TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           60’ıncı Birleşim

                                                                                   15 Şubat 2018 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, memleketi Trabzon Maçka’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümünü kutladığına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, bir ameliyat geçiren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Nuray Hafiftaş ve Tuna Huş’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

 

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, hasta tutsak Celal Şeker’in ölümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesine kurulması planlanan termik santrale ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Gümüşhane Milletvekili Cihan Pektaş’ın, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, bir operasyon geçiren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sağlık durumunun iyi olduğuna ve gösterdikleri ilgiden dolayı iktidar partisi ve diğer partilerin temsilcilerine teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanına halkın sesine kulak vererek birçok yanlıştan döndüğü için teşekkür ettiğine ve stada da tekrar “Atatürk” isminin verilmesini Bursa halkı adına talep ettiğine ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, belediyelerin araç kiralama şirketlerinde veya yan kuruluşlarında çalışanların birçoğu ile sabıka kaydı olanların taşeronlarla ilgili düzenlemeyle hak sahibi olamadıklarına ve bu duruma bir çözüm getirilmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

4.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, AKP Bursa Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’nun Edirnelilerle ilgili bazı ifadelerine ve Edirne’nin Cumhuriyet Halk Partisinin ve cumhuriyetin kalesi olduğuna ilişkin açıklaması

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Dünya Bankasının 214 ülkeyi kapsayan Dünya Yönetişim Göstergelerinde Türkiye’nin yerine ilişkin açıklaması

6.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara’nın, Antalya’da son günlerde Cumhuriyet Halk Partisi üyelerine ve Halkevleri yöneticisi Kutay Meriç’e yönelik gözaltı olaylarına ilişkin açıklaması

7.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileklerini sunduğuna ve Gebze Fatih Devlet Hastanesinin yeni bölümünün ne zaman açılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

8.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Öznur Çalık’ın Kayseri ziyaretinde sarf ettiği bazı ifadelerine ve Kayseri’deki vatandaşların durumuna ilişkin açıklaması

9.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, yurt genelinde barışı savunan çok sayıda kişi için sosyal medya paylaşımlarından dolayı soruşturma başlatıldığına ilişkin açıklaması

10.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, Meclis TV’nin canlı yayın yapmadığı saatlerdeki internet yayınında sadece AKP yöneticileri ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin reklamlarının yapılıp CHP ve HDP’nin yok sayıldığına ilişkin açıklaması

11.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, Nuray Hafiftaş’a Allah’tan rahmet dilediğine, Zeytin Dalı Harekâtı’na destek veren sanatçılara minnettarlığını ifade ettiğine ve Dil ve Edebiyat Derneğinin çıkardığı aylık derginin kapağında yer verdiği Cemil Meriç’in bir şiirine ilişkin açıklaması

12.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, tedbirli olmanın önemine ilişkin açıklaması

13.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 10 Şubat Sultan II. Abdülhamid Han’ın vefatının 100’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

14.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı’nın, Grup Yorum üyelerinin başlarına ödül konularak “aranan teröristler” listesine eklenmesine ilişkin açıklaması

15.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki Hürriyet ve Yavuz Selim Mahallelerinin imar durumuna ilişkin açıklaması

16.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Akit TV programlarında Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının hedef gösterildiğine ve canlı yayında ölüm tehdidinde bulunan Akit TV sunucusu Yusuf Ozan hakkında cumhuriyet savcılarını göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, bir operasyon geçiren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileklerini ilettiğine, Zeytin Dalı Harekâtı’nın bir taraftan uluslararası kamuoyunu hareketlendirirken diğer taraftan da bölge dinamiklerini etkilediğine ilişkin açıklaması

 

 

18.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın duruşmasının bugün de devam ettiğine, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilen Öcalan’a yönelik tecridin aslında Türkiye’nin barışına ve müzakere taleplerine uygulandığına, 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneğinin kapatılmasına, OHAL düzeninin derhâl kaldırılması gerektiğine, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sağlık sorunuyla ilgili iyi dileklerini iletenlere teşekkür ettiğine, Türkiye’nin Afrin ve Ege adaları konularında tutarlı politikalarla birlikte tutarlı söylemleri de ortaya koyması gerektiğine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin İdlib’deki cihatçı unsurları temizleyeceği mi, koruyacağı mı konusunda kamuoyunu tatmin edecek somut bir açıklama beklediğine ilişkin açıklaması

20.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileklerini ilettiğine, Afrin harekâtına dualarıyla ve duruşlarıyla destek olan herkese yürekten teşekkür ettiğine, Zeytin Dalı Harekâtı’nın amacının milletin bekasına yönelik terör unsurlarının ortadan kaldırılması ve sınır güvenliğinin tesis edilmesi olduğuna, Ankara Büyükşehir Belediye Meclis kararıyla Nevzat Tandoğan Caddesi’nin adının “Zeytin Dalı Caddesi” olarak değiştirildiğine ve Nuray Hafiftaş’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

21.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, kamuoyunun, AKP Genel Başkanının Man Adası belgelerinin gerçek olduğu ispat edilirse istifa edeceği şeklindeki sözünde durup durmayacağını merak ettiğine ilişkin açıklaması

22.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Giresun şehir merkezindeki üst geçitlerle ilgili olumsuzlukları ortadan kaldıracak bir çalışma yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

25.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay’ın sorunlarının çözümüyle ilgili grup önerilerinin reddedilmesini yadırgadığına ve Hatay halkına, esnafına, çiftçisine ses verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Hükûmetin Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasında ortaya koyduğu iddialara verecek bir cevabı olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

27.- Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in, Çeşme Alaçatı havaalanı projesine ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kahramanmaraş İl Millî Eğitim Müdürünün okullara gönderdiği “Şeyh ile Hükümdar” isimli kitaba ilişkin açıklaması

32.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Kahramanmaraş’ta Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından okullara “Şeyh ile Hükümdar” isimli bir kitap dağıtılmadığına ilişkin açıklaması

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlıkça, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak da Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna havale edilen (2/2016) esas numaralı, 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal tarafından geri alındığına ilişkin önergesi (4/131)

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve arkadaşları tarafından, toplumsal kutuplaşma ve ayrışmanın bitirilmesi ile demokratik siyaset ve müzakereci çözümlerin tesisini sağlamak amacıyla 15/2/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Şubat 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Serkan Topal ve arkadaşları tarafından, Reyhanlı ve Kırıkhan başta olmak üzere sınır bölgesindeki yerleşimlerde yeterli güvenlik önlemlerinin alınması ve sorunların giderilmesi amacıyla 15/2/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Şubat 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın kabul edilmiş olan 12’nci maddesinin yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin talebinin İç Tüzük’ün 89’uncu maddesi uyarınca Danışma Kurulunca uygun görüldüğüne ilişkin görüşü

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın HDP grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

6.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/912) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 518)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2099) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 519)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgüt ve Ofisin Türkiyedeki Yasal Statüsü Ayrıcalıkları ve Bağışıklıklarına İlişkin Anlaşmayı Tadil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/848) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 517)

 

B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan Tasarılar/Teklifler (Tekririmüzakere)

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/912) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 518) (12’nci Maddesi)

 

IX.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 518) Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, kamu kurum ve kuruluşlarının vergi borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/21805)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2010-2017 arasında Bakanlık birimlerince imzalanan protokollere ve FETÖ bağlantılı personelin belirlenmesi için yapılan soruşturmalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/22410)

15 Şubat 2018 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

II.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, memleketi Trabzon Maçka’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümünü kutladığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bugün memleketim Trabzon Maçka’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümünü kutluyoruz. Milletimizin bağımsızlığına olan büyük tutkusu, yurdun her köşesinde olduğu gibi, yüz yıl önce de Maçka’da kendini göstermiş ve sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için hiç kimseden hiçbir şey beklemeden, vatanı için bir şarkı gibi ölebilen Maçka halkı bağımsızlığına olan sevdasını bir kez daha ispatlayarak milletine karşı görevini yerine getirmiştir. Vatan topraklarımızın her bir karışı için göğsünü siper eden tüm hemşehrilerime, tüm atalarıma rahmet diliyorum; gazilerimizi minnetle anıyorum ve tüm Maçkalı hemşehrilerimin kurtuluş gününü kutluyorum, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, hasta tutsak Celal Şeker’in ölümüyle ilgili söz isteyen Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, hasta tutsak Celal Şeker’in ölümüne ilişkin gündem dışı konuşması

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.

Gerek Parlamentoda gerek bu kürsüde ve Parlamento dışında hasta tutsakların durumunu gündeme getirmeye çalıştık ama maalesef tüm çabalarımıza rağmen, bile bile, göz yuma yuma, bilinçli bir şekilde hasta tutsakların ölümüne göz yumuluyor ve yine hasta tutsaklar ölmeye devam ediyor.

Yüzlerce hasta tutsaktan biri olan Celal Şeker 4 Şubat günü cezaevi koşullarında, tutsaklık koşullarında maalesef yaşamını yitirdi. Celal Şeker on altı yıldır diyaliz makinesine bağlı yaşayan bir böbrek hastasıydı. Cezaevinde cilt kanseri gelişti, kalp kapağı yetmezliği olan Celal Şeker’in bu durumu bilindiği hâlde tahliye edilmedi. Celal Şeker 2008 yılında kapatılan Demokratik Toplum Partisinin üyesiydi, dolayısıyla orada siyaset yapan bir muhalifti. Celal Şeker’in tutsaklığından ölümüne kadar geçen sürecin aslında bu politik, muhalif kimliğinden kaynaklı geliştiğini bizler de çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla, Celal Şeker muhalif olduğu için, DTP’de siyaset yaptığı için altı yıl üç ayla cezalandırıldı bütün bu hastalıklarına rağmen.

Celal Şeker günde 4 defa yani arkadaşlar, altı saatte bir periton diyalizi yapıyordu. Tutukluluk kararının ardından, aldığı sağlık raporlarıyla birlikte Yargıtaya başvurdu ama maalesef, Yargıtay 4 Haziran 2014 tarihinde dosyayı kapattı, Van İnfaz Savcılığına gönderdi. O dönem Celal Şeker aslında ölümünü öngörmüştü, bu kararı “açık infaz ve idam” olarak tanımlamıştı çünkü Celal Şeker eğer tutuklanırsa cezaevinde enfeksiyon koşullarından kaynaklı öleceğini ta o gün söylemişti.

33 yaşındaki Şeker’in Diyarbakır Gazi Yaşargil ve Muş Devlet Hastanesi tarafından hazırlanmış yedi raporla teşhis edilen çok sayıda hastalığı mevcuttu. Celal Şeker diyaliz hastasıydı, tansiyon, kalp kapakçığı hastalığı, yine iki ayağında doğuştan gelen engel vardı, sağ gözünün yüzde 90’ı görmüyordu, görme kaybı vardı, cilt kanseriydi. Diyarbakır, Muş ve Van Araştırma Hastaneleri farklı tarihlerde verdiği raporlarda özellikle iki noktaya dikkat çekiyorlardı. Bir tanesi, Celal Şeker’in hastalığından kaynaklı, cezaevi koşullarında kalamayacağına, cezaevinde tek başına yaşamını idame ettiremeyeceğine dair vurgulardı ama maalesef, tüm bu vurgulara rağmen Adli Tıp bu tahliye talebini görmezden geldi.

Değerli arkadaşlar, hasta tutsakların tahliye edilme koşulları Anayasa’nın 104’üncü maddesinde kronik hastalıklar üzerinden düzenlenmiştir. Adli Tıp, Celal Şeker’in kronik böbrek yetmezliği ve cilt kanseri hastalıklarını teşhis etti ama yasada geçen sürekli hastalık koşullarından saymadı, dolayısıyla Adli Tıp bunu görmezden gelerek tahliye talebini kabul etmedi. Adli Tıbbın bu tutumu bir tıp kurumu olmasından ziyade aslında siyasi saiklerle karar veren bir kurum olduğunu, tarafsız ve bağımsız olmadığını bir kez daha bize göstermiştir.

19 Ocak günü Celal Şeker cezaevinde kalp krizi geçirdi. Yaşamını yitirdiği güne, yani 4 Şubata kadar yoğun bakım ünitesinde kaldı. O gün hem avukatları hem İnsan Hakları Derneğinden avukatlar mahkemeye tahliyesi için başvurdu ama mahkeme reddetti. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunuldu. Trajikomik bir şekilde de Anayasa Mahkemesi sağlık hizmetlerine erişiminde engel olmadığı gerekçesiyle tahliye talebini reddetti.

Değerli arkadaşlar, bizler HDP’li vekiller olarak da aslında Celal Şeker ve hasta tutsakların durumuna ilişkin onlarca önerge verdik. Ben, bizzat kendim boşanma komisyonunda bulunan Bakan Bekir Bozdağ’a Celal Şeker’in durumunu anlatmaya çalıştım, kendisi de not alarak takip edeceğini söyledi. Hatta o görüşmede kendisi, hasta tutsaklarla ilgili düzenlemeleri kendilerinin yaptığından övünçle söz etmişti ama bugün gelinen noktada övünç duyulacak şey artık hasta tutsakların ölümü olmuş durumda.

Dolayısıyla, eğer yasalar çıkarılıyorsa, düzenlemeler yapılıyorsa bunun önündeki engel nedir? Bu ayrımcı, bu ötekileştirici tutumun gerekçesini de bizler öğrenmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Sözümü bitireceğim Başkanım.

BAŞKAN – Toparlayın, son cümleleriniz olsun lütfen.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Dolayısıyla, Celal Şeker ve hasta tutsaklar aslında doğal bir ölüm sonucunda yaşamını yitirmedi. Adli Tıbbın, yargının, siyasi kurumların duyarsızlığı ve ittifakı şeklinde, birlikteliğiyle öldürüldüğünden söz etmek istiyorum ve dolayısıyla bir an önce hasta tutsaklara yönelik bu ayrımcı, acımasız tutumdan da vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşdemir.

Gündem dışı ikinci söz, Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesine kurulması planlanan termik santralle ilgili söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’e aittir.

Buyurun Sayın Yüceer. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesine kurulması planlanan termik santrale ilişkin gündem dışı konuşması

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen tüm yurttaşlarımızı sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Yahya Kemal’e sormuşlar “Ankara’nın en çok neyini seviyorsun?” diye “İstanbul’a dönüşünü.” demiş. Benim için de Ankara’nın en sevdiğim yönü Tekirdağ’a dönmesi. Tabii, burada yanlış anlaşılmak istemem, Ankara’ya haksızlık yapmak da istemem. Ankara’yı da çok seviyorum ancak insanlar kendini ait hissettiği yeri daha çok benimserler, ona toz kondurmak istemezler. Benim için de bu yer, her yerden daha çok Tekirdağ.

Ancak Marmaraereğlisi, Şarköy, Malkara, Ergene, Saray ilçelerimizde başlayan, en son olarak da Çerkezköy ve Kapaklı ilçelerimiz arasında yapılması planlanan termik santraller bütün Tekirdağlı hemşehrilerim ve benim gibi herkesin tüm huzurunu ve neşesini maalesef kaçırdı.

Biz yeşillikler içinde doğduk, yeşillikler içinde ölmek istiyoruz, bahçemize ektiğimiz domatesi ve biberi yemek istiyoruz. “Çocuklarımın sağlığı olmayacaksa bana ne elektrikten!” Ne kadar haklı bir isyan, değil mi? Bu söz Tekirdağlı bir kadın hemşehrimin isyanı ama bu, aynı zamanda tüm Trakyalıların, tüm Trakya’nın da isyanı. Onlar düdükleriyle, kap kacaklarıyla “Olmaz be ya!” pankartlarıyla bir mücadele sergilediler, bir direniş sergilediler. Tek bir arzuları var aslında; sağlıklı, huzurlu bir şekilde topraklarını ekmek, biçmek ve yaşamak. Tek, masum bir haklılık bu.

Ama Trakya’nın geleceğini imha planı, geçtiğimiz yıllarda Çerkezköy ve Silivri arasına 545 hektarlık alana yapılması planlanan bir termik santralle başladı. Burada “enerji üretim alanı” ibaresi eklendi. Arkasından, bu kararla birlikte, ÇED raporu olmadan, beklenmeden, Bakanlar Kurulunun kararıyla apar topar bir şekilde acele kamulaştırma çıkarıldı. Danıştay bu acele kamulaştırmayı -yürütmeyi durdurma yaptı- hukuka uygun bulmadı “ÇED raporu yok.” dedi “Plan değişikliği henüz kesinleşmedi.” dedi ve iptal etti, durdurdu. Ama insanların gözü o kadar ranta açılmış ki, o kadar bu olaya sabitlenmişler ki bu da durduramadı. Akabinde, hemen, yapboz tahtasına dönen Trakya Bölge Planı’nda tekrar bir değişikliğe gidildi. Bu değişiklikle birlikte, maalesef projenin yeri değiştirildi. Vatandaşlarımız yağmurdan kaçarken doluya tutuldular bu sefer. Çerkezköy-Kapaklı ilçemizin sınırları içinde, bol oksijenli yerleşim yeri alanı olan Pınarca Mahallemizde, meşe ormanlarının arasında bu karar alındı.

Maalesef, bu proje gerçekleşirse 250 bin ağacımıza kıyılacak. Kapaklı, Çerkezköy, Çorlu, Saray ilçelerimizle birlikte 1 milyon nüfus etkilenecek. Bölgemizin geçim kaynaklarından biri olan tarım ve hayvancılık bitecek.

Kömür, bütün kullanım alanlarında en tehlikeli ve kirli olan enerji kaynağı ve iklim değişikliğinin bir numaralı sebebi biliyorsunuz, sorumlusu. Bakın, Çerkezköy-Kapaklı’da kurulması planlanan termik santralle beraber bir yılda yakılacak kömür miktarı 7 milyon ton, bölgeye dağılacak kül 2 milyon tonun üzerinde, atmosfere salınacak karbondioksit 12 milyon metreküp. Trakya’nın akciğerleri kükürtle, külle doldurulacak, Trakya’mıza kül yağacak.

Biliyorsunuz, net ithalatçı olduk tarımda artık. Geçtiğimiz sene 5 milyon ton buğday ithal ettik; 2,1 milyon ton mısır ithal ettik. Canlı hayvan, et, samanda dahi ithalatçı durumdayken bu ithalat miktarını artıracak, Türkiye’nin, daha ötesi, dünyanın en verimli topraklarına göz dikmenin, bunları yok etmeye çalışmanın akılla mantıkla bir alakası var mı Allah aşkına?

Sadece doğamız, toprağımız mı? Tonlarca atık suyla hem yer üstü, yer altı su kaynaklarımız da maalesef kirlenecek, tarımsal sulamada kullanılmayacak. Atmosfere karışan bu zehirli gazlar asit yağmuruyla yüzlerce kilometre alanı da zehirleyecek. Bu, cennet Trakya’mızın sonu olacak.

Şu çok kıymetli, şunu söylemek lazım; tabii, aslında bu süreç bize şunu da gösterdi: İktidarın Ergene Havzası Koruma Eylem Planı sözde korumacı eylemlerindeki, niyetindeki ikiyüzlülüğü, samimiyetsizliği de gösterdi çünkü “Biz çevreyi koruyacağız, Ergene’yi temizleyeceğiz.” derken, bırakın bunları yapmayı, gerçekleştirmeyi, işte “Balık tutacağız Ergene’de, yüzeceğiz.” derken, bırakın bunları, maalesef termik santrallerle doğamıza, toprağımıza da insan hayatına da göz dikildi. İşin açıkçası, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Toparlayabilir miyim Başkanım.

BAŞKAN – Lütfen buyurun.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – 3 milyon metrekarelik bu meşe alanında yapılacak termik santral için binlerce itiraz gitti. Bakanlığın cevabı ne oldu biliyor musunuz değerli milletvekilleri? “Trakya havzasında termik santralin olması havayı olumlu etkileyecek.” diyorlar, cevap bu. Ya, itirazları, hukuku, uluslararası sözleşmeleri bir tarafa atıyorsunuz, tamam; insanların aklıyla alay etmeye utanmıyor musunuz? Gerçekten utanmıyor musunuz, çok merak ediyorum. Ama bu bizim çevremiz, bizim doğamız, bizim hayatımız, bizim Trakya’mız; birileri üç kuruş fazla kazansın diye doğamızı, Trakya’mızı kirletmenize izin vermeyeceğiz ve sonuna kadar da mücadele edeceğiz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Cihan Pektaş’a aittir.

Buyurun Sayın Pektaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Gümüşhane Milletvekili Cihan Pektaş’ın, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Barış, kardeşlik ve hoşgörü şehri Gümüşhane’miz tam yüz yıl önce bugün özgürlüğüne kavuştu. Birinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği dönemde, 19 Temmuz 1916’da Torul ve Gümüşhane, 22 Temmuzda da Kelkit Rus kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir. Yaklaşık bir buçuk yıl işgal altında kalan ilimizde kahramanca verilen bir mücadelenin sonunda 14 Şubatta Torul, 15 Şubatta Gümüşhane, 17 Şubatta da Kelkit düşmandan temizlenmiştir. Ecdadımızdan devraldığımız bu toprakları ve tarihî mirası en güzel şekilde değerlendirerek, geliştirerek ve koruyarak insanımızın istifadesine sunmak için gece gündüz demeden çalışıyoruz.

Gümüşhane’de tarım, turizm ve madencilik sektörlerinde önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Yaklaşık 500 bin dekar sulanabilir arazimizi modern tarıma kavuşturmak için barajlar, göletler ve kapalı sistem sulama projeleri inşa ediyoruz. 17 baraj ve göletimizi tamamladık, 27 baraj ve göletimizin inşaatıysa devam ediyor. Projelerimiz bittiğinde tarımsal hasılamız 5 kat daha artmış olacaktır.

Adını altın ve gümüş madenlerinden alan ve Osmanlı Dönemi’nden beri madencilik yapılan Gümüşhane’mizde son yıllarda büyük yatırımlar yapılarak madenler işlenmekte ve ihraç edilmektedir. Madencilik, ilimizin ekonomisine ve istihdamına çok büyük katkı sağlamaktadır.

Tarihî ve tabii güzellikleri iç içe olan Gümüşhane’mizin turizm potansiyeli oldukça yüksektir.

Ülkemizde en fazla yaylaya sahip olan ilimiz, yayla turizminin yanı sıra kültür turizmi, ekoturizm ve kayak turizmi için de ideal bir konuma sahiptir. Örümcek ormanları, Kadırga Yaylası, doğal çim alanlarıyla meşhur Kazıkbeli Yaylası ve Taşköprü Yaylası müthiş güzellikleriyle görülmeye değer tabiat alanlarımızdan sadece bazılarıdır. Kelkit’te Satala Antik Kenti, Santa Harabeleri, Krom Şehri ve İmera Manastırı, Canca Kalesi, Kov Kalesi, Torul Kalesi ve Gümüşhane konakları görülmeye değer tarihî mekânlarımızdır. “Tabiatın yer altı sarayı” diye tabir ettiğimiz Karaca Mağarası tabii mimarisiyle ziyaretçilerine muhteşem bir görsellik sunmaktadır. Torul Kalesi’ne yapılan, 240 metre yüksekliğiyle 300 derecelik panoramik bir görüntü sunan cam seyir terası yeni hizmete açılmasına rağmen ziyaretçi akınına uğramaktadır. Zigana Dağı’nda zengin florasıyla Limni Gölü Tabiat Parkı ziyaretçilerini âdeta büyülemektedir. Şiran ilçemizdeki tabiat mucizesi Tomara Şelalesi ve yeni yapılan cam seyir terası ziyaretçi akınına uğramaktadır. Şehrimizin güzel manzarasını hemşehrilerimize ve ziyaretçilerimize izletmek için Karşıyaka Tabiat Parkı ve teleferik inşaatı çalışmalarını hızla devam ettiriyoruz.

“Eski Gümüşhane” dediğimiz Süleymaniye’deki tarihî eserleri yeniden ihya çalışmalarına başladık. Bütün bu tarihî ve tabii güzelliklere ulaşımı kolaylaştırmak için çok önemli projeler hayata geçirilmektedir. 29 kilometre uzunluğuyla Türkiye'nin en uzun tüneli olan Zigana Tüneli inşaatının yüzde 41’i tamamlandı. Gümüşhane-Kelkit arası bölünmüş yol ve Pekün Tüneli’nin inşaatına başlandı. Yapımı devam eden Vauk Tüneli ve bölünmüş yol Gümüşhane ile Bayburt’u daha da yakınlaştıracaktır. Ayrıca, Gümüşhane trafiğini rahatlatacak çevre yolu bu yıl içerisinde bitirilerek hizmete açılacaktır. Uzun yıllardır beklenen havalimanımızın ihalesi 16 Ocak 2018 tarihinde yapıldı, inşallah nisan ayında inşaatına başlanacak.

Erzincan-Gümüşhane-Trabzon Hızlı Tren Projesi’nde proje çalışmaları devam ediyor. Üniversitemiz, kısa zamanda hızlı bir şekilde büyüyerek şehrimizin gelişmesinde çok büyük rol oynamaya başlamıştır.

Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevi hazretlerinin manevi mimarı olduğu Gümüşhane’miz pestil ve kömenin de başkentidir. Tam yüz yıl önce bugün özgürlüğüne kavuşan Gümüşhane, inşallah ay yıldızlı bayrağın gölgesinde kıyamete kadar özgür kalmaya devam edecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle, ülkemizin istiklal ve istikbali için, başta Afrin şehitleri olmak üzere, bütün şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi hürmetle yâd ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pektaş.

II.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, bir ameliyat geçiren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir ameliyat geçirdiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Kendisine acil şifalar diliyorum. Ailesine ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir an evvel çalışmalarına başlamasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren 15 milletvekiline yerinden bir dakikalık söz vereceğim ama önce Sayın Altay’ın bir söz talebi var, onu yerine getirelim.

Buyurun Sayın Altay.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, bir operasyon geçiren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sağlık durumunun iyi olduğuna ve gösterdikleri ilgiden dolayı iktidar partisi ve diğer partilerin temsilcilerine teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Duyarlılığınıza teşekkür ediyorum. Bu vesileyle hem yüce Genel Kurulu hem aziz milletimizi bilgilendirme fırsatı doğdu.

Öncelikle, iktidar partisinin ve diğer partilerin temsilcilerine, Hükûmetin sayın üyelerine, Genel Başkanımızın bugün geçirdiği küçük bir sağlık sorunuyla ilgili operasyondan dolayı gösterdikleri ilgiden ve sizin gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ediyorum.

Genel Başkanımız yaklaşık on beş yirmi dakika içinde taburcu olacak, bir iki gün belki evinde istirahat edecek. Sağlık durumu gayet iyidir. Eksik olmayın, hepinize ve aziz milletimize ayrı ayrı ilgilerinden dolayı teşekkür ediyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN – Tekrar geçmiş olsun diyoruz.

Yerinden söz vereceğim sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Sayın Kayışoğlu, Sayın Şimşek, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Gürer, Sayın Kara, Sayın Tarhan, Sayın Arık, Sayın Tüm, Sayın Zeybek, Sayın Açıkkapı yerine Sayın Aydemir, Sayın Kılıç, Sayın Benli yerine Sayın Dedeoğlu, Sayın Çamak yerine Sayın Yarayıcı, Sayın Hürriyet ve Sayın Havutça.

Buyurun Sayın Kayışoğlu, sizden başlıyoruz.

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanına halkın sesine kulak vererek birçok yanlıştan döndüğü için teşekkür ettiğine ve stada da tekrar “Atatürk” isminin verilmesini Bursa halkı adına talep ettiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkürler.

Atamayla gelen Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı, popülizm amacıyla da olsa bizzat kendisinin de altında imzası olan birçok kararı değiştirdi. En pahalı ulaşım gideri, en pahalı su faturası ödeyen ve buna itiraz eden Bursa halkının sesine kulak verip olması gerekeni yaptı. Halkın kabul etmeyip uygulamadığı pembe vagonu kaldırdı, İznik Gölü’nü yok edecek olan duvarlar söküldü. Biz bu sorunları burada ve Bursa’da defalarca dile getirmiştik, yanlışlardan dönüldüğü için teşekkür ederiz.

Şimdi, eğer samimiyse ve Bursa halkının sesine gerçekten kulak veriyorsa, Bursalıların 500 milyon lirasını yiyen stada tekrar “Atatürk” isminin verilmesini Bursa halkı adına talep ediyorum, yapmazsa da 2019’da biz yerel seçimi alarak tekrar stada “Atatürk” adını vereceğiz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Şimşek…

3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, belediyelerin araç kiralama şirketlerinde veya yan kuruluşlarında çalışanların birçoğu ile sabıka kaydı olanların taşeronlarla ilgili düzenlemeyle hak sahibi olamadıklarına ve bu duruma bir çözüm getirilmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Çevre ve Şehircilik Bakanına.

Sayın Bakan, taşeron yasası çıkarken belediyelerde ve KİT’lerde çalışan insanlarımız çok büyük bir umutla yasanın çıkmasını beklediler ve buradan da birçok vatandaşımız taşeron yasasıyla beraber kadro alabiliyor. Yalnız, özellikle belediyelerin araç kiralama şirketlerinde veya yan kuruluşlarında çalışan insanların birçoğu bu taşeron yasasıyla beraber hak sahibi olamadılar. Burada ihale bedelinin yüzde 70’i araç bedeli, yüzde 30’u personel olan şirketlerin tamamı saf dışı kaldı. Sadece Mersin Büyükşehir Belediyesinde 220 -belediyede sekiz on yıldır, on iki yıldır çalışan- taşeron işçi yeni çıkan yasayla, bırakın kadro almayı, mevcut işlerinden de oluyorlar, işten çıkartılmak durumundalar. Yine benzer şekilde, on-on beş yıl önce işledikleri suçlardan dolayı sabıka kaydı olanlar çıkan taşeron yasasına yine takılıyorlar ve kadro alamıyorlar. Bakanlığın buna mutlaka bir çözüm getirmesi ve görüşülen torba yasa içerisinde ilave bir maddeyle… Yani insanlara “Kadro vereceğiz.” diyoruz ama şu anda işinden ediyoruz bu insanları. Bunun çözülmesini temenni ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Gaytancıoğlu…

4.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, AKP Bursa Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’nun Edirnelilerle ilgili bazı ifadelerine ve Edirne’nin Cumhuriyet Halk Partisinin ve cumhuriyetin kalesi olduğuna ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçmiş dönemlerde AKP Edirne Milletvekilliği ve aynı zamanda Sağlık Bakanlığı da yapmış olan bir kişi, geçtiğimiz günlerde partisinin Gençlik Kolları Kongresi’nde Cumhuriyet Halk Partililere dil uzatma cesaretinde bulunarak “Atatürk’ü kullanan sahtekârlar” demiştir. Bu kişi, aynı zamanda “Edirneliler dedikodu ve fitne üretirler.” diyerek Edirnelilere hakarette bulunmuştur.

Bu kişiye şunu hatırlatmak isterim: Edirne, Cumhuriyet Halk Partisinin ve cumhuriyetin kalesidir. Edirne insanı cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e sizin gibi sıkıştığı zaman göstermelik methiyeler düzmez; Edirne insanı Atatürkçülüğü bir yaşam felsefesi olarak benimsemiştir, Edirne insanı Atatürk’e yürekten bağlıdır. Edirne insanı sözüne güvenilir, dürüst ve akıllıdır.

Bir dönem sizi bağrına basıp milletvekili yapmışsa bu halkın sabrıyla daha fazla oynamayın. Aklınıza estiği zaman Edirne’ye gelip demeç vermekle Edirneli olamazsınız. Bu şekilde davranırsanız Edirnelinin sabrını taşırır, güvenini kaybedersiniz.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Dünya Bankasının 214 ülkeyi kapsayan Dünya Yönetişim Göstergelerinde Türkiye’nin yerine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dünya Bankasının 214 ülkeyi kapsayan Dünya Yönetişim Göstergeleri’nde ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, basın özgürlüğü ve seçme hakkı parametrelerine dayanan söz hakkı ve hesap verilebilirlikte Türkiye 204 ülke arasında 144’üncü sıradadır. Bangladeş, Zambiya ve Kenya gibi ülkelerin altında bulunmaktayız.

Hukukun üstünlüğünde 209 ülke içinde 108’inci sıradayız, Gana ve Ruanda’nın altındayız. Mevzuat kalitesinde 209 ülke arasında 82’nci sıradayız. Kamu yönetimi eksikliğinde 209 ülke içinde 95’inci sıradayız, Yunanistan ve Bulgaristan’ın altındayız. Yolsuzluğun kontrol ve önlenmesinde ise ülkemizin notu yüzde 48-50 düzeyindedir; Bulgaristan, Yunanistan, Gana gibi ülkelerin gerisindedir. AKP hükûmetleri döneminde, son dönemlerde bu süreç düşerek sürmektedir.

İki ayda 5 işçinin kendini yaktığı ülkemizde sorunların aşılmasının, ekonomik gelişmelerin ve yatırımın önünün açılmasının önünde en büyük engel ülkemizin araştırmadaki sıralamasıdır. Ekonomik kırılganlık ve geleceğe dair karamsarlığın aşılması için önce AKP Hükûmeti bozuk karnesini düzeltmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kara…

6.- Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara’nın, Antalya’da son günlerde Cumhuriyet Halk Partisi üyelerine ve Halkevleri yöneticisi Kutay Meriç’e yönelik gözaltı olaylarına ilişkin açıklaması

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Antalya’da son günlerde Cumhuriyet Halk Partisi üyelerine ve Halkevleri yöneticisi Kutay Meriç’e yönelik gözaltılar yapılmaktadır. Yandaş basınla birlikte algı ve karalama operasyonu yürütüldüğü açıktır. Tüm bunlar ısrarla toplumu ayrıştırma çabalarıdır. Antalya’da yapılan protesto Afrin’e karşı değil, Halkevleri üyesinin gözaltına alınmasına karşı yapılmıştır. Gözaltına alınanlar Ankara Dikmen’de Melih Gökçek’in, Antalya’da Menderes Türel’in rant politikalarına karşı çıktıkları için gözaltına alınmıştır.

Bilinmelidir ki Çanakkale’den başlayarak vatan savunmasında her zaman en önde yer alarak şehit ve gazi olmuş Torosların Yörüklerine iftira ve yalanlarla saldıranlar olsa olsa hain bölücüler, provokatörler ve Emniyet ile adliyenin içine çöreklenmiş FETÖ mensuplarıdır. Hükûmeti FETÖ’yle mücadelede samimiyete ve ciddiyete çağırıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Tarhan…

7.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileklerini sunduğuna ve Gebze Fatih Devlet Hastanesinin yeni bölümünün ne zaman açılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileklerimi sunar, acil şifalar dilerim.

Bir sene önce açılması gereken Gebze Fatih Devlet Hastanesinin yeni bölümü hâlen açılmamıştır. Yoğun bakım bölümünde yeterli kapasite olmadığından hastalar büyük sıkıntı çekmektedir. Acil bölümündeki yoğunluk her gün artmaktadır. Son olarak, Gebze Fatih Devlet Hastanesinin yapımında çalışan işçiler de çalışmayı bırakmıştır. Gündüzleri nüfusu 1 milyonu aşan Gebze’de Fatih Devlet Hastanesi ne zaman açılacaktır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tarhan.

Sayın Arık…

8.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Öznur Çalık’ın Kayseri ziyaretinde sarf ettiği bazı ifadelerine ve Kayseri’deki vatandaşların durumuna ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Sayın Öznur Çalık Kayseri ziyaretinde “Kayseri’de aç yok, fakir yok, yoksul yok.” diyor. Sayın Çalık, siz tuzu kuruların sofrasında olduğunuz için Kayseri’den bihabersiniz. Kayseri’de tam 223 bin yurttaşımız “Ben açım, ben yoksulum, ben geçinemiyorum.” diye Valilikten yardım alıyor. Sayın Çalık, sizin iktidarınız döneminde Kayseri, çocukları için çöpten ekmek toplayan anayla, borcunu ödeyemediği için Valiliğin önünde kendini yakan yurttaşla, daha iki gün önce Kayseri Cumhuriyet Meydanı’nda “Açım, böbreklerim satılıktır.” diyen bir yurttaşımızla tanıştı; eserinizle ne kadar övünseniz azdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Tüm…

9.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, yurt genelinde barışı savunan çok sayıda kişi için sosyal medya paylaşımlarından dolayı soruşturma başlatıldığına ilişkin açıklaması

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sosyal medya paylaşımlarından dolayı yurt genelinde barışı savunan çok sayıda kişi için soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda İzmir’de, Çanakkale’de, Mersin’de, Samsun’da, Adana’da, Balıkesir’de çok sayıda gözaltılar yapılmıştır.

Hükûmete soruyorum: Son bir ayda barış yanlısı olduğu gerekçesiyle kaç kişi gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır? Savaş karşıtı kişiler hangi yasal dayanakla gözaltına alınmıştır? Barışı ve özgürlüğü savunmak dünyanın hangi ülkesinde suç olarak görülmektedir? Türk Tabipleri Birliğinden sonra şimdi de EĞİTİM-SEN ve muhalif sendikalara mı gözdağı verilmektedir? Balıkesir’de Cumhuriyet Halk Partisi, EMEP ve ÖDP üyelerine yönelik gözaltıların gerekçesi nedir? Bu durumun Hitler Almanyasından ne farkı vardır?

BAŞKAN – Sayın Zeybek…

10.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, Meclis TV’nin canlı yayın yapmadığı saatlerdeki internet yayınında sadece AKP yöneticileri ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin reklamlarının yapılıp CHP ve HDP’nin yok sayıldığına ilişkin açıklaması

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Milletimiz, yüzde dağılımlarına göre, oy verdikleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde AKP, CHP, HDP ve MHP olarak temsil edilmektedir. Grubu olmayan partiler, bağımsızlar ve partili olmayan milletvekilleri de milletimizi temsil etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde Meclis TV’nin canlı yayın yapmadığı saatlerde Meclis TV internet yayınında AKP yöneticileri ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin dönerli reklamlarının yapılıp Cumhuriyet Halk Partisi ve HDP’nin de grupları bulunmasına rağmen bunları yok saymalarını, Meclis TV yöneticilerinin haksız, taraflı uygulamalarını kınıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen partilerin adaletli bir şekilde gösterimlerinin yapılmasını partimize oy veren yurttaşlarımız adına talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydemir…

11.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, Nuray Hafiftaş’a Allah’tan rahmet dilediğine, Zeytin Dalı Harekâtı’na destek veren sanatçılara minnettarlığını ifade ettiğine ve Dil ve Edebiyat Derneğinin çıkardığı aylık derginin kapağında yer verdiği Cemil Meriç’in bir şiirine ilişkin açıklaması

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Başkanım teşekkür ediyorum.

Bir özel, bir güzel sanatçımızı dün rahmete uğurladık; Nuray Hafiftaş, Allah gani gani rahmet eylesin.

BAŞKAN – Amin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Şanlı ordumuzun Afrin’e yönelik yürüttüğü Zeytin Dalı Harekâtı’na destek veren sanatçılara Yerlitaş şahsında minnettarlığımı ifade ediyorum ve bu vesileyle bir notu özellikle kayda geçmek istiyorum Sayın Başkanım. Meclisimizin yüz akı bir isim Genel Başkanlığını yapıyor, Dil ve Edebiyat Derneği. Onun çıkardığı bir dergi var, her ay çıkıyor, müstesna bir dergi. Bu defa hususi bir kapak yapmış, bu kapakta Cemil Meriç’in bir şiirine yer veriyor. 1935 yılında kayda aldığı, yazdığı bir şiir; orada Afrin’den bahsediyor, Afrin o kadar bizim ki o gün de kayda geçiyor. Ben de izniniz olursa bir küçük bölümünden burada bahsetmek, kayda geçmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Diyor ki Meriç: “Kumları fistolayan, sahili oyalayan/ Uslu, sessiz, çekingen küçük bir su olursun/ Böyle şahlanma Afrin, çarçabuk yorulursun/ Yaz, tembellik aşılar damarlarına aman.”

Meriç’e rahmet diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

II.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Nuray Hafiftaş ve Tuna Huş’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Biz de Sayın Nuray Hafiftaş’a ve ünlü spiker Tuna Huş’a Allah’tan rahmet diliyoruz.

Sayın Kılıç…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

12.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, tedbirli olmanın önemine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İyimser olmak düşünen, tedbir alan insanların hakkıdır. Tehlikeyi doğmadan önce görmek lazım, aksi hâlde istenmeyen sonuçlarla karşılaşırız. Bir pilot sayısız göstergeye bakarak uçar, kuşsa yuvasını ağacın yüksek dalları arasına yapar. Kötülük derinlere kök salarsa tedbir çaresiz kalır. Plan, sezgi, akıl bunlar önemli tedbir mekanizmalarıdır. Sezgi vaktinde davranır, tehlikeyi önceden görür. Hüner sonradan akışı görmek değil, akışı sezip önceden hâkim olmak. Konfüçyüs’e “Orduları yönetecek olsanız yanınıza kimi alırdınız?” diye soruldu, o da “Silahsız olarak kaplana hücum edeni, kayıksız nehri geçmeye çalışanı ve destursuz ölüme dalanı yanıma almam. Benimle gelecek kimse sorumlu, planlı, tedbirli olmalıdır.” dedi. Ayette “Tedbirinizi alın.”, hadiste de “Önce deveni bağla, sonra Allah’a güven.” “Tedbir gibi akıl, güzel huy gibi asalet olmaz.” buyurulmuştur.

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu…

13.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, 10 Şubat Sultan II. Abdülhamid Han’ın vefatının 100’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han’ın vefatının 100’üncü yıl dönümüydü. Taht-ı Osmaniye’de otuz üç yıl boyunca hükümdarlık yapmış Abdülhamit Han, devletin ve Âliye-i Osmaniye’nin en acılı, en zor yıllarını yaşamıştır. Şüphesiz şanlı zaferlerin yanında hezimetler, yıkımlar, kan ve gözyaşlarıyla yoğrulmuş dönemleri de olmuştur. Öyle bir coğrafya düşünün ki siyasetle, adaletle, kudretle yönetilen yıllarda eğitim, kültür, sanat, mimari, askerî teşkilat, bilim ve teknoloji sahalarında yaptığı hizmetlerle devletine ve milletine şeref ve itibar kazandıran ulu hakan ülke genelinde 1.552 adet eser yaptırmış olup şahsi parasından ödemiştir. Topraklarımızın dört bir yanını demir yollarıyla döşemiştir.

Ülkesi ve milleti için gece gündüz çalışan cennetmekân Sultan II. Abdülhamid Han’ı vefatının 100’üncü yıl dönümünde rahmetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Yarayıcı…

14.- Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı’nın, Grup Yorum üyelerinin başlarına ödül konularak “aranan teröristler” listesine eklenmesine ilişkin açıklaması

HİLMİ YARAYICI (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Halkın sanatçıları olan Grup Yorum üyelerinin başlarına ödül konularak “Aranan teröristler” listesine eklenmesi “Bu kadar da olmaz.” diyebileceğimiz bir şeyin artık kalmadığını bize gösteriyor. Muhalif sanatçıları kriminalize ederek değersizleştirmek ancak bu iktidarın düşünebileceği bir basitliktir. Sanatçıları başlarına ödül konulan suçlular listesine eklemek, iktidarın ulaştığı akıl tutulmasının boyutlarını gözler önüne seriyor.

Buradan, Meclis kürsüsünden bir ihbarda bulunuyorum: Sayın iktidar yetkilileri, aradığınız Grup Yorum üyelerini OHAL KHK’lerinizle işsiz bıraktığınız emekçilerin direnişlerinde, gecekondusu yıkılan mahallelinin arasında, göçük altında kalan madencinin yanında, parasız eğitim hakkı için direnen öğrencilerin arasında, hapishanelerde direnen tutukluların çığlığında; kısaca, baskı ve zulmünüze karşı nerede bir direniş varsa orada bulabilirsiniz. Bekleyin, onları mutlaka halkın arasında direniş türküleri söylerken bulacaksınız.

BAŞKAN – Sayın Hürriyet…

15.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki Hürriyet ve Yavuz Selim Mahallelerinin imar durumuna ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Kocaeli’nin Gebze ilçesinde Hürriyet ve Yavuz Selim Mahallelerini ortadan kaldırarak yok etmek ve milyonlarca liralık ranta açmak için her gün yeni bir yol deneniyor. Son olarak, bu mahallelerde bazı bölgeler rezerv yapı alanı ilan edildi. “Rezerv alan” demek, mahalleleri bölmek, mahalleleri yok etmek, insanları sürgün etmek demektir.

Sürekli, rantçı anlayışla mahalleleri bölerek adım adım yok etme projesi için düğmeye basanlar şunu bilmeli ki oradaki vatandaşlar yıllardır tapularını bekliyorlar, halkı kandıran yöneticilerden illallah ettiler artık.

Yerel yöneticilere buradan sesleniyorum: O insanlar ne işgalci ne de müşteridir, o insanlar meşrudur ve hak sahibidir. “Tapularınızı vereceğiz.” diye sözler verdiniz, yüzlerine güldünüz, kurbanlar kestiniz. Siz, şimdi bu sözleri ya tutacaksınız ya tutacaksınız. Cebinizi doldurmak için vatandaşların barınma hakkını gasbedemezsiniz. Bu zalimliğe derhâl son verin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Havutça…

16.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Akit TV programlarında Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının hedef gösterildiğine ve canlı yayında ölüm tehdidinde bulunan Akit TV sunucusu Yusuf Ozan hakkında cumhuriyet savcılarını göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyet gazetesinin çalışanlarına yönelik “Hainsin. Kellenin gitmesi lazım. Tek adam rejimi olsaydı, ah keşke olsa, sizi iki dakikada kapatsa. Keşke bir şeriat olsa, keşke idam olsa sizi sallandırsa. Savaşta sizin gibileri katletmek mübahtır.” gibi sözleriyle gazete çalışanlarını hedef gösteren Akit TV programlarından sonra Cumhuriyet gazetesine “Palalarla basacağız.” diye tehdit telefonları geliyor. Özellikle “Savaşta sizin gibileri katletmek mübahtır.” sözünün açık bir şiddete çağrı olduğuna hiçbir kuşku yoktur. Bu şüphelinin bu sözleri, Türk Ceza Kanunu’nun ve Anayasa’nın düşünce ve ifade özgürlüğünü düzenleyen maddesini açıkça çiğneyen sözleri suç işlemeye tahrik ve tehdit kapsamındadır. Ben buradan, Cumhuriyet gazetesine yönelik canlı yayında ölüm tehdidinde bulunan Akit TV sunucusu Yusuf Ozan hakkında cumhuriyet savcılarımızı göreve davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, söz talebinde bulunan sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim.

Sayın Akçay, buyurun, sizden başlayalım.

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, bir operasyon geçiren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileklerini ilettiğine, Zeytin Dalı Harekâtı’nın bir taraftan uluslararası kamuoyunu hareketlendirirken diğer taraftan da bölge dinamiklerini etkilediğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, bugün bir sağlık operasyonu geçirdiğini öğrendiğimiz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Hem Sayın Kılıçdaroğlu’na hem ailesine ve hem de Cumhuriyet Halk Partisi camiasına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.

Sayın Başkan, Zeytin Dalı Harekâtı’nın 27’nci günündeyiz. Türkiye'nin ağır tehditler karşısında takındığı meşru, hukuki ve haklı mücadelesi devam etmektedir. Suriye'nin kuzeyine yuvalanan teröristler bulundukları her yerden temizlenmektedir. Çünkü Türkiye terör örgütleriyle mücadele ediyor, egemenlik haklarımızı ve varlığımızı savunuyor. Bu çerçevede, terör örgütünün bölgede dağ ve tepelerdeki etkinliğini sona erdirecek olan harekâtın önemli, stratejik hedefleri de bir bir terör örgütünden temizleniyor. Mehmetçik’imizin bu bölgeyi terörden temizlemesi temennisiyle bölgedeki askerlerimize tekraren başarı dileklerimizi iletiyorum.

Zeytin Dalı Harekâtı bir taraftan uluslararası kamuoyunu hareketlendirirken diğer taraftan da bölge dinamiklerini etkilemektedir. Örneğin, İngiltere, Bağdat’ın Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetime uyguladığı uçuş yasağının kaldırılmasını istedi, Fransa Dışişleri Bakanı Erbil’deydi, Almanya peşmergeyi eğitmeye devam ediyor, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim teröristlere destek için Afrin’dedir. Bir diğer önemli husus şudur: ABD’nin silah ve mühimmat yardımı yaptığı, tırlar IKBY plakalarıyla Afrin’e gitmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Irak’ın kuzeyinden Afrin istikametine tüm geçişler sınıra sadece 5,5 kilometre mesafedeki Semalka Sınır Kapısı’ndan gerçekleşmektedir. Barzani’nin Afrin desteği artarken Kerkük’te Türkmenlere yönelik saldırılar devam etmektedir. Geçtiğimiz hafta, Kerkük Üniversitesinde görevli Türkmen akademisyen Ali Elmas silahlı saldırıya uğrayarak şehit olmuştu. Geçtiğimiz gün de Irak Türkmen Cephesi Bulava büro sorumlusu Ahmet Bulavalı ailesiyle birlikte aracında saldırıya uğramıştır. Ahmet Bulavalı ve ailesinin sağlığı yerindedir.

Sözün özü, Türkiye’ye karşı emperyalist ülkelerce ve onların taşeronları aracılığıyla topyekûn bir kuşatma ve saldırı stratejisi uygulanmaktadır. İstiklal ve istikbalimizden taviz veremeyiz. Irak’ın kuzeyi ile Suriye’nin kuzeyi arasındaki terör koridoru mutlaka kesilmelidir. Ayrıca, teröre destek veren her ülkeye, özellikle NATO müttefiki ülkelere şimdiye kadar tanıdığımız imkânları sonlandırmamız hususunda sahadaki gerçekler bizlere kesin mesaj vermektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Sayın Beştaş…

Sayın Danış Beştaş Sayın Filiz Kerestecioğlu’nun yerine Sayın Erol Dora’yla birlikte vekâleten grup başkan vekilliği görevini yürütecek bugün.

Buyurun.

18.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın duruşmasının bugün de devam ettiğine, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilen Öcalan’a yönelik tecridin aslında Türkiye’nin barışına ve müzakere taleplerine uygulandığına, 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneğinin kapatılmasına, OHAL düzeninin derhâl kaldırılması gerektiğine, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün Selahattin Demirtaş’ın Sincan yerleşkesinde başlayan duruşması bugün de devam ediyor. Açıkçası, 4 Kasımla birlikte demokratik siyasete ve özel olarak da Halkların Demokratik Partisine yapılan darbe, Meclise yapılan darbe bugün Sincan Cezaevinde deşifre oluyor aslında çünkü 50 kişilik daracık bir salonda duruşma yapılmaya devam ediyor, ona ilişkin izlenimlerimizi bilahare ileteceğiz.

Diğer yandan, geçen hafta sonu Eş Genel Başkanlık görevini devreden Sayın Serpil Kemalbay hâlâ gözaltında ve dün itibarıyla açlık grevine başlamış durumda. Açıkçası, Serpil Kemalbay’ın emniyete giderken evinin önünde gözaltına alındıktan sonra, bir de yedi gün gözaltı süresi verilmesinin bir izahı, bir açıklaması tabii ki yoktur. Biz, buradan, Serpil Kemalbay’a yapılanın tümüyle siyasi darbenin devamı olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

Sayın Başkan, ayrıca, bugün 15 Şubat. 15 Şubat 1999’da, uluslararası bir organizasyonla Sayın Öcalan Türkiye'ye teslim edilmişti. Biz, buradan, İmralı sisteminin ve Sayın Öcalan şahsında uygulanan tecridin, aslında Türkiye'nin barışına ve müzakere taleplerine uygulandığını ifade ettik.

Ünlü düşünür Benedict Spinoza’nın dediği gibi “Barış, savaşın olmaması değildir. Barış bir erdemdir, iyiliğe, güvene ve adalete doğru bir meyil, bir zihinsel tutumdur aynı zamanda.” Bu zihinsel tutumun, Türkiye'de iyiliğe, adalete ve erdeme yönelmesi için oldukça kritik günlerden geçiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Bu nedenle, biz, bu uluslararası organizasyonla, şu anda İmralı sisteminin devamının Türkiye'deki barışın yegâne yolu olan sistemin de kapatıldığını ve Sayın Öcalan’a yönelik tecridin de bu amaca hizmet ettiğini ifade etmek istiyoruz.

Diğer yandan, 103 kişinin katledildiği 10 Ekim Ankara Barış Mitingi katliamı sonrası, yaralılar ve katliamda yaşamını yitirenlerin aileleri tarafından kurulan 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği, Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından kapatıldı. Sorumlular ve katiller daha ceza almamışken, katledilenlerin ailelerinin anma yapmasına bile izin verilmemiş ve dün dernekleri kapatılmıştır. Cumhuriyet tarihinin en kanlı bombalı katliamının mağdurlarına, bir araya gelme, yas tutma hakkı tanınmıyor. Bu durum, devletin katledilenlerin kimliğine göre tavır aldığının ve katliamın arkasındaki güçlerin korunduğunun bir göstergesidir. Bunu kabul etmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

Diğer önemli bir mesele, KHK’yle işinden atılan öğretmen bir anne Ayşe Abdurrezzak ile çocukları 3 yaşındaki Halil Münir ve diğeri 11 yaşında olan Abdülkadir Enes yurt dışına kaçak yollarla çıkmak isterken Meriç Nehri’nde boğularak hayatlarını kaybettiler. Daha önce Maden ailesi de aynı şekilde Ege Denizi’nde boğularak hayatlarını kaybetmişti.

Ülkede artan bu zulüm ve bu cinayet, artık küçük çocukların sularda boğularak can vermelerine kadar gelmiştir. İnsanların ekmeğine, hayatına el uzatıp canlarını alan OHAL düzeni derhâl kaldırılmalı, çocukların cansız bedenlerinin kıyılara vurduğu bu adaletsizliğin önüne geçilmelidir. Bu düzenin savunucuları, yürütücüleri ölen küçük yavruların ölümlerinin sorumlularıdır.

Diğer yandan da son olarak CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na da geçmiş olsun dileklerimizi iletmek isterim.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Altay, buyurun.

19.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sağlık sorunuyla ilgili iyi dileklerini iletenlere teşekkür ettiğine, Türkiye’nin Afrin ve Ege adaları konularında tutarlı politikalarla birlikte tutarlı söylemleri de ortaya koyması gerektiğine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin İdlib’deki cihatçı unsurları temizleyeceği mi, koruyacağı mı konusunda kamuoyunu tatmin edecek somut bir açıklama beklediğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Tekrar, ben de Genel Başkanımızın sağlık sorunuyla ilgili iyi dileklerini ileten siyasi partilerimizin sayın grup başkan vekillerine, size, Hükûmet üyelerine ve sayın milletvekillerine teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, şimdi kritik günlerden geçiyoruz. Bugünlerde de Millî Savunma Bakanımız, Dışişleri Bakanımız… Cumhurbaşkanı akşam Tillerson’la, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın McMaster’la, Dışişleri Bakanımız gene Tillerson’la görüşmeler yapıyor. Yani Amerika’yla yoğun bir görüşme içinde Türkiye. Bunda bir mahzur yok tabii ki. Bölgede yaşanan bu tarz krizlerde aslolan her zaman diplomasi olmalıdır. Ancak bunu yaparken Türkiye’nin bu konuda -Afrin konusunda- tutarlı politikalarla birlikte tutarlı söylemler de ortaya koyması gerekir. Sadece Afrin’de değil, Ege adaları konusunda da durum böyle.

Bir yandan Cumhurbaşkanı Osmanlı tokadından bahsedecek, Washington buna gülerek cevap verecek; bir yandan bir bakan “Amerika’yla müttefikliğimiz ebedi olacak.” diyecek; bir yandan bir başka bakan “Amerika’yla ilişkilerimiz ya bitecek ya sürecek.” diyecek. Bunlar doğru işler değil. Biz bunlardan bir siyasi çıkarım yapalım diye söylüyor da değiliz. Nitekim, Sayın Genel Başkanımız -salı günüydü sanıyorum- terör örgütlerine silah ve benzeri destek sağlayan Amerika Birleşik Devletleri dâhil her ülkeye karşı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - ...alınacak tedbir ve refleksler noktasında ana muhalefet partisi olarak devletin, Hükûmetin yanında olacağımızı beyan ve taahhüt etti. Bunu derken Amerika’ya savaş ilan edelim demiyorum ama Amerika tarafından daha önce olduğu gibi yarınlarda, haftaya, bir ay sonra, altı ay sonra “Bizi gene kandırdılar.” sözünü de duymak istemiyoruz. Endişemiz bu yüzdendir, endişemiz Afrin Operasyonu’nda minimum kayıp olmasıyla ilgilidir.

Sayın Başkan, öte yandan, bir başka husus daha var: Afrin Operasyonu sürerken genellikle cihatçı terör unsurlarının bulunduğu İdlib bölgesinde de Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerî varlığında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Mühim bir konu. Müsaade ederseniz tamamlayayım efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - İdlib bölgesinde askerî varlığımızın yoğunlaştığı bir vakıa. Bundan şikâyet etmiyorum. Burada da Meclisin ve muhalefetin ve kamuoyunun bilmediği hususlar var. Ne var? Şimdi, İdlib’te gözetleme noktaları kuruyoruz. Belki bunu bilmeyen arkadaşlarımız da var.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Herkes biliyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – E güzel. Peki, askerî varlığımızı artırıyoruz, bunu da Astana görüşmelerine dayalı yapıyoruz. Şu kuşkumun Hükûmet tarafından -Mecliste Hükûmet yok ama olsun, duyuyorlardır bizi- giderilmesini istiyorum. İdlib’deki Astana Zirvesi’ne dayalı bu müdahalemizin, askerî varlık yoğunluğumuzun neticesinde Türkiye, İdlib’deki cihatçı terör unsurlarını temizleyecek mi, koruyacak mı? Tekrar soruyorum sorumu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanım, çok mühim, uygun görürseniz…

BAŞKAN – Tabii ki. Diğer grup başkan vekillerine bir adaletsizlik olarak algı olmazsa…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Peki, o zaman almayayım.

BAŞKAN – Buyurun, buyurun. Olmazsa onlara da vereceğim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bizim için bir sakıncası yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Mühim bir konudur, tekrar soruyorum: Türk Silahlı Kuvvetlerimiz İdlib’deki cihatçı unsurları temizleyecek mi, koruyacak mı? Bu konuda kamuoyunu tatmin edecek somut bir açıklama bekliyorum.

Bir de son olarak Cumhurbaşkanı ile Başbakanı adalarla ilgili dil birliğine davet ediyorum, dil birliğine. Böyle hassas bir konuda Cumhurbaşkanı başka bir perdeden, Başbakan başka bir perdeden konuşursa bu da doğru değil.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

Sayın İnceöz…

20.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileklerini ilettiğine, Afrin harekâtına dualarıyla ve duruşlarıyla destek olan herkese yürekten teşekkür ettiğine, Zeytin Dalı Harekâtı’nın amacının milletin bekasına yönelik terör unsurlarının ortadan kaldırılması ve sınır güvenliğinin tesis edilmesi olduğuna, Ankara Büyükşehir Belediye Meclis kararıyla Nevzat Tandoğan Caddesi’nin adının “Zeytin Dalı Caddesi” olarak değiştirildiğine ve Nuray Hafiftaş’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlarken Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına geçmiş olsun dileklerimi ve şifa dileklerimi iletiyorum.

Değerli milletvekilleri, 20 Ocakta başlayan Afrin Harekâtı bugün hâlen sürmekte. Bu harekâtın başladığı günden itibaren de bunun memleket meselesi ve beka meselesi olduğunu her fırsatta söyledik ve söylemeye devam edeceğiz.

Harekâta dualarıyla ve duruşlarıyla destek olan herkese de yürekten teşekkür ediyoruz. Ama bir taraftan harekete destek verip bir taraftan “Afrin’e girilmesin.” açıklaması yapanların, Mehmetçiklerimizle birlikte sınır ötesinde bölücü terör örgütü ve teröristlerle omuz omuza mücadele eden ÖSO’ya “terör örgütü” ithamında bulunanların, sivil kayıp kaygısına kapılanların, “insan hakları” ve “barış” kavramlarını kendilerine kalkan olarak kullanıp terör sözcülüğü yapanların, ABD Kongresine sunulan Suriye istihbarat raporunda YPG’nin PKK’nın Suriye’deki milis gücü olarak yer almasına çıt çıkarmamış olmaları da dikkat çekicidir.

Zeytin Dalı Harekâtı’nın amacı, milletimizin bekasına yönelik terör unsurlarının ortadan kaldırılması, sınır güvenliğimizin tesis edilmesi ve sonrasında, terörden arındırılan bölgelerin gerçek sahiplerine teslim edilmesidir. Bu harekât, bölgedeki, özellikle belirtiyorum, Kürt, Türk, Türkmen, Arap ve daha pek çok kardeşimizin huzur ve güvenliği için yapılan, Kürtlere veya yerel halka karşı değil, kılı kırk yararcasına, tek bir sivilin kılına zarar gelmeyecek şekilde PYD-YPG/PKK ve DEAŞ terör örgütlerine karşı gerçekleştirilen bir operasyondur. Bölgesel barışa ve ülkemizin güvenliğine hizmet eden ve baştan sona meşru olan Zeytin Dalı Harekâtı’nda Mehmetçik’imizin gücü ile 80 milyonun duası bir ve beraberdir. Bu birlik ve beraberliğimizi de aziz milletimiz her fırsatta gösteriyor. Parlamentodan da bu duruşun firesiz bir şekilde verilmesi temennisini bir kez daha dile getirmek istiyorum.

Yine, ABD Büyükelçiliğinin bulunduğu Nevzat Tandoğan Caddesi’nin adı, Ankara Büyükşehir Belediye Meclis kararıyla, resmen, Zeytin Dalı Caddesi olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın İnceöz.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bu kararın alınmasında emeği geçen Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı başta olmak üzere tüm belediye meclis üyelerine, kahraman Mehmetçik’imize moral veren bu girişimden dolayı onlar adına tekrar şükranlarımı arz ediyorum.

Türk halk müziğinin değerli sesi Nuray Hafiftaş rahmetli olmuştur, vefat etmiştir, ona da Allah’tan rahmet diliyoruz. Sanatçı kişiliği ve eserleriyle milletimizin sevgisini kazanan bir sanatçımızdı. Başsağlığı dileklerimi iletiyorum yakınlarına ve sevenlerine.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Gündoğdu, sisteme girmişsiniz, bir açıklama mı yapacaksınız yerinizden?

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

21.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, kamuoyunun, AKP Genel Başkanının Man Adası belgelerinin gerçek olduğu ispat edilirse istifa edeceği şeklindeki sözünde durup durmayacağını merak ettiğine ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Sayın Başkanım, üç aydan bu yana gündemi meşgul eden bir konu var ve sürekli gündemde de tutuluyor, konuşuluyor. Bildiğiniz gibi, üç ay önce kamuoyu gündemine düşen ve milletimizin de açıklamasını sabırsızlıkla beklediği bir konuydu bu.

Man Adası’nda Sayın AKP Genel Başkanının yakınlarına ait milyon dolarlık para transferlerinin yapılması sonucunda, AKP’nin Sayın Genel Başkanı “Man Adası belgelerinin gerçek olduğu ispat edilirse istifa ederim.” demişti. Fakat üç aydan bu yana geçen süreç içerisinde, geçtiğimiz günlerde Ankara Cumhuriyet Savcılığı da belgelerin gerçek olduğunu söyledi. Bundan sonraki süreçte Sayın AKP Genel Başkanının sözünde durup durmayacağını kamuoyu merak ediyor ve ısrarla soruyor.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

Sayın Bektaşoğlu, siz de 60’a göre bir söz talebinde mi bulundunuz?

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Evet efendim.

BAŞKAN – Size de bir dakikalık söz hakkı verelim.

Buyurun.

22.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve Giresun şehir merkezindeki üst geçitlerle ilgili olumsuzlukları ortadan kaldıracak bir çalışma yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Ben de Sayın Genel Başkanıma acil şifalar diliyorum.

Giresun şehir merkezinde üst geçitler diğer illerden farklı olarak inşa edildi. Tonlarca ağırlıktaki demirden oluşan abartılı uzunlukta, şekilsiz, biçimsiz, estetikten yoksun bu üst geçitler, yaya geçitleri ve kaldırımların üzerine konuldu. Kentin girişinden çıkışına kadar, sahil ile yerleşim alanı arasında 15 adet üst geçit var. Bunlar zamanla aşındı, paslandı, tehlike arz ediyor, görüntü kirliliği yaratıyor, kentin estetiğini bozuyor, ayrıca hiçbir asansör yok, engelli ve yaşlı yurttaşlarımız buraları kullanırken büyük güçlük çekiyor. Giresun Kent Konseyinin de bu yönde Karayollarına uyarı yazıları var ama nedense dikkate alınmadı. İkinci Dünya Savaşı’nda Alman istihkâmcıların bulduğu teknikle yapılan bu üst geçitlerin uzun vadede tamamen kaldırılmasını, daha çağdaş, estetik biçim ve özenle yapılmasını ama şu anda ivedilikle olumsuzlukları ortadan kaldıracak bir çalışma yapılmasını istiyoruz, bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın Bektaşoğlu.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlıkça, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak da Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna havale edilen (2/2016) esas numaralı, 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal tarafından geri alındığına ilişkin önergesi (4/131)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak da Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna havale edilen (2/2016) esas numaralı, 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal tarafından geri alınmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve arkadaşları tarafından, toplumsal kutuplaşma ve ayrışmanın bitirilmesi ile demokratik siyaset ve müzakereci çözümlerin tesisini sağlamak amacıyla 15/2/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Şubat 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/2/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/2/2018 günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                          Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                         HDP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

15 Şubat 2018 tarihinde Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet Dilan Taşdemir ve arkadaşları tarafından -6717 sıra numaralı- toplumsal kutuplaşma ve ayrışmanın bitirilmesi ile demokratik siyaset ve müzakereci çözümlerin tesisini sağlamak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/2/2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Taşdemir.

HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün içinde bulunduğumuz kaotik hâl ve Orta Doğu’da giderek kızışan paylaşım savaşı -ya da kimi uzmanlara göre üçüncü dünya savaşı olarak ifade edilen- esasen 15 Şubat 1999’da Sayın Öcalan’ın uluslararası bir komployla Türkiye’ye teslim edilişiyle başlamıştır. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit bile “Öcalan’ı niye teslim ettiler, anlayamadım.” demişti çünkü komployla halkları karşı karşıya getirmek ve bu sorunun bir yüz yıl daha sürmesi hedeflenmiştir. O günden bu yana tam on dokuz yıldır hukukçuların “İmralı Cezaevi rejimi” olarak adlandırdığı mutlak tecrit koşullarında kalan Sayın Öcalan hem o zaman hem de sonradan halklardan ve barıştan yana geliştirdiği tutumla komplocu güçlerin amaçlarını boşa çıkarmıştır. O dönem yaşanabilecek bir çatışmayı basiretli ve barışçıl bir tavır geliştirerek engellemiş, birlikte yaşayabilmenin zeminini yaratmayı başarmıştır. Savaşı geliştirmek isteyenlere, cenazeler üzerinde iktidar devşirmeye çalışanlara inat, Sayın Öcalan’ın barışın toplumsallaşması için elinden gelen çabayı harcadığı, çözüm süreci boyunca yapılan görüşmelerde de açık bir şekilde anlaşılmaktadır.

Kimse kimseyi kandırmasın, “Konjonktür değişti, söylemler değişti.” diye kimse inkâr etmesin; sizler de bizler de biliyoruz ki İmralı heyetimiz ile Hükûmet heyetinin o dönem yaptığı görüşmeler, Türkiye tarihinin en sakin, en huzurlu zaman dilimiydi. Cenazeler gelmiyor, taziye evlerinde ağıtlar yakılmıyordu. Türkiye toplumunun ertelenen, sadece şiddetle çözülmeye çalışılan sorunları konuşulur olmuştu. Savaş, ayıpların üzerine örtülmüyordu. Mesela, şimdi öyle mi? Yatıyoruz kalkıyoruz Afrin diyoruz, savaş diyoruz, ölüm diyoruz; ölümleri sadece rakamlara sığdırmaya çalışıyoruz. Peki ya bu ülkede açlıktan kendini yakan işçiler, tecavüze uğrayan, şiddet gören, çocuk yaşta hamile bırakılan kadınlar... Bir savaş bin ayıbın üzerini örtüyor, silahlar her şeyin üzerini örtüyor. Savaştan rant devşirenlere, ölümleri kutsayanlara, ölümden ve kandan medet umanlara kim olursa olsun bin kere lanet olsun diyoruz.

Değerli arkadaşlar, çözüm süreci boyunca kendisiyle yapılan her görüşmede “Artık bir gencin burnunun dahi kanamasını istemiyorum.” diyen Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecride son verilmedikçe hangi barıştan, hangi insan haklarından söz edebiliriz? Mevcut iktidar her yerde her fırsatta, içeride ve dışarıda, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu söylüyor. Madem hukuk devleti, bu mutlak tecrit hangi hukuk ilkeleriyle açıklanabilir? Böylesine ağır bir tecrit dünyanın hangi ülkesinde var? İki yıldır ne avukatlarıyla ne ailesiyle, hiç kimseyle görüştürülmüyor. Bu tecridin hukuki, insani, ahlaki hiçbir tarafı yoktur. Sadece bir kişiye özgü bir hukuk anlayışı olabilir mi? Peki, soruyorum arkadaşlar: Bunun kime faydası var? Hangi amacı hasıl oluyor? Gençlerimiz ölmüyor mu? Ülke çok mu huzurlu? Ekonomik olarak çağ mı atladık? Hangi sorun çözüldü? Daha iyi koşullarda mı yaşıyoruz? Elbette ki bütün bu soruların cevabı kocaman bir “Hayır.” Oysa çözüm sürecinde biliyoruz ki Öcalan ne zaman devreye girerse huzur geliyor, barış geliyor; uluslararası güçlerin ve lobilerin kışkırtmasıyla savaş baronları tarafından ne zaman tecrit politikası devreye konulsa ülkede huzur bitiyor, anaların gözyaşı eksik olmuyor.

Bin yıldır iç içe geçmiş halklar, bu iktidar döneminde, özellikle 2015 yılından sonra uygulanan, tüm uyarılarımıza rağmen uygulanmakta ısrar edilen yanlış politikalar sonucunda birbirinden nefret eder hâle gelmiştir. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki Türkiye toplumu hemen her koşulda kutuplaşmada zirve noktasındadır. Bu kutuplaşmanın faturası hepimize ağır gelir. Siyasal ve toplumsal gerilimler kısa vadeli oy devşirmenin araçları olarak kurgulanır ancak hepimizin geleceğinin mahvolması anlamına gelir. Kimsenin buna hakkı yoktur. İşte görüyorsunuz, fikirlerin değil silahların konuştuğu günlerde şiddet öylesine toplumsallaşmış, siyaset öylesine yozlaşmış ki gündelik hayatımızın bir parçası hâline gelmiş. Kadınlar sokak ortasında dövülüyor, en ufak bir tartışma ölümle sonuçlanan kavgalara sebebiyet veriyor. Bakanların aldığı rüşvetler dudak uçuklatıyor, kaçmak isteyen insanlar çocuklarıyla birlikte denizlerde can veriyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de yaşanan toplumsal ayrışma ve kutuplaşma bir tür duygusal kopuşa dönüşme riski altındadır. Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye'nin demokrasi, eşitlik, özgürlük sorunlarının çözümü için devreye girmek siyaset kurumunun ahlaki sorumluluğudur.

Barışı dillendirenlerin türlü baskılara maruz kaldığı bir süreçten geçiyoruz. Kongre konuşmasında “Barış için çabalamalıyız.” diyen eski Eş Genel Başkanımız Serpil Kemalbay bugün gözaltında. Sadece “barış” diyen, halklara dayanışma mesajı veren HDP, HDK bileşenleri ve temsilcileri gözaltında, siyaset kurumu âdeta esir alınmış durumda; kör karanlık bir noktaya doğru gidiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Başkan, bitirmek üzereyim.

BAŞKAN – Tamamlayın, son cümleniz olsun lütfen Sayın Taşdemir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Şu anda içinde bulunduğumuz darboğaz için çıkış noktası, aynı şekilde bir barış sürecinin başlatılmasından geçmektedir. Ortada bir sorun var; silahla, çatışmayla çözülmeyecek kadar ağır, tarihsel, ekonomik, toplumsal bir sorun. Moskova-Washington hattında mekik dokuyacağınıza çözümü burada, bu topraklarda aramamız gerekiyor. “Savaş” değil, “barış” dememiz gerekiyor; savaşı değil, barışı toplumsallaştırmalıyız. Ya gencecik ölenlerin taziyelerinde ağıt yakacağız ya da barış halayları çekeceğiz; başka yolumuz yoktur. Kötülüğün sıradanlığına geçit vermemek hepimizin ahlaki sorumluluğudur.

Tüm Genel Kurulu tekrardan saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşdemir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay konuşacaklar.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergede, bir taraftan ayrışmalardan, kutuplaşmalardan söz ediliyor; diğer taraftan terörle mücadele eleştiriliyor ve terör örgütüyle müzakere öngörülüyor; sıklıkla İmralı canisi, bebek katili Öcalan’a atıf yapılıyor.

Bu önergenin bizatihi kendisi zaten kutuplaştırıcıdır. Aziz milletimiz terörle mücadeleyi desteklerken, teröristlerin sözlerini, tezlerini bu kürsüye taşıyanlar terör örgütünün ve kutuplaşmanın sözcülüğünü yapmaktadır. “Türkiye halkları” diyerek Türkiye halkı ve Türk milleti ayrıştırılıyor.

Güvenlik olmadan huzuru inşa edemezsiniz. Askerimize, polisimize her türlü saldırı yapılırken, Seraplar yakılırken, Aybükeler şehit edilirken terörist cenazesinde boy gösterenler, Kandil’den aldıkları sufleyle konuşanlar, bebek katili PKK’nın hamiliğini yapanlar kutuplaşmanın tarafıdır. Önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan konuşmalara, tutanaklara ve kamuoyuna yansıyan tezlere, görüşlere baktığımızda kutuplaştıran dilin nasıl bir dil olduğu görülecektir. Etnik temelli, ayrıştırıcı siyaset yapılıyor. Ülkemizi farklı isim ve sıfatlarla tanımlayanlar kutuplaşma yaratıyor. Her fırsatta etnik ve mezhebî tartışmalar yaratmaya çalışmak kutuplaşma yaratmaktır, ayrımcılık yapmaktır. Müzakereden bahsediliyor ancak kastedilen, terör örgütüyle müzakeredir. İradenizi Kandil’e ipotekleyerek terör örgütünün sözcülüğünü yapamazsınız. Terör örgütünün şehirlerimizi silahlarla, bombalarla, çukurlarla yangın yerine çevirdiğini görmez, terörle mücadeleyi suçlarsanız kutuplaşma yaratmış olursunuz.

Değerli milletvekilleri, bu önergede terörle mücadeleden şikâyet ediliyor. Terörle mücadelenin amacı, ülkemizin bütünlüğünü, güvenliğini ve huzurunu korumaktır. Dolayısıyla, terörle mücadeleyi kutuplaşmanın aracı olarak gösteremeyiz. PKK terör örgütü uyguladığı vahşetle bir barbar çetesidir, bu çete mutlaka yok edilmelidir. Vatanımız tektir; doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle bir bütündür. Milletimiz tektir, hepimiz Türk milletiyiz, Türkiye Cumhuriyeti’yiz. Tasada, kıvançta ortak, beraber ağlayıp gülen bir milletiz. Milletimizde bir kutuplaşma yoktur; aksine, birlik ve beraberliğin perçinlenmesi vardır.

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Akçay konuşmasında doğrudan grubumuzu hedefleyerek terör örgütü sözcülüğü…

BAŞKAN – Ama sizin partinizin adını anmadı, söylemedi de sadece terör örgütleriyle ilgili bir karşı duruş sergiledi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan yani sonuçta, önerge sahibi…

BAŞKAN - Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, önergenin sahibini hedef aldı, önergenin sahibi de partimizin bir milletvekili, aynı zamanda kendi imzasıyla bunu sundu. Bu nedenle sataşmadan söz istiyoruz.

BAŞKAN – Size söz vereceğim ama bir konuyu netliğe kavuşturalım. Önerge sahiplerine karşı duruş diye bir ifadede bulunmadı, terör örgütlerine karşı bir duruşu sergiledi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan “Terör örgütünün ve teröristlerin sözcülüğünü yapmaktır.” dedi aynı zamanda.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Siz yapıyor musunuz?

BAŞKAN – Öyle değilseniz buyurun, tabii.

İki dakika…

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın HDP grup önerisi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Değerli arkadaşlar, bizler ne zaman bu kürsüde sizden farklı bir siyaseti, farklı bir görüşü ifade etsek sıkça karşılaştığımız şey, söylemlerimizin terörize edilmesidir. Biz kurulduğumuz günden itibaren HDP olarak dün ne söylediysek, demokrasiden, barıştan, halkların bir arada yaşama iradesinden nasıl söz ettiysek bugün de aynı şekilde, aynı kararlılıkla söz ediyoruz.

Bakın, bu ülkede bir diyalog ve müzakere süreci yaşandı. Bu yaşanmadı mı? 2011’de başlayıp 2013, hatta 2014’ün ortalarına kadar devam eden, sizlerin de kamuoyunun da söz alan MHP hatibinin de çok iyi bildiği bir deneyim yaşandı. Ben o deneyimde açığa çıkan durumdan söz ettim. O dönem cenazelerin gelmediğini, o dönem demokratik koşulların yaratıldığını, o dönem diyalog ve müzakerenin geliştirildiğini, art arda açılım süreçlerinin devreye girdiğini, Kürt sorununun başka bir mantık içerisinde, başka yöntemlerle çözülebileceği tartışmalarını biz çokça bu Genel Kurulda duymadık mı, çokça biz bu Genel Kurulda ifade etmedik mi? Peki, bu tartışmalar nerede yapıldı, bu tartışmalar kimlerle yürütüldü?

Biz elbette ki yine de savaşa karşı en iyi yöntemin, en iyi yolun tartışma, müzakere, diyalog olduğunu savunuyoruz; bunu savunmaya da devam edeceğiz. Sadece savaş ve savaş politikaları üzerinden, ölüm ve ölüm siyaseti üzerinden konuşanlara inat, biz, barışı savunmaya devam edeceğiz; diyalogu, müzakereyi de önermeye devam edeceğiz. Partimizin siyasi görüşü budur, hiç kimse de bunun dışında farklı yaftalamalarla savunduğu savaş politikalarını meşrulaştırmaya çalışmasın.

Saygılarla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay, yerinizden bir açıklama mı yapacaksınız?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet, buradan.

BAŞKAN – Buyurun peki, kayıtlara geçsin, bir dakika.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz terörize etmiyoruz; aksine kürsüde teröristlerin elebaşına, sıklıkla onun görüşlerine atıfta bulunmak asıl terörize etmek budur; onu ifade etmek istiyorum.

Ayrıca bu çözüm sürecindeki süreci ve zamanı PKK’nın tahkimatla geçirdiğini ve şehirleri, kasabaları ilçeleri çukurlarla, hendeklerle tahkim ettiğini ve oradaki eylemlerini herhâlde bütün hafızalarımız gayet iyi hatırlıyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve arkadaşları tarafından, toplumsal kutuplaşma ve ayrışmanın bitirilmesi ile demokratik siyaset ve müzakereci çözümlerin tesisini sağlamak amacıyla 15/2/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Şubat 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay konuşacaklar.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şu Meclisi oluşturan siyasi partiler bu işler üzerinden polemik yapmayı bıraksa Türkiye’nin ne terör sorunu kalır ne Kürt sorunu kalır, bundan vazgeçmek lazım.

Gelelim, kutuplaşmaya -önerge bu mahiyette olduğu için söylüyorum- yani terör örgütüyle müzakereyi… Sayın Başkan Akçay HDP’ye dedi ki: “Terör örgütüyle müzakere mi istiyorsunuz?” Sayın Akçay, onu AK PARTİ yaptı zaten, bunu yaptı. Biz de zaten o zaman dedik ki: Orta yerde bir sorun var, deve kuşu gibi başımızı kuma gömmeyelim, bu sorunun adı “Kürt sorunu”dur, bundan kaynaklı da devletin baş etmesi gereken bir terör sorunu var dedik. Ve bunun çözüm yeri Kandil değil, İmralı değil, Dolmabahçe değil, Oslo değil; bunun çözüm yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi dedik; dilimizde tüy bitti.

Şimdi, verilen önergede “kutuplaşma ve gerilim politikalarının Türkiye’ye getirdiği zararlar ve bunun çözülmesi…” falan falan.

Değerli milletvekilleri, bu ülkenin başına gelen iyinin de kötünün de müsebbibi burasıdır; Hükûmet iyi bir şey yaparsa da kötü bir şey yaparsa da -devletin güvenlik kuvvetleri, istihbaratı, şusu busu- ülkenin sahibi millettir, bu yetkiyi millet adına kullanan da burasıdır. Meclisin misyonu, varlık sebebi, işlevi bellidir. Meclisin misyonu, varlık sebebi, işlevi milletimizin huzuru, refahı, mutluluğudur ve bu ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin dünya milletler ailesi içindeki saygınlığını, gücünü yüceltmektir. Bana birisi çıksın “Bu Meclisin başka bir şu işi de var.” desin. Hâl böyleyken bu bağlamda gerilim, kamplaşma, ötekileştirme, şiddet; yazık bu ülkeye. Birçok meseleyi aşmış bir ülkenin evlatları olarak, çok stratejik bir coğrafyada bulunmamızdan kaynaklı olarak dünyanın değişik emperyal güçlerinin bu bölgeye, bu bölgedeki kovanlara soktukları çomaklara niye alet oluyoruz kardeşim? Bizim birliğimiz, dirliğimiz bu ülkeyi dünyanın en güçlüsü yapacak tek şeydir, tek unsurdur ama devleti yönetenlerin işte “millî mutabakat” “sen yerlisin, o değil” “ben millîyim, sen değilsin” polemiklerinin bu ülkeye hiçbir kârı olmaz. Sizi bizi yani iktidarı muhalefeti, herkesi kastediyorum, içerideki zenginliğimizin yani çok dilliliğimizin yani çok renkliliğimizin yani çok kültürlülüğümüzün kaşınmasına duyarsız kalmasak, çanak tutmasak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, bir dakika ek süre veriyorum.

ENGİN ALTAY (Devamla) – ...Türkiye bu hâle gelmez.

Şimdi Afrin’de savaşmıyoruz -savaş bir devletle olur- bir terör örgütüne yönelik olarak sınır ötesi operasyon yapıyoruz. Hep söylediğimizi bir kere daha söylüyoruz: Devlet sınır güvenliğini tesis etmek zorundadır, devlet bununla beraber ulusal bütünlüğünü de korumak zorundadır. Ulusal bütünlüğümüzü korumanın yegâne yolu önce burada güç ve iş birliğidir diyorum. Ulusal meseleler üzerinden kimseyi itham etmiyorum. Polemik yapmak, ulusal konuları bir siyasi partinin başarıları, zaferi gibi sunmak aslında bu ülkeye hiçbir şey kazandırmaz diyorum. Bu bakımdan, Hükûmet dâhil, Cumhurbaşkanı dâhil, çoğunluk partisi dâhil, diğer muhalefet partileri dâhil herkesi bu milletin huzuru, refahı, mutluluğu için sağduyuya davet etmeyi bir görev addediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, yerimden bir dakikalık bir söz rica etsem…

BAŞKAN – Yerinizden buyurun, bir dakika, Sayın Beştaş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Açıkçası, binlerce kere söylediğimiz bir hususun bir kez daha altını çizmek isteriz. Bu çatı altında, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında 80 milyon yurttaşın her problemini konuşmak zorundayız, konuşmanın yeri burasıdır. Burada farklı programlara, farklı ilkelere sahip 4 siyasi parti var. Eğer hepimizin programlara ve sorunlara bakışı aynı olsaydı zaten farklı partilerde olmayacaktık. Bu nedenle, çözüm süreci gibi bir deneyimi yaşamış, burada bir komisyon kurulmasına sebebiyet vermiş, Kürt meselesinde, bu konuda kanun çıkarılan bir olguda “Bunu tartışmayalım.” demek, açıkçası bu meseleyi reddetmek çözüme değil, çözümsüzlüğe hizmet eder. Hâlâ her gün insanların can verdiği bir meselede demokratik siyaset bunu konuşmazsa biz aynı zamanda o kaybettiğimiz canların sorumluluğunu da hep birlikte üstümüzde taşırız demek istiyorum ve teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve arkadaşları tarafından, toplumsal kutuplaşma ve ayrışmanın bitirilmesi ile demokratik siyaset ve müzakereci çözümlerin tesisini sağlamak amacıyla 15/2/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Şubat 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili İbrahim Halil Fırat konuşacaklar.

Buyurun Sayın Fırat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL FIRAT (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine söz almış bulunmaktayım. Öncelikle yüce heyetinizi, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Gücünü milletten alan AK PARTİ siyasetimiz, birilerinin aksine 2002 yılından bu tarafa hep birlik ve beraberlik mesajı vererek "Hepimiz Türkiye'yiz.” dedi ve sürekli birlik, beraberlik ve kardeşlik vurguları yaparak bunun için hep mücadele verdi.

Bu ülkede Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Alevi, Sünni ve benzerine bugüne kadar hiçbir ayrım gözetilmemiş “Yaratılanı severim Yaradan’dan ötürü.” mantığıyla sevgi, birlik, kardeşlik ve beraberlik üzerine hep binalar inşa edilmiştir. Bu milletin üzerinde İslam kardeşliğinin harcı vardır. Bu millet, her zaman, uzlaşmayı, ortak iyilikte buluşmayı, birlik ve beraberliği, ortak aklı harekete geçirmeyi esas almıştır. Türkiye'de birlik, beraberlik ve kardeşliğin tesisini ve bu düzenin devamını sağlamak için sürekli çalışıyoruz ve bu, en asli görevimizdir. Biz Çanakkale ruhunu düstur almışız. Bu milletin tüm fertleri hep birdir ve birinci sınıf vatandaştır. Biz de hep bir görmeye ve birleştirmeye devam edeceğiz. Evet, bu millet biliyor ayrımcılık yapanları. Bu milleti ayırmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Biz, bu toprakları, kardeş olduğumuz için vatan yaptık. Bu millet de kardeşliğini hep korumuş ve bugün mazlumların umudu olmuştur.

Bakın, kendi seçim bölgem Adıyaman'da bile Alevi’siyle, Sünni’siyle, Kürt’üyle, Türk’üyle; bütün etnik yapılarıyla, bütün dinsel örgütleriyle hep bir arada yaşıyoruz ve yaşamaya devam ediyoruz ve kesinlikle, fitne tohumlarını ekmeye çalışanlara da hiçbir zaman müsaade etmedik ve etmeyeceğiz de. Ülkemizin geneli de aynı şekilde hep birlikte devam edecektir.

Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’iyle tek millet olduk, olmaya da devam edeceğiz. Bazılarının umudu ve sevinci kursaklarında kalacak. Biz “Tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan.” diyoruz. Biz, Türkiye’de yaşayan 80 milyon vatandaşımızı aynı şekilde tek millet çatısı altında birleştiriyoruz ve bunu da İç Tüzük’ümüze yerleştirdik ve bu şekilde yolumuza devam ediyoruz. Huzurumuzu bozmak isteyen aşağılık akıl ve yerli hain taşeronlarının birlik ve beraberliğimizi bozmasına izin vermeyeceğiz. Ülkemizin huzuru, kardeşliği için sürdürülen mücadelemizi istismar eden, kan ve gözyaşından beslenenler bilsinler ki başarıya ulaşamayacaklardır.

Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç? Biz de birlik ve beraberliğimiz için, kardeşliğimiz için inadına sesimizi kesmeyeceğiz; birileri “ayrılık” dedikçe biz “birlik” diyeceğiz, “kardeşlik” diyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yüce heyetinizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Fırat.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Serkan Topal ve arkadaşları tarafından, Reyhanlı ve Kırıkhan başta olmak üzere sınır bölgesindeki yerleşimlerde yeterli güvenlik önlemlerinin alınması ve sorunların giderilmesi amacıyla 15/2/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Şubat 2018 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/2/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/2/2018 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Engin Altay

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Hatay Milletvekili Serkan Topal ve arkadaşları tarafından Reyhanlı ve Kırıkhan başta olmak üzere sınır bölgesindeki yerleşimlerde yeterli güvenlik önlemlerinin alınması ve sorunların giderilmesi amacıyla 15/2/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1725 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/2/2018 Perşembe günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Serkan Topal konuşacaklar.

Buyurun Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle şu ana kadar şehit olan bütün şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Bu kürsüde onlarca defa Hatay’ın sorunlarını dile getirdim, çözünceye kadar da dile getirmeye devam edeceğim.

Biz şunu söylüyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz her zaman Türk Silahlı Kuvvetlerinin yanındayız, biz CHP olarak askerimizin yanındayız; biz teröre karşıyız, biz terörü lanetliyoruz, teröre destek verenlere de lanet olsun diyoruz ama terörün beslenmesine zemin hazırlayanlara da lanet olsun diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Allah askerimizi korusun ve Hatay’da, Afrin’de görev alan bütün güvenlik güçlerimize güç kuvvet versin diyorum. Yörük anasının dediği gibi, askerimizin ayaklarına taş değsin istemiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Hatay halkı askerin yanında, 15 ilçe askerimizin yanında; terör örgütlerinden atılan her roketin ardından, inanın, binlerce Türk Bayrağı açılıyor Reyhanlı’da, Hassa’da, Kumlu’da, Altınözü’nde, Yayladağı’nda, Kırıkhan’da, Antakya’da, Samandağı’nda ve diğer ilçelerde. Buradan onlara binlerce selam gönderiyorum.

Değerli arkadaşlar, bütün bunlara rağmen, Reyhanlı da Kırıkhan da ve diğer 15 ilçe de inanın, dimdik ayakta ama işleri bozuldu mu? Bozuldu. Esnafın işi bozuldu mu, çiftçimizin işi bozuldu mu? Bozuldu. Çiftçi üretemiyor, esnaf çalışamıyor, kredisini ödeyemiyor; SSK primini, BAĞ-KUR primini ödeyemiyor. Ekonomi felç oldu mu? Felç oldu. İşsizlik arttı mı? Arttı. Peki, iktidar ne yapıyor? İktidar sadece taziyede bulunuyor, Allah razı olsun. Ben de buradan iktidara söylüyorum: Reyhanlı’ya ses ver, Kırıkhan’a ses ver, Kumlu’ya ses ver; Yayladağı’na, Altınözü’ne ses ver; Hassa’ya ses ver, Antakya esnafına ses ver; Samandağı’na, Erzin’e, İskenderun’a, Arsuz’a, Dörtyol’a, Payas’a ses ver; Belen’e ses ver.

Şimdi, burada, maalesef, Hatay’ın yaşadığı bütün bu olumsuz olayların nedenini araştırmak için bir komisyon kurulmasını talep ediyoruz -bugün bakacağım- şu anda AK PARTİ grup başkan vekillerimiz burada, milletvekili arkadaşlar burada ama az sonra bakacağız ret edecekler mi, etmeyecekler mi; gerekçeleri nelermiş. Bütün Hatay halkı bekliyor. Peki, iktidar, Hatay’la ilgili, esnafın, oradaki halkın sorunlarının çözülmesi noktasında yeterli mi? Yetersiz. Ne talep ediyoruz? Dün burada Başbakan Yardımcısı Sayın Bozdağ dedi ki: “Ekonomi büyüdü, büyüdü.” Madem büyüdü, orada bu operasyondan en çok etkilenen Hatay halkımızın sorunlarının çözülmesi noktasında maalesef ses vermiyorsunuz.

Nedir taleplerimiz, ben burada sıralamak istiyorum: Hatay’da 15 ilçenin vergi borcu iki yıl ertelensin. SSK ve BAĞ-KUR primi iki yıl ertelensin. Kamu alacakları iki yıl ertelensin. Çiftçilerimizin Ziraat Bankasından kredi borçları faizsiz iki yıl ertelensin. Esnaf kefalet kooperatifinden kredi alan esnafımızın kredisi faizsiz iki yıl ertelensin. Esnafa ve çiftçiye faizsiz kredi desteği sağlansın. Yayladağı Sınır Kapısı mutlaka açılmalı. SSK ve BAĞ-KUR primi, Karadeniz’de olduğu gibi, 700 TL’den 300 TL’ye mutlak indirilmeli.

Sayın iktidar, buradan size bir kez daha söylüyorum: Şu an bütün Hatay halkı bizleri izliyor ve gerçekten zor durumdalar; esnaf, çiftçi zor durumda. Bu masum taleplerini sadece sizin onaylamanız gerekiyor. El ele verelim, Hatay’ımızın bütün sorunlarını birlikte çözelim.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Topal.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Ahrazoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Suriye sınırlarında Hatay Reyhanlı’ya atılan roketlerle ilgili grup önerisi hakkında, Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 20 Ocak 2018 tarihinde başlayan ve bugün 27’nci gününü bulan Zeytin Dalı Harekâtı’nda bütün kahraman askerlerimize, şehitlerimize buradan minnet duygularımı ifade etmek istiyorum. Operasyonlar sırasında şehit olan askerlerimize Rabb'imden rahmetini esirgememesini, yaralı askerlerimize de şifa vermesini temenni ediyorum. Bugün GATA’ya yaptığım ziyaret vesilesiyle de kahramanlarımızın ailelerine de minnet duygularımı arz etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genelkurmay Başkanlığının yapmış olduğu açıklamalara göre PKK/ PYD-YPG, KCK ve DAEŞ mensubu 43 terörist bugün itibarıyla etkisiz hâle getirilmiş ve harekâtın başlandığı günden bugüne 1.528 terörist bertaraf edilmiştir.

PKK’nın Suriye kolu olan PYD terör örgütü sınırlarımız boyunca Suriye'nin kuzeyine yerleşmiş, baskı ve şiddetle demografik yapıyı değiştirmeye kalkmıştır. Bu bölgede emperyalist güçlerin ve ABD’nin desteğiyle gözümüzün içine baka baka silah ve eğitim desteğiyle güçlendirdikleri teröristler, Türkiye'nin daha önce gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı Harekâtı’yla özgürleşen bölgeye, İdlib gerginliği azaltma bölgesine ve daha sonra da bir kısmı Hatay’a, bir kısmı da Kilis olmak üzere roketlerle saldırmışlardır. Ve 20 Ocak 2018 tarihinden sonra, Zeytin Dalı Harekâtı başladıktan sonra Hatay’a 73 tane roket atılmıştır; bunların 64 tanesi Reyhanlı’ya, 5 tanesi Kırıkhan’a, 3 tanesi Hassa’ya ve 1 tanesi de Kumlu’ya düşmüştür. Ve 8 şehidimiz olmuştur.

Değerli milletvekilleri, eğer sınırlarımızın karşı tarafında bu harekât yapılmasıydı Amanos tarafından girecek teröristler, Kilis ve Hatay’a yapılacak bir saldırıda işgal teşebbüsüne girişecekler, belki de telafisi mümkün olmayan olaylarla karşılaşacaktık. Ancak şunun bilinmesini isterim: Buna ne Hatay halkı ne de Kilis halkı müsaade edecekti.

Bir başka konu da, burada zaman zaman dile getiriliyor: Raco, Afrin, Cinderes gibi bölgelerin 2012’den bu yana huzur içerisinde olduğu, barış içerisinde yaşadığı söylenmektedir. Bu kesinlikle doğru değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ahrazoğlu, tamamlayın bir dakika ek süre veriyorum.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – Çünkü teröristler aynen ülkemizde yapmak istedikleri, kaos ortamında yaratmak istedikleri durumu bu bölgelerde de yaratmaya çalışmışlar, bölge halkını esir alarak, teslim alarak, çocuklarına, ırzlarına tecavüz ederek onları zorla, buralara doğru yönlendirmişlerdir. Kaostan faydalanmak isteyen, kanton bölge oluşturmak isteyen bu soysuzlar kukla yönetimi kurmaya çalışmışlar, 15 Temmuzda gerçekleştiremediklerini bugün bu bölgelerin üzerinde gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Ancak, kahraman Türk askerinin vermiş olduğu mücadele sonunda bu bölgede devleti ebet müddet olduğumuzu, Türkiye’nin kuzeyiyle, güneyiyle bu coğrafyanın oksijen alanı olduğunu bu teröristlere bildirmişlerdir.

Değerli milletvekilleri, Kilis, 2016’dan beri bu bombalara maruz kalmaktadır. Hatay, Zeytin Dalı Harekâtı’ndan önce de bu bombalara maruz kalmaktaydı. Az önce arkadaşımızın da belirttiği gibi Kilis’teki, Hatay’daki esnafımız zor durumda, çiftçilerimiz zor durumdadır. Bu konuda da devletimizin, Hükûmetimizin buralara gerekli yardımları yapmasını bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ahrazoğlu.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşacaklar.

Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; elbette bu Cumhuriyet Halk Partisi önergesi doğrultusunda, Hatay’da ve her yerde olanların Mecliste konuşulması, bunun için bir Meclis araştırması komisyonu oluşturulması talebini destekliyoruz. Bunun karşısında durmak aslında Türkiye’de olan bitenden habersiz kalmaya devam etmeyi istemek olabilir, ne olup bittiğini ancak böyle anlayabiliriz çünkü. Evet, burada güvenlik sağlanmalıdır ama güvenliğin esası barıştır. Savaşta neyin güvenliğini ne kadar sağlayabilirsiniz? Savaş, iki tarafın ya da savaşta daha çok taraf varsa onların hepsinin birbirlerini tahrip etmek, zarar vermek, öldürmek üzerine kurulu bir denklemdir. Savaştan kimse kayıpsız çıkamaz, kana bulanmadan çıkamaz, insanlık suçu işlemeden çıkamaz, bir tane de olsa işlersiniz. O nedenle, en iyisi savaşmamaktır. Ben, savaşmamak için gerekenler yapılmadıkça alınacak hiçbir önlemin işe yaramayacağını söylemek istiyorum.

Türkiye Afrin’e sefer açarken iki şeye dayandırdı bunu: Birincisi, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 51’inci maddesi. Bunun Afrin’e açılan savaşla hiçbir ilgisi yoktur, sınır tecavüzleriyle ilgilidir. Afrin bölgesinden Türkiye’ye bugüne kadar bir tek sınır tecavüzü olmadığını biliyoruz, herkes biliyor bunu. İkincisi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1624, 2170 ve 2178 sayılı kararlarına dayandırdı. Bu kararlar esasen IŞİD, El Nusra ve El Kaide’nin diğer kollarına ilişkin olarak Birleşmiş Milletler tarafından alınmış kararlardır. Hiçbir şekilde Güvenlik Konseyinin kararlarında YPG ya da diğer Kürt güçlerinin adı geçmemektedir.

Bu savaşın bir an önce sonlandırılması ve çatışmaların bitirilmesi gerekir çünkü her ne kadar her gün çok akla ziyan rakamlar işitiyorsak da gerçekte Suriye İnsan Hakları Gözlemevinin 24’üncü gün itibarıyla tarafların kayıpları ve sivil kayıplar konusunda ki Suriye İnsan Hakları Gözlemevi esasen Esad rejimiyle anlaşmazlık hâlinde olan tarafların insan hakları kaydını tutuyor. Buna göre şu ana kadar 163 DSG ve YPG militanı, 211 de Zeytin Dalı Operasyonu kapsamında savaşan insan hayatını kaybetti; bunların 34’ü Türk Silahlı Kuvvetlerinden, 2’si de pilot.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Bitirmek için kısa bir süre…

BAŞKAN – Tabii, buyurun, bir dakika ek süre vereyim size de Sayın Kürkcü.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Sivil kayıplar daha önemli. Şu ana kadar 21’i çocuk, 13’ü kadın; 75 Kürt, Arap ve Ermeni Afrin Harekâtı sırasında hayatını kaybetti. Bunların bir bölümü Afrin sakinleri, bir bölümü Suriye’nin başka yerlerinden Afrin’i güvenli bölge olarak bildikleri, çatışmasızlık bölgesi olarak gördükleri için göç etmiş olanlar.

Şimdi, bütün bu operasyon devam ettikçe bunun artarak süreceğini tahmin edebiliriz. O nedenle, gerekçeleri, askerî gerekçeleri, siyasi gerekçeleri, insani gerekçeleri bakımından irrasyonel, akla uygun olmayan bu operasyonun -Kürt meselesini sonlandırmak için daha çok Kürt’ü hedef alarak Kürt meselesine çare bulmaya çalışan bu şey- sonunda, sonuçlandığında şöyle diyebilirler: “Operasyon çok başarılı fakat hastayı kaybettik.” Hiç kimseyi kaybetmek istemiyoruz.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Kasım Bostan konuşacaklar.

Buyurun Sayın Bostan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA KASIM BOSTAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi hakkında aleyhte söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin hemen başında, Afrin’de kararlı bir mücadele yürüten Mehmetçik’imize kolaylıklar diliyorum. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

Bildiğiniz gibi, ülkemiz otuz kırk yıldan bu yana hem içeriden hem dışarıdan terör saldırılarına maruz kalmakta ve ülkemiz askeriyle, polisiyle bu teröristlerle kararlı bir şekilde mücadelesini sürdürmekte. Terör örgütlerinin tek bir amacı var, bu amaç gayet açık ve net; bu coğrafyada Türk milletinin iradesini ortadan kaldırmak ve ülkemizi bölüp parçalamak, yönetilemez hâle getirmek. Bugün Türk milleti yediden yetmişe, erkeğiyle kadınıyla Türk iradesine sahip çıkma mücadelesi vermektedir. Sınır ötesinde Mehmetçik’imiz kararlı bir şekilde mücadelesini sürdürürken içeride de Emniyet güçlerimiz yapmış olduğu operasyonlarla milletimizin huzur ve güvenliğini sağlamaktadır.

Terör ortamından ve terör olaylarından dolayı zaman zaman sanayicimiz, yatırımcımız, esnafımız, vatandaşımız mağduriyetlerle karşı karşıya kalabilmektedir. Mağduriyetlerin oluşmaması ve vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için yüce Meclis gereken kanunları çıkaragelmiştir, hâlen de çıkarmaya devam etmektedir. Yüce Meclis geçmiş dönemlerde 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’u çıkarmış, bu kanun kapsamında tüm illerde, valiliklerde terör ve terörle mücadeleden zarar gören vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi komisyonları kurulmuş ve teröre maruz kalmış olan tüm vatandaşlarımızın mağduriyetleri bu komisyonlar tarafından tek tek incelenerek tespit edilmiş ve devlet bütçesinden bunların hepsi karşılanmıştır. Ayrıca Başbakanlık Acil Destek Fonu’ndan da bu terörden mağdur olmuş vatandaşlarımızın anlık sıkıntıları da giderilmiştir.

Devletimiz bu mücadelede şehitlerimizin, gazilerimizin hep yanında olmuştur. Bugün Hatay milletvekillerimiz de bölgededir, vatandaşlarımızın yanındadır, vatandaşlarımızın dertlerini, sorunlarını dinlemekte ve çözümleri için buraya, Meclise taşımaktadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERKAN TOPAL (Hatay) – Tamam işte, kabul edin, çözelim. Hatay’ın h’sinden bahsetmediniz Sayın Vekilim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hatay milletvekilleri yok mu burada?

SERKAN TOPAL (Hatay) – Yani esnaftan, çiftçiden tek kelime söz etmediniz Sayın Vekil.

KASIM BOSTAN (Devamla) – Bu terörden dolayı yaralanmış olan vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyiyor, yüce Meclisi saygıyı selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bostan.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.40

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/912) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 518) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 21 ila 35’inci maddeleri kapsamaktadır.

Sayın Topal, bir şey mi söyleyeceksiniz?

SERKAN TOPAL (Hatay) – Bir dakikalık söz hakkı talep ediyorum 60’a göre.

BAŞKAN – Buyurun yerinizden bir dakika.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay’ın sorunlarının çözümüyle ilgili grup önerilerinin reddedilmesini yadırgadığına ve Hatay halkına, esnafına, çiftçisine ses verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanımız da geldiler. Az önce Hatay’ın sorunlarının çözülmesi noktasında, esnaf ve çiftçinin sorunlarının çözülmesi noktasında bir grup önerimiz vardı ama maalesef, sayın iktidar milletvekilleri reddettiler. Açıkçası, yadırgadığımı burada ifade etmek istiyorum. Madem öyle, sizler getirin, biz destek verelim. Sayın Bakan da burada -yeni geldiler- kendilerinden de bunu talep ediyoruz. Gerçekten, Hatay halkına, Hatay esnafına, çiftçisine ses vermelerini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/912) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 518) (Devam)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı konuşacaklar.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

Tasarının ikinci bölümünde, KOBİ’lerin sahip oldukları her türlü taşınır ve hakkın rehinine imkân sağlanmakta, rehin edilen taşınır varlık kapsamına herhangi bir işleme gerek kalmaksızın faiz, sigorta gibi hukuki getiriler ile taşınır varlığın doğal ürünü veya ikamesi olan yeni taşınır varlığın sicile otomatik olarak kaydolması hususu açık bir şekilde düzenlenmektedir. Her tacirin kullanacağı ticaret unvanını ve bunun altına atacağı imzayı ticaret sicili müdürü veya yardımcısı huzurunda yazılı beyanda bulunmak suretiyle vermesi, anonim ve limitet şirketler tarafından fiziki ortamda tutulacak defterlerin kuruluştaki açılış onaylarının yalnızca ticaret sicili müdürlüklerince yerine getirilmesi öngörülmektedir. Ayrıca, şirketlerde organ temsilcisi, bağımsız temsilci ve kurumsal temsilciye ilişkin uygulamada yaşanan problemlerin önüne geçilmesi amacıyla Türk Ticaret Kanunu’nun 428, 430 ve 431’inci maddeleri yürürlükten kaldırılmaktadır.

Tasarı yatırım ortamının iyileştirilmesi adıyla ve iddiasıyla hazırlanmıştır ancak bu kanun tasarısıyla yapılan düzenlemeler olumlu olmakla birlikte, yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunda çok yetersiz görülmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yatırım ortamının iyileştirilmesine, iş ortamının ıslah edilmesine, ülkemizin yatırımcı dostu hâline getirilmesine, işlem sürelerinin ve maliyetlerin azaltılmasına yönelik çabaları desteklemekteyiz. Partimizin seçim beyannamesinde bu konulara yönelik detaylı politikalar yer almaktadır.

KOBİ’lerin Türkiye ekonomisi üzerindeki yeri tartışılmaz bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır ancak KOBİ’lerin yaşadıkları sorunlar kendilerinin baş edebilecekleri ölçeğin oldukça üzerindedir. KOBİ’lerin gerek finansman gerekse borç sıkıntısı had safhadadır. BDDK verilerine göre KOBİ kredileri her geçen yıl yüksek oranda artarak 2017 yılı itibarıyla 513 milyar liraya ulaşmıştır. KOBİ’lerin takibe düşen kredi borçları da hızla artmakta olup 25 milyar liraya varmıştır. 2017 yılında KOBİ kredileri yüzde 22, takipteki kredi tutarı ise yüzde 17 oranında artmıştır. KOBİ’lerin takipteki kredi oranı toplam takipteki kredi oranının üzerindedir.

Esnafımız ve KOBİ’ler borç ve yüksek faiz sarmalından kurtarılmalıdır. Piyasanın canlanması, KOBİ’lerin ve esnafın rekabet gücünün artırılması amacıyla geniş kapsamlı bir program açıklanmalı, bölgesel, sektörel ve millî yenilik strateji ve politikaları ivedilikle uygulamaya konulmalıdır. KOBİ’ler ve esnafın vergi ve prim oranlarında indirim yapılmalıdır. Elektrik, su ve doğal gazda esnafımıza indirimli özel tarifeler getirilmelidir.

KOBİ’lerin katma değeri yüksek mal ve hizmet üretmeleri desteklenmeli, AR-GE yatırımı yapmaları ve araştırmacı istihdam etmeleri özendirilmeli, markalaşmaları, kurumsallaşmaları ve yenilikçi iş modelleri geliştirmeleri sağlanmalıdır. KOBİ’lerin her kademedeki insan gücü kapasitesi artırılmalı, nitelikli insan gücüne dönük eğitim-sanayi iş birliği politikaları desteklenmeli, çıraklık ve kalfalık destekleri etkin bir şekilde hayata geçirilmelidir.

Uygulamada çıraklık ve staj çalışmaları emeklilik hizmeti yönünden sayılmamakta, boşa gitmektedir. Çırak ve stajyer olarak çalışanların ellerine sigorta kartı ve sigorta numarası verilerek “Sigortalısın.” denilmekle birlikte çalıştıkları süreler emeklilikte hiç sayılmamakta, borçlanma imkânı da verilmemektedir. Mesleki eğitimin ve çıraklık eğitiminin özendirilmesine de katkıda bulunmak amacıyla çıraklık veya staj süreleri hizmete sayılmalı, geçmiş süreler için borçlanma hakkı verilmeli ve emeklilik için sigortalılık başlangıç tarihi olarak dikkate alınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ekonomiyi büyütebilmek için yatırıma, yatırım için de kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye’de birçok sektörde kapasite kullanım oranı yüzde 80’leri aşmış olup bu durum yeni yatırım ihtiyacı olduğunu ortaya koymaktadır. Ekonomik büyümenin birinci kaynağı sabit sermaye yatırımları, ikinci kaynağıysa ülke genelinde verimliliğin artırılmasıdır. Daha fazla üretim, daha fazla ihracat, daha fazla istihdam ve daha fazla gelir için daha fazla yatırıma ihtiyaç vardır ve bunun yolu öncelikle yurt içi tasarrufları artırmaktan geçmektedir. İkinci olarak da hem kendi kaynaklarımızı hem de yurt dışından kullandığımız kaynakları verimli, üretken alanlarda kullanmaktır. Burada kamu otoritesinin ülkedeki kaynak tahsisini doğru yönlendirmesi büyük öneme sahiptir.

Bir ülkenin kendi kaynakları yetersizse dış kaynak kullanabilmesi son derece önemlidir. Bir o kadar daha önemli olan da bu dış kaynağın nerede kullanıldığıdır. Bu kaynak eğer üretken alanlarda yatırıma harcanıyorsa verimli kullanılmış demektir. Hem yatırımlarımızın düşük olması hem de kaynakların üretken alanlarda kullanılmaması imalat sanayinin millî gelir içindeki payının azalmasına, üretimin, teknoloji seviyesinin düşmesine, ekonominin ihtiyaç duyduğu malların ithal edilerek cari açığın yükselmesine, sonuç olarak da ülke gelirinin düşmesine neden olmaktadır. Elde edilen kıt ve maliyetli kaynakları inşaata, betona gömen, özelleştirme yaparak ve yabancılara toprak satarak otomobil ve cep telefonu ithal eden bir anlayışla ekonomik bir atılım gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Hem sanayimiz hem de ihracatçımızın ithalata bağımlılığı kaygı verici boyutlara yükselmiştir. Ara malı ithalatı toplam ihracattan fazla duruma gelmiştir, bunu sadece enerji ithalatıyla ya da altın ithalatıyla açıklamak mümkün değildir. Bakınız, 2017 yılında ara malı ithalatı önceki yıldakine göre yüzde 28 oranında artarak 171,5 milyar dolara ulaşmış olup aynı dönemde 157 milyar dolar olan toplam ihracat rakamının çok üzerindedir. Türkiye için sürdürülebilir olmayan bu tablo sanayide ihtiyacımız olan üretim yapısına erişmemiz için büyük bir engel teşkil etmektedir.

2012 yılında uygulamaya konulan teşvik sistemiyle ülkemizin ithalat bağımlılığının azalacağı ve buna bağlı olarak cari açığın aşağı çekileceği söylenmiş, teknolojik dönüşüm sağlayacak yüksek ve orta ileri teknoloji içeren yatırımlara süper destekler sağlandığı ifade edilmiştir. Bu teşvik paketinin en önemli ayaklarından biri stratejik yatırımlar konusuydu, uzay endüstrisi, otomotiv, kimya, makinayla ilgili yapılacak büyük yatırımları kapsıyordu. Çok havalı konuşmalar yapıldı ama sonuçta, atılan taş ürkütülen kurbağaya değmedi, beklenen düzeyde yatırım yapan çıkmadı; açıkçası, Hükûmet kendi çaldı kendi oynadı.

Üretim ve ihracatımızın teknoloji seviyesi düşüktür. Türkiye, bilim, teknoloji ve yenilik performansında dünyada hâlâ çok gerilerde bulunmaktadır. Kaynakların daha fazla imalat sanayisine yönlendirilmesi ve AR-GE desteklerinin daha nitelikli hâle getirilmesi gerekmektedir. Teknolojide atılım yapmadan, eğitimin ve iş gücünün kalitesini artırmadan orta gelir tuzağından çıkma imkânımız yoktur.

Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları artarak devam etmektedir. Türkiye, ekonomi alanında hızla reform gündemi oluşturmalı ve bunu uygulamalıdır. Bir an evvel bu ülkede olumsuzlukları giderecek, iş dünyasına güvence verecek adımların atılması gerekmektedir. Ülkemizde yeni bir sanayi politikasına ihtiyaç duyulduğu açıktır. Burada temel amaç piyasa ekonomisi odaklı ve özel sektöre dayanan, rekabetçi ve sürdürülebilir millî bir sanayiyi oluşturmak ve ihracat kapasitesini artırmak olmalıdır. Ülkeler arası rekabette avantajlı duruma geçebilmemiz AR-GE çalışmalarına gereken önemin verilmesine, bilgi ve teknoloji yoğun yüksek katma değerli ürünleri ihraç edebilmemize bağlıdır. Bu da ancak ve ancak iyi bir ekonomik yol haritası kapsamında gerçekleştirilecek yapısal değişiklikler, beşeri sermaye yatırımları ve öngörülebilir bir ekonomik faaliyet alanıyla gerçekleştirilebilecektir.

Tasarının hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Yatırım Teşvik Kanunu’nun ikinci bölümü üzerine söz aldım ama yatırım teşvik kanunlarıyla yatırım çoğalmıyor, Türkiye'de ekonomi de düzelmiyor, hiçbir şey rayına girmiyor. Bunların ön şartı olarak Türkiye'de hukukun üstünlüğü, demokratik hak ve özgürlüklerin geldiği çıta ya da getirildiği çıtayı öncelikle tartışmamız gerekir.

Evet, şu anda Demirtaş Sincan’da konuşmaya devam ediyor ve bu duruşma, açıkçası, kamuoyundan, Türkiye'den ve dünyadan gizlenmek için her türlü çaba ortaya konuyor. Dün yabancı delegasyonun büyükelçilik düzeyinde, parlamenter düzeyinde, çok üst düzeylerde, çok sayıda… Leyla Halid bile –ismini biliyorsunuzdur- içeri alınmadı çünkü duruşma gizli yapılmak isteniyor.

Bugün size Demirtaş duruşmada ne dedi, onların bir kısmını anlatacağım. Bu vesileyle Türkiye'ye de bu mesajların ulaşması önemlidir diye düşünüyorum.

Evet, Demirtaş ne dedi: “Savunmam kamuoyundan gizlenmeye çalışılıyor. Bu dosya gizli değil. İsteyen herkes izleyebilmeli. İsteyen herkes izleyebilseydi bugün burada 500 bin kişi olurdu, 50 kişilik koltuk ayrılmış durumda.”

Demirtaş ne dedi: “Tutuklanmadan önceki dönemde medyadaki yayınlara bakın. Bu kadar yayını ‘Demirtaş uzaylı’ diye yapsalardı, Türkiye'nin yarısı benim uzaylı olduğuma inandırılmıştı. Dokunulmazlıkların kaldırılmasından önce medyaya taşınan manşetlerle bir algı operasyonu oluşturulmuştur.”

Demirtaş devamında: “Nasıl bir azılı teröristmişiz algısı yaratıldı, bu algı üzerinden fezlekeler hazırlandı, bu algı üzerine iddianame hazırlandı, kabul edildi, dokunulmazlığımı tanımayarak iddianameyi yüzüme okudunuz. Dolayısıyla, benim ne söylediğim değil, başkalarının benim hakkımda ne söylediğini tartışarak karar vereceksiniz. Erdoğan şöyle bir demeç verse ‘Milletvekili tutuklanır mı?’ dese, bizleri tutuklu yargılayan heyetlerin çoğu ‘Sabah olsun da tahliye edelim.’ diye uyumaz. Tabii, mahkemenizi itham etmeyeyim. Recep Tayyip Erdoğan, ‘Tutuklu milletvekili yargılamak milletin iradesine hakarettir.’ desin, içeride vekil kalmaz. Ben bu şekilde tahliye olacaksam olmayayım.”

Demirtaş ne dedi: “Cemaat-AKP limoniliği dershaneler tartışmasıyla başladı. Anayasa Mahkemesinin tutuklamayı devam ettiren kararlarında ‘İfade vermeye gitmemiş olması.’ diyorlar. İfade vermeye gitseydi tutuklamazlarmış. Fakat bu ülkenin Cumhurbaşkanı, oğlunu 17-25 Aralıkta ifade vermeye göndermedi. Abdullah Gül, ‘Hakan Fidan’ı ifadeye ben göndermedim.’ dedi. Hakan Fidan cemaat yargısı tarafından ifadeye çağrıldığında gitmedi, yasa çıkarıldı. Kim göndermedi? Gül diyor ‘Ben göndermedim.’ Erdoğan diyor ki ‘Ben göndermedim.’ Payeyi paylaşamıyorlar. Hangi yargıya güvenmiyorlardı? Bizi göndermek istedikleri yargıya. Bizim ‘İfade vermeye gitmeyiz.’ dediğimiz yargıya. Kimse de kendilerine ‘Sen nasıl Türk yargısına kafa tutarsın? Seni ensenden tutar, içeri atarız.’ diyemedi. Neydi bunun nedeni? Bugüne kadar yargı buna cevap verebildi mi? Anayasa Mahkemesi dâhil. Benimle ilgili tarihin en skandal kararlarından birini verdi. Bir asliye ceza mahkemesinin sahte belgeleriyle, olmayan delilleriyle skandal bir karar verdi.”

Demirtaş ne dedi: “AKP milletvekili Şamil Tayyar’ın iddiası basına yansıdığı için tanık olarak dinletebilirsiniz. ‘FETÖ’nün bir elemanı nasıl olur da Demirtaş’ın iddianamesini hazırlamakla görevlendirilebilir, şaşıyorum.’ diyerek basına demeç verdi. Çağırılması lazım. İddianamemi hazırlayan savcı gönderildi. FETÖ’cü olmakla suçlanan savcı yaranabilmek için elinden geleni yaptı. Keşke başarılı bir hukukçu olsa, iyi bir iddianame çıkarabilseydi ama malzeme bu. Baskı altında. Kendini ispatlamanın yolu, Demirtaş’a en ağır suçlamaları yöneltecek bir iddianame hazırlamak. O yüzden 31 fezlekeyi toplayıp 50 klasöre çıkartan bir savcı şu anda başka bir yerde.

Şu anda biz sanığız ama Yargıtay Başkanı az önce benim dosyamı ne kadar yönlendirdiğini söylediğimiz kişiyle çay topluyor. Bu Yargıtay benim dosyamı inceleyecek. Bizatihi benimle ilgili iki üç yıldır kampanya yürüten, partimle ilgili algı yaratan Recep Tayyip Erdoğan ile Yargıtay Başkanı ailecek çay topluyorlar. Bu, yargının içinde bulunduğu durumun vahim görüntüsüdür.

Erdoğan’ın oturduğu koltuk Parlamento Başkanının koltuğu. Parlamento Başkanı, muavin koltuğu gibi yan tarafta oturuyor. Parlamento Başkanının koltuğu kimsenin malı mülkü değildir, millî iradenin temsilidir, Erdoğan’ın koltuğu değildir.

Dosyam yarın AYM Başkanının önüne gittiğinde, şu fotoğrafta yürütmenin önünde başını eğen AYM Başkanı tarafından incelenecek bu dosya.

Danıştay Başkanının kızı sarayda işe alınmış. Bunlar üst yargı kurumlarının başkanları. Bir hukukçu olarak insan utanıyor.

Sedat Peker kendisini mafya lideri olarak tanıtıyor. Akademisyenlere ‘Akan kanlarınızla duş alacağız.’ dedi. On bir yıl ceza istendi. Peki, evi basılıp ifadeye mi götürüldü? Ne gerek var, Sedat Peker HDP’li değil ki. En son, savcıya bir ifade gönderdi. Duruşmaya gelmedi, hastadır, yorgundur. Zorla getirme kararı bile çıkarılmadı. Bu kadar hoşgörülü olan bir yargı bir önceki Eş Genel Başkanımız Serpil Kemalbay’a aynı hoşgörüyü göstermiyor. İfade vermek için savcılığa gidiyor ‘Hayır, Emniyet’te kalacaksın yedi gün.’ diyorlar. Böyle bir ortamda iddianamem hazırlandı, böyle bir ortamda sorgumu yapıyorsunuz.

Tabii, bir de benim kayınbabam etkili bir AKP’li değil. Damat kontenjanı da var. Konyaspor Başkanını FETÖ’den ifadeye çağırdılar, serbest bıraktılar. Tutuklansın demiyorum; bunlar eşitsiz, adaletsiz örnekler olduğu için söylüyorum. Davutoğlu’nun arkadaşı tabii ki tutuklanmaz. Biz Davutoğlu’nun arkadaşı değiliz; ne yapalım, muhalifiz.”

Başka bir yargı örneği Demirtaş’ın verdiği: “Burdur’da dövülerek öldürüldü bir kadın. Tutuksuz yargılanıyor sanık. Kadının yüzüne kezzap atıp tecavüz girişiminde bulundu, yargı tutuklamadı. Yüksekova’da bir güvenlik görevlisi 4 kişiyi öldürdü, tutuklanmadı. Diyarbakır ‘Nevroz’unda Kemal Kurkut, öğrenci, arkasından ateş edilerek öldürüldü, zanlının polis olduğu tespit edildi. Maktulün silahsız olduğu, bir basın çalışanın fotoğraflarıyla netleşti. Tutuksuz yargılanıyor polis, tek bir gün gözaltı bile görmedi.”

Demirtaş ne dedi: “Bizler, parti binamız yakılırken suç duyusunda bulunduk. Kayseri binamız bir grup tarafından sarıldı. Taşladılar ve ateşe verildi. Orada hak biter. Güvenlik güçleri müdahale etmedi. Güvenlik güçleri ‘Biz halledeceğiz.’ deyip sessiz sedasız gönderdiler. Parti Genel Merkezi avukatları suç duyurusunda bulundu güvenlik güçleri hakkında. Kayseri Emniyet Müdürü ‘Hakkında soruşturma yapılmasına gerek yok.’ diye izin vermiyor, soruşturma açılamıyor. Anormal olan kısmı şu: ‘Soruşturmaya gerek yok ve izin alamadım.’ diyen savcı benimle ilgili fezleke düzenliyor Kayseri Emniyet Müdürüne iftira atmaktan. Figen Yüksekdağ’la birlikte biz sanığız, iftira suçu işlemişiz. Asliye ceza mahkemesinde sanığız ve yargılanıyoruz. Fezleke Meclise geldi. Şaka gibi, bu yargı bizi yargılıyor.

G20 Zirvesi’nde -tutukluyum, suçlu muyum belli değil- ‘O şahıs teröristtir.’ diyor ülkenin Cumhurbaşkanı Almanya’da. Bütün gazetelerde manşet oluyor.

Ben mahkemeye çıkmak, savunma yapmak istiyorum ama ortada mahkeme yok. On beş aydır ben iddialara karşı cevap veremiyorum. Ben de ‘Tarih kimin terörist olduğunu gösterecek.’ demişim.

Peki, Erdoğan’a başka sorular soruluyor. Kavurmacı’yla ilgili soru soruluyor. ‘Tamam da bu konu yargıyla alakalı bir konu, yargı süreci devam ediyor, ben buna bir şey diyemem.’ diyor. Kavurmacı dosyası. Demirtaş sorulduğunda ‘terörist’ diyen AKP Genel Başkanı, nedense bu tür dosyalarda yargıya müdahale edilmemesi gerektiği konusunda mesaj veriyor.”

Evet, Demirtaş’ın savunmaları bugün de yarın da devam edecek. Aslında özetle bir döneme ışık tutuyor. Nasıl bir kampanyayla içeride olduğunu geniş bir şekilde anlatıyor.

Ve özetle “hak” diyor, “hukuk” diyor, “özgürlük” diyor, “eşitlik” ve “demokrasi” diyor.

Buradan kendisini selamlıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu konuşacak.

Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.

Bu bölüm ağırlıklı olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu hükümlerine değişiklik getiren düzenlemelerden oluşuyor.

Değerli arkadaşlarım, bu konular -Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti biliyorsunuz- Plan ve Bütçe Komisyonunun ihtisas alanıyla ilgili konular değil, biraz önce söylediğim gibi, Türk Ticaret Kanunu’yla ilgili konular, rehin müessesesiyle ilgili konular. Bunlar ilgili uzmanlık komisyonlarında da yeterince tartışılmadı, sivil toplum ya da meslek kuruluşları da bizim Komisyon çalışmalarına yeterli ölçüde katılmadı maalesef. Onun için bu konularla ilgili olarak yeterli düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak yaptığımız konusunda şüphemiz var.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, dünkü görüşmelerimizde 2 kere kürsüye geldim, diğer arkadaşlarım da mümkün olduğunca anlattılar, biz yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili bu tasarıyı destekliyoruz tabii ki fakat yeterli bulmuyoruz. Özellikle bunu belirteyim. Ülke ekonomisinin bu kadar sıkıntılı olduğu bir dönemde, Doğu ile Batı arasında kaldığımız bir dönemde, yılların müttefikleriyle karşı karşıya geldiğimiz savaş çığlıkları atılan bir dönemde, Afrin’de harekât yaptığımız bir dönemde, sıkıntıların -kısaca hepiniz biliyorsunuz- had safhada olduğu bir dönemde ekonomimizin çok sağlam olması lazım. Epeydir de ekonomiyle ilgili sıkıntılar var, gittikçe de artıyor ve yapısal reformlara ihtiyaç var. Başbakan Yardımcımız Sayın Şimşek burada. Her zaman kendisi de ifade ediyor, yapısal reformların yapılması lazım. Türkiye’de vergiden sosyal güvenliğe, hukuk reformuna kadar, kamu yönetiminin tekrar düzenlenmesine kadar birçok konuda reforma ihtiyaç var. Bunların yapılması gerekirken bu konularla yani aspirin tedbirlerle uğraşılmasını gerçekten anlamıyoruz. Bu konuyu Hükûmet de biliyor ama bu kadar önemli konularda, bu kadar önemli olan sıkıntılar konusunda bunların getirilmesini anlayamıyoruz yoksa tabii ki bu tasarı çıksın. Çıksın ama neye çözüm oluyor? Yukarıda da şu anda bir tane tasarımız var -oradan geldim- görüşüyoruz. Orada da 82 maddelik bir torba kanun var, konu da aynı aşağı yukarı, o da yatırım ortamının iyileştirilmesini öngörüyor. Ama öyle maddeler var ki, o kadar suyuna tirit maddeler var ki anlamak mümkün değil. Bu kadar önemli bir sorun varken bunların getirilmesini gerçekten anlamak mümkün değil. Bir samimiyetsizlik var. Yukarıda, biraz önce, gelmeden az önce 44’üncü madde görüşülüyordu. İşsizlik Fon’undan 3,4 milyar lira paranın aktarılarak yeni istihdam edileceklere verilmesi, Maliye Bakanlığından da bütçeden de bir miktar artırılarak toplam 4 milyar 600 milyon liralık bir fonun, İşsizlik Fonu ve bütçeden aktarılan bir fonun firmaları teşvik etmesi öngörülüyor. Peki, şimdiye kadar ne kadar teşvik etmişiz diye bakıyorsunuz, hiç teşvik edememişiz.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan Yardımcılarım da dinlesinler, şu rakamları vereyim, bakın: Dün verdim sigortalı sayısını, zorunlu sigortalı sayısını, Aralık 2015’te 14 milyon, Kasım 2017’de iki yılda 14 milyon 455 bin olmuş; 555 bin artmış bu kadar teşvike rağmen. Esnaf sayısında düşme var, Aralık 2015’te 2 milyon 818 bin olan esnaf sayısı 2 milyon 743 bine düşmüş iki yıl sonra; esnafta azalma var, çok sıkıntılı belli. Peki, durum bu iken bizim yapmamız gerekenler bunlar mıdır? Bunları da yapalım ama yapısal reformları neden yapmıyoruz, yapılması gerekenleri neden yapmıyoruz bunu anlamak mümkün değil. Her defasında bu kürsüye çıktığımda ben bunu ifade ediyorum, değerli arkadaşlarım da ifade ediyorlar. Bu konuları neden gündeme getirmiyoruz, neden yapmıyoruz, neden sadece seçime yönelik yatırım yapıyoruz?

Şu rakamlara bakın, 2015’te -2015’te seçimler vardı- sigortalı sayısında bir artış görüyorsunuz, sonra tekrar düşüyor. Esnaf sayısında desteklerle bir artış görüyorsunuz, düşüyor. Emekli Sandığına tabi memur sayısında bir artış görüyorsunuz, sonra düşüyor.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Seçime kadar.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Bunlarla belki seçim kazanılır ama ülke ekonomisi için, ülke için doğru bir iş yapılmaz değerli arkadaşlarım, bunun yapılması lazım.

Dünkü rakamlara ilave olarak şunu söyleyeyim: Geçen yıl, 2017’de ne kadar gelir vergisi toplanmış biliyor musunuz? 112 milyar. Hedef 108 milyarmış, 112 milyar toplanmış. Bakın hedefin üzerine çıkmış ama müteahhit gibi, kuyumcu gibi, mobilyacı gibi serbest meslek sahipleri, beyannameli mükellefler sadece 5 milyar lira vergi ödemişler, bildirmişler; 112 milyarın geriye kalan 107 milyarı sadece çalışanlardan yapılan tevkifat, bunların çoğu da kamudan, kamu işçilerinden yapılan tevkifat. Bu kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil, demek ki biz gelir vergisi almıyoruz. Dün gelir vergisi mükellef sayılarını söyledim, şu anda 1 milyon 800 bin; bunu da artıramıyoruz yıllardan beri, on yedi yıl içerisinde bunda da önemli bir artış söz konusu olmamış. 81 milyon nüfusumuz var, 60 milyon seçmenimiz var. Yani yaklaşık 60 milyon seçmenimiz olduğuna göre, demek ki 18 yaşın üzerinde 60 milyona yakın vatandaşımız var yurt dışıyla beraber; buna rağmen, 1 milyon 800 bin gelir vergisi mükellefi var. Bir anormallik var burada. Demek ki bizim gelir vergisi mükellef sayımızı artırmamız lazım, kurumlar vergisi mükellef sayısını artırmamız lazım, kurumlar vergisinin gerçek tahsilatını artırmamız lazım. Geçen sene kurumlar vergisinden 52 milyar -yanlış hatırlamıyorsam- tahsil etmişiz, o da hedefin üzerinde bakın, hedefin üzerinde. Bakın, 764 bin kurumlar vergisi mükellefi var ama ilk 100’deki mükellef yüzde 60’ını ödüyor. 2017’de sadece bankaların kazançları 40 milyara yakın, sadece bankaların. İlk bin kurumlar vergisi mükellefi yüzde 80’ini ödüyor yani 764 binden geriye kalan 763 bin mükellef demek ki kazanmıyor, demek ki vergi ödemiyor. Gerçi denetim de yapılmıyor ama ödemiyor. Bunları görmemiz lazım, buna göre bir reform yapmamız lazım. Biz vergi almıyoruz, aldığımız vergi… Bakın, 2018 bütçesine 600 milyar lira vergi geliri koyduk; bunun beyana tabi olan kısmı 70 milyarı geçmiyor, geri kalanı harcamalar üzerinden alınan vergiler. Harcamalar üzerinden vergi aldığınız zaman adaletsiz oluyor. Benzin üzerinden, TEKEL ürünleri üzerinden vesaire, bunlarla harcamalar üzerinden vergi alarak kalkınmak olmaz. Şirketleri büyütmek, geliştirmek lazım, onun için de yapısal reformlarımızı bir an önce yapmamız lazım. Onun için aspirin tedbirlerle bu iş olmaz diyoruz. Bu yapılan işi, hem yukarıdaki torba kanunu hem de buradaki kanunu yetersiz olarak görüyoruz değerli arkadaşlar.

Geçenlerde yine 11’inci Plan hazırlıklarına katıldık, yeni bir plan hazırlanıyor. Orada da aynı şekilde sorunlar belli, sıkıntılar belli ama yapısal reformlar dişe dokunur bir şekilde ele alınmıyor; sadece seçim ekonomisi bu, seçimlere yönelik olarak yatırım yapılıyor.

Değerli arkadaşlarım, seçimlere yönelik yapılan yatırımlar belki bazı seçmenlerin iktidara oy vermesini getirebilir ama ülkeye büyük bir haksızlıktır. Böyle bir ortamda, Türkiye'nin şu şartlarında büyük sıkıntıdır, yazıktır, günahtır. Bunu yapmamamız lazım. Bir an önce bu yapısal reformların gelmesi lazım, bunları oturup konuşmamız lazım. Meclis sıralarının bu kadar boş olmasının önemi yok; bilen, bu konuları anlayan, samimi, değerli arkadaşlarım şimdi olduğu gibi burada olurlar, bunları konuşuruz ve bunlar bir an önce çıkarılır. Türkiye bunu yapacak kapasitededir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.

Şahsı adına Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay konuşacaklar.

Buyurun Sayın Günay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EMİNE NUR GÜNAY (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 518 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve yüce Divanı saygıyla selamlarım.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi derken yerli veya yabancı yatırımcıların daha kolay iş yapabilmesini, ülkemizin zaman ve kaynak etkinliğinin ve verimliliğinin artırılmasını hedefliyoruz. Yatırım ortamının uygunluğu, yatırımcıların karar vermesini kolaylaştırmakta ve ülkeleri seçerken baktıkları en önemli parametrelerden biri olmaktadır. Bu amaçla, bir ülkedeki yatırım ortamının uygunluğunun değerlendirilmesi için İş Yapma Kolaylığı Endeksi oluşturulmuştur. Endeksteki temel ölçütler, işe başlama, inşaat izinleriyle uğraşma, elektrik alınması, mülk kaydı, kredi alınması, yatırımcıların korunması, vergilerin ödenmesi, sınır dışı ticaret, sözleşmelerin uygulanması, iflas durumunun çözülmesidir. 1 ile 90 arasındaki sıralamada Türkiye'nin konumu 55 ve 69 arasında değişmekte, 2018 yılında İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde 60’ıncı sırada yer almaktadır.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi kapsamında üç soruyu netleştirmek gerektiğine inanıyorum. Bir: Neden doğrudan yabancı yatırım ve sermaye önemlidir? Gerek gelişmiş ekonomiler gerekse gelişmekte olan ülkelerde yabancı yatırımcılar ve bu yatırımlardan elde ettikleri üretime dönük nicel ve nitel katma değer küresel ekonomik performanslarında önemli bir etkendir. Ancak, gelişmekte olan ülkelerin en büyük zorluğu, doyulmamış ihtiyaçların çokluğu ve marjinal tüketim eğiliminin yüksek olması nedeniyle tasarruf oranının düşük olmasıdır. Bu nedenle, özellikle gelişmekte olan ülkelerin ekonomik gelişiminde yabancı sermayenin önemli rolü bulunmaktadır. Ülkemizde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının miktarına baktığımızda 2000’li yıllara kadar neredeyse yatay bir seyir izleyen doğrudan yatırımlar, 2007 yılında rekor kırmış, sonrasında dalgalı bir seyir izlemiş, 2017 itibarıyla yaklaşık 11,8 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır.

İki: Peki, yerli ve yabancı yatırımcı yatırım yapmak istediği ülkede ne arar? Bu konulardaki araştırmalara bakıldığında yabancıların bir ülkeye yatırım yapma kararı alırken öncelikle piyasa büyüklüğü, ham madde temininde kolaylık, nitelikli iş gücü gibi konulara baktığı, aynı oranda ekonomik ve siyasi istikrar aradıkları, ikincil planda da o ülkedeki destek ve teşviklere baktıkları görülmektedir. UNCTAD 2017 Dünya Yatırım Raporu’na göre, 2016 yılında gelişmiş ülkelerde doğrudan yatırım yüzde 5 oranında artarken gelişmekte olan ülkelerde yüzde 14 oranında düşüş kaydedilmiştir. Türkiye ise 2016 yılında yaşanan bütün olumsuzluklara ve 15 Temmuz hain darbe girişimine rağmen, 12,9 milyar dolar doğrudan yatırım çekmiştir. Raporda ayrıca, Türkiye'nin son yıllarda yatırım çekmek için çıkardığı yeni teşvik paketlerine de vurgu yapılarak özellikle AR-GE alanında verilen teşviklere ve 2017 yılında yabancılara vatandaşlık gibi reformlara dikkat çekilmiştir. Aynı Şekilde, UNCTAD raporunda yatırımların karşılıklı teşvik edilmesi ve korunması alanında Türkiye'nin 2017’de 7 anlaşma imzalayarak en aktif ülke olduğu belirtilmiştir.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi ile rekabet gücü arasında bir etkileşim var mı? Rekabet gücünün artırılması için yatırım ve ticaret ortamının geliştirilmesi önemlidir. Bu etkileşimi en iyi şekilde Küresel Rekabet Endeksi ve İş Yapma Kolaylığı Endeksi’ni karşılaştırarak görebiliriz. Her iki endekste de ilk 10 ülkenin 2016 yılında 8’i, 2017 yılında ise 6’sı örtüşmektedir. Dünyadaki AR-GE yatırımlarının üçte 2’sinin uluslararası şirketler tarafından gerçekleştirildiğini hatırlarsak Türkiye'nin AR-GE yoğunluğunun artırılması için AR-GE alanında iş ve yatırım ortamının küresel arenada cazip hâle getirilmesi önemlidir. Sınır içi ve sınır ötesi terör odaklarıyla verilen mücadeleye rağmen, Türkiye, yatırım ortamının iyileştirilmesine, daha fazla yatırım, daha fazla istihdam…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE NUR GÜNAY (Devamla) - …ve daha fazla ihracat için tüm gerekli düzenleme ve teşviklerini hayata geçirmektedir.

Bu anlamda, yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik kanun tasarımızın ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günay.

Şimdi soru cevap işlemini yapacağız.

Süremiz on beş dakika, bu sürenin yedi buçuk dakikası sorulara, diğer yedi buçuk dakikası ise cevaplara aittir.

Sayın Tümer, buyurun, sizden başlayalım.

ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) – Sayın Bakan, üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olan tıbbi mümessiller, yeni adıyla ürün tanıtım temsilcileri için Yıldırım Beyazıt Üniversitesi tarafından yürütülen sertifika programına katılmaya zorunlu tutulmuş ve her birinden KDV dâhil 1.180 lira ücret alınmıştır. Uzaktan erişimle sağlanan program kapsamında 30 bin sektör çalışanı bu parayı ödemek zorunda bırakılmıştır. Ayrıca programa katılanların sertifikaları da henüz kendilerine iletilmemiştir. Program neden sadece yeni kurulan bir üniversiteye zorunlu tutulmuştur? Toplanan paralar kim ya da kimler tarafından nerelere harcanmaktadır? Bahse konu üniversite daha önce buna benzer geniş çaplı bir program hazırlamış mıdır? Mümessillere sertifikaları gönderildikten sonra yeniden bir ücret talep edilecek midir? Programda neden fahiş fiyat uygulaması yapılmıştır? Parayı ödemeyen ve programa katılmayan mümessilliklerin bundan sonraki süreçte bir daha mümessillik yapamayacakları ve iş akitlerinin feshedileceği iddiaları doğru mudur? Eğitim programına katılamayanlar için ayrıca bir program düzenlemesi planlanmakta mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bektaşoğlu…

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

TOKİ, kuruluş ve var olma amacından tamamen uzaklaştı, rantı gözeten ticari bir kurum hâline geldi. Mesela Giresun’da deniz ile sahil yolu kenarındaki en değerli kamu arazileri şeffaf olmayan yöntemlerle maalesef TOKİ’ye devredildi. TOKİ bu arazileri ya uhdesinde tutuyor ya da hiç de ihtiyaç olmadığı hâlde konut, AVM projesiyle bekletiyor. Böylece inşaat sektöründe 40 bin dolayında icra işlemine tabi tutulan, siftahsız kepenk kapatan esnafımıza, zaten çarkı dönmeyen kentin ekonomisine ciddi zararlar vermenin, yeni mağduriyetler yaratmanın önü açılıyor. Giresun Atatürk Stadı ve SSK hastanesinin arazileri için yapılan uygulama buna bir örnektir. Halkımız bu arazilerin rant için değil, kent insanı için, çevre ve geleceğimiz için kullanılmasını istiyor. Stadyum arazisi Ordu ve Trabzon’da olduğu gibi kent park olsun istiyor. Bu talebi konuya en çok vakıf Giresunlu Bakana, Sayın Canikli’ye iletiyoruz. Giresun için de iyi bir rüya görün, yazık etmeyin kentimize, o güzelim arazilere.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Şeker Kurumu kapatıldığında eyvah demiştik, bu eyvahımızın gerçekleşmek üzere olduğunu görüyoruz. Bu sefer 15 şeker fabrikasının özelleştirme kapsamında satılacağı söyleniyor. Başbakanın, şeker fabrikası bulunan illerin Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleriyle toplantı yaptığı belirtiliyor. Son on beş yılda yapılan özelleştirmelerde gördüğümüz gibi satılan kurumlar kapatılıyor ve böylece piyasa nişasta bazlı şeker üreticilerinin kontrol ve denetimine geçecek görülüyor.

Şeker pancarı stratejik bir ürün. Şeker fabrikasında çalışan işçilerimiz var. Hükûmetin böyle bir kararı var mı, bu uygulamaya geçilecek mi? Türkiye’de, nişasta bazlı şekerin zararlarıyla ilgili, sizin de Bakanlık yaptığınız dönemde bunun sakıncalarını içeren raporlar da hazırlandı. Şeker pancarı şekerinden vazgeçip nişasta bazlı şekere piyasayı mı teslim ediyoruz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Topal...

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim, onun yerine ben söz alacağım, değiştik de.

BAŞKAN – Bize niye bildirmediniz acaba?

Buyurun Sayın Özcan.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, aracılığınızla sormak istiyorum: Sayın Bakan muhakkak biliyordur, Bolu’nun çok önemli bir değeri var, Gölcük; önceden millî parktı, sonra tabiat parkına dönüştürüldü, sonra da ranta kurban edilmek üzere bugünlerde. Geçtiğimiz günlerde bir peşkeş için ihale yapıldı. Kamuoyu baskısı sebebiyle bu ihale iptal edildi. Ancak maalesef, Orman ve Su İşleri Bakanının Bolu Belediye Başkanına verdiği cesaret neticesinde Gölcük’le ilgili kirli planlar yeniden devreye sokuldu. Hükûmetinizden ben bu konuda net bir cevap bekliyorum; Gölcük’le ilgili planınız, projeniz, kafanızdan geçen nedir, bunu öğrenmek istiyorum.

Ayrıca Boluspor’umuz önümüzdeki yıl muhtemelen Süper Lig’de olacak. Devri iktidarınızda birçok şehre stadyum yapıldığı hâlde Bolu bu imkândan yararlanamadı, yararlandırılmadı. Bunun özel bir sebebi var mıdır? Bolu’ya stadyum yapma konusunda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çamak? Yok.

Sayın Köksal...

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, geçtiğimiz haftalarda, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Hocalar ilçesi ve ilçeye bağlı köyleri ziyaretimde, ambulans sıkıntısı çekildiğini ve ambulans yetersizliğinden Yeşilhisar köyünde bir yurttaşımızın hayatını kaybettiğini belirterek ambulans sıkıntısının giderilmesini istemiştim. Ancak, AKP’li yöneticiler ambulansın yeterli olduğu yalanını söyleyip kamuoyunu yanlış yönlendirmişlerdir. Bugün ne yazık ki ambulans olmadığı için, ambulans yetersizliğinden Hocalar merkezde bir yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu yurttaşımız dakikalarca ambulansın gelmesini beklemiş, ambulans olmadığı için vatandaşlar tarafından, resimde görüldüğü gibi bu şekilde, minibüsle hastaneye götürülmüştür. “Sağlıkta reform yaptık.” diyenlere sesleniyorum: Bu yüzyılda bu ambulans yetersizliğiyle, insan hayatına verilen bu değerle mi yapıyorsunuz reformu?

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, emekliler bizleri arayarak 5 bin iş gününü doldurmalarına rağmen hâlâ Türkiye’de 600, 700, 800 lira gibi emekli maaşı aldığını söyleyenler vardır. Yani, bugün 600-700 lirayla insanların yaşamlarını idame ettirebilmesi mümkün değildir. Bütün emekliler için en az asgari ücret tutarında bir maaşın Hükûmetiniz tarafından ödenmesi gerekmektedir. Bu konudaki aksaklıkların, nerede eksiklik varsa, nerede yanlışlık varsa bunların düzeltilerek asgari ücretin altında maaş alan emeklilere en azından hayatını idame ettirecek kadar bir asgari ücret verilmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ziraat Bankasının en önemli kuruluş amaçlarından birisi tarıma ve çiftçiye finansman temin etmektir. Hâl böyleyken Ziraat Bankasının tarım dışındaki sektörlere daha fazla kredi verdiği de görülmektedir. Bir AVM’ye 285 milyon avro kredi verdiği ve bu kredinin geri ödenmediği günlerdir kamuoyunu meşgul etmektedir.

Ayrıca, yine, Ziraat Bankası çiftçiye verdiği krediyi zorlaştırmak için önceden kabul ettiği aile bireylerinin kefaletini artık kabul etmemektedir. Yani, artık yaşlandığı için tarımsal faaliyetlerini oğluna devreden bir baba oğluna kefil olamamaktadır; bu uygulamaya derhâl son verilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum. Soru yönelten değerli arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.

1’inci soru, ilaçla ilgili olarak ürün temsilcilerinin sertifikalandırılmasıyla ilgili bir konu. Bir üniversitemizde sertifika verilen kişiler için soruluyor. Aslında, bahsedilen üniversitemiz Türkiye’nin en seçkin üniversitelerinden birisidir; gerekli öğretim üyesi, bu işleri yapabilecek öğretim üyesi varlığının olduğunu ben de biliyorum. Bir fahiş fiyattan bahsedildi. Bir fahiş fiyat olduğunu da düşünmüyorum doğrusu. Bir sertifika programı için üniversitenin elbette masrafları oluyor biliyorsunuz; öğretim üyeleri var, üniversite belli alanlarını bu iş için kullanıyor. Programa katılmayanlar için ne yapılabilir? Bütün bu konuları ilgili üniversitemize ileteceğim.

TOKİ konusunda Sayın Bektaşoğlu’nun bazı yorumları vardı, buna istinaden de soruları oldu. Bir defa, TOKİ’nin gerçekten ülkemizde vatandaşlarımızı ev sahibi yapma konusundaki atağı hükûmetlerimiz döneminde çok takdire şayan bir ataktır. TOKİ, elbette bazı arazileri değerlendirerek kullanmak ve bu değerlendirmeden elde ettiği gelirleri de yine vatandaşlarımıza konut yapmak üzere bir politika izliyor. Hani “TOKİ, rant için kullanıyor.” dediğimiz zaman şöyle bir haksızlık yapmış oluruz TOKİ’ye ve Hükûmetimize…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yoksul vatandaşlara yüzde kaç yapıyor oran olarak Sayın Bakan?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Neticede buradaki bütün kazançların bir kısmı vatandaşa “sosyal konut” şeklinde, bir kısmı buna benzer orta gelirli vatandaşlara konut olarak dönüyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne kadar, ne kadar, oransal olarak ne kadar? Sadece yüzde 10.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Dolayısıyla TOKİ’nin mevcut mevzuat, mevcut düzenlemeler ve kanunundan ileri gelen yetkilerini kullanarak belli arsaları daha değerli biçimde kullanması aslında vatandaşın yararınadır. Ben doğrusu böyle düşünüyorum ve TOKİ’yle de TOKİ’nin yaptığı işlerle de biz Hükûmet olarak iftihar ediyoruz.

Şunu da özellikle ifade edeyim: Geçmiş hükûmetlerimiz döneminde vatandaşımızın AK PARTİ’nin arkasında duruşunun en önemli sebeplerinden biri de kendisine yapılan konutlardır yani birçok sebep var da bu sebeplerin önemlilerinden birisi de TOKİ’nin yaptığı bu konutlardır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sosyal konut toplam yüzde kaç?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli milletvekilimiz oradan sosyal konutun yüzdesini soruyor. Sosyal konutun yüzdesini bilmiyorum ama…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ben söyleyeyim, yüzde 10 sadece.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Ben de size söyleyeyim:

BAŞKAN – Sayın Bakan, siz sorulara cevap verir misiniz lütfen.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Bütün konutlar aslında dar gelirli değilse de orta gelirli vatandaşımız içindir.

Bakın, TOKİ’den ev alan, TOKİ’den konut alan vatandaşlarımıza baktığımızda, bunların neredeyse tamamının işçiler, memurlar, orta gelirli esnaf olduğunu…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – TOKİ’den almıyorlar.

BAŞKAN – Sayın Akar, Sayın Bakan cevap veriyor. Sorular soruldu; dinliyoruz lütfen.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sorulara cevap vermiyor Sayın Başkan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Dolayısıyla TOKİ bu memleketin yüz akı bir kurumdur. Burada hizmet eden bütün arkadaşlarımıza da teşekkürü ben bir borç biliyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sadece “TOKİ şunu yapıyor.” diye anlatıyor.

BAŞKAN – Siz sisteme girmediniz, soru sormadınız; lütfen..

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Efendim, ben konut fazlalığıyla ilgili…

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Özelleştirme yoluyla elbette Türkiye’de çok hayırlı işler yapıldı. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi öteden beri gündemde olan, Özelleştirmenin konuştuğu bir konudur. Şu anda kesin karar verilmiş ve uygulamaya geçmiş bir durum yok ama herkes şundan emin olmalıdır. Herhangi bir özelleştirme yapılacağı zaman o özelleştirilen kurumda çalışanlar ya da o özelleştirilen kurumla ilişkisi olan örneğin çiftçiler mutlaka korunur. Hükûmetimizin bu husustaki hassasiyetine bundan sonraki özelleştirmelerde de devam edeceğiz, yani devam ettireceğiz hem çalışan işçiler…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Şeker fabrikalarına yatırım yapılmıyor Sayın Bakan.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bence Özelleştirme İdaresini kapatın; on yıldır…

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli milletvekilleri, sürekli söz atarsanız nasıl cevap vereceğim? Siz sordunuz ben size cevap veriyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, siz süreniz içinde size sorulan sorulara cevap veriniz lütfen.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Bakanım, siz sorulan sorulara cevap verin.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri lütfen…

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Bu millî parkla, Gölcük’le alakalı… Gerçekten Gölcük, dünyalar güzeli bir yer, benim de orada kalmışlığım var. Şu kadarını biliyorum, tabii sorduğunuz soruyla ilgili detayları bilemem şu anda. Orman ve Su İşleri Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu’nun bu konulardaki çok yüksek hassasiyetini biliyorum. Bu hassasiyetin devamından bence hiç endişe etmeyiniz.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Endişeliyiz Sayın Bakanım.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Köksal Afyon Hocalar Yeşilhisar’da ambulansla ilgili bir konuya temas etti. AK PARTİ’li yöneticilerin yalan söylediği gibi bir ifadede de bulundu. Ben bu ifadeyi çok yakıştıramıyorum, yani bu yalan laflarını falan Meclisin çatısı altında uluorta kullanmamak gerekir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ama yalan söylendi. “Ambulans yeterli” denildi ve bugün ambulans yetersizliğinden bir kişi hayatını kaybetti Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Milletvekilimiz, genç bir milletvekilisiniz. Türkiye’de, Afyon’da mesela ambulans sayısının 2002 ile şimdi kaç olduğundan haberiniz var mı? Arada en aşağı 20 misli, 30 misli fark var. Dolayısıyla, Türkiye’de kurduğumuz acil ambulans sistemi bütün gelişmiş ülkelerde son derece takdirle karşılanan bir sistemdir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, ambulans olmadığı için bir kişi hayatını kaybetti.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Gerek kara ambulansları gerek hava ambulanslarıyla Türkiye, acil hasta taşıma işinde gerçekten harikalar oluşturmaktadır.

Değerli milletvekilimiz “Dakikalar içinde ambulans gelmedi.” dedi, doğrudur.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Ambulans gelmediği için minibüsle taşınmış. Resmi var Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Uluslararası standartlara göre şehirlerde bir ambulansın gelmesi için on dakika çok başarılı bir süre olarak sayılır. Kırsalda da biz bunu otuz dakika olarak öngörüyoruz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Adam kalp krizi geçirmiş.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Tabii ki, mümkün olsa, bir ambulansı vatandaşımıza 1’inci, 2’nci dakikada da kavuşturmak lazım ama dünyanın hiçbir yerinde bunu gerçekleştiremezsiniz; belli süreler var. Türkiye’de ambulanslarımızın vakalara ulaşma oranı şehirlerimizde ilk on dakika içerisinde yüzde 90’ları aşmış durumdadır. Dolayısıyla, bu sistemden de bütün milletçe ve milletvekillerimiz olarak iftihar etmeliyiz.

Sayın Şimşek, 500-600 Türk lirası emekli maaşından bahsettiniz. Benim bilgim dâhilinde en düşük emekli maaşları bugün Türkiye’de 1.034 lira, en düşüğü 1.034 lira; yani, böyle bir rakam Türkiye’de yok. Yanlışsam lütfen düzeltin, Türkiye’de en düşük emekli maaşı 1.034 lira. Ama haklısınız, emekli maaşlarını, bütçemizin imkânlarını artırarak, ne kadar artırabilirsek emeklilerimizin de hakkıdır.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – 600-700 lira gibi. Ben size belge göndereceğim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Ama şu anda, benim bilgim dâhilinde, en düşük emekli maaşı -SSK, BAĞ-KUR toplam emekli maaşı olarak en düşüğü- 1.034 liradır.

Ziraat Bankasının finansman temini konusunda da, geçmiş dönemlerle kıyaslanmayacak ölçüde, köylümüze, çiftçimize finansman dağıttığını biliyoruz. Şu farkla ki: Geçmişte iktidarlarımızdan önce Ziraat Bankasının, Halk Bankasının batık oranları yüzde 30’lara kadar çıkabiliyordu; bu batık oranları artık yüzde 3’lere, 2’lere kadar düşmüş durumdadır. Dolayısıyla, Ziraat Bankasının kendi politikaları içerisinde belli ölçüler koymasını, özellikle kefaletler konusunda belli prensipler koymasını da tabii karşılamak lazım. Sonuçta bir banka vatandaşa para verdiğinde bu parayı geri almak için de kendisini garantiye almak isteyecektir.

Tekrar çok teşekkür ediyorum bütün milletvekillerimize.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.01

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

21’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, ilkini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                           Erol Dora

                                         İstanbul                                                      Adana                                                      Mardin

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                    Aycan İrmez                            Dirayet Dilan Taşdemir

                                           Bitlis                                                        Şırnak                                                         Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet Dilan Taşdemir konuşacak.

Buyurun Sayın Taşdemir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.

Sayın Selahattin Demirtaş’ın Sincan Cezaevi yerleşkesinde iki gündür duruşması devam ediyor. Sayın Demirtaş, on beş ay sonra ilk defa hâkim karşısına çıktı, iki gündür hâkim karşısında. Değerli arkadaşlar, on beş ay boyunca Sayın Selahattin Demirtaş’ın aslında yandaş medya aracılığıyla yalan ve manipülasyonlarla, ne kadar büyük bir suç işlediğine dair, Türkiye halkı ikna edilmeye çalışıldı. Demirtaş iki gündür bu yalan ve manipülasyonlara karşı cevap veriyor ama yine Demirtaş’ın sözlerinin, sesinin halka ulaştırılması engelleniyor, büyük bir sansür uygulanıyor. Bizler de elimizden geldiğince bu kürsüde Sayın Demirtaş’ın sansürlenmek istenen, halkla buluşması engellenen sözlerini burada halkımızla paylaşmak istiyoruz. Dolayısıyla benim burada yapacağım konuşma kısacası, Sayın Demirtaş’ın iki gündür Sincan Kapalı Cezaevindeki duruşmasında ifade ettikleridir. Ben bu ifadelerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Anayasa’nın ayaklar altına alındığı bir dönemde kanunları ihlal ettiği söylenen yasa koyucu olarak yargılanmaya başladım. Berger bir romanında şöyle der: ‘Biz yasaların dışında doğduk, ne yaparsak yapalım yasaları çiğniyoruz; onlarsa yasaların tam içinde doğmuşlar, ne yaparlarsa yapsınlar yasalar koruyor.’ Bizim de karşı karşıya olduğumuz durum budur. Benim suçlu olup olmadığıma benim söylediklerime bakarak karar vermeyeceksiniz, benimle ilgili söylenenlere bakarak karar vereceksiniz. Benim hakkımda söylenenlerle, algılarla oluşturulmuş bir iddianamedir. Benimle ilgili ne söylediklerini anlatmak durumunda kalacağım bu yüzden.

Nasıl bir azılı teröristmişiz algısı yaratıldı. Bu algı üzerinden fezlekeler hazırlandı. Bu algı üzerine iddianame hazırlandı; kabul edildi, dokunulmazlığımı tanımayarak iddianameyi yüzüme okudunuz. Dolayısıyla, benim ne söylediğim değil, başkalarının benim hakkımda ne söylediğini tartışarak karar vereceksiniz. Nihayetinde, kafanızda şekillenen karar böyledir.

Tarihte birçok hukukçunun yaptığı bir tespittir: ‘Kanıtın yokluğunda ağır cezanın kendisi kanıt hâline gelir.’ Demirtaş için üç yıl ceza isteyemezsiniz. Kamuoyunu ikna edemezsiniz iki yıl isterseniz. Yüz elli yıl istemeniz gerekir. Begoviç için istenen ceza da böyledir. Yaptığı tek şey ‘İslam Deklarasyonu’nu yayımlamasıdır. Begoviç de beş yılını cezaevinde geçirdi; çıktı, devlet başkanı oldu.

Hafif bir ceza şüphe doğurur, sert bir ceza verilirse şüpheler giderilmiş olur. Nazilerin yöntemi, meşrulaştırma biçimi buydu.

Begoviç deklarasyon yayımlandıktan sonra vatan haini ilan edildi. ‘Eğer gerçekten suçlu olsaydım adil yargılanırdım. Adil yargılanmadım çünkü masumdum.’ dedi. Uzun yıllarını hapiste geçirdi, 2 de kızı vardı.

Olaylar tarihsel olgulara, coğrafyalara göre değişir ama zulüm her yerde zulümdür. Faşizm her yerde faşizmdir. Bunu meşrulaştırabilecek bir dayanak tarih boyunca bulunamaz. Elbette meşrulaştırmak için siyasal meşruiyetler oluşturmuşlardır. Tarihe zulüm olarak geçmiştir bunlar. Kendi dönemlerinde başarı olarak geçse de zaman tarih yazmaya geldiğinde faşizm, baskı, zulüm olarak anılmıştır.

Ben de öyle bir dönemde, faşizan baskıların estirildiği bir dönemde, adil olmayan yargılanmayla adına iddianame denen bir metne cevap veriyorum.

Öyle bir dönemdeyiz ki insanlar çocuklarını cezaevinden kurtarmak için avukatlara değil, AKP il başkanlarına gidiyorlar. Mahkemeniz açısından herhangi bir iddiada bulunamam tabii.

İlginçtir, güçlü iktidar, güçlü lider, lidere bağlı söylem o kadar meşrulaştırılıyor ki on beş ay önce bunu kabul etmezdim. Türkiye’yi kurtaracak olan kişiler partiler değil, halkın kendisidir. Ona güvenmeyen, inanmayanın hiçbir kalıcılığı yoktur. Ama onlar kendi döneminin kudretlileridir.

Örneğin Erdoğan şöyle bir demeç verse şu saatte ve ‘Kardeşim, milletvekili tutuklanır mı?’ dese, bizleri tutuklu yargılayan heyetlerin çoğu sabah olsun da tahliye edelim diye uyumaz. Tabii, mahkemenizi itham etmeyeyim. Recep Tayyip Erdoğan ‘Tutuklu milletvekili yargılamak milletin iradesine hakarettir.’ desin, içeride vekil kalmaz. Ben bu şekilde tahliye olacaksam olmayayım. Dolayısıyla, bu dosya üzerinde baskıya kim boyun eğer bilmiyorum ama benim boyun eğmeyeceğim kesin. Bu bir kumpas davasıdır, tüm aşamalarda hukuki olarak elimden geleni yapacağım. Bu dosya ne zaman biter bilmiyorum, AİHM’e kadar aşamaları var. Benim dosyama müdahale ettiğini söylediğim kişi nasıl bir yürütme gücü kullanıyor? Erdoğan o kadar her şeye muktedir mi? Değil tabii, ondan büyük Allah var ama bakın neler yapmış…” diye sıralıyor. Savunmanın geri kalan bölümlerini de sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Buradan da tekrar Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer tutuklu milletvekili arkadaşlarımı, yoldaşlarımı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Zekeriya Temizel                                     Mehmet Bekaroğlu                                    Bülent Kuşoğlu

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                     Ankara

                                       Musa Çam                                           Bihlun Tamaylıgil                                     Utku Çakırözer

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                    Eskişehir

                                   Kadim Durmaz                                           Haydar Akar

                                           Tokat                                                       Kocaeli

MADDE 21- 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan hüküm aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"(2) Her tacir kullanacağı ticaret unvanını ve bunun altına atacağı imzayı sicil müdürlüğüne verir. Tacir tüzel kişi ise unvanla birlikte onun adına imzaya yetkili kimselerin imzaları da sicil müdürlüğüne verilir. İmza beyanı, herhangi bir ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin huzurunda yazılı beyanda bulunmak suretiyle verilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak tebliğ ile belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar konuşacaklar.

Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırım ortamının iyileştirilmesi hakkındaki bir torba kanunu görüşüyoruz. Ben size yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili birkaç tane örnek vereceğim yani havadan, denizden, karadan bu örnekler verilebilir ama ben bugün havadan yatırımın iyileştirilmesi hakkında nasıl bir iyileştirme yaptığınızı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu beceriksiz Hükûmetin havadan örneği duymasını ve sizin de vicdanınız sızlayarak bir an evvel tedbir almanız gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bu proje bir Zihni Sinir yatırımı, Zihni Sinir projesi. Çok düşünülmüş üzerinde “Nasıl buradan bir rant elde ederiz?” diye düşünmüşler, bürokratıyla, bakanlığıyla bir Zihni Sinir projesi hazırlamışlar. Şimdi projeyi anlatınca ve bunu hayata nasıl geçirmişler anlatınca daha iyi anlayacaksınız diye düşünüyorum.

Bu proje 3 ilimizi ilgilendiren bir proje; Afyon, Kütahya ve Uşak illerimizi ilgilendiren bir proje ve bu Zihni Sinir projesinin adı Zafer Havalimanı. 2010 yılında ihale ediliyor ve maliyeti sadece 50 milyon euro bu havaalanının. İşletme süresi, açıldıktan sonra yirmi dokuz yıl on bir ay. Uçuşu garanti edilen yolcular için yolcular eğer uçmamış ise, geçmemiş ise iç hatlara 2 euro ödüyor devlet, dış hatlara da 10 euro ödüyor devletimiz. Kim ödüyor? Hazine. Hazineden sorumlu Sayın Bakan da burada. Milletten topladığı vergilerden, eğer uçmamışsa vatandaş, gidiyor, takır takır bu şirkete ödüyor bu parayı. Peki, 3 ile hizmet edecek dedim. Şimdi, merak ettim, 3 ilin nüfuslarını çıkardım yani 2012’de bu havaalanı devreye girdiğinde bu 3 ilin nüfusu ne kadardır diye baktım, 1 milyon 619 bin kişi yaşıyor bu 3 ilde. Sadece 2012 için garanti edilen rakama baktım, 850 bin kişi. Ya, bunlar millete hani “Refahınızı artıracağız.” diyorlar ya, meğer milleti uçuracaklarmış bunlar. Yani bu Afyon’da, Uşak’ta ve Kütahya’da yaşayan vatandaşlarımız ne kadar şanslı ki bu Hükûmet onları uçuracak. 850 bin yolcu garantisi verilmiş. 2017 yılına baktım, nüfus 1 milyon 652 bin, sadece 33 bin artmış nüfus ama garanti edilen yolcu sayısı 288 bin artmış. Yani diğer taraftan nüfus yüzde 2 artarken yolcu garantisi yüzde 33 artmış. Kısacası, altı yılda ne kadar, kaç kişi uçmuş diye merak ediyorsunuz değil mi şimdi? Yani bu kadar garanti verilmiş, 1 milyon 138 bin garanti verilmiş 2017 yılında yine, 2012’de 850 bin verilmiş acaba ne kadar insan uçmuş burada? Altı yılda uçması gereken, garanti edilen yolcu sayısı: “5 milyon 211 bin kişiyi uçuracağız.” demişsiniz.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Havaya uçurmuş.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Kaç kişi uçmuş? 215 bin kişi uçmuş, sadece 215 bin kişi arkadaşlar. Peki, Hazinenin ödediği tutar ne kadar? Sayın Bakanım biliyordur herhâlde. Altı yılda ödediği rakam 27 milyon euro, 110 milyon TL, 110 trilyon ödemişiniz değil mi Sayın Bakan? Burada bir eksiğim yok herhâlde. Ödemişsiniz ve devam ediyor.

Şimdi, baktığınız zaman rakamlara sadece 2017 değil, on yılda 50 milyonluk yatırım bedelini çıkarttığını görüyorsunuz, on yılda. Ne kadardı bunun işletme süresi? Yirmi dokuz yıl. İhaleye sadece bir firma girmiş arkadaşlar, firma da ne söylemişse… Çok iyi tanıyoruz firmayı, o “tape”lerde, dinlemelerde adı geçen, millete küfreden değil bu sefer, küfür edenin arkadaşı, her yerde varlar bunlar ve on dokuz yıl daha hesap ettiğinizde yılda ortalama 6 milyon eurodan 120 milyon euro daha para ödeyeceksiniz. Yapılması gereken şu Sayın Bakan: Nasıl 27 bin şirkete olağanüstü hâl kararlarıyla, KHK’lerle el koydunuz, bu şirkete el koyacaksanız, bu havaalanını devletin havaalanına dönüştüreceksiniz, ödediğiniz parayı maliyetten çıkararak geri kalan kısmını orada ödeyeceksiniz. Sadece bu bir örnek. Peki, başka havalimanları yok mu? Onlar da var, hemen söyleyeyim: Bodrum Havalimanı. Bodrum Havalimanında, Milas-Bodrum Havalimanında 40 milyon TL, 8 milyon 263 bin euro garanti edilen yolcu uçmadığı için ödenen para. Ankara Esenboğa, hani hepimiz uçuyoruz ya, Ankara Esenboğa’da da 29,5 milyon euro, 150 milyon TL, 150 trilyon. Bunları üst üste topladığınızda köprüleri, yolları, tünelleri, şehir hastanelerini, termik santralleri, hidroelektrik santrallerini, yap-işlet-devret modellerini üst üste topladığınızda bu sene 6,2 milyar ayırdınız, önümüzdeki yıllarda 50 milyar TL ayırmak zorunda kalacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Bir dakika daha alabilir miyim? Bugün iyi tarafınızdasınız, herkese bir dakika veriyorsunuz.

BAŞKAN – Peki.

Her zaman iyi tarafım var, her zaman iyiyim ben.

Buyurun.

HAYDAR AKAR (Devamla) – Teşekkür ederim.

Dediğim gibi 50 milyar para. Peki, bu para nereden gelecek Sayın Bakan? Dün hazine iki tane ihale yaptı, 5 milyar borçlandı. Televizyonlardan alt yazı geçiyor. “5 milyar dolar vereceklermiş Irak’ın yapılanmasına.” Ya dün borçlandın 5 milyon TL. Dün borçlandın 5 milyon TL, daha da borçlanacaksın ama sen borçlanırken vatandaşı uçurmuyorsun, vatandaşı da nasıl bedenini sömürüyorsan aynı zamanda cebini sömürüyorsun, fakirliğe muhtaç hâle getiriyorsun. Fakir fukarayı kollamıyorsunuz ve dediğim gibi, evet, yatırımlar iyileştirilmeli ama bu getirdiğiniz kanunlarla Türkiye’de yatırım yapılması mümkün değil. Size sadece bugün bana bir vatandaşın yolladığı elektrik faturasını söylüyorum. 63 liralık enerji kullanım bedeline karşılık 156 lira para ödeyen bir vatandaş. Sanayici de bundan farklı değil. Eğer siz bu maliyetleri düşüremezseniz milleti de soydurmaya devam edersiniz. “Soyuyorsunuz.” demiyorum bakın, “Soydurmaya devam edersiniz.” diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, takdir ederseniz, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre pek kısa bir söz talebim var efendim.

BAŞKAN – Bu kadar merasime, törene gerek yoktu Sayın Altay.

Buyurun.

Bir dakika, yerinizden.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Hükûmetin Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasında ortaya koyduğu iddialara verecek bir cevabı olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Haydar Akar biraz önce kürsüden çok vahim bir tablo ortaya koydu. Bu tabloya göre devlet soyuluyor. Hükûmetin Sayın Bakanı da burada. Sayın Akar ciddi rakamlar ortaya koydu. Belgeleri de elinde. KİT Komisyonu raporlarına göre konuşuyor kendisi. KİT Komisyonunda çoğunluk üyesi iktidar partisinden.

Şimdi, Meclisimizin sayın üyeleri bu vahim tabloyu yaşanmamış mı sayacak ya da Hükûmetin, Haydar Akar’ın iddialarına verecek bir cevabı yok mu? Yoksa vah ki vah! Vah ki vah! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriniz nedir Sayın Altay?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hükûmet cevap versin. Sayın Akar’ın söylediklerinin doğru olmadığını söylesin, rahatlayalım.

BAŞKAN – O kendi tasarrufunda. Kendisi karar verir. Siz öneride bulundunuz… Kendi tasarrufunda.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, talep ettim Başkanım. Ben de talep ettim.

BAŞKAN – Tamam, bir şey demiyorum.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Başkanım, söz istiyor Sayın Bakanımız.

BAŞKAN – Bir dakika…

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/912) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 518) (Devam)

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Bakan.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabii, bu iddiaların hepsinde Ulaştırma Bakanlığımız kendisi muhatap. Eminim en iyi şekilde cevap verecektir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hazineden siz ödüyorsunuz Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bir saniye… Lütfen…

Tabii ki bu hazineyle ilişkili boyutları var ama yap-işlet-devret modeli Türkiye’de çok başarılı bir şekilde uygulanmıştır, ülkemizin menfaatinedir.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Kim için başarılı?

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Bugün yapılan birçok proje çok kısa bir süre sonra başabaş, daha sonra da ülkemiz hazinesi açısından bir gelire dönüşmüştür. İstanbul Atatürk Havalimanı bir kuruş ödenmeden yapıldı, işletildi, devlete geri geldi, devlet tekrar bunu 3 milyar dolara kiraya verdi ve bu, vatandaşın lehinedir.

O bahsettiğiniz projelerin tamamı zaman içerisinde, hepsi ilk yılda, iki yılda, üç yılda olmaz tabii… Bakın, geçen sene aynı söylemleri Avrasya Tüneli için söylüyorduk.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz hâlâ söylüyoruz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bu sene, bu sene başa başa gelecek.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hayır, gelmiyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bakın, şimdi, Ulaştırma Bakanlığımız zaman zaman bütün bu projelerin yıllık faaliyetlerine ilişkin ne yapıyor? Raporlar sunuyor, açıklamalarda bulunuyor.

O bahsettiğiniz havaalanıyla ilgili şu an itibarıyla önümde bir bilgi yok ama şunu net olarak koymak gerekiyor: Geneli itibarıyla bugüne kadar yapılan belli başlı projelerin tamamı zaman içerisinde, bırakın başabaş, kâra dönüşmüştür, milletimize ilave gelir ve ilave hizmet olarak gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın isterseniz. Bir dakika ek süre…

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Dolayısıyla bu yatırımların bir maliyeti var. Bu maliyetin karşılanması için de tabii ki devlet birtakım garantiler vermektedir. Dolayısıyla bu bahsettiğiniz havaalanı veya başka bir projeyle ilgili olarak eminim gereken cevaplar verilecektir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan benim söylediklerimin dışında, benim iddia ettiklerimin dışında bu projelerin kâra geçtiğini, büyük menfaatler sağladığını ifade etmiştir, hatta isim vererek ifade etmiştir; kamuoyunu ve milletvekili arkadaşlarımızı yanıltmıştır. Ben söz istiyorum.

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika…

Buyurun Sayın Akar.

28.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan cevap verirken ben yanılttığını düşündüğüm için söz aldım tekrar ama bunu, yanılttığını da ispatlayacağım ben size.

Bir defa Avrasya Tüneli bu yıl da kâr etmiyor, kâr etmeyecek. Eğer Sayın Bakan rakamları alırsa bunu görecek. Bir Osman Gazi felaketi var. Osman Gazi’de 2017’nin sadece ödenen garanti ücreti 1 milyar 384 milyon lira, ödenecek olan garanti bedeli. Avrasya Tüneli de 519 milyon lira; yanılmıyorsam Avrasya Tüneli’ni işleten firma, yapan firma açıklamalarda bulundu. Yavuz Sultan Selim Köprüsü aynı şekilde. Zaten 2018 bütçesine konulan rakamlar Bakanın dediklerini yalanlıyor. 2018 bütçesine 6,2 milyar lira bu garanti kapsamında verilen tutarları hazinenin ödemesi için bütçe konulmuştur. Ben de diyorum ki, iddialı bir şekilde söylüyorum: Çok yakında 50 milyar TL’lik bütçeler konulacaktır. Bu para, Bakanın cebinden çıkmıyor, halkın cebinden çıkıyor. Hazine bu parayı ödeyebilmek için ya dün yaptığı ihale gibi borçlanacak ya da vatandaşa yeni vergi yükleriyle vatandaşın sırtına binecektir diyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/912) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 518) (Devam)

BAŞKAN – 22’nci maddede iki adet önerge vardır, ilkini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                           Erol Dora

                                         İstanbul                                                      Adana                                                      Mardin

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                 Ertuğrul Kürkcü                                          Aycan İrmez

                                           Bitlis                                                         İzmir                                                        Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşacak.

Buyurun Sayın Kürkcü.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; Komisyondaki tartışma sırasında da konuştuğumuz gibi, aslında ekonominin kendi gidişi içerisindeki genel düşüşün kimi Hükûmet müdahaleleriyle iyileştirilmesi imkânı neredeyse sıfır düzeyinde çünkü yatırım ortamının yükselen bir trend göstermemesi genel ortamın çöküşüyle ilgili. Türkiye yaklaşık iki yıldır bir olağanüstü hâl rejimi altında yönetiliyor. Yatırımcı için -tıpkı herhangi bir yurttaş için olduğu kadar- kendi geleceğine güven, adil bir ticaret ve hukuk ortamı olduğuna dair şüpheler, esasen, yatırım ortamının aşağı doğru gidişinin başlıca nedeni. Pek çok uluslararası firmanın artık kapasite haddini aşmış bulunan yatırımları genişletme, yeni yatırımlarla yatırımlarını sağlama alma yerine beklemeyi seçmeleri, ortamın gerek siyasi gerek hukuki olarak iyileşeceğine duydukları şüpheyle yakından ilgili.

Dolayısıyla “Yağma var, gelin.” çağrısına cüret edebilecek olanlar, genellikle yüksek katma değer yaratabilecek sofistike sanayilerin ya da yatırımların sahipleri değil; esasen selden kütük kapma merakında olanlar, daha çok katma değerden ziyade daha çok kâr peşinde koşanlar. Oysa yatırım ortamının iyileşmesi, daha yüksek katma değer getirebilecek olan kanalların açılmasıyla ilgili. Bunlar da esasen entelektüel özgürlük, siyasi özgürlük, düşünce özgürlüğü ve adil yargının bulunduğu yerler olabilir. Türkiye’de bunun olmadığını söylemeye gerek var mı bilmiyorum çünkü daha dün partimizin pek çok üyesi gözaltına alındı, ne zaman serbest bırakılacaklarını bilmiyoruz. Esasen bugün perşembe, yarın cuma; cuma günleri biliyorsunuz mübarek gündür, herkes camiye gider, terörle mücadele de bizim arkadaşlarımızın evine gidiyor, cumayı orada eda eyliyorlar. Her cuma, Türkiye'de muhaliflerin gözaltına alınıp bir sonraki cuma serbest bırakılıp bırakılmayacaklarının görülmesi için bir hafta boyunca eziyet altında tutulmaları günüdür.

Türkiye dolayısıyla böyle bir eziyet iklimi içerisinde yaşarken, bunun bilgisi bütün dünyada pay edilirken, herkes bu hakikati bilirken şimdi “Adil bir ortam var Türkiye'de, yatırım için özgür bir ortam var, her şey güvence altında.” diyebilmeniz için bunların var olması lazım. Yok eğer “1 koyup 100 alıyorsun.” diyecekseniz 1 koyup 100 alınmayacağını aklı başında, rasyonel yatırımcılar bilirler. Böyleleri ancak vurup kaçarlar. Kendinizin vurulup sermayenin kaçmasına razıysanız anlık bir iyileşme için bu da sizin bileceğiniz bir şey ama ne var ki bütün bu kayıp esasen Türkiye halkının çalışmasından çalınanlarla ilgilidir. Türkiye'de insanlar günde neredeyse on iki saat çalışıyorlar iş bulabilenler, iş bulamayanlar bu işin peşinde, ikinci işler peşinde herkes ve bu kadar çok çalışılan yerde bu kadar çok yoksulluk olması ekonominin aslında bir avuç hırsız için çalışıyor olmasıyla çok yakından ilgilidir. O nedenle, yatırım ortamının iyileşmesi, genel ortamın, yurttaşların yaşam kalitesinin, yurttaşların uğradıkları hukuki muamelenin iyileşmesine bağlıdır. Ben size çok basit bir yatırım ortamının iyileşmesi tedbiri sunayım, bedava, hiçbir şey yapmanız da gerekmiyor bunun için: Bir, olağanüstü hâli kaldırın; ikincisi, Afrin seferine son verin; üçüncüsü, cezaevine siyasi sebeplerle koyduklarınızın hepsini serbest bırakın, Selahattin Demirtaş’ı bugün serbest bırakın. Bugün Başbakan nasıl pazarlıklar yapıldığını çok iyi anlattı bazı tutsaklar için. Hiçbir pazarlık olmadan, hak ettiği için Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakın. Yatırım ortamının en az 2 puan iyileşeceğini göreceksiniz.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Zekeriya Temizel                                     Mehmet Bekaroğlu                                    Bülent Kuşoğlu

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                     Ankara

                                       Musa Çam                                             Utku Çakırözer                                   Bihlun Tamaylıgil

                                           İzmir                                                      Eskişehir                                                    İstanbul

                                   Kadim Durmaz                                           Tanju Özcan

                                           Tokat                                                         Bolu

MADDE 22- 6102 sayılı Kanunun 64 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının beşinci cümlesi yürürlükten kaldırılmış, aynı fıkraya altıncı cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle ile aynı fıkranın mevcut yedinci cümlesine "noter” ibaresinden sonra gelmek üzere "veya ticaret sicili müdürlüğü” ibaresi ilave edilmiştir.

"Ancak anonim ve limited şirketlerin ticaret siciline tescili sırasında defterlerin açılış onayları ticaret sicili müdürlükleri tarafından yapılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan konuşacaklar.

Buyurun Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, son zamanlarda Türkiye'de tuhaf şeyler oluyor. At izi it izine karıştı. Şimdi, Andımız’ı kaldıran, “Bayrak” şiirini ders müfredatından çıkartan, kitaplardan çıkartan, kurumların önündeki “T.C.” ibaresini kaldıran, çocuklarının gemiciklerine Türk Bayrağı yerine Malta bayrağı çekenler, her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alanlar çıkmışlar, ne diyorlar, emperyalizme karşı millî mücadele yürüten, akabinde millî bir devlet kuran, milliyetçilik anlayışını 70’li yıllarda Beşparmak Dağları’na yazanlara yani bizlere diyorlar ki: “Gayri millîsiniz siz.” Daha iki yıl önce PYD lideri Salih Müslim’i devlet adamı gibi Ankara’da konuk edenler, üç yıl önce bölücü terör örgütü PKK’yla birlikte Diyarbakır’da Nevruz kutlaması yapanlar bu ülkenin kurucu partisine gayri millî diyor. ÖSO’yu Kuvayımilliye’ye benzetecek kadar tarih bilincinden yoksun olan, Kuvayımilliyecilerin kurduğu Cumhuriyet Halk Partisine gayri millî diyor.

Sayın milletvekilleri, parti kongresinden Afrin Operasyonu’nu yürütenler savaş meydanlarında ordu yönetenlerin torunlarına gayri millî diyor. İşte “At izi it izine karıştı.” derken bunu kastediyorum. Siz hangi ara millî duygulara sahip oldunuz? Sayın milletvekilleri, hepinizin ortak bir duygusu var benim emin olduğum. Ne bu duygu biliyor musunuz? Maddi duygu. Sizin ne zaman vatan, millet, bayrak sevginiz para aşkınızın önüne geçti çok merak ediyorum. Siz ne zaman millî oldunuz, siz ne zaman millî oldunuz sayın milletvekilleri?

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Sen ananın karnındayken millîydik biz!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hükûmeti kastediyorsunuz değil mi Tanju Bey, AK PARTİ Hükûmetini?

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Elbette Hükûmeti kastediyorum.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Ama çok edepsizce bir itham, ayıp yani. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Temiz bir dille konuşalım lütfen.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Sayın Başkan, temiz bir dille konuşuyorum.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Sen ananın karnındayken millîydik! Sen komünistlik yaparken biz millîydik!

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Sayın milletvekilleri, sabırla dinlemenizi öneriyorum. Bakın, bunları niye anlattım ben size? Şimdi, sizin Genel Başkanınız olan Sayın Cumhurbaşkanı her bulduğu mikrofonun karşısında bizi gayri millî olmakla suçluyor. Ya bizim tavrımız en başından itibaren net: Afrin Operasyonu konusunda Sayın Genel Başkanımız defalarca Hükûmetin arkasında olduğumuzu, terörle mücadele kapsamında, ifade ettiler.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Evet, PKK’nın yanında oldunuz, PYD’nin, YPG’nin yanında oldunuz!

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Bizim anlattığımız bazı şeyler daha var, bugün Afrin’de şehit veriyorsak, Afrin’de şehitlerimiz varsa işte o sizin tutarsız Suriye politikalarınızın ürünü, bunu anlatmaya çalışıyoruz. Biz “Terörle mücadele etmeyelim.” demiyoruz. Sizin ne yaptığınız belli değil ki. Gün geliyor “Terörle mücadele ediyoruz.” diyorsunuz, gün geliyor, teröristlerle oturup kirli pazarlıklar yapıyorsunuz. Bunları da gördük.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Hamisi sizsiniz.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – FETÖ’yle kol kola yürüdüğünüz günleri unutmadık, PKK’yla yürüttüğünüz kirli pazarlıkları unutmadık.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Şu anda hamisi sizsiniz.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – IŞİD’e “Öfkeli çocuklar.” dediğinizi unutmadık. Yarın, bu ÖSO da sizin yüzünüzden bu ülkenin başına bela olacak. 44 bin silahlı ÖSO mensubu var. Ne olacak Afrin’deki operasyondan sonra? Bu bitince ne olacak? Bu silahlı ÖSO’lular nereye gidecekler? Hiç düşünüyor musunuz bunları? Bunlar Türkiye'nin başına bela olacak.

Değerli AKP milletvekilleri, bunları yeniden düşünmenizi tavsiye ediyorum ben size.

LÜTFİYE İLKSEN CERİTOĞLU KURT (Çorum) – Tavsiyeyle kalmayın.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Sizin Türk milliyetçiliği anlayışınızı da anlayabilmiş değilim. Sizin milliyetçilik anlayışınız o kadar konjonktürel ki...

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Bizi yargılayamazsınız, sen kendine bak! Bizi isim isim yargılayamazsınız.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – İsim isim yargılamıyorum zaten. Hepinizin ortak duygusundan bahsettim.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – “AKP vekilleri.” diyorsun.

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Değerli AKP milletvekilleri, sizi millî olmaya, millî düşünmeye, millî milletvekilleri gibi davranmaya davet ediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne var bunda?

TANJU ÖZCAN (Devamla) – Sizi millî olmaya davet ediyorum. Millî menfaatlerimizi korumaya ve kollamaya davet ediyorum. Unutmayınız, bu ülkenin menfaatleri, millî menfaatlerimiz Recep Tayyip Erdoğan’ın menfaatlerinden daha büyüktür.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Turan...

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkanım, grubumuza dönerek “Millî olmaya davet ediyorum.” dedi sayın konuşmacı. Cevap vermek zorundayım Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

İki dakika...

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Millî olmaya davet etmek sataşma mıdır efendim?

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Davete icabet ediyor.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Yani şimdi millî mi olacak oradan cevap verince?

BAŞKAN – Lütfen... Burası Genel Kurul.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Tamam da yani şimdi, millî olmaya davet ediyorum, kürsüye geliyor.

BAŞKAN – Burası Genel Kurul, herhangi bir kahve salonu değil. Lütfen...

Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok talihsiz, edep dışı bir konuşmaya şahitlik ettik. Kendisine yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum.

AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) – Yakışıyor, yakışıyor.

BÜLENT TURAN (Devamla) – İçerideki grupların hangisi olursa olsun “Millî değilsiniz, önce maddiyat düşünüyorsunuz.” gibi sokak ağzıyla konuşmayı bu kürsüye bir zül olarak addediyorum. Kendisine yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum ama yakıştırıyorsa gelsin bir daha söylesin, bir daha devam etsin.

Başından beri söylüyoruz, Afrin meselesi bu ülkenin millî menfaatleri için, sınır güvenliği için, sınırımızda terör devleti olmasın diye bu milletin askeriyle, Hükûmetiyle, milletiyle, 80 milyonun karar verip gittiği onurlu bir harekettir. Bunun içerisinde yok Genel Başkanınız bunu dedi, yok bunu dedi demeyi bırakın.

Başından beri genel başkan yardımcılarınızın dosyalarında var neler dediği, ÖSO’ya neler dediği, Afrin’e neler dediği. “İçeriye girme, yanına bakma.” diye hep eleştirdiği, zaman zaman askerimizin keyfini, moralini bozan açıklamalar yaptığı hepimizin malumu.

Nasıl ki dokunulmazlıklarda “evet” mi dediniz “hayır” mı belli değilse, birçok konuda ne yaptığınız belli değilse, Afrin konusunda da maalesef öyle oldu. İsterdik ki doksan yıllık Mustafa Kemal’in partisi hiç tartışmadan Mehmetçik’inin yanında, milletinin yanında, Afrin’de net dursun.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Net durduk net.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Net duruyoruz zaten.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Kendiniz net değilsiniz ki; her gün bir açıklama, her gün farklı bir değerlendirme. Biri “Yanındayız.” diyor, biri “ÖSO’yla ne işi var?” diyor, biri Mehmetçik’in kılına zarar gelmesin diye yanında omuz omuza savaştığı ÖSO’ya “Terör örgütünün uzantısı.” diyor, “Onun, bunun uzantısı.” diyor. Bunlar, bu milleti yaralıyor arkadaşlar. Siz belki söyleyip gideceksiniz çay içmeye ama bunlar dinleniyor ve yaralanıyor bu insanlar.

Ben diyorum ki AK PARTİ Grubu başından sonuna kadar Afrin’in, bu çalışmanın, harekâtın her şeyde yanında oldu. Bir tek farklı açıklama çıkmadı ama aynaya bakın, elli tane farklı açıklama oldu.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Afrin’e giden teröriste lahmacunu kim ısmarladı?

BÜLENT TURAN (Devamla) – Millîlikle ilgili en son ders alacak sizsiniz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Turan.

Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Grup Başkan Vekili biraz önce konuşan hatibimizin konuşmasını edep dışılıkla itham etmek suretiyle…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Aynen edep dışı dedim Sayın Başkan.

FARUK ÇATUROĞLU (Zonguldak) – Aynen edep dışıdır.

LÜTFİYE İLKSEN CERİTOĞLU KURT (Çorum) – Kınıyorum onu ben.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Senin yaptığın edep dışılığın dik âlâsı.

BÜLENT TURAN (İstanbul) – Ne dersen de.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Ben sizi dinliyorum, niye birbirinize hakaret ediyorsunuz Sayın Altay?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Meclis münakaşa yeri Sayın Başkan, Meclis münakaşa yeri.

BAŞKAN – Ben sizi dinlerken beni bırakıp gidip laf atıyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Mecliste münakaşa varsa demokrasinin işlediğini anlayacağız.

BAŞKAN – Ben sizi dinliyorum ama.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi şunu arz ediyorum efendim: Sayın milletvekilimiz yaptığı konuşmanın edep dışılığından kaynaklı şahsı adına sataşmadan söz talep edecektir sanıyorum, ayrı ama sayın sözcü doksan yıllık Cumhuriyet Halk Partisinin Afrin konusunda net olmadığını, samimi olmadığını söylemek suretiyle ayrıca Partimize sataşmıştır. Bundan dolayı da cevap hakkı talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Altay, tabii ki Grup Başkan Vekili olarak size söz vereceğim ama 2+2 veremeyeceğim, kusura bakmayın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir dakika, o kendi sorunu, onu ben bilmem, onu ister…

BAŞKAN – Tamam, ben size söz veriyorum, kendisi sonra talep etsin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Açarsa açarım Sayın Başkan, hepsini açarım açarsa.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne var?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hepsini açarım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ayıp ediyorsun, ayıp ediyorsun.

BAŞKAN – Sayın Altay, ben sizi dinliyorum şimdi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – PKK’da kim var, açarım. Açmayın bunları.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ayıp ya, ben de açayım madem şimdi.

BAŞKAN – İki dakika…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç açma orayı.

3.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Açalım mı, açmayalım mı kutuyu? Açalım mı, açmayalım mı?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İstediğin kadar aç.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ee, ne sallıyorsun? Bende de var.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ben diyorum ki…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Biz Abdullah Öcalan’a “Sayın” demedik, sizin Genel Başkanınız dedi.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Herkes “Sayın” denmeyi hak eder.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yapma ya!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bırak!

Şimdi, ayıp ediyorsunuz. Şu Afrin’den ne murat ediyorsunuz ya? Bu parti, Cumhuriyet Halk Partisi size samimi, yapıcı uyarılarda bulundu, dedi ki: “ÖSO’nun içinde elbette Arap, Türkmen, Suriyeli vatanseverler var ancak bununla beraber, El Kaide uzantılı cihatçı örgüt mensupları da var, dikkatli olun.” Ne var bunda?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öyle demedi.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Öyle dedim, ben söyledim, öyle söyledim. (CHP sıralarından alkışlar)

Cumhuriyet Halk Partisinin millîliğini tartışmak… İşine geldiği zaman “Milliyetçiliği ayaklar altına aldım.” diyen, işine geldiği zaman âdeta kana, kafa tasına, ırka dayalı milliyetçi söylemler söyleyen birinin haddi ve hakkı olamaz. (CHP sıralarından alkışlar) Herkes haddini bilecek, hangi makamda oturursa otursun. Bu açık.

Terör seviciliği, Apo seviciliği tartışmasına girecekseniz hodri meydan! Bizim geçmişimiz belli, söylemimiz belli, eylemimiz belli ama Abdullah Öcalan işinize gelince “bebek katili” olacak, işinize gelince “Sayın Öcalan” olacak, işinize gelince “İmralı” olacak. İşte, siyasette edep dışılık arıyorsan burada arayacaksın kardeşim. PKK işinize geldiği zaman masaya oturup pazarlık yapacağınız bir örgüt olacak, konjonktür değişince bombalar patlatılmak suretiyle Türkiye yeniden kan gölüne çevrilecek ve buradan beslenmeye çalışılacak. Bir saat önce -Sayın Turan, siz yoktunuz- bu ülkeye lazım olan tek şey birlik ve dirlik dedim, terör üzerinden siyaset yapmayın dedim, tekrar ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Bir dakika efendim, ben önceden söz istedim.

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Daha önce ben söz istedim, bir dakika efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Niye haksızlık yapıyorsunuz, Tanju Bey’in de bir talebi var.

BAŞKAN – Sayın Turan’ı, grup başkan vekilini dinliyorum.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ben daha önce söz istedim Sayın Başkan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Size ne zaman söz verileceğine ben takdir etme yetkisine sahibim.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim, lütfen, daha önce ben söz istedim.

BAŞKAN - Beni ikaz etmeyin, oturun, İç Tüzük maddesini okuyun.

TANJU ÖZCAN (Bolu) - Söz istedim, ağır bir sataşma var, beni görmemezlikten gelemezsiniz.

BAŞKAN – Sizi dinliyorum Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, az önce grup başkan vekilinin ifade ettiği…

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Benim onurumu siz koruyacaksınız Sayın Başkan, böyle şey mi olur?

BAŞKAN – İç Tüzük’ü açın okuyun, size istediğim zaman söz veririm aynı oturum içinde kalmak üzere.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – İç Tüzük’ü açıp okuyalım “Grup başkan vekiline daha önce söz verilir.” demiyor, “milletvekili” diyor. Sataşmadan dolayı söz isteyeceğim, gerekçesini anlattım.

BAŞKAN – Aynı oturum içinde kalmak kaydıyla istediğim zaman size söz verme hak ve yetkisine sahibim, tamam?

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ama böyle bir şey olur mu?

BAŞKAN – Ayrıca da siz talep etmediniz daha.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Efendim, ettim ben, talep ettim, elimi kaldırdım.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Otur, elini sallama, terbiyesiz!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, az önce grup başkan vekilinin son cümle olarak kullandığı “Afrin’le ilgili birlik beraberlik olması lazım.” tezine, iddiasına yürekten katılıyorum. O zaman diyorum ki: Bir önceki konuşmacının, Meclis makul çalışırken, gündemdeki kanunu tartışırken hiç ilgisiz ithamlarla, sokak ağzıyla ifade etmesinden dolayı uyarılması lazım. “Afrin’de askerimiz varken bu tarz söylemin hiç kimseye, CHP’ye de, bu millete de faydası yok, bize de, partiye de zarar veriyor.” demesi lazımdı eğer samimiyse. Sayın konuşmacı “Siz sadece parayı düşünürsünüz, nerede millîlik?” gibi bir ifadede bulundu. Aslında bu düz ifadeyle..

Lütfen, zaptı alın, bu özrü ve cezayı gerektiren bir ifadedir, zaptı incelemeye de davet ediyorum sizleri.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sizi dinliyorum.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sokak aleyhinde konuştu, ben de söz istiyorum.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, defalarca tekrar etti, sokak ağzıyla konuştuğumu, edep dışı söylemlerde bulunduğumu söyledi. Bu çok açık bir sataşmadır. 69’a göre söz istiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Şu ifadenin tanımını yapsın, ben de saygı duyayım: “Siz sadece parayı düşünürsünüz, nerede milliyetçilik?” Bu sokak ağzıdır Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kastı siz değilsiniz kardeşim, AK PARTİ milletvekillerimizi tenzih ettik.

BAŞKAN – Buyurun kürsüye, hangi kategoriye giriyor o laf, açıklamasını yaparsınız,

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kimi Hükûmet üyelerini söylemiştir muhtemelen.

4.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, ben konuşmamın sonunda dedim ki: “Millî olmaya davet ediyorum.” Bülent Bey de söz istedi, davete icabet etti, geldi, burada millî oldu.

Sayın Başkan, benim söylediklerim son derece açık, sizin, bir kısmınızın -Hükûmetinizi kastederek- millî duygularının eksik olduğunu ifade ettim. “Bu benim düşüncem.” dedim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Benim de düşüncem.

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Bakın, bu düşünceyi benimle birlikte paylaşanlar var.

Bakın, Afrin’le ilgili bir konu var. Afrin’de şu anda bizim ordumuzun mücadele ettiği teröristler Afrin’e ne şekilde geçti? Bu teröristleri oraya taşıyan otobüsleri kim buldu, temin etti? Onların lahmacun paralarını kim verdi? Bunları da konuşalım. Bakın, siz bunları anlatıyorsunuz. “Biz ordumuzun arkasındayız.” diyoruz, biz millî milletvekilleriyiz, biz Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleriyiz.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzurum) – Vay, vay, vay.

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Her zaman çizgimiz aynıydı bizim.

Siz PKK’yla oturup müzakere ederken ben bu kürsüden bunu eleştiren bir milletvekiliyim. Hatırlamıyor musunuz bunları? Siz o zaman “Analar ağlasın mı?” derken ben “Elinde silah olan teröristlerle sizin aynı masada ne işiniz var? Yazıklar olsun size.” diyenlerdendim, hâlâ ben bu görüşümün arkasındayım.

Benim çizgim hep netti Bülent Bey, hep netti; hep durduğum yerde durdum ben, hep durduğum yerde durdum. Yeri geldiğinde Apo’dan medet de ummadım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Dokunulmazlıkta ne yaptın?

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Ne oldu Anayasa oylaması öncesinde? Abdullah Öcalan’a “Evet deyin.” diye mektup yazdırtan kimdi? Kimdi? (CHP sıralarından alkışlar) Biz miydik? “Evet” kampanyasına dâhil olmaya davet eden, PKK terör örgütünün liderine “Evet” demeye davet eden mektubu yazdırtan kimdi? Afrin’deki o teröristlerin Afrin’e geçişini sağlayan kimdi?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne ayıp şey ya!

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Biz miydik? Kim yönetiyor bu ülkeyi?

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Vay anam vay!

TANJU ÖZCAN (Devamla) - Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan….

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu üslup CHP’nin neden 25’i 26 yapamadığının en büyük cevabı.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) – Şu bakanı bir açıklasana, bakanı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Biz, dün bu ülkede “Anneler ağlamasın.” diye büyük riskler aldık. Bu ülkede beraber yaşayalım, kavga etmeyelim diye riskler aldık. O zaman farklı şeyler söylediler, bugün farklı şeyler söylüyorlar.

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Ben aynı şeyleri söyledim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – PKK’nın bu süreçte “Evet”e mi “Hayır”a mı katkı sağladığını kulis bilgilerinden dinlemeye gerek yok. Üç ay boyunca, tüm kampanya boyunca tüm millet dinledi ve gördü.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın hatip, biraz önce bu “Evet” oyuyla ilgili konuşurken bize laf geliyor, Eş Genel Başkanımızın dün mahkemedeki savunmasında…

BAŞKAN – Bunda bir sataşma yok ama.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Biz açıklama yapmak istiyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Devam edelim gündeme Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bunda bir sataşma yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Efendim, ben 60’a göre kısa bir söz istiyorum.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Yanlış bilgi verdi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Yanlış bilgi verdi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş, bir dakika size söz vereyim ama burada, artık, hiç kimsenin hiçbir lafı söylememesi noktasına geliyoruz.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Manipüle etti, söylemediği bir şeyi söylemiş gibi söyledi.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Danış Beştaş, bir dakika.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, bu sözler, açıkçası Demirtaş’ın dünkü sözlerinin manipüle edilmesidir, bugün de kendisi, mahkemede, sözlerine, basın üzerindeki manipülasyona cevap vermiştir. Oradaki açıklama şudur: Hükûmetin, o mektubu “Evet diyor.” şeklinde yutturmaya çalışma -tırnak içinde- bir girişimin olduğunu söylüyor. Yoksa, o notta “Evet deyin.” şeklinde bir açıklama da yok, dün kendisi de bunu ifade etti mahkemede; burada, Hükûmetin, bu konuda başka bir amaca hizmet etmek amacıyla bunu getirdiğini, “Evet”e zorlamak istediğini söyledi. Bu doğru anlaşılsın. Mahkeme tutanakları elimizde yani bunu başka bir yere çekmenin buradan ekmek kazanacak bir yol olmadığını da ifade etmek istiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Tanju Bey tekzip edilmiş oldu.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, bu tartışmalarla bir yere varmak mümkün değil. Ben, bugün söylediğimi tekrar ediyorum. Bir, hiç kimsenin elinde bir başkasının vatanseverliğini, yerliliğini, millîliğini ölçecek bir terazi de yok, hiç kimsenin böyle bir haddi de yok. Böyle bir süreçte, bir yerlilik, millîlik hamasetiyle, bunu, içeride bir siyasi partinin daha çok oy almasına yönelik olarak kullanmak doğru değil. Türkiye'nin ihtiyacı olan şey emperyal güçlerin tezgâhına gelmeden birlik ve dirliktir. Biz bu konuda samimiyiz ama AK PARTİ bizim samimiyetimizi test etmek istiyorsa, belgelerle, fotoğraflarla, geçmişteki söylemlerle buna hazırız diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, tabii ki hiç kimsenin elinde birbirinin millîliğini ölçme gibi bir imkân, alet olmaz. Ancak Avrupa Birliğinde sayısız raporda, Amerika’nın kendi istihbaratında, tüm dünyada PYD’ye “terör örgütü” denirken bir partili çıkar da “Elimizde istihbarat bilgisi yok, biz nereden bilelim bunu?” derse bunun millîliği sorgulanır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben bu Hükûmetin…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanım…

BAŞKAN – Bir şey söyleyeceğim, müsaade edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Buyurun, elim havada bekliyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Lütfen oturun yerinize, siz de, siz de.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Peki Başkanım.

BAŞKAN – İki gündür bu kürsüde… Elbette ki tartışılır, elbette ki siyasi çerçeve içinde düşünceler söylenir, ileri sürülür ama biraz yani müsaade edin. Karşı gelebilirsiniz, destekleyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz ama bugün Afrin’de askerler çarpışıyor ve şehit oluyor. Askerlerin şehit cenazeleri Türkiye’ye gelirken ben Mecliste bu bağlamdaki bir tartışmadan son derece rahatsızım.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.11

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Mehmet Necmettin AHRAZOĞLU (Hatay)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/912) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 518) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

22’nci madde üzerinde Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

23’üncü maddede iki adet önerge vardır, ilkini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                           Erol Dora

                                         İstanbul                                                      Adana                                                      Mardin

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                   Feleknas Uca

                                           Bitlis                                                     Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacak.

Buyurun Sayın Dora.

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 518 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının bu bölümünde birçok farklı maddede yapılan değişiklikle 6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu’nda bir dizi düzenlemeye gidilmekte ve KOBİ’lere ait her türlü taşınırın rehin edilebilmesi amaçlanmaktadır. Böylelikle, finansal sistemin önemli bileşenlerinden olan KOBİ’lerin kredi kullanabilmek için rehin verecekleri taşınmaz mallarının kalmadığı itiraf edilmektedir. Bu düzenleme, ekonomimizin içerisinde bulunduğu sağlıksız durumu bir kez daha ifşa etmektedir.

Değerli milletvekilleri, yapılan düzenlemelerle, KOBİ’lerin sahip olduğu her türlü taşınır ve hak üzerinde rehin hakkı kurulabilecek, rehin edilen taşınır varlığın gelecekteki her türlü faiz, sigorta gibi hukuki getirileri ile doğal ürün ve ikamesi mallar taşınır varlıkla birlikte doğrudan rehin kapsamına girecek. Rehin gösterilecek taşınırların akıbetinin belirsizliği özellikle, borç verecek kamu bankalarını da büyük bir riske atmış olacaktır. Bu konu, Hükûmetin borçlanmaya dayalı sözde büyüme politikasının bir yansımasıdır ve ileride hem borçlananlar açısından hem de borç verenler açısından büyük sorunları beraberinde getirecektir.

Değerli milletvekilleri, yatırım ortamının iyileştirilmesine dönük ne kadar teknik düzenleme yapılırsa yapılsın hukuk, demokrasi ve özgürlükler genişletilmeden, OHAL kaldırılmadan katma değer ve istihdam yaratan, nitelikli yatırım çeken veya etkin girişimlerin yeşerdiği bir ülke olmaktan bahsetmemiz mümkün değildir. Bu değişikliklerin yatırım ortamını iyileştirmeye dair düzenlemeler olmadığı ve çok daha riskli uygulamaları beraberinde getireceğini düşündüğümüz için maddenin tasarı metninden çıkarılmasını talep ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye bir buçuk yılı aşkın bir zamandır OHAL’le yönetilmektedir. Bu durum, aslında on altı yıldır iktidarda olan AK PARTİ’nin ülkeyi normal yollardan yönetemediğinin de açık bir göstergesi niteliğindedir. Demokrasilerde sınırlı, süreli, zorunlu OHAL uygulamaları bağımsız yargının denetimine tabi olduğu gibi OHAL’i doğuran tehditle sınırlı olmak zorundadır. İlk başlarda üç ay uygulanacağı söylenen OHAL dönemi artık süresinin ne zaman biteceği belli olmayan keyfî uygulamalara dönüşmüştür. İş dünyası, esnaf, emekçi âdeta diken üstünde. Bir de bu endişeler ve belirsizlikler üzerine uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’yi sürekli olarak kırılgan ekonomiler arasında gösteren tespitleri eklendiğinde durumun vahameti daha da netlik kazanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; OHAL şartlarında doğrudan yeni yabancı yatırımcının gelmediğini, yerli yatırımcının da hem yeni yatırım yapmayı bıraktığını hem de yatırımlarını yurt dışına taşıdığını görüyoruz. OHAL’in doğal sonuçları olarak yüksek enflasyon, yüksek işsizlik, yüksek faiz, yüksek döviz kurları, yüksek bütçe açığı, yüksek cari açık olarak ekonomiye ağır yükler yüklemeye devam ediyor. OHAL’e dayanarak haksız, hukuksuz ve adaletsiz şekilde milletvekilleri, gazeteciler, akademisyenler cezaevine atılıyor, insan hakları ihlalleri hız kesmeden devam ediyor. Bu adaletsiz uygulamalar ise birçok farklı sorunun yanında, konumuz özelinde, yatırım ortamını da yok etmektedir. Bakınız, 2016 Temmuz ayında yüzde 8,79 olan enflasyon Aralık 2017 döneminde yüzde 11,92 oldu ve son on beş yılın en yüksek enflasyon oranı olarak tarihe geçti. Yine aynı zaman diliminde dolar kurunda yüzde 26, euro kurunda yüzde 40 artış oldu. Benzer biçimde, aynı on sekiz ayda mazot fiyatları yüzde 36, benzin fiyatları ise yüzde 30 artış gösterdi.

Değerli milletvekilleri, netice itibarıyla, OHAL kaldırılmadan, demokrasi ve özgürlükler alanı genişletilmeden ne toplumsal barış tesis edilebilir ne de ülke ekonomisi düzlüğe çıkarılabilir. OHAL’de ısrar edildikçe sorunlarımız daha da içinden çıkılmaz noktalara gelecektir.

Bu duygularla tekrar hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Zekeriya Temizel                                     Mehmet Bekaroğlu                                    Bülent Kuşoğlu

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                     Ankara

                                       Musa Çam                                           Bihlun Tamaylıgil                                     Utku Çakırözer

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                    Eskişehir

                                   Kadim Durmaz                                      Kamil Okyay Sındır

                                           Tokat                                                         İzmir

Madde 23- 6102 sayılı Kanun’un 428’inci, 430’uncu ve 431’inci maddelerinde yer alan hükümler yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Kamil Okyay Sındır konuşacaklar.

Buyurun Sayın Sındır. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 518 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, “yatırım ortamının iyileştirilmesi”, çok güzel bir kavram, çok anlamlı bir kavram. Ülkemizin de en çok ihtiyaç duyduğu şey bu değil mi? Üretim. Üreterek büyüyen bir ülke olma özlemi; hatta katma değeri yüksek, getirisi yüksek üretime ve istihdam yaratan üretime yönelik bir gelişme, bir kalkınma. Öyle geçici, öyle bugünü kurtaran veya istihdam yaratan değil ama birilerinin cebinin daha da çok dolmasına yönelik bir yatırım değil.

Değerli arkadaşlar, söz konusu kanun tasarısının bütünü üzerinde şunu söyleyebilirim ki bürokratik süreçlerin rasyonel hâle getirilerek gerek zaman ve gerek maliyet anlamında iyileştirme sağlanması aslında iyi bir şey ama bunun yasa değişikliği değil, o bürokratik süreçlerin iyileştirilmesi adına daha doğru bir karar olacağını özellikle belirtmek istiyorum.

Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu diye bir kurul var. Şimdi, bu neoliberal ekonomi politikalarının Türkiye’yi içine soktuğu rekabetçi anlayış ve yatırımcıyı, özellikle özel sektör girişimlerini, yabancı yatırımcıları kendi topraklarınıza, kendi vatanınıza davet etme, cezbetme anlayışı ve buna yönelik yapılan çabalar bir kere üzerinde özellikle durmamız gereken ve dikkatle durmamız gereken konular. Bu Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kuruluna baktığımızda bu politikaların gereği olan bir kurul oluşturulmuş. Bu politikaların gereği olan, hep dile pelesenk ettiğiniz, özellikle siyasal iktidarın bu yönetişim modeli, yönetişim yani bir yanda hükûmet, devlet, devleti temsil eden, yöneten hükûmet, diğer yanda özel sektör ve üçgenin bir diğer ucunda da halk ve kamu veya diğer ifadeyle halkın temsilcileri olan STK’ler. Oysa bu kurula baktığınızda STK diye bir yapıyı görmüyorsunuz. Özel sektör ve Hükûmet el ele, kol kola yatırım ortamını iyileştiriyor.

Peki, değerli arkadaşlar, eğer ekonomik kaygılar ekolojik kaygıların önüne geçerse bu ülkede ne üretim yapacak toprak kalır ne tarihî ve doğal kaynaklarımız kalır ne kültürel değerlerimiz kalır, hepsi yok olur gider. Ne adında? “Kamu yararı” adında ki hukukta ben hâlen daha bir metin görmedim ki kamu yararı şudur densin. Dolayısıyla topraklarımızın, tarım alanlarımızın, sularımızın, havamızın kirletilmesinin önünü açan bir süreç. Hep “sürdürülebilirlik” diyoruz. “Sürdürülebilirlik” tanımı, kavramı, aslında günü kurtaran ve geleceği yok eden bir kavram değil. Geleceği bugünden daha iyi koşullar altında gelecek nesillere teslim ettiğimiz bir kavramdır sürdürülebilirlik.

Şimdi değerli arkadaşlar, burada özellikle üzerinde durmak istediğim bir genelge var. Uluslararası normlarda anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik, bunlar bu silsileyle kendilerini gösterir. Genelgeler ise baktığımızda aslında bu tüzük ve yönetmeliklerin içeriklerinde, yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasında yol gösterici, aydınlatıcı, dikkat çekici amaçlı metinlerdir. Bir yasal metin değildir genelge. Buradan 2009 yılında yayınlanmış olan -ki o dönem daha bakanlık bile Çevre ve Orman Bakanlığıydı, adı bile eski hâlde- hâlen uygulanan bir genelgeye dikkatinizi çekmek istiyorum, 2009/7 sayılı Genelge. Yatırımcının yapmak istediği yatırımın eğer hakkında ÇED olumlu kararı alınmışsa ve buna itiraz edenlerin mahkemelerden aldıkları iptal veya yürütmeyi durdurma kararları varsa, bu genelgeyle hukuk normlarını bir kenara bırakarak, genelge marifetiyle mahkeme kararlarını yok sayan –ki anayasal bir zorunluluktur o kararları Hükûmetin, devletin, kurumların kabul etmesi ve uygulaması- bir anlayışla, arkadan dolanarak, yeniden inceleme değerlendirme kurullarının oluşturulup ÇED’i, mahkemenin iptal ettiği ÇED’i aynı koşullarla yeniden verme çabası. İşte bu sayede çevre talan ediliyor, bu sayede doğal kaynaklar yok ediliyor. En basit…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika …

BAŞKAN – Tamamlayın. Peki, Sayın Sındır.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Çok basit bir örnek vermek istiyorum. Çok örneği var. Az önce 3’üncü havalimanıyla ilgili yer konusunda yapılan itirazlara ve mahkeme kararına rağmen aynı genelgeyle arkadan dolandı.

İzmir Efemçukuru, İzmir’in tepesi, yanı Çamlı Barajı. Buradaki altın madeni kapasite artırmak istiyor, itiraz ediliyor; halk, STK’ler, kamuyu temsil eden halk itiraz ediyor ama mahkeme kararına rağmen, yürütmeyi durdurma ve iptal kararına rağmen, arkadan dolanarak ÇED olumlu raporu yeniden veriliyor mahkemeyi yok sayan.

Bu hükümleri eğer biz bu genelgeyle, kanunları yok sayan bir anlayışla yatırımı iyileştireceksek bu ülkede yarın ekin ekecek toprak bulamayız, yiyecek gıda bulamayız, gelecek nesillerimize sürdürülebilir bir gelecek sunamayız diyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sındır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

24’üncü maddede 3 adet önerge vardır, sırasıyla okutacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                           Erol Dora

                                         İstanbul                                                      Adana                                                      Mardin

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                                                                                   Feleknas Uca

                                           Bitlis                                                                                                                      Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacaklar.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bu kürsüden cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin her gün mutlaka bir konuda bir cezaeviyle ilgili hak ihlalini gündeme taşıyoruz. Emin olun, biraz önce arayan annelerden aldım bu bilgiyi. Bir tanesi Osmaniye Cezaevinde. Son iki gündür sayısız başvuru aldık ve orada görüşmeye giden ailelerin anlatımları, korkunç bir işkence yapıldığı yönünde. Ve Şakran Cezaevinden bir ekip getirildiğini, bu ekibin orada bulunan hükümlü ve tutuklulara yönelik ağır işkenceler uyguladıklarını ifade ediyorlar. Hatta bana verilen bilgiye göre içlerinden bir tanesi komadaymış yani ağır yaralanmış ve tedaviye götürülmüyor. Ve annesi -Mehmet Emin Dal’ın annesiyle biraz önce telefonda konuştum- oğlunun yüzünün gözünün yara bere içinde olduğunu, yüzünün yırtıldığını tarif ediyor. Zaten çok zayıfladığını ve âdeta böyle vücudunun her tarafında yara olduğunu kendisi ifade ediyor. Diğer iki isim, aileleriyle görüştüğüm, Ömer Aras ve Emin Dal. Osmaniye Cezaevinde hâlihazırda şu anda bu uygulamalar devam ediyor. Bu kürsüden yetkililere bir kez daha, hapishanelerdeki bu işkenceleri, bu kötü muameleyi, bu saldırıları durdurmaları gerektiğini, hapishanelerin işkence yeri olamayacağını, hiçbir yerde işkence ve kaba dayağın ya da fiziki şiddetin zaten meşruiyetinin olmadığını ama devlet güvenliğinde olan, denetiminde olan bir yerin de, ceza infaz kurumunun da bu uygulamalarla sürekli gündemden düşmediğini ve hiçbir tedbir alınmadığını bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Başka bir not var önümde… Bursa H Tipi Cezaevinde ayakta sayıma direndikleri için işkenceye maruz kalan ve yatak olmayan bir cezaevi olduğu bildirildi. Boş ranzalar varmış sadece. Bu isimler, bize gelen isimler: Yüksel Akgün, Hüsamettin Esen, Serhat Sezgin, İdris Başaran, Ersin Arıkan, Mehmet Şirin Baycu, Hasan Özaydın, Abdulkadir Doğru, Selim Acar. Bunlara dün itibarıyla sekiz saat ters kelepçe uygulanmış. Bu ifade ettiğim isimlere hiçbir şekilde yemek verilmemiş, kişisel ihtiyaçları ve tuvalet ihtiyaçlarını da ters kelepçeli oldukları için karşılayamamışlar. Bunlar doğrudan bize iletilen bilgiler.

Ayrıca, “Hüsamettin Esen” adlı kişi de, kolları ve kafasına vurulduğu için görgü tanıkları –ailesi anlatıyor- darbedildiğini ve kafasındaki şişlikleri dışarıdan görecek ve dokunmak hâlinde görebildiklerini de ifade ettiler.

Yine, “Serhat Sezgin” isimli kişiye kaba dayak atılmış ve hatta, üstünün başının infaz koruma memurları tarafından yırtıldığını da ifade etmişler.

Burada verdiğim belki iki örnek, Bursa ve Osmaniye ama birçok bölgeden, birçok cezaevinden, bu şekilde içeriği ağır başvurular geliyor ve bu, bu dönemin açıkçası karakteristik özelliklerinden biri hâline geldi. İlk dönemde, OHAL döneminde ifade ettiğimizde Sayın Bozdağ “Bize isim verin.” diyordu. Bu nedenle artık isim alıyoruz. Buradan tutuklu ve hükümlülerin isimlerini bile söylüyoruz ve bu konuda gerçekten gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor.

Diğer yandan, 29 kişi, Celalettin Can’la birlikte Afrin Operasyonu’na karşı çıktıkları için bir haftadır Emniyette gözaltında tutuluyorlar. “Celalettin Can” ismi Türkiye’de bilinen bir isimdir ve uzun yıllar 12 Eylülde hapishanede kalan, ağır işkenceler gören ve gerçekten hayatını demokrasi, insan hakları mücadelesine adayan bir şahıs Celalettin Can aynı zamanda. Yedi gündür keyfî bir şekilde Emniyette tutuluyorlar ve bize avukat arkadaşların ve ailelerin verdiği bilgiye göre, havasız ve temiz olmayan, hijyenik olmayan bir ortam. Celalettin Can çok ağır bir kalp ameliyatı geçirmişti ve içeride tansiyonu sürekli yükselip alçalıyor. Çok ciddi bir hayati tehlikesi de var. Açıkçası, yıllarını cezaevinde geçiren, hayatını insan hakları mücadelesine adayan, zamanında akil insanlar listesinde olan ve bizim Parti Meclisi üyemiz Celalettin Can ve yanındaki 29 kişinin de gözaltında tutulmasının hiçbir makul nedeni yoktur; bu, keyfiyettir; keyfiyetin olduğu yerde hukuk bitmiştir. Derhâl gözaltıların serbest bırakılmasını talep ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Zekeriya Temizel                                           Musa Çam                                          Utku Çakırözer

                                           İzmir                                                         İzmir                                                      Eskişehir

                          Nurhayat Altaca Kayışoğlu                                Kadim Durmaz                                 Mehmet Bekaroğlu

                                           Bursa                                                        Tokat                                                      İstanbul

                                   Bülent Kuşoğlu                                       Bihlun Tamaylıgil

                                          Ankara                                                     İstanbul

MADDE 24- 6102 sayılı Kanunun 575 nci maddesinin birinci fıkrasında geçen “kurucuların imzalarının noterce onaylanması veya şirket sözleşmesinin ticaret sicili müdürü yahut yardımcısı” ifadeleri “kurucular tarafından ticaret sicil müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Altaca Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen değerli milletimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 518 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, yatırım ortamının iyileştirilmesini, üretim yapılmasını elbette ki bizler de çok istiyoruz ama ortada bir bataklık varken, bu bataklığı kurutmak yerine tek tek sinekleri bir torbaya doldurmaya çalışmak, torba yasalarla bu ortamla mücadele etmek kesin ve kalıcı bir çözüm değildir.

Yatırım ortamının kötü olmasının bizatihi temel gerekçesi, sebebi, 16 Nisan mühürsüz seçimiyle milletin önüne konulan tek adam rejimidir. Demokrasinin ortadan kaldırıldığı tek adam rejiminde -yargı bağımsızlığının yok edildiği- milletimizin can güvenliği artık kalmamıştır. Hukuk devleti yok edilmiştir. Milletimizin mal güvenliği kalmamıştır. Milletimizin adalete olan güveni sarsılmış, hukuk güvenliği kalmamıştır. AKP Genel Başkanı bir sabah kalkıp “TEOG kaldırılsın.” dediğinde ertesi gün TEOG kaldırılıyorsa; yine, AKP Genel Başkanı bir sabah kalkıp “Yardımcı doçentlik de nedir? Bunu kaldırın.” dediğinde, ertesi gün bunu kaldırmak için çalışmalar başlatılıyorsa böyle bir ülkede yatırım ortamı iyileştirilebilir mi değerli milletvekilleri?

Üzerinde konuştuğum bu madde ve devamındaki birçok madde, yatırımcıların malının mülkünün rehin verilmesiyle ilgili kolaylaştırıcı maddeler. Şimdi soruyorum: Hangi yatırımcı “Ben malımı mülkümü kolayca rehin edebileceğim.” diye koşa koşa bir ülkede yatırım yapar? 3 Aralık 2017 tarihinde AKP Genel Başkanının “Yurt dışına giden sermayeye izin vermeyin.” talimatı sermayeyi ürkütmekten ve daha fazla kaçırmaktan başka bir işe yaramayacağı için ertesi gün bu söylemden çark edildi. Buna rağmen, 2019’da tam anlamıyla yürürlüğe girecek olan tek adam rejiminde bir kararnameyle malına mülküne el konulacağı endişesi taşıyan iş insanları bu ülkeye yatırım yapar mı?

Dün konuşmalarında Değerli Vekilimiz Bülent Kuşoğlu da bahsetti, ülkeden maalesef sermaye kaçıyor. Bunu önlemenin yolu, katılımcı bir şekilde hazırlanmamış olan bu torba yasalar değildir. Yatırım istiyorsanız, ey Hükûmet, demokrasiyi önce bu ülkeye getireceksiniz ve hukuk devletini, yargı bağımsızlığını, hukukun üstünlüğünü tam anlamıyla tesis edeceksiniz, ancak o şekilde bu bataklık kurutulabilir diyorum. Ülkemizin 5 temel sorununun da; ekonominin, dış politikanın, Kürt sorununun, eğitimin, demokratikleşme sorununun tamamı ancak bu yolla çözülebilir.

Nitekim, önemli olduğunu düşündüğüm verileri tekrar buradan söylemek istiyorum. Dünya Bankası 2016 Yılı Dünya Yönetişim Göstergeleri Raporu’ndaki veriler ülkemizin devlet yönetimi karnesinin gittikçe kötüleştiğini gösteriyor. Söz hakkı ve hesap verilebilirlikte yani ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı özgürlüğü gibi özgürlüklerde ülkemiz 204 ülke arasından 144’üncülüğe gerilemiştir. Hukukun üstünlüğünde 209 ülke arasından 108’inciliğe gerilemiş ve bu notuyla Ermenistan, Sırbistan, Karadağ, Güney Afrika, Gana ve Ruanda’nın da altında bulunmaktadır. Mevzuat kalitesi açısından iki yılda yani son iki yılda çıkardığınız buradaki yasalar, KHK’lerle 11 sıra birden ülkemizi gerilettiniz. Kamu yönetiminin etkinliği açısından politik baskılardan kaynaklı olarak 27 sıra birden gerileyip 95’inci sıraya geldik ve yolsuzluğun kontrolü bakımından da maalesef Bulgaristan, Senegal, Güney Afrika gibi ülkelerin gerisindeyiz. Peki, istikrar, o bahsettiğiniz istikrar konusunda ülkemiz ne durumda diye sorarsanız, iki yılda 13 sıra gerilemiş ve 199’uncu sıraya gelmişiz. Dünyada bizden sonra sadece 12 ülke var istikrarsız olan. Bu tablo bu ülkenin evlatları olarak bizleri üzüyor ve utandırıyor.

Hükûmete sesleniyorum: Sizde de bir parça vicdan varsa, biraz vatan sevgisi, gerçekten millî duygular varsa -ki millî görüş gömleğini çoktan çıkarmıştınız- bu tabloyu değiştirmek için gerçek ve sonuca etkili adımlar atarsınız. O zaman bu ülkeye yatırım da gelir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – …bu ülkenin diğer sorunları da çözülür diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Tasarı’nın çerçeve 24’üncü maddesindeki “ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin” ibaresinin “yetkilendirilmiş ticaret sicili müdürlüğü personelinin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Erkan Haberal                                            Kamil Aydın                                            Erkan Akçay

                                          Ankara                                                     Erzurum                                                     Manisa

                             Ahmet Selim Yurdakul                                     Baki Şimşek

                                         Antalya                                                      Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Sayın Ahmet Selim Yurdakul konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yurdakul. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET SELİM YURDAKUL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk milleti için canını dişine takarak görev yapan Türk Emniyet teşkilatına katılmak ve Türk milletine huzur ve güven sunmak üzere mücadelenin bir parçası olmak isteyen gençlerin yaşadığı bir sıkıntıyı dile getirmek için Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Tahmin ediyorum, birçok vekilimiz de bu talebi almıştır. Ben de geçtiğimiz hafta 4, bu hafta da 2 ayrı heyetle ziyaretime gelen genç kardeşlerimin yaşadığı mağduriyete şahit oldum. Konuyu kısaca ifade etmek isterim.

3 Ocak 2018 tarihinde Resmî Gazete’de bir mevzuat değişikliği yayınlandı. Bu değişiklikle Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği’ne daha önce olmayan bir madde eklendi, buna göre sağlıklı hepatit B taşıyıcılarının polis olması engellendi. Oysa 4 Eylül 2013 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan ve 2018 yılının başına kadar yürürlükte olan Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği’ne göre hepatit B taşıyıcısı olan sağlıklı kişiler polis olabilmekteydiler. Birçok kardeşimiz bu yönetmeliğe göre polis olma umuduyla bin bir emek harcadılar, özel dersler aldılar, kurslara gittiler, kimisi özel ve pahalı diyetler yaptılar, aileleri bu kardeşlerimiz için belki de ellerindeki avuçlarındaki son imkânları seferber ettiler. Ülkemizin çeşitli illerinde gerçekleştirilen sınavlara belki de ceplerinde simit alacak parası olmayan ailelerin çocukları girdi ancak gördüler ki bin bir emekle ve gayretle hazırlandıkları sınav şartları sonradan değişti. 2017 yılında başarılı oldukları yazılı sınavlarından sonra mülakat tarihini bekleyen bu kardeşlerimiz büyük bir hüsranla karşılaştılar, bir gecede değiştirilen mevzuat nedeniyle maalesef şimdi mağdur durumdalar.

Muhterem vatandaşlar, polis olmaya engel olarak değerlendirilen hepatit B taşıyıcılığının tıbbi olarak değerlendirildiğinde polis olmaya herhangi bir engel oluşturmadığı kanaatindeyim. Tıp ve iş hukuku branşlarından bilirkişilerin de bu yönde raporları olduğunu bilmenizi isterim. Türk milleti için canını dişine takarak görev yapan Türk emniyet teşkilatına katılmak ve Türk milletine huzur ve güven sunmak üzere mücadelenin bir parçası olmak isteyen gençlerden hepatit B taşıyıcısı olanların bu hususta önlerinin açılması beklentisi haklı ve vicdana uygundur. Hükûmetimiz ve İçişleri Bakanlığı zannediyorum bu konuda milletimizin sesine kulak verecek ve talepleri değerlendirerek olumlu bir adım atacaktır. Şu anda eski Sağlık Bakanımız, Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ buradalar. O da bu konuyu bir doktor olarak değerlendirecek ve Sayın İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’yla birlikte, tekrar bu gençlerin önünün açılmasını bilimsel çalışmalarla değerlendirerek gündeme almanızı ben buradan arz ediyorum.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi, ülkemizin ilerlemesinde, iş bölümüne ve uzmanlık sahiplerinin kariyerlerini kendi meslek dallarında geliştirebilmelerine çok önem vermektedir. İnsan hayatının söz konusu olduğu, sağlık alanında mükemmeliyeti yakalamanın anahtarı eğitimli kişilerin istihdam edilmesidir. Bu nedenle, sağlık alanında eğitim alan yardımcı sağlık branşlarına hak ettikleri önemin verilmesinden yanayız. 36 tane branş var ve en az 470 bin atanamayan yardımcı sağlık personelimiz var. Örneğin, ameliyathane teknikerleri gibi birçok branşların da doğru düzgün bir meslek tanımı maalesef yok. Bu branştan mezun olan kardeşlerimiz geliyor ve bana, iki yıl boyunca sağlık eğitimi aldıklarını ama bunun karşılığında hastanelerde ancak temizlik görevlisi olarak çalışabildiklerini ifade etmektedirler. Birkaç haftalık sertifika eğitimlerini hâlâ ön lisans seviyesi üniversite eğitimi alan insanlara tercih eden yaklaşımları üzülerek izliyoruz. Yardımcı sağlık personeli kardeşlerimizin daha fazla sayıda, adil ve eşit sayıda atamayla kamu sağlık kuruluşlarında görev alması ülkemizin lehine bir uygulama olacaktır. Bu atamanın bir an önce yapılmasının, sağlıkta istenilen kaliteyi ve hasta memnuniyetini artıracağı kesindir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yurdakul.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

25’inci maddede iki adet önerge vardır, sırasıyla okutacağım ve işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                           Erol Dora

                                         İstanbul                                                      Adana                                                      Mardin

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                                                                               Ertuğrul Kürkcü

                                           Bitlis                                                                                                                          İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü konuşacaklar.

Buyurun Sayın Kürkcü. (HDP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu yasa tasarısının tamamı hakkında tekrar konuşacağım. Gerçi belli maddelerin çıkarılmasını istiyoruz ama esas mevzu şu: Bu yasa tasarısı, istihdamı değil yatırımı önceleyen, dolayısıyla yasa tasarısının bütün amaçları gerçekleştiğinde daha çok yatırımcının daha çok parayı Türkiye'de yatırıma sevk etmesi için özendirici olmak üzere tasarlanmış fakat bunun -hepimiz biliyoruz- bir sonuç yaratabilmesi yani genel olarak Türkiye'nin bütün yurttaşlarının hayatını iyileştiren bir önlem hâline gelebilmesi, toplumun tamamına buradan doğacak faydanın yayılmasıyla ilgili olabilir. Oysa peş peşe alınan bütün tedbirlere rağmen, sonuçta gördüğümüz şey, Türkiye'de genel olarak zengin ile yoksul arasındaki uçurumun giderek açılması; işsiz sayısının, dolayısıyla işsizliğin ve dolayısıyla yoksulluğun tabanının genişlemesi, göreli bütün iyileşmelere, bir önceki yıla, önceki beş yıla göre nispi kimi iyileşmelerin bir bütün olarak nüfus artışı, toplumun beklentileri, uluslararası alanda elde edilen göreli artışlar karşısında esasen Türkiye’nin yoksullarının aleyhine bir büyüme sağlandığı apaçık ortada.

TÜİK’in işsizlik sayıları ortaya çıktı, çok önemli bu. Bütün bu tedbirler alınıyor ama bu tedbirlerin sonucunda geniş tanımlı işsizlikte oran yüzde 17,6; işsiz sayısı da 6 milyon. Genç kadın işsizliği yüzde 25, tarım dışı genç işsizliği yüzde 29,8 yani aşağı yukarı her 3 gençten 1’i işsiz tarım dışında ve her 4 kadından 1’i işsiz. Şimdi, bunun sonuçları sadece ve sadece yoksulluk, eşitsizlik, adaletsizlik olarak, tahammül edilemez bir kısıtlılık olarak ortaya çıkmıyor, öte yandan bu tahammül edilemezliğe verilen tepkiler de hiç beklenmedik sonuçlara yol açabiliyor. Türkiye’de artan kıyıcılığın, artan yıkıcılığın, yıkım çağrılarının artan bir tutkuyla karşılık bulabilmesi, esasen hayatlarını değiştirebilmek, kendilerini gerçekleştirebilmek için hemen oracıkta ellerini uzattıklarında bulabilecekleri kamusal imkânlardan mahrum bırakılmış insanların reaksiyonlarıyla ilgili. Dünyanın neresine bakarsanız bakın, tarihin hangi dönemine bakarsanız bakın, ultramilliyetçilik, faşizm, diktatörlük, kıyıcılık, iç savaş, iç çatışma esasen aşağı yukarı benzer semptomlar üzerine yükselir. Kırdan kente muazzam bir göç, kentteki büyük işsizlik -tarım dışı işsizlik sayıları bunu veriyor- esasen okulda ya da işte olması gereken gençlerin hiçbir yerde olmaları, kendilerini hiçbir yerde hissetmeleri ve kendilerinin ciddiye alınabilmesi için ortaya koyabilecekleri pozitif bir enerji olmadığı için yıkıcı enerjinin çağırdığı her yere doğru akabilmeleri; bütün bunlar aslında Türkiye’de çok büyük bir riskle karşı karşıya olduğumuzu düşündürmelidir.

Onun için, yapılacak kimi işler var. Mesela, bir torba yasa da şöyle gelse: Örneğin, çalışma saatini kırk beşten otuz altıya, fazla mesai saatlerini iki yüz yetmişten doksana indirseniz, çırakları ve stajyerleri sanki çalışıyormuş gibi gösterip dar tanımlı işsizlik rakamlarının azaldığını sanmamıza uğraşmak yerine hakikaten işsizlik alanını daraltabilirsiniz. Bu tedbirler niçin akla gelmez? Niçin güvenceli çalışma akla gelmez? Niçin zenginliğin adil dağılımı akla gelmez? Niye öyle bir torba gelmez?

Bu torbalara bu kadar itiraz ettik, inanın bir torbanın içine şu söylediğim üç şeyi koysanız hem işsizliği hakikatte azaltabilirsiniz hem de bizim oyumuzu alabilirsiniz. Sadece muhalefetimizi alıyorsunuz ve bunu da istiyorsunuz anladığıma göre. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 25’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Zekeriya Temizel                                     Mehmet Bekaroğlu                                    Bülent Kuşoğlu

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                     Ankara

                                   Kadim Durmaz                                       Bihlun Tamaylıgil                                     Utku Çakırözer

                                           Tokat                                                      İstanbul                                                    Eskişehir

                                       Musa Çam                                            Hüseyin Çamak

                                           İzmir                                                        Mersin

MADDE 25- 6102 sayılı Kanunun 585 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "imzalarının noterce onaylandığı veya ticaret sicil müdürü yahut yardımcısı” ibareleri "ticaret sicil müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin" şeklinde değiştirilmiş ve ikinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle ilave edilmiştir. "Ancak nakden taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az yüzde yirmibeşinin tescilden önce ödenmesi şartı limited şirketler bakımından uygulanmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Sayın Hüseyin Çamak konuşacaklar.

Buyurun Sayın Çamak. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Değerli milletvekilleri ve Sayın Başkan; Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Güzel ülkemizde yatırımların önünü açmak ve yatırımcıya kolaylıklar sağlamak tabii ki hepimizin arzusudur. Özel sektörde yabancı yatırımcı için ortamı iyileştirme düşüncesi makul görünse de bunu sağlamak için esasa ilişkin düzenlemeler yapmadan gerçek ve sağlıklı bir yatırım ortamının sağlanması mümkün değildir.

Türkiye yer altı ve yer üstü zenginlikleri olan bir ülke değil. Bizim her şeyden önce bugün en büyük zenginliğimiz -yararlanılmazsa gelip geçecek olan- genç ve dinamik nüfusumuzdur. Bize benzer nüfus yapısına sahip olup ayağındaki prangaları kırarak bilgi çağının gereklerini yerine getiren ülkelerin nasıl müreffeh seviyelere geldiğini görüyoruz.

Peki, ülkemizde bilgi çağını yakalayamamamızın ve yatırım ortamının iyileştirilmemesinin sebebi nedir? Yatırımcı neden gelmiyor? Hatta ülkedeki yatırımcı da birikim sahipleri de tası tarağı toplayıp ülkeyi neden terk ediyor? Değerli arkadaşlar, OHAL süreci başladığından bu yana yani 2016 ve 2017 yıllarında Türkiye’den 12 bin civarında dolar milyoneri sermayesini yurt dışına taşıyarak ülkeyi terk etmiştir; bu, cumhuriyet tarihinde bir rekordur.

Bakınız, size ilginç bir örnek vereyim: İspanya’da bir süre önce ekonomik sıkıntılar baş göstermeye başlayınca yabancı yatırımcıya oturum izni veren bir yasa yürürlüğe girdi ve o zamanlar 160 bin avroluk bir gayrimenkule sahip olan yabancılara -eşleri ve 18 yaş altındaki çocukları dahil- oturma izni ve vizesiz seyahat hakkı verildi. Bunun üzerine ülkeye ciddi bir sermaye akışı başlayınca bu oran peyderpey artırılarak 500 bin avroya çıkarıldı. İspanya’da ekonominin toparlanmasına vesile olan bu sermaye akışına ne yazık ki en fazla dâhil olan ülkelerin başında Türk vatandaşları geliyor. Örneğin, İspanya Ulusal İstatistik Enstitüsünün verilerine göre, sadece Barselona’da 2017’nin ilk dört ayında gayrimenkul satın alanların yüzde 12’sini Türk vatandaşları oluşturmakta. Bu oranın her gün gittikçe arttığını da biliyoruz. Milano’da ise bu oran maalesef yüzde 17.

Bitmek bilmeyen OHAL belirsizliğindeki antidemokratik ortamda, çoğunluğu bu ülkenin beyin gücü olan orta sınıf ve üstü sermaye, geleceğini artık burada göremiyor. Sonuç olarak yatırımcılar özellikle son yıllarda Türkiye’yi tercih etmek bir yana, şirketini kapatıp gidiyor. Siyasal erkin gücüne pusan yargıya güven sağlanmadan ve demokrasisi güçlü olan bir ülke olmadan ne yerli sermayeyi bu ülkede tutabilirsiniz ne de yurt dışındaki sermayeyi ürkütmeden ülkeye çekebilirsiniz.

Çevre ve Enerji Komisyonları üyeleri olarak geçen yıl gerçekleştirdiğimiz Almanya ziyaretinde de görüştüğümüz yatırımcılar ülkemizin jeopolitik konumu açısından yatırıma çok müsait bir yer olmasına karşın; bürokrasi, güvenlik sorunu, demokrasi açığı ve öngörülemeyen bir ülkeye dönüşmesi yüzünden Türkiye’ye yatırım yapmaya çekindiklerini bizzat bizlere ilettiler.

Peki, bu ülkenin bu hâle gelmesinin nedeni yasada anlatıldığı gibi gerçekten sadece işlemlerin uzunluğu mu, maliyetlerin yüksekliği mi, tapu kaydındaki işlemler ya da noter işlemleri mi? Arkadaşlar, şu çok açık ki bu ülkede yatırım ortamı yasal güvence ve toplumsal barış sağlanmadan asla düzelmeyecektir. Öncelikle, ülkemizde cari açıktan çok daha önemli olan demokrasi açığını kapatmamız gerekir. Yatırımcının güven duymadığı, kendini güvende hissetmediği, her an çatışmaların ve kavgaların olabileceği bir iklimde yatırım yapmasını beklemek hayalden öteye gidemez.

Başkanım, bir dakika… İlk defa istiyorum.

BAŞKAN – Tabii, buyurun. Bir dakika daha ek süre vereyim size.

HÜSEYİN ÇAMAK (Devamla) – Demokrasisi, bağımsız yargısı, hukukun üstünlüğü, özgürlükleri yara almış, yoksulluğu, gelir eşitsizliği gün geçtikçe büyüyen bir ülkede yatırımcı durmaz. Çağdaş bir eğitim sistemi, güven veren bir adalet sistemi olmadan üretim de olmaz, bilim de olmaz, özgürlükler de olmaz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çamak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

26’ncı maddede 2 adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                           Erol Dora

                                         İstanbul                                                      Adana                                                      Mardin

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                   Feleknas Uca

                                           Bitlis                                                     Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacaklar.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önceki konuşmamda bugün Demirtaş’ın Sincan’da konuşmaya devam ettiğini söylemiştim ama bu ülkede, Türkiye’de herkes, normalmiş gibi davranıyor, her şey normal sanki. Aslında yaşadığımız hiçbir şey normal değil. Partimizin, Türkiye’de Meclisin 3’üncü büyük grubunun eş genel başkanları şu anda hapiste, diğer Eş Genel Başkanımız yedi günlük gözaltı süresiyle cezaevinde ve partimize yönelik saldırılar, hukuksuzlar, keyfiyet normalmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor.

Ben, buradan, Demirtaş’ın beyanından birkaç bölümü daha, ne dediğini, sizlerle paylaşmak istiyorum. Biraz önceki konuşmamda yargının HDP söz konusu olunca nasıl davrandığına ve talimatların nasıl geldiğine ilişkin bölümler vardı. Fakat yargı her zaman öyle olmuyor, her zaman olumsuz kararlar vermiyor, bazen olumlu kararlar da veriyor. Hatta iktidar partisi ve Genel Başkanı, AKP Genel Başkanı bazen gerçekten yargıya dair çok doğru tespitler de yapıyor. Bunlardan iki tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Demirtaş, bu yargıyla ilgili, der ki: “Atatürk’e hakaretten yakın zamanda bir şahıs tarafından işlem yapıldı, tutuklandı. Erdoğan’a bir gazeteci Atatürk Havalimanı’nda soruyor: ‘Ne diyorsunuz?’ Şunu diyor: ‘Olay çok çirkin. Şüphesiz ki annelerin bu işe karıştırılması son derece çirkin ama olay yargı sürecine girdiği için kendimi yargı yerine koymak suretiyle değerlendirmem doğru olmaz.’ Çok hassas yargı konusunda, Atatürk’e hakaret konusunda. Muhtemelen ideolojik olarak da kendisine yakın bir şahsiyet yargılanıyor. Zaten tahliye oldu, dosya şu anda sürüncemede.”

Demirtaş, başka bir yargı meselesine dair örneği veriyor, şunu diyor: “Ben yargıyı eleştiriyorum ama güzel kararları yok mu? Güzel kararlarından birini okuyayım, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının kararı. Şikâyet edilenler Aydın Ünal, Leyla Şahin Usta, ikisi de AKP milletvekili. Bize hakaret etmişler. Partimizin avukatları suç duyurusunda bulunmuş. O kadar güzel bir karar verilmiş ki. Bugün iddia makamının sorumsuzlukla ilgili ne düşündüğünü pek duyamadık ama buradan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının sorumsuzlukla ilgili ne düşündüğünü öğrenelim. Uzun uzun anlatmış yasama sorumsuzluğunu. Bu nedenle bu milletvekilleri bu sözleri Parlamento içinde söylediği için kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiş. Sıra Selahattin Demirtaş’ın dosyasına gelince neden yapmıyorsunuz? 31 fezlekeden 1 fezleke tarafıma tebliğ edildi, geri kalan 30 fezlekeden gizlilik kararı sebebiyle haberdar olamadık ve 31 fezlekeden savunmam isteniyor. Soruşturmadan bu yana dosya önünüze siyasi saiklerle geldi. Ancak siz usule aykırılıkları gidermek yerine, heyet olarak emniyet müdürlüklerine yazı yazarak başka deliller de elde etmeye çalıştınız. Şu ana kadar adil yargılanacağıma dair en ufak bir izlemin edinmedim. Lehime olan delillere dair tek bir işlem yapılmadı. Heyet olarak, bugüne kadar olan hukuk rezaletine ses çıkarmadınız. İçeride de olsak dışarıda da olsak bu ülkenin demokratikleşmesi için çalışmaya devam edeceğiz.”

Demirtaş der ki: “AKP sözcüsü: ‘Mecliste tutuklamadık, uzun süre tutuklamadık.’ diyerek -ben de parantez açıyorum, Yasin Aktay’dı bu sözleri söyleyen- yargı yerine karar verdiklerini alenen beyan etmişti. Tarihin tekerrürden ibaret olduğu düşünülebilir ama öyle değildir. Demokrasi güçleri bugüne dek büyüyerek geldi. Benim itirazlarımı dinlemeniz lazımdı. Biz bu ülkenin yurttaşlarıyız, bu vatanın evlatlarıyız; biz bu ülkenin paryaları değiliz. Adalet mülkün temelidir, sarsılırsa mülk sarsılır. Yargıçların, hukukun egemenliği ilkesini sonuna kadar savunması gerekir, yapmazsanız sıkıntı olur, yaparsanız ne olur? Yurttaş sıkıntı yaşar, Türkiye batmaz; demokratik bir ülke olacak. Bunun için var gücümüzle çalışacağız. Bu suçu işleyenler yargı önünde hesap verecekler.”

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim ben de Sayın Danış Beştaş.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, ya sataşmadan söz istiyorum ki Genel Başkanımızı sürekli itham ve ilzam etmek suretiyle, “Yargıya talimat vermek suretiyle…” diye ithamlarda bulunmuştur…

BAŞKAN – Buyurun.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Vermiyor mu ya?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Vermiyor mu?

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hakikaten, dinlerken sabrımızı zorlayan konuşmalar oluyor, tahammül sınırlarımızı bu anlamda… Burası elbette ki Parlamento, pek çok şey konuşulacak ama sürekli yargıyı bu şekilde itham ve ilzamla itibarsızlaştırmaya çalışmak, yargı üzerinden algılar oluşturmaya çalışmak hakikaten haksız ve yersizdir. Az evvelki konuşmalarından bir tanesi de 17-25 Aralıkta Sayın Cumhurbaşkanımızın oğlunun ifadeye çağrılmasıyla ilgili. 17-25 Aralığın emniyet ve yargının kumpası olduğunu defalarca söyledik o dönemde ve onları hazırlayanların kimler olduğunu ve bugün Türkiye’nin bir tek terör örgütüyle değil, pek çok terör örgütüyle mücadele ettiği bir dönemde, sanki şimdi gerçekten hiçbir şey yapmamış da birisi tutuklanmış da bir adalet, hak arayışı içerisindeymiş gibi öyle masum, öyle süslü, öyle masumane cümlelerin arkasından bir hak arayışı varmış gibi…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Nereden biliyorsun?

İLKNUR İNCEÖZ (Devamla) – Bakın, bu söylediğiniz kişinin, daha 20 Temmuz 2015 tarihinde DEAŞ tarafından düzenlenen saldırının arkasından “Halkımız, siyasi kurumlarımız, sivil toplum örgütleri, belediyeler, meslek örgütleri gibi bütün toplumsal yapılar kendi güvenlik tedbirlerini geliştirmelidir.” gibi pek çok açıklamaları var. 50 vatandaşın ölümüne sebebiyet vermek, halkı sokağa çağırmak, “Direniş yapacağız.” deyip, âdeta oradaki terörü, terörizmi haklı bir direnişmiş gibi gösterenler, bugün terör örgütüne sırtını dayayanlar, burada, gelip, yargının üzerinde, yargıyı töhmet altında bırakmak suretiyle masumane bir hak arayışı içerisindeymiş gibi bir algıyla, yargıyı bu şekilde yıpratmanıza asla müsaade etmeyeceğiz, bunun bilinmesi lazım.

Bir de Türkiye'de normal olmayan bir şey söyleniyor. Ben size söyleyeyim, terörle mücadele ederken, teröristler askeri, sivili, vatandaşlarımızı katlederken, kırk yıldır bu PKK’yla mücadele edilirken, DEAŞ’la mücadele edilirken, YPG’yle, PYD’yle mücadele edilirken “Onlara sırtımı dayıyorum.” diye açıklamalar yapmak, Türkiye'de gerçekten normal değil ve üstelik o açıklamaları, o savunmaları Parlamentoda yapmak, bu süreçte gerçekten normal değil.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnceöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Cevabı hak ettiğini biliyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, baştan sona açıkça sataştı, söz istiyorum.

BAŞKAN – Peki.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – “Sabrımızı zorluyor.” diyor, “Masumane gösteriyor.” diyor, “Hak arıyormuş gibi gösteriyor…”

BAŞKAN – “Peki” dedim, bir şey demedim de.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Eş Genel Başkanımızı şimdiden suçlu ilan…

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – İsim vermedim Başkanım.

BAŞKAN – “Peki” dedim.

Peki dedikten sonra şu ricada bulunacağım, size değil, genel olarak.

Sayın milletvekilleri, sataşmadan söz istediğiniz zaman lütfen gerekçelerini söylerseniz kayıtlara da geçmiş olur.

Buyurun, iki dakika…

6.- Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Keşke hatip yeni bir şey söyleseydi. Burada her gün dinlediğimiz eski şeyler.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Siz de keşke yeni bir şey söyleseydiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bir kere, bu ülkede yargıyı yıpratan, yargıyı zapturapt altına alan, yargıyı kontrol eden biz değil iktidar partisidir. Demirtaş’ın bütün sözlerinin gerçekleri yansıttığını sizler de, bütün Türkiye de gayet iyi biliyor. O nedenle sesini kısmak istiyorsunuz, o nedenle AKP iktidarı ve siz onun sesinin duyulmaması için şu anda Edirne Cezaevinde tutmaya devam ediyorsunuz çünkü sizin fıtratınızda siyasete, demokratik siyasete tahammül yok. Biz yargıyı töhmet altında bırakmıyoruz, biz yargının tarafsız ve bağımsız olması gerektiğini söylüyoruz. G20 zirvesinde çıkıp Demirtaş hakkında konuşan bizim eş genel başkanımız değildi, sizin Genel Başkanınızdı. Daha yargılaması devam eden… Her hukuk fakültesi öğrencisinin ilk öğrendiği masumiyet karinesini takmayan yine sizin Genel Başkanınız. Böyle, burada, siz de hiçbir şey yokmuş gibi yok “Sırtınızı dayadınız.”, yok “Şunu yaptınız.”, bir ezber tutmuşsunuz, gidiyorsunuz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Ne diyorsun? Genel Başkanın diyor senin. Biz demiyoruz, Genel Başkanın diyor senin. “YPG’ye sırtımızı dayadık.” diyen Genel Başkanınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Siz daha şimdi sırtınızı ÖSO’ya yaslamışsınız. Siz daha düne kadar FETÖ terör örgütüyle kol kola, yan yana bu ülkeyi yönetiyordunuz. Bunu en son söyleme hakkı olan sizsiniz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Bu ülkede hak eden cezasını bulur.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Demirtaş çıkacak, bu sözleri tek tek anlatacak, bu kürsüden de söyleme hakkını sonuna kadar kullanacak. Kendisi hâlâ milletvekilidir, bu Parlamentoda bu kürsüyü kullanma hakkı vardır ve tümüyle sizin iktidarınızın kumpasıyla, komplosuyla, FETÖ savcıları eliyle hazırlattığınız iddianamelerle keyfî bir şekilde şu anda cezaevinde tutuluyor. Bunu 80 milyon Türkiye yurttaşına da söylemek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/912) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 518) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Zekeriya Temizel                                     Mehmet Bekaroğlu                                    Bülent Kuşoğlu

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                     Ankara

                                       Musa Çam                                             Kadim Durmaz                                   Bihlun Tamaylıgil

                                           İzmir                                                        Tokat                                                      İstanbul

                                   Utku Çakırözer                                          Burcu Köksal

                                        Eskişehir                                              Afyonkarahisar

MADDE 26- 6102 sayılı Kanunun 587 nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen “noterce onaylanmasını veya şirket sözleşmesinin ticaret sicili müdürü yahut yardımcısı” ifadeleri “ticaret sicil müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal konuşacaklar.

Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda Genel Kurulda görüştüğümüz torba yasanın adı yatırım ortamının iyileştirilmesi ama siz ne yaparsanız yapın, OHAL’i kaldırmadıkça ekonomi düzelmez, yatırımcılar yeni yatırımlar yapmak yerine mevcutlarını korumak için uğraşırlar. Ülkemizdeki tabloya baktığımızda, özel sektör dış borçlarla ayakta durmaya çalışırken yandaşlar ne yazık ki devlet bankalarını babalarının çiftliği gibi kullanmaya çalışıyorlar.

Bakın, özel sektörün dış borcu Aralık 2002’de 43 milyar dolarmış. Bugün, Aralık 2017’de yani sizin on beş yıllık iktidarınızın sonunda özel sektörün dış borcu 307,8 milyar dolar olmuş. Türkiye’nin dış ticaret açığı Aralık 2002’de 247 milyarken Aralık 2017’de 960,7 milyar dolar olmuş. Türkiye ürettiğinden fazlasını tüketen bir ülke olmuş ve ne acı ki kaynaklarımız işçimize, çiftçimize, esnafımıza, sanayicimize değil, yurt dışına gider olmuş arkadaşlar.

Ülkeye baktığımda işçi, çiftçi, esnaf, sanayici, emekçi umutsuz. Ülke büyük bir darboğazda. Hemen her aile ayın sonunu zor getiriyor ve evine giren paranın neredeyse yarısını borca yatırıyor. Milyonlarca aile daha ayın ilk günlerinde parasız kalıyor. Millet âdeta borca çalışıyor. Çalışan geçim sıkıntısı çekerken bir yandan da işsizlik tırmanıyor. Her 5 gencimizden 1’i işsiz ve yaklaşık 5 milyon gencimiz bu ülkede ne eğitim görüyor ne de çalışabiliyor.

Şimdi, bir proje attınız ortaya: Köye Dönüş Projesi. Neymiş? Ekmek parasını kazanamayıp zorunlu olarak kente gidenlere yeniden köye dönme hakkı tanıyacakmışsınız. Ne yapacaklar köyde? Hayvancılık yapacaklarmış. Peki, nasıl yapacaklar hayvancılığı? Bedava yem kaynağı olan meraları talan ettiniz. Bunu da çıkardığınız torba yasaların içine gizlediğiniz sinsice maddelerle yaptınız. Şimdi bu torba yasayla da o meralara baz istasyonu kurulmasının yolunu açıyorsunuz. Baz istasyonunun çevreye karşı olumsuz etkileri umurunuzda bile değil, varsa yoksa yandaşlar ve onların paracıkları.

Bir yandan “Köye dönün, hayvancılık yapın.” diyorsunuz bir yandan da meraları yok ediyorsunuz. Bir yandan “Köye dönün, hayvancılık yapın.” diyorsunuz bir yandan da besicilerin yüksek maliyetini düşürmek için hiçbir şey yapmıyorsunuz. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? 2017 yılının karkas kesim ücretini ödemeden 2018 yılının karkas kesim ücretini nasıl ödemeyi düşünüyorsunuz? Ucuz et diye ithalata sarıldınız, o da çözüm getirmedi.

“Köye dönün.” diyorsunuz, şu an köyde çiftçilik yapmak için uğraşan, ürününü satamayan, para kazanamayan, borç batağında yüzen çiftçinin feryadını duymuyorsunuz. Çiftçi borcunu borçla kapatmaya çalışırken, onu, ithal yem, pahalı tohum ve dünyanın en pahalı mazotunu kullanmaya mahkûm ederken, öte yandan hak ettiği desteklemeyi dahi eksik vererek ve bir yandan da ithal ürünler getirerek, ayrıca haşhaş, pancar gibi ürünlerde de kota uygulayarak çiftçiye darbe üstüne darbe vuruyorsunuz.

Hazır pancar derken şunu da belirtmeden edemeyeceğim: Artık pancar da ekilmeyecek bu ülkede yakında. Neden? Çünkü yandaş firmalara, nişasta bazlı şeker üreten firmalara daha fazla pazar payı açmak için şeker fabrikalarını özelleştirip peşkeş çekeceksiniz; bunun için pancar ekilmeyecek bu ülkede. (CHP sıralarından alkışlar)

Bence bu ülkede yatırımcının önündeki en büyük engel de sizsiniz. Çiftçinin, besicinin, emekçinin emeğinin karşılığını almasındaki en büyük engel de sizsiniz. Milyonlarca işsiz gencimizin istihdam olanağından yararlanmasındaki en büyük engel de sizsiniz. Küçük esnafın, işçinin, emeklinin, emekçinin hak ettiği gibi yaşamasının önündeki en büyük engel de sizsiniz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın Pekşen, yerinizden söz talebiniz var galiba.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan, çok kısa bir söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in, Çeşme Alaçatı havaalanı projesine ilişkin açıklaması

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkanım, “Çeşme’ye, Alacatı’ya Müjde” diye bir haber, haber sitelerine düştü. Çeşme’ye, Alaçatı’ya bir hava meydanının yapılmasını çok isteriz, turizm açısından çok önemli ama bu ihaleyle birlikte şaibe de ortalığa yayıldı. Yarın, 16’sının ilan, 20’sinin de ihale günü belirlendiği kamuoyunda yaygın olarak konuşuluyor.

Doğrusu, bu ihaleyi yapmalarına gerek yok, hangi firmanın alacağını ben de biliyorum, zaten hepiniz de tahmin edersiniz. O malum, sahte belge düzenleme yeteneği olan firmaya bu işin şimdiden planlandığı ve verileceği düşünülüyor.

Emin olun, bunu yaparlarsa, bu Parlamento kürsüsünde Hükûmetin yakasındayım, 80 milyonun hakkının hesabını kuruşuna kadar buradan soracağım. (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/912) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 518) (Devam)

BAŞKAN – 27’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, sırasıyla okutacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                           Erol Dora

                                         İstanbul                                                      Adana                                                      Mardin

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                   Feleknas Uca

                                           Bitlis                                                     Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora konuşacaklar.

Buyurun Sayın Dora.

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 518 sıra sayılı -yatırım ortamının iyileştirilmesine ilişkin torba- Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesi üzerinde Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısının ikinci bölümünde tam 6 maddede yapılan düzenlemeyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda değişiklik yapılması öngörülmektedir. Elbette ülkemizde ekonominin iyileştirilmesi ve yaşanan devasa krizden çıkabilmek için yatırım ortamının daha uygun hâle getirilmesine acil ihtiyaç vardır. Bunu reddetmiyoruz ancak bu tasarı ekonomik krizi aşmaya yönelik değil, ekonomik krizi gizlemeye yönelik bir bakışla hazırlanmış ve aynı tarzla yasalaştırılmak istenmektedir. Öyle ki bu tasarıda Plan ve Bütçe Komisyonunun ihtisas alanına girmeyip Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun uzmanlık alanına giren çok sayıda düzenleme bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ilgili komisyonlarda görüşülmeden ve etraflıca tartışılmadan çıkarılan kanunların uygulamada yarattığı sorunlara sürekli biçimde şahitlik ediyoruz. Uygulamada yaşanan bir sorunu yeni bir torba yasayla düzeltme çabası da ayrı bir usulsüzlük olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, tasarıda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na dair yer alan düzenlemelerin tasarı metninden çıkarılıp ilgili komisyona sevk edilerek uzmanlarca etraflıca tartışılması gerektiğini düşünmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, Türkiye’de yatırım, ticaret, işletme vesaire konular önemli olmakla birlikte bu alanlarda yaşanan krizlerin tetiklediği işsizlik bizler açısından daha önemli bir meseledir. Yine, işsizlik kadar ağır çalışma koşulları altında ezilen, düşük çalışma ücretlerine razı olmak zorunda bırakılan, her türlü mobbingle karşı karşıya bırakılan ve sonunda bir iş cinayetine kurban giden işçi yurttaşlarımız bizler için daha da önemlidir.

Değerli milletvekilleri, bakınız, içerisinde bulunduğumuz 2018 yılının sadece Ocak ayında 141 işçi yurttaşımız iş cinayetleri kapsamında yaşamını yitirdi. Bunun yanında, yine ocak ayında 6 işçi intihar ederek yaşamına son verdi. 2017 yılında 90 civarında işçinin intihar ettiği verileri mevcut.

Değerli milletvekilleri, dünyada güvencesiz çalışma koşullarının oluşturduğu genel nedenler dışında her ülkenin de kendine özgü koşulları var. Örneğin, İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisinin aylık raporunda yer alan bilgilere göre bu noktada, tespit edilebildiği kadarıyla, Türkiye’de işçi intiharlarının ilk üç nedeni, ödenemeyen borçlar, mobbing ve işsizlik olarak belirtilmektedir. Yine aynı raporda, son dönemde sıkça meydana gelen kendini yakma eylemlerine ilişkin 2 işçiye dair çarpıcı veriler yer alıyor. Aynen okuyorum: “2013 yılında Sinpaş Altınoran inşaatında 3’üncü kattan düşen Sıtkı Aydın’a patron tarafından yalnızca 200 TL verildi. Beş senedir mahkeme devam ediyor, 6 hâkim değişti. İşsiz kaldı. Bu süreçte ihtiyaçları için 30 bin TL kredi çekti. Sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde kendini yaktı. Balıkesir Belediyesi önünde kendini yakan işsiz Mustafa Birgül ‘Öyle yapıyorum olmuyor, böyle yapıyorum. Taş taşıyayım, çöpçülük yapayım ama işim olsun. İbretiâlem olsun diye kendimi yaktım.’” diyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, 80 milyonu bulan Türkiye nüfusunun 52 milyonu 40 yaşın altında vatandaşlardan oluşmaktadır. İşsiz sayısı 6 milyonu bulmuş durumda. Yani rahatlıkla diyebiliriz ki: “Her evde en az 1 işsiz vatandaş var. Her 4 gençten 1’i ne okuyor ne de çalışıyor. Kentlerde her 3 genç kadından 1’i işsiz.”

Değerli milletvekilleri, yatırım ortamının iyileştirilmesinin ve iş yaşamının tüm alanlarında iyileşmenin önünü açabilecek temel hamle, huzur ve istikrarın önünü açacak toplumsal barış, demokrasi ve özgürlük alanlarının genişletilmesidir. Bunun büyük oranda darbe alan adalet kurumunun yeniden tesis edilmesiyle sağlanabileceğine inanıyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 27’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                  Zekeriya Temizel                                     Mehmet Bekaroğlu                                    Bülent Kuşoğlu

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                     Ankara

                                       Musa Çam                                             Kadim Durmaz                                   Bihlun Tamaylıgil

                                           İzmir                                                        Tokat                                                      İstanbul

                                   Utku Çakırözer

                                        Eskişehir

MADDE 27- 20/10/2016 tarihli ve 6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanununun 4 üncü maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendine “hususlar” ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki parantez içi hüküm ilave edilmiştir.

“Niteliği gereği ayırt edici özelliği bulunmayan taşınır varlıklar için bu şart aranmaz.”

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer konuşacak.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu önümüzde görüşmekte olduğumuz tasarı yatırım ortamı iyileşsin diye getirildi. Sayın Başbakan Yardımcısı hem Komisyonda hem burada bu amaçla bunu sundu, “Bu bir reform.” dedi. Daha önce Haziran 2016’da 77 maddelik bir kanun daha çıkarmıştık hep birlikte, şimdi 35 maddelik bir kanun daha geldi. Tabii ki çıkarılsın, tabii ki ülkemize eğer yatırım gelmesini sağlayacaksa, vatandaşlarımızın refahını artıracaksa biz her türlü desteği vermeye hazırız. Ancak şunu samimiyetle itiraf etmek isterim ki burada düzenlemekte olduğunuz 35 madde çıktığında yatırım ortamı işte uluslararası göstergelere göre arttığında ülkemize yatırım yağacak değil. Gerçekten bir reform olması için, gerçekten Türkiye’de yatırım ortamının iyileşmesi için yapılması gereken başka şeyler var. Bunların başında da ülkemizin gerçek bir hukuk devleti olması geliyor değerli arkadaşlarım.

Gerçek bir hukuk devleti nasıl olacak? Örnekler vereyim, hep konuştuğumuz konular, hukukun üstünlüğü olacak. Hepimiz hukukun üstünlüğüne saygı göstereceğiz. Ama bakıyoruz uluslararası göstergelerde 111 ülke arasında 101’inci sıradayız hukukun üstünlüğü konusunda. Adalet olacak, hak, hukuk olacak, buna hem biz güveneceğiz hem yurt dışından bakanlar güvenecek. Yatırımcı sadece burada geçireceğimiz bazı formaliteler nedeniyle Türkiye’ye yatırım yağdıracak değil ne içeride ne dışarıda. Evrensel hukuka bakacak, Türkiye’de gazeteciler rahatlıkla fikirlerini ifade edebiliyor mu, ona bakacak. Basın özgürlüğünde 166’ncı sıradayız tüm dünya ülkeleri arasında. Yine, tüm dünyada özgürlükleri değerlendiren uluslararası örgütler bizi on sekiz yıldır “kısmen özgür” diye değerlendirirken ilk defa bu yıl artık özgür olmadığımızı ortaya koymaktalar. İşte, Murat Sabuncu dört yüz yetmiş üç gündür, Akın Atalay dört yüz yetmiş üç gündür, Ahmet Şık dört yüz on iki gündür cezaevinde. Anayasa Mahkemesi “Tahliye edilsinler.” dedi, “Düşünce özgürlükleri, basın özgürlükleri ihlal ediliyor.” dedi. On dokuz aydır tutuklu olan Şahin Alpay ve Mehmet Altan için yarın mahkeme karar verecek, 3 kez müebbet isteniyor. Eğer müebbet cezası verilirse bu gazetecilere, o zaman Anayasa Mahkemesi kararını biz ne yapacağız? Yani hukuk olacaksa hepimizin buna saygı duyması gerekiyor değerli arkadaşlarım.

Deniz Yücel… Bir yıldır iddianamesi yok. Bugün Sayın Başbakan -sizler de okudunuz- Almanya yolunda, Merkel’le görüşmeye giderken, yakında serbest kalacağını düşündüğünü söylüyor henüz ortada iddianamesi olmayan bir gazeteci için.

Benzer şekilde Yolsuzluk Endeksi’nde son iki yıl içinde 22 sıra geriye gittik, 75’inci sıradayız. Küresel Rekabet Endeksi’nde eğitim alanında 104’üncü sıradayız. Bakın, kendi seçim bölgemden söyleyeyim. Eskişehir’de gençler geçtiğimiz günlerde, Kasım ayında “Atatürk’süz bir müfredata hayır!” basın açıklaması yaptılar. İşte bugün, dün Eskişehir basınında vardı, bu gençlerin bursu kesilmiş, kredisi kesilmiş, yurttan atılıyorlar. Benzer şekilde “Müftüler tarafından nikâh kıyılmasına hayır.” diyen kadınlarımız aynı şekilde para cezalarına çarptırılıyor, ödemezlerse haklarında adli soruşturmalar yapılıyor.

Milletvekillerimiz, burada bizlerle birlikte yasama faaliyetine katılması gereken milletvekillerimiz cezaevinde, İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu iki yüz kırk sekiz gündür cezaevinde. İstinaf mahkemesi 2 kez hakkındaki kararı bozdu, buna rağmen hâlâ cezaevinde tutulmaya devam ediyor. Anayasa Mahkemesine buradan çağrıda bulunuyoruz. Kendisinin başvurusu altı aydır önlerinde. Bir an önce Sayın Berberoğlu’nun -ki masum olduğu mahkeme kararlarıyla ortadadır- serbest bırakılması, beraat etmesi konusunda Anayasa Mahkemesinin -öncelikle tabii ki milletvekili olduğu için- onun özgürlüğünü kendisine iade etmesi gerekir.

Değerli arkadaşlarım, biz burada yatırım ortamı iyileşsin diye 35 maddelik kanunu çıkarıyoruz, hemen bir üst katta Plan ve Bütçe Komisyonunda bir torba var, orada interneti nasıl yasaklarız diye uğraşıyoruz. Bakın “İnternette muhalif sesleri, farklı görüşleri seslendiren yayınları nasıl yasaklarız?” diye madde var.

Benzer şekilde hak, hukuk, adalet lazım ama yine aynı, yukarıda görüştüğümüz torba yasada milletvekili, yani bizlerin çocuklarına ve diğer kırmızı –şimdi siyah oldu- diplomatik pasaport sahiplerinin, yeşil pasaport sahiplerinin çocuklarına iş kurmaları hâlinde bu pasaportlarını korumalarına imkân veren bir düzenlemeyi getiriyor Hükûmet. Böyle hak, hukuk, adalet olmaz. İşin yolu, yatırım ortamı iyileşecekse bu, OHAL’i kaldırmaktan, hayatı normalleştirmekten, hukuk devletinden ve demokrasiden geçer.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay, gördüm sizi, işlemi bitireyim…

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın Altay, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kahramanmaraş İl Millî Eğitim Müdürünün okullara gönderdiği “Şeyh ile Hükümdar” isimli kitaba ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, müsaadeniz olursa, Genel Kurula ve Sayın Bakana bir hususta görüş sormak istiyorum ve bir durumu da takdirine sunacağım.

Sayın Bakanım, üzülerek ifade etmemiz lazım, kimi bürokratların Erdoğan seviciliği konusundaki dalkavukluğunda işin şirazesi kaçtı.

Şimdi, Kahramanmaraş İl Millî Eğitim Müdürü bugün okullara bir kitap göndermiş, demiş ki: “Bu kitapları dağıtın ve 17 Şubat Cumartesi günü kitabın yazarının vereceği konferansa talebeleri getirin.”

Kitabın yazarı Mücahit Küçükyılmaz. Kitabın adı “Şeyh ile Hükümdar.” Kitapta bir şey yok. Kitapta Cumhuriyet Halk Partisine, MHP’ye, HDP’ye eleştiriler, AK PARTİ’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’a övgüler var.

Şu yüce milletin önünde soruyorum: Kahramanmaraş Millî Eğitim Müdürünün yaptığı bu dalkavukluğu tasvip ediyor musunuz? Etmiyorsanız, bu konuda bir işlem yapacak mısınız? Bu kadar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/912) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 518) (Devam)

BAŞKAN - Peki, 28’inci maddede 2 adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum ve işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                              Meral Danış Beştaş                                           Erol Dora

                                         İstanbul                                                      Adana                                                      Mardin

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                                                                                   Feleknas Uca

                                           Bitlis                                                                                                                      Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Ayrıca, gündeme getirilen hususu da Millî Eğitim Bakanımıza ileteceğiz, konuyu bir incelesinler.

ENGİN Altay (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Bakanım, sağ olun.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacaklar.

Buyurun Sayın Danış Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Demirtaş’ın açıklamalarına devam ediyorum. Demirtaş der ki: “İddianameye konu 31 fezlekenin 12’si şu anda FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla tutuklu olan savcılar tarafından hazırlandı. Aralarında başsavcıların da olduğu bu 12 savcı tutuklu. 8 fezleke ise hakkında erteleme kararı verilen fezlekeler. Yani 20 fezlekenin bir kısmı erteleme, bir kısmını hazırlayanlar FETÖ’den tutuklu.

Bu fezlekeler niye hazırlandı? Bu fezlekelerin hazırlandığı dönem hangi siyasi ilişkilere gebeydi, altında yatan saik nedir? Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekili mal bulmuş Mağribî gibi atladı da bu FETÖ savcılarının hazırladığı fezlekeleri niye ince eleyip sık dokumadan iddianameye koydu, onu da tartışmak lazım. Çünkü her fezleke ayrı ayrı değerlendirildiğinde, tanıklarla birlikte, iddia ediyorum ki iki çözüm sürecini de bitiren FETÖ’nün faaliyetleridir, AKP’nin de iş birliğidir.

Bizim de Fetullah Gülen cemaati ile hiçbir zaman kanımız ısınmadı. Terör örgütü ilan edilmedikleri dönemlerde de cemaate kanımız ısınmamıştı. Bunu da defalarca dile getirdiler. O nedenle şahsıma ve partime karşı husumetleri var.”

Değerli milletvekilleri, Demirtaş diyor ki: “Bakın, yıl 2010, bizim boykot ettiğimiz referandumda HSYK’de ideolojik yapılanmaya yol açar eleştirimiz vardı, dinlemiyorlardı. 2010 HSYK düzenlemesinden sonra HSYK’de ağırlıklı bir cemaat yapılanması gerçekleşti. Yargının önemli kısmını ele geçirdiler. Yargı aleni bir şekilde cemaate teslim edildi. Kim tarafından? İktidar tarafından. O dönemin Başbakanı Erdoğan şöyle diyordu: ‘Dünyanın dört bir yanından, okyanus ötesinden bu sürece destek veren tüm kardeşlerimi kutluyorum. Okyanus ötesinden mesajlar olduğuna göre, bizim de bu mesajı verenlere mesajımız olmalı. Kampanyanın en büyük destekçisi olarak cemaati kutluyor, desteğinin devamını diliyorum.’ Henüz 17-25 Aralık olmamışken.”

Devam ediyor: “2012, 7’nci ayında yaptığım grup konuşmam: ‘Cemaatin izni olmadan nefes alamayanlar, Pensilvanya’dan talimat gelmeden hareket edemeyenler çıkmış bize, ‘Bunların iradesi yok.’ diyor.

2011, tam yedi yıl önce yaptığım konuşma: ‘Bizimle ilgili paralel devlet iddiasında bulunanların kendisi paralel devletin ta kendisidir. Cemaat örgütlenmesi paralel devletin ta kendisidir. Emrinde polis gücü vardır, medya vardır, yargı gücü vardır. Devlet içinde devlet hâline gelmişlerdir. (Yedi yıl öncesinden bahsediyorum, ben kâhin değilim.) Cemaatin lideri bellidir, seçimle iş başına gelemezler, kimse cemaatin söylediğinin dışına çıkamaz. Kimin nereye atanacağına cemaat karar verir.’ İsmini koymuşuz, paralel. Yedi yıl önce söylemişim bunları.”

Değerli milletvekilleri, devam ediyor, çok uzun bu bölüm. Basın yazabilirse… Şu anda korkudan basın bu dava yokmuş gibi davranıyor. Sizler hepsini edinebilirsiniz, partimizden de kolaylıkla size ulaştırabiliriz.

“2012’de yaptığım konuşma: ‘Gülen’in ekibi, kadroları, vali, polis, savcı, milletvekili, bakan, öğretmen olur. Her yerde Gülen’in zihniyetinde hareket ediyorlar. Gülen’in talimatıyla kurdukları hücre örgütlenmeleriyle her yeri yönetiyorlar. Sanıyor musunuz ki, Diyarbakır Valisi tek başına karar alabiliyor. (Hüseyin Avni Mutlu Diyarbakır Valisi, o dönem)

2010’da HSYK’da yapılan değişiklikle birlikte şekillenen yapı aleni bir şekilde çözüm süreçlerini hedefledi. AKP’yi de kandırarak diyeceğim ama suçlarını olur, teşneydiler kandırılmaya. Savcıların birçoğu ‘Talimat almayız.’ diyor ama benim yanımda Adalet Bakanı başsavcıyı aramıştı, buna tanıklık ettim.

Yarı yarıya üyesi terörist olmaktan açığa alınmış bir yargı fezlekelerle bizi terörist olmakla suçladı, ironiye bakın. Aynı yargı, onların tamamı görev başındaydı, dokunulmazlığımız kaldırıldığı günde de görev başındalardı, hepsi bizi bekliyorlardı, ellerine düşsek de gereğini yapsalar diye bekliyorlardı. Sizin elinize düştük, onların hepsi içeride.”

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Zekeriya Temizel                                    Mustafa Ali Balbay                                    Kadim Durmaz

                                           İzmir                                                         İzmir                                                        Tokat

                                   Utku Çakırözer                                         Bülent Kuşoğlu                                 Mehmet Bekaroğlu

                                        Eskişehir                                                    Ankara                                                     İstanbul

                                 Bihlun Tamaylıgil                                           Musa Çam

                                         İstanbul                                                       İzmir

MADDE 28- 6750 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

“p) Benzeri her türlü taşınır varlıklar ve haklar”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Ali Balbay konuşacak.

Buyurun Sayın Balbay. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, bugün yatırım ortamını konuşuyoruz. En önemli yatırım, en kalıcı yatırım, eğitime yapılan yatırımdır. Bugün Türkiye’de eğitimin hemen her alanında ne yazık ki ağır fiyaskolar var ve boşa giden milyarlar var. En sıcak örnek: Daha dün Bakanlık TEOG’la ilgili kafaları karıştıran, “Acaba yeniden mi geldi, yeniden mi uygulamaya konulacak?” diye soru işareti yaratan bir yönetmelik yayınladı, diyor ki: “4’üncü sınıf öğrencileri 2018-2019 öğretim yılından itibaren sınava girer.” Peki, 2017-2018 boşlukta ve ne yazık ki o öğrencilerin velileri şimdi “Sınava girecek miyiz, girmeyecek miyiz?” sorusuna yanıt arıyorlar. Bakanlık bürokratları “Özel sorularda hata yaptık.” diyorlar ama Müsteşar “Anlayanlar anladı, okuyanlar anlamamıştır.” diyor. Bu yanlışı bir an önce düzeltmenizi milyonlarca, binlerce veli adına istiyorum.

Sayın milletvekilleri, çok ciddi bir sorun da şu anda Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı çerçevesinde açıkta bulunan 7 bin gencimiz. Sayın milletvekilleri, 7 bin kişi, yaşları 25 ile 35 arasında değişen öğretim üyesi on sekiz aydır açıkta. Suçlu mu? Belli değil. Rektörlere başvuruyorlar “Biz atama yapamayız.” diyorlar. Burada, bu Meclisteki dört partinin bütün temsilcileri de bu konunun bir an önce çözülmesini istiyor ama bir türlü çözmüyor.

Buradan soruyorum: 30 yaş kuşağında, eğitimini almış, belli bir birikime ulaşmış ve ülkesine hizmet etmek için, öğrencilerine, üniversitesine kavuşmak için bekleyen bu gençleri daha ne kadar kahredeceksiniz, ne kadar üzeceksiniz? Bu gençler şu anda eğer, herhangi bir FETÖ’ydü, başka bağlantılar içinde olsaydı, onlar zaten tezlerini başkalarına yazdırmış, başka şekillerde sorunlarını çözüp üniversitelere girmişlerdi. Ama bu 7 bin genç, hiç torpili olmayan, sınavla, tamamen alın teriyle öğretim üyesi olmayı hak etmiş genç âdeta –hoş görsünler- hurdalık hâlinde boşlukta bekliyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir başka sorun sayın milletvekilleri, yine “eğitimdeki kül olan milyarlar” diyeceğim, FATİH Projesi. FATİH Projesi 2010 yılında öylesine büyük bir sunumla anlatıldı ki -işte, Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi, kısaltınca “FATİH” oluyor- sayın milletvekilleri, bu proje seksen dört ay önce başladı, güya 2010’da başlayıp 2014’te bitecekti. Yıl 2018, bu projeden vazgeçildiği kararı açıklandı. Bu fiyaskodan bir müjde olarak “Biz tablet bilgisayardan, FATİH Projesi’nin bu önemli ayağı olan tablet bilgisayardan vazgeçtik, yerine klavyeli bilgisayar veriyoruz…” Öncekiler ne olacak? Belli değil.

Sayın milletvekilleri, Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u bir ay üç hafta iki günde aldı, toplam elli üç gün. Bu FATİH Projesi’nin süresine baktığımızda seksen dört ay ediyor, Fatih Sultan Mehmet bu kadar zaman dilimi içinde İstanbul’u 42 kez fethetmişti. Ama ne yazık ki bu proje şu anda öylesine, hem kül olan milyarlar hem öğrencilerin umutları hem de bundan sonra ne olacağının belirsizliği içinde kaybolup gitti.

Sayın milletvekilleri, yine eğitimde güncel bir sorun da 300 bin öğrenci okuldan atılmış, üniversitede okuma koşulları nedeniyle, değişik nedenlerle okulundan uzaklaşmış ama hiç suçu olmadığını belirtip bir af bekliyor. Bu da açıkta öğrencilerin beklediği bir sorun.

Bunun yanında, 400 bin öğretmen de atamayı bekliyor. 400 bin öğretmen atamayı beklerken şu anda okullarımızda da 100 bin öğretmen açığı var. Burada, hakikaten millî eğitimin neresini düzeltmeli diye düşünüyorum.

Ama son olarak, önümüzdeki hafta yardımcı doçentlerle ilgili bir değişiklik gelecek. Orada da yardımcı doçentlerin üniversitelere göre değişecek nasıl alınacağı. Her rektöre ek koşul belirleme hakkı verilmiş. “2 kere 2 Ankara üniversitelerinde 5, İstanbul üniversitelerinde 4, İzmir üniversitelerinde 3 eder.” denecek ki sınıfta kalmış durumdasınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Balbay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… önerge kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 28’inci madde kabul edilmiştir.

29’uncu maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, önergeyi okutmadan, efendim, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Dün de arz etmiştim, bizim yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili kanuna müspet baktığımızı, eksiklerine rağmen müspet baktığımızı söylemiştim. Plan Bütçe Komisyonu üyelerimizin Plan Bütçe Komisyonu aşamasında, milletvekillerimizin Genel Kurul aşamasında, iktidar partisinden ve Milliyetçi Hareket Partisinden ilgili arkadaşlarla yapılan toplantılarda kanun olabildiğince iyileştirilmiştir. Kanuna olumlu oy vereceğimizi de beyan etmiştim. Bu nedenle kalan kısımdaki önergelerimizi çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları da böylelikle tamamlanmış oldu.

Sayın milletvekilleri, Hükûmetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının 12’nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin, İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine göre bir talebi vardır. Başkanlık bu talebi yerine getirecektir.

Şimdi Danışma Kurulunun, Hükûmetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının 12’nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin talebi hakkındaki görüşünü okutuyorum:

VI.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın kabul edilmiş olan 12’nci maddesinin yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin talebinin İç Tüzük’ün 89’uncu maddesi uyarınca Danışma Kurulunca uygun görüldüğüne ilişkin görüşü

Danışma Kurulu Görüşü

15/02/2018

Danışma Kurulunun 15/02/2018 Perşembe günü yaptığı toplantıda, görüşülmekte olan 518 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın kabul edilmiş olan 12’nci maddesinin yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin talebi, İç Tüzük’ün 89’uncu maddesi uyarınca toplanan Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                                                                                                                 İsmail Kahraman

                                                                                                                                  TBMM Başkanı

                        Mustafa Elitaş                                                                    Engin Altay

                             AK PARTİ Grup Başkan Vekili                                            CHP Grup Başkan Vekili

                                      Meral Danış Beştaş                                                               Erkan Akçay

                                  HDP Grup Başkan Vekili                                                MHP Grup Başkan Vekili

                                    Adına Grup Temsilcisi

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan Tasarılar/Teklifler (Tekririmüzakere)

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/912) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 518) (12’nci Maddesi)

BAŞKAN – Şimdi Hükûmetin istemini okutup oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/912) esas numaralı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin İç Tüzük’ün 89’uncu maddesi uyarınca yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                   Recep Akdağ

                                                                                                                             Başbakan Yardımcısı

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Özelleştirme sonucu elde edilen hukuki hakların korunması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Şimdi Hükûmetin istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bu durumda tasarının 12’nci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.

Madde üzerinde söz isteyen? Yok.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/912) esas numaralı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesi ile 4458 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen (3) numaralı fıkraya aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Bakanlık tarafından azami bedeller belirlenirken özelleştirme uygulamaları çerçevesinde yapılan sözleşmelerde yer alan düzenlemeler dikkate alınır.”

                                                                                                                                   Recep Akdağ

                                                                                                                             Başbakan Yardımcısı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Maddede Bakanlık tarafından belirlenecek azami bedellerle ilgili olarak bedeller belirlenirken özelleştirme uygulamaları çerçevesinde yapılan sözleşmelerde yer alan düzenlemelerin dikkate alınması amacıyla önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Şimdi maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/912) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 518) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Şimdi tasarının tümünün oylanmasından önce oyunun rengini belli etmek üzere İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre aleyhte olmak üzere Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz’a söz vereceğim.

Buyurun Sayın Durmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Lehteyi siz kapattığınız için aleyhte aldık yoksa kanunun aleyhinde değiliz Sayın Başkan.

BAŞKAN – İşlemi yerine getiriyoruz. Çok anlayışlıyız bu sene maşallah.

KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki biz yasanın işleyişi gereği aleyhte söz aldık ama şunu açıklıkla ifade edelim: Bu ülkedeki esnafın, KOBİ’nin, küçük işletmelerin, sanayicinin, kısacası bu ülkeye katma değer üreten herkesin lehine olan birçok maddeyi biz destekledik. İçinde bulunduğu açmazdan, sıkıntıdan kurtulup bir nefes alması adına da gelişen ve değişen dünyayla rekabet edebilir hâle gelme noktasında da canıgönülden destekliyoruz. Ama şöyle geriye doğru bir bakıyorum Hükûmetin icraatlarına, arkadaşlar, elimde bir orta vadeli plan var ama Hükûmet, sivil toplum örgütlerini ve kendisinin dışında görüş aldığı tüm kanalları yok sayarak kendine bir hedef koyuyor ama koyduğu hedef de tutmuyor. Arkadaşlar, işte bu orta vadeli planda dolara ve euroya koyduğumuz hedef noktasında hedeflerimiz tutmamıştır. Bunun yolu ve yöntemi, birçok konuda olduğu gibi, birçok millî meselede ortak birleştiğimiz gibi muhalefeti de dinleyerek hedefleri doğru, ortak, bu ülkenin geleceği ve hayrına olacak şekilde ortaya koymaktır.

Tabii, bu ülkede birçok sıkıntıları beraber yaşadığımızı daha önce de ifade ettim yine ifade ediyorum. Bugün, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal darboğaz yatırımcıları ülkemizden kaçırmaktadır. Kasım 2017’de Türkiye’nin uluslararası net yatırım pozisyonunda 412,5 milyar dolar açık verdiğini hepimiz de bilmekteyiz. Birleşmiş Milletler Yatırım Raporu’na göre Türkiye’ye giren doğrudan yabancı yatırım 2016 yılında yüzde 31 düşmüştür. Mustafa Kemal Atatürk’ün hedef gösterdiği çağdaş medeniyetler seviyesini yakalamanın ve Avrupa Birliği hedeflerini yakalamanın yolu, sivil toplum örgütlerini güçlendirmekten, onların görüş ve hedefleri doğrultusunda arzu edilen yasal düzenlemeleri yapmaktan geçer. Ama bu noktada Hükûmet yeteri kadar sivil toplum örgütlerini, esnaf odalarını, sanayicilerimizi dinledi mi? Dinlemedi. Bakın, 2016 yılının tamamında 101.614 esnaf iş yerinin kapısına kilit vurmuş. Yine, bir yılda 88 sektörün 44’ünde iş yeri sayısı düşmüş. Yine, on altı yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde Türk lirası tarihinin rekor itibar kaybını yaşamıştır. Hani, millî olmaktan, millî değerlere sahip çıkmaktan sık sık söz ediyoruz ya, arkadaşlar, Türk lirası da bu ülkenin millî bir değeridir, onu da korumak hepimize düşen bir görevdir. Türk lirasının değer kaybetmesi demek esnafın, işçinin, emeklinin ve çiftçinin kaybetmesi, günbegün yoksullaşması demektir. Türk lirasının değer kaybetmesi, millî varlıklarımızın da bir bir değer kaybına uğraması demektir. (Gürültüler)

Sayın Başkanım, biz söyleyip biz işitiyoruz gibi geliyor. Biz de işitemiyoruz, onu söyleyeyim.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Biz dinliyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz sessizlik içinde durabilir miyiz lütfen. Sayın milletvekilleri...

Buyurun.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Türkiye, 2017 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne göre 113 ülke arasında 101’inci ülke. Yine, G20 ülkeleri arasında ne yazık ki en son sıradadır, OECD ülkeleri içerisinde gelir dağılımı en bozuk 5 ülkeden biridir ama hiç mazereti yok AK PARTİ iktidarının, on altı yıldır bu ülkeyi kesintisiz yönetiyor, getirdiğiniz nokta da budur.

Yine, 15 Temmuzdan sonra olağanüstü hâl ve beraberindeki kanun hükmünde kararnamelerle bu ülkedeki yasa tanımazlıklar ve buna rağmen ticaret erbabının önünü görememesi, yatırım yapamaması ve güven ortamının bitmesi noktasında da dünya istatistiklerini ne acı ki altüst ettiniz.

Yine, ülkemizde birçok banka, uzun vadede baktığı zaman, ülkemiz ticaretini, güvenini bulmadığı için bir bir şubelerini kapatmıştır.

Yine, Bakanlığın açıklamalarına göre yaklaşık olarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Devamla) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Durmaz, lütfen.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Nasıl tamamlayalım? Dinleyen yok.

BAŞKAN – Konuşarak.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Konuşarak…

BAŞKAN – Buyurun.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Peki, biraz daha bağıralım, belki dinler arkadaşlar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

KADİM DURMAZ (Devamla) – Çok değerli arkadaşlar, AK PARTİ iktidara geldiğinde ülkemizin nüfusu 62 milyon, bu ülkede köyde yaşayan insan sayısı da 21 milyonun üzerindeydi. On altı yıl sonunda -geçen ay açıklandı- ülkemizin nüfusu 81 milyona dayanmıştır ancak ne acı ki köylüyü, üretimi, tarımı önemsemeyen ve yok sayan ekonomik politikalarınızın sonucu şu anda köylerde 6,5 milyon insan yaşamakta, kalanını kent merkezlerine, varoşlara, yoksul kesimlere depo etmiş durumdasınız. Ondan sonra da Sırbistan’dan et alacağız; elbette alınır arkadaşlar. Biz yeniden o insanları doğduğu topraklarda tutamaz isek, o ekilmeyen arazileri ektiremezsek, o kıymetli ovalardaki çiftçiye, köylüye her ürün bazlı desteği yeteri kadar veremezsek bu sonuçlar kaçınılmaz diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım, herhâlde bir beş dakika daha verirsiniz.

BAŞKAN – Sayın Durmaz, artı bir dakika verdim size söz süresi.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Sayın Başkanım, hiç bize fırsat vermediler ki.

BAŞKAN – Ama sadece bir dakika veriyoruz herkese Sayın Durmaz.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Plan Bütçe Komisyonunda hepimizin de emek verdiği ortak bir anlayışla bulaşalım. Esnaf, yatırımcı, KOSGEB, köyünde yaşayan çiftçi hayata, yaşama umutla baksın, geleceğimiz noktasında endişeye düşmesin diye katkı sunmaya çalışıyoruz. Diyoruz ki: Bütün bunlara rağmen, burada bu ülkenin insanlarının lehine olan maddelere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak “evet” oyu veriyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Kılıç bir açıklama yapacak.

Sayın Altay, dinlerseniz siz de… Sizin biraz önce bahsettiğiniz konu üzerine açıklama yapacak.

Buyurun Sayın Kılıç.

Bir dakika…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Kahramanmaraş’ta Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından okullara “Şeyh ile Hükümdar” isimli bir kitap dağıtılmadığına ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce Kahramanmaraş Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından okullara “Şeyh ve Hükümdar” isimli bir kitabın dağıtıldığıyla ilgili bir bilgi sunuldu. Biz mahallinden bu konuyu sorduk, soruşturduk. Kahramanmaraş’ta Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından böyle bir kitap dağıtılmamış, böyle bir konu yoktur.

Bilgilerinize sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/912) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 518) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :              232  

Kabul                                                  :              228  

Ret                                                      :                  4   (x)

 

                                       Kâtip Üye                            Kâtip Üye

                        Mehmet Necmettin Ahrazoğlu                            Mustafa Açıkgöz

                                           Hatay                                                     Nevşehir”

Böylelikle tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın Bakan bir teşekkür konuşması yapacak yerinden.

Buyurun, sizi dinliyoruz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Sizlere ve yüce Meclisimizin değerli milletvekillerine özellikle şahsım adına ve Hükûmetimiz adına şükranlarımı takdim etmek isterim.

Bu kanunun, yatırım ortamını iyileştirmekle ilgili kanunun amacı vatandaşlarımıza, gençlerimize iş imkânları sağlamak, aşı artırmaktı. Kanun Meclisimize geldiği andan itibaren, Plan ve Bütçe Komisyonunda değerli muhalefetimizde dâhil olmak üzere bütün grupların güzel bir çalışmasına şahit olduk. Bu çalışma Plan ve Bütçe Komisyonundan sonra Meclis Genel Kurulunda da devam etti ve hakikaten ittifakla, iş birliği hâlinde kanunu gerçekleştirmiş olduk. Ben bu kanunun yapılmasında emeği geçen bütün bakanlarımıza…

KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkanım, hadi bizi dinlemediler ama Sayın Bakanımız konuşuyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – …özel sektörümüzün değerli temsilcilerine, değerli bürokratlarımıza, özellikle teknik ekipteki genç arkadaşlarıma ve tekrar hassaten hepinize, bütün milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Biz de teşekkür ederiz size.

Sayın milletvekilleri, şu anda Genel Kurul kapanmadı ve işlem yapıyoruz.

Sayın milletvekilleri, 2’nci sırada yer alan 519 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız.

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2099) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 519)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan 517 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine başlayacağız.

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü Arasında Örgüt ve Ofisin Türkiyedeki Yasal Statüsü Ayrıcalıkları ve Bağışıklıklarına İlişkin Anlaşmayı Tadil Eden Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/848) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 517)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 20 Şubat 2018 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Teşekkür ediyor, iyi hafta sonları diliyorum.

Kapanma Saati: 20.16



(x) 518 S. Sayılı Basmayazı 13/2/2018 tarihli 58’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.