TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           67’nci Birleşim

                                                                                   7 Mart 2018 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, hak ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, 1-7 Mart Yeşilay Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, Batman’daki Ahmet Kaya Halkevinin isminin değiştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın gündem dışı yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Edirne Milletvekili Erdin Bircan’ın, tarım arazilerini toplulaştırma çalışmalarındaki sıkıntılara ilişkin açıklaması

3.- Kastamonu Milletvekili Murat Demir’in, tüm kahraman kadın şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP’nin mazot ve gübreye destek vermesi yerine bunlardaki vergiyi kaldırması gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Suriye savaşı nedeniyle Hatay’da esnaf ve çiftçinin zor durumda olduğuna ve kredi ödemelerinin ertelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Tekirdağ Milletvekili Ayşe Doğan’ın, girişimciliğin yeni projelerle daha da ilerlemesini temenni ettiğine ve bu alanda görev yapanlara başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

7.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Boğazköy Barajı’nda balıkların karaya vurduğuna ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını acilen göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

8.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ve şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Artvin Milletvekili İsrafil Kışla’nın, 7 Mart Artvin’in düşman işgalinden kurtuluşunun 97’nci yıl dönümünü kutladığına ve bütün şehitleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması

11.- Kahramanmaraş Milletvekili Nursel Reyhanlıoğlu’nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

12.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

13.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Tarsus T Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan 78 yaşındaki Sise Bingöl’ün yaşadığı sağlık sorunlarına rağmen tahliye edilmemesini Adalet Bakanının nasıl değerlendirdiğini öğrenmek istediğine ve tüm emekçi kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

14.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, et ithal etmek yerine besicilerin üretim yapması için planlı destek yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Kosova köyüne kurulacak biyokütle enerji santraline, yöre halkının sesini dinleyerek Hükûmetin izin vermemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı’nın, MESAM’a kayyum atanmasının bir saray darbesi olduğuna ve bu darbeye zemin hazırlayan sözde sanatçıları şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

17.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Kayserili çiftçilerin Mehmetçik için başlattıkları kampanyaya ilişkin açıklaması

18.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 1-7 Mart Yeşilay Haftası’na ilişkin açıklaması

19.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli’nin Derince ilçesinde bulunan BHC ve DDT’den oluşan zehirli kimyasal maddelerin bir an evvel bertaraf edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

20.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

21.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 1-7 Mart Yeşilay Haftası’nı kutladığına ve ölüm yıl dönümünde Selâhaddîn Eyyubî’yi rahmetle andığına ilişkin açıklaması

22.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan taşeron şoförlerin sorunlarına ilişkin açıklaması

23.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına, Yunanistan’da ırkçı parti mensuplarının Türk Bayrağı’nı yakmasını esefle kınadığına ve Yunanistan Hükûmetini göreve çağırdığına ilişkin açıklaması

24.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, Mersin’de gözaltına alınan 4 kadının başörtülerinin çıkartılması konusunda Hükûmet yetkililerinden cevap beklediklerine ilişkin açıklaması

25.- İzmir Milletvekili Necip Kalkan’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

27.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, il genel meclisi üyelerinin sorunlarına ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

28.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’a Rize Kalkandere L Tipi Cezaevinde uygulanan şiddet nedeniyle Adalet Bakanlığından açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

30.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

31.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, dört Meclis başkan vekilinin 15 kişiye söz verilmesi konusunda mutabakata vardıklarına ve onun dışında özel birtakım uygulamalar yapmanın doğru olmayacağı kanaatinde olduklarına ilişkin açıklaması

32.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 1-7 Mart Yeşilay Haftası’na, vefatının 825’inci yılında Selâhaddîn Eyyubî’yi rahmetle andığına, Samsun’un İlkadım ilçesi ile İzmir’in Konak ilçesinde çıkan yangınlarda yaralananlara acil şifalar dilediğine, Artvin’in düşman işgalinden kurtuluşunda mücadeleye katılan gazi ve şehitleri rahmetle andığına ve Yunanistan’da ırkçı bir parti tarafından 5 Mart tarihinde Türk Bayrağı’nın yakılmasını şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladıklarına, 8 Martın tatil ilan edilmesi için kanun teklifi verdiklerine, Cumhuriyet gazetesi davasında tutuklu bulunan gazetecilerin bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını dilediklerine, güvenlik soruşturması nedeniyle atanamayan sağlıkçıların sorunlarına ve Meral Danış Beştaş’a grup başkan vekilliğinde başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Meral Danış Beştaş’a görevinde başarılar dilediğine, güvenlik soruşturması nedeniyle atanamayan sağlıkçılara, Parlamentoya saygının gereği olarak Hükûmetin bir üyesinin Genel Kurulda olması gerektiğine, katledilişinin yıl dönümünde Çetin Emeç’i rahmetle andığına, hiçbir faili meçhul cinayet kalmaması için hakikatleri araştırma komisyonunun kurulması gerektiğine, Artvin’in düşman işgalinden kurtuluş gününü tebrik ettiğine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile gazetecilerin hükümleri kesinleşmeden cezaevinde tutulmalarının demokrasiye ve ülkeye hiçbir katkısının olmayacağına inandığına ilişkin açıklaması

35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Meral Danış Beştaş’a görevinde başarılar dilediklerine, Artvin’in kurtuluş yıl dönümünde Artvinlilere selam gönderdiklerine, Yunanistan’da Türk Bayrağı yakılmasının trajik bir olay olduğuna, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladıklarına ve kadınların hayatın her alanında daha fazla rol alacağına inandıklarına ilişkin açıklaması

36.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, tebriklerini ileten grup başkan vekillerine teşekkür ettiğine, Türkiye’de HDP’ye farklı bir hukuk işletildiğine, bunun durdurulması gerektiğine ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

37.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Meral Danış Beştaş’a görevinde başarılar dilediklerine ilişkin açıklaması

38.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’in, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, önemli bir kanunu görüştüklerine ve soru-cevap bölümünde Maliye Bakanının hazır bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması

41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Tunceli Milletvekili Gürsel Erol’un 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin Altay ile İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

52.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Genel Kurula ara verildiği sırada HDP milletvekillerine yönelik bir saldırı olduğuna, milletvekillerinin darbedildiğine ve bunun Meclise yakışmadığına ilişkin açıklaması

53.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

55.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, 15 kişiye söz verilmesi kuralının farkında olduğuna, emsal teşkil etmeyeceğine ve söz verme konusunda esneklik imkânı olduğunu düşündüğüne ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Meral Danış Beştaş’a görevinde başarılar dilediğine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Rize’deki işkence iddiasıyla ilgili Adalet Bakanıyla görüştüğüne ve Rize Cumhuriyet Başsavcısı tarafından olayın bütün yönleriyle incelendiğine, adli ve idari soruşturma başlatıldığına ilişkin bir açıklamanın tarafına iletildiğine ilişkin konuşması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor ve arkadaşları tarafından, 18-24 yaş arasındaki gençlerin lise eğitimini tamamlamadan eğitimi terk etmelerinin sebeplerinin tespit edilerek alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 7/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiye’de kadınların yaşadıkları ayrımcılık ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin araştırılması amacıyla 7/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve arkadaşları tarafından, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin özelleştirme sonrası durumu ve sorunlarının tespit edilmesi ile çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla 6/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Manisa Milletvekili Uğur Aydemir’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

4.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya’nın Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin önerge (4/138) yazısı

 

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyeliklere seçim

2.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533)

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Hazine Müsteşarlığı ihalelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/22984)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşların merkez teşkilatında kullanılan araçlara, bunlar için yapılan harcamalara ve Kurum lojmanlarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/23089)

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, AVM’lere dair çeşitli verilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/23288)

4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait ihalelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/23686)

7 Mart 2018 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, hak ihlalleriyle ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu’na aittir.

Buyurun Sayın Tanrıkulu, süreniz beş dakikadır.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, hak ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Kırk yıllık arkadaşım, dostum, hocam, müvekkilim Mithat Sancar’a şimdi “Sayın Başkan, Sevgili Başkan” diye hitap ediyorum.

Hayırlı uğurlu olsun Sayın Hocam, Sayın Başkan.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim… Çok teşekkür ederim…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Öncelikle tüm dünyada 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle evinde, iş yerinde, karakolda, hapishanede, tarlada işkence gören, kötü muamele gören, ezilen tüm kadınların Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Kadına karşı şiddeti ve istismarı buradan bir kez daha kınıyorum ve kadınların gördüğü şiddet ve istismarın, sömürünün nedeninin kadınlar olmadığı, erkekler olduğu inancını taşıyorum. Bu nedenle bu sorunun ortadan kalkması açısından da birinci vazifenin erkeklerde olduğunu buradan, bu kürsüden de ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bir insanı alçaltan en önemli fiillerden biri, başka bir insanın bedenine, ruhuna kasten ve sistematik olarak acı veren bir eylem yapmaktır ve bunun adı da literatürde işkencedir. Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında iktidara “işkenceye sıfır tolerans” iddiasıyla geldi ama şimdi “işkenceye sonsuz tolerans” noktasına geldi. Neden mi bunu söylüyorum değerli arkadaşlar? İşkence ve kötü muamele iddialarını denetleyen üç veya dört mekanizma var. 1980’li, 1990’lı yıllarda da sıkıyönetim ve olağanüstü hâl vardı ama iktidarları denetleyen mekanizmalar ayaktaydı.

Birisi medya; güçlü bir medya vardı 1980’li, 1990’lı yıllarda. (Uğultular)

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, bir dakika izin verirseniz…

Değerli milletvekilleri, hatip kürsüde önemli bir konudan söz ediyor. Lütfen düzeni sağlayalım ve sessiz olalım.

Buyurun Sayın Tanrıkulu.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – 1980’li, 1990’lı yıllarda Cizre’deki dışkı olayını ortaya çıkaran bir medya vardı, yazan medya vardı ama bugün bu iktidar döneminde medya yok; tamamen el konulmuş, susturulmuş ve hapsedilmiş. (CHP sıralarından alkışlar)

Yine işkence iddialarını denetleyen ikinci mekanizma bağımsız ve tarafsız yargıdır. 1980’li, 1990’lı yıllarda sıkıyönetim mahkemeleri vardı, devlet güvenlik mahkemeleri vardı ama yine birer mahkemeydiler. Onların bağımsızlığını ve tarafsızlığını sürekli tartıştık ama şu anda mahkemeler yok, yargı yok, tarafsızlığı ve bağımsızlığı tartışılmayacak derecede bir yargı ortamı var. Dolayısıyla ha DSİ Genel Müdürlüğü ha Çağlayan’daki adliye ha da HSK, hiçbir farkı kalmadı. Yargı da yok. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli dostlar, üçüncü mekanizma Türkiye Büyük Millet Meclisi. 1990’lı yıllarda yazılan raporlar Türkiye'nin yakın tarihinin en değerli raporlarıydı. Faili meçhul cinayetler raporu, Susurluk raporu, boşaltılan köyler raporu… Bugün Meclis İnsan Hakları Komisyonu, cezaevlerine gitmekten âciz, işkence iddialarını denetlemekten âciz. Yine o zaman uluslararası kurumların raporlarından çekinen, utanan, yüzü kızaran hükûmetler vardı ama şimdi uluslararası mekanizmaların hiçbir raporunu dikkate almayan bir hükûmet anlayışı var. Neden söylüyorum? Haberiniz yok sizin, geçen hafta Birleşmiş Milletler İşkence Özel Komiserinin Türkiye’yle ilgili 1 sayfalık raporu vardı. Ne yazıyordu orada biliyor musunuz sizin iktidarınız bakımından? “Türkiye’de gaddarca yöntemler uygulanıyor.” Bu yöntemleri de açıklamasında yazmış: “Dayak, elektroşok, soğuk, soğuk suya batırma, uykudan mahrum bırakma, hakaret ve cinsel saldırı.” Evet, bunları yazıyor.

Kasım 2016 tarihli Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin raporu Adalet Bakanlığının rezervi yüzünden hâlen yayınlanamadı değerli milletvekilleri. Eğer işkence yoksa, cezaevlerinde, gözaltı merkezlerinde işkence yoksa bu raporu neden yayınlatmıyorsunuz? Human Rights Watch’un, İnsan Hakları İzleme Örgütünün raporu.

Bakın değerli arkadaşlar, bu iktidarlar değişir, siyaset biter, siyasetçilerin sıfatı biter ama üzerlerine yapışan “işkenceci” sıfatı bitmez. Bu iktidara yapışacak diğer bir sıfat da “işkenceci” sıfatıdır, “işkenceci” sıfatı, böyle ağır bir sıfat. Uluslararası raporlara geçmiş, mahkeme kararlarına geçmiş iddialar bunlar. Bu Hükûmet işkenceye karşı maalesef ve maalesef duyarsız.

Kazakistan’da zorla kaybedilme olayı; yazıyorum, cevap vermiyorlar, yazıyorum; bakan telefonuma çıkmıyor. 30 Eylül’de Türkiye’ye teslim edilmiş 2 kişi var, Zabit Kişi ve Enver Kılıç…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, sözlerinizi tamamlayın.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Zabit Kişi yüz yirmi beş gün gözaltında kaldı, tutuklu şu anda; Enver’den hâlâ haber yok. Zorla kaybedilme en ağır insanlık suçudur. Buradan soruyorum: Nerede?

Hasta tutuklular… Her gün cezaevlerinde 1 kişi ölüyor, 300’den fazla ağır hasta tutuklu var, binden fazla hasta tutuklu var, hamile kadınlar var, 700’e yakın çocuk var hapishanelerde. Bütün bu ağır insan hakları tablosu Hükûmetinizin üzerine yapışmış en ağır tablo olarak tarihe geçecektir.

Teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum Sevgili Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.

Gündem dışı ikinci söz, Yeşilay Haftası münasebetiyle söz isteyen Denizli Milletvekili Cahit Özkan’a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, 1-7 Mart Yeşilay Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yeşilayın 98’inci kuruluş yıl dönümü anısına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

1-7 Mart tarihleri, bağımlılıkla mücadele amacıyla kurulmuş bulunan Hilal-i Ahdar yani Yeşilay Haftası olarak kutlanmaktadır. Yeşilay Haftası’nın ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayır ve başarılarla dolu çalışmalara vesile olmasını temenni ediyorum.

Bağımlılıkla mücadele sadece ülkemiz açısından değil tüm dünyanın, tüm insanlığın meselesidir. Bu konuda küresel bir dayanışma içerisinde olunması hâlinde başarı elde edilebileceği açıktır.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiliz işgal güçleri alkollü içki dolu binlerce kasayı gençlerimize bedava dağıtmak istemişlerdir, gençlerimizi zehirleyerek işgale karşı direnişini kırmak istemişlerdir, istiklalimizi teslim alma gayesinde olmuşlardır. İşte böyle bir ortamda, Yeşilay, alkol bağımlılığıyla mücadele amacıyla Şeyhülislam İbrahim Haydarizade’nin, Doktor Mazhar Osman ve arkadaşlarının kurmuş olduğu, 5 Mart 1920 tarihinde İstanbul’da “Hilal-i Ahdar” adıyla faaliyete başlayan kuruluşumuzdur. “Hilal-i Ahdar” adıyla dikilen bu fidan bugün “Yeşilay” adını alarak hamdolsun asırlık bir çınara dönüşmüştür.

Yeşilay, bağımlılıkla mücadele alanında ülkemiz genelinde 110 şubede, dünyada 40 ülkede ve yüz binlerce gönüllüsüyle çalışmalarına devam etmektedir; halkımızın ve bilhassa gençlerimizin bütün zararlı alışkanlıklardan korunması için yaptığı çalışmalarla kamuya hizmet vermektedir; millî değerlerine bağlı nesiller yetiştirmeyi amaçlayan, 19 Eylül 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’yla kamuya yararlı cemiyetler arasında yer alan bir sivil toplum kuruluşudur.

Uluslararası niteliğe kavuşan Yeşilay, şu an itibarıyla 40 ülkede kuruluş çalışmalarını tamamlamıştır. Bu çerçevede, Nisan 2016 tarihinde İstanbul merkezli Uluslararası Yeşilay Federasyonu kuruluşunu gerçekleştirmiştir. Federasyonun amacı, diğer ülkelerde kuruluşu tamamlanmış olan ülke Yeşilaylarının İstanbul merkezli olarak bir araya gelmesini sağlamaktır. İlkokullarda Yeşilay kulüpleri, üniversitelerde genç Yeşilay teşkilatlarıyla küçük yaştan itibaren gençlerimize Yeşilay ve bağımlılıkla mücadele bilinci aşılanmaktadır. Yeşilayın Millî Eğitim Bakanlığıyla yaptığı protokol çerçevesinde Türkiye bağımlılıkla mücadele eğitimleri başlatılmış, şu an itibarıyla 11 milyon öğrenci ve 2 milyon yetişkinimizin eğitimi tamamlanmıştır.

Devletimiz, zararlı alışkanlıklar ve bağımlılıkla mücadele bağlamında eğitim, güvenlik, sağlık ve yargı alanlarında etkin mücadele ortaya koymaktadır. Birkaç yıl önce alkol düzenlemesiyle yaptığımız projelerde koparılan gürültüyü eminiz hepiniz iyi hatırlıyorsunuz. Ülkenin tamamı için hayırlı olduğu açık olan bu düzenleme, yorumcular, gazeteler ve kimi siyasetçiler tarafından maalesef günlerce eleştirilmiştir. “Alkol yasaklanıyor.” “Özel hayatımız kısıtlanıyor.” “Yaşam tarzımıza müdahale ediliyor.” söylemleriyle maalesef felaket tellallığı yapılmıştır. Biz ise insanımızı seviyor, sağlıklı bir nesil için ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışıyoruz. Milletin faydasını istiyorsak neden alkollü araç kullananlara verilecek idari cezanın artırılmasından rahatsız olunabilir ki? Evlatlarımızı alkol, sigara, teknoloji bağımlılığından korumanın özgürlükle, yaşam tarzına müdahaleyle ne alakası olabilir?

Bugün küresel bir tehdide dönüşen teknoloji bağımlığıyla tüm dünyada gençlerin beyinleri yıkanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde teknoloji bağımlılığının esiri olan, okulu basarak sınıf arkadaşlarını otomatik silahlarla öldüren gençler, bu tehdidin somut örneğidir. Yine, oyun karakterlerine özenerek, gerçeklikten çıkarak sanal âlemde dolaşan küçücük çocuklar intiharlara sürüklenmektedir. Bu mücadele, her türlü siyasi çekişmenin, din, dil, mezhep farklılığının dışında topyekûn verilmesi gereken bir mücadeledir.

İşte Yeşilay, tüm bu bağımlılık tehditlerini de gündemine alarak ülkemizde ve dünyada mücadelesini artırarak devam ettirmektedir. Bizlere düşen, Yeşilay başta olmak üzere, bağımlılıkla mücadele eden tüm kurumlarımızın çabalarına destek vermektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Yeşilayın 98’inci kuruluş vesilesiyle Yeşilaya, ülkemizde ve tüm dünyada Yeşilay gönüllülerine, bu mücadeleye destek veren tüm insanlığa teşekkürlerimi iletiyor, başarılar diliyorum.

Yine siz değerli milletvekillerimizi başta Yeşilay olmak üzere bağımlılıkla mücadele eden tüm kuruluşlarımıza destek vermeye davet ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

Gündem dışı üçüncü söz, Batman’daki Ahmet Kaya Halkevinin isminin değiştirilmesi hakkında söz isteyen Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’a aittir.

Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

3.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, Batman’daki Ahmet Kaya Halkevinin isminin değiştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve Sayın Başkanı da genç ve yakışıklı Başkanımızı da tebrik ediyorum bu arada, başarılar diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Bunu süreme ilave etmeyi unutmayın Sayın Başkanım.

Evet, az önce de Sayın Başkanımız dile getirdi, maalesef 19 Şubatta yani 28 Şubat üzerinden yirmi yıl geçtikten sonra Batman kayyumu, Ahmet Kaya Halkevi tabelasını indirerek ismini değiştirmiştir. Ahmet Kaya’yı iyi biliyorsunuz, 28 Şubatta sözünü esirgememiş birisiydi. Bakın, Ahmet Kaya 28 Şubat zulmüyle ilgili, başörtüsü yasağıyla ilgili ne demiş: “Sistemler ve koşullar ne olursa olsun benim annemin kafasındaki türbanı kimse çıkaramaz. Zulüm kimin tepesindeyse biz onun tepesinde olacağız. Sokaklarda, caddelerde, okul önlerinde, hapishanelerde coplandığımız zaman sesini çıkarmayan bu türbanlı kardeşlerimize sahip çıkmak zorundayız. Onların yapmadığını biz yapacağız ve biz türbanlılara zulmeden insanların tam tepesinde olacağız. Bunun başka yolu yok. İnanca saygı, düşünceye özgürlük; gerçek budur. Zulmün olduğu her yerde zulme başkaldıracağız. Demokrasi zulüm gören herkes için vardır.”

Bakın, Sayın Ahmet Kaya en zor dönemde, yanınızda kimse yokken sizin dirinize sahip çıktı; siz iktidar oldunuz onun ölüsüne sahip çıkamadınız.

Daha dört beş ay önce Sayın Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Paris’e giderken bakın, yine, Ahmet Kaya hakkında ne söyledi, mezarını ziyaret ederken: “Ahmet Kaya, sazıyla sözüyle ve şiiriyle her zaman hakkın, haklının yanında olmuştur. Yeri geldi, bu ülkenin namuslu solcularını, sağcılarını savundu; yeri geldi, 28 Şubat başörtüsü mağduru olan kardeşlerimizi savundu. Tabii, Ahmet Kaya’nın başına gelen büyük haksızlık, bir cinnet hâlinin oluşturduğu iklimde meydana geldi yani 28 Şubat sürecinde ama hamdolsun, o günlerden bugünlere çok şey değişti.” Sayın İbrahim Kalın, evet, doğru söylüyor, çok şey değişti; bugün, artık, onun isminin yazılı olduğu tabelalara dahi tahammül kalmamıştır, atadığınız kayyumlar, Ahmet Kaya gibi cesur, onurlu, namuslu, ülkesini seven bir insanın ismine tahammül edememiştir. Gelinen nokta maalesef budur.

Yine, ne demiş Sayın İbrahim Kalın? “Bizim, o günlerin bir daha yaşanmaması için, hele ki böyle kıymetli sanatçılarımızın bu tür haksızlıklara maruz kalmaması için hepimizin el birliğiyle çalışmaya devam etmesi gerekiyor.” demiş. Herhâlde, el birliğiyle çalışmanın neticesi, isminin sökülmesi olmuş.

Sayın Cumhurbaşkanı ne demiş bu konuda, mitinglerde, televizyon programlarında? Hatırlarsınız o fotoğrafı, bir televizyon programında Sayın Cumhurbaşkanı, Ahmet Kaya’dan söz edilirken ağlamıştır ve gözyaşlarını silmiştir. Bakın Sayın Cumhurbaşkanı ne demiş? “Yıllarca halkın diliyle müzik yaptılar. Ahmet Kaya ve daha nicesi bu baskıya, bu tek tipçiliğe, bu zihniyete karşı itiraz olarak ortaya çıktılar. Sazlarından başka bir şeyleri yoktu ama sazları ve sözleriyle baskıya, zulme, toplum mühendislerine çok güçlü bir şekilde isyan ettiler. Ahmet Kaya’ya yapılanları unutmayın, neler yaptılar; o, köşelerinde yazı yazanlar, çok satan gazetelerin köşe yazarları neler yaptılar. O gün Ahmet Kaya’ya saldıranlar bugün ‘Orada değildim.’ diye bahane uyduruyorlar. Hepiniz oradaydınız be!” demiş Sayın Cumhurbaşkanı. Biz de hatırlatmak isteriz, onun ismi tabeladan sökülürken, ismi değiştirilirken sizin iktidarınız da Batman’daydı, sizin atadığınız kayyum Batman’da ve hâlâ görevi başında. Ben Hükûmetten ve iktidardan istirham ediyorum, şimdi, hanginiz doğru söylüyor? Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı mı doğru, kayyumun yaptığı mı doğru? Kayyum bunu Hükûmetten bir talimat alarak mı uyguladı, yoksa, Hükûmete rağmen mi bunu yapıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aslan, sözünüzü tamamlayın.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Evet, burayı bir daha tekrar edeceğim: Kayyum, Hükûmetten emir alarak mı bu ismi değiştirmiştir, indirmiştir yoksa Hükûmete rağmen mi yapmıştır?

Yine, Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasında “Türkiye'nin sesini, nefesini, sevgili dostum Ahmet Kaya’yı rahmetle anıyorum.” demiştir. “Ah diyorum, ah; o da burada olsaydı.” “Ah, burada olsaydı…” diyorsunuz ya, vallahi de, billahi de “…”(x) Ahmet Kaya şimdi burada olsaydı hapiste olurdu. Örneklerini maalesef görüyoruz. Evet, Sayın Cumhurbaşkanının Ahmet Kaya’yla ilgili söylediği her şeyin altına ben imzamı atıyorum ama ayetikerimede diyor ki…

(Hatip tarafından Saf suresinin 2’nci ayetikerimesinin okunması)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – “Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyleri neden söylüyorsunuz.” Ahmet Kaya’yla ilgili yaşanan durum da budur. Biz bu konuda cevap istiyoruz. Kayyum efendi de tıpkı Ahmet Kaya’nın dediği gibi “nereden baksan tutarsızca, nereden baksan ahmakça” bir uygulamaya imza atmıştır.

Sizlere teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslan.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın gündem dışı yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ahmet Kaya, kısa ömrü içerisinde farklı politik kesimleri kucaklayan, özgün müzik yapmış, halka mal olmuş bir sanatçıdır, şüphesiz, Türkiye'nin politik tartışmaları içerisinde de yer almış, belli bir yerde durmuş ama -ülke sevgisi, vatan sevgisi- kollarını bütünüyle açarak herkesi -en azından- müziğiyle, duyarlılıklarıyla kucaklayan bir sanatçı profili çizmiştir. Ölümü de trajiktir. Yurt dışında hayatını kaybetmiştir genç yaşta.

Sayın konuşmacının bahsettiği husus muhakkak bizim araştıracağımız bir konudur. Bu tür isim değiştirmelerini uygun bulmayız.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerinin de söz taleplerini karşılayacağım. Uygulama, genellikle sisteme giren ilk 15 milletvekiline birer dakika söz verme şeklindedir ancak ben bu imkânın Parlamentonun en işlevsel, en verimli aracı olduğunu düşünüyorum. Bugün sisteme giren bütün milletvekillerine söz vereceğim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Bu konuda, Genel Kurulun ve grup başkan vekillerinin de anlayış göstereceğine inanıyorum.

Sibel Özdemir’in yerine Sayın Bircan…

2.- Edirne Milletvekili Erdin Bircan’ın, tarım arazilerini toplulaştırma çalışmalarındaki sıkıntılara ilişkin açıklaması

ERDİN BİRCAN (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tarım arazilerini toplulaştırma çalışmaları devam ediyor. Toprak sahibi yurttaşlarımızın ciddi bir sıkıntısı var. Seçim bölgem Edirne Enez ilçesi köylerinde yaşadığımız sorunu birçok yerde de yaşıyoruz. Yurttaşlarımızın orman bölgesinde kalan tapulu alanları var, burada tarım yapamıyorlar, ormandaki canlı çeşitliliği nedeniyle güvenle kendi topraklarını kontrole bile gidemiyorlar. Öteki taraftan, hazineye ait orman vasfını yitirmiş tarım arazileri var. Yöre halkı bu toplulaştırma işleminde vatandaşın orman alanındaki tapulu arazileri ile bu orman vasfını yitirmiş tarım arazilerinin takas yapılmasını talep ediyor. Böylece orman alanları da korunmuş olacaktır. Toplulaştırma işlemlerini yapmaya başlayan Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu’ndan yurttaşlarımızın çağrısına kulak vermesini bekliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Demir…

3.- Kastamonu Milletvekili Murat Demir’in, tüm kahraman kadın şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

MURAT DEMİR (Kastamonu) – Sayın Başkan, cumhuriyetimizin odak noktasında yer alan kadınlarımız modern ve çağdaş günlere gelmemizde önemli görevler başarmışlardır. Vatanı için savaşta erkek kılığına giren Halime Çavuş, sırtında mermi taşıyan Şerife Bacı, küçük teknesiyle denizden mermi taşıyan Rahime Kaptan, Hüma Hatun ve tüm kahraman kadın şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, yüreklerindeki sevgi ve şefkati karşılıksız veren fedakâr kadınlarımızın 8 Mart Kadınlar Günü’nü kutluyor, Türk ve dünya kadınlarına sağlık, huzur ve mutluluk getirmesi temennisiyle selam ve saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP’nin mazot ve gübreye destek vermesi yerine bunlardaki vergiyi kaldırması gerektiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP Hükûmeti çiftçinin belini kırdığı gibi bir de alay ediyor. Nasıl mı? Gübreye destek veriyorum diyerek dönüm başına 4 lira ödeyerek. Nasıl mı? Mazot desteği veriyorum diyerek dönüm başına 9 lira ödeyerek. 5 dönüm arazisi olan çiftçi 20 lira gübre desteği, 45 lira mazot desteği alır, ayıptır yahu! Bakın, belgesi de buradadır. Belgesini de sizlere takdim ediyorum, her şey burada yazıyor. Çiftçi bu parayı almak için şehre giderse daha fazlasını yol gideri olarak harcamaktadır. Çiftçilerimizle dalga geçmeyi bir an önce bırakın. AKP bunu yapacağına mazot ve gübreden vergiyi kaldırmalıdır. Her türlü zorluğa rağmen üretmeye devam eden çiftçimiz yüksek ecrimisil fiyatları altında ezilmektedir. Mersin’in Tarsus, Akdeniz, Erdemli, Silifke, Mut, Gülnar ve Yenişehir ilçeleri başta olmak üzere bütün çiftçilerimizin yanındayız.

BAŞKAN – Sayın Topal…

5.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Suriye savaşı nedeniyle Hatay’da esnaf ve çiftçinin zor durumda olduğuna ve kredi ödemelerinin ertelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Buradan Hükûmete bir kez daha sesleniyorum. Yedi yıl boyunca süren Suriye savaşından ekonomik anlamda en çok etkilenen illerin başında Hatay geliyor ve bu yüzden Hatay’da esnafımız, çiftçimiz zor durumda. Bir kez daha sesleniyorum: Hatay’da nisan ayında ilk taksiti başlıyor KOSGEB kredilerinin, bu yüzden ertelenmesi talep ediyorum. Çiftçilerimizin Ziraat Bankasındaki kredileri ertelensin. Esnafımızın SGK borçları ertelensin. Esnafımıza kredi olanağı tanınsın.

Buradan bir kez daha Hükûmete sesleniyorum: Hatay’a ses ver!

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Karayel yerine Sayın Doğan...

6.- Tekirdağ Milletvekili Ayşe Doğan’ın, girişimciliğin yeni projelerle daha da ilerlemesini temenni ettiğine ve bu alanda görev yapanlara başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

AYŞE DOĞAN (Tekirdağ) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye dünyada 10 büyük ekonomi içerisindedir. Ülkemizde sanayiden üniversitelere, sivil toplum kuruluşlarından akademisyenlere kadar her alanda yeni girişimlerimizi görmekteyiz. Yerli ve millî projeler ülkemiz için en önemli konulardan biridir. Ekonomimize katma değeri yüksek olan teknolojik yatırımları Hükûmetimiz en üst seviyede desteklemeye devam ediyor. Ülkemizde son zamanlarda, özellikle terörle mücadelede ve Afrin Zeytin Dalı Harekâtı’nda yerli ve millî yatırımların ne kadar önemli olduğunu gördük. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız bünyesinde bu alanda birçok proje hayata geçirilerek girişimcilik kültürü hızla gelişiyor. Her alanda millî teknoloji konusunda büyük projeler ortaya koymaya devam ediyoruz. Teknolojimizin gücüyle mesajlarımızı daha net olarak tüm dünyaya ulaştırıyoruz. Girişimciliğin yeni projelerle daha da ilerlemesini temenni ediyor, bu alanda görev yapan tüm kardeşlerimize başarılar diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu...

7.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Boğazköy Barajı’nda balıkların karaya vurduğuna ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını acilen göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bursa’da çevre felaketlerinin önüne bir türlü geçilemiyor. Daha dün, Bursa’nın İnegöl ilçesi ile Yenişehir ilçesi arasında kalan Kocasu Çayı üzerinde kurulu Boğazköy Barajı’nda balıklar karaya vurdu. Burası bir baraj ve bu barajdan binlerce dekar alan sulanıyor. Balıkların öldüğü bir barajdan ve o baraj sularıyla beslenen topraklardan söz ediyoruz. Çevre Bakanlığı ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını acilen göreve davet ediyorum. Çünkü balıklar da balıkların öldüğü sularla sulanan topraklar da o topraklarda yetişen ürünler de o ürünleri yiyen insanlar da büyük tehlike altındadır.

BAŞKAN – Sayın Özdiş...

8.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yarın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Ülkemizde 100 kadından sadece 30’u çalışabiliyor; onların da yarısı kayıt dışı, sigortasız, güvencesiz çalıştırılıyor. Kadına sadece anne ve ev hanımı rolü verilen Türkiye’de daha fazla eşitlik bekliyoruz. Kadına şiddet sadece kamu spotu vererek çözülebilecek bir sorun değildir. Evine ekmek götürmek için alın teri döken emekçi kadınlarımızın 8 Mart Kadınlar Günü’nü bu vesileyle kutluyor, daha eşit, adil ve aydınlık bir Türkiye diliyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

9.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ve şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yarın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, bütün kadınlarımızın gününü kutluyorum; kadınlarımızın toplum içinde yerini alabilecek, saygın duruma gelebilecek düzenlemelerin bir an önce yapılmasını diliyorum.

Başbakana soruyorum: Ülkemizin en iyi çalışan, her kesime faydası olan, sağlıklı şeker tüketimine katkısı olan 14 şeker fabrikamızın özelleştirilmesine karar verdiniz. Çiftçisinden işçisine, köylüsünden esnafına kadar bütün millet ayakta, bu özelleştirmelere karşı durmaktadır. Nişasta bazlı şekerin insan sağlığını olumsuz etkilediği, kanserin, kısırlığın, şeker ve obezite hastalığının temel sebebi olan bu şekerin önünü açacak olan, çiftçimizi, işçimizi, köylümüzü mağdur edecek olan bu özelleştirme kararından lütfen vazgeçin. Nişasta bazlı şekerin üretimini ve tüketimini kısıtlayın, şeker pancarından üretilecek şekerin üretimini ve tüketimini teşvik edin.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan yerine Sayın Kışla…

10.- Artvin Milletvekili İsrafil Kışla’nın, 7 Mart Artvin’in düşman işgalinden kurtuluşunun 97’nci yıl dönümünü kutladığına ve bütün şehitleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 7 Mart Artvin’in düşman işgalinden kurtuluşunun 97’nci yıl dönümü. Bütün hemşehrilerimin kurtuluş gününü kutluyorum.

Artvinli kırk beş yıl boyunca işgal altında zor günler yaşamıştır; fakirlik, yokluk ve her türlü baskıya rağmen bağımsızlığından vazgeçmemiş, asla esarete boyun eğmemiştir; Türk milleti ve devletiyle yoluna devam etme isteğini kararlılıkla ortaya koymuştur. Bu kararlılığını karşılıksız bırakmayan Türkiye Büyük Millet Meclisi de 7 Mart 1921 tarihinde Artvin’i ilelebet Türkiye Cumhuriyeti hudutları içerisine almış ve Artvin’de Türk Bayrağı dalgalanmaya başlamıştır. Artvin’in kurtuluşunda emeği geçen bütün ecdadımızı rahmetle anıyorum, mekânları cennet olsun. Bu vesileyle, ülkemizin istikrarı ve istikbali adına Afrin’de vatan için canlarını siper eden kahramanlarımızı selamlıyorum, dualarımızın onlarla beraber olduğunu iletmek istiyorum. Afrin şehitlerimiz, 15 Temmuz şehitlerimiz başta olmak üzere bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Reyhanlıoğlu…

11.- Kahramanmaraş Milletvekili Nursel Reyhanlıoğlu’nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Günümüzde kadın tüm dünya üzerinde maalesef ki cinsiyeti dolayısıyla istihdam, etkinlik ve ilerleme gibi birçok alanda geride bırakılmakta, görmezden gelinmekte ve hakkı olanı alamamaktadır. Oysa kadını ya da kadının mücadelesini sadece cinsiyet açısından değerlendiren düşünceyi son derece yanlış ve eksik bulduğumu belirtmek isterim çünkü kadın aynı zamanda anne, eş, kardeş ve arkadaştır. Kadın her şeyden önce insandır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi “Yeni Türkiye’yi inşallah ülkemizin kadınlarıyla inşa edeceğiz. Geleceğin güvenli, huzurlu, adil, müreffeh dünyasını doğudan batıya, kuzeyden güneye yerkürenin her köşesindeki kadınlarımızla birlikte kuracağız.” diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

12.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Son beş yılda yaklaşık 600 bin çocuğumuz suça sürüklendi. Boşanmalar yüzde 38, fuhuş yüzde 790, cinsel taciz yüzde 449 arttı. Çocukta cinsel istismar yüzde 434, kadına yönelik şiddet ise ne yazıktır ki yüzde 1.400 arttı. AKP, ülkemizi sosyal ve ahlaki uçuruma doğru sürüklemektedir. Bu sürüklenişi durdurmanın yolu kadının özgürleşmesi, kadının eşit, saygın ve eli öpülesi birer birey olarak kabul görmesidir.

Bu duygularla, daha demokratik bir ülke, daha özgür, daha eşitlikçi bir yaşam, savaştan ve şiddetten arındırılmış bir dünya umuduyla eli öpülesi tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü yürekten kutluyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

13.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Tarsus T Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan 78 yaşındaki Sise Bingöl’ün yaşadığı sağlık sorunlarına rağmen tahliye edilmemesini Adalet Bakanının nasıl değerlendirdiğini öğrenmek istediğine ve tüm emekçi kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Tarsus T Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan 78 yaşındaki hasta tutuklu Sise Bingöl, sağlık sorunları her geçen gün ağırlaşırken yaşadığı sağlık sorunlarına rağmen tahliye edilmiyor. Ciddi sağlık sorunları yaşayan Sise ananın avukatı Tarsus İnfaz Hâkimliğine denetimli serbestlik başvurusu yapmıştı. Ancak Tarsus İnfaz Hâkimliği kararında, Sise ananın denetimli serbestlik uygulamasından yararlanamayacağını belirtmiştir.

Adalet Bakanına soruyorum: Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz? FETÖ davasından tutuklanan damatlarınız uyku apnesi gerekçesiyle denetimli serbestlik yasasından yararlanabiliyor da 78 yaşındaki ciddi hastalıkları olan Sise ana niçin bu yasadan yararlanamıyor? 78 yaşında hasta bir kadının tahliye edilmemesi aslında korkunuzun ne kadar büyük olduğunun bir göstergesidir.

Başta Sise ana olmak üzere tüm emekçi kadınların gününü bugünden kutluyor, Sise Bingöl’ün bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını ümit ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Öz…

14.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, et ithal etmek yerine besicilerin üretim yapması için planlı destek yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, Et ve Süt Kurumu şubat ayında 100 bin baş kasaplık sığır et ithal etmek üzere ihale açmıştı. Bu ihale daha sonuçlanmadan bu kez 60 bin baş kasaplık hayvan ithal etmek üzere ihale açtı. Hükûmetin sayesinde ihraç eden konumdan ithal eden konuma düştük. Et ve Süt Kurumunun adı ithalat kurumu oldu. “Türkiye, bu konuda, ithalat konusunda nereye gidiyor?” diye sormak lazım. İthal edeceğimize bu bütçe yerli besicimizin üretim yapması yönünde harcanmalıdır. Yem başta olmak üzere vergi indirimi yapılmalıdır, ıslah çalışmaları yaygınlaştırılmalıdır. Yem bitkileri ve yem ham maddelerinin üretiminin artırılması ve kombine ırkların yaygınlaştırılması gerekmektedir. Besilik hayvanların damızlığını üreten çiftliklere ağırlık verilmelidir. Destekler planlı yapılmalıdır. Günübirlik ithalat politikasının çözüm olmadığı artık görülmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

15.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Kosova köyüne kurulacak biyokütle enerji santraline, yöre halkının sesini dinleyerek Hükûmetin izin vermemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seçim bölgem Bursa ili Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Kosova köyünde yaklaşık bir yıldan bu yana yaşanan tedirginlik ve endişe artarak büyüyor. Yerleşim alanına 500 metre mesafe yakınlığına Elektrik Üretim AŞ ve üzeri ortaklığıyla biyokütle enerji santrali kurulmak isteniyor. Tarım il müdürlüğü, bölgenin tarım alanı olması dolayısıyla onay vermiyor. Buna rağmen “ÇED raporu gerekli değil.” diye onay alınıyor. Biyokütle enerji, yakın zamanda ölmüş orman ürünleri, atıklar, hidrojen gaz ve alkali yakıtlar veya yaşayan biyolojik materyallerden sağlanıyor. Eğer bu santral kurulursa binlerce dönüm tarım alanı yok olacak.

Hükûmetin bir an önce harekete geçerek yöre halkının sesini duymasını ve bu santrale izin vermemesini talep ediyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Yarayıcı…

16.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı’nın, MESAM’a kayyum atanmasının bir saray darbesi olduğuna ve bu darbeye zemin hazırlayan sözde sanatçıları şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

HİLMİ YARAYICI (Hatay) – Sayın Başkan, bu ülkede artık tek bir gerçek hüküm sürmektedir: AKP’li değilsen, saraya biat etmediysen sana yaşam hakkı tanınmaz. Bunun son örneği yasa dışı bir şekilde MESAM’a kayyum atanmasıdır. 18 Martta genel kurulunu yapacak olan bir yönetimi kayyumlar atayarak görevden el çektirmek olsa olsa bir korkunun dışa vurumudur. İktidar, ele geçiremediği kurumları ya kayyumlar ya da baskı ve sindirme araçlarıyla ele geçirmeye çalışıyor. Sanat, saraylara biatlarla değil halkın yüreğinde var olmakla bugünlere gelmiştir. MESAM’a yapılan bir saray darbesidir. Bu saray darbesini ve bu darbeye zemin hazırlayan sözde sanatçıları şiddetle kınıyorum. Bugünler elbette geçecek, halkımız kendi bağrından çıkıp saraya kul köle olanları asla unutmayacak ve affetmeyecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu…

17.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Kayserili çiftçilerin Mehmetçik için başlattıkları kampanyaya ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Kayserili çiftçilerimizce Mehmetçik için başlatılan kampanya büyük ilgi gördü. Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği tarafından güvenlik güçleri için 15 ton süt toplatılmıştır. Ayrıca, sosyal medyada çiftçilerimizin çektiği video klip milletimizi ve bizleri duygulandırdı. Üreticilerden gelen talep doğrultusunda sağdıkları sütleri Türk Silahlı Kuvvetlerine, devletimize destek için toplattıklarını belirttiler. Bizim, 81 milyonun, Türkiye olarak her zaman güvenlik güçlerimizin yanında olduğu çiftçilerimizin yaptığı kampanyayla bir kez daha tescillenmiş oldu. Anadolu insanı farkını burada da göstermiştir. İslam coğrafyasına karşı yürütülmekte olan terör olaylarına dur demek adına başlatılan Zeytin Dalı Harekâtı’na millet olarak devletimiz ve askerimizin yanındayız. Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Sayın Ünay Çakı’ya yönettiği bu kampanyadan dolayı teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

18.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 1-7 Mart Yeşilay Haftası’na ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bilindiği üzere 1-7 Mart tarihleri arasını Yeşilay Haftası olarak kutluyoruz. Her zaman devletimizle el ele vererek bağımlılıkla savaşan Yeşilaya buradan teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de madde bağımlılığı özellikle gençleri tehdit etmekte, dolayısıyla da geleceğimize kastetmektedir. Devletimizin ilgili kurumları ve STK’lerimiz uyuşturucu madde bağımlılığı sorunuyla topyekûn bir mücadele içerisindedir. Yine, Gazi Meclisimizde kurduğumuz Madde Bağımlılığı Araştırma Komisyonu konuya ilişkin önemli çalışmalar yapmaktadır. Geleceğimizi tasarlarken bağımlılık hastalığından tamamen arınmış bir ülke hayal ediyoruz ve bu doğrultuda Türkiye’nin aydınlık geleceği için radikal kararlar almaya devam edeceğiz.

Sağlıklı gelecek ancak sağlıklı bir nesille mümkündür diyor Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kuyucuoğlu…

ERKAN AYDIN (Bursa) - Onun yerine Haydar Akar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yok Başkan, yerine Haydar Akar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akar.

19.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli’nin Derince ilçesinde bulunan BHC ve DDT’den oluşan zehirli kimyasal maddelerin bir an evvel bertaraf edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İnsan sağlığını tehdit eden, Dünya Sağlık Örgütü tarafından yasaklanan, ancak otuz yıldır Kocaeli’nin Derince ilçesinde bulunan ve yıllardır bertaraf edilmesi beklenen, BHC ve DDT’den oluşan zehirli kimyasal maddelere ilişkin Bakanlığın vermiş olduğu cevaba göre, 2017 yılına kadar yaklaşık 515.480 ton zehirli atık Almanya’ya gönderilmiştir. Tabii, bu gönderilenlerin dışında söylediğim 2,5 milyon tona yakın bir zehirli atık söz konusu. Bu atıkların hangi şartlarda ve ne zaman bertaraf edileceği konusunda bir plan bulunmamaktadır. Bu nedenle de şu anda depolarda ne kadar bu kimyasallardan kalmıştır? 2018 yılında taşınması planlanan BHC ve DDT miktarları ne kadardır? Bu zehirli kimyasallar ne zaman tamamen taşınacaktır? Özellikle iktidar partisindeki Kocaeli milletvekili arkadaşlarımın da bu konuyla ilgilenmesini talep ediyorum. Çünkü gerçekten insan sağlığı için çok önemli olan bu zehirli maddelerin bir an evvel bertaraf edilmesi gerekiyor.

BAŞKAN – Sayın Ertem…

20.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

BİROL ERTEM (Hatay) – 8 Mart, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması ve kadına yönelik şiddete son verilmesi istemlerinin bir kez daha dile getirildiği gündür. Bugün hâlâ kız çocuklarının okutulmamasına, kadın cinayetlerinin devam etmesine, iş yaşamında kadın istihdamının engellenmesine olanak sağlayan her türlü düşünce ve yapı, artan gerici politikalarla birlikte ülkenin her noktasına yayılarak kuşatmaya devam etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bir toplum aynı amaca bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümez ise ilerlemesine teknik olarak imkân, bilimsel olarak da ihtimal yoktur.” sözünü hatırlatarak özgürlüklerin kısıtlanmadığı, eşitliğin mutlak olduğu, barış ve huzur içerisinde olan bir Türkiye umuduyla tüm kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü’nü kutlarım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

21.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 1-7 Mart Yeşilay Haftası’nı kutladığına ve ölüm yıl dönümünde Selâhaddîn Eyyubî’yi rahmetle andığına ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yeşilay Haftası’nı kutluyorum.

Ölüm yıl dönümünde Selâhaddîn Eyyubî’yi rahmetle anıyorum. Bir kısım sorunlarımızın çözümünün merhemi Selâhaddîn Eyyubî’yi anlamaktan geçer. Eski-yeni kavgasına gerek yok. Her şeyin diğer şeyle ilgisi vardır. Geleceğe adım atabilmek için düne tutunmak gerekir. Ağaç da toprağa tutunarak yarınlara uzanır. Önceki adım sonrakiler için nişanedir. Geçmişi olmayanın geleceği olmaz. Beşerin büyük kültür mirası, kuşaklar boyu süren birikimlerle doğar. Önce doğup deneyim kazandı diye eski mi olur yeni? Tarih şuuru geçmişin hâlde de var olduğunu anlamak demektir. Yüzü geleceğe dönük olarak geçmişi hatırlayan kişi nereye gittiğini bilir. Geçmişi unutma ama oraya takılıp kalma. Doğru, makul tut da bir yol, durma yürü, bahtiyar ol.

BAŞKAN – Sayın Hürriyet…

22.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan taşeron şoförlerin sorunlarına ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kamu kurum ve kuruluşlarında yıllardır görev yapan ancak kadroya alınmayan şoförler, Türkiye’nin her yerinden bize ulaştılar ve kadro taleplerini ilettiler. Hatırlatmak gerekirse kamu kurumlarında uzun süredir araç ihtiyaçları kiralama yöntemiyle karşılanıyor. Dolayısıyla kiralık araçlarda görev yapan şoförler de yine kurum personeli dışındaki çalışanlardan oluşuyor. Bu şoförler de hâliyle taşeron statüsünde çalışıyor ama Türkiye’nin pek çok yerinde kadro sınavlarına katılamayacaklarını öğrendiler. Kadro sınavlarının başladığını ve 22 Marta kadar da süreceğini biliyoruz ancak bizim anlayamadığımız birkaç nokta var: Bazı belediyeler taşeron şoförlerinin kadro sınavına katılabileceklerini açıkladı. Bir tarafta yüzde 70 gerekliliği sağlayamadığı için kadroya alınmıyorlar, diğer tarafta alınıyorlar; bu ilginç bir durum. Hani Anayasa’nın eşitlik ilkesi nerede kaldı? Yani eşitlik için illa her seferinde Anayasa’dan örnek mi vermek gerekiyor? Eşitlik kavramınız bu kadar zayıfsa en azından vicdanınızın sesini dinleyin ve tüm taşeron şoförleri kadroya alın diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sürekli…

23.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına, Yunanistan’da ırkçı parti mensuplarının Türk Bayrağı’nı yakmasını esefle kınadığına ve Yunanistan Hükûmetini göreve çağırdığına ilişkin açıklaması

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle geleceğimizin mimarı kadınlarımızın 8 Mart Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Yunanistan’da ırkçı parti mensupları tarafından şanlı Türk Bayrağı’mız yakılmıştır. Yunanistan, bayrağımızın şanlı, şerefli ve zafer kokan tarihine yakından şahitlik etmiştir. Bayrağımızdaki kırmızı renk şehitlerimizin kanını; hilal, bağımsızlığımızı ve yıldız da kahraman askerlerimizi temsil etmektedir. Türkiye’nin millî ve manevi değerlerine hakaret etmek kimsenin haddi değildir. İşlenen bu nefret suçunu esefle kınıyor ve Yunanistan Hükûmetini göreve çağırıyorum. Failler derhâl yakalanarak yargılanmalı ve hak ettikleri cezayı almalıdır.

BAŞKAN – Sayın Aslan, buyurun.

24.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, Mersin’de gözaltına alınan 4 kadının başörtülerinin çıkartılması konusunda Hükûmet yetkililerinden cevap beklediklerine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Geçenlerde basına da yansıdı, Adana MAZLUMDER şubesi bunu raporlaştırdı. Mersin’de gözaltına alınan 4 başörtülü kadının başörtüleri çıkartılmıştır ve sadece ibadet vaktinde kendilerine verilmiştir; bu, dediğim gibi, raporda da yer almaktadır. Gerekçe ise gerçekten hepimizin güleceği, komik bir gerekçe: O başörtüleriyle kendilerini asabilirlermiş, o yüzden başörtülerini aldıklarını beyan etmiş ilgili Emniyet yetkilileri. Yani bunun artık sokaktaki her insana da uygulanabilecek, ateşsiz silah şekline de dönüştürülebilecek bir potansiyeli var demek ki. Bu konuda biz Hükûmet yetkililerinden bir cevap bekliyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Kışla yerine Sayın Kalkan, buyurun.

25.- İzmir Milletvekili Necip Kalkan’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

NECİP KALKAN (İzmir) – Teşekkürler Muhterem Başkanım.

Tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü en içten dileklerimle kutluyorum.

Kadınlar geleceğimizin mimarlarıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi olarak gerek siyasi arenada gerekse karar mekanizmalarında kadınlarımızın aktif roller alması adına çok önemli adımlar attık ve atmaya devam edeceğiz. Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle kadına şiddet olaylarını bir kez daha kınıyorum.

Peygamber Efendimiz Veda Hutbesi’nde “Kadınlar size Allah’ın emanetidir, onlara iyi davranın.” demiştir. Bu söz, temsil ettiğimiz medeniyette kadına şiddete asla yer olmadığını açıkça göstermektedir. Kadına şiddet insanlığa, geleceğe ihanettir. Kadına şiddet uygulayan herkesin en ağır cezayı almasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Doğan…

26.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, yarın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Böylesine bir günü 1857 yılında insanlık tarihine kazandıran New York’taki dokuma işçisi kadınları selamlıyoruz öncelikle.

Kadınların yıllardır mücadele ede ede kazandıkları haklar AKP iktidarında bir bir geri alınıyor. Kadın cinayetleri artık sıradan magazin haberleri hâline geldi. Kadınlar kamusal alan başta olmak üzere tüm alanlardan geri çektirilmekle kalmıyor, zaman zaman kadına yönelik şiddet bizzat kolluk güçlerince sürdürülüyor. Geçtiğimiz hafta sonu Ankara'da kadınların düzenlemek istediği etkinliğe polis biber gazıyla müdahale etmiş ve 15 kadını ters kelepçeleyerek gözaltına almıştır. Bunu yapan bir zihniyetin kadına yönelik şiddeti engellemesi beklenemez ancak tüm bunlara rağmen kadınlar boyun eğmeyecek, onlarca yılın birikimini ve kazanımını terk etmeyecek.

Bu toprakların yetiştirdiği en önemli edebiyatçılarından ve feministlerinden biri olan Surpuhi Düsap'ın bir sözüyle erkek egemen iktidara seslenmek istiyorum: “İki cins arasında eşitlik olduğunda yani hayatın zevklerinde, cezalarında ve çalışmada eşitlik sağlandığında zincirler kırılacak, riyakârlık son bulacak ve toplum, güçlerin eşitsizliğinden kaynaklanan kayıpları telafi ederek dengeye ulaşacaktır.”

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…

27.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, il genel meclisi üyelerinin sorunlarına ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görev yaptıkları dönem boyunca illerinin tüm ilçeleri ile belde, köy ve mahallelerini kapsayacak biçimde hizmet yürüten il genel meclisi üyeleri, görev alanlarının tüm ili kapsaması sebebiyle yerel vekil olarak tanımlanırlar. İl genel meclisi üyelerinin görev yaptıkları sürece tanınan hakları dışında diğer seçilmişler gibi hiçbir kalıcı özlük hakkı ve güvenceye sahip olmadıkları görülmektedir. 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle en az bir dönem muhtarlık, belediye başkanlığı yapmış olanlara görev bitimlerinde ateşli silah bulundurma ve taşıma ruhsatlarında tanınan vergi ve harç muafiyetinin il genel meclisi üyelerine de tanınması uygun olacaktır. Bu hususta Hükûmetin gerekli düzenlemeyi yapması gerektiğini il genel meclisi üyeleri adına ifade etmek istiyorum.

8 Mart Kadınlar Günü’müz de kutlu olsun.

BAŞKAN – Sayın Akdoğan…

28.- Hakkâri Milletvekili Nihat Akdoğan’ın, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’a Rize Kalkandere L Tipi Cezaevinde uygulanan şiddet nedeniyle Adalet Bakanlığından açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Her gün artan bir biçimde Türkiye'de tutuklu onlarca mahpusa yönelik, gardiyanlar tarafından, çıplak arama, darp ve sözlü taciz vakaları kamuoyuna yansımaktadır. En son olarak Rize Kalkandere L Tipi Cezaevinde çıplak arama yapmak isteyen gardiyanların bu hukuk dışı yaptırımını kabul etmeyen Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’a yönelik 10 gardiyan tarafından şiddet uygulandığı ve zorla çıplak aramaya tabi tutulduğu avukatların ziyaretine gitmesi sonucunda ortaya çıkmıştır.

Türkiye’deki cezaevlerinde artan darp, saldırı ve taciz vakalarının tüm yönleriyle aydınlatılmasını ve sorumlularına gerekli olan yaptırımların uygulanmasını yargı erkinden bekliyoruz. Aynı zamanda Adalet Bakanlığından bu konuda da bir açıklama bekliyoruz.

Bütün mahpusların doğuştan sahip oldukları insanlık onurunun ve değerinin gerektirdiği saygın muamelenin uygulanmasını bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

29.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yarın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ancak ülkemizde yaşayan biz kadınlar için durum hiç de iç açıcı değil. Küresel cinsiyet eşitliğinde dünyada 144 ülke arasında 131’inci sıraya kadar geriledik.

Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması sonuçlarına göre 2018 yılında kadınların en büyük sorunu yine şiddet, ikincisi işsizlik, üçüncü sırada eğitimsizlik ve son olarak da sokakta baskı ve taciz.

2017 yılında en az 290 kadın cinayeti işlenmiş, sadece bu şubat ayında 47 kadın öldürülmüş. Her 10 kadından sadece 3’ü çalışıyor, çalışan kadınların yarıya yakını ise kayıt dışı. Çocuk yaşta evlendirilenlerin ve çocuk annelerin sayısı da giderek artıyor.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri değişmedikçe ülkeyi kadınlara cehennem eden bu düzen değişmeyecektir.

BAŞKAN – Evet, son olarak Sayın Göker…

30.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET GÖKER (Burdur) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Nişasta bazlı şekerin sağlığa olan zararları Bakanlıkça onaylanmış iken şeker pancarının üreticiden tüketiciye, nakliyeciden hayvancılığa her kesimin ortak paydası olduğu bilinirken ve dahası önceki yapılan özelleştirmelerin nasıl AVM’ye dönüştüğü ortada iken şeker fabrikalarını neden özelleştiriyorsunuz?

Şeker fabrikalarını özelleştirmek, böbrekleri satıp diyalize mahkûm olmaktan başka bir şey değildir. Bu kararınızdan vazgeçmenizi temenni ediyorum.

BAŞKAN – Evet, şimdi, söz talebinde bulunan…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Geçmeden önce söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun, tabii.

Zaten size sıra gelecek birazdan ama…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Aradan, bu konuşmaların hemen arkasından…

BAŞKAN – Tabii, buyurun.

31.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, dört Meclis başkan vekilinin 15 kişiye söz verilmesi konusunda mutabakata vardıklarına ve onun dışında özel birtakım uygulamalar yapmanın doğru olmayacağı kanaatinde olduklarına ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, iki gündür 15 kişinin üzerinde söz veriyorsunuz. Göreve yeni başladınız, bu çerçevede bir uygulama olduğunu düşündüğüm için, bir de uygulamanızın insicamını bozmamak bakımından araya girip söz almadım. Ama siz de biliyorsunuz ki bu tür uygulamalar Başkanlık Divanı tarafından ortak bir şekilde teamüle bağlanmış uygulamalardandır. Dört Meclis başkan vekili 15 kişiye söz verilmesi hususunda bir mutabakata varmışlardır. Söylememe ve hatırlatmama bile gerek yok ki demokrasi kurumlar ve kurallar meselesidir. Onun dışında özel birtakım uygulamalar yapmanın doğru olmayacağı kanaatindeyiz. Bu uygulamanın düne ve bugüne ait olması ümidiyle bu hatırlatmayı lüzumlu gördüğüm için yaptım.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, 15 kişiye söz verilmesi kuralının farkında olduğuna, emsal teşkil etmeyeceğine ve söz verme konusunda esneklik imkânı olduğunu düşündüğüne ilişkin konuşması

BAŞKAN - Belki söz verirken düşmem gereken bir not vardı, o eksik kaldı. Emsal teşkil etmemek üzere bu haftaya özgü olarak söz talebinde bulunan milletvekillerine söz vereceğimi belirtmeliydim, açıklamam böyle olmalıydı. Kuralın farkındayım. Burada bir esnekliğin de mümkün olduğunu düşünüyorum. O esnekliğin ölçüsünü de Genel Kurul çalışmalarının akışı içinde değerlendirir, mutlaka diğer grup başkan vekilleriyle de görüşerek devam ederiz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar) Ama kuralın farkındayım, emsal teşkil etmeyeceğini de belirteyim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Etsin, etsin Başkanım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Etsin, etsin.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Zaten nasıl edebilir ki!

BAŞKAN – Bu emsal teşkil etme meselesine girmek doğru değil çünkü bu konuda Meclisin işleyişinin kuralları var ve o kararları da Başkanlık Divanı, grup başkan vekilleriyle görüşerek alır. Yine bir mutabakat esastır ama burada da bir esneklik imkânı olduğunu düşünüyorum.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Şimdi, güzel bir uygulama. Ne yapsın bu kadar milletvekili? Hepsinin grup başkan vekili olacak hâli yok ya.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi söz talebinde bulunan grup başkan vekillerine söz vereceğim.

Sayın Usta, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 1-7 Mart Yeşilay Haftası’na, vefatının 825’inci yılında Selâhaddîn Eyyubî’yi rahmetle andığına, Samsun’un İlkadım ilçesi ile İzmir’in Konak ilçesinde çıkan yangınlarda yaralananlara acil şifalar dilediğine, Artvin’in düşman işgalinden kurtuluşunda mücadeleye katılan gazi ve şehitleri rahmetle andığına ve Yunanistan’da ırkçı bir parti tarafından 5 Mart tarihinde Türk Bayrağı’nın yakılmasını şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yeşilay 5 Mart 1920 tarihinde “Hilal-i Ahdar” adıyla kurulmuştur. Ülkemizde de 1-7 Mart tarihleri Yeşilay Haftası olarak kutlanmaktadır. Temel olarak Yeşilay, alkollü içkilerle mücadele, o bağımlılıkla mücadele amacıyla kurulmuş olmakla birlikte, zaman içerisinde bağımlılık türleri arttıkça Yeşilayın çalışma alanı genişlemiş, sigara, uyuşturucu, kumar ve yakın tarihimizde teknoloji bağımlılığı da Yeşilayın mücadele alanı içerisine girmiştir.

Madde bağımlılığı, bireyi ve toplumu çok derinden etkileyen, çok önemli bir sıkıntıdır. Sigara, alkol ve uyuşturucu yüzünden ülkemizde her yıl 350 bin kişi hayatını kaybetmektedir, aileler dağılmaktadır. Bu anlamda, bağımlılıkla mücadele konusunda Yeşilaya daha da fazla destek verip Yeşilayın imkânlarını artırmamız gerektiğini ifade etmek isterim.

Kudüs'ü yeniden fetheden, haçlılara karşı büyük zaferler kazanan şarkın efsane sultanı, büyük komutan Selâhaddîn Eyyubî’yi vefatının 825’inci yılında rahmetle anmak istiyorum.

Onun dışında, Sayın Başkan, Samsun’un İlkadım ilçesinde Gülsan Sanayi Sitesinde ve İzmir’in Konak ilçesindeki bir otelde yangın çıkmış ve maddi hasar meydana gelmiştir. İzmir’deki yangında 2 yaralımız vardır. Ben yaralılarımıza acil şifalar diliyorum, esnafımıza da geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum.

7 Mart tarihi, aynı zamanda, Artvin’in düşman işgalinden kurtuluşunun da tarihidir. Bugün Artvinliler için, Türk milleti için kutlu bir gündür, Türk Bayrağı’nın Artvin’de dalgalandığı bir gündür. Kurtuluş mücadelesinde emeği geçen, mücadeleye katılan gazi ve şehitlerimizin hepsini rahmetle anmak istiyorum.

Yunanistan’da ırkçı bir parti tarafından Atina’da 5 Mart tarihinde ülkemiz aleyhine düzenlenen bir gösteri sırasında Türk Bayrağı yakılmıştır. Bunu öncelikle şiddetle kınıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Usta, sözlerinizi tamamlayın.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

Yunanistan Cumhurbaşkanı Pavlopulos’un “Tarihsel olarak bize düşmesi gereken topraklara sahip olmayabiliriz. Tarih bizi mecbur ettiği takdirde atalarımızın yaptığını yaparız.” şeklindeki açıklamaları da Yunan basınına yansımıştır. Atalarının yaptığını hatırlıyor ancak atalarının sonunun ne olduğunu, zannediyorum, Yunan Cumhurbaşkanı hatırlamıyor. Afrin’de yürüttüğümüz mücadele çerçevesinde kendisinde güç bulup bu açıklamaları yapma cüretini gösteren Yunanistan bilsin ki Türkiye Cumhuriyeti Afrin’de de Kıbrıs’ta da Ege’de de bulunan adalar konusunda yedi düvele karşı gösterdiği gibi varlık haklarını sonuna kadar savunabilecek güce sahiptir. Komşumuzun bu şekilde bir fırsatçılık yapması, hiçbir şey olmasa komşuluk hukukuyla bağdaşmamaktadır. Birileri Yunan Hükûmetine 1921’de, 1922’de neler olduğunu anlatmalıdır. Anlatacak yoksa biz yeniden Ege’ye kurşun gibi saplanmasını bilir, tarihi tekrar öğretiriz.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Usta.

Sayın Kerestecioğlu…

33.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladıklarına, 8 Martın tatil ilan edilmesi için kanun teklifi verdiklerine, Cumhuriyet gazetesi davasında tutuklu bulunan gazetecilerin bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını dilediklerine, güvenlik soruşturması nedeniyle atanamayan sağlıkçıların sorunlarına ve Meral Danış Beştaş’a grup başkan vekilliğinde başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Tüm kadınların 8 Mart mücadele ve dayanışma gününü kutluyoruz.

Bugünden ifade etmek istiyorum çünkü yarın olması gerektiği gibi bu günü kadınlarla birlikte sokaklarda, alanlarda kutlayacağız. Tüm kadınlar 8 Martlarda alanlarda ya da nerede olmak istiyorlarsa orada kadınlarla bir arada olabilsinler diye, 8 Martın tatil ilan edilmesi için bu yıl da yine kanun teklifi verdik ve bu konunun da Meclisin bir an önce gündemine gelmesini istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, yarın yani 8 Mart, kadınların her gün evde veya işte verdikleri emek için teşekkürleri kabul ettikleri ya da kürsüleri, rahatça dolaşamadıkları sokakları erkeklerden bir günlüğüne devraldıkları bir gün değildir. 8 Martın kadınların sömürü tarihi kadar eski olan mücadele tarihinden gelen bir tarihi vardır ve bir mücadele günüdür. Bunun için mücadele eden, kadınların kurtuluşu için mücadele eden kız kardeşlerimizin isyanını devam ettirdikleri bir gündür.

8 Mart, kadınlar olarak kendi tarihimizi yazarken üzerinde duracağımız en önemli ve simgesel gündür. Bunun öyküsü de 19’uncu yüzyıl ortasında kadın tekstil işçilerinin “eşit işe eşit ücret” için verdikleri mücadeleye ve iş saatlerinin kısaltılması için verdikleri mücadeleye dayanır. Ama tabii ki bunu çok aşmıştır 8 Mart, ülkemizde de aynı şekilde. Bedenimize, kimliğimize, emeğimize yapılan bütün müdahalelere karşı da aynı zamanda bir isyan olarak da dile gelen, sokaklara dökülen kadınların sesinin kaynaştığı bir gündür 8 Mart.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ben de yarın 19.30’da İstiklal Caddesi’nde düzenlenecek feminist gece yürüyüşünde olacağım. Bütün kadınları da bütün illerde yapılan 8 Mart etkinliklerine katılmaya davet ediyorum.

Bu cuma günü Cumhuriyet gazetesi davasının 6’ncı duruşması görülecek. 25 Aralık 2017’de görülen ve kısacık süren 5’inci duruşmanın yetmiş dört gün sonrası. Ahmet Şık, değerli gazeteci Ahmet Şık, savunma hakkının siyasi olduğu gerekçesiyle kısıtlanması nedeniyle salondan dışarı çıkarılmış, savunma hakkı engellenmişti. Aynı şekilde gazeteci dostlarımız Akın Atalay ve Murat Sabuncu da orada savunma vermeyi o gün reddettiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, sözlerinizi bitirin lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Akın Atalay, Murat Sabuncu’yla birlikte dört yüz doksan üç gündür, Ahmet Şık ise dört yüz otuz iki gündür tutuklu. Bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını diliyoruz.

Sayın Başkan, bir konu daha var ki bu sizi de bizi de hepimizi de… Sürekli, günlerdir mesaj kutularımızı dolduran, oraya yağan mesajlar, haklı mesajlar… Bu ülkenin yetiştirdiği sağlıkçılar günlerdir “Sesimiz olun.” diyorlar ve Sağlık Bakanlığının yapmış olduğu (2017/5) sözleşmeli personel alımı kapsamında atanan, yaklaşık sekiz ay süren güvenlik soruşturması sonucunda hiçbir gerekçe gösterilmeden soruşturmanın olumsuz olduğuna dair tebligat alan sağlıkçıların sorununu dile getirmemiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Kısaca tamamlamama izin verin lütfen.

BAŞKAN – Evet, bitirin.

Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Her bir sağlık personeli yıllardır emek verip zor şartlar altında okuyup çabalamış genç insanlar. Hiçbirinin ailesi zengin değil ve hepsi yaşamak için çalışmak zorundalar. Bu gençler onca emekle atandıktan sonra… Topu topu sadece 900 sağlık personeli kalmış. Yani 900 sağlık personelinin güvenlik soruşturması neden olumsuz gelir? Sadece iktidar yandaşı olanların mı güvenlik soruşturması yapılır ya da böyle bir ülke mi istiyorsunuz? Gerçekten sormak istiyoruz. Bu arkadaşların sorununa ses oluyoruz, lütfen sizler de çözüm olun, çare olun, onların atanmasını sağlayın çünkü hakikaten çok yoksulluk çekiyorlar ve intiharın eşiğine gelen insanlar var aralarında. Bu gençlere bunu reva görmeyelim hep birlikte diyorum.

Teşekkür ederim anlayışınız için.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.

Evet, dünden beri bana da birçoğunuza olduğu gibi, bu konuda çok sayıda mesaj geldi. Bunun, gerçekten, önemli bir sorun olduğu ortada; sadece bir istihdam meselesi değil, aynı zamanda bir insan hakları ve mesleki güvence meselesi olduğu çok açık. Genel Kurulun bu konuya ilgi göstermesi gerektiğini ben de düşünüyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, çok özür diliyorum, bizim için de Meclis için de önemli bir şey.

BAŞKAN – Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, dün sizi kutladık ama bugün ben kendi eş grup başkan vekilimi de kutlamak istiyorum. Aynı zamanda, bu 8 Mart vesilesiyle söylediğim sözlerin en başında onu söyleyecektim ama bazen yanınızda olanı unutabilirsiniz, kusura bakmayın.

Meral Danış Beştaş’a da grup başkan vekilliğinde başarılar diliyorum. Ayrıca, herhâlde Meclis tarihinde de bir ilk olduğu için, iki kadın grup başkan vekili olmamız vesilesiyle de örnek olmasını temenni ediyorum başka partilere de ve başka arkadaşlara da.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Meral Danış Beştaş’a görevinde başarılar dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Ben de Sayın Meral Danış Beştaş’ı kutluyor, yeni görevinde başarılar diliyorum.

Sayın Altay…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Meral Danış Beştaş’a görevinde başarılar dilediğine, güvenlik soruşturması nedeniyle atanamayan sağlıkçılara, Parlamentoya saygının gereği olarak Hükûmetin bir üyesinin Genel Kurulda olması gerektiğine, katledilişinin yıl dönümünde Çetin Emeç’i rahmetle andığına, hiçbir faili meçhul cinayet kalmaması için hakikatleri araştırma komisyonunun kurulması gerektiğine, Artvin’in düşman işgalinden kurtuluş gününü tebrik ettiğine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile gazetecilerin hükümleri kesinleşmeden cezaevinde tutulmalarının demokrasiye ve ülkeye hiçbir katkısının olmayacağına inandığına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Evet, biz de Sayın Beştaş’ın bu göreve gelmesinden büyük memnuniyet duyduk, kadınlar adına önemli bir aşama. Kutluyoruz, başarılar diliyoruz, Allah utandırmasın.

Gerçekten, Sayın Kerestecioğlu’nun değindiği, sizin değindiğiniz, güvenlik soruşturması nedeniyle ataması yapılmayan sağlıkçıların sorunu, Türkiye’de maalesef artık yeni bir trajediye dönüşecek, istenmeyen olayların, hadiselerin, vakaların oluşmasına yol açacak gibi görülüyor.

Maalesef, her zaman olduğu gibi, Meclise Hükûmetin saygısının her geçen gün azaldığını görüyoruz, gene Genel Kurulda Hükûmet üyesi yok. İç Tüzük’te şu anda olması gerekmiyor olabilir ama Parlamentoya saygının gereği olarak Hükûmetin bir sayın üyesinin Parlamentonun gongu çaldığında Mecliste olması lazım.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Vekilleri de yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Vekilleri de yok. O ayrı.

Sayın Başkan, bir diğer konu: 7 Mart 1990, merhum Çetin Emeç’in katledilişinin yıl dönümü. Kendisini rahmetle anarken Türkiye’de hiçbir faili meçhul cinayetin kalmamasını, bütün gerçeklerin ortaya çıkmasını ve gerekirse -hep söylediğimiz- bir gerçekleri, hakikatleri araştırma komisyonunun, kurulunun, neyse, kanunla ya da kararla kurulması gerektiğinin bir kere daha altını çiziyorum. Bu ülkeye ve bu ülkenin insanlarına yönelik her türlü hain saldırının cezasız kalmaması gerekir. Bu ülke ve bu millet âciz değildir.

Sayın Başkan, öte yandan, toprağı sert, insanı mert insanların diyarı Artvin’imizin bugün düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü. Artvin Milletvekilimiz Sayın Uğur Bayraktutan ve çok sayıda Artvinli hemşehrimiz şu anda bu saatlerde Büyük Atatürk’ün huzurunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun devam edin Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Artvinli hemşehrilerimiz, milletvekilimizle birlikte Anıtkabir’de Büyük Atatürk’ün huzurunda ona olan minnet ve bağlılıklarını bir kere daha ifade ediyorlar. Bu vesileyle ben de arazisi eğimli, insanı eğitimli Artvinli hemşehrilerimin tümünün -istisnasız ayırmadan- bu kurtuluş günlerini tebrik ediyorum. Allah bu topraklarda, bu coğrafyada bir daha hiçbir ile, ilçeye, köye kurtuluş günü yaşatmasın diye temennide bulunmak istiyorum.

Aynı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok sayıda üyesinin hükmü kesinleşmeyip suçu sabitlenmeden cezaevinde bulunmasını, bizim milletvekilimiz Enis Berberoğlu dâhil, HDP mensubu diğer milletvekillerinin bu durumunun kabul edilemez bir noktaya geldiğinin altını çizmek istiyorum. Aynı şekilde, çok sayıda, neredeyse yüzlerce…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hemen bitiriyorum.

…diyebileceğimiz gazetecinin de gene hükmü kesinleşmeden cezaevinde tutulmasının, Türk demokrasisine ve bu ülkeye ve bu ülkenin huzuruna, barışına hiçbir katkısının olmayacağına inanıyorum. Hükûmeti, devleti sevk ve idare edenleri demokrasiye saygıya davet ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Sayın Bostancı…

35.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Meral Danış Beştaş’a görevinde başarılar dilediklerine, Artvin’in kurtuluş yıl dönümünde Artvinlilere selam gönderdiklerine, Yunanistan’da Türk Bayrağı yakılmasının trajik bir olay olduğuna, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladıklarına ve kadınların hayatın her alanında daha fazla rol alacağına inandıklarına ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, teşekkürler.

Sayın Meral Danış Beştaş, grup başkan vekili seçilmiştir; tebrik ediyoruz, başarılı çalışmalar diliyoruz.

Artvin’in kurtuluş yıl dönümü. Artvinli kardeşlerimize buradan selamlarımızı gönderiyoruz.

Yunanistan’da Atina’da yapılan bir gösteride Türk Bayrağı yakılması hadisesi trajik bir olaydır. Ülkeler arasındaki ilişkilerde bayraklar ülkelerin birbirlerine emanetidir. Yunanistan devleti bilmelidir ki -sivil kesimlerde maceraperestler çıkar ama- oradaki Türk Bayrağı, Yunan Bayrağı onlar için ne ifade ediyorsa aynı statüdedir ve aynı şekilde saygıyı gerektirir. Başka bayraklara saygı gösterilmeli ki sizin bayrağınıza da saygı gösterilsin. Devletler arasında adı konmamış temel kurallardan birisi de budur.

Yarın 8 Mart Kadınlar Günü. Bütün kadınlarımızın Kadınlar Günü’nü kutluyoruz. Bazı rakamlar vermek isterim, yarın bunlar herhâlde daha geniş bir şekilde konuşulur. Bütün dünyada mülkiyetin yüzde 2’si kadınlarda, gelişmiş ülkeler dâhil, Türkiye’de bu oran biraz daha aşağıda. Kadın işveren oranı dünyada yüzde 8, Türkiye’de biraz daha aşağıda. Kadınların oturdukları eve sahipliklerinin Türkiye ortalaması yüzde 35, yüzde 65’i erkeklerin ama Türkiye haritasına baktığınızda dağılım şöyle: En doğudan başlayarak batıya doğru giderken en doğuda bu oran yüzde 14, en batıda yüzde 41; 35 öyle teşekkül ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Toplum geliştikçe, modernleştikçe, şehirleştikçe kadınların mülkiyetten daha fazla pay alması istikametinde bir gelişme yaşanıyor. Bu işin sosyolojiyle, toplumsal gelişmişlikle alakası var. Siyasetin görevi, bu toplumsal gelişmeyi sağlamak, modernleşmeyi sağlamak; AK PARTİ de on altı yıldan bu yana hem hukuki düzeyde hem de Türkiye sosyolojisine ilişkin o modernleşme istikametinde çok önemli gelişmeler sağladı. Bunlar, kadınlar bakımından da son derece önemli kazanımlardır.

Türkiye’de kadınlar, kızlar için evlenme yaşı -son bir yıl için söylüyorum- 23,2’den 23,9’a çıkmıştır, erkeklerde 27’dir. Aynı şekilde, 18 yaş altı evlilik -mahkeme kararıyla yapılan evlilikleri kastediyorum- yüzde 5,9’dan son bir yıl içerisinde 5,2’ye düşmüştür. Bizim temennimiz, 18 yaş altında evliliğin hiç olmaması, hatta mahkeme kararıyla da olmaması istikametindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Kadınların Türkiye’nin ve dünyanın geleceğinde, hem kamusal hayatta hem siyasette, hayatın her alanında daha fazla rol alacaklarına inanıyoruz, bizim yaklaşımımız da budur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Söz talebiniz mi vardı?

Buyurun.

36.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, tebriklerini ileten grup başkan vekillerine teşekkür ettiğine, Türkiye’de HDP’ye farklı bir hukuk işletildiğine, bunun durdurulması gerektiğine ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum.

Ben de tebriklerini ileten sayın grup başkan vekillerine teşekkür ediyorum. Umarım birlikte ve bir daha kesintiye uğramadan bir yasama dönemini sonlandırırız. Üzülerek belirtmeliyim ki, benden önceki grup başkan vekilleri Sayın İdris Baluken ve Çağlar Demirel’in cezaevinde olması ve Ahmet Yıldırım’ın da vekilliğinin düşürülmesi sebebiyle bu görev değişimini yaptık.

Söz almışken şunu da belirtmek isterim: Gerçekten Türkiye'de HDP’ye farklı bir hukuk işletiliyor ve konu biz olunca, yasalar, anayasalar, uluslararası sözleşmeler tümüyle bir kenara konuluyor; yargı, hukuk kurallarına göre değil, siyasi talimatlara göre karar veriyor. Şimdi, Ahmet Yıldırım’ın “padişah bozuntusu” lafı sebebiyle vekilliğinin düşürülmesi, Türkiye'de değil, dünyada bir ilk örnektir ve çok çok önemlidir. Siyasi rakibine eleştiri yaptığı için milletvekilliği düşürülmüş! Bunu niye söylüyorum? Yargıtay 8. Ceza Dairesinin bir içtihat kararı çıktı ve o davada –elimde karar örneği de var, ileride daha uzun bir konuşmamda söyleyeceğim- tümüyle beraat yönünde bir bozma var.

Burada Muş halkının ve tüm Türkiye halkının iradesi gasbedilmiştir aslında. Erdoğan ve AKP, kendisine oy vermeyenleri bu milletin bir parçası olarak görmediğini ilan etmiş oluyor. Onlara göre, Sayın Ahmet Yıldırım’a oy veren Muşlular, âdeta bu milletin bir parçası değil. Aslında yüzyıl önceki, Kürt’ü vatandaş kabul etmeyen anlayışın bir aynısı devam ediyor yani HDP’ye oy verenler milletin bir parçası değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, toparlayacağım.

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yani son olarak şunu söylemek istiyorum: Gerçekten, HDP’ye ve bizim milletvekillerine ayrı bir hukuk işletildiğini önemle hatırlatmak istiyorum ve bunun derhâl durdurulması gerekiyor. Hukuk, herkes için eşit derecede ve hiçbir farklılık gözetilmeden uygulanırsa hukuk olur, hukukun üstünlüğü olur. Yani şu anda Sayın Devlet Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a yönelik sözleri, “diktatör heveslisi” “hırsızlar” “Hâkim ve savcıları ihraç ediyorlar.” “Kazanan, dolar milyarderi Erdoğan; sevinen, hırsız çetesidir.” diye bir sürü laf var ama biz şu anda…

Son olarak, tabii, yarın 8 Mart. Ben de Adana’da olacağım, kendi seçim bölgemde, mitingimiz olacak. Türkiye’deki tüm kadınların 8 Martını içtenlikle kutluyorum ve gelecek yılın umarız gerçekten şiddetin en azından bugünkü düzeyinin altında olduğu ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bitirin lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – …kadınların ayrımcılığa uğramadığı, kadın-erkek eşitliği, özgürlüğü mücadelesinde önemli bir mesafe alacağımız bir yıl olması dileğiyle, bütün kadınların 8 Martını yürekten kutluyorum ve çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Beştaş’ın “Erdoğan ve AK PARTİ, kendisine oy vermeyenleri Türkiye halkından saymıyor.” cümlesini…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …kışkırtıcı, provokatif ve kesinlikle hayat tarafından tekzip edilmiş bir ifade olarak görüyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sizin yaptıklarınız provokatif olmuyor.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Aman, kışkırmayın Naci Bey, lütfen.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – AK PARTİ on altı yıldan bu yana iktidar.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu on altı yıl içerisinde AK PARTİ’ye oy verenler de var, vermeyenler de var.

Her zaman bizim dilimiz, bütün bu ülkenin halkını kucaklama istikametinde bir dildir. Elbette, burada muhalefet de olacak, iktidar da olacak, muhalefete de oy verilecek.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Güldürmeyin ya, muhalefete tahammül mü ediyorsunuz?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bunları gayrimeşru gördüğümüz, halkın bir parçası olmadığı şeklinde bir hükümle davrandığımız iddiaları doğru değildir. Bunları şiddetle reddediyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Bunu Genel Başkanınız söylüyor “Geri kalan teröristtir.” diye.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Buyurun Sayın Usta, söz istemiştiniz.

37.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Meral Danış Beştaş’a görevinde başarılar dilediklerine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Sayın Meral Danış Beştaş’ı grup başkan vekilliğine seçilmesi nedeniyle tebrik ediyorum ve görevinde başarılar diliyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkürler.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, sadece tutanaklara geçsin diye söylüyorum: Ben 9 milletvekilimizin, hâlihazırda vekilliğinin, tümüyle talimatla çalışan ve karar veren yargı hükümleriyle düşürüldüğünü ifade etmek istiyorum ve vekillikleri düşürülen tek partinin biz olmamız tesadüf değil. Bu, tam da bize oy verenlerin ayrıştırılmasıdır, çifte standarda dayalı bir hukukun işletilmesidir.

Elimdeki Yargıtay 8. Ceza Dairesinin Türkiye Komünist Partisine ilişkin “Padişah bozuntusu…” kararı, aynı cümlelerle verilen bir karardır. Ceza dairesinin kararı ile istinaf dairesinin kararı arasındaki fark bile bu konudaki ayrımcılığı ve milletin farklı şekilde değerlendirildiği, iradesinin gasbedildiği gerçeğini ortaya koyuyor. Biz nesnel olarak olgulara dayalı, sonuçlara dayalı söylüyoruz; bu, bizim subjektif yaklaşımımız değil.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beştaş.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.15

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor ve arkadaşları tarafından, 18-24 yaş arasındaki gençlerin lise eğitimini tamamlamadan eğitimi terk etmelerinin sebeplerinin tespit edilerek alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 7/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 7/3/2018 Çarşamba (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                                     Erhan Usta

                                                                                                                                        Samsun

                                                                                                                         MHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor ve arkadaşlarının 18-24 yaş arasındaki gençlerin lise eğitimini tamamlamadan eğitimi terk etmelerinin sebeplerinin tespit edilerek alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 7 Mart 2018 tarih 2703 sayıyla TBMM Başkanlığına verdiği Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergemizin görüşmelerinin 7/3/2018 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiğimiz 18-24 yaş arasındaki gençler arasında lise eğitimini tamamlamadan eğitimi terk eden gençlerin terk etme sebeplerinin tespit edilerek alınacak önlemlerin belirlenmesi konulu Meclis araştırması önergemiz üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve izleyenlerimizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, eğitimin çok ciddi problemleri vardır. Önemli birkaç tanesini sayacak olursak, fırsat eşitsizliği, meslek liseleri, özel eğitim öğretim, öğrencilerin uluslararası platformdaki performansları, ortalama sınıf mevcutları, ikili eğitim, taşımalı eğitim, atama ve yer değiştirmeler, öğretmen maaşları ve çalışma koşulları, sözleşmeli öğretmenlik uygulaması, aday öğretmenlik ve aday öğretmen yetiştirme süreci, müfredat, Suriyeli öğrencilerin eğitimi, terör ve eğitim, cinsel istismar ve taciz vakaları. Eğitim maalesef birçok alanda uluslararası standartları yakalayamamıştır.

Biliyoruz ki gerçek bir eğitim olmadan kalkınma olmaz, insan hakları olmaz, çağdaş uygarlığa erişilemez. Eğitimin en önemli problemlerinden biri de lise eğitimini tamamlamadan eğitimi terk edenlerin durumlarıdır.

Değerli milletvekilleri, eğitim, bireye bilgi, beceri, alışkanlık ve tavırlar kazandırma etkinliğidir. Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla planlı ve programlı olarak istenilen değişmeyi meydana getirme sürecidir. Kişileri yaşadığı toplum ve toplumun bağlı bulunduğu çağdaş dünyanın uyumlu bir üyesi hâline getirmenin, çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatmanın yolu okuldan geçmektedir.

Her ne kadar ilim, eğitim, öğretim beşikten mezara kadar ise de asgari ölçülerde çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatma işi ortaöğretim düzeyinde, mesleki ve teknik öğretim sonunda veya yükseköğretim süreci sonunda mümkün olabilmektedir. Olaya bu pencereden baktığımızda, çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donanabilmek için asgari ölçülerde ortaöğretim sonuna kadar bir eğitimi tamamlamak gerekmektedir.

Olaya ülkemiz açısından baktığımızda, bir tarafta milyonları bulan işsizlik, diğer tarafta sanayicinin, ticaret erbabının ara eleman bulmadaki güçlükleri göz önüne alındığında, 18-24 yaş grubundaki gençlerimizin ortaöğretimlerini tamamlamadan, başka bir ifadeyle asgari düzeyde bile olsa bilgi ve beceri elde etmeden eğitimi terk etmeleri çok ciddi problemleri beraberinde getirecektir.

Bakınız, Avrupa İstatistik Ofisi 2016 yılına ilişkin verilerine göre, Türkiye 18-24 yaş arasındaki insanlar arasında lise eğitimini tamamlamadan eğitimi terk etmiş olanların oranının en yüksek olduğu ülke konumundadır. Türkiye’de eğitimden erken ayrılma oranları Avrupa Birliği ülkelerinin çok üstündedir. Rapora göre, Türkiye’de 2016 yılı itibarıyla bu yaş grubundaki gençlerin yüzde 34,3’ü eğitimini tamamlamadan sonlandırmışlardır. Avrupa Birliğinin liseyi bitirmeden eğitimden ayrılma oranı ortalaması ise sadece yüzde 10,6’dır. Lise mezuniyeti olmadan eğitimini bırakmış öğrencilerin oranı Güneydoğu Bölgemizde yüzde 51’dir.

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezinin yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, Türkiye genelinde 15-19 yaş arasındaki en az 850 bin genç eğitimine devam etmemekte ve iş gücüne katılmamaktadır. Rapora göre, 2015 yılında yaklaşık 3 gençten 1’i, başka bir deyişle, 2 milyon 43 bin genç eğitime devam etmemektedir. Okula devam etmeyen gençlerin yaklaşık yüzde 71,4’ü en fazla ilköğretim mezunudur. Eğitim hayatını bırakmış gençlerin azımsanmayacak bir kısmı iş gücü piyasasına da girmemektedir. 850 binden fazla genç ise ne eğitimine devam ediyor ne de iş gücü piyasasında bulunuyor. Ne eğitimde ne de iş gücünde olan gençlerin yüzde 72'sini kadınlar oluşturmaktadır. Eğitime devam etmeyenlerin yaklaşık yüzde 60'ı ilköğretim mezunudur.

Değerli milletvekilleri, 15-19 yaş arasında eğitime devam etmeyen 239 bin genç kadın ve 132 bin genç erkek herhangi bir okuldan mezun olmadıklarını belirtmişlerdir. İlköğretim eğitimini tamamladığını söyleyenlerin 492 bini genç kadın, 594 binini genç erkektir; dolayısıyla 15-19 yaş aralığında eğitimine devam etmeyenlerin yüzde 71,4'ü, başka bir deyişle, yaklaşık 1,5 milyon genç en fazla ilköğretim mezunu olarak eğitimi bırakmışlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Tor.

FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) – Teşekkür ederim.

Eğitimi, okulu terk etme, karşımıza çocuk işçilik olarak çıkmaktadır. Çocuk işçilik ucuz işçilik demektir, güvencesiz, büyük oranda da kayıt dışı çalışma demektir. Ülkemizde 2 milyona yakın çocuk işçilikten bahsedilmektedir. Örgün eğitimden uzaklaşan, eğitimde gelecek görmeyen çocukların çok büyük kısmı da yoksul aile çocuklarıdır.

Yüz binlerce gencimizin eğitimini terk etmesinin sebeplerinin tespit edilmesi, çözüm yollarının belirlenmesi konulu araştırma önergemizin kabul edilmesini bekliyor, bu vesileyle saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tor.

Öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu bu vesileyle saygıyla selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği önerge üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, eğitim sanırım ki AKP iktidarının en başarısız olduğu alanların başında geliyor. Çocuklarımız geleceğine kuşkuyla bakıyor, kendini güvencede görmüyor ve bir bütün olarak gelecek kaygısı taşıyor; bunu hepimiz biliyoruz. AKP döneminde Millî Eğitimde 6 bakan değişti. Her gelen bakan sistemle oynadı, her gelen bakan sistemin sıkıntılı olduğunu iddia ederek yeniden bir çıkış yolu aradığını ve doğrusunun bu olduğunu iddia etti. Bakın, Millî Eğitim Bakanlığı 2017 Faaliyet Raporu’nu açıkladı. Bu faaliyet raporu da aslında Millî Eğitim Bakanlığındaki sorunların ne kadar ciddi olduğunun ve kangrenleştiğinin çok açık bir göstergesi hâline gelmiştir. Bu faaliyet raporuna tüm milletvekillerinin bir göz atmasında fayda var.

Değerli arkadaşlar, faaliyet raporuna göre, bakın, araştırma önergesiyle de ilgili olarak, Millî Eğitim Bakanlığı 2015-2019 Stratejik Plan göstergelerinin gerçekleşme durumları açısından bakıldığında, 4+4+4 sonrasında zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıktığı iddia edilmesine rağmen ortalama eğitim süresi 8,5 yıl olarak hedeflenmiş ama ulaşılan oran 7,5 yılda kalmıştır. Eğitim öğretimden erken ayrılma oranı yüzde 34,81 olarak hedeflenmiş ancak gerçekleşme yüzde 36,4’ün üzerinde. 2016-2017 eğitim öğretim yılı itibarıyla örgün eğitim dışına çıkan öğrenci sayısı -dikkatinizi çekiyorum- 239.233 olmuştur. Yani bu kadar vahim bir durumda değerli arkadaşlar. Bunları Millî Eğitim Bakanlığının açıkladığı 2017 Faaliyet Raporu’ndan okuyorum değerli arkadaşlar.

Şimdi, bugün, öğrencilerin kendini güvencede görmediği, çocuk işçiliğinin yaygınlaştırıldığı, uyuşturucunun alabildiğine yükseldiği, okullaşma oranının sağlanamadığı, ikili eğitimin neredeyse yüzde 30’lar civarında olduğu bir eğitimle karşı karşıyayız. Öğretmen yetiştirme kurumlarını, eğitim fakültelerini hâlâ olgunlaştıramadınız. Bugün hâlâ 80 bin civarında ücretli öğretmenle eğitim öğretimi yürütüyoruz. Bugün 70 bin civarında ortaöğretim ve üniversite öğrencisinin cezaevinde olduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Ülke meseleleriyle ilgili 3 öğrencinin bile bir araya gelmesinin suç sayıldığı bir ortamda yaşıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu rapor, ortaöğretimde disiplin durumunu da inceliyor ve öğrencilerin ciddi disiplin sorunlarıyla da karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Aynı oran eğitmenlerde de yani öğretmenlerde de söz konusu.

Değerli arkadaşlar, bir bütün olarak millî eğitim çökmüştür ve gerçekten, millî eğitim konusunda uzun vadeli, ciddi bir stratejik çalışmaya ihtiyaç vardır. Bunun konuşulma alanı bu Meclis olmasına rağmen, gördüğünüz gibi, birkaç milletvekiliyle böyle önemli bir konuyu görüşmeye çalışıyoruz. Biz millî eğitimin bir bütün olarak masaya yatırılması noktasında ısrarcıyız. Milliyetçi Hareket Partisinin de bu önergesini desteklediğimizi ifade etmek isterim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Toğrul.

