamuoyunun çok hassas olduğu bir konu, kamuoyu ola ki yanlış anlayabilir, bu yanlış anlamalara fırsat vermemek üzere bu açıklamayı yapma ihtiyacı duydum. O da şudur: Sayın Doğan türbenin camiye çevrildiğini ifade ettiler, kesinlikle bu iddia doğru değildir. Çünkü resimleri getirttim, türbe 8-10 metrekaredir ve yarısı sandukadan ibarettir. Gördüğünüz gibi, burada CHP’li ve AK PARTİ’li belediye başkanları vardır. Biz gittik, yerinde inceledik, kesinlikle türbenin cami olması mümkün değil. Cami olan yer… Aşağıda, daha aşağıda, çok daha aşağıda bir yer vardır, orası aşevidir ve aşevi olarak çalışmaktadır. Aşevi olarak uzun yıllardır talep olmadığı için, mahallede cami ihtiyacını karşılamak üzere orası cami olarak vakıflardan devralınmıştır. Bu açıklamayı yapmak istedim.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)

BAŞKAN – 26’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Muhammet Rıza Yalçınkaya                Erkan Aydın        Ömer Fethi Gürer

                     Bartın                                   Bursa                          Niğde

                 Veli Ağbaba                          Dursun Çiçek           Hilmi Yarayıcı

                    Malatya                                İstanbul                         Hatay

                 Eren Erdem                           Ali Akyıldız      Okan Gaytancıoğlu

                    İstanbul                                  Sivas                          Edirne

MADDE 26- 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 71 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine “orman yangınlarına giden ve mücadele eden araçlar,” ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Malatya Milletvekili Veli Ağbaba konuşacaktır.

Sayın Ağbaba buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok değerli arkadaşlar, Sayın Bakan; 2011’den beri milletvekiliyim, üzülerek söylemek isterim ki 2011 yılında ne konuşmuşsam bugün de benzer şeyleri konuşuyorum ve konuşacağım maalesef.

2011’de yeni milletvekili oldum, Malatya’nın köylerini, kasabalarını gezdim, sorun aynı, şimdi yine sorun aynı.

Değerli arkadaşlar, belki birçoğunuz biliyorsunuz, Malatya, Türkiye'nin en önemli tarım şehirlerinden birisi. Toprağı verimli, insanları çalışkan, havası suyu güzel, bu nedenle ne ekersen Malatya’da o yetişiyor. Türkiye'de herhâlde en çok çeşitli ürünü üreten kentlerin başında Malatya geliyor. Sadece Türkiye'nin değil dünyanın en güzel kayısısı Malatya’da üretiliyor, Türkiye'nin en güzel cevizleri Hekimhan’da üretiliyor. İddiayla söylüyorum: Türkiye'nin en güzel kirazı Yeşilyurt’ta dalbastı kirazı üretiliyor. Fasulyesi, çileği, elması, tütünü Doğanşehir’de, armudu Akçadağ’da, kavunu Arguvan’da yetişiyor. Köhnü üzümü Arapgir’de, biberi Arapgir’de; dünyaya, Türkiye’ye ihraç ediliyor. Ülke ve Malatya ekonomisine bu kadar katkısı olan, Türkiye ekonomisine tarım anlamında çok katkısı olan illerin başında gelen Malatya’nın çözülmeyen sorunlarının başında sizin bakanlığını yapmış olduğunuz sulama suyu geliyor.

Sayın Bakan, çok büyük derdimiz, en büyük derdimiz, Malatya’nın en büyük derdi tarımsal sulama. Bakın, geçen pazar günü, cumartesi günü Yazıhan’daydım. Biliyorsunuz, 1997 yılında başlayan bir Boztepe yani Recai Kutan Barajı var, 2012 yılında tamamlandı. Size defalarca söyledim ama hâlâ sulama kanalları yapılabilmiş değil. Bakın, baraj yapılıyor -Karadeniz fıkrası gibi- sulama kanalı yapılması unutuluyor. Şimdi, şu anda sol sahil sulama yapılmak isteniyor ama o tazyikten patlayan borular nedeniyle maalesef Yazıhanlı çok zor durumda.

Sayın Bakan, kanalların yapılması için Sayın Veysel Eroğlu yani siz imza koydunuz, taahhütnameye imza attınız. 2 Haziran 2016’da saat 16.59’da tamamlanması gerekiyordu, maalesef tamamlanmadı, Boztepe sulama kanalı tamamlanmadı. Eğer tamamlanmaz ise -imza attınız- “Yazıhan ilçe merkezine okul yapılacak.” dediniz ama ne sulama kanalı yapıldı ne de okulun temeli atılabildi. Şu anda Yazıhan’daki bütün köylerdeki ekinler maalesef kurumak üzere, yanmak üzere.

Sayın Bakan, Malatya susuzluk çekiyor, bölge susuzluk çekiyor. Her bölge aynı. Devlet nasıl bir tedbir alıyor, biliyor musunuz Sayın Bakan, devlet nasıl bir tedbir alıyor? Devlet cümbür cemaat bütün bürokratlarını toplayarak yağmur duasına çıkıyor. Yani bu Bakanlığın beceriksizliği Allah’a havale edilerek çözülmeye çalışılıyor. Dua edilsin ama lütfen siz de görevinizi yapın. Keşke sulama problemi sadece Malatya’nın Yazıhan ilçesinde olsa.

Değerli arkadaşlar, Malatya’nın yazın en temel problemi susuzluk. Siz de biliyorsunuz, Malatyalı muhtarlar, çiftçiler her yaz sizin kapınızı aşındırıyor. Malatya’nın her bölgesinde insanlar susuzluktan isyan ediyorlar. Gözlerinin önünde, çocukları gibi bakmış oldukları kayısı ağaçları kuruyor. Battalgazi, Alişar, Hatunsuyu, Dilek, Topsöğüt, Şahnahan, Gözene, Görgü, Karapınar, Örnekköy, Sahilköy, Gölpınar yani Akçadağ’ın bütün köyleri aynı sorunu yaşıyor. Malatyalı üretici o kadar çaresiz ki değerli milletvekilleri, lütfen dikkatle dinleyin, kayısı ağaçları kurumasın diye, Malatyalı çiftçi, kanalizasyon borusunu kırarak sulama yapıyor. Bakın, bir kez daha söylüyorum: Kanalizasyon borusunu kırarak sulama yapıyor. Devlet ne yapıyor? Veli Ağbaba geliyor, kürsüde söylüyor. Devletin almış olduğu tedbir şu: Gidiyor, Veli Ağbaba söyledi diye kanalizasyon borularını kapatıyor. Suyu çözmek için herhangi bir çare üretebilmiş değil. Maalesef Malatya’nın tamamında bir sulama problemi var ve Malatyalı müthiş bir şekilde mağdur ediliyor. Kimi rakamlara göre milyonlarca kayısı ağacı her yıl susuzluktan dolayı kesilmek zorunda kalıyor.

Değerli arkadaşlar, bir başka mesele, İkinci Organize Sanayi’nin akıtmış olduğu su, maalesef Malatya’da bostan ekeni pişman ediyor. Artık Dilek’te, Şahnahan’da, Topsöğüt’te insanlar bostan ekemiyorlar. Çünkü o sular maalesef Malatya’nın en güzel arazilerindeki tarımı yok ediyor.

Sürem az, Yoncalı Barajı’yla ilgili de bir iki şey söylemek istiyorum. Yoncalı’yla ilgili müjdeyi veren sizsiniz. Tam tamına yirmi iki yıl önce başladı, her yıl ihale yapılıyor, her yıl milletvekilleri gidiyor, Arguvan’a kocaman kocaman müjde veriyor ama Arguvan da hâlâ susuzlukla terbiye edilmeye devam ediliyor.

Bir de bu HES meselesi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bu HES meselesinde eğer bu HES’lere karşı çıkmıyorsanız Malatyalı çiftçilerin iki eli sizin yakanızda olsun.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 71’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine eklenmesi öngörülen “orman yangınlarıyla mücadele eden araçlar” ibaresinin “orman yangınlarını söndürme ve yardımcı araçlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp Behçet Yıldırım                   

                Adana                                 Diyarbakır                       Adıyaman

    Mehmet Emin Adıyaman                 Mehmet Ali Aslan    Bedia Özgökçe Ertan

                 Iğdır                                    Batman                              Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan konuşacaktır.

Sayın Özgökçe Ertan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıda olduğu gibi, insan eliyle doğaya bu denli müdahalelerde bulunduğumuzda bunun zararını elbette ki öncelikle ekosistem ve ekosistemle birlikte bütün insanlık, bütün insanlar ve yurttaşlar elbette ve hatta daha doğmamış bebekler dahi görüyor. Çevreyi, orman varlıklarımızı, akarsularımızı olabildiğince kirletiyoruz ve gün geçtikçe yok ediyoruz.

İşte, en yakıcı örnekler Dilovası ilçesi ve Ergene Nehri havzasıyla karşımızda duruyor. Dilovası’nda kansere yakalanmamak neredeyse imkânsızdır bugün. Şu an tutsak olan Sayın Onur Hamzaoğlu -kendisini buradan saygıyla selamlıyorum- yıllar önce Dilovası’ndaki çevre kirliliğini ve kansere neden olan zararlı maddeleri bilimsel ilkeler ışığında kanıtlamış ve önlem alınmasını önermişti ancak yetkililer bu çerçevede gerekli politikaları geliştirmek yerine Onur Hocaya davalar açmışlardı. O zaman şu soruları sormak lazım: Aradan geçen, o günden bugüne geçen süre içerisinde artık Dilovası’nda endüstriyel kirlilik yok mudur ya da olması gerekenin 3,5 katı kirlilik yaratan ve kanserin artışına yol açan maddeler oradaki havadan arındırıldı mı ya da artık yalnız annelerin sütünde değil, o annelerin karnında taşıdığı bebeklerde bu zararlı kirleticilere rastlanmıyor mu? Buna yol açan sanayi tesislerini kuranlar, onlara izin veren yerel yöneticiler ve genel idareciler hesap verdi mi? Tüm bu soruların yanıtı koca bir “hayır”dır. Gerçek olan, bilimi kendine ilke edinmiş bir insanın mesnetsiz iddialarla hapsedildiği, bebeklerin astım hastası olarak doğduğu, çocuk yaşta tümör ve kanser bulgularının arttığı, Sağlık Bakanlığının ise bu konuya dair yaptığı çalışmanın sonuçlarını dahi açıklamaya cesaretinin olmadığıdır. Kansere mahkûm edilen Dilovası AKP’nin kontrolsüz sanayileşme politikasının bir sonucu hâlindedir ve adı artık kanserle anılır hâle gelmiştir. Nitekim, kansere yakalanma oranının yüzde 35’lere ulaşması yeni bir vaka da değildir. Girin Meclis kayıtlarına, Dilovası’nda kanser vakalarının görünmesi nedeniyle 2006 yılında bir Meclis araştırması komisyonu kurulmuş ve bir dizi karar alınmış. Bu kararlarda, bölgede sanayinin getirdiği çevre kirliliğinin, kanser vakalarının artık artmaması adına öneriler yer almış; işte, en başta, bölgenin artık sanayiye doyduğu, yeni sanayi yapılaşmasına izin verilmemesi gerektiği ve mevcutlarda da gerekli önlemlerin alınması şeklinde. Ancak bunların hiçbir tanesi yapılmadı ve açıkça Anayasa’ya aykırı davranıldı, açıkça suç işlendi geçen süre boyunca ve işlenmeye devam ediliyor. Çünkü Anayasa’nın 56’ncı maddesi “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” ifadesiyle gayet açık bir tanım koymuştur ve bu konuda yol göstericidir. Ancak bizler Dilovası halkını ne yazık ki bu haktan mahrum ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, Dilovası halkı kadar kansere mahkûm edilen bir diğer yer de Ergene Nehri havzasıdır. Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne’ye yani Trakya’ya can damarı olması gereken Ergene havzası, maalesef, havzada kurulu bulunan yaklaşık 2 bin sanayi tesisinin ürettiği atıklar nedeniyle bölge halkına kanser taşıyor. Trakya’nın verimli tarım arazileri nehrin kirli sularıyla sulanmakta, bu da bölgenin Türkiye genelinde kanserin en sık görüldüğü yer olmasına neden olmaktadır. Hükûmet, bu iki bölgede, kirliliğe, ölüme yol açan, doğmamış bebeklerin dahi astım hastası olmasının müsebbibi olan kurumlara caydırıcı cezalar vermek, halk sağlığını koruyacak politikalar geliştirmek yerine, sorunu tespit eden vicdanlı insanları hapsediyor, sürgün ediyor ya da görevden alıyor. İşte, Dilovası’nda Onur Hoca örneği varken Ergene havzasında Doktor Dilek Tucer örneği var. Doktor Dilek Tucer 2014 yılında “Ergene Nehri’nin getirmiş olduğu kirlilik nedeniyle, bu suların tarım alanlarında kullanılması, prekanserojen madde içermesi nedeniyle, organik kimyasal madde içermesi nedeniyle besinlere geçebilir ve bunlara bağlı kanser vakaları artar, artmaktadır.” demişti. Nitekim veriler de bu iddiayı zaten destekliyor. Ancak Edirne Valisi bu açıklamaya karşılık Doktor Dilek Tucer’i apar topar görevinden aldı. Kamu görevlileri, yetkililer “Bölgede yetişen ve tüm Türkiye'nin yediği pirinçlerde kanser riski var.” diyen bir doktorun açıklamasını araştırmak yerine gerçekleri gizlemeyi, örtbas etmeyi ve bu ülkenin insanlarının göz göre göre kanser olmasını tercih ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Son cümlem Sayın Başkan, rica edersem…

BAŞKAN - Son cümlenizi başta söyleseydiniz iyi olurdu ama ben yine de mikrofonu açayım, tamamlayın lütfen.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Dilovası ve Ergene’de sanayi kuruluşları eliyle karşı karşıya kalınan durum artık bir çevre sorunu olmaktan çıkmıştır. Bu bölgelerde açıkça çevre felaketi yaşanıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı harekete geçmedikçe, Dilovası ve Ergene’yi kirleten sanayi tesisleri en ağır bedelleri ödemedikleri sürece, sorumlulara göz yumulduğu sürece yakın zamanda bu bölgeleri kurtarmak artık mümkün olmayacaktır ve maalesef bu politikalar devam ettiği sürece de Türkiye'nin her yerinde yeni Ergeneler oluşacak, yeni Dilovaları oluşacak, kanser bu ülke insanına bir kader gibi dayatılacaktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özgökçe Ertan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp             Behçet Yıldırım

                Adana                                 Diyarbakır                       Adıyaman

    Mehmet Emin Adıyaman                 Mehmet Ali Aslan                 Erdal Ataş

                 Iğdır                                    Batman                           İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

  Muhammet Rıza Yalçınkaya                  Erkan Aydın                 Haluk Pekşen

                Bartın                                    Bursa                            Trabzon

           Dursun Çiçek                          Hilmi Yarayıcı        Okan Gaytancıoğlu

               İstanbul                                   Hatay                             Edirne

         Ömer Fethi Gürer                      Tur Yıldız Biçer               Ali Akyıldız

                Niğde                                    Manisa                             Sivas

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Erdal Ataş konuşacaktır.

Sayın Ataş, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ERDAL ATAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu torba yasada da tarımı önemli oranda ilgilendiren konular var. Bilindiği gibi tarım, insan yaşamında en önemli üretim ve yaşam alanlarından bir tanesi ve dünya üzerinde tarıma yönelik yani bitki ve hayvan ürünleri, bunların işletilmesine ilişkin epey de bir tarihsel tecrübe söz konusu. Dünyanın oluşumu, tarıma dayalı olarak, dünyanın üzerinde ürünlerin oldukça zengin olmasını beraberinde getirmiş ama özellikle beş altı tane ülkenin coğrafi olarak bulundukları konum itibarıyla çok daha fazla zengin tarım ülkesi biçiminde anılmalarını da beraberinde getirmiş. İşte bizim ülkemiz, tarım noktasında, bu “orta kuşak” dediğimiz -yani Meksika, Amerika, İspanya, Portekiz, İtalya, Türkiye ve bunun devamında da giderek Çin’le birlikte- 10 tane ülkeden en önemli yerde duran ülkelerden 1 tanesi durumunda. Ülkemizde dünya üzerinde bulunan 138 tane meyve çeşidinin 75’i üretiliyor yani bunlar bulunuyor. 80 tane sebzenin 66’sı bizim ülkemizde üretiliyor, birçoğunun da ana vatanı durumunda.

Hayvansal üretim açısından da büyükbaş, küçükbaş, arı, balık ve benzeri noktalarda birçok alanda önemli oranda ev sahipliği yapan ülkelerden bir tanesi durumunda.

Ama gelin görün ki sürdürülen yanlış politikalardan kaynaklı bizim ülkemiz tarım yoksunu, dışarıdan tarım ürünlerini ithal eden bir ülke hâline getirildi. Özellikle AKP’nin on beş yıllık süreç içerisinde uygulamış olduğu sermaye yanlısı tutum, çiftçi ve işçi düşmanı politikalar, bugün gelinen aşamada ülkemizi tarım noktasında sıfırlanacak düzeye getirdi. Tohum, damızlık, diğer bütün meselelerde ülkemiz dışa bağımlı ülke hâline dönüşmüş durumda. Yani yarı feodal dönemde dahi bu kadar dışa bağımlı olan, bu kadar yoksun olan bir ülke pozisyonunda değildik. Özellikle kapitalist işleyişin yani tekelci sermayenin bizim ülkemize girmesi ve onu destekleyen AKP gibi hükûmetler, tarım ve hayvancılık noktasında yani tarımın bitki ve hayvancılık noktasındaki bütün alanlarını üç beş tane tekel açısından çökertmiş durumdadır.

On beş yıl içerisinde 100 milyar dolarlık tohum dışarıdan alındı. Yani bizim ülkemizdeki ürünlerin tamamı dışarıya bağlı hâle getirilmiş durumda. Domates, hıyar, karpuz, patates, lahana, aklımıza ne geliyorsa bunların bütün tohumlarının hepsi dört beş tane tekelin bağlı bulunduğu kuruluşlar hâlinde dışa bağımlı hâle dönüşmüş durumda. Neredeyse bütün tohumlar bu üç beş tane tekelin eline geçmiş durumda.

Hayvan ve ürünlerine yönelik de… Yani sadece tohumlar ve damızlık değil, bunun dışında bulunan ürünlerin tümü dışarıdan alınacak hâle dönüştü. İnekler dışarıdan alınıyor, yem dışarıdan ithal ediliyor, saman dışarıdan ithal ediliyor. Yine, aynı şekilde, günlük olarak 6 ton normalde, bunu 10 tona çıkararak yılda 4 milyon ton daha et ithal edilmeye çalışılıyor. Hayvan ürünleriyle ilgili aklımıza ne geliyorsa; balık mı diyorsunuz, arıyla ilgili mesele mi diyorsunuz, büyükbaş, küçükbaş hayvan mı diyorsunuz... Bunların bütün ürünleri yani peynirden tutalım da diğer bütün ürünlere kadar bunların tümü dışarıdan alınır, ithal edilir hâle dönüşmeye başladı. Bizim ülkemizde sadece bunlar da değil yani bir tarım ülkesinde mısırın, mercimeğin, nohudun, buğdayın, işlenmiş meyve ve sebze çeşitlerinin tümünün dışarıdan alınması aslında gelinen politikanın sonucunu göstermektedir.

Para ihtiyacı doğrultusunda, şeker pancarı üreticisini dahi bir şekilde tekellere peşkeş çeken bir şekilde, fabrikalar da satışa sunulmuş durumda. AVM’lere gidelim. AVM’lerin hemen hemen hepsinde bütün gıda reyonlarına, giyim reyonlarına, kozmetik reyonlarına yani aklınıza neresi geliyorsa bütün bunlara gidin, üç beş tane firmanın dışında bir isim bulamazsınız. Tamamen onların eline geçmiş bir tarım anlayışı maalesef ülkemizin gerçekliği hâline dönüşmüş durumda. Yüzde 80’i dışa bağımlı bir ülke hâline gelmiş durumdayız. Krediler de aynı şekilde; krediler noktasında, özellikle Ziraat Bankası, artık, çiftçiyi değil, yandaş gazeteleri ve diğerlerini destekleyen bir biçimde, bir politikayla ele alınmayla başlandı. Bugüne kadar, çiftçilere verilen sadece…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERDAL ATAŞ (Devamla) – Başkanım, tamamlamam için bir dakika daha…

BAŞKAN – Peki, buyurun.

ERDAL ATAŞ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ziraat Bankası bugüne kadar 103 milyar lira… Yani Ziraat Bankası ve diğer bankalar çiftçileri bugüne kadar desteklerken sadece üçte 1 oranda çiftçilerin haklarını onlara vermiş oldu yani 200 milyar dolarını gasbetmiş durumda; onu da işte, yandaş gazetelere ve diğerlerine sunmaktadır. Aynı şekilde mazottur, diğerleridir, öbürleridir, en pahalı şekilde bizim ülkemizdeki çiftçiye sunulmaktadır. Diğer yerlerde gelire göre, neredeyse yüzde 50’si durumunda bir indirimle -bu mesele- verilmektedir.

Çiftçi ve işçiyi mağdur eden, ona düşman politikalarla bu siyaseti sürdüren bu anlayış, maalesef, ülkemizde sermaye yanlısı tutumla tarım alanını çökertmiş, bitirmiş durumdadır. Bugün de aynı şekilde, çıkarılan bu torba yasa da dâhil olmak üzere geçmişteki yasalarla birlikte tarım alanını bitirme noktasında adımlar atılmıştır, daha fazla yoksulluk, daha fazla açlık işçilerimizi ve çiftçilerimizi beklemektedir. Bu yüzden de atılması gereken doğru adım bu zihniyeti başımızdan göndermek olacaktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen konuşacaktır.

Sayın Pekşen, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yani Türkiye'nin siyasi tarihine AK PARTİ’nin düştüğü notları saymaya kalksak benim ömrüm vefa etmez ama en önemlilerinden birkaç tanesinden bahsedeyim şimdi.

Biliyorsunuz, Bozburun diye bir yerimiz var, beldemiz var. Bozburun’da bir tane dikili ağaç yok hatta bir tane ot bitmemiş ama ormanlık olmuş orası. Orman yapma konusunda bu yeteneğiniz bir tek Bozburun’la sınırlı değil; mesela, İstanbul’da bizim Fadime teyzenin tarlası, patates tarlası da orman olmuş. Fadime teyze tapusunu almış, idareye koşmuş “Ya, bu benim dededen beri gelen tapulu arazim kardeşim, ne ormanı? Burası yıllardır patates ektiğim tarla.” demiş ama Orman Bakanı “Orman kadastrosu geçti kardeşim, geçmiş olsun.” demiş. Fadime teyzenin patates tarlası orman diye… Fadime teyze mahkemeye gitmiş, davayı kazanmış, davayı kazanınca Yargıtaya gelmiş, Yargıtay bozmuş. Fadime teyze Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmiş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “Yahu, patates tarlasından orman olur mu? Böyle bir şey olabilir mi, bunu nasıl uydurdunuz?” demiş ve bozmuş. Ama bu defa, Orman Bakanlığı bir daha yönetmelik değişikliği yapmış, Fadime teyzenin tarlasına kafayı takmış. Fadime teyzenin tarlasını tapulamış kendi adına ama dava açmış “Burası ormandır.” diye. Şimdi bilirkişiler orada mikroskopla ot arıyorlar, patates de dikemiyor artık Fadime teyze, otları bulurlarsa orman olacak.

Bitmemiş, hele benim memleketim Karadeniz’de fındık bahçelerinin tamamını orman yapmışlar. Öyle bir orman yapmışlar ki… Vatandaşa “Burası orman değil, satıyoruz.” demişler. Kim? Hazine. “Ormana ait yer değil, orman vasfını kaybetti, burası satılıktır.” Vatandaş gelmiş, ihaleye girmiş, almış, üzerine fındık ağaçları dikmiş. Sonra Orman gelmiş, demiş ki “Kadastro yaptık, burayı orman yazıyoruz.” “E, tamam, benim satın aldığım parayı bana verin, alın orman olsun. O zaman, madem değiştirdiniz görüşünüzü, değiştiriyorsanız verin paramı, alın.” Demişler ki “Yok, orman dedik buraya, para yok.” Vatandaşın tapulu arazisini almışlar, orman diye bir daha tescil ettirmişler. Arkadaşlar, gerçekten, insanlık tarihinde orman yetiştirme konusunda bunun bir başka örneği daha yok. Hani diyorlar ya, o kocaman kocaman billboardlara resimler koyuyorlar “Şu kadar orman yaptık, bu kadar orman yaptık.” diye, ormanlar böyle işte. Patates tarlalarını orman diye tapuladılar. Mısır tarlalarını Adana’da, Osmaniye’de orman diye tapuladılar. Karadeniz’in fındık bahçelerini orman diye tapuladılar ama gerçekte hiçbiri orman değil.

Öyle bir yöntem bulmuşlar ki müthiş. Şimdi, bakın, Trabzon’da yol geçirecekler, kamulaştırma kararı alması gerekiyor, vatandaşın yerini kamulaştırmak gerekiyor. Ama yöntemi bulmuşlar, niye vatandaşa para versinler? Nasıl olsa vatandaşa veriyorlar coşkuyu, reis oradan anlatıyor, vatandaş oyları veriyor, o zaman sorun yok, gayet iyi gidiyorlar. Diyorlar ki “Vatandaşın elinden araziyi bedava almanın yöntemini bulduk.” Nasıl? “Ya, oraya İmar Kanunu’nun 18’inci maddesini uygularız, yüzde 40’ını bedavadan alır götürürüz.” Şimdi Trabzon’da AK PARTİ’ye oy vermiş benim güzel hemşehrilerim feryat figan beni arıyorlar, diyorlar ki “Haluk Bey, bizim bütün fındık bahçelerine ‘18’inci madde’ diye bir uygulama getirdiler, hepsine el koydular, hepsini 18’inci maddenin uygulanması kapsamında kamulaştırmasız elimizden alıyorlar.” Bir tek orada almıyorlar ki… Sayın Cumhurbaşkanı Karadeniz gezisinde diyor ki: “Ayder’i beton yığınına çevirdik.” Ya Uzungöl nasıl ya da -Sayın Bakanın eseri- Çamburnu ne hâle geldi? Çamburnu’nu Sayın Bakanla gidip gezmek istedim. Ben birkaç kez davet ettim “Gelin, şu Çamburnu’nda eserinizi bir görün ya! Oranın kurdelesini beraber bir keselim. Eğer vicdanınız o kurdeleyi kesmeye el verecekse ben hazırım Sayın Bakan.” dedim ama maalesef, öyle olmadı.

“Uzungöl” diye bir yerimiz var bizim, eskiden kırmızı pullu alabalıklarıyla ünlüydü, emin olun, şu anda kurbağalar bile yaşamıyor gölün içerisinde. Eser bu. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre Bakanlığı garibanın, yoksulun, vatandaşın derdiyle hiçbir şekilde meşgul değil. Bakın, neyle meşguller? Gökova’da 21.618 hektar, benim sevgili vatandaşlarım anlasın diye bir örnekle anlatayım, 27 bin tane futbol sahası büyüklüğündeki orman alanı şimdi turizme, imara açıldı. İşte bu, eser bu. Bunun için Varlık Fonu kuruldu. Varlık Fonu’nun içerisine bunlar konuldu ve oradan kim bilir hangi ülkelerden, hangi finansman destekleri alınacak ve vatandaş, maalesef, boynuna takılmış olan o faiz sarmalı içerisinde elektrik parası, su parası, gaz parası ödemeye devam edecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK PEKŞEN (Devamla) – Sayın Başkan, toparlayayım izin verirseniz.

Bugün hoşgörünüz çok yüksek, ben beş dakika rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

HALUK PEKŞEN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bu hafta sonu, dün Osmaniye’deydim. Geçen hafta burada Sayın Bakana sordum, cevap vermedi, şimdi bir kez daha soracağım, umuyorum cevap verecektir: Osmaniye’nin “Düziçi” adında bir ilçesi var, “Çamiçi” diye de bir köyü var. Yaz aylarında köyün nüfusu 2 bine çıkıyor. Köyün insanları Çamiçi’nin hemen yanından akan bir dereden hortum bağlamışlar evlerine, su almışlar. Gelmiş belediye, o sulara bir de sayaç bağlamış, dereden aldıkları sulara ama tahlil yaptırmışlar, su içilemez nitelikte. Yani suyu içen insanların para ödediklerini de düşünürseniz içilmeyen ve içilemeyecek olan bir suyu içirip ondan sonra burada siyaset yapıyoruz. Asrın partisi asrın hizmetini yapmış ama vatandaşına dere suyu içirmiş. Karadeniz Bölgesi’nde durum aynı, Akdeniz’de aynı, memleketin her tarafında aynı.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

28’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Muhammet Rıza Yalçınkaya                    Erkan Aydın            Ömer Fethi Gürer

                Bartın                                    Bursa                              Niğde

        Okan Gaytancıoğlu                        Ali Akyıldız             Tur Yıldız Biçer

                Edirne                                    Sivas                             Manisa

        Serdal Kuyucuoğlu                      Hilmi Yarayıcı

                Mersin                                    Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu konuşacaktır.

Sayın Kuyucuoğlu, buyursunlar. (CHP sıralarından alkışlar)

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bu kanun tasarısının en önemli konularından birisi sulama birliklerinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olan kısımdır. Sulama birlikleri kamu tüzel kişilikleridir. Yönetimleri tüm üyelerin yani yurttaşlarımızın katılımıyla yapılan seçimlerle belirlenir yani demokratik bir yapısı vardır. Şimdi bunu değiştirerek Devlet Su İşlerinin atadığı bir başkana teslim etmek tüzel kişiliğe sahip olan birliklerimizin kişiliğini ellerinden almak demektir. Sahibi vatandaşlarımız olan bu kurumların yine vatandaşlarımız tarafından yönetilmesinden daha doğru bir şey olamaz. Tüm sorunlara ve olumsuzluklara karşın sulama birlikleri yirmi üç yıllık süreçte edindikleri tecrübe, yetişmiş eleman gücü, hizmet alanlarındaki arazi ve tesisleri tanımaları sonucunda sulama ve bakım onarım konularında uzmanlaşmışlardır.

Bütünşehir yasasıyla özellikle kırsal bölgelerde yaşayan halkın hizmete erişimde yaşadığı sorunlara sulama sorunu da eklenecektir. Sulama birliklerinin yönetiminde yaşanan sorunlar yasal mevzuat çerçevesinde müdahalelerle ortadan kaldırılabilir ya da mevzuat ihtiyaca yanıt verecek şekilde yeniden hazırlanabilir. Sulama birliklerinin kapatılmak ya da devredilmek yerine, altyapıları güçlendirilerek hizmet kaliteleri artırılmalıdır. Halkımızın da köylümüzün de talep ve beklentisi budur.

Türkiye haritasına baktığımızda, AKP en büyük destek ve oyu kırsal kesimden almıştır ama her konuda olduğu gibi tarımda da sulama birliklerinde de en büyük kazığı köylüye, çiftçiye atmıştır. Şeker fabrikalarının satılması, sulama birliklerinin kapatılması da bunlardan biridir. Kimse merak etmesin, AKP köylüye, çiftçiye kazık atmaya ve onların ekmekleriyle oynamaya devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, iki yılda bir Mersin merkez ilçelerimiz sel felaketiyle karşı karşıya kalmakta, can ve mal kayıpları olmaktadır; binlerce dönüm tarım alanı zarar görmekte, zor durumdaki çiftçiler daha da mağdur olmaktadır. Gerekli tedbirlerin alınmaması ve yeterli ekipmanın hazır bulundurulmaması zararları artırmaktadır.

