TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

72’nci Birleşim

15 Mart 2018 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Van Milletvekili Lezgin Botan’ın, 16 Mart Halepçe katliamının 30’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

III.- AÇIKLAMALAR

1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Van Milletvekili Lezgin Botan’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Karayolları ve diğer kurumlarda çalıştırılan taşeron işçilerin Anayasa ve yasalara göre verilen haklardan neden eşit yararlandırılmadıklarını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, “Çiftlikbank” adıyla internet kullanılarak binlerce yurttaşın dolandırılmasına nasıl göz yumulduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

5.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, bir gece yarısı geçirilen seçim yasasının uygulanabilir olmaktan uzak, kirli pazarlıklar üzerine kurulmuş, milletin iradesini yok sayan bir düzenleme olduğuna ve Çanakkale şehitlerini saygıyla andığına ilişkin açıklaması

6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 18 Mart münasebetiyle bütün şehitleri rahmetle andığına ve ülkenin hâline ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, SGK verilerinde stajyer, çırak, kursiyer ve lise öğrencilerinin istihdama dâhil edilerek işsizliğin düşük gösterildiğine ilişkin açıklaması

8.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Çanakkale Zaferi’nin komutanı Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnetle yâd ettiğine ve Yusufeli ilçe merkezinde yapılmakta olan viyadükle alakalı sorunlar için tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, AKP hükûmetlerinden 102 milyar TL’nin üzerindeki alacakları olan çiftçilerin kan ağladığına ve iktidarın çelişkili politikalarına ilişkin açıklaması

10.- Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider’in, Çanakkale Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

11.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Çanakkale Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ve Cumhurbaşkanının İstiklal Marşı’yla ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

12.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Seyhan, Çatalan, Ceyhan ve Aslantaş barajlarının özelleştirme kapsamından çıkarılması, usulsüzlük tespit edilen sulama birliklerine müdahale edilmesi, örnek sulama birliklerinin güçlendirilmesi ve çiftçilerin sulamada kullanılan elektrik faturalarındaki KDV ve TRT payı yükünden kurtarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Birleşmiş Milletlerin hazırladığı 2018 Dünya Mutluluk Raporu’na göre Türkiye’nin 155 ülke arasında 74’üncü sırada yer aldığına ilişkin açıklaması

14.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, elde kesin bir ölçü bulunmadığı zaman dengenin bozulacağına, anlaşmazlıkların patlak vereceğine ve hayatın bir kaosa döneceğine ilişkin açıklaması

15.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Çanakkale Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ve Yüksek Seçim Kurulunun 55 milyon seçmen için Devlet Malzeme Ofisine 500 milyon adet seçim zarfı siparişi vermesine ilişkin açıklaması

16.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, Çanakkale Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afrin’de adım adım zafere yürüdüğüne ve ordunun maruz kaldığı “sivil katliamı” iftirasının iftira sahiplerinin şuursuzluğu ve hadsizliğinden başka bir şey olmadığına ilişkin açıklaması

 

17.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Nevruz Bayramı’nı kutladığına ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Afrin ve İdlib’de görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına ek görev tazminatlarının ne zaman ödeneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

19.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ve emeklilerin geçim sıkıntılarına çözüm bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması

20.- Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun, 18 Mart 1918 Çanakkale ruhu ne ise Afrin Operasyonu’nun da aynı ruhla ilerlediğine ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya’nın, TÜİK ve SGK verilerinde yanıltıcı bilgi verilerek işsizliğin kamufle edildiğine ilişkin açıklaması

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne, Türkiye Cumhuriyeti’nin çok cepheli ve amansız bir şekilde terörle mücadele ettiğine ve bu mücadelenin uluslararası hukuk açısından, bölgedeki insanların yaşam hakkı açısından, bölgenin huzur ve güvenliği açısından meşru ve hukuki olduğuna ilişkin açıklaması

23.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Selahattin Demirtaş’ın duruşmasının yarın saat 10.30’da Silivri Alibey Spor Salonu’nda yapılacağına, Ankara’da 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle Numune Hastanesi önünde taleplerini dile getirmek isteyen sağlık meslek örgütlerine polisin müdahalede bulunmasına ve iş kazaları ile iş cinayetleri konusuna ilişkin açıklaması

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mavi Marmara’da hayatını kaybedenlerin ailelerine verilen sözlerin tutulmadığına, Cumhurbaşkanının İstiklal Marşı’yla ilgili bazı ifadelerine ve 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ve Cumhurbaşkanının ifadelerinin milletin mutabakatı olursa İstiklal Marşı’nın bestesine ilişkin bir düzenleme olabileceği bağlamında olduğuna ilişkin açıklaması

26.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın, nisanda yapılacak seçimlerde yabancı sermayenin bütün temsilcilerini Ankara Sanayi Odası Meclisine sokmaya çalıştıklarına ilişkin açıklaması

27.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Savaşı’nda yaşamını yitirenleri rahmetle andığına ve Çanakkale’de oluşan birlik, kardeşlik ruhunun bugün Zeytin Dalı Harekâtı’yla parçalandığına ilişkin açıklaması

28.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

 

29.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesiyle ilgili önerge üzerine yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, bakanların 21 Mart Nevroz Bayramı kutlamalarının yapılması konusuyla ilgilenmelerini rica ettiğine ilişkin açıklaması

34.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 39’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, şeker fabrikalarının satılması konusunu bir inatlaşmaya götürmemek gerektiğine ilişkin açıklaması

36.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mehmet Akif Ersoy’un torunu Selma Ersoy’un yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

37.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, nişasta bazlı şeker kotasının yüzde 10’dan yüzde 5’e düşürülmesine ve bu konuda Bakanlar Kurulunun artırma ve eksiltme yetkisinin de kaldırılmasını istediğine ilişkin açıklaması

38.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın, bu ülkede şeker fabrikalarının kuruluş amacının sadece rantiyeye hizmet etmek olmadığına ilişkin açıklaması

 

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, grup başkan vekillerinin söz taleplerine veya herhangi bir konudaki taleplerine karşı son derece hassas davrandığına ama hiçbir grup başkan vekilinin İç Tüzük’ten kaynaklanan özel bir hakkı ve yetkisi olmadığına ilişkin konuşması

 

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, 15/3/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından, uluslararası birçok kurumun yayınladığı rapor veya endekslerde Türkiye’de gün geçtikçe eşitsizliklerin derinleştiğinin gözlemlendiğine ve ülkenin farklı alanlarda kötüye giden gerçekliklerini tespit ederek çözüm yolları geliştirebilmek amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, yerel radyo ve televizyonların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2291) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy’un, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

 

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgüt ve Ofisin Türkiyedeki Yasal Statüsü Ayrıcalıkları ve Bağışıklıklarına İlişkin Anlaşmayı Tadil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/848) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 517)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/428) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 167)

15 Mart 2018 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır.

Görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 16 Mart Halepçe katliamının yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Van Milletvekili Lezgin Botan’a aittir.

Buyurun Sayın Botan. (HDP sıralarından alkışlar)

II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Van Milletvekili Lezgin Botan’ın, 16 Mart Halepçe katliamının 30’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

LEZGİN BOTAN (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 16 Mart 1988 yılında gerçekleştirilen Halepçe katliamı dolayısıyla söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

20’nci yüzyılda Ruandalıların, Boşnakların, Ermenilerin, Yahudilerin, Cezayirlilerin ve birçok ulusun katledilmesine şahit olduk. Kürtler de yüz yıldır Dersim’den Cizre’ye, Zilan’dan Amuda’ya kadar birçok katliama maruz kaldılar. Bu katliamlardan biri de 16 Mart 1988’de Irak’ta Saddam rejiminin gerçekleştirdiği Halepçe katliamıdır. İnsanlık gailesi, aslında, Halepçe’yi anlamak bugünü de anlamaktır. Baas rejimi Halepçe’ye giden süreçte Kürtlerin yaşadığı yerleri yasak bölge ilan ederek tüm yasal hakları askıya aldı. 1986-1989 yıllarında sürdürülen soykırım operasyonunun adı Enfal’dı. Enfal savaş ganimeti demekti ve Kur’an-ı Kerim’de de 8’inci sureydi. Enfal Harekâtı da 8 büyük operasyon olarak planlanmıştı. Oysa savaş ilan ettikleri Kürt halkı da Müslüman’dı ama amaç İslam üzerinden Kürt halkının soykırımına meşruiyet kazandırmaktı. Tabii, bu etnik temizlikte “cahş”ları kullanmayı da ihmal etmemişlerdi.

Sürecin son halkası da Halepçe’ydi. Saddam dünyanın gözleri önünde Halepçe’ye zehirli gazlarla saldırdı, çoluk çocuk 5 binden fazla insan katledildi. Aynı günlerde toplanan İslam Konferansı Teşkilatı susmayı tercih etmişti ne yazık ki. Dünya Sağlık Örgütü bu saldırı nedeniyle bugüne kadar 43.753 kişinin öldüğünü ve 62.200 kişinin de sakat kaldığını rapor etmiştir.

Tabii, diktatörlerin ve zulmün de bir sonu vardı. Saddam Hüseyin yargılandığı mahkemeye “Adil yargılanmak istiyorum.” dediğinde hâkimin verdiği “Bunlar senin çıkardığın kanunlar.” cevabı bütün diktatörler için ibretliktir. Tabii, Saddam’ı bu noktaya getiren 3 tane temel hatası vardı: Bir, Kürtleri ve Şiileri katletmek, asimile etmek; iki, yolsuzluk ve israf; üç, komşulara saldırmak ve Kuveyt işgali, İran Savaşı’ydı.

Değerli milletvekilleri, Halepçe’nin yıl dönümünde Afrin de saldırı altındadır. Halkın orada inşa ettiği demokratik sistem ve siviller tehdit altındadır. Kürtlere saldıranlar Mahabat’tan bugüne kadar birçok kirli ittifak kurdular. Dolayısıyla, Rusya’yla kol kola giren siyasal İslamcılara soruyorum: Bir zamanlar dilinize pelesenk ettiğiniz Şeyh Şamil destanı, Mücahit Cevher Dudayev direnişi ne oldu? İlginçtir ki düne kadar “Komünistler Moskova’ya.” diyen ve Rabbani’nin dizinin dibinde oturanlar bugün Rusya’nın emir eri olup onların destek ve izniyle Afrin’de çoluk çocuk demeden Müslüman Kürtleri bombalıyorlar.

Bilindiği üzere Yezid Kerbela’da ehlibeyti susuz bırakmıştı. Hazreti Hüseyin’e yapılanların aynısı bir haftadır Afrinlilerin suları kesilerek tekrarlanmaktadır. Buradan sizleri uyarıyoruz: Orta Asya, Kafkasya, Doğu Avrupa ve Orta Doğu’daki radikal cihatçı teröristlerle kol kola girerek Türkiye halklarının başına büyük belalar açtığınızın farkında mısınız? FETÖ konusunda da yıllarca sizi uyardık, uyarmıştık ama siz Hocaefendi’ye siper oldunuz, “O, dünyanın en büyük âlimi, sevgili hocamız.” demiştiniz. Bu tavrınız yüzünden Meclis bombalandı, ülke OHAL ve KHK’lerle âdeta cehenneme çevrildi. Onlarca çeteden oluşan tavuk hırsızları ÖSO konusunda da sizleri uyarıyoruz çünkü dün Gülen’e ne istediyse veren sizler milyonlarca genç işsiz dururken halkın vergileriyle ÖSO çetelerine maaş veriyorsunuz ama yarın öbür gün sakın “Kandırıldık.” demeyin, bugün her şey kayıt altındadır. Dolayısıyla, Srebrenitsa, Arakan ve Gazze ne ise bugün Afrin de odur. Nasıl ki geçmişte Kürt halkı esedullah timlerine Silvan’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Gever’de iradesine sahip çıkarak direndiyse, boyun eğmediyse bugün de ÖSO çetelerine karşı Afrin’de direnecek ve direnmeye devam edecektir, bu en temel meşru hakkıdır. AKP iktidarını bu çılgınlığa bir son vermeye çağırıyoruz çünkü Afrin’de kadınlar ve çocuklar öldürülüyor, doğal değerler, doğa ve kültürel değerler, tarihî değerler, yerler yok ediliyor. Afrin işgaline derhâl son verin çünkü yaşananlar savaş suçudur, insanlık suçudur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Nereye mesaj veriyorsun?

LEZGİN BOTAN (Van) – Size veriyorum, savaşı sürdüren sizsiniz.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Bu Parlamentoya değil o mesaj, geç onu.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Savaş değil, mücadele, mücadele, operasyon.

LEZGİN BOTAN (Van) – Neyin mücadelesi? Esad da yarın…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Teröristlerle mücadele! Neyin savaşı? Teröristleri yok ediyoruz orada.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Orada sadece teröristlerle mücadele ediliyor, bir tane sivile yapılan bir şey yok, algı yönetme.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Afrin’deki mücadele tek bir terörist kalmayıncaya kadar devam edecektir nokta.

BAŞKAN – Sayın Botan, ısrarlı bir şekilde “Afrin’de kadınlar ve siviller öldürülüyor.” diyorsunuz, böyle bir şey yok Sayın Botan.

LEZGİN BOTAN (Van) – Esad yarın Hatay’a aynı saiklerle girerse ne diyeceksiniz? Ayıptır.

BAŞKAN - Böyle bir şey yok Sayın Botan, biz orada terörle mücadele ediyoruz.

LEZGİN BOTAN (Van) – Çocuklar terörist değildir, kadınlar terörist değildir. Ayıptır Sayın Başkan.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Sivilleri teröristler öldürüyor, PKK’lılar öldürüyor.

BAŞKAN - Kürtler bizim kardeşimizdir, Türkiye'nin sorunu Kürtlerle mücadele etmek değil, terörle mücadele etmektir, lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Çocukları PKK öldürüyor PKK, çocukları korumak için oradayız.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Bir tane Kürt kardeşimiz hedefte değil orada.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bostancı.

III.- AÇIKLAMALAR

1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Van Milletvekili Lezgin Botan’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

16 Mart 1988 tarihinde Irak Halepçe’de kimyasal silahlarla sivil halka yapılan saldırı ve katliam neticesinde çoluk çocuk, kadın, erkek, hiçbir ayrım gözetilmeksizin 5 bin civarında insan hayatını kaybetmiştir. Ahlaksızca bir saldırıdır, insafsızca bir saldırıdır, esasen hukuken de Irak Yüksek Mahkemesi bunun bir soykırım operasyonu olduğunu kabul etmiştir. Halepçe katliamına karşı çıkmak ne kadar insani, ahlaki ve evrensel normlarla uygunsa, aynı şekilde bir terör örgütünün sivil insanları kalkan yaparak, emperyal siyasetin lejyoneri olarak bölgede kana, vahşete, katliama davetiye çıkartan pozisyonuna karşı çıkmak da aynı bağlamdadır, kimin yaptığının önemi yoktur. Terör örgütü, sivil halkı araçlaştırmakta, onların kanlı bedenleri üzerinden propaganda yapmak istemektedir ve Afrin’de hâlihazırda sivillerin çıkışına engel olması, onları birer kalkan gibi kullanmaya çalışması kirli ittifakının ve siyasetinin aracı hâline o sivil insanları, orada bulunan Kürt, Arap, Türkmen hiçbir ayrım gözetmeden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bostancı, bir dakika süre veriyorum size.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - …hepsinin kanı üzerinden kendi pozisyonunu oluşturma girişimidir. Nasıl Halepçe katliamına karşı çıkmak ahlaki, insani ve vicdani bir tavırsa, aynı şekilde Afrin’de ve Suriye’nin kuzeyinde bir terör örgütünün emperyal siyaset doğrultusunda her şeyi araçlaştırarak yürüttüğü siyasete, silahlı siyasete karşı çıkmak da Kürt olsun, Türk olsun herkesin ahlaki ve insani görevidir. Türkiye Cumhuriyeti, Afrin’e operasyonu terör örgütüne karşı yapmıştır; sivil halk ile terör örgütünü birbirinden ayıran bir dikkat ve ihtimamla sürdürülmektedir. Bu ikisi arasında doğrudan veya dolaylı bağ kurmak kesinlikle ahlaki, insani ve vicdani bir tavır değildir. Kürtlerle de hiçbir ilgisi olamaz.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben de yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika size de…

2.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Halepçe katliamını biz de kınıyoruz ve o dönemde de dünyanın sağır ve dilsizi oynadığını hatırlatmak istiyoruz açıkçası.

Bugün Afrin’de yaşananlara dair -burada başka zamanlarda da tartışmalar oldu- şunu ifade etmek istiyoruz: Biz her türlü savaşa karşıyız. Bugün Birleşmiş Milletler ateşkes kararının bu konuda da uygulanması gerektiğini söylüyoruz. Bizim dışımızda, Türkiye dışında, uluslararası basını gerçekten Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum. Afrin meselesine dair eğer gerçekten bilgilenmek istiyorsak BBC’den, CNN International’dan ya da Independent’tan ya da başka gazetelerden bu olayın nasıl gerçekleştiği biliniyor. Buna biz savaş demiyoruz, bu bir savaş zaten.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ve Sayın Erdoğan’ın bu konuda önümde çok sayıda açıklaması var. Mesela, 22 Ocaktaki açıklaması, diyor ki: “Amerika ‘Süre belli olmalı, fazla uzun olmamalı.’ diyor. Savaş matematik bir olay değil ki. Nasıl böyle bir şey sorarsın?” Erdoğan: “Savaş stratejisinde geceler sayısızdır. Afrin Operasyonu Suriyeli muhaliflerle yapılacak.”

Türkiye'nin psikolojisi bozduruldu. Her gün rakamlar veriliyor, istatistikler kaç kişi öldürdük diye açıklanıyor. Gerçekten bu artık kabul edilemez bir noktaya geldi. Türkiye'de 20 milyon Kürt yurttaşın yaşadığını önemle hatırlatmak istiyorum. Bu can yakıyor, bu kırıyor, bu öfkeye sebep oluyor. Dilimize özen gösterelim.

Teşekkür ediyorum.

II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Çanakkale Zaferi hakkında söz isteyen Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’e aittir.

Buyurun Sayın Öz. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi Çanakkale ruhuyla selamlıyorum.

Üç gün sonra 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’mizin yıl dönümü. Başta Anafartalar kahramanı Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

Çanakkaleliler olarak son yıllarda stadyumdaki 18 Mart törenlerine alınmasak da akşam fener alayında on binlerce Çanakkaleli hemşehrimizle birlikte Çanakkale ruhunu yaşatıyoruz. Umuyoruz ki bu yıl ev sahibi Çanakkaleli hemşehrilerimin alınmadığı bir stadyum kutlaması yapılmaz.

Değerli milletvekilleri, Çanakkale türküsü söylenince herkesin yüreği titrer. Kınalı kuzular, kadınlar tek yürek olmuş, “Çanakkale geçilmez.” dedirtmiştir. Çanakkale, dünümüzün namusu, bugünümüzün onurudur. Herkes namusunu ve onurunu, Çanakkale kahramanlarının Çanakkale’yi ve yurdunu savunduğu gibi korur. O yüzden nereli olduğumuzun önemi yoktur, herkes Anafartalıdır, herkes Conkbayırlıdır. Çanakkale, ön söz, son söz, en güzel sözdür. Dün esaret ile tutsaklığa “Dur.” diyenlerin dileği, bugün Atatürk’ün izinde çağdaş Türkiye’dir.

Hatıramızı ve hafızamızı yenileyelim, düşünelim. Gelibolu Yarımadası’nda bir bedel vardı. O, çileydi, candı, kandı; ödendi. Anafartalar’da, Conkbayırı’nda bedel ödeyenler vardı; onlar, gazi, şehit ve kahramanlardı, atalarımızdı. Bugün Çanakkale’de vatanımız için şehit olmuş, toprak olmuş insanlara borcumuz var. Bu borcu ülkemizi çağdaş yarınlara ulaştırarak ödeyebiliriz, dil uzatarak değil.

Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale savaşları için “Biz Çanakkale’de bir darülfünun gömdük.” demişti. Şehit olan üniversiteli fidanlarımızı kastetmişti. İşte o fidanlar yetmiş yedi yıl sonra Boğaz’ın karşı yakasında yeniden filizlendi. 1915’te Boğaz’ın bir yakasında bir üniversite gömülürken, 1992’de Boğaz’ın diğer yakasında 18 Mart Üniversitesi olarak doğdu. İşte o 18 Mart Üniversitesi şehitlerimizin ruhunu taşıyor. Fakat şanlı tarihimizden ismini alan 18 Mart Üniversitemizde sözde akademisyen bir densiz “Camilerimizden ezan sesi susmasın.” diyerek Çanakkale’de şehit olan o fidanlarımıza ve camilerimize iftira atarak dil uzatıyor, Çanakkale ruhuna saygısızlık yapıyor. Bu kişi için soruşturma açıldığı söyleniyor. Söylediği açık, neyin soruşturması yapılıyor sormak gerekiyor. Cumhuriyetimizi ve değerlerini Çanakkale’yi savunur gibi savunacağız. Genelev ile camiyi yan yana tutacak kadar fütursuzca konuşan birisinin hâlâ görevde tutulması Çanakkale’mize, şehitlerimize, milletimize hakarettir. (CHP sıralarından alkışlar) Soruyorum: Bu zat kimler tarafından korunuyor, neden hâlâ görevde tutuluyor?

Bu noktada, kaleme aldığım “Çanakkale” şiirimi aktarmak isterim: “Çanakkale; düşman için birlik olanların, toprak için toprak olanların, yârini, yuvasını, atasını bırakanların şehridir/ Okullarını bırakıp şehit olan on beşlik çocukların, özgürlüğe susayanların şehridir/ Çanakkale, mübarek bir anne gibi evlatlarını bağrına basanların şehridir/ Arıburnu, Kocadere, Çataldere, öleceğini bile bile kendi cenaze namazlarını kılanların şehridir/ Çanakkale dokuz harfle yazılan fakat binlerce kelimeyle anlatılmayacak bir şehirdir/ Şehitlerimizin omuzlarımızdaki sorumluluğuyla, kahramanların ruhumuzdaki onuruyla yaşayanların, direnen ve kazananların şehridir/ Gücünü koca bir donanmayı yerle bir eden Nusret Mayın Gemisi’nden alanların şehridir/ Çanakkale savaştan barışı yaratanların şehridir/ Çanakkale barışın dilidir.”

Bu bakımdan, 18 Mart Deniz Zaferi’mizi kutlayacağımız ve şehitlerimizi anacağımız bu hafta öncesi Çanakkale halkı barışın dilini zehirleyen, namusumuza dil uzatan bu sözde akademisyenin derhâl görevinden alınmasını bekliyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu düşünceyle tekrar 18 Mart Deniz Zaferi’mizi kutluyorum ve şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.

Gündem dışı üçüncü söz, Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü münasebetiyle söz isteyen Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Dedeoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Çanakkale Savaşı’nın dünya tarihinde ülkemiz için ne kadar önem arz ettiğini hepimiz bilmekteyiz. Bundan yüz üç yıl önce Çanakkale’de yazılan destanı, o destanın tüm kahramanlarını bir kez daha hürmetle, minnetle yâd ediyorum.

Çanakkale, bin yıllık tarihimizin her anına damga vuran istiklal ve istikbalimiz konusunda kararlılığımızın, iman gücünün çok büyük fedakârlıklarla bir kez daha teyit edildiği yerdir. Dünya tarihinde örneğine pek az rastlanan savaşlardan biri olan Çanakkale Savaşı siyasi ve askerî açıdan pek çok hesabın hüsrana uğratıldığı bir savaştır. On binlerce şehit ve gazi veren Türk milleti bu savaşlar sonucunda bağımsızlık mücadelesini kazanıp Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yolunu açmıştır.

Ancak, siyasi amaçla Çanakkale’de sözde “adalet kurultayı” yaparak bazı katılımcıların yaptıkları nahoş hareketler hem şehitlerimizin ruhlarını incitmiş hem de biz şehit yakınlarını derinden üzmüştür.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yok yok, o, yanlış bilgi.

SAMİ DEDEOĞLU (Devamla) - Bu ve benzeri davranış ve gösterilere izin verilmemesi konusunda devletimizin bundan sonra daha da hassas davranacağına inanıyorum.

Bir Çanakkale şehidinin torunu olarak yaklaşık otuz yıldan beri her yıl senenin önemli bir bölümünü yaşadığım Çanakkale benim ikinci ikametgâhımdır. Şehitler diyarı olan bu kentte bu manevi atmosferi âdeta kılcal damarlarımıza kadar hissederek yaşamak herhâlde hazların en büyüğü ve yücesi olsa gerek. Bu haz ancak yaşayarak hissedilebilir, tatmayan bilemez. Buradan bir kez daha, bu vatan toprağı için canını veren aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, gazilerimize de acil şifalar diliyorum.

Ben de bir Çanakkale şehidinin torunu olarak dedem Mustafa Dedeoğlu’nun Çanakkale’de şehit olmasına ve onun aziz hatırasına yazmış olduğum bir şiiri sizlere takdim etmek istiyorum: “Dedem Ahmet oğlu Mustafa/ Çanakkale geçilmez diyen ruh vardı o gün/ Yaşamak değil, ölmek en büyük en kârdı o gün/ Ufukları ilahi olan nur sardı o gün/ Ne dönmeyi düşündü ne sılayı bir defa/ Şehadete yürüdü dedem Ahmet oğlu Mustafa/ Ayak yalın, baş çıplak, günde bir tayın/ Hava soğuk, kurşun az, düşman hain mi hain/ Yüzünü karartmadın gözü yaşlı ananın/ Meleklerle dururken omuz omuza safa/ Şehit oluyordu dedem Ahmet oğlu Mustafa/ Yer şahit, gök şahitti unutulmaz zafere/ Yurduma göz dikmişti yedi koldan kefere/ Kınalı koç yiğitler yürüdüler hep birlikte sefere/ Yüzünde tebessümle giderken huzuru Hakk’a/ Destanlar yazıyordu dedem Ahmet oğlu Mustafa/ Millet düşmanları gömdü Çanakkale’de denize/ İnandım bir daha su uyur düşman uyumaza/ Yüzüncü yılda 15 Temmuz hainleri çıktı karşımıza/ Kükreyip tükürdü milletim alçakların suratına/ Rahat uyu sen dedem Ahmet oğlu Mustafa” diyor, bu duygularla hepinizi saygı, sevgi, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Çanakkale Zaferi bağımsızlık, özgürlük, kardeşlik, vatan sevgisi ve inanç gücüyle imkânsızın başarıldığı, tarihe sığmayacak kadar büyük bir kahramanlık mücadelesinin gösterildiği eşsiz bir destandır. Çanakkale Zaferi süreci aynı kardeşlik duygusunu diğer ülkelerin insanları için hissettiğimizi ispat ettiğimiz, dünya tarihine örnek olan bir destandır. Çanakkale’de vermiş olduğumuz büyük mücadele 18 Mart 1915 tarihinde “Çanakkale geçilmez.” diyerek vatanın her bir karış toprağı için var gücüyle mücadele etmenin ve ulus olma bilincinin tohumlarının atıldığının göstergesidir. Ben de Divandaki arkadaşlarımla birlikte Çanakkale Zaferi’ne giden yolda kurulan kardeşliğin geleceğimize ışık tutmasını diliyorum ve başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi gururla anıyorum. Onlarla onur duyuyorum ve anıları önünde saygıyla eğiliyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren 20 milletvekiline yerinden birer dakikalık söz vereceğim. Aslında 15 milletvekiline söz vermem gerekiyordu ama Çanakkale Zaferi’miz nedeniyle bu sayıyı 20’ye çıkardık.

Söz vereceğim sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Engin yerine Sayın Engin yerine Sayın Arslan, Sayın Gürer, Sayın Kayışoğlu, Sayın Aydın, Sayın Özdemir, Sayın Bayraktutan, Sayın Çamak, Sayın Kurt yerine Sayın Gider, Sayın Balbay, Sayın Tümer, Sayın Yarayıcı yerine Sayın Tarhan, Sayın Durmuşoğlu yerine Sayın Kılıç, Sayın Tüm, Sayın Sürekli, Sayın Yıldırım, Sayın Tanal, Sayın Ertem, Sayın Hürriyet, Sayın Kurt, Sayın Akkaya.

Sayın Arslan, buyurun.

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Karayolları ve diğer kurumlarda çalıştırılan taşeron işçilerin Anayasa ve yasalara göre verilen haklardan neden eşit yararlandırılmadıklarını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Başbakana soruyorum: 696 Sayılı KHK’yle Karayolları Genel Müdürlüğünde çalışan yol bakım, onarım ve karla mücadele işinde çalışan taşeron işçileri ile demir yollarında, enerjide, Devlet Hava Meydanlarında, TRT’de, Anadolu Ajansında, Ziraat Bankasında ve 26 farklı özel bütçeli kurum ve kuruluşlarda çalışan işçiler taşeron işçiler düzenlemesinden faydalandırılmamıştır. Hâlbuki, buralarda çalışan taşeron işçilerimizin hepsi kesintisiz hizmet vermektedirler. Bu durum dikkate alınmadan, bunların hizmet alımından çıkarılıp “anahtar teslimi ihale” olarak kabul edilip taşeron işçiler düzenlemesinin dışında tutulmasının sebebi nedir? Karayollarında çalıştırılan taşeron işçilerimiz ve diğerleri bu haktan neden yararlandırılmıyor? Karayollarında ve diğer kurumlarda çalıştırılan bu taşeron işçilerimiz Anayasa’mıza ve yasalara göre verilen haklardan neden eşit yararlandırılmıyor? Taşeron işçiler arasında neden ayrım yapılıyor?

Teşekkür ederim.

Sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, “Çiftlikbank” adıyla internet kullanılarak binlerce yurttaşın dolandırılmasına nasıl göz yumulduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkürler Sayın Başkan.

“Çiftlikbank” adıyla internet kullanılarak binlerce yurttaşımız dolandırılmıştır. Banker faciasını yaşamış ülkemizde bu süreç neden seyredilmiştir? Bazı çiftçilik yapanların da olumsuz koşullardan arınmak adına reklamlarla sunulan, getirisi olan sisteme dâhil oldukları görülmektedir. Sermaye Piyasası Kurulunun Çiftlikbank hakkında suç duyurusunda bulunduğu, hileli işler yapıldığını belirttiği ifade edilmektedir. 132 bini aktif, toplam 500 bin kişiye varan sayıyla, yüksek vaatlere inanıp para yatıranlar mağdurdur. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 80’inci maddesine göre kurulması yasak olan sisteme nasıl göz yumulmuştur? Hükûmet süreci neden seyretmiştir? Bunlar açıklanmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Kayışoğlu…

5.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, bir gece yarısı geçirilen seçim yasasının uygulanabilir olmaktan uzak, kirli pazarlıklar üzerine kurulmuş, milletin iradesini yok sayan bir düzenleme olduğuna ve Çanakkale şehitlerini saygıyla andığına ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkürler.

Bir gece yarısı KHK’ye bir kelime ekledik “Gemlik depremden kurtuldu.” dediniz, Gemliklileri perişan ettiniz, tek bir adım atamadan çark ettiniz. Kimseye sormadan, ortak aklı yok sayarak zorbaca yaptığınız her düzenleme dönüp dolaşıp sizi vuruyor. Bir gece yarısı düzenbazlıkla geçirdiğiniz sopalı seçim yasası da uygulanabilir olmaktan uzak, kirli pazarlıklar üzerine kurulmuş, milletin iradesini yok sayan bir düzenlemedir. 2019’da milletimizle beraber sandıklara da oylarımıza da sahip çıkacağız, bu kirli oyunu bozacağız, ülkemizi aydınlığa çıkaracağız diyor, bize bu cennet vatanı bırakan Çanakkale şehitlerimizi saygıyla anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 18 Mart münasebetiyle bütün şehitleri rahmetle andığına ve ülkenin hâline ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de öncelikle, 18 Mart münasebetiyle bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

İktidar sabahlara kadar çalışıp seçim kazanmak için yasa çıkartıyor. Bir kez olsun bu Meclis çatısı altında “Bu ülkenin hâli nedir?” diye sormuyor. Sormasınlar ama ben yine de söyleyeyim: Açlık sınırı 1.600 lira, yoksulluk sınırı 5 bin lirayı geçti. Buna karşın, bir iş adamının silinen vergi borcu 425 milyon TL, çiftlik dolandırıcısının çarptığı para 550 milyon TL, yandaşların silinen vergi borcu 4 milyar, operatörlerin silinen vergi borcu 5 milyar TL, şeker fabrikalarının borcu ise sadece 33 milyon TL. Sarayın on üç günlük harcaması şeker fabrikalarının tüm zararlarını karşılıyorsa, Meclis Başkanına 12 milyonluk zırhlı araçlar alınıyorsa bu halk ne yapsın diyorum, gülsün mü ağlasın mı?

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

7.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, SGK verilerinde stajyer, çırak, kursiyer ve lise öğrencilerinin istihdama dâhil edilerek işsizliğin düşük gösterildiğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP Hükûmeti seçim hilelerinden sonra istihdam verilerinde de hilelere başvurmakta. TÜİK’in bugün açıkladığı işsizlik verileri genel işsizlik oranında yüzde 2,3; genç işsizlikte ise yüzde 4,8 puanlık düşüş olduğunu gösteriyor. Ancak istihdam edilenler içinde iş başında olmayan, çalışma çağında olan nüfusa 15 yaş ve üstündeki lise öğrencisi, stajyer, çırak, kursiyer grubu da istihdama eklenerek istihdam oranı artırılıyor ve neticede iş gücüne katılım oranı yükseltilerek işsizlik oranında da astronomik bir düşüş verisi ortaya çıkıyor. Oysa, SGK verilerine göre Haziran 2016’dan Haziran 2017’ye çırak, stajyer ve kursiyer sayısı yüzde 437 artarak 1 milyon 689 bine yükselmiştir. İşte, SGK’nın bu verileri Hükûmetin stajyer, çırak, kursiyer, lise öğrencilerini istihdama dâhil ederek işsizliği nasıl düşürdüğünü göstermektedir.

BAŞKAN - Sayın Bayraktutan…

8.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Çanakkale Zaferi’nin komutanı Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnetle yâd ettiğine ve Yusufeli ilçe merkezinde yapılmakta olan viyadükle alakalı sorunlar için tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de sözlerimin başında Çanakkale Zaferi’nin komutanı, eşsiz komutan, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnetle yâd ediyorum.

Artvin’in Yusufeli ilçesinde yapılmakta olan bir Yusufeli Barajı var. Yusufeli Barajı’nda yeni yerleşim yerine geçişi sağlayacak bir viyadükle alakalı infial boyutuna ulaşan bir sorun var. Burada yeni yerleşim yeri bitmeden bir viyadük çalışması yapılıyor. Viyadük çalışmasının yapılacağı yerde esnaf ne yazık ki ciddi anlamda bir mağduriyet içerisinde. Bu inşaat çalışması nedeniyle esnafın, orada yaşamını sürdüren halkımızın ciddi anlamda bir sorunla karşı karşıya olduğu bir gerçek var. Bu nedenle Hükûmet yetkililerinin, Yusufeli ilçe merkezinde yapılmakta olan viyadükle alakalı bu sorunu yerinde görmesi açısından ve bu yanlıştan geri dönmesi açısından gerekli tedbirleri almasını ve bu konuda ilgili makamlara gerekli emirleri vermesini ve viyadüğün yapılmasının yeni yerleşim yeri yapıldıktan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çamak…

9.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, AKP hükûmetlerinden 102 milyar TL’nin üzerindeki alacakları olan çiftçilerin kan ağladığına ve iktidarın çelişkili politikalarına ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP hükûmetlerinden 102 milyar TL’nin üzerinde alacakları olan çiftçilerimiz kan ağlıyor. İktidar tarım ve hayvancılıkta ilerlemeler kaydedildiğini belirtmesine rağmen bu alanlarda ithalat rekorları kırılmakta. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanının “Ben de ithalata karşıyım.” demesinin ardından 2018’de 300 bin ton et ithal edileceğini açıklaması bu çelişkilerin sadece bir tanesi. Millî tarıma vurgu yapılırken tarım ve hayvancılıktaki ithalat rakamları 2017 yılında 17 milyar dolara dayanmıştır. Öte yandan yerli ve millî şeker fabrikalarımızın özelleştirme kapsamına alınması ise bu çelişkili yaklaşımların son örneğidir. “Millî” kelimesini dilinden düşürmeyen Hükûmetin bu uygulamalarının millîlikle bağdaşır bir yanı var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Gider…

10.- Çanakkale Milletvekili Ayhan Gider’in, Çanakkale Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

AYHAN GİDER (Çanakkale) – Sayın Başkan, Çanakkale Zaferi’nin 103’üncü yılının milletimize, Türk-İslam âlemine ve dünyadaki tüm ezilmiş halklara kutlu olmasını diliyorum. Çünkü Çanakkale, sadece cumhuriyetin ön sözü değil, dünyada emperyalizme karşı mücadele veren herkesin ilk nefesidir. Çanakkale, Mustafa Kemal’in tarih sahnesine çıktığı yerdir. Bu anlamda, 103’üncü yılı da geçmiş yıllardaki gibi coşkuyla kutlanacaktır. Çanakkaleli olmak da artık bir felsefedir, herhangi bir coğrafyaya bunun bağlanmasının insanlara haksızlık olacağını düşünüyorum çünkü orada can veren 253 bin şehide hiç kimse “Nerelisin?” diye sormamıştı.

Bu anlamda, ben, Çanakkale’de bulunan bütün Çanakkalelilerle birlikte, coşkuyla pazar günü bu töreni kutlayacağımızı biliyorum ve buradan söylemek istiyorum, Çanakkale Bosna’dır, Çanakkale Afrin’dir, Çanakkale Yemen’dir, Çanakkale, dünyada nerede ezilen halk varsa orasıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Balbay…

11.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Çanakkale Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ve Cumhurbaşkanının İstiklal Marşı’yla ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben, Çanakkale Zaferi’nin 103’üncü yılını kutluyorum. Çanakkale, üç yüz yıllık geriye gidişimizin durdurulduğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı, ön sözünün yazıldığı yerdir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, muhtarlarla yaptığı konuşmada, İstiklal Marşı’mızın bestesini güftesinden ayırmasını şiddetle reddediyorum. Bu en büyük ayrımcılıktır diyorum, lütfen İstiklal Marşı’ndan elinizi çekin diyorum. İstiklal Marşı’na saldırmak, İstiklal Marşı’nın bestesinin güftesiyle uymadığını söylemek, yüreklere nakşetmediğini söylemek, bu millî duruşu hissetmemek demektir ve İstiklal Marşı’nın sözlerini yazan Mehmet Akif Ersoy’un torunu Selma Ersoy Argon’un sözleriyle sesleniyorum “Allah, bu ülkeye bir daha -güftesiyle ve bestesiyle- İstiklal Marşı yazdırmasın.” diyorum.

BAŞKAN – Sayın Tümer…

12.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, Seyhan, Çatalan, Ceyhan ve Aslantaş barajlarının özelleştirme kapsamından çıkarılması, usulsüzlük tespit edilen sulama birliklerine müdahale edilmesi, örnek sulama birliklerinin güçlendirilmesi ve çiftçilerin sulamada kullanılan elektrik faturalarındaki KDV ve TRT payı yükünden kurtarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, çiftçinin can damarı olan Adana’daki Seyhan, Çatalan, Ceyhan ve Aslantaş barajlarının işletimlerinin özel şirkete devredilme girişimleri büyük sorun doğuracaktır. Söz konusu barajların özelleştirme kapsamından çıkarılması, bölge çiftçisi adına son derece önem taşımaktadır.

Öte yandan, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, valilikler ile Devlet Su İşleri bölge müdürlükleri tarafından denetlenen ve usulsüzlük tespit edilen sulama birliklerine yasalar çerçevesinde müdahale edilmeli ancak genel bütçeden pay almayan, kâr amacı olmayıp denk bütçe esasına göre gelir-gider dengesi kuran, seçilen yöneticilerin tamamı su kullanıcısı üreticilerden oluşan, edinilen tecrübe, araç parkları ve akıllı sulama yönetimi modeliyle örnek sulama birlikleri güçlendirilmelidir.

Sulamada kullanılan elektrik faturalarındaki KDV ve TRT payı büyük yük oluşturmaktadır. Çiftçi bu yüklerden kurtulmalıdır. Sorunların çözümü Türk çiftçisi ve tarım sektörü adına büyük önem taşımaktadır.

BAŞKAN – Sayın Tarhan…

13.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Birleşmiş Milletlerin hazırladığı 2018 Dünya Mutluluk Raporu’na göre Türkiye’nin 155 ülke arasında 74’üncü sırada yer aldığına ilişkin açıklaması

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Birleşmiş Milletlerin hazırladığı 2018 Dünya Mutluluk Raporu’na göre Türkiye 155 ülke arasında Libya’dan sonra 74’üncü sırada yer almaktadır. Mutlu ülke vatandaşlarının sağlıklı, refah seviyesi yüksek, adalet duygusu gelişmiş ve Hükûmete güven sahibi oldukları görülmektedir. Ancak, ülkemizde TÜİK raporlarına göre mutsuz olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 61’dir. Ayrıca, bu mutsuzluk sonucu kullanılan depresyon ilaçları son beş yılda 7 milyon kutudan 12 milyon kutuya çıkmıştır. İktidara vatandaşların mutluluğunun önemini Mevlâna’nın şu cümleleriyle hatırlatmak isterim: “Mutluluğu sende bulan senindir, ötesi misafirdir.”

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

14.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, elde kesin bir ölçü bulunmadığı zaman dengenin bozulacağına, anlaşmazlıkların patlak vereceğine ve hayatın bir kaosa döneceğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İki güçlü birbirini yorarsa bir üçüncü zayıf ikisini de yener. Bir terazide iki dağ karşı karşıya gelse sadece küçük bir taş dengeleri bozar. Kurdun özgürlüğü ile kuzunun masumluğu birlikte tartılırsa yine denge bozulur. Hristiyan mimarla mahkemesinde, Fatih, mahkemede öne geçmek isteyince Kadı Hızır uyarmış, “Beyim, geç şuraya, hasmının yanında dur.” diyerek dengeyi kurtarmıştı. Dengeyi kurmada anı yakalamak gerek. Yapılan mescit Yahudi’nin evine gölge yapıyor diye Hazreti Ömer mescidin yıkılmasına hemen karar vermişti. Sevap ve günahı eşit olan insanın yapacağı bir iyilik bu eşitliği bozar. Onun için Peygamberimiz “Elinde bir hurma fidanı varsa kıyamet kopuyor da olsa onu hemen dik.” buyurmuştur. Elde kesin bir ölçü bulunmadığı zaman denge bozulur, anlaşmazlıklar patlak verir, hayat bir kaosa döner. Ortak bir değer lazım. Herkes haklı olduğu zaman herkes haksızdır.

BAŞKAN – Sayın Tüm…

15.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, Çanakkale Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ve Yüksek Seçim Kurulunun 55 milyon seçmen için Devlet Malzeme Ofisine 500 milyon adet seçim zarfı siparişi vermesine ilişkin açıklaması

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çanakkale Zaferi’mizin yıl dönümünü kutluyor, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere şehit ve gazilerimizi saygıyla anıyorum.

Yüksek Seçim Kurulu 2019’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı genel ve yerel seçimleri için hazırlıklara başlamıştır. Sayıştay raporlarında, Yüksek Seçim Kurulunun 55 milyon seçmen için Devlet Malzeme Ofisine 500 milyon adet seçim zarfı siparişi verdiği ortaya çıkmıştır. Hükûmete soruyorum: 55 milyon için 500 milyon adet zarf siparişi vermenin gerekçesi nedir? Yüksek Seçim Kurulu 2015 genel seçimlerinde 53 milyon seçmen için neden 73 milyon zarf sipariş etmiştir? 550 milyon zarf siparişi, ittifak yasasıyla mühürsüz oyların geçerli sayılacağının bir işareti midir? Seçimlerin ardından oluşacak pusula ve zarf fazlası nasıl toplanacaktır? Zarfların denetimi nasıl yapılacaktır? İttifak yasasına göre pusulalar aynı zarfa konulacak olmasına rağmen hangi gerekçelerle bu kadar fazla sayıda zarf sipariş edilmiştir? 500 milyon zarf için ne kadar masraf yapılmıştır?

BAŞKAN – Sayın Sürekli…

16.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, Çanakkale Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afrin’de adım adım zafere yürüdüğüne ve ordunun maruz kaldığı “sivil katliamı” iftirasının iftira sahiplerinin şuursuzluğu ve hadsizliğinden başka bir şey olmadığına ilişkin açıklaması

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çanakkale Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümünü kutluyorum. Bu zaferin komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını rahmetle, saygıyla anıyorum.

Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin’de adım adım zafere yürümektedir. Dünyada emsali görülmemiş bir operasyon ifa edilmekte, sivillerin -tabiri caizse- üzerlerine titrenmektedir. Millî birliğe ihtiyacımız olan bugünlerde ordumuzun maruz kaldığı “sivil katliamı” iftirası, iftira sahiplerinin şuursuzluğu ve hadsizliğinden başka bir şey değildir. Masum bölge halkını kalkan olarak kullanan alçakların devletimize insanlık dersi vermeye çalışması apaçık bir skandaldır. Ordumuzun bu dik duruşu bizlere gurur verirken düşmanlarımızın dizlerini titretmektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yıldırım…

17.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Nevruz Bayramı’nı kutladığına ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkan.

Nevruz yaklaşıyor. Başta eş genel başkanlarım Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, tutuklu 9 vekilimiz olmak üzere rehin alınan tüm partililerimizin Nevruz Bayramı’nı kutluyorum.

Yurdun dört bir yanında halkımız Nevruz kutlamalarını yapmaya çalışacak. Nevruz’un coşkulu geçmesi için hafta sonu 17-18 Mart günleri için yaptığımız müracaatlara keyfî olarak izin verilmiyor. Hafta içi yoğun çalışan emekçi halkımızın hafta sonu kutlamalarına neden izin verilmiyor? Acaba hafta sonu izinlerinin verilmemesinin nedeni, kutlamalara kitlelerin katılımının fazla olmasını önlemeye yönelik bir düşünce midir? Madem hafta sonuna izin vermiyorsunuz, 21 Mart gününü resmî tatil ilan edin.

Yine de ister hafta içi ister hafta sonu olsun, hangi gün kutlanırsa kutlansın, barış ve özgürlük taleplerimizin yükseleceği Nevruz alanlarına tüm halkımızı bekliyoruz.

Şimdiden tüm halkımızın Nevruz Bayramı’nı kutlar, Nevruz’un onurlu bir barışa ve kardeşliğe vesile olmasını dilerim.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

18.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Afrin ve İdlib’de görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına ek görev tazminatlarının ne zaman ödeneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sizin vasıtanızla Sayın Başbakana sorulmak üzere sorularımı şu şekilde size yöneltiyorum:

Afrin’de ve İdlib’de görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına ek görev tazminatı üç aydır yatırılmıyor. Söz konusu durum, Suriye’de görev yapan ve yapmakta olan askerlerimize maddi ve manevi anlamda zarar vermektedir. Hain terör örgütleriyle mücadele eden Mehmetçik bir de moral bozukluğuyla uğraşmamalıdır. 15 Martta yani bugün gece yarısından sonra maaşların yanı sıra yatması gereken ek görev tazminatı, ocak ve şubat aylarında olduğu gibi bu ay da yatmadı. Üç aydır ek görev tazminatını alamayan askerlerimizin aileleri maddi anlamda büyük sıkıntı yaşamaktadırlar. Suriye’de, El Bab’da, İdlib’te ve Afrin’de görev yapan tahminen 2.500 askerî personelimizin hiçbiri üç aydır ek görev tazminatını alamıyor. Söz verilen rakam 4.300 lira iken üç aydır hiç yatmayan ek görev tazminatları askerlerimize ne zaman yatırılacaktır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Ertem… Yok.

Sayın Hürriyet…

19.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ve emeklilerin geçim sıkıntılarına çözüm bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yılını kutluyor, ebedî Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve aziz şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyorum.

Başbakan Binali Yıldırım yaptığı bir açıklamada 2016 yılında yaklaşık 6,5 milyar dolar, 2017 yılında ise 8 milyar dolar; toplam 14,5 milyar dolar düzeyinde muhtaç ülkelere yardımda bulunulduğunu açıkladı. Dünyanın dört bir yanındaki muhtaç elleri görmek, duyarsız kalmamak elbette ki önemli ama bunu yaparken ülkemizdeki emeklilerin geçim sıkıntılarını ne yazık ki görmüyorsunuz. Emekli vatandaşlarımızın taleplerine artık kulak tıkamayın. Cömertliğinizi sadece başka ülkelerdeki insanlara göstermeyin, kendi ülkenizdeki insanlardan da esirgemeyin. Gelin, 12 milyon emekliden aldığınız muayene ücretini, ilaç katkı payını ve ilave ücreti almayın. Gelin, emekli maaşını enflasyon canavarı karşısında eritmeyin. Gelin, emekli maaşlarını asgari ücretin altına düşürmeyin. Çalışmak zorunda kalan emekliden sosyal destek primi kesmeyin. Artık müjde diye sunduğumuz zamlar emeklilerimizin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Taşkesenlioğlu…

20.- Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun, 18 Mart 1918 Çanakkale ruhu ne ise Afrin Operasyonu’nun da aynı ruhla ilerlediğine ilişkin açıklaması

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 18 Mart 1918 Çanakkale ruhu ne ise 20 Ocak 2018’de başlayan Afrin Operasyonu da aynı ruhla ilerliyor. Afrin Operasyonu’nu hâlen anlamayanlara birtakım raporlardan elde ettiğimiz verileri vermek istiyorum. İnsan Hakları Suriye Raporu’na göre, Uluslararası Af Örgütünden ve insan ticareti raporlarından elde ettiğimiz verilere göre, Afrin’de son üç senede 42 kadın infaz edildi. Hatta kadınlarımızdan bir tanesi Tarfa Halil, kocası kendisinin gözleri önünde infaz edildikten sonra başından tek kurşunla çocuklarının gözleri önünde infaz edildi. Yine 19 köy tamamıyla yakıldı. 9 yerleşim yerinde bir tek canlı kalmayacak şekilde infaz gerçekleştirdiler. 88 tane kadın kaçırıldı. 15 yaşın altındaki 215’ten fazla çocuk kaçırıldı.

Biz bugüne kadar nasıl ki mazlum ve masum coğrafyaların sesi olmaya devam ettiysek, Afrin’deki mazlum ve masum insanların da yanında olmaya devam edeceğiz. Bunu da insanlar anlamıyorlarsa, hâlen vicdanları yoksa, 48 tane kadının ahı için de orada olmaya devam edeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Akkaya…

21.- İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya’nın, TÜİK ve SGK verilerinde yanıltıcı bilgi verilerek işsizliğin kamufle edildiğine ilişkin açıklaması

YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, bugün işsizlik rakamları açıklandı. Sayın Bakan işsizliğin düştüğünü söyledi. Ne yazık ki gerçekler öyle değil. TÜİK’in ve Sosyal Güvenlik Kurumunun rakamlarına, verilerine baktığımızda burada bir yanıltıcı bilgi verildiğini ve işsizliğin kamufle edildiğini görüyoruz. TÜİK iş gücü verilerine baktığımız zaman AKP’nin istihdam politikaları seferberliğinin tutmadığını görüyoruz. Bu politikalar genç nüfusa bir umut, iş ve aş sunmaktan uzaktır. Stajyerlerin, belediyelerin açtığı kurslara katılanların, İŞKUR kurslarına katılanların istihdamda yer alıyormuş gibi açıklanması doğru değildir. Gerçek rakam, istihdama katılan 581 bin kişi değil 137 bin kişidir. Eğer istihdamı artırmak, işsizliği düşürmek istiyorsanız üretime yönelik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkaya.

Sayın milletvekilleri, şimdi, söz talebinde bulunan sayın grup başkan vekillerinin bu taleplerini karşılayacağım.

Sayın Akçay, buyurun.

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne, Türkiye Cumhuriyeti’nin çok cepheli ve amansız bir şekilde terörle mücadele ettiğine ve bu mücadelenin uluslararası hukuk açısından, bölgedeki insanların yaşam hakkı açısından, bölgenin huzur ve güvenliği açısından meşru ve hukuki olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümü. Türk milleti tarihinde pek çok büyük zafer kazanmıştır. Çanakkale Zaferi de milletimizin büyük kahramanlık destanlarından biridir. Çanakkale, yalnızca Anafartalar’da, Arıburnu’nda destan yazan Mehmetçik’in kazandığı muharebelerden bir muharebe değildir. Çanakkale, Viyana’dan bu yana ricat eden bir milletin şahlanışıdır, emperyalizme karşı verdiği en muhteşem cevaplardan biridir. Çanakkale, Conkbayırı’nı aşarak Seyit Onbaşı’nın Türk milletinin bekasının ilelebet süreceğini dünyaya haykırışıdır. Çanakkale, göğe yükselen 57’nci Alay’ın adını tarihe kazıyan iradedir. Çanakkale, Mustafa Kemal Atatürk’ün Anafartalar kahramanı olarak, Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak gibi Millî Mücadele kahramanlarının daha sonra yazacakları kurtuluş ve cumhuriyet destanının ön mücadelesidir.

Bu vesileyle bütün şehitlerimizi ve kahramanlarımızı rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.

Sayın Başkan, Zeytin Dalı Harekâtı kapsamında sürdürdüğümüz terörle mücadelenin 55’inci günündeyiz. Türk Silahlı Kuvvetleri, Afrin kent merkezini üç taraftan kuşatmış durumdadır. Sadece kentin güney kesiminden bir koridor oluşturularak sivillerin çıkışı sağlanmaktadır. Terör örgütü PYD-YPG bölgeden sivillerin çıkmasına izin vermemektedir. Yol güzergâhında eli silahlı kanlı teröristler Kandil’den aldıkları talimatla sivilleri geri göndermektedir. Ev ev dolaşıp araçlarının anahtarlarını ellerinden almakta, arabaları barikat olarak kullanmaktadır, çocukları silahlandırmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bu harekâtın en hassas noktası, terörle mücadele ve bölgedeki sivilleri korumak ve kurtarmaktır. Kahraman ordumuz girdiği her köyde, her yerde kurtarıcı olarak büyük bir sevinçle karşılanmakta, muhabbetle kucaklanmaktadır. Örneğin, Deyr Ballut köyü sakinleri askerlerimizi şu sözlerle karşılamıştır: “Allah’a şükür Türk ordusu bizi bu zulümden kurtardı. Türk askeri geldi, camide ezan okunmaya başladı.” Yine, Maristal Hatip köyünde Mehmetçik’i karşısında gören kadın şöyle sesleniyor: “Bekledik sizi niye erken gelmediniz? Neden beş yıl önce gelmediniz? Kocamı öldürdüler.” Zeytin Dalı Harekâtı’nın gerekliliğini ve meşruluğunu görmek isteyenler bu görüntülere baksın, bölge halkının sevinç çığlıklarına kulak versin. Herkes görsün ve kabul etsin ki PKK/YPG bir terör örgütüdür, bir suç çetesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlayabilir miyim?

BAŞKAN – Sayın Akçay, lütfen tamamlayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Terör örgütünün gerçek yüzü pek çok uluslararası rapora da yansımıştır. Örneğin, Uluslararası Af Örgütünün Ekim 2015’te yayımladığı “Gideceğimiz Hiçbir Yer Yoktu” başlıklı raporunda PYD-YPG’nin 2012 sonrasına başvurduğu zorla göçürtme, yer değiştirme ve yıkım uygulamaları, masum insanların kurşuna dizilmeleri çarpıcı örneklerle anlatılmaktadır.

Bir diğeri, İnsan Hakları İzleme Örgütünün Haziran 2014 tarihli raporunda PYD-YPG’nin sebep olduğu yaşam hakkı ihlalleri, 18 yaş altı çocukların silahlandırılması gibi hak ihlalleri ve terör faaliyetleri anlatılmaktadır. Kara propaganda sahiplerinin geldikleri nokta Türkiye’yi neredeyse bir işgale davet etmektir. Bu kara propagandacılar Zeytin Dalı Harekâtı’nı destekleyen Kürt kökenli vatandaşlarımıza bela dahi okumuştur. Suriye’de mazlum insanların hayatları uğruna…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akçay, son bir dakika daha bir ek süre vereyim size. Lütfen tamamlayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Mandacı zihniyete geçit vermeyecektir Türkiye.

Türkiye Cumhuriyeti çok cepheli, gerek yurt içinde gerekse sınırlarımızın ötesinde amansız bir şekilde terörle mücadele etmektedir. Bu mücadele uluslararası hukuk açısından da bölgedeki insanların yaşam hakkı açısından da bölgenin huzur ve güvenliği açısından da gereklidir, zorunludur, meşrudur, hukukidir. Bu mücadeleden geri dönüş yoktur. Taşeron terör örgütlerinin ablukası kırılacak, çevremizdeki ateş çemberi sönecektir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Akçay.

Sayın Danış Beştaş, buyurun.

23.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Selahattin Demirtaş’ın duruşmasının yarın saat 10.30’da Silivri Alibey Spor Salonu’nda yapılacağına, Ankara’da 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle Numune Hastanesi önünde taleplerini dile getirmek isteyen sağlık meslek örgütlerine polisin müdahalede bulunmasına ve iş kazaları ile iş cinayetleri konusuna ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Demirtaş yarın İstanbul Silivri’ye geliyor, yarın saat 10.30’da Silivri Alibey Spor Salonu’nda yapılacak duruşmaya katılacak. Demirtaş bu davada İstanbul Zeytinburnu’nda 2013 yılında düzenlenen Nevruz kutlamalarında yaptığı konuşma sebebiyle suçlanıyor. Çok ilginç bir durum var: Demirtaş hakkındaki fezleke 20 Ekim 2015 tarihinde hazırlanmış yani suç olarak görülen konuşmadan tam olarak 2 yıl 7 ay 13 gün sonra. E, madem Demirtaş’ın konuşması suçtu, hakkında fezleke düzenlemek için 2 yıl 7 ay 13 gün neyi beklediler diye soruyoruz. Neden konuşmanın hemen ardından fezleke hazırlanmadı? Neden? Çünkü yargı bağımsız, ondan mı? Yok, hayır, ondan değil. Erdoğan Temmuz 2015’te “Dokunulmazlıklar kaldırılmalı.” dedi. Ondan sonra, temmuz, eylül, ekim; tam üç ay sonra fezleke hazırlandı. Bu da yargının nasıl çalıştığını ortaya koyuyor. Tüm İstanbullulara yarın Demirtaş’ın Silivri’de olduğunu ve kendileriyle buluşabileceklerini tekrar ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, dün buradan ifade etmiştik, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla sağlık emekçilerinin, doktorların yaşadığı sorunlara da değindik. Ancak dün Ankara’da 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle Numune Hastanesi önünde taleplerini dile getirmek isteyen sağlık meslek örgütlerine polis müdahalede bulundu. Müdahalede, SES Eş Genel Başkanı İbrahim Kara ve Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Onur Naci Karahancı gözaltına alındı. Öte yandan, polisin müdahale esnasında plastik mermi ve biber gazı kullanması oldukça çarpıcı. Dün ifade ettik, Türkiye’de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Danış Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – …sağlık çalışanlarının maruz kaldığı zorlu çalışma ortamı ve oluşan baskı çok yüksek. Hâl böyleyken bir de üzerine, sadece taleplerini duyurmak için basın açıklaması düzenleyenlere yönelik plastik mermilerle, biber gazıyla müdahale son derece vahimdir. Bu, aynı zamanda, sağlık çalışanlarının yaşadığı sorunların da iyice kulak ardı edildiğinin resmidir.

Başka bir mesele, iş kazaları ve iş cinayetlerine ilişkin. Geçtiğimiz günlerde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi şubat ayında yaşanan iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçileri açıkladı. Açıklamaya göre, ulusal ve yerel basın ile işçilerin çalışma arkadaşlarının bildirimine göre şubat ayında en az 123 işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi. Uluslararası kuruluşlar, ILO ve Dünya Sağlık Örgütü iş kazası sonucu -ki biz buna iş cinayeti diyoruz- ölüm varsa istatistiklere göre altı meslek hastalığı sonucu ölüm vardır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen, size iki dakika daha ek süre veriyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bu durumda 123 iş cinayetinin olduğu ülkemizde yaklaşık 700 meslek hastalığı ölüm olabileceği gerçekliği de orta yerde duruyor. Daha önce 2017 yılında kayıt altına alınabilmiş 2.006 ölüm yaşandığını belirtmiştik. AKP iktidarı boyunca 20.500 ölüm olduğu realitesi orta yerde duruyor. Bu sabah Tuzla'daki bir antrepoda forkliftin çarptığı rafların işçilerin üzerine devrilmesi sonucu 4 işçi yaralandı ve olay yerine çok sayıda itfaiye ve sağlık ekibi gitti, şu anda henüz tedavi altındalar. Yine Bursa'nın Nilüfer ilçesinde apartman inşaatı için kurulan iskelenin dördüncü katında dengesini kaybederek düşen 44 yaşındaki Mustafa Asan kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmiştir. İşçiler bu ülke…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sadece kayıtlara geçsin diye…

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Danış Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Gerçekten bu rakamları verirken iki defa değil üç defa düşünmek zorunda kalıyor insan çünkü savaş olan ülkelerde bile bu rakamlarda ölümler çok nadir yaşanıyor. Sivil ölümleri konusunu takmayanların elbette iş cinayetleri yerine işveren teşviklerini önceleyeceğini biliyoruz ama bu ülke bu politikalara mahkûm değildir, mahkûm olmayacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim ben de.

Sayın Özel...

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mavi Marmara’da hayatını kaybedenlerin ailelerine verilen sözlerin tutulmadığına, Cumhurbaşkanının İstiklal Marşı’yla ilgili bazı ifadelerine ve 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün gazetelerde Mavi Marmara gemisiyle ilgili bir haberi okuduk ve yüreğimiz dağlandı. Mavi Marmara yaşandıktan sonra Türkiye’nin resmî tavrı şuydu: Bir, İsrail mutlaka özür dileyecek. İki, mağdurlara tazminat ödeyecek. Üç, Mavi Marmara müze olacaktı. Bugün Mavi Marmara’nın Ro-Ro gemisine dönüştürülüp yük taşıma için kullanılacağını okuduktan sonra şu şartlar gerçekleşmiş oluyor: Müze olmadı Ro-Ro oldu. Tazminat yerine İsrail 20 bin doları bir lütuf olarak, bahşiş olarak verdiğini Latince kelimeyi özenle seçerek yaptı ve bunu kabul ettiler, karşılığında da bütün davalar düştü. İsrail özür dileyecekti, ülkeyi yöneten Sayın Erdoğan diyor ki: “Amerikan Başkanı telefonu ona verdi, ben dinledim, benden özre karşılık gelebilecek bir şeyler söyledi.” Kaydı yok, kuydu yok, mektubu yok, yazısı yok. Mavi Marmara'da ölenler sahipsizdir, Mavi Marmara'da hayatını kaybedenlerin ailelerine verilen sözler tutulmamıştır. Bu ayıp Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetine yeter.

Hiç yerinde değilken, hiç ihtiyaç yokken 80 milyon yüreğine nakşedilmiş İstiklal Marşı’nı söylerken, örneğin Naim Süleymanoğlu dünyayı kaldırdığında İstiklal Marşı’yla hepimiz ağlarken, millî atletimiz bayrağa sarılmış da göndere çekilen bayrağı İstiklal Marşı’yla işgal ederken, hepimiz ağlarken, hepimizin gönlüne marşıyla, sözüyle ve bestesiyle nakşedilmişken ülkenin Cumhurbaşkanı bu marşın yüreğine değmediğini itiraf etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

Bir dakika ek süre…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Aslında yapılan mesele, cumhuriyetle, cumhuriyetin kazanımlarıyla, cumhuriyetin kurucu kadrolarıyla, ülkenin kurucu babalarıyla hesaplaşmak, onlara dil uzatmak, onlarla boy ölçüşmek, onların yaptıklarına karşı benzer şeyleri yapıp kendisini yeni Türkiye'nin kurucu lideriymiş gibi tescil ettirmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.

Erdoğan’ın cumhuriyetsiz, Atatürk’süz, İstiklal Marşsız bir Türkiye tasarrufuna karşı, bütün gücümüzle cumhuriyet kazanımlarını, Atatürk'ün hedeflerini, Atatürk'ün manevi şahsiyetinde bize emanet edilmiş olan her şeyi savunmaya devam edeceğiz.

Son olarak, Sayın Başkan, 18 Mart Çanakkale şehitlerinin yıl dönümü yaklaşmaktadır. 18 Mart Çanakkale'yi geçilmez kılan, emperyal güçlere karşı antiemperyalist duruşumuzun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …tescil edildiği, dünyadaki tüm ezilen mazlum ve mağdur halklara örnek olmuş bir ulusun unutulmaz bir zaferidir ama ülkeyi yönetenlerin unutmaması gereken bir şey daha var: Ölmüş bir çocuğun annesini meydanda yuhalatanlara, kendisinden olmayanın şehidine dahi saygı duymayanlara karşı Atatürk’ün topraklarımızda ölmüş Anzak askerleri ve diğer ulusların askerlerine karşı söylediklerini hatırlatmak lazım: “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçik'le yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan harbe evlat yollayan analar, gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindeler, huzur içinde uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdi, artık bizim evlatlarımız oldular.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kendi acısını acı olarak gören, kendi kayıplarına ağlayan, başkasının kaybettiğini meydanlarda yuhalatan, gözü yaşlı anneyi düşman bilen, ötekileştirerek arkasını kalabalıklaştırmaya çalışanlara karşı; siz ötekileştirdikçe biz Çanakkale duruşuyla birleştireceğiz, siz ittikçe, kaktıkça biz kucaklaşacağız, siz ayrılıkları savundukça biz birliği, beraberliği, vatanın bölünmezliğini -hem fiziken hem ruhen- savunacağız diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bostancı…

25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümüne ve Cumhurbaşkanının ifadelerinin milletin mutabakatı olursa İstiklal Marşı’nın bestesine ilişkin bir düzenleme olabileceği bağlamında olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, teşekkürler.

“Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi/ En kesif orduların yükleniyor dördü beşi/ Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya/ Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.” Bu şiiri herkes bilir, Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı’mızın şairi, Çanakkale şehitleri için bu destanı kaleme almış ve oradaki atmosferi çok güzel anlatmıştır. Bir mısrada da “Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.” diyerek Çanakkale şehitlerini Bedir’in aslanlarıyla mukayese ederek bizim değer dünyamızda nereye karşılık geldiklerine ilişkin bir çarpıcı ifade kullanmıştır. Çanakkale Harbi, Çanakkale Zaferi, Anadolu’nun her tarafından Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün topraklarından gelen insanların ortak bir şekilde, vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin ortak bir şekilde yedi düvele karşı sergiledikleri bir dik duruş, şanlı bir zaferdir. Milletlerin nasıl oluştuğuna ilişkin çok çeşitli tartışmalar vardır. Renan, milleti plebisiter bir ruhla her gün güncellenen bir kolektif varlık olarak tanımlar. Doğrudur, milletin bir tarafı rasyonelliktir ama milletin diğer tarafı da kendi hikâyesinde saklıdır.

Bizim bu coğrafyadaki milletimiz, Çanakkale Zaferi’nin ve yine başka zaferlerin işaret ettiği gibi kardeşliğin değil, kan kardeşliğinin üzerine kurulu bir millettir. O yüzden Çanakkale Zaferi ve onun hatırlattığı bütün o geçmişte…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bostancı, ek sürenizi veriyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - …yaşadığımız zaferler ve bütün savaşlar bu milletin kan kardeşliğini perçinleyen bir geçmiştir. Sadece geçmişte kalmamıştır, aynı zamanda geleceğe taşınması kastıyla böyle bir bağlama yerleşmiştir. Çanakkale Zaferi’nin bir tarafı emperyal dünyaya karşı haysiyetli, vakur bir duruş, hayatını hiçe sayan bir tavır ve heybetli bir meydan okuma, kesin bir zaferdir; düşmanla boğaz boğaza yapılan bir mücadeledir.

Çanakkale Zaferi’nin bir diğer tarafı, Anzak askerleri, bu topraklarda hayatını kaybetmiş olan yabancı güçler, burayı sözde fethe gelmiş olanlar ama hayatlarını kaybetmiş olanlara karşı Atatürk’ün o meşhur sözlerinde sergilediği…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek sürenizi tekrar veriyorum Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …insani, ahlaki ve vicdani tavırdır. Mehmetçiklerle birlikte koyun koyuna yatan Anzak askerlerinin artık bizim evlatlarımız olduğunu söyleyen insani tavırdır. Biz her ikisini de hatırlayarak bugüne ve geleceğe bakıyoruz.

Çanakkale zaferlerinin bir diğer tarafı, 1911 Bingazi’de İtalyanlara karşı savaşın önemli komutanlarından, Çanakkale’de yıldızı parlayan askerî deha, daha sonra Yıldırım Orduları Komutanı ve nihayet 19 Mayısta Millî Mücadele’yi ateşleyen Atatürk’ün askerlerimize ölümüne bir zaferi işaretleyen o sözleriyle tarihe geçmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun, Atatürk’ün riyasetinde, silah arkadaşlarıyla birlikte, kilometre taşlarını oluşturan bir geçmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son bir dakikanız…

Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – O yüzden, Çanakkale Zaferi sadece geçmişte olmuş bitmiş bir zafer değil, hatıraları ve çağrışımlarıyla bu milletin kan kardeşliği üzerine kurulmuş olan ortak kader ve geleceği üzerine bize sürekli hatırlatmalar yapan bir tarihsel geçmiş olarak geleceğe taşınması gereken bir anlam ifade eder.

Diğer taraftan, İstiklal Marşı’na ilişkin tartışmalar hususundaki kanaatimiz, tavrımız şudur: Bizim İstiklal Marşımız milletin ortak marşıdır; sözleriyle, bestesiyle hepimizin bugün karşısında hazır ola geçerek saygı gösterdiğimiz ve milletin varlığını sembolleştirmiş bir marş olarak değerlendirdiğimiz bir marştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Peki, buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – İstiklal Marşı’nın bestesine ilişkin geçmişte de birtakım tartışmalar oldu. Bu tartışmalar bestenin zorluğundan kaynaklanıyor. Elbette bu tartışmalar yapılabilir. Bu tartışmaları yaparken aranan milletin ortak mutabakatıdır. Eğer milletin bir mutabakatı olur ise ancak o zaman İstiklal Marşı’nın bestesine ilişkin bir düzenleme olabilir. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesi bu bağlamdadır.

İstiklal Marşı gibi siyasal farklılıkların ötesinde hepimizin ortak değeri olan bir marşa ilişkin bu tür teknik tartışmaları siyasal angajman duygusuyla değerlendirmeyi uygun bulmadığımızı ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim sayın milletvekilleri.

ERKAN HABERAL (Ankara) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Haberal…

ERKAN HABERAL (Ankara) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Bir dakika yerinizden…

Lütfen bir dakika içinde tamamlayın ama.

26.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın, nisanda yapılacak seçimlerde yabancı sermayenin bütün temsilcilerini Ankara Sanayi Odası Meclisine sokmaya çalıştıklarına ilişkin açıklaması

ERKAN HABERAL (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ankara Sanayi Odası ve Ticaret Odası seçimleri nisan ayı başında yapılacaktır. Aldığımız duyumlara göre, yabancı sermayelerin temsilcileri özellikle Sanayi Odasında söz sahibi olabilmek için bir temsilcileri yetmezmiş gibi bütün temsilcilerini Sanayi Odası Meclisine sokmaya çalışmaktadır. Buradan Ankara Sanayi Odası Başkanına sesleniyorum: Burada bulunması gereken temsilciler yerli ve millî olmak zorundadır. Temsil edilmesi gereken sermeye Türk sermayesi, temsil edilmesi gereken sanayici Türk sanayicisi olmak zorundadır. Aksi takdirde Ankara sanayisi sahipsiz, sanayicisi temsilcisiz kalır. Ankara Sanayi Odası Başkanı ve yöneticilerini bu konu üzerinde dikkatli olmaları konusunda bir kez daha uyarırken gözlerimizin üzerlerinde olacağını da özellikle belirtmek istiyorum.

Sizlere de çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın Haberal.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkanım, Çanakkale Savaşı’na ilişkin bir dakikalık söz istiyorum.

BAŞKAN – Bir dakika içinde tamamlayın lütfen Sayın Danış Beştaş.

27.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Savaşı’nda yaşamını yitirenleri rahmetle andığına ve Çanakkale’de oluşan birlik, kardeşlik ruhunun bugün Zeytin Dalı Harekâtı’yla parçalandığına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Birinci Dünya Savaşı sırasında bir paylaşım savaşı vardı ve bu paylaşım savaşında, Çanakkale’de kendi topraklarını, ülkesini korumak adına toprağa düşen herkesi saygıyla anıyorum. Çanakkale’de Türk-Kürt kardeşliği aslında bir Eşme ruhuydu, bunu yakın tarihte de gördük. Ancak, Çanakkale’de oluşan birlik, kardeşlik ruhu bugün Zeytin Dalı Harekâtı’yla, saldırı savaşıyla parçalanıyor, bunu üzülerek izliyoruz. Toplumsal kutuplaşma zirve yaptı ve nefret suçları işlenmeye devam ediyor. Gerçekten yani son olarak da şunu söylüyorum: Yaşamını yitirenleri rahmetle anarken bugün bu kardeşlik ruhunun parçalandığını ve buna son vermezsek ilerisinin çok daha karanlık olacağını hatırlatmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz ve birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.06

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.25

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent ÖZ (Çanakkale)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, 15/3/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından, uluslararası birçok kurumun yayınladığı rapor veya endekslerde Türkiye’de gün geçtikçe eşitsizliklerin derinleştiğinin gözlemlendiğine ve ülkenin farklı alanlarda kötüye giden gerçekliklerini tespit ederek çözüm yolları geliştirebilmek amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/3/2018 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                       Meral Danış Beştaş

                                                                                  Adana

                                                                       Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

15 Mart 2018 tarihinde Adana Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş tarafından “Uluslararası birçok kurumun yayınladığı rapor veya endekslerde Türkiye'de gün geçtikçe eşitsizliklerin derinleştiği gözlemlenmektedir. Ülkenin farklı alanlarda kötüye giden gerçekliklerini tespit ederek çözüm yolları geliştirebilmek…” amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 7125 grup numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/3/2018 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşacak.

Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; grubumuzun önerisi üzerine söz aldım.

Bu araştırma komisyonu kurulması önerimizin son derece sağlam maddi gerekçeleri var çünkü bütün iç ve uluslararası göstergeler ekonomide, siyasette, hukukta, insan haklarında, eğitimde eşitlik prensibinin hayata uygulanmasında son yıllarda artan ölçüde bir gerilemeyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2017 yılı raporu Türkiye'nin 6 puan daha gerileyerek 40 puanla 180 ülke arasında 81’inci sıraya gerilediğini gösterdi. Daha önceki yıla göre, yolsuzluk konusunda 9 basamak gerileyerek 75’inci sıraya düşmüştük. Bu gerileme devam ediyor ve 35 OECD üyesi devlet arasında da sondan 2’nci sıraya gerilendi.

Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı Cinsiyet Eşitsizliği Raporu gene Türkiye'yi 144 ülke arasında 131’inci sıraya doğru iteledi. Fakat aynı rapor da daha geçtiğimiz on yıl içerisinde son derece ağır bir iç savaş ve soykırım faciasından geçmiş olan Ruanda’nın en fazla kadın parlamenter sıralamasında 4’üncü sıraya yükseldiğini bize gösteriyor.

Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün raporları Türkiye'nin basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 155’inci sıraya gerilediğini gösterdi. Amerika Birleşik Devletleri merkezli Freedom House’un Dünyada Özgürlükler Raporu’nda da Türkiye ilk kez özgür olmayan ülkeler arasına katılmış oldu.

UNICEF’in Geleceği Kurma, Çocuklar ve Zengin Ülkelerde Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında da Türkiye 41 ülke arasında 36’ncı sırada. Eğitim kalitesinde de sonuncu sırada.

Aslında, bütün bunlarda kimi öznellikler olduğu söylenebilir. Ama net sayılar, net göstergeler var. Bunlar, esasen, asıl uyarıcı olması gereken şeyler. Bu raporların geçerli ve yol gösterici olduğu konusunda bir tartışma yok ama tartışılır ise tartışılmaz başka şeyler var. Örneğin, Dünya Zenginlik Endeksi Raporu, Güney Afrika merkezli bir uluslararası araştırma kuruluşunun yayınladığı, 2017’de Türkiye’de kişisel zenginlikte yüzde 7 bir düşüş var. Türkiye’yi terk eden profesyoneller ve zenginlerin sayısı 2017’de 7 bin, bir önceki yılda 6 bindi, bu trend devam ediyor. Daha da önemlisi, uluslararası öğrenci değerlendirme raporlarında Türkiye, özellikle 2006’dan beri sürekli bir düşüş gösteriyor; ortalamanın altındadır ve okuduğunu anlama yetisi bakımından Türkiye’deki öğrenciler OECD ortalamasının daha da altına düşmüşlerdir. Dünyanın en önemli 500 üniversitesi arasında artık Türkiye’den kimse yoktur.

Ama Türkiye’de bir başka zenginlik ve refah artışı da var. Bunlar, daha çok AKP Hükûmetiyle iş yapan sermaye grupları. Bunlar arasında Cengiz Holding, Limak Grup, Kolin Grup, Çalık Holding, Sancak Grubu, Torunlar grubu ve Ciner Grubu başı çekiyorlar. Bu, sermayesini Türkiye’den kaçıran ya da sermayesini elden çıkaranların yerini almaktan ibaret bir ilerleme. Yoksa gerçek bir katma değer ve gerçek bir zenginlik Türkiye’ye katarak gerçekleşmiş zenginleşmeler değil.

Sayın Başkan, bir dakika daha rica edebilir miyim, bitirmek için?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kürkcü.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Bunlar elbette kendi kendine olmuyor, bir ekonomi politikası, bir toplumsal siyasetin ürünüdür. Sonuç olarak, Türkiye aslında uluslararası literatürde “Crony capitalism” denilen yani ahbap çavuş ya da eş dost kapitalizmi ilkesine göre bir büyüme ve sermaye birikimi prensibi yürütmektedir. Bu da Hükûmetle yakın ilişkilerde olanların yükseldiği, buraya ayak uydurmayanların ya da uluslararası standartları ileri sürenlerin kenara atıldıkları bir yeni ilişki biçimidir. Bu yeni ilişki biçimi bir askerî sınai kompleksi, bir savaş endüstrisini, enerji ve inşaata dayalı bir büyümeyi öngören bir stratejidir. Böyle olması kaçınılmaz olarak bu gerileme rakamlarını ortaya koymaktadır ama ben eminim ki şimdi AKP sözcüsü arkadaşımız gelecek ve “Cumhurbaşkanımız kurt işareti yapmadı.” dedikleri gibi, bunların gerçek olmadığını anlatacaktır ama gerçeğin ölçüsü onun sınanabilir olmasıdır. Sınanabilir gerçeklikler bakımından maalesef bu siyaset Türkiye'yi yolsuzluk sıralamasının en dibine düşürmüştür. Meclisin bir an önce bu konuda bir adım atması gerekecektir.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel konuşacaklar.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Grup önerisinin içeriğinde de var uluslararası örgütler, derecelendirme kuruluşları ve Türkiye’yle ilgili gidişatı tarif eden endeksler, sıralamalar. Grup önerisinde olanlara ilaveten birkaç tane söyleyeyim: Örneğin, Uluslararası Şeffaflık Örgütü 2017 Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye 6 puan gerilemiş ve 180 ülke arasında 81’inci sıraya düşmüş, sadece bir yıl içerisinde. Cinsiyet Eşitsizliği Raporu var, 144 ülke arasında 131’inci sıradayız. Sınır Tanımayan Gazeteciler Raporu’na göre 2017 yılında basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 155’inci sıradayız. Sondan 25’inciyiz 180 ülke arasında. 2018 Dünya Özgürlükler Raporu’na göre Türkiye ilk defa özgür olmayan ülkeler içinde sıralandı, öyle kategorize edildi. Bunların hepsi büyük sıkıntılar. Bu Parlamentoda görev almış olan bütün milletvekilleri için yurt dışına gittiğinde yüzümüzü kızartacak durumlar ama herhâlde en çok üzerinde düşünmesi gerekenler iktidar sıralarında oturan değerli milletvekilleri.

Bugün ne açıklandı? Bugün GRECO’nun 2 tane raporu açıklandı, önümüzdeki günlerde Türkiye’de ve dünyada çok konuşulacak. Peki, hızlı bir şekilde göz attığımızda GRECO’nun raporunda… Önce “GRECO nedir?” diye bir bakalım, Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu. GRECO Türkiye’yle ilgili bir rapor yazdı, maalesef zehir zemberek. Diyor ki: “Son yasal değişiklikler yargı bağımsızlığını tehlikeye atmıştır. HSK üyelerinin yargı mensupları tarafından değil de Cumhurbaşkanı ve onun hükmettiği Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çoğunluk grubu tarafından belirleniyor olması büyük endişe kaynağıdır. Hâkim adaylarının seçilmesi, istekleri dışında görevlendirilmesi uygulamaları tamamen sorunludur. Parlamentodaki yasama süreci şeffaf değildir. Milletvekili etik kanunu hâlen çıkmamıştır. Siyasetin finansmanı konusu hâlen büyük bir hayal kırıklığı olmaya devam etmektedir.” Ve GRECO “22 tane tavsiyede bulunduk Türkiye’ye, sadece 2 tanesine uydular, 20 tanesini reddettiler.” demektedir. Bu böyle herhangi bir kuruluş değil, Türkiye’nin de temsil edildiği Avrupa Konseyinde Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu ve öyle bir şey ki söylediği sözün bütün dünya tarafından ciddiye alındığı, yazdığı raporun son derece önemli olduğu GRECO’ya belki yarın -bilmiyoruz- Cumhurbaşkanı çıkacak “Sen kim oluyorsun be?” diyecek ama öyle değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Başkanım, bir dakika…

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen bir dakikada.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Türkiye’ye güven olsun, dışarıdan yabancı yatırımcı gelsin, turizmimiz iyi olsun, ülkemiz cazip bir ülke olsun diyorsanız öyle GRECO’ya mesela “Sen kimsin? Bizim için yok hükmündedir.” diyemezsiniz. Bilmiyorum bu çılgınlık da yapılacak mı, bu utanç da Türkiye’ye yaşatılacak mı bilmiyorum ama bildiğimiz bir şey var, biz ana muhalefet partisi olarak geçtiğimiz yıl şubat ayında parlamenter demokrasinin güçlendirilmesi paketini sunmuştuk, paketin 17 maddelik ve 55 maddelik iki bileşeni vardı. 17 maddelik bileşeni siyasi ahlaksızlıkla mücadele ve siyasi etik kanununu öneriyordu, 55 maddelik diğer değişiklik ise siyasi partilerin ve seçimlerin finansmanı kanun teklifini. Bugün bakıyorsunuz, GRECO’nun en çok üstünde durduğu, basın açıklamasında yazdığı, siyasetin finansmanı konusuna geçen sene “Gelin yapalım.” demişiz. “Siyasi etik kanununun çıkmaması kabul edilemez.” diyor, “Gelin kuralım.” demişiz. Ne saydıysa eğer bizi dinleseydiniz bu hâle düşmeyecektik ve GRECO’nun raporundan bu kırmızı kartı yemeyecektik. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Yapıcı muhalefet istiyorsunuz.

Son söz olarak şunu söyleyeyim: Diyorsunuz ki “Muhalefet katkı versin, katkı vermiyor, bilmem ne.” Hiçbiri doğru değil. Bakın, mikrofon da kapandı, kimse duymuyor, biz bize söylüyorum, “Hiçbir tanesi doğru değil, yapıcı katkı yok.” filan diyorsunuz. Aslında nelerin olduğunu görüyorsunuz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu kadar yapıcı katkılardan bir satır yararlanmamış bir iktidar partisi kendi Hükûmetini, kendi grup yönetimini sorgulamak durumundadır.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Yıldız Seferinoğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Seferinoğlu.

AK PARTİ GRUBU ADINA YILDIZ SEFERİNOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında konuşmak üzere grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Çanakkale kahramanlarımızı bu vesileyle de saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Tarihî tecrübemiz, kadim medeniyet birikimimiz, insanı yücelten manevi değerlerimiz bugünün dünyasında temel hak ve hürriyetleri sağlam bir zeminde inşa etmemizin de güvencesidir. Şiarımız etnik kimliği, mezhebi ve inancı ne olursa olsun herkesi bağrına basan, onları eşit vatandaşlık ile evrensel ilkeler ve değerler temelinde demokratik bir ortak yaşam bilincine ulaştıran bir anlayışı daha güçlü bir şekilde hayata geçirmektir.

Türkiye, AK PARTİ hükûmetlerinin anlayışında 80 milyonun aynı vatan toprağı üzerinde, aynı bayrağın gölgesinde, aynı hedef ve idealler çerçevesinde bir ve beraber yaşamayı sürdürecekleri bir ülkedir. Türkiye hiç kimsenin dininden, dilinden, etnik kökeninden, renginden, mezhebinden, yaşam tarzından dolayı dışlanmadığı, horlanmadığı, kendisini yalnız ve ötelenmiş, kimsesiz hissetmediği bir ülkedir. 80 milyonun kendi kimliğiyle, kendi kültürüyle, inancıyla ve yaşam tarzıyla birbirine anlayış ve hoşgörü içinde bakması Türkiye’nin de, geleceğin güçlü Türkiyesi’nin de yegâne kaynağı ve hazinesidir.

Millî iradenin en iyi şekilde tecelli etmesi, özgürlüklerin en geniş şekilde kullanılması ve temel hak ve hürriyetlerin teminat altına alınması yeni ve güçlü Türkiye’nin olmazsa olmazlarındandır. On beş yıllık AK PARTİ iktidarları döneminde yasakların kaldırılması, özgürlüklerin genişletilmesi, birlikte yaşama kültürünün daha da güçlendirilmesi için çok sayıda cesur reformlar yapılmıştır. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışıyla devlet hizmetlerinde kalitenin, yaygınlığın ve hızın artması için reformlarımıza inşallah devam edeceğiz.

Şu an devam eden olağanüstü hâlin 15 Temmuz askerî darbe teşebbüsünün ardından ilan edildiği malumunuzdur. 15 Temmuz darbe teşebbüsü Anayasa’ya, demokrasiye, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına şiddetli bir saldırıydı. Olağanüstü hâl döneminde alınan idari kararlar ve yapılan işlemler yargı denetimine elbette tabidir. Olağanüstü hâl süresi boyunca idare mahkemeleri için tek sınırlama bu süre içerisinde alınan idari kararlar hakkında yürütmeyi durdurma kararı verilememesiyle sınırlıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILDIZ SEFERİNOĞLU (Devamla) – Sözlerimi tamamlayabilir miyim?

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) – Bir şey demiyorsun ki kardeş zaten.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika ek süre veriyorum.

YILDIZ SEFERİNOĞLU (Devamla) – Sonuç olarak, Hükûmetimiz olağanüstü hâl şartlarında olmamıza rağmen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Üç dakikaya düşsün diye oy kullanmıştınız, hatırlatayım, devam edin, helalühoş olsun iki dakika.

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On dakikaydı bu süre, üçe siz düşürdünüz.

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu bilin, konuşun.

BAŞKAN – Sayın Özel, herkes biliyor süresini.

YILDIZ SEFERİNOĞLU (Devamla) – Sayın Özel, cümlemi tamamlamak istedim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bunu bilsin.

BAŞKAN – Sizin müdahale etmenize gerek yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, niye yetmiyor, niye yetmiyor yani?

BAŞKAN – Her seferinde bunu söylüyorsunuz, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On dakika vardı, üç olsun diye oy kullandırdılar size.

BAŞKAN – Sayın Seferinoğlu, bir dakikalık ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

YILDIZ SEFERİNOĞLU (Devamla) – Aslında sadece sözlerimi tamamlamak üzere ek süre istemiştim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İşte on dakika vardı, on dakika.

YILDIZ SEFERİNOĞLU (Devamla) – Size az önce bir dakika ilave süre verildi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çünkü ben “Kısalmasın.” demiştim, kısaltan sizsiniz.

YILDIZ SEFERİNOĞLU (Devamla) – Sonuç olarak, Hükûmetimiz olağanüstü hâl şartlarında olmamıza rağmen, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin korunması konusunda azami çaba göstermektedir.

Bu duygu ve düşüncelerimizle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Gördüğünüz gibi süremi de tamamlamıyorum, gözünüz aydın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On dakikayı üç dakikaya siz indirdiniz, siz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seferinoğlu.

Halkların Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.44

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent ÖZ (Çanakkale)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.02

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent ÖZ (Çanakkale)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Öneriyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Katip üyeler arasında anlaşmazlık olduğundan oylamayı elektronik cihazla yapacağız.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, yerel radyo ve televizyonların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2291) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/3/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/3/2018 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel

Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, yerel radyo ve televizyonların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, (10/2291) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun 15/3/2018 Perşembe günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yerel radyo ve televizyonların sorunlarıyla ilgili bir önerge verdik, bu önergenin gerekçesini size açıklayacağım.

Değerli arkadaşlarım, yerel radyo ve televizyonlar, 90’lı yıllarda önce geçici lisansla kuruldu, çok büyük zorluklarla, sıkıntılarla kuruldu ama yerelde çok önemli işler yaptılar, bunları biliyorsunuz. İstihdam sağlamaktan yerel kültürün korunmasına kadar, demokrasinin yerleşmesine, yerel yönetimlerin denetlenmesine kadar çok önemli işler yaptılar. Çok sayıda televizyon, onlarca televizyon, her gün sayısını bilmediğimiz değişik televizyonlar ve radyolar açılıyor, kapanıyor, çok sayıda da radyo var. Eskişehir’de Kanal 26, Bolu’da Merkez TV, KONTV, Muğla’da Kent TV, Rize’de Kaçkar TV, TV52… TV52 geçtiğimiz günlerde Ordu’da kapandı ama yani biraz sonra söyleyeceğim nedenlerden dolayı değil, orada Enver-Numan kavgasından dolayı kapandı, yakında açılır sanıyorum. Diyarbakır’da Gün TV gibi bu TV’ler o şehirlerin markası hâline gelmiş durumdalar. (Uğultular)

BAŞKAN – Biraz sessizlik sayın milletvekilleri…

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu radyo ve özellikle televizyonlar karasal yayın yapıyorlardı ama zaman içinde teknolojinin gelişmesi, bunların ekonomik olarak zayıflaması sonrasında karasal yayınlar izlenmez hâle gelince uyduya çıkmak zorunda kaldılar. Uyduya çıkma ise çok pahalı bir şey. Hem uydudan yani uyduya çıkmak için uydu yayın lisansı alması 300 bin lira civarında bir para oluyor, ayrıca ayda 70 bin lira civarında kira ödüyorlar. Bunları yerel televizyonların ödemesi mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, temel sorun, yerel radyo ve televizyonlar ile ulusal radyo ve televizyonların aynı kurallara tabi olmaları, aynı masrafları yapıyor olmaları; bu, tabii, mümkün olmuyor. Bu rakamların çok yüksek rakamlar olduğunu, bu rakamlarla yerel radyo ve televizyonların yaşayamayacağını herkes söylüyor. Sayın Ulaştırma Bakanıysa diyor ki: “Biz fiyatları yüzde 60 indirdik.”

Değerli arkadaşlarım, aslında yüzde 60 fiyat filan inmedi. Teknik bir kavram var MPEG-2 diye, bunlar uyduya çıkmak için kullanılan platformdur, yerel televizyonlar bunu kullanıyorlar, daha ucuz oluyor ama yeni platform, yeni televizyonlara, “HD” dediğiniz televizyonlara uygun platformlar var MPEG-4, bunu kullanmaya zorlanıyor “Bunu kullanırsan yüzde 60 indirim yapacağım.” diyor. Bunu yapmaları da mümkün olmuyor. Dolayısıyla yerellerle ulusalları birlikte çalıştırmak çok ciddi bir problem oluyor değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bakın, burada bunları bu MPEG’le yani platformla yarıştırmak yanlıştır. Yerel televizyonlar ile ulusal televizyonları ayıran şey bu “megabayt” dediğimiz sistemdir. 3 ve altında olan yerel televizyonların fiyatını düşüreceksiniz. Bu fiyat Azerbaycan’da bin dolar değerli arkadaşlarım, bizde 5.500 dolar. Bunu yerel televizyonların ödemesi mümkün değil.

Sadece bunlar değil değerli arkadaşlarım. Yerel televizyonların başka ciddi problemleri de var. RTÜK’e para ödüyorlar. Ödeyemedikleri zaman kapanma cezası alıyorlar. Cezalar reklamlara göre yapılıyor. “Reklamların yüzde 1 ve 3’ü” deniliyor ama ondan sonra da “En az 15 bin lira olacak.” deniliyor.” Yerel televizyonların zaten aylık geliri 15 bin lira. Bir ceza aldıkları zaman en az 15 bin lira, kapanıyorlar değerli arkadaşlarım.

Yerel televizyonların başka problemleri de var. Reklam alamıyorlar. Korunması gerekiyor. Kültür Bakanlığının bunlara el atması gerekiyor. Bu kamu spotlarıyla ilgili bir ödeme yapılması gerekiyor. Kamu kurum ve kuruluşlarının ihale ilanlarından yerel televizyonların da pay alması gerekiyor. Bunlar yapılmazsa değerli arkadaşlarım, bu televizyon ve radyoların tamamı kapanacaktır.

Şimdi, bakın, belki Anadolu’da küçük şehirlerde olmayan; Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de olanlar için bu söylediklerim çok anlamsız filan… Yani “Meclise gündem yapılacak konu mudur, araştırma komisyonu kurulması gerekli olan bir konu mudur?” diye düşünebilirsiniz. İş öyle değil değerli arkadaşlarım. Eğer küçük bir şehirde yaşıyorsanız; Trabzon’da, Eskişehir’de, Diyarbakır’da, Van’da, Ağrı’da yaşıyorsanız bu televizyonların o şehir için ne kadar önemli olduğunu bilirsiniz. Değerli arkadaşlarım, Anadolu’da bu televizyonların haberleri mutlaka izlenir, takip edilir. Bu televizyonların programları yerel kültür… Orada horonundan barına kadar bu televizyonlarda izlenir. Dolayısıyla, hani, farklı renkler zenginliğimizdir dediğimiz şeyler bu televizyonlarda yaşatılır.

Bu önergeye destek verin değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Yarım dakika…

BAŞKAN – Lütfen.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Araştıralım ve bu yerel televizyonlar için ihtiyacın ne olduğunu tespit edelim. Bir komisyon kurulsun, teknik bir çalışma yapsın ve Hükûmetimize ve yetkililere, yapılması gerekenleri iletelim. Bunlar yapılsın ve bu televizyonlar yaşasın değerli arkadaşlarım.

Bakın, o kadar çok dava var, sanatçıların telif hakkı ile yayıncı birlikleri arasında çok ciddi davalar var ve büyük rakamlar bunlar. Bu rakamları bu insanların ödemesi mümkün değil.

Bütün bunları düzenleyelim ve herkes rahat etsin diyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bekaroğlu.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacaklar.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisinin özellikle yerel televizyonların yaşadıkları sıkıntılar konusundaki önergesini destekliyoruz, öncelikle söyleyeyim. Çünkü şu anda, hâlihazırda, uydu frekans ücretlerinde ulusal televizyonlar ile yerel televizyonlar arasında gerçekten ciddi bir ayrımcılık yapılıyor. Yerel televizyonlar ulusal televizyonlarla aynı uydu frekans ücretleri ödemektedir. Ulusal televizyonların TÜRKSAT’a ödediği aylık frekans ücreti 20-25 bin dolar arasında. Aynı ücreti, sırf uyduya çıktı diye, yerel televizyonlar da ödemek zorunda bırakılıyor. Bu, ciddi bir eşitsizlik yaratıyor.

Tabii, basın ve televizyonlar alanında yaşanan sıkıntılar sadece bununla da sınırlı değil, bunun kapsamını gerçekten genişletmemiz gerekiyor. Şu anda, örneğin, Radyo Televizyon Üst Kurulunda bizim temsilcimiz bile yok. Normalde 9 üyeli bir dağılım yapılması gerekirken son seçimlerde temsiliyet hukuku tümüyle ortadan kaldırıldı. İktidar partisinin çoğunluğu ele geçirdiği başka bir yer hâline geldi ve zaten medyada var olan çok seslilik değil, tek seslilik artık RTÜK üyeliklerinde bile geçerliliğini koruyor.

Şimdi “sandalye sayısı” diyeceksiniz. Evet, biz Meclisin 3’üncü büyük partisiyiz. Vekiller düşürüldüğü hâlde 50 milletvekiliyle bizim RTÜK’te üyemiz yok ama MHP’nin 2, CHP’nin 2 ve AKP’nin 5 üyesi var. Bu da RTÜK’e ve yayın hayatına nasıl yaklaşıldığını ve ayrımcılığın nasıl derinleştirildiğini ortaya koyuyor.

Çoğulcu medya artık yok, tümüyle tekçi bir medya tarafından bu alan kontrol ediliyor. Nefret söylemleri artıyor. İnançlar, kültürler, diller, kimlikleri aşağılayan, şiddeti teşvik eden ve toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı, çocukların korunmasını göz ardı eden yayınlar yapılıyor.

Tekçi anlayış medya alanında da tahakkümünü sürdürmektedir ve farklı sesler tümüyle zapturapt altına alınmıştır. Bu nedenle, şiddet üreten dizeleri de özellikle Parlamentonun dikkatine sunmak istiyorum. Şiddet ve şiddet dili, öfke ve nefret duygusu televizyon dizilerinde her gün yeniden yeniden üretiliyor. Örneğin özel harekât dizilerinde, lütfen izleyin, şiddetin, ayrımcılığın, kinin, nefretin, ötekileştirmenin, düşmanlığın, aşağılamanın, militarizmin nasıl teşvik edildiğini göreceksiniz, tabii tahammülünüz varsa bu dizileri izlemeye.

Bununla birlikte, lisanslama alanında da çok ciddi sıkıntılar var yani önergede her ne kadar yerel televizyonların yaşadığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – …ayrımcılık öne çıkarılmışsa da bu da çok önemlidir çünkü yerel televizyonlar mevcut bölgelerde -hangi bölgede, hangi ildeyse orada- yerel siyasetin, çalışmaların, sivil toplumun, halkın aynı zamanda haber alma hakkı açısından çok büyük bir önem arz etmektedir. Yerel televizyonların gelişkinliği, bu konuda yayın yapabilmesi ve onlara kolaylık sağlanması aynı zamanda çağdaş demokrasilerde olması gerekendir. Ama maalesef bu iktidar döneminde, her alanda olduğu gibi, çoğulculuk, yerellik, farklılık değil her alanda tekçilik dayatılmaktadır. Bu tekçiliğe karşı bu önergeyi destekleyeceğimizi söylüyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Markar Eseyan konuşacaklar.

Buyurun Sayın Eseyan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MARKAR ESEYAN (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri ve saygıdeğer vatandaşlarımız; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki yerel radyo ve televizyonlar önemsiz bir konu değil. CHP’li saygıdeğer hatibin görüşüne katılıyorum, bizim önem verdiğimiz bir konu. Tabii, burada, önergede özellikle uyduya çıkılmasındaki fiyat yüksekliğinden bahsedildi. Bu konudaki şikâyet yerinde bir şikâyettir. Ancak bu konuda maalesef CHP biraz geriden geliyor, ben burada yerel radyo ve televizyonlara da bir müjde vermek açısından da bunu ifade edeyim: Bu konuda zaten Hükûmetimiz bir çalışmayı başlatmıştır. Hükûmet Sözcümüz ve Başbakan Yardımcımız Sayın Bekir Bozdağ’ın başkanlığında yine Değerli Başbakan Yardımcılarımız Fikri Işık ve Hakan Çavuşoğlu’nun katılımlarıyla bu konuda bir kurul kurulmuştu ve önemli mesafeler alındı bu konuda. Özellikle yerel radyo ve televizyonlarımızın uyduya çıkarken daha adilane, daha eşit şartlarda bu imkândan faydalanması yönünde çok önemli bir çalışma yapılıyor. Ben burada yine yerel radyo ve televizyon sahiplerine bir müjdeyi de şimdiden vermek isterim, bu vesile için CHP’ye teşekkür ederiz: Bu konudaki çalışmalar yakında nihayetlenecek ve bu konudaki sıkıntılar, fiyat yüksekliği ve adaletsizlikler noktasında bir müjde de yakında değerli yerel medya kuruluşlarımıza verilecektir. Tabii, burada işin teknik kısmına girmek istemiyorum ama işte frekans “zip”lemesinden tutun, pek çok teknik konuda bir çözüm üretilmeye çalışılıyor. Dolayısıyla ben de bu Meclis araştırması önergesinin aleyhinde konuşurken, burada bu konunun öneminin altını çizmek ve bu konuda önemli girişimlerin olduğunu hatırlatmak istedim.

Şimdi, diğer konuda, RTÜK konusunda da gerçekten bu konudaki 6112 sayılı Yasa’ya baktığınızda, burada eşit bir düzenleme olmadığı iddiası da doğru değildir. Çünkü buradaki aşağı yukarı 23 fıkrada düzenlenen suçlar -hangisine bakarsanız bakın- buradaki 4 parti grubunun da gerçekten bunların suç olduğu konusunda uzlaşacağı suçlardır. Nedir bunlar? Cinsiyet ayrımcılığı, her türlü ırk, dil, toplumsal kesim ayrımcılığı gibi, şiddeti özendirmek gibi, teröre destek vermek gibi konularda bir suç oluşmuşsa bu suçu büyük, küçük kuruluş ayrımına götüremeyeceğimize göre, hukukta böyle bir anlayış olmadığına göre burada cezada bir hassasiyet gösterilmesi gerekir ki 6112 sayılı Kanun’umuza baktığımızda, o hassasiyet gösterilmiştir. Nedir o hassasiyet? “O kuruluşun, o suçu işleyen kuruluşun bir önceki aydaki gelirlerinin yüzde 1 ile yüzde 3’ü arasındaki gelirlerinin…”

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – “En az” diyor, “en az”.

MARKAR ESEYAN (Devamla) - Ve burada da bu kesin bir ifadedir, “yüzde 1 ve yüzde 3’ünü aşmamak şartıyla” ve burada cezanın da tabii ki caydırıcılığına zarar vermemek için, radyolar için en az 1.000 lira…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, size de bir dakika süre veriyorum

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Markar Bey, üç dakikaya siz indirdiniz, on dakikaydı bu.

BAŞKAN – El sallayarak benim size bakmamı sağlamaya çalışmayın lütfen.

Bir talebiniz varsa Sayın Eseyan, lütfen, elinizi kaldırırsınız ve bunu söylerseniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On dakikaydı, üçe indi.

BAŞKAN - Böyle el sallayarak bir işaretleşme yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bence iki dakika verin ama üç dakikaya Markar Bey indirdi yani.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Bakın, çok karmaşık bir konuyu çok güzel bir şekilde toparladık.

BAŞKAN – Bir dakika, buyurun.

MARKAR ESEYAN (Devamla) - Siz de böyle hatiplere sahipsiniz, biz de sahibiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sağ olun.

MARKAR ESEYAN (Devamla) – Dolayısıyla burada ceza, suç asla büyük, küçük kuruluş olarak değiştirilemeyeceğine göre, burada, kanunda hassasiyet gösterilmiştir ve yerel medyaya da bu konuda gelirlerine göre bir ceza ortaya konmuştu. Ben bu arada listelere de baktım, taban cezalara yakın cezalar verilmektedir, radyolara da televizyonlara da. Bu açıdan da bu müjdeyi vermiş olalım, yerel radyo ve televizyonlarımıza uydu konusunda yakında bir müjdeyi Hükûmetimiz açıklayacak.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Eseyan.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım “CHP her konuda olduğu gibi geriden geliyor.” diye istiskal etti grubumuzu.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu bir eleştiri Sayın Başkan. Eleştirir, bunda ne var?

BAŞKAN – Yani bu kadar bir cümle nedeniyle sataşmadan dolayı söz almak, artık kürsüde hiçbir şeyin konuşulmaması sonucunu doğuracak Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sataşma... “Geriden geliyor.” demek sataşma.

BAŞKAN - Buyurun iki dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

Yani size söz vermediğim zaman arkasından grup başkan vekili söz talep ediyor.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Değerli arkadaşlarım, Sayın Eseyan yanlış bilgi verdi ya da bilmiyor konuyu tam olarak.

BAŞKAN – Siz de sataşıyorsunuz şimdi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ona da cevap verin.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Bu, 6112 sayılı Kanun’da cezalarla ilgili, evet, bir önceki ayın reklam gelirlerine göre ceza veriliyor ama deniliyor ki: “15 bin liradan az olamaz.” Sayın Eseyan; 10 bin idi, şimdi 15 bin oldu Sayın Eseyan. Takip ediyorum ben bu işi çünkü Rize’de çok televizyon kapandı. Bunun -yerel televizyonlar için- zaten 15 bin, 20 bin lira geliri var. Belki İstanbul’da büyük bir televizyon için yüzde 1 oluyor bu 15 bin lira, 20 bin lira ama Rize’deki, Ağrı’daki bir televizyon için bu, gelirinin yüzde 90’ı, yüzde 95’i oluyor.

Diğer konuda komisyon kuruldu, düzeltilecekti, düzeltilmedi; değerli arkadaşlarım.

Bakın, Ulaştırma Bakanı “Yüzde 60.” diyor. Burada teknik bir konu var, o konuya çok fazla girmek istemedim. Bugün, yerel televizyonlar, bu “MPEG2” dediğimiz bir platformla giriyorlar, “MPEG4”e zorlanıyor, “O zaman indirim yaparım.” deniliyor. “MPEG4” ne demek, biliyor musunuz? Televizyonlar “HD” yayın yapıyor ya, onu alabilsinler; yerel televizyonlar üzerinde çalışılıyor. Hâlbuki bu işin platformla bir ilgisi yok, bu iş megabaytla ilgili bir iştir ve yerel televizyonların 3 megabayttan fazla ihtiyacı yoktur. 1.000 dolar yapılır, sembolik, 3 bin dolar alınır; bu iş çözülür. O nedenle, bunun için de bakanlar arası bir şey kurmaya falan gerek yok. Meclis bu konuda bir baskı oluşturursa, değerli arkadaşlarım, bunu kabul ederseniz bu iş çözülür. Ne var? Yani dünya kadar komisyon kuruyoruz, herkesi ilgilendiren bu konuyla ilgili bir komisyon kurulmasını talep ediyoruz. “Evet” dersiniz AK PARTİ’nin değerli grup başkan vekilleri ve herkes mutlu ayrılır buradan.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Para da harcamıyoruz bu işe, para da harcamıyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı…

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, yerel radyo ve televizyonların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2291) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğundan oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

İki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünde yer alan 34’üncü maddenin oylama işleminde kalınmıştı.

Şimdi, 34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

35’inci madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere iki adet önerge vardır, önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Meral Danış Beştaş                        Behçet Yıldırım                  Mehmet Ali Aslan

                  Adana                                    Adıyaman                                    Batman

            Mahmut Toğrul                           Müslüm Doğan

               Gaziantep                                     İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Zekeriya Temizel                       Bihlun Tamaylıgil                           Musa Çam

                  İzmir                                      İstanbul                                       İzmir

            Lale Karabıyık                           Bülent Kuşoğlu

                  Bursa                                       Ankara

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk olarak Adıyaman Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Az önce, Genel Kurulda arkadaşlar Çanakkale Zaferi üzerine konuşmalar yaptı. Evet, Çanakkale ruhu vardır, bu ruha sahip çıkmak lazım; en çok da ben sahip çıkıyorum. Niye sahip çıkıyorum? Çünkü dedem orada şehit, ailece taraftarı olduğumuz Beşiktaş Futbol Takımı’nın o zamanki futbolcularının hepsi orada şehit -gururla yaptığım- meslektaşlarım Tıbbiyelilerin hepsi Çanakkale’de şehit. Çanakkale ruhuna sahip çıkıyoruz ama Eşme ruhuna da sahip çıkacağız. Çanakkale ruhu neyse Eşme ruhu da odur. Eğer biz bu Eşme ruhunu Orta Doğu’da yakalamış olsaydık bugünkü Orta Doğu’daki bu çıkmazdan kolaylıkla çıkardık. Bu Eşme ruhunu bize öneren Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan dinlenilseydi Türkiye bugünkü bu pozisyonları yaşamıyor olacaktı.

Orta Doğu’da yaptığımız en son çılgınlıklardan birisi de Afrin saldırısıdır. Bunun tartışılmasına bile karşısınız. Havuz medyasının yalan ve yanlış haberleriyle bu toplumu resmen rehin almış durumdasınız. Biraz insaflı ve vicdanlı olun diyorum, tarafsız yayın organlarını dinleyin; Birleşmiş Milletlerin, UNICEF’in, insan hakları örgütlerinin görüşlerine sahip çıkın. Orta Doğu’da kurtuluş ancak Türk ve Kürt halkının birlikte hareket etmesiyle, Eşme ruhunu tekrar diriltmekle olur diye düşünüyorum.

Arkadaşlar, madde üzerindeki görüşlerimiz şudur: İki gün önce, yangından mal kaçırırcasına, gözlerden uzak, televizyon yayınlarının olmadığı bir gecede sabaha kadar süren gergin bir ortamda kirli bir ittifak yasası kabul edildi. Şimdi, bu ittifakı eleştirmeyecek miyiz? Eleştirdiğimiz zaman hemen sizden tepkiler geliyor. Bu ittifakın temelinde ne vardır? İçeride ve dışarıda Kürt düşmanlığı meselesi vardır, ırkçılık vardır, şovenizm vardır, tekçi anlayış vardır. Geçmişte birbirlerine olmadık hakaretler yapan iki parti nasıl bu ittifakı kurdu? Kutuplaşmayı artıracak bu ittifakı deşifre etmek, halka anlatmak en doğal hakkımız, bunu her platformda dile getirip sizin Kürt düşmanlığınızı her yerde teşhir edeceğiz…

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – İftira atma, iftira atma.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) - …siz de tersini savunun, bir şeyiniz varsa gelin, burada söyleyin.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – İftira atıyorsun, iftira.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Biliyorsunuz, 14 Mart Tıp Bayramı’nı dün kutladık…

AHMET UZER (Gaziantep) – Her şeye maydanoz olmak zorunda mısınız?

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – …taleplerini dile getiren meslektaşlarım bile gözaltına alındı. Bu arkadaşlardan iki arkadaş gözaltına alındı. Bunlar niye alındı? Yanlış sağlık politikalarınızı eleştirdi ve bugüne kadar yapılan vaatleriniz artık karın doyurmuyor, pratiğe gelelim dediler…

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Doğruları konuş, doğruları.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yani müdahale etmeyin lütfen ya.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Doğruları konuş.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Bunların hepsi doğrudur.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – İftira atıyorsunuz, iftira.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, yanlış politikalarınız yüzünden bugün binlerce sağlık emekçisi mağdur hâlde. Bunların içerisinde doktor var, ebe var; hemşire, teknisyen, laborant, evde bakım bölümü mezunları ve engelli, yaşlı bakım mezunları atanmayı bekliyor. Her gün onlarca telefon, mesaj, mail alıyoruz, herkes bir an önce iş beklemektedir. İstihdam edilmeyi bekleyen sağlık emekçilerinin atamalarının yapılmaması sağlık emekçilerinin iş yükünü artırmıştır, sağlık sektörünün ağır aksak ilerlemesine ve hizmetlerin âdeta durma noktasına gelmesine sebep olmuştur. Atanamayan sağlıkçı sayısı 450 bin civarındadır. 2017 yılında sadece 17 bin kişinin ataması yapılmıştır. Verilen ek atama sözü yerine getirilmemiş, bunun için atanamayan sağlıkçılar telaşlı, stresli, psikolojisi bozuk bir şekilde bir an önce bu atamalarının yapılmasını beklemektedir. OHAL sürecinde güvenlik soruşturması kurumlar arası geçişten geçici süreli hizmet alımlarına kadar her kademede kamu hizmetlerini kapsayacak şekilde genişletilmiştir. İlgili yönetmelikte güvenlik soruşturmalarının en geç altmış gün içerisinde tamamlanması gerektiği açıkça belirtilmiş olmasına rağmen sekiz, dokuz ayı bulduğu hâlde tamamlanmayan ve hiçbir gerekçe sunulmadan olumsuz sonuçlanan güvenlik soruşturmaları bulunmaktadır. Eğitimini tamamlayarak gerekli sınavda başarılı olmuş, atanmaya hak kazandığı hâlde beklemek zorunda kalan kişiler hem maddi hem de manevi sıkıntılar yaşamakta, aynı zamanda ciddi bir gelecek kaygısıyla yüz yüze kalmaktadır. Bazı kurumlarda ise bekleyişler kişilerin özlük haklarında kayıplar meydana getirmektedir. Kişilere haklarında yürütülen güvenlik soruşturmalarının neden olumsuz sonuçlandığına dair bilgi verilmezken hak arama yolları ise tamamen kapalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Tamamlayabilir miyim?

BAŞKAN – Lütfen son cümlenizi söyleyin.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Bir devletin kendi vatandaşlarını fişleme, kodlama, ihbar, keyfîlik ve benzeri durumlarla hazırlanan güvenlik soruşturmalarına göre sakıncalı ve sakıncasız olarak ikiye ayırması demokrasiye ve evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

HALİS DALGILIÇ (İstanbul) – Kim Kürt düşmanıysa Allah belasını versin, terörist düşmanıyız biz!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Yıldırım’ın kürsüde okuduğu metinde, seslendirdiği metinde Kürt halkı düşmanı politikalar yürüttüğümüz şeklinde...

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Aynen öyle!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – ...hakikatin hilafına ve açık bir sataşma cümle geçmektedir. Bu çerçevede söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; zaman zaman Sayın Yıldırım ve arkadaşları bu cümleyi kullanıyorlar “Kürt halkı düşmanı politikalar yürütülüyor.” diye. Bunun kastı nedir biliyor musunuz? Kürt halkına şöyle diyorlar: Bu, “Ey Kürt halkı! Bizim safımızda değilsiniz. Karşıdakiler size düşmanlık yapıyor, siz de onlara düşman olun.” stratejisidir. Bir kere, düşmanlığa dayalı dili, hakikatin reddettiği dili, Türkiye toplumsal ve politik gerçekliğine hiçbir şekilde uymayan, bir politik strateji olan bu kirli dili reddediyoruz.

İkincisi: Türkiye’de Kürt kökenli vatandaşlarımızın siyasette farklı eğilimlere oy verdikleri, Türkiye’nin geleceğine ilişkin farklı yaklaşımları olduğunu herkes biliyor ama bu arkadaşlar da lütfen kabul etsinler bunu; “demokrasi” ve “özgürlükler” diyorlar ya, Kürt halkından bu kadarlık demokrasiyi ve özgürlüğü esirgemesinler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kürt halkını terör örgütüyle özdeşleştiren, sadece o çerçevede gören, onun dışına düşen kesimleri de tahkir etmek, kışkırtmak, hasımlaştırmak için kullanılan bu çirkin dili kesin bir şekilde reddediyoruz. Bu strateji sizlerin de işine yaramaz, Türkiye’nin de işine yaramaz. “Demokrasi” “özgürlük” “barış” “kardeşlik” diyenler gerçekten böyle olsalar böyle bir kirli dili tercih etmezler.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sizi dinliyorum Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Bostancı konuşmasında hatibimize yönelik olarak, ayrıca grubumuza yönelik olarak kirli dil kullandığımızı ifade etti, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.

3.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu sayın hatibi dinlerken barışı savunmanın ve savaşa karşı olmanın neresi kirli dille ilgili çözebilmiş değiliz. Hatibimiz bir realiteyi ifade etti. Şu anda Türkiye’de hiçbir basın organı Afrin’e yönelik saldırı savaşına dair aksine tek cümle söyleyemiyor. Bu savaşa, bu saldırıya karşı çıkan herkes ilk günden büyük bir tehditle baskı altına alınmak istendi çünkü gerçeklerin görünmesi istenmiyor. Biz sadece Kürt halkını değil, bu saldırının aynı zamanda demokratik bir Orta Doğu’ya da saldırı olduğunu düşünüyoruz, aynı zamanda Orta Doğu’da halkların birlikte eşit ve özgür yaşamına bir saldırı olduğunu da düşünüyoruz çünkü biz gerçekten demokratik bir yaşamdan ve savaşsız bir ortamdan yanayız. Sizin, uluslararası kurumların raporlarından haberiniz vardır eminim buna. Şu anda Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, operasyonun başlamasıyla nasıl bir ihlal zinciri yaratıldığını raporlarında açıklıyor. Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütünün, yine, sivillere ilişkin ayrı raporları yayınlandı. UNICEF, Afrin’de bu saldırılarda en az 11 çocuğun geçen hafta yaşamını yitirdiğini söyledi. Birleşmiş Milletler ateşkes ilan etti.

Dünya başka bir yerden bakıyor ama Parlamentoda, bizim bulunduğumuz Genel Kurulda bu gözle bakılmasına tahammül edilemiyor. Evet, Afrin’de Kürtler yaşıyor, Afrin’in tarihteki adı Kürt Dağı’dır ve en homojen yapılardan biridir orası ve orada Kürtlere yönelik şu anda bombalar yağıyor. Biz bunu nasıl tanımlayalım? Gelin, siz tanımlayın.

Teşekkür ediyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kürtleri teröristlerden kurtarmak için Afrin’de mücadele veriyoruz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Afrin Operasyonu’nun Kürtlere karşı olduğu anlamında değerlendirmede bulundu. Hem apaçık bir şekilde hakikate aykırı hem de Türkiye Cumhuriyeti devletinin yürüttüğü oradaki terör örgütüne karşı, operasyonlara karşı, bir politik eleştirinin ötesinde açık bir hakaret kastı taşımaktadır. Bu çerçevede söz hakkı talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.

4.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Orta Doğu coğrafyasında demokrasi, barış, özgürlük ve kardeşlik terör örgütleri marifetiyle kurulamaz. Türkiye’de 1984’ten bu yana PKK, etnik temelde, kimlik temelinde insanlar birbirlerine düşman olsunlar, biz de Kürtleri düşmanlık safında toparlayarak oradan bir kimlikçi inşa kuralım; silahla ve şiddetle yapmaya çalıştığı budur.

PKK’nın Türkiye’de 1984’ten bu yana yaptığı işi, onun uzantısı olan, Kandil'den yönetilen YPG denilen yapı -ki PKK’dır- Suriye'nin kuzeyinde yapıyor. Onların barışla, kardeşlikle, özgürlükle, demokrasiyle bir ilgileri yok. Onlar, kendilerine silah veren, kendilerine zırhlı araçlar veren, bunun karşılığında da kendi emperyal vizyonlarına uygun bir rolle onları donatan efendilerine hizmet etmek için oradalar. Bu silahları ne yapacaklar; demokrasi için mi kullanacaklar, özgürlükler için mi kullanacaklar? Kaldı ki bu terör örgütünün Suriye'nin kuzeyinde neler yaptığına ilişkin uluslararası insan hakları gözlemcilerinin raporlarında çok dramatik örnekler vardır.

Bu yapı, bu terörist yapı, en başta kendisini desteklemeyen Kürtlere karşı düşmandır. Türkiye'nin Orta Doğu'ya yaklaşımı, Kürtlerin, Türkmenlerin, Arapların, Acemlerin barış içinde yaşayacağı bir ortam kurmak ve bunu tahrip eden, varlığını bunun üzerine kurmaya çalışan terör örgütüne karşı mücadele vermek esası üzerine kuruldu. Orta Doğu coğrafyasında PKK'nın yanında olmak, terörün ve düşmanlığın yanında olmaktır.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, sadece yerimden zabıtlara geçmesi için…

BAŞKAN – Sayın Akçay, size de söz vereceğim daha sonra.

Sayın Danış Beştaş, nedir talebiniz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yerimden 60’a göre açıklama yapayım, sataşmadan dolayı söz istemediğim için yani.

BAŞKAN – Yani şimdi konuşmacının konuşması üzerine mi açıklama yapacaksınız?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Açıklama yapacağım, evet.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, şu anda grup başkan vekilinizle konuşuyorum çünkü sayın konuşmacı konuşmasını PKK terör örgütünün karşıtlığı üzerine kurdu. Buna ilişkin savunma niteliğinde bir açıklama yapacaksanız vermeyeceğim söz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, ben grup başkan vekili olarak İç Tüzük 60’a göre yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN – O zaman, İç Tüzük’e göre benden söz istiyorsanız ben de İç Tüzük’e göre size söz verme zamanımı tayin edeceğim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Şu anda siz bir meclis başkan vekili olarak…

BAŞKAN - İstediğiniz anda size söz vermek zorunda değilim. Şu anda size…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bir grup başkan vekili olarak bir savunma için de…

BAŞKAN - Bu birleşimin herhangi bir yerinde size söz verebilirim. Bakın, bu benim hakkım ama konuyu buraya getirmek istemiyorum, sadece söz talebinizin içeriğini netleştirmek istiyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben biraz önce…

BAŞKAN - Diyorum ki size, eğer konuşmacının PKK karşıtlığı, terör karşıtlığı…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)- Allah Allah ya!

BAŞKAN - …konuşması üzerine bir açıklama yapacaksanız bu konuda söz size düşmez diye tahmin ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, tamam, açıklayayım müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika, uzatmayacağım yalnız.

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Şu anda, siz, gerçekten Meclis Başkan Vekili olarak bence yanlış bir…

BAŞKAN – Bana cevap vermeyin, açıklamanızı yapın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Hayır, hayır, ben vermek zorundayım çünkü siz benimle tartışıyorsunuz.

BAŞKAN - O zaman bir dakika içinde tamamlayın konuşmanızı.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir)- Ne oluyoruz, burası yatılı okul mu ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Siz beninle tartışıyorsunuz.

BAŞKAN – “Bir dakika” diyorum.

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, öncelikle sizi görevinizi yapmaya davet ediyorum ilk söz olarak. Hiçbir grup başkan vekiliyle tartışmadan sadece HDP Grubuyla bu polemiğe girmenizi kesinlikle kabul edilemez bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, peki.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Siz orada bir vatandaş olarak oturmuyorsunuz, orada bu Meclisi temsil eden tarafsız bir şahsiyet olarak… Biz saygıda kusur ettiğimiz an, tabii ki kuralları ihlal ettiğimizde müdahale edin. Ama biz görevimizi yaparken ayrımcı bir tutum takınmanızı ve orada grup başkan vekili gibi konuşmanızı, bu tutumu kesinlikle reddediyoruz ve bunu kabul etmeyeceğimizi de söylüyorum.

Ben sözü aslında konuşmacının yanlış bir bilgilendirme yapması üzerine, sırf uzamasın diye sataşmadan söz almadan yerimden istemiştim, zabıtlara geçsin diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Afrin’e yönelik yapılan açıklamalar kesinlikle spekülasyon ve konuyu karartmaya dönüktür, esas ayrıdır…

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Daha sözüm bitmedi sanırım. Bir dakikam bitti mi?

BAŞKAN – Doldu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Dolduysa bilahare tekrar açıklarız, tamam.

BAŞKAN – Tamam.

Bir de 69/2’yi okumanızı öneriyorum size.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ben gayet iyi okudum Sayın Başkan, gayet iyi okudum.

BAŞKAN – Yani bu konuda benim takdir yetkim var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Gayet iyi biliyorum.

BAŞKAN – Saygılı davranmanızı rica edeyim.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Akçay, bir dakika siz de lütfen.

29.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kürsüde “Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın dediği…” diyerek ifade edilen sözler, kanlı terör örgütü PKK ve elebaşının sözcülüğünü yapmaktır. “Kürt’e karşı kirli ittifak” ifadeleri yerine… Asıl Kürt’e karşı ittifak, Türkiye düşmanlarıyla kurdukları, PKK’yla, ABD’yle, FETÖ’yle kurulan ittifaktır. PKK ve sözcüleri ırkçılığın ve Kürt düşmanlığının âlâsını yapmaktadırlar. Kürt düşmanı PKK’dır. Türkiye Cumhuriyeti, milletimizi ve Kürtlerimizi PKK’nın tasallutuna karşı korumak üzere mücadele vermektedir. PKK’nın elinde on binlerce Kürt’ün ve aziz milletimizin kanı vardır ve PKK, bu kanlı, fanatik ideolojisi için Kürt’ün canını alır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Bir dakika demiştim Sayın Akçay, daha sonra devam edin isterseniz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ama bir cümle…

BAŞKAN – Buyurun, siz söyleyin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ama istirham ediyorum Sayın Başkan, zaman zaman veriliyor.

BAŞKAN – Sayın Akçay, haklısınız ama şimdi Sayın Meral Danış Beştaş’a bir dakika söz verdim aynı konuyla ilgili, lütfen siz de buna riayet ederseniz… Daha sonra -konuşmada- size söz veririm.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Pardon, müsaadenizle.

PKK, kanlı ideolojisi için Kürt’ün canını alır, bizler, hepimiz, Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti, askeriyle, polisiyle birlikte…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, grup başkan vekilini niye bir dakikayla sınırlıyorsunuz? Rahat rahat konuşacağız tabii ki.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bir sus ya, müsaade et, sözümü tamamlayayım ya!

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen dinler misiniz beni.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, ben onun için demedim ki.

BAŞKAN – Sayın Özel, ben idare ediyorum, lütfen müdahale etmeyin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki, siz bilirsiniz.

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş’a bir dakika söz verdim, arkasından Sayın Akçay’a da bir dakika söz veriyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ses gelmediği için, sesi duymak için söyledi Sayın Başkan.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ya, bu kadar mı zor Sayın Başkan? Mikrofonu açsaydınız bunlar yaşanmayacaktı. Neyse…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Duyamadık Erkan Bey.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ben bağıra bağıra konuşuyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Buyurun Erkan Bey.

BAŞKAN – Bitti mi Sayın Akçay?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, sözümü tekrarlıyorum: PKK, kanlı ideolojisi için Kürtlerin canını alırken aziz milletimiz, hepimiz, askerimiz, polisimiz ve Türkiye Cumhuriyeti canını verir, canımızı veriyoruz ve canımızı emanet ederiz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Danış Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, Sayın Akçay konuşmasında bizim kirli, cani yani şu anda kelimeyi tam hatırlamıyorum da… Sözcülüğünü yaptığımızı söyledi.

BAŞKAN – Sizinle ilgili bir şey söylemedi Sayın Akçay.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hatibimize söyledi, bize söyledi.

BAŞKAN – PKK’yla ilgili söyledi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hayır, bizim sözcülüğünü yaptığımızı söyledi.

BAŞKAN – Sayın Akçay, öyle mi söylediniz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hayır, öyle söyledi.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet efendim, öyle söyledim.

BAŞKAN – Buyurun o zaman, iki dakika.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Akçay, biz hiç kimsenin, farklılıkların sözcülüğünü yapma noktasında kimseden icazet almıyoruz, kimin sözcülüğünü yapacağımızı gayet iyi biliyoruz. Biz 6,5 milyon oy almış, 20 milyon nüfusu temsil eden bir siyasi partinin temsilcileriyiz.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Geç onları, geç. Sizin kimseyi temsil ettiğiniz yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ve burada konuşurken hiç kimseye şirin görünmek, politikaları desteklemek gibi bir kaygımız da tabii ki yoktur. Biz, seçmenlerimizin şu anda Hükûmetin politikalarının Kürt karşıtlığı olduğu noktasındaki duygularını, hassasiyetlerini yaşıyoruz.

Daha dün, Sayın Erdoğan kurt işareti yaptı, Kürtlere karşı kurt postuna büründü.

AHMET UZER (Gaziantep) – Korktunuz mu? Korktunuz mu?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ve dün Sayın Mahir Ünal dedi ki: “Efendim, Rabia işareti yaparken o kurt gibi görünmüş.” El insaf! Milyonlarca insan izledi, biz gördük yani. Lütfen Başbakanın, Cumhurbaşkanının, Hükûmet yetkililerinin açıklamalarına gerçekten bakın. Bizim sözcülüğümüzü yaptığımız mesele demokrasidir, insan haklarıdır, savaş karşıtlığıdır, barış yanlılığıdır.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Ne demokrasisi? Yalan! Yalan!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Gelin, barışın en yüce değer olduğunu hep birlikte burada tartışalım. Biz burada çocukların ölümüne karşıyız.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Bir tane çocuk ölmedi, yalan söylüyorsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Biz burada Orta Doğu’nun kan gölüne dönüşmesine karşıyız; biz burada bir arada eşitçe, özgürce yaşayan küçücük, Hatay’ın yarısı gibi bir ilçeye bu kadar bomba yağdırılmasına karşıyız. 400 binlik nüfusa on binlerce JÖH, PÖH, Özel Harekât timi, bir de ÖSO çetesi gönderildi.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Bir de PKK’yı kınayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bunu görmeyenlere biz ne anlatabiliriz ki? Biz burada insanlıktan ve insanlık değerlerinden yanayız. İnsanlık mücadelesinin kesinlikle tartışılmaz olduğunu görüyoruz ve teşekkür ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – PKK’ya çete demiyorsun da ÖSO’ya diyorsun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, zabıtlara geçsin diye söylüyorum. Herkes her şeyi söyleyebilir ama halkımız kim, neyi, niye söylüyor, çok iyi takdir ediyor.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Aynı fikirdeyiz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kim, kime şirin gözükmeye çalışıyor? Demokrasiye saygı gösterenlerin elbette şirin görüneceği kesimler vardır. Bu, doğrudan doğruya halkın kendisidir. Halktan güç alarak burada var olanlar buna dikkat etmelidirler.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - PKK’ya hiç “çete” dediğinizi görmedim sizin.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Diğer yandan, ÖSO’ya “çete” diyen bir akıl asıl çeteyi ıskalıyor, terör örgütünü ıskalıyor, vahşetin ve zulmün sahiplerini ıskalıyor, efendilerine hizmet edenleri ıskalıyor.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – ÖSO’nun bir çete olduğu apaçık bir gerçek.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Biz söylemiyoruz, dünya söylüyor, dünya.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – ÖSO -“demokrasi, barış, özgürlük” deniyor ya- oradaki Suriye halkının temsilcisidir. Ama, tabii, böyle bakarsanız, aklınızı bir yere yaslandırarak oradan değerlendirme yaparsanız dünyanın gerçekliği size böyle tahrip edilmiş şekilde görünür.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, yine kürsüde PKK elebaşı Öcalan’ın sözlerine atıf yaparak, bunları referans vererek konuşmak tamamen PKK terör örgütünün sözcülüğünü yapmak demektir veya o doğrultuda görüşler ifade etmektir, bir.

İkincisi: Amerika Birleşik Devletleri’nin açık açık söylediği 5 bin tır silah, mühimmat -buradan tırları peş peşe sıralasak Ankara’dan Sivrihisar’ı geçer- bu kadar silah kime karşı kullanılıyor, niçin kullanılıyor? Bunlar hiç sorulmuyor mu, bunlar bilinmiyor mu? Bunun emperyalizmin bir oyunu olduğu, Türkiye’yi ve bölgeyi kan gölüne dönüştürmek için, insanları birbirine düşürmek için, bölüp parçalamak, emperyalist emellerle yıkmak için olduğu belli değil mi? Hatay’a düşen, atılan bombalar, Kilis’e atılan bombalar, füzeler veya diğer birtakım patlayıcılar neden atılıyor? Bunları göz ardı edemeyiz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, biz bu görüşlerin, dünyaya meydan okumaların nasıl değiştiğini çok yakın görüyoruz. Daha iki yıl öncesine kadar Rusya’ya yönelik olumlu bir söz “vatan hainliği” demekti. Dört yıl önce İsrail hakkında bir söz söylemek olanaksızdı. Bizim eş genel başkanımızın Rusya’ya ziyareti sonrası “hain” manşetleri atılmıştı. Şimdi ABD’ye bunu söyleyenler yarın öbür gün en büyük müttefik olarak kol kola gezecektir, siyaset böyle bir şeydir ama bu iktidar döneminde daha da fazla değişkenlik arz eder bir yapıya sahip. Bu nedenle bizim ayaklarımız yere basıyor. Uluslararası dünyayı terörist ilan etmek, bütün Avrupa kurumlarını bu kadar dışlamak mümkün değil. Yani biz Türkiye'de yurttaşın da Hükûmetin de ve bütün partilerin de gerçeklerle temas etmesi gerektiğine inanıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Son olarak ÖSO’ya ilişkin şunu söyleyeyim: ÖSO ve bileşenleri –tarihten bir bilgi- daha geçen sene bir Türk bir de Kürt iki askeri diri diri yakmıştı, bunu hatırlatmak istiyoruz ve o zaman bu kabul edilmişti. Şimdi ÖSO’yu yere göğe sığdıramayanlar, yarın bunun aksini söyleyecekler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - O silahlar da bildiğimiz kadarıyla IŞİD’e karşı kullanılmak üzere gönderiliyor…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, tamamlar mısınız lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - …ve IŞİD, dünyanın çete ilan ettiği bir örgüttür, bir yapıdır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde şimdi de İzmir Milletvekili Sayın Zekeriya Temizel konuşacak.

Buyurun Sayın Temizel. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge üstüne konuşacağım. Keşke bu madde olmasaydı da bu önerge üstüne konuşmasaydım. Bu konuşmayı yapmamak için gereken çabayı göstermediğimi burada hiç kimse iddia edemez.

Değerli milletvekilleri, aslında burada konuştuğumuz konu direkt olarak sizin yetkinizin bir gasbıdır, size ait olan bir yetkinin sizin elinizden alınmasıdır. Hatırlayacaksınız daha iki ay önce, 6/12/2017 tarihinde 7063 sayılı Kanun’la yine bu Mecliste profesyonel futbolculardan kesilen vergilerin düşük oranlı olarak 2019’a kadar devam ettirilmesi konusunda bir madde kabul etmiştik. “Vergide hakkaniyet, adalet” diye çırpınıldı burada. Yani milyonlarca dolar transfer ücreti olan futbolculardan sadece yüzde 15, bir aşağı ligde yüzde 10, en alt ligde yüzde 5 vergi kesintisinin adalete aykırı olduğunu söylemeye çalıştık. Zaten süresi bitecek ama bunu üretmenin bir anlamı yok dedik. Biz o kanunu tartışırken medyada, gazetelerde “Transfer tarihinin en büyük transfer harcamaları” diye haberler çıkıyor idi. Onlarla ilgili olarak, örneğin -isimlere özellikle dikkatinizi çekerim- Belhanda’ya 8 milyon avro, Ndiaye'ye 7 milyon avro, Maicon’a 7 milyon avro, Fernandao’ya 5 milyon 250 bin avro; sayarsam bütün süremi alırım. Milyonlarca avro ödeme yapılan bu insanlar dünyanın hiçbir tarafında Türkiye’de olduğu kadar az vergi ödemiyorlar idi. 8 milyon avro transfer ücreti olan bir futbolcu, İtalya’da ödese bunun neredeyse yüzde 48’ine yakın vergi öder, başka bir ülkede olsa, Almanya’da olsa yaklaşık yüzde 52’ye yakın vergi öder.

Bunu uzatamayız dedik ama uzatıldı fakat bugün çıkarttığınız madde yani 35’inci madde, bu maddeye maalesef rahmet okutturacak bir madde oldu.

Ne yapıyorsunuz biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Şimdi, bu kişilerden kestiğimiz o küçük kısıntılı vergiler var ya, bunları, bu insanların kulüplerine iade ediyorsunuz. Düşünün, aldığınız bir vergiyi futbol kulübü ya da futbol kulübünün sahibi olan anonim şirkete iade ediyorsunuz. Bu, vergicilik tarihinde görülen bir olay değil. Niye iade ediyorsunuz? Gerekçesinde yazıyor: “Amatör spor branşlarını desteklemek için.”

Değerli arkadaşlar, bunun yöntemi gayet nettir. Bütçe hakkı gereği olarak bu vergileri alırsınız, Spor Bakanlığının hesabına aktarırsınız, ne şekilde kullanacağını belirtirsiniz, sadece kendi kulüplerinin amatör branşlarına değil Türkiye’nin bütün amatör branşlarına eşit ve adaletli bir şekilde dağıtılmasını sağlarsınız, bunun yöntemi budur. Yoksa oturup da milyonlarca -47 milyon avro- transfer ücreti ödeyen bir kulüpten kestiğiniz bütün kesintilerin tamamını o kulübe verip bir de üstelik yazdığınız maddeyle 30 bin lira, 40 bin lira -30 bin lira en fazlası- 30’ar bin lira ücret ödettirmezsiniz bu insanlara. Böyle adalet olmaz.

Bizim hukukumuzda bütçede ademitahsis ilkesi uygulanır, ademitahsis ilkesi. Nedir ademitahsis ilkesi? Bütün gelirler devletin bütün giderleri içindir. Yani hiçbir geliri -mali tevzinle ilgili istisnalar hariç- hiçbir şekilde bir gidere ayıramazsınız, olmaz öyle şey. Bütün gelirleri toplarsınız, devletin gereksinimleri çerçevesinde sıralarsınız onların hepsini -bu Meclisin görevidir, Anayasa’nın 2’nci maddesi bu adaleti içerir zaten- bu çerçeve içerisinde de paranız artıyorsa bunun dağıtımını yaparsınız. Bunları bu kulüplere dağıttığınız andan itibaren Anayasa’nın 3 maddesini birden ihlal ediyorsunuz; 106, 87 ve 2. Anayasa’nın 3 maddesine aykırı olarak, ademitahsis ilkesini çiğneyerek ve zaten yapılmaması gereken bir adaletsizliği bütün mali sistemi bozarak 5018’de çok net olarak yazmasına karşın… 5018 sayılı Kanun bizim mali kanunumuz, temel maliyeyi düzenleyen kanunumuz bu ödemelerin kesinlikle herhangi bir amaç için kullanılmayacağını çok net olarak yazar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEVENT GÖK (Ankara) – Bir dakika daha verin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Temizel…

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Bunu yapamazsınız.

BAŞKAN – Sayın Temizel, teşekkür ederim.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - “Yaparsak ne olur?” diyeceksiniz. Yaparsanız devlet sistemini zedelersiniz, devlet sistemini ve mali sistemi zedelersiniz.

BAŞKAN – Sayın Temizel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu kadar önemli bir konuda bir dakika Sayın Bakana süre verin efendim, ne olur yani?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, bir dakika ek süre verin.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Yani ek süre vermenizin de pek fazla bir anlamı yok.

BAŞKAN – Talep etseydiniz verirdim.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Çünkü bu, iki dakikada konuşulacak bir olay falan değil. Yapacak herhangi bir şeyimiz maalesef yok ama herkesin vicdanına tevdi ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Talep etseydiniz süre verirdim size.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeleri kabul edenler… Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.17

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesi üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeleri kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğundan elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 36’ncı maddede iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 36’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Meral Danış Beştaş                      Behçet Yıldırım                      Mahmut Toğrul

        Adana                                    Adıyaman                                 Gaziantep

  Müslüm Doğan                         Mehmet Ali Aslan                                  

        İzmir                                       Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacaklar.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, yani burada İç Tüzük gereğince aslında milletvekillerinin aralıksız takip etmesi gereken bir yasama faaliyeti yürütüyoruz ama maalesef karar yeter sayısı bulunamadığı için her seferinde hem zaman kaybı hem de emek kaybı yaşıyoruz.

Dün burada çok da doğru bulmadığımız, gerçekten talihsiz tartışmalar yaşandı. Meclisin yönetimine dair şüphesiz hepimiz belirli bir belgeyle, bir İç Tüzük’le bağlıyız ve bu İç Tüzük’e uyma konusunda aynı zamanda teamüllerin olduğunu da ifade etmek istiyoruz. Bu teamüller, yeri geldiğinde birilerinin lehine, bir grubun lehine, yeri geldiğinde başka bir grubun lehine uygulanamaz; teamüller, yasalar, tüzükler ve yönetmelikler yani yasal olarak kabul edebileceğimiz her şey -ve sözlü teamüller aynı zamanda- bir konsensüs gerektirir. Ama -yani bunu şahsileştirmiyoruz asla- Meclis başkan vekili kim olursa olsun -gerek bizim partimizin başkan vekili, gerek iktidarın gerekse diğerlerinin olsun- bu konuda Anayasa ve Tüzük’e göre tarafsızlığını korumak zorundadır.

Hiç doğru bulmadığım bir tartışmanın içinde kendimi buldum ve sözüm gerçekten kesildi. Meclis başkan vekilleri burada bir partiyi temsil etmezler, vatandaş olarak da konuşmazlar. Vatandaş, bu koltuğa çıkıp oturamaz. Vatandaş olarak görüşlerimizi dışarıda söyleyebiliriz ama bir Meclis başkan vekili bize, Grup Başkan Vekili sıfatıyla bana, tabii ki partime “Lütfen Hükûmete güvenin. Lütfen medyaya güvenin. Lütfen devletinize güvenin. Lütfen bilgi kaynaklarınızı kontrol edin. Siz önce ölen askerlerin hesabını verin.” şeklinde bir açıklama yapıyorsa açıkçası bu en büyük İç Tüzük ihlalidir.

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, bir önerge üzerinde söz aldınız. 66’ncı maddeye göre sizi İç Tüzük’e uymaya ve konudan ayrılmamaya davet ediyorum. Bu, size ilk ihtarımdır.

Buyurun, devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu konuda biz basına olan güvenin hangi aşamada olduğunu biliyoruz. Biz, A Haber, CNN, NTV ya da CNN International izleme konusunda özgürlüğe sahibiz. Bilgi kaynaklarını herkes kendisine göre tayin eder. Biz farklı düşüncedeyiz ki farklı bir partide siyaset yapıyoruz. Eğer 4 parti, bütün memleket meselelerinde ve uluslararası meselelerde aynı kanaatte olsaydı zaten aynı parti çatısı altında biz siyaset yapmış olurduk. Bizim görüşlerimiz tabii ki iktidar partisiyle ayrı olabilir, ana muhalefetle de ayrı olabilir. Bu nedenle, biz Hükûmete güvenmek zorunda değiliz; biz her işleme, her karara imza atmak zorunda değiliz. Biz burada basın-yayın organları vasıtasıyla bilgi kaynaklarımızı da kendimize göre yürütmek zorunda kalırız.

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, sözünüzü kesiyorum İç Tüzük 66’ncı maddeye göre. Burada İç Tüzük’e ve teamüllere göre hareket etmek zorundayız. Size ikinci davette bulunuyorum, lütfen konudan ayrılmayınız ve İç Tüzük’e uyunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ben süremi dolduracağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – İç Tüzük’e uygun davrandığım için bunları söylüyorum. İkinci davetimi lütfen dikkate alınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Biz burada barışı savunurken Meclis başkan vekilinin savaş yanlısı tutumunu kabul etmek zorunda değiliz. Biz uluslararası basın ve yayın organlarından beslenebiliriz. Eğer içerideki basın yayın organları tümüyle yalan üzerine bir politika ve tek partinin gündemini Türkiye'nin gündemi hâline getiriyorsa bizim görevimiz de halkın gündemini buraya taşımaktır. Bizim önümüze gelen torba kanunlarda görüşlerimizi hem komisyonda hem Genel Kurul aşamasında ayrıntılı bir şekilde veriyoruz hem de sayımızın bu kadar azalmasına rağmen bunu gerçekten azami düzeyde bir gayretle yapmaya çalışıyoruz ve biz bu Mecliste de dışarıda da herkese eşit uzaklıkta olan bir yönetim tasvip ediyoruz. Biz ne vatandaşlar arasında ne Meclis grupları arasında ne vekiller arasında bir ayrımın kesinlikle malzemesi olmayı, süjesi olmayı kabul etmiyoruz. İç Tüzük’e hep birlikte uyalım ama teamülleri ya da aleyhe uygulamaları sadece bir parti grubuna karşı uygulamaya kalkarsanız, biz de bunu kabul etmeyiz tabii ki.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, yaptığım iki davete uygun olarak… Süre de doldu. Sizi konuşmaktan menedecektim 66’nın ikinci bendine göre ama süreniz doldu. Bundan sonra dikkat ederseniz memnun olurum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, grup başkan vekillerinin söz taleplerine veya herhangi bir konudaki taleplerine karşı son derece hassas davrandığına ama hiçbir grup başkan vekilinin İç Tüzük’ten kaynaklanan özel bir hakkı ve yetkisi olmadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutacağım, yalnız okutmadan önce şu bilgiyi de açıklamak istiyorum: Ben geçmişte grup başkan vekilliği yaptım. Bu konuda grup başkan vekillerinin davranışlarına, söz taleplerine veya herhangi bir konudaki taleplerine son derece hassasiyetli davranıyorum. Bundan sonra da davranmaya özen göstereceğim ama hiçbir grup başkan vekilinin Tüzük’ten kaynaklanan özel bir hakkı ve yetkisi yok. Milletvekillerine ne uygulanırsa İç Tüzük’te onlara da, grup başkan vekillerine de aynı hükümlerin uygulanacağı son derece açık ve nettir. Ama özen göstereceğimi tekrar bilginize sunmak isterim.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın 36’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Zekeriya Temizel                  Kadim Durmaz                      Erkan Aydın

                İzmir                                Tokat                                   Bursa

        Bihlun Tamaylıgil                 Bülent Kuşoğlu                        Musa Çam

               İstanbul                             Ankara                                  İzmir

MADDE 36- 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununun 4 üncü maddesinin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından engellilere ve yaşlılara yönelik olarak hazırlanan veya hazırlatılan projeler ile yapım ve kiralama işleri ve anılan Genel Müdürlüğün bu konudaki faaliyetlerine yönelik olarak kullanılmak üzere, bu maddede sayılan gelirlerin %5'e kadarı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu kararıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı emrine tahsis edilir. Bu amaçla tahsis edilen kaynak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulunun onaylayacağı projeler için kullanılabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Erkan Aydın konuşacaklar.

Buyurun Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 36’ncı maddesi üzerinde verdiğimiz önerge için söz almış bulunmaktayım. Baştan söyleyeyim, önergemiz ve madde engelli ve yaşlılarla ilgili, ben de onunla ilgili konuşacağım.

Şimdi engelliler deyince, dün 76 yaşında hayatını kaybeden, kendisi de engelli olan İngiliz fizikçi Stephen Hawking’in şu sözüyle başlamak istiyorum: “Yaşam ne kadar kötü gözükürse gözüksün her zaman başarılı olacak bir yol vardır. Hayat varsa umut da vardır.” Değerli bilim adamının sözlerini hatırlatarak insan umudunu korumalı diyorum. Ancak iktidarın getirdiği şu günümüzde maalesef pek de fazla umut kalmadı diyorum.

Görüşmekte olduğumuz yasa, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından engellilere ve yaşlılara yönelik hazırlanan projelerde “yapım ve kiralama” işleri diye iki tane kelime ekliyor. Şimdi, bu yapım ve kiralama işlerine de yüzde 5 fon aktarılır, sosyal yardımlaşmayla ilgili kullanılır diyor.

Bakıyoruz şimdi, hangi yapım işleri, hangi kiralama? Bu yapım ve kiralama işleri kime verilecek, hangi koşullarda verilecek? Buradan kim, ne kadar rant sağlayacak ya da ne kadar gelir elde edecek? Ne maddede ne de fıkrada bunlarla ilgili herhangi bir şey yok. Doğal olarak, on altı yıllık AKP iktidarının uygulamalarından da akla ne geliyor: Yap-işlet-kırışalım modeli mi var acaba burada? Çünkü ne zaman böyle bir muğlak ifade, muğlak kanunlara kelimeler eklendiğinde altından yandaşa bir rant imkânı sağlandığı görülüyor. Yani bu yüzde 5’lik kısımdan kimler yap-işlet-kırışalım modeliyle para alacak?

Nasıl kuşkulanmayalım? Şimdi ülkenin geldiği duruma bir bakalım. Bir tane çocuk çiftlik kuruyor Bursa İnegöl’de. Adı Mehmet Aydın, birçok yerde de “Tosun” diye geçiyor. Adam yarım trilyon parayı alıyor, tokatlıyor, herkesin gözünün içine baka baka kayboluyor.

Ne yapmış bu Tosun? “Çiftlik Bank” adı altında bir oyun kurmuş internette. “Buradan hayvan alacaksın, inek alacaksın, tavuk alacaksın, parayı kıracaksın.” diye de 80 bin kişiden para toplamış, 510 trilyon.

Peki, SPK burada ne demiş? 28/12/2017 tarihinde demiş ki: “Kardeşim, bu yasal değil.” Suç duyurusunda bulunmuş yaklaşık dört ay önce.

Peki, ne olmuş? Ne olmuş biliyor musunuz, bu çiftliklerin açılışına Tarım ve Gıda Bakanı telgraf yollamış “Yoğun işlerimden dolayı katılamıyorum. Yeni iş yeriniz hayırlı uğurlu olsun.” demiş. Kaymakam katılmış, vali katılmış, müftü katılmış. Adam da “Din, Allah, Kur’an, iman” demiş, 510 trilyonu iç etmiş. Buna rağmen herhangi bir şey yapılmış mı? Hiçbir şey yapılmamış. Adam bundan üç ay önce gitmiş Uruguay kimliğini de almış, orada da şu anda -haberlerde izlediğimize göre- gününü gün ediyor.

Tabii, Türkiye sadece bunlarla mı sınırlı? Hepimiz hatırlıyoruz bir Sülün Osman vardı, Banker Kastelli vardı, ondan sonra Jet Fadıl… Ki Jet Fadıl ekol oldu, adam üç sefer geldi bir dolandırdı bir daha geldi, bir daha gitti, bir daha geldi. Hele Sülün Osman, o daha da ekol, adam hapishanede “Alın Teriyle Yaşamak” diye seminer bile verdi. Bildiğimiz tokatçı, alın teriyle nasıl tokatlandığının dersini bile verdi.

Peki, bunlar olurken, bu Çiftlik Bank, -bir tanesi de İnegöl’de- olurken ne yapmış bizim Hükûmetimiz, yetkililer? Hiçbir şey yapmamış. Adam, hatta en son, teşvikten yararlanmış. Konya Akşehir’de açacağı çiftlik için 700 bin liralık bir çiftlik raporu götürmüş, yüzde 30 da hibe almış. Yani baktığınızda sadece 80 bin kişiyi değil, 80 milyon kişiyi dolandırmış. Çünkü o teşvik parası hepimizin paraları; bunu yapmış. Dolayısıyla bu maddede getirilen ve yüzde 5’in nereye gideceği belli olmayan yapım işlerinin, kiralama işlerinin nasıl olacağı açıklanmadığı için bu maddenin aslında reddedilmesi gerekiyor.

Evet, engelliler ve yaşlılar bizim baş tacımız. Biz de hafta sonu yaptığımız Cumhuriyet Halk Partisi Tüzük Kurultayı’nda tüzüğümüze engellilerle ilgili kota koyarak da ne kadar değer verdiğimizi, baş tacı olduklarını gösterdik ama siz buradaki bu muğlak ifadeleri buradan çıkartmazsanız sanırım bu Tosunlar gibi, Sülün Osmanlar gibi, işte, Jet Fadıllar gibi vurgunlar daha fazla artacak.

Bu yüzde 5’lik yapım ve kiralama işlerinden kimin nemalanacağını da buradan az çok fikir vermesi anlamında da bu Çiftlik Bankla kıyaslamış oldum. “Takdir sizlerin.” diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

37’nci maddede iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesinin kanun tasarısından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Meral Danış Beştaş                      Behçet Yıldırım                      Mahmut Toğrul

        Adana                                    Adıyaman                                 Gaziantep

  Müslüm Doğan                         Mehmet Ali Aslan                            Erol Dora

        İzmir                                       Batman                                      Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacaklar.

Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının bu maddesinde Terörle Mücadele Kanunu’nda değişiklik yapılmaktadır. Öncelikli olarak belirtmek isterim ki Terörle Mücadele Kanunu, bir Olağanüstü Hâl Yasası olarak mevzuatımızda hâlen ısrarla devam ettirilmektedir. Bu yasa, esasen devlet yönetimi konusunda güvenlikçi yaklaşımların bir eseri olarak âdeta tüm toplumsal muhalefet üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin hukuk düzenindeki güvenlikçi yaklaşımı kuşkusuz 1982 Anayasası’yla başlamamıştır ve sadece bu Anayasa’nın ürünü de değildir. Bu bakış açısı, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren belirleyici bir yere sahiptir ve bu yüzden de, o zamandan beri güvenliği esas alan, güvenlik adına hak ve özgürlükleri sınırlayan, istisnai yolları ve yöntemleri âdeta süreklileştiren düzenlemeler çok sıklıkla göze çarpmaktadır. Neredeyse tüm politik sorunlarını güvenlikçi bakış açısıyla asayiş sorununa indirgeyen Türkiye, uzun yıllar boyu güvenlik gerekçesiyle olağanüstü rejimlerle yönetilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi olağanüstü rejimler, dünyanın neresinde uygulanırsa uygulansın, insan hakları ihlallerinin daha çok yoğunlaşmasına, daha kolaylaşmasına ve süreklileşmesine yol açmaktadır. Hatta Türkiye’de olağanüstü rejim, büyük ölçüde olağan rejim hâline dönüştürülmüştür ve âdeta istisna ve geçici olmaktan çıkarılıp kural hâline getirilmiş ve süreklileştirilmiştir. Örneğin, cumhuriyetin ilan edilmesinden son olağanüstü hâl yönetiminin kaldırıldığı 2002 yılına kadar geçen yaklaşık seksen yıllık sürecin neredeyse kırk yılında olağanüstü yönetim usulleri uygulanmıştır. Yine, 1923-1987 yılları arasındaki altmış dört yıllık sürenin yaklaşık yirmi altı yılı sıkıyönetim altında geçirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de Avrupa Birliği müktesebatına uyum sürecinde mevcut yasal düzenlemelerdeki insan haklarının kapsamı genişletilmiştir. Bu anlamda kısa süreli de olsa bu olumlu gelişmeyi not etmek gerekmektedir. Türkiye’de 2000’lerin başında, insan haklarının geçmişteki otoriter güvenlik politikalarına oranla daha iyi bir şekilde korunması konusunda umut verici gelişmeler yaşandı. Özellikle Şubat 2002 ile Mayıs 2004 arasında, Avrupa Birliği uyum süreci kapsamında tam 8 paket, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi. Paketlerin bir kısmı DSP-ANAP-MHP koalisyonu tarafından, bir kısmı da Kasım 2002’de tek başına iktidara gelen ve bugüne değin ülkeyi tek başına yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından yürürlüğe konuldu. Bu paketlerin her biri, geçmişin güvenlik odaklı devlet yapılarına oranla yurttaş hakları açısından etkileyici yasal değişiklikler içermekteydi. Ancak, maalesef, bu olumlu reform süreci çok kısa sürmüştür.

Değerli milletvekilleri, diğer otoriter kanunlarla birlikte işleyen Terörle Mücadele Kanunu, ülkemizde zaten sınırlı olan yurttaş hakları ve özgürlükler alanını daha da kısıtlamakta ve insan hakları konusunda ihlallerin artmasına yol açmaya devam etmektedir. Tabii, üzülerek belirtiyoruz ki Türkiye’de de insan hakları hiçbir zaman güvenliğin önünde ve üstünde tutulmamıştır. Çünkü güvenlikçi bakış açısı, ülkedeki neredeyse tüm siyasi sorunların başından itibaren birer güvenlik ve asayiş sorununa indirgenmesine yol açmıştır. Çünkü istisna olması gereken olağan dışı yönetim rejimleri Türkiye’de süreklileştirilmiş ve âdeta olağanlaştırılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak belirtmek isterim ki günümüz çağdaş demokrasilerinde devlet, ülkedeki tüm yurttaşların ortak mutluluğu için vardır. Bu bağlamda, devletlerin görev ve sorumlulukları vardır ve devletin güvenliği de esasen bireyin güvenliğini korumak için kullanılan bir araçtır. Bu nedenle, Türkiye'de de artık bulunduğumuz çağda güvenlik kavramı ve güvenlik algısı insan haklarını esas almak durumundadır. Bu bağlamda, devlet merkezli yaklaşımlar bir yana bırakılmalı ve insan merkezli, yurttaşların insan hakları ekseninde çağdaş demokrasilerle paralel güvenlik politikaları benimsenmelidir diyor, bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                   

            Zekeriya Temizel             Bihlun Tamaylıgil                       Musa Çam

                    İzmir                           İstanbul                                  İzmir

              Kadim Durmaz                Bülent Kuşoğlu                        Çetin Arık

                    Tokat                           Ankara                                 Kayseri

MADDE 37- 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde bulunan "bu Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi kapsamına girenler hariç olmak üzere” ifadesi ile (ç) bendinde yer alan “21 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi kapsamında vazife malulü sayılanlar,” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kayseri Milletvekili Sayın Çetin Arık konuşacak.

Buyurun Sayın Arık. (CHP sıralarından alkışlar)

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Mevlâna’nın, Yunusların, Hacı Bektaş Velilerin hamuruyla yoğurulmuş, yüzyıllardan beri sevgi, saygı, kardeşlik, hoşgörü temelinde yaşamış bu toplumu, bu gördüğünüz AKP iktidarı böldü maalesef; herkesle kavga etti, öğretmenle, öğrenciyle, doktorla, işçiyle, işsizle, köylüyle, çiftçiyle, muhalefetle, herkesle ama herkesle kavga etti. Kutuplaştıran, ötekileştiren, ayrıştıran bir dil kullandı. Şimdi de toplumu “millî ve gayrimillî” diye bölüyor. Ama millî olan, yerli olan ne varsa kim varsa hepsiyle de kavga ediyor, Atatürk’le bile kavga ediyor. “Keşke Yunan kazansaydı.” diyenleri, Atatürk’e küfredenleri baş tacı ediyor, sofrasında ağırlıyor, hastanede ziyaret ediyor. Ya kitaplardan Atatürk ismini çıkartıyor ya da Atatürk’e hakaret içeren kitaplar okullarda okutuluyor.

Bakın, elimde gördüğünüz bu kitap çocuklarımıza okutuluyor. Nar Çocuk Yayınları tarafından basılan Küçük Prens adlı kitabın 22’nci sayfasından bir bölüm okumak istiyorum sizlere: “Sonra B-612 Asteroit için sevindirici bir şey gerçekleşti ve bir Türk diktatör, halkını ölümle tehdit ederek Avrupalılar gibi giyinmeye zorladı. Böylece gök bilimci, 1920 yılında etkileyici giysiler içinde sunumu tekrarladı ve bu defa herkes onun anlattıklarını kabul etti.” Kim bu diktatör? Bu kitabı okullarımızda çocuklarımıza nasıl okutursunuz? Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?

Şimdi de kalkmışlar, gururla söylediğimiz, yüreğinde vatan sevgisi olan herkesin söylerken tüylerinin diken diken olduğu İstiklal Marşı’mızın bestesini beğenmediğinden bahsediyorlar. İstiklal Marşı’nın tek bir notasına dokunamazsınız. İstiklal Marşı, senin adını söylemeye çekindiğin Türk milletinin varlığının sembolüdür.

Beyler, kendinize gelin. “Türk” kelimesinden, Türklükten, Türk’ün değerlerinden neden bu kadar rahatsız oluyorsunuz? Bu mudur yerlilik ve millîlik?

Değerli milletvekilleri, toplumun her kesimini bölen bu AKP, şimdi de şehitler arasında ayrım yapıyor. Şehitlerimizi “15 Temmuz şehitleri ve diğerleri” diye bölüyor. 15 Temmuz şehitlerine “Onlar bizim şehidimiz.” diyor. Peki, bu ülkenin birliği ve bütünlüğü için Doğu ve Güneydoğu’da PKK terör örgütüyle, Afrin’de PYD terör örgütüyle, Suriye’de IŞİD terör örgütüyle mücadele ederek hayatının baharında kara toprağa düşen, geride gözü yaşlı eş, yüreği yanan ana, yetim çocuk bırakan şehidimiz kimin şehidi?

Biraz önce acı bir haber aldık, teğmenimiz Muhammet Kır, Afrin’de şehit olmuş. Erzurumlu olan şehidimizin ailesi, Kayseri’de yaşıyor. Şehidimize Allah’tan rahmet, ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Şimdi soruyorum sizlere: Şehidimiz Muhammet Kır kimin şehidi? Şehitler arasında ayrım yapılması, siyasete göre yön verilmesi, devlet yönetimine yakışır bir tutum değildir. Şehit şehittir. Şehitler arasında “15 Temmuz ve diğerleri” diye ayrım yapmak, bu ülkeye yapılan bir ihanettir.

Bakınız değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde bir gazimiz, Gazi Rehabilitasyon Merkezini arıyor. Sorulan ilk soru “15 Temmuz gazisi misiniz?” oluyor. Yanıt “Hayır.” olunca telefon yüzüne kapatılıyor.

Yine, PKK terör örgütüyle mücadele ederken mayında gözlerini kaybetmiş bir gazimiz, bir tane protez göz taktırmak için mücadeleler veriyor. Bir bilseniz yüreğiniz parçalanır. Bu onurlu gazimiz, ne diyor, biliyor musunuz? “Kendim için istemiyorum. Çocuğum benden korkuyor, yaklaşamıyor. Çocuğuma sarılamıyorum. Onun için istiyorum.” diyor. Ama AKP uygulamalarına baktığınızda, 15 Temmuzda parmağı kanayan gazi, Güneydoğu’da kolunu, bacağını, gözünü kaybeden gaziden çok daha fazla maaş alıyor. Şehit yakınları ve gazilere verilen kartlarda bile ayrımcılık yapılıyor.

Ne şehidin ne de gazinin ayrımı olmaz. Bu ülke için can veren, bedel ödeyen tüm şehitlerimiz ve gazilerimiz bizim onurumuzdur.

Değerli milletvekilleri, şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇETİN ARIK (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Arık.

ÇETİN ARIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin en iyi koşullarda hayatlarını idame ettirmek, hepimizin, en çok da Hükûmetin görevidir. Eğer bir gazinin protez bacağına haciz geliyorsa bu ülkede herkesin, özellikle de ülkeyi yönetenlerin şapkalarını önüne alıp düşünmeleri gerekiyor. Ben buradan bir kez daha AKP iktidarına sesleniyorum: Evet, siz kutuplaşmadan, ötekileştirmeden, ayrıştırmadan besleniyorsunuz ama gelin, hiç değilse bu ülkenin şehitleri ve gazileri arasında ayrım yapmayın. Gelin, bizatihi Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tarafından hazırlanan ve bütün grubumuzun altına imza attığı, şehitlerimiz arasındaki ayrımı ortadan kaldıran, şehit yakınlarının ve gazilerimizin taleplerini karşılayan kanun teklifimizi, el ele verelim, bu yüce Meclisten geçirelim.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Arık.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, yerimden…

BAŞKAN – Bir oylamayı yapayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler...

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğundan oylamayı elektronik cihazla yapacağız.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

Sayın Bostancı, oylamadan sonra size söz vereceğim.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.04

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent ÖZ (Çanakkale)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesi üzerinde Kayseri Milletvekili Çetin Arık ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Kâtip üyeler arasında bir anlaşmazlık olduğundan elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.

Bir dakika…

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesiyle ilgili önerge üzerine yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Exupery, Fransız yazar, şair ve pilot; 1900’de doğdu, 1944’te Cebelitarık’ta uçağı düştü, geçen yıllarda da uçağını bulmuşlardı. Büyük bir yazar; Gece Uçuşu, Savaş Pilotu, Kale ve Küçük Prens. Küçük Prens, her yaştan insanın okuması gereken bir kitap, sadece çocukların değil, büyüklerin de okuması gereken bir kitap.

Küçük Prens’in okunmaması yahut da şu versiyonunun okunmaması, çocuklara nasıl okutulduğuna ilişkin bir sorgulamanın doğru olmadığı kanaatindeyiz. Sayın Arık’ın ifade ettiği husus, bir cümle olarak eleştirel bir ifade şeklinde orijinal metinde de mevcuttur. Esasen eleştiriler yapılabilir -orada isim söylenmiyor ama- kastedilen kim olursa olsun, hele Atatürk’ün kendisine yönelik bu tür eleştirilerin hiçbir biçimde Atatürk’ün halkın gözündeki kıymetine herhangi bir halel getirmesi söz konusu olmaz. Tarihi bilenler, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi olarak silah arkadaşlarıyla birlikte nasıl bir mücadele verdiğini gayet iyi bilirler.

Geçtim Küçük Prens’i, Mete Tunçay’dan Bernard Lewis’e, Şevket Süreyya’dan Celal Şengör’e kadar, çeşitli biçimlerde Atatürk’e ve kuruluş dönemine ilişkin çeşitli değerlendirmeler mevcuttur. Celal Şengör’ün -ki arkadaşlar herhâlde kendisini yaklaşımları itibarıyla da olumlu bulurlar, Cumhuriyet Bilim Teknik’te de yazılar yazmış bir insandır- 2014’te “Dâhi Diktatör” diye Atatürk’le ilgili kitabı vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – “Diktatörlük”ün başına “dâhi”lik getirildiğinde veyahut da ”Diktatörlük kötü bir şey.” denildiğinde bu, bu eleştiriden vareste kılar mı insanı? Ben hiç arkadaşlardan “Bu Celal Bey de ne yapıyor böyle? Bunun kitaplarını niye okuyorlar?” diye bir itiraz görmedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Dolayısıyla böyle gereksiz tartışmalara girmenin doğru olmayacağı kanaatindeyim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Arık, talebiniz nedir?

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Bostancı’ya cevap vermek isterim.

BAŞKAN – Efendim?

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Bu kitap okullarda ders kitabı olarak okutuluyor.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ders kitabı değil ya, tavsiye edilmiştir.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Tavsiye, evet. Bunun Can Yayınlarından yayımlanan bir çevirisi daha var ve burada tekrar okumak istiyorum müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Sayın Arık, açıklama mı yapmak istiyorsunuz?

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Evet, açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika söz veriyorum.

31.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu kitabın “Küçük Prens” adlı kitabın Can Yayınları versiyonlarında -Can Kitabevinden- aynı çevirisi var. Orada “bir Türk büyüğü” diye ifade edilirken burada “Türk diktatörü” diye ifade ediliyor ve okullarda çocuklarımıza tavsiye edilen kitap da bu, bizim itirazımız bunadır. Niçin Küçük Prens okullarda okutuluyor diye değil, niçin “diktatör” adı geçen… Ya da bu ülkenin kurucusuna, kurtarıcısına “Türk diktatörü, halkını ölümle tehdit ederek…” diye bir cümle geçiyor, itirazımız bizim budur; bu versiyonun okullarda okutulmamasıdır, başka yayınların okutulmasıdır. Can Yayınları versiyonunda bu yoktur Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gençliğimde benim okuduğum kitapta da öyle bir tanımlama yoktu, bilmiyorum, sonradan eklenmiş olabilir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Cümlenin kendisi zaten eleştirel bir ifadedir yani insanların kılık kıyafetlerini değiştirdiğine ilişkin bir ifade mevcut. Öyle demişsin, böyle demişsin… Tabii, orijinal metninin çeşitli biçimlerde tercümesi mümkün. Can Yayınlarının aslına sadık bir şekilde tercüme edildiği, bunun edilmediği iddiasını da çok doğru bulmayız. Cümlenin kendisine baktığımızda da anlamı görürüz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Herkese tekrar bir kere daha okumasını tavsiye ediyorum bu güzel kitabı.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – 38’inci maddede iki adet önerge vardır, aynı mahiyette olan önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

       Meral Danış Beştaş               Mehmet Ali Aslan               Behçet Yıldırım

                Adana                              Batman                              Adıyaman

          Mahmut Toğrul                    Müslüm Doğan                   Kadri Yıldırım

             Gaziantep                             İzmir                                    Siirt

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 

         Zekeriya Temizel                  Lale Karabıyık              Bihlun Tamaylıgil

                İzmir                                Bursa                                 İstanbul

          Kadim Durmaz                    Ünal Demirtaş                         Musa Çam

                Tokat                            Zonguldak                                İzmir

          Bülent Kuşoğlu

               Ankara

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk olarak Siirt Milletvekili Sayın Kadri Yıldırım konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

KADRİ YILDIRIM (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Çanakkale Savaşı ve Zaferi’nin bir yıl dönümünü daha idrak ediyoruz. Bu savaş ve zafer, başta Kürtler ve Türkler olmak üzere Türkiye’de yaşayan farklı etnik kimliklerin bir nevi kardeşleşmiş bir somut örneğidir. Bu kardeşliğe katkıda bulunan herkesi rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum. Bütün şehitlere de bu vesileyle rahmet diliyorum.

Ben bazen bu kürsüde kardeşlik vurgusunda bulunan bazı şahsiyetlerin bu vurgularına vurguda bulunurken bu şahsiyetlerin daha çok günümüze hitap eden kardeşlik ve birlik, beraberlik ruhlarını ön planda tutarak yapıyorum. Geçmişte bu şahsiyetlerin kendi aralarında veya başkalarıyla olan görüş ayrılıklarını falan, bunları günümüze hitap eden bir şeyle gündeme getirmedim ve getirmiyorum da. Dolayısıyla eğer bunlardan birilerinin isimlerinin önüne veya arkasına saygı ifade eden bir unvan, bir lakap, bir ifade getirilmişse veya getiriyorsam bu bir nezaket icabıdır; bu, Said Nursi Hazretleri de olabilir, bu Mustafa Kemal Paşa Hazretleri de olabilir.

Bakın, Amerika’nın eski Türkiye sefiri yani büyükelçisi, Atatürk zamanında büyükelçilik yaptığı bir yıllık süreci bir kitapta dile getiriyor, topluyor ve kitabına da “Gazi Mustafa Kemal Hazretleri Nezdinde Bir Yıllık Elçilik” adını veriyor. Dolayısıyla bu tür ifadeler kutsiyet atfetmekten ziyade bir nezaket, bir saygı ifadesi olarak telakki edilmelidir diye düşünüyorum.

İkinci bir husus, tabii, dün yine belki yanlış anlaşılan bir noktayı da düzeltmek istiyorum bu vesileyle ki o da şudur: Bir grubun yapmış olduğu yanlış bir şeyi hiçbir zaman, toptan bir şekilde devlete veya orduya mal etmeyecek kadar bir tecrübeye sahip olduğumu da düşünüyorum, böyle bir niyetin de olmadığını arz etmek istiyorum.

Saidi Nursi’nin vurgusuna gelince: Kendisinin, bu konuda örnek almamız gereken, yararlanmamız gereken cümleleri son derece anlamlıdır. Bakın, bunlardan bir tanesinde diyor ki: “Türkler bizim aklımız, biz de onların kuvvetiyiz -yani Kürtler olarak biz de onların kuvvetiyiz- toplamımızla iyi bir insan oluruz.” Dolayısıyla ben bunu burada dile getirmeyeceğim de nerede dile getireceğim, üstelik en çok da ihtiyaç duyduğumuz bir aşamada? Dolayısıyla bunu dile getirmekte herhangi bir beis görülmemelidir. Aynı Saidi Nursi, Alevi ve Sünni ittifakına vurguda bulunmuş. Aynı Saidi Nursi, “Ermenilerle dostluk kurmak bu memleketin selametinedir.” demiş. Aynı Saidi Nursi, “Yahudi ve Hristiyanlarla medeni çerçevede dostluk ve ittifak kurmakta bir sakınca yoktur dinen.” demiş. Dolayısıyla arkadaşlar, bunlardan yararlanmanın hiçbir mahzuru yoktur, günümüzde en çok ihtiyaç duyduğumuz bu söylemlerdir, görüşlerdir.

“Hazret” kelimesine gelince: Dediğim gibi, Amerika’nın sefiri Gazi Mustafa Kemal Atatürk hakkında da en son kelime olarak “Hazretleri” ifadesini kullanmıştır. Bu vesileyle herhangi bir yanlış anlaşılmama durumuna vurguda bulunmak için bunu söylüyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADRİ YILDIRIM (Devamla) - Yoksa herhangi bir sataşma, herhangi bir nezaketsizlik veya bir üslup farkını da burada kastetmediğimi dile getirmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Aynı mahiyette mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şeyden önce söz taleplerimizi karşılasanız…

BAŞKAN – Bir anonsumu yapayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam.

BAŞKAN – Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş konuşacak ama ondan önce Sayın Özel’e yerinden bir dakikalık söz veriyorum.

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 38’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Sataşma maksadımız yok, rencide etme maksadımız yok.” tipi, dünkü tartışmanın üzerine bugün geliştirilen ifadeleri olumlu bulmakla birlikte, dün söylediğimiz bir itirazın altını çizelim. Atatürk’e “deccal” diyen birisinin olumlu söylediği şeyler üzerinden burada, Türk-Kürt kardeşliği falan… Türk-Kürt kardeşliğiyle ilgili söylenecek her söz kıymetlidir, bu konuda Parlamentoda kimsenin buna karşı çıkacağını düşünmeyiz ama referans verilen kişinin diğer söylediklerini… Hani lafa bakmak lazım ama bir de kimin söylediğine bakmak lazım. Atatürk’e “deccal” demiş birisinin ifadelerinin ve o şahsiyetin çok yüceltilerek söylenmesine itiraz ettik. “Atatürk’ün manevi şahsiyetine ve ortak geçmişimize karşı kötü bir niyetim yoktu.” denilmesi kıymetlidir ama Saidi Nursi’nin Atatürk’le ilgili söylediği sözler hafızamızdadır, duyduğumuz rahatsızlık bundandır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, siz karar yeter sayısı istediniz ama henüz oylama aşamasında değiliz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bir de kısa bir söz rica ediyorum.

BAŞKAN – Ünal Bey konuşsun, sonra vereyim size söz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Demirtaş. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, madde 38’le yapılan düzenlemeyle Özelleştirme Kanunu’nun amacı değişmektedir. Bu düzenleme yargının daha önce verdiği kararları bundan sonraki süreç içinde ortadan kaldırmak için yapılan bir düzenlemedir. Bu düzenlemeyle yetkinin kapsamı genişlemekte, tüm hazine taşınmazlarının özelleştirilmesi yoluyla gelir elde edilmesine olanak sağlanmaktadır. Bu düzenlemeyle idareye öyle bir yetki veriliyor ki yeri kıymetli diye Türkiye Büyük Millet Meclisini bile satabilirsiniz. İşte böylesine geniş yetkiler veren, son derece tehlikeli bir düzenleme olarak görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, iktidarın özelleştirme uygulamalarına baktığımızda, toplumda ciddi bir tartışma yarattığı açıktır. Yapılan özelleştirmelerin toplumun yararına olmadığı gibi, tam tersine zararına olduğu çok açık bir şekilde ortadadır. Şimdiye kadar yapılan çoğu özelleştirmeler sonucu işletmeler tamamen kapatılmıştır. SEKA, TEKEL, Et ve Balık Kurumu, Sümerbank gibi kurumlar özelleştirildikten sonra maalesef kapatılmıştır. Bu sebeple, ülkemizde üretilen birçok ürün artık üretilemediği gibi dışa bağımlılık artmıştır. SEKA’nın ürettiği kâğıdı Rusya’dan, TEKEL’in ürettiği tütünü Amerika’dan, AVM’lerde satılan tekstil ürünlerinin yüzde 85’ini ise Çin, Mısır, Uzak Doğu ülkeleri gibi yabancı ülkelerden ithal etmekteyiz. Dış borcumuz ve cari açığımız bu nedenlerle artıyor ve faiz lobilerinin esiri oluyoruz. Bugün ülkemizin maalesef, faiz yükünden dolayı beli bükülmüş durumda.

Değerli milletvekilleri, şeker fabrikalarının yer dağılımına baktığımızda, bu fabrikaların ekonomisi çok fazla gelişmemiş olan yerlere yapıldığını görüyoruz. Bu fabrikaların olduğu yerlerde üretim var, tarla var, su var, buradan sağlanan ekonomik gelir var ve istihdam var. Orada gençler çalışıyor, çiftçiler şeker pancarı üretiyor, herkes bir şekilde işini bulmuş ve ülkeye, ekonomiye katkı sağlıyordu. Peki, siz, uyguladığınız bu yanlış politikalarla tarımı ne hâle getirdiniz? 2003 yılında pancar eken çiftçi sayısı 460 bindi. Bakın, şu anda 100 bin civarında bir sayıya düşmüş durumda. Şimdi de tutturdunuz “Afyon, Alpullu, Bor -Niğde- Burdur, Çorum, Elbistan, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Kırşehir, Muş, Turhal, Yozgat şeker fabrikalarını biz satacağız.” diyorsunuz. Hâlbuki şeker fabrikaları zarar etmiyor. Şeker fabrikaları zarar ettiriliyor. Nasıl mı zarar ettiriliyor? Bakın Alpullu, Ağrı, Çarşamba, Susurluk şeker fabrikalarını 2010-2016 döneminde fiilen kapattınız ve çalıştırmadınız. İşçiye ücret ödüyorsunuz, çalıştırmıyorsunuz; ürün var, üretmiyorsunuz. Bu 4 fabrikanın zararı 32 milyon lira. Çalışmayan bir fabrika elbette zarar edecek, zarar eder tabii çünkü çalıştırırsan kâr elde edecek. Peki, geriye kalan 21 fabrikaya yani çalışan, üreten fabrikalara bakalım: 21 fabrikanın 2012-2016 dönemindeki kârı 103 milyon 300 bin lira yani hepsi kâr elde ediyor. Peki, millete ne söylüyorsunuz? “Zarar ediyorlar.” diyerek yalan söylüyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, kapanan fabrikalardan bazılarına örnek vereyim: Afyon Et Kombinası, 103 işçi vardı, kapandı; Ağrı Et Kombinası, 109 işçi çalışıyordu, kapandı; Bayburt Et Kombinası, 50 işçi vardı, kapandı; Bursa Et Kombinası, 158 işçi vardı, kapandı. (Uğultular)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olabilir miyiz.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Böylece 54’e yakın fabrikayı kapattınız. Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi güçlü şirket, peki niye kapatıyorsunuz? 25 fabrikası var bu şirketin ve 4 alkol fabrikası var, 1 makine fabrikası var yani anahtar teslimi şeker fabrikasını dünyanın her tarafında kurabilirler, böyle bir imkânları var. Elektronik aygıtlar fabrikası var, tohum işleme fabrikası var ve aynı şekilde, 150’den fazla bölge şefliği var, 300’ün üzerinde de pancar alım merkezi var ve ilk İSO500 sıralamasında ilk 500 firma arasında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinden vazgeçin diyorum. Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demirtaş.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın Danış Beştaş, açıklama mı yapacaksınız?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Evet, küçük…

BAŞKAN – Bir dakika…

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, bakanların 21 Mart Nevroz Bayramı kutlamalarının yapılması konusuyla ilgilenmelerini rica ettiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Şimdi, gelecek hafta “Nevroz Bayramı” var 21 Martta, çarşamba günü, her yerde kutlamalar için başvuru yapılıyor. Öncelikle, “Nevroz Bayramı”nı kutluyorum şimdiden; haftaya olmayabiliriz.

Ancak şöyle bir sıkıntımız var, şu anda sayın bakanlar buradayken özellikle söz aldım: Yapılan başvurulara, tertip komitelerinin yaptıkları başvurulara yanıt verilmiyor ve şu ana kadar bazı yerlerde de reddedildi. Zaten 21’i dışında hepsi reddediliyor ve 21’ine ilişkin, mesela, Ağrı’nın Bazid ilçesinde bu da reddedilmiş. Yani sayın bakanların özellikle ilgilenmelerini yani “Nevroz Bayramı”nın aslında izne tabi olmaması gerektiğini, bayramların izinle kutlanamayacağını ve halkın bugüne kadar, on yıllardır bu “Nevroz”u her zaman kutladığını ifade etmek istiyorum. Yani bu konuda partimizin de gerçekten, özellikle hani kapalı alanlar olabilir, açık miting alanları olabilir… “Nevroz” günü en azından bu kutlamaların yapılması açısından bakanların bu konuyla ilgilenmelerini istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – 39’uncu maddede iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 39’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

       Meral Danış Beştaş                 Müslüm Doğan                 Behçet Yıldırım

                Adana                               İzmir                               Adıyaman

        Mehmet Ali Aslan                    Hüda Kaya                     Mahmut Toğrul

               Batman                             İstanbul                             Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Hüda Kaya konuşacak.

Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 39’uncu madde hakkında söz almış bulunuyorum.

Tabii ki bu, gündemimizi bir süredir meşgul eden şeker fabrikalarının satılmasıyla ilgili halkımızı ve çiftçimizi ilgilendiren son derece önemli bir konu. Türkiye, çoğu son on yılda olmak üzere satılması mümkün kamu varlıklarının çoğunu satmış durumdadır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı verilerine göre, 267 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış, devir işlemi yapılmış ve bu kuruluşların 257’sinde hiç kamu payı kalmamıştır. Komisyon görüşmeleri sürerken Hükûmetin Türkiye Şeker Fabrikalarının 14 fabrikasını özelleştirme kararı Resmî Gazete’de ilan edilmiştir.

Pancardan elde edilen şeker sektörü 3 milyar doları aşan bir katma değer yaratmaktadır. Türkiye'nin yıllık şeker ihtiyacı yaklaşık 3 milyon ton civarındayken şeker pancarı fabrikaları yılda yaklaşık 2,3 milyon ton üretim yapabilmekteydiler. Özelleştirme kapsamına alınan 14 fabrikada Türkiye’de şeker üretiminde toplam çalışanlarının yüzde 55’i istihdam edilmekte, şeker üretiminin yüzde 67’si, melas üretiminin yüzde 64’ü, yaş küspe üretiminin yüzde 67’si özelleştirme kapsamına alınan fabrikalarca gerçekleştirilmektedir. Türkiye şeker fabrikalarının pancar ekimi yaptırdığı alanların yüzde 66’sı, ekim yaptırdığı çiftçilerin ise yüzde 71’i bu fabrikalara yönelik üretim faaliyetindedirler.

Türkiye’de tarımın tasfiye edilmesiyle başlayan hızlı piyasalaşma süreci her ürünü etkilediği gibi şeker üretimini de etkiledi. Şeker pancarına uygulanan kota öncesinde 500 bin hektar alanda iken şimdi 320 bin hektar alanda pancar üretimi yapılıyor. Üretim, kota öncesi 22 milyon ton iken şimdi 15 milyon tona düşmüştür. Türkiye’de 1998 yılında 492 bin aile şeker pancarı üretirken 2014 yılında şeker pancarı üreticilerinin sayısı 124 bine düşmüştür. Pancar üreticilerinin yüzde 75’i pancar üretiminden uzaklaştırılmış, on altı yılda 368 bin çiftçi pancar üretiminden koparılmıştır. Şeker üreticisi sayısı hızla gerilirken Türkiye'nin kaybı 5,7 milyar dolardır.

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sanayide, tarımda ve hayvancılıkta üretimi zayıflatırken ithalatla birlikte Türkiye'nin dışa bağımlılığı daha da artacaktır. Bir yandan şeker pancarı üretimine kota getirilmesi, öte yandan çiftçinin üretimini sürdürememesi sonucu ortaya çıkacak olan şeker açığı ithalatla kapatılmak zorunda kalınacaktır. Bu süreçte, ucuz üretim yaptığı bahanesiyle nişasta bazlı şekerlere tanınan ayrıcalıklar sürdürülecek, sanayide kullanılan şekerler tamamen mısırdan elde edilen şekerlere dayandırılacaktır. Ülkemizde pancar çiftçisinden esirgenen kaynaklar, ABD ve Arjantin'in mısır üreticilerine ve çok uluslu tekellere aktarılacaktır. Yani hem ülkenin en önemli üretim alanları, katma değer yaratan ürünü bütünüyle dış ülkelerin tekeline verilmiş olacak hem birçok işçi, üretici ve aileleriyle beraber on binlerce insan işinden, emeğinden olacak hem de toplumun sağlığı nişasta bazlı şekerlerle bozulmuş olacaktır. Dolayısıyla özelleştirme hiçbir kamu yararına değil, bütünüyle birilerinin çıkarına yapılmakta ve kamunun parasının birilerine peşkeş çekilmesidir bu durum.

Bu yönleriyle, ilgili düzenlemenin tasarı metninden çıkarılmasını teklif ediyoruz.

Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 39’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

      Zekeriya Temizel                    Kadim Durmaz                   Bihlun Tamaylıgil

              İzmir                                  Tokat                                      İstanbul

        Lale Karabıyık                     Bülent Kuşoğlu                             Musa Çam

              Bursa                                 Ankara                                       İzmir

        Hüseyin Yıldız

              Aydın

MADDE 39 – 4046 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasında bulunan (a), (b) ve (c) bentleri ile aynı Kanuna ekli (1) sayılı Liste aşağıdaki şekilde değiştirmişler.

"a) İdarenin ana hizmet birimleri; Finansman Fon Yönetimi ve Sermaye Piyasaları Daire Başkanlığı, Proje Değerlendirme ve Hazırlık Daire Başkanlığı, İhale ve Danışmanlık Hizmetleri Daire Başkanlığından oluşur.

b) İdarenin danışma birimleri; Hukuk Müşavirliği, Başkanlık Müşavirleri, Basın ve Halkla ilişkiler Daire Başkanlığı, Strateji Geliştirme Daire Başkanlığından oluşur.

c) İdarenin yardımcı hizmet birimleri; Personel, Eğitim ve İstihdam Daire Başkanlığı, İdari ve Mali işler Daire Başkanlığından oluşur.”

“(I) SAYILI LİSTE

                                              ÖZELLEŞTİRME- İDARESİ BAŞKANLIĞI MERKEZ TEŞKİLATI

BAŞKAN

BAŞKAN

YARDIMCISI

ANA HİZMET BİRİMLERİ

DANIŞMA

BİRİMLERİ

YARDIMCI BİRİMLER

Başkan

Başkan

Yardımcısı

Finansman Fon

Yönetimi ve

Sermaye

Piyasaları Daire Başkanlığı

Hukuk

Müşavirliği

Personel,

Eğitim ve

İstihdam Daire Başkanlığı

 

Başkan

Yardımcısı

Proje

Değerlendirme ve Hazırlık Daire

Başkanlığı

Başkanlık

Müşavirleri

İdari ve Mali İşler Daire

Başkanlığı

 

Başkan

Yardımcısı

İhale ve Danışmanlık Hizmetleri Daire

Başkanlığı

Basın ve

Halkla ilişkiler

Daire

Başkanlığı

 

 

 

 

Strateji

Geliştirme

Daire

Başkanlığı

 

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Yıldız.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Özelleştirmeyle ilgili bir kanun geliyor, daha doğrusu Varlık Fonu’nda toplanan o mallarla ilgili -Halk Bankası, Ziraat Bankası; nasıl dışarıya pazarlayabiliriz- bir madde geliyor; başkan yardımcıları ve kadrolar çoğalıyor.

Değerli arkadaşlar, 2002’de AKP iktidara geldikten sonra gerçekten hepimiz bu ülkeyi ileriye götürecek diye düşünüyorduk. Tek başınıza iktidara geldiniz. Gerçekte, o dönemde Kemal Derviş yurt dışından gelmişti, her şeyi hazırladı, elinize verdi, gönderdi.

Değerli arkadaşlar, 2002 yılında devletin borcu 242 milyardı, şu an, 2017’nin son verilerine baktığımız zaman 876 milyar. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri -bütün yatırımlar- Atatürk’ten başlayıp İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Demirel, rahmetli Özal, rahmetli Erbakan’a kadar -2002’ye kadar- gelen hükûmetlerin hepsi bu ülkeye çivi çaktı. Ama sizler ne yaptınız değerli arkadaşlar? On altı yıldan beri yapılan bütün yatırımları tek tek sattınız. TÜPRAŞ’ı, PETKİM’i, TELEKOM’u, yolları, fabrikaları, ne varsa sattınız değerli arkadaşlar, hiçbir şey kalmadı. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, en son şeker fabrikaları kaldı.

Arkadaşlar, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketinin 25 tane fabrikası var, 25 tane. O dönemde o hükûmetler oraya yatırım yaparken, o bölgenin geçim kaynaklarını düşünerek oraya yatırım yaptılar. Şimdi kalkıyorsunuz, “Zarar ediyor...” Nasıl zarar ediyor? Geçen sene anonim şirket 103 milyon lira kâr etmiş arkadaşlar, 103 milyon lira kâr etmiş. Şimdi birileri geldi, sarayda görüşüldü, talimat verildi, ertesi gün, ne hikmetse, özelleştirmeye hemen getirdiniz, koydunuz onu.

Değerli arkadaşlar, 25 tane fabrika var, tohum fabrikası var orada, 4 tane alkol fabrikası var, her bölgede geçim kaynağı olan pancar üretimi var. 350 bin aile geçimini oradan sağlıyor. Bu ne demek biliyor musunuz? 1 milyon kişi geçimini buradan sağlıyor.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Yine sağlayacak.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Yani gerçekten bu şeker fabrikalarını satmak da vatanı satmak anlamına geliyor. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Aaa! O olmaz, yanlış yapıyorsun. Biz CHP miyiz…

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Hepimiz bölgenin milletvekilleriyiz. Siz bu ülkede yaşıyorsunuz. En azından çıkıp yumruk vurmanız gerekiyor değerli arkadaşlar. Bizden sonra gelen çocuklarımıza, torunlarımıza doğru bir ülke bırakalım. Her şeyimizi sattınız, ondan sonra çıkıyorsunuz, “millîyim” diyorsunuz. Neresi millî bunun ya? Her şeyini satıyorsun, sonra çıkıp “millîyim” diyorsun. (CHP sıralarından alkışlar) Millîlik nedir biliyor musun? Öz kaynaklarını bu ülkenin insanlarına vermektir millîlik değerli arkadaşlar. Bugün baktığın zaman, bankaları komple yurt dışına satmışsınız.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Biz CHP değiliz, satmayız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Evet, biz sattırmayacağız, sattırmayacağız! O şeker fabrikalarını sattırmayacağız, sattırmayacağız, sattırmayacağız! Net konuşuyorum. (CHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

Evet, değerli arkadaşlar, ben burada özellikle Bor, Çorum, Kırşehir, Yozgat, Erzincan, Erzurum, Turhal, Kastamonu, Alpullu, Burdur, Elbistan, Muş’ta yaşayan vatandaşlarıma sesleniyorum: Ayağa kalkın, ayağa kalkın, ayağa kalkın! Cumhuriyet Halk Partisi olarak hep halkımızın yanında olacağız, onları sattırmayacağız, göreceksiniz, sattırmayacağız, gerekirse bu ülke için canımızı feda edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Öyle millîlik filan yok, öyle lafta millîlik olmaz, lafta millîlik olmaz.

Evet, Eskişehir Ovası’nı birilerine termik santrali kurmak için ihale ettiniz, değil mi? Gittiniz mi Eskişehir Ovası’na? Değerli arkadaşlar, dünyada, şu an, önümüzdeki yıllarda ne var, biliyor musunuz? Gıda, su ve enerji, elektrik yani. Bugün sabah gittim Komisyona. Şu an, biliyor musunuz sular birliği iptal ediliyor, oraya memur atanacak, sular birliğinin seçilmiş başkanını görevden alıyorsunuz.

AYŞE KEŞİR (Düzce) – “Sular birliği” diye bir birlik yok, sulama birlikleri onlar.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Oraya memurlar atanacak, iki sene sonra veya bir sene sonra onlar da özelleştirilecek değerli arkadaşlar.

Bu ülke hepimizin arkadaşlar. Akşam eve giderken hepinizin çocuklara verecek bir hesabınızın olması lazım. Öyle bol para, satıp satıp harcamakla bu ülke düzelmez arkadaşlar. 7 milyon işsiz var bu ülkede, 16 milyon aç insan yatıyor bu ülkede. Onun için sattırmayacağız, sattırmayacağız, sattırmayacağız diyorum.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

Bir dakika…

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 39’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, belagat ve ateşli konuşma, insanı hakikatin temsilcisi yapmaz. Yeryüzünde birçok ülkelerin farklı yaklaşımları vardır; kimisi devletçi olur, kimisi özelleştirme yanlısı olur. AK PARTİ, on altı yıldan bu yana iktidarda ve özelleştirme yaklaşımını bu milletin çıkarları bakımından daha değerli buluyor, daha rasyonel buluyor, herkesin çıkarına daha uygun olduğunu düşünüyor. Özel sektörü de bir bakıma tahkir edecek şekildeki bir yaklaşımı uygun bulmayız.

Vatan satmak… “Fabrikayı satmakla vatan satmak…” şeklindeki benzetme talihsiz bir benzetme olmuştur. Buna ilişkin reddiyemizi, bunu yakışıksız bulduğumuzu ifade etmek için söz aldım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özel, size de bir dakika…

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, şeker fabrikalarının satılması konusunu bir inatlaşmaya götürmemek gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Türkiye son bir aydır ittifakı konuşuyor ama bir gerçek ittifak oluşmuş durumda; o da şeker ittifakı. Türkiye’nin dört bir yanındaki, biraz önce bir kısmının isminin sayıldığı ilçelerdeki, illerdeki hatta beldelerdeki şeker fabrikaları önlerinde Cumhuriyet Halk Partisi tüm siyasi partilerin temsilcileriyle bir araya geliyor, orada “Şeker fabrikalarını sattırmayacağız.” mitingi yapılıyor.

Kamuoyunun bilgisi dâhilindedir: Bugün Türkiye’de bir başka ittifakın içinde olduğunu ilan eden partilerin ilçe temsilcilikleri dahi gidip orada o şeker ittifakına katılıyor. Bu işi bir inatlaşmaya götürmemek lazım, dönüp bir bakmak lazım. Şeker fabrikalarının satılmasına karşı kendi teşkilatlarınız dahi orada karşı çıkıyorsa bu bir gerçekliğe, bu bir ihtiyaca, bu bir haklı direnişe karşılık geliyordur. Bu konuda kategorik bir iktidar-muhalefet çelişkisi üzerinden “Sen sattırmayacaksan ben satarım.” demek yerine doğrusunu yapmaya bakmak lazım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Zabıtlara geçsin diye söylüyorum: AK PARTİ teşkilatlarının bu yönde girişimlere destek verdiği yaklaşımı, değerlendirmesi doğru değil.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yozgat, Yozgat…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eğer bir şey yapmayacaksınız ismini verelim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yozgat ya!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – AK PARTİ teşkilatları iktidarın programı çerçevesinde çalışan, uğraşan ve halkı doğru bir şekilde bilgilendiren teşkilatlardır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yozgat, Yozgat il örgütünüz karşı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – “Şeker fabrikalarını sattırmayacağız!” Kürsüde bağırmakla olmaz. Halkımız politikalarınıza “Evet.” der, iktidar olursunuz, satmazsınız, bunun yolu açık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O zaman tutanağa şöyle geçsin: Ben, tabii, bir il örgütünün ismini verip bir kez hedef göstermeyeyim ama basındaki haberlere bir tekzip okumadık partinizden.

Elbette ki iktidar olduğumuzda sattırmayız ama iktidar olduğumuzda sattıklarınızı geri alacağımızı da açıkça söyleyelim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

40’ıncı maddede iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Meral Danış Beştaş                  Müslüm Doğan                      Behçet Yıldırım

              Adana                                  İzmir                                    Adıyaman

      Mehmet Ali Aslan                   Mahmut Toğrul Ertuğrul Kürkcü                            

             Batman                              Gaziantep                                     İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerine İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşacak.

Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; 40’ıncı maddenin tasarı metninden çıkarılmasını istiyoruz. Bununla ilgili gerekçe aslında bir önceki maddeyle ilgili olarak Hüda Kaya arkadaşımızın yaptığı sunumun gerekçesiyle aynı çünkü bu maddeler aynı konuya ihdas edilmiş. O yüzden, tekrardan kaçınarak şunu söylemek isterim: Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi esasen toplumun, halkın, Türkiye'nin büyük çoğunluğunun çıkarlarıyla çatışmaktadır. Uluslararası mali sermayenin, kapitalizmin çıkarlarıyla ve Türkiye'nin kapitalizmin çıkarlarından çıkarı olan yönetimiyle ve içerideki kapitalist sınıfın çıkarlarıyla da tam bir uyum içerisindedir. Bu durumda arada bir derin uzlaşmaz çelişki vardır. Tabii ki Halkların Demokratik Partisi bu çelişkinin halk, yoksullar, emekçiler tarafında durmaktadır, durmaya devam edecektir.

Ancak burada şuna dikkat çekmek isterim: Yaklaşık iki yıldır Türkiye'nin Suriye politikası batağa battığından beri bu bataktan çıkabilmenin bir geri vitesi, manevrası olarak Hükûmetin diline bir antiemperyalist retoriğin hâkim olduğunu düşünüyorum, görüyoruz. Ancak bunun yanıltıcı ve aldatıcı, gerçekte antiemperyalist olmakla herhangi bir ilgisi olmayan egemenlik kavgasındaki devletler arası bir retorik olduğuna işaret etmek isterim. Çünkü “emperyalizm” dediğimiz zaman aslında şeker fabrikalarının satışı neyse emperyalizm odur. Bir hükûmet, bir siyasi parti, bir program hem emperyalist hem antiemperyalist olamaz.

Emperyalizm kavramını uluslararası iktisadi ve siyasi literatüre katan kişi Sosyalist Ekim Devrimi’nin önderi Lenin’dir ve Lenin’in tanımı bu bakımdan son derece açıktır. Birincisi; emperyalizmi önceki dönemden ayırt eden şey, üretimin ve sermayenin tekelleri doğuracak ve ekonomiyi egemenliği altına alacak kadar gelişmiş olmasıdır.

İkincisi; banka sermayesi ile sanayi sermayesinin iç içe geçerek bir mali sermaye yapısının oluşması ve bunun bir mali sermaye oligarşisi doğurmasıdır.

Üçüncüsü; sermaye ihracının meta ihracının yerini almasıdır.

Dördüncüsü; uluslararası kapitalist tekellerin oluşması ve bunların dünyayı aralarında paylaşmak için kavgaya tutuşmalarıdır. Nihayet, tüm dünya topraklarının arazisinin en büyük emperyalist devletler arasında pay edilmesinin tamamlanmış olmasıdır.

Bu çığır, artık günümüzün bütün gidişatını da 20’nci yüzyıl başlarındaki bu yeni dinamikler oluşturmaktadır ve dünya 2 kez bu paylaşım savaşıyla karşı karşıya gelmiştir, 3’üncü kez bunun eşiğindeyiz.

Bu çelişkilerin orta yerinde eğer siz dünya kapitalizminin kendisini krizden çıkartmak için bulduğu özelleştirme, deregülasyon, kuralsızlaştırma araçlarına başvuruyorsanız, iç piyasanızı uluslararası mali sermayenin dolaşımına açmışsanız, siz kendiniz mali sermayenin hâkimiyet mücadelesi içerisinde kendinize yeni alanlar yaratmaya çalışıyorsanız ve aynı zamanda antiemperyalizmden söz ediyorsanız bu sizin antiemperyalizminize literatürde verilen ad “pseudo antiemperyalizim”dir yani sahte antiemperyalizm.

Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde dünyada sosyalizm ve millî kurtuluş devrimleri çağı başladı. Birinci Dünya Savaşı’nın mağlup blokunda yer alan Almanya ve Türkiye arasındaki ittifak çatladı. Almanya, daha sonra İkinci Dünya Savaşı’na yol açacak şekilde yeniden emperyalist paylaşım savaşını tetiklerken, Türkiye, Sovyetler Birliği’yle sosyalizm ve millî kurtuluş ittifakı içerisinde yer aldı.

Bugün aslında Türkiye’nin geldiği yer, yıkılmış bulunan Sovyetler Birliğinin yerini almış olan emperyalist Rusya’yla yeniden bir ittifaka girerek Orta Doğu paylaşımına katılmaktan ibarettir. Bu paylaşım Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere ekseniyle karşı karşıyaymış gibi göründüğü için antiemperyalizm lafını hiçbir şekilde hak etmeyen NATO üyesi, bütün emperyalist paktların üyesi bir Hükûmetin şeker fabrikalarını satarak antiemperyalizm yaptığına inanmamız için hiçbir sebep yoktur. Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz. Siz emperyalizmin Orta Doğu’daki ortağı, artık ölmüş olan BOP’un ortak yöneticisisiniz hepsi bu kadar. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİM TUNÇ (Uşak) – PKK onun için mi Amerika bayrağını dikiyor?

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Zekeriya Temizel                         Kadim Durmaz                   Bihlun Tamaylıgil

        İzmir                                        Tokat                                      İstanbul

  Lale Karabıyık                           Bülent Kuşoğlu                             Musa Çam

        Bursa                                       Ankara                                       İzmir

  Mahmut Tanal

      İstanbul

MADDE 40- 4046 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin (B) bendinin (a) alt bendinde bulunan "Sermaye Piyasaları Daire Başkanı” ifadesi "Finansman Fon Yönetimi ve Sermaye Piyasaları Daire Başkanı” şeklinde, (C) bendinin (a) alt bendinde yer alan "İhale Hizmetleri Daire Başkanı” ifadesi "İhale ve Danışmanlık Hizmetleri Daire Başkanı” şeklinde, aynı bendin (g) alt bendinde yer alan "Danışmanlık Hizmetleri Daire Başkanlığının” ifadesi "İhale ve Danışmanlık Hizmetleri Daire Başkanlığının” şeklinde ve "Danışmanlık Hizmetleri Daire Başkanı” ifadesi "İhale ve Danışmanlık Hizmetleri Daire Başkanı” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal konuşacak.

Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, geçen sene ramazan ayında, Diyanet İşleri Başkanlığı, 12 Mayıs 2017 tarihinde, Türkiye'de 4.995 camide imam eksikliği olduğu için 4.995 imamın alınması için bir sınav açtı. Bu sınavla ilgili olarak dedi ki: “Efendim, en az 50 puan alan, yazılı puanı alan kişiye sözlü mülakat yapılacak ve camilere biz imam alacağız.” denildi. Bu Diyanet İşleri Başkanlığı aynı yazıyı Türkiye'deki 81 ilin il müftülüğüne de gönderdi ve bu gönderilen yazıda da deniliyor ki...

BAŞKAN – Sayın Tanal, lütfen konudan ayrılmayın.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Konuya geleceğim Sayın Başkanım, konuya geleceğim.

Burada imamlarla ilgili, yazılı sınavla ilgili diyor ki: “Bir: Diplomasının aslı olacak. İki: Hafızlık için hafızlık belgesi olacak.” Aynı zamanda “Sınav konularının arasında Kur’an-ı Kerim’i kıraat, eda ve seda; dinî bilgilerden itikat, ibadet, siyer, ahlak ve hitabetle ilgili sınav yapacağım." diyor ve 4.995 imam bu şekilde sınava giriyor. Sınavı kazananların atamaları yapılıyor. Atamaları yapılınca da ayrı ayrı hangi camiye atamasının yapıldığı da yazıyor. Ve ataması yapıldıktan sonra cep telefonlarına Sayın Başkanım, mesaj geliyor, deniliyor ki: “Siz görev yaptığınız yerde süpürgeyi alın elinize, yerleri süpürdüğünüze ilişkin 2 tane fotoğrafı çekin, bize gönderin.” Ve burada gönderenler var, göndermeyenler var tabii ki. Bu 4.995 cami imamını -aslında imam olarak alındığı hâlde- İŞKUR’a temizlik personeli olarak alınmış gibi gösteriyorlar, maaşları bu şekilde ödüyorlar. Şimdi, bu devam ederken aynı şekilde Diyanet İşleri, il müftülüklerine yazı yazıyor, diyor ki: “İŞKUR’a gidip bunlarla ilgili imzalarını alın, bu imza tutanakları sizde olsun yani biz her ne kadar bunları camide görevlendirmiş isek de İŞKUR’un temizlik personeli olsun.”

Şimdi, arkadaşlar, bu olay, camilerde görev yapan imamların onurlarıyla, gururlarıyla, duygularıyla oynamaktır. Ve bugüne kadar bu cami imamlarıyla ilgili kadro istenildi, çalışma süresinin uzatılması istenildi. Aslında o dönem bu cami imamları niçin alındı? Ramazan ayıydı, ramazan ayında bu cami imamları alındı.

BAŞKAN – Sayın Tanal, lütfen konudan ayrılmayın.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Konuya geleceğim Sayın Başkanım, konuya geleceğim.

BAŞKAN – Bitiyor, süreniz bitti, nereye geliyorsunuz?

MAHMUT TANAL (Devamla) – Geleceğim, işte konuya geleceğim, bağlantısına geleceğim oradan Sayın Başkanım.

Şimdi, netice itibarıyla, bu…

Sayın Başkanım, Diyanet İşleri Başkanı cami hocasını alıp eğer temizlik işçisi yapıyorsa benim de bu işi anlatmam kadar doğal bir şey olamaz yani şimdi.

BAŞKAN – Anlatır da konu bu olursa anlatırsınız.

MAHMUT TANAL (Devamla) – E, konu bu zaten.

BAŞKAN – Konumuz bu değil.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Konu bu zaten, tam bu. Yani biz burada…

BAŞKAN – Tamam Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Konuya geliyorum Sayın Başkanım, konuya geliyorum.

BAŞKAN – Bitti, süreniz bitti, uzatmayacağım sürenizi.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Şimdi, bu cami hocalarının, şu anda Türkiye’de 4.995 cami hocası işten atıldı, süresi bitti. Şu anda o camilerde vaaz verecek, hutbe okuyabilecek, sela okuyabilecek ve oradaki cemaate namazı kıldırtabilecek 4.995 cami hocası eksik. Şimdi siz, bu 4.995 cami hocasının atamasını yeniden yapacak mısınız, yapmayacak mısınız?

İki: Diyanet İşleri Başkanlığı, güya dürüstlüğün abidesi, doğruluğun simgesi, bu insanları imam olarak siz camilere aldınız, niçin temizlik işçisi olarak İŞKUR’a kaydettiniz? Niçin bunların bugüne kadar maaşlarını İŞKUR üzerinden ödediniz de Diyanet İşlerinin bütçesinden ödemediniz?

Din, doğruluk işidir, ahlak işidir; doğruluğun simgesidir, doğruluğun abidesidir. Yani bugüne kadar her şeyde yalan söylenildi, imamların bu kadro işinde de yalan söylenildi. Benim sizden istirhamım, imamların onurlarıyla oynamayın, gururlarıyla oynamayın, bu insanları tekrar işlerine verin.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

41’inci maddede iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını teklif ederiz.

     Meral Danış Beştaş                Mehmet Ali Aslan                    Behçet Yıldırım

              Adana                                Batman                                   Adıyaman

        Mahmut Toğrul                     Müslüm Doğan

           Gaziantep                               İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 38-41’inci maddeleri arasında özelleştirme uygulamalarıyla ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Türkiye, çoğu son on yılda olmak üzere, satılması mümkün kamu varlıklarının çoğunu satmış durumdadır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı verilerine göre, 267 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış/devir işlemi yapılmış ve bu kuruluşların 257'sinde hiç kamu payı kalmamıştır. Komisyon görüşmeleri sürerken AKP Hükûmetinin Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ'nin 14 fabrikasını özelleştirme kararı Resmî Gazete'de ilan edilmiştir. Pancardan elde edilen şeker sektörü 3 milyar doları aşan bir katma değer yaratmaktadır. Türkiye'nin yıllık şeker ihtiyacı yaklaşık 3 milyon ton civarında iken şeker pancarı fabrikaları yılda yaklaşık 2,3 milyon ton üretim yapabilmektedir. Özelleştirme kapsamına alınan 14 fabrikada Türkiye şeker üretiminde toplam çalışanlarının yüzde 55'i istihdam edilmekte; şeker üretiminin yüzde 67'si, melas üretiminin yüzde 64'ü, yaş küspe üretiminin yüzde 67'si özelleştirme kapsamına alınan fabrikalarca gerçekleştirilmektedir. Türkiye şeker fabrikalarının pancar ekimi yaptırdığı alanların yüzde 66'sı, ekim yaptırdığı çiftçilerin ise yüzde 71'i bu fabrikalara yönelik üretim faaliyetindedir. Türkiye'de tarımın tasfiye edilmesiyle başlayan hızlı piyasalaşma süreci her ürünü etkilediği gibi şeker üretimini de etkiledi. Uluslararası Şeker Birliği verilerine göre Türkiye'nin şeker üretimi 2010'dan beri geriliyor. 2010 yılında dünya piyasası içinde yüzde 1,7'den yüzde 1,3'e geriledi. 2010 yılında 59 bin ton ihraç fazlası veren Türkiye, 2016 yılında ise 40 bin ton şeker ithal etmek zorunda kaldı. Şeker pancarına uygulanan kota öncesinde 500 bin hektar alan iken şimdi 320 bin hektar alanda pancar üretimi yapılıyor. Üretim, kota öncesi 22 milyon ton iken şimdi 15 milyon tona düşmüştür. Türkiye'de 1998 yılında 492 bin aile şeker pancarı üretirken 2014 yılında şeker pancarı üreticilerinin sayısı 124 bine düşmüştür. Pancar üreticilerinin yüzde 75'i pancar üretiminden uzaklaştırılmış, on altı yılda 368 bin çiftçi pancar üretiminden kopartılmıştır. Şeker üreticisi sayısı hızla gerilerken Türkiye'nin kaybı 5,7 milyar dolardır. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sanayide, tarımda ve hayvancılıkta üretimi zayıflatırken ithalatla birlikte Türkiye'nin dışa bağımlılığını artıracaktır. Bir yandan şekerpancarı üretimine kota getirilmesi, öte yandan çiftçinin üretimini sürdürememesi sonucu ortaya çıkacak olan şeker açığı ithalatla kapatılacaktır. Bu süreçte ucuz üretim yaptığı bahanesiyle nişasta bazlı şekerlere tanınan ayrıcalıklar sürdürülecek, sanayide kullanılan şekerler tamamen mısırdan elde edilen şekerlere dayandırılacak, ülkemizde pancar çiftçisinden esirgenen kaynaklar ABD ve Arjantin'in mısır üreticilerine ve çok uluslu tekellere aktarılacaktır. Yani hem ülkenin en önemli üretim alanları, katma değer yaratan ürünü bütünüyle dış ülkelerin tekellerine verilecek hem birçok işçi, üretici ve aileleriyle birlikte on binlerce insan işinden, emeğinden olacak hem de toplumun sağlığı nişasta bazlı şekerlerle bozulacak. Dolayısıyla özelleştirmelerin hiçbiri kamu yararına değil, bütünüyle birilerinin çıkarına yapılmakta ve kamunun parasının birilerine peşkeş çekilmesidir. Bu yönleriyle ilgili düzenlemelerin tasarı metninden çıkarılmasını öngörmekteyiz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Zekeriya Temizel                  Kadim Durmaz                   Lale Karabıyık

                İzmir                                Tokat                                   Bursa

        Bihlun Tamaylıgil                 Bülent Kuşoğlu                   Sibel Özdemir

               İstanbul                             Ankara                                İstanbul

             Musa Çam

                İzmir

MADDE 41- 4046 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"EK MADDE 6- Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ait bölümünden çıkarılmış ve ekli (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (l) sayılı cetvelin Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ait bölümüne ilave edilmiştir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, değerli milletvekilleri, benim de söz aldığım 41’inci maddede 1994 tarihli 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’da değişiklik yapılmıştır. Maddeyle, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının bazı daire başkanlıkları birleştirilmek ve yeniden isimlendirilmek suretiyle teşkilat yapısı ve kadroları yeniden düzenlenmektedir. Dolayısıyla maddedeki teknik düzenlemeye ilişkin bir itirazımız yok ama bizim, özellikle sizin iktidarınız dönemindeki özelleştirme politikası ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığının uygulamaları konusunda itirazlarımız var ve bu itirazlar sadece bizim değil, sadece muhalefet partilerinin değil, halkımızın büyük bir çoğunluğunun itirazları. İşte son olarak özelleştirme kapsamına alınan şeker fabrikalarının durumu ortadadır. Benden önceki hatipler de bu konuda ayrıntılı olarak görüşlerini ifade ettiler. Şeker fabrikalarına sahip çıkmanın, millî ve yerli olmanın tam da kendisi olduğunu düşünüyoruz ve şu an bizim birçok milletvekilimiz, parti meclisi üyelerimiz, özelleştirilecek olan tüm şeker fabrikalarını ziyaret etmekte, oradaki işçilerle, üreticilerle halkla bir araya gelmektedir. Bugün, şeker fabrikalarının bulunduğu illerde halkın tamamı özelleştirmeye karşı çıkıyor ancak Hükûmet bu tepkileri umursamıyor bile.

Değerli milletvekilleri, döneminizde tarım alanlarımızın giderek küçüldüğü, stratejik tarımsal ürünlerimizde dışa bağımlılığımızın arttığı ortadadır. Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesi yüksek korumalı, devlet destekli tarım politikaları uygulamaktadır. Ancak değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde ise birçok kamu kurumumuz devlet denetiminden çıkarılarak sermaye ve kâr amaçlı ranta dönüşmektedir. Stratejik gıda ürünlerimizde kendi kendimize yeterliliği sağlamak bir kenara, dışa bağımlı ve ithalata bağımlı hâle geldik.

Değerli milletvekilleri, şeker üretiminde kaybedenin olmadığı bir ortamda niçin bu şeker fabrikalarını özelleştirme gayreti içindesiniz? Bir gerekçe maalesef sunamıyorsunuz. Amacınız nişasta bazlı şeker üretimini teşvik etmek mi? Bu konuda henüz bir cevap alamadık.

Sayın Genel Başkanımızın iki haftadır grup toplantısında iktidara, Hükûmetinize sormuş olduğu sorular hâlâ cevapsız kalmaktadır. Şeker fabrikalarının kapatılarak nişasta bazlı ithalatın yapılması amacıyla yabancı kuruluşlarla ilgili bir gizli anlaşma mı vardır? Bu anlaşma metni maalesef vatandaşlarımızdan gizlenmektedir. Bu konularda Hükûmetin cevap vermesini beklemekteyiz.

Evet, değerli milletvekilleri, geçen hafta görüşmeye başladığımız bu kanun tasarısı üzerine konuşmuştum ve bir gecede araya aldığınız ve hızlıca çıkardığımız ve gerçekten yoğun ve hiç insani olmayan çalışma koşullarında kabul ettiğimiz tartışmalı ittifak yasalarından sonra bugün tekrar bu kanun tasarısını görüşmeye devam ediyoruz. Birçok alanda düzenleme yapmaktaydı; yatırım, tasarruf, vergi teşvikleri, internet yayın yasağı, istihdam, kreş desteği gibi birçok alanda.

Değerli milletvekilleri, burada yapılan teknik düzenlemelere gerek komisyonda gerek Genel Kurulda bir itirazda bulunmamıştık ancak on altı yıldır ülkedeki her alanda tüm politikalara tek başına yön veren iktidarınız döneminde yoksulluk, yolsuzluk, yasakları gideremediğiniz gibi yoksulluğumuzun giderek arttığı ortadadır. Yolsuzlukta ise 2013 yılından itibaren hızlı bir kötüleşme sürecindeyiz. Dünyadaki bütün endekslerde maalesef kötüleşmekteyiz. Ve yasaklar, düşünce ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskı ortamı ve yaklaşık yirmi bir ayı aşan bir süredir OHAL sürecindeyiz. Ve bu OHAL sürecinin Türkiye ekonomisini felakete götüreceğini biz sizlere söyledik ancak dinlemediniz. İşte, geçen hafta uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu olan Moody’s’in ülkemizle ilgili notu maalesef düşmüştür ve Türkiye'nin notu, yatırım yapılabilir düzeyin iki kademe altına indirilmiştir. Bu indirim kararının alınmasının en temel nedenlerinden biri kurumların direncindeki süregelen kayıp ve dış şok riskinin, yüksek borç ve siyasi riskler nedeniyle sıralandığını görmekteyiz. Kuruluş, son iki yıldır Türkiye’yi Avrupa Birliği ülkeleri kategorisinden çıkarmıştır değerli milletvekilleri.

İşte, Adalet ve Kalkınma Partisinin ve Cumhurbaşkanının döneminde ülkemizin bugün içinden geçtiği dönemi anlamak için sizlere Daron Acemoğlu ve James Robinson’ın “Ulusların Düşüşü” çalışması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – İzninizle bir dakika…

BAŞKAN – Tamamlayın cümlenizi lütfen.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu çalışmada, “Ulusların Düşüşü” çalışmasında gerçekten ülkemizi ilgilendiren çok önemli tespitler vardır: Devlet yönetiminin bir kişinin ya da grubun elinde olması… Ekonomik sistem, bir grubu zenginleştirmek için ve toplumun diğer üyelerini sömürmek üzerine kurulmuştur. Bu sistemlerde rekabet ve yenilikçilik düşünülemez çünkü esas olan tek şey yöneten grubun zenginliğini artırmak ve gücü muhafaza etmektir. Bu tür sistemlerde geçici büyümeler, ekonomik iyileşmeler görülebilir ama sürdürülemez ve zamanla çökmeye mahkûmlar. İşte, bu teoriye göre değerli milletvekilleri, Türkiye hızla başarısız olma noktasındadır ve sizin uyguladığınız bütün politikalar çökme noktasındadır.

Evet, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak… Temel sorunlarımızı, eğitim, istihdam, ekonomik kalkınma, büyüme, araştırma geliştirme, katma değeri yüksek ürünler üretme noktasındaki sorunlarımızı işte bu torba yasalarla, geçici çözümlerle çözemeyeceğimiz ortadadır. Biz, düşüşte olduğunuz noktasını ve iktidarınızın çökme noktasında olduğunu tekrar bilgilerinize ve halkın takdirine sunuyoruz.

Teşekkür ederim. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

42’nci maddede iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

       Meral Danış Beştaş                Behçet Yıldırım                  Mahmut Toğrul

                Adana                             Adıyaman                            Gaziantep

 

        Mehmet Ali Aslan                  Müslüm Doğan                     Hişyar Özsoy

               Batman                               İzmir                                   Bingöl

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy konuşacaklar.

Buyurun Sayın Özsoy. (HDP sıralarından alkışlar)

HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum öncelikle. 42’nci madde hakkında söz almış bulunuyorum.

Doğrusu Meclise gelen her şey artık neredeyse torbalarla geldiği için çok da üzerinde doğru düzgün tartışma yürütülebilecek bir ortam olduğunu da düşünmüyorum. Bugün ilginç bazı gelişmeler oldu. Hem Genel Kurulu hem dinleyen halkımızı o açıdan bilgilendirmek istiyorum.

Avrupa Parlamentosunun Doğu Guta ve Afrin’le ilgili bir kararı açıklandı. Avrupa Parlamentosundaki bütün siyasi grupların oy birliğiyle geçen bir karar. Bir an önce bu çatışmaların durdurulması gerektiğine ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı karara uyulması gerektiğine dair bir karar. Tabii, bu kararın çok bir bağlayıcılığı söz konusu değil. Yalnız, Suriye’deki askerî durumların aslında uluslararası meşruiyetinin olmadığını gösteren bir başka veri. Gerçi Cumhurbaşkanı “Bir kulağımızdan girer diğerinden çıkar.” dedi ama çok uzun bir zamandır zaten dünyada kim ne derse desin bir kulağından giriyor bir kulağından çıkıyor da iktidar partisinin fakat bu tavır Türkiye’deki ne iktisadi ne de siyasi problemlere bir türlü çözüm olamıyor ve siyasal istikrarsızlık, ekonomik istikrarsızlık artarak devam ediyor.

İkinci önemli konu değerli arkadaşlar, biliyorsunuz Amerika Dışişleri Bakanı Tillerson apar topar bir şekilde görevinden alındı, yerine de CIA’nın Başkanını getirdiler, koydular. Eminim magazin boyutuyla olsa bile Türkiye’de birtakım tartışmalara vesile oldu bu görev değişikliğinin ne anlama geleceği. Baştan söyleyelim, öyle görünüyor ki önümüzdeki dönemde Amerika ile Rusya arasındaki makas iyice açılacak ve ciddi gerilimler söz konusu. Tabii, bu, Türkiye’yi de, iktidar partisini yeni bir pozisyon almaya itecektir. Fakat ben başka bir noktanın altını çizmek istiyorum. Tillerson, biliyorsunuz, daha önce çok büyük bir -ismini vermeyeyim- petrol şirketinin CEO’suydu, Türkiye’yle de düzenli olarak görüşmeye çalışan diplomatlardan bir tanesiydi. Zaten çok uzun bir zamandır iktidar partisi uçağa binip bir Moskova’ya bir Washington’a gidiyor, bir Putin’i bir Trump’ı, bir Lavrov’u bir Tillerson’ı sürekli olarak ziyaret ediyordu. En son Tillerson’ı Ankara’da bir odaya çektiler. Odanın içerisine hiç kimse giremedi. Bir tek Çavuşoğlu -Sayın Bakan- Cumhurbaşkanı ve Tillerson bir masada oturdular. Üç-üç buçuk saat kadar bir konuştular ama ne konuştuklarını hiç kimse bilmiyor elçilik dâhil. Daha önce, hatırlarsınız, Büyükanıt’la böyle bir görüşme olmuştu. Cumhurbaşkanı o zaman Başbakanken “Benimle mezara kadar gidecek.” demişti. Şimdi, ilginç olan şu: Tabii, iktidar partisiyle kapalı kapılar ardında birtakım ittifak görüşmeleri, müzakereleri yapan hiç kimse şu ana kadar kurtulamamıştır, hepsinin bir şekilde siyasi kariyeri sonlanmıştır. Son siyasi mevta da bu şekilde Tillerson olmuştur. Sözümüz Meclisten içeri; bir şekilde, bu iktidar partisiyle kapalı kapılar ardında gizli pazarlıklar yürütenler bu örneğe baksınlar çünkü kendilerini de benzer bir son bekliyordur.

Değerli arkadaşlar, şu Afrin işgali başladıktan bu yana neler duyduk, neler. Meclis Başkanı bunun cihat olduğunu söyledi.

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Ne işgali ya?

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Bir müsaade edin; sonra çıkın, konuşun.

Meclis Başkanı “Bu cihattır.” dedi. Diyanet camilerde Fetih duası okuttu. Hatırlıyorsunuz bunları. Dün Cumhurbaşkanı “kâfir” dedi, resmen “kâfir” dedi, kâfir. Şimdi, bilmiyorum Afrin’in demografik yapısını milletvekillerimiz, halkımız ne kadar biliyor ama size şöyle söyleyeyim: Mesela, Afrin’in nüfusunun önemli bir kısmı 1925’teki Şeyh Sait hadisesinden sonra bizim o taraflardan giden insanlar. Mesela, Tekmanlılar var, biliyor musunuz? Karayazılılar var, Hınıslılar var, Bitlisliler var, 1938’den sonra oraya giden Dersimliler var. Buradan kaçmışlar, orada bir hayat kurmaya çalışmışlar, şimdi o hayat dağıtılıyor. İlginç bir şey, altını çizeyim, kayıtlara geçsin: Putin’le, Lavrov’la, Trump’la, Tillerson’la ittifaklar yapılıyor ve öldürülen insanların isimlerine bakın ya da saldırılan: Asiye Abdullah, Salih Müslim, İlham Ahmet. Sonra da dönüp bu Afrin işgalini bir cihada benzeştirip -tırnak içinde söylüyorum, tırnak içinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - …kesinlikle hakaret değil ama- Hükûmetin diliyle, dünyada elin gâvuruyla iş tutup Asya’yı, Abdullah’ı, Salih’i, Müslim’i vurmak…

BAŞKAN – Sayın Özsoy, teşekkür ederim.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - …cihat değildir, olsa olsa insani ve İslami değerlerini yitirmektir diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Orayı işgal edenler PKK’lılar.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Kur’an-ı Kerim’in içine bomba yerleştirenlere karşıyız biz.

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, zabıtlara geçsin: Eğer Suriye’nin kuzeyinde bir işgalden bahsedilecekse PKK’nin Münbiç’te, silahlı bir otorite olarak Afrin’de, Rojava’da, Suriye’nin kuzeyinde Arapların, Türkmenlerin ve şüphesiz onlara itaat etmeyen Kürtlerin bulunduğu, yaşadığı yerlerde kurmuş olduğu otoriter yapılardır; işgal budur.

Sayın konuşmacı isimlerden bahsetti. PKK’lılar 1984’ten bu yana hangi isimdeki insanları şehit etti? Neydi bu insanların isimleri?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ahmet’i, Mehmet’i, Ali’yi, Veli’yi şehit etti.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Kur’an’a yerleştirilen bombaya ne diyeceğiz?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – O iç savaş.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu bir dil; tabii ki yani Afrin’deki bu otoriter yapıyı, Suriye’nin kuzeyinde emperyalizmin uzantısı olarak bir lejyon gücü şeklinde iş görmeye çalışan PKK’nın uzantısı YPG’yi meşrulaştırma dilidir, reddediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın hatibimiz herhangi bir kesimi meşrulaştırma amacı tabii ki gütmüyor. “Sayın hatip YPG’yi meşrulaştırdı.” diyerek grubumuza sataşmıştır, söz istiyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – PKK’ya söyledi, Sayın Başkan PKK’yı mı temsil ediyor?

BAŞKAN – Sizin grubunuzla ilgili bir şey söylemedi. Bakın, sizinle tartışmak istemiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, Sayın Beştaş PKK’nın temsilcisi mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hayır, bir açıklayayım, müsaade edin açıklayayım.

BAŞKAN – Bakın, Sayın Meral Danış Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Diyor ki sayın hatibimize atfen: “Bu konuşmalarla PKK ve YPG’yi meşrulaştırıyor.” Biz de diyoruz ki: Böyle bir meşrulaştırma…

BAŞKAN – İşleminiz yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – …atfı sataşmadır.

BAŞKAN – Buyurun o zaman iki dakika.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy’un, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HİŞYAR ÖZSOY (Bingöl) – Değerli arkadaşlar, bu kadar önemli bir konuda gerçekten polemik yaratmak istemiyorum.

Naci Bey, haklısınız, bu coğrafyada çok uzun zamandır ölenlerin ismi zaten ya Ahmet ya Mehmet ya Hüseyin ya Hasan oluyor, sizin o “terörist” dediklerinizin çoğunun da ismi öyle, babalarının, analarının ismi de öyle. Tamam mı? Bu, altını özellikle çizmemiz gereken bir durum.

Ben konuşmamda şunu dedim: Bakın, Putin, Tillerson, Trump, Obama, her neyse, bütün bunlara gidilip belli bir diplomatik ortam oluşturulduktan sonra Afrin’e bir müdahale yapıldı. Kürtler Kerkük’ten Afrin’e kadar çok yaygın bir coğrafyada yaşıyorlar. Şu an Orta Doğu’da Kürtlerin böyle ortaya çıkması, belli bir prestij kazanmaları, farkındayız, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ideolojik kodlarını sarsmış, ne yapacağını bilmiyor. Şunu söylüyoruz biz: Öldürerek, saldırarak olmaz. Putin’le Lavrov’la, Tillerson’la bu kadar kapalı kapılar ardında konuşulup pazarlıkla dünya kadar taviz verileceğine sınırın hemen diğer tarafında işte Asya var, işte Salih var, işte İlham var, işte Ahmet var; bunu konuşmanın zemininin olması gerekiyor. Dolayısıyla, gerçekten yani öyle ölü yarıştırmak falan, böyle bir niyette değiliz. Bugün İslam coğrafyasında, Orta Doğu coğrafyasında ölenlerin isimlerine bakın. Bakın, Hakkâri’ye giden cenazeler de Ahmet, Mehmet oluyor, gerçi son dönemlerde Kürtçe isimleri de verdiler, Edirne’ye gidenlerde de öyle. Bakın, şu an Afrin’den buraya sıvasız evlere gelen cenazelerin ismi de öyle, Ahmet, Mehmet; Afrin’de defnedilenlerin isimlerini biz gönderelim size, basın paylaşıyor. Dolayısıyla, yapılması gereken bu meseleyi konuşarak bu coğrafya içerisinde çözmek, aksi hâlde vallahi daha çok uçağa binilir, bir Moskova’ya, bir Washington’a gidilir ve bu memleket bu kan revan, bu kan deryasının içerisinden çıkamaz. Söylemek istediğimiz budur, sataşma niyetimiz yoktur.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesi ile 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na eklenen geçici 19’uncu maddenin (1)’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

              Zekeriya Temizel             Kadim Durmaz                   Lale Karabıyık

                     İzmir                           Tokat                                   Bursa

             Bihlun Tamaylıgil            Bülent Kuşoğlu                   Kemal Zeybek

                    İstanbul                        Ankara                                 Samsun

                  Musa Çam

                     İzmir

MADDE 42- 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 19- Kuruma kayıtlı işsizler arasından 1/1/2018 ila 31/12/2020 tarihleri arasında özel sektör işverenlerince 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında işe alınanların; işe girdiği aydan önceki üç aylık sürede toplam on günden fazla 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmemiş olmaları ve isteğe bağlı sigortalılık hariç 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı olmamaları, işe alındıkları yıldan bir önceki takvim yılında işe alındıkları işyerinden bildirilen aylık prim ve hizmet belgelerindeki veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerindeki sigortalı sayısının ortalamasına ilave olmaları kaydıyla, işyerinin imalat veya bilişim sektöründe faaliyet göstermesi halinde ilgili döneme ait günlük brüt asgari ücretin sigortalının prim ödeme gün sayısıyla çarpımı sonucu bulunacak tutarı geçmemek üzere, sigortalının 5510 sayılı Kanunun 82 nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigortalı ve işveren hissesi primlerinin tamamı tutarında; işyerinin diğer sektörlerde faaliyet göstermesi halinde sigortalının 5510 sayılı Kanunun 82 nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigortalı ve işveren hissesi primlerinin tamamı tutarında, her ay bu işverenlerin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri tüm primlerden mahsup edilmek suretiyle işverene prim desteği sağlanır ve destek tutarı Fondan karşılanır. Fondan karşılanan bu tutarlar ilgili yılı izleyen bütçe yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bütçesinden Fona ödenir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Samsun Milletvekili Kemal Zeybek konuşacaklar.

Buyurun Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na, 5510 sayılı Kanun’a ilaveten, geçici olarak kapsam dışı bırakılan işçilerimize yeniden -18 yaşından başlayıp 25 yaşına kadar olan dönem içerisinde- kadınlarımızda 18 yaşından başlamak üzere işsizlik sigortası uygulanması geçici maddesi eklenmiştir.

Bu madde neden getiriliyor? Acaba burada gerçekten işçiye bir hak, onun ekonomik durumunu iyileştirmek için bir hak mı veriliyor yoksa bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisinin hükûmetlerinin işverenler üzerindeki desteği için mi veriliyor, onlara verilen katkı için mi veriliyor?

Değerli milletvekilleri, bu katkı, anladığımız kadarıyla, linyitte, taş kömüründe yani Soma’da Gürmin Enerjinin yapmış olduğu, 2014 yılında 301 maden işçisinin, emekçisinin şehit olduğu bir yerde, Amasya Yeni Çeltek İşletmesinde bu Gürmin İşletmenin, Soma Holdingin uygulamalarına karşı, ona karşı yapılan bir yasa olduğunu size söylemek istiyorum. Şöyle ki: Yeni Çeltek Maden, Havza, Suluova, Merzifon yani Amasya ve Samsun üçgeni içerisinde bir maden ocağı, bu maden ocağında yıllardır emekçilerin Yeni Çeltek’te direnme gücünü o bölgenin halkı çok iyi biliyor. Ne yazıktır ki 12 Eylül 1980 faşizminden sonra 800’ün üzerindeki işçinin orada işkencelerden geçirilerek direnme gücünün yok edildiği ve bugün de, özellikle 2002 yılından sonra madende uygulanan sarı sendika uygulamasının, MADEN-İŞ Sendikasının… 2013 yılında Soma Holdinge verilmesi… Bu maden 15 artı 15 olarak 30 yıllığına Soma Holdinge verilmiştir. 2014 yılında Soma’daki o katliamdan sonra bu işçilerin orada çalıştırıldığını yine görüyoruz. Son ayda, özellikle 2018’in Şubat ayında, Mart ayında Soma Holdingin 160’ın üzerinde işçi çıkardığını görüyoruz ve Yeni Çeltek işletmesinde MADEN-İŞ’e bağlı YERALTI MADEN-İŞ şubesinin MADEN-İŞ’ten çıkarılıp kapatıldığını görüyoruz. Sendika ile oradaki şirketin ortaklaşa yaptığı ikili işlemden dolayı tamamen işçilerimizin hakları yok ediliyor. 1980’den önce oradaki işçiler solcuydu, oradaki sendika devrimciydi, şimdiyse sendika sağcı, işçiler sağcı. E, şimdi, sizin uygulamanız neden bu hâli almıştır bugünkü koşullarda?

Benim, çalışan işçilerimize, yer altında çalışan işçilerimize buradan söylemek istediğim şu: Bunların sağı solu yok, bunların seni beni yok, bunlar sana da düşman bana da düşman, bunlar esas emeğe düşman. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, değerli yurttaşlarımız, Sayın Naci Bey’in de seçim bölgesinin olduğu yerde bunlar olup biterken YERALTI MADEN-İŞ’teki, o Çeltek’teki uygulamalara nasıl “Dur.” diyeceğiz? O sarı sendikayla o holdingin, o katliamcı holdingin hâlâ daha korunduğunu, onun üzerinden de hâlâ işçiler üzerinden menfaat sağlayan ve Soma Holdinge destek sağlamak için yapılan bir kanunu doğru mu buluyoruz? İşçilere verilmesi gereken hakların, hukukların, ekonomik verilenlerin doğru olduğunu biliyoruz ama bu tür işverenlere bu hakların verilmesi doğru değildir. Oradaki maden zarar etmemektedir, kâr etmektedir. Bir başkasına verilseydi bu maden, bu şekilde mi davranılacaktı?

Şu anda Adalet ve Kalkınma Partisinin kendi holdinglerinin, kendi çıkar çevrelerinin korunmasından rahatsız olduğumuzu, maden işçilerinin yanında olduğumuzu bildirmek istiyorum.

Saygılarımı arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Zeybek, değerli dostumuz kendisi de bilecektir ki orada biz Yeni Çeltek’te -Eski Çeltek de var- her zaman işçilerle çok yakından ilgilendik, problemlerinin çözümü için uğraştık. Buna ilişkin birçok örnek vardır, bunları anlatacak değilim.

Bu Gürmin Madencilike Yeni Çeltek verildikten sonra yaşanan problemler vardı, orada da bizim problemlerde hep yanında bulunduğumuz işçilerimiz oldu. Bu madencilik, yaşanan olaydan sonra Yeni Çeltek’te de işleri yürütemez bir hâle geldi. Orada yeni bir düzenleme gerekir hukuken, onların çalışması da sürdürülüyor. İşçilerle, sendikayla da temaslarımız devam ediyor problemlerin çözümü istikametinde.

BAŞKAN – Sayın Bostancı, teşekkür ederim.

43’üncü maddede iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 43’üncü maddesinin tasarı metninde çıkarılmasını teklif ederiz.

 

            Meral Danış Beştaş          Mehmet Ali Aslan               Behçet Yıldırım

                     Adana                         Batman                             Adıyaman

               Mahmut Toğrul               Müslüm Doğan      Mahmut Celadet Gaydalı

                  Gaziantep                        İzmir                                   Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı konuşacaklar.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 43’üncü maddesi üzerine partim ve grubum adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde görüşmelerini gerçekleştirdiğimiz tasarı, AKP’nin artık bir rutin hâline getirdiği torba tasarı formatındadır. Torba tasarıya baktığımız zaman, kreşlere vergi istisnası, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, Süryani vakıf mallarının iadesi, internet sansürü, nükleer enerji santrali yatırımlarına ilave teşvikler, ücretli öğretmenlerin sözleşmeli pozisyonlara atanması, birbirinden çok farklı alanlarda, farklı mevzularda değişiklikler yapıldığı görülmektedir. Eğer gerçek anlamda bu Meclis yasama yetkisini kullanabilseydi bu konuların her biri ayrı tasarı ve teklifler hâlinde ilgili komisyonda görüşmeleri gerçekleştirilerek Genel Kurul gündemine gelirdi. Maalesef, yasamayı yürütmenin noter bürosu hâline dönüştüren AKP iktidarı Meclisi bir yasa fabrikası olarak işletiyor. Kapalı kapılar ardında hazırlanan ve çoğunlukla virgülü bile değiştirilmeden Meclisten geçirilen düzenlemelerin toplumda, Meclis komisyonlarında yeterince tartışılmasına izin verilmiyor.

Bunun en somut örneği, geçtiğimiz pazartesi günü bu ülkenin kaderini doğrudan ilgilendiren seçim yasalarında yangından mal kaçırırcasına yapılan düzenlemeydi. İktidar, koalisyon ortağı partiyle birlikte seçim güvenliğini ortadan kaldıran tekliflerinin kamuoyunda tartışılmasına bile müsaade etmedi. Çok olmak sizlere bu Meclisi istediğiniz gibi işletme olanağı verebilir lakin çok olmanız, daha fazla sandalyeye sahip olmanız yaptığınız her işin doğru, haklı ve meşru olduğu anlamına gelmez, seçim güvenliğini ortadan kaldıran, temsilde adalet ilkesini yok sayan ve sadece iki partinin yararı gözetilerek hazırladığınız seçim yasasında olduğu gibi. Teklifin bizler açısından meşru olmadığını ve her zaman tartışma konusu yapılacağını bilmenizi isterim.

Değerli milletvekilleri, tasarının 42, 43 ve 44’üncü maddeleri 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda değişiklikler öngörmektedir. Biraz önce de ifade ettiğim gibi, öncelikle belirtmek gerekir ki bu düzenlemelerin hiçbiri ilgili komisyonda görüşülen maddeler değildir. İşsizlik Fonu’yla ilgili bazı prim, teşvik vesaire gibi düzenlemeleri içeren bu maddelerin Parlamentonun Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmesi gerekirdi.

Değerli milletvekilleri, işçiler için kurulan İşsizlik Sigortası Fonu, uygulamada sermaye ve işverenleri teşvik ve yatırım fonu hâline gelmiş durumdadır. İşsizlik Fonu şu anda 117 milyar liraya ulaşmış, 2020 yılında da 158 milyar liraya ulaşacağı öngörülmektedir. Şu ana kadar fondan 12 milyar TL GAP, 40 milyon TL kalkınma projeleri için harcanırken fonun esas amacı olan, işsiz kalan yurttaşlara aktarılan kaynak sadece 11 milyar TL olmuştur. 2016 yılında Sayıştay raporuna göre İşsizlik Sigortası Fonu’nun faaliyet geliri 23,2 milyar, faaliyet gideriyse 13,2 milyar olarak gerçekleşmiştir yani 10 milyar TL’lik bir fazla oluşmuştur. 2016 yılı için işsizlik ödeneğinin toplam harcama içindeki oranı yüzde 30’dur, biriken miktar içinde oran ise yüzde 10’dur. Bu rakamlar dışında kalan dev miktarlar ise sermayedarları finanse etmek için harcanmaktadır.

İşsizliği görüntüde düşürüp algı yaratmak adına iktidar palyatif ve pragmatik şekilde her türlü teşviki vermek üzere bu ve benzer düzenlemeleri getirmektedir. İşsizlik sigortasının kuruluş yasasına göre fon, işsizliği gidermek ve işsizlere verilecek sosyal destekleri finanse etmek için kurulmuştur ancak bugüne kadar, etkin bir şekilde, sermayeye verilen teşvikler ve finansman için kullanılmıştır. Bu yapılan düzenlemelerde de benzeri içerikler mevcuttur. Dolayısıyla tasarıdaki bu maddelerin ilgili ihtisas komisyonuna sevk edilmeden bir torbada apar topar çıkarılması ve yine sermayeyi teşvik eden bir yaklaşımla sunulması tarafımızca doğru görülmemektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 43’üncü maddesiyle 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na eklenen geçici 20’nci maddenin (1)’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.

 

         Zekeriya Temizel                  Lale Karabıyık              Bihlun Tamaylıgil

                İzmir                                Bursa                                 İstanbul

          Kadim Durmaz                 Mustafa Ali Balbay                      Musa Çam

                Tokat                                İzmir                                   İzmir

          Bülent Kuşoğlu

               Ankara

 

“GEÇİCİ MADDE 20- 2017 yılında Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalı sayısı ortalaması 1 ila 3 olan, imalat sektöründe faaliyet gösteren ve bu sektörde ustalık belgesi sahibi olunan özel sektöre ait işyerlerince, işe giriş tarihi itibarıyla 18 yaşından büyük ve 25 yaşından küçük sigortalılardan ve Kuruma kayıtlı işsizler arasından olmak kaydıyla 1/1/2018 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında işe alınanların; işe girdiği aydan önceki üç aylık sürede toplam on günden fazla 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmemiş olmaları ve isteğe bağlı sigortalılık hariç 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı olmamaları, 2017 yılında işyerinden Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilen aylık prim ve hizmet belgelerinde veya muhtasar ve prim hizmet beyannamelerinde kayıtlı sigortalı sayısının ortalamasına ilave olmaları kaydıyla, işe alındıkları tarihten 2018 yılı Aralık ayı/dönemine kadar geçerli olmak üzere, destek kapsamına giren sigortalılar için 5510 sayılı Kanunun 82 nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigortalı ve işveren hissesi primlerinin tamamı tutarında bu işverenlerin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri tüm primlerden mahsup edilmek suretiyle işverene prim desteği sağlanır ve destek tutarı Fondan karşılanır. Fondan karşılanan bu tutarlar ilgili yılı izleyen bütçe yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bütçesinden Fona ödenir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay konuşacaklar.

Buyurun Sayın Balbay. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarihte parayı Lidyalılar buldu; vergiyi Sümerler buldu; vergiden vergi almayı ve vergiyi affetmeyi Türkler buldu.

Bu torba yasa bütün bunları içeren bir tabloyu gösteriyor. Ancak yasanın genel içeriğinde internetten vergi indirimine, yatırımları teşvikten kimi ayrıcalıklara kadar pek çok şey var. Ben de bunun ruhuna göre konuşacağım ama salonda iktidar partisinin İzmir milletvekilleri varsa onlara ayrıca hitap etmek istemiştim. Sanırım yok. Çünkü İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu, iktidar muhalefet demeden bütün İzmir milletvekillerine ve Adalet ve Kalkınma Partisinin İzmir İl Başkanına bir mektup gönderdi. Adalet ve Kalkınma Partisinin İzmir İl Başkanı Sayın Şengül mektubu aldığını, gereği için Ulaştırma Bakanlığına ilettiğini söyledi. İzmir’de bunun rutin bir kulis haberi de yapıldı. Karşılıklı telefonlarla birbirlerine ilgileri için teşekkür etmişler. Ancak işin bu noktasından sonrası, Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, bu torba yasada yatırımların teşviki için bütçe olanakları çerçevesinde pek çok şey varken İzmir’de yatırımların durdurulması için, İzmir Büyükşehir Belediyesinin başlatmak istediği yatırımlara izin vermemek için her şey yapılmakta. Bunu bu kürsüden bir kez daha anımsatıyorum ve İzmir’in hakkını verin diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

İktidar partisinin milletvekilleri genellikle bu konular gündeme geldiğinde projeleri öne sürüyorlar ancak bu projelerin 2’si hariç -İzmir’e vadedilen 35 projeden 2’si hariç- hiçbirinde ciddi bir gelişme yok. Aziz Başkanın mektubundan bilgileri sırayla sizlerle paylaşmak istiyorum sayın milletvekilleri

İzmir’de İnciraltı’nın uluslararası bir sağlık turizmi merkezi olması için genel bir irade var ama Hükûmetin bu konuda bir adım attığı yok. İzmir’deki en önemli arter Halkapınar ile Otogar arası 4,5 kilometrelik metro hattı için 383 milyon lira gerekiyor. Bu yıl 2018 bütçesinden ayrılan pay sadece 21 milyon lira. Bu bütçe için de “Proje nedir, ne değildir?” diye büyükşehir belediyesi başvuruyor, henüz bilgi veren yok.

İzmir’de yolcu gemilerinin özellikle Bostanlı’da barınak yeri alması gerekiyor. Denizcilik Bakanlığı bunun olabileceğini söyledi ancak bir adım atmış değil.

Gelelim İZBAN’a. İzmir’de çok konuşulan bir durum sayın milletvekilleri. Türkiye’de sadece ama sadece İzmir’de Devlet Demiryolları belediyeden ray kirası alıyor. Üstelik yılda 5 milyon euro ve 5 milyon dolar. Şu anda İzmir Büyükşehir Belediyesinin bu İZBAN hizmetinin bundan elde ettiği gelirin üçte 1’i bu kiraya gitmekte. Hâlbuki bu kirayı almasa yani gölge etmese İzmir’in çevresindeki ulaşım hattı çok daha hızlı bir şekilde genişleyecek.

İzmir’de -ki çok büyük göç almakta- büyük yatırımlar yapılmakta. Biz İzmir’e kimse gelmesin demiyoruz, İzmir’e büyük konut yatırımları yapılmasın demiyoruz; planlı yapılsın diyoruz. Bunlar olmadığı gibi, şu anda İzmir’in içme suyu ihtiyacı için gerekli olan üç büyük proje için İller Bankası ne yazık ki iki yıldır İzmir Büyükşehir Belediyesine cevap vermemekte. Yüzde 7 ile yüzde 10 arasında bir faizle öteki belediyelere sağlanan olanaklar, İzmir Büyükşehir Belediyesinin su sorununun çözümü için -projesi hazır olduğu hâlde- ne yazık ki sağlanmıyor.

Yine İzmir’le ilgili önemli projelerden biri… Devlet Demiryollarının, özellikle Maliyenin kritik arsaları var. Bunları belediyeye devretse hem kentsel dönüşüm gerçekleşecek hem de şu anda İzmir’de beklenen o yatırımların hızla önü açılacak. Maalesef, 2016 yılından bu yana ne Millî Emlak ne de Maliye Bakanlığı İzmir’in bu isteklerine ne cevap veriyor ne de ne zaman bunların gerçekleşeceği yönünde bir irade ortaya koyuyor.

Sayın milletvekilleri, İstanbul ve Ankara’da sürmekte olan bu kentsel dönüşüm projelerinde hemen izin çıkıyor ama İzmir’de, özellikle Gaziemir bölgesinde, 2014 yılından bu yana ne yazık ki belli bölgelerdeki izin dışında hiçbir yerde izin çıkmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika ek süre istiyorum İzmir’in hatırı için.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) – Toplamında, 2018 yılı yatırım planında sayın milletvekilleri, İzmir’e bütçeden verilen pay 2, İzmir’den alınan vergi 10; el insaf! Tabii ki kalkınmada öncelikli bölgelere de yatırım yapılsın ama bu kadar uçurumu da kabul etmiyoruz,. İzmir’in hakkını İzmir’e verin diyoruz.

İzmir’de biraz önce sözünü ettiğim bunca yatırımlar için doğru dürüst bilgi dahi verilmezken, hakkını yememek lazım, İzmir’de bir projeye projenin tamamen bitirilmesi için tam ödenek sağlanmış; cezaevi inşaatına 5 milyon lira. Yani İzmir’e, daha doğrusu Türkiye’nin pek çok bölgesine zaten aynı şekilde yatırımlar yapıyorsunuz. Cezaevleri yatırımları birinci sırada.

Cumhuriyet bu ülkeyi demir ağlarla ördü, siz de demir parmaklıklarla örmektesiniz diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Balbay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın Özel, buyurun, söz talebiniz var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok kısa, bir konuya değinmek isterim.

BAŞKAN – Buyurun.

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mehmet Akif Ersoy’un torunu Selma Ersoy’un yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi ajanslara düştü, son iki gündür benim de çok yersiz bulduğum bir tartışma var İstiklal Marşı’yla ilgili. Bu konuda Mehmet Akif Ersoy’un torunu 73 yaşındaki Sayın Selma Ersoy şöyle bir açıklama yapmış ve herhâlde tartışmayı sonlandırmış: “Allah bu millete bir daha ne güftesi ne bestesiyle İstiklal Marşı yazdırmasın.” demiş.

Kendisine teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Bunu söylemiştiniz, biraz önce söylediniz galiba bunu? Kim söyledi?

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Ben söylemiştim.

BAŞKAN – Siz söylediniz evet, tamam.

Teşekkür ederim.

Peki, birleşime beş dakika ara verelim.

Kapanma Saati: 20.01

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent ÖZ (Çanakkale)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

44’üncü maddede iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işeme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 44’üncü maddesinin tasarı metninde çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş               Mehmet Ali Aslan               Behçet Yıldırım

                Adana                              Batman                              Adıyaman

                   

          Mahmut Toğrul                    Müslüm Doğan                      Garo Paylan

             Gaziantep                             İzmir                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan konuşacak.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ekonomi nasıl gidiyor? Vallahi, size sorsak, Maliye Bakanına sorsak veya havuz medyasına sorsak her şey güllük gülistanlık ama vatandaşa sorduğumuzda -bakın anketlere de yansıyor, bire bir temaslarımızda da görüyoruz- vatandaşların ezici çoğunluğu “Geçinemiyoruz.” diyor, “Ay sonunu zor getiriyoruz.” diyor, “İşsizlik sıkıntımız var.” diyor, “Ekonomide gelecek kaygımız var, yarın kaygımız var.” diyor.

Değerli arkadaşlar, iktidar demokrasi yolundan çıktığından beri -can sularıyla, teşviklerle- memleketin nüfusunun yalnızca yüzde 1’ine sürekli teşvikler veriyor, bakın, yüzde 1’ine. Bu torba yasaya da bakın, maddelerin ezici çoğunluğu, 95 maddenin 90'ı nüfusun yalnızca yüzde 1’ine teşvikler vadediyor, “Daha çok teşvik, daha az vergi.” diyor.

Değerli arkadaşlar, bunun sonucunda ne oluyor? Bakın, bütçe açığı oluşuyor, bu enflasyonu tetikliyor, enflasyon tetiklenince faizler yüksek oluyor, yüzde 15'lere çıkıyor ve bugün baktığımızda dolar 3,90; euro 4,80 arkadaşlar. Bu da ekonomiye karşı olan güveni düşürüyor, yatırım isteğini eksiltiyor.

Değerli arkadaşlar, bir kısır döngü içindeyiz. Bütün bunlar olurken hâlâ mali disiplini bozar şekilde, cari açık riskini büyütür şekilde böyle ekonomiyi ittir kaktır destekler verilmesi iktisadi bir kriz riskini karşımıza getiriyor. Büyük bir iktisadi kriz riskiyle karşı karşıyız, 1994 krizine veya 2001 krizine benzer bir krize doğru koşar adım gidiyoruz. Ama iktidarın tek bir derdi var: “Seçime kadar ben bu genişlemeci politikaları sürdüreyim, seçimden sonra tekrar ipleri sıkılaştırırım, ekonomiyi rayına sokarım.” diye düşünüyor ve derdi de şu: Bu kasımda mı seçim yapayım, gelecek kasımda mı seçim yapayım? Bu iktisadi politikalar sürdürülebilir mi sürdürülemez mi? Arkadaşlar, sürdürülemez. Büyük bir iktisadi kriz riskiyle karşı karşıyayız ve bunu rakamlar da gösteriyor. Böyle teşviklerle, vergi düşümleriyle mali dengeleri bozarsınız ve önünde sonunda da bunun bedelini 80 milyon öder, en çok da yoksullar öder. Biliyorsunuz, 1994 krizinin de 2001 krizinin de bedelini yoksullar ödediler.

Şimdi bütün bunlar olurken işsizlik rakamları açıklandı, hâlâ yüzde 10,4 çıktı; bu da resmî rakam, bakın. Son iki yılda yalnızca 1 milyon 200 bin kişiyi stajyer ve kursiyer olarak işçi gösteriyoruz. Halbuki onlar işçi değiller yani çalışıyorlar evet, kendilerini geliştiriyorlar ama bir iş güvenceleri yok. Eğer onlar da kayıtlı olmasaydı işsizlik rakamımız yüzde 14, yüzde 15 gözükecekti. Genç işsizlik rakamına baktığımızda yüzde 19, yüzde 20’lerde.

Değerli arkadaşlar, bunlar olurken bu madde ne getiriyor? 18-25 yaş arasındaki nüfusa… Diyor ki: “Eğer bu 18-25 yaş arasındaki nüfustan işçi alırsan ben senden prim almayacağım, vergi almayacağım.” Peki bunu yaparken nereden karşılayacağız diyoruz bu gideri? “İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılayacağız.” diyoruz. Bakın, İşsizlik Sigortası Fonu işçilerin iş güvencesidir, işlerini kaybettiklerinde bir gelir elde etmesi için konulmuş bir fondur. Siz işçinin parasıyla işverene teşvik veriyorsunuz. Bu, bu fonun çıkış amacına ve kanun hükümlerine uymaz arkadaşlar. Bu anlamda işçinin parasıyla işverene teşvik vermeye bu Meclisin yol vermeyeceğini umut ediyorum. 18-25 yaş arasına eğer ki teşvik verirseniz 26 yaşındakinin de ne olacağını da düşünmemiz lazım, 30 yaşındaki işçinin ne olacağını düşünmemiz lazım. İşverenler 18-25 yaş arasındaki gençleri işçi olarak alırlar ama 26 yaşındaki işçinin işi tehlikeye girer arkadaşlar.

Bütün bunları düşünerek iktisadi politikaları bozacak ve iş güvencesini altüst edecek, işsizlik sigortasını işverenlere peşkeş çektirecek adımlara cevaz veren bu maddelere yol vermeyin diyorum ve mali disiplini bu anlamda bozucu maddeler anlamında da Hükûmeti ivedi tedbirler almaya çağırıyorum. Aksi takdirde büyük bir kriz kapıdadır ve bu krizin bedelini 80 milyon, özellikle yoksullar ödeyecektir.(HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 44’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

         Zekeriya Temizel                  Lale Karabıyık              Bihlun Tamaylıgil

                İzmir                                Bursa                                 İstanbul

          Bülent Kuşoğlu                      Musa Çam                      Kadim Durmaz

               Ankara                               İzmir                                   Tokat

         Ömer Fethi Gürer

                Niğde

MADDE 44-4447 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 21- Bu Kanunun geçici 19 uncu ve geçici 20 nci maddeleri kapsamında işe alınanların ücretlerinin, ilgili yılda uygulanan asgari ücretin aylık brüt tutarının prim ödeme gün sayısına isabet eden tutarı üzerinden hesaplanan gelir vergisinin asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra kalan kısmı, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden terkin edilir.

Bu madde kapsamında yapılan ücret ödemelerine ilişkin düzenlenen kâğıtlara ait damga vergisinin aylık brüt asgari ücretin prim ödeme gün sayısına isabet eden kısmı beyan edilmez ve ödenmez.

Bu maddeyle sağlanan vergi teşvikleri 2020 yılı Aralık ayı aşılmamak üzere, teşvik kapsamına giren çalışanlar için 12 ay süreyle uygulanır. Ancak bu süre; işe giriş tarihi itibarıyla teşvik kapsamına giren; 18 yaşından büyük kadın, 18 yaşından büyük 25 yaşından küçük erkek çalışanlar ile Kuruma engelli olarak kayıtlı sigortalılar için 18 ay olarak dikkate alınır. Bu madde kapsamındaki vergi teşvikleri, bu Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamında sağlanan teşvikten yararlanılan çalışanlar için maddede yazılı süre ve şartlarla sınırlı olarak uygulanır, prim ve ücret desteği sağlanmayan aylar için vergi teşvikleri de uygulanmaz.

Bu madde kapsamında teşvikten yararlanılmış olan çalışanın teşvik süresini tamamlamadan işten ayrılıp yeniden işe başlaması halinde, bu maddede belirtilen şartların sağlanması kaydıyla üçüncü fıkrada belirtilen yararlanma süresini aşmamak üzere söz konusu çalışan için, yeniden işe başladığı tarihteki durumu dikkate alınarak, kalan süre kadar bu teşvikten yararlanılabilir.

Bu madde kapsamında gelir vergisi stopajı teşvikinden yararlananlar, diğer kanunlarda yer alan benzer nitelikli gelir vergisi stopajı teşviklerinden yararlanamaz.

Bu madde hükümleri; 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerleri ile 2886 sayılı Kanuna, 4734 sayılı Kanuna ve uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan alım ve yapım işleri ile 4734 sayılı Kanundan istisna olan alım ve yapım işlerine ilişkin işyerleri ile sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurtdışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz.

Bu Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki desteklerden faydalananlar hariç olmak üzere, 1/1/2018 ila 31/12/2020 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanun kapsamına alınan işyerleri ve daha önce tescil edildiği halde ortalama sigortalı sayısının hesaplandığı yılda sigortalı çalıştırılmaması nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumuna aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar prim hizmet beyannamesi vermeyen işyerleri, bu maddede belirtilen şartlar sağlanmak kaydıyla, 1/1/2018 tarihinden sonra ilk defa sigortalı bildiriminde bulunulan ayı takip eden üçüncü aya ilişkin aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesinden itibaren bu Kanunun geçici 19 uncu maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen süre kadar bu maddede yer alan vergi teşviklerinden yararlandırılır.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar ile mahsup şeklini ve dönemini belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer konuşacaklar.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 42, 43 ve 44’üncü maddeleri İşsizlik Sigortası Kanunu’yla doğrudan ilgilidir. 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu 2000 yılında yürürlüğe girmiştir. Kanunla, çalışmakta olanlar ve çalışmaya başlayanlar zorunlu olarak İşsizlik Sigortası Kanunu kapsamına alınmıştır. Bir iş yerinde çalışırken çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına rağmen herhangi bir kasıt ve kusuru olmaksızın işini kaybeden sigortalıların işsiz kalmaları nedeniyle uğradıkları gelir kaybı belli süre ve ölçüde işsizlik sigortasıyla karşılanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, burada getirilen düzenleme de İşsizlik Fonu’nun nasıl kullanıldığının farklı bir göstergesi. İşsizlik Fonu, çalışanlardan kesilen primlerle daha sonra, bunlar işsiz kaldıktan sonra kullanılmak amacıyla oluşturuldu. Ne var ki Hükûmet, burada oluşan varlığı farklı amaçlarla kullanıyor. Yani doğrudan işçilerin hak ettikleri ve hak edişleri olan bir konuda Hükûmet farklı uygulamalara gidiyor ve onu kendisi için bir kaynak olarak değerlendiriyor. Özünde bu konuda yapacağı yok mu? Var. Örneğin ne var? İşsizlik Fonu’na kesinti yaptığı mevsimlik işçiler var; ÇAYKUR’da, şeker fabrikalarında, Karayollarında bu mevsimlik işçilerden İşsizlik Fonu için kesinti yapılıyor ama bunlar işsiz kaldığında bu İşsizlik Fonu’ndan ne yazık ki faydalanamıyor. Peki, kim faydalanıyor? İşverenler daha çok sebepleniyorlar. İşverenlerden kesinti yapılıyor mu? Yapılıyor ama işveren verdiğini geri alıyor. İşçiler alabiliyor mu? Alamıyor, özellikle mevsimlik işçilerin bu konudaki mağduriyetleri devam ediyor. Şimdi, beş ay yirmi dokuz günlük çalışmada işsizlik sigortası ödüyorlardı ama bunlar dokuz ay -oradaki yöneticilerin inisiyatifine bırakılarak çıkarıldığına göre, neredeyse on ay- İşsizlik Fonu’na para kesilecek ama o ödenekten yararlanamayacaklar.

Değerli arkadaşlar, Hükûmetin uyguladığı bütün stratejik değişikliklerde temel amaç, çalışanların, emekçilerin haklarını gasbetmekten başka bir sonuç vermiyor; taşeronla ilgili kanun hükmündeki kararnamede yaptıkları düzenlemede de bu açıkça görülüyor. Karayollarında çalışan 19 bin işçiden başvuruda bulunanların ne yazık ki 4 bini alındı, geriye kalanlar taşeron olarak kaldı. Kamuda çalışan şoförlerin kadro beklentileri boşa çıktı, onlar da taşeron olarak kaldı. KİT’lerde çalışanlar taşeron olarak devam ediyor. Diğer kurum, kuruluşlarda, bakanlıkta çalışanların bir kısmı kadro aldı, bir kısmı almadı. Peki, amaç neydi? Taşeronun ortadan kaldırılmasıydı. Kalktı mı? Hayır. Taşeronda yapılan uygulamalarla mağduriyetler daha da artırıldı. Aynı kurumda aynı işi yapan ama iki ayrı ihaleyle alınan işçiler şu anda mağduriyet yaşıyorlar; biri taşeron, biri kadrolu. Peki, belediyelerde ne oldu? 400 bine yakın belediyede çalışan işçi için belediyelerde kadro verileceği umudu yaratıldı ama uygulamada belediye şirketleri üretildi, onlar da bir çeşit farklı bir taşeron; adı değişti, şirkete alınıyor. Neden belediye kadrolarına alınmıyorlar? Belediye kadrolarına alırlarsa bir dahaki süreçte onların işten çıkarılması mevcut 657’ye göre daha zorlaşacaktı. Oysa bu şirketlere alınan, kadro beklentileri olan bu işçiler de hayal kırıklığı yarattı. Hükûmetin yaptığı düzenlemelerde temel amaç, yoksulların, yokluk içinde yaşayanların ve mağdur kesimlerin iyileştirilmesi değil; rantiyeden elde ettikleri gelirlerle semirilmiş, gelişmiş olanlara daha fazla aktarılıyor, emekçiler ise mağdur ediliyor. Bu düzenlemelerde emeklilerden kesilenlerin, emekçilerden kesilenlerin ve onların hak edişi olanların mutlaka emekçilere dönmesi gerekir. İşsizlik Fonu amacı doğrultusunda kullanılmıyor, Hükûmet oradaki varlığı kendisi için bir kaynak olarak görüyor ve bu anlamda da fonu doğru kullanmadığı için giderek fondaki varlıklar da eriyor.

Bu anlamda bu düzenlemelerin hak edenlerin hak ettiği biçimde kullanacağı bir şekle dönüştürülmesinin gereğini belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

45’inci maddede iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 45’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Meral Danış Beştaş                  Behçet Yıldırım Mehmet Ali Aslan                            

              Adana                              Adıyaman                                    Batman

        Mahmut Toğrul                     Müslüm Doğan                              Erol Dora

           Gaziantep                               İzmir                                       Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacaklar.

Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı’nın 45’inci maddesi üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, torba kanun tasarısının bu maddesinde yapılan düzenlemeyle, zorunlu olarak bireysel emekliliğe dâhil edilen vatandaşlar için öngörülen iki aylık cayma hakkı süresinin altı aya kadar uzatılabilmesine Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır. Bu düzenlemeyle, sistemden çıkışların azaltılması amaçlanmaktadır. Tabii, böyle bir yasal düzenlemeye gidiyor olmak, zorunlu bireysel emeklilik sisteminin esasen çalışmadığının bir göstergesi ve itirafı niteliğindedir.

Değerli milletvekilleri, sisteme dair veriler incelendiğinde görülmektedir ki dâhil edilenlerin cayma oranı yüzde 60’ları bulmuş durumdadır. Elbette Hükûmet, cayma oranının bu denli yüksek olacağını tahmin edememişti. Sistemin uygulamaya sokulmasının üzerinden henüz bir yıl gibi kısa bir süre geçmesine rağmen cayma oranının bu kadar yüksek oranlara ulaşması Hükûmeti son derece kaygılandırmış ve Hükûmet, bu krizi aşma yöntemi olarak cayma süresini uzatmak gibi yüzeysel bir yöntemle sorunu aşabileceği yanılgısına düşmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi henüz bu düzenleme kanunlaşmamışken belirtelim ki Hükûmetin cayma süresini uzatması bu krizi çözemeyecektir çünkü bu uygulama gerek ilk kanunlaştığı süreçte ve gerekse şimdi yapılmak istenen değişikliklere ilişkin süreçte ekonomik, sosyal konseylerle, sosyal taraflarla, sendikalarla, işçilerle geniş bir şekilde tartışılmamış ve âdeta ben yaptım oldu mantığıyla tüm çalışanlara, emekçilere dayatılmıştır. Hükûmet bu ve benzer sözüm ona zorunlu tasarruf politikalarıyla yıllardır yürüttüğü savurgan ekonomik politikaların, üretime değil tüketime dayalı ekonomik politikaların ekonomimizi sürüklediği çukuru işçilerin ve emekçilerin alın teriyle doldurmak istemektedir.

Değerli milletvekilleri, bakınız, zaten büyük çoğunluğu yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşamak zorunda bırakılan işçilerimizi, emekçilerimizi bir de aldıkları çok düşük ücretler üzerinden zorunlu tasarruf sistemlerine dâhil etmeye çalışmak trajikomik bir girişimdir. Çünkü zorunlu olarak sisteme dâhil ettiğimiz bu insanlarımız, geçim sıkıntısından kaynaklı olarak 100 lira, 50 lira bile tasarruf edecek durumda olmadıklarından hızla sistemden çıkmaktadır. Tabii, bu dehşet tablosu üzerine Hükûmetin yapması gereken, cayma sürelerini uzatmak değil çalışanların, emekçilerin, çalışma koşullarını, ücret koşullarını iyileştirecek düzenlemeler olmalıdır. Bunun için de üretim ve iş imkânları artırılmalıdır. Yabancı sermayenin Türkiye’yi yatırım yapılamaz, istikrarsız ve güven vermeyen bir ülke olarak görmesine neden olan ülke imajı üzerine oturup düşünülmelidir. İstikrarsız siyasi ortam neticesinde hızla ülke dışına çıkmaya çabalayan yerli sermayenin içerisinde bulunduğu durum üzerinde de oturup düşünülmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yerli sermayenin dışa yatırım çabalarının altında yatan en önemli etken, politik gerilimlerden duyulan tedirginliktir. Son yıllarda dışa yatırım kararlarında yatırımcının önünü görme konusundaki endişelerin yanı sıra artan başka riskler, en başta da ülkedeki kayırmacı ve hukuksuz icraatlar etkili olmuştur. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin toplumu kutuplaştırıcı icraatları, ekonomi dünyasına da yansımış durumda. Kamu ihalelerinde yaşanan kayırmacılık iddialarının varlığı, firmalar için Türkiye'yi bir yatırım ülkesi olmaktan hızla çıkarmaktadır. Yoğun bir işsizlikle karşı karşıya olan Türkiye'nin daha çok yatırıma ihtiyacı varken firmaların yatırım yeri olarak yurtdışını tercih etmeleri ülkede iş bekleyen kitleler açısından son derece olumsuz ve geleceğe dair umut kırıcıdır.

Değerli milletvekilleri, artık kabul etmeliyiz ki ülkemiz, ekonomik yatırımcılar bağlamında, politik istikrar bakımından son derece itici bir konuma hızla sürüklenmektedir. Tabii, bu ağır tabloyu bir nebze hafifletecek temel hamle, artık tahammül edilir bir tarafı kalmamış olan OHAL uygulamalarının bir an önce ortadan kaldırılması ve asgari demokratik normların hâkim kılındığı bir parlamenter düzene, hukuk devletine yeniden dönülmesidir diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dora.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı “Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın 45’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

 Zekeriya Temizel                          Kadim Durmaz                   Lale Karabıyık

                    İzmir                             Tokat                                   Bursa

            Bihlun Tamaylıgil              Bülent Kuşoğlu                        Musa Çam

                  İstanbul                          Ankara                                  İzmir

             Niyazi Nefi Kara

                  Antalya

MADDE 45- 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf Ne Yatırım Sistemi Kanununun ek 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasının ilk cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle ilave edilmiş, dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu süreyi üç katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.”

"Bakan, belirleyeceği esaslar dâhilinde, bu Kanun kapsamında sağlanan Devlet katkısının, ilgililerin hesaben takip edebilmesini sağlayacak şekilde taahhüt olarak hesaplanmasına, taahhüt olarak hesaplanan bu tutarların nemalandırılmasına ve ek 1 inci maddede belirtilen hak kazanma koşulları dikkate alınarak nemalarıyla birlikte ödenmesine karar vermeye; bu Kanun kapsamında sağlanan Devlet katkısının nemalandırılmasına, bin Türk lirası tutarındaki ilave Devlet katkısının yıllar itibarıyla yeniden değerlemesine ve ek devlet katkısının azami limiti ile iade edilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir. Bu Kanun uyarınca yapılacak bildirimler, Müsteşarlığın belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde güvenli elektronik iletişim araçları ile de yapılabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Sayın Niyazi Nefi Kara konuşacaklar.

Buyurun Sayın Kara. (CHP sıralarından alkışlar)

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz torba kanunun 45’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

45’inci maddeyle, bireysel emeklilik sisteminde çalışanların sisteme dâhil olduklarının belirtildiği andan itibaren iki ay içerisinde sistemden çıkma haklarının 3 katına kadar uzatılabilmesi için Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir. Ayrıca ilave devlet katkısı birikiminin yüzde 5’i oranındaki ek devlet katkısının azami limiti ile hak kazanma koşullarının kaybedilmesi hâlindeki iadeler konusunun bakan tarafından belirlenebilmesine imkân verilmektedir.

Çalışanlar açısından gelecek güvencesi olarak görülen bireysel emeklilik sistemi, devlet tarafından tasarruf ya da bütçe açıklarının giderilmesi, başka kaynaklar ya da yatırımlar için kullanılması gibi amaçlara hizmet etmektedir. Bununla beraber, zorunlu olması düşünülen bu sistemden ayrılan çalışan sayıları ise sisteme olan güvensizliğin bir ispatı olarak düşünülebilir ki bu oran yüzde 60’tır. Bu nedenle, devletin bu parayı nerede kullandığının bilinmediği bir sisteme özellikle düşük ücretle istihdam edilen emekçilerin zorlanması, hakkaniyetli bir yaklaşım değildir. Sistemdeki aksaklıklar giderilmeden, bireylerin daha uzun süre sistemde kalmalarını sağlamaya yönelik çalışmalarsa bir sonuç getirmeyecektir. Burada asgari ücretle geçinen, açlık sınırında geçinen insanlardan kesintileriniz tabii ki geriye çekilecektir, buna güvenmeleri çok zor. Gelin, asgari ücreti 2 bin liraya çıkarın, bunu yapalım ya da asgari ücretten vergiyi kaldırın, bunu yapalım.

Sayın milletvekilleri, niye güvensizliğimiz var? Dün 14 Mart Tıp Bayramı’ydı. Bütün sağlık bileşenleri, dün tüm gün, Hükûmetin her 14 Mart öncesinde yaptığı gibi müjdeli bir haber bekledi ancak yine beklenen haber gelmedi.

Doktor kökenli bir milletvekili olarak, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının talepleriyle sağlık sistemindeki aksaklıkları sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum. Sağlık çalışanlarının yıllardır dile getirdikleri ve AKP’nin her 14 Mart öncesi gündeme taşıdığı, “Müjdeli haber geliyor.” deyip, vadedip, sonra da raflara bıraktığı kanun tekliflerimizden bahsetmek istiyorum.

Sağlıkta dönüşüm politikaları nedeniyle 14 Mart Tıp Bayramı, sağlık çalışanları için ne yazık ki bayram olmaktan çıkmıştır. Sağlık emekçilerinin öncelikli taleplerini yüce heyetinize bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, her 14 Mart öncesi, üç yıldır Meclisteyiz, Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, sayın sağlık bakanları, müsteşarı, AK PARTİ’deki doktor vekillerimizin tamamı, oturup konuştuğumuzda “Evet, haklısınız, bunu yapmamız gerekiyor, görevimiz.” diyor ama bir türlü bu müjde gelmiyor çünkü Meclise böyle bir şey gelmiyor. Bu yüzden bir güven sorunu yaşıyoruz, sayın bakanlarımıza bunu hatırlatmak istiyorum.

Bunlardan birisi, fiilî hizmet süresi zammı için yasal bir düzenleme, acilen yapılmalıdır. Mevcut düzenlemelerle sağlık çalışanlarına uygulanan şiddetle ilgili kanun teklifimiz var. 4 partinin de onayladığı bu kanun tekliflerinin, sağlıkta şiddet yasasının bir an önce geçirilmesi gerekiyor.

Bunun dışında, OHAL koşullarında güvenlik soruşturmaları geldi. Düşünün, her birinizin çocuğu var, bunları on sekiz yıl boyunca okutuyorsunuz, tıp fakültesini bitiriyor, “Doktor oldu benim çocuğum.” diyorsunuz ama geliyor ki “Güvenlik soruşturmasına takıldı.” Yani bunun da ortadan kaldırılması gerekiyor çünkü sadece doktorların değil, aynı zamanda sağlık hakkı olan, sağlık hizmeti almak isteyen vatandaşlarımızın da bundan yararlanması gerekiyor.

Zor şartlarda tek bir iş yapan ve yaptıkları işlerde zaman kavramı olmadan insan sağlığını amaçlayan hekimlerin ücretlerinin ve emekli hekimlerin aldıkları aylıkların da düzeltilmesi gerekiyor, döner sermayelerinin emekliliğe yansıtılması gerekiyor.

Vatandaşlar artık hastane kapılarında muayene olmak için beklemiyor, değil mi? Ama acil servislerde ciddi yığılmalar var çünkü poliklinikler ücretli çünkü evden randevu almakta gerçekten zorlanıyorlar.

Değerli arkadaşlar, 14 Martı bayram havası içerisinde geçiremeyen, hepimizin sağlığımızı borçlu olduğumuz sağlık çalışanlarına borcumuzu hiç olmazsa bu dönem bitmeden yerine getirelim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 46’ncı maddede iki adet önerge vardır. Aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 46’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                Behçet Yıldırım             Mehmet Ali Arslan

                Adana                             Adıyaman                               Batman

          Mahmut Toğrul                    Müslüm Doğan

             Gaziantep                             İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 46-49’uncu maddeleri arasında 4634 sayılı Şeker Kanunu’yla ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Komisyonda ihdas edilen bu düzenlemeler, etraflıca tartışılmadan iktidar partisince metne dâhil edilmiştir. Kamuoyu gündeminde şeker fabrikalarının Resmî Gazete ilanıyla özelleştirilmesine dair mevcut tartışma devam ederken, bu düzenlemelerin bu paralelde getirilmesi hayra alamet değildir. Zaten etraflıca tartışılmadığı ve ilgili komisyonda görüşülmediği için ilgili maddelerin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 46’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Zekeriya Temizel                  Kadim Durmaz                   Lale Karabıyık

                İzmir                                Tokat                                   Bursa

        Bihlun Tamaylıgil                 Bülent Kuşoğlu                  Utku Çakırözer

               İstanbul                             Ankara                               Eskişehir

             Musa Çam                               

                İzmir

MADDE 46- 4/4/2001 tarihli ve 4634 sayılı Şeker Kanunu’nun 2/A maddesinde yer alan birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"a) Ekimi yapılan şeker pancarı potansiyeline öncelik vermek şartıyla A ve B kotalarının tespiti, iptal ve transferlerine ilişkin teklifi Bakanlar Kuruluna sunar ve bu konuda alınacak Bakanlar Kurulu kararını uygular.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer konuşacak.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlarken iki yüz yetmiş altı gündür özgürlüğünden mahrum bırakılan, haksız, hukuksuz şekilde Maltepe Cezaevinde tutulan İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu’nu ve Anayasa Mahkemesinin kararlarına rağmen tutuklu yargılanan diğer tutuklu milletvekillerini özgürlük, adalet dileklerimle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, size geçtiğimiz hafta Eskişehirlilerin bir mesajını getirmiştim. Termik santral ihalesinin ertelenmesi sonrasında bunun artık iptal edilmesi gerektiğine ilişkin bir mesajdı. Onu bir kez daha yinelerken bugün yine Eskişehir halkının, her görüşten Eskişehirlinin bir başka mesajını daha getirdim, o da aslında bu maddeyle de doğrudan ilgili: Şeker fabrikalarımızın, cumhuriyetimizin yaşıyla, kuruluşuyla yaşıt şeker fabrikalarımızın satılmaması, şeker işçilerimizin işinden edilmemesi, pancar çiftçilerimizin işinden, aşından edilmemesi ve millî zenginliğimiz olan şekerin üretiminin bu fabrikaların verimi artırılarak daha da devam etmesi, artırılması ve veriminin artırılması yönündeki mesajını tüm Eskişehirliler haftalardır Eskişehir’in değişik yerlerinde imzalar toplayarak duyurmaya çalışıyorlar. Önümüzdeki günlerde yine bizler de milletvekili arkadaşlarımızla Eskişehir’de şeker fabrikamızda şeker işçilerimizle, pancar çiftçilerimizle dayanışma içinde tüm Türkiye’ye sesleneceğiz ama bir kez daha bu fabrikaların özelleştirilmemesi, satılmaması ve millî varlığımız olan bu fabrikaların belki de verimlerinin artırılacak şekilde kapasite artırımına gidilmesi gerektiğini ifade etmek isterim.

Değerli arkadaşlarım, konuşmakta, tartışmakta olduğumuz bu kanun, yatırım ortamının iyileşmesini amaçlıyor. Tabii ki burada olumlu unsurlar var, bunları destekliyoruz. Olumlu bulmadığımız unsurlar konusunda da eleştirilerimizi, önerilerimizi, tavsiyelerimizi günlerdir ifade ediyoruz ve edeceğiz.

Ben önümüzdeki günlerde Türkiye’de yatırım ortamında iyileşme sağlayacak iki önemli fırsata dikkat çekmek istiyorum. Bunlardan birincisi, Avrupa Birliğiyle yapılacak müzakerelerde gümrük birliğinin güncellenmesi konusunun gündeme gelecek olmasıdır. İkincisi de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Avrupa Birliği içinde vizesiz seyahat imkânı sağlayacak olan adımların atılması mümkündür. Bunun olabilmesi için Türkiye ile Avrupa Birliği arasında uzun süredir müzakereler yürümekte, bu konuda yapılmış olan anlaşmalar var. Bu anlaşmalarda belki de iki taraftan da kaynaklanan sıkıntılar var. Ancak önümüzdeki hafta Varna’da, komşumuz Bulgaristan’da çok önemli bir zirve toplantısı gerçekleşecek. Bu toplantıda Avrupa Birliği troyka seviyesinde, ülkemiz de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla yer alacaklar. Bu bir fırsattır. Eğer yatırım ortamının iyileşmesini ülkemizde istiyorsak, yani yurt dışından ülkemize bakanların bu ülkede yatırım yapılacağını, yapılabileceğini düşünmelerini istiyorsak, algımızı, imajımızı düzeltmek, itibarımızı daha yükseltmek istiyorsak bu toplantı bir fırsattır.

Bu toplantı öncesinde Avrupa Birliğinden gelen mesajlarda sıkıntılar yok mu? Var. Örneğin bugün Avrupa Parlamentosunda Afrin konusunda alınan kararın çok yanlış yönleri bulunmakta. Avrupa Birliğinin uzun süredir bizlerin güvenlik, yani yurttaşlarımızın can güvenliği, ülkemizin birliği, bütünlüğü bağlamındaki kaygılarımıza duyarsız kaldığı bilinen bir gerçek ancak bizim de Türkiye olarak kendimizi anlatma, kaygılarımızı, güvenlik kaygılarımızı anlatma konusunda belki daha fazla çabaya, daha fazla gayret göstermeye ihtiyacımız var. Önümüzdeki günlerde çok önemli bu müzakereler gerçekleşirken bizlerin atabileceği önemli adımlar da var. Tabii ki Avrupa’nın hataları yok değil var ama bizim de Avrupa’ya, dünyaya verdiğimiz mesaj anlamında çok ciddi sıkıntılarımız var. Bunların başında da ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü geliyor.

Yarın Cumhuriyet gazetesinin bir başka davası var İstanbul’da, bir başka duruşma. Beş yüz beş gündür gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay cezaevinde, yarın bir duruşma daha olacak. Şahin Alpay, Mehmet Altan gazeteci yazarlar -beğenirsiniz beğenmezsiniz- sadece yazdıkları nedeniyle, düşündükleri nedeniyle altı yüz gün, beş yüz kırk gündür cezaevindeler. Anayasa Mahkemesinin onlar hakkında verdiği kararlar var özgürlükleri ihlal edilmiştir diye.

Şimdi, bizler, bu Anayasa Mahkemesi kararlarına itiraz edilsin diye biliyorsunuz bireysel başvuruyu karara bağlamış durumdayız ama o bireysel başvurular sonrasında alınan ihlal kararlarını mahkemelerimiz uygulamamakta. Benzer şekilde bugün görüşmekte olduğumuz kanun içinde biz yeni bir yasaklama getiriyoruz. İnternete yasak getiren bir madde önümüzdeki hafta görüşülecek.

Yani şunu söylemek istiyorum: Bizler önemli bir fırsatı, Avrupa Birliğiyle ilişkileri, özellikle örneğin gümrük birliğinin güncellenmesi konusundaki bir fırsatı yakalamak istiyorsak ülkemize ifade özgürlüğünü, bazın özgürlüğünü, düşünce özgürlüğünü, tartışma özgürlüğünü getirmeliyiz, getirebilmeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Son cümleyle bitireyim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Son cümlenizi söyleyin lütfen.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Bu konuda hepimizin üstüne -hangi görüşten olursak olalım- önemli vazife düşüyor. Türkiye'nin dünyada yükselen itibarı hem demokrasimiz hem hukuk devletimiz açısından önemlidir ama aynı zamanda çok ihtiyacımız olan yabancı yatırımın, üretime yönelik yatırımın Türkiye’ye gelmesi açısından önemlidir. Önümüzdeki günlerdeki bu iki önemli fırsatı kaçırmamak bizlerin elinde, bize bağlı. O yüzden hepimiz mutlak surette ülkemizde demokrasi, hukuk devleti kalitesini yükseltelim ve işe OHAL’i kaldırarak başlayalım diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakırözer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

47’nci maddede üç adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 47’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

       Meral Danış Beştaş                 Müslüm Doğan                 Behçet Yıldırım

                Adana                               İzmir                               Adıyaman

        Mehmet Ali Aslan                                                       Mahmut Toğrul

               Batman                                                                     Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 46-49’uncu maddeleri arasında, 4634 sayılı Şeker Kanunu’yla ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Komisyonda ihdas edilen bu düzenlemeler, etraflıca tartışılmadan iktidar partisince metne dâhil edilmiştir. Kamuoyu gündeminde şeker fabrikalarının Resmi Gazete ilanıyla özelleştirilmesine dair mevcut tartışma devam ederken bu düzenlemelerin bu paralelde getirilmesi hayra alamet değildir. Zaten etraflıca tartışılmadığı ve ilgili komisyonda görüşülmediği için ilgili maddelerin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 47’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

         Zekeriya Temizel                  Kadim Durmaz               Bihlun Tamaylıgil

                İzmir                                Tokat                                 İstanbul

          Lale Karabıyık                   Bülent Kuşoğlu                        Musa Çam

                Bursa                               Ankara                                  İzmir

                                                   Haydar Akar

                                                      Kocaeli

 

Madde 47- 4634 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinde bulunan üçüncü ve beşinci fıkralar aşağıdaki şeklinde değiştirilmiştir.

"Şirketlerin A ve B kotaları Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından her yıl en geç 30 Haziran tarihine kadar, yurt içi şeker talebi, fabrikaların işleme ve şeker üretim kapasiteleri göz önünde bulundurularak müteakip beşer yıllık dönemler için tespit edilir.”

"Yeni fabrika kurulabilmesi ve/veya mevcut fabrikaların kapasitelerini artırabilmeleri için kota temin etmeleri zorunludur. Şirketlere yeni A ve B kotaları tahsisine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bakanlar Kurulu bu yetkisini ekimi yapılan şeker pancarı potansiyeline öncelik vermek suretiyle kullanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar konuşacak.

Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, şeker fabrikaları… Zaten madde de bu, şeker fabrikalarının kotalarıyla ilgili bir madde ve madde üzerinde konuşmaya çalışacağım.

Bu arada, AKP’nin de bir önergesi var. NBŞ kotalarını yüzde 10’dan A şekerin kotasının yüzde 10’unun yüzde 5’e düşürülmesiyle ilgili bir önergesi var. Önerge doğru ama oran yanlış bana göre çünkü Avrupa’da, Avrupa Birliği ülkelerinde NBŞ kullanılma oranı yüzde 2,6 ve çok büyük bir denetim var burada ve siz burada getirerek bunu yüzde 5’e indiriyorsunuz. Bunun daha da aşağıya inmesi gerekiyor aslında NBŞ’ler için nişasta bazlı şeker kotaları için.

Arkadaşlar, başka bir tehlike var, bunun boyutunu size anlatmak istiyorum: NBŞ üretimi yapan fabrikaların… 5 tane fabrika var, 4 tane şirket var. Bu 5 fabrika 4 şirketin 990 bin ton üretim kapasitesi var. Bunun yüzde 70’i “Cargill” denen şirkete ait. Bakın, endüstrideki çalışan arkadaşlar, fabrikadaki işletmeyi bilen arkadaşlar bir fabrikanın üç yıl, beş yıl, dört yıl, on yıl yüzde 30 kapasiteyle çalışmasının mümkün olmadığını bilirler. Hiçbir teşebbüs, hiçbir şirket yüzde 30 kapasiteyle çalışan bir fabrikayı çalıştırmaz. Peki, ne yapıyorlar? Ne demek istiyorum?

Bakın şimdi, yıllar itibarıyla NBŞ’ye ayırmış olduğunuz kota, Bakanlar Kurulu kararıyla hep yüzde 50 artırıldı. O 990 bin ton kotaya karşılık, örneğin, 2004-2005 yılında 360 bin ton yani yüzde 50 artırmışsınız. Yine, 2005’te, 2006’da, 2007’de, 2008’de, 2009’da, 2010’da yüzde 50 artırmışsınız. Son yıllarda 35, 38 düşürerek en son bu yıl 265 bin ton olarak öngörmüşsünüz.

Şimdi, bir tarafta kapasite 990 bin ton, özel sektörün nişasta bazlı kotaya tabi -kotaya tabi olmayan 300 ton da var ayrıca, onu söylemiyorum- üretim yapan fabrikaların 990 bin ton ve 265 bin tonla çalışıyor bu 5 fabrika. Bu, mümkün değil arkadaşlar. İşletmecinin bu fabrikalara kilidi vurması gerekiyor. Peki, ne oluyor?

Bakın, eğer bizim mısır üretimimize bakarsanız, ithal ettiğimiz mısır tonajına bakarsanız son yıllarda Türkiye’de nüfus artmasına rağmen nüfusa oranla üretimi artan tek bitki mısır ve büyük çaplı da ithal ediyoruz mısırı. Üretim yapıyorlar bunlar, kapasitelerinin tamamını üretiyorlar ve Türkiye piyasasına 990 bin ton değilse de 900 bin ton NBŞ’yi sokuyorlar ve satıyorlar Türkiye'de. Bu çok büyük bir tehlike. Evet, bunun sağlık açısından tehlikeleri hakkında sizin grubunuzda bulunan milletvekili arkadaşlarım, doktor arkadaşlarım da aynı şeyleri söylüyorlar. Şeker fabrikaları satılmamalı, nişasta bazlı şeker üretimi artırılmamalı Türkiye'de, hatta daha da kısıtlanmalı. Evet, yüzde 5’e düşürmek bir başlangıç olabilir. Bana göre düşmeli, hatta bu kapasiteler çok iyi kontrol edilmeli.

Bir başka tehlike daha var Türkiye'de arkadaşlar, bu da yetmiyor, bakın, bu da yetmiyor. “Yüksek yoğunluklu tatlandırıcılar.” diye bir olay var. Hiç duydunuz mu? 1 kilogram şekere karşı -rakamı yanlış söylemek istemiyorum, bulabilirsem rakamı- bilmem kaç kilogramlık, kaç tonluk şeker üretimine bedel bu ve bunlar ithal ediliyor son yıllarda. Bunların ithalatı 2006 yılında yüzde 6 iken yüzde 12’ye çıkmış, tamamen kimyasal. Gıdada kullanılıyor, çikolata sektöründe kullanılıyor, içecek sektöründe kullanılıyor ve nişasta bazlıdan daha tehlikeli.

Onun için, şunu yapmamız gerekiyor: Avrupa’nın standartlarına getirmemiz gerekiyor. Bir defa, önergeyle 5’e çektiniz ama bu kotayı, 2,5 bana göre yeterli. Hatta kapatabiliyorsak, başarabiliyorsak, üretimini durdurabiliyorsak durduralım arkadaşlar bunu çünkü bizim çocuklarımız zehirlenecek, bizim geleceğimiz zehirlenecek. Büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Onun için de kotalar düzenlenirken, Bakanlar Kurulu bu yetkiyi kullanırken bin defa düşünmesi gerekiyor, on bin defa düşünmesi gerekiyor. Hep artırmışlar arkadaşlar. Yazık bu ülkeye, hep artırmışlar. Madem bu kadar önemliydi, on altı senedir sürekli artırılan bir kotayı bugün niye düşürüyorsunuz? Düşürülmeli mi? Bunu savunuyorum, daha aza, aşağı çekilmeli ve sizden ricam, bir kez daha bu önergenizi gözden geçirin ve 2,5’a düşürelim. Hiçbir şey olmaz, bütün Türkiye sizi alkışlar arkadaşlar. Bunu 2,5’a düşürün, ben de dâhil olmak üzere bütün Türkiye sizi alkışlar. Hiç olmazsa Türkiye'nin geleceğini, çocuklarımızın geleceğini kurtarmış oluruz.

İkinci önerim de çok önemli. Lütfen, bu fabrikaları kontrol edin, denetleyin, illegal şekilde üretim yapmasına engel olun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Devamla) – O 990 bin tonluk üretimi piyasaya sunmasınlar, arz etmesinler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 47’nci maddesinin çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Elitaş                     Bülent Turan           Mehmet Doğan Kubat

               Kayseri                           Çanakkale                              İstanbul

             Ali Özkaya                     Bayram Özçelik            İbrahim Halil Fırat

          Afyonkarahisar                        Burdur                              Adıyaman

           Ahmet Sorgun                   Ali İhsan Yavuz                       Ahmet Tan

                Konya                              Sakarya                                Kütahya

            Zeyid Aslan                      Halil Eldemir                  Nurettin Nebati

                Tokat                               Bilecik                                İstanbul

                                                   İsmet Uçma

                                                     İstanbul

“4634 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan ‘%10’unu’ ibaresi ‘%5’ini’ şeklinde, aynı maddenin üçüncü ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş konuşacak.

Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık bir haftadır Türkiye’nin gündeminde, belki on gündür; bu kanun tasarısı görüşülmeye başlandığı andan itibaren bir şeker furyası, şekerle ilgili çeşitli görüşler ifade edilmeye çalışılıyor. Aslında, bazı rakamlar gündeme getiriliyor ama bu rakamları devletin resmî rakamlarıyla, diğer sektör rakamlarıyla yaptığımız zaman gerçeği yansıtmayan rakamların olduğunu görüyoruz.

Bakın, değerli milletvekilleri, 4634 sayılı Kanun, Nisan 2001 tarihinde çıktı. Bundan önce 1950 yılında yapılmış Şeker Kanunu vardı. 2001 tarihinde Türkiye’de “on beş günde 15 yasa” diye yapılan bir çerçevede Şeker Kanunu da çıkarılan on beş günlük yasaların içerisinde bir yasaydı. Burada şeker pancarına şeker üretimiyle ilgili bir kota gündeme getirilmişti ve o kota ondan sonra devam etti. Biliyorsunuz, şeker kotalarının verilmesi şubat ve mart ayında netleşir çünkü çiftçinin nisan ayında artık tohumunu tarlaya ekmesi gerekir.

2002-2003 pazarlama yılında Şeker Kanunu’yla ilgili hüküm icra edilmeye başlandı. 2002-2003 pazarlama yılında Türkiye’de 372 bin hektar alan pancar ekimine ayrılmış ve üretim yapılmış, toplam 372 bin hektarlık alanda 16 milyon 523 bin ton pancar üretilmiş, hektar başına pancar verimliliği yüzde 44,4 olmuş. 2016-2017 pazarlama yılında toplam 322 bin hektarlık bir alan üretime açılmış; 2002-2003 yılında 372 bin, 2016-2017’de 322 bin, yaklaşık 50 bin hektar azalma olmasına rağmen toplam 19 milyon 583 bin ton pancar üretilmiş. Yani üretim miktarındaki alanda azalma olmuşken verimde bir artış ortaya çıkmış, verimlilik oranı da yüzde 60,9 yani yüzde 61. 2017-2018 pazarlama yılında 345 bin hektar alanda pancar ekimi gerçekleştirilmiş, toplam 20 milyon 194 bin ton pancar üretimi yapılmış, verimlilik oranı yüzde 58,6. Yani 2002 yılından bu tarafa geldiğimizde pancar hektar aralığında kısmen bazen 10 bin-50 bin hektar arasında değişme olmasına rağmen pancar üretiminde 2017-2018 pazarlama yılına geldiğimiz takdirde büyük bir değişimin olmadığını görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, 2016-2017 pazarlama yılında Türkiye’de pancar şekeri kapasitesi 2 milyon 386 bin ton; bunun 1 milyon 360 bin tonu Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi tarafından, 1 milyon 24 bin tonu da 6 şirket, 8 fabrikadan oluşan özel sektör fabrikalarında gerçekleştirilmiş. Özel sektör fabrikalarının 2016-2017 pazarlama yılındaki ortalama maliyetleri 1 lira 81 kuruş; TÜRKŞEKER fabrikalarının ortalama maliyeti 2 lira 60 kuruş. Yani 2,5 milyon ton üretim yapan -yuvarlak hesapla söylüyorum- TÜRKŞEKER fabrikaları ile özel sektör fabrikaları arasında 1 liralık maliyet farkı var. Eğer özel sektör fabrikaları TÜRKŞEKER fabrikasının maliyetine sattığı takdirde ortalama yüzde 60 civarında net kâr elde etmekte. Bakın, şeker fiyatlarının 1 lira düşmesi 2,5 milyon tonda 2,5 milyar lira, 81 milyon Türk vatandaşının daha ucuz tutarda şekere ödemesi gereken para demek.

Değerli milletvekilleri, önemli bir konuyu daha izah etmek istiyorum: Nişasta bazlı şekerle ilgili, Haydar Bey ifade etmeye çalıştı. Türkiye’de 10 tane nişasta bazlı şeker üreten fabrika var. Bunlardan 5 tanesi lisanslı, 5 tanesi sadece ihraç kaydıyla üretim yapmak üzere kurulmuş firmalar. 2009-2010 yılında 540 bin ton üretim yapılmış. 2016-2017 yılında 634 bin ton üretim yapılmış nişasta bazlı şekerlerde. 2009-2010 yılında 406 bin ton yurt içi pazar, 139 bin ton ihracat. 2016-2017 pazarlama yılında 284 bin ton yurt içi pazar, 319 bin ton ihracat yapılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 265 bin, hepsi var burada Sayın Elitaş.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kapasitesinin yarısını kullanmış.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, teşekkür ederim.

Bitmedi mi?

Bir dakika ek süre veriyorum Sayın Elitaş, toparlayın lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, aslında uzun. 49’uncu maddede buna benzer bir önerge var.

Sayın Başkan, buradaki önergenin esası: Şeker Kanunu’nun 3’üncü maddesinde bir hüküm var “Toplam şeker talebinin yüzde 10’u kadarı nişasta bazlı şekerlere kota olarak ayrılır.” diye. 2017-2018 pazarlama yılının toplam şeker kapasitesi, Türkiye’nin şeker ihtiyacı 2 milyon 670 bin ton. Bunun yüzde 10’luk kısmı, 267 bin ton nişasta bazlı şeker; 2 milyon 403 bin ton da pancar esaslı şeker üretiliyor. Bunlardan yaklaşık 1 milyon 350 bin tonu Türkiye Şeker Fabrikalarına, geriye kalan kısmı da 1 milyon 50 bin ton veya 1 milyon 100 bin ton da 6 şirket, 8 fabrikaya -ilgili fabrikalara- dağıtılmış bir kota söz konusu. Şimdi, biz bunu, kotayla Şeker Kanunu’nda değiştirdiğimiz maddeyle yüzde 10’luk kısmı yüzde 5’e düşürüyoruz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sıfırlayın.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sıfırlayın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakanlar Kurulunu, bunu yüzde 7,5’a veya yüzde 2,5’a indirmeye yetkili olarak kıldığımız bir maddedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bu anlamda çok önemli bir gelişme olduğunu ifade etmek istiyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sağlıkta yasaklayın Sayın Başkan.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – İstediği zaman yükseltecek Bakanlar Kurulu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 49’uncu maddede Sayın Başkan izin verirse yine devam ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 49’da da kısa konuşursun ya.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sağlıkta kullanılmasın, yasaklansın.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

48’inci maddede iki adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 48’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Meral Danış Beştaş                 Müslüm Doğan                 Behçet Yıldırım

                Adana                               İzmir                               Adıyaman

        Mehmet Ali Aslan                    Hüda Kaya                     Mahmut Toğrul

               Batman                             İstanbul                             Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Hüda Kaya konuşacak.

Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir önceki maddede yaptığımız konuşmada muhalefet olarak şeker fabrikalarının satılışına ve pancar üreticilerinin dertlerine sahip çıkmamızla ilgili, buradaki yayını halkımız takip ediyor ve bizleri telefonla aradılar, desteklerini sunuyorlar ve haklarına sahip çıkmamızı istiyorlar. Bizler de halkımızın, çiftçimizin, işçimizin, kadınlarımızın, esnafımızın haklarını savunmaya her daim devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, gün geçmiyor ki -hani çok sık olarak konuşmamda hep vurguladığım- toplumumuzda bugüne kadar görülmemiş derecede bir ahlaki ve inanç çürümesiyle karşı karşıyayız ve bu o kadar korkunç boyutlara geldi ki her gün, her saat duyduğumuz yeni bir haberle sarsılıyoruz resmen “Böyle mi olacaktı?” diyoruz. “On altı yıllık bir muhafazakâr iktidarda, bu toplum, çocukları, hocaları, din âlimi diye geçinen şarlatanları böyle mi, bu hâllere mi gelecekti?” diyoruz artık. Artık çocuklarımızın güvenliği kalmadı; kadınların geleceği kalmadı, halkımızın umudu kalmadı artık. Bir cemaate mensup hoca kılıklı biri çıkıyor “Tek kadınla yetinen erkek sapıktır.” diye böyle bir ahkâm kesiyor utanmadan. Böyle bir ahlaksızlık, böyle bir sapıklık görülmüş değil. Yine bir tanesi, bugünkü yeni bir haber: 6 yaşındaki bir çocuk “Anne, ben hamile kalır mıyım?” deyince tecavüze uğradığı anlaşılıyor. Bu, bir değil, beş değil, yüz değil, yüzlerce örnek var böyle. Bunlar için bir şey yapmak gerekmiyor mu? Sizlerin de ailesi var, sizlerin de çocukları var, gençleriniz var, geleceğimiz var, 80 milyon insanın umudu var. Artık sözün bittiği yerdeyiz. (AK PARTİ sıralarından “PKK sayesinde oluyor.” sesi)

HÜDA KAYA (Devamla) – Kimin sayesinde olduğunu çok iyi biliyoruz. Orada gereksiz konuşmalar yapmayın.

BAŞKAN – Sayın Hatip, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.

HÜDA KAYA (Devamla) – Ali Şeriati’nin çok güzel, kıymetli bir sözü var: “Dindar bir toplumu ancak din adına din adamları kandırabilirdi.” İşte bugün ülkemizin, toplumumuzun geldiği nokta tam da bu, bunun gerçeğini yaşıyoruz. Din adına kim istismar ediyorsa, din adına kim sahtecilik yapıyorsa, kim kullanıyorsa, ağzına alıyorsa… Haddini bilmeden ileri geri konuşarak insanların inanca olan güvenini bile bitirdiler, çürüttüler insanların vicdanını.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – En iyi örneği sensin.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Dağlara çıkarılan çocukları konuş.

HÜDA KAYA (Devamla) – Rahatsız olmayın, rahatsız olmayın; pratiğiniz ortada.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Bu konuşmanızla en iyi örnek sizsiniz.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Dağlara çıkarılan genç kızları konuş, genç kızları.

HÜDA KAYA (Devamla) – Evet, siz iktidarsınız, iktidar.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Dağlara çıkarılan genç kızları konuş!

HÜDA KAYA (Devamla) – İktidarın vazifesini yapın, cevap vermeyin burada.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Konuşma, borazancılık yapma!

HÜDA KAYA (Devamla) – İş yapın iş, ahlakı kurtarın, inancı kurtarın.

BAŞKAN – Sayın Kaya, siz lütfen konuşmanızı tamamlayın.

HÜDA KAYA (Devamla) – Ben konuşmamı yapıyorum Başkan.

BAŞKAN – Cevap vermeyin.

HÜDA KAYA (Devamla) – Konuşmamı yapıyorum.

Evet, yine, 28 Şubat edebiyatı yapan ey iktidar vekilleri, bugün kaç tane şehrin Emniyetinde -terörle mücadele- gözaltında kaç kadının başörtüsünün açıldığını biliyor musunuz? Biliyorsunuzdur muhakkak.

Bırakın onu, Erdemli’de biyoloji öğretmeni bir kadın kızıyla gözaltına alınıyor. Duruşunu, inancını, şunu bunu desteklemeyebiliriz, mesele bu değil, bir kadının -kim olursa olsun- karşı karşıya kaldığı tehlikedir, tehdittir söz konusu olan. Bir kadın, kızıyla gözaltında, sorgulanıyor ve kızına tecavüz etmekle tehdit ediliyor. Artık vicdanları kurtarmanın zamanı geldi geçiyor. Söylenecek söz yetmiyor artık, kelimeler tükenmiş durumda.

Onu da bırakalım, her gün kadın ve çocuk tecavüzlerini konuşup çözüm bulalım diye bizler çırpınırken, gözaltında bile, devletin güvenlik güçlerinin evindeyken -ki orası sonuçta bir devlet kurumudur- orada bile kadınlar eğer tecavüzle tehdit ediliyorlarsa bunu biraz düşünmek gerekiyor.

SALİH CORA (Trabzon) – Yuh sana ya! Ne kadar yalancısın ya! Ne kadar yalancı ya!

BAŞKAN – Sayın Kaya, teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

SALİH CORA (Trabzon) – Dağdakilerden bahset. Yazık sana ya, yazık sana! Dağdakilerden bahset.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Yaa! Utanın biraz ya! Sadece utanın diyorum, başka bir şey demiyorum.

SALİH CORA (Trabzon) – Ayıp ya, çok ayıp, bu kadar büyük yalan olmaz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya, bir oturduğunuz yerden müdahale etmeyin.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Yalan, değil mi? Hiç rahatsız olmuyorsunuz.

SALİH CORA (Trabzon) – Utan be utan!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – “Yalan” diyerek ortak oluyorsunuz.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Yazık size, yazık! Vicdanınızı öldürmeyin!

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 48’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

         Zekeriya Temizel                  Kadim Durmaz                         Musa Çam

                İzmir                                Tokat                                   İzmir

          Lale Karabıyık                  Bihlun Tamaylıgil                Bülent Kuşoğlu

                Bursa                              İstanbul                                Ankara

           Orhan Sarıbal

                Bursa

MADDE 48- 4634 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 4- Şirketler haklı bir sebebe dayanmadan iki yıl üst üste kendilerine tahsis edilen kotalardan % 90’ın altında arz sağladıkları takdirde, kota ile arz arasındaki fark kadar A ve B kotalarına ilişkin haklarını Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek süre için kaybederler. Şirketler bu süre içinde kaybettikleri kota hakkına karşılık yeni kota sağlayamazlar.

Şirketlere tahsis edilen A ve B kotaları Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek süre içinde kullanılmadığı takdirde iptal edilir.

Zorunlu hallerde pazarlama yılı içinde kotalar arası şeker transferi yapılır. A kotasının bir kısmı pazarlanamadığı takdirde, pazarlanamayan miktar gelecek yılın A kotasına aktarılır ve bir sonraki yılın A kotası aktarılan miktar kadar düşürülür veya cari pazarlama yılı içinde, şirketlerin talep etmesi durumunda ve Bakanlar Kurulunca uygun bulunması halinde pazarlanamayan A kotasının tamamı veya bir kısmı, aynı pazarlama yılı içinde ihraç edilmek kaydıyla C şekerine aktarılabilir.

Şirketler yapacakları kapasite değişikliklerine göre ve/veya mücbir sebeplerin tespiti durumunda Bakanlık kararı ile bünyelerindeki fabrikalar arasında kota aktarımı yapabilirler.

Ekimi yapılan şeker pancarı potansiyeline öncelik vermek suretiyle A ve B kotalarının tespiti, tahsisi, iptali, transferi, yeni kota tahsisi ile uygulama ve denetime ilişkin hususlar Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Orhan Sarıbal konuşacak.

Buyurun Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, yüzde 5 kararı olumludur ama elbette bizim taleplerimizi karşılayacak durumda değildir. Biz nişasta bazlı şeker üretiminin bu topraklardan tamamen çıkarılmasını istiyoruz; bu kadar açık, bu kadar net.

Ama iyi bir gelişme gibi görünse de bunun arkasında bazı şeyleri aramamız gerekir. Bir, bu yüzde 5 kota indiriminin gerekçesi, şeker fabrikalarının kapatılmasının, daha doğrusu özelleştirilmesinin ve tasfiye edilmesinin kolaylaştırılması için yapılmıştır. İkinci ve saklı olan, uzun süredir bu şeker piyasasına egemen olan yabancı şirketlerin ve nişasta bazlı şeker üreticilerinin aslında nişasta bazlı tatlandırıcıyı bu kotanın dışına çekme, bu şeker anlayışı, kimyası içerisinden çıkarıp başka bir alana sürükleme sürecidir. O yüzden yüzde 5 olumludur ama arkasını görmek gerekir. Bu, şeker fabrikalarını özelleştirmeniz için yeterli bir iyi niyet anlamına gelmez.

Buradan Erzincan’da, Erzurum’da, Kars’ta, Erciş’te, bugün Elâzığ’da, dün Muş’ta fabrikaları için direnen emekçileri, köylüleri, hiçbir siyaset, parti ayrımı yapmadan içinde bütün partilerden insanların olduğu tüm halkı ve bizim onurlu milletvekillerimizi selamlamak isterim. (CHP sıralarından alkışlar) Onlar Türkiye’nin vazgeçilmez unsuru olan temel üreticilerin, köylülerinin haklarını koruyorlar ama asıl yaptıkları şu: Şeker ittifakı yapıyorlar, koltuk ittifakı değil. “Şeker vatandır, vatan satılamaz.” diyor değerli arkadaşlarımız orada. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, adını doğru koyalım, bu ülkede tarımda şu anda 106 bin civarında şeker pancarı üreticisi var; 350 bin kişiyi doğrudan ilgilendiren, 10 milyonu insanı etkileyen ama 80 milyonun sağlığını ilgilendiren bir şeker üretimi var. Türkiye’de şu anda 33 fabrika ortalama olarak 3 milyon 100 bin ton şeker üretme kapasitesine sahip. Peki, bunun karşısında nişasta bazlı üreticilerin kapasitesi ne kadardır? Sayın milletvekili burada söyledi ama nişasta bazlı üretim kapasitesini söylemedi. Yaklaşık olarak 1,5 milyon ton kurulu nişasta bazlı şeker üretim kapasitesi var, tatlandırıcı üretim kapasitesi var. Peki, bunlar ne yapıyorlar? Söylediler; C kotası yurt dışına ihracat, B kotası güvenlik için stokta tutulması gereken, A kotası ülkenin temel ihtiyacı. Şeker pancarının az üretilmesinin, fabrikaların rantabl çalıştırılmamasının ve şeker fabrikalarının dolaylı olarak zarara uğratılmasının temel nedeni kotalı üretimdir yani sıralı, açıkça, net bir şekilde engellenmiş üretim biçimidir. Ama şunu bilin: Eğer siz kotalı üretim yaptıysanız, fazla şeker pancarı üretiyorsanız o şeker pancarınızı fabrikaya yarı fiyatına… Yani bu yıl kaç kuruştu? 210 kuruştu şeker pancarının fiyatı ama kota fazlası üretim yaptıysanız onu 110 kuruşa, hatta 100 kuruşa sattınız yani çiftçiyi otomatikman, doğal olarak zarara uğrattınız.

Uzun zamandır şu söyleniyor -Cargill’in raporu da öyle- deniliyor ki: “Şeker fabrikaları zarar ediyor.” Bakın, Cargill, sürekli aldatılan bir yapıyı aldatabilir ama bizi aldatamaz; şeker fabrikalarının zarar etme hikâyesi bir yalandır. (CHP sıralarından alkışlar) Ağrı, Samsun, Kırklareli, Bursa ve Balıkesir Susurluk Fabrikaları çeşitli nedenlerle, kimi dört yıl, kimi iki yıl, kimi bir yıl kapatıldı. Neden? Şeker fabrikalarındaki şeker pancarı fiyatlarının istikrarsızlığı nedeniyle. Tamamen yalandır. Yine Cargill diyor ki iktidara: “Gıda enflasyonunun nedeni Türkiye şekeridir yani şeker pancarıdır.” Bilin ki tamamen yalandır. Fransa ve Almanya’nın şu anda piyasada sattıkları şeker ile bizim şeker fiyatlarımız aynıdır, fark şudur: Onlar şeker pancarı üretimini bizim 14 katımız kadar daha fazla destekliyorlar, hatta Fransa yıllık tükettiği şekerin tam 2 katını üretmektedir. Niye? Tunus’a satıyor, Irak’a satıyor, Suriye’ye satıyor yani satıyor, üretimden kısmıyor. Ama bizi terbiye etmek isteyen o üst akıl bize diyor ki: “Siz üretmeyin, biz size daha ucuz tatlandırıcı vereceğiz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Bunu kabul etmiyoruz; bu, bu ülkenin topraklarına, bu ülkenin çiftçisine, bu ülkenin Hükûmetine ayar vermektir, dizayn etmektir. Elbette bunu kabul etmiyoruz. Yaşasın Türkiye üreticileri, yaşasın bu ülkenin gerçek sahipleri, yaşasın bu ülkenin toprakları.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarıbal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

49’uncu maddede üç adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

       Meral Danış Beştaş               Mehmet Ali Aslan                 Müslüm Doğan

                Adana                              Batman                                  İzmir

          Behçet Yıldırım                   Mahmut Toğrul

              Adıyaman                          Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 46-49’uncu maddeleri arasında, 4634 sayılı Şeker Kanunu’yla ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Komisyonda ihdas edilen bu düzenlemeler, etraflıca tartışılmadan iktidar partisince metne dâhil edilmiştir. Kamuoyu gündeminde şeker fabrikalarının Resmî Gazete ilanıyla özelleştirilmesine dair mevcut tartışma devam ederken bu düzenlemelerin bu paralelde getirilmesi hayra alamet değildir. Zaten etraflıca tartışılmadığı ve ilgili komisyonda görüşülmediği için ilgili maddelerin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

          Kadim Durmaz                  Bihlun Tamaylıgil                       Musa Çam

                Tokat                              İstanbul                                  İzmir

         Zekeriya Temizel                  Lale Karabıyık                  Bülent Kuşoğlu

                İzmir                                Bursa                                  Ankara

            Haydar Akar

               Kocaeli

MADDE 49- 4634 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 11- Bu maddeyi ihdas eden Kanunla 4634 sayılı Kanunda yapılan düzenlemeler uyarınca A ve B kotalarına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı ile yönetmelik çıkarılıncaya kadar mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam olunur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar konuşacak.

Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üç soruyla başlamak istiyorum önce.

Sorularımın birincisi: Şeker fabrikalarını niçin satıyorsunuz? Sorularımın ikincisi: ÇAYKUR’u niye hiç düşünmüyorsunuz? Özellikle Niğde’de yaşayan, Çorum’da yaşayan, Kırşehir’de yaşayan, Yozgat’ta yaşayan, Erzincan’da yaşayan, Erzurum’da yaşayan, Ilgın’da yaşayan, Turhal’da yaşayan, Kastamonu’da yaşayan, Afyon’da yaşayan, Alpullu, Burdur, Elbistan, Muş’ta yaşayan vatandaşlarıma, bu kentlerin milletvekili arkadaşlarıma soruyorum: Niye şeker fabrikaları satılıyor, niye Rize’deki ÇAYKUR satılmıyor? Bu soruyu sormanızı istiyorum. Ben karşıyım; özelleştirilmesine, satılmasına karşıyım ama sizin, kentlerde sahip olduğunuz tek varlığı niçin satarlar, bu soruyu sormanız gerekiyor.

Biraz evvel Sayın Elitaş rakamlar verdi, maliyetler verdi, özel sektör maliyetleri ile devlet sektörü arasındaki maliyetleri verdi. Ben size çok net rakamlar vereceğim, çok net rakamlar. Bakın, 25 tane şeker fabrikamızın -3’ü satıldı- 21’i üretim yapıyor ve bu üretim yapan 21 fabrikanın net kârı 2016 yılında 91 milyon 122 bin lira. Rapor elimde. Bu bir Sayıştay raporu. Bütün bilançolar var burada. Bütün rakamlara bakabilirsiniz ki sizin de Komisyonda olan arkadaşlarınız bunu biliyor. Sonra 4 fabrikanın işletilmeme, çalıştırılmama maliyeti biniyor üzerine, bakım maliyeti biniyor, personel maliyeti biniyor ve 76 milyon lira zarar gösteriyorlar şeker fabrikaları için. Bunu gerekçe yapan bir Hükûmet… Tabii ki maliyetler de artıyor bu arada ama maliyetlerin artmasının tek nedeni bu değil, 4 fabrika değil. Zamanım olsa da onları da anlatsam ben size. Maliyetler de artıyor bu arada ama şeker fabrikalarının zarar etmesinin gerekçesi bu değil veya Hükûmetin gerekçesi bu olmamalı. Eğer 25 fabrika 76 milyon zarar ediyorsa Osmangazi Köprüsü’ne ödediğiniz garanti bedeli 1 milyar 486 milyon lira, yirmi beş sene şeker fabrikalarını karşılar, hiç endişe etmeyin. (CHP sıralarından alkışlar) Diğer özelleştirmeleri veya garanti kapsamındaki kuruluşları söylemiyorum.

Bakın, size çok basit bir örnek vereceğim. Melas var, melas. Melas nedir? Şeker pancarı işleniyor, şekere dönüşürken -yüzde 1- melas denen bir madde oluşuyor. Tarımda da kullanılıyor bu melas ama içinde yüzde 2,5 şeker var. Eğer bir yıllık şeker üretiminde melasın içindeki, atık olan melasın içindeki yüzde 2,5’u kurtarırsak 419 milyon lira yapıyor, sizin yedi senelik… Şeker fabrikaları her gün zarar etse problem kalmıyor.

Ne istiyorsunuz şeker fabrikalarından, bunu anlamadım ben. Bakın, 63 milyar dolarlık özelleştirme yaptınız, satabileceğiniz bir eser var mı yaptırdığınız? Buradan bir yatırıma kaynak ayırıp da, bir fabrika kurup da, bir işletme kurup da on altı yıllık döneminizde sizin yaptığınız, satabileceğiniz bir örnek gösterebilir misiniz? Gösteremezsiniz değil mi? Maalesef, ne var ne yok tüketiyorsunuz. Hem borçlanıyorsunuz hem satıyorsunuz. Şeker fabrikalarına sıra geldi, onları da satmaya çalışıyorsunuz. Sadece bu da değil, arkadaşlar, on yedi senedir özelleştirmede olan şeker fabrikalarına hiçbir yatırım yapmadınız, hiçbir yatırım.

Şeker fabrikalarıyla ilgili ilk satışı ŞEKER-İŞ Sendikası Danıştayda yürütmeyi durdurma kararı verdirerek bozdurdu, karar bozulmadı da yürütmeyi durdurma kararı verildi. Sonra Anayasa Mahkemesine başvurdu ve Anayasa Mahkemesi bu kararı iptal etti. Sonra bir daha denediniz, bir daha denediniz, gruplara ayırdınız denediniz; yine olmadı, yine bozdu. Şekerden ne istiyorsunuz?

Şekerden işte bugün itibarıyla -biraz evvel arkadaşlarım da rakamları söyledi- çiftçiler yararlanıyor, o kentin esnafı yararlanıyor; ticaretle uğraşan insanlar, orada simit satan, o kampanya döneminde köfte ekmek satan insan bile kazanıyor.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Besiciler...

HAYDAR AKAR (Devamla) – Herkes var, herkes var, toplumun içindeki herkes var.

Bakın, Karabük’te en son fabrika 1937 yılında kurulmuş, Burdur’da da 1937 yılında kurulmuş; birisi demir çelik, birisi şeker fabrikası, başka fabrika yok arkadaşlar bu kentlerde. Ne istiyorsunuz bunlardan, ben merak ediyorum.

Teşekkür ederim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Özkan Yalım.

Süreniz bir dakika.

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, nişasta bazlı şeker kotasının yüzde 10’dan yüzde 5’e düşürülmesine ve bu konuda Bakanlar Kurulunun artırma ve eksiltme yetkisinin de kaldırılmasını istediğine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan söz verdiğinizden dolayı.

Değerli arkadaşlar, yaklaşık dört gündür, pazartesiden bugüne, biraz önceye kadar... Ben yarım saat önce havaalanından geldim.

Şimdi, ben buraya geldikten sonra, bu önergeyi de gördükten sonra ilk önce teşekkür ederim, en azından pozitif yaklaşıyorsunuz, yüzde 10’dan yüzde 5’e, yüzde 5’lik bir düşüş var. Gelin bunu kalıcı hâle getirin, Bakanlar Kurulunun yüzde 50 artırma veya eksiltme yetkisini kaldıralım, böylelikle sabit yüzde 5’te kalsın. Buradan bir iyi niyet göstergesi sizlerden görmek istiyoruz.

Bir taraftan, satışlar öncesi neden böyle bir şirinlik yapılmaya kalkılıyor? Gelin satışları da kaldıralım, tamamen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının… Gezmiş olduğumuz bu 6 tane ildeki fabrika önündeki bütün vatandaşlar “Satılmasın.” diye inim inim inliyor; gelin onların sözlerini, seslerini duyun diyorum, satılmasın, özelleştirilmesin fabrikalar diyorum.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın çerçeve 49’uncu maddesiyle 4634 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen geçici maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

           Mustafa Elitaş                     Bülent Turan                       Zeyid Aslan

               Kayseri                           Çanakkale                                Tokat

          Salih Çetinkaya               Mehmet Doğan Kubat      İsmail Emrah Karayel

               Kırşehir                            İstanbul                                Kayseri

          Sami Dedeoğlu                   Bayram Özçelik                       Ali Özkaya

               Kayseri                             Burdur                       Afyonkarahisar

       Ahmet Sami Ceylan

                Çorum

“Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine ait şeker fabrikalarının özelleştirilmesi halinde özelleştirme öncesinde Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. tarafından fabrikalara tahsis edilen kotalar da bu Kanun ve diğer mevzuat uyarınca herhangi bir izin ve onaya gerek kalmaksızın fabrikaların devir tarihi itibarıyla alıcıya aktarılmış olur. Özelleştirme sözleşmelerinde yer alan üretim taahhüdünün başlangıç tarihinden itibaren alıcı şirketlerin beş yıl boyunca her pazarlama yılı için kendilerine tahsis edilen kotalardan % 90'ın altında arz sağlamaları halinde, ilgili pazarlama yılı kotasının % 90'ı ile arz arasındaki fark kadar kota hakları Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine aktarılır. Bu aktarım nedeniyle herhangi bir hak ileri sürülemez ve talepte bulunulamaz. Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları özelleştirilen fabrikalar için özelleştirme sözleşmelerinde belirtilen üretim taahhüdü boyunca uygulanmaz.

Bu Kanunun 3 üncü maddesinin ilk fıkrasında nişasta kökenli şekerler için belirlenecek kota miktarında yapılan değişiklik sonucu ortaya çıkan kota fazlası, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketine aktarılmıştır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş konuşacak.

Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bu verdiğimiz önerge de gerçekten çok önemli bir önerge.

Bakın, biraz önce yaptığımız uygulamayla birlikte doğrudan doğruya nişasta bazlı şeker kotası yüzde 10’dan yüzde 5’e düştü. 2017-2018 pazarlama yılındaki nişasta bazlı şeker kotasını “267 bin ton” diye söyledim. Bundan sonraki süreçte tam bunun yarısı, diyelim ki 135 bin tonu artık pancar şekerinden ihtiva edecek bir üretim ortaya çıkacak. Bunun da toplam bedeli… Hemen hemen 800 bin tonluk bir pancar alanı, pancar ihtiyacı ve yaklaşık 13.500 hektarlık bir pancar ekim alanının ortaya çıkmasına imkân verecek bir düzenleme ortaya çıkıyor.

Değerli arkadaşlarımız diyor ki: Yüzde 5’i yüzde 7,5’a çıkarma imkânını ortadan kaldıralım, yüzde 5’i yüzde 2,5’a düşürecek şekilde dursun; 7,5’a çıkmasın.

Bakın değerli arkadaşlar, bazı zamanlarda pancar üretiminin verimli olmayacağı dönemler hasıl olabilir. Bu çerçeve içerisinde, bir garanti anlamında bunlar yapılabilir.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kotayı kaldırın, yeni fabrika kurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 2002 yılına geldiğimizde, daha önceki dönemlerde, 4634 sayılı Kanun yokken bu memlekette pancar o kadar fazla ektirilmiş ki 2002-2003 yılında Türkiye Şeker Fabrikalarının 1,5 milyon ton Türkiye'nin ihtiyacından fazla şeker üretimi elinde durmuş.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Satsın, dışarıya satsın.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Dışarı satın sağlıklı şekeri.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, dışarıya satılan işler de ne biliyor musunuz?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Fransa nasıl satıyorsa biz de satalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Türkiye’de şu anda şekerin tonu bin dolar, perakendede satılan bin dolar. Yurt dışında kaç para? 380 dolar, 350 dolar.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Destekleme verin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, tonunu diyorum.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Demek ki Fransa’daki politika daha doğru, bizde yanlışlık var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, C kotasıyla ilgili değerli milletvekilim “C kotasını 100 liraya, 110 liraya alıyor.” diyor ama TÜRKŞEKER…

ORHAN SARIBAL (Bursa) – C kotası değil, hayır, C kotası değil, yanlış tabii ki. Üretim fazlası, kota fazlası.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Pancarı diyorum ben, pancarı.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Kota fazlası, kota fazlası.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, o C kotasıdır.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım lütfen.

Sayın Sarıbal, lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Milletvekilim, A kotası pancar vardır, B kotası pancar vardır, C kotası pancar vardır. C kotası pancar “kota fazlası” diye ifade edilir, onu da TÜRKŞEKER -190 kuruşa alır A kotası pancarı- 110 kuruşa alır. Özel sektör fabrikaları A kotası pancarını 210 kuruşa alır, C kotasını 150 kuruşa alır. 150 kuruşa almasına rağmen… Bakın, öyle enteresan ki Kayseri gibi, Konya gibi, Amasya gibi, Aksaray gibi, Adapazarı, Kütahya gibi bölgelerde -C pancarını özel sektöre üreten yerlerde- C pancarını üreten çiftçiler şanslı. Niye? Özel sektör bu C pancarını 150 kuruşa alıyor, başka taraf da 110 kuruşa alıyor ve tonu 150 kuruş…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Hayvan yemi oldu pancar, pancar kotasından satamadılar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Kayseri Şekerse sizinki oraya veriyordur. Sizinki Bor Şeker. Bor Şeker 110 kuruş veriyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mahvettiniz, mahvettiniz pancar üreticisini!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bor Şeker -Türkiye Şeker Fabrikaları- Kırşehir, hemen Kayseri'ye yakın yerlerde, Konya'ya yakın yerlerde 150 kuruşa yakın C kotasını alırlar ve bu C kotasıyla da üretim yaparlar. 110 kuruşa aldıkları C kotası pancarla birlikte ihracat imkânları vardır.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Parça pinçik ettiniz pancar üreticisini!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın değerli milletvekilleri, biraz önce bir milletvekili arkadaşımız bir ifade kullandı Gümrük Birliği Anlaşması'nın yenilenmesiyle ilgili. 1994 yılındaki Gümrük Birliği Anlaşması’ndan, bizim 80 bin ton Avrupa Birliğinden şeker ithal etme mecburiyetimiz var. Geçen dönemlere kadar bu işi yapmadık, sadece, sanıyorum 2016 yılının başında 80 bin tonluk bir şeker ithalatı mecburiyetinde kaldık çünkü dâhilde işleme rejimi kapsamında onu karşılayabilecek mevsim uygun gitmediğinden dolayı bu hasıl oldu.

Bir de değerli arkadaşlar, bakın, az önce söyledim, 2,5 milyon ton şeker üretiliyor. 1 lira fazlaya tükettiğimiz takdirde 2,5 milyar lirayı 81 milyon Türk vatandaşı cebinden fazla para ödüyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, her şeyi ucuzlattın da bunu mu ucuzlatacaksın Elitaş? Yapma gözünü seveyim ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi, Türkiye Şeker Fabrikalarında 5 bin kadrolu personel var, 8 bin de geçici işçi var; toplam 13 bin kişi. Bu özelleştirmeyle birlikte ne olacak biliyor musunuz? Şeker fabrikalarında çalışan kişilere denilecek ki: “Ey kardeşim, sen devlet adına çalışmak istiyorsan ver dilekçeni, devam et. Bütün hakların aynı, üzerinde kalmak üzere devlet memuru olarak devam edeceksin.” İki…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Çiftçiyi, nakliyeciyi ne yapacaksın?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu doğru değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ya, çiftçi… Çalışıyor fabrika…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Nasıl çalışıyor Başkanım ya?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ya, çalışıyor fabrika Özkan Bey, farkında değil misin?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne yapıyorsun biliyor musun? Argon kaynakçısı gidiyor orada kalorifer yakıyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Yalım…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, 6 tane özel sektör şeker fabrikasının, şirketinin…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu yönden felaketle sonuçlanıyor. Argon kaynakçısından kaloriferci oluyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 8 tane fabrika 1 milyon 50 bin ton…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Böyle bir mantık var mı ya!

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Verimsiz, verimsiz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ya, bir dakika… Kayseri’deki, Konya’daki çiftçiler ne yapıyor Allah aşkına?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ne oldu Manisa Sümerbank?

ALİ ŞEKER (İstanbul) - SEK ne oldu, SEK? SEK AVM oldu, AVM.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Konya’daki, Kayseri’deki çiftçiler ne yapıyor Allah aşkına? Hayatlarından memnun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Soma’daki işçi…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı sohbet etme yeri değil burası, lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Argon kaynakçısından kaloriferci oluyor.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Köyden kente göçü tamamen körükleyeceksiniz ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın işçiyle ilgili kısmı söylüyorum, işçilerle ilgili kısımda… (CHP sıralarından gürültüler) Bir dakika dinleyin…

Değerli arkadaşlar, eğer özel sektör fabrikasında çalışmak isteyen varsa kamu tamamen onların sosyal haklarını verecek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika daha…

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın lütfen Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Özel sektör fabrikalarında çalışmak isteyenlerin bütün hakları -daha önceki dönemde olduğu gibi- bütün tazminatları, sosyal hakları özel sektöre devredilerek değil, doğrudan doğruya çiftçiye hakları verilecek. Emeklilik hakkını almış olanlar varsa onlara, emeklilik haklarıyla birlikte, çalışan bu 13 bin kişiye -yuvarlak olarak- verilecek.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hep aynı hikâye.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Elitaş, sadece işçiler değil orada, Türkiye’nin üreticisi var, şekeri var, tüketicisi var, insan hakkı var, kriz var!

BAŞKAN – Çok ayıp bir şey.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Açık ve net söylüyorum: Bu özelleştirmeyle ilgili Türkiye Şeker Fabrikalarında çalışan 1 kişi mağdur olmayacak. Bu özelleştirmeyle ilgili, 81 milyon Türk vatandaşı, pahalı üretimden dolayı 2,5 milyar lira şeker için cebinden para harcamayacak. İşçi memnun, çiftçi memnun. Niye? Özel sektörle ilgili…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Gidelim fabrikalara, gidelim o zaman! Gidelim fabrikalara Sayın Elitaş!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Uruguay’da mı yaşıyorsunuz, Uruguay?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Örnek veriyorum, Kayseri Şeker Fabrikası kilosu 210 kuruş …

ÖZKAN YALIM (Uşak) – 6 tane fabrikadan ben bugün geldim Sayın Elitaş! Bugün geldim ben fabrikalardan. Ne konuşuyorsun sen ya!

BAŞKAN – Sayın Yalım…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - A kotası, 150 kuruş C kotası… Bunun gibi fabrikalar bunu aldığı takdirde, samimiyetle söylüyorum çiftçi bize dua edecek.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Yarın gelsenize benimle fabrikalara!

BAŞKAN – Sayın Yalım…

ÖZKAN YALIM (Uşak)– Konuşuyor orada, boşu boşuna konuşuyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Orhan Sarıbal’a bir dakika…

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Orhan Sarıbal’a bir dakika verin.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz işlemimi yapayım. Allah Allah! İşlem yapıyorum, işlemimden sonra talep edersiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Konuşmasını çarpıttı ama.

BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Sarıbal.

Bir dakika veriyorum.

III.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın, bu ülkede şeker fabrikalarının kuruluş amacının sadece rantiyeye hizmet etmek olmadığına ilişkin açıklaması

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bakın, bu şeker fabrikalarının kuruluş amacı, bu ülkede sadece rantiyeye hizmet etmek değildir. Eğer siz Erzurum’dan şeker fabrikasını kaldırırsanız Erzurum’u bitirirsiniz, Erciş’ten fabrikayı kaldırırsanız Van’ın nüfusunun yüzde 50’sini bitirirsiniz. Aynı şekilde, özelleştirme yapacağınız, daha doğrusu satacağınız bütün fabrikalarda bulunan insanları tekrar köyden başka kentlere göçe zorlarsınız. Bu, sosyal sorumluluk projesidir.

Soruyu şuradan sormak gerekir: Madem bu tür şeylerde zarar ziyan meselesi üzerinden bakıyorsunuz, insanların yoksulluğunu yönetmek için sosyal güvenlik fonundan, yardımdan geri adım atmıyorsunuz, “Daha fazla verelim.” diyorsunuz, insanlar çalışarak, ekmek kazanarak, tarlalarında mücadele ederek yaşamlarını sürdürmek istiyor, neden siz onların arsalarından başkalarına rant sağlayıp onları üretimden uzaklaştırıyorsunuz? Bunun hiçbir sahici tarafı yoktur. Kâr ve zarar meselesi üzerinden bakılamaz insanlara. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarıbal.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.36

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Bülent ÖZ (Çanakkale)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada bulunan, 517 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlıyoruz.

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgüt ve Ofisin Türkiyedeki Yasal Statüsü Ayrıcalıkları ve Bağışıklıklarına İlişkin Anlaşmayı Tadil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/848) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 517)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada bulunan, 167 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/428) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 167)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 16 Mart 2018 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

İyi hafta sonları diliyorum.

Kapanma Saati: 21.39



(x) 533 S. Sayılı Basmayazı 6/3/2018 tarihli 66’ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir.