TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           66’ncı Birleşim

                                                                                         6 Mart 2018 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Parlamentoyu tarihsel anlamına yeniden kavuşturacak çalışmalar yapılması gerektiğine, ülkede egemen olan siyaset kültürünün kutuplaşma ve gerilimi besleyen güçlü bir kaynak olduğuna, ölüm politikasından çıkıp hayat yoluna girebilmek için herkese büyük sorumluluklar düştüğüne ve Genel Kurulu yönetirken adalet ve demokrasi ilkelerine bağlı kalacağına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, hayatını kaybeden CHP Parti Meclisi üyesi Yavuz Karan’a Allah’tan rahmet, yakınları ile Cumhuriyet Halk Partisine başsağlığı dilediğine, hastaneye kaldırılan Arif Sağ’a geçmiş olsun dilediğinde bulunduğuna, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’la ilgili işkence iddialarını Adalet Bakan Yardımcısına ilettiğine ve bu olayı takip edeceğine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, işkence iddiasıyla ilgili olarak Adalet Bakanını arayacağına ve Genel Kurulu bilgilendirme konusunda bir talep bulunduğunu kendisine ileteceğine ilişkin açıklaması

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Diyarbakır Milletvekili Feleknas Uca’nın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Kadirli’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 98’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Türkiye’de işçi intiharlarının olağanüstü boyutlara ulaştığına ve çalışma şartlarının bir an evvel iyileştirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, Afrin’de Türk Silahlı Kuvvetlerinin yürüttüğü operasyonda şehit olan askerlere Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve yaptırımların tavizsiz bir şekilde devam edeceğine ilişkin açıklaması

3.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, Antakya-Altınözü yolunun bir an evvel bitirilmesi ve yol için vatandaşlardan istimlak edilen arazilerin bedellerinin ödenmesi için bakanlıkları göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP’nin devleti yönetmek yerine ele geçirmeyi tercih ettiğine, Mersin’de AKP’nin bir ilçe başkanının Millî Eğitim şube ve okul müdürlerini yemekli bir toplantıya çağırdığına, Gençlik ve Spor Müdürlüğünden aldıkları spor kıyafetlerini okullardaki öğrencilere dağıttığına ve bununla ilgili soruşturma başlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’a yeni görevinde başarılar dilediğine ve Batılıların yazdığı dünya tarihine herkesin yerleştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, bir grup sanatçının Cumhurbaşkanının doğum günü dolayısıyla ziyaretinden sonra MESAM’a kayyum atandığına ve AKP’nin demokratik yollarla yönetimine alamadığı kurumları operasyonla ele geçirdiğine ilişkin açıklaması

7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Balıkesir’de tavukçuluk sektörünün sıkıntılı günler yaşadığına ve Hükûmeti hem üretici hem de tüketici yararına önlemler almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, başta şehit anaları olmak üzere bütün kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ve kadına şiddet, kadın cinayetleri, cinsel istismar, tecavüz, çocuk gelinler ile terör örgütünün kucağındaki çocuklar için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Zeytin Dalı Harekâtı’nın 46’ncı gününde Afrin dağlarında tarih yazan Mehmetçik’e millet olarak tebrik ve teşekkürlerini arz ettiğine ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, her alanda millî teknoloji konusunda büyük projeler ortaya koymaya devam ettiğimize ve girişimciliğin yeni projelerle daha da ilerlemesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

11.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, “paintball” sahası olarak kullanılan Orhaniye Tabyası’nın Çanakkale Belediyesinin yetki ve sorumluluk alanında olmadığına ve bir an önce restore edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, devletle el ele vererek bağımlılıkla savaşan Yeşilaya teşekkürlerini ilettiğine ve bağımlılık hastalığından tamamen arınmış bir ülke için radikal kararlar almaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması

13.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, Mersin’de AKP ilçe başkanının Millî Eğitim şube ve okul müdürlerine yemek daveti düzenlediğine ve iktidarın okulları propaganda alanına çevirmesinin kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

14.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kandıra-İzmit yolunda her geçen yıl kaza sayısının arttığına ve duble yolun bitirilmesi için verilen sözlerin tutulması gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, MESAM Yönetim Kurulunun yerine kayyum atamanın eser sahibi sanatçıların iradesini gasbetmek olduğuna ve yaşadığı stres nedeniyle hastaneye kaldırılan Arif Sağ’a geçmiş olsun dilediğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

16.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’a yeni görevinde başarılar dilediğine, Toprak Mahsulleri Ofisinin 2017 ürünü 138 bin ton fındık için aldığı satış kararından sonra randıman ölçümüyle ilgili sorunlar yaşandığına ve denetim mekanizmalarının işletilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Afrin’de emperyalist güçlere karşı kahramanca mücadele eden Mehmetçik’i tebrik ettiğine ve şehitlere Allah’tan rahmet, gazilere acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

18.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Karacabey Yeniköy’deki altyapı sorununa ilişkin açıklaması

19.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger’in, Zeytin Dalı Operasyonu’nda görev alan şanlı ordumuza  muzafferiyet, şehitlere Allah’tan rahmet ve gazilere acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

20.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’a Rize Kalkandere L Tipi Cezaevinde yapılan işkenceyi şiddetle ve nefretle kınadığına ilişkin açıklaması

21.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, yemek kartlarının marketlerde kullanılmaması uygulamasına bir an önce son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

22.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’a Rize Kalkandere L Tipi Cezaevinde yapılan işkenceye ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde 78 yaşındaki Sise ananın tüm rahatsızlıklarına rağmen, Tarsus Cezaevinde tutulmasına ilişkin açıklaması

23.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’a yeni görevinde başarılar dilediğine, Ömer Seyfettin ile Yusuf Akçura’yı rahmet ve minnetle yâd ettiğine, Türklüğü yaşatmak için hayatlarını feda edenlere Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine, Diyarbakır’da çocuğa cinsel istismar suçu işleyenlerin serbest bırakıldığına, özel kreşlerde çocuklara uygulanan şiddete, çocukları koruma yönünde adımlar atılmasının gerekli olduğuna ve CHP Parti Meclisi üyesi Yavuz Karan’ın vefatı nedeniyle ailesi ile Cumhuriyet Halk Partisi camiasına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’a yeni görevinde başarılar dilediğine, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’a Rize Kalkandere L Tipi Cezaevinde yapılan işkence konusunda Adalet Bakanının derhâl harekete geçmesi gerektiğine, Afrin’de sivillerin bombardımanın hedefi olduğuna, Meclis dergisinde kendi partilerinin görüşlerine de yer verilmesi gerektiğine, MESAM’a kayyum atanması kararını şiddetle kınadıklarına ve hayatını kaybeden CHP Parti Meclisi üyesi Yavuz Karan’ın ailesine başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’a yeni görevinde başarılar dilediğine, hayatını kaybeden CHP Parti Meclisi üyesi Yavuz Karan’a Allah’tan rahmet, ailesi ile Trabzonlulara başsağlığı dilediğine ve şeker fabrikalarının satılması konusunda Hükûmeti konuyu yeniden değerlendirmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’a yeni görevinde başarılar dilediğine, Birleşmiş Milletler sözcüsü Stephane Dujarric’in Afrin’de terör örgütünün sivilleri kalkan olarak kullanmaya yönelik strateji yürüttüğüne ilişkin sözlerine, hayatını kaybeden CHP Parti Meclisi üyesi Yavuz Karan’a Allah’tan rahmet, sevenleri ile Cumhuriyet Halk Partisine başsağlığı dilediğine, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusunda çiftçilerin zarar görmeyeceği Hükûmet politikaları istikametinde düzenleme yapılacağına ve Ömer Seyfettin’in ölüm yıl dönümünde kendisine Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

27.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Halkların Demokratik Partisinin verdiği grup önerisini desteklediklerine ilişkin açıklaması

28.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, iktidar partisinin vereceği oylarla Suruç’ta 2 polisi asıl öldürenlerin kimler olduğunu ve neden bunun çözüm sürecinin bitirilmesine bahane yapıldığını oylayacağına ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, bir milletvekili tarafından ortaya atılan işkence iddiası konusunda Hükûmetten izahat beklediklerine ilişkin açıklaması

30.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, MESAM’a kayyum atanmasının kabul edilemez olduğuna ve bu nedenle rahatsızlanan Arif Sağ’a acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

31.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’a yapılan işkencenin hâlâ devam ettiğine, Hükûmetten bir an önce açıklama yapmasını ve işkencecileri görevden almasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

32.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, taşeron düzenlemesinde güvenlik soruşturmasına takılan hükümlülerle ilgili düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

34.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Hükûmet olarak her zaman olduğu gibi ortaya çıkan sorunları çözme konusunda gayretleri olduğuna ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısının 5/3/2018 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/136)

2.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın (2/469) esas numaralı 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/137)

 

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi uyarınca, Malezya ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında parlamentolar arası dostluk grubu kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/1546)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ve arkadaşları tarafından, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı çalışanlarının sorunlarının belirlenmesi amacıyla 22/2/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Mart 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, çözüm sürecinin bitmesine gerekçe gösterilen, Ceylanpınar’da 2 polis memurunun öldürülmesi vakasının incelenmesi amacıyla 5/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Mart 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, kısırlığa yol açan faktörlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2063) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Mart 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

 

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında bulunan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 13, 20 ve 27 Mart 2018 ile 3, 10, 17 ve 24 Nisan 2018 Salı günlerindeki birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Giresun Milletvekili Cemal Öztürk’ün 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerindeki soru-cevap bölümünde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Anayasa Komisyonunda boş bulunan üyeliklere seçim

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı Teklifleri

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533)

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, son beş yılda iflas nedeniyle kapanan iş yerlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/20104) Ek cevap

2.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emre'nin, Fethullahçı Terör Örgütünün  (FETÖ/PDY) 15 Temmuz 2016 Tarihli Darbe Girişimi ile Bu Terör Örgütünün Faaliyetlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu'na ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/20974)

3.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı'nın, gümrük vergisi ödenmeyen ithal ürünlere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/22890)

4.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi'nin, TBMM'deki restorasyonlara ve Atatürk tablolarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/22938)

5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, SPK ihalelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/23011)

6.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan'ın, şeker politikasına ve özelleştirmelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/23041)

7.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker'in, Burdur'un Çeltikli ilçesindeki Organize Sanayi Bölgesi Projesi’ne ilişkin Başbakandan sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/23066)

8.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bağlı kurum ve kuruluş hizmet binalarında son on yılda yapılan tadilatlara, mobilya ve büro malzemeleri için yapılan harcamalara,

Bağlı kurum ve kuruluşların merkez teşkilatında kullanılan araçlara, bunlar için yapılan harcamalara ve Kurum lojmanlarına,

İlişkin soruları ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/23075), (7/23077)

9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2012-2017 arasında yapılan bürokrat görevlendirmeleriyle ilgili mahkeme kararlarına ve çifte maaş ödendiği iddialarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/23151)

10.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık hizmet binalarında son on yılda yapılan tadilatlara, mobilya ve büro malzemeleri için yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/23177)

11.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2012-2017 arasında yapılan bürokrat görevlendirmeleriyle ilgili mahkeme kararlarına ve çifte maaş ödendiği iddialarına,

Bakanlık bünyesinde olası bir depreme yönelik olarak alınan tedbirlere,

İlişkin soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/23178), (7/23403)

12.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi'nin, ANKESOB ile ilgili olarak yapılan teftiş sonucunda düzenlenen rapora ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/23180)

13.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık hizmet binalarında son on yılda yapılan tadilatlara, mobilya ve büro malzemeleri için yapılan harcamalara ilişkin, sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/23215)

14.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi'nin, TBMM Kütüphanesindeki bazı kitaplara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/23271)

15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, kamu kuruluşları ve KİT'lerin 2017 yılında verdiği TV reklamlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/23285)

16.- Ankara Milletvekili Murat Emir'in, FETÖ soruşturmaları kapsamında hakkında soruşturma açılan Ankara Ticaret Odası ve Ankara Sanayi Odası üyesi bulunup bulunmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/23320)

17.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz'ın, Gümrük Birliğinin güncellenmesi çalışmalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/23327)

18.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Türk malı ürünlerin yurt dışında markalaşması kapsamında verilen desteklere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/23390)

19.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, vergi borcu bulunan firmalara destek sağlanıp sağlanmadığına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/23392)

20.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2003 yılından bu yana Merkezi Uzlaşma Komisyonuna yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/23413)

21.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2012 yılından bu yana toplanan vergilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/23414)

22.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, özelleştirmeler kapsamında yapılan satışlara ve sonuçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/23497)

23.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Devlet Denetleme Kurulu ihalelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/23696)

24.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ihalelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/23719)

25.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Savunma Sanayi Müsteşarlığı ihalelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/23723)

26.- Hatay Milletvekili Serkan Topal'ın, Bakanlık bütçesinden 2018 yılında Hatay için planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/23786)

6 Mart 2018 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, Parlamentoyu tarihsel anlamına yeniden kavuşturacak çalışmalar yapılması gerektiğine, ülkede egemen olan siyaset kültürünün kutuplaşma ve gerilimi besleyen güçlü bir kaynak olduğuna, ölüm politikasından çıkıp hayat yoluna girebilmek için herkese büyük sorumluluklar düştüğüne ve Genel Kurulu yönetirken adalet ve demokrasi ilkelerine bağlı kalacağına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce bazı düşünce ve değerlendirmelerimi sizlerle ve halkımızla paylaşmak istiyorum.

Demokratik siyaset, tartışarak işleri barışçıl bir biçimde yürütmek anlamına gelir. Bu da her şeyden önce çoğulluk olgusunu paylaşan insanlar arasında gerçekleşir. Siyasetin var oluş temeli çoğulluk ve özgürlüktür. Özgürlüğün yokluğu otoriterlik, çoğulluğun yokluğu totaliterlik demektir. Özgürlüğün yitimi şiddet eğilimini, çoğulluğun yitimi de nefret hareketlerini teşvik eder. Tekçi ve yasakçı her girişim siyasetin var oluş şartlarını tahrip eder. Tekçi ve yasakçı anlayışın zafer kazanmasıyla siyasal yaşamın özü olan tartışma gereksizleşir, çoğulluğun yerini tekillik alır. Toplumu var eden ortak dünya sarsıntıya uğrar, çökmeye başlar. Siyaseti yok etmeye başladığınız zaman galip gelen sadece intikam tanrıçası olabilir.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz uzun zamandır aşırı gerilim, derin kutuplaşma ve hatta parçalanmışlık hâli yaşıyor. Bunun başlıca sebebi de demokratik siyasetin sağlıklı işlemesi için gerekli olan zemin ve şartların bulunmamasıdır.

Parlamento, demokratik siyasetin en kıymetli imkânı ve mekânıdır, ayrışmış ve kutuplaşmış toplum kesimlerinin birbirleriyle buluşmasını sağlayan hayati bir köprüdür, tabii ki tarihsel anlamına uygun bir yapıya sahip olması ve çoğulcu, demokratik bir şekilde işlemesi şartıyla.

“Parlamentoculuk” zorlu bir mücadele tarihinin ürettiği değerli bir kazanımdır. Bu tarihin en derin özünü, tek otoriteye ve tekçi yönetime karşı halkın katılımını ve çoğulcu temsilini savunmaktır. Millî Mücadele döneminin çok zorlu şartlarında bile Birinci Meclis, parlamentonun bu tarihsel anlamına sıkı sıkıya bağlı kalmıştır, yetkilerini kıskançlıkla sahiplenmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’e bile zaman zaman çok sertleşen sürekli bir muhalefetin varlığı bunun en önemli delilidir. Etkili muhalefetin önemli isimlerinin vekilliklerinin düşürülmesi yönünde talepler de gelmiştir bu dönemde fakat hem Millî Mücadelenin önderleri hem de Meclis bu talepleri reddetmiştir. Oysa şimdi içinde bulunduğumuz yasama dönemi, bu tarihsel anlamla hiçbir şekilde bağdaşmayacak çok sayıda örnekle doludur. Tarihte, Parlamento tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde hiç olmadığı kadar milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmış ve yine çok sayıda milletvekilinin vekilliği düşürülmüştür. Şu anda 9 milletvekilinin vekilliği düşmüş, 10 milletvekili de cezaevlerinde bulunmaktadır. Böyle bir Parlamentonun ne parlamentoculuğun tarihsel anlamına ne de Türkiye’deki tarihsel tecrübeye uygun düştüğü kesinlikle söylenemez. Bizlerin yapması gereken Parlamentoyu bu tarihsel anlamına yeniden kavuşturacak çalışmalar yürütmektir.

Ülkemizde egemen olan siyaset kültürü de kutuplaşma ve gerilimi besleyen güçlü bir kaynaktır. Siyasetin dost-düşman ayrımına dayandığı kültürlerde toplumsal yaşamın her alanında keskin bir kutuplaşmanın yaşanması kaçınılmazdır. Bu kültürlerde farklı olanlar ve farklı düşünenler birer düşman olarak görülür. Muhalefet de bir toplumsal gerçeklik ve demokratik zorunluluk değil, bir şer faaliyeti olarak algılanır. Böyle bir ortamda herkes elindeki imkânları düşmanını yok etmek için kullanmak ister. Oysa demokratik siyaset zeminini zayıflatan veya işlevsizleştiren her faktör ve her gelişme nefreti ve şiddet eğilimini teşvik etmekten başka bir sonuç doğurmaz. Nefret ve şiddet ise sadece yıkım getirir. Şiddetin sinizme ve giderek nihilizme güçlü bir zemin sunduğunu unutmamak lazım. Sinizm ve nihilizm duraklarından geçerek gideceğimiz yer ilkelerin ve değerlerin imhasıdır. Bu zemin, bir toplum olma veya toplum olarak kalma imkânlarını da kurutur. Savaş nefret ve şiddet ortamının doruklarını temsil eder. Savaş ölüm, yıkım ve acı demektir. Toplumlar içinde ve arasında var olan köprüler de savaşlarda yıkılır. Acıları azaltmak ve tamir etmek için vazgeçilmez yol ise barış ve demokrasidir.

Evet, “Her ölüm erkendir.” der şair ama bazı ölümler çok erkendir, fazla zamansızdır. Bilhassa öldürmelerle biten ömürler için ölüm her zaman ve mutlaka erkendir ve maalesef, bu ülke, bu manada erken ölümler ülkesi hâline gelmiştir. Bu, bizler için bir kader değildir değerli milletvekilleri. Düşmanlığı, şiddeti ve nefreti, toplumsal ve siyasal dünyamızı belirleyen en ağır hakikat olmaktan çıkarabiliriz. Belki çok sancılı olacak ama geçmişimizle ve kendimizle yüzleşme becerisini gösterebilirsek erken ölümler ülkesi olmaktan çıkıp iyi hayatlar kuracağımız konusunda umutluyum. Ölüm patikasından çıkıp hayat yoluna girebilmek için hepimize büyük sorumluluklar düştüğüne inanıyorum çünkü biliyoruz ki kandan kına yakılmaz.

Ben, Başkanlığı vekâleten üstlenip Genel Kurulu yönetirken veya başkan vekilliğinin diğer yetkilerini kullanırken adalet ve demokrasi ilkelerine bağlı kalacağıma buradan, bir kez daha, huzurunuzda söz veriyorum. Bu konuda zorlanabileceğim bir tek husus var: Halefi olduğum Sevgili Pervin Buldan’ın bu çıtayı çok yükseklere taşıyan örnek bir tutum sergilemiş olmasıdır. Ona layık olmak için elimden geleni yapacağım.

Bu vesileyle tekrar Genel Kurulu ve halkımızı saygıyla sevgiyle selamlıyor ve Allah kimseyi mahcup etmesin diyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

Evet, şimdi görüşmelere başlıyoruz değerli milletvekilleri.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Feleknas Uca’ya aittir.

Buyurun Sayın Uca. (HDP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Diyarbakır Milletvekili Feleknas Uca’nın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

FELEKNAS UCA (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, öncelikle sizi tebrik ediyorum, yeni görevinizde başarılar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, önümüzdeki perşembe günü Dünya Emekçi Kadınlar Günü, tüm kadınların 8 Martını kutluyorum. Figen Yüksekdağ başta olmak üzere, cezaevinde bulunan kadın milletvekillerimiz Gülseren Yıldırım, Burcu Çelik, Çağlar Demirel, Selma Irmak’ı, emek ve özgürlük mücadelesi yürüten kadın yoldaşlarımızı da selamlıyorum.

8 Mart kadınların uzun süreli mücadelesi sonucu kazanılmış, kadın özgürlük mücadelesinde önemli bir gündür. Bu gün Brezilya, İtalya, Rusya ve Çin gibi pek çok ülkede resmî tatil günlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Ne yazık ki Türkiye’de 8 Mart hâlâ resmî bayram sayılmış değildir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ve kürdistanda yıllardır farklı etnisite ve inançlardan kadınların verdikleri çok yönlü mücadeleyle önemli kazanımlar elde edilmiştir. Medeni Kanun, Ceza Kanunu gibi kanunlarda ve yasal alanda birçok ayrımcı düzenlemenin kaldırılmasında kadınlar öncülük etmiştir.

Kürt kadınları yıllardır yürüttükleri mücadele sonucu siyasal katılımda kota, eş başkanlık ve eşit katılım uygulamalarını hayata geçirmiştir. Kadın özgürlüğü perspektifiyle DBP belediyelerinin hepsinin yönetim kademelerinde eş başkanlık sistemi uygulanmıştır. Benzer şekilde, bugün Kürt kadınları, cinsiyetçi bilimi ciddi bir sorgu ve eleştiriye tabi tutarak, kadın özgürlüğü için önemli bir adım olan jineolojiyi geliştirmiştir.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi 3 Ağustos 2014’te Şengal’de IŞİD’in soykırımına maruz kalan yediden yetmişe 5 bin ila 7 bin arasında çocuk ve kadın IŞİD tarafından zorla alıkonuldu. Ezidi kadın ile çocuklar Rakka, Musul ve Telafer gibi kentlerin pazarlarında satıldı. Hâlâ yaklaşık 3 bin kadın IŞİD’in elinde bulunmaktadır. Bugün Afrin’de yaşayan Ezidi kadın ve çocuklar benzer bir katliamla karşı karşıyadır.

Değerli milletvekilleri, cinsiyet ayrımcılığı kadının toplumda ve iş hayatında karşılaştığı en temel engeldir. Türkiye’de kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, çocuk istismarı, çocuk yaşta zorla evlilikler, işsizlik ve mobbing kadınların karşı karşıya kaldığı temel sorunlardır. Ne yazık ki hâlâ, her gün kadınların erkekler tarafından sokak ortasında öldürülmelerine tanık oluyoruz. Türkiye’de son üç yılda, özellikle kadın mücadelesinin üyesi kadınlar, yaşam haklarını doğrudan hedef alan saldırılarla karşı karşıya kalmıştır. Siyasette kadın eşitliğini esas alan ve eş başkanlık sistemini yürürlüğe koyan tek parti olan HDP üzerinde ciddi baskılar oluşmuştur. HDP’nin binlerce kadın üyesi rehin alınarak cezaevine konulmuş, 5 kadın vekilimizin milletvekilliği hukuksuz bir biçimde düşürülmüştür.

Değerli milletvekilleri, OHAL’le beraber Türkiye’de kadınlar büyük oranda şiddetin hedefi hâline gelmiş, bu dönem binlerce kadın KHK’yle ihraç edilmiştir. Kadınların hakları gasbedilmiş, binlerce kadın işten çıkarılmış ve çok sayıda kadın kurumu kapatılmıştır. Onlarca kadın gazeteci bugün cezaevindedir. 78 yaşındaki hasta tutuklu Sise Bingöl’ün sağlık sorunları her geçen gün ağırlaştığı hâlde hâlâ cezaevinde olması bu ülke için utanç vericidir. Diyarbakır Keskesor aktivisti Diren Coşkun örneğinde basına yansıdığı gibi, cezaevlerinde LGBTİ bireyleri ciddi bir şekilde kötü muameleyle karşı karşıyadır.

Cumhurbaşkanı üç ay önce “Kadınlar gerçek özgürlüklerine bizim iktidarımız döneminde kavuştu.” demişti. Buradan kendisine sormak istiyorum: Geçtiğimiz pazar günü Ankara ve Çorlu’da 8 Mart’ı kutlamak için alanlara çıkan kadınların polis tarafından darbedilerek yerlerde sürüklenmesi hangi iktidarın talimatıyla gerçekleşmiştir? Diyarbakır’da yapmak istediğimiz bisiklet turu bile büyük bir güçle engellendi. Kadınlardan neden bu kadar korkuyorsunuz?

Son olarak, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Ayla Akat, Leyla Güven ve Sise ana şahsında, cezaevlerinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Uca, sözlerinizi tamamlamak için size bir dakika daha süre veriyorum.

FELEKNAS UCA (Devamla) – Teşekkürler.

…rehin tutulan kadınlar başta olmak üzere, bütün kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Yine bugün, Şengal başta olmak üzere, Kürdistan’da IŞİD ve diğer kadın düşmanı çetelere karşı mücadele yürüten bütün kadınları selamlıyorum. Kadın özgürlüğü mücadelesi için direnen ve bu yolda hayatını kaybeden o onurlu kadınları saygıyla anıyorum. “…”(x) Yaşasın 8 Mart, kadın, yaşam, özgürlük.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uca.

Gündem dışı ikinci söz, Ankara’nın sorunları hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Levent Gök’e aittir.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz beş dakikadır.

2.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, bugün yeni görevine başlayan Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Mithat Sancar’a görevinde başarılar diliyorum, hayırlı olsun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, çöken Osmanlı İmparatorluğu’nun üzerine 29 Ekim 1923’te kurulmuş bir cumhuriyettir. Cumhuriyetin kurucuları bu tarihe gelinceye kadar dört yıl süreyle Osmanlı İmparatorluğu’nu işgal eden ülkelerle savaşmak zorunda kalmışlardır. İşte bu savaş Ankara’dan yönetilmiş ve cumhuriyet de Ankara’dan ilan edilmiştir. Millî mücadelede Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına en güç zamanda en büyük desteği veren Ankara için Mustafa Kemal “Benim gönlümde Ankara’nın ve Ankaralıların ayrı bir yeri vardır.” demiş ve Ankara’nın konumu, gelişmeye açık olması, millî mücadelenin karargâhı olması düşünülerek 13 Ekim 1923’te Ankara başkent yapılmıştır.

Ankara kentinin kimliğini, uygarlık tutkusu, hoşgörü ve cumhuriyetçilik gelenekleri oluşturur. Hacı Bayram Veli, 1427 yılında ünlü camisini yaptırırken hemen yanı başındaki Roma İmparatoru Augustus’un anıtına dokunmamış, tam tersine ondan yararlanarak hoşgörü anlayışının en güzel örneğini vermiştir bundan tam altı yüz yıl önce.

Ankara; Hititler, Galatlar, Frigler, Bizans, Ahiler, Selçuklu ve Osmanlı kültürlerini bünyesinde barındıran ve Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olarak ülkemizin tarihsel hafızasının merkezi durumundadır. Ancak son yirmi yılda bu tarihsel hafızanın önemli parçaları zarar görmüş veya yok edilmiştir. Özellikle Cumhuriyet Dönemi eserlerine sistematik saldırılar gerçekleşmiş ve Ankara’nın kimliği büyük ölçüde tahrip edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün gelinen noktada Ankara hoşgörü anlayışından uzaklaşmış olup Ankara’nın tarihî kimliği, cumhuriyetçi nitelikleri, sosyal, kültürel ve ekonomik yaşantısı iktidarın ve Ankara Büyükşehir Belediyesinin tehdidi altındadır. Ankara’nın tüm dış ilçeleri göç nedeniyle ve birer birer yitirdikleri kamu hizmet binalarıyla Türkiye’nin ilçeler arasındaki gelişmişlik sıralamasında en gerideki yerlerini almaktadır.

Örnek olarak, 2000 yılında AKP iktidara gelmeden önce Haymana ilçesinin nüfusu 54 bin iken şu anda 27 bine düşmüştür. Kalecik 25 binden 13 bine, Nallıhan 40 binden 28 bine, Bala 40 binden 21 bine, Güdül 21 binden 8 bine düşmek suretiyle büyük ölçüde göç vermiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; besicilik ve çiftçilik dış ilçelerimizde neredeyse sıfır noktasına gelmiştir. Atatürk’ün adının ve çağdaş yaşamın izlerinin silinmesi için her türlü tertip Ankara’da denenmektedir. Ankara’yı yirmi dört yıldır yöneten büyükşehir belediyesi Türkiye’nin en borçlu belediyesidir. Ödemediği kamu borçlarının yanında, vergisini de ödemeyerek vergi yüzsüzleri listesinde 6’ncı sırayı işgal etmiştir. Ankaralılar en pahalı suyu, en pahalı doğal gazı kullanmaya bu yönetimle mahkûm olmuşlardır.

Metrolara kaynak aktarmak için özelleştirilen BAŞKENTGAZ’ın metroların yapımı Ulaştırma Bakanlığına devredildiği hâlde tümü satılmıştır ve tam 1 milyar 162 milyon doların bugün nerede olduğu belli değildir. Ankara Büyükşehir Belediyesinden bu hesap sorulmalıdır.

Ankaralılar BAŞKENTGAZ’ın özelleştirilmesine karşı oluşumuzda ne kadar haklı olduğumuzu bugün bizlere yakınarak anlatmaktadır. Alan şirket Ankaralılara doğal gazda büyük sıkıntı yaşatmakta, sayaçların değiştirilmesi konusunda ciddi baskılar yapmaktadır. Önceden ödenmiş olan mekanik sayaçların elektronik sayaçlara dönüştürülmesindeki depozito kabul edilmemekte ve Ankaralılar şu anda tekrar mekanik sayaca döndürülmek için ciddi baskılarla uğraşmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara’da en son resmî millî maçın yirmi altı yıl önce yapıldığını bilir misiniz? Bir başkente yakışan bir tablo mudur? Tam yirmi altı yıl önce, çeyrek asır önce Ankara son resmî millî maçını yaşamıştır.

Ankara 196 ülkeyle ticaret yapan bir ildir ama Ankara’dan şu anda direkt uçuş seferleri ancak 14 ülkeye mümkündür. Yazıktır Ankara’nın ticaretle uğraşan insanlarına, sanayisiyle uğraşan insanlarına. Herkes İstanbul aktarmalı gitmeye çalışıyor. Büyük bir vakit kaybı ve zaman kaybı Ankaralı ticaretle uğraşan kesimin büyük bir sıkıntısını oluşturmaktadır. Bu ulaşım yolu ve özellikle direkt hatların uçuş alanında artırılması zorunluluktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara’da 5 milyon 450 bin nüfusa karşı, 15.430 yatak bulunmaktadır hastanelerde. Bu çok küçük bir rakamdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEVENT GÖK (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Gök, konuşmanızı tamamlamak için size bir dakika daha süre veriyorum.

LEVENT GÖK (Devamla) – 5 milyon 450 bin nüfusa sahip Ankara’daki yatak sayısının 15.430 olduğu gerçeğini dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Ankara’da her yıl aşağı yukarı 3-4 bin şirket kapanmakta ve bin ila 2 bin civarında şirket de tasfiye edilmektedir değerli arkadaşlarım. 2017 itibarıyla, karşılıksız çek sayısı 32.578’dir.

Ankara’nın bu ciddi sıkıntıları yanında, şeker fabrikalarını özelleştirirken 22 şeker fabrikasının geçen yılki zararını 70 milyon olarak açıklayan Hükûmet, Ankapark’a harcanan 1 milyar 563 milyon liranın hesabını vermek durumundadır. Bir yandan 70 milyon lira zarara uğradı diye şeker fabrikalarını özelleştiriyorsunuz, bir yandan da Ankara’da Ankapark’a 1 milyar 563 milyon lira para harcanıyor değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir tablo içerisinde Ankara’nın yönetilmesi mümkün değildir ama Ankara bütün güçlükleri aşacak bir siyasal birikime, demokrasi ruhuna ve uygarlık ruhuna sahiptir.

Ben bu duygularla hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyor, tekrar Sayın Başkana görevinde başarılar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Gök.

Gündem dışı üçüncü söz, Kadirli’nin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Durmuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

3.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Kadirli’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 98’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Sayın Başkan, yeni görevinizi tebrik ediyorum, başarılar diliyorum.

Kadirli’nin düşman işgalinden kurtuluşunun doksan sekizinci yılı münasebetiyle söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bundan doksan sekiz yıl önce, tıpkı bugün Afrin’de olduğu gibi alçaklıktan ve riyakârlıktan vazgeçmeyen düşman kuvvetleri ve onların destekçileri Kadirli halkından hak ettikleri Osmanlı tokadını yemişlerdir. Çukurova’yı işgal eden Fransızlar atalarımızı yıldırmak için baskıya, zulme ve sert uygulamalara yönelmişti. Kadirli halkı ise inancından ve tarihinden aldığı güçle birlik ve beraberlik içinde işgalci Fransızlara karşı dimdik durarak Çukurova’da işgalden kurtulan ilk şehir olmuştur. Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün Sivas’ta görevlendirdiği Osman Tufan Bey’in önderliğinde başlayan kurtuluş harekâtı sadece Kadirli’nin değil, bütün Çukurova’nın kurtuluşunda da öncülük etmiş, diğer bir deyişle Çukurova’nın hürriyet ve istiklal güneşi Kadirli’de doğmuştur. O büyük mücadelenin kahramanları olarak yeni nesillere de aktarmaya gayret ettiğimiz Osman Tufan Bey, Yaycıoğlu İbrahim Ağa, Hacı Zülfigaroğlu, Musa Beyazıt, Tevfik Coşkun, Hasan Tekerek, Halil Tekerek, Latifoğlu Ahmet Paşa, Hacı Bozdoğan Bey ve dedem Bıyıklı Ali Ağa Durmuşoğlu ile vatan uğruna canını ortaya koyan tüm atalarımızı rahmet, minnet ve gururla anıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçmişte çeşitli bahanelerle Anadolu’ya gelenler bugün de farklı isimler ve farklı bahanelerle aynı işgalin peşindedirler. Düşman kuvvetleri Anadolu’ya geldiklerinde yıllarca bu güzel ülkenin ekmeğini yemiş, suyunu içmiş bazı hainlerin desteğini yanlarında bulmuşlardır. Bugün de aynı şekilde terör örgütleriyle ilişki içindedirler. Türk milleti bu haksızlığa dün de razı olmamıştı, bugün de razı olmuyor. Bu yüzden ne terör örgütleri ne de onları maske gibi kullananlar bu topraklarda en ufak karşılık bulamıyor ve Allah’ın izniyle bulamayacaklardır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği gibi, bir asır önce başaramadıklarını şimdi gerçekleştirebilecekleri hayaline kapılanların olduğunu görüyoruz. Bunların kendilerine ancak şöyle sağlam bir Osmanlı tokadı yedikten sonra gelebilecekleri anlaşılıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün karşımızda Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi insanlıktan nasibini almamış, masumların canını kıymaktan çekinmeyen bir güruh var. Suriye’de apaçık bir insani felaket yaşanmasına rağmen Batı medyasının teröristleri bırakıp Türkiye’yi hedef alması nasıl bir oyunun içinde olduğumuzun çok açık bir göstergesidir. Sahada Türkiye’yle baş edemeyenlerin yalana dayalı propaganda savaşıysa işe yaramayacaktır. Türkiye’nin artık yalanlara, oyalama taktiklerine karnı toktur. Tıpkı bir asır önce olduğu gibi bölgemiz yeniden belli güçlerin rant ve çıkar kavgasına kurban edilmek isteniyor. Sınırlarımız kan ve gözyaşıyla yeniden çizilmeye çalışılıyor. Bu kanlı planların önündeki en büyük engel yüz yıl önce olduğu gibi yine Türkiye’dir. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar, biz inanıyoruz ki kaderin üstünde bir kader vardır ve kahraman ordumuz aziz milletimizin desteğiyle bir kez daha muzaffer olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, düşman işgalinden kurtuluşunun 98’inci yıl dönümünü gururla kutlayan ve tarih boyunca bölgesinin parlayan yıldızı olan Kadirli, bugün de her açıdan kendini geliştirmekte ve örnek bir şehir olma yolunda hızla ilerlemektedir. 16 Nisandaki halk oylamasında yüzde 54’le “evet” diyen Kadirli, inanıyorum ki, 2019’daki ülke menfaatlerini parti menfaatlerinin önüne koyan, milletin bekasını her şeyin üstünde tutan “Mesele vatansa gerisi teferruattır.” diyen cumhur ittifakıyla birlikte çok daha farklı bir değişim ve gelişimin içine girecektir.

Sözlerime son verirken Sayın Cumhurbaşkanımızın “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet.” şiarını bir kez daha vurgulamak istiyorum. Zira, kahraman ecdadımıza layık olmak ve ülkemizin geleceğine en sağlam adımlarla ilerlemek için birlik ve beraberliğimizin teminatı olan bu 4 ilkeyi asla aklımızdan çıkarmamalıyız.

Başta Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşları olmak üzere bu vatanın kurtuluşu için o günden bugüne canlarını hiçe sayan tüm şehitlerimiz ve gazilerimizi minnet, şükran ve saygıyla anıyor; şu an Osmaniye’de, Kadirli’de, Düziçi’nde, Bahçe’de, Hasanbeyli’de, Sumbas’ta ve Toprakkale’de ekranları başında gururlu bir şekilde bizleri takip eden tüm hemşehrilerimi saygı ve muhabbetle selamlıyor, Kadirli’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 98’inci yıl dönümünü bir kez daha yürekten kutluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamanız için bir dakika ek süre veriyorum Sayın Durmuşoğlu.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Rabbim, vatanımızı, milletimizi, bayrağımızı ve namusumuzu düşmanın şerrinden korusun. Vatandaşlarımızın huzur içinde yaşaması için PKK, FETÖ, PYD, DAİŞ ve YPG terör örgütleri başta olmak üzere iç ve dış düşmanlara karşı cansiperane bir şekilde mücadele eden tüm güvenlik güçlerimizi de muzaffer eylesin.

Fedakârlığın, sonsuz sabrın ve karşılıksız sevginin kaynağı olan kadınlarımızın yılda bir gün değil her gün saygıyla hatırlanması dileğiyle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü de kutluyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Durmuşoğlu.

Değerli milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyor ve sayın grup başkan vekillerini görüşmeye çağırıyorum.

Kapanma Saati: 15.29

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Ancak bugün ilk yönettiğim oturum olduğu için bu sayıyı 15’le sınırlı tutmamayı daha doğru buldum. Dolayısıyla olabildiğince bu sayıyı genişletmeye çalışacağım imkânlar ölçüsünde. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

Bu sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz Sayın Topal’a ait.

Buyurun Sayın Topal.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Türkiye’de işçi intiharlarının olağanüstü boyutlara ulaştığına ve çalışma şartlarının bir an evvel iyileştirilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Son yıllarda işçi intiharlarının hızla arttığı bir gerçek. Yani kapitalist çalışma koşulları işçilerin hayatına kastetmekte, iş cinayetlerine bir de işçinin intiharını eklemektedir. Nitekim iş cinayetlerinde dünyada ilk sıralarda yer alan Türkiye’de işçi intiharları da olağanüstü boyutlara ulaşmıştır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporuna göre 2014 yılında en az 25 işçi, 2015 yılında en az 59 işçi, 2016 yılında en az 90 işçi, 2017 yılında ise en az 89 işçi intihar ederek yaşamını yitirmiştir.

Buradan Sayın Bakanımıza sesleniyorum: Onlara reva görülen çalışma şartlarının bir an evvel masaya yatırılıp iyileştirilmesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – İkinci söz Sayın Kerem Ali Sürekli’ye ait.

Söz sizin, buyurun.

2.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, Afrin’de Türk Silahlı Kuvvetlerinin yürüttüğü operasyonda şehit olan askerlere Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve yaptırımların tavizsiz bir şekilde devam edeceğine ilişkin açıklaması

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Afrin’de Türk Silahlı Kuvvetlerinin yürüttüğü operasyonda şehit olan askerlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Ordumuz Türk kudret ve kabiliyetinin çelikleşmiş ifadesidir. Merhametiyle dosta güven veren Mehmetçik inanılmaz disiplini ve kuvvetiyle de düşmanlarına korku salmaktadır. Devletimizin ve milletimizin bekası söz konusu olduğunda yaptırımlarımız ertelemesiz ve tavizsiz bir şekilde devam edecektir. Gözlerine perde inmiş eli kanlı katiller nihayetinde hezimete uğrayacaklardır.

BAŞKAN – Üçüncü söz Sayın Ertem’e ait.

Buyurun Sayın Ertem.

3.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, Antakya-Altınözü yolunun bir an evvel bitirilmesi ve yol için vatandaşlardan istimlak edilen arazilerin bedellerinin ödenmesi için bakanlıkları göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

BİROL ERTEM (Hatay) – Yapımına 2015 yılında başlanan Antakya-Altınözü yolunun istimlak çalışmaları yapılıp vatandaşlarımız gerekli imzaları atmıştır. Buna karşılık vatandaşlarımıza arazileri üzerindeki istimlakten dolayı herhangi bir ödeme yapılmamıştır. Ayrıca, Antakya-Altınözü yol çalışması hâlâ bitirilmemiş olduğundan dolayı, can ve mal kayıplı trafik kazalarına yol açmaktadır. Bu sebeple, Antakya-Altınözü yolunun bir an evvel bitirilmesi ve yol için vatandaşlarımızdan istimlak edilen arazilerin bedellerinin ödenmesi gereğiyle ilgili, bakanlıkları göreve davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Dördüncü söz, Sayın Atıcı’ya ait.

Buyurun Sayın Atıcı.

4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP’nin devleti yönetmek yerine ele geçirmeyi tercih ettiğine, Mersin’de AKP’nin bir ilçe başkanının Millî Eğitim şube ve okul müdürlerini yemekli bir toplantıya çağırdığına, Gençlik ve Spor Müdürlüğünden aldıkları spor kıyafetlerini okullardaki öğrencilere dağıttığına ve bununla ilgili soruşturma başlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP, devleti yönetmek yerine ele geçirmeyi tercih etmiştir. Mersin’de AKP’nin bir ilçe başkanı millî eğitim şube müdürlerini ve okul müdürlerini yemekli bir toplantıya çağırdı. Mersin İl Millî Eğitim Müdürüyle birlikte 70 okul müdürü bu toplantıya katılmak zorunda kaldı. Devletimizin düşürüldüğü duruma bakar mısınız, Türkiye Cumhuriyeti devleti AKP devleti hâline getirilmeye çalışılıyor; buna izin vermeyeceğiz, bu hevesiniz kursağınızda kalacak.

AKP yöneticileri bununla da yetinmeyerek Gençlik ve Spor Müdürlüğünden aldıkları spor kıyafetlerini de okullardaki öğrencilere dağıtmıştır. Devlet yönetimi anlayışından ve edepten yoksun bu uygulamayı AKP üst yönetimi ve Millî Eğitim Bakanlığı içine sindirebiliyor mu? Sindiremiyorsa, AKP ilçe başkanı ve Mersin il ve ilgili ilçe millî eğitim müdürleri hakkında derhâl soruşturma başlatmalı ve görevden almalıdır, aksi durumda suç ortağı olacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Beşinci söz Sayın Kılıç’a ait.

Buyurun Sayın Kılıç.

5.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’a yeni görevinde başarılar dilediğine ve Batılıların yazdığı dünya tarihine herkesin yerleştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, yeni görevinizi tebrik eder, başarılar dilerim.

Batılılar tarihlerini 18’inci yüzyıl sonrası güçlü dönemlerinde yazmışlar, trajikomik olanı, bu tarihi bize dünya tarihi olarak sunmuşlardır. Tarih ilk medeniyetle başlar. Mezopotamya, Mısır, İndus, Çin ilk medeniyetlerin beşiğidir. Sümerler ve Mısırlılar Antik Yunan’dan daha önce gelmişlerdir. Antik Yunan ve Roma’yla başlatılan bu tarihte ne Hindistan ne Çin ne Aztek ne İnka ne Maya ne Anzaklar ne de İslam medeniyeti ve Afrika’nın esamesi okunur. Hâlbuki bütün bu tarih içinde Avrupa’nın tarihi az bir zamandır. Dünya tarihine herkesi yerleştirmeli, Hazreti İbrahim’in dünyaya öğrettiği paylaşmayı yeniden hatırlamalıyız, yoksa kendimizden olmayanı ötekileştirmek çatışmayı körükler, olan da budur. Dünyaya ve tarihe bu gerçeklerle bakmalıyız.

BAŞKAN – Söz sırası Sayın Doğan’da.

Buyurun Sayın Doğan.

6.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, bir grup sanatçının Cumhurbaşkanının doğum günü dolayısıyla ziyaretinden sonra MESAM’a kayyum atandığına ve AKP’nin demokratik yollarla yönetimine alamadığı kurumları operasyonla ele geçirdiğine ilişkin açıklaması

SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, geçtiğimiz haftalarda bir grup sanatçı Sayın Cumhurbaşkanını doğum günü dolayısıyla ziyaret ettiler. Bir doğum günü ziyaretinden öte bir biat şöleni şeklinde gerçekleşen bu organizasyonun ardından binlerce üyesi olan MESAM’a kayyum atandı. Görevden alınan MESAM yöneticilerinin ve kayyum olarak atananların kimliklerine, sanatçı duruşlarına baktığımız zaman bu operasyonun neden yapıldığını anlayabiliyoruz. AKP demokratik yollarla yönetimine alamadığı kurumları bir operasyonla ele geçiriyor. El konulmayan bir kurum kaldı mı? Sırada hangisi var?

Ülkede her şey giderek tekleştiriliyor, şimdi de türküleri, şarkıları tekleştirmek istiyorlar. Büyük bir senfoni orkestrasından tek bir ses çıkmasını istiyorlar. Herkes aynı notaları çalsın, tüm kameralar aynı açıdan çeksin, herkes aynı şeyleri yazsın istiyorlar. “Sanat sanat için mi, toplum için mi?” tartışması günümüz Türkiyesinde kapanmış, “Sanat saray için mi, değil mi?” tartışması başlamıştır. Fakat unutulmaması gereken bir söz var: Bir ülkenin türkülerini yapanlar yasalarını yapanlardan daha güçlüdür. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akın…

7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Balıkesir’de tavukçuluk sektörünün sıkıntılı günler yaşadığına ve Hükûmeti hem üretici hem de tüketici yararına önlemler almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Teşekkürler.

Kuvayımilliyenin başşehri Balıkesir’imiz yapısı ve iklim koşullarıyla tarım ve hayvancılık kentidir. Türkiye’de büyükbaş ve küçükbaş hayvan üretiminde öncü iller arasında yer alan kentimiz için özellikle kanatlı hayvan üretimi çok önemli bir yere sahiptir. Maalesef tavukçuluk sektörü sıkıntılı günler yaşıyor. Girdi maliyetlerine gelen yüksek zamlar üreticileri masraflarını ödeyemez hâle getirdi. Özellikle kanatlı hayvan sektörü için önemli bir maliyet olan yem fiyatlarının yüksek oluşu sektörü de iyice krize soktu, üretici borç batağı içerisinde. Üretim yapmamak üretim yapmaktan daha kârlı bir duruma geldi. Kredilerini ödeyemeyen üreticilerimizin birçoğu piyasadan çekilmek zorunda kalıyor. Kırmızı ete hasret kalan sofraların tavuk etine de hasret kalmaması için Hükûmeti hem üretici yararına hem de tüketici yararına önlemler almaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

8.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, başta şehit anaları olmak üzere bütün kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladığına ve kadına şiddet, kadın cinayetleri, cinsel istismar, tecavüz, çocuk gelinler ile terör örgütünün kucağındaki çocuklar için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Başta şehit anaları olmak üzere bütün kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor, kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin son bulmasını, cinsel istismar ve tecavüzle ilgili -Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin söylediği gibi- gerekli yasal düzenlemenin yapılarak hadımsa hadım, idamsa idam cezasının getirilmesini temenni ediyorum.

Ayrıca çocuk gelinlerle ilgili ve erken evlilikle ilgili yine gerekli yasal düzenlemelerin yapılarak daha ağır cezaların uygulanmasını ve çocuklarımızın, özellikle doğu ve güneydoğuda terör örgütünün kucağındaki çocuklarımızın kurtarılması için gerekli mücadelenin yapılmasını temenni ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu…

9.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Zeytin Dalı Harekâtı’nın 46’ncı gününde Afrin dağlarında tarih yazan Mehmetçik’e millet olarak tebrik ve teşekkürlerini arz ettiğine ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Zeytin Dalı Harekâtı’nın kırk altıncı gününde Afrin dağlarında tarih yazan Mehmetçik’in kahramanlıklarını Türk milleti olarak heyecanla izlerken bütün dünya da bu mücadeleyi askerlik tarihine ibret dolu anılarla kaydetmektedir. Kendisini terörist üssünün imhasına yeminle adamış Mehmetçik, mermisinin bittiği anda ölümü hiçe sayarak kendi komutanına: “Komutanım, bize de ateş edin, bombalayın, yeter ki hainler yok olsun.” diye cesaretle haykırabilen asker örneği dünya savaş tarihinde görülmemiştir. Nene Hatunların torunları kadın subaylarımız, kardeşlerimiz, Fatma Bacılar, Ayşe Ablalar, Hatice Analar dün Çanakkale’de olduğu gibi bugün de Afrin dağlarında ölümü hiçe sayarak Mehmetçik’le omuz omuza mücadele etmektedirler.

Millet olarak tebrik ve teşekkürlerimi arz ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, her alanda millî teknoloji konusunda büyük projeler ortaya koymaya devam ettiğimize ve girişimciliğin yeni projelerle daha da ilerlemesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizin 10 büyük ekonomi içerisinde yer almasını sağlayacak olan bugünün girişimcileridir. Sanayiden üniversitelere, sivil toplum kuruluşlarından akademisyenlere kadar her alanda yeni girişimcilerimizi görmekteyiz. Yerli ve millî projeler ülkemiz için en önemli konulardan biridir. Ekonomimize katma değeri yüksek olan teknolojik yatırımları Hükûmetimiz en üst seviyede desteklemeye devam ediyor. Son zamanlarda özellikle terörle mücadelede ve Afrin Zeytin Dalı Harekâtı’nda yerli ve millî yatırımların ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu gördük. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız bünyesinde bu alanda birçok proje hayata geçirilerek girişimcilik kültürü hızla gelişiyor. Her alanda millî teknoloji konusunda büyük projeler ortaya koymaya devam ediyoruz. Teknolojimizin gücüyle mesajlarımızı daha net olarak tüm dünyaya ulaştırıyoruz.

Girişimciliğin yeni projelerle daha da ilerlemesini temenni ediyor, bu alanda görev yapan tüm kardeşlerimize başarı diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Öz…

11.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, “paintball” sahası olarak kullanılan Orhaniye Tabyası’nın Çanakkale Belediyesinin yetki ve sorumluluk alanında olmadığına ve bir an önce restore edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, Boğaz’ın girişinde yer alan ve Kumkale köyü sınırları içerisinde bulunan Orhaniye Tabyası 1889 yılında II. Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır. Boğaz gücünü sağlamlaştırmak için yaptırılan tabya, ayrıca Çanakkale Savaşı sırasında da stratejik bir öneme sahip olmuştur. Orhaniye tabyası sorumsuz bir kişi tarafından “paintball” sahası olarak kullanıldı ve şanlı tarihimize ihanet etti. Bu kişi hakkında savcılık tarafından soruşturma başlatıldı. Orhaniye tabyası bazı yandaş basında yazıldığı gibi Çanakkale Belediyesinin yetki ve sorumluluk alanı içerisinde değildir. Bu suçu belediyemizin üzerine atarak kurtulamazsınız.

Başka bir sorun şu: Abdülhamit zamanında yapılan tabyanın hâlini resimlerde görüyorsunuz, yıllardan beri restore edilmeyi bekliyor. Siz ancak tarihe Payitaht Abdülhamit dizisiyle sahip çıkıyorsunuz. Sahip çıkmak böyle olmaz. Orhaniye tabyasını bir an önce restore etmenizi bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

12.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, devletle el ele vererek bağımlılıkla savaşan Yeşilaya teşekkürlerini ilettiğine ve bağımlılık hastalığından tamamen arınmış bir ülke için radikal kararlar almaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bilindiği üzere, 1-7 Mart tarihleri arası Yeşilay Haftası olarak kutlanıyor. Devletimizle el ele vererek bağımlılıkla savaşan Yeşilaya buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de madde bağımlılığı özellikle gençleri tehdit etmekte, dolayısıyla da geleceğimize kastetmektedir. Devletimizin ilgili kurumları ve STK’larımız uyuşturucu madde bağımlılığı sorunu ile topyekûn bir mücadele hâlindedir. Yine, Gazi Meclisimizde kurduğumuz Madde Bağımlılığı Araştırma Komisyonunda da konuya ilişkin önemli çalışmalar yürütülmektedir. Geleceğimizi tasarlarken bağımlılık hastalığından tamamen arınmış bir ülke hayal ediyoruz ve bu doğrultuda Türkiye’nin aydınlık geleceği için radikal kararlar almaya devam edeceğiz. Sağlıklı gelecek ancak sağlıklı bir nesille mümkündür.

BAŞKAN – Sayın Çamak…

13.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, Mersin’de AKP ilçe başkanının Millî Eğitim şube ve okul müdürlerine yemek daveti düzenlediğine ve iktidarın okulları propaganda alanına çevirmesinin kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Mersin’de AKP İlçe Başkanının Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda propaganda gezileri yaptığı basında yer aldı. Aynı ilçe başkanı millî eğitim şube müdürlerine ve okul müdürlerine yemek daveti düzenlemiş ve bu yemeğe 70 okulun müdürü katılmıştır. Söz konusu ilçe başkanı bu girişimlerini sosyal medya hesabından duyurmakta da bir sakınca görmemiştir. Anayasa’mıza göre devlet memurlarının siyasi parti propagandası yapması ve bu propagandaya iştirak etmesi suçtur. Anayasa hükmü hiçe sayılarak suç işlenmiştir. Sendikal faaliyetleri yasaklayan, sendikacıları her türlü baskıya maruz bırakan iktidarın okullarımızı propaganda alanına çevirmesi asla kabul edilemez. Halkımızı, hukuk insanlarını ve sorumluları duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akar...

14.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kandıra-İzmit yolunda her geçen yıl kaza sayısının arttığına ve duble yolun bitirilmesi için verilen sözlerin tutulması gerektiğine ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kandıra ilçemizin Karadeniz kıyılarında uzun bir sahile sahip olması, özellikle yaz aylarında yaşanan yoğun trafik ve yol üzerinde çok sayıda köy olması nedeniyle sık sık ölümlü kazalar yaşanmaktadır. Son üç yılda toplam 448 kazanın meydana geldiği Kandıra-İzmit yolunda her geçen yıl kaza sayısı artarken yaralı ve ölü sayısı da artış gösteriyor. 2015 yılında 83 olan yaralanmalı kaza sayısı 2017 yılında 106 olurken, yine 2015 yılında 3 olan ölümlü kaza sayısı 2017 yılında 7 oldu. Ölüm yolu olarak anılan Kandıra-İzmit duble yolunun temeli 19 Kasım 2016 tarihinde atıldı. O gün yapılan açıklamada 2018 yılında hizmete açılacağı Ulaştırma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı tarafından belirtilmişti ancak geçen on altı ayın sonunda -temeli atılan yolda- temel yok, çalışma yok ve kazalar artarak devam ediyor. Bu konuda olsun bari bir kez verdiğiniz sözü tutun.

Kocaeli halkının artık boş sözlerden ve yalanlarınızdan bıktığını ifade ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Hakverdi...

15.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, MESAM Yönetim Kurulunun yerine kayyum atamanın eser sahibi sanatçıların iradesini gasbetmek olduğuna ve yaşadığı stres nedeniyle hastaneye kaldırılan Arif Sağ’a geçmiş olsun dilediğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün, MESAM’da Başkanlık görevinde bulunan değerli halk ozanımız Arif Sağ ve Yönetim Kurulu sarayın talimatıyla görevden alınmış ve yerine “Yandaş değil, uyumluyum.” diyen Yavuz Bingöl atanmıştır. 9 bin üyesi bulunan ve bu üyelerin iradesiyle göreve gelen MESAM Yönetim Kurulunun yerine kayyum atamak eser sahibi sanatçılarımızın iradesini gasbetmektir. Sarayın gözüne girme gayreti içerisinde olanlar halkın gözünden ve gönlünden düşmüştür. Bu nedenle, onlara tahsis edilen bu makam kaybettikleri itibarı geri vermeyecektir.

Yaklaşık bir saat önce değerli ozanımız Arif Sağ’ın yaşadığı stres nedeniyle hastaneye kaldırıldığını öğrendik. Kendisine buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, acil şifalar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu...

16.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’a yeni görevinde başarılar dilediğine, Toprak Mahsulleri Ofisinin 2017 ürünü 138 bin ton fındık için aldığı satış kararından sonra randıman ölçümüyle ilgili sorunlar yaşandığına ve denetim mekanizmalarının işletilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. Yeni görevinizde de başarılar diliyorum.

Toprak Mahsulleri Ofisi geçtiğimiz hafta 2017 ürünü 138 bin ton fındık için satış kararı aldı. Ancak uygulamanın kuralları ve satış yöntemi tam olarak belirlenemediğinden özellikle randıman ölçümüyle ilgili bazı sorunlar yaşanıyor. İddiaya göre, kampanya sırasında randıman ölçümleri yapılan ve buna göre ödeme yapılarak alınıp stoklanan fındıklar şimdi depolarda yeni randıman ve yeni fiyat belirlenerek tüccara teslim ediliyor. Bu sırada 1-2 puanlık aşağı yukarı randıman oynamaları yapılarak bazı alıcılara haksız kazanç sağlanıyor, bazıları ise zarara uğratılıyor; iddia bu. Aynı işlemin kampanyada yapıldığı, şimdi ise depolardaki kayıp kaçak oranlarının denkleştirilmeye çalışıldığı belirtiliyor. Denetim mekanizmaları işletilsin. Sayın Bakan Eşref Fakıbaba’yı depolara, üreticinin alın terine, ülkemizin millî değerine sahip çıkmaya çağırıyoruz, önergeme de acil cevap bekliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

17.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Afrin’de emperyalist güçlere karşı kahramanca mücadele eden Mehmetçik’i tebrik ettiğine ve şehitlere Allah’tan rahmet, gazilere acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

PKK, PYD, KCK terör örgütlerine karşı Zeytin Dalı Harekâtı’nın yürütüldüğü Afrin bölgesi ve Fırat Kalkanı Harekâtı’yla terör örgütü DEAŞ’tan temizlenen Azez tarihimizde önemli bir yere sahiptir. Atatürk’ün 26 Ekim 1918 tarihinde İngilizlere ve iş birlikçi emperyalist güçlere karşı muharebesini kazandığı Katma bu bölgede yer almaktadır. Atatürk “Bir hat tespit ettim ve sınırladım. Kuvvetlerime emir ettim ki; düşman bu hattın ilerisine geçmeyecek.” diyerek İngiliz ve iş birlikçilerin Anadolu’nun içine sızmasını önlemiştir. İşte bugün tam yüz yıl önce oynanan oyunların aynısı bölgede tekrar oynanmak isteniyor. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlılığı ve ileri görüşüyle bu oyunun oynanmasına müsaade edilmemektedir. Emperyalist güçlere karşı kahramanca mücadele eden Mehmetçik’i tebrik ediyorum, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

18.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Karacabey Yeniköy’deki altyapı sorununa ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Bursa’nın sahil beldelerinden birisi olan Karacabey Yeniköy’de büyükşehir belediyesi tarafından projelendirilen Karacabey Yeniköy kıyı bandı çevre düzenlemesiyle ilgili sıkıntıları geçen hafta bizzat yerinde gördüm. Karacabeyliler soruyorlar: “26 Eylül 2016 tarihinde sözleşmesi yapılan ve 26 Ocak 2018’de bitmesi gereken bu proje ne zaman bitecek?” diyorlar. Önümüzdeki yazı da toz toprak içerisinde geçirmek istemiyorlar.

Yine, burada altyapı sorunu olduğu için yağan her yağmurda insanların evlerinin altı göl oluyor, bütün caddeler nehirlere dönüşüyor. Diyorlar ki: “Evimize gitmek için tekne mi almamız gerekir?” Altyapı sorununun da bir an önce çözülmesini talep ediyorlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bilgin… Yok.

Sayın Dülger…

19.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger’in, Zeytin Dalı Operasyonu’nda görev alan şanlı ordumuza muzafferiyet, şehitlere Allah’tan rahmet ve gazilere acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Zeytin Dalı Operasyonu’nun kırk altıncı gününde toplam 2.872 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Kilis’in ve sınır illerimizdeki vatandaşlarımızın günlük hayatlarını altüst eden, milletin istiklal ve istikbaline kastedenlere karşı, camisinde ibadet ederken, lokantasında yemek yerken bu saldırılara maruz kalan vatandaşlarımızın bugün güven içinde yaşamalarını sağlayan bu operasyonda görev alan şanlı ordumuza Allah’tan muzafferiyet diliyorum. 400 bomba uzmanının Zeytin Dalı Operasyonu’na gitmek için gönüllü müracaatlarını da Çanakkale ruhunun bugünkü versiyonu olarak yorumluyor; hepsinden Allah razı olsun derken, şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

20.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’a Rize Kalkandere L Tipi Cezaevinde yapılan işkenceyi şiddetle ve nefretle kınadığına ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’ın, sevk edildiği Rize Kalkandere L Tipi Cezaevi’nde çıplak aramayı kabul etmediği için gardiyanlar tarafından “Başkanlığın burada geçmez.” denilerek bayılana kadar darbedildiği ortaya çıktı. Bu nasıl anlayış, hangi uygar ülkede bu olur, bunun hangi millîlikte, yerlilikte yeri vardır?

15 Temmuz kontrollü darbeden sonra bu iktidar meşruiyetini büyük ölçüde yitirmiştir. Darbe girişimini kendisine Allah’ın bir lütfu olarak kabul eden iktidar, yol arkadaşları olan FETÖ denilen yapılanmanın yanında yer alanların yerine en çok, demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesi veren DBP ve HDP yöneticilerine yönelmiştir. Savaşa karşı çıkan parti yöneticilerimiz gözaltına alınmıştır. 100 kadar belediyenin bağlı olduğu Demokratik Bölgeler Partisinin Eş Genel Başkanına yapılan bu işkence tüm Kürtlere yapılmıştır. Bu durumu şiddetle ve nefretle kınıyorum. Demokratik bir seçim olsa halklarımız, kayyumları da, iktidarınızı da sandıkta boğacaktır.

BAŞKAN – Sayın Tümer…

21.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, yemek kartlarının marketlerde kullanılmaması uygulamasına bir an önce son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, Türkiye’de özellikle dar gelirli vatandaşlarımızın önüne her geçen gün başka bir engel konulmaktadır. İşsizlik ve yoksulluğun arttığı ülkemizde binlerce çalışanın kullandığı yemek kartları, vatandaşın mutfak ihtiyacı için büyük önem taşımaktadır. Yemek kartlarında veya yemek çeklerinde günlük yemek ihtiyaçlarının dışında kalan miktarla evlerinin, çocuklarının, bebeklerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere marketlerden alışveriş yapan vatandaşların artık marketlerden alışveriş yapamamasına yönelik alınan karar son derece anlamsız ve gereksizdir. Bu karar yemek kartlarını mutfak ihtiyaçlarında harcamak için evlerinden yemek hazırlayarak iş yerlerine götüren çalışanların özverisine ve ailesini sahiplenme duygusuna da sekte vurdurmaktadır. Zaten çoğunluğu asgari ücretle çalışan halkımız, yemek kartlarını marketlerde kullanamaması nedeniyle mutfak harcamasını da tamamen maaşından ayırmak zorunda kalacaktır. Lütfen bu gereksiz duruma bir an önce son verilsin.

BAŞKAN – Sayın Tarhan? Sayın Tarhan yok galiba.

Sayın Toğrul…

22.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’a Rize Kalkandere L Tipi Cezaevinde yapılan işkenceye ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde 78 yaşındaki Sise ananın tüm rahatsızlıklarına rağmen, Tarsus Cezaevinde tutulmasına ilişkin açıklaması

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, AKP “İşkenceye sıfır tolerans.” diyerek iktidara gelmişti. Maalesef bugün sıfır toleranstan rutin işkence dönemine geçilmiş durumda. 104 belediyenin temsilcisi bir siyasi partinin Eş Genel Başkanı, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanımız Sayın Mehmet Arslan Rize Kalkandere L Tipi’nde -bir cezaevinden bir cezaevine sevk edilirken- çıplak arama yapılmak istenmiş ve bunu kabul etmediği için bayılana kadar işkence yapıldığı tarafımıza bildirilmiştir. Bu, insanların iradesine bir saldırıdır. İşkence, bir insanlık suçudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yine, Sayın Başkan, 8 Martta kutlayacağımız bu Emekçi Kadınlar Günü’nde 78 yaşındaki Sise ana tüm rahatsızlıklarına rağmen Tarsus Cezaevinde ısrarla tutuluyor. “Cennet anaların ayakları altındadır.” diyenler 78 yaşındaki Sise anadan ne beklediklerini buradan çıkıp açıklasınlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Aslan…

Sayın Aslan da yok galiba.

Böylece sisteme giren bütün milletvekillerine söz vermiş olduk.

Parlamento sözün en özgür konuşulabileceği bir yer olduğu için diğer yöneteceğim birleşimlerde de prensip olarak sisteme giren milletvekillerinin tümüne söz vermek için elimden geleni yapacağım.

Şimdi grup başkan vekillerinin söz talebi var.

İlk olarak Sayın Erhan Usta.

Buyurun Sayın Usta.

23.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’a yeni görevinde başarılar dilediğine, Ömer Seyfettin ile Yusuf Akçura’yı rahmet ve minnetle yâd ettiğine, Türklüğü yaşatmak için hayatlarını feda edenlere Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine, Diyarbakır’da çocuğa cinsel istismar suçu işleyenlerin serbest bırakıldığına, özel kreşlerde çocuklara uygulanan şiddete, çocukları koruma yönünde adımlar atılmasının gerekli olduğuna ve CHP Parti Meclisi üyesi Yavuz Karan’ın vefatı nedeniyle ailesi ile Cumhuriyet Halk Partisi camiasına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle yeni göreviniz hayırlı ve uğurlu olsun, görevinizde başarılar dilerim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

ERHAN USTA (Samsun) - 1910'Iu yıllarda imparatorluğun kötü gidişatını fark ederek harekete geçen milliyetçi aydınlar, kozmopolit ve köksüz zihniyetlere tavır almış, millî şuurla direnç göstermiştir. Rahmet ve şükranla andığımız bu fikir ve düşünce kutuplarımız, yönsüz ve uğursuz bir döneme ışık saçmış; düşkün, bitkin ve yorgun milletimize umut ve heyecan aşılamıştır. Kimisi dizeleriyle, kimisi mısralarıyla, kimisi felsefi ve sosyolojik tahlilleriyle, kimisi de hikâyelerinden, edebi eserlerinden taşan duygu ve şuur seliyle tehlikelere dikkat çekmiş, ümitleri canlı tutmuştur. Onları tanımadan, ortaya koydukları fikriyatı kavramadan ileriye doğru atacağımız adımların hepsi kılavuzsuz ve karanlıkta kalacaktır. Onların kaleminden sayfa sayfa, cilt cilt Türklük dökülmüştür. Onların mürekkebi Türk milletinin bağımsızlığını yazmış, onların kalbi Türk tarihinin, Türk kültürünün vazgeçilmezliğiyle çarpmıştır.

Bu isimlerden Ömer Seyfettin 6 Mart 1920 tarihinde, Türkçülük fikriyatının abidevi şahsiyeti Yusuf Akçura ise 11 Mart 1935 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Herkesin köşe bucak kaçtığı, devrin güç sahiplerinden menfaat umduğu bir dönemde millete dönmenin, milletle yürümenin, milletle var olmanın, milleti tanımanın önemine vurgu yapan işte bu kalem tutan milliyetçi kahramanları rahmet ve minnetle yâd etmek boynumuzun borcudur.

Yine öyle bir dönemden geçtiğimiz şu kritik günler bir kez daha göstermiştir ki Türk milliyetçileri ve milliyetçi hareket Türk milletinin özünü kavramış, millî ömürleri kapsamış, millî heyecan ve arzuları bir şuurda toplamıştır. Geçmişte olduğu gibi bugün de Türk milletinin dayanma ve yaşama kudreti Türk milliyetçiliğindedir. 5 bin yıllık Türk tarihinin her safhasında yolumuzu aydınlatan ışık, bu ülküden beslenip çağıldayanlar tarafından aksettirilmiş, ruhumuza nakşedilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözünüzü tamamlayın Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Türk kadınının üzerine titrediği sevgilisini, evladını kurban vermesi, çiftçinin, işçinin el emeğini, göz nurunu, alın terini, sanatkâr ve ilim adamının zevkini, zekâsını bu coğrafyaya akıtması suretiyle bu coğrafya vatan olmuştur. Toprağın vatan hâline gelmesi için harcanan emeklerin, toprağa düşen şehitlerimizin bir hafızası vardır; bu hafıza tarihimizdir.

Bu vesileyle, tarih boyunca Türklüğü yaşatmak için hayatlarını feda eden kahraman ecdadımızı ve bugün yine tarih yazan, Türk milletinin istiklali ve istikbali için mücadele ederken şehit olan kahraman askerlerimizi minnet ve şükran duygularımla anıyorum, aziz hatıraları önünde tazimle eğiliyorum, Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum, ruhları şad, mekânları cennet olsun.

Sayın Başkan, geçen hafta medyaya yansıyan bir olayla tekrar sarsıldık. Diyarbakır’da üç yıl önce yaşanan ancak medyaya yeni yansıyan bir olayda da zihinsel engelli bir çocuğa cinsel tacizde bulunan 22 sanık geçtiğimiz yıl tahliye edilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Tabii, bu tahliyeleri anlamak mümkün değil. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatının mağdurun baskıya maruz kaldığını belirtmesine rağmen mahkemenin verdiği bu karar vicdanları yaralamıştır. Hatırlarsınız, bundan birkaç hafta önce de, 18 Şubat tarihinde, yine Diyarbakır’da yaşanan bir olayda cinsel istismar suçunun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesi bulunduğu belirtilmesine rağmen, tutuklama talebinin orantılı olmayacağı ifade edilerek zanlı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.

Geçtiğimiz hafta yine Samsun’un Çarşamba ilçesinde ve Tuzla’da özel kreşlerde çocuklarımıza uygulanan şiddet olaylarıyla sarsıldık. Buralardaki problem nedir, denetim problemi midir, bunu tam bilemiyorum. Ancak bu olayların üzerine gidilmesi gereği ortadadır. Çocuklarımızı her türlü ihmal ve istismardan korumamız gereğini şiddetle vurgulamak istiyorum. Korkudan, tehditten, baskıdan dolayı konuşmaktan çekinen kadın ve çocuklarımızın elinden tutmak, onların derdine derman olmak aynı zamanda insani, aynı zamanda vatandaşlık görevidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Cümlelerinizi tamamlayın.

Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Geçen hafta Sayın Akdağ bu cinsel istismar kanun tasarısıyla ilgili grubumuzu da ziyaret etti. Orada da hemen hemen bir fikir birliğinin olduğunu gördük, biz görüşlerimizi de ilettik. Bu düzenlemenin bir an evvel yapılarak çocuklarımızı koruma yönünde adımların atılmasının gerekli olduğunu ifade etmek isterim.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Usta.

Sayın Filiz Kerestecioğlu…

24.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’a yeni görevinde başarılar dilediğine, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’a Rize Kalkandere L Tipi Cezaevinde yapılan işkence konusunda Adalet Bakanının derhâl harekete geçmesi gerektiğine, Afrin’de sivillerin bombardımanın hedefi olduğuna, Meclis dergisinde kendi partilerinin görüşlerine de yer verilmesi gerektiğine, MESAM’a kayyum atanması kararını şiddetle kınadıklarına ve hayatını kaybeden CHP Parti Meclisi üyesi Yavuz Karan’ın ailesine başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle yeni görevinizde başarılar diliyor, sizi tebrik ediyoruz. Bir kamu hukuku profesörü olarak sizi, devletin yurttaşla ilişkilerinde insan haklarına en çok ihtiyaç duyduğumuz böylesi bir dönemde Meclis Başkanlığı kürsüsünde görmekten de büyük memnuniyet duyduğumuzu bir kez daha ifade etmek isteriz.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, işkence insanlığa karşı işlenen suçların en korkuncudur. İşkencenin olduğu bir yerde hiçbir değerden bahsedemezsiniz. Bugün 70’lerin, 80’lerin, 90’ların izlerini hâlen bedenlerinde ve ruhlarında taşıyan insanlarımız bulunuyor. Binlerce insan ise işkencede hayatını kaybetti. Bugün işkencenin geri geldiğini görüyoruz ve bunu asla kabul etmiyoruz.

Geçtiğimiz günlerde -birkaç gün önce- hem 104 belediyenin hem de Kürt halkının en önemli temsilcilerinden olan Demokratik Bölgeler Partisi Başkanı Sayın Mehmet Arslan’ın sevk edildiği Rize Kalkandere L Tipi Cezaevinde çıplak aramayı kabul etmediği için gardiyanlar tarafından darbedildiğini ve işkenceye maruz kaldığını öğrendik. Kendi ifadeleri şöyle Mehmet Arslan’ın… Kamerasız bir odada 10’a yakın gardiyan tarafından şiddete maruz kaldığını belirtiyor ve yaşadıklarını avukatlara şöyle aktarıyor: Gardiyanların kendisine “Başkanlığın burada geçmez. Aramayı kabul etmezsen sonuçlarına katlanırsın. Burası vatanseverlerin yeri, hepiniz bunu öğreneceksiniz.” diyerek saldırdıklarını anlatan Arslan bayılana kadar şiddet gördüğünü söylüyor, olayın ardından revire götürüldüğünü ama darp raporu düzenlenmediğini de bildiriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Buradan Türk Tabipleri Birliğine de bir çağrı yapıyoruz. Aynı zamanda çağrımız sizedir çünkü gerçekten bir parti başkanı fikirlerini ifade ettiği için tutuklanıyor, üstüne çıplak aramaya maruz kalıyor ve bir parti liderine işkence uygulanıyor. Bu konuda Adalet Bakanının derhâl harekete geçmesi gerekiyor ve bu korkunç suçu işleyenlerin de görevden alınması gerekiyor. Sizin bu konuda Adalet Bakanıyla görüşmenizi rica ediyoruz.

Sayın Başkan, 46’ncı gününe giren Afrin savaşında sivil ölümleri durmuyor. Birleşmiş Milletlerin Suriye geneli ateşkes kararına rağmen ateşin hiç kesilmediği Afrin’de dün de siviller bombardımanın hedefi oldu. Cinderes ilçesine yönelik hava saldırısında, edinilen ilk bilgilere göre, 3’ü çocuk 13 sivil hayatını kaybetti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yalan söylüyorsunuz, yalan!

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – 18 yaralının ise durumunun ağır olduğu kaydedildi.

Türkiyeli yurttaşlar Afrin neresi bilmezken, Afrin’de insanlar huzur içinde yaşarken bir savaş propagandası başlatıldı ve hemen duracağa da benzemiyor. Devletler savaşları propagandayla kazanır, propagandayla kaybeder ve propaganda inandırıcılığını yitirdiği an yurttaşlar itiraz etmeye başlar. 80’lerin ünlü savaş karşıtı sözünü hatırlatmak isteriz: “Düşünün ki savaş var ve kimse cepheye gitmiyor.”

Ben elimdeki Meclis dergisini göstermek istiyorum aynı zamanda. Tıpkı çocuk istismarıyla ilgili üç partinin ziyaret edilmesinin ve bu konuda en ciddi çalışmayı yapan partimizin ziyaret edilmemesinin bir ayıp olması gibi… Bunu buradan hatırlatmak isterim, bunu bir basın toplantısında da dile getirdim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Aynı şekilde, Meclis dergisinde “Zeytin Dalı Harekâtı’yla ilgili açıklamalarda bulundu.” diyerek üç grup başkan vekilinin görüşlerine yer verilmiş. Şimdi, bizim savaşa karşı olmamız görüşümüzün olmadığı ya da Meclis dergisine açıklamada bulunmayacağımız anlamına gelmiyor; bu da aynı şekilde, Meclisin düzeltilmesi gereken bir ayıbıdır. Aynı şekilde, destekleyenlerin sözü olduğu gibi buna karşı çıkanların da sözü vardır; eğer bu ülkede demokrasi varsa herkesin bu sözünü ifade etmesi gerekir.

Son olarak, Sayın Başkan, Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliğine de gerçekten kayyum atandı. Uyumlu insan Yavuz Bingöl kayyumla beraber yönetime getirildi Arif Sağ Başkanlığındaki yönetim görevden alınarak. Bu siyasi kararı da şiddetle kınadığımızı ifade etmek istiyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.

Sayın Engin Altay…

25.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’a yeni görevinde başarılar dilediğine, hayatını kaybeden CHP Parti Meclisi üyesi Yavuz Karan’a Allah’tan rahmet, ailesi ile Trabzonlulara başsağlığı dilediğine ve şeker fabrikalarının satılması konusunda Hükûmeti konuyu yeniden değerlendirmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, öncelikle sizi kutluyorum, tebrik ediyorum, görevinizde başarılar diliyorum. İlk intiba olarak da son derece demokratik ve katılımcı bir yönetim anlayışı sergileyeceğinizi gördük, bundan da memnun olduk. Ayrıca, yaptığınız konuşmada çoğunluk partisinin, daha doğrusu Parlamentonun dikkate alması gereken önemli hususlar olduğunu tespit ettim. Hayırlı olsun, başarılar diliyorum. Selefinizin genel başkanlığa seçilmesi için de ayrıca hayırlı olsun diyorum, tebrik ediyorum.

Sayın Başkan, biz parti olarak bugün üzgünüz. Parti meclisi üyemiz Sayın Yavuz Karan’ı kaybettik. Genç, çalışkan bir arkadaşımızdı. Türkiye Büyük Millet Meclisi CHP Grubu adına kendisine Allah’ımdan rahmet diliyorum; kederli ailesine, Trabzon örgütümüze, velhasıl tüm Trabzonlulara başsağlığı diliyoruz.

Sayın Başkan, öte yandan, son on beş yirmi gündür tüm Türkiye kamuoyunu etkileyen ve herkesin sonucunu merakla beklediği bir süreci yaşıyoruz: Şeker fabrikaları. Bu fabrikaların muhtemel ki, geçmişte hiç iyi bir örnek olmadığı için “özelleştirme” adı altında arsaları satılacak ve Türkiye, dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde çok sınırlı tutulan nişasta bazlı şekerle yaşatılmak istenecek. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Burada birkaç boyutu var bu işin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun devam edin Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Nişasta bazlı şekere bu milleti kimse mahkûm edemez. Buna Hükûmetin gücü yetmeyecek. Ancak bununla beraber Türkiye'nin dört bir yanındaki on binlerce pancar üreticisi çiftçimizin, bu fabrikalarda çalışan binlerce işçimizin ve yine bu fabrikaların bulunduğu mahaldeki binlerce esnafımızın da Cumhuriyet Halk Partisiyle birlikte şeker fabrikalarına, cumhuriyetimizin bu önemli ekonomik kazanımlarına sahip çıkması bir zarurettir. Genel Başkan Yardımcımız Veli Ağbaba’nın başkanlığında 20 milletvekilimiz karış karış Türkiye’yi dolaşmakta, şeker fabrikalarına, şeker fabrikalarındaki işçiye, bölgedeki çiftçiye sahip çıkma mücadelesini sürdürmektedir.

Bu vesileyle, bu konuyu Türkiye’nin gündeminde, Türkiye kamuoyunun gündeminde tutmak amacıyla tekrar değinme gereğini duydum Sayın Başkanım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şeker fabrikalarının satılması bu millete yapılabilecek en büyük ihanettir ve nişasta bazlı şekerin zararlarını üşenmeden, bıkmadan 80 milyona anlatacağız. Hükûmeti şimdiden bu konuyu yeniden değerlendirmeye ve yanlıştan vazgeçmenin bir erdem olduğu bilinciyle hareket etmeye davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Mehmet Naci Bostancı, buyurun.

26.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’a yeni görevinde başarılar dilediğine, Birleşmiş Milletler sözcüsü Stephane Dujarric’in Afrin’de terör örgütünün sivilleri kalkan olarak kullanmaya yönelik strateji yürüttüğüne ilişkin sözlerine, hayatını kaybeden CHP Parti Meclisi üyesi Yavuz Karan’a Allah’tan rahmet, sevenleri ile Cumhuriyet Halk Partisine başsağlığı dilediğine, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusunda çiftçilerin zarar görmeyeceği Hükûmet politikaları istikametinde düzenleme yapılacağına ve Ömer Seyfettin’in ölüm yıl dönümünde kendisine Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, öncelikle seçilmiş olduğunuz bu görev dolayısıyla sizi tebrik ediyoruz. Başkan vekillerinin görevini kolaylaştıran elbette Mecliste görev yapan vekillerdir öncelikle. Hem başkan vekilinin hem de vekillerin nasıl davranacağına ilişkin İç Tüzük ve teamüller herkesin işini kolaylaştırıyor. Ümit ve temenni ediyoruz ki bu istikamette Meclis çalışmalarını bütün başkan vekillerinin görevli olduğu dönemlerde yerine getirir. Sizin de ifade ettiğiniz gibi Parlamentoya uygun bir tarzda bu işler yürür.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yani çok konuşturma milleti diyorsun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hayır. Parlamento, konuşulan yer.

İkincisi, Afrin’de terör örgütüne karşı Türkiye Cumhuriyeti bir operasyon yürütüyor. Birleşmiş Milletler Sözcüsü Stephane Dujarric yapmış olduğu açıklamada Afrin merkezde terör örgütünün sivilleri kalkan olarak kullanmak için serbest bırakmadığına ilişkin Birleşmiş Milletlerin gözlemini aktarmıştır. Kirli terör örgütü sivillerin katledilmesine, sivillerin öldürülmesine yönelik bir çabanın içindedir, onları kalkan olarak kullanmaya yönelik bir strateji yürütmektedir. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin askerî perspektifi hiçbir sivilin burnunun kanamaması ama bölgede kan ve dehşetin asli faillerinden birisi olan terör örgütü üyelerinin de tasfiyesine yönelik bir yaklaşımdır.

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi Üyesi ve Trabzon eski İl Başkanı Yavuz Karan vefat etti. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz, mekânı cennet olsun. Bütün sevenlerinin ve şüphesiz milletimizin başı sağ olsun. Cumhuriyet Halk Partisine de başsağlığı diliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun devam edin Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Şeker fabrikaları konusunda Hükûmetin yaklaşımı çiftçilerin, çalışanların hiçbir şekilde zarar görmeyeceği, üretime mutlak surette devam edeceği, pancar şekerini kıymetlendiren yönündeki Hükûmet politikaları istikametinde bu işlerin takip edileceği bir düzenleme çerçevesinde özelleştirmedir. Hassasiyetleri ve parametreleri olan bir özelleştirmedir. Şüphesiz muhalefetin bu işlerin takipçisi olmasından memnun oluruz ama Hükûmetin yaklaşımına ilişkin bu parametreleri de ifade etmek isterim.

Diğer taraftan, kısa hikâyeciliğimizin kurucu isimlerinden, otuz altı yıllık ömrüne çok sayıda hikâye eklemiş, bugün dahi ortaokul, lise öğrencileri kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –Sözlerinizi tamamlayın Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – …farklı yaşlarda bulunan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun o son çalkantılı dönemine, Birinci Dünya Harbi’ne, o dönemde yaşanan hadiselere zeki bir hikâyecinin gözüyle şahitlik etmek isteyenler Ömer Seyfettin’i yeniden okumalıdırlar, 6 Mart 1920 ölüm yıl dönümü. Kendisine, bir kez daha, Allah’tan rahmet diliyorum. “Pembe İncili Kaftan” herhâlde herkesin hafızalarındadır, diplomasiye ilişkin çok güzel mesajları olan bir hikâyedir. “Beyaz Lale” aynı şekilde Balkan komitacılarının kirli yüzüne ilişkin çok insani hassasiyetleri öne çıkaran bir hikâyedir. “Diyet” aynı şekilde kolektif hafızamıza yerleşmiş önemli hikâyelerden biridir, bütün hikâyeleri öyledir. Edebiyat, hayatın bir duplikasyonudur, hayatın bir ifadesidir. Yakın dönemi tarihten okursunuz, siyasetten okursunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – ...aynı zamanda edebiyatçılardan okumak da daha derinliğine, o insani hâllere ilişkin bilgi verir.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum Sayın Bostancı.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, hayatını kaybeden CHP Parti Meclisi üyesi Yavuz Karan’a Allah’tan rahmet, yakınları ile Cumhuriyet Halk Partisine başsağlığı dilediğine, hastaneye kaldırılan Arif Sağ’a geçmiş olsun dilediğinde bulunduğuna, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’la ilgili işkence iddialarını Adalet Bakan Yardımcısına ilettiğine ve bu olayı takip edeceğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın Yavuz Karan’ın vefatını ben de büyük üzüntüyle öğrendim. Ailesine, yakınlarına ve Cumhuriyet Halk Partisi mensuplarına başsağlığı diliyorum, kendisine de Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın Arif Sağ’ın hastaneye kaldırıldığı haberi de aynı şekilde üzücüdür. Dilerim, önemli bir sağlık sorunu yoktur. Kendisine de geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Sayın Kerestecioğlu, Mehmet Arslan’la ilgili işkence iddialarını ben de öğrendim ve Adalet Bakan Yardımcısına dün ilettim. İşkence bir insanlık suçudur, bu konuda herhangi bir istisna yoktur. Bulunduğum yerde -burası olabilir, başka yer olabilir- işkence iddialarının takipçisi olmak için elimden geleni yapacağım. Bu olayı da takip edeceğimi sizlere bildirmek isterim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ben hem ilettiğimiz gibi, mümkünse tabii ki Adalet Bakanıyla da görüşmenizi -bir arada- rica ettiğimizi söylemek istedim hem de Sayın Yavuz Karan’ın ailesine başsağlığı dileklerimizi bugünkü görüşmemizde de iletmiştik ama Genel Kurulda da tekrar etmek isterim, başınız sağ olsun.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kerestecioğlu.

Sayın Usta, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de CHP Parti Meclisi Üyesi Yavuz Karan’ın vefatı nedeniyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak ailesine ve Cumhuriyet Halk Partisi camiasına başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erhan Usta.

Evet, değerli milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısının 5/3/2018 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/136)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş’ın Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 5 Mart 2018 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

Türkiye Büyük Milet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi uyarınca, Malezya ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında parlamentolar arası dostluk grubu kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/1546)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi uyarınca, Malezya ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında parlamentolar arası dostluk grubu kurulması hususu Genel Kurulun tasvibine sunulur.

                                                                                                                                 İsmail Kahraman

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ve arkadaşları tarafından, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı çalışanlarının sorunlarının belirlenmesi amacıyla 22/2/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Mart 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 6/3/2018 Salı (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                                     Erhan Usta

                                                                                                                                        Samsun

                                                                                                                          MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

22 Şubat 2018 tarih, 2685 sayıyla TBMM Başkanlığına İstanbul Milletvekili İzzet Ulvi Yönter ve arkadaşlarının “Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı çalışanlarının sorunlarının belirlenmesi amacıyla” verdiği Meclis araştırması açılması önergemizin görüşmelerinin 6/3/2018 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, öneri sahibi Sayın İzzet Ulvi Yönter konuşacaktır.

Buyurun Sayın Yönter. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MHP GRUBU ADINA İZZET ULVİ YÖNTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

22 Şubatta, geçtiğimiz ay, Türkiye Büyük Millet Meclisine biz Meclis araştırma önergesi vermiştik. Bu Meclis araştırma önergesinde sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında çalışan yaklaşık 10 bin kardeşimizin sorunlarının araştırılarak buna karşı geliştirilecek tedbirlerin alınmasını teklif etmiştik, bugün de çok şükür bu önergemiz Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmiştir.

Türkiye genelinde, şu anda il ve ilçelerde yaklaşık bin sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfında 10 bine yakın vatan evladı çalışmaktadır. Bu 10 bin kardeşimizin pek çok sorunu vardır. Bu sorunların çözümüyle ilgili zaman zaman grubumuzdan değerli milletvekillerimizin, örneğin Grup Başkan Vekilimiz Samsun Milletvekili Erhan Usta Bey’in de kanun teklifiyle, şahsen benim soru önergemle, Sayın Bakana bizzat göndermiş olduğum yazılı mesajla bu kardeşlerimizin, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfında çalışan kardeşlerimizin sorunlarının çözülmesini talep ettik.

Aslında sorunun çözümü çok basit, bu 10 bin kişinin kadroya alınması, iş güvencesine kavuşturulması elzemdir, acildir, süratle gerçekleşmelidir. İnanıyorum ki Türkiye'nin dört bir tarafından, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfında çalışan kardeşlerimiz, tüm parti gruplarında bulunan milletvekillerimize de mutlaka mesaj gönderiyordur, kendi ihtiyaç, istek ve tekliflerini ulaştırıyordur. Bu kardeşlerimiz mağdur değerli arkadaşlar, bu kardeşlerimiz uzanacak bir el bekliyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinden yükselecek bir irade gözlüyor. Şimdi, biz, bu kardeşlerimizle ilgili düşüncelerimizi, tavrımızı ortaya koydukça elbette bunlar umutlanıyorlar ve bir beklentiye kapılıyorlar. Bu kardeşlerimizin, vakıf çalışanlarımızın sorunları Mecliste çözülmeyecek de nerede çözülecek? Bu kardeşlerimiz devlet memurlarında aranan genel şartlara sahipler; yükseköğretim mezunu ve yabancı dil biliyorlar, aynı zamanda KPSS sınavında aranan notu alarak işe giriyorlar ama bu kardeşlerimiz maalesef kadrodan mahrumlar, iş güvenceleri yok.

Değerli arkadaşlarım, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları 3294 sayılı Kanun’a istinaden, bu kanunun amacına uygun faaliyet ve çalışmalar yapmak maksadıyla, 1986 yılında yayımlanmış bir Başbakanlık genelgesinin ekinde ifade edilen, dercedilen senetle ve Türk medeni hukukuna bağlı olarak çalışıyorlar. Bu kardeşlerimiz sosyal devlet ilkesini hayata geçiriyorlar, sosyal devlet ilkesinin gereğini yapıyorlar. Mesela, 2022 sayılı Yasa’da sayılan engelli aylığını, engelli yakını aylığını, 65 yaş aylığını, öksüz, yetim aylığını, muhtaç asker ailelerine, yakınlarına verilen aylıkları, bütün bu ihtiyaçları, talepleri bu sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfında çalışan kardeşlerimiz gerçekleştiriyor. Kömürse dağıtan bunlar, gıda ve barınma gibi ihtiyaçlarla ilgili gerekli çalışmayı yapan bu kardeşlerimiz ve bunlar şu anda il ve ilçe bünyelerinde çalışıyorlar, iş güvenceleri yok az önce de vurguladığım gibi, herhangi bir şekilde tayin hakları yok. Evlenmeleri hâlinde, işte, kocası bir yerde, eşi diğer yerde, başka bir ilde, bunlar buluşamıyor; ev birlikteliği, aile birlikteliği sağlanamıyor ve bu kardeşlerimizin bizlerden, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, Hükûmetten beklentisi, sorunlarının çözülmesi, taleplerinin görülmesi, ihtiyaçlarının giderilmesi ve elbette kadroya alınmaları. Biz buna sessiz kalamayız, bunu görmezden gelemeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yönter, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

İZZET ULVİ YÖNTER (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu maksatla, Sayın Grup Başkan Vekilimizin vermiş olduğu kanun teklifi de çok değerli ve biz, bu sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında çalışan 10 bine yakın kardeşimizin sorunlarının araştırılarak bulunacak çözüm yollarının hayata geçirilmesini, son tahlilde de bu arkadaşlarımızın, bu kardeşlerimizin kadroya alınmalarını talep ediyoruz. Ve bunların -yani vakıfların- kamu tüzel kişiliğine kavuşturulmasını istiyoruz. Hakları değil mi?

Dolayısıyla bunların süratle yapılacağına inanıyorum. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında çalışan 10 bin kardeşimizin gözünün kulağının bugün burada olduğuna inanıyorum. Ve her birinizin vicdanına sesleniyorum: Gelin, bu kardeşlerimizin sesini duyalım. Araştırma önergemizin gereğince komisyonumuzu kuralım ve bu kardeşlerimizi de hitamında kadroya alalım.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yönter.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde şimdi de Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Toğrul’a söz veriyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır Sayın Toğrul.

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle yeni görevinizde başarılar diliyorum. Örnek bir yönetim sergileyeceğinizden hiç kuşku duymuyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında Milliyetçi Hareket Partisinin sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında çalışanların sorunlarıyla ilgili verdiği bu önerge deve misalini bize hatırlatıyor. Hani deveye sormuşlar ya “Neren eğri?” diye, dönmüş demiş ki: “Nerem doğru?”

Bu ülkenin neresi doğru değerli arkadaşlar, neresi sorunsuz? Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında çalışanların sorunları var da diğer vatandaşların hiçbir sorunu yok mu? Bu ülke baştan sona sorunlar ülkesine ve çözümsüzlük derecesine ulaşmış durumdadır.

Değerli arkadaşlar, özellikle OHAL ve KHK’lerin ilanıyla kamuda sözüm ona kadrolu olan hiçbir insanın, hiçbir kamu çalışanının bir güvencesi kalmamıştır. Herkes, maalesef tüm kaynakları savaşa aktarılan bir ülke… Ülkenin tüm kaynaklarının savaş için seferber edildiği koşulları, milliyetçilik ve militarizmin yükseltildiği bir durumu yaşıyoruz. Esnaf sorunlu, çiftçi sorunlu. Devletin tüm kaynakları -şeker fabrikalarında olduğu gibi- savaşa kaynak yetiştirmek üzere, özelleştirme adı altında peşkeş çekiliyor. Devletin çalışanlarının tamamı, hayatlarında, çalışma yaşamlarında endişeli ve hiçbir şekilde seslerini yükseltemiyorlar. “Savaşa hayır.” demek, maalesef dünyada belki ilk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde suç hâline getirildi ve bugün insanlar sanki Afrinliler buraya girmiş gibi savaşı kutsayan ve sivil ölümü olmamış gibi… Orada bakan diyor ki: “Yalan söylüyorsunuz.” Sayın bakan, Afrin’de sizin bombaladığınız alanlarda siviller ölmüyor mu? Sizin bombalarınız sivillere karşı seçici mi davranıyor? Böyle bir özellikleri mi var? Hayır. Oraya bomba düşerse evet, diğer unsurlar yanında siviller de ölüyor; 3 yaşındaki bebeler de ölüyor, 70-80 yaşındaki analar da ölüyor.

Değerli arkadaşlar, bu ülkenin çıkışı, demokratik alanın güçlendirilmesi ve bu ülkenin savaş durumundan çıkmasına bağlıdır. Bakın, demokratik alanda, bu Meclisin en etkili 2 milletvekili Sayın Grup Başkan Vekilimiz Ahmet Yıldırım ve felsefe konuşmalarını dinlemekten zevk duyduğumuz Sayın İbrahim Ayhan’ın, bir zatın iki dudağı arasındaki kararla maalesef vekilliğini düşürdünüz.

Değerli arkadaşlar, şunu söylemek isteriz ki: Siz burada vekilliğini düşürebilirsiniz ama halkın gönlünde kurdukları o tahtı yıkamazsınız. Biz tüm kamu çalışanlarıyla ilgili bu meselelerin masaya yatırılmasının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Toğrul, sözlerinizi tamamlayın.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - …ve bir çözüm önerisi geliştirilmesinin ve savaş koşullarından çıkışın mutlaka burada konuşulması gerektiğini söylüyoruz.

Sayın Başkan, tekrar size başarılar diliyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Toğrul.

Şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niyazi Nefi Kara…

Buyurun Sayın Kara. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben de sizi yeni görevinizden dolayı tebrik ediyorum. Demokrat tavrınızı çok önceden beri, akademisyenlik döneminizden beri biliyoruz ve öyle bir yönetimi örnek olarak sergileyeceğinize de eminiz. Tekrar tebrik ediyorum.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.

NİYAZİ NEFİ KARA (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında bugün çalışmakta olan 10 bine yakın insanımız mevcuttur. Bunların işe alımları memurlar gibi KPSS, yabancı dil, dört yıllık bir okul mezuniyeti gibi koşulları gerektiriyor ama memurlar gibi bir güvenceleri yok. Gerçi OHAL koşullarında memurun da güvence hakkı yok, onu da biliyoruz.

Maalesef devletin personelini istihdam anlayışındaki yanlışlıklara bir örnek de bunlardır. Yapılan yardımların belirlendiği, ihtiyaç sahiplerine dağıtımının yapıldığı, ulaştırıldığı, güvenceden yoksun insanların bunlar olmaması gerekiyor. İhtiyaç sahiplerinin tespitlerinin giderilmesi amacıyla sosyal devlet ilkelerinin uygulanması için uğraşan bu insanların da sorunlarını çözmemiz gerekiyor. Bu insanlar mağduriyetlerle karşı karşıya. Örneğin, bir ilden ya da ilçeden tayinleri yapılması gerektiğinde sadece becayiş olabiliyor ama onların kıdem tazminatları gibi diğer hakları da ellerinden alınıyor. Aynı zamanda bu çalışanların tayinleri de yapılamıyor. Aynı zamanda bu insanların yıllık, elli iki günlük tediye ücretlerinin de ödenmediğini ısrarla bize ulaştırdılar. Yardım için başvuru yapılan bu dosyalarda çok az sınırlı sayıda insanlar çalışıyor ancak malum, ülkemizin ekonomik ve sosyal koşullarındaki geriye gidişten kaynaklı da binlerce, on binlerce başvuruya çok az insan çok daha fazla çalışarak mağdur bir şekilde, aynı zamanda kendileri mağdur olarak yardım etmeye çalışmaktadırlar; bunun da giderilmesi gerekiyor.

Devletin, bu kurumlar devletin görevi olan sosyal faaliyetlerini yapan ama devlet kurumu olmayan özel bir yer mi, tüzel bir yer mi, yoksa Hükûmete göre çalışanların emeklerinin sömürüldüğü güzel bir yer mi karar vermesi gerekiyor. Bu insanların kadrolarının verilmesi gerekiyor. Gerçi “Taşerona kadro vereceğiz.” dediler, yüz binlerce insanımız kadroya geçemedikleri için bizleri aramaktadırlar. Taşeron işçilere “Hiç kimse açıkta kalmayacak.” dendi ama birçok insan burada bizlere ulaşmaktadır.

Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı çalışanları başta olmak üzere, taşeron işçilerin tamamı, yine onlar da dâhil olmak üzere bütün emeğin hakkı için mücadeleye devam ediyoruz. Bu önergeyi destekliyoruz. Gelin, emekçilerimizin haklarını alması için hep beraber, birlikte çalışalım diyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kara.

Şimdi de öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Atay Uslu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; MHP grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, size de yeni görevinizde başarılar diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

ATAY USLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, yardımlaşma ve dayanışma duygusu insanlık tarihi kadar eskidir. Bu duygu vakıf kurumunun da temelini teşkil eder. Vakıflarımız asırlarca insanlığa, hatta tüm yaratılmışlara büyük hizmetler sunmuş, sosyal devletin görevleri arasında bulunan eğitimden sağlığa, sosyal yardımdan sosyal desteğe, çevreden üretime kadar pek çok alanda önemli katkılar ortaya koymuştur.

Türkiye’de “sosyal yardım” ve “vakıf” denildiğinde ilk akla gelen kurum sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarıdır. Her ilçede bir sosyal dayanışma ve yardımlaşma vakfı faaliyet göstermektedir. Bu vakıflarımız bir yandan ihtiyaç sahiplerine ayni ve nakdî yardımlarda bulunurken, diğer yandan da bunların üretken hâle gelmesini sağlayacak projelere destekler vermektedir. Amaç, insanların kendi kendilerine yeterli hâle gelebilmelerini sağlamak; amaç, bu insanların üçüncü kişilere ihtiyacı olmadan yaşamlarını devam ettirebilmelerini sağlamaktır.

Sosyal yardımlaşma, dayanışma vakıfları ile bakanlık veya merkezî idareler arasında herhangi bir hiyerarşik ilişki ve yapı yoktur, her ilçedeki vakfın kendine ait bir sözleşmesi vardır. 81 il, 919 ilçemizde, toplamda bin noktada faaliyet gösterir bu vakıflar. Her vakfın hükmi şahsiyeti farklıdır, her vakıf bir özel hukuk tüzel kişisi olarak teşkilatlanmıştır. Bu teşkilatlanma, vakıf olarak örgütlenme hem vakıf kültürünün devamı açısından önemlidir hem de örgütlenmenin, teşkilatlanmanın yerinde olması, muhtaçlığın hızlı bir şekilde tespiti ve giderilmesi açısından çok önemlidir.

Vakıf çalışanları aracılığıyla sahada sosyal incelemeler yapılır, vakıf mütevelli heyetleri de kararlar verir. Vakıf mütevelli heyetlerinde hem kamu idarecileri hem yerel aktörler bulunur ve her türlü vakıf çalışanının istihdamına yönelik iş ve işlemler bu mütevelli heyetince yürütülür. Vakıf çalışanlarının mali ve özlük hakları 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi memurlar açısından geri bir durumda değildir.

Şu örnekleri verebiliriz: 2018 yılı Ocak ayı itibarıyla kamuda çalışan bir şube müdürü yaklaşık olarak 5.018 lira aylık alırken aynı statüdeki vakıf müdürü 5.500 lira ücret almaktadır. Öbür taraftan, kamuda yardımcı hizmet kadrosunda çalışanlar 3.200 lira maaş almaktayken aynı özelliklere sahip vakıf çalışanı 3.800 lira maaş almaktadır. Yine, sosyal incelemeci olarak çalışanlar kamuda 3.800 lira alırken vakıfta 4.500 lira almaktadır yani devlet memurlarından biraz daha fazla ücret almaktadır. Vakıf çalışanlarımız bugüne kadar muhtaçların tespitinde, ihtiyaçların giderilmesinde fedakârca çalışmışlardır, çok güzel hizmetler ifa etmişlerdir; bu ücretleri fazlasıyla hak ediyorlar. Kendilerine teşekkür ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, sözlerinizi tamamlayın Sayın Uslu.

ATAY USLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, sosyal yardım faaliyetlerinin hızlı ve esnek olabilmesi için, muhtaç kesimlere anında ulaştırılabilmesi için mevcut vakıf sistemimiz çok faydalı ve çok başarılı bir sistemdir. Bu yüzden mevcut vakıf sistemine devam edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, çözüm sürecinin bitmesine gerekçe gösterilen, Ceylanpınar’da 2 polis memurunun öldürülmesi vakasının incelenmesi amacıyla 5/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Mart 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 6/3/2018 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                          Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

5 Mart 2018 tarihinde İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan ve arkadaşları tarafından verilen 6892 sıra numaralı “Çözüm sürecinin bitmesine gerekçe gösterilen, Ceylanpınar'da 2 polis memurunun öldürülmesi vakasının incelenmesi amacıyla” Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 6/3/2018 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen konuşacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Bilgen, süreniz beş dakikadır.

Buyurun.

HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında sizin de açılış konuşmasında ifade ettiğiniz “yüzleşme” konusuyla doğrudan ilişkili bu araştırma önergemiz. Çünkü, dünyada bildiğimiz çatışmalı süreçleri bitirmenin iki önemli yöntemi var: Birisi onarıcı adalet, diğeri de yüzleşme ve hakikat komisyonlarının işlemesi.

Ceylânpınar’da 2 polis yatağında öldürüldü, üzerinden üç yıl geçti ve birkaç gün önce o davayla ilgili yargılanan tutuklu kimse kalmadığı gibi tamamı beraat etti.

Değerli arkadaşlar, bu kürsüde, bu çatı altında bu konu her gündeme getirildiğinde burada çok ilginç gerekçeler dile getirildi. Mesela: “Yargı süreci devam ediyor, dolayısıyla Meclisin bu konuda bir komisyon kurmasına gerek yok.” dendi, “Zaten biliyoruz, işte örgüt şu birimleriyle üstlendi.” dendi. Bir önceki dönem Başbakanın kamuoyu önünde söylediği söz gerekçe olarak sunuldu, “Telsiz konuşmalarından kimin yaptığını biliyoruz.” dendi. Şimdi, üç yıla yakın bir süre ve ortada yargılanan hiç kimse yok.

Değerli arkadaşlar, elbette Ceylânpınar’da yaşanan o olayın öncesi var, Suruç’ta onlarca genç hayatını kaybetti; sonrası var, 10 Ekim, garda benzer bir katliam gerçekleşti ve Ceylanpınar Türkiye’de çözüm sürecinin bitirilmesinin gerekçesi olarak bugüne kadar sunuldu, böyle savunuldu. Şimdi, eğer gerçekten o süreçle ilgili samimi, ciddi, tutarlı bir tavır gerçekleşecekse galiba öncelikle yüzleşilmesi gereken birkaç nokta var. Bunlardan birisi: O olayla ilgili, bir grup insanın tutuklanmasıyla ilgili kararı veren hâkim Nurettin Bulut FETÖ kapsamında tutuklandı. Yine, ihbarı yapan kişi de FETÖ kapsamında aranıyor. Dolayısıyla, aslında 15 Temmuzdan yaklaşık bir yıl önce yani 15 Temmuz 2016’dan bir yıl önce gerçekleşen bu olay, Türkiye’de karanlık, kirli işlerin, ilişkilerin altyapısının da önemli bir işaretini ortaya koyuyor.

Değerli arkadaşlar, gerek yargılama süreci gerekse toplumsal hafızanın sağlıklı, doğru işlemesi açısından bugün önümüzde bir kez daha bir fırsat var. Yargılama süreci işlemiyor. Dolayısıyla, eğer bu Meclis duymamayı, görmemeyi tercih ederse sorumluluğundan kaçınmış olacak ama bunun üzerine cesaretle giderse muhtemelen 15 Temmuzu hazırlayan süreçler, ilişkilerle ilgili daha cesur, daha samimi ve topluma karşı olan sorumluluğunu, görevini yerine getirmiş olacak, bundan sonra da belki benzer şeylerin gerçekleşmemesi için de daha kararlı, güçlü bir siyasal iradenin, toplumsal aklın, ortak vicdanın inşası sağlanmış olacak.

Değerli arkadaşlar, dünyadaki başka çözüm süreci örneklerinde de kötü vakalar vardır. Mesela, İrlanda sürecinde meşhur kanlı pazar olayı vardır, bu olayla birlikte çok kötü bir süreç başlamış ve görüşme trafiği bitmiştir. Şimdi, Ceylânpınar ile çözüm süreci arasındaki ilişkiye dair iki mantık yürütmek mümkün. Birisi, bu olay süreci sabote etmek için başkaları tarafından yapılmış olabilir, bu durumda Hükûmetin bu olayın hakikatini ortaya çıkarma, bu olayın sorumlularını bulma ve Türkiye’nin bu tip karanlık olaylarla başka bir zeminde anılmasını önleyecek bir iradeyi ortaya koyma tavrıdır; böyle bir tavır yok. Tersi, ikinci alternatif, hayır, bu aslında bilinçli, planlı ve güvenlik bürokrasisi içerisinde muhtemel farklı yapılanmaların işidir yani bu durumda da yine yapılacak bir tek şey vardır, bunun üzerine gitmek, bununla hesaplaşma konusunda samimi bir irade ortaya koymaktır. Eğer her ikisi de yapılmazsa elbette ki samimiyeti sorgulayacak bir durum yok ama hem FETÖ’yle mücadele hem 15 Temmuzun gerçekliğinin ortaya çıkarılması hem de benzer olayların hiç kimse için tekrarlanmaması konusunda kararlı bir iradenin sergilenmesi konusunda son derece kötü bir sınav verilmiş olacaktır.

Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bilgen.

Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök’e aittir.

Süreniz üç dakikadır.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun vermiş olduğu araştırma önergesi önemli bir önerge. Türkiye, 2015’teki 7 Haziran seçimleri ile 1 Kasım seçimleri arasında çok önemli olaylar yaşadı. 20 Temmuzda Suruç’ta patlayan bomba 33 kardeşimizi aramızdan aldı. Hemen iki gün sonra Ceylânpınar’da iki polis kardeşimizin kapalı, kilitli bir evde enselerinden vurulmuş olarak bulunması, daha sonra 10 Ekim Ankara Gar’ı patlamasıyla gelişen süreçte 7 Haziranla 1 Kasım arasındaki sürecin sorgulanmasını gerektiren çok önemli olaylar yaşandı yani bu olayları gözümüzü kapatarak geçiştiremeyiz. İşte 22 Temmuzda Ceylânpınar’da iki polisin öldürülmesi olayı bunların tipik örneklerinden bir tanesi. Ne olmuştur, kim öldürmüştür, niçin öldürmüştür? Bir yargılama yapıldı, düne kadar denilebilirdi ki: “Bir yargılama vardı, yargılama sonucunu bekleyelim.” Ve sonunda, yargılama sonucunda bütün sanıkların beraat ettiği bir olayda ben bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak 2 polisimizin şehit edilmesinin arkasındaki gerçeği bilmek istiyorum ve bu konuda en doğru kanal da Meclistir değerli arkadaşlarım. Sonuna kadar gidelim, iş nereye kadar gidiyorsa oraya kadar gidelim. Bu tablo geçiştirilecek bir hadise değil, gözünüzü kapatarak “Ne olmuş?” denecek bir hadise değil. 2 polisimizin kanı yerde mi kalsın? Kim yapmışsa sonuna kadar gitmek suretiyle kimle karşılaşacaksak onu bulalım değerli arkadaşlarım. Bu gerçekleri biz eğer ortaya çıkartamazsak Meclis de görevini yapamaz. Şimdi, yargı bir olayı kapattı, beraatle bitti. Peki, ne olacak bundan sonra? O 2 polisin vurulması hadisesini ne yapacağız değerli arkadaşlarım, bunun siyasal sistemdeki yankılarını, travmalarını aşabilecek miyiz? Ki bu iki olay iktidar partisinin, HDP'nin bir ara beraber yürüttükleri ve çözüm süreci diye adlandırılan sürecin de bitiş noktası olarak değerlendirildi. Şimdi, olayın arkasında ne var? Olayın arkasında işte burada dün beraat eden sanıkları ilk tutuklayan hâkimin bir FETÖ'cü olma gerçeği de var. E, bütün bunları yan yana getirdiğinizde ortada çözülmesi gereken çok önemli bir olay var değerli arkadaşlar. Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Ceylânpınar'da 2 polis kardeşimizin şehit edilmesi olayının araştırmasını son derece önemsediğimizi ve Meclis araştırma komisyonu kurulmasını desteklediğimizi ifade ediyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gök.

Öneri üzerine şimdi de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Celalettin Güvenç’e söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Halkların Demokratik Partisinin önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.

Sözlerimin başında, Sayın Başkan, başarılar diliyorum, tebrik ediyorum.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Bu konu, daha önce de ifade edildiği gibi, bu kürsüye getirildi, tartışıldı, konuşuldu, uzunca süredir de konuşuluyor. Ancak bizi başka yerden tartışmaya çağırıyorsunuz. Kandil’i gölgede bırakmak için, bu ülkeye otuz yıldır büyük acılar çektiren, bu ülkeye…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Bana bakarak konuşma yahu.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Size bakarak konuşmuyorum.

Kandil’in gündemden çıkarılması… Esaslı bir tartışma açıyorsunuz. Çok açık ve net bir şekilde, evet, yargıda mevcut sanıklar beraat etmiştir; yargı süreci tamamlanmamıştır, temyizi vardır ama beraat etmiştir. Ama bir gerçek var, bu kürsüde ifade ettim, 22 Temmuz günü ANF çok açık bir şekilde bu olayı üstlenmiştir, bütün dünya kamuoyuna düşmüştür. 29’unda, olaydan yedi gün sonra, uykuda uyuyan silahsız insanların öldürülmesinin örgüt üzerinde yaptığı travma nedeniyle örgüt yeni bir açıklama yapmıştır “Bunu biz yapmadık; bağımsız birimlerimiz, TAK yaptı.” demiştir. Bunların hepsi kayıtlarda vardır. Bir kere, bu tespit edilmeli ve kayıtlara girmeli.

İkinci bir yanılgı, bizi sürüklemek istediğiniz ikinci bir yanılgı, bu olayın çözüm sürecini kestiği ve baltaladığıdır. Bu, doğru değildir.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bunu Başbakan açıkladı.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ahmet Davutoğlu söyledi.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Bu, doğru değildir.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Başbakan açıkladı, Başbakanınız açıkladı.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Bakın, dinlerseniz anlatacağım, evraklara dayalı söyleyeceğim.

Bu olay 22 Temmuzda olmuştur, çözüm sürecinin 28 Şubat 2015 toplantısından sonra, örgütün silahı bırakması çağrısından sonra yapılan gelişmeler dolayısıyla olmuştur. Çok açık bir şekilde toplantıdan yirmi dakika sonra -Sayın Adnan Boynukara zannederim bunu burada ifade etti, makalesi var, kaynak da burada- Eş Genel Başkan Demirtaş “Hükûmet yürüttüğü politikayla zerre kadar umut vermiyor, barışa yaklaşmıyor.” demiştir. Akabinde, Mustafa Karasu -örgütün Kandil’deki elebaşlarından birisi- çok açık bir şekilde “Şimdi Kürt sorununun çözümü tartışılıyor, hatta AKP tarafından PKK’nın silahlı mücadeleyi bırakacağı algısı yaratılmaya çalışılıyor. Apo ile PKK arasında görüşme olmadan, bu sorun çözülmeden ‘PKK silah bırakacak.’ ‘PKK kongre yapıp silah bırakma kararı alacak.’ biçimindeki yaklaşımlar demagojidir.” demiştir.

Gelelim temmuza… 7 Haziran seçimlerinde Türkiye’de iktidar çoğunluğunun kaybedilmesinden cesaretlenen bu cani örgüt çirkin yüzünü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın.

Buyurun.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Suriye’deki olaylardan da cesaret alarak çok açık bir şekilde kanlı yüzünü göstermiştir.

Gene kayıtlardan okuyorum: 11 Temmuz, olaydan on bir gün önce KCK barajları gerekçe göstererek ateşkesi bitirdiğini açıklamıştır. 14 Temmuz günü, KCK’nın Eş Başkanı Bese Hozat “Yeni süreç devrimci halk savaşıdır.” başlıklı bir yazı yazarak devrimci halk savaşı ve “…”(x)çağrısı yapmıştır.

Değerli arkadaşlar, geçmişi konuşmaya gerek yok, geçmişin belgeleri her yerde var. Gelin, bugün barış yapalım. Gelin, bugün 5 bin tır silah alan YPG’ye “Amerikan uşaklığını yapmayın.” çağrısı yapalım. Gelin, bugün diyelim ki PKK’ya: “Bırak artık bu silahları, Mecliste siyaset konuşalım."

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Mecliste vekil bırakmadınız be. Ayıp be!

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) - Gelin, bugün burada barış için çağrı yapalım. Bırakın geçmişi. Türkiye Cumhuriyeti…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ne geçmişi? Daha geçen hafta…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Daha yeni hakaretten 2 vekilin vekilliğini düşürdünüz.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Vekillerin neden olduğunu siz biliyorsunuz.

İbrahim Ayhan’ın o tweet’ini gördüğümde içim yandı benim.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Niye?

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) - Tunceli’de askerle çatışan adama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – IŞİD’e karşı mücadele ediyordu.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – “Aliboğazı’nın, Dersim’in yiğit evladı” diye bir vekil tweet atar mı değerli kardeşlerim?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Yiğit değil miymiş? Onu mu…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – IŞİD’e karşı savaşan…

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Askerle çatışan adama siz de…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Askerle değil, IŞİD’le.

BAŞKAN – Lütfen Genel Kurula hitap edin Sayın Güvenç.

CELALETTİN GÜVENÇ (Devamla) – Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güvenç.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Konuşma içerisinde sayın hatibin birçok sataşma içeren sözü vardı…

SALİH CORA (Trabzon) – Hangisi?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Özellikle belirtmemi istiyorsanız aslında…

SALİH CORA (Trabzon) – Hangisi?

BAŞKAN – Bir izin verin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Size değil, ben Başkana hitap ediyorum.

BAŞKAN – Lütfen buraya hitap edin Sayın Kerestecioğlu.

Buyurun sizi dinliyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – “Siz bu önergeyle aslında Kandil’i devre dışı bırakıyorsunuz.” “Sanki önergeyle bir şey aydınlatmak istemiyorsunuz, başka bir çözümsüzlüğe sürüklüyorsunuz.” gibi sözlerle sataşma vardır.

BAŞKAN – Tamam, İç Tüzük 69’a göre sataşmadan iki dakika söz veriyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Ayhan Bilgen Bey konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan Bilgen.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kars Milletvekili Ayhan Bilgen’in, Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AYHAN BİLGEN (Kars) – Değerli arkadaşlar, 2 polisin öldürülmesinden bahsediyoruz, bu kadar sempatik ve gülünecek bir manzara olup olmadığı konusunda ben ciddi tereddütlüyüm ama cenazelerde de bu pozu vermekten sakınmıyorsunuz. Eğer gerçekten barışı, gerçekten…

SALİH CORA (Trabzon) – Sizin hâlinize gülüyoruz.

AYHAN BİLGEN (Devamla) – Vallahi, gülünecek hâl ortada arkadaşlar; biz “2 polisin ölümü araştırılsın.” diyoruz, siz “hayır” oyu kullanacaksınız ve “Araştırılmasın.” diyeceksiniz.

SALİH CORA (Trabzon) – Nereden nereye savruldun, ona gülüyoruz.

AYHAN BİLGEN (Devamla) – Burada çıkıp niyet okuyorsunuz.

SALİH CORA (Trabzon) – Konuşmanı yap.

AYHAN BİLGEN (Devamla) – Bizim önergemizden niyet okuyacağınıza…

SALİH CORA (Trabzon) – Sen konuşmanı yap, bana niye sataşıyorsun?

AYHAN BİLGEN (Devamla) – Biz önergemizin arkasındayız, araştırılsın, eğer sizin ANF’yle ilgili bilgileriniz, telsiz konuşmaları; bu kürsüden daha önce İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala’nın, Sayın Davutoğlu’nun konuşları, bütün bunları tekzip edecekseniz, tekzip edebilirsiniz; o sizin tercihiniz.

Ceylânpınar ile çözüm süreci arasındaki ilişki konusunda ben size aynen katılıyorum; çözüm sürecinin bitmesinin sebebi Ceylânpınar değildir ama sizin Hükûmetiniz adına buradan yapılan bütün açıklamalarda bu gerekçe olarak söylendi. Biz sadece bu çelişkiye dikkat çekmek istiyoruz. Ama hepsini geçelim, barış istiyor musunuz, gereğini yapar mısınız; ayrı bir şey ama şurada netleşelim, niyet ne olursa olsun bizim metnimizde çok açık bir talep var, diyoruz ki: “Bu 2 polisin kim tarafından, nasıl öldürüldüğünü, bu yargılama sürecinin neden bu noktaya geldiği konusunu bu Meclis araştırsın.” Siz “Hayır, araştırılmasın, zaten biz biliyoruz.” diyorsunuz. Arkadaşlar, komisyonda zaten çoğunluk üye sizden olacak, komisyon çalışsın, görüşmeler yapsın avukatlarla, yargılama süreci, güvenlik güçleri, aileler; hangi şüpheler varsa araştırılsın, Meclis de bunu dışarıya deklare etsin, desin ki “Evet, bu 2 polisin ölümüyle ilgili komisyonda oluşan kanaat budur.” Bundan niye korkuyorsunuz? Bundan niye kaçıyorsunuz? Bunun ortaya çıkmasının Türkiye'ye nasıl bir zararı olur? Bunu, bu Meclis yapmayacak da kim ortaya çıkartacak? Siz, sadece ANF’de okuduklarınız ya da örgütün üstlenip üstlenmediği üzerinden mi hakikatin tecelli etmesini istiyorsunuz? Bunu mu kabul ediyorsunuz? Bu mu siyaseten daha çok hoşunuza gidiyor? Yoksa bunu ortaya çıkartan bir Meclis mi daha saygın bir Meclis olur ve bu ülkenin gerçekten barışa yürümesine katkı sunar?

Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bilgen.

Sayın Gök, yerinizden söz talebiniz var, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Halkların Demokratik Partisinin verdiği grup önerisini desteklediklerine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, konu önemli. 2 polisin, evde, kapalı kapıların ardında, kilitli olunan bir ortamda, herhangi bir parmak izinin bulunmadığı bir ortamda öldürülmüş olması, bence bütün herkesi ilgilendiren bir konu olmalıdır. Yargının çözemediği bir olayın üzerine gitmek Meclisin başlıca görevidir. Yani oradaki 2 polisimizin kanı yerde mi kalsın? Sonu kime gidiyorsa gitsin, bunu araştıralım. Yani bu, son derece makul bir teklif. Burada, herkes, hiç olayı başka yönlere çekmeden cesaretle üzerine gidecek bir kararlılığı göstermelidir. Biz bu kararlılığı gösteriyoruz; 2 polisimizin kanı yerde kalmasın, olayın sorumluları kimse Meclis arkasına düşsün, bu olayı araştırsın diyoruz, biz de bu öneriyi destekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gök.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, yerimden kısa bir…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Danış Beştaş.

28.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, iktidar partisinin vereceği oylarla Suruç’ta 2 polisi asıl öldürenlerin kimler olduğunu ve neden bunun çözüm sürecinin bitirilmesine bahane yapıldığını oylayacağına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu, bu Suruç’ta 2 polisin olayı Türkiye'nin gündeminde çok önemli, hatibimiz ayrıntılarıyla açıkladı, ben Başbakanın bir sözünü paylaşmak için tekrar söz aldım.

Kendisi dedi ki o tarihte: “Mevcut düzen ülkenin büyümesine ayak uyduramıyor. Bunun örnekleri, geçmişe doğru gidersek çok var. 7 Haziranı unutmayın. 2 genç polisimizi uykusunda şehit ettiler. Bu arada, HDP bölücü parti de gerçek yüzünü ortaya çıkardı.”

Bu olayı doğrudan partimize yükleyen bir dil aylarca kullanıldı. Biz de diyoruz ki bugün önergemizde, bu 2 polisi gerçekten kim öldürdü? Mahkeme, yargılama sonucunda beraat kararı verdi. Peki, polisi asıl öldürenler kim ve çözüm sürecinin bitirilmesine neden bahane yapıldı? Bugün iktidar partisi vereceği oylarla aslında bunu oylayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Geçmişteki sözlerin arkasında duracak mı yani bu çözüm sürecinin bitmesine vesile olmasını tekrar mı edecek, yoksa “Hayır, umurumuzda değil polislerin ölümü, kim yapmış olursa olsun.” mu diyecek, asıl mesele bu.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beştaş.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, çözüm sürecinin bitmesine gerekçe gösterilen, Ceylanpınar’da 2 polis memurunun öldürülmesi vakasının incelenmesi amacıyla 5/3/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Mart 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Evet, oylamaya geçeceğim ama karar yeter sayısı da arayacağım.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.19

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.34

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, kısırlığa yol açan faktörlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2063) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin, ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Mart 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

6/3/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 6/3/2018 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Engin Altay

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                         CHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, kısırlığa yol açan faktörlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/2063) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 6/3/2018 Salı günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir. (Uğultular)

BAŞKAN – Önerinin görüşmelerine geçeceğiz ancak Genel Kurulda bir uğultu var.

Sayın milletvekilleri, sizleri sessizliğe davet ediyorum.

Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Çetin Arık’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Arık. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, öncelikle yeni görevinizde başarılar diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

ÇETİN ARIK (Devamla) – Buradan vakitsiz aramızdan ayrılan parti meclisi üyemiz Yavuz Karan’a Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum. (Uğultular)

BAŞKAN – Sayın Arık, bir dakika lütfen…

Uğultu devam ediyor değerli milletvekilleri. Hatip kürsüde, lütfen sessizliği sağlayalım.

Buyurun Sayın Arık.

ÇETİN ARIK (Devamla) - Sayın milletvekilleri, bugün, son on beş yılda hızla artan erkek infertilitesi yani erkeklerdeki kısırlığın araştırılması üzerine verdiğimiz önergemiz hakkında söz aldım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kısırlık nedir? Kısırlık, bir çiftin korunmaksızın bir yıl içerisinde çocuk sahibi olamaması hâlidir. Kısırlık, üreme çağındaki kadınların yaklaşık olarak yüzde 10 ila 15’ini etkilemektedir. Bilimsel verilere göre de Türkiye’de 2,5 milyon kişi kısırlık sorunuyla karşı karşıyadır. Bunlardan yaklaşık 1 milyonu yardımcı üreme tekniklerine yani tüp bebek tedavisine muhtaçtır.

Değerli milletvekilleri, bundan yaklaşık on beş yıl önce erkeklerdeki kısırlık oranı yüzde 10 ila 15 seviyesindeyken bugün bu oran yüzde 45’ler seviyesindedir. Yani AKP iktidarı döneminde, son on beş yılda erkeklerdeki kısırlık oranında yaklaşık olarak 3 katlık bir artış olmuştur.

Peki, AKP iktidarı döneminde erkeklerdeki kısırlık neden bu kadar artmıştır? Aslında, kısırlığın başlıca nedenlerine baktığımızda bu sorunun cevabını da görüyoruz. Stres, insülin direnci, diyabet, obezite, GDO’lu gıdalar, sigara, alkol, çevre kirliliği, uyuşturucu madde kullanımı, varikosel, testis tümörleri, inmemiş testis vesaire kısırlığın başlıca nedenleridir. Bunların hepsi de AKP iktidarı döneminde artış göstermiştir.

Şimdi, beyler, beni iyi dinleyin: Amerika, AKP Hükûmeti eliyle Türk erkeğini kısırlaştırıyor. Evet, yanlış duymadınız, Amerika, AKP Hükûmeti eliyle Türk erkeğini kısırlaştırıyor. İşte, son günlerde millî ve yerli olan şeker fabrikalarının satılma kararı ve nişasta bazlı şekerin kotasının artırılması da Türk erkeğini kısırlaştırma projesinin bir parçasıdır. “Şeker fabrikalarının satılmasıyla kısırlığın ne ilgisi var?” diye sorabilirsiniz. Ben size açıklayayım sayın milletvekilleri. Nişasta bazlı şeker ne demek, pancar şekerinden farkı nedir? İnsanlar hangi şekeri tüketirlerse tüketsin karaciğer o şekeri ayrıştırır ve metabolizma bunların içinden glikozu kullanır. Glikoz vücudun enerji kaynağıdır. Vücutta enerji oluşabilmesi için glikozun hücre içine girmesi ve hücre tarafından yakılması gerekir. Glikozun hücre içine girebilmesi için de pankreasın insülin hormonu salgılaması gerekir. İnsülin hormonu hücrenin kapısını açar, hücreye giren glikoz da yakılarak enerjiye dönüştürülür. Nişasta bazlı şekerde ise izoglikoz vardır. Nedir izoglikoz? İzoglikoz, metabolizmanın kullandığı glikozun izomeridir yani glikozun tersten bir kopyasıdır. Metabolizma glikozun tersten kopyası olan izoglikozu tanımadığı için insülin hormonu salgılayamamaktadır. Biz bu duruma insülin direnci diyoruz ki bu durum da kısırlığın en önemli nedenlerinden biridir. Vücut izoglikozu kullanamadığı, şeker ihtiyacını karşılayamadığı için sürekli yeme ihtiyacı devam eder. Bu da neye neden olur? Obeziteye. Obezite neye neden olur? Kısırlığa neden olur. İnsülin hormonu salgılanamayınca izoglikoz hücre içine giremediği için kanımızda birikip diyabete yani şeker hastalığına neden olmaktadır. Kısırlığın bir diğer nedeni neydi? Şeker hastalığı.

Bu işler öyle siyasilerin düğün törenlerine katılıp çiftlere “3 çocuk, 5 çocuk yapın.” demeyle olmuyor Sayın Tamer. Çünkü bu zehrin en çok etkilediği yerlerden biri de kılcal damarlardır. 3 çocuk için, 5 çocuk için kan akımı lazım. Nasıl yapsın gariban 3 çocuğu, 5 çocuğu?

Bakınız değerli milletvekilleri, kısırlığın bir diğer nedeni neydi? Stres. Herkes stres hâlinde şimdi. Şeker fabrikalarının kapısına kilit vurulunca eve ekmek götüremeyen genç iş sahibiyken dert sahibi olacak, stres sahibi olacak ama maalesef çocuk sahibi olamayacak.

NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Muhalefet stres yapıyor!

ÇETİN ARIK (Devamla) – Kısırlığın bir diğer nedeni neydi? Hava kirliliği.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Arık.

Buyurun.

ÇETİN ARIK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şeker pancarı aynı büyüklükteki orman alanlarından 3 kat daha fazla oksijen üretiyor. Siz Eskişehir’de olduğu gibi halkın sağlığıyla oynamaya, termik santralleri yapmaya devam edin. Ben bu milletin bir ferdi olarak gerçekten çok merak ediyorum, bu Amerika sevdanız, Cargill aşkınız nereden geliyor Allah aşkına? Çoğu Avrupa ülkeleri nişasta bazlı şekeri yasaklamış, en fazla yüzde 2,5 kota vermişken bizim millî ve yerli Hükûmetimiz neden şeker fabrikalarını kapatıp da nişasta bazlı şekerin kotasını yüzde 15’e çıkarmış? Amerika bir taraftan ürününü satıp kâr ediyor, diğer taraftan da vatandaşımızın sağlığını bozarak şeker ilacını, kanser ilacını, kısırlık ilacını satarak kâr ediyor hem de Türk milletinin soyunu kurutuyor. Bugün vatandaşımız kısırlık ilacını alabilmek için tarlasını, ahırındaki hayvanını, evini satmak zorunda kalıyor.

Ben, buradan vatandaşlarımızı uyarıyorum: Eğer çocuk sahibi olmak istiyorsanız, neslinizin devam etmesini istiyorsanız…

Sayın Başkanım, toparlıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

ÇETİN ARIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Türk milletinin nesli devam etsin diyorsanız, daha düne kadar birbirlerine idam ipi atanların, birinin yüzde 50’yi, diğerinin yüzde 10’u bulamama korkusuyla birbirine can simidi gibi sarıldıkları sözde cumhur ittifakına, aslında al gülüm, ver gülüm ittifakına, koltuk ittifakına, kirli ittifaka itibar etmeyin, oy vermeyin; benden söylemesi.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan anlayışınız için. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arık.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerinde söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Ahmet Selim Yurdakul’a aittir.

Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

MHP GRUBU ADINA AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Değerli milletvekilleri, muhterem vatandaşlar; halk arasında kısırlık olarak bilinen infertilite hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım.

Muhterem vatandaşlar, kısırlık birey ve toplum sağlığı üzerinde ciddiye alınması gereken etkilere sahip, önemli bir sorundur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak vatandaşlarımızın sağlık sorunlarını anlamak ve çözüm üretmek üzere vatandaşlarımızla hem de akademiyle sık sık temas hâlindeyiz. Yapılan bilimsel çalışmalarda kısırlığın görülme sıklığı yüzde 10 ile 15 aralığındadır. Ülkemizde yaklaşık 2,5 milyon çift çocuk sahibi olmakta sorun yaşamaktadır. Artık her 6 aileden birinin bu sorunla yüz yüze olduğu bilindiğine göre “Vatandaşlarımızı bu dertten nasıl koruyabiliriz?” sorusunu ciddi olarak değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum.

Öncelikle, kısırlık sorununun büyük oranda çevresel şartlardan ve gıda güvenliğinden etkilendiğini de bilmek zorundayız . Temiz hava, temiz su, genetiği değiştirilmemiş gıdalara ulaşım günden güne zorlaşıyor. Çalışma hayatı ve günlük yaşamlarımız baştan sona stres kaynağı. Hâl böyleyken çiftlerin çocuk sahibi olmaları da gitgide zorlaşıyor. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk milletinin huzurunu sağlamak ve vatandaşlarımızın sağlığını korumak adına Türk aile yapısını daima korumayı ve geliştirmeyi arzu ediyoruz.

İnfertilite, yalnızca bireylerin değil toplumumuzun da dinamiklerini etkileyen genel bir sorun durumundadır. Bu nedenle Milliyetçi Hareket Partisi olarak önerilerimiz, çevre şartlarının iyileştirilmesi ve doğanın korunması adına geniş kapsamlı bir seferberlik başlatmak zorundayız. Ayrıca, kısırlık tedavisinde araştırma geliştirme faaliyetlerine yönelik bütçe ayrılmalı, ihtiyaç sahibi ailelerin kısırlık tedavilerini devlet olarak üstlenmeliyiz. Partimizin önerdiği koruyucu sağlık politikası kapsamında infertiliteye neden olan sigara, alkol ve uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıkların önlenmesi için aktif bir şekilde mücadele edilmelidir. Ayrıca, önleyici tıp politikamız çerçevesinde kısırlığa neden olan tümör ve varikosel gibi hastalıklara erken tanı konularak infertilitenin önüne geçilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak önerdiğimiz koruyucu ve önleyici tıp anlayışımızı hayata geçirerek hava kirliliği ve radyasyon başta olmak üzere çevresel şartların en iyi seviyeye getirilmesini amaçlıyoruz.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yurdakul.

Öneri üzerinde söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım’a aittir.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Sayın Başkanım, öncelikle görevinizde başarılar diliyorum, barışa vesile olmasını temenni ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Başta kadınlarımız olmak üzere ekranları başında bizleri izleyen tüm halkımı saygıyla selamlıyorum.

Evet, “infertilite” deyince, “kısırlık” deyince akla hep kadınlar gelir ama maalesef öyle değildir. Olayın bilimsel yönüne baktığımız zaman kadın ne kadar kusurluysa erkekte de o kadar kusur vardır ama maalesef hep sanki kadın suçluymuş gibi muamelelere, öyle bir kanıya varıyoruz.

Şimdi, erkekte infertilitenin nedenleri: Hormonal nedenler olur, sperm sayısındaki bozukluklar olabilir, genetik anomaller olur, inmemiş testis, sperm kanallarındaki tıkanıklıklar, varikosel, vazektomi travma, kanser gibi nedenler sayılırken kadında yine infertilite yani kısırlık nedeni olarak yumurtlamada meydana gelen düzensizlikler, tüplerin tıkalı olması, süt hormonunun yüksek olması, endometriozis, rahimde bulunan patolojiler, tiroit hormon bozuklukları -guatr gibi- genital organlarda geçirilmiş enfeksiyonlar, rahim ağzıyla ilgili servikal faktörler ve son zamanlarda her iki cinsi ilgilendiren bazı nedenler var ki bunların üzerinde durulması gerekir. Önergenin amacı da bence buna hitap ediyor. Radyasyon, kimyasal atıklar, ağır metallere maruziyet, hava kirliliği, böcek ilaçları, genetiği değiştirilmiş gıdalar tüketilmesi, sigara, alkol, uyuşturucu madde kullanımı ve obezite gibi başka nedenler olarak sıralanabilir.

Şimdi, bu oranlar yüzde 50, yüzde 50 gibi görünüyor ama sanki tek suçlu kadınmış gibi, hatta doğan çocuğun cinsiyetini sanki kadın belirliyormuş gibi kadına haksız suçlamalar getiriliyor. Kadınlar şiddete uğruyor, hatta üzerine ikinci, üçüncü evlilikler yapılıyor, kumalar getiriliyor. Bunu da buradan şiddetle protesto ettiğimi söyleyeyim çünkü bu konuda hem bize hem iktidara hem de üniversitelere büyük görevler düşüyor. Bilgilendirmenin, eğitimin çok çok önemli olduğunu bilmeliyiz ve bunu kamu spotlarıyla sık sık işlemeliyiz. İktidara düşen görevlerden biri, kısırlıkla ilgili merkezler var, bu merkezlerin desteklenmesi gerekir. Üniversiteler ilgileniyor ama bakıyoruz üniversiteler, üniversitelikten, bilimden çıkmış. Kendi üniversitem üzerine bir örnek söyleyeceğim. Bir rektörümüz var ki ne diyor biliyor musunuz? “Kadın eli sıkmak, ateş tutmaktan daha korkunçtur.” Buyurun, üniversitelerin geldiği duruma bakın. Bir üniversite rektörünün bunu söylemeye, kadınları böyle şeytanla özdeşleştirmeye hakkı var mı, takdiri size bırakıyorum.

Özel hastanelerin çoğu üniversiteye çevrildi, burada akademik kariyerler oluyor. İçinizde akademisyenler var, bu konunun üzerinde gerçekten durun çünkü parayla mı acaba bu akademik kariyerler alınıyor yoksa hakkıyla mı alınıyor, bunların da üzerine gidilmesi gerektiği kanısındayım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, sözlerinizi tamamlayın.

Buyurun.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Sağlığın tamamen ticarileşmesiyle bugün sağlık günden güne kötüye gitmektedir. Özel hastanelerde, özellikle A sınıfı hastanelerde ne kadar kazanabilirim düşüncesi var. Dünya kadar para alıyorlar. Bıçak parasını kaldırdık ama… Ben gittim bir dahiliyeye muayene oldum. Bir dahiliyede ne kadar fatura edildi biliyor musunuz? Şu Meclise 3.500 lira para fatura edildi. Benim zoruma gitti, sanki cebimden gitti. Gerçekten halkın cebinden çıkmış 3.500 lira, faturası da burada, size gösterebilirim. Bunların da düzeltilmesi gerekir.

Her şeyin tek elden yönetildiği bir ülkeden hayır gelmez arkadaşlar. Geçen hafta, biliyorsunuz Cumhurbaşkanı emretti yardımcı doçentlik sınavı reddedildi, onu bir kılıfa uydurduk. Ama bilimden anlamayanların, bilimden haberi olmayanların “Teröristler 10-15 çocuk doğuruyor, siz neden doğurmuyorsunuz?” anlayışıyla da bu sorun çözülmez.

Bu hafta Dünya Emekçi Kadınlar Haftası. Saraya diyorum ki: Bırak anneler karar versin kaç çocuk doğuracağına veya doğurmayacağına, onlar karar versin. Bu vesileyle tüm kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Sayın Recep Şeker’e aittir.

Buyurun Sayın Şeker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP ŞEKER (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi üzerinde grubum adına söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü en içten dileklerimle kutluyorum.

Kısırlık yani infertiliteye sebep olan hastalıklardan inmemiş testis, genetik ve hormonal nedenler, bebeğin anne karnına düşmesiyle birlikte başlayan aile hekimlerindeki sıkı takip, doğum sonu ve bebeklik döneminde de kontroller, muayeneler ve aşılarla devam etmektedir. Bütün bunlar hastalıkların tespitini, dolayısıyla da tedavi başarısını artırmıştır.

İnfertilite sebebi diğer hastalıkların tedavisi çocuk cerrahisi, üroloji, kadın hastalıkları ve doğum gibi ilgili kliniklerde yapılmaktadır.

Obeziteyle ilgili aile hekimleri, persentil takipleriyle kendine bağlı nüfusu takip etmekte, gerekli önlemleri vatandaşlarımızla birlikte almaktadırlar.

Ayrıca seçim bölgem Karaman’da İl Sağlık, İl Gençlik ve Spor ve İl Millî Eğitim Müdürlükleri ortak bir çalışmayla obez çocukların tespiti, doktor kontrolü, diyetisyen ile ailenin ortaklaşa düzenlediği diyet menüleri ve Gençlik Spor hocaları nezaretinde sevdiği sporları yaparak, düzenli bir takiple sağlıklı yaşamı hayat tarzı hâline getirmek üzere özel projeler yapmaktalar.

Sigarayla mücadelede Türkiye, Dünya Sağlık Örgütünden ödüllü ve örnek bir ülkedir.

Uyuşturucu madde, alkol ve sigarayla ilgili mücadele de yine en çok iktidarımız döneminde yapılmaktadır. Uyuşturucu bağımlılığı ve yeni bağımlılık türlerinin araştırılarak bağımlılığın nedenlerinin ve alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla Meclis araştırması komisyonu kurulmuş, bununla ilgili çalışmalar devam ediyor.

Yine Başbakan Yardımcımız Sayın Recep Akdağ'ın başkanlığında oluşturulan Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu çalışmalara başlamıştır. Tüm bağımlılıklar mercek altına alınmış, çalışmalar devam etmektedir.

İnfertilite tedavi merkezleriyle ilgili ülkemizde an itibarıyla tıp merkezi bünyesinde 4, müstakil 30, özel hastane bünyesinde 71, üniversite bünyesinde 36 ve kamu bünyesinde 14 olmak üzere, toplamda üremeye yardımcı tedavi merkezi sayısı 155’e ulaşmıştır.

23-40 yaş arasındaki tüp bebek tedavisi, vatandaşımızdan alınan az bir katkı payıyla yapılmaktadır. Canlı doğumlar için sorun teşkil eden çoğul gebeliklerin azaltılmasıyla ilgili birden fazla embriyo nakli için kriterler tespit edilmiştir. Tüp bebek başarı oranlarının düşmemesi için ise deneme sayısı 2’den 3’e yükseltilmiştir. Sonuç olarak, infertilitenin sebebinden tedavisine kadar Hükûmetimiz, sağlıklı bebek sahibi olma ve sağlıklı nesiller yetiştirme adına gereğini yapmaktadır.

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şeker.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında bulunan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 13, 20 ve 27 Mart 2018 ile 3, 10, 17 ve 24 Nisan 2018 Salı günlerindeki birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 6/3/2018 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                   Mustafa Elitaş

                                                                                                                                        Kayseri

                                                                                                                     AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 1’inci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;

Genel Kurulun;

13, 20 ve 27 Mart 2018 ile 3, 10, 17 ve 24 Nisan 2018 Salı günlerindeki birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi;

Haftalık çalışma günleri dışında 12 Mart 2018 Pazartesi günü ile 16 Mart 2018 Cuma günü saat 14:00'te toplanması ve bu birleşimlerinde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan işlerin görüşülmesi;

6, 7, 8, 12, 13, 14, 15 ve 16 Mart 2018 Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe ve Cuma günleri saat 24:00'e kadar çalışmalarını sürdürmesi,

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

533 sıra sayılı

Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı

(1/914)

BÖLÜMLER

BÖLÜM MADDELERİ

BÖLÜMDEKİ

MADDE SAYISI

1. BÖLÜM

1 ila 21’inci maddeler arası

21

2. BÖLÜM

22 ila 49’uncu maddeler arası

28

3. BÖLÜM

50 ila 77’nci maddeler arası

28

4. BÖLÜM

78 ila 96’ncı maddeler arası

(Geçici Madde 1 dâhil)

20

Toplam Madde Sayısı

97

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın Mehmet Altay’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Altay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALTAY (Uşak) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Öncelikle yeni görevinizde başarılar diliyorum, hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET ALTAY (Devamla) – Değerli arkadaşlar, grup önerimiz bu ve gelecek hafta Meclisimizin çalışma takvimi ve süreleriyle ilgilidir. Özellikle grup önerimizde “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına bugün görüşmelerine başlamayı planladığımız 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nı getirmeyi düşünüyoruz.

Özellikle grup önerimizde mart ve nisan ayları içerisindeki birleşimlerde sözlü soru önergelerinin görüşülmemesini planlıyoruz.

Haftalık çalışma günleri dışında 12 Mart 2018 Pazartesi günü ile 16 Mart 2018 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşimlerinde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan işlerin görüşülmesini özellikle planlıyoruz.

6, 7, 8, 12, 13, 14, 15 ve 16 Mart 2018 Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe Ve Cuma günleri saat 24.00'e kadar çalışmalarını sürdürmesini önerimizde teklif ediyoruz.

Ayrıca, 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91'inci maddesine göre temel kanun ve dört bölüm olarak görüşülmesi teklifimizde yer almaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarımız, özellikle grup önerimizde bugün görüşmelerine başlamayı planladığımız 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı özellikle vatandaşlarımız tarafından, milletimiz tarafından beklenen önemli değişiklikleri içermektedir. Bu bağlamda, özellikle yatırım, üretim ve istihdamın teşvikine ilişkin önemli düzenlemeleri içerisinde barındırmaktadır. Ayrıca, asgari ücretin yıl içerisinde vergi dilimlerinden etkilenmesine ilişkin sorunu ortadan kaldıracak kalıcı çözümü bu bağlamda ele almaktadır. Ayrıca, organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi sitelerinin altyapı yatırımları ile küçük sanayi sitelerinin yapımla ilgili işlerinde KDV’nin kaldırılmasına, istisna tutulmasına ilişkin düzenlemeleri de içerisinde barındırmaktadır.

Bu nedenle, özellikle vatandaşlarımız için önemli düzenlemeleri içeren bu yasa tasarısının bir an önce kanunlaşması için tüm grupların da desteğini beklediğimizi ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Öneri üzerinde söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş’a aittir.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, öncelikle ben de yeni görevinizde başarılar diliyorum, hayırlı olsun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, evet, Genel Kurulun başında Grup Başkan Vekilimiz Kerestecioğlu bir işkence olayını anlattı. Doğrusu, iktidar sıralarından bir yanıt bekledim, tam bir saat, iki saate yakındır çıt yok. Burada “İşkence var.” diyoruz. Bir partinin, Demokratik Bölgeler Partisinin Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan bayılana kadar işkence görmüş ve avukatlara bunu bütün ayrıntılarıyla anlatmış. Mehmet Arslan’ın başkanı bulunduğu parti hangi parti? 103 belediyesi olan ve hepsine kayyum atanan, milyonlarca insanın iradesi. Herhangi bir vatandaş da olabilirdi. Söz konusu olan, işkence.

Mehmet Arslan niye tutuklandı? Çünkü Afrin’e yönelik başlatılan savaşta, Diyarbakır DBP il binası önünde, konuşmasın diye ağzı kapatıldı, bütün kameralar tanıklık etti ve bir hafta sonra gözaltına alınıp tutuklandı. 7 Şubatta tutuklandı, 19 Şubata kadar Diyarbakır D Tipi Cezaevinde, nakledilecek diye tek kişilik hücrede tutuldu. Sonra Rize Kalkandere’ye götürüldü ve çıplak aramaya direndiği için kameraların olmadığı odada kendinden geçinceye kadar dövüldü.

Şimdi, bu olayı… Yani o kadar normalleşiyor ki, bir işkence diyoruz, bayılma diyoruz, insanlık suçu diyoruz. Bu mesele öyle dinlenip geçilecek bir mesele değil, bizim şu anda bu meseleyi bütün ayrıntılarıyla konuşup tartışmamız gerekiyor. İktidar işkenceden yanaysa çıkıp bunu da söylesin, desin ki: “Bu işkenceden haberimiz var ve destekliyoruz.” Aksini söylemediğine göre “Sükût ikrardan gelir.” diyoruz.

Şimdi, açıkçası burada herhangi bir vatandaşa bile işkence iddiası ciddidir, kıyamet kopar, kıyamet kopartılır yani bu basit bir mesele değil. Ama iktidarın bir demokrasi kaygısı yok, bunu böyle anlıyoruz. Şimdi, kendi varlık meselesi yüzünden bütün değerleri yerle bir eden bir anlayış, şiddet uygulamayı muhalefeti susturmak için kullanan bir iktidar var karşımızda. Gerçekten, öyle, bu kötülükler sonuçsuz kalmaz. Bu kötülüklerin hesabı ahirete falan da kalmaz. Bu kötülüklerin hesabı mutlaka sorulur, buradan bunu söylemek istiyoruz.

Şimdi, burada cezaevlerinde bir fitil mi ateşlenmek isteniyor? Cezaevlerinde -bu ana kadar her gün söylüyoruz- işkence uygulamaları var, insanlık dışı uygulamalar var ama iktidar bu konuda hiçbir şekilde bir tartışmaya girmiyor, bir yanıt vermiyor.

Şimdi, bununla ilgili şunu söylemek istiyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız Sayın Danış Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – İşkenceyi görmezden gelenlere şu sözleri söylemek istiyorum: Emin olun, siz bu işkence uygulamaları yüzünden sanık sandalyesine oturduğunuzda halk üzülmeyecek. Halklar, sizin bu kötülüklerin tek tek şahitliğini mahkeme kürsüsünde yapacak ve bunun hesabı -dediğimiz gibi- er geç sorulacak. Burada söylememizin sebebi de Meclisin acil devreye girmesidir. Bir eş genel başkana işkence yapan bir zihniyet, sıradan bir vatandaşa ne yapmaz? Bunu daha fazla nasıl açıklayalım? Bunu gerçekten ifade etmekte zorlanıyorum. Halk düşüşünüze üzülmeyecek. Siz düştüğünüzde bunun hesabını vereceksiniz.

Ama şunu da söylemek istiyorum; işkencecilere sesleniyorum: Yarın öbür gün sanık sandalyesinde olduğunuzda iktidar partisi de sizi kurtaramayacak çünkü kendilerini kurtarma derdinde olacaklar ama hepiniz birlikte bunun hesabını vereceksiniz diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Danış Beştaş.

Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay’a aittir.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şu âdetten bir vazgeçemediniz ya. Yani şuraya getirdiğiniz… Genelde çok iyi bir şey getirdiğiniz de yok da arada böyle milletin yararına bir şeyler getiriyorsunuz. Buna bir tam benzetme yapmak lazımsa, bir kavanoz balın içine de bir kaşık zehir atmadan yapamıyorsunuz.

Yani bakıyoruz, bu hafta AK PARTİ Grup önerisiyle 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nı görüşeceğiz. Çok sayıda iyileştirici hüküm var yani bizim de “Elbette.” diyeceğimiz, “Tabii ki.” diyeceğimiz hükümler var. Zira, yıllar boyu milletten kepçeyle alıyorsunuz, arada bir de çay kaşığıyla millete bir şey veriyorsunuz; bu, tam olarak da budur yani. Elbette vergi mevzuatıyla ilgili çeşitli konularda müspet bir teklif. Cumhuriyet Halk Partisi olarak tümü üzerinde, bölümler üzerinde, maddeler üzerinde vereceğimiz önergelerle çekincelerimizi, desteklerimizi ortaya koyacağız. Ama şu da var: Allah’ın bildiğini kuldan inkâr değil. Plan ve Bütçe Komisyonu Grup Başkanımız ile Sayın Bakan bir görüşme yürütüyor. Umarım ve dilerim ki çekince koyduğumuz, ülkenin ve milletin menfaatine olmayan, hatta kişilere özel, kişiye özel nitelik taşıyabilecek hükümleri buradan çıkarırsanız biz Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün bize verdiği imkânları bu kanunda katkı mahiyetinde kullanırız ama bunu böyle yapmaz da “Hayır, biz çoğunluk partisiyiz, bunlar illa olacak.” derseniz biz Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün bize verdiği imkânları refleks mahiyetinde kullanırız. Tabii ki kabul oyu vereceğimiz maddeler olduğu gibi, olmaması gereken, adil olmayan, hakkaniyet barındırmayan hususlar var, bunları gelip burada size anlatacağız, siz sayın milletvekillerinin vicdanına işi havale edeceğiz ve bir şekilde bu kanun yasalaşacak.

Devlet bu teklifle yaklaşık 18 milyar TL’lik bir gelir kaybına uğrayacak ama kayıp yok. Niye yok? Devlet kaybetsin, yeter ki millet kazansın. Millet güçlü olursa devlet zaten güçlü olur, ana mantığımız da budur. Kanuna da bu perspektiften bakacağımız için dilerim ki biz yapıcı muhalefet anlayışımızı ortaya koyarken çoğunluk partisi de burada bir çoğunluk şımarıklığı hâli içine girmezse -buradan bir yanlış anlama olmasın “çoğunluk şımarıklığı” siyasette bir terimdir, literatürde vardır- bu vatandaşların, çiftçinin, tarım kredi kooperatifi borçlularının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) - …küçük sanayi sitelerinin ve benzeri burada çok sayıda bu teşvikten istifade edecek vatandaşlarımızın bir an önce bu teşvikten yararlanmaları imkânı, fırsatı sağlanmış olur.

Bu kanunda samimi, sahici, yapıcı bir muhalefet anlayışı içerisinde görev yapacağımızın bilinmesini istiyorum. Tekrar tekrar iktidar partisinin değerli grup başkan vekillerinden, Hükûmetin sayın üyelerinden bu kanunda bizim gördüğümüz çekincelerin bizlik değil, milletin ve devletin menfaatine olmadığının ve bu sebeple karşı olduğumuzun bilinmesini beyan ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Önergeler (Devam)

2.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın (2/469) esas numaralı 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/137)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

14/12/2015 tarih ve (2/469) esas numarasıyla Başkanlığınıza gelen, 18/1/2016 tarihinde Anayasa Komisyonuna sevk edilen ve tarafımdan verilen 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 37’nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                                   Kazım Arslan

                                                                                                                                        Denizli

BAŞKAN – Teklif sahibi Denizli Milletvekili Sayın Kazım Arslan’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

14 Aralık 2015 tarihinde vermiş olduğum yasa teklifiyle ilgili görüşlerimi ve düşüncelerimi sizlere aktarmak ve doğrudan gündeme alınması üzerine söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlarım, verdiğimiz bu yasa teklifiyle… Gerçekten, Siyasi Partiler Kanunu’nda yıllardan beri birçok eksikliği, birçok aksaklığı gördüğümüz hâlde değiştirilmesi için bu dönemde hiçbir teklifin gündemimize gelmediğini, Genel Kurula gelmediğini görüyorum. O nedenle bazı önemli değişikliklerin yapılabilmesi için bugünlerde görüşülen yasa teklifiyle birlikte, ittifak yasasıyla birlikte gündeme alınmak suretiyle bu değişikliğin yapılmasının hem ülkemiz açısından hem siyasi partilerimiz açısından çok önemli olduğunu belirtmek istiyorum.

Bu yaptığımız teklifle üyelik sistemini değiştiriyoruz; üye, aktif üye şeklinde ikiye ayırıyoruz. Aktif üyenin, gerçekten parti içinde aktivite gösteren, üye aidatlarını ödeyen, eğitimine ve etkinliklere katılan üyenin aktif üye olarak çalışmalarını sürdürmesi suretiyle partilerimizin çalışmalarının daha nitelikli, daha olumlu sonuçlar vereceğini belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca, aktif üyelerin hem milletvekili seçiminde hem belediye başkanlıkları seçiminde, ön seçimin yapılması ve oyların kullanılması noktasında da önemli bir görevinin, işlevinin olacağını da belirtiyorum.

Değerli arkadaşlarım, özellikle illerde yapılan seçimlerde, il kongre delege sayısının 600 olması sebebiyle bu temsilî sayının 1.000’e çıkarılmak suretiyle, daha çok delegenin katılımı suretiyle il kongrelerinin yapılmasının da faydalı olacağını belirtmek istiyorum çünkü ne kadar çok katılım olursa, ne kadar çok delege katılır ise ben il kongresinden çıkacak sonuçların hem il başkanlığı hem il yönetimi hem de kurultay delegeliği yönüyle iyi olacağını söylüyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bugünlerde çok olmuyor ama özellikle geçmişte çok yaşandı, bilhassa bir partiden seçilen milletvekilinin o seçim dönemi içinde, yasama dönemi içinde bir partiden bir başka partiye geçmek suretiyle, o partide siyaset yapmaya başladığına birçok kere şahit olduk. O nedenle, bir partiden seçilen milletvekilinin, belediye başkanının, il genel meclisi üyesinin, belediye meclis üyesinin hangi partiden seçilmiş ise o dönemin sonuna kadar o partide kalması ve görevini o partide yapması gerekiyor. Bu değişikliğin içinde o da var. Eğer bağımsız olarak görev yapmak istiyorsa, daha doğrusu partiden ayrılmak istiyorsa, bağımsız olarak görevini yapmasının da uygun olabileceğini belirtiyorum. Çünkü seçmen iradesi hangi partide çıkmışsa o iradeye uygun olarak o arkadaşımızın, seçilen arkadaşımızın görevini dönemin sonuna kadar sürdürmesi gerekmektedir.

Ayrıca, illerde kurultay delegeleri seçiyoruz. Bu kurultay delegelerinin sayısını da aslında temsilde adalet durumu dikkate alınarak belirli ölçülerde, seçimde oy oranının arttığı bölgelerde daha çok olmak suretiyle, bunların yapılmasının ve dağılımının daha adaletli bir şekilde yapılmasının doğru olacağını belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, özellikle, doğal kurultay delegelerinin genişletilmesini, seçilmiş il başkanları ile önceki dönem il başkanlığı yapan arkadaşlarımızın, büyükşehir belediye başkanlarımızın ve il belediye başkanlarımızın da doğal kurultay delegesi olmasında da çok büyük fayda olacağını belirtmek istiyorum. Çünkü bunlar doğal delege olmalı ki… Seçilmiş zaten, seçilmiş bir arkadaşın daha sonra kongrelerden yine seçilerek gelmesinin bir anlamı olmadığını işaret ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Arslan.

KAZIM ARSLAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, özellikle, ön seçimin aktif üyelerle birlikte yapılmasının, yine, ilçe seçimlerinin aktif üyelerle birlikte yapılmasının çok faydalı olacağını belirtmek istiyorum. Çünkü mahalle delegeliği kaldırılarak mahallede seçimin yapılmasının ötesinde gerçekten aktif olarak mahallesinde kayıtlı olan üyelerimizin ilçe kongrelerinde oy kullandırılmak suretiyle ilçe başkanını, yönetimini ve il kongre delegelerini seçmek suretiyle daha katılımlı, daha demokratik bir seçimin ortaya çıkacağını ve mahallelerde ortaya çıkan anlamsız tartışmaların da böylelikle ortadan kalkacağını söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, özellikle bu kanun teklifimizin gündeme alınması yönünde şu etken de gerçekten çok önemli: AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Sorgun Bey bir yazı göndermiş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arslan, tamamlayın sözlerinizi lütfen.

KAZIM ARSLAN (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

…“Siyasi Partiler Kanunu’yla ilgili teklifiniz varsa, onu da Meclise sunmak üzere, bunların görüşülmesine olanak sağlayacağız.” demiş. Bunu da dikkate alarak siz buna olanak sağlamak açısından “okay”leyin, siz buraya “Evet.” deyin, böylelikle gündeme alınsın, bu yasa teklifimiz de böylelikle görüşülmüş olsun diyorum.

Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arslan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, bir pek kısa söz talebim var efendim.

BAŞKAN – Gördüm Sayın Altay, sisteme girmişsiniz, söz talebiniz var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, bir milletvekili tarafından ortaya atılan işkence iddiası konusunda Hükûmetten izahat beklediklerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. İki saat önce sanıyorum, belki üç saat önce, Meclis açıldığında bir sayın milletvekilimiz bir işkence iddiasını ortaya attı. Ben beklerdim ki o anda, iddia ortaya atıldığı anda Hükûmetin bir sayın üyesi fırlasın yerinden, desin ki: “Ne diyorsun kardeşim, ne işkencesi! Bu çağda, bu normlarda mümkün mu bu?” Bu, olmadı. Üç saat geçti aradan, şu anda Genel Kurulda 3 sayın bakan var ve bu iddiaya, bu vahim iddiaya henüz Hükûmetten bir izahat gelmedi.

Çok bilinen bir söz vardır, “Sükût ikrardan gelir.” Böylece Hükûmet ortaya atılan işkence iddiasını kabul etmiş demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Eğer kabul etmemişse, eğer öyle değilse bir sayın bakanın çıkıp Genel Kurula ve milletimize bunun olmadığını söylemesi lazım. Söylemiyorlar ise bunu, bu iddiayı biz var ve gerçek kabul edeceğiz. Bu, çok üzücü, çok acı bir durumdur. Bilinmelidir ki Mehmetçik terörle örgütleriyle silahlı mücadele ederken bulduğu bir yaralı terör örgütü mensubuna ilk yardım yapmaktadır. Hâl böyleyken tutuklanan, gözaltına alınan bir insana işkence yapılması geldiğimiz bu noktada, bu çağda kabul edilebilir değildir; ilaveten, Türkiye’yi dünyaya karşı rezil etmekten başka, vicdanları kanatmaktan başka hiçbir şeye yaramaz. Bu konuda biz de ana muhalefet partisi olarak Hükûmetten bir izahat beklediğimizi beyan ediyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Sayın Doğan’ın söz talebi var, sisteme girmiş.

Buyurun Sayın Doğan.

30.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, MESAM’a kayyum atanmasının kabul edilemez olduğuna ve bu nedenle rahatsızlanan Arif Sağ’a acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Başkanım, kısa bir açıklamada bulunacağım.

MESAM’a Yavuz Bingöl’ün kayyum olarak atanması tarihte ikinci bir Hızır Paşa olayı olarak kayda girmiştir. Uzun yıllar MESAM Başkanlığını yapan, Alevi inancı ve öğretisinin duazlarını derleyen halk sanatçısı Arif Sağ’a yapılan bu hukuksuzluk kabul edilemezdir. Sanatçımızın bu tasarruftan dolayı rahatsızlandığını biliyoruz. Kendisine acil şifalar diliyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğan.

Sayın Danış Beştaş, sisteme girmişsiniz.

Buyurun.

31.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’a yapılan işkencenin hâlâ devam ettiğine, Hükûmetten bir an önce açıklama yapmasını ve işkencecileri görevden almasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kürsüden de söyledim, yeni bakanlarımız da geldi, bir daha o nedenle tekrar söz aldım. Açıkçası saat 15.00’ten bu yana biz bir yanıt bekliyoruz, Meclis Başkan Vekili olarak sizden de talep ettik. Yani Mehmet Arslan’a yönelik işkence aslında iddia olmanın ötesinde çünkü avukatlar görüştükten sonra bize bu bilgi aktarıldı ve hâlâ bu kötü muamele devam ettiriliyor. Hükûmet şu ana kadar -beş gündür basında çıkıyor- tek bir açıklama yapmadı, savcılık soruşturma başlatmadı ve biz bu nedenle -dün soru önergesi verildi- bugün de Genel Kurula getirdik çünkü cumadan beri gündemde. Yani bu konuda eğer susmaya devam edeceklerse demek ki Rize Kalkandere’de hâlihazırda yapılan işkence devam ediyor ve işkencenin aynı zamanda onura büyük bir kasıt olduğunu, işkence insanlık suçu ama onuruna da kastediyor, insanları çıplak aramanın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – …büyük bir onursuzluk olduğunu, izah edilemez bir alçaklık olduğunu ve bu konuda Hükûmetin bir an önce açıklama yapmasını ve bu işkencecileri de görevden almasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Danış Beştaş.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, işkence iddiasıyla ilgili olarak Adalet Bakanını arayacağına ve Genel Kurulu bilgilendirme konusunda bir talep bulunduğunu kendisine ileteceğine ilişkin açıklaması

BAŞKAN – Biraz sonra ara vereceğim, ben Adalet Bakanını doğrudan arayacağım. Eğer buradaki sayın bakanlar bir açıklama yapmak isterlerse, tabii ki her zaman bu imkân mevcuttur ama cezaevinde gerçekleşen bir işkenceye ilişkin iddiayı esas cevaplaması gereken merci Adalet Bakanlığıdır. Biraz sonra -dediğim gibi- ben kısa bir ara vereceğim ve Sayın Bakanı arayacağım, Genel Kurulu bilgilendirme konusunda bir talep bulunduğunu kendisine de ileteceğim.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Anayasa Komisyonunda boş bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN – Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Halkların Demokratik Partisi Grubuna düşen 2 üyelik için seçim yapacağız.

Gösterilen adayları ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci üyelik için Bitlis Milletvekili Sayın Mizgin Irgat aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci üyelik için Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.32

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sıraya alınan, Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı Teklifleri

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 533 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerine söz isteyen milletvekillerini burada sayıyorum: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu.

Evet, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’a aittir.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; (1/914) esas numaralı, 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın geneli üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarı bize göre önemli bir tasarı. Öncelikle, emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Tasarı üzerinde görüşlerimize geçmeden önce, her zamanki gibi, bugün hangi koşullarda bu tasarıyı görüşüyoruz, buna bakmakta fayda görüyorum.

Türkiye ekonomisinin zorluklara ve belirsizliklere rağmen direnç gösterebilen bir ekonomi olduğunu söyleyebiliriz. Çevremizdeki bu kadar olumsuz gelişmelere rağmen reel faizin sıfır; dış ticaretin, cari açığın çok sıkıntılı olduğu bir dönemde kamu dengesindeki, dış finansmandaki problemlerin bıçak sırtında olduğunu da söylememiz mümkün. Ekonomiden kaynaklanmayan zorluklar ve belirsizlikler de var. Bir süredir Hükûmet, yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik birtakım yatırımlara, teşviklere ilişkin çaba içinde. 26 maddelik bir tasarı geçti, 97 maddelik şimdi görüşüyoruz; sanıyorum 66,67 maddelik ticaret, borçlar, icra ve iflası ilgilendiren hususları görüştük. Yukarıda, Komisyonda da önümüzdeki günlerde katma değer vergisine ilişkin bir tasarı daha var, onu da görüşeceğiz.

Şimdi, bütün bunları yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik birtakım girişimler olarak söylemek mümkün. Ancak, içinde bulunduğumuz ortamın siyasi, sosyal, ekonomik anlamda bu işlerin ne kadar uygulanabilir olduğu hususunda da bizleri düşünmeye sevk etmesi lazım.

Bir diğer husus, çözüm bulmamız gereken önemli konular var, önemli sorunlar var. Büyümenin şimdilik sürdürülmekte olduğunu, dördüncü çeyreğe ilişkin olumlu beklentileri koruduğunu -öncü göstergelere baktığınızda birtakım müspet şeyler- söylemeniz mümkün olabilir diye düşünebilirsiniz. KGF’yle büyüme sürdürülebilir mi, bunu da düşünmemiz lazım. Kredilerin yüzde 20 arttığı bir dönemde bunların esnafı rahatlattığını ama ekonomide nelere mal olduğunu da düşünmek gerekiyor. Bunları objektif değerlendirmekte yarar var.

Şimdi, bankacılık sektörünün önemli bir miktarının, bütün ticari kredilerinin beşte 1’ini bu yolla kullandırıyorsunuz, bu çerçevede kullanılıyor. Kısa bir süre içinde böyle bir işlemin operasyonunu gerçekleştirmek kolay değil ama neticelerine de iyi bakmamız lazım. Piyasada ödemeler dengesi açısından sıkıntılar var, sıkışmalar var. Kendi hâline bırakılmış olsa sorunlu krediler anlamında bozulmalara neden olabilecek bir tabloyla karşı karşıya da kalabiliriz. Biz dünyada bunun örneklerini, aşırı, fahiş örneklerini kriz esnasında gördük.

Şimdi, önümüzdeki dönemde artık önemli olan, büyümenin ekonominin asıl aktörleri tarafından devralınmasıdır yani üretimin, ihracatın, yerli girdi ve teknoloji üretiminin önünün açılması lazım. Ekonomide temel göstergelerde bazı hastalıklı sinyaller var. Ekonomide gerçekten bir enfeksiyon da var, atamıyoruz. Bu kış geçirdiğimiz gibi grip gerçekten herkesi kastı kavurdu, yatak yastık herkes sıkıntı içinde, bir de tekrarlıyor. Siz “Kredi Garanti Fonu’yla bu işi çözeriz.” diye düşündünüz ama bu sene aynı şeyi ne yapıyorsunuz? Tekrarlamak mecburiyetindesiniz. Bünyeye yapıştı mı grip gibi zayıflatıyor, hep ateş düşürücü veriyorsunuz; hastalık semptomları ortadan kalkmıyor, ona yönelik bir şey yapmıyorsunuz, vücudu güçlendirmiyorsunuz. Dolayısıyla bu, sık sık tekrarlanıyor ve geçmiyor. Bu sıkıntının teşhisini koymak lazım.

Enflasyon yükselme eğiliminde, 2017 yılı sonunda yüzde 12 civarında. Ocak ayında baz etkisiyle geriledi ancak şubatta yine beklentilerin üzerinde artış var. Çekirdek enflasyon TÜFE şubatta yüzde 11,98 yani yüzde 12, tüketici fiyat artışları devam ediyor; üretici fiyatları yüzde 15,5 düzeyinde. Bu, enflasyonun kısa vadede hız kesmeyeceğini gösteriyor, ayrıca ithalatın faturasının da enflasyona yansıdığını gösteriyor. Üçüncü çeyrekteki yüksek büyüme işsizlik rakamlarına yansıdı ancak orada manzara hâlâ vahim; işsizlik oranı yüzde 10,3; tarım dışı işsizlik yüzde 12,2; genç nüfusta yüzde 19; ne istihdamda ne eğitimde olanlar yüzde 22,9.

İthalat ve dış ticaret açığı hızla büyüyor, cari açığı da büyütüyor. İhracat artışına seviniyoruz ancak ihracat artıyor ama ihracat artarken ithalat da artıyor, üstelik ithalat ihracattan daha hızlı artıyor. İthalatın ihracattan daha hızlı artması sonucu dış ticaret açığı da fevkalade yüksek bir hızla büyüyor. Cari açığımız da büyüyor. 2018 yılının ilk iki ayında ihracatımız yüzde 10 civarında artarken ithalatımız yüzde 28 civarına yükseldi. İhracat geliri 25,6 milyar dolar, ithalat gideri 40,4 milyar dolar; arasındaki fark yani dış ticaret açığı 14,8 milyar dolar. Geçen yıl, aynı dönemde bu 8 milyar dolardı. Dış ticaret açığındaki artış yüzde olarak baktığınız zaman yüzde 83,4. Gümrük ve Ticaret Bakanlığının açıklamalarına göre şubattan geriye on iki aylık dış ticaret açığı 83,5 milyar dolar. Dış ticaret açığı 2017 yılının üzerinde, maalesef, büyümeye devam ediyor. Geçen yılın ilk ayında ihracat geliri ithalat faturasının yaklaşık yüzde 75’ini karşılayabiliyordu, bu yılın ilk ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 64’lere kadar geriledi. Cari açık buna paralel olarak artıyor. Cari açığın yurt içi hasıla içinde yüzde 3’e indirilmesi hedeflenmişken 2017 yılı sonu itibarıyla bu, yurt içi hasılanın yüzde 5,5’una kadar yükseldi. 2015 yılında dış ticaret açığı 63 milyar dolar, 2016’da 56 milyar dolar, 2017’de 76,7 milyar dolar. Tabii, cari açık da 2015’te 32’ye, 2016’da 33’e, 2017 yılında da 47,1’e yükseliyor milyar dolar olarak.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bizim Türkiye olarak üretim yapımızı değiştirme zorunluluğumuz var, tarım ve sanayi üretiminde ithal girdi bağımlılığını azaltma mecburiyetimiz var. Bunu yapmak için teşvik sisteminden vergi sistemine değişiklik yapmak gerekiyor. Bakınız, yeni beş yıllık kalkınma planı hazırlıkları başladı, plan 2019-2023 yıllarını kapsayacak; Bakan çağırdı, biz, maalesef, orada muhalefet ve iktidar milletvekilleri olarak hazırlıkların ne olduğu konusunda bir bilgiye de sahip olamadık. Türkiye Büyük Millet Meclisi onayından sonra 2023 yılına kadar devam edecek bir plan çalışması, buradan geçecek ama biz bugün, 2023 yılı için koyduğumuz hedeflere ulaşmaktan çok daha uzağız. Dolayısıyla, ne yapmamız lazım? Geçmişte ne yaptığımızı ileriye yönelik önümüze koyup düşünmemiz lazım. Teknoloji yoğun sanayilere, katma değerli üretime ve yerli girdi kullanımına destek olacak üretim modeli belirlemek, bunun tedbirlerini şimdiden almak zorundayız.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak daha önceki torba kanun düzenlemeleri konusunda ifade etmiş olduğumuz usul yönünden eleştirilerimiz, bu kanun tasarısı için de geçerlidir. Son yıllarda sıklıkla getirilen torba yasaların, yasama faaliyetlerinin düzensiz ve eksik bir yapıda yürütülmesine neden olduğu bir vakıadır. Bu, Türkiye’nin, bu Parlamentonun gerçeğidir demeniz mümkün değil. Sayın Mehmet Şimşek ilk torba yasayla Bakan olduğunda karşılaştığında, bir daha böyle bir şeyin Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeyeceğini söylemişti ama Hükûmet açısından söylemişti, Hükûmet adına söylemişti. Şimdi, esasen ekonomiyle ilgili ve ihtiyaç olan sınırlı sayıda ivedilik arz eden düzenlemelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kendi ihtisas komisyonlarında ele alınarak gerekli teknik değerlendirmelerin yapılması koşuluyla bir kanunda birleştirilmesi makul karşılanabilir. Ancak çok farklı konularda ivedilik arz etmeyen birçok hususun elzem olan kanun değişikliklerinin arasında dercedilmesinin pek çok eksiklik ve sakıncaları beraberinde getireceği izahtan varestedir.

Komisyon görüşmeleri sırasında verilen bilgilerden, tasarının bütçeye maliyetinin yaklaşık 17 milyar TL’yi bulması bekleniyor. Bu meblağ, 2018 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’nda öngörülen toplam 66 milyar TL bütçe açığının yaklaşık yüzde 21’ini teşkil ediyor. Dolayısıyla bu kaynağın doğru harcanması, bu düzenlemenin ekonominin ihtiyaçlarına cevap verecek bir düzenleme olması elzem. Dolayısıyla Komisyon görüşmelerinde bazı maddelere ilişkin çekincelerimizi bu zaviyeden izah ettik. Kanun tasarılarının eksikliklerinin giderilmesi, işlevsel ve hakkaniyetli bir yapıya kavuşturulması için gerekli değişikliklerin yapılması noktasında katkı da verdik. Burada maddeler itibarıyla bazı çekincelerimizi görüşmelerimiz sırasında dile getireceğiz. Ancak maalesef kanun tasarısında yer almasında fayda gördüğümüz bazı öncelikli hususların önergelerle tasarıya eklenmesi taleplerimiz Komisyonda olumlu karşılık bulmadı.

Aşağıdaki konulardan bazılarının ülkemizin içinde bulunduğu ortam itibarıyla aciliyet kesbettiği ve Genel Kurul görüşmelerinde ele alınıp tasarı metnine eklenmesinin gerektiği de değerlendirilmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde geçen yıl kasım ayında kabul edilen 7061 sayılı Kanun’la gazilerimizin, hizmetli unvanlı kadro ve pozisyonlar yerine memur unvanlı kadro ve pozisyonlara atanmaları için yapılacak düzenlemenin bu tasarıya eklenmesi gerekmekteydi Sayın Bakan. Şehit ve gazilerimizin anne ve babalarına bağlanan aylığın her biri için asgari ücretin net tutarından az olmamak üzere artırılması, şehit yetimlerinin hepsine de kamuda iş hakkı verilmesi, gazilere 3600 günde emekli olabilme tanınması, ordu ve polis vazife malulü gazilerin aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin düzenlemeler tasarı metnine eklenmeliydi. Muharip gazilerin sosyal güvencesi olsun olmasın hepsine aynı tutarda şeref aylığı ödenmesi, kendilerine madalya için para istenme ayıbının ortadan kaldırılmasını sağlayacak düzenlemeler de dikkate alınmalıydı.

Bunları niçin söylüyorum Sayın Bakanım? Tasarının daha 1’inci maddesinin gerekçesini ne sizin Komisyonda anlatımlarınızdan ne buna ilave olarak ilgili bakanlığın oradaki izahatından henüz bir şey anlamış değiliz. Dolayısıyla böyle çok az bir insana bu tür ekstra, ilave -ne yapılması- yardımcı olunması bir taraftan sağlanırken bizim söylediklerimiz özellikle Afrin’de bugünlerde mücadele eden kardeşlerimiz açısından da çok olumlu bir gelişme olurdu diye düşünüyoruz ve bunu kamuoyu gündemine getirmeye de devam edeceğiz.

Sayın Bakanım, özellikle söylemek istediğim bir husus var. Elimde 21 Şubat 2018 Çarşamba günkü Resmî Gazete var. Şimdi, burada yatırımlara bakıyorum, 1 milyar liranın üzerinde bir tane yatırım var, şehir hastaneleriyle ilgili yatırım. Doğru dürüst yatırım geliyor mu gelmiyor mu bunu bir incelememiz lazım, bakmamız lazım. Şimdi, bunun toplamına baktığınız zaman, o ay 80 milyarlık teşvikli yatırım gelmiş, bunun ancak yüzde 10’u ithal makine teçhizatla ilgili. Burada, 532 belgede 1 milyarın üzerinde, biraz önce söyledim, şehir hastaneleriyle ilgili bir tek yatırım var, onun dışında -benim şahsen- sizin “stratejik yatırım” dediğiniz, “büyük yatırım” dediğiniz hususlardan hiç yok. Bunlara bakıyorsunuz, 100 milyarın üstünde, önemli ölçüde bir yatırım girişi yok.

Dolayısıyla, özellikle iktidar partisine mensup arkadaşların gazetelerde, ihracat ve yatırımla ilgili boy boy demeç verdiğiniz gazetelerde tenkitlerini de görüyoruz. Bu teşviklerle ilgili, özellikle yatırım teşvikleriyle ilgili hususları, bu konuları maalesef özellikle iş adamlarının ve şirketlerin yeteri kadar anlamadığını, anlamakta güçlük çektiklerini ifade ediyorlar. Gerçekten, ben bir haftadır bu hususa biraz eğildim, çok karmaşık ve insanların bunu anlamakta güçlük çekeceği kanaatindeyim. Siz, her ne kadar teknik olarak birtakım insanların burada istihdam edilmesi gerektiğini düşünüyor olsanız bile, bunun zorunlu olduğuna ben de inanıyorum ama -onun idrakinde olmak bile önemli bir şey- bunun zor olduğunu görüyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu, başlangıçta 82 madde olarak Komisyona geldi, Komisyonda ilavelerle madde sayısı 96’ya ulaştı. Tasarının Komisyon görüşmeleri sırasında 19 madde iktidar partisi önergeleriyle değiştirildi. Farklı toplum kesimlerini ilgilendiriyor, pek çok konuda düzenleme yapılıyor. Bunlar arasında tek hazine hesabı, Özelleştirme Kanunu’nda önerilen değişiklikler, Şeker Kanunu ve futbol kulüplerinin transferde ödedikleri gelir vergisinin amatör branşlara harcanmak üzere kulüplere iade edilmesi -ki bunun kabul edilebilir bir tarafı bizce yok- özelleştirme kanununda değişiklik yapılması gibi bazı maddeler komisyonda ve kamuoyunda gerçekten yoğun tartışmalara yol açtı.

Tasarıda yer alan bazı maddelerle ilgili olarak görüşlerimizi ifade etmek gerekirse -biraz önce söyledim- 1'inci maddenin, Pasaport Kanunu’nda yapılan değişikliğin uygun olmadığını bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bunun neden getirildiğini henüz, hâlâ anlamış değilim. 1.700 kişiden bahsediliyor, tek tek çıkarken de biz takipçisi olalım bunun. Nedir, kimin için getiriliyor, neden getiriliyor, niye oldu; buna bir bakmamız lazım. Bu adrese teslim bir şey mi? Bizim önerdiğimiz, şehit ve gazi yakınları için önergeler bir tarafa bırakılıp bu tür, adrese teslim bir madde olarak düşünebileceğimiz şeyin buradan çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.

Kanun tasarısının 6’ncı maddesinde asgari ücretin vergi dilimi değişiklerinden etkilenmemesini sağlamak amacıyla yapılan düzenlemeyi doğru bulmakla birlikte, burada getirilen, ocak ayında ödenen net ücretin altında kalmaması kriteri asgari ücretlinin yıl içinde enflasyon karşısında gelirlerinin erimesine engel olmamaktadır. Dolayısıyla, bu hesaplama yapılırken asgari ücretliyi aynı zamanda enflasyona ezdirmeyecek bir düzenlemenin yapılması lazım. 31’inci maddeyle Bakanlar Kuruluna verilen, KDV istisnası uygulanacak ürünleri belirleme yetkisinin yerli makine ve teçhizat üreticilerinin çekinceleri dikkate alınarak ve sektör temsilcileriyle koordineli olacak bir şekilde ithal makine talebini artırmayacak, yerli ürünlerin ithal rakipleri arasındaki rekabeti bozmayacak şekilde düzenlenmesinin önem arz ettiğini belirtmek istiyoruz.

İşsizlik Fonu'nun amacı dışında kullanılmaması lazım. Burada bazı vakıflara vereceğiniz malları kanunla veriyorsunuz, bir gecede bir önergeyle 20 mal ilave ediliyor. Bu, bir gecede nasıl tespit ediliyor, ona da çok hayret ediyorum. Bu, bunların hakkıysa niye aldınız, hakkı değilse niye veriyorsunuz? Bunun üzerinde de iyi düşünmek lazım.

Ben genel anlamıyla tasarıyı destekleyeceğimizi ifade ediyorum, bazı çekincelerimizi de dikkate sunacağız.

Bu vesileyle tasarının hayırlı olması dileğiyle yüce heyete saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ayhan.

Tasarının tümü üzerinde söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Garo Paylan’a aittir.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, öncelikle, size yeni görevinizde başarılar diliyorum.

Aynı zamanda, Grup Başkan Vekilimiz Meral Danış Beştaş’a da başarılar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, geçen hafta Grup Başkan Vekilimiz sevgili Ahmet Yıldırım’ın ve Urfa Milletvekilimiz sevgili İbrahim Ayhan’ın vekillikleri burada düşürüldü. Ne oldu? Biz yeni arkadaşlarla devam ediyoruz görevlerimize, bırakmıyoruz, asla da bırakmayacağız, son arkadaşımıza kadar burada olmaya devam edeceğiz ve inanın, yaptığınız bütün haksızlıkların, arkadaşlarımıza yaptığınız bütün haksızlıkların bedelini siz ödeyeceksiniz. Biz halkımızın vicdanına güveniyoruz ve ilk seçimlerde, hiç merak etmeyin, buraya -bütün yaptığınız haksızlıkların diyetini ödeyerek- biz çok daha güçlü bir şekilde geleceğiz, bunu göreceksiniz.

Değerli arkadaşlar, bir torba yasayla daha karşı karşıyayız; Komisyonda görüştük, Sayın Bakana önerilerimizi söyledik, onlarca maddelik bir torba. Şimdi bana “Sen torbanın bütünü üzerine konuş, bu torbada pek çok sakıncalı madde var, bunlarla ilgili konuş.” diyor arkadaşlarım. Şimdi ben kimi ikna edeceğim burada? AK PARTİ sıralarına bakalım; 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 AK PARTİ’li erkek vekil var, 8. 8 arkadaşımıza konuşacağım, herhâlde onlar da diğer burada el kaldıracak arkadaşlarına benim konuşmamı anlatacaklar, onları ikna edeceğiz ve böylece bu sakıncalı maddelerden vazgeçecekler.

Sayın Başkan, herhâlde sizin de yönetmeyi hayal ettiğiniz Meclis böyle boş koltuklu bir Meclis değildi ama ne yapalım ki maalesef iktidar partisi burayı önemsizleştirmeye çalışıyor ama onlara inat biz Meclisin itibarını korumaya devam edeceğiz. O açıdan, ben burada bulunan milletvekillerine saygı gereğince konuşmamı yapacağım.

Değerli arkadaşlar, OHAL altında inleyen bir ülkemiz var, Anayasa Mahkemesi kararlarını yerine getirmeyen bir iktidar var ve bu şartlarda bize diyor ki Sayın Bakan iki buçuk yıldır “Biz yatırım ortamını iyileştireceğiz.”

İki buçuk yıldır Sayın Bakan, iki buçuk yıldır onlarca torba çıkardık, yüzlerce madde çıkardık. Bakın, sermaye hâlâ fazlasını istiyor “Bu yetmez.” diyor. Ne yapman lazım diyor Sayın Bakana: “Daha fazla teşvik vereceksin.” Çünkü sizin ülkenizde güven yok, istikrar yok, OHAL var, hukuk yok, Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor. Ne yapacaksın? Sen bana daha fazla diyet vereceksin, bana daha fazla güvence vereceksin, hazine garantisi vereceksin, vergilerimi düşüreceksin. İşçiler, onlar sesini çıkarmaz zaten, işçiye bir şey vermeye gerek yok. Ne yapacaksın? “Teşvikleri bana vereceksin.” Nereden vereceksin teşvikleri? Maliyede para bitti. Sayın Bakan yüzde 1,5’a ayarlamış bütçe açığını, nereden alacak parayı? Şimdi işçinin parasına göz dikti Sayın Maliye Bakanı tekrar. İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapıyor arkadaşlar az sonra söyleyeceğim bütün teşvikleri Sayın Bakan, işçinin parasına göz dikerek İşsizlik Sigortası Fonu’ndan bütün bu teşvikleri karşılamaya kalkıyor. Ne olacak? Bütçe açığı açılmamış olacak, işçinin parasıyla istihdam artırmaya çalışacak.

Değerli arkadaşlar, bakın, Sayın Bakan diyor ki: “Ben yüzde 1’i rahatlatırsam, o en zengin yüzde 1’i, onlar da bir bölüm işçi çalıştırmak durumunda kalırlar.” Hep böyle baktı. Biz de onu şöyle eleştirdik: Yüzde 1’i rahatlatarak yüzde 99’u rahatlatamazsın, yüzde 100’e refah veremezsin. Ne yapman lazım? Geniş toplumsal kesimleri desteklemen lazım. Borç altında inim inim inleyen işçilere, çiftçilere, emeklilere rahatlama getirmen lazım. Bunun için de ne olması lazım? Gerçekten yapısal reformlar, mesela vergiye el atmamız lazım. Diyoruz ki: Arkadaş, bütün vergileri fakirler ödüyor, yoksullar ödüyor çünkü sen yalnızca dolaylı vergi alıyorsun yani KDV’yle, ÖTV’yle hepimizin ortak yaptığı harcamalardan para topluyorsun. Ve bu paraları ne yapıyorsun? Sermayeye, patronlara teşvik olarak geri döndürüyorsun, bunu yapma diyoruz. Geniş kesimleri rahatlatacak vergi indirimleri yap, bunun karşısında en zenginleri, servet bakımından sizin zenginleştirdiğiniz kesimleri vergilendir ve geniş toplumsal kesimleri rahatlat diyoruz. Bununla ilgili bir gelir vergisi reformu getir diyoruz ama yıllardır “Gelir vergisi reformu geliyor, yolda.” dedi Sayın Maliye Bakanı; hâlâ herhâlde yolda, yasama dönemi bitecek, daha gelir vergisi reformu ortada yok.

Değerli arkadaşlar, böyle rahatlama olmaz. Rahatlama istiyorsanız öncelikle demokratik bir ülke olduğumuzu bir şekilde herkese göstermemiz lazım, yatırımcı da rahatlasın, işçi de rahatlasın, çiftçi de rahatlasın, bu iklimi yaratmamız lazım. Daha sonra da “yapısal tedbir” dediğimiz gerçekten gelir vergisi reformu gibi yapısal tedbirlerle herkesi rahatlatmamız lazım.

Şimdi torbaya bakalım. Torbada yine ne var? Şimdi, geçen yıl ne vardı, Sayın Bakan şapkadan ne çıkardı? KGF, Kredi Garanti Fonu. Piyasaya sürdüler Kredi Garanti Fonunu, ne yaptılar? Bir hormon etkisiyle, bir kortizon etkisiyle piyasa geçici bir rahatlama yaşadı. En azından günü kurtardık, 2017’yi kurtardık, böyle bakıyor Maliye Bakanı ama sonuçları ne oldu? Piyasaya parayı sürünce bak, enflasyon yükseldi, yüzde 10’un altına düşmüyor. Piyasaya parayı sürünce, hani mevduatların yüzde 150’si kadar krediyi piyasaya sürünce ne oldu? Faizler yükseldi. Faizler yükseldiğinde döngüsü ne oldu? Arkadaşlar, bakın, döviz kuru düşmüyor, hatta sepet kur artıyor; yalnızca dolara bakmayın, euro kuru 4,7 bugün. Bütün bunlar ülkeyi bir sarmala soktu ve o sarmaldan çıkamıyoruz. Ne oldu? Kredi Garanti Fonu’nun etkisi bitti. Şimdi ne lazım? Yeni teşvikler lazım. Ve teşvikler de -dediğim gibi- İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanıyor.

Değerli arkadaşlar, mesela, Sayın Bakan âlâyıvalayla anlatıyor: “Asgari ücret yıl boyunca sabit ücret olacak.” Çok büyük şey lütfettiniz Sayın Bakan. 1.600 lira, açlık sınırının altındaki bir asgari ücretin sabit kalacağını müjdeleyebiliyor yalnızca Sayın Bakan. Peki, bunun karşılığında 11 milyar lira maliyet var, nereden karşılıyor bunu? İşçinin cebinden karşılıyor. Yani ekim, kasım, aralık ayında gelecek ilave yükleri İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılıyor. Yani işçinin parasını işçinin cebinden veriyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Paylan…

GARO PAYLAN (Devamla) – Bu hak mıdır arkadaşlar?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Paylan…

GARO PAYLAN (Devamla) – Bu hak mıdır?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Paylan…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hatibe müdahale etmeyin.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Parasını bütçeden karşılıyoruz; bak, yanlış bilgi veriyorsun.

GARO PAYLAN (Devamla) – Değil efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hangisi yanlış yahu? Kime inanacağımızı şaşırdık ya.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın “1 işçi alana 1 işçi bedava.” diyor Sayın Bakan. Nereden karşılıyor parasını? İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılıyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – İşsizlik Fonu’ndan karşılıyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Değil ama.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ne diyor? “İlave istihdam yaratan herkesin sigorta primlerini ben karşılayacağım.” diyor. Nereden karşılıyor? İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılıyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Genel Kurulu doğru bilgilendirin.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – “Bütçeden karşılıyorum.” diyor Bakan.

GARO PAYLAN (Devamla) – Hayır efendim, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılıyor, Sayın Bakan çıksın açıklasın.

Bakın, işçinin parasıyla işçinin istihdamını sağlamaya çalışıyoruz, bu hak değil. Oysa, ne yapmamız lazım? İşsizlik Sigortası’nı amacına uygun, yasasına uygun bir şekilde kullanmalıyız. İşsizlere daha uzun süre bu fondan yararlanma hakkı vermeliyiz ve yararlanma haklarını genişletmeliyiz arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, diğer 2 madde var ki çok tehlikeli. Şimdi, biliyorsunuz, ocak ayında cari açık rakamları açıklandı, 51 milyar dolar. Yani bu ne demek? Ülkemiz bütün döviz hesaplarında bir yılda 51 milyar dolar açık verdi demek. Değerli arkadaşlar, bizim gibi bir ekonomi, 800 milyar dolarlık bir gayrisafi yurt içi hasılası olan bir ekonomi 50 küsur milyar dolar cari açık verirse orada tehlike çanları çalıyor demektir. Ne yapmak lazım? Cari açığı sınırlayıcı, hatta hatta fazlaya dönüştürücü tedbirler almamız lazım, yapısal tedbirler. Ama ne yapıyor Sayın Maliye Bakanı? Seçim ekonomisi için düğmeye basıldı ya, diyor ki: “Makine teçhizatlarda KDV benden.” İki yıl boyunca, niyeyse. Tam da seçim tarihine denk geliyor ve ne diyor: “Hurda indirimlerini ben yapacağım ve 10 bin liraya kadar hurda indirimi vereceğim.”

Değerli arkadaşlar, bu ne yapar, biliyor musunuz? Otomobillerin yüzde 65’ini ithal eden bir ülkeyiz. Makine teçhizatın yüzde 70’ini ithal eden bir ülkeyiz. Bu, cari açığa birkaç milyar dolar artı bir ilave demektir arkadaşlar. 50 küsur milyar dolar cari açık veren bir ülkenin her yıl 5 milyar, 10 milyar dolar daha cari açık vermesi, özellikle Amerika’nın faizleri yükselttiği bir ortamda, bizi ciddi anlamda sıkıntıya sokar arkadaşlar. Bu anlamda, iktidarı uyaralım çünkü eninde sonunda bu cari açık bir kriz üretecektir ve o krizin maliyetini en elbette siz siyasi olarak ödeyeceksiniz ama geniş kesimler işsizlik olarak bunun maliyetini ödeyecektir. O açıdan, iktisadi anlamda ivedi tedbirlere ihtiyaç var. Bu da yapısal tedbirlerle, demokrasimizin rahatlamasıyla, ülkemizin normalleşmesiyle mümkün.

Değerli arkadaşlar, torbada çok tehlikeli bir madde var. Biliyorsunuz, partimiz ilkesel olarak nükleer santrallere karşı, Halkların Demokratik Partisi nükleer santrallere ihtiyacımız olmadığını iddia ediyor ta 2010 yılında, ilk gündeme geldiği günden beri. Çünkü “Nükleer santral, nükleer öldürür.” diyoruz. “Nükleer hepimizi hasta eder, ülkemizi hasta eder.” diyoruz. Mersin’de, Sinop’ta yapacağınız nükleer santralleri Mersin halkı da Sinop halkı da istemiyor diyoruz. Ama ısrar ettiniz, anlaşmaları Rusya’yla 2010 yılında, Japonya’yla 2013 yılında imzaladınız.

Bakın, torbada bir madde var, bu madde ne getiriyor? Diyor ki: “Ben bu iki yapılmış anlaşmanın üzerine -daha yatırımlar başlamadı- ne yapacağım, yeni teşviklerden yararlandıracağım, Rusya şirketini ve Japonya’nın şirketini yararlandıracağım.” İki devletle yapılmış uluslararası anlaşmaya yeni ilave bir teşvik koyuyor. Bakın arkadaşlar, kabataslak toplam 40 milyar dolarlık bir yatırımdan bahsediyoruz ve vereceği ilave teşvikin ne olduğunu Bakan söylemedi ama ben tahmini olarak söyleyeyim, ilave 4 milyar dolarlık bir teşvik getiriyor. Yanlışsa doğru rakamı kendisi söylesin.

Bakın, 4 milyar dolarlık bir teşvik getiriyor ve biz ne diyoruz: “On beş yıl, yirmi yıl, yirmi beş yıl 12,5 centten bu elektriği alacağız.” Allah Allah, biz anlaşmayı yapmışız, teşviksiz olarak, onlar imzayı atmışlar, biz diyoruz ki: “Hayır, yetmez, sana ilave bir teşvik vereceğiz 4 milyar dolar.” Ee, diyoruz ki Sayın Bakana: Sayın Bakan, ne verecek Ruslar bunun karşılığında? Ne verecek Japonlar bunun karşılığında? 12,5 centi 9 cente, 8 cente düşürüyorlar mı?” diyoruz, yok, bilmiyor, herhangi bir şey söyleyemiyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Paylan, bari konuşulanları saptırmayın ya.

GARO PAYLAN (Devamla) – Hayır, efendim, saptırma yok.

Bilgi vermiyor.

Şimdi, diyoruz ki: Bakın, uluslararası anlaşmalarda siz bir şey veriyorsanız karşılığında 80 milyonun çıkarları açısından bir şey de almalısınız. “İlla nükleer santral yapacağız.” diyorsanız -biz karşıyız ama- 12,5 cente alacağınız elektriği, fiyatını düşürme garantisi almadan karşı Parlamentodan…

Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi yasa çıkarıyor. Bak, biz yasa çıkarıyoruz; Duma, Rus Parlamentosu çıkarıyor mu? Yok, hayır. Japon Parlamentosu yasa çıkarıyor mu karşılığında? Hayır. Ama bakın, bize yasa çıkarttırıyorlar arkadaşlar, gelin, uyanalım. Uluslararası anlaşmalar, iki devlet karşılıklı paraf ederler, şartlarını değiştirirler, gelir Mecliste bir daha görüşülür, işimize geliyorsa onaylarız, öyle değiştirilebilir. Ama biz ilave bir teşvik veriyoruz, Rusların, Japonların ne vereceğini bilmiyoruz.

Sayın Bakan, ben ne aldığımızı, ne verdiğimizi öğrenmek istiyorum ve “Bu şekilde de yasa çıkarmayalım.” diyorum arkadaşlar. Bir sefer irade koyalım. Hükûmetin her getirdiğini geçirmek zorunda değiliz. Getirsin buraya anlaşmayı, nasıl paraf edeceğini söylesin, ona göre yeniden değerlendirelim arkadaşlar.

Ve bir konu daha var: Cengiz İnşaat Rus şirketiyle ortak edilmeye çalışılıyor, biliyorsunuz, manşetlere yansıdı. Ben bir kez daha Sayın Bakana soruyorum: Bu iyileşmenin, bu ilave teşvikin Cengiz İnşaatın bu projeye ortak edilmesiyle ilgisi var mı, yok mu? Bir kez daha soruyorum çünkü ciddi bir çaba var. Cengiz İnşaatla görüşüldü, çabalandı ve tekrar ortak… Herhâlde işine gelmedi, “Ben daha fazla teşvik isterim.” dedi herhâlde. Bu anlamda, “Bunun ilgisi var mı?” diye bir kez daha soruyorum.

RTÜK’le ilgili çok önemli bir madde var, internet yasaklarıyla ilgili; bununla ilgili sevgili vekilim konuşacak biraz sonra, buna şimdi girmiyorum, çok kritik bir madde.

Değerli arkadaşlar, çok önemli bir madde daha var. Biliyorsunuz eskiden, 2000 yılı öncesinde, sizin iktidarınızdan önce sigorta bildirimleri işçinin işe girmesinden itibaren bir ay içinde bildirilirdi ve bu da kayıt dışılığın yüzde 50’lerin üzerinde olmasının sebeplerinden biriydi çünkü çalışan işçiye patron şunu söylerdi: “Bak, sigorta müfettişi gelirse de ki: ‘Ben bu hafta işe girdim.’” Sigorta müfettişi de gelir, işçileri yazar, patron nasıl olsa “Bu hafta girdi.” der, gidip sigortaya bildirimini yapıp bir ay sonra da çıkışını verirdi. Diyelim ki iş kazası mı oldu iş yerinde, patron giderdi “Bu işçi on beş gün önce girmişti.” derdi ve gidip bildirimini yapardı. Değerli arkadaşlar, bu yüzden kayıt dışılığımız yüzde 50’nin üzerindeydi. Buna tedbiren ne yaptık? “Artık işe girişten sonra bildirim yasaktır.” dedik, bu sayede kayıt dışılığımız yüzde 33’e düştü. Bakın, hâlâ OECD ülkeleri içinde en sondayız, yüzde 33’le en sonda olan ülkeyiz, kayıt dışılığı en yüksek ülkeyiz. Şimdi, iktidar ne getiriyor? 18-25 yaş arasındaki işçiler ne olacakmış? Aynı günde bildirilirse kabul edilecekmiş. Arkadaşlar, niye 18-25 arası; bir? İkincisi: Niye aynı gün bildirimi kabul ediyoruz? Eğer bu madde geçerse ne olacağını size söyleyeyim: Patronlar 18-25 yaş arası işçileri kayıt dışı çalıştıracaklar, onlara tembihleyecekler “Sigorta müfettişi gelirse ‘Bugün işe girdim.’ de.” diyecekler, iş kazası olursa da hemen koşup sigortaya “Bugün girmişti.” diye bildirecekler ve kayıt dışılık yükselecek. 18-25 yaş arasında bir şekilde istihdam edilebilir gençlerimiz ama 25 yaşın üzerindeki gençlerimiz ise işsiz kalacaklar çünkü bu, kayıt dışılığı teşvik eden bir maddedir. Aynı gün bildirim ne demektir arkadaşlar? Bu açıdan bu maddeye de karşı çıkmanızı hassaten bekliyorum.

Kreşlerle ilgili çok önemli bir madde var arkadaşlar. Bakın, 150 ve üzeri kadın çalıştıran, istihdam eden işletmelerde diyor ki: Bunların vergileriyle ilgili teşvik vereceğim, 200 lira, 300 lira bir avantajı olacak işçimizin ve böylece çocuğunu kreşe gönderebilecek.

Sayın Bakan, 150 ve üstü kadın çalışanı olan işletme sayısı belli. Ya, çalışanların çok sınırlı bir kesimini ilgilendiren bir düzenleme. Bir de, değerli arkadaşlar, kreş bir haktır. Yani çalışan çalışmayan ayırt etmeden her mahallede bir kreş olması gerekir. Sosyal devlet anlayışı bunu gerektirir. Çalışmayan kadınlara niye bu hakkı vermiyoruz? Niye yalnızca 150 ve üzeri işçi çalıştıran işletmelerde bu teşviki veriyoruz? Bir de 200 lirayla kreşe kimse gönderemez ki. Gidin, en yoksul mahallelerde bile 500 liranın altında kreş yok. Daha orta hâlli mahallelerde aylığı 1.000 liranın altında kreş yok. Bu açıdan kreşin bir hak olduğunu bilip her mahallede ücretsiz kreşleri teşvik etmemiz gerekir.

Değerli arkadaşlar, sözleşmeli ücretli öğretmenlerle ilgili “5 bin öğretmene kadar sözleşmeli ücretli yapacağız.” diye bir madde var.

Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; bakın, Maliye Bakanımız açıkladı, “100 bin öğretmen açığım var.” diyor ve atanmayı bekleyen yüz binlerce öğretmenimiz var. Ne diyor Sayın Bakan? “5 bin kişi alacağım.” diyor. Ya, bu yaraya merhem mi arkadaşlar? 5 bin kişiyle nasıl yaraya merhem bulacağız? Bir de sözleşmeli değil, kadrolu öğretmen olmaları gerekiyor. Bu anlamda bu düzenlemenin genişletilmesini, sayının büyütülmesini ve kadrolu öğretmen olmalarını istiyoruz ve aynı zamanda da sözlü sınavlarda yandaşlığa değil, liyakate bakılmasını istiyoruz.

Bakın, sözlü sınavlarla ilgili çok ciddi eleştiriler var. Bu anlamda bir matematik öğretmeninin, bir fen öğretmeninin liyakatine bakalım, kimliğine değil, onun ideolojik duruşuna değil, liyakatine bakalım. Ama maalesef sözlü sınavlarda liyakate değil, yandaşlığa bakılan bir dönemden geçiyoruz.

Bir önemli madde daha, Süryani cemaatinin Mardin’deki bazı kilise, manastır, mezarlıkları iade ediliyor. Önemli bir madde. Tasarıda daha dar bir kapsamı vardı. Onu genişlettik Sayın Bakanla beraber ama eksiklikleri var.

Bakın, ülkemizde metruk durumda olan binlerce kilise, mezarlık, manastır var. Ermeni, Süryani, Rum topluluklarının zamanından, metruk kalmış binlerce kilise, manastır, mezarlıkları var ve bunlar ihya edilmeyi bekliyor ve bu ilgili topluluklara iade edilmeyi bekliyor. Bu anlamda master bir plana ihtiyaç var arkadaşlar. Hep beraber, yalnızca böyle küçük adımlarla değil, bütün bu binlerce ortak kültürel varlığımızın ihyası anlamında gerçekten master planlar yapmamıza ihtiyaç var ve aynı zamanda da yalnızca kilise, manastır, mezarlık değil, bu vakıfların akarlarıyla ilgili de talepleri vardı Sayın Bakan. Akarlarla ilgili talepler karşılanmadı. Bu anlamda da adımlar atılmasını bekliyoruz.

Son olarak “Yurt dışından sermaye getirenler iki yıl boyunca kur farkından dolayı vergi vermeyecekler.” diye bir madde var arkadaşlar. Onunla ilgili, ilgili maddede açıklama yapacağım. Bakın, diyor ki ilgili madde: “Yurt dışından parayı getirirsen diyelim ki dolar bugün 3,80, iki yıl sonra 5 lira oldu; bu kur farkından dolayı vergi vermeyeceksin.”

Sayın Başkan, bir dakika ilave alabilir miyim?

BAŞKAN – Tabii, buyurun Sayın Paylan, sözlerinizi tamamlayın.

GARO PAYLAN (Devamla) – “Diyelim ki bugün 3,8 dolar. Yurt dışından parayı getirirsen, iki yıl sonra 5 lira bile olsa vergi vermeyeceksin.” diyor. Değerli arkadaşlar, bu neyi getirir biliyor musunuz? Bir zamanlar borsa tabiriyle “bıyıklı yabancılar” diye bir unsur vardı. Burada da “bıyıklı yatırımcılar” unsurunu getirir. Parayı buradan alır, yurt dışından dolaştırır bazı yatırımcılarımız ve hatta orada parayı koyar yurt dışına, oradan kredi alıyormuş gibi yapıp bu kur farkı avantajından yararlanmasını getirir ve Türkiye’nin bankalarının da dezavantaj yaşamasını ortaya çıkarır. Sayın Bakanı Komisyonda uyardık bu konuda, oralı olmadı. Belki siz olursunuz. İlgili maddede de konuşacağım.

Bu anlamda, bu maddelerin ülkemizin hayrına olmadığını düşünüyorum. Hepinizi, gerçek anlamda, bu tip maddelerle değil, bu tip palyatif tedbirlerle değil, ülkemizi rahatlatacak demokratik adımları atmaya çağırıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paylan.

Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu’ndadır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Böyle kapsamlı geldik çünkü Komisyonda konuşacağımızı, katma değer vergisiyle ilgili bir kanunu görüşeceğimizi düşünüyorduk, burada torba kanunu görüşüyoruz. Onun için, hazırlık yapmadan kürsüye çıkmış olduk, biraz da kalabalık geldik.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, sizi tebrik ediyorum, hayırlı uğurlu olsun, başarılar diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bugün toprağa verdiğimiz Değerli Parti Meclisi Üyemiz, eski İl Başkanımız Yavuz Karan’a da Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına ve partili arkadaşlarıma sabırlar diliyorum. Hepimizin geçmişlerine Allah’tan rahmet diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz aldım. Bu kanun tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonuna 82 madde olarak geldi, şimdi, Genel Kurula 96 madde olarak intikal etti, birlikte görüşüyoruz.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Bir de geçici madde var.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Evet, bir de geçici madde var.

Biz Plan ve Bütçe Komisyonunda maalesef hızlı bir şekilde görüşmek zorunda kaldık, daha fazla detaya girmemiz gerekirdi birçok konuyla ilgili olarak çünkü her torba kanunda bahsettiğimiz sıkıntılar burada da var maalesef. Özellikle, değerli konuşmacılar bahsetmediği için söyleyeyim, Anayasa’yla ilgili aykırılıklar var maalesef, epey de çok var.

Bir tanesi 1’inci madde. Diplomatik, hususi ve hizmet damgalı pasaportu yani resmî pasaportu olanlara bir farklılık getiriyor. Resmî pasaport sahipleri ile normal pasaport sahipleri arasında bir farklılık getiriyor. Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bir durum.

Kamulaştırma Kanunu’yla ilgili bir anayasal ihlal var maalesef. Yargı tarafından karara bağlanmış, sonuçlandırılmış olan herhangi bir işlem yasayla ortadan kaldırılıyor tekrar. Maalesef böyle bir durum var. Kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı bir durumdur bu biliyorsunuz.

Spor kulüpleriyle ilgili olarak, arkadaşlarım bahsettiler, spor kulüplerinin kazançlarının yine aynı kulüplerin amatör branşlarına harcanması, bütçe prensiplerine, bütçe hakkına aykırı bir durum maalesef.

Tek hazine hesabıyla ilgili olarak da yine “mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi” ilkesine aykırılık söz konusu, Anayasa’ya aykırılık var.

6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’la ilgili bir değişiklik var. Burada da internet yasakları getiriliyor, bir sansür getiriliyor ve haberleşme hürriyetine aykırı bir durum söz konusu.

Yine, bu nükleer santrallerle ilgili olarak, yatırımlarda devlet yardımları hakkındaki kararla, uluslararası anlaşmalarla ilgili olarak... Normal olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmiş uluslararası anlaşmaların kanunlar karşısında üstünlüğü var, Anayasa’nın ruhuna aykırı bir işlem yapılmış oluyor maalesef.

Bir de tabii, bu torba kanunla 38 ayrı kanunda düzenleme yapılıyor, temel yasa olarak buraya getiriliyor, aslında bu da İç Tüzük’e aykırı bir durum değerli arkadaşlar. Yani her taraftan, 7 konuyla ilgili olarak Anayasa’ya aykırılık var, İç Tüzük’e aykırılık var; neresinden tutacağınızı şaşırıyorsunuz. Tabii, içerik olarak da... Maddelere geçeceğiz biraz sonra, ben de değerli arkadaşlarım gibi eleştireceğim birçok şeyi ama bu şekilde bir kanun yapma tekniği olmaz, yasama usulü olmaz, bu şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi denetim yapmaz. Bunların hepsi, Türkiye Büyük Millet Meclisini, milletvekillerini, siyasileri seçmen karşısında, vatandaşımız, toplumumuz karşısında küçük düşüren işlerdir, bunlar konusunda çok daha dikkatli olmamız gerekir değerli arkadaşlar.

Şimdi, gelen tasarının gerekçesinde -Başbakan ve bütün Bakanlar Kurulu tarafından imzalanmış biliyorsunuz- diyor ki: “Gerçekleştirilen yapısal reformlar, yatırım, üretim ve istihdamın artırılması, araştırma, geliştirme, yenilik ve tasarım faaliyetlerinin teşvik edilmesi, vergiye uyum maliyetlerinin azaltılması, kayıtlı ekonomiye geçişin teşvik edilmesi amacıyla hayata geçirilen düzenlemeler ile uygulamaya koyduğumuz mali disiplin ve alınan makroekonomik tedbirler sayesinde ülkemiz, gelişmekte olan ülkelerden pozitif yönde ayrışmıştır.” Ya, pozitif yönde nasıl ayrışıyor bizim ülkemiz bütün bu uygulamalardan sonra?

MUSA ÇAM (İzmir) – Evet, nasıl ayrışıyor Sayın Bakan?

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Sizin de güldüğünüz gibi yani komik bir gerekçe maalesef.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Büyüdük. Cümle âlem duydu, siz duymadınız.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Sayın Bakanım, çıkın kürsüde şunu savunun, şu komik gerekçeyi bir savunun. Pozitif yönde nasıl ayrışmış Allah aşkına?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Pozitif yönde ayrıştık Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Ya, pozitif yönde ayrıştıysanız o zaman ortada onları gösteren bir şeyler olur. Sürekli olarak torba kanunlar getiriyorsunuz, sürekli olarak “yatırım ortamının iyileştirilmesi” diye kanun getiriyorsunuz kaç seneden beri, bir türlü, yapılması gereken işlere giremiyorsunuz. Bütün bunlardan sonra, vatandaşın durumu malum… Şimdi siz burada söylüyorsunuz da aklıma geldi, ben size söyleyeyim.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Maliye Bakanı oradan bağırıyor, laf atıyor da hani bir nazire yapayım: Memleketin iktisadiyatını Maliye Bakanı ne bilir? Müptelayıgama sor ki iktisadiyat perperişan. Değil mi?

MUSA ÇAM (İzmir) – İktisat çok perişan.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bir daha söyleyeyim: Memleketin iktisadiyatını Maliye Bakanı ne bilir? Müptelayıgama sor ki iktisadiyat perperişan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bu bana eskileri hatırlatıyor.

MUSA ÇAM (İzmir) – Tam perişan.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Hatırlatacak tabii ki.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Eskiler bu kadar açık vermiyordu.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Öyle mi?

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bu, tabii, Bosnalı bir şairimize ait.

Şimdi, Sayın Bakan böyle konuşuyor. Değerli arkadaşlarım, ne yaptınız peki? İşsizlik diyoruz, işsizlik arttı diyoruz, “Teşvik getirelim o zaman...” Ya, teşvik getirildi, 2016’dan beri 1 milyon 150 bin kişi “stajyer kursiyer” adı altında iş sahibi gösterildi, işsizlik hesabından, oranından düşüldü, 1 milyon 150 bin kişi stajyer kursiyer ve İşsizlik Fonu’ndan karşılandı bunların ödemeleri de. İşsizlik aşağı yukarı 4 puan buradan düşürüldü. Şimdi, bunlar mı tedbir? Bunlar pansuman tedbir yani kâğıt üzerinde onlar işsiz görünmüyor. Ondan sonra da Sayın Bakan konuşuyor. Diyoruz ki: “İflaslar arttı, sıkıntı çok, esnaf kan ağlıyor.” “Ha, esnafın durumu kötüyse vergileri erteleyelim.” diyor. Kaç tane vergi affı getirdiniz? Prim affı getiriyorsunuz sürekli olarak, 8 mi oldu, 9 dokuz mu oldu?

MUSA ÇAM (İzmir) – 2002’den beri 11 oldu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – “11 oldu.” diyor arkadaşlar. Yani irili ufaklılarla bu duruma gelmiş. Bunlar mı tedbir? Vatandaşın, esnafın hâlini görüyoruz. İflaslar arttı diyoruz. “Teşvik…” İşsizlik, sıkıntılar artıyor. “Teşvik…” Döviz kalmadı diyoruz. “O zaman yurt dışından para gelmesini teşvik edelim, bütün yasakları kaldıralım.” diyor, öyle kanun çıkarıyor. Bunlarla iş mi yürür? Faizler yükseldi diyoruz, sıkıntı oluyor. O zaman bankalara fırça atalım, onu da halledelim diyoruz. Yani, memleketin iktisadiyatı, ekonomisi böyle yönetilmez, bunlarla olmaz bu işler.

SGK primlerini devlet ödesin de Sayın Bakanım, bakın, konuşuyorsunuz “Şunu bunu yaptık.” diye, 2016 gerçekleşmesini söyleyeyim, SGK’ya ödediğiniz, ödenilen para, bütçe transferi 108 milyar 2016’da, 2016’da. 2018 bütçesine 135 koydunuz, 135 milyar; bu 150 milyar olacak yani iki yılda 108’den 150 milyara çıkıyoruz; Sosyal Güvenlik Kurumuna hazine transferi 150 milyara çıkıyor, 44-45 milyar artıyor iki yılda. Bunun altından kalkılır mı? Bunlarla ilgili bir tedbiriniz var mı? Tedbir yok, tam tersine Sosyal Güvenlik Kurumunun açıklarının artmasıyla ilgili olarak yapılan düzenlemeler var. Bunlar görülmeden bu ekonomi yönetilir mi? Bunlar mıdır tedbir? Kayıt dışı da ayrı bir konu. Üzülmemek mümkün değil.

Sayın Bakanım, şimdi laf attınız, şeyi çıkaracağım. Bugün, Katma Değer Vergisi Kanunu’yla ilgili bir düzenleme getirecektiniz 26 maddelik yani daha doğrusu geldi de, Komisyonda görüşülecekti, ertelendi. Şimdi sorayım ben size: 2017 yılı merkezî yönetim bütçe gelirleri: Gelir vergisi, 108 hedeflenmiş 2017 için, 112 tahsilat yapılmış. Kurumlar vergisi, 46 hedeflenmiş, 52. Bakın, bu da fazla. Hemen hemen bütün vergilerde hedeften daha fazla şey var. Dâhilde alınan mal ve hizmet vergileri 212; 211 ama dâhilde alınan katma değer vergisinin hedefi 57; 55 gerçekleşmiş. Katma değer vergisiyle ilgili olarak getiriyorsunuz “Daha adil bir düzenleme yapacağız, iade yapacağız.” diyorsunuz. 160 milyar lira -ne kadar doğrudur bilmiyoruz, basından öğreniyoruz, bu rakamları vermiyorsunuz hiçbir zaman- katma değer vergisi iadesi var vatandaşın, işletmelerin, kaç seneden beri de ödenmiyor, kaç seneden beri, 160 milyar. Hadi bunun bir kısmı KİT’lerin ve belediyelerin, geriye kalır 100 milyar lira, en azından 100 milyar lira -gerçek rakamı gerçekten bilmiyorum- işletmelerin alacağı var. Bunlar ihracat yapıyorlar, bunlar Türkiye koşullarında istihdam sağlıyorlar. Nasıl teşvik ediyorsunuz siz bunları? Bunlarla ilgili gerçek bir düzenleme yapabiliyor musunuz? Niye ertelediniz bugün katma değer vergisiyle ilgili görüşmeleri? Bunları, katma değer vergisiyle ilgili olarak hedeflerin altında kalmasını izah edemiyorsanız… Katma değer vergisiyle ilgili olarak bakın, 2018 Ocağı itibarıyla 2 milyon 595 bin katma değer vergisi mükellefi var, 2 milyon 595 bin. 2002’de ne kadarmış biliyor musunuz? 2 milyon 872 bin. 2 milyon 872 binden şimdi, 2018’de 2 milyon 595 bine düşmüş katma değer vergisi mükellefi sayısı. Bunları falan araştırmıyor, bunları bilmiyor, sebepleri ortaya konmuyor. Neden KDV tahsilatı yapılamadığını bilmeyen bir Maliye Bakanlığı. Ondan sonra da “Biz memleketi kurtardık.” diyorlar. Olur mu, böyle mi yürütülür bu işler? Ben bunları eleştiriyorum. Bu konularla ilgili olarak gerçekten samimi, pansuman olmayan tedbirler gelsin.

Geçen sefer, bu yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili kanun görüşmeleri sırasında anlattım. Son üç senede, 2015, 2016, 2017’de 13 bin kişi, 1 milyon doların üzerinde hesabı olan ya da hesap sahibi, parasını yurt dışına göndermiş. Neden bu olmuş? 13 bin kişi 1 milyon doların üzerindeki parasını neden yurt dışına gönderir? Bununla ilgili bir çalışma yapıyor musunuz? Bunları getiriyorsunuz ama sorun burada, sıkıntı burada. İnsanlar güvenmiyorlar, parası olan güvenmiyor, beyni olan da gidiyor yurt dışına, dil biliyorsa, yurt dışında iş bulabiliyorsa gidiyor, parası olan da parasını kaçırıyor. Ne kadar gayrimenkul alındı yurt dışında? Herkes biliyor, bir bizim devletimiz bilmiyor, bir bizim devletimiz görmüyor. Herkes yurt dışında, imkânı varsa, gidiyor ev alıyor, gayrimenkul alıyor, işini yurt dışına götürüyor, kaçırıyor. Büyük sıkıntılar var, bunları hepimizin görmesi lazım. Samimi olarak bu konularla ilgili bir şey yapacaksak Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, Meclis üyeleri olarak oturup doğru dürüst bunları konuşmamız lazım. Ama bir şeyler geliyor, görüşülüyor, Anayasa’ya aykırı diyoruz, önemli değil; İç Tüzük’e aykırı, önemli değil; temel kanun olarak gelmemesi lazım, önemli değil; ya ihtisas komisyonlarında görüşülmesi lazım, önemli değil… Nedir önemli olan? Peki, memleketin durumu da ortada, esnafın durumu ortada, vatandaşın durumu ortada. Bunlar önemli değil de ne önemlidir peki? Bunları görmeyecek miyiz Allah aşkına? Seçim yatırımları, bütün bunlar sonuç olarak seçim yatırımıdır.

Maliye Bakanlığı -ki ben de Maliye Bakanlığından yetiştim, ocağımdır- devlettir, devlet adına iş yapar. Ya, geçenlerde Avrasya Tüneli’nin Katma değer vergisi 18’den 8’e düşürüldü. Böyle bir şey olur mu? Özel, spesifik, belli bir yerin katma değer vergisi 18’den 8’e düşürülüyor. Bunlar Maliye Bakanlığı tarafından yapılmayan şeylerdi. Maliye Bakanlığı asla böyle bir konuya tevessül etmezdi, böyle bir şey teklif dahi edilemezdi. Bunların olmaması lazım. Onun için üzülüyoruz.

Refah bu makro rakamlarla değil de insan odaklı rakamlarla, insana ilişkin rakamlarla ortaya konur. Bir gün bir bakan çıkıp da “İnsanlarımızla ilgili olarak rakamlarımızı şöyle şöyle düzelttik.” diyemedi, demiyor. Bunları ortaya koymak lazım. Biz Cemal Bey’le geçen sene katılmıştık Avrupa Birliği, Avrupa Parlamentosunun müşterek düzenlediği bir ekonomik toplantıya, geçenlerde de Sayın Nejat Koçer Bey’le katıldık, orada da bütün değerlendirmeler insan üzerinden yapılıyor, insan odaklı, insanla ilişkili rakamlar üzerinden ekonominin durumu değerlendiriliyor, yoksa makro rakamlar üzerinden değil artık.

Önemli konular var. Biraz önce değerli arkadaşlarım bahsettiler. Tasarının 54 ve 55’inci maddelerinde benimle ilgili olarak bir konu var. Bu 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun değerli arkadaşlarım. Şimdi, bir devlet yapısı var, devlet içerisinde de mali bir yapı var. Bu mali yapıyı, mali yönetimle ilgili yapıyı… Maliye Bakanlığının kendi kanunu var, Sayıştay Kanunu var, bu 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun var, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu var, SPK Kanunu var, leasingle ilgili kanunlar var, bankacılıkla ilgili banka kanunları var. Yani mali yapı bunlarla düzenleniyor. Şimdi bunlar bu dönemde, bu iktidar döneminde yenilenen kanunlar. Yeniden düzenlendiler ama yeniden düzenlemesine rağmen hepsiyle ilgili olarak yeniden, daha sonra maddeler getirildi, değişiklikler yapıldı. Hepsi yıpratıldı, bütün bu kanunlar, bu yapı, bu kamu mali yapısı, hepsi hasar gördü baştan aşağı.

Şimdi bu tasarının 54 ve 55’inci maddelerinde de yine böyle bir düzenleme söz konusu, bununla da yine aynı şekilde kamu mali yapısı zarar görüyor. Bir tek hazine hesabı vardır değerli arkadaşlarım, buna göre… Daha doğrusu şöyle başlayayım: Merkezî yönetim bütçesi bütün devletin bütçesidir çok basit bir tanımla. Bunun içerisinde genel bütçe idarelerinin genel bütçesi vardır, özel bütçeli idareler vardır -üniversiteler gibi- düzenleyici ve denetleyici kurum bütçeleri vardır, SGK gibi sosyal güvenlik kurumlarının bütçeleri vardır ve mahallî idarelerin bütçeleri vardır. Bunlar, hepsi kamu kuruluşu olmasına rağmen farklı şekilde bütçe anlayışı olan, farklı anlayışlarla yönetilmesi gereken yerlerdir. Genel bütçeye dâhil idarelerin tek hazine hesabı vardır, bilgisayar yazılımıyla buralardaki nakit kontrolü gayet güzel yapılmaktadır, yıllardan beri bu vardır, 90’lardan beri yapılıyor. Ama şimdi getirilen bu düzenlemeyle genel bütçeli idareler, özel bütçeli idareler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, mahallî idareler, hepsi birbirine karıştırılıyor yani kamu kuruluşlarındaki farklı anlayış, farklı bütçeleme, farklı yönetim teknikleri ortadan kaldırılıyor. Ne için yapılıyor bu? Oradan birkaç kuruş tasarruf etmek adına. O da soru işareti, öyle bir tasarruf var mı yok mu onu da bilmiyoruz, bunun hesabı da gelmedi, hesabı da getirilmedi maalesef ama bir kamu mali yapısı, mimarisi bozuluyor, maalesef bozuluyor. Bunlar Maliye Bakanlığı tarafından yapılmaması, teklif dahi edilmemesi gereken konular maalesef. Bunlar yanlış işler, bir anlamda idareimaslahatçılık.

Yine, Maliye Bakanlığına bağlı olan Özelleştirme İdaresi 14 şeker fabrikasını, biliyorsunuz, özelleştirme kapsamına aldı ki çok önemli. Halk tarafından, kamuoyu tarafından böyle bir ortamda bile bayağı bir tepki görüyor. Değerli arkadaşlarım, 14 tane kamu fabrikası açtı mı bu iktidar ki 14 tane kamu fabrikasını kapatıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakikanızı alabilir miyim sözlerimi tamamlayayım.

BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu, tabii, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Evet, bu şeker fabrikaları konusu gerçekten önemli bir konu, hem sağlıkla ilgili boyutu var hem doğrudan ekonomiyle ilgili boyutu var. Bunun çok daha iyi değerlendirilmesi ve düşünülmesi lazım. Kamuoyunda da çok önemli tepkiler var bu konuyla ilgili.

Sayın Bakana ben Komisyon sırasında sormuştum, yani “Artık liberal ekonomiden, serbest ekonomi anlayışından, bu krizden sonra özellikle, kamu yatırımlarına dönüldü, devlet birçok alana giriyor; siz tam tersine çekiliyorsunuz, bu yanlış.” demiştim “Bizim anlayışımız budur, biz böyle yapıyoruz.” dedi. Ama bu dönemde kamu yatırımlarının olması lazım. Belli yerlerde, bölgelerde ve sektörlerde kamu yatırımı olmazsa kalkınma olması mümkün değildir. Bunu sizler de, iktidara mensup çok değerli arkadaşlarımız var, onlar da gayet iyi biliyorlar ama bunun dillendirilmesi lazım. Kamu yatırımları belli bölgelerde ve belli sektörler itibarıyla yapılabilmeli değerli arkadaşlarım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.

Şahıslar adına söz talepleri var.

İlk söz, Giresun Milletvekili Cemal Öztürk’e aittir.

Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 533 sıra sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde düşüncelerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlarım.

Ayrıca size de yeni görevinizde başarılar dilerim. Hayırlı uğurlu olsun.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim. Sağ olun.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Tabii, 1’i geçici 96 esas maddeden oluşan, toplam 97 maddeden ibaret olan bu kanun tasarısıyla 39 kanun, 3 kanun hükmünde kararname olmak üzere 42 farklı düzenlemede değişiklikler yapıyoruz.

Biraz önce Sayın Kuşoğlu da okudu Hükûmet tasarısındaki gerekçeyi, ben tekrarlamak istiyorum. Gerekçede “Gerçekleştirilen yapısal reformlar, yatırım, üretim ve istihdamın arttırılması, araştırma, geliştirme, yenilik ve tasarım faaliyetlerinin teşvik edilmesi, vergiye uyum maliyetlerinin azaltılması, kayıtlı ekonomiye geçişin teşvik edilmesi amacıyla hayata geçirilen düzenlemeler ile uygulamaya koyduğumuz mali disiplin ve alınan makroekonomik tedbirler sayesinde ülkemiz, gelişmekte olan ülkelerden pozitif yönde ayrışmıştır.” denilmektedir. Çok doğru bir tespit, evet, ülkemiz pozitif yönde ayrışmıştır, ben de buna inanıyorum.

Tabii, biz bu tasarıyı Plan ve Bütçe Komisyonunda 8 Şubattan 22 Şubat tarihine kadar 7 veya 8 birleşimde, geniş şekilde tartıştık. Biraz önce ana muhalefet partisi grup başkan vekili arkadaşımız da dedi ki: “Çok sayıda iyileştirici düzenleme var. Kabul oyu vereceğimiz maddeler de var.” Nitekim biz bunu Plan Bütçe Komisyonundaki tartışmalar sırasında da muhalefet partimizin temsilcilerinden işittik. Evet, bu 97 madde içinde muhalefetimizin de onay vereceği çok sayıda madde var. Elbette hepsine onay vermelerini beklemiyoruz, doğrudur ama o tasarıda yer alan, yatırım üretim ve istihdamın, araştırma geliştirmenin, yenilik ve tasarım faaliyetlerinin teşvik edilmesinin nesine karşı çıkacaksınız? Amatör sporun desteklenmesine mi karşı çıkacaksınız? Vergi tabanının genişletilmesine mi? İhtilafların ve belirsizliklerin giderilmesine mi? İş yapma kolaylığının, ekonomik canlılığın ve tasarrufların artırılmasına mı karşı çıkacaksınız? Kamu taşınmazlarının değerlendirilmesine mi karşı çıkacaksınız? Enerji verimliliğinin ve enerjide tasarruf sağlayıcı yatırımların teşvik edilmesi, koruma ve bakım altındaki çocukların istihdamının iyileştirilmesi gibi birçok faydalı maddeye karşı çıkmayacağınıza inanıyorum.

Kanun tasarısında -biraz önce belirttiğim gibi- 39 kanun ve 3 kanun hükmünde kararnamede, 42 tane farklı değişiklik yapılmaktadır. Piyasamız, iş dünyamız hararetle bunu bekliyor. Elbette hayat dinamik, değişiklikler bununla kalmayacak, ileride de önümüzdeki dönemde de Hükûmetimizden gelecektir, buna inanıyorum.

Kanun tasarısında yatırım ve üretimin teşviki amacıyla 2018 ve 2019 yıllarında imalat sanayisi ve AR-GE, yenilik ve tasarım faaliyetlerine yönelik makine ve teçhizat alımlarında katma değer vergisi istisnası ve aşınma payı uygulama süresinin kısaltılması sağlanmaktadır.

Ayrıca organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi sitelerinin altyapı yatırımları ile küçük sanayi sitelerinin işyeri yapımına ilişkin mal ve hizmet alımlarının katma değer vergisinden istisna tutulması suretiyle sanayicilerimize destek verilmektedir.

16 ve daha büyük yaşlardaki araçların, adına kayıtlı gerçek veya tüzel kişiler tarafından doğrudan veya ihracatçılar vasıtasıyla ihraç edilmesi ya da bir daha kullanılmamak üzere hurdaya çıkartılması ve ilgili mevzuat gereğince kayıt ve tescilinin silinmesi şartıyla aynı cins bir aracın ilk iktisabında tahakkuk eden özel tüketim vergisinden Bakanlar Kurulunca 10 bin Türk lirasını aşmamak üzere, araçların cinsleri ve özelliklerine göre belirlenecek kısmın terkin edilmesine imkân verilmektedir.

Yine, istihdama yönelik olarak çok sayıda düzenleme getirilmektedir. Bunlardan bazıları: Asgari ücretin yıl boyunca vergi dilimi değişikliklerinden etkilenmemesini sağlayacak kalıcı düzenleme yapılmaktadır. İşverenlere asgari ücret desteği verilmesi uygulamasına 2018 yılında da devam edilecektir. Kadın çalışanların çalışma hayatına katılmasının teşvik edilmesi amacıyla işverenlerce kadın çalışanlara kreş ve gündüz bakımevi hizmeti kapsamında sağlanan imkânlar gelir vergisinden istisna edilmektedir. 2018 yılında uygulanmak üzere, imalat sektöründe 1 ila 3 çalışanı olan küçük esnafa, 18 yaşından büyük 25 yaşından küçükler için ilave istihdam sağladıkları takdirde, en fazla 2 kişi için iki ayda bir asgari ücret üzerinden ücret, gelir vergisi stopajı, damga vergisi ve prim desteği sağlanmaktadır. Bunun gibi yine istihdama yönelik birçok değişiklikler getirilmektedir.

Amatör sporun desteklenmesi amacıyla spor kulüpleri tarafından sporculara yapılan ücret ödemeleri üzerinden kesilen gelir vergisinin amatör spor faaliyetlerinde kullanılması yönünde düzenleme yapılmaktadır. Yine, belirsizliklerin giderilmesi ve ihtilafların ortadan kaldırılması amacıyla, hizmet erbabına iş sözleşmesi sona erdikten sonra çeşitli adlar altında yapılan ödemelerin ücret olduğu hususu ve gelir vergisi istisnası karşısındaki durumu açıklığa kavuşturulmaktadır.

Okul aile birlikleri tarafından yapılan kantin kiralaması işlemlerine katma değer vergisi istisnası getirilmektedir. 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nda yer alan taşıt tanımları 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda yer alan tanımlarla uyumlu hâle getirilmektedir. Usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarında indirim oranı artırılmakta, elektronik ortamda düzenlenmesi gereken belgelerin kâğıt ortamında düzenlenmesi ve e-tebligatla ilgili yükümlülüklere uyulmaması hâlinde kesilecek cezalar netleştirilmektedir. İş yapma kolaylığının artırılması amacıyla ara buluculuk müessesesinde alınacak harç tutarı netleştirilmektedir. Gıda ve ilaç gibi son kullanma tarihi geçen ve imha edilmesi gereken mallar için emsal bedel tespitinin kolaylaştırılmasına yönelik düzenlemeler yapılmaktadır. Ekonomik canlılığın ve tasarrufların artırılması amacıyla konut ve çeyiz hesaplarında biriken tutarlara verilen devlet desteği yüzde 20’den 25’e çıkarılmakta, konut hesabında üst sınır 15 bin Türk lirasından 20 bin Türk lirasına, çeyiz hesabında ise 5 bin Türk lirasından 7.500 Türk lirasına çıkarılmaktadır. Bireysel emeklilik sisteminin etkinliğinin artırılmasına, yeni araç alımının teşvikine yönelik düzenlemeler yapılmaktadır. Kamu taşınmazlarının değerlendirilmesi amacıyla bir dizi tedbir getirilmektedir. Enerji verimliliği ve tasarruf sağlayıcı yatırımların teşvik edilmesi amacıyla yine düzenlemeler yapılmaktadır. Bu amaçla, elektrik enerjisi üretiminin teşvik edilmesi amacıyla apartmanlarda yer alanlar dâhil olmak üzere konutların çatı veya cephelerinde üretilen ve kurulu gücü 10 kilovatı geçmeyen yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretilen elektriğin ihtiyaç fazlasını son kaynak tedarik şirketlerine satanların vergiden muaf esnaflık kapsamına alınması sağlanmaktadır.

İlaveten bir dizi yine tedbir getirilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakikanızı daha rica edebilir miyim?

BAŞKAN – Tabii, buyurun, sözlerinizi tamamlayın.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Yine, kanun tasarısıyla koruma ve bakım altındaki çocukların istihdamının iyileştirilmesi sağlanmaktadır. Ayrıca, 2017-2018 eğitim ve öğretim yılında ek ders ücreti karşılığında görev yapmış olanlardan belirtilen şartları taşımaları kaydıyla yapılacak sözlü sınav sonuçlarına göre sözleşmeli personel olarak istihdam edilebilenlere imkân sağlanmaktadır. Hülasa, bu 97 madde ekonomik hayatımızı iyileştirecek düzenlemeler getirmektedir.

Tasarıyı desteklediğimi ve lehinde oy kullanacağımı belirtiyor, ülkemize, milletimize hayırlı olması dileklerimle Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın hatip yaptığı konuşmasında, ileri sürmüş olduğum görüşten farklı bir görüşü bana atfetti. Şöyle ki: Ben bir buçuk saat önce burada konuştum. O konuşmayı dinlemeyen sayın milletvekilleri ve Meclisi izleyen vatandaşlarımız bizim… Mesela, bir örnekle bunu söyleyeyim “Amatör sporun desteklenmesinin neresine karşı çıkıyorsunuz?” anlamı çıkacak bir konuşma yapmak suretiyle bir sataşmada bulunmuştur efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sataşma niyetiyle söylemedim Başkanım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Anladım ama dinleyen öyle anlamaz ki.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Yok yok, siz konuşurken not aldım, notlarımızdan…

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Tasarının büyük bölümünü desteklediğinizi biz anladık.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Giresun Milletvekili Cemal Öztürk’ün 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben bu tasarı için dedim ki: “Bir kavanoz bala bir kaşık zehir katıyorsunuz.” Söylediğim bu.

Şimdi, elbette amatör sporun desteklenmesine karşı çıkan yok ama şuna karşıyız: Şimdi, siz, özüne de karşı olduğumuz bir iş, Mersin’de ve Sinop’ta nükleer santral yapacaksınız. Yapmak istiyorsunuz, inşallah başaramazsınız.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Hayır, 97 maddeden katıldıklarınız…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Lakin burada zaten bir anlaşma yapmışsınız. 22 milyar Sinop, 20 milyar Mersin; “13 sente de elektriği alacağım.” demişsin, alım garantisi vermişsin, işi bitirmişsin. Şimdi, sen bunlara ayrıca özel, yeni teşvikler veriyorsun. Niye veriyorsun? Kimin malını kime veriyorsun? Lafım size değil Hükûmete, Maliye Bakanına. Kimin parasını kime veriyorsun sen? Böyle bir hakkı yok kimsenin.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sinop’a veriyoruz ama, Sinop, Sinop.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Biz buraya milletin kör kuruşunu korumaya geldik, sahip çıkmaya geldik. Yanlışa “Yanlış.” diyeceğiz. Siz bunu düzeltmezseniz biz size bunu düzelttirmek için elimizden gelen, İç Tüzük’ten kaynaklı haklarımızı kullanacağız, onun için buradayız. Yani baştan çok net bir şekilde “Çok müspet konular, kimi ufak dertlere derman olacak maddeler var.” demişken bize tekrar “Bu kanunu niye toptan kabul etmiyorsunuz?” gibi bir yaklaşım doğru değil. Allah var, parti hiyerarşisi mantığıyla bakmasanız siz de bu maddeye ret oyu verirsiniz. Ben sizin vatansever biri olduğunuzu biliyorum. Ama yani Parti Genel Başkanınızdan -ki işin doğasında vardır korkma- korkunuz Allah korkusundan… Yani mukayese etmek istemem. Bakın bir şey söylüyorum efendim…

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Saygıyla korkuyu karıştırmayın.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ya, biraz da korkulabilir, bir sakıncası yok ama Allah’tan daha fazla korkmak lazım diye düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN - Hükûmet adına söz talebi var.

Maliye Bakanı Sayın Naci Ağbal, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Vergi Kanunlarıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlıyoruz. Konuşmamın başında bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün görüşmelerine başladığımız tasarının geneliyle ilgili Genel Kurulu bilgilendirmek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.

Gerçekten çok geniş toplum kesimlerini ilgilendiren bir kanun tasarısının görüşmelerine başlıyoruz. Burada esnafından işçisine kadar, çiftçisinden öğrencisine, memurundan sanayicisine, tüm sosyal kesimleri yani vatandaşımızın yüzde 100’ünü ilgilendiren konular var. Dolayısıyla, vatandaşımızın yüzde 1’ini değil, vatandaşımızın yüzde 100’ünü ilgilendiren konular var ve vatandaş bu kanunu bekliyor, öğrenci de bekliyor, işçi de bekliyor, sanayicisi de bekliyor, yatırımcısı da bekliyor. İnşallah Genel Kurulumuzla bu görüşmeleri hızlı bir şekilde yapmak suretiyle bu kanunu yasalaştırmış olacağız.

Bu kanun tasarısında yatırım, üretim, ihracat ve istihdamın teşvik edilmesine yönelik önemli düzenlemeler var. Tasarrufların artırılmasına dönük önemli düzenlemeler olacak. İş yapma kolaylığının artırılmasına dönük düzenlemeler var.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya Sayın Bakan, on altı senedir aynı şeyleri söylüyorsunuz. On altı senedir “iyiyiz iyiyiz” diyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Enerji ve madencilikte etkinlik ve verimliliğin artırılmasına dönük düzenlemeler var. Vergi konularıyla ilgili, vatandaşımızın işlerini kolaylaştıran, vergiye gönüllü uyumu destekleyen düzenlemeler var ve kamu taşınmazlarının daha etkin bir şekilde yönetilmesine ilişkin düzenlemeler var.

Burada, öncelikle, yatırımı, üretimi, istihdamı ve ihracatı desteklemek üzere bu tasarıyla getirmiş olduğumuz düzenlemeler hakkında Genel Kurulumuzu bilgilendirmek istiyorum. Bunlardan en önemli düzenleme, tabii ki, sanayi sektöründe, imalat sektöründe faaliyette bulunan imalat işletmelerine sağlamış olduğumuz yeni makine ve teçhizat alımında KDV istisnasıdır. Biliyorsunuz, 2016 sonrası dönemde arka arkaya yatırımı, üretimi, istihdamı ve ihracatı destekleyecek çok sayıda düzenleme yaptık, yapmaya da devam ediyoruz, yapacağız. Ekonomi dinamiktir. Ekonominin değişen, gelişen ihtiyaçlarına uygun olarak, Hükûmet olarak, yatırımla ilgili, üretimle ilgili, istihdamla ilgili, ihracatla ilgili düzenlemeler getirmiş olmamızdan rahatsız olunmaması lazım; tam tersine, bizim, ülkenin yarınlarını, ülkenin kalkınmasını sağlayacak bu düzenlemeleri daha fazla getirmemiz lazım. Bu sene, 2018 yılında imalat sanayisinde yapılacak yatırım harcamalarında kurumlar vergisi teşvikini artırımlı olarak uygulayacağız. Burada yapmış olduğumuz düzenlemede de, 2018 ve 2019 yıllarında imalat sanayisinde faaliyette bulanan bir işletme yeni makine, teçhizat alırsa katma değer vergisi ödemeyecek. Bu, yüzde 18 oranındaki bir katma değer vergisi yükünden işletmelerimizin kurtulması anlamına geliyor, son derece önemli bir teşvik.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – “Yurt içinden” diyelim de katkısı olsun ülkeye.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Yine, teknoparklarda, AR-GE ve tasarım merkezlerinde ve üniversitelerin araştırma laboratuvarlarında kullanılacak makine ve teçhizat alımlarında da katma değer vergisi istisnası getiriyoruz. 2019 yılın sonuna kadar yatırımcılarımız da, AR-GE merkezlerimiz de bu istisnadan istifade edecekler.

Yine, 2018 ve 2019 yıllarında yeni alınan makine ve teçhizattan dolayı indirilecek amortisman giderlerini de artırıyoruz. Daha fazla amortisman gideri yazılacak, işletmelerimiz böylelikle daha düşük kurumlar vergisi, gelir vergisi ödeme imkânına da kavuşmuş olacaklar.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Hep yüzde 1’e çalışıyorsunuz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Böylelikle, 2018 ve 2019 yıllarında yatırım noktasında özelikle yeni yatırımların yapılmasını sağlayacak şekilde hem yatırım teşvik sistemindeki sağladığımız indirimli kurumlar vergisi teşviklerini artırıyoruz hem de makine ve teçhizat alımlarında teşvik belgesine bağlı olmasa dahi yeni makine teçhizat alımlarında katma değer vergisi istisnası getirmiş oluyoruz.

Bu tasarıda, organize sanayi bölgelerinde yapılacak altyapı yatırımlarında, küçük sanayi sitelerinde yapılacak iş yeri inşaatlarında KDV istisnası getiriyoruz. Organize sanayi bölgelerimiz için en önemli yatırım altyapı yatırımları. Bu yatırımlar sırasında yatırım için gerekli olan mal ve hizmet alımlarında bundan sonra organize sanayi bölgesi müteşebbis heyetleri KDV ödemeyecek.

Yine, küçük esnafımızı ilgilendiren küçük sanayi sitelerimiz var. Küçük sanayi siteleri kooperatifleri ne yapıyor? İş yerlerini yapıyor, esnafımıza teslim ediyor. Burada da küçük sanayi sitesi kooperatiflerimiz bu iş yerlerinin yapımı sırasında herhangi bir katma değer vergisi ödemeyecekler. Bu da yine yatırımın, üretimin teşvik edilmesi anlamında önemli bir düzenleme.

Bu tasarıda istihdamın artırılmasına yönelik kapsamlı ve güçlü teşvikler getiriyoruz; gerek 2018’de gerek 2019’da gerek 2020 yılında ilave istihdama çok güçlü yeni teşvikler getiriyoruz.

Öncelikle şunu ifade etmek lazım: Biraz önce de burada ifade edildi, asgari ücretin yıl başında belirlenen tutarının yıl içerisinde hiçbir şekilde ocak ayındaki belirlenmiş seviyenin altına düşmemesini sağlayacak şekilde gelir vergisi istisnasını artırıyoruz. Peki, bunu nereden karşılıyoruz? Bunu bütçeden karşılıyoruz yani burada asgari geçim indirimi tutarlarını artırmak suretiyle çalışanlarımızın ücreti hiçbir şekilde, asgari ücretle çalışan kardeşlerimizin ücreti hiçbir şekilde yıl başındaki tutarın altına düşmemiş olacak.

2020 yılı sonuna kadar uygulanmak üzere ilave istihdama sosyal güvenlik primi, gelir vergisi ve damga vergisi teşviki getiriyoruz. Yani herhangi bir işletmemiz 2017 yılında istihdam ettiği personel sayısına ilave yeni personel alırsa yeni alınan bu personelin on iki ay boyunca ödenecek sosyal güvenlik primleri, gelir vergisi ve damga vergisi de devlet tarafından karşılanacak. Yaklaşık olarak 830 lira civarında her bir çalışan başına devlet bu şekilde yeni istihdama teşvik vermiş oluyor.

Burada getirdiğimiz düzenlemede imalat sektöründe ve bilişim sektöründe bu getirdiğimiz prim, vergi ve damga vergisi avantajını artırımlı olarak uygulayacağız. Yani bugün imalat sanayisinde veya bilişim sektöründe bu yıl ve önümüzdeki yıllarda yeni sağlanacak istihdamda her çalışan başına yaklaşık 2.400 liraya kadar imkân sağlıyoruz, teşvik veriyoruz. Dolayısıyla, bakın, biraz önce de söyledim, imalat sektöründe yatırım teşvik tutarlarını artırıyoruz. Yani yeni yatırım yaparsanız yatırım teşvik sisteminden kaynaklanan avantajlarınızı artırıyoruz. Makine teçhizat alımında KDV istisnası getiriyoruz. Bir de yine imalat sanayisinde yeni istihdam yaparsanız bu durumda da istihdama teşvikler getiriyoruz, prim ve vergileri de devlet olarak almıyoruz.

Burada getirdiğimiz düzenlemede özellikle kadın istihdamını, genç istihdamını ve engelli istihdamını teşvik etmek üzere teşvik süresini on iki aydan on sekiz aya çıkarıyoruz. Yani bir işletmemiz bir kadın kardeşimizi istihdam ederse, bir genci istihdam ederse, bir engelliyi istihdam ederse teşvik süresi on iki aydan on sekiz aya çıkmış olacak.

Yine imalat sektöründe çalışan küçük işletmelerimize dönük de yine bir teşvik başlatıyoruz. Burada ne yapıyoruz? Özellikle ustalık belgesine sahip küçük imalatçı işletmelerimiz eğer yeni ilave istihdam sağlarlarsa bu durumda diyoruz ki: “Bir senden, bir benden.” Yani on iki aylık süreç içerisinde bir ay işveren kendisi ödeyecek ücret ve diğer kamusal yükümlülükleri, bir ay da devlet olarak sadece gelir vergisini, sadece sosyal güvenlik primini değil, aynı zamanda işverenin işçiye yapacağı ücret ödemesini de biz karşılayacağız.

MUSA ÇAM (İzmir) – İşsizlik Fonu’ndan ödeyeceksiniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Dolayısıyla imalat sektöründe faaliyet gösteren bir küçük işletmemiz ilave yeni istihdam yaparsa on iki ayın altı ayını da devlet olarak biz karşılayacağız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bunu nereden ödeyeceğiz? Bütçe fazla veriyor da oradan mı ödeyeceksiniz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Burada özellikle kadınların istihdama katılımını teşvik etmek amacıyla uzun süredir beklenti hâlinde olan bir uygulamayı da hayata geçiriyoruz; kreş desteği uygulamasına başlıyoruz. Bundan sonra, bu yasal düzenleme çıktığı takdirde artık bir iş yerinde çalışan bir kadın çalışanın eğer çocuğu bir kreşe gitmişse bu kreş için yapılan ödemenin yaklaşık 1.015 lirasına kadar devletin buna vergi istisnası olarak destek vermesini sağlıyoruz. Dolayısıyla burada kadın istihdamına çok ciddi anlamda da bir destek vermiş oluyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kaç kadın çalışması gerekiyor o işletmede Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Burada getirmiş olduğumuz düzenlemelerden bir tanesi de şudur: İşverenlere 2016 ve 2017 yılında sağlamış olduğumuz asgari ücret desteğine 2018 yılında da devam ediyoruz. Biliyorsunuz 2016 yılında da 2017 yılında da işverenlerimizin asgari ücretle istihdam ettikleri her bir çalışan başına aylık 100 lira asgari ücret desteği getirmiştik. Bu yasal düzenleme içerisinde bunu 2018 yılında da devam ettiriyoruz. Dolayısıyla yaklaşık 10 milyon civarında çalışanımız için bu desteği de…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Parasını nereden alıyorsunuz Sayın Bakan, parasını nereden alıyorsunuz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Bu desteklerin hepsini de devletten karşılıyoruz.

Dolayısıyla değerli arkadaşlar, gerçekten istihdamı artırmak amacıyla genel anlamda çok ciddi teşvikler getiriyoruz, özellikle de imalat sektörüne, bilişim sektörüne dönük artırımlı teşvikler getiriyoruz. Kadın istihdamını, genç istihdamını, engelli istihdamını daha da artıracak önemli teşvikleri de hayata geçiriyoruz.

Bu tasarı içerisinde tasarrufların artırılması yönünde de önemli düzenlemeler yapıyoruz. Burada konut hesabı sistemimiz var, biliyorsunuz, mevcutta konut hesabı teşvikimiz var. Buradaki teşvik oranını yüzde 20’den 25’e çıkarıyoruz. Konut başına yapılacak destek tutarını da 15 bin liradan 20 bin liraya çıkarmış oluyoruz.

Yine, çeyiz desteği uygulaması var. Burada da yine destek oranını yüzde 20’den yüzde 25’e çıkarıyoruz. Ayrıca asgari destek tutarını da 5 bin liradan 7.500 liraya çıkarmış oluyoruz.

Minibüsçü esnafımızı ilgilendiren önemli bir düzenleme yapıyoruz. Minibüsçü esnafımızın kullandığı minibüslerle ilgili motorlu taşıtlar vergisinde indirime gidiyoruz. Burada Karayolları Trafik Kanunu’ndaki yapılan tanım ile Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nda yapılan tanımı birbiriyle uyumlu hâle getiriyoruz. Böylelikle minibüsçü esnafımız da motorlu taşıtlar vergisini daha az oranda ödeme imkânına kavuşuyor.

Yine, elektrikli araçları teşvik etmek amacıyla motorlu taşıtlar vergisinde elektrikli araçların motorlu taşıtlar vergisini yüzde 75 indirimli olarak alma konusunda bir düzenleme yapıyoruz. Bu da son derece önemli bir düzenleme.

Yine, tasarıda yer alan diğer bir düzenleme de, hazineye ait taşınmazların tarımsal üretimde daha fazla kullanılmasını sağlamak üzere bir teşvik getiriyoruz. Eğer tarımsal amaçlı kooperatifler hazineye ait tarım arazilerini kiralarlarsa bu durumda harca esas değerin yani emlak vergisi değerinin yüzde 1’i oranında bir kirayla buraları kiralama imkânına kavuşuyorlar. Bu da son derece önemli bir düzenleme. Özellikle son dönemde, biliyorsunuz, vatandaşlarımızın tarım arazisi olarak kullandıkları yerlerin kendisine satışına ilişkin düzenlemeler yapmıştık. Şu anda bu uygulama devam ediyor. Buradaki düzenlemede kooperatiflere de benzeri bir imkânı getirmiş oluyoruz.

Bu tasarıda yer alan bir diğer düzenleme de “hurda teşviki” olarak ifade edilen, 16 yaşından büyük araçlar eğer imha edilirse, imha merkezlerine bu araçlar teslim edilirse, trafikten terkin edilirse, bunlar karşılığında yeni araç edinilirse bu durumda 10 bin liraya kadar özel tüketim vergisi teşviki getiriyoruz. Bu da son derece önemli bir düzenleme.

Bu tasarı içerisinde, özellikle ekonominin canlandırılması noktasındaki düzenlemeler dışında enerji sektörüyle ilgili, madencilik sektörüyle ilgili son derece önemli düzenlemeler var. Sektörün gelişmesi, büyümesi noktasında ve maden varlıklarının daha etkin bir şekilde kullanılması konusunda önemli düzenlemeler yapıyoruz.

Burada, yine, öğretmen alımlarına ilişkin, 5 bin sözleşmeli öğretmen alımı konusunda bir düzenleme yapıyoruz. Bu da son derece önemli.

Bir de internet üzerinden radyo ve televizyon yayıncılığı yapılmasına ilişkin önemli bir düzenleme yapıyoruz. Burada, radyo televizyon yayıncılığı yapan diğer işletmeler gibi internet ortamında yapılan radyo ve televizyon yayıncılığı konusunda da bu konuda yetkili kurum ve kuruluşların düzenleyici bir noktada konumlandırılmaları ve bu sistemi denetlemeleri öngörülüyor.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı da bundan önceki getirdiğimiz tasarılar gibi yatırımı, üretimi, istihdamı, ihracatı teşvik eden bir düzenleme. Nitekim, son iki yıldır arka arkaya Hükûmet olarak aldığımız kararlarla ve kabul edilen yasal düzenlemelerle yatırım ortamını iyileştirme noktasında önemli düzenlemelere imza attık. Bundan önce çok yakın bir zamanda yine Meclisimizden yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunda arka arkaya 2 tane düzenleme geçti. Şimdi, bu, o iki düzenlemenin ardından gelen üçüncü düzenleme. İnşallah, haftaya Katma Değer Vergisi Kanunu’nda reform niteliğinde bir düzenlemeyi getirdik, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmelerine başlıyoruz. Dolayısıyla Hükûmet olarak ülkemizin büyümesi için, kalkınması için, yatırım ortamının iyileşmesi için yasal düzenleme getirmemiz kadar doğal bir şey yok. Bu konuda da herkesin, vatandaşın takdirini görüyoruz. Vatandaş yapılan düzenlemelerin ne kadar önemli olduğunu biliyor, görüyor ve bu konuda da gerçekten heyecanla bunun karşılığını da veriyor.

Bakın, bütün bu düzenlemeler neticesinde 2017 yılında ne oldu? Bugün rahatlıkla diyebiliyoruz ki yüzde 7’nin üzerinde bir büyüme oranıyla 2017’yi bitireceğiz. Gerçekten bu bakımdan, Türkiye diğer gelişmekte olan ülkelere göre büyüme oranları bakımından pozitif yönde ayrıştığı gibi, OECD ülkeleri arasında da gerçekten büyüme konusunda parmakla gösterilen bir ülke konumunda. Dolayısıyla burada büyümenin sadece nicel olarak artması değil, aynı zamanda nitelik olarak da kalite olarak da artması konusunda arka arkaya tedbirler alıyoruz; onun için yatırım ortamını iyileştirmek için düzenlemeler getiriyoruz.

Bugün vatandaşın güvenle ilgili bir sorunu yok, vatandaş Türkiye’ye güveniyor. Eğer gazeteleri açıp okursanız her gün Türkiye’ye gelen uluslararası doğrudan sermaye yatırımlarının artarak devam ettiğini görürsünüz. Her gün yeni bir uluslararası doğrudan sermaye yatırımıyla ilgili açıklamalar yapılıyor ve son iki yıl da dâhil olmak üzere Türkiye’ye olan sermaye akımları devam ediyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sıcak para geliyor Sayın Bakan, yatırım geldiği yok.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Bakın, Türkiye, sağladığı güven ortamıyla, yapmış olduğu reformlarla ve istikrarlı ve gelişen ekonomisiyle bu bölgede çekim merkezi ve bu çekim merkezini daha da artırmak için, bunu daha da güçlendirmek için yasalar yapmamız, kararlar almamız, bu konuda adımlar atmamız hususunu da herkesin takdirle karşıladığını biliyoruz. Sizin de bunu takdirle karşıladığınızı biliyoruz. bize bu konudaki teşekkürlerinizi de biliyoruz ve hatırlıyoruz, takdirle de karşılıyoruz.

Onun için, bugün burada yapmış olduğumuz bu kanunla yapılan değişiklikler de aynı kapsamdaki değişikliklerdir. Ve burada özellikle şunu söyleyeyim: Yatırım ortamının iyileştirilmesi ve istihdamla ilgili düzenlemeler şu anda piyasalar tarafından, çalışanlar tarafından büyük bir heyecanla bekleniyor. İnşallah bu düzenlemeleri de Meclisten geçirdikten sonra ben ümit ediyorum ki 2018 yılında da Türkiye ekonomisi büyüme hedeflerini yakalayacak, büyüme hedeflerinin de üzerinde bir gerçekleşmeyle inşallah yılı bitireceğiz. Türkiye ekonomisi güçlü, Türkiye ekonomisi, içeride dışarıda, ne olursa olsun birçok sınavdan başarıyla geçti. Türkiye ekonomisinin ne kadar güçlü olduğunu son yıllarda karşılaştığımız çeşitli olaylarla da gördük ve bu konuda, geleceğe dönük Türkiye ekonomisinin daha da büyümesi noktasında büyük bir beklenti var. Buna hep beraber destek olacağız. Hükûmet olarak bu konudaki düzenlemeleri bundan sonra da getirmeye devam edeceğiz ve bu sayede Türkiye ekonomisi güçlü olacak.

Ben bu çerçevede hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Paylan, buyurun.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Bakan asgari ücret teşvikiyle ilgili bütçe yükünü bütçeden karşılayacağını söyledi. Ancak -Komisyon tutanaklarında da bellidir- asgari ücret desteğiyle ilgili teşviki İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılayacağını…

BAŞKAN – Yerinizden söz vereyim, açıklama yapın isterseniz.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Bununla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Paylan açıklamasını yapsın, gene siz konuşun lütfen.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bir cümle söyleyeyim, ondan sonra.

BAŞKAN – Buyurun.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Paylan, asgari ücretle ilgili…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Hayır, burada az önce öyle söylediniz Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Hayır.

BAŞKAN – Sayın Bakan, Sayın Paylan’ı dinleyelim, sonra sizin mikrofonunuzu açalım.

Sayın Paylan, buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakana dedim ki: Bu yüzde 1’in torbasıdır. Sayın Bakan da dedi ki: “Hayır, yüzde 100’ün torbasıdır.” Geldi buraya, işçiyle, çiftçiyle ilgili herhangi bir teşvik, herhangi bir önlem anlattı mı? Yok. “Yatırımcıya teşvik vereceğiz. Makinede sıfır KDV...”

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Hepsi işçi için…

GARO PAYLAN (Devamla) – Hepsi neyle ilgili? Patronla ilgili. Bunların hiçbirisi işçiyle, çiftçiyle ilgili değil.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Patron insan değil mi ya?

GARO PAYLAN (Devamla) – Ve arkadaşlar, vereceği teşvikleri de İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılıyor dedim.

Bakın arkadaşlar, 100 TL’lik asgari ücret desteği, biliyorsunuz, iki yıl önce asgari ücrette bir artış yapıldı diye bir anda yatırımcıya verildi. İki yıldır bütçeden karşılanıyordu. Bakın, 10 milyar TL, 12 milyar TL bütçeden karşılanıyordu, bu yıl Sayın Bakan Komisyonda defalarca dedi ki: “Bu artık devam etmeyecek.” Ama dedim ya, ortam kötü, işler iyi gitmiyor, yatırımcı Maliye Bakanının kapısına gidiyor. Maliye Bakanı da diyor ki: “Bütçede para yok.” E, ne yaparsın? “İşsizlik Sigortası Fonu’ndan alırız Sayın Bakanım.” diyorlar. Bakın, işçinin parasını işçinin cebinden ödüyor Sayın Bakan, 100 TL’lik asgari ücret desteğini İşsizlik Sigortası’ndan karşılıyor ve 12 milyar TL oradan çekecek. “Bir alana bir bedava” meselesini 3-4 milyar TL İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılayacak.

Değerli arkadaşlar, niye işçinin parasını İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ödüyoruz ki? Yapmamız gereken işçiyi, çiftçiyi, geniş sosyal kesimleri rahatlatmaktır ama bu işçinin kesesiyle olmaz.

Sayın Bakan, buradaki bütün maddelerde patronları teşvik eden maddeler koydu çünkü patronlar hep daha fazlasını talep ediyorlar, ortam iyi değil. Ama bunu da iktisadi dengeler kaldırmaz, eninde sonunda bu kriz üretir. Ama Sayın Bakana denmiş ki: “Seçime kadar idare et, seçimden sonra Allah kerim.” Ama arkadaşlar eninde sonunda bu sistem kriz üretir. (HDP sıralarından alkışlar)

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - İşsizlik Fonu’nda devlet katkısı yok mu Sayın Paylan?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paylan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ben bir söz alabilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

Size de iki dakika söz vereyim.

4.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, Sayın Paylan biraz önce burada ilk konuşmasında asgari ücretin yılbaşındaki tutardan hiçbir şekilde aşağı düşmemesi noktasında getirdiğimiz teşvikin kaynağının da İşsizlik Sigortası olduğunu iddia etti. Ben söz alarak kendisine, Sayın Paylan, asgari ücretin yılbaşındaki tutarı seviyesinde kalması için getirdiğimiz teşvikin maliyeti genel bütçeden karşılanacak dedim. Tutanaklar getirilsin, bakılsın.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Az önce konuşmanızda ne dediniz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Bakın, Sayın Paylan, sözümü kesmeyin. İlk konuşmanızda sizin söylediğinizin yanlış olduğunu söyledim, hâlâ söylüyorum.

İkinci olarak, burada getirdiğimiz bütün teşvikler doğrudan doğruya çalışanlara yönelik teşviklerdir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Ne bakımdan yani?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Bakın, geçen sene aynı teşvikleri getirdik, aynı teşvikleri.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Nereden karşıladınız?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Sayın Paylan, bir müsaade edin, Komisyonda da sabır göstermiyordunuz.

Bizim burada getirdiğimiz teşvik geçen sene de vardı. Peki, ne oldu? İlave istihdam programını getirdikten sonra istihdamda 1,5 milyon istihdam artışı oldu. Yani devlet olarak getirmiş olduğumuz teşvikten kim yararlandı? Çalışan kardeşlerimiz yararlandı, istihdam arttı, ekonomi büyüdü, gelişti, o açıdan bu da doğru değil yani burada patronlara bir şey veriliyormuş da işçilere verilmiyormuş.

Sayın Paylan, toplum ve millet bir ve tek, hep beraberiz, geminin içinde beraberiz, gemi yüzüyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Nereden karşılanıyor Sayın Bakan? Nereden karşılıyorsunuz parayı?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - İşçisi de bu gemide, işvereni de bu gemide sanayicisi de bu gemide. Bırakın bizi bize, bu ülkede yatırım yapan da üretim yapan da çalışan da bir, kenetlenmiş vaziyette ve burada getirilen imkânlar devlet bütçesinden karşılanıyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Geminin lüks kamaraları battı ama!

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) - Bunu dahi size açıklamak zorunda kalıyorum. Bakın, çok üzülüyorum, Plan ve Bütçe Komisyonunda olan, teknik manada ne anlama geldiğini bilmesi gereken birisiniz. Bizim genel devlet tanımı içerisinde İşsizlik Sigortası Fonu vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – Bir cümle Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Devamla) – İşsizlik Sigortası Fonu’nu da içine alan genel devlet tanımı vardır. Dolayısıyla biz bütçeyi yaparken genel devlet dengesi üzerinden yaparız. Bu masraflar ister genel bütçeden yani merkezî yönetim bütçesinden karşılansın ister İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılansın, ikisi de genel, devletin bir parçasıdır. O açıdan “Getirdiğimiz teşvikler devlet bütçesinden karşılanıyor.” derken bunu kastediyorum.

Göreceksiniz, bu verdiğimiz teşvikler sayesinde 2017 yılında olduğu gibi 2018 yılında da Türkiye ekonomisi hedeflenenden daha fazla büyüyecek, istihdam daha fazla artacak ve vatandaşın verdiği vergilerle vatandaşın büyümesi sağlanacak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, yalnızca tutanaklara geçmesi için bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN - Sayın Paylan, karşılıklı değil, yerinizden de bir dakika süre verebilirim.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sonuç olarak Sayın Bakan asgari ücret teşvikinin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılandığını ikrar etmiş oldu.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yapma Allah’ını seversen ya.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de öyle anladım canım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ya, yapma Allah’ını seversen ya.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Yanlış mı? Yanlışsa “yanlış” deyin.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Yanlış.

GARO PAYLAN (İstanbul) – 100 TL asgari ücret desteğinin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılandığını ikrar etmiş oldu ve böylece işçinin cebine de 1.600 TL yerine 1.700 TL girmiyor. Bu teşvik patronlara yani işverenlere veriliyor, işçinin cebine ayrı giren bir şey yok. Yani işçinin parasıyla patronlara bir teşvik veriliyor. Bu yanlıştır diyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paylan.

Son bir kez siz de bir söz söyleyin.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkan, bir teknik açıklama yapayım. Bu tasarıda asgari ücrete ilişkin iki tane teşvik var. Bir tanesi: Asgari ücret tutarının yılbaşında belirlenen tutar altına düşmemesini sağlamak üzere ilave asgari geçim indirimi teşviki var, benim kastettiğim odur ve o, devlet bütçesinden karşılanacak. Tutanaklardan çıkarın bakın.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Siz de bakın.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Siz kürsüde asgari geçim indirimiyle ilgili asgari ücret desteğinin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacağını söylediniz, bunun doğru olmadığını söyledim.

İkincisi: İkinci teşvik de 100 TL asgari ücret desteği. Bu, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak. Zaten bunun ben aksini söylemedim. Siz başta asgari ücretin yılbaşındaki tutarın altına düşmemesini sağlayacak teşvikin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılandığını söylediniz; bu, doğru değil.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Yani o 100 lirayı değil, öbür 100 lirayı alacak.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan da kendi konuşmasında o 100 TL’nin bütçeden karşılanacağını söyledi. Ben de onun yanlış olduğunu söylüyorum.

Siz de tutanaklara bakın lütfen Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Devlet bütçesinden karşılanacağını söyledim.

BAŞKAN – Ben argümanların yeterince açık ortaya konduğu kanaatindeyim. Takdiri Genel Kurula ama özellikle kamuoyuna bırakalım.

Teşekkür ediyorum.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN - Şahıslar adına son söz Bursa Milletvekili Sayın Lale Karabıyık’a aittir.

Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

LALE KARABIYIK (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle yeni görevinizin hayırlı olmasını dilerim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

LALE KARABIYIK (Devamla) – Dün aramızdan ayrılan CHP Parti Meclisi üyesi değerli arkadaşımıza Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 97 maddeyi içeren yine bir yoğun torba yasa gündemiyle karşınızdayız ve bu torba yasa alışkanlığı kötü bir alışkanlık olarak devam ediyor, biteceğini de zannetmiyorum. Ancak bu yanlış yöntemle biz başarılı olamayacağız ve uygulamada da bununla ilgili sorunlarla zaten karşılaştığımızı hepimiz biliyoruz. Maalesef torba yasayla getirip temel kanunla geçirerek sorun çözme yöntemini uygulamaya çalıştığımızı zannediyoruz. Torba yasayla getirilen maddeler ilgili komisyonlarda da ayrıca görüşülmüyor. Mesela, bu 97 maddenin içerisinde 2 madde İçişleri Komisyonuyla ilgili, 2 madde Adalet Komisyonuyla ilgili, 12 madde Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuyla ilgili, 10 madde de Sanayi Komisyonuyla ilgili. Ama buralarda değerlendirildi mi? Hayır.

Yine başka bir nokta: 5018 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesinde “düzenleyici etki analizi” cümlesi var. Düzenleyici etki analizinin ne olduğu ve gerekliliği üzerinde durulmuş bu maddede. Peki, biz bunu yapıyor muyuz? Son günlerde bu taleplerimize karşılık birtakım tablolar bize geliyor -daha önceden hiç gelmiyordu- ama bu gelen tablolar etki analizine göre düzenlenmiş tablolar maalesef değil. Şundan bahsediyorum: Örneğin, getirilen vergi indirimlerinin teşviklerinin ne kadar gelir kaybı yarattığının yıllar itibarıyla değerlerini ve gelecekteki gelir beklentilerinin ne olduğunu biz görebilmeliyiz. Bize bir tablo dağıtıldı sayın vekiller ama biri bir yıllık, biri de üç yıllık projeksiyon yaparak dağıtılmış tablolar ve bunlar kesinlikle düzenleyici etki analizine göre hazırlanmış tablolar, bilgi verici tablolar değildir.

Yine başka bir nokta: İç Tüzük’ün 23’üncü maddesinde tali komisyonlardan bahsediyor ama biz tali komisyonlara da göndermek, oradan görüş almak, bu komisyonları çalıştırma gayretinde de maalesef değiliz.

Değerli vekiller, biz teşvik yapmayın demiyoruz, tabii ki teşvikler faydalı olacaktır ama biz şunu söylüyoruz: Sorunları çözmeyi, iyileşmeyi sadece teşviklere bırakmayın, teşviklere sadece bel bağlamayın. Örneğin, OHAL ortamında “yatırım ortamı, yatırım iklimi” diye bir kavramı göz ardı ediyorsunuz. OHAL ortamının getirdiği olumsuzlukları kale almayıp sadece geçici teşvikler getirerek, biraz yaraya pansuman yaparak, biraz sevimli olarak sorunların çözülmesi yönünde çalışma yaptığımızı zannediyoruz ama bu konuda aslında yanlışsınız, teşvikler yine olmalı ama sadece teşviklerle düzenleyici önlemler olmaz. Bunu öncesinde de gördük, birtakım vergi indirimleri geldi, teşvikler geldi. Ne yaptı? Biraz canlandırdı piyasayı. Sonrasında ne oldu? Tekrar geriye dönüş oldu ve bunlar bütçeye yük getirdi, sonra yeni vergilerle bu açıkları kapatmayı uygun gördünüz, telafi etmek istediniz, bir taraftan da borçlanmayı artırdınız, hazine borçları artmış oldu yani bir yük geldi ve bu kısır döngü böylece gidiyor. Belki tekrar yeni vergiler gelecek bir sonraki dönemde bütçeye gelen yükler üzerine. Bu nedenle biz teşviklerin uzun ömürlü, kalıcı ve gerçekten sorun çözer nitelikte olmasını arzu ediyoruz, size de yaptığımız tavsiyeler bu niteliktedir zaten Komisyonda da Genel Kurulda da.

Getirilen maddeler içerisinde çok önemli konular var, arkadaşlarım tek tek maddelere değinecekler ama ben 2 maddeye değinmeden geçemeyeceğim çünkü kendi alanımla da şu anda ilgili.

Değerli vekiller, öğretmen atamaları ücretli öğretmenlik yapanlar arasından -yani genel havuzdan değil ücretli öğretmenler arasından- 5 bin öğretmen atama şeklinde torba yasanın 94’üncü maddesine sıkıştırılarak getirilmiş durumda.

Bazı gerçekleri göz önüne sermeye ihtiyacım var. Değerli vekiller, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde, 2002-2003 eğitim öğretim döneminde atanamayan öğretmen sayısı 70 bindi, şu anda atanamayan öğretmen sayısı yarım milyona yaklaşmış durumda; evet, yanlış duymadınız, yarım milyona yaklaşmış durumda ve Sayın Millî Eğitim Bakanı Plan ve Bütçe Komisyonunda sunum yaparken bu dönem, bu yıl 109 bin öğretmen ihtiyacı olduğunu ifade ettiği hâlde, işte, 5 bin ücretli öğretmenler içerisinden, daha sonradan da 20 bin genel havuzdan atama öngörüldü. Bir kere, bu yetersiz; ikincisi, öğretmen mülakatla ve sözleşmeli olmaz, mülakatla atanmaz, sözleşmeli atanmamalıdır. Şu anda sözleşmeli öğretmen sayısı 39 bin ve her geçen gün yeni atamalarla da sözleşmeli olarak atandığı için bu sayı artıyor. Bir taraftan da şu anda 1 milyona yakın öğretmenimiz var ve sorunları bir kenarda çözülmeden bekliyor, bunu da dikkatlerinize sunmak isterim.

Yine bir başka madde de değerli vekiller, kamu taşınmazları, 53’üncü maddeden bahsediyorum. Şöyle biraz geriye gidersek, geçen yıl Plan ve Bütçe Komisyonuna küçük, 4 maddelik bir torba yasa gelmişti ve onun içerisinde vakıfların yani Bakanlıkça tanımlanmış olan vakıfların, vergi muafiyetinde olan vakıfların barınma ve beslenme maliyetlerinin karşılanacağı ifade edilmişti. “Hangi vakıflar ve dernekler?” dediğimizde bize listeler verilmişti. “Peki, hangi kriterlere göre?” dediğimizde ise şu cevabı aldık: “Bakanlık, kriterleri belirleyecek.” denmişti. Ardından, yeni bir yasa geldi, yeni bir taslak geldi yine Plan ve Bütçe Komisyonuna, onda da kamu taşınmazlarını -işte, bugün devamı geliyor- yine bu vakıfların kullanımına açmak, onlara kırk dokuz yıllığına kullandırmak şeklinde bir madde gelmişti. O madde tam Genel Kurula inmişti ki gece on bir buçuk, on iki aralığıydı, birden bir önerge geldi ve dediler ki: “Dernekleri de buraya ilave edelim.” Ve hatırlıyorum bugünkü gibi Divan arkasında bir görüşme yaptık, sadece orada bir iki dernek hariç -yani Yeşilay, Kızılay gibi- diğer dernekleri çıkardılar. Ama bugün geldi, o dernekleri tekrar getiriyorlar. Değerli vekiller, Millî Eğitim Bakanlığının yapması gereken, Anayasa’dan kaynaklanan sorumlulukları var, görevleri var, bunları vakıflara atmak ve bütün olanakları belirli kriterlerle kendilerinin belirledikleri -bunun altını çiziyorum- bu vakıflara ve derneklere vermek ne kadar doğru? Vakıflara bu kadar teslim olmak… Biliyorsunuz, vakıflarla yapılan protokollerle de çok büyük haklar verildi yani birtakım yetkilere sahipler artık bütün millî eğitimde. Bu ne kadar doğru, bunu vicdanınıza sunuyorum. Bunlar, Millî Eğitim Bakanlığının görevleridir ve bu şekilde paralel yapılar aslında oluşturulmaktadır ve bunun da dikkate alınmasını dilerim.

Yine, bu gelen şu andaki torba yasada birtakım teşvikler var, sürem kaldığı için ona değinmek istiyorum izninizle. Bakın, bu teşviklerin aslında katma değeri yüksek sektörlere iyi gelmesi lazım, katma değeri yüksek sektörleri geliştirmesi lazım ve de ihracattaki paylarını artırması lazım. Peki, böyle oluyor mu? Hayır, hiçbir fark göremiyoruz. Sayın Bakan ve diğer hatipler dediler ki: “Çok iyi durumdayız. Ayrıştık, olumlu ayrıştık.” Ancak maalesef, rakamlar öyle değil. Gelinen enflasyonun olduğu noktada, gelinen faiz ortamında, gelinen işsizliğin boyutlarında bunu hangi vicdanla söyleyebiliriz? Keşke öyle olsaydı.

Diğer taraftan, şu anda sadece reel sektörün ve finans sektörünün döviz cinsinden borcu 308 milyar dolar. Bu çok önemli bir risk.

Sayın Başkan, bir dakika rica edebilir miyim?

BAŞKAN – Tabii, buyurun, sözlerinizi tamamlayın Sayın Karabıyık.

LALE KARABIYIK (Devamla) – Diğer taraftan, ekonomik sorunlarımızdan en önemlisi belki cari açık sorunu ve cari açıkta bir kısır döngü söz konusu. Sayın Bakan dediler ki: “Doğrudan yatırımlar akın akın geliyor.” Yani biz nasıl görmüyoruz? Veriler zaten bunu göstermiyor. Gelen sıcak para -o da vur-kaç- ranta geliyor, kâr payına geliyor, yüksek faize geliyor; hele o yüksek faizi bir azaltın, arkasını döner, kaçar gider. Ve Sayın Bakan, şu konuda bütün vekillerin dikkatini çekmek isterim ki cari açığın finansman kalitesi bozuldu. Başka bir konuşmamda dile getirmiştim, yedi yıl önce nasıl finanse ediliyordu cari açık, şimdi nasıl finanse ediliyor? O zaman da riskliydi ama şimdi kat kat riskliydi, bunun rakamlarını vermiştim.

Daha çok veri var, bunları ifade etmek mümkün ama biz teşviklerin de getirilen yasaların da gerçekten vatandaşlarımızın yararına olmasını dileriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LALE KARABIYIK (Devamla) – Bu tür maddelerin düzenleyici olarak, kontrol edilerek ve de gelecekteki yararını bir bir inceleyerek ve bir mercek açılarak buraya getirilmesini, taşınmasını arzu ederiz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karabıyık.

Birleşime kırk dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.46

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Tasarının tümü üzerinde yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. Bunun on dakikası sorulara, on dakikası cevaplara ayrılacaktır.

İlk soru Sayın Özdemir’den.

Buyurun Sayın Özdemir.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, Meclis Başkan Vekili olarak yönettiğiniz ilk birleşimde ben de size başarılar diliyorum.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Bakan, devletin yasal düzenlemeyle sağladığı yüzde 3 hükümlü kontenjanından yararlanarak kamu kurumlarında işçi statüsünde çalışan eski hükümlü taşeron işçiler, son bu taşeron düzenlemesi sonrasında işlerini kaybetme durumuyla karşı karşıya kaldılar. Bugün Mecliste bizleri de ziyaret ettiler. Şöyle ki Sayın Bakan: KHK’yle Devlet Memurları Kanunu’na eklenen maddeyle bildiğiniz üzere kamu görevlileri için bir güvenlik soruşturması isteniyor. Terör suçlarıyla hiçbir ilgileri olmayan, özellikle adi suçlardan eskiden hüküm giymiş taşeron işçilerin asli kadro için yaptıkları başvurular bu güvenlik gerekçesiyle reddediliyor. Eski hükümlü olan ve kesinlikle terörle iltisakları bulunmayan, adi suçlardan hüküm giymiş, taşeron kadrolarında yardımcı statüde çalışan ve devletin kanunla kendilerine sağlamış olduğu yüzde 3 kontenjanla işçi olarak çalışan bu hükümlüler için asli kadro başvurusu reddediliyor. Ancak onların mevcut işlerine devamı noktasında bir talepleri var. Asli kadroya geçebilmek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonu açar mısınız lütfen.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Evet, önemli konu. Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Bitirdiniz mi?

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Son on saniye. Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Şöyle ki Sayın Bakan: Başvuru yapıp bu hükümlü işçiler asli kadroya, reddediliyorlar güvenlik gerekçesiyle. Ancak şöyle bir talepleri var: Belli bir düzenlemeyle, o yüzde 3 hükümlü kadrosu tahsis ediliyor kendilerine, o güvenceyle işe başlamışlar, en azından bu korunsun. Mevcut işlerinde işçi statüsünde devam etmek istiyorlar. Bu konuyu bugün bize ilettiler, ben de sizlere iletiyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.

Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, sözüme “Anadolu basını feryat ediyor.” diye başlamak istiyorum. Üç yıldır resmî ilanlara zam yapılmamış, Anadolu’da binlerce gazete can çekişmekte. Yerel basının önemli bir gelir kaynağı olan resmî ilanlara üç yıldır zam yapılmadığı gibi kâğıttan, personele kadar bütün giderleri ciddi şekilde artmıştır. Şimdi, sormak istiyorum: Resmî ilanlara zam yapmayı düşünüyor musunuz? Yerel basının bir nebze nefes alabilmesi için bir çalışmanız var mı?

Yine, Sayın Bakan, ilgili kurumlardan aldığım 2017 verilerine göre, Osman Gazi Köprüsü için –benim hesaplarımla- 1 milyar 446 milyon TL, Yavuz Sultan Selim Köprüsü için 417 milyon TL, Avrasya Tüneli için de 123 milyon TL; toplam 1 milyar 986 milyon TL garanti nedeniyle bir ödeme yapılacaktır. Soru 1…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Çamak…

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, ülkemiz özellikle 1980’den itibaren başlayan özelleştirme politikalarının bedelini ağır ödüyor. Son olarak şeker fabrikaları da özelleştirme kapsamına alındı. 1980’lerden sonra ivme kazanan özelleştirmeci anlayış 2000’lerden sonra doruğa çıkmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan özelleştirmeler içinde 2003-2016 dönemindeki payı yüzde 88’dir. Özelleştirme demek bağımlılık demektir, işsizlik demektir, sosyal devlet anlayışının terk edilerek halkın sofrasındaki ekmeğin çalınması demektir. Bu anlayışın topluma sunabileceği bir gelecek yoktur. Halka ait olan yine halkın olsun. “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinde âdeta bir sosyal özelleştirme yaklaşımıyla hem çalışanlarımızın hem üreticilerimizin hakkını güvence altına alacağız.” söyleminizin arkasında durmanızı dilerim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) - Sayın Bakan, daha da önemli olan vatandaşlarımızı sağlığa zararı olan nişasta bazlı şekerden koruyacak bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çamak.

Sayın Paylan…

GARO PAYLAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz tasarıdaki ilgili madde nükleer santrallere ilave teşvikler getiriyor. Bu ilave teşviklerin maddi karşılığı ne kadardır ve biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu ilave teşviklerle ilgili maddeyi geçirmek üzereyken Rus ve Japon parlamentolarından maddelerle ilgili herhangi bir indirim yapılacağına dair bir görüşme yapılmakta mıdır ve bununla ilgili ne gibi bir güvence alabildiniz? Getirilen teşviklerin karşılığında tam olarak ne alıyoruz ve biz ne veriyoruz?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paylan.

Sayın Tarhan…

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, organize sanayi bölgelerinde elektrik faturasındaki yüzde 2 TRT payını kaldırdınız. Oysa 1 Nisan 2018 tarihinde yürürlüğe girecek son kaynak tedarik tarifesi uygulamasıyla serbest tüketici limiti fiilen 50 milyon kilovata yükselirken Türkiye’deki sanayi elektriği yüzde 26’ya varan oranlarda zamlanacak. Türkiye’deki 77 organize sanayi bölgesinde elektrik kullanımı bu zamlı tarifeye takılmış olacak. Sanayicilerin yoğun tepki gösterdiği bu uygulamalarla ilgili bir düzenlemeye gitmeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Kuşoğlu…

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, konuşmanızda tasarruflardan bahsettiniz, birkaç kere tasarruflarla ilgili vurgu yaptınız, bütçede de bir tasarruf bütçesi olduğunu vurgulamıştınız. Tasarrufların gayrisafi yurt içi hasılaya oranı nedir? Bu yeni millî gelir hesaplarıyla yeni seri hesaplarla bir rakam çıktı mı? Daha önce böyle bir rakam verememiştiniz. Çıkarabildik mi şimdi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Sayın Maliye Bakanı buradayken şu soruyu sormak istiyorum: Şeker fabrikalarının satışı için ciddi misiniz? 40 kere düşündünüz mü? Çünkü bu basına düştü, görsel basında da vardı. Gerçekten 40 kere düşündünüz mü?

İkincisi, sağlık çalışanlarından yüzlerce mesaj ve mail alıyoruz. Bu arkadaşların durumu ne olacak? “2017/5 sözleşmeli personel alımı kapsamında atanan ve yaklaşık sekiz ay süren güvenlik soruşturması sonucunda hiçbir gerekçe gösterilmeden soruşturmanın olumsuz olduğuna dair tebligat alan ve yıllardır emek verip, zor koşullar altında okuyup çabalayan, atanan, ancak görevlerine başlayamayan 900 sağlık personeliyiz. Emekleri, umutları, hayatları ve hayalleri sebepsiz yere yıkılan ve adaletsizliğe uğrayan mağdur kişileriz. Soruşturmanın daha adil, hukuka ve vicdana sığar şekilde tekrar edilmesini, kazandığımız haklarımızın en kısa sürede bizlere verilmesini talep ediyoruz.” Bu onların sesi, bunlar için bir şey söyleyecek misiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Bir diğer önemli sorun, tütün yasağı hâlâ devam ediyor. Bugün bile Adana’dan 2 vatandaş aradı, Adana’da tütünlerine el konulmuş, arabalarına yüklü para cezası kesilmiş. Adamlar tütünden ziyade kendilerine kesilen cezanın peşindeler, tütünlerinden vazgeçmişler. Cezalarını kaldırmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Maliye Bakanına soruyorum: Bakanlığınız adına biraz önceki açıklamalarınızda “İş dünyası bize güveniyor, yatırım yapmaya devam ediyor. Yabancı sermaye de bize güveniyor.” dediniz. Şimdiye kadar doğrudan yabancı sermaye yatırımı ne kadardır? OHAL uygulamasından sonra gelen doğrudan sermaye yatırımının miktarı nedir? Ne kadarlık yatırım yapılmıştır? Yerli sermaye tarafından üretime yönelik olarak ne miktar ve kaç adet yatırım yapılmıştır? OHAL döneminde istihdam artışı ne olmuştur? Olduysa ne miktar olmuştur?

İktidarınız 2017 yılında cumhuriyet döneminin ithalat rekorunu kırmış, 234 milyar dolar ithalat yapılmıştır. Geçen sene dış ticaret açığımız 77 milyar dolar olmuştur. Bu açığı nasıl kapatmayı düşünüyorsunuz? Yeni yılda da ithalat rekoru kırmaya devam edecek misiniz? İthalatı azaltma yönünde ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özdemir, yeniden söz talebiniz var galiba.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Evet, süre kaldığı için tekrar sisteme giriş yaptım.

BAŞKAN – Buyurun.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan tekrar.

Evet, vergi kanunlarıyla ilgili bugün görüşmeye başladığımız bu düzenlemede çok önemli düzenlemeler var yatırımlarla ilgili; teşvikler, vergi kolaylıkları, tasarruflar, kadın istihdamı, genç istihdam.

Evet, Sayın Bakan, baktığımızda enflasyon çift haneli rakamlarda ve yine orta gelir tuzağına sabitlenmiş ve kişi başına millî gelir artışında da bir yükselişin olmadığı bir süreçte bu yapılan teşviklerin iş gücü ve özellikle de refah artışı anlamında nasıl bir etkisi olacağı hesaplandı mı bu teşvikler noktasında? Ya da gelir adaletini sağlama noktasında nasıl etkileri olacak? Bu konuda ne düşünüyorsunuz sormak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, sorum yarım kalmıştı, sorumu soramamıştım.

Şimdi, ilgili kurumlardan aldığım cevaplara göre, Hazinenin Osmangazi Köprüsü için ödeyeceği tutar -garanti kapsamında- 1 milyar 446 milyon TL; Yavuz Sultan Selim Köprüsü için 417 milyon TL, Avrasya Tüneli için de 123 milyon TL; toplam 1 milyar 986 milyon TL. Bu, benim yaptığım hesap.

Soru 1: 2017 yılı için 2 köprü artı 1 tünel için ne kadar ödenecek? Mutlaka sizde bu rakamlar vardır, beni düzeltmenizi istiyorum.

Soru 2: 14 şeker fabrikasının satışından beklediğiniz gelir ne kadardır?

Soru 3: 14 şeker fabrikasından elde edeceğiniz gelir köprülerin, tünellerin bir yıllık zararını karşılayacak mı?

Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Tarhan…

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, görüşmekte olduğumuz torba kanunla elektrikli otomobillerin vergi oranı yüzde 25 olarak düzenleniyor. Türkiye'de 2017 yılı rakamlarına göre, henüz 471 adet elektrikli araç kullanılmaktadır. Tüm dünya ülkeleri elektrikli otomobillere vergi indirimi sağlarken iktidarınız ekonomideki kötü gidişi elektrikli otomobilden alacağı vergilerle mi düzenleyecektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, Sayın Özdemir kamuda çalışan taşeron işçilerin kamuya geçişine ilişkin konuda soru sordular. Ben de elimdeki bilgilere göre bu soruya cevap vermek istiyorum.

Öncelikle, kamuda uzun süredir taşeron işçi statüsünde çalışan kardeşlerimizin kamuya geçişleri konusunda, hepinizin bildiği gibi, yakın zamanda önemli bir düzenleme yaptık ve bu kapsamda yaklaşık 750 bin çalışanımız bu düzenleme çerçevesinde kamuya geçmiş olacak. Bakanlıklarımızda, kamu kurumlarımızda, mahalli idarelerimizde temizlik işlerinde, güvenlik işlerinde, diğer işlerde çalışan bu kardeşlerimiz için getirilen son derece önemli bir düzenleme. Hepinizin bildiği üzere, düzenleme yapılırken en geniş kapsamlı olacak şekilde, çalışanlarımızın kamuya alınması noktasında geniş bir çerçeve belirlendi. Başvuru süresi ve kamuya geçişe ilişkin süreç çok hızlı olacak şekilde tanımlandı. Şu anda süreç devam ediyor. Bütün taşeron firma yanında çalışan işçilerimiz başvurularını yaptılar. Kamu kurumları bu başvurularla ilgili gerekli hukuki değerlendirmeleri yaptı ve sanıyorum bugünlerde de yine, geçişle ilgili düzenlenen sınav aşamasına gelinmiş durumda.

Ben öncelikle, kamuda bu şekilde çalışan bütün işçi kardeşlerimize bu uygulamanın hayırlar getirmesini diliyorum. Son derece önemli bir düzenleme. Böylelikle, yıllardır çalıştıkları bakanlıklarda, kurumlarda emek veren, alın teri akıtan bu kardeşlerimize kamuda bir istihdam hakkı sağlamış olduk. Böylelikle önlerini görebilecekler, ileriye dönük beklentileri son derece olumlu yönde gelişecek. Yakın bir zamanda, ümit ediyoruz ki bütün bu uygulama hızlı bir şekilde tamamlanacak ve belirlenen takvim çerçevesinde de bu taşeron firmaların sözleşmeleri sonlandırıldıktan sonra bu kardeşlerimiz de artık, kamunun bir personeli olarak bundan sonraki çalışma hayatına devam edecekler. Burada gerek mahallî idarelerde gerek kamu kurumlarında çalışan bütün personelin kapsama alınması noktasında özellikle yasal düzenleme yapılırken en geniş çerçevede tanımlama yapıldı ve ben inanıyorum ki bu kardeşlerimiz istihdamla ilgili bu düzenlemeden sonra da daha fazla kamu kurumlarında faydalı hizmetler sürdürmeye devam edecekler.

Başvurular sırasında -bilindiği üzere bütün çalışanlar başvurularını yapabiliyorlar- burada kamuya geçişle ilgili belirlenen şartlar var. Bu şartlar konusunda kişilerin başvuruları üzerine şartların taşınıp taşınmadığı konusunda kurumlar araştırmalarını yapıyorlar. Bu araştırmalar çerçevesinde belirli nedenlerle, bir kısım başvurularla ilgili de kamu kurumlarının tabii ki yasadan gelen nedenlerle olumsuz geri dönüşleri var ama bu şunu gösteriyor ki bugün yapılan bu düzenleme sayesinde 750 bin işçi kardeşimiz kamuda istihdam hakkını elde etmiş oluyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Etmeyenler? Mağdur olanları konuşuyoruz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bu, gerçekten geniş bir kitleyi yani aileleriyle beraber düşündüğümüz zaman yaklaşık 3-3,5 milyon vatandaşımızı ilgilendiren önemli bir düzenleme. Hükûmet olarak bu düzenlemeye son derece önem veriyoruz. Bu kardeşlerimizin artık bir firma aracılılığı olmaksızın doğrudan doğruya bulundukları yerlerde vatandaşlarımıza hizmet etmesinin önünü açıyoruz. Bu açıdan, gerçekten Hükûmet olarak bugüne kadar gerek çalışanlarımıza gerek emeklilerimize vermiş olduğumuz önem çerçevesinde burada da son derece güzel bir düzenleme yapıyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ölümü gösterdiniz, sıtmaya razı ettiniz. Sanki taşeronu biz getirdik.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Burada kardeşlerimizin gülen yüzlerini görüyoruz, mutluluklarını görüyoruz, bunlara şahit oluyoruz; Hükûmetimize teşekkür ediyorlar, “Allah razı olsun.” diyorlar, biz de kendilerine aynısını söylüyoruz, onlardan Allah razı olsun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Onları siz taşeron yapmadınız mı? Niye yaptınız o zaman? Allah Allah…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Hastanelerde, okullarda, atölyelerde, çalıştıkları her yerde bu kardeşlerimiz kamuya hizmet ediyorlar, bu kadar kamuda emekleri var, biz de o emeklerinin karşılığını veriyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Şu verilmeyenleri ver Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – O açıdan, yaklaşık 3-3,5 milyon insanımızı ilgilendiren önemli bir düzenleme ve bu düzenleme inşallah en yakın zamanda da sonuçlanmış olacak. Bu, son derece önemli bir konu.

Sayın Akar kamu-özel iş birliği projeleri kapsamında bir soru sordular. Öncelikle şunu söyleyelim ki: Hükûmet olarak kamu-özel iş birliği kapsamındaki yaptığımız her bir proje başlangıç aşamasından itibaren, proje aşaması başta olmak üzere, fizibilite etütleri yapıldı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, rakamları sordum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bunların ekonomiye doğrudan ve dolaylı olarak sağlayacağı faydalar hesaplandı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Rakamları sordum Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bunlar, Sayın Akar, bir günlük yatırımlar değil, bir ülkeyi değiştiren ve dönüştüren yatırımlar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sorum çok net.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bu yatırımların Türkiye ekonomisine sağladığı faydaları vatandaş görüyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Demagoji yapmayın, sorum çok net.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Köprüden geçiyor, tünelden geçiyor, bundan istifade ediyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 2 köprü, tünel için kaç lira ödediniz? Geçmiyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – En kötü köprü, olmayan köprü.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Geçmiyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Köprü de yapıyoruz, tünel de yapıyoruz, bu ülkenin dört bir tarafını inşaatlarla, şantiyelerle çeviriyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Alkış, alkış!

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Vatandaş bu yatırımdan fayda sağlıyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, kaç para ödediniz, kaç para ödeyeceksiniz? Sorum çok net.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Burada siz bana garanti ödemesinden bahsediyorsunuz. Siz bana 90’lı yıllarda ödenen faizlerden bahsedin.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bırak 90’ı, önümüze bakalım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – 90’lı yıllarda kime faiz ödediniz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akar…

Sayın Bakan…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bütçenin yarısı faize gidiyordu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Önümüze bakalım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bu milletten topladığınız vergileri faize, rantiyeye veriyordunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sorum çok net. Yahu, anlaşılmıyor mu? Türkçe konuşmuyor muyum?

BAŞKAN – Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, rakam istiyorum, rakam.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Biz şimdi yatırım yapıyoruz, üretim yapıyoruz ve bunların hepsi de vatandaşa dönüyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, Maliye Bakanısınız, rakamlarla konuşun.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bakın, bu yollar, bu köprüler, bu tüneller yapıldıkça…

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Demagoji yapma Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – …bu ülkede yatırım artıyor, üretim artıyor, istihdam artıyor, bu ülkede yatırımın önü açılıyor ve biz bunları yaptıkça da…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, Maliye Bakanısınız.

BAŞKAN – Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, söylemiyor cevabını.

Sayın Bakan, Maliye Bakanısınız, rakamlarla konuşun. Rakam istiyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Biz bu ülkede rakamlara vâkıfız, rakamlarımıza sahibiz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kaç lira ödediniz, kaç lira ödeyeceksiniz?

BAŞKAN – Sayın Akar, lütfen yerinize oturun siz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama cevap vermiyor soruya.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Merak etmeyin, kamu-özel iş birliği projelerini yapmaya devam edeceğiz. Bu ülkede daha fazla kamu-özel iş birliğiyle işler yapacağız, vatandaşın ihtiyacı olan her yatırımı da yapmaya devam edeceğiz, burada müsterih olun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, çok sakin.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Bugüne bakmayın, yarına bakın, yarınlara bakın, düne takılıp kalmayın.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bakalım.

BAŞKAN – Sayın Bakan, Genel Kurula hitap edin lütfen.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, Sayın Bakan, soruma cevap ver. Maliye Bakanısın, rakamlarla konuşun.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Ben hep rakamlarla konuşurum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kaç lira ödeyeceksiniz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Rakamlarla konuştum bugüne kadar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hani, buyurun. Soru sordum, buyurun.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Geldim, burada kamu-özel iş birliği projeleri kapsamında 2018 yılı bütçesinde…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, sorum çok net, sorum çok net.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - …sizin bahsettiğiniz projeler için ne kadar ödenek öngördüğümüzü söyledim, söyledim arkadaşlar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Söylemediniz, söylemediniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bu bildiğiniz soruları tekrar tekrar sorarak sanki burada bir yanlış algı üretmek istiyorsunuz; bu, doğru bir düşünce değil.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bir daha soruyorum, sorum çok net: 2 köprü, 1 tünel için kaç lira ödeyeceğiz, kaç lira ödediniz?

BAŞKAN – Sayın Akar…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Merak etmeyin, bu ülkenin bütçesi, iki yakası bir arada olmaya devam edecek.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kime soracağım ben bu soru ya.

BAŞKAN - Sayın Akar…

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yatırımları yapmaya devam edeceğiz. Biz hesabını da kitabını da yapan, bilen insanlarız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya, söyleyin rakamı, alkışlayacağım, rakamı söyleyin.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yediriyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hükûmet olarak bu ülkenin büyümesi için, kalkınması için bundan sonra da bu projelere devam edeceğiz, onu da özellikle belirtiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Alkış arkadaşlar, bir rakam söyleyemedi, alkışlayın.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sorularımıza cevap vermedi, “İcraatın İçinden” konuşması yaptı.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Vereceğim canım, vereceğim.

BAŞKAN – Sayın Altay, söz talebiniz var, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakan İç Tüzük’ün amir hükmüne uygun olarak kendisine yöneltilen sorulara cevap vermek yerine muhalefet partisinin ülkede yapılan yol, köprü ve benzeri hizmetlere karşı çıktığı algısını yaratacak bir konuşma yapmıştır.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Yok, öyle şey olur mu ya?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Dolayısıyla, bu bir sataşmadır, sataşmadan dolayı 69’a göre söz talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Akar cevap verecek.

BAŞKAN – Sayın Akar, buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerindeki soru-cevap bölümünde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakana çok net bir soru sordum, herkesin anlayabileceği düzeyde bir soru sordum, 3 tane soru sordum aslında. Birinci sorum: 2 köprü, Osmangazi Köprüsü, artı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, bir de Avrasya Tüneli için 2017’de garanti edilen geçişler nedeniyle hazinenin ödeyeceği parayı sordum, tutarı sordum. Bunu kime sormam gerekiyor? Maliye Bakanına sormam gerekiyor. Bunu Orman ve Su İşleri Bakanına, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına sormayacağım, Maliye Bakanına soracağım çünkü Maliye Bakanı rakamlarla konuşuyor. Yirmi dakika burada konuştu, birçok şey anlattı, rakamlar verdi. Şimdi, ben de tam onun uzmanlık alanına ilişkin bir soru sordum. “Benim hesaplarıma göre, sizin verilerinize, sizden aldığım, Karayollarından aldığım verilere göre bu iki köprü artı bir tünel için hazinenin ödeyeceği para 1 milyar 986 milyon TL.” dedim 2017 için. Eğer yanlışsam Bakan diyecek ki: “Sayın Haydar Akar, size bilgiler yanlış ulaşmış ya da yanlış hesaplamışsınız. Biz bu parayı ödemiyoruz, şu kadar ödüyoruz ya da daha fazlasını ödüyoruz.” Öğrenmek istediğim olay bu. Bunu Maliye Bakanından öğrenmeyeceğim, kimden öğreneceğim arkadaşlar? Grup başkan vekiline mi sorayım, Sağlık Bakanına mı sorayım, kime sorayım? Ha, Sağlık Bakanına sorarım, daha onları sormadık, devreye giren şehir hastaneleri için kaç para ödeyeceğinizi sormadık ya da nükleer santraller için verdiğiniz teşvikleri niçin verdiğinizi sormadık daha, onları da sorarız ama merak ettiğim bir konu ya, bu kadar basit. Tüm Türkiye merak ediyor. Benim kentimde bir köprü var, Osmangazi, benim her gün kullanabilmem için, gidiş geliş için ayda 7 bin lira ödemem gerekiyor. Bak, bak, bak; yap-işlet-devrete bakın. Seyrediyoruz arkadaşlar, seyrediyoruz, böyle yap-işlet-devret olur mu? Çok fayda sağlıyormuş. Kime sağlıyor anlamadım ben. Ben 7 bin lira ödeyeceğim vatandaş olarak o köprüyü kullanmak için, zamandan tasarruf edemeyeceğim, maliyetinden tasarruf edemeyeceğim, o yolculuğun konforundan yararlanamayacağım. Kime yaptınız ya? Güzel ışıklandırmışsınız, seyrediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Devamla) – Ama rakamları istiyoruz Sayın Bakan, rakamlar…

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akar.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özdemir, buyurun.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Madde 60’a göre yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, buyurun yerinizden söz veriyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, taşeron düzenlemesinde güvenlik soruşturmasına takılan hükümlülerle ilgili düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum, taşeron kadro konusunda oldukça uzun açıklamalarda bulundunuz ancak ben taşeron kadro düzenlemesini sormadım Sayın Bakan. Sorumu tekrar edeceğim ancak öncelikle şunu açıklamak istiyorum: Taşeron kadro sorununu bu ülkenin gündemine getiren, sizin hükûmetlerinizin on altı yıldır uygulamış olduğu politikalar sonucunda bu sorun oldu ancak bu sorunun çözümünün gündeme gelmesinde de ana muhalefet partisinin ve özellikle de Sayın Genel Başkanımızın bu konudaki baskısına, bu sorunun çözüme kavuşması noktasında katkısına da burada değinmemiz gerekiyor.

Benim sorum şuydu Sayın Bakan… Biliyorsunuz, bu taşeron düzenlemesi Meclis tatilken ilgili komisyonlar, Genel Kurul çalışmazken bir gece yarısı KHK’siyle geldi. Doğal olarak, içindeki açıklıkları, ne tür mağduriyetler yaratacağını biz tartışmadık bu düzenlemenin ve doğal olarak mağduriyetler yarattı. Bugün Meclise gelen, mağdur olan ve bu düzenlemeyle ataması yapılmayan, asli kadroya geçemeyen çünkü güvenlik soruşturmasına takılan hükümlüler var. Onların şöyle bir talebi var -çözüm önerisini de biz sunuyoruz- bunu Hükûmetinizin de, Bakanlar Kurulunun da tartışmasını istiyoruz. Bu hükümlüler terörle bir iltisakları yok, devletin kendilerine vermiş olduğu yüzde 3 istihdam imkânından yararlanarak işçi olarak çalışıyorlar. Şimdi asli kadroya güvenlik gerekçesiyle geçirilmiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Ve mevcut olan işlerini de kaybediyorlar. Bu konuda bir düzenleme gerekiyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

34.- Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Hükûmet olarak her zaman olduğu gibi ortaya çıkan sorunları çözme konusunda gayretleri olduğuna ilişkin açıklaması

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özdemir'in çok haklı olarak beklediği soruya ben aslında şu şekilde cevap verdim: Başvurularla ilgili olarak ilgili kamu idareleri mevcut mevzuat çerçevesinde olumsuz döndüğü durumlar var, bu konuyla ilgili de çalışıyoruz dedim. Yani sizin söylediğiniz konu dışında başka konular da var. Hükûmet olarak her zaman olduğu gibi ortaya çıkan sorunları çözme konusunda bir gayretimiz var. Bu anlamda ben sizin söylediğiniz bağlamı daha geniş bir şekilde ifade ederek bu konularla ilgili çalışma yapacağımızı ifade ettim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı Teklifleri (Devam)

1.- Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/914) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 533) (Devam)

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Maddelerine geçilmesini oya sunacağım ancak karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.04

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında bir anlaşma sağlanamamıştır. O nedenle, elektronik cihazla oylama yapılacaktır.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, anlaşmazlık yok aralarında, anlaşmazlık sizde galiba.

BAŞKAN – Elektronik cihazla oylama için iki dakika süre tanıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.14

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Sema KIRCI (Balıkesir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66’ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

533 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın maddelerine geçilmesinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tasarının maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Oylamayı elektronik şekilde yapacağım. Elektronik oylama için de iki dakika süre tanıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Yapılan 3’üncü oylamada da karar yeter sayısı bulunamadığından, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 7 Mart 2018 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.26



(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

(x) 533 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.