TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

55’inci Birleşim

6 Şubat 2018 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın, Ulus Meydanı Projesi ve Anafartalar Çarşısı’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, istismar edilen İslami kavramlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Murgul ilçesindeki maden işçilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Artvin Milletvekili İsrafil Kışla’nın, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin faiz lobicilerini zenginleştirdiğine, vatandaşları yoksullaştırdığına ilişkin açıklaması

3.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, 4 Şubat Dünya Kanser Günü’ne ve Kocaeli’de kanser riskinin fazlalığına ilişkin açıklaması

4.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Afrin’e yapılan harekâtta şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine ve Cumhurbaşkanının Türk Tabipleri Birliğinin başındaki “Türk” sözcüğünün kaldırılmasıyla ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 5 Şubat 1934 Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Niğde’ye resmî gezisini yaptığı gün olduğuna ve Atatürk’ün düşüncelerinin sonsuza dek yaşayacağına ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türk Tabipleri Birliğinin basın açıklamasını okuyan Avukat Kemal Aytaç’ın gözaltına alınmak istenmesini kınadığına ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’e ve Sinop’a nükleer santral yapmakta ısrar edilmesinin bu kentlere ihanet olduğuna ilişkin açıklaması

8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Balıkesir’de bazı köylerde elektrik olmadığına ve Hükûmeti şirketlere hizmet etmek yerine vatandaşın en temel ihtiyacını karşılamaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersin’in Mezitli Tece sahilindeki 76 bin metrekare alanın belediyelere tahsis edilmesini ve belediyelerin de burada park, yeşil alan ve otopark yapmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

10.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, yüksek faizle borçlanmanın ve altın ithalatı ile ihracatı arasındaki farkın nedenini, yerli ve yabancı sermayenin yatırıma yönelmesi için neler yapılacağını ve yabancılara neden yüzde 13 faiz ödendiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

11.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, AKP’nin uyguladığı niteliksiz tarım politikaları sonucu çiftçilerin mağdur edildiğine ve yem ham maddelerinden birisi olan tritikalenin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, ağır vasıta sürüş hakkının 70 yaşına kadar uzatılmasını ve özellikle şahıslara verilen K1’lerin birinci derecedeki varislerine geçmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

13.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, narenciye üreticilerinin ülke ekonomisinin uğradığı zararın önüne geçmek ve üretimi güçlendirmek için gerekli düzenlemelerin yapılmasını ve önlemler alınmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

14.- Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun, Çorum’un Alaca ilçesinde Afrin şehidi Halil İbrahim Aygül’ü ebediyete uğurladıklarına ve Zeytin Dalı Operasyonu’nda yaralanan Dodurgalı hemşehri Hakan Kayacı’ya acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, Gençlik ve Spor Bakanlığını karma dövüş sanatlarında dünya şampiyonu olan ve atık kâğıt toplayarak yaşamını kazanmaya çalışan 19 yaşındaki Kadir Dalkıran’a sahip çıkmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

16.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, sağlık sektöründe kalifiye personelin kadro dışı kalmasının eşitlik ilkesine uymadığına ve bir an önce tüm sağlık emekçilerinin kadroya alınması ve maaş düzenlemelerinin yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, 6 Aralık 2016 tarihinde Türkiye Akreditasyon Kurumunda uzman yardımcısı olarak çalışan Ümit Horzum’un kaçırılması olayına ilişkin açıklaması

18.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, 2017-2018 öğretim yılının ikinci döneminde öğrencilere başarılar dilediğine, öğrencilerin liselere hangi kriterlere göre gireceğinin hâlâ belirsiz olduğuna ve öğretmen atamaları için Millî Eğitim Bakanlığından somut adım beklediğine ilişkin açıklaması

19.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, 21 Mart 2017’de üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’u herkesin gözü önünde katleden polis memurunun tutuklu olmamasına ilişkin açıklaması

20.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Tomarzalı hemşehrilerinin sorunlarının bir an önce çözülmesini istediğine ilişkin açıklaması

21.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, Merkezefendi Rehberlik Araştırma Merkezinde Duygu Duyar isimli otizmli çocukla ilgili yapılan işleme ilişkin açıklaması