Yine Mersin merkez ilçelerinden Mezitli ile Yenişehir ilçeleri sınırındaki Bozkoyak Deresi’nin memba tarafına konutlar yapılmış; mansap tarafının da üzeri büyük oranda on beş yıl kadar önce kapatılmıştır ancak bu yıl derenin üzeri sel nedeniyle tekrar açılmış, üzerine yapılan jakaranda koruluğu da iptal edilmiştir.

Yine Toroslar ilçemizdeki Çavuşlu Deresi’nin üzeri de kapalıyken taşkınlar ve sel nedeniyle sekiz ay kadar önce açılmış; derenin çevresi meskûn alan, çarşı ve trafiği yoğun bölgedir. Derenin iki tarafında yollar vardır; hiçbir güvenlik önlemi alınmamıştır ve kazalara neden olmaktadır. Ayrıca atık suların dereye akıtılması nedeniyle pislik yuvası olmuş, çevreye mikrop saçmakta, sıcaklıkların artmasıyla birlikte de insan sağlığı için tehlikeli bir hâl almıştır. On binlerce insanın oturduğu dere çevresinin zaman kaybetmeden güvenlik önlemleri alınarak bir an önce ıslahı yapılmalıdır, geç kalınmamalıdır.

Dereler konusunda Orman ve Su İşleri Bakanlığı yetkili iken hiçbir hesaba dayanmadan kapatılan dereler, daha sonra sel gelmesi nedeniyle uğranılan zararlar ve tekrar tekrar yapılan işler kentimizi de kamu kaynaklarını da zarara uğratmaktadır. Tabii ki bunun sorumlusu da Orman ve Su İşleri Bakanlığıdır.

Yine, Erdemli’den Çeşmeli’ye kadar olan alanın sulamasını yapacak Aksıfat Barajı’nın yapımı dört yıldır beklemektedir, inşaatı süratle tamamlanmalıdır. Tarsus’ta yapımına dört yıl önce başlanan Karaevli Göleti ve yılan hikâyesine dönen Pamukluk Barajı'nın inşaatı durmuş olup bu durum Tarsus tarımını olumsuz etkilemektedir. Bu inşaatların Mersin adına bir an önce bitirilmesini bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 2942 sayılı Kanun’un 11’inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan “arazi bedelinin yarısını geçmemek” tümcesinin “arazi bedelinin yarısını geçmemek üzere” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                Mehmet Emin Adıyaman    Mehmet Ali Aslan

                Adana                                     Iğdır                             Batman

          Behçet Yıldırım                         Sibel Yiğitalp

              Adıyaman                               Diyarbakır

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan konuşacaktır.

Sayın Aslan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu kanun tasarısı üzerinde kısa bir açıklamada bulunayım, özetleyeyim. Tarım, orman ve su alanında köklü değişiklikler öngören ve ekolojiyi ticarileştiren bu kanun tasarısı kamuoyunda yeterince tartışılmamıştır ve alelacele geçirilmiştir. Su, toprak ve ormanların varlığı ve korunması tüm canlıların yaşamı için hayati önemdedir. Ekosistem, su, orman, meralar, kıyılar halkın gereksinimi haricinde kullanıma açılmamalıdır. Bu yapılan yasa hem Anayasa’ya hem insan hakları sözleşmelerine aykırıdır, en önemlisi, doğanın yasalarına aykırıdır. Hiçbir kurum ekosistemin yıkımına neden olacak kararlar alamaz, yetkili kılınamaz.

Arkadaşlar, aslında, ben dile getirmeyecektim ama hatırlarsınız, geçtiğimiz hafta burada, Akşam gazetesinin apaçık bir iftirasını ve yalanını nazarlarınıza sunmuştum ve “Eğer medenilerse, eğer insanlarsa özür dilerler.” demiştim ama özür dilemek yerine beni yine manşete taşıdılar. Şimdi, bu yalancı medyayla ilgili, çirkin iftira atan, yayan medyayla ilgili… Bakın, Bediüzzaman’ın İttihat Terakki dönemindeki medyaya söylediği tespitleri, sözleri burada anlatacağım ve sonra bunlara uyarlayacağız. “Bildiğime göre, edipler -yani gazeteciler, edebiyatçılar- ve cerideler terbiyeiefkâr ediyorlar -yani doğruya yöneltiyorlar- Şimdi, bazı edipleri edepsiz ve bazı gazeteleri de naşiriağraz -yani kin ve garaz yayan yayıcılar olarak- görüyorum. Gazetecilerin cerbezesine -yani yalan ve iftira şekilde birilerini hedef göstermesine- karşı o yalancı silahla onlarla mukabele etmeyiniz. Sıdk -yani doğruluk ve hak- ile onlarla mücadele ediniz. Bir tane sıdk -bir tane doğru- bin harmanı yakar.” diyor.

Şimdi bakalım, ne demişler hepsini tek tek huzurlarınızda böyle ifşa edeceğiz. Demiş ki gazete: “Adana’daki Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı’na kayyum atanmasının ardından HDP Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan konuyu TBMM gündemine taşıdı.” Külliyen yalan. Furkan Vakfı’na kayyum atanmasına ilişkin benim bir konuşmam olmamıştır, tutanaklara bakılabilir. Bu, birinci yalanları.

İkincisi, diyor ki: “Mehmet Ali Aslan’ın seçim bölgesi olmamasına rağmen…” Adana’da mühürlenen öğrenci evleriyle ilgili… Bu da yalan. Anayasa’nın 80’inci maddesine göre milletvekili sadece bölgesini ve seçmenini değil bütün Türkiye’yi, bütün Türkiye milletini temsil eder. Bu, ikinci yalanları. Bakın, bir tane doğru bütün yalanlarını, bütün harman dolu yalanlarını nasıl da yakıyor.

Yine, demiş ki: “Hakaret etmiş bizim muhabire.” Hayır, ben hakaret etmedim kimsenin şekline şemaline. “Takke düştü, kel göründü.” ise Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde bir ayıbın, bir iftiranın, bir yalanın ifşa edilmesinin açığa çıkma hâlidir. Ben kimseye hakaret etmedim. Yaptığınız yalan haberleri böyle bir deyimle ifade etmek için o sözü kullandım. Yine, gördüğünüz gibi yalana başvuruyorlar.

Yine, şunu belirteyim arkadaşlar: Biz milletvekilleri, seçilmişler, kanaat önderleri vesaireler cenazelere giderken diline, dinine, ırkına, partisine, cinsiyetine bakmazlar, biz gideriz. Benim bir cenazede bulunmamı haber yaparak söylemediğim sözleri bana isnat ettiler. Bu sözleri eğer ispat etmezlerse yine müfteridirler, yalancıdırlar. O sözleri burada söylemeyeceğim saf zihinler ıdlâl olmasın diye.

Şimdi, burada -ben yine o belge göstereceğim- Adana Millî Eğitim Müdürlüğü şu anda evleri mühürlenen öğrenci evlerine yazı vermiş “Valilik oluruyla sizin evleriniz kontrol edildi, kaçak yurt olmadığı tespit edildi. Meskûn mahal olduğundan dolayı, evet, kiraya verildiğinden mühürleme işlemi yapılmayacaktır.” demiş ve ben kalkıp bunu burada söylemişim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Düşünün, Valilik, Millî Eğitim Müdürlüğü bu belgeyi veriyor, “Mühürlenmeyecektir.” diyor, ertesi gün aynı ev mühürleniyor. Paralel vali mi var Adana’da, paralel Millî Eğitim müdürü mü var? Yani bunun haber yapılması gerekirken, bunun ifşa edilmesi gerekirken bunu ifşa edeni yalanlarla, iftiralarla hedef göstermeyi biz reddediyoruz.

Mazlumun yanında olacağız. Medyanın özgürlük isteyen öğrenciye “terörist” demesine; toprağını, suyunu korumak isteyen köylüye “terörist” demesine; bilimi savunan akademisyene “terörist” demesine; yaşam hakkını savunan hekimlere “terörist” demesine biz asla rıza göstermeyeceğiz. Hangi mühürle damgalarlarsa damgalasınlar, biz mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz ve onlara yapılanları buradan ifşa etmeye devam edeceğiz. Buyursunlar, yine haber yapsınlar, ben yine buradan onları ifşa etmeye devam edeceğim.

Sayın Başkan, son bir kez...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, Sayın Aslan…

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Son bir dakika Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Hiç yapmadığım bir uygulama. Siz tamamlayın, kayda geçsin lütfen.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Tamam, o da olur.

Her bir milletvekili en az bir gazetenin tirajı kadar oy alıyor. Bu gazetenin tirajını söylemeyeceğim, reklamını yapmayacağım ama ben 7 Haziranda bu Meclise girerken onun tirajının 3 katını sadece kendi ilimden aldım. Yani benim, bir milletvekilinin aldığı oy bir gazetenin tirajından daha yüksek. Onlar bütün Türkiye’de bu tirajı tutturamıyorlar, bir milletvekili sadece kendi ilinde bunu tutturuyor. Biz, halkımızın arasına kin ve nefret tohumu ekmeye çalışan, böylesi yalan, iftira atan gazetecilere ve gazetelere karşı mücadelemizi sürdüreceğiz ve buradan da ifşa ve deşifre etmeye devam edeceğiz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

29’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Muhammet Rıza Yalçınkaya                  Erkan Aydın         Kamil Okyay Sındır

                Bartın                                    Bursa                              İzmir

          Hilmi Yarayıcı                        Tur Yıldız Biçer         Ömer Fethi Gürer

                Hatay                                    Manisa                             Niğde

        Okan Gaytancıoğlu                       Dursun Çiçek              Namık Havutça

                Edirne                                  İstanbul                         Balıkesir                                                                                          Ali Akyıldız

                                                            Sivas

MADDE 29- 2942 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin üçüncü fıkrasının üçüncü cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Taşınmazlardaki bu sınırlama ilan tarihinin bitiminden itibaren beş sene olup, bu süre Bakanlar Kurulu tarafından bir kereye mahsus olmak üzere beş sene uzatılabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili Namık Havutça konuşacaktır.

Sayın Havutça, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; mevcut yasa tasarısının 29’uncu maddesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sizlere çiftçinin ve köylünün, tarımın ne olduğuyla ilgili bazı örnekler vermek istiyorum. Çiftçiye mazot desteği diye bir destek açıkladınız. Bakın, az önce Balıkesir Ziraat Odası Başkanıyla görüştüm, “Biz daha önce dönüm başına 13 TL mazot artı 4 TL gübre desteği alıyorduk.” diyor. O, sanki bütün Türkiye'ye davul zurnayla ilan ettiğiniz destek ne oldu biliyor musunuz? 13 TL mazot desteği 2 lira arttı, 15 lira oldu; gübre desteği aynen duruyor, 4 lira; toplam 19 lira. Yahu, bu milletin köylüsünü, siz, bu kadar da bunları görmez, kör mü zannediyorsunuz? Ayıptır, yazıktır, günahtır bu insanlara. Mazot desteğinden ne anladınız, biz ne anladık? 3 lira, 2 lira için ortalığı ayağa kaldırdınız, köylü de sevindi sanki harbiden destek geldi diye.

Bakın Değerli Bakan, şu anda sulama birlikleri, Gönen Tahirova’da 1 dönüm çeltiğin sulanması için 1 metreküpe 23 kuruş ödüyor ve 1 dönüm çeltiğin maliyeti 400 TL. Sayın Balıkesir Milletvekili arkadaşım, bir çeltik üreticisi Gönen’de 1 dönüm çeltiği yetiştirmek için 400 TL su parası ödüyor. Daha gübreyi, mazotu, ilaçlamayı, çapalamayı, işçiliği saymıyorum. Millî tarım diyorsunuz. Millî tarım olur mu böyle ya? Millî tarım bitti. Onun için İtalya’dan gemi gemi çeltik ithal ediyorsunuz, onun için buğdaylar yüklü gemilerle Bandırma Limanı’na geliyor. Köylü üretimi bitiriyor, millî tarım dediğiniz yok oluyor; bu ızdırabı duymuyor musunuz? Bakın, Deli Dumrul gibi her yerden para istiyorsunuz, Deli Dumrul gibi. (CHP sıralarından alkışlar)

Kozdere Güvem köyü Balıkesir; değerli milletvekili arkadaşlarım, 2014 yılından bu yana Çiftçi Malları Koruma Derneği hiçbir hizmet vermediği hâlde, bakın, hiçbir hizmet vermediği hâlde 452 bin TL para tahakkuk ediyor köylülere. Köylü hayvanına damında bakıyor. Tarlasını zaten ekemiyor, orman niteliğinde ve arabalarına haciz koyuyor Çiftçi Malları Koruma, devlet; adamların emekli maaşları hacizli. Siz haksız yere bu insanların malını mülkünü haczediyorsunuz, ya, bu tablodan bu insanların ızdırabını devlet olarak, Tarım Bakanlığı olarak görmüyor musunuz? Böyle bir uygulama dünyanın neresinde var? Buradan Balıkesirli hemşehrilerime soruyorum, bakın, söz verdim, burada huzurda ifade ediyorum: Bu konuyla ilgili çözüm için derhâl adım atılması gerekiyor. Balıkesir’de zaten hayvancılık bitti. Türkiye'yi doyuran il, bugün Türkiye'de sürünen il hâline geliyor. Köylülerimiz hacizli, traktörleri hacizli, tarlaları hacizli. Bu sesi duymuyor musunuz?

Bakın, Sayın Bakan, ormanlarla da ilgili birkaç şey söylemek istiyorum: Ya, orman alanlarımızı siz yasalarla, kendi çıkardığınız yasalarla maden talanına açıyorsunuz. Kaz Dağları -Balıkesir’de- dünyanın -İsviçre Alpleri kadar- en önemli oksijen deposu. Bütün parlamenterlerin buradan emekli olunca gideceği yer bizim Altınoluk, Edremit, Kaz Dağları, Akçay; oralara geliyorsunuz. Hatta rahmetli Erbakan Hoca da bizim hemşehrimizdi, yazın orada yaşıyordu. Şimdi, Kaz Dağları gibi bu kadar korunması gereken bir doğal alana durmadan maden ruhsatı veriliyor. Ya, Sayın Orman Bakanı, Kaz Dağlarına maden ruhsatını siz niye veriyorsunuz? Biz diyoruz ki Kaz Dağlarının üstü altından daha değerlidir; üstünde zeytin var, üstünde ağaç var, üstünde orman var, oksijen var, hayvan var, ekoloji var, doğa var, turizm var, her şey var. Ya, madeni gidin başka yerde çıkarın.

Orman alanı mı yaratıyorsunuz; Ankara’dan Adana’ya kadar her taraf boş, gidin ağaçlandırın arkadaş, ne duruyorsunuz. Nerede, bir tek ağaç var mı burada? Esprisi vardı, Konya’ya giderken “Bizi ağacın olduğu yerde indir.” diye. Hani ormanlık alan, ne orman çalışması yaptınız siz? Bugüne kadar ormanlık alanlardan terk edilen yerlere bakın. Sayın Bakan, bir rakam vermek istiyorum. Arkadaşlar Elli yılda yitirdiğimiz 27 milyon dekar orman alanının yüzde 56’sını yasalarla kaybettik, biliyor musunuz. Yani bunlar yanmadı, bu ormanlar.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Hâlâ kıyım devam ediyor Sayın Havutça.

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Yanmadı, yanmadı; 2/B diye katlettik. Orman alanlarının yüzde 50’sini buradan çıkan yasalarla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlayayım lütfen.

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

Buyurun.

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Burada, bir kez daha ifade ediyorum, 2016 yılı sonu itibarıyla ormanlarda verilen izinlerin toplam miktarı alansal olarak 600 bin hektar. Bunun 103.502’sini maden aramalarına vermişsiniz.

Son söz olarak şunu söyleyeceğim: Anlaşılıyor ki Türkiye’de nerede rant azalıyorsa orada orman artıyor, nerede rant iştah kabartıyorsa orada orman azalıyor maalesef. Maden rantına teslim ettiniz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Bakanın Bakanlığı döneminde de ormanlarımız azalıyor.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 29’uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 2942 sayılı Kanun’un 25’inci maddesinin üçüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “Bakanlar Kurulu tarafından” ibaresinin “Bakanlar Kurulunca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                     Behçet Yıldırım              Sibel Yiğitalp

                Adana                                  Adıyaman                      Diyarbakır

    Mehmet Emin Adıyaman                 Mehmet Ali Aslan

                 Iğdır                                    Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman konuşacaktır.

Sayın Adıyaman, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu 29’uncu madde İstimlak Yasası’yla ilgili. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat Yasası ve ilgili yasalar da getirilen bu torba yasa içerisine alakasız olan İstimlak Yasası ya da Kamulaştırma Yasası’yla ilgili 5 madde de sıkıştırılmış. Şimdi, bu 29’uncu madde Kamulaştırma Kanunu’nun 25’inci maddesinin üçüncü fıkrasının üçüncü cümlesini değiştiriyor.

Tabii, vatandaş bunun nasıl bir değişiklik olduğunu bilmez, belki pek çok milletvekili arkadaşımız da karşılaştırma yapmamıştır. Aslında Kamulaştırma Kanunu’nda kamulaştırma kararının ilanından itibaren kamulaştırılacak taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkı sınırlandırılıyor, beş yıllık süre mevcut yasada ama bu yasada bir beş yıl daha uzatma yetkisi Bakanlar Kuruluna veriliyor. Yani bu, şu demektir: Anayasa’nın 35’inci maddesiyle güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkının gasbı demektir. Açıkça bu değişiklikle yurttaşın mülkiyetine Bakanlar Kurulu ve Hükûmet, o soyut kavram olan “kamu yararı” kavramı altında… Ki kamu yararının ne olduğu da somut değil, nasıl bir kamulaştırma somut olarak kamu yararını ifade edecek, bunun bir ölçütü yoktur yasada, Kamulaştırma Yasası’nda da yok. Ama “kamu yararı” denilip bu cümlenin arkasına sığınılarak yurttaşın malına el konulacak. Nasıl el konulacak? Somut bir örnek verelim: Şimdi, düşünün, bir baraj yapılacak ve bir alan maden sahası diye kamulaştırılacak. Beş yıllık bir süre fakat Bakanlar Kurulu bir beş yıl süre daha ekleyecek ve on yıl boyunca -düşünebiliyor musunuz- vatandaş yani yurttaş kendi mülkünden istifade edemeyecek.

Yine, mevcut yasada, örneğin belediyeler belli bir taşınmazı kamulaştırdı, beş yıllık sınırlandırma süresi vardı, beş yıl içerisinde kamulaştırmanın konusu olan işlem gerçekleşmiyorsa -yani hangi amaçla kamulaştırılmışsa, örneğin işte okul için ama beş yıl geçmiş, okul yapılmamıştır, köyde benzer bir olay düşünün- beş yılın sonunda vatandaş otomatikman kendi gayrimenkulü üzerinde bir tasarruf hakkına sahip. Şimdi, bir beş yıl daha eklenerek süre on yıla çıkarılınca -ki on yıl sanki kısa bir süreymiş gibi- vatandaş, düşünün -on yıllık- belirsiz bir süre bekleyecek. Bir ağaç dikecek, dikemeyecek; bir yapı inşa edecek, edemeyecek. Neden? Çünkü önünde on yıllık bir süre var ve bu on yılın içerisinde idare bir işlem yapacak mı? Örneğin, iki yıldır işlem yapmamıştır, vatandaş “Herhâlde kamulaştırma işleminden vazgeçildi.” deyip bir yapı kurarsa, ağaç dikerse veya bir mal, ürün getirecek bir çalışma yürütürse altıncı yılında “Haydi, biz kamulaştırma işlemini yürürlüğe sokuyoruz, kamulaştırma amacı doğrultusunda gerekli yatırımı yapıyoruz.” diyecek. Ya da on yıl bekleyecek, on yıl bitmesine rağmen kamulaştırma işleminin konusu olan her neyse, örneğin barajsa baraj yapımından vazgeçilecek ya da kara yolu geçirilecekse vazgeçilecek ama yurttaş on yıl boyunca kendi mülkünden, kendi gayrimenkulünden istifade edemeyecektir.

Sayın Bakanım, bu madde, açık bir şekilde Anayasa’ya aykırı bir hüküm içeriyor, 35’inci maddeye açıkça aykırıdır. Bu maddenin ya eski hâliyle korunması ya da bu değişikliğin tasarıdan çekilmesi gerekiyor. Gerçekten yurttaşı mağdur edecek bir düzenlemedir. Olsa olsa birtakım holdinglere, birtakım tekellere yaranma adına düzenlenmiş bir madde ki bunun ismi de “kamu yararı” olacaktır. Ama bir düşünün, bir karar alınıyor, X holdingin X şirketi talep ettiği gerekçeler içerisinde yapılan, idare tarafından yapılan kamulaştırma işleminin 7’nci, 8’inci ya da 9’uncu yılında işlemden vazgeçti. Şimdi, vatandaş burada bedel ödememeli, sıkıntıya düşmemeli. Geçmişte kanunda olduğu gibi beş yıllık süre makul bir süredir. Bence o makul sürenin korunması gerekiyor diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Muhammet Rıza Yalçınkaya                    Erkan Aydın         Kamil Okyay Sındır

              Bartın                                      Bursa                              İzmir

         Hilmi Yarayıcı                         Ömer Fethi Gürer      Okan Gaytancıoğlu

              Hatay                                      Niğde                             Edirne

         Dursun Çiçek                            Haluk Pekşen                 Ali Akyıldız

             İstanbul                                   Trabzon                             Sivas

MADDE 30- 2942 sayılı Kanunun 27 nci maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Mahkemece verilen taşınmaz mala el koyma kararı tapu müdürlüğüne bildirilir. Taşınmaz malın başkasına devir, ferağ veya temlikinin yapılamayacağı hükmü tapu kütüğüne şerh edilir. El koyma kararından sonra taşınmaz mal 20 nci madde uyarınca tahliye edilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen konuşacaktır.

Buyurun Sayın Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tarihe not düşmek için bugün söz aldım ve sizinle tarihe not düşecek bir gerçeği konuşacağım. Bir ülke bir bürokrat eliyle göz göre göre nasıl soygun düzenine sürüklenir, onun size macerasını anlatacağım.

2006 yılında Hükûmetiniz karar alıyor, diyor ki: “Bu Garp Linyitlerinin Tunçbilek’teki maden sahalarında yerli kömür çıkarması için bir hazırlık yapalım.” Devlet Planlama Teşkilatı bu öneriyi kabul ediyor ve buraya bir ödenek ayrılıyor. Burada 2 ayrı galeri yapılması konusunda ihale açılıyor, 2 ayrı firma giriyor, ihaleleri alıyorlar. Firmalardan bir tanesi galeriyi kendisinin taahhüt etmiş olduğu süre içerisinde yapıyor ve açıyor, devlete de teslim ediyor. Devlet, o galeriden yılda 700 bin ton kömür çıkarması gerekirken bugün maalesef 111 bin ton kömür çıkarıyor. Niye çıkarmadığını bilmiyoruz ama asıl dramatik olan A1 adını verdikleri 2’nci galeri.

Yer altındaki bu galeriden maalesef bugüne kadar 1 gram kömür çıkarılamıyor. Niye çıkarılamıyor? Şöyle oluyor: Önce, yanındaki açık havuz patlıyor, galeriyi su basıyor. Sonra başka bir entrika daha düzenleniyor, bu galerinin içerisinde bir tane makine kalıyor. Makineyi bırakan firma diyor ki: “Makinemi isterim.” Bir yıl kurum işini gücünü bırakıyor, TKİ, adamın makinesini çıkarmak üzere uğraşıyor. Çıkarıyorlar, bir tane hurda, burada resimleri var. Bir tane hurda çıkarıyorlar, beş para etmez bir hurda ama binlerce işçi o bölgede bununla, bunu çıkarmakla meşgul. Sonra? Sonrası şu: Geçen hafta itibarıyla galeri tam kömür üretecek aşamaya geliyor, tam galeriden kömür çıkarılacak ki hay Allah, bir bakın ki galeri yanıyor, yanıyor. 1 gram kömür çıkarılamadan harcanan toplam para 1 katrilyon lira, tam 1 katrilyon lira para harcanıyor. Evet, bakıyorum, şaşkınlık içerisindesiniz değil mi? Bunun vicdanlarda nasıl yer alacağını ben doğrusu sorguluyorum.

Bu şahsı oraya genel müdür siz yaptınız, fırıldak Mustafa, meşhur. Bu fırıldak Mustafa, ne enteresan ki 1 gram kömür çıkarmadan ama çıkarılabilecek olan 22 bin ton kömürün 12,5 milyon tonunun parasını oraya harcama olarak gömüyor. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir vicdan var mı? “22,5 milyon ton kömür çıkaracağım.” diye… O kömür çıkarılmadan 12,5 milyon tonunun parası masraf olarak harcanmış. Şimdi galeri kapatılmış. Galeri için alınmış olan, Çin’den getirilmiş olan makineler de galerinin içerisinde kalmışlar, onlar da gitmiş.

Evet, durum bu ama başka bir dram daha, herkesin bildiği, Tunçbilek’te herkesin anlattığı bu dramın başka bir yanı daha var; hemen orada bir elektrik santrali var ve elektrik santralinin bir tane filtresi yok. Yirmi dört saat oraya, Tavşanlı’nın üzerine zehir yağıyor, zehir. Kömür tozları insanların akciğerlerine kadar işlemiş ve maalesef -az önce burada bir kıymetli milletvekili, Kocaeli’nin rakamlarını verdi “yüzde 37” diye- bu orada yüzde 50’lere varmış. Tavşanlı’da yaşayan herkes ölümüne hayat, ölümüne kanser, herkes.

Bizim elimizdeki rakamları merak edeniniz varsa dilerseniz verebilirim. Allah aşkına, bir gün bu rakamlara bir ilgi gösterin, bunlarla bir ilgilenin ama bizim vereceğimiz rakamlara bakmıyorsanız, Tunçbilek Belediye Başkanına sorun, Tavşanlı Belediye Başkanına sorun “Bu bacalardan, bu kentin üzerine yağan zehirlerle ilgili ne yapıyorsunuz?” diye bir sorun. O belediye başkanları çırpınıyorlar, oradaki seçmenlerine, oradaki vatandaşlarına, kendi yurttaşlarına anlatmaya çalışıyorlar “Evet, biz de buna karşıyız ama maalesef bu enerji santralinin arkasında siyasetin büyük gücü var.” diyorlar.

Şimdi, bu kanunda bir düzenleme var, diyor ki: “Bu bürokratlar film fırıldak yaparlar ve bundan dolayı yargılama içerisine girerlerse bu bürokratların yargılama bedellerini, avukatlık ücretlerini de devlet ödesin.” Ya, Allah aşkına, böyle bir şey olabilir mi ya? Bu nasıl bir vicdan Allah aşkına ya? Bu nasıl bir yasadır? Şunu şuraya ‘yasa’ diye nasıl getirdiniz Allah aşkına? (CHP sıralarından alkışlar) Fırıldak Mustafa her türlü fırıldağı yapacak, orada yandaşlara rant sağlamak için devletin kaynaklarına ihanet edecek ama Fırıldak Mustafa’yı kurtarmak için avukatlık ücreti gariban vatandaşın sırtına yüklenecek.

Saygıdeğer milletvekilleri, buna lütfen “evet” demeyin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesi ile 2942 sayılı Kanun’un 27’nci maddesine birinci fıkradan sonra eklenmesi öngörülen, fıkranın ikinci cümlesinde yer alan “temlikinin” ibaresinin “bir hakkın başka bir kimseye geçirilmesine” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp              Mahmut Toğrul

                Adana                                 Diyarbakır                      Gaziantep

        Mehmet Ali Aslan                      Behçet Yıldırım Mehmet Emin Adıyaman

               Batman                                 Adıyaman                            Iğdır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul konuşacaktır.

Sayın Toğrul, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, AKP, torba yasa tasarısı mantığıyla torbanın içerisine birbirinden bağımsız ne bulduysa dolduruyor ve aslında içinde neyin geçirildiği, çoğu zaman toplum tarafından, halk tarafından anlaşılamıyor. AKP, kendisinin ele geçiremediği kurumlara, “kendini yönetemez, kendi kendilerini idare edemez” anlayışıyla her şeye müdahale ediyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu torba yasanın içerisinde bir maddede “Sulama birlikleri, işletme hakkı devri yoluyla özel hukuk tüzel kişilerine işlettirilebilir.” demek isteniyor yani sulama birliklerine müdahale ediyor, kayyum atıyor. Peki, sulama birliklerinin ne kadar üyesi var? 17.487 meclis üyesi var değerli arkadaşlar. Toplam 378 sulama birliği lağvedilmek isteniyor. Şimdi “Çiftçi kendisini idare edemez.” Hatırlayın, buna benzer yasaları başka şekilde de görmüştük. Mesela “Üniversiteler kendilerini idare edemez, yöneticilerini seçemez. Üniversitenin yapacağı seçimler kaos yaratır. Dolayısıyla en iyisini biz biliriz, biz atıyoruz.” Şimdi aynı şekilde sulama birliklerine de “Çiftçiler kendilerini yönetemezler, idare edemezler ve dolayısıyla biz oraya müdahale ediyoruz.”

Bu, sadece buralarda mı değerli arkadaşlar? AKP, kendisinin ele geçiremediği demokratik kurumların hepsine aynı şekilde müdahale ediyor. Daha önce, hepiniz hatırlarsınız, birkaç hafta önce Tabipler Birliği şöyle bir açıklama yapmıştı: “Yaşatmaya ant içmiş bir mesleğin mensupları olarak yaşamı savunmanın, barış iklimine sahip çıkmanın birincil görevimiz olduğunu aklımızdan çıkarmıyoruz. Savaşla baş etmenin yolu, adil, demokratik, eşitlikçi, özgür ve barışçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmaktır. Savaşa hayır, barış hemen şimdi!” Şimdi, açıklama bu. Hemen Hükûmet ne yaptı? “Tabip Odası nasıl böyle bir açıklama yapar?” deyip Tabip Odasının yapısına müdahale etti. “Doktorlar da kendi temsilcilerini seçemez; avukatlar, barolar da kendi temsilcilerini seçemez.” En iyisini kim bilir? En iyisini AKP bilir. Ele geçirmek… Oraları ne yapmak? “Ben yönetirim, ben yönetirim.” ve müdahale etmeye çalışıyor. Bakın, Tabip Odalarının şimdi yönetim seçimleri var. Görüyorsunuz, bu kadar müdahalenize rağmen yine siz alamıyorsunuz, yine doktorlar, avukatlar, odalar, mühendisler kendi kendilerini yönetebiliyorlar değerli arkadaşlar. Üniversiteler de böyle, sulama birlikleri de böyle.

Şimdi, söz konusu bu düzenlemede kritik olan bir diğer nokta, Arazi Toplulaştırması Etüt ve Projelendirme Dairesi Başkanlığıdır. Hâlihazırda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Tarım Reformu Genel Müdürlüğüne bağlı olan bu birim, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne devrediliyor. Bu değişiklikle 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 2’nci maddesi değiştirilerek baraj, gölet ve su kaynaklarının üzerine ve etrafına güneş enerjisi sistemlerinin kurulması için kamu arazilerinin enerji firmalarına kiralanması ve bu sistemlerin ilgili firmalarca işletilmesi sağlanmaktadır. İlgili madde, özellikle ülkede kalan son kaynakların da özelleştirilmesinin önünü açıyor. Söz konusu maddenin gerekçesinde geçen “DSİ Genel Müdürlüğünden talepler gelmektedir.” ibaresinden de anlaşılacağı üzere, talebin büyük sermaye şirketlerinden geldiği ve bu şirketlerin talebi dikkate alınarak tasarının hazırlandığı anlaşılıyor. Yani AKP Hükûmeti, ormanları da tarım alanlarını da her şeyi rant için ve kendisine yakın olan şirketler için pazara açıyor, piyasaya açıyor.

Değerli arkadaşlar, biz, AKP’nin ekolojik, kültürel, toplumsal yıkım projelerine ve politikalarına karşı partimiz HDP olarak havanın, suyun, derelerin, denizlerin, göllerin, toprağın, ormanın, kısacası yaşamın ve yaşam alanlarımıza ait ne varsa savunmaya devam edeceğiz. Bunlar halkındır diyoruz, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp             Behçet Yıldırım

                Adana                                 Diyarbakır                       Adıyaman

        Mehmet Ali Aslan                      Ertuğrul Kürkcü

               Batman                                    İzmir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş konuşacaktır.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, içinde bulunduğumuz tarihsel dönemeç aslında o kadar önemli ki burada görüştüğümüz yasa tasarısını aslında şu anda eminim hiçbir milletvekili çok da düşünmüyor çünkü ortalık toz duman, her yönüyle toz duman. AB Türkiye Raporu açıklandı. Şu ana kadar yani uzmanlara göre, bizim de tespitlerimize göre en sert ifadeleri içeren Avrupa Birliği Türkiye Raporu. 15 Temmuzdan bu yana Hükûmet kanadının özellikle FETÖ’yle ilgili söylediği bütün sözlere rağmen, iddialara rağmen raporda “FETÖ” kavramı bile geçmiyor. “FETÖ” geçmiyor ama “OHAL” geçiyor. OHAL’in Türkiye'yi ne hâle getirdiği çok ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor söz konusu raporda.

Evet, bu en sert raporda ayrıca en önemli tespit, Türkiye'nin Avrupa Birliğinden dev adımlarla uzaklaşmayı sürdürdüğü tespiti de çok önemli. Evet, dev adımlarla… Bir yandan, Avrupa Birliği Bakanı “Avrupa Birliğine giriş sürecinize yaklaşımımız stratejiktir.” derken diğer yandan Avrupa Birliği değerlerine, uyum yasalarına ve yapılması gerekenlere tümüyle sırt çevrilmiş durumda. Bir kere, OHAL’in devam ettirilmesiyle birlikte bu karar zaten peşinen verilmiş durumda.

Söz konusu raporda yargıdan insan hakları alanına, insan hakları alanından toplumsal gösterilere, toplumsal gösterilere müdahaleden AYM kararlarına yerel mahkemelerin uymamasına kadar bütün ayrıntılar mevcut. Evet, artık gerçekten, Türkiye’nin “Avrupa Birliğine girişe yaklaşımımız stratejiktir.” demektense Avrupa Birliği değerlerine ve ilkelerine uyum sağlamayı önüne koymasının zamanıdır.

Başka ne yaşıyoruz? Evet, millî sermayelerden biri olan şeker fabrikalarının satılma sürecini yaşıyoruz. Su hakkıyla ilgili hayati düzenlemeler yapılıyor ama bir yandan da dış borç stoku tüm ülkedeki sermayenin üstüne çıktı. Örtülü ödenek 3 milyar TL’yi buldu. Savaşlarda harcanan paralar halkın vergilerinden tabii ki elde ediliyor ama çok acı şeyler de oluyor, bunların hepsi acı. Merve Öğretmen gibi bir kardeşimizin atanamadığı için intihar ettiği bir toplumsal, siyasal atmosferden geçiyoruz.

Başka ne yaşıyoruz? Ayşe Öğretmen, Beyaz Show’a bağlandığı için ve sadece “Çocuklar ölmesin.” dediği için, altını çiziyorum, sadece “Çocuklar ölmesin.” dediği için aldığı hapis cezasını konuşmalıyız. Cuma günü saat 14.00’te bebeğiyle beraber gidip hapis yatacak. “Çocuklar ölmesin.” dediği için bu ülkede anneler hapis yatıyor, bunu da dikkatinize sunmak istiyorum. Gerçekten halkın vergisiyle oluşturulan her bütçe, haram bir lokma gibi boğazlarda kalır, bunu asla unutmayalım, aklımızdan çıkarmayalım.

Diğer yandan ne oldu? Bugün çok gelişme oldu. İhsan Eliaçık, yaptığı konuşmalardan dolayı altı yıl üç ay ceza aldı, Ayşe Hür, ceza aldı ve bunlar o kadar büyük ki bir yandan da erken seçim gibi bomba bir çağrı geldi. Tabii ki, buna gruplarda cevaplar verildi ama daha da önemli bir gelişme var, yarın bu Parlamentoda OHAL’i konuşacağız. 7’nci kez OHAL’in uzatılması tezkeresi, bu Meclise gelecek ve Meclis Başkanlığına sunuldu, son dakika haberlerine göre. OHAL gerçekten kimin için getiriliyor? Tabii ki, iktidar için getiriliyor. İktidar, Cumhurbaşkanı bu ülkeyi KHK’lerle yönetebilmek için yetkisinin uzatılmasını istiyor, başka bir izahı yok.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Ülke için, ülke.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bir yandan sanatçılara patır patır “Ya, baskı yok, nerede baskı var?” açıklamaları yaptırılırken, OHAL altında vatandaş inim inim inliyor, intihar ediyor, hapse giriyor, işsiz kalıyor, işçiler iş cinayetlerine kurban gidiyor ve biz burada OHAL’i konuşacağız. Açıkçası, “OHAL’i bana bir cümleyle özetleyin.” derseniz, “OHAL’de AKP’li değilsen teröristsin.” diyeceğim, başka bir şansın yok, ya AKP’li olacaksın ya da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – OHAL’de AKP’li değilsen teröristsin; bu, herkesin önünde.

Son olarak şunu da söyleyeyim: İçinde bulunduğumuz süreç, 2002 seçimlerinin aslında çok iyi bir tekerrürü, tarihin tekerrürü gibi görünüyor. O zaman, hatırlarsınız, DSP, ANAP, DYP gibi köklü partiler yok olmuştu. Yine Sayın Bahçeli, çağrıyı yapmıştı ve kendi partisi de baraj altında kalmıştı. Bu seçim, ister erken olsun ister zamanında olsun AKP’den kurtulma seçimidir, AKP’den kurtuluş seçimidir, bu koalisyondan kurtulmanın başlangıcıdır. Sonun başlangıcıdır demek istiyorum ve gerçekten bu, kendi sonlarını hazırlamaktır aynı zamanda.

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Hayaller görüyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Şu anda çağrı yapıldı, yakında konuşmalar olacak ama şunu unutmayın: Vatandaş “kurtuluş seçimi” diye seviniyor, bunu da söylemiş olayım.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Hayal, hayal.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yok, yok; hayal değil.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Muş, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir konuya açıklık getirmemde fayda olduğunu düşünüyorum, konu şudur: OHAL, Türkiye’nin içinden geçtiği süreçten dolayı Anayasa ve kanunlar çerçevesinde ilan edilmiş ve Meclisin iradesiyle de uzatılıp uzatılmayacağına karar verilen bir uygulamadır. Burada OHAL altında inim inim inleyen, vatandaşlar değil, inim inim inleyen terör örgütleri ve terör örgütlerine her türlü desteği sağlayan unsurlar, teröristlerdir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Mesela işçiler de terörist oluyor mu?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Dolayısıyla “AK PARTİ’li olmayanlar, teröristtir.” gibi bir sözü kabul etmemiz kesinlikle mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nde 81 milyon vatandaşımız, eşit yurttaşlık haklarına sahiptirler, bunlar ister AK PARTİ’ye oy versinler ister vermesinler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İktidarda olan bir parti olarak bizim temel görevimiz, kanunlar çerçevesinde vatandaşlarımıza eşit hizmeti ve kamu hizmetini sunabilmektir, onların can ve mal güvenliğini Anayasa’nın Hükûmetimize yüklemiş olduğu sorumluluk çerçevesinde yerine getirmektir. Olay bundan ibarettir, bunun dışındaki yorum ve söylemleri kabul etmemiz mümkün değildir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu, size de 60’a göre söz veriyorum.

Buyurun.

32.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ben sadece bir cümleyle ifade etmek istiyorum: AKP Grup Başkan Vekili, aslında OHAL mağduru olan bütün insanların yani inim inim inleyen insanların “terörist” olduğunu ifade etmiştir, bu da bütün halk tarafından herhâlde duyulmuştur. Demek ki OHAL mağduru olan insanların bu ülkede hepsi teröristtir; bu söylem de kendisine hayırlı olsun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir saniye…

BAŞKAN – Sayın Muş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Beni doğrulamıştır Sayın Başkan, teyit etti aslında, ben tam da bunu söyledim yani.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, benim söylediğim açıktır.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tutanaklara bakarız. Böyle söyledi, aynen…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Buradan söylediğim şudur: İnim inim inleyen…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Yani sendikalar “OHAL kalksın.” deyince işçiler terörist mi oluyor beyefendi?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Çıkar konuşursunuz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Çıkıp konuşuyorum zaten, buradan da konuşuyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Burada, inim inim inleyen…

OHAL, Türkiye'nin karşı karşıya kalmış olduğu bir darbe girişimi vardı ve ondan sonraki süreçte uygulamaya konulmuştur…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Yetmedi mi ya!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – …ve burada, PKK terör örgütü, doğru, inim inim inlemektedir, DHKP-C inim inim inlemektedir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ya, bırak!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – DEAŞ terör örgütü inim inim inlemektedir, FETÖ terör örgütü inim inim inlemektedir. Bu, vatandaşlara karşı değil, bu, terör örgütlerine ve Türkiye'ye karşı terörist faaliyetlere karşı ilan edilmiş bir uygulamadır.

LEZGİN BOTAN (Van) – IŞİD halay çekmektedir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Grev yasakları, toplantı yasakları, gösteri yasakları!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Uygulama bunlarla sınırlıdır, bunun haricindekiler kendilerinin yapmış olduğu yorumlardır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 31’inci maddesine bağlı geçici 13’üncü maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Kemal Zeybek                           Erkan Aydın            Ömer Fethi Gürer

               Samsun                                   Bursa                              Niğde

           Dursun Çiçek                           Ali Akyıldız               Hilmi Yarayıcı

               İstanbul                                   Sivas                              Hatay

  Muhammet Rıza Yalçınkaya             Kamil Okyay Sındır    Okan Gaytancıoğlu

                Bartın                                    İzmir                              Edirne

"GEÇİCİ MADDE 13- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla kamulaştırma sebebiyle idarece ödenmiş olan ancak istinaf ve temyiz incelemesi sonucu kesinleşen yargı kararları uyarınca geri ödenmesi gereken kamulaştırma bedellerine ilişkin idare tarafından yapılan ödeme tarihi ile geri ödemeye dair yazının ilgilisine tebliğ edildiği tarih arasındaki süre için faiz alınmaz. Geri ödemeye ilişkin yazının bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce borçlusuna idarece tebliğ edilmiş olması veya borçlu hakkında icra takibine başlanmış olması halinde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödenmemiş olan alacaklar için bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenmesi şartıyla faizin tahsilinden vazgeçilir. Bu şahıslar hakkında başlatılmış icra takipleri ödeme süresince durur, ödemeyi müteakip sonlandırılır, icra ve yargılama masrafları talep edilmez.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Samsun Milletvekili Kemal Zeybek konuşacaktır.

Buyurun Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa, bağ bahçesi olan, tarlası olan köylülerimizin, yurttaşlarımızın tüm varlıklarına kanunsuz el koyma vesilesi.

Şimdi, daha önce bu kanundan yararlanamayan, bu kanun, bu torba yasa yürürlüğe girmeden önce, İskân Kanunu gereğince 1959 yılında Ordu ilinin Fatsa ilçesi Göçebe köyünden Samsun ilinin Salıpazarı ilçesi Avut köyüne nakledildikleri, devletin o zaman çiftçiye, Topraklandırma Kanunu hükümleri gereğince toplam 168 aileye -her aileye yirmi beşer dönüm olmak üzere- arazi dağıttığı, arazilerinin orman sınırları içerisinden çıkarıldığı, Başbakan Adnan Menderes Hükûmeti döneminde alınan ilgili 16/9/1958 tarihli 10783 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla bedeli karşılığında dağıtılan arazilerin devlet tarafından belirlenen bedelini ödedikleri, bu konuda Ziraat Bankasında tüm arazi sahiplerinin dekontlarının olduğu, kadastro çalışmaları esnasında ad tespiti yapılarak askı ilanı safhasında Orman Bakanlığı tarafından “orman” olduğu iddia edilip orman kadastronun çalışmaları neticesinde 2/B kapsamına alındığı görülmüştür.

Şimdi, siz, devletin kanunlarıyla vatandaşa iskân yaptırarak toprak satacaksınız, daha sonra da geleceksiniz, 1990’lı yıllarda bu topraklara “orman” diyeceksiniz. Bunun hiç hakkı hukuku yok mu acaba? Yani o zaman orman olan yeri, vatandaşımıza, köylümüze satma hakkını bu devlet nereden bulmuştur? Sattığın toprak ormansa ormanın yeniden arazi yapılması mümkün müdür? Ben buradan şunu söylemek istiyorum: Bu yasayla, bu torba yasayla bunun da ele alınıp mağdur olan bu tür vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi gerektiği inancı içerisindeydim. Ben bu konuda kanun yapılması için kanun teklifi vermiştim. Bu, bu kanun teklifinin içinde, torba yasanın içerisinde yok. Böyle vatandaşlarımız korunmayacaksa… Sizin, ileride vatandaşımızın; kırsalda yaşayan, köyde yaşayan vatandaşımın tüm varlıklarına el konulup o köylümüzün oradan terk edilmesini sağlamak için, endüstriyel fabrikaların yapılması için böyle bir yasayı yaparken içiniz rahat mı acaba?

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ormanlık alanlar bu yasayla tamamen birilerinin eline geçecektir. Buna dur demek zorundayız. Ben Samsun’un Havza’sında, Vezirköprü’sünde, Kavak’ında, Ladik’inde, Alaçam’ında, Ayvacık’ında, Bafra’sında, Çarşamba’sında 2/B arazilerinin…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Terme’sinde…

KEMAL ZEYBEK (Devamla) – Evet, Terme de var Değerli Vekilim.

2/B arazileri kapsamı içerisinde olduklarını, vatandaşlarımız bu 2/B arazilerini alamazken, bu topraklarına sahip çıkamazken şu anda tarımla uğraşan vatandaşımız, kendi üzerinde toprağı olmadan şu andaki çiftçiye verilen tüm ödentilerden, kendi hakkı olan değerden hakkını alamamaktadır. Bunu vermek, bunu yerine getirmek, şu andaki bu Meclisin görevidir.

Bunlarla uğraşmak gerekirken siz yandaşa, kendi çıkar çevrelerinize -arkasında başka ne planları olduğunu bilmediğimiz- ormanlarımızı satarak, 2/B arazilerini satarak ne yapmak istiyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) O tarım arazilerini tarımsal alandan çıkarıp şu anda Samsun’un Tekkeköy altına yapılan Gıda OSB gibi tarım dışı alan hâline mi getirmek istiyorsunuz? Çok verimli arazilerimizi yok etmek mi istiyorsunuz?

Değerli milletvekili arkadaşlarımız, biz burada vatandaşı koruyan, vatandaşın yanında yer alan yasaları yapmak zorundayız. Bunu yapamıyorsak, bunu yapmak istemiyorsak… Bugünkü ormanlarımızı peşkeş çekmek isteyen bu siyasal iktidarın yanında… Halkımız görüyor ne yapıldığını. Bunu gören halkımız ilk seçimde gereğini yerine getirecektir. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Şu anda olağanüstü hâl koşullarıyla, kanun hükmünde kararnamelerle yasa yapılıyor. Kanun hükmünde kararnameyle bu yasayı yapın, vatandaşın da hiç itirazı olmasın bunlara. Böyle yapın da çıkın, bizi niye burada uğraştırıyorsunuz? Siz zaten kendinize göre yasa yapıyorsunuz.

Saygılar arz ediyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere iki adet önerge vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 32’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp             Behçet Yıldırım

                Adana                                 Diyarbakır                       Adıyaman

        Mehmet Ali Aslan                      Ertuğrul Kürkcü             Müslüm Doğan

               Batman                                    İzmir                              İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahiplerini okuyorum:

            Erkan Aydın                  Muhammet Rıza Yalçınkaya  Ömer Fethi Gürer

                Bursa                                    Bartın                              Niğde

       Kamil Okyay Sındır                       Ali Akyıldız                Orhan Sarıbal

                İzmir                                     Sivas                              Bursa

        Okan Gaytancıoğlu                      Hilmi Yarayıcı               Dursun Çiçek

                Edirne                                    Hatay                            İstanbul

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde İzmir Milletvekili Müslüm Doğan konuşacaktır.

Sayın Doğan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, güncel bir rakam: Dolar 4,10; euro 5,05. Ekonomi Bakanımız çıkıp açıklama yapıyor, “Yaşadığımız şeyler, Türkiye'nin gerçeğini yansıtmıyor.” diyor. Bu kuru kim yönetiyor, nasıl; tabii, Ekonomi Bakanı bunun farkında değil herhâlde.

Türkiye'nin on iki aylık cari açığı, bir önceki yılın aynı ayına göre yaklaşık 20 milyar dolar artarak -arkadaşlar, yüzde 60 oranında- 53 milyar 300 milyon dolara yükselmiş ama sorsak Ekonomi Bakanımıza “Bu rakamlar gerçeği yansıtmıyor.” der.

Gerçek tam da bu, Sayın Bakan. Son dört yılda iflas eden esnaf sayısı tam 430 bin. Yıl sonu enflasyon hedefleri dahi ilk çeyrekte aşıldı, döviz ve cari açık durdurulamıyor. Üstelik düzelmesine dair herhangi bir umut kırıntısı da kalmadı. On altı yıllık iktidarınızın ülkeyi içine düşürdüğü durum bu ve gayet de gerçeği yansıtmaktadır. Başka gerçekler de var tabii.

Bakanların ve bürokratların görmek istemediği ama çok iyi bildikleri gerçeklerden bahsetmek istiyorum müsaadenizle. AK PARTİ’yle birlikte, 2002’den günümüze, Türkiye, tarımda net ihracatçı ülke konumundan ithalatçı konuma gelmiştir. AKP iktidarıyla birlikte, Türkiye, buğdaydan mısıra, soyadan tütüne, canlı hayvandan kırmızı ete, nohuttan mercimeğe kadar neredeyse her ürünü ithal eder hâle gelmiştir. Türkiye'nin yıllardır ekilen ve biçilen tarım alanları betonlaşmaya açılarak “Ucuz enerji temin edeceğiz.” söylemleriyle, doğa katliamları artık sıradan hâle gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu yasa tasarısıyla, Hükûmet, bir yandan doğayı acımasızca katlederek su kaynaklarını birer birer sermayenin kullanımına sunarken, diğer yandan su kullanımına -sözde- sınırlama getirme çabası içerisindedir. Su kullanımının kontrol altına alınması için hedef kitle olarak ise maalesef çiftçimizi seçmiştir. Üretim yapmaktan vazgeçmemek için var olma savaşı veren çiftçinin cebindeki son kuruşa artık göz dikilmiştir. Arazi toplulaştırmasının tarımda verimliliğin artırılması, üreticinin konforlu tarım ve yaşama koşulları elde edilmesi için yapıldığını biliyoruz. Arazi toplulaştırması aynı zamanda arazi kullanımının da doğru bir parçasıdır. Peki, bu yasa tasarısı tarımda verimliliği artırıyor mu? Üreticiye daha konforlu bir tarım ve yaşama koşulu sunuyor mu? Tabii ki hayır.

Peki, gerçekte ne oluyor değerli milletvekilleri? Görev ve yetki belirleme bahanesiyle, yer altı ve yer üstü kaynaklarının nasıl ve kimler tarafından yönetileceği ve kullanılacağı belirleniyor aslında. Aslında mesele, metalaştırılıyor burada. Doğal alanların sermaye birikimine sokulma sürecinde, doğanın varlığı için gereken ve tüm canlılara yaşam sağlayan su, havzayla birlikte şirketlerin kullanımına ve sermaye birikimine bütünleşik olarak, maalesef sürece dâhil edilmek isteniyor.

Değerli milletvekilleri, orman ekosistemi, iktidarın topluma algılattığı biçimde, sadece ağaç ve ağaç toplulukları değildir. İktidarın “Biz bin ağaç keseriz, 1 milyon dikeriz.” anlayışı, telafisi zor ekolojik yıkımlara neden olmaktadır. Ağaç eşittir ekosistem değildir. Ekosistem, on binlerce mikroorganizma için yaşam yeri, insan dâhil, bütün hayvanlar âlemi için besin, oksijen ve su kaynağı olan canlı bir varlık topluluğudur. Yasalarla zaten orman bütünlüğü bozulmuş ve ekolojik dengeleri altüst olmuş orman alanlarının tamamen ranta yönelik işletilmesi ve orman alanlarının hızla daraltılmasıyla büyük bir yıkımın da geleceği açıktır.

Yine, tasarıyla birlikte getirilen düzenlemeyle, demokratik, katılımcı yönetim anlayışıyla kurulan birlikler tüm organlarıyla ortadan kaldırılıp onun yerine otokratik bir yönetim anlayışıyla birliğin başkanının ve birliğin yönetim kurulunun görev ve yetkilerinin DSİ tarafından atanacak kamu personeline yani kayyuma devredilmesi istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, sulama birliklerinin mevcut yapıları ve özellikleriyle, çiftçilerle temas kurulabilmekte, sahaya hâkim olunabilmekte, sorunlara katılımcı anlayışla çözüm üretilebilmekte ve çiftçinin kendi kendini yönetmesine imkân sağlanmaktadır. Şimdi, bu tasarıyla, bu birlikler işlevsiz hâle getirilmektedir. Bu yasa tasarısının geçmesi demek, ekolojik sistemin yıkımı, geçimlik tarım ve hayvancılığın sonu anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu yasa tasarısı tamamen geri çekilmelidir.

Sizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal konuşacaktır.

Buyurun Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP, kırsal nüfusu yalnızlaştırıp yoksullaştırmayı ve biat ettirmeyi amaçlıyor. Yeter mi? Yetmez. Bu gelen yasa, tam bir darbe, yağma, talan, rant ve dikta yasasıdır. Neden darbedir? Demokratik yollarla seçilmiş olan sulama birlikleri yönetiminin seçim yapılmaksızın görevlerinden alınması nedeniyle bir darbe yasasıdır. Neden yağma, talan ve rant yasasıdır? Çünkü ormanlarımızın altından üstüne kadar, hem içlerini özel sektöre açmaktadır hem de dikili ağaç kesimiyle yağmalamaya sevk etmektedir; aynı zamanda orman vasfından çıkartılarak yerleşim alanlarını genişletmeye ve yeni yerleşim alanları açmaya olanak sağlamaktadır. O yüzden, kesinlikle bu yasa tasarısı, diktatöryel, yağmacı, talancı ve elbette baskıcı bir yasa tasarısı olarak karşımızda durmaktadır. Tam da neye uymaktadır? AKP ve saray rejimine uymaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)

Peki, kimin yerine geliyor bunlar, kimin görevini üstleniyorlar? Emperyalistlerin, çok uluslu şirketlerin değirmenine su taşımaktadırlar. Neyle yapmaktadırlar bunu? Olağanüstü koşullarla yapmaktadırlar. Neden? Çünkü olağan koşullarda yapamazlar, çünkü hiçbir taraflarında olağan bir şey yok ki, hep olağanüstü koşullar üzerinden beslenmektedirler. Ama şöyle bir özellikleri daha var: Sadece çok uluslu büyük şirketlere yağdanlık etmiyorlar, aynı zamanda ülke kaynaklarını kendi yandaş şirketleriyle paylaşıyorlar. Ne gibi? Şeker fabrikalarını yağma, talan, babalarından miras kalmış gibi satmakta oldukları gibi. Söylemiştik, tekrar tekrar “Erzurum’u satamayacaksınız.” demiştik, “Çünkü bu bir bloktur.” demiştik, “Bu bir havuzdur.” demiştik. Madem zarar ediyor, Kayseri Şeker niye gidip başka bir şeker fabrikasını alıyor, neden? Yani daha üç günde Cargill ısmarlamalı raporlarınızla ve çok uluslu şirketlerin nişasta bazlı lobileri üzerinden getirdiğiniz modelin çöktüğünü, ihaleye giren şirketlerin arkasında başkalarının olduğunu, o başkalarının da AKP ve sarayla doğrudan ilişkili olduğunu çok net, çok açık bir şekilde görüyoruz.

Sayın Bakan, şu anda Bursa Mustafakemalpaşa’da Suuçtu Şelalesi’nin olduğu bölgede, Muradiyesarnıç’ının olduğu bölgede meşe ve kayın ormanı fütursuzca kesiliyor; adres veriyorum. Duyumlar sadece gölet yapılacağına dairdir. Binlerce, yüz binlerce meşe ve kayın kesiliyor, lütfen şuraya bir bakın, açıkçası Altıntaş beldesi gibi olmasın.

Yine Sayın Bakan, Munzur, Dersim, doğanın en harika bölgeleridir buralar. Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun Meclise bir mesajı var, paylaşmak isterim: “Elinizi Munzur’dan, Dersim’den, Ovacık’tan çekin.” diyor. Başka ne diyor Maçoğlu: “Munzur, dünyanın en güzel yerlerinden bir tanesidir. Dersim, Anadolu’nun ve dünyanın en güzel coğrafyalarından bir tanesidir; barışın, demokrasinin, özgürlüğün, direnişin memleketidir. Ovacık’ı bırakın bize. Biz, Ovacık’ta kendi halkımızla üretiyoruz ve yaşamımızı sürdürüyoruz çünkü yapmak istediğiniz şey, Munzur’u ve Dersim’i -onlarca yıldır hevesleriniz kursağınızda kaldı- pazarlamak istiyorsunuz, halkı oradan göç etmeye zorluyorsunuz. Bundan elinizi, ayağınızı çekin. Ovacık ilçesinin insansızlaştırılmasını istiyorsunuz çünkü 1.200 kodu olan bir baraj, ancak, buranın rakımı olan 1.300 yani 50-60 metreye kadar, şehrin tam içine girecek şekilde baraj yapılmak isteniyor.” Bu ne demek, biliyor musunuz? “O baraj yapıldığında Ovacık tamamen sular altında kalacak.” diyor. Özellikle Konaktepe 1’inci, 2’nci projelerinin derhâl durdurulmasını, buradan vazgeçilmesini istiyor. Yine “Burası tümüyle millî park. Bu millî parkın yüzde 70’i sular altında kalacak.” diyor.

Elbette bu kadar demiyor, başka şeyler de söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayın.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – İlçenin neden hedefe konduğunu ise şu sözlerle ifade ediyor Maçoğlu: “Kapitalizme hizmet eden bütün devletler ve sistemler özgür olan her şeyi kendi tekellerine almak isterler. Sermaye şirketleri Ovacık’taki Munzur suyunun özgür akmasından, doğanın onlara hizmet etmesinden hazzedemiyor. Bu nedenle Ovacık’ı ranta açmak istiyorlar. Buradaki insanlara hizmet sunulmuyor ancak yapılmak istenen projelerle, dışardan buraya insanlar yerleştirilmek isteniyor. Ovacık’a yönelik hunharca bir saldırı var. Devlet burayı ranta açmak istiyor. Kapitalizm, Ovacık ilçesini kendi istediği gibi tasarlamak istiyor.”

Ve son sözünü şöyle söylüyor: “Ovacık’ı tekeline almak isteyenlere karşı biz de toplumsal direnişi örgütleyeceğiz. Doğayı kurtarmak için Türkiye’deki bütün çevrecileri Ovacık ilçesini sahiplenmeye çağırıyoruz.”

Yaşasın doğa! Yaşasın Ovacık! Yaşasın Ovacık’ın haklı mücadelesi!

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın Muş, sisteme girmişsiniz.

Buyurun, 60’a göre.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 32’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, az önce sayın hatibin kanun tasarısıyla alakalı yaptığı yorumlara katılmadığımızı ifade etmek isterim. Sıra sayısı 548 olan, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının gerekçe bölümü okunduğu zaman, bu tasarının neyi hedeflediği ve neyi amaçladığı çok açık şekilde görülebilir diye düşünüyorum. Dolayısıyla yorumlara katılmadığımızı bir kez daha ifade etmek isterim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de söz istiyorum.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Sarıbal, sizinle ilgili bir şey yok. Sizin yorumlarınıza katılmadığını söyledi yani sataşma yok, bir şey yok.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ne, gerek mi var yani!

Ben de katılmıyorum diyecektim, söyleyeyim bari. Biz söylesek laf oluyor.

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

34.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de Bursa Milletvekilimiz Orhan Sarıbal’ın Türkiye’de bir çevre ve doğa hassasiyeti içinde 80 milyonun duygularına, hassasiyetine tercüman olduğunu düşünüyorum. Hükûmetin ve iktidar partisinin bu eleştirilere, bu hassasiyet ve reflekse “Katılmıyorum.” demek yerine -mutlaka içinde bir parça onlara göre, en azından bir şeyler vardır- “Dikkate alacağız.” demesini daha çok tercih ederdim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.39

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

33’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

  Muhammet Rıza Yalçınkaya                  Erkan Aydın            Ömer Fethi Gürer

                Bartın                                    Bursa                              Niğde

          Hilmi Yarayıcı                           İrfan Bakır                   Ali Akyıldız

                Hatay                                    Isparta                             Sivas

           Dursun Çiçek                       Okan Gaytancıoğlu    Kamil Okyay Sındır

               İstanbul                                  Edirne                              İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Isparta Milletvekili İrfan Bakır konuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakır, gerçekten yoğun bir teveccüh vardı şahsınıza.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Bakan, konunun uzmanı geldi, dinlemekte fayda var.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Evet, suyun ustasıdır kendisi.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

İRFAN BAKIR (Isparta) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen kıymetli vatandaşlarım; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Şu an tartışılan kanun tasarısında çok sayıda kanunda değişiklikler istenmekte ancak bu tasarıda bazı maddeler var ki çiftçilere, orman köylülerine ve bunlarla birlikte ülke ekonomisine, milyonlarca yılda oluşan ve insan eliyle bir hamlede yok edilebilen ekosisteme ciddi ölçüde zarar verecektir. Bu maddelerden biri 19’uncu madde. Bu maddede, Orman ve Su İşleri Bakanlığınca bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen, tarım alanlarına dönüştürülmesi de mümkün olmayan yerlerin orman sınırları dışına çıkarılarak tapuda hazine adına tescil edileceği belirtiliyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 169’uncu maddesinin ilk fıkrası şöyle der: “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.” Son fıkrasında ise ormanlarda daraltmanın hangi koşullarda yapılacağına yer verilmiştir. Buna göre, 31 Aralık 1981 tarihinden önce orman niteliğini kaybetmiş olan belirli nitelikteki yerler dışında orman sınırlarında daraltma yapılması kesin bir biçimde yasaklanmıştır. “Bir madde Anayasa’ya nasıl aykırı olur?” diye soracak olursanız, işte örneği bu. Bu maddeyle Anayasa âdeta hiçe sayılmıştır. Ayrıca “bir yerin bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmemesi” ifadesi bilimsel ve teknik açıdan asla kabul edilemez.

Devlet, orman varlığını korumakla yükümlüdür; verimsiz ya da niteliği zarar görmüş bu gibi alanların tekrar orman niteliğine kavuşturulması için uğraşmalıdır, bu alanların tekrar orman özelliğine kavuşması için politikalar ortaya koymalıdır. Ancak tasarıyla bunun tam tersi yapılacak, orman alanları gitgide daralacaktır. Ormanlık alanların tahrip edilmesinin, yapılaşmanın veya maden işletmeleri için ruhsat verilmesinin önünü açacaktır. Orman içindeki ağaçsız, taşlık, kayalık alanlar sizlerin gözünde vasıfsız, hatta rant alanları olabilir ama bu alanlar orman ekosisteminde önemli bir yere sahiptir. Kayalık alanlar dağ keçileri, yırtıcı kuşlar gibi birçok hayvan türü için habitat yani evdir. Hatta bu alanların Habitat Direktifi’ne göre de korunması gerekmektedir. Ayrıca, Anayasa’nın dışında, taraf olduğumuz Biyolojik Çeşitlilik Yasası’na da açıkça aykırıdır. Yani orman sadece ağaç demek değil, burada bahsi geçen konu sadece ağaçların kesimi değil; burada daha büyük bir kıyımdan, doğanın dengesinin bozulmasından, biyolojik çeşitliliğin yok olmasından, tüm canlıların geleceğinin, geleceğimizin yıkılmasından bahsediyorum.

13’üncü maddeyle orman ürünleri satışlarının dikili hâlde ve orman içinde yapılması olanaklı hâle getirilmektedir. Anayasa’da “Devlet ormanları kanuna göre, devlet tarafından yönetilir ve işletilir.” hükmü varken kanunda böyle bir değişiklik yapılması anlaşılamamaktadır. Anayasa’ya aykırı olan bu türden ikili bir yapının oluşturulması ormancılık politikası açısından telafisi mümkün olmayan zafiyetlere yol açacaktır.

Ormancılık alanında Anayasa’ya aykırılıklar bunlarla bitmiyor. 14’üncü madde orman köylülerinin yaşamlarını bir anda altüst etmekte, kanun değişikliğiyle orman köylülerinin gelirleri azaltılmaktadır. Bu, kentlere göçü bir anlamda engelleyen orman kooperatiflerinin yapısını bozarak ülkenin en düşük gelir seviyesine sahip orman köylüsünün ekonomik seviyesini daha aşağılara düşürecek bir düzenlemedir. Yasalar tarafından kendilerine verilen ürettikleri orman emvalinin yüzde 25’ine kendileri için daha ucuz bir maliyetle sahip olma hakkını alıyor. Dikili satışta işi alan firmaların, yüzyıllardır kendileri tarafından korunan ve üretim çağına gelmiş ormanlarda orman köylüsünü çalıştırma garantisi nedir? Şimdi size soruyorum: Ne yapacak bu orman köylüleri? Onlara da mı beğenmeyen gitsin diyorsunuz?

Orman Genel Müdürlüğünün verilerine göre ormanlık alanlar artmış ancak bazı analizler Türkiye’de orman alanının artışının ormancılık örgütünün yapmış olduğu ağaçlandırma çalışmalarından değil de ülke nüfusunun sosyoekonomik yapısındaki değişimden kaynaklandığını söylüyor. Türkiye’de orman alanının artış gösterdiği kentler kırsal nüfusun göç verdiği illerdir; aynı şekilde orman varlığının azaldığı kentler de nüfusun ve sanayileşmenin arttığı kentlerdir. Yani Türkiye’de nerede rant artıyorsa orada ormanlar azalıyor. Ülkelerin çevre politikaları konusundaki başarısıyla ilgili hazırlanan 2018 Çevre Performansı Endeksi Raporu’na göre Türkiye 183 ülke arasında 108’inci…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN Buyurun, tamamlayın.

İRFAN BAKIR (Devamla) – …biyoçeşitlilik ve habitat alanındaysa 172’nci sırada yer almaktadır. Bu sıralama bize ormancılık politikalarında ne hâlde olduğumuzu gösteriyor. Şimdi konuştuğumuz maddelerle gelecekteki sıralamanın daha da altına düşeceğimiz aşikârdır.

Tüm toplumsal duyarlılık ve tepkiler gözardı edilerek geçirilmek istenen bu tasarıya “dur” demek elimizde, yaşanabilir bir Türkiye kurmak elimizde. Ormanlar bizim malımız değil, bu alanları istediğimiz gibi yakıp yıkamayız, bir cümleyle hiç edemeyiz. Bunun artık bilincinde olmamız gerekiyor.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesiyle 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18’inci maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen değişiklikte yer alan “taşkın kontrol tesisi” ibarelerinin “koruyucu kontrol tesisi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                     Behçet Yıldırım         Mehmet Ali Aslan

                Adana                                  Adıyaman                          Batman

           Sibel Yiğitalp                        Ertuğrul Kürkcü                Mizgin Irgat

             Diyarbakır                                 İzmir                              Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili Mizgin Irgat konuşacaktır.

Buyurun Sayın Irgat. (HDP sıralarından alkışlar)

MİZGİN IRGAT (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrardan selamlıyorum.

548 sıra sayılı Tasarı’nın 33’üncü maddesinde söz almışken -birçok konuşmacıyı dinledim- aklıma çokça tartışılan “Su savaşları mı yaşanacak?” teorisi tekrar geldi. Gerçekten Munzur’dan bahsederken, Hasankeyf'in betonlaşmış hâlini izlerken, Göbeklitepe’den bahsederken bizlere yeniden dünyanın, şu anda kuraklıkla savaşan dünyanın su savaşları yaşayacağı ve bunun merkezinin de Mezopotamya ve bahsettiğimiz Dicle-Fırat havzası ve Türkiye'nin diğer vadileri ve suları mı olacak tartışmasını bir kez daha düşündürttü.

Kendi raporları, AKP iktidarı boyunca 60 milyar dolarlık malın satıldığı, özelleştirildiği yönündeydi. TEKEL fabrikalarını sattılar, birçok tütüncüyü, birçok yoksulu mağdur ettiler, birçok aile işsiz kaldı, tek geçim kaynakları olan tütünü ellerinden aldılar. Şimdi de şeker fabrikaları satılıyor; yeniden birçok aile, birçok çiftçi mağdur durumda. Gerçekten bunun alternatifi bir iş imkânı sağlanmadan, şu an insanlar gelecekte kendi ailelerinin ekonomik sorunlarına nasıl çare bulacaklarını tartışmaktadırlar.

Ekoloji sadece börtü böcek, ağaç, doğa elbette değildir, orman da değildir. “Ekoloji” dediğimiz şey, bence en çok da şehirleri ilgilendirmekte. Şehirlerin yeşillik alanları, şehirlerin şu anda yaşam alanlarının insanlığa açılması, doğanın korunması, insan, ekoloji ve doğanın uyumlu bir şekilde gerçekten yeniden yaşanılır kılınmasıyla çokça ilgilidir. Bu anlamda, AKP Hükûmetinin bütün alanlarda “biz biliriz”i burada da hakeza tekrarladığını söyleyebiliriz. “Siz bilmezsiniz, doğa bilmez, köylüler bilmez, çiftçi bilmez ama biz biliriz...” Oysaki doğanın kendi kanunu vardır, doğa kanunları vardır. Ormanlar, sular nasıl yaşayacağını, nasıl kendisini üreteceğini çok iyi bilmektedir; yeter ki siz buna müdahale etmeyin, yeter ki siz çiftçilerin, orada yaşayan halkın çalışma ortamına, tarlalarına, arazilerine dokunmayın. Gerçekten, doğa tüm insanlığa aittir, aslında mülkiyet hâline getirilmesi de bu anlamda başka bir tartışma konusudur çünkü insanlığa ait bir alandır.

Şimdi, son haftada yaşadığımız birçok sıkıntıyı bir kez daha yinelemek istiyorum. AKP, kendi yasalarıyla matbaaları korumaya aldı yani o matbaanın bastığı eserler cezalandırılsa dahi o matbaanın kapatılması söz konusu olmayacaktı; maalesef, buna aykırı bir şekilde Gün Matbaası kapatıldı.

Sise Bingöl’ü burada çok konuştuk -ben önerge verdim, birçok defa konuştuk- hâlâ cezaevinde. 73 yaşındaki Meles Tekin bu defe cezaevine alındı. Biz burada şu tartışmayı açmak isteriz: Ceza adaleti, ceza ve infazın insancıl olması meselesi, tartışılması gereken diğer kavramlardır. Her şeye klasik kodlarla, cezalandırma yöntemleriyle yaklaşılmaz. Bu temelde, bu insanların yaşları, bulundukları pozisyonları, kendi durumları gerçekten göz önüne alınmalı, seçenek tedbirlere başvurularak mutlaka tahliye edilmeleri gerekmektedir.

Diğer taraftan, “Siz bilmezsiniz, biz biliriz.” diyen, kayyum atanan belediyeler. Bitlis’teki bütün DBP’li belediye başkanları tutuklandı. Daha önce bu kürsüde dile getirmiştim, şimdi o belediye başkanlarının tamamına en az beş yıl olmak üzere on iki yıl ile beş yıl arasında hapis cezaları verildi. Bu belediye başkanlarının tek suçu şu: DBP’li belediye başkanı, eş başkanları olmalarıyla tamamen ilgilidir. Oradaki seçim sonuçlarını tanımayan, aslında bu ülkedeki hiçbir seçim sonucunu tanımayan AKP Hükûmeti, maalesef ki buradaki belediye başkanlarımızın çalışmalarına ket vurmuştur, buradaki üretimleri tanınmamıştır, oradaki halkın iradesi tanınmamıştır.

Bu temelde, tutuklu bulunan bütün belediye eş başkanlarının, milletvekillerimizin, eş başkanlarımızın, gazetecilerin, eğitimcilerin, öğrencilerin, sanatçıların bir an önce tahliye edilmelerini, bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİZGİN IRGAT (Devamla) – Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

MİZGİN IRGAT (Devamla) – …ve bu anlamda, AİHM sıralamasında 2’nciliği hiçbir zaman elden bırakmayan Türkiye’nin de artık bu raporlarda yer değiştirmesi gerektiğini buradan bir kez daha söylemek istiyorum. Gerçi köylüleri konuşuyoruz ama bu kadar boşaltılan köyden sonra bir köylü de kalmadı. Maalesef, büyük kentlerde, metropollerde bilmedikleri işleri yapmak zorunda kaldılar çünkü gerçekten, kendi alanlarında tarımı, ekonomiyi, üretimi yapamaz duruma getirildiler. Güvenlikçi politikalar ve yaklaşımlar neticesinde, şu anda birçok köy eski durumuna kavuşturulmamış durumda. Bu tasarı, köylünün, tarımın, doğanın, gerçekten Türkiye’nin hiçbir çıkarına cevap olmayacaktır.

Bu temelde de biz, bir kez daha, tarım alanlarını, doğayı, ağaçları, kuşları, insanları özgür bırakın diyoruz. Onlar kendi yasalarını çok iyi uygulayacaklardır.

Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 33’üncü madde üzerinde Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.

Buyurun Sayın Başkan.

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) - Başkanım, görüşülmekte olan kanun tasarısının çerçeve 33’üncü maddesinde yer alan “cümle” ibaresinin “cümleler” şeklinde değiştirilmesi gerekmektedir.

Takdirlerinize arz ederim.

BAŞKAN - Komisyonun redaksiyon talebi kanunun yazımı esnasında yerine getirilecektir.

34’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 34’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp             Behçet Yıldırım

                Adana                                 Diyarbakır                       Adıyaman

        Mehmet Ali Aslan                      Ertuğrul Kürkcü

               Batman                                    İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

  Muhammet Rıza Yalçınkaya                  Erkan Aydın               Hilmi Yarayıcı

                Bartın                                    Bursa                              Hatay

         Ömer Fethi Gürer                    Okan Gaytancıoğlu             Dursun Çiçek

                Niğde                                    Edirne                           İstanbul

            Tanju Özcan                            Ali Akyıldız

                 Bolu                                     Sivas

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde Bolu Milletvekili Tanju Özcan konuşacaktır.

Sayın Özcan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakanın telefon konuşmasının bitmesine de özellikle memnun olduğumu ifade etmek istiyorum.

Sayın Bakanım, size benim bir önerim var. Siz Orman ve Su İşleri Bakanısınız. Sayın Bakanım, Bolu, biliyorsunuz, orman bakımından Türkiye’nin en zengin bölgesi, orman köylerinin çok sayıda olduğu bir bölge; gelin, sizinle Bolu’ya bir gidelim, orman köylüsünün sıkıntılarını onların ağzından dinleyelim.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Gidelim, ben hep gidiyorum.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Şimdi, siz köye gidiyorsunuz ama orman köylerine gitmiyorsunuz, benim şeyim…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Bir ayağım Bolu’da.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Ya, Kadıköy’e gitmekle, Karaköy’e gitmekle orman köylüsünün sorunlarını anlayamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Kusura bakma, ben Bolu’ya Kadıköy’den daha çok gittim.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Bakın, Sayın Bakan, siz hiç hayatınızda çizmelerinizi giyip, ormana gidip, ağacı kesip, onu soyup, öküz arabasına yükleyip orman deposuna teslim ettiniz mi etmediniz mi? Hiç ormanda üretim yaptınız mı? Bakın, 7,5 milyon…

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Öküz arabası mı kaldı? Ya, öküz arabası tarihte kaldı.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Ben öküz arabasıyla yaptım. Benim rahmetli dedem öküz arabasıyla ormanda üretim yaptı.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Ben de yaptım. Tamam da günümüzde ne önemi var? Şu anda öküz arabası…

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Kusura bakmayın, biz ağa çocuğu değiliz. (CHP sıralarından alkışlar)

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Şimdi öküz arabasıyla değil, traktörle yapıyoruz.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Sayın Bakana ben bu önerimi samimi olarak yaptım. Gerçekten 7,5 milyon orman köylüsü var, perişan durumdalar, millî gelirden yüzde 1 bile pay almıyorlar, çok zor durumdalar.

Vahidi fiyat uygulamasına bakıyorsunuz, köylüyü ezmek üzerine kurulu düzen. Dünyanın en pahalı mazotuyla üretim yapıyor bu insanlar. Ya, 5,5 lirayı geçti mazot fiyatı arkadaşlar, Sayın Bakan. Yani gerçekten, bu fiyatlarla bu orman köylüsü nasıl üretim yapacak, gelin bunu Bolu’daki köyde anlatın, köylü de anlıyorsa, “Haklısınız Sayın Bakanım.” diyorsa vallahi billahi ben bir daha aday falan olmayacağım, açık olarak anlatıyorum.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ya, daha geçenlerde Bolu’daydım.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bir de bir konu daha var beni çok üzen; şu, nitelikli okul tartışması. Şimdi, her şey ne zaman başladı? Sayın Cumhurbaşkanının bir grup konuşmasında “TEOG’u kaldırıyorum.” demesiyle başladı. Vallahi, Millî Eğitim Bakanı da o gün duydu bizimle birlikte. Panik oldular bürokratlar falan, “TEOG’u kaldıracağız ama yerine ne koyacağız? TEOG’u kaldıracağız, yerine ne koyacağız?” Hâlâ belirlenemedi. Sayın Bakan -garibim- gece gündüz çalışıyor TEOG’un yerine bir sistem bulabilmek için, dönüyor dolaşıyor bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama bunun sonucunda ne oluyor biliyor musunuz? Türkiye’nin gözü önünde, sizlerin gözü önünde Sayın Cumhurbaşkanı kürsüye çağırıyor, milyonların önünde Sayın Bakanı fırçalıyor.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Zavallı Bakan.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – İçim sızladı, yemin ediyorum içim sızladı; böyle bir şey olmaz. Arkadaşlar, bugün ona, yarın size; bugün ona, yarın size, arkadaşınızın hakkını, hukukunu koruyacaksınız.

Bakın “nitelikli okul” diye bir tartışma çıktı. Nitelikli okullar nelermiş? Türkiye'de ne kadar imam-hatip varsa nitelikli okul olmuş. Ya, benim okuduğum Bolu’daki İzzet Baysal Anadolu Lisesi, zamanında Kadıköy Anadolu Lisesinden daha yüksek puanla öğrenci alan bir okul, niteliksiz okul olmuş ama imam-hatip liseleri nitelikli okul. Yahu arkadaşlar, imam-hatipler nitelikli okulsa şuradaki AKP milletvekillerinden neden birisi bile çocuğunu imam-hatibe göndermez? (CHP sıralarından alkışlar) Niye çocuklarınızı imam-hatibe göndermiyorsunuz? Nitelikli okul…

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Ben gönderdim. Ne demek? Gönderdik imam-hatibe yahu.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Öyle mi? Bir arkadaşımız göndermiş. Başka var mı? Çocuğu imam-hatibe giden var mı başka?

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – Çok var, çok var.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Peki, siz, kendi çocuklarınızı imam-hatibe göndermezken neden bu imam-hatipleri mantar gibi çoğaltıyorsunuz, milletin çocuğunu oraya göndermesini istiyorsunuz?

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Cumhurbaşkanı olsun diye gönderiyoruz.

ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) – İsteyen gönderir isteyen, zorlama yok.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Şunun farkında değil misiniz bilmiyorum: İmam-hatiplerde eğitim çok kötü ve dolayısıyla vatandaş tüm baskılara rağmen, adımbaşı imam-hatip lisesi açılmasına rağmen, artık çocuklarını imam-hatip lisesine göndermiyor. Peki, siz bunu bildiğiniz hâlde mi imam-hatipleri yaygınlaştırmaya çalışıyorsunuz? Yani imam-hatipleri yapalım, açalım, her okulun adını “imam-hatip” olarak değiştirelim, ondan sonra veliler çocuklarını imam-hatiplere göndermesin, veliler çocuklarını özel okula göndermek zorunda kalsın. Mantık bu mu? Anlayış bu mu?

Sayın Muş, gülüyorsun ama ben başka bir şeyini bulamıyorum. Neden Türkiye'deki Anadolu liseleri nitelikli okul sınıfından çıkarıldı? Soruyorum bak, burada, çok değerli insanlar yetişti bu okullardan.

Bakın, Bolu’da bir İzzet Baysal gerçeği var. İzzet Baysal’ı bilen var mı aranızda? Türkiye'nin en büyük hayırseveri, eğitime çok büyük katkılar sundu, sağlık alanında çok büyük hizmetleri var Bolu’da. Sayın Bakan, tanır mısınız bilmiyorum İzzet Baysal’ı?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Biliyorum, biliyorum.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – İzzet Baysal’ın eğitim alanında açtığı Türkiye'nin iddialı okullarından bir tanesi İzzet Baysal Anadolu Lisesi niteliksiz okul hâline getirildi ve bu aile, bu vakıf hâlâ Bolu’da eğitime önemli yatırımlar yapmaya devam ediyor. Siz, bu insanların gönlünü kırıyorsunuz her şeyden önce.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Sayın Başkan, müsaadeniz olursa tamamlayayım ben cümlelerimi.

BAŞKAN – Devam edin siz, buyurun.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Son olarak, şu sulama birliği meselesine de bir değinelim. Bakın, Bolu’da Sulama Birliği Başkanı var, çok değerli bir ağabeyimiz, tüm Bolu onu çok sever, Sabahattin Altuner. Adamcağız Komisyon görüşmelerinin tamamında geldi gitti, geldi gitti, geldi gitti. Her gün bana şunu sordu biliyor musunuz: “Ya, herkesi dinliyorum ama AK PARTİ sözcülerinden hâlâ bu sulama birlikleri niye kalkıyor, bunun cevabını alamıyorum. Bunun sonucunda köylümüz zarar görecek, daha büyük paralar ödemeye başlayacak.” dedi. Üstelik sulama birliklerini siz kurdunuz. Kendi kurduğunuz sulama birliklerini hangi gerekçeyle kaldırıyorsunuz? Ya, şunu somut olarak bir anlatmanızı vallahi billahi ben sizden bekliyorum, istirham ediyorum milyonlarca vatandaşımız adına.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan madde düzenlemesi, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre alınacak harçları 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nu düzenleyen maddeler içermektedir. Maddenin daha iyi anlaşılması ve Plan ve Bütçe Komisyonunun ihtisas alanına girmesi hasebiyle maddenin tali komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmesinin uygun olacağı düşüncesindeyiz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

34’üncü maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

35’inci maddeye bağlı ek madde 1’de iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesiyle eklenmesi öngörülen ek madde 1'in tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                     Behçet Yıldırım         Mehmet Ali Aslan

                Adana                                  Adıyaman                          Batman

           Sibel Yiğitalp                        Ertuğrul Kürkcü

             Diyarbakır                                 İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu maddeyle, 3234 sayılı Kanun’da orman mühendisleri ile orman muhafaza memurlarının Orman Genel Müdürlüğüne açıktan atanmasına dair KPSS (B) sınav puanının yanında ikinci kez sözlü ve uygulamalı sınav yapılması önerilmektedir. Maddeye gerekçe olarak adayların mesleki koşullara uygun olup olmayacağının belirlenmesi gösterilmektedir. Ancak mesleki koşullar için subjektif değerlendirmeleriyle ayyuka çıkmış olan mülakat ya da uygulama sınavı değil, mesleki bir merkezî sınav gerekmektedir.

Bu tasarı maddesiyle, ataması yapılacak orman mühendisleri ve orman muhafaza memurlarıyla ilgili olarak adaletsiz bir uygulamanın önü açılmaktadır. Ayrıca, bu madde Anayasa’nın eşitlik ilkesine, bu konuda verilmiş Danıştay kararlarına ve hakkaniyet ilkesine aykırıdır. Bu sebeplerle maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesine bağlı ek 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Muhammet Rıza Yalçınkaya                  Erkan Aydın            Ömer Fethi Gürer

                Bartın                                    Bursa                              Niğde

          Hilmi Yarayıcı                      Okan Gaytancıoğlu              Ali Akyıldız

                Hatay                                    Edirne                              Sivas

                                                       Dursun Çiçek

                                                           İstanbul

“Ek madde 1- Orman muhafaza memuru ve orman mühendisi olarak atanacaklar, ilgili mevzuatı uyarınca yapılan merkezî sınav sonucuna göre, atanacak kadro sayısının dört katına kadar çağrılacak adaylar arasından sınav komisyonlarınca yapılacak yazılı ve uygulamalı sınav sonucuna göre belirlenir. Bu maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esaslar Orman Genel Müdürlüğü tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ölçme ve değerlendirmelerde eşit ve adil olmayı gerektiren objektif yöntemlerin uygulanması.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

35’inci maddeye bağlı ek madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

35’inci maddeye bağlı ek madde 2 üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesiyle değişiklik öngörülen ek madde 2’nin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                     Behçet Yıldırım         Mehmet Ali Aslan

                Adana                                  Adıyaman                          Batman

           Sibel Yiğitalp                        Ertuğrul Kürkcü

             Diyarbakır                                 İzmir

“Ek madde 2- Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ayda en az doksan dakika olmak üzere orman kaynaklarının usulsüz müdahalelere, tabii afetlere, orman yangınlarına karşı korunması, gerekli tedbirlerin alınması, su kaynaklarının muhafazası ve kirliliğinin önlenmesi, tabiat sevgisi ve bilincinin artırılması, çölleşme ile mücadele, hayvanların ve tabii hayatın korunması konularında uyarıcı ve eğitici mahiyette yayınlar yapmak zorundadır. TRT dışındaki Ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolarda ise, isteğe bağlı ve ücret karşılığında yayınlanır. Bu yayınlar, asgari otuz dakikası 17:00-22:00 saatleri arasında olmak üzere, 08:00-22:00 saatleri arasında yapılır ve yayınların kopyaları her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna teslim edilir. Bu saatler dışında yapılan yayınlar, aylık doksan dakikalık süreye dahil edilmez. Bu programlar, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanır veya hazırlatılır. Hazırlanan programların Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından radyo ve televizyonlarda yayınlanması sağlanır. Bu fıkra kapsamında yapılan yayınlar için herhangi bir bedel ödenmez. Bu yayınların ve sürelerinin denetimi Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca yapılır. Uyarıcı ve eğitici mahiyetteki yayınlarda amaç dışı kamusal tanıtım ve reklam içerikleri yer alamaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Zorunlu yayın kapsamına giren medya hizmet sağlayıcı kuruluşları TRT ve özel kanallar ayrıştırılmıştır. TRT kamu yayıncısı olduğu için bu tür yayınlara programlarında yer vermek zorundadır. Bu yayınlar ulusal ve yerel özel kanallar için ise isteğe bağlı ve ücretli hâle getirilmiştir. Böylece yerel ve ulusal kanalların finansmanına da katkı sunulmuş olacaktır. Çünkü ayda 90 dakikalık bir yayın oldukça uzun süreli olup zorunlu olması hâlinde özel ulusal ve yerel kanalların reklam sürelerinin daralmasına sebep olacaktır. Ücretli olması hâlinde bu sorun ortadan kalkacaktır.

Önergemizdeki bir diğer değişiklikle de ilgili yayınların amaç dışı içerikle hazırlanmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Televizyonlarda yayınlanan kamu spotlarının birçoğunda ilgili bakanlıkların icraatlarının tanıtımı ve reklamının yapıldığı, yer yer siyasilerin mesajlarının da spot filme taşındığı görülmektedir. Oysaki kamu spotlarının eğitici, bilgilendirici ve uyarıcı nitelikte olması gerekir. Önergemizle bu amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

35’inci maddeye bağlı ek madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

35’inci maddeye bağlı ek madde 3 üzerinde aynı mahiyette olmak üzere iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesiyle eklenmesi öngörülen ek madde 3'ün tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Filiz Kerestecioğlu Demir                   Mizgin Irgat              Behçet Yıldırım

               İstanbul                                   Bitlis                          Adıyaman

                              Erdal Ataş                        Bedia Özgökçe Ertan

                                İstanbul                                     Van

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

  Muhammet Rıza Yalçınkaya                  Erkan Aydın                 Dursun Çiçek

                Bartın                                    Bursa                            İstanbul

          Hilmi Yarayıcı                      Okan Gaytancıoğlu       Ömer Fethi Gürer

                Hatay                                    Edirne                             Niğde

                                                        Ali Akyıldız                            

                                                            Sivas                                 

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önergenin gerekçesini okutuyorum.

Gerekçe:

Değişikliği öngörülen bu düzenlemede, ek madde 3 ile 8’inci madeninin ek 8'inci maddesi aynı mahiyettedir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünde görevli ve yetkili personelin görevi sırasında işlediği suçtan dolayı avukat masraflarının DSİ tarafından karşılanacağını düzenleyen bir maddedir. Bu maddeye göre, DSİ personelinin usulsüzlükten taksirli adam öldürme suçuna kadar yargı makamına intikal etmiş bir suçun ve bu suçtan dolayı yargılanan DSİ personelinin başta avukatlık masrafları olmak üzere maddi ve manevi sıkıntılarının Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından karşılanmasını hükme bağlamaktadır. Bir DSİ personeli, işlediği bir suçun yargıya intikal etmesi durumunda bile DSİ'nin arkasında olacağını düşünerek ve bundan da cesaret alarak suç işlemekten de çekinmeyebilmektedir. Açık bir biçimde görevli ve yetkili DSİ personeline güven vermektedir, bu da suça teşvik demektir. Bu nedenle, madde metninden çıkarılması elzemdir.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Düzenlemenin suçun bireyselliğine ve kamu görevlisinin görev ve sorumlulukları ilkesine aykırı olması. Görevi ve makamı ne olursa olsun kimsenin kamu gücü ve devlet güvencesinde suç işleme ayrıcalığı yoktur.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

35’inci maddeye bağlı ek madde 3’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

36’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 36’ncı maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 4’üncü maddesine eklenmesi öngörülen birinci fıkrada yer alan "en az bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi” tümcesinde hemen sonra gelmek üzere "harita mühendisi” ibaresinin eklenmesi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Meral Danış Beştaş                             Behçet Yıldırım         Mehmet Ali Aslan

                Adana                                  Adıyaman                          Batman

           Sibel Yiğitalp                        Ertuğrul Kürkcü

             Diyarbakır                                 İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tapu kadastro çalışmalarında teknik ölçüm yapma ile harita okuma gibi teknik uzmanlık alanında esas olarak harita mühendisleri sorumludur. Bu doğrultuda, bir harita mühendisinin de çalışma ekibinde yer almasında fayda vardır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

37’nci madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 37’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp             Behçet Yıldırım

                Adana                                 Diyarbakır                       Adıyaman

        Mehmet Ali Aslan                      Ertuğrul Kürkcü

               Batman                                    İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

        Orhan Sarıbal                Nurhayat Altaca Kayışoğlu     Okan Gaytancıoğlu

             Bursa                                   Bursa                                  Edirne

         Levent Gök                      Kamil Okyay Sındır

            Ankara                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelerin gerekçelerini okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan madde değişikliğiyle, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından hidroelektrik enerji üretim ve santrallerin yapım süresinin 2025 yılına kadar uzatılması öngörülmektedir. Ancak ilgili maddenin kamu yararına olup olmadığının etraflıca tartışılması amacıyla maddenin tasarıdan çıkarılması gerektiğini düşünmekteyiz.

Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesi:

Termik santrallerin çevre sağlığına olumsuz etkileri, toprak, su ve hava kirliliğine ve tarımsal üretime olumsuz etkileri bilinmektedir. Bu nedenle, süre uzatımının doğru olmayacağı kanaatindeyiz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

38’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp             Behçet Yıldırım

                Adana                                 Diyarbakır                       Adıyaman

        Mehmet Ali Aslan                      Ertuğrul Kürkcü

               Batman                                    İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarı metnine Komisyon görüşmelerinde son dakika önergeleriyle yeni madde ihdas edilmiştir. Hükûmetin ilk teklif ettiği metinde yer almayan ve Komisyonda yeterince görüşülmeyip üzerinde etraflıca tartışma yapılmadan eklenen bu maddenin yasama tekniğine aykırı olduğunu düşünüyoruz. İlgili maddenin etraflıca tartışılması ve yasama tekniğine uygun bir faaliyet yürütmek maksadıyla maddenin tasarı metninden çıkarılmasını öngörmekteyiz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

38’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

39’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 39’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp             Behçet Yıldırım

                Adana                                 Diyarbakır                       Adıyaman

        Mehmet Ali Aslan                      Ertuğrul Kürkcü

               Batman                                    İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan madde düzenlemesi, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’la ilgilidir, esas itibarıyla Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemine alması gereken bir konudur. Bu nedenle, tasarı maddesinin tali komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmesinin daha uygun olacağı düşüncesindeyiz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

40’ıncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesinde yer alan “(30) numaralı bendi ve 10 uncu” ibaresinin “(30) sayılı bendi ile 10 uncu” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                      Sibel Yiğitalp          Mehmet Ali Aslan

                Adana                                 Diyarbakır                          Batman

         Ertuğrul Kürkcü                       Behçet Yıldırım

                İzmir                                  Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklikle madde metnine açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.26

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan 112 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/449) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 112)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, OHAL’in uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ile alınan karar gereğince, ülkemizde kanser hastalığının artmasına neden olan sebepler ile alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi maksadıyla verilen önergelerin görüşmelerinin yapılması için 18 Nisan 2018 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 21.32



(x) 548 S. Sayılı Basmayazı 10/4/2018 tarihli 83’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.