TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           80’inci Birleşim

                                                                                         3 Nisan 2018 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ın, Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin kurucusu Kadı Muhammed’in idam edilişinin 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu’nun, 12-23 Mart 2018 tarihleri arasında  New York’ta gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu 62’nci Toplantısı’na ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

6.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Yumurtalık ve Karataş ilçelerinin yeni bir yapılanmayla ülkenin turizmdeki tanıtım yüzü olabilecek özelliklere sahip olduğuna ve daha fazla geç kalınmadan Hükûmetin gündemine girmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, kanun hükmünde kararnameyle görevden alındıktan sonra mahkeme kararıyla beraat etmiş ama görevine dönememiş insanların durumuna ilişkin açıklaması

8.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Başbakandan AKM’nin yıkılmasını ve Meclis Başkanının kadın sanatçıları sahneye çıkarmamasını tasvip edip etmediğini, Denizli’de açılışı yapılacak 375 dev projeyi ve KDV iadesine ilişkin maddenin neden geri çekildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

9.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, Manisa’da elektrik dağıtım şirketlerinin bazı uygulamalarına ilişkin açıklaması

10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, sosyal ilişkilerde ahlaki değerlerin önemine ilişkin açıklaması

11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi eliyle köylerin satışa çıkartıldığına ilişkin açıklaması

12.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, tüm dünyanın, Türkiye'nin tarih boyu edindiği misyon ışığında mazlumların yanında, zalimlerin karşısında dimdik duracağını bilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, zengin doğa ve tarihî dokusuyla önemli bir yerleşim yeri olan Niğde’nin  Altunhisar ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

14.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul’un, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ne ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünce hazırlanan Daha İyi Yaşam Endeksi’nde Türkiye’nin son sırada yer aldığına ve emekçilerin durumuna ilişkin açıklaması

16.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, Afrin ve Suriye’nin yeniden inşasında ve yapılandırılmasında Hassa bölgesinin konum olarak uygun olacağına ve kaybolan ekonomik ve sosyal prestijini tekrar kazandırmak için Hassa’ya bir gümrük kapısı açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

17.- Ankara Milletvekili Necati Yılmaz’ın, AKP’nin çocukların istismar edildiği cemaat ve tarikat yuvalarına, vakıflara arka çıkarken laik ve bilimsel eğitimin verildiği halkevi şubelerini kapattığına ilişkin açıklaması

18.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’la ilgili verdikleri Meclis araştırması önergelerinin Meclis Başkanlığı tarafından iade edilmesine ilişkin açıklaması

19.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, Sivas halkının ve kamuoyunun karşı çıkmasına rağmen Numune Hastanesinin yıkılarak yerine cami yapılmasının planlandığına ilişkin açıklaması

20.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, İzmir Kınık ile köy ve mahallerinde binlerce vatandaşın faturalarını ödeyememesi üzerine İZSU tarafından sularının kesilmesine ve bu mağduriyetin ortadan kaldırılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

21.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ne ilişkin açıklaması

22.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Kurtuluş Savaşı kahramanı Osman Ağa’nın ebediyete intikal edişinin 95’inci yıl dönümüne ve Giresun’a İstiklal Madalyası verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

23.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, il ve ilçe tarım müdürlüklerinde hayvanlara ne zaman küpe verileceğini ve Afyonkarahisar Süleyman Demirel Fen Lisesinde AKP Siirt milletvekili aday adayının öğrencilere verdiği konferanstaki söylemleriyle ilgili bir işlem yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

24.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, AKP’li olmayanların güvenlik soruşturmasıyla işlerinden edilip yerlerine AKP’lilerin doldurulduğuna ve güvenlik soruşturmalarının hangi kriterlere göre yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ı tebrik ettiğine ve Mardin’in köylerinde yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması

26.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ne, 2 Nisan  Ahmet Vefik Paşa’nın ölümünün 127’nci yıl dönümüne, 3 Nisan kadınların belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı kazanmasının 88’inci yıl dönümüne, Gazze’de gerçekleştirilen Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü sırasında İsrail’in büyük bir katliama imza attığına, terörü ve teröristi destekleyen Fransa’nın tutumunu kınadığına ve Türkiye’nin Menbic konusunda kendi önceliklerine göre hareket edeceğine ilişkin açıklaması

27.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 3 Nisan Suruç katliamında yaşamını yitiren Polen Ünlü’nün annesi Şennur Ünlü’nün, 1 Nisan İkinci Yeni Akım şairlerinden Ülkü Tamer’in vefatlarına, Cumhurbaşkanının okullara otopark yapılmasıyla ilgili bazı ifadelerine ve nükleer felaket projelerine karşı yaşamı savunmaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ne, 1 Nisan İkinci Yeni Akım şairlerinden Ülkü Tamer’in vefatına, 2 Nisan Sabahattin Ali’nin öldürülmesinin 70’inci yıl dönümüne, 1-7 Nisan Kanser Haftası’na ve Meclis çatısı altında kadınların sahneye çıkarılmaması olayını protesto etmek için CHP Grup toplantısına gelen kadınları saygıyla selamladığına ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanına yönelik bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Türkiye’de tek Kürtçe çıkan Azadiya Welat gazetesinin matbaa bulamadığı için basılamadığına ilişkin açıklaması

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, konuşma sürelerinin indirilmesine destek veren milletvekillerine konuşmanın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatmak istediğine ve kadınlar hayatın her alanında sahnede olursa Türkiye'nin daha güzel bir yer olacağına ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, sataşma nedeniyle söz hakkı kullanmakla ilgili usule ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk’ün CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, AK PARTİ iktidarının vatandaşta eşitsizlik, adaletsizlik, ayrımcılık duygusu oluşturduğuna ilişkin açıklaması

43.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Ankara il örgütünden gelen ve  HDP grup toplantısına katılmak isteyenlerin çoğunun Meclise alınmamasına ilişkin açıklaması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katıroğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması

8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması

9.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması

10.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

11.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

12.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

13.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 24 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

14.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Başkanlık Divanı adına bütün kamu kurumlarını ve toplum kesimlerini otizm konusunda farkındalığı ve etkin çalışmayı artırmaya davet ettiğine ilişkin konuşması

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 13 Nisan 2018 tarihinde Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da düzenlenecek olan Avrupa Birliği Katılım Öncesi Kalkınma Programı (IPARD) "Edinilen Tecrübeler ve Gelecekteki Beklentiler" başlıklı parlamentolar arası konferansa katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/1564)

 

B) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Eskişehir’den gelen konuklara “Hoş geldiniz.” denilmesi

 

C) Önergeler

1.- İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun, (2/1037) esas numaralı 8 Nisan Gününün Dünya Romanlar Günü Olarak Kabul Edilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/143)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, MHP Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, Öğretmen Performans Değerlendirme Aday Öğretmenlik İş ve İşlemleri Yönetmeliği’nin uygulanabilirliği ve çıkabilecek sorunlar belirlendikten sonra yeni bir düzenleme yapılması amacıyla 3/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiye'de son zamanlarda artan yolsuzluk iddialarının araştırılması ile yolsuzlukla daimî mücadele için çözüm yollarının bulunması amacıyla 3/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, 6785 sayılı İmar Kanunu'ndan doğan aksaklıkların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/964) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 24, 479 ve 142 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 1, 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 26 Nisan 2018 Perşembe (dâhil) tarihine kadar toplantı günlerinde çalışmalarını 24.00’e kadar devam ettirmesine ilişkin önerisi

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/325) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın, İstanbul'daki bir hastanede reşit olmayan gebeleri savcılığa bildiren personel hakkında yapılan işlemlere ve olaya yönelik diğer iddialara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın cevabı (7/23468)

2.- Van Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan'ın, bir personel hakkındaki iddialara ve yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/23999)

3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, 15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında Mecliste görev ifa eden personele yönelik desteklere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/24288)

4.- Van Milletvekili Lezgin Botan'ın, Kapıköy Sınır Kapısı’nda yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/24525)

5.- Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın, Türk şeker Fabrikaları için belirlenen özelleştirme modeline ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/24545)

6.- İzmir Milletvekili Atila Sertel'in, milletvekili personelinin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/24616)

7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/25340)

3 Nisan 2018 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşimini açıyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, çoğunluk yok, yoklamayla açalım.

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Vallahi yok Başkanım.

BAŞKAN – Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Muhammed’in idam edilişinin 71’inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’a aittir.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

Süreyi başlatmadan önce Genel Kurulda sükûneti temin etmenizi rica ediyorum. Konuşmacı kürsüye gelmiştir. Lütfen sessizce dinleyelim.

Buyurun Sayın Yıldırım.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ın, Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin kurucusu Kadı Muhammed’in idam edilişinin 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisin kapalı olduğu iki gün önceki cumartesiye denk gelen 31 Mart, Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin kurucusu Kadı Muhammed’in idam edilişinin 71’inci yıl dönümü idi. Rahmetli eşi Mîna Hanım’ın Kakşar isimli bir araştırmacının kendisiyle Arapça yapmış olduğu bir mülakattan aynen aktarıyorum; eşi, rahmetli Mîna Hanım’ın dilinden:

“Kadı Muhammet büyük bir insandı. Kültürlüydü ve âlimdi. Cesur ve kahramandı. Çok zekiydi. Mahabad’ın büyük ailelerinden birinden geliyordu. Kürt Cumhuriyeti Başkanı olmadan önce Mahabad’da ‘kadı’ yani ‘hâkim, yargıç’ olarak görev yapıyordu. Halk onun sözlerine büyük itibar ediyor ve her önemli işlerinde ona danışıyordu. Kararları isabetliydi ve bu bağlamda halk tarafından çok seviliyordu.

Bana bir arkadaş gibi davranırdı. Beni ‘mahbube’ yani ‘sevdiceğim’ diye çağırırdı. 7 çocuk dünyaya getirdim. Kendisi asla erkek-kız ayrımı yapmazdı. Erkek çocuklarını sevdiği gibi kız çocuklarını da severdi. Kadınlara çok saygı ve sevgi duyardı. Dindar biriydi. Temizliğe ve halk sağlığına çok önem verirdi. Kürt ağaları ve ileri gelenleri arasında çok eşlilik âdeti olmasına rağmen, Kadı Muhammed tek eşliliği savundu ve benden başkasıyla evlenmedi.

Hukukta kadın-erkek eşitliğini savunuyordu. Her alanda benimle istişare ederdi. Çıkacağı yolculuktan siyasilerle kuracağı ilişkilere kadar bana danışıyordu. Bir gün bana şöyle dedi: ‘Asla kendini benim mülküm gibi görme! Ben sana bir arkadaş gözüyle bakıyorum. Senin görüşlerin benim için çok önemlidir.’

Önder Kadı dünyada gelişen siyasal, sosyal ve ekonomik gelişmeler hakkında bilgi sahibiydi. Dünyada meydana gelen olayları yakından takip ediyordu. Ana dili olan Kürtçeden başka dil olarak İngilizce, Fransızca, Rusça, Arapça, Türkçe, Farsça ve Azerice olmak üzere 7 dil biliyordu. Kütüphanesi Kürt aydınları arasında meşhurdu. Kütüphanesinde her türlü kitap bulunuyordu. Onun birçok kitabını kızımın evine bırakmıştım. Birçoğu felsefi, ahlaki, dinî, siyasi ve ilmî olan bu kitapların büyük bir kısmı ne yazık ki yok oldu.

Çok az şeyden şikâyet ederdi. Davet edildiği Bakü’de Kürt Cumhuriyeti Başbakanı Hacı Baba Şeyh’le beraber eve döndüğü gün, Hacı Baba Şeyh ona ‘Korkmalarını sağlamak için bazı kesimler üzerinde baskı uygulamak gerekir, onları korkutmak gerekir.’ deyince, Kadı ona şu sözlerle cevap verdi: ‘Dünya âlem şunu kabul etmelidir ki öldürmekle ve dövmekle hiçbir sorun çözülmez. Kişi, karşısındaki insanı demokratik yöntemlerle ikna etmelidir. Vatanımızı sürekli yönetmek istiyorsak bunu halkımızı hoşnut etmek için yapmalıyız; baskı kurarak ve zor kullanarak değil.’ Bilindiği gibi, bir yıllık cumhuriyet boyunca sadece bir olay meydana geldi ve bu olayda sadece 1 kişi öldürüldü. Adı Gafur Mahmud olan bu kişinin öldürüldüğü haberini duyan Kadı Muhammed buna çok üzüldü ve sabaha kadar uyuyamadı.

Kürt Cumhuriyeti ilan edildiğinde çok neşeli olan Kadı bana şöyle dedi: ‘Senin de bazı çalışmalar yapmanı istiyorum.’ Ben gülerek ‘Okuryazar bile değilim, elimden bir şey gelmez ki.’ dediğimde, şöyle dedi: ‘Kürt kadını düşüncelerini değiştirmelidir. Senden de Mahabad’da Kürdistan Kadınlar Birliği kurmanı istiyorum. Kürt Cumhuriyeti liderinin eşi olarak bunu yapmalı ve kadınları mücadeleye teşvik etmelisin. Altın ve gümüşü ne yapacaksın? Altın ve gümüşlerini ülkeye hizmet ve kadınların cehaletini ortadan kaldırma yolunda harcamalısın. Eğitim için sen okula gitmelisin ki diğer kadınlar ve genç kızlar seni örnek alsınlar.’ Bunun üzerine çalışmaya başladık ve derken 1945 yılında Kürdistan Kadınlar Birliğini kurarak cehalete karşı bir hamle başlattık.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Yıldırım.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

“O günleri asla unutmayacağım, sevgi günleriydi o günler; ülke sevgisi, mücadele sevgisi, direniş sevgisi ve insanlığa hizmet sevgisi.” Mîna Hanım'ın sözleri burada bitiyor.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, Mahabad Kürt Cumhuriyeti 1946 yılında Rusya’nın desteğiyle kuruldu ve henüz doğru dürüst bir yılını doldurmadan Rusya Kürtlere sırt çevirerek ve İran rejimiyle kirli ittifak ve antlaşmalar yaparak bu cumhuriyetin İran rejimi tarafından yıkılmasında ve 31 Mart 1947 yılında Cumhuriyetin Başkanı olan Kadı Muhammed’in idam edilmesinde birinci derecede rol oynadı. Tabii ki bu Rusya'nın Kürtlere karşı yaptığı ilk ihanet değildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Size bir dakika daha süre tanıyorum Sayın Yıldırım.

Buyurun, tamamlayın lütfen.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Zira 16 Temmuz 1923’te ulusların kendi geleceklerini belirleme hakkı doğrultusunda zamanın Sovyet yönetimi tarafından kurulan “Kürdistana Sor” yani Kızıl Kürdistan da üzerinden altı yıl geçtikten sonra Stalin ve İran rejiminin ittifakıyla ortadan kaldırıldı ve sakinleri olan Kürtler Orta Asya steplerine sürgün edildiler.

Kadı Muhammed’in idam edildiği tarihten şimdiye kadar geçen yetmiş bir yılda Tahran, Bağdat, Şam, Ankara cephelerinde değişen hiçbir şey maalesef yoktur. Yetmiş bir yıl önce Tahran’da Kürtleri ve Farsları birbirine kırdıran Rusya, yetmiş bir yıl sonra Afrin üzerinden bir Kürt-Türk kopuşuna zemin hazırlamakta ve Türkiye'yi bu tuzağa doğru çekmeye çalışmaktadır. Oysa Kürtlerin Tahran, Bağdat, Şam, Ankara rejimlerinden istedikleri şey, ana dille eğitim ve üniter yapı içerisinde makul bir statü talebidir. Kürtler onlarca yıldır bu meşru haklarını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Herhâlde daha fazla istemeye yüzüm yoktur.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İki üç dakika daha Sayın Başkanım, çok önemli hususlardan bahsediyor. Talep üstüne Sayın Başkanım…

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Bir cümle kalmıştı.

BAŞKAN – Siz cümlenizi tamamlayın, zaten kayda giriyor o.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Oysa Kürtlerin Tahran, Bağdat, Şam, Ankara rejimlerinden istedikleri şey ana dille eğitim ve üniter yapı içerisinde makul bir statü talebidir. Kürtler onlarca yıldır bu meşru haklarını, günün moda ifadesiyle “yerli ve millî” bir çözüm olarak Müslüman, Fars, Arap ve Türk hükûmetlerinden kardeşlik çerçevesinde talep ettiler fakat bu hükûmetler ve devletler, ne Kadı Muhammed, Şeyh Ubeydullah Nehri, Molla Mustafa Barzani gibi İslami şahsiyetlerin bu taleplerine kulak verdiler ne de komünist Kürtlerin taleplerine kulak astılar. Bunlardan da anlaşılıyor ki bu hükûmet ve devletler için İslami Kürtler ile komünist Kürtler arasında bir fark yoktur. Bu hükûmet ve devletlerden meşru haklarını talep eden her Kürt, onlar nazarında haindir, bölücüdür, teröristtir.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Siz ayrımcılık yapıyorsunuz.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Oysa Kürtlerin bin yıl öncesinden beri beraber yaşadıkları Türklerden de Araplardan da Farslardan da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADRİ YILDIRIM (Devamla) - …kardeşlik çerçevesinde bu soruna çözüm bulmaktan başka bir istekleri yok. İnşallah bir gün hep birlikte bu kardeşliği sağlar ve bu sorunu da çözeriz; o zaman millî ve yerli ittifak da Cumhur İttifakı da millî ve yerli çözümle gerçekleşmiş olur.

Saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’a göre bir söz talebinde bulunacaktım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Burada yapılan konuşmada sanki “Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlarına karşı bakışında terörist muamelesi yapıyor ve bunlara terörist diyor.” gibi bir ifade kullanıldı. Bunu kabul etmemiz kesinlikle mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve milletinin mücadelesi vatandaşının can ve mal güvenliğini tehdit eden, bölücü terör faaliyetlerinde bulunan PKK terör örgütüyledir. Yoksa hiçbir vatandaşına karşı yaklaşımında, bu ifade edilen, ortaya atılan iddialar kesinlikle söz konusu olamaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin 81 milyon vatandaşının eşit ve temel haklara sahip olduğunu ifade etmek durumundayım. Kürt’ün de Türk’ün de aynı haklara sahip olduğu bir devlette yaşamaktayız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu’nun, 12-23 Mart 2018 tarihleri arasında New York’ta gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu 62’nci Toplantısı’na ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz, 12-23 Mart 2018 tarihleri arasında ABD New York eyaletinde gerçekleşen Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonunun 62’nci Oturumu kapsamında “Kırsalda Kadınların ve Kız Çocuklarının Güçlenmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanmasında Sınamalar ve Fırsatlar” hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katırcıoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyonumuz her sene olduğu gibi bu sene de BM Kadının Statüsü Komisyonunun toplantısına katılmak ve Temsilciler Meclisi üyeleri ve kadın-erkek fırsat eşitliğiyle ilgili çalışan kurum ve kuruluşlarla görüşmek üzere 11-21 Mart 2018 tarihleri arasında Amerika Birleşik Devletleri’nde bir çalışma ziyaretinde bulunmuştur. Söz konusu ziyaretlerde Komisyonumuz, öncelikle BM 62’nci Kadının Statüsü Toplantısı için BM Genel Kurulunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Doktor Fatma Betül Sayan Kaya’yla birlikte ülkemizi temsil etmiştir. Bu kapsamda, Sayın Bakanımız Genel Kurula hitap etmiş, ülkemizde son on beş yılda kadınlarımızın kadın-erkek fırsat eşitliği anlamında kazanımlarını tüm dünyaya duyurmuştur. Bugün geldiğimiz seviyeyi etkili sunumlarıyla aktardığı için kendilerine teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BM’de Fransa, İsveç, İtalya, Nijerya ve Pakistanlı mevkidaşlarımızla ikili görüşmeler gerçekleştirdik. Kendilerine, Avrupa Polis Örgütü EUROPOL’un raporunda yer alan, Avrupa’ya göçen 10 bin mülteci çocuğun, İsveç’te sadece bin tane mülteci çocuğun kayıp olduğunu hatırlattık ve bunların akıbetiyle ilgili neler yaptıklarını sorduk.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BM’de düzenlenen “Tarımda ve Kırsalda Kadının Güçlendirilmesine Yönelik Türkiye Perspektifi” konulu yan etkinlikte ise konuşmacı olarak kırsalda ve tarımda kadınlar lehine yürüttüğümüz çalışmaları ve Komisyonumuzun alt komisyonu olan kırsalda kadınla ilgili raporumuzu paylaşma fırsatını bulduk. BM programlarının yanı sıra MÜSİAD’ın düzenlemiş olduğu Dünyada Kadın Zirvesi’ne katıldık. Yine, aynı gün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın düzenlediği uluslararası kadın, göç ve sığınmacı kriziyle ilgili yan etkinlikte Komisyonumuzu temsilen konuşmacı olduk. Bu vesileyle, hem ülkemizin çalışmalarını aktardık hem de Türkiye’nin Suriyeli mülteciler konusundaki insancıl anlayışını, açık kapı politikasını anlatmaya gayret ettik. Suriyeli kardeşlerimizin sorunun kaynağı değil, sorunun mağduru olduğunu, dünyanın yaşanan drama sessiz kalmaması gerektiğini ifade ettik.

Yine, aynı şekilde, Ulusal Türk-Amerikan Yönlendirme Komitesinin (TASC) düzenlediği Türkiye’de Dünyada Sığınmacı Kadınlar uluslararası panelindeki konuşmamızda Türkiye’nin bölge insanına olan insancıl yaklaşımını ele aldık. Ayrıca, Zeytin Dalı Harekâtı’nın da sığınmacıların öz yurduna dönüş yolunu açacağını, huzura ve istikrara katkı sunacağını belirttik. Zeytin Dalı Harekâtı özelinde yoğunlaşan fakat her yönüyle Türkiye'yi hedef alan kara propagandanın mimarı FETÖ’nün etkinliği hususunda ABD’li mevkidaşlarımıza gerekli uyarılarda bulunduk. Maalesef, FETÖ, beslendiği mihraklardan zehir saçmaya devam ediyor. Yalan iklimini oluşturma adına milyonlarca dolar harcayarak gerçekleştirdiği kulis faaliyetlerinde Türkiye düşmanlığına devam ediyor.

Bu kapsamda Washington temaslarımızın çok değerli ve kıymetli olduğunu ifade etmeliyim. Washington’da Yunus Emre Enstitüsü, Türk Miras Organizasyonu ve SETA olmak üzere birçok sivil toplum örgütleriyle bir araya geldik. Bu ziyaretlerde FETÖ yapılanmasının ABD’de nasıl etkili olduğunu bizzat birinci ağızdan dinleme fırsatını bulduk. FETÖ’nün ABD sınırları içinde 150’ye yakın okulunun bulunduğunu, merkezinin Houston olduğunu, bununla birlikte FETÖ’nün yoğun olarak ABD basına yalan demeçler verdiğini, Temsilciler Meclisi ile Kongre üyelerine dönük olarak Türkiye aleyhine kara propagandalar yürüttüklerini orada kendilerine ifade ettik. Bu konuda hem Büyükelçimize hem de STK’lerimize, vakıflarımıza FETÖ’nün yalanlarını çürütmek adına gösterdikleri çabadan dolayı takdirlerimizi sunmak istiyorum sizin huzurlarınızda.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi Başkanı Nihad Awad’la görüştük. Kendisi Diyanet Center of America’nın Müslümanların bir araya gelmesinde önemli bir merkez olduğunu bize bir kez daha vurgulama imkânı buldu. Kendisi, FETÖ yapılanmasının Türkiye aleyhine Amerikalı gençleri İsrail’e götürerek orada beyinlerini yıkadığını, hatta iğdiş ettiğini bizlere bir kere daha ifade etti.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ABD çalışmala ziyaretinde öne çıkan bir önemli hususu daha sizlerle paylaşmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Katırcıoğlu.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

ABD çalışma ziyaretlerinde öne çıkan bir başka husus ise ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin, ülke menfaatleri söz konusu olduğunda iktidarıyla, muhalefetiyle, STK’siyle ve medyasıyla bir araya geldiklerine, ortak paydada söylem birliği geliştirdiklerine şahit olduk. Bu durumda biz parlamenterlerin ve siyasi parti başkanlarımızın, özellikle ülkenin ortak menfaatleri söz konusu olduğunda bizi, ülkemizi yurt dışında zor durumda bırakacak demeçlerden mümkün olduğunca uzak durmamız gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Sözlerime MHP’yi bir kenara koyarak devam etmek istiyorum. Özellikle “kontrollü darbe” söylemi, ÖSO’yu DEAŞ gibi gösteren söylemler FETÖ’yü güçlendirmiş, oradaki vatandaşlarımızı zor duruma sokmuş, Türkiye aleyhine kara propaganda yapanların, FETÖ’cülerin ve diğer hain örgütlerin ekmeğine yağ sürmüştür. Geçtiğimiz gün CHP’li bir milletvekilinin attığı “tweet” bu işin tuzu ve biberi olmuştur. Bu kürsüden ettiği yemine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, yarım dakika daha yeterli olacaktır.

BAŞKAN – Tabii, buyurun, tamamlayın Sayın Katırcıoğlu.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – Bu vekil, kürsüden ettiği yemine ihanet etmiştir. Herkesin can ve mal güvenliği yok oluyor da böyle bir “tweet”i nasıl atabiliyor, kendisine soruyorum. Demek ki bu ülkede demokrasi var, özgürlük var. Ağzından çıkanı duymayan bir vekille karşı karşıyayız. Yoksa, kendisi yerlisiyle yabancısıyla bu ülkeye yatırım yapılmasını istemiyor mu; gençlerimize istihdam açılmasın mı, aş ve iş oluşmasın mı istiyor; ben bunu buradan kendilerine soruyorum ve takdiri yüce milletime bırakıyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Olay nerede geçiyor?

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – On altı yıl boyunca milletimiz her seçimde, her sandıkta cevabı vermiştir, 2019’da da en iyi cevabı vereceğini biliyorum.

Birlik ve beraberliğimizin daim olması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Katırcıoğlu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sayın hatip konuşmasında açık bir şekilde grubumuzu ve Trabzon Milletvekilimiz Haluk Pekşen’i hedef alarak birtakım ithamlarda bulunmuştur. Cevap hakkını kullanmak isteriz.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kocaeli Milletvekili Radiye Sezer Katıroğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, yönettiğiniz bir oturumda ilk kez görev yapıyorum; bir kez daha, seçilmenizden dolayı tebrik ediyor, bundan sonra görevinizi başarıyla ve hakkaniyetle yapacağınıza olan inancımı tekrar ediyorum.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – İkinci konu: Kırsal kalkınmayla ilgili söz alındı. Elbette bu kürsü özgür bir kürsü ama Adalet ve Kalkınma Partisinin grup başkan vekilleri, geçen hafta bir Adalet ve Kalkınma Partili Meclis başkan vekili yönetirken “Gündemden ayrılıyorlar, konudan sapıyorlar, İç Tüzük’ün ilgili maddesi, ceza…” diye sürekli itiraz ederken, bu sefer sayın vekilin, konudan sapmak bir yana ana muhalefet partisine hakaretler yağdırmayla meşgul olduğunu görmezden geldiler. Biz bu kürsünün özgür bir kürsü olduğunu düşünüyoruz.

Sayın vekilin gözlerinin içine baka baka da şunu hatırlatırız: Elbette haktır, dönersiniz “Sayın Başkan, biraz daha süre... Sayın Başkan, biraz daha süre…” dersiniz ama sizin grubunuz bu Meclisteki on dakikalık konuşmaları üç dakikaya indirirken oy verdiniz, üç dakikaları kaldırırken oy verdiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Ne alakası var bununla?

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Verdiğimiz oyu size mi soracağız Özgür Bey? İstediğimiz oyu kullanırız.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Siz, Mecliste daha az konuşulsun diye oy kullandınız, bunu da kayda geçirelim ama helalühoş olsun, beş dakikanın üzerine beş dakika da verilse itirazımız olmaz, burası demokrasi kürsüsüdür.

Sayın Haluk Pekşen’in sözlerini çarpıtmak, Sayın Haluk Pekşen’den bir siyaset çıkarmaya çalışmak…

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Sözlerinin çarpıtılacak bir tarafı yok, çok açık sözleri, çok açık Sayın Özel.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Çok net, çok açık.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …örgütündeki metal yorgunluğunu Afrin’deki şehit kanlarıyla ortadan gidermeye çalışanların… (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Haddinizi bilin, haddinizi! Bu soruları sorarken haddinizi bileceksiniz!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …kendisindeki metal yorgunluğunu bir milletvekilinin sözlerini çarptırmaya yönelik olarak kullanmasından başka bir şey değildir.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bu sözlerin arkasında mısınız, onu söyleyin.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Açıkça şunu söyleyelim: Haluk Pekşen’in ifadeleri şudur…

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – CHP olarak sözlerinin arkasında mısınız?

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – “Siz olağanüstü hâli kaldırın arkadaş.” diyoruz, “Bu ülkede yargı bağımsızlığına, yargının baskı altında olmadığına herkes inansın, o şekilde ancak bu ülkeye yabancı sermaye gelir.” diyoruz, bizi dinlemiyorsunuz.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Yabancı yatırımcıya karşı mısınız, onu söyleyin.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Biz diyoruz ki: Hukukun üstünlüğü yoksa, kuvvetler ayrılığı yoksa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözünüzü tamamlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …yüksek yargıçlar, önlerinde olmayan düğmeleri iliklemeye çalışıyorlarsa…

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Yatırımcı gelmesin mi diyorsunuz? Taş üstüne taş koymaya katkınız yok, taş üstünde taş kalmasın diye uğraşıyorsunuz.

BAŞKAN – Lütfen müdahale etmeyin sayın milletvekilleri.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …bu ülkeye yabancı yatırımcı gelmez.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Sizi kınıyorum şiddetle.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – OHAL’i ilan edenler, burada 15 Temmuz gecesiyle sınırlı olmayacak şekilde, ucu açık şekilde toplumsal olaylarda darbeyi bastırmak isteyince ceza zırhı, cezasızlık getirmeye çalışanlar, bu ülkede insanların can ve mal güvenliği konusunda endişelerini dile getirmelerinden rahatsızlık hiç duymasınlar.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Yabancı yatırımcı böyle mi gelir buraya Sayın Özel? Aynı ülkede yaşıyoruz, aynı gemide yaşıyoruz. Yapmayın Allah aşkına!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ayrıca, şunu çok net olarak ifade etmek isteriz: Elinizde, Meclisten gasbettiğiniz OHAL KHK yetkisiyle kime, hangi muhalife ne yapacağınız belli olmadan… “İşten attım ama mahkeme yolu kapalı. Malına çöktüm, mahkeme yolu kapalı.” Haluk Pekşen’in uyarısı bu yöndedir.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Haluk Pekşen’in uyarısını, ne söylediğini biz çok net gördük, millet de gördü.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Haluk Pekşen’i dinlerseniz bu ülkeye yabancı yatırımcı gelir; bu kafayla bu ülkeyi yönetirseniz bu ülkeye yabancı yatırımcı da gelmez. İşaret ettiğimiz tehlike budur.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – İstediğiniz de budur sizin, istediğiniz de budur.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ülkenin millî menfaatlerinin aleyhine çalışan Adalet ve Kalkınma Partisi ile Genel Başkanıdır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Ama size rağmen bu ülke büyüyecek, size rağmen yatırımcı gelecek, size rağmen bu ülke gelişecek, size rağmen…

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, burada…

SALİM USLU (Çorum) – Burada çok net.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Sözü çok açık ya, yapmayın Allah aşkına!

ALİM TUNÇ (Uşak) – Size rağmen yabancı yatırımcı…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Grup Başkan Vekili konuşuyor, lütfen dinleyelim.

Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Meclisten gasbettiğimiz bir yetkiden bahsediyor. Afrin şehitleriyle metal yorgunluğunu silmeye çalıştığımız gibi, grubumuza haksız ve mesnetsiz bir sataşmada bulunmuştur grup başkan vekili. Bu anlamda, sataşmadan dolayı söz hakkımızı talep ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Cumhurbaşkanının sözüydü o.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup başkan vekili önce Meclisin yetkilerinin ne olup ne olmadığını, olağanüstü hâlin nasıl ilan edilip nasıl uzatıldığını bir öğrensin. Gasbın, olmayan yetkinin veya gasp türü işlerin bizim partimizde değil de… Sürekli bunları ifade ediyorsa sayın grup başkan vekilinin zihin kodlarında bu yetki gasbetmeyle alakalı bazı meselelerin olduğu aşikârdır. Bunu bir kere kendileri bir oturup değerlendirsinler. Burada Hükûmet OHAL’le ilgili her uzatma talebinde bulunduğunda Meclis bu yetkiyi kendisine vermiştir, burada oylanmıştır, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu yetkiyi vermiştir. Hiç kimsenin milletin iradesiyle seçilip Parlamentoya gelen milletvekilinin iradesini gasp yapıyormuş gibi göstermeye hakkı yoktur, haddi de yoktur. Benim irademle alakalı bu kürsüden konuşuyorken herkes haddini bilmelidir.

Bir diğer konu değerli milletvekilleri: Siz önce kendi partinize bir bakın, hangi durumda olduğunuzu bir değerlendirin, ondan sonra bize bakarsınız ne durumdayız diye. Sayın Cumhurbaşkanın Afrin’de yaptığı konuşmayı bağlamından koparıp bunu partimizin daha önce kullanmış olduğumuz teşkilatlardaki yenilenmeyle ilişkilendirmek bir akıl yoksunluğunun işaretidir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Konuşmayı Afrin’de yapmadı, Gaziantep’te yaptı.

MELİKE BASMACI (Denizli) – Sen kendin inanıyor musun?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Oradaki konuşmanın bağlamı ayrı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Orta Doğu’da, Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye’deki gelişmelerle alakalı stratejisini ortaya koyan bir konuşma iken o bağlamından koparıp bunu siyasi teşkilatlarımızla alakalı kendi içimizde yaptığımız yenilenmeye bağlamak bir şuursuzluktur değerli dostlar. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Cumhurbaşkanına hakaretten işlem yapmak lazım, “Şuursuz.” dedi.

MEHMET MUŞ (Devamla) - Bir diğeri, adam hâlâ “tweet”ini silmemiş, Cumhuriyet Halk Partisi bunun arkasındadır. Cumhuriyet Halk Partisi diyor ki: “Türkiye’ye yatırım yapmaya gelmeyin. Gelirseniz bu Hükûmet sizin de malınıza el koyar.” Buna benzer ifadeler kullanıyor.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Milletin malına el koymuyor musunuz ya!

MEHMET MUŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Hükûmet FETÖ terör örgütüyle mücadelede adımlar atmaktadır.

MELİKE BASMACI (Denizli) – Hükûmet devletin bile malına el koyuyor ya!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Özgür Gündemin matbaasına el koydunuz daha iki gün önce.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bunun dışında, hiç kimsenin ne malına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (Devamla) – …ne itibarına ne işine hiçbir şey olmuştur.