Öneri üzerinde ikinci söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Sibel Özdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin 18-24 yaş arasındaki gençlerin lise eğitimlerini tamamlamadan okuldan ayrılmalarıyla ilgili bugün Genel Kurul gündemine getirdikleri Meclis araştırması önergesi üzerinde ben de grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bizlerin özellikle akademisyen, eğitmen milletvekilleri olarak gerek Komisyonda gerek Genel Kurulda sürekli gündeme getirdiğimiz bir sorun olan gençlerin okul terkleri bu Hükûmetin maalesef yanlış, başarısız eğitim politikaları sonucu ortaya çıkan sorunlardan sadece bir tanesi ve en önemlilerinden bir tanesi; özellikle 4+4+4 eğitim sisteminin bir sonucu ve sorunu olarak bizim öngördüğümüz bir sorundu aslında. Baktığımız zaman, 4+4+4 eğitim sistemi sonrasında, özellikle benden önceki hatibin de atıf yaptığı Millî Eğitim Bakanlığının faaliyet raporunda da açıklandığı gibi, bir devamsızlık sorunu var, bu sürekli artma eğiliminde ve dünyada 6’ncı sıradayız.

İşte, yine aynı sistemin bir sorunu, okullaşma oranlarındaki düşüşler. Okullaşma oranı, okul öncesi eğitimde yüzde 9, ortaokul düzeyinde ise yüzde 3 azalma eğiliminde. Evet, bugün konuştuğumuz en önemli sorun olan okul terkleri de aslında bu sistemin bir sonucu.

Bu sistem tartışıldığı zaman, milletvekillerimiz Komisyonda, Genel Kurulda büyük bir mücadeleyle bu sisteme karşı çıktılar; açık lisede ve özellikle de okul terklerinde bir artış olacağını öngörmüşlerdi. Baktığımız zaman, gerek ulusal gerekse uluslararası verilerde tespit edildiği gibi, işte, öneri sahiplerinin de gerekçelerinde gösterdikleri gibi, Türkiye'de 18-24 yaş grubundaki gençlerin yüzde 34’ünün eğitimini tamamlayamadıkları görülüyor. Bu oran, Avrupa Birliği ülkeleri arasında ortalama yüzde 10 düzeyinde.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben burada söz aldığımda sık sık gündeme getiriyorum. Bugün dünyanın kalkınmış ülkelerine baktığımız zaman, işte, Avrupa ülkeleri, Uzak Doğu ve özellikle Güney Kore örneğinde olduğu gibi, kalkınma politikalarının temelinde uygulanan başarılı eğitim politikaları vardır. Nitelikli insan kaynağı, kalkınma, eğitim, istihdam politikaları, bütüncül uygulanması gereken politikalardır. Biz, baktığımızda, bırakın bütüncül eğitim politikaları uygulamasını, bu Hükûmetin eğitim sistemindeki, sadece eğitim sistemindeki öngörüsüz, plansız politikaları ve sadece, maalesef, dinsel eğitim temelinde bir takıntıyla, nitelikten uzak ve bir sorunlar yumağı içindeki bir eğitim sistemiyle karşı karşıyayız.

İşte, Hükûmetin öngörüsüzce uyguladığı ve yine bir gecede -nasıl, nerede- uygulamasına son verilen TEOG sistemi. Bu sistem sonucunda, zorunlu imam-hatiplere yöneltme ve yerleştirme çabasıyla, herhangi bir okula yerleşemeyen öğrenciler zorunlu olarak imam-hatip okullarına yerleştirildiler ve neticede…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Özdemir.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – …sisteme baktığımızda, bu okullara gitmek istemeyen öğrenciler ya özel okulları ya da açık liseleri tercih ettiler ve neticede, maddi durumu iyi olmayan öğrenciler açık liselere gittiler ve bugün karşılaştığımız bu sorunla karşı karşıya kaldık; gerek devam zorluğu olan gerek eğitim motivasyonu düşük olan açık liseleri gençler terk ettiler.

Evet, bilimsel, nitelikli müfredattan uzaklaşırken değişiklikleriyle -sürekli değişen bir eğitim sistemi- öğrencileri, gençleri âdeta okuldan uzaklaştıran, soğutan bir süreçte bu Hükûmetin başarısız ve hatta çöken eğitim sistemi karşısında, değerli milletvekilleri, bugün Genel Kurul gündemine getirilen, 18-24 yaş arasındaki gençlerin lise eğitimini tamamlamadan okulu terk etme sebeplerinin tespit edilmesi, gerekli bütün önlemlerin alınması amacıyla verilen, bugün konuştuğumuz Meclis araştırması önergesini biz de destekliyoruz.

Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum…

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Efendim, AK PARTİ Grubu adına Nazım Maviş konuşacak.

BAŞKAN – Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Nazım Maviş.

Buyurun Sayın Maviş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, konuştuğumuz konuyla ilgili şu tespitle başlamak lazım: Bir kere, dünyanın bütün ülkelerinde eğitimle ilgili temel sorunlardan bir tanesi, eğitimi tamamlama oranını yüzde 100’e ulaştırmaktır. Bu açıdan, bütün gelişmiş ülkelerde eğitimle ilgili uğraş alanlarından bir tanesi de eğitim terkinin önlenmesidir. Ancak, tüm ülkelerde bu alanda tam bir başarı sağlanamamıştır. Ülkemizde de eğitim terkini önlemek için sürekli iyileştirmeler yapılmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığımız da eğitim terkinin önlenmesiyle ilgili birçok tedbiri almış ve bu tedbirleri uygulamaktadır.

Öncelikle, Bakanlığın ortaya koyduğu stratejik planda, katılım ve tamamlama oranlarını artırmak önemli hedeflerden bir tanesidir. Bunun için şu ana kadar yapılan çalışmalara, ilave çalışmalara elbette ki ihtiyaç vardır. 2017-2018 yıllarında bununla ilgili Ortaöğretime Uyum Programı devreye sokulmuş, aynı zamanda yine Bakanlık ve UNICEF birlikte, dünyada ve Türkiye’de okul terki inceleme raporu hazırlamıştır.

Okul terkiyle ilgili birden çok sebep sayabiliriz. Erken evlilik, sosyoekonomik durum, özel eğitim ihtiyacı, akademik performans, göçmenlik gibi hususlar eğitim terkiyle ilgili önemli hususlardır. Bunların ortadan kaldırılması için bugüne kadar çok önemli çalışmalar Bakanlığımız tarafından yapılmıştır. Öncelikle müfredatlar yenilenmekte ve müfredatlar öğrenci açısından sıkıcı olmaktan çıkarılmaktadır. Pedagojik formasyona önem verilmektedir. Her okulumuzda rehberlik ve psikolojik danışmanlık uzmanlarının yer aldığı bir kadrolaşmaya gidilmektedir. Öğretmen yetiştirme programları öğretmen-öğrenci etkileşimini verimli hâle getirecek biçimde gözden geçirilmektedir. Yine, derslerde görselliği artıracak, sıkıcılığı azaltacak etkileşimli tahta ve bilgi teknolojileri kullanılmaktadır.

Bunun yanı sıra, çocukların, öğrencilerimizin öğrenim hayatlarını terkini engellemek üzere, emniyet müdürlükleriyle iş birliği hâlinde, okul önlerinde gerekli güvenlik önlemleri alınmakta, uyum programları yapılmakta, öğrencileri sıkıcı bir eğitim ortamına sevk eden ödev politikalarından vazgeçilmesinin üzerinde durulmaktadır.

Yine bununla ilgili şartlı eğitim destekleri, ekonomik düzeyi düşük öğrencilere, özellikle okullaşmada dezavantajlı gördüğümüz kız öğrencilere dönük şartlı eğitim destekleri yapılmakta, ders kitapları ücretsiz dağıtılarak ekonomik gerekçelerle eğitimine ara vermek veya eğitimini terk etmek durumunda kalan öğrencilerin durumları iyileştirilmektedir.

Ayrıca, okullarımızın fiziki standartları geliştirilmek suretiyle yani okul binalarımızın sosyal donatıları, çocuklarımızın eğitimlerini aynı zamanda eğlenerek ve aynı zamanda sosyal donatılardan yararlanarak gerçekleştirebilecekleri fiziki imkânlar öğrencilerimize sağlanmak suretiyle, okullarımız öğrencilerimizin severek, isteyerek geldikleri mekânlar hâline getirilmeye çalışılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi tamamlarken bir hususu paylaşarak bu konuşmayı noktalamak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Maviş.

NAZIM MAVİŞ (Devamla) – Bakın sayın arkadaşlar, öğrencilerin eğitimlerini terk etme gerekçelerinden bir tanesi de terördür. Yapılan istatistiklerde eğitimi tamamlama oranlarının en düşük olduğu bölgemiz Güneydoğu Anadolu Bölgesi’dir. O açıdan burada şunları açık ve net bir şekilde ifade etmek istiyorum: Herhâlde, oranlara baktığımızda Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde eğitimi terk oranlarının bu kadar yüksek olmasının temel nedeninin terör olduğunu söylemeye hacet yoktur. Bu da terörün kıyıcılığının çocuklar üzerinde ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. Ellerine boylarından büyük silahlar verilen çocukların geleceklerinin karartıldığını bu eylemi yapan terör gruplarının bilmesi gerekir. Karanlık mağaralara çocuklarımızın aydınlık geleceklerini gömüyoruz. Okulları yıkmaya, eğitim yapılamaz hâle getirmeye çalışanlar, eğer vicdanları varsa Kürt çocuklarından özür dilemelidirler, çaldıkları yarınlarını nasıl ödeyeceklerinin hesabını yapmalıdırlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Maviş.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, oylamadan önce karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunacağım ama karar yeter sayısı da arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.54

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için iki dakika süre tanıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.06

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Oylamayı elektronik şekilde yapacağım.

Elektronik oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, öneri reddedilmiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiye’de kadınların yaşadıkları ayrımcılık ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin araştırılması amacıyla 7/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

7/3/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 7/3/2018 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                          Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                         HDP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

7 Mart 2018 tarihinde, İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından -7060 grup numaralı- Türkiye'de kadınların yaşadıkları ayrımcılık ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 7/3/2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir. (Uğultular)

BAŞKAN – Önerinin görüşmelerine geçeceğiz ancak Genel Kurulda uğultu var.

Değerli milletvekilleri, lütfen, Genel Kurulun düzenini koruyalım ve sessiz olalım.

Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir’e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Biz, Kadınlar Günü’nü sadece Kadınlar Günü’nde kutlayan kadınlar değiliz, yıllardır bunun mücadelesini veriyoruz.

Sayın Başkan, sol taraftan çok ciddi bir uğultu geliyor yani hakikaten, AK PARTİ’li vekiller gelse bir türlü, gelmese bir türlü oluyor.

BAŞKAN – Evet, Sayın Kerestecioğlu, bir dakika lütfen…

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Bunu kabul etmiyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Etmiyorsanız, gelin, sessiz oturun arkadaşlar.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda bulunduğunuz zamanda lütfen, hatipleri sessizce dinleyelim. Eğer başka sohbetler yapma ihtiyacı duyuyorsanız bunu da lütfen, kuliste sürdürün. Sessizlik rica ediyorum.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Süreyi sonra mı ekleyeceksiniz?

BAŞKAN – Ben eklerim, siz devam edin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Peki.

Şimdi, bir önerge veriyoruz; özellikle, Türkiye'nin imza attığı çok sayıda taahhüde rağmen Türkiye’de kadınlara yönelik eşitsizlik ve ayrımcılık son yıllarda daha da derinleşti. Hadi bunu kabul etmeyin, demeyelim, son yıllarda olmuş olmasın ama gerçekten derin bir eşitsizlik ve ayrımcılık var Türkiye’de ve diyoruz ki bunu araştıralım.

Şimdi, kadın-erkek eşittir diyor musunuz arkadaşlar? Bu ülkede kadın ve erkek eşittir fikriyatına inanıyor musunuz gerçekten?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İnanmıyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Şimdi, buna inanmıyorsanız, o zaman buradaki bu derin ayrımcılığı da görmeniz ve bunu gidermek için uğraşmanız lazım.

Şimdi, OECD’nin geleceğe yönelik projeksiyonunda Türkiye, eşitlik anlamında hedefi yakalamaya en uzak ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye İstatistik Kurumunun açıkladığı Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre de 2016 yılında Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaşta istihdam edilen kadınların oranı yüzde 28, erkeklerde ise bu oran yüzde 65. Ama bu istihdama baktığınız zaman aslında, bunun bile çok gerçek rakamları yansıtmadığını görüyorsunuz çünkü güvenceli ve insanca işlerde çalışanların oranı değil bu yansıyan esas olarak. Evde parça başı iş yapan kadınlar da tarımda güvencesiz çalışan kadınlar da birçok alanda güvencesiz çalışanlar da yansıyor aslında bu istatistiklere.

Şimdi, sorunu tespit ediyoruz ve bunun için ne yapılması lazım? Gerçekten, çalışma saatlerinin herkes için kısaltılması lazım öncelikle. Ev içi bakım hizmetlerinin yaygın ve ücretsiz kreşler, sosyal hizmetlerle kamulaştırılması lazım. Kız çocuklarının, kadınların eğitiminin her alanda teşvik edilmesi lazım ve “eşit işe eşit ücret” ilkesinin hayata geçirilmesi lazım.

Diğer yandan, cinsiyetçi içerik ve uygulamalarla dolu olan eğitim müfredatı da Türkiye’de eşitsizliğin şahikasının yaşandığı yerlerden birisi. “Kadın reise itaat eder.” “Kadının kocasına itaati ibadettir.” Kadının şeref ve haysiyetinin korunması için nasıl giyinmesi gerektiğine dair birtakım talimatlar. Bütün bunlar, bu ifadeler eğitim müfredatında da yer alıyor. Kadınlar ev işleri, çocuk, hasta, yaşlı bakımı gibi ev içi emek süreçlerinden sorumlu tutularak cinsiyetçi iş bölümleri de güçlendiriliyor. Eğitimdeki eşitsizlik bu şekilde yansıyor. O zaman ne yapmamız lazım? Eğitimin cinsiyet eşitliğini teşvik edici bir içeriğe kavuşturulması lazım. Kız çocuklarının mühendislik, bilim, teknoloji alanlarında meslek seçmeye teşvik edilmesi ve Aladağ’daki gibi yurt yangınlarında hayatlarını kaybetmemesi için özellikle kız çocuklarının okullaşma oranını önemli ölçüde artıran yerinde eğitimin yaygınlaştırılması lazım.

Bu eşitsizliği yaratan bir diğer konu, kadına yönelik şiddet. Bunu defalarca söyledik, aynı şeyleri tekrar etmeyeceğim ama 2017’de erkekler 290 kadın ve 22 çocuğu öldürdüler. Bunun bir öznesi var, erkekler öldürüyorlar. “Öldürüldü” demek yetmiyor, öznesini bulmalıyız ki aynı zamanda çözümünü de bulmakta daha doğru tespitler yapabilelim.

137 sığınaktaki toplam kapasite 3.433 yani…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Sayın Başkan, boğazım aşındı yani şu taraftan gelen seslerden… Hakikaten, başlatmayın lütfen süreyi ama birazcık daha burada konuşan insanlara saygı. Yani bütün gün biz burada oturuyoruz ve yerimizden kımıldamıyoruz arkadaşlar.

BAŞKAN – Size iki dakika süre veriyorum Sayın Kerestecioğlu. Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Şimdi, yaklaşık her 23 bin kişilik nüfus için sığınmaevlerinde 1 kişinin kalabileceği yer var yani sonuçta, çözüm yok burada. Sığınmaevlerinin çoğalması lazım çözüm için ve aynı zamanda kadınları hayata tekrar hazırlayacak şekilde tabii o sığınmaevlerinde çalışmaların yapılması lazım; iş imkânlarının da oradan çıkışta sağlanabilmesi lazım. Ayrımcılıklardan birini yaratan en önemli noktalardan biri de şiddet.

Bir diğer nokta: Siyasetçilerin kadın-erkek eşitliğini vurgulayan söylemleri gerçekten kritik önem taşıyor ve bu konuda biz çok çok ciddi eşitsiz ve bunu tersine yönden vurgulayan söylemlere rastlıyoruz ve kadınlar bundan zarar görüyorlar. Bunu belki birçok kez ifade ettim. Tepede bir şey söylendiği zaman biz sokakta tacize, tecavüze, şiddete uğramaya maruz kalıyoruz. Çünkü yukarıdan bu sözler şiddetle kınanmadığında -şiddetle demeyeyim aslında- güçlü olarak kınanmadığında, gerçekten eşitlik vurgusu güçlü olarak yapılmadığında, gündelik hayatımızdaki erkeklerin şiddetine çok daha fazla muhatap oluyoruz.

Evet, bütün bunlarla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ya da Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu yeterince ilgilenmiyor. Bu komisyonların ve bakanlıkların görevlerini doğru dürüst icra etmesi gerekiyor ve hakikaten, bir eylem planı dahi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Son cümlemi söyleyeyim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – 2008’den sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine hazırladığı bir eylem planı dahi yok.

Biz artık, burada olmayan vekillerimizden ya da yerellerde aslında kadın çalışması yürüten ama engellenen, kayyum atanan kadın belediye başkanlarımızdan söz etmekten de yorulmadık, yorulduk demeyeceğim, yorulmadık. Onların her fırsatta ve bu 8 Mart vesilesiyle de özellikle cezaevinde olanlar, vekilliği düşürülenler başta olmak üzere bütün yoldaşlarımızın, kız kardeşlerimizin ve Türkiye’nin her tarafına aslında yayılmış olan, bu mücadeleyi yürüten ya da maruz kalan -ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında dahi bunun olduğunu biliyoruz, bu taciz vakalarının muhtemel olduğunu ve gerçekleştiğini- her kadının ama her kadının bu anlamda yanında olduğumuzu ve bunun için mücadele edeceğimizi bir kez daha ifade etmek isterim.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler Sayın Başkan. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Öneri üzerinde ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Deniz Depboylu’ya aittir.

Buyurun Sayın Depboylu. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

MHP GRUBU ADINA DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde kadınların yaşadıkları ayrımcılık ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin araştırılmasına dair verilmiş olan önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, aziz Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kadınlarımızın istihdamda, eğitimde birçok sorunu olduğunu biliyoruz ama zannediyorum, bugünlerde öncelikle üzerinde durmamız gereken, son dönemde kadına yönelik, çocuğa yönelik şiddet ve istismarlarla ilgili olarak nasıl başa çıkılacağına dair öneriler ve planlar gerçekleştirmek üzerine olmalıdır. O nedenle, şöyle bir bakıyoruz: İstatistikler… Tabii ki zamanımız dar, bütün istatistikleri vermek belki de burada doğru olmuyor ama 2017’de 408 kadın öldürülmüş ve 2018’in Şubat ayında sadece 47 kadının hayatı cinayet sebebiyle son bulmuş, 2017 yılında 376 kız çocuğumuz istismara uğramış. Burada ciddi bir sorunla karşı karşıyayız zira çocuklarımızı ve kadınlarımızı koruyamadığımız gayet aşikâr, ortada.

Dün, salı günü, grup toplantımızda, Milliyetçi Hareket Partisinin lideri, Genel Başkanımız Sayın Doktor Devlet Bahçeli’nin de ifade ettiği gibi, kadın demek insan demek, eşrefimahlukat demek. İnsanın mutsuz olduğu yerde devlet istikrarlı olmaz, insanın korku içinde olduğu yerde asayiş ve huzurdan iz bulunmaz. Kadın ailedir, kadın annedir, kadın vatandır, kadın gelecektir, kadın geleceğin yaratıcısı, mimarıdır ve bu nedenle özellikle kız çocuklarımızı ve kadınlarımızı her alanda desteklediğimiz gibi korumamız gerekiyor. Şiddet, bir ruh sağlığı sorunudur. Burada şiddeti uygulama potansiyeline sahip herkesin bir şekilde ruh sağlığı hizmetlerinden yararlanması ve hatta şiddet uygulaması muhtemel kişilerin buna zorunlu tutulması gerekmektedir.

Yine, istihdam, eğitim ve eşit fırsatlarla ilgili söylenecek belki çok şey var ama Mustafa Kemal Atatürk’ün sözünü hatırlatmak istiyorum ben, diyor ki: “Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin?” Bu durumda bizim de ülkemizde kadının durumu, kadının statüsünün geliştirilmesi ve istihdamda, eğitimde, toplumda, her yerde hak ettiği yeri alabilmesi için; bilimde, sanatta, siyasette, yönetimde, ticarette, ziraatta, yaşamın hüküm sürdüğü her alanda kadın gücünün değerlendirilmesi için tabii ki destekte bulunmamız gerekiyor. Aslında bu, bizim tarihimizde de kültürümüzde de var iken bugün nasıl oldu da cumhuriyetin ilk yıllarındaki kazanımlarımıza rağmen, şimdi bu noktadayız ve daha ileriye gidemediğimizi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Depboylu.

DENİZ DEPBOYLU (Devamla) – Bunun tabii ki bir sebep analizini çıkarmak lazım ve neler yapılması gerektiği üzerinde de titizlikle çalışılması gerekiyor; bugün kadınımızın yeri istediğimiz noktada değil ama gelecekte hedeflediğimiz noktada olması gerekiyor.

Ve psikolojik müdahalede itibar ettiğimiz bir sorun çözme yöntemi vardır, bunun siyasette de uygulanması şarttır toplum yönetiminde de: Öncelikle bir sorunun varlığını görmemiz, sonra o sorunla yüzleşmemiz, onu kabul etmemiz, ardından bu sorunu nasıl çözeceğimize dair çözüm yolları, alternatifleri üretmemiz ve bu alternatiflerden en doğru ve en mantıklı bulduğumuz her neyse bunun üzerinde çalışarak hayata geçirmemiz gerekiyor.

Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlü bir devlettir; tarihinde, kültüründe kadına değer veren bir millettir. Eğer bugün bir şeyler gerçekleştiği şekilde hoşumuza gitmiyorsa bunu da çözmenin yolu mutlaka vardır, bu da bizim kültürümüzün kodlarında yazılıdır diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Depboylu.

Öneri üzerinde söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Fatma Kaplan Hürriyet’e aittir.

Buyurun Sayın Kaplan Hürriyet. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kadınların yaşadıkları ayrımcılık ve cinsiyete dayalı eşitsizlikle ilgili bu grup önerisinin tam da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesinde olması ayrı bir önem taşıyor bizce.

Yüz altmış bir yıl önce New York’ta 40 bin dokuma işçisi, daha iyi çalışma koşulları istemiyle, bir tekstil fabrikasında greve başlar ancak işçilerin fabrikaya kilitlenmesi arkasından çıkan yangında tam 129 kadın işçi can verir. Bu grev her ne kadar gözyaşıyla bittiyse de onların bu mücadelesi yüzyıllar sonrasına ilham kaynağı oldu.

Kadınlarımızın kurtuluş mücadelesindeki kutsal fedakârlığını karşılıksız bırakmayan, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Dünyada hiçbir milletin kadını ‘Ben, Anadolu kadınından fazla çalıştım; milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim.’ diyemez.” diyerek Avrupalı kadınlarda dahi olmayan seçme ve seçilme hakkını Türk kadınına layık görmüştür. İsviçre bile bu hakkı bizden tam otuz sekiz yıl sonra kendi ülkesinde vermiştir.

Kadına layık görülen haklar ne yazık ki yıllar içerisinde ciddi anlamda erozyona uğratılmıştır. Ayrıştıran, ötekileştiren söylemler kadını cinayet, tecavüz, taciz olaylarının tam ortasında bırakmıştır. Bu söylemler son on altı yıldır iktidarda olan AKP döneminde tavan yapmış, 2017 yılında 409 kadın katledilmiş, sadece 2018 yılının ilk iki ayında 75 kadın öldürülmüş ve ne yazık ki faillerin de yüzde 47’si tespit edilememiştir. Öldürülen kadınlarımızı kanlı birer istatistik hâline getiren eylem ve söylemler kadın haklarını hiçe saymakla kalmamış, kadınları bitmeyen bir cinayet döngüsü içerisine ve işsizlik kervanına, çıkmazına sokmuştur.

TÜİK’in yayınladığı istatistiklerde ne yazık ki istihdam oranı erkeklerin yarısı kadar, yeterli ve güvenceli istihdam olanağına sahip değil kadınlarımız. Genç kadın işsizliği artıyor. Kadınlar sınırlı iş kollarına hapsediliyor ve iş yaşamından koparılıyor. Doğum izinleri kadınlar aleyhine kullanılıyor ama ne yazık ki denetim sağlanmıyor. 6284 sayılı Yasa ve ilk imzacısı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi ne yazık ki gerektiği gibi uygulanmıyor. “Kadınlar iş aradığı için işsizlik artıyor.” “Kadına iz bırakmadan dayak atmak mubahtır.” “Kadın ile erkek eşit olamaz, fıtrata aykırı.” diyen zihniyet yüzünden ne yazık ki kadın bir obje olarak görülüyor ve bu zihniyetin kadın haklarını asla ve asla çağdaş seviyeye ulaştırma gayretini görmüyoruz ve öyle bir şeyin olacağını da düşünmüyoruz. Kaldı ki Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda bile “kadın erkek eşitliği” ismi kaldırılmış, “eşitlik” kavramı bile orada kaldırılmış. Aile Bakanlığının isminden “kadın” ismi kaldırılmış ne yazık ki.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Kaplan Hürriyet.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) – Tamamlayacağım Sayın Başkan. Teşekkür ediyorum.

ŞÖNİM’ler ne yazık ki işlevsiz ve yetersiz. Bu rakamlar bize ne yazık ki acı gerçekleri de gösteriyor. Kadınların mücadelesi bizim mücadelemiz, bizim mücadelemiz ise hak arama mücadelesi. Ezilen, sömürülen, öldürülen, tecavüze uğrayan, ne giyeceğimizden, kaç çocuk yapacağımızdan, hangi desibelde güleceğimize karar verilen kadınlar olarak farklı sosyal, ekonomik sınıflara, farklı ideolojilere sahip olabiliriz ama tüm farklılıklarımızla, birlikte mücadele etmek gerekliliğine inanıyoruz ve buna inanmak zorundayız.

Bu mücadelede en önemli şey, kadınların haklarını bilmeleridir çünkü öğrenmek ve örgütlenmek hak aramanın ilk adımıdır. Bir çığ misali yanımıza aldığımız kadınlarla biz mücadeleyi büyüteceğiz. Sadece 8 Martlarda değil, her gün bu mücadelenin alın terini dökeceğiz. Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kalktığı, özgürlüklerin kısıtlanmadığı eşit bir gelecek için çoğalan mücadelemizde var olacağımızı hatırlatarak “Kadınlar için eşitlik ve adalet.” diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Öneri üzerinde üçüncü söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Düzce Milletvekili Sayın Ayşe Keşir’e aittir.

Buyurun Sayın Keşir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA AYŞE KEŞİR (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.

AK PARTİ, kuruluşundan itibaren tüm politika dokümanlarında, hedeflerinde, icraatlarında kadının eşit temsili, eğitim, sağlık, istihdam başta olmak üzere tüm alanlarda güçlendirilmesi konusunda kararlı bir duruş göstermiştir; Anayasa başta olmak üzere, TCK, İş Kanunu ve tüm mevzuatta gerekli düzenlemeleri tek tek yaparak kadının önündeki engelleri kaldırmıştır. Şimdi bunları tek tek burada anlatmaya kalksam elbette ki vakit yetmeyecek. Cumhurbaşkanımızın dünkü grup toplantısında kararlılıkla ifade ettiği “Kadının gasbedilen her hakkı tüm insanlığa yöneltilmiş bir tehdittir.” sözü AK PARTİ’nin duruşunu en net özetleyen cümledir.

Kadının güçlenmesi önündeki en önemli fırsat eşitliği aracı eğitimdir. Üniversite eğitimini tamamlamış kız çocuklarının yüzde 70’inin Türkiye’de istihdama katıldığı bilinen bir rakamdır. 2002 yılında kız çocuklarının sadece yüzde 13,5’i yükseköğrenime erişirken bugün yasakçı uygulamaların kalkması, 81 ilde açılan üniversitelerle bu oran yüzde 49’a yükselmiştir.

Ülkemizde 2007-2016 yılları arasında kadın istihdamı yaklaşık 3 milyon kişiyle yüzde 55,2 artmıştır. AB ülkelerinde ise bu oran ne yazık ki sadece yüzde 4,8’dir. Aynı zamanda Avrupa Birliğine üye 11 ülkede de kadın istihdamı oranları da azalmıştır. 2002 yılında yüzde 72 seviyesinde olan kayıt dışı kadın istihdamı 2017 Ağustosu itibarıyla yüzde 46’ya gerilemiştir, 2023 yılında bu sayıyı yüzde 30’a çekmeyi hedeflemiş bulunmaktayız. Türkiye, OECD ülkeleri içinde 2005’ten bu yana yarattığı istihdam artışıyla OECD ortalamasını 5’e katlamıştır. 2005’ten beri Türkiye'deki istihdam oranındaki artış yüzde 6,2 iken aynı dönem içinde OECD ülkelerindeki artış ne yazık ki yüzde 1,2’dir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi kadın siyasetin nesnesi değil, öznesidir. On altı yıllık AK PARTİ iktidarı da hedef ve icraatlarıyla bunu göstermiştir. AK PARTİ’yi kadın karnesiyle vurmaya kalkanlar öncelikle kendilerine bakmalıdırlar. Kadını siyasetin kullanışlı malzemesi olarak görme anlayışı artık çürümüş ve kokmuştur. Türkiye'de kadınlar ve kız çocukları şiddet ve istismarın en ağırını terör mağduru olarak yaşamaktadırlar. Önergede “güvenceli ve insanca işler” “kadına yönelik şiddet” vurgusu sıklıkla yapılırken ne yazık ki bu konuya hiç değinilmemiştir. Biz de her kadına yönelik şiddet konuşulduğunda terör örgütünün -başta PKK olmak üzere- kız çocuklarının cinsel istismarı, terör mağduru olmasıyla ilgili bu fotoğrafları göstermeye…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Onun cinsel istismarla ne alakası var?

AYŞE KEŞİR (Devamla) – Cinsel istismar fotoğrafı budur, 13 yaşındaki kızlar…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Onu vakıflarınıza anlatın.

AYŞE KEŞİR (Devamla) - Bu fotoğrafları göstermeye bıkmadan, usanmadan devam edeceğiz.

Afrin’de kahraman Türk askeri sınır güvenliğimiz için mücadele ederken bir yandan da kız çocuklarının haklarını savunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Keşir.

AYŞE KEŞİR (Devamla) – PKK başta olmak üzere terör örgütlerinin elinde esir olan, ellerine zorla silah verilen, cinsel istismara uğrayan, kadın infazlarına maruz kalan kadınların haklarının da mücadelesini vermektedirler.

15 Temmuz gecesi bu Genel Kurul salonunda darbecilere, teröristlere meydan okuyan kadınlar AK PARTİ’nin kadınlarıydı. Bu kadınların kız kardeşleri kadın subaylar ve kahraman evlatları şimdi Afrin’de sınır güvenliğimizi korumak için kahramanca mücadele ediyor. Buradan tüm kalbimle onları saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Sözlerime son verirken yüce heyetinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Çok kısa bir şey herhangi bir sataşma değil.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bir sözü sadece çok sıkıntılı bulduğumu ifade etmek isterim; özellikle bir kadının ağzından kullanılmasının kadınlar tarafından nasıl karşılandığını bilmiyorum, başka kadınlara bırakıyorum ama en azından ben “kadınların siyasetin kullanışlı malzemesi olarak kullanılması” ifadesini gerçekten çok sıkıntılı bulduğumu, özellikle bir kadın siyasetçinin ağzından çıkmasını doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Hiçbirimiz siyasetin kullanışlı malzemesi değiliz. En azından bunu yapmaya niyet eden erkekler varsa yapılması gereken şey, bunu kadın olarak böyle ifade etmek değil, aksine kadınlarla dayanışma içerisinde olmaktır. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

Bir de tabii, kadınların ağzına en fazla yakışan da “barış” sözüdür, “savaş”tan ziyade.

Teşekkür ederim.

AYŞE KEŞİR (Düzce) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Keşir, size de yerinizden söz vereyim.

39.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’in, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AYŞE KEŞİR (Düzce) – Teşekkür ederim Başkanım.

Siyaset biliminde “soft topic” diye bir kavram vardır. Ne yazık ki bazı gruplar kadını bu perspektiften kullanışlı malzeme olarak kullanmaktadırlar ve ben, o kullananlar için bunu ifade ettim, bunun çürümüş ve kokmuş olduğunu ifade ederek telin ettim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiye’de kadınların yaşadıkları ayrımcılık ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin araştırılması amacıyla 7/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz oylamadan önce.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.44

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler…

Elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için iki dakika süre tanıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.54

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 17.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Oylama için elektronik yöntemi kullanacağız.

İki dakika süre veriyorum elektronik oylama için.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır. Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve arkadaşları tarafından, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin özelleştirme sonrası durumu ve sorunlarının tespit edilmesi ile çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla 6/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Sayı: 598                                                                                                          7/3/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun, 7/3/2018 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Engin Altay

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve arkadaşları tarafından, Türk Telekomünikasyon AŞ'nin özelleştirme sonrası durumu ve sorunlarının tespit edilmesi ile çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla 6/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1771 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 7/3/2018 Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar.

Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır. (Uğultular)

Değerli milletvekilleri, yine salonda bir uğultu var. Hatip kürsüye geldi, sizlere hitap edecek. Lütfen uğultuyu bitirelim ve görüşme düzenini temin edelim.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine konuşuyorum.

Vermiş olduğumuz grup önerisi, TÜRK TELEKOM’a ait bir Meclis araştırma komisyonunun kurulmasıyla ilgili. Niye ihtiyaç duyuldu buna? Kısaca özetlemek istiyorum.

TÜRK TELEKOM hepinizin bildiği çok stratejik bir kurum ve “yerli ve millî” bir kurumdu. Yerli ve millînin tam örtüşeceği, üzerine oturacağı bir kurumdu. 2005 yılı öncesi özelleştirme sürecini konuşmayacağım. Yalnız 2005’te yine Hükûmetiniz tarafından alınmış bir kararla Katarlı bir firma Oger TELEKOM’a yüzde 55 hissesi satılarak özelleştirildi demeyeceğim, kiralandı diyeceğim. Niye kiralandı? Yirmi bir yıllığına kiralandı. Yirmi bir yıl sonra -yani 2005’ten hesaplarsanız- yaklaşık sekiz-dokuz yıl sonra bu kurum tekrar devlete devrolacak ve devletin bir kurumu olacak tüm hisseleriyle.

Yüzde 55’i özelleştirildi. Bunun yüzde 25’i hazineye, yüzde 5’i Varlık Fonu’na, yüzde 15’i de halka arz edilmiş, halkın malı yüzde 15’i de. Yani tamamı, yüzde 45’i kamuya ait olan bir kurum bu kurum.

Bu kurum gerçekten değerinin çok altında, 6 milyar 550 milyon dolara özelleştirildi. Bu özelleştirme sözleşmesi veya kiralama sözleşmesinde…(Uğultular)

Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akar, bir dakika bekleyin lütfen.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurul görüşme amaçlı toplanır ve salonda da sessizlik esastır. Eğer özel sohbet yapmak isteyenler varsa, lütfen, salon dışına çıksınlar. Kuliste yeterince yer vardır.

Sizden bir kez daha rica ediyorum, lütfen sessiz olalım.

Buyurun Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Evet, teşekkür ederim.

Şimdi, burada “yerli ve millîlik” edebiyatı yapan, sürekli konuşan arkadaşlara sesleniyorum: Size yerli ve millî bir kurumun kiralama veya özelleştirme sonucu ne hâle getirildiğini anlatmaya çalışıyorum. Çok övünerek bahsettiğiniz yerli ve millî arkadaşlar lütfen dinlesin.

6 milyar 550 milyon dolara özelleştirildi ve yüzde 55 hissesi, gerçekten de değerinin çok altında yani Avrupa Birliği ülkelerine baktığınızda bunun çok altında olduğunu görüyorsunuz. Aile 1 milyar 300 milyon dolarını peşin verdi, gerisini de 5 eşit taksitte ödemeyi taahhüt etti. Yalnız bu 5 eşit taksitte ödemeyi taahhüt eden aile gitti 2007 yılında TELEKOM’un varlıklarını da teminat göstererek yani yüzde 55 hissesini teminat göstererek bankalardan 4 milyar 750 milyon dolar kredi kullandı ve bu kredileri bugün bu şirket bankalara ödemiyor. Kaç banka? Yaklaşık 20 banka ve bu bankaların birçoğu yerli bankalarımız ve kamu bankaları da var içerisinde. Kamu bankaları bu paraları talep etmelerine rağmen, bunlar ödemiyor.

Peki, bu şirketin ihalesinde sadece ve sadece düşük bedelle mi verildi? Hayır, hemen sonra, ihaleden sonra -çok yaptığınız genel bir şeyi söyleyeyim- kurumlar vergisini yüzde 30’dan yüzde 20’ye düşürdünüz ve sonuçta yıllık 400 milyon TL’lik bir avantaj sağladınız. Yine, abonelerden alınan sabit ücret Danıştayın daha sonra iptal etmiş olmasına rağmen hâlen kesilmekte, yıllık 4,8 milyar TL kazanç sağlamaya devam ediyor.

Yirmi bir yıl sonra elimize geçecek, tekrar bize dönecek olan bu şirket yani sekiz, dokuz yıl sonra geri dönecek bu şirket devlete ait binaları, gayrimenkulleri ve arsaları teminat gösteriyor, aynı zamanda satmaya devam ediyor. Buna izin veriyorsunuz. Yine, hisselerin bankalara teminat olarak verilmesine izin verdiğinizi ifade ediyorum.

Sonuç olarak da şunu söylemek istiyorum: Sermaye artışı yerine borçlanma tercih edilmiş, borç faizleri gider gösterilmesi nedeniyle 2005 yılında 812 milyon TL vergi 2017 yılında 342 milyon TL’ye düşmüş. Öz sermayesi 2005 yılında 7 milyar 690 milyonken 2017 yılında 4 milyar 555 milyona düşerek 3 milyar lira öz sermayesinden kaybetmiş. Toplam borcu şu anda 24 milyar 593 milyon TL olup, borcun toplam varlıklara oranı yüzde 46’dan yüzde 84’e çıkmış. Yine, borcun sermayeye olan oranı ise yüzde 539’lara kadar yükselmiş. Kısacası, TELEKOM elimizden kayıyor arkadaşlar, tedbir alınmaz ise TÜRK TELEKOM’u kaybedeceğiz diyorum, Meclis araştırması konusunda desteğinizi bekliyorum ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akar, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Gerçekten, iddia ettiğiniz gibi yerli ve millî iseniz TÜRK TELEKOM’un bir an önce Meclis araştırma komisyonu kurularak denetim altına alınması, problemlerinin tespit edilmesi ve problemlerin nasıl çözüleceğinin de belirtilmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü gerçekten değeri çok yüksek bir kurum, bu kurumun böyle kendi sermaye grupları içerisinde çok borçlu olan bir şirkete bırakılmayacak kadar önemli olduğunu söylüyorum.

Hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akar.

Öneri üzerinde söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Müslüm Doğan’a aittir.

Buyurun Sayın Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin gündeme geldiği şu günlerde geçmiş döneme ait yapılan özelleştirmelerin kamuyu nasıl zarara uğrattığını en iyi TELEKOM’un özelleştirilmesinde görmekteyiz. Devirden önce üst üste dört yıl en fazla kurumsal vergiyi ödeyen, 2004 yılı içerisinde 2,2 milyar lira net kârı olan, 59.313 insana istihdam yaratan bu kurum, muhalefetin tüm ısrarlarına rağmen özelleştirilmişti, iktidar vekilleri de özelleştirmeyi aklayacak onlarca argüman sunmuşlardı. Şimdi şeker fabrikalarının özelleştirilmesi nasıl savunuluyorsa o zaman da TELEKOM’un özelleştirilmesi aynı nedenlerle savunuluyordu. İstihdamın daha da artacağına, altyapısı ve teçhizatlarının yirmi bir yıl sonra yeniden kamuya ait olacağına ve en önemlisi hizmet kalitesinin artacağı ve aynı oranda hizmetin ucuzlayacağına dair vaatlerle bu özelleştirme yapılmıştı. Ancak görüyoruz ki bu vaatlerin hiçbirisi yerine getirilmemiştir. 2018 yılı itibariyle bu vaatlerin tamamının gerçekleşmemiş olduğunu da burada ayrıca ifade edeyim.

2005 yılında özelleştirildiğinde 7 milyar 690 milyon öz sermayesi olan TELEKOM'un şu andaki öz sermayesi -biraz önce de belirtildi- 4 milyar 555 milyon liraya kadar gerilemiştir. Yine, borçların toplam varlıklarına oranı yüzde 40'lardan yüzde 85'e yükselmiştir. TELEKOM'un özelleştirilmesi sonrasında uğradığı gelir kaybı ve yüklemiş olduğu giderler yüzünden kamu ve hazine büyük bir zarar içerisindedir. Düşünün değerli milletvekilleri, devlet dört yıl üst üste en fazla kurumlar vergisi ödeyen bir kurumu yirmi bir yıllığına özelleştiriyor. Altına bu kuruma dair taşınmazların satışına dair de şerh koyuyor ama bu şerh ana sözleşme hükümlerine aykırı olarak ihlal edilmiş ve taşınmazları teker teker satılmaktadır.

TELEKOM'un özelleştirilmesi ve sonrasında yaşananlar aslında bir utanç tablosu olarak da karşımızda durmaktadır. Bu milletin varlığı bu ülkenin kredisiyle özelleştirilmektedir. Arazileri, taşınmazları göz göre göre halkın değerleri, yarattığı değerler satılmaktadır.

60 bin dolayında olan personel sayısı bugün 29.313’e düşmüştür. Her yıl kâr yaparken ne bankalara olan borcu ödeniyor, ne de hizmet kalitesinde maalesef bir artış yaşanmıyor. Özelleştirmeden önce 150 bin kilometrelik fiber ağa sahip olan Türkiye aradan geçen on üç yılda bir arpa yol gidemiyor.

TÜRK TELEKOM'un özelleştirilme süreci ve sonrasında uygulanan politikaların bir an önce araştırılması, kamunun uğradığı zararların belirlenmesi ve sorumluların ortaya çıkarılması anlamında bu araştırma önergesini destekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğan.

Öneri üzerinde üçüncü söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Uğur Aydemir’e aittir.

Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce Zeytin Dalı Harekâtı’nda şehit olan şehitlerimize ve bugüne kadarki bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize de hayırlı şifalar diliyorum.

TÜRK TELEKOM 2005 yılında 9 milyar dolar değere sahipken yüzde 55’i 6 milyar 550 milyon dolara yirmi bir yıllığına özelleştirilmiştir yani kiraya verilmiştir Haydar Bey’in söylediği gibi. Mevcut değerinin yüzde 30 fazlasına özelleştirilmiştir. Devletimize özelleştirme bedeli olarak da 29/3/2007 tarihi itibarıyla borçların tamamı ödenmiştir. Şayet özelleştirme süreci 2005 yılına kadar uzamamış olsaydı, TÜRK TELEKOM 1990’lı yıllarda özelleştirilmiş olsaydı muhtemelen çok daha yüksek bir değere özelleştirme bedeli elde edecektik.

Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde AK PARTİ iktidarları olarak 2002 yılından bugüne her daim milletimizin refahını ve mutluluğunu artırmak için çalışmalara imza attık ve atmaya devam edeceğiz. TÜRK TELEKOM da milletimizin çıkarları doğrultusunda yirmi bir yıllığına özelleştirilmiştir. TÜRK TELEKOM'un bugün itibarıyla yüzde 55’i ilgili firma Oger’e, yüzde 25’i Hazineye, yüzde 5’i Varlık Fonu’na aittir, yüzde 15’i ise halka açıktır. Hazinenin altın hissesi olduğundan önemli kararların alınabilmesi için mutlaka Hazinenin onayı gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, TÜRK TELEKOM özelleştirilmeden bugüne kadar devletimize yaklaşık 77 milyar nakdî fayda sağlamıştır, ayrıca TÜRK TELEKOM altyapı ve lisans ödemeleri kapsamında 29 milyar da yatırım yapmıştır.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin önerisine baktığımızda, gerekçelerine baktığımızda ilgili şirkete birtakım faydalar sağladığımızı, avantajlar getirdiğimizi söylemektedirler. Bunlardan bir tanesi, ihale sonrası kurumlar vergisinin yüzde 30’dan yüzde 20’ye düştüğüdür. Değerli arkadaşlar, 764 bin kurumlar vergisi mükellefi var, bunlardan bir tanesi de ilgili firma Oger firmasıdır yani kurumlar vergisi yüzde 30’dan yüzde 20’ye düşüyor, bütün şirketlere fayda sağlıyoruz, bunlardan bir tanesi de Oger’dir. Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisinin burada Hükûmetimize, Maliye Bakanımıza teşekkür etmesi lazım. Niye? Bütün şirketlere fayda sağlıyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Onların talebi üzerine yaptınız indirimi.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Bu şirketlerin bir tanesi de Oger’dir, o da bundan yararlanmıştır.

Diğer bir tanesi, sabit telefonların sabit ücretleri. Evet değerli arkadaşlar, bunun da özelleştirmeden önce kararı alınmıştır. Niye? Daha yüksek ücretle özelleştirme yapalım diye.

Gerekçelerden diğer bir tanesine de baktığımızda, yirmi bir yıllığına kiralanmış olmasına rağmen gayrimenkullerin satışını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Aydemir.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar, gerekçelere baktığımızda gerekçelerin bizim için hakikaten önemi olmadığı ve gerekçelerin bir şeye dayanmadığı, gerçeklik arz etmediğinden dolayı Cumhuriyet Halk Partisi önerisine katılmıyoruz. Kiralanan bir şey teminat olarak verilmez Sayın Haydar Bey.

Biz yirmi bir yıllığına eğer bunları kiraya verdiysek arsaları, gayrimenkulleri, kiralanan bir şeyi bankalara teminat koyma şansları yoktur. 2025 yılından sonra bunların hepsi devletimize kalacaktır. Sadece ve sadece, değerli arkadaşlar, gayrimenkuller yani iletişim ve haberleşmenin dışında kalan ne varsa, sosyal tesisleri veya idari binaları, onlar TELEKOM’a aittir. Bankalar bunlar üzerinde tasarruf sağlayabilirler diyorum.

Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisi önerisine katılmadığımızı belirtiyor, yüce Meclisimizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, ismimi de söyleyerek Sayın Uğur Bey…

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sataşmadım ya.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hayır, sataşmadın.

Benim yanlış ifade ettiğimi, aslında verilen garantilerin bununla ilgisi olmadığını ifade ediyor. İzin verirseniz 69’a göre düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akar.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Manisa Milletvekili Uğur Aydemir’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aşağı yukarı metinlerimiz birbirine benziyor ama gerekçelerimizi sıralarken bu gerekçelerin yanlış olduğunu söylüyor. Hemen TELEKOM’un özelleştirilmesinden sonra -herhâlde Hükûmetiniz bir söz verdi- kurumlar vergisini yüzde 30’dan yüzde 20’ye düşürerek… Gerçekten de birçok kurum bundan fayda sağlamıştır ama en çok TELEKOM sağlamıştır. En kârlı şirketlerden bir tanesiydi devletin, bu aileye verdikten sonra düşürerek yılda 400 milyon TL’lik bir avantaj sağlamışsınızdır.

Sabit hatlarla ilgili şunu söyledim: Evet, belki daha yüksek fiyatlarla satmak için sabit hatların ücretlendirmesini söylediniz ama çok yüksek satamadınız, maalesef kiralayamadınız. Sabit hatlardan dolayı da yılda 4 milyar 800 milyon TL bu şirket ekstra cebine koydu. Yine borçların faizlerini gider göstererek bunu da altın hisseli hazine kabul ettiği için, borçları gider gösterdiği için ne yapıyor? Devlete ödediği vergiler 2005’te satıldığında 800 milyondan 312 milyona düşüyor, yine bu da kamunun zararı.

Şimdi, bir şirkete baktığınızda… Biraz evvel söylediği gibi ben “Arsaları, binaları teminat gösteriyor.” demedim, yüzde 55 hissesini teminat göstererek kredi alıyor. Niçin kredi aldı biliyor musunuz? Sadece yüzde 5’lik peşin ödemeden bir avantaj sağlayabilmek için kredi aldı. Şimdi, o kamu bankaları bu paranın peşine düştü ve paralarını geri alamıyor.

Şimdi, özelleştirmenin mantığına baktığınız zaman daha kaliteli hizmet, tekelcilik anlayışının ortadan kalkması olarak düşünülebilir ama TÜRK TELEKOM, hâlen tekel Türkiye’de, on beş yıl geçmesine rağmen, on iki-on üç yıl geçmesine rağmen altyapı tekeli henüz kırılmış değil, bunu da diğer GSM şirketleri de dâhil olmak üzere hepsine bir koz olarak kullanıyor. Yani “Tekelleşmenin önüne geçeceğiz.” mantığının da doğru olmadığını görüyorsunuz.

Onun için de şunu söylüyorum: TÜRK TELEKOM belki sekiz, dokuz yıl sonra geri dönecek ama elinde bir şey kalmayabilir. Bu da hepimizin zararı demektir, vatanın, milletin zararı demektir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akar.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve arkadaşları tarafından, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin özelleştirme sonrası durumu ve sorunlarının tespit edilmesi ile çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla 6/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

GARO PAYLAN (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi kabul edenler… Etmeyenler…

Elektronik oylamaya geçiyorum.

Oylama için iki dakika süre tanıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.24

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya’nın Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin önerge (4/138) yazısı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya’nın Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 7/3/2018 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilginize sunulur.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN – Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boşalan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boşalan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.- Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Plan ve Bütçe Komisyonunda boşalan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 21’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen milletvekillerinin adlarını okuyorum: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Mevlüt Karakaya, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Musa Çam, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü, şahıslar adına İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü ve Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu.

İlk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya’ya aittir.

Süreniz on dakikadır.

Buyurun Sayın Karakaya. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan tasarının birinci bölümüyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.

Değerli milletvekilleri, düzenleme de tabii çok sayıda kanunda değişiklik getirmekte. Yatırım ve üretimin teşviki, istihdamın artırılmasına ilişkin teşvikler, vergi tabanının genişletilmesi gibi vergi alanını, iş dünyasını ilgilendiren önemli yasal değişiklikler söz konusu. Bunun dışında da tabii, elbette değişiklikler var. Maddeler konusunda görüş ve düşüncelerimizi yine partimizin temsilcileri aracılığıyla paylaşacağız. Ben özellikle burada bir iki konuyu dile getirmek istiyorum.

Tabii, bizim vergi yasalarımızda bir reform çalışmasının yapılmasının, en azından dil yönüyle, anlam yönüyle bir çalışmanın yapılmasının şart olduğu ifade etmek istiyorum. Dil bu anlamda son derece önemli. Vergi mevzuatına ilişkin, Sayın Bakan da herhâlde burada… Ben Maliye Bakanını burada diye düşünmüştüm ama.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Olsun, Spor Bakanı var, daha iyi anlıyor rakamlardan.

MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) – Efendim, mutlaka anlıyordur.

Dil konusu gerçekten önemli. Vergi mevzuatıyla ilgili anlaşmazlıkların önemli bir kısmı aslında yasaların açık bir şekilde, mevzuatın anlaşılır bir şekilde düzenlenmemesiyle alakalı. Bunun da bize ciddi bir maliyeti ve külfeti söz konusu oluyor.

Bakın, ben sadece bir örnek vermek istiyorum: Birinci bölüm içerisinde yer alan 11’inci maddemiz var. Bu maddede, yatırım teşvik belgesi kapsamında tam mükellef sermaye şirketlerinin yurt dışından getirerek sermaye olarak koyduğu yabancı paraların değerlemesiyle ilgili bir düzenleme var. Bakın, bu düzenleme “Kur farklarını pasifte özel bir hesaba alır.” diyor. Belki teknik bir konu, keşke Maliye Bakanı burada olsaydı ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirdi, bürokrasi mutlaka notunu alıp iletecektir ama şunu söyleyeyim ki: Buradaki yapılan düzenleme, doğrudan doğruya vergi mevzuatının dışına çıkan ya da onun bir başka disiplini olan muhasebe uygulamalarına yönelik de bir düzenlemeyi getiriyor. Örnek şu: Biz, bu düzenlemeyle birlikte, tanımlanmış, tarifi yapılmış belli kur farklarını pasifte özel bir fon hesabının alacağına kaydedeceğimizi öğreniyoruz. Arkasından diyor ki: “Olumsuz kur farkları ise bu hesabın borcuna kaydedilir.” Buraları bir kenara bırakalım, sadece şuna işaret etmek istiyorum: Bakın, 1994 yılında Tek Düzen Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği Maliye Bakanlığı tarafından yayımlandı, yaklaşık yirmi beş yıldır da -yirmi dört yıldır- bu uygulama kullanılıyor. Bizim muhasebe uygulamamızdaki çift karakterli hesaplar Nuh Nebi’de kaldı yani şu an uygulamamızda çift karakterli, hem aktif hem pasif karakterli bir hesap yok ama bizim Maliye Bakanlığımız, getirdiği bu düzenlemede “Özel fon hesabının borcuna kaydedilir.” diyor. Bu, önümüzdeki günlerde mali müşavirlerin tartışma konusu olacak. Burada teknik açıdan daha söylenecek çok önemli şeyler var, ben oralara girmek istemiyorum. Bunu sadece bir örnek olsun diye söylüyorum. En azından, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiç olmazsa, bu 11’inci maddenin son cümlesini çıkarın ve muhasebe uygulamalarına müdahale etmeyin. Bu, uygulamada ciddi sorunlara neden olacak ve yine zamanımızı alacak ve birçok anlaşmazlık olarak karşımıza çıkacak, Maliye Bakanlığının önemli sorunları hâline gelmeye başlayacak.

Değerli milletvekilleri, uygulamanın katkıları, faydaları ne olacak, onlara girmek istemiyorum ama burada yatırımların teşviki noktasında bir amaç, niyet söz konusu. Dolayısıyla katkının faydalı olacağına inanıyorum, olması gerektiğini umuyorum en azından.

Şimdi, gündeme getirmek istediğim bir başka konu -birçoğunuzun, konuyla ilgili olanların ben bilgisi dâhilinde olduğunu düşünüyorum- 2003 yılında bir uygulama getirildi, enflasyon muhasebesi uygulaması. Bu enflasyon muhasebesinin uygulanması, mali raporların, bilanço ve gelir tablolarının enflasyona göre düzeltilmesi ilk defa 2004 yılında uygulandı. Bunun, uluslararası finansal raporlama standartlarına göre bu düzeltmenin belli şartları vardı ve enflasyon muhasebesi düzeltmesi bizim mevzuatımızda da yer aldı. Buna göre düzeltme ilk defa 2004 yılında yapıldı. Bu, aynı zamanda son defa oldu, 2005’ten sonra Türkiye’de enflasyon düzeltmesi yapılmadı. Neden yapılmadı? Düzeltme için gerekli şartların söz konusu olmamasından dolayı. Ama ben burada bir konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Enflasyon muhasebesi uygulamasıyla birlikte, mükelleflerin lehine olan maliyet bedeli artırımı, yeniden değerleme ve son giren ilk çıkar, “LIFO” olarak ifade ettiğimiz bazı yöntem ve müesseseler, değerlemeye yönelik birtakım uygulamalar uygulamadan kaldırıldı.

Değerli milletvekilleri, bakın, 2005’ten beri uygulanmayan yeniden değerleme dolayısıyla bugün işletmeler çok önemli ölçüde, yaklaşık yüzde 40 oranına varan amortisman giderini yazamadılar yeniden değerleme yapamadıklarından dolayı. Ben şöyle bir hesaplama yaptım: Ekonomik ömrü on yıl olan bir demirbaş ya da sabit kıymetin bir firma tarafından alınması durumunda burada maliyet değeriyle, aktife giriş değeriyle amortisman ayırmaları ile yeniden değerleme uygulaması olmasaydı yani enflasyon düzeltmesiyle kaldırdığımız, daha sonradan da enflasyon düzeltmesi yapılamayan bir ortamı karşılaştırmak istiyorum. On yıl ekonomik ömrü olan bir sabit kıymette yeniden değerleme yapabilmiş olsalardı, bakın, bin lirada 360 TL daha fazla amortisman ayıracaklardı, bunu ayıramadılar. Sadece bu değil. Bu sabit kıymetlerin aktiften çıkması durumunda, yine enflasyon etkisiyle “fiktif, zahirî kâr” dediğimiz kârlar ortaya çıkacak ve mükellef bunun da vergisini ödeyecek; ödeyecek demiyorum, ödüyor.

Dolayısıyla uluslararası finansal raporlama standartlarında maddi duran varlıkların değerlemesiyle ilgili standartta hepinizin ya da çoğunuzun malumu olduğu üzere yeniden değerleme seçeneği, modeli var, devam etmekte. Bunu şunun için söylüyorum: Enflasyon muhasebesiyle birlikte var yani enflasyon muhasebesinin şartlarının oluşmamış olması, yeniden değerlemenin, maliyet artırımının ya da LIFO uygulamasının yapılamayacağı anlamına gelmiyor. Şu anki mevcut yapı ve sistemde bizim bilançolarımız yine fiktif kârlar üretiyor, fiktif kârlar üzerinden de vergiler alınmaya devam ediyor.

Ben bu anlamda, sonuç olarak şunu ifade etmek istiyorum: Bu konularda da Maliye Bakanlığının bir düzenlemeyle gelmesini umuyor ve bekliyorum ve aynı zamanda, özellikle muhasebe uygulamalarına yönelik ifadelerde, yazım dilinde daha dikkatli olunması gerektiğini bir kez daha ikazen söylüyorum ve yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karakaya.

Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

533 sıra sayısıyla görüşmekte olduğumuz Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde söz aldım.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı daha önce 9 defa çıkardığımız gibi bir torba yasa. Bu torba yasa, 43 tane kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapıyor değerli arkadaşlarım. Bunları defalarca konuştuk ama her seferinde kayıtlara geçirmekte fayda var. Böyle yasa yapılmaz; bunu herkes biliyor, bunun kitapları yazıldı, konuşuldu, tartışıldı ama yapıyoruz. Öncelikle niye yapılmaz? Çünkü bu kadar çok yasayı değiştiriyoruz ve birçoğu farklı ihtisas komisyonlarında görüşülmesi gerekli konular ama maalesef hepsi, her konuda uzman olmayan Plan ve Bütçe Komisyonuna -burada kolay oluyor çünkü Hükûmetin mutlak çoğunluğu var, gerçi diğer komisyonlar da aynı- geliyor ve çok da tartışılmadan geçiyor, görüşülüp gidiyor. Bu tasarıda da 43 tane kanunla ilgili çok farklı konularda değişiklik yapılıyor, Pasaport Yasası’ndan Vergi Usul Kanunu’na kadar çok farklı konularda değişiklik yapılıyor değerli arkadaşlarım.

Peki, bu değişiklikler yapılıyor da ne oluyor? Bakın, 1 Kasım seçimlerinden sonra, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri ekonomide işlerin iyi gitmediğini fark ettiklerinden dolayı -buna benzer, yatırım ortamını iyileştirecek, büyümeyi teşvik edecek, tetikleyecek, bundan önce 8 tane, geçen hafta da yatırım ortamını iyileştirmek amacıyla 1 tane çıktı- bu torba yasayla beraber 10 tane torba yasa çıkardık değerli arkadaşlarım. 10 tane torba yasada yüzlerce düzenleme yaptık. Cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş teşvikler verdik, gerçekten cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş teşvikler verdik. Ne oldu? Sayın Cumhurbaşkanı, Hükûmet yetkilileri, Adalet ve Kalkınma Partisinin sözcüleri “dünyada rekor büyüme” diyorlar. Tek bir rakam, tek bir aylık, tek çeyreklik tek rakam. “11,1 büyüdük, görülmemiş bir şey. ‘Ekonomi batacak.’ dediler ama biz acayip bir şekilde uçtuk…”

Değerli arkadaşlarım, elbette büyüme ekonomik göstergelerden bir tanesidir, önemlidir ama bunun yanında çok daha önemli göstergeler var, bu göstergeleri Hükûmet görmezden geliyor. Bunu sadece açıklamalar yaparken görmezden gelse ama ciddi ciddi oturup konuşurken bunları dikkate alsa ve düzenlemeleri ona göre yapsa söyleyecek sözümüz yok. Kur, faiz ne oluyor, cari açık ne oluyor, enflasyon ne oluyor, Türkiye'nin borçları ne oldu, nerelere doğru gidiyor, istihdam nedir; bunlar son derece önemli ekonomik göstergeler ama bu göstergeleri görmüyor. Son zamanlarda büyümeyi de sadece bir çeyrekte görüyor: “Biz 11,1 büyüdük.” Peki, sonra ne oldu?

Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz ay, Hükûmet sözcüleri de öyle açıkladılar ama Hükûmet yanlısı medyada ne denildi: “İhracatta uçtuk.” “Rekor büyüme ihracatta.” Gerçekten değerli arkadaşlarım, ihracatta rekor büyüme var. Bakın, ihracat geçen sene ocak ayına göre yüzde 10,7 artmış ama sadece ihracat rakamları veriliyor. Peki, ithalatta ne olmuş değerli arkadaşlarım? İthalatta ise geçen sene ocak ayına göre yüzde 38 oranında artma olmuş, ocak ayı dış ticareti de geçen seneye göre yüzde 108,8 oranında artmış yani dış ticaret açığı gerçekten uçmuş. Uçan dış ticaret açığıdır. “İhracatta uçtuk.” deyip sadece olayın bir tarafını gösteriyorlar.

Bir daha tekrar ediyorum: Bunu muhalefete, vatandaşa böyle gösterseler ama tedbirleri alırken Bakanlar Kurulu uzmanlarla oturup bu konuları tartışırken bütün ayrıntısıyla incelese, nerede eksik var, nerede ne var, bunları değerlendirse ve ona göre tedbirler alsa söyleyecek bir şeyimiz yok ama aynen bu manşetler gibi “İhracatta uçtuk, dolayısıyla büyüyoruz, dolayısıyla yapılacak şeyler yok…”

Değerli arkadaşlarım, aslında ihracat için ürettiğimiz mallar bizim ürettiğimiz mallar değil, katma değeri bizim ürettiğimiz mallar değil; bunların, Türkiye’nin ihraç ettiği 100 doların ya da 1 doların 70 senti dışarıdan geliyor ve temel problem de bu. Sizin alelacele, panik şeklinde yapmış olduğunuz paketler ile büyüme olsun diye etraflıca konuşmadığınız, tartışmadığınız düzenlemeler bu rakamları değiştirmiyor yani Türkiye’den ihraç ettiğimiz malların yüzde 70’inin dışarıdan geldiği gerçeğini değiştirmiyor. Bu gerçek değişmediğinden dolayı da ekonomi giderek kötüye doğru gidiyor ama biz kendimizi kandırıyoruz, “İhracatta uçtuk…” TİM ihracat rakamlarını açıklıyor ve müthiş manşetler atılıyor, işte bir ay sonra, iki ay sonra ithalat rakamlarını açıklıyor ama haber yapan bile olmuyor.

Değerli arkadaşlarım, özellikle Çin’le ilgili ticarete bir göz atmak gerekiyor, bir de Avrupa’ya göz atmak gerekiyor. Çin’le ilgili yapılan ticarette müthiş bir açık veriliyor, korkunç derecede açık veriliyor. 225 milyon dolar -ocak ayı için söylüyorum- ihracata karşılık 2 milyar 176 milyon dolar ithalat yapmışız, 9 kat ama sürekli eleştirdiğimiz, kavga hâlinde olduğumuz Avrupa’yla ilgili işlere baktığımız zaman öyle değil, neredeyse ihracat ve ithalatımız birbirlerine yakın değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, bu tedbirleri, bu paketleri sürekli şekilde görüşüyoruz ama sanki Türkiye’de birileri bizi Çin ekonomisine çalıştırıyor gibi bir durum var. Dolayısıyla “ihracatta uçtuk” rakamlarının hiçbir anlamı yok milleti kandırmanın ötesinde. Sadece milleti kandırsanız –bir daha tekrar ediyorum- söyleyecek bir şey yok ama siz de inanıyorsunuz, siz de inanıyorsunuz, kendi kendinizi de kandırıyorsunuz ve ciddi hiçbir düzenleme yapmıyorsunuz, getirmiyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, birkaç tane daha rakam vereyim: 2017 yılında, pamuk ülkesi olan Türkiye 3 milyar dolarlık pamuk, iplik ve mensucat ithal etti, 3 milyar dolarlık. Oysaki kur yüzde 15 daha değerlidir, içeride iplik üretmek çok daha ucuzdur. Neden bir fabrika kurulmuyor? Niçin içeride üretmek için hiçbir şey yapılmıyor? Niçin fabrika kurulmasını teşvik edecek düzenlemeler yapılmıyor değerli arkadaşlarım?

Otomobille ilgili de çok ciddi rakamlar var, bunu da tekrarlayayım. 2017 yılında 25,5 milyar dolarlık kara taşıtı ihraç ettik. Müthiş bir rakam değil mi? Rekor. OECD verilerine göre, bu sektörde ithalat payı yüzde 65,1’dir yani bu ihracat için 16 milyar dolarlık ara malı ithal ettik, katma değer olarak ihracatımız 8,9 milyar dolar oldu. Şimdi, bakın, öte yandan 2017 yılında 20,9 milyar dolarlık taşıt aracı ithal ettik değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla bu rekor ihracata rağmen, taşıt araçları açısından 12 milyar dolar açığımız var. Böyle bir ekonomiyi konuşuyoruz.

O nedenle, “Ekonomide uçtuk, büyüme 11,1’dir. Kim ne derse desin, bütün bu konularla ilgili söylenenler… Bizim düşmanlarımızdır, hainler böyle konuşuyor; işler böyle değildir.” diye söylediğiniz şeylerin tamamı havada kalıyor değerli arkadaşlarım. Ne yaptık ettik iki senede? Bakın, 2016’da yayınlanan Orta Vadeli Program’da, 2017-2019 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program’da cari açığın 2017 yılında 32 milyar dolar olacağı öngörülmüştü. Ne kadar oldu 2017 yılında cari açık? 47,1 milyar dolar değerli arkadaşlar. Bakın, siz bir şeyler konuşuyorsunuz, söylüyorsunuz ama söylediklerinizin hiçbiri gerçekleri göstermiyor. Bütün bu tedbirlere rağmen Türkiye hızlı bir şekilde uçuruma doğru -ekonomi açısından söylüyorum, diğer açılar da dâhil- gidiyor değerli arkadaşlarım. O nedenle, Hükûmetin bir an evvel böyle panik tarzında değişiklikler yaparak bir yere gidemeyeceğini görmesi gerekiyor.

Şimdi, elimizdeki bu pakette 20 milyar TL’lik bir teşvik öngörüyoruz, 20 milyar TL. Daha evvel de milyarlarca lira piyasaya verdik ama ithalatımız ve ihracatımız ortada. Gerçekten dost acı söylüyor, muhalefet söylüyor diye duymazdan geliyorsunuz ama Türkiye ekonomisi iyi gitmiyor değerli arkadaşlarım.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bekaroğlu.

Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’ye aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Kürkcü, sizin şahıs adına da beş dakika söz hakkınız var, ikisini birleştirip konuşma sürenizi on beş dakika olarak belirliyorum.

HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Başarılar diliyorum.

Bir torba yasa daha. İktidar torba yasayı dayatınca ister istemez biz de bunun yasama ve kamu yönetimi açısından kabul edilemezliğine dair itirazlarımızı tekrar etmek zorunda kalıyoruz. Biz, modern hukuka yol gösteren Roma hukukunun tek konu, tek kanun ilkesinin halkın hakkının ve hukukunun korunması bakımından yol gösterici ilke olduğunu kabul ediyoruz. Torba kanun yani bir kanunun birden çok konuyla ilişkilendirilmesi Roma hukukunda bir suçtu. İktidarın bir konuda yasa çıkartmak için başka bir konuyu rüşvet olarak sunmasının önlenmesi için bu şekilde yasa yapılmasına izin vermeyen Roma hukukuna göre cinayet sayılan şey şimdi bizde ilke hâlindedir. Bu, ilke hâline geldiğinden beri hukuk fakültelerinde de Roma hukukunun öğretilmesi zorunlu olmaktan çıkartıldı. Bu aslında şuna benzer: Üniversitelerin fizik bölümlerinde Newton yasalarının öğretilmesinin sona erdirilmesi, bundan vazgeçilmesi esasen fizikten vazgeçmekle nasıl eş değerse Roma hukukundan vazgeçmek de aynı şekildedir. Siz Newton fiziği olmadan ne “görelilik”i ne “endeterminizm”i öğretebilirsiniz, olsa olsa hokkabazlık öğretebilirsiniz. Maalesef hukuk fakültelerindeki durum budur ama daha önemlisi, Meclisimiz ya da Hükûmet Meclise sunduğu yasayla Roma hukukunun bu ilkesine boş vermeye Meclisi çağırmış durumda.

Bu yasa teklifi aslında sadece teknik olarak değil, siyasi bakımdan da her türlü kuralla bağını kopartmış olan vahşi iktidar mücadelesinin bir parçası. Eldeki torba bir yanıyla, ekonominin kendi dinamikleriyle işlemeye devam edebilemeyeceğinin, buna takatinin kalmadığının, var olan ekonomik ve toplumsal yapı içerisinde yeni bir üretici kapasite ortaya çıkarılamayacağının, ekonomi dışı yöntemlerle arkadan itilmedikçe ekonominin yürüyemeyeceğinin bir itirafıdır.

Bu torba yasanın yanlış bir yordamla da olsa gerçekten yatırım ortamının iyileştirilmesi, ekonominin teşvik edilmesi maksadıyla da bir ilgisi yoktur. Yasa teklifini getiren Hükûmet düşünüyor ki böylece, takatten düşen çarkları yerel seçimlere kadar dönüyor göstermek mümkündür. İçine her şeyin doldurulmaya cüret edilmesi, iktisadi faaliyeti hiç değilse mevcut ölçekte sürdürmesi için yerli ve uluslararası sermayeyi bütçe gelirleri ve İşsizlik Sigortası Fonu’ndan mümkün en geniş çapta yemlemek amacıyladır. Sermaye dolaylı vergiler ve İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken gelirlerle yemlenirken sermayeye kamu kaynağından fon aktarmanın rüşveti olarak da aynı torbanın içine işçi kadınların çocuklarına kreş desteği, asgari ücretlinin gelir vergisi diliminin değişmemesi, Süryani vakıf mallarının iadesi gibi dezavantajlı kesimlerin çıkarlarına sözüm ona hitap eden konular konuluyor. Umuluyor ki halk bu rüşvet karşılığında torba yasanızı satın alır, muhalefetin itirazları havada kalır. İnanın arkadaşlar, itirazlarımız havada kalmıyor, bunu en iyi Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve onun güvenlik ve propaganda aygıtları sizden, bizden, hepimizden iyi biliyor yoksa bir anket bağımlısı olduğunu hepimizin bildiği Genel Başkanınız kamuoyu yoklamalarını durdurur muydu?

Halkların Demokratik Partisinin ve Parlamento dışında yerel yönetimler düzeyinde siyasi faaliyet sürdüren Demokratik Bölgeler Partisinin 7 Haziran 2015’ten bu yana uğradığı bunca şiddet, zulüm, ayrımcılık, nefret söylemi, önleme ve cezalandırmanın biricik nedeni muhalefetin sesinin dünyanın ve Türkiye’nin dört yanından işitiliyor olmasıdır.

Tam otuz üç aydır aralıksız süregiden bu şiddet ve baskı ortamında giren çıkanlarla birlikte 13 vekilimizi hapsettiniz, 9 vekilimizin hapistekiler de dâhil vekilliğini düşürdünüz. 80’i aşkın belediye eş başkanımızı görevden aldınız, 5 binden fazla parti üye ve yöneticimizi hapsettiniz, on binlerce akademisyen, memur, öğretmen, hekim seçmenimizi hapse koydunuz; partimizin siyasi faaliyetlerini baltaladınız. Ama her kamuoyu yoklamasında kendi yaptırdıklarınız da dâhil olmak üzere, Halkların Demokratik Partisinin seçmen desteğinin düşürülemediğini, tersine giderek yükselmekte olduğunu gözlerinizle gördünüz. Buna karşılık 1970’lerin milliyetçi cephelerinin bütün kılıç artıklarını doldurmak için kesenin ağzını da, torbanın ağzını da ardına kadar açsanız artık fareli köyün kavalcısı rolünü oynayamayacağınızı görüyorsunuz. Torba yasalarla tahkim ettiğiniz bu topyekûn saldırı dalgaları altında toplumu soktuğunuz 16 Nisan referandumunda düşmekten ancak Yüksek Seçim Kurulunun darbesiyle kurtuldunuz ama inanın daha fazla kaçacak yer kalmadı. Ne yapsanız ne etseniz ne ittifaklar kursanız, şeytanın aklına gelmeyecek ne oyunlar düzseniz, hangi hileyi yasa şekline soksanız 1 oyunuzun 2, muhalefetin 2 oyunun 1 sayılacağı ne çeşit yasalar çıkartmaya kalksanız da inanın süreniz doldu çünkü yettiniz artık “...”(x)

Ben karşıtınız olduğum için bu söylediklerime kulaklarınızı tıkamayı tercih edebilirsiniz ama İbni Haldun’un hikmetinden sual etmezsiniz, şu sözlerine kulaklarınızı açmazlık etmezsiniz diye düşünüyorum. Okuyayım size ne demiş bu kadim zaman bilgesi: “Hükümdarın, ekonomik ve toplumsal olayları kişisel arzularına göre yönetmeye çalışmasıyla devlette iyileşmesi olanaklı olmayan hastalıklar ortaya çıkar. Hükümdarın lüksünü ve desteğini, satın almış olduğu ordu ve bürokrasinin desteğini sürdürebilmesi için vergileri artırması gerekir. Artan vergi oranları ekonomik faaliyetlerin azalmasına neden olur ve hükümdarın amacının tersine devlet gelirleri azalır. Yönetilenlerin devletten beklentileri zayıflar ve umutsuzluk yayılır. Ekonomik faaliyetler duraklar, insanlar uzun vadeli planlar yapamaz olurlar. Doğum hızı geriler, kalabalık kentlerde nüfus ve çevre sorunları ortaya çıkar, devlet çözülmeye başlar, merkezden uzak bölgelerdeki valiler, generaller, prensler ya da başka devletler belli toprak parçalarını koparmaya başlarlar. Başkentte bile ordu ve bürokratlar hükümdarın otoritesine ele geçirmeye, hükümdarı sadece makam ve sıfattan oluşan bir şeye dönüştürmeye başlar. Sonunda dışarıdan gelen asabiyyesi güçlü, genç, sağlıklı bir topluluk devleti istila eder ve çürüyen yapıyı ortadan kaldırıp yenisini kurar.” Dua edin İbni Haldun yanılıyor olsun.

Sizin torba yasanız varsa bizim de topyekûn muhalefetimiz var. Kendimizi torbanıza ve torbalı gündeminize hapsetmemeye kararlıyız. Halklarımızın yaşama, özgürlük ve güvenlik hakkını, işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulmama hakkını, barış içinde yaşama hakkını, fikir, vicdan ve din hürriyeti hakkını, doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla memleketin kamu işleri yönetimine katılma hakkını, kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını, iktidarın genel ve eşit oyla ve dürüst seçimlerle devredilmesi hakkını, sosyal güvenlik hakkını, haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakları, çalışma, işini serbestçe seçme, adil ve elverişli çalışma şartları ve işsizlikten korunma hakkını, eşit işe eşit ücret hakkını, insanlık onuruna uygun adil ve elverişli bir ücret hakkını, sendika kurma ve sendikalara katılma hakkını, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartları ve işsizlikten korunma hakkını, temiz ve güvenli bir çevrede yaşama hakkını bütün zulmünüze, baskınıza, sözlü ve fiziki şiddetinize, yalanlarınıza, hak gasplarınıza karşı savunmaya devam edeceğiz.

İbni Haldun’un söylediği asabiyyesi güçlü, genç, sağlıklı topluluk biziz. Buna yeteneği olan kesimleri temsil ediyoruz. Bunca zulme, şiddete, ikiyüzlülüğe, adaletsizliğe, eşitsizliğe rağmen durmaksızın hayatı ve geleceği doğuran kadınların, gençlerin, fabrikada, hastanede, okulda, sokakta, tarlada çalışanların, düşünce ve sanatın yaratıcılarının tarihsel direnişinden besleniyoruz. O yüzden geleceğe umutla bakıyoruz, sinmiyoruz, tutunduğumuz siyasi mevzileri koruyor ve pekiştiriyoruz. Her düşenin yerini yenisi alıyor. Bizi bitirdiğinizi sandığınız zamanda Türkiye’nin sosyal muhalefet tarihinin en büyük kongresini topluyoruz ve o yüzden merkez medyaya yerleştirdiğiniz propagandacılarınız bile bunca zulümden sonra teslim etmek zorunda kalıyor ki HDP oylarını koruyor, seçmenler partisine desteğini sürdürüyor, özellikle de büyük şehirlerdeki Kürt seçmen HDP’ye desteğini koruyor.

Yurttaşları arkanızda toplamanız için elinizde tek çare olarak siyasi yürüyüşünüzü yurtta savaş vitesinden cihanda savaş vitesine yükseltmek kalıyor. Propagandacılarınız büyük bir mutlulukla haber verdiğine göre, Afrin operasyonuyla devlete ve Hükûmete olan güven 8-9 puan artmış, Afrin bu yanıyla 15 Temmuza benziyormuş. 1918’de Birinci Dünya Savaşı’nın dumanları kalkar ve altından harap olmuş bir dünya ve yok olmuş milyonlarca hayatın acısı yükselirken Amerikalı Senatör Hiram Warren Johnson “Savaş çıktığında ilk kayıp hakikat olur.” demişti. Hakikatin yerini efsanelerin, menkıbenin, psikolojik harekâtın aldığı bir dönemde halkımızı, halklarımızı vatanın tehlike altında olduğuna, devletin bekasının tehdit altında olduğuna inandırmak bir süre için mümkün olabilir. Ne var ki insanların Türkiye sınırları içinde çözülmemiş Kürt sorununun bir fonksiyonu olan isyan ve savaşa son vermek için Suriye ve Irak Kürtlerini de hegemonya altına almanın içerideki çatışmaya son vereceğine inanması için OHAL’i, resmî yalanı sonsuza kadar sürdürmek ve ekonominin çarklarını torba yasalarla çevirmek mümkün olamayacaktır.

Sevgili arkadaşlar, sizlerden bu yasayı getiren parti, onun seçtiği Hükûmet, onun iktidara yükselttiği Cumhurbaşkanından oluşan bu heyete şu çağrıda bulunuyoruz: Gelin, Türkiye’yi sonu gelmez bir karışıklığın içerisine atacak olan içeride ve dışarıda savaş yönteminden içeride ve dışarıda uzlaşma ve ortaklığa tekrar yüzünüzü geri çevirin. Bunu yapmadığınız takdirde eninde sonunda Türkiye kendisini yönetecek bir hükûmeti, yurttaşlar kendi aralarında barış ve ortaklığı kuracaklardır. Fakat bu, siyasetin yardımıyla kısa yoldan, acısız bir biçimde değil çok büyük acılardan sonra mutlaka ama mutlaka mümkün olacaktır. Fakat bunca acıya, bunca kayba, bunca yıkıma değecek midir? Sadece güneyimizde olan bitenlere baktığımız zaman Türkiye’yi yönetenlerin teşvik ettiği Emevi Camisi’nde namaz kılmak uğruna kışkırttıkları, dünyanın bütün büyük güçlerinin devreye girmesine yol açtıkları Suriye iç savaşının Suriye yurttaşlarına çektirdiklerine bir bakın. Onlardan 3 milyonunu misafir etmesek, burada aramızda yaşamalarına imkân vermesek yok olacak olan ve aslında bir toplum olarak yok olmuş bulunan Suriye’nin akıbetine bakın. İçeride ve dışarıda savaş böbürlenmesinin… Aslında Suriye’de olanların bir bakıma bu politikadan vazgeçilmezse bizim hikâyemiz olduğunu düşünün. Türkiye, pekâlâ başka bir yol seçebilir; hem siyaseten başka bir yol seçebilir hem bölgesel olarak başka bir yol seçebilir ama belli ki bunun için kendisine başka bir hükûmet seçmesi gerekiyor. Yeter ki bu hükûmet değişiminin barışçıl ve demokratik bir yoldan olmasının önü açılsın. Eğer halk, iradesinin ortaya çıkması, içeride ve dışarıda savaş siyasetinden, zenginleri koruyan bir ekonomi siyasetinden, erkekleri koruyan bir nüfus siyasetinden adil, eşit, demokratik, özgürlükçü bir yeni Türkiye’ye geçme yolu açık tutulmayacak olursa çok büyük bir hüsranla karşı karşıya kalacaktır. Bu hüsranın önlenmesi, halklarımızın umuda yolculuğunun devam edebilmesi için eşit, adil, demokratik, şeffaf bir seçim hem iktidarı hem muhalefeti gelecekte birlikte yaşayabilecekleri bir ülkede tutabilmenin biricik yolu olarak gözüküyor. İnanın, zorbalığa kimse boyun eğmeyecek. İster torba yasayla getirilen ekonomik zorbalığa isterse bu anayasal ve ittifak dayatmalarıyla getirilen siyasi zorbalığa Halkların Demokratik Partisi boyun eğmeyenlerin önünde yürüyüşüne devam edecek.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kürkcü.

Şimdi, şahsı adına söz alan Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu’na söz veriyorum.

Buyurun Çaturoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce ilimizde Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğüne bağlı maden ocaklarında 3 Mart 1992’de Kozlu’da 263, bugün yani 7 Mart 1983’te Armutçuk’ta 102 madencimiz grizu patlamaları sonucunda şehit olmuşlardır. Bu vesileyle tüm maden şehitlerimizi rahmet ve şükranla yâd ediyorum. Bu şehitlerimiz için de ileriki bölümlerde bir düzenlemenin olduğunu burada belirtmek istiyorum.

Diğer taraftan, ordumuz Suriye’de bir operasyon yürütüyor. Öncelikle bu operasyonda şehit olan bütün askerlerimize, güvenlik kuvvetlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun. Gazilerimize sağlık ve afiyet diliyorum. Ordumuz bu operasyonda inşallah büyük bir başarı elde edecek ve Türkiye güvenlik risklerini çok kısa bir zamanda bertaraf ederek bölgedeki güçlü ve belirleyici konumunu daha da artıracaktır.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı çok farklı toplum kesimlerini ilgilendiren, ekonomimize daha çok güç kazandıracak ve toplumsal refahı artıracak çok kapsamlı bir kanun tasarısıdır. Yatırım, üretim, ihracat ve istihdamın teşvikine dönük son derece önemli yasal düzenlemeler var. Tasarrufların artırılması, iş yapma kolaylığının artırılması, enerji ve madencilik sektörünün geliştirilmesi, vergi kanunlarıyla ilgili ihtilafların giderilmesi, çalışma hayatındaki birçok düzenlemenin vatandaş ve mükellefler lehine kolaylaştırılması, kamu taşınmazlarının ekonomiye kazandırılması ve sosyal amaçlı düzenlemeler var.

Bildiğiniz gibi, Türkiye ekonomisi 2017 yılında çok güçlü bir performans sergilemiştir. 2016 yılında başta hain darbe girişimi olmak üzere, maruz kaldığımız iç ve dış şoklar karşısında AK PARTİ olarak hızla uygulamaya koyduğumuz tedbirler ve gerçekleştirdiğimiz reform niteliğindeki düzenlemeler neticesinde Türkiye ekonomisi çok hızlı bir toparlanmayı gerçekleştirdi. Açıklanan göstergeler itibarıyla baktığımızda 2017 yılının ilk üç çeyreğinde yüzde 7,4 oranında büyümenin yakalandığına ve gerçekten gerek OECD ülkeleri içerisinde gerekse avro bölgesi itibarıyla bakıldığında bu olağanüstü bir performansa işaret etmektedir; bu, 2018 yılında da sürdürülecektir.

Değerli milletvekilleri, yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Burada özellikle kadın istihdamımıza destek olan son derece önemli bir desteğimizi ifade ediyoruz, bu da kreş desteğidir. Bu düzenleme özellikle önümüzdeki dönemde, küçük çocuğu olan kadın çalışanlarımız açısından önemli bir düzenlemedir. Yapmış olduğumuz düzenlemede, bir işveren brüt ücretin yüzde 15’ine denk gelecek şekilde 300 lira civarında bir tutarı kadın çalışanına kreş desteği olarak ücret gelirinden düşecek, istisna edecektir.

Yine -istihdam piyasalarıyla ilgili olan bir konu- asgari ücretin vergi diliminden etkilenmemesini kalıcı hâle getiriyoruz.

Yine, 2018 yılında işverene 100 lira miktarındaki asgari ücret desteğini uygulamaya da devam ediyoruz. Bu destekten yaklaşık 11 milyon 800 bin çalışanımız istifade edecektir.

Özellikle önümüzdeki üç yılda yani 2018, 2019 ve 2020 yıllarında istihdamın artması noktasında son derece teşvik edici düzenlemeler getiriyoruz.

Tasarının ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, çok kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, önemli bir kanunu görüştüklerine ve soru-cevap bölümünde Maliye Bakanının hazır bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Doğrusu, çok önemli bir kanunu görüşüyoruz, 94 madde ve oldukça kapsamlı. Hem kapsamı itibarıyla hem de ilgilendirdiği alan itibarıyla Maliye Bakanımızın burada olması gerektiğini düşünüyoruz. Biraz sonra soru-cevap bölümüne geçeceğiz. Spor Bakanımız burada ancak eminim kendisi de sorulara cevap vermekte zorlanacaktır yani kendi alanı değil. Mutlaka Maliye Bakanının da işleri vardır ama sonuçta şu anda bizler burada bu yasanın görüşmelerini yapıyoruz.

Özcesi, Maliye Bakanının burada hazır olmasının önemini ve gelmesi gerektiğini iktidar sıralarına ifade ederek Spor Bakanının da sorular karşısında sıkıntı yaşamaması için bu talebimizi değerlendirmenizi istiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi soru-cevap bölümüne geçeceğiz, on beş dakika süreyle soru-cevap bölümü var.

Sisteme giren 8 milletvekiline birer dakika süreyle sırayla söz vereceğim.

Sayın Türkmen… Yok.

Sayın Bektaşoğlu…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir kere daha halkımızın duyarlılıktan kaynaklanan tepkisini ve uyarılarımızı dikkate almayacağınız anlaşılıyor. Cumhuriyetimizin miraslarından, en önemli kazanımlarından şeker fabrikalarının özelleştirme yoluyla satış kararından vazgeçmeyeceğiniz görülüyor. Ama biz, halkımızla o fabrikaların kapısında kale gibi duracağız. Çünkü kapanan her fabrika yüzlerce işsiz demektir; tarımın bitmesi, esnafın kepenk kapatması, ilin ekonomisinin can çekişmesi, sosyal sorunların ve göçün artması demektir. Bunu ilim Giresun’dan da biliyorum. On altı yıllık AKP iktidarı döneminde 15 dolayında irili ufaklı kamu özel tesisi kapandı, 12 bin vatandaşımız çalışmaktan mahrum kaldı. 100 bin nüfus kaybettik, 9 beldemiz kapandı, 90 bin kişi ayni ve nakdi yardım alıyor, 29 bin kayıtlı işsizimiz var, 50 bine yakın icra dosyamız var. Şimdi bu ve buna benzer bir sorun şeker fabrikalarının olduğu kentlerde de yaşanacaktır. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Gelin, bu kötülüğü o kentlere yapmayın.

BAŞKAN – Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, beni hayal kırıklığına uğrattınız. Gençlik ve Spor Bakanı olmadan önce amatör spor kulüplerinin borçlarını çözmek ve onlara yeni gelir kaynakları kazandırmak için birlikte bir kanun teklifi hazırlamıştık, binlerce amatör spor kulübünün yöneticisini ilgilendiren bu durumu çözmek için bir çaba içerisindeydik fakat başarılı olamadık o dönemde, nedeni hep farklı bakanlıklardı. Şimdi siz Gençlik ve Spor Bakanı oldunuz. Torba kanuna bir madde koymuşsunuz, profesyonellerin alt kulüpleri olan amatör kulüplere hizmet eden bir maddeyi getirmişsiniz, bağımsız amatör spor kulüplerine hiçbir katkısı olmayacak bir madde.

Şimdi ben size şunu sormak istiyorum: 2017 yılında tescilli amatör spor kulübü sayısı nedir? Bu kulüplerin devlete olan vergi borçları ne kadardır? Kaç kulübe yardım ettiniz ve yardım tutarı ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Pekşen…

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Bakan, beni hayal kırıklığına uğratmadınız. Rize'de amatör sporcuların futbol oynadıkları, hazırlık yaptıkları bir tane saha vardı, onu da aldınız üzerine inşaat yaptınız. Şimdi Rize merkezde, merkez ilçe sınırları içerisinde amatör sporcuların futbol oynayacakları, hazırlık yapacakları bir tane futbol sahası yok, Rize’nin dışındaki ilçelerde var. Sizin bu derdi çözebilecek bir yerde olmadığınızı biliyorum! Spor bakanı olsaydınız, hele Rize’nin milletvekili olsaydınız çözerdiniz! Ama o dönem gelecek, az kaldı, 2019’da bir Trabzonlu gelecek, Rize'ye bir amatör spor sahası yapacak ve Rize’nin bu derdini de çözecek.

Size teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Paylan…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Bakan, 94 maddelik bu torba tasarıda sizi ilgilendiren tek bir madde var ve siz burada Hükûmeti temsilen oturuyorsunuz, o maddenin arkasında mısınız? Bunu soruyorum çünkü geri çekileceğine dair bazı duyumlar almış durumdayız.

Nükleer santrallere ilave teşvikler getiriliyor Sayın Bakan. Bu ilave teşvikler karşılığında ne alıyoruz, biz onlara ne tip teşvikler veriyoruz? Bu teşviklerin karşılığı nedir?

Bir de şeker fabrikalarını neden satıyorsunuz Sayın Bakanım?

BAŞKAN – Sayın Doğan…

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Bakan, iki bin yüz yıllık Ana Tanrıça Kibele heykelinin bulunduğu Ordu’daki tarihî Kurul Kalesi’nin bitişiğinde andezit taş ocağı, mahkeme kararına rağmen, işletiliyor. Şu anda sit alanı içerisinde olması ve bilirkişi raporuna rağmen bu ocağın niçin çalıştırıldığı konusunda bilgi talebim var. Ayrıca, ülkemizde yapılan özelleştirmelerin hemen hemen hepsi hüsranla sonuçlanmasına rağmen neden şeker fabrikalarının özelleştirilmesinde diretiyorsunuz? Et ve Balık Kurumunun özelleştirilmesi sonucu ülkede 1 kilo etin fiyatının 60 TL’ye kadar çıktığını biliyorsunuz. Eti dışarıdan ithal etme mecburiyetinde kaldığımızı da biliyorsunuz. Şeker konusundaysa yeni bir hüsran yaşamayalım derken şeker fabrikalarının özelleştirilmesini neden bu kadar önemli görüyorsunuz? Ayrıca, Hükûmetinizin şeker fabrikalarıyla ilgili hazırladığı projeksiyonu Meclisten neden saklıyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Gençlik ve Spor Bakanı buradayken genç arkadaşların bir problemini söyleyeceğim. Gerçi gündüz vakti bunları hep dile getirdik; İçişleri Bakanına sorduk, Adalet Bakanına sorduk bir sonuç alamadık. Gençlik ve Spor Bakanı olarak sağlıkta atanamayan bu genç arkadaşların sorununu çözeceğinizin sözünü veriyor musunuz?

Bir ikincisi, Kayseri Erciyesspor Diyarbakır’a gidiyor, otel parası olmadığı için, parasızlıktan dolayı orada otobüste sabahlıyor ve Diyarbakır halkı ve Diyarbekirsporlu futbolcular bunları bağrına basıyorlar. Ama tam tersi, Amed Sportif, Cizrespor, Diyarbekirspor deplasmana gittiğinde onlara ırkçı saldırılar, faşist saldırılar oluyor. Bu size bir şey düşündürüyor mu, bunun için bir şey yapacak mısınız?

BAŞKAN – Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Spor Bakanımıza sporla ilgili bir soru soracağım. Biliyorsunuz Gaziantep’e yeni bir stadyum yaptınız. Gaziantepliler ısrarla, eski Kamil Ocak Stadyumu’yla ilgili, oranın Demokrasi Meydanı’yla birleştirilmesi noktasında çalışmalar yaptılar. Daha önce AVM yapılacağı, TOKİ’ye devredileceğine dair söylentilere karşı, Gaziantep sivil toplum örgütlerinin baskısıyla, Büyükşehir Belediyesi orada bir çalıştay yapacağını ifade etmişti. Ancak, son AKP Antep kurultayında Cumhurbaşkanı tüm bu çalışmaları çatlak ses olarak söyleyip oraya cuma camisi yapılacağını bildirdi. Sayın Bakan, siz Antep halkına, Anteplilerin sesine kulak verecek misiniz? Yanınızda Nejat Bey de var, o da bir Antep Milletvekili, bu konuda Antep halkının duygularına tercüman olacaklar mı? Bunu bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, övünüyorsunuz “Neredeyse bütün kentlere stat yapıyoruz, yaptık.” diye. Şimdi, Sakarya ve Kocaeli’de iki ayrı stat yaptınız, statların maliyeti birinde -yanlış hatırlamıyorsam- 140 milyon TL, diğerinde 130 milyon TL. Kocaeli’nin doğusuna, Sakarya’nın da neredeyse batısına iki stat yaptınız, aralarındaki mesafe de herhâlde 15-20 kilometrelik bir mesafe ama Kocaeli’nin batısındaki ilçenin mesafesi 70 kilometre stada. Bu iki kentin de hem Süper Lig’de hem de 1. Lig’de oynayan takımları bulunmuyor. Bu bir israf değil mi? 250 milyon TL’lik bir harcamayı vatandaşın cebinden alınan vergilerle yapmak bir israf değil midir? Evet, tabii ki stat ihtiyacı varsa yapılacaktır ama iki kentin en uzak noktalarına yapılması gerekirken kent içerisindeki en uzak noktalara yapılmasını doğru buluyor musunuz Sayın Bakan?

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sorular bitmiştir.

Buyurun Sayın Bakan.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Soruları Osman Bey cevaplasın.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Teşekkür ederim.

Sayın Akar…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Şeker fabrikalarından başlayın Sayın Bakan.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Şeker fabrikalarına Sayın Bakanımız cevap verecek, ben kendi konularımla ilgili cevap vereceğim.

Şu anda özellikle gençlik ve spor kulüplerinin borçlarıyla ilgili bir konuyu gündeme getirdi Sayın Haydar Akar. Bu borçlarla ilgili biz, Maliye Bakanımız da yanımda… Haydar Bey…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Herhâlde verecek parayı.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Haydar Bey, lütfen dinler misiniz?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tabii, tabii.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Şimdi Sayın Bakanımızla beraberiz.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Söz alın siz oradan.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sizin bahsettiğiniz, geçtiğimiz dönemde de gündeme getirdiğiniz, üzerinde çalıştığımız konu hakkında, Sayın Bakan da yanımda…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bakan mı karşı çıkmıştı ona?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır, çıkmadı, bir dakika. Sayın Bakanımızla bu konuyu görüşüyoruz. Özellikle bunu spor yasası içerisinde çözmeyi planlıyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Dört sene geçti.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bir dakika, lütfen, dinler misiniz?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Dinliyorum, buyurun Osman Bey.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ben de amatörlerin içerisinden gelen biriyim. Buralarda yöneticilik yapan arkadaşlarımızın vergilerden, SSK’den dolayı bazı problemleri var, bunları çözmek için Sayın Bakanımızla da istişare ediyoruz. Tabii, amatör sporun yayılması için, onlara destek olmak için önemli. Biz bu noktada beraber çalışıyoruz, çözüm getireceğiz, merak etmeyin.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne zaman?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bir dakika…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Bakan yanınızda, söz alın ya.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – 35’inci maddeyle ilgili de arkadaşlarımız soru sordu.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Bakan taahhütte bulunsun.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ondan önce şeye geleyim, Rize’deki yatırımlarla ilgili. Haluk Bey, tabii, siz Rize’deki sahilde amatörlerle ilgili yaptığımız yeni projeyi, onlara kazandırmayı planladığımız tesisi bilmiyorsunuz çünkü siz Trabzon Milletvekilisiniz. Siz Trabzon’a gidin, arada da Rize’ye uğrayın, öğrenirsiniz. Rize’de amatör kulüplere biz destek oluyoruz, Salarha’daki sahaları yapıyoruz, Derepazarı’ndaki tesisleri yapıyoruz. Şu anda Rize’de, Trabzon’da, bölgede, her yerde spor tesisleri yapmaya devam ediyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kocaeli?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hiç merak etmeyin, amatör…

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Rize merkezde bir tane yer söyleyin.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bir dakika, bir dakika, izah edeyim.

Derepazarı’nın Rize’ye uzaklığı sadece 7 kilometre.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Yahu, Derepazarı değil Rize merkez.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bir dakika…

Sahilde amatör spor kulüpleri için bir tesis yapılacak.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Samsun’dan Sarp’a kadar her yer sahil. Siz Rize merkezde bana bir yer söyleyin.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Siz, amatör spor kulüpleriyle hiç toplantı yaptınız mı Rize’de? Rize’de hiç toplantı yaptınız mı?

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Rize’de biz sürekli toplantı…

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Rize’de vekiliniz yok zaten.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Ben Karadeniz’in her yerinde…

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hiçbir yerde... Siz Trabzon’da bile yoksunuz, Trabzon’da bile yoksunuz.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Siz gelin, Karadeniz’e gelin. Gelin gelin, Karadeniz’e gelin.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Onun için, merak etmeyin, biz tesisleri yapıyoruz, yapmaya da devam ediyoruz. Türkiye'nin her tarafında tesis yapıyoruz.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Yahu, Rize’ye yapın, Rize’ye.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Rize’ye de yapıyoruz, merak etme, Rize’ye de yapıyoruz.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Şu Karadeniz’den bir çıkalım.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Şu anda Rize’de 7,5 milyon TL’ye su sporları merkezi yapıyoruz, gençlik merkezi yapıyoruz.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Futbol merkezi, futbol sahası oldu bütün Rize.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Futbol sahaları yapıyoruz, yüzlerce saha yapıyoruz.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Ya bir tane yapın, bir tane, bir tane.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Şimdi, Kocaeli’ye gelince… Haydar Bey, Kocaeli futbolla iç içe olan bir şehir, oraya yakışır o stat. Karşı mısınız o stada?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Evet, tamam, bir şey demiyorum ama uzak.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bizim sorularımıza da cevap verin Sayın Bakan.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kocaeli’ye o stat yakışır, Sakarya’ya da yakışır. Bakın, Sakarya full oynuyor. Kocaeli de şu anda iyi yolda, daha iyi noktalara gelecek, yakışır Kocaeli’ye stat.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakanım, yahu, Kocaeli’ye 70 kilometre uzaklıkta.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biliyorsunuz, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’na adayız ve Kocaeli stadı müsabaka oynanacak statlardan bir tanesi. 34 tane stat projesi var, bunların 15-16 tanesi tamamlandı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, bizim stat Bolu’ya daha yakın, Çayırova’dan Bolu’ya daha yakın.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Merak etme. Bak, Kocaeli taraftarlarına söylerim seni. Çok güzel stat, yakışıyor Kocaeli’ye. Kocaeli’ye yakışır o stat.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yahu, stada bir şey demiyoruz.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tabii, madde 35’le ilgili konuda da yanlış anlaşılma var. Orada sadece profesyonel kulüpler için geçerli değil. Kim sporla ilgili vergi ödüyorsa amatöre harcasın… Onunla alakalı bir konu, yanlış anlamayın.

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Diğer soruları alalım Sayın Bakan.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Burada üretilen yani spor vasıtasıyla üretilen verginin tekrar amatör sporda kullandırılması.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Adresi yanlış.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz şu ana kadar, 2002’den beri yaklaşık 360 milyon TL amatör spor kulüplerimize yardım ettik. Sadece 2017’de…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Çok az.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Böl, böl; kaç tutuyor? Kaç lira?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bir dakika.

Sadece 2017 yılında malzeme yardımı olarak 60 milyon TL, bunları spor kulüplerimize verdik.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, amatör spor kulüplerine bölersen kulüp başına ne kadar düşüyor?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bu yıl da amatör spor kulüplerimize malzeme ve ayni yardım olarak yaklaşık 120 milyon TL yardım yapacağız. Talepleriniz varsa hazırız, amatör kulüplerin yanındayız, amatör kulüplere destekçiyiz.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Bakan, Bolu’ya stat istiyoruz, stat.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz ülke sporunun gelişmesini istiyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne zaman? On altı sene geçti.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Amatör spor kulüplerini çok önemsiyoruz. Yıllardır, daha önce…

Her yer saha dolu, her yer saha dolu. Saha talebiniz varsa getirin yapalım. Her şeye hazırız, amatör spor kulüplerinin yanındayız. Maliye Bakanımızla beraber de amatör spor kulüplerine daha fazla nasıl destek olabiliriz, onun için çalışıyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Vallahi beş kuruş vermez.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Şeker fabrikaları için devam ediyor musun? Ben amatöre devam edeyim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kâmil Ocak Stadı ne olacak Bakan Bey?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Arkadaşlar, bu çocuklar bizim çocuklarımız. Amatör spor kulüplerine yardım, onlar için harcanan her para çok önemli.

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sosyal devlet olmanın gereği zaten Sayın Bakan.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz uyuşturucuyla mücadele konusunu da çok önemsiyoruz. Sokakları terör çetelerine, uyuşturucu çetelerine bırakmak istemiyoruz. Sokaklarda olacağız, amatör spor kulüplerine yardıma devam edeceğiz.

Terör örgütleri uyuşturucu vasıtasıyla gençlerimizi kendilerine bağlıyorlar, bağlamaya çalışıyorlar, onları dağa yollamaya çalışıyorlar. Spor sayesinde, sporun gücü sayesinde uyuşturucuyu da yeneceğiz, terörü de yeneceğiz ve sokaklarda biz olacağız, terör örgütleri değil. Uyuşturucu çeteleri olmayacak.

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Şeker fabrikaları ne olacak Sayın Bakan?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz amatör spor kulüplerine daha fazla yardım edeceğiz.

Ben amatör spor kulüplerinde yöneticilik yaptım, konfederasyonda, federasyonda yöneticilik yaptım, federasyon başkanlığı yaptım.

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Bakan, bu şeker işi ne olacak, şeker?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Dolayısıyla şunu ifade edebilirim: Amatör kulüplerin yanındayız, gençlerimizin yanındayız, gençlerimizin spor yapması için bütün olanaklarımızı kullanıyoruz. Spora yaptığımız tesisler ortada.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Hiçbir soruya cevap vermediniz daha, Kâmil Ocak Stadı ne olacak?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bakın, Gaziantep’e çok güzel bir stat yaptık.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Amed, Amed…

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Merak etmeyin, Kâmil…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kâmil Ocak Stadı ne olacak?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kâmil Ocak Stadı’nı da Gaziantep’le beraber değerlendiririz, siz merak etmeyin.

Amatör spor kulüplerine desteğimiz devam edecek.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Bakan, Antepliler oranın meydan olmasını istiyor, Demokrasi Meydanı’yla birleştirilerek büyük bir meydan olmasını istiyor.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bu gençler bizim çocuklarımız. Biz, sporun gücüyle terörü yeneceğiz. Sporun gücüyle terörü yeneceğiz.

Bakın, ben, pazar günü Mardin’deydim, cumartesi günü Şırnak’taydım. Orada çocuklarla beraberdik, birlikte spor tesislerindeydik ve çocuklar artık o terörün ikliminden kurtuluyorlar, spor yapıyorlar.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Geç bunları, geç.

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ülkelerini seviyorlar ve sporla beraber kalmaya devam ediyorlar.

Dolayısıyla, amatör spor kulüplerine -Maliyenin de büyük desteğiyle- yardım etmeye devam edeceğiz.

Türk gençlerini seviyoruz, Türk sporunu seviyoruz. Her şey amatörler için. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.34

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

1’inci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım. En aykırı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                 Behçet Yıldırım                                Meral Danış Beştaş

                                         İstanbul                                                   Adıyaman                                                    Adana

                                   Mahmut Toğrul                                          Feleknas Uca

                                        Gaziantep                                                 Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım konuşacaktır.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerindeki önergemiz üzerine Grubum HDP adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımı sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Maalesef, gerçekleri dile getirenlerin, barış ve demokrasiyi savunanların cezalandırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Grup Başkan Vekilimiz Sayın Ahmet Yıldırım, tıpkı önceki Grup Başkan Vekilimiz Sayın İdris Baluken ve Sayın Çağlar Demirel gibi sadece gerçekleri dile getirdikleri, halkın sesi oldukları için milletvekillikleri düşürüldü.

Ahmet Yıldırım’ın suçu neydi? Cumhurbaşkanına hakaret. Sadece konuşmak. Evet, bir siyasetçi konuşmayıp ne yapacak? Konuşmak eğer suçsa, neden aynı suçu işleyenlere maddi tazminat, HDP’lilere gelince hemen ihraç ediyorsunuz? Eğer Ahmet Yıldırım suçlarınıza ortak olsaydı, sussaydı, gerçekleri dile getirmeseydi, bugün, burada aramızda olurdu ama o doğru olanı yaptı, biat etmedi, halkımızı en iyi şekilde temsil etti, onuruyla, şerefiyle haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı mücadele etti. Ülkemiz adına, halkımız adına, tüm halkların, inançların eşit olduğu, birlikte yaşamak için ileri demokrasinin olduğu bir zemin oluşturmak için olanca gücüyle çalıştı, çabaladı, hep demokrasiden, barıştan yana oldu. Bunları bilen saray ve AKP iktidarı, emrindeki yargı vasıtasıyla Sayın Yıldırım’ın vekilliğini düşürdü. Olabilir, noter gibi çalışan bu Meclisten atabilir, vekilliğini düşürebilirsiniz ama inanın, halkların gönlünden onu düşüremezsiniz; bilakis yüceltirsiniz.

Grubumuzda nice Ahmetler, nice İbrahimler var. Ben her ne kadar Ahmet Yıldırım kadar iyi bir hatip olmasam da onun kadar kararlı, onun kadar dirençli, onun kadar cesaretli bir şekilde halkım için, barış için mücadele edeceğimin sözünü veriyorum. (HDP sıralarından alkışlar) Ahmet Yıldırım gitse Behçet Yıldırım gelir, hiç üzülmeyin. Bizleri doğrularımızdan asla vazgeçiremeyeceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar) Her zaman doğrularımızı yapmaya, sizin yanlışlarınızı teşhir etmeye devam edeceğiz. Bunu böyle bilin.

Bakın, benim için de bir fezleke yazılmış, beş yıl hüküm verilmiş. İstinaf mahkemesinde şu an. Ben ne istemişim? Barış istemişim, ben asker ölmesin, polis ölmesin, gençlerimiz ölmesin, gerilla ölmesin, sivil kayıplar olmasın demişim, Suruç’taki patlamaya koşmuşum, oradaki çatışmayı durdurmaya çalışmışım, Adıyaman’ın yakınında, 5-6 kilometre ötesinde bir çatışma olduğu söylenmiş, orada yine gidip polisi korumuşum, orada “Vay efendim, sen nasıl canlı kalkan olursun, nasıl böyle şey yaparsın?” deyip bana beş yıl ceza verdiler. Keşke daha fazlasını yapsaydım. O 2015 Temmuzundan bu yana binlerce insan öldü. Keşke ben o çatışmaların olmasını önleseydim de isterse beni idam etselerdi ama maalesef o çatışmaları da önleyemedik ama üstüne beş yıl ceza verdiler. Bunun da ne kadar makul olduğunu artık halkımızın vicdanına bırakıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aynı şekilde İbrahim vekilimizin durumuna da değineceğim. Dünyanın başına musallat olan tecavüzcü IŞİD çetesinin katlettiği bir gencin cenazesine katıldığı için vekilliğini düşürdünüz. IŞİD’in nasıl lanet bir örgüt olduğunu tüm dünya biliyor ama iktidarınız bilmemekte ısrar ediyor. Bir zamanlar “öfkeli çocuklar” olarak nitelendirdiğiniz bu canilerin mahkemelerine bir bakın, nasıl toleranslı davrandığınızı göreceksiniz. Basında yer alan haberlere göre, sınırlarımıza rahatça giriş çıkışlar yaptıklarını göreceksiniz. Gürcistan aranan IŞİD'liyi ülkemize iade ediyor ama biz salıveriyoruz. Mahkemelere gidiyoruz, Gar katliamı, Antep katliamı, Suruç katliamı davaları tam bir komedi. IŞİD'li sanıkların tavırlarını, avukatlara ve tanıklara saldırgan tavırlarını hayret ve şaşkınlıkla izliyoruz. Bu gücü kimlerden alıyorlar merak ediyoruz.

Ben buradan bu gerçekleri dile getirdim, şimdi grup başkan vekili çıkacak, diyecek ki: "PKK de PYD de DEAŞ da bizim için terör örgütüdür, hepsine eşit mesafedeyiz.” Grup başkan vekilinin yerine ben bunları söyledim, onun için gelip burada düzeltmesine gerek yok. Ama ben grup başkan vekiline şunu diyorum: Biraz ufkunuzu açın, genişletin. Ülkemizi bu kaostan nasıl çıkarabiliriz, demokrasiyi nasıl sağlayabiliriz? Saraya göre değil, halkın refahı için, sağlıklı bir toplum için projelerinizi söyleyin, öyle klişe sözlerle, hamaset yaparak halkı oyalamayın, yalanlarla iktidarınızı daha ne kadar sürdürebilirsiniz diyorum.

1’inci madde de pasaportla ilgili bir madde. Bu kadar tutuklu vekil varken, her gün vekil arkadaşlarımızın atıldığı bir dönemde bu konuda fazla bir şey…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, sözlerinizi tamamlayın.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Evet, her gün vekil arkadaşlarımız içeri atılırken, eş genel başkanlar içerideyken bizim gündemimizde öyle pasaporttur, şudur, budur yoktur, bizim gündemimizde barış vardır, kardeşlik vardır, birlikte beraber yaşamanın özlemi vardır.

Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Mustafa Elitaş                                     Mehmet Doğan Kubat                          Ahmet Sami Ceylan

                                         Kayseri                                                     İstanbul                                                      Çorum

                                      Cahit Özkan                                         Akif Çağatay Kılıç                                          Salih Cora

                                          Denizli                                                     Samsun                                                    Trabzon

                                   Ali İhsan Yavuz                                          Ramazan Can                                         Murat Göktürk

                                         Sakarya                                                    Kırıkkale                                                   Nevşehir

                                   Salih Çetinkaya                                           Hilmi Bilgin                                                Suat Önal

                                         Kırşehir                                                       Sivas                                                     Osmaniye

                                   Özcan Ulupınar                                            Aydın Ünal                                   Ebubekir Gizligider

                                       Zonguldak                                                   Ankara                                                    Nevşehir

                               Ahmet Hamdi Çamlı

                                         İstanbul

“MADDE 1- 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanununun 13 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "dışişleri eski bakanlarına,” ibaresi "eski bakanlara, Türkiye Büyük Millet Meclisi eski üyelerine,” şeklinde değiştirilmiş, 14 üncü maddesinin (A) fıkrasının birinci paragrafında yer alan "Türkiye Büyük Millet Meclisi eski üyeleri, eski bakanlar ile” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Eski bakanlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisi eski üyelerine görevde bulundukları sırada verilen diplomatik pasaportların görevlerinin sona ermesi hâlinde de geçerliliğinin devam ettirilmesi sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır.

Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 553 sıra sayılı Vergi Kanunları İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                  Zekeriya Temizel                                     Bihlun Tamaylıgil                                           Musa Çam

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                       İzmir

                                    Lale Karabıyık                                          Sibel Özdemir                                             Gürsel Erol

                                           Bursa                                                      İstanbul                                                     Tunceli

“Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Tunceli Milletvekili Gürsel Erol.

Buyurun Sayın Erol. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

GÜRSEL EROL (Tunceli) – Sayın Başkanım, öncelikle yeni Meclis Başkan Vekilliğinizin hayırlı olmasını diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

GÜRSEL EROL (Devamla) – Genel Kurulumuzu da sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ben dönem dönem bu kürsüde değişik yorumlara neden olan, kimi zaman söylemlerim HDP tarafından tepkiyle karşılanan, kimi zaman söylemlerim AKP tarafından alkışlarla karşılanan konuşmalar yaptım. Bir daha buradan bu konuşmalarla ilgili bir değerlendirme yapmak isterim. Tabii ki benim siyaset çizgim ve Tunceli’de siyaset yapma anlayışım, tarzım herkes tarafından bilinen bir tarzdır ve burada bugün aslında anlatmak istediğim, konuşmakla ilgili söz talebimin gerekçesi Erdal İnönü’nün 1990’lı yıllarda Fazilet Partili milletvekillerinin milletvekillikleri düşürülürken Anayasa Komisyonunda yapmış olduğu konuşmadır. Her milletvekilinin siyasal düşüncesinin, fikirlerinin, anlayışının, düşüncesinin ve konuşmalarının özgürlük kapsamında olması gerektiğini ve bu anlamda Refah Partili milletvekillerinin milletvekilliklerinin düşürülmesine “hayır” oyu kullanmasının gerekçesini anlatmıştır.

Sayın milletvekilleri, bu Mecliste çoğu zaman sizin geçmişten gelen arkadaşlarınızla ilgili haksız uygulamalar yapıldı; Merve Kavakcı’ya yemin ettirilmedi, milletvekilliği düşürülen arkadaşlarınız oldu. Bunların hepsi bir haksızlıktır. Bir milletvekili, seçildikten sonra, yasama süresi içerisinde görevini yerine getirmekle ilgili sorumluluklarını yerine getirirken yargılanabilir mi? Evet, yargılanabilir ama o milletvekili tutuksuz yargılanmalı, suçu sabit görülünceye kadar da tutuksuz hâli devam etmeli; eğer bir terör örgütüyle bağlantısı hukuken sabit görülürse ve mahkemeler bununla ilgili bir karar vermişse yalnızca milletvekilliği düşürülmemeli, aynı zamanda cezaevine de gönderilmeli. Ama yine aynı şekilde, geçen hafta bir milletvekilinin, Ahmet Yıldırım’ın, HDP Grup Başkan Vekilinin Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı milletvekilliğinin düşürülmesi siyaseten de hukuken de ahlaken de doğru değil. Bakın, ben bunu CHP Grubu içerisinde en keskin HDP karşıtı olarak bilinen milletvekili olarak söylüyorum. Siyaseten ayrı düşünebiliriz, siyaseten birbirimize karşı tavırlarımız farklı olabilir ama bu Parlamentoda görev yapan milletvekillerinin seçildikleri, geldikleri illerdeki seçmenlerinin düşüncelerini, ifadelerini özgürce ifade etmelerinden kaynaklı milletvekilliklerinin düşürülmesi hiçbir şekilde doğru değil.

Sayın milletvekilleri, tarihimizde dönem dönem “kahraman” diye adlandırılan insanların sonra hainlikle suçlandıklarını ve yargılandıklarını hepimiz biliyoruz. Bunların en somut örneği, belki de sizin döneminizin en başarılı kararı Kenan Evren’in yargılanmasıdır. Kişiye dayalı bir hukuk düzeninin kurulması, yarın bize Kenan Evren gibi sonuçlar doğurabilir. Burada, bence, milletvekillerinin milletvekilliğinin düşürülmesini değil, tam tersine, milletvekillerinin anayasal haklarının korunması, kendi seçmen kitlelerinin, kendilerine oy veren seçmenlerinin o milletvekillerinden istedikleri davranış şekilleriyle ilgili yargılanmadan, özgürce davranabilmelerini sağlayabilmeliyiz. Ki sizler, geçmişte bunun en sıkıntılı dönemini ve sürecini yaşayan milletvekillerisiniz ve sizin demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere, kişisel haklara, kişisel düşüncelere daha fazla önem vermeniz gerekirken sizin gibi düşünmeyen, sizin değerlerinize ters düşen yorumlar yapan milletvekillerini düşürmeniz, tutuklu yargılamanız hakka da hukuka da adalete de sığmaz sayın milletvekilleri. Ben, bir daha milletvekili adayı olmayacak birisi olarak, bu görev sürem içerisinde Parlamentonun saygınlığı açısından AKP’li milletvekillerini bilgilendirmek ve uyarmak isterim.

Ahmet Yıldırım’ın milletvekilliğinin düşürülmesi doğru değildir, milletvekillerinin tutuklu yargılanması doğru değildir; sabit görülen bir suçu varsa yalnızca yargılanmamalı, aynı şekilde, suçu sabit görülmüşse onunla ilgili cezai işlem de yapılmalıdır ama milletvekili olduğu süre içerisinde herkes yasama görevini yerine getirmelidir. Bu düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erol.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – 60’a göre pek kısa bir söz talebim var, eğer uygun görürseniz, yerimden…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Tunceli Milletvekili Gürsel Erol’un 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce sayın konuşmacıyı dikkatle izledim. Tabii ki siyasetle ilgili görüşlerini ifade etmekte herkes hürdür, burası milletin kürsüsüdür. Milletvekilleriyle alakalı kanaatlerini ifade edebilir fakat burada şöyle bir ithamla karşı karşıya kaldık: Bizim gibi düşünmeyen milletvekillerinin vekilliğini düşürdüğümüz, onları tutuklattığımız gibi bir ithamla karşı karşıya kaldık, bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Burada yaşanan, davaların görülmesiyle alakalı Parlamentoda bir oylama yapılmıştır, daha sonra, mahkemeler bu süreci izlemiştir, sonrasında da Türkiye Büyük Millet Meclisinde oylama yapılmıştır. Dolayısıyla, bizim gibi düşünmeyen milletvekilleri olacak ki burada bir tartışma olsun, muhalefet ortaya çıkabilsin. Dolayısıyla, bizim böyle bir ithamı, böyle bir iddiayı kabul etmemiz mümkün değildir, bunu ifade etmek isterim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay…

42.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın grup başkan vekilinin iddiası mesnetsizdir, yersizdir; milletvekilimizin söylediği doğrudur. AK PARTİ’nin, AK PARTİ’nin liderinin keyfine göre yargının karar verdiği ve aynı şekilde, yargı kararlarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde okunması süresi noktasında da AK PARTİ’nin inisiyatifinin ortada olduğu çok açıktır. Bunun geçmişte örnekleri vardır, geçmişte de suçu sabitlenip hükmü kesinleşen milletvekillerinin bu kararları burada okunmamıştır, bir yıl, iki yıl okunmamıştır. Şimdi ise çok uyduruk bir gerekçeyle verilen bir karar… Ahmet Yıldırım’ın işlediği suçu bu Mecliste muhalefet partilerinde işlemeyen milletvekili bulamazsınız, bulamazsınız, herkes benzer ifadeleri Erdoğan için kullanmıştır. Hâl böyleyken Ahmet Yıldırım’ın keyfî olarak, AK PARTİ’nin keyfine dayalı olarak milletvekilliğinin düştüğü çok açıktır.

Kayıtlara geçsin diye bunu söyledim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Size de söz vereceğim Sayın Muş.

Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

43.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bugün yargının siyasi olmadığını, siyasi kararlar vermediğini düşünmek ve ifade etmek artık hakikaten gülünesi bir durum, bunun ötesinde bir şey söylemek mümkün değil. Hatta, çok yakın, iki gün önce Yargıtay Başkanının Orman Ceza Hukuku Sempozyumu’nda yaptığı bir konuşma var -ki bugün avukatlar da bunu protesto eden bir açıklama yayınladılar- açıkçası, devam eden davaları bile, yargıyı, adil yargılamayı etkileme suçunu işleyen bir açıklama bu. Mesela, 10 Ekim Gar katliamını, ondan sonra Reyhanlı katliamını… Burada IŞİD’liler yargılanmasına rağmen -tıpkı daha önce uygulanan, savcıların uyguladığı bir strateji gibi- onları aklamaya çalışan bir ifadeyle “Bu suçları Salih Müslim işlemiştir.” gibi abuk sabuk bir açıklamada bulunmuş Yargıtay Başkanı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Şimdi, nasıl burada yargıyı etkilemek ve bunun için gösterilen bir çaba söz konusuysa aynı şekilde, milletvekilliklerimizin düşürülmesinde, dokunulmazlıklarımızın kaldırılmasında 7 Hazirandan itibaren izlenen bir siyasi strateji var, bu ülkeyi ve bu Meclisi HDP’sizleştirme stratejisi. Bunun olmadığı görüldükçe daha fazla üstümüze geliniyor ama biz, her seferinde söylediğimiz gibi, vekilliği düşürülen arkadaşlarımızın, tutuklu arkadaşlarımızın, vekil arkadaşlarımızın mücadelesini aynı şekilde burada devam ettireceğiz, bundan bir milim dahi taviz vermeyeceğiz ama bu yargının siyasi olduğu gerçeğini asla bu ülkede değiştirmez. Ki bu gerçek sadece HDP için değildir, yarından sonra yargılanacak gazeteciler için de böyledir. 8 Mart sokağa çıkması engellenen kadınlar için de böyledir. Herkes için aynı siyasi kararlar söz konusudur. İşkence de geri gelmiştir bu ülkede.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.

Sayın Muş…

44.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Engin Altay ile İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekiliyim. Kendi partimle ilgili bir iddiada bulunamam, kendi partimin görüşlerini ve duruşunu ifade edebilirim. İddia bir başka parti ya da bizim dışımızdaki bir konuyla alakalı ortaya konulabilir. Dolayısıyla az önce ifade ettiklerim partimizin kurumsal görüşleridir. Partimizin durduğu noktayı açıkladım; bu, bir iddia değildir, bir sav değildir.

Bizim AK PARTİ olarak Meclise hangi partinin girip hangi partinin çıkacağına ya da hangi partinin Parlamentodan yoksun bırakılacağına dair bir karar vermemiz söz konusu değildir. Böyle bir çaba içerisinde olamayız, buna karar verecek olan milletin ta kendisidir. Burada sabırsızlanmaya gerek yok. Vakit geliyor, o zaman kimin burada olacağına, kimin hangi görevde olacağına millet sandık başında cevap verecektir. Milletin kararı hepimizin başının üstünde olacaktır. Bizim agresifleştiğimiz ya da farklı bir noktaya savrulduğumuz savı da kesinlikle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – …doğru değildir. Bizim savrulduğumuz ya da herhangi bir köşeye çekildiğimiz ya da farklı bir boyuta gittiğimiz gibi bir iddia söz konusu olamaz. Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye’deki illerin tamamına yakınından milletvekili çıkaran, Türkiye’de temsili partimizde mutlak anlamda en geniş şekilde sağlayan bir siyasi partidir. Dolayısıyla biz herhangi bir köşeye, herhangi bir uca savrulacak bir parti hiç değiliz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Muş.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – 2’nci madde üzerindeki diğer önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin birinci paragrafından sonra gelen “Bazı hallerde haczin kaldırılması” ibaresinin “Bazı hallerde haczin yapılmaması” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                Emin Haluk Ayhan                                     Muharrem Varlı                                   Mevlüt Karakaya

                                          Denizli                                                      Adana                                                       Adana

                             Ahmet Selim Yurdakul                        Mehmet Necmettin Ahrazoğlu

                                         Antalya                                                      Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Muharrem Varlı.

Buyurun Sayın Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuz adına vermiş olduğum önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Afrin Operasyonu’nda şehit düşen güvenlik güçlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum.

Yine, yarın Dünya Kadınlar Günü; bütün kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü de buradan kutlamak istiyorum.

Bu tasarıda birçok madde var, maddelerin büyük çoğunluğu da olumlu, olumlu bulduğumuzu söylüyorum yani biraz sonra söyleyeceklerim bunları eleştirmek manasında değil. Yani burada iş adamlarının, sanayicilerin, yatırımcıların yapabilecekleri yatırım noktasında vergilerle alakalı, katılım oranlarıyla alakalı düzenlemeler var; bunların hepsini olumlu buluyoruz ancak burada çiftçilerimizin de bir şikâyeti var, onların da beklentileri var “Yahu keşke biz de bu tasarının içerisinde yer alabilseydik.” gibi bir serzenişte bulundular. Ne bekliyorlar çiftçilerimiz? Diyorlar ki: “Yani biz yıllardan beridir haykırıyoruz, bağırıyoruz. Ya işte bizim Ziraat Bankasına olan borçlarımızın faizleri silinsin, kalan ana borçların da taksitlere bölünerek ödenmesinin yapılması noktasında bir kolaylık sağlansın.” Çünkü çiftçiler hakikaten zor durumdalar. Sadece Ziraat Bankası değil, birçok bankadan da ipotek karşılığında kredi almak zorunda kalıyorlar. Onun için, çiftçilerimizi korumak adına, üreten insanları korumak adına Ziraat Bankasındaki borçların faizleri silinerek, anaparasının da taksitlere bölünerek ödenmesi çiftçilerimize büyük bir kolaylık sağlayacaktır. Burada defalarca ben de gündeme getirdim, çiftçi birlikleri, ziraat odaları, çiftçiyle alakalı bütün kurumlar da bunu gerekli bakanlıklara, özellikle Tarım Bakanlığına, Maliye Bakanlığına birçok defa söylemiş olmalarına rağmen şu ana kadar bununla ilgili herhangi bir düzenleme ne yazık ki yapılamadı. Ben çiftçiler adına burada bunu belirtmek istiyorum çünkü çiftçiler hakikaten ülkemizin üreten insanları, hepimizi doyurdukları gibi dünyanın birçok ülkesine de ihracat yapmamıza vesile olan bir kurum ve cari açık vermeyen tek kurum Türkiye’de çiftçilik kurumu. Onun için, çiftçilerin bu talebini dikkate almak gerekir diye düşünüyorum.

Yine, çiftçilerin mazot ve gübre girdileri, maliyetleri çok ağır; bu, çiftçinin belini büküyor. Yani üretim yapmak isteyen çiftçilerin gübre ve mazottan kaynaklı ağır maliyet girdileri belini büktüğü için birçoğu üretim yapmaktan bile vazgeçer durumdalar. Hani şimdi Sayın Cumhurbaşkanı açıklama yaptı, Sayın Başbakan da açıklama yaptı işte “Mazotun yarısını vereceğiz.” diye. Rakam yanlış, ya Sayın Cumhurbaşkanına yanlış bilgi veriyorlar ya da Sayın Başbakana yanlış bilgi veriyorlar. Yani bugün pamukta 1 dönüme yakılan mazot litre olarak en az 55-60 litredir, belki daha fazladır, ben ortalama rakam söylüyorum. Yani bunu 26-27 litre üzerinden değerlendirip bunun da yarısı veriliyor 13 litre gibi. Yine, buğdayda 10 litre üzerinden hesap görülüp 5 litresi veriliyor. Bunlar da çiftçinin serzenişleri yani “Biz bundan çok daha fazla mazot tüketiyoruz, Hükûmet bunu görsün ve duysun, bizi anlasın.” diye bunları söylüyorlar, ben de onların adına burada gündeme getiriyorum. Gerçekten, verilen rakamlar çiftçinin yaktığı rakamların yarısı değil, üçte 1’i dahi değil. Onun için, buradan Tarım Bakanlığını ve o konuda çalışma yapan arkadaşları uyarmak istiyorum: Lütfen daha ciddi bir araştırma yapsınlar, çiftçinin kendisiyle bizzat görüşerek bu konuları eğer değerlendirir ve tespit yaparlarsa daha doğru olacaktır. Ben bunu Komisyonda da gündeme getirdiğim için Genel Kurulda da gündeme getirmekten herhangi bir sıkıntı duymuyorum çünkü çiftçinin en ağır maliyet girdisi gübre ve mazot girdisidir. Eğer bunda çiftçiyi rahatlatabilirsek, çiftçiye bir kolaylık sağlayabilirsek inanıyorum ki çiftçimiz daha çok üretecek, ülkemizin daha çok para kazanmasına, ihracat yapmasına vesile olacaktır.

Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerinde bir başka önerge vardır, bu önergeyi de okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinde yer alan “gelmek üzere” ibaresinin, “gelecek şekilde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                 Behçet Yıldırım                                Meral Danış Beştaş

                                         İstanbul                                                   Adıyaman                                                    Adana

                                   Mahmut Toğrul                                          Feleknas Uca                                                 Ziya Pir

                                        Gaziantep                                                 Diyarbakır                                                Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Diyarbakır Milletvekili Sayın Ziya Pir söz istemiştir.

Buyurun Sayın Pir. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, yeni göreviniz hayırlı olsun, başarılar diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ZİYA PİR (Devamla) – Şimdi, AK PARTİ Grubu beni çok iyi dinlesin, hele hele biraz önce söz alan arkadaşlarımız.

28 Şubatçılar “28 Şubat bin yıl sürecek.” demişti, tıpkı Hitler gibi. Hitler de aynı cümleleri kurmuştu çünkü zihniyet aynıdır. “...”(x) demişti yani “Üçüncü imparatorluk bin yıl sürecek.” demişti. Allah’tan onlar haksız çıktı ama 28 Şubatçılar yirmi bir yıldır haklılar, maalesef haklılar çünkü yirmi bir yıl önce onlar sizlere ve bizlere zulmediyordu, bugün ise sizlerin sayesinde bizlere ve başkalarına zulmetmeye devam ediyorlar ve siz susuyorsunuz, haksızlıklar, zulüm karşısında susuyorsunuz. Milletvekilleri konuştukları için, eleştirdikleri için tutuklanıyor, yargılanıyor ve bu Mecliste vekillikleri düşürülüyor suskunluğunuz sayesinde. Daha geçen hafta Grup Başkan Vekilimiz Ahmet Yıldırım’ın vekilliği düşürüldü. Niye? AK PARTİ Genel Başkanını eleştirdi diye ve siz susuyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Haklıdır.” Haklı değil. Yargıtayın şurada bir kararı var. Aynı cümleleri başkası kullanmış yine Sayın Erdoğan için, demiş ki: “Padişah bozuntusuna bir çift lafım var.” Yargıtay buna “Hakaret değil, eleştiri.” demiş. Ama siz, Ahmet Vekilin vekilliğini düşürdünüz burada.

Allah aşkına, bir milletvekili konuşmasın, eleştirmesin, ne yapsın, başka nesi var elinde? Geçen sene rahmetli oldu, Zygmunt Bauman şöyle der: “Zulmün en zalim yanı kurbanlarını yok etmeden önce insanlıktan çıkarmasıdır. Mücadelenin en zor yanı ise insanlık dışı şartlarda insan kalmaktır.” Biz HDP olarak, HDP vekilleri olarak insan kalmayı seçtik, onurumuzu korumayı seçtik. Eğer bu Meclis de kendi onurunu ve saygınlığını korumak isteseydi milleti ve kendini, kendi üyelerini vesayet altındaki yargıya karşı korumak için adımlar atardı ve bu kanunları anlamayan yargıçlara, savcılara anlayabileceği dilde derhâl kanunlar çıkarırdı. Ama ne yapılıyor? “E, efendim, kanunlara uymayalım mı?” Yahu, senin kanunlarına yargı uymuyor, uymuyor. O hâlde kanunları değiştireceksin, yargının da anlayacağı şekilde düzenleyeceksin. “Türkiye bir hukuk devletidir.” falan diyorsunuz burada. Öyle değil arkadaşlar. Biz burada, daha doğrusu sizler, milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırdığınızda dediniz ki: “O güne kadar Meclise gelen fezlekeler için bunu kaldırıyoruz.” Davalar açıldı, bakın, bana da davalar açıldı. 2017 yılının ikinci yarısında gelen yeni bir fezleke, diğerleriyle hiçbir alakası olmayan bir fezleke yürüyen davaya dâhil edildi. Savcı bunu duruşmada talep etti, oradaki 3 hâkim de bunu kabul etti ve siz susuyorsunuz burada. Sizin yaptığınız kanunlar ayaklar altına alınıyor ve hâlâ susuyorsunuz. Eskiden iyi kötü işleyen bir yargı vardı, katlediliyor ve siz hâlâ susuyorsunuz. Tabii ki 20-30 yaşlarında herhangi bir tecrübesi olmayan gençlere savcı dersiniz, ağır ceza hâkimi dersiniz, altına bir araba, yanına 2 koruma memuru, lojmanda bir yer, biraz da gaz verirsiniz, ondan sonra bunlar HDP’lilerin vekilliklerini düşürmek için yarış ederler aralarında; şu anda yapılan tam da budur. Bunu bilmenizi istiyorum; bu utanç vericidir.

Yine sözlerimi geçen hafta ölümünün 3’üncü yıl dönümü olan rahmetli Yaşar Kemal’in sözleriyle bitirmek istiyorum Sayın Başkan. Der ki:

“Kendine güvendiğin için yalancı değilsin.

Yalan dolan bilmediğin için yalan karşısında yenileceksin.

Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZİYA PİR (Devamla) – Sayın Başkan, herhâlde Yaşar Kemal’i susturmayacaksınız.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Pir.

ZİYA PİR (Devamla) – “Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır.

Yalanın geleneği var, senin doğrunun her gün yeniden yaratılması gerek.

Her gün bir şafak çiçeği gibi yeniden açması gerek.

Sen yenileceksin.

Yenilmenin tadına varacaksın.

Doğru yenilmeli.

Yenilmeyen doğru yenmiş sayılmaz.

Doğru yenile yenile öyle keskin bir hâle gelmeli ki…

Yüz bin yıl su altında yıkanmış, düzelmiş çakıl taşı gibi.”

Bizlerin mücadelesi de böyledir. Siz bizleri yüz bin yıl da dört duvar arasına soksanız, hapsetseniz zalimlere karşı o şekilde biz direneceğiz.

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Pir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – İkinci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.28

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 19.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

2’nci maddenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.37

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 19.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

2’nci maddenin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Zekeriya Temizel                                     Bihlun Tamaylıgil                                           Musa Çam

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                       İzmir

                                    Lale Karabıyık                                          Sibel Özdemir                                          Haluk Pekşen

                                           Bursa                                                      İstanbul                                                    Trabzon

MADDE 3- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına (8) numaralı bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent ilave edilmiş ve mevcut (9) numaralı bent (10) numaralı bent olarak teselsül ettirilmiştir.

"9. 14/3/2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca lisanssız yürütülebilecek faaliyetler kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik enerjisi üretimi amacıyla, sahibi oldukları veya kiraladıkları konutların çatı ve/veya cephelerinde kurdukları kurulu gücü azami 10 kW'a kadar (10 kW dâhil) olan (Kat maliklerince veya bina yönetimince ana gayrimenkulün ortak elektrik enerjisi ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan dâhil) yalnızca bir üretim tesisinden üretilen elektrik enerjisinin ihtiyaç fazlasını son kaynak tedarik şirketine satanlar (Bu bendin uygulanmasında üçüncü fıkra hükmü dikkate alınmaz);"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Trabzon Milletvekili Sayın Haluk Pekşen söz istemiştir.

Buyurun Sayın Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, yeni görevinizde başarılar diliyorum, hayırlı olsun göreviniz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HALUK PEKŞEN (Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, bu güneş enerjisiyle ilgili konu Türkiye'de gerçekten uzun zamandan beri hepimizin merak ettiği bir konu. Ben bu konuda birkaç tane bilgiyi sizlerle paylaşayım ama bu bilgiyi paylaşmadan önce size bir Karadeniz fıkrası anlatmak isterim.

Bizim Temel at yarışına gitmiş, onun tuttuğu at en önde koşuyor. At koşuyor, gerçekten müthiş bir alkış kıyamet, Temel yıkıyor ortalığı “Benim atım en öndedir.” filan diye. Her taraftan alkış kıyamet geliyor ama bir müddet sonra Temel’in atı yavaş yavaş arkaya doğru düşmeye başlıyor. En son Temel’in atı en arkada ama herkes şaşkınlık içerisinde, Temel yine alkışlıyor. “Ya benim ata bir bakın, herkesi önüne katmış götürüyor.” diyor. Sizin bu enerji politikanız tam böyle. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Evet, aynen öyle, aynen öyle. Bravo!

HALUK PEKŞEN (Devamla) – Bak, niye böyle biliyor musunuz? Şimdi, Türkiye dünyanın güneş enerjisi kalitesi açısından en önemli ülkelerinden bir tanesi. Türkiye'nin birim saati 1.900 ile 2.100 saat arasında ama Almanya’nın 900, Türkiye’nin yarısından bile az. (Uğultular)

Sayın Başkan, sohbeti kesmedikleri için ben ara vereyim, onlar sohbeti bitirince ben devam ederim.

BAŞKAN – Sayın Pekşen, biraz bekleyin lütfen.

Değerli milletvekilleri, hatip kürsüde fakat Genel Kurul salonunda gerçekten uğultu var. Lütfen özel sohbetlerinizi kuliste yapın ve hatibin konuşmasını engelleyecek bir davranış içine girmeyin.

Buyurun Sayın Pekşen.

HALUK PEKŞEN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, süremi herhâlde yenilersiniz diye düşünüyorum.

Evet, Sayın Başkan, enerji konusunu biraz daha açalım o zaman. Anladığım kadarıyla pek ilgilerini çekmedi, ilgilerini çekecek bir hâle getirelim.

Türkiye’nin kurulu gücü, enerji gücü 85 bin megavat, şu anda tüketilen enerji miktarı 40 bin megavat. Yani 45 bin megavat atıl hâlde yatıyor. Yani 45 bin megavata ödenen yaklaşık 80 milyar dolarlık yatırım bir kenarda çürüyor ama vatandaş elektrik parası ödemek için canını dişine takmış sizin iktidarınıza para yetiştirmeye çalışıyor.

Şimdi, bakın, bu 40 bin megavatı bütün vatandaşlarımız bir kenara not etsin; önemi ne biliyor musunuz? Almanya’nın güneş enerjisi potansiyeli Türkiye’nin üçte 1’i yani günlük aldığı güneş Türkiye’nin üçte 1’i; 900 birim. Türkiye’nin neydi? 1.900, 2.000, 2.100 birim güneş alıyor. Almanya şu anda tam 44 bin megavat güneş enerjisi üretiyor, Türkiye yaklaşık 2.600 megavat. Türkiye’nin ürettiği 2.600 megavat güneş enerjisi Almanya’nın yanında çerez. Peki, dünyanın en önemli güneş enerjisi kaynağına sahip Türkiye Almanya’nın yanında niye bu kadar az? Şundan az: Bakın, son iki yıl içerisinde doğal gazdan enerji üretimine nedense büyük bir para yatırıyorsunuz. İki yıl önce doğal gazdan üretilen enerji miktarı yüzde 29’du, şu anda yüzde 37 oldu. Ne oldu? Ne oldu? Niye? Bu Rusya’dan bu kadar mı korkuyorsunuz, bu kadar mı endişe ediyorsunuz? Niye bu Ruslara Türkiye’yi sömürttürüyorsunuz? Niye güneş enerjisi yatırımlarını yükseltmiyorsunuz? Almanya’nın güneş enerjisi yatırımı Türkiye’nin toplam elektrik miktarı kadar. Ne oldu? Niye atı önünüze kattınız gidiyorsunuz şimdi? Soruyorum, enerji politikanız bu muydu? Biz Türkiye’de güneş enerji sahalarını acaba niye açmıyoruz? Niye bunların ihalelerini yapmıyoruz? Niye buralarda güneş enerjisi ürettirmiyoruz? Soruyorum ya, buna biri cevap versin. Birisi gelsin buraya desin ki: “Hayır, rakamlar yanlış. Hayır, bu konuda Türkiye'nin böyle bir potansiyeli yok. Biz Almanya’yla yarışamayız.” Birisi çıksın söylesin. Niye doğal gaza bu kadar para ödüyorsunuz? Niye Türkiye’yi yabancı enerji kaynaklarına bağımlı hâle getirdiniz? Güneş enerjisi yatırımlarını niye engelliyorsunuz? Enerji çok önemli, iktidarınızın ölçeklerinden bir tanesi.

Sanayiciler lütfen dinlesinler beni. Sanayiciler tek sıra olup saraya gidiyorlar. Niye gidiyorlar saraya? Niye gidiyorlar? Bakın, son üç ay içerisinde sanayinin kullandığı elektrikte yüzde 30’luk azalma var. Elektriğin en büyük kullanıcısı sanayi, artık gündüz vardiya yapmıyor, çalışmıyor. Niye? Çünkü gündüz zaten elektrik kullanacağı yer yok. Elektrikle ürettiği ürünü zaten ihraç edeceği pazar da kalmadı.

Demir çelik sektörü enerjinin tüketildiği en büyük sektör. Amerika Birleşik Devletleri birkaç gün önce Türkiye’yi de içerisine alacak şekilde demir çelik sektörüne gümrük koydu. Enerji biraz daha düşecek. Hadi, var mısınız, karşılığında Amerika Birleşik Devletleri’ne “Siz bizim demir çelik sektörüne gümrük koyuyorsanız ben de sizden yapılacak şeker ithalatına gümrük koyuyorum.” diyebilecek misiniz? Hadi söyleyin. Yok. Niye? Çünkü hani o “millîlik” var ya “yerlilik ve millîlik.” İşte, o yerlilik ve millîliğin anahtarı iktidardır, nasıl iktidar olduğunuza bağlıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Pekşen.

HALUK PEKŞEN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Eğer bir siyasi iktidar uluslararası küresel sermayeye yaslanırsa işte, o zaman kendi güneşini enerjiye dönüştürmez, kendi rüzgârını enerjiye dönüştürmez ama Rus’un doğal gazını alır, kendi halkını haraca bağlar. Rus’tan kömür alır, kendi halkını haraca bağlar; Tavşanlı’da kömür ürettirmez, Zonguldak’ta kömür ürettirmez. Bir siyasi iktidar yabancı sermayenin gücünü arkasına alır ve onlarla iktidar olursa yabancı sermaye ona, onun ürettiği demir çeliğe sonuna kadar vergiyi koyar ama o, şeker fabrikalarını o yabancı sermayeye peşkeş çeker. Kendi çiftçisine pancar ektirmez, kendi çiftçisine şeker ürettirmez. Halk yavaş yavaş anlamaya başladı, 2019 yılında anladığını sandıkta siz de göreceksiniz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Pekşen.

