TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          83’üncü Birleşim

                                                                                        10 Nisan 2018 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Nevşehir Şehit Demet Sezen Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerine “Hoş geldiniz.” denilmesi

2.- Başkanlıkça, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman’la birlikte Genel Kurulu teşrif eden Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sooronbay Ceenbekov ve beraberindeki heyete "Hoş geldiniz." denilmesi

 

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Başkanlık Divanı toplantısının 23 Mart 2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 7 Mart 2018 tarih ve 55 sayılı Kararı’yla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1565)

 

C) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter'in, (2/1481) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/145)

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Polis Haftası’na ve polislerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, muhtarların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Karabük Milletvekili Burhanettin Uysal’ın, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak 10 Nisan Türk polis teşkilatının 173’üncü kuruluş yıl dönümünü ve Polis Haftası’nı kutladıklarına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, 24’üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, şehit olan Uzman Çavuş Serdal Güneş’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Anayasa Mahkemesinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki hukuk ayıbını bir an önce ortadan kaldırması ve özgürlüğün yolunu açması gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa’nın Orhaneli ve Büyükorhan ilçeleri arasındaki yolun bir an önce bitirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ve Mecliste halkla ilişkiler binasının yerine yapılacağı ilan edilen binanın yapımına başlanmamasının gerekçesini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

5.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

6.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Adana Ceyhan Devlet Hastanesinin bir an önce tamamlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, sulama birliği personelinin durumuyla ilgili bilgi almak istediğine ve 10 Nisan Polis Bayramı’na ilişkin açıklaması

8.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

9.- Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

10.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, 10 Nisan Polis Günü’ne ilişkin açıklaması

11.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ve 9 Nisan Mimar Sinan’ı Anma ve Mimarlar Günü’ne ilişkin açıklaması

12.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, taşeron olarak çalışırken güvenlik sorunu olmadığı hâlde kadroya geçmesi söz konusu olunca güvenlik soruşturması olumlu gelmediği için işinden edilen kaç Meclis personeli olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

13.- Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk’ün, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

14.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, laikliğin anayasal bir değer olarak kabulünün 90’ıncı yıl dönümüne, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ve bu ülkenin gençlerini ülkeye küstüren iktidarı kınadığına ilişkin açıklaması

15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

16.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

17.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, emeklilerin sorunlarına ve intibak yasasının bir an evvel Meclisten geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, infaz koruma memurlarının özlük haklarıyla ilgili düzenleme yapılması gerektiğine ve devlette, belediyeler ile özel idarelerde geçici olarak görev yapanların çalışma sürelerinin dokuz ay yirmi dokuz güne çıkarılmasını istediklerine ilişkin açıklaması

19.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, İçişleri Bakanlığını kamu görevinden ihraç edilenler ile tutuklananların durumuyla ilgili araştırma yapmaya ve önlem almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

20.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 24’üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner’e Allah’tan rahmet dilediğine, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ve 8-14 Nisan Sağlık Haftası’na ilişkin açıklaması

22.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 24’üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner’e Allah’tan rahmet dilediğine ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde araştırma görevlisi Volkan Bayar’ın 4 akademisyeni öldürmesiyle ilgili olay nedeniyle rektörün istifa etmesi ve Hükûmetin soruşturmayı özenle takip etmesini dilediğine ilişkin açıklaması

23.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 24’üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner’e Allah’tan rahmet dilediğine ve taziye dileğinde bulunanlara CHP Grubu adına teşekkür ettiğine, Anayasa Mahkemesinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu davasıyla ilgili derhâl bir karar vermesini istediğine, 10 Nisan Laiklik Günü’ne ve 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 24’üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner ile şehit Uzman Çavuş Serdal Güneş’e Allah’tan rahmet dilediğine, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne, 9 Nisan Mimar Sinan’ın 430’uncu ve 10 Nisan Mareşal Fevzi Çakmak’ın 68’inci ölüm yıl dönümlerine ilişkin açıklaması

25.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Erzincan Kemaliye’de şehit olan Niğdeli hemşehri Serdal Güneş’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

27.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamer’in, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ve Arakanlı Müslümanların yaşadığı Bangladeş Cox’s Bazar’daki kampa yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması

28.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğan’ın, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ve Arakanlı Müslümanların yaşadığı Bangladeş Cox’s Bazar’daki kampa yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması

29.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Yıldız Seferinoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Millî Savunma Bakanlığının doğrudan gündeme alınma önergesine konu olan kanun teklifini de içeren askeriyenin uzman kadrolarına ilişkin bir çalışma yürüttüğüne ilişkin açıklaması

31.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ile matbaa çalışanlarının tutuklanmasına ve bürokrasi ile devlet elitinde kadınların yokluğuna ilişkin açıklaması

32.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, milletvekili yargılanmalarında yaşanan hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve arkadaşları tarafından, Kişisel Verileri Koruma Kurulunun nasıl bir denetleyici ve düzenleyici çalışma yaptığının araştırılması, seçmen iradesi ve demokrasi için büyük bir risk olarak duran yasa dışı yöntemlere karşı bir çözümün sağlanması amacıyla , 9/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 548)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/449) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 112)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Borsa A.Ş. Genel Müdürlüğünün 2014-2017 arası düzenlenen tören, fuar ve organizasyonlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/24408)

2.- İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın, uydudan yayın yapan bir televizyon kanalında kamu spotunun buzlanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Fikri Işık’ın cevabı (7/24456)

3.- Hatay Milletvekili Serkan Topal'ın, Hatay'da vatandaşların bankalardan kullandıkları muhtelif krediler nedeniyle başlatılan icra takiplerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/24459)

4.- Hatay Milletvekili Serkan Topal'ın, Hatay'da Suriyeli sığınmacıların sahip olduğu iş yerlerine ilişkin Başbakandan,

Hatay'da son beş yılda açılan ve kapanan işyerlerine ve Suriyelilere ait işyerlerinin vergilendirilmesine ilişkin Başbakandan,

Soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/24460), (7/24726)

5.- Van Milletvekili Adem Geveri'nin, Kapıköy Sınır Kapısı’ndaki çalışmaların bitirilememesine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/24907)

6.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı'nın, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar nedeniyle hakkında soruşturma açılan Bakanlık personeli olup olmadığına,

Bakanlığa ait kullanılmayan hizmet binası ve diğer tesislere,

İlişkin soruları ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/25218), (7/25219)

7.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu'nun, serbest bölgelerdeki bazı hususlara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/25234)

8.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı'nın, Bakanlığa ait kullanılmayan hizmet binası ve diğer tesislere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/25236)

9.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı'nın, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar nedeniyle hakkında soruşturma açılan Bakanlık personeli olup olmadığına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/25238)

10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, son beş yılda ithal edilen tohumlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/25257)

11.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ülkemizdeki traktör sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/25258)

12.- İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın, İkinci El Motorlu Kara Taşıtı Ticareti Yetki Belgesi'nin alınma sürecine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/25259

10 Nisan 2018 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış KARADENİZ (Sinop)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Nevşehir Şehit Demet Sezen Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerine “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, aramızda Nevşehir Şehit Demet Sezen Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri yer almakta. Gençlerimize hoş geldiniz diyorum, şehidimize de Allah’tan rahmet diliyorum. (Alkışlar)

Hoş geldiniz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Polis Haftası münasebetiyle polislerin sorunları hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’a aittir.

Buyurun Sayın Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Polis Haftası’na ve polislerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk polis teşkilatının 173’üncü kuruluş yıl dönümü sebebiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.

Konuşmamın başında, 15 Temmuz FETÖ’cü hain darbe girişiminde Gölbaşı Özel Harekât Daire Başkanlığında şehit olan 51 kahramanımız başta olmak üzere, toplumumuzun huzur ve güvenliğini sağlamak için namusu bildiği vatan toprağını korumak uğruna canını veren, terörle mücadelede kahramanlık destanları yazan aziz şehitlerimize yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Kahraman gazilerimize ise hayatlarının geri kalan kısmında hayırlı ve mutlu bir ömür diliyorum. Görevini şanla şerefle tamamlayıp emekli olan ve bugün Hakk’ın rahmetine kavuşmuş olan polislerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, hayatta kalanlara hayırlı bir ömür diliyorum.

Diğer yandan, ülkemizin içinden geçtiği bu zor dönemde yurt içinde ve yurt dışında görevlerinin başında olan, şanla şerefle vatana ve millete aşkla hizmet eden kahraman Türk Emniyet teşkilatımızın onurlu mensuplarına selam, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum. Allah onların yâr ve yardımcısı olsun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin içinden geçtiği kritik günlerde çalışmalarıyla dosta güven, düşmana korku salan Emniyet mensuplarımızın bazı sorunlarının artık çözüme kavuşturulması gerektiği ortadadır. Bir kısmı kronikleşen bu sorunlarla ilgili tespitlerimizi müsaadenizle sizlerle paylaşmak istiyorum. Polislerimizin en büyük beklentisi, 3600 ek gösterge sorunlarının artık giderilmesidir. Bu sorunu değerlendirirken polislerimizin diğer kamu görevlileri gibi 65 yaşında değil, 55 yaşında zorunlu olarak emekliye sevk edildiğini de göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. 55 yaşında emekli edilen bir polis memuru, hayatın olağan akışı göz önünde bulundurulursa ya çocukları eğitim hayatına devam etmekte ya da çoluğunu çocuğunu evlendirme veya iş kuracağı zor bir dönemde emekliye ayrılmaktadır hem de çok düşük bir emeklilik maaşıyla. Ömrü boyunca Türk milletinin huzuru için şanla şerefle hizmet etmiş polislerimizin emekli olunca yeniden rızık derdine düşmesi, iş güç aramaya çıkması, kabul edilebilir bir durum değildir.

Şanla şerefle görevlerini yapıp emekliye ayrılan polislerimize verilen ve senelerdir sabit olan 100 TL’lik temsil tazminatının artırılması gerektiği de ortadadır. Yine, bu yıl, polislerimizin hâlâ terör tazminatları ödenmemiştir, bunun da geciktirilmeden ödenmesi lazım. Artık Jandarma Genel Komutanlığı ve İçişleri Bakanlığına bağlı bir genel komutanlık hâline gelmiştir. Dolayısıyla Emniyet personeli ile Jandarma personeli arasındaki ücret farkı giderilmeli, eşit işe eşit ücret ödenmesi sağlanmalıdır.

Tayinlerde ve terfilerde ehliyet, liyakat ve kıdem kriterlerine göre işlem yapılmalıdır.

15 Temmuzda yaşanan FETÖ’cü hain darbe girişiminden sonra Emniyet teşkilatında yapılan temizlik ve bu sebeple ortaya çıkan polis açığının normalin üstünde alımlarla kapatılmaya çalışılması doğrudur, buna bir diyeceğimiz yoktur ancak uzun vadede polis teşkilatının ve Emniyetin yarınlarını şekillendirecek amir yetiştirme sisteminin düzeltilmesi konusunda geç kalınmadan çalışmalara başlanması gerekmektedir. Mevcut durum, kısa vadede kabul edilebilir olsa da uzun vadede sürdürülebilir değildir.

Polis alımlarında lisans, ön lisans mezunlarına kontenjan ayrıldığı gibi lise mezunlarına da kontenjan ayrılmalı, polislerimizin bir kısmının, daha genç yaşta göreve başlamaları sağlanmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle mücadele konusundaki desteğimiz ve duruşumuz herkes tarafından bilinmektedir. Bu söylemlerimiz, bir eleştiri değildir; bu sürecin, bu mücadelenin daha verimli ve sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için önerilerimizdir. Maksadımız, müstesna bir teşkilatımız olan Türk polis teşkilatının Türkiye’nin ihtiyaçları doğrultusunda daha da güçlendirilmesidir.

15 Temmuzdan sonra Emniyetin özellikle istihbarat birimlerinde ciddi hasarlar meydana gelmiştir. Bu açığın da çok kısa sürede sağlıklı bir şekilde tamir edilmesi gerekmektedir. Emniyet teşkilatımız, 15 Temmuz öncesi ve sonrası kendi içinde ciddi bir temizlik yapmıştır ancak bu süreçte açığa alınıp bekletilen Emniyet personelinin sayısı da azımsanmayacak miktardadır. Bu açıkta bekletilenlerle ilgili kararlar azami dikkatle Emniyet teşkilatının içinde hiçbir FETÖ kırıntısı kalmayacak şekilde bir an önce sonuçlandırılmalıdır.

Emniyet teşkilatımızda sorunlarının çözülmesini bekleyen bir diğer kesim ise başpolislerimizdir. Başpolislik konusu, Emniyet teşkilatı içinde kanayan bir yaradır. Bu insanlar amir mi, memur mu? Bir gün amir, bir gün memur gibi kullanılmaları, onları da amirlik müessesini de sıkıntıya sokmaktadır.

Polislerimizin ikinci şark görevlendirilmeleriyle ilgili de bazı hususların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine inanmaktayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika ek süre veriyorum Sayın Erdoğan.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – İkinci şark görevine giden memurlarımızın yaşları, çocuklarının eğitim durumları gibi hususlar göz önüne alındığında, ikinci şark görevlendirmelerinin biraz daha kısa tutulması, yaşanan mağduriyetlerinin giderilmesi için bir çözüm olabilir. Personel ihtiyacı göz önüne alınarak birinci şark görevlendirmesinin bir miktar uzatılarak bu sorunun çözülmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Polislerimizin çalışma saatleriyle ilgili sorunlar hepimizin malumudur. Çalışma saatleri, ihtiyaçlar göz önünde bulundurulduğunda şu an için düzeltilemiyor ise polislerimizin çalışma şartları düzeltilmeli ve motivasyon açısından emeklerinin karşılığını alabilecekleri bir ek mesai düzenlemesi muhakkak yapılmalıdır.

Türk milletinin huzuru ve güvenliği için canını ortaya koyan Türk polis teşkilatımızın kuruluşunun 173’üncü yıl dönümünü tekrar kutluyor, canı pahasına görevlerini yapan bütün polislerimizi saygı ve muhabbetle selamlıyor, hepsine başarı, sağlık ve mutluluklar diliyorum.

Saygılarımla. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.

Gündem dışı ikinci söz, muhtarların sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kuyucuoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, muhtarların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına gündem dışı olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Türkiye’de toplam 50.292 muhtar bulunmaktadır. Türkiye genelinde kadın muhtar sayısı çok düşüktür, toplam 674 kadın muhtar görev yapmaktadır ve bu oran, yüzde 1,2’ye tekabül etmektedir.

Mersin’de farklı siyasi görüşlere sahip 807 muhtarla bire bir görüştük. Tespit ettiğimiz sorunları sizlerle paylaşmak istiyorum. Mersin genelinde 807 muhtarın da sadece 7’si kadındır. Muhtarlarımız, yerel seçimlerde kadın muhtar sayılarının artması için daha kadın odaklı politikalar geliştirilmesini talep etmektedir. Muhtarlarımız, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu, sorunları, gelecekten kaygılarını ifade ettikleri gibi, özel ve yerel sorunları da dile getirmişlerdir.

Büyükşehir Yasası’yla birlikte köylerin büyük bir bölümü, büyükşehir belediyelerinde mahalle statüsü kazanmıştır. Köylerin mahalleye dönüşmesi, toplumsal ve ekonomik olarak farklı yaşam biçimine sahip, geçimi çoğunlukla tarım ve hayvancılığa dayalı, köyleri ve köylüleri olumsuz yönde etkilemektedir. Meralar, Büyükşehir Kanunu kapsamında belediyelere aktarılmıştır. Köylerde elektrik ve su ücreti, Büyükşehir Kanunu’na göre daha da artacaktır. Özellikle geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlayan çiftçinin, su parasının artmasıyla, zaten kötü olan durumu daha da kötü hâle gelecektir. Sorunların çözümü noktasında belediyelerden gerekli hizmet akışı sağlanamamıştır. Bu bağlamda, Büyükşehir Yasası’ndaki köy tüzel kişiliğinin mahalleye dönüştürülmesinin ya değiştirilmesini ya da köylerin haklarının korunması sağlanarak yeniden düzenlenmesini talep ediyorlar.

Köylerde sık sık elektrik kesintisinin yaşandığını, cep telefonlarıyla iletişim sağlamakta güçlük çekmekte olduklarını ve baz istasyonu istediklerini ifade etmişlerdir. Tarımın ve tarıma yönelik desteklemelerin artmasını sağlamak için çalışmaların hızlandırılmasını talep ediyorlar. Tohum, mazot, gübre fiyatlarının düşürülmesi ve desteklerin artması için çalışmalar yapılmasını bekliyorlar. 2/B çalışmalarının eksik ve hatalı yapılması nedeniyle yaşanılan mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini bekliyorlar. “Sulama birliklerinin kapatılması engellenmeli, sulama birliği mevzuatı tekrar düzenlenmeli, sadece zarar eden sulama birlikleri kapatılmalıdır.” görüşündeler. Büyükşehir Yasası gereğince, mahalle olan köyler, orman köyleri dayanışma vakfından yardım alamıyorlar. Bu durumun düzeltilmesini ve ORKÖY’den yardım alacak kapsamın içine girmesini istiyorlar.

Muhtarlarımız, daha önce ödenmemiş olan BAĞ-KUR primlerinin varlığı nedeniyle sağlık hizmetlerinden yararlanamıyorlar. Her bir muhtarın 10 bin ile 20 bin TL arasında BAĞ-KUR prim borcu bulunmaktadır. Muhtarlar, bu borcun ya devlet tarafından ödenmesini ya da yapılandırılarak taksitlendirilmesini istemektedirler. Böylece, sağlık hizmetlerinden hem kendileri hem de bakmakla yükümlü oldukları aileleri faydalanabilecektir.

Yerelle ilgili özel talepleri ise “Mersin’in merkez ilçelerinden Akdeniz, Toroslar, Yenişehir, Mezitli ilçelerinde uygulanmak istenen 1/5.000’lik plan, daha önce muhtarlarla tartışılıp halka anlatılmalıydı.” diyorlar. Bu planın insanlarda kaygı uyandırdığını, STK, muhtarlar ve halka anlatılıp onay alınması ve birlikte tartışmak yerine dayatılmış bir uygulama olduğunu düşünüyorlar. Devletin verdiği desteklemeleri en son Tarsus almaktadır, “Devletin kanunu, Mersin’e ayrı mı işliyor?” diye soruyorlar.

Tarsus’ta yapımına dört yıl önce başlanan Karaevli Göleti inşaatı ilerlememiş olup bu durum, tarımı olumsuz etkilemekte. Yine Erdemli’den Çeşmeli’ye kadar olan alanın sulamasını yapacak Aksıfat Barajı’nın yapımı dört yıldır beklemektedir. Bir an önce tamamlanmasını istiyorlar.

Sayın Genel Başkanımız ve biz, muhtarlarımıza nutuk atmıyoruz, onların önce sorunlarını dinleyip sonra çözüm yolu bulmaya çalışıyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kuyucuoğlu.

Gündem dışı üçüncü söz, Türk polis teşkilatının 173’üncü kuruluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Karabük Milletvekili Burhanettin Uysal’a aittir.

Buyurun Sayın Uysal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Karabük Milletvekili Burhanettin Uysal’ın, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

BURHANETTİN UYSAL (Karabük) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 1989 yılında polis akademisini bitirerek uzun yıllar görev yaptığım, mensubu olmaktan daima onur duyduğum, o günden beri de gönül bağımı asla koparmadığım; vatandaşın can ve mal güvenliğinin, ülkemizin huzur ve istikrarının teminatı Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Maslow’un “ihtiyaçlar hiyerarşisi”nde fizyolojik ihtiyaçlardan sonra ilk sırada güvenlik ihtiyacı gelmektedir. Güvenliğin olmadığı bir yerde ne temel hak ve özgürlüklerden ne demokrasiden ne de huzurdan bahsetmek mümkün değildir. Bu çerçeveden baktığımızda en önemli kurumlarımızdan biri olan polis teşkilatımız, ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğünü, vatandaşımızın can ve mal güvenliğini büyük bir fedakârlıkla korurken bir yandan da hukukun üstünlüğünü, insanlarımızın temel hak ve özgürlüklerini, açıklığı, şeffaflığı asla elden bırakmamıştır. Yüz yetmiş üç yıllık şanlı tarihi ve her gün kendini güncelleyen yenilikçi yapısıyla trafikten teröre, narkotikten bilişim suçlarına her alanda suçlulara göz açtırmamaktadır. Örneğin, 2014’te kurulmaya başlanan narkotimlerin kurulu olduğu il sayısı 50 olup bugüne kadar 77 bin sokak satıcısı yakalanmıştır. 2016 yılında siber suçlar kapsamında 35 bin olayda yaklaşık 3 bin 200 kişi tutuklanırken 2017 yılında 41 bin olayda 12 bin şahıs tutuklanmıştır.

Kayıp Alarm Projesi, Kiralık Araç Bildirim Sistemi, denetimli serbestlikte parmak izi okuma ve benzeri uygulamalar… Teşkilatımızın çalışmalarını, projelerinin başarılarının hepsini buradan anlatmaya ne vakit ne güç yeter. Rabb’im başarılarını daim eylesin.

Nasıl ki teşkilatımız, vatan, millet sevgisiyle zaman mefhumu olmadan cansiparane çalışıyorsa siyasetin de onların suçun ve suçlunun karşısında durdukları gibi dimdik arkalarında durması lazım ki teşkilatımızın başarısı, ülkemizin huzur ve istikrarı daim olsun. Biz de AK PARTİ ve hükûmetleri olarak daima polisimizin, teşkilatımızın arkasında olduk, imkân ve motivasyonları için var gücümüzle çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz.

İktidara geldiğimizde 2 milyar 430 milyon olan Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesi, 27 milyar 292 milyon Türk lirasına yükseltilmiştir. Geldiğimizde 187.797 olan personel sayısı, bugün yüzde 91’i üniversite mezunu olmak üzere 268 bine çıkmıştır. Kazandırılan 1 adet personel ve malzeme nakil uçağı, 2 adet keşif ve gözetleme uçağı, 19 helikopter, 22 mini, 6 midi ve 5 adet taktik İHA’sı, 3.695’i zırhlı olmak üzere 46.223 araç alımı, Emniyet Genel Müdürlüğünün gücüne güç katmıştır, katmaya da devam edeceğiz.

Bu cennet vatan üzerinde yaşamanın belki de en ağır sorumluluk yüklediği kurumlarımızdan biri polis teşkilatımız. Birçok kaçakçılık türünün geçiş güzergâhında bulunmamız, mülteci ve göç hareketlerinde hem geçiş hem hedef ülke konumunda olmamız nedeniyle karşımıza çıkan insan kaçakçılığından narkotiğe ve daha birçok suça karşı etkin, kararlı ve özveriyle mücadele etmektedir. Sadece 2017 yılında 1.248 operasyonda 2.190 organizatör şahıs ile birlikte 29 göçmen hakkında işlem yapıldı. Yakın tarihimizin en karanlık ve en uzun gecesinde tepesine bombalar yağarken FETÖ’nün elindeki tanklara, ağır silahlara karşı beylik tabancasıyla değil, yüreğiyle, milletiyle karşı koyan, bu milletin izzetini, şerefini korumada kilit rol oynayan, yine kahraman polis teşkilatımızdır.

Buradan bir kere daha ilan etmek istiyorum ki Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Erdoğan’ın da dediği gibi “Hangi harfleri yan yana koyarsanız koyun, hangi terör örgütünü kurarsanız kurun, biz aralarında hiçbir ayrım gözetmeden, iyi terörist, kötü terörist demeden son terörist yok oluncaya kadar terörle mücadelemize aynı kararlılıkla devam edeceğiz.”

Bu duygu ve düşüncelerle, görevleri başında şehit düşen kahraman polislerimize ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimize sıhhat ve uzun ömür diliyor; Türk polis teşkilatımızın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURHANETTİN UYSAL (Devamla) – …büyük bir fedakârlık ve hizmet aşkıyla çalışan tüm mensuplarına başarılar diliyorum. Allah yâr ve yardımcıları olsun. ((AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uysal.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Başkanlık Divanı olarak 10 Nisan Türk polis teşkilatının 173’üncü kuruluş yıl dönümünü ve Polis Haftası’nı kutladıklarına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biz de Divan olarak Türk polis teşkilatının 173’üncü kuruluş yıl dönümü ve 10 Nisan Polis Haftası’nı kutluyoruz.

Vatanı için canlarını feda etmiş olan bütün polislerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz; gazilerimize sıhhat ve uzun ömürler diliyoruz. Polis teşkilatının büyük bir fedakârlık ve hizmet aşkıyla çalışan tüm mensuplarına başarılar diliyor, selam ve sevgilerimizi iletiyoruz.

Şimdi sisteme giren sayın milletvekillerine söz vereceğim. Talebe uygun olarak polis teşkilatının kuruluş yıl dönümü münasebetiyle 20 milletvekiline söz vereceğim.

Söz vereceğim sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Özdemir, Sayın Aydın, Sayın Öz, Sayın Gürer, Sayın Durmuşoğlu, Sayın Tümer, Sayın Hürriyet, Sayın Özdiş, Sayın Aydemir'in yerine Sayın Dedeoğlu, Sayın Cora, Sayın Nurlu, Sayın Şeker, Sayın Çamak, Sayın Ünal’ın yerine Sayın Öztürk, Sayın Balbay, Sayın Şimşek, Sayın Bektaşoğlu, Sayın Engin, Sayın Yarayıcı ve Sayın Sarıhan.

Sayın Özdemir sizden başlıyoruz.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Anayasa Mahkemesinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki hukuk ayıbını bir an önce ortadan kaldırması ve özgürlüğün yolunu açması gerektiğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu, çökmüş bir davaya rağmen siyasi tutsak olarak 301 gündür hapiste tutukluyor. Suçsuzluğu istinaf mahkemesi kararıyla da tescillenen Enis Berberoğlu’nun hapiste geçen her günü, ülkemiz adına büyük bir utançtır. Anayasa Mahkemesi, birinci derece mahkemenin yarattığı bu hukuk ayıbını bir an önce ortadan kaldırmalı, tutuksuz yargılanmasına dönük bir karar vermeli ve özgürlüğün yolunu açmalıdır.

AKP iktidarları dönemlerinde herkesin adalet aradığı, yargının baskı altına alındığı, hukukun üstünlüğünün değil, üstünlerin hukukunun egemen olduğu bu iktidar, bu adaletsizliklerle daha fazla ayakta kalamayacaktır.

Değerli milletvekilleri, Maltepe Cezaevinde siyasi tutsak olan milletvekilimiz Enis Berberoğlu’na buradan sesleniyorum: Özgürlükte buluşmak üzere yarınlar bizim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim ben de.

Sayın Aydın, buyurun.

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa’nın Orhaneli ve Büyükorhan ilçeleri arasındaki yolun bir an önce bitirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tüm uyarılarımıza rağmen Bursa'yı dağ ilçelerine bağlayan yol bir türlü tamamlanamıyor. Bursa-Orhaneli ve Büyükorhan ilçeleri arasındaki yol ise ölüm ve korku saçıyor. 2017 yılı içerisinde Bursa-Orhaneli arasında 58 kaza meydana geldi, 5 vatandaşımız da hayatını kaybederken 88 vatandaşımız yaralandı. Bursa-Büyükorhan arasında meydana gelen kaza sayısı 40, yine 5 kişi yaşamını yitirirken 90 kişi de yaralandı. Yılın ilk aylarında Orhaneli yolunda meydana gelen kaza sayısı da 5, gene 8 vatandaşımız yaralandı ve birçok ölü.

Şimdi Ulaştırma Bakanına soruyorum: “Her tarafı duble yollarla donattık.” derken bu yolun bitirilmesi için daha kaç vatandaşımızın hayatını yitirmesi gerekiyor?

BAŞKAN – Sayın Öz…

3.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ve Mecliste halkla ilişkiler binasının yerine yapılacağı ilan edilen binanın yapımına başlanmamasının gerekçesini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, öncelikle polis teşkilatımızın 173’üncü yılını kutluyorum.

Sayın Başkan, sorum Sayın İsmail Kahraman’a. Meclis Başkanının Meclis binasının ihtiyaçları karşılamadığını belirterek yeni bir bina temennisinde bulunması “Meclis taşınıyor mu?” tartışmasına neden olmuştu. 15 Temmuz sonrası yıkılan eski halkla ilişkiler binasının yerine yeni bir bina yapılacağı, etrafına asılan bez afişlerle ilan edilmiştir. Bezler eskidi ama herhangi bir çalışma yapılmaya başlanmadı. Geçtiğimiz hafta onlarca hafriyat kamyonunun eski halkla ilişkiler binasının olduğu alana toprak getirdiği görüldü. Yeni bir bina yapılacaksa toprak niye getiriliyor? Bu çalışma niçin yapılmaktadır? Meclis Başkanının “Meclisi taşımayacağız, böyle bir arayışımız yok.” demesine rağmen yeni bina yapımına başlanmamasının gerekçesi nedir? Yoksa Meclisi sarayın gölgesine götürmek istiyorsunuz da şimdilik kamuoyundan saklayalım mı diyorsunuz? Meclis Başkanımızdan yeni bir açıklama yapmasını bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Gürer…

4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün, Türk polis teşkilatının 173’üncü kuruluş yıl dönümü. Atatürk yolunda ve hukuk devleti ilkesinden ayrılmadan yasayla belirlenmiş görevlerini yerine getiren Emniyet mensuplarımızın gününü kutluyorum.

Polislerimizin sorunlarına Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti çözüm üretmiyor. Çalışma saatlerinin 12/24 olması nedeniyle yaşamları altüst olan polislerimizin fazla mesai ücreti dahi sorun. Sivil Emniyet memurları dâhil polisler için çok sayıda soru önergemiz oldu, ne var ki bunların çoğu yanıt bulmadı. Emniyet mensuplarının ek göstergelerinin 3600 olması için kanun teklifi de verdim. Polisimiz sorunlarından arındırılmalıdır. Geçici görevle görevlendirilen polislerin, değişik iklim şartları, psikolojik dönüşümleri dikkate alınarak destek almaları dahi sağlanmalıdır. Polislerin on iki saatlik mesaileri boyunca yeme, içme ve benzeri fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaktaki sorunları ortadan kaldırılmalıdır.

Ayrıca, emekli polislerimizin yaşam standartlarının yükseltilmesi adına maaşlarında düzenleme yapılmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Durmuşoğlu…

5.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gösterdikleri fedakârlık ve kahramanlıkla bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bizleri gururlandıracağına emin olduğum Türk polis teşkilatımızın 173’üncü kuruluş yıl dönümünü yürekten kutluyor, şehit polislerimizi rahmet, gazilerimizi minnetle anıyorum.

Güvenliğimizin teminatı olan, zor şartlarda canını ortaya koyarak cesaretle, yiğitlikle mücadele eden polisimiz, terörle ve örgütlü suçlarla mücadelenin yanı sıra suçun önlenmesi, olayların aydınlatılması ve faillerin yakalanmasındaki dikkat çekici performansı ve başarılarıyla da halkımızın güven ve desteğini kazanmıştır. Her geçen gün mesleki donanım ve insani ilişkiler noktasında bilinçlenen ve güçlenen polis teşkilatımız, vatandaşlarımızın güvenliğini sağlama gayreti içinde canla başla çalışıyor. Bu yüksek vazife şuuru içinde çoğu zaman ailelerinden ve kendilerinden dahi vazgeçiyorlar.

Türk polis teşkilatımızın 173’üncü kuruluş yıl dönümü vesilesiyle görevleri başında şehit düşmüş olan kahraman polislerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyor, Emniyet teşkilatımızın her kademesindeki kardeşlerime görevlerinde üstün başarılar diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Tümer…

6.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Adana Ceyhan Devlet Hastanesinin bir an önce tamamlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) - Sayın Başkan, Adana'nın Ceyhan ilçe halkı altı yıldan bu yana hastane kaosu yaşamaktadır. Projenin ilk yer teslimi 11 Haziran 2012’de yapılan 250 yataklı Adana Ceyhan Devlet Hastanesi altı yıldan bu yana tamamlanamamıştır. Çeşitli nedenlerin öne sürüldüğü, Ceyhanlılara her fırsatta tamamlanacağı sözü verilen hastane, henüz ilçe halkının hizmetine sunulamamıştır. Kamuoyu, hastane inşaatında çalışan işçilerin paralarını alamadıkları gerekçesiyle hastane inşaatı önünde toplanarak basın açıklaması yapmasına da tanıklık etmiştir. Konuyla ilgili Meclise sunduğumuz soru önergelerine de henüz yanıt verilmemiştir. Hastane işinin bitim tarihi 2014 olarak belirtilmesine rağmen dört yıllık zaman zarfında işin bitirilmeme gerekçeleri nelerdir? Ceyhanlılar artık söz değil icraat beklemektedir. Bahanelere yer verilmeden ilçe halkına hizmet verilmesi öngörülen hastane bir an önce tamamlanmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Hürriyet…

Sayın Hürriyet yok.

Sayın Özdiş…

7.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, sulama birliği personelinin durumuyla ilgili bilgi almak istediğine ve 10 Nisan Polis Bayramı’na ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum, Sayın Orman ve Su İşleri Bakanına: Bugün görüşmelerine başlayacağımız DSİ’yle ilgili kanun tasarısında sulama birliği personelinin durumu hâlen belirsiz. Sözleşmeli personele memuriyet hakkı verilecek mi? Özellikle birlik müdürü ve birlik saymanının, yaptıkları işten dolayı memur olmaları gerektiği ifade ediliyor. Sürekli işçi kadrosunda olanlar ne olacak, tüm statüleriyle birlikte DSİ’ye mi devredilecekler? Geçici işçilerin sürekli işçi kadrosuna geçmeleri sağlanacak mı?

Bu arada bugün 10 Nisan Polis Bayramı. Bu ülkenin dürüst, namuslu, kendini herhangi bir cemaat veya iktidara satmamış tüm polislerinin bayramını kutluyorum. Başta Gaffar Okkan ve Cevat Yurdakul olmak üzere, tüm şehitlerimizi saygıyla anıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdiş.

Sayın Dedeoğlu…

8.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, toplumsal huzurumuzun sağlanması amacıyla büyük bir özveriyle çalışan Türk polis teşkilatımızın 173’üncü kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. Devletimizin temel unsurlarından biri olan Emniyet teşkilatımız, halkımızın huzur ve güven içinde yaşaması, kamu düzeninin temini, hukukun tesisi ve insan haklarının korunması görevlerini büyük bir fedakârlıkla yerine getirmektedir. Emniyet teşkilatımız, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetki ve milletimizden aldığı büyük bir güçle görevini yapmaya devam etmektedir. Türk polis teşkilatımız vatanımızın bölünmez bütünlüğünü ve vatandaşlarımızın huzur ve esenliğini sağlamak için canlarını feda etmekten kaçınmaz. Hâlen görevleri başında olan kahraman polislerimize fedakârca yürüttükleri tüm hizmetlerden dolayı teşekkür ediyor, aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.

Sayın Cora…

9.- Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SALİH CORA (Trabzon) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ülkemizin huzur ve güveninin temininde gece gündüz demeden görevini fedakârca yerine getiren Emniyet mensuplarımızın çalışmaları her türlü takdirin üzerindedir. Onlar görevlerini, Anayasa’da belirtilen yetkiler çerçevesinde, hiçbir ayrım ve ayrıcalık gözetmeden, tüm halkımızın temel hak ve hürriyetlerinin sağlanması ve korunmasında, yine her türlü terör odağına karşı gözlerini kırpmadan korkusuzca yerine getirmektedir. Bu vesileyle, gücünü kanunların verdiği yetkilerden, duayı da aziz milletimizden alan Türk polis teşkilatının 173’üncü kuruluş yıl dönümünü en içten dileklerimle kutlar, kutsal görevlerini ifa ederken şehit düşen tüm kahraman polislerimize yüce Allah’tan bir kez daha rahmet diler, bu anlamlı günde vatanımızın en ücra köşelerinde görevlerini büyük azim ve kararlılıkla yerine getiren tüm Emniyet mensuplarımıza vazifelerinde başarı ve kolaylıklar dilerim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Nurlu…

10.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, 10 Nisan Polis Günü’ne ilişkin açıklaması

MAZLUM NURLU (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emniyet teşkilatımızın her kademesinde görev yapan polisimiz, tüm sosyal ve ekonomik sorunlarına rağmen, yasalarda belirtilen görevlerini hukuk devleti ilkesi ve insan hakları çerçevesinde yapmaktadır. AKP dönemlerinde en çok yıpratılan kurum olmasına rağmen toplumun huzuru ve adalet için özveriyle görev yapan ve ülkemizde hukuka, demokrasiye, barışa ve huzura karşı kurulan tuzakları bir bir yıkacak olan polisimizin, başta Atatürk’e, devrim ve ilkelerine saygılı, tüm siyasi düşüncelerden bağımsız, yasaların güvencesi olma bilinciyle devletine ve halkına hizmeti ilke edinmesi temennimle Emniyet teşkilatımızın tüm mensuplarının 10 Nisan Polis Günü’nü kutluyor, görevi başında şehit olan polislerimizi ve gazilerimizi minnetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Şeker…

11.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ve 9 Nisan Mimar Sinan’ı Anma ve Mimarlar Günü’ne ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Polis teşkilatımızın kuruluş yıl dönümü vesilesiyle, görevleri başında şehit düşen kahraman polislerimize Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.

Yüz yetmiş üç yıldır milletimize, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerinden taviz vermeden hizmet eden, huzurun ve güvenin en önemli teminatı olan polis teşkilatının kuruluş yıl dönümünü en içten duygularımla kutluyorum, başarılar diliyorum.

Yine, dün, Mimar Sinan’ı Anma ve Mimarlar Günü’ydü. Görkemli tarihimizin en somut eserlerini inşa eden Mimar Sinan’ın, mühendislik ile estetiği buluşturarak çevreyle uyumlu inşa ettiği eserleri yüzlerce yıldır gönüllere tesir etmektedir. Bu eserlerle, medeniyet anlayışımızın kudretini bu topraklara kazımıştır. Mimarların ustası Mimar Sinan’ı rahmetle anarken ülkenin büyümesi ve kalkınması için ihtiyaç duyulan projelere karşı çıkmadan, tarihsel birikimimizden feyzalarak geleceğe özgün eserler bırakma anlayışıyla değer üreten mimarların Mimarlar Günü’nü kutluyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şeker.

Sayın Çamak…

12.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, taşeron olarak çalışırken güvenlik sorunu olmadığı hâlde kadroya geçmesi söz konusu olunca güvenlik soruşturması olumlu gelmediği için işinden edilen kaç Meclis personeli olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hükûmet, yıllardır gündeme getirdiğimiz taşeron sorunu konusunda geçtiğimiz aylarda adım atmak zorunda kalmıştır. Ancak ne yazık ki bu süreçte tüm taşeron işçilerimiz kapsama alınmamış, taşeron sorunu varlığını sürdürmeye devam etmiştir.

Öte yandan, taşerondan kadroya geçeceği söylenen bazı iş kollarında ciddi haksızlıklar yaşandığı, belirsiz sınavlar ve keyfî sözlü mülakatlarla birçok kişinin ekmeğiyle oynandığı bir gerçektir.

Dahası, Meclisimizde bile güvenlik soruşturması olumlu gelmeyen bazı çalışanların kadro beklerken işlerinden olduğu tarafımıza iletilmiştir.

Bu anlamda, Meclis Başkanlığına soruyorum: Taşerona bağlıyken güvenlik sorunu yaratmayan, ancak kadroya geçmesi söz konusu olunca işinden edilen kaç personelimiz vardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Öztürk…

13.- Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk’ün, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; polislerimiz büyük özveriyle çalışmakta, bizlerin canını kendi canları pahasına korumaktadırlar. Biliriz ki Elâzığlı Fethi Sekin gibi nice kahramanların, yiğitlerin olduğu, halkımızın güven kaynağıdır polis teşkilatı.

Halkımızın her daim yanında olan, terörle kahramanca mücadele eden Türk polis teşkilatının 173’üncü kuruluş yıl dönümü vesilesiyle tüm polislerimizin Polis Haftası’nı en içten dileklerimle kutlar, şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diler, Gazi Meclisi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Balbay…

14.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, laikliğin anayasal bir değer olarak kabulünün 90’ıncı yıl dönümüne, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ve bu ülkenin gençlerini ülkeye küstüren iktidarı kınadığına ilişkin açıklaması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Demokrasinin özünü oluşturan, barış içinde toplumsal yaşamın ve inanç özgürlüğünün temelini oluşturan laikliğin anayasal bir değer olarak kabulünün 90’ıncı yılı kutlu olsun diyorum.

Polis teşkilatının 173’üncü yılını kutluyorum. İktidarı, sadece kutlamakla yetinmemeye, onların temel haklarını vermeye ve 3600 gösterge haklarını vermeye çağırıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şu anda Türkiye’de hapishanelerde 70 bin üniversite öğrencisi var. 100 bin üniversite öğrencisi yargılanmakta. Sizler gençlik deyince “18 yaşını doldurana seçilme hakkı veriyoruz.” diyorsunuz ama 18 yaşını dolduran genç önce hapse girme hakkını kullanıyor. Onlar, hayata atılacakken hapse atılıyor.

Ne yazık ki gençlerimiz şu anda “İleride ne sahibi olmak istersiniz?” deyince öncelikle “Pasaport sahibi olmak istiyorum.” diyor. Bu ülkenin gençlerini ülkeye küstüren, bu ülkenin gençlerine yurt dışında umut aratan bu iktidarı kınıyorum, lanet olsun diyorum!

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

15.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Türk polis teşkilatının 173’üncü kuruluş yıl dönümünü kutluyorum.

Başta Gölbaşı Özel Harekât olmak üzere, Türkiye’nin her bir yerinde vatan, millet ve bayrak için şehit olan bütün kahramanlarımızı rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.

Tabii, polislerimizin özlük haklarıyla ilgili de Hükûmetin gerekli düzenlemeyi yapmasını, özellikle 3600 ek göstergenin…

Ayrıca, eş durumu tayinlerinde, hem polis teşkilatımızda, millî eğitimde, sağlıkta, bütün devlet memurluklarında insanlar birçok zorluklarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Hükûmetin eş durumu tayinlerinde bütün kriterleri ortadan kaldırarak karı kocanın istediği bir yere tayini yapmasını, bunu öncelikle gündeme almasını… Çünkü bununla ilgili, Meclisteki milletvekillerimize her gün yüzlerce talep geliyor. Yani polisi gönderiyorsunuz doğuya, zorunlu hizmet diyorsunuz ama eşinin tayinini istediği yere yapmıyorsunuz. Bununla ilgili bütün kriterlerin kaldırılarak, tekrar gözden geçirilerek mutlaka eş durumu tayinlerinin karı kocanın istediği bir yere yapılmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bektaşoğlu…

16.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sayın Başkanım, anlayışınıza çok teşekkür ediyorum.

Polislerimiz, ulusumuzun can ve mal güvenliğinin, hukuk düzeni, demokrasi ve cumhuriyetimizin teminatıdır. Bu bilinçle, suç ve suçlulara, uyuşturucuya, teröre karşı canını hiçe sayarak özveriyle mücadele eden polis kardeşlerimizin ve bütün Emniyet teşkilatı çalışanlarının Polis Haftası’nı kutluyorum. Ebediyete intikal etmiş polislere, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Bu önemli günde bir de hatırlatmada bulunmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, Anayasa Mahkemesi polislerin ek göstergelerinin 3600’e çıkarılması talebini çeşitli gerekçelerin yanı sıra statü hukukuna göre değerlendirerek reddetti. Ancak kimse bu kararın arkasına sığınmamalıdır. Polislerimizin 3600 gösterge ve eş değer bir derece, kademe artırımı beklentisi hâlâ sürmektedir. Bunun takipçisi olacağız. İçişleri Bakanlığından bu gerekçeye ve kanunlara uygun bir gösterge düzenlemesi yapılmasını bekliyoruz, bu müjdeyi onlara en kısa zamanda verelim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Engin…

17.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, emeklilerin sorunlarına ve intibak yasasının bir an evvel Meclisten geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Emeklilerimizin hayat mücadelelerini Meclis konuşmalarımda daha önce de pek çok kez dile getirmiştim. 2000 yılı öncesinde emekli olanlar ile 2000 yılı sonrasında emekli olanların aylık hesaplama sistemleri farklı. Hâlbuki tüm emeklilerimizi kapsayan tek bir sistem olmalı. Bu nedenle intibak yasasını bir an evvel Meclisten geçirmeliyiz. Prim kazançları ve prim ödeme gün sayıları aynı olan emeklilerimizin aylıkları da eşit olmalı. Yıllarca çalışıp emek veren emeklilerimiz bu maaşlarla ayakta kalma mücadelesi verirken enflasyon karşısında ceplerindeki para da her geçen gün eriyor. Emeklilerimize bayramlarda birer maaş ikramiye verelim dediğimizde AKP “Kaynak yok.” diyor ama işine gelince çok kolay milyarlarca TL’yi buluyor. AKP Hükûmetine soruyorum: Emeklilerimizin adalet talebini ve feryadını ne zaman duyacaksınız?

BAŞKAN – Sayın Yarayıcı yerine Sayın Kuyucuoğlu…

18.- Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu’nun, infaz koruma memurlarının özlük haklarıyla ilgili düzenleme yapılması gerektiğine ve devlette, belediyeler ile özel idarelerde geçici olarak görev yapanların çalışma sürelerinin dokuz ay yirmi dokuz güne çıkarılmasını istediklerine ilişkin açıklaması

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İnfaz koruma memurlarının bir kısmı kadrolu, bir kısmı sözleşmeli olarak çalışıyorlar, aynı görevi yapıyorlar fakat maaşları farklı. Bu nedenle eşitlik istiyorlar. Ayrıca iş riski vesaire verilmiyor, bu konuda da talepleri var.

İkinci olarak, devlette geçici olarak çalışan ve beş ay yirmi dokuz gün çalışan orman işçilerinin süreleri dokuz ay yirmi dokuz güne çıkarıldı. Yine, devlette geçici olarak görev yapan belediyelerde ve özel idarelerde çalışanlar da bu sürenin dokuz ay yirmi dokuz güne çıkarılmasını istiyorlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Sarıhan…

19.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, İçişleri Bakanlığını kamu görevinden ihraç edilenler ile tutuklananların durumuyla ilgili araştırma yapmaya ve önlem almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sizin ve diğer arkadaşlarımızın bilgisi içinde olduğu gibi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde araştırma görevlisi Volkan Bayar 4 arkadaşını katletti. Bu olayın ana nedeninin son dönemde yaşadığımız ihraçlar ve tutuklamalar olduğu yine hepimizce biliniyor.

Yine bilginiz içinde olduğu gibi, ihraç edilmeleri nedeniyle intihar eden insanlarımız da var. Bu sorunun acilen çözülmesi gerekiyor. Gerek tutukevlerinin doldurulmuş olması gerek insanların kamu görevlerinden alınmış ve atılmış olmaları ülke için bir tehdit oluşturuyor. Bu tehdide dikkat çekmek istiyor ve İçişleri Bakanını bu konuda araştırma yapmaya ve önlem almaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Hürriyet…

20.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Güven ortamını temin etmek için var gücüyle çalışan Türk polis teşkilatımızın 173’üncü yılını kutluyor, on altı yıldır giderek yok edilmesine rağmen temel hak ve özgürlüklerin korunması gibi zor görevlerinden ötürü tebrik ediyorum. Görevleri başında şehit düşen kahraman polislerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Atatürk’ün dediği gibi: “Polis, hukukçu kadar hukuk adamı, bir anne kadar şefkatli olmalıdır. Polis, vicdanı olmayanların karşısındadır.” Ne yazık ki polislerimiz canları pahasına yaptıkları bu görevde sahipsiz bırakılıyor, hak ettikleri değerin yarısını bile göremiyorlar. Hükûmet, polise üvey evlat muamelesini layık görüyor. Askerle aynı mücadeleyi verdikleri hâlde 3600 ek gösterge talepleri polislere verilmiyor. Personel yetersizliği, fazla çalışma saatleri gibi pek çok sorunları var. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, iktidar gibi sadece kutlamakla kalmayacağız. Polislerimizin haklarını almaları için de mücadelemize sonuna kadar devam edeceğimizin bilinmesini istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, 24’üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 24’üncü Dönemde birlikte görev yaptığımız Cumhuriyet Halk Partisi Isparta Milletvekili Sayın Ali Haydar Öner’in vefat ettiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Ailesine, milletvekili arkadaşlarına ve Cumhuriyet Halk Partisi ailesine başsağlığı dileklerimizi sunuyoruz. Allah rahmet eylesin. Birlikte çalıştık, kendisini gayet iyi tanıyorum; hakkım geçtiyse de helal olsun diyorum.

Şimdi, söz talebinde bulunan grup başkan vekillerine söz vereceğim.

Sayın Akçay, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 24’üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner’e Allah’tan rahmet dilediğine, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ve 8-14 Nisan Sağlık Haftası’na ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak 24’üncü Dönemde CHP Isparta Milletvekilliği görevini yürüten Ali Haydar Öner’in vefatını üzüntüyle öğrendik. Merhuma Allah'tan rahmet, ailesine ve Cumhuriyet Halk Partisi camiasına da başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

Sayın Başkan, Türk polis teşkilatının 173’üncü kuruluş yıl dönümü vesilesiyle ülkemizin huzur ve güvenliği için fedakârca çalışan Türk polis teşkilatının mensuplarını kutluyoruz.

Emniyet güçlerimiz, mesai mevhumu gözetmeden, ülkemizin asayişi, milletin huzur ve güvenliği, birlik ve beraberliği için cansiparane görev yapan bir mesleğin mensuplarıdır. Güvenlik olmadan özgürlük olmaz, hukuk olmaz. Türk polisi, huzurun, güvenliğin, hukukun, özgürlüğün, insan haklarının ve vicdanın teminatıdır. Türk polisinin suç ve suçluyla yürüttüğü mücadele tüm dünyaya örnek olmuştur.

Vatan, millet ve devlet sevgisiyle gece gündüz demeden görev yapan polislerimiz bizim için kıymetlidir, her biri tek tek iftihar kaynağımızdır. Bu itibarla, Emniyet mensuplarımızın çalışma koşulları, mali ve özlük hakları konusunda yapılacak her çalışmaya Milliyetçi Hareket Partisi olarak katkı sunmaya hazır olduğumuzu ve katkı sunduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bu düşüncelerle, Türk polis teşkilatının kuruluş yıl dönümünde tüm polislerimizi kutluyor, hepsine en içten sevgilerimizi, hürmetlerimizi sunuyoruz.

Görevlerini icra ederken hain saldırılar sonunda şehit düşmüş tüm kahramanlarımıza da Cenab-ı Allah’tan rahmet, gazi polislerimize sağlıklı bir ömür diliyorum.

8-14 Nisan tarihleri arası, aynı zamanda Sağlık Haftası olarak da kutlanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Akçay lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sağlık Haftası’nın amacı, sağlık bilgisi ve bilincinin, sağlık yardımının geniş halk kitlelerine ulaşmasıdır.

Sağlık, insan hayatının en önemli değeridir. Sağlıklı bir toplum geleceğe emin adımlarla yürüyen toplumdur. Bu vesileyle sağlık sektöründe toplum sağlığı için çaba gösteren tüm sağlık çalışanlarının Sağlık Haftası’nı kutluyor, milletimizin her birine sağlıklı bir ömür diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Akçay.

Sayın Danış Beştaş, buyurun.

22.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 24’üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner’e Allah’tan rahmet dilediğine ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde araştırma görevlisi Volkan Bayar’ın 4 akademisyeni öldürmesiyle ilgili olay nedeniyle rektörün istifa etmesi ve Hükûmetin soruşturmayı özenle takip etmesini dilediğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de CHP’nin eski Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner’in ailesine ve CHP camiasına başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum öncelikle. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

Sayın Başkan, Osmangazide görev yapan araştırma görevlisi Volkan Bayar, Dekan Yardımcısı Mikail Yalçın, Fakülte Sekreteri Fatih Özmutlu, araştırma görevlisi Yasir Armağan ile öğretim üyesi Serdar Çağlak’ı geçen hafta maalesef silahla öldürdü. Cinayetlerin hemen akabinde, Hükûmete yakın medya organlarında olay basit bir cinnet haberi olarak geçildi. Oysa olayın basit bir cinnet ya da cinayet vakası olmadığı, arkasında çok karanlık ve kirli ilişkilerin olduğu çok kısa sürede açığa çıktı. Aynı medya Volkan Bayar’ı FETÖ’yle ilişkilendirerek işin içinden şimdi çıkmaya çalışıyor. Gerçekten bu adamı kim korudu? Bunun hesabını kim verecek?

Olayın hemen ardından Volkan Bayar tutuklandı ancak soruşturmaya gizlilik getirildi ve bizler, kamuoyu, cinayetin nasıl işlendiğini, vahşetin arkasında kimlerin olduğunu gizlilik kararı sebebiyle öğrenemeyeceğiz, gerçeklerden mahrum kalacağız. Biz şunu çok iyi biliyoruz: Ne zaman bir gizlilik kararı verilirse olayın arkasında başka ilişkilerin, gizlenmek istenen kirli birtakım vakaların olduğunu yakından biliyoruz. Hükûmet bu işin üzerini örtmemelidir. Yani Sayın Cumhurbaşkanı her konuda konuştuğu hâlde, Osmangazideki katliam gibi cinayetler hakkında hâlâ tek söz etmedi.

Cinayetler gerçekleşmeden önce akademisyenler, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER), Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER), Millî Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı, YÖK Başkanlığı, Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Danış Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – …Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğüne defalarca suç duyurusunda bulunmuşlar. Fakülte koridorlarında bunlara “Bu iş 24 kurşuna bakar.” diyen şahsa, Volkan Bayar’a hiçbir soruşturma açılmamış yani sonuç yok.

10 Ağustos 2016’da AKP Genel Başkanı Erdoğan şunları demişti: “O camiadan dostlarınız, arkadaşlarınız olabilir. Ben diyorum ki bunları ifşa edin. Savcılıklara bildirmeniz lazım. Bu bir vatanseverlik borcudur. Herkesi istihbarat bilemeyebilir, Emniyet bilemeyebilir ya da yetişemeyebilir. Bakın, adamlar kaçıyor.”

İşte, Volkan Bayar tam bir makbul muhbir vatandaş. 103 akademisyeni ihbar ediyor Sayın Başkan, bazılarını okuldan attırıyor. Bu yüzden beş buçuk ay hapis yatan akademisyenler var. Emniyet, valilik, sektirmeden Volkan Bayar’ın muhbirliğini dikkate, şikâyetlerini işleme alıyor ve şu anda 4 cenazenin arkasından maalesef bunlar konuşuluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Tamamlayacağım.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

Bir dakika ek süre veriyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkürler.

Volkan Bayar’la ilgili verilen hiçbir dilekçenin işleme alınmadığını ve rektörün bu sebeple derhâl istifa etmesi gerekirken hâlâ görevinin başında olduğunu da önemle vurgulamak istiyorum. Rektör derhâl istifa etmelidir.

Akademi dünyasında güvensizlik gerçekten artık kol geziyor ve OHAL Komisyonu artık rezalete dönüşen bu olaylar karşısında… Yani, bu komisyon ne iş yapıyor, bilmiyoruz. Volkan Bayar isimli bir katil zanlısı 4 kişiyi öldürüyor, 103 kişiyi işten attırıyor fakat kendisi hakkında verilen hiçbir dilekçe işleme alınmıyor.

Bu, şu anda çok vahim bir olay ve biz Hükûmetin, hocalarımızın bu olaylar karşısındaki tepkisine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bu kanın yerde kalmaması için bir an önce rektörün istifa etmesi gerektiğini ifade ediyor ve Hükûmetin gerekli özenle bu soruşturmayı takip etmesini diliyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özkoç, buyurun lütfen.

23.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 24’üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner’e Allah’tan rahmet dilediğine ve taziye dileğinde bulunanlara CHP Grubu adına teşekkür ettiğine, Anayasa Mahkemesinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu davasıyla ilgili derhâl bir karar vermesini istediğine, 10 Nisan Laiklik Günü’ne ve 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, 24’üncü Dönem Isparta Milletvekilimiz Ali Haydar Öner’in vefatıyla ilgili başta Meclis Başkan Vekilimiz ve grup başkan vekillerimizin taziyelerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına teşekkür ediyoruz. Kendisine Allah’tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyoruz.

Sayın Başkan, değerli değerli milletvekili arkadaşlarım; üç yüz bir gündür tutsak Enis Berberoğlu’nun bir hukuk garabetine dönüşen yargılama sürecinde önce casusluk iddiasıyla müebbet istediler, yerel mahkeme yirmi beş yıl hapis verdi. Üst mahkeme yani istinaf mahkemesi “Ortada suç yok.” diyerek mahkûmiyet kararını bozdu. Bunun üzerine yerel mahkeme, bütünüyle siyasi bir tavırla, her türlü hukuk ilkesini çiğneyerek istinaf mahkemesinin kararını tanımadı. Dosya tekrar istinafa gitti, istinaf mahkemesi yasaya aykırı bir şekilde yeniden yargılamayı başlattı. Enis Berberoğlu için mahkûmiyeti bozan mahkeme heyeti de bir gece yarısı operasyonla sürgün edildi. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin suç olarak ortaya koymak zorunda kaldığı gerekçe şu ki Enis Berberoğlu dosyasında devlet sırrı yok, gizli belge yok, casusluk yok yani ortada bir suç yok; beş yıl on aylık hapis cezası var. Anayasa Mahkemesinin bu düğümü çözmesini bekliyoruz, derhâl bir karar istiyoruz.

Bugün 10 Nisan Laiklik Günü, cumhuriyet tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri. 10 Nisan 1928 tarihinde devletimizin dinî kimliğinin olmayacağını kabul ettik, bu çatı altında oy birliğiyle dedik ki: “Devletimizin dinî referansı olmayacak, her vatandaşa eşit mesafede yer alacak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir vatandaşı vicdan, ibadet ve din özgürlüğüne sahip olacak.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın Sayın Özkoç, ek sürenizi veriyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aradan geçen doksan yılda hâlâ laikliğin bir arada yaşamamızın teminatı olduğunu anlamayan, laikliğin anayasal güvence altında olmasını sorgulamaya açmak isteyenler var.

Arkadaşlar, yurttaşlar; laiklik sorgulanamaz. Bir arada yaşamamız, özgürlüğümüz, demokrasimiz nasıl sorgulanamazsa bunların teminatı laiklik de sorgulanamaz, kutlanır. Laiklik Günü’müz kutlu olsun.

Bugün ayrıca Polis Bayramı, Türk polis teşkilatının 173’üncü kuruluş yıl dönümü. Tüm polislerimizin bayramını kutluyorum.

Emniyet güçlerimizin can ve mal güvenliğimiz için, huzurumuz için ağır koşullar altında çalıştığını biliyorum; aile hayatlarından, hatta ömürlerinden veriyorlar. Yapılan araştırmalar, polislerin ortalama ömrünün on yıl daha kısa olduğunu gösteriyor. Maddi, manevi zorluk ve stres yaşıyorlar. Polislik mesleği ne yazık ki yüksek intihar oranlarıyla da öne çıkıyor. Bizim de polislerimizi korumamız, hayatlarını kolaylaştırmamız gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Özkoç siz de.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim efendim.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, polislerin ek göstergelerinin 3600 olması için vermiş olduğumuz kanun teklifinin gündeme alınması ve yasalaşması konusunda iktidarın ve muhalefet partilerinin desteğini bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkoç.

Sayın Bostancı, buyurun lütfen.

24.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 24’üncü Dönem Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner ile şehit Uzman Çavuş Serdal Güneş’e Allah’tan rahmet dilediğine, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne, 9 Nisan Mimar Sinan’ın 430’uncu ve 10 Nisan Mareşal Fevzi Çakmak’ın 68’inci ölüm yıl dönümlerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

24’üncü Dönem Cumhuriyet Halk Partisi Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner’e Allah’tan rahmet diliyoruz; ailesine, sevenlerine ve CHP’ye başsağlığı diliyoruz, bütün milletimize başsağlığı diliyoruz. Mekânı cennet olsun.

Bugün Niğde’de toprağa verilen, terörle mücadele ederken şehit düşmüş Uzman Çavuşumuz Serdal Güneş’e Allah’tan rahmet diliyoruz. Bu vesileyle bir kez daha şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyoruz.

Polis Haftası içindeyiz. Polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümü. Bu süre, bir müktesebat oluşturmak, bir gelenek oluşturmak, görevini yaparken geçmişin tecrübelerinden faydalanmak bakımından çok zengin bir süre. Esasen kurumlar böyle kökleşiyorlar. Türk polis teşkilatı da kendisine emanet edilmiş olan toplumun esenliği ve selameti konusunda, bütün bu süre içerisinde başarıyla bu görevini yerine getirmiştir. Bunu yaparken bu zor görev çerçevesinde zaman zaman şehit düşen, yaralanan, gazi olan polislerimiz olmuştur. Onları da rahmetle ve minnetle anıyoruz.

Polislerimizin özlük haklarına ilişkin, teknik donanımlarına ilişkin, çalışma şartlarına ilişkin birçok düzenlemeleri yaptık. Daha iyi şartlara sahipler, daha iyi mekânlarda görev yapıyorlar. Gönlümüz daha iyisini istiyor. Bunların imkânlar çerçevesinde olduğu hususu her türlü takdirin üzerindedir. Göstergelerini 2400’den 3000’e çıkarttık. Yarın şartlar daha iyileştiğinde şüphesiz gereken yapılacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bostancı lütfen, ek sürenizi veriyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bugün yine, büyük mimarlarımızdan Mimar Sinan’ın ölüm yıl dönümüdür. Mimar Sinan (1490-1588) Yavuz Sultan Selim ile Kanuni Sultan Süleyman devrinde yani Osmanlı’nın en ihtişamlı döneminde mimarinin de zirvesini teşkil eden bir mimar olarak 500’e yakın esere imza atmış büyük bir insandır. Mimari deyince sadece taş ve toprak akla gelmez, aynı zamanda o medeniyetin bütün referanslarının taşa ve toprağa işlendiği bir yapı, bir anlayış, bir medeniyet akla gelir. Bunu temsil eden, Şehzade Camisi’nden başlamak üzere çıraklık eseri, Süleymaniye kalfalık eseri ve Selimiye ustalık eseridir.

Herkes bilir, Mimar Sinan’ın bütün bu eserleri yaparken sadece matematiğe, sadece hendeseye, geometriye ilişkin bir bilgiyle değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre daha vereyim size Sayın Bostancı.

Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …aynı zamanda gönül gözüyle böyle yaptığını biliyoruz ve Süleymaniye Camii bittiğinde onun minaresine ilişkin bir çocuk “Minare eğri.” dediğinde “Nasıl düzeltelim?” diyerek o çocuğun gönlünü almak için çaba içerisine girdiğini herkes bilir, detayını anlatmayacağım.

Yine bugün Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölüm yıl dönümüdür. İstiklal Savaşı’mızın öncü kadrolarındandır. Çeşitli görevler yapmıştır. Sakarya Savaşı’nda, Büyük Taarruz’da Mustafa Kemal’le birlikte, yan yana savaşmıştır. Meclis tarafından mareşallik unvanı verilmiştir. Milletin gönlüne taht kurmuştur. 1950 yılında ebedî âleme göç etti. Kendisini yaptığı hizmetler, bu millete verdiği hizmetler dolayısıyla minnetle, saygıyla anıyoruz.

Herkesi saygıyla selamlıyoruz.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Sayın Gürer, buyurun.

25.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Erzincan Kemaliye’de şehit olan Niğdeli hemşehri Serdal Güneş’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Niğde’mizin yine şehidi var. Erzincan Kemaliye’de şehit olan Niğdeli hemşehrimiz Serdal Güneş’e Allah’tan rahmet diliyor, acısını paylaşıyorum. Ailesinin ve tüm halkımızın başı sağ olsun.

Teşekkürler Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, şehit olan Uzman Çavuş Serdal Güneş’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Biz de şehidimize Allah’tan rahmet diliyoruz.

Sayın Erdem…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizin birlik, bütünlük ve düzenini, milletimizin canını ve malını korumak uğruna mücadele eden kahraman Türk polislerimizin özlük haklarını iyileştirmek, emekliliklerinde yarı yarıya düşen maaşlarında düzenleme yapmak, 3000 olan ek göstergelerini 3600’e çıkarmak ve en önemlisi, görevlerini yapan polislerimizin işini kolaylaştırmak başta biz milletvekillerinin görevidir. Türk polis teşkilatımızın 173’üncü kuruluş yıl dönümünü kutluyor ve Rabb’im polisimizin ayağına taş, gözüne yaş değdirmesin diyorum. Rabb’im tüm Emniyet mensuplarımıza güç, kuvvet versin.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Tamer…

27.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamer’in, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ve Arakanlı Müslümanların yaşadığı Bangladeş Cox’s Bazar’daki kampa yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Polis teşkilatımızın 173’üncü kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. Gece gündüz demeden fedakârca görev yapan tüm Emniyet teşkilatımızı tekrar kutladığımı ifade ediyorum.

Hafta sonu itibarıyla, 5 arkadaşımızla birlikte Arakanlı Müslümanların Bangladeş’teki mülteci kampını ziyaret etme fırsatı bulduk. Cox’s Bazar’daki 1 milyon 100 kişilik bu kampın da çok sıkıntılı olduğunu gördük. Orada, özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin şefkatli elini hissettirdiği bir tabloyla karşılaştık. AFAD, Kızılay, TİKA gibi kuruluşlarımızın üstün bir kuvvetle görev yaptıklarını müşahede ettik. Allah onlara yardım etsin diyoruz, tekrar ülkelerine dönmeyi nasip etsin diyoruz.

Meclisi bilgilendirmek istedim.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Erdoğan, sizi de dinleyelim, bu bahsi kapatalım.

Buyurun.

28.- Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğan’ın, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümüne ve Arakanlı Müslümanların yaşadığı Bangladeş Cox’s Bazar’daki kampa yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Ben de polis teşkilatımızın günlerini kutluyor, hep birlikte nice yıllara diyorum.

Ben de İsmail Vekilimizin kaldığı yerden devam etmek istiyorum.

Sağlıkçı vekiller olarak AFAD’ımızla birlikte Bangladeş’e, Dakka’ya, oradan bir saatlik uçak yolculuğuyla Cox's Bazar’a, oradan da yine bir buçuk saatlik kara yoluyla kampların olduğu -600-700 bin kişinin olduğu kamplara- yere ulaştık. Orada hakikaten Türkiye'nin ne kadar büyük bir devlet olduğunu bizzat bir kere daha müşahede ettik. Hastanemizin nasıl hizmet verdiğini orada tekrar görmüş olduk. Hatta ufak, küçük bir operasyona da İsmail Başkanımızla birlikte imza attık, orada bir sünnet gerçekleştirildi ve hakikaten Türkiye orada bütün dünyaya umut olmaya devam ediyor her yerde olduğu gibi. Oradaki yetimlerin, oradaki öksüzlerin, oradaki mağdur Müslüman halkın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Başkanlık Divanı toplantısının 23 Mart 2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılmasının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 7 Mart 2018 tarih ve 55 sayılı Kararı’yla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1565)

06/4/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Başkanlık Divanı toplantısının 23 Mart 2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılması Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 7 Mart 2018 tarih ve 55 sayılı Karar'ıyla uygun bulunmuştur.

Söz konusu toplantının Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacağı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 15’inci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                    İsmail Kahraman

                                                         Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, şimdi grup önerilerini görüşeceğiz.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, milletvekili yargılanmalarında yaşanan hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/4/2018 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Meral Danış Beştaş

                                                                                            Adana

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

10 Nisan 2018 tarihinde Adana Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu tarafından verilen (7453) grup numaralı milletvekili yargılanmalarında yaşanan hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 10/4/2018 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran konuşacaklar.

Süreniz beş dakika.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün milletvekillerinin yargılamalarındaki hukuksuzluk üzerine konuşacağım. Aslında bu, Türkiye’deki yargılama hukuksuzluklarının sadece çok ufak bir parçası. Beş dakika değil, beş saat, beş gün, beş yüz gün konuşsak herhâlde tüketemeyecek kadar çok hukuksuzluğun geliştiği bir süreçten geçiyoruz. Çünkü biliyorsunuz, kuvvetler ayrılığı diye bir ilke var; yargı, yürütme ve yasama birbirinden ayrılır ama Türkiye’de artık yürütme yargıyı siyasi rakiplerini tasfiye aracı olarak kullanıyor. Bir bakarsanız, özellikle kendine muhalif duran, en muhalif duran, ülkenin gerçekten çözüm umudu olan Halkların Demokratik Partisine yönelik son iki buçuk yıldır gerçekleştirilen saldırıların hukuki anlamda açıklanır bir tarafı yoktur. Tamamen bir siyasi tasfiye, bir siyasi soykırım operasyonları silsilesidir ve bu operasyonlar çerçevesinde başta eş genel başkanlarımız olmak üzere 15 milletvekili arkadaşımız tutuklandı, şu anda bu Meclis çatısı altında olması gereken 9 milletvekili arkadaşımız tutuklu. Her gün bu Meclise milletvekilliğinin düşürülmesi yönünde tezkereler getiriliyor, halkın iradesi yok sayılıyor, burada eller kalkıyor ve milletvekillikleri düşürülüyor.

Şimdi bu hukuksuzluklara bir iki örnek vereceğim. Yarın Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş’ın Ankara’da duruşması var ama Sıhhiye Adliyesinde yapılmıyor. Niye? Güvenlik gerekçesiyle. Kimin güvenliği, neyin güvenliği? Biz bunun güvenlik gerekçesinden kaynaklanmadığını biliyoruz; bunun, aslında halktan kaçırılan yargılamalar olduğunu; halkın, basının, kamuoyunun görmemesi için hukuksuzlukların bu şekilde Sincan Adliyesinde yapıldığını biliyoruz. Çünkü bir benzeri de İstanbul’da oldu, dağın ortasında, insanların ulaşamayacağı bir yerde, baksanız bina olduğunu anlayamayacağınız bir mekânda bir duruşma salonu kurulmuş ve Selahattin Demirtaş yargılanıyor. Peki, İstanbul’daki bu duruşmada neden yargılanıyordu? “2013 Nevrozu”nda yaptığı konuşmadan.

Değerli arkadaşlar, “2013 Nevrozu” yapıldığında, belki o döneme biraz bakıp sonra da gazete manşetlerine bakmamız gerekiyor. O gün suç olmayan, tam iki yıl altı ay sonra suç kabul edilip, bakın, iki yıl altı ay, iki yıl altı ay savcılar uyudu, iki yıl altı ay iktidarın işine geldiği için, o dönemin konsepti kendilerine, barış süreci kendilerine yaradığı için uyudu, iki yıl yedi ay boyunca Emniyet uyudu, ne zamanki HDP karşılarında 7 Haziranın zaferini kazandı, 1 Kasımın zaferini kazandı, büyük bir siyasi rakip olarak karşılarına dikildi, hepsi bir anda uyandı. O günün “havuz medyası” dediğimiz ana akım medya nasıl manşetler attı? “Nevroz Ateşi Barış İçin Yandı.” Orada bu konuşma yapılmıştı. Bugün savaş naraları atan sanatçılar, “Nevroz” meydanında “Amed Nevrozu” meydanında, Diyarbakır meydanında kendine yer kapmak için birbirlerini eziyorlardı. Alkış tuttu milyonlarca kişi bu konuşmaya.

Bakın, atılan manşetler… Ama bakın, o günün “Nevroz”unda olan Ayla Akat Ata bu fotoğrafta, bugün tutuklu, Selahattin Demirtaş tutuklu, iki yıl yedi ay sonra ortaya çıkan ya da fark edilen konuşmasından kaynaklı.

Peki, bu konuşmayı hiç mi yapmadı daha önce Selahattin Demirtaş? Yaptı, bu Meclis kürsüsünden yaptı, grup toplantısında yaptı, birçok yerde benzer konuşmaları yaptı.

Biz, her defasında şunu söylüyoruz: Bu kürsüden yapılan, grup toplantılarında yapılan konuşmalar Anayasa’nın açık hükmüne göre sorumsuzluk kapsamındadır, bunu sadece biz söylemiyoruz. Bakın, 8 Nisanda, birkaç gün önce bir programa katılan, şu anda da Genel Kurulda olan Sayın Bekir Bozdağ da aynı şeyi söylemiş. Şunları söylemiş: “Sayın Kılıçdaroğlu kamuoyuna her zaman olduğu gibi doğruları söylemiyor, çarpıtıyor her şeyi. Meclis Genel Kurulu ve grup toplantısında söyledikleri bizim Anayasa’mıza göre suç olsa dahi suç kabul edilmediği için soruşturma ve kovuşturma kapsamı dışında tutuluyor.” Tamam, bu, sadece bir kesim için mi geçerli?

Peki, ısrarla, soruşturma başlatılmadan önce savcılığın araştırması gereken husus niye araştırılmıyor? Sormak gerekiyor Sayın Başkan Vekiline: “Bugüne kadar bu milletvekili acaba Mecliste bu konuşmayı yaptı mı?” diye Başkanlık Divanına Mecliste herhangi bir soru soruldu mu? “Bu vekil bu konuşmayı yapmış, suç vasfı taşıyor ama Meclis kürsüsünden ifade edilmiş mi?” diye soruldu mu? Hayır, sorulmadı. Peki, biz mahkemede kovuşturma aşamasında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Başkan, bir dakika daha…

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika ek süre.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Peki, biz kovuşturma esnasında talep ettiğimizde ne oluyor? Heyet on dakika ara veriyor. Müzakere etmesi gerekiyor ya -görünüşte müzakere- gidiyor beş dakika, bir görüşmeler, telefon trafiği, “Ne yapsak, ne yapsak?” Döndüklerinde talebimiz reddediliyor. Bu, açık bir biçimde görevi kötüye kullanmaktır, suçtur ve bu açık bir şekilde bu Meclisin itibarını zedelemektedir. Benim bu kürsüde söyleyeceğim bütün sözler dokunulmazlık, mutlak sorumsuzluk kapsamındadır ama birileri için sorumsuzluk kapsamında; mesele HDP’liler olunca, mesele Selahattin Demirtaş olunca, mesele Figen Yüksekdağ olunca, mesele Burcu Çelik olunca -dün cezası onandı- mesele Gülser Yıldırım olunca, mesele Selma Irmak, Ferhat Encu olunca dokunulmazlık ve sorumsuzluk kapsamında kabul edilmiyor.

İşte tüm bunların konuşulacağı, dediğim gibi, belki günler, belki aylar süren konuşmalar sonucunda tespit edeceğimiz bu hukuksuzlukların konuşulması için komisyon kurulması gerekiyor. Ha, kurmazsanız da bu baskılar devam etse de bizi yıldıramadığınızı görüyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Hâlâ saldırmalarınızdan da bizimle baş edemediğiniz çok açık ortadadır zaten.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başaran.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Engin Özkoç konuşacaklar.

Buyurun Sayın Özkoç. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, büyük iş adamlarının, büyük firmaların avukatları oluyor onların hakkını ve hukukunu savunması için. Parası olan insanların, gücü olan insanların arkasında onları savunması için arkaları oluyor, hukukçular oluyor, avukatlar oluyor; milletin de arkasında milletin seçtiği milletvekilleri var. (CHP sıralarından alkışlar) Milletin vekilleri, onların hakkını ve hukukunu korumak için varlar. Nasıl, hukukçular, hukuk adamları kendi müvekkillerinin hakkını hukukunu savunuyorsa milletvekilleri de kendi milletinin hakkını hukukunu savunmak durumundadır. Ancak bugünün Türkiyesi’nde, adaletin ve hukukun olmadığı bir ülkede artık milletvekilleri yargılanmadan cezaevinde tutuluyorlar.

Enis Berberoğlu milletin vekilidir. Enis Berberoğlu, anasının ak sütü gibi helal oylarla seçilmiş bir milletvekilidir. Enis Berberoğlu bağımsızlığa inanan, özgürlüğe inanan, yurtsever bir gazeteci milletvekilidir. Enis Berberoğlu’nu “vatan hainliği” sıfatıyla cezaevinde tutan zihniyet aslında vatana en büyük ihaneti ve hainliği yapmaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Enis Berberoğlu’nda kendi mahkûmiyetiyle ilgili devlet sırrı yoktur, gizli belge yoktur, casusluk yoktur. O, milletinin arkasında dimdik durmuştur. Bir yılı aşkın süreden beri de cezaevinde onuruyla hâlâ milleti için mücadele etmektedir. Anayasa Mahkemesi Enis Berberoğlu’yla ilgili kararını en geç ocak ayında açıklamak durumundaydı. Anayasa Mahkemesine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sesleniyoruz: Milletvekili arkadaşımızı bırakın, milletvekili arkadaşımıza özgürlüğünü teslim edin diyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ben grup başkan vekiliyim, bir siyasi partinin genel başkanı adına grupta söz sahibiyim. Siz Ahmet Yıldırım’ın, bir grup başkan vekilinin, sadece Cumhurbaşkanına söylediği bir sözle elinden milletvekilliğini ve grup başkan vekilliğini aldınız. Bunu yapamazsınız. Bunu yaparsanız, grup başkan vekillerini susturursanız, milletvekillerini susturursanız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – …genel başkanları susturursanız bu ülkeyi diktatörlükle yönetiyorsunuz demektir. Buna bu millet asla izin vermeyecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Yıldız Seferinoğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Seferinoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YILDIZ SEFERİNOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, Türk polis teşkilatımızın kuruluşunun 173’üncü yılını kutluyorum. Yurt içinde ve yurt dışında terörle mücadele esnasında şehit olan Emniyet mensuplarımıza Allah’tan rahmet, gazilerimize de acil şifalar diliyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yasama dokunulmazlığı, genel olarak, milletvekillerinin bir suç işledikleri gerekçesiyle Parlamentonun izni olmadan bazı ceza muhakemesi işlemlerine tabi tutulamayacağı anlamına gelmektedir. Yasama dokunulmazlığı, yasama sorumsuzluğunun aksine, milletvekillerine geçici, milletvekilliği süresince nispi koruma sağlar. Yasama dokunulmazlığının belirli yöntemlerle kaldırılabileceği de yine Anayasa’mızda öngörülmektedir.

Bilindiği üzere, 20 Mayıs 2016 tarihinde yaptığımız Anayasa değişikliğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Adalet Bakanlığına ulaşan fezlekeler için yargılamanın önü açılmıştır. Bütün muhalefet partilerinin çeşitli platformlarda dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde fikir beyan etmesi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinde alınan kararla Anayasa değişikliği yapılmış, dokunulmazlıklar kaldırılmıştır. Süreç, Anayasa’ya uygun bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Kaldırılan dokunulmazlıklarla beraber Adalet ve Kalkınma Partisinden 29 milletvekiliyle ilgili 50 dosya, Cumhuriyet Halk Partisinden 59 milletvekiliyle ilgili 215 dosya, Halkların Demokratik Partisinden 55 milletvekiliyle ilgili 518 dosya, Milliyetçi Hareket Partisinden 10 milletvekiliyle ilgili 23 dosya, bağımsız milletvekillerinden 1 milletvekiliyle ilgili 5 dosya olmak üzere toplam 154 milletvekili için 810 dosya işleme alınmıştır.

Yine önergede bahsi geçen ses ve görüntü sistemiyle ilgili olarak, Anayasa Mahkemesi ifade ve sorgu işlemlerinde kullanılan sesli ve görüntülü aktarma usulünün yüz yüzelik ilkesini karşıladığını, bu usulün kullanımının ceza infaz kurumundan veya mahkemenin yargı çevresi dışında bulunan kişilerin bir an önce hâkim önüne çıkarılması ve haklarında makul sürede karar verilebilmesi olanağını sağladığı belirtilmiştir. Dolayısıyla, dokunulmazlıkların kaldırılmasından sonraki süreçte yargılamalar bağımsız yargı tarafından hukuka uygun bir şekilde devam etmektedir.

Bu cümlelerle konuşmamı sonlandırıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seferinoğlu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden lütfen.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Yıldız Seferinoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Doğrusu, sayın hatibi dinledim, sataşmadı ancak kamuoyunu yanlış bilgilendirdi. Demin hatibimizin de ifade ettiği üzere, dokunulmazlıklarla ilgili sürecin Anayasa’ya aykırı olduğunu ve şu ana kadar Halkların Demokratik Partisi milletvekillerinin sadece Enis Berberoğlu istisna olmak üzere diğer partilerin milletvekillerinin, söz konusu dokunulmazlıkların kaldırılması kapsamında bir işleme tabi tutulmadığını her gün söylüyoruz. Biz bunlar görüşülürken de bu paketin HDP’ye karşı getirildiğini defalarca söyledik ve şu anda sadece bizim milletvekillerimizin, bir istisna dışında, bununla muhatap olması arka planını gösteriyor.

Bunu da geçtim. Sorumsuzluk kapsamında iktidar partisinin gerçekten bir sözünün olmasını isterim. Bizim şu anda milletvekilli yargılamalarının yüzde 99,9’u kürsüde söylenen sözlerle ilgilidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yani yarın Sayın Demirtaş mahkemeye gelecek, mahkeme Meclisten konuşmalarını talep etmeyi reddediyor. Ya da dün Burcu Çelik’e altı yıl ceza verildi, yerel mahkeme ve istinaf mahkemesi yine Meclis Başkanlığından konuşmaları talep etmiyor. Dokunulmazlıklar diyelim ki bir an için Anayasa’ya uygun ve kalktı ama sorumsuzluk mutlaktır. Sorumsuzluk konusunda yargının bağımsız davranmadığı, tümüyle Hükûmetin emir ve talimatlarıyla baskı altında karar verdiğinin ilanıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Şu anda sadece dokunulmazlık değil, yasama sorumsuzluğu da HDP için askıdadır, bunu önemle ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, milletvekili yargılanmalarında yaşanan hukuksuzlukların tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 10/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve arkadaşları tarafından, Kişisel Verileri Koruma Kurulunun nasıl bir denetleyici ve düzenleyici çalışma yaptığının araştırılması, seçmen iradesi ve demokrasi için büyük bir risk olarak duran yasa dışı yöntemlere karşı bir çözümün sağlanması amacıyla , 9/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

10/4/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/4/2018 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                       Engin Özkoç

                                                                                          Sakarya

                                                                        CHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve arkadaşları tarafından Kişisel Verileri Koruma Kurulunun nasıl bir denetleyici ve düzenleyici çalışma yaptığının araştırılması, seçmen iradesi ve demokrasi için büyük bir risk olarak duran yasa dışı yöntemlere karşı bir çözümün sağlanması amacıyla 9/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1846 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 10/4/2018 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Çetin Arık konuşacaklar.

Buyurun Sayın Arık. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde Amerika ve İngiltere’de Facebook’un 87 milyon kullanıcısına ait veriler kişilerin rızası olmadan kullanıcıların sosyal medyadaki aktiviteleri, tüketim alışkanlıkları ve siyasi eğilimleri üzerinden tanımlanıp kişiye özel mesajlar gönderilmek suretiyle seçmen tercihinin manipüle edildiği ortaya çıktı. Esasında benzer skandallar AKP hükûmetleri döneminde ülkemizde de yaşandı. 50 milyonu aşkın Türk seçmeninin nüfus bilgileri çalındı. Dönemin Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ “Nereden sızdı, nasıl sızdı bilmiyorum, rakamlara baktığınızda Türkiye’deki seçmen sayısına yakın, nereden ve nasıl sızdığının araştırılması lazım. Gerekli soruşturma, adli ve idari boyutuyla başlatıldı.” şeklinde bir demeç vermişti. Bu verileri çaldıranın kimliği belli, AKP Hükûmeti ve onun atadığı bürokratlar ama Sayın Bozdağ’ın adli ve idari boyutuyla araştırılmasını vadettiği konunun akıbeti sır olarak kalmaya devam ediyor.

Ben milletin kürsüsünden, millet adına sormak istiyorum: Bu verileri kim çaldı? Bu veriler hangi amaçlar doğrultusunda kullanılmak için çalındı? Vatandaşlarımızın yaşadığı dolandırıcılık vakalarında bu veriler kullanıldı mı? Bu verileri çaldıranlara herhangi bir cezai işlem uygulandı mı?

Aynı menzile birlikte yürüdüğünüz yol arkadaşınız FETÖ, 2010 referandumunda “Ölüleri bile diriltin, oy kullandırın.” demişti. Haşa! Ölüler de diriltilip oy kullandırıldı mı? Bundan sonraki seçimlerde de oy kullandırılacak mı? Bütün bu sorular milletimizin cevabını beklediği, merak ettiği sorular.

Ülkemizde yaşanan bir başka skandal da Sosyal Güvenlik Kurumunun halkın kişisel sağlık verilerini 65 milyon TL’ye özel bir firmaya satmasıdır.

Yine yakın dönemde Türkiye’de yaklaşık 235 bin kişinin kişisel verilerine izinsiz bir şekilde erişildiği belirtiliyor. Sayın Bekir Bozdağ’ın ifadesiyle Türkiye'nin göz bebeği kuruluşlarından Kişisel Verileri Koruma Kurumunun bu konuda herhangi bir çalışması olmuş mudur, olduysa ne yapılmıştır; bunlar milletimizin cevabını beklediği sorular.

Toplumun gözü önünde yapılan seçim hilelerini Yüksek Seçim Kurulu eliyle geçersiz kılan, seçimi kazanmak uğruna her yolu mübah gören, medyayı tekelleştiren, seçim çalışmalarında devlet imkânlarını sonuna kadar kullanan, hiçbir etik ilkesi tanımayan bir iktidar için kişisel verilerin mahremiyetinin hiçbir anlamı olmayabilir.

Değerli milletvekilleri, Kişisel Verileri Koruma Kurumu ne kadar koruyor bilemem ama AKP Hükûmetinin koruduğu kesin olan, Kırşehir Şeker Fabrikasını satın alan bir şirket var. Şirket Ankara’da 300 bin liraya kurulmuş, genel müdürü Kayseri’de gecekonduda yaşıyor. İddiaya göre, şirket kurulduğu günden bugüne tek bir ticari faaliyette dahi bulunmamış, deposunda da tam 89.400 ton şeker olan fabrikayı 325 milyon liraya satın alıyor. Soru şu: Hiçbir ticari faaliyette bulunmamış 300 bin liralık bir şirket, 325 milyon lirayı nereden buldu? Tabii, 5 lirayla Man Adası’nda kurulmuş bir şirketin kasasına 15 milyon doları transfer edenler için bu soru havada kalır ama ben yine de milletim adına sormak istedim.

Bir diğer soru: Deposundaki şeker satılsa 325 milyon lira edecek olan bir fabrika neden yok pahasına bir şirkete satıldı? Bu şirketin arkasında kimler var? Şeker alana fabrikayı bedavaya mı veriyorsunuz?

Alın terinin hor görüldüğü, “Maaşından başka para kazanmamış ki.” denilerek çalmanın itibar kabul edildiği AKP hükûmetleri döneminde kişisel verilerin korunmasını istemekle çok mu hayalcilik ediyorum? Ancak kişisel verilerin mahremiyeti Türkiye’yi bir ilkeler ülkesi, bir hukuk ülkesi, etik değerlerin geçerli olduğu demokratik bir ülke hâline getirmek isteyenler için çok önemlidir.

Değerli milletvekilleri, herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağına namusu ve şerefi üzerine söz veren saygıdeğer milletvekillerinin kişisel bilgilerin çalınmasına ve tercihlerin manipüle edilmesine izin vermeyeceğine inancım tamdır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arık.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İzzet Ulvi Yönter konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yönter. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

MHP GRUBU ADINA İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Öncelikle Türk polis teşkilatının kuruluşunun 173’üncü yıl dönümünü kutluyorum. Aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyorum, gazilerimize uzun ömürler temenni ediyorum.

Tabii, Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisi kapsamında söz aldım. Kişisel verilerin korunmasıyla ilgili konu, aslında hem demokratik zihniyetin hem millî iradenin hem de insan olmanın bir gereği. Şimdi, sosyal medya platformları arttıkça, genişledikçe insanların mahrem alanları dolayısıyla ve paralel bir şekilde ihlal ediliyor. Takdir edersiniz ki mahremiyet aynı zamanda bir masumiyettir. Mahremiyeti koruyacaksak masumiyeti de muhafaza etmek durumunda olduğumuzu bilmemiz lazım. Merhum Erol Güngör bir tespitinde şöyle söyler: “Eğer teknolojik gelişmeler sosyal gelişmelerin önünde seyrederse yani sosyal gelişmeler teknolojik gelişmenin gerisinde kalırsa arada doğacak boşluk ahlaki zaaf olacaktır.” Bugün biz kişisel verilerle ilgili açmazları, şikâyetleri, meseleleri konuşuyorsak olayı aslında ahlaki boyutuyla, ahlaki eksikliğiyle ele almak zorundayız. Eğer ahlak yoksa, eğer ahlaki kaygı takip ve temin edilmiyorsa hem mahremiyet ihlal edilecek hem de kişisel veriler -daha önce olduğu gibi- birilerinin eline kontrolsüzce geçecektir.

Kişisel veri aynı zamanda bir insan hakkı. Her insanın bir özeli var, her insanın –az önce de ifade ettiğim gibi- bir mahrem alanı var. İnsanın bu özeline, bu mahremine dokunmak insan haklarını ayaklar altına almak demektir. Bunu hoş görmek, bunu kabullenmek, bunu meşru addetmek takdir edersiniz ki mümkün değil. Sosyal gelişmeye paralel teknolojik gelişmeyi, teknolojik gelişmeye aynı anda katkı sunan ve destek veren bir sosyal gelişmeyi temin edemez isek kişisel veri ihlallerini daha çok konuşuyor olacağız. O zaman, birilerinin elinde, suç ve suçlarının kontrolünde, kendi kişisel bilgilerimiz maalesef, kontrolsüzce ele alınacaktır.

Sürem bitti.

Sizleri saygılarımla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yönter.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman konuşacaklar.

Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kişisel veriler hem siyasi kesimler hem de sermaye kesimleri tarafından hukuka aykırı bir biçimde kullanılmakta. Bunun kullanıldığına dair sosyal medyada boy boy haberleri hepimiz okuyoruz. Mal ve hizmet sunumlarından daha fazla kâr elde etmek amacıyla birtakım sektörlerin hukuka aykırı bir şekilde özel hayatımıza ilişkin tüm verileri kendi çıkarları uğruna kullandığı bir gerçek. Hâlen sıcaklığını koruyan Cambridge Analytica skandalı hepimizce biliniyor. Bunu incelediğimiz zaman bile meselenin önemi ortaya çıkıyor. 50 milyonu aşkın Facebook kullanıcısının Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçiminde Trump lehine yönlendirildiği, keza İngiltere’deki Brexit referandumunda da aynı şekilde, halkın, seçmenlerin yönlendirildiği açıkça ortaya çıktı.

Değerli milletvekilleri, sosyal medya platformlarının giderek yaşamımızda âdeta “biri bizi gözetliyor evi” hâline dönüştüğü ve bundan bir farkının kalmadığı görülmektedir. Hem devletler hem siyasal partiler hem birtakım sermaye çevreleri bizi bir şekilde gözetliyor, bizim sosyal alışkanlıklarımızı, tüketim alışkanlıklarımızı, hatta siyasal tercihlerimizi ciddi bir şekilde etkiliyor ve bunun üzerinden de bir pazarlamaya girişiyor, birtakım kirli ilişkileri devreye sokuyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu güçlerin aslında sosyal medya üzerinden psikografik yöntemler kullanarak tüketim alışkanlıklarımızı ve seçmen tercihlerimizi etkilediği ortada iken yurttaşlar daha sandık başına gitmeden bilgisayar başında hangi siyasi tercihi kullanacağına, mührü nereye basacağına âdeta karar verdirtiliyor. Demokrasi sadece bildiğiniz gibi silahla, tehditle, baskıyla yok edilmiyor ama aynı zamanda günümüzün bilişim çağında bilişim teknolojisiyle büyük bir baskı aracı olarak üzerimizde bu tehdit devam ediyor. Dolayısıyla 24 Mart 2016 tarihinde çıkarılan Verilerin Korunması Yasası’nda Hükûmetin vermiş olduğu bir taahhüt vardı, neydi o taahhüt? Kanunla tüm kişisel verilerin korunacağı, güvenceye alınacağı sözü ve taahhüdü verilmişti. Oysa Facebook’un yaptığı açıklamaya göre Türkiye’de 234.584 kişinin bu tür kişisel verilerinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Bir dakika rica edebilir miyim.

BAŞKAN – Tamamlayın, bir dakika ek süre veriyorum.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Evet, 234.584 kişinin etkilendiğini ortaya koymuş durumda. Dolayısıyla Türkiye’de de bu yasa çerçevesinde kurulan Kişisel Verileri Koruma Kurulunun nasıl bir denetim işlevi yaptığı, nasıl bir rol oynadığı, bütün bu sosyal platformlarda özel hayatın deşifre edilmesine, ortaya saçılmasına yönelik nasıl bir kontrol mekanizması geliştirdiğinin ortaya konulması lazım. Bu anlamda da kanaatimizce verilen önerge doğrultusunda bir Meclis araştırma komisyonunun kurulması bir zorunluluktur. Aksi hâlde, örneklerini verdiğimiz gibi Türkiye’de şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra daha ciddi birtakım kişisel verilerin kötü niyetle kullanılmasına, hukuka aykırı tarzda kullanılmasına fırsat verilmiş olacaktır diyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç konuşacaklar.

Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Bugün Türk polis teşkilatının 173’üncü kuruluş yıl dönümü. Tüm polislerimizin bu özel günlerini tebrik ediyorum. Fedakârca milletimizin huzuru ve güvenliği için çalışan polislerimize buradan şükranlarımızı sunuyoruz. Bu çalışmalarda şehit olan polislerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Gazi polislerimizi de buradan şükranla selamlıyorum; aileleriyle birlikte sağlıklı, huzurlu günler diliyorum.

Değerli milletvekilleri, CHP grup önerisinin konusu kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde kullanılmasının önüne geçilmesi, Kişisel Verileri Koruma Kurumunun ve Kurulunun çalışmalarının araştırılmasıyla ilgili bir Meclis araştırma komisyonu kurulması talebini içeriyor.

Kişisel veriler... Bir anayasal hak, kişisel verilerin korunması. Kişinin, gerçek kişilerin her türlü bilgisi kişisel veriyi içeriyor ve bunun korunması da gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse Anayasa’mızda gerekse kanunlarımızda korunan bir anayasal hak, önemli bir konu.

Kişisel verilerin korunması konusu 1980’li yıllarda uluslararası hukukun, sistemin gündemine gelmiş. OECD rehber ilkeleri belirlemiş. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8’inci maddesi de kişisel verilerin korunmasıyla ilgili tedbirleri almayı taraf devletlere görev olarak yüklemiştir. Avrupa Konseyinin Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesi var; Türkiye de bu sözleşmeyi imzalamış, 2016 yılında da Türkiye Büyük Millet Meclisi uygun bulma kanunuyla bu sözleşmenin tarafı olduğunu belirlemiştir.

Türkiye’de de kişisel verilerin korunması 2010 yılında Anayasa değişikliğiyle Anayasa’mıza girmiş ve Anayasa’mızın 20’nci maddesine eklenen fıkrayla herkesin kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu verilere erişme hakkına, bu verileri düzeltme hakkına, bu verileri silme hakkına ve amaçları doğrultusunda kullanıp kullanılmaması yönündeki konularda kişilere anayasal bir güvence vermiştir. Tabii Anayasa’daki bu değişiklikten sonra da birincil mevzuat dediğimiz kanunlarda düzenlemeler yapılmış Anayasa’nın verdiği görev çerçevesi içerisinde, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu 24 Mart 2016 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmiştir ve bu kanun çerçevesi içerisinde de Kişisel Verileri Koruma Kurumu ve ayrıca Kurulu oluşturulmuştur. Bu Kurul da uygulamayı takip etmektedir, Kurulun verdiği kararlar vardır, kişisel verilerin korunmasıyla ilgili…

Bir dakika…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Tunç.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Kurulun uygulamada ortaya çıkan eksikliklerle ilgili Anayasa’dan ve kanundan doğan mevzuata uygun, uluslararası sözleşmelerden doğan ve bu ilkeler ışığında verdiği kararlar vardır kişisel verilerin korunmasıyla ilgili. Tabii kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, yayılması ve bunu ihlal edenlere ilişkin cezai yaptırımlar da 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu’muzda yerini almıştır ve 2012’de, 2014’te ve 2016’da da bu cezalarda 2 katına, 3 katına varan artışlarla daha da yaptırım kuvvetlendirilmiştir.

Şimdi, baktığımız zaman mevzuat tamam, gerek uluslararası gerek ulusal; idari yapı da tamam, ihlal durumunda cezai yaptırımlar da tamam, Meclis de bu konuda 24’üncü Dönemde bir araştırma komisyonu kurmuştu. Burada, uygulamanın kişisel verilerin korunması anlamında daha iyi sürdürülebilmesini takip etmek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …gerekir çünkü geçmişte de bu konuda Meclis araştırma komisyonu kurulmuştu, o nedenle yeni bir komisyon kurulmasına gerek olmadığı kanaatindeyim.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tunç.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylanmasından önce karar yeter sayısı talep ediyorum.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim, çok naziksiniz.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati. 16.38

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış KARADENİZ (Sinop)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

10/4/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 10/4/2018 Salı günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                            Mehmet Naci Bostancı

                                                                                           Amasya

                                                                  AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 1’inci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;

548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

 

548 sıra sayılı

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında

Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı

(1/929)

 

 

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki

Madde Sayısı

 

 

 

1. Bölüm

1 ila 17’nci maddeler arası

(Çerçeve 8’nci maddeye bağlı Ek Madde 7; Ek Madde 8; Ek Madde 9; Ek Madde 10; Ek Madde 11; Ek Madde 12; Ek Madde 13; Ek

Madde 14 ile Çerçeve 9’uncu maddeye bağlı Geçici Madde 11; Geçici Madde12; Geçici

Madde 13 dâhil)

26

 

 

2. Bölüm

18 ila 40’ıncı maddeler arası

(Çerçeve 18’inci maddeye bağlı Ek Madde 15; Ek Madde 16; Ek Madde 17 ile Çerçeve 35’inci maddeye bağlı Ek Madde 1; Ek Madde 2; Ek Madde 3 dâhil)

27

 

3. Bölüm

41 ila 64’üncü maddeler arası

(Çerçeve 60’ıncı maddeye bağlı Madde 18/C ve Madde 18/Ç dahil)

25

 

Toplam Madde Sayısı

78

 

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Konuşmuyoruz.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir konuşacaklar.

Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, AKP grup önerisi üzerine Hakların Demokratik Partisi adına söz hakkı almış bulunmaktayım.

Keşke grup önerisi üzerine çıkılıp konuşulsaydı da aslında tam olarak ne yapmak istediklerini bizler de bilmiş olsaydık.

Değerli arkadaşlar, aslında Genel Kurulun gündemi genelde AKP Grubunun ihtiyaçları ve isteği üzerine düzenleniyor. Yani, öyle bir durum ki çok keyfî bir yaklaşım söz konusu; canınız istediğinde konuşmaları kısaltıyorsunuz, canınız istemediğinde görüşme süresini uzatıyorsunuz. Yani, keyfinize göre, siyasal üstünlüğü elinizde bulundurmanızdan da kaynaklı, aslında Meclisi, bir anlamda, özel şirketiniz gibi işlettiğinizi söylemek mümkün. Dolayısıyla, hiçbir zaman bu Mecliste aslında uzlaşı, ikna ve demokratik teamüller işletilmiyor. Ne zaman da istemediğiniz bir şey olursa -ki genelde bu çok nadir olan bir durum, tıpkı geçen hafta olduğu gibi- o zaman da açıkçası mızmız çocuklar gibi hemen bir kriz çıkarıyorsunuz ve süreci uzatıyorsunuz, kendi lehinize döndürmeye çalışıyorsunuz. Geçen hafta bunun en belirgin örneğini hep birlikte yaşadık; getirdiniz bir önerge, kabul edilmedi ama resmen Meclisi tıkadınız, gündemini ertelettiniz; bir şekilde Meclisin gündemine, aslında, Başkanlığa bir darbe gerçekleştirdiniz; yine, Meclis Başkanını getirdiniz, oturttunuz ve istediğiniz kararı aldırdınız. Dolayısıyla, bu tutumunuzun antidemokratik olduğunu, Meclisi, Genel Kurulu kendi ihtiyaçlarınız konusunda düzenlediğinizi de ifade etmek isterim.

Değerli arkadaşlar, gerçekten neden muhalefetin konuşmasından bu kadar korkuyorsunuz? Yani, 7/24 zaten bütün televizyonlar, bütün gazeteler sizin propagandanızı yapıyor; hangi kanalı açsak sizden biri televizyonda, resmen sizin mahalle komisyon toplantılarınız bile televizyonlarda canlı yayınlanıyor ama buna rağmen, yetmiyor, muhalefetin burada konuşacağı beş dakikayı, on dakikayı bile kısıtlamaya çalışıyorsunuz. Evet, niye? Çünkü gerçeklerden gerçekten çok korkuyorsunuz, gerçekler titretiyor; onun için de elinizden geldikçe aslında Meclisi bir şekilde noter gibi işletmeye, tartışmadan, konuşmadan, gündemleri açıklamadan, aslında el kaldırıp indirme şeklinde istediklerinizi geçirmeye çalışıyorsunuz. Zaten ne zaman bu Meclis gündemine önemli bir gündem gelse, biz bu sıralara baktığımızda, 5-10 kişi oturmuş oluyor. Çocuk istismarı konuşuluyor, yoksunuz; iş cinayetleri konuşuluyor, yoksunuz; yine, ülkenin en temel sorunları, demokrasi sorunu, barış meselesi konuşulduğunda yoksunuz. Bir bakıyoruz; sadece iş oylamaya, reddetmeye geldiğinde paldır küldür koşup geliyorsunuz, önerileri reddediyorsunuz ve böyle bir tutum sergiliyorsunuz.

İttifak yasasında da aynı şeyi yaptınız. İttifak yasasını gece yarısı alelacele geçirdiniz. Neymiş? “600 vekil seçilecek.” Yani Genel Kurul bu şekilde işletilecekse, vekiller bu şekilde çalışacaksa 600 kişi olsa ne olur açıkçası, olmasa ne olur?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Yani aslında şimdi gündemimize de tarım yasasıyla ilgili bir düzenleme getireceksiniz. Bakın, 103 ülkeden tarım ürünü alır hâle gelmişiz. Son on yılda çiftçi sayısı 637 bin kişi azalmış. Yine, son iki yılda çiftçi borçları 13 kat artmış. Yani burada açık, şeffaf, gerçekten halkın bizi izlediği ve dinlediği, bu çapta temel sorunların tartışıldığı, çözüm önerilerinin getirildiği bir yasama görüşmesi mi olacak? Kesinlikle bu böyle gerçekleşmeyecek. Yine siz alelacele, konuşma sürelerini kısaltarak bunu geçirmeye çalışıyorsunuz. Açıkçası siz tarımda bir düzenleme değil, tarımdan oy çıkarma peşindesiniz. Bütün bu yasaların, düzenlemelerin, çalışmaların da bunun için yapıldığını bizler biliyoruz, halkımız biliyor.

Tekrardan Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşdemir.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay konuşacaklar.

Sayın Altay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Allameicihansın değil mi?

ENGİN ALTAY (Devamla) - Bana demediniz değil mi “allameicihan” diye?

Hani şöyle bir söz var: “Huylu huyundan vazgeçmez.” İktidar partisi şu moddan bir çıkamıyor? Şu Mecliste -ben biliyorum- bir konuda 18 defa kanun yaptınız. Neden yaptınız? Muhalefetin uyarılarını dikkate almadınız. Neden yaptınız? Bizi dikkate almadınız. Anayasa Mahkemesi dedi ki: “Bunu yapamazsın.” Siz bu hukuk tokadını yemekten vazgeçmeyeceksiniz. Şimdi, samimiyetle söylüyorum, bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak derdimiz burada size engel olmak değil, çiftçinin, aziz milletin menfaatlerini korumak, bu konuda yaptığınız yanlışlar noktasında sizi uyarmak. Dolayısıyla, biraz sonra sizin grup önerinizle Meclis gündeminin birinci sırasına alınacak olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı içerisinde elbette “makul”, “olabilir”, “hay-hay” diyeceğimiz çok sayıda madde var.

Bizim zorumuz ne, biz muhalefet olarak gelip burada niye çene patlatıyoruz? Siz yanlış yapmayın, millet zarar etmesin diye. Şimdi, çok somut söylüyorum: Anayasa’nın 169, 170 ve 171’inci maddeleri orada dururken sizin bu tasarının 13 ve 14’üncü maddelerini buradan çoğunluğunuzla geçirmeniz, çoğunluk imkânınızla geçirmeniz Anayasa’ya, hukuka meydan okumaktır, ben bu Anayasa’yı tanımıyorum demektir. Geçen Komisyonda söyledim, ben de bu Anayasa Mahkemesine itimat etmiyorum ama bu 13 ve 14’üncü maddeyi -sulama birlikleriyle ilgili, arkadaşlar konuşacaklar, zamanım az- bozmayacak, iade etmeyecek bir Anayasa Mahkemesi olamaz. Yani göz göre göre bu yanlışa niye gidersiniz? Bu inadın, bu hırsın mantığı nedir? Hükûmet bunu istiyor… Sayın Bakanla da görüşmelerimiz devam etti, sürdü, Komisyonda düşüncelerimizi söyledik. Ben çoğunluk partisinin, iktidar partisinin sayın milletvekillerinin vicdanına da sesleniyorum. Orman köylüleri ve ormanlarımız Anayasa’nın teminatı altındadır. Sizin içinizden çıkan bu Hükûmet, şimdi diyor ki: Ben bu ormanları çok yıllığına satacağım. Gönlünüz razıysa “evet” deyin. Bize de gelin deyin ki “Arkadaş, bizim buna gönlümüz razı.” biz de buna muhalefet etmeyelim. Ama sayın milletvekilleri, sulama kooperatifleri ve sulama birlikleriyle ilgili de durum aynı. Toplam bu 90 küsur maddelik kanunun 8 maddesini çekin, gerisini buradan iki saatte geçirelim. Samimi, sahici, yapıcı bir teklifte bulunuyoruz. Kötü mü yapıyoruz? İnat da bir murattır mantığıyla kanun yapılmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Başkan, bir dakika ek süre verirseniz, selamlama yapayım.

BAŞKAN – Tabii ki bir dakika ek süre vereceğim.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Milletle, kanunla, Anayasa’yla da inatlaşılmaz.

Hükûmeti de anlayışla karşılamaya çalışıyoruz. Hükûmetin talepleri, Orman Genel Müdürlüğünün sorunları olabilir, DSİ’nin sorunları olabilir ama bunun çözümü var. Bunun çözümü istişaredir, uzlaşmadır, aksi takdirde bu kanun bu Mecliste sürünür, bunun da kimseye hayrı olmaz diyorum, yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter'in, (2/1481) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/145)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

24/11/2016 tarih (2/1481) esas no.lu Kanun Teklifi’mizin TBMM İçtüzüğü’nün 37’nci maddesine göre kırk beş günlük bekleme süresi dolduğundan doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini bilgilerinize rica ederim.

                                                                                    İzzet Ulvi Yönter

                                                                                          İstanbul

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekili Sayın İzzet Ulvi Yönter konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yönter. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

15 Kasım 2016 tarihinde Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Uzman Jandarma Kanunu’nda değişiklik yapılması hakkında bir kanun teklifi vermiştik. Bu kanun teklifimizde subay ve astsubayların harp okulu ve astsubay meslek yüksek okulunda geçen askerî eğitim süreleri fiilî hizmetten sayılırken uzman jandarmaların nasıptan önceki bir yıllık eğitim sürelerinin fiilî hizmet süresinden sayılmamasından bahisle bunun düzeltilmesini istemiştik.

İkinci olarak, uzman jandarmalarımızın bir üst statüye yani astsubaylığa geçebilmeleri için kanunda belirtilen 28 yaşın 45 yaşa çıkartılmasını teklif etmiş Meclis gündemine taşımıştık. (Uğultular)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz sessiz olabilir miyiz lütfen.

İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, burası çok önemli, bu konu çok önemli, bu konu aynı zamanda bekamızla ilgili ve şu anda bizi dinleyen on binlerce uzman çavuşumuz, uzman jandarmamızla ilgili. Şimdi biz, uzman jandarmalarda nasıptan önceki bir yıllık eğitim süresinin fiilî hizmet süresinden sayılmasını isterken aynı zamanda bir üst statüye geçme yaşının da 45’e çıkarılmasını istemiştik. 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle 28 yaş yani uzman jandarmalarımızın bir üst statüye çıkmaları için kanunda yazılı yaş olan 28 31’e çıktı, 45 talebimiz gerçekleşmedi. Biz bunun mutlaka ama mutlaka sağlanması gerektiğine inanıyoruz.

Bugün Türk polis teşkilatımızın 173’üncü yıl dönümünü kutluyoruz. Tüm polislerimizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Polislerimizin üst statüye çıkmaları için gerekli yaş, mesela, kanunda 45. Peki, uzman jandarmalarımızın niye 45 olmasın? Bunun önündeki engel nedir? Bu bariyeri niye kaldırmayalım? Bu kanuni müşkülü neden hep birlikte gidermeyelim?

Uzman jandarmalarımız okullarında geçen sürelerin fiilî hizmetten sayılmasını istiyorlar, gelin bunu hep beraber temin edelim.

İkinci olarak, bir üst statüye çıkmaları için gerekli yaşın 31’den -yani 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle değiştirildi ya- 45’e çıkmasını, çıkarılmasını istiyorlar, gelin bunu da çıkaralım.

Ayrıca, değerli arkadaşlarım, uzman jandarmalarımız Türk Silahlı Kuvvetlerinin, uzman çavuşlarla beraber, şerefli mensupları. Bunlar ek göstergelerinin 3600’e çıkmasını istiyorlar, buyurun hep beraber sağlayalım.

İlaveten ve ayrıca, uzman çavuşlarımız şu anda Afrin’de, yurt içinde ve yurt dışında kahramanca mücadele ediyorlar -Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli grup başkan vekili bize söz vermişti- 3269 sayılı Kanun’da sözleşmeli olarak istihdam edileceği ifade edilen uzman çavuşlarımızı millet iradesi Gazi Meclis olarak haydi hep birlikte kadroya alalım.

Değerli arkadaşlarım, uzman çavuşlarımıza, uzman jandarmalarımıza sessiz mi kalalım? Onların haklarıyla ilgili taleplerine duyarsız mı kalalım? Şu anda dağda taşta, yurt içinde yurt dışında korkusuzca ve kahramanca mücadele ediyorlar. Peki, bu kadar mücadele edilirken, bu kadar fedakârlık yapılırken biz bunlara susalım mı? Bu kardeşlerimizin haklarını verme konusunda hâlâ ayak mı diretelim? Buyurunuz, istirham ediyorum, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ifade ediyorum, uzman jandarmalarımızın az önce sıralamış olduğum taleplerini 2016 yılı Kasım ayında vermiş olduğum kanun teklifi çerçevesinde kanunlaştıralım, uzman jandarmalarımıza elimizi uzatalım, onlara omuz verelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun Sayın Yönter.

İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) – Ve Anadolu’nun yağız evlatları; millet için, devlet için, bayrak için, beka için canını feda eden, kanını feda eden kahraman uzman çavuşlarımızı da gelin kadroya alalım, hep beraber yapalım bu işi. Tarih önünde, millet önünde, maşeri vicdan önünde huzurla gereğini yapalım değerli arkadaşlarım. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz buna varız, bunu destekliyoruz ve sizlerin iradesine müracaat ediyoruz; karar sizin, takdir sizin. Şu anda uzman çavuşlarımız, uzman jandarmalarımız bizi izliyor, bizi takip ediyor.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum, teşekkür ediyorum.

Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yönter.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, bir söz verebilir misiniz?

BAŞKAN – Sayın Bostancı, önergeyi oylamadan önce size bir dakika söz vereyim yerinizden.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Millî Savunma Bakanlığının doğrudan gündeme alınma önergesine konu olan kanun teklifini de içeren askeriyenin uzman kadrolarına ilişkin bir çalışma yürüttüğüne ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Sayın Yönter’in İç Tüzük 37’e göre sunduğu teklif de dâhil olmak üzere, askeriyenin uzman kadrolarına ilişkin olarak Millî Savunma Bakanlığı bir çalışma yürütüyor. Bu çalışma çerçevesinde burada teklif edilen hususlar da muhakkak dikkate alınacaktır. Tekemmül ettiğinde Meclise gelecek. O yüzden, şu anda İç Tüzük 37 çerçevesinde bu teklifin bu şekliyle onaylanmasını uygun bulmadığımızı ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter'in, (2/1481) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/145) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sıraya alınan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 548) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 548 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük'ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı konuşacaklar.

Buyurun Sayın Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Polis Günü. Bütün polislerimizin Polis Günü’nü kutluyorum. Şehit olanlara Allah'tan rahmet, gazilerimize de acil şifalar diliyorum.

Bu yasa Komisyonda görüşülürken de gerekli katkıları ve itirazlarımızı belirtmiştik. Bazıları dikkate alındı, bazıları dikkate alınmadı. Onun için tümü üzerindeki konuşmalarımızda, nelerle ilgi yanlışlar var, eksikler var, onları sizlerle paylaşacağız.

Bu yasanın esas geliş maksadı toplulaştırma ve tarla içi sulamayla alakalıydı ancak o kadar çok madde eklendi ki yani yine bir torba yasa oldu. Bunun içerisine, maksadı aşan, mesela ateşli silahlarla ilgili maddeden tutun çiftçi mallarını koruma, ormanla alakalı, kadastroyla alakalı, şehir kadastrosuyla alakalı ve sulama birliklerinin kaldırılmasıyla alakalı birçok madde eklendi. Dolayısıyla gerçekten hepimizin kabul edebileceği, hepimizin destek verebileceği toplulaştırma ve tarla içi sulamayla ilgili yasayı tamamen farklı bir boyuta çekmek suretiyle burada ne yazık ki bizim de itirazlarımızın olacağı ve bu konuda biraz sonra önergelerimizi de vereceğimiz birçok madde gündeme geldi. Şimdi, itiraz ettiğimiz birkaç tane maddeyi, orada Komisyon Başkanımız ve Sayın Bakan, Bakanlık yetkilileri dikkate alarak tasarı metninden çıkarttılar. Bundan dolayı teşekkür ediyoruz ama itiraz ettiğimiz çok önemli birkaç maddeyi de ne yazık ki görmezden geldiler, duymazdan geldiler ve o maddelere, biraz sonra başlayacağımız maddeler üzerindeki görüşmelerde devam edilecek. Bunların içerisinde çiftçiyi ilgilendiren, toplumun genel kesimini ilgilendiren çok önemli maddeler var. Bunları da biraz sonra, sizlerle sırası geldikçe paylaşmaya devam edeceğim.

Şimdi, çiftçi mallarının korunmasıyla alakalı bir madde var; bu olumlu bir maddedir. Çiftçi mallarını koruma, çiftçinin mallarını korumaktan çok kendilerini korumakla alakalı işler yaptıkları için çiftçiye çok fazla bir katkısı yoktu. Dolayısıyla çiftçi mallarını korumanın çiftçinin yetkisine bırakılmış olması yani çiftçinin isterse buraya katkı sağlayacak olması önemli bir şey, çiftçinin lehine, köylünün lehine olmuştur; bu açıdan da bunu olumlu buluyoruz.

Yine, sulama kooperatiflerinin kurulması var bu tasarının içerisinde. Sulama kooperatiflerini kuruyoruz ve denetimini DSİ’nin yetkisine bırakıyoruz ama aynı zamanda yine kanunla çıkarılmış sulama birliklerini de ne yazık ki kaldırıyoruz bu tasarıyla. Şimdi, bir tarafta yaparken bir tarafta yıkıyoruz. Yani bu doğru olmuyor arkadaşlar. Biz her ikisini birlikte aslında yaşatabilmiş olsaydık çok daha etkili ve çok daha doğru olacaktı.

Yine, 8’inci maddenin ek 11 ve ek 12’si. Buna Komisyonda da itiraz etmiştim burada da itirazımı gündeme getiriyorum. Bu 8’inci maddenin ek 11 ve ek 12’nci maddelerinin metinden çıkartılması lazım. Önergemizi de bu şekilde vereceğim zaten. Neden? Çünkü burada ucu özelleştirmeye varabilecek kadar açık bir şey var. Bunu kanunla sarih hâle getirmemiz lazım ya da bu metinlerin, ek 11 ve ek 12’nin 8’inci maddeden çıkartılması lazım. Şimdi, orada diyor ki: “Sulama birlikleri tüzel kişiliğini yitirirse büyükşehir belediyelerine, büyükşehir belediyesi sınırında değilse ilçe belediyelerine, hatta DSİ tarafından hizmet alımı suretiyle işletilebilir.” Yani bu ne demektir? Bu sulama birliklerinin özelleştirilmesine kadar gidebilecek bir açıklıktır. Dolayısıyla ek 11 ve ek 12’nci maddelerin bu metinden çıkartılması lazım ya da kanunen yeni bir düzenleme yapmamız lazım. Dolayısıyla ek 11 ve ek 12’nci maddelere de itirazımız var.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, sulama birlikleri, biliyorsunuz, yasayla kurulan, DSİ’nin yürütemediği işleri yapabilmek adına kanunen kurulmuş birlikler. Bunlar kurulduğunda devletten tek kuruş destek almadan, sandalye, masa dahi devletten almadan, kendi imkânlarıyla, köylülerin imkânlarıyla kurulmuş ve bugüne kadar da makine ikmalini tamamlamış, personelini tamamlamış ve çok önemli bir tecrübe sahibi olmuş, bugüne kadar gelmiş. Çiftçimizin lehine hizmet etmiş kurumlar bunlar. Şimdi, biz bu yasa tasarısıyla sulama birliklerini kaldıracağız ve sulama birliklerini DSİ’ye devredeceğiz ya da büyükşehir belediyelerine devredeceğiz; özelleştirmeye kadar ucu açık bir kanun çıkartıyoruz. Dolayısıyla, bunların hiçbirisinin doğru olmadığını buradan belirtmek istiyorum.

Bakınız, sulama birliklerinin başkanları nasıl seçilir? Önce köylerdeki çiftçilerden delegeler tespit edilir; sandık kurularak ya da muhtarların vasıtasıyla her köyden arazisinin çoğunluğuna göre 3, 5, 6 delege tespit edilir. Bu delegeler gider yapılan seçimde sulama birliklerinin meclisini ve sulama birliklerinin başkanlarını seçer. Dolayısıyla, köylünün ve çiftçinin içerisinde olduğu ve onların seçimiyle iş başına gelen bir meclis ve sulama birliği başkanı görev yapar. Şimdi, bunlar bir taraftan sulama birliğinin menfaatlerini gözetir sulama birliğini batırmamak için, diğer taraftan da çiftçinin menfaatlerini gözetir. Dolayısıyla ne şiş yansın ne kebap yansın misali hem ücretleri belirlerken çiftçiyi mağdur etmez hem de sulama birliklerinin zarar etmemesi noktasında doğru bir karar alır.

Bakın arkadaşlar, bugüne kadar alınan kararların hepsi çiftçinin lehine olmuştur. Dolayısıyla, ben bir tek örnek vermek istiyorum: Adana’da Lokman Hekim Sulama Birliği, Misis’te, DSİ’ye devroldu, lağvedildi, şu anda DSİ işletiyor.

Bakın, mısırın oradaki sulama fiyatı 150 TL değerli arkadaşlarım. Bakın, bunların altını çizerek söylüyorum, 150 TL. Ovada sulama birliklerinin mısıra dönümüne 32 lira fiyat verdiğini sizlerle paylaşmak istiyorum. Arada 5 kat fark var. Yani bu, tamamen çiftçinin aleyhine gelişen bir şey olacak. Dolayısıyla bizim itirazımız da çiftçinin mağdur edilmemesi, çiftçinin korunması, üreten insanın korunması noktasında. Yoksa sulama birlikleri başkanlarıyla ilgili birçok şey gündeme geldi. “Efendim, lüks yaşıyorlarmış, şu kadar para harcıyorlarmış seçim yapıldığında.” Ya arkadaşlar, muhtarlar da seçime girdiklerinde çok para harcayarak seçim kazanıyorlar. O zaman muhtarlıkları da mı ortadan kaldırmamız lazım? Belediye başkanları da çok para harcıyorlar. O zaman belediye başkanlıklarını da mı ortadan kaldırmamız lazım? Bu, doğru bir yaklaşım tarzı değil. Bizim bakış açımız, çiftçiyi korumak, çiftçinin zarar görmemesi açısından doğruyu yapmak noktasında.

Burada oturan bütün AK PARTİ’li değerli milletvekili arkadaşlarımın vicdanına sesleniyorum, Komisyon Başkanının vicdanına sesleniyorum, Bakanlığın vicdanına sesleniyorum: Gelin, bu sulama birlikleriyle ilgili konuyu yeniden gündeme alalım, yeniden değerlendirelim.

Şimdi, biz dedik ki Komisyonda, bir kriter koyalım, başarısız olanları eleyelim, bunlar kapansın; amenna, buna itirazımız yok. Sulama birliği başkanı kendi cebine çalışıyorsa, sulama birliği başkanı sulama birliğini yanlış yönetiyorsa, çiftçinin aleyhine bir şey varsa, gelin, sulama birliğini kapatalım ama sulama birliği başkanları ve sulama birlikleri bir kriterin üzerinde başarı ortaya koymuşlarsa, alacaklarını tahsil etmişlerse, borçlarını taksitlendirip ödeyebiliyorlarsa, makine ikmallerini tamamlamışlarsa, personelinin maaşlarını verebiliyorlarsa sulama birliklerini kapatmayalım. Başarısız olanların üzerine gidelim. Devlet Su İşlerinin bu yetkisi var, şu anki kanunda bu yetkisi var zaten. Bunun için ayrıca bir kanun çıkarmaya gerek yok ama Sayın Bakan bunu ısrarla gündeme getirdi, ısrarla, bir an önce bu işin bitmesi ve kapanması noktasında kendi grubundaki arkadaşları da ne yazık ki zorladı, dolayısıyla şu anda huzurunuzda bu yasayı görüşüyoruz.

Şimdi, sulama birlikleri, bölgesinde eğer bir çiftçinin tarla yolu greyderle düzenlenecekse greyderi gönderir o tarla yolunu düzenler; eğer bir çiftçinin kanalı tıkanmışsa, açılması gerekiyorsa JCB'yi gönderir o kanalı açtırır; bir çiftçinin, bir köylünün yakını -Allah gecinden versin- vefat etmişse JCB'yi gönderir onun mezarını deştirir; dolayısıyla, kamyonuyla çakıl gönderir, kamyonuyla mezar yerine veya cenaze sahibinin evine mucur gönderir ve oranın düzenlenmesini sağlar. Şimdi, sulama birlikleri, kendileri açısından hizmet ettikleri gibi, bir de köylünün ve çiftçinin başka başka hizmetlerini de görürler. Bu açıdan da sulama birliklerinin yaşaması önemli.

E, şimdi, Sayın Bakan diyor ki: “Biz sulama birliği başkanlarını görevden alacağız yani tüzel kişiliği bitti miydi yerine bir memur tayin edeceğiz.” Yahu, arkadaşlar, gece on ikide su olmadığı zaman benim çiftçi arkadaşım sulama birliği başkanını arar ve ona ulaşır, gece üçte arar ve ona ulaşır; sulama birliği başkanı da personeli vasıtasıyla veya kendisi bizzat giderek o yöredeki su sıkıntısını çözer, çözmeye çalışır en azından. E, ben şimdi senin atayacağın memura -sabah sekiz akşam beş, grand tuvalet gelecek- nerede ulaşacağım, nasıl ulaşacağım? Allah rızası için bana bunu biriniz izah etsin.

Şimdi, şu anda siz iyi niyetle hareket ediyorsunuz, bunu böyle kabul etmek istiyorum, böyle düşünmek istiyorum ki iyi niyetlisiniz. Yarın kötü niyetli bir insan bu işin başına gelirse, kötü niyetli birilerini buraya görevlendirirse, çiftçiye “Ben sana su vermiyorum kardeşim.” derse o zaman bunu nasıl çözeceğiz Sayın Bakan? Yani burada muallakta olan ve çiftçinin aleyhine olacak birçok şey var.

Yine, personelle ilgili, sulama birliklerinin şu anda 3 çeşit personeli var; biri kadrolu personeli, diğeri sözleşmeli personeli, diğeri taşeron olarak kullandığı taşeron işçi. Şimdi, bunları DSİ bünyesine nasıl alacaksınız; hangilerini alacaksınız, hangilerini almayacaksınız? Kanunda bunların hiçbiri düzenlenmemiş. “Personeliyle” diyor ama hangi personeli alınacak, nasıl alınacak, kimler alınacak bunların hiçbiri belli değil. Dolayısıyla burada personeli de sıkıntıya koyacak, personelin durumunu da belirlemeyen bir kanun tasarısı var.

Değerli arkadaşlarım, bakın, sulama birliklerinin personelleri ve genel sekreterleri, başkanları tecrübe edindiler; hangi bölgede ne arıza olabilir, nerede su sıkıntısı olabilir, bunlar ona göre tedbirlerini alıyorlar. Yazın tam ortasında… Bakın, ben bir çiftçiyim ve bu işten anlayan bir insanım. Bunu da söylerken, lütfen yanlış anlamayın, vicdanlarınıza seslenmek için söylüyorum. Mısırda üç gün gecikin, en az 500 kilo kaybınız olur dönümde, pamukta beş gün gecikin en az 100 kilo, 150 kilo zararınız olur verimden yana. Bu hem çiftçinin zararı hem millî ekonomiden kayıp. Adana’da sulama başladı, şu anda Adana’da sulama başladı. Dolayısıyla, sizin atayacağınız memur ne zaman başlayacak, ne zaman bu su işlerini takip edecek? Hadi, yarın öbür gün, en önemli dönemde, mısırın tozlamaya girdiği dönemde su sıkıntısı yaşarsa bu çiftçi ve dönümde 300 kilo, 500 kilo kayba uğrarsa bunun zararını kim karşılayacak? E, dışarıdan zaten mısır geliyor yani dışarıdan ithal ederek mi bunu temin edeceğiz? Onun için, Sayın Bakan, bu yasa doğru bir yasa olmamıştır. Bu yasayı yeniden gözden geçirmek, Komisyona çekmek ve Komisyonda tekrar değerlendirmek lazım.

Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuyla ilgili bazı hassasiyetleri olduğunu da duyduk. Bizim keşke Cumhurbaşkanına bunu anlatma fırsatımız olsaydı, ben inanıyorum ki Sayın Cumhurbaşkanımızı da bu konuda ikna edebilirdik ama bizim anlattığımız gibi anlatılmadığına inanıyorum ben Sayın Cumhurbaşkanımıza. Anlatılmış olsaydı, o da çiftçinin aleyhine olabilecek, çiftçinin mağdur olabileceği bir şeye “Evet.” demezdi diye düşünüyorum.

Dolayısıyla bu yasayı gelin tekrar Komisyona çekelim, tekrar görüşelim, eksiklerini giderelim ve çiftçinin, köylünün lehine olabilecek şekilde tekrar gündeme taşıyalım.

Şimdi, çiftçinin durumu zaten ortada arkadaşlar yani mazot fiyatları almış başını gitmiş, gübre fiyatları almış başını gitmiş. Çiftçi tam hasada başladığı dönemde bir şekilde bir yerlerden buğday ithalatı, mısır ithalatı, pamuk ithalatıyla ürününü istediği fiyata satamaz hâle gelmiş. Dolayısıyla çiftçi böyle büyük bir sıkıntı içerisindeyken, kendisi bu sıkıntıları aşamamışken her gün yeni krediler, efendim, Ziraat Bankası yetmiyor, gidip DenizBanktan, gidip başka bankalardan kredi temin etmeye çalışırken bir de bu sulama birliklerinden dolayı ürün kaybına uğrar ve büyük bir zarar yaşarsa, Allah muhafaza, çiftçinin üretememesi gibi, çiftçinin bir daha tarlarını sürememesi gibi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalırız.

Bakın, tekrar söylüyorum, değerli AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarımın, özellikle Komisyonda görev yapan değerli arkadaşlarımın vicdanlarına sesleniyorum: Yani bundan memnunsanız, gerçekten size bu şikâyetler gelmiyorsa, bu sıkıntılar gelmiyorsa hep beraber bunu halledelim. Ama inanıyorum ki bu sıkıntılar ve şikâyetler sizlere de iletiliyor, sizler de bundan çok memnun değilsiniz. Ama yani bir şekilde geliyor, geçiyor; yani bunu da anlamak mümkün değil. Ben, onun için, tekrar bu yasayı Komisyonda görüşmeyi teklif ediyorum değerli arkadaşlar.

Bakın, yine, burada çok önemli bir madde var. Yani “DSİ’ye veya Bakanlığa alınacak personel mülakatla alınır.” diyor. Diğer bakanlıklardan çok farklı bir uygulama. Bununla ilgili, geçmişte Anayasa Mahkemesine başvurulmuştu ve Anayasa Mahkemesi reddetmişti. Şimdi yeniden böyle bir düzenleme getiriliyor. Bu doğru değil. Bu, insanların eşitliğine aykırı bir şey. Yani mülakatla eleman almak ne demek? Yani bu doğru bir uygulama olmaz. Dolayısıyla, bunun da düzenlenmesi lazım. Biz Komisyonda bunları söylerken, arkadaşlarımıza “Bunları yapalım.” derken bu gerçekleri gördüğümüz için, insanların bize getirdikleri bu şikâyetleri gördüğümüz için söyledik. Yoksa bizim şahsi bir fikrimiz değil.

Burada köylü, çiftçi, muhtarlar; hepsi bizi arıyorlar, diyorlar ki: “Aman aman! Bu konuyu yeniden, bir daha, tekrar arkadaşlarımızdan rica edelim, tekrar gözden geçirelim.” Çünkü sıkıntı var, problem var. Yani şu anda bu sulama birliklerinin meclisinde 1.500’den fazla muhtar görev yapıyor, 1.500’den fazla muhtar.

Dolayısıyla, arkadaşlar, muhtarlar, çiftçiler, köylü, herkes bu yasadan rahatsız, orman köylüleri de bu yasadan rahatsız. Gelin bu yasayı tekrar Komisyona çekelim, bu aykırı maddeleri çıkartalım. Ondan sonraki maddeler zaten hepimizin kabul edeceği şeyler. Toplulaştırmaya hangimiz itiraz ederiz? Efendim, Sayın Bakan getiriyor getiriyor toplulaştırma. Tarla içi sulamaya hangimiz itiraz edebiliriz? Vahşi sulamaya hangimiz itiraz edilebiliriz? Ama yani şimdi burada siz bunları güzel güzel anlatırken bir de öbür taraftan, çiftçinin aleyhine olabilecek…

Mesela Tarım Bakanı Komisyonda söyledi, dedi ki: “Ben çiftçiye ödenecek prim desteklerinden bu borçların kesilmesine karşıyım.” Ama getirdiniz yasaya koydunuz. Ben Sayın Tarım Bakanına buradan sesleniyorum: Çiftçinin prim desteklerinden bu borçların kesilmemesi lazım. Sulama birliklerine böyle bir imkân vermediniz. Şimdi belki özelleştireceksiniz, belki özel bir kuruma devredeceksiniz ama onlara böyle bir imkân tanıyorsunuz. Yani doğrudan doğruya çiftçinin prim desteği bankaya yattı mıydı, şak diye kesecek, alacak parasını adam. Oh, ne güzel iş ya! Böyle bir şey olmaz. Bunu doğru bulmuyoruz. Bunların hepsi yanlış. Bunların hepsinin düzeltilmesi lazım. Bizim üreten insanı, çiftçiyi ve köylüyü korumamız lazım.

Her defasında burada söylüyorum: Sabah kahvaltıya oturdunuz. Salatalığınız, domatesiniz, zeytininiz, peyniriniz, hatta ekmeğiniz; bunların hepsini çiftçi üretiyor değerli arkadaşlarım. Eğer biz çiftçiyi koruyamazsak… 23 milyon ton buğdaya ihtiyacımız var; 3,5 milyon ton kütlü pamuğa ihtiyacımız var, 6 milyon ton mısıra ihtiyacımız var, bunların hepsini ithal ederek mi karşılayacağız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM VARLI (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Peki, bir dakika…

MUHARREM VARLI (Devamla) – Yani bizim Almanya ekonomisi gibi keşke Mercedes’imiz, BMW’miz olsa, başka yerlere satabilsek de bunları ithal edebilsek ama bizim en büyük kaynağımız, en büyük girdimiz çiftçinin ürettiklerini başka yere satmakla oluyor değerli arkadaşlar. Cari açık vermeyen tek kurum çiftçi, onun için biz çiftçiyi ve üreticiyi korumak zorundayız. Bu yasayı bu hâliyle doğru bulmuyoruz ve çiftçinin ve köylünün lehine bu yasada muhalefet edeceğimizi belirtir, hepinize saygılar sunarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Varlı.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın Bakanımız Veysel Eroğlu aramıza geldiler, tekrar geçmiş olsun diyoruz, sağlık sıhhat diliyoruz tekrar kendisine.

Hoş geldiniz.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sağ olun.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Danış Beştaş.

Söz talebiniz var.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ile matbaa çalışanlarının tutuklanmasına ve bürokrasi ile devlet elitinde kadınların yokluğuna ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün Özgürlükçü Demokrasi gazetesi editörleri Hicran Ürün, Reyhan Hacıoğlu, Mehmet Ali Çelebi ile gazete çalışanı Pınar Tarlak maalesef tutuklandı, Ramazan Sola ise adli kontrolle serbest bırakıldı. Geçen hafta da gazetenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, sahibi ve matbaa çalışanlarının tümü yani toplamda 22 kişi tutuklanmıştı, bugünle beraber 26 gazete çalışanı, matbaa çalışanı tutuklanmış oldu. Bu kararı kesinlikle kabul edilemez buluyoruz, bu tutuklama kararlarının bir hukuki temeli olmadığını önemle ifade etmek istiyoruz; basın yayın özgürlüğüne vurulan çok önemli bir darbedir. Ayrıca matbaada Kürt dil bilgisi, Kürtçe dil bilgisi kitabı bastıkları için 20 kişinin tutuklanması Hükûmetin çifte standartlı politikasını bir kez daha gözler önüne sermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Toparlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Daha geçen seçimde aslında bizim sert bir şekilde eleştirdiğimiz bir uygulama vardı: Dinin siyasete alet edilmesi. Kur’an-ı Kerim, Kürtçe tefsiriyle miting meydanlarında tanıtıldı ama bugün Kürtçe basılan dil bilgisi kitabı sebebiyle 20 matbaa çalışanı tutuklanmıştır. Bunun da çifte standart olduğunu ifade etmek istiyorum.

Son olarak, dün Afganistan gezisinde, resmî ziyarette sadece tek bir kadın olduğunun tekrar önemle altını çizmek istiyorum ve maalesef o kadın Afganistan’daki heyetten bir kadındı. İşte bu da bürokraside ve devlet elitinde kadınların yokluğunun başka bir adıdır. Bu fotoğrafı çok vahim bulduğumuzu, kabul edilemez bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkan ve Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dünya Roman Günü’nü de buradan kutluyorum “…”(x) diyorum kendi ana dilleriyle.

Yine, aynı şekilde Asuri-Süryanilerin Bahar Bayramı ve Diriliş Bayramı’nı da buradan kutluyorum. Aynı şekilde, Hazreti İsa’nın dili olan ve şu anda Süryanilerin kullandığı Süryanice, Aramice olarak da bu bayramı kutlamak istiyorum: “…” (x)

Yine, arkadaşlar tabii ben kanun tasarısı üzerinde konuşacağım ama ondan önce şu anda Adana’da olan vahim bir olayı size nakletmek istiyorum: Bazı öğrenci evleri ve aile evleri Furkan Vakfının eğitim evleri, yurt evleri diye mühürlendi, kapatıldı ve hem öğrenciler hem aileler maalesef dışarı atılmış durumda.

Arkadaşlar, bu görüntüler Suriye’deki göçmen kardeşlerimize ait görüntüler değildir. Bakın, öğrenciler maalesef geceleri dışarıda yatmak zorunda kalıyor, bir kısmı eşyalarını evden alabilmiş bir kısmı da evleri mühürlendiği için maalesef eşyalarını dahi alamamıştır.

Yine, hani “Kızlar okusun.” diyoruz ya maalesef birçok kadın öğrenci evleri mühürlendiğinden dışarıda gecelemek zorunda kalıyor. Geçen perşembeden bu yana bir haftadır bu durum maalesef sürmektedir.

Yine, yeni evli, sekiz ay önce evlenen -zarar gelmesin diye ismini vermeyeceğim- ve eşi dört buçuk aylık hamile olan bir ailenin de evini mühürlemişler ve kaç gecedir maalesef dışarıda yatmak zorunda kalıyorlar; bu, bebeğe de zarardır.

Tabii, biz, bu yapılan zulümleri buradan haykırmaya devam edeceğiz. Merhum Ali Şeriati’nin şu sözünü hatırlatmak isterim: “Bir zulmü engelleyemiyorsanız en azından onu herkese duyurunuz, ifşa ediniz.” Yine, Peygamber (AS) “Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, gücünüz yetmezse kalbinizle müdahale edin.” diye buyurmuştur. Ben de şu anda icra makamında olan sizlere bu zulmü anlatıyorum ki siz bu zulmü ortadan kaldırınız; bu, iktidarın vazifesidir.

Bakın, arkadaşlar, belgesiz konuşmuyorum. Kendilerine -öğrencilere, ailelere- tebligat yapılmış “Evleri boşaltın.” diye. Tebligattan bir gün sonra ilgili öğrenciler ve aileler valiliğe başvuruyor, valilik de Çukurova İlçe Millî Eğitim Müdürlüğüne onları yönlendiriyor. İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü de -burada yazıyor, Sayın Bakanımıza da takdim edebilirim- “İlgili evlerin Furkan Eğitim Vakfıyla herhangi bir ilgisi yoktur, meskendir, evdir. Herhangi bir mühürleme işlemi yapılmayacaktır.” diye kendilerine yazılı belge verdiği hâlde, ertesi gün polis orayı basıp evleri mühürlüyor.

Arkadaşlar, ilgili kanun tasarısı üzerine tabii konuşacağız, çok önemli. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu 15 Mart 2018 ile 4 Nisan 2018 tarihleri arasında bu çalışmayı komisyondan geçirmiş. Tabii, sadece bir alanı değil, birçok alanı ilgilendirmektedir. Tarım arazilerinin toplulaştırılması, su birliklerinin feshedilmesi, orman alanlarında yer altı depolarının kurulması gibi çok sayıda konu başlığı yer almaktadır. Tarım, orman ve su alanında köklü değişiklikler öngören bu kanun tasarısında meslek odalarının, derneklerin, sivil toplum örgütlerinin ve akademisyenlerin neredeyse hiçbir şekilde görüşlerine başvurulmamıştır ve yine tasarı kamuoyunda yeterince tartışılmamıştır. Yine aynı şekilde, son anda Komisyona geldiği için, hatta son gün de bile maddeler eklenmiştir, milletvekillerinin, özellikle muhalefet, hatta iktidar milletvekillerinin dahi ne inceleme ne mantık yürütme zamanı, fırsatı olmuştur.

Su, toprak ve ormanların varlığı ve korunması tüm canlıların yaşamı için hayati önemdedir. Bunlarla ilgili alınacak kararlarda, çıkarılacak yasalarda ve o uygulamalarda son derece titiz olunması ve olası sonuçlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak tarım arazilerinin toplulaştırılması, su birliklerinin feshedilmesi, ormanda yer altı depolarının kurulması vesairesi, sadece günümüzün değil, geleceğimizin, gelecek nesillerimizin ve ülkedeki bütün -tarım olsun, su olsun, orman olsun- servetin tarumar edilmesi, yıkılması anlamına gelmektedir maalesef bu kanun tasarısıyla.

Ekosistem, su, orman, meralar, kıyılar halkın gereksinimi haricinde kullanıma açılmamalı ve korunmalıdır. Ekolojik, kültürel, toplumsal yıkım proje ve politikalarına karşı partimiz havayı, suyu, dereleri, denizleri, gölleri, toprağı, ormanları, kısacası yaşam ve yaşam alanlarımıza ait bütün her şeyi savunmaya devam edecektir.

Yine, maalesef su, su havzaları, toprak, orman, ekosistem ticarileştirilmeye açılmaktadır. Yani, birilerinin menfaati gözetilerek bu düzenlemeler yapılmaktadır. Bağı, bahçesi, tarlası olan şahısların yaşam hakkına, yaşam alanlarına, mülklerine de el konulabilecektir. Çiftçinin geçimlik yaşam hakkı da yok sayılacaktır. Toprak toplulaştırmayla meralara, tarlalara, bağlara, bahçelere zorla el konarak endüstriyel tarıma açılmaktadır.

Çiftçilerin yönetiminde olduğu demokratik kitle örgütü sulama birlikleri özelleştiriliyor, çiftçilerin kurumu olmaktan çıkarılıyor. Çiftçinin geçimlik üretimlerini devre dışı bırakacak, topraklarına da el koyacak ve bu şekilde de GDO’lu ürünlerin üretiminin önü açılmış olacaktır.

Yine, dereler üzerinde dağıtılan HES lisansları ve su kullanım hakkı sözleşmeleriyle Anadolu’nun, Mezopotamya’nın, Trakya’nın her yerinde derelerin kullanım hakkı son birkaç yıl içinde hızlıca kırk dokuz yıllığına şirketlere devredilmiştir. Doğaya ait alanların kullanım hakkını şirketlere devrederken sadece suyu metalaştırmamakta, su havzalarını da ticarileştirmektedir.

Tarım ve hayvancılık DSİ’nin ve yetkilendirilmiş bir şirketin kararlarına bağlanamaz. DSİ, şirketler ve DSİ’nin bağlı bulunduğu Bakanlık da bu konuda yetkili kılınamaz. Halkların geçimlik yaşamını sürdürdüğü, barındığı yaşam alanlarına el konulamaz. Şirketlerin kullanımına sokulmayı meşrulaştırmayı öngören bu yasa kesinlikle çıkmamalıdır.

Yine aynı şekilde, bu yasa başlı başına Anayasa’ya, insan hakları sözleşmelerine aykırıdır, daha da önemlisi doğanın kendi fıtri kanununa aykırıdır. Su satılacak ya, her ne kadar “su işletim bedeli” adı altında geçiştirilmeye çalışılıyorsa da işin özü, Allah’ın yağmurunu, suyunu halka satmaktır.

Şimdiye kadar, bakın arkadaşlar, DEDAŞ, elektrik üretimi bu şekilde özele devredildi. Ne oldu? Bundan yine halk, yurttaş, çiftçi zarar gördü ve dolayısıyla aslında ülkenin ekonomisi zarar görüyor. Bakın, on gün önce Kızıltepe’deydik. On gün boyunca elektrikler kesikti ve ekinler sararmıştı, toprak çatlamıştı. Bizzat ben bölgeye gittim. Yurttaşımız ne yaptı? Artık bir işe yaramayan o alanlarda mecburen kendi hayvanlarını otlatarak en azından telef olan o ekinleri bu şekilde kullanmaya çalıştı ve 2 milyon dönüme yakın arazinin 600 bin dönümü bir hafta önce bu şekilde telef oldu. Tabii “bir hafta önce” diyorum, son gelen fotoğraflar da arkadaşlar böyle, o 600 bin herhâlde 1 milyona çıkmıştır. Niye? Çünkü elektrik de aslında artık günümüz teknolojisine göre neredeyse hava ve su gibi temel bir ihtiyaçtır. Kalkıp bunu özelleştirdiniz, adam istediğine ceza kesiyor, istediği zaman elektriği kesiyor. İşte ekinler, çiftçimiz de bu şekilde maalesef zarar görmektedir. Dün de Kızıltepe’nin Başak yani Sınara köyünde DEDAŞ yetkilileri gidip elektriği kesmek istemiş ve ilginçtir, bunu yaparken de iktidar, maalesef, askeri ve polisi DEDAŞ’ın emrine vererek yurttaşın elektriğini kesmesi için onlara yetki veriyor. Ya, böyle bir şey olur mu? Yani devletin, iktidarın bu anlamda hizmet etmesi gerekirken ekinler kurusun diye gidip elektriklerini kesmesi için onlara kolluk kuvveti de tahsis ediyor, yani el insaf.

Özellikle 1’inci maddede bu var, su kaynakları ve havzaların üzerine ve etrafına kurulacak olan güneş enerji sistemi için devasa türbinler kurulması öngörülüyor. Bu türbinler bu arazilerin üzerine binlerce ton molozun dökülmesine, hava, toprak ve suyun kirlenmesine, yer altı ve yer üstü canlı cansız organizmaların olumsuz etkilenmesine sebep olacaktır. Bölgenin habitatını ve ekosistemini tümden bozma riski taşıyan böyle düzenlemede çevresel etki değerlendirmesi raporuna dahi gerek duyulmaması büyük bir sorun teşkil etmektedir.

BAŞKAN – Sayın Aslan, bir dakikanızı rica edebilir miyim? Ekleyeceğim sürenizi.

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Çeşitli İşler (Devam)

2.- Başkanlıkça, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman’la birlikte Genel Kurulu teşrif eden Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sooronbay Ceenbekov ve beraberindeki heyete "Hoş geldiniz." denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Sooronbay Ceenbekov ve beraberindeki heyet Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın İsmail Kahraman’la birlikte Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Kendilerine Başkanlık Divanımız ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu adına "Hoş geldiniz." diyorum. (Alkışlar)

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslan.

Ekleyeceğim sürenizi.

Buyurun.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Biz de kendilerine “Hoş geldiniz.” diyoruz.

Ben teşekkür ederim, sağ olun.

Yine, madde 2’de “DSİ tarafından bağlı olduğu bakanlığın talebi ve Bakanlar Kurulu kararıyla isteğe bağlı ya da maliklerin muvafakati aranmaksızın zorunlu arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yapılabilir.” hükmü getirilmiştir. Bu madde DSİ çiftçisinin rızası aranmaksızın toprağına zorla el koyma yetkisini tanımaktadır. DSİ bu yetkiye dayanarak köylünün, çiftçinin arazisine el koymak suretiyle büyük şirketlere ihale usulü satışını yapabilecektir.

Yine, su havzasının işletilmesi -madde 7’de- gerçek ve tüzel kişilerce kullanılabilir kılınmaktadır. Su kaynaklarından ve su havzalarından çiftçinin ihtiyacı olan su DSİ onayıyla şirketler ve özel şahıslar tarafından çiftçilere verilmektedir. İlgili maddenin eklenmesiyle su havzaları ve kaynakları özelleştirilerek şirketlerin tekeline girmektedir yani bir nevi halkın olan devlet bunu ne yapıyor? Şirketlere havale ediyor, halkın çıkarlarını, menfaatlerini de birkaç zengine, birkaç astronomik rakamda zengin olanlara maalesef peşkeş çekmektedir. Bunun ispatını da şöyle anlatabiliriz: İsim vermeyeceğim ama son iki yılda sadece 4 büyük şirkete eski parayla 5,5 katrilyon vergi affı gelmiştir. 5,5 katrilyon demek 1 milyon insanın cebine 5.500 lira girmesi demektir. Ama bakın, Kızıltepe’de 3 bin çiftçinin -ki bu da masa başında yazılmış borçtur, yoksa gerçek anlamda tahakkuk etmiş borç değildir- 180 trilyonluk vergi borcu, elektrik borcu vardır. Bunlar affedilmiyor, silinmiyor ama 4 şirketin 5,5 katrilyonu siliniyor. Niye siz 4 kişinin menfaatini 3 bin insanın, halkın menfaatine tercih ediyorsunuz? Bunu halk soruyor, sormakta da haklıdır, biz de halkımız adına buradan soruyoruz.

Yine, 11’inci maddede “Bakım ve işletme ücretleri” adı altında çiftçiler borçlandırılmaktadır. DSİ de bu ücretleri çiftçilerden alıp özel ve tüzel kişilere ödeyecektir. Bir bakıma devlet, özel ve tüzel kişilerin de tahsildarlığını yapacaktır. Tıpkı şu anda TEDAŞ yetkilileri gidip köylerde elektrik kestiği zaman nasıl ki kolluk mensupları onların hizmetine amade kılınıyorsa şu anda da öyle bir yetki söz konusudur.

Yani anlayacağımız, arkadaşlar, bu işin cefasını köylüler, çiftçiler çekecek, sefasını ise özel şirketler sürecek. Bu, vicdana aykırıdır ve bu, dediğimiz gibi uluslararası sözleşmeye de doğa kanununa da aykırı bir uygulamadır. Mühendislere, kadroya atanacak personellere yazılı sınavlarının yanında sözlü ve uygulamalı sınav getirilmesi de -tıpkı şu anda görüyoruz öğretmen ve memur atamalarında olduğu gibi- siyasi ve subjektif değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Bunlar bu şekilde tutulacaktır. Oysaki liyakat esasına göre personel ataması yapılmalıdır.

Biz hemen kayyumla ilgili kısmına gelelim. Her ne kadar ismi “kayyum” değilse de pratikte, fiiliyatta resmen kayyumvari bir uygulamadır. 47, 48, 49, 50, 51, 52’nci maddelerin hepsi birbiriyle ilişkili olup sulama birliklerinin tüzel kişiliğini ortadan kaldırmaktadır ve birliğin demokratik katılımcı, yönetim yapısını değiştirmeye yöneliktir. Şu anda Yüksek Seçim Kurulu tarafından bölgelerinde seçimi yapılan, 14.484 meclis üyesi bulunan 378 adet sulama birliği bulunmaktadır. Birliğin başkanı ve organları birliğe üye olan çiftçiler tarafından seçilmektedir. Oysa yapılan bu düzenleme demokratik, katılımcı yönetim anlayışıyla kurulan birliklerin tüm organlarını ortadan kaldırıp onun yerine otokratik bir yönetimle, anlayışla birliğin başkanını ve birliğin yönetim kurulu görev ve yetkilerini DSİ tarafından atanacak kamu personeline yani kayyuma devretmektedir. Kayyum pratiğini gördünüz, şimdiye kadar 10’un üzerinde kayyumu görevden aldınız. Kimi yolsuzluktan kimi işte, FETÖ’den vesaireden şu anda 10’un üzerinde kayyum görevden alınmış. En son, geçtiğimiz hafta Mardin’in Ömerli ilçesi ve Dargeçit ilçesi kayyumları görevden alınmıştı. Bunun da ondan bir farkı olmayacaktır. Hem biz demokratik, katılımcı bir yapı diyoruz hem de pratikte maalesef otokratik bir yönetim söz konusudur. Çiftçi seçtiği sulama birliği başkanına hesap sorabilir ve başkan da kendini hesap vermek zorunda hissedecektir, öyledir zaten ama şu anda memurların öyle bir hassasiyeti, öyle bir endişesi de yok, zaten bazı kurumlardaki işleyişten bunu rahatlıkla görebiliyoruz. Bu, antidemokratiktir, tam tersine, bunun daha da katılımcı bir şekle evrilmesi gerekirken bunu alıp tam da böyle dikte ettirecek, dikta ettirecek şekilde memurlara bağlamak o çiftçilere, halka ve demokrasiye de büyük bir darbedir, çiftçinin iradesini tanımamaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika size ek süre veriyorum.

Buyurun.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Bu son bir dakikamızı da geçtiğimiz gün ceza alan Burcu Çelik Özkan Milletvekilimize ayırmak istiyoruz. Kendisine maalesef haksız, hukuksuz bir şekilde yedi yıl üç ay ceza verilmiştir.

Arkadaşlar, siz her ne kadar “Yargı bağımsız.” diyorsanız da inanın siz de inanmıyorsunuz. Çünkü mevcut kanunlara göre, mevcut hukuka göre zaten yapılan yanlıştır, mevcut yasalara göre bu cezalar verilemez zaten. Eğer yargı bağımsızsa, iktidarın müdahalesi yoksa o zaman yargı şu anda Meclisin bu iradesini tanımamaktadır çünkü buradan çıkan Anayasa’ya göre, buradan çıkan kanunlara göre hüküm vermemektedir. Yani görüyoruz barış söylemleri bile terör örgütü propagandası kapsamında cezalandırılmaktadır. Örneğin Alparslan Kuytul’un bir eleştirisi dahi örgüt propagandası kapsamında ve şu anda içeride, tek başına hücrede tutulmaktadır. Ben, kendilerine ve bütün tutuklu milletvekillerimize de buradan saygılarımı iletiyorum.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Kamil Okyay Sındır konuşacaklar.

Buyurun Sayın Sındır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, polis teşkilatımızın kuruluşunun 173’üncü yıl dönümü dolayısıyla bütün teşkilat mensuplarına kutlama dileklerimi, mesajlarımı iletmek istiyorum ama bunun yanında özellikle altını çizerek şunu da vurgulamak istiyorum: Gece gündüz, hafta sonları, spor müsabakaları da dâhil olmak üzere yılmadan, bıkmadan, evinden ayrılırken can ve mal güvenliği her zaman risk altında olan polis teşkilatımızın değerli mensuplarının özlük haklarında iyileştirme yapılması, 3600 ek göstergenin kendilerine verilmesi ve tabii, bunun yanı sıra mesai uygulamalarının yapılması, hafta içi, hafta sonu ve vardiya uygulamalarında iyileştirmeler yapılması, teşkilatımızın da polis memurlarımızın da bizlerden her zaman talep ettikleri dilekleridir, bunu da ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bir kanun tasarısı gene önümüzde. Torba yasa üzerine bir eleştiri yapmak ve buna zaman ayırmak istemiyorum ama gerçekten çok farklı kanunlarda, 30’u aşan kanunda değişiklik öngören bir tasarıyla karşı karşıyayız ve her bir maddesi, baktığınızda, gerçekten, üretimimiz adına, çiftçimiz adına, tarım sektörümüz adına ve diğer, kanuna eklenen bazı maddelerle -tarım dışı alanları da ilgilendiren bazı maddelerle- ülke ekonomimiz, geleceğimiz adına çok önemli. Ancak, bu tasarının Komisyon gündemine gelmeden önce sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütleri, meslek örgütleri, ilgililer, üniversiteler ve diğer ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının düşünceleri, görüşleri alınmadan, bir ortak akılla daha iyiyi bulma çabası ortaya konmadan Komisyona ve Meclisimizin gündemine getirilmiş olmasını da özellikle bir sorun olarak gördüğümü belirtmek istiyorum. Aynı zamanda esas komisyon olarak Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna gelen bu tasarının tali komisyon olarak Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu, Çevre Komisyonu ve İçişleri Komisyonuna gittiğini ve bu tali komisyonlardan da herhangi bir rapor gelmediğini yani tasarı üzerinde görüş bildirme ihtiyacı duymadıklarının da altını çizerek belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı her ne kadar çok fazla sayıda kanun üzerinde değişiklik önerisi getiriyorsa da birkaç temel konuda, özellikle ülke ekonomimiz, çiftçilerimiz, ormanlarımız, doğal varlıklarımız ve geleceğimiz adına ve ormanlarımızı da içine alan ekosistem üzerinde çok önemli, sorunlu maddeler taşımaktadır. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki bu düzenlemelerle getirilen birçok konu -ki bunlar arasında özellikle arazi toplulaştırması ve tarla içi geliştirme hizmetleri, 2.500’ün üzerindeki sulama kooperatiflerinin denetimi, gözetimi, 378 sulama birliğinin DSİ tarafından atanacak, az önceki arkadaşımın da belirttiği gibi bir nevi kayyum atamasıyla yönetilmeye çalışılması ve tabii orman düzenlemeleri ormanlarla ilgili daha birçok konu- Orman Bakanlığımızın ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzün idari ve personel kapasitesini gerçekten çok aşmaktadır.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısında -şunu özellikle belirtmek istiyorum- bakın, arazi toplulaştırması var, tarla içi geliştirme hizmetleri var, belediyelere devir meseleleri gündemde -yani İçişleri Bakanlığı ve belediyeleri doğrudan ilgilendiren- personel alımları ve istihdam konusu var; su kullanımının, dağıtımının hizmet alımı yoluyla devri var, bakanlıklar arası ödenek devirlerini içeriyor, Orman Kanunu’nda değişiklikler; ormanlarımızın tahribatı, orman yangınlarıyla mücadele ve orman vasfı dışına çıkarılma çabası var, belediyelerin genel bütçe gelirlerinde DSİ’ye borçlarının kesilmesi gibi hükümler var, Kamulaştırma Kanunu’nda değişiklik öneriyor, İmar Kanunu’ndaki bir değişiklikle düzenleme ortaklık payına dair düzenlemeler var.

Şimdi, şunu özellikle… Sayın Bakan burada. Tarım Bakanımız ile her ikisinin olduğu bir ortamda bizatihi kendilerine söyledim. Aslında bu tasarı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın sanki… Öyle olduğunu iddia etmiyorum ama bu getirilen düzenlemeler bunun böyle olduğunu ortaya koyuyor. “Tarım Bakanlığımız işini iyi yapamıyor, arazi toplulaştırması işini beceremedi. Sulama birlikleri her hâlükârda Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın bünyesinde olsa da tarla içi geliştirme hizmetlerini beceremiyor; sulama kooperatiflerinin denetimi, genel kurulları vesaire bu işleri yapamıyor. Peki, bunları kim yapar? Orman ve Su İşleri Bakanı.” Yani bir hükûmetin bir bakanlığından “Bunu yapamıyor, bunu yönetemiyor, bu işte etkin bir görev yerine getiremiyor. Bunu bu bakanlık yapsın.” düşüncesinin kabul edilebilir bir düşünce olmadığını belirtmek istiyorum.

Tabii, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, bu mevzuatın hukuk devletlerinde, hukukun üstünlüğünün olduğu devletlerde kamunun genel çıkarlarını, toplumun düzenini sağlayan ve doğa-insan dengelerini gözeten metinler olması gerekirken burada doğayı tahrip edecek düzenlemelerin olduğu, özelleştirme uygulamalarına dayalı ve orman alanlarının tahribini öngören düzenlemelerle sömürü düzenini ve üstünlerin hukukunu kollayan bir tasarı olduğu söylenebilir.

Bu tasarı, doğal varlıklarımızın -altını çizerek söylüyorum- siyasete ve ticarete alet edilmesinin önünü açan bir tasarıdır ve suyun ve doğal varlıklarımızın metalaşmasını, ağaçlarımızın -dikili ağaçlarımız da dâhil olmak üzere- metalaşmasını düzenleyen bir tasarıdır, bir utanç vesikasıdır esasen.

Bu kanun tasarısı, demokrasiyi, öz yönetimi, yerelleşme ve ademimerkeziyetçi yönetim anlayışını ortadan kaldıran, katleden bir vesikadır.

Bu tasarıyla sulama birlikleri ve kooperatifler aslında kötü yönetildiği için değil, gerçekten iyi yönetildiği için ve su gibi aziz kaynaklarımızda birilerinin gözü olduğu için, bu düzenin, sulama birlikleri ve kooperatifler üzerinden, çiftçi örgütlenmeleri ile katılımcı demokratik süreçlerin… Bu sularda gözü olanların, buraların özelleştirilmesini, buraların ticarileştirilmesini ve suyun ve ormanların meta hâline getirilmesini arzu edenlerin talebi doğrultusunda geldiği ortaya çıkıyor, görünüyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, tasarının en önemli konularından birisi sulama birlikleri. Ülkemizde 378 adet sulama birliği var. Devlet Su İşlerinin sulama birlikleri raporunun ilgili sayfasını açacağım. Sulama birliklerinin durum analizi yapılmış ve bu sulama birliklerinin, sayı itibarıyla 378 sulama birliğinin 19’u çok başarılı statüde, yüzde 5; 109 birlik başarılı statüde, yüzde 29; 133’ü iyi düzeyde başarılı, yüzde 35 düzeyinde; 92 birlik orta düzeyde, yüzde 24; kötü olarak tanımlanan sadece ve sadece 17 birlik değerli arkadaşlar, yüzde 5. Yani bu, pire için yorgan yakmaya benziyor. 378 birlikte 17 birlik Devlet Su İşlerinin analiz raporunda “kötü” diye tanımlandığı için “Bunlar yönetilemiyor.” deyip Sayın Bakan her ne kadar tasfiye olmadığını söyleyecek olsa da sulama birliklerinin tasfiyesidir. Birlik yönetimlerinin katılımcı, demokratik yönetim anlayışından uzaklaştırılmasıdır. Yüksek Seçim Kurulu tarafından seçilerek organları belirlenen sulama birlikleri devletin, bakanlığın ilgili birimine devredilecek ve oradan atanacak kayyum niteliğinde, “kayyum” olarak ifade edilebilecek bir memurun denetim ve kontrolüne terk edilecek. O memurun da -çok aşikârdır- Hükûmetin siyasi politikalarından etkilenerek karar verebiliyor olmasıyla, bu birliklerin kimi zaman belediyelere devredilmesi imkânının da tanınmasıyla, yine siyasi bir menfaat uğruna, istenilen belediyeye devredilmesi, istenilmeyen belediyeye devredilmemesi yolunda, az önce söylediğim sulama birlikleri ve su ticarete ve siyasete alet ediliyor.

Yine Devlet Su İşlerinin bu raporunda, bakın “tahsilat/tahakkuk oranı” diye bir oran var. Bu birliklerde suyu kullanan üreticinin kullandığı su üzerinden bir tahakkuk ortaya konur, bu tahakkukun ne kadarının tahsil edildiğini ifade eder. Bakın, 1999 yılında yüzde 49 iken bu oran, 2006’da yüzde 51’e, 2015’te yüzde 64’e, 2016’da yüzde 68’e… Yani sürekli bir iyileşme, düzelme varken bu neden rahatsız etti de bu birliklerin “Tahsilat/tahakkuk oranı iyi değil.” düşüncesiyle 93’ten bugüne kadar bu yirmi beş yıllık serüveni bir anda iptal ediliyor, reddediliyor?

Bu tahsilat/tahakkuk oranının düşük olmasının temel sebebi de şu değerli arkadaşlar: Türkiye ortalamasının çok altında tahsilat ve tahakkuk oranı gerçekleşen bölgelerimizin genellikle hububat tarımının daha yoğun olarak yapıldığı ve nadas uygulamalarının devam ettiği bölgeler olduğunu da görüyoruz. Yani üretim gelirleri, ekstansif tarım dediğimiz üretim şekliyle, yöntemiyle birim alandan daha düşük gelir elde ettiği için çiftçi, parasını ödeyemediği için, yoksa gidip tatil yaptığı için değil, keyfi için değil… Ama üretim maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle bunu karşılayamadığı için ödeyemiyor; yoksa, entansif tarım, daha yoğun, birim alandan daha yüksek endüstri bitkilerinin üretildiği alanlarda suyu kullanan çiftçiler parasına da sadık ve kendi birliği içerisinde kendi başkanı, meclisi ve yönetim kurulunun marifetiyle son derece başarılı bu işi bugüne kadar götürmüşler. Peki, neden bunlar bir anda bir kanun tasarısıyla önümüze geliyor ve değişiklik yapılması talep ediliyor? Kabul edilebilir değil.

Bakın, yine bu birliklerin gerçekleşen bütçe değerleri: Gider toplamı 538 milyon 278 binken 512 milyon 473 bin gelir toplamı; hemen hemen bir denk bütçeyle geliri ve gideri birbirini karşılayan, hiçbir kâr amacı gütmeyen, yaptığı yatırımları su olarak, sulama tesisleri olarak hizmete sunan ve seçimle gelindiği için politik müdahalelerden de uzak duran birlikler. Bu birlikleri…

Sayın Bakandan rica ediyorum, bu tasarıyı lütfen geri çeksin. İktidar partisinden rica ediyorum, bu tasarıyı geri çekiniz. Onun yerine size önerim… Güneydoğu Anadolu Projesi’nin -GAP projesinin, 1989 yılında master planı yapılmış olan GAP projesinin, 1,8 milyon hektar arazinin sulamaya açılmasını öngören GAP projesinin, hani şu büyük GAP projesinin, övüne övüne göğsümüzü kabartarak söylediğimiz Entegre Kırsal Kalkınma Projesi’nin- bugün tarımsal sulama amaçlı ne kadarının tamamlandığını biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Hidroelektrik santrallerin tamamlanıp yüzde 100’e varan oranda elektrik üretiminin gerçekleştiğini biliyoruz. Peki, tarımsal sulama yatırımlarının ne kadarı gerçekleşti, ne kadarı işletmede? Hemen size bir rakam vereyim, 2017 yılı sonu itibarıyla GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının faaliyet raporundan aldığım rakamı söylüyorum: 1,8 milyon hektar alanın 546.345 hektarı sulamaya açılmış. 197.969 hektarın sulama şebeke inşaatı devam ediyor. Peki, 1,8 milyon hektar arazinin hâlâ daha planlama aşamasında olanı ne kadar biliyor musunuz? 1 milyon hektarın üzerinde bir alan hâlen daha planlama aşamasında. Yüzde 30,4’ü tamamlanmış GAP sulama projelerinin değerli arkadaşlarım.

“Çiftçinin tarlasına suyu götürüyorum.” diyerek sayaç koyup o sayaçtan geçen bir damla suyun bile ücretsiz olmasını sağlayacak düzen getirileceğini -ki burada sulama birlikleri kâr amacı gütmeden suyu en iyi, en doğru kullanma amacıyla bir katılımcı demokratik yönetim anlayışıyla yönetilirler- düşünüyoruz ama GAP bölgesinin yüzde 70’inin tarımsal sulama projelerinin hâlâ daha planlama aşamasında olduğunu da görmemiz, bunun üzerinde durmamız, bunun üzerine gitmemiz gerekiyor.

Tabii, bu kanun sadece sulama birliklerini değil, sulama kooperatiflerini de... 2.500 adet sulama kooperatifi var, bu kooperatifler Tarım Bakanlığı bünyesinde denetimleri, gözetimleri yapılan, genel kurulları Bakanlık teşkilatı tarafından, il ve ilçe teşkilatları destekleriyle yapılan yani Türkiye'nin bütün ilçelerine yayılmış geniş bir teşkilatı olan bir bakanlığın bünyesinde yapılıyor iken bunların da Devlet Su İşlerine devredilmesi sonucunda, Devlet Su İşleri hangi idari teşkilat yapısıyla bu 2.500 sulama kooperatifinin genel kurullarını yapacak, bunları denetleyecek, bunları gözetebilecek? Bu, kapasitenin çok üzerinde bir görevdir, bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun Tarım Bakanlığından alınıp Devlet Su İşlerine devredilmesi… Arazi toplulaştırması, evet, sorumlu… Devlet Su İşlerinin bunu yapabilmesi de aynı şekilde bir devir öngördüğü için onun da Devlet Su İşlerinin kapasitesinin çok üzerinde bir durum yaratacağı aşikârdır.

Şimdi, değerli arkadaşlar, “Taşlık, kayalık ve benzeri orman vasfı taşımayan alanlar -o kamu yararının hukukta nerede bir tanımı var, çok görece bir kavram olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz- kamu yararı düşüncesiyle, kamu yararı ilkesi esas alınarak Bakanlık izniyle, bu alanlar, orman vasfı dışına çıkarılabilir, konut olabilir…”

Bakın, değerli arkadaşlar, ormanın içinde, kıyısında, kenarında veya dışında “orman vasfı taşımayan” diye bir alan olmaz. Burada orman vasfını taşıyor olması, üzerinde illa dikili bir ağaç olmasını gerektirmez, orada yarın bir gün yine dikili ağaç üreyebilir. Orayı mevcut durumda bile flora, faunanın ve biyoçeşitliliğin var olduğu alan olarak görmek gerekir. Buraları konut alanlarına açmak demek, buralara imar uygulamak demek, buraların sanayiye, ticarete konu edilmesi demek bu alanların yok edilmesi, tahrip edilmesi demek. Bu, ormanlara da sirayet eden bir çözülmeye neden olur.

Sayın Bakan “Bunun 2 katı, 3 katı başka yerde zaten ağaç dikeceğiz, bunlar çok önemli değil. Niye böyle düşünüyorsunuz?” diyor. Sayın Bakana ben de rica ediyorum: Sayın Bakan, 2 katı, 3 katı siz gene ağaçlarınızı dikiniz, elinizi tutan yok, biz de destek verelim, gelelim, hep beraber dikelim ama orman tanımı dışına çıkarmayınız, ormanlarımızın 1 milimetrekaresinin dahi tahrip olmasının önünü açmayınız diyorum.

Bu anlamda, tabii, bu, Anayasa’nın ilgili maddelerine de 169, 170 ve 171’inci maddelerine de aykırı birtakım uygulamaları, düzenlemeleri beraberinde getiriyor.

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısı tabii bununla da kalmıyor. Burada, sulama birliklerinin dışında, bu ormanlarda yer altı depolarına izin verilmesi… Bakın, “baraj havzalarında” ifadesi kanun hükmünden çıkarılıyor yani baraj havzalarında dahi ormanla ilgili bu işletmelere izin verilmesinin önü açılıyor, baraj havzalarında dahi yer altı depolarına izin veriliyor. Denilebilir ki: “Buralar, bu depolar meyve ve tarımsal ürün için, bu amaçla kullanılacak yer altı depoları.” Güzel, o zaman onu kanuna tanımlayalım, net koyalım. Meyve, sebze, tarımsal…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Sayın Başkan, bitireceğim.

BAŞKAN – Sayın Sındır, tamamlayın lütfen.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – …gıda ve tarım ürünlerinin depolanması için olduğunu kanun maddesine koyalım net olarak.

Buradan başka endişelerimizi de açıkça beyan etmek istiyorum: Acaba bu yer altı depolarına her türlü metanın, her türlü maddenin depolanmasına açık olan madde hükmü, yarın bir gün tehlikeli atıkların -buna Akkuyu Nükleer Santrali’nin atıkları da dâhil olmak üzere- depolanmasının da önünü açan, ona da imkân veren bir madde hükmü müdür? Evet, öyledir; ona da imkân veriyor çünkü bir sınırlama getirmiyor. Orman alanlarının ve baraj havzalarının altına yapılacak yer altı depolarının da ne kadar ciddi bir tehdit olduğunu, sadece ve sadece bir çevre felaketi değil, aynı zamanda yer altı su hareketlerini de olumsuz etkileyeceğini özellikle belirtmek istiyorum.

Bu kanun tasarısı ne çiftçimizin ne ülkemizin ne insanımızın ne doğamızın yararınadır; buna karşı olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sındır.

Şahsı adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Öntürk konuşacaklar.

Buyurun Sayın Öntürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MEHMET ÖNTÜRK (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunmaktayım.

Sözlerime başlamadan önce, polis teşkilatımızın 173’üncü yıl dönümünü kutluyorum. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize şükranlarımı, minnetlerimi sunuyorum.

Kıymetli arkadaşlar, bu kanun tasarısıyla, su zengini olmayan ülkemizin su kaynaklarının daha etkin planlanması, değerlendirilmesi ve yönetilmesi için görev ve yetkilerine ilave edilmesi gereken hususlarda düzenleme yapılması ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu düzenlemelerle, sulama maksatlı baraj, gölet gibi depolama tesislerinin ve sulama tesislerinin amortisman bedelinden vazgeçilerek çiftçimize 33 milyar TL’lik destek sağlanmaktadır.

Tasarıyla, zirai maksatlı sulama tesislerinin elektrik ihtiyacının karşılanması için kurulacak enerji tesislerinin lisans alma sınırına tabi olmaksızın DSİ tarafından yapılmasına dair yetki verilmiştir. Böylece, zirai maksatlı sulama tesislerinin elektrik ihtiyacının yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanarak karşılanması gibi devrim niteliğinde bir yeniliğe imza atılmaktadır.

Yine bu düzenlemeyle, sulama birlikleri tarafından işletilen sulama tesislerinde su kullanıcısı çiftçilerden intikal eden şikâyetler dikkate alınarak sulama birliklerine kamu personeli yöneticilerin atanması ve bu birliklerin denetiminin artırılarak sulama tesislerinin çiftçimize problemsiz hizmeti için 6172 sayılı Sulama Birlikleri Kanunu’nda düzenleme yapılmıştır. Yapılan düzenlemeyle, birlik müdürü, birlik saymanı ve diğer çalışanların tüm özlük hakları korunarak istihdamlarına devam edilmektedir. Birlik meclisi yönetim kurulu ve denetim kurulu organları feshedilerek sorumlulukları birlik başkanlığının altında toplanmakta, karar alma süreçleri de daha etkin ve hızlı hâle getirilmektedir. Kamu görevlisi olan birlik başkanı sayesinde adil, eşitlikçi, sürdürülebilir ve kaliteli hizmet verilerek çiftçilerimizin bu yöndeki şikâyetleri ortadan kalkacaktır. DSİ sayesinde sulama birliklerinin kurumsal kapasitesi artırılarak araç ve iş imkânları bakımından desteklenecek olan birlikler, çiftçiye daha iyi hizmet sunacaktır. Birlik üyelerinin hakları ve sorumlulukları açıklığa kavuşturulacak, sınırsız olmayan ve dünyada gelişen şartlar dâhilinde stratejik önemi gittikçe artan su ve toprak kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve kullanımı disipline edilecektir.

Görüştüğümüz kanun tasarısıyla DSİ tarafından inşa edilen baraj, gölet gibi sulama tesislerinin yapımı için harcanan bedellerin çiftçilerimizden alınmasından vazgeçilmekte, böylece çiftçilerimizin zirai üretimindeki maliyet girdisi azaltılarak elde edecekleri ürünlerdeki kârlılık payı artırılacaktır.

Bu tasarıyla çiftçilerimize verdiğimiz en önemli müjdelerden biri de “tarla içi sulama sistemleri desteği” adı altında ilk kez bir destekleme uygulamasını getiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu kanunla, ayrıca, arazi toplulaştırılması ve tarla içi geliştirme hizmetlerine ilişkin değişiklikler de yer almaktadır. Hükûmetlerimiz döneminde şu ana kadar Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından toplam 5 milyon 564 bin 280 hektar alanın toplulaştırılması tamamlanmış, 1 milyon 782 bin 458 hektar alanda toplulaştırma çalışmaları devam etmektedir. Yine, ayrıca, DSİ tarafından 70.569 hektar alanda toplulaştırma çalışması yapılmış, 342.023 hektar alanda da toplulaştırma çalışmaları devam etmektedir.

Görüldüğü üzere, DSİ, daha önce de toplulaştırma çalışmalarını yürüten ve bu konuda deneyimli bir kurumdur. Bu işlerin tek elden ve hızlı bir şekilde yürütülerek yatırımların daha kısa sürede faydaya dönüşeceği düşünülmektedir. Bu iş ve işlemleri yürütecek teşkilat yapısının oluşturulması amacıyla 1 adet genel müdür yardımcılığı, 3 adet yeni daire başkanlığı ihdas edilmiştir. Kurumlar arası koordinasyon eksikliğinden kaynaklanan ve kamu kaynaklarının israfına sebep olan problemler ortadan kaldırılmış olacaktır. Kanal ve boru güzergâhları için zarar, ziyan ve ürün kayıpları bedelleri kısa sürede ödenerek çiftçilerin mağduriyetleri önlenmiş olacaktır.

Değerli arkadaşlar, Kamulaştırma Kanunu’nda yapılan değişikliklere ilişkin düzenlemelerle de yerel mahkemeler tarafından belirlenen kamulaştırma bedelinin istinaf ya da Yargıtay tarafından düşürülmesi durumunda vatandaşa ödenen bedelin geri alınmasında yaşanan mağduriyetler önlenmiş olacaktır ve vatandaş ile devletin karşı karşıya gelmesi önlenecektir. Geri ödemelerde hak sahiplerinin karşılaştığı tarımsal üretim araçlarının haczi gibi olumsuzluklar engellenmiş olacaktır. Kamulaştırma Kanunu’ndaki düzenlemeler ile kamulaştırma maksatlı değer tespitlerinde uluslararası standartlara uygun, denetlenebilir ve hakkaniyetli değerlemelerin yapılması sağlanacaktır. Kamulaştırma Kanunu gereğince geri alınması gereken ancak alınamayan borçların birikmiş faizlerinden vazgeçilmesi hükmü getirilmektedir. Bu sayede devlet ile vatandaşın devamlı karşı karşıya gelmesi önlenmiş olacak ve birçok sosyal problem ve mağduriyetin önüne geçilmiş olacaktır.

Bu yasayla ayrıca yer altı suyu kooperatiflerinin DSİ’ye geçişi ile ilgili yapılan düzenlemelerde kooperatiflerin tek elden, DSİ tarafından yönetilmesi, projelerin tek elden çıkması muhtemel problemlere zamanında müdahale edilmesi ile kuyu, pompa gibi tesislerin bir an evvel faydaya dönüşmesi sağlanacak ve sulama şebekelerinin inşasında yaşanan gecikmelerin önüne geçilmiş olacaktır, sürdürülebilir bir yer altı suyu kooperatif yapısı oluşturulacaktır. Yer altı sulama kooperatiflerinin birikmiş 56 milyon TL borcunun affedilmesiyle sulama kooperatiflerinin borç yükü azalacak ve böylece çiftçinin refah düzeyinin yükselmesi sağlanacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu yasayla ayrıca ülkemizde yıllık olarak yaklaşık 6 milyon büyükbaş, 15 milyon küçükbaş hayvan olmak üzere toplam 21 milyon hayvan küpelenerek kayıt altına alınmaktadır. Yapacağımız değişiklikle, maliyeti yıllık 63 milyon Türk lirasına gelen küpe bedelleri Bakanlığımız tarafından temin edilerek yetiştiricilerden bedel alınmaksızın uygulama sağlanacaktır. Böylece küpeleme oranı artacak, kayıtlılık oranı artacak ve hayvan hareketlerinin izlenmesinde gelişme sağlanacaktır. Aynı zamanda, hayvan sahipleri ile uygulayıcılar arasında geçen küpe bedeli ücreti diyaloğu ortadan kalkacaktır.

Yine bu düzenlemeyle 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu hükümlerince, resmî kontrollere ilişkin yetki verilen meslek gruplarına ilişkin tabloda değişiklik yapılarak su ürünleri mühendisi, gıda mühendisi, balıkçılık teknolojisi mühendisi, ziraat mühendisliğinin ilgili bölümleri ile tütün teknolojisi mühendislerinden de yararlandırılacaktır.

Tohumculuk alt birlik gelirleri arasında yer alan birlik üyelerinin tohumculukla ilgili ürün, mal ve hizmet satışlarından binde 3 oranında kesilen komisyon oranı binde 1’e çekilmektedir. Böylece, sektör örgütlenmesinin gerçekleşeceği faaliyetlerin kayıt altına alınmasının kolaylaşacağı ve üyelerinin faaliyetleri sonucu elde edecekleri gelirde artış sağlanacağı değerlendirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, ormanla ilgili yapılan düzenlemelerde, ülkemiz, orman kadastrosunun bitirilmesi hedefinin gerçekleştirilmesi ve kadastro komisyonlarının yapısının sadeleştirilmesi, kadastro sırasında karşılaşılan teknik eksikliklerin giderilmesinin sağlanması amaçlanmaktadır. Orman kadastro komisyonları bünyesinde ziraat mühendisi yer aldığından, ziraat odasında 1 temsilci üyenin komisyon teşekkülünde yer alması zorunluluğu ortadan kaldırılarak komisyonun teşekkülü kolaylaştırılmakta ve çalışmalardaki bürokratik işlemler azaltılmaktadır. Yapılan düzenlemeyle, itirazların kadastro mahkemesine yapılması sağlanarak süreç kısaltılmıştır. Orman yangınlarıyla mücadelede uygulanamayan mükellefiyetlik sistemi kaldırılarak yerine gönüllülük sistemi getirilmektedir. Orman yangınlarıyla mücadele kapsamında “kara yollarında geçiş üstünlüğüne sahip araçlar” maddesine “orman yangınlarıyla mücadele eden araçlar” da eklenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın, bir dakika ek süre veriyorum size.

MEHMET ÖNTÜRK (Devamla) – Yine aynı amaca uygun olarak TRT ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolarda orman kaynaklarının usulsüz müdahalelere, tabii afetlere, orman yangınlarına karşı korunması ve gerekli tedbirlerin alınması konularında uyarıcı ve eğitici mahiyette “kamu spotu” adı altında zorunlu yayın yapılmasını gerektiren bir düzenleme yapılmıştır. Yapılan düzenlemeyle orman yangınlarıyla mücadelede daha etkin ve verimli mücadele yapılması hedeflenmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu yasayla Türkiye'deki su sıkıntıları, çiftçimizin daha ciddi gelirler elde etmesi, orman köylümüzün, orman vatandaşlarımızın daha müreffeh bir hayata kavuşması için önemli düzenlemeler yapılmaktadır.

Bu yasanın ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öntürk.

Şahsı adına Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir torba yasayla karşı karşıyayız. Kulak küpesi var, sulama birlikleri var, toprak toplulaştırması var. Devlet Su İşleri, bırak bu işleri! Küçükken böyle derdik: Devlet Su İşleri, bırak bu işleri! Evet, Devlet Su İşlerine bir sürü görev yüklüyorsunuz. Şimdi arazi toplulaştırmasını da Tarım Bakanlığından alıp Devlet Su İşlerine yüklüyorsunuz. Bakalım bu kadar personeli var mı, bu kadar bilgi birikimi var mı?

Neden torba yasa dedik? Çok fazla konuyu bir yere koyuyorsunuz. Bu kadar değildi Komisyona ilk geldiği hâlde. Sonradan yeni maddeler eklendi. Siz zaten hep maddeler eklemeye müsaitsiniz. Bakın, tam bir yıla yaklaştı gazeteci, yazar ve İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu’nu haksız yere suçladınız ve şu an cezaevinde. Buradan kendisine selam gönderiyorum ama Adalet ve Kalkınma Partisinin de yasaları bu şekilde Meclise getirmesini kınıyorum.

Bu yasa ne bir sivil toplum kuruluşunda tartışıldı ne üniversiteler tartıştı bunu ne meslek örgütleri tartıştı. Tabii kimsenin tartışmasını istemiyorsunuz, kimsenin de duymasını istemiyorsunuz. İyi ki muhalefet var. Komisyona geldi, Komisyonda birkaç çok aksayan konuyu düzeltme fırsatı bulduk. Eğer bunları da düzeltmeseydik bütün tarlalara su sayacı takıyordunuz, ne var ne yok tüm suyu özelleştiriyordunuz ama hâlâ bu özelleştirme tehlikesi var çünkü bu yasa bu hâliyle geçerse suyun parayla satılmasına olanak sağlıyor, ormanların talanına yol açabiliyor.

Daha ilk maddelerde karşımıza çıkan bir şey oldu. Bütün su alanlarına, nehirlere, göllere, barajların üzerine güneş enerjisi panelleri kurulabilecek. Başlangıçta güzel geliyor ama bakalım çok modern güneş enerjisi panelleri mi kuracaksınız, yoksa basit, düzmece düzenekler mi kullanacaksınız? Çünkü suyu kim yönetirse istediği şekilde devredebiliyor, bunda ÇED raporu da yok. Suyun altında, üstünde binlerce, on binlerce canlı hayvan var, ekolojik sistem var, denge bozulursa bozulsun, siz ona bakmıyorsanız ki, siz sadece paraya bakıyorsunuz. Dolayısıyla bunda acilen ÇED raporu alınması gerekmektedir diye bir düzenlemeye gitmemiz gerekir.

Yeni genel müdürlükler kuruyoruz, iyi güzel yani yeni alanlar ihdas edeceğiz. Bakın, bu ülkede daha önceden toprak, su genel müdürlüğü vardı. Çok güzel bir genel müdürlüktü. Toprak toplulaştırması işlerini onlar yapıyordu, her türlü haritalar üzerinde çalışarak nerelere barajlar kurulacağı, nerelere sulama tesisleri kurulacağı konusunda bilimsel araştırmalar yapılıyordu, onu kapattınız, Köy Hizmetleri kuruldu. Köy Hizmetlerinin yerine şimdi görevleri başka başka kurumlara veriyorsunuz, toprak toplulaştırma işini de Tarım Bakanlığına bağlı Toprak Reformu Genel Müdürlüğü yapıyordu, şimdi Devlet Su İşleri bu işi yapacak. Yani Devlet Su İşleri, bırak bu işleri; başka işlere bakın. Siz tarlalara su götürmeye, üreticiye su götürmeye bakın. Barajlar delik deşik; barajlara o tamiratı yapalım. Artık dünyada ciddi bir su sıkıntısı başlayacak, belki yirmi, otuz yıl sonra dünyada su savaşları çıkacak; 1 gram su bile önemli. Tarlaya da suyu götürmemiz lazım, sağlıklı suyu insanlara da içirmemiz lazım. Ama dediğim gibi Devlet Su İşleri, açık olan sulama havzalarını artık kapatması lazım, suyu damla damla tarlalara götürmesi lazım. Bu yönde yasalar getirdiniz de biz “Hayır” mı dedik? Ama sizin getirdiğiniz yasalarda ne var? Demokrasiyi ortadan kaldırıyorsunuz. Yirmi beş yıl önce “Aman bu DSİ bu işi yapamıyor, bu işleri bıraksın.” dediğiniz, sulama birliklerine suyu devrettiğiniz konuyu tekrar Devlet Su İşlerine alıyorsunuz. Yani orada vatandaş liste yapıyor, diyor ki “Ya, bunlar benim listem.”, öbür tarafta başka köyden birisi başka bir liste yapıyor; yarışıyorlar. Birisi diyor ki: “Ben başkan oldum.” Ya, ilkokul mezunu adam, ortaokul mezunu adam bırakın başkan olsun, bırakın denetlesin, bırakın yönetsin. Ama siz “Hayır, bunlar iyi yönetilemiyor.” Neden yönetilemiyor? E, çünkü on yıl önce 1 kilo buğday 80 kuruştu, hâlâ 80 kuruş ama on yıl önce 1 litre mazot 1,5 liraydı, şimdi 5,5 lira. Hangi sulama birliği, hangi kooperatif, hangi çiftçi buna dayansın, dayansın da kredi çekmesin; var mı böyle bir şey? Siz iktidara geldiğinizde 1 milyar lira olan çiftçi borcu 100 milyar liraya dayandı yani tabii ki birlikler çalışamaz. Buna rağmen, DSİ’nin raporlarına baktığınızda, sulama birlikleri o kadar da kötü değil. Kötüler var ama siz yönetemiyorsunuz, diyorsunuz ki: “Başka bir şekilde bunu devredelim, kurtulalım.” Ya, bırakın demokrasi yaşasın; eksiklikler varsa, sorunlar varsa denetleme mekanizmalarını çalıştıralım.

Bunun dışında, eklediğiniz yeni genel müdürlükler var, burada bunları da konuşacağız. Nişasta bazlı şekerin denetimini sağlayacak Şeker Kurumu, Tarım Bakanlığına bağlandı. Burayı getirdiniz Komisyona, 6 tane daire başkanlığı ihdas ettiniz, Maliye Bakanlığı “Vermem.” dedi. Ben o bürokratları tebrik ediyorum. Şimdi tekrar Komisyondan Genel Kurula indi, “Onu da denetleyeceğiz…” İnşallah bu kurum denetler yani denetim görevini yapar, halkımızı nişasta bazlı şekere muhtaç etmeyiz, sağlığını tehlikeye sokmayız. Tarım Bakanlığını bu konuda göreve davet ediyorum. Çünkü nişasta bazlı şekerin kotası, biliyorsunuz, yüzde 15’e çıkarılmıştı, ciddi baskılar yaptık, yüzde 5’e çekildi ama denetim yok. Denetim olmazsa, isterseniz sıfıra çekin, denetleyemezseniz nişasta bazlı şeker kansere, şekere, obeziteye yol açar. Niye bunu söylüyorum? Çünkü torba yasa, torba yasanın içinde bu da var, tabii ki bunları konuşacağız. Yani suyun içinde şeker var, şekerin içinde toprak var, toprağın içinde orman var yani karman çorman bir şey. Bir de kulak küpesi eklediniz, ee, bir de ateşli silahlar vardı, bereket onu çıkardınız. Yani olur olmaz şeyleri tartışmamak lazım, biraz daha ciddi olmak lazım.

Aynı şekilde, sulama birliklerini tekrar gündeme getiriyoruz. Bakın, Komisyon aşamasında yüzlerce sulama birliğinin yöneticisi bizlere geldi, dolaştılar, “Ya, biz bir sulama birliği yöneticisiyiz. Niye böyle yapıyorlar?” E, biz de diyoruz ki: “Biz sizi kapatmıyoruz. Tam tersine, Cumhuriyet Halk Partisi demokrasinin sonuna kadar işlemesinden yana. Gidin, Adalet ve Kalkınma Partisinin yöneticileriyle görüşün, bu yasayı çeksinler.” Hâlâ da söylüyoruz, bu yasayı çekin. Yani ne olacak sulama birliklerini tarihe gömdüğünüzde? E, biz geldiğimizde tekrardan bunlara izin vereceğiz çünkü biz demokrasiye inanmış bir partiyiz. Dolayısıyla, asıl sorun, sizin, tarıma, çiftçiye yeterli önemi vermemeniz, bir türlü çiftçiyi efendi görmemeniz. Yahu, o çiftçi güneşin altında ter ter terliyor, güneşin altında elleri nasırlı çalışıyor; tarlasına suyu götürebildi mi, hele hele o suyu ucuza götürebildi mi ondan mutlusu yok. Burada bu çiftçimize hep beraber yardımcı olalım; tarlasına suyu en ekonomik nasıl götürürse, nasıl başarılı olursa, üretimi nasıl artırırsa ona destek verelim. Yem bitkileri ekilişini artıralım. Ama siz ne yapıyorsunuz? Yem ithalatını artıyorsunuz yani yem bitkileri ekilişine destek vermiyorsunuz, çayır, meralara gübre götürmüyorsunuz, su götürmüyorsunuz, onun yerine ithalatı artırıyorsunuz. Bakın şu anda Türkiye'ye, yem ham maddelerinden soyayı, mısırı, buğdayı, arpayı; tam yarısını ithal ediyor, yazık değil mi? Kendi çiftçimiz borçlanıyor, kendi çiftçimiz perişan bir vaziyette, sizden destek alamıyor. Siz ne yapıyorsunuz? Su parasını ödemediği için onun desteğine bile göz dikiyorsunuz, diyorsunuz ki: “Destekleme ödemelerinden kesinti yapacağım.” Çiftçi? Çiftçi ne yaparsa yapsın. Çiftçi de ne yapıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Son, toparlıyorum.

BAŞKAN – Peki, bir dakika, buyurun.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Çiftçimiz köyden kente göç ediyor. Peki, köyünü terk ettiği zaman mutlu mu oluyor? Hayır, kesinlikle mutlu olmuyor.

Bakın, pazar günü Tokatlıların dernekleri ağırlıklı olarak İstanbul’da, şeker özelleştirmesine karşı bir yürüyüş ve ardından bir basın açıklaması yaptık. Bizler de Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak oradaydık. “Ya biz Tokat’ı terk etmek zorunda kaldık.” diyor oradakiler. “Niye terk etmek zorunda kaldınız?” “Çünkü bize AKP Hükûmeti söz vermişti.” “Neyin sözünü vermişti?” “Şu sigara fabrikasını bir kapatalım, burada 300 kişi çalışıyordu, 1.000’e çıkartacağız.” E, Tokatlılar da inanmış. Sigara fabrikasını kapatmışlar, şimdi o fabrikanın yerinde yeller esiyor. Şimdi şeker fabrikaları özelleştiriliyor. Biz size güvenmiyoruz. Fabrikaları sözde satmaya çalışıyorsunuz ama bunlar kapanacak. Kapandığı zaman da Anadolu boşalacak, Türkiye'deki çiftçiler büyük şehirlere göç edecekler. Bunu mu istiyorsunuz? Birazcık da bizi dinleyin.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaytancıoğlu.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm, 8’inci maddeye bağlı ek madde 7, ek madde 8, ek madde 9, ek madde 10, ek madde 11, ek madde 12, ek madde 13, ek madde 14 ile 9’uncu maddeye bağlı geçici madde 11, geçici madde 12, geçici madde 13 dâhil 1 ila 17’nci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Mustafa Mit konuşacaklardır.

Buyurunuz Sayın Mit. (MHP sıralarından alkışlar).

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA MİT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Komisyonda kabul edilen kanun tasarısı -Hükûmet tarafından- Türkiye Büyük Millet Meclisine yürürlük ve yürütme maddeleri dâhil 59 madde hâlinde gelmiştir. Hazırlık sürecinde istişare edilmediği, ilgili tarafların görüşlerinin alınmadığı anlaşılmıştır.

Değerli milletvekilleri, kanun yapma tekniği ve usulü açısından uyulması zorunlu olan şartlara uyulmamaktadır. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik yürürlüktedir. Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’in 10’uncu ve 24’üncü maddesine göre Hükûmet tarafından hazırlanan düzenlemelerin düzenleyici etki analizi de bulunmamaktadır. Düzenleyici etki analizinde yapılan düzenlemenin muhtemelen fayda ve maliyetinin analizi, düzenlemenin sosyal, ekonomik ve ticari hayata, çevreye ve ilgili kesimlere etkileri ile izlenen danışma ve görüş alma süreçlerine ilişkin ayrıntılı bilgi ve değerlendirmelere yer verilmediği görülmektedir. Hâlbuki gelen yasa tasarısının düzenleyici etki analizi de bulunmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, dünyanın, gıda üretiminde kendi kendine yeten 7 ülkesinden biri olan Türkiye artık kendine yetmemektedir. Birçok kanunu ilgilendiren tasarı arazi toplulaştırılması ve sulama birliklerinin yönetim yapısı değişiklikleri merkezinde tartışılmaktadır.

Türk tarımının geleceği açısından işletme büyüklüğü anlayışını sağlayacak, destekleyecek en önemli politika arazi toplulaştırılmasıdır. Türkiye arazi toplulaştırılmasında çok önemli tecrübeye ve başarılı uygulamalara sahiptir. Dünyada örnekleri görüldüğü üzere arazi toplulaştırma hizmetleri havza ıslahı kapsamında bütüncül planlamayla ele alınmalıdır. Havza amenajman projelerine uygun olarak su yapıları, siltasyon önleyici tedbirler, floranın korunması ve zenginleştirilmesi, ağaçlandırma, erozyon kontrolü, arazi toplulaştırması ve arazi tesviyesi ile tarla içi geliştirme faaliyetlerinin yanında sosyoekonomik faktör kapsamında çiftçilerin yerleşim yerlerinin ıslahı veya modernizasyonu projelendirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, tasarının ikinci önemli konusu 6172 sayılı Kanun’a göre çalışan sulama birliklerinin yeniden yapılandırılmasıdır. Sulama birlikleri kanunla kurulmuş kamu tüzel kişilikleridir, yönetim organları bütün üyelerin katılımıyla yapılan seçimlerle belirlenmektedir. Kooperatif uygulamalarındaki başarısızlığa rağmen sulama birlikleri ile PANKOBİRLİK gibi diğer birlikler başarılı hizmetler vermektedir.

Rahmetli Kurucu Genel Başkanımız Alparslan Türkeş Türkiye’de kalkınmanın hızını artırmak, daha fazla üretim sağlamak, bu üretim artışıyla beraber daha adil bir bölüşümü yaratmak ve bölgeler arasındaki kalkınmışlık farkını azaltmak için Türk milletini kalkınma seferberliğine davet etmiştir, bu maksatla “millet sektörü” isimli bir model teklifinde bulunmuştur. Sulama birlikleri millet sektörüne güzel bir örnektir. Sulama birlikleri zirai üretimin bir şubesi olarak üretici tarafından sahiplenilmiş, başarı grafiği de giderek yükselmektedir. DSİ tarafından yazılan 2016 Yılı Denetim İzleme Sonuçları Durum ve Gerçekleşme Raporu’na göre sulama birlikleri yüzde 70 oranında başarılı bulunmuştur.

Millet sektörüne bir başka örnek ise Konya Şeker, ilginç bir başarı hikâyesidir. Ekonomik modeller içerisinde akademik tartışmaları yapılmayan ancak üçüncü sektör olarak tanımladığımız millet sektörünün prototipidir. Tarım, gıda, endüstri ve hayvancılık alanlarında üretici, tüketici kombinasyonuyla ortaya koyduğu model iktisat fakültelerinde ders olarak okutulmaya değer bir başarı hikâyesidir.

Devlet Su İşleri, Sayıştay ve defterdarlık tarafından sürekli denetlenen, kurumsallaşma ve sahiplenme duygusu yönünden ciddi mesafeler alan sulama birliklerinin de sahibi milletin bizatihi kendisidir. Sahibi millet olan birliklerin millet tarafından yönetilmesinden daha doğru bir tercih söz konusu olamaz. Kötü örnek, örnek değildir. Kötü örnekten hareketle milletin toprağa aidiyetini geliştiren kuruluşlardan olan sulama birliklerinin ortadan kaldırılması doğru değildir. Sulama birlikleri mevcut hâliyle korunmalıdır. Tasarı, sulama birliklerinin tüzel kişiliğini muhafaza etmektedir. Tasarı, seçimle gelen organları ortadan kaldırılarak atama yoluyla görevlendirilen bir başkan tarafından temsil ve yönetimi öngörmektedir. Lakin seçimi olmayan, temsil yetkisi bir başka kurumdan atamayla alınan temsilcinin idari, mali ve özlük yönünden başka bir kuruma bağlı olduğu, üyelerinin hiçbir karara katılmadığı bir yapının kişiliğini tarif eden bir lügat da bulunmamaktadır. Kişiliği olmayan yapı, tüzel kişiliğini de kazanamayacaktır.

Sulama birliklerinin 2016 yılı faaliyetlerine ilişkin Devlet Su İşlerince hazırlanan denetim ve izleme raporunda, birliklerin değerlendirilmesi yapılmıştır. “Değerlendirilen 378 sulama birliğinin ortalama analiz puanı 100 üzerinden 52 olarak çıkmaktadır. Sulama birliklerine devredilen sulama sahasının yüzde 7’si çok başarılı, yüzde 33’ü başarılı, yüzde 34’ü iyi ve yüzde 23’ü de orta durumda olarak değerlendirilen 353 sulama birliğine ait durumdadır. Sulama birliklerinin büyük çoğunluğunun genel durumlarının ortalamanın üstünde bir performans sergilemesinin en önemli etkeni, ısrarla ve geliştirilerek sürdürülen denetimlerdir.” denilmektedir.

Sulama birliklerinin yönetim yapısının değiştirilmesine yönelik düzenlemenin bir diğer gerekçesi olarak gösterilen tahakkuk tahsilat oranlarıdır. 2006 ile 2016 yılı mukayese edildiğinde gider dengesinin oluşmaya başladığı görülmektedir. On yıllık istatistiklerin ortaya koyduğu gerçek, sulama birliklerinin kurumsallaşmaya başladıkları, idari ve mali açıdan istikrara kavuştukları yönündedir.

Değerli milletvekilleri, 2016 yılında 6172 sayılı Kanun’da değişiklik yapılması için DSİ Genel Müdürlüğü birimlerince çok kapsamlı çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada ortaya çıkan gerçek ve bu gerçek üzerinde geliştirilen düşünce, başka kurumlardan devralınan tesislerin sulama birliklerine devredilmesine imkân tanınması, çalışma metnine girmiştir. Bu çalışmanın mürekkebi kurumadan sulama birliklerinin Devlet Su İşlerine devrini öngören tasarı tezat teşkil etmektedir.

Sulama birliklerinden başarısız olanlara ilişkin mevcut yasada var olan yetkilerin kullanılması, müeyyidelerin uygulanması suretiyle başarısız olanların feshedilmesi, başarılı birliklerin statülerinin aynen korunması gerekmektedir.

Çiftçinin yönetiminde olan kullanma suyu ve sulama tesislerini, doğrudan illiyeti dolayısıyla, çiftçiden daha iyi koruyacak bir model de söz konusu değildir.

Değerli milletvekilleri, suyun özelleştirilmesi anlamına gelebilecek hükümler komisyon çalışmalarında tasarıdan çıkarılmıştır ancak 8’inci maddeye bağlı ek madde 11’de “DSİ veya işletme ve bakım sorumluluğu devredilen gerçek ve tüzel kişi...”, komisyon çalışmalarında -tasarının ilk hâlinde olmayan- bu ifade eklenmiştir. Bu ifade yasa metninde oldukça suyun özelleştirilmesine yönelik düşüncenin hâlâ devam ettiği, ileride yapılacak bir düzenleme ve tartışmaya hukuki dayanak ve emsal teşkil edeceği açıktır.

Yine, 8’inci maddeye bağlı ek madde 12’de yapılan değişiklikler sonucunda maddenin üçüncü cümlesi “Sulama tesisleri, DSİ tarafından hizmet alımı suretiyle işlettirilebilir.” şeklini almıştır. DSİ neden hizmet alımı yapacaktır? Hizmet alımının usul ve esasları ne olacaktır? Bunların bu tasarıda açıklığa kavuşturulması gerektiğini düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Mit.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş konuşacaktır.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, ben de bölüm üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geneli üzerinde yapılan konuşmalarda aslında tasarının bütünü üzerine çok önemli değerlendirmeler yapıldı ve bu konudaki düzenlemelerin gerekliliği açığa çıktı. Umarız -Hükûmet de bunları dikkate alarak- ilerleyen bölümlerde maddelere dair önerileri, eleştirileri dikkate alan, bu konuda müzakereye açık bir Genel Kurul çalışması yürütebiliriz bir bütün olarak. Bunu diliyoruz, temenni ediyoruz ve çabamız da açıkçası bu yönde.

Değerli milletvekilleri, açıkçası, Türkiye’de tarım politikasının dışa bağımlı hâle gelmesi, ithalatın gün geçtikçe artış göstermesi artık Türkiye’de temel gündemlerden biri olarak yerini koruyor. Evet, tarım ürünleri yetişmeyen, hayvancılığı yapamayan ülkeler aslında gıdada dışa bağımlı ülkeler olarak bilinir. Tarım ve hayvancılık ülke gelirine katkı sağladığı gibi, istihdama da aslında doğrudan etki ederek bunu belirler. Bugün çalışan her 4 kişiden 1 kişi bu sektörde çalışıyor ve nüfusun üçte 1’i aslında geçimini buradan sağlamaktadır.

Eskiden Türkiye’yle ilgili yapılan konuşmalarda -hepimiz hatırlarız hafızamızı tazelersek- Türkiye bir tarım ülkesi olarak kabul edilirdi. İlkokulda, ortaokulda, lisede bunları sıklıkla konuşurduk, “Türkiye bir tarım ülkesidir.” derdik ama bugün ne bir sanayi ülkesi ne bir turizm ülkesi ne de bir tarım ülkesidir diyebiliyoruz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – İnşaat ülkesidir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Neden diyemiyoruz? Eskiden Türkiye tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeten, bir elin parmakları kadar olan ülkelerden bir tanesi olarak bulunurken, bugün 2018 Türkiyesinde tam olarak -biraz önce de ifade ettiğim gibi- ne bir turizm ne bir sanayi ne de bir tarım ülkesidir diyemiyoruz. Neden? Yani bir tarım ülkesi olamamasının yanında, tarımsal ve hayvansal ürün üretiminde de kendi kendine yeten bir ülke olduğu söylemi 1980’li yılların öncesine dayanan bir söylem olarak hafızamızda duruyor.

Son otuz beş kırk yıldır Türkiye’de tarımsal ve hayvansal üretim ciddi bir şekilde azalmış ve tarım ürünlerinde, hayvancılık konusunda dışa bağımlı bir ülke hâline gelmiş durumdayız. Buğdaydan mısıra, samandan pirince, soyadan tütüne, canlı hayvandan kırmızı ete, nohuttan mercimeğe kadar neredeyse her ürünü dışarıdan ithal etmek zorunda kalıyoruz.

Bütün şişirilen matematiksel verilere rağmen, Türkiye bir üretim ülkesi olmaktan her geçen gün uzaklaşmakta ve bir tüketim ülkesi olma yolunda hızla ilerlemektedir. Peki, biz bunu nasıl açıklayacağız gerçekten, bunun bir açıklaması var mı?

Bu konuda, bu sebepler arasında neoliberal politikalar, tarımın sosyoekonomik yönünden ziyade sadece kâr zarar hesapları yapılarak ithalatın öne çıkarılması, tarım alanları ile meraların ranta kurban edilerek yapılaşmaya, toplu konutlara, enerji santrallerine, maden ve taş ocaklarına açılması, verimli tarım arazilerinin plansız şehirleşmeye kurban edilmesi, gübre ve mazot fiyatlarının yüksek olması, kırdan kente göç, çiftçi teşviklerinin yetersiz olması, enerji ve yüksek teknoloji gerektiren ürünlerde yetersiz kalınması gibi onlarca gerekçe açıklayabiliriz ve hepsi de kısmen tarım ve hayvancılığın bitme noktasına gelmesinde etkili olmuş faktörlerdir. Ama bunlar -tabii ki hepsi temel faktör diyemeyiz- yan faktörler olarak önümüzde duruyor.

Esas meselelerden biri, tabii ki 90’lı yıllarda Kürt meselesi etrafında şekillenen göçtür. Yani, Kürt illerinde ağırlıklı olarak tarıma bağlı, hayvancılığa bağlı, çiftçiliğe bağlı bir üretimin olduğunu da hepimiz biliyoruz. Bunu ıskalamamalıyız ayrıca. Şu anda da geçen yıllarda, bu abluka dönemlerinde, sokağa çıkma yasağı dönemlerinde yine ciddi bir göçün olduğunu, tarım ve hayvancılığın bu anlamda ciddi bir zarar gördüğünü de paylaşmak isterim.

Şimdi burada, önümüzde bulunan tasarıda gerçekten eleştirilecek birçok husus var ama bunların bölümle ilgili olan başlıcalarını da sıralamak istiyorum ayrıca. Şimdi, bir kere her şeyden önce tarım, orman ve su alanındaki köklü değişiklikler öngören maddelerin hepsi bir torba içine her zamanki gibi tasarıya eklenmiş. Torba kanun dönemi, modası bir türlü bitmedi yani daha özgün kanun çalışmaları yapılamıyor.

Burada en önemli, her zaman eleştirdiğimiz bir husus var, ilgili meslek odalarının ve derneklerin, sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin ve sendikaların görüşleri yine alınmadan hazırlanmış ve kanun tasarısının görüşmelerinin son gününde tasarıya birçok yeni madde eklenerek yeni ihdaslar da yapılmıştır.

Örneğin, 3’üncü maddede DSİ ve “proje idaresi” adı altında yetkilendirilmiş şirket, su, su havzaları, toprak, orman ekosisteminin kullanımına, ticarileştirmeye açılmasında yetkili kurum hâline getiriliyor. Tarım alanlarına, ormanlara ve suya endüstriyel üretim yapılabilmesi için DSİ ve yetkili şirket toprak toplulaştırabilecek, bunun için Tapu Kadastronun tapu üzerindeki işlevi de doğrudan devre dışına çıkarılmıştır. Bağı, bahçesi, tarlası olan şahısların yaşam alanlarına, mülklerine doğrudan el konulmaktadır. Vatandaşın mülkiyet hakkı, bağından, bahçesinden geçimini sağlayan, tarım ve hayvancılık yapan çiftçinin geçimlik yaşam hakkı tümüyle yok sayılmaktadır. Meralar toprak toplulaştırmayla, tarlalara, bağlara, bahçelere zorla el konularak endüstriyel tarıma açılmaktadır. Bu da tasarının getirdiği başka bir sıkıntı olarak önümüzde duruyor.

Örneğin, 8’inci maddenin ek madde 8’inci bölümünde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünde görevli ve yetkili personelin görevi sırasında işlediği suçtan dolayı avukat masraflarının DSİ tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır, ne kadar ilginç. Örneğin, bu maddeye göre bir DSİ personeli usulsüzlükten ya da taksirle insan öldürmekten diyelim ki yargılandı, her türlü suçu işleyebilme kolaylığı da sağlanmış oluyor. Bu maddeyi başka kurumlardan ve yapılardan da biliyoruz. Avukat atanması konusunda gerçekten teşvikin yerine geçmeyecek, o suçu meşrulaştırmayacak bir yöntem izlenmesi gerekiyor. İlgili maddenin gerekçe kısmında aslında çok daha ayrıntılar var.

Yine, şu anda çiftçilerin yönetiminde olduğu, demokratik kitle örgütü diyebileceğimiz sulama birlikleri özelleştiriliyor. Bunu anlamak mümkün değil yani toplum açısından, yurttaş açısından anlamak mümkün değil, Hükûmet açısından şüphesiz bunun gerekçesini tahmin ediyoruz. Özelleştirme politikası burada da devam ediyor. Sulama birlikleri çiftçilerin kurumu olmaktan çıkarılıyor. Yüksek Seçim Kurulu tarafından bölgelerinde seçimi yapılan, 14.487 meclis üyesi bulunan 378 adet sulama birliği lağvedilmeye çalışılıyor bununla. DSİ’nin görevlendirdiği bir personel sulama birliklerine âdeta kayyum olarak atanıyor. “Âdeta” lafı fazla oldu, kayyum politikası maalesef sulama birliklerinde de devam ediyor ve Hükûmete açık çağrımızdır: Kayyum politikasından vazgeçin. Kayyum, iradeye ket vurmak anlamına geliyor. Çiftçiye, tıpkı yerel yönetimlerde olduğu gibi “Siz kendi kendinizi yönetemezsiniz. Sulama birliklerine biz kayyum atayarak bunu çözeriz.” diyor.

Yine, çiftçiyi, geçimlik üretimleri devre dışı bırakacak, topraklara el koyacak, toplulaştıracak endüstriyel tarımın önü açılıyor, bunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. DSİ aslında tarım arazilerini gasbederek ne yapacak? Şirketlere verecek ve böylece şirketler her şeyin sahibi konumunda olacak, deyim yerindeyse, çiftçiyse şirket patronlarının yanında maraba olarak çalışmak zorunda kalacaktır.

Bu yönüyle, tasarıya yönelik kabulümüz yoktur. Biz olumsuz görüşteyiz ve bu tasarıda gerçekten daha birçok eleştirimizi ilerleyen maddelerde tekrar sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Danış Beştaş.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Orhan Sarıbal konuşacak.

Buyurun Sayın Sarıbal (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ORHAN SARIBAL (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, öncelikle bu ülkede özgürlük gerekli. Bu ülkede özgürlük yok. Enis Berberoğlu ve tutuklu bütün milletvekillerine özgürlük istiyoruz. Bu Parlamentoda biz nasıl burada halkın seçtiği milletvekili olarak oturuyor isek bütün milletvekilleri, başta Enis Berberoğlu olmak üzere burada bu ülke adına alınan kararlarda, yasalarda, tasarılarda sözlerini söylemeleri, mücadelelerini yapmaları gerekir, birincisi bu.

İkincisi, değerli milletvekilleri, ortada gelen tasarıyla üç tane temel konu var: Bir, su. Su, gelecek yüz yılların en önemli stratejik kaynaklarından bir tanesi yani savaş sebebi; su, gıda, enerji. Elbette enerjiyi nasıl elde edeceğimizi biliyoruz. Gıda ve su çok önemli. O yüzden de egemenler Türkiye'nin gıda ve su üzerindeki bütün yetkilerini alıp kendi kontrollerinde tutmak istiyorlar. Peki, o egemenler, çok uluslu şirketler bunu hangi yöntemle yapabilirler, nasıl yapabilirler? Elbette onların değirmenine su taşıyan bir yerli yapılanma olması lazım. Kim? İktidar. O iktidar olmalı ki o su da, toprak da, enerji de çok uluslu şirkette olan beyefendilerine, ağalarına elbette hizmet götürsünler. Niye bunu söylüyorum biliyor musunuz? Bakın, elimde FAO’nun, Dünya Gıda Örgütünün ve Birleşmiş Milletlerin raporu var. Dünyada su yönetimi nasıl olur, kamu-özel işletmeciliği ve su ticari olarak nasıl yönetilir, nasıl kârlı bir sektör olur, onun dersini veriyor. Nereye? Orman Su İşlerinin şûrasına. Ne zaman? 2017’de. Evet, bu raporu okuduğunuzda -tavsiye ederim-Türkiye'de su yönetiminin kimler aracılığıyla nasıl kârlı bir sektör olacağını, nasıl doğru yönetileceğini, nasıl paraların tahsil edileceğini tek tek anlatıyor. Ama en önemli söylediği bir şey var, bu raporun nihai ve en önemli açıklaması şu: “Bu sistemi hayata geçirebilmeniz için iradeli, kararlı, güçlü bir siyasi iktidara ihtiyaç vardır." O yüzden suların, toprakların, dağların, ormanların yağmalanması için ne yapılması gerekiyormuş? Bir siyasi iradeye ihtiyaç olması gerekiyormuş. Tam da buradan, bu tasarının ilgili maddelerine sırayla geçmek isterim.

Çiftçi mallarını korumayla ilgili, eğer üretici kendisi malını koruyorsa üretici olarak bu koruma grubuna para ödemesin. Ya, ne kadar para alıyor bu insanlar? Ne kadar ödüyorsunuz ya? Allah aşkına, ne kadar ödüyorsunuz? Bu kadar da mı zor durumdasınız? Biliyoruz, Hükûmet zor durumda, şeker fabrikalarını yağmalıyor, ormanları yağmalıyor, nehirleri yağmalıyor. Ya iş adamları, devletin kamu kurumları, tüzel kişiler, bu gariban insanların aldığı üç kuruşta da mı gözünüz var?

Şöyle bir şey: Ben çiftçiyim, tarlam var, yandaki tarlayı biri kontrol edecek, ben diyeceğim ki: “Ben kendi tarlamı kontrol ediyorum, size gerek yok.” Niye? Üç kuruş para ödememek için. Peki, soru şu: O görevli, yandaki tarlada, benim tarlamda sorun olduğunda “Burası bana ait değil, ben buna bakmıyorum” mu diyecek? Ya da tam tersi, burada bir sorun var, öbür taraftan sorumlu, buraya müdahale etti “Sen niye bu zarara, ziyana müdahale ettin?” diye adamı dövecek miyiz? Adamı cezalandıracak mıyız? Yapmayın, bu kadar komik duruma düşmeyelim.

İkinci ve en önemli madde: “Su yüzeyleri, göl ve göletlerin üzerleri, su hatlarının kenarları, yirmi dokuz yıllığına güneş enerjisi projesi getirenlere tahsis edilir.” Arkadaşlar, kimin malını kime satıyorsunuz? Sayın Bakan, halktan aldınız, Orman Bakanlığının ilgili orman alanlarından aldınız, çiftçinin tarlasından aldınız. Şimdi onları bir firmaya enerji üretmek için vereceksiniz, yapmayın. Suyu Devlet Su İşleri kullanıyorsa enerji sistemini de o kursun, çiftçiye de ucuz elektrik versin. Bugün, çiftçinin zorlandığı en önemli girdi kalemlerinden bir tanesi enerji değil midir? Enerjidir.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – O da var.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – O da var da biz görmüyoruz nedense, buralarda yazmıyor, herhâlde evde saklıyorsunuz onu.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin lütfen.

ORHAN SARIBAL (Devamla) - Bir diğer çok önemli madde: Toplulaştırma yapacaksınız, bir kurumdan bir kuruma aldınız. Evet, itirazlarımız var ama sonuçta o da bir devlet kurumu, yapın ama soru şu: Muvaffakatname yani çiftçinin rızası olmadan kamulaştırma yapacaksınız. Bundan önce neydi? En az yüzde 50+1 yani yarıdan bir fazlasının rızasıyla toplulaştırma yapılıyordu, şimdi bu yok. Herhangi bir kurum “Ben burada toplulaştırma yapmak istiyorum diyorsam yapacağım.” Yeter mi? Yetmez. Kamulaştırma rızası göstermeyen çiftçinin yeri alınacak, ona dönüp denecek ki: “Biz bu işi birleştirdik, satın alın.” “Ee, benim imkânım yok.” “İster al ister alma başkasına satarım.” Doğrudan el koyma, doğrudan müdahale. Elbette bunu kabul etmiyoruz, böyle bir şey olabilir mi? Küçük çiftçinin hakkını gasbetmektir, mülküne el koymaktır, arazi gasbıdır bu, toprak gasbıdır, bunu kesinlikle ve kesinlikle kabul etmiyoruz. Ve ne yapıyor? Tabii, bu yerlerde eğer çiftçi rıza göstermezse, ee, devletin eli tutulmaz, orayı güzelce kamulaştırıyor, kendi belirlediği komisyon bir para belirliyor, o parayı bankaya yatırıyor ama o araziyi bir başkasına satabiliyor. Ya, vicdan! Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar? Böyle bir olanak, böyle bir imkân kimlere gelmiş de, nasıl olmuş da bunu böyle uyguluyorsunuz? Elbette buna sonuna kadar karşıyız, sonuna kadar rıza göstermiyoruz.

Evet, biraz önce bir milletvekili arkadaşımız tarım desteklerini söyledi, 32-34 milyar filan veriyoruz. Faşist Hitler döneminin propaganda şefi Goebbels var, diyor ki: “Bir yalanı söyleyin. Öyle söyleyin ki önce kendiniz inanın, sonra inanan biri çıkar.” Yapmayın ya, 2007’den bugüne kadar, kanun çıktığından beri bu çiftçiye tam 200 milyar para ödemeniz gerekiyordu, şu anda 100 milyar ödediniz, çiftçiye 100 milyar borcunuz var. 2018 yılı gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’i olması gereken 35 milyar yerine 15 milyar açıkladınız. Ya Bakanlık kalemleri yanlış ya siz okumuyorsunuz, ben ne yapayım. Desteklemeleri tamamen yalan yanlış söylüyorsunuz. Bu yetmez, Sayın Bakan, orada da söyledim…

BAŞKAN – Sayın Sarıbal, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz?

ORHAN SARIBAL (Devamla) - “Destekleme” demek, çiftçinin zor günü için… Bu bir hibe değildir arkadaşlar, kimse cebinden vermiyor bunu. Kanun, çıkardığınız kanun, 2006, Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesinde “Gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1’i kadar çiftçiye destek vereceğiz.” diyoruz. Bırakın yüzde 1’i, vermediniz, hep binde 5’te, binde 6’da kaldı, şimdi de gözünüzü başka bir yere diktiniz. Bu verdiğiniz destekleri, çiftçi eğer su parası ödemezse, çiftçi eğer elektrik parası ödemezse bu şirketlerin alacağına karşılık keseceksiniz yani devletin görevi bitti, şirketlere ve kurumlara ne yazık ki tahsildarlık yapacak. Böyle bir şey olabilir mi? Bu nasıl bir şey? Elbette buna da itirazımız var, bunu da kabul etmiyoruz.

Evet, bütün sulama kooperatiflerinin yönetimi, denetimi vesairesi Devlet Su İşlerinde olacak, ama feshetme yetkisi de olacak. Yine, birliklerin bütün yetkileri alınıyor, onun yerine kamu kurumu DSİ’ye veriliyor ya da il özel idaresine ya da büyükşehir belediye başkanlığına. Soru şu: Şeker fabrikalarını zarar ediyor diye özelleştiriyorsunuz. Gerekçeniz tümüyle yalan. Özelleştiriyorsunuz, orada bir kamu riskini, kamu sıkıntısını özele atıyorsunuz. Bu tarafta asıl, zarar etmeyen sulama birliklerine müdahale ederek, kayyum atayarak, el koyarak, gasbederek kamulaştırıyorsunuz. Ya, hangi anlayış, hangi mantık, hangi bilim? Biri bize bunu tarif etsin arkadaşlar, biri tarif etsin. Kaldı ki bu sulama birlikleri, borçları varsa sizden mi istediler, hanginizin kapısına geldiler, hangi bakanlığın kapısında durdular? Yapmayın bunu, bu da ilgili raporu çok net bir şekilde tarif ediyor.

Birkaç şey de ormandan… Bakın, dikili orman kesiminden Sayın Bakan, hemen vazgeçin, yapmayın bunu. Bakın, kuzuyu kurda teslim etmeyin. Ormanlara yazıyorsunuz “Hayvanlar giremez.” diye. Bakın, “Ormanlara müteahhitler ve yankesiciler giremez.” diye tabela asın. Son zamanlarda ya siz ormanları gezmiyorsunuz ya da o yankesiciler bu işin farkındalar, sizi kandırıyorlar. Yapmayın, bundan vazgeçin; dikili ağaç kesimi ormanların katledilmesinin en önemli aracıdır.

İkincisi: Yapmayın, orman vasfını yitirmiş araziler… Arkadaşlar, dünyada kötü toprak yoktur, dünyada kötü kaya yoktur, dünyada kötü arazi yoktur; var olan araziyi doğru, dengeli, toplum yararına, halk yararına kullanmayan, bilimden, akıldan eksik yapılar ve yönetimler vardır, bunu bilin. Hiçbir toprak ve değer kötü değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen…

BAŞKAN – Tabii ki.

Bir dakika ek süre veriyorum.

Lütfen buyurun.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Evet, maki, kum, çakıl, kayalık, taş diye bütün yamaç arazilerde -özellikle söylüyorum- Akdeniz’in kenarları ve dağa uzanan bölgeleri, Ege’nin kenarları ve dağa uzanan bölgeleri, Marmara’nın denizden dağa uzanan bütün bölgelerine baktığınızda böyle milyonlarca dekar arazi bulacaksınız. Bu arazileri “Orman niteliğini yitirmiştir.” gerekçesiyle inşaata, sanayiye açacaksınız. Biliyorum, Hükûmetin ciddi ekonomik sıkıntıları var, farkındayım, hiç itiraz etmiyorum, ciddi bir ekonomik bunalım var, ciddi bir nakit sorunu var, ciddi bir ekonomik problemle karşı karşıyayız sayenizde ama bu, ormanları katlederek, ormanları, orman alanlarını imara açarak olmaz Sayın Bakan.

İki örnek: Marmara Bölgesi’nden Kemalpaşa’daki 39 bin dönüm birinci sınıf orman ve elbette Yalıntaş’taki 1.100 dönüm orman. Yapmayın Sayın Bakan, yapmayın!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) – AKP, cumhuriyet tarihine bu ülkenin kaynaklarını yağmalayan bir yapı olarak geçecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarıbal.

Şahsı adına Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp konuşacak.

Buyurun Sayın Yiğitalp. (HDP sıralarından alkışlar)

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına söz almış bulunmaktayım.

Ülke olarak zor bir dönemden geçiyoruz, sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz, tarihî bir dönemden geçiyoruz. Lakin buna dair çözüm ve nasıl iyileştirebiliriz, nasıl bu sorunları çözebiliriz konusundaki yaklaşımlar son derece üzüntü verici ve kaygı verici.

Şimdi, bugün, tarım ve hayvancılık politikası üzerinde konuşacağız ama öncelikle, ben, kendimizin durduğu yerin küçük bir fotoğrafını göstermek istiyorum. Evet, bu ülke tarım ve hayvancılıkta kırk beş, elli yıl yıl önce dört dörtlük bir ülke olarak görünürdü ve tarım alanında büyük ihraç yapardı. Sonrasında öyle bir ana geldi ki dört tane göç hareketi oldu biliyorsunuz, 1925’teki Şeyh Sait ayaklanması üzerinden büyük bir İskân Kanunu oldu, oradan büyük bir göç ve tehcir var. Sonrasında, 1934 yılında çıktı o biliyorsunuz ve o dönemde 2510 sayılı İskân Kanunu üzerinden Dersim, Erzincan, Bitlis, Siirt, Van, Bingöl, Diyarbakır, Ağrı, Muş, Erzurum, Elâzığ, Kars illerinde 5.074 haneden 27.851 kişi zorla yerinden edildi. 1950 yılında yine Türkiye genelinde ekonomik gerekçelerle bir göç dalgası yaşandı ve üçüncü göç hareketiyse İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oradaki nüfus hareketlerinden, nüfusun azalmasından kaynaklı buradan da, Türkiye’den de çok fazla göç oldu.

En son 1987’yle birlikte Kürt sorununa karşı güvenlikçi politikalardan, bakış açısından kaynaklı yoğun bir göç, zorun gücü ve 4 bin köyün boşaltılması, 5 milyon insanın yerinden yurdundan edildiği bir gerçeklikten bahsediyoruz. O gün bugündür hâlen devam eden zorunlu göçler var. O gün bugündür devam eden güvenlikçi politikalarda, bakış açısında hiçbir farklılık olmadığı gibi, tam tersine, daha çok artan, daha çok gücün zorunu kullanan bir yaklaşımla karşı karşıyayız.

Öyle bir ana geldi ki -bakın, Hasankeyf’ten bahsedeceğim- Hasankeyf’in baraj altında kalmasından kaynaklı binlerce dönüm arazi sular altında kaldı ve tarım arazisiydi hepsi. Ama orada önemli olan bir şey vardı, orada bir türbe çıkarıldı sadece, o da 1850’lerde sanıyorum, yanlış hatırlamıyorsam, Zeynel Bey Türbesi vardı, Türk büyüğü olarak nitelendirildi, onun türbesi nakledildi, geri kalan her yer sular altında kaldı. Bu kadar etnik, ırkçı yaklaşımı gerçekten tarif edebiliyor musunuz, ben merak ediyorum. Yani o Zeynel Bey Türbesi’ni çıkarmayı akıl edebiliyorsunuz da orada yüzlerce köyün sular altında kalması sizi rahatsız etmiyor. İşte Kürt’e bakış açısı budur. Kürt’e bakış açısı, bakın, ülkeyi ekonomik olarak ne hâle getirdi. Güvenlikçi politikalar üzerinde ısrar bugün bu ülkede doları 4 liranın üzerine çıkardı, euroyu da 5 liranın üzerine çıkardı ve böyle bir gerçekliği görmezden gelip hâlen “Birtakım firmaları nasıl kalkındırabiliriz ve oradaki üreticileri nasıl yok sayabiliriz”in bugün hesabı yapılıyor.

Bizim yaşam modelimiz şuydu, hâlen ısrarımız da budur: HDP halkların iradesini esas alır, yerinden yönetimi esas alır ve yerinden yönetim de ekonomiye orada yaşayan insanların karar vermesini sağlar.

Bakın, biz kendi içimizde şöyle bir çalışma planını esas aldık, şimdi siz tam tersinden uyguluyorsunuz: Biz halk meclisleri, mahalle meclislerini oluşturduk; siz şimdi muhtarlar üzerinden kendi iktidarınızı oluşturmaya çalışıyorsunuz. Oysa bizimki şudur: Mahalle meclisi kendisi karar verecek, orada ne yapılacağına o karar verecek, ekonomik modele de o karar verecek. Eğer bugün köylüler kendi kararını kendisi verebilmiş olsaydı bugün bu ekonomik krizi bu kadar yüksek düzeyde yaşamamıştık. Neden yaşamamıştık biliyor musunuz? İnsanların kimliklerine, diline, inancına ve iradesine saygı duyduğumuz için yaşamamış olacaktık. Bugün bir F16 kalkıyor, milyonlarca dolara mal oluyor ama bunu görmezden gelip o köyün iradesini, o kentin iradesini; o ülkenin, o insanların, her ne ise hiçbirisini kabul etmemiş anlamına geliyor.

Buradan kimse kazanmayacak ve nitekim de kazanmadı. Belki üç beş firmanın dışında kimse kazanmayacak ama milyonlarca insan kaybedecek ve kaybetmeye de başladı. Öyle bir hâle geldi ki insanlar ekonomik krizden dolayı intihar ediyor. Hemen yanı başımızda, 100 metre ötede insanlar kendini yaktı, 100 metre ötede intihar etti ve bu intiharlar bu ülkenin ne yazık ki ayıbıdır, en başta da Meclisin ve Hükûmetin.

Ben şuradan devam etmek istiyorum: Bakın, Hasankeyf’e yine geleceğim. On iki bin yıllık tarihten bahsediyorum, on iki bin yıllık tarihin sular altında kalmasından bahsediyorum ve bunu bırakıyorum; yaylalar, meralar, köyler, hepsi sular altında kalıyor, tek bir şey oradan çıkarılıyor: Zeynel Bey Türbesi. Siz orada yaşayan halka bu kadar mı saygı gösteriyorsunuz? Her şeyini yok ediyorsunuz ama Zeynel Bey Türbesi’ni oradan çıkarıyorsunuz. Bu kadar bilinçli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Bunu yapabilme vicdanına nasıl sahipsiniz bilmiyorum. İçinizde inançlı olanlar var, vicdanlı olanlar var, gerçekten sağduyulu olanlar var. Rahatsız olmuyor musunuz? On iki bin yıllık bir tarih yok ediliyor, sular altında kalıyor ama oradan tek bir tane türbe kaldırılıyor; bakın, Zeynel Bey Türbesi oradan çıkarılıyor, geri kalanların hepsi sular altında bırakılıyor. Bu Hasankeyf gibi dünya harikası olan bir yerin sular altında kalması bir yana, sadece Zeynel Bey Türbesi’ni çıkarma gibi bir yaklaşım sizi hiç rahatsız etmiyor mu? İnsan rahatsız olur, biraz utanır yani. Nasıl olur sadece o türbeyi oradan çıkarırım da o araziyi, o binlerce yıllık tarihi yok etmesine sessiz kalırım? Bunun bende vicdani, ahlaki olarak bir rahatsızlık yaratması gerekir.

Bunun ısrarla altını çizeceğim ve şunu tekrar söyleyeceğim: Bugün bu tarım üzerindeki işsizlik, hayvancılık, tarihî yerlerin yok edilmesinin tek ana motivasyonu Kürt sorununa güvenlikçi ve tamamen yasakçı zihniyetlerle yaklaşmaktır. Bunun da herkes acısını çekiyor ve daha da büyüyecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yiğitalp.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, Hasankeyf çok önemli, tarihî bir mekân. 2000 yılından bu yana orada çok çeşitli tarihî eserlerin, höyüklerin, kalıntıların kurtarılması için Kültür Bakanlığı…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Niye kurtarıyorsunuz? Rahat bıraksanız gayet mutluydu Hasankeyf zaten. O kurtulamıyor sizden.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …Devlet Su İşleri, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, bunlar çok yoğun bir çalışma yürütüyorlar. Bu çalışmaları görmek ve hakkın hakkını takdir etmek doğru bir tavır olur. O yüzden, Sibel Hanım’ın burada konuşma yaparken orada ne olup bittiğini ıskalayıp bir tane mezarı öne çıkarmasını doğru bir değerlendirme olarak görmem.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Ben gayet iyi biliyorum Sayın Bostancı, ben Batman Milletvekiliyim. Ne yaptığınızı iyi biliyoruz. Daha geçen hafta insanlar orada isyan etti, isyan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bir iddianız, bir yaklaşımınız olacaksa arkasında hakikatçı fikirler olacak.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yiğitalp.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Şu anda Hasankeyf’in de içinde bulunduğu 199 köy…

BAŞKAN – Sayın Yiğitalp, mikrofonunuzu açıyorum, bir dakikada tamamlayın lütfen.

Buyurun.

33.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Şu anda, Hasankeyf’le birlikte aralarında köy ve mezraların bulunduğu 199 yerleşim yeri sular altında kalacak. On iki bin yıllık bir tarihten bahsediyoruz. Peki, size sormak istiyorum: On iki bin yıllık tarihi suların altında nasıl koruyacaksınız? Neden o zaman Zeynel Bey’in türbesini sadece taşıdınız? Eğer mesele oradaki üretim esası ve o halkın yerel iradesiyse, neden oradaki yerel halkın tarihî kültürüne saygı duymadınız, sadece Zeynel Bey’in türbesi çıkarıldı? Bunun bir çelişkisi yok mu?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Öyle değil.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Ben size 199 köy ve mezranın sular altında kalacağını söylüyorum.

Bakın, burada Batman’ın kendi vekilleri de var, olayı çok yakından takip ediyorlar. Dolayısıyla benim kişisel olarak aldığım bilgi budur, bilgi üzerinden konuşuyorum, bunu asla bir varsayım üzerinden söylemiyorum. 199 köy ve mezranın sular altında kalacağını söylüyorum. Bununla birlikte on iki bin yıllık tarih yok ediliyor diyorum. Tek bir fark var, Zeynel Bey’in türbesini çıkardınız, bu kadar.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sibel Hanım, on sekiz yıldır çok çalışma yapılıyor orada.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)

BAŞKAN – Evet, şahsı adına, son olarak, Adana Milletvekili Fatma Güldemet Sarı konuşacaklar.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de sisteme girmiştim…

BAŞKAN – Daha sonra da Sayın Altay’a yerinden söz vereceğim.

Buyurun Sayın Sarı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FATMA GÜLDEMET SARI (Adana) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında, vatandaşlarımızın güvenliğini kendi canından önemli görerek ülkemizin huzur ve asayişinin temini için çalışan Türk polis teşkilatımızın 173’üncü kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. Bu vesileyle, vazife başında hayatlarını feda eden kahraman şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlık ve afiyet diliyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün burada son derece önemli bir kanun tasarısını görüşmek üzere bir araya geldik. Bildiğiniz gibi, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, ülkemizin su kaynaklarının planlanması, değerlendirilmesi ve yönetilmesinden birinci derecede sorumlu, yatırımcı bir kuruluştur. Son on beş yılda büyük yatırımlara imza atarak ülkemizin kalkınmasına büyük katkı sağlayan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün görevleriyle ilgili yatırımlarının daha hızlı ve verimli şekilde yapılabilmesi için, görev ve yetkilerine ilave edilmesi gereken bazı hususların yanı sıra, devam etmekte olan iş ve işlemlerin daha sağlıklı yürütülmesi için bazı düzenlemelerin yapılması ihtiyacı doğmuştur.

Bu tasarıyla, su kaynaklarının korunması ve etkin biçimde yönetimini sağlamak üzere Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün su tahsis yetkisi açık olarak düzenlenmektedir; arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetlerinin yapılması yetki ve görevi Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne verilmektedir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilecek bu hizmetlerin sulama projeleriyle uyumlu olarak yapılması, böylelikle çiftçimizin tarımsal faaliyetlerinin verimli hâle getirilmesi sağlanacaktır. 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun gereğince inşa edilen sulama tesislerinin meydana getirilmesi için harcanan bedellerin çiftçilerimizden alınmasından vazgeçilmektedir. Çiftçilerimizin zirai üretimindeki maliyet girdisi azaltılarak elde edecekleri ürünlerin kârlılık payı artırılmaktadır. “Tarla içi sulama sistemleri desteği” adı altında yeni bir destekleme ödemesi getirilerek bu desteğin kullandırılmasında DSİ Genel Müdürlüğü yetkili kılınmaktadır. Zirai maksatlı sulama tesislerinin elektrik ihtiyacının karşılanması için kurulacak enerji tesislerinin lisans alma sınırına tabi olmaksızın Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılmasına dair yetki verilmiştir. Böylece yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanarak zirai maksatlı tesislerin enerji ihtiyacı karşılanacaktır.

Ayrıca, yapılan düzenlemeyle tarihî ve kültürel değerleri ortaya çıkarmak maksadıyla arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmalarını kolaylaştırmak amaçlanmıştır; ülkemizdeki balıkçılığın geliştirilmesine katkı sağlamak hedeflenmiştir; orman dışında kurulacak tesisler için izin alma zorunluluğu kaldırılmaktadır; dikili ağaç ve çok yıllık orman ürünleri satışlarının önü açılarak orman ürünü işleyen tesislerin ham madde temini planlarını yapmaları kolaylaştırılmaktadır; orman yangınlarıyla mücadelede daha etkin ve verimli mücadele yapılması hedeflenmektedir.

Yine bu tasarıyla Çiftçi Malları Koruma Kanunu’nda değişiklik yapılmak suretiyle koruma faaliyetlerine olan ihtiyacın yerelden tespit edilmesine imkân verilecek, faaliyet ihtiyaç duyanların talebine istinaden gerçekleştirilecek, koruma faaliyetlerinin işletilmediği yerlerde çiftçiler gereksiz maliyetten kurtulacak, hâlen iyi işleyen örneklerinin devamına olanak sağlanacaktır.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri olarak ormanlara büyük önem veriyoruz. Dünyada orman varlığı azalırken Türkiye’de artmaya devam ediyor. Türkiye, son on beş yılda orman alanlarını 15 milyon dekar artırarak 208 milyondan 223 milyon dekara çıkartmıştır. Bununla beraber, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla büyük seferberlikler başlatılmıştır. Bu yıl başlatılan yeni bir ağaçlandırma seferberliğiyle 2023 yılına kadar dünyadaki her insan için 1 fidan yani 7 milyar fidan toprakla buluşturulacaktır.

Yine Sayın Cumhurbaşkanımızın “Orman köylülerin kalkınmasının lokomotifi olacak.” talimatıyla başlatılan seferberlikle hem köylerin ağaç varlığını artırmak hem de köyde yaşayan vatandaşlara ekonomik katkı sağlamak amacıyla, 5 Bin Köye 5 Bin Gelir Getirici Orman Projesi başlatıldı. Bu proje kapsamında bugüne kadar 3.500 köyde mahsulü gelire dönüşecek 10 milyon ağaç dikilmiştir.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler ve UNESCO başta olmak üzere, ilgili kuruluşların raporlarına göre dünyada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FATMA GÜLDEMET SARI (Devamla) – Bir dakika daha...

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Sarı.

FATMA GÜLDEMET SARI (Devamla) – ...artan nüfus, küresel ısınma, kuraklık gibi nedenlerle her geçen gün suya olan talep artarken tatlı su kaynakları azalıyor. Türkiye, sanıldığının aksine su zengini bir ülke durumunda bulunmuyor. Dolayısıyla, su kaynaklarının çok tasarruflu olarak kullanılması gerekmektedir. Türkiye’de on beş yılda su kaynaklarına ilişkin 7.200 tesis hizmete alındı. Tesislerin toplam yatırım maliyeti 125,8 milyar oldu. 2003’te 276 olan baraj sayısı 2017’de 784’e çıkartıldı, barajlar sayesinde son kırk dört yılın en kurak dönemi olan 2017’de susuzluk çekilmedi.

Sayın milletvekilleri, bugün üzerinde görüştüğümüz bu kanun tasarısının hayata geçmesiyle tarla içi sulama ve toplulaştırmada 2018-2019 yılları sulamada hamle yılı hâline gelecektir. Bugüne kadar yaptığımız tüm çalışmalarda olduğu gibi, bundan sonra da yapacağımız düzenlemelerde çiftçilerimizi, köylülerimizi korumaya, kollamaya, desteklemeye devam edeceğiz.

Sözlerime son verirken büyük ve güçlü Türkiye hedeflerine emin adımlarla ilerlerken yapılan ve yapılacak olan işlerin daha sağlıklı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FATMA GÜLDEMET SARI (Devamla) - ...ve daha hızlı yürümesini sağlamak için hazırlanan bu kanun tasarısında emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Sayın Bakanımıza geçmiş olsun diyorum, yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarı.

Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Konuşmasam mı dedim şimdi, bu kadar ihmalden sonra ama…

BAŞKAN – İhmal etmedim sizi Sayın Altay, lütfen…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir şey dikkatimi çekti, muhalefet partilerinin yaptığı konuşmalarda eğer sataşma yoksa iktidar sözcüleri bu sefer de yerinden söz alarak düzeltme cihetine gidiyorlar. Kaldı ki Sayın Bostancı’nın Hasankeyf’le ilgili söylediklerini inanarak söylediğine inanmam mümkün değil. Yani öyle olursa Sayın Bostancı’nın, içimizde en çok okuyan, âlim gördüğümüz bir sosyolog olarak, siyaset bilimci olarak Hasankeyf’te yapılanları doğru ve caiz bulduğunu ifade etmesini yadırgadım ve bulunduğu görevin gereği olarak söylediği kanaatini taşıyorum. Tutanaklara geçsin diye buna değinmek istedim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz efendim.

Sayın Bostancı şöyle bir hareket yaptı, artık onun değerlendirmesini siz yapın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yani “Hasankeyf’te yapılanlar doğru.” diyorsa… Diyemez yani.

BAŞKAN – Sayın Altay, sizin de bahsettiğiniz gibi, düzeltme denilen eylem yeni moda, artık onu yapmak zorundayız. Zaman zaman siz de aynı talepte bulunuyorsunuz, aynı amaçla size de söz veriyoruz. O yüzden bu konuda birbirimizi hoş görmemiz gerekiyor.

Sayın Bostancı konuşmayacakmış, peki.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Konuşamaz çünkü Hasankeyf’te yapılanların doğru olmadığını biliyor.

BAŞKAN – Siz kendi aranızda konuşursunuz sonra. Hasankeyf hepimizin değeridir. Grup başkan vekillerinin daha sonra bunu sohbet biçiminde kendi aralarında halledeceklerine inanıyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/929) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 548) (Devam)

BAŞKAN – Soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Yedi buçuk dakikada soruları alacağım.

Sayın Gürer’den başlıyoruz.

Buyurun Sayın Gürer.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Bakan, ormanların işletilmesi, korunması, bakımı gibi hizmetler nedeniyle mevsimlik işçi çalıştırılmaktadır. Günlük mesaiye tabi olmadan yangın gözetleme kuleleri ve ilk müdahale ekiplerinde çalışanlar idare veya kiralık binalarda hizmete hazır bekletilip sınırlı bir mesai ücreti verilmektedir. Güvenceden yoksun, geleceğe güvenle bakamayan işçilerin beş ay yirmi dokuz gün çalışmaları dokuz ay yirmi dokuz güne çıkarılmış ise de bu süre kurumun inisiyatifine bırakılmıştır. Emekçilerin mağduriyetini sona erdirmek için taşeron veya mevsimlik işçilerin işçiliğini sonlandırıp tüm çalışanların kadroya alınması için bir düzenleme düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, benim de doğup büyüdüğüm Edirne’mizin Havsa ilçesi tarihî bir ilçedir. Neredeyse yağan her yağmurdan sonra, uzun süredir ıslah çalışması yapılmadığı için, yağan yağışlardan, beş asırlık, tarihî, Mimar Sinan eseri Sokullu Cami’miz, ilçe sanayisinde bulunan dükkânlar ve esnaflarımız ile çiftçilerimiz ciddi anlamda zarar görmektedir.

Sayın Bakan, daha önce de size defalarca ilettiğim DSİ 11. Bölge Müdürlüğü Edirne 6’ncı Grup Taşkın Koruma İnşaatı’nın, yarım kalan taşkın koruma inşaatının bir an önce gerçekleştirilmesini talep ediyoruz.

“Bu sene para yok.” diyorsunuz ama bunu yapalım çünkü çok ciddi sıkıntılar oluyor, insanlar mağdur oluyorlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tümer…

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Bakan, Adana’nın Pozantı, Feke, Aladağ, Saimbeyli gibi ilçelerindeki orman köylerinde yaşayan vatandaşlarımız ulaşım, sağlık ve güvenlik sorunlarının yanı sıra temiz içme suyu, elektrik ve iletişim problemleri yaşamaktadır. Anayasa’nın 169’uncu ve 170’inci maddelerine göre, ormanların korunması ve geliştirilmesi ile orman köylüsünün korunması ve kalkındırılmasının desteklenmesi için gerekli tedbirlerin devlet tarafından alınacağı belirtilmektedir. Ancak millî gelirden en az payı alan, içme suyunu kendisi bulan, bozulan yolunu kendi onarmak zorunda kalan orman köylülerimizin ilçe ve il merkeziyle olan iletişim sorunu dahi çözülememektedir. Köylüler, aynı zamanda yoğun emek ve ucuz iş gücüyle karşı karşıyadır. Orman kesim fiyatları da köylünün emeğini karşılamaktan çok uzaktır.

Öte yandan, Adana’daki Seyhan, Çatalan, Ceyhan ve Aslantaş Barajlarının işletmelerinin özel şirkete devredilme girişimi, bölge halkı ve çiftçisi adına büyük sorun oluşturacaktır. Adana il, ilçe ve mahallelerinde suyun verimli, doğru ve dengeli kullanılabilmesi için bir an önce kapalı sulama sistemine geçilmesi gerekmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Türkmen? Yok.

Sayın Akyıldız?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yerine Burcu Köksal.

BAŞKAN – Sayın Akyıldız’ın yerine Sayın Köksal.

Buyurun Sayın Köksal.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, geçtiğimiz hafta seçim bölgem Afyonkarahisar’da Eber Gölü’nde bir yangın meydana geldi ve oradaki sazlıklar yandı, hayvanlar telef oldu. Bununla ilgili bir hasar tespit çalışması yapıldı mı? Zaten kirlilik içinde boğulan bir göl var orada, Eber Gölü, çırpınıyor âdeta, bir de üstüne yangın faciası eklenince hepten o bölge zarar gördü. Bununla ilgili bir çalışma yapacak mısınız?

Yine, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesine bağlı Saltık köyünde vatandaş arsenikli suya mahkûm olmuş durumda, içme suyunu dahi çevreden taşıyor, bununla ilgili bir çözüm bekliyorlar.

Yine, Sinanpaşa ilçemize bağlı Balmahmut köyündeki meradan da özel bir firma torf çıkarmak istiyor. Orası manda yetiştiriciliğiyle geçinen bir köy, dolayısıyla mera hayati önem taşıyor; köylü kesinlikle istemiyor. Bununla ilgili de özellikle sizden destek bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Çamak…

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, gerek otoban gerekse duble yolların orta refüjleri ve yol kenarları ağaçlandırılıyor, çok güzel bir uygulama; hem yeşilimiz artıyor hem de yolculukta insana huzur veriyor. Ancak gerekli bakım yapılamadığından olacak ki aralıklarla kurumalar oluyor. Kuruyan ağaçların veya bitkilerin yerine yenisi dikilmediğinden yol boyunca hoş olmayan görüntüler ortaya çıkıyor. Yol boyunca, yöreye uygun, uzun ömürlü bitkilerin dikilmesi ve bakımının yapılması, kuruyan bitki veya ağaçların yerine hemen yenisinin dikilmesine özen gösterilmesi gerekmez mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Mersin Tarsus’ta yıllardır süren bir Pamukluk baraj inşaatı vardır. Maalesef, burada da talihsizlikler barajın peşini bırakmamaktadır. Yani net olarak Pamukluk baraj inşaatı, sulama suyu projeleriyle beraber ne zaman bitecek Sayın Bakanım? Vatandaş soruyor. Yani 2013 dedik, olmadı; 2014 dedik, olmadı; 2015 dedik, olmadı; 2016 dedik, olmadı; “2017” dediniz, olmadı; şimdi 2018, yine yok. Yani bu baraj ne zaman bitecek Sayın Bakanım? Bu konuda net bir tarih verir misiniz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu, tekrar…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türk tarımının durumu ortadayken DSİ Genel Müdürlüğüne toprak toplulaştırma işini de verdik gitti.

Şu soruyu sormak isterim: Söz verilen ziraat mühendisi istihdamı ne zaman olacak? Tasarıda, mülakatla alım var; yalnız, Danıştay, DSİ’ye mülakatı yasakladı. Devlet Su İşlerine ihdas edilen 995 kişilik kadroya mülakatsız ziraat mühendisi ataması yapacak mısınız?

Ayrıca, Tarım Bakanına iletmek üzere size soruyorum: Ziraat mühendislerinin, su ürünleri mühendislerinin, veteriner hekimlerin ve gıda mühendislerinin atamaları ne zaman gerçekleştirilecek, ne kadar gerçekleştirilecek? Bunu sürekli bize soruyorlar, biz de size soruyoruz, ayrıntılı bir cevap istiyoruz sizlerden.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Pekşen…

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Osmaniye Düziçi Çamiçi diye bir köy var. Yazın zaman zaman nüfusu 2 bine varan bir köy ama maalesef köyde içme suyu yok. Köylü bir dere yatağından kendilerine içme suyu bağlamış ve bu giderek usul hâlini almış ve yerleşik bir düzen hâline gelmiş. İçilemez nitelikte, içerisinde kolibasili olan, köylüyü de sürekli hasta eden bu içme suyuna bir de su sayaçları bağlanmış, bir de para ödüyorlar. Ben soruyorum: Sayın Bakan, acaba o köye gidip oradan su içmek ister misiniz veya bürokratlarınızı gönderip de bir akşam, ramazanda hem de iftar vakti, şöyle orada akmayan o dere suyundan iftarlarını açmak isterler mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akyıldız, buyurun.

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de bu şeker fabrikalarıyla ilgili –konumuzla ilgili sonra konuşma yapacağım zaten ama- sormak istiyorum Sayın Bakan ve Sayın Hükûmete. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesini Türkiye’de ne şeker çiftçisi istiyor, ne üretici istiyor ne orada çalışan istiyor ne orada geçim kaynağını taşımacılık, nakliyecilik veya bir şekilde hayvancılıktan sağlayan insanlar istiyor ne de milletimiz istiyor ama hâlâ şeker fabrikaları birer birer satılıyor. Neden bu ısrar, neden bu inat? Bir an önce bu şeker fabrikalarının satışından vazgeçelim ve -millî, yerli olduğunuzu iddia ediyorsunuz ya- millî ve yerli olduğunuzu burada bize ispat edin. Şeker fabrikaları gerçekten millîdir ve gerçekten yerlidir.

Ben teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, özellikle Sayın Gürer mevsimlik işçilerle alakalı sordu. Biliyorsunuz mevsimlik işçiler Orman Genel Müdürlüğünde çalışıyor, beş ay yirmi dokuz gün. Ancak biliyorsunuz, yine yüce Meclisin aldığı kararla bunun uzatılması kararı alındı ve bu ihtiyaca göre uzatılacaktır. Ancak şunu ifade edeyim: Biz orman teşkilatı olarak bu mevsimlik işçilere hakikaten çok uygun şartlarda ve dolgun bir ücret veriyoruz, bunu da özellikle vurgulamak istiyorum. Hatta benim iddiam şu: Onlar takriben altı aylık sürede neredeyse bir yıllık bir ücret alıyorlar; diğer, asgari ücretle kıyas edersek bunu özellikle vurgulamak istiyorum.

Şimdi, Değerli Edirne Milletvekilim, tabii ki Edirne’de taşkınlar uzun zamandır var. Ama biz Edirne’deki taşkınlarla alakalı gerçekten hem Ergene Nehri’nde hem Meriç’te, Tunca Nehri’nde çok büyük çalışmalar yaptığımızı vurgulamak istiyorum. Yani ben bizzat…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Havsa ilçesinde…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Havsa ilçesinde de şu anda… Şunu ifade edeyim yani Edirne’yi toptan olarak aldığımız zaman en önemli taşkın koruma çalışmaları Edirne ilinde yapılmıştır, yapılmaktadır. Tamam, hepsi belki bitmedi ama yüzde 90’ı bitti. Esasen mesela ilk defa Kanal Edirne açılıyor. Bu sene de bitecek ve hakikaten o tamamen bize has bir projedir, yerinde giderek bizzat ben özellikle planladım.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Ben oradayım zaten. Süloğlu Barajı’ndan geliyor bize, Meriç ve Ergene’den değil, Süloğlu Barajı’ndan.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Tamam, o konuda da arkadaşlara talimat verdim, bizzat bakacaklar. Biliyorsunuz, orada şehit dedem var, dolayısıyla Edirne’ye büyük önem veriyoruz. Eksik varsa birlikte bakalım. Ne gerekiyorsa Edirne’ye yapmak, serhat şehrimize bu çalışmayı yapmak bizim için gerçekten bir ibadettir.

Tabii, Sayın Tümer’in ifade ettiği sulama sistemlerinin kapalı sisteme dönüştürülme meselesi… Efendim, bizde geçmişte hep klasik sulama dediğimiz sulama sistemleri tatbik ediliyordu ama Hükûmetimiz döneminde klasik sulama sistemlerini kaldırdık, artık modern sulama sistemlerine geçtik, kapalı sistem. Hatta DSİ Genel Müdürüyken ve Çevre ve Orman Bakanıyken arkadaşlara şu talimatı verdim: “Mevcut projeleri dahi tadil ederek kapalı sisteme dönüştürün.” dedim. Bu mevcut kanunla tarla içi sulama, geliştirme, toplulaştırma hizmetleri de DSİ tarafından yapılacağı için şimdi zaten mecburen tarla içinde yağmurlama ve damlama sulama şeyini çiftçilerle el birliği yaparak bunu gerçekleştireceğiz. Yani bu, hakikaten benim de hasretle beklediğim bir husustu, inşallah bunu gerçekleştireceğiz.

Sayın Milletvekilim, Afyonkarahisar Milletvekilimiz Burcu Hanım; şimdi, ben de Afyonkarahisarlıyım, o bölgenin evladıyım. Bakın, Eber Gölü daha önce tamamen elden çıkmış, tamamen kurumaya yüz tutmuş bir gölken 7 tane eylem planıyla biz bu gölü kurtardık. Ne demek? Şu anda Eber Gölü canlı, hatta o kadar endemik türler var ki; ilk defa, bir tanesini, “Eber sarısı” denilen, sadece Eber Gölü civarında olan endemik türü yani dünyada sadece orada bulunan türü Nuh’un Gemisi’ne ilk defa işleyen benim.

Peki, ne yaptık? Bakın…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, isterseniz beraber gidelim, ziyaret edelim, kokuyor göl.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Müsaade et, ben cevap veriyorum, müsaade et.

BAŞKAN – Sayın Köksal, lütfen…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Bu Eber Gölü’yle ilgili olarak, bir kere, Afyonkarahisar ve civarındaki bütün lağım suları Eber Gölü’ne akıyor muydu bizden önce?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hâlâ akıyor, hâlâ akıyor.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Asla.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sanayi atıkları ve lağım atıkları hâlâ gidiyor Eber’e, hâlâ gidiyor.

BAŞKAN – Sayın Köksal, lütfen…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Şu anda Türkiye’nin en ileri arıtma tesisini biz kurduk. Sizi oraya en azından davet ediyorum. Arıtma tesisini bir görmenizi rica ederim.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Beraber göle gidelim Sayın Bakan, gölü ziyaret edelim.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ben çok gittiğim için ben sizden rica edeyim.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Birlikte gidelim göle.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –Tesisi bir görmenizi rica ediyorum.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Göle beraber gidelim.

BAŞKAN – Sayın Köksal, size hitap ediyorum, lütfen…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Tabii, Balmahmut’ta ve Afyonkarahisar’da mandacılığı -biliyorsunuz-geliştirmek için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız -sağ olsun- bir program başlattı, biz de bu konuya destek veriyoruz. Tabii Balmahmut’taki mandacılığa ve Afyonkarahisar’daki mandacılığa her türlü desteği vereceğiz. Hatta biz, şu anda orman teşkilatının orman köylülerine verdiği ORKÖY destekleri var, buna mandayı da dâhil ettik. Talep eden varsa bunlara da özellikle manda teşviki veriyoruz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Oradaki meradan torf madeni çıkarılmasına engel olalım Sayın Bakan. Köylünün talebi o.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Şimdi, Mersin Milletvekilimiz Sayın Çamak, özellikle gerçekten tespitiniz doğrudur yani yol kenarlarında yol boyunca uzun ağaçlar olması lazım. Ancak şunu ifadeyim: Daha önce orman teşkilatının ormanlık alan dışında herhangi bir faaliyeti söz konusu değildi -siz de biliyorsunuz Mersinli olarak- ve sadece ormanlık alanda kesim, yangından koruma yapardı ama ilk defa Hükûmetimizle orman teşkilatı bütün Türkiye’de hizmet eder hâle geldi. Nitekim yol kenarları, okul bahçeleri, hastane yolları yani neresi varsa onu ağaçlandırıyoruz ve ağaçlandırmaya devam edeceğiz. Ama eksiklikler olabilir. Nitekim bazı eksiklikler tespit ediliyor, bunları arkadaşlar da not alıyor. Lütfen, bunları bize bildirirseniz biz oraya bakarız. Hatta mümkünse gelir getirici türler ekelim diye bir tavsiyem de talimatım da var. Hakikaten bu konudaki ikazınızdan dolayı teşekkür ediyorum.

Efendim, tabii, Sayın Şimşek, biliyorsunuz Pamukluk barajı, kısaca…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Süre yoksa yazılı vereyim.

BAŞKAN – Buyurun, buyurun…

Ek süre veriyorum size bir dakika.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Kısaca, Pamukluk barajı biliyorsunuz ihale edilmişti ama firmalar bazen çok düşük fiyat veriyorlar. Maalesef bu tesisi ilk alan firma iflas etti. İkmal inşaatı yapıldı. Ben de arkadaşlara -hakikaten bu benim için de çok önemli bir baraj- Mersin’e, o bölgeye hayat verecek bir Pamukluk barajını 2019 yılına kadar “su tutun” diye talimat verdim. Allah’ın izniyle suyu tutacağız. Bizzat benim de takibimde. Onu özellikle vurgulamak istiyorum.

Evet, sulama inşaatı zaten devam ediyor. 2019 yılında da, Allah nasip ederse sonunda da ilk kısım sulamaya açılacak. Evet, yaklaşık 5 bin hektar civarında. 18.463 hektar, 5 bin hektarı da açıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Mersin’e kadar olan bütün arazi sulanıyor.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –Diğerlerini yazılı olarak cevaplandıralım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. Yalnız, önce on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.59

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış KARADENİZ (Sinop)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

1’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, ayrı ayrı işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş             Bedia Özgökçe Ertan         Ayşe Acar Başaran

                Adana                                Van                                   Batman

     Dirayet Dilan Taşdemir        Mehmet Emin Adıyaman Mahmut Celadet Gaydalı

                 Ağrı                                 Iğdır                                    Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan bu düzenlemeyle 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun’da değişiklik yapılmaktadır. Mevcut düzenlemede kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerin tarımsal arazi işletmeleri durumunda hususi bekçi kullandıklarında koruma parası vermeyecekleri düzenlemiştir. Ancak yeni düzenlemede koruma hizmeti almak isteyenlerden koruma ücreti alınacağı eklenmiştir. Çiftçi, sebze, meyve, fidanlık ve ekim alanlarını koruması için devletten bir bekçi talep ettiğinde buna karşılık bir ücret ödemek zorunda bırakılmaktadır. Bu da çiftçiye ek bir maliyet demektir. Oysa çiftçinin üretime daha çok katılması için maliyetleri düşürecek düzenlemelere ihtiyacı vardır. Dolayısıyla maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ile gerçek veya tüzel kişilere ait” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Orhan Sarıbal                   Ömer Fethi Gürer           Okan Gaytancıoğlu

                Bursa                               Niğde                                  Edirne

       Kamil Okyay Sındır                  Engin Özkoç

                İzmir                              Sakarya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer konuşacaklar.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Komisyonda enine boyuna konuşuldu ve böyle bir tasarının gündeme getirilmeden geri çekilmesi talep edildi ama Bakanlık bunda ısrarcı oldu. Özünde bir torba yasa, bana göre bir çorba yasa, içinde yok yok. Ama çiftçilerin, besicilerin, çalışanların, ormanda olanın faydasına da yararına da olan hiçbir hüküm olmadığı gibi, sulama birliklerinin de ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemeler içeren maddeler gündeme geldi.

Değerli arkadaşlar, Hükûmetin teklif ettiği metinde 1’inci madde “Arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetlerini yürütmek.” şeklinde iken Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda -1’inci madde olarak- Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun’un 34’üncü maddesiyle ilgili bir değişiklik getirildi. Buraya “Bu kanun kapsamındaki koruma hizmetleri, hizmet alanların isteğine bağlı olarak alınacaktır.” şeklinde bir ek yapıldı. Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun’un da özünde, günümüz şartlarında ele alınıp düzeltilmesi gerekli. Bu anlamda, yapılan düzenleme içerik olarak da çok anlamlı değil ama kanun tasarısının bütününe baktığımız zaman, bu kanun tasarısıyla ormanlarda imara açılan yeni araziler üretiliyor çünkü orman vasfından çıkarılan yerlerin ileriki aşamada kesinlikle imara açılacağını bugünden görüyoruz.

Sulama suyuyla ilgili mantık özelleştirmeyi içeriyor. Komisyonda bu yoğun olarak tartışıldı, sonunda bir kılıf bulundu; tanımı özelleştirme olmaktan çıkarıldı ama içeriğinde yine dolaylı olarak özelleştirme maddeye saklanarak tekrar Meclisin gündemine getirildi. Buradaki olay şu: Sulama birliklerini Devlet Su İşlerine bir yerde devralıyorsunuz. Orada sulama birliği meclisinde var olan, çiftçilerin seçtiği 14 binin üzerindeki kişiyi ortadan kaldırıyorsunuz, orayı kamudan atanacak kişilerle yönetmeyi amaçlıyorsunuz ama dolaylı olarak da içerikte suyu, sulama suyunu özelleştirmeyi de beraberinde getiriyorsunuz. Yani “Önce sulama birliklerini ortadan kaldıralım, daha sonra, ileriki aşamada sulama suyunu özelleştirelim.” mantığı burada egemen.

Komisyonda yaşanan ilginç olaylardan biridir, sulama suyu tarlaya verildiğinde oradaki borçların desteklemeden kesilmesiyle ilgili maddeye Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı da karşı çıktı “Bunun desteklemeden kesilmesi doğru değil.” dedi. Yani kendi içinde, kanuna, bir bakanın getirmiş olduğu tasarıya diğer bir bakan muhalefet etti. Keza yine, Komisyonda görüşmeler sırasında ilginç bir olay da Şeker Kurumu ortadan kaldırıldıktan sonra şeker dairesinin oluşturulmasıyla ilgili düzenlemeye de Maliye Bakanlığının temsilcisi karşı çıktı. Görülüyor ki bu getirilen düzenlemeler, kendi içinde dahi tutarlılığı olmayan, aynı düşüncede, aynı partide farklı biçimde olaya yaklaşanların varlığıyla eleştirildi.

Onun için, bugün görüşmeye başladığımız tasarının doğrusu, yeniden Komisyona çekilip genelin kabul edeceği biçiminde düzenlemeler içermesi. Örneğin, arazi toplulaştırmayla ilgili geçmişte o bölgede yapılan düzenlemede yarıdan bir fazlasının değerlendirmesine tabiydi, bu yeni düzenlemede muvafakat aranmaksızın arazi toplulaştırması getiriliyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde, on beş yıllık sürede bununla ilgili yapılan çalışmalarda, açıkçası eline yüzüne bulaştırdığı için Tarım Bakanlığı tüm yetkilerini bu sefer Orman ve Su İşleri Bakanlığına devrediyor. Bu anlamda, yeterli çalışmaların olmaması ve sorunların varlığı doğal olarak tek elde toplanmasını getirdi. 1960’larda başlamış ama on beş yıllık süre tartışılan bir süreye dönüşmüştü, çok yerde itirazlar vardı. Bu da bu tasarının içinde yer alıyor.

Kısacası, getirilen düzenlemeler çiftçilerin ve sulama birliği gibi çiftçilerden oluşan dokunun varlığını ortadan kaldırıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Son birkaç cümle söyleyip bitiriyorum.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bugün aynı zamanda Enis Berberoğlu’nun tutukluluğunun üç yüzüncü günü. Enis Berberoğlu’nun neden ve niye cezaevinde olduğunu biz bilmiyoruz. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesinin bir an önce kararını vermesini, Enis Berberoğlu’na da özgürlük diliyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2’nci maddede üç adet aynı mahiyette önerge vardır, birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 2’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Mehmet Naci Bostancı              Mehmet Metiner               İbrahim Aydemir

               Amasya                             İstanbul                               Erzurum

        İbrahim Halil Fırat             Mehmet Doğan Kubat                 Tahir Öztürk

              Adıyaman                           İstanbul                                 Elâzığ

                                                   Yusuf Başer

                                                      Yozgat

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

       Meral Danış Beştaş           Mehmet Emin Adıyaman       Ayşe Acar Başaran

                Adana                                Iğdır                                  Batman

    Mahmut Celadet Gaydalı        Dirayet Dilan Taşdemir     Bedia Özgökçe Ertan

                Bitlis                                 Ağrı                                     Van

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

           Orhan Sarıbal                   Ömer Fethi Gürer                   Haluk Pekşen

                Bursa                               Niğde                                 Trabzon

        Okan Gaytancıoğlu              Kamil Okyay Sındır                  Engin Özkoç

                Edirne                               İzmir                                  Sakarya

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önergelerin ilkinin gerekçesini okutuyorum:

Mehmet Naci Bostancı (Amasya) ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin gerekçesi:

6136 sayılı Kanun’da yapılmak istenen değişiklikle orman muhafaza memurlarının emekli olduktan sonra da harç ödemeden silah ruhsatı alabilmelerinin öngören düzenleme tasarı metninden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önergenin de gerekçesini okutuyorum:

Meral Danış Beştaş (Adana) ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergenin gerekçesi:

Yapılan bu düzenlemeyle 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’un 7’nci maddesine ek bir paragraf eklenerek kolluk kuvvetleri gibi orman muhafaza memurlarına da ateşli silah kullanma yetkisi verilmektedir. Bu kişiler emeklilikleri boyunca da silah taşımaya devam edebileceklerdir. Ormanları korumanın yolu orman muhafızlarını silahlandırmak değildir. Yasa ve kanunlarla ormanların korunması gerekmektedir. AKP on altı yıllık iktidarı boyunca yasa ve kanunlarla ormanları yok eden ve ormanlık alanları sermayenin talanına açan düzenlemeler yapmıştır. Dolayısıyla bu değişiklikle ormanların korunamayacağı ama son zamanlarda artan bireysel silahlanmalar gibi bu tür düzenlemelerle de çeşitli grupların silahlandırılmaya çalışıldığı kanaatindeyiz. Bunun doğru olmadığını ve bu sebeple maddenin tasarı metninden çıkarılmasını öngörmekteyiz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki son önerge üzerinde Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen konuşacaklar.

Buyurun Sayın Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 30 Eylül 2010 tarihinde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi su ve hıfzıssıhha hakkıyla ilgili olarak bir temel karar aldı, su temel bir insan hakkı olarak kabul edildi. Nitekim, Avrupa Birliği de Avrupa Şartı içerisinde herkesin içilebilir bir su kaynağına, su hakkına bedelsiz olarak ulaşmasını temel bir insan hakkı olarak kabul etti.

Şimdi, buraya getirmiş olduğunuz yasal düzenlemeye baktığım zaman hem Birleşmiş Milletler Sözleşmesi hem de Türkiye'nin de tarafı olduğu Avrupa sözleşmeleri içerisinde tam bir tezatlık var. Temel bir insan hakkı olarak kabul edilmiş olan suya ilişkin yapmış olduğunuz düzenleme gerçekten ilk başta son derece masumane gibi gözüküyor. Ne olacak? Sulama birlikleri tarlalarını suluyorlar, insanlar içme suyu akiferlerinden su çıkarıyorlar. Elbette bunun bir bedeli olacak; öyle değil, bu o kadar kolay, o kadar sade, o kadar sıradan bir iş değil.

Bakın, 2010 yılından sonra dünyadaki en büyük tehlike konularından birisi içilebilir su kaynakları. Şu anda dünyada tam 2,5 milyar insan içilebilir su kaynağına erişemediği için çok büyük siyasi çatışmalar ve siyasi kavgalar yaşanıyor. Mesela 2030 yılında dünyada yaşayan nüfusun yüzde 30’u içilebilir su kaynaklarından mahrum hâle gelmiş olacak. Şu anda dünyada su kaynağını paraya çeviren şirketlerin bugün itibarıyla oluşturdukları ciro yaklaşık 130 milyar dolar. 2020 yılında bu rakam 150 milyar dolar olarak öngörülüyor. Bakın, Dünya Bankasının bir verisi ile Citibankın bir ekonomistinin söylediğini birleştirelim, ne demek istediğimi daha kolay anlayacaksınız. Dünya Bankası şu anda gerçekte tarıma, içilebilir su kaynaklarına, su altyapılarına kredi vermiyor ama su kaynaklarını işletecek şirketlere inanılmaz bir şekilde finansman desteği sağlıyor. Bir taraftan suyu eline geçirip onu bir ticari meta olarak kullanacak olan şirketleri destekleyeceksiniz, öbür tarafta içilebilir su kaynağına erişmek için herhangi bir finansman desteği sağlamayacaksınız. Citibankın ekonomisti diyor ki: “Dünyada gelecekte bizim de desteklediğimiz petrol boru hatları kadar içilebilir su kaynaklarına ilişkin boru hatları büyük önem arz edecektir ve biz gelişmekte olan ülkeler de bu fırsatları değerlendireceğiz.”

Şimdi, ben bakıyorum, bu yasa hiç bu anlamda masum, hiç öyle sıradan bir yasa değil, özensiz de değil. Bu yasayı hazırlayanların bu konulara vâkıf olmayan insanlar olduğunu da düşünmüyorum, bu çok bilerek yapılmış bir yasa. Benim asıl endişe ettiğim konu şu: Bakın, GAP bölgesinde sulama birlikleri birkaç yıl sonra -çok uzun değil, birkaç yıl sonra- borç batağı içerisinde bu çok uluslu tekeller tarafından satın alınacaklar ve oradaki çiftçiler önce su paralarıyla, arkasından topraklarıyla oralardan belki de göçmek zorunda kalacaklar. Buna ilişkin bir engel var mı? Hiçbir engel yok.

Bakın, bunu bir siyasi eleştiri olarak almanızı istemiyorum. Keşke bilimsel koşulları burada konuşabilseydik de bilim insanlarının bu konulara ilişkin raporlarına bakabilseydiniz. Türkiye’de kuruyan göllere bir bakın, o akiferlerin nasıl kuruduklarına bir bakın. Dünyanın en önemli göllerinden birisi Aral’ın, nasıl oradan alınan sulama sularının pamuk tarlalarına aktarılması ve ondan sonra o gölün tümüyle yok olması ve arkasından o bölgede yaşayan yüz binlerce insanın bölgeyi terk etmesi ve arkasından yaşanan ağır, büyük dramlar… Aynen, şimdi hemen yanı başımızda İran’ın Urmiye Gölü’ne bir bakın. Bugün gazetelerde de haber vardı, tesadüf. Urmiye Gölü’nde gölün tamamı neredeyse kurumuş, bölge ekonomisi, bölge tarımı tümüyle çöker hâle gelmiştir. Bu yasa bu anlamıyla, bu düzenlendiği anlamıyla gerçekten ileride Türkiye’nin önüne çok ciddi problemleri getirecek bir düzenlemedir.

Unutmayın, sizleri burada defalarca kez bu konularda uyarıyoruz. Bakın saygıdeğer milletvekilleri, özellikle bu kişisel veriler konusunda bu Parlamento kürsüsünden uyardığımızda da bizi dinlemediniz, önünüze gelen yasaya hiçbir itiraz koymadan geçirdiniz. Ama Türkiye bugün kişisel verilerinin geri dönüşümü ve tehdidiyle baş başa ve büyük bir mağduriyet zinciri içerisinde. Bunu artık engellemeniz mümkün değildir. (CHP sıralarından alkışlar)

Aynı şekilde, eğer bu yasayı bu hâliyle, özellikle de içilebilir su kaynakları ve toplu su kaynaklarının ticari olarak değerlendirilmesi şeklinde geçirirseniz bilin ki Türkiye su kaynaklarını uluslararası tekellere teslim etmiş demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK PEKŞEN (Devamla) – Sayın Başkan, birkaç saniye süre verirseniz toparlayayım.

BAŞKAN – Bir dakika ek süre vereceğim.

Buyurun.

HALUK PEKŞEN (Devamla) – Kıymetli milletvekilleri, bir hukuk adamı olarak mümkün olduğu kadar, Türkiye'de, hukuk hayatımın her döneminde yasalara, yasaların işlerliğine ve yasaların hepimizi bağlayıcı olmasına ilişkin vurgu yapmaya gayret gösteriyorum. Enis Berberoğlu 80 milyonun vicdanında, yasaların işlememesi, yasaların hiç kimseyi bağlamaması sebebiyle mahkûm. Enis Berberoğlu tutuklu ama vicdanlarda mağdur, hepinizin vicdanında mağdur. Enis Berberoğlu için hiçbir hukuk insanı çıkıp “Evet, bu suçun failidir.” diyemiyor. İnsanlık tarihinde mağduriyete uğrayan ilk Enis Berberoğlu değildir ama insanlık tarihine geçenler Enis Berberoğlu gibi mağdurlara sahip çıkacak yürekliliği, cesareti gösterebilen insanlardır. Ben AKP Grubundan bekliyorum. AKP Grubunun çok kıymetli hukukçuları var. Bir cesur, bir yürekli ses çıksın, yasalar işlesin ve bir mağduriyet ortadan kalksın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda madde çıkarılmıştır.

3’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş           Mehmet Emin Adıyaman Dirayet Dilan Taşdemir

                Adana                                Iğdır                                    Ağrı

        Ayşe Acar Başaran             Bedia Özgökçe Ertan

               Batman                                Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Van Milletvekili Sayın Bedia Özgökçe Ertan konuşacak.

Buyurun Sayın Özgökçe Ertan. (HDP sıralarından alkışlar)

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ben de 3’üncü madde üzerinde görüşlerimi aktarmak üzere söz aldım ancak bu üzerinde konuştuğumuz tasarı öyle çiftçinin, vatandaşın, halkın “Çıksın da dertlerimize derman bulalım.” şeklinde beklediği ve sorunlara çözüm getiren bir tasarı değil ne yazık ki. Hatta, böyle bir çözüm niyeti olmadığı gibi, çözüm içeren bir politika niyetini dahi ne yazık ki taşımıyor. Her getirilen düzenleme ya da her üretilen politika bu ülkede ne yazık ki yanlışın üzerine yeni bir yanlış getiriyor ve tüm bu yanlışlar üreticinin, çiftçinin, halkın daha da çok kaybetmesine, aslında hepimizin daha çok kaybetmesine, hepimizin yoksullaşmasına ve belki öngöremediğimiz bambaşka yeni sorunlara yol açıyor. İşte bu tasarı da benzer bir tasarı ne yazık ki. Halkın, üreticinin “Yapmayın, etmeyin.” dediği her ne varsa siz pratiğe geçirmeye çalışıyorsunuz ve bunun için uğraşıyorsunuz.

Bu tasarıda çiftçinin, üreticinin yüzünü güldüren hiçbir düzenleme yok. Yanlıştan dönmek, üretimi teşvik etmek varken, aslında bu yolu tercih etmemek çiftçiyi, halkı karşısına almak demektir. İşte bugün bu yanlış politikalar sebebiyle, biriken ve çözülmeyen, sorun üstüne sorun getiren politikalar yüzünden artık üretim yapan kesimin üretimden vazgeçmek zorunda kaldığı, hayvancılık yapamaz hâle geldiği gerçeğiyle karşı karşıyayız ve giderek tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı hâle gelmiş durumdayız. Oysa bu ülkede en temel konulardan birisi sağlıklı ve dengeli beslenme ve dolayısıyla tarım ve hayvancılık konusudur.

Ayrıca tarım ve hayvancılık istihdama ve ülke gelirine katkı sağladığı gibi, iş imkânı sağlayarak istihdam alanını da doğrudan belirleyen bir alan. Bugün çalışan her 4 kişiden 1 kişi bu sektörde çalışıyor ve nüfusun üçte 1’i geçimini bu sektörden sağlıyor. Özellikle 1 milyondan fazla ailenin geçimini sağladığı şeker pancarı üretiminin tarım sektörüne etkisi tartışılamayacak bir hâldeyken, bugün şeker pancarı fabrikaları “Zarar ediyor.” gerekçesiyle ya da görünümüyle tıpkı geçmişteki örnekleri gibi haraç mezat satılıyor.

Değerli arkadaşlar, bugün şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin ayrı bir önemi olmasının nedeni ise yüz binlerce üreticinin üretemez hâle getirilip özelleştirilmiş fabrikalarda ucuz iş gücüne dönüştürülecek olmalarıdır.

Bu bakımdan, şeker fabrikalarının zarar etmesi ya da öyle görünüyor olması bir günde olmuş bir gelişme değildir. Özelleştirme politikaları kapsamında adım adım bu sürece gelinmiştir. Bu anlamda, şeker pancarı üreticilerinin yok olmasına neden olacak bu süreç, tabuta çakılan son çividir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye bulunduğu iklim kuşağı, coğrafi konumu bakımından tarım ve hayvancılık açısından son derece zengin bir potansiyele sahip olmasına rağmen, izlenen yanlış politikalar, plansız çalışmalar, vahşi üretim yöntemleri, tarımsal ürünlerde gümrük vergilerinin sıfırlanması gibi nedenlerle ne yazık ki bu zenginliği, bu potansiyeli açığa çıkaramıyor ve kullanamıyor hâldedir.

Bu yanlış politikaların başında ise Hükûmetinizin “Yurttaşların günlük yaşamına etki etmiyor.” dediği OHAL uygulamaları geliyor. Nitekim, bölge illerinde tarımsal faaliyetler neredeyse durma noktasına gelmiştir. Hükûmetinizin güvenlikçi politikalarına dönme kararını takiben, 90’larda sıklıkla uygulanan bir yasak yeniden etkinleştirildi ve tarım arazilerinin, yaylaların olduğu pek çok bölge “özel güvenlik bölgeleri” adı altında halkın girişine yasaklanmış durumdadır. Bunun üstüne 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL maalesef bölge halkının sorunlarına tuz biber olmuştur.

Van’dan bir örnek vereceğim bu noktada. Geçen gün valilik bir açıklama yaptı ve kent genelinin tamamında, 103 bölgede yaylaya çıkışı yasakladı. Yaylaya çıkmak yasak, merada hayvan otlatmak zaten yasaktı, tarımsal üretimin verimli olması için gereken gübre yasak; sonra da köylünün, çiftçinin üretim yapmasını bekliyorsunuz.

Bugün geldiğimiz noktada, tarımsal potansiyeli son derece yüksek bir ülke olan Türkiye bitkisel üretimden hayvancılığa, gıda ürünlerinden balıkçılığa hemen her şeyi ithal ediyor ve millî tarım politikasının başlatıldığı 2017 yılına bakıldığında sadece dokuz ay içerisinde 10 milyar dolara yakın tarımsal ürünün ithal edildiğini görüyoruz.

Bu acı tablo karşısında artık hakikaten çiftçinin, üreticinin, halkın isyan etmesini anlıyor olmanız lazım, aslında duymanız gerekiyor fakat bu anlayıştan oldukça uzaksınız diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgökçe Ertan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Orhan Sarıbal                  Okan Gaytancıoğlu            Ömer Fethi Gürer

                Bursa                               Edirne                                  Niğde

           Burcu Köksal                 Kamil Okyay Sındır

          Afyonkarahisar                         İzmir

“MADDE 3- 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (r) bendine “baraj, gölet ve kanal gibi su yüzeyleri ile rezervuar alanında azami su kotu ile işletme kotu arasında kalan yerlerde güneş enerjisi sistemlerinin Çevresel Etki DeğerIendirme Yönetmeliği uyarınca ‘ÇED Gereklidir’ olarak değerlendirmek suretiyle ÇED olumlu raporunun alınması koşuluyla kurulmasına yönelik taleplerden uygun görülenleri bedeli karşılığında kiralamak,” ibaresi eklenmiş, (u) bendinde yer alan “Yerüstü” ibaresi “Su tahsislerini yapmak, yerüstü” şeklinde değiştirilmiş, aynı maddeye (u) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent eklenmiş ve mevcut (v) bendi (y) bendi şeklinde teselsül ettirilmiştir.

“v) Arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetlerini yürütmek”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal konuşacak.

Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikli olarak, Hakkâri Dağlıca’da mevziden düşerek şehit olan hemşehrim, Emirdağ Balcam köyünden Cumali Sarıtaş’a Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına sabırlar diliyorum.

Yine, üç yüz bir gündür siyasi esaret altında olan, bizlerle beraber bu Meclis çatısı altında siyasi mücadelesini veremeyen Enis Berberoğlu’nun da artık bu kürsülerden özgürce milletvekilliğini yapmasını, haykırmasını istiyoruz. Artık bu hukuksuzluğa son verilsin ve Enis Berberoğlu da milletvekili olarak, milletvekilliğini gereği gibi, hepimiz gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinde ifa etsin istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, cumhuriyet, yokluk içindeki yurdumuzun sınai kalkınmasını üç beyaz üzerine kurmuştu; un, şeker, pamuk. Şimdi, bu gördüğümüz işlenmiş bir pamuk. Bu pamuk Sümerbankla özdeşleşmişti. Dönüp bakıyorum Sümerbanka, üç kuruşa satıldı ve bugün pamuk ithalatımız da ne yazık ki 72 bin tona ulaştı yanlış politikanız yüzünden. Hani “yerli ve millî tarım” diyorsunuz ama ne yazık ki bu ülkede yerlilik ve millîlik adına elimizde olan bütün ürünleri silmeye ant içmişsiniz. Un ve buğdaya bakıyorum, onları da ithal eder hâle gelmişiz. Buğday ekim alanı son on yılda 9 milyon hektardan 7,7 milyon hektara gerilemiş durumda.

Bugünlerde kafayı şeker fabrikalarına taktınız, onları satmak için uğraşıyorsunuz. Bakın, burada daha önce pancar göstermiştim, pancarı tanıtmıştım size. Yeteri kadar tanımadığınızı düşünerek, bu da şeker, hani çayımıza katıyoruz, yiyoruz, hayatımızın olmazsa olmazı. Bir kişinin bir yılda 35 kilo tükettiği bu madde, bu şeker. Eğer o şeker fabrikalarını kapatırsanız, kapısına kilit vurursanız işte bu şeker karaborsaya düşecek. Biz bu şekerin karaborsaya düşmemesi için, Türk şeker piyasasının “NBŞ lobisi” denilen, o sentetik bazlı zehre mahkûm edilmemesi için bu mücadeleyi veriyoruz ve vermeye de devam edeceğiz. Amerika istiyor, siz satıyorsunuz şeker fabrikalarını. 2,5 milyon insana ekmek kapısı sağlayan o güzelim fabrikaları sanki babanızın malı gibi satmayı kendinize hak görüyorsunuz. Vatandaşa bir bahane uydurmuşsunuz “Zarar ediyor.” diye. Son dört yılda affettiğiniz vergi borcu 4 milyar lira. Bir bakıyorum, millete küfredenin vergi borcunu siliyorsunuz; öte yandan bakıyorum, garibanın ekmek kapısı olan fabrikaları kör kuruşa satıyorsunuz. Tüm şeker fabrikalarının zararı 28 milyon lira değerli arkadaşlar ama affettiğiniz yandaş müteahhitlerin vergi borcuna bakıyorum da, bu fabrikaların yüz kırk iki yıllık zararını kapatmaya bedel bir rakam. Kaldı ki şeker fabrikaları aslında zarar etmiyor, ettiriliyor. Nasıl? Ağrı, Alpullu, Çarşamba ve Susurluk şeker fabrikalarına kasıtlı olarak üretim yaptırılmadı, giderler aynı, devam ediyor ama üretim yok. Ne olacak? Mecburen o fabrika zarar edecek çünkü üretim yapamıyor fabrika. İşte bu zararı da tüm 25 şeker fabrikasına, genele yaydığınızda sanki şeker fabrikaları zarar ediyormuş gibi bir görünüm ortaya çıkıyor. Aslında ortada bir zarar yok, kasıtlı olarak üretim yaptırılmayarak verilen bir zarar var, ortaya konan bir zarar var, zarar ettirme var. Niye? Amerikan kökenli nişasta bazlı şeker lobisinin Türk şeker piyasasını ele geçirmesi için bu fabrikalara kasıtlı olarak üretim yaptırılmayıp zarar ettirme ve halka bunu gerekçe olarak gösterip satma çabası var.

Satışlara bakıyorum içim başka türlü acıyor çünkü örneğin Niğde Bor Şeker Fabrikasının sadece arazisi 450 milyon lira ama siz 336 milyon liraya sattınız. Kırşehir Şeker Fabrikası tıkır tıkır işliyordu 330 milyon liraya sattınız. Ve ne ilginç, 2013 yılında 300 binlik sermayeyle kurulan Tutku Gıda denilen bir şirket nasıl oluyor da bugün 336 milyon liraya bu şeker fabrikasını satın alabiliyor? Arkasında kimler var, bu sermaye nereden geliyor? Bunu bir cevaplayın.

Şimdi, güzelim fabrikalardan sonra sıra topraklarımıza geldi, ormanları satıyorsunuz ve burada bakın, bu toprak, satmak istediğiniz toprak parçaları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika ek süre istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Toprağı nereye satacaksın ki?

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Toprakları satıyorsunuz. Evet tasarının 13’üncü maddesi diyor ki: “Ormanlardaki dikili ağaç da dâhil orman ürünleri satılabilir.” Sayın Bakan, daha önce, geçtiğimiz günlerde akciğerlerinizden bir rahatsızlık geçirdiğinizi öğrendim.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Yok öyle bir şey.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Size çok geçmiş olsun diyorum. Ciğerlerimizin kıymetini bilelim. Bu ülkenin ciğerleri de ormanlar, ormanların da kıymetini bilelim lütfen, onları satmayalım, peşkeş çekmeyelim diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Benim ciğerlerim de çok sağlam, Türkiye'nin ciğerleri de çok sağlam.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Ve sulama birlikleri seçimleri Yüksek Seçim Kurulu tarafından gerçekleştirilen son derece katılımcı, demokratik yapılardır. Şimdi, siz, bu birlikleri de feshedip, bu demokratik işleyişe son verip resmen kayyum atar gibi başkanlarını alıp bir memur atayacaksınız. Bu da neye sebep olur? Sulama birliklerinin siyasi ayrımcılık yaparak suyu dağıtmasına sebep olur. Buna da lütfen son verin.

Lütfen, özellikle rica ediyorum: Fabrikaları, ormanları, suyu, ağaçları özelleştirmekten, satmaktan vazgeçin, onlara sahip çıkın.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köksal.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın konuşmacı toprakları toparlasın, ondan sonra cevap vereyim ben izin verirseniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben sizi dinlerim aynı anda.

Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, zapta geçsin diye ifade edeceğim.

Sayın konuşmacı bu konuşmanın aynısını geçen hafta da yapmıştı. Biz ısrarla diyoruz ki: “Gündemi iyi takip edelim.” Hükûmetimiz, grubumuzla beraber geçen hafta geçen kanunda nişasta bazlı şekerin kotasını düşürme kararı aldı. Yüzde 15 olan kanundaki limit yüzde 5’e indirildi.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Belirleyen kurumu kapattınız.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir dakika, dinleyin.

BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bu değişikliğin temelinde yatan gerekçe, herkesin malumu olduğu üzere şeker pancarı üreticisinin kollanması ve korunmasıydı.

Biz üreticinin yanındayız, üreticiyle ilgili bir sorunumuz yok ancak verimsiz çalışan, sorunlu olan fabrikaların özelleştirme hukuku açısından açık ihale usulüyle ihalesi söz konusu. Dolayısıyla, kim bu konuda talepkârsa, kim bu süreçle ilgiliyse zaten ihaleye girip açık artırmayla bu işler yapıldı.

Üreticinin yanındayız. Konu, bambaşka bir konu Sayın Başkanım. Şeffaf bir şekilde yapıldı üstelik.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Şeker fabrikalarının doğru işletilmemesinin suçu şeker emekçilerinin değildir. Şeker pancarının üreticisini eğer destekliyorsak… Ben Sakarya Milletvekiliyim, Sakarya Milletvekili olarak… Şeker fabrikası Bank Asyaya satılarak 60 bin pancar çiftçisi kapının önüne koyuldu. O zamanlarda da söyledik “Satmayın, bu doğru değildir, burası başkalarının eline geçecek.” dedik ama kimseye dinletemedik.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Fabrikalar gene çiftçilerden alacak pancarı. Nereden alacak? Kimden alacak? İthal mi edeceğiz pancarı?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kapatacaksınız.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Önemli olan şeker fabrikalarını doğru çalıştırmaktır, doğru çalıştırmak devletin elindedir. “Ben çalıştıramıyorum, satıyorum.” demek mazeret değildir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, özellikle şimdi, nişasta bazlı şekerden, kotadan bahsetti Sayın Grup Başkan Vekili Bülent Turan.

BAŞKAN – Evet.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bakın, nişasta bazlı şekerin kotasının yüzde 5’e indirilmesi bizim için yeterli değildir. Bu topraklar pancar tarımına elverişli topraklardır. Bu ülkede şeker fabrikalarında şeker üretilebilir, bu kotayı sıfırlamaları gerekiyor, bu bir.

İkincisi, bu nişasta bazlı şeker lobisini denetleyecek kurum yok, KHK’yle Şeker Kurumunu kapattınız.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Dolayısıyla denetim dışı, merdiven altı üretim zaten devam ediyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köksal, konumuz şeker fabrikaları değil.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bunun özellikle zapta geçmesini istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ve Bakanlar Kurulunun yüzde 50 artırım yapma yetkisi de devam ediyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köksal, konumuz şeker fabrikaları değil, lütfen.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4’üncü maddede iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş           Mehmet Emin Adıyaman Dirayet Dilan Taşdemir

                Adana                                Iğdır                                    Ağrı

        Ayşe Acar Başaran             Bedia Özgökçe Ertan

               Batman                                Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran konuşacak.

Buyurun Sayın Acar Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kanun daha geldi, yine tabii, üreticinin, emekçinin, halkın karşısında duran, alında yine kapitalleri zenginleştiren, onların çıkarı doğrultusunda ısmarlama bir kanun tasarısını daha konuşuyoruz bugün. Çünkü biliyoruz, böyle halkın sokaklara çıkıp bu kanunları beklediği yok, birileri ısmarlıyor, burada da biz kanunları çıkartıyoruz, bu hâle gelmiş bir Meclis artık. Bence bütün vekillerin halkın vekili olduklarını bir daha hatırlaması gerekiyor değerli arkadaşlar.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne alakası var, yapmayın ya! Bu kanun on defa geri çekildi, geri geldi.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Şimdi bunu niye söylüyorum? Dinlerseniz niye dediğimi anlarsınız. Lütfen birazcık sakin olun sayın grup başkan vekili.

Şimdi, değerli arkadaşlar, AKP iktidarı dönemine bakalım. En fazla betonlaşmanın, en fazla doğa talanının olduğu bir süreç.

Bakın, en bariz örneklerinden biri, birkaç gündür sosyal medyada dönen Taksim Meydanı’ydı. Yani var olan doğalı yok edip onun yerine yapay, çirkin şeyler üretme noktasında AKP iktidarının üstüne yok, gerçekten yok. Bugün bir haber daha okudum… Bugün Hasankeyf’le ilgili arkadaşımız konuşma yaptığında -Sayın Grup Başkan Vekili şu anda burada yok ama- kalkıp oranın korunduğunu, tarihî yapısının taşındığını vesaire söyledi. Ya, Hasankeyf zaten kendi başlı başına bir açık hava müzesiydi ama işte, dediğim gibi, sizin var olan doğalı, güzeli yok edip yerine en çirkini, yapayı getirmekte üstünüze yok. Yine burada da Hasankeyf gibi açık hava müzesini yok edip yapay, çirkin bir müze vaadinde bulunmuşsunuz. Hasankeyf sular altında kalacağı için binlerce insan bildiği başka bir iş olmamasından dolayı tek geçim kaynağı olan tarımcılığı yapamıyor. Şu anda tarım yapamayacak çünkü o alanlar da sular altında. Peki, Hasankeyf’i niye yapıyoruz? Birileri biraz zenginleşsin, birkaç ihale daha verelim diye, tıpkı Akkuyu gibi. Ya, bir nükleer santral yapılacak diye bir ülkede, bunu kalkıp alkışlamak, bunun çok büyük bir iş olduğunu söylemek ancak üçüncü sınıf dünya ülkesinin işidir.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Hadi canım, hadi canım!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Başka hiçbir ülkede şu anda nükleer santral için alkış tutulmaz arkadaşlar. Türkiye’yi siz dünyanın nükleer çöplüğü hâline getirmeye çalışıyorsunuz, bir çöplük olacak. Bunun hem insan sağlığı açısından hem doğa açısından hem dünyanın geleceği açısından ne kadar büyük riskler taşıdığını biz Çernobil’de gördük, yeni Çernobiller oluşmasın diye biz konuşuyoruz ama üç gün sonra tabii, sizin hesap verme gibi bir alışkanlığınız olmadığı için, tereyağından kıl çeker gibi yine kendinizi işin içinden çıkarırsınız tıpkı cemaatte olduğu gibi. Her zaman bunu çok iyi başarıyorsunuz arkadaşlar.

Şimdi, tarım yok, hayvancılık yok, biz dışarıdan et ithal ediyoruz ama silah üretiyoruz diye çok büyük iş yapıyormuşuz gibi açıklama yapıyoruz. Ha, bu arada silah üretmiyoruz, legolar var ya legolar, bilir misiniz legoları? Çocukluğunu hatırlayanlar bilirler, parçalar kutuda olur, getirirdik çocuklar birleştirir…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sen o silahları PYD’ye sor, PYD’ye!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Sizin silahlarınız anca lego gibi lego, dışarıdan aldığınız parçaları getiriyorsunuz birleştiriyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O legoları PYD’ye sor sen Afrin’de; Afrin’de PYD’ye sor!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Siz çok iyi biliyorsunuz, değil mi? Siz çok iyi biliyorsunuz, hepinizin evlerinde zaten bolca o silahlardan var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bütün ülkeyi silahlandırdınız, muhtarlara silah eğitimi veriyorsunuz. Ülkeyi getirdiğiniz hâle bakın ya! Hâlâ bununla övünüyorsunuz ya!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Alkışlıyoruz silaha karşı olduğu için Sayın Başkan! Alkışlıyoruz silaha karşı ifadesi için!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Kendinizi alkışlayın kendinizi! Kendinizi alkışlayın!

Neyse, son bir şey söyleyeceğim. Ziraat Bankasının kuruluşu hakkında kanuna baktım da dikkatinizi çekti mi diye söyleyeyim de bence açıp bir daha okuyun. 23 Mart 1916’da Ziraat Bankası için yeni bir yasa çıkarılmış. 1’inci maddesi, temel maddesi, hatırlatayım size, sonra ne için kullandığınızı da söylerim. 1’inci maddesinde “Ziraat Bankası çiftçilere kolaylık sağlamak ve tarımın gelişmesine yardımcı olmak için kurulmuştur.” deniliyor. Sizin yandaş medyaları satın almanız için kurulmamıştır. Bunu bir daha hatırlatalım. Ya, sizin bu halka nasıl bir faydanız oldu? Ülke için, bu çiftçi için kurulmuş bir bankadan trilyonları yandaş medyanın basın kuruluşunu satın alması için verdiniz.

Son olarak Batman’la ilgili bir mevzuyu da söyleyeyim bitireyim. Batman’da uzun yıllardır büyük bir kadın ve çocuk hastanesi kurulması vaadi var, 500 yatak kapasiteli bir hastane. Bir türlü ihalesi olmuyor, neden acaba? Duyduğumuz kadarıyla -sizin eski yöneticilerinizden biri çıkıp konuşuyor bunları, biz söylemiyoruz- rant varmış işin içinde, bir yerlerde kurulursa başkaları daha fazla zengin olacakmış, yer konusunda anlaşamamışsınız.

Batman hizmet bekliyor, Batman sizin yaptığınız gibi talan, yok etme, kültürünü, dilini yok etmeyi beklemiyor diyorum.

SALİH CORA (Trabzon) – Batman’a çok büyük hizmetler yaptık. Batman Havalimanı’nı açtık ya!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Umarım halkı duyarsınız.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) – Sen çukur kazmaya devam et!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin “u” bendinden sonra gelmek üzere ”v) Araştırma ve Geliştirme Daire Başkanlığı” ibaresinin tasarı metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

           Orhan Sarıbal                   Ömer Fethi Gürer                    Erkan Aydın

                Bursa                               Niğde                                   Bursa

        Okan Gaytancıoğlu              Kamil Okyay Sındır                  Engin Özkoç

                Edirne                               İzmir                                  Sakarya

           Kemal Zeybek                             

               Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Samsun Milletvekili Sayın Kemal Zeybek konuşacak.

Buyurun Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün ülkemizin orman köylüsünün, tarım köylüsünün elinde var olanların bir şekilde yok edilmesinin, onlara el konulmasının yasasını çıkarmaya çalışıyoruz. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü geçmiş yıllarda güzel şeyler yaptı, hâlen de yapmaya çalışıyor ama ne yazıktır ki bugünkü yapılan yasanın orman köylüsüne, çiftçimize, tarım köylüsüne hiçbir faydası yoktur. Tam tersine, onların aleyhinde yapılan bir yasayı gerçekleştiriyoruz.

Sulama birlikleri… Sulama birlikleri nedir? Sulama birliklerinin altyapısını kim yapar? Devlet yapar. Sulama için kendi aralarında paylaşımı kim yapar, paylaştırmayı kim yapar? Sulama birlikleri yapar. Bu yetkiyi neden ellerinden alıyoruz?

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Sulama birlikleri çalışmıyor.

KEMAL ZEYBEK (Devamla) – Sulama birlikleri, çiftçinin kendi aralarında birlik başkanını veya kendi yönetimini demokratik olarak seçtiği birliklerdir.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Hiçbirinde olmuyor ağabey.

KEMAL ZEYBEK (Devamla) – Bu birliklere şu anda –atamayla- memur atayacaksınız. Bu memur kimin memuru olacak o zaman? Bir siyasal iktidarın memuru mu olacak…

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Devletin, devletin olacak.

KEMAL ZEYBEK (Devamla) – Evet, bu zamana kadarki devlet memurlarının nasıl devlet memurluğu yaptığını da biliyoruz, yaptırdığınızı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Atamayalım mı?

KEMAL ZEYBEK (Devamla) – Devlet memurları vardı 2002’den önce, doğrudur, doğru söylüyorsun ama bugün devlet memurlarının devlet memurluğunu elinden almışsınız. Emrivaki, kanun, yasa tanımayan bir devlet memurluğu hâline getirmişsinizdir. Şu anda birlik yönetimlerini de o hâle getireceksiniz.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Hadi canım, hadi!

KEMAL ZEYBEK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu birliklerin, sivil toplumun görüşleri alınmamıştır. Memur atamalarını anlattık zaten. Şimdi bir de sınav yapacağız. Şu anda devlet memurlarının ataması... Sayın Bakanım burada, neden liyakate endeksli yazılı sınav yapıp da memurlarımızı almıyoruz? Yani sizin ilçe başkanlıklarınızın onayıyla verilen devlet memurları mı olması gerekiyor bu ülkede? Bunu mu yapmak istiyorsunuz? Bu memurlar ne kadar görev yapabilecek? Sizden almış oldukları emirler doğrultusunda görevler yapacaktır.

Şimdi, Değerli Bakanım, esas, bu sulama birliklerinin altyapısının bozulmasının tek sebebi sizsiniz. Çünkü 2014 yılındaki bütünşehir yasalarıyla siz ülkedeki sulama birliklerinin yapısını bozdunuz. “Bütünşehir”i yaptınız, o “bütünşehir”in yapılmasıyla beraber yetki kargaşası oldu. Sulama birliklerine büyükşehirler, bütünşehirler mi karışacak, yoksa özel idareler mi yapacak? İkisi de karışmıyor. Bakanlık da karışmıyor. Vatandaş kaldı ortalıkta. Sulama birlikleri ne yapacak size? Ya Sayın Bakanım, bu böyle olmaz.

Diğer tarafta, orman kadastro komisyonlarında ziraat odası temsilcilerinin yetkileri kaldırılıyor, temsilciliği kaldırılıyor. Acaba niye kaldırıyoruz orada? Yani siz orman komisyonu kurmuşsunuz. Bu komisyonun içerisinde halk olmayacak mı, sadece siz mi olacaksınız? Halkın temsilcisi ziraat odası başkanı. Niye yok ediyorsunuz bunu? Niye kaldırıyorsunuz?

Diğer tarafta, ormanların altına depo yapacaksınız. Neden depo yapıyoruz? Ormanları mı kaldıracağız?

Dikili ağaç alanlarının ihalesi yapılacak. Bunun anlamı şudur değerli milletvekilleri: Dikili alanlardaki ağaçlı alanın ihalesinin yapılması, ormanların satılmasıdır. Yani oradaki ormanı kestirmeyeceğiz, odun olarak veya kereste olarak elde etmeyeceğiz, dikili ağaç olarak ihalesini yapacağız. Efendim -sizin bu ihaleyi verdiğiniz insanlar- bu ormanlara, bu vatanın Kurtuluş Savaşı’nda elde etmiş olduğu, kanla elde ettiği ormanlara sizin yandaşlarınız mı sahip olacak? Bunu mu yapmak istiyorsunuz? Bunun bu ülkede yapılmamasını istiyorum, bu doğru değildir diyorum Değerli Bakanım.

Taşlık, kayalık araziler… Neye göre taşlık, kayalık arazi? Taşlık arazide fındık yetiştirilmiyor mu, meyve yetişmiyor mu veya bir başka ürün yetişmiyor mu? Taşlık araziler verimli araziler ve ben biliyorum ki Anadolu’da ne kadar taşlık arazi varsa o zaman bunların taşlarının toplanmasına gidelim, taşlarını toplatalım yani bunu daha verimli hâle getirelim. Neden bunları bir başka boyutta kullanmak istiyoruz? Rantçılara, tefecilere, bu toprakların üzerine yatırım yapmak isteyenlere, bina yapmak isteyenlere, beton yığınları oluşturmak isteyenlere neden izin veriyoruz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL ZEYBEK (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika daha…

BAŞKAN – Bir dakika, peki.

Buyurun.

KEMAL ZEYBEK (Devamla) – Sayın Bakanım burada, şimdi bunlar eğer yapılacaksa… Sulama birlikleri görevlerini doğru yapmışlardır ama Bakanlık görevini doğru yapmamıştır. Şu anda alt zemini, sulama alt zemini oluşturuluyor ve yapılan bu zeminlerde tüm altyapı çökmekte çünkü rantçıya ve yandaşa ihaleyi veriyorsunuz, bu ihaleleri alanlar bir yıl geçmeden bu sulama birliklerinin kontrolünden çıkıyor, kullanılamaz hâle geliyor, sulama yapılmıyor. Ben Samsun’un Bafra’sında, Çarşamba’sında, Vezirköprü’sünde, Havza’sında ve Alaçam’ında tüm yapılan altyapıların şu anda çöktüğünü görüyorum. Bunlar sizin zamanınızda yapıldı. Neden izin veriyorsunuz bunlara? Bu yandaşları neden kontrol etmiyorsunuz? Bu müteahhitlik hizmetlerini veriyorsunuz, altyapıyı teslim ediyorsunuz. Burada tüm vatandaşlarımızın hakkı var, alın teri var bu ihalelerde. Bunlara son verilmesini diliyorum Sayın Bakanım.

Bu vesileyle tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

5’inci maddede iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Orhan Sarıbal                  Okan Gaytancıoğlu         Kamil Okyay Sındır

                Bursa                               Edirne                                   İzmir

         Ömer Fethi Gürer                  Erkan Aydın Engin Özkoç           Kemal Zeybek

                Niğde                              Bursa                  Sakarya               Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Erkan Aydın konuşacak.

Buyurun Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Öncelikle, üç yüz bir gündür haksız ve hukuksuz bir şekilde esaret altında tutulan Enis Berberoğlu’nu buradan saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Umarım adalet yerini bulacak ve o günlerin hepsinin hesabını sizler, buna mesul olanlar veremeyecekler diyorum ve bir an önce özgürlüğüne kavuşması için de buradan sizlere çağrı yapıyorum.

548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bir ulusun uygarlık düzeyi üzerinde yaşadığı toprakların ağaçlandırılmasıyla ölçülür. Sanırım bu tasarıyla da uygarlık seviyemizi yükseltmek yerine aşağıya çekmeye çalışıyoruz. Oysa ormanlar geçmişi geleceğe bağlar, bizlere sabrı öğretir, beraber yaşamanın, faydalı olmanın da zevkini verir. İktidar ise bu tasarıyla hem ormanları hem de orman köylüsünü bitirme derdinde.

Türkiye'nin en yoksul olan kesimi hepimizin bildiği gibi, orman köylüsüdür. Şimdi, bu tasarı, orman köylüsünü, zaten darda olan, zaten en düşük gelir grubunda olan orman köylüsünü maalesef tamamen ortadan kaldırabilecek bir tasarıdır. Anayasa’mızın 169, 170 ve 171’inci maddeleri “Ormanlar ve orman köylüsü” ile “Kooperatifçiliğin geliştirilmesi” başlıkları altındaki hükümleriyle orman köylüsünü ve orman kooperatifçiliğini koruma altına almıştır. Amacı ise bu kooperatifler aracılığıyla ormanların korunması ve daha üst seviyeye taşınmasıdır. Bunlarla ilgili kurulan OR-KOOP’lar da ülke genelinde 400 bin üyesiyle, en büyük faydayı hem köylümüze hem de ormanımıza sağlamaktadır. 6831 sayılı Orman Kanunu da bu haklarla ilgili, köylünün ve o işi yapanların haklarını koruma altına almıştır. Tartıştığımız bu tasarı ise 6821 sayılı Yasa’nın ruhuna aykırıdır ve aslında geri çekilmelidir. Gene, 6831 sayılı Kanun’un 40’ıncı maddesinde bir fıkrada değişiklik yapılarak -şimdiki tasarıda 14’üncü maddede- orman köylüsünün yapamayacağı yerlerde makine gücüyle yapılması gereken yerleri bu makine gücü olan kişilere ya da şirketlere -aslında gizli olarak da yapılmak istenen- yandaş firmalara yine birçok yerde gördüğümüz ihale şartnamesi düzenlenerek, orada birtakım büyük şirketlerin girerek, makineleştirerek üç kuruş geliri olan orman köylüsünün ekmeğine göz dikilmektedir. O yüzden bu eleştirileri de göz önüne alarak burada yandaşa verilen ihalelerin de başka bir yolunu açmayınız diyorum.

On beş yıllık AKP iktidarının bu tür dolambaçlı yasa tasarılarıyla yaptıklarına bir bakalım. Maliye Bakanının kendi açıklamaları, kendi verisi: 94 kuruluşta bulunan kamu payları blok satış, halka arz ve İMKB’de hisse satışı yoluyla 10 tane liman, 81 tane elektrik santrali, 40 tane tesis, işletme, 3.483 taşınmaz, 3 gemi, 36 maden sahası, araç muayene hizmetleri ve en son da dün yapılan şeker fabrikalarının satışları.

Bakın, Niğde halkı, Kırşehir halkı kendi ifadesiyle… Sadece arsa değerinin 450 milyon olduğu bir şeker fabrikasını 333 milyona verdiniz. 2 tanesinin satışından doğan zarar 102 milyon dolar yani bugünün kuruyla 400 küsur trilyon lira. Bunlar babanızın size kalan mirası değil, bunlar 80 milyonun alın teri, tüyü bitmemiş yetimin hakkı.

Burada el kaldırıp indirerek bunları belki yaparsınız ama hem zaman içerisinde hem tarih içerisinde bu millet bunun hepsinin tek kuruşuna kadar sizden hesabını sorar. O yüzden, gelin, bu yanlıştan yol yakınken dönün diyoruz.

Şimdi, biraz önce saydık, her şeyi sattınız. Şimdi neyi satıyorsunuz bu tasarıyla? Dikili ağaçları satıyorsunuz, suyu satıyorsunuz, herhâlde en sonunda aldığımız, soluduğumuz havayı satmak için de buraya bir yasa tasarısı getireceksiniz, gidişat korkarım bu yönde. Ama buradan ben de bir ormancı çocuğu olarak -rahmetli babam orman mühendisiydi- ormanların içinde yetişmiş, büyümüş ve o yeşilliğin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AYDIN (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın.

ERKAN AYDIN (Devamla) - ...o doğanın olmadığında ne bir paranın, ne oradan elde edeceğiniz -bu satışlarla birtakım yandaşa verdiğiniz- gelirin, oradaki zenginliğin hiçbir anlamının kalmadığını anlayacağız, hep birlikte anlayacağız sizin çıkardığınız yasalarla ama mesuliyetini 80 milyon hep birlikte ödeyeceğiz diyorum. O yüzden de şu hepimizin bildiği Türk atasözünü bir kez daha hatırlatıyorum, “Yaş kesen, baş keser.” diyorum ve bu kanun tasarısının tekrar Komisyona gönderilerek, özellikle sıkıntılı maddelerinin geri çekilmesini buradan teklif ediyor ve yasaya katılmadığımızı ilan ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinde yer alan “şeklinde” ibaresinin “biçiminde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Ayşe Acar Başaran           Dirayet Dilan Taşdemir     Bedia Özgökçe Ertan

               Batman                               Ağrı                                     Van

       Meral Danış Beştaş           Mahmut Celadet Gaydalı                                             

                Adana                               Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklikle madde metnine açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6’ncı maddede iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin (b) bendinde yer alan “amortismana” ibaresinin “aşınma veya eskimeye” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Ayşe Acar Başaran           Dirayet Dilan Taşdemir     Bedia Özgökçe Ertan

               Batman                               Ağrı                                     Van

       Meral Danış Beştaş           Mahmut Celadet Gaydalı

                Adana                               Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklikle madde metninin daha anlaşılır olması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 6’ncı maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 6200 sayılı Kanun’un 25’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Yeraltı suyu sulama kooperatiflerinden sulama tesisinin mülkiyetinin devrinden vazgeçenlerden tesis bedeli alınmaz.”

     Mehmet Naci Bostancı                 İmran Kılıç            Mehmet Doğan Kubat

               Amasya                        Kahramanmaraş                           İstanbul

         Mehmet Akyürek              Hacı Bayram Türkoğlu                Fehmi Küpçü

              Şanlıurfa                             Hatay                                    Bolu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yer altı suyu sulama kooperatiflerinin, yer altı suyu sulama tesislerinin işletme, bakım ve onarım yetkileri kendilerinde kalması ve söz konusu tesislerin mülkiyetinin kooperatife devrinden vazgeçmeleri karşılığında tesis bedelinin alınmaması maksadıyla düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

7’nci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş             Bedia Özgökçe Ertan   Dirayet Dilan Taşdemir

                Adana                                Van                                     Ağrı

        Ayşe Acar Başaran           Mahmut Celadet Gaydalı

               Batman                               Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan düzenlemeyle ödemelerin vergilendirilmesi esasa bağlanmış ancak 492 sayılı Harçlar Kanunu, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu esas itibarıyla Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemine alması gereken bir konudur. Bu nedenle, tasarı maddesinin tali komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmesinin daha uygun olacağı düşüncesindeyiz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci maddeye bağlı ek madde 7’de bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi ile 6200 sayılı Kanun’a eklenmesi ön görülen ek madde 7’nin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş             Bedia Özgökçe Ertan   Dirayet Dilan Taşdemir

                Adana                                Van                                     Ağrı

        Ayşe Acar Başaran           Mahmut Celadet Gaydalı

               Batman                               Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman konuşacaklar.

Buyurun Sayın Adıyaman. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çerçeve 8’inci maddenin ek 7’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Değerli milletvekilleri, kanunun ismine “Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun…” ama devamı var “…ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” deniliyor. Artık alışılagelmiş bir husus, her seferinde karşımıza bir torba yasa geliyor. Temel kanun niteliğinde gelen bir yasada biz belli, sektörel anlamda Meclis olarak net bir tartışma içerisine giremiyoruz, hiçbir maddeyi doğru düzgün değerlendirme şansımız olmuyor çünkü âdeta, aşure tatlısı gibi ne bulunuyorsa bu tasarının içerisine ekleniyor.

Tabii, bütün bunun da bir amacı var aslında. İncelediğimizde, bu tasarının temel hedefleri şunlar, birincisi: Su kaynakları nasıl kullanılacak? Kim kullanacak ve bu kimlere tahsis edilecek? Temel mantığının birisi bu. İkincisi: Tarım arazilerini kimlere bırakacağız? Mülkiyeti kimlerde toplanacak ve kimlerin hizmetine sunacağız?

Bu iki temel anlayış üzerinden de tabii, bir de işin tahsilat boyutu vardır. İşte, suyu belli ellerde toplarken, belli bir kesimin hizmetine sunarken buradan tahsil edilecek tahsilattan kimler faydalanacak? Tüm mantık bunun üzerine kurulu. Dolayısıyla, bu maddede de, ek maddede de görülen o ki suyun kullanımında her ne kadar organizatör veya yetkili olarak Devlet Su İşleri görünüyor gibi olsa da esas itibarıyla bu suyun belli özel ve tüzel kişilere tahsis edileceği dolayısıyla çiftçilerin ihtiyaç duyacağı su ihtiyacını bu belli tüzel veya özel şirketler çiftçiye sunmuş olacaktır. Tabii, bunun bedeli olan su kullanım hizmeti bedeli de doğal olarak bu özel şirketlerin cebine girmiş olacak. Temel mantalite şu: Hem toprağı hem suyu belli tekellerin eline teslim etmek yani su üzerinde ve toprak üzerinde tekelciliği inşa etmek.

Bakın, teorik anlamda toprağın toplulaştırılması ilkesel olarak doğru bir durum, rantabilite açısından ve verimli kullanım açısından ilkesel olarak doğru görünüyor. Peki, bunu -özellikle sulu tarıma müsait havzalarda, çiftçiler daha çok küçük küçük toprak birimlerine sahip, 5 dönüm, 10 dönüm, 20 dönüm gibi- toplulaştırdığımız zaman bu küçük çiftçiler ne yapacaktır, nasıl barınacaktır? Bu, şuna hizmet ediyor: Toplulaştırılan bu verimli topraklar eninde sonunda küçük çiftçilerin elinden alınıp belli tekellere teslim edilecektir. Peki, bu küçük çiftçiler ne olacaktır? Küçük çiftçiler de AKP’nin on altı yıldır beslediği büyük sermayeye, ucuz iş gücü olarak batıya akmış olacaktır. Bu kadar basit. Yani bir taraftan toprağı ve suyu tekellerin hizmetine sunarken bu topraklardan edilecek çiftçiler de ucuz iş gücü olarak metropollere, AKP’nin yandaş, büyük sermayelerine ucuz iş gücü olarak akacaktır. Dolayısıyla sorunun bu mantık üzerinden çözülmesi, tarımsal sorunların, tarım sektörünün temel sorunlarının bu şekilde halledilmesi elbette mümkün değildir. Tarım sektörünün temel sorunları ve… Özellikle küçük üreticilerin yaşayabilmesinin başlıca yolu, tarımsal sektördeki yapısal sorunların çözüme kavuşturulması. Bu yapısal sorunlar çözüme ulaştırılmadan da hiçbir palyatif çözüm tarım sektörüne bir hizmet getiremeyeceği gibi -pek çok hatip arkadaşın da ifade ettiği gibi- dünyada tarım sektöründe kendi kendisine yeten sayılı ülkelerden biri olan Türkiye’nin bugün neredeyse tarımsal her alanda dışarıdan mal ve ürün ithal etmek zorunda kaldığı gerçeğiyle bizi yüz yüze bırakmış durumdadır. Bu anlamda bu tasarının çiftçilere bir yarar getirmeyeceğini belirtmek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeye bağlı ek madde 7’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Ek madde 7 kabul edilmiştir.

8’inci maddeye bağlı ek madde 8 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi ile 6200 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen ek madde 8'in tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş           Dirayet Dilan Taşdemir     Bedia Özgökçe Ertan

                Adana                                Ağrı                                     Van

        Ayşe Acar Başaran           Mahmut Celadet Gaydalı

               Batman                               Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünde görevli ve yetkili personelin görevi sırasında işlediği suçtan dolayı avukat masraflarının DSİ tarafından karşılanacağını düzenleyen bir maddedir. Bu maddeye göre, DSİ personelinin usulsüzlükten taksirli adam öldürme suçuna kadar her türlü suçu işleyebilme kolaylığı sağlamaktadır. İlgili maddenin gerekçe kısmında bu çok daha açık bir biçimde yazılmıştır.

“Sulama kanalları, yapıları ile ulaşım yolu olarak kullanılan sulama servis yolları, özellikle zaman içerisinde yerleşimin yoğunlaştığı bölgelerde, halkın can ve mal emniyeti açısından risk oluşturmaktadır. Muhtelif yerlerdeki müessif ölümlü olaylar neticesinde, ceza mahkemelerinde DSİ personeli "taksirle adam öldürme" isnadıyla yargılanmakta ve mahkemede şahsi savunma yapmak zorunda kalmaktadır. Bundan dolayı maddi ve manevi sıkıntılarla karşı karşıya kalan personelin görev motivasyonu olumsuz etkilenmektedir. Bu sebeplerle DSİ'deki görevlerin yerine getirilmesinden dolayı haklarında ceza davası açılmış olan personelin, yargı sürecinde ödemek zorunda kaldıkları avukatlık ücretlerinin Genel Müdürlükçe ödenerek personele destek olunması önem arz etmektedir.”

Bu düzenleme DSİ personelinin yargı konusu olmuş suçundan bile korkmaması gerektiğini, arkasında DSİ olduğunu garantilemektedir. Bu madde açık bir biçimde suça teşviktir. Bu nedenle madde metninden çıkarılması elzemdir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeye bağlı ek madde 8’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… ek madde 8 kabul edilmiştir.

8’inci maddeye bağlı ek madde 9 üzerinde iki adet önerge vardır, ayrı ayrı işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi ile 6200 sayılı Kanun’a eklenmesi ön görülen ek madde 9'un tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş           Dirayet Dilan Taşdemir     Bedia Özgökçe Ertan

                Adana                                Ağrı                                     Van

        Ayşe Acar Başaran           Mahmut Celadet Gaydalı

               Batman                               Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddeyle yapılan değişiklikle farklı kişilerde olan parçalı arazileri birleştirme, toplulaştırma yetkisi Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığından DSİ'ye geçmektedir. Bu maddeye göre, şahıslara ait geçimlik tarım, hayvancılık yapılan arazilere sahiplerinin oluru ve uzlaşısı aranmadan DSİ el koyabilmektedir. Bu da özel mülkiyet gasbı demektir. Toplulaştırılan araziyi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı istediği şirkete, maden, sanayi, endüstriyel tarım, hayvancılık vesaire amaçlı olarak devredebilecek ve ihale edebilecektir. Bu işi yaparken adı proje idaresi olan şirket tapulaştırma ve diğer konularda yapacağı duyuruları internetten ve otuz günlük bir süreyle muhtarlıktan ilan edecektir. Halk bu duyuruları bir şekilde gördüyse haberdar olacaktır. Aksi takdirde, şirketler ve DSİ istediği araziye arazi toplulaştırmayla el koyacak ve istediği şirkete bu araziyi endüstriyel üretim için devredebilecektir. Su kaynaklarında olduğu gibi, tarım arazilerini de halktan alınıp özel şirketlere, sermayeye peşkeş çekilmektedir. Arazisine el konulan kişiler el koyma bedelini ya da el koyma sırasında oluşacak hasarın bedelini beğenmezse taksitle şahsın hesabına istese de istemese de üçer aylık ödemelerle DSİ'nin ya da şirketin belirlediği ücretin yatırılması yasal kılınmaya çalışılmaktadır. Böylece mülkiyet ve tapu hakkı ortadan kaldırılacak, şirketler tam yetkili ve her şeyin sahibi hâline getirilmiş olacaktır. Kısacası, toprak sahibi çiftçi, üretici ise o şirket sahiplerin işçileri, marabaları olacaktır. Tüm bu sebeplerden ötürü maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 548 sıra sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesine bağlı ek 9’uncu maddenin (3) ve (7)’nci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, (5)’inci fıkranın tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Orhan Sarıbal                  Okan Gaytancıoğlu         Kamil Okyay Sındır

                Bursa                               Edirne                                   İzmir

Ömer Fethi Gürer                            Ali Akyıldız                       Engin Özkoç

                Niğde                                Sivas                                  Sakarya

“DSİ tarafından bağlı olduğu Bakanlığın talebi ve Bakanlar Kurulu kararı ile isteğe bağlı arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yapılabilir veya yaptırılabilir.

“Arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri muhtevasında yapılacak duyurular DSİ veya özel arazi toplulaştırmasını gerçekleştiren proje idaresinin internet sayfalarında, ilgili taraflara iadeli taahhütlü posta tebligatı ile ve ayrıca köy veya mahalle muhtarının çalışma yerinde otuz gün süre ile ilan ettirilir. Bu madde gereğince yapılan ilanlar, ilgili gerçek kişilere, kamu ve özel hukuk tüzelkişilerine şahsen tebliğ edilmiş sayılır. Arazi toplulaştırması sonuçlarına karşı tescil tarihinden itibaren on yıl içerisinde dava açılabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET BALOĞLU (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sivas Milletvekili Ali Akyıldız konuşacak.

Buyurun Sayın Akyıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, basınımızın ve Meclisimizin çok kıymetli çalışanları ve kıymetli bürokratlar; ben de hepinizi sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Ben de konuşmama başlamadan önce milletvekilimiz, değerli arkadaşımız Enis Berberoğlu’nun -üç yüz bir gündür siyasi rehin olarak tutulan- bir önce özgürlüğüne kavuşmasını buradan talep ederken milletvekilimizi de sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, ben de Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesine bağlı ek 9’uncu maddesi üzerinde söz aldım. Şimdi burada, bakın, tasarıdan okuyorum aynen: “Devlet Su İşleri tarafından bağlı olduğu Bakanlığın talebi ve Bakanlar Kurulu kararı ile isteğe bağlı ya da maliklerin muvafakati aranmaksızın zorunlu arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yapılabilir veya yaptırılabilir.” diyor. Şimdi buradaki sıkıntı şu arkadaşlar: Kamu yararı statüsü kabul edileceği için zorunlu kamulaştırmanın yolu açılacak, Anayasa’yla güvence altına alınmış olan mülkiyetin korunması ilkesi yok edilecek. Bu maddede geçen ifadeyle arazi toplulaştırması işleminin toprak sahibinin izni aranmaksızın gerçekleştirilmesinin önü açılmakta ve toplulaştırma işlemi toprak gasbına dönüştürülebilecektir. Toprak sahibinin rızası aranmaksızın toplulaştırma yapmak mülkiyet hakkının ihlalidir. Bu nedenle, ilgili ibarenin bu madde metninden ve tasarıdan çıkartılması gerekiyor. Ama daha vahim bir nokta şu: Tarım konularına büsbütün yabancı olan Sayın Tarım Bakanının, Tarım Reformu Genel Müdürlüğüne bağlı arazi toplulaştırması hizmetlerini DSİ Genel Müdürlüğüne devrini teklif ve kabul etmesi çok büyük bir talihsizliktir. Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün var olan teşkilat ve yapısal sorularının giderilmesiyle kolayca çözülebilecek arazi toplulaştırması konusu karmaşık bir yapıya ve çözümsüzlüğe doğru sürüklenecektir eğer bu madde geçerse.

Altı çizilmesi gereken bir başka gerçek şu: Arazi toplulaştırması çok kapsamlı özel bir uzmanlık alanıdır, teknik bilginin yanında büyük özveri ve emek ister, üreticinin mülkiyetine müdahale edildiği için hassasiyet ve adil olmayı ve güven vermeyi gerektirir. Üretici tarafsızlığından emin olduğu devleti devamlı yanında görmek ister. Bu nedenle, bütün dünyada bütünüyle yüklenici firmaya emanet edilemez. Çalışırken ve bitirilirken takdir görülmez. Onun için, arazi toplulaştırmasının özel törenlerle açılışları hiç yapılmaz. Değeri dört beş yıl sonra anlaşılır. Nitekim 5403 sayılı Yasa’yla 2007 yılında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne yeni sulama alanlarında arazi toplulaştırması yapma yetkisi verilmiştir. Yaptıkları çalışmalarda hiç de başarılı olmadıkları bilinen bir gerçektir çünkü arazi toplulaştırmasının gerektirdiği bir teşkilat yapılanmasına sahip değildir. Toprak, Su, Köy Hizmetleri ve Tarım Reformu Genel Müdürlüklerinden uzman teknik eleman alma ya da yeni teknik eleman yetiştirme ihtiyacı duymamışlardır. 5403 sayılı Yasa’ya göre hizmet verilmekte ancak bu yasanın ruhuna ve içeriğine sahip çıkılmamaktadır. Sulama sistemlerindeki alışkanlıkların devamı olarak bütün çalışmalar ihale edilerek ve yüklenici firmalara emanet edilerek yürütülmektedir. Lütfen, alanlardaki çalışmaları bir inceleyiniz, gerçekleri göreceksiniz.

Öbür taraftan, kurumda aşırı bir meslek taassubu vardır. 1960 yılından bu yana, yaklaşık altmış yıldır arazi toplulaştırmasını ülkeye kazandıran ve 5 milyon hektar alanın zor imkân ve koşullarda toplulaştırılmasında yoğun emek ve hizmet veren, uzmanlığı olan ziraat mühendisleri Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Arazi Toplulaştırması Daire Başkanlığına sokulmamış, var olanlar da uzaklaştırılmıştır. Bugün Ankara merkezde bu dairede bir tek ziraat mühendisi yoktur. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün bugünkü durumuyla en önemli avantajı, bölge teşkilatlarının oluşu, yatırım projeleri yürütmedeki deneyimidir. Ancak, toplulaştırmaya yönelik deneyimi, Ankara merkez ve taşradaki yapısı çok zayıftır.

Değerli milletvekilli arkadaşlarım, sonuç olarak, ülkemizde tarımda başarı ve sürdürülebilirliğin sağlanması, yapısal ve üretim sorunlarının giderilmesi için ilk düşünülmesi gereken, arazi toplulaştırması fırsatını en iyi biçimde değerlendirmek için, donanımlı, merkez ve taşra teşkilatı olan bir kuruma konuya hâkim, bilgi ve deneyim sahibi uzmanlara ve büyük yatırımlara ihtiyaç vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ AKYILDIZ (Devamla) – Başkanım, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın, bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun Sayın Akyıldız.

ALİ AKYILDIZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Arazi toplulaştırması bugün için DSİ’ye devredilirse bile DSİ’deki bugünkü anlayışla başarı sağlaması mümkün görülmemektedir. Olan yine ülkenin sabırsızlıkla beklediği arazi toplulaştırmasına olacak, geçmişte olduğu gibi toplulaştırmaya yıllardır emek ve gönül veren kurum ve birçok teknik eleman toplulaştırmadan kopacak, DSİ çabalarına sil baştan başlayacaktır. DSİ, yaptığı hatanın farkına çok yakında varacaktır. Belli bir zaman sonra elde edilen yeni deneyimler ışığında, bu çalışmanın yakın bir zamanda toprak su teşkilatı gibi, özverili, farklı mesleklerin iş birliğinin olduğu uzman ve yoğun taşra teşkilatı olan bir kuruma devredileceğine de inanıyoruz. Bu nedenle önergemizin kabulünü teklif ediyoruz.

Teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akyıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeye bağlı ek madde 9’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.36

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Barış KARADENİZ (Sinop)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

548 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan 112 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/449) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 112)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 11 Nisan 2018 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Teşekkür ediyorum. İyi geceler diliyorum.

Kapanma Saati: 21.39



(x) 548 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.