MELİKE BASMACI (Denizli) – Hükûmet devletin malına bile el koyuyor, şeker fabrikalarını söyleyin.

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bunu bağlamından koparıp Türkiye’ye gelen yatırımı engellemeye çalışmak… Hele Türkiye’ye yatırımcı gelmesin… İnsanların işinden, aşından ne istiyorsunuz? Bunun size oy kazandıracağını mı düşünüyorsunuz? Türkiye’ye yatırımcı gelmesin, ekonomi daralsın, Cumhuriyet Halk Partisi iktidara mı gelecek? İktidara gelme formülünüz bu mu? Kapı kapı dolaşıp Türkiye’yi bugün beyanat verdiğiniz uluslararası piyasalara, uluslararası camiaya şikâyet ederek mi iktidara geleceksiniz? İktidarın yolu oradan geçmiyor değerli arkadaşlar, iktidarın yolu Türkiye’de milletin gönlünden, milletin sandıkta kullanacağı oydan geçiyor. Sizi o kapılarda değil de milletin kapısında çalışmaya davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

AHMET AKIN (Balıkesir) – Biz milletin kapısındayız arkadaş, sen kendi kapına bak. Ayıp ya!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın grup başkan vekili konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisinin zihin kodlarında gasp olduğunu söyleyerek grubumuza açıkça hakaret etti. Cevap hakkı kullanmak istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

Lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Muş, bizler grup başkan vekiliyiz; ben ana muhalefetin Grup Başkan Vekiliyim, benim görevlerimden bir tanesi partinizin sözcülerini ve Genel Başkanı takip etmek ama tavsiye ederim, bu görevi sizin de yapmanız gerekir, sizin de böyle bir göreviniz var. Benim bahsettiğim konuşma Afrin’de falan yapılan konuşma değil, benim bahsettiğim konuşma Gaziantep’de kongrenizde yapılan konuşma.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Afrin’le alakalı konuşma.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Diyor ki: “Bir metal yorgunluğundan bahsediyordum, Afrin’le birlikte bir şahlanış başladı, metal yorgunluğunu bitirdik, kurtulduk elhamdülillah.” Bu lafı Gaziantep’de söylüyor, Afrin’de söylemiyor, bunu bir bilin ve “Bizim örgütümüzde metal yorgunluğu var.” diye şikâyet eden adam Afrin’den sonra bunun ortadan kalktığını söylüyorsa en büyük saygısızlığı, en büyük haksızlığı o şehitlere, o şehitlerin analarına yapmaktadır, bunu bilin. (CHP sıralarından alkışlar)

Kimsenin işiyle, aşıyla uğraştığımız yok; ilk günden beri OHAL’in ekonomiye verdiği zararı, ilk günden beri bu KHK düzeninin, bu saray düzeninin, bu baskı düzeninin ülkede yarattığı tahribatı, can güvenliği, mal güvenliği, hukuk güvenliği açısından ülkeyi düşürdüğünüz durumu anlatıyoruz.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Bu şikâyeti millete yapın, Avrupa’ya değil, Amerika’ya değil, “tweet”le değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Size düşen eleştirilerden pay çıkarmaktır, size düşen bütün dünyaya ve ülkeye güven aşılamaktır. Oysa bunu yapmayıp ondan sonra siyasetsizliğin içinde, tükenmişliğin içinde, metal yorgunluğunun içindeki bir genel başkanın dönüp de atılan bir tweet üzerinden bu ifadeleri kullanması kendi âcizliğinin ifadesidir. (CHP sıralarından alkışlar)

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – O sizin âcizliğiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisi, bu ülkeyi bu saray düzeninden kurtarır kurtarmaz OHAL’i sona erdirecek, bütün dünyaya ve iç piyasalara güven verecek; gerçek şahlanış halkın iktidarında, halk partisinin iktidarında yaşanacaktır.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – OHAL devlete devlete, yatırımcıya değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, aynı ifadeleri ısrarla yine sataşmak suretiyle kullanmıştır Sayın Özel.

Ben kendisinin eleştiri hakkına değil bize hakaret kısmına girdim. Düzeltmesini beklerdim fakat aynı şeylerde ısrar etti.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne hakareti etmişim?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Neyi ifade etmek istediğimizi açıklamak isterim. Bu bir sataşmadır partimize karşı.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş ama lütfen yeni bir sataşmaya yer vermeyelim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada benim söylediğim ve Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı konuşmayı zorlamayla oraya bağlamak… Buradan Cumhuriyet Halk Partisine ekmek çıkmayacağını onlar da gayet iyi biliyorlar.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Acziyet!

MEHMET MUŞ (Devamla) – Afrin’le alakalı söylenen mesele… Kastettiğim Afrin’le alakalı olan meseledir. Artık Türkiye, Orta Doğu’da çok daha etkin bir hâle geldiğini ifade etmiştir.

Diğer bir mesele, bizim, teşkilatlarımızla alakalı bir yenilenmeye gittiğimizi ifade ettim. Şimdi, gaspla alakalı aslında ne demek istediğimi siz iyi anladınız. İyi anladınız ama illa beni burada bunu daha detaylı bir şekilde açıklamaya mecbur bırakıyorsunuz. Bakın, büyük kongrenizde aday olan, Genel Başkanınızın karşısına aday olarak çıkan Muharrem İnce ne diyor: “Baskıyla delegeden imza topluyorlar.” Delegenin iradesini gasp budur. Beni zorluyorsunuz, daha detaylı şekilde deşifre edeyim size. (CHP sıralarında gürültüler)

ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Ya Başbakanını kulağından tutup atıyorsun ya! Yapma gözünü seveyim, bu bizim iç işimiz ya!

MELİKE BASMACI (Denizli) – Onu söyleyebiliyor. Sizde bu söylenebilir mi?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, baskı diyor ya baskı, “Aykırı ses çıkaranı kapının önüne koyarım.”

MELİKE BASMACI (Denizli) – Ah, ah, Ahmet Davutoğlu olsa da konuşsa burada.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Arkadaşlar, “Aykırı ses çıkaranı kapının önüne koyarım.” diyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Davutoğlu nerede, Davutoğlu?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, Cumhuriyet Halk Partisinin nasıl yönetildiğine bakın, demokratik anlayışlarını ve özgürlük anlayışlarını buradan anlarsınız.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Mehmet Şimşek’e ne dedi ya Cumhurbaşkanı? Mehmet Şimşek’e daha yeni ne dedi?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi ezkaza Türkiye’yi yönetmeye kalksa inanın mumla pek çok şeyi aratırlar.

MELİKE BASMACI (Denizli) – Bir de kim dedi onu “FETÖ pazarı” diye? “Pazarlık yapılıyor.” diye kim dedi?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bu açıdan bir düşünüp bir kere konuşacaksınız. Eğer şehitlerle alakalı siz bir hakaret arıyorsanız “Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” sözünden tiksindiğini söyleyenlere bir bakın, ondan sonra çıkıp da şehitlerimizle alakalı burada laf konuşun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Hâlâ parti meclisi üyeliğindedir. “‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez.’ sözünden tiksindiğim kadar başka bir şeyden tiksinmedim.” diyeni önce alın...

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ne var bunda?

MEHMET MUŞ (Devamla) – ...ona sorun bu soruları, ondan sonra bize şehitlerimizle alakalı ders vermeye kalkın.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok üzgünüm ve toleransınızı istismar etmek de istemem ancak gördüğünüz gibi her kürsüye çıktığında bir önceki aldığı cevaptaki yenilginin hışmıyla yeni bir polemik alanı açıyor. Bu kez de Muharrem İnce’ye, Muharrem İnce’nin adaylığına, kendisine ve Genel Başkanımıza çok fazla sayıda hakarette bulundu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ne dedim? Hangi hakaret?

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Eleştiri... Eleştiri...

BAŞKAN – Onu ben takdir edeceğim Sayın Muş, lütfen...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel ama lütfen polemiği uzatmamaya gayret edelim.

Ben bu kürsüde olduğum sürece söz hakkını kesme gibi bir tutum sergileme niyetinde değilim ancak bunun da belli bir çerçevede yürümesi gerektiğini takdir edersiniz. Bunu bütün milletvekillerine, bütün grup başkan vekillerine yönelik olarak söyledim Sayın Özel.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine ve CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. Bir kez daha Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bekir Bozdağ’a soruyorlar: “OHAL’le ilgili ne düşünüyorsunuz?” Bakanlar Kurulu toplantısından çıkıyor “Bir kez daha uzatıyoruz.” diyor. Bir demokraside yaşıyor olsak “Bakanlar Kurulumuz OHAL’le ilgili Millî Güvenlik Kurulunun tavsiye kararı üzerine Meclise gitmeyi ve Meclisten bu yetkiyi talep etmeyi düşünmektedir.” der ama o kadar emin ki sizden, o kadar emin ki parmaklardan, “Kalpleri, zihinleri değil, parmakları bize lazım, el kaldırsınlar yeter.”den o kadar emin ki yüce heyetinizi parmak vekil, sizi de parmak vekillerin grup başkan vekili gibi görüyor. Bir cevap verilecekse ilk cevap Bekir Bozdağ’a verilecek. İkincisi...

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Hakaret etme.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Hakaret mi?

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Her milletvekilinin onuru var, hakaret etme.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Muharrem İnce aday olmuş, iyi ki olmuş, alnından öpüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinde parti içi demokrasi var. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Var, var!

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ya olamasa? Ya olamasa? Allah’tan parti içi demokrasi var, eleştiri var, karşılıklı tartışma var, en sonunda da özgür seçim var. Kırk saat kalıyoruz kongre salonunda. Salonun yetkilileri diyor ki: “Sizin yaptığınız bütün işleri bir saat kırk yedi dakikada yaptı gitti Adalet ve Kalkınma Partisi buradan.” Allah’tan, Cumhuriyet Halk Partisi gibi, çoklu yarışta genel başkan seçebilen, çarşaf listeyle parti yönetimi seçebilen, eleştiri kültürü olan, öz eleştiri kültürü olan, demokrasisi olan bir parti var. Yurt dışından bakıldığında ya hepimiz size benzeseydik?

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – İktidar olurdunuz bize benzeseydiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Ya hepimizin parti meclislerini bir kişi, genel başkanlarını bir kişi, grup başkan vekillerini bir kişi söyleseydi? (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Ya, sandalyelerin havada uçuştuğu kongre mi demokratik kongre? Bana bir söyler misiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Mehmet Muş, benim koltuk çok rahat, arkam çok sağlam; hepsi oylarıyla seçti beni…

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Sandalyeler havada uçuştu, hakaretler havada uçuştu.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …senin gibi Genel Başkanın iki dudağının arasından çıkmadım ben ne Manisa’da ne Parlamentoda. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, milletvekillerine… (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Muş’u duyamıyorum, lütfen sessiz olalım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, milletvekillerimize “parmak milletvekili” demek saygısızca…

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Çok saygısız bir ifade.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Saygısızca bir şey oldu. Aynen iade ediyoruz Özgür Bey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bekir Bozdağ yaptı o saygısızlığı.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – …ve bir grup başkan vekiline yakışmayacak bir ifadedir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bekir Bozdağ yaptı.

BAŞKAN – Ben duyamıyorum sizi Sayın Muş, bir daha lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Özel müsaade ederse…

BAŞKAN – Evet, lütfen biraz sessiz olalım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ne kadar demokrat olduğunu görüyoruz bu arada da.

Parmak vekil ve benim de parmak vekillerin grup başkan vekili olduğumu ifade ediyor. Bu, açık bir hakarettir. Dolayısıyla söz hakkımızı kullanmak isterim.

BAŞKAN – Tercihim, bu polemik çerçevesinde son kez bir söz hakkı vermektir ama eğer seviye tutturulursa bu polemiğin devamını engellemem.

Size de sataşmadan iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, burası arena değil. “Her yenilgiden sonra hınçla cevap vermek” gibi bir ifade kullanıldı; burası arena değil, onu hatırlatayım size…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Yeni polemik alanları açıyor.” dedim.

MEHMET MUŞ (Devamla) – …burası Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletin kürsüsü. Buradan ben partimizin politikalarını ve fikirlerini açıklıyorum. Dolayısıyla bunu önce size bir hatırlatmak isterim.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Burası arena değilse bizim vekilin köprücük kemiğini nasıl kırdın?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bir diğeri: Bakın, ben kendi ifadelerimi kullanmadım. Cumhuriyet Halk Partisi kongresinde aday olmuş, 447 oy alan çıkıp diyor ki: “Tehditle delegeden imza toplanıyor.” Ben söylemiyorum, sizin genel başkan adayınız söylüyor.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Diyebilir kardeşim, özgür bir parti burası.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Genel Başkanınıza imza veren 1.078 delege var fakat kendisine oy veren 790 delege var.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Nasıl oluyor bu?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Hani sizin iradeniz?

MELİKE BASMACI (Denizli) – Orada fikri değişmiş olamaz mı insanın?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Nerede iradeniz? Nasıl iradeyle oy kullanıyorsunuz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Balıkesir Belediye Başkanı nasıl ağlayarak istifa etti?

MEHMET MUŞ (Devamla) – 163 kişi -delege- Muharrem İnce’ye oy, imza veriyor, onlara da baskıyla mükerrer -aynı şekilde- Kılıçdaroğlu’na imza verdirmişler.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Balıkesir Belediye Başkanı istifa ederken niye ağladı?

MELİKE BASMACI (Denizli) – Ağlama belediye başkanlarım, ağlama!

MEHMET MUŞ (Devamla) – Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisinin demokrasi, özgürlük konusunda bizimle yarışacak, konuşacak hiçbir şeyi olamaz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Balıkesir Belediye Başkanı ağlayarak nasıl istifa etti?

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Ağlamak insani bir duygudur.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Balıkesir Belediye Başkanı niçin ağlayarak istifa etti?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Efendim, ne kadar demokratik kongreleri varmış.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Balıkesir Belediye Başkanı niçin ağlayarak istifa etti?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, bundan birkaç yıl önce -bu Parlamentoda olanlar hatırlar- kendi milletvekilleri ceketinden tutup adamı alaşağı ettiler. Cumhuriyet Halk Partisi kongreleri kavgalarıyla meşhurdur.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Balıkesir Belediye Başkanı niçin ağlayarak istifa etti?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Dünyada kongrede nasıl kavga edilir diye Cumhuriyet Halk Partisinin kongrelerindeki kavga sahneleri izletiliyor; sandalye fırlatma, çelme takma, omuz vurma, kürsüye yürüme, kürsüye yürüyeni alaşağı etme…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gerçekten bağı kopmuş adamın.

MEHMET MUŞ (Devamla) – …hep Cumhuriyet Halk Partisinin kongrelerinde yaşanan sahnelerdir.

MELİKE BASMACI (Denizli) – Sizin dünya hangi dünya ya? Nereden geliyorsunuz, merak ediyorum.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Dolayısıyla, eğer bir demokrasi, fikir yarıştırma varsa yumruklaşma ne demek, sandalye fırlatma ne demek…

MELİKE BASMACI (Denizli) – Fikir yarıştırma sizde mi var? Fikir var mı yarışsın.

MEHMET MUŞ (Devamla) – …kürsüye yürüyen geçen dönemki milletvekilinizin ceketinden tutup alaşağı etmek ne demek, bunlara çıkıp bir cevap vermeniz gerekir diye düşünüyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Başkanınız bakanlarınızı dövüyor, daha hâlâ konuşuyorsun.

MEHMET MUŞ (Devamla) – O parmak vekil, parmak grup başkan vekili bizde olmaz, onlar az önce söylediğim saikle sizin partinizde olur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Üzgünüm tekrar söz hakkı talep etmek zorunda kaldığım için. Artık gerçeklikle de bağı… Artık hani sadece sataşma falan değil, iftira. Bütün dünya parlamentoları nasıl kavga edilir diye bizim kongrenin görüntülerini izliyormuş falan, böyle bir şey söylüyor. Bunu kamu önünde, bizi izleyen vatandaşlar önünde düzeltmek mecburiyetindeyim.

BAŞKAN – Ama bunu bir yerde bitirmek zorundayız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam, ben de gayret sarf edeyim.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Özel, yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.

Size tekrar iki dakika söz veriyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Siz o “twit”in arkasında mısınız, değil misiniz; onu açıklayın Sayın Özel.

7.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bu ülkeye yatırımcı gelsin mi gelmesin mi, onu açıklayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – O zaman bu işi daha fazla uzatmayalım.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Bu ülkede can ve mal güvenliği var mı yok mu, onu açıklayın.

MELİKE BASMACI (Denizli) – Cargill gibi gelecekse gelmesin.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Olanları konuşalım, ufak tefek hatırlatmalar yapalım.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – CHP’nin bakışını açıklayın bir.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Öncelikle şu: “Millî irade, millî irade”, karşısında boynumuz kıldan ince. En son ne zaman seçildiniz geldiniz buraya, sizi kim yolladı? Millî irade. Başbakan adayınız kimdi? Davutoğlu, Genel Başkanınız Davutoğlu. Kaç oy aldı? Yüzde 49, helalühoş olsun. Nerede şimdi Davutoğlu?

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Seni ne ilgilendiriyor kardeşim?

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – AK PARTİ’de milletvekili şu an, hâlâ AK PARTİ’de milletvekili.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Nerede biliyor musunuz? Sadece il başkanlarını atama yetkisi Genel Başkandan MKYK üyelerine alınsın diye bir imza föyü dolaştırılmasına tepki gösterdi diye saraya çağırıldı, sanki bir kedi yavrusu gibi ensesinden tutuldu, böyle kapının önüne konuldu.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Hâlâ AK PARTİ’de milletvekili, hâlâ AK PARTİ’de milletvekili.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Bu seviyesiz söyleminizden lütfen vazgeçin. Bu seviyesiz söyleminizden vazgeçin, vazgeçin.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Yeni Başbakan kim olacak, yeni Genel Başkan kim olacak diye hepiniz merak ettiniz.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Sizin gibi kaset filmleri çevirerek Genel Başkan değiştirmedik.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ömer Çelik dedi ki: “Cumhurbaşkanımız perşembe günü kimin olacağını açıklayacak.”

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Kedi konumuna koyduğunuz, bu ülkede Başbakanlık yapmış birisi.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ve sonra karar verdiler, dendi ki: “Yeni Genel Başkan Binali Yıldırım’dır.” “Bin.” dediler bindi, “İn.” dedikleri gün inecek, bundan emin olunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Ama bir gerçek var, kol, bacak kırılan kongre arıyorsanız il başkanınıza, ilçe başkanınıza rakip çıkmaya çalışan adamın kırılan koluna bakacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer salona girişi yasaklanan bir aday arıyorsanız yine ilçe kongrelerinize bakacaksınız.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Düzce İl Başkanlığı vardı Düzce’de.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Hiç alakası yok, hiç alakası yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ben kongreye gidiyorum, sizden bir milletvekili eleştiriyor bizi, sizin kafanızla eleştiriyor, “Nasıl olur?” dedi bana. Ben “2 aday yarışır, şöyle olacağını tahmin ediyorum.” dedim. “Ya, lidere rakip çıkan siyasi parti mi olur?” dedi.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Kavga ederler, linç ederler, yumruklaşırlar, sandalyelerin bacakları kırılır, hatta onlar insanların kafasında kırılır, öyle bir kongredir.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Bunu lider için bir zafiyet olarak görüyor, oysaki demokrasinin ta kendisi budur. Milletin vergisiyle çocuğumuzun kursağından geçen ekmek, ödenen maaş demokrasi için ödeniyor. Bir tek adama biat edin, millet birini seçsin, her şeyi o belirlesin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …siz de onun kararlarına sadece biat edin diye olmuyor Sayın Mehmet Muş, demokrasi bu değildir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – O edilen biat değil, zihinle ve yürekle arkasında olmaktır onun adı, tamam mı?

ALİ ÖZCAN (İstanbul) - Balıkesir Belediye Başkanı!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.42

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, oturuma ara vermeden, benim partimizde genel başkanlık yapmış ve hâlen milletvekili olan bir kişiye karşı yapılan hakaretten dolayı söz talebim oldu fakat siz ara verdiniz. Dolayısıyla oturumdan önce ben bu talepte bulundum, bu söz hakkımızı istiyorum.

BAŞKAN – Usulen, biliyorsunuz, oturum kapandıktan sonra yeniden kürsüden söz veremiyoruz ama size yerinizden söz vereyim Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben siz oturumu kapatmadan buradan “Bu sataşmadır, İç Tüzük 69’a göre söz talebim var.” diye beyanda bulundum.

BAŞKAN – Ama henüz duymamıştım ben kapattığımda Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ben bu beyanda bulundum ve bu bir açık sataşmadır ve hakarettir.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Hakaret değil, durum tespiti.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla buna verilecek olan…

BAŞKAN – Bunu yerinizden düzeltebilirsiniz Sayın Muş, hak veriyorum size, düzeltme hakkınız var.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hayır efendim. Sayın Başkan, buna kürsüden cevap verilir çünkü bize, partimize açık bir hakarette bulunmuş ve ben sizden söz talep ettim oturum kapatılmadan önce.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ahmet Başkanın her gün yaptığı iş.

BAŞKAN – Sayın Muş, o zaman şöyle söyleyeyim: Ben oturumu kapattığımda henüz siz ayağa kalkmamıştınız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, kayıtları çıkaralım o zaman.

BAŞKAN – Buna rağmen, benim prensibim burada milletvekillerinin ve grup başkan vekillerinin söz hakkını olabildiğince geniş tutmaktır.

Israrınız üzerine size sataşmadan iki dakika söz veriyorum ama lütfen yeni bir sataşmaya mahal vermeyin çünkü bu polemiğin devam etmesi diğer milletvekillerinin, söz sırası bekleyen grup başkan vekillerinin ve görüşme sırası bekleyen diğer konuların da aksamasına yol açar ama özellikle polemik uzadıkça diğer milletvekillerinin söz hakkının da kısıtlandığını dikkate almanızı rica ediyorum.

Buyurun, iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Kaydettik, Ahmet Aydın da aynı uygulamayı yapacak umuyoruz Ayşe Nur Bahçekapılı ile.

8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim burada bir polemik uzatma gibi bir durumumuz söz konusu değil ama burada o kadar yakışıksız, o kadar çirkin bir ifade kullanıldı ki bunu bizim görmezden gelmemiz mümkün değil. Bir kere bu tip bir yakıştırmayı Sayın Özel size ben iade ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hangisini?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Size ben iade ediyorum.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Neyi iade ediyorsun ya?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, AK PARTİ’de kongrelerde değişiklikler yapılır, MYK, MKYK üyelerinde değişiklik yapılır; genel başkan değişiklikleri bizim büyük kongrelerimizde yapılır. Sayın Davutoğlu bizim Başbakanlığımızı yapmış, Genel Başkanlığımızı yapmış ve hâlen bizim Konya Milletvekilimizdir.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Nerede bu milletvekili ya?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Nerede şimdi?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Kongre yapılmıştır ve kongrede yeni Genel Başkan Binali Yıldırım olmuştur, AK PARTİ’nin oylarıyla olmuştur, AK PARTİ’nin delegelerinin oylarıyla bu değişim yapılmıştır, bunu bir kere hatırlamanızı isterim.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hiçbir kongrenizde 2 aday yok, bulamadık. Hiçbir kongreniz 2 adaylı olamıyor bile.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kitabına uydurulmuştur.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Siz eğer genel başkan değişimlerine bu kadar meraklıysanız bizi kendinizi hatırlatmaya mecbur bırakmayacaksınız Sayın Özel. Bakın, Genel Başkanınız nasıl Genel Başkan oldu? Bir hatırlayın.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Seçilerek geldi.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Seçimle. Parti içi demokrasi sayesinde.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Seçilerek geldi, seçilerek.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Atanarak gelmedi, seçimle geldi.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Tabii, tabii, seçilerek geldi! Bir kasetin neticesinde Genel Başkan oldu. Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlık koltuğunu görecek bir hayali bile yoktu. Bir kasetin neticesinde oldu.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Atanarak gelmedi, seçilerek geldi Genel Başkanımız.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sizin ortağınız mı yaptı o kaseti?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Madem siz bu kadar tutarlı, Genel Başkanınızı seven bir partiydiniz, neden Sayın Baykal’ın arkasında durmadınız? Madem sizin Genel Başkanınız böyle omurgalı bir siyasetçi, görüşmeye gidiyor Baykal’la, “Arkanızdayız." diyor, çıkıyor “Kesinlikle aday değilim, olur mu öyle bir şey?” diyor, bir gün sonra genel başkan adayı olduğunu açıklıyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – İçişleri Bakanı sizden değil miydi?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Atanarak gelmedi, seçimle geldi.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ülkeyi kim yönetiyordu o kasetler hazırlanırken?

MELİKE BASMACI (Denizli) – Size inanmıyorum ya! Şu an bunları konuştuğumuza inanamıyorum.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, siz eğer bir partide genel başkan değişimi arıyorsanız önce bundan yıllar sonra da “case study” olarak çalışılacak olan kendi partinizdeki genel başkan değişimine bakın, ondan sonra AK PARTİ’de gelin genel başkan değişiklikleri nasıl olur onu bir öğrenin, bir çalışın.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Seçimle geldi Genel Başkanımız. Atanarak geldi sizinki.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bizim Genel Başkanımız hem ön seçime girdi hem de seçimle Genel Başkan oldu. Kendinizle karıştırmayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tabii, yapmayaydı iyiydi, demeseydi iyiydi ama kaset meselesini söyledi. Dediğim gibi, bir önceki tartışmayı bir yerde bırakıp yeni bir polemik alanı açıp daha da saldırganlaşıp daha da çirkinleşerek sonuç almaya çalışıyor. Cevap verme mecburiyetindeyim efendim.

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen, yerinizden konuşun.

Size 60’a göre yerinizden süre vereyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Sayın Başkanım, çok açık bir sataşma.

BAŞKAN – Bunun bir sınırının olması gerektiğini siz de anlayışla karşılayın. Aslında, biraz önce İç Tüzük’e göre benim tutumum doğruydu, bundan şüphem yok ama daha önce de sizlere söyledim, söz hakkını olabildiğince geniş tutma gibi bir prensip takip edeceğim birleşimleri yönettiğim zaman. O nedenle…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz şunu söyleyeyim…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aslında hakkı olmayan bir sözü kullandı. Kendi Meclis başkan vekillerinin her zaman yaptığı uygulamadır, iş bir yere uzayınca bir ara vermek haktır, verilir ve bir daha bu söz talep edilmez. Sizin iyi niyetinizden yararlanarak, ona sığınarak çıktı, bir sataşma yapmasaydı eyvallah, iki dakika süreyle sataştı ve bir cevap hak ediyor. Eğer bir hakkaniyet olacaksa herhâlde kendileri de rıza gösterir, biz de kürsüden iki dakika cevap verelim, bu iş bitsin. Ama yok, siz derseniz ki: “Ben, söz haklarını bu kadar geniş tanıyorum, bu anlayışı sizden bekliyorum.” Boynum kıldan ince, otururum bir dakika konuşurum ama doğrusu, bu suiistimalle alınan hakkın suiistimal edilerek kullanımı durumunda ortaya çıkan cevap hakkının uygun mecradan uygun sürede verilmesidir.

Takdir sizin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Benim iyi niyetimden yararlanma değil, prensibimi uygulama gibi bir durumdan kaynaklanıyor bu söz sürelerinin uzaması. Dediğim gibi, ben, burada her an kesebilecek yetkiye sahibim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii.

BAŞKAN – Size de kürsüden iki dakika süreyle söz veriyorum ama sizden yeni bir sataşmaya mahal vermemenizi de rica ediyorum Sayın Özel.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

9.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gerçekten isterim, unutmak da isterim ülkenin seçilmiş Başbakanının nasıl görevden uzaklaştırıldığını, neler söylendiğini, neler konuşulduğunu.

Sayın Mehmet Muş, hangi kutsal üzerine inanıyorsanız… Ben, inandığım tüm kutsallar üzerine, tüm sevdiğim ve saygı duyduğum değerler üzerine yemin ederim, Ahmet Davutoğlu’nun görevden alınmasına, yerine Binali Yıldırım’ın gelmesine Recep Tayyip Erdoğan karar verdi, delegeleriniz değil. Siz aynı yemini edebilir misiniz? Hodri meydan! (CHP sıralarından alkışlar)

İkincisi, çıkıp buradan veya oradan o yemini edin, “Ediyorum.” deyin bana, “Kararı delegeler verdi, Recep Tayyip Erdoğan vermedi.” deyin, “O tarihte tarafsız Cumhurbaşkanı çağırıp da onu azletmedi.” deyin, deyin bunu, gözümün içine bakın. Siyaset biraz da gerçekliktir, siyaset sadece bağırmak, gücü ele geçirince karşı tarafı baskı altına almak, ele geçirdiği güçle sadece kendi doğrularını, yalanları doğru gibi bilmem kaç kanaldan anlatmak değildir, gözün içine bakabilmektir Mehmet Muş. Davutoğlu’nu Recep Tayyip Erdoğan görevden aldı, Binali Yıldırım’ı da o getirdi. Ben buna kalıbımı basarım, bütün inandığım değerleri koyarım, sen koyabilir misin? Hodri meydan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Son sözüm…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Baykal şu anda tedavi görüyor. Bir grup başkan vekili, bir polemikte yenilmemek, kaybetmemek adına bu kadar ucuz bir yola tevessül edebiliyorsa, bize, ona cevap vermek değil, onu bu rezaletiyle, bu indiği seviyeyle baş başa bırakmak yakışır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yerimden söz talep edeceğim, uzatmayacağım, iyi niyetinizi…

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şunu ifade etmek isterim: Az önce… “Efendim, ’suistimal’ diyerek söz aldı, suistimal ederek kullandı.” gibi bir ifadeyi kabul edemeyiz.

İkincisi, bakın, çirkin üslubu sayın grup başkan vekili kullandı. Yani bir Başbakanı bir kediciğe benzetmek suretiyle… Yani kullandığı ifade budur, bunu kullanmasaydı biz kendisine, kendilerine mukabelede bulunmayız.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Gayet naif ya, çok naif.

ÇETİN ARIK (Kayseri) - Teşbihte hata olmaz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdi, eviniz camdansa başkasının evine taş atmayacaksınız, bunu bileceksiniz. Çirkin ifade kullandığı için kendilerine bu hatırlatmaları yapmak durumunda kalıyoruz. Yoksa konunun Sayın Baykal’la ilgili, Sayın Baykal’la alakalı bir boyutu yok. Konunun ondan sonraki süreçle alakalı bir meselesi var.

Bir diğer konu şu: “Efendim, her yenildiğinde hırçınlaşıyor.” Bakın, ben gayet sakinim, hırçınlaştığımız filan yok. Az önce de söyledim, burası arena değil, siz belki öyle görüyorsunuz ama burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

İkincisi, sıkışınca, işi yemine döküyor, “Ben bunun üzerine yemin edeyim, sen bunun üzerine yemin et…”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hadi et! Hadi et!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Tutanaklarımız orada, gel bak, kaç tane delege oy kullanmış, kaç kişi oy kullanmış, nasıl yapılmış.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben belirleyen diyorum, belirleyen, şekil şartı tamamlayan değil.

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hâkim gözetiminde yapılmış. Çıkmış, “Yemin eder misin, etmez misin?”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Et hadi.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Gel bakalım delegelerin oyuna bak, ona göre karar ver.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ben de yerimden ve tutanağa geçmek üzere…

BAŞKAN – Ve son lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii, Sayın Başkan, yani Mehmet Muş’un babasından mülk değildir, biz Parlamentoyu kuran partiyiz ama ben bunun, bütün kürsülerin, bütün hakların eşit kullanılması gerektiğini düşünürüm.

Şu kadarını söyleyelim, birincisi: Sayın Baykal hasta yatağında ve onu rahatsız etmekten çekinmeyen bir üslup var.

İkincisi: Sayın Ahmet Davutoğlu’nun başına gelen konudaki teşbih ile sizin sarıldığınız rezalet başka bir şey.

Üçüncüsü: O kaseti, kimin genel başkanının böyle gözlüklerini takıp bakıp “Yayın.” “Yayın.” dediğini de cümle âlem biliyor. Size de bunu hatırlatmak isterim. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) – Nereden biliyor, nasıl biliyor?

BAŞKAN – Teşekkürler.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bunu getirip ispatlayacaklar. Kimin baktığını, nasıl yayıldığını ispatlamayan yalancıdır, müfteridir. Bunu getirip ispatlayacak, görüntülerini burada yayacak.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, 2 Nisan Otizm Farkındalık Günü münasebetiyle söz isteyen Kayseri Milletvekili Çetin Arık’a aittir.

Buyurun Sayın Arık. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ydü, nisan ayı da Otizm Farkındalık Ayı.

Şu anda Genel Kurulumuzu Kayseri İl Kadın Kolları Başkanımız ve örgütümüz, Develi İlçe Başkanımız ve yönetimi izliyor. Kendilerine hoş geldiniz diyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

AKP Hükûmeti ne kadar alabilir bilmiyorum ama burada milletin kanayan yarası otizmden bahsetmek istiyorum. Sayın milletvekilleri, otizm, doğuştan gelen ve belirtileri yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan nörogelişimsel bir bozukluktur. Bugün için otizmin nedeni bilinmemektedir ancak birtakım faktörler suçlanmaktadır. Bunlar: Genetik, ağır metaller, endüstriyel gıdalar, çevre kirliliği, toksinler, GDO’lu gıdalar.

Değerli milletvekilleri, artık, yediğimiz şeyler yüksek verimlilik adına tanınmaz hâle gelmiştir; ne yoğurdumuz yoğurttur ne yumurtamız yumurtadır ne de tavuğumuz tavuktur; en önemlisi, artık, ekmeğimiz de ekmek değildir. Bunun bir faturası olacaktı ve bence, otizm, faturanın önemli bir bölümünü oluşturuyor.

Sayın milletvekilleri, “Otizmin farkındayım.” demekle iş çözülmüyor; tıp dünyasının çözüm üretmesi ve devletin insan bedenine zarar veren ürünlerle gerçek anlamda mücadele etmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, otizmin yaygınlığı ürkütücü bir hızla artmaktadır. 1985 yılında her 2.500 çocuktan 1’ine otizm tanısı konulurken, günümüzde ise her 68 çocuktan 1’ine otizm tanısı konuluyor. Tablo gerçekten çok ürkütücü, gerçekten çok ağır. Peki, 68 çocuktan 1’i otizmli doğuyor ve her yirmi dakikada bir çocuk otizm tanısı alıyor ise biz bu çocukları niye göremiyoruz, nerede bu çocuklar?

Ben hemen söyleyeyim, bu çocuklar evlerinde ve hapis hayatı yaşıyorlar. Aile mecbur kalmadıkça bu çocukları dışarı çıkarmıyor, çıkarsa da kimseye gözükmemeye çalışıyor çünkü toplum, bu çocukları aileleri tarafından iyi terbiye edilmemiş çocuklar olarak değerlendiriyor; ailelerini ve bu çocukları yargılıyor, dışlıyor çünkü otizmin ne olduğunu bilmiyor, çünkü 10 kişiden 7’si otizmden habersiz. Yapılması gereken, toplumun tüm kesimlerinin otizm konusundaki farkındalığının artırılması ve kurumlar arası iş birliğinin sağlanmasıdır. İnsani gelişmişlik endeksinde Türkiye 187 ülke arasında 69’uncu sıradadır. İşte, bunun temel nedenlerinden birisi de budur.

Otizmin görülme sıklığından hareketle yapılan nüfus projeksiyonuna göre, ülkemizde yaklaşık 1,5 milyon otizmli birey ve bundan etkilenen 4,5 milyon aile bulunmaktadır. 0-18 yaş grubunda yaklaşık 352 bin otizmli çocuk ve gencimiz eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlerden faydalanmak için beklemektedir. Ülkemizde okullaşabilen ve eğitime erişebilen otizmli çocukların sayısı sadece 26.586’dır, o da haftada iki saat. Hâlbuki, bilimsel araştırmalar, erken tanı ve doğru bir eğitim yöntemiyle yoğun olarak eğitim alan çocukların yaklaşık yüzde 50’sinde otizmin belirtilerinin kontrol altına alınabildiğini, gelişim sağlayabildiğini ve ergenlik yaşına geldiklerinde diğer akranlarından farkının olmadığını göstermektedir. Otizmde tek çare eğitimdir. Eğitimin de etkili olabilmesi için çok erken yaşlarda başlaması, çok yoğun olması ve kesintisiz olması gerekmektedir.

Otizmli çocuklar haftada en az kırk saat eğitimle ayakta duracak hâle gelebiliyor. Ülkemizde ise sadece ve sadece iki saat eğitim verilebiliyor. Lise dönemine gelindiğinde ise bu çocuklar tamamen okuldan kopartılıyor. Okul bulsa öğretmen bulamıyor, öğretmen bulsa okul bulamıyor. Millî Eğitim Bakanlığı sorduğumuz soru üzerine lise mezunu otizmli sayısının 534 olduğunu söyledi. Batı toplumlarında ise otizmli çocukların yüzde 60’ı lise mezunu. Tablonun ne kadar acı olduğunu hep birlikte görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arık, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

ÇETİN ARIK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki en önemli sorunlardan biri, özel eğitim öğretmeni eksikliği ve öğretmenleri yetiştirecek öğretim üyeleri sayısının yetersizliğidir. Ülkemizde 7 bin özel eğitim öğretmeni eksikliği vardır. İvedilikle yapılması gereken, YÖK’ün özel eğitim öğretmeni yetiştirecek öğretim üyesi sayısını artırmasıdır.

Değerli milletvekilleri, otizmli çocukların anne ve babaların en büyük endişeleri ise kendilerinden sonra çocuklarının ne olacağıdır. Türkiye’de otizmli bireylerin yatılı ya da gündüz faydalanabileceği bakımevi İstanbul’da ve 1 tanedir. Burasının da niteliği henüz istenilen seviyede değildir. Eğer bir devlet vatandaşına “Benden sonra çocuğum ne olacak, kim bakacak?” kaygısı yaşatıyorsa o devlet büyük devlet değildir. Büyük devletler bu kaygıyı yaşatmazlar. Bu kaygıları ortadan kaldırmak ve otizmli bireyleri uluslararası standartlarda bakımevlerine kavuşturmak büyük devletlerin asli görevidir.

Her ilde gündüz ve yatılı bakımevleri açılmalıdır. Ailelerin cenaze, hastalık, özel günlerinde çocuklarını bırakabileceği molaevleri hayata geçirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Arık.

ÇETİN ARIK (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Otizmli bireylerin iş hayatına katılmaları mutlak suretle sağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, otizmli derneklerin, federasyonların hazırladıkları Ulusal Otizm Eylem Planı 3 Aralık 2016 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlandı. Üzerinden bugün tam 488 gün geçmesine rağmen maalesef ki somut hiçbir adım atılamadı, hiçbir şey sağlanmadı. Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının bir adım atıp Otizm Eylem Planı’nı derhâl hayata geçirmesi hayati önem taşımaktadır.

Otizmli çocuklar ve aileleri için daha umut dolu bir geleceğin bizleri beklediğini biliyorum. Bugün burada bana otizmli ailelerin sesi olma imkânını verdiğiniz için bu durumdan etkilenen 4,5 milyon aile ferdi adına hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arık.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Söz vereceğim.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Başkanlık Divanı adına bütün kamu kurumlarını ve toplum kesimlerini otizm konusunda farkındalığı ve etkin çalışmayı artırmaya davet ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Bu önemli gün dolayısıyla yaptığınız konuşmanın çok değerli olduğunu ben de belirtmek isterim. Kamusal kaynaklardan eşit şekilde yararlanmak, toplumsal hayata eşit şekilde katılmak her bireyin hakkıdır. Bu hak tanınmadan bir topluluğun toplum hâline gelmesi de mümkün değildir. Dolayısıyla otizmli bireylere de hem kamusal kaynaklardan en etkin ve eşit şekilde yararlanma hakkının tanınması hem de toplumsal hayata her alanda eşit bir şekilde katılabilmelerinin mümkün kılınması konusunda en başta Meclis ve diğer kamu kurumlarına büyük görevler düşmektedir. Bu görevleri buradan bir kez daha hatırlatmak benim de görev addettiğim bir şeydir. Bütün kamu kurumlarını, bütün toplum kesimlerini otizm konusunda farkındalığı ve etkin çalışmayı artırmaya buradan ben de Divan adına davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Muş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, az önce Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili “Parlamentoyu biz kurduk.” ifadesini kullanmıştır, “Cumhuriyet Halk Partisi kurdu.” gibi bir ifade kullanmıştır.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yeni mi uyandın?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bu yanlış bir bilgidir. Parlamento 23 Nisan 1920’de açılmıştır, kurulmuştur. Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluş tarihi ise Eylül 1923’tür.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Aynı irade, Cumhuriyet Halk Partisini kuran ve Meclisi kuran aynı irade.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla Parlamentoyu Cumhuriyet Halk Partisinin kurması gibi bir durum söz konusu değildir. Bunu bilmediğini düşünüyorum. Kendi kuruluş tarihini de öğrenmesini Parlamentonun dikkatine sunuyorum. Parlamentoyu CHP değil, millet kurmuştur.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, efendim, müsaadenizle…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Google’dan bakarak cumhuriyet ve Cumhuriyet Halk Partisi tarihi öğrenirseniz böyle olur. Cumhuriyet Halk Partililerin hepsi bilir ki Cumhuriyet Halk Partisinin gerçek kuruluş tarihi 1919’daki ilki Sivas Kongresi olmak üzere peşi sıra Anadolu’da yaptığımız bütün kongrelerdir. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Cumhuriyet Halk Partisinin tüzüğünde yazar, kuruluş tarihi Sivas Kongresi’dir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, uygun görürseniz, buradan 60’a göre…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluş tarihi ayrı bir şey, “Parlamentonun kuruluşunu CHP yaptı.” demek ayrı bir şey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E, o ayrı, onu söyle.

MELİKE BASMACI (Denizli) – Fark etmiş ayrı olduğunu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bakın, bana bunu öğreteceğine kendi Genel Başkanına öğretsin. Eylül 2017, saat dokuz, Sayın Kılıçdaroğlu bir mesaj yayınlıyor: “Doksan dört yıldır cumhuriyetin, demokrasinin, aydınlık Türkiye'nin savunucusu olan CHP’nin kuruluş yıl dönümü kutlu olsun.”

CEYHUN İRGİL (Bursa) – O resmî kuruluş tarihi ama fiilî kuruluş tarihi Sivas Kongresi.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Doksan dört yıldır… Ne zaman atmış bunu? 2017’de. Siz eczacısınız, ne zaman kurulduğunuzu buradan çıkarın. Bence Genel Başkanınıza öğretin siz, bana değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, müsaade istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, Sayın Mehmet Muş, dediğim gibi, Google’a bakıyor, oradan resmî kuruluş tarihine bakıyor, oradan bir şey çıkarmaya çalışıyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kendi Genel Başkanınız söylüyor, ben söylemiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz de Cumhuriyet Halk Partisinin, Millî Mücadele’nin partisi olan CHP’nin gerçek kuruluş tarihini ne olarak kabul ettiğimizi söylüyoruz. Arkadaşlarımızın da ortak coşkusu, ortak heyecanı ve bu konuyu taçlandırması ondandır.

Ben ayrıca söz aldığımda -bir yanlış anlaşılma da olmasın- dedim ki: “Babasından mülk değil, biz Parlamentonun kuruluşundaki partiyiz, kuran partiyiz, ben kendime hak görmem böyle bir şeyi. Hepimiz eşitiz, eşit haklardan yararlanmalıyız.” CHP varsa herkes için var, senin için de var Mehmet Bey. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sivas Kongresi’nde herkes vardı.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Biliyorsunuz, genel uygulama, sisteme giren ilk 15 milletvekiline söz vermek yönündedir ve ben, bu Genel Kurulu yönettiğim ilk birleşimde, söz taleplerini biraz daha geniş tutmaya çalışacağımı belirtmiştim. Bu taahhüdüme uyacağım ancak bunun da bir sınırı olduğunu milletvekilleri takdir eder.

Kendi çalışma arkadaşlarımla belirlediğim ölçütlere göre söz listesini hazırladım. Eğer burada kendisine bir haksızlık uygulandığını düşünen milletvekili varsa bunu da diğer birleşimlerde telafi etmeye çalışacağım. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Tümer…

6.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Yumurtalık ve Karataş ilçelerinin yeni bir yapılanmayla ülkenin turizmdeki tanıtım yüzü olabilecek özelliklere sahip olduğuna ve daha fazla geç kalınmadan Hükûmetin gündemine girmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, Adana’nın turizme açılan kapıları niteliğindeki sahil ilçelerimiz Yumurtalık ve Karataş gelişime açık ancak merkezî idarenin desteğinden mahrumdur. Bakanlar Kurulu kararıyla 2008 yılında turizm teşvik bölgesi ilan edilmesine karşın, her iki ilçemize de o tarihten bu yana âdeta çivi çakılmamıştır. Tarihî, kültürel ve doğal turizmin dünyadaki en güzel örneklerinin sergilenebileceği Yumurtalık ve Karataş ilçelerimiz yeni bir yapılanmayla, ülkemizin turizmdeki tanıtım yüzü olabilecek özelliklere sahiptir. Yeni bir yapılanmadan kastımız, sahil şeritlerinin beton yığınlarına teslim edilmesi değildir. Kamu-özel sektör iş birliği, doğru teşvik ve planlamalarla iki ilçemizi birbirine bağlayan sahil şeridi daha fazla geç kalınmadan Hükûmetin gündemine girmelidir.

Öte yandan, Karataş Belediyesinin 2015 yılında fizibilite raporunu hazırlayıp tanıtımını gerçekleştirdiği Adana-Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti feribot seferleri projesinin de hayata geçmesi için kamu kurum ve kuruluşlarının gerekli desteği sunması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Basmacı…

7.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, kanun hükmünde kararnameyle görevden alındıktan sonra mahkeme kararıyla beraat etmiş ama görevine dönememiş insanların durumuna ilişkin açıklaması

MELİKE BASMACI (Denizli) – Sayın Başkan, kanun hükmünde kararnameyle görevden alınmış, suçlu bulunmuş, sonra Türk mahkemeleri tarafından aklanmış, beraat etmiş ama görevine dönememiş bir grup insan geldi bugün. Bir kadın öğretmen dedi ki: “Ben bu iş için doğdum, öğretmen olabilmek için. Evlatlarımı çok özledim, mesleğime geri dönmek istiyorum.” Bir an önce Hükûmetin bu sorunu çözmesi lazım. Gerçekten mesleğini seven bu insanların geri dönüşü sağlanmalı ve o kız bana dedi ki: “Adalet lütuf değildir, olması gerekendir.”

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

8.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Başbakandan AKM’nin yıkılmasını ve Meclis Başkanının kadın sanatçıları sahneye çıkarmamasını tasvip edip etmediğini, Denizli’de açılışı yapılacak 375 dev projeyi ve KDV iadesine ilişkin maddenin neden geri çekildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Başbakana soruyorum: Cumhurbaşkanı “AKM’yi yıkıyoruz.” dedi ve ilaveten “Herkes çatlasın patlasın.” diyerek yaptığı işi bir hünermiş gibi ifade etti. Bunu tasvip ediyor musunuz? İktidarı yıkmak için mi, varlıkları satmak için mi yoksa yapmak için mi iktidara geldiniz, bunu açıklar mısınız.

2) Cumhurbaşkanının Denizli’mizdeki yolların kenarına 375 dev proje açılışı için geleceğini billboardlara yazmışsınız. Yapılacak bu projelerin isimlerini ve yerlerini şahsıma bildirir misiniz?

3) Meclis Başkanı İsmail Kahraman, geçen hafta yapılan Çanakkale şehitlerini anma etkinliğinde gösteri yapacak olan sanatçılarımızı oyunun dışında bıraktırmıştır. Bu davranışı kabul ediyor musunuz? Neden bir açıklamada bulunmuyorsunuz?

4) Geçen hafta Mecliste görüşülen KDV iadesine ilişkin maddeyi neden geri çektiniz? Önce “KDV’leri iade edeceğiz.” diye iş dünyasına söz verdiniz, sözünüzde neden durmuyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Nurlu…

9.- Manisa Milletvekili Mazlum Nurlu’nun, Manisa’da elektrik dağıtım şirketlerinin bazı uygulamalarına ilişkin açıklaması

MAZLUM NURLU (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Manisalılar kartlı su sayaçlarından sonra elektrik dağıtım şirketlerinin tehdit gibi tebligatlarıyla karşı karşıya. Gediz Elektrik “Ucuz elektrik kullanacaksınız.” diyerek daha önce abonelerle sözleşme yapmış, şimdi yeni sözleşme yapmak için 2017 yılı içerisinde ödenen en yüksek iki faturanın toplamını güvence bedeli olarak istiyorlar. Tarımsal sulama abonesi bir çiftçiden geçen yılki sözleşmede 28 lira alınmış, şimdi ise bin lira istiyorlar. Bağ ve bahçelerin sulama dönemlerinde çok yüklü elektrik faturaları geldiği için istenen depozito bedeli, yıllık fatura toplamının yüzde 60’larını buluyor. Bu, vatandaşı sömürmekten başka bir şey değildir. Elektrik dağıtım şirketlerine “Vatandaşın cebinden elinizi çekin.” diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç...

10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, sosyal ilişkilerde ahlaki değerlerin önemine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sosyal ilişkilerde ahlaki değerler sevginin, saygının, hoşgörünün, sorumluluğun, doğruluğun, güvenin, dostluğun, samimiyetin ve bu anlamda ilişkilerin gelişmesine olumlu katkı sağlar. Bu değerler insanları birbirlerine yaklaştırır, bu tür ilişkiler hayatın akışını kolaylaştırdığı gibi, daha zevkli, coşkulu ve kardeşçe yaşanmasına da vesile olur. Bu değerlerden yoksun toplumlarda insanlar kendilerini güvensiz hissederler ve sosyal kalite düşer. Sadece fiziki gelişmişlik yeterli değildir, sosyal ortamların da insanları birbirlerine yaklaştırıp yakınlaştırması arzu edilir. İşte bu noktada ahlaki değerler yakınlaştırıcı bir fonksiyon görür. İçteki olgunluk dışa ve eylemlere yansır. Hadisişerifte “Güzel davranışlar tutumluluk ve düşünerek ağırbaşlı davranmak peygamberliğin kırkta 1’idir.” buyurulur.

BAŞKAN – Sayın Akın...

11.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi eliyle köylerin satışa çıkartıldığına ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Sayın Başkan, yıllarca halka en yakın birimler olarak yerel yönetimlerin temsil, katılım ve demokrasi gibi tüm özelliklerini taşıyan köylülerimiz, bugün üzerinde yaşadıkları toprak konusunda maalesef söz sahibi dahi olamıyorlar. Her fırsatta millî iradeden bahsedenler, köylülerimizi millet olarak görmüyor mü? Bütünşehir yasasıyla tüzel kişilikleri kaldırılarak hizmetten yoksun bıraktığınız yetmiyor gibi, şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi eliyle köylerimiz satışa çıkartılıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti olarak, ülkemizi feodal anlayışla yöneterek köy arazilerini canınız isteyince satabileceğinizi mi zannediyorsunuz? Köylülerimizin iradesi ve ortak mücadelelerimizle Balıkesir Karesi ilçemizin -muhtarlarının başkanı, yönetim kurulu ve muhtarlarıyla birlikte- köylerinin arazi satışının iptal edilmesi bizler için sevindirici olsa da Hükümetin bu konuyu acil olarak, kalıcı olarak çözüme kavuşturması gerekiyor. Köylerin taşınmazları sadece Balıkesir ve ilçelerinin sorunu değil, tüm illerin sorunudur.

BAŞKAN – Sayın Sürekli…

12.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, tüm dünyanın, Türkiye'nin tarih boyu edindiği misyon ışığında mazlumların yanında, zalimlerin karşısında dimdik duracağını bilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İsrail, zulmettiği masumların arşı titreten feryatlarını hiçe saymış ve vicdan sahibi herkesi karşısına almıştır. İnsan haklarını her fırsatta çiğnemekten çekinmediği gibi, bir de Türkiye’ye insanlık dersi vermeye kalkışmıştır. Riyakârlık sofrasının onur konuğu İsrail, gücünü mazlumların duasından alan Türkiye'nin seviyesinde değildir ve olamayacaktır. Tüm dünya şunu iyi bilmelidir ki devletimiz tarih boyu edindiği misyon ışığında mazlumların yanında, zalimlerin karşısında dimdik duracaktır.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, zengin doğa ve tarihî dokusuyla önemli bir yerleşim yeri olan Niğde’nin Altunhisar ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Niğde ili Altunhisar ilçesi zengin doğa ve tarihî dokusuyla önemli bir yerleşim yerimizdir. Altunhisar ilçe olmasına karşın, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinden gereken desteği alamamıştır.

Hafta sonu ilçedeydim. Çiftçisi, esnafı, işsizi de Hükûmetin bölgeye yatırım getirmesini istemektedir. Altunhisar ilçesinin en önemli sorunlarından biri doktor sorunudur. Devlet hastanesi vardır ancak çocuk ve kadın doktorları olmadığı gibi, acile gelen hastalar uzman doktor yetersizliğinden 40 kilometre uzaklıkta Niğde Hastanesine sevk edilmektedir. Adı hastane ama acil hastaya hizmet verilememektedir. Aile hekimleri olmasa Altunhisar doktorsuz kalacaktır. Çevre köy ve kasabalara da hizmet verebilmesi için devlet hastanesinin ameliyat yapabilecek bir konuma taşınması istenmektedir. Sağlık Bakanlığı bir an önce Altunhisar Hastanesine gereken atamaları yapmalı, ihtiyaç malzemeleri sağlanmalıdır. Devlet hastanesi tam donanıma ermeden sağlık sorunlarının devam edeceği görünmektedir. Bu yönden, Sağlık Bakanlığının bölgeye gerekli ilgiyi göstermesini diliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yurdakul…

14.- Antalya Milletvekili Ahmet Selim Yurdakul’un, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ne ilişkin açıklaması

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, hepimizin bildiği gibi, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ydü.

Otizm spektrum bozukluğu doğuştan gelen ya da yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan en yaygın nörolojik bozukluktur. Doktorlarımızın koyduğu erken tanıyla otizmli bireyler sağlık, eğitim ve sosyal alanlarda iyi yönde gelişmeler göstermektedirler. Koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve otizm farkındalığının artırılmasıyla erken tanının önünde bir engel kalmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak otizmli bireylerimizin, sağlık personellerimizle, ailelerimizle ve tüm ilgili birimlerle, uygun şartlardaki eğitim ve rehabilitasyon programlarıyla toplumla uyumlu hâle gelebileceklerini biliyoruz. İşte bu nedenle de Milliyetçi Hareket Partisi olarak Meclise önergemizi sunduk. Devlet ve millet el ele verirse otizmli bireylerimizin kendilerine ve topluma faydalı birer birey hâline gelmeleri mümkün olacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın İlgezdi…

15.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünce hazırlanan Daha İyi Yaşam Endeksi’nde Türkiye’nin son sırada yer aldığına ve emekçilerin durumuna ilişkin açıklaması

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünce hazırlanan Daha İyi Yaşam Endeksi geçtiğimiz gün açıklandı. Türkiye, 38 ülkenin ardında kalarak son sırada yer aldı. Burası günde yedi saatten az uyuyan, haftada elli saatin üzerinde çalışan, fazla mesai rekoru kıran mutsuz ve umutsuzların ülkesi. Bakın, enflasyonda daha yılın ilk çeyreğinde yüzde 10’un üzerine çıkarak emekçi, sefalet bütçesine mahkûm edildi. Borç çemberinde ev geçindirmeye çalışanlar “Beni işten çıkarın, buradan alacağım tazminatla kredi kartı borcumu ödeyeceğim.” diyorlar.

Öte taraftan “Taşerona kadro vereceğiz.” diyerek yüz binlerce kişiye umut verdiniz ancak tam da bugünlerde güvenlik soruşturmalarını gerekçe göstererek binlerce kişinin ekmeğiyle oynuyorsunuz, binlerce emekçiyi işinden ediyorsunuz. Yıllardır alın teriyle, emeğiyle, namusuyla çalışan, kadro beklerken işinden olan, çoluğuna çocuğuna ekmek götüremeyen emekçiler “Bizim suçumuz günahımız ne?” diyerek Hükûmetten bir cevap bekliyorlar. Bu haksızlıktan acilen vazgeçilmeli. İçişleri Bakanlığını acilen emekçilere bir açıklama yapmaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ertem…

16.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, Afrin ve Suriye’nin yeniden inşasında ve yapılandırılmasında Hassa bölgesinin konum olarak uygun olacağına ve kaybolan ekonomik ve sosyal prestijini tekrar kazandırmak için Hassa’ya bir gümrük kapısı açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

BİROL ERTEM (Hatay) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Zeytin Dalı Operasyonu’nun Hassa ilçemizden başlamasından sonra ilçemiz jeopolitik açıdan önem taşıyan bir hâl almıştır. Hatay’a yapılması düşünülen en önemli organize sanayinin Hassa ilçemizin sınırları içerisinde olması, Gaziantep Organize Sanayisine yakın olması ve yapılması planlanan tünelle İskenderun Limanı’na bağlanması Hassa’yı ekonomik açıdan da bir merkez hâline dönüştürecektir. Bu yüzden, Afrin ve Suriye’nin yeniden inşasında ve yapılandırılmasında Hassa bölgesinin de konum olarak uygun olacağını düşünüyoruz. ÇUKOBİRLİK, Zirai Donatım, Toprak Mahsulleri Ofisi, askerlik şubesi, hapishane, TEDAŞ, TEKEL gibi kurumların Hassa’dan alınıp komşu ilçelere taşınmasıyla Hassa ilçemiz prestij ve ekonomik açıdan kayba uğramıştır. Bu vesileyle, kaybolan ekonomik ve sosyal prestijini tekrar kazandırmak için Hassa’ya da bir gümrük kapısının açılmasını Hassa halkı adına talep ediyoruz. Bu konuyla ilgili Hükûmeti ve ilgili bakanlıkları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmaz…

17.- Ankara Milletvekili Necati Yılmaz’ın, AKP’nin çocukların istismar edildiği cemaat ve tarikat yuvalarına, vakıflara arka çıkarken laik ve bilimsel eğitimin verildiği halkevi şubelerini kapattığına ilişkin açıklaması

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Halkevleri 1932 yılında kurulmuş, kamu yararı statüsü olan bir dernektir. Kurulduğu günden beri Anayasa'da ifadesini bulan laikliğin ve bilimin kılavuzluğunda, kurulma amacına uygun, çağdaş, demokratik ilkelerle çalışmalar yürütmektedir. Halkevlerinin bu çalışmaları, dogmatik, gerici, bilim dışı ve ayrımcı bir eğitim anlayışını inşa etmek isteyen AKP iktidarlarını hep korkuttu, hep rahatsız etti. AKP, çocuklarımızın istismar edildiği cemaat ve tarikat yuvalarına, vakıflara arka çıkarken halkevlerinin, çocukların bilimi, doğayı ve yaşamı öğrenmeleri için sürdürdüğü kültürel, bilimsel ve sosyal çalışmalarını yasaklayıp şu anda tek tek halkevi şubelerini mühürlemektedir.

AKP'ye sesleniyorum: Halkevlerini kapatmaya gücünüz yetmez. Laik, bilimsel eğitimin verildiği halkevlerini değil, çocukların istismar edildiği tarikat yuvalarını kapatın. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Akdoğan…

18.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’la ilgili verdikleri Meclis araştırması önergelerinin Meclis Başkanlığı tarafından iade edilmesine ilişkin açıklaması

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

6/3/2018 tarihinde Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’a yönelik Meclis araştırma önergemiz, Mehmet Arslan’ın Kalkandere Cezaevinde fiziki saldırıya uğramasıyla ilgili verdiğimiz Meclis araştırma önergemiz Meclis Başkanlığı tarafından “kaba ve yaralayıcı bulunduğundan” iddiasıyla tarafımıza iade edildi. Burada, Türkiye’de 102 belediye kazanmış olan bir partinin eş genel başkanına yönelik bu tutuma ilişkin Meclis Başkanlığının sorumsuz tutumunun aslında, bütün hepimizi yaraladığını belirtmek istiyorum. Buradaki yaklaşım… Meclisin bir görevi de siyasi partilerin korunmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - Eğer, Meclis Başkanlığı, Türkiye'de bir siyasi parti saldırıya uğrayıp burada dile getirdiğimizde bunu kaba ve yaralayıcı buluyorsa asıl sorgulanması gereken bu tutumdur, bu yaklaşımdır.

BAŞKAN - Sayın Akyıldız…

19.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, Sivas halkının ve kamuoyunun karşı çıkmasına rağmen Numune Hastanesinin yıkılarak yerine cami yapılmasının planlandığına ilişkin açıklaması

ALİ AKYILDIZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sivas halkının ve kamuoyunun karşı çıkmasına rağmen yani milletime rağmen tescilli Numune Hastanesinin tescili kaldırıldı ve cumhuriyet tarihimizin Sivas’taki kalan tek eseri de âdeta cumhuriyetle ve Atatürk’le hesaplaşılır bir edayla yıkılıyor ve buraya cami yapılması planlanıyor. Buraya cami yapılması uygun değildir diyen herkes de bunlar din düşmanı diyerek hedef gösteriliyor. Milletin Meclisinden yetkilileri bir kez daha uyarıyorum: Millete rağmen milleti yok sayarak yapacağınız her iş ayağınıza dolaşacaktır. Ve buradan soruyorum: Millete rağmen neden bu kadar ısrar ediyorsunuz, neden bu kadar direniyorsunuz ve benim milletimi neden yok sayıyorsunuz? Ve bu projede de yandaş derneklere rant sağlamak ve bunlara benim milletimin varlıklarını peşkeş çekmek gibi bir niyetiniz varsa derhâl bu niyetinizden vazgeçin. Yoksa benim milletime rağmen o koltuklarda oturamazsınız, benim milletim bunun hesabını size soracaktır.

BAŞKAN – Sayın Erdoğan? Yok.

Sayın Doğan…

20.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, İzmir Kınık ile köy ve mahallerinde binlerce vatandaşın faturalarını ödeyememesi üzerine İZSU tarafından sularının kesilmesine ve bu mağduriyetin ortadan kaldırılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, tarafıma iletilen bilgilere göre başta Yayakent olmak üzere İzmir Kınık, Kınık’a bağlı köy ve mahallerinde binlerce vatandaşımızın faturalarını ödeyememesi üzerine İZSU tarafından suları kesilmiştir. Su hakkı temel bir insan hakkıdır. Hiç kimsenin fiziki, ekonomik ya da başka özelliklerinden dolayı suya erişimi engellenemez. Yurt dışına vergiyi kaçıranların ödüllendirildiği, milyonlarca liralık vergi borçlarının bir kalemde silindiği bir ülkede faturasını bile ödeyemeyecek durumda olan insanların su hakkının elinden alınması kabul edilemez bir durumdur. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için en azından bir kez olmak üzere tüm borçlarının silinmesini ve kesilen sularının bir an önce açılmasını talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın...

Sayın Dedeoğlu…

21.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ne ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde otizm konusunda farkındalık yaratmak ve otizmle ilgili sorunlara çözüm bulmak amacıyla yapılan araştırmaları ve çalışmaları destekliyoruz. Otizm ülke, ırk, kültür ya da sosyoekonomik farklılık gözetmiyor. Genetik temelli olan bu hastalıkta bilinen en etkili tedavi erken teşhisle birlikte bireysel eğitimdir.

Ailelerimizin otizmle ilgili yaşanan sorunlarını, istek ve ihtiyaçlarını takip ediyoruz. Bu süreçte günlük yaşamlarını kolaylaştırmak, daha mutlu ve huzurlu bir geleceğe umutla bakan bir ortam oluşturmak bizim görev ve sorumluluğumuzdur. Yaşamımızı paylaşalım. Bir küçük gülümsemenin bile derin bir etkisi olduğunu bilelim. Onları yaşamımıza ortak edelim.

Bu duygu ve düşüncelerle 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’nün hepimize duyarlılık oluşturmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu...

22.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Kurtuluş Savaşı kahramanı Osman Ağa’nın ebediyete intikal edişinin 95’inci yıl dönümüne ve Giresun’a İstiklal Madalyası verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kurtuluş Savaşı kahramanı milis yarbay Osman Ağa’yı ebediyete intikal edişinin 95’inci yıl dönümünde sevgi, saygı, rahmet ve dualarla anıyorum. Onun komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekili olarak onun ilk muhafız alay komutanlığını yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapmaktan ve onun ili Giresun’u temsil etmekten büyük onur duyuyorum.

Osman Ağa bütün yaşamını vatanına adamış, gösterdiği sayısız başarılarla adını Türk tarihine yazdırmış bir yurtsever, bir millî kahramandır. Kurtuluş Savaşı’nda ve sonrasında Atatürk’ün çağrısıyla kurduğu gönüllü alayla birlikte aldığı bütün emirleri ve görevleri eksiksiz yerine getirmiştir. Cumhuriyetin ve devrimlerin yılmaz savunucusu ve koruyucusu olmuştur.

Osman Ağa, 42 ve 47’nci gönüllü alay askerlerine karşı vefa borcumuzu ödememiz için bir kere daha, Giresun’a İstiklal Madalyası’nın verilmesi talebimi tekrarlıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisini bu kutsal görevi yerine getirmeye çağırıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Köksal...

23.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, il ve ilçe tarım müdürlüklerinde hayvanlara ne zaman küpe verileceğini ve Afyonkarahisar Süleyman Demirel Fen Lisesinde AKP Siirt milletvekili aday adayının öğrencilere verdiği konferanstaki söylemleriyle ilgili bir işlem yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, 2 ayrı sorum var.

Birinci sorum Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanına. İl ve ilçe tarım müdürlüklerinde büyükbaş, küçükbaş hayvanlara küpe verilmiyor ve bu yüzden de hayvancılıkla uğraşan yurttaşlarımız hayvan satışları gerçekleştiremiyor, büyük sıkıntılar yaşıyor. Bu küpeler ne zaman verilecek? Yine il ve ilçe tarım müdürlüklerinde hayvanlara veba dâhil hiçbir aşı yapılmıyor, bunun gerekçesi nedir?

Diğer sorum Millî Eğitim Bakanına. Geçtiğimiz hafta seçim bölgem Afyonkarahisar ilinde Süleyman Demirel Fen Lisesinde Fatih Sevgili adlı AKP Siirt milletvekili aday adayı gelerek öğrencilere konferans vermiştir. Bu konferansta “Kız çocukların erkeklerle yan yana gelmesi günah.” kız çocuklara “Sizin tek gayeniz anne olmak.” gibi söylemlerde bulunmuştur. Bu siyasi kimliğe sahip şahsın devlet okulunda konferans vermesine kim izin vermiştir? Bu konferansın gerekçesi nedir ve konferansla ilgili söylemlerden dolayı yetkililere herhangi bir işlem yapılacak mıdır?

BAŞKAN – Sayın Özdiş…

24.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, AKP’li olmayanların güvenlik soruşturmasıyla işlerinden edilip yerlerine AKP’lilerin doldurulduğuna ve güvenlik soruşturmalarının hangi kriterlere göre yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Sayın İçişleri Bakanına. Taşerona kadroda mağduriyetler artarak devam ediyor. En son aldığım bilgiye göre, Adana Büyükşehir Belediyesinde taşeron olarak çalışan yaklaşık 2 bin kişinin güvenlik soruşturmalarına ret cevabı geldiği için kadroya geçememişler, daha da kötüsü çıkışları verilmiş, işsiz kalmışlardır. Kişiler güvenlik soruşturmaları neden olumsuz gelmiş onu bile öğrenemiyorlar; ortada büyük bir belirsizlik ve mağduriyet söz konusu. Banka borcu olanın bile güvenlik soruşturması ret gelmiş. Bu devirde bankaya borcu olmayan bir insan evladı var mı? Sayın İçişleri Bakanına soruyorum: Güvenlik soruşturmaları hangi kriterlere göre yapılıyor? AKP’li olmayanı güvenlik soruşturmasıyla işinden aşından edip yerlerine AKP’lileri dolduruyorsunuz Sayın Bakan.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ve Sayın Tanal…

25.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ı tebrik ettiğine ve Mardin’in köylerinde yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, Meclis Başkan Vekilliğinizi kutluyorum, hayırlara vesile olmasını diliyorum ve sizin bu demokratik yönteminizden dolayı da ayrıca çok çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; cuma günü Cumhuriyet Halk Partisi heyeti olarak Mardin’e elektrik kesintisiyle ilgili ziyarette bulunduk. Mardin’de eğer bir köyde 20 hane varsa bunun 15 hanesi elektrik borcunu ödememişse 5 hanesi ödemişse köyün tüm elektriği kesiliyor. Tam tersi de olabiliyor, eğer 15 hane ödemişse 5 hane ödememişse yine köyün tüm şalteri indiriliyor, köyler elektriksiz kalıyor.

Bugün gündem dışı mesele kırsal alanda kadınların ve kız çocuklarının güçlenmesiyle ilgili. Düşünün, elektriklerin kesilmesiyle birlikte Sayın Başkanım, öğrenciler ödevini yapamıyor, kadınlar evlerinde elektrik fırınlarını çalıştıramıyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim, bitiriyorum Sayın Başkanım.

