TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

64’üncü Birleşim

27 Şubat 2018 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Fatma Benli’nin, 28 Şubat postmodern darbesine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, Ordu ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’e annesinin vefatı, Gümüşhane Milletvekili Osman Akgül’e babasının vefatı nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci ve 26 Şubat Hocalı katliamının 26’ncı yıl dönümlerine ilişkin konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, 26 Şubat Hocalı katliamının 26’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırım’ın, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

4.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, şeker fabrikalarını satmanın pancar üreticisini bitirmek, çalışanları işsiz bırakmak, çocukları nişasta bazlı şekere mahkûm etmek demek olduğuna ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP Hükûmetinin uygulamaları nedeniyle toplumsal ayrışmanın tehlikeli bir duruma geldiğine ilişkin açıklaması

6.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öğretim üyesi Abdullah Akın hakkında bazı ifadeleri nedeniyle işlem yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

7.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öğretim üyesi Abdullah Akın hakkında bazı ifadeleri nedeniyle işlem yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, yeterli destek verilmezse Nevşehir ve Niğde’de tek geçim kaynağı patates üretimi olan bölgelerde çiftçilerin zor duruma gireceğine ilişkin açıklaması

9.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Aladağ yurt yangını davasında adaletin ne zaman sağlanacağını, yoksul ailelerin çocuklarına devlet yerine cemaatlerin mi sahip çıkacağını ve eğitimde cemaat vesayetinin ne zaman kalkacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

10.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, çocuklar kullanılarak savaş çığırtkanlığı yapılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öğretim üyesi Abdullah Akın hakkında bazı ifadeleri nedeniyle işlem yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

12.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün annesine Allah’tan rahmet dilediğine, Afrin Operasyonu ve Suriye savaşından en çok zarar gören Hatay ve Kilis esnafının durumuna çözüm getirilmesi için Hükûmet yetkililerini göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

13.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 26 Şubat Hocalı katliamının 26’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, yurt dışında görevlendirilen müşavirlerle ilgili bazı bilgiler almak istediğine ilişkin açıklaması

15.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 39’uncu gününe girilen Zeytin Dalı Harekâtı’nda Afrin’in emniyete alınarak sınıra yakın bölgelerin terörden temizlendiğine, şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ve 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün annesine Allah’tan rahmet dilediğine, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne, 26 Şubat Hocalı katliamının 26’ncı yıl dönümüne ve şehit olan soydaşları, 1915’te Hınçak, Taşnak çetelerinin saldırılarında hayatlarını kaybedenleri ve ASALA saldırılarıyla şehit olan diplomatları rahmetle andığına ilişkin açıklaması

17.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ne ve Cumhuriyet Halk Partisine başsağlığı dileğinde bulunduğuna, Akit TV sunucusu Ahmet Keser’in bazı ifadelerine, ülkeyi yönetenlere cinayet ortamına son verilmesi konusunda acil çağrıda bulunduğuna, çocuk istismarı konusunun çözümünün gerçekten önleyici faaliyetlerde bulunmak olduğuna, Demokratik Bölgeler Partisi Parti Meclisi üyesi Süleyman Öztoprak ile Iğdır Belediye Meclisi üyesi Mehmet Kitir’in kaçırılmaları olayına ve Mersin Emniyet Müdürlüğündeki işkence iddialarına ilişkin açıklaması

18.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

19.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Gümüşhane Milletvekili Osman Akgül’e babasının vefatı, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’e annesinin vefatı nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna, 26 Şubat Hocalı katliamının 26’ncı yıl dönümüne, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne, seçim ittifakıyla ilgili yasa teklifine sonuna kadar karşı olduklarına ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım ile Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan’ın milletvekilliklerinin düşürülmesiyle ilgili işlemin ertelenmesini rica ettiğine ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün annesine Allah’tan rahmet dilediğine, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne, 26 Şubat Hocalı katliamının 26’ncı yıl dönümüne, Çekya devletinin terör örgütü elebaşı Salih Müslim’i serbest bırakmasına, Akit TV’de yapılan açıklamayı kabul etmelerinin mümkün olmadığına, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde bir akademisyenin yaptığı açıklama nedeniyle hakkında adli tahkikat başladığına ve Cumhurbaşkanının partilerinin bir mitingindeki ifadelerinin çocuk istismarı olarak değerlendirilemeyeceğine ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, halkın iradesinin tanınmayarak milletvekilliklerinin düşürüldüğüne ve Meclisin artık hiçbir işlevi kalmadığına ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- Iğdır Milletvekili Nurettin Aras’ın, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklamasındaki Iğdır’da 2 kişinin kaçırılma olayıyla ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, şeker fabrikalarının satılmasından vazgeçilip çiftçinin ve milletin mağduriyetinin giderilmesi çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması

 

25.- Elâzığ Milletvekili Ömer Serdar’ın, İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, sözleşme yapılmaması gerekçesiyle cezaevinde bulunanların eğitim hakkından yoksun bırakılmasının anayasal bir suç ve insan hakları ihlali olduğuna ilişkin açıklaması

27.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla yatırımcıların hayatını kolaylaştıracak kararlar alındığına ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak milletin önünü açacak yasaların bir an önce çıkmasına katkı sağladıklarına ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Başbakanlığın, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım hakkında verilen Muş 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/6/2017 tarihli ve E:2016/669 ve K:2017/208 sayılı Kararı’nın Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 25/12/2017 tarihli ve E:2017/2112, K:2017/1751 sayılı Kararı’yla kesinleşmesi nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 84’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin tezkeresi (3/1521)

2.- Başbakanlığın, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan hakkında verilen Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/7/2017 tarihli ve E:2016/28 ve K:2017/126 sayılı Kararı’nın Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 1/12/2017 tarihli ve E:2017/1762, K:2017/1963 sayılı Kararı’yla kesinleşmesi nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 84’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin tezkeresi (3/1522)

 

B) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısının 27/2/2018 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/135)

2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in (2/1346) esas numaralı Radyoloji, Radyum ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/134)

 

C) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Azerbaycan Millî Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Samed Seyidov ile Gürcistan Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Sophie Katsarava ve beraberlerindeki heyetlere “Hoş geldiniz.” denilmesi

 

 

 

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve arkadaşları tarafından yağlı tohum ithalatının neden olduğu sorunların belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1170) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 27/2/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiye’de artan militaristleşmenin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, 26/2/2018 tarihinde İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ve arkadaşları tarafından, hapishanelerde öğrenime devam etmeye çalışan binlerce öğrencinin sorunlarının araştırılarak gerekli çözümlerin üretilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında bulunan 524, 167 ve 463 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 1’inci, 3’üncü ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, Elâzığ Milletvekili Ömer Serdar’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Anayasa Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

 

 

 

 

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/913) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 524)

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, son on beş yılda Sosyal Hizmetler Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamında atanan Bakanlık personeline ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik’in cevabı (7/22359)

2.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, Ocak 2018 itibarıyla Türkiye’den AB ülkelerine yerleştirilen Suriyeli sayısına ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik’in cevabı (7/22601)

3.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Bakanlık resmi internet sitesi ana sayfasında Atatürk’ün resminin bulunmamasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/22657)

4.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, AKPM tarafından alınan Türkiye ile ilgili bir karara ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik’in cevabı (7/22866)

5.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan yapılan araç ve şahıs giriş çıkışlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/22891)

6.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, İpsala Sınır Kapısı’ndan giriş çıkış yapan araç ve şahıs sayısına ve işlem süresine,

Öncüpınar Sınır Kapısı’ndan giriş çıkış yapan araç ve şahıs sayısına ve işlem süresine,

İlişkin soruları ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin cevabı (7/23181), (7/23182)"

7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık bünyesinde olası bir depreme yönelik olarak alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/23388)

27 Şubat 2018 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, fabrikaların özelleştirilmesi hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’e aittir.

Sayın Çakırözer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

(Uğultular)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibi kürsüye davet ettim, lütfen uğultuyu keselim.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, az önce kıymetli annesi Saadet Tüzün’ü kaybettiğini öğrendiğimiz Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Yaşar Tüzün’e hepimiz adına başsağlığı ve sabır diliyorum. Saadet anneye Allah’tan rahmet diliyorum.

Haksız ve hukuksuz bir biçimde özgürlüğünden dokuz aydır mahrum bırakılan İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu ile Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen tutuklu yargılanan milletvekillerimize ve gazeteci meslektaşlarıma özgürlük ve adalet dileklerimle sözlerime başlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, hafta sonu Alpullu’da, Uşak’ta, dün ise Afyon’da şeker fabrikaları önünde yüzlerce şeker fabrikası emekçimiz ve pancar çiftçilerimizle bir araya geldik. Bugün Elbistan’da, yarın Kırşehir’de onlarla birlikte olacağız. Alpullu, Afyon, Bor, Burdur, Çorum, Elbistan, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Kırşehir, Muş, Turhal ve Yozgat’taki en değerli fabrikalarımızda çalışan emekçilerimize buradan bir kez daha selam olsun. Bu ülkenin cumhuriyetle yaşıt en yerli ve en millî varlıkları olan şeker fabrikalarımızın satılmaması için onlarla birlikte direniyoruz, onlarla birlikte direneceğiz.

Değerli arkadaşlarım, Afyon’da, Alpullu’da şunu gördüm: İşçi karşı, çiftçi karşı, esnaf karşı, o şehirde yaşayan halk karşı, buna rağmen satılacaklar. Bu fabrikalar satılırsa satılsın, bana ne diyemeyiz. Turhal aynı zamanda Ankara’dır. Afyon aynı zamanda Eskişehir’dir. Alpullu İstanbul’dur, tüm Türkiye’dir. Bakın, Eskişehir’de seksen dört yıldır üreten Kazım Taşkent Şeker Fabrikamız var. Kampanya dönemlerinde orada bine yakın emekçimiz bazen yirmi dört saat aralıksız üretim yapıyor bu ülke için. Binlerce pancar çiftçisi oradan geçimini sağlıyor. Tek fabrika Türkiye ekonomisine her yıl 500 milyon lira katkı sağlıyor. Eskişehir şimdilik satış listesinde yok diye rahat olabilir miyiz? Hayır, asla çünkü biliyoruz ki sıra yarın bize de gelecek. İşte o yüzden, bu haklı direnişe, bu dayanışmaya Eskiheşirli emekçiler, çiftçiler ve tüm Eskişehir halkı yürekten katılmakta. Şimdi, bu fabrikaları sattığınızda elinize ne geçecek değerli arkadaşlarım? On beş yılda 62 milyar dolarlık ulusal varlığımızı sattınız ama ülkenin iki yakası bir araya gelmiyor, borcumuz 3 katına çıktı. Fabrikayı almaya gelen üretmeye gelmiyor değerli arkadaşlarım, işte örneği: Et Balık Kurumunu özelleştirdik, yerinde AVM var; et ithaline ise ülke mahkûm edildi. SEKA, TEKEL, Süt Endüstrisi Kurumu hep yok pahasına elden gitti değerli arkadaşlarım. Şimdi gözünüzü şeker fabrikalarına diktiniz. Fabrikalar satılınca ne olacak? Pancar üretimi bitecek, kendi şekerimizi üretemez hâle geleceğiz, yurttaşımız sağlıklı olmayan, doğal olmayan tatlandırıcılarla beslenecek. Sadece bizim çocuklarımız değil, bu büyük hataya ortak olanların çocukları da aynı kaderi paylaşacak. Gelin, bu fabrikaları satmayalım. Gerekli yatırımları yaparak bu fabrikalarımızı daha verimli, daha üretken hâle getirelim. Ulusça zenginleşelim, bizim tek isteğimiz budur.

Değerli arkadaşlarım, ulusça karşı karşıya olduğumuz bir başka tehlike daha var. Enerji yatırımları gerekçe gösterilerek yüzyıllardır bizleri besleyen verimli topraklarımız yağmalanmakta. İşte, en yakın örneği memleketim Eskişehir’den. Daha dün, bu Hükûmet kendisi Alpu Ovamızı büyük ova ilan etti, “Bir çivi dahi çakılamaz oraya.” dediniz. Şimdi aynı yere, Eskişehir’imizin kalbine zehir solutan bir “Kömür santrali yapacağız.” diyorsunuz. Eskişehir halkının tamamı, her görüşten, her partiden Eskişehirli “Temiz havamıza, suyumuza, bereketli topraklarımıza kıymayın.” diye itiraz ediyor. Halka kulak vereceğinize rantçılara kulak veriyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, Eskişehir halkı olarak temiz bir çevre arzumuzu tüm Türkiye’ye duyurmak için geçtiğimiz cumartesi günü bir miting düzenlemek istedik. Aralarında milletvekilleri, belediyeler, her düşünceden partiler, sivil toplum örgütlerinin de bulunduğu tam 114 kuruluş sadece tek bir mesaj haykırmak istedik, “Eskişehir kıymetlidir.” diyecektik. Buna izin verilmedi değerli arkadaşlarım; gerekçesi OHAL olarak gösterildi, Afrin Operasyonu olarak gösterildi. Size sormak isterim: Temiz bir hava istemenin, bereketli topraklar üzerinde yaşamak istemenin ne alakası var FETÖ’yle, 15 Temmuzla, Afrin’le? Tam tersine, değerli arkadaşlarım, nasıl ki 15 Temmuz gecesi darbeci hainlere karşı bu yüce Mecliste birlikte olduysak, nasıl ki Afrin Operasyonu’na katılan kahraman ordumuz için hep birlikte dua ediyorsak bu mesele de aynıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Eskişehir’de, Bursa’da, Çanakkale’de, Tekirdağ’da, Artvin’de, Türkiye’nin dört bir yanında zehir solutacak, kanser yayacak bu santrallere karşı yine birlikte “Dur.” demeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika alabilir miyim, bitiriyorum?

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Çakırözer.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Tabii.

Bu vesileyle son olarak şunu da söylemek isterim: “OHAL’e artık yeter.” demeliyiz. Bakın, temiz hava istemeyi bile yasaklayan bir anlayışla karşı karşıyayız. Emekçilerin grev hakkına, sanatçının tiyatrosuna, aşureye, lise pilav gününe bile OHAL yasağı getirdiniz değerli arkadaşlarım. Ellerine silah dahi almayan gazeteciler, insan hakları aktivistleri aylardır cezaevlerinde. En son Halkevleri Genel Başkanı Dilşat Aktaş görüşleri nedeniyle gözaltına alındı. Doktorlar, avukatlar, mimar ve mühendisler, tüm meslek örgütleri hedefte; korkutulmak, sindirilmek isteniyor. Türkiye’nin ihtiyacı kutuplaşma, yasaklama, baskı değil, demokrasi, uzlaşı ve hukuk devletidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.08

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündem dışı ikinci sözde kalmıştık.

Şimdi, gündem dışı ikinci söz, 28 Şubat postmodern darbesi hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Fatma Benli’ye aittir.

Buyurun Sayın Benli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Fatma Benli’nin, 28 Şubat postmodern darbesine ilişkin gündem dışı konuşması

FATMA BENLİ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

28 Şubat postmodern darbesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Neden 28 Şubatı konuşuyoruz? Aslında, bana göre, bu sorunun cevabını en iyi Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç “Unutmayın, unutursanız tekrarlanır.” sözleriyle vermiş. 28 Şubatı aslında, ders almak ve bundan sonra başkalarına başka sebeplerle haksızlık yapılmasın diye konuşuyoruz. 28 Şubatların ya da Türkiye’de daha önce ve daha sonra gerçekleştirilen darbelerin Türkiye’ye ne kadar çok zarar verdiğini gösteren bana göre en iyi örneklerden bir tanesi, ilk duyduğumda bana orijinal gelen PTT’nin 1987 yılında yaptığı “Geleceğe Mektup” kampanyasıydı.

PTT, 1987 yılında, tam on üç sene sonra sahiplerine iade edilmek üzere geleceğe mektuplar yazdırmış. Bir kısım insanlar kendilerine mektup yazmışlar, bir kısım insanlar 2000 yılında açılmak üzere anne babalarına, çocuklarına ya da resmî kuruluşlara yazmışlar.

Hiç unutmuyorum, 1 Ocak 2000 tarihinde bu mektuplar açıldığında gelen mektuplardan bir tanesi de “Artık on üç sene sonra bir Türk astronotumuz olur.” diye düşünen birisine aitti ama maalesef, o mektup Türkiye’de sahibine ulaşmadı, Kazakistan asıllı birisine verildi.

Dönemin Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut’un gazeteciler önünde açtığı kendisine gönderilen mektuplardan ilki ise yine, darbe nedeniyle 1987 yılında üniversitenin içerisine giremedikleri için okulun dışında açlık grevi yapan bir öğrenciye aitti. O öğrenci şu ifadelerde bulunuyordu: “Ben şu an okulun içerisine giremediğim için bu mektubu yazıyorum. Siz bu mektubu 2000 yılında okuyacaksınız ve ben eminim ki o gün geldiğinde siz rahatlıkla eğitim görmeye devam edeceksiniz. Ben size bugünlerden ders almanız için bu mektubu yazıyorum.” Ama ne acıdır ki 28 Şubat süreci, irticanın birinci öncelikli hedef olarak görüldüğü, Sincan’da tanklar yürütüldüğünde sadece “Demokrasiye balans ayarı yaptık.” denildiği ve “28 Şubat bin yıl sürecek.” ifadeleriyle cesaretlerin gösterildiği, vesayet odaklarının çok rahat bir şekilde Türkiye’ye karşı meydan okuduğu bir dönemdi. Bu nedenle, 2000 yılında bu mektup okunduğunda hâlen öğrenciler dışarıdaydı. Bu nedenle, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit kendisine gelen mektupları basın mensupları yanında açmamayı tercih etti. Asla yanlış anlaşılmasın, 28 Şubat sadece o dönemde mağdur edilen, okullardan atılan öğrencileri olumsuz etkilemedi, sadece mesleklerinden çıkartılan öğretmenleri, meslek liselerini ya da eşi öğretmen olduğu için ordudan atılan insanları, erkekleri etkilemedi. 28 Şubat, başını örtmeyi tercih eden kadınlar kadar erkekleri de olumsuz etkiledi; aslında, 26 bankanın kapatıldığı bir dönem olduğu için yedisinden yetmişine bu borcu ödemek zorunda kalan bütün Türkiye’yi olumsuz etkiledi. Biz bugün 28 Şubatı, o dönemde yaşananlar bundan sonra başkalarının başına gelmesin diye konuşuyoruz. Çünkü zamanında 60 darbesiyle yüzleşilseydi 80 darbesinde bu kadar çok acı yaşamazdık, 80 darbesiyle zamanında hesaplaşılsaydı 28 Şubatta bu kadar aşikâr bir şekilde millete karşı durma cesaretini gösteremezlerdi. Ama 28 Şubatta karşı çıkış olduğu için, 28 Şubatta farklı düşüncelerde olanlar, farklı yaşam pratiklerine sahip olan insanlar haksızlığa karşı bir arada durma cesaretini gösterdikleri için 15 Temmuzda halkımız tankların karşısına, F16’ların karşısına çıkabildiler.

Bana göre “28 Şubat” dendiğinde unutulmaması gereken en önemli isimlerden bir tanesi Medine Bircan’dı. Medine Bircan 71 yaşında bir kadındı, İstanbul Üniversitesi sadece öğrencilere ya da memurlara değil memurların eşleri ve çocukları için de başı açık olma şartını sağlık karneleri için getirdiğinde, maalesef, üniversiteye bağlı hastanede de bu yasakla karşı karşıya kalan bir kadındı. 71 yaşında olmasına rağmen, zaten kanser hastası olduğu için kemoterapiden saçlarının dökülmesi umursanmadan başı açık fotoğrafı istendi; maalesef, hasta döşeğindeyken sağlık karnesindeki fotoğraf değiştirildiği gün vefat etti.

Bana göre ikinci örnek Tevhide Kütük’tü. Tevhide, sadece lise öğrencisiydi, ödül almak için çıktığı kürsüden, okulun dışındaki bir salondaki kürsüden “Kaymakam var, başörtülü orada bulunamazsın.” denilerek indirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FATMA BENLİ (Devamla) – Müsaade alabilir miyim bir dakika Başkanım?

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın.

FATMA BENLİ (Devamla) – Tevhide Kütük, belki yaşı küçüktü, belki ağlayarak o kürsüden indi ama gidip kaymakamın karşısına “Neden?” diye sorabildi. Aslında 28 Şubat tüm haksızlıklara karşı “Neden?” sorusunun sorulabildiği ve yasak ne kadar uzun süre devam ederse etsin sonuna kadar mücadele edildiği, bunun için bütün herkesin bir araya geldiği bir süreçti.

15 Temmuzda da biz bunun aynısını yaşadık; farklı insanlar bir araya geldiler ve dediler ki: “Bu ülkede kararları biz veririz; hiç kimse bizim yerimize, bizim adımıza karar veremez. Biz ayrımcılığa da ötekileştirmeye de karşıyız. Biz bu ülkenin sahibiyiz ve biz bundan sonraki gelecek nesillere bu haksızlıkların yaşatılmaması için beraberce mücadele edeceğiz. Biz bir olduğumuz müddetçe, beraber olduğumuz müddetçe bundan sonraki darbe girişiminde bulunmaya çalışacak insanlar da asla ama asla başarılı olamayacaklar.”

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, Ordu ilinin sorunları hakkında söz isteyen Ordu Milletvekili Seyit Torun’a aittir.

Buyurun Sayın Torun. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, Ordu ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

SEYİT TORUN (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ordu’nun sorunlarını sizlerle paylaşmak için söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu arada, Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Yaşar Tüzün’ün sevgili annelerine Allah’tan rahmet diliyorum, Sayın Başkanımıza da başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kürsüden defalarca Ordu’nun sorunlarını gündeme getirdik, defalarca konuştuk biz sadece bu eleştirilerimizi dile getirdik ama maalesef iktidar da kulaklarını tıkadı; fındık dedik dinletemedik, dedik Karadeniz’in tek geçim kaynağı…

Samsun’u da ilgilendiriyor Sayın Vekilim.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – İki kulağımı da açtım.

SEYİT TORUN (Devamla) – Maalesef Sayın Bakanımızla yaptığımız görüşmelerde ocak, şubat aylarında bir toplantıyla hareket edecektik. Ağustosta gene hasat dönemi gelecek, gene çözüm arayacağız. Biz diyoruz ki: Altı ay var, süresi gelmeden masaya yatıralım; kısa, orta, uzun vadeli çözümler oluşturalım ve fındığı artık tartışma konusu olmaktan çıkaralım, politika konusu olmaktan çıkaralım, üreticinin faydasına olan çözümleri üretelim. Ama siz diyorsunuz ki: “Biz biliriz, biz yaparız.” Ağustos ayı geliyor; yok “TMO’ya aldıracağım şu kadar fındık.” yok “Şunu yapacağım.” Görülüyor ki hiçbir faydası yok, maalesef, üretici gene kayıplarda.

Milletvekilimiz “TMO fındığı satarsa ben kendimi yakacağım.” diyor, kimi “Bakanla görüştüm.” diyor ama yanan da yakılan da üretici oluyor, sonuçta kaybeden de üretici oluyor. Biz diyoruz ki: Daha altı ayımız var; şimdiden, lütfen, ele alalım ve bu sorunu çözelim.

Sadece fındık mı? Tabii, birçok sorun var, işsizlik gırla. 1,5 milyon insanımız göç etmiş Ordu’dan; bunlar keyfî göç değil, bunlar gerçekten zorunlu göç.

Organize sanayi bölgemiz var, ikincisi açıldı; maalesef, hâlâ kamulaştırma bedelleri ödenmedi. İnsanlar bu kamulaştırma bedeline güvenerek hazırlık yaptılar, onlar da mağdur oldu. Sanayiciler eli kulağında bekliyor fakat hâlen bir gelişme, hâlen bir iyileşme yok.

Tabii, Karadeniz’in en geri sağlık hizmetini alan il, maalesef, Ordu. Bir şehir hastanesinden bahsedildi, şehir efsanesine döndü; hâlâ yeri de belli değil. Kalkınma Bakanına soruyoruz, maalesef, YPK’den hâlâ bir karar çıkmadı; Sağlık Bakanına soruyoruz, maalesef, hâlâ bir projesi dahi yok ama ortada bir hastane ismi dolaşıyor, gidiyor. Maalesef, hastalarımız yoğun bakım için çevre illere gitmek zorunda kalıyor. Maalesef, aciller şu anda dolu, hiçbir şekilde hizmet veremiyor, tıkanmış vaziyette. Aybastı hastanemizin ağustosta açılacağı söyleniliyor; hâlâ C sınıfına alınacak mı, alınmayacak mı, belli değil. Maalesef, Ordu sağlık alanında da geri kalmıştır. Bir il sağlık müdürü geliyor, diğeri gidiyor. Niye alındı, niye göreve geldi, belli değil. Başarılı hastane müdürleri bir gece ansızın, bakıyoruz, görevden alınmış; niye alınıyor, neden alınıyor, bu da belli değil.

Çevre yollarımız zaten artık yılan hikâyesine döndü. Ordu çevre yolunun beş yıldır açılışı bekleniyor ve sürekli takvim veriliyor ama hâlâ bitirilemedi. Ulubey-Gölköy yolu, Karadeniz-Akdeniz yolu, Akkuş-Niksar yolu, Kumru-Korgan-Akkuş yolu ve Çambaşı yolu maalesef, hâlâ çok yavaş ilerliyor ve yapılan duvarlar bile çökmeye başladı, yapılan imalatlar bile artık maalesef yerinde değil. Yani iki üç makine atmayla “Yol yapacağız.” diye insanları oyalıyorsunuz ama seçim zamanı geldi mi bütün makineler oraya yığılıyor ve çamurun üstüne asfalt dökmeye kalkıyorsunuz. Maalesef bu bitirilemeyen yollardan dolayı da vatandaşımız hâlâ ciddi bir ulaşım sorunu yaşıyor.

Aslında burada beş dakikada sorunları dile getirmek mümkün değil ama bir ilin kaderini anlamanız için, içinde bulunduğu durumu anlamanız için şunu bilmeniz yeterli: Bugün Türkiye'de en fazla göç veren illerin başında Ordu geliyor. 1,5 milyon insanımız il dışında yaşıyor. Bunlar keyfî gitmiyor herhâlde, zevk için gitmiyor; iş bulamadığı için, aş bulamadığı için, kendisi için yeterli gelir oluşturamadığı için göç ediyor maalesef.

Sayın Başkanım, herkese ilave ettiniz, ben de…

BAŞKAN – Peki, size de son kez bir dakika ilave edelim.

SEYİT TORUN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Sonuç itibarıyla şunu ifade etmek istiyorum: Ordu, gereken desteği size verdi, her türlü katkıyı sağladı ama maalesef, siz Ordu’ya ihanet ettiniz ve Orduluya sahip çıkmıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Bakan, Kültür ve Turizm Bakanımız seçim döneminde 5 projeyle geldi, “Sadece Ordu’yu değil, Ordu’nun çevresine de çok büyük etki yapacak.” dedi. 5 projeyi şu anda ağzına alan yok, tek bir proje için konuşan yok. Yani her dönemde geliyorsunuz, söz veriyorsunuz ve benim insanımın, maalesef, duygularını istismar ediyorsunuz ve seçim bitince her şey bitiyor. Bu anlamda, sözlerin tutulmasını da istiyoruz; Kabinede Bakanımız da var, artık Ordu’ya da bakmasını istiyoruz onun, gözlerini biraz da Ordu’ya çevirmesini istiyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’e annesinin vefatı, Gümüşhane Milletvekili Osman Akgül’e babasının vefatı nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci ve 26 Şubat Hocalı katliamının 26’ncı yıl dönümlerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bugün bu nöbeti Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Yaşar Tüzün tutacaktı, kendisi bu hafta nöbetçiydi ama nöbete çıkmadan az evvel annesinin, Saadet validemizin vefat haberini aldık hep birlikte, dolayısıyla onun yerine ben çıktım. Bu vesileyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Bilecik Milletvekilimiz ve aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilimiz Sayın Yaşar Tüzün’e, ailesine, yakınlarına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz; Saadet validemize de Allah’tan rahmet diliyoruz, Rabb’im mekânını cennet eylesin.

Yine, aynı şekilde, bu pazar günü Gümüşhane Milletvekilimiz Osman Akgül’ün de babaları vefat etmişti. Yine Osman Bey’e de başsağlığı diliyoruz; değerli babasına da Allah’tan rahmet diliyoruz, mekânı cennet olsun.

Sayın milletvekilleri, bugün Profesör Doktor Sayın Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci seneidevriyesi, buradan rahmetle anıyoruz. Kendisini milletine hizmet için adamış büyük bir devlet, siyaset ve bilim adamı olan rahmetli Erbakan her zaman gönüllerde müstesna bir yere sahip olacaktır. Mücadelesi, azmi ve duruşuyla her zaman örnek bir insan ve örnek bir devlet adamı olan Sayın Necmettin Erbakan’ı da bir kez daha rahmetle ve saygıyla anıyoruz.

Yine, bir millet iki devlet olduğumuz kardeş Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde 26 Şubat 1992’de Hocalı şehrinde gerçekleştirilen katliamın acısını da yirmi altı yıldır sinemizde yaşıyoruz. Kadın, çocuk, yaşlı demeden 613 sivil Azerbaycan vatandaşının katledildiği bu acı hadise dünya tarihinde görülmemiş bir vahşettir. Her zaman ve her yerde kardeşimiz Azerbaycan’ın yanında olduğumuzu tüm dünyaya buradan bir kez daha duyurmak isterim. Acıları acımız, sevinçleri sevincimiz olan Azerbaycanlı kardeşlerimizle bir ve beraber olmaya devam edeceğiz. Hocalı katliamını unutmayacağımızın ve unutturmayacağımızın buradan her vesileyle haykırmaya devam edeceğimizin de bilinmesini istiyor, kardeşlerimizi yine muhabbetle selamlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren 15 sayın milletvekiline İç Tüzük 60’a göre birer dakika süreyle söz vereceğim.

İlk söz Sayın Engin’e aittir.

Buyurun Sayın Engin.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, 26 Şubat Hocalı katliamının 26’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

26 Şubat 1992’de Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında bir insanlık dramı yaşandı. 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere 613 Azeri kardeşimiz Ermenistan askerleri tarafından katledildi; 487 kişi ağır yaralandı, rehin alınanlar içinden 150 kişiden ise bir daha haber alınamadı.

Sivil ve korunmasız halka karşı yapılan bu insanlık dışı saldırıyı, bu katliamı şiddetle kınıyorum ve hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Azeri kardeşlerimizin acısı bizim de acımızdır, orada evlatlarını kaybeden Azeri anneler bizim de annelerimizdir. Tarih boyunca bu acıyı ne Azeri kardeşlerimiz ne de Türk halkı asla unutmayacaktır. Her zaman kalbimizde olan Azerbaycan halkına, kardeşlerimize Türkiye Büyük Millet Meclisinden gönülden selamlarımı, sevgilerimi iletiyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Bursa’mızın Mustafakemalpaşa ilçesi parsel parsel yok ediliyor. Kömürcükadı köyünde siyanürle altın ve gümüş aranmasına izin veriliyor. Kosova köyünde tarım sahasına biokütle elektrik santrali kurulmak isteniyor. Köylerin çoğunda mermer ocakları var ve Çördüklüler, Garipcetekkeliler, Kabulbabalılar tozdan muzdaripler. Döllük-Güllüce sulama hattına bor karıştığı için ürünler zarar görüyor. Yalıntaş’ın ormanları villa yapılmak üzere yok ediliyor. Kısacası, Mustafakemalpaşa’nın tarım alanları, Mustafakemalpaşalıların yaşam alanları, sağlıkları her gün yeni projelerle yok ediliyor ve Mustafakemalpaşalıların sesi duyulmuyor ama Mustafakemalpaşalılar ilk yerel seçimlerde sesini duyuracak, AKP’yi yerel seçimlerde indirecek diyorum.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

3.- İstanbul Milletvekili Hurşit Yıldırım’ın, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HURŞİT YILDIRIM (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Bugün, kapatılan Refah Partisinin lideri Necmettin Erbakan Hocamızın vefat yıl dönümü, kendisini rahmet ve minnetle anıyorum.

Her geçen gün değeri daha iyi anlaşılan, 28 Şubat zulmüne karşı sabırla ve siyasi öngörüyle mücadele eden, partisi kapatıldığında “Bu tarihî süreçte sadece basit bir olaydır.” diyerek pek çok siyasi öğrencisiyle geleceği müjdeleyen bir liderdir rahmetli Necmettin Erbakan. “Bir çiçekle bahar olmaz ama her çiçek bir baharla başlar.” diyerek Türk siyasi tarihinde her zaman demokrasi ve millî iradenin yanında yer alan, Zincirbozan’da hapsedildiğinde, partisi kapatıldığında, siyasi hayatı yasaklandığında savunan adamdır Necmettin Erbakan. Hayal dahi kurması yasaklanan milletini “İnanç, tekeden süt çıkarır.” diyerek umutlandıran, ağır sanayi hamlesini başlatan Kıbrıs fatihi Profesör Doktor Necmettin Erbakan, mekânın cennet, makamın ali olsun.

BAŞKAN – Sayın Akar…

4.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, şeker fabrikalarını satmanın pancar üreticisini bitirmek, çalışanları işsiz bırakmak, çocukları nişasta bazlı şekere mahkûm etmek demek olduğuna ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, cumhuriyet tarihinde sizin iktidarınız dönemine kadar yapılmış neredeyse tüm tesisleri sattınız. Kısaca, seksen yılın birikimini on beş yılda bitirdiniz. TELEKOM'u sattınız, TÜPRAŞ’ı sattınız, TEKEL’i sattınız, bankaları sattınız, Etibank’ı sattınız, Sümerbank’ı sattınız, madenleri sattınız, gübre fabrikalarını sattınız ve birçok tesisi bununla birlikte sattınız. Özelleştirmeden toplam 63 milyar dolar gelir elde ettiniz. İşsizliği azaltacak, üretimi artıracak bir tane yatırım yapmadınız. Geçen on yılda 170 milyar dolar bütçe açığı verildi ve satmaya devam ediyorsunuz. Bugün şeker fabrikalarını satıyorsunuz. Bu fabrikaları satmak, pancar üreticisini bitirmek demektir, çalışanları işsiz bırakmak demektir, çocuklarımızı nişasta bazlı şekere, zehre mahkûm etmek demektir; aynı samanda, buğdayda, ette olduğu gibi, şekeri de ithal etmek demektir. Buradan size sesleniyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Atıcı…

5.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, AKP Hükûmetinin uygulamaları nedeniyle toplumsal ayrışmanın tehlikeli bir duruma geldiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin uygulamaları nedeniyle toplumsal ayrışmanın ne kadar tehlikeli bir duruma geldiğinin farkında mısınız?

Ben şimdi AKP milletvekillerine soruyorum: Hanginiz Akit TV sunucusunun “Sivil öldürecek olsak Cihangir, Nişantaşı, Etiler’den başlarız.” demesini onaylıyorsunuz? Hanginiz Çanakkale’de bir ilahiyatçı öğretim üyesinin “1924 yılında camiler genelev olarak kullanıldı.” demesini onaylıyorsunuz? Marmara Üniversitesinde bir ilahiyatçı profesörün -canının derdine düşmüş- “Yoğun bakımdaki kadın hastalara kadın, erkek hastalara erkek doktor baksın.” demesini tehlikeli bulmuyor musunuz? Bu neyin kafasıdır? Bu insanlara neden idari soruşturma açılmaz? AKP neden bu kişilere sahip çıkar? AKP’nin gerçek yüzü bu mudur? AKP’nin birlikte yaşama arzumuza daha fazla zarar vermeden halkımız tarafından iktidardan uzaklaştırılacağına...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arık…

6.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öğretim üyesi Abdullah Akın hakkında bazı ifadeleri nedeniyle işlem yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde adının önünde “doçentlik” unvanı bulunan Abdullah Akın isimli bir meczup “Bursa ve Çanakkale’de camileri genelev yaptılar.” diyerek hem yüce dinimize hem de Türkiye Cumhuriyeti’ne ağır hakaret ediyor. Bu meczup bilmez mi ki her santiminde bir şehit yatan, her zerresi şehit kanıyla sulanmış şanlı bir yerdir Çanakkale; üzüm hoşafı, buğday çorbası yenilerek şanlı destanın yazıldığı yerdir Çanakkale. Bu çirkin ifadeler Seyit Onbaşı’nın, şehitlerimizin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kemiklerini sızlatmıştır.

Buradan Hükûmete sesleniyorum: Çanakkale destanının yazıldığı Çanakkale’ye, güzel Bursa’ya, yüce dinimize ve bu ülkenin kurucularına hakaret eden bu meczup için ne yaptınız? Bu meczubu derhâl görevden alın.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Erkek…

7.- Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öğretim üyesi Abdullah Akın hakkında bazı ifadeleri nedeniyle işlem yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Tarihimizin en önemli kahramanlıklarının, destanlarının yazıldığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ön sözünün yazıldığı toprakların adıdır Çanakkale. Çanakkale savaşları da tarihe “centilmenler savaşı” olarak geçmiştir ve Çanakkale’de Onsekiz Mart Üniversitesinde bir öğretim görevlisi çıkıyor, maalesef tarihî gerçekleri çarpıtarak Çanakkale’de camilerin genelev olarak kullanıldığını söyleyebiliyor, Çanakkale savaşlarında yaralıların diri diri gömüldüğünü söyleyebiliyor.

Ben tek bir soru sormak istiyorum: Binlerce akademisyenin, öğretim görevlisinin ihraç edildiği bir dönemde bu kişi Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde görev yapmaya devam edecek mi? Eğer edecekse o zaman cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine ve cumhuriyeti kuranların manevi şahsiyetine ağır hakaretler savunuluyor demektir. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörünü, YÖK Başkanını ve herkesi göreve davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gürer…

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, yeterli destek verilmezse Nevşehir ve Niğde’de tek geçim kaynağı patates üretimi olan bölgelerde çiftçilerin zor duruma gireceğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Nevşehir ilçeleri ve Kaymaklı, Derinkuyu, Yazıhüyük ile Niğde’de Alay, Gölcük, Bağlama, Hasaköy, Tırhan yerleşim yerlerini ziyaret ettim. Bu bölgeler patates üretimiyle geçim sağlayan yerlerdir. Patates eylül, ekim ayında hasat edildi, depolandı. Depodaki patates iki ay içinde satılmazsa çürüyecek.

Başbakan, bölge ziyaretinde, geçen yılın 2 katı destek sözü vermişti. Geçen yıl 75 kuruştu dış satım desteği ancak şu anda 50 kuruşluk bir teşvikten söz ediliyor. Bu patatesin çürümesi demek. Maliyeti 55-60 kuruş olan patatesi şu anda 30 kuruşa üretici satamıyor. Bölgede tek geçim kaynağı olan patates için yeterli destek verilmezse çiftçilerimiz daha da zor duruma girecektir. Bu anlamda, Hükûmetin bu teşviki artırmasını ve en az 100 kuruş olarak açıklamasını temenni ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özdiş…

9.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Aladağ yurt yangını davasında adaletin ne zaman sağlanacağını, yoksul ailelerin çocuklarına devlet yerine cemaatlerin mi sahip çıkacağını ve eğitimde cemaat vesayetinin ne zaman kalkacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum tüm Hükûmete.

Aladağ yurt yangını faciasının 5’inci duruşması dün yapıldı. 2 sanığın geçtiğimiz hafta on beş ay tutukluluğunun ardından serbest kalmasını hatırlatan acılı bir anne “Suçlular hemen çıkıyor, bizim evlatlarımız bu kadar mı ucuz?” diye, başka bir anne ise “Burada ölenler suçlu; parası, arkası olanlar kuvvetli.” diye isyan etti.

Aladağ’a adalet ne zaman gelecek? İlçelerde yaşayan yoksul ailelerin çocuklarına devlet değil de cemaatler mi sahip çıkacak? Eğitimde cemaat vesayeti ne zaman kalkacak Sayın Bakanlar?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Doğan’ın yerine Sayın Yıldırım, buyurun.

10.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, çocuklar kullanılarak savaş çığırtkanlığı yapılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Adıyaman’da geçen hafta bir baba 8 yaşındaki çocuğunu askerlik şubesine götürmüştü. Baba, Afrin Operasyonu’na destek amaçlı 8 yaşındaki çocuğunu askerlik şubesine götürdüğünü ifade etmiştir.

Üç gün önce de Kahramanmaraş’ta partisinin kongresinde AKP Genel Başkanı Erdoğan, kendisini izleyenler arasında bulunan ve asker selamı vererek ağlayan küçücük bir kız çocuğunu kürsüye çağırarak “Evet, JÖH, yarbay, bordo bereli. Türk Bayrağı da cebinde. Şehit olursa bayrağı da inşallah örtecekler. Her şey hazır.” demiştir.

Bunlar birer çocuk istismarı olaylarıdır. Bu şekilde çocukları kullanarak savaş çığırtkanlığı yapamazsınız. Bir çocuk hekimi olarak içim yanıyor. Sayın Erdoğan’ın o yaştaki torunları kolejlerde okurken milletin çocuğunu savaşınıza alet edemezsiniz. Yirmi dört saat sosyal medyada savaş çığırtkanlığı yapanları götürün savaşa, savaş tezkeresine “evet” diyenleri götürün, kendiniz gidin, askerlik yapmayan çocuklarınızı götürün ama fakir fukaranın çocukları üzerinden savaş çığırtkanlığı yapmayın çünkü çocukların savaş değil barışa ihtiyacı var.

BAŞKAN – Sayın Basmacı yerine Sayın Öz…

11.- Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ün, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öğretim üyesi Abdullah Akın hakkında bazı ifadeleri nedeniyle işlem yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT ÖZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, adının önüne “akademisyen” sıfatı iliştirilmiş kendini bilmez biri, her zerresi şehit kanıyla sulanmış Çanakkale’mize, Millî Mücadele’mize ve başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere aziz şehitlerimize alenen hakaret etmiştir. Atatürk döneminde camilere, medreselere ve eski eserlerin onarımına ne kadar para ve kaynak ayrıldığına, uzman ekip tahsis edildiğine dair belgeler, Bakanlar Kurulu kararları ve Meclis tutanakları varken camilerin genelev ve ahır yapıldığına dair alçakça iddiaları neye dayanarak açıklamıştır? Sözde akademisyenin söyledikleri yalandır, iftiradır. Bu iftiracı nasıl olur da hâlâ cumhuriyetin ön sözünün yazıldığı Çanakkale’mizin üniversitesinde “hoca” sıfatıyla ders vermektedir? Bu duruma göz yummak konusu suç olan iftiraları kabullenmek anlamına gelmez mi? Bu kendini bilmez derhâl görevden alınmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Ertem…

12.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün annesine Allah’tan rahmet dilediğine, Afrin Operasyonu ve Suriye savaşından en çok zarar gören Hatay ve Kilis esnafının durumuna çözüm getirilmesi için Hükûmet yetkililerini göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

BİROL ERTEM (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öncelikle Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Yaşar Tüzün’ün rahmetli olan annesine Allah rahmet eylesin der, kendisine sabırlar dilerim.

Afrin Operasyonu’ndan ve Suriye savaşından en çok etkilenen illerimizin başında Hatay ve Kilis gelmektedir. Esnaf çok zor durumda, borçlarını ödeyememekte, borç batağında boğuşmaktadır. İş hacmi yüzde 70 azalmıştır. Esnafımız çoğu zaman siftahsız dükkânını kapatmaktadır. Peki, siftah bile edemeyen esnafımız borçlarını nasıl ödeyecek? Hükûmet, sadece ve sadece, savaştan zarar gördüğünü belgeleyen esnafın borçlarına indirim ve yapılandırma getirdi. Mağdur olan diğer esnaflarımıza neden kolaylık sağlanmıyor? Hükûmet yetkililerini göreve davet edip en çok zarar gören Hatay ve Kilis esnafını bu yükten kurtarmak için acilen çözüm istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Erdoğan’ın yerine Sayın Dedeoğlu.

13.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 26 Şubat Hocalı katliamının 26’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gecede, bölgedeki 366 alayın da desteğiyle Hocalı’da Ermeniler sivil, kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapmadan resmî rakamlara göre 613 kişi katlettiler. Katledilenlerin 83’ü çocuk, 106’sı kadın, 7’si yaşlıydı. Katledilenler savaşlarda dahi savaş dışında tutulan, dokunulmayan insanlardı. Bu katliamlarda yüzlerce kişi ağır yaralanmış, binlerce kişi de rehin alınmış ve kaybolmuştur. İnsanlığa karşı vahşi soykırım günlerce sürmüştür. Dört tarafı kuşatılan Hocalı birçok zulüm ve işkence görmüştü. Yirmi altı yıl önce gerçekleştirilen Hocalı katliamını bir kez daha nefretle kınıyorum. Bu insanlık dışı olayı unutmadık, unutturmayacağız. Hocalı katliamında hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tah rahmet diliyor, bu tür olayların dünyanın hiçbir yerinde yaşanmamasını temenni ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

14.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, yurt dışında görevlendirilen müşavirlerle ilgili bazı bilgiler almak istediğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, sizin vasıtanızla Dışişleri Bakanlığına ve şu anda Meclis Genel Kurulunda bulunan nöbetçi Sayın Maliye Bakanına soruyorum: Yurt dışında görevlendirilen kaç müşavir var? Bu müşavir atamaları hangi ihtiyaçtan kaynaklanmıştır ve bu yurt dışına atanan müşavirler ihtiyaçtan kaynaklanıyorsa yabancı dil biliyorlar mı? Yabancı dil bilmiyorsa neden yurt dışına müşavir olarak atanmışlardır? Bunlar liyakat esaslarına göre mi atanmış? Müşavir olarak atananların maaşı kaç TL, kaç eurodur? Bu liyakat esaslarına neden uyulmuyor?

Genel Kurulda bulunan nöbetçi Sayın Maliye Bakanının bu konuda Meclis Genel Kuruluna ve millete bilgi vermesini istirham ediyorum. Selam ve saygılarımı iletiyorum.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Aydemir’in yerine Sayın Taşkın.

15.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 39’uncu gününe girilen Zeytin Dalı Harekâtı’nda Afrin’in emniyete alınarak sınıra yakın bölgelerin terörden temizlendiğine, şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ve 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

20 Ocakta başlatılan Zeytin Dalı Harekâtı’nda bugün 39’uncu gününe girildi. Operasyon kapsamında 2.083 terörist etkisiz hâle getirildi. Harekâtın ilk gününden bu yana 113 nokta teröristlerden temizlendi. Afrin hilal gibi çepeçevre kuşatılarak emniyete alındı, sınırımıza yakın bölgeler tamamen terörden temizlendi. Kahraman Mehmetçik’imiz özel harekât timlerimizle beraber adım adım temizlik yaparak ilerleyişini sürdürüyor. Vatanımız için gözünü bile kırpmadan canını feda eden kahraman şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum. Cenab-ı Hak kahraman ordumuzu mansûr ve muzaffer kılsın.

Bugün, 27 Şubat 2011’de vefat eden Türk siyasetinin unutulmaz ismi Profesör Doktor Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümü. Bu vesileyle merhum Erbakan’ı rahmet ve minnetle yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, sisteme giren sayın grup başkan vekillerine iki dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Akçay, buyurun.

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün annesine Allah’tan rahmet dilediğine, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne, 26 Şubat Hocalı katliamının 26’ncı yıl dönümüne ve şehit olan soydaşları, 1915’te Hınçak, Taşnak çetelerinin saldırılarında hayatlarını kaybedenleri ve ASALA saldırılarıyla şehit olan diplomatları rahmetle andığına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sayın Yaşar Tüzün’ün annesi Saadet Tüzün Hanımefendi’nin vefatını üzüntüyle öğrendik. Sayın Yaşar Tüzün ve ailesine, yakınlarına başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz, Allah sabırlar versin ve Cumhuriyet Halk Partisine de başsağlığı dileklerimizi iletiyorum.

Bugün, ayrıca, Türk siyasetine damga vuran, siyasetin duayen ismi, eski Başbakan Necmettin Erbakan’ın da 7’nci vefat yıl dönümü. Merhum Necmettin Erbakan’ı da saygı ve rahmetle anıyorum.

Yirmi altı yıl önce Azerbaycan’ın Hocalı kasabasında Ermenistan tarafından organize edilen çeteler 63’ü çocuk, 70’i yaşlı, toplam 613 Azerbaycan Türkünü katletmiştir, 150 kişi ise hâlâ kayıptır. Kardeş Azerbaycan’ın acısını paylaşıyor, bu katliamı kınıyor, şehit soydaşlarımızı rahmetle anıyorum. Aradan geçen yirmi altı yılda acımız ve eli kanlı katillere karşı adalet arayışımız eksilmemiştir çünkü Hocalı bir insanlık trajedisidir. Hocalı’da planlı, sistemli bir vahşet yaşanmıştır. Hocalı’da yaşananlar tereddütsüz bir soykırımdır. Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme’nin 2’nci maddesi, Hocalı’da yaşananların tartışmasız bir soykırım olduğunu göstermektedir. Soykırım suçu ve cezası uluslararası hukukta bellidir. Hocalı’da yaşanan soykırımın hesabı mutlaka sorulmalıdır. Hocalı kabuk bağlamayan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hocalı, Azerbaycan Türkünün öz yurdudur. Hocalı’yı unutmayacağız ve unutturmayacağız. Türkiye bütün varlığıyla Azerbaycan’ın yanındadır.

Bu vesileyle, Hocalı’da, Doğu Türkistan’da, Türkmeneli’nde şehit edilen bütün soydaşlarımızı; 1915’te Hınçak, Taşnak çetelerinin saldırılarında hayatlarını kaybeden atalarımızı; ASALA saldırılarıyla şehit olan diplomatlarımızı, hayatını kaybetmiş bütün mazlumları bir kez daha saygıyla ve rahmetle anıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kerestecioğlu…

17.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ne ve Cumhuriyet Halk Partisine başsağlığı dileğinde bulunduğuna, Akit TV sunucusu Ahmet Keser’in bazı ifadelerine, ülkeyi yönetenlere cinayet ortamına son verilmesi konusunda acil çağrıda bulunduğuna, çocuk istismarı konusunun çözümünün gerçekten önleyici faaliyetlerde bulunmak olduğuna, Demokratik Bölgeler Partisi Parti Meclisi üyesi Süleyman Öztoprak ile Iğdır Belediye Meclisi üyesi Mehmet Kitir’in kaçırılmaları olayına ve Mersin Emniyet Müdürlüğündeki işkence iddialarına ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Meclis Başkan Vekili Yaşar Tüzün’e ve Cumhuriyet Halk Partisine başsağlığı diliyoruz bizler de.

Ülkede son iki yılda âdeta bir savaş ve ölüm kutsanması yaşanıyor ve “barış” sözcüğü bir suç sözcüğü gibi algılanıyor. İçinde “barış” geçen tiyatro oyunları bile ivedilikle yasaklanıyor ve “Savaşa hayır.” diyenler gözaltına alınıyorlar. Diğer taraftan ise mafya bozuntusu, ölüm kışkırtıcısı birtakım insanlar âdeta ödüllendiriliyorlar.

Son olarak Akit TV’de sabah yayınlanan Gün Başlıyor programının sunucusu Ahmet Keser “Sivil öldürecek olsak Cihangir’den başlarız. Nişantaşı, Etiler… Bir sürü hain var, Türkiye Büyük Millet Meclisi var.” diyerek konuşuyor ve bu Meclis çatısı altındaki milletvekilleri dâhil, halka karşı bir cinayet, suç işleme çağrısı yapıyor aslında. Şimdi, bu çağrıları, bu şuursuz kan, ölüm kuşatmaları, hakikaten, aslında, yaratılan bu çığırtkanlığın, savaş ikliminin sonucudur. Küçük çocukları sahnelere çıkarıp “İnşallah şehit olacak, üzerine bayrak örtecekler.” diyenler de bu iklimin sorumlusudurlar. Başta AK PARTİ-MHP koalisyonu olmak üzere ülkeyi yönetenlere acil çağrımızdır: Bu cinayet ortamına son verilmesi gerekmektedir. Halk, barış ve huzur talep etmektedir. Daha fazla ölüm dili çare değildir.

Sizden de özellikle Millet Meclisine yönelik “Bir sürü hain var, Türkiye Büyük Millet Meclisi var.” diyen bu sözlere karşı bir söz söylemenizi de bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Aynı şekilde, çocuk istismarıyla ilgili, bakanlardan kurulan komisyon çalışmalarına devam ederken bütün bunların da bir istismar olduğunu, Aladağ’da hayatını kaybeden çocukların da aslında yine istismara kurban gittiklerini ve bunun çözümünün de “hadımdı, idamdı, zinaydı” gibi saçma sapan şeyleri gene ortaya çıkarmak değil, gerçekten önleyici faaliyetlerde bulunmak olduğunu da bir kez daha ifade etmek isteriz.

Sayın Başkan, Iğdır’da 25 Şubat günü akşam saat 20.30 civarında Demokratik Bölgeler Partisi Parti Meclisi üyesi Süleyman Öztoprak ve Iğdır Belediye Meclisi üyesi Mehmet Kitir evlerine geçecekleri sırada 3 araçla önleri kesilerek birbirlerine “komutanım” diye hitap eden kişilerce kaçırıldılar. 2 yönetici arkadaşımız elleri arkalarından bağlanıp başlarına maske geçirilerek boş bir araziye götürüldü. Dört saat boyunca fiziki işkenceye ve ölüm tehdidine maruz kaldılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bu kaçırılma olayları ciddi biçimde yaygınlaşmaya başladı. Yarın 28 Şubat yani bazı baskıları, bazı darbe girişimlerini, darbeleri kınarken, diğer taraftan “1990’lı yıllara, beyaz Toroslara geri mi dönülüyor?” diye de sormak isteriz. Gerçekten bu olayların da ciddi olarak araştırılması lazım. Birbirine “komutanım” diye hitap eden, bu arkadaşlarımızı kaçırarak işkence eden kişiler kimlerdir? JİTEM gibi yeni yapılar mı oluşturuldu daha önceki gibi? Bunların cevabını almak istiyoruz.

Son olarak da, Mersin Emniyet Müdürlüğünde uzun süredir işkence iddiaları var; aralarında kız çocuklarının da olduğu çok sayıda kadının işkenceye uğradığı, yalan ifadeye zorlandıkları ifade ediliyor. Bu konuda Hükûmet bir açıklama yapmalı ve Meclis de bu işkence iddialarına karşı üzerine düşeni yapmalıdır diyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akçay, isterseniz diğer arkadaşlara da söz verelim ondan sonra…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Geçmeden hemen bir şey yapayım müsaadeniz olursa.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

Bir dakikada lütfen…

18.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Kerestecioğlu konuşması sırasında “AK PARTİ ve MHP koalisyonu” şeklinde bir ifadede bulundu. Öncelikle ifade etmek isterim ki söz konusu olan bir koalisyon değil, bir ittifak çalışmasıdır ve şu saatlerde de Anayasa Komisyonunda ortak verilen, ittifakı da içeren bu kanun teklifinin görüşmelerine başlanmıştır. “Koalisyon” ve “ittifak” farklı kavramlardır, nitelikleri ve mahiyeti itibarıyla söz konusu olan ittifaktır ve bu ittifakın adı da şimdiden “cumhur ittifakı” olarak belirlenmiştir. Bu açıklamayı yaparak yetiniyorum.

Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özkoç, buyurun.

İki dakika…

19.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Gümüşhane Milletvekili Osman Akgül’e babasının vefatı, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’e annesinin vefatı nedeniyle başsağlığı dileğinde bulunduğuna, 26 Şubat Hocalı katliamının 26’ncı yıl dönümüne, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne, seçim ittifakıyla ilgili yasa teklifine sonuna kadar karşı olduklarına ve Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım ile Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan’ın milletvekilliklerinin düşürülmesiyle ilgili işlemin ertelenmesini rica ettiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Milletvekilimiz Sayın Osman Akgül’ün babasının vefat etmesinden dolayı kendisine başsağlığı diliyorum.

Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Yaşar Tüzün’ün annesinin vefatından dolayı taziyelerimizi bildiriyor, Allah’tan rahmet diliyorum.

Azerbaycan’da Hocalı katliamının 26’ncı yılı nedeniyle Azerbaycan halkının acılarını paylaşıyor, bu katliamı nefretle kınıyorum.

Bugün merhum Başbakanlarımızdan Necmettin Erbakan’ın 7’nci ölüm yıl dönümü, saygı ve rahmetle anıyoruz. Necmettin Erbakan ideolojik olarak farklı görüşlere sahip olduğumuz ancak ülke sevgisine, ahlakına her zaman saygı duyduğumuz önemli bir siyasetçidir. Asla kendisinin, ailesinin, çevresindeki bir grubun zenginliğini düşünmemiş, ülkeyi refaha kavuşturmayı hedeflemiştir. Gömlek değiştirir gibi görüşlerini, inançlarını, yol arkadaşlarını değiştirenlerden olmamıştır. Bizim için saygındır, samimidir. Hak terazisinde doğru bildiğini her zaman her ortamda bütün gücüyle savunmuştur. Bedel ödemekten sakınmamış, kirli pazarlıkların parçası olmamıştır. Millîdir; millî iradeye, Parlamentoya güvenmiş, mücadelesini tüm açıklığıyla bu zeminde yürütmüştür.

Biz, bu Parlamentonun, ülkemizin geleceği, refahı, esenliği için sözü olan herkese, her görüşe açık olmasını istiyoruz. Kirli güç pazarlıklarının, ittifakların zemini değil, tüm yurttaşlarımızı birleştiren çatı olmasını istiyoruz. Bu amaçla, seçimlerde barajı sıfırlayan kanun teklifimizi bir kez daha Meclise sunduk. Herkesin şunu çok iyi bilmesini istiyoruz: Yetkileriyle, temsiliyle güçlü Meclis her alanda mücadeleye devam edecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Toplumsal güç birliğiyle kazanacağız. Bizim mücadelemizin aksine, Meclisin iradesini bir grubun çıkar ittifakına bağlamayı hedefleyen yasa teklifi de bugün Anayasa Komisyonuna indiriliyor. Oy hesabıyla Meclis iradesini, halkın egemenliğini ele geçirmeyi hedefleyen, bu uğurda oy pusulalarının mührünü, sandık güvenliğini bile hiçe sayacak kadar niyetini açık eden bu ucube düzenlemeye sonuna kadar karşıyız. Saraylarda kurulan bu oyunu halkın güç birliğiyle bozacağız.

Sayın Başkan, samimiyetinize inanarak sizden bir şey rica etmek istiyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Meclisin saygınlığının korunması, öncelikle Meclis başkan vekillerimizdedir. Bilindiği üzere HDP Grubundan Sayın Ahmet Yıldırım ve İbrahim Ayhan’ın milletvekilliklerinin düşürülmesiyle ilgili bir yasal mevzuat söz konusudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ancak size geçen hafta geldiğinde, HDP Grubu rica ettiğinde siz anlayış göstererek bunun bu haftaya ertelenmesine neden oldunuz. Bu anlayışınızdan dolayı teşekkür ediyoruz. Meclis Başkan Vekilimiz Yaşar Bey bu hafta burada olacaklardı. Bu milletvekilliklerinin bu şekilde düşürülmesi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından doğru bulunmamaktadır.

Sizin de içinizde, duygularınızın bizden farklı olmadığını düşünmek istiyoruz. Meclis Başkan Vekilimizin -vefat dolayısıyla burada olmamasından- kullanacağı bu hakkın, bu seferlik, ona da saygı göstererek bu oturumlarda okutulmamasını rica ediyoruz. Meclis Başkanımızla biz de telefonla görüşeceğiz, kendisinden haber bekliyoruz.

Bilginize arz etmek istedim.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özkoç, öncelikle şunu ifade edeyim: Bu gündem, ben buraya oturacağım diye yazılan bir gündem değil. Az önce de ifade ettim: Son anda benim buraya çıkacağım belli olmuştu ve buradaki mevcut gündemde bu var idi yani Yaşar Bey de olsaydı bu gündem var idi.

Halkların Demokratik Partisi Grubundan arkadaşlarımızla geçen hafta da görüştük, önceki hafta da görüştük. Biz de üzerimize düşeni yapmaya çalıştık ama şu anda mevcut gündemde duruyor. Tabii, birtakım görüşmeler yapılıyor. Meclis başkan vekili kim olursa olsun, burada oturan herhangi bir arkadaş, fikri, zikri, partisi ne olursa olsun, buradaki gündemi icra etmekle mükellef. Dolayısıyla, bizim, bu anlamda yapacağımız, kendi başımıza karar vereceğimiz bir durum söz konusu değil. Bunu da özellikle ifade etmek isterim. Kaldı ki, Sayın Tüzün’ün bir önceki nöbetinde, zannediyorum, bir milletvekiliyle ilgili de -Sayın Encu’yla ilgili- bir okuma yapılmış idi. Bunu not etmek istedim.

Tekrar, ben de hassasiyetinize teşekkür ediyorum.

Sayın Muş, buyurun.

Size de iki dakika süreyle söz veriyorum.

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün annesine Allah’tan rahmet dilediğine, 27 Şubat Necmettin Erbakan’ın vefatının 7’nci yıl dönümüne, 26 Şubat Hocalı katliamının 26’ncı yıl dönümüne, Çekya devletinin terör örgütü elebaşı Salih Müslim’i serbest bırakmasına, Akit TV’de yapılan açıklamayı kabul etmelerinin mümkün olmadığına, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde bir akademisyenin yaptığı açıklama nedeniyle hakkında adli tahkikat başladığına ve Cumhurbaşkanının partilerinin bir mitingindeki ifadelerinin çocuk istismarı olarak değerlendirilemeyeceğine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz de AK PARTİ Grubu olarak Meclis Başkan Vekilimiz Yaşar Tüzün Bey’in annesine Allah’tan rahmet diliyoruz, acılı ailesine başsağlığı diliyoruz ve aynı şekilde, Cumhuriyet Halk Partisine de taziyelerimizi iletiyoruz.

Bugün, ömrünü millete adayan dava adamı, eski Başbakanlarımızdan Profesör Doktor Necmettin Erbakan’ın 7’nci ölüm yıl dönümü. Kendisini rahmet ve minnetle anıyoruz. Devlet ve millet adamı vasfıyla öne çıkan Necmettin Erbakan’ın Türkiye'ye yaptığı büyük hizmetleri, milletimize kazandırdığı eserleri unutmadık, unutmayacağız. Bu vesileyle sabrı, metaneti, kararlılığı, hoşgörüsü, dava şuuru ve millet aşkıyla Türk siyasetine büyük katkılar sunan Necmettin Erbakan’a bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, dün yani 26 Şubat, Ermenistan tarafından gerçekleştirilen Hocalı katliamının yıl dönümü idi. Ermenistan’ın bundan yirmi altı yıl önce Hocalı kasabasında bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden Türklere karşı giriştikleri katliamlar unutulmamıştır, unutulmayacaktır. Azerbaycan’ın Karabağ’daki topraklarını işgal etmekle kalmayıp oradaki soydaşlarımızı katleden bu canileri lanetle anıyoruz. Bugün parlamentolarında sözde Ermeni soykırımı kararları çıkaranlara sesleniyoruz: Hocalı katliamına neden kör, sağır, dilsiz kalıyorsunuz? Yoksa sizin için Hocalı’da katledilen masumlar ikinci sınıf insan mıydı? Orada katledilen insanlar sırf sizinle aynı din ve etnik kökenden gelmediği için mi bu katliamları görmezden geliyorsunuz? Türk milletinin tarihinde katliam ve soykırım yoktur. Bizim aziz milletimiz, yüzyıllar boyunca hâkim olduğu her toprak parçasında hoşgörü, adalet ve kardeşliği egemen kılmıştır. Asıl katliamcı Ermenistan’dır ve evvela Hocalı’daki katliamın hesabını vermelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bu vesileyle, kardeş Azerbaycan halkının acısını ve yasını en derin duygularla paylaştığımızı ifade ediyor, Hocalı’da şehit düşen tüm soydaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.

Bugün, Çekya devletinin, terör örgütü elebaşı Salih Müslim’i serbest bırakması, Batı’nın terörle mücadelede ne kadar çifte standartla hareket ettiğinin açık bir göstergesi olmuştur. Ne yazık ki Batılı ülkeler, terör örgütleri arasında ayrım yapmakta ve kendi işlerine gelen terör örgütleriyle iş birliği yapmaktadır. Salih Müslim gibi Türkiye’de ve Suriye’de birçok terör eyleminin emrini vermiş bir teröristbaşını hangi hukuk gerekçesiyle serbest bırakıyorsunuz? Burada hukuki bir karar değil, tamamen siyasi bir karar verilmiştir. Bu terör elebaşıyla ilgili Türkiye’de verilen mahkeme kararları ortadayken, Türkiye gereken bilgilendirmeyi Çekya’ya yapmışken bu kararın verilmesi tamamen teröre destek mahiyetindedir. Bu hukuk garabetini kınıyoruz. Açık bir şekilde söylüyoruz: Çekya, Salih Müslim’i serbest bırakarak teröre sahip çıkmıştır. Türkiye, adı ne olursa olsun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – …amasız, fakatsız tüm terör örgütleriyle mücadele ederken Çekya gibi bazı Avrupa devletleri terör örgütü elebaşlarını himaye etmektedir. Ama şu hususun bilinmesini isteriz ki Türkiye olarak ne bu terör örgütünün ne de terör elebaşının peşini bırakacağız, dünyanın neresine kaçarsa kaçsın devletimiz onun peşinde olacaktır.

Burada birkaç konuya daha açıklama getirmek istiyorum. Akit TV’de yapılan bir açıklama var, bunu kabul etmemiz mümkün değildir, bunu bizim de kınadığımızı ifade etmek isterim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Gereğini yapın, niye kınıyorsunuz?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Türkiye’de herkes eşit ve aynı vatandaşlık haklarına sahiptir, vatandaşlarımız arasında kin ve nefreti kabul etmek mümkün değildir. Türkiye bir hukuk devletidir, burada savcılar vardır, mahkemeler vardır, bununla alakalı gerekli süreci onlar yapacaklardır.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Tabii, tabii.

MEHMET ALİ ASLAN (Batman) – KHK’yle kapatın, KHK’yle.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Aynı şekilde, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde bir akademisyenin yaptığı açıklamayla ilgili de halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama suçundan cumhuriyet savcısının talimatıyla adli tahkikata başlanmıştır, bunu da ifade etmek isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bitirelim lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bitiriyorum.

Sayın Başkan, burada bir şeye daha açıklık getirmek isterim. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir parti mitingimizde asker üniforması giymiş bir evladımızla verdiği bir fotoğraf karesiyle ve orada söyledikleriyle alakalı burada bazı şeyler ifade edilmiştir. Aslında, Cumhurbaşkanımızın orada ifade ettiği, bu milletin devletine, vatanına, milletine, askerine, polisine olan sevgisinin yansımasıdır. Ha, burada illa bir çocuk istismarı aranıyorsa, PKK terör örgütünün zorla ailelerinden kaçırarak dağa götürdüğü çocuklara yapılandır, çocuklarını isteyen ve günlerce Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde oturma eylemi yapanlara duyarsız ve sessiz kalanların yaptığıdır asıl çocuk istismarı.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kerestecioğlu, sisteme girmişsiniz, 60’a göre bir dakika süreyle söz veriyorum.

Buyurun.

21.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, halkın iradesinin tanınmayarak milletvekilliklerinin düşürüldüğüne ve Meclisin artık hiçbir işlevi kalmadığına ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, bir dakikadan biraz daha fazla söz istiyorum, kesilmemesini rica ediyorum, en azından böyle bir hakkımızın olmasını takdir edersiniz.

BAŞKAN – Tümden kesildi herhâlde.

Arkadaşlar, sistemi açalım.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Kastı yansıtan bir hata.

BAŞKAN – Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, genelde zaten irade bu şekilde tezahür ediyor, tamamen sesimizin kesilmesi şeklinde.

Sayın Başkan, biz, milletvekillerimizin vekilliğinin düşürülmesinin okunmasını da beklemeyeceğiz burada, bunu ifade etmek istiyorum çünkü bu artık her seferinde tekrarlanan ve ciddi olarak halkların iradesine darbe vuran bir şeydir. Yarım saat önce önümüze geldi. Evet, böyledir ama gerçekten, Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Başkan Vekilinin annesinin ölmesinin gerçekleştiği böyle bir durumda, bir taziye söz konusuyken bile bunun yapılması etik dışıdır çünkü görev aslında onundur ama maalesef, her zaman olduğu gibi, aynı fırsat değerlendirilmiştir ki böyle olmasa bile çok bir şey ifade etmiyor bizim için.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Kesilmemesini rica etmiştim.

Bizim arkadaşımız, yanımda oturan Grup Başkan Vekilimiz Ahmet Yıldırım söz sarf etmiştir, söz. Söz konusu olan sadece bir ifadedir, sözdür ve “padişah bozuntusu” sözünden dolayı bir grup başkan vekilinin, bir milletvekilinin eğer vekilliği düşürülüyorsa bu, aslında bu söze muhatap olanın da acziyetini göstermektedir, başka hiçbir şey değil.

Az önce de ifade ettim, 28 Şubatı yaşadı bu ülke, yarın burada konuşulacak 28 Şubat. Bunun hiçbir farkı yoktur. Şimdi çok ciddi olarak sivil bir darbe yaşanmaktadır bu ülkede. Milletvekillerinin, halkın iradesi tanınmayarak vekillikleri düşürülerek bu Meclisten bağları kesilmektedir ama halkla bağları hiçbir şekilde kesilemeyecektir. İbrahim Ayhan Vekilimizin de aynı şekilde, bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle, IŞİD’e karşı mücadele eden bir kişiyle ilgili “Ölümsüzdür.” yazdığı için vekilliği düşürülmektedir.

Bunlar utançtır arkadaşlar, utançtır, utanç. Yani bu Meclis, gerçekten noterliğin ötesinde artık hiçbir işlevi kalmamış bir Meclistir. İsterseniz adına “koalisyon” deyin, ister “ittifak” deyin, ne derseniz deyin ama “Hep bana, hep bana” yasalarının getirildiği… Çünkü gerçek bir seçim olsa, gerçek bir şeffaf basın, medya olsa asla iktidarda kalamayacağınız bir durumla karşı karşıya olduğunuz için bütün bunların yapıldığının çok çok iyi farkındayız, halk da bunun farkındadır. Bunu kesinlikle kınıyoruz. Ahmet Yıldırım, İbrahim Ayhan halkın sonsuza kadar vekilleridir tıpkı diğer vekillerimiz gibi. Bu durumu protesto ediyoruz. Bu Meclis artık gerçekten bizim sadece “Son kişi kalana kadar burada olacağız.” dediğimiz için, halkımıza söz verdiğimiz için burada olduğumuz bir Meclistir, başka hiçbir şey için değil.

Saygılar sunarım.

(HDP milletvekillerinin Genel Kurul salonunu terk etmesi)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – İç Tüzük 60’a göre -uygun görürseniz- kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Biz çıkalım, arkamızdan konuşun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bekleyin, dinleyin söyleyeceklerimi. Bekleyin.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Beklemeyeceğiz.

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, burada partimize yönelik olarak “Gerçek bir medya olsa iktidarda kalamazsınız.” söylemini kabul etmemiz mümkün değildir. Biz medyayla gelmedik, medyayla iktidarda kalmayız, medyayla da iktidardan gitmeyiz. Bunun bir kere altının çizilmesini isterim. Türkiye'de usulüne uygun şekilde yıllardır seçimler yapılmaktadır, AK PARTİ milletin iradesiyle, sandıkla iş başına gelmiştir. Ha, eğer milletimiz bir değerlendirme yapacaksa bizimle alakalı nasıl bir tasarruf yapacaksa o milletimizin vereceği bir karardır; ne medyanındır, ne medya tekellerinindir, ne medya patronlarınındır. Bunlara rağmen AK PARTİ iktidara gelmiştir ve bugün de böylece iktidarda kalmaktadır, devam etmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Burada Meclis başkan vekilleri olarak herhangi bir arkadaşımız, kim olursa olsun, hangi siyasi parti grubuna mensup olursa olsun önündeki gündemi icra etmekle mükellef. Dolayısıyla burada bir fırsatçılıkla maalesef suçlandık, kendileri de çok iyi biliyor böyle olmadığını. Hazır mevcut bir gündemle biz bunu icra etmek durumundayız, diğer arkadaşımız da olsa aynı şekilde davranmak durumundadır.

NURETTİN ARAS (Iğdır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Aras, buyurun 60’a göre.

23.- Iğdır Milletvekili Nurettin Aras’ın, İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklamasındaki Iğdır’da 2 kişinin kaçırılma olayıyla ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

NURETTİN ARAS (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

HDP Grup Başkan Vekili benim ilimle ilgili iki parti üyesinin, belediye meclis üyesinin, birbirlerine “komutanım” diye diye hitap edenler tarafından kaçırıldıklarını söylediler. Bir defa, şunu belirtmek istiyorum: Birçok farklı kesimin yaşadığı Iğdır, gerçekten, stratejik bakımdan çok önemli bir ildir. Tarih boyunca üstümüze zulmü yağdıran fesat köklerini gayet iyi bilmekteyiz. Provoke edenlerin provokasyonlarına asla Iğdırlılar gelmez; kız almış kız vermişlerdir, kirvelik yapmışlardır, çok güzel komşuluk ilişkileri vardır. Doğudaki en huzurlu kentlerin başında Iğdır gelmektedir. Hanımefendinin söylemiş olduğu o gözaltına alma işiyle alakalı ne idari birimlere ne adli birimlere herhangi bir müracaat da yoktur, mizansen gibi geliyor bize.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akyıldız, size de söz vereceğimi ifade etmiştim.

Buyurun.

24.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, şeker fabrikalarının satılmasından vazgeçilip çiftçinin ve milletin mağduriyetinin giderilmesi çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de bu şeker fabrikalarıyla ilgili konuşmak için bir dakika söz istedim, teşekkür ediyorum.

İktidarın her fırsatta “Osmanlı tokadı atacağız.” diyerek yerli ve millî olduğunu iddia etmesi aslında bu tokadı kime attığını çok net bir şekilde son süreçte göstermiştir. Çoluk çocuğunun nafakası için alın terini dökerek dişiyle tırnağıyla işlediği topraktan üretim yaptığı şeker pancarıyla geçinen benim gariban çiftçime atmıştır Osmanlı tokadını. Peki, neyin karşılığında atmıştır bu tokadı? Başta, Amerikan Cargill şirketi olmak üzere uluslararası sermayenin taşeronluğunu yapmak adına atmıştır bu tokadı. Yerlilik ve millîlikten anladığımız eğer buysa derhâl bundan vazgeçelim. İthalat yoluyla başka ülkelerin çiftçilerini desteklemek, benim çiftçimi de bir dilim ekmeğe muhtaç etmek değildir yerlilik ve millîlik. Sizler şeker fabrikalarını satmakla veya kapatmakla sadece çiftçiye değil, bu ülkede yaşayan 81 milyona yani benim milletime de attınız Osmanlı tokadını. Nişasta bazlı şekere mahkûm ettiniz benim milletimi ve Cargill gibi uluslararası nişasta bazlı şeker tekeline benim 81 milyon milletimi peşkeş çektiniz. Derhâl şeker fabrikalarının satılmasından vazgeçip çiftçimizin ve milletimizin mağduriyetini giderelim diyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akyıldız.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Başbakanlığın, Anayasa'nın 84’üncü maddesine göre, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım ile Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan’ın kesin hüküm giydiklerine dair kesinleşen mahkeme kararları hakkında tezkereleri vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Başbakanlığın, Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım hakkında verilen Muş 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/6/2017 tarihli ve E:2016/669 ve K:2017/208 sayılı Kararı’nın Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 25/12/2017 tarihli ve E:2017/2112, K:2017/1751 sayılı Kararı’yla kesinleşmesi nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 84’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin tezkeresi (3/1521)

30 Ocak 2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım hakkında verilen Muş 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/6/2017 tarihli ve E:2016/669 ve K:2017/208 sayılı Kararı’nın Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 25/12/2017 tarihli ve E:2017/2112, K:2017/1751 sayılı Kararı’yla kesinleşmesi nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 84'üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, adı geçenin milletvekilliğinin düşürülmesine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi yazı sureti ve eki dosya ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                                       Bekir Bozdağ

                                                                              Başbakan Yardımcısı

 

2.- Başbakanlığın, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan hakkında verilen Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/7/2017 tarihli ve E:2016/28 ve K:2017/126 sayılı Kararı’nın Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 1/12/2017 tarihli ve E:2017/1762, K:2017/1963 sayılı Kararı’yla kesinleşmesi nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 84’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin tezkeresi (3/1522)

30 Ocak 2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına               

Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan hakkında verilen Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/7/2017 tarihli ve E:2016/28 ve K:2017/126 sayılı Kararı’nın Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 1/12/2017 tarihli ve E:2017/1762, K:2017/1963 sayılı Kararı’yla kesinleşmesi nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 84'üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, adı geçenin milletvekilliğinin düşürülmesine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi yazı sureti ve eki dosya ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                                       Bekir Bozdağ

                                                                              Başbakan Yardımcısı

BAŞKAN – Anayasa'nın 76’ncı maddesi kapsamında milletvekili seçilmeye engel bir suçu teşkil olan ve Anayasa'nın 84’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince bilgiye sunulan kesinleşmiş mahkeme kararları doğrultusunda Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım ile Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan’ın milletvekillikleri düşürülmüştür.

Bilgilerinize sunulur.

B) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısının 27/2/2018 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/135)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Aydın Milletvekili Sayın Bülent Tezcan’ın Anayasa Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 27/2/2018 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.26

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve arkadaşları tarafından yağlı tohum ithalatının neden olduğu sorunların belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/1170) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

27/2/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 27/2/2018 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                       Erkan Akçay

                                                                                           Manisa

                                                                         MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Adana Milletvekili Muharrem Varlı ve arkadaşlarının, (10/1170) esas numaralı yağlı tohum ithalatının neden olduğu sorunların belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis araştırması açılması önergemizin görüşmelerinin 27/2/2018 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri üzerinde ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi sahibi adına Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın.

Buyurun Sayın Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yağlı tohumların ithalatıyla ilgili bir önerge bu önerge. Tabii, Türkiye’nin ham yağ ihtiyacı her geçen gün artıyor. Bu ham yağ ihtiyacını karşılamak için de yağlı tohumları üretmemiz, bu üretimi çoğaltmamız lazım.

Şimdi, en çok ham yağ elde edilen tohum soya fasulyesinin tohumu. Bunun aşağı yukarı yüzde 90’ı yağ olarak üretilebiliyor, ham yağ olarak üretilebiliyor ve içerisinden de aşağı yukarı 400’e yakın başka maddeler de üretilebiliyor. Onun için soya fasulyesi ham yağ açısından çok önemli bir bitki. Ancak Türkiye’de ne yazık ki bu bitki bir karşılık bulamadı. 1 milyon tondan fazla ihtiyacımız var bizim soya fasulyesine ancak 140-150 bin tonunu, 200 bin tonunu filan üretebiliyoruz yani çok düşük bir rakam. Bu, yıldan yıla da değişiyor. Yani bazen 150, bazen 200, bazen 300 ama 1 milyon ton soya fasulyesi ihtiyacımız var. Demek ki bunun geri kalan kısmını biz ithal ediyoruz. Dolayısıyla, Hükûmetin burada, soya fasulyesini teşvik edecek, soya fasulyesini ektirecek bir sisteme geçmesi lazım. Çiftçimize soya fasulyesini ektirmemiz lazım. Toprağı yenilemek açısından, toprağı gübrelemek açısından da soya fasulyesi çok önemli, ham yağ ihtiyacını karşılamak açısından da çok önemli.

Yine, 3,5 milyon ton kütlü pamuğa ihtiyacımız var. Eğer 3,5 milyon ton kütlüyü biz üretebilmiş olsak, çiftçimiz bunu ekmiş ve üretebilmiş olsa… Ki buna toprağımız, havamız ve suyumuz da müsait ancak çiftçiye pamuk ektiremiyoruz. Ektirmiş olsak 3,5 milyon ton kütlüden de ciddi miktarda çiğit elde edeceğimiz için, çiğitten de ham yağ elde edileceği için bu da Türkiye’nin önemli bir ham yağ ihtiyacını karşılamış olacak ancak ne yazık ki hâlâ istediğimiz başarıyı elde edemedik. Bu yıl Tarım Bakanlığının bir genelgesi elime geçti. Şimdi, bu genelgede üç yıl aynı ürünü aynı tarlaya ektiğiniz zaman, ÇKS’nizde üç yıl aynı ürünü gösterdiğiniz zaman prim desteğini alamıyorsunuz. Bu doğru bir uygulama değil, yanlış bir uygulama. İç Anadolu Bölgesi’nde buğdaydan başka ekecek bir şey yok. Pamuk Söke’de, Çukurova’da ve Urfa’da mutlaka ekilmeli ve üst üste ekilmeli, hatta dört beş yıl üst üste ekilmeli ki… Çünkü pH’ı yüksek olduğu için topraktaki tuzluluk oranını emen ve tuzu alabilen bir ürün, dolayısıyla çoraklaşmayı engelleyen bir ürün olduğu için pamuk üst üste, üç dört yıl ekilmeli, bunu da teşvik etmeli Hükûmet, hatta dört yıl, beş yıl üst üste pamuk ekilen alanlara prim desteğini de fazla vermeli. Bunu Tarım Bakanlığı herhâlde gözden kaçırmış olmalı. Buradan Tarım Bakanlığının yetkililerini ve Tarım Bakanını uyarıyorum: Lütfen bu konuyu bir dikkatle incelerlerse… Pamuk üretimini teşvik etmek, pamuk ekmeyi teşvik etmek açısından üç yıl, dört yıl, beş yıl ekenlere prim desteğini de fazla vermek lazım. Çünkü demin de söylediğim gibi, pamukun pH’ı yüksek olduğu için topraktaki tuzluluk oranını alan ve çoraklaşmayı engelleyen bir ürün.

Yine, biz eğer ki pamuk üretimini artırabilmiş olsak Türkiye’nin ithalat açığını da engellemiş olacağız. Yani bugün aşağı yukarı 2 milyar dolarlık lif pamuk ithal ediyoruz dışarıdan. Bu da Türkiye’ye çok ağır bir maliyet yüklüyor. Hâlbuki bunu üretebilecek durumdayız, çiftçimiz buna müsait, arazimiz buna müsait ve biz ithal ettiğimiz ürünleri de Yunanistan gibi, Hindistan gibi başka ülkelerin çiftçisini zengin ederek ithal ediyoruz. Dolayısıyla bunu üretecekken, kendi ihtiyacımızı karşılayacakken… Hükûmetin prim desteklerini artırmasını bekliyoruz. Geçen yıl pamuk prim desteği 800 TL’ydi yani 80 kuruştu; bu sene de 80 kuruş, ne yazık ki artış olmamış. Bu artışlar sağlanabilirse pamukta, soya fasulyesinde çiftçi pamuk da ekecektir, soya fasulyesi de ekecektir. Dolayısıyla Türkiye’nin ihtiyacı olan ham yağı sadece ayçiçeğinden değil soya fasulyesinden ve pamuğun çiğidinden de elde edecektir. Onun için sadece ayçiçeğinin zaten Türkiye'nin ham yağını karşılaması mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM VARLI (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUHARREM VARLI (Devamla) – Bizim soya fasulyesi ve pamuğu ektirerek Türkiye'nin ham yağ ihtiyacını karşılamamız lazım.

Zeytinyağında da açığımız çok fazlaydı. Özellikle 57’nci Hükûmet döneminde dağıtılan zeytin fidanlarının şu anda yetişmiş olması sebebiyle, Türkiye artık zeytinyağı ihtiyacını ciddi miktarda karşılayabilecek orana kavuştu.

Tekrar söylüyorum, biz, üreten insanları teşvik ederek kendi topraklarımızda, kendi ülkemizde, başka ülkelerin çiftçilerini zengin etmeden kendi ülkemizin çiftçisini zengin ederek kendi ihtiyacımızı karşılayabilecek durumdayız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her yıl 4 milyar dolar para gidiyor, 4 milyar dolar, her yıl. Yani tarımı desteklemeye bu kadar para vermiyoruz ama yağ tüketmeye, bitkisel yağ tüketmeye hem de kendimizin üretebileceği soyayı, ayçiçeğini, kanolayı, pamuğu ithal etmeye, sadece bunların yağlı tohumlu bitkilerini ve ham yağlarını tüketmeye 4 milyar dolar para ödüyoruz. Bu fakir millet başka ülkelerin çiftçilerine cebinden 4 milyar dolar ödüyor, kendi çiftçilerine gelince de, işte bütçeyi görüyorsunuz… “Koyun vereceğiz.” diyorsunuz, nerede koyunlar? Yok. “Mazotta artış yapacağız.” diyorsunuz, vatandaş gidiyor, “Ben ucuz mazot almaya geldim.” diyor, böyle bir şey yok. Mazotun yarısını verecekseniz, mazotun fiyatı 2,5 liraya mı düştü? Hayır. Hesap kitap yapıyorsunuz, hesap kitaplar da tutmuyor ama biz her yıl 4 milyar doları Rusya, Ukrayna, Arjantin ve Brezilya çiftçilerine ödüyoruz, ithalat yapıyoruz yani. Ama bir de sevindirici olan bir nokta var, ihracat yapıyoruz. Niye? İşliyoruz. Sanayiyi kurmuşuz, tam 8 milyon ton yağlı tohumlu bitkiyi işleyebilecek kapasiteye sahibiz ama nerede politika? Yok. Nerede destekleme? Yok. Artırsanıza ayçiçeğindeki, kanoladaki destekleme primlerini, artırın bakalım neler oluyor. Çiftçi bunlarla bir tanışsın, üretmeye başlasın, başka ülkelere giden döviz ülkemizde kalsın. Böyle bir politikanız var mı? Yok. Nedense on altı yıldan beri iktidardasınız, bunu her fırsatta söylüyoruz, siz de “Evet, olmalı.” diyorsunuz ama yandaşlar geldiği zaman işin içerisine, yandaşlara fabrika satıyorsunuz, satarken diyorsunuz ki: “Ya, seni ben çok seviyorum, senin gümrük vergisini 570 dolardan 400 dolara indiriyorum.” ama vatandaşa gelince böyle bir şey yok. Ayçiçeği destekleme primlerini hiç artırmıyorsunuz. Bakın, 8 milyon ton yağ işleyebilecek kapasiteler bizde, fabrikalar bizde, her şey bizde, ihracat da yapıyoruz. Eğer Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda olsa o 4 milyar dolar bizde kalır, ihracatçı bir ülke oluruz, binlerce de işçi çalıştırırız orada. Siz ne yapıyorsunuz? İşçileri kapı dışarı ediyorsunuz, bakın, şeker fabrikalarını satmaya çalışıyorsunuz. İşte aramızdaki fark bu. Bunu size her fırsatta anlatmaya çalışıyoruz ama siz GDO’lu soyayı Türkiye’ye sokmaya çalışıyorsunuz. Türkiye’de her şey rahatlıkla üretilebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, tamamlayınız.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) - Özellikle yağlı tohumlu bitkilerde hiçbir politikanız yok, net bir üretim artışı sağlayabilecek politikanız yok.

Bakın, buradan uyarıyorum. Bir gün gelir, bu 4 milyar doları bulsanız da yağ bulamazsınız, ayçiçeğini bulamazsınız, 2007’de bulamadık. 2007’de dünyada yağ krizi başladı, Arjantin’de iç karışıklık oldu, Ukrayna’da bitkisel yağlara makine yağı karıştı, tonu 900 dolar olan ham yağ 2.700 dolara çıktı. Bizde para vardı ama satın alamadık. Niye? Hep dışa bağımlılık olmaz, birazcık kendi çiftçinizi sevin, kendi çiftçinize destek verin, kendi çiftçinize “Üret kardeşim, senin ürettiğini ben alıyorum.” deyin. Bu mekanizmaları bilmiyorsanız, gelin biz size sabaha kadar anlatalım, tartışalım, orta yolu bulalım. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum: 4 milyar dolar çok ciddi bir kaynaktır Türkiye ekonomisi için.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Hüseyin Samani konuşacaktır.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN SAMANİ (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle tarımla ilgili bir konu açılmışken son günlerde Antalya’da medyada sık sık zikredilen bir konuya değinmek istiyorum. Eline mikrofonu alan herkes, bugünlerde gelip Antalya’da birçok yerde, maalesef, tarım ürünlerini mahkûm edercesine, yeryüzünün en doğal ürünlerinin insanlarımıza ulaşmasını mahrum edercesine bir habercilik anlayışı yürütüyorlar; bunları buradan kınıyorum ve şunu ifade etmek istiyorum: Eline mikrofon alan herkesin üreticiye, ürüne ve üretime saygı duyması gerektiğini bir kez daha vurguluyorum.

Tabii, bu hem üreticiler açısından hem tüketiciler açısından hem de ülkemiz açısından son derece vahim sonuçlar ortaya çıkartabiliyor. Bir kere üreticilerin üretim azmini bu haber mantığı, haber anlayışı, maalesef, kırıyor çünkü gerçekle hiç alakası olmayan şeyler burada söyleniyor. Efendim, işte, on beş günde bir sebzenin yetiştiğini ifade ediyorlar, bir ayda yetiştiğini ifade ediyorlar. Oysa bir domates bitkisi beş aydan önce yetişmiyor ama bu habercilerin ifadesine göre bu bir ay içerisinde yetiştiriliyor ve hatta bazen on beş gün içinde, akşamdan sabaha yetişen ürünler olduğunu maalesef zikredebiliyorlar. Bir kez daha burada, bunların böyle bir haklarının olmadığını, saygı duymaları gerektiğini ifade ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin üzerinde söz almış bulunmaktayım, yağlı tohumlarla ilgili. Tabii, yağlı tohumlarla ilgili bu anlatılan meselelere ek olarak Hükûmetimiz tarafından da 2007 yılında 10465 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla ülkemizde üretilen yağlı tohumlardan olan aspir, soya fasulyesi, pamuk, kanola ve benzeri ürünlerle ilgili birtakım ilave destekler açıklanmıştır. Ki onlar da şöyle: Mesela, bunların içerisinde fark desteği olarak 40 kuruş ile 80 kuruş arasında bir ilave fark desteğini öngörüyor bu Bakanlar Kurulu kararı. Ayrıca, dekar başına 21 TL mazot desteği, bunun dışında, 4 TL ile 20 TL arasında sertifikalı tohum kullanma desteği ve yine, eğer kişi ülke içerisinde bu yağlı tohumlara ait sertifikalı tohumu bizatihi kendisi üretiyorsa bunlara da 35 kuruş ile 1 lira 20 kuruş arasında fark desteği sağlıyor. Yine, ülkemizde yoğun şekilde patates üretilen bölgelerde patateste görülen patates siğilinin yaygın olduğu ve bu nedenle patates üretiminin zor olduğu yerlerde de yine bu fark desteklerini yüzde 50 arttırdığını bu Bakanlar Kurulu kararı ortaya koyuyor diyorum, yapılan bir çalışmayı ifade ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 27/2/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, Türkiye’de artan militaristleşmenin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

27/2/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 27/2/2018 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                        Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                                          İstanbul

                                                                        HDP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

27 Şubat 2018 tarihinde İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından verilen 6818 grup numaralı Türkiye’de artan militaristleşmenin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 27/2/2018 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde öneri sahibi adına kimse yok şu anda, konuşamıyorlar.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci konuşacaktır.

Buyurun Sayın Yedekci. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Ülkemizde yazık ki doğruyu söyleyenler her tür hakarete ve vicdansızca eleştirilere maruz kalıyor ve oluşturulan nasıl olsa hiç kimse hiçbir şey yapamaz ve bu ortamda hiçbir şey yapılamaz hissi de insanda böyle nefes alamaz duygusu yaratıyor. Ama bu hissiyata rağmen dimdik ayakta durmaya ve haklı olduğuna inandığımız doğruları söylemeye devam edeceğiz çünkü biz milletvekili olmaktan çok daha önce bu milletin evlatlarıyız. İktidarın yanlış politikalarının sonuçlarını bu ülkenin özellikle yoksul evlatlarına ödetmeye çalışmasını içime sindiremiyorum ve bunu kabul etmiyorum. İktidarın yaratmaya çalıştığı korkuya teslim olmuyoruz, teslim olmayacağız ve biz çocuklarımıza yaşamı öğretmek istiyoruz. Mutlu, huzurlu ve keyifle yaşayabileceği bir ülkenin varlığını ve bir geleceğin varlığını anlatmak istiyoruz. Yüce Meclisimizin çalıştığı her bir dakika da bunun için çalışmalıdır. Yani bu ülkede huzur ve mutluluk nasıl bina edilir, onun üzerine çalışmalıdır. Tek bir şehit vermeden bu ülkede nasıl birlikte kardeşçe yaşarız, bunu anlatmamız lazım. Çocukların daha iyi eğitim alması, daha güzel çalışmalar yapması, bilimde, teknolojide ilerlemesi çalışılmalıdır. Vatanseverlik, bilime arkasını dönmüş, sağduyusu olmayan, âdeta aklını kaybetmiş iktidarda olmaktan başka hiçbir şey düşünmeyen insanların arkasında durmak değil, tam tersine bugüne kadar yaptıklarına bakıp bundan sonra tedbirli olmayı gerektirir. Yangını çıkaranın yangını söndürmek istemeyeceğini bilmek demektir vatansever olmak demek. Tüm söylemleri ikili bir ayrım üzerine kurgulayan, “biz ve onlar” karşıtlığını üreterek haklı olanı kendisi, haksız olanı karşı taraf olarak gösteren yaklaşıma karşı inatla barışı ve barışçıl politikaları savunmaya devam edeceğiz.

Ülkemizde öncelikle huzuru, barışı tesis etmemiz için hiçbir faydası olmayan militarist söylemlerden uzak duracağız. Düşmanlık politikalarıyla ne ülkemize ne de bulunduğumuz coğrafyaya huzurun gelmeyeceği açıktır. “Yanımda durmayanlar vatan hainidir.” demek ihanetin ta kendisidir. Militarizm ağını ülkenin dört bir yanına atanlar evlatlarını bu ülkeye hizmet etmek için askere gönderdi mi sormak lazım. Ve tekrar sormak lazım ki bu siyasi görüşte olanların kaç tanesinin yakınları çürük raporu almadı ya da bedelli askerlik yapmadı ama bizim Sayın Genel Başkanımızın oğlu bugün de askerdedir. Böyle bir militarist siyaset gütmek en basit tabiriyle şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Tamamlayabilir miyim?

BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.

GÜLAY YEDEKCİ (Devamla) – Ezberleri bozmaya, eril ve militarist dilden arınan yeni bir dil kurabilmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var ve her zamankinden daha çok ihtiyacımız var barışa, kardeşliğe.

İktidarın yapması gereken, intikam alma fikrinin peşine düşmek yerine toplumsal uzlaşının kurulması için çalışmaktır. Çocuklarımızın ruhuna savaşı, kurşunu değil, umudu, barışı ve güzel bir gelecek inancını koymalıyız. Bu ülkenin çocukları bizlere emanettir.

“Bizim kalbimiz hep kırıktır çocuk/ Ama yine de eksik etmeyiz sol yanımızdan umudu.”

Her birinizi içtenlikle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Öneri üzerinde gruplar adına son konuşma Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk’e aittir.

Buyurun Sayın Şentürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İlgili öneride ülkemizdeki son zamanlarda yaşanan gelişmeler örnek gösterilerek militarizmin yükselişte olduğu söylenmekte ve bu konuda Meclis araştırması açılması istenmektedir.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, “militarizm” Türkçeye “asker merkezcilik” olarak çevirebilecek olan ve askerin siyasi hayat üzerinde hâkimiyetini ifade eden bir kavramdır. Ve militarist toplumlara baktığımızda bu toplumlarda siyasi iktidarı belirleyen gücün asker olduğunu ve bu gücün aynı zamanda kendilerine has yargısal mekanizmalarla koruma altına alındığını görüyoruz. Allah aşkına, Türkiye’nin son dönemlerinde yaşananların bu bahsedilen tanımla hangi ilgisi ya da ilişiği bulunmaktadır? Bizler, 70’li, 80’li yılları bizzat yaşamış, 1990 askerî darbe girişimine, postmodern darbe girişimine muhatap olmuş insanlarız. Bizler, gazete manşetlerini nelerin süslediğini çok iyi biliyoruz, “Asker rahatsız” ifadelerini, manşetlerini unutmadık. Haber gündemlerini üst düzey askerî yetkililerin, ismi açıklanmayan askerî yetkililerin açıkladığı günleri, oluşturduğu günleri unutmadık. Ama köprünün altından çok sular geçti. Bugün artık hiçbir askerî güç, omzunda apolet olan hiç kimse iktidarı belirleyememekte, iktidara dayatma yapamamakta ve en son Anayasa reformuyla da askerî gücün özellikli ve korumacı yargısı, biliyorsunuz, milletimizin iradesiyle ortadan kaldırılmış ve Türkiye tamamen millet iradesinin ve seçilmişlerin hâkim olduğu bir yapıya dönüştürülmüştür.

Militarizm ile millîlik arasında yazım benzerliği dışında hiçbir ilgi bulunmamaktadır. Vatan gibi, bayrak gibi, ezan gibi kelimeler ve kavramlar militarizm değil, millî ve manevi değerlerimizi ifade eden kavramlardır ve bu kavramlardan da herhâlde hiç kimse rahatsız değildir.

Bu arada tabii, antidemokratik postmodern darbe girişiminin yarın yıl dönümü, bir yıl süreceği iddia edilen ama milletimizin beş yılda derdest edip çöpe attığı antidemokratik girişimin yıl dönümü. Umut ediyoruz ki ülkemiz bir daha bu türlü antidemokratik girişimlerle karşılaşmayacak diyor, HDP grup önerisi hakkında ret oyu vereceğimizi belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, 26/2/2018 tarihinde İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ve arkadaşları tarafından, hapishanelerde öğrenime devam etmeye çalışan binlerce öğrencinin sorunlarının araştırılarak gerekli çözümlerin üretilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

27/2/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 27/2/2018 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                       Engin Özkoç

                                                                                          Sakarya

                                                                                Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ve arkadaşları tarafından hapishanelerde öğrenime devam etmeye çalışan binlerce öğrencinin sorunlarının araştırılarak gerekli çözümlerin üretilmesi amacıyla 26/2/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırma önergesinin (1752 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 27/2/2018 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi konuşacaktır.

Buyurun, Sayın Akkuş İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; tutuklu ve hükümlü 69.301 öğrencinin sorunlarının araştırılması amacıyla söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Cezaevinde üniversite okumaya çalışan bir mahpusun mektubuyla sözlerime başlamak istiyorum. Altı yıldır cezaevinde olduğunu belirten mahpus “Adalet Bakanlığı Sosyal Yardımlaşma Protokolü’yle harçlarımı ödeyebiliyorum. Ancak protokol yenilenmediği için harçlarımı ödeyemeyeceğim ve kaydım silinecek.” diyor ve bizlerden yardım istiyor. Biliyoruz ki 235 bin mevcutlu cezaevi nüfusunun yüzde 35’ini öğrenciler oluşturuyor. Adalet Bakanlığı kayıtları her 3 mahpustan 1’inin öğrenci olduğunu gösteriyor bize. Bunlardan 36.033’ü lise ve üniversitelere kayıtlı, 33.268’i ise açık öğretim programlarında öğrenim görüyor. Peki, bu mahpuslar öğrenim hakkından yararlanabiliyorlar mı? Elbette hayır çünkü cezaevlerinde tutuklu ya da hükümlü olmak fark etmiyor, eğitime devam etmek isteyen bütün mahpuslar aynı sorunlarla karşılaşıyorlar.

Bakın, cezaevlerinde hüküm giymemiş binlerce öğrenci var. Bu öğrencilerin kazanılmış eğitim hakları cezaevi yönetimlerince kısıtlanıyor, okullarına gidemeyen, devamsızlıktan kalan ve kayıt yenileyemeyen öğrenciler hak kaybına uğruyorlar. Hukuk devletinde bu uygulamanın adına keyfiyet denir ve bu keyfiyet açık bir hak ihlalidir. Üstelik bu öğrencileri sadece ceza infaz sistemi değil üniversite yönetimleri de mağdur ediyor. Tutuklanan öğrencilere disiplin ve uzaklaştırma cezası vererek kendilerini mahkeme yerine koyan yöneticiler var ne yazık ki. Böylece belki de suçsuzluğu ispat edilecek birçok öğrencinin eğitim hakkı göz göre göre ihlal ediliyor.

Değerli vekiller, bu kürsüden masumiyet karinesini bir kez daha hatırlatmak istiyorum: “Suçu ispatlanmadıkça kimse mahkûm edilemez.” Oysa bugün sadece tutuklandığı için okulundan atılan ya da kaydı dondurulmak zorunda kalan ve dolaylı yoldan mahkûm edilen çok sayıda öğrenci var. Öte taraftan işledikleri suçun cezasını çekerken hayatlarında temiz bir sayfa açmak isteyen hükümlüler de var; onlar da tutuklularla aynı kaderi paylaşıyorlar çünkü Türkiye’de bir OHAL rejimi var. Bu dönemde tutuklu, hükümlü fark etmiyor; sınavlara girmelerine izin verilmiyor. Bu da yetmiyor, güvenlik gerekçesiyle ders kitaplarına el konuluyor. “Olsun, her cezaevinin bir kütüphanesi var.” diyebilirsiniz ama acaba içinde 69 bin öğrenciye yetecek kadar ders kitabı var mıdır, bilemezsiniz. Bilmek isterseniz soramazsınız, sormak isterseniz cevap alamazsınız çünkü OHAL var.

Değerli vekiller, elbette yasaklar ve engeller OHAL’le sınırlı değil. Bakın, mahpuslardan sınava gideceklerin ring araçlarının ve refakat edecek güvenlik görevlisinin masraflarını karşılaması isteniyor. Bu durumda bir öğrencinin sınav başına en az 300 lira ödemesi gerekiyor. Öğrencilerin farklı tarihlerde birden fazla sınava girmesi gerektiğini hesaba katarsak ortaya çıkan maliyet neredeyse özel üniversite ücretlerini de geçiyor. Öte taraftan, önemli bir bölümü açık öğrenim öğrencisi olan mahpusların bu ücretleri karşılayamayacaklarını da biliyoruz. İşte bu noktada sosyal yardımlaşma protokolü devreye giriyor, bunun sayesinde mahpus öğrencilerin eğitim harçlarını ödeyebilmesi söz konusu oluyor. Fakat Adalet Bakanlığıyla diğer bakanlıklar arasında imzalanan bu protokol 12 Haziran 2017’de son buldu. Açık öğretim lisesine kayıtlı öğrencilere bu yardımlar devam ederken üniversite öğrencileri kapsam dışına çıkarıldı. Yani hiçbir burs ve yardım sandığından yararlanamayan 7 bin üniversite öğrencisi mahpus, kaderleriyle baş başa bırakıldı. Kısacası mahpuslara “Siz okumayın.” deniliyor. Ne yazık ki mahpus öğrencilerin yaşadıkları bu mağduriyet toplumun bütününe tesir eden bir tehlike yaratıyor. Bu bakımdan, tutuklu ya da hükümlü fark etmeksizin bütün mahpusların öğrenim hakkını güvence altına almak öncelikle vicdani bir görevdir. Eğer ki, “Hayat boyu, her yerde, her zaman eğitim.” diyorsanız -ki diyorsunuz- cezaevindeki yurttaşlarımızın da eğitim hakkını sağlamak hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu yüzden, hapishaneler, ceza içinde ceza uygulamalarıyla birer tecrit ve insan öğütme mekanizması olmamalıdır diyoruz. Gelin, yol yakınken bu yanlıştan geri dönelim, mahpus öğrencilerin eğitim hakkının önündeki engelleri kaldıralım, sorunları yerinde tespit edelim ve mahpusları yeniden topluma kazandıralım.

Değerli vekiller, bir düşünür, “Bir ülkenin geleceği o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır.” diyor ya, daha iyi bir dünyanın ancak ve ancak eğitimle, insan yetiştirmekle ve insanlara erdemi öğretmekle mümkün olduğunu unutmayalım. “Eğitimsizliğin bana neler yaptığını burada anladım. Sabıkam olduğu gerçeğini ancak okuyarak kapatabilirim.” diyen gençlerimize yardım eli uzatalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) – “Öğrenim hayatımızı tamamlayarak kendimizi dışarıya hazırlamaya çalışıyoruz.” diyen mahpuslara destek olalım. Hani şair “Gün gelir hapishanelerden çıkar insanlar ama kendi hapishanesinden çıkmak öyle zordur ki, öyle zordur ki…” diyor ya, evet, cezaevine giren insan toplumda ötekileştirilen insan oluyor ne yazık ki. Bizler de hayata tutunmaya çalışan, yeni bir başlangıç için okumak isteyen bütün mahpuslara sahip çıkalım gelin.

Bu duygularımla, araştırma önergemize desteğinizi bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Öneri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy konuşacaktır.

Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Sayın milletvekilleri, Değerli Başkan; eğitim evrensel bir insan hakkıdır elbette ki, şartlar ne olursa olsun eğitime erişimin önündeki tüm engeller açılmalıdır. Ceza ve tevkif evleri, sonuç itibarıyla, bir ceza neticesinde içeri alınmış insanların ceza çekmesi gereken yerdir ama bu yerlerin de en insani şartlarda olabilmesi yine insan hakkıdır ve evrensel bir durumdur. Bizim burada üzerinde durduğumuz, yaptığımız tetkiklerde çıkan sonuç şu arkadaşlar: Şartlar ne olursa olsun, tabii ki insani şartlar ve koşullar olursa içerideki insanların gerekirse doktora bile yapabildiklerine dair bilgilerdir. Bu konuda, Araklı Açık Cezaevinde hükümlü bulunan Resul Şahsi arkadaşımızın inanılmaz başarı hikâyesini daha uzun anlatmak isterim ama… Yüksek lisans öğrencisi iken “karşıt görüşlü” ibaresiyle ceza alarak cezaevinde yatan arkadaşımız, âdeta ağabeyleri gibi orayı Yusufiye ve Taş Medrese’ye çevirmiş, Rusça öğrenmiş, doktora yapan bir konuma gelmiş ve doktoradan sonra da Türk Tarih Kurumundan iş teklifi almış bir arkadaşımızdır, bir ülküdaşımızdır. Bunu neden anlattım sayın milletvekilleri? Bunu anlatma gerekçem şudur: Özellikle Ankara’da birtakım üniversitelerde, özellikle de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi başta olmak üzere “karşıt görüşlü öğrenciler” ibaresiyle üniversite öğrencilerinin kavgasından sonra cezaevine giden öğrenciler ile teröristler birbirine karıştırılıyor. Şöyle bir istatistik çıkardık biz buraya gelirken: “Karşıt görüşlü” denilen ifadeleri neye göre ortaya koyuyorlar? PKK’lı ya da terörist ya da başka terör örgütü üyeleri ile vatan, millet sevdalısı gençlerin okul ve eğitime erişme hakkını birbirine karıştırmamamız gerekiyor.

Bakın, terör örgütü sempatizanı ve üyelerinin şöyle bir hikâyesinin örneğine baktığımızda, Savcı Selim Kiraz’ın katili DHKP-C üyesi Bahtiyar Doğruyol, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğrencisiydi; Bayrampaşa’da Çevik Kuvvet otobüsüne saldıran DHKP-C üyesi Berna Yılmaz yine aynı okulun öğrencisiydi; PKK’nın Yüksekova kadın sorumlusu iken öldürülen Emel Güçlü aynı okulun öğrencisiydi; Bursa’da canlı bomba olayında kimliği tespit edilen PKK üyesi Eser Çalı aynı okuldandı. Saymakla bitiremediğim bir durum var, burada bir problem var galiba. Bunlar terör örgütü ve terörist, bunların önemli bir kısmı da cezaevinde ve üniversite öğrencisi. Ne yapacağız şimdi? Bunlar üniversite öğrencisi -iyi şartlarda- yeniden olaya gitsinler, sınava ya da eğitime gittiklerinde yeni eylemler mi yapsınlar diyoruz? Ama diğer tarafta “karşıt görüşlü” denilen vatan, millet sevdalısı bir delikanlı da hiçbir engeli kendisine karşı engel olarak görmeyerek cezaevinde destan yazan işlerle doktora yapıyor; ismi ve adresi de burada, az önceki zikrettiğim hususlar. Biz, eğitime erişimin önündeki engellerin bürokratik hiçbir şeye takılmaması taraftarıyız ama eğitim hakkına erişme hususunda terör ve terörist iltisaklı olanların da “Üniversite haklarıdır.” adı altında başka bir şekilde yorumlanmasına da karşıyız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ersoy.

Gruplar adına son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Elâzığ Milletvekili Ömer Serdar’a aittir.

Sayın Serdar, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER SERDAR (Elâzığ) – Sayın Başkan, Divanın değerli üyeleri, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

CHP grup önerisine şöyle bir baktığımızda ceza infaz kurumundaki öğrenci mahkûmlarla ilgili birtakım sorunlar sıralanmış, birtakım rakamlarla karşılaştırmalar yapılmıştır.

Şimdi, genel olarak şöyle bir baktığımızda, cezaevlerinde gerek fiziki altyapı sorunları gerekse mevzuat konusunda 2002 yılından bu tarihe kadar çok ileri adımlar atıldı. Öyle ileri adımlar atıldı ki mevzuatta ve fiziki altyapıda Avrupa’nın bazı ülkelerinin de önünde bir yapılanma oluştu. Tüm bunlara rağmen gerek mevzuat düzenlemesine rağmen gerekse bu fiziki altyapıdaki iyileştirmelere rağmen bireysel birtakım ihlaller olmuş mudur? Olacaktır da, bu doğaldır ama bunları da yine denetim mekanizmaları içerisinde sürekli denetlemiş olduk. Bu denetim mekanizmalarından biri de bizim Komisyonumuz, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu. Komisyonumuzun bünyesinde oluşturulan Cezaevleri Alt Komisyonu cezaevlerindeki bu denetimleri sürekli yapmakta ve bu ihlallere ilişkin tespitlerini rapor olarak ortaya çıkarmakta.

Ancak önergede dikkatimi çeken husus şudur: Birtakım karşılaştırmalar yapılırken, önceki süreç ile şimdiki süreç arasında birtakım karşılaştırmaları yaparken rakamlardan hareketle eğitimli sayısının artırılması bir paradoks gibi ortaya konulmuş ama Türkiye'nin yaşamış olduğu süreç, 15 Temmuz süreci, terörle mücadele süreçleri dikkate alındığında eğitimli sayısının da aynı oranda cezaevindeki sayısal çoğunluğa yansıması kadar doğal bir şey olamaz; bu bir.

Aslında, ikinci doğru okuma biçimi; biz eğitimin önündeki engelleri tamamen aştığımız için eğitimli sayısı bu noktada arttı. Ruhi Bey biraz önce değerlendirmelerinde ortaya koydu, doktora yapma imkânı bile tanınan bir süreç yaşıyoruz.

Şimdi, öneriyi hazırlayan arkadaşımızın -bizim de Komisyonumuzun üyesi- asıl burada vurguladığı konu 677 sayılı KHK’yle getirilen birtakım kısıtlamalar. Bu kısıtlamaları da anlamak mümkün. Türkiye’yi CHP dışarıdan okumayı bırakıp içeriden gözetlerse bunları anlaması kadar doğal bir şey yok çünkü Türkiye 15 Temmuz gibi çok facia, cehennem gibi bir süreçten geçti. Bu süreçler sonrası birtakım yargılamalar, birtakım düzenlemeler getirildi. Ve terörle mücadeleniz sadece bir terör örgütüyle değil dört beş terör örgütüyle aynı anda mücadele ediyorsunuz; bu mücadelenizin doğal sonucu bütün yerlere yansıyacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER SERDAR (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın lütfen.

ÖMER SERDAR (Devamla) – Dolayısıyla cezaevi de böyle bir yerdir; yani sonuçta terör örgütü elemanlarına veya böyle isnatla karşı karşıya olan tutuklu ve hükümlülere ilişkin onlara terör iletişimini, imkânını açmak gibi bir lüksünüz yok.

Bu açıdan olayı böyle değerlendirdiğimizde bence bu araştırma önergesinde sözü edilen konuların Meclisin alanından çok… Araştırma önergesini hazırlayan değerli arkadaşımız -Komisyonumuz sürekli bu denetlemeleri yapıyor- eğer incelemelerini yapmış olsaydı görürdü, bu konuda 26’ncı dönemde sadece Komisyonumuza gelen 73 başvuru var.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – AK PARTİ’li hatip “Cumhuriyet Halk Partisi bu olaylara, millî olaylara dışarıdan bakmayı bırakıp içeriden bakmayı öğrenirse” diyerek grubumuza ve hatibimize sataşmada bulunmuştur. Söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun lütfen.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Gamze Hanım konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Akkuş İlgezdi, buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)

Lütfen yeni bir sataşmaya meydan vermeyelim.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, Elâzığ Milletvekili Ömer Serdar’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle, tabii ki bu mahkûmların hepsinin dışarıda eğitim alırken içeri girdiğini vurgulamak istemedik, büyük bir kısmı da içeride eğitim hayatına yönlendi. Ancak sayın hatip, benim burada vurgulamak istediğim 12 Haziran 2017’de biten protokolle ilgiliydi. Bu zamana kadar bu açık öğretime devam eden 33 bin küsur öğrencinin bursu ödenirken şimdi neden böyle bir yönetmelikle yola devam edildiğini daha ziyade öğrenmek istedim. Bu önergeyi de o nedenle verdim. Benim verdiğim bu bilgilerin hepsi Adalet Bakanlığından soru önergelerimle elde ettiğim ve cezaevi ziyaretlerinde gözlemlediğim şikâyetlerdi. Ancak daha ziyade amacım, dediğim gibi, protokolün bitmesi ve bize gelen mektuplarla ilgiliydi.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.

ÖMER SERDAR (Elâzığ) – Sayın Başkan, bu konuyu açıklığa kavuşturmak için söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun yerinizden 60’a göre...

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Elâzığ Milletvekili Ömer Serdar’ın, İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖMER SERDAR (Elâzığ) – Evet, sayın hatibe teşekkür ediyorum hatırlattığı için.

Aile Bakanlığıyla alakalı protokol meselesini daha bugün Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürümüzle görüştüm. Bu protokol cari bir protokol, süresi tamamlandığı için tekrar yenilenecek. Dolayısıyla öğrenim gören mahkûmların böyle bir sorunu yok yani geçici, arızi bir dönem için böyle bir sorun yaşanmış ama o protokol tekrar yenilenecek. Teknik bir nedenden dolayı olaya böyle yaklaşılmasını diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, kayıtlara geçmesi için müsaadenizle bir şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın hatip o zaman konuşmacının konuşmasının içeriğini dinleyip cevap verseydi, Cumhuriyet Halk Partisinin dışarıdan değil, içeriden, konuya hâkim olarak bir önerge verdiğinin farkına varırdı. Sayın hatibe en azından önergeyle ilgili konuşmayı bir dinlemesini rica ediyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, 26/2/2018 tarihinde İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi ve arkadaşları tarafından, hapishanelerde öğrenime devam etmeye çalışan binlerce öğrencinin sorunlarının araştırılarak gerekli çözümlerin üretilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Şubat 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında bulunan 524, 167 ve 463 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 1’inci, 3’üncü ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

27/2/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 27/2/2018 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                       Mehmet Muş

                                                                                          İstanbul

                                                                  AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 524, 167 ve 463 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın sırasıyla 1’inci, 3’üncü ve 4’üncü sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;

Genel Kurulun;

27 Şubat 2018 Salı günkü (bugün) birleşiminde 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

28 Şubat 2018 Çarşamba günkü birleşiminde 167 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

1 Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde 463 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

1 Mart 2018 Perşembe günkü birleşiminde 463 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günleri dışında 2 Mart 2018 Cuma günü saat 14.00’te toplanarak bu birleşimde gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmındaki işlerin görüşülmesi ve bu birleşimde, bu kısımda bulunan 463 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi;

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

 

524 sıra sayılı

Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı

(1/913)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

1. Bölüm

1 ila 23’üncü maddeler arası

23

2. Bölüm

24 ila 46’ncı maddeler arası

(Çerçeve 37’nci madde ile ihdas olunan 308/a; 308/b; 308/c; 308/ç; 308/d; 308/e; 308/f ve 308/g maddeleri dâhil)

30

3. Bölüm

47 ila 67’nci maddeler arası

21

Toplam Madde Sayısı

74

 

BAŞKAN – Sayın Tanal, önce size söz veriyorum 60’a göre.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, sözleşme yapılmaması gerekçesiyle cezaevinde bulunanların eğitim hakkından yoksun bırakılmasının anayasal bir suç ve insan hakları ihlali olduğuna ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Biraz önce, cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerle ilgili, eğitimiyle ilgili sorun… Aslında bunun adresi bizim Anayasa’mızın 42’nci maddesi ve uluslararası sözleşmelerin aynı hükümleri. Anayasa’mızın 42’nci maddesinde deniyor ki: “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” Gerçekten, Anayasa’mızın bu hükmü ortadayken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, Adalet Bakanlığının sözleşme yapmama gerekçesiyle cezaevinde bulunanların eğitim hakkından yoksun bırakılması anayasal bir suçtur, bu bir insan hakları ihlalidir. Siyasi iktidarın ve Adalet Bakanlığının bir an önce bu insan hakları ihlalinin gündemden kaldırılması, ortadan kaldırılması için derhâl harekete geçmesini bekliyor, selam ve saygılarımı iletiyorum hepinize.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında bulunan 524, 167 ve 463 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 1’inci, 3’üncü ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi üzerinde öneri sahibi olarak Bilecik Milletvekili Halil Eldemir konuşacaktır.

Sayın Eldemir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuzun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu grup önerimiz üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri, sizlerin nezdinde de aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde Bilecik ilimizi birlikte temsil ettiğimiz Meclis Başkan Vekili Sayın Yaşar Tüzün’ün bugün vefat eden kıymetli annelerine, Saadet teyzemize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun. Meclis Başkan Vekilimize ve tüm yakınlarına sabırlar diliyorum.

Ayrıca, bugün, engin misyon sahibi, Türk siyasetinin duayen ismi, davasını her daim savunan ilim ve fikir adamı, 54’üncü Hükûmetin Başbakanı Profesör Doktor Necmettin Erbakan Hocamızı vefatının 7’nci seneidevriyesinde rahmetle anıyorum.

26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycanlı kardeşlerimizin maruz kaldığı katliamda, tarihe kara bir leke olarak geçen olayda, Hocalı’da hayatını kaybeden kardeşlerimize de Allah'tan rahmet diliyorum. Rahmetli Elçibey'in güzel bir sözü vardı: “Biz Türkiye'yle dost değiliz. Zira dostluk, sonradan birbirini tanıyan insanlar arasında kurulur. Bizler kardeşiz. İşte, bu düşünceyle bir millet, iki devletiz.” diyordu. Bu sebeple Azerbaycan’ın kederi bizlerin de kederidir.

Değerli milletvekilleri, bugünkü vermiş olduğumuz grup önerisi, Genel Kurul çalışmalarımızda gündemimizi düzenleyen bir öneridir. Toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren, 524 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın gündemin ilk sırasına alınmasını öneriyoruz. Ayrıyeten, Bangladeş’le yaptığımız 167 sıra sayılı uluslararası anlaşmayı gündemin üçüncü sırasına, Bosna Hersek’le yaptığımız 463 sıra sayılı uluslararası anlaşmayı da gündemin dördüncü sırasına almış oluyoruz. Perşembe günü 463 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanamasına kadar, perşembe günü bu işlerin tamamlanmaması durumunda da cuma günü çalışmayı öneriyoruz.

Ben grup önerimizi Genel Kurulumuzun takdirine sunuyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Azerbaycan Millî Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Samed Seyidov ile Gürcistan Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Sophie Katsarava ve beraberlerindeki heyetlere “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan Parlamentoları Dışişleri Komisyonları Üçlü Toplantısı vesilesiyle ülkemizde bulunan Azerbaycan ve Gürcistan Dışişleri Komisyonları heyetleri şu anda Meclisimizi onurlandırmışlardır. Azerbaycan Millî Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Samed Seyidov ile Gürcistan Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Sophie Katsarava’ya heyetler adına, bütün Meclisimiz adına, tüm milletvekilleri adına bir kez daha hoş geldiniz diyoruz, teşekkür ediyoruz. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında bulunan 524, 167 ve 463 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın sırasıyla 1’inci, 3’üncü ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi üzerinde başka söz talebi yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

Şimdi İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

2.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in (2/1346) esas numaralı Radyoloji, Radyum ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/134)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1346) esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük 37’nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                       Sibel Yiğitalp

                                                                                         Diyarbakır

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi yok.

İç Tüzük 37 doğrudan gündeme alınma önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Anayasa Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Çorum Milletvekili Tufan Köse aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan, Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/913) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 524) (x) 

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 524 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu’ya aittir.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında Cenab-ı Hak’tan, Afrin’de Türk devletinin bekası, Türk milletinin güvenliği ve huzuru için mücadele eden kahraman askerlerimize yâr ve yardımcı olmasını niyaz ediyorum. Vatan, millet ve mukaddesat uğruna hayatını kaybeden tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize acil şifa, aziz milletimize de başsağlığı diliyorum.

Yirmi altı yıl önce Ermeniler tarafından Karabağ’da gerçekleştirilen soykırım neticesinde hunharca şehit edilen kardeşlerimizi de rahmetle anıyorum. Hocalı katliamını unutmadık ve asla unutmayacağız.

Ayrıca, yarın idrak edilecek Sivil Savunma Günü münasebetiyle, üstün görev anlayışıyla koruyucu güvenlik, afet ve acil durum hizmeti veren kamu kurum ve kuruluşlarındaki tüm sivil savunma uzmanlarına başarılar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, yatırım ortamının iyileştirilmesinin yargı sisteminin kalitesi, hızı ve sözleşmelerin icrası konusundaki gücüyle yakından ilişkili olduğu hepimizin malumudur. Ekonomi ve hukuk alanlarının birbiriyle olan yakın ilişkisi nedeniyle yatırım ortamının iyileştirilebilmesi için etkin ve öngörülebilir bir hukuk sisteminin varlığı da kaçınılmazdır. Zira yatırım ortamına ilişkin ekonomik teşvikler ne kadar olumlu olursa olsun ülkedeki hukuk güvenliğinin ve hukuki süreçlere ilişkin öngörülebilir bir ortamın olmaması yatırımcılar için caydırıcı olmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde, yatırımların ve üretimin artırılması için ekonomik tedbirler yanında idari işleyişe ve yargılama sürecinin hızlandırılmasına ilişkin hukuki tedbirlerin alınacağı belirtilmiştir.

Kanun tasarısıyla, iflasın ertelenmesi müessesesinin kaldırılarak konkordato kurumunun revize edilmesi ve elektronik tebligat zorunluluğu kapsamının genişletilebilmesine yönelik hükümlerin yer aldığı kapsamlı bir düzenleme yapılmaktadır. Yapılan en önemli değişiklik şüphesiz ki iflas erteleme kurumunun yürürlükten kaldırılmasıdır.

Ticaret hayatını yakından ilgilendiren ve 1932’den beri yürürlükte olup çok sayıda değişikliklere uğramış olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda ticari hayattaki gelişmelere uygun ve yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik tedbirler kapsamında bazı değişikliklerin yapılmasını bir ihtiyaç olarak değerlendiriyoruz. Tasarıyla, iflas ertelemenin kaldırılarak konkordato kurumunun güçlendirilmesi, bu yolla alacaklıların da sürece dâhil edildiği bir sistemle borçlunun ve alacaklının haklarının korunması amaçlanmaktadır. Bir yandan da yapılan düzenlemelerle üretimin devamı yönünde tercihte bulunulmasına imkân sağlanarak borçlunun borcunu kolay ödemesine fırsat verilmekte, alacaklıların mağduriyetinin bir an önce giderilmesi öngörülmektedir.

Öte yandan, konkordato süresince borçlunun borçlarını ödemek için gayret göstermesi için icra takibinin durdurulması sağlanmaktadır. Konkordato kurumuna işlerlik kazandırmak suretiyle iflas erteleme uygulamasındaki aksaklıkların bir ölçüde giderilmesi mümkün olabilecektir. Burada önemli olan, hem borçlu hem de alacaklı bakımından suistimallere fırsat verilmemesi ve her iki tarafın haklarının korunmasıdır. Tasarıda, alacaklılar ile borçlunun bir müzakere sonrasında anlaşmaları ve bu anlaşmanın mahkemece tasdiki esasına dayanan konkordato kurumunun daha etkin ve aktif bir şekilde kullanılması amacıyla yapılan değişiklikler ticari ve sosyal hayatı olumsuz etkileyen bazı sorunları da giderebilecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yatırım ortamının iyileştirilmesine katkı sunulması amacıyla, tasarının bazı maddelerinde değişiklik yapılması yönündeki önerilerimiz alt komisyonda ve ana komisyonda yapılan değişikliklerle büyük oranda karşılanmıştır. Bununla birlikte, tasarıdaki bazı hususların yeniden değerlendirilmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz. Bu çerçevede, icrada ticari ve ekonomik bütünlük arz eden ya da bir bütün hâlinde satıldığı takdirde daha yüksek gelir elde edileceği değerlendirilen mal ve hakların bir bütün olarak paraya çevrilmesi öngörülmekte ise de özellikle taşınmaz mallarda bağımsız bölümler arasında ticari ve ekonomik bir bütünlük varsa veya irtifak hakları gibi sınırlı ayni haklar söz konusu ise bir bütün hâlinde paraya çevirme uygulaması sorun yaratabilecek ve mükellefler listesinde lehine hak tesis edilmiş olan üçüncü kişilerin menfaatinin ihlali söz konusu olabilecektir.

Tasarıda, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verileceği ve güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühletin altı aya kadar uzatılabileceği düzenlenmektedir. Verilen bir yıllık kesin mühlet süresi içerisinde her ne kadar ara raporlar sunulacak olsa da ticaret hayatının dinamizmi karşısında baştan bir yıllık uzun bir süre tayin edilmesi problem yaratabilecektir. Zira, iyileşme ümidinin olmadığı durumlarda borçlunun bir an evvel iflası ve alacaklıların alacaklarına kavuşmaları, hakların korunması bakımından yerinde olacaktır.

Tasarıda, kesin mühletin sözleşmelere olan etkisi düzenlenirken alacaklılar yönüyle herhangi bir sınırlamaya gidilmemiştir. Oysa kesin mühletin sözleşmelere olan etkisinin konkordatodan etkilenen alacaklılarla sınırlandırılması uygun olacaktır.

Yine konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli bir kayyum tayin edilmesi öngörülmektedir ancak oluşan durumun yeniden yapılandırmaya ilişkin olması nedeniyle, tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlama görevi için proje denetçisi atanmasının daha uygun olacağı, kayyum atamasının söz konusu olması hâlinde ise kayyumun görev, yetki ve sorumluluklarının açık bir biçimde belirlenmesinin yerinde olacağını değerlendiriyoruz.

Öte yandan, konkordato komiserinin işlevinin önemi dikkate alındığında, yönetmelikte, nitelikleriyle birlikte idari konumunun, yetki ve sorumluluklarının açık bir şekilde düzenleneceğine işaret edilmesi yerinde olacaktır.

Değerli milletvekilleri, tasarıda, ticari uyuşmazlıkların daha hızlı bir şekilde çözüme kavuşturulmasına ilişkin düzenlemeler de yer almaktadır.

Tahkim yargılamasına konu olan uyuşmazlıkların önemli bir kısmı ticari uyuşmazlıklardan kaynaklanırken tahkim yargılamasında görevli ve yetkili mahkeme sorunu yaşanabilmektedir. Tasarıyla görevli ve yetkili mahkemenin açıkça belirlenmesi, tahkim yargılamalarından kaynaklı olumsuz etkileri de ortadan kaldırabilecektir. Ancak, asliye ticaret mahkemesi dışında diğer bir özel mahkemenin görev alanına giren uyuşmazlıkta tahkime müracaat edildiğinde ihtisas mahkemesi mevcut iken asliye hukuk mahkemesine gidilecek olması ayrı bir tartışma yaratabilecektir.

Tasarıyla ayrıca, zorunlu olarak elektronik tebligata tabi olacakların kapsamı genişletilirken yapılacak elektronik tebligat işlemlerinin Posta ve Telgraf Teşkilatı tarafından kurulan ve işletilen Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi üzerinden yürütülmesi öngörülmektedir. Kritik öneme sahip bu hizmetin ifası için PTT’nin sistemin güvenliğini ve bu sistemde kayıtlı verilerin muhafazasını sağlayacak her türlü tedbiri alması zorunluluk arz etmektedir. Bununla birlikte, elektronik tebligat işlemlerini yürütecek olan PTT’nin, zaman içerisinde bu işlerin bir kısmını veya tamamını alt işverenlere gördürme yoluna gitmemesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bu işin, gerekçede belirtilen şekliyle, PTT’nin uhdesinde toplanması ilkesi dışına çıkılmış olacak ve beraberinde güvenlik sorunlarını getirebilecektir. Bu sebeple, tebligat işlemlerinin PTT tarafından doğrudan yapılacağına ilişkin hükme de yer verilmesinin yerinde olacağını değerlendiriyoruz.

Öte yandan, internetin yaygınlık durumu, hızı, hizmet sağlayıcılardan kaynaklı karşılaşılabilecek yerel kısmi aksaklıklar ve çeşitli sebeplerle yaşanması muhtemel kesintiler düşünüldüğünde, elektronik tebligatın zorunluluk kapsamının yeniden değerlendirilmesi de uygun olacaktır.

Sonuç itibarıyla, kanun tasarısının, yatırımların önündeki engellerin kaldırılmasına katkı sağlayacağını, bununla birlikte, anılan eksikliklerin giderilmesi hâlinde sistemin daha sağlıklı işleyeceğini değerlendiriyoruz.

Bu düşüncelerle, kanun tasarısının ülkemize ve milletimize hayırlı sonuçlar getirmesini diliyor, Genel Kurulun siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Necati Yılmaz’a aittir.

Sayın Yılmaz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NECATİ YILMAZ (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Divan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında işbu Kanun Tasarısı üzerinde partim adına söz almış bulunuyorum.

Bu tasarıyla birçok kanunda değişiklik yapılmaktadır. Bunlardan bazıları yerinde düzenlemeler olmakla beraber bir kısmı da yeni sorun alanlarına dönüşeceklerinin işaretini vermektedir. Tasarının başlığında “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması”nın amaçlandığı belirtilmektedir. Ancak tasarı metninde yatırım ortamının iyileştirilmesinden ziyade ekonomik sıkıntı içine girmiş ticari işletmelerin iflastan kurtarılması amacıyla hukuki düzenlemeler yapıldığı görülmektedir. Özellikle iflastan kurtarma ve ticari sıkıntı içindeki işletmeleri yeniden ayağa kaldırma amacıyla 2004 yılında İcra ve İflas Kanunu’nda yapılan düzenlemelerle sıklıkla kullanılabilecek bir yol hâline getirilen iflasın ertelenmesi kurumu yasa metninden çıkarılmaktadır. Bunun yerine iflasın ertelenmesine ilişkin hükümlerin bir kısmı konkordato yolu içine taşınarak konkordatoya işlerlik kazandırılması amaçlanmaktadır. Mevcut uygulamada yaşanan sıkıntılar ve istismarlarla iflasın ertelenmesi kurumunun kendisinden beklenen amaca uygun kullanılmadığı ve beklenen sonuçları sağlamadığı hepimiz tarafından açıklıkla bilinmektedir.

Sayın milletvekilleri, mevcut hâli ve işleyişiyle iflasın ertelenmesinin bir çözüm yolu olmaktan çıkıp bir sorun alanına dönüştüğü bilinen bir gerçektir. Bu anlamda, bu kurumun mevcut işleyişinden vazgeçilmiş olması kaçınılmazdı. Yaşanan sorunları gören ve bu amaçla konkordato kurumunu işler hâle getirmeyi amaçlayan düzenlemeye temel anlayış olarak karşı değiliz ancak yapılan düzenlemeyle ekonomik sıkıntı içindeki ticari işletmelerin ayakta tutulması, ekonomik hayata kazandırılması, ülkenin üretim ve istihdam kapasitesinin büyütülmesi, bu işletmelerin alacaklılarının alacaklarına kavuşması ve ticari ilişkilerin zarar görmemesi, hukuki süreçlerin çözüm alanı olmaktan çıkartılıp istismar alanına dönüştürülmesinin engellenmesi elbette ki partimiz tarafından desteklenen tercihlerdir. Dolayısıyla, bu düzenlemenin her hükmünde bu temel tercihlerin esas alınması ve gözetilmesi gerekirdi.

Sayın milletvekilleri, bunun yanı sıra, işletmenin ekonomik sıkıntı içine girmesinden sonra o işletmeyi yeniden ayağa kaldırmak ve hatta ondan daha da önemlisi işletmenin bu sıkıntılı ortama girmesini engelleyecek tedbirlerin alınması ve uygun ticari ortamın yaratılması da bu Meclisin görevleri arasında olmalıdır.

Sayın milletvekilleri, bu konuda on beş yıllık iktidarı döneminde Hükûmetin özenli ve sorumlu davrandığını söylemek maalesef mümkün değildir. Bu süreçte açılan yeni ticari işletmelerle Türkiye ticari işletmeler mezarlığına dönüşmüştür. Üretim ve istihdamın artırılması, ülke gelirinin adaletli paylaşılmasından öte servetin belli bir zümrenin elinde toplanması ve tekelleşmesi, üretici güçlerden ziyade faiz lobilerini besleyen ekonomik işleyiş AKP iktidarının on beş yıllık temel karakteri olarak belirginlik kazanmıştır. Bu gerçeklik bizzat ülkenin Cumhurbaşkanının ağzından “Biz faiz lobisine mi çalışacağız?” sözleriyle öz eleştiri olarak ifade bulmuştur.

Ayrıca iflasın ertelenmesi kurumunun yozlaşması ve çürümesinde, çözüm yolu olmaktan çıkıp sorun alanına dönüşmesinde ülkemizdeki hukuk sisteminde yıllardır yaşanan yozlaşma ve çürümenin büyük bir etkisi olduğu göz ardı edilmemelidir. Yargıya güvenin tarihimizde ve uluslararası örneklerde görülmedik şekilde aşağılara indiği, bağımsız, tarafsız, liyakati esas alan, yurttaşına güven veren niteliklerden uzaklaşıp siyasi erkin ve hukuk dışı güçlerin etki sahasına dönüşen yargısal işleyiş içerisinde hukuki süreçlerden adil ve çözümcül sonuçlar beklemek safiyaneliktir.

Sayın milletvekilleri, bu nedenle, hukukun işleyişindeki temel gereklilikler sağlanmadan, yargının liyakate dayalı, adil, etkin bir işleve kavuşturulup siyasi erkin müdahalesinden uzak bir gerçekliğe kavuşturulmadan yapılacak her düzenlemenin akıbeti iflasın ertelenmesi kurumunda olduğundan farklı olmayacaktır.

AKP iktidarlarının on beş yıllık uygulamaları, deneme yanılma, yapma bozma, bir bakanın yaptığı düzenlemeyi diğerinin ortadan kaldırması, bir kişinin duygusal ve popülist tercihlerle vücut bulan düzenlemelerinden öteye geçmemiştir. Bu süreçte kaynaklar, zaman ve haklar keyfîliğe kurban edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yapılan düzenlemede, alacaklıların çözüm sürecine daha etkili bir şekilde dâhil edilmiş olması grubumuzca olumluluk olarak değerlendirilmektedir. Tasarıyla yine, ticari ve ekonomik bütünlük arz eden ya da bir bütünlük hâlinde satıldığı takdirde daha yüksek gelir elde edeceği anlaşılan mal ve hakların bir bütün olarak paraya çevrilmesi yolu öngörülmektedir. Ancak bu olumlu yaklaşımın alacaklı, borçlu ve üçüncü şahısların, hak kayıplarına uğramayacak ve tereddütlere mahal bırakmayacak şekilde bir hukuki çerçeveye oturtulması zorunludur.

Sayın milletvekilleri, yine, getirilen süreler, konkordatonun seyri dikkate alınarak kısaltılabilmelidir. İyileşme ihtimali bulunmayan işletmelerin iflası bekletilerek bu süre zarfında alacaklıların haklarına kavuşmasının gecikmesi ve bu dönemde, alacaklı işletmelerin de ekonomik sıkıntıya girmesine sebebiyet verilmemelidir. Düzenlemede, konkordatonun sözleşmelere etkisi düzenlenirken hukukun genel teorisi ve temel ilkeleri anlamında sözleşme özgürlüğünü ortadan kaldıracak düzenlemeler metinden çıkartılarak hukuki garabetler yaratmaktan kaçınılmalıdır. Tasarıyla getirilen elektronik tebligat uygulamasına ilişkin düzenlemelerle, elektronik tebligat yapılacakların kapsamı genişletilmektedir. Özellikle, kamu kurumları ve avukatlar bakımından elektronik tebligat zorunlu hâle gelmektedir. Hemen belirtelim ki bilimsel ve teknolojik alandaki gelişmelerin hayatımızın her alanına dâhil edilmesi, kolaylaştırıcı bir işlevle sürece kazandırılması partimizin de temel tercihlerindendir.

Birçok hak kullanımının esası ve başlangıcı olan tebligat gibi önemli bir kuruma ilişkin düzenlemeler yapılırken çok dikkatli davranılmalı ve düşünülmelidir. Bu alanda meydana gelecek belirsizlikler ve ihtilaflar büyük hak kayıplarına, yargılama süreçlerinin gereksiz şekilde uzamasına, yargının iş ve iş yükünün artmasına sebebiyet verecektir. Gerek Komisyonda ve gerekse Alt Komisyonda yapılan tartışmalarda, elektronik tebligat uygulamasında ortaya çıkacak olan birçok belirsizliğe ve sıkıntıya sağlıklı yanıtlar verilememiştir.

Sayın milletvekilleri, bahsi geçen kaygılar Komisyonun tüm üyeleri tarafından dile getirilmiştir. Özellikle avukatlar bakımından elektronik tebligat usulünün zorunlu yöntem hâline getirilmesine, Barolar Birliği temsilcisinin bu konudaki eleştirilerine Komisyon yanıt verememiş, bu konuda çözüm üretememiştir. Umarım ki bu çözüm Genel Kurul tarafından üretilecektir. Komisyonda belirtilen kaygılar giderilmeden, eleştiriler karşılanmadan, avukatlar bakımından elektronik tebligatın zorunlu hâle getirilmesini bizler doğru bulmuyoruz.

Sayın milletvekilleri, burada, teknik altyapının tamamlanması, bu yöntemin kullanıcıları tarafından istenilir hâle getirilmesi temelinde gönüllülük esası alınarak aşamalı bir geçiş yöntem olarak benimsenmelidir.

Tüm bu değerlendirmelerin ışığında, temelde karşı olmadığımız yasa tasarısında, özensizlikten, hazırlıksızlıktan ve gelecek öngörüsünden uzak yaklaşımın sonuçları olarak ortaya çıkacak yeni sorun alanları dikkate değer bulunmalıdır ve tasarı bu anlamıyla bir kez daha gözden geçirilmelidir diyoruz. Temelde desteklediğimiz bu tasarının içerisinde yer alan sıkıntıların giderilmesini de Genel Kurulun takdirine sunuyoruz.

Saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gruplar adına son söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’ya aittir.

Sayın Özkaya, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimiz; 524 sıra sayılı Genel Kurulda görüşmeye başlamış olduğumuz Yatırım Ortamını İyileştirme Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarı üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısı, Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu çalışmaları kapsamında Adalet Bakanlığımız tarafından hazırlanmış, yaklaşık 10 kanunda değişiklik yapan bir kanun tasarısıdır. Kanun tasarısı Adalet Komisyonumuza gelmiş, alt komisyonda şahsımın başkanlığında çalışmalar yapılmış, daha sonra ana komisyonda görüşülmüş ve tasarının başlığındaki “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi” kısmı çıkarılarak İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı olarak Genel Kurula getirilmiştir.

Kanun tasarısı çalışmaları sırasında hem AK PARTİ’li sayın milletvekillerimiz hem CHP’den hem MHP’den arkadaşlarımız, Komisyon üyelerimiz son derece katkı vermiş ve tam bir uyum içinde bu kanun tasarısının çıkarılması için çalışma sağlanmıştır.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıyla getirilen en önemli değişiklik, 2000 krizinden sonra 2003 yılında hukukumuza giren iflasın ertelenmesi müessesesi tamamıyla hukuktan çıkarılmaktadır, İcra İflas Kanunu’ndan çıkarılmakta ve bunun yerine konkordato müessesesi revize edilerek ve ihtiyaçları karşılayacak şekilde yeniden düzenlenmektedir.

İflasın ertelenmesinde borçlunun borca batık olması ön şart idi. Bu ön şart olduğu için de borçlunun şirketin iflasının ertelenmesini istemesinin, on beş yıllık süreçte geldiğimizde yeterli ve faydalı bir faaliyet olmadığını görüyoruz; ne şirketler iyileşebilmiş ne de iflastan kurtarılabilmiş, maalesef süreç içinde şirketler iflas etme noktasına gelmiştir.

İflasın ertelenmesinde alacaklı olanlar alacağını alamadığı için, takipler, davalar ve süreçler durduğu için bu şirketler de iflas noktasına gelmiş, birbirine domino etkisi yapmıştır. İflas ertelemesi yargılamalarında istenilen kaliteler de maalesef gerçekleştirilememiştir. Borçlu lehine verilen tedbirin herhangi bir süreyle kısıtlanmaması, bir artı dört yıl olarak ihtiyati tedbir kararları verilmiş olması ve bunların uzaması, kötü niyetli borçlu ve alacaklıların da bu sürece katkı sağlaması sonucu, âdeta şirketler iflas ettirilsin manasına doğru gelinmiştir.

Ahmet Cevdet Paşa Başkanlığında hazırlanan Mecelle’nin genel hükümlerinden malum 44’üncü madde var. Diyor ki: “Ezmanın tagayyürü ile ahkamın tagayyürü inkar olunamaz.” Yani bir ihtiyaç için, bir amaç için getirilen kanunun değişmesi, zamanın değişmesiyle, ihtiyacın değişmesiyle mümkün hâle gelebilir. Bu kanunda iflası erteleme müessesesi de tam buna benzer hâle geldi. Yaşanan tecrübeler ve kötü örnekler artık bunu müesseseden toptan çıkarmayı gerektiriyor.

İflas ertelemesi yerine koyduğumuz ve daha etkin hâle gelecek olan konkordato hakkında kısa bir bilgi vermek gerekirse, konkordatoyu biz, borcunu ödemekte zorlanan borçlunun borcun miktarından bir kısmının indirilmesi veya süre verilmesi veyahut da her ikisinin müştereken yapılması ve bunun da alacakların kabulünden sonra mahkemenin tasdikiyle onaylanması olarak, bir karşılıklı anlaşma yani bir “cebrî sulh” olarak tanımlıyoruz. Alacaklılar tarafından yapılan oylama sonucu öngörülen çoğunluk kabul ederse anlaşmada olumsuz oy verenleri de bağlamaktadır. Burada “Efendim, özel hukuka, mülkiyet hakkına, sözleşme hakkına tecavüz var mıdır?” diye düşünülebilir ancak, buradaki kamu yararı konkordatoya tabi şirketlerin yaşatılması, millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlarına uygun olarak hayatiyetini sürdürmesi, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmanın olması, istihdamın devamı, devlet için katma değer üretmesi son derece önemlidir. İşte bunun için de devletin tedbir alması zorunludur. Ekonomik ve ticari hayatın devamı için şirketlerin yaşaması iflas etmesinden çok daha önemlidir. Bu kapsamda, konkordato talep edebilmek için borca batık hâle gelme şartı aranmayacaktır. Borçlu borcunu ödemesi konusunda güçlüğe düşerse veyahut da yakın bir gelecekte güçlüğe düşme endişesi varsa mahkemeden konkordato talebinde bulunacaktır. Bunu bulunurken de kanunda belirtilen, tam anlamıyla en son mali durumunu gösterir belgeleri, muhasebe kurumunun belirlediği, yetki verdiği kişilerin belirleyeceği raporları mahkemeye sunacak ve ondan sonra da finansal analiz raporlarıyla birlikte tüm evraklarını mahkemeye sunacaktır. Mahkeme evrakı aldıktan itibaren üç aylık kesin süre verecektir. İflas erteleme kurumunda mahkemelerin takdir hakkı vardı; bir kısım mahkeme iflas erteleme veriyordu, bir kısmı vermiyordu. Böylece de şirketlerin bazen ticaret merkezlerini taşıdıklarına şahit oluyoruz. İşte, bu durumda, mahkeme üç aylık bir süre verecek, geçici komiser tayin edecektir ve derhâl borçlunun mal varlığını azaltıcı hareketlerden kaçınması için tedbirler alacak, ivazsız iktisapları önleyecek, borçlanmasını önleyecek, başka değer azaltacak, yeni borçlanmalar geliştirecek her türlü muameleler konusunda sınırlama koyacak ve komiserin nezaretinde bu işlemler yapılacaktır. İhtiyaç olduğunda iki aylık daha -toplam beş aylık- bir süre verecektir. Komiser bu süreçte derhâl alacaklıları toplantıya çağıracak, bu talebi iletecek ve komiserin çalışmasından sonra, bu beş aylık sürede raporunu hazırlayıp eğer bu şirketin yaşaması gerekiyorsa, konkordatonun doğru bir teklif olduğuna inanılıyorsa mahkemeden bunun tasdikini isteyecektir, mahkeme bir yıl içinde karar verecektir. Burada bilirkişi tayin edecek, sunulan raporlarla şirketin mali durumu borçlarını gerçekten ödeyecek ve eğer bu şirket iflas etmiş olsa idi, alacaklıların eline konkordatoya gittiğinde daha fazla para geçeceğine inanıyorsa o takdirde konkordatoyu onaylayacaktır; aksi hâlde, reddedecek ve şirketin iflasına karar verecektir.

Mahkeme rehinli alacaklılarla da burada kendi içinde bir müzakere toplantısı yapılmasına karar verecek çünkü adi alacaklar ile rehinli alacaklar birbirinden farklı. Tabii, rehinli alacaklar sınırlı bir ayni hak olduğu için onları kendi içinde müzakere edecek ve müzakerenin sonunda eğer rehinli alacaklılar da üçte 2’yle bu talebi kabul ederlerse konkordatoya kabul eden adi alacaklılarla birlikte sunulacak ve mahkeme bunu gerekçeli kararında dikkate alacaktır. Tabii, burada adi alacaklılar açısından 2 tane çoğunluk var konkordatoda. Bir, sayı olarak ve alacak miktarı olarak yüzde 50’yi aşması gerekiyor veyahut da sayı olarak 1/4 olmakla birlikte, alacak miktarı olarak 2/3’ten daha fazla bir çoğunluk kabul ederse o taktirde konkordatoya gidilebilecektir.

Rehinli alacaklıları az önce söylemiştik, üçte 2’yi geçecek. Rehinli alacaklıların yapılandırılma kapsamında olduğu kabul edilir ve rehinli alacaklarla ilgili de raporları, değerlendirmeleri yetkili uzman kurullar yapacaktır. Tabii, kural olarak mahkemenin tasdik kararıyla bağlayıcı olacak geçici mühlette eğer alacaklılar isterse bu karar kesinleştikten sonra da hüküm ifade etmesini isteyecekler yani istinaf ve temyiz aşamasını geçmesini ve ondan sonra hüküm ifade etmesine de karar verebilecekler.

İşçi alacakları ve nafaka alacakları konkordatodan istisnadır ve yine kamu alacakları da konkordatonun istisnasıdır ancak kamu alacaklıları açısından haciz ve takip yapılamaz bu süreçte, geçici ve kesin süreçte; nafaka ve işçi alacakları açısından takip de yapılabilir. Bu müessesenin iflas ertelemeye göre çok daha faydalı olacağını düşünüyorum.

Yine elektronik imzayla ilgili Tebligat Kanunu’nda önemli değişiklikler yapıyoruz. Artık, mevcut kanundaki sermaye şirketleri açısından var olan tebligat sistemini zorunlu hâle getiriyoruz ve bunu uygulanabilir hâle getiriyoruz, hem de tüm kamu kuruluşlarına, şirketlere, kooperatiflere, derneklere, vakıflara, sendikalara, meslek birliklerine, KİT’lere, avukatlara, ara buluculara, bilirkişilere. Bunların tamamı için de PTT bir sistem kuracak. 2018 yılı için 14 lira olan tebligat 4 liraya inecek, hem masraf azalacak hem hızlanacaktır. Yaklaşık 70 milyonun üzerindeki tebligatın 50 milyonu elektronik yolla yapılacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Lütfen tamamlayalım.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Tamamlayalım Sayın Başkanım.

Tabii, bu tebligatın zorunlu olmasından sonraki süreçte vatandaşlar açısından ve ilgililer açısından şu fayda var: Normal itiraz, temyiz sürelerine beş gün daha ilave süre kazanılmış olacak. Bu beş günlük ilave süre bilgisi SMS’le de ilgili kişiye verilecek, beş günden sonra süreler başlayacak. Bu açıdan da tebligat herkes açısından faydalı olacak. Yargılamayı aksatan en önemli husus malum, tebligattır. Tebligatın elektronik ortamda yapılmış olmasıyla yargılamalar da çok daha hızlanmış olacak ve bunun sonucu olarak da daha adil, daha az masraflı bir yargılamaya kavuşmuş olacağız.

Kanunun milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Hazırlanması sürecinde emeği geçen tüm sayın bakanlarımıza, Komisyon üyelerimize ve uzmanlara da teşekkür ediyorum.

Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahıslar adına ilk söz Denizli Milletvekili Kazım Arslan’a aittir.

Sayın Arslan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili olarak şahsım adına söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, 26 Şubat 1992 tarihinde Karabağ Savaşı sırasında Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ bölgesindeki Azeri vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin Hocalı kasabasında Ermenistan kuvvetleri tarafından katledilmesini şiddetle, nefretle kınıyorum. O olayda şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum ve Azerbaycan halkımıza da başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii bu yasa tasarısının esasen başlığı ile içeriği arasında çok fazla birbirini teyit etmeyen düzenlemeleri içerdiği açıklıkla ortadadır. Komisyonda da söylemiştim, yasanın başlığına baktığımız zaman “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi” dendiği hâlde, hâlbuki yasanın içeriğine baktığımız zaman yasanın düzenlenmesinde birçok işlemin hızlandırılmasıyla ilgili, icra iflasla ilgili düzenlemelerin yapıldığını görüyoruz. O nedenle aslında yasanın başlığının “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi”nden çok “Yatırım İşlerinin Daha Çabuklaştırılması” yönünde bir başlık olması daha uygun olurdu diye ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında yasa değişikliklerini sık sık yapıyorsunuz. Daha önce 2004 sayılı bu İcra ve İflas Kanunu’nda da değişiklik yapılmış ve İcra ve İflas Kanunu’nda yapılan değişiklikle özellikle iflas ertelemelerinin sıklıkla kullanılabilecek bir noktaya getirilmesine ilişkin bir düzenleme yapmıştınız. Tabii bu sırası geldiğinde çok suistimal edilerek kötüye kullanıldığı için de daha sonra bunu yasaklamak durumunda kaldınız. Şimdi de bunu ortadan kaldırıyorsunuz. Konkordatonun işletilmesiyle ilgili de bir düzenlemeyi ortaya çıkarıyorsunuz.

Tabii, yasaların bu kadar sık sık düzeltilmiş olması, düzenlenmiş olması, torba yasalarla gelişigüzel bunlara yeni yeni maddelerle eklentiler yapılması aslında kanun bütünlüğü ve kanunun uygulanması noktasında birçok sıkıntıyı da beraberinde getirdiği bir gerçektir.

Değerli milletvekilleri, esas olan, yatırım ortamının iyileştirilmesiyle birlikte işletmelerin ve fabrikaların daha etkin, daha kalıcı ve işlerini daha iyi bir şekilde sürdürebilecek bazı düzenlemelere çok büyük ihtiyaç var; esas olan bu. Eğer biz işletmeleri çalıştırmak istiyorsak, biz işletmeleri gerçekten kendi içinde döndürmek ve bunların istihdam sağlamasına olanak sağlamak istiyorsak aslında devletin yapacağı birçok önemli işler ve işlevler vardır. Dolayısıyla sadece işletmelere has eksikliklere bakmayacağız, devletin de yapmış olduğu yanlışlara, iktidarınızın da yapmış olduğu yanlışlara dikkati çekmek zorundayız çünkü bugün özellikle devletin, iktidarınızın yaptığı yanlışlarla işletmelerin, fabrikaların zor durumda kaldığı bir gerçektir. Onun için, bir kere devletin öncelikle hukuk devleti olması gerekmektedir. Hukuk devleti çerçevesinde yargının bağımsız olması gerekmektedir. OHAL’le uzun süre bu uygulamaların sürdürülemeyeceği, aynı zamanda da vatandaşın hukuka güveninin azalacağı ve Türkiye’nin itibarının da azalacağını da göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum. Çünkü bunları ne kadar düzenli yapabilirsek, ne kadar iyi yapabilirsek, ne kadar güven ortamı sağlayabilirsek işletmelerin de, fabrikaların da çalışmasının o denli iyi olacağını da mutlaka görmek zorundayız.

O nedenle, ben hepinizi tekrar sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Bu yasanın ülkemize hayırlı olmasını da temenni ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahıslar adına ikinci ve son söz Manisa Milletvekili İsmail Bilen’e aittir.

Buyurun Sayın Bilen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce siyasi tarihimizde önemli bir iz bırakan, 28 Şubatın en büyük mağduru merhum Başbakanımız Profesör Doktor Necmettin Erbakan’ı, vefatının 7’nci seneidevriyesinde rahmetle, minnetle, şükranla yâd ediyor, kendisine Allah’tan rahmet diliyor, mekânının cennet olmasını temenni ediyorum.

Yine, devletimizin ve milletimizin bekası için şehadet mertebesine ulaşan aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabrıcemil ve gazilerimize de acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, hemen hemen tüm hatipler, İcra ve İflas Kanunu’nda yapmaya çalıştığımız bu değişikliğin piyasanın beklentisi olduğunu, iş dünyasının talebini karşılamaya yönelik olduğunu ve iyi niyetli alacaklılar ile borçluları korumaya yönelik bir çaba olduğunu ifade etmişlerdi; aynen onlara iştirak ediyorum.

İş hayatımızın, iş dünyamızın beklentilerini karşılamaya yönelik bu kanun tasarısının şimdiden iş dünyamıza, ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, getirilen teklifle birçok kanunumuzda değişikliğe gitmekteyiz. İcra ve İflas Kanunu başta olmak üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Kooperatifler Kanunu, Tebligat Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Türk Ticaret Kanunu, Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun, Posta Hizmetleri Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ile Sınai Mülkiyet Kanunu’nun bazı hükümlerinde değişiklik yapılması düşünülmekte.

Değerli arkadaşlar, kanunla yapılan en önemli değişiklik 2003 yılından beri uygulanan iflasın ertelenmesi kurumunun tamamen yürürlükten kaldırılması ve bu kurumun yerine mevzuatımızda bulunan ancak iflas erteleme kurumu sebebiyle tercih edilmeyen konkordato kurumunun revize edilmesine yönelik bir gayrettir. Bir hukukçu olarak ifade ediyorum: Art niyetli borçlu ve alacaklıların çok sık kullandıkları bu müessese kendisinden beklenen yararı, faydayı sağlamaktan öte, art niyetli, kötü niyetli alacaklı ve borçluları korumaya yönelik kullanılmakta ve dolayısıyla da zaman zaman adalete olan güveni zedelemektedir. Dolayısıyla iflasın ertelenmesi kurumunda alacaklıların herhangi bir şekilde söz sahibi olmaması, sürecin borçlu ve mahkeme arasında yürütülmesi ve yaşanan yargılama sorunlarıyla birlikte değerlendirildiğinde bu kurumun tamamıyla yürürlükten kaldırılması ve bunun yerine alacaklılar ile borçluların da bir müzakere sonrasında anlaşmaları ve bu anlaşmanın mahkemece tasdiki esasına dayanan konkordato kurumunun daha etkin, daha verimli, daha aktif ve piyasayı da memnun edecek, alacaklıların ve borçluların haklarını, menfaatlerini korumaya yönelik ticari ve sosyal bakımdan bir zaruret hâline gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, dolayısıyla bu kanunun iş dünyamıza, ticari hayatımıza ve hukuk sistemimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, bu kanun tasarısının hazırlanmasında emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sürenin yarısını soru, yarısını da cevap olarak vereceğim.

Evet, Sayın Tanal, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Bakanım, bu iflasın ertelenmesiyle ilgili 2007 tarihinden bugüne kadar kaç tane karar alındı ve bunların kaç tanesi iflasın ertelenmesinden kurtuldu?

İkincisi: 2007 tarihinde kaç tane icra dosyası açıldı? Bu icra dosyalarından kaç tanesi 2018 yılına devredildi?

Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfının araçları var. 2017 yılında bunların en kısa mesafe ücreti ne kadardır, saat başı bekleme ücreti ne kadar alınıyor ve Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfının kaç tane aracı vardır?

Şu anda ülkede icralık olmuş olan vatandaşımızın sayısı kaçtır, kaç vatandaşımız icralık oldu. 2017 yılında İcra Müdürlüğüne müracaat edenlerden banka borçlularının sayısı kaçtır? Yani, bankaya borçlu olan, icralık olan vatandaşımızın sayısı kaçtır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gök…

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, gerçi Sayın Bakan derken bir bakan değişimi olmuş, Maliye Bakanını orada beklerken Sayın Adalet Bakanı gelmiş ama olsun, aynı konu sizi de ilgilendirir.

Sayın Bakan, Zarrab meselesi gündemin yoğunluğundan dolayı şu anda pek gerilerde kalmış gibi gözükse de Zarrab’ın tutuklanması ve tahliye edilmesinden sonra, Gümrük ve Ticaret Baş Müfettişi tarafından, 8 Ağustos 2014 tarihli 052-B/13 sayılı bir inceleme raporu Gümrük Bakanlığına sunuldu. Bu raporda geçen iddialarla ilgili Hazine Müsteşarlığı, Ekonomi Bakanlığı, MASAK, Maliye Bakanlığı ve Vergi Denetim Kurulunun inceleme yapması gerektiği de belirtildi. Dönemin Gümrük Bakanı Cenap Aşçı bu incelemelerin yapılması için konunun ilgili kurumlara gönderildiğini ifade etti. Ben siz oraya oturmadan önce Sayın Maliye Bakanına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN- Tamamlayın lütfen siz.

LEVENT GÖK (Ankara) – …yönelteceğim bir soruyu size yöneltiyorum ve kamuoyuyla paylaşmanızı istiyorum: Gümrük Bakanlığı Baş Müfettişi tarafından verilen rapor Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kuruluna gönderilmiştir. Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu bu rapor üzerine hangi işlemi yapmıştır, ne tür bir soruşturma açmıştır ya da hangi süreç içerisinde bu rapor değerlendirilmiştir?

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Çamak, buyurun.

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının vekillerin implant ödemelerini 8’den 12’ye çıkararak kişiye özel implant ödemelerini artırması asla kabul edilemez. Kaldı ki normal vatandaşa ne uygulanıyorsa milletvekiline de o uygulanmalıdır. Başkanlık Divanının bu kararı Meclisin saygınlığına gölge düşürmüştür. Buradan basına sesleniyorum: Bu kararın ardından tüm implantlarını devlete yükleyecek vekilleri araştırıp bulsunlar. Çünkü tüm vekilleri zan altında bırakan bu karar belli ki birilerine özel hazırlanmıştır. Bu karar açıklandığından beri nereye gitsek vatandaşın tepkisiyle karşılaşıyoruz. Bu keyfî karara sebep olanlar kimse, lütfen, sorumluluğunu da onlar üstlensinler. Vatandaşın karşılanmayan ihtiyaçlarını vekillere fazlasıyla sunarak halkın vekili olunamaz. Allah aşkına, kaç kişiye 12 implant gerekecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Türkmen… Yok.

Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Adalet Bakanına soruyorum: Alman gazeteci Deniz Yücel’in tahliyesiyle ilgili olarak Alman Başbakanı Merkel ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Binali Yıldırım’ın, Dışişleri Bakanı Gabriel ile Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun görüşmesi sonucunda mahkeme hiçbir şart ortaya koymadan tahliyesine karar vermiştir. Bu ikili görüşmeler sonucu Deniz Yücel tahliye edilmişse, milletvekili arkadaşımız Enis Berberoğlu’nun tahliye edilmesi için kiminle görüşmemiz gerekiyor?

İki: Tahliye kararı verilirken yurt dışı yasağının konulmamasının gerekçesi nedir? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına, her bir vatandaşımıza yurt dışı yasağı konulurken Deniz Yücel’e neden konulmamıştır?

Üç: Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Akın Atalay, Murat Sabuncu, Ahmet Şık’ın tahliye olmaları için sizinle mi görüşmemiz gerekiyor?

Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Tümer…

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Bakan, işsizlik oranının çift haneli oranlara yükseldiği ülkemizde istihdam artışı için yeni iş yerlerinin açılması büyük öneme sahiptir. Kısa adı KOSGEB olan, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığının Girişimcilik Destek Programı kapsamında verdiği Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi de kendi işinin sahibi olmak isteyen girişimcilerin iş yeri açılış giderlerini karşılaması için sunduğu hibe kredi imkânları da bunlardan biridir. Ancak bu programı tamamlayıp 50 bin lira kredi tutarlı hibe kredisiyle iş yeri açan girişimcilerden aldıkları hibe kredi için vergi dairelerinin gelir vergisi talep ettiği doğru mudur?

BAŞKAN – Sayın Havutça…

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, tüketicilerin 2002 yılında banka borcu 6,6 milyar, bugün itibarıyla 500 milyar TL. Yine, ailelerin borca oranı 2002’de yüzde 4,7; bugün yüzde 46,9. Çiftçilerin 2002’de banka borcu 5,1 milyar lira, bugün 85,5 milyar lira yani 17 kat artan çiftçi borcundan bahsediyoruz. Bu durumda Hükûmetiniz -Bakanlığınız bu istatistikleri en iyi bilen Bakanlık olarak- 100 tane icra dairesi açacak; bu borçluların mallarını koruyacak, haczedecek yer bulamayacağız. Hükûmetiniz bu konuda bir önlem düşünüyor mu?

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İflas eden şirketlerden alacağı olan vatandaşlara bu borçlar ödenecek mi? Örneğin Edirne Meriç ilçesinde PİRSAN isimli bir firmadan çok kişi alacaklı. Bu yasayla bu alacaklılara bir ödeme sağlanacak mı?

İkinci sorum: Tüketici kredileri ve kredi kartlarını ödeyemeyen vatandaşlar bankalarca önce avukatlara yönlendiriliyor, sonra avukatlar aracılığıyla tahsil edilemeyen borçlar varlık şirketlerine yönlendiriliyor. Ne kadar varlık şirketi var? Bu şirketlerin üzerinde ne kadar alacak var?

Üçüncü sorum: Çok sayıda çiftçimiz ciddi anlamda borçlu. Her türlü borca yapılandırma getirildi. Çiftçi borçlarına bir yapılandırma olacak mı?

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli Bakanım, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 6 Nisan 2017 tarihli terör soruşturmaları bilgi kitapçığı elimizde. Burada, bu kitapçığın 6’ncı maddesinde hâkim ve savcılar hakkında delillerin nasıl yorumlanacağı belirtilmiş ve bu maddenin son cümlesinde “Tahliye konusunda Hâkimler ve Savcılar Kuruluyla mutlaka istişarede bulunduktan sonra irade oluşturulacaktır.” Anayasa’mızın 138’inci maddesinde “Mahkemelere kimse talimat veremez, telkinde bulunamaz.” denilmektedir. Bu, Anayasa ihlal suçu teşkil etmiyor mu? Bu, yargının tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesini ortadan kaldırmıyor mu? Vatandaş bu mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olduğuna nasıl inanacak, nasıl güvenecek? Bu yazılı belgeye karşı ne yapacaksınız? Bu Anayasa ihlal suçu karşısında Adalet Bakanlığı Hâkimler ve Savcılar Kurulu hâlen görevinde mi duracak?

Teşekkür ediyorum.

Saygılar.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Son olarak Sayın Gök, bir daha size söz veriyorum.

Buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, yaklaşık bir ay kadar önce Sayın Sağlık Bakanının huzurunda bir konuyu gündeme getirmiştim. Ankara’mızın en köklü ilçelerinden Haymana ilçesinde diyaliz makinesi yok, hastane var diyaliz makinesi yok. Sayın Bakan da en kısa zamanda telafi edileceğini ifade etti ancak daha henüz bu makineler ulaşmadı. Sayın Bakanın da bu taahhüdünü ve doğal olarak sağlık hakkı gibi önemli bir konuda bir duyarlılığı sizin de sergilemenizi ve bu konuyu bir an önce çözmenizi bekliyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi soruları cevaplandırmak üzere sözü Adalet Bakanımız Sayın Abdulhamit Gül’e bırakıyorum.

Buyurun Sayın Gül.

ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle, Hocalı katliamının yıl dönümünde dost, kardeş Azerbaycan’ın uğramış olduğu bu soykırım ve katliamdan dolayı bu soykırımı ve katliamı bir kez daha şiddetle, nefretle lanetliyorum ve dost, kardeş Azerbaycan halkımıza buradan desteklerimizi ve kardeşlik, dostluk mesajlarımızı iletiyorum. Rabb’im bir daha öyle acılar yaşatmasın.

Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilimiz Sayın Yaşar Tüzün’ün annesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayım; Rabb’imden rahmet diliyor, Sayın Başkanımıza ve ailesine, sevenlerine de sabırlar niyaz ediyorum.

Bugün yine 27 Şubat merhum Başbakanlarımızdan, devlet ve siyaset adamı Necmettin Erbakan Hocamızın vefat yıl dönümü. Türkiye’de gerçekten çok büyük hizmetler yapmış, Türkiye’nin kalkınmasına, Türkiye’nin millî, manevi kalkınmasına büyük hizmetlerde bulunmuş Erbakan Hocamızı da vefat yıl dönümünde saygıyla, rahmetle yâd ediyorum; mekânı cennet olsun.

İcra dosyalarıyla ilgili sorular var, bunları cevaplamak istiyorum. 2016 yılı icra dairelerinde takip dosya sayısı: 2015’ten devreden 18 milyon 82 bin 658, 2016’da gelen 8 milyon 863 bin 894, sonuçlandırılan 2 milyon 388 bin 817, işlemden kaldırılan 5 milyon 168 bin 247, devreden 19 milyon 389 bin 488. 2017 icra takip sayıları: 2016’dan devreden 19 milyon 463 bin, yıl içinde gelen 8 milyon 577 bin, sonuçlandırılan 2 milyon 481 bin, işlemden kaldırılan 5 milyon 110 bin, devreden 20 milyon 448 bin.

2015 yılı iflas ertelemeye ilişkin başvuru sayısı 476, kabul sayısı 83. 2016 yılı iflas ertelemeye ilişkin başvuru sayısı 654, kabul sayısı 100. Elbette daha öncede ifade ettiğimiz gibi, küçük alacaklara da ilişkin 50 lira, 60 lira, 70 lira gibi rakamlar için de vatandaşlarımız icralık olabilmekte. Bu anlamda bir vatandaşımızın küçük alacaklardan dolayı da icralık olmaması adına bir çalışma içerisindeyiz Adalet Bakanlığı olarak ve bu icrayla ilgili rakamlar, vatandaşlarımızla alakalı daha rahatlatıcı düzenlemeler üzerinde faaliyetlerimizi, çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Gümrük Bakanlığıyla ilgili Sayın Levent Gök’ün bir sorusu vardı ama gerçekten de ihtisas gerektiren bir konu “Maliye Bakanlığımız ve Gümrük Bakanlığımızla ilgili bu hususta neler yapıldı?” diye.

LEVENT GÖK (Ankara) – Onu yazılı olarak istiyorum Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL (Gaziantep) – Bunu ben Maliye Bakanımıza da iletmiş olacağım.

İmplant uygulaması… Eğer bir tasarruf varsa Meclis Başkanlık Divanımızın bir kararıysa -yasama, yürütme ayrıdır- bu yasama Meclisinin yönetimiyle ilgili, tüm partilerin çalışmasıyla ilgili bir tasarruftur. Bu konuda elbette en doğrusu yapıldığı kanaatindeyim. Bu konuda özellikle Genel Kurulda Meclisin itibarını da en başta bizlerin koruması elbette gerekecektir, bunu hatırlatıyorum.

“Deniz Yücel tahliye edilmeden önce Başbakanlar görüştü. Enis Berberoğlu ya da diğer gazetecilerin tahliye olması için kiminle görüşmemiz gerekiyor?” Yargı bağımsızdır ve yargı vermiş olduğu kararları dosya kapsamında değerlendirerek vermektedir ve hiçbir şekilde bu tür temaslarda kamuoyunda adı geçen isimlerle yapılan görüşmeler neticesinde bir yargılama yapılmamıştır ya da bir karar asla alınmamıştır, böyle bir şey söz konusu olamaz. Kiminle görüşülmesi gerektiği hususuna gelince, elbette mahkemeyle görüşülecek. Avukatlar, hukuk sistemi işlemektedir. Bu hususta tahliyelere ilişkin müracaatlar, itirazlar elbette mahkemeye yapılmaktadır. Yürütme organının bu konuda hiçbir yetkisi, tasarrufu olamaz.

Sayın Tanal’ın söylemiş olduğu bu broşürle ilgili, bilgi notuyla ilgili Nisan 2017’de olduğu ifade edilen o konuya ben bakarım, o konuda bir bilgimiz yok, değerlendiririz.

Sayın Havutça’nın çiftçilerin borçlarıyla ilgili bir sorusu vardı. AK PARTİ öncesi yüzde 60, 70 faizlerle borçlanan çiftçilerimiz vardı ve Hükûmetimiz zamanında, AK PARTİ döneminde daima çiftçimizin yanında olan Hükûmetimiz oldu ve faizsiz borçlanma imkânı getirildi. Bunlarla ilgili, çiftçilerimizle bu dayanışmada, onların mazotlarının, yine masraflarının yarısını karşılama ve diğer tüm giderlerle ilgili Hükûmetimizin yaptığı adımlar ortadadır ve her zaman çiftçi dostu olarak kalmaya devam edeceğiz. Bu gayretlerimizi de elbette artıracağız.

Haymana’da bir diyaliz makinesiyle ilgili... Bunu Sağlık Bakanımıza ileteceğim birazdan. Bu konuda mutlaka gereken çaba gösterilmiştir ve bu konuda biz de bu sağlıkla ilgili, hayati konuyla ilgili gerekli çabayı elbette göstereceğiz.

Yine, çiftçilerle ilgili icra dosyalarının rakamları sorulmuştu ama bunların notlarını aldık, yazılı olarak çok değerli milletvekillerimize ifade etmiş olacağız.

Ben bu vesileyle tekrar, Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Tasarımızın yatırım ortamı için, ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.

Gerçekten, iflasın ertelenmesi gibi bir kurumun kötüye kullanıldığı, hatta işletim merkezlerinin, şirket merkezlerinin başka yerlere taşındığı, hangi mahkemeden karar alacaksa oraya şirket merkezinin taşındığı ve esasen şirketin ve o kuruluşun ayakta durması değil de bir anlamda tahribine yönelik bir düzenleme özellikle uygulamada kötüye kullanılmıştı. Şimdi, borçluyu da ayakta tutan, alacaklının da alacağını tahsil edebileceği bir sistem üzerinde çalışılmıştır. Bu sistemle borca batık olmadan, riski kendisi öncesinden planlayarak ve mahkeme huzurunda, kontrolü, denetiminde, bu anlamda şirketin ayakta tutulmasına yönelik bir önemli düzenleme getirilmiştir.

Yine, İcra ve İflas Kanunu’ndaki değişikliklerle bir borçlunun malının parça parça satılması değil, kül hâlinde satılmasına yönelik de bir düzenleme getirilmiştir. Nasıl? Bir otelin eğer satışı söz konusuysa; otelin müştemilatının ayrı satılması, malzemelerinin ayrı satılması, binanın ayrı satılması değerinin çok altında bir satışa neden oluyordu. Bugün Genel Kurulun huzurunda görüşülen öneriyle bir bütün hâlinde satılması daha fazla kârla satılacaksa, değerle satılacaksa buna imkân getiren bir düzenleme söz konusudur.

Yine, İcra ve İflas Kanunu’nda uzman mahkemeler marifetiyle ve konkordatonun Türk hukuk sistemine çok etkin bir şekilde gireceği bir kanunu çalışıyoruz. Esasen, hukuk fakültesinde okuyan bütün arkadaşlarımız hatırlarlar, konkordato bölümü geldiğinde “Türkiye’de uygulaması yok.” diye biz o bölümü, icra iflas hukukunda hocalarımız geçerdi, uygulaması yoktu. Ama bugün, konkordatoyu yani şirketi ve borçluyu ayakta tutacak, alacaklının da alacağını tam anlamıyla tahsil edebileceği, alacaklının da o süreçte müdahil olabileceği bir öneri bugün Genel Kurulun huzurundadır. Umuyorum, uygulamada da çok yakın takiple uzman, ihtisas mahkemelerle bu konuda kötüye kullanımları önleyecek şekilde çok önemli bir adım olduğuna inanıyorum. Bu, hem yabancıların Türkiye’de yatırım yapmasına çok güzel bir imkân sağlayacak hem de Türkiye’deki yatırımcılarımızın, iş adamlarımızın, sanayicilerimizin kendilerini hukuka daha güven içerisinde, yarınına daha güzel bir şekilde bakacağı, değerlendirebileceği bir kanun tasarısı olacaktır.

Yine, elektronik tebligatla ilgili düzenlemede de gerçek vatandaşları zorunlu olmaktan çıkartan, ihtiyari bırakan bir model üzerinde Genel Kurulumuzun huzuruna getirilmiştir tasarı. Böylece, Türkiye'de yaklaşık 30 milyon civarında bir tebligatın normal posta yoluyla değil, elektronik posta yoluyla vatandaşlarımıza tebligatı öngörülmektedir. Bunun amacı, hem tebligat masrafı vatandaşlarımıza daha az maliyetli olacaktır, maliyetten bir tasarruf söz konusudur hem de normal posta yoluyla tebligatın ilgiliye ulaşmaması, adresinde bulunamayınca muhtarlığa tebligatın yapılması, onun yine ilgili şahsa ulaşamaması, farklı kişilere gitmesi ve postadaki zamanın yargılamanın uzamasına sebebiyet vermesinden kaynaklı bu tür mahzurları giderecek çok önemli bir değişikliktir. Vatandaşlarımızın cep telefonlarına da bu bilgi gelecek, e-mail yoluyla da gelecek ve vatandaşlarımız istediği takdirde de kendilerine bu yönde bir tebligatın yapılması sağlanacak ama şu andaki önerimiz gerçek kişilerin daha sonra ama tüzel kişilerle ilgili zorunluluk getiren bir düzenlemedir.

Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkoç, size 60’a göre bir söz vereceğim.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, görüşülmekte olan 524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla yatırımcıların hayatını kolaylaştıracak kararlar alındığına ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak milletin önünü açacak yasaların bir an önce çıkmasına katkı sağladıklarına ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nı görüşüyoruz. Az önce Sayın Bakan da ifade etti, bu kanun tasarısıyla gerçekten insanlarımızın hayatını kolaylaştıracak ve yatırımcıların hayatını kolaylaştıracak kararlar alınıyor. Sayın Başkan, bizim de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak söylediğimiz budur. Eğer kanunlar bu şekliyle gelir, komisyonlarda incelenir, komisyonlarda diğer siyasi partilerin de görüşleri alınırsa bugün yaptığımız gibi bir uzlaşı içerisinde hem yatırımcımızın hem de insanlarımızın önünü açacak yasalar bir oy birliğiyle çıkar. Bugün Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı da tam budur. Sadece eleştirmiyoruz, sadece karşı çıkmıyoruz, yeri ve zamanı geldiğinde torba yasalar dayatılmayınca komisyonlarda iktidar partisiyle birlikte çalışarak milletimizin önünü açacak yasaların bir an önce çıkmasını sağlıyoruz. Bunu da kamuoyunun dikkatine sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.

X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/913) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 524) (Devam)

BAŞKAN – Böylece tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 23’üncü maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’na aittir.

Sayın Gaytancıoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırım ortamını iyileştirmek istiyoruz. Evet, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak eğer yatırım ortamı iyileştirilecekse destek veriyoruz. Ama son günlerde hepimizin bildiği gibi bir batırım ortamı var yani cumhuriyetin yüz akı şeker fabrikalarını batırıyorsunuz hem de göz göre göre. 14 tane şeker fabrikasını… Bir gecede karar aldınız, dediniz ki: “Artık, bundan sonra özelleştirmeler kamu giderlerini azaltmak için değil, kamuya gelir kazandırmak için yapılacak.” Yani elimizde ne var ne yoksa satacağız. Peki, bu şeker fabrikaları nasıl kuruldu, nasıl imece yapıldı, hangi şartlarda kuruldu acaba biliyor musunuz? Kurtuluş Savaşı yapıldıktan sonra bir toplu iğne bile yapamayan bu Osmanlı’dan devraldığımız miras, şeker fabrikalarının hemen kurulmasıyla neticelenmiştir. Uşak ve Alpullu Şeker Fabrikaları kurdurularak şeker pancarı tarımı yaygınlaştırılmış ve şeker ithal eden konumdan Türkiye şeker ihraç eden konuma gelmiştir. Ama hepsinden daha önemlisi, cumhuriyetin devrimleri şeker fabrikaları sayesinde yayılmıştır. Şeker fabrikaları sayesinde okuma yazma kursları açılmış, tiyatrolar, sinemalar gösterilmiş, yani bir devri siz yok sayıyorsunuz. Şeker fabrikaları cumhuriyetin yüz akıdır.

Aynı zamanda şeker pancarından elde edilen şeker ve şeker pancarı tarımı çok stratejiktir. Neden? Bakın, önce doğaya yaptığı bir katkı var. Neredeyse bir orman kadar doğayı temizler, 3 kat oksijen sağlar, doğaya katkı sağlar. Onun dışında, Türkiye’de ciddi bir işsizlik var, vasıfsız işsizlere istihdam sağlar. 1 milyona yakın çapacı evine bu yevmiyeler sayesinde ekmek götürebiliyor. Hâlbuki siz şimdi bunu kapatarak bunun, bu istihdamın olmamasına destek veriyorsunuz.

Bunun dışında, ulaştırma sektörüne yaptığı katkılar var. Köyden kente göçü önlüyor ve bir de şeker pancarı tarımından sonra elde edilen küspe, melas çok değerli bir yem kaynağı. Türkiye hayvan ithal ediyor, Türkiye et ithal ediyor, biz yem kaynaklarını kullanmıyoruz. İşte, size bir kaynak.

Ama en önemli konu bunlar da değil. Tarım Bakanlığında üç aydan beri bir şirket karargâh kurdu. O şirketin adı “Cargill.” Bakın, Cargill’in ciddi anlamda lobisi var. Bu lobi sayesinde Tarım Bakanlığı dinliyor ve Cargill’in neredeyse her dediğini yapıyor.

Bakın, bu raporları görmediniz. Bunları bütün AKP milletvekillerine de dağıtacağım. Yani Türkiye’yi Tarım Bakanlığı mı yönetiyor, Türkiye tarımına Tarım Bakanlığı mı yön veriyor, yoksa Cargill mi yön veriyor? Bakın, Cargill ne diyor: “2023 yılında yani cumhuriyetin 100’üncü yılında Türkiye'de nişasta bazlı şeker üretimi şu ankinin tam 5 katı olacak.” Yani şu an ne kadar? 260 bin ton. Ne öngörülüyor? 1 milyon 600 bin ton nişasta bazlı şeker. Peki “nişasta bazlı şeker” demek ne demek? Şeker pancarından elde edilen şekerin yerini alacak bir şeker demek. Yani sağlıklı değil.

Bu yatırım ortamı kanununu konuşuyoruz ama Türkiye'deki yatırımcıyı bitiriyoruz, onun yerine bu fabrikaları belki de Cargill ve kendi ortakları satın alacak. Aynı, TEKEL’in sigara bölümünde yaptığınız gibi bu fabrikalar, korkuyoruz ki kapanacak, cumhuriyetin yüz akı olan bu fabrikalar korkuyoruz ki kapatılacak. Bazılarını göstermelik olarak bu sene açtınız. Birkaç tanesinin açılışına biz de gittik. Orada işçileri görseydiniz, orada çiftçileri görseydiniz bu kararı almazdınız. Çiftçiler de seviniyorlardı, işçiler de “Fabrikamız çalışacak.” diye seviniyorlardı ama biz sevinmedik çünkü sizi çok iyi tanıyoruz. Siz ne yaptınız? Hâlâ Özelleştirme Kurulunda olduğu için fabrikalar, göstermelik bir açılış yaptınız ve şimdi de fabrikaları kapatmak için düğmeye bastınız. Cargill’le anlaştınız. Ben raporu okudum, sizler de okuyun lütfen, nelere imza atıyorsunuz. Ne var bunun içerisinde biliyor musunuz? Şeker pancarı çok su kullanıyormuş, şeker pancarı tarımı kârlı değilmiş. Ya, Türkiye hayvan ithal ediyor arkadaşlar, biz bunun küspesinden bahsediyoruz, yeminden bahsediyoruz. Sizin hiç mi ülke sevginiz yok?

Bakın, daha önce yaptığınız özelleştirmelerden size bahsedeyim. Et ve Balık Kurumunu, tam 35 tane kombinasını komple sattınız, şu an Türkiye et ithal ediyor, canlı hayvan ithal ediyor. TEKEL’in sigara bölümünü sattınız, Türkiye şu anda sigara ve tütün ithal ediyor. SEKA’yı sattınız, Türkiye kâğıt ithal ediyor. Yem sanayisini sattınız, devletin yem fabrikalarını sattınız, Türkiye saman ithal ediyor. Demek ki özelleştirme çözüm değil.

Şimdi, şeker fabrikalarını satacaksınız, Türkiye şeker ithal etmeyecek, merak etmeyin, Monsanto ve Cargill gibi, Bayer gibi çok uluslu şirketlerin Türkiye'ye GDO’lu tohumları gelecek, mısır üretimi artacak. Raporda bunlar yazıyor, lütfen okuyun. Ve Türk insanı daha çok kanser olacak, Türk insanı daha çok şeker hastası olacak, Türk insanı obez olacak. Siz belki bu sefer bunu anlamayacaksınız ama çocuklarınızda göreceksiniz, lütfen çocuklarınızı düşünün ve hazır, yatırım ortamını iyileştirmek istiyorken bu yasa tasarısını geri çekin.

Bakın, dediğim gibi, ilk olarak, tohum firmalarına yani emperyalist şirketlere destek vereceksiniz, bu şirketler Türkiye'ye ellerini kollarını sallayarak gelecek.

İkinci olarak, nişasta bazlı şekerin önünü açacaksınız, zaten ibareler var, çıkardığınız kanun hükmünde kararnameyle Şeker Kurumunu Tarım Bakanlığına bağladınız, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 1,5 nişasta bazlı şeker kotası var, bizde yüzde 15. Çok yüksek. Bu kotayı sınırsız yapmak istiyorsunuz. Biz buna izin vermeyeceğiz arkadaşlar, her yerde eylemler yapacağız, sizin peşinizi bırakmayacağız. Ne zaman ki gerçekleri göreceksiniz, doğruları göreceksiniz o zaman Türkiye'yi nereye götürdüğünüzü anlayacaksınız. Bakın, nişasta bazlı şeker lobisine hizmet edeceksiniz, onlar kazanacak bizim çiftçimiz kaybedecek.

Üçüncü olarak da, iddia ediyorum ki siz yabancı ilaç firmalarına çalışacaksınız bu çıkaracağınız yasayla. Niye? Türk insanı daha çok şeker hastası olacak, daha çok kanser hastası olacak, daha çok obez olacak ve bunun tedavisi için başka ülkelerden Türkiye ilaç ithal edecek. Böyle bir ülke mi olmamızı istiyorsunuz yoksa cumhuriyetin yüz akı, devrimleri yayan, her şeyde önder olan şeker fabrikalarını Almanya’nın yaptığı gibi, Fransa’nın yaptığı gibi modernize ederek, üretime kazandırarak, kotaları kaldırarak tüm tüketimi şeker pancarından elde edilen o sağlıklı şekeri yapmayı mı düşünüyorsunuz? Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, şeker pancarından şeker elde etmeyi, üretmeyi, toplumumuzu sağlıklı ve dengeli beslemeyi, şeker pancarının artıklarından melas ve küspe yaparak hayvanlarımıza yedirmeyi ve bu şekilde de hayvan ithalatını önlemeyi, et ithalatını önlemeyi düşünüyoruz. Aramızdaki fark bu kadar açık, bu kadar net. Siz lütfen bu raporları -tekrar gösteriyorum- bir okuyun bakalım neler olacak. Aklınız fikriniz enflasyonu düşürmekte. Düşüremiyorsunuz, gümrük vergilerini düşürüyorsunuz; buğdaydaki gümrük vergisini sıfırlıyorsunuz, nohuttakini sıfırlıyorsunuz. Şimdi de diyorsunuz ki: “Nişasta bazlı şeker daha ucuz olduğu için…” Burada şeker fiyatları da yazıyor: 3,5 liradan 2 lira 60 kuruşa düşecek. Kimin raporu bu? Cargill’in raporu. Kim kabul ediyor? Sizler kabul ediyorsunuz. Yani ucuza şeker yiyeceğinizi zannediyorsunuz ama bir toplumu görmezden geliyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan 80 milyon insanın sağlıklı ve dengeli beslenmesi gerektiğini hiçe sayıyorsunuz sadece biraz, birkaç yeşil dolar için. Bunları lütfen yapmayın.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’ya aittir.

Sayın Kaya, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümünde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Zeytin Dalı Harekâtı büyük başarı ve kararlılıkla devam ediyor. Hain teröristlerin Afrin toprakları üzerinden Suriye-Türkiye sınırıyla tüm kara teması kesildi ve Afrin’de hilal tamamlanmış oldu. Rabb’im yiğitlerimizin yardımcısı olsun.

Bu vesileyle, Zeytin Dalı Harekâtı boyunca şehit düşen askerlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Kahraman ordumuz elbette muzaffer olacaktır, dualarımız gece gündüz onlarla.

Bugün aynı zamanda “Fırtınalara yön veren, kelebeklerin kanat çırpışıdır.” diyen, kendisi yerli, duruşu millî, fikirleri ise evrensel olan Muhterem Necmettin Erbakan Hocamızın vefatının 7’nci yıl dönümü. Merhum Erbakan gerçek bir dava adamıydı, Batı’nın tahakkümüne ve hegemonyasına itirazı vardı, bu toprakların taşralı çocuklarına öz güven aşılıyordu. Mücadeleyi, azmi, heyecanı, fedakârlığı, nezaketi ve daha nice güzel hasleti milyonların hayatına taşıyan büyük bir dava adamıydı. Mekânı cennet, ektiği tohumlar salih ameli olsun. Rabb’im rahmet eylesin. Minnetle, özlemle anıyoruz.

Değerli milletvekilleri, iş hayatına katkı ve uygulamadaki sorunların çözümünü sağlamak ve yatırım ortamının iyileştirilmesi için pek çok önemli değişikliği bu kanun tasarısıyla öngörmüş bulunmaktayız.

Türkiye'nin yatırım ortamının daha iyi bir noktaya çıkması hepimizin ortak isteğidir. Ticaret, hukuk ve ekonomi birbiriyle etkileşim içindedir. Yargı sisteminin kalitesi, hızı ve sözleşmelerin icrası konusundaki gücü ekonomiyle yakından ilişkilidir. Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu uzun süredir çalışmalarını sürdürmekte ve ülkemizdeki sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini alarak ülkemizin yatırım yapılabilme görünümünün iyileştirilmesi ve bunun için yapılması gereken çalışmaları eylem planı olarak gündemine almaktadır. Adalet Bakanlığımızca yeni bir İcra ve İflas Kanunu’nun hazırlanması noktasında çalışmalar devam etmektedir.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi amacına hizmet eden bu kanun tasarısıyla İcra ve İflas Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Kooperatifler Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Milletlerarası Tahkim Kanunu, Tebligat Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun, Posta Hizmetleri Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun, Sınai Mülkiyet Kanunu olmak üzere, toplam 12 kanunda değişikliğe gidilmektedir.

Genel olarak değişiklikleri benden önceki konuşmacı arkadaşlarımız da özellikle anlattılar, daha detaylı, daha teknik bir biçimde bu kanun tasarısını ele alırsak, dört ana başlıkta önemli değişikliklere gidiyoruz.

Bunlar içerisinde, birincisi, bünyesinde birçok sorunu barındıran iflas erteleme kurumunu yürürlükten kaldırıyoruz, konkordato kurumunu etkin ve işlevsel bir yapıya kavuşturuyoruz. Ülkemizde 2003 yılından beri uygulanan iflas erteleme kurumu, ihdas amacını gerçekleştirmesi konusunda, maalesef, isteneni verememiştir. İflas erteleme kurumu, aslında, konkordatoya giderken bir köprü vazifesi görmekteyken konkordato uygulanamaz bir hâl almış ve dejenere bir hâle dönüşmüştür. 15 Temmuz 2016’da revize edilmiş ancak alacaklıların süreç içerisinde herhangi bir şekilde söz sahibi olamamaları, sürecin borçlu ve mahkeme arasında yürütülmesi, yaşanan yargılama sorunları birlikte değerlendirildiğinde, iflas erteleme kurumunun tamamen yürürlükten kaldırılması ve bunun yerine konkordato kurumunun daha etkin ve aktif hâle getirilmesi artık bir zorunluluk olmuştur. Böylece, alacaklılar ile borçlunun müzakere sonucu anlaşmaları ve bu anlaşmanın mahkemece tasdiki esasına dayanan ticari ve sosyal hayat bakımından zaruri bir ihtiyaç olan konkordato kurumu bu kanun tasarısıyla birlikte revize edilmiştir.

Düzenlemeyle, borca batıklık şartını artık aramıyoruz. İşçi nafaka alacaklarını koruyoruz. Borçlu hakkında icra takiplerini durduruyoruz. Borçluya, üç artı iki aylık geçici müddetle alacaklılarını ikna imkânı getiriyoruz. Kesin mühlet bir yıl olarak öngörülmekte ve güçlük arz eden durumlarda altı aya kadar uzatılabileceğini kabul ediyoruz. Alacaklar kurulu kurarak görevlerini düzenliyoruz. Konkordato mühletinin, konkordato borçlusunun durumunun iyileşmesi sebebiyle kalkabileceğini düzenliyoruz. Mühlet aşamasında kanun yolu denetimini sınırlandırıyoruz. Konkordato mühleti içinde borçlunun rahat hareket edebilmesi için kesin mühlet aşamasında alacaklıların haklarında bazı sınırlamalar yapıyoruz. Konkordato mühleti borçlunun ticari faaliyetine komiseri nezaretiyle devam etmesine imkân sağlıyoruz.

İkinci önemli değişiklik tahkim uygulamasında yaşanan sorunlara ilişkindir. Ülkemizde tahkim yargılamasına konu olan uyuşmazlıkların önemli bir kısmını ticari uyuşmazlıklar oluşturmaktadır. 20 Temmuz 2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte, tahkim yargılamasında görevli ve yetkili mahkeme sorunu gündeme gelmiştir. Bu kanun tasarısıyla tahkim yargılamasının daha hızlı bir şekilde yapılabilmesi için görevli ve yetkili mahkeme açıkça belirlenerek bu sorun da çözüme kavuşturulmaktadır. Diğer taraftan da ticari uyuşmazlıkların daha hızlı bir şekilde çözüme kavuşturulması için bazı düzenlemeler de getiriyoruz.

Yine bu kanun tasarısıyla birlikte elektronik tebligatın kapsamı genişletilmektedir. Böylece, kamu idareleri ve bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, mahallî idareler, kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların bağlı ortaklıkları, müessese ve işletmeleri, sermayesinin yüzde 50’sinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıklar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, kanunla kurulanlar da dâhil olmak üzere tüm hukuk tüzel kişilikleri, noterler, baro levhasına yazılı avukatlar, sicile kayıtlı ara bulucular, bilirkişiler, idareleri, kamu iktisadi teşebbüslerini veya sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıkları ile adli ve idari yargı mercileri, icra müdürlükleri veya hakemler nezdinde vekil sıfatıyla temsile yetkili olan kişilerin bağlı bulunduğu birimlere de elektronik tebligatta sorumluluğu getirmiş oluyoruz.

Daha önce uygulanan uygulamada yaptırım olmadığı için bir sonuç elde edilememişti ama bu kanun tasarısıyla birlikte, 2017 yılı itibarıyla yaklaşık 40 milyon tebligatın 28 milyonunun elektronik ortamda yapılmış olması sağlanacaktır. Elektronik ortamda yapılan tebligatlar muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacaktır.

Dördüncü olarak da bu kanun tasarısıyla birlikte, ticari ve ekonomik bütünlük arz eden ya da bir bütün hâlinde satıldığı takdirde daha yüksek gelir elde edeceği anlaşılan mal ve hakların bir bütün olarak paraya çevrilmesi, kül hâlinde satılması hükme bağlanmaktadır. Borçluya ait hacizli malların birlikte satılması, talebi artıracaktır. Ayrıca, birlikte satılmasına karar verilen hacizli malların başka alacaklılar tarafından haczedilmesi hâlinde paranın paylaştırılması aşaması içtihatlara bırakılmaktadır.

Bu dört ana başlıkta yatırım ortamının iyileştirilmesi amacıyla 12 kanunda esaslı değişiklik içeren bu kanun tasarısı, Adalet Komisyonumuzca öncelikle alt komisyona sevk edilmiştir. Alt komisyonda paydaşlar ve bilimsel görüşlerle çok dikkatli bir şekilde uzun müzakereler sonucunda kanun tasarısı tekrar değerlendirilmiş ve hem iktidar hem de muhalefet partilerinin sözcülerinin ortaya koymuş olduğu görüşler doğrultusunda neredeyse oy birliğiyle yapılan değişikliklerle değiştirilmiştir. Daha sonra, Adalet Komisyonumuzda, aynı şekilde, alt komisyonun görüşü doğrultusunda iktidar ve muhalefet partilerinin milletvekillerince yapılan değerlendirmeler ışığında kanun tasarısı yüce Meclisimizin gündemine gelmiştir. Adalet Komisyonu raporumuza muhalefet partilerimizce sunulan muhalefet şerhlerine de bakıldığında, genel olarak kanun tasarısıyla getirilen yeniliklerin temel olarak kabul edildiği de net şekilde görülmektedir.

Ben, bu önemli değişiklikleri içeren kanun tasarını hazırlayan Adalet Bakanımız Sayın Abdulhamit Gül ve ona bağlı bürokratlar olmak üzere hem iktidar partimizin hem muhalefet partimizin bu kanun tasarısına özellikle katkı sunan tüm milletvekillerine, Adalet Komisyonu üyelerine ve değerli akademisyenlere teşekkürlerimi sunuyorum, hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.

Şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’a aittir.

Sayın Erdoğan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Afrin’de sürdürülmekte olan Zeytin Dalı Operasyonu’nda bugüne kadar şehit olan bütün kahramanlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Vatanın bütünlüğü için ve Türk milletinin güvenliği için mücadeleye devam eden kahramanlarımıza başarılar diliyorum. Allah onların yâr ve yardımcıları olsun, dualarımız onlarladır.

Yine, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi altı yıl önce Azerbaycan’ın Hocalı kasabasında Ermeniler tarafından soykırıma tabi tutulan soydaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyoruz. Sözümüz odur ki Turan illerini düşürmeyeceğiz, asla yüzüstü bırakmayacağız, Karabağ’da Türk Bayrağı’nı eninde sonunda dalgalandıracağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk normlarında, vergilendirmede ve bürokratik işlemlerde yatırımcılar için öngörülebilir, sürdürülebilir bir hukuk yapısının kurulması bir ülkedeki ekonomik sıkıntıların çözümü bakımından çok önemlidir. Bugün ülkemizin en temel sorunu genç işsizliktir. İş gücü piyasasına yeni katılan gençlerimizin istihdam sorununun çözülebilmesi için her yıl iş gücü piyasasına yeni katılan gençlerimizin sayısı kadar yeni istihdam alanı oluşturmak durumundayız. Bugün bu yatırımların bir kısmını elbette ki kendi öz kaynaklarımızla yapabiliriz ancak öz kaynaklarımızın istediğimiz seviyede yatırım yapmaya yeterli olmadığı da açıktır, bunun için de yabancı yatırımlara ihtiyaç vardır. Gerek kendi öz kaynaklarımızın başka ülkelere kaçırılmaması ve bu kaynakların yatırıma dönüşmesi için gerekse yabancı kaynakların ülkemizde yatırıma dönüşmesi için hukuk güvenliği önem arz etmektedir. Bu manada bu tasarıyla yapılan önemli değişikliklerin karşı karşıya kaldığımız sorunların bir kısmını çözeceği kanaatindeyiz ancak bütün sorunların çözümü için hukuk normlarındaki evrensel standartları yakalamamız gerekmektedir.

“Hukuk güvenliği” deyince, son yıllarda içine düştüğümüz bir yanlıştan da kurtulmamız gerekmektedir. Çok sık kanun değişiklikleri yaparak bu hedefe ulaşamayız. Bu hedefe ulaşmak için bugüne kadar karşılaştığımız sorunların tamamını masaya yatırıp hukuk sistemimizi evrensel hukuk normlarına ulaştıracak bir hukuk altyapısını ortak akılla oluşturmamız gerekmektedir. Günübirlik ve aceleyle yapılacak değişiklikler hem Parlamentoyu çok meşgul etmekte hem de yatırımcıların taleplerini karşılayamamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin kaynaklarını ve imkânlarını da düşünerek bürokratik işlemleri çözecek, yatırımların gerçekleşmesi sürecini, yatırımların geriye dönüş sürecini hızlandıracak hukuki bir altyapı kurmak zorundayız. Bazı alanlarda bir yatırımcının alması gereken ön izinler uzun zamanlar almakta, ilgili birimlerde yatırımcının iş ve işlemleri lüzumsuz yere bekletilmekte, yatırım süreci başladıktan sonra da yatırımcının moral ve motivasyonunu engelleyecek birtakım uygulamalar yapılmaktadır. Bu da yatırımcıyı yormakta ve yatırımcı da bunun yerine, üretim yatırımı yapmak yerine sermaye oyunlarına yönelmektedir. Bugün, ithalatımızı azaltmanın yolu, ihracatımızı artırmanın yolu, istihdam sorununu çözmenin yolu üretimi artıracak yatırımların artırılmasından geçmektedir. Bunun çaresi de yatırımcının önünü açmak, yatırımcının yatırım süresini, üretime geçiş süresini kısaltmaktır. Çünkü yatırımcı buraya bir kaynak aktarmakta, bu kaynağın da bu yatırıma aktarılması süresinin uzaması yatırımcının yatırım maliyetini artırmakta, yatırımcıyı zora sokmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bu çerçevede vergi sisteminin üzerinde de ciddi bir çalışmayla yeni vergi reformlarını gerçekleştirmek zorundayız. Özellikle ithalatçıya sağlanan vergi kolaylıkları yerine; üretim yapana kolaylık sağlayan, üretim yapanı koruyup kollayan, uluslararası rekabet içinde onların varlığını, haklarını hukuklarını koruyacak bir vergi sistemini kurmak zorundayız.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde ve parti programımızda yer alan üreten, yerli ve millî ekonomi ülkemizin güvenliği açısından da son derece önemlidir. Bugün, artık, ülkelerin güvenliği sadece askerî güçle sağlanamamaktadır, ülkelerin güvenliği sahip oldukları ekonomik güçleri, savunma sanayileri, gıda üretimleri vesaire gibi ülkenin bütün kaynakları göz önünde bulundurularak değerlendirilmektedir. Bu bakımdan, ülkemiz ekonomisini güçlendirecek, üretimimizi artıracak bir hukuki altyapıya her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır. Bu manada, görüşmekte olduğumuz tasarıyı anlamlı bulmaktayız ancak buradaki tartışmalı maddelerin de maddelerin görüşülmesi sırasında verilecek olan önergelerle düzeltilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıyla zorunlu olarak elektronik tebligata tabi alacakların kapsamı genişletilmektedir. Yapılacak elektronik tebligat işlemlerinin posta ve telgraf teşkilatı tarafından kurulan ve işletilen Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi üzerinden yürütülmesi öngörülmektedir. Tasarının içinde bu hizmetin bizzat PTT tarafından yapılacağının yer alması sağlanmalı, bu işin taşeronlara devredilmesinin önü kapatılmalıdır. Ayrıca, elektronik sistemin güvenliğinin de çok iyi bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir çünkü bu tebligatlar hem borçluların hem de alacaklıların hak ve hukuklarını ilgilendirecektir.

Bu arada, yeri gelmişken kişisel verilerin güvenliği konusuna da birkaç cümleyle değinmek istiyorum. Sadece PTT’nin işleteceği Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi’ni değil, ülkemizde kullanılan bütün elektronik haberleşme sistemleriyle ilgili olarak yerli ve millî yazılımlara ihtiyaç vardır. Bugün Türkiye’de kullanılmakta olan elektronik haberleşme sistemlerinin çoğu küresel sistemin altyapısının oluşturduğu elektronik haberleşme sistemleridir, bu da ülkemizin ve yatırımcılarımızın güvenliği açısından bir zafiyettir. Hem bütün vatandaşlarımızın kişisel veri güvenliğinin sağlanması hem de bütün yatırımcılarımızın veri güvenliğinin korunması açısından yazılımla ilgili açığın kapatılması her zamankinden daha çok önem arz etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşvik uygulamaları konusunda bazı hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu manada, sektörel ve bölgesel teşvikler birlikte ele alınmalıdır. Bölgesel kalkınmışlık kriterlerine göre teşvikler verilmekte, bu da seçim bölgem Muğla gibi iller açısından dezavantaj oluşturmaktadır. Bu bakımdan, bölgesel teşvikler kadar sektörel teşvikler de önem kazanmaktadır. Özellikle son yıllarda ülkemizin yaşadığı önemli krizlerden etkilenen turizm sektörünün güçlendirilmesini sağlayacak, bu sektöre yapılan yatırımların daha uzun kullanılmasına vesile olacak, turizm sezonunu uzatacak ve sektörün buna göre teşvik edilmesini sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Turizm sektöründeki bugün bölgemizdeki işletmelerin çoğu yaz sezonunda kullanılmaktadır. Hâlbuki bölgemizdeki kültürel birtakım alanların hızla ortaya çıkartılmasını sağlayacak yatırımlar ve gene sağlık turizmini teşvik edecek yatırımların yapılması bu tesislerin daha uzun kullanılmasını sağlayacak ve bu da bölgemizin hem ekonomisi hem de istihdamı açısından önemli bir imkân sağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya mermer rezervinin önemli bir kısmı ülkemizde bulunmaktadır. Türkiye rezervinin önemli bir kısmı da seçim bölgem Muğla’da yer almaktadır. Ancak rezervlerimiz ham hâlde, başta Çin ve İtalya gibi ülkeler olmak üzere üçüncü ülkelere yok pahasına elimizden uçup gitmektedir. Bu sektöre yapılacak sektörel teşviklerle bu ham mermeri, o blok çıkardığımız mermerleri en iyi şekilde işleyecek ve hak ettiği değer üzerinden dünya piyasasına sunacak altyapıyı oluşturacak bir sektörel desteğe ihtiyaç vardır.

Bugün dünya mermer rezervinin çok önemli bir kısmına sahip olan ülkemiz maalesef mermeri 3 santim olarak kesip piyasaya sürmektedir. Hâlbuki Çin bunu 3 milime düşürmüştür. Bizim de bunu sağlayabilmemiz ve elimizdeki kaynağı en iyi şeklide değerlendirip mamul ürün olarak dünya piyasasına sunmamız hem Türkiye’deki istihdam sorununun çözülmesi açısından bir katkı sağlayacak hem de elimizdeki sınırlı mermer rezervinin hak ettiği değer üzerinden dünya piyasalarına ulaşmasını sağlayacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, görüşmekte olduğumuz tasarının milletimize, yatırımcılarımıza hayırlı uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.

Şahıslar adına Erzincan Milletvekili Serkan Bayram konuşacaktır.

Buyurun Sayın Bayram. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SERKAN BAYRAM (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir ülkede yatırım ortamının iyileştirilmesi yargı sisteminin kalitesi, hızı ve sözleşmelerin icrası konusundaki gücüyle yakından ilişkilidir. Ekonomi ve hukuk alanları birbiriyle yakın ilişki içinde olup bu ilişki aynı zamanda bir ülkenin yatırım ortamının iyi olup olmadığı noktasında bize bir fikir vermesi bakımından da önemlidir. Etkin bir hukuk sistemi, yatırım ortamının iyileştirilebilmesi için olmazsa olmaz bir şart olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye'de yatırım ortamının iyileştirilmesi amacıyla oluşturulan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu uzun süredir çalışmalarını sürdürmektedir. Yatırım ortamının iyileştirilmesi amacına hizmet eden hukuksal süreçlerle ilgili çalışmalar da Adalet Bakanlığımız tarafından yapılıp işbu tasarı hazırlanıp Meclisimize sunulmuştur.

Tasarıyla, İcra ve İflas Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Kooperatifler Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Milletlerarası Tahkim Kanunu, Tebligat Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun, Posta Hizmetleri Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ile Sınai Mülkiyet Kanunu’nun bazı hükümlerinde değişiklik yapılmaktadır.

Tasarıda yer alan en önemli değişiklik ise bünyesinde pek çok sorunu barındıran iflas erteleme kurumunun yürürlükten kaldırılması ve konkordato kurumunun etkin ve işlevsel bir yapıya kavuşturulmasıdır. Ülkemizde 2003 yılından bu yana uygulanan iflasın ertelenmesi kurumu, ihdas amacının gerçekleştirilmesi konusunda isteneni verememiştir. Bu sebeple 15 Temmuz 2016 tarihinde iflasın ertelenmesi kurumu revize edilmiştir. İflasın ertelenmesi kurumunda alacaklıların herhangi bir şekilde söz sahibi olmaması, sürecin borçlu ve mahkeme arasında yürütülmesi ve yaşanan yargılama sorunlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, bu kurumun tamamıyla yürürlükten kaldırılması ve bunun yerine alacaklılar ile borçluların bir müzakere sonrasında anlaşmaları ve bu anlaşmaların mahkemece tasdikiyle konkordato kurumu getirilmektedir ve ticari ve sosyal hayat açısından da daha uzlaştırıcı ve ihtiyaca cevap verecek kurum da konkordato kurumu olacaktır.

Ülkemizde tahkim yargılamasına konu olan uyuşmazlıkların önemli bir kısmını ticari uyuşmazlıklar oluşturmaktadır. 20 Temmuz 2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin tüm yurtta faaliyete geçmesinden sonra, özellikle tahkim yargılamalarında görevli ve yetkili mahkeme sorunu meydana gelmiştir. Görevli mahkemelerin belirlenememesi nedeniyle mahkemede yargılama süreleri uzamış, buna bağlı olarak da tahkim yargılama süreleri de artmıştır. Tahkim yargılamasının daha az bir şekilde yapılabilmesi için usul ekonomisi açısından da tasarıyla görevli ve yetkili mahkeme açıkça belirlenerek bu sorun da çözüme kavuşturulmuştur. Diğer taraftan, ticari uyuşmazlıkların daha hızlı bir şekilde çözüme kavuşturulması amacıyla da yeni bazı düzenlemeler yapılmaktadır ve uzlaşma, ara buluculuk, yine Meclisimizin çıkardığı İş Kanunu’ndaki ara buluculuğun uzlaşma yöntemlerinin getirilmesi de bunun bir göstergesidir.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi amacıyla İcra İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın ülkemize, milletimize ve ekonomimize hayırlar getirmesini diliyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bayram.

Şimdi on beş dakikayla soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sisteme giren sayın milletvekillerine birer dakika süreyle soru sormaları için söz vereceğim.

Sayın Gök, buyurun.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Bakan, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin -şeker pancarı üretimini etkileyecek ölçüdeki- karar nişasta bazlı şekerlerin üretimini artıracak ve bu konudaki şirketlerin de gelişmesine sebep olacak bir karardır.

Şimdi, efendim, elimde bir rapor var, Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu tarafından hazırlanmış bir basın açıklaması; ben bunun doğruluğunu ve içeriğine katılıp katılmadığınızı eski bir Sağlık Bakanı olarak size soracağım. Ocak 2018 tarihli bu Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu basın açıklamasında nişasta bazlı şekerlerin nasıl zararlı olduğuna ilişkin pek çok bilimsel açıklamaya yer verilmiştir. Siz bir önceki Sağlık Bakanı olarak bu Sağlık Bakanlığı basın duyurusunu biliyor musunuz? Bu konudaki rapora katılıyor musunuz Sayın Bakan?

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, 2017 yılında bankalar tarafından kaç kişi hakkında icra takibi yapılmıştır? Şu anda bankaların yapmış oldukları icra takip dosyası ne kadardır?

Soru 2: Türkiye’de kaç tane icra müdürlüğü vardır?

Soru 3: Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfının kaç tane aracı vardır? Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfının araçlarının en kısa mesafesinin tarifnamesi kaç TL’dir? Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı neden taksimetre taktırmamaktadır? Oradaki tarifnameler keyfî ve usulsüz değil midir, adaletsizlik uygulanmıyor mu? Yani, sizin uçak parasıyla gidebileceğiniz yere taksi parası alınıyor. Bu, borçluya daha da bir külfet getiriyor, bundan kurtulmayı nasıl becereceksiniz? Bu taksimetre takma uygulamasına ne zaman geçeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tümer…

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Bakan, yüz on yedi yıl önce “Gureba” adıyla açılan Adana’nın Yüreğir ilçesi Karataş Caddesi üzerindeki Adana Devlet Hastanesi 2012 yılında yıkılmıştır. İhtiyacı karşılamadığı gerekçesiyle yıkılan hastanenin yeniden yapılacağı belirtilmesine rağmen, 2012’den bu yana proje aşamasında kalmıştır. Adana Devlet Hastanesinin yıkılmasıyla Yüreğir ilçesinin güneyinde bir tek hastane dahi kalmamıştır. Söz verildiği üzere yeni ve modern bir hastane inşaatına ne zaman başlanacaktır?

Yine, yıllarca Çukurova Üniversitesinin Pamuk Araştırma ve Uygulama Merkezi olarak kullandığı Yüreğir’deki verimli tarım arazisine Numune Araştırma Hastanesi yapılmış ancak kısa süre sonra Şehir Hastanesi nedeniyle kapanmıştır.

Öte yandan, nüfusu 500 bine dayanan Seyhan ilçesinin batısında yaşayan vatandaşlarımız, Sağlık Bakanlığının bu bölgede hastane yapımı için ödenek ayrıldığı açıklamasına rağmen, henüz inşaatın başlamaması nedeniyle kaygılarını dile getirmektedir. Seyhan ilçesi D-400 kara yolu üzerinde bulunan Karayolları Bölge Müdürlüğüne ait atıl durumdaki tesisin Seyhanlı hemşehrilerimize hastane olarak kazandırılması beklenmektedir.

Bu konularla ilgili gelişme bekleyen Adanalılar için yeni bir açıklama olacak mıdır?

BAŞKAN – Sayın Arslan…

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Başbakan Yardımcısı vasıtasıyla Başbakana soruyorum, Başbakan Yardımcısına soruyorum.

Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Abdullah Akın’ın 20/2/2018 tarihinde üniversitenin TV kanalında laik devlet ilkesine, egemenlik yetkisinin devredilmezliğine, laik cumhuriyetimizin ortadan kaldırılmasına, halifeliğin yeniden getirilmesine… Tevhidi Tedrisat Kanunu’na aykırı konuşmalar yaptığını, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme ve aşağılama suçlarını işlediğini, devrim kanunlarını aşağılayan ifadeler kullandığını, Atatürk’e karşı hayali ifadeler ve iftiralar yaptığını görmekteyiz.

Cumhuriyetimizin ilk yıllarında camilerimizin geneleve ve ahırlara dönüştürüldüğünü söyleyerek son derece çirkin ve gerçek dışı iftiralarda bulunduğu ve Türk milletinin manevi ve kutsal değerlerini aşağıladığı görülmüştür.

Bu gerçek dışı iftiralarda bulunan Abdullah Akın hakkında bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Terör mağduru illerde esnaflar için yapılan düzenleme gerekliydi ve doğru olarak bu işlem gerçekleşti.

Bu düzenleme ülkemizde ürünleri değer bulmayan ve bu nedenle borçlanan çiftçi ve esnaflar için de yapılacak mıdır? Çiftçi mağdurdur; çiftçide para olmayınca esnaf aldığı kredileri ödeyememektedir. Çiftçi, esnaf icra kıskacı altındadır.

Hükûmet olarak çiftçi, esnaf borçlarının ötelenmesi, devlet bankası ve kooperatiflere borç faizlerinin silinmesi konusunda bir çalışma düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Türkmen…

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Teşekkür ederim.

Adana Numune Hastanesi kapatılmış ve burada çalışan taşeron işçiler yeni açılan Adana Şehir Hastanesinde çalışmaya başlamıştır. Ancak Adana Numune Hastanesinde çalıştıkları süre boyunca hak ettikleri tazminatları kırk beş gün içerisinde ödeyeceğini söyleyen işveren ne yazık ki aradan beş aydan fazla süre geçmiş olmasına rağmen bu tazminatları ödememiştir. Bu konuda yapacağınız bir girişim var mıdır? Adanalı işçiler tazminatlarını ne zaman alabileceklerdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, soruları cevaplandırmak üzere sözü Başbakan Yardımcımız Sayın Recep Akdağ Bey’e bırakıyorum.

Buyurun Sayın Akdağ.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli milletvekillerimize soruları için teşekkür ediyorum.

Sayın Gök’ün özelleştirme ve nişasta bazlı şekerle ilgili açıklamaları, yorumları ve soruları oldu. Öncelikle şunu ifade edeyim: Şeker fabrikalarımızın bir kısmının özelleştirilmek üzere bir girişime Özelleştirme İdaresi tarafından girişilmiş olması, burada özellikle hem işçilerimizin hem çalışan diğer memurlarımızın hem de şeker pancarı üreticisinin korunmasıyla birlikte gerçekleştirilecektir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Nasıl olacak?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şeker pancarı kotalarının bütünü muhafaza edilmektedir ve bu özelleştirmede fabrikaların özelleştirileceği şirketler, fabrikaları uzun bir müddet boyunca çalıştırmak yükümlülüğündedir. Bu meseleyi biz enine boyuna tartıştık doğrusu. Üstünde en çok durduğumuz husus işçilerin, memurların korunması ve şeker pancarı üreticisinin korunması konusuydu. İnanıyorum ki yakında şartnameler de açıklanınca hem çalışanları hem de şeker pancarı üreticisini bütün kotalarıyla beraber -altını çizerek söylüyorum- koruyan bir özelleştirmenin yapıldığını hep beraber göreceğiz. Bu hususta değerli muhalefetimizin bir endişesi olmasın. Sizin endişelerinizin aynısını elbette biz de taşıyoruz. Buradaki köylümüzün, şeker pancarı üreticimizin korunması esastır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakanım, niye özelleştiriyorsunuz?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Devlet korusun, başkasına niye bırakıyorsunuz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yani konunun nişasta bazlı şeker üretimi ya da tüketimi ya da kotalarıyla herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır.

Sayın Gök’ün bahsettiği, Sağlık Bakanlığımızın Bilim Kurulunun açıklamasını doğrusu ben incelemiş değilim, onu incelemeden herhangi bir şey de söylemem mümkün değil.

LEVENT GÖK (Ankara) – O konuda daha sonra bilgi verirseniz seviniriz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Elbette.

Çünkü Sağlık Bakanı da olsanız başka bir titriniz, özelliğiniz de olsa buralarda bilimsel komisyonların ne söylediği gerçekten önemlidir. Zaten Sağlık Bakanlığımızın bir bilimsel komisyon oluşturmasının sebebi de budur.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Fransa ve İngiltere’de nişasta bazlı şekerin kotası sıfır.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Adli teşkilatı faaliyette olan 592 mahalde hâlen 921 adet icra dairesi faaliyetini sürdürmektedir. 2002 yılından itibaren kurulan, birleştirilen faal daire sayıları neticesinde bu rakamlara ulaşılmış durumdadır.

Araç fiyatları, bulunduğu il veya ilçenin şartları göz önüne alınarak mesafe, kilometre, bekleme durumu, dosya sayısına göre semt semt belirlenmektedir. Aynı semt aynı avukata ait birden fazla dosya olması hâlinde dosya sayısına göre indirimler yapılmaktadır. Otuz dakikaya kadar olan bekleme sürelerinden ücret alınmamaktadır. Fiyat tarifleri ATGV keşif icra araçları işletme müdürlüğü tarafından adliyelerin başsavcılık icra müdürlükleri ve başşoförlükleriyle koordine kurularak belirlenmektedir. Belirlenen fiyat tarifesindeki esaslar, ilgili yönetim kurulunun onayını müteakip uygulamaya geçmektedir. 603 adet de araç mevcuttur.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Taksimetre niye takılmıyor?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Böyle bir teknik belli ki belirlenmiş fiyatlarla alakalı olarak. O konuştuğunuz konuyu da şimdi almış olduk. Arkadaşlarımız teknik açıdan mutlaka bunu da değerlendireceklerdir.

Adana Yüreğir’de bir devlet hastanesinin yapılma düşüncesi öteden beri var, arsa sıkıntısından dolayı şu ana kadar geciktiği kanaatindeyim, arsa oluşturma sıkıntısından dolayı çünkü Hükûmetimiz gerçekten Adana ilimize oradaki ihtiyaçları da göz önüne alarak Türkiye’de ilklerden biri olan şehir hastanesini yapmıştır. Onun dışında, biliyorsunuz, daha önce de yine büyük bir hastaneyi Adana’ya kazandırmış durumdayız. Gerçekten bu şehir hastanesinde verilen hizmetlerin ne kadar mükemmel hizmetler olduğunu, biliyorum, inanıyorum ki soruyu soran değerli milletvekilimiz de takip etmektedir.

Seyhan’da da bir hastane yapılma kararı olduğunu kendi Bakanlık dönemimden biliyorum, hatırlıyorum. Dolayısıyla, bunun da en kısa zaman içerisinde inşallah yapılması ümidimdir.

Basına da akseden, değerli milletvekilimizin de şimdi sorusuna esas olan “Çanakkale Üniversitesindeki öğretim üyesiyle ilgili siz ne yapacaksınız?” diye bir soru var. Zaten bu belirtilen hususlar, değerli milletvekilimizin ifade ettiği şekilde, hukukumuza aykırı ve ceza hukukunu ilgilendiren hususlardır. Eğer böyle bir fiil vuku bulmuşsa, ben bilemiyorum çünkü, mutlaka savcılıklar bu hususta gereğini yapacaklardır ve yapmaları da gerekir.

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sizin de müdahil olmanız lazım yalnız.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Müsaade edin efendim.

Tabii bir taraftan da konu, Hükûmetimizi değil, üniversiteyi, dolayısıyla YÖK idaresini ilgilendiren bir husustur. Ama burada Meclis kürsüsünden siz sordunuz, gündeme gelmiş oldu, inanıyorum ki ilgililer gereği biçimiyle bu konuyla ilgileneceklerdir.

Terör mağduru illere, orada yaşayan esnaflara yaptığımız özel destekler var. Ya, bu özel desteklerin de bir anlamı var çünkü orada genel hayatı etkileyen bir durum ortaya çıkıyor. Biliyorsunuz, gerek esnafımıza gerek çiftçilerimize sadece terör meselesiyle alakalı olarak da değil, zaman zaman afetlerden dolayı ya da başka ihtiyaçlardan dolayı hususi yardımlar yapıyoruz. Yani yardımdan kastımız, işte borçların ertelenmesi, yerine göre diğer birtakım ekonomik desteklerin verilmesidir. Çiftçi ve esnaflarımıza, terör mağduru illere yapılan ya da bir afetten zarar görmüş illere yapılan yardımların aynısını yapmak elbette söz konusu olmaz. Ama biliyorsunuz ki Hükûmetimizin hem çiftçilerimize hem de esnaflarımıza çok ciddi ölçüde destekleri olmaktadır, bu destekleri geliştirerek devam ettireceğiz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İcra dairelerinin sayısı artıyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Adana Numune Hastanesiyle alakalı, bir değerli milletvekilimiz soru sorudular. Burada da yine bu konuyu ben ilgili bakanlığımıza aktaracağım çünkü konu teknik bir konu. Dolayısıyla malumat sahibi olduğum bir konu olmadığı için bir yorum yapma imkânım yok.

Sorularınıza çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyoruz.

Böylece birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.33

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Maddelere geçmiştik.

1’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın 1’inci maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 1- 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 128 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Ticari ve ekonomik bütünlük arz eden ya da bir bütün hâlinde satıldığı takdirde daha yüksek gelir elde edileceği anlaşılan mal veya haklar bir bütün olarak paraya çevrilir.”

             Kazım Arslan                             Necati Yılmaz                      Mehmet Gökdağ

                 Denizli                                     Ankara                                   Gaziantep

         Okan Gaytancıoğlu                        Yakup Akkaya                    Ömer Süha Aldan

                 Edirne                                     İstanbul                                      Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Denizli Milletvekili Kazım Arslan.

Buyurun Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 524 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinde istediğimiz değişiklikle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa tasarısının 1’inci maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 128’inci maddesine bir fıkra eklenmiştir. Bu fıkra ticari ve ekonomik bütünlük arz eden ya da bir bütün hâlinde satıldığı takdirde daha iyi, yüksek bir değerle satılabilecek olan emtiaların bu şekilde satılmasına imkân sağlayacak bir düzenlemeyi içeriyor. Bu nedenle önemli bir düzenleme olduğunu belirtmek istiyorum. Böylelikle, hacizli malın daha değerinde satılması suretiyle hem işin bir an önce halledilmesinde hem de borçlunun yükünün hafifletilmesinde çok büyük fayda sağlayacağını da belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, hep söylüyoruz, aslında yasalarda sürekli değişiklikler yapılıyor ama bu değişikliklerin çoğunluğunun alelacele yapıldığını ve birçoğunun da yapboz şeklinde gerçekleştirildiğini ve düzenlemenin amacına yönelik olarak, tam anlamıyla amacı yerine getiremediğini de söylemek istiyorum. Çünkü bu şekilde, gelişigüzel hazırlanan ve aceleyle hazırlanan, eksisi, artısı pek düşünülmeden, muhalefetin de söylediği eleştirileri ve önerileri dikkate almadan yapılan birçok düzenlemenin zaman içinde işe yaramadığı ve kısa süre içinde gerçekten uygulanamayacak bir noktaya geldiği de bilinmektedir. Bu nedenle, yapacağınız düzenlemelerde özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin eleştirilerinin ve önerilerinin dikkate alınarak yapılmasının çok faydalı olacağını belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, işletmeler ve ticarethaneler esasen kâr etmek ve işletmesini iyi bir şekilde çalıştırmak üzere kurulurlar. Bunun iyi bir şekilde çalıştırılması için, öncelikle yatırım ortamının iyileştirilmesiyle birlikte devletin ve iktidarın uygulamalarının da bu çerçevede, bu paralelde uygun bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir çünkü bir işletme gerçekten iyi bir şekilde işletilmek istendiğinde birincisi işletmecinin gerçek anlamda işini iyi takip etmesi, hesabını iyi yapması gerekiyor ama bunun yanı sıra devletin de uygulamalarından kaynaklanan ve işletmeciye ve fabrikalara çok büyük zararlar veren birçok yanlış uygulamaların da ortadan kaldırılması ve piyasanın iyi bir şekilde işleyecek noktaya da getirilmesi gerekiyor.

Şimdi, bakıyoruz, bir yandan birçok imkânların yaratılmasına çalışılırken bir yandan da birçok zorlukların işletmeciler ve fabrikalar üzerine getirildiği görülmektedir. Bir yandan vergileri azaltırken öbür yandan bazı vergilerin yükseltildiğini görmekteyiz. Bir yandan TRT katılma payını kaldırırken öbür yandan elektrik fiyatlarının üzerine, zam koymak suretiyle işletmelerin ve fabrikaların üzerine, maliyeti olumsuz etkileyecek yeni uygulamalara geçmeye çalıştığınızı da görüyoruz.

Şimdi, maliyetleri etkileyen birçok etken var. Özellikle devletin araya girdiği ve devletin aracı olduğu, işte elektrik gibi, su gibi, doğal gaz gibi, özellikle girdi maliyetlerini etkileyen konularda devletin daha fedakâr olması, işletmenin çalışması, işletmenin daha iyi bir şekilde verimli çalışabilmesi, istihdamın artırılabilmesi, işletmenin büyüyebilmesi ve yeni yatırımlar yapabilmesi için de yeni olanakların bu şekilde, iktidar tarafından getirilecek desteklerle, teşviklerle daha iyi bir noktaya taşınması gerekmektedir. Eğer bunlar düşünülmeden birçok şeklî bir şekilde işleme dayalı olarak bir iyileştirme düşünülüyorsa bunun sonucu çok faydalı olmayacaktır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 2- 2004 sayılı Kanunun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan “301 inci” ibaresi “308 inci” biçiminde değiştirilmiştir.

 

    Ömer Süha Aldan                      Necati Yılmaz                  Mehmet Gökdağ

           Muğla                                  Ankara                              Gaziantep

      Yakup Akkaya                     Okan Gaytancıoğlu         Elif Doğan Türkmen

          İstanbul                                 Edirne                                  Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen konuşacaktır.

Buyurun Sayın Türkmen. (CHP sıralarından alkışlar)

ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Meclis gündemine gelen, Genel Kurula gelen kanun maddeleriyle ilgili parti olarak, genel olarak bir itirazımız yok ancak ben başka bir konuyu gündeme getirmek istiyorum, geçen hafta perşembe günü gözaltına alınan Halkevleri yöneticileri ve üyeleriyle ilgili konuşmak istiyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye’de ilk iktidara geldiğinde “demokrasi” diyerek iktidara geldi. 2010 yılında referandumda Anayasa değişiklikleri görüşülürken de daha çok demokrasi ve daha çok özgürlüklerden bahsederek referandumda “evet” oyu çıkmasını sağladılar. Ama ne yazık ki geldiğimiz noktada ülkemizde “demokrasi” diyen, “özgürlük” diyen, muhalif olan her kesim neredeyse gözaltına alınıyor. Hafta, gün geçmiyor ki muhalif olan kesimden birileri göz altına alınmasın, tutuklanmasın. En son, Halkevleri yöneticileri gözaltına alındı, bugün ifade veriyorlar, yarın mahkemeye çıkarılacaklar. Ümit ediyoruz ve diliyoruz ki yarın mahkemede adil bir karar çıkar ve Halkevleri yöneticilerinin gözaltında olma süresi biter ve tutuklama gibi de bir karar çıkmaz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye şöyle bir tabloyu özlüyor, biz de hatırlıyoruz: Eskiden karikatürü yapılan liderler bu karikatürleri makam odalarına asarlardı çünkü liderlerde hoşgörü vardı, demokrasiye inanış vardı ama bugün geldiğimiz noktada ne yazık ki Türkiye koskoca bir hapishaneye döndü. Şu anda devletin yaptığı, Hükûmetin yaptığı en büyük yatırımlardan birisi de hapishanelere yapılan yatırımlar. Buna rağmen, hapishanelerde bulunanların nüfusu mevcut hapishanede barınması gereken tutuklu, hükümlü mahkûmların nüfusundan çok daha fazla. Bu gösteriyor ki ülkemizde özgürlükler adına, demokrasi adına mücadele veren insanlar sosyal medyada bir şey paylaştı diye ya da bir hak arama arayışına girdi diye tutuklanmaktalar ve bu tutukluluklar artık Türkiye’de bir uygulama hâlini almıştır. Biz de diyoruz ki: Artık muhalif olanlara gözdağı vermek adına yargıyı sopa olarak kullanmaktan vazgeçin. Türkiye’de gerçek anlamda yargının bağımsızlığının hayata geçmesi lazımdır ama ne yazık ki bırakın bunları -Sayın Genel Başkanımız bugün grup toplantısında açıkladı- Hâkim ve Savcılar Kurulu artık verilecek kararların kendisine sorulmadan verilmesine bile izin vermiyor. Böyle bir yargı ortamındayız.

Şu anda Komisyonda görüşülen ittifakla ilgili konularda tüm Türkiye’deki seçmenler ve 80 milyonun da artık Türkiye’de adil ve şeffaf seçimlerin olmayacağına dair bir endişesi var, hem muhalefeti susturmak adına yargıyı kullanmak, hem de yasal düzenlemelerle şeffaf ve adil olmayacak bir seçimin önünü açarak seçimlere giren Türkiye, ne yazık ki demokrasi konusunda, özgürlükler konusunda sınıfta kalan bir Türkiye olacaktır ve bu ayıbı hepimiz yaşayacağız.

Diliyor ve umuyoruz ki -tüm mücadelemiz de o yönde olacak- bu ayıpları Türkiye'ye yaşatmayalım.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın 3’üncü maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 3- 2004 sayılı Kanunun 179 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Sermaye şirketleri ve kooperatiflerin iflası:

MADDE 179- Sermaye şirketleri ve kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflasına karar verilir. Türk Ticaret Kanununun 377 nci ve 634 üncü maddeleri ile 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 63 üncü maddesi hükmü saklıdır.”

 

            Ömer Süha Aldan                    Necati Yılmaz           Mehmet Gökdağ

                    Muğla                                Ankara                       Gaziantep

               Haluk Pekşen                    Okan Gaytancıoğlu            Zeynel Emre

                  Trabzon                               Edirne                          İstanbul

              Namık Havutça                  Cemal Okan Yüksel         Yakup Akkaya

                  Balıkesir                             Eskişehir                        İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen konuşacaktır.

Buyurun Sayın Pekşen. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; iki yıl önce bu kürsüden yüce Parlamentoya hitap ederken, iflas ertelemenin Türkiye'de gerçekten olması gerektiği şekilde düzenlenmediğini anlatmıştım. Gerçekten Türkiye'de -belki de kısmettir diyelim veya hayatın akışı- konkordato konusunda çok emek vermiş bir hukukçu olarak, buradan konkordato çıkarmak gerçekten büyük bir yetenek. Buradan konkordato çıkmaz.

Şimdi yasanın başlığına bakıyorum “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi”. Sayın Başbakan Yardımcım, eğer amaç yatırım ortamının iyileştirilmesi ise elinizde çok iyi iki model var. Bir: Sizin iktidara gelmenizden önce “İstanbul Yaklaşımı” diye bir yasal düzenleme var. Bu, tam böyle kriz dönemlerinde ekonominin yapılandırılması için çok iyi çalışılmış ve iyi sonuçlar almış müthiş bir ekonomik yapılandırma modelidir. İki: İktidarınızın 2006 yılında “Anadolu Yaklaşımı” adı altında yasal prosedüre bağlamış olduğu düzenleme var. Bunların ikisi de elinizin altında. Buradan konkordato çıkmaz, buradan sorunu çözemezsiniz.

Şimdi, o kadar enteresan düzenlemeler var ki konkordato içerisinde iflas, iflasın içerisinde de iflas ertelemesi var. İkisinden de buradan hiçbir şekilde çözüm çıkarma şansınız yok.

Şimdi, bakın, bir tanımlama var, diyorsunuz ki: “İktisadi bütünlük.” TMSF’nin tanımıdır bu. İktisadi bütünlük, bir anonim şirket veya bir limitet şirketi şirket kalıbıyla bütün olarak, iktisadi olarak satmanızdır. Gelir alıcı, “Ben bu anonim şirketi satın alıyorum. Hâkim ortağı ben olacağım.” der, satın alır. Ama burada öyle tanımlamamışsınız. İktisadi bütünlük, onun bir fabrikası var, şirketin bir fabrikası var, fabrikanın motorunu sökme, tornalarını sökme, trafosunu sökme, bunu bir bütün olarak sat… Ama başka bir maddede diyorsunuz ki: “Rüçhanlı alacaklı rüçhanlı alacağını paraya çeviremez ama buna ilişkin son aşamaya kadar getirir. Onu son aşamaya getirene kadar da rüçhanlı alacaklı alacağına faiz işletir.” E, nasıl olacak bu şimdi? Rüçhanlı alacaklı alacağına faiz işletecek, normal alacaklı vatandaş? Geçmiş olsun, onun alacağı gitti. E, bankaların rüçhanlı alacaklısı olmayanı var mı? Bankanın rüçhanlı alacaklısındaki faiz oranı ne kadar olacak? Onu da bilmiyoruz.

Bir de komiser atamışsınız. Ya, merak ettiğim, bu komiserin bir standardı yok mu Allah aşkına? Anonim şirketlere, sermaye şirketlerine konkordato komiseri atıyoruz ama anladığım kadarıyla, konkordato komiseri olarak icra memurunu atıyoruz veya icra dairesinden atıyoruz. Devasa bir şirkete Ticaret Bakanlığından, Sanayi Bakanlığından konunun otoritesi olabilecek standartlarda birisini atamıyoruz. Nereden? İcra dairesinden. 5 kişiden birisini atıyoruz. Peki, atadık? Nereye atadık? Bir konkordato projesine atadık. Yani borçlu diyor ki: “Benim bir projem var.” Projenin iki tane unsuru var. Birisinde diyor ki: “Vade ister konkordatoda. Borçlarımı ödemek için bir vade istiyorum.” Bunu istemezse “İndirim isterim.” diyor. Tamam, vade istiyor veya indirim istiyor. Peki, faiz ne oluyor, bunun içerisinde faiz ne oluyor? Düzenlemesi yok. Vadeyi almış, indirimi almış, mahkeme projeyi kabul etmiş, ilk alacaklılar toplantısı toplanmış, alacaklılar demişler ki: “Proje doğrudur.” İki ay sonra alacaklılar toplanmış, bir tanesi demiş ki: “Senin ben canına okuyacağım, seni bir batırayım gör.” Kaldırmışlar. Mahkemenin elini kolunu bağladı. Ya böyle konkordato mu olur? Adamın projesini kabul ettiyseniz o projeye uygun süreci de takip ettireceksiniz; o projenin sürecini takip edecek birikimdeki konkordato komiserini ve alacaklıları seçeceksiniz. Hiçbir standardı yok, adam hayatında bir holding yönetmemiş, bir şirket yönetmemiş, bir anonim şirketi yönetmemiş, icra dairesinde memurluk yapmış, önüne götürüyorsunuz 50 milyon dolarlık bir şirketi “Al yönet.” diyorsunuz. Adamın rakamları gördüğü zaman zaten kimyası bozuluyor. Böyle bir konkordato olur mu Allah aşkına? Yapmayın. Buradan konkordato çıkmaz, buradan ekonominin yapılandırılması çıkmaz, değerli üstadım olmaz. Buraya lütfen, ticaret hukukçularımız var, icra hukukçularımız var, bu ülkenin çok kıymetli hukukçuları var… Burada bir borç yapılandırması amacı taşıyorsunuz, bunu anlıyorum, Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Dış politikadan kaynaklanan çok ciddi ihtilaflarımız, sorunlarımız var. Libya’dan alacağını alamayan, Irak’tan alamayan, Rusya’dan alamayan şirketlerimizin bankalarımızla düştükleri büyük ekonomik açmazlar var. Bankalar borç yapılandırmalarıyla bu süreci takip edemiyorlar, bu süreci yönetemiyorlar. Bunun çözümü konkordato değil, bu bir konkordato değildir, bunun çözümü elinizin altındadır. İstanbul Yaklaşımı sizden önce çok iyi planlanmış, çok iyi düşünülmüş, üzerinde çok çalışılmış ve büyük başarı sağlanmış. Bakın, sizin iktidarınızın ilk ayında yani haziran ayında TMSF yüzde 73 başarıyla tahsilat yaptı. Bu, dünyada büyük bir başarıdır, Güney Kore bile bu başarıyı elde edemedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Bu başarıyı lütfen küçümsemeyin. Konkordatoyu bırakın. Türkiye’yi borç yapılandırma süreci içerisine sokun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın 4’üncü maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 4 – 2004 sayılı Kanun’un 185’inci maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“210 uncu maddenin birinci fıkrası uyarınca masa hakkında faydalı olmayacağı anlaşıldığı için kapatılan ve mühürlenen yerlerin, üzerinde rehin bulunmasa dahi, ilk alacaklılar toplanması tarafından da uygun bulunması hâlinde iflas idaresince derhâl satışı yapılır.”

      Ömer Süha Aldan                    Necati Yılmaz                      Mehmet Gökdağ

              Muğla                                Ankara                                   Gaziantep

         Zeynel Emre                       Namık Havutça                Cemal Okan Yüksel

            İstanbul                              Balıkesir                                   Eskişehir

        Yakup Akkaya                   Okan Gaytancıoğlu                       Haydar Akar

            İstanbul                                Edirne                                      Kocaeli

     Serdal Kuyucuoğlu

             Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Haydar Akar konuşacaktır.

Sayın Akar buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırım ortamının iyileştirilmesi amacıyla daha önce birçok torba kanun geldi. Şimdi hukuki düzenlemeleri düzenleyen bir torba kanunu görüşüyoruz. Grup başkan vekilimizin dediği gibi, eğer esnafımızı ilgilendiriyorsa, sermayeyi ilgilendiriyorsa ve Türkiye’de yatırım yapacak insanları ilgilendiriyorsa ve bu doğru bir şekilde de tartışılmışsa bunu destekliyoruz. Görüntü o ama bunu desteklerken şunu söylemekten de kendimi alamıyorum: “Hukuki yönleri düzenleyin.” deyince tek geçebileceğim bir cümleyi sizinle paylaşmak istiyorum. Bir ülkede adalet yoksa yatırım da yoktur, nokta. Yani bunun daha fazla tartışılmasına da gerek yok. Ne getirirseniz getirin -ki daha önceki düzenlemelere, şimdiki düzenlemelere de baktığımızda- bir ülkede adalet yoksa yatırım da yoktur. Şimdi, buradan yola çıkarak nasıl yönettiğinize ilişkin bir şirketten de örnek vermek istiyorum. Konu da icra ve iflasla ilgili olunca size iflas etmiş bir şirketten örnek vereceğim. Adı Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret AŞ, kısa adı ADÜAŞ. Nisan 2007’de sizin Hükûmetiniz tarafından kurulmuş. Bu şirkette toplam 14 personel çalışıyor; bunun 5’i yönetim kurulunda, 7’si işçi, 1’isi sözleşmeli, 1’isi de memur, toplam 14 kişi. Neredeyse yönetim kurulu üyesi başına 1 işçi düşüyor şirkette. Şimdi, bu şirketin yaptığı iş yani faaliyet konusu, yurt içinde ve dışında elektrik santralleri kurmak ve işletmek, satın almak, enerji üretimi yapmak ve elektrik alış ve satış ticareti yapmak. Asıl önemli bombayı şimdi söylüyorum: Otopark işletmeciliği yapmak. Bu şirket otopark işletmeciliği yapıyor, hem de burada, yakınlarda bir yerde otopark işletmeciliği yapıyor. Yanlış duymadınız. Otopark işletmeciliği yapan şirkete bir bakayım dedim kimler var? Kimler yönetiyor bu şirketi? Toplam 14 kişi ya, her yönetim kurulu üyesi başına 1 kişi düşüyor. Kim yapıyor? İş tecrübesi nedir? Eğitimleri nedir? Bu otopark işletmeciliği çok önemli bir mevzu. Nedir diye baktım bu otopark işletmesinin yönetimine.

Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Başkanı Rize doğumlu. İTÜ Makine Fakültesinde Makine Mühendisliği lisans bölümünü bitirmiş, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü ısı enerji bölümünde yüksek lisans yapmış, dış ekonomik ilişkiler eğitimini ODTÜ’de almış, işletme yönetimi eğitimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde yapmış, gayrimenkul değerlendirme uzmanlığı sertifikası almış ve bir tek otopark işletmeciliği sertifikası yok bu arkadaşın. Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür bu arkadaş.

Yönetim kurulunun 1’inci üyesi -1, 2, 3, 4 diyeyim, isimlerini vermeyeceğim- Gümüşhane doğumlu, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümü mezunu, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın basın danışmanı.

2’nci yönetim kurulu üyemizi de size anlatmak istiyorum: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü mezunu. Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünde daire başkanlığı yapmış, Kamu İhale Kurumunda başkan yardımcılığı yapmış, Amerika Birleşik Devletleri Illinois Üniversitesinde işletme masterı yapmış, mali hukuk alanında doçent, Maliye Bakanı danışmanı.

3’üncü yönetim kurulu üyesini söylüyorum: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü mezunu. Boston Üniversitesinde finansal ekonomi dalında master yapmış, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı yapmış, Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı olarak görevine devam ediyor.

4’üncü yönetim kurulu üyesini okuyorum: Çankaya Üniversitesi İktisat Bölümü mezunu –o kadar çok şey var ki şaşırıyorum bazen- Kanal 7’de kameramanlık yapmış, yönetmenlik yapmış, ekonomi muhabirliği yapmış, Türkiye Demir Çelik İşletmelerinde Yönetim ve Denetim Kurulu üyeliği yapmış, Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı yapmış, Maliye Bakanlığı yasama danışmanlığı yapmış.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Kariyere bakar mısın kariyere!

HAYDAR AKAR (Devamla) – Gördüğünüz gibi AKP hükûmetleri döneminde kalite, liyakat tavan yapmış, tavan.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Müthiş! Bizim orada orman memuru bile olamaz.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Hayırlı olsun, Allah nazardan saklasın.

Bu otopark zarar eder ise -daha da beteri- ya da iflas ederse düşünün bu devletin başına gelecekleri diyorum. İcra, iflas yasalarını da görüşmeye devam edelim diyorum, saygılar ve sevgiler sunuyorum.

Otopark işletmecisi arkadaşların liyakatlerini hep birlikte görmüş olduk. Gerçekten bu arkadaşlar değerlendirilmeli diye düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Otoparkta bile böyleyse…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinde öngörülen değişikliğin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 5 – 2004 sayılı Kanunun 206 ıncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Alacakları rehinli olan alacaklıların satış tutarı üzerinde rüçhan hakları vardır. Gümrük resmi veya akar vergisi gibi Devlet tekliflerinden muayyen eşya ve akardan alınması lazım gelen resim ve vergi, rehinli alacaklardan sonra gelir.”

    Ömer Süha Aldan                      Necati Yılmaz                      Mehmet Gökdağ

            Muğla                                  Ankara                                   Gaziantep

       Haydar Akar                          Zeynel Emre                        Namık Havutça

           Kocaeli                                 İstanbul                                    Balıkesir

  Cemal Okan Yüksel                    Yakup Akkaya                  Okan Gaytancıoğlu

          Eskişehir                                İstanbul                                      Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel konuşacaktır.

Buyurun Sayın Yüksel. (CHP sıralarından alkışlar)

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, elimizdeki tasarının başlığı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi İçin…” diyor yani bizim anladığımız, Türk ve yabancı yatırımcıların Türkiye’ye daha fazla yatırım yapabilmesi amacıyla birtakım iyileştirmeler geliyor ama tasarının başlığı ile tasarının içeriğine baktığımızda aslında öyle olmadığı görülüyor. Hukuk sosyolojisi dersinde birinci sınıfta gösterilen ders şudur: Kanunlar toplumda hasıl olan ihtiyaca göre çıkarılır. Bu kanun neyi düzenliyor? Nasıl iflas edileceğini, nasıl konkordato ilan edileceğini yani nasıl batılacağını yani batmanın vatandaş için nasıl kolaylaştırılacağını gösteriyor. Yani bizim anladığımız, toplumda hasıl olan ihtiyaç, ekonomi kötü gittiği için nasıl batılacağı, “yatırım ortamının iyileştirilmesi” diye de söyleyince makyajlamış oluyoruz.

Kanunla ilgili aslında çok çok fazla -teknik konu- muhalefet edeceğimiz şey yok. Ben sizinle Adalet Komisyonunda daha önce paylaştığım bir meseleyi paylaşmak istiyorum. Ahmed Muhyiddin, 1800’lü yılların sonlarında Mekke’de doğmuş, Hindistan’a göçmüş, Hindistan’da İngiliz istibdadına karşı Müslüman harekâtının başına geçmiş, defalarca tutuklanmış ve 1921 senesinde, bundan yaklaşık bir asır önce tutuklanmalarının birisinde mahkemede bir müdafaada bulunmuş. Bu müdafaa “Ölümsüz Müdafaa” diye 48 dile çevrilmiş, Türkçeye de çevrilmiş. O müdafaadan çok kısa bir pasaj okuyacağım size. Mahkemede yargılanırken şu savunmayı yapmış Mevlâna Ebü’l-Kelâm Âzâd: “Bu durum asrımızdaki diğer durumlar gibi benzersiz bir durum değildir. Hâkim kuvvetler taşkınlık ederek hürriyet ve hakka karşı tecavüz silahlarını kaldırınca mahkemeler hükûmetlerin elinde birer alet olurlar ve hükûmetler bunlarla kimleri mahvetmek istiyorlarsa onları mahvederler. Bu, tarihî bir hakikattir ve hiçbir şekilde şaşılacak bir durum değildir çünkü mahkemelerin elindeki kuvvetin sınırları kanunlarla çizilmiştir. Bu yapıları dolayısıyla mahkemeler adalet icrası için de zulüm uygulamaları için de kullanılabilir. Adil bir hükûmetin elinde bu kuvvet adaleti temin ve hakkı hak sahibine vermek için en büyük vasıtadır fakat zalim hükûmetlerin elinde aynı kuvvet intikam, zulüm, hakka mukavemet ve tecdide engel olmak için en müthiş silahtır.

Tarih gösteriyor ki mahkeme salonları savaş meydanlarından sonra en müthiş zulümlerin işlendiği sahnelerdir. Harp sahnelerinde nasıl birçok masum kanlar dökülüyorsa mahkemelerde de nice nice masum insanlar idama mahkûm ediliyor, öldürülüyor ve zindanlarda çürütülüyor. Nice peygamberler, hâkimler, âlimler ve salihler mahkemelerin huzurunda caniler gibi durmuşlardır. Gerçi zamanın geçmesiyle eski zamanların birçok fenalıkları ortadan kalktı. Artık miladın ikinci asrındaki ruhani mahkemeler, Orta Çağ’ın engizisyonları mevcut değildir fakat o eski mahkemelerde mevcut olan ruhi durumdan asrımızın kurtulduğunu iddia edemem. Evet, korkunç esrarın dayanağı olan o müesseseler yıkıldı fakat kendini beğenmişliğin ve zalimliğin korkunç esrarıyla dolu olan kalpleri kim değiştirebilir?” (CHP sıralarından alkışlar)

Hindistan hilafet kuramının en önemli kuramcılarından olan, Osmanlı halifelerini savunan, Müslümanların Müslümanlara karşı yabancı devlet orduları yanında savaşmamasını savunan ve Müslümanların asla Kudüs’ten vazgeçemeyeceğini savunan Mevlâna Ebü’l-Kelâm Âzâd, bu savunmasından sonra ömür boyu hapse çarptırıldı. Hindistan’a demokrasi geldiğinde aynı Mevlâna Ebü’l-Kelâm Âzâd Hindistan’da Millî Eğitim Bakanı oldu, 1958’te ölünceye kadar bu görevde bulundu ve Hindistan’da Gandhi’yle, Nehru’yla beraber millî kahraman olarak anıldı.

Takdirlerinize sunuyorum efendim.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

5’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci maddeyi kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.23

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN –Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 28 Şubat 2018 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 20.25



(x) 524 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.