Sayın Muş, söz talebiniz var.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada bazı meselelere değinmekte fayda görüyorum. “Dervişin fikri neyse zikri de odur.” derler. “Yabancı sermayeyi arkasına alarak iktidar olan parti." diyor. Biz şimdiye kadar milletin reyiyle iktidara geldik, milletin oyuyla iktidara geldik. Bundan sonra da millet bize hangi görevi veriyorsa onu yapacağız.

Sayın hatip önce kendi partisine bir baksın, 25’te, aynı yerde sayıp duruyor. Dolayısıyla, bizim hangi güçle iktidara geldiğimiz ortadadır; bu, milletin gücüdür.

Diğeri, bakın, Türkiye’de güneş enerjisinde, rüzgâr enerjisinde en büyük yatırımları yapan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıdır ve bu yatırımları çok daha fazla artırarak yapacağız. Aynı şekilde, yerli kömürün enerjiye dönüştürülmesiyle alakalı şu an uygulamaya koyduğumuz ve uygulamada olan pek çok pratik daha fazla artarak devam edecektir. Yani Türkiye’nin enerji ihtiyacını çeşitlendirerek herhangi bir noktada bağımlılıktan kurtarıp ülkeyi çok daha fazla yerlileştirme Türkiye’nin ve AK PARTİ’nin önemli bir politikasıdır. Bunun da bilinmesini arzu ederim. Öyle bizim kimseden çekindiğimiz falan da yoktur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çam.

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın grup başkan vekili “Yüzde 25’e saplanıp kalmıştır.” diyerek partimize açık ve aleni bir şekilde hakaret etmiştir ve sataşmıştır. Konuyla ilgili söz hakkımızı almak isteriz, Sayın Pekşen kullanacak.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Eğer 30 ise söylesin, 30 ise Sayın Pekşen açıklasın, rakamlarla arası iyi.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Yok, o değil de enerji üretiminin oy oranıyla ne alakası var?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ya 26 olursa ne yapacaksın?

BAŞKAN – Sayın Pekşen, buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Grup Başkan Vekili, size de teşekkür ediyorum. Konuyu değiştirerek aslında iyi bir konuyu da Türkiye’nin gündemine taşımamıza katkı sağladığınız için size çok çok teşekkür ediyorum, minnettarım.

Birkaç gün önce, biliyorsunuz, kişisel veriler kamuoyuna yayınlandı ve bütün nüfus kayıtlarını öğrendik. Öğrendik ki bundan yüz yıl önce, yüz elli yıl önce ebediyete intikal etmiş birçok yakınımız aslında sağ gözüküyor.

Başka bir şeyi daha öğrendik: Öğrendik ki gerçekte hiç var olmayan ama nüfusta yeni vatandaşlık numarası verilerek ihdas edilmiş kimlikler var. O hâlde ben soruyorum: Bu, gerçekte rahmetli olmuş ama nüfus kaydına göre sağ olan 200 yaşında, 100 yaşında, 150 yaşında, 170 yaşındaki insanlar acaba seçimlerde oy kullandılar mı ya da bu yeni vatandaşlık numarası ihdas edilmiş olan o vatandaşlar seçimde oy kullandılar mı?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hayal âlemindesin Sayın Pekşen.

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Onlara oy kullandırmayı planlıyor musunuz?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hayal âlemindesin. Sen 25’in cevabını ver.

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Sizin resmî kayıtlarınız İçişleri Bakanlığının kayıtları. O kayıtlara göre gerçekten Türkiye’de büyük bir başarı sağlayabilirsiniz ama halkın vicdanında meşruiyet sağlayamadığınız açık. Anayasa referandumundaki sonuçlar da bunları zaten teyit ediyor. Anayasa referandumunda niçin boş oy kullanıldığını, sandıklara niçin eksik oy pusulası gönderildiğini bugün Türkiye’de herkes biliyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Boş oy kullanılmadı, boş oy yok.

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Kullanılan boş oylar, sandıklara gönderilen eksik oy pusulaları, ölmüş olan vatandaşlar adına düzenlenmiş olan oy pusulaları, nüfus kayıtları bütün bu sizin söylediklerinizi gerçekten ortaya koyuyor.

Ben gerçekten size teşekkür ediyorum, sayenizde halka bir gerçeği daha anlatma fırsatı bulduk.

İyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, kayıtlara geçsin sadece.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Haluk Pekşen 2019’un da mazeretlerini hazırlamaya başlamış, şimdiden yenilgiyi kabul etmişler, bunu da Türkiye kamuoyuna ifade etmiş oldu. Kendisine ilelebet muhalefette devam diyorum.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü madde üzerindeki diğer önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinde yer alan “teselsül ettirilmiştir” ibaresinin “değiştirilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                   Behçet Yıldırım

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Adıyaman

                                   Mahmut Toğrul                                          Feleknas Uca                                        Müslüm Doğan

                                        Gaziantep                                                 Diyarbakır                                                     İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Müslüm Doğan.

Buyurun Sayın Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Figen Yüksekdağ şahsında, tutuklu bulunan kadın milletvekillerimizin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum; sadece tutuklu milletvekillerimizin değil, aslında tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü ayrıca kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, insanlık tarihi, yaşamı daha insani sürece, yaşanabilir hâle getirme anlamında mücadeleler tarihidir. Değişik zaman kesitlerinde tarihsel anlamda ortaya konulan mücadelelerin en çok dikkate alınanı ve önemseneni ise evrensel ortaklıkları, eşitlik, özgürlük ve adalet arayışı konusunda ortaya koydukları mücadeleleri olmuştur. Aslında bakılırsa tüm ülkelerin toplumsal değişim talebinin temelinde, eşit, özgür ve adaletli bir yaşam talebi yatmaktadır.

Ülkemizde yaşanan tüm sorunları şimdi size kısaca sıralamak istiyorum güncel olduğu için. Özgürlüklerin askıya alındığı, insan hakkı ihlalleri bakımından dünya sıralamasında hızlıca yukarılara tırmanan bir ülkede yaşıyoruz. 104 belediye başkanlığını kazanan bir partinin eş genel başkanı cezaevinde ağır işkenceye tabi tutuluyor. Şubat ayında en az 15 gazeteci gözaltına alınmış, 3 basın çalışanı tutuklanmış; 6 gazeteci toplam 23 yıl 18 ay hapis cezasına çarptırılıyor, hâlen 171 gazeteci tutuklu hâlde. Cezaevlerinde insanlık onurunu zedeleyecek uygulamalar devam ediyor işkence anlamında. Hopa’da Ankara Gar katliamını protesto eden 15 kişi hakkında iki yıl sonra dava açılıp on yıla kadar hapis isteniyor. Parke taşlarına yazılan sloganın suç sayıldığı bir ülke koşullarında yaşıyoruz.

İHD, cezaevlerinde 402’si ağır, 1.154 hasta tutuklu olduğunu, 20 bin tutuklunun ise yerde yattığını açıkladı raporunda. Birleşmiş Milletler İşkence Özel Raportörünün raporunda Türkiye'de işkence iddialarının arttığını, gözaltında kaba dayak, elektrik şoku ve cinsel saldırı gibi işkence yöntemlerinin uygulandığını söylemesi konunun vahametine işarettir. Hani işkence ve kötü muameleye karşı sıfır tolerans gösterilecekti? Bu tablo ağırlığı karşısında Adalet Bakanlığı hâlâ suskundur.

Rize Kalkandere Cezaevine özel bir ekip mi görevlendirilmiştir? Mehmet Arslan’a işkence yapan grup kimdir? Açıklanması gerekiyor, İçişleri Bakanının bu konuda derhâl açıklama yapması gerekiyor Adalet Bakanıyla birlikte. Adaletsiz bir sistemle maalesef karşı karşıyayız sayın milletvekilleri.

AYM kararları uygulanmıyor, hiçe sayılıyor; yerel mahkemelerde düzmece polis bilgileriyle insanlar mahkûm ediliyor, milletvekillerinin vekillikleri düşürülüyor. Grup başkan vekilimizin, Muş Milletvekilimiz Ahmet Yıldırım’ın siyasi bir yakıştırma yüzünden milletvekilliği düşürüldü. Yine, bir taziye anması resmini Twitter’ında paylaştığı gerekçe gösterilerek Şanlıurfa Milletvekilimiz İbrahim Ayhan’ın milletvekilliği düşürüldü.

Bunun amacı nedir değerli milletvekilleri? Kısıtlamak istediğiniz demokratik siyaset alanlarının size kısıtlandığı günleri ne çabuk unuttunuz? Biraz önce burada ifade edildi Ziya Vekilimiz tarafından, 28 Şubat koşullarını ne çabuk unuttunuz? Yapılan iş ve işlemlerin hepsi yanlış durumdadır. Demokrasiyi, geleceğimizi inşa etmedeki bu engel tutumunuzdan derhâl vazgeçmeniz gerekmektedir.

Ülke gerçeklerinden ve sorunlarından hızlıca uzaklaşıyoruz. Sorunları, askerî ve sivil bürokrasinin vicdanına teslim etmiş durumdayız.

Kadın cinayetleri ve çocuk istismarı toplumun kaldıramayacağı boyuta ulaşmış. Sadece şubat ayında, yirmi sekiz günde 47 kadın, erkekler tarafından öldürülmüş durumda.

Gelir adaleti bakımından tam bir adaletsizliği yaşıyoruz. Ülkenin tamamı yüzde 1 kesime hizmet etmekte, tüm teşvikler, indirimler ve istisnalar yüzde 1’lik kesim için yapılmaktadır. Yoksulluk had safhadadır.

Türkiye'nin çok önemli sorunu olan Kürt sorununu “dondurduk” diyorsunuz. Askerî bürokrasiye konuyu teslim etmiş durumdasınız. Çözüm süreci için kurulmuş Kamu Düzeni Müsteşarlığının önümüzdeki beş yıllık stratejik planında sorunun barışçıl, demokratik çözümüne yer vermediğini, konunun yine eskinin bakışı olan güvenlik sorununa indirgediğini görüyoruz. Bu, yanlış bir stratejidir. Bizim ülkemizdeki sorunları bizim kurumlarımız çözmelidir.

Etnik kimliği, kültürü, dili ve diniyle tek tip millet ve tek inanç dayatmalarına karşı, çoğulculuğu, farklılıkların eşit ve gönüllü beraberliğini, kadim bağlarının güçlenmesini savunmak, ülkemizin en temel ihtiyacı olarak ortadadır. Toplumsal dokumuzu ortak vatanımızda ancak böyle sağlamlaştırabiliriz.

Uluslararası emperyalist güçler, leş akbabaları gibi üzerimizde uçuşup durmaktadırlar. Yaşadığımız dünyada ırkçı toplumlara, milliyetçi, militer, cinsiyetçi, muhafazakâr ve piyasacı güçlere artık yer yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Doğan.

MÜSLÜM DOĞAN (Devamla) – Sağ olun Başkanım.

Ülkede gerçek bir demokrasi inşa edecek isek bu yapılara karşı kararlı bir mücadeleyi önümüzde önemli bir görev olarak görmek zorundayız. Tüm demokrasi güçlerinin ortak çıkarı, bu güçlere karşı mücadele etmekten geçmektedir. Ülkemizde, ortak vatanımızda, insanın insana kulluk etmediği, baskının ve sömürünün olmadığı, ezen ve ezilen ilişkisinin son bulduğu, dil, din, renk, ırk, cinsiyet farkı olmaksızın yaşamın her alanında eşit, özgür, insanca, adil yaşadığı bir ülke yaratmak zorundayız diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Rize’deki işkence iddiasıyla ilgili Adalet Bakanıyla görüştüğüne ve Rize Cumhuriyet Başsavcısı tarafından olayın bütün yönleriyle incelendiğine, adli ve idari soruşturma başlatıldığına ilişkin bir açıklamanın tarafına iletildiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Hatibin de dile getirdiği bir işkence iddiası, dün Genel Kurulda da gündeme getirilmişti ve Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay bu konuda Hükûmetin, özellikle Adalet Bakanının bir açıklama yapması gerektiğini belirtmişlerdi. Ben de konuyu takip edeceğimi söylemiştim. Adalet Bakanıyla görüştüm, ilgileneceğini söyledi. Biraz önce de Adalet Bakanlığı Basın Müşavirliği aracılığıyla, Rize Cumhuriyet Başsavcısı imzasıyla bir açıklama tarafıma iletildi. Bu açıklamada olayın bütün yönleriyle incelendiği, adli ve idari soruşturma başlatıldığı belirtilmektedir.

Bilginize sunarım.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde bir önerge daha vardır, onu da okutup işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinde geçen “10 kw” ifadesinin “15 kw”a çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                     Kamil Aydın                                         Mevlüt Karakaya                                          Arzu Erdem

                                         Erzurum                                                     Adana                                                      İstanbul

                                Emin Haluk Ayhan                                                                                         Ahmet Selim Yurdakul

                                          Denizli                                                                                                                      Antalya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın’ın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, hepimiz yasama organının birer mensuplarıyız ve görevimiz de gerçekten, milletin ihtiyacı olan bazı düzenlemeleri gerçekleştirmek, onların bazı taleplerine cevap vermek. Böyle bir sorumluluğumuz var ama zaman zaman da çıkardığımız kanunlar ya da kanun hükmünde kararnameler özellikle uygulamaya konulduğunda ya da halk nezdinde karşılık bulduğunda birtakım aksaklıkların da ortaya çıktığına tanıklık etmekteyiz. Yani iyi niyetli bir okumayla bugün de görüştüğümüz bu torba yasada gerçekten hepimizin, bütün grupların belki “evet” diyebileceği bazı maddeler var; bu milletin yararına düşünülerek yapılmış, iyi niyetli şeyler olarak kabul edilebilir. Ama çıkış noktası iyi niyetli olmasına rağmen, zaman zaman da uygulamada bakıyoruz ki kanunla ilgili birtakım kesimler ya düşünülmemiş ya göz ardı edilmiş ya da unutulmuş bir şekilde.

Şimdi, bugün belki sizlere de ulaşan bazı bilgiler vardı taşeronlarla ilgili. Taşeron çalışan kardeşlerimize kadro bağlamında gerçekten iyi niyetli bir şey yapıldı, bir girişimde bulunuldu, hepimiz destekledik ve gerçekten saygıyla karşıladık. Ama bugün o kanun devreye girdiğinde baktık ki bu bağlamda iyi niyetle düşünülmüş bir madde, bir kanun ama mikro da olsa bazı küçük grupları göz ardı etmektedir.

Bir kere, başlangıç noktasının 4 Aralık 2017 diye tanıtılmasından, düşünülmesinden dolayı, ondan önce çalışmış ama o tarihte herhangi bir nedenden dolayı çalışmıyor olmak, aleyhine bir kural gibi algılanmaktadır. Yine taşeronlarla ilgili, gerek hizmet alımı yapılan gerek malzeme alımı yapılan -personeliyle birlikte- bazı kalemlerde de bakıyoruz ki bazı kardeşlerimiz bu bağlamda, kadroya geçme noktasında elimine edilmiş, bu mevzuata dâhil dahi edilmemiştir.

Şimdi, bir başka kanayan yara… Çünkü biz milletten gelen talepleri burada ifade ediyoruz, inşallah, belki bir sonraki torba yasada bu eksikler de düzenlenir, devreye sokulur. Geçmişte hüküm giymiş bazı çalışanların bu mülakat sistemine, bu kadro sistemine alınmadığına tanıklık etmekteyiz. Hâlbuki bu, aynı zamanda bir çelişki değil mi? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Millî Eğitim, Gençlik ve Spor; bütün bu bakanlıklarda aslında çok gelişmiş projelerle “topluma kazandırma” adı altında birtakım iyileştirmeler var. Şimdi, mademki böyle iyileştirmeler söz konusu, o zaman, taşeron olarak, sözleşmeli olarak çalışan çocuk bir anda sakıncalı duruma geldi kadro işi söz konusu olunca. “Efendim, sizin güvenlik soruşturmanızda geçmişinizde şöyle bir öykünüz var, onun için olmayacaksınız.” Şimdi bu çocuklar topluma adapte olmuş, pişmanlıkları var, cezalarını çekmiş ve çalışmaya da başlamışlar, aile bireyi olmuşlar, aile geçindiriyorlar. Bu çocukları bu haktan mahrum etmemek gerekir.

Saygıdeğer milletvekilleri, diğer bir husus da: Yine iyi niyetle düşünülmüş, kadro tahsis edilmiş bir grup var, öğretmenlerimiz. Şimdi, bir taraftan, sözleşmeli, kadrolu ve ücretli öğretmen sınıflarımız var, 3 farklı kategoride algılanan bir öğretmen konseptimiz söz konusu. Şimdi, burada 400 binin üzerinde öğretmen olma adayı, öğretmen olma hayali taşıyan insan var, bir taraftan 100 binin üzerinde ihtiyaç hasıl olmuş, bu, beyan edilmiş ve gerçekten yıllardır sözleşmeli öğretmenlik yapan arkadaşlarımız var, yıllardır ücretli öğretmenlik yapan arkadaşlarımız var, on yıllardır hatta. Şimdi bu çocuklara bir umut verildi. Gerçekten Sayın Millî Eğitim Bakanımız, kasım ayında bir açıklamada bulundu, dedi ki: “Bu ücretli çalışanlar için de 5 bin kadro düşünüyoruz.” Çok iyi niyetli hazırlandı belki ama kapsamı o kadar dar tutuldu ki… Şimdi, bize gelen şikâyetleri biz de burada ifade etmek zorundayız. Keşke 2017 KPSS sonucu, şartı konulmasa da KPSS’siz yapılsa ya da “Hadi arkadaşlar, 2018’deki KPSS’ye girin, hepiniz girin, böyle bir şans tanıyalım, bunun sonucuna göre sizin atamalarınızın değerlendirmesini yapalım, mülakata onun için çağıralım.” ya da “Geçmişte herhangi bir KPSS’ye girdiyseniz o skorla müracaat edin, sizleri de eşitlik ilkesine uygun olarak mülakata çağıralım.” Gerçekten bu ufak tefek meseleleri de bir sonraki torba yasada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamanız için bir dakika daha süre tanıyorum Sayın Aydın.

KAMİL AYDIN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bakın, burada da belki aksaklıklar çıkacak, olabilir ama ne olur bir sonrakine ya da mümkünse bunun içerisine bu çok ufak tefek aksaklıkları ama geniş kitleleri ilgilendiren, birçok insanın gerçekten hayalini yaşatmaya vesile olacak birtakım yenilikleri de koyarsak ya da yeni bir düzenlemeyle bunları da gündeme getirirsek gerçekten taşerona kadro noktasında da bir başarı elde edilmiş olur, öğretmenlerin de, üç gruba ayrılan öğretmen adaylarımızın da hayalleri kısmen gerçekleşmiş olur diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydın.

Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime otuz dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:20.11

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

4’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                    Mahmut Toğrul

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Gaziantep

                                   Behçet Yıldırım                                          Feleknas Uca

                                       Adıyaman                                                 Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacaktır.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan torba kanun tasarısının 4’üncü maddesiyle, kreş yardımı, Komisyonda, Gelir Vergisi Kanunu’nda bir vergi istisnası şeklinde düzenlenmiş ve vergiden istisna tutuluyor.

Şimdi, açıkçası kreş meselesi çok önemli bir mesele; özellikle kadınlar, anneler için, çalışma yaşamına aktif katılabilmeleri, çocuklarının bakımı, güvende olması açısından bizim de çok önemsediğimiz bir madde ancak bu hâliyle, bu düzenlemenin bu hâliyle yetersizlik karşılanmamaktadır. Şöyle ki: Şimdi, kreşlerin teftişinden normalde İş Teftiş Kurulu Başkanlığı sorumlu. Türkiye’de 2013 yılında 7.204 iş yerinden sadece 299’u denetlenmiş ve bu denetlemelere göre sadece yüzde 45’inde kreş bulunmadığı tespit edilmiş.

Burada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Cinsiyet Eşitliği Şube Müdürlüğünün yaptığı açıklamaya göre, 2014 yılında ise 150 ve üstü kadın işçi çalıştıran iş yerlerinden sadece 209’unda teftiş yapılmış ve bu teftişe göre yüzde 93’ünde kreş bulunmadığı tespit edilmiş. Daha güncel veriler henüz kamuoyuna yansımamıştır.

Açıkçası, işverenler kreş meselesinde “Kreş açmam ama cezamı da öderim, bu zorunluluğun gereğini yapmam.” şeklinde bir yaklaşım içindeler. Kreş açma yükümlülüğüne uyulmaması hâlinde aslında çalışma şartlarının da uygulanmaması sonucu çıkıyor ve bu durumun işçi lehine fesih hakkını doğurduğunu da not etmek isterim. Tabii, işçiler bu konuyu dava meselesi yapmaktan çekiniyorlar çünkü hem uzun yıllar süren davalar söz konusu hem de haklarını elde etme konusunda bir muğlaklık var. Şu anda, mevcut durumda çok az kadın kreş hizmetinden faydalanıyor. İşverenlere vergi indirimiyle işverenleri kreş yardımına teşvik etmek mümkün değil şu anki düzenlemeye göre. İş yerleri teftiş edilmediğinden işverenler hem kreş kurmaktan hem de kreş yardımı yapmaktan kaçınıyor. Öngörülen vergi istisnası da bu konuda bir çözüm değildir.

Kreş ücretlerini tahminen söylüyoruz ama bilgilerimiz de var, çocuklarımız şu an kreş yaşında değil, büyüdüler ama çevremizde, çok yakinen bildiğimiz üzere aşağı yukarı bin TL’den başlıyor kreş ücretleri ve bu 300 TL için vergi istisnası, kreş yardımı için işverenleri harekete geçirmeyecek; bu da açıkça görülüyor.

Ayrıca, Türkiye’de 30 kişi ve altında işçi çalıştıran iş yerlerinin çoğunlukta olduğunu da belirtmek lazım. Kreş açma veya hizmet satın alma zorunluluğu, 150’den fazla kadın işçi çalıştıran iş yerlerini kapsaması sebebiyle çok küçük bir kesime hitap ediyor. Kamusal bakım hizmetleri yaygınlaşmadığından kadınlar bakım emeği yükü nedeniyle iş bulamamakta, iş yerinde ayrımcılığa ve mobbinge uğramakta, hem iş yerinde hem evde yoğun biçimde çalışmak zorunda kalmakta ve doğumdan sonra işe devam etmeleri durumunda da kazandıkları ücretlerin büyük bir kısmını bakıcıya ya da kreşe vermek zorunda kalmaktadırlar. Bu nedenle, kreş yardımı ve işverenlere vergi muafiyeti gibi düzenlemeler ise kreşleri piyasalaştırıyor açıkçası, kreş fiyatları da gün geçtikçe artıyor. Kadınların talebi, istihdamdan bağımsız, her mahallede ulaşılabilir, ücretsiz kreşlerin açılmasıdır. Bu, aynı zamanda sosyal devlet olma ilkesinin de bir gereğidir. Kreşlerin yaygınlaşması sadece çocuğun kreşte geçirdiği zaman boyunca kadınlara ve çocuklara fayda sağlamıyor, bununla beraber çocuğun temiz biçimde evine dönmesini de sağlayarak aynı zamanda kadının bakım emeğini de azaltmaktadır.

Şimdi, açıkçası bu konuda bizim de çok sayıda önerimiz var, farklı zamanlarda ifade ediyoruz. Ama şunu söyleyelim: Kreş bir kere istihdamdan bağımsız hâlde değerlendirilmelidir. Ev emekçisi kadınların ev dışında, dışarıda çalışmasa bile yine kreş hakkı olmalı. Yani “Evde çalışan bir kadının kreş hakkı olmamalı.” diye bir yaklaşım doğru değildir. Annelik rolleri, sanki, mutlaka evde olduğu için, dışarıda bir işte çalışmadığı için ev içi emeğinin de görünmez kılınmasına sebebiyet veriyor.

Yine bununla birlikte mahalle kreşlerinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bir de işçi çalıştıran iş yerlerinin patronları çalıştırdıkları işçi sayısına göre mahalle kreşlerinin finansmanına katılabilir; aslında, bu yolla daha etkin ve iyi bir çalışma da ortaya çıkabilir. Mahalle kreşlerinin finansmanının da kalan bölümü merkezî devlet tarafından sağlanabilir. Bu durumda da kreşlerin idaresinin belediyelere bırakılması da mümkündür.

Yani özcesi, mevcut vergi istisnasıyla kadınların kreşten yararlanması, çocuklarının yararlanması ve bu konuda çocuk bakım hizmetlerinin bu şekilde karşılanması ve kadının yaşadığı emek sömürüsünün ortadan kaldırılması mümkün değildir diyerek hepinize teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beştaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Zekeriya Temizel                                     Bihlun Tamaylıgil                             Elif Doğan Türkmen

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                      Adana

                                    Lale Karabıyık                                          Sibel Özdemir                                              Musa Çam

                                           Bursa                                                      İstanbul                                                       İzmir

MADDE 4- 193 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

"16. İşverenlerce, kadın hizmet erbabına kreş ve gündüz bakımevi hizmeti verilmek suretiyle sağlanan menfaatler (İşverenlerce bu hizmetlerin verilmediği durumlarda, ödemenin doğrudan bu hizmetleri sağlayan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerine yapılması şartıyla, her bir çocuk için aylık, asgari ücretin aylık brüt tutarının % 20'sini aşmamak üzere bu istisnadan yararlanılır. Kreş ve gündüz bakımevi hizmetini sağlayanlara yapılan ödemelerin belirlenen istisna tutarını aşan kısmı ile hizmet erbabına bu amaçla nakden yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatler ücret olarak vergilendirilir. Bu bentte yer alan % 20 oranını, asgari ücretin aylık brüt tutarının % 50'sine kadar artırmaya ve kanuni seviyesine getirmeye Bakanlar Kurulu, bu istisnanın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.).”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen konuşacaktır.

Buyurun Sayın Türkmen. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, yarın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Türkiye, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 145 ülke arasında ne yazık ki 131’inci sırada. Çalışabilecek yaşta olan her 100 kadından 70’i iş bulamıyor ve Türkiye’de her 100 kadından 20’si yoksulluk sınırında yaşıyor. Böyle bir ülkede Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlamak mümkün değil. Bu nedenle, ben, Dünya Emekçi Kadınlar Günü -kutlamak değil- bugün, yarın ve daima kadınlar tüm haklarını elde edene kadar mücadele etme günüdür diyorum ve buradan, bu ülkede mücadele eden, kadınların hakları için çalışan tüm kadın arkadaşlarıma da selamlarımı ve sevgilerimi gönderiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, başka bir konuya daha değinmek istiyorum. Geçen hafta Osmaniye ilimizin Kadirli ilçesindeydim. Kadirli ilçesinde 24 Şubatta bir yangın oldu. Nedeni belli olmayan bir yangın, niçin çıktığı belli olmayan bir yangın ama 25’ten fazla esnafın dükkânının yandığı ve 6 esnafın da dükkânının tamamen kullanılamaz hâle geldiği bir yangın. Bu, 6 esnafımızın dükkânından geriye kalanlar. Bunlar, keza, yangın fotoğrafları ve ekmek kapısı, ekmek teknesi yandığı için çocuğuna nasıl ekmek götüreceğini kara kara düşünen Kadirlili bir esnafımız.

Yangın olduktan sonra, tabii, devlet yetkilileri buraya gitmişler, sorunlarını konuşmuşlar, çözme konusunda da söz vermişler ama o günden bugüne bir gelişme yok.

Bu dükkânda esnaflarımız doğal ve yöresel ürünler satıyorlar. Esnaflarımızın kendilerinin söylediği şudur: “Bizim sattığımız ürünlerin ne kadar olduğu tespit edilemediği için bize ne yazık ki bir destek, bir yardım yapılamıyor.” Hâlbuki bu yanan dükkânların 3-5 dükkân sonrasında şu anda faaliyetine devam eden, aynı işi yapan dükkânlar var. Burada esnaflarımızın beklentisi şudur: Bu esnafların dükkânında ne kadar mal ne ediyorsa üzerine buranın onarım giderleri de konularak ya da -belediye binaları bunlar- belediye bu onarımı bir an önce yapsın, bizim zararlarımız da karşılansın, biz çoluğumuza çocuğumuza yeniden aş ve ekmek götürelim. Kadirli’de iş yeri yanan 6 esnafımız bu konuda bir an önce çözüm bekliyor ama ne yazık ki bu konuda ümitsizler. Çünkü daha önce de Kadirli ve Osmaniye’de doğal afetlerde ya da yangın gibi afetlerde yaşadıkları ve tecrübe ettikleri konulardan dolayı bu sorunun uzun süre çözülemeyeceği konusunda -ne yazık ki- bir beklenti içindeler.

Bu nedenle, ben buradan seslenmek istiyorum. Kadirlili dükkânı yanan bu esnaflarımızın sorununun çözülmesi için -Sayın Maliye Bakanımız da burada- bir an önce elinizi taşın altına koyun, Kadirlili esnafımızın sorunlarını çözün diyorum, hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkmen.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

En aykırı önergeden başlayarak okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                    Mahmut Toğrul

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Gaziantep

                                   Behçet Yıldırım                                          Feleknas Uca

                                       Adıyaman                                                 Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul konuşacaktır.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra başlatılan OHAL ve KHK süreciyle, başta Demokratik Bölgeler Partisi, Halkların Demokratik Partisi, Demokratik Toplum Kongresi ve Halkların Demokratik Kongresi bileşenleri olmak üzere, gazetecilere, akademisyenlere ve genel olarak iktidara muhalif bütün kesimlere yönelik ciddi operasyonlar başlatılmıştır. Ülkeyi üstü açık bir cezaevine dönüştüren AKP iktidarı, cezaevlerinde artık açıktan insanlık dışı politikaları uygulamaya başlamıştır.

Türkiye’de geçerli olan cezaevi mevzuatı ve politikası gün geçtikçe uluslararası insan hakları hukukunu aşındırmakta ve cezaevleri insanlık dışı uygulamaların merkezi hâline getirilmektedir, gerçi dışarısı da cezaevlerinden çok farklı değildir. Tutsaklar, birçok cezaevinde şiddete maruz kalmakta, sağlık, eğitim, beslenme, aile ve avukatlarıyla görüşme hakları gasbedilmekte ve dış dünyayla bağları kesilip izole edilmeye çalışılmaktadır. Sağlığa erişim hakkının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerinin uygulanması, hastalığı olan tutsakların acilen tedavi olanaklarından faydalandırılması elzemdir. Ağır hasta tutsaklara her gün yenileri eklenmekte ve cezaevleri âdeta ölüm tabutluklarına dönüştürülmekte, neredeyse her hafta birkaç hasta tutsağın cansız bedeni cezaevlerinden çıkmaktadır.

Hak ihlallerinin en çok yaşandığı alanların başında gelen cezaevlerinde gerek sivil toplum örgütlerinin gözlemlerinde gerekse partimize bizzat tutuklu yakınları tarafından ulaştırılan bilgilerde, OHAL’le birlikte cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinde olağanüstü bir artışın olduğu görülmektedir.

Bir: 12 Eylül dönemi işkence yöntemi olan bu dayatmaların yönetmeliğe aykırı olduğunu belirten ve itiraz eden tutuklulara gardiyanlarca ayakta sayım alınmasına ilişkin yeni bir genelge geldiği ve bundan sonra ayakta sayım alınacağı söylenmiştir. İtiraz eden tutsakların gardiyanlar tarafından darbedilerek 4 ile 6 kişilik 2 farklı gruplar hâlinde, ellerine ters kelepçe takılarak ve ayakkabıları çıkartılarak saatlerce hücrelerde tutuldukları ifade edilmiştir. Bunun en son örneğini Bursa H Tipi Kapalı Cezaevinde yaşamıştık.

Evrensel hukuk ve insan haklarının askıya alındığı OHAL Türkiyesinde cezaevlerinin yeni işkence biçimlerinin test alanlarına dönüştürüldüğünü görmekteyiz. Çıplak arama, cinsel taciz, linç, ayakta sayım, dayak ve kötü muamele uygulamaları artık sıradanlaştırılmaktadır. İnsan hakları örgütlerinin ve avukatların hazırladıkları raporlar kan dondurucu niteliktedir. Savaş karşıtı olanlara yiyecek verilmeyen Sincan Cezaevi gibi, ayakta sayım vermeyi reddedenlerin kemiklerinin kırıldığı Rize Kalkandere Cezaevi gibi, Ulaş Yurdakul’un ölümüne linç edildiği Balıkesir Kepsut Cezaevi gibi, “Burayı Afrin’e çevireceğiz.” tehditlerinin yapıldığı Tarsus Cezaevi, insanlık dışı uygulamaların devam ettirildiği Elâzığ ve Bursa Cezaevleri sadece bunlardan birkaç örnektir. Adli Tıbbın “Cezaevlerinde kalamaz.” raporu vermemesi veya verse de Adalet Bakanlığının bunları dikkate almaması sonucunda cezaevlerinde ciddi sağlık sorunları nedeniyle yaşamını yitirenler de işin cabasıdır. Bunca sorunu görmezden gelen iktidar yetkilileri, tutuklu ve hükümlülerin tek tip kıyafete sığdırılma hazırlıklarını da bir taraftan sürdürüyor. Tek tipin esinlenildiği ve o turuncu elbiselerin giydirildiği yeri hepiniz hatırlıyorsunuz, Guantanamo. Guantanamo’nun bir benzeri elbisenin giydirildiği, insanların, gazetecilerin yakıldığı, IŞİD zihniyetinin Suriye’de yaptıkları ve şimdi de bir benzeri, AKP siyasi tutsaklara tek tip elbise giydirmeye çalışıyor.

Değerli Başkan, hepimizin bildiği gibi -burada defalarca ifade ettik- 104 belediyesi olan Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Sayın Mehmet Arslan’a Rize Kalkandere’de yapılanlardır. Sayın Mehmet Arslan’a önce çıplak arama yapılmak isteniyor, kabul etmeyince de bayılana kadar işkence ediliyor.

Değerli arkadaşlar, bu işkencelerin artık sonuna gelmek zorundayız. İşkence bir insanlık suçudur, işkence aynı zamanda onur kırıcı bir davranıştır ve AKP Hükûmeti iktidara gelirken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – İşkenceye sıfır toleranstan işkencenin sıradanlaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu yapılanların önümüzdeki dönemde mutlaka hesabını sormak ve hesabını birilerinin vermesini sağlamak hepimizin görevi olmalıdır diyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Toğrul.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                  Zekeriya Temizel                                     Bihlun Tamaylıgil                                           Musa Çam

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                       İzmir

                                    Lale Karabıyık                                          Sibel Özdemir                                             Atila Sertel

                                           Bursa                                                      İstanbul                                                       İzmir

MADDE 5- 193 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan (7) numaralı bent aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“7. a) 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanunu ve 20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanununa göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarları (Hizmet ifa etmeksizin ödenen ücretler tazminat sayılmaz.)

b) Hizmet erbabının tabi olduğu mevzuata göre bu bendin (a) alt bendinde belirtilen istisna tutarının hesabında dikkate alınmak şartıyla, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar (Bu bendin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.)

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Atila Sertel konuşacaktır.

Buyurun Sayın Sertel. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkan, görev sürenizin hayırlı olmasını diliyorum. İnşallah, ülkemize, Türkiye’ye demokrasi bütün kurum, kurallarıyla yerleşir, biz de seviniriz.

Çetin Emeç, bundan yirmi sekiz yıl önce gericiler tarafından katledildi; onurlu, dik duran, gerçekleri yazan bir gazeteciydi. Onu bugün saygıyla, özlemle anıyorum.

Türkiye’de tabii, kıdem tazminatı çok önemli ama benim yaptığım araştırmalara göre, Türkiye’de bugün 100 kişiden ancak 86 kişi kıdem tazminatı alabiliyor, onlar da genelde kamuda çalışanlar. Yargıda en çok işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlık dosyaları var, bunun da yüzde 70’i kıdem tazminatıyla ilgili. Son üç yılda 100 bin kişi “Tazminatımı alamadım.” diye mahkemelere başvurmuş, insan otuz yılını bir şirkete vermiş ve sonuçta, kıdem tazminatını almaya geldiğinde patron demiş ki “Ben iflas ettim.” ya da “Ödemiyorum.” bu olay mahkemelere düşmüş. Türkiye’de gerçekler çalışanların aleyhine gelişiyor ve Adalet ve Kalkınma Partisinin de hem çıkardığı yasalar hem uygulamaları bu noktada onları cesaretlendiriyor.

Geçtiğimiz dönemde Cumhuriyet Halk Partisinin sürekli taşeronların sorunlarının çözümüne yönelik mücadelesinin getirdiği noktada, bir kanun hükmünde kararnameyle taşeron işçilerine müjde verdiklerini ve onların sorunlarını çözdüklerini söylediler. Sorun çözülmedi ve biraz önce Milliyetçi Hareket Partisinden kıymetli hatip çok önemle altını çizdi, bir kez de ben çizmek istiyorum: Beş yıl, sekiz yıl, on yıl, on beş yıl taşeron işçisi olarak çalışan ve evine ekmek götüren insanlar “Sen eski hükümlüsün, senin adli sicilin bozuk.” denilerek işlerinden edilme gibi bir duruma getirildi. Cezaevlerinde yatan insanların bile topluma kazandırılması gereken bir çizgi izlenirken sekiz yıl, on yıl çalışan insanlara “Senin adli sicilin bozuk, işsizsin.” demek kadar vicdansızlık olamaz. Bu vicdansızlığı Adalet ve Kalkınma Partisinin yaptığına inanmıyorum çünkü onların da etki ve yetki gücü yok, kanun hükmünde kararnamede onların da imzası yok. O nedenle, buradan bu vicdana seslenmek istiyorum: Bu insanları kapının önüne kimse koymamalı.

Ayrıca arkadaşlar, biz Mecliste çalışıyoruz ve Mecliste bizim yanımızda çalışan, hiçbir hakları, hiçbir hukuku, hiçbir güvencesi olmayan danışman arkadaşlarımız var. Onların da kıdem tazminatı yok ama kıdem tazminatını bir yana bırakalım, iş güvenceleri yok. İhbar ve kıdem tazminatları olmadığı gibi, yarın, bu insanlar için, milletvekilinin “Artık seninle çalışmıyorum.” sözü o insanın işinin son noktası olarak bizim Mecliste gündeme geliyor. Bu insanlar bizim kardeşlerimiz, bizimle beraber gece gündüz mesai harcıyorlar. AK PARTİ’li milletvekillerinin de Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerinin de HDP’li milletvekillerinin de CHP’li milletvekillerinin de danışmanlarının güvencesi, bu Meclisteki çalışan, bu Mecliste görev gören insanların da geleceği bizim iki dudağımızın arasına bırakılmış durumda. Bu haksızlığın kaldırılmasını istiyorum.

Sevgili arkadaşlarım, gazeteci kökenli olduğum için bir konuya daha değinmek isterim. Basın İlan Kurumu, bugün, Anadolu’daki bütün gazeteleri zor duruma düşürmüştür. Basın İlan Kurumu, SSK’ye, SGK’ye, Maliyeye borcu olan bütün gazetelerin âdeta tahsilatçısı olarak görev görmektedir yani alınan ilanın bedelini yerinde kesmektedir ve gazetecilerin haklarını hukuklarını çiğnemiştir. Geçtiğimiz gün Sayın Bakan Hakan Çavuşoğlu’na söylemiştim burada “Üç yıldır Basın İlan Kurumu zam uygulaması yapmıyor.” demiştim, üçüncü yılın sonunda bir yüzde 20 zam geldi, o da Bakanlar Kurulunda bekliyor. Sayın Çavuşoğlu’na “Bunu çıkartın, imzalatın ve imzalattıktan sonra size çay ısmarlayacağım.” demiştim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi Tamamlayın Sayın Sertel.

ATİLA SERTEL (Devamla) - Çok samimiyetle söylüyorum, bunun imzadan çıkması bile Anadolu basınının sorunlarını çözmeyecektir. Anadolu’daki 1.100-1.200 civarındaki günlük yayımlanan gazete gerçekten can çekişmektedir.

Basın İlan Kurumu ayrıca, resmî ilanları kendi sitesinde yayınlayarak gazetelere abone olan ve resmî ilanları takip eden iş insanlarına da “Artık abone olmayın, gelin bizden ilanları izleyin.” deme noktasına gelmiştir. Ne istiyorsunuz gazetelerden? Zaten, bir avuç gazete kaldı, bütün medyayı ele geçirmişsiniz, her yer Teksas olmuş. Bu kadarcık bir özgürlük kırıntısına dahi tahammülün olmaması, bu ülkede demokrasiyi yaşatmamak, Adalet ve Kalkınma Partisinin çıkış noktasıyla çelişmek, bütün bunların hepsini bu toplum çok iyi değerlendirecektir diye düşünüyorum.

Herkese saygılarımı, sevgilerimi sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sertel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutup işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                    Mahmut Toğrul

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Gaziantep

                                   Behçet Yıldırım                                          Feleknas Uca                                    Mehmet Ali Aslan

                                       Adıyaman                                                 Diyarbakır                                                   Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu hafta Selâhaddîn Eyyubî’nin ölümünün 825’inci yılıydı. Tabii, 1187 yılında Kudüs’ü ve Filistin’i özgürleştiriyor ve adaletle Yemen, Hicaz, Libya, Kuzey Sudan’ı kontrol altında tutuyor. Bakın, meşhur bir sözü var, diyor ki: “Dostlarıyla uğraşanlar düşmanlarıyla savaşamazlar.” Bunu Selâhaddîn Eyyubî söyledi. Ama bugünlerde, maalesef ve maalesef, Selâhaddîn Eyyubî’nin torunları şu anda hapiste tutuklu; hem de seçilmiş, milyonlardan oy almış milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız, Selâhaddîn Eyyubî’nin çocukları yani dostlarımız, dostlarınız şu anda hapiste. Ne tevafuktur ki Selahattin Demirtaş’ın da atası olan, dedesi olan Selâhaddîn ismine izafeten ismi konmuş ve kendisi de şu anda maalesef haksız yere hapislerde tutukludur, rehin alınmıştır.

Geçen hafta Grup Başkan Vekilimiz Ahmet Yıldırım ve Milletvekilimiz İbrahim Ayhan’ın vekilliği düşürüldü. Yani gerçekten ben şunu merak ediyorum: İktidar sıralarının içi, kalbi, canı hiç cız etmiyor mu bu haksızlık, bu adaletsizlik karşısında?

Bakın, Ahmet Yıldırım bir eleştiri yapmıştır, belki yüksek dozda bir eleştiridir ama bir küfür değildir. Şimdi, diğer partilerin, ismini vermek istemiyorum ama başka partilerin başkanları Cumhurbaşkanına küfretmiştir -hakaret de etmemiştir- ama onlar hakkındaki fezlekeler düşmüştür, affedilmiştir ama bizim milletvekilleri hakkındaki fezlekeler geri çekilmemiştir, vazgeçilmemiştir. Burada bile bir adaletsizlik, bir kin, bir nefret, bir partiye karşı, bir kavme karşı bir nefret vardır. Ayetikerime “Bir kavme –kimi yerlerde bir topluluğa, bir gruba şeklinde tefsir edilmiş- olan kininiz sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin.” diyor. Dolayısıyla bir cumhurbaşkanı olabilir, bir başbakan olabilir, herhangi bir temsiliyette, bir makamda olan bir insan olabilir. “Ben şu, şu partilerden olan insanların bana hakaretini, bana küfrünü affediyorum ama şu parti mensuplarınınkini affetmiyorum.” demesi ne kadar adildir, ne kadar gerçekçidir; ben bunu sizin vicdanlarınıza havale ediyorum.

Bakın, yine Selâhaddîn Eyyubî ne demiş? Hepimizin kulağına küpe olması gereken bir şey: “İşte, Sultan Selâhaddîn bu kadar üstün mevkilere sahip olup şan ve şerefe kavuşmuş olduğu hâlde dünyadan bu kefenle gidiyor.” demiş, kefeni de yanında, gelen gidene gösteriyor. Vallahi, biz de kefen giyip gideceğiz. Bugünkü makam, mevki, şan, şeref, şöhret muvakkattır, geçicidir, bunun hesabını vereceğiz. Dünya tarihi ele alındığı zaman binlerce yıllık bir dünya tarihi var dünyanın, bizimki ele alındığı zaman birkaç günlüğe tekabül edecek kısalıktadır yani o kadar ebedi, o kadar uzun zannetmeyelim.

(Hatip tarafından Yusuf Suresi’nin 67’nci ve 40’ıncı ayetikerimelerinin okunması)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) - Bunu da biliyoruz ve ona döneceğimizi de biliyoruz. Biz çok maddileştik galiba, bunun farkındayım, başta kendi nefsime söylüyorum. Biraz bu manevi iklimi de yaşamamız gerekir, bu dünyada da ahirette de hesap vereceğimizi bilmemiz gerekir, ona göre hâl, hareket, davranışlarımızı düzeltmemiz gerekiyor. Özellikle, yöneticilerden ilk sual olunacak şey adil davranmaktır, adalettir, hepimiz bunu çok da iyi biliyoruz.

Yine, Selâhaddîn Eyyubî şunu da söylemiştir: “Adalet düşmanın da hakkıdır.” Bizi dost olarak, rakip olarak görmüyorsanız, düşman olarak görüyorsanız da bizim yine adalete ihtiyacımız vardır, adil davranmak zorundasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bitti mi sözünüz?

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Yok bitmedi.

BAŞKAN – Sözünüzü tamamlayın.

Buyurun.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Kısa bir hikâyesini anlatacağım, Selâhaddîn Eyyubî bu sözü ne üzerine söylüyor? Tam da bu şeker fabrikalarının kapatılması, işçilerin işten çıkarılması gündemdeyken… Bir Yahudi savaş alanında bağırıyor diyor ki: “Ben Selâhaddîn Sultan’dan şikâyetçiyim.” Askerleri “Niye?” diyor. Yahudi diyor ki: “Askerler benim 20 yük şekerimi gemiden indirirken gasbetmişlerdir, ‘Sen Yahudi’sin senin hayat hakkın yoktur, malına el koyuyoruz.’ demiştir.” Selâhaddîn Eyyubî bunu araştırır, evet, gerçekten 20 yüklük şekerine el konulmuş. Parasını ona iade etmiştir, özür dilemiştir. Ne tevafuktur ki bu şeker hadisesi şu anda gündemdedir. Lütfen, hani hep “millî, yerli” diyorsunuz ya, yerli, millî olan şeker fabrikalarına ilişmeyiniz, dokunmayınız.

Teşekkürler. (HDP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, bu nadide konuşma için bir karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Muş’un söz talebi var. Oylamaya geçerken isteğinizi dikkate alacağım.

Buyurun Sayın Muş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmayı dikkatle dinledim. Burada, ısrarla “bir kavme karşı olan kininizden” ifadeleri kullanılıyor. Daha önce, geçmişte farklı konuşmacılar da bu tür ifadeler kullandılar. Bizim, Türkiye’de yaşayan hiçbir vatandaşımıza karşı hiçbir husumetimiz, kinimiz, farklı bir bakış açımız olamaz, mümkün değildir; böyle bir şeyi her şeyden önce reddederiz. Hiç kimse siyaseten sıkışmışlığını toplum üzerinden kurtarmaya çalışmasın.

Bir diğeri: Bakın, burada gün boyu konuşmalar yapılıyor. Şimdi, bir demokrasi havarileri kesiliyor, bir demokrasiden, insan haklarından burada dem vuruluyor. İnanın hayretler içerisinde izliyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hadi ya!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bu konuşmalar yapılıyorken hiç, bakın hiç… “PKK’nın öyle bir gücü var ki sizi tükürüğüyle boğar.” diyen bir milletvekili, bir terör örgütü için bunu söylüyor. Bunu kime söylüyor? Bunu halka söylüyor, bunu Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşayan yurttaşlara, vatandaşlara söylüyor. Sonra bu milletvekili yargılanınca “Efendim, milletvekilimiz tutuklandı, tutuklu yargılanıyor, burada adaletsizlikler var.” gibi ifadeler kullanılıyor.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – O ceza bozuldu, biliyor musun?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bir başkası: Ankara Kızılay’da onlarca masumu katleden teröristin cenazesinde boy göstermek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözünüzü tamamlayın Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – …hangi insan hakkıyla, hangi demokrasiyle, hangi özgürlükle bağdaşır?

Bakın, değerli dostlar, burada yapılmaya çalışılan şudur: Bir kutsallaşma yapılmaya çalışılıyor, terör örgütü kutsallaştırılmaya çalışılıyor. Bakın, polisi şehit ediyor, etkisiz hâle getirilince o PKK’lıya, utanmadan, sıkılmadan “Şehit oldu.” diyor. Ne demek bu? Burada bir kutsallaştırma yapılmaya çalışılıyor. Öldürülen teröristlerin fotoğraflarını koyup, takvim yapıp dağıtıyor. Sonra özgürlüklerden, demokrasiden, birlik beraberlikten bahsediyor.

Değerli arkadaşlar, sizin demokrasi anlayışınız buysa batsın sizin demokrasi anlayışınız. Biz böyle bir şeyi kesinlikle kabul edemeyiz. Her kim ki bu ülkeyi bölmeye çalışan PKK terör örgütüne sırt veriyor, onlarla aynı kulvarda koşuyorsa -kusura bakmasın- bunun hesabını ödeyecektir. Burada, hiçbir şey olmamış gibi “Biz mağduruz, bize bunlar Parlamentoda olduğumuz için yapılıyor.” gibi bir nedenin arkasına kimse sığınmaya kalkışmasın.

Teşekkür ediyorum.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslan.

47.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Yani bizim anlattığımız şeyler farklıyken kalkıp başka yerlerden yamama yapması, aslında ne kadar çaresiz olduğunun göstergesidir.

Yani kayyumlar Ahmedi Hani’nin ismini niye değiştirir; bir? Bugün söyledim, Ahmet Kaya’nın ismini niye değiştirir; iki? Kürtçe tabelaları niye indirir; üç? Bu, bir ırkın, bir milletin, bir halkın dili değil mi? Bu sözünü ettiğim insanlar yine milletin, halkın kanaat önderleri, müzisyenleri değil mi ve ne tevafuktur ki bunlar hep Kürt. Yani şimdi ben bunu söylerken kalkıp iyi niyetle söylüyorum, bu yanlışların düzeltilmesi gerektiğini söylüyorum ama kalkıp Sayın Grup Başkan Vekili başka yerlere çekiyor. Bunu kabul etmediğimizi söylemem gerekiyor.

Yine, gün içinde Sayın Bostancı Ahmet Kaya’nın isminin değiştirilmesiyle ilgili araştırma yapacağı, “Kabul edilemez.” olduğu tarzda ifadeler sarf etti. Henüz ona da cevap alabilmiş değiliz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözünüzü tamamlayın Sayın Aslan.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) - Bir zahmet, ilk önce ona cevap alalım. Yani eğer bir insana, bir kavme, bir fikre karşı bir ön yargı yoksa bu isimler neden değişir? Ahmedi Hani 1600, 1700’lü yıllarda yaşamış edebiyatçıdır, şairdir, müderristir, ilim adamıdır. Ama bakıyorsunuz Erciş Belediyesi ismini değiştiriyor, Batman kayyumu da Ahmet Kaya’nınkini değiştiriyor, Diyarbakır Sur’da da Kürtçe tabelalar indiriliyor. Ya, bu Kürtçe, Türkçe, Arapça, Süryanice benim, senin, onun malı değil ya, Allah’ın yarattığı dillerdir bunlar. Ama biz hasbelkader o dili konuşuyoruz, o dilin mensupları olmuşuz, kendi dilimizi seçme özgürlüğümüz yok. Yani ben Türkçeyle de gurur duyarım Kürtçeyle de Arapçayla da Süryaniceyle de ki ayetikerimede bütün dilleri Allah’ın yarattığı beyan ediliyor. Yani şimdi biz bunları söylerken Allah aşkına niye rahatsız oluyoruz?

Sayın Muş, burada olduğunuzu bilmiyordum, bilseydim belki daha hazırlıklı çıkardım çünkü mutlaka cevap verme gereği duyuyor. Olur öyle şeyler.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, affınıza sığınıyorum. Kayıtlara geçmesini önemsiyorum. Bizim ne Kürtçeyle ne Arapçayla ne de diğer herhangi bir dille en küçük bir sorunumuz yoktur.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Kayyumlarınızın var, öyle anlaşılıyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ahmet Kaya’yla alakalı hadiseye bizim nasıl baktığımız ortadadır.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Nasıl bakıyorsunuz?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kusura bakmasınlar… Bakın, burada, biz az önce bunlarla alakalı pek çok somut örnek ortaya koyduk; bunlar yama falan değil. Ne zaman bunlarla alakalı bir soru sorsak hemen, sanki bizim Kürtlere karşı veya Kürtçeye karşı ya da…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Siz PKK’den başka soru sormuyorsunuz ki.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – …bize eleştiri yapanlara karşı bir hasmane tutumumuz var gibi ifade ediliyor. Bakın, sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi hem güneydoğuda hem doğuda en güçlü partidir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Hadi ya!

ZİYA PİR (Diyarbakır)- Diyarbakır’dan kaç oy alıyorsunuz?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Eğer AK PARTİ’nin millet nezdinde bir itibarı olmamış olsaydı milletten bu kadar büyük bir teveccühü toplayamazdı.

Teşekkür ediyorum.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.31

ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve arkadaşlarının 6’ncı madde üzerinde vermiş olduğu önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… (HDP sıralarından “Yok! Yok!” sesleri)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Elektronik yapın Başkan.

BAŞKAN – Evet, elektronik oylama yapacağız.

Elektronik oylama için iki dakika süre tanıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.44

ON ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.

İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve arkadaşlarının 6’ncı madde üzerinde vermiş olduğu önergenin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Madde üzerinde bir önerge daha var, onu da okutup işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Zekeriya Temizel                                     Bihlun Tamaylıgil                                           Musa Çam

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                       İzmir

 

                                    Sibel Özdemir                                          Lale Karabıyık                                       Yakup Akkaya

                                         İstanbul                                                      Bursa                                                      İstanbul

MADDE 6 - 193 sayılı Kanunun 32 nci maddesine dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.

"Net ücretleri, bu Kanunun 103 üncü maddesinde yazılı tarife nedeniyle bu maddedeki esaslara göre sadece kendisi için asgari geçim indirimi hesaplanan asgari ücretlilere, içinde bulunulan yılın Ocak ayına ilişkin ödenen net ücretin (ilgili yılda geçerli asgari ücretin dönemsel olarak farklı tutarlarda belirlenmiş olması halinde, yeni asgari ücretin geçerli olduğu aylar için artışın uygulandığı ilk aydaki ücret üzerinden Kanunun 103 üncü maddesinde yer alan tarifenin ilk diliminde yer alan oran baz alınarak hesaplanan net ücretin) altında kalanlara, bu tutar ile bu tutarın altında kalındığı aylara ilişkin olarak aylık hesaplanan net ücreti arasındaki fark tutar, ücretlinin asgari geçim indirimine ayrıca ilave edilir. Bu fıkrada geçen net ücret, yasal kesintiler sonrası ücret tutarına asgari geçim indiriminin ilavesi sonucu oluşan ücreti ifade eder.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Yakup Akkaya’nın söz isteği vardı.

Buyurun Sayın Akkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Bütün Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısının esas amacı, yılbaşında belirlenen asgari ücretin o yıl içinde eksilmeden korunması sağlamaktır. Ancak getirilen düzenleme yetersizdir ve eksiktir çünkü 6,5 milyon asgari ücretli çalışan işçilerin hepsi evli, eşi çalışmayan ve çocuksuz işçiler değildir. Düzenleme buna göre yapılmıştır ve süreç içinde burada sorun ve problem çıkacağını buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Biz yıllardır bu kürsüden söylüyoruz, bunu sendikalar da söylüyor, işçi sendikaları da söylüyor: Esasen burada yapılması gereken, asgari ücretin vergi dışı bırakılmasıdır. Asgari ücretin vergi dışı bırakılması bu sorunu kökten çözecektir. Vergi adaletini de ancak o şekilde sağlayacağımızı düşünüyorum.

Esasen düzeltmeye çalıştığınız bu sorun başka bir sorunu da beraberinde getirecektir. Biz bunu söylediğimiz zaman Sayın Maliye Bakanı buna itiraz edecektir ama geçtiğimiz yıllarda ve hâlen devam eden işverene yönelik prim indirimleri, vergi indirimleri vesaire düzenlemeler yapılıyor. İşçiye gelindiği zaman bu tür düzenlemelerin, işçinin lehine olan düzenlemelerin AKP iktidarı tarafından getirilmemesini de gerçekten anlayabilmiş değiliz. Yalnız, tabii, on beş yıllık AKP iktidarına baktığımız zaman işçiyle ilgili şimdiye kadar yapılmış tek bir düzenlemenin olmaması, böyle bir düzenlemenin de Meclise gelmemesi de elbette ki bir anlam taşıyor ve bunun nedeni de budur çünkü AKP’nin bakış açısı işçinin lehine değildir.

Bakın, işverenlere verilen teklifin bütçeye oranı 22,6 milyardır, işverenlerin teşvik edilmesiyle ilgili miktarı. Şimdi, 14 milyon Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışan var. 14 milyonun 6,5 milyonu asgari ücretli. Eğer bunlara vergi muafiyeti sağlamış olsak, asgari ücretlilerden vergi almamış olsak bunun bütçeye getirisi de 9,5 milyardır. Yani işverenlere verilen vergi indiriminin neredeyse üçte 1’i oranındadır. Onun için, burada bütçenin de yaklaşık yüzde 1,5’i ile 2’si arasında bütçeye bir etkisi vardır, işverenlerin etkisi de yüzde 4 civarındadır. Dolayısıyla asgari ücretin vergi dışı kalması bütçeye önemli bir yük getirmeyecektir.

Değerli arkadaşlar, bakın, bir örnek vermek isterim: Asgari ücretliye “AGİ” dediğimiz asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra verilen vergi kişi başına 105 liradır. Bu da yılda yaklaşık 660 bin lira yapmaktadır. Evli ve 5 çocuklu bir işçi ise vergi vermemektedir. Dolayısıyla burada bir adaletsizlik söz konusudur. Enflasyonun artması ya da asgari ücretin farklı rakamlara çıkması, bu gelen düzenlemeyi bir kenara atacaktır. Gene söylüyorum: Yapacağımız düzenlemede asgari ücretin vergi dışı bırakılmasıyla bu sorun çözülecektir. Gelin, hiç olmazsa bu sefer bu yasayla bu AGİ’yi yani asgari geçim indirimini düzenlemek yerine, asgari ücretin vergi dışı bırakılmasıyla ilgili düzenlemeyi yapalım, bu sorunu da kökten çözelim.

Biraz önce kıdem tazminatıyla ilgili gene İzmir Milletvekilimiz Atila Sertel konuşurken Türkiye’de kıdem tazminatını işçilerin alamadığını söylemişti; doğrudur, alamamasının tek nedeni... Yani iflas eden bir işveren işçiye kıdem tazminatını ödeyemiyor, ödememesinin nedenleri var. Bu nedenlerden bir tanesi de işçinin alacakları ancak dördüncü sıraya geliyor. Burada yapılacak düzenleme, imtiyazlı alacaklar sınıfına işçinin kıdem tazminatı ya da her türlü parasal değerlerin birinci sıraya alınması durumunda bu sorun ortadan kalkacak ve yıllardır kanayan bu yara ortadan kalkacaktır. Yani kıdem tazminatını ortadan kaldırmak, kıdem tazminatını fona bağlamak geçici bir kazanç gibi görünse bile işçinin aleyhinedir. Uygulamada rehinli alacaklar, masa alacakları, kamu alacakları, imtiyazlı alacaklar öncelikle alınmakta, İşçi, kıdem tazminatını eğer para kalırsa ancak alabilmektedir ve onun için kıdem tazminatını alamamaktadır. Burada yapılması gereken, kıdem tazminatını alacağı uygulamanın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız Sayın Akkaya.

YAKUP AKKAYA (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

…birinci sıraya alınmasını düzenleyecek bir uygulamadır.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bugün Cumhuriyet Halk Partisinin Değerli Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu grup konuşmasında şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili konuşma yaparken bir soru sordu. Ben de Mecliste Sayın Genel Başkanımızın hem AKP Genel Başkanına hem de Başbakana sorduğu soruyu burada Maliye Bakanına da sormak istiyorum: Şimdi, Şeker Kanunu’nun geçici 8’inci maddesi “Uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşmalar çerçevesinde Bakanlar Kurulu, kurum ve organlarının görev süresini 31/12/2014 tarihinde yeniden belirler.” diyor. Buradan soruyoruz, kritik soru şu: Uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşmalar çerçevesinde hangi uluslararası kuruluşlarla hangi anlaşma imzalanmıştır? Bugüne kadar bu konuda kamuoyuna bir açıklama yapılmamıştır.

Şimdi tekrar, bir kez daha, buradan, Meclis kürsüsünden soruyorum: Hangi uluslararası kuruluşlarla nasıl bir anlaşma yapılmıştır ve şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sonucu şeker fabrikaları kime peşkeş çekilecektir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkaya.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 7’nci maddenin görüşmelerine başlıyoruz.

7’nci madde üzerinde de iki önerge vardır, önergeleri okutup işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                   Behçet Yıldırım

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Adıyaman

                                   Mahmut Toğrul                                          Feleknas Uca                                                 Ziya Pir

                                        Gaziantep                                                 Diyarbakır                                                Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım konuşacaktır.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde grubum HDP adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Üretimin arttırılması, yatırımın teşvik edilmesi adı altında Meclise torba yasa tasarısı getiriyorsunuz, ancak ne hikmet ise o torba yasada, bir iki süs mahiyetinde madde dışında genelde yerel üreticiye, halka ve emekçiye darbe vuruyorsunuz. Bu durum, bugüne kadar gelen bütün teşvik yasalarında oldu. Sosyal devlet ilkesi, sosyal adalet ilkesini göz önünde bulundurmadığınız hususunu bir yana bırakarak şunu belirtmeliyim ki son bir iki yılda neredeyse teşvik etmediğiniz sermaye alanı kalmadı, vergi muafiyeti getirmediğiniz yatırım alanı kalmadı, vergi borcunu silmediğiniz iş adamı kalmadı, çevreyi tarumar ederek ranta ve talana açmadığınız nehir, dere, ırmak, taş, toprak kalmadı. Tek başınıza da iktidarsınız ama ne hikmetse ekonomi bir türlü rayına oturmadı, ekonomik bir düzelme görülmedi. Ekonomik düzelme görülmediği gibi sosyal, siyasal, kültürel hiçbir alanda vatandaşların kendini güvende hissettiği, gelecek planları yaptığı bir siyasal iklim yaratamadınız. Burada temel sorun "ekonomi" başlığı altında yapacağınız düzenlemelerle çözüme ulaşmanız mümkün değildir. Bu getirdiğiniz teşvik yasalarının altını demokrasi, adalet, barış gibi kavramlarla ve uygulamalarla doldurmazsanız, hukuk güvencesi gibi asıl yapı taşlarıyla öremezseniz hiçbir teşvik yasasının ekonomik, toplumsal ve siyasal anlamda çözüm üretmeyeceğini, sadece birkaç şirket veya girişimcinin rantına rant katacağını bilmelisiniz.

İktidar kulislerinin basındaki kalemleri her gün darbeden bahsederken, koskoca ülke OHAL'le yönetilmeye çalışılırken, kanun hükmünde kararnameyle ekonomik alan bile düzenlenmeye çalışılırken kanun hükmünde kararnamelerle insanları işinden aşından ederseniz, ülkede ister adına savaş deyin, ister çatışma deyin bu şiddet sarmalını her gün beslerseniz, bu ekonomik darboğaza bir çözüm geliştiremezsiniz. Ama siz bunu görmezden gelip ha bire teşvik yasalarıyla aynı yanlışı tekrar ede ede, aynı yanlışta ısrar ederek yolunuza devam etmeye çalışıyorsunuz.

Bütün savaşlarınızı, bütün ittifaklarınızı “yerli ve millî” söylemleri üzerinden kurgulayarak iktidarınızı sürdürmeye çalışıyor, söylemde millî ve yerli ancak iş pratiğe ve uygulamaya gelince gayrimillîsiniz. Yerli üretime düşmanca uygulamalarla örnek oluyorsunuz. Yerli ve millî olsaydınız şeker fabrikalarını özelleştirmeye çalışmazdınız. Yerli ve millî olsaydınız Adıyaman'da sarmalık kıyılmış tütün üreticisine yasak, ceza getirmezdiniz. Yerli ve millî olsaydınız HES'lerle dereleri ırmakları talana açmazdınız. Yerli ve millî olsaydınız zeytinlik alanlarını ranta açmaya çalışmazdınız, yerli ve millî ne kadar üretim alanı varsa bunu bitirmeye ve ne kadar fabrika, işletme varsa satmaya çalışmazdınız. Dikkat edin, hangi üretim alanı bir şekilde yok ediliyorsa orada mutlaka yabancı sermayenin rantı dönüyor.

Yabancı sigara firmalarının sarmalık kıyılmış tütün nedeniyle piyasası daralıyordu, sarmalık kıyılmış tütün üreticisi zor durumda bırakılarak yabancı sigara firmalarının önü açıldı.

Aynı şey şeker fabrikalarının özelleştirilmesi hususunda da geçerlidir. Kendi üreticimiz, kendi çiftçimiz üretemeyecek, oluşan şeker açığı da yabancı şirketlerden ithalatla elde edilmeye çalışılacaktır.

Bir taraftan teşvik yasalarıyla istihdamı artırmaya çalıştığınızı iddia edeceksiniz, diğer taraftan yerli üretim modellerini yok ederek yabancı sermayeye pazar sunacaksınız. Bu mevcut düzenleme ve uygulamalar istihdamı ve üretimi bitiren, üreten değil, tüketen bir toplumsal yapıyı da beraberinde getirecektir.

Bu özelleştirmeler çözüm değildir ancak iktidar, özelleştirmelerle kamuya kaynak sağladığını düşünmektedir. Kısa vadede kamuya bir kaynak da sağlayabilir ancak uzun vadede satacak yer kalmadığında, aslında kamuya ait bir kaynağın da kalmadığı anlaşılacaktır.

Özü itibarıyla, kısa vadeli pansuman tedbirleri yerine, artık, kalıcı çözümlerin ciddi bir şekilde tartışılıp bir çözüm zeminin yaratılması gerekiyor. Bunun yolu da her hafta Meclise teşvik yasaları getirip sermayeye ülkenin kaynaklarının sunulması değildir. Bunun yolu, yatırımın ve teşvikin bir fayda sağlayacağı ana omurgayı düzeltmekten geçer. Devletin de toplumun da iş dünyasının da ana omurgası, hukuk güvencesinin olduğu barışçıl bir ortamdır diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Evet, Sayın Kerestecioğlu…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Etmeyenler…Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.06

ON DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 22.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.

İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve arkadaşlarının 7’nci madde üzerinde vermiş oldukları önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.12

ON BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin On Beşinci Oturumunu açıyorum.

İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve arkadaşlarının 7’nci madde üzerinde vermiş oldukları önergenin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                  Zekeriya Temizel                                     Bihlun Tamaylıgil                                           Musa Çam

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                       İzmir

                                    Lale Karabıyık                                          Sibel Özdemir                                        Mehmet Göker

                                           Bursa                                                      İstanbul                                                     Burdur

MADDE 7- 193 sayılı Kanunun 61 inci maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki bent ilave edilmiştir.

“7. Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi her türlü çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Burdur Milletvekili Mehmet Göker konuşacaktır.

Buyurun Sayın Göker. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkanım, öncelikle görevinizde başarılar diliyorum ve bugünkü demokratik tutumunuzdan dolayı sizi tebrik ediyor, şahsım adına da teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum Sayın Göker.

MEHMET GÖKER (Devamla) – Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; kanun tasarısının 7’nci maddesi, 193 sayılı Gelir Vergi Kanunu madde 61/3’te değişiklik yapmakta ve çalışanın hizmet sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatları ve benzeri ödemelerinin ücret kapsamına alınmasını öngörmektedir. Bu düzenlemeye muhalif değiliz. Komisyonda taraflar ve bürokrasi ücret kapsamında değerlendirilmesini uygun gördüğü için biz de sorun etmiyoruz. Ancak, iktidarın işçi sorunlarına, genel olarak çalışanların sorunlarına bakışını ve üretim mantığından uzak oluşunu da anlamakta zorlanıyoruz.

Tabii, Maliye Bakanımız buradayken özelleştirme kapsamına alınan 14 şeker fabrikasını konuşmadan cümleyi bitirmek de doğru olmaz. Sayın Bakanımız hatırlayacağı üzere “Şeker fabrikaları özelleştirilirken kırk kere düşünmek gerekir.” demişti. Anlaşılan bütçe açığı o denli fazla ki abaküs kırka kadar gitmedi ve dolayısıyla özelleştirilmeye karar verildi.

Sayın Bakanım, sizin söylediğiniz gibi şeker fabrikaları zarar etmemektedir. Kâğıttan okuyacağım özellikle: 2016 yılında şeker fabrikalarından 3 milyar 635 milyon 682 bin net satış hasılatı elde edilmiştir ve 3 milyar 322 milyon 733 bin TL tutarında maliyet oluşmuştur. Yani, 2015 yılında 22 milyon 492 bin TL, 2016 yılında da 91 milyon 122 bin TL kâr etmiştir. Ancak, yeterli pancar üretimi yapılamadığı için Çarşamba, Ağrı, Susurluk ve Alpullu fabrikalarının sektöre dâhil edilmesi nedeniyle zarar beyan edilmiştir. Özelleştirmeye kâr ziyan açısından bakmak ve değerlendirmek bu memlekete yapılabilecek en büyük hatalardan biridir çünkü şeker fabrikası demek sigorta demektir, hasta olduğunuzda gider muayene olursunuz. Şeker fabrikası iş demektir, sofranıza aş olur. Şeker fabrikası bayramda ağız tadımız olur. Pancar küspesi hayvancılığa destek olur.

Diyorsunuz ki “Bunların hiçbiri beni ilgilendirmiyor.” Şöyle bir rakam vererek bir miktar daha konumuza sizlerin ilgisini çekmek istiyorum: 1 dekar şeker pancarı üretimiyle 6 kişinin bir yıllık kullandığı oksijenin üretiliyor olması, bence tek başına İç Anadolu ve Doğu Anadolu'da yeterli bir şeydir çünkü hiçbir iş yapmasak da en azından oksijen almaya devam ediyoruz. 1 dekar şeker fabrikası 50 kilo et, 500 litre süt üretiyor. 1 dekar şeker pancarı 500 kilo arpaya eş değer. 1 dekar şeker pancarının istihdam değeri 3.300 dolar, gayrisafi millî hasılaya katkısı 2 milyar dolar. 1 dekar şeker pancarıyla 8 iş gücü istihdamı sağlanabiliyor; yılda yaklaşık 25 milyon tonluk taşıma hacmi, münavebeli tarımda ise yüzde 20 verim artışı sağlıyor. Pancarın baş ve yaprakları toprakta bırakıldığı takdirde, dekara 4 kilo saf fosfat ya da 15 kilo saf potasyuma eş değerde besin maddesi veriyor.

Şimdi, tek başına karar veremediğinizi hepimiz biliyoruz, bunu motorlu taşıtlar vergisinde ve cam filmli araçlarda gördük ama sizden bir tek ricamız var: Lütfen bu kararı sizin liderinize, yukarıya, üst akla danışıp tekrar çıkarın, tekrar gözden geçirin çünkü bize dayatılacak olan nişasta bazlı şeker pancarının obeziteye, bunun da insülin direncine, onun da dolayısıyla şeker hastalığına ve beraberinde kolon ve ince bağırsak kanserlerine neden olacağı açıktır. Lütfen geleceğimize sahip çıkalım, şeker fabrikası vatandır, vatan satılamaz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Göker.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri okutup işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                       Feleknas Uca

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Diyarbakır

                                   Mahmut Toğrul                                         Behçet Yıldırım                                  Mehmet Ali Aslan

                                        Gaziantep                                                 Adıyaman                                                  Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Aslan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün bir dakikalık konuşmamda bir soru sormuştum Hükûmete, bakanlara ama cevap da alamamıştım. Bu soruyu yine sormak istiyorum Sayın Bakan buradayken, Hükûmet temsilcileri buradayken.

Arkadaşlar, bu fotoğraf 28 Şubata ait. 28 Şubatta, inançlı, Müslüman kadınların başörtüsüne el uzatılıyordu. “Çok şükür o günleri geride bıraktık.” dedik, diyoruz ama bize sürekli cezaevlerinden ve gözaltılardan şikâyetler gelmektedir. Örneğin, Mersin’de, Kocaeli’de, Erzincan’da ve İstanbul’da… Bana gelen ve Mersin’deki olayla ilgili Adana MAZLUMDER Şube Başkanlığının tutmuş olduğu bir rapor var. Oradaki 4 kadının başörtüsü on iki gün boyunca onlardan alınmış ve sadece namaz vakitlerinde kendilerine verilmiştir. Gerekçe ise çok komik; MAZLUMDER raporunda ilgili emniyet amiriyle de görüşme yapılmış, diyor ki: “İntihar etmelerine karşı bir tedbir uyguladık.” Kanunda öyle bir şey de yokmuş yani kanunda olan ayakkabı bağı, kemer vesairedir. Arkadaşlar, bu gidişat yanlıştır, bu da bir zulümdür. 28 Şubatta cezaevindeki kadınların başörtüsü alınmamıştır.

Yine çok yakından bildiğiniz MAZLUMDER eski Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu bir KHK’yle işinden ihraç edilmiştir. Kendisi doktordur, tıp doktorudur ve geçtiğimiz günlerde de Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi örgüt propagandası gerekçesiyle ona iki buçuk yıl ceza verdi. Bakın “örgüt propagandası” dedikleri şey neymiş: “Çocuklar ölmesin, analar ağlamasın.” temasıyla oluşturulan mizansen fotoğrafın altına sosyal medya hesaplarında şu yorumu yapmış: “Bu fotoğrafa bakıp niye bu savaşın bitirip tüketmekten başka bir anlamı olmadığını anlarsınız. Analar aynı. Ölünce farkımız kalmıyor birbirimizden. Çocuklarımızın tabutu yan yana duracağına diri iken yan yana dursun, eşitçe, kardeşçe ve omuz omuza.” Ya, Allah aşkına, bunun neresinde örgüt propagandası var? Yani şimdi siz bağımsız yargı da deseniz… Bırakın yargıyı yani birazcık vicdanı, birazcık insafı, birazcık aklı olan bir insan bu sözlerden dolayı bir kimseye ceza vermez, tam tersine ona madalya takması lazım. Ölümlerin bitmesi için, engellenmesi için, güzel bir şekilde bir hayatı kaim kılmak için bir öneride bulunmuş, bir yorumda bulunmuş, kalk sen buna örgüt propagandası gerekçesiyle ceza ver. Sonra biz bunları dile getirdiğimiz zaman iktidar sıraları diyor ki: “Yargı bağımsızdır, biz karışamayız.” Yani siz de takdir edersiniz ki bu işte bir terslik var, ya yargı bağımsız değil ya da yargı hakka, hukuka, vicdana aykırı bir şekilde kararlar vermektedir. Yine, bunun çözüm mercisi Meclistir, Meclis olmalıdır.

Arkadaşlar, bugün Sayın Sezgin Tanrıkulu da dile getirdi, soru önergelerimizin yüzde 90’ına cevap verilmiyor yani yüzde 10’una falan cevap veriliyor. Bunu, biz, ayrıca ispat edebiliriz. Kusura bakmayın, bundan böyle, cevap alamadığım önergeleri ben buradan okuyacağım.

Oysaki soru önergeleri vermemizin sebebi nedir? İşte, Meclisin farklı organlarını çalıştırmak, yürütmeyi çalıştırmak. Ayrıca, burayı o soru önergeleriyle işgal etmemek için bu hak, bu yetki bize tanınmış. On beş gün içinde de cevap verme zorunluluğu var. Meclis yani Türkiye'nin en yüksek organı, iradenin tecelli ettiği en yüksek yer eğer böyle vurdumduymazsa, eğer cevap vermiyorsa, artık ülkenin diğer kurumlarını siz hayal ediniz.

Sayın Başkan, dediğim gibi, bundan sonra, cevap alamadığımız önergeleri ben buradan okuyacağım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız Sayın Aslan.

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – …ki bu soru önergeleri görünür kılınsın ve o sorunlar bir şekilde çözüme kavuşturulsun.

45 hamile kadın var cezaevlerinde, bunları soruyoruz, cevap yok. Örneğin Nurhayat Yıldız; cezaevinde yirmi üç haftalık hamileyken rahatsızlanıyor, cezaevi yönetimine doktora çıkmak istediğini söylüyor, haftalarca geciktiriliyor ve ikiz bebeklerini cezaevinde, maalesef, kaybediyor.

Yine -çoğunuz beni izlemişsinizdir- Berk Görmez, 14 yaşındaki çocuk. Daha hayatını kaybetmeden ben burada onu dile getirdim, çektiği sıkıntıları dile getirdim; herhangi bir adım atılmadı. Benim kürsü konuşmamdan iki ay sonra vefat etti, babasını görmeden vefat etti. Babasına sadece mezara konulurken gidip onu mezarında görme hakkı tanındı. Bunlar insani değil, bunlar hukuki değil, bunlar vicdani değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ASLAN (Devamla) – …bunlar -bugün “millîlik, yerlilik çok konuşuldu- millî ve yerli davranışlar, tutumlar değil.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                  Zekeriya Temizel                                     Bihlun Tamaylıgil                                           Musa Çam

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                       İzmir

                                    Lale Karabıyık                                          Sibel Özdemir

                                           Bursa                                                      İstanbul

MADDE 8- 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 5 inci maddesine beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.

“Kamu kurum ve kuruluşları tarafından ilgili kanunları uyarınca mükelleflerden talep edilebilen, kurum ve kuruluşların görevleriyle doğrudan ilgili ve görevlerinin ifası için zorunluluk ve süreklilik arz eden bilgilerin, bu kurum ve kuruluşlara verilmesi vergi mahremiyetinin ihlali sayılmaz. Bu durumda, kendilerine bilgi verilenler, bu maddede yazılı yasaklara kesinlikle uymak zorunda olup, bu bilgilerin muhafazasını sağlamaya yönelik tedbirleri almakla yükümlüdürler. Maliye Bakanlığı, bu fıkra uyarınca verilecek bilgilerin kapsamı ile bilgi paylaşımına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım ben de. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde söz aldığım 8’inci maddede 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 5’inci maddesine ek bir fıkra ekleniyor. Bu fıkrayla kamu kurum ve kuruluşlarının görevlerinin ifası için zorunluluk ve süreklilik gerektiren bazı bilgilerin yani mükelleflere ait bazı bilgilerin bu kamu kurum ve kuruluşlarına verilmesinin vergi mahremiyeti ihlali sayılmayacağı düzenlemesi yapılmakta, Maliye Bakanlığına da bu paylaşılacak bilgilerin kapsamıyla ilgili yetki verilmekte. Maddede vergi mahremiyeti konusunda Maliye Bakanlığına çok önemli ve çok hassas bir yetki verilmektedir.

Sayın Bakan, Bakanlığın, usul ve esasları belirlerken, mükelleflere ait bilgilerin paylaşımı konusunda suistimallerle, kaygılarla ilgili önleyici tedbirler alması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda hassas davranılacağını düşündüğümüz için maddeyi desteklemiştik.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısına baktığımız zaman, birçok alanda düzenleme var, benden önce de dün de bütün görüşmelerde dile getirildi: Yatırım, tasarruf, enerji sektörü, vergi teşvikleri, internet, yayın yasağı, çeyiz desteği, istihdam, kreş desteği. Bizler ülkemizin ihtiyaçları, vatandaşlarımızın beklentileri doğrultusunda mağduriyet yaratmayan yatırım, üretim, istihdam, ihracatla ilgili tüm destekleri, düzenlemeleri elbette destekliyoruz. Ancak bugüne kadar her seferinde Hükûmeti uyarmamıza rağmen torba yasa tasarılarıyla sürekli karşı karşıya kalıyoruz. Doğal olarak niteliksiz, kalitesiz kanun yapma ve denetimin olmadığı bir süreç yaşıyoruz.

Tasarıya baktığımız zaman, Anayasa’ya, İç Tüzük’e birçok aykırılık olduğunu görmekteyiz. Sayın Maliye Bakanı, bu görüşmelerin hızlı bir şekilde yapılması gerektiğini dile getirmişti. Az önce sıraladığım gibi, bir kanun tasarısı içinde farklı birçok alanda düzenleme varken, bu düzenlemelerin farklı komisyonlarda ayrıntılı tartışılıp görüşülmesi gerekirken hızlıca geçirmeye çalışmak, gerçekten Parlamentonun itibarı açısından da tartışılması gereken bir konu.

Gerekçeye bakıyoruz: “Alınan makroekonomik tedbirler sayesinde ülkemiz gelişmekte olan ülkelerden pozitif yönde ayrışacaktır.” Bunu nasıl söyleyebiliyoruz? Şimdi, baktığımız zaman, önemli birçok ekonomik verinin hesaplanmasında yeni birçok tanımlama getirildi. İşte, şişirilmiş büyüme rakamları ortadayken ülkemizin pozitif yönde ayrışıyor olması gerçekten şaşırtıcı. İşte bugün olduğu gibi, kısa vadeli, öngörüsüz, hızlıca geçirilmek istenen uygulamalar karşımıza çıkıyor. Teorik olarak, evet, veriler yüksek olabilir ama enflasyon çift haneli ve burada sabitlenmiş, kalıcı olmuş. İşsizlik, keza çift haneli rakamlarda. Gelir adaletsizliği konusunda bir iyileşme yok. Kişi başına gelir artışı noktasında ilerleme yok, gerileme durumunda. Biz “işsizlik” diyoruz, bakıyorum tasarıya, işsizlikle ilgili ek bir istihdam noktasında on iki aylık süreyle ya da altı aylık sürelerle destekler var. Bu durumda bu geçici tedbirle nasıl istihdam sorununu çözeceğiz?

Dün de Sayın Kuşoğlu konuşmasında dile getirdi, 1 milyon 150 bin kişi “stajyer kursiyer” adı altında iş sahibi olarak gösterildi, işsizlik hesabından, işsizlik oranından düşürüldü. İşsizlik oranı neredeyse yaklaşık 4 puan aşağıda gözükmekte.

Aynı zamanda, 2002’den bu yana 11 kez prim affı getirildi ama hiçbir çözüm olmadı.

İşte tasarruf konusu, Maliye Bakanı “Tasarrufun artırılmasına dönük önemli düzenlemeler olacak.” diyor. Tasarruf oranlarında, baktığımız zaman, geldiğimiz yer ortada, çift hanelerde olan enflasyon karşısında ezilen halk geçinemediği gibi nasıl tasarruf yapacak? Yine, her 100 kişiden 14’ünün tasarruf yapabileceği bir tablo var ortada.

Yabancı yatırımlara bakıyoruz. Teşviklerin yabancı yatırımları getirdiğini söyledi Sayın Bakan dün ama benim bilgi edinmeden, Ekonomi Bakanlığından aldığım verilere göre, sadece 2012-2018’in Şubat ayına kadar 649 milyon yatırım değerine sahip olan 554 firma veya marka Türkiye’yi terk etmiş. Son üç senede 1 milyon doların üzerinde hesabı olan ya da hesap sahibi 13 bin kişi, parasını yurt dışına göndermiş. Bunun nedenini sorgulamak gerekiyor? Yabancı sermaye ülkemizi neden terk ediyor? Sadece teşvikler yeterli değil Sayın Bakan. Yabancı yatırımcıların baktığı demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı gibi önemli unsurlar da son derece önemli.

Evet, biz kısa vadeli, pansuman etkisi yaratacak önlemlerle, palyatif tedbirlerle ülkemizin bu temel sorunlarını çözemeyeceğiz elbette.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız Sayın Özdemir.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gerek Parlamentonun gerekse de biz milletvekillerinin en asli görevi, sorunları iyi teşhis etmek ve bu sorunlara kalıcı çözüm getirmektir. Ülkemizin kalkınmasına, istihdam yaratılmasına, katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesine, daha fazla yabancı yatırımcı gelmesine dönük, sürekliliği olan kalıcı çalışmalar yapmamız gerekmektedir.

Evet, değerli milletvekilleri, ancak getirdiğiniz bu torba yasalarla sorunlara kalıcı çözümler üretmek maalesef yeterli olmuyor; sürekli, yeni kanunlarla, yeni düzenlemelerle kanun yapmak durumunda kalıyoruz ve ben, tekrar, desteklediğimiz maddeler noktasında bir sorun olmadığını ama bu geçici çözümlerle temel sorunlarımızı, istihdam, ekonomik kalkınma, araştırma geliştirme noktasındaki gelişmeler noktasında geçici çözümlerle kalıcı temel sorunlarımızı çözemeyeceğimizi düşünüyorum.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “silinmiş olan” ibaresindeki “olan” ifadesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                   Behçet Yıldırım

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Adıyaman

                                   Mahmut Toğrul                                          Feleknas Uca                                             Garo Paylan

                                        Gaziantep                                                 Diyarbakır                                                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Garo Paylan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP, iktidara geldikten sonra çok önemli bir vaatte bulundu, “İşkenceye sıfır tolerans göstereceğim.” dedi. Çok önemli bir vaatti çünkü zor yıllardan geçmiştik. 1980 darbesinden sonra 80’lerde, 90’larda işkence normalleşmişti, sıradanlaşmıştı, acılar çekmiştik; çok önemli bir vaatti “işkenceye sıfır tolerans”. Gerçekten de önemli adımlar atıldı. Karakollarda işkenceler azaldı, cezaevlerinde işkenceler azaldı ve bu suçu işleyenler, bu insanlık suçunu işleyenler cezalandırılmaya başlandı. Çok önemliydi arkadaşlar ancak son iki yıldır, maalesef tekrar 90’lı yılların paradigmasına dönüldüğü için, tekrar düşman hukuku uygulandığı için maalesef sonucunda geldiğimiz nokta da tekrar işkence oldu. Döndünüz dolaştınız, tekrar, 12 Eylül darbecilerinin yerine geldiniz arkadaşlar.

Bakın, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Sayın Mehmet Arslan’a bayıltılıncaya kadar dayak atıldığını söylüyoruz, işkenceden geçirildiğini söylüyoruz. Normalde, bir muhalefet partisi, böyle bir iddiada bulunduğunda iktidar partisi, ayağa kalkmalı, infial göstermeli, “Nasıl böyle bir iddiada bulunursunuz?” demeli.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Nerede, nerede?

GARO PAYLAN (Devamla) – Ama bunu, iki gündür defalarca söylediğimiz hâlde çıt çıkmıyor iktidar partisi milletvekillerinden, “Nasıl böyle bir şey söylersin?” denilmiyor, denemiyor.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Talimat gelmemiştir.

GARO PAYLAN (Devamla) – Çünkü cezaevlerinde işkence, tekrar normalleşmiştir arkadaşlar, sıradanlaşmıştır. Pek çok cezaevinden bu iddialar geliyor, sizler, sessiz kalıyorsunuz. Nerede kaldı işkenceye sıfır tolerans? Maalesef, o da buzdolabına kaldırıldı, hatta derin dondurucuya kaldırıldı.

Değerli arkadaşlar, işkenceyi normalleştirirseniz bugün bize, yarın size. Çünkü bir devletten adaleti çıkarırsanız arkadaşlar, geriye bir suç örgütü kalır. Siz, o suç örgütünün makinisti olduğunuzu düşünebilirsiniz ama yarın, öbür gün makinist değişir, tıpkı geçmişte olduğu gibi sizler de o işkence tezgâhlarından geçersiniz, hep beraber geçeriz.

Arkadaşlar, bu infiali hep beraber göstermeliyiz, hep beraber “İşkenceye toleransımız yok.” demeliyiz. Yoksa, emin olun, bugün bize, yarın size.

Bu sıralarda oturanlar, hep muktedir olduklarını düşündüler, burada oturanlar “İşkence var.” dediklerinde güldüler, önemsemediler; nasıl olsa orada oturanları düşman olarak görüyorlardı, düşman hukuku uyguluyorlardı. Ama devran döndü, burada oturanlar işkence tezgâhına geçtiler; Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu, defalarca oldu; orada oturanlar buraya geçtiğinde, orada oturduğu günleri unuttular. Refah Partisi günlerini unuttular, Merve Kavakcıların bu Meclisten nasıl çıkarıldıklarını unuttular. Değerli arkadaşlar, unutmayalım, hatırlayalım ki bu aygıtı, bu işkenceci aygıtı tekrar ehlileştirebilelim.

Arkadaşlar, “işkence” diyoruz bakın, hâlâ arkadaşlarımız orada birbirleriyle konuşup gülümseyebiliyorlar. Oysa bir ses dahi çıkmadı.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Cenazede de gülüyor onlar.

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, eğer ki işkenceye ses çıkarmazsak, emin olun, gün ola, harman ola, bu aygıttan tekrar hep beraber geçeriz.

Son olarak da değerli arkadaşlarım Ahmet Yıldırım ve İbrahim Ayhan’ı tekrar anmak istiyorum. Bakın, Ahmet Yıldırım “padişah bozuntusu” dedi Recep Tayyip Erdoğan’a. Recep Tayyip Erdoğan kim? AKP Genel Başkanı. Ahmet Yıldırım kim? Partimizin grup başkan vekili. Recep Tayyip Erdoğan, partimize dönük en ağır hakaretleri yapıyor, ağza alınmayacak hakaretleri yapıyor; o da bir siyasetçi, seçilmiş, Ahmet Yıldırım da seçilmiş bir siyasetçi. Evet, ağır bir eleştiri ama demokrasilerde, iktidardakiler en ağır eleştirilere bile tahammül göstermekle yükümlüdürler. Eğer ki bu kadarcık bir eleştiriye tahammülünüz yoksa o ülkede demokrasi yok demektir arkadaşlar. Bir milletvekili “padişah bozuntusu” dedi diye onun vekilliğini düşürüyorsanız, kusura bakmayın, alın bu Parlamentonun 550’sini birden, yasaları çıkarın, eşitliksiz yasalarla seçimlere gidelim, sonunda bütün Parlamento sizin olsun. Ne işi var muhalefetin? Muhalefetin görevi eleştirmektir arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bırakın, eleştirelim; bırakın, ağır eleştirelim. Bakın, bizim “yanlış” dediklerimizi dinlemediğiniz için hep hatalar yapıyorsunuz. Hatalar yaptığınız için “Aldatıldık.” diyorsunuz, darbe girişimlerine ülkemiz mazhar oluyor. Bırakın, sizi eleştirelim ki hata yapmayın. Eleştirilmeyen iktidarlar hata yaparlar, ülkelerini karanlık sokaklara sokarlar. Medyası tarafından, bağımsız gazeteleri tarafından, muhalefet tarafından eleştirilen, eleştirilebilen iktidarlar daha az hatalar yaparlar ve sizin yaptığınız hataların bedelini 80 milyon ödüyor. Gelin, biraz muhalefetin lafını dinleyin arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paylan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı, biraz önce kürsüde yaptığı konuşmada AK PARTİ sıralarını göstererek işkenceye tolerans gösterdiğimizi ve işkenceci pozisyonuna geldiğimizi… AK PARTİ Grubunu töhmet altında bırakan bir konuşma yapmıştır.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Dedim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Dedim.” diye de ifade ediyor. İzin verirseniz cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sataşmadan size iki dakika süre tanıyorum.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Anlaşılan o ki sayın konuşmacı, buradaki konuşmasının ilk cümlelerine başlarken sizin yaptığınız açıklamayı duymamış veya arkadaşları da kendisine iletmemiş.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Duydu, duydu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Dün gündeme getirilen, hem HDP Grup Başkan Vekilinin veya bir milletvekilinin ifade ettiği hem de Cumhuriyet Halk Partisi sıralarından arkadaşlarımızın kürsüden ya da yerlerinden ifade ettikleri bir konuyu Adalet Bakanımız, gerekli tahkikatları yaparak Meclis Başkan Vekilimiz olan size konuyla ilgili bilgi verdiğini, böyle bir işkence durumunun söz konusu olmadığını…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Olmadığı” yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …şubat ayı içerisinde böyle bir hadisenin bulunduğunu ama işkencenin bulunmadığını, savcılığın ve Adalet Bakanlığının bu konuda gerekli tahkikatları gösterip özenle üzerine gideceğini altını çizerek ifade etmiştir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Savcılık “Orantılı işkence yaptık.” diyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, şunu açıkça söylüyorum: AK PARTİ sıralarından gelen insanlar, bu davaya inanan insanlar, bu düşünceyi zihninde taşıyan insanlar bütün mücadelelerini demokratik bir ortam içerisinde gerçekleştirmiştir; Refah Partisi dönemindeki yapılan zulümler, başörtüsüne yapılan, zorla başörtüsü çıkarılmaya çalışılan kızlara karşı yapılan zulümler, seçilmiş bir milletvekili “Başörtüsü var.” diye, “Devletle hesaplaşma yeri burası değildir.” diye, “Dışarı, dışarı!” diye atılmasına rağmen, hiçbir tehdit, şiddet olayına karışmamış, demokratik yollarla gelmiş, mücadelesini vermiş, bugün de on beş yıldır, on altı yıldır iktidarda. Milletin heyecanıyla heyecanlanan, milletin duygularını paylaşan, onlara yapılan zulmü, sözleriyle demokratik bir ortamda ifade eden AK PARTİ, bugüne kadar milletiyle bütünleşmiş ve sonuçlarını da almıştır. Bazıları buraya çıkacaklar, “işkence, işkence” diye ifade edecekler, haklarını savunurken eli silahlı örgütü demokratik mücadele yapıyor diye…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ya bırak ya!

GARO PAYLAN (İstanbul) – Ya bırak onu ya, kim diyor onu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …terörü burada taçlandıracaklar…

(Mikrofon otomatik cihazla kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …işte burada iki yüzlülük var demektir. Terörü taçlandırmak demokratik bir söylem değildir. Biz burada bize yapılan zulümleri…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İşkenceye “orantılı” diyorsunuz.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Biz, bizim gibi düşünenlere karşı yapılan zulümleri hiçbir zaman şiddete, hiçbir zaman silaha veya demokratik olmayan kanlı eylemlere dönüştürmedik. Hakkımızı milletimizle birlikte fikirlerimizi anlatarak sandıktan söke söke aldık. Siz de eğer bu milletin temsilcisi iseniz sırtınızı dağdakilere yaslamayacaksınız, talimatları oradan almayacaksınız…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz gücümüzü halktan alıyoruz, halktan.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sizin talimatları nereden aldığınızı biliyoruz be!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …özgür iradenizle, özgür düşüncenizle burada ifade edeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama oradan verilen ifadelerle söylemeye kalkarsanız…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Siz devletin silahlarını kullanıyorsunuz, devletin uçaklarını kullanıyorsunuz terörizm için.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …siz demokratik değil, dilinizi birine kiraya vermişsiniz demektir. Aklınızı kiraya vermişsiniz, fikrinizi kiraya vermişsiniz demektir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hadi oradan, hadi oradan!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Aynaya bak oradan, aynaya bak, kendini göreceksin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Öldürerek demokrasi olmaz, öldürerek, saldırarak silahla demokratik mücadele olmaz.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hadi oradan, hadi hadi!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Az önce söyledim, Refah Partisinin yaptığı, o insanların çektiği çileyi ve zulmü… Bugün inanan insanlar on altı yıldır verdikleri mücadeleyle sandıktan çıkarak buraya geldiler.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Saadet Partisinin Genel Başkanını dinleyin, ne diyor sizin hakkınızda?

GARO PAYLAN (İstanbul) – Temel Bey’i dinleyin bir, Temel Bey’i; “Adalet yok.” diyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, bütün konuşması zaten sataşmayla doluydu.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika söz veriyorum.

SALİH CORA (Trabzon) – Telefonla kürsüye gelmek yasak değil mi?

4.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, telefonda savcılık açıklaması var, “Orantılı güç kullandık.” diyor. Siz bu lafları hatırlıyorsunuz herhâlde değil mi? Ben hatırlıyorum, 1980’lerde de orantılı güç vardı, 1990’larda da orantılı güç vardı ama maalesef herhâlde bizim artık bundan sonrasında özellikle tahammülümüzün kalmadığını belirtmemiz sanıyorum biraz ağrınıza gitti ve gece, bu saatlerde burada kalmak da çok hoşunuza gitmiyor olsa gerek. Ama dün açıklamalarında, avukatlarına yaptığı açıklamalarında Mehmet Arslan diyordu ki: “Darp raporu aldırmadılar.” Oysa savcı ne diyor? “Darp raporu olan kimse yoktur.” E doğru, zaten darp raporu aldırmadılar; “Darp raporu olan kimse yoktu.”

Biz çok biliyoruz o soruşturmaları. Yıllarca ceza avukatlığı yaptım ben. Aynı şekilde burada hukukçu onlarca arkadaşımız var. Sizde de var, sizler de biliyorsunuz ama bilmezden geliyorsunuz. Gidin, PKK’yi PKK’ye sorun, neyi söyleyecekseniz başkalarına söyleyin; burada evirip çevirip “O, yılların mirası, 28 Şubatta da böyleydi, biz bunu taşıyorduk.” falan demeyin. Onu da isterseniz Temel Karamollaoğlu’na sorun mesela ya da İhsan Eliaçık’a sorun mesela ya da Hüda Kaya’ya sorun mesela, onlar ne diyorlar acaba; 28 Şubatta yaşadıkları işkenceyle ilgili, kaybettikleri çocuklarıyla ilgili, yattıkları hapislerle ilgili neler diyorlar acaba? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

“İşkence yoktur.” demek kolayınıza geliyorsa deyin ama biz, Sayın Başkanın yaptığı konuşmada da söylediği gibi yüzleşmekten yanayız. Yüzleşmek bizim için olacak bir şey değil. Biz kaç yaşlarımıza geldik. Artık bu ülke aynı şeyi tekrar yaşamasın istiyoruz; tek isteğimiz budur, bunun için el uzatıyoruz, bunun için olgun bir siyaset yürütüyoruz onca vekilimizin vekilliğinin düşürülmesine rağmen.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizin biraz önce ifade ettiğiniz bu metni, Adalet Bakanlığının gönderdiği metni sanıyorum arkadaşlara da gönderdiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hayır, hayır, basında çıktı.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Basına düşen bir şey o.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı “orantılı güç” diye bir ifade kullandı. Bakın, savcılık metnini aynen okuyorum...

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Savcı açıklamış, bizzat cumhuriyet başsavcılığı açıklamış.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çarpıtmakta çok mahir olan arkadaşlar dinlesinler.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Savcı açıklaması, savcı.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Savcı açıklaması.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Başsavcılık açıklaması.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mikrofonu açmanız mümkün mü Sayın Başkan?

BAŞKAN – Okumanıza gerek olduğunu sanmıyorum, herkeste var zaten.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın...

BAŞKAN – Yalnız arkadaşların ifade ettiği...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – İsterseniz okuyun. Basına da düşmüş bir açıklama.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Telefonda ‘Orantılı güç kullandık.’ diye yazıyor.” diyor.

Basın açıklaması: “Bazı basın yayın organlarında yer alan…”

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – “Asılsızdır.” diyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “…Rize L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda ayakta sayım vermek istemeyen 40 tutuklu ve hükümlüye müdahale edildiği yönünde haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Rize L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda 19 Şubat 2018’de, kurum müdürü ve infaz koruma memuru eşliğinde PKK terör örgütüne mensup hükümlü ve tutukluların barındırıldığı odalardaki sabah sayımında tutuklu ve hükümlülerin slogan atıp sayıma mani olmaya çalışmaları üzerine kendilerine ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkındaki tüzük hükümleri uygulanmıştır. Ayrıca, aynı gün üst aramasına karşı çıkan bir tutuklu için de aynı tüzük hükümleri uygulanmıştır. Başsavcılığımıza intikal eden işkence ve kötü muamele durumu söz konusu olmamasına rağmen olayla ilgili adli ve idari soruşturma başlatılmış olup konu bütün yönleriyle incelenmektedir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur”

GARO PAYLAN (İstanbul) – Siz savcıların her dediğine inanın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada “Orantılı güç kullanılmıştır.” ifadesi nerede?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Aynı ifadede.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Aynı Duvarın devamını okuyun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Orantılı güç” diyorsunuz; hepsi bu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Devamını okusanıza siz de, aynı şekilde burada da söylüyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Devamını okuyun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hayır hayır, devamını okuyun. Duvar gazetesinden okuyun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ayrıca, siz takip ediyorsunuz hepiniz, bir bakın, internette var. “Türkiye’de işkence” diye bir Twitter hesabını takip ediyor musunuz hiçbiriniz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Duvar gazetesinden? Ben savcılık açıklamasını okuyorum, savcılık açıklamasını okuyorum diyorum size, altında savcının imzası var. Siz Duvar gazetesinden okuyorsunuz, Zaytung’dan okuyorsunuz demek ki onları.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Nereden?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Her gün tanımadığımız insanlarla ilgili işkence iddiaları geliyor buradan. Bakın, bir tanesi: Deniz Hakan Şen, Silivri Cezaevinde yaşamını yitirdi, mide kanseri. Kimdir bilmiyoruz, şey midir, işte kalkıp sizin her zaman söylediğiniz yok KCK, PKK bilmem ne tutuklusu mudur? Hayır, muhtemelen Fetullah, cemaat tutuklusu falan. Bu insanlar da bizlere yazıyorlar. Eğer gerçekten “Bir şey var mı, yok mu?”yu anlamak istiyorsanız aynı şekilde sizler de takip edeceksiniz, sizler de milletvekilisiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, AK PARTİ Grubu olarak…

BAŞKAN – Sayın Altay’ın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Altay.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

48.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu tartışmalar, beni bu milletin vekili olarak üzüyor, şunun için üzüyor yani dün de aslında biraz değinmiştim bu konuya: Artık bu çağda, bu dönemde işkence iddiasının Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu veya bu taraf tarafından ortaya atılması ve siyasi partilerin bu konuda, “Bu ne biçim iş, hep beraber bunun üstüne gidelim.” demesi; yakışanı buyken… Ben hiçbir AK PARTİ milletvekilimizin işkenceyi tasvip ettiğine inanmam, hepsinin de reddedeceğine inanıyorum. Ama neticede içinden siyasi iktidarı çıkarmış AK PARTİ’nin bu konulara kısmen de bir defansif yaklaşmasını dahi doğru bulmam.

Vakıa şu da var: Biliyorsunuz taraf olduğumuz Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşme’nin, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra kimi hükümlerini askıya aldığımızı bildirdik. Bu olabilir, sanıyorum 13 maddeyi askıya aldık ama burada 2 madde var ki, bu iddiaların doğru olabileceğini akla getiriyor. Bunlardan birisi, adil yargılama; birisi de, işkence ve kötü muamele.

Şimdi, elbette 15 Temmuz gibi bir darbe girişiminden sonra kimi olağan olmayan tedbirlerin alınması normal karşılanabilir ama devlet, teröristle aynı noktada, aynı pozisyonda olmaz. Yani, “Ben FETÖ’cülerle hesaplaşacağım, PKK’yla hesaplaşacağım…” Evet, sonuna kadar hesaplaşın, devletin bütün imkânlarını kullanın; bunu, hep söyledik ama burada işkenceyle, kötü muameleyi şimdilik askıya alıyorum, gerekirse bunları da tatbik edeceğim denemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Burada adil yargılamadan yeri geldiği zaman vazgeçerim denemez. Böyle denirse FETÖ’den, PKK’dan, DAİŞ’ten bir farkımız kalmaz. Biz demokratik bir ülkede, bu Parlamentoda, sandıkla gelmiş, bu milletin vekâletini üstlenmiş insanlar olarak her zaman iyiyi, doğruyu ve güzeli yapmak zorundayız.

Ben hakikaten üzüldüm, ortada bir iddia var, siz bir açıklama yaptınız. Ben iktidar partisi sayın grup başkan vekillerinin de, “Ne münasebet kardeşim böyle bir iddianın olduğu yere çökeriz.” demesini beklerdim. MESAM’a çökeceğinize, spor kulüplerine çökeceğinize işkence iddialarıyla çalkalanan illerin Emniyetine, Jandarmasına, savcılıklarına çökün diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Elitaş’ın söz talebi vardır.

Sayın Beştaş, size de söz vereceğim.

Buyurun Sayın Elitaş.

49.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Az önce kürsüde ifade ettim, AK PARTİ sıralarında oturan milletvekilleri, yaşam tarzlarına müdahale edilerek işkence görmüşlerdir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Biz bayağı bir gördük yani yaşam tarzı maşam tarzı değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ama hiçbir AK PARTİ’li milletvekili geçmişlerinde mücadelelerini fikrin dışında bir yere götürmemişlerdir.

Bakın, şu anda güvenlik güçlerimiz teröristlerle mücadele ediyor, kendisine kurşun sıkan, en yakın arkadaşını şehit eden teröristi, yaralı teröristi kurtarmak için elinden gelen insanca muameleyi sonuna kadar götürüyor.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – E, o zaman hapishanede de işkence yapıyor kardeşim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Biz şunu iddia ediyoruz, altını çizerek söylüyoruz, diyoruz ki: AK PARTİ’li hiçbir milletvekili işkenceyi kutsamaz, kabul etmez, mümkün değildir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Güzel.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Az önce sizin Adalet Bakanıyla yaptığınız görüşmeden ifadeyle, nitekim bize cumhuriyet başsavcısının söylediği gibi “Böyle bir şey olmamasına rağmen iddialar ciddi bir şekilde dikkate alınmakta ve gereği yapılacaktır. Bu konuyla ilgili adli soruşturma yapılmaktadır.” ifadesini kullanıyor.

Bir tarafta bir iddia var, öbür tarafta da savcılığın söylediği bir beyan var. Bizim bu beyan çerçevesinde durmamız gerekir ama eğer bir işkence söz konusuysa o zaman hep beraber bunun gereğini yapmak bütün milletvekillerinin esas itibarıyla vazifeleridir. Fakat burada Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilinin, sanki işkenceyi savunuyormuşuz gibi, bizi bu şekilde ifade etmesini inanın şaşkınla izlediğimi ifade ediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Demedim yahu “Hiçbiri tasvip etmez.” dedim. Bak işte!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – PKK terör örgütü dâhil hangi örgüt varsa… 15 Temmuzda milletimiz kahramanca o teröristlere, FETÖ hainlerine direndi ve bu ülkesini teröristlerin darbesinden kurtardı.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ya, artık bunun dışına çıkın yani gerçekten konuyla ilgili konuşun. “İşkence” diyoruz “15 Temmuz” diyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hep beraber yaptığımız bir iş ama bize darbe yapanlara biz aynı şekilde yapacağız güdüsü içinde kesinlikle değiliz.

OHAL’le ilgili durum, Anayasa’nın 15’inci maddesinde var olan durum aynı şekilde uygulanmaktadır.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Hani üç ay sürecekti?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Adaletin de en iyi şekilde tecelli etmesi için hep birlikte gayret göstermeliyiz, adaletin terazisinin düzgün tartması için ama taraflı değil. Teröristi kayırarak, teröristi kutsayarak, onların yaptığı, öldürdüğü, şehit ettiği gençlerimizi “Ne yapalım, olmuş.” diye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – İşkence diyoruz, işkence; mevzuya dönelim, mevzuya.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama siz bir teröristin yaptığı işi kutsadığınız takdirde, bu, anlaşamadığımız noktadır.

Teşekkür ederim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Siz öteki mevzular için de ayrıca önerge getirin, tartışırız mesela.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Sayın Elitaş, size cezaevi komisyonunu Rize’ye göndermek yakışırdı, bütün bunlar değil.

BAŞKAN – Sayın Meral Danış Beştaş, söz talebiniz vardı, buyurun.

Sayın Altay, size de söz vereceğim.

50.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, konuyu dağıtmakta ve 15 Temmuzu ya da FETÖ’yü ya da başka meseleleri karıştırmakta gerçekten sayın iktidar partisi sözcüleri oldukça mahir. Ama biz burada insanlığa karşı bir suçtan söz ediyoruz, işkence diyoruz. Yıllarca “İşkenceye sıfır tolerans.” diyen bir iktidar partisine dün gün boyunca “Mehmet Arslan bayıltılana kadar dövüldü, bu bir işkencedir.” dedik “Bu konuda cevap istiyoruz.” dedik, ta ki siz Meclis Başkan Vekili olarak iletişim kurana kadar bize bir açıklama burada sözcüler tarafından yapılmadı. Biz söylemeden önce de dört gün boyunca basında avukatların yaptığı açıklama vardı. Tek bir yetkili tek bir satır “Soruşturma açtık.” açıklaması yapmadır. Bunu da bir tarafa koyuyoruz.

İkincisi: AK PARTİ yetkilileri mağdur olmaktan kurtulamadılar. Şu anda mağdur değiller, şu anda zulmediyorlar, şu anda işkencecileri koruyorlar; artık rollerini böyle tanımlasınlar. Demin Sayın Elitaş bir bölüm okudu, ben de savcılık kararını okuyorum. “Aynen devamını okuyun.” dedim. Şöyle, savcılık kararı -bunu düzeltmek için söz almıştım- diyor ki ilgili bölümde: “Hasta ve yaşlılar dışında sayımın iç yönetmelik hükümleri doğrultusunda ayakta yapılacağı bildirilmiştir.” Devamını okuyorum: “Bu bildirim üzerine bir kısım tutuklu ve hükümlülerin ‘Biz yıllardır bunun mücadelesini veriyoruz, böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. İşkenceci devlet, baskılar bizi yıldıramaz. İnsanlık onuru işkenceyi yenecek.’ şeklinde slogan attıkları tespit edilmiştir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Tamam Sayın Başkan.

“Tutuklu ve hükümlülerin yapılan tüm uyarılara rağmen sloganlarına devam edip ayakta sayım vermemek için direnmeleri üzerine kurumun güvenliği ve sayım düzeni için, orantılı güç kullanılarak, tutuklu ve hükümlüler bulundukları koğuşlardan çıkarılmıştır.”

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Yok muymuş işkence Sayın Elitaş, yok muymuş?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Bu, savcılığın resmî açıklaması. Bunu biz yazmadık, siz de zaten bize vermediniz. O, verdiğinizi iddia ediyor. Yani biz yanlış bir beyanda bulunmadık.

Ve şunu son olarak söylüyorum: Kesinlikle işkencecileri korumak, işkenceyi meşrulaştırmak büyük bir suçtur ve Türkiye, işkencecilerden, işkence uygulamalarından çok çekti. Şu anda iktidar partisi sıralarında da -bildiğim için söylüyorum- 12 Eylülde işkence görenler vardır. Bu nedenle, olayı başka yöne çekmeden, işkenceye karşı, cezaevinde yaşanan ölümlere karşı, hasta tutuklulara karşı net bir duruş ve irade gerekiyor. Bizim çağrımız budur.

BAŞKAN – Teşekkürler.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, affedersiniz…

Benim okuduğum, Adalet Bakanımızın size ve bana gönderdiği metin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben savcılık açıklamasını okudum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – “Savcı” diyoruz deminden beri.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 7 Mart 2018 tarihli metin, savcının imzasıyla gönderilmiş metin. Benim okuduğum metin bu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Biz de “Savcının basın açıklaması” diyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onun nereden çıktığını bilmiyoruz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Savcı basına açıklama yapmış.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ben savcının basına gönderdiği metni okudum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Savcının basına gönderdiği metin bu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Savcı yerine biz yapmadık.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bendeki de basın açıklaması.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Biz de öyle. O zaman, iki ayrı savcı var herhâlde.

BAŞKAN – Sayın Altay’ın söz talebi vardır.

51.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, Sayın Elitaş, her zaman yaptığı gibi, sözlerimizi çarpıtmak suretiyle, sözlerimi, AK PARTİ’li sayın milletvekillerinin işkenceyi tasvip ettiği algısı çıkaracak şekilde değerlendirdi. Bu kadar şahit var burada, Allah’tan korkun Sayın Elitaş. Ben, özellikle tutanakları isteyin, AK PARTİ’li hiçbir sayın milletvekilinin işkenceyi tasvip edeceğine inanmıyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğru söylemişsiniz, çok doğru söylemişsiniz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Niye sayın milletvekillerini zan altında bırakıyorsunuz?

Öte yandan, Sayın Başkan, bu tartışma abesle iştigaldir. Ben 12 Eylülde, 17 yaşında, hem psikolojik hem fiziki işkenceye maruz kalmış biriyim. Evet, arkadaşlar da 28 Şubat süreçlerinde işkence yaşadılar. Bunu söylüyorum, tasvip de etmiyorum, eskiden beri de etmedim. Ama hâl böyleyken, şimdi, biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilinin dediği gibi “Efendim, dün biz mağdurduk, şimdi de biraz başkaları mağdur olsun.” psikolojisinden Sayın Grup Başkan Vekilinin çıkması lazım.

Bu işkence iddiaları olduğu anda, dün ben gündeme getirdim, saat tuttum, üç saat bekledim, Hükûmetin üç sayın üyesi buradaydı, bir tanesinden gık çıkmadı. Ben nasıl işkenceye isyan etmeyeyim? İşkenceye isyan etmeyen insan olamaz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığa

Görüşülmekte olan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “başvurularına istinaden” ibaresinin “başvuruları çerçevesinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                    Mahmut Toğrul

                                         İstanbul                                                      Adana                                                    Gaziantep

                                   Behçet Yıldırım                                          Feleknas Uca

                                       Adıyaman                                                 Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul konuşacaktır.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 Ocak 2018’de Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve ÖSO grupları tarafından Suriye’de Afrin kentine yönelik başlatılan askerî harekât 48’inci gününde devam ediyor. Söz konusu bu askerî müdahale her geçen gün sivil kayıpların artarak devam ettiği bir şekilde sürdürülüyor. Uluslararası Af Örgütü Afrin’de yüzlerce sivilin yaşamının risk altında olduğunu belirtmektedir. Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu Araştırma Direktörü Lynn Maalouf, Afrin’de Türk ordusu ve ABD destekli güçler arasındaki çatışmaların şimdiden sayısız sivil ölümüne yol açtığını ve yüzlercesinin daha yaşamını tehlikeye attığını ifade ediyor. Ayrıca köylere ve kentlerdeki meskûn mahallere top ateşi açıldığı haberleri çok kaygı verici. Top ateşi ve kesin hedef bulamayan patlayıcı silahların sivil bölgelerde kullanımı uluslararası insan hakları hukukuna aykırıdır.

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Nerede, nerede, nerede?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Öte yandan, Af Örgütünün raporunda, TSK saldırılarının da çok sayıda sivilin ölümüne, yine aralarında çocukların bulunduğu çok sayıda sivilin yaralanmasına yol açtığı aktarılıyor.

Diğer yandan, Türkiye ve Suriye toplumu savaşın yarattığı bütün insani acıları her gün, her an yaşıyor. İktidarını sürdürmek isteyenler sebebiyle her iki taraftan da gencecik insanlar hayatlarını kaybediyor. Sadece bir seferde olmak üzere Keltepe bölgesinde 8 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun hayatını yitirmesi, onlarcasının yaralanması bu savaşın görünen sonuçlarından sadece bir tanesidir.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Adı şehit onların, şehit!

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Suriye’nin bir parçası olan Afrin’i de tartışmasız bir biçimde kapsayan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı bir an evvel uygulamaya konulmalıdır. Suriye’de demokratik bir ortamın ve rejimin oluşmasına katkıda bulunacak tek şey bir an önce diyalog ve müzakere ortamının sağlanmasıdır.

Öte yandan “Afrin’i sahiplerine teslim edeceğiz.” söylemiyle kentin demografik özellikleri üzerinde asılsız bir propaganda yapılmaktadır. Afrin’de kimler yaşıyor? Afrin’de bombardıman altında kalan Afrinliler yaşıyor. Kürtler en az bin yılı aşkındır bu bölgededirler. Orası tarihî adıyla Kürt Dağı yani Çiyayê Kurmênc’dir. Dün Kürt yoğunlukluydu, bugün Kürt yoğunluklu. Kürtler dışında bu bölgede Araplar, Türkmenler, Ermeniler, Çerkezler de küçük oranlarda vardır.

“Afrin’i Afrinlilere vereceğiz.” söylemiyle Türkiye’deki mültecilerin oraya taşınması hedefi Kürt yoğunluklu bir bölgenin demografisini değiştirme niyetidir; bunun adı da tarihte -herkes biliyor- etnik temizliktir. Suriyeli diye Halepli, İdlibli, Rakkalı birilerini alıp Afrinlilerin evlerine ya da toprağına yerleştiremezsiniz.

SAİD YÜCE (Isparta) - Sen kimden yanasın ya, teröristten yana mısın?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Demografik yapıyı değiştirmeye dönük bir müdahale Kürtler açısından “etnik temizlik” olarak tarihe geçer.

SAİD YÜCE (Isparta) - Kimden yanasın, teröristlerden yana mısın?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bu da başka krizlere yol açar ve insanlar arasında düşmanlık tohumları eker.

SAİD YÜCE (Isparta) - Ne biçim konuşuyor bu ya? Türkiye milletvekili böyle konuşur mu? Ayıp!

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Maalesef demografik yapıya müdahale bu coğrafyada tarihsel olarak hep başvurulmuş bir devlet çözümüdür, berbat bir yoldur.

SAİD YÜCE (Isparta) – Sen git teröristlerin yanına otur! Mecliste ne işin var senin?

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bu çözüm halkları karşı karşıya getirmiş, hep kavgalar üretmiştir fakat bu müdahalenin, sınırları ötesinde, bir başka ülkenin nüfusunda yapılıyor olması işin vahametini daha da artırıyor. Götüreceğiniz nüfusu orada nasıl tutmayı planlıyorsunuz? Afrin’den asla çıkmayarak mı bunu yapacaksınız? Bilindiği gibi, uluslararası çatışmalar sırasında uyulması gereken kuralları belirleyen Cenevre Konvansiyonu’na Türkiye de taraftır. Gerek harekâtın sürdürülmesinde gerekse ele geçirilen kişilere yönelik insani ve hukuki muamele sırasında bu protokollere uyulmakta mıdır? Bu protokolü ihlal eden bir uygulama tarafınıza rapor edilmiş midir, edilmişse bununla ilgili tarafınızdan ne gibi önlemler alınmıştır? Bunun acilen Hükûmet tarafından cevaplanması gerekir.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 24 Şubatta Suriye’de en az otuz gün sürecek insani ateşkes ilan etmiştir. Afrin Harekâtı’nın bu kapsamda olduğu başta ABD olmak üzere bütün Güvenlik Konseyi ülkeleri tarafından teyit edilmiştir. TSK bu karardan sonra harekâta hâlâ neden devam etmektedir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Ölmek ve öldürmek üzerine kurulu bu politikaların, çözüm olmak yerine, bölgeyi içinden çıkılmaz bir kaosa sürükleyeceği açıktır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SAİD YÜCE (Isparta) – Yuh sana, yuh! Ne biçim konuşma bu! Şehit onlar. Şehit onlar, şehit, ölü değil. Yakışıyor mu böyle sana? Ayıp be! Türkiye milletvekilisiniz. Yuh!

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bu konuda gerekli uyarıları yapmak hepimizin görevidir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Toğrul.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Evet, karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.14

ON ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 67’nci Birleşiminin On Altıncı Oturumunu açıyorum.

İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve arkadaşlarının 10’uncu madde üzerinde vermiş olduğu önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, söz talebimiz vardır.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, oylamayı yapayım, size söz vereceğim.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

52.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Genel Kurula ara verildiği sırada HDP milletvekillerine yönelik bir saldırı olduğuna, milletvekillerinin darbedildiğine ve bunun Meclise yakışmadığına ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, ara verdiğiniz sırada, biz de Sayın Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş’la birlikte dışarıdayken Garo Paylan Vekilimizin tartaklanarak dışarıya doğru kendisini attığını gördüm ve birdenbire içeriye koştum. Ancak AK PARTİ’li milletvekilleri içeri girmemi engellediler, belki kendilerince bazı şeyleri engellemek için yapmış olabilirler; bir de herhâlde “Kadın dövüldü Mecliste.” çıkmasın diye çünkü içeri girdikten sonra, karşımda Uğur Dilipak “Adam olun, adam!” diye elini sallayarak bana yönelik olarak “Türk askerini göreceksiniz!” diye bağırıyordu ve Mahmut Toğrul Vekilimizin burnunun kanamış olduğunu, darbedildiğini, gözünün aynı şekilde, şu anda kolunun da biri tutmuyor. Tebrik ederiz(!) “İşkence yok.” diyordunuz, işkence Mecliste, ta içinde varmış.

Burada topu topu 4 milletvekilimiz vardı ve Afrin’le ilgili yaptığı konuşma nedeniyle oluyor bunlar. Arkasından Leyla Şahin Usta buraya geliyor, kendisini kınadığını söylüyor. Garo Vekilimiz Mahmut Toğrul’u alıp dışarıya götürürken buradan 50 kişi toplanıyor ve -ya da 20, 30 fark etmez kaç kişi olursa- vekillerimizin, Müslüm Doğan’ın göğsüne tekme atarak…

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Öyle olmadı, öyle olmadı. Yanlış anlatıyorsunuz, öyle olmadı.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Görmediniz mi bunları?

SALİM USLU (Çorum) – Öyle değil.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Görmediniz mi? Yani neyi gördünüz?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Bakın, öyle değil, yalan! Öyle değil.

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Sen görmediğin bir şeyi anlatıyorsun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – O zaman neyi gördünüz? “Öyle değil…”

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – O arkadaşların hepsi de oraya kavgayı ayırmaya gittiler. Kavgayı ayırmaya gitti herkes.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sadece size şunu söylüyorum: Buradan size kimse darp girişiminde bulundu mu? Kimse size “Adam olun!” dedi mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir konuşma üslubu olur mu?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Daha büyük tahrik yapıyor, daha büyük tahrikler yapıyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Burada, kürsüde sadece konuşma yaptı vekilimiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Eğer siz buna katlanamıyorsanız, o zaman burası nasıl bir Meclis?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir Meclis yok. Kendi ülkesine hakaret eden hiçbir Meclis yok.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Burada konuşulmayacak, nerede konuşulacak? Sizin çocuklarınız mı gidiyor askere? Biz “Askerde çocuklar ölmesin.” diye “Kimse ölmesin.” diye uğraşıyoruz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hadi oradan!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Yalan, yalan!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yalan söylüyorsun! Düpedüz yalan söylüyorsun!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Yaptığımız konuşmalar nedeniyle kınanıyoruz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hadi, bir gün gidin de PKK’nın önünde kınayın. Bırakın o işleri.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ha, tamam, kınama yapılabilecek bir şeydir. Çıkarsınız, bu kürsüde siz de konuşmanızı yaparsınız.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bırakın o işleri!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ya, bir özür borcunuz var, bir özür borcunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – İnsan biraz utanır ya!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bırakın o işleri!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hakikaten, insan biraz utanır. Yani bu Mecliste linç girişiminde bulundunuz şurada topu topu, olan 4 milletvekiline. Bununla ilgili bir özür borcunuz yok mu sizin? İçeri girdiğimiz... Milletvekili ne konuşursa konuşur, milletvekilinin konuşması suç teşkil ediliyorsa ne yapılırsa yapılır, zaten yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Dünyanın hiçbir yerinde şiddet ve terör desteklenmez. Şiddet ve terör hiçbir yerde desteklenemez.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Yargıyı yönlendiriyorsunuz, onlarca vekilimiz tutuklu. Burada darbedemezsiniz, buna hakkınız yok.

BAŞKAN – Sözünüzü tamamlayın Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Burada, yarın asla ve asla 8 Mart falan kutlamayın, Kadınlar Günü falan kutlamayın.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Sen mi karar vereceksin?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hepiniz erkeksiniz ve hepiniz gerçekten buna çanak tutuyorsunuz, başka bir şey değil. Bu yaptığınız ayıptır, bu Meclise yakışmaz diyemiyorum artık çünkü “Bu Meclise yakışmaz.” dediğimiz çok şey yakışmıştır bu Meclise, gerçekten yakışmıştır; demokrasi bu değil.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) – Filiz Hanım, Afrin’de kaçırılıp katledilen 88 kadın için...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Söze karşı darp olamaz. Sizin sözlerinizde tahammül edemediğimiz nice şey var. Biz buradan kalkıp da sizi linç etmek için girişimde bulunmuyoruz, sanmayın ki bu sayı az olduğu için falan, böyle bir şeyden değil, böyle bir kültüre sahip olmadığımız için. İktidar size bu yetkiyi vermez.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Kaç dakika sürüyor ya? Böyle bir usul var mı Sayın Sancar, Sayın Başkan?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – İşte, hâlâ karşımızda...

Tebrik ederim gerçekten sizi arkadaşlar.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Siz de sözlü şiddet yapıyorsunuz Filiz Hanım! Yapmayın artık, yeter!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ayırmaya çalışanlara, bunun için çaba gösteren arkadaşlara, bunu engellemeye çalışanlara -tenzih ederek- bunu tasvip etmeyenlere teşekkür ederim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Ama hâlâ burada, karşımızda böyle, böyle yapan insanlara, gerçekten, umarım, başınıza gelmez diyorum, umarım başınıza gelmez çünkü bu, ne Meclise ne vekilliğe ne insanlığa yakışan bir şey değil.

Size de söyleyecek daha fazla söz yok.

BAŞKAN – Teşekkürler.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Bunu bir de dağdakilere söylenesiniz, bir de dağdakilere söyleseniz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya, ne diyorsun oradan, biz gördük, gördük! Ne konuşuyorsun!

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Nerede gördünüz? Dışarıdaydınız siz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Hayır, geldik, gördük; ne kadar kalabalık olduğunuzu gördük.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, söz talebiniz vardır, buyurun.

53.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, sizin ara verdiğiniz süreçte Genel Kurulda hoş olmayan hadiseler yaşanmış, biraz önce milletvekili arkadaşımızdan bilgi aldık. Nitekim, tutanakları da getirttim. HDP Milletvekili Mahmut Toğrul’un yaptığı konuşma terör örgütü bildirisinden başka bir şey değil.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bravo Sayın Elitaş(!) Bravo, bravo(!)

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Dinleyeceksiniz, dinleyeceksiniz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülkemizi korumak, kollamak ve bekasını temin etmek üzere yaptığı faaliyeti, “Türk Silahlı Kuvvetleri sivillere karşı etnik temizlik yaptı.” diye ifade etmek, Türkiye Cumhuriyeti milletvekilinin yapacağı en adi konuşmadan başka bir şey değildir. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

Şimdi, Sayın Milletvekilimiz Leyla Şahin Usta gelir, yaptığı konuşmadan dolayı “Sizi kınıyorum. Türk askerini etnik kimlik, tasfiye dışı etnik kimliği yok edici şekilde suçlayamazsınız.” der. Onun üzerine, Mahmut Toğrul Leyla Şahin Usta’ya bağırmaya başlar. Geri çekilir, üzerine yürümeye başlar.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Yok, daha neler ya, daha neler ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bunun üzerine, kadına şiddeti önlemek için…

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Ya, yaşından başından utan be! O sakalından utan!

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Bu kadar yalan olmaz ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …milletvekili arkadaşlarımız Leyla Şahin Usta’ya yapılan bu fiilî, dille yapılan saldırıyı engellemek için refleksle oraya giderler.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Ya, bu kadar da yalan konuşulmaz be! Yuh be, yuh be!

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Gerçekten, bu kadar tahrik…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olayın tamamı bu şekildedir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Ya, ayıp ya! Gerçekten ayıp ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görmediğin 4… Nerede gördün sen bunu?

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Ben oradaydım ya, ben oradaydım!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olan anlatıyor bunu, söyleyen anlatıyor.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Getir bakalım, getir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Dışarıdaki geliyor, anlatıyor…

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Senin vekillerin de oradaydı, bakalım kim kimin üzerine yürümüş!

BAŞKAN – Lütfen, karşılıklı konuşmayın…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Elitaş…. Sayın Pir…

HASAN SERT (İstanbul) – Otur yerine!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Gelin, bir daha gelin dövmeye! Hadi gelin!

BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen karşılıklı konuşmayın, Genel Kurula hitap edin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, benim sözümü kesmeye çalışmayın.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Beni bile çileden çıkartıyorsunuz ya!

BAŞKAN – Sayın Pir… Sayın Pir…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, beni uyarmayacaksınız, beni susturmaya çalışanları susturacaksınız.

BAŞKAN - Size de Sayın Pir’e de aynı uyarıyı yapıyorum: Genel Kurula konuşun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşma hakkı benim.

BAŞKAN – Kendisine de uyarıda bulundum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşma hakkını bana verdiniz.

BAŞKAN – Siz de Genel Kurula konuşun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Benim sözümü keseni susturmak sizin göreviniz.

BAŞKAN – Sizin de Genel Kurul…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz görevinizi yapmayınca ben susturmak zorunda kalıyorum.

BAŞKAN – Size sözünüze devam etmek üzere bir dakika daha süre vereceğim ama sizin de doğrudan Genel Kurula hitap etmeniz gerekiyor ve benim de bu konuda uyarı yapma hakkım var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Genel Kurula hitap ediyorum Sayın Başkan.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Yalan konuşmayın ama! Olayları çarpıtmayın ama!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Elitaş, sözlerinizi tamamlayın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir: Tutanakların Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından incelenip şu andaki yapılan oturumda “terör örgütü bildirisi” niteliğinde olan ve Türk Silahlı Kuvvetlerine “Etnik temizlik yapıyor.” şeklinde bir ithamda bulunmak suçtur. Anayasa’nın 84’üncü madde hükümleri çerçevesinde, milletvekili dokunulmazlığı kapsamına giren bir iş değildir. Milletvekili kürsüde her şeyi söyler ama kürsü dışında Türkiye Cumhuriyeti’ni töhmet altında bırakacak, Türk Silahlı Kuvvetlerini sanki bir etnik temizlik yapacak şeklinde gösterme hakkına sahip değildir. Meclis Başkanlığının bu tutanakları inceleyip burada yapılan söylemlerin, terör örgütü bildirisi niteliğinde yapılan şeylerin tutanaklardan çıkarılması Meclis Başkanlığının görevidir.

Burada yapılan bir işi, biz içeride konuştuk, “Ne olduğunu bilmiyoruz.” dedik.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Ne konuşuyorsun o zaman!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz de yoksunuz, biz yokuz, grup başkan vekillerinden hiçbirisi yok; Sayın Altay yok, HDP grup başkan vekilleri yok, ben yokum.

ZİYA PİR (Diyarbakır) – Niye konuşuyorsun!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İçeride konuştuk ne olduğuyla ilgili. Herkes duyduğuyla amel ediyor. Ben duyduklarımı söylüyorum, kadın milletvekilimizin bize ifade ettiğini de doğru olarak ifade ediyorum. Orada, aynen bu şekilde diye söyledi ve üzerine yürüyor yoksa milletvekili arkadaşlarımızın bir kadına karşı sözlü hatta fiilî bir şiddete dönüşecek işte tedirginliklerinden dolayı yaptığı bir iş.

Onun için, bakın Sayın Başkan, burada milletvekilleri olarak görevimizi yerine getirirken birbirimizi tahrik etmeden, ülkemizin içerisinde bulunduğu ve beka sorunuyla karşı karşıya kaldığımız Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye'nin güneyinde ülkemizi tehdit etmeye çalışan terör devletinin kurulmasını engellemek için Türk Silahlı Kuvvetlerinin canla başla, şehit vererek çalıştığı, verdiği mücadeleyi âcziyete uğratacak bir söylemde bulunmak hiçbir milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hakkı değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Eğer bir özür borcu varsa, özür borcu… Yıllardır Türk Silahlı Kuvvetlerini, güvenlik güçlerini şehit eden, Kürtlere, Kürt kardeşlerimize PKK terör örgütü adı altında yıllarca zulmeden terör örgütünü lanetlemek herkesin en ulvi, vatandaş olarak da en önemli görevlerinden biridir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Engin Altay, söz talebiniz vardır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Ne konuşacaksın daha ya?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bana mı dediniz?

BAŞKAN – Sayın Altay…

ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Yok, sana demedi.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Yok, size demedim.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Yani o konuşabilir, o konuşamaz mı?

54.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkesin de malumu, Meclisin ara verdiği bir anda hiç olmaması gereken, Meclisimizin itibarına gölge düşürmekten başka hiçbir şeye yaramayan tatsız bir hadise olmuş.

Hadise değişik şekillerde naklediliyor, bana da burada, Genel Kurul salonunda olan arkadaşlarım tarafından, yakından tanık olan arkadaşlarım tarafından nakledildi. İşte, şurası şöyleydi, burası böyleydi, şöyle oldu, böyle oldu, bunlara girmek istemiyorum. Buna girersek işin içinden çıkamayız. Olmaması gereken bir iş olmuş, keşke olmasaydı, hiç de iyi olmamış. Biz şiddetin her türlüsüne karşı bir partiyiz. Hele hele Türkiye Büyük Millet Meclisinde şiddet asla tasvip edilmeyen, hiçbirimizin de burada bulanan hiçbir sayın milletvekilinin de tasvip etmemesi gereken bir hâldir. Birbirimize tahammül etmek zorundayız, birbirimize hoşgörüyle bakabilmek zorundayız, empati yapabilmeliyiz, anlayışlı olmalıyız. Kimse merak etmesin, ben bu Parlamentoda terör örgütlerini destekleyen bir tek milletvekili olduğuna inanmıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Yapma ya!” sesleri)

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Yapma ya!

SAİD YÜCE (Isparta) – Yapmayın ya!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yapmayın… Arkadaşlar, bunun kararını siz veremezsiniz. Olmamalı, böyle bir şey yok. Onlar da der ki…

SAİD YÜCE (Isparta) – Adamın söylediği şey açık. Askerimize ne diyor, onu sen duymadın mı? Sen nasıl duymuyorsun?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – E, böyle biz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SAİD YÜCE (Isparta) – Askerimize hakaret ediyor, nasıl duymuyorsun?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin.

Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, yanlış yapıyorsunuz.

SAİD YÜCE (Isparta) – Askerimize hakaret ediyor, sen bunu duymuyorsun öyle mi? Yazık be!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Siz 6 milyon insanı terör örgütü olarak itham ederseniz bu ülkeyi peşinen bölmüş olursunuz.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – PKK’ya “terör örgütü” desinler. “Terör örgütü” desinler o zaman.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – E, biz gidelim, Meclisi size bırakalım, öyle mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Olmaz kardeşim, söylüyorsa yanlış yapıyor.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Söyleyecekler o zaman.

BAŞKAN – Sözünüzü tamamlayın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kim PKK dili kullanıyorsa yanlış yapıyor.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – PKK'ya “terör örgütü” demeleri lazım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Allah Allah! Size ne oluyor, anlamıyorum ki derdiniz ne? Arkadaşınız bir yanlış yapmış belli ki, bunun şeyinde misiniz siz?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Yanındakilere söyle onu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne diyorsunuz ya? Derdiniz ne?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen konuşmacının sözünü kesmeyelim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu ülke sadece sizin değil.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) – Tutanağı oku, tutanağı oku.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sizin partinizin içinde PKK’ya övgüler düzen 20 milletvekili sayarım. Önce onları partinizden atın. Bırakın bu işleri.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) – Say, başla. Saymaya başla hadi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkan, müsaade ederseniz bitirmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, bitirin siz.

Sayın milletvekilleri, lütfen konuşmacının sözünü kesmeyiniz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yarın o kürsüden hepsini tek tek sayacağım. PKK'ya nasıl övgü düzen AK PARTİ’lilerin olduğunu sayacağım, bunu mu istiyorsunuz?

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – CHP’dekileri de say.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayarım, hepsini sayarım merak etme; Tayyip Erdoğan’dan başlarım, hepsini sayarım.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – PKK'yla kol kola yürüyen CHP’lileri de say.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir tatsızlık olmuş yatıştırmaya çalışıyoruz. Hayır, siz, “Biz artık bu Parlamentoda muhalefete tahammül edemiyoruz.” diyorsanız o ayrı bir iş.

MEHMET DEMİR (Kırıkkale) – Muhalefete tahammül ediyoruz da hainliğe tahammül edemiyoruz.

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Senin içine siniyor mu? Askere laf edilmesi siniyor mu içine?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Sayın Başkan, Parlamentonun bir kısım milletvekilleri…” Böyle mi diyeyim şimdi? Beni dinlemeyen milletvekillerini ayırayım. Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Askerimiz Afrin’de terör örgütleriyle mücadele ediyor. 80 milyonun birlik içinde olması gereken bir dönemden geçiyoruz. Türkiye’nin üç şeye ihtiyacı var… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, lütfen…

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bakın, beni sinirlendirmeyin tamam mı?

BAŞKAN – Lütfen Sayın Altay, Genel Kurula hitap edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Benim ağzımı bozdurmayın. Biraz edepli olun ya!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Bozulunca ne olacak ya? Ne demek “Ağzımı bozdurmayın.” be?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ne demek ya?

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Elitaş, siz konuştunuz, buradan çıt çıkmadı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama “Ağzımı bozdurmayın.” ne demek? Olur mu öyle şey ya?

ENGİN Altay (İstanbul) – Bozarım canım.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Ağzın bozulunca ne olacak? Terbiyesizlik yapıyorsun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yapma gözünü seveyim ya!

BAŞKAN – Lütfen karşılıklı konuşmayın.

Sayın Altay, Genel Kurula hitap edin lütfen.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – “Ağzımı bozdurmayın.” ne demek o?

MUSA ÇAM (İzmir) - İkinizin arasındaki mesele o, ikinizin arasındaki mesele.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Arkadaşlarına bir “Sus.” de o zaman ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama buradan bağıranlara ne yapıyorsun sen?

ENGİN Altay (İstanbul) – Kime bağırıyor ya, kim bağırıyor? Kimse bağırmadı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben burada konuşurken…

MUSA ÇAM (İzmir) – Ayıp ya! Hakikaten senin yüreğin taş olmuş ya!

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen müdahale etmeyin.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) – Boz bakalım ağzını, nasıl bozuyorsun, boz!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Ne söylediğini duymuyorsun herhâlde.(CHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İşte, bak, yanında konuşanı susturmuyorsun.

BAŞKAN - Sayın Elitaş, biraz önce müdahaleden şikâyet ettiniz şimdi de siz müdahale ediyorsunuz, lütfen bırakın hatip sözünü tamamlasın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben anlamıyorum Sayın Başkan. Parlamento böyle olursa ülke ne hâlde olur?

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Ajitasyon yapma, ajitasyon!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Son cümle…

Değerli milletvekilleri, Parlamentoyu bu saate kadar çalıştırırsanız da böyle olur işte, herkes geriliyor.

SALİH CORA (Trabzon) – Biz ne saatler çalıştık.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ülkenin, 80 milyon, Kürt-Türk ayırmadan, Alevi-Sünni ayırmadan, yaşam tarzına bakmadan, 80 milyonun birliğini, dirliğini istiyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Mesele o değil, başka mesele konuşuyoruz ya!

BAŞKAN – Lütfen müdahale etmeyin sayın milletvekilleri.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Allah’ım, ya Rabbi ya! Ne diyorsun sen ya?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Mesele, başka mesele!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İndir o elini! Terbiyesizlik yapma!

BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bir sus be! FETÖ’cü seni. FETÖ’ye övgüler düzüyordun, şimdi terör örgütü…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu mudur ya?

BAŞKAN - Sayın Altay, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Böyle bir gruba karşı konuşmaktan zül duyarım, konuşmuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bir şey konuşmadın ki!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, sadece bir noktayı belirterek bugün çalışma süremiz sona erdiği için birleşimi kapatacağım. Lütfen, sayın…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Elitaş’ın milletvekillerimize yönelik doğrudan sözleri var, sadece ona açıklık getireceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz? Sayın Başkan, saat on ikiyi beş geçiyor, şu anda konuşmalarımız sakıt oldu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sadece siz mi konuşacaksınız?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Genel Kuruldan bu sürecin bitimine kadar yetki almanız gerekir, izin almanız gerekir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Niye? Siz konuşunca, biraz önce öyle değildi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben on ikiden önce konuştum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kanunun görüşmelerine devam edilemez, süreç diye bir şey yok zaten.

55.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Elitaş, doğrusu sizden şöyle bir konuşma bekliyordum: Grubunuzun linç girişimine karşı, söze karşı linci kınamanızı ve bir öz eleştiri vermenizi bekliyordum ama siz…

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yani şurada söze karşı bir linç girişimi olmuştur ve kesinlikle, yarın kendileri bunun mağduru olmayı başarmaya çalışacaklardır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Terör örgütünün bildirisi bu kürsüden okunamaz! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – FETÖ’yle kol kola yürüyen sizsiniz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu hak kimsenin değildir.

BAŞKAN – Sayın Beştaş… Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – FETÖ’yle kol kola yürüyen sizsiniz, siz. Siz söze tahammül etmeyen… Talimatınızı da verdirin…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Terör örgütü bildirisi okunmaz, tahammül edemem.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yarın savcılar gerekli soruşturmayı açıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Terör örgütünün bildirisine tahammül edemem burada.

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Ya, fiilî bir durum oluşturuluyor Sayın Başkan, süre bitmiştir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Siz tahammül etmek zorundasınız, bizi halk buraya gönderdi, halk.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu millete borcum var; Kürt’e de borcum var, Türk’e de borcum var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz halkı temsil ediyoruz, siz tahammül etmek zorundasınız.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) – Burada fiilî bir durum yaratılamaz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Terör örgütünün bildirisi burada okunamaz.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, çalışma süremiz sona erdiğinden, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 8 Mart 2018 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.07



(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) 533 S. Sayılı Basmayazı 6/3/2018 tarihli 66’ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.