…Çamaşır makinelerini çalıştıramıyor yani hem çocuk eziyet çekiyor hem de kadın eziyet çekiyor. Benim burada Enerji Bakanından istirhamım şu: Siyasi iktidara yakın olan şirketlerin silinen vergi borçları, güneydoğudaki tüm illerin elektrik borçlarının 10 katı yani 10 katı olan vergi borçları siliniyor bu şirketlerin ancak vatandaşın bu borçları silinmiyor. Vatandaş ile devletin barışması adına, ne olur, özelleştirilinceye kadarki süreye kadar olan bu elektrik borçlarının affedilmesi… Çünkü orada bir de haksız olarak kesilen para cezaları var. Sayın Başkanım, siz o bölgenin milletvekilisiniz daha iyi biliyorsunuz yani birbirine 20 kilometre mesafede olan köylerde yirmi otuz tane ceza aynı dakikada, aynı saniyede kesilmiş; böyle bir adaletsizlik kabul edilemez.

Teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Tanal, ayrıca bu duyarlılığınız için de teşekkür ederim. Mardin Milletvekili olarak ben de bu konunun takipçisiyim. Sizin de bu konudaki çalışmalarınızın değerli olduğunun farkındayım.

Şimdi, grup başkan vekillerine söz vereceğim.

İlk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Erhan Usta’ya aittir.

Buyurun Sayın Usta.

26.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ne, 2 Nisan Ahmet Vefik Paşa’nın ölümünün 127’nci yıl dönümüne, 3 Nisan kadınların belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı kazanmasının 88’inci yıl dönümüne, Gazze’de gerçekleştirilen Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü sırasında İsrail’in büyük bir katliama imza attığına, terörü ve teröristi destekleyen Fransa’nın tutumunu kınadığına ve Türkiye’nin Menbic konusunda kendi önceliklerine göre hareket edeceğine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2 Nisan, Otizm Farkındalık Günü. Tabii bu konu hakikaten çok önemli, bu anlamda bütün kamu kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizim de burada farkındalığın artırılması konusunda, sadece bugüne has olarak değil de aslında bütün yıl boyunca, bu konuyu canlı tutarak erken yaşta teşhis ve teşhis sonrasında özel eğitim süreçlerinin başlatılması konusunda duyarlılık sahibi olmamız gerekiyor.

2 Nisan 1891, büyük devlet adamı, diplomat, yazar, çevirmen Ahmet Vefik Paşa’nın vefat tarihidir. İlk Türkçe sözlüklerden biri olan Lehcei Osmani’yi hazırlayan kendisidir. Bu sözlüğün giriş bölümünde de bütün Türklüğü düşündüğünü gösteren belge niteliğinde bir belge ortaya koymuştur. Karamanoğlu Mehmet Bey’den altı asır sonra “Türk Meclisinde Türkçeden başka dil konuşulamaz.” diyerek kendisinden sonra gelen nesillere Türkçenin ve Türk tarihinin önemini aşılayan bu değerli Türk büyüğümüzün hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz.

3 Nisan 1930 tarihinde 1580 sayılı Belediye Kanunu’nuyla yapılan değişiklikle, kadınlar belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı elde etmişlerdir. Türk kadınına tanınan bu siyasi hakkın değerini anlamak için o dönemde dünyada kadın haklarının ne durumda olduğuna bakmak gerekir: Laikliğin beşiği olan Fransa’da 1944 yılında, Bulgaristan'da yine 1944’te, İtalya’da 1945 yılında, Belçika’da sınırlamaların kaldırılmış hâliyle 1948’de, İsviçre’de 1971 yılında bu hak kadınlara tanınmıştır, Türkiye’de ise 1930 yılında tanınmıştır. Birçok Avrupa ülkesinden önce Türk kadınının seçme ve seçilme hakkı kazanması Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve cumhuriyetin bir eseridir.

Gazze’de cuma günü gerçekleştirilen Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü sırasında İsrail yine daha önce de olduğu gibi büyük bir katliama imza atmıştır, acımasızca masum sivil insanların üzerine ateş ederek 17 kişi yaşamını yitirmiş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – İsrail’in bu saldırısında 17 kişi hayatını yitirmiş, 500’den fazla kişi de yaralanmıştır. Ben, hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum, yaralananlara da acil şifalar diliyorum.

Tabii, İsrail, terör uygulamalarını devam ettirmektedir ancak İsrail şunu bilmeli ki kan ve gözyaşı üzerine kurmak istediği yapının altında kendisi bir gün gelecek ezilecektir.

Fransa, bir yandan Elysee Sarayı’nda YPG’li teröristleri ağırlamakta, onları baş tacı etmekte, diğer taraftan da terörist YPG’yle Türkiye Cumhuriyeti arasında ara buluculuğa soyunmaktadır. Terörü ve teröristi destekleyen Fransa’nın bu tutumunu kınadığımı ifade etmek isterim. Fransa’nın bu teklifi de ahlaksız bir tekliftir. Bu, müttefiklik hukukuyla bağdaşmamaktadır. Kimin arasını bulacaktır? Teröristler ile egemen ve meşru bir devleti aynı kefeye koymak büyük bir küstahlıktır. Tabii, Fransa’nın YPG’nin bu tür taleplerine kulak kesilmesi yeni bir durum da değildir, öteden beri PKK ve YPG terörünü desteklediğini de biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Tabii, Menbic konusunda Türkiye kendi önceliklerine göre hareket edecektir. ABD’nin Menbic konusundaki beyanatları birbiriyle çelişkilidir, tutarsızdır ve hiçbir şekilde güven vermemektedir, oyalamaya yöneliktir. Türkiye ilk etapta Fırat'ın batısını terörden tamamen temizlemelidir. Ya bunu terörü destekleyen devletler taşeronlarını oradan çekerek temizleyeceklerdir ya da Türkiye Cumhuriyeti devleti bunu kendisi yapacaktır. Terör yuvalarında hangi devletin askerinin olduğunun bizim açımızdan bir önemi yoktur; ister Fransız olsun ister ABD askerleri olsun ister onların taşeronları olsun Türkiye kendi güvenliği tehdit edildiği sürece kimin nerede olduğuna bakmaksızın terörle mücadelesini büyük bir azim ve kararlılık içerisinde uygulayacaktır. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetin ve devletin bu konudaki gayretlerinin destekçisi olduğumuzu ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Usta.

Sayın Kerestecioğlu…

27.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 3 Nisan Suruç katliamında yaşamını yitiren Polen Ünlü’nün annesi Şennur Ünlü’nün, 1 Nisan İkinci Yeni Akım şairlerinden Ülkü Tamer’in vefatlarına, Cumhurbaşkanının okullara otopark yapılmasıyla ilgili bazı ifadelerine ve nükleer felaket projelerine karşı yaşamı savunmaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Biz bugün Suruç katliamında yaşamını yitiren Polen Ünlü’nün annesi sevgili bir dostumuz olan Şennur Ünlü’yü kaybettik; bundan dolayı çok üzgünüz. Gerçekten bir aile için çocuğunun acısı çok ağırdır. IŞİD canilerinin Suruç'ta bir katliam yaparak canını aldığı onlarca gençten biriydi Polen. Annesiyle çok yerde karşılaştık, çok yerde beraber olduk. Hayata tutunmaya çalıştı ama kalbi bu acıyı kaldırmadı ve bugün Şennur Ünlü kalp krizi geçirerek maalesef yaşamını yitirdi. Ailesine, yakınlarına başsağlığı diliyoruz, bir daha da bu karanlık cinayetler yaşanmasın diye, bu acılar yaşanmasın diye mücadelemize devam edeceğimizi de ifade etmek isterim.

Bugün bir önemli ismi daha anmak istiyorum. 1 Nisan tarihinde İkinci Yeni Şiir Akımı’nın önde gelen şairlerinden Ülkü Tamer’i de kaybettik. Ülkü Tamer yalnızca bir şair, çevirmen, yazar, tiyatrocu değildi edebiyat dünyasında onlarca yazara yardım eden, herkesin çok sevdiği ve şiire pek çok yenilik getiren bir insandı, onlarca kitap çevirdi, onlarca şiiri bestelendi, bazıları sevgili Zülfü Livaneli’nin besteleridir. Bu ülkedeki acılara genç yaşta ölen çocuklara da kalbi acırdı Ülkü Tamer’in ve onu ünlü “Memik Oğlan” şiiriyle anmak isterim: “On dört yaşın dikenine katlanmış/Göz ucuna karıncalar toplanmış/Kurşun gelmiş kaşlarının üstüne/Alın yazım okur gibi saplanmış/Uyu Memik oğlan uyu/Öte geçelerde büyü/Uyu Memik oğlan uyu.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Huzur içinde uyusun sevgili Ülkü Tamer de diyoruz.

Şimdi çocuklardan bahsederken okul bahçelerinin altına otopark yapılmasına ilişkin bir açıklama dinledik dün Recep Tayyip Erdoğan’dan. Okullar gerçekten fiziki ortamı en uygun olması gereken, en sakin olması gereken ve güvenli olması gereken yerlerken dün kalkıp da hakikaten ağaca bakınca odun; okula, çocuğa bakınca para gören bir akılla, bir rant aklıyla “Okulların bahçelerinin altına otoparklar yapalım.” dedi Erdoğan. Biz bu konuda da defalarca aslında yer altı inşaatlarının nelere yol açtığını yaşadık. Sadece bu değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Birçok otoparkın suç çeteleri tarafından işletildiğini biliyoruz. Defalarca ölümlere varan olaylara neden oldu otopark kavgaları. Böyle kişileri okul bahçelerine yaklaştırmak, okullarda uyuşturucu, silah, kaçakçılık gibi her türlü suça, çocuk istismarına zemin hazırlar. Okulların otoparka değil kütüphaneye, çok amaçlı salonlara, laboratuvarlara, müzik atölyelerine, spor alanlarına ihtiyacı var. Bu açıklamayı da protesto ettiğimizi ifade etmek isterim.

Sayın Başkan, bugün Antalya Ekoloji Meclisi, Yaşam ve Dayanışma Yolcuları, Ekoloji Grubu gibi pek çok yaşam savunucusu grubu Meclisteydi. Bu coğrafyayı nükleer atık çöp sahasına çevirecek nükleer santrallere karşı buralara gelen yaşam hakkı savunucularına teşekkür ediyoruz. “Akkuyu Nükleer Santrali’nin bugün temeli atılacak.” diye günlerdir reklam yapılıyor bununla ilgili.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

Ama aslında ortada böyle bir şey yok. Bir yıldır Rus firma Akkuyu’da atık deposunu inşa ediyor zaten. Bir yıl boyunca Danıştay, siyasi bir tutumla, bütün itirazları reddetti; bir yıl sonra ise, sanki temel yeni atılıyormuş gibi, bir şov ortaya konuyor. Bu şovun enerji üretimiyle falan ilgisi yok; dünya siyasetinde yerini güçlendirmek isteyen Rusya’ya tanınan ödünlerden yalnızca bir tanesi bu. Amaç, yalnızca Rusya’yla yan yana poz vermek. 2,5 milyar liralık S-400 almak yetmedi, şimdi de nükleer santral yaptırılıyor. Biz Çernobil gibi bir felaketi bu ülkede yaşamak istemiyoruz ve bunun için de bir kez daha ifade ediyoruz: Hem Akkuyu’da hem Sinop Gerze’de hem İğneada’da bu coğrafyayı nükleer atık, çöp atık sahasına çevirecek nükleer felaket projelerine karşı yaşamı savunmaya devam edeceğiz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.

Sayın Özel…

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ne, 1 Nisan İkinci Yeni Akım şairlerinden Ülkü Tamer’in vefatına, 2 Nisan Sabahattin Ali’nin öldürülmesinin 70’inci yıl dönümüne, 1-7 Nisan Kanser Haftası’na ve Meclis çatısı altında kadınların sahneye çıkarılmaması olayını protesto etmek için CHP Grup toplantısına gelen kadınları saygıyla selamladığına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2 Nisan, Dünya Otizm Farkındalık Günü idi; nisan ayı da Dünya Otizm Farkındalık Ayı’dır. Otizm bir eksiklik değildir, bir farklılıktır. Bizler de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak otizmin farkındayız. Bugün her 68 çocuğumuzdan biri otizmli olarak doğuyor.

Bugün sevgi dolu bakışlarıyla, tertemiz yürekleriyle içimizi ısıtan, her biri özel olan otizmli çocuklarımızın temsilcileri grup toplantımıza geldiler, bizlerle kucaklaştılar. Kendilerini ağırlamak büyük bir memnuniyet. Bu konuda Meclisin yapacağı her türlü çalışmaya olumlu katkı vereceğimizi bir kez daha buradan ifade ediyoruz. Geleceğimiz olan otizmli çocuklarımızı topluma kazandırmak hepimizin görevidir; bu konuda el ele vermeli ve otizmi yenmeliyiz.

Ülkü Tamer’i kaybettik. İkinci Yenicilerin son temsilcisiydi Ülkü Tamer ve son yolculuğuna çok sevdiği Bodrum’da uğurlandı. Türk şiirinin ve edebiyatının usta ismi, şair, gazeteci, oyuncu ve çevirmendi. Seksen bir senelik hayatına sadece güzellikleri sığdırdı. “Seher yeli çık dağlara/ Güneş topla benim için” diyen Ülkü Tamer’i hafızlarımızda şiirleriyle, güzel sözleriyle, haberleriyle, kitaplarıyla, güzel oyunculuğuyla anacağız. Kendisini bir kez daha rahmetle, minnetle anıyor ve kendisini bu uzun son yolculuğuna en sıcak duygularla uğurluyoruz.

Dün Sabahattin Ali’nin de öldürülmesinin 70’inci yılıydı. Ömrü cezaevinde ve sürgünlerle geçen, 41 yaşında faili meçhul bir cinayete kurban giden şairimiz, yazarımız Sabahattin Ali’yi ölümünün 70’inci yılında bir kez daha saygı, minnet ve özlemle anıyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kanser Haftası’ndayız. Kanserle ilgili artan kanser vakalarının araştırılması, kanser hastalığının sebeplerinin baştan tespit edilip ortadan kaldırılması, bu rahatsızlığa yakalananların tedavileri sırasında ve sonrasında kendileriyle ilgili yapılacak çalışmalar için tüm grupların ortak verilmiş önergeleri var. Geçtiğimiz hafta down sendromlu çocuklar için, tıbbi bitkiler için kurulan araştırma komisyonları gibi, yine 4 siyasi partinin ortaklaştığı böyle bir komisyonun çalışıp bu çağımızın illeti, çağımızın vebası kansere karşı ortak bir mücadele yapılması gerektiğinin altını çiziyoruz.

Bir eczacı olarak meslektaşlarımın eczanelerde karşılaştığı en büyük sıkıntı, iktidar partisinin yapmış olduğu çeşitli uygulamalardan dolayı, şu anda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Müsaadenizle.

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …dünya devi şirketlerin Türkiye'de gerek ilaç fiyatlarına uygulanan kura itirazları gerek birtakım bürokrasiler ve hatalı uygulamalardan dolayı kanser hastalarının kanser ilaçlarına erişimi noktasında eczanelerde çok ciddi ve kayda değer sıkıntılar, mağduriyetler yaşanıyor. Kanser ilacı tedavisi, kürler olarak uygulanması açısından, hastalığın türü açısından ertelenemez bir tedavidir, beklenemez. Bu konuda yetkililerin, başta Sağlık Bakanı olmak üzere, üzerine düşen sorumluluğu bir an önce yerine getirmesini Kanser Haftası dolayısıyla bir kez daha hatırlatıyor ve bu çağrımızı tekrarlıyoruz.

Son olarak da, bugün Türkiye’nin dört bir yanından, yedi bölgesinden, 81 ilinden binlerce kadın, 2 binin üzerinde kadın Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna geldiler ve geçen hafta bu Mecliste yaşananlara tepkilerini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Türkiye’nin dört bir yanından, yedi bölgesinden, 81 ilinden 2 binin üzerinde kadın bugün Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna geldiler, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda geçen hafta bu Meclis çatısı altında yaşanan, hepimizi üzen, Türkiye’de infial yaratan, dünyada Türkiye’yi rezil eden o tutuma karşı “Kadınlar sahneye” diye haykırdılar.

Kadınları Cumhuriyet Halk Partisi olarak saygıyla selamlıyoruz ve kendilerine “Kadınlar sahneye; siyasette sahneye, sanatta sahneye, toplumsal yaşamda sahneye… “Kadınlar sahneye, Türkiye, hak ettiği yerlere.” diyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Sayın Muş…

29.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanına yönelik bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bugün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlık koltuğunu işgal eden zat Cumhurbaşkanımıza “Vatan haini” ifadesini kullanarak haddini, hududunu iyice aşmıştır.

Milletin oyuyla o makama seçilmiş, vatanı, milleti için gece gündüz demeden çalışan, cumhuru temsil eden Cumhurbaşkanımıza “Vatan haini” ifadesini kullanmak ancak şuurunu ve muvazenesini yitirmiş bir aklın tezahürüdür. Ağzından çıkanı kulağı duymayan hatta geçmişte olduğu gibi defalarca hakaret eden, dengesini yitirmiş, ana muhalefet partisinin Genel Başkanlığını işgal eden bir zatla karşı karşıyayız. Salı günü grup toplantısında Türkiye’ye hitap ettiğinin bilincinde olan bir ana muhalefet partisi Genel Başkanı gibi değil, mahalle kahvehanesinde ağzına geleni sayan bir meczup gibi konuşmak tam bir seviyesizliktir.

Ne demek vatan haini? Vatan haini kimdir? PYD’ye terör örgütü demeye dili varmayarak, PYD’li teröristlere “Vatanını savunanlar” diyenlerdir. “Piknik yapıyorlar, ellerinde silah yok.” diyerek teröristleri aklamaya çalışanlardır, devlete seri katil diyenlerdir, ülke ülke gezip Türkiye’yi karalayanlardır, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sözünden tiksindiğini söyleyenleri partisinde himaye edenlerdir, PKK’lı teröristleri “Hendek kazan arkadaşlar” diye niteleyenlerdir, kayyum atanan FETÖ şirketleri önünde FETÖ için devlete parmak sallayanlardır, 15 Temmuz darbe girişimini yapanları aklamak için devlete “katil” darbe girişimine “tiyatro” diyenlerdir.

Kılıçdaroğlu şirazesinden çıkmıştır. 2019 seçimleri yaklaştıkça, sandıkta tokat yiyeceğini anladıkça daha çirkin bir dil kullanmaktadır. Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanımıza karşı kullanmış olduğu bu ifadeleri şiddetle, nefretle kınadığımızı ifade etmek isterim. Kendisini aklıselime davet ediyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Grup Başkan Vekili aslında Mecliste bir usulü terk etti. Liderler partilerin grup toplantılarında konuşurlar; liderlere, birbirlerine cevap verirler ama Meclis gündemine o toplantılardaki cümleleri, kelimeleri grup başkan vekillerinin bu şekilde taşıması -bir başka şekilde konu açılmadıysa eğer- usulümüzden değil ama kendisi bunu yapmıştır, buna cevap vermek durumundayız. Çok ciddi ithamları ve hakaretleri…

BAŞKAN – Kürsüden mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kürsüden rica edeceğim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

10.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında CHP Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, grup toplantıları yapıldı, Cumhuriyet Halk Partisi grup toplantılarında siyasi nezaket dilini terk etmemeye özen gösteren lideriyle uzun yıllardır kamuoyu tarafından… Bir yandan kendisine sürekli hakaret edilen, bir yandan sadece kendisine değil partisinin üyelerine, sadece partisinin üyelerine değil partisine oy verenlere, referandumda onlarla birlikte davranan herkese utanmadan, sıkılmadan “terörist” diyebilen, ağzına gelen her türlü hakareti -hem de öyle ağzından kaçarak falan değil- prompter’dan okuyarak yapan, tasarlayarak, planlayarak hakareti bir siyaset dili olarak, iftirayı bir siyaset dili olarak benimseyenlere karşı, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı, bugün bir tanımlama yaptı. Yaptığı tanımlama sadece sizin bazı ithamlarınızı ve hakaretlerinizi tekrarlamaktan ve aynı sözleri duyduğunuzda ne hissedeceğinizi vurgulamaktan öte değildir.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Değil, değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bugün Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanının, genel başkanlık makamını işgal ettiğini söyleyebilmek için mahallelerden başlayan, ilçelerde, illerde seçilen, çoklu yarışta seçilmiş bir genel başkana karşı bunu söyleme hadsizliği esas kendi partisinin koltuğu bir yana, ettiği tarafsızlık yeminine “namusuma ve şerefime” diye yemin ederek “tarafsız kalacağıma” deyip Cumhurbaşkanlığı makamını dahi işgal eden birisinin partisinin grup başkan vekili tarafından söylenecek son söz budur. Bir işgal varsa Meclisin yetkilerini şahsa alıp devretmek için gelip de partiniz ve partinizin yanındakilerle birlikte demokrasiye karşı kurduğunuz kumpas sonunda yarattığınız işgaldir. Oturduğunuz yer, Atatürk’ün Orman Çiftliği olarak bıraktığı yerdir, tapusu yoktur, oturanın diploması yoktur, Anayasa değişikliğinizin meşruiyeti yoktur.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Tapusu da var, diploması da var. Yalan söyleme!

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yazıklar olsun! Ayıp ya!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, burada bize karşı, partimize karşı sayın başkan tekrar bir sataşmada bulunmuştur. Bununla alakalı söz hakkımızı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Muş, biraz önce yerinizden, gerçekten grup toplantılarında yapılan konuşmalar üzerine bir konu açtınız, buna Sayın Özel cevap verdi. Tekrar ediyorum, ben burada söz hakkını en geniş şekilde kullandırma taraftarıyım ancak bu konuşmadan sonra yeniden söz hakkı verirsem artık bu prensibin de sınırlarını fazlaca zorlayacağımı düşünüyorum. Böyle başlatılan bir tartışmanın burada tamamlanması gerektiğini düşünüyorum. İstiyorsanız yerinizden söz veririm size bir dakika süreyle.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada kullanılan, az önce benim ifade ettiğim sözler, gündeme getirdiğim ifadeler Meclis çatısı altında kullanılmıştır. Burada geçtiğimiz birleşimlerde de, oturumlarda da, geçmişte de “Efendim, grupta yapılan konuşmaları biz hiç gündeme getirmedik.” gibi bir şey ben görmedim. Herkes burada istediğini gündeme getiriyor. Eğer böyle bir niteleme yaparsanız bunun mutlaka bizden karşılığını göreceksiniz.

İkincisi: Yalanmış, iftiraymış, bunları saklamakmış, milletin yetkilerini, Meclisin yetkilerini kendinde toplamakmış…

Sayın Başkan, biz bir hukuk devletiyiz; oylamalar Mecliste yapıldı, sandık vatandaşın önüne götürüldü, vatandaş oylamayı yaptı, bir karar verdi. Dolayısıyla, alınan kararları, milletin ortaya koyduğu iradeyi bir gaspmış gibi nitelemek doğru değildir, milletin verdiği karara herkes saygılı olacaktır.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de yerimden cevapla yetineyim.

BAŞKAN – Son olarak yerinizden…

Buyurun Sayın Özel.

31.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, partimizin Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bir partinin genel başkanıdır. Karşısında bir partinin genel başkanını muhatap almak ister ama tarafsızlık yemini etmiş birisidir.

İl kongresine gider, devletin uçağıyla gider. İlçe kongresine gider, devletin otobüsünün üstünde konuşur. Oradan çıkar, devletin arabasına biner. Cumhurbaşkanlığı forsunun bulunduğu araçla siyasi parti işleri yapar. Bu kadar haksızlık, hukuksuzluk vardır, buna karşı itiraz ve direnmek bir haktır.

Cumhuriyet Halk Partisi sandıktan hiçbir zaman kaçmamıştır. “Yüzde 70’i koparır, alır, gelirim.” diyenlerin, yüzde 50+1’i mühürsüz oylarla sağlamaya çalıştığı 16 Nisan gecesi unutulmamıştır. Yapılacak ilk seçimler referandum niteliğindedir. Saray düzenine son vermenin, demokrasiyi tesisin günü yapılacak ilk seçimlerdir, söz veriyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.04

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 13 Nisan 2018 tarihinde Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da düzenlenecek olan Avrupa Birliği Katılım Öncesi Kalkınma Programı (IPARD) "Edinilen Tecrübeler ve Gelecekteki Beklentiler" başlıklı parlamentolar arası konferansa katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi (3/1564)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi Eylem Birimi tarafından 13 Nisan 2018 tarihinde Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da Avrupa Birliği Katılım Öncesi Kalkınma Programı (IPARD) "Edinilen Tecrübeler ve Gelecekteki Beklentiler" başlıklı parlamentolar arası bir konferans düzenlenecektir.

Söz konusu seminere katılım sağlanması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                    İsmail Kahraman

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, MHP Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, Öğretmen Performans Değerlendirme Aday Öğretmenlik İş ve İşlemleri Yönetmeliği’nin uygulanabilirliği ve çıkabilecek sorunlar belirlendikten sonra yeni bir düzenleme yapılması amacıyla 3/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 3/4/2018 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                         Erhan Usta

                                                                                           Samsun

                                                                        MHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

3 Nisan 2018 tarih, 2732 sayıyla TBMM Başkanlığına verilen MHP Grup Başkan Vekili ve Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın Öğretmen Performans Değerlendirme Aday Öğretmenlik İş ve İşlemleri Yönetmeliği’nin uygulanabilirliğinin ve çıkabilecek sorunların belirlendikten sonra yeni bir düzenleme yapılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair önergemizin görüşmelerinin 3/4/2018 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Zühal Topcu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Topcu. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MHP GRUBU ADINA ZÜHAL TOPCU (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, günümüzde en önemli problemlerden bir tanesi -biliyorsunuz, birçok problem var ama- ülkenin geleceğini hazırlayan kişileri yetiştirecek olan ve bu milleti, bu toplumu oluşturacak olan eğitim sistemindeki ortaya çıkan aksaklıklardır. Bunlar en önemli problemleri oluşturmaktadır. Bunlardan bir tanesi de özellikle eğitim kurumlarının ana unsuru olan öğretmenlerin -yeni pilot uygulamayla- performans değerlendirme sistemlerinin gündeme getirilmesi. Diyoruz ki biz: Bunun tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Birazdan gerekçeleriyle beraber sunmak istiyoruz biz burada.

Evet, öğretmenlik mesleği, gerçekten en önemli uzmanlık isteyen mesleklerden bir tanesi. Başarı öğretmenlerle geliyor, öğretmenlerin performanslarıyla geliyor yani bir çocuğun olumlu gelecek vizyonu oluşturmasında en büyük katkıyı öğretmenler sağlıyor, motivasyonunu artırmada en büyük katkıyı öğretmenler sağlıyor. İlk çocukluk yıllarının, 5 yaşına kadar çocukluk yıllarının geçtiği dönemde aileden sonra en önemli rol gösterici olan ve örnek alınan insanlar öğretmenlerdir. Bu şekildeki önemi haiz bir meslek grubunun -bir bakıyoruz ki- “performans değerlendirme sistemi” adı altında hallaç pamuğu gibi atılabileceğine yönelik birtakım çalışmaların yapıldığını görebiliyoruz.

Buradan sormak istiyoruz: Acaba bu performans değerlendirme sisteminin getirilmesindeki amaç ne? Özellikle gerçekten öğretmenlerin performanslarını artırmak mı, öğretmenlerin motivasyonlarını artırmak mı yoksa öğretmenleri hırpalamak mı, öğretmenleri hizaya getirmek mi? Eğer biz gerçekten öğretmenlerin performansını artırmak istiyorsak Amerika’yı keşfetmeye gerek yok, birçok yolu var bunun. Yani artık motivasyon nasıl yükseltilir, performans nasıl yükseltilir, bu konuda o kadar çok çalışma var ki bunların takip edilmesi gerekmektedir. En başta -sürekli bu kürsüden belirttiğimiz gibi- öğretmenlerin mutlaka aidiyet hislerinin güçlendirilmesi lazım diyoruz ama şu anda baktığımızda, öğretmen alım sistemine baktığımızda üç çeşit öğretmenin -çalıştırma tarzı olarak- alındığını da görebiliyoruz. Bunlardan bir tanesi kadrolu öğretmenler, bir diğeri sözleşmeli öğretmenler, bir diğeri de ücretli öğretmenler. Her zaman dediğimiz gibi, öğretmenin ücretlisi olmaz, öğretmenler ücretli olarak çalıştırılmazlar. Şu anda sözleşmeli öğretmenlik geçirildi, dört yıl sonra bunlar da kadroya aktarılmaktadır.

Şimdi, burada siz, hâlâ, çalıştırdığınız 70-80 bin ücretli öğretmeni, yani neredeyse bütün öğretmenlerin, çalışan öğretmenlerin yüzde 10’una denk gelen bir grubu ne yapıyorsunuz? Ayırıyorsunuz. Bunun, her bir öğretmenin de 30-40 öğrenciye hitap ettiğini düşündüğünüzde karşımızdaki grubun ne kadar ciddi bir önem arz ettiğini de buradan paylaşmak istiyoruz biz.

Evet, seçimlerine baktığımızda, bu öğretmenlerin öğretmenlik mesleğine seçilmesine baktığımızda gerçekten hassasiyetle seçim yapıldığını da görebiliyoruz. 2 milyon öğrencinin sınava girdiğini düşündüğümüzde bakıyoruz ki yüzde 10’u alınıyor yani 200 bin arasından seçme yapılıyor ve burada da performans değerlendirmede çok büyük hata yapılır. Bu verilen taslak programda performansın yüzde 25’inin müdür, yüzde 15’inin öğrenciler, yüzde 15’inin veliler, yüzde 20’sinin zümre öğretmenleri tarafından değerlendirileceğini, performans değerlendirmeyi belirleyeceğini gündeme getirdiğimizde artık yalnızca çabaların bu performans puanlarını tutmaya yönelik olabileceğini biz buradan belirtmek istiyoruz. Bu, öğretmenler arasında ayrımcılığa yol açacaktır. Bu sistem, öğretmenler arasında umutsuzluğa yol açacaktır ve çatışmalara yol açacaktır. Onun için, yol yakınken bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Topcu.

Söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’a aittir.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği araştırma önergesiyle ilgili grup önerisi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, “AKP’nin on altı yıllık iktidarının en başarısız alanı ne?” diye sorulduğunda akla ilk gelen eğitim sistemidir. Eğitim sistemiyle hızlı bir şekilde her gün oynandığını ve sadece sınava dayalı bir millî eğitim politikasının sürekli dayatıldığını görüyoruz. AKP’nin eğitimdeki temel kıstası şudur: Piyasalaştırmak ve kadrolaşmak.

Piyasalaşmak: AKP okulların birer ticarethaneye çevrilmesini istiyor. Daha dün Cumhurbaşkanının, mahallelerdeki okulların altına otoparkların yapılması yoluyla okullara gelir sağlanması… Şaka yapacağım, önereceğim ama ciddiye alırlar diye korkuyorum, “Olmazsa üstüne de AVM yapın.” diyeceğim.

Değerli arkadaşlar, AKP öğretmen alımı ve öğretmen noktasında da ciddi bir sorun yaşıyor. Öğretmenlerin istihdamı noktasında, bugün çok ciddi sayıda öğretmen atanmayı bekliyorken AKP sürekli, güvencesiz ve esnek çalıştırmayı dayatıyor. Üç farklı öğretmen kadrosu var: Kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen ve ücretli öğretmen. Şimdi, AKP bir de eğitim mesleğini, öğretmenlik mesleğini değersizleştirerek tamamen teknik bir meslek gibi görmeye çalışıyor ve şimdi de öğretmenlerin üzerinde bir Demokles’in kılıcı gibi onlara performans sistemini dayatmaya çalışıyor. Nedir performans? Kim değerlendirecek? Öğrenciler değerlendirecekmiş, müdür değerlendirecekmiş, zümre öğretmenleri değerlendirecekmiş.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bir defa, yaşadığımız koşullarda öncelikle şu soruların mutlaka doğru cevaplanması lazım: Öğrenciler öğretmeni nasıl değerlendirecek? Öğrenciler ve veliler öğretmen ve yöneticilerin performans değerlendirmesini hangi objektif ve bilimsel kriterler üzerinden yapacaktır, bunun cevaplanması gerekir. Öğretmenin öğrenci tarafından bir tür sınava tabi tutulması, notla değerlendirmesi eğitim sürecinde öğretmen-öğrenci ilişkisini nereye taşıyacaktır? Böyle bir uygulamayla, öğretmenin, üzerindeki bu Demokles’in kılıcı baskıyla mesleği gerçek anlamda etik ilkeler üzerinden yürütebilmesi mümkün müdür? Eğitim emekçilerinin üzerindeki baskı, sürgün devam ederken, eğitimde yaşanan siyasal kadrolaşma uygulamaları bütün hızıyla sürerken yapılacak değerlendirmenin objektif ve güvenilir olması ne kadar mümkün olacaktır?

Eğer Millî Eğitim Bakanlığı hayırlı bir iş yapmak istiyorsa eğitim sistemindeki sorunları tartışmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Sayın Başkan, son cümlemi tamamlıyorum.

Eğitim emekçilerini bireysel performans değerlendirme tehdidiyle hizaya getirmek ve disipline etmekten derhâl vazgeçilmeli. Uyguladığı eğitim politikalarının neden birer birer çöktüğünü bugün burada da AKP’nin ifade etmesi lazım.

Eğitim politikalarımız sürekli bir yazboz tahtasına dönüşmüşken şimdi öğretmenlik mesleğini bu kadar değersizleştiren ve geleceğin çocuklarını yetiştirecek öğretmenleri böyle horlarken nasıl bir başarı yakalayacağız, bunun cevaplanması gerekir diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Toğrul.

Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Kadim Durmaz'a aittir.

Buyurun Sayın Durmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, çok önemli bir konu hakkında üç dakikada ne kadar şey ifade edebilirsem etmeye çalışacağım ama temeli şu arkadaşlar: Adında “millî” sözcüğü olan bir bakanlıkla ilgili, eğer bu ülkeyi eğitimde belli bir noktaya taşıyacaksak söylenecek sözümüz çok.

On altı yıldır bu ülkeyi tek başına yöneten AK PARTİ iktidarıyla eğitimin geldiği noktayı -eski bir öğretmenim- değerlendirip not vereceksek koskocaman bir sıfır veriyorum.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sıfırcı hoca!

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sıfırcı hoca oldun ya.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Eğitimde skandallar bitmiyor arkadaşlar. Sınav yapıyorsunuz; yok, bu sorular yanlış oldu.