22.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İdlib gözlem noktasında roket ve havanlı saldırıda şehit olan askere ve Zeytin Dalı Harekâtı’nda şehit olan askerler ile sivillere Allah’tan rahmet dilediğine, 2017-2018 öğretim yılının ikinci döneminde öğrencilere başarılar dilediğine, 4 Şubat Dünya Kanser Günü’ne, İzmir’de bir ilköğretim okulunda yaşanan doğal gaz patlamasına, FETÖ’yle mücadele kapsamında alınan bazı tedbirler neticesinde yaşanan bir kısım mağduriyetlerle ilgili hassasiyet gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Afrin operasyonuna ilişkin sosyal medya paylaşımları sebebiyle gözaltına alınan veya tutuklanan kişiler ile Halkların Demokratik Partisine yapılan operasyonlar neticesinde gözaltına alınanlara, bazı milletvekilleri hakkında hazırlanan fezlekelere ve Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan’ın cezaevinden dile getirdiği bazı konulara ilişkin açıklaması

24.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 5 Şubat laikliğin kabulünün 81’inci yıl dönümüne, Türkiye’nin altına imza attığı pek çok uluslararası sözleşmenin en önemlilerinden biri olan 1864 Cenevre Anlaşması’yla savaş dâhil her türlü olağanüstü şartlar altında dahi doktorlar, sağlık personeli ve din görevlilerine dokunulmazlık tanınarak bu kişilerin can güvenliğinin teminat altına alındığına ve bunları içine sindiremeyen bir partinin genel başkanının Türkiye için düşündürücü olduğuna ilişkin açıklaması

 

 

 

25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İdlib gözlem noktasında ve Afrin operasyonu’nda şehit olan askerlere Allah’tan rahmet dilediğine, Afrin operasyonunun bölgede barışın sağlanması bakımından hayati değerde olduğuna, 2017-2018 öğretim yılının ikinci döneminde öğrencilere başarılar dilediğine, 6 Şubat Osman Bölükbaşı’nın ölümünün 16’ncı yıl dönümüne, Cumhuriyet Halk Partisi kurultayında yeniden Genel Başkan seçilen Kemal Kılıçdaroğlu’na başarılar dilediğine ve 4 Şubat Dünya Kanser Günü’ne ilişkin açıklaması

26.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Afrin’de yürütülen operasyonda şehit olan Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinden Uzman Çavuş Ufuk Aktağ ve diğer şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ve ABD’nin bölgeye silah sevkiyatını durdurmamasına ilişkin açıklaması

27.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Sinop’ta nükleer santral yapılmasıyla ilgili bilgilendirme toplantısına ve insan sağlığının her şeyin üzerinde tutulması gerektiğine ilişkin açıklaması

28.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’ın Hocalar ilçesi Yeşilhisar köyünde yurttaşların sağlık hizmetinden yararlanamadıklarına ve Hocalar ilçesinin Çalca köyünde sözü verilen göletle ilgili hiçbir çalışma yapılmadığına ilişkin açıklaması

29.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, Sivas’ta Numune Hastanesinin yıkılarak yerine külliye yapılması planına ilişkin açıklaması

30.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Haymana ilçesindeki devlet hastanesinde diyaliz makinesi bulunmadığı için yaşanan mağduriyetlere ilişkin açıklaması

32.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının atamalarının yapılmamasına ilişkin açıklaması

33.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Türk Tabipleri Birliğinin önündeki “Türk” ibaresinin kaldırılmasının çok tehlikeli olduğunu düşündüğüne ilişkin açıklaması

34.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın, Ankara Milletvekili Levent Gök, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman’ın, Afrin’e yönelik sürdürülen operasyonda Ayn Dara’da bulunan tarihî bir eserin de zarar gördüğüne ve bu konunun araştırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Şırnak Milletvekili Ferhat Encu’nun milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin açıklaması

38.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın, Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in görüşülmekte olan 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in, Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, yeni torba yasa tasarısına göre her türlü internet yayınının RTÜK denetimine tabi olmasına ilişkin açıklaması

41.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Zeytin Dalı Harekâtı’nda şehit olan hemşehri Piyade Teğmen Ahmet Aktepe’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Başkanlık Divanı olarak Afrin bölgesindeki terör örgütlerine yönelik operasyonlar sırasında şehit olanlara Allah’tan rahmet, gazilere acil şifalar dilediklerine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’i parti meclisi üyeliğine seçilmesi nedeniyle tebrik ettiğine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer’i parti meclisi üyeliğine seçilmesi nedeniyle tebrik ettiğine ilişkin konuşması

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, 6/2/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, tarihin en önemli miraslarından olan Ayn Dara Tapınağı’nın büyük bir kısmının yapılan bombardıman sonucu meydana gelen tahribatın tüm yönleriyle araştırılması ve sürdürülen yıkıma karşı gerekli önlemlerin alınması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Şubat 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin düzenlenmesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 513 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu ile 461 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 14 ve 16’ncı sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 6 Şubat 2018 Salı günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 7 Şubat 2018 Çarşamba günkü birleşiminde Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca Hükûmete verilen izin süresinin 10/2/2018 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresinin gündemin "Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları" kısmına alınmasına ve tezkerenin görüşmelerinin bu birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, (2/1392) esas numaralı 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Gününe Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/129)

B) Tezkereler

1.- Başbakanlığın, Şırnak Milletvekili Ferhat Encu’nun, Şırnak 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/6/2017 tarihli ve E:2016/64 ve K:2017/274 sayılı kararının, istinaf incelemesinden geçerek 17/10/2017 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 84’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin tezkeresi (3/1512)

C) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Gana-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Sualihu Dandawa Al Hasan ve beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 670 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/755) ve İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin (S. Sayısı: 420)

2.- 672 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/758) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 423)

3.- 673 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/759) ve İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 424)

4.- 675 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/782) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 436)

5.- 677 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/789) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 444)

6.- 679 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/806) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 448)

7.- 683 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/809) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 453)

8.- 686 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/813) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 467)

9.- 688 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/830) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin (S. Sayılı: 470)

10.- 689 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/835) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin (S.Sayılı: 483)

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın görüşülmekte olan 673 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in, Adana Stadının yapım sürecine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/18674)

2.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, Afyonkarahisar’ın Bolvadin ilçesinde kapatılan bir KYK yurduna ve KYK yurtlarıyla ilgili bazı verilere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/18675)

3.- İzmir Milletvekili Müslüm Doğan’ın, Afyonkarahisar’ın Bolvadin ilçesinde kapatılan ve bir derneğe devredilen KYK yurduna ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/18676)

4.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in, 2002-2017 yılları arasında göreve başlayan veya çeşitli sebeplerle görevi sona eren Bakanlık personeline ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/18892)

5.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, amatör futbol müsabakalarında ambulans ve sağlık ekibi bulunmamasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın cevabı (7/18893)

6.- Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in, KOSGEB kredilerinin verilme kriterlerine ve kredi alamayanlara tahsis ücretlerinin iadesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/19816)

7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Endüstri 4.0 sürecinin ülkemiz imalat sektörü üzerindeki etkilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/19849)

8.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, KOSGEB’e ait 2016 yılı Sayıştay Denetim Raporu’nda yer alan tespitlere ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/19919)

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, bölgesel teşvik uygulamasının Niğde Organize Sanayi Bölgesindeki etkilerine,

Niğde’de yatırımcılara destek verilen sektörlere,

Niğde’de bölgesel desteklerden yararlanan bazı sektörlere,

Niğde’de tutarı bir milyon TL ve üzeri olan yatırımlara verilen desteklere,

Niğde’de dericilik sektörüne yönelik teşvikler verilmesine,

İlişkin soruları ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/19920), (7/19921), (7/19922), (7/19923), (7/19925)

10.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Giresun Büyükşehir Belediyesine ait hayvan bakımevinde çekilen görüntülere,

Koruma altına alındığı barınakta yaşamını yitiren bir köpeğe,

İlişkin soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/20034), (7/20696)

11.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 2015 yılında Bursa’da çıkan bir yangına yönelik tahkikatın sonucuna ve bölgede yapılan ağaç kesimine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/20038)

12.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2018 yılında Bingöl iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Bitlis iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Çankırı iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Erzincan iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Erzurum iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Hakkâri iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Iğdır iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Gümüşhane iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Karabük iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Kahramanmaraş iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Diyarbakır iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Adıyaman iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Ağrı iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Aksaray iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Bayburt iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Düzce iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Elâzığ iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Batman iline yapılması planlanan yatırımlara,

-İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, araçlardaki LPG dolum tanklarının konumuna dair bir standart getirilmemesine,

İlişkin soruları ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/20193), (7/20194), (7/20195), (7/20196), (7/20197), (7/20198), (7/20199), (7/20200), (7/20201), (7/20202), (7/20203), (7/20204), (7/20205), (7/20206), (7/20207), (7/20208), (7/20209), (7/20210), (7/20211)

13.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Ankara Mamak’ta bir alışveriş merkezinde bulunan hayvanat bahçesine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/20336)

14.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, Paris Anlaşması’nın durumuna ve kuraklığa karşı alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/20343)

15.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, Denizli OSB’nin teşvik kapsamına alınmasına ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/20550)

16.- Hatay Milletvekili Birol Ertem’in, dağ ceylanlarının yaşam alanında kurulacak bir çimento fabrikasına olumlu ÇED raporu verilmesine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/20942)

17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, otomotiv sektöründe görülen daralmaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/21014)

18.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, son beş yılda çıkan orman yangınlarına ve ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/21223)

19.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlardaki boş bulunan engelli kadrolarına ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/21345)

20.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2017 yılında yapılan yerli patent başvurusu sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün cevabı (7/21483)

21.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, 15 Temmuz sonrası yatırım yaparak Türk vatandaşlığına alınan yabancılara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/21641)

22.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Mesire Yerleri Yönetmeliğinde yapılan bir değişikliğe ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/21766)

23.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2018 yılında Osmaniye iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Kastamonu iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Muş iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Şırnak iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Van iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Karaman iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Kars iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Kırşehir iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Kütahya iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Kırıkkale iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Yozgat iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Şanlıurfa iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Mardin iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Siirt iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Rize iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Kilis iline yapılması planlanan yatırımlara,

2018 yılında Nevşehir iline yapılması planlanan yatırımlara,

İlişkin soruları ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/22175), (7/22176), (7/22177), (7/22178), (7/22179), (7/22180), (7/22181), (7/22182), (7/22183), (7/22184), (7/22185), (7/22186), (7/22187), (7/22188), (7/22189), (7/22190),(7/22191)

24.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, toplu açılış yapılan Bakanlık tesisleriyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/22409)

25.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, son on beş yılda Sosyal Hizmetler Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamında atanan Bakanlık personeline ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin cevabı (7/22411)

6 Şubat 2018 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Ulus Meydanı Projesi ve Anafartalar Çarşısı hakkında söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Erkan Haberal’a aittir.

Buyurun Sayın Haberal. (MHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın, Ulus Meydanı Projesi ve Anafartalar Çarşısı’na ilişkin gündem dışı konuşması

ERKAN HABERAL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Afrin Zeytin Dalı Operasyonu’nda bugün şehit olan Sayın Şahin Kaya kahramanımızın nezdinde bütün kahraman şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Yerleri, mekânları cennet olsun.

Bu vesileyle, partimizin kurucularından, büyük devlet adamı Sayın Osman Bölükbaşı Beyefendi’nin ölümünün seneidevriyesi, kendisini de rahmetle anıyor, saygıyla yâd ediyorum.

Sayın milletvekilleri, planlanan Ulus Meydanı Projesi’yle mağdur olan bölgedeki çarşı esnafının problemleri için söz almış bulunmaktayım.

Sözüme başlamadan önce Ulus Meydanı Projesi’nin ne olduğunu hatırlatmak gerekir. Büyükşehir belediyesi Ulus’ta tarihî alanları ortaya çıkarma vaadiyle…

BAŞKAN – Sayın Haberal…

Sayın milletvekilleri, lütfen arkadaşlar…

Buyurun.

ERKAN HABERAL (Devamla) - …mülkiyeti Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olan Anafartalar Çarşısı ile Ulus İş Hanı’nı Havagazı Fabrikası ve Maltepe Pazarı’nın olduğu yerle trampa yapar. SGK bu 2 çarşıdan 2 milyon kira gelirine sahip iken belediyenin devralmasıyla bu binanın yıkılacağı bahanesiyle kiracılar çıkarılmaya başlanır. Belediyenin baskısına dayanamayan 900 kiracıdan 500’ü çıkar, 400 tane kiracı kalır fