TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           65’inci Birleşim

                                                                                  28 Şubat 2018 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Osman Boyraz’ın, 28 Şubat postmodern darbesinin 21’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Isparta Milletvekili Nuri Okutan’ın, seçim ittifakıyla ilgili kanun teklifine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, çocuk istismarlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ihmal edilen konuları gündeme taşıyarak hep birlikte çözüme kavuşturmaya çalıştıklarına ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, kas hastalarının sorunlarına ve Hükûmetten acil çözüm beklediklerine ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP Hükûmetinin sağlıksız koşullarda canlı hayvan ithal etmeye devam ettiğine ve halka ucuz et yedirmenin yolunun hayvancılığı desteklemek olduğuna ilişkin açıklaması

5.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun 28 Şubat postmodern darbesinin 21’inci yıl dönümüne ve 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

6.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, uzman öğretmenlik şartlarına ilişkin açıklaması

7.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli’de başlanacak metro projelerine, Adapazarı-İstanbul bölgesel treni ile Gebze-İstanbul banliyö trenlerinin tekrar çalışmasını ve Derbent’ten Kartepe’ye çıkan yolun bir an önce tamamlanmasını istediğine ilişkin açıklaması

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, mobilya malzemelerine gelen zamlar nedeniyle esnafın mağdur olduğuna ilişkin açıklaması

9.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, on yedi yıldır bitirilemeyen Menzelet Baraj Projesi için Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nu göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

10.- Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel’in, 28 Şubat postmodern darbesinin 21’inci yıl dönümüne, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne ve Abdülhamit Han’ın vefatının 100’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

11.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, büyük sanayi kuruluşlarının kullandığı elektriğe zam yapılmasına ilişkin açıklaması

12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 28 Şubat postmodern darbesinin 21’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

13.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne ve 15 Temmuz darbe girişimini kararlı, cesur ve dik duruşuyla milletle birlikte püskürten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkürlerini sunduğuna ilişkin açıklaması

14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, gözaltına alındıktan on üç gün sonra kalbi işkenceye dayanamadığı için vefat ettiği iddia edilen öğretmen Gökhan Açıkkollu’nun suçsuz bulunduğuna ilişkin açıklaması

15.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyon Şeker Fabrikasının satılması hâlinde çiftçinin, işçinin, esnafın, Afyonkarahisar’ın kaybedeceğine ilişkin açıklaması

16.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, 28 Şubat postmodern darbesinin 21’inci yıl dönümüne ve 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

17.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, 14 şeker fabrikasının alelacele satılmasına neden ihtiyaç duyulduğunu öğrenmek istediğine ve bu karardan vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırım’ın, 28 Şubat darbesinin 21’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

19.- Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt’un, hiçbir güç ve iradenin millet iradesinden daha güçlü ve milletten daha üstün olmayacağına ilişkin açıklaması

20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 28 Şubatın 21’inci yıl dönümüne, terörist elebaşı Salih Müslim’in Çekya’da serbest bırakılmasına ve 26 Şubat-4 Mart Vergi Haftası’na ilişkin açıklaması

21.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 28 Şubatın 21’inci yıl dönümüne, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hangi isimle, yol ve yöntemle olursa olsun darbelere karşı olduklarına, milletin vekillerinin haklarında iddia ortaya konulmadan cezaevlerinde âdeta rehin alındıklarına ve demokrasiye koşulsuz, hep birlikte sahip çıkmak gerektiğine ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, 28 Şubat darbesinin 21’inci yıl dönümüne, tüm darbe ve darbe girişimlerini lanetlediğine, demokrasinin en büyük sigortasının Türk milleti olduğuna ve İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ’ın, emeklilerin durumuna ve intibak yasasının önemli olduğuna ilişkin  açıklaması

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, komisyon sözcüsünün yeni madde ihdasına ilişkin önergeye katılıp katılmama konusunda komisyon yerine karar vermeye yetkisi bulunmadığına ve önergeye katılmama yönündeki ifadenin nezaket kuralları çerçevesinde olmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, 28 Şubat darbesinin 21’inci yıl dönümüne ve bu milletin asla darbelere ve darbecilere prim vermeyeceğine ilişkin açıklaması

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve arkadaşları tarafından, emeklilerin sorunlarının araştırılarak çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla 27/2/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, ülkemizde özelleştirme kapsamında bulunan şeker fabrikalarının kârlılık ve istihdam oranları, bu fabrikalarda çalışan taşeron işçiler ile şeker tarımı alanında çıkabilecek istihdam sorunları ve nişasta bazlı şeker kullanımının ortaya çıkardığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/1737) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- AK PARTİ, CHP ve MHP Gruplarının, Genel Kurulun 1 Mart 2018 Perşembe günü ve daha önce 463 sıra sayılı işin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde toplanmasına karar verilen 2 Mart 2018 Cuma günü toplanmamasına ilişkin ortak önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/913) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 524)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgüt ve Ofisin Türkiyedeki Yasal Statüsü Ayrıcalıkları ve Bağışıklıklarına İlişkin Anlaşmayı Tadil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/848) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 517)

 

IX.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 524) Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Karaman'da KYK'ya bağlı bir kız öğrenci yurdunda meydana gelen bir olaya ilişkin Başbakandan,

Bakanlıkta görev yapan eski bakanlara tahsis edilen araçlara ilişkin,

Soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19002) (7/19151)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, KYK yurtlarına manevi rehber atandığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19004)

3.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Bilecik il merkezi ve ilçelerinin spor tesisi ihtiyacına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19014)

4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2016-2017 yılları arasında bağlı kurum ve kuruluşların taraf olduğu dava ve takiplere,

Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların taraf olduğu adli ve idari davalara,

Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların taraf olduğu icra işlemlerine,

2016-2017 yılları arasında bağlı kurum ve kuruluşlarca dışarıdan satın alınan hukuk ve danışmanlık hizmetlerine,

İlişkin soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19152), (7/19529), (7/19530), (7/19531)

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, millî sporcuların öğretmen olabilmesine yönelik şartlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19153)

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2010 yılından bu yana doping aldığı tespit edilen atlet sayısına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19154)

7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Sinop'ta yaşayan bir hakemin referanduma yönelik sosyal medya paylaşımı nedeniyle açığa alındığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19371)

8.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım'ın, amatör spor kulüplerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19527)

9.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş'in, ÜNİLİG'de başarı gösteren takım ve sporculara son iki sezonda ödüllerinin verilmemesine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19528)

10.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Bakanlığa ait olan veya kiralanan ulaşım araçlarına ve bunların yakıt giderlerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19532)

11.- Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan'ın, köylerde yapılması istenen spor tesislerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19533)

12.- Van Milletvekili Lezgin Botan'ın, Van'ın Gevaş ilçesinde yurttan atılan üç öğrenciye ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19534)

13.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık bünyesinde olası bir depreme yönelik olarak alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19542)

14.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, 2015-2017 yılları arasında kurum içi eğitimler kapsamında anlaşma yapılan şirketlere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19547)

15.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Sancaktepe'deki bir yurtta öğrencilerin yemekten zehirlendikleri iddiasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19548)

16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2003-2017 yılları arasında Bakanlıkta çalışan özel kalem müdürlerine,

2003-2017 yılları arasında görev yapan bakanlık müşavirlerine,

2003-2017 yılları arasında Bakanlıkta çalışan basın müşavirlerine,

İlişkin soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19549), (7/19550), (7/19551)

17.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın'ın, Naim Süleymanoğlu'nun adının Bursa'da bir kamu tesisine verilmesi talebine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19837)

18.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel'in, öğrencilerin barınma sorununa ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19952)

19.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan'ın, stadyum sayısına ve yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/19953)

20.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık hizmet binalarında son on yılda yapılan tadilatlara, mobilya ve büro malzemeleri için yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/23150)

21.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık merkez teşkilatında kullanılan araçlara, bunlar için yapılan harcamalara ve Kurum lojmanlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı 7/23152)

22.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 637 sayılı KHK'nın 37'nci maddesi kapsamındaki devlet desteklerine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/23389)

28 Şubat 2018 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 28 Şubatın yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Osman Boyraz’a aittir.

Sayın Boyraz, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Osman Boyraz’ın, 28 Şubat postmodern darbesinin 21’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

OSMAN BOYRAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28 Şubat postmodern darbenin seneidevriyesinde gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri seyreden aziz milletimizi hasret ve muhabbetle selamlıyorum.

Bundan tam yedi yıl önce, 27 Şubat 2011'de Rahmetirahman'a kavuşan, Anadolu'nun kurak topraklarında filiz veren, her türlü engellemelere ve baskılara rağmen “İman varsa imkân da vardır.” diyerek milletine hizmet etmekten geri durmayan 54’üncü Hükûmetin efsane Başbakanı, millî görüş hareketinin lideri ve savunan adam Profesör Doktor Necmettin Erbakan’ı rahmet ve minnetle yâd ediyorum, mekânı cennet olsun.

Şöyle yirmi yıl geriye doğru gittiğimde, hafızamı yokladığımda aklıma neler geliyor onları sizinle paylaşmak istiyorum; aslında hepsi de tazece sıcaklığını muhafaza etmektedir.

Kaos ve krizin hüküm sürdüğü yıllar, ekonomik ve sosyal bunalımların yaşandığı yıllar, karamsarlığın kol gezdiği, faiz oranlarının ve işsizliğin arttığı, yatırımların tükendiği, umutların ve hayallerin bittiği, enflasyonların üç haneli rakamlara doğru evrildiği yıllar. Kemer sıkma politikalarının vatandaştan istendiği yıllar. İşte tam bu yıllarda Refah Partisi yazılı ve görsel medyada bahsedilmese de kendine özgü yöntem ve taktiklerle milletimizle irtibat kurmaya başlıyor, “Gecenin sonu sabah, geliyor artık Refah.” “Bir beş yıl daha etme ah, bas mührü gelsin Refah.” “Düğümü çözmek için, oyunu bozmak için, destanlar yazmak için Refahın vakti geldi.” diye slogan ve şarkılarla milletimizle gönül bağı kuruyordu.

İşte o yıllarda yapılan seçimlerde Refah Partisi, 158 milletvekiliyle, halkımızın muazzam desteğiyle birinci parti olmuş ve iktidarı kurma yetkisi verilmişti.

Refahyol Hükûmetinin kurulmasıyla birlikte devletin ve milletin cebine sülük gibi yapışanların rantı kesilmiş, milletin sırtına binip gününü gün edenlerin düzenleri bozulmaya başlamış, ekonomide havuz sistemine geçilmesiyle birlikte bir avuç rantiyecinin paradan para kazanma devri bitmiş; çiftçimiz, esnafımız, hülasa toplumun tüm kesimleri kazanmaya başlamıştı.

Refah iktidarının ilk icraatı -bence en önemli icraatı- tüyü bitmemiş yetimden haksız yere hortumladıkları sermayelerle gücüne güç katan baronların hortumlarını kesmek oldu. Böylece vesayetin sermaye ayağına neşter vurdu. 28 Şubatın özetini "Vesayetçilere giden hortumların kesilmesi.” olarak özetlemek mümkündür. Hortumların kesilmesiyle beraber, işçi, emekli, memur, köylü, çiftçi ve her sınıftan mütedeyyin Anadolu insanına hak edilen değer verilince kıyametler koptu. İşte tam o anda bir el düğmeye bastı ve maalesef, yargı mensubundan medya patronuna, patronlar kulübünden cuntacılara kadar hepsi birleşerek kesilen hortumlar için balans ayarı yapmaya kalktılar.

Bu yönüyle aslında 28 Şubat cumhuriyet tarihi boyunca siyasetin ve dolayısıyla milletin üzerinde bulunan vesayetin, bir başka ifadeyle, kendisini milletin üzerinde gören hâkim gücün bütün çıplaklığıyla, bütün yönleriyle pervasızca kendini göstermesidir. Bu yönüyle de 28 Şubat, darbeler tarihimizde bir ilk olma özelliğini taşır. Sürecin mimarları ve uygulayıcıları, süreci vasi olmanın tabii bir uzantısı olarak yürütmüşler, bunu da açıkça söylemişlerdir. "Durumdan vazife çıkartma.” deyiminin hakikati de budur. Durumu tanımlama hakkının kime ait olduğunu, olması gerektiğini hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak şekilde apaçık ifade etmişlerdir.

28 Şubata kadar gizli-açık gerçekleştirilen bütün darbeler doğrudan görevde bulunan hükûmeti hedef almıştır, 28 Şubat süreci ise doğrudan milleti hedef almıştır. Darbe yalnızca hükûmete değil, millete karşı yapılmıştır, doğrudan hedef tahtasına oturtulan millettir, karartılan ve kanatılan da milletin vicdanıdır. Milletin inançları hedef alınmış, alay konusu yapılmış, millete "Anadolu İslamı” terkibiyle başka bir din, paganizm dayatılmış, bu coğrafyada önüne geçemedikleri her şeyin zorla mecrasını değiştirmeye çalışmışlar, hangi inancın doğru, muteber ve saygıdeğer olduğunu ideolojik bir üslupla dikte ettirmişlerdir.

Özetle, manevi kültür dinamiklerine karşı açıkça savaş açılmış ve milletin bu coğrafyada bin yıldır biriktirdiğini bu süreçte yakıp kül etmeye hamle etmişlerdir. Onun içindir ki 28 Şubatla ortaya konulanın bin yıl süreceği iddia edilmiştir, “İrticayla mücadele” adı altında kafalarındaki din tasavvurunu zorla kabul ettirmeye çalışmışlar ve bütün bunları da kamu gücüyle icra etmişlerdir.

Daha önceki darbelerde meşru siyasi iktidara yöneltilen namlu, 28 Şubatta direkt millete yöneltilmiştir. Nihai amaç, cehalet üzerinden kurgulanmış bir toplum manzarasıdır yani gök gürleyince yere kapanan vahşiler gibi, efendilerine kayıtsız şartsız itaat eden mankurtlardan mürekkep bir toplum inşasıydı. Vesayetçi kurumlar aracılığıyla millet vicdanına kasteden oligarşik yapı bu süreçte sadece…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika…

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

OSMAN BOYRAZ (Devamla) – …milletle ordunun değil, milletle devletin arasına çok büyük uçurumlar koymuştur. Aslında bu yönüyle baktığımızda 15 Temmuz bu anlamda 28 Şubatın rahminde döllenmiştir. Millî vicdanı inşa eden inanç dinamikleri baskıyla örselenirken muharrif dinlerle diyalog kuran, Cebrail (AS)'a parti kurdurtan, akla esasa sığmayacak uydurma rüyalar üzerinden İslam inşa eden merdiven altı din imalatçısı FETÖ yapılanması hem zihniyet hem kadro noktasında 28 Şubat sürecinde tahkim edilmiştir. "Silahı olan raconu koyar.” anlayışıyla milletin silahını millete doğrultup kural koymaya çalışan 28 Şubat zihniyeti ve bu zihniyetin rahminde büyüyen 15 Temmuzun maskeli haydutları, şiarı hürriyet, ideali şehadet olan bir milletin racon yemeyeceğini ya düşünememişler ya da akıl edememişlerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 15 Temmuzda bütün çıplaklığıyla sinesine çevrilmiş tank namlularının karşısında ölümüne duran bu millet, egemenlik imtiyazını ve kanun koyma iradesini kanıyla hak etmiştir ve tarihe şu notu düşmüştür: “Kuralı, elinde silahı olan haydutlar değil, silahın karşısında ölümüne duran yiğitler koyar.” (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Artık, bu millet, aziz milletimiz millî iradeye operasyon yapmaya kalkışanların her zaman karşısında bulunmuştur, bulunmaya da devam edecektir; bu da böyle biline.

Bir kez daha yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, Seçim İttifakı Kanunu Teklifi hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili Nuri Okutan’a aittir.

Sayın Okutan, buyurun.

2.- Isparta Milletvekili Nuri Okutan’ın, seçim ittifakıyla ilgili kanun teklifine ilişkin gündem dışı konuşması

NURİ OKUTAN (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda “Seçim İttifakı Kanunu” olarak bilinen düzenlemeyle ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle bizleri ekranlardan izleyen aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Ülkeyi yıllar yılı kötü yöneten iktidar, hukuku, demokrasiyi, devletin kurumlarını güçlendirme yerine, kendi iktidarını sağlama almak ve tek adam rejimini tahkim etmekle meşguldür. İttifak düzenlemesi bunun hukuki adımıdır. Seçim ittifakı adı altında getirilen düzenleme millî birlik ve beraberliğe katkı yapmayacak; tam tersine, bloklaşma, kamplaşma ve cepheleşmeye yol açacak, hatta kalıcı hâle getirecektir. Oysa ülkemizin kamplaşmaya ve cepheleşmeye değil, vatan, millet, devlet paydasında kucaklaşmaya ihtiyacı var. Güçlü devlet kişilerle değil, kurumlarıyla güçlüdür. Güçlü devlet, hukuka bağlılıktan, haktan, adaletten ayrılmayarak, kişi hak ve hürriyetlerine azami dikkat göstererek sağlanır. Atalarımızın dediği gibi “Ağaca yaslanma kurur, insana yaslanma ölür.”, biz, hukuka, demokrasiye ve asırlardan beri sürüp gelen devlet yönetim tecrübemize yaslanmalıyız. Ulu Önder Atatürk’ün işaret ettiği gibi, biz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, kurumlarıyla, gelenekleriyle, teamülleriyle, kurallarıyla, ülkesi ve milletiyle ilelebet payidar olması için gayret göstereceğiz.

İttifak düzenlemesinin içeriğine dair söylenecek çok söz var, burada ayrıntılarına girmeyeceğim. Ancak, bu düzenlemeyle, 16 Nisan referandumunda mühürsüz zarf ve pusula kararıyla kanuna uymayan Yüksek Seçim Kurulunun yaptığı hukuksuzluk, bu hâliyle, kanuna uydurulmaktadır. Esasen bu büyük bir skandal ve aynı zamanda hukuk katliamıdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinde hiç kimseye kanunları çiğneme imtiyazı tanınamaz. Yüksek Seçim Kurulu, 16 Nisan referandumunda yaptığı hukuksuzluğun hesabını mutlaka verecek, işlediği suçun cezasını elbette bir gün çekecektir. Sandık kurulu başkanı ve üyelerinin birinci görevi, pusulaları ve zarfları saymak ve her birini mühürlemektir. Bir kısım zarflar ve pusulalar mühürlenmediği için mühürden vazgeçmek, seçimlerde hilenin ve şaibenin önünü açacaktır. En azından böyle bir şüpheyi içinde içermektedir. Yüksek Seçim Kurulunun mühürsüz oy pusulası kararıyla ayaklar altına alınan hukuk, bu düzenlemeyle mezara gömülmüş olacaktır. İktidar sözcülerinin referandum öncesi “Bundan sonra istikrarsızlık olmayacak. Yürütme ile yasamayı ayırdık. Artık temsilde adalet sorunu da çözülecek.” söylemleri yalan olmuştur.

Getirilen düzenlemeyle, yüzde 1 oy alan ve dâhil olduğu ittifak barajını aşan bir parti milletvekili çıkarabilirken; tek başına seçime giren, yüzde 9,9 oy alan bir parti Parlamento dışı kalabilecektir. Böyle, temsilde adalet olur mu? Bu düzenlemeye bakınca, eski sistemin bile daha adil olduğu anlaşılıyor. Şayet Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetimde istikrar garanti altına alınıyor ise gelin, Mecliste temsilde adaleti sağlayacak düzenlemeler yapalım; milletvekilliği seçimindeki barajı makul bir düzeye indirecek veya tamamen kaldıracak bir düzenlemeyle millî iradenin tam ve kâmil manada temsil edilmesini sağlayalım. Yasama, yürütme ve yargıyı kontrol altına alan bu tek adam rejimini tahkim etmeye yönelik, seçime giderken, kural değiştirme yerine gelin, Siyasi Partiler Kanunu’nu değiştirelim; gelin, lider sultasına son verecek ve parti içi demokrasinin önünü açacak düzenlemeler yapalım. Getirilen ittifak düzenlemesi, işte, bu tek adam rejimini kalıcı hâle getirmek için getirilen bir düzenlemedir. Oysa, ülkemizin demokrasiye, hukuka ve adalete her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Devleti ayakta tutan adalettir ve adalet mülkün temelidir. Gelin, demokrasiye ve hukuka sonuna kadar sahip çıkalım, adaleti hep birlikte tesis edelim. Son cümle olarak da: Aklıselim davranmaya davet ediyorum ve bu düzenlemenin -muhtemelen, belki komisyonda değişebilecektir- Anayasa’ya, demokratik ilkelere ve toplumsal barış ilkelerine de aykırı olduğunu buradan belirtmek istiyorum.

Herkesi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, çocuk istismarları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’ye aittir.

Sayın Yedekci, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, çocuk istismarlarına ilişkin gündem dışı konuşması

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Ben bir anneyim, 2 çocuklu bir anneyim ama Türkiye'deki bütün çocukların da aynı zamanda annesiyim. Sizler milletvekilleri olarak Türkiye'de yaşayan bütün çocukların anneleri, babalarısınız aslında. Trabzon’daki, Hakkâri’deki, Van’daki, Edirne’deki, İstanbul’daki, İzmir’deki bütün çocukların anneleri, babalarıyız. Bu milletvekillerinin görevidir, bir çocuğun ayağı taşa takılsa ondan kendini sorumlu hissetmek milletvekillerinin tamamının görevidir, ödevidir.

Biz, çocuklar istismara uğruyorsa eğer, ülkemizde 30 Ocak 2017 tarihinde 38 günlük bir çocuk, bir bebek, 40’ı çıkmamış bir bebek istismara uğruyorsa eğer ve bugün ülkemiz dünyada bilimde, teknolojide, fende değil, çocuk tecavüzlerinde 3’üncü sıradaysa eğer, bu düşünceyi yayan, bu düşünceye arka çıkan tecavüzcülere, istismarcılara kol kanat gerdiği kadar, tecavüze uğrayan çocuklara ve onların ailelerine sahip çıkmayan düşünce de suçludur ve o düşünceye yazıklar olsun diyoruz.

Dünyada çocuk istismarı oranı yüzde 1 ila yüzde 10 arasındayken Türkiye'de çocuk istismarı oranı yüzde 10 ila yüzde 53 arasındaysa eğer, Türkiye'de yapılan açıklamalarda hiç vicdanınız sızlamıyor mu, “6 yaşında çocukla evlenilebilinir.” “9 yaşındaki çocuk çocuk doğurabilir.” “Mini etek giyiyorsa kadın tecavüze uğrayabilir.” açıklamalarınız hiç sizin vicdanınızı sızlatmıyor mu, sormak lazım.

Ülkemizdeki tecavüz vakalarının, çocuk tecavüzü vakalarının sadece yüzde 5’i ortaya çıkıyor, yüzde 95’i gizli kalıyor. Adliyelerde -burada avukat olanlarınız da var- tecavüz vakalarının dörtte 1’i çocuk tecavüzü ve bu çocuklar kendi aileleri, yakınları tarafından tacize, tecavüze maruz kalıyorlar. Bu ülkede tecavüze uğrayan çocukların yüzde 66’sı kendi akrabası, komşusu, babası, ağabeyi tarafından tecavüze uğruyor, yüzde 66’sı ve bu çocukların onda 1’i kendi tecavüzcüsüyle aynı evde yaşamak zorunda kalıyor ve ülkemizde AKP’nin iktidar olduğu son on yılda çocuk tecavüzleri yüzde 700 arttı, yüzde 700 ve açılan dava sayısı 40 bin iken yaklaşık 14 bin davaya beraat veriliyor ve hiçbir mahkûmiyet kararı verilmiyor ve bir adam sadece mavi kravat taktığı için ve “Ramazan ayıydı, oruçluydum.” dediği için iyi hâl indirimi alabiliyor ve bu sapıklar üç ay, beş ay, iki sene yattıktan sonra yine bizim toplumumuzun içine çıkıyor.

Biliyorsunuz bir video çektik ve bize çeşitli dönüşler oldu. Gaziantep Şehitkamil’den bir baba aradı. 13 yaşındaki oğlu tecavüze uğramış ve 13 yaşındaki oğlu ve kendisi için psikolojik destek almak için çok uğraşmış ama nafile. Bu çocuklar istismara uğradıktan sonra 4 defa, 5 defa daha aynı travmayla karşı karşıya kalıyorlar. Siz böyle yaparak ne yapıyorsunuz? Biz bir kanun teklifi verdik ve ne dedik? Verdiğimiz kanun teklifinde “Bu sapıklar gün yüzü göremesin, ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılansın.” dedik. Siz ne yaptınız? Araya zinayı soktunuz “12 yaşın altı başka olsun, 12 yaşın üstü başka olsun.” dediniz. Beyler, 18 yaşın altındakilerin tamamı çocuktur ve 17 yaşındaki çocuğa da 3 yaşındaki çocuğa da tecavüz eden adam sapıktır. Bunun altını çizmek lazım. Başka yaş baremleri koyarak, bu çocukların istismarlarına bir anlamda göz yumarak, bu çocukların geleceğe dair umutlarını, bu çocukların yarınlarını, bu çocukların aile kurma duygularını, bu çocukların insanlığa ait aidiyet duygularını, huzurlarını ve yarınlarını çaldınız ve ne kaldı geriye? Ruhunu aslında bir anlamda paramparça ettiğiniz yalnız, huzursuz ve mutsuz bir çocuk kaldı.

Biz umut olalım, sevgi olalım, barış ve huzur içinde çocuklarımızı yaşatabilelim istiyoruz. Bu durumu herhâlde en iyi Yaşar Usta’nın repliğiyle anlatabiliriz: Size iki çift lafım var ey AKP iktidarı. Koskoca adamlarsınız, kutu kutu paralarınız var, gemicikleriniz var, saraylarınız var. Yakışır mı size çocukların geleceğiyle oynamak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Süre alabilir miyim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Çocuk istismarlarına göz yummak, vakıfları korumak, istismarcıları korumak size yakışır mı? Ama nasıl yakışmaz; anlamıyor musunuz, bunlar çocuk ama burada boşuna konuşuyoruz, sevgiyi bilmeyen insanlara çocuk sevgisini, insanı anlatmaya çalışıyoruz. Sizler tecavüz önergesini hiç utanmadan bu Meclise getirenlersiniz. Siz mi büyüksünüz? Hayır, biz büyüğüz. Çocukları savunanlar, tecavüzcülere karşı duranlar, çocuk istismarına karşı yan yana duvar gibi olanlar, biz büyüğüz. Çocuk istismarına göz yumanlar karşımızda pul kadar değeriniz yok ama şunu iyi bilin ki yıkamayacaksınız, dağıtamayacaksınız, mağlup edemeyeceksiniz bizi. Biz, ömründe bir karıncayı bile incitmeyen anneler, gerekirse bu istismarcılara haddini bildiririz ve dönüp arkamıza bakmayız bile. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Sayın Başkan, kürsüde temiz bir dil gerekmiyor mu ya?

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Bu çiçekleri de bütün bu tecavüz, istismar olayları olurken hiç sesi çıkmayan, aslında belki de ruhuna Fatiha okumamız gereken Aile Bakanının -kendisi olmadığı için- yerine bırakıyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şov yapmanın anlamı yok.

BAŞKAN – Lütfen, bakın, istismarla ilgili konuşuyoruz, istismarı da istismar etmemek lazım diye düşünüyorum.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Her şeyi siz istismar ediyorsunuz.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – İstismarı istismar ediyorsunuz, çok ayıp!

BAŞKAN – Sayın Muş, sisteme girmişsiniz.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatibi dikkatlice dinledim, bu söylediklerini kime söylediğini bilmiyorum.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – AKP iktidarına.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Fakat bunların tamamını reddettiğimizi ifade edelim. Burası çocukların üzerinden kişisel siyaset ikballeri için şov yapma meydanı değil. Bunu kendi siyasi geleceği için malzemeye dönüştürmek kadar hiçbir zaman Parlamentoda kimse ufalmamıştır. Bunun altını bir kere çizmek gerekir.

Bir diğeri, burada bir şeyler anlattı, bunların tamamını reddettiğimizi ifade edelim. Yok, 9 yaşındaki çocukların evlenmesine müsaade etmişler de, işte, 12 yaşındakilere şöyle demişler de... Çocuk, çocuktur. Çocuklarla alakalı, biz hiçbir dönemde “Ufak yaşta evlendirebilirsiniz, şu yaşta evlendirebilirsiniz.” “Bu yaşta çocuk doğurabilirler.” gibi bir şey ifade etmedik, böyle bir şey söylememiz de söz konusu olamaz. Her kim ki bu çocuk istismarı üzerinden kendisine siyasi bir gelecek oluşturmaya çalışıyorsa Allah onun bin belasını versin.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Âmin.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Bir milyon defa versin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bir milyon defa da versin.

Burada bu tip suçlara cezaları ağırlaştıran parti, yine AK PARTİ’dir. Burada Meclis araştırma komisyonu kurulmuştur. Biz iktidar partisiyiz, burada bizim büyük bir desteğimiz olmuştur, bu meseleler detaylı bir şekilde araştırılmıştır.

Yine, son süreçlerde Hükûmet, yaptığı düzenlemelere binaen yeni düzenlemeler yapmak üzere tekrar bir çalışma başlatmıştır. Zaten hem Milliyetçi Hareket Partisini hem Cumhuriyet Halk Partisini de bununla alakalı bilgilendireceklerdir, görüş alışverişinde bulunacaklardır. Bu, istismar edilecek bir mesele hiç değildir. Buradan bir alan oluşturup bizi kimse suçlamaya kalkmasın, kendisine siyasi rant oluşturmasın; yazıktır, günahtır, çocukları bu siyasi emellerinize alet etmeyin diyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Yedekci...

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, şahsıma hakarette bulundu “İstismarı istismar ediyorsunuz.” şeklinde. O konuda sataştı.

BAŞKAN – Sayın Yedekci, söz vereceğim ama bakın, gerçekten konuştuğumuz konu çok hassas bir konu.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Biz de AKP’nin aynı hassasiyeti göstermesini bekliyoruz.

BAŞKAN – Bütün siyasi parti gruplarının, dahası bütün insanların karşı olduğu, karşı durması gereken bir konu.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Evet Başkanım, sözde değil ama özde.

BAŞKAN – Bu hassas konuda lütfen cümlelerimizi daha yaralamadan konuşabilirsek çok daha iyi olur diye düşünüyorum.

Buyurun, iki dakika süre veriyorum.

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz." diye bir söz var, atalarımız çok güzel söylemiş. Şimdiye kadar neler yaptınız, ona bakmak lazım. Mesela Ensarda çocuklara tecavüz edildikten sonra ne yaptınız? Çocukları ve ailesini korumaya yönelik herhangi bir cümle kurdunuz mu? Hayır. “Biz o vakfı tanıyoruz, yaptıklarını biliyoruz. Bir kereden bir şey olmaz." dedi. Hem de bunu söyleyen, ne acıdır ki bir kadın ve bir Aile Bakanı. Ve çocuk komisyonu kurulsun diye yıllardır burada çaba sarf ediliyor. Niye “Hayır.” diyorsunuz? Niye bu Mecliste çocuk komisyonu kurulmuyor? Onlarca defa araştırma önergesi verdik, “Çocuk istismarlarının gerekçeleri araştırılsın. Bunun önlemleri alınsın. 3 yaşından itibaren çocuklara bu konuda eğitimler verilsin, ailelere eğitimler verilsin. Parklarda güvenlik önlemleri artırılsın. Okullarda öğretmenler, müstahdemler, güvenlik görevlileri önce pedagojik testlerden, psikolojik testlerden geçsin, sonra bu görevlere gelsin.” dedik. Niye yapmadınız? Niye çocuklarımıza yurt yapmıyorsunuz da sapık, sapkın vakıfların eline emanet ediyorsunuz çocuklarımızı? Boş konuşuyorsunuz. Sadece burada nutuk atıyorsunuz.

Bizim söylediğimiz şey çok açık, diyoruz ki: Bu sapıklar gün yüzü göremesinler. Çocuğa tecavüz mü etti kardeşim, ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapis görsün. Hadi gelin hep beraber yapalım, niye içine zinayı, bilmem neyi karıştırıyorsunuz? 12 yaşın altı çocuk da 12 yaşın üstü çocuk değil mi? 11 yaşındaki çocuğa tecavüz edilemez de 13’e edilebilir mi? Siz aslında ne dediğinizi bilmiyorsunuz. Söylediğiniz şeyin anlamını bilmiyorsunuz.

“9 yaşında çocuk, çocuk doğurabilir.” dediğinde, bugün AKP iktidar olduğuna göre, Diyanet İşleri Başkanlığı da AKP’ye bağlıdır beyefendi ve AKP’ye bağlı olan Diyanet İşleri Başkanlığı kendi internet sitesinde yazmıştır.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Yanlış konuşuyorsunuz Gülay Hanım, AKP’ye nerede bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı?

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – “6 yaşında çocuk evlenebilir.” diyen adamla ilgili hangi cumhuriyet savcısı hangi işlemi yapmıştır?

İSMAİL TAMER (Kayseri) – AKP’ye nerede bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı?

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Artık sapkınlık, insanların gırtlağına kadar gelmiştir. Yeter artık! Buna “dur” diyeceğiz ve çocuklarımıza sahip çıkacağız hem de size rağmen, o zihniyete rağmen sahip çıkacağız çocuklarımıza, endişeniz olmasın. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Diyanet İşleri Başkanlığı AK PARTİ’ye bağlı değil, yanlış söylüyorsun Gülay Hanım.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Zavallı herifler, zavallı.

BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yine grubumuza atfen bazı sataşmalarda bulunulmuştur.

BAŞKAN – Buyurun.

Yerinizden mi?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hayır.

BAŞKAN – Buyurun, sataşmadan size de iki dakika süre veriyorum.

Lütfen, yeni bir sataşmaya meydan…

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Ne sataştım, ne dedim? Mehmet Muş’a bir şey mi dedim?

BAŞKAN – Hiçbir şey demediniz Sayın Yedekci. “Herkes ne dediğini çok iyi bilmeli.” dediniz, doğru bir şey söylediniz.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böyle bir konuyla ilgili gerçekten bu hatibe cevap vermeyi inanın kendime zül sayıyorum.

Bu, bütün partilerin, bu Parlamentoda bulunan bütün milletvekillerinin, herkesin hassas olduğu bir konudur. Bununla alakalı daha önce de ben, bu kürsüden “Her kim ki bununla alakalı bu sapıkları kolluyorsa, bu sapıkları kollamaya yönelik çaba içerisindeyse, Allah onun bin belasını versin.” dedim.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ensarı ve KAİMDER’i koruyan kimdi?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Fakat her kim ki…

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Hâlâ destekleyen kim?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Her kim ki…

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Açılışlarına giden kim?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Lütfen dinleyin, bağırmayın yerinizden.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Dinliyorum. Niye, istersem bağırırım, sen mi karar vereceksin?

BAŞKAN – Müdahale etmeyeceksiniz, lütfen. Bakın, siz konuşurken onlar da size müdahale etmedi.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Onlar bana ettiler, onlar müdahale ettiler Sayın Başkan.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Her kim ki bunun üzerinden bir siyasi manevra, bir siyasi alan kendisine oluşturmak istiyorsa onun da Allah bin belasını versin, bunu da ifade etmek isterim.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Amin. Sizin de…

MEHMET MUŞ (Devamla) – İkincisi, Ensar Vakfıyla alakalı bir şey. Bakın “Bir olayı bir kurumun tamamına mal etmeyin.” dedik. Bakın, burada Cumhuriyet Halk Partisi kongresine geliniyorken bir olay yaşandı bir otobüste, bir çocuk istismarı hadisesi.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Partiden attık.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – İhraç edildi efendim.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Dinleyin!

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - İhraç edildi. Hemen savcılığı harekete geçirdik. Biz yaptık, biz, Cumhuriyet Halk Partisi yaptı.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Şimdi ne yapacağız? Bütün Cumhuriyet Halk Partisini bundan sorumlu mu tutacağız? Orada birinin işlediği bir suç kocaman bir camiayı bağlar mı? Bağlamaz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yasal olmayan bir yurtta meydana gelen olayla ilgili hiçbir şey yapmadınız.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Onun ruhsatı yok, ruhsatı.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Çocukların kaldığı evler yasal değildi. O çocukların kaldığı evler yasal değildi.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Dolayısıyla, bir olayı alıp da genelleştirip tamamını töhmet altında bırakmak doğru bir şey değildir.

Arkadaşlar, bakın, çocuklarla alakalı, bu ifade ettikleri meselelerle alakalı Diyanet İşleri cuma hutbesi okuttu “Çocuklarınızı küçük yaşta evlendirmeyin, bunun dinimizde yeri yok. Hiçbir dönemde Peygamber Efendimiz’in bununla alakalı bir sözü olmamıştır.” dedi, bunları ifade etti, hutbe okuttu fakat hâlâ kendisine inandıramıyor, onun üzerinden tekrar AK PARTİ’ye bir sataşma oluyor, AK PARTİ’yi suçlar mahiyette ifadeler kullanılıyor.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Hükûmette olduğu için olabilir mi?

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bunu doğru bulmadığımızı ifade edelim. Burada bu meseleyi, hep beraber, Türkiye'de, bu adli suçu nasıl minimize ederiz, sıfıra nasıl indirebiliriz bunun üzerinde çalışmamız lazım.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Çocuk istismarının yüzde 700 artışını neye bağlıyorsunuz Sayın Grup Başkan Vekili?

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Dünyada 3’üncüyüz.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bunun üzerine oturup da AK PARTİ’yi suçlamanın bir anlamı yoktur.

Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Cumhuriyet Halk Partisinin bir üyesinin de adını geçirerek, Cumhuriyet Halk Partisinin sanki bu konuda bu olayı yeri geldiği kadar sahiplenmediği gibi bir algı yaratılmıştır.

BAŞKAN – Öyle bir şey söylemedi yani Sayın Özkoç. Yani “Cumhuriyet Halk Partisinde yaşanan münferit bir olayı bütün bir siyasi partiye, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mal edemezsiniz.” dedi.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – “Cumhuriyet Halk Partisine mal edilmez.” dedi, tam tersini söyledi.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Konuyu amacından uzaklaştırmıştır sayın hatip. Bizim söylemek istediğimiz şey farklı bir şeydir. Bu konuda müsaade ederseniz hem ortamı yumuşatmak hem de doğru bir şeyler söylemek…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

Sayın milletvekilleri, gerçekten çok hassas bir konu, siyasete malzeme edilecek bir konu değil.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Biz de hassasiyet bekliyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bu konuda bütün gruplar ortaklaşa yapılabilecek en iyi şeyi yapmalıdır.

Buyurun Sayın Özkoç.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ihmal edilen konuları gündeme taşıyarak hep birlikte çözüme kavuşturmaya çalıştıklarına ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatibimiz konuşmasına başlarken öncelikle bu kadar hassas olmasının ve bu konuda yüreğinin titriyor olmasının nedenini açıkladı, “Anneyim.” dedi.

Annelerin hepimizden daha çok hassas olması, hele hele milletvekili bir annenin hepimizden daha çok hassas olması ve bu konuda feveran etmesi kadar haklı bir şey olamaz. Ona anlayış göstermek zorundayız. Söyledikleri sözlerin doğruluğunu görerek hep birlikte ne yapabiliriz ona bakmak zorundayız.

Biraz sonra Sayın Bakanla -Sayın Bakan randevu istedi- cinsel istismar konusunu Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak konuşacağız, görüşeceğiz.

Cumhuriyet Halk Partisi bir olayı sadece suçlayarak değil, ihmal edilen konuları gündeme taşıyarak bunları gerçekten birlikte nasıl halledebiliriz diye bakıyor. Ensar Vakfında hepimizin kabul edeceği -ifadelere varıncaya kadar- bir ihmal söz konusudur. O ihmalleri de bizim hep birlikte düzeltmemiz lazım, sizin de düzeltmeniz lazım.

Hatibin bu konuda söylediği her şeyin arkasında duruyoruz. Ama bir olay, bir vaka var: “Yüzde 700 arttı.” diyor ve doğru söylüyor. Rakamlar bunu söylüyor. O zaman, milletçe -az önce hatibin de ifade ettiği gibi- hep birlikte bunun altından nasıl kalkacağımıza birlikte karar vereceğiz. Onun için, milletvekillerimizi bu konuda verilecek her mücadelenin arkasında durmaya çağırıyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özkoç.

Hassas bir konu ve bu konuda bütün siyasi parti grupları aslında aynı düşünüyor, bütün vatandaşlarımız aynı içerikle hareket ediyor.

Ciddi bir çalışma şu anda yürütülüyor. Siyasi parti gruplarıyla da paylaşılacak. Diliyoruz ve umuyoruz, inşallah, en kısa zamanda gerek mevzuat değişikliği gerekse de uygulamadaki aksaklıklar neyse tespit edilip ve yine, hep birlikte bu istismarı önlemek için elimizden gelen tüm gayreti Parlamento olarak göstereceğiz.

Ben katkı veren herkese teşekkür ediyorum.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, 28 Şubat darbesinin 21’inci yıl dönümüne ve bu milletin asla darbelere ve darbecilere prim vermeyeceğine ilişkin açıklaması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bugün, siyasi tarihimizin kara günlerinden biri olan ve aziz milletimize zorla dayatılan 28 Şubat darbesinin yıl dönümü.

28 Şubat darbesi millete rağmen ve millete karşı hiçbir eylemin ve fikrin asla muvaffak olamayacağını göstermesi bakımından da siyaset tarihine geçmiş en büyük örneklerden biridir. 28 Şubat sürecinin bin yıl süreceği iddiasında ve aymazlığında olanlara karşı milletin dirilişi ve gösterdiği mücadele bugünün ve yarınların güçlü ve büyük Türkiyesinin temellerinin atılmasına da vesile olmuştur. Bu ülke ve bu aziz millet, Allah’ın izniyle, dün 28 Şubat’ta, bugün 15 Temmuz’da da kendisini esarete sürüklemeye yeltenenlere gereken cevabı verdiği gibi bu duruşunu ilelebet sürdürecektir. 15 Temmuz’da bir ve beraber olan bu milletin gücünün, darbecilerin ve tankların gücünün çok çok üzerinde olduğu bir kez daha net bir şekilde ortaya konmuştur. Türkiye Cumhuriyeti ve aziz milletimiz var olduğu sürece hiçbir zaman darbelere yenik düşmeyecektir. Teslimiyete asla izin vermeyecek olan demokrasimiz, milletinin hürriyetine halel getirmek isteyenleri de her daim tarihin karanlık dehlizlerine gömecek güce sahiptir.

Bu duygularla bir kez daha, bu kara günü unutmamak, unutturmamak adına, bugün gerek Mecliste gerekse de Türkiye’nin çeşitli yerlerinde birtakım etkinlikler düzenleniyor ama şunu bir kez daha gördük ki artık 15 Temmuz’da bu millet uyanışa geçti. Bu millet, ne kadar büyük bir millet olduğunu, ne kadar büyük bir medeniyetin ürünü olduğunu bir kez daha gösterdi ve inşallah bundan sonraki süreçte de artık darbeler tarihin karanlık sayfalarında yer alacaktır. Bu millet asla ve asla darbelere ve darbecilere prim vermeyecektir diye duygularımı ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine, 15 milletvekiline İç Tüzük 60’a göre birer dakika süreyle söz vereceğim.

İlk söz Sayın Engin’e ait.

Buyurun Sayın Engin.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, kas hastalarının sorunlarına ve Hükûmetten acil çözüm beklediklerine ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kas hastalığı kaslarda güçsüzlüğe yol açan bir hastalıktır. Duchenne muskuler distrofi gibi çeşitli kas hastalıkları mevcut. Zamanla kaslardaki güçsüzlük artmakta ve hastalar yürüyemez, hareket edemez, yemek yiyemez, hatta nefes bile alamaz duruma gelmektedirler. Rapor çilesinin son bulması, kas hastası çocuklarımızın erken evrede fizyoterapi alabilmesi, ilaçlara hızlı erişim için hastalıkla ilgili yurt dışında yapılan tedavi deneme çalışmalarının ülkemizdeki üniversite hastanelerinde de yapılabilmesi, akülü sandalye ve medikal malzemelere erişim desteği, kas hastalıkları merkezlerinin daha etkin bir şekilde hizmet vermesi, eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının yaygınlaştırılması gibi konuda aileler Hükûmetten çözüm bekliyorlar. Evlatlarını yaşama bağlamak için mücadele veren bu ailelerin sesini duymalı ve acil çözüm üretmeliyiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

4.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP Hükûmetinin sağlıksız koşullarda canlı hayvan ithal etmeye devam ettiğine ve halka ucuz et yedirmenin yolunun hayvancılığı desteklemek olduğuna ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – AKP Hükûmeti “Halka ucuz et yedireceğim.” diye sağlıksız koşullarda canlı hayvan ithal etmeye devam ediyor. Bunun son örneği Brezilya’dan ithal edilen hayvanlardır. Brezilya yargısı bile “Bu koşullarda hayvan gönderilemez.” diyerek hayvan yüklü geminin yola çıkmasını engellemiştir. Çeşitli girişimlerle âdeta “Biz her şeye razıyız.” diyerek bu geminin yola çıkması sağlanmış ve 27.800 hayvan sağlıksız bir şekilde Mersin Limanı’na getirilmiş ve buradan Türkiye'nin her yerine gönderilmiştir. Mersin’e gelen bu gemiye hiç kimse yaklaştırılmamış ve sağlıksız et konusundaki şüpheler artmıştır. AKP Hükûmetinin insanlara sağlıksız et yedirmeye hakkı yoktur, insanların sağlığını bozmaya hiç hakkı yoktur. Halka ucuz et yedirmenin yolu ülkemizde hayvancılığı desteklemektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu…

5.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun 28 Şubat postmodern darbesinin 21’inci yıl dönümüne ve 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

28 Şubatta ülke postmodern bir darbeyle karşılaştı. 28 Şubat darbesi Türkiye'nin ekonomik yönden ilerlemesini istemeyen, ülkemizin kaynakları üzerindeki hâkimiyetlerini kaybetmek istemeyen güçlerin bir darbesidir. Bu çıkar çevreleri kötü emellerine Türk Silahlı Kuvvetlerini, yüce yargıyı ve basını alet etmişlerdir. Koca koca adamlar üniformalarıyla, cüppeleriyle sokağa dökülmüşlerdir. Onlarca bankanın içi boşaltılmış, enflasyon yüzde 700’lere fırlamış, ülke ekonomisini batırmışlardır. 28 Şubat doğrudan halka, millî iradeye yönelmiş bir darbedir. Düzmece basın haberleriyle, meşhur Aczmendi olaylarıyla halkı etkilemeye ve böylece millî irade baskı altına alınmaya çalışılmıştır. Ülke genelinde il ve ilçelerde “takip kurulları” adı altında illegal faaliyet gösteren Batı Çalışma Grubu etkisiyle binlerce vatandaşımızın baskı altına alındığı, fişlemelerin yapıldığı, kamu haklarından mahrum edildiği ve sürgünlere tabi tutulduğu bir dönem yaşanmıştır.

Ömrünü Hakk’a ve halka hizmete adamış merhum Başbakanımız ve Hocamız Necmettin Erbakan’ı vefatı seneidevriyesinde rahmetle anıyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

6.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, uzman öğretmenlik şartlarına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Millî Eğitim Bakanına soruyorum: Bundan on iki yıl önce bazı eğitimcilerin, bazı sendikaların karşı çıktığı bir sınav yapıldı, adı Uzman Öğretmenlik Sınavı’ydı. Bu sınava girip başarılı olanlar uzman öğretmen oldular ve maaşlarında bir iyileştirme yapıldı. Bundan sonra bir daha böyle bir sınav yapılmadı. Şimdi ortalıkta “Uzman öğretmenlik performansa dayalı verilecek.” söylemleri ve taslakları var. Sözde, yöneticiler, veliler ve öğrenciler öğretmenlere not verecek ve öğretmenler buna göre uzman öğretmen olacaklar. AKP’nin, yöneticileri nasıl seçtiğini biliyoruz, yandaş sendikaya üyeyseniz okul müdürü ve müdür yardımcısı olursunuz. Şimdi soruyorum: Eğer uzman öğretmen olacaksanız yine yandaş mı olmanız gerekecek? Yeter artık. Eğer böyle bir düşünceniz varsa objektif bir sınav yapın.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Akar…

7.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Kocaeli’de başlanacak metro projelerine, Adapazarı-İstanbul bölgesel treni ile Gebze-İstanbul banliyö trenlerinin tekrar çalışmasını ve Derbent’ten Kartepe’ye çıkan yolun bir an önce tamamlanmasını istediğine ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Başbakan Binali Yıldırım geçen hafta sonu AKP Kocaeli İl Kongresi’nde yapmış olduğu açıklamada Darıca, Gebze ve Çayırova OSB’ler bölgesini bağlayacak olan metro projesi için çalışmalara başlandığı belirtti. Ayrıca, Derbent, İzmit ve Körfez ilçelerini birbirine bağlayacak olan metro projesinin etüt çalışmalarına da başlanacağını söyledi. Öncelikle, bunu bir Kocaeli Milletvekili olarak memnuniyetle karşılıyor ve destekliyorum, konunun takipçisi olacağımı da belirtmek istiyorum. Ancak, etüt çalışmasına başlanacak olan Derbent-İzmit-Körfez metro projesinin Gebze dâhil edilmediğinde bir ayağının da topal kalacağını ayrıca belirtmek istiyorum.

2012 yılına kadar her gün çalışan fakat 2012 yılında durdurulan Adapazarı-İstanbul bölgesel treni ve Gebze-İstanbul banliyö trenlerinin bir an önce tekrar çalışması Kocaeli trafiğini rahatlatmakla birlikte, daha önce günde 30 bin vatandaşın yararlandığı bir ulaşım aracı olarak zaruridir.

Yine, Derbent’ten Kartepe’ye çıkan yolun da bir an önce tamamlanmasının ve ulaşıma açılmasının da bölgede yaşayan vatandaşlarımız için istihdam ve gelir kaynağı olacağını belirtiyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gürer…

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, mobilya malzemelerine gelen zamlar nedeniyle esnafın mağdur olduğuna ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Niğde’nin Bor ilçesi Marangozlar Odası Başkanı Kani Demirbilek ürettikleri ürünün satış fiyatlarının değişmediğini ancak gelen zamlar karşısında üretim yapamaz hâle geldiklerini açıkladı. Mobilya malzemelerinin tümüne zam geldiğini kaydeden Demirbilek altı ay öncesine kadar 150-160 lira arasında aldıkları mobilya üretim malzemesi olan bir tabaka MDF’nin şu anda 210-220 lira arasında satıldığını söyledi. Girdilerin bir yılda yüzde 100 zam gördüğünü, bu ham maddeye bir çözüm bulunması gerektiğini belirtti. Artık esnafın önünü açacak yeni projelerin üretilmesi gerektiğini söyledi, üç yıldan bu yana satış fiyatlarının değişmediğini belirtti. Mobilya üreticisinin işi almadan önce oturup fiyat düşünür olduğunu, bu duruma artık dur denmesinin gerektiğini, Hükûmetin seslerini duyması için marangozlar olarak imza topladıklarını söyledi. Hükûmetin marangozların sorunlarına kulak vermesini istediklerini ifade etti. Ağaç İşleri Federasyonu da ülke genelinde başlattığı bir kampanyayla mobilya malzemelerine son altı ayda gelen yüzde 70’ten fazla zamlarla esnafın mağdur olduğunu dile getirdi.

BAŞKAN – Sayın Ertem…

9.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, on yedi yıldır bitirilemeyen Menzelet Baraj Projesi için Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nu göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

BİROL ERTEM (Hatay) – Hatay için ekonomik açıdan çok önemli olan ve yapımına 2001 yılında başlanan Menzelet Baraj Projesi on yedi yıl geçmesine rağmen hâlâ bitirilememiştir. Her seçim döneminde AKP Hükûmeti tarafından altı ay içerisinde bitirileceği vadedilirken seçmene umut tacirliği yapan AKP bölge milletvekillerini de şiddetle kınıyorum. Dolayısıyla, çiftçilerimiz Amik Ovası’nda susuzluk nedeniyle tarlalarını ekememekte ve ciddi ekonomik krize sürüklenmektedirler. Bitirildiği takdirde 700 bin dönümü Amik Ovası’nda olmak üzere 950 bin dönüm araziyi suya kavuşturacak ve 150 bin kişiye istihdam sağlayacak Menzelet Baraj Projesi için Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu’nu göreve davet ediyoruz. Sayın Bakan, bölge halkı sizden ve AKP Hatay milletvekillerinden boş vaat değil, icraat bekliyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Karayel…

10.- Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel’in, 28 Şubat postmodern darbesinin 21’inci yıl dönümüne, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne ve Abdülhamit Han’ın vefatının 100’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 28 Şubat postmodern darbesinin 21’inci yıl dönümüdür. 28 Şubat darbesi Türkiye'nin ekonomik yönden ilerlemesini istemeyen, ülkemizin kaynakları üzerindeki hâkimiyetini kaybetmek istemeyen güçlerin bir müdahalesidir. Bu çıkar çevreleri kötü emellerine TSK’yi, yargıyı ve basını alet etmişlerdir. Bu dönemde onlarca bankanın içi boşaltılmıştır. 28 Şubat doğrudan halka, millî iradeye yönelmiş bir darbedir. Düzmece basın haberleriyle halk etkilenmeye, böylece millî irade baskı altına alınmaya çalışılmıştır. Çok geniş kesimlerin baskı altına alındığı, fişlemelerin yapıldığı, kamu haklarından mahrum edilen vatandaşlarımızın sürgünlere tabi tutulduğu bir dönem olmuştur. 28 Şubat yargısının mağdur ettiği kişilerin bir kısmı hâlâ hapistedir ve bu mağduriyet derhâl sona erdirilmelidir.

Bu vesileyle, “Bir milletin asıl gücü topu, tüfeği yahut tankı değil imanlı ve inançlı gençliğidir.” diyen, ömrünü Hakk’a ve halka hizmete adamış Merhum Başbakanımız, Hocamız Necmettin Erbakan’ı vefatının seneidevriyesinde rahmetle ve Ulu Hakan Abdülhamit Han’ı vefatının 100’üncü yıl dönümünde rahmetle anıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Tümer…

11.- Adana Milletvekili Zülfikar İnönü Tümer’in, büyük sanayi kuruluşlarının kullandığı elektriğe zam yapılmasına ilişkin açıklaması

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Başkan, büyük sanayi kuruluşlarının kullandığı elektriğe 1 Nisan 2018’den itibaren yüzde 27 zam yapılacağına dair haberler basında geniş yer bulmuştur. Bugüne kadar tek tarife üzerinden elektrik ücreti ödeyen sanayicilerin kullanacağı elektriğin 1 Nisandan itibaren sabah 06.00-17.00 arası 24 kuruş, 17.00-22.00 arası 40 kuruş ve saat 22.00-06.00 arasıysa 9,5 kuruşla fiyatlandırılacağı doğru mudur? Tarife bu şekilde hayata geçtiği takdirde sanayiciler fabrikalarını gece saatlerinde çalıştırmaya zorlanacaktır. Ancak birçok fabrikanın gece çalışması mümkün değildir. Sanayicilerin artık normal tarifeden değil “Son Kaynak Tedarik” adı altında yeni bir elektrik tarifesine göre fatura ödeyeceği, buna göre yıllık 50 milyon kilovatsaat ve üzerinde tüketimi olan organize sanayi bölgelerindeki tüketiciler için farklı bir tarife uygulanacağı doğru mudur? Tebliğle, 50 milyon kilovatsaatin altında tüketimi olan tüketiciler ile söz konusu 80’e yakın organize sanayi bölgesindeki tüketiciler arasında ciddi bir tarife farkı oluşmayacak mıdır? Bu yöntem haksız rekabetin de önünü açmayacak mıdır? Tüm Türkiye’de olduğu gibi Adana’da istihdam, üretim ve ihracatın en önemli yükünü çeken organize sanayi bölgelerindeki sanayicilerin mağduriyeti giderilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 28 Şubat postmodern darbesinin 21’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 28 Şubat, milletin seçtiği iktidara zorla son veren ve milletin değerlerine savaş açan postmodern darbenin 21’inci yıl dönümü. “28 Şubat bin yıl sürecek.” denilmişti, ancak sadece beş yıl sürdü. 3 Kasım 2002’de millet darbecilere karşı gereken dersi vererek milletin adamlarını iş başına getirdi. Yirmi bir yıl önce Millî Güvenlik Kurulu toplantısı ve sonrasında her gün gazetelerde, ekranlarda boy gösteren, millete hayatı zindan eden o vesayet odaklarının yerlerinde şimdi yeller esiyor. 28 Şubatın darbeci medyası artık yok. 28 Şubatın emir kulu sermayesi artık yok. 28 Şubat karşısında el pençe duran yargı artık yok. Darbeye payandalık yapan sendikalar, dernekler tek tek kudretlerini yitirdiler. AK PARTİ iktidarları olarak 28 Şubatın yaralarını sardık ama acılarını asla unutmadık ve unutturmayacağız diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu...

13.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne ve 15 Temmuz darbe girişimini kararlı, cesur ve dik duruşuyla milletle birlikte püskürten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkürlerini sunduğuna ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkürler Başkanım.

Siyonist lider Theodor Herzl’in, 1897’de Basel’de, Abdülhamit Han’ı devirip Filistin’de İsrail devletini kurmak, Nil’den Fırat’a büyük İsrail’i gerçekleştirmek, faşist bir dünya imparatorluğunu hâkim kılmak şeklindeki üç adımlı uluslararası ifsat projesine, yüz yıl sonra 1997’de aynı salonda Başbakan sıfatıyla “Yaşanabilir bir Türkiye, yeniden büyük Türkiye, yeni bir dünya.” şeklinde ıslah reçetesini sunan milletin adamı merhum Erbakan Hocamızı rahmet ve minnetle yâd ediyorum.

28 Şubat karanlık darbesini planlayanlarca yürürlüğe sokulan 15 Temmuz uluslararası darbe ve işgal girişimini kararlı, cesur ve dik duruşuyla milletimizle birlikte püskürten Abdülhamit Han’ın ve Erbakan’ın hayallerini gerçekleştiren Cumhurbaşkanımız ve Başkumandanımız Recep Tayyip Erdoğan’a aziz milletimiz ve insanlık adına teşekkürlerimi sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Çamak...

14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, gözaltına alındıktan on üç gün sonra kalbi işkenceye dayanamadığı için vefat ettiği iddia edilen öğretmen Gökhan Açıkkollu’nun suçsuz bulunduğuna ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Başkan, 24 Temmuz 2016’da gözaltına alınan öğretmen Gökhan Açıkkollu, on üç gün sonra, gözaltındayken kalbinin işkenceye dayanamayarak vefat ettiği iddia edildi. O dönem gözyaşları içerisinde ekranlara görüntüsü yansıyan babası, oğlunun hainler mezarlığına defnedildiğini ve Diyanetin yasağından ötürü cenaze namazını kıldıracak imam bile bulamadıklarını belirtmişti. Gökhan öğretmen geçen hafta suçsuz bulunarak görevine iade edildi. Nihayetinde, gencecik bir öğretmenin hayatı karartıldı. Defnedildikten sonra “Pardon.” denildi. Biliyoruz ki Gökhan öğretmen gibi daha niceleri var. Gayrı, bunca mazlumun vebalinin altından hiçbir güç kalkamaz. Keşke herkesin vicdanı kadar hükmü olsaydı diyor, yeni Gökhan öğretmenler olmaması için yetkilileri artık insafa çağırıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yedekci yerine Sayın Köksal...

15.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyon Şeker Fabrikasının satılması hâlinde çiftçinin, işçinin, esnafın, Afyonkarahisar’ın kaybedeceğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, kâr ettiği hâlde satışa sunulan 14 şeker fabrikasının içinde olan ve yerli mühendis ve yerli işçi tarafından yerli teknolojiyle kurulmuş bir cumhuriyet eseri olan Afyon Şeker Fabrikasına geçtiğimiz yıl 13 milyon liralık yatırım yapılıp geçtiğimiz ayda da bir şeker paketleme tesisi açıldı. Özelleştirilecek bir fabrikaya niçin bu kadar büyük bir yatırım yapıldı? Buradaki özelleştirmenin amacı, adrese teslim ihaleyle bir yandaşa fabrikayı peşkeş çekmek, halkı nişasta bazlı şekere mahkûm edip kanser etmek, yüzlerce işçiyi, emekçiyi, nakliyeciyi mağdur etmek ve pancar üretimiyle geçinen binlerce hemşehrimi aşsız, işsiz bırakmak mıdır? Satış kararı alanların artık aklını başına alması gerekiyor. Bu fabrika satılırsa çiftçi kaybedecek, bu fabrika satılırsa işçi kaybedecek, bu fabrika satılırsa esnaf kaybedecek, bu fabrika satılırsa en önemlisi Afyonkarahisar kaybedecek.

BAŞKAN – Sayın Sürekli…

16.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, 28 Şubat postmodern darbesinin 21’inci yıl dönümüne ve 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün 28 Şubat postmodern darbesinin 21’inci yıl dönümü. Adına ister postmodern deyin ister başka bir şey, hiçbir darbe ilelebet sürmez. Milletin değerlerine karşı başlatılmış saldırılar her zaman sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Bin yıl süreceği söylenen süreç millet iradesiyle tasfiye edilmiştir. 28 Şubatlar, 17-25 Aralıklar, 15 Temmuzlar tarihte kara bir leke olarak kalacaktır.

Bu vesileyle, 28 Şubat sürecinde yalanlarla karartmaya çalıştıkları 54’üncü Hükûmetin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan’ı ölümünün 7’nci yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Arslan…

17.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, 14 şeker fabrikasının alelacele satılmasına neden ihtiyaç duyulduğunu öğrenmek istediğine ve bu karardan vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Başbakana soruyorum: Cumhuriyet Dönemi’nin en önemli yatırımlarından olan milletimizin malı 14 şeker fabrikasının da alelacele satılmasına neden ihtiyaç duyulmuştur? Bu özelleştirmenin yapılmasıyla çiftçilerimizin ve işçilerimizin hakları nasıl korunacaktır, oluşan mağduriyetler nasıl önlenecektir? Bu kararın alınmasında nişasta bazlı şeker üretimi yapan Cargill firmasının bir etkisi var mıdır? Nişasta bazlı şeker üretiminde sağlığa zararlı kimyasalların kullanıldığı, bunun da insan sağlığına çok büyük zararlar verdiği söylenmektedir, ayrıca bu zararlı şekerin kullanılmasından dolayı kanser hastalarının arttığı görülmektedir. Bu durum karşısında şeker pancarından şeker üretimini destekleyeceğiniz ve artıracağınız yerde neden sağlığa zararlı nişasta bazlı şeker üretiminin daha çok üretilmesinin önünü açıyorsunuz? Çiftçilerimiz ve işçilerimiz adına bu kararınızdan vazgeçin diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

18.- İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırım’ın, 28 Şubat darbesinin 21’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bugün 28 Şubatın yıl dönümü. Yirmi bir yıl geçmiş olmasına rağmen hem millî iradeyi hem inançlı insanları hem de millî ekonomimizi hedef alanları, demokrasiye balans ayarı verenleri aziz milletimiz hiç affetmedi, asla da affetmeyecek.

28 Şubat, bir milletin inancına vurulmaya çalışılan prangadır. 28 Şubat, katsayı engeliyle, üniversitelere kurulan ikna odalarıyla insanımızın eğitim hakkının elinden alındığı zorba bir dönemdir. 28 Şubat dönemi, demokrasiye, özgürlüklere, toplumun öz değerlerine, seçilmiş iktidara karşı yürütülen bir insanlık ayıbıdır. “Bin yıl sürecek.” denilen 28 Şubat süreci AK PARTİ iktidarıyla tarihin karanlık sayfalarına gömülmüştür. Ülkemizin tarihine kara bir leke olarak geçen 28 Şubat darbesini asla unutmadık, unutturmayacağız.

28 Şubatta “Namlusu millete yönelmiş tanka selam durmam.” diyen rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile partisi kapatılan, savunan adam Necmettin Erbakan’ı da rahmet ve minnetle anıyorum.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Ceritoğlu Kurt, buyurun.

19.- Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt’un, hiçbir güç ve iradenin millet iradesinden daha güçlü ve milletten daha üstün olmayacağına ilişkin açıklaması

LÜTFİYE İLKSEN CERİTOĞLU KURT (Çorum) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hiçbir güç ve irade yoktur ki millet iradesinden daha güçlü, milletten daha üstün olsun. Demokrasiye balans ayarı yaptıklarını söyleyenler ve “Bin yıl sürecek kararlar aldık.” diyerek millî iradeyi görmezden gelenler, milletimizin feraseti sayesinde akamete uğramışlar, işlemiş oldukları cürümlerin altında kalmışlardır şükür. Sincan’da tankları yürüterek millî iradeye ayar vermeye çalışan o zihniyet, 15 Temmuzda tankların millet tarafından nasıl teslim alındığını da idrak etmiş olmalıdır.

Hafızayıbeşer nisyanla maluldür. Unutmamak gerekir ki dün ile bugünün mukayesesi yapılsın. Unutulmasın ki bu millet ne badireler atlatmış ne eziyetlere maruz bırakılmıştır. İnancından ötürü ötekileştirilen kardeşlerimizi, ikna odalarında ideoloji seanslarına mecbur bırakılan insanlarımızı, başı kapalı olduğu için eğitim hakkı ellerinden alınan evlatlarımızı bir an olsun unutmadık, unutturmayacağız. Milletle oyun olmaz, millet baskı altına alınmaz, millete efendilik yapılmaz. Bilinmelidir ki millî iradenin karşısında hiçbir engel duramaz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi sisteme giren sayın grup başkan vekillerine iki dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Akçay, buyurun.

20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 28 Şubatın 21’inci yıl dönümüne, terörist elebaşı Salih Müslim’in Çekya’da serbest bırakılmasına ve 26 Şubat-4 Mart Vergi Haftası’na ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün siyasi tarihimize, demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçen ve “balans ayarı” adı altında girişilen 28 Şubatın 21’inci yılındayız. 28 Şubat 1997’deki siyasete müdahale derin fay kırıklarına sebep olmuştur. Bugün 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin adli sürecini takip ediyoruz. Nasıl ki 15 Temmuzun tüm sorumlularının cezalandırılmasını talep ediyorsak, adaletin tesis edilmesi çağrısı yapıyorsak 28 Şubat için de düşüncelerimiz aynıdır. Türkiye’nin bu tür yüklerden kurtulması gerekmektedir.

Kendilerine güç ve yetki vehmederek alan açan, gayrimeşru müdahalelerle millet emanetini gasbeden çevrelere kesinlikle gereğinin yapılması şarttır. Hukukun ve millet iradesinin hakkının savunulması her şeyden öncelikli görülmelidir. Demokrasinin itibarını ve hakkını korumak, bu hakkı savunanlara destek olmak hepimizin sorumluluğundadır. Bu vesileyle bir kez daha vurgulamak isterim ki milletimizin hassasiyet ve tercihlerine saygı duymak, demokrasi ve hukukun temel ilkelerine uymak herkesin asli görevidir. Demokrasiye ve millet iradesine şartsız sahip çıkmak “ama” “fakat” “lakin” demeden hepimiz için kaçınılmaz bir sorumluluktur.

Sayın Başkan, terörist elebaşılardan Salih Müslim gözaltına alındığı Çekya’da skandal bir kararla serbest bırakıldı. Türkiye’nin 13 Şubattan beri kırmızı bültenle aradığı teröristin serbest bırakılması Avrupa’nın bazı ülkelerinin gerçek yüzünü bir daha göstermiştir. Bu teröristin Zeytin Dalı Harekâtı başladıktan sonra Avrupa’ya kaçtığı yönünde bazı iddialar mevcuttu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Aradan geçen sürede hangi ülkeler hangi gerekçelerle teröriste sahip çıktı, bunların cevabını bekliyoruz ama Çekya’nın bu kararı, terörist elebaşılarını kollayan Avrupa’nın gerçek yüzünü göstermiştir. Çekya bu kararıyla terörle küresel düzeyde mücadeleye zarar vermiştir. Türkiye ile Çekya suçluların iadesine taraf iki ülkedir. Çekya’nın bu kararı uluslararası yükümlülüklerine aykırıdır ve bu ülkeye Salih Müslim’i tekrar yakalayarak bir an önce Türkiye’ye teslim etmesi çağrısında bulunuyoruz.

Sayın Başkan, bu hafta Vergi Haftası’nın içerisindeyiz. Vergi Haftası, vergi bilincinin artırılması amacıyla düzenlenmektedir. Bu bilinç hem vergi mükellefleri ve hem de vergi idaresi düzeyinde tesis edilmesi gereken bir husustur. Ancak verginin sağlıklı ve düzenli bir şekilde toplanabilmesi için vergi sisteminin ekonomiyle uyumlu olması, adalet, eşitlik, ve genellik ilkelerine uygun olması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu Vergi Haftası münasebetiyle, Gelir İdaresi personelinin kurum içi uzmanlık sınav talebi ve sıkıntısı devam etmektedir. Kurum içi bu uzmanlık sınavlarının bir an önce gündeme getirilmesi gerekir.

Bu vesileyle, vergi mükelleflerinin, Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi çalışanlarının ve serbest muhasebeci ve mali müşavirlerinin Vergi Haftası’nı kutluyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özkoç, buyurun.

21.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 28 Şubatın 21’inci yıl dönümüne, Cumhuriyet Halk Partisi olarak hangi isimle, yol ve yöntemle olursa olsun darbelere karşı olduklarına, milletin vekillerinin haklarında iddia ortaya konulmadan cezaevlerinde âdeta rehin alındıklarına ve demokrasiye koşulsuz, hep birlikte sahip çıkmak gerektiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün 28 Şubatın yıl dönümü. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak postmodern, asker, sivil hangi isimle, yol, yöntemle olursa olsun bu darbelere karşıyız. Tüm darbelerin temel hedefi, 28 Şubatta da olduğu gibi, siyasettir, halkımızın sesi, temsili olan Meclistir. 15 Temmuzda da bu kast Meclisimizi bombalamaya kadar götürmüştür. Cumhuriyet tarihimizde ilk kez Meclis halkın egemenliğine karşı çıkanların fiilî hedefi hâline getirilmiştir. Ancak bundan daha ağırı beş gün sonra 20 Temmuzda Meclisin işlevsiz hâle getirilmesiyle gerçekleşmiştir. Bugün ülke olarak sivil darbe koşullarında yaşamaktayız. Bombalara direnen, Kurtuluş Savaşı’nı yöneten bu Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi 20 Temmuz itibarıyla devre dışı bırakılmıştır.

Enis Berberoğlu, milletvekilimiz, hakkında tek bir somut delil bulunmadan, yargı kararları hiçe sayılarak, cezaevinde tutulmaktadır. Milletin temsilcileri, vekilleri haklarında iddia ortaya konulmadan cezaevlerinde âdeta rehin alınmaktadır. Milletvekili arkadaşımız ve Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım’ın dün bir parti lideri olan Cumhurbaşkanına hakaretten milletvekilliği düşürülmüştür. Meclisin halkı temsil ve karar alma gücü gasbedilmiştir, bir grubun çoğunluk iradesine bırakılmıştır. OHAL KHK’leriyle Meclis dışarıda bırakılarak yargıda, orduda, eğitimde, ekonomide yapısal değişiklikler yapılmıştır. Medya susturulmuş, akademi boşaltılmış, iş dünyası baskı altına alınmıştır. 28 Şubat darbesine nasıl karşıysak içinde bulunduğumuz, maruz kaldığımız 20 Temmuz darbesine de karşıyız. Siyasi partiler millî iradenin temsilcisidir. “Bana oy verenler millî iradeyi temsil ediyor, oy vermeyenler millî değildir.” anlayışı demokrasiyle bağdaşmaz. Demokrasiye koşulsuz, birlikte sahip çıkmalıyız.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Muş, buyurun.

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, 28 Şubat darbesinin 21’inci yıl dönümüne, tüm darbe ve darbe girişimlerini lanetlediğine, demokrasinin en büyük sigortasının Türk milleti olduğuna ve İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün demokrasi tarihimizde kara bir leke olan 28 Şubat darbesinin yıl dönümü. Bilindiği üzere, 28 Şubat millî iradeyi hedef alan zelil bir süreç idi. Halkın oylarıyla seçilmiş meşru iktidarı sandık dışı yöntemlerle düşürmek için her türlü rezaletin sergilendiği bir sürecin en büyük mağduru aziz milletimiz olmuştur. “Yüzde 99 bile alsan ülkeyi yönettirmeyiz.” diyen vesayet odakları “Demokrasiye balans ayarı” adı altında seçilmiş iktidara karşı her türlü yıldırma yöntemlerini uyguladı. “Gerekirse silah bile kullanırız.” “Bu defa işi silahsız kuvvetler halletsin.” gibi manşetlerle siyaset mühendisliği yapıldı. Devlet içerisinde illegal yapılanmalara gidilerek Hükûmet aleyhine kara propaganda yürütüldü. Sincan’da tankları yürütmek suretiyle millî iradeye gözdağı verildi. 28 Şubatta halkımıza âdeta zulmedildi, gençlerimizin eğitim hakkı elinden alındı, üniversitelerde ikna odaları oluşturularak gençlerimize baskılar yapıldı. Sırf kıyafetinden dolayı vatandaşlarımız kamu hizmetlerinde ayrımcılığa tabi tutuldu. Meslek liseleri ve imam-hatip liselerinin orta bölümlerinin kapısına kilit vuruldu. Bankalar hortumlandı, ekonomi kaynaklarımız belli çevrelere peşkeş çekildi. Parti kapatma davalarıyla, yargıya verilen brifinglerle hukuk ayaklar altına alındı. Önceden hazırlanmış kurgular üzerinde irtica paronayası hortlatılarak inançlı insanlara iftiralar atıldı, zulümler yapıldı. Üzülerek ifade etmeliyim ki, bugün demokrasiden dem vuran bazı siyasi çevreler de o gün 28 Şubatın bu antidemokratik uygulamalarına alkış tuttu, destek verdi. Bugün Türkiye'de diktatör yalanını dolaşıma sokanların 28 Şubatta darbecilerle nasıl kol kola olduğunu, demokrasi sicillerinin ne kadar bozuk olduğunu milletimiz gayet iyi bilmektedir.

Çok şükür ki, bugün bambaşka bir Türkiye var. O gün millete tepeden bakan bir kibirle “28 Şubat bin yıl sürecek.” diyenler bugün tarihin çöplüğünde yerlerini almışlardır. Bugün Türkiye'de iktidarları manşetler değil, millet belirliyor. Bugün Türkiye'de sokak olaylarıyla, vesayet odaklarının algı operasyonlarıyla iktidarlar hizaya getirilemiyor. Bugün Türkiye'de hiç kimse kıyafetinden, dininden, dilinden, etnik kökeninden ötürü ayrımcılığa tabi tutulmuyor, herkes eşit bir şekilde eğitim hakkından ve kamu hizmetlerinden faydalanıyor. Bugün tanklar Sincan’da millî iradeye değil, Afrin’de teröristlere karşı yürüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Çok şükür ki, bugün Türkiye darbeler geçmişine bakarak demokrasiye daha çok sahip çıkıyor, meşruiyetin yegâne kaynağının millet olduğunu bilerek millî iradenin egemen kılınmasından asla taviz vermiyor. Ve herkes biliyor ki, bu ülkede demokrasinin en büyük sigortası 15 Temmuzda olduğu gibi gövdesini tankın önüne koyan aziz Türk milletidir.

Bu duygularla tüm darbe ve darbe girişimlerini lanetliyor, Allah ülkemize bir daha böyle felaketler yaşatmasın temennisinde bulunuyorum.

Burada küçük bir düzeltme ihtiyacı duyuyorum. Az önce Sayın Yedekci konuşuyorken geçmiş Aile Bakanımızın “Bir kereden bir şey olmaz.” gibi bir ifade kullandığını söylemiştir. Sayın Bakanın “Bir kereden bir şey olmaz.” gibi bir ifadesi yoktur. Sayın Yedekci’yi bunu ispata davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:15.04

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.25

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve arkadaşları tarafından, emeklilerin sorunlarının araştırılarak çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla 27/2/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

28/2/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu, 28/2/2018 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                        Erkan Akçay

                                                                                           Manisa

                                                                          MHP Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

27 Şubat 2018 tarih, 2687 sayıyla TBMM Başkanlığına, Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve arkadaşlarının, emeklilerin sorunlarının araştırılarak çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis araştırması açılması önergemizin görüşmelerinin 28/2/2018 Çarşamba günkü Birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde öneri sahibi olarak Mersin Milletvekili Baki Şimşek konuşacaktır.

Sayın Şimşek, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilerimizin sorunlarıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, 28 Şubat bugün; tarihi boyunca özgür yaşamış, esarete karşı sürekli direnmiş bir millet olan Türk milleti 28 Şubatta da 15 Temmuz hain darbe girişiminde de elinde çakı bıçağı bile olmamasına rağmen tankların, topların üzerine çıkarak direnmiş, havada uçan helikoptere, uçağa tabancayla karşılık vermiştir. Bu yüce millet tarihin hiçbir döneminde esir alınamamış, bundan sonra da esir alınamayacaktır. Ben bütün darbecileri buradan lanetliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde 11 milyonu aşkın emekli bulunmaktadır, hayatlarının en verimli ve dinamik çağlarını devletine, milletine hizmet ederek geçiren emeklilerimizin emeklilik döneminde sağlıklı, huzurlu, refah içinde bir hayat sürmeleri en büyük isteğimizdir. Ülkemizin kalkınmasına değerli hizmetler yapan, alın teri döken emeklilerimize en iyi hayat şartlarını sağlamak sosyal devlet anlayışının bir gereğidir. Ancak, günümüzde emeklilerimizle ilgili birçok sorun bulunmaktadır. Emeklilerimizin bir kısmı, özellikle tarım BAĞ-KUR’u, isteğe bağlı sigortalıların veya SSK emeklilerinin bir kısmı asgari ücretin altında maaş almaktadır. Hatta 600-700 lira, 800 lira, 1.000 lira gibi maaş alan emeklilerimiz vardır. Yapılacak olan bir düzenlemeyle -tabii, devletin havuzu belli, imkânları belli ama asgari ücretin altındaki hiçbir emekli maaşıyla insanların hayatlarını idame ettirebilmesi mümkün değildir- en düşük emekli maaşının en az asgari ücret kadar olması talebimizdir.

Emeklilerle ilgili bir diğer önemli sorun da intibak yasasıdır, 2000 yılından sonra emekli olanlarla ilgili. Her yıl emekli olanlar bir önceki yıla göre daha az maaş alıyorlar. Yani şu anda, asgari ücretle çalışan bir vatandaş 2016 yılında emekli oluyor, 2017 yılında emekli olandan daha yüksek maaş alıyor. Buradaki sistemin prim, gün ve yıpranma payı esas alınarak kendi değerini en azından koruması, çalışan insanların maaşının, aynı işi yapan, aynı primi yatıran, aynı gün çalışan insanların intibakının mutlaka yapılması… Toplumda bu yönde çok büyük bir beklenti vardır. SSK ve BAĞ-KUR emeklilerimizin aylıklarında eşitsizlikler vardır. Bunların giderilmesi ve intibakın mutlaka 2000 yılı sonrası çalışanlar için de yapılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, emeklilerle ilgili bir diğer önemli sorun, sağlıkla ilgili yapılan kesintilerdir. Şimdi, devlet hastanelerinde her bir emekli 6 lira ödüyor, araştırma hastanelerinde 7 lira, üniversite hastanelerinde 8 lira ödüyor, ayrıca özel hastanelere giderse de 15 lira. Şimdi, 6 lira, 7 lira, 8 lira, 15 lira, bu sadece muayene ücretleriyle alakalı. Bir de tahlil yaptırdığı zaman veya başka film, diğer sonuçlar ortaya çıktığı zaman gerçekten emeklinin bütçesini sarsan rakamlar. Emekli bunu hesap etmek zorunda kalıyor. Çünkü emeklinin durumu, ay sonunun hesabını yapıyor; elektrik faturasını, doğal gaz faturasını, telefon faturasını nasıl ödeyeceğinin hesabını yapıyor ve bugün emeklilerin birçoğu hacizle karşı karşıyadır, maaşlarından kesintilerle karşı karşıyadır.

Bir diğer yapılan yanlışlık da emeklilerin maaşlarının yanlış hesaplandığı gerekçesiyle ya da bir kısmının maaşından kesinti yapılıyor, bir kısmı da itiraz ediyor “Maaşlarından zamanında yanlış kesinti yapılmış.” bunlardan fazla ödeme alıyorlar. Düşünün, on beş yirmi yıl önce emekli olan bir vatandaşın bugün yapılan bir hesaplamayla, hesaplama teknikleri değiştirilerek her ay maaşından kesinti yapılıyor. Bunun da kabul edilmesi mümkün değil. Aradan on beş yirmi yıl geçmiş. Doğru, yanlış. Artık emekli o maaşa göre kendisine bir yaşam mücadelesi veriyor. Zaten aldığı maaş düşük. Bunun mutlaka düzeltilmesi lazım ve buna göre hiçbir emekliden bir kesinti yapılmaması lazım.

Ayrıca taşeron yasasıyla ilgili… Yine emeklilerimizin bir çoğunun belediyelerden ve KİT’lerden işlerine son verilmek zorunda kalınmıştır. Emekliler zaten aldıkları maaşla geçinemiyorlar, ilave bir iş olarak belediyenin şirketlerinde veya KİT’lerde çalışıyorlar. Şimdi yasayla bunlar… Taşeron yasası birçok insanımıza hak tanıdı ama emekli olanların hazır elindeki hakkı gasbedildi taşeron yasasıyla. Emekli olanlar şu anda işlerinden çıkartılmak zorunda kalıyorlar.

Bir de ayrıca yine emeklilerimizle ilgili… Bugün itibarıyla Sayın Kalkınma Bakanımıza teşekkür ediyoruz, Mersin Milletvekilimiz Lütfi Elvan’a; Mersin Mut’ta Mut Belediyesi ve TOKİ işbirliğiyle toplu konut projesinin yapılacağının müjdesini vermiştir. Burada da yine emeklilerimize dönük ve fakir fukara insanlarımıza dönük 1+1, 2+1 gibi sosyal konutların da bu proje kapsamına alınmasını talep ediyorum ben. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) – Ayrıca yaşlı bakımevlerinde ve huzurevlerinde yaşayan emeklilerimizin veya yaşlı vatandaşlarımızın da inşallah… Gelişmiş ülkenin kriteri bu insanları yaşlı bakımevlerine ve huzurevlerine mahkûm etmek değildir. Bunların öncelikle bizim törelerimize göre, inancımıza göre kendi evlerinde bakımlarının yapılması; bir kısmının yapılıyor, diğerlerinin de bu şekilde yapılması ve yaşlı bakım ve huzurevlerinde yaşayan emekli sayımızın önümüzdeki yıllarda daha da azalmasını temenni ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer konuşacaktır.

Sayın Gürer, buyurun.

CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilere ve yaşlılara verilen değer o toplumun gelişmişliğinin göstergesidir. Ülkemizde 11 milyon emekli…

AKP seçimlerden önce vaatlerde bulunmakta, seçimden sonraysa emeklileri unutmaktadır. Emekliler yoksulluk, hatta açlık sınırı altında yaşamak zorunda bırakılmaktadır.

Emekli aylıklarında hesaplama yöntemlerinde değişiklikler sürekli yapılarak emekliler aleyhine düzenlemeler gerçekleştirilmektedir.

Kamu ve özel ayrımı olmaksızın emeklilerin “muayene ücreti” “ilaç katkı payı” ve “ilave ücret” adları altında sağlık hizmetlerinden kesinti yapılmamalıdır, ücret ve katkı payı alınmamalıdır. Bu konuda vermiş olduğum kanun teklifi Meclistedir. Bu bir an önce görüşülerek ilaçta katkı payı kaldırılmalıdır.

İntibakla ilgili 2000 yılı öncesine göre 2000 yılı sonrasında emekli olanlar mağdurdur. İntibakla ilgili mutlaka düzenleme sağlanmalıdır. Bununla ilgili de kanun teklifi verdik. Cumhuriyet Halk Partisi olarak 2000 yılı öncesi emekli olanlar ile 2000 yılından sonra emekli olanlar arasındaki bu mağduriyetin giderilmesi gerekiyor, bu adaletsizlik sonlandırılmalıdır.

Emekliler için sosyal yaşam alanlarının düzenlenmesi ülkemizde ihtiyaçtır.

Yaş koşulu nedeniyle emekliliği hak ettiği hâlde emekli olamayanlar ciddi anlamda mağdurdur. Emekliliği hak edenler için yapılabilecek bir düzenlemeyle bu mağduriyet giderilebilir. Defalarca Hükûmete bu konuda yazılı, sözlü soru önergelerimize ve kanun tekliflerimize rağmen düzenleme yapılmamış, mağduriyetler sürmektedir.

Emeklilerin sendikalaşması ve sözleşme yapabilir duruma getirilmesi gerekir. Bu anlamda da yasal düzenlemeye ihtiyaç vardır.

Emeklilerin yaşam kalitesi yükseltilmelidir.

Ayrıca, çalışmak zorunda olan emekliler taşeron yasası, taşeronla ilgili yapılan düzenlemeyle işsiz bırakılmaktadır. Aldıkları gelir ve ücretleriyle geçimini sağlayamayan, yokluk ve yoksulluk altında yaşam mücadelesi verenler taşeronda kanun hükmünde kararnameyle yapılan düzenleme sonucu ne yazık ki işlerini yitirmiştir, iyilik yapalım derken işsizlik yaratılmıştır. Emekliler ülkemizde her türlü iyi yaşamı da iyi ücreti de hak etmektedir çünkü insanların yaşamları boyunca verdikleri uğraş, mücadele ve emeğin karşılığında emekli olduklarında iyi yaşamalarının yolunu açmak devletin -Anayasa’da da yer aldığı biçimde- bir görevidir.

Bu bağlamda, emekliler için yapılacak araştırmalarda onlar için düzenlenecek iyileştirmelere Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman destek verdik, bundan sonra da vermeye devam edeceğiz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, hep süresinde bitiriyorum.

BAŞKAN – Tebrik ediyorum hakikaten süresinde de bitirdiğin için.

Gruplar adına son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Çorum Milletvekili Salim Uslu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Uslu.

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİM USLU (Çorum) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Gazi Meclisin değerli üyeleri, sizleri de saygıyla selamlıyorum.

Sayın Baki Şimşek tarafından verilen bir araştırma önergesi var, onunla ilgili görüşlerimi kısaca arz etmek istiyorum.

Her şeyden önce bir düzeltmeyle başlayayım sözüme: Türkiye’de 11 milyon emekli yok, 12 milyon 221 bin emekli bulunuyor. Bunu belirtmek istiyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - 1 milyonunun gelir düzeyi iyi diye almıyoruz, bozuk olanları söylüyoruz Sayın Başkan “11 milyon” diye.

SALİM USLU (Devamla) – Evet, olabilir.

Şimdi, ben bir düzeltme yapayım da kayıtlara geçtiği için…

Bunun dışında, değerli vekiller -geçmişi unutmayalım lütfen- banka kuyrukları tarihe gömülmüştür. Banka kuyrukları…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Başkanım, bırak geçmişi, bugüne gel.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – ATM yoktu o zaman Başkan ya. Şimdi gidiyor, makineden alıyor parasını.

SALİM USLU (Devamla) – Neyse… “AKP” yoktu ama siz vardınız yani “AKP” zaten şimdi de yok, AK PARTİ var ama siz vardınız o zaman.

BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) – Eskiden en azından çekecek para vardı, şimdi o da yok Sayın Başkan.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hayır “AKP” demiyorum, ATM yoktu, ATM. Şimdi ATM’den alıyor parasını, kuyruk olmaz zaten.

SALİM USLU (Devamla) – Neyse... ATM kuyruklarına girmiyorlar şimdi. Şimdi insanların evlerine götürülüyor ücretleri, evlerine teslim ediliyor.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, yetmiyor, onu söylüyor.

SALİM USLU (Devamla) – Bakın, sizin bundan da haberiniz yok, evlerine götürülüp evlerine teslim ediliyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Var, var, var, Salim Bey, var, yetmiyor.

SALİM USLU (Devamla) – Neyse… Bakınız, aylık…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Maaşları ne kadar düştü, haberiniz var mı?

SALİM USLU (Devamla) – Ben bunu biliyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Emekli bir hafta tatil yapabiliyor mu?

SALİM USLU (Devamla) – Eskiden vatandaşlar hacizlerle karşı karşıyaydı, şimdi muvafakat şartı getirildi.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Borçtan mı kurtuldu?

SALİM USLU (Devamla) – Geçici köy korucularına emeklilik hakkı getirildi. Vazife malullerinin anne babalarına şartsız aylık bağlanması imkânı getirildi. Ek ödeme ve eğitim-öğretim yardımının kapsamı genişletildi. Vazife malullerine ek ödeme eğitim-öğretim yardımı yapıldı. Vazife malullerine ikinci emeklilik hakkı verildi, aylıklarının artırılması sağlanmış oldu. Emeklilere tanınan haklardan…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Salim Bey, asgari ücretin altında ne kadar emekli maaşı var?

SALİM USLU (Devamla) – Bakın, SSK, BAĞ-KUR emeklilerine yeni haklar verildi; bunların dışında, memur emeklilerine tanınan haklardan yararlanılması sağlanmış oldu. Emekli olduktan sonra ticari faaliyette bulunanların emekli aylıklarından yüzde 15 kesinti yapılıyor idi sosyal güvenlik destek primi adına, bu da kaldırılmış oldu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kıyamet kopar onu yaptırana kadar size.

SALİM USLU (Devamla) – Bunun dışında, şüphesiz başka düzenlemeler de var. Başka düzenlemelerden bir tanesi de şuydu: IMF geçmişte bize durağan politikalar dayatıyordu yani şu anda Yunanistan’da olduğu gibi, Çipras Hükûmetinin yaptığı gibi “Emeklilerden vergi alın.” diyordu. Biz IMF’yi de defettik, durağan politikaları da reddettik; emeklilerimizden herhangi bir ücret kesintisi yok. Elbette burada söz edilen bir katılım payı var ama katılım payının gerekçesini sizler çok iyi biliyorsunuz. Suistimali önlemek açısından böyle bir katılım payı söz konusu olmuştur.

Onun dışında, intibakla ilgili çok sayıda eleştiri oldu. İntibakla ilgili bir düzenleme yapıldı 2013 tarihinde ve bu düzenlemede bildiğiniz gibi prim miktarı, yaş ve prim ödeme süresi dikkate alınarak bir hesaplama yapılmaktadır.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Başkanım, emekli dernekleriyle görüşmüyor musun? Emekli sendikalarıyla görüşmüyor musun? Nerede yaşıyoruz? Gidelim beraber. Siz de genel başkanlık yaptınız, beraber gidelim emeklinin durumuna bir bakalım.

SALİM USLU (Devamla) – Bildiğiniz gibi 6 ayrı grup var idi, 6 ayrı grubun emeklilik maaşı farklıydı; bunlar intibak yasasıyla düzeltilmiş durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, herkesi milletvekili emeklisi zannediyorsun galiba sen. Türkiye milletvekili emeklisi zannediyorsun.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bir gün beraber gidelim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Gürer müdahale ettiği için bir dakika süre verebilirim isterseniz.

SALİM USLU (Devamla) – TOKİ’den bahsetmiyorum, ki 30 bin civarında TOKİ konutu yapılmıştır bildiğiniz gibi sırf emeklilere mahsus olmak üzere.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Daha iyi olsun.

SALİM USLU (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Konuyla ilgili Mehmet Gökdağ’ın bir açıklaması olacak, 60’a göre.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ’ın, emeklilerin durumuna ve intibak yasasının önemli olduğuna ilişkin  açıklaması

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu, gerçekten önemli bir konu. Ülkemizde en az yirmi beş yıl bu ülkenin katma değerine değer katmış, yirmi beş yıl ülkeye hizmet etmiş insanlarımızdan bahsediyoruz.

Şimdi her şey konuşuluyor, soru net, cevap da net olmalı; emekliler yaşamlarından memnun mu, emekliler aldıkları aylıkla geçinebiliyorlar mı? Soru bu.

Şimdi, bunu dolandırmanın, şöyle oldu, böyle oldu demenin bir âlemi yok. Sevgili Başkanım, intibak yasası çok önemli çünkü 2000’den önce emekli olan da, 2000’den sonra emekli olan da bu ülkede yaşıyor, aynı gideri harcıyor, ev kirası aynı, temel gıda maddeleri aynı, aylıklar farklı.

İkinci önemli şey: Gelirimiz artıyor, ekonomimiz büyüyor ama emeklinin maaşı düşüyor. Bu çelişki giderilmeli.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gökdağ.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- MHP Grubunun, Mersin Milletvekili Baki Şimşek ve arkadaşları tarafından, emeklilerin sorunlarının araştırılarak çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla 27/2/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, ülkemizde özelleştirme kapsamında bulunan şeker fabrikalarının kârlılık ve istihdam oranları, bu fabrikalarda çalışan taşeron işçiler ile şeker tarımı alanında çıkabilecek istihdam sorunları ve nişasta bazlı şeker kullanımının ortaya çıkardığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/1737) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Mart 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

28/2/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 28/2/2018 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Özkoç

                                                                                           Sakarya

                                                                         CHP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, ülkemizde özelleştirme kapsamında bulunan şeker fabrikalarının kârlılık ve istihdam oranları, bu fabrikalarda çalışan taşeron işçiler ile şeker tarımı alanında çıkabilecek istihdam sorunları ve nişasta bazlı şeker kullanımının ortaya çıkardığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/1737) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 28/2/2018 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde öneri sahibi adına Tokat Milletvekili Kadim Durmaz konuşacaktır.

Sayın Durmaz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; verdiğimiz öneri hakkında hem sayın milletvekillerimiz sizleri hem de ülkemizde bizi izleyen kamuoyunu bilgilendireceğiz.

Tabii, bir ülkenin kuruluş amaçları vardır, hepimiz de biliriz: Dünyada saygın bir ülke olma, ürettikleri kıymetli ürünleriyle o ülkede yaşayan insanların refah seviyesini artırma. İşte tam da bu noktada, şeker fabrikaları, Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923’te cumhuriyeti ilanından sonra ülkenin her tarafına bir bir yaygınlaştırdığı fabrikalar var. Bunları, dokuma sanayisi, kâğıt sanayisi, demir yolu işletmeleri, cer atölyeleri, şeker fabrikaları, Sümerbank, SEKA gibi sayıp gidebiliriz. Ancak zaman gelip geçtikçe bu ürünlerin üretildiği fabrikalara yeteri kadar sağlıklı bakış ve doğru, üretim noktasındaki yatırımlar yapılmadı. On altı yıldır bu ülkeyi yöneten AK PARTİ iktidarı bunların hepsinden birer birer satıp kurtulmayı kendine alışkanlık edindi.

Arkadaşlar, temel gıda, insanın üç öğün aldığı bir gıdadır. Bir ülkenin, bir iktidarın, bir hükûmetin hedefi, yurttaşlarına sağlıklı gıdaları yedirmek olmalıdır ama bu noktada, AK PARTİ iktidarının maalesef sicili iyi değil. 3 Kasım 2002’yi her şeye milat olarak gösteriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, 3 Kasım 2002’de ülkemizin nüfusu 65 milyon, köylerde yaşayan nüfus 22 milyona yakındı. İşte iktidarınızda, bakın, 81 milyon oldu Türkiye, 2018 Ocağında ilan edildi ancak köylerde sadece 6,5 milyon insan kaldı arkadaşlar. Demek ki üreticiye, köylüye, milletin efendisi çiftçiye iktidarın bakışı yanlış, bunu bir an önce değiştirmesi lazım.

Sadece çiftçiye, köylüye bakış da değil arkadaşlar, o çiftçinin, köylünün yetiştirdiği o kıymetli ürün şeker pancarı 35 sektörde binlerce gıdayla her gün… Hepimize yani 81 milyon yurttaşın tamamına yapılmış bir kötülük oluyor. Ne olur bu kötülük… İşte, arkadaşlar, en son 15 şeker fabrikasını özelleştirdiniz, ilana çıktı. Ne olacak? Artık Türkiye’de yaşayan 81 milyon insan sentetik şeker dediğimiz, obezite, karaciğer kanseri, pankreas kanseri, mide, bağırsak bozuklukları, nörolojik vakaları artıran nişasta bazlı şekere mahkûm edilecek. Bunların kotasını artırma yetkisi de Hükûmetin elinde, dilediği kadar bunu artıracak, vatandaşın yapabileceği bir şey yok.

Bakın, iktidar bir şeyi daha yaptı. Bazı sağlıklı ürünlerde şu yazıyordu arkadaşlar: “İşte bu yemekte olduğunuz üründe şeker pancarı şekeri kullanılmaktadır.” Ama siz ne yaptınız? Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yurttaşının sağlığını, sağlıklı gıda almasını savunması gerekirken bu yazıyı çıkardınız ve artık oralarda doğal şekerden üretildiği falan yazmıyor. Öyle olunca da dev yabancı sermayeye, Amerikan şirketlerine, Cargill ve benzeri şirketlere, “Alın, Türkiye’de insanların tepe tepe sağlığını bozun, beraberinde ilaç satın ve siz milyarınıza milyarlarca dolar ekleyin, bu Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından.” diyorsunuz. İşte, bu fabrikalar özelleşiyor.

Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla ülkemizin birçok noktasına dağıldık. İlk fabrika Alpullu’dan başladık, devamında dün biz bir grup arkadaşımızla birlikte Malatya Şeker Fabrikasına, oradan Elbistan Şeker Fabrikasına gittik ve gördüğümüz şu: Daha önce özelleştirilen TEKEL’in, Sümerbank’ın yerinde arkadaşlar, Malatya’da ne gördük biliyor musunuz? Devasa AVM’ler ve oteller gördük ve küçük esnafı bitiren AVM yasası da sizin vebaliniz, sorumluluğunuz.

Tokat’a geliyorum. “TEKEL sigara fabrikası kapanmayacak.” dediniz -buradaki kayıtlarda var- kapandı. Tokat 300 binin üzerinde nüfus kaybetti. Şimdi, Tokatlının son kalesi Turhal Şeker Fabrikası. Hükûmet buna da gözünü dikti, o 14 fabrikanın içerisinde bu da var.

Arkadaşlar, sadece Turhallı beraberinde kaybetmiyor, hepimizin çoluğu çocuğu, geleceği, 81 milyon kaybediyor, bundan sonra o hastalığa mahkûm olacak; nişasta bazlı şekerlere teslim edeceksiniz iktidar eliyle bu Türkiye’yi. O yüzden bu kararın tekrar gözden geçirilmesini hep beraber…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum, üç dakika olursa yeter.

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın lütfen.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Arkadaşlar, o şeker fabrikası… Bakın, Turhal’dan örnek veriyorum, en çok ailede iş istihdamı sağlayan bir ürün şeker pancarı.

Bakın, köydeki çocuğumuz çapa yapıyor, söküyor, kesiyor, toparlıyor.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Çapacılar, ondan para kazanıyorlar.

KADİM DURMAZ (Devamla) – İşte bakın, onlarca çocuğumuz burada üretime katkı sunuyor. Yetmemiş, sadece üretim değil o kentlere sosyal donatıyı da beraberinde getirmiş. 1930’lu yıllarda doğal arıtmalı fabrika lojmanları yapılmış; işte, köylü ürettiğini getirmiş fabrikaya ve arkadaşlar, eğitime dip yaptırdığınız okullar açmış şeker fabrikaları. O ay yıldızlı bayrağımızı göndere çeken 15’e yakın dünya şampiyonunu Tokat, şeker fabrikası kulübüyle yetiştirmiş. Müzik orkestraları, tiyatro, sinema salonları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Devamla) – …ve hepsinden ötesi arkadaşlar, işte bu Tokat’ın kıymetli değerleri arazisini “fabrika yapılsın” diye bağışlamış, siz bugün onu satıyor ve özelleştiriyorsunuz.

Bir kez daha düşünmeniz gerek diyorum. Yüce Meclisi ve bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu konuşacaktır.

Sayın Aksu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz önergede, şeker fabrikalarının kârlılık ve istihdam oranları, fabrikalarda ve ona bağlı tarımsal alanlarda çıkabilecek istihdam sorunları, nişasta bazlı şekerlerin insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri ile nişasta bazlı şeker kullanımına bağlı ortaya çıkan hastalıkların araştırılmasından bahsedilmektedir. Öncelikle belirtmek isterim ki bize göre, konuya sadece ekonomik gerekçelerle bakılmamalıdır. Meselenin bölgesel ve kırsal kalkınma politikaları ile tarım politikaları bakımından da değerlendirilmesi, istihdam, üretim, gelir dağılımı ve tabii ki kamu sağlığı boyutlarıyla da beraber düşünülmesi gerekmektedir.

Seçim beyannamemizde stratejik ürünlere fiyat garantisi de dâhil ayrı bir destekleme programının uygulanacağı belirtilmiştir. Şeker pancarı da hem ürünün niteliği hem de şeker pancarı üreticisinin geçimi bakımından bizim açımızdan stratejik ürünlerden bir tanesidir. Özelleştirmede devletin ekonomiye doğrudan müdahalesinin sınırlandırılmasının yanında üretim ve istihdam artışı sağlanması, ekonomi ve millî güvenlik açısından stratejik öneme sahip olan kuruluşlarda kamunun gerektiğinde müdahale ve yönlendirme yapabilmesi belirleyici unsurlar olarak dikkate alınmalıdır.

Yine, özelleştirmede kırsal kalkınma çok önemlidir. Hâlen uygulanmakta olan cazibe merkezleri projesi -bizim de desteklediğimiz- geçmişten bu yana “tarım kentleri, merkez köyler” gibi adlarla projelendirdiğimiz bir projedir. Bu projenin temel ilkesi özellikle tarımsal sanayinin bölgesel ürünlere bağlı olarak geliştirilmesi ve değerlendirilmesidir. Bu çerçevede bakıldığında ette, yemde ve sütte yaşanan sıkıntıların şekerde de yaşanmaması, hem fabrikalardaki üretimin devamı hem çalışanların haklarının korunması hem de üretimin desteklenmesi zorunludur. Zira üreticimiz fabrikasının kapanacağı ve pancar üretemeyeceği endişesi taşımaktadır. Sayın Maliye Bakanı şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin sosyal bir özelleştirme olacağını ifade etmiş, üreticinin haklarının ve kazanımlarının korunması ve ileriye dönük olarak üretimin devam ettirilmesi, fabrikalarda çalışan işçilerin çalışma şartlarının ve haklarının korunması ve güvence altına alınması, şeker sektöründe üretimin özelleştirmeden sonra da devamının sağlanmasına önem verdiğini belirtmiştir. Burada Sayın Bakanın üretimin ve istihdamın devamı yönündeki taahhüdünün sadece beş yılla sınırlı tutulmaması, şeker pancarından şeker üretiminin kesintisiz devamından yana net tavır konulması gerekmektedir. İlave yatırımlarla üretimin ve istihdamın artırılması temel ilke olmalıdır. Ne üretici ne de çalışanlar mağdur edilmemeli, doğal şeker kullanımı desteklenmelidir.

Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum, çok sağ olun.

Gruplar adına son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Hasan Basri Kurt’a aittir.

Sayın Kurt, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN BASRİ KURT (Samsun) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. CHP grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.

CHP’nin grup önerisi, tabii, Türkiye’deki şeker rejimi üzerine; şekerin kullanımı ve bunun endüstriyel anlamdaki üretim şekilleriyle ilgili. Tabii, daha önceden verilmiş bir grup önerisi ancak konuşmacılar daha çok bugünlerde gündemde olan “özelleştirme” konusu bağlamında değerlendirdiler. Ama ben Türkiye’deki şekerin durumuyla ilgili, şeker rejimiyle ilgili hem Hükûmetimizin yaptığı hem de geçmişte yapılan uygulamalarla ilgili birkaç rakam vereceğim hem de burada kendi adıma doğru bulmadığım bazı rakamları da düzeltme fırsatımız olacak.

Ülkemiz ekonomisi açısından ve Hükûmetimizin temel politikaları açısından şekere yaklaşımımız, yurt içi şeker ihtiyacının yurt içi kaynaklardan karşılanmasını esas alıyor. Bir defa, çiftçinin korunması bunun kapsamı dâhilinde ama aynı zamanda da yerli üretimin her şekilde desteklenmesi de yine bunun temel ilkelerinden bir tanesi.

İkinci bir boyut olarak da, şekerde yeterli üretimin sağlanabilmesi gerekiyor. Bunun için de farklı düzenlemeler yapılmış; Hükûmetimizden önce yapılan düzenlemeler var, Hükûmetimiz döneminde yapılan düzenlemeler var. Bahse konu olan mısır nişastası bazlı şekerin kullanımında da, aslına bakarsanız, Türkiye’nin bir taraftan göz ardı edilen şekerli ürünlerde, içinde şeker içeren ürünlerde gerçekleştirmiş olduğu ihracat rakamlarını hiç kimse görmüyor. Biz Hükûmete geldiğimizde yaklaşık 900 milyon dolar civarında olan çikolata, şekerleme ürünü gruplarda 2016 yılı itibarıyla 2,2 milyar dolar ihracat hedefine ulaşılmış durumda. Yani, sanki burada, Türkiye’de uygulanan bütün bu glikoz şurupları, şunlar bunlar sadece bizim kendi vatandaşımıza sunuluyormuş gibi bir çelişkiyi ifade etmek istiyorum.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kendi vatandaşımız da yiyor ama.

HASAN BASRİ KURT (Devamla) – Ayrıca, öneride geçen, Türkiye'deki şeker pancarı üretiminin düştüğüyle ilgili ben en son verileri aldım. 2015 verisini almışlar. Tabii 2000 verisi niye alındı, onu da bilmiyorum. 2000’de çok ekstrem bir yükseklik var yani önceki yıllardan farklı olarak yüzde 20 artış var. 2002 yılına göre yüzde 20 bir artış şeker pancarı üretiminde ton olarak.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yanlış, yanlış; 300 bin çiftçiydi, 67 bine düştü.

HASAN BASRİ KURT (Devamla) – Çiftçi sayısında azalma var, ekilen alanda azalma var ama verimde yüzde 40, yüzde 50 üzerinde artış var. Bakın, 2002 yılında 1 dekardan ortalama 4,5 ton şeker pancarı alırken bugün bu rakam 6 tonun üzerine çıktı, doğru mu? Bu rakamları ifade etmemiz gerekiyor. Sonuç?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sonuç? Sonuç yok, değil mi?

HASAN BASRİ KURT (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/913) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 524) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 524 sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı. Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm çerçeve 37’nci maddeyle ihdas olunan 308/a, 308/b, 308/c, 308/ç, 308/d, 308/e, 308/f ve 308/g maddeleri dâhil 24 ila 46’ncı maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi adına Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’a aittir.

Sayın Aldan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, bu yasa tasarısı Cumhuriyet Halk Partisinin de pek çok maddesinde mutabık olduğu bir düzenleme. İş yaşamı için, icra iflas düzenlemeleri için gerekli olduğuna inandığımız yapıcı bir düzenleme olduğu düşüncesindeyiz. Bu anlamda destekliyoruz elbette. Sadece elektronik tebligata ilişkin olarak bazı kaygılarımız var. Özellikle yaşlı avukatlar ya da bilgisayar kullanmayı bilmeyenler, öte yandan engelli avukatlar açısından sıkıntılı sonuçlar doğurabilir. Her ne kadar 2019’un başında yürürlüğe girse de Komisyonda bunu uzun uzadıya tartıştık. Umarım daha o maddeye gelmeden üzerinde ortak bir mutabık sonuca varabiliriz.

Değerli milletvekilleri, tabii, kuşku yok ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasal düzenlemeler yapılırken bu düzenlemeler çerçevesinde zaman zaman uyuşmazlığa düştüğümüz konular olmuyor değil, bazı düzenlemelerde şiddetli tartışmalar da vuku bulmuştur bu Meclis Genel Kurulunda ama görünen odur ki, gelinen günlere baktığımız zaman artık üzerinde mutabık olsak da ya da önemli çatışma süreçleri yaşayacak düzenlemeler de olsa Mecliste genel bir sükûnet havası hâkimdir.

Aslında şunu iyi düşünmek gerekir diye düşünüyorum: Biz Meclisi ne yazık ki iktidarıyla muhalefetiyle fiilen öldürdük değerli arkadaşlar. Meclis kendi fonksiyonel yapısından bir anlamda bizim elimizle uzaklaştırıldı. “Bu noktada asıl suçlu sizsiniz; işte, muhalefeteyken çıkıp bir sürü lüzumsuz yere bu düzenlemelerin görüşme süreçlerini uzattınız.” diyebilirsiniz ama şunu söylemek lazımdır: “Suç sende” yerine “suç bizde” demeyi öğrenmeliyiz. Evet, biz, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşayanlar olarak bir anlamda Meclisi fiilen kendimiz öldürdük. Değerli milletvekilleri, buna ilişkin başka konuşmalarda değerlendirme yapacağım.

Dün Sayın Adalet Bakanımızın bir soru üzerine üzerinde durduğu bir konu var, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Kadri Enis Berberoğlu’na ilişkin. Onun durumuna dair bir hukuki değerlendirmenin yerinde olacağını düşünüyorum. Şu ana kadar bu konuda bir değerlendirmeyi özellikle yapmadım, zira süren bir yargı süreci vardı. Onu, o anlamda, yerel mahkeme düzeyinde etkilemeyi düşünmedim. Ama bu konuda Hükûmet yetkililerine gerekli bilgiyi verdik.

Kadri Enis Berberoğlu gerçekten son derece haksız, gereksiz, işlemediği bir suçtan dolayı ne yazık ki özgürlüğünden yoksun bulunmaktadır. Keza işin içine “casusluk” “devlet sırrı” “vatana ihanet” gibi kavramlar girdiği zaman neden suçsuz olduğunu anlatmak da bir hayli zor bir meseledir. Anlatamazsınız, isteseniz de anlatamazsınız çünkü önünüze hemen bir “vatan hainliği” “devlet sırrı” “casusluk” meselesi gündeme getirilecektir.

Değerli arkadaşlarım, Enis Berberoğlu, Can Dündar’ın 29 Mayıs 2015 tarihinde gazetede, Cumhuriyet gazetesinde “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” başlıklı haberi yüzünden beş yılı aşkın bir süre hapis cezasıyla mahkûm edilmiş ve cezaevinde hükmen tutukludur.

Enis Bey’in bu mahkûmiyetine konu olan habere dayanak olan husus ise, 19 Ocak 2014 tarihinde Adana’da cumhuriyet savcısı, özel yetkili cumhuriyet savcısı ve jandarmalar tarafından yapılan arama tutanağının haberleştirilmesi konusudur. Yani bu kişinin, bu kişilerin içeride olmalarının ve keza mahkûm edilmelerinin temel nedeni, bu olay yeri tespit ve görgü tutanağıdır.

19 Ocak 2014 tarihinde 3 tane MİT’e ait olduğu öne sürülen tır durdurulmuş, üzerlerinde toplam 6 tane konteyner bulunmaktadır, bunlarda yapılan arama neticesinde bu konteynerlerde bir malzeme elde edilmiştir. Bu malzemelere ilişkin olarak da olay yeri görgü ve tespit tutanağı düzenlenmiştir. İşte bunu haber yaptığı için Can Dündar mahkûm edilmiştir. İşte bunu Can Dündar’a verdiği iddiasıyla da keza Enis Bey beş yılı aşkın bir süre mahkûmiyete maruz kalmıştır.

Şimdi, burada bir soru sormak lazım, vicdanlara hitap ederek bir soru sormak lazım. Peki, bu olay yeri görgü ve tespit tutanağını düzenleyen cumhuriyet savcısı Aziz Takçı ve Jandarma görevlileri şimdi nerededirler? Bu cumhuriyet savcısı Aziz Takçı ve Jandarma görevlileri şu anda FETÖ/PDY terör örgütü üyesi olmak suçundan tutuklu olarak Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yargılanmaktadırlar.

Peki, bir soru daha sormak lazım bu noktada. Bu evrakı düzenleyen, olay yeri görgü ve tespit tutanağını düzenleyen kişiler FETÖ’cü ise ve o FETÖ suçundan dolayı yargılamaları tutuklu olarak devam etmekte ise o zaman FETÖ’cü denen kişilerin düzenlediği tutanak devlet sırrı sayılıyor ve bu belgeyi temin etti diye Enis Bey cezalandırılmış olmuyor mu? Ne zamandan beri bir terör örgütünün düzenlediği evrak devlet sırrı sayılmıştır? Yani FETÖ/PDY terör örgütünün bizzat düzenlediği, düzenlettirdiği bir evrak devlet sırrı sayılarak bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde milletvekili olmuş bir kişinin özgürlüğü kısıtlanmış, 5,5 yılı aşkın bir cezaya mahkûm edilmiştir. Şimdi, şöyle düşünmek lazım: Hukuk adına bu karar utanç vericidir ama aynı zamanda da insan aklıyla alay etmedir.

Değerli arkadaşlarım, burada birkaç kanıta da yer vermek istiyorum. Bu savcı Aziz Takçı, olay günü yani 19 Ocak 2014 günü aramayı yaptırmış. Aramayı yaptırdıktan sonra bir tutanak düzenleyerek Jandarma kriminal laboratuvarına yazı yazmış “Ekte gönderdiğim malzemelerin kriminal olarak incelemesini yapın ve raporu bana gönderin.” diye. Ne yazmış bu yazıda? Yazıda “mühimmat” demiş. Yani daha olay günü o devlet sırrını ifşa eden bizzat cumhuriyet savcısının resmî yazısı zaten.

Öte yandan, olaydan, 19 Ocak’tan birkaç gün sonra, 21 Ocak günü Aydınlık gazetesinde bu MİT tırlarında 19 Ocakta yapılan arama sonucunda füze ve mühimmat bulunduğu haberi yapılmış. Keza bu haber bir de resimle pekiştirilmiş. Kaldı ki Cumhuriyet gazetesindeki bu yayından sonra 5 Aralık 2015 günü Aydınlık gazetesinin başyazısı şu şekildedir: “Evet, MİT tırları haberini Cumhuriyetten önce yaptık, gelsinler tutuklasınlar.” Yani devlet sırrını daha –ki o onda bence devlet sırrı da yok ama- baştan ifade edenler Aydınlık gazetesinin yöneticileri. İş bununla da kalmamış. Değerli arkadaşlarım, bu haberden önce Hollanda istihbaratının eline dahi bu belgeler geçmiş, devlet sırrı sayılan belgeler Hollanda devletinin dahi eline geçmiş.

Bir diğer noktaya daha değinmekte yarar görüyorum, o da şudur: Adana Emniyet Müdürlüğünün 13 Ocak 2015 tarih ve 2015/100 sayılı yazısı var. Bu yazı aynen şöyle -yazıda eki de var, Adana Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılmış bir yazı- diyor ki: “LazepeM adlı Twitter hesabında bu devlet sırrı niteliğindeki belgelerin tümü yayınlanmıştır. İki, ayrıca 17 farklı site de bu devlet sırrı niteliğinde sayılan belgelerden almışlardır ve bunlara erişimin yasaklanmasını talep ediyoruz.” Ne zaman bu talep yazısı var? Talebin ekinde de bütün devlet sırrı sayılan belgelerin hepsi var, dosyada var bunlar. Ve bu yazı Can Dündar’ın yazısından tam dört ay önce yayınlanmış yani dört ay önce devlet sırrı bizzat internet ortamında ve her hâlükârda bilgiye sunulmuş durumda.

Şimdi, tüm bunlar varken Enis Berberoğlu’nun hapse mahkûm edilmesini anlamak mümkün değil. Hadi hapse mahkûm edildi -kabul edilebilir bir şey değil ama- neden tutukluluk hâlinin devamına karar verildi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) – Hemen tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

Buyurun.

ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) – Bu da başka bir eleştiri konusudur. Aynı suçtan aynı cezayı verdiğiniz Can Dündar, Erdem Gül’ü tahliye ediyorsunuz ama Enis Berberoğlu bir milletvekili, yasama görevini yapmasından alıkonularak cezaevinde tutuluyor; bunu kabul etmek gerçekten hiç doğru bir şey değildir, hiç doğru bir yaklaşım değildir, hukuk adına yakışmaz ve ne yazık ki, vicdani kanaatlerine göre karar vermesi gereken hukuk adamlarının böyle bir tabloya alet olmalarını da kabul etmek doğru değildir. Bunu şöyle nitelendiremezsiniz, “Efendim, takdir yetkisidir, hukuk işliyor, bunun sonucu olarak bu karar verilmiştir.” diyemezsiniz. Şu anlattığım örnekler hukuk öğrenimi görmemiş, eğitimi almamış, hukuktan bir anlamda uzak insanların bile kabul edebileceği bir tutum değildir.

Hukuk adamlarını hukuk içinde davranmaya davet ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, konuşmalar tamamlanmıştır, soru-cevap işlemi gerçekleştirilecektir.

Soru sormak üzere sisteme giren sayın milletvekillerine sırayla söz vereceğim.

Sayın Akar, buyurun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, 14 şeker fabrikasını satma kararı aldınız.

Soru 1) Danıştay tarafından defalarca yürütmeyi durdurma kararı alınmasına rağmen, daha sonra da Anayasa Mahkemesi tarafından bu özelleştirme kararı iptal edilmiş olmasına rağmen bu Anayasa Mahkemesinin iptal etme kararının nedenlerini ortadan kaldıran hangi gerekçelerle tekrar bu fabrikaları satışa çıkardınız?

Soru 2) Her yıl nişasta bazlı şeker kotası, A şekerinin yüzde 10’una karşılık bir kota ayrılmakta bunlar için. Türkiye’de 990 bin ton, 1 milyon ton nişasta bazlı şeker üretim kapasitesine sahip şirketler, kota gereği sadece 300 ile 400 bin ton arasında üretim yapıyorlar. Mısır üretimine bakıldığında, bunların geri kalan 600 bin tonu farklı bir üretim şekli, illegal yollardan üretim şekli olarak düşünülebilir mi? Bununla ilgili bir araştırma yaptınız mı? Nişasta bazlı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde hayvan yemi olarak 7 soya ve 26 mısır geni olmak üzere toplam 33 genetiği değiştirilmiş ürünün ithalatına izin verilmektedir. Ülkemize bugüne kadar bu ürünlerden ne kadar giriş yapılmıştır? Bu yemi kullanan firmaların ürünlerinin etiketlerine GDO’lu yemle hayvanın beslendiğinin yazılması için bir düzenleme düşünülmekte midir?

GDO’lu ürünler ve GDO’lu yemler için Fransa’da yapılan deneyler sonucunda, farelerde kansere neden olduğu bilim adamlarınca belirlenmiştir. Ülkemize giren GDO’lu yemler bu açıdan incelenmekte midir? GDO’lu hayvan yemleri için ülkemiz laboratuvarlarında inceleme izni verilmekte midir? Türkiye'de genetiği değiştirilmiş, GDO’lu ürün üretilmesi yasak olmasına rağmen ülkemize ithal yoluyla yem ürünü olarak girişine neden izin verilmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gökdağ yerine Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, kamuda hizmetli kadrosunda çalışan şehit yakınları var. Şehitlerimizin emaneti olan bu insanları en güzel şekilde yaşatmamız gerekirken maalesef uygun olmayan işlerde çalıştırılıyorlar. Bu ayıbın bir an önce giderilerek, hizmetli olarak çalışan şehit yakınlarına da hak ettikleri memuriyet hakkının verilmesini istiyoruz.

İkincisi: Okulları kapanan askerî öğrenciler var. Bu çocuklar hiçbir araştırma, soruşturma yapılmadan “FETÖ’cü” damgasıyla fişlenerek tamamen vatan haini gibi ilan edildiler. Bunlar, güvenlik soruşturmaları yapılarak haklarının iadesini istiyorlar. İçlerinde şehit ve gazi çocukları var. Bu konuda da artık bir girişimin yapılmasını ve masum çocukların görevlerine dönmesini, haklarının iade edilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gök…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; Ankara’mızın Gölbaşı ilçesi, bildiğiniz gibi bir ana yolun etrafında konuşlandırılmıştır. Çok sık trafik kazası oluyor insanlar karşıdan karşıya geçerken, trafik kazaları ölümlere ve yaralanmalara neden oluyor. Bu otoyolun üzerinde insan geçişine uygun yeteri kadar köprü yapılması insan sağlığı açısından çok gerekli. Bu konuya müdahil olmanızı rica ediyorum.

Yine Ankara’mızın Elmadağ, Balâ, Gölbaşı ilçeleri doğal gaz bekliyor Sayın Bakan.

Yine Elmadağ ilçemizin Hasanoğlan yerleşiminde kurulması düşünülen taş ocağında ciddi riskler belirmesi üzerine yöre halkı tedirginlikler yaşıyor. Elmadağ Hasanoğlan’daki taş ocağı konusunda da dikkatinizi ve özeninizi rica ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Zeybek…

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Bakanım, Samsun ili Vezirköprü ilçesinde hayırsever iş adamı rahmetli Kemal Kayalıoğlu, huzurevi yapılması için 5.050 metrekarelik arsayı Vezirköprü Kaymakamlığıyla protokol yaparak devretmiştir. Subasmanı Kemal Kayalıoğlu tarafından yapılmıştır. Subasmanı çıkarılan inşaatta herhangi bir değişim yaşanmamış olup huzurevi inşaatı olarak başlanan bu yapı tamamlanacak mı? Vezirköprü ilçesinde temeli atılan huzurevi inşaatı için Bakanlığınızın bütçesinde ödenek var mıdır? Vezirköprülülerin beklentilerine cevap verecek huzurevi inşaatını tamamlamayı düşünüyor musunuz? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından bu sorunun cevaplanmasını istiyoruz, bu huzurevinin de yapılmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Köse…

TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanın konusu değil ama dilerim ilgilenip bizi bilgilendirir. Adalet Bakanlığında yaşanan ve benim bugün öğrendiğim bir adaletsizliği sizinle paylaşmak istiyorum.

Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1’incilikle bitiren Veli Umut Köse isimli -Köse ismi sadece soy isim benzerliğidir, benim bir yakınlığım yok- genç arkadaşımız yapılan mülakatta herhangi bir teknik soru sorulmamasına karşın -sadece anne adı, baba adı falan- ve 7 kişinin mülakatının üç dakika sürmüş olmasına karşın hâkimliğe alınmayarak elenmiştir. Fakülteyi beş yılda, altı yılda, yedi yılda bitiren bir kısım arkadaşların ise -kendisi söyledi ama ben burada tekrar etmek istemiyorum- torpille, kendisine referans olan insan bulmak suretiyle hâkim ve savcılık mülakatını geçtiğini bana bilgi olarak verdi. Çocuğun ismini, genç arkadaşımızın ismini bir daha tekrar ediyorum: Veli Umut Köse. Bu konuda eğer Adalet Bakanlığı bir bilgilendirme yaparsa beyin göçünün engellenmesi adına, yetişmiş insan göçünün engellenmesi adına, ülkemiz adına iyi olacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akar, sözleriniz yarım kalmıştı, tamamlayın, sonra Sayın Bakana söz verelim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan, ikinci soruyu tekrarlıyorum: Nişasta bazlı şeker üretimi Türkiye’de pancardan üretilen şekerin A kotasına bağlı. Bunun yanında da Bakanlar Kuruluna her yıl yüzde 50 artırma yetkisi verilmiş. Her yıl, şeker pancarı stokumuz olmasına rağmen Bakanlar Kurulu kararıyla yaklaşık yüzde 50 artırmışsınız, sürekli artırmışsınız, son yıllarda birkaç puan düşmüş aşağıya. Siz de Bakanlar Kurulunda uzun yıllardır bulunuyorsunuz, Bakanlar Kurulunda niye, hangi gerekçeyle artırdığınızı sormak istiyorum? Bir.

İki, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 2,5 olmasına rağmen ortalama nişasta bazlı şeker üretimi, Türkiye’de niçin yüzde 17’lere varıyor ve buna niçin izin veriyorsunuz? Bunu da ayrıca sormak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere sözü Orman ve Su İşleri Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu Hocama bırakıyorum.

Buyurun Sayın Hocam.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; sözlü sorulara cevap vermek için söz aldım. Efendim, 14 tane şeker fabrikası özelleştirilecek, satış değil özelleştirme işlemi. Yalnız burada daha önce Anayasa Mahkemesinin kararlarını dikkate alarak çok güzel bir şartname hazırladık. Hatta Sayın Başbakanımızın riyasetinde, bizler de bir toplantıya katıldık, bu konuda ilgili arkadaşlar sunum yaptılar. Yani burada, daha önceki mahzurlar telafi edilerek… Mesela, oradaki işçilerin hiçbir mağduriyeti olmayacak. Ayrıca bazı kıymetli arsalar var, onlar da işin kapsamı dışında tutulacak. Bir de özellikle şunu vurgulamak istiyorum: Şeker fabrikası işletmeye devam edecek.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kaç yıl?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ayrıca çiftçilerin mağduriyeti olmayacak. Kotalar aynen devam edecek, bunu özellikle vurgulamak istiyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakanım kaç yıl?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Tabii, nişasta bazlı konusunda, biliyorsunuz yüzde 10 diye bir sınır var. Dolayısıyla, bu mevzuattan gelen bir husus, onu dikkate alarak yüzde 10 uygulanıyor.

Şimdi, tabii, sayın vekilim bu GDO’lu hayvan yemleri konusunda GDO’lu ürünleri ithal etmiyoruz ama ben tekrar -Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ilgileniyor- kendilerine de bu sorunuzu ileteceğim, daha detaylı bir bilgi sizlere yazılı olarak vereceğiz.

Sayın Burcu Köksal, tabii, şehit yakınları bizim başımızın tacı. Hatta şehit yakınlarına çok büyük imkânları Hükûmetimiz sağladı. Çünkü onlar gerçekten...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Devletimiz sağladı, devletimiz.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Devletimiz... Devletimiz sağladı neticede ama Hükûmetimizin teklifiyle oluyor. Daha önce niye sağlanmadı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oy birliğiyle sağlandı, oy birliğiyle. Oy birliğiyle...

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Özellikle, hatırlarsanız, şehit...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili orada.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim, doğru da Hükûmetin istemediği bir şey olmuyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 4 Temmuz 2012’de ortak önergeyle şehit yakınlarıyla ilgili o düzenlemeler yapıldı, herkesin gayretiyle.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –Hatta, bu konuda bir hatıramı anlatayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 4 Temmuz 2012.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Madem öyle, bir hatıramı anlatayım. Bakın, daha önce bir şehit yakını, bir tane...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, bunun siyasi getirisi olmaz efendim.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Beyefendi, müsaade eder misin, cevap vereyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yapmayın. Devlet yaptı, Parlamento oy birliğiyle yaptı.

BAŞKAN – Özgür Başkanım...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İşte Doğan Kubat.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ya, bir dakika müsaade et.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İşte Doğan Kubat. Oy birliğiyle yaptık.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – O zaman, ben bunun nasıl geldiğini, nasıl olduğunu anlatayım. Müsaade et, dinle.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah...

BAŞKAN – Sayın Özel, Sayın Bakan cevap versin lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu meseleyi siyasi istismar konusu yapmayın! Yapmayın!

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Şimdi, bakın...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yapmayın Sayın Bakan!

BAŞKAN – Sayın Özel... Sayın Özel...

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ya, müsaade et de bir cevap vereyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şehit yakınlarına ne yapıldıysa bu üç parti birlikte getirdi, yaptı.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederiz birlikte yaptığınız için.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İstismar yapmayın. “Hükümetim yaptı. Yok, bizden önce yapılmadı...”

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ama neticede teklifi getiren biziz, Hükûmet getirdi. Bunu söyleyeyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, bak yapma! Yapma! Bunu yapma!

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen...

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ya, müsaade et.

BAŞKAN – Siz de bunu yapmayın Sayın Özel. Lütfen sakin olalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Doğru değil.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ya, müsaade edersen...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Doğru değil.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim, şehit yakınları için, biz onlara kıymet veriyoruz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Tuvalet temizliyorlar Sayın Bakan.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Benim Bakanlığımda da şehit yakınları var, onları en güzel yerlerde çalıştırıyoruz. Öyle bir şey yok, varsa bildirelim.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Çaycılık yapıyor, tuvalet temizliyor şehit yakını.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Tabii, kapanan askerî okullar, biliyorsunuz, bunlar en azından... Türkiye çok büyük bir badire atlattı. 15 Temmuz gibi hain darbe girişimiyle, Türkiye işgal girişimiyle karşı karşıya kaldı. Dolayısıyla, tabii bu konuda hepimiz darbeyi, az önce, 28 Şubatı yaşadığımızı... Ve hatta sizin grup başkan vekiliniz az önce ne dedi? “Biz de CHP olarak darbelere karşıyız.” dedi. Hepimizin darbeye karşı olması lazım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Öyle zaten.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Gerekli tedbirleri almamız gerekir. Bu minval üzerine tedbir alınmıştır ama hukuk yolu açıktır, müracaat ederlerse gereği yapılır.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Müracaat edemiyorlar ki. Çocukların hepsine “FETÖ'cü” dediniz.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim, Sayın Gök, özellikle -ben de biliyorum- bu, hakikaten orada Gölbaşı ilçesi ana yolun iki tarafında kaldığı için sıkıntılar var ama o yolla ilgili çalışmalar var, hatta yolun alta alınması konusunda bir çalışma yapıldığını biliyorum. Bu konuyu da Karayollarıyla takip edeceğim.

Vezirköprü’deki huzurevini Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına soracağım, Sayın Bakanımızdan bilgi alırız, ben de takip edeceğim. Yalnız, hakikaten, Vezirköprü gerçekten çok güzel, benim de orada hatıralarım var. Baraj yaparken ilk defa gitmiştim. İnşallah, onu bizzat takip edeyim.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Misafir edeyim Sayın Bakanım sizi orada.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Köse, bakın, bu, Veli Umut Köse içindi galiba, değil mi? İsmi Veli Umut Köse, Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Tabii, mülakat esasları belli ama bunu da -tabii, Adalet Bakanımız, belki biraz sonra kendisi de gelir, bugün nöbetçi, kendisine soralım- nasıl oldu, ne oldu inceleyelim. Tabii ki imtihanı kaybeden herkes bir şeyler söylüyor, biliyorsunuz.

TUFAN KÖSE (Çorum) – 1’incilikle bitirmiş Sayın Bakanım.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Tamam, bakacağız efendim. Bakacağız, onu özellikle arz ediyorum.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Süre var efendim.

BAŞKAN – Tamam, sorabilirsiniz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, bizim soru atlandı, GDO’lu ürünlerle ilgili soru.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – GDO’lu ürünlerle ilgili söyledim.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Rakam istiyorum Sayın Bakan.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Özellikle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı GDO’lu yemleri ithal etmiyor ama ben daha detaylı bilgi alıp size ileteceğim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan bitirdi, soruyu ben tekrar sorayım çünkü soruma cevap alamadım.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hemen şunu belirteyim: NBŞ kotalarının artırılması konusunda Bakanlar Kurulunun yetkisi var demiştim. Bakın, size rakamları da söyleyeyim: 2004-2005 yılında yüzde 50 artırmışsınız, 2006 yılında yüzde 50 artırmışsınız, 2007 yılında yüzde 50; 35, 25, 50, 50 şeklinde gidiyorsunuz. Diyorum ki: Türkiye’nin o yıllarda şeker stoku da vardı, bugün de şeker stoku var, 300 bin ton, 400 bin ton şeker stoku var, aslında nişasta bazlı şeker üretimine ihtiyacımız yok. Siz Bakanlar Kurulu kararı alarak niye artırdınız diye soruyorum bunu.

Bir de siz uzun yıllar Bakanlar Kurulundasınız, belki en çok bilecek insanlardan bir tanesisiniz. Onu özellikle soruyorum: Niçin çocuklarımızı zehirleyen, insanlarımızı zehirleyen, kanser hastalığını artıran nişasta bazlı şeker üretiminin kotasını her yıl artırdınız? Soru çok net Sayın Bakanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Köse, size de buyurun.

TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben de bu konuyla ilgili söylenmeyen bir şey söylemek istiyorum. Şimdi, Hükûmet, o nişasta bazlı şeker kotasını her sene Danıştay iptal etmesine rağmen kotanın yüzde 50’sine kadar artırdı, Danıştay kararları da geçmişe yürümediği için o seneyi atlattılar; yıllardır böyle, bunu bir kere milletimiz bilsin. Daha da ötesinde, bunun da ötesinde nişasta bazlı şeker üreten tesislerin üretim kapasiteleri o kotanın yüzde 50 artırılması hâlinde dahi kotanın neredeyse 5 katında, mislinde. Acaba bu kadar yüksek üretim kapasitesine nasıl izin verildi? Bu kadar yüksek üretim kapasitesi varsa acaba kaçak olarak yani o kotanın da ötesinde bir yerlere satışı mümkün mü, denetimleri yapabiliyor mu bunun?

Ben KİT Komisyonunda çalışırken çok ilgilendim Çorum Milletvekili olarak, Çorum’da da bir şeker fabrikası var, şeker pancarı üreticileri var. Bu, aslında çok önemli bir konu Sayın Bakanım; bu, hepimizi ilgilendiren bir konu yani bunun denetimi yeterince yapılabiliyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel, siz de kısa sorarsanız Sayın Bakana cevap verme imkânı doğsun.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana şunu hatırlatmak gerekiyor, Manisa Sümerbank özelleştirilirken o zaman dedik ki: “Bu fabrika kapatılmasın, bu millî değeri Manisa kaybetmesin.” Dediniz ki: “Kaybetmeyecek, özelleştirilecek.” Dönemin Adalet ve Kalkınma Partili Manisa Belediye Başkanı başı çekti, “Manisa’nın malı Manisa’da kalsın.”, 40 kişi bir araya geldiler, Ortak Girişim Grubu kuruldu. Manisa’da şimdi o 40 kişi “Kırk Haramiler” diye anılıyor. Aldıklarının 10 katına aldıklarının üçte 1’ini Redevco’ya sattılar, müdahale edildi, yıllardır yargılandılar. Bundan dört ay önce, bir tanesi de belediye başkanınız, dönemin belediye başkanı olmak üzere 7 kişi birer ay hapis yattı, hâlihazırda da yetmişer trilyon para cezası var, onunla ilgili birtakım müdahaleler var, Manisa kamuoyu hâlâ çalkalanıyor. Manisa’da elinizdeki belediyeyi bu yüzden kaybettiniz, öyle de bir siyasi sonuç doğurdu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, aynı şeyi 16 tane, 17 tane ilçeye, ile daha söylüyorsunuz 14 şeker fabrikası üzerinden. Yakın oldukları 2-3 tane ilçeyle beraber 17… “Merak etmeyin, buranın malı burada kalacak. Merak etmeyin, bu bir özelleştirme.” Bu bir yok etmedir, binaları yok pahasına satıyorlar.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –Efendim, şartnamelere bakarsanız bunu görürsünüz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Bakan, bir cümleyle hemen cevap verirseniz…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Şartnamelerde çok açık.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Peki, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, 3 soru soruldu, 3 soru.

BAŞKAN – Süresi doldu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, nasıl olur?

BAŞKAN – Öyle oldu işte, süresi doldu, hep konuştunuz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – O zaman yarısını verecektiniz Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Verin, sorsun canım.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim, yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN – Tamam.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Parlamento “konuşulan yer” demek, sözle soruyoruz.

BAŞKAN – Konuşulacak işte, her şeyi İç Tüzük’e göre yapıyoruz.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.25

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.47

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

24’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 24- 2004 sayılı Kanunun 296 ncı maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kesin mühletin sözleşmeler bakımından sonuçları:

MADDE 296- Sözleşmenin karşı tarafının konkordato projesinden etkilenip etkilenmediğine bakılmaksızın, borçlunun taraf olduğu ve işletmesinin faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerde yer alıp da borçlunun konkordato talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğine, haklı fesih sebebi sayılacağına yahut borcu muaccel hâle getireceğine ilişkin hükümler, borçlunun konkordato yoluna başvurması durumunda uygulanmaz. Sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunmasa dahi sözleşme, borçlunun konkordatoya başvurduğu gerekçesiyle sona erdirilemez.

Borçlu, tarafı olduğu veya konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyen sürekli borç ilişkilerini, komiserin uygun görüşü veya mahkemenin onayıyla herhangi bir zamanda sona erecek şekilde feshedebilir. Bu çerçevede ödenmesi gereken tazminat, konkordato projesine tabi olur. Hizmet sözleşmelerinin feshine ilişkin özel hükümler saklıdır."

 

         Ömer Süha Aldan                Mehmet Gökdağ                     Zeynel Emre

                Muğla                           Gaziantep                              İstanbul

        Cemal Okan Yüksel                Haydar Akar                     Kemal Zeybek

              Eskişehir                          Kocaeli                                 Samsun

                                             Serdal Kuyucuoğlu

                                                     Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYON SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bir saniye…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir küçük uyarı yapalım: Komisyonun çoğunluğu olmadığından, yerleşik uygulama ve nezaket gereği “Katılmıyoruz.” yerine “Katılamıyoruz.” diye görüş bildirmesi doğrudur.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz hatırlatmanız için.

ADALET KOMİSYON SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, affedersiniz…

BAŞKAN –Buyurun.

ADALET KOMİSYON SÖZCÜSÜ ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Komisyon kendi gündemine hâkimdir. Komisyonu komisyon başkanı veya sözcü temsil eder. Eğer bir madde ihdası olsaydı o takdirde komisyon salt çoğunlukla karar verirdi. Dolayısıyla temsil eden kişinin katılmama hak ve yetkisi de vardır.

Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – İstese de zaten katılamaz şu anda.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, doğru söylüyorsunuz.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, komisyon sözcüsünün yeni madde ihdasına ilişkin önergeye katılıp katılmama konusunda komisyon yerine karar vermeye yetkisi bulunmadığına ve önergeye katılmama yönündeki ifadenin nezaket kuralları çerçevesinde olmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Komisyon sözcüsünün yaptığı açıklama doğru değil. Ben zaten yazılı bir kuraldan bahsetmedim. Yeni madde ihdasında mecburen komisyon davet edilir, salt çoğunluk aranır. Ancak, komisyonun başkanı ve sözcüsü komisyonu temsile yetkilidir, komisyon yerine karar vermeye yetkili değildir. Şu an Komisyonun salt çoğunluğu olmadığı için Meclisteki yerleşik uygulama gereğince nezaket icabı -ki Başkan da biliyor ve şu an vücut diliyle tasdik ediyor çünkü grup başkan vekilliğinden gelen bir başkandır- komisyon sözcüleri “Katılmıyoruz.” yerine -ki ikinci ısrarınız kabalık sınırını aşmıştır- Meclise saygıdan “Katılamıyoruz.” der. Bunu yapıp yapmamak sizin nezaket tercihinizle ilgili bir şey bu Meclise karşı, bana karşı da değil.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Her ikisi de doğru diyebiliriz ama genel nezaket ölçüleri içerisinde belki olabilir. Yalnız komisyonun reddetme, komisyona iade etme ya da katılmama gibi söylemi de doğru bir söylemdir yani bu, İç Tüzük’e uygundur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama “Katılamıyoruz.” demesi nezaket, Meclise saygı gereği.

BAŞKAN – Peki.

Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/913) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, önerge üzerinde Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kuyucuoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kuyucuoğlu, yoğun bir teveccüh aldınız.

SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili yasa tasarısını görüşüyoruz. Hangi şartlarda görüşüyoruz? Olağanüstü hâl ilan edilmiş koşullarda görüşüyoruz. Nerede görüşüyoruz? Askerlerimizin sınır dışında savaştığı bir ülkede görüşüyoruz. Nasıl bir ortamda görüşüyoruz? Tüm komşularımızla ve eski dostlarımızla kavgalı olduğumuz bir ortamda görüşüyoruz. Demokrasinin olmadığı, barışın olmadığı, hukukun olmadığı, insan haklarının korunmadığı, ülkenin açık hapishaneye döndüğü bir ortamda konuşuyoruz. İş adamına “Sesinizi çıkarmayın.” “Kırk katır mı kırk satır mı?” denildiği bir ortamda yatırım ortamını iyileştirmeyi konuşuyoruz.

Bugüne kadar çıkarılan 31 kanun hükmünde kararnamenin içeriğine baktığımızda, yapılan düzenlemelerin büyük bölümünün darbe girişimiyle uzaktan yakından ilgisinin olmadığını görmekteyiz. Mesela, Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan değişiklikler, kış lastiği uygulamasında belediyelere verilen yetki, köy korucularının unvanlarında yapılan değişiklikler vesaire böyle gidiyor.

Değerli milletvekilleri, OHAL’in getirdiği ekonomik sorunları ele alırsak… İş dünyası tedirgin durumdadır. Özellikle kanun hükmünde kararnamelerle OHAL ilanının gerekçesi dışında ekonomiyle ilgili de düzenlemeler yapılması, yerli ve yabancı firmalar, iş dünyası için risk ve belirsizlik oluşturmaktadır. Belirsizliklerin artması yatırımların da yavaşlamasına, askıya alınmasına neden olmaktadır. Türkiye'den ithalat yapan firmalar tedarik riski duymakta, bazı firmalar Türkiye'de iş yaptıkları firmalara el konulması tedirginliğiyle fason üretimlerini başka ülkelere kaydırmaktalar. Uluslararası bazı firmaların OHAL olan ülkelerle kontrat yapmama prensibi vardır. Sigorta şirketleri OHAL nedeniyle Türkiye'ye yönelik seyahat ve sağlık sigortası yapmıyor. Uluslararası firmaların CEO ve diğer üst düzey yöneticileri Türkiye'ye seyahat etmiyorlar. Taşınmaz kiralayacak ya da satın alacak yerli, yabancı firmalar mülk sahiplerinin terörle bağlantılı olmasından endişe duyuyor ve “Terörle bağlantısı yoktur.” yazısı istiyorlar. OHAL’in ekonomide yarattığı güven kaybı, gelir kaybı, belirsizlik, yurt dışından bakınca eklediği risk primi ve hukuk düzeninde yarattığı aşınmalar ekonomik büyümenin güçlenmesi için elverişli bir ortam yaratmaktan uzaktır.

Değerli milletvekilleri, şu anda Türkiye'de icradan satılık gayrimenkul sayısı 15 bini aşmıştır. Batık krediler 74 milyar TL civarındadır. 19 bankanın elinde satışa hazır 12.744 gayrimenkul vardır. Geçen yılın on bir ayında bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı 820 bin kişi oldu. Bireysel kredi borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı ise 690 bin kişiyi aştı. Sermaye korkaktır, ürkektir, sermaye dört tane şey ister; bir, güvenlik ister; iki, istikrar ve barış ister; üç, demokrasi ister; dört, hukuk ister. Bunların Türkiye’de hangisi var? Maalesef hiçbiri yok. Bunlar olmadığı sürece yatırım ortamını iyileştireceğiz diye alacağınız tüm tedbirler nafiledir.

Son yurt dışı gezimizde görüştüğüm bir iş adamı İngiltere’ye Türkiye’den yoğun sermaye akışı olduğunu söyledi, özellikle de gayrimenkul sektöründen. Kimlerin gittiğini sorduğumda söyledikleri şuydu: Bir, beyaz yakalılar; iki, FETÖ’cüler; üç, AKP’liler. Evet, sizin yandaşlarınız bile bu iyi olmayan ortamdan kaçma peşindeler. Sizin yatırım ortamından önce ortamı iyileştirmeniz gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla) – Aksi hâlde bu tedbirlerin hiçbirinin faydası olmayacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın 25’inci maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

MADDE 25- 2004 sayılı Kanunun 297 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kesin mühletin borçlu bakımından sonuçları:

MADDE 297- Borçlu, komiserin nezareti altında işlerine devam edebilir. Şu kadar ki, mühlet kararı verirken veya mühlet içinde mahkeme, bazı işlemlerin geçerli olarak ancak komiserin izni ile yapılmasına veya borçlunun yerine komiserin işletmenin faaliyetini devam ettirmesine karar verebilir.

Borçlu, mahkemenin izni dışında mühlet kararından itibaren rehin tesis edemez, kefil olamaz, taşınmaz ve işletmenin devamlı tesisatını kısmen dahi olsa devredemez, takyit edemez ve ivazsız tasarruflarda bulunamaz. Aksi hâlde yapılan işlemler hükümsüzdür. Mahkeme bu işlemler hakkında karar vermeden önce komiserin ve alacaklılar kurulunun görüşünü almak zorundadır.

Borçlu bu hükme yahut komiserin ihtarlarına aykırı davranırsa mahkeme, borçlunun malları üzerindeki tasarruf yetkisini kaldırabilir ya da 292 nci madde çerçevesinde karar verir.

Birinci ve üçüncü fıkra kapsamında alınan kararlar 288 inci madde uyarınca ilan edilir ve ilgili yerlere bildirilir.”

         Ömer Süha Aldan                Hüseyin Çamak                 Mehmet Gökdağ

                Muğla                             Mersin                              Gaziantep

           Kemal Zeybek                    Haydar Akar Zeynel Emre                     

                Samsun                           Kocaeli                                İstanbul                                              Cemal Okan Yüksel

              Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İşte nezaket bilen Komisyon sözcüsü, tebrik ediyorum.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak konuşacaktır.

Sayın Çamak, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Bu tasarıyla, yatırım ortamının iyileştirilmesi öngörülse de ekonomik darboğaza düşmüş bir iktidarın kimi ticari işletmeleri iflastan kurtarmaya çalıştığı izlenimi daha belirgindir. İşsizlik ve enflasyon rakamları, ekonominin bu tip düzenlemeler eliyle düzelemeyeceğini gösteriyor. Bunun yerine siyasal ve demokratik iklimin düzeltilmesi, OHAL’in kaldırılması öncelikli bir zorunluluk olarak hâlâ önümüzde durmaktadır.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz ekonominin dinamosu niteliğinde, lojistik açıdan önemli üstünlüklere sahip. Türkiye'nin konumu itibarıyla ülkeler arasında bağlantıyı sağlayan bir köprü konumunda olması, Çin’in İpek Yolu Projesi’nde olduğu gibi stratejik önemini daha da artırmaktadır. Türkiye'nin Akdeniz’deki en büyük limanına sahip Mersin de bu bölgenin ticaret ve lojistik merkezi konumundadır. Üretimin ve buna bağlı olarak ham madde ihtiyacının yüksek olduğu illere yakınlığı ve bu illerin Mersin’in sahip olduğu lojistik altyapıyı kullanır olması, şehri sektörel açıdan önemli kılmaktadır.

Yüksek iş hacmiyle Mersin, iç pazarda olduğu kadar dış pazarda da Türkiye’ye önemli katkılar sağlamaktadır. Ayrıca Mersin Limanı, sahip olduğu demir yolu ve kara yolu bağlantıları sayesinde Orta Doğu ticareti için ideal bir konumda olmasının yanı sıra Türkiye’de tüm liman hizmetlerini aynı alanda verebilen tek transit limandır.

Değerli arkadaşlar, 2010 yılında dönemin Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Wen Jiabao’nun Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyarette yeni İpek Yolu projesi ortak çalışma grubu kurulmasına dair anlaşmanın imzalanması üzerine Türkiye de bu projeye dâhil edildi. Bu anlamda Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu, 30 Kasım 2017 tarihinde Demir İpek Yolu’na bağlandı ve hizmete açıldı.

Anadolu toprakları, coğrafi konumu itibarıyla geçmişten bu yana dünya ticaretinde önemli transit yollardan biri olmuştur. Nitekim, yüzyıllarca, üzerinden geçtiği ülkelere ekonomik faydalar sağlayan tarihî İpek Yolu da geçmişte bu topraklar üzerinden geçmiştir. Günümüzde de ülkemiz, her bakımdan birbirine ihtiyaç duyan ülkelerin yer aldığı üç kıtanın merkezinde yer alan önemli bir konumdadır.

Ayrıca İpek Yolu güzergâhı üzerindeki ülkeler arasında şu an en büyük kara yolu taşıma filosuna sahip olan Türkiye, denize kapalı Orta Asya ve Kafkas ülkelerinin Karadeniz ve Akdeniz limanları ile tüm Avrupa ve dünya pazarlarına bağlanmasında kilit bir rol oynayacak potansiyele sahiptir. Ne var ki Türkiye olarak bu mevcut potansiyeli iyi kullanabildiğimizi söylemek mümkün değildir. Çünkü her şeyden önce, İpek Yolu’nun rotası, verimliliğini maksimize edebilecek ayrıntılar dikkate alınmadan belirlenmektedir.

Bildiğiniz üzere, Çin’den çıkıp Londra’ya kadar varan, Bakü ve Tiflis üzerinden Türkiye’ye giriş yapan İpek Yolu yük taşımacılığı hattı, Kars-Sivas-İstanbul üzerinden ilerlemektedir. Fakat yük taşımacılığının esas alındığı bu projede, Doğu Akdeniz’in lojistik merkezlerinden olan, uluslararası öneme sahip Mersin Limanı da unutulmamalıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Nitekim bu projede ilk yük taşımacılığı Sivas-Çetinkaya’dan Mersin Limanı’na getirilmiştir. Lakin sonrasında, mevcut raylı sistemin hızlı trene dönüştürülmemesinden ötürü Mersin Limanı es geçilmiştir. Oysa Mersin, sadece Türkiye'nin değil Orta Doğu ve Akdeniz’in de en önemli lojistik merkezidir. Avrupa Birliği ulaştırma ağı genişleme planında Deniz Otobanları Projesi’ne Türkiye’den kabul edilen iki şehirden biridir. Bu anlamda, Mersin’deki mevcut raylı sistemin hızlı trene dönüştürülmesi ve İpek Yolu hattının verimliliğini artırarak kazancı maksimize edebilmek için Sivas-Çetinkaya’dan Mersin Limanı’na bağlanması gerekmektedir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın 26’ncı maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 26- 2004 sayılı Kanunun 298 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Defter tutulması ve rehinli malların kıymetinin takdiri:

MADDE 298- Komiser, görevlendirilmesini müteakip borçlunun mevcudunun bir defterini yapar ve malların kıymetlerini takdir eder. Borçlunun başka yerlerde malları varsa bu muamele o yer icra dairesi marifetiyle yaptırılabilir.

Komiser rehinli malların kıymetinin takdirine ilişkin kararını alacaklıların incelemesine hazır bulundurur; kıymet takdiri kararı alacaklılar toplantısından önce yazılı olarak rehinli alacaklılara ve borçluya bildirilir.

İlgililer, yedi gün içinde ve masrafını önceden vermek kaydıyla, mahkemeden rehinli malların kıymetini yeniden takdir etmesini isteyebilirler. Eğer yeni kıymet takdiri bir alacaklı tarafından istenmiş veya takdir edilen kıymet, kayda değer bir şekilde değişmişse alacaklı borçludan masraflarının ödenmesini talep edebilir.

Rehinli taşınmaz malların bu madde kapsamındaki kıymet takdiri, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca gayrimenkul değerleme uzmanlığı lisansı ile yetkilendirilen kişilere yaptırılabilir.”

         Ömer Süha Aldan                Mehmet Gökdağ                     Haydar Akar

                Muğla                           Gaziantep                               Kocaeli

           Kemal Zeybek                    Ali Akyıldız                       Zeynel Emre

                Samsun                             Sivas                                 İstanbul

        Cemal Okan Yüksel

              Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Komisyonun “katılmama” ya da “katılamama” tercihi, tamamen kendisine kalmış bir tercih, İç Tüzük’ün amir hükmü bu şekilde. Yani, zaten “Reddeder ya da Komisyona iadesini ister.” deniyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu konu nereden açıldı yeniden?

BAŞKAN - Yani İç Tüzük’ün 87’nci maddesi böyle.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Katılamıyorum.” demiyor mu?

BAŞKAN - Yani “Katılmıyorum.” da diyebilir, “Katılamıyorum.” da diyebilir, tercih tamamen komisyon temsilcisine bağlı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Katılmıyorum.” demesini Meclise karşı nazik bir dil olarak benimsemiyoruz, onu söyledik. Aksi durumda, hukuki sonuç doğurmuyor ama siyasi sonuç doğurur. Komisyon sözcüsü değişti işte. İsterse otursun “Katılmıyorum.” desin.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Sivas Milletvekili Sayın Ali Akyıldız konuşacaktır.

Sayın Akyıldız, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, basınımızın ve Meclisimizin kıymetli çalışanları ve ekranları başında bizleri izleyen çok değerli yurttaşlarım; ben de hepinizi sevgiyle saygıyla muhabbetle selamlıyorum.

Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım ama müsaade buyurursanız ben de son günlerde Türkiye gündemini çok yoğun meşgul eden şeker fabrikalarının satılmasıyla, özelleştirilmesiyle ilgili konuşmak istiyorum.

696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Türkiye’de Şeker Kurumu kapatıldı. Kurumun görev ve sorumlulukları, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığına devredildi. 14 şeker fabrikasının özelleştirileceği, Resmî Gazete’de ilan edildi. Şimdi meydan, kanser yani NBŞ üreten Amerikalı Cargill şirketine kaldı. Şöyle ki: Türkiye’de sakaroz kökenli ve nişasta kökenli olmak üzere iki tür şeker üretimi yapılmaktadır. Sakaroz kökenli şeker üretimi şeker pancarından, nişasta kökenli olarak glikoz şurubu, izoglikoz ve kristal fruktoz üretiminden yapılmaktadır. Bu nedenle, özelleştirilen şeker fabrikalarının önümüzdeki süreçte kapanacağını ve yerlerine AVM veya gökdelen dikileceğini tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yoktur diye düşünüyorum. Bu nedenle, şeker pancarından elde edilen şeker üretiminin sonu gelecektir.

Söz konusu bu olumsuzluğun gerçekleşmesi hâlinde, çoluk çocuğunun nafakasını şeker pancarı üretiminden sağlayan benim milyonlarca çiftçim açlığa ve yoksulluğa terk edilecek. Doğal olarak şekerin yerini de Türkiye’de bazı firmalarla ortaklığı bulunan ve Bursa’daki tarım arazilerinin büyük bir bölümüne sahip olan Amerikalı Cargill şirketinin ürettiği kısa adı NBŞ olan nişasta bazlı şeker alacaktır. “Cargill” denen bu firma, DNA’sı değiştirilmiş mısırla başka kimyasalları karıştırarak “tatlandırıcı” dediğimiz şurubu üretiyor. Bu şurup hem çok ucuza mal ediliyor hem de tadı şekerden kat kat daha tatlı.

Peki, bu şurubun insan sağlığına, çocuklarımızın geleceğine nasıl etki ettiğini müsaade ederseniz beraber sohbet edelim burada. Ham madde olarak kullanılan mısır, nişasta bazlı tatlandırıcılar, doğrudan doğruya tüketilmiyor, daha çok şekerli ürünler sanayisinde girdi olarak kullanılıyor. Bu tatlandırıcıların başlıca kullanım alanlarını sayalım. Şekerlemeler, şekerli ve unlu ürünler, geleneksel tatlılar, dondurma, helva, reçel ve marmelat; alkollü ve alkolsüz içecekler, asitli içecekler ve meşrubatlar olmak üzere hemen hemen tüm bisküvi, gofret, çikolata, pastaneler ve marketlerde satılan hazır pasta çeşitlerinde ve maalesef ekmekte de bu zehir kullanılmaktadır.

NBŞ, insan metabolizmasıyla uyumlu değildir. Bu zehir, sindirim sistemini darmadağın eden kimyasallardan oluşmaktadır. Mısır şurubu elde edilen mısırın da GDO’lu olma ihtimali çok yüksektir. Mısır şurubundan elde edilen yüksek fruktozlu şeker, iç organlarda ve karın içinde yağlanmanın en önemli nedenlerinden biridir. Mısır şurubu, kronik hastalıkları salgına dönüştürmektedir. Söz konusu zehir, şeker hastalığı, kolesterol, kısırlık başta olmak üzere her türlü hastalığı yapmaya müsait maddeler içermektedir.

Sürem az kaldığı için ben konuşmamın tamamını herhâlde burada yapamayacağım. Önemli olan son birkaç cümleyi de vurgulamak istiyorum. En büyük üretici olan Amerika Birleşik Devletleri’ne ait Cargill şirketinin Amerika’daki üretim kotası yüzde 10’dan yüzde 2’ye düşürülürken Türkiye’de Cargill şirketinin daha fazla kazanması için Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 10 olan üretimi yüzde 50 artırılarak yüzde 15’e çıkarılmıştır. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde Cargill gibi gıda teröristinin üretimine izin verilmezken Türkiye’de bu zehri üreterek geri kalmış ülkelere de göndermektedir. Cargill’in piyasaya tamamen hâkim olmasıyla havayı temizleme özelliği olan şeker pancarı da maalesef bitecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ AKYILDIZ (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlamama izin verir misiniz?

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ALİ AKYILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, emperyalist ülkelerin silahla yapamadıklarını, genetiğini bozdukları gıdayla yaptıklarını lütfen unutmayalım. Türkiye’de bir yılda binlerce kişi kanserden can veriyor. Şu anda ülkemizde 4 bin dolayında çocuk kanserle savaşıyor. Gelin, Cargill gibi uluslararası sermayenin taşeronluğunu yapmaktan artık vazgeçin. Benim milletimin şeker fabrikalarını birilerine peşkeş çekerek, çiftçilerimizi mağdur ederek ekmeğe muhtaç olmaktan ve büyük şehirlere göçüp oralarda, maalesef varoşlarda yaşamaya mahkûm etmekten vazgeçin. Gelin, her fırsatta yerli ve millî olduğunuzu söyleyerek milleti kandırmak yerine, gerçekten özde de yerli ve millî olmaya gayret edin diyorum.

Tekrar hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 27– 2004 sayılı Kanunun 299 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Alacaklıları alacaklarını bildirmeye davet:

MADDE 299– Alacaklılar, komiser tarafından 288 inci madde uyarınca yapılacak ilânla, ilân tarihinden itibaren yirmi gün içinde alacaklarını bildirmeye davet olunur. Ayrıca, ilânın birer sureti adresi belli olan alacaklılara posta ile gönderilir. İlânda, alacaklarını bildirmeyen alacaklıların bilançoda kayıtlı olmadıkça konkordato projesinin müzakerelerine kabul edilmeyecekleri ihtarı da yazılır.”

         Ömer Süha Aldan                 Necati Yılmaz                  Mehmet Gökdağ

                Muğla                             Ankara                              Gaziantep

            Haydar Akar                    Kemal Zeybek                         Ali Özcan

               Kocaeli                           Samsun                                İstanbul

            Zeynel Emre                   Namık Havutça            Cemal Okan Yüksel

               İstanbul                          Balıkesir                             Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Ali Özcan konuşacaktır.

Sayın Özcan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; partim adına icra, iflasla ilgili kanuna dair konuşma aldım.

Tabii, bu icra ve iflas, iş adamlarının hepsinin korkulu rüyasıdır, Allah kimsenin başına vermesin ama bunu şöyle bir değerlendirmemiz lazım: Niye insanlar, icra ve iflasla yoğun bir şekilde karşı karşıya? On altı yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda, hem de çok övünüyorsunuz “Tek başımıza iktidardayız, muktediriz, her şeyi yaparız.” E, hadi yapın; insanları icra ve iflasa sürüklemeyin.

Şimdi, bakınız, okula bakıyoruz; yok. En fazla yatırım yaptığınız şey de icra mahkemeleri -ki avukat arkadaşlarım falan var, onlar benden daha iyi biliyorlar- bir de hapishaneler, bununla da övünüyorsunuz Sayın Bakanım. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin. Vallahi, ben utanıyorum, bir iş adamı olarak utanıyorum.

Şimdi, her şeyden önce, icra ve iflasa gitmemek için -tabii, ekonomik nedenler vardır ama- ahlak, ahlak… Toplumda ahlak çökmüştür. Esasında, ahlakı icraya verecek hâlimiz yok. Şimdi, bakınız, kadın cinayetlerine bakınız, tacizlerine bakınız, çocuk istismarlarına bakınız ve geçmişe baktığımız zaman, o kadar yoğun bir şekilde karşı karşıyayız ki bunlarla ilgili hiçbir önlem alamıyoruz.

Tam on altı yıldır iktidardasınız, bir göz atalım, karne vereceğim size şimdi, karnenize bir bakalım. 2016’da Demokrasi Endeksi’ne baktığım zaman Türkiye'nin gerilediğini ve 97’nci sırada olduğumuzu görüyorum. Eğitim Endeksi’ne baktığım zaman 38 OECD ülkesi içerisinde 35’inci sırada olduğumuzu görüyorum. Vatandaşın bankalara borcuna bakıyorum, siz geldiğiniz gün vatandaş 7 milyar borçlu, bugün vatandaşlar 500 milyar borçlu yani 75 kat artmış, az daha kalırsanız 100’e katlayacaksınız. Ailelerin borçları ve gelirleri oranına bakıyorum, siz geldiğiniz zaman bir ailenin 100 lirası varsa bunun yüzde 4,7’sini ayırıyordu borcuna, şimdi yüzde 47’sini ayırıyor, dolayısıyla 10 kat artmış bu oran. Hele protestolu senetler, içler acısı. Geldiğiniz zaman 800 milyon olan protestolu senetler, bugün 11,5 milyara ulaşmış vaziyette. Karşılıksız çeklere -zaten, ahlak yoğun bir şekilde dibe vurduğunda toplumda herkes birbirine çek vererek borcunu ötelemek gibi bir pozisyona geçer- bakıyorum, 2,2 milyar iken 17,5 milyara gelmiş.

Değerli arkadaşlar, bazen sektör kötüye gider, bazen ekonomik kriz olur ve istihdamını yapan, borcunu ödeyen, personelinin parasını ödeyen, vergisini ödeyen iş adamları sıkıntıya girdiği zaman devlet onun yanında olmalı. Yani yıllarca vergi vermiş, on milyonlarca dolar vergi vermiş bir adam sıkıntıdaysa hemen devlet devreye girmeli, demeli ki: “Sen bana düzenli bir şekilde vergini ödedin ve sen de bugün sıkıntıdasın, ben sana sıfır faizle 3 milyon, 5 milyon dolar para veriyorum.” Bizim ülke olarak icra ve iflasları durdurabilmemiz için bunları yapmamız lazım, bunları yapmadığımız zaman olmaz.

Mesela, en çok övündüğünüz bir konu var “duble yollar, duble yollar…” Değerli arkadaşlarım, bu duble yolları müteahhitler öyle büyük tenzilatlarla yapıyorlar ki… Bir de sistem var “Efendim, fiyat artışı olmayacak, bütün malzemeyi ilk gün ilk dakikada hangi fiyatı vermişsen demiri, çimentoyu, mazotu ve bitümü…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Bir dakika alabiliyor muyum?

BAŞKAN – Toparlayın lütfen, tamamlayın.

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, şimdi, mazot 2,5 misli artmış, demir artmış, bitüm artmış; bir fiyat farkı kararnamesi bekler bu yatırımı yapan arkadaşlar. Onun için ben icra ve iflasın bu dönemde çok artmasını tamamen Adalet ve Kalkınma Partisine bağlıyorum.

Zaten şurada görüyorum: “Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.” onu kaldırdınız, egemenlik kayıtsız ve şartsız kanun hükmündeki kararnamededir diyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Olmaz, olmaz, kanun hükmündeki kararnameler kalkmadan, OHAL kalkmadan ve toplumda toplu olarak bir çözüm getirmeden yani muhalefetle birlikte, dış dünyayla olan münasebetlerimiz, savaş, ekonomi, bunlar, istikrar ancak ve ancak topluca oturup karar vermemizle olur, bir mutabakatla olur. Tek adam egemenliğinde bunların hiçbirini çözemezsiniz ve sonuçta da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZCAN (Devamla) - …ülkemiz büyük sıkıntıya gider, toplu iflaslar başlar.

Bitti mi efendim?

BAŞKAN – Bitti efendim.

ALİ ÖZCAN (Devamla) - 15 saniye daha verir misiniz?

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz, çok sağ olun Sayın Özcan.

ALİ ÖZCAN (Devamla) – Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.22

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

28’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 28- 2004 sayılı Kanunun 300 üncü maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Alacaklar hakkında borçlunun beyana daveti:

MADDE 300- Komiser, borçluyu iddia olunan alacaklar hakkında açıklamada bulunmaya davet eder. Komiser, alacakların varit olup olmadığı hakkında borçlunun defterleri ile belgeleri üzerinde gerekli incelemelerde bulunarak bunların neticesini 302 nci madde gereğince vereceği raporda belirtir.”

         Ömer Süha Aldan                  Levent Gök                   Mehmet Gökdağ

                Muğla                             Ankara                              Gaziantep

           Necati Yılmaz                    Zeynel Emre              Cemal Okan Yüksel

                Ankara                           İstanbul                              Eskişehir

            Haydar Akar                    Kemal Zeybek                   Namık Havutça

               Kocaeli                           Samsun                               Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ankara Milletvekili Levent Gök konuşacaktır.

Sayın Gök, sizi biraz beklettik ama kürsü sizi özlemiş.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 28 Şubat. Yirmi bir yıl önce, 1997 yılında, bugün kimilerinin postmodern darbe diye nitelediği, kimilerinin başka bir nitelemeyle değerlendirdiği önemli bir olayı yaşadık. Ülkemizde darbeler kimi zaman tankla geldi, kimi zaman tüfekle geldi, kimi zaman 28 Şubatta olduğu gibi yine askerler vardı ama o zaman işin içinde top yoktu, tank yoktu. Her darbenin kendine özgü koşulları vardı ama her darbe de kendine özgü hukuksuzluğu yarattı. Her darbe döneminin bir hukuksuzluğu vardır, darbeciler o hukuksuzluğu bir hukuki kılıfa sokmaya çalışmışlardır ama yıllar geçmiştir, hiçbir hukuksuzluk hukuki kılıfa girmemiştir. 12 Eylül darbecileri 17 yaşındaki Erdal Eren’in yaşını büyütmüş, idam etmişlerdir. 12 Mart muhtırasında aslan gibi Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edilmiştir. Bugün Deniz Gezmiş’in doğum günü, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını saygıyla selamlıyorum. Yıllar geçmiştir, darbeciler mahkûm olmuştur ama asılanlar, mağdur olanlar haklarını her zaman çok yüksek bir sesle dile getirir bir şekilde ayakta kalmaya devam etmiştir.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, darbenin her türlüsüne karşıyız; ister tankla gelsin ister tüfekle gelsin ister 28 Şubattaki gibi postmodern darbe olsun her türlü darbeye karşıyız, tıpkı 15 Temmuzdaki darbe girişimine olduğu gibi. Ama değerli milletvekilleri, biz, bir darbe girişimini bertaraf ediyoruz diyerek de bir hukuki kılıf adı altında anayasal darbe yapılmasına da karşıyız. 15 Temmuzdan sonra ülkemizde yapılan bütün uygulamalara baktığınızda, Anayasa Mahkemesinin ele geçirilmesiyle, kanun hükmünde kararnamelerle kendinde cüret bulan iktidarın dayattığı uygulamalar, tıpkı 12 Eylül darbecilerinin, tıpkı 12 Marttaki muhtırayı verenlerin yarattığı hukuksuzluktan az değildir. O darbeler topla tüfekle geldi, şimdiki darbeler hukuki kılıf altında gelmeye çalışıyor. KHK’ler denetlenemiyor, Anayasa Mahkemesi denetlemiyor, iktidarın yolunu açıyor ve sonuçta mahkemeye başvurduğunuz zaman reddedilen ama toplumun bütün kılcal damarlarını hukuksuzlukla buluşturan uygulamalar gün geçtikçe artıyor değerli arkadaşlarım.

Bakın, 12 Eylül döneminde asılan insanlar var, 12 Mart döneminde asılan insanlar var. Şimdi, her ne gerekçeyle yapılırsa yapılsın görevden uzaklaştırmaları mahkeme kararına dayandırmadığınız zaman karşınıza öyle vahim tablolar çıkıyor ki âdeta 12 Eylül hukukunun, 12 Mart hukukunun, 28 Şubat hukukunun önüne geçiyor değerli arkadaşlarım.

Değerli milletvekilleri, Gökhan Açıkkolu’nu bilmem hatırlar mısınız? Gökhan Açıkkolu öğretmendi, tam bir buçuk yıl önce ihraç edildi, görevden uzaklaştırıldı ve Emniyette gözaltında işkenceyle hayatını kaybetti Gökhan Açıkkolu. Tam bir buçuk yıl önce yaşandı bu olay, öldü bu arkadaşımız, hayatını kaybetti. Kanun hükmünde kararnamelerle işinden atıldı, ihraç edildi, bir hukuksuzluk yaratıldı. Dün ne gönderildi biliyor musunuz bu ölen öğretmen arkadaşımıza? Göreve iade yazısı gönderildi. Bir daha söylüyorum: Bakın, yaratılan bir hukuksuzluk nelere sâri. Haksız yere, mahkeme kararı olmadan kapının önüne konuldu, işkenceyle hayatını kaybetti; büyük bir travma, ailesi kimseye anlatamadı ama bir buçuk yıl sonra, ölmüş olan Gökhan Açıkkolu’na göreve iade yazısı gönderildi.

Değerli arkadaşlarım, 12 Martı, 28 Şubatı, 12 Eylülleri konuşurken 15 Temmuzdan sonra oluşturulan ve hukuksuzluk yaratan bu düzeni de hiçbir zaman unutmayın. Sizler unutsanız da ölen insanlar size bu düzeni asla unutturmazlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gök.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

30’uncu maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31’inci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 37’ye bağlı 308/(a)’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 37’ye bağlı 308/(b)’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 37’ye bağlı 308/(c)’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 37’ye bağlı 308/(ç)’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 37’ye bağlı 308/(d)’yi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 37’ye bağlı 308/(e)’yi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 37’ye bağlı 308/(f)’yi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 37’ye bağlı 308/(g)’yi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 38’i kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 39’u kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 40’ı kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 41’i kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 42’yi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 43’ü kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 44’ü kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 45’i kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 46’yı kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Üçüncü bölüm 47 ilâ 67’nci maddeleri kapsamaktadır.

Üçüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar.

Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili kanun tasarısının hukuki kısmı olan icra ve iflaslarla ilgili bir torba kanunu görüşüyoruz. Daha önce de söylemiştim; grup başkan vekilimiz ve parti olarak, sanayide yapılacak iyileştirmeye, yatırım için yapılacak iyileştirmelere desteğimizin olduğunu ifade etmiştik ve bu desteğimizi de sürdürüyoruz, yapılmasında da bir sakınca görmüyoruz.

Tabii, sadece böyle hukuki işlemlerle ve daha önce getirildiği gibi, damga pulu gibi işlemlerle yatırım ortamı iyileştirilmez. Yatırım ortamının iyileştirilmesi için bir ülkede adalet olması gerekiyor. Eğer bir ülkede adalet varsa yatırım vardır, adalet yoksa yatırım da yoktur ve son yıllarda Türkiye’de yaşadığımız probleme bakınca da Türkiye’de adaletin olmadığını ve bununla eş değer olarak, ne kadar kanun getirirseniz getirin yatırımın da olmadığını görüyoruz.

Sevgili arkadaşlar, en güncel konumuz şeker fabrikaları ve 14 tane şeker fabrikası satışa çıkarıldı Hükûmetiniz tarafından. Bunlar, Hükûmetiniz tarafından ilk defa satışa çıkartılan fabrikalar değil. Şöyle hafızanızı tazelemek istiyorum, acaba zamanım yeter mi onu da bilmiyorum. Bakın yıl bazında, ben size neler yaptığınızı şöyle bir hatırlatmak istiyorum izin verirseniz.

Şimdi, yıl 2004. 2004’te geldiniz “Bismillah” dediniz ve TEKEL’in Alkollü İçkiler bölümünü, Tuzluca ve Sekili Tuzlalarını -havzalarını- sattınız. Doğal gaz şirketlerini sattınız. Ne var bunun içinde? Eskişehir ESGAZ, Bursa BURSAGAZ var. Eti Bakır Tesislerinin işletmelerini sattınız. Artvin Murgul tesislerini sattınız, Kastamonu Küre tesislerini sattınız, Kütahya Eti Gümüşü sattınız, Elâzığ Eti Kromu sattınız, Antalya Eti Elektrometalurjiyi sattınız, Çayeli Bakır İşletmelerini sattınız, Karadeniz Bakır İşletmeleri Samsun İşletmesini sattınız. 2004 yılından bahsediyorum. Ve sıra geldi şeker fabrikalarına: Amasya Şeker Fabrikasını sattınız, Kütahya Şeker Fabrikasını sattınız. Geldim gübre fabrikalarına: Gemlik Gübre Fabrikasını sattınız, İstanbul Gübre Fabrikasını sattınız, Kütahya Gübrenin Varlıklarını sattınız ve Şanlıurfa depo arazilerini sattınız. Sümerbanka geliyorum 2004’te: Malatya Sümerbankı sattınız, Bakırköy, Diyarbakır işletmelerini sattınız, Ortadoğu Teknopark Şirketini de sattınız. SEKA’ya geliyorum: Ki, SEKA kapatıldıktan sonra, satıldıktan sonra birçok tesisi ne yapıldı? AVM ve konut alanı olarak ayrıldı. Şimdi, SEKA kapatıldıktan sonra, 1 milyar dolarlık kâğıt ithalatı yapıyoruz ve o dönemlerde yerli kâğıdımızı, gazete kâğıdımızı üretebiliyorduk. SEKA’nın Karacasu İşletmesi, Ardanuç İşletmesi, Akkuş İşletmeleri, Ankara Alım Satım Müdürlüğü binası satıldı. EBÜAŞ’ın Samsun soğuk hava deposu, Manisa kombinası ve arsası satıldı, Bursa İnegöl Kibrit Fabrikası satıldı. Türk Hava Yollarının 126 milyon dolar hissesi, 375 adet taşınmazı ve lojmanı satıldı.

Bu, 2004’te sattıklarınız. Geldim 2005 yılına. 2005 yılında TÜRK TELEKOM satıldı, TEKEL’in sigara bölümü satıldı, TEKEL’in kristal tuz rafineleri ile Kağızman Tuzlası satıldı, Adapazarı Şeker Fabrikası satıldı, Konya Seydişehir Eti Alüminyum Fabrikası satıldı, Kıbrıs Türk Hava Yolları satıldı, Türkiye Denizcilik İşletmelerinin Şehir hatları hizmetleri ve gemileri satıldı, Samsun Görele Fabrikası, Ordu, Fatsa ve Tekirdağ depoları satıldı, PETKİM’in kamu hisselerinin bir bölümü satıldı, 120 taşınmaz ve 41 adet arsa satıldı.

Geldik 2006’ya. Yine AKP dönemi ve hükûmetlerinden bahsediyorum ve Türkiye’nin en büyük rafinerilerinden bir tanesi olan -ki hâlen en büyüğü- TÜPRAŞ satıldı. Erdemir satıldı. TEKEL’in Kayacık, Yavşan ve Kaldırım Tuzlaları satıldı. Oteller, Emekli Sandığına ait oteller satıldı; Büyük Ankara Oteli satıldı, Büyük Efes Oteli satıldı, Büyük Tarabya Oteli satıldı. Kızılay Emek İşhanı satıldı ve 350 adet daire, arsa ve taşınmaz satıldı.

2007’de Deveci Maden Sahası’nın işletme hakkı satıldı. Devlet Demiryollarının Mersin Limanı satıldı. KGM İstanbul Levent arsası, Sümer Holdinge ait BUMAS, araç muayene istasyonlarının 1’inci ve 2’nci bölgeleri, Emekli Sandığının mülkiyetindeki Bursa Çelik Palas Oteli satıldı. Türkiye Halk Bankasının bir kısım hisseleri satıldı, halka açıldı. 245 adet daire, arsa ve taşınmaz satıldı.

2008’de PETKİM Petrokimya Holding AŞ satıldı. Sümer Holdingin NİTRO-MAK Makine Kimya Nitro Nobel Kimya Sanayi AŞ’nin yüzde 33,5 hissesi satıldı. TEKEL ve Sigara Sanayii İşletmeleri ve Ticareti AŞ satıldı. Ankara Doğalgaz Elektrik Üretim ve Ticaret AŞ'nin -dün anlatmıştım o şirketi ben, otopark işletmeciliği yapıyor, ona devredilen- 9 santrali satıldı. Türk Telekomünikasyon AŞ ve 196 adet daire, arsa ve taşınmaz satıldı.

2009’da TEDAŞ Başkent Elektrik Dağıtım AŞ satıldı, TEDAŞ Sakarya satıldı, TEKEL Kastamonu Jüt İpliği Fabrikası makine ve teçhizatı, TEDAŞ Konya Meram Elektrik Dağıtım AŞ ve 140 adet daire, arsa ve taşınmaz satıldı.

2010’da TCDD'nin Samsun ve Bandırma Limanları satıldı. TEKEL'in Çamaltı ve Ayvalık tuzlaları satıldı. Eskişehir Osmangazi, Çamlıbel, Çoruh, Uludağ, Yeşilırmak ve Fırat Elektrik Dağıtım Şirketleri, Sümer Holdingin Antalya Barit ve Mersin Taşucu İşletmeleri satıldı. 205 adet daire, arsa ve taşınmaz satıldı.

2011’de diğer dağıtım şirketleri satıldı, madenler satıldı, İskenderun Limanı satıldı.

2012’de ACISELSAN'ın yüzde 75 hissesi, PETKİM'in yüzde 10 hisse­si, Kayseri Elektrikin yüzde 20 hissesi de satıldı.

2013’te Galataport, Hamitabat Elektrik Üretim AŞ, İstanbul Elektrik, Boğaziçi Elektrik gibi 22 tane elektrik dağıtım şirketi satıldı. Zamanım az kaldı. Satıldı, satıldı, satıldı…

Sonuçta, iktidarınız döneminde tam 63 milyar dolarlık özelleştirme ve satış yaptınız. Bunun Türk parası karşılığı; 239 milyar 400 milyon TL’lik bir satış yaptınız, özelleştirme yaptınız.

Peki, on altı yılda bu kadar özelleştirmeye karşı devletin ve milletin durumuna şöyle bir bakalım: Bakın, devletin 2002 yılında 242 milyar TL borcu varken on altı yılda -2017’nin sonunda- 876 milyar TL borca getirmişsiniz. Borç artı özelleştirme -63 milyar dolar- eklediğinizde -vergilerden bahsetmiyorum- toplam 868 milyarlık bir girdi sağlamışsınız; borçlandırmışsınız, satmışsınız. Bunun eski parayla karşılığı 868 katrilyon lira arkadaşlar.

Peki, vatandaşın durumu ne olmuş? 2002’de kişi başına kamu borcu 3.677 TL’ymiş, 2017’de -nüfus artmış olmasına rağmen- kişi başına kamu borcu 10.981 liraya yükselmiş. Çocuklarımızın, rızkıyla değil borcuyla doğduğunu böylece öğrenmiş olduk.

2002’de işsizlik oranı yüzde 8,3’ken 2017’de işsizlik oranı yüzde 10,3’e çıkmış; AKP’nin büyüyen ekonomisi işsizliği büyütmüş. Ne yapmış? Borcu büyütmüş. Seksen yıllık dış ticaret açığı 247 milyar dolardan 960 milyar dolara gelmiş.

Peki, on altı yıllık AKP hükûmetleri döneminde vatandaşın ticareti nasıl gelişmiş? 2002 yılında karşılıksız çek tutarı 2,2 milyarken 2017 yılında 17,1 milyar TL olmuş. Sekiz yılda 929 bin kişi ceza almış bu işten.

Protestolu senet: Hani İcra ve İflas Yasası’nı görüşüyoruz ya, 2002 yılında 0,8 yani sadece 800 milyon TL borcu -protestolu senet- varken 2017 yılında 11,5 milyar TL borcu -protestolu senet- var.

Sizce ekonomik çark dönüyor mu? Dönmüş olsa bugün getirdiğiniz yasaya da gerek duyulur mu? Sorulması gereken soru bu.

Vatandaşın bankalara borcu ne olmuş? 2002 yılında 6,6 milyar TL’den 2017 yılında 499,5 milyar TL’ye yükselmiş. Vatandaş kazandığını değil, geleceğini yemeye başlamış ve geleceği de karanlık görünüyor.

Burada birçok parametre sayılabilir ama en çok bahsettiğiniz faizlerden bahsetmek istiyorum. Recep Erdoğan kürsülere çıkıp ne diyor: “Faiz lobisi, faiz lobisi… Biz bu faiz lobisine bu vatandaşın hakkını yedirmeyeceğiz.” On altı yılda devletin ödediği faiz 757 milyar lira yani almış olduğunuz borcun, yapmış olduğunuz özelleştirmenin tümünü faize yatırmışsınız arkadaşlar, tümünü faize yatırmışsınız. Hayırlı olsun size faiz lobiniz. Faizcinin kim olduğu, lobisinin kim olduğu böylece ortaya net çıkmış durumda.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gruplar adına ikinci ve son söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’a aittir.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524 sıra sayılı Tasarı’nın üçüncü bölümüne ilişkin Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle bu bölümde, Ticaret Kanunu, İcra ve İflas Kanunu ve yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili tasarıda getirilen düzenlemelerin bir kısmını gereklilik olarak değerlendirmekteyiz. Tasarının üçüncü bölümünde yer alan maddeler kapsamında, ticari anlaşmazlıkların hızlı bir şekilde çözümüne yönelik, yargılamaların makul süre içinde tamamlanması anlamında ve zorunlu elektronik tebligata yönelik düzenlemeler yapılmaktadır. Ayrıca, tahkim yargılamasına konu olan uyuşmazlıklarda görevli mahkemelere ilişkin düzenlemeler getirilmektedir. Bazı önemli maddeler itibarıyla, zorunlu elektronik tebligata konu olacakların kapsamı genişletilmekte. Harçlar Kanunu’na, konkordato harçlarına ilişkin gelişmeler 47-50’nci maddeler arasındadır. Milletlerarası Tahkim Kanunu’nda düzenlemelere ilişkin madde 53, madde 54-60 arasında tahkim yargılamasına konu olan uyuşmazlıklarda görevli mahkemelere ilişkin düzenlemeler getirilmektedir.

Madde 61’de Türk Ticaret Kanunu’nun dört maddesinin değişikliği; 100 bin TL’yi geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulünün geçerli olması, iflasın bildirilmesi ve konkordato talebine anonim şirket hükümleri uygulanması, İcra İflas Kanunu’nun bazı maddelerinin yürürlükten kaldırılması öngörülüyor.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; mevcut hukuki altyapının sürekli gelişen, değişen ihtiyaçlara cevap vermesi mümkün değildir. Bunun sonucu yasaların öncülüğü ilkesi gereği yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulduğu muhakkaktır. Yeni kural ihtiyacı da ortaya çıkıyor, yeni kurallar da oluşturuluyor. Bazen de yasaların öngörmediği gelişme ve düzenlemeler ortaya çıkıyor; yürümeye, işlemeye başlıyor. Bunlar neden oluyor? Pratik hayatta yaşamın ve ekonomik zorlukların etkisinden oluyor. Hukuki altyapısı olmayan kurallar yürümeye, işlemeye başlıyor; bunun için iç ve dış veçhesi de bu işin oluyor. Dünyada, ekonomik hayatta dinamikle bazen hukuki altyapılar örtüşmüyor. Sizin veya karşı tarafın sosyoekonomik yapısı farklı nedenlerden örtüşmeyebiliyor. Bunlar, gelişmişlik düzeyi, içinde yer aldığı ekonomik, siyasi entegrasyon veya başka nedenlerden kaynaklanabiliyor.

Bir süredir Hükûmet yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik amaçlarının kapsandığını, ihtiva ettiğini düşündüğü tasarıları Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıyor, değişik komisyonlarda bu hususlar ele alınıyor. Bunları kategorize etmek biraz zor ama yine de bu gerekli oluyor zira yatırım ortamına ilişkin teşvikler ne kadar olumlu olursa olsun beraberinde ülkedeki hukuk güvenliği ve hukuki süreçlere ilişkin güvenli ortamın sağlanamaması yatırımcılar açısından mutlaka caydırıcı oluyor. Nitekim biz, bunu bildiğimiz için, seçim beyannamemizde, yatırımların attırılması, ticari hayatın geliştirilmesi için ekonomik tedbirlerin alınacağını söylemiştik.

Şimdi, bu tasarıda yaklaşık 13 kanunda değişiklik yapıyoruz. Burada uzlaşmanın gerekli olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Esasen burada değişiklik yaptığımız Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu’na ilişkin daha önce Kanun Yapım Süreci Sempozyumu’nda söylediğimiz bir husus var, özellikle ben, bunun uzlaşma açısından zorunlu olduğunu söylemiştim.

Sayın Bakan, borçlar, ticaret hukuku ve hukuk muhakemeleri, yürürlük ve uzlaşmalara ilişkin kanunlar yaklaşık 3 bin maddeydi -yanılmıyorsam, ikaz edin demiştim- kaç günde yasalaştığını hepimiz gördük. Bunlar yine temel kanun olarak görüşülmüştü. Ortalama 1 maddenin 1 saat görüşüldüğünü düşündüğünüzde 3 bin saat etmekteydi. Şimdi, bu günde ortalama 8 saat kesintisiz çalışmayla aralıksız 370 günde ancak bitecekti; uzlaşmayla bunu yaptık. Daha sonra 60 maddeyi de değiştirdik, hatta kanun yürürlüğe girmeden değiştirdik. Fakat biz ne yaparsak yapalım, burada önemli olan, dikkat etmemiz gereken husus, gelişmeleri arkadan değil önceden takip etmemiz.

Şimdi, bugün itibarıyla 2018 yılı Ocak ayı dış ticaret rakamları açıklandı. Baktığımız zaman burada ihracatın yüzde 10,7; ithalatın yüzde 38,1; dış ticaret açığınınsa yüzde 108,8 oranında arttığını görüyoruz. Burada geçmişte uyguladığımız politikaların önümüzdeki dönemde bize nasıl etki ettiğine baktığımızda ne yaptığını görüyoruz? Bizi sıkıntıya soktuğunu ve içerideki üretimi tahrip ettiğimizi, dolayısıyla sadece ihracat yapmak için ithalat değil aynı zamanda içerideki üretimi de -ne yapmak için- devam ettirmek için ithalat yapma zorunluluğumuzun ortaya çıktığını görüyoruz. Bunların buralarda özellikle, hassasiyetle dikkate alınması gereken hususlar olduğunu mutlaka ifade etmek istiyorum.

Sayın Bakanım, özellikle eylül ayından bu tarafa baktığımızda, ithalatın hemen hemen 20 milyar doların üzerinde bir seyre oturduğunu görüyoruz ama ihracatta birtakım sıkıntıların olduğunu da görüyoruz. Burada sermaye malları ithalatının artışının müspet olarak karşılanmasını düşünüyor olabiliriz ancak buradaki artışın oran olarak yüksek olmasına rağmen, 600 milyon dolar gibi bir artıştan kaynaklandığını görüyoruz. Ama ara mallarına baktığımızda, içerideki üretimin sürdürülebilir olması için ithalatın yaklaşık 5 milyar dolar sadece ocak ayında arttığını görüyoruz. Burada bizim insanları tatmin etmemiz lazım, yaptığımız hukuki düzenlemelerin hukukçuya bir garanti vermesi lazım. Biz şayet 8 defa bir yatırımcının işletmesini belirli nedenlerden kapatıyor ve mahkemeden bir dönüş alıyorsak karar iptali konusunda, o zaman hukuken bu işi iyi yaptığımızı, iyi sürdürdüğümüzü söylememiz, maalesef, mümkün değil.

Bakın, burada dünyadaki sıralamalara baktığımız zaman iş yapmada bizim 60’ıncı sırada olduğumuzu söylüyoruz ama Sayın Bakanım, bir tanesi çok önemli -ki siz buraya parmak bastığınız için belki bu tasarıyı getiriyorsunuz- icra ve iflas çözümlemelerinde -yabancı yayın- 190 ülkede 139’uncu sıradayız. Burada gerçekten birtakım sıkıntıların olduğu vakıa. Bu kanun yapım süreci olayının hakikaten ihtiyaç olduğunu, Hükûmetin getirdiği özellikle yatırıma ilişkin hususlarda muhalefet tarafından bu konuda destek verildiğini ve bunun sürdürüldüğünü net bir şekilde söylememiz mümkün.

Bakın, bazı hususlarda sıkıntı var mesela tarımda da tarıma dayalı sanayide de. Biz tarımda, tütünde dâhilde işlemeye izin verdik. Bakın, Denizli’nin Kale ilçesinde, diğer ilçelerde tütünde büyük problem var. Anlaştılar, üretime geçtiler; şu anda elde ettikleri fiyat, onlar açısından cazibesini kaybetmenin ötesinde, sefalete doğru götüren bir yol var, buna bakmamız lazım, incelememiz lazım.

Ayrıca, bu yatırım ortamının iyileştirilmesine ilişkin hususlara da baktığımız zaman, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen, Adalet Komisyonuna gelen, diğer komisyonlara gelen tasarılar var. Bunların hepsini bir bütünlük içinde ele alıp değerlendirmek gerektiği düşüncesini bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Tasarının hayırlı olması dileğiyle yüce heyete saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Şahısları adına, Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ.

Buyurun Sayın Gökdağ. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, uzunca bir dönemden beri, sürekli yatırım ortamını düzeltici yasalar çıkarılıyor, sürekli yatırım ortamını iyileştirmek adına çok sayıda yasa çıkarılıyor, çıkarılmaya devam ediliyor. Ama nedense bir türlü düzelmiyor, bir türlü yatırım ortamı düzelmiyor. Demek ki değerli arkadaşlar, ortada kronik bir durum var.

Değerli arkadaşlar, yatırımdan bahsediyoruz. Yatırımdan bahsediyorsak o zaman TÜSİAD yani Sanayici İş İnsanları Derneğinin sözlerine bir kulak verelim. Yani madem yatırımdan bahsediyoruz, işin sahibine bir soralım. Yatırımın artması için, yatırım ortamının iyileştirilmesi için ne yapılması gerekiyor? Bakın, TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik diyor ki: “Hiçbir ekonomik kazanımın demokraside ilerleme sağlamadan kalıcı ve sürdürülebilir olması mümkün değil. Hukuk, demokrasi ve özgürlükler toplumu olmadan katma değer ve istihdam yaratmaktan, nitelikli yatırım çekmekten veya etkin girişimlerin yeşerdiği ülke olmaktan bahsedemeyiz.” Bunu kim söylüyor? Bunu, ülkede yatırım yapmasını beklediğimiz kurumun başındaki insan söylüyor. “Hızla olağanüstü hâlden çıkıp normalleşmeye dönmeliyiz.” diyor. Yine, TÜSİAD Başkanı Bilecik, yabancı yatırımcıların Türkiye'ye gelmesine dair şikâyetler aldıklarını belirtiyor; “Bizler ihracatımızı artırmaya, ticari ilişkilerimizi geliştirmeye çalışırken ticari ortaklarımız ‘Mal tedarikinde bir risk olur mu acaba?’ diye düşünebiliyor.” diyor ve maalesef, yurt dışındaki algının buradan farklı olduğunu söylüyor.

Değerli arkadaşlar, bunu bir muhalefet partisi olarak biz söylesek ona bir sürü kılıf uydurabilirsiniz, bir sürü itiraz yapabilirsiniz. Bunu iş adamı söylüyor, yatırımcı söylüyor ve hızla normalleşmemiz gerektiği konusunda uyarıyor.

Değerli arkadaşlar, güvenlik ve özgürlük birbiriyle çelişen değil, aslında birbirini tamamlayan önceliklerdir. Bu bilinçle hareket edilmesi demokrasimiz, millî menfaatlerimiz ve küresel rekabetteki gücümüz açısından kilit öneme sahiptir.

Değerli arkadaşlar, bu yatırımcının gelebilmesi için, yatırımcının önünü görmesi gerekir, planlama yapabilmesi gerekir. Bunun için de hukuk devleti ilkesine sıkı sıkı sarılmamız gerekir değerli arkadaşlar ve hukukun üstünlüğünü egemen kılmalıyız ki yatırımcı şunu bilmeli: “Şunu yaparsam, şu yatırımı yaparsam, şu işlemde bulunursam yarın şu olur, şu olur, şu olur.” diye bir ayını, bir yılını, on yılını planlayabilmeli ve herkes ama herkes de hukuka bağlı olmalı, hukuk içinde kalmalı; Cumhurbaşkanı da Başbakanı da bakanı da milletvekili de hukuk kuralları içerisinde kalmalı. Şimdi, yarın ne olacağı bilinmeyen bir ortamda hangi yatırımcıyı getirebilirsiniz, kimin yatırım yapmasını bekleyebilirsiniz? Bir sabah uyandığında mal varlığına el konulmayacağının garantisinin olmadığı bir ülkede hangi yatırımcıdan bahsedebiliriz, hangi yatırımcıyı yatırım yapmaya çekebiliriz?

Değerli arkadaşlar, demek ki böyle lokal yasal düzenlemeler yetmiyor. İşverenin, patronun çıkarlarını düzenleyen, işçinin haklarını engelleyen birtakım düzenlemelerle yatırım yapamıyorsunuz. Yatırım için özgürlükler ortamının, hukuk devleti ilkesinin ve bağımsız yargının olması gerekir ve herkesin hukuka uyması gerekir. Ama bizde çok acı bir durum var değerli arkadaşlar, çok acı bir durum var: Biz hukuka Cumhurbaşkanından en aşağıdaki sade vatandaşa kadar herkesin uymasını beklerken bizde mahkemeler uymuyor değerli arkadaşlar. Bir mahkemenin verdiği karara, diğer mahkeme “Sen kimsin?” diyor. Enis Berberoğlu davasına bakan başkan bir gün, bir gece vakti değişebiliyor. Buradan da kendisine, Sayın Enis Berberoğlu’na selam gönderiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlayabilir miyim?

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Gökdağ.

Buyurun.

MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun davasına bakan hâkim bir gecede değişebiliyor.

Değerli arkadaşlar, elbette ki bu ülkede yatırımların artması ve özellikle yabancı yatırımların ülkemizde yoğunlaşması hepimizin ortak isteği ve dileğidir. O hâlde, yapılması gereken şu: Hukuk devleti, bağımsız yargı ve özgürlüklerin oluştuğu bir ortamı hep birlikte oluşturmak zorundayız.

Genel Kurulu saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Böylece üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi üçüncü bölümde yer alan maddelerin, varsa o madde üzerindeki önergelerin görüşmelerine başlayacağız.

47’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 47’nci maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 47 – 2004 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Gümrük resmi, bina ve arazi vergisi gibi eşya veya gayrimenkulün aynından doğan amme alacakları o eşya veya gayrimenkul bedelinin tahsilinde rehinli alacaklardan sonra gelir.”

         Ömer Süha Aldan                Mehmet Gökdağ                     Zeynel Emre

                Muğla                           Gaziantep                              İstanbul

        Cemal Okan Yüksel                Haydar Akar               Okan Gaytancıoğlu

              Eskişehir                          Kocaeli                                 Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu.

Sayın Gaytancıoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili kanun tasarısının 47’nci maddesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.

Evet, yatırım ortamını küresel sermayeye terk ettiniz. Nereye elinizi atsanız -özellikle tarımda- her sektörde ya küresel sermaye var ya da yerli sermayeye rakip ithal sermaye var. Her şeyi ithal ediyoruz. Ya, bu kadar da olmaz ki!

Örneğin, yerli üretime hangi rakipleri yarattınız, bakalım: Hükûmet un satmakla övünüyor, “Dışarıya her yıl 1 milyar dolar un ihracatı yapıyoruz.” diyor ama bir bakıyoruz tam 5 milyon ton buğday ithalatı yapıyoruz bunun karşılığında ve ithalatımız da yaklaşık 1,5 milyar dolar. Yani 1,5 milyar dolarlık ithalat yapıp 1 milyar dolarlık ihracat yapmak hiç kârlı değil. Böyle bir şey dünyada yok ama bizde var. Türkiye’nin her yerinde rahatlıkla yetiştirilebilen arpayı artık ithal ediyoruz, hem de sıfır gümrük vergisiyle; sıfıra düşürdünüz. Türkiye arpa üretemiyor mu? Mısırda ciddi bir üretim artışı sağlanmıştı ama yabancı sermayeyi getirdiniz, nişasta bazlı şeker sayesinde mısır üretimi arttı ama nişasta bazlı şeker -dün burada konuştuk- hepimizi zehirliyor. Dün burada çok iddialı bir şey söyledim, “Tarım Bakanlığını Cargill yönetiyor.” dedim, hiç cevap vermediniz çünkü evet, doğru, raporlarıyla birlikte yönlendiriyor, projeksiyonlar yapıyor, diyor ki: “2023 yılında nişasta bazlı şekerin kotası 1 milyon 600 bin ton olacak.” Neye göre? Bu rakamları nereden… Uyduruyor mu? Hayır, raporları var; okuyoruz.

Türkiye, kırmızı ette 2010 yılına kadar ithalat yapmıyordu, canlı hayvan ithalatı yapmıyordu, iç piyasada damızlık birliklerinin sayesinde işini rahatlıkla görüyordu ama 2010 yılından sonra ithalat hızlandı, 6 milyar dolara yaklaşan ithalat var. İşte, siz, yatırım ortamını yerli sermayeden ithal sermayeye doğru yönlendirdiniz. Bunlar hiç iyi göstergeler değil hatta gelen etlerde çok ciddi sıkıntılar var ama nedense belli başlı bir lobi var, belli başlı bir grup var, bunlar bundan para kazanıyor.

Tütün konusu: Bakın, yerli sermayeyi bıraktınız tamamen ithal sermayeyi getirdiniz. Sigara içen arkadaşlar lütfen, paketlerine baksın, acaba ne yazıyor? “Amerikan Virginia tipi tütün var bunun içinde.” diyor. Niye? Yerli sermayeyi bıraktınız, ithal sermayeye geçtiniz.

Yine başka bir sektör söyleyeyim size: Tamamen, yüzde 100 yerli sermayeydi ama küresel sermayeyi soktunuz siz ona. Hem de televizyonlarda bazı bilim adamları çıktı, tavukçuluk sektörüne savaş açtı. Tamamen yerli sermayeydi, kuş gribini bile kurtardı, büyüdü, büyüdü, büyüdü ama geldiniz, Katarlıları bu sektöre soktunuz, yerli sermayenin oranını düşürdünüz. Dün konuştuğumuz bitkisel yağ sektörünü söylemiyorum, her yıl 4 milyar dolar zaten ödüyoruz yani orada da yerli bitkisel yağ işleyen, özellikle ayçiçeği işleyen firmalar, yerli sermaye teker teker kapısına kilit vuruyor, yabancı ortakların, yabancıların bayrakları oralarda dalgalanıyor. Yani siz zaten yatırım ortamını batırdınız, küresel sermayeye terk ettiniz, yerli olan tüm her şeyi yabancı sermayeye açtınız. Bu mu yerlilik, bu mu millîlik? Türkiye maalesef, nohudun, kırmızı mercimeğin, yeşil mercimeğin ana vatanı olmasına rağmen bunda da bir üretim yapamadınız; sıfırladınız gümrük vergilerini, yılda 300 milyon dolar nohut ithal ediyoruz, mercimek ithal ediyoruz, fasulye ithal ediyoruz. Ya, bunlar bizim geleneksel ürünlerimiz değil mi? Bunlarla biz sağlıklı ve dengeli bir nesil yaratmayacak mıyız? Kanada mercimeğiyle mi olacak bu, Kanada fasulyesiyle mi olacak? Yani burada boşuna “Biz yatırım ortamını iyileştirmeye çalışıyoruz…” Ha, acaba yabancıların yatırım ortamını mı iyileştirmeye çalışıyorsunuz, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.

Tekstil sektöründe Türkiye 1 numaraydı dünyada ama pamukta hep başka ülkelerden ithalat yapıyoruz; Yunanistan’dan ithalat yapıyoruz, Mısır’dan ithalat yapıyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 47’nci madde kabul edilmiştir.

48’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın 48’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve ardından gelen maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Ömer Süha Aldan                Mehmet Gökdağ                     Zeynel Emre

                Muğla                           Gaziantep                              İstanbul

        Cemal Okan Yüksel                Haydar Akar               Okan Gaytancıoğlu

              Eskişehir                          Kocaeli                                 Edirne

                                                 Kazım Arslan                                 

                                                     Denizli                                     

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Denizli Milletvekili Kazım Arslan.

Sayın Arslan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerine görüşmeler yapıyoruz. Bu tasarının 48’inci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili olarak söz aldım, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, kanun tasarısının 48’inci maddesinde, gerçek ve tüzel kişilere elektronik yolla tebligat yapılmasının zorunlu hâle getirilmesi şekli düzenlenmiştir. Tabii, bu düzenlemeyi işin hızlandırılması açısından olumlu buluyoruz. Tabii, bu düzenlemeyi yaparken bununla ilgili olarak oluşabilecek aksaklıkların giderilmesi yönünde bazı tedbirlerin alınmasının da faydalı olacağını belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabii, bu düzenleme, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda tanımlanan kamu idarelerine elektronik yolla tebligatın yapılması, yine mahallî idarelere, yine özel idarelere ve kamu iktisadi teşebbüslerine, sermayesi yüzde 50’den fazla olan devlet kuruluşlarına, kamu kurumu niteliğindeki kamu meslek kuruluşlarına, kanunla kurulan özel hukuk tüzel kişilerine, noterlere, baroya kayıtlı avukatlara, sicile kayıtlı ara buluculara ve bilirkişilere elektronik yolla tebligatın yapılması gibi bir düzenlemeyi gerçekleştiriyor.

Tabii, bu tür düzenleme gerçekten yasanın içeriği açısından doğru ama yatırım ortamını ne denli iyileştirir noktasında birçok eleştirimiz olacak. Çünkü yatırım ortamının iyileştirilmesi noktasında, aslında üretime dayalı bir ekonominin desteklenmesi suretiyle ne kadar çok üretebilirsek, ne kadar çok yatırım yapabilirsek, ne kadar çok ihracat yapabilirsek ülkenin kazancının o denli artacağını görmek zorundayız. Tabii, aslında kanunun başlığına baktığımız zaman, bununla ilgili burada çok iyi düzenlemeleri maalesef göremiyoruz. Ancak ne var ki öyle bir ekonomik sıkıntının içine, bunalımın içine girdik ki birçok ara malımızı bile dışarıdan ithal eder duruma geldik. Özellikle imalat sanayisinde kullanılan, imalatta kullanılan birçok ara malı dışarıdan ithal etmek suretiyle ekonomimize ayrı bir yük getirdiğimizi açıklıkla belirtmek istiyorum.

Şimdi, aslında üretim nerede varsa üretim alanında devletin olması gerekiyor, desteğin olması gerekiyor. Bütün gelişmiş ekonomilerin, kalkınmış ülkelerin bu işi öne çıkarmak suretiyle öncelikle kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve onun dışında fazla ürettiklerini de ihraç etmek suretiyle ülkelerine döviz kazandırdıklarını belirtmek istiyorum ama biz ne yapıyoruz? Kendimizin üreteceği ürünleri bile, başta tarım ürünleri olmak üzere birçok sanayi ürününü bile üretmemiz gerekirken bunu üretemediğimizi, dışarıdan ithal ettiğimizi dolayısıyla ihracatta değil, ithalatta rekor kırdığımızı açıklıkla belirtmek istiyorum. İthalattaki rekoru hiç söylemiyorsunuz. İthalatımız Cumhuriyet Dönemi’nin en büyük rakamına ulaşmıştır, 234 milyar dolara ulaşmıştır. Düşünebiliyor musunuz, siz bu ithalatla gerçekten bu ülkenin ekonomisini geliştiremezsiniz, kalkınmasını da sağlayamazsınız değerli arkadaşlarım.

Konumuzun belki dışında ama biraz önce bir arkadaşım da bahsetti, özellikle son zamanlarda tütün teslimi yönünde tüccarlar ile üreticiler arasında problem olduğunu belirtmek istiyorum. Buradan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanına sesleniyorum: Şimdi, üreticimiz gerçekten belirli bir maliyet altında ürettiği tütününü değerinde satmak istiyor. Tüccar, öncelikle, onlarla önceden anlaşma yapıyor ama teslimi ve tesellüm sırasında bu bedele, bu fiyata uymadan ödeme yapmak istiyor, üreticimizi zor durumda bırakmak istiyor. Bakanlığın bu konuya müdahale etmesini ve tüccarın da yapmış olduğu sözleşmeye uyarak üreticiyi üzen değil, üreticiye zarar veren değil, gerçekten, üreticinin gerçek anlamda alın terini değerlendiren uygulamayı gerçekleştirmesini istiyoruz.

Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

48’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

49’uncu maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve ardından gelen maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Ömer Süha Aldan                Mehmet Gökdağ                     Zeynel Emre

                Muğla                           Gaziantep                              İstanbul

        Cemal Okan Yüksel                Haydar Akar               Okan Gaytancıoğlu

              Eskişehir                          Kocaeli                                 Edirne

                                                  Levent Gök

                                                     Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ankara Milletvekili Levent Gök.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının üzerindeki ilk kelimeler “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla…” diye başlayıp devam ediyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili değişiklikler, kanunlar çıkartılırken, sayın vekiller, Ankara’da görev yapıyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara’da, hepiniz Türkiye’nin çok değişik yerlerinden geldiniz ama acaba, başkentin ilçeleri nasıldır diye hiç civar ilçelere gidip, gezip gördünüz mü? Başkentin ilçelerini tanıyor musunuz? Başkentin ilçelerindeki yoksulluğu, giderek kötüleşen ekonomik durumu, halkın ümitsizliğini ve verilen göçlerle âdeta yaşanamaz hâle gelen başkent Ankara’nın ilçelerine hiç gittiniz mi acaba değerli milletvekilleri?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, Haymana ilçesine gitmenizi öneririm ben sizlere. Haymana, dünyanın en iyi kaplıca suyuna sahip bir ilçe; dünyada 2’nci diye nitelendirilir, bana kalırsa 1’incidir. Dünyada en iyi kaplıca suyuna sahip olan Haymana ilçesinin nüfusu iktidara geldiğinizden bu yana tam 28 bine düşmüştür 60 bin nüfustan. İlçede çok önemli kamu kuruluşları kalkmıştır gitmiştir, büyük bir göç yaşanmaktadır ama Fransa’da Vichy kasabası aynı kaplıca turizmiyle 1 milyon turist çekerken Haymana’nın nüfusu giderek küçülüyor, daralıyor. İşte, yatırım ortamını iyileştirirken gelin, Ankara’nın güzide bir ilçesi Haymana’daki termal turizmi ayağa kaldıralım. Ben yatırım ortamının iyileştirilmesinden bunu anlarım.

Keza, Evren ilçesi, 6 bin nüfustan düştü 2.500-3 bin nüfusa değerli arkadaşlarım, bir tane kamu kuruluşu kalmadı belediye dışında, her şey dağıldı gitti yani Ankara’nın en köklü ilçelerinden bir tanesi.

Yine, bakın, Balâ ilçesi -bilmezsiniz- alçı konusunda Türkiye’de 1 numara ilçelerden bir tanesidir. Türkiye’deki önemli alçı kuruluşlarının en önemlilerinden bazıları Balâ ilçesinde bulunur ama teknoloji yetersizliğinden dolayı alçı taşı üretimi durdu Balâ’da. Balâ da bu yüzden büyük bir göç veriyor.

Hükûmeti uyarmak isterim yani bu konuların üzerine gidin. Bunlar başkentin ilçeleri değerli arkadaşlarım, küçülen ilçeler.

Peki, Gölbaşı… “Sevgi çiçeği” diye bir çiçek var, bu sevgi çiçeği bütün turistlerin merak ettiği bir ürün. Bunu yetiştirmek, Hollanda’daki lale gibi pazarlamak mümkünken Gölbaşı’nda bu yapılmıyor değerli arkadaşlarım. Niçin? Dikkatlerinizi çekiyoruz bu noktalara.

Polatlı, Ankara’nın ve Türkiye’nin en büyük tarım ambarlarından bir tanesi, Haymana gibi. Şeker pancarı var, patates var, soğan var ama orada çiftçilik neredeyse yok denecek düzeye düştü değerli arkadaşlarım. Şeker pancarı konusundaki kotalar nedeniyle -ve özelleştirmeden sonra ne olacağı da belli olmaz- soğan ve diğer ürünlerin hepsi toprağa bırakılarak terk edildi, işçi, çiftçi elini çekti üründen; artık boş tarlalara atılmış, soğan tarlalarıyla dolu Polatlı. Bunları kullanmak lazım değerli arkadaşlarım. Biz niçin bir ürünümüzü iç ticarete dönüştüremiyoruz?

Yani “yatırım ortamının iyileştirilmesi” derken elbette şirketlerin varsa sorunlarını giderelim ama bizim gariban köylümüzün sorunlarını, çiftçimizin sorunlarını sizler görmeyecek misiniz, bunların üzerine gidilmeyecek mi?

Ankara… Ankara’nın kendisi “kurak bir bozkır kenti” diye bilinir. Oysa Ankara’mızın -hatırlayın hepiniz şu anda Ankara’nın semtlerini- pek çok semtinin adı dereyle ilgilidir değerli arkadaşlarım, deredir. Bülbülderesi, Dikmen Deresi, İncesu Deresi, Kavaklıdere, Çayyolu, Hacıkadın Deresi yani neresine baksanız Ankara’nın, bütün semtleri dereyle ilgilidir çünkü Ankara daha önceden birçok suyun geçtiği, ırmağın geçtiği, nehrin geçtiği bir kentken şu anda belediye uygulamaları nedeniyle bir bozkır kasabası, bir il hâline, başkent hâline dönüştü. Bir bozkır kasabası derelerdi; geldiğimiz yer, başkent susuz bir kent hâline geldi.

Değerli arkadaşlarım, ne oldu bu Melih Gökçek? Tam 11 katrilyonluk bütçeyi kullanan Melih Gökçek’i elinizin tersiyle ittiniz ama acaba ne oldu değerli arkadaşlarım? Ankara’daki bütün yatırımlar durdu, Ankara’nın kendisi küçülüyor, Ankara ekonomik olarak gelişmiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “yatırımın geliştirilmesi” derken mum dibine ışık versin. Öncelikle, sayın milletvekilleri, bir yaşadığınız, şu anda bulunduğunuz Ankara’nın sorunlarına da birazcık eğilin diyor, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gök.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

50’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 50’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve ardından gelen maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Ömer Süha Aldan                Mehmet Gökdağ                     Zeynel Emre

                Muğla                           Gaziantep                              İstanbul

        Cemal Okan Yüksel                Haydar Akar               Okan Gaytancıoğlu

              Eskişehir                          Kocaeli                                 Edirne                     

 

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel.

Buyurun Sayın Yüksel (CHP sıralarından alkışlar)

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bu kanun tasarısının 48’inci maddesindeki elektronik tebligatın zorunlu yapılmasıyla ilgili biz Adalet Komisyonunda uzun uzun tartışmalar yaptık. Yani esasen yasanın diğer maddelerinde çok büyük bir muhalefetimiz olmamasına rağmen, bu maddede gerek alt komisyonda gerek Komisyonda, Sayın Bakanım, anlattık.

Şimdi, hukukta zorunluluklar getirmek, sonra oluşan ihtiyaca göre bu zorunlulukları değiştirmek doğru bir yöntem değil. Yani hukuk sisteminde böyle teknik konularda işi yazboz tahtasına döndürmek gerçekten hukuk sistemini çok ciddi oranda zedeliyor.

Sayın milletvekilleri, şu anda Türk hukuk sisteminde gerek ceza yargılamasında gerek icra yargılamasında gerek hukuk yargılamasında her türlü süre yapılan tebligatla başlar. Yani süresi içerisinde, tebligattan itibaren on beş gün içerisinde örneğin temyiz başvurusunda bulunmazsanız temyiz hakkınızı kaybedersiniz. Ya da Allah muhafaza icraya verildiğinizde yedi gün içerisinde itiraz etmezseniz hakkınızdaki icra takibi kesinleşir.

(Uğultular)

Sayın Başkan, anlatmaya çalışıyoruz ama bir uğultu var.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen, hatip haklı, salonda bir uğultu var, insicamını bozmayalım.

Buyurun Sayın Yüksel.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) – Şimdi, bu kanun tasarısının 48’inci maddesiyle elektronik tebligat zorunlu hâle geliyor. Altında da bir sürü kurum yazmış. İşte, mahallî idareler var, kamu iktisadi teşebbüsler var ama çok önemli bir şey var. Türkiye'de baroya kayıtlı bütün avukatlara elektronik tebligat zorunlu hâle geliyor. Yani onların müvekkilleriyle ilgili kendilerine yapılacak tebligatlarda tebligat illaki elektronik olacak. Yani süreler posta kutularına elektronik tebligat yapıldığı zaman işlemeye başlayacak.

Şimdi, kanun yaparken işin kolaylaştırıcı taraflarını düşünmek çok doğal ama bir de istisnaları düşünelim.

Ben size kendimden bir örnek vereyim: Ben avukatım, benim babam da avukat, 72 yaşında, hesap makinesi kullanırken zorlanıyor. Şimdi, siz bu avukattan, teknolojiyle arası iyi olmayan avukattan müvekkilleriyle ilgili yapılan bütün tebligatların elektronik olmasını ve onun bunu takip etmesini bekleyeceksiniz. Bu, mümkün değil; bu, hayatın olağan akışına da uygun değil. Çok fazla sayıda bu işte mağduriyet yaratılır. Ha, ben şunu demiyorum: “Teknolojiyi bir yana koyalım, eski usul gitsin.” Evet, teknolojik gelişmelere uyum sağlayalım ama bunu zorunlu yapmanın sebebihikmeti nedir? Toplumda nasıl bir ihtiyaç hasıl oldu ki biz ona göre bir kanun yapıyoruz? Bunun gerekliliği, bundan murat edilen nedir? Biz bunu gerek Komisyonda gerek alt komisyonda konuştuğumuzda Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımız, Alt Komisyon Başkanı arkadaşımız da bu düzenlemenin gerçekten amaca çok hizmet etmeyebileceğini, yumuşatılabileceğini, zorunluluğun kaldırılabileceğini bize ifade ettiler ama son tahlilde geldik ki diyor ki işte 48’inci madde: “Aşağıda belirtilen gerçek ve tüzel kişilere tebligatın elektronik yolla yapılması zorunludur.” Aşağıda da işte, noterler, barolar… Arkadaşlar, bunu değiştirmek zorunda kalacağız, çok fazla hak mağduriyeti olacak. Biraz önce -isimlerini vermeyeyim- AKP’li yetkili arkadaşlarla konuşuyoruz, onlar da diyor: “Evet, bu sakıncalı olabilir.” “E, sakınca çıkarsa değiştiririz.” Niye böyle bir şey yapalım? “Gelin, biz madde metnini çıkaralım.” dedik ama şu yapılsın: İhtiyari olsun. “Evet, teknolojik imkânlardan yararlanabilirim, ben elektronik yolla tebligatları takip edebilirim.” diyen buradaki gerçek ya da tüzel kişiler ya da avukatlar elektronik tebligata tabi olsun ama “Ben bunu istemiyorum.” diyene de zorunluluk koymak gerçekten doğru bir şey değil. O yüzden ben bu konuda…

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Süre ne zaman başlayacak, süre?

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - 1/1/2019 tarihinden itibaren buradaki tüm tebligatlar zorunlu hâle gelecek. Büyük mağduriyetlerin çıkacağını ben bugünden söylüyorum. Burada bir düzenleme yapalım, bir önerge versin iktidar partisi milletvekilleri, bunu ihtiyari hâle getirelim Sayın Bakanım.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yüksel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

50’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

51’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın 51’inci maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 51— 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (1) sayılı Tarifenin “B) İcra ve iflas harçları:” başlıklı bölümünün “II- İflas harçları:” başlıklı alt bölümünün (2) numaralı fıkrasının (b) bendi aşağıdaki biçimde değiştirilmiştir.

b) Konkordatoda;

aa) Alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden (Binde 2)

bb) Yapılandırma sonunda rehinli alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden (Binde 1)”

 

         Ömer Süha Aldan                 Necati Yılmaz                  Mehmet Gökdağ

                Muğla                             Ankara                              Gaziantep

            Zeynel Emre                   Namık Havutça            Cemal Okan Yüksel

               İstanbul                          Balıkesir                             Eskişehir

            Haydar Akar                 Okan Gaytancıoğlu                    Tufan Köse

               Kocaeli                            Edirne                                  Çorum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Çorum Milletvekili Tufan Köse konuşacaktır.

Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ahmet Yıldırım’ın dün burada milletvekilliğini düşürdük, özellikle iktidar partisinin milletvekillerinin oylarıyla. Herhâlde dünya siyaset tarihinde Cumhurbaşkanına hakaret etti diye milletvekilliği düşürülen ilk milletvekili olması gerekiyor. Ben bunun Türkiye’nin 2018 yılında yakaladığı demokratik derinliğe uygun olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki bizim Cumhurbaşkanımız 2018’den sonra bir siyasi partinin de Genel Başkanı. Bir siyasi partinin genel başkanı kamuoyu önünde kendisine yapılan eleştirileri hakaret olarak artık kabul edemez. Bu anlamda ben Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi şahsiyetine bu kararın uygun düşmediğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, az evvel de söyledim, Sayın Adalet Bakanı da burada zannedersem, Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesini 2017 Haziranında okul birinciliğiyle bitiren bir arkadaşımız var: Veli Umut Köse. Bu arkadaşımız girdiği hâkimlik sınavının mülakatında kendisine hukuka ilişkin herhangi bir soru sorulmamasına karşın; 7 tane öğrencinin, 7 tane hâkim adayının üç dakika içerisinde sorgulanmasına karşın, mülakata alınmasına karşın elenmiş Sayın Bakanım. Veli Umut Köse elenmiş. Aynı fakültenin yedi yılda, altı yılda okulu bitiren mezunları var. Çeşitli vesilelerle ve çeşitli referanslarla hâkimlik sınavına girmişler, kendisinin bana ilettiğini söylüyorum. Köse soy ismi bir akrabalık bağı değildir. (Uğultular)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, uğultuyu keselim lütfen, Sayın Köse’yi dinleyelim.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Değerli arkadaşlar, dinlerseniz, sevgili iktidar partisi milletvekili arkadaşlar…

Bana söylediği şu: 15 Temmuz gecesi falan ildeki tümen komutanının referansıyla bir arkadaşı mülakatı kazanmış. Hâlbuki okulu yedi yılda bitirmiş ve diyormuş ki: “Ben hâkim olamam, hâkimliği beceremem, savcı olacağım.” Sayın Adalet Bakanına bu adaletsizliği bildirmek istiyorum.

Tabii, bu arada Sayın Cumhurbaşkanının başdanışmanı var bir tane, diyor ki: “Yargıdaki Alevi hâkimiyetine son verdik.” İsmini vermeyeyim, kendileri biliyorlardır. Değerli arkadaşlarım, yargıda bir Alevi hâkimiyeti filan yok, tarihin hiçbir döneminde de olmadı, geçmiş dönemdeki HSYK’de de olmadı. Eğer Aleviler yüksek yargıda hâkim olsalardı bugün daha adaletli bir düzen olurdu. Adaletsiz ve zalim düzene dik duran, karşı duran, ülkemizde yaşayan 20 milyona yakın Alevilerdir. Sayın Bakanım, bu konuyla özellikle ilgilenmenizi istiyorum, diliyorum.

Tabii, bir Deniz Yücel meselesi var, bir yerli ve millî meselesi var ülkemizde maalesef. Ne söylesek yerli ve millî olmamakla suçlanıyoruz. Bir grup da özellikle Milliyetçi Hareket Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri yerli ve millî olduklarını söylüyorlar. Şimdi, Deniz Yücel gazeteci. Yıllarca söyledik; bir yıldan, bir buçuk yıldan beri söylüyoruz: Tutuksuz yargılansın. Gazeteciler, siyasetçiler, milletvekilleri tutuksuz yargılansın diyoruz. “Efendim, teröristsiniz siz, terörle iş birliği yapıyorsunuz. Vatan haini!” Hep suçlamalar bu yönde. Merkel geliyor, bir görüşme yapılıyor ve Merkel’in -bana göre- emriyle ve talimatıyla Deniz Yücel serbest bırakılıyor ve siz yerli ve millî oluyorsunuz, serbest bırakanlar, talimat alıp da serbest bırakanlar.

Şimdi, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir yıl önce bir söz söylüyor: “AB üyesi devletlerin liderleri gittiler, Papa’nın huzurunda birleştiler, kutsal ittifak kuruyorlar ve dürüst davranmıyorlar.” Çok sürmedi, geçtiğimiz günlerde, geçtiğimiz ay içerisinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan gitti; Papa’yla -üstelik de 12 şehidimizin olduğu gün- bir görüşme yaptı. Acaba o da mı aynı ittifakın bir parçası oldu, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanı olduğu gibi?

Öyle bir noktaya geldi ki değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanımız Papa’yı ziyaret ediyor, Sayın Cumhurbaşkanımız kilise açıyor, Sayın Cumhurbaşkanımız Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanı oluyor, “Türk” ibaresinin Türkiye Barolar Birliğinden, Türk Tabipleri Birliğinden kaldırılmasını istiyor, Yahudi Üstün Hizmet ve Cesaret Madalyası alıyor, Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte bir ittifak kuruyorlar, bu yerli ve millî ittifak oluyor; bizler de demokrasiyi savunduğumuzda, insan haklarını savunduğumuzda, basın özgürlüğünü savunduğumuzda -ne oluyoruz- vatan haini oluyoruz, terörist oluyoruz. Bu anlayışı bırakmazsak 21’inci yüzyılda Türkiye’ye yakışan, ülkemize yakışan bir demokrasiyi hayata geçirme ihtimalimiz olmaz.

Ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

51’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

52’nci maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

53’üncü maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

54’üncü maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

55’inci maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

56’ncı maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

57’nci maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

58’inci maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

59’uncu maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

60’ıncı maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

61’inci maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

62’nci maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

63’üncü maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

64’üncü maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

65’inci maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

66’ncı maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

67’nci maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Böylece, üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Oyunun rengini belli etmek üzere İç Tüzük 86’ya göre aleyhte söz talebinde bulunan Sayın Mahmut Tanal yoktur.

Hülya Nergis de lehte, o da yok.

Dolayısıyla bölüm üzerindeki ve tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için beş dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı:                  229

 Kabul:                                     228(X)

 Ret:                                           1

      Kâtip Üye                                             Kâtip Üye

 Mücahit Durmuşoğlu                               Barış Karadeniz

     Osmaniye                                                Sinop”

 

Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı, mübarek olsun.

Sayın milletvekilleri, bir grup önerisi vardır. Genel Kurul çalışmalarına iştirak eden bütün siyasi parti grupları tarafından imzalanan bu öneriyi emsal teşkil etmemek üzere, Genel Kuruldaki uzlaşmayı ve bir itiraz bulunmamasını dikkate alarak işleme alacağım.

Öneriyi okutuyorum:

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- AK PARTİ, CHP ve MHP Gruplarının, Genel Kurulun 1 Mart 2018 Perşembe günü ve daha önce 463 sıra sayılı işin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde toplanmasına karar verilen 2 Mart 2018 Cuma günü toplanmamasına ilişkin ortak önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 28/2/2018 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince aşağıdaki ortak grup önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederiz.

 

            Mehmet Muş                          Engin Özkoç                  Erkan Akçay

   Adalet ve Kalkınma Partisi         Cumhuriyet Halk Partisi Milliyetçi Hareket Partisi

       Grubu Başkan Vekili               Grubu Başkan Vekili  Grubu Başkan Vekili

 

Öneri:

Genel Kurulun;

1 Mart 2018 Perşembe günü ve daha önce 463 sıra sayılı işin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde toplanmasına karar verilen 2 Mart 2018 Cuma günü toplanmaması;

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci sırada yer alan, 517 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgüt ve Ofisin Türkiyedeki Yasal Statüsü Ayrıcalıkları ve Bağışıklıklarına İlişkin Anlaşmayı Tadil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/848) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 517)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 6 Mart 2018 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Emeğinize, katkınıza, gayretinize, bütün siyasi parti gruplarına ve tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum.

Hayırlı akşamlar, hayırlı hafta sonları diliyorum.

Kapanma Saati: 19.22



(x) 524 S.Sayılı Basmayazı 27/2/2018 tarihli 64’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(X)  Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.