Bir başka konu da alıştınız ülkeyi taşeronla sorumsuzca yönetmeye, eğitime monte ettiniz. Sayın Millî Eğitim Bakanımız ağzıyla ikrar verip zikrediyor, “109 bin öğretmene ihtiyaç var.” diyor, geliyor Plan Bütçede Maliye Bakanımızdan 25 bin öğretmen istiyor. Eğer bu ülkede sorumluluğunu bilen, irdeleyen, sorgulayan, bu ülkenin onurlu bir yurttaşını yetiştireceksek eğitimde bütçeyi kısmayacağız ve bunun da yolu hepimizin ortak anlayışından geçiyor. Ben bu grup önerisini veren arkadaşlara teşekkür ediyorum.

Arkadaşlar, eğitimde eskiden, bizim de öğretmen olduğumuz yıllarda şöyle bir model vardı: Maarif müfettişleri vardı, yok ettiniz. Okullar açılınca bunlar tüm öğretmenleri gezer, bir metot teftişi yapardı; yolu, yöntemi, ortak bir anlayışla, Türk millî eğitiminin nasıl bir müfredatı var, bu uygulandığında nasıl bir sonuç alınacak. İkinci dönem, okulların kapanmasının ortasında randıman teftişi yapardı; bu öğretmenimiz Türk millî eğitiminin amacına uygun nasıl bir uygulama yapmış, nasıl bir nesil yetiştiriyor diye. Ama gelinen noktada siz taşeronlaştırarak, bu ülkenin ihtiyacını planlamadan, öğretmen sendikalarını, eğitimcileri, sizin dışınızdaki hiçbir siyasi partiyi ve görüşü önemsemeden işte eğitimde geldiğimiz bu vahim tabloyu bu ülkeye yaşatıyorsunuz.

Hani, geçmişimizde var, hepiniz biliyorsunuz, Hazreti Ali “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kulu, kölesi olurum.” diyor. Peygamberimize ilk gelen “Oku!” vahyi var. Bunların hepsi kenarda duruyor, biz sadece kafamıza koyduğumuz… Hatta bu ülkenin zenginlerine de “Eğitim iflas etti -PISA sonuçlarını hepiniz biliyorsunuz- paran, gücün varsa çocuğunu yurt dışında okut.” diyoruz. Arkadaşlar, bizim yurt dışında okutacak çocuklarımız yok. Biz bu ülkede çocuklarımızı okutup yetiştirmek, onurlu birer yurttaş olarak bu vatana kazandırmak istiyoruz ama bunun yolu… Öğretmenlikte, diğer aklınıza gelen sektörlerde olduğu gibi performans değerlendirmesine, aday öğretmenliğe, keyfîliğe dayalı eğitimi dizayn etmeyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, toparlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Durmaz.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Bunun bir vicdani mesuliyeti var, vebali var. Eğer biz, öğretmenlerden, Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller istiyorsak eğitimde ortak anlayışı hayata geçirmeliyiz.

Hatadan dönmek de bir erdemdir, gelin bu hatadan da dönün diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durmaz.

Şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Nurettin Aras konuşacaktır.

Buyurun Sayın Aras. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN ARAS (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muazzez heyetinizi samimi kalple selamlıyorum.

Perşembe akşamını cumaya bağlayan gün, ilimde, Afganistanlı ve Pakistanlı mültecileri taşıyan minibüs -14 kişilik minibüse 37 kişi yerleştirilerek- vahim bir kaza yaptı ve 17 Afganlı ve Pakistanlı kardeşimizi kaybettik. Hazin bir tabloyla karşı karşıya kalmıştım, çok üzüldüm. İslam ülkelerinin bu durumu gerçekten acı verici. İslam’ın ilk emri: “Oku!” Bugün insaniyet çetin ve karmaşık bir kördüğümün esiri durumundadır. İnsanlığa zorla yüklenen maddiyatçı kültür bir kördüğümdür. Bizim bu düğümleri çözebilmemiz için öncelikli meselemiz tabii ki eğitim olmalıdır. Biz eğer yeryüzünde abat edilmemiş bir viranenin kalmamasını istiyorsak, biz zekât vereceğimiz bir insan bulunmasın, o kadar eşitlik olsun diyorsak, elde edilen gelirin dünyanın mustazaflaştırılmasında değil mamur edilmesinde kullanılmasını istiyorsak, içinde kinin, düşmanlığın, nefretin olmadığı bir topluluk istiyorsak, ilahi, dinî ve ilmî düşünce seviyesinin yüksek olduğu bir toplum istiyorsak, âlemin içerisindeki güzellikleri, bereketleri insanlığın lehine kullanmak üzere açığa çıkarmak istiyorsak mutlaka eğitime önem vermeliyiz, “eğitim” denilen sihirli kelimeye biz sarılmalıyız, ancak bu şekilde sonuç alabileceğimizi bilmeliyiz. Tabii, bu eğitimin en önemli bileşenlerinden birisi, kutsal olan öğretmenliktir. Bizim maksadımız öğretmenleri hırpalamak değildir, bizim maksadımız öğretmenlerimizden en yüksek verimi alabilmektir.

Değerli milletvekilleri, bizim 780 bin kilometrekare topraklarımız var, komşumuzun 1 milyon 640 bin -İran’dan bahsediyorum- ve nüfus her ülkede de 80 milyon civarında. Komşumuz İran’ın millî geliri 400 milyar dolar, bizim gayrisafi millî hasılamız bugün 800 milyar doları aşmış. Bizim petrolümüz, doğal gazımız yok ama komşumuzun doğal gazı da var, petrolü de var. Ya bir de bizim doğal gazımız, petrolümüz olsa?

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız Sayın Aras.

NURETTİN ARAS (Devamla) – Şunu anlatmaya çalışıyorum: Bizim tek kaynağımız var, o da beşerî kaynağımızdır. Bunu iyi kullanmamız lazım. Öğretmenlerimizin bu yönde yüksek performansına ihtiyacımız olduğu kadar diğer faktörlerin de eğitim üzerinde tesiri olduğunu biliyoruz. Bunların başında anne ve baba geliyor. Özellikle anneden söz etmek istiyorum ben. Bugünlerde gündemimizi de işgal etmektedir insan hakları, kadın hakları. Tabii ki analık görevi kadına verilmiştir ama herkes bilmelidir ki kadın bir kuluçka robotu değildir ve çocuğu doğurduktan sonra, emzirdikten sonra çocukla ilgisini de kesmez. Gelecek nesillerin eğitimi anneye verilmiştir. Sonraki hayatına tesir edecek eğitimden bahsediyoruz. Bu devrede çocuğun ruh sağlığı üzerindeki eğitim çok önemlidir. Kim söylemiş bilmiyorum ama “Eğer sefil olursa kadın, toplum çöker…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN ARAS (Devamla) – “…beşeriyet çöker.” diye bir laf vardır. Gerçekten çok yerinde söylenmiş bir laftır bu da.

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın, bir dakika daha süre veriyorum Sayın Aras.

NURETTİN ARAS (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, Allah razı olsun.

Kadın çocuğun eğitimi üzerinde birinci derecede rol oynamaktadır. O yüzden diyorum ki: Kadının sefilliği, sefaleti sadece ona okuma yazma öğretmekle, yabancı dil öğretmek gibi safsatalarla giderilemez; kadının gerçek ilim, irfan ve bilgi sahibi olmasıyla giderilir.

Derhâl kaydetmeliyim ki aynı şartlar erkekler için de geçerlidir. Yoksa günümüz Türkiyesinde, özellikle İslam ülkelerinde… İslam’ın görüşü olarak söylüyorum: Erkeklere hürriyet, hayat hakkı tanınmış da kadınların boynuna kölelik halkası geçirilmiş değildir. Bunu düşünenler varsa kendi görüşlerini sorgulasınlar. Kadın, anne gelecek nesilleri eğitirken çocuğa sevgi ve şefkati öğretir.

Güzel bir Türkiye dileğiyle muazzez heyetinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aras.

Sayın Beştaş, söz talebiniz vardı.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Türkiye’de tek Kürtçe çıkan Azadiya Welat gazetesinin matbaa bulamadığı için basılamadığına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, geçen hafta, Türkiye’de çıkan tek Kürtçe gazete olan Azadiya Welat gazetesi gazeteyi basacak matbaa bulamadığı için basamadı gazeteyi, Özgürlükçü Demokrasi’nin basıldığı gün matbaasına da bu hafta yine el konuldu. Başka matbaa sahipleri de devlet yetkilileri tarafından “Basmayacaksınız.” talimatı verildiğini ve kendilerine ciddi bir baskı uygulandığını söylüyorlar. Böyle olunca, Welat gazetesi, her şeye rağmen, gazeteyi çıkarmak isteyen çalışanlarca fotokopilerle çoğaltılıp satıldı. Şimdi, biz iktidar partisine soruyoruz, çıkın, buradan söyleyin gerçekten: Bu dilden neden bu kadar korkuyorsunuz? Matbaalara “Basmayacaksınız.” talimatı verecek kadar nefretinizin kaynağı nedir? Bize göre Hükûmetin Kürt dilinden nefretinin kaynağı Kürtçe korkusudur. İşte, Azadiya Welat gazetesi de fotokopiyle çoğaltıldığı gün “…”(x) manşetinde “Dilimizden korkuyorlar.” demiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, AKP öylesine korkuyor ki bu dilden korkusu derin bir nefrete de yol açmış durumda. Bu gazete en zorlu zamanlarda çıktı, geçmişinde infazları, kaçırmaları gördü ama yılmadı. Önceki iktidarlar da susturmaya çalıştı, susturamadılar, siz de susturamayacaksınız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beştaş.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Eskişehir’den gelen konuklara “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – İzleyici sıralarında Eskişehir’den konuklarımız var, kendilerine hoş geldiniz diyoruz, buradan sevgi ve selamlarımızı yolluyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, konuşma sürelerinin indirilmesine destek veren milletvekillerine konuşmanın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatmak istediğine ve kadınlar hayatın her alanında sahnede olursa Türkiye'nin daha güzel bir yer olacağına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, hatip Sayın Aras’ı dikkatle dinledik, katıldığımız fikirleri vardı, çoğuna katılmadığımız yaklaşımları oldu ama kıymetli olan, görüşlerini Meclis kürsüsünden özgürce söyleyebilmesiydi. Üç dakika yetmedi, iki kez birer dakikaya ihtiyaç duydu, siz de verdiniz ona ama ben Sayın Aras’a ve onunla birlikte İç Tüzük’teki bu konuşma hakkı on dakika iken bunu üç dakikaya indiren AKP önerisine ve ona destek veren milletvekillerine konuşmanın ve söz söylemenin ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Ayrıca, Sayın Başkan, bugün Genel Kurulumuzu Eskişehir’den ziyaret eden kadınlar olduğu gibi bugün Meclisin her yanında kadınlar var, geçen hafta yaşananlardan sonra. Ve onlar diyorlar ki: “Kadınlar sahneye.” Biz de CHP olarak diyoruz ki: Siyasette kadınlar sahneye, sanatta kadınlar sahneye, hayatın her alanında kadınlar sahneye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayanız Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onlar sahnede olsunlar ki Türkiye daha güzel bir yer olsun. Yaşasın kadınlar, kadınlar yaşasın diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Bu güzel sözlerinize ben de katıldığımı belirteyim.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, MHP Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, Öğretmen Performans Değerlendirme Aday Öğretmenlik İş ve İşlemleri Yönetmeliği’nin uygulanabilirliği ve çıkabilecek sorunlar belirlendikten sonra yeni bir düzenleme yapılması amacıyla 3/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiye'de son zamanlarda artan yolsuzluk iddialarının araştırılması ile yolsuzlukla daimî mücadele için çözüm yollarının bulunması amacıyla 3/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 3/4/2018 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                         Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

3 Nisan 2018 tarihinde Adana Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından (7302 sıra no.lu) Türkiye'de son zamanlarda artan yolsuzluk iddialarının araştırılması ile yolsuzlukla daimî mücadele için çözüm yollarının bulunması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 3/4/2018 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; önerimiz, Türkiye’nin yolsuzluk görünümünün giderek kötüleşmesi dolayısıyla Hükûmetin bu konudaki sorumluluğunun ortaya çıkartılması amacıyla verildi. Bu kaygımızı haklı gösterecek gerçekler şunlar: Türkiye, Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 1995’ten beri sürdürdüğü bütün ülkeleri kapsayan araştırmaları kapsamında, bu yıl 180 ülke arasında yolsuzluk algısı, yolsuzluk görünümü bakımından 80’inci sırada, 100 üzerinden de puanı 40. Bu puanlar 1995’te 90 ülke arasında 50 ve 10 üzerinden 3,8’di, 2000’de 158 ülke arasında 65’di, 2012’de 176 ülke arasında 54’tü. Durumun 1995 ve 2000’den daha iyi fakat 2012’den daha kötü olduğu apaçık. Daha iyi olması belli, Türkiye'nin tamamen siyaseten ve devlet idaresi bakımından çöktüğü bir dönemin arkasından gelen reformları yansıtıyor iyi sayılar ama 2000’den beri durumun daha iyiye gitmediği, daha kötüleştiği açık ortada. Bunları destekleyen olgular var mı? Evet, var. Özellikle iki uluslararası araştırma, Malta belgeleri ve Panama belgelerinin analizinden ortaya şu çıktı: Türkiye'nin iktidar doruklarının, hem Cumhurbaşkanının damadı ve onun yakınları hem Başbakanın oğullarının, aslında, offshore bankacılığı sistemi içerisinde büyük operasyonlar yürüttükleri ortaya çıktı. Offshore bankacılığının kendisi otomatik olarak yolsuzluk sonucunu vermese de offshore bankacılığının esasen vergi kaçırma maksadıyla kurulmuş bir uluslararası çürümüşlük rejimi olduğu apaçık ortadadır ve Türkiye'yi yöneten Hükûmet, hangi ülkelerin offshore bankacılığının kusurlu olacağına dair liste yapma görevini de bu kanun çıktığından beri yerine getirmemiştir. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı ve Başbakan yakınlarını korumaktadırlar.

Bununla sınırlı değil. Daha alt düzeyde tabii ki yolsuzluklar devam ediyor. Örneğin, Üsküdar Belediyesinde -Adalet ve Kalkınma Partili belediye- Adalet ve Kalkınma Partili üyelerin girdiği ihalelerde diğer kuruluşlar çekilerek, Adalet ve Kalkınma Partili Saniye Karayel’in 2017 yılında toplam 568.548 liralık bir ihale almasına yol açmış olduğunu biliyoruz.

Aynı şekilde, Kayseri PTT Başmüdürlüğünün açtığı ihale, sonuçta ihaleden yalnızca bir gün önce kurulan bir şirkete kalmıştır. Bunun Hükûmet taraftarı bir şirket olduğu apaçık ortadadır.

Tabii, daha önemlisi savaştan kazanmakla ilgilidir. Başbakan Binali Yıldırım “Eğer İHA’lar ve SİHA’lar olmasa biz Afrin’de hiçbir başarı kazanamazdık.” derken aslında bir sirkat ifade etmiştir. Bu İHA’lar ve SİHA’lar, Cumhurbaşkanının damadının şirketi tarafından tekel fiyatıyla Türk Silahlı Kuvvetlerine satılmaktadır. Dolayısıyla ne kadar savaş olursa damat o kadar çok para kazanmaktadır. Nitekim, bu para kazanma meselesi öylesine ifsat hâle gelmiştir ki Cumhurbaşkanının Danışmanı İlnur Çevik nihayet baklayı ağzından çıkarmıştır, “Afrin’deki bütün ihaleleri, Suriye’deki ihaleleri bu operasyon sayesinde biz kazandık.” diyebilmiştir. Yani savaştan kâr etmek üzerine konuşan bir cumhurbaşkanı başdanışmanı ve bu sözlerin hiçbir şekilde tekzip edilmediği apaçık ortadadır.

Bütün bu şartlar altında, aslında yolsuzluğun sadece basit yolsuzluk olarak değil, suistimaliâlâ, büyük yolsuzluk olarak devletin en yüksek katlarından aşağıya doğru sürdürüldüğünü ortaya koyan çok önemli deliller, çok önemli kanıtlar var. Bu kanıtlar karşısında Meclisin bir araştırma yapmama lüksü yok fakat bu araştırmayı yapmayacağınızı biliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Başkan…

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Kürkcü.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Buna rağmen bu araştırmanın yapılması ihtiyacını dile getirmek gerekir çünkü buna ses çıkarmayan bir Meclis bunun altında kalır. Yarın bütün bunların hepsi sorulacaktır; akıtılan kanlar, yapılan hileler, yapılan dolanlar, kaçırılan vergiler, bunların hepsinin hesabını halk soracaktır çünkü eninde sonunda devlet dediğiniz şeyin kendi geliri, kendi kaynağı diye bir şey yoktur. Burası hükümdarlıkla, Osmanoğulları’nın kılıç hakkıyla elde edilmiş, gaza hakkıyla elde edilmiş hazinesiyle yönetilmiyor; halkın mülkü olan şey, bireyler tarafından ve partiler tarafından tasarruf ediliyor ve bu tasarruf hileyle hurdayla gidiyor.

19’uncu yüzyılda Türkiye’nin uluslararası alandaki görünümü buydu; bir hasta adam. Bu tablo bir Kurtuluş Savaşı’nın ardından değişti fakat şimdi Türkiye’nin tablosu şuna daha çok yaklaştı: Yani, savaştan kâr eden, bütün endüstriyel çarklarını fetih ve işgalle sürdüren bir ülke.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Ancak yolsuzlukla beslenebilecek ve yolsuzlukla beslendikçe yolsuzluğu yeniden üreten bu rejimle Meclis yüzleşmeyecekse, esasen halkın kendisine verdiği vekâletin hakkını yerine getirmeyecek demektir.

Son olarak şunu da söyleyeyim: Özellikle savaş ve savaşın etrafında oluşan endüstriyel, askerî kompleks ve bunun yarattığı ağlar o kadar vahim bir durum yaratıyor ki Afrin’deki savaşı övdüğü için, Türkiye’de bu savaşı eleştirenleri kınadığı için temayüz eden eski bir sinema sanatçısı Hülya Koçyiğit’in damadı ne var ne yoksa topluyor, sonuç olarak Konyaaltı Sahil Projesi kapsamında yapılan bütün ticari ünite ve tesislerin kiralanması işini tek başına alıyor. Bu kadarına düşmedik, bu kadarına kalmadık. Türkiye böyle bir yönetimi hak etmiyor, Meclis bunu hak etmediğini ispat etmelidir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kürkcü.

Sayın Muş, söz talebiniz var.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, hatibin konuşmasına katılmadığımızı ifade etmek isterim. Bu Man Adası, işte, diğer meselelerle alakalı verdiğimiz cevaplar Meclis kayıtlarında mevcuttur, bir daha aynı şekilde bunlara cevap verme ihtiyacı hissetmemekteyiz.

Şunu ifade etmek gerekir: Afrin Operasyonu’yla ilgili “Daha çok para için daha çok savaş.” gibi bir ifade kullandı, bunu reddettiğimizi ifade etmek isteriz. Türkiye, İHA’larını millîleştirmiştir, millî kaynaklarla, millî yazılımla üretmektedir. Daha önce bunlar ithal ediliyordu. Sanırım hatip, Türkiye’nin bunları millîleştirmesinden, millî kaynaklarla üretmesinden ve dünya standartlarında bir ürün ortaya çıkarmasından rahatsız. Sayın milletvekilleri, bunlardan rahatsız olması gereken teröristlerdir, bir milletvekilinin bunlardan rahatsız olmaması gerekir diye düşünüyorum. Daha önce, bunlar millîleştirilmeden önce İsrail’den parası ödendiği zaman bile alınamıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Afrin Operasyonu ihaleler için yapıldı. Biz oraya girdik, onun için ihaleleri alacağız.” gibi bir ifadeyi getirsin burada bize göstersin.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Danışman söyledi, danışman.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın İlnur Çevik’in böyle bir ifadesi bulunmamaktadır, ben kendisiyle de konuştum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – İlnur Çevik’in açıklamasına bir bakın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Kürkcü iddiasını ispatlamakla mükelleftir. “Biz Afrin’e ihaleler için girdik, savaştık. Oraya girdiğimiz için ihaleleri biz alacağız.” Böyle bir ifadesi varsa getirsin bunu ispatlasın, aksi takdirde kendisi müfteridir.

Teşekkür ederim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, sisteme girmişsiniz, buyurun.

35.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, sataşma nedeniyle söz hakkı kullanmakla ilgili usule ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ben aslında yürüyen usulle ilgili bir şey söyleyip sonra sataşmadan söz istediğimizi ifade etmek isterim.

Ama sanıyorum, herhâlde bugünün gündemi, Sayın Mehmet Muş’un konuşan herkese sürekli cevap vermesiyle geçecek gibi gözüküyor. Eğer böyle bir usul varsa gerçekten aynı şeyi bekliyoruz yani Sayın Ahmet Aydın’dan, Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı’dan. “Burada asla sataşma yok, asla sataşma yok.” diye defalarca söz alınamıyor bu Mecliste. Yani bu şekilde idare edilecekse bu Meclis böyle olsun, herkes aynı şeyi yapsın, sizin gibi yapsın, söz hiç kısılmasın, devam etsin. Ben sadece bunu ifade etmek istedim.

Ve tabii ki sataşma var, sataşmadan dolayı da sayın vekilimiz söz alacak mümkünse.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, söz vereceğim.

Başkalarının nasıl yönettiği ve yöneteceği doğrusu beni bağlamaz. Benim bir anlayışım var ve bu anlayışa göre yöneteceğimi ilk birleşimde de söylemiştim, buna sadık kalmaya çalışıyorum. Bundan diğer Meclis başkan vekilleri ne gibi bir sonuç çıkarır, o benim ilgi alanıma girmiyor. Ben burada, daha önce belirttiğim gibi, söz hakkını mümkün ölçüde geniş tutmaya çalışarak yöneteceğim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Siz değil Sayın Başkan, Sayın Mehmet Muş umarım bundan bir şey çıkarır da bizim sözümüz engellenmeye çalışıldığında o zaman destek olur kendisi de buna, bunu ifade etmek istedim.

BAŞKAN – Sayın Kürkcü, buyurun.

SALİH CORA (Trabzon) – Yalan bir haberi okudu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İspatlasın bakalım.

SALİH CORA (Trabzon) – Yalanın yalanı olmaz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – İşine bak.

SALİH CORA (Trabzon) – Sen işine bak.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, iki konu var: Birincisi, biz Türkiye’nin İHA yapıp yapmadığı, bunların iyi olup olmadığı konusuyla ilgili değiliz. Türkiye’de Silahlı Kuvvetlere İHA tedarik eden bir tane firma var, o firma da Cumhurbaşkanının damadının firmasıdır.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) – Bir tane değil, birden fazla var.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Sonuç olarak millî olup olmadığının ne önemi var? Nedir dünyada bugün millî olan? Eninde sonunda bunun bir parçasını, bilginin bir bölümünü, kaynağın bir bölümünü uluslararası piyasadan temin ediyorsunuz. Netice olarak yazılımlarıyla, şunuyla bunuyla, kaçınılmaz olarak dünyada herkes bir şekilde uluslararası alandan elde ettikleriyle kendi çıkarlarına uygun işler yapıyor.

Benim sözünü ettiğim şey şudur: Eğer sizin yakınlarınız bu İHA işindeyse siz “Savaşta İHA kullandık.” diye konuştuğunuzda, harcanan her şeyden para kazandığınızı itiraf etmiş olursunuz. Yolsuzluk böyle başlar, benim itirazım bunadır. El çekilmelidir bu işten; Cumhurbaşkanının, Başbakanın yakınları Silahlı Kuvvetlere malzeme tedariki işinden el çekmelidirler. Ben bundan rahatsızım, millet bundan rahatsızdır.

İkincisi: İlnur Çevik’in sözleri Türkiye’nin bütün yayın organlarında şu ya da bu şekilde yayınlandı. İlnur Çevik apaçık oradaki müdahaleden, oradaki savaştan, oradaki işgalden sonra müteahhitlerin oradaki ihaleleri alacaklarını ve bunun çok faydalı olduğunu söyledi. Bu, hiçbir şekilde tekzip edilmedi.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Metin burada, okuyun.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Ben de okudum, siz de okudunuz, hep beraber okuduk.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Okuyun şu metinden.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Dolayısıyla, bu tekzip edilmedikten sonra yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Ben bunu tekrar ediyorum: Tekzip etsin İlnur Çevik, ondan sonra konuşalım. Siz İlnur Çevik yerine niçin konuşuyorsunuz? (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kürkcü.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, uzatmıyorum, ben kendisini hâlen ispata davet ettiğimi ifade etmek isterim.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - İspatladı ya işte. Daha neyi ispatlasın?

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiye'de son zamanlarda artan yolsuzluk iddialarının araştırılması ile yolsuzlukla daimî mücadele için çözüm yollarının bulunması amacıyla 3/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu konuşacak.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; verilen grup önerisi üzerine söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Toplum ve devlet hayatındaki kültürel ve ahlaki erozyon, ülkemizin beka mücadelesinde öncelikli olarak çözülmesi gereken sorunlardan biridir. Bilindiği gibi, Çiftlik Bank ve benzeri olaylar sebebiyle vatandaşlarımıza yönelik dolandırıcılık girişimleri geçtiğimiz günlerden itibaren Türkiye'nin gündemini meşgul etmektedir. Bu meselelere temelde iki açıdan bakmakta yarar vardır. Bunlardan biri, yolsuzluk yapanlardan, yetim hakkına el uzatanlardan hesap sorulması ve en ağır cezaların verilmesi, ikincisi ise yolsuzluğa sebep olan unsurların ortadan kaldırılmasıdır. Milletimizi kandıranların, umutlarını çalanların ve soygun düzenini kuranların yakasından tutmak, hesaplaşmak şüphesiz ki iktidarından muhalefetine hepimizin görevidir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak devlet idaresini milletimizin bir emaneti olarak görüyor, ahlaki kirlilik ve yolsuzluklarla kararlı ve etkin mücadele suretiyle temiz siyaset ve temiz yönetimi tesis etmeyi hedefliyoruz. Toplum hayatını, demokratik rejimi ve ahlaki değerleri tahrip eden, halkın devlete olan güvenini azaltan, toplumsal dokuyu zedeleyen, ayrıca kaynak israfına, yatırım ortamının bozulmasına ve uluslararası itibarımızın zarar görmesine yol açan yolsuzluğa karşı mutlaka köklü ve kalıcı tedbirlerin alınmasını, Türk siyasi ve bürokratik hayatında ilkeli, seviyeli ve temiz bir yönetim anlayışının hâkim kılınmasını istiyoruz.

Bu çerçevede, öncelikle, yolsuzlukla mücadelede kamu menfaatinin kişisel menfaatlerden üstünlüğü anlayışının toplumsal bir değer olarak benimsetilmesi, eğitim başta olmak üzere çeşitli araçlarla sağlanmalıdır. Yolsuzlukların önlenmesinde etkinliği sağlamak amacıyla denetim sistemi, yapısal ve işlevsel olarak etkinleştirilmelidir. Yolsuzlukları önlemek, yolsuzluklarla mücadelede etkin ve kalıcı politikalar üretmek ve ilgili kuruluşlar arasında eş güdümü sağlamak amacıyla özerk bir yolsuzlukla mücadele kurulu kurulmalıdır. Dürüstlüğü teşvik eden davranış kuralları oluşturularak eğitimin her kademesinde insanımıza dürüstlük ve sorumluluk gibi erdemlerin kazandırılmasına önem verilmeli, dürüstlük kültürünün bir hayat tarzı olarak benimsetilmesi sağlanmalıdır.

Kuşkusuz ki hem demokratik meşruiyetin güçlendirilmesi hem de devlete duyulan güvenin artırılması, yolsuzluk ve usulsüzlük gibi güven sarsıcı uygulamaların önüne geçilmesiyle mümkün olabilecektir.

Bu düşüncelerle sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aksu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Namık Havutça konuşacaktır.

Buyurun Sayın Havutça. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ben sizlere yolsuzluklar, yoksulluklar ve yasaklar üzerinde AKP’nin karnesini okumayacağım, bu bizim tespitimiz değil. Bakın, uluslararası küresel yolsuzluk araştırması yapan uluslararası bir kurum, Türkiye'nin dünyada en fazla yolsuzluk yapılan 2’nci ülke olduğunu söylüyor. Biz söylemiyoruz bunu, uluslararası raporlar söylüyor. Sizin yoksullukla mücadelede, yasaklarla mücadelede tablonuzu söylemeyeceğim; Türkiye tarihinin en büyük yasaklarını, en büyük gestapo devleti uygulamalarını görüyoruz şu anda.

Bakın, siz 17-25 Aralık yolsuzluğunu burada örtüp üzerini kapadıktan sonra bir de Man Adası gerçekleri ortaya çıktı. Nedir bu Man Adası gerçekleri? Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanı o dekontları gösterirken Yalova’da Sayın Cumhurbaşkanı “Sahte evraklar sallamakla siz kalkıp Tayyip Erdoğan’a ve ailesine leke süremezsiniz.” diyordu. Ne oldu o sahte belgeler?

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı… Tespit 1: 15 Aralık 2011, Ziya İlgen’in Albaraka Türk Katılım Bankası hesabına 2,5 milyon dolar ve yine 26 Aralık 2011, İlgen’in aynı hesabına 1 milyon 250 bin dolar; 15 Aralık 2011, Mustafa Erdoğan’ın Albaraka Türk Katılım Bankası hesabına 2,5 milyon dolar; 26 Aralık 2011, Erdoğan’ın aynı hesabına 1 milyon 250 bin dolar; 27 Aralık 2011, Osman Ketenci hesabına 1 milyon 250 bin dolar; 27 Aralık 2011, Mustafa Gündoğan’ın hesabına 1 milyon 250 bin dolar; 29 Aralık 2011, Ahmet Burak Erdoğan’ın Garanti Bankası hesabına 1 milyon 450 bin dolar. Bu dekontları, Cumhuriyet Halk Partisinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına teslim ettiği dekontları MASAK ve Halk Bankası aynen doğrulamıştır.

Şimdi, soruyorum ben buradan o fakir milletin… Balıkesir Öğretmenevindeki emekli öğretmene soruyorum: Ziya İlgen, eniştesi emekli öğretmendir. Bu kadar milyon dolar parayı hangi ticari işletmeyi işleterek kazandı?

Soruyorum bugün, Balıkesir Misakça köyünde bizi izleyen çiftçi kardeşime, tarlasını satmak zorunda olan çiftçime soruyorum: Siz “BUMERZ” diye bir şirket duydunuz mu? Bakın, açılımını söylüyorum: BUMERZ’in “BU”su “Burak” “M”si “Mustafa” “ER”i “Erdoğan” “Z”si “Ziya enişte”

Siz, alın teriyle, mücadele ederek dünyanın en pahalı mazotunu kullanarak ekmeğinizi topraktan kazanmaya çalışırken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Havutça.

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) - …emekli öğretmen enişte Ziya İlgen ve arkadaşları aile saadet zinciriyle 15 milyon dolar alıyor.

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) - Az, az 15 milyon dolar(!)

NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Ben buradan temiz siyaseti, siyasi ahlakı sorgulayan milletvekili arkadaşlarıma soruyorum: Bu paraların kaynağı Türk Ceza Kanunu’na göre suç olmayabilir; peki, siyasi ahlak olarak siz bu parayı nereden kazandıklarını sormayacak mısınız, sormayacak mıyız? Yolsuzluklarla mücadele, bu ülkenin özgürlüğü içindir çünkü yolsuzlukları örtbas etmek için buradan özgürlükleri kısıtlayıcı yasalar çıkarıyorsunuz. Bakın, MİT bugün hiçbir belgesini mahkemelere göndermiyor, MİT elindeki belgelerini sadece Sayın Cumhurbaşkanıyla paylaşıyor. Bu ülkenin demokrasi ve özgürlüğü için biz her kurumu yargısal denetime açmalıyız, her kurumu. İşte, buradan soruyorum: Gelin bu mal varlığını araştıralım; nereden ticaret yaptılar, ne sattılar, ne aldılar, bu paraları nereden aldılar?

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Havutça.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, size söz vereceğim ama görüşmeler tamamlansın, zaten şu anda grubunuz adına söz isteyen bir sayın milletvekili konuşacak. Daha sonra, eğer hâlâ söz talebiniz devam ediyorsa size söz vereceğim yerinizden.

Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kavcıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Gazi Meclisin değerli milletvekilleri, öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Verilen grup önerisin aleyhine söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmetleri zamanında yolsuzluk iddialarının bir devlet, bürokrasi kültürü hâline geldiğini belirtmek ya da ima etmek, devlet kademelerinde çalışan, bu ülkeye hizmet eden binlerce, milyonlarca kişinin zan altında bırakılması demektir. “Yolsuzluk devlet kültürü hâline geldi.” demek, Türkiye’nin genelini yolsuzlukla suçlamak demektir. Böyle birkaç asılsız ya da eksik bilgiyle Türkiye’nin genelini yolsuzlukla suçlayamazsınız; hele daha yeni 28 belediyesine kayyum atanmış bir parti bunu hiç yapamaz diye düşünüyorum. Milletin güvenerek teslim ettiği bu 28 belediyenin 24’ünü PKK terör örgütüne, 4’ünü ise FETÖ terör örgütüne peşkeş çeken bu partinin belediyeleri değil mi?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ne FETÖ’sü ya!

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) - Daha anlaşılır ifadeyle, bu milletin servetini çeşitli usulsüzlüklerle terör örgütlerine, yandaşlarınıza aktaran sizler değil misiniz?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Yalan söylüyorsun!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Dosyalarda bile yok böyle bir belge, yalan atıyorsun!

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) – Bizim dönemimizde, ekonomimizin sağlam temelleri, uyguladığımız doğru ekonomik politikalar, dinamik özel sektörümüz, sağlıklı bankacılık sistemi, kamu mali dengeleriyle, Türkiye ekonomisi, 2017 yılında yüzde 7.4 büyümeyle dünyanın en yüksek büyümesini sağlamıştır.

Yine, 4 milyon mültecinin -bakım, barınma- her türlü ihtiyacını karşılayan, dünyaya en fazla sosyal yardımı aktaran, dünyanın takdirini kazanan bu ülkeyle övünmek yerine çamur atıyorsunuz.

Dünyanın en büyük 10 projesinin 6’sını gerçekleştiren, daha bu yıl temeli atılan ve inşaatı devam eden üçüncü havalimanı, Kanal İstanbul, 1915 Çanakkale Köprüsü gibi küresel ölçekte projelere imza atan Türkiye'yle niye övünmüyorsunuz? Bu ülke hani hepimizindi? Sizler bu havaalanlarını, bu köprüleri, bu yolları kullanmayacak mısınız?

Bakın, Türkiye'nin altmış beş yıllık hayallerini gerçekleştirmek üzere bugün Türkiye'de çok önemli bir buluşma var. Bugün, dünyanın en önemli iki liderinin buluştuğu, Türkiye'de 20 milyar dolarlık bir nükleer enerji yatırımının temellerinin atıldığı bir gündür. Her şeyden önce de Mehmetçik’in Afrin’de Suriye’den zaferle çıktığı, tüm dünyaya Türk gücünü hatırlattığı bir dönemde Türkiye algısını farklı mecraya taşımaya çalışan bu tür iddialar, kendi yolsuzluklarını örtmek, Türkiye'nin son dönemdeki gücünü perdelemek için yapılan bir taktiktir.

Değerli milletvekillerimiz, Türkiye, 783 bin kilometrekarelik yüz ölçümüne sahip, 80 milyonluk nüfusu olan koca bir ülkedir. Bu tür yolsuzluklar her nerede ve kimlerce yapılırsa yapılsın, AK PARTİ hükûmetleri yolsuzluklarla büyük hassasiyetle mücadele etmiştir ve sonuna kadar da edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, sözlerinizi tamamlayın Sayın Kavcıoğlu.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Devamla) – Bundan kimsenin şüphesi ve endişesi olmasın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, size söz vereceğim. Daha önce Sayın Muş sisteme girmişti, ona söz vereyim.

Buyurun Sayın Muş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, burada insansız hava araçlarıyla ilgili gündeme getirilen meselede bir noktaya daha açıklık getirme ihtiyacı duydum, o mesele de şudur: Bayraktar, Cumhurbaşkanımızın damadı olduğu için bunları vermiyor. On iki yıl önce bu çalışmalar birileri tarafından test edilip Silahlı Kuvvetlere zaten verilmeye başlanmış. On iki yıl önce ne Cumhurbaşkanımızın damadıydı ne de bir akrabalığı vardı. Cumhurbaşkanımızın damadı olduğu için değil, bunları Türkiye’de üreten, bu kalitede üreten bu firma olduğu için Silahlı Kuvvetlere bunların teslimatını ve tedarikini sağlamaktadır. Bunun altını özellikle çizmekte fayda görüyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hatibin konuşmasında özellikle partimize sataşmalar vardı, yolsuzlukla ilgili bir önergeyi alıp tamamen başka yerlere çekerek sataşmada bulundu. Eğer takdir ederseniz Ertuğrul Kürkcü konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kürkcü.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

12.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Bayburt Milletvekili Şahap Kavcıoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; iktidarda olmanın kefareti en ağır eleştiriyle yüzleşmektir ve bunun karşılığı, aslında bu eleştirilerin doğru olmadığını göstermek için hakikatleri, bilgileri Meclisle ve eleştiricilerle paylaşmaktır; laf yarıştırmak değil, “Sen kendine bak önce!” demek değil. Kendime bakıyorum ve yalan söylendiğini görüyorum. Çünkü birincisi, 28 belediyenin hiçbirisi Halkların Demokratik Partisi tarafından yönetilmiyor, Demokratik Bölgeler Partisi tarafından yönetiliyor. Evet, kardeşimizdir fakat hukuken aynı parti değildir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İkiziniz, tek yumurta ikiziniz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – İkincisi, bu belediye başkanlarının hiçbiri yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, suistimal gerekçesiyle görevden alınmamıştır; siyasi kanaatleri dolayısıyla… Yani Genel Başkanımız niçin hapisteyse belediye başkanları o sebepten görevden alınmıştır ve yerlerine kayyum atanmıştır ve atanan kayyumlar ne ilginç ki hemen hırsızlık yaptıkları için, hırsız kayyumun yerine bir kayyum daha atamayı bu Hükûmet başarabilmiştir, bunu siz yaptınız. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bunu ispatlayın.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Siz, Türkiye’nin en büyük belediyelerini seçilmemiş belediye başkanları tarafından yönettiriyorsunuz. Kendi belediye başkanlarınızı görevden aldınız ve yerine kayyum atadınız, sebebini kimse bilmiyor. Şimdi, bu işler böyle iken -demin söylediğiniz lafı aynen size iade ediyorum- sırça köşkte oturan sağa sola taş atmayacak. Üstelik attığın da taş olsa bari. Ne atıyorsun? Hava cıva, gerçek olmayan şeyler.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Size göre o.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Ya, ben diyorum ki: Yalan işte, apaçık ortada. Yolsuzluk tartışması bu. Yolsuzluk yüzünden, hiç kimse, kayyum atanmadı ama siz kayyumunuzun yerine kayyumu hırsız olduğu için atadınız.

İkincisi: Cumhurbaşkanının damadı sonraymış, önceymiş. Hiçbir Cumhurbaşkanının damadı Silahlı Kuvvetlere tedarik malzemesi, silah satamaz, satarsa aralarında savaş bağı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – …olduğu ortaya çıkar. Dünya buna karşı tedbir almıştır. Alın tedbiri, asla ve asla akrabalık ilişkilerini devlet ilişkilerine sokmayın. O zaman “hanedan” suçlamasını hak edersiniz, haklı olarak size “hanedan” deriz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kürkcü.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Size göre, size göre! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ertuğrul Bey, İHA’dan mı, SİHA’dan mı rahatsızsın?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, kayıtlara geçsin.

Kayyumla ilgili yolsuzluk olduğunu iddia etmiştir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Seni rahatsız eden İHA’lar, SİHA’lar.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Aa, evet (!) Bizi rahatsız eden, yolsuzluk, yolsuzluk.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Yok, yok, öyle; rahatsız eden onlar.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Kürkcü’yü, elindeki belgeleri mahkemeye götürmeye davet ediyorum.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – İçişleri Bakanına sor, o sana cevap verir.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiye'de son zamanlarda artan yolsuzluk iddialarının araştırılması ile yolsuzlukla daimî mücadele için çözüm yollarının bulunması amacıyla 3/4/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir demeyeceğim çünkü karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.24

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler…

Divanda görüş birliği olmadığı için elektronik oylama yöntemine başvuracağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.48

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, 6785 sayılı İmar Kanunu'ndan doğan aksaklıkların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/964) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3/4/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 3/4/2018 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                         CHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan 6785 sayılı İmar Kanunu'ndan doğan aksaklıkların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amaçlı (10/964) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 3/4/2018 Salı günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi konuşacaktır.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine kadınlar geldi. Ancak kadınlardan başka bir grup daha geldi: Mahalleler Birliği. İstanbul, İzmir, Kocaeli ve Eskişehir’deki muhtelif mahallelerin temsilcilerinden oluşan bir sivil inisiyatif. Geldiler siyasi parti gruplarını ziyaret ettiler. Birçok dertleri var, sırayla, zamanın izin verdiği ölçüde anlatacağım, dertleri şu: 2981 sayılı Kanun’un uygulama süresini uzatmak.

Bu kanunla ilgili çok kısa bir bilgi vermek istiyorum. 2981 sayılı İmar Affı Kanunu, 1984 yılında çıkmıştır. Hazine arazileri başta olmak üzere, muhtelif kamu arazileri üzerinde sahibi olan idarelerin izni dışında vatandaşların barınma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapmış oldukları binalara tapu vermek amacıyla getirilmiş olan bir kanundur. 1984 yılında çıkarılmış olan bu kanunla o zaman yeminli teknik bürolar kuruldu. Bu teknik büroların düzenlediği raporlara göre, vatandaşlarımızın 400 metrekareyi geçmemek üzere, kullanmış oldukları, evlerini yapmış oldukları arazilerin tapu tahsis belgesi verildi. Tapu tahsis belgesi yani ileride kendilerine tapu verilecek. O zaman 2 bin Türk liralık bir bedeli de bu vatandaşlarımız Ziraat Bankasına ödediler. Tam otuz dört yıldır bu vatandaşlarımızın çok önemli bir kısmı tapu bekliyor. Bir kısmı uygulamanın ilk yıllarında tapusunu aldı, kalanları, otuz dört yıldır bu rüyanın gerçekleşmesini bekliyor.

2012 yılında 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu -kısa adıyla öyle isimlendireyim, çok uzun bir ismi var çünkü- görüşülürken ben ilgili komisyona gittim, Hükûmet tasarısında 2981 sayılı bu Kanun’un yürürlükten kaldırılması yönünde bir madde vardır. Dedim ki: Sayın Bakan, sakın kaldırmayın, hâlâ tapusunu alamamış on binlerce vatandaşımız var, elinde tapu tahsis belgesi var, bekliyor. Uyarım üzerine, komisyonda, yürürlükten kaldırma hükmünün bir yıl sonra yürürlüğe girmesi yönünde bir düzenleme yapıldı. Genel Kurula geldi, yine bu kürsüden Genel Kurula hitap ettim, bir yıllık sürede bu sorunların bitmeyeceğini, çözülmeyeceğini ifade ettim ve bu süre üç yıla tamamlandı. Zaman çabuk geçiyor. Süre 31 Mayıs 2015’te sona erecekti. Mahalleler Birliği o tarihte -Mart 2015’te- yine geldi, “Aman, süre bitiyor, uzatalım.” talebinde bulundular. Bu kürsüden yine konuştum, yine hep birlikte bir üç yıllık uzatmayı gerçekleştirdik. Süre 31 Mayıs 2018’de sona eriyor. Bu süreyi uzatmalıyız ki on binlerce vatandaşımızın tapu tahsis belgesi hakları sona ermesin, tapu alma hakları ellerinde kalsın.

İnanıyorum, uzatacağız. Benim kanun teklifim var bu konuda, kanun teklifimi esas alıp bunu yasalaştırabiliriz; Hükûmet bir tasarı getirebilir, onu yasalaştırabiliriz. Ancak süreyi uzatmak yetmiyor, süreler çabuk geçiyor; önemli olan, kurumlara süre vermek, belediyeye, Millî Emlake süre vermek, belli süreler içerisinde bu işlemleri bu kurumlar yapmazsa onlara bir müeyyide uygulamak. Uzatacağız, üç yıllık süre yine sona erecek, yine vatandaşımız tapu diye bekleyecek. Bu talebi Genel Kurulun takdirine sunuyorum. Teklifim Genel Kurulda bekliyor, komisyonda bekliyor. Daha evvel de bunu Genel Kurulun gündemine getirmiştim ama süre çabuk geçiyor, bunu hemen gerçekleştirmemiz lazım.

İkinci konu şu, gerek Mahalleler Birliğinin gündeme getirdiği gerekse yine binlerce, on binlerce, belki yüz binlerce vatandaşımızı ilgilendiren konu: 4706 sayılı Kanun çerçevesinde, vatandaşlarımızın gecekondu yaptıkları hazine arazilerinin tapularının kendilerine intikal etmesini sağlamak. 4706 sayılı Kanun iyi bir kanun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, sözlerinizi tamamlayın.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Belediyeler bunu iyi uygularsa, Maliye Bakanlığı bu konuda süratli hareket ederse iyi sonuçlar alınıyor. Ancak hâlâ bu sonuçların alınamadığı birçok mahalle var, birçok mahalle var. Örneğin, Sancaktepe’de Veysel Karani Mahallesi, Osmangazi Mahallesi; Sultanbeyli’de, Sarıyer’de, birçok ilçemizde var.

Pendik Çınardere Mahallesi’ne gittim ben, pazar günü gittim. Vatandaşlarımızın durumu içler acısı. 70 yaşındaki Fikriye ablam bana geldi “Evladım, ben elli yıldır burada oturuyorum, elli yıldır. Beni şimdi yerimden yurdumdan etmek istiyorlar. Kışın soğuğunu yedim, yazın sıcağını çektim. Beni buradan atmayın.” dedi. Yerden göğe kadar haklı Fikriye ablamız. Bitişiğinde Hürriyet Mahallesi var, aynı paftanın bir bölümü Hürriyet Mahallesi, orası Kartal Belediyesi sınırları içerisinde; bir bölümü de Çınardere Mahallesi’nde, o da Pendik Belediyesi sınırları içerisinde. Kartal Belediyesi sınırları içerisindeki mahalledeki vatandaşlarımız tapularını almışlar. Pendik Çınardere’dekiler alamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamanız için bir dakika daha süre veriyorum Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

4706 sayılı Kanun’la bu sorunu çözmek mümkün. Ayrıca, bu vatandaşlarımızın bir kısmının tapu tahsis belgeleri var. Aslında, bu şekilde, çoğunun -400’ü aşkın evin- tapu tahsis belgesi var; bir kısmını idare iptal etmiş, yargıya gitmiş, bir kısmını vatandaş kazanmış, bir kısmını kaybetmiş. Gelin, Çınardere Mahallesi gibi birçok mahallemizin sorunu olan bu sorunu 4706 sayılı Kanun’a işlerlik kazandırmak suretiyle çözelim.

Sorunlar çok fazla. Birçok grup daha var, orman arazilerindeki yapılaşmalar var. Orman derken aklımıza yeşil ağaçların olduğu yer gelmesin. Sultanbeyli’nin Hasanpaşa Mahallesi; sokağın bir tarafı orman, bir tarafı 2/B; 2/B tapu alıyor, orman alamıyor. Beykoz’un Tokatköy Mahallesi’nin Ayazma mevkisi; bir taraf 2/B, bir taraf orman; 2/B’deki tapu alıyor, orman tapu alamıyor. Hukuken orman, fiilen orman değil, yapılaşmış buralar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Genel Kurulu da uyarmak amacıyla sözümüzü…

BAŞKAN – Tabii, tabii.

Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …kestiğiniz için -iyi niyetle tabii ki- özür dileyerek son cümlelerimi ifade ediyorum.

BAŞKAN – Estağfurullah.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bütün bunları bütüncül bir anlayışla çözmemiz mümkün. Kısaca, 2981 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tapu tahsis belgelerinin tapuya dönüşmesi; hukuken orman, fiilen orman olmayan, orman özelliğini tamamen kaybetmiş çok eski yerleşim yerlerindeki evlerin tapu sorunun çözülmesi; 4706 sayılı Kanun’un uygulamasında belediyeler arasındaki farklılıkların giderilmesi; yine, diğer idarelerin, vakıfların veya büyükşehir belediyelerinin mülkiyetinde olan arazilerdeki yerleşimlerin tapu sorunlarının çözülmesi; örneğin, Beykoz Çiğdem Mahallesi’nin bir bölümünün meselesi çözülmüştür, diğer bölümünün, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin gerekli devir işlemini yapmamış olması nedeniyle çözülmesi mümkün olmamıştır.

Evet, sözlerim burada bitti.

Sayın Başkana toleransı için çok teşekkür ediyorum.

Sözlerimi dinledikleri için Genel Kurula teşekkürlerimi sunuyorum, saygılarımı sunuyorum; sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.

Öneri üzerinde söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Baki Şimşek’e aittir.

Buyurun Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, yarın 4 Nisan; Türk dünyasının son Başbuğu Alparslan Türkeş’in ölüm yıl dönümü. “Ben Türk milletini, sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, rüşvet ve hileyle çiğnetilen hukuk düzenine, ahlaktan mahrum bir hürriyete, tefeciye, karaborsaya yer veren bir iktisadi yapıya çağırmıyorum; Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adaletle yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası Hak yoluna, hakikat yoluna Allah yoluna çağırıyorum.” diyen Başbuğ’umuzu ölüm yıl dönümünde rahmetle yâd ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine söz aldım. Tabii, Türkiye’de neredeyse her bir vatandaşın tapu sorunu var. 2/B arazileriyle ilgili, tapu tahsis belgeleriyle ilgili, imarla ilgili neredeyse herkesin bir tapu sorunu var. 2981 uygulandığı zaman bazı belediyeler duyarlı davrandılar, bu bölgelerin hemen imar planlarını yaptılar, arkasından uygulamalarını yaptılar, vatandaşlar da haklarını aradılar, müracaat ettiler ve uygulama neticesinde tapularını aldılar. Ama bugün, teknoloji gelişti, artık 2000’li yıllar, 90’lı yıllar, 80’li yıllar düzeyinde değil. Bugün, havadan çekilen bir fotoğrafla kimin, nereyi, kaç yıldır işgal ettiği, ne yaptığı, üzerinde binasının olup olmadığı tespit edilebiliyor. Google Earth’ten bile girdiğinizde, hangi arazinin işgal altında olduğu, hangi tarihten bu tarafa işgal edildiği görülüyor.

Burada tabii, çıkarılacak yasada istismarın da önünün kapatılması gerekiyor çünkü bazı rant çevreleri, özellikle, insanların 2/B, hazine veya tapu tahsisle ilgili olan haklarını noter yoluyla veya başka kanallardan devralarak yeni bir rant oluşturma yoluna da gidiyorlar. Burada bunun önü de kesilmelidir ama tespitler yapılarak şu andaki işleyişle bu sorunun çözülebilmesi mümkün değil. Yani Millî Emlak müdürlüklerinin ve tapu müdürlüklerinin şu anki çalışma düzenine göre bu problemlerin çözülme şansı yoktur. Mutlaka, illerde ve ilçelerde belediyeler, Millî Emlak müdürlükleri, tapu müdürlükleri ve diğer kurumlarla beraber bir komisyon kurularak, yerinde tespitler yapılarak sorunun çözülmesi gerekmektedir. Yoksa bu sorunları biz yıllardır konuşuyoruz, her bir partinin seçim beyannamesinde 2/B’yle ilgili, hazine arazisiyle ilgili çözüm üreteceği yazıyor ama yıllar geliyor geçiyor, sorun orada duruyor, herkesin vaadi de yerinde duruyor. Buna ciddi bir mesainin harcanması… Sadece kadastral yenilemelerle ve tespitlerle bu olayın çözülebilmesi mümkün değildir.

Yine, mirasla ilgili, imarla ilgili çok büyük sorunlar her bir vatandaşımızı rahatsız etmektedir ama daha çok İstanbul gündeme getiriliyor. İstanbul ölçeğinde de mutlaka bu arazilerin “Ranta dönük mü? El değiştirme zamanları nedir?” gözden geçirilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Şimşek.

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İstanbul ölçeğinin daha dikkatli bir şekilde ele alınması gerekir çünkü Anadolu’da, taşrada, köylerde herhangi bir rant yok, insanlar belki kafalarını sokacakları bir ev yapmışlar ama İstanbul’da bugün, Beykoz’da, Anadolukavağı’nda, Rumelikavağı’nda, birçok bölgede çok yüksek rantın olduğu araziler vardır. Yani bu arazilerin de… Şimdi, namuslu vatandaşı da burada cezalandırmamak lazım. Birileri gidecek devletin arazisini işgal edecek, çevirecek veya birinden yakın tarihte devralacak, diğer vatandaş devletin arazisine dokunmayacak ve mağdur duruma düşecek. Yani diğerine göre kıyaslandığı zaman bir hak kaybına… Bunu da gözden geçirmek lazım ama çok eski yıllarda yapılan binaların ve işgallerin olduğu bölgelerde de sorunun mutlaka kökten çözülmesi gerekmektedir. Çünkü İstanbul’da gayrimenkul satışlarının çoğunluğu hâlâ muhtar senedi veya vatandaşların arasındaki adi sözleşmelerle yapılmaktadır çünkü apartman dikilmiş, tapusu yoktur. Tapusu olmayan bir adam diğerine nasıl hakkını devredecek? Ya noter sözleşmesiyle ya da adi sözleşmelerle mal alışverişi yapılmaktadır, bununla ilgili de birçok mağduriyetler ortaya çıkmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – Konunun çözümlenmesi ve devletimizin buna el atması gerekmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şimşek.

Öneri üzerinde söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’a aittir.

Buyurun Sayın Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi konusunda söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, konuştuğumuz bu önerge aslında Türkiye’nin çok önemli bir sorununu gündeme getirmiş durumda. Yıllarca işte bu gecekondu sorunu ülkenin en önemli sorunu hâlindedir. Beş yıllık kalkınma planlarında aslında önemli akslar, önemli planlar ortaya konulmuşken bu planlara uyulmamıştır ve özellikle Demokrat Partiyle birlikte kente doğru yönelim, kent hareketlerindeki yoğunlaşma nedeniyle, ülkenin de bir konut politikasının olmaması, konut üretememe gibi sorunlar nedeniyle maalesef kente gelen yurttaşlarımız kendi konutlarını inşa etmek zorunda kaldılar, buna biz gecekondu dedik. İmar mevzuatına aykırı olan yapılara, hazine arazisi üzerindeki imar mevzuatına aykırı yapılara, inşa edilen binalara gecekondu dedik.

Şimdi, aslında gecekondu gerçeğini doğru algılamak gerekiyor. Birçok yasa çıkardık. İşte 775 sayılı Yasa’yı çıkardık, daha sonra 2981 sayılı Yasa çıktı, daha sonra, özellikle Toplu Konut İdaresinin ortaya koyduğu projelerle birlikte aslında bir karmaşa da söz konusu ülkede. Bir kere bir şey söyleyeyim: İzmir’in Limontepe’sinde, merkezinde hâlâ kadastroyu yapamamışız arkadaşlar, mahallelerde kadastro çalışmalarını yapamamışız. Meslektaşım söyledi ama 1984 yılındaki fotogrametrik değerlendirme haritalarında çok ciddi değerleme sıkıntıları da vardı. Vatandaş evini yapmış ama uçuşta buluta rast gelmiş, o günkü değerlemede yersel çalışmaları nedeniyle yanlış çalışmalar da ortaya çıktı. Yani mülkiyet sorunlarını bir türlü çözemedik. Mesela 400 metrekare tapu tahsis belgelerinin değerlemesinde, yapılan imar planlarında düzenleme ortaklık payı kesildiğinde, insanlara orada yeterince, bir konut edinilecek miktarda arsa da üretilemedi. Sorunlar o kadar ağır ki… Süre uzatımıyla ilgili işte otuz dört yıldır belediyeler ne yapıyor; niye 2981 sayılı Yasa’nın getirdiği şartları yerine getirmiyor, vatandaşın sorunlarını çözmüyor? Yani burada belediyelerin çok büyük hatası söz konusu. Belediyeler bu yasayı uygulayacak ama belediyelerin -kent anlamında söylüyorum- yeni akslar belirleyeceğine, aslında önce kent merkezlerinde kalan, o gecekondu olarak değerlendirdiğimiz yerlerin sorunlarını çözüp planlamaları lazımdı.

Şimdi bizim grubumuza da gelen, özellikle bu gecekondu sahiplerinin bir araya gelip bir sivil toplum örgütüne dönüştürdükleri yapı, aynı şekilde bize de sorunları anlattılar. Değerli arkadaşlar, orada bir toplumsal doku oluşmuş, gecekondu dediğimiz o alanlarda, o yapılaşma alanlarında bir sosyal doku oluşmuş. Siz o dokuyu orada bertaraf edemezsiniz, insanları ayıramazsınız. Kırk yıldır bir arada yaşıyorlar, toplumsal ilişkiler gelişmiş, başka akrabalık ilişkileri gelişmiş, kente ilişkin aidiyetler gelişmiş. Orayı terk ettirmeyi öneriyorsunuz. Bu doğru bir çözüm değil. Oradaki doğru çözüm…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Doğan.

MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) – Sağ olun Başkanım.

Orada, yerinde çözümü getirmek gerekiyor. Ayrıca, bir önceki sayın vekilimizin burada ifade ettiği gibi, işgal edilmiş arazilere bugünkü durumu itibarıyla bir rant olarak bakılmasını da çok doğru bulmuyoruz. Eğer ülkenin, devletin, Hükûmetin doğru politikaları olsaydı, Sarıyer’in tepesindeki insan, o zaman, hiçbir şekilde ulaşımın olmadığı, kentin hiçbir olanağının olmadığı dönemlerde gidip yerleşme olanağı sağlayan bir insan… O zaman değerli olmayan bir arazi bugün değerli olmuş olabilir. Bunu da aslında vatandaşın aleyhine olacak şekilde çözmemiz de doğru bir çözüm yöntemi değil. Burada esas çözüm, yeniden planlama ve yerinde planlamayı gerçekleştirmektir. Eğer konutu, özellikle 2 milyon civarında olan gecekondu sayısını bugün biz 50 binlere kadar çekmişsek… Bu 50 bin gecekondu sorununu çok rahatlıkla çözebilecek arsa rezervimiz de var aslında.

Bakın, arkadaşlar, şimdi Toplu Konut İdaresi Başkanlığının geçmişte yaptığı uygulamalar var. İmar mevzuatımız var; çok güçlü bir İmar Kanunu’muz var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğan, cümlelerinizi bağlayın, size biraz daha süre tanıyayım.

MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) - Tamam Başkanım.

3194 sayılı İmar Kanunu belki onlarca kez baypas edildi Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından. Niye? “Hızlı bir kentleşme…” dediler. Hızlı kentleşmenin getirdiği kent sorunlarını da görüyoruz. Aslında bu gecekondu sorununu çözebilecek veriler de elimizde, her türlü veri var, arsa rezervi var. Toplumsal ilişkilerin yoğunlaştığı alanları biliyoruz, insanların istemlerini biliyoruz. O hâlde çözemeyeceğimiz bir sorun değil, bu sorunu yerinde ve o insanların istediği şekilde çözebiliriz diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum ve bu araştırma önergesinin de kabulünü diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkürler Sayın Doğan.

Öneri üzerinde son söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk’e aittir.

Buyurun Sayın Şentürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.

Hemen konuşmamın başında sayın önerge sahibine de şu müjdeyi vermek istiyorum: 2981 ve ilgili yasalardaki sürelerle ilgili olarak Çevre Bakanlığımız tarafından yasa teklifi hazırlandı, şu an komisyonda; DSİ raporuna ek madde olarak kanuna kondu. İnşallah önümüzdeki günlerde Meclis gündemine gelecek ve bu süreyle ilgili mağduriyete izin verilmeyecek.

Yalnız, sayın önerge sahibimizin de belirttiği gibi, hak sahibi olduğu hâlde tapusunu alamayan on binlerce insan var fakat bunun temelinde yatan birçok sebep var. Bunlardan biri davalar. Örneğin, Sultangazi, Başakşehir bölgesinde 22 milyon metrekarelik bir arazide 5 binin üzerinde bina var. Burada bir paşa torununun açtığı davadan dolayı, yirmi üç yıldır mahkemeler karar vermediğinden tapu işlemi yapılamıyor. Benzer şekilde bazıları dere yatakları, bazıları havza mutlak koruma alanları içerisinde binalar var ve bunların buradan taşınması gerekiyor. Bununla ilgili de Çınardere örneği verildi. Pendik Belediyesinde bahsedilen yer, şehir planlarında, orada plan yapılırken okul ve yeşil alan olarak ayrılan yerde kaldı 300 kadar, diğerlerinin hepsi çözüldü. Onunla ilgili de sosyal konut yapıldı. Çok küçük bir bedelle bu daireler kendilerine, kabul edenlere veriliyor.

Bunun dışında, ayrıca sit ve orman alanlarından kaynaklanan sorunlar var. Bu sorunları çözerken de takdir edersiniz ki bir şehrin, bir mahallenin okul, park, yol ve benzeri ihtiyaçlarını da göz önüne almak zorundayız.

Bu arada bir hususu daha belirteyim: Sadece 2981 değil, 4706 sayılı Yasa’yla da biliyorsunuz bir düzenleme gelmişti 2003 yılı öncesi bina sahiplerini kapsayan. Bu 2017 yılında Meclisimizden çıkan bir kanunla 2014 öncesi dönemi de kapsar bir biçimde genişletildi. Dolayısıyla şu an yaşanan sorunlar sadece orman alanlarından, havza alanlarından, dere yataklarından ve yeşil alanlardan, okul alanlarından kalan yerlerden. Onlarla ilgili de inanıyoruz ki belediyeler süreç içerisinde bu çözümü getirecektir. Bunun Meclis araştırmasına konu olacak bir yönü yoktur. Bu konuda bir yasal sıkıntı da, süre hariç, yoktur ve süreyle ilgili de dediğim gibi şu an komisyondadır.

Bu münasebetle önergeye ret oyu vereceğimizi belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yerimden söz talebim var.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi, görmedim, özür dilerim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk’ün CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İki konuda Sayın Şentürk’ün açıklamalarına ilave yapmak istiyorum: Birincisi, Pendik Çınardere’de 1987 yılında o mevki konut alanı ilan edilmişken 2011 planıyla orası günübirlik tesis alanına dönüştürülmüş durumda. Yani “Kamu hizmet alanında kaldığı için o vatandaşlar bir başka yere taşınıyor.” gerekçesi doğru değil. Günübirlik tesis alanı ve 1987 yılında orası konut alanı ilan edilebilmişse demek ki orası tekrar konut alanı ilan edilebilir, böyle bir plan yapılabilir ve vatandaşlarımız bir başka yere taşınmadan, bulundukları yerlerde, kanunun öngördüğü şartlar çerçevesinde tapu sahibi olabilirler.

4706 sayılı Kanun’la ilgili Aralık 2017’de çıkan 7061 sayılı Kanun’la bir tarih düzeltmesi yapıldı, 30 Mart 2014 tarihinden önce yapılmış olan yapılar 4706 sayılı Kanun kapsamına alınmış oldu. Daha evvel bu tarih 31/12/2000’di. Bu iyi bir gelişme ancak 4706 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin son fıkrasında yer alan “19 Temmuz 2003” tarihi orada durduğu sürece “30 Mart 2014” tarihi eksik kalmış olacaktır. Yani 2000 yılından 2014 yılına kadar yapılmış olan yapılara belediyeler bir bedel tahakkuk ettirmek suretiyle o yapının muhdesât bedelini vatandaşlardan istemektedirler. Bu şekilde sorun İstanbul’da çok yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Örneğin Sancaktepe’nin Veysel Karani Mahallesi’nde, çıkan kanuna rağmen, tarih düzeltmesine rağmen vatandaşlarımızdan bu muhdesât bedeli, bina inşaat bedeli talep edilmeye devam edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Hamzaçebi.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Son cümlem.

4706 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin son fıkrasındaki “19/7/2003” tarihinin de Aralık 2017’de kabul edilen 7061 sayılı Kanun’da olduğu gibi “30 Mart 2014” olarak değiştirilmesi vatandaşlarımızın yaşadığı bu sorunu çözmeye yeterli olacaktır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hamzaçebi.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, 6785 sayılı İmar Kanunu'ndan doğan aksaklıkların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/964) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Nisan 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.23

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.32

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 24, 479 ve 142 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 1, 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 26 Nisan 2018 Perşembe (dâhil) tarihine kadar toplantı günlerinde çalışmalarını 24.00’e kadar devam ettirmesine ilişkin önerisi

3/4/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 3/4/2018 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                        Mehmet Muş

                                                                                          İstanbul

                                                                 AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 24, 479 ve 142 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 1, 3 ve 4’üncü sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun 26 Nisan 2018 Perşembe (dâhil) tarihine kadar toplantı günlerinde çalışmalarını 24.00’e kadar devam ettirmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Halil Eldemir konuşacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Eldemir.

AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi uyarınca AK PARTİ Grubumuz adına verilen öneriyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri, sizlerin nezdinde de aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün temeli atılan nükleer enerji santralinin de ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün vermiş olduğumuz önerimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çalışma programıyla alakalı. Burada 24 sıra sayısıyla dağıtılan, Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nı gündemin 1’inci sırasına almayı, 479 sıra sayısıyla dağıtılan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Savunma ile İlgili Gizlilik Dereceli Bilginin Korunması Konusunda Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nı gündemin 3’üncü sırasına almayı ve yine, 142 sıra sayısıyla dağıtılan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Askeri İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nı gündemin 4’üncü sırasına almayı öneriyoruz.

Bunun yanında, Genel Kurulun 26 Nisan Perşembe günü dâhil -bugün, yarın ve perşembe günü- saat 24.00’e kadar çalışmasını öneriyoruz.

Bu vesileyle önerimizi Genel Kurulun takdirine sunuyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Eldemir.

Öneri üzerinde söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’na aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Kerestecioğlu, süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saat 24.00’e kadar çalışmamızı öngörüyorsunuz. Çalışırız tabii yani 24.00’e kadar da çalışırız, sabah altıya kadar da çalışırız ama ne için çalışırız? Örneğin, bugün 100 bin imzayla Mahalleler Birliği geldi Meclise ve otuz beş yıla yaklaşan zamandır var olan bir sorunlarının çözülmesini istiyorlar, 2981 sayılı Yasa’daki bununla ilgili mağduriyetten söz ediyorlar. Bunun ya uzatılması ya da şu anda bulundukları yerlerde, elli altmış yıldır yaşadıkları konutlarında artık işgalci olarak görüldüklerini, hani “Kristof Kolomb Amerika’yı keşfetti diyorlar ya, aslında Amerika’ya gittiğinde orada insanlar yaşıyordu. Biz de burada yaşıyoruz, biz keşfedilmeyi beklemiyoruz, yaşıyoruz burada. Bu sorun çözülsün artık.” diyorlar. Ama kalkıyorsunuz, ranta açıyorsunuz. “Aslında, daha öncesinde, ucuz iş gücü olarak bizlerin oralarda bulunması için insanlara açılan yerlere, şimdi, kalkıyorsunuz, zenginler yerleşsin diye, Galataport projeleri yapılsın diye başka alanlar açmaya çalışıyorsunuz.” diyorlar. Ve 100 bin imzayla geldi bu insanlar. Hadi bununla ilgili bir ortak çalışma yapalım, çalışalım sabahın altısına kadar, buna varız ya da Meclisin içerisinde bile taşeronla çalışan ve hâlâ sorunları olan, şu Meclisin kapısından, şu kapıdan çıktığımız zaman yüzlerine baktığımız ve sorunlarını çözemediğimiz insanlar için çalışalım ama sorun nasıl çözülüyor? Mesela, bugün gelen insanlar diyorlar ki: “Fikirtepe’de -o kentsel dönüşümün olduğu yerde- Başbakanın da arsası varmış ve birdenbire, duyduk ki sözleşme yapılmış onlarla. Neyse ki etrafındaki 4-5 kişi de bu sözleşmeden yararlandı ve onlarla da sözleşme yapıldı.” Yani neden? Çünkü aslında Başbakanın orada bir mülkü olduğu için yapılmış bu, vatandaşa geldi mi aynı şey yapılmıyor.

Arkadaşlar, daha on beş-yirmi dakika önce verdiniz şunu ya, on beş-yirmi dakika önce. Kaç tane sözleşme yazıyor burada? 27 tane sözleşme var. Bunları biliyor muyuz biz şimdi? Bunun içeriğini mi konuşacağız? Ne istiyorsunuz 24.00’e kadar çalıştığımızda? Ne o? Birtakım uluslararası sözleşmeler tıpkı torba yasalar gibi, paket paket buradan geçecek. Bu konuşma bile şeffaf değil. Ne seçiminiz ne seçim sisteminiz şeffaf ne Meclisi işletme biçiminiz şeffaf ve böyle bir şeyin içerisinde bizden anlayış bekliyorsunuz; gerçekten yazık.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

İktidarın görevi, icra yetkisiyle vatandaşın problemlerini çözmektir. Muhalefet de elbette çeşitli problemleri dile getirecektir. Problemler bitmez, çözümler de bitmez; önemli olan, ülkenin imkânları çerçevesinde rasyonel çözümler getirmektir. Neticede, kimin ne yaptığına ve vatandaşın ne ölçüde lehine işler yaptığına dair denetimi de bizatihi demokratik rejimlerde halk yapar. Bu bakımdan da AK PARTİ’nin halka veremeyeceği hiçbir hesap yok, bu bir.

İkincisi: “Sayın Başbakanın Fikirtepe’de arsası var, o yüzden birtakım düzenlemeler özel bir şekilde yapılıyor.” iddialarını şiddetle reddediyoruz. Böyle bir şey söz konusu değildir hiçbir şekilde. Vatandaşa ne uygulanıyorsa, Başbakanın arsası varsa ona da o uygulanır. Sayın Başbakanın kendisi de AK PARTİ’den hiçbir yetkili ve de başka türlü bir muamele istemez.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Kayıtlara da geçsin diye söylüyorum. Daha önce biz, “Gerçek değil.” denilen ve aynı şekilde, yine Başbakanla da ilgili olan o Man Adası belgelerinin burada yırtıldığını gördük, bu kürsüde; daha sonra da savcılığın “Aslında onlar gerçek belgelerdi.” dediğini de gördük. Kayırmanın olabileceğini, nasıl olduğunu, aslında gücün yıllar içerisinde nasıl şeffaflığı ortadan kaldırdığını ve fütursuzlaştırabildiğini iktidarları sadece Türkiye’de değil, dünya yüzünde her yerde görmek mümkün.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 24, 479 ve 142 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 1, 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 26 Nisan 2018 Perşembe (dâhil) tarihine kadar toplantı günlerinde çalışmalarını 24.00’e kadar devam ettirmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Özgür Özel’e aittir.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İktidar partisi, Meclisi nasıl çalıştıracağına ilişkin bir kez daha fikir değiştirdi, bir kez daha grup önerisi getirdi; bir kez daha üzerinde konuşacağız, bir kez daha geçmişte yaptığınız haksızlıklara, bir gece yarısı baskınıyla geçirdiğiniz karanlık yasalara inat direnmeye, söz hakkını kullanmaya devam edeceğiz.

Şimdi buradayken bu Meclisin gerçek bir sorunla yüzleşip bu sorunu çözüp çözmeme konusunda bir irade göstermesi gerekiyor. İzmir’den çok sayıda şikâyet geliyor milletvekillerimize. Türkiye’nin pek çok sorununun kökeninde vatandaşlarımızın inancı, etnik kimlikleri, yaşam tarzları nedeniyle yaşadıkları ayrımcılık yatıyor.

Vatandaşların yakınları hayatını kaybediyor, inancı gereği Alevi vatandaşımız cemevinden cenazesini kaldıracak, cenazesini duyurmak istiyor ve camiye gidiyor. Hangi camiye? Caminin ismini veriyorum: Bilal-i Habeşi Camisi’ne gidiyor. Nerede? İzmir, Bayraklı ilçesi, Nafiz Gürman Mahallesi’nde. Diyor ki: “Cenazemiz var.” “Başınız sağ olsun.” “Bir sela okuyabilir miyiz?” “Okuruz. Nereden kalkıyor?” “Cemevi.” “Cemeviyse duyuramayız.” diyor.

Bu, bir değil, iki değil, üç değil. Caminin adına dikkat edin; Bilal-i Habeşi Camisi; o ilk ezanı okuyan Bilal-i Habeşi’nin, camiye ilk çağıran Bilal-i Habeşi’nin isminin olduğu camide, bir Müslüman’ın kendi inancına göre cemevinden kaldırılmasını istediği cenazesiyle ilgili selayı okumayıp “Biz buradan bir cemevinin anonsunu yapamayız.” deyip bu konudaki ısrarlara “Diyanet İşleri Başkanlığının bir genelgesi var, bu genelge doğrultusunda müftülük sıkıştırıyor. Daha önce yaptık ama cami hoparlöründen cemevi adı anmayız.” diyorlar.

Şimdi, buna rıza gösteriyorsanız “Bu haktır.” diyorsanız bu uygulama sürsün ama burada kendinizi o kişinin yerine koyun, yakınlarının yerine koyun. Kendi memleketinde, kendi vergileriyle finanse edilen Diyanet İşleri Başkanlığının yine kendi vergileriyle görevlendirdiği, maaşını ödediği temsilciler böyle bir görevden uzak duruyorlar. Bu ayrımcılıktır, bu ötekileştirmedir, bu yok saymadır. Bunu yüce Meclisin, iktidar partisinin bilgilerine sunuyoruz. Uygulama derhâl düzeltilmezse bunu sahipleniyorsunuz demektir. Bu, 2017 Türkiyesini on altı yılın sonunda getirdiğiniz noktadır.

Bu konuda Aleviler isyan etsin diye beklemeyin. Aleviler sorunu içlerinde yaşıyorlar, kendi yapıları gereği acılarını gömüyorlar, “Bize tarih boyunca yapılan bir kez daha yapılıyor.” diyorlar, gözlerinin yaşını içlerine akıtıyorlar ama bu ayrımcılığa, bu haksızlığa sessiz kalmamak lazım. Buna sessiz kalıyorsanız, bu ayıba sahip çıkıyorsanız sözün bittiği yerdeyiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Öneriyi oylarınıza…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Alevi vatandaşlarımız da bu ülkenin birinci sınıf vatandaşlarıdır ve diğer insanlar nasıl her türlü hakka sahiplerse Aleviler de sahiptirler. Eğer birtakım problemler yaşanıyorsa bunları çözmek hepimizin boynunun borcudur, bu bir.

İkincisi, usul olarak yapılan, eğer bir mevta bir camiden kaldırılıyorsa selası o camiden veriliyor, usul budur. Dolayısıyla bu, ayrımcı bir yaklaşım çerçevesinde değildir, cenaze kaldırıldığı için o camiden duyurma şeklinde bir uygulama söz konusudur. Bunun ötesinde, ayrı bir uygulama talep ediliyorsa, her türlü cenazenin camilerden bildirilmesi isteniyorsa biz de bu konuda Diyanetle görüşürüz, bu talebi iletiriz ama bunu bir tür ayrımcılık şeklinde takdim etmeyi, teknik bir uygulamayı ayrımcı yaklaşım olarak görmeyi doğru bulmayız.

Alevi vatandaşlarımızın da taleplerini takip etmek, haklarına ilişkin herhangi bir problem varsa bunları da çözüme ulaştırmak muhalefetin de görevidir ama en başta iktidarın görevidir. Biz burada da gerekeni yaparız fakat uygulama, mevtanın defnolunduğu camiden selanın verilmesi şeklindedir.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

40.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bostancı tahmin ediyorum bir bilgi eksikliğinden burada hakikati söyleyemedi. Şunu düzeltelim: Ben Manisa’nın Hacıaliler köyündenim. Cenazemiz Hacıaliler’den kalkar, Manisa’nın dört bir yanındaki dört büyük camide sela okuturuz ve “Cenaze Hacıaliler’den kalkacaktır, şuradan araç kaldırılacaktır.” deriz. Bunu tek yaşayan ben olamam, bu Meclisteki herkes bunu yaşıyor. Gün olur, şehrin neredeyse bütün camilerinde birden sela okunur, bir tanesinden kaldırılır. Mesele söylediği gibi basit, teknik bir mesele değildir; mesele ayrımcılıktır.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Sizin ruhunuzda var o, ruhunuzda. Utanın, utanın!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başka bir caminin anonsunun duyurulmasında herhangi bir tereddüt çekmeyen Diyanet teşkilatı, verilen bu haksız talimat yüzünden “Cami hoparlöründen cemevi anonsu yapamıyoruz.” demektedir.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Yok öyle bir şey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Düzeltin, çıkıp teşekkür ederiz. İzmir’de yaşanıyor, Türkiye’nin birçok yerinde yaşanıyor ve bunu düzeltmeyip bir kakafoniyle oradan bağırarak bir şeye yormayın. Başına senin gelse Aleviler senin hakkını savunurlar. Bu son derece yanlış bir iştir. Verilen bilgi doğru bir şey değildir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Bunu bile siyaset malzemesi yapıyorsunuz, yazık size!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

Alevi vatandaşlarımızın böyle bir talebi varsa Diyanette takipçisi olmak da bizim boynumuzun borcudur.

Teşekkürler.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bekliyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Doğru cevap buydu.

BAŞKAN – Teşekkürler.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 24, 479 ve 142 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 1, 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 26 Nisan 2018 Perşembe (dâhil) tarihine kadar toplantı günlerinde çalışmalarını 24.00’e kadar devam ettirmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler

1.- İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun, (2/1037) esas numaralı 8 Nisan Gününün Dünya Romanlar Günü Olarak Kabul Edilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/143)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1037) esas numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması için işlem yapılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.

                                                                                        Özcan Purçu

                                                                                            İzmir

BAŞKAN – Teklif sahibi, İzmir Milletvekili Özcan Purçu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Purçu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ÖZCAN PURÇU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum.

8 Nisan, Roman vatandaşlarımız için çok önemli bir gündür; tüm dünyada kutlanan, tüm dünyada Roman Günü olarak kutlanan bir gündür.

Bugün nasıl ilan edildi onun kısacık tarihine gelmek istiyorum. 8 Nisan, İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi katliamında öldürülen 1,5 milyon Roman vatandaşımızın anısına tüm dünyadaki Romanlar için ilan edilmiş bir gündür. Dolayısıyla bugünün Türkiye'de de Roman Günü olarak kutlanması amacıyla Sayın Özgür Özel Başkan Vekilimizle birlikte bir kanun teklifi verdik. Türkiye'de de Roman Günü olarak kutlanmasıyla ilgili.

Bugün, 8 Nisan Dünya Romanlar Günü olarak, Türkiye'de neyi istiyoruz da bunu teklif ettik? Biz, Romanlar olarak unutulmak istemiyoruz, hizmet almak istiyoruz, ayrımcılığa tabi tutulmak istemiyoruz, ön yargıya maruz kalmak istemiyoruz, farkındalık istiyoruz, hizmet istiyoruz ve barış istiyoruz. Bunun için, Avrupa'da ve dünyada kutlandığı gibi Türkiye'de de Roman Günü’nün kabul edilmesini istiyoruz, çok normal bir şey istiyoruz. Dolayısıyla, bu bağlamda da hepinizden destek istiyoruz. Çünkü maalesef, Türkiye'de Roman vatandaşlarımız unutulmuş durumda, mahallesinin önünden geçersin ama içine girdiğin zaman gerçeği görürsün. Çok fazla da içimize girilmediği için gerçeği hiç kimse bilmiyor. Bir soru sorsam, acaba bunu kim cevaplayabilecek? Türkiye'de ne kadar Roman yaşıyor desem, bunun net cevabını verebilir miyiz? Türkiye'de Romanların yüzde kaçı işsiz desem, bu soruyu cevaplayabilir misiniz? Türkiye'de Romanların yüzde kaçı okula gidiyor desem, bunu cevaplayabilir misiniz? Bunu cevaplayamazsınız, bu derdi bu sıkıntıyı biz biliyoruz. Örnek vereyim: Türkiye'de 5 milyon civarında Roman vatandaş yaşıyor; yüzde 96’sı işsiz, yüzde 2’si ancak liseye gidebiliyor, binde 4'ü ancak üniversiteye gidebiliyor ve yoksulluk sınırının altında, açlık sınırının altında yaşıyor çünkü işi yok, eğitimi yok. Bunun için biz, Romanları görünür kılmak istiyoruz, bunun için bu günün kabul edilmesini istiyoruz. Bugün senede bir defa belki hatırlanırız, senede bir defa belki Hükûmetin aklına geliriz, senede bir defa belki hizmet alabiliriz, senede bir defa belki hatırlanıp aranırız, soruluruz, belki hasbihâl ederiz.

Bugün, şunun için de önemli: Farklı kültürlerin bir araya gelmesi için önemli. Farklı kültürlerin bir mozaik oluşturması, bir arada yaşama bilincinin artırılması için de istiyoruz bunu.

Roman vatandaşlarımızın huyunu herkes bilir, ülkesine, milletine, devletine bağlılığını herkes bilir. Onun için, bu bağlılığı bildiğimiz için de bugünü Roman vatandaşlardan esirgemeyin diyoruz.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum, oylamada “evet” oyu vermenizi de istiyorum.

Bu arada, herkes sizi bekliyor arkadaşlar. Bütün Roman vatandaşlar şu an sizi izliyor “Acaba AKP sıralarından ‘hayır’ oyu mu çıkacak?” diye bakıyorlar.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Vermezler, vermezler Hocam.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Ona göre de size oy verecekler ya da bize oy verecekler. (CHP sıralarından alkışlar)

AKP’ye oy veren Roman vatandaşlara sesleniyorum: Bakın, burada, biraz sonra sizin için oylama yapılacak. Bakın bakalım Romanlar, sizi Hükûmet seviyor mu sevmiyor mu ya da Romanları Hükûmet önemsiyor mu önemsemiyor mu? Hizmet etmediniz bari…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sor bize ne oy vereceğiz diye. Sor bize, sor.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Evet, bakın, Cumhuriyet Halk Partisi burada. (CHP sıralarından “Evet” sesleri)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Evet” diyoruz, Romanlara “evet” diyoruz.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Evet, bitti. Bak, muhalefet burada.

Arkadaşlar, hizmeti görmedik bari bir defa da şu günü kabul edin de senede bir defa Roman vatandaşlarımızı hatırlayalım.

Çok teşekkür ediyorum.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – AKP Romanları görmüyor, görsün.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Bütün milletimize, halkımıza sevgiler saygılar sunuyorum; bütün milletvekillerimize saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Roman vatandaşlarımıza ilişkin AK PARTİ İktidarının yapmış olduğu çalışmalar ortadadır ve Romanlar tarafından gayet iyi bilinmektedir. Geçmişte de Roman açılımı diye çalışmalar yapılmış ve buradan çıkan birtakım sonuçlar pratiğe de yansımıştı. Önemli olan sembolik günlerde anmak değil, her gün onları hatırlayıp bilerek bu ülkenin bütün vatandaşlarını kucaklar gibi kucaklamaktır, AK PARTİ bunu yapmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

O yüzden buradaki tavır, gün atama, gün tayin etme değil, Romanların problemlerine sahip çıkmaktır. Bundan sonra da bizim yönümüz bütün halkımızın olduğu gibi Roman vatandaşlarımızın problemlerini çözme istikametinde olacaktır.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

Buyurun Sayın Özel, söz isteğiniz vardı.

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, AK PARTİ iktidarının vatandaşta eşitsizlik, adaletsizlik, ayrımcılık duygusu oluşturduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Aleviler diyor ki: “Biz ayrımcılığa tabi tutuluyoruz.” Diyorlar ki “Hayır, ayrımcılık yok, biz size eşit davranıyoruz.” Romanlar diyorlar ki: “Biz haksızlığa tabi tutuluyoruz, eşitsiz davranıyorsunuz.” “Hayır, eşitsiniz, emin olun eşitsiniz.”

ŞAHİN TİN (Denizli) - Bunu sen diyorsun, sen. Bunu sen diyorsun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sizin kendinize “adil” demeniz yetmez. Ahalinin adaletinize inanması, bunu ahalinin söylemesi gerekir. Sizin hükmettiğiniz iktidarınız şu anda vatandaşta eşitsizlik, adaletsizlik, ayrımcılık duygusu oluşturuyor, bunu çözmeden hayır kardeşim… Fil diyor ki: “Ben filim.” Siz diyorsunuz ki: “Hayır, sen zebrasın.” Diyor ki: “Ben filim kardeşim, fil; kimliğimi tanıyacaksın, buna uygun hareket edeceksin.” Baskıyla, zorla her şey olur ancak inanca, etnisiteye bir şeyi zorla kabul ettirmek olmaz, buna karşı çıkıyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Sayın Kerestecioğlu…

43.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, insanların ne istediğine, özellikle bir ülkede yaşayan, farklılıklarıyla birlikte yaşayan, böyle yaşamak isteyen insanların ne istediğine karşı “Biz zaten bunu biliyoruz, biz zaten bunu yaparız.” diye cevap verirseniz bunun adı “kibir”dir. Ona, o insanlar karar verirler. O insanlar da gerçekten bir günün bu şekilde anılmasını istiyorlarsa, en azından o gün, Roman vatandaşlarımız o sorunlarının daha sağlam bir şekilde dile gelebileceğini “En azından bir gün de olsa hatırlanacağız.” diyerek ifade ediyorlarsa o zaman buna saygı duymak gerekir. Bir iktidarın yapması gereken, vatandaşlarına kulak tıkamak değil, kulağını iyice açmak ve buna saygı duymaktır, bunu yerine getirmektir. Ben, o bir günü bile kabul etmeyen arkadaşlar ne kadar fazla, daha fazla gelsinler, burada oy kullansınlar diye karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler (Devam)

1.- İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun, (2/1037) esas numaralı 8 Nisan Gününün Dünya Romanlar Günü Olarak Kabul Edilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/143) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler…

Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre tanıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.08

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun verdiği doğrudan gündeme alınma önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/325) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon Raporu 24 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal’a aittir.

Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, şu anda, uluslararası anlaşmalardan Afganistan’la yapılmış olan stratejik ortaklık anlaşması üzerinde söz aldım.

Öncelikle, yarın 4 Nisan ve partimizin kurucusu, devlet adamı, siyaset adamı Başbuğ Alparslan Türkeş’in ölüm yıl dönümü. Yarın kendisini kabri başında rahmetle, minnetle tekrar anacağız. Burada, sizlerin huzurunda tekrar minnetle, rahmetle anıyor, Allah rahmet eylesin diyorum.

Değerli arkadaşlar, Afganistan önemli bir ülke ama geçmişten bugüne Doğu-Batı arasında yaşanan, geçmiş zamanda Sovyetler Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri arasında yaşanan savaşların, sonrasında da jeopolitik savaşların ortasında kalmış bir ülke. Biz sadece Afganistan’la ilgili değil, Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok yönlü dış politika anlayışımızın bir gereği olarak, bütün ülkelerle yapılan, dost ve kardeş ülkelerle yapılan anlaşmaları esas itibarıyla destekliyoruz. Bize göre, ne doğu ne batı ne kuzey ne güney ülkeleri birbirinin alternatifi değildir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk milletinin çıkarları kiminle, neyi istişare etmeyi gerektiriyorsa onlarla ilgili çalışmalar yapılır. Bu anlaşmaları da o kapsamda görüyoruz. Ancak bu devlet üzerinde, bu ülke üzerinde oynanan oyunlar maalesef devam ediyor. Bizim de Türkiye Cumhuriyeti olarak yıllardan beri, Afganistan’daki güçlere destek verdiğimiz, dost ve kardeş ülke olarak orada bulunduğumuz bir gerçektir.

Bu vesileyle sizlerin huzuruna gelmişken oradaki huzursuzluğun da nedeni olan küresel güçlerin bugün bizim coğrafyamızda devam ettirdikleri, Afganistan’dan sonra Irak’ın işgaliyle devam eden, şimdi bütün bu “Arap Baharı” diye söyledikleri… Aslında emperyalist güçlerin egemenlik kurmak istedikleri güç savaşlarının, enerji savaşlarının yaşandığı bu bölgemizde de aynı şeylerin olduğunu gözlemliyoruz. Maalesef, Afganistan’da başarısızlığa uğrayan bu küresel güçler aynısını Irak’ta tekrarlamışlar, yüz binlerce insanın ölmesine neden olmuşlardır. Şimdi aynı oyun Suriye’de oynanmaya çalışılmakta ve bu coğrafya üzerindeki hesaplar devam etmektedir. Ancak biz, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak yıllardır bu topraklarda yaşayan insanlarla yüzlerce yıl kader birlikteliği yapmış ve kardeşçe yaşamış bir ülkeyiz, bir milletiz. Bu kapsamda da bu gelişmelere duyarsız kalmamız mümkün değildir.

Bugün grup konuşmasında Sayın Genel Başkanımız gündemdeki bu konulara daha ayrıntılı bir şekilde değindiler. Hele hele birkaç gündür Suriye’yle ilgili konularda yaşananlar, Amerika’nın “Çekileceğiz.” demesi, arkasından Fransa’nın, orada bölücü unsurlarla yapmış olduğu toplantının ötesinde, kendilerinin de buraya güç göndereceğini ve sanki bir nöbeti devralır gibi burada olacağını beyan etmesi bizim tarafımızdan kabul edilebilir bir şey değildir değerli arkadaşlar. Açıkçası, burada Amerika Birleşik Devletleri’nin ne yaptığını düşünmeye, “Bunları şöyle mi yapar, böyle mi yapar?” diye televizyonlarda akşamları saatlerce tartışılan programlar gibi tartışmaya gerek yoktur. Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlü bir devlettir, kadim bir devlet geleneğine sahiptir. Bu kapsamda da Türk Silahlı Kuvvetlerimiz gerekli önlemleri almakta, gerekli çalışmalar yapılmaktadır. Başlangıçta Afrin’le ilgili de birçok şey söylenmişti ve güvenlik kuvvetlerimiz başarılı bir şekilde önce alanın temizlenmesinde, sonrasında da şehir merkezinin kontrol altına alınmasında çok başarılı faaliyetler göstermiştir; özellikle zamanlama açısından sivil kayıpların olmaması için dikkatli bir çalışmayla ve diplomasi çabasıyla uluslararası arenada haklılığımızı anlatacak şekilde bu çalışmaları yapmışlardır. Tabii, şimdi, burada “Çekiliyorlar mı, çekilmiyorlar mı, kim geliyor?” tartışmasından ziyade, bizim, milletçe birlik beraberlik içerisinde buradan terör örgütlerinin, terör unsurlarının temizlenmesini sağlamak için Türk Silahlı Kuvvetlerine, güvenlik güçlerimize destek olmamız gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak geçmişte bunu söyledik. 6 Ağustos 2012’de Sayın Genel Başkanımız bu terör koridorunun Kandil’den Afrin’e kadar temizlenmesi gerektiğini beyan etmişti. Şimdi, bu noktada her ne kadar Afrin’de bir ilerleme sağlanmış ve temizlik başarılmışsa da bundan sonraki süreçte Menbic’le ve Fırat’ın doğusuyla ilgili tartışmalar devam etmektedir. Biz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak kararlı bir şekilde ve azimle buralardaki terör unsurlarının temizlenmesi için gayret etmek durumundayız ve bu kapsamda yapılacak çalışmalara da destek olmak durumundayız. Tabii ki Afrin’de başarılı oldukça Menbiç’le ilgili tartışmalar uluslararası arenada da devam etmekte, Fransa’nın yaptığı gibi bazı çevreler de İngiltere’nin Rusya’yla ilgili almış olduğu yaptırım kararlarına destek olarak bir kutuplaşmaya doğru gitmektedirler. Açıkçası, buradan tekraren uyarıyoruz, bugün Sayın Genel Başkanımızın yaptığı uyarıyı da buradan tekrar ediyoruz: Bu ülkeler aklını başına almalı ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin geçmişte yaptıklarını, Türk milletinin Kurtuluş Savaşı’nda ve Çanakkale savaşlarında neleri başardığını bir defa daha dikkatle gözden geçirmelerinde fayda vardır diyoruz. Çünkü bu terör örgütleri bu coğrafyadan sökülmedikçe Türk milletine huzur yoktur. Onun için de bu unsurların buradan temizlenmesi gerekir. “Fırat’ın doğusu, batısı, Menbiç’di.” diye tartışmaya gerek yok. Biz de kararlılıkla bu çabaların arkasında durmak zorundayız, Türk Silahlı Kuvvetlerinin moralini yüksek tutmak, gerekli destekleri de sağlamak zorundayız. Bundan sonrasında orada terör örgütlerinin yeniden yapılanmasına izin veremeyiz ve bundan sonra ne olacak? Milyonlarca insanın Türkiye sınırlarının içerisinde daha önce Fırat Kalkanı Harekâtı’ndan sonra olduğu gibi, oralarda bu insanların yeniden iskânını sağlamalı, buraları terörden arındırmalı ve kendi topraklarında orada daha önce yaşayan insanların yerleşmesini temin etmek zorundayız. Bu, aynı zamanda bizim insani bir vazifemizdir ve uluslararası toplumu da aslında bu çabalara destek vermeye çağırıyoruz. Aksi takdirde, bunların insan haklarıyla ilgili söylemlerinin, biraz insancıl yaklaşım gibi, bazı çalışmalar yapıyormuş gibi görünmelerinin beyhude olduğu ortaya çıkacaktır. Bunları sadece bir maliyet olarak gören Avrupa Birliği yetkililerini de bu sözleşmelere uymaya ve vadettikleri yardım miktarlarını ödemeye çağırıyoruz. Bundan sonraki süreçte, değerli arkadaşlar, bu çalışmalar devam edecek.

Maalesef, Fransa’nın bu tutumu da açıkçası çok anlaşılabilir değildir demeyelim, artık anlıyoruz çünkü Şark meselesi ve Orta Doğu’daki bu savaşlar bugünün konusu değildir. Yüz yıl önce planlanan, uygulanan ama yarım kalan bir planın yeniden uygulamaya konulması, bir proje olarak ikinci bir Sykes-Picot Anlaşması gibi, küresel güçlerin kendi aralarındaki enerji savaşlarında, bu bölgeyi kontrol etme savaşlarında bir araç olarak kullandıkları, terör örgütleri vasıtasıyla yaptıkları vekâlet savaşının bir sonucudur. Bugün burada maalesef sanki yeni bir şeymiş gibi bakıyoruz ama geçmişten bugüne devam eden Türkiye ve İslam düşmanlığı yeniden hortlamaktadır ve bu çalışmaların perde arkasında birtakım görüşmelerin olduğunu da bizler hem medyadan hem de siyasi gelişmelerden izliyoruz.

Tabii ki dikkat etmedikleri şudur: Biliyorsunuz, bizler Kara Fatmaların, Şahin Beylerin torunları olarak kendilerini Kurtuluş Savaşı’nda buralardan attık. En zayıf diye gördükleri, hasta adam diye gördükleri dönemde bunları yaptık. Türk milleti defalarca tarihin akışını değiştirecek kahramanlıkları sergilemiş, onların en olmadık diye gördüğü zamanda bu emperyalist güçleri buradan atmasını bilmişti.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz haftalarda 18 Mart Zaferi’nin yıl dönümünü burada birlikte kutladık. Deniz savaşlarıyla ilgili tekraren bugün bu çalışmaları yaparken Tophaneli Yüzbaşı İsmail Hakkı’yı tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin gücünü ve Türk milletinin geçmişte yaptıklarını tekrar akıllarına getirsinler diye. Biliyorsunuz, bu savaş dünyanın seyrini değiştirmiş, o bölgedeki birtakım paylaşımları etkilemiş, Rusya’daki gelişmeleri, Sovyetler Birliği’yle ilgili -sonraki adıyla- gelişmeleri ve dünyanın akışını etkilemiş.

Açıkçası, kısaca şu değerlendirmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum bu vesileyle: Churchill bu konuda değerlendirme yaparken -o zamanki İngiltere Başbakanı- şöyle diyor: “Dört yüz yıldan beri dünya tarihinde Tophaneli Hakkı’nın yaptığını kimse yapamadı. Bir gece önce Tophaneli Hakkı, Rus, Bulgar batık gemilerinden çıkarılmış mayınları ummadığımız şekilde denize dökünce 18 Martta yaptığımız hücum fecaatle sonuçlandı; donanmamızın üçte 1’i sulara gömüldü, üçte 1’i kullanılamaz hâle geldi. Başarısızlık beni yirmi beş yıl politikanın dışına fırlattı ve savaş iki buçuk yıl uzadı, 8,5 milyon Avrupalı öldü. Rusya komünist olurken 30 milyon insan hayatını kaybetti. Rusya’nın Çin’i komünist yapması 50 milyon kişinin hayatına mal oldu. Biz Boğaz’ı geçemedik, İslam ülkeleri, hatta bütün Doğulu milletler Batı’nın gücünden şüphe etmeye başladılar. Hindistan’ı, Pakistan’ı, Bangladeş’i, diğer İslam ülkelerini elimizde tutamaz hâle geldik. Bunlar Tophaneli İsmail Hakkı’nın eseridir” diyor.

İşte, bizi dinlemiyorlarsa da kendi eski başbakanlarını ve Türk milletinin tarihini değiştiren kahramanlıklarını bir kez daha dikkate almaları ve burada, bu çabalara girerken bizim sınırlarımızda, bizim topraklarımızda Türkiye Cumhuriyeti devleti olmadan, Türk milleti olmadan bir operasyona kalkışmamaları konusunda bir kez daha –ihtaren- uyarıyoruz. Bizler, gerçekten, o noktaya gelindiği zaman, bıçak kemiğe dayandığı zaman canını seve seve veren, istiklal için fedakârlık yapan, kanını akıtan bir milletin evlatlarıyız.

Değerli arkadaşlar, burada maalesef bir hatırlatmayı daha yapmak istiyorum çünkü bu dikkate alınmadığı için maalesef diyorum. Sayın Genel Başkanımız bugün grup toplantısında daha önce attığı Twitter mesajına referans yaparak tekraren uyarıda bulundu: “Eski çamlar bardak oldu. Köprülerin altından çok sular aktı. Artık kör gözünü açtı, dev belini doğrulttu. Karşısına kim geçerse geçsin ezmeye yemin etti. Tarihe ve ecdada söz verdi. ABD’den boşalması beklenen yere Fransa’nın talip olacağını değil, bu ülkenin bitmeyen, dinmeyen Türk düşmanlığını değerlendirmek kanaatimce daha doğru olacaktır. Bundan sonra, terörden şikâyet hakkını Fransa ve Batılı ülkeler kaybetmiştir.” Onun için biz tekraren onları akıllarını başlarına almaya çağırıyoruz.

Son bir olayla konuşmamı sonlandırmak istiyorum -az önce bahsetmiş olduğum Çanakkale deniz savaşlarıyla ilgili- Atatürk’ün Çanakkale savaşlarını anlatırken söylemiş olduğu bir kahramanlık olayıyla sözlerime son vermek istiyorum. Bomba Sırtı vakası hepimizin bildiği bir olaydır ancak Türk milletinin hangi ruhla o mücadeleyi yaptığını anlatması açısından, sizlerle paylaşmak ve bunun, Batılı ülkelerin kulağına küpe olması için bir defa daha tekrarlamak istiyorum: Atatürk, Bomba Sırtı vakasını anlatırken siperler arası 8 metre ve birbiri arkasına neferlerimiz gidiyor. Bilenler Kur'an-ı Kerim okuyor, bilmeyenler dua ediyor ve ölüm muhakkak, gittiği zaman şehit olacağını biliyor ve hiç gocunmadan siperden atlayıp o ölüm makinelerine karşı mücadele etmeye gidiyor. İşte, Atatürk’ün “Ya istiklal ya ölüm!” dediği noktanın başlangıcı, burada, Bomba Sırtı vakasıyla kendisinin anlattığı ruhta yatıyor ve diyor ki: “İşte, Çanakkale Savaşı’nı kazandıran ruh budur.” Biz o ruhumuzu kaybetmedik, sıkıştığımız zaman yeniden canımız pahasına, istiklalimiz için, istikbalimiz için mücadele etmeye hazırız.

Bu vesileyle, Afganistan’da olduğu gibi coğrafyamızda bu oyunları sergilemeye çalışanları tekrar tekrar uyarıyoruz. Burada artık Türkiye Cumhuriyeti devletine bizim sınırlarımızdan yapılacak saldırılara izin vermemek ve bundan sonrasında da buradan gelecek olan terör saldırılarını izin vermeyecek şekilde önlemek bizim görevimizdir. Bunlarla ilgili çalışmalara destek olmaya devam edeceğiz ve bu çalışmalar sonrasında da inşallah, Münbiç’ten, sonrasında Fırat’ın doğusundan bütün bu terör unsurlarını temizleyerek şu anda Türkiye’de yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin huzur ve güvenlik içerisinde oralara yerleşmesini sağlamamız gerekiyor, bunlarla ilgili altyapı çalışmalarına da buradan destek olmamız gerekiyor. Uluslararası toplumu da buradaki çatışmaları körüklemek yerine insani görevlerini yapmaya çağırıyoruz. Buraya hem maddi yardım hem de lojistik olarak bu insanların yerleşmesi için de bir an önce bu çalışmaları yapmaya çağırıyoruz.

Bu anlaşmaların da ülkemizin dış politikasına, ekonomik ilişkilerine katkıda bulunmasını temenni ediyor, hepinizi saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Kısa bir söz rica edeceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

44.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Ankara il örgütünden gelen ve HDP grup toplantısına katılmak isteyenlerin çoğunun Meclise alınmamasına ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, biz biraz araştırmak istedik gerçekten böyle mi oldu diye ama bugün, biliyorsunuz, grup toplantıları vardı ve bizim grup toplantımıza gelmek isteyen Ankara il örgütümüzden yaklaşık 40 kişinin 30 kadarı içeriye alınmamış ve kendilerine “CHP Grubunun çok kalabalık olduğu…” gibi absürt bir şey söylenmiş. Yani bir grubun kalabalık olması başka bir grubun izleyicilerinin içeri girmesine engel değil. Yasakları falan da yok. Bu arada, tabii, bizim epey yasaklı insanımız var içeriye giremeyen. Bütün grup toplantılarında bağırılıyor, sloganlar atılıyor ama nedense bize gelenlerde her zaman olduğu gibi -HDP farkı- bir ayrımcılık söz konusu ama bugün olan, gerçekten çok abes bir durum ve yasaklı falan da değiller.

Bu durumu Meclise ve sizin bilginize sunmak istedim. Bunun için söz almıştım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Ben de bununla ilgili, yetkililerden bilgi isteyeceğim ve takip edeceğim konuyu.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/325) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24) (Devam)

BAŞKAN – Söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’a aittir.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, gerçi salon yine boşaldı çünkü oylama seansı bitti, biraz sonra ancak karar yeter sayısı istersek yine salon dolacak ama konuşmalarımız hiçbir şekilde dinlenilmeyecek, eleştirilerimiz ya da desteklerimiz ya da içeriğe dair ne söylediğimiz milletvekilleri tarafından bilinmemiş, duyulmamış olacak. Doğrusu, yasama faaliyetinin bu şekilde yapılmasını kesinlikle tasvip etmiyoruz.

Şu anda benim üzerinde söz aldığım uluslararası anlaşma Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı. Bu, bize en fazla yirmi dakika önce geldi yani bu konuşmadan beş dakika önce geldi. Bizim bu anlaşmanın içeriğine vâkıf olabilmemiz için, bu anlaşmaya muhalefet edip etmeyeceğimizi, anlaşmanın maddelerine dair görüşlerimizi, tartışmalarımızı yapmamız için beş dakikalık bir süre veriliyor. Bunu okumak, tümünü tartışmak, bırakın saatleri belki günleri alacaktır. Üstüne üstlük Afganistan gibi, dünya üzerinde temel insan hakları ihlalleri konusunda en çok dünyanın gündemine gelen ülkelerden birinden söz ediyoruz. Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2014 raporuna göre Afganistan dünyanın en yozlaşmış devlet yapısına sahip 4’üncü ülkesidir ve ülkenin politikasında insan hak ve ihlallerinin çok yüksek derecede olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama gelin görün ki bu sözleşmeyi inceleme olanağı bulamadığımızı, hiçbir grubun da okumadığını, iktidar partisi milletvekillerinin de bu sözleşmeye oy verirken kesinlikle içeriğinden bihaber oy vereceğini Türkiye yurttaşlarına öncelikle ifade etmek istiyorum. Evet, yasama faaliyeti dar gruplar tarafından önümüze konulan ve sadece oylamaya dönüştürülen âdeta -tırnak içinde- bir fabrika gibi çalışıyoruz sanki. 27 tane sözleşme getirilmiş, 27 tane sözleşmenin komisyon raporları 2015 tarihine ait ama bugün bunu oylayacağız ve geçireceğiz şeklinde bir dayatmayla karşı karşıyayız. İşte ben bu nedenle yolsuzluk konuşacağım. Türkiye’nin gündemi… Bu da bir yolsuzluk, bu da bir hile. Bizim önümüze son beş dakikada 27 sözleşmenin getirilmesi de AKP iktidarının yönetme pratiğine önemli bir emare oluşturuyor, bunu öncelikle paylaşmak istedim.

Değerli milletvekilleri, ekonomik sorunlar ve sıkıntılar Türkiye’nin aslında en temel gündemlerinden bir tanesi. Dolarda, euroda meydana gelen artışlar, iniş çıkışlar emekçilerin, yoksul halkın yaşamını doğrudan etkilemeye devam ediyor. Bu gidişatın önemli bir boyutu da şüphesiz ki yolsuzluklar. Evet, basın-yayın bunları açıkça veremiyor. Bütün basın-yayın birkaç muhalif basın dışında havuza düşmüş olsa da vatandaş mutfağına aldığı et oranıyla ya da giyimi ile ya da harcama oranıyla ilgili zammın ne kadar kendisini etkilediğini, ekonomik istikrarsızlığın yaşamının nasıl merkezinde yer aldığını aslında yaşıyor. Bunu izlemesine gerek yok. Mutfağında her ay kaç kilo et alabildiğini en iyi kendisi ölçebilir. İşte yolsuzluk meselesi, AKP Hükûmetinin bir diğer var olma ya da kendini var etme aygıtına dönüşmüş durumda. Kendisinin ve çevresinin karışmadığı tek yolsuzluk vakası yok neredeyse. Üstelik AKP, yolsuzluklarını artık aleni bir şekilde yapıyor. 17-25 Aralık geldi geçti, tüm kutular ortaya saçıldı ama tek bir kişi demedi ki “Biz bu yolsuzluğu yapmadık.” diye. Tepkileri, sadece bu yolsuzluğun ortaya çıkarılmasına dönük oldu. Bakanlar hakkında Meclise gelen fezlekelerin akıbeti, bizim hâlen hapiste bulunan milletvekillerimizin akıbeti gibi olmadı. Bu fezlekeler, 19 Mart 2014’te yapılan oylamayla reddedildi. Evet, yolsuzluk konusunda açıkça ortaya çıkan veriler, belgeler, burada aynı iktidar partisinin parmak sayısıyla reddedildi ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı on bir ay süren bir inceleme yaptı. Bu inceleme sonucunda 17 Ekim 2014’te maalesef takipsizlik kararı verdi. Tabii dahası da var. Yolsuzluğa adı karışan bakanları AKP yargılamak yerine, yargılanmasının önünü açmak yerine yanında gezdirmeye devam ediyor çünkü bu yolsuzluğu aslında inkâr etmiyor, “Ben güçlüyüm ve yolsuzluk yapmaya devam ederim, vatandaşın gözünün önünde de onları yanımda gezdiririm.” demeye getiriyor.

Tabii bir diğer mesele var: Reza Zarrab davası. Türkiye yargısı Reza Zarrab’ı ve eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ve diğer ilgilileri yargılamadı, akladı. Tabii ki tırnak içinde akladı. Onlar, halk gözünde, yurttaşlar gözünde hiçbir zaman aklanmadı. Ne oldu? Burada, bu sefer ABD’deki yargılamanın önü açıldı. Burada adil bir yargılama yapılsaydı, yolsuzlukların üstüne gidilseydi ABD’deki yargılama dünyanın gündemine bu şekilde taşınmamış olacaktı. Bu vesileyle tüm dünyanın tanıklık ettiği bir yolsuzluklar silsilesi ortaya saçılıp serildi. Nitekim, Zarrab’ın ifadesi çok önemli, dönemin başbakanından bakanlarına değin nasıl bir örülü ağın ürünü olduğunu ve milyonların nasıl hile yöntemleriyle kaçırıldığını bütün dünyanın gözü önünde mahkemede anlattı. Ancak, yine de bu yolsuzluk ağında adı geçen diğer kişilerin yargılanmalarının önüne geçildi. Kuşkusuz bu davanın yol açtığı zararın faturasının halkların sırtına yükleneceği de önemli bir gerçeklik olarak duruyor önümüzde. Evet, bu milyonların hesabı yine halkın sırtına bindirilecek.

Dünya kamuoyunun gözünde görünür bir örnek Zarrab davası, ancak diğer veriler de Türkiye’de yolsuzluğun kurumsallaştığını ve korunduğunu gözler önüne seriyor. Nitekim, Yolsuzluk Algı Endeksi’nin 2017 verilerine göre, Türkiye 180 ülkenin yer aldığı endekste 81’inci sırada yer alıyor. Son dört yıldır Türkiye, endekste üst üste gerilemiş, toplam 28 sıra geriye düşmüş durumda. Endekste yer alan 35 OECD ülkesi arasında Türkiye sondan 2’nci sırada yer alıyor yani bu demek ki Türkiye’de yolsuzluk gelişiyor, teşvik ediliyor, yaygınlaşıyor ve kurumsallaşıyor. Neden kurumsallaşıyor? Çünkü kamu ihaleleri artık yolsuzluk yapılmadan, yandaşlık olmadan yapılamıyor. Bunu örnekleriyle açıklayacağım.

Bakın, bu raporda ne yer alıyor: 2016 yılında yatırımlar ve kamu hizmet ve alımlarının yüzde 40’ı -değerli milletvekilleri basit bir rakam değil- Kumu İhale Kurumunun kapsamı dışında gerçekleştirilmiş. KİK kapsamındaki ihalelerin yüzde 27’sinde açık ihale usulünden farklı yöntemler kullanılmış. Şimdi, bu ihale yöntemlerinin başında davet usulü ihale yöntemi geliyor. İş dünyasıyla ilgili olanlar, bizi izleyenler bunu çok yakından bilirler. Bu yöntem sayesinde AKP Hükûmeti kendi eliyle yaratmış olduğu yandaş sermayeye devlet kaynaklarını aslında dağıtıyor ve bu dağıtımı keyfî bir şekilde yapıyor ya da başka bir ifadeyle söyleyecek olursak, kamu kaynakları yandaş sermayeye peşkeş çekiliyor.

Aslen acil durumlarda ya da -buraya dikkatinizi celbetmek istiyorum- doğal afetler için kullanılan Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesi var. Bunu hukukçular da çok yakından bilirler. Bunun başlığı “Pazarlık usulü”dür. Burada bu ihale yöntemi neredeyse bütün kamu ihalelerinde kullanılan bir yöntem oldu. Peki, bunun koşulları ne? 21/b’ye göre kamu ihalesi nasıl yapılır? Hangi şartla olursa 21/b’ye göre yapılır, buna bir bakalım.

Bir: Doğal afet, salgın hastalık, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani durumlarda veya idare tarafından önceden öngörülemeyen olaylar ortaya çıktığında ya da bunların sonucunda idarenin ihaleyi acele yapması mecburiyeti olduğunda bu yönteme başvurulabiliyor. Peki, bu yöntemde ne yapılıyor? Bir kere, ihale ilan edilmiyor. İhaleye katılmak isteyen şirketler, kurumlar bu ihaleye katılamıyor, iş pazarlıkla yapılıyor. Nerede, kaç liralık, nasıl bir iş yapılacağını hiç kimse göremiyor çünkü şeffaf değil, çünkü aleni değil. Fiyatlar yarışamıyor. Taraflar ihale tekliflerini sunamadığı için fiyatlar yarışamıyor. Örneğin, son birkaç yıldır Türkiye’nin dört bir yanındaki onlarca duble yol projesi değerli milletvekilleri, bunların önemli bir bölümü, hatta ezici çoğunluğu 21/b’ye göre verildi. İşte, durum bu. Aslında bu bir adrese teslim durumu. Bu 21/b’ye göre pazarlık usulüyle yapıldığında ne oluyor? Yandaş firmalar davet ediliyor; halk, diğer kesimler göremiyor ve adres tespit ediliyor önceden, “Kime, hangi ihaleyi ne kadar bedelle vereceğiz?” Bunun kararını iktidar ve yandaşlara ortaklaşa veriyorlar ve o ihaleleri kendi yandaşlarına dağıtıyor. İşte bu büyük büyük paralar, milyarlarca dolarlık projeler hep bu şekilde yapılıyor ve yandaşlar tekrar tekrar ihya ediliyor.

İşte kamu ihalelerinde yaşanan bu yolsuzluklar, gerçekten, bütçede pervasızca ve korkusuzca savrulan milyonlar demek, yüz milyonlar demek, milyarlar demek. Bunu halkın çok iyi bilmesi gerekiyor. Onlar açlık ve yoksulluk çekerken, onlar açlık sınırının altında yaşarken, iktidarın etrafındaki bir avuç zengini daha fazla zengin etme telaşıyla bu ihaleler kapalı bir şekilde yapılıyor ve bu paralar dağıtılıyor.

Şimdi, kamu kaynakları, aslında Sayıştay raporlarında da yolsuzluk ve usulsüzlükler bu şekilde defalarca dile getirildi ve bu artık Sayıştay raporlarına rağmen normalize edilmeye çalışılıyor, bu normal bir şeymiş gibi takdim ediliyor ama asla normal değil. Doğal afetler, can ve mal kaybı tehlikesi yaşanmıyor; bu ihalelerin tümünde mi bu var? Yok öyle bir şey tabii ki. Ya da maddenin diğer fıkralarının koşulları olmadığı hâlde, bu durumda bu yandaş sermayenin aldığı ihaleyi gerçekten nasıl kullandığı ve yol açtığı zararlar da denetlenemiyor. Mesela, örnek alacak olursak, bu duble yol ne kadar milyar liraya alındı, ne kadarı harcandı, bunu kim denetliyor, kim bunu denetleyecek; bunun bir cevabı yok.

Tabii ki iktidarın tek yolsuzluk dosyası 17-25 Aralık değil, Panama belgeleri var. Panama merkezli hukuk firmasına ait -kırk yıllık; 11,5 milyon özel belge- “Panama belgeleri kâğıdı” olarak ifade edilen belgeler de gazete Zeitung’da paylaşılmıştı. Bunun öncesinde, 4 Nisan 2016 tarihinde belgelerle ilgili haberler de basına yansıdı. Bu belgeler neydi gerçekten? Bu belgelerde ülkelerinden vergi kaçıranların tam listesi yer alıyordu. Peki, Türkiye’den, gerçekten, kim kaçırmıştı vergiyi? Bu da bu Panama belgelerine yansıdı. 500 iş insanı ve 21 aracının –Türkiye'ye ilişkin söylüyorum- offshore şirketlere sahip olduğu ya da bu şirketlerde payı olduğu bu belgelerle ortaya çıkmış durumda. Panama belgelerinde ismi geçenler kimdir merak ediyor musunuz? Gerçi duyduğunuzda hiç şaşırmayacaksınız; Mustafa Latif Topbaş, Cihan Kamer, Remzi Gür, Adnan Polat, Mehmet Cengiz, Çalık Enerji Anonim Şirketi ya da Zorlu Holding gibi birçok isim ve tüzel kişilik bu belgelerde yer alıyor. Peki “Offshore hesabı olduğu anlaşılan bu kişi ve kurumlar hakkında ne yapıldı?” diye soracak olursanız… Halka söylüyorum tabii, bizi dinleyen iktidar partisinin milletvekilleri yok. “Buna ne işlem yaptınız?” diye sorduğumuzda, hâlâ yanıt verilmedi bugüne kadar; böylesi büyük bir yolsuzluk olayının üzeri kapatılmaya ve unutturulmaya çalışıldı. Her zamanki gibi iktidar partisinin bir klasiğiyle karşı karşıyayız.

Evet, iktidarın nasıl kirli hesaplarla kendi kasalarını doldurduğunun bir diğer ispatı Man Adası yolsuzluğu, koskoca bir yolsuzluk örneği. CHP Genel Başkanı açıkladı grup toplantısında. Efendim, Cumhurbaşkanı dedi ki: “Biz parayı vermedik, biz parayı aldık.” Sanki bunu söyleyerek “Bu yolsuzluk yok.” demeye çalışıyor. Tamam da bu Man Adası’ndan hangi ticari işlem sonucu siz bu parayı aldınız? Hadi göndermediniz, anladık, peki, o küçücük adada hangi ticari işlemle bunlar bu paraları aldı? Bunun cevabı verilmedi. Peki, ne oldu? Kim vardı bu Man Adası belgelerinde? Erdoğan'ın oğlu, kardeşi, eniştesi, dünürü ve eski özel kalem müdürünün isimleri geçiyor.

Şimdi “Burada ne oldu, yargı ne yaptı?” diyeceksiniz. Bu kadar aleni, bu belgelerin sahte olmadığı “swift”lerle, belgelerle ortaya çıktı; savcılık “Bu belgeler sahtedir.” diyemedi. Diyebilseydi, emin olun, bunu da diyecekti ama bu kadar baskıya rağmen savcılık “Sahtedir.” diyemedi ama ne yaptı? Soruşturmada rakam çok yüksek, 15 milyon dolar; bunun kaynağı araştırılmadı. Hangi ticari işlem sonucu bunun kazanıldığı belirlenmedi ve “Kara para yoktur.” dendi. Yargı, biri ekmek çalarsa fırından onu on yıl cezaevine kapatan yargı 15 milyon doların hesabını sormadı. Baklava çalan çocukların cezaevinde tutulduğu bir Türkiye'de, ülkede 15 milyon doların hesabı sorulmadı ve takipsizlik kararı verildi. İşte, yargı kişiye göre karar veriyor, iktidara yakınlığına göre karar veriyor. Küçük yolsuzluklarda, küçücük hırsızlıklarda ceza alırsınız ama büyük hırsızlıklarda ve iktidara yakın iş birliğiyle yapılan hırsızlıklarda ceza almazsınız. Yargı bunu bir kez daha söyledi.

Evet, bu örnek çok tartışıldı; PTT, ihalesinde, ihaleyi bir gün önce kurulan bir şirkete verdi. İnsan duyunca gerçekten dehşete düşüyor. Zaten şirket o ihalenin verilmesi için kurulmuş bir şirket. Birileri talimat vermiş, “Bu şirketi kur, yarın yapacağımız ihalede sana bu ihaleyi vereceğiz.” diyorlar ve üstelik ilk ihale iptal ediliyor. İkinci ihalede ilgili, alması gereken şirket giremediği için -deneyim şartı aranıyordu ilkinde- sonra Erzurum 9. Bölge ihalesini 18 milyon 953 bin TL sözleşme bedeli karşılığında, ihaleden yalnızca bir gün önce kurulan Erhanlar Turizm Anonim Şirketi aldı ve ihale verildi. Gerçekten, ihaleler -yani bir cümleyle söylemek gerekirse- “mış” gibi yapılıyor, birçok meselede olduğu gibi. İhale yapılmıyor aslında, anlaşma ihale gibi sunuluyor, kanun çiğneniyor, yargı bunu görmüyor ama ne oluyor? Türkiye'de yüzde 1’lik bir kesim, iktidarın etrafındaki bir kesim zenginliğini katbekat artırıyor.

Evet, AKP’nin, ekonomi bu kadar kötüye giderken, vatandaş kan ağlarken, yoksulluk en yüksek oranına ulaşmışken “Yüzde 7 büyüdük.” açıklaması da ayrıca bir dram. Kim büyüdü? Siz büyüdünüz. Vatandaşın cebine, mutfağına, evine ekstradan bir para girdi mi? Millî gelir nerede? Bunlar tartışılmıyor ama “Biz büyüdük.” naraları atılıyor. Fakirleşmeyi, milyonların fakirleştiğini görünmez kılmak için “Yüzde 7 büyüdük.” yalanları atılıyor, bu da işin ayrı bir boyutu.

Tabii ki burada partiye yakın zenginler yaratılıyor, gerçekten AKP'ye yakın zenginler yaratılıyor. Tabii, burada sadece kendisine yakın iş insanlarını zengin etmiyor, aynı zamanda, kendi partisinin üye ve yöneticilerini de zengin ediyor. Evet, biliyorsunuz Hülya Koçyiğit’i; hani çok özgür yaşıyormuş ya, baskının dorukta olduğu bir dönemde Hülya Koçyiğit çok özgürmüş. Biz de çok şaşırdık niye “Özgürüz.” dediğine, bir baktık ki Konyaaltı Plajı’nı damadı almış. Ne kadar tesadüf değil mi? Özgürlük onlar için.

İşte, bu, hani sınırda gidip türküler söylüyorlar ya, “yaylalar, yaylalar” türküsünü; gidip biri onu çocuğunu yitiren bir asker ailesinin evinin yanında söylesin, bir görelim bakalım. Savaşa böyle, şarkılarla türkülerle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - …destek verilmez çünkü savaş…

Bitiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – İşte Hülya Koçyiğit bunlara en iyi örneklerden biri. Kim zengin oluyor, hangi sözler karşısında ihale alınıyor, bir ihalenin yöntemi nedir; bunu bütün Türkiye’nin bilmeye hakkı var. Biz dilimiz döndüğünce, gücümüz yettiğince bu konuda halkımıza hakikatleri anlatmaya kesinlikle devam edeceğiz diyorum.

AKP'nin sicilindeki en büyük kalemlerinden biri, tıpkı hak ihlallerinde olduğu gibi, ekonomik olarak yolsuzluktur, hırsızlıktır, dolandırıcılıktır. Bunun tümünü kapatmak için her türlü yöntemi kullanmaktadır, bu böyle biline diyorum ve AKP bu zenginliklerin hesabını, halkın vergisinden, gözyaşından aldığı paranın hesabını er geç verecek diyorum ve teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beştaş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın hatip partimizle alakalı “Sicili hırsızlık ve dolandırıcılıkla doludur.” gibi bir ifade kullandı; bu, siyasi bir eleştiri değil, açık bir sataşmadır. İç Tüzük 69’a göre söz talebimizi kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Öyle olmadığını kanıtlayın, ispat edin Sayın Muş.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

13.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 24 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada dile getirilen meselelerle ilgili daha önce defalarca söylediğimiz, dile getirdiğimiz, Meclis kayıtlarında bulunan beyanlarımız, beyanatlarımız mevcuttur. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yargılamanın ne olduğunu, hangi amaçla yapıldığını, neyi hedeflediğini defalarca burada anlattık, buradan kimseye ekmek çıkmayacağını da daha önce söyledik; bu, mevcut Meclis kayıtlarında bulunmaktadır. 17-25 Aralığın nasıl bir darbe girişimi olduğu, orada başarısız olanların 15 Temmuzu hayata geçirmek için nasıl seferber olduğu toplumumuzun malumudur. Zaten 17-25’in hemen akabinde de milletin huzuruna çıkılmıştır, milletin huzurunda Adalet ve Kalkınma Partisine tam destek sağlanmıştır.

Bakın, değerli milletvekilleri, Man Adası meselesi, bununla alakalı defalarca, günlerce burada tartışmalar oldu, ortaya konuldu. “Efendim, yargıya gitti, yargı şöyle karar verdi. Eğer yargı bizim istediğimiz gibi karar vermezse bu karar doğru değildir, yanlıştır, bizim istediğimiz gibi verirse doğrudur. 7,4’lük bir büyüme, bu yalandır.” Şimdi, yüzde 2 büyüme çıkınca doğru oluyor; 7,4 çıkınca yanlış oluyor, yalan oluyor. Arkadaşlar, aklımızla dalga geçmeyin. Cari açık oranı doğru oluyor ama 7,4’lük büyümeyi aynı kurumlar açıklıyor, yanlış oluyor, yalan oluyor ya da, kusura bakmayın.

İkincisi, bakın, bu parti on beş, on altı yıldır iktidarda; eğer bu partinin sicili hırsızlıkla, dolandırıcılıkla dolu olsaydı dört yılda bir, beş yılda bir sandık kurulduğu zaman milletin testinden geçmez, sandıkta milletin tokadını yerdi. Milletin süzgecinden, milletin testinden, yapılan bütün seçimlerden geçebildiyse öyle sizin iddia ettiğiniz gibi dolandırıcılık, hırsızlık bu partinin sicilinde yoktur, onu başka yerlerde arayacaksınız.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Muş açıkça partimize ve konuşmama dair sataşmada bulunmuştur, bu nedenle söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

14.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Doğrusu, ben konuşmamın hiçbir yerinde sataşma gayesiyle hareket etmedim. Önümde bulunan verileri, mahkeme kararlarını, OECD belgelerini, Uluslararası Yolsuzluk Endeksi’ni ve Reza Zarrab davasına ilişkin resmî tutanakları anlattım. Bunları ben düzenlemedim, Türkiye’nin Yolsuzluk Endeksi’nde ne kadar gerilediğini ben yaratmadım ya da HDP yaratmadı ya da Reza Zarrab’a Amerika’da jüri önünde hangi bürokrata, hangi bakana ne kadar para verdiğini biz söyletmedik. Biz Reza Zarrab’ları tanımayız, biz yoksul halkı temsil ediyoruz, ayrıcalıklılar sizin yanınızda. Reza Zarrab’ın burada aklanmasının ne kadar haksız ve hukuksuz olduğu ABD’de itirafçı olmasıyla ortaya çıktı, itirafçı olmasını biz de gazetelerden öğrendik. Her ne kadar Hükûmet “iftiracı” diyorsa da artık ona Amerika’daki yargı karar verecek, biz ona bir şey diyemiyoruz ama bu, Türkiye’nin itibarını zedelemiştir. Türkiye, uzun süre Zarrab davasıyla, yolsuzluk gündemiyle uluslararası kamuoyunda tartışılmıştır.

Sayın Muş çok doğru bir şey söyledi gerçekten: Yargı ya da endeksler bizi doğruluyorsa doğru diyoruz, doğru demiyorsa doğru demiyoruz. Bu konuda biz iktidar partisinin eline su dökemeyiz. Anayasa Mahkemesinin kararlarına işine gelince “Çok iyidir, güzeldir, hoştur, uygulansın.” işine gelmeyince “Tanımıyorum.” diyen biz değiliz. Biz Amerika’daki yargılamaya “Adil yargılama yok, iftiraya zorluyorlar, baskı altında.” demiyoruz. Ama burada aynı durumu kendi vatandaşına uygulayan bir Hükûmet Amerika yargısını eleştiriyor, biz de acı acı gülüyoruz gerçekten. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz gülmeye devam edin.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beştaş.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/325) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24) (Devam)

BAŞKAN - Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 3 Nisan, Niğde ili için önemli bir tarih çünkü Niğde’nin Bor ilçesindeki şeker fabrikasının özelleştirilmesiyle ilgili alınan kararın bugün icraata döküleceği gün. Bu anlamda, bölgemizde daha önce açılmış olan Millî Savunma Bakanlığına bağlı askerî fabrikada kapasitenin giderek düşürülmesi sonucu, başladığı dönemden bu yana çalışanların sayısında ciddi azalmaya neden olundu ve fabrika ilk başlangıç amacının çok gerisine düştü. BİRKO özel sektöre ait bir fabrikaydı, rahmetli Necmettin Erbakan temelini atmıştı, bölgenin lokomotif fabrikası olarak görülüyordu. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde ne yazık ki bu çok önemli işletme de kapandı. Şimdi, bugün de şeker fabrikası özelleştiriliyor. 14 şeker fabrikası içinde yer alan Niğde Bor Şeker Fabrikasının özelleştirilmesini, bölgenin tarımı açısından geleceğe dönük önemli sorunlarının da başlangıcı olarak değerlendirmek olası. Çünkü Bor Şeker Fabrikasının bu özelleştirme sürecinin sonunda satılması durumunda, 2019 yılının seçim sonuçlarının belli olduğu sürece göre kapanacağı kesin çünkü şeker fabrikalarının açık kalabilmesi, 14 fabrikayı birlikte değerlendirdiğimizde, Hükûmetin, devletin varlığında olası.

Kurulduğu günden bu yana teknolojisi yenilenmeyen, bu anlamda 1.200 çalışanı varken kadrolu çalışanı 230’lara düşürülen, mevsimlik işçilerle faaliyetine devam ettirilen Bor Şeker Fabrikasında, bölgede doğal gaz olmasına rağmen hâlâ kömür kullanılmakta, Sayıştay raporlarına göre üretim kazanının modernize edilmesi gerektiği ifade edilmesine rağmen bugüne kadar bu yönde bir çalışma gerçekleştirilmemektir.

Endüstri mühendisiyim. Bu anlamda bir işletmenin faaliyetlerinin devam edip etmeyeceğine fizibilite değerlendirmesi ışığında baktığımızda, Bor Şeker Fabrikasının satın alacak kişi tarafından faaliyetinin sürdürülmesi mucize gibi bir şey. Bu durumda, bölgede bulunan esnafın, çiftçinin, işçinin, besicinin, ekonomik anlamda getiri sağlayanların ötesinde, bölgenin sosyal bir proje olarak da önemli fabrikasının ortadan kalkması söz konusu.

Şeker pancarı stratejik bir ürün. Şeker pancarını yalnızca bir pancar olarak tanımlamak olası değil; onun tohumu, ekilmesi, çapalanması, onunla ilgili çiftçilik yapan kişiler, ardından nakliyesi, fabrikada işlenmesi, esnafa ulaşması, besiciler tarafından küspesinin değerlendirilmesinin yanında, toplumumuzun önemli kesiminin de tükettiği önemli bir gıda maddesi.

Şeker pancarının ortadan kaldırılmasına yönelik özelleştirme süreciyle yalnızca fabrikalar kapanmıyor, bilim insanları tarafından insan sağlığı açısında zararlı olduğu ifade edilen nişasta bazlı şekerin, daha doğrusu şurubun pazar payı bu yolla artırılıyor. Her ne kadar kotası yüzde 5’e düşürülmüş olsa dahi Bakanlar Kurulunun yüzde 50 kota artırımından öte, denetlenemeyen pazara el altından, farklı yollardan nişasta bazlı şurubun verilmesi olası.

Bunun yanında, tamamı ithal olan yüksek yoğunluklu tatlandırıcının, yalnızca ihraç için getirilmesinin yerine, ülkemizde şu anda gıdada kullanılıyor olması da ayrıca önemli bir sorun. 1 kilogram yüksek yoğunluklu tatlandırıcı, 7 bin kilogram şekere denk. Bu durumda, nişasta bazlı şurubun ve yüksek yoğunluklu tatlandırıcının oluşturacağı pazar baskısı yalnızca özelleşen şeker fabrikalarının kapanmasına neden olmayacak, özel sektör tarafından yaptırılmış olan şeker fabrikalarını da baskılayacağı için belli bir aşamadan sonra Türkiye’de şeker fabrikalarının sonunu getirecektir çünkü maliyet açısından, insan sağlığına zararlı olmasına rağmen nişasta bazlı şurubun maliyeti daha düşüktür. Onun için de kolaylıkla kullanılmakta ve bugün ülkemizde çocuklarımızın tükettiği meşrubatta, çikolatada, tatlı ürünlerinde nişasta bazlı şurupla birlikte, yüksek yoğunluklu tatlandırıcıdan yararlanma yoluna gidilmektedir.

Bu bağlamda, şeker fabrikalarının korunması, yaşatılması, modernize edilmesi, çiftçinin desteklenmesi gerekirken yabancı lobilerin de baskısı sonucu ne yazık ki şeker fabrikaları özelleştiriliyor. Biz umutla bu karardan vazgeçilmesi yönünde çağrılarımızı yineliyoruz.

Cumartesi günü Çorum’da Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılımıyla şeker fabrikalarının özelleştirilmemesi için de büyük bir mitingle konuyu bir kez daha kamuoyunun önüne getireceğiz çünkü bu, sıradan bir satış işlemi değil.

Daha önce Adalet ve Kalkınma Partisinin özelleştirdiği kurumların önemli bölümünün el değiştirdikten bir süre sonra ya kapısına kilit vuruldu ya da Türk müteşebbislere satıldığı söylenen işletmeler ne yazık ki yabancı işletmeler hâline dönüştü. Böylece kendi ülkemizde kendi üretim alanlarımıza yabancı anlayışlar oluştu.

Geçtiğimiz günlerde Nevşehir’de ilginç bir örnekle karşılaştım: Orada bulunan rakı fabrikası özelleştirme kapsamında önce bir Türk müteşebbise satılmış, daha sonra da bir Amerikalı firma tarafından alınmış. Bu rakı fabrikasına getirilen kuru üzümün İran’dan Türkiye’ye giriş yaptığını öğrendim. Helal gıdanın Nevşehir’de haram gıdaya dönüşmesinin ilginç bir örneğini orada görünce doğal olarak neden kendi üzümümüz, neden kendi ürünümüz değer bulmaz da üzüm İran’dan gelir, Türkiye’de işlenir, sonra çiftçisiyle de üreticisiyle de -iki taraflı- para yabancı çiftçilere ve işletmecilere gider diye düşündüm.

Yabancı sermayenin gelmesine biz karşı değiliz ama yabancı sermaye yerine Türk müteşebbisin bu anlamda var olması ve üretim alanlarında “yerli ve millî” kelimesinin tamamen ithale bağlı bir süreç içinde değerlendirilmemesi gerekir. Tohumu ithal, ilacı ithal, gübresi ithal, mazotu ithal, eti ithal, samanı ithal bir ülkenin millî ve yerli tarım politikası olmaz.

Bu bağlamda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak şeker fabrikalarının geleceğinin özelleştirmeyle ileriye taşınacağı kanısında değiliz. Bunu Türk çiftçisine, işçisine, nakliyecisine, besicisine karşı yapılmış büyük bir yanlış olarak değerlendiriyoruz. Bu karardan bir an önce de vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Eğer ülkemizde fabrikalarımızı, eğer ülkemizde köylerimizi, eğer ülkemizde çiftçimizi, eğer ülkemizde işçimizi, geleceğe bizleri taşıyacak değerlerimizi koruyamazsak bunun sıkıntısını çok acı biçimde öderiz. Sömürge bir ülke olmaktansa kendisine üreten, kendisine yeten bir ülke durumunda yaşamayı kendi açımızdan, Cumhuriyet Halk Partisi olarak da doğru buluruz.

Tarım politikalarında yaratılan yanlışların yol açtığı sorunların ileriye dönük getireceği olumsuzlukları defalarca söyledik, gerek yayınladığımız yayınlarda gerek Mecliste yapılan konuşmalarda gerek parti programımızda anlattık, aile tipi işletmelerden vazgeçilerek büyük çiftliklere ve işletmelere yönelmenin ileride yaratacağı sorunlara değindik. Köyler bu yoldan boşalıyor; gelin destekleri, teşvikleri köydeki yaşayan aile işletmelerine, ailelere yansıtalım, onların kalkınmasının yolunu açalım. Böylece köydeki yaşamı güçlendirelim; çiftçiyi, besiciyi destekleyelim dedik. Ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi bu düşüncelerden çok uzak.

Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dâhil olanlara mazot desteği sağlanıyor ama mazota gelen zamlarla daha destek alınmadan ne yazık ki geldiği gibi gitti. Bunun yanında, mazot desteği sağlanmayan iki önemli kesim daha var; bunun biri besiciler, diğeri de nakliyeciler. Hayvancılıkla uğraşanlar da mazot desteğinden yararlanmak istiyor. Keza nakliyeciler de artık taşıma ücretleri, taşıdıkları ürünün değerinin üstüne çıktığından iş yapamaz duruma geldiklerini belirtiyorlar, birkaç gün içinde Türkiye genelinde nakliyecilerin büyük bir eyleminin de olacağını ifade ediyorlar, kontak kapatacaklarını belirtiyorlar.

Nakliyecisi sorunlu, çiftçisi sorunlu, taşeron işçisinin artık Mecliste gitmediği milletvekili yok çünkü taşeronda dağ fare doğurdu, büyük mağduriyetler yaşanıyor. Şeker fabrikalarında ise özelleştirmeyle gelecek olumsuzlukları kamuoyuyla sürekli paylaşıyoruz ama Hükûmet “Bildiğim bildik.” diyor. Bu anlayışla bundan sonraki sürecin olumlu olacağını söylemek çok olası değil. Bu bağlamda, şeker fabrikalarının özelleştirilmemesini, besicilere mazot desteğinin Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dâhil olanlar gibi verilmesini ve ülkemizde tarım, hayvancılıkla geçinenlere Hükûmetin artık birazcık yüzünü çevirmesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gürer.

Şahıslar adına söz talepleri vardır.

Sayın Özgür Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çekiyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Çekiyorum.

BAŞKAN – Çekiyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, 24 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerindeki görüşmelerin devamı hususunda İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 24 sıra sayılı uluslararası anlaşmanın görüşmelerinin İç Tüzük’ümüzün 72’nci maddesi uyarınca devamını teklif ediyoruz.

                  Özgür Özel                    Musa Çam                      Kadim Durmaz

                    Manisa                          İzmir                                   Tokat

            Elif Doğan Türkmen            Kazım Arslan

                     Adana                         Denizli

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bravo.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.16

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 21.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

Manisa Milletvekili Özgür Özel ve arkadaşlarının verdiği İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre görüşmelere devam önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.24

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 21.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

Manisa Milletvekili Özgür Özel ve arkadaşlarının verdiği İç Tüzük'ün 72’nci maddesine göre görüşmelere devam önergesinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre tanıyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Karar yeter sayısı yoktur.

Yapılan üçüncü oylamada da karar yeter sayısı bulunamadığından, alınan karar gereğince, kanun tasarıları ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 4 Nisan 2018 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.32



(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi

(x) 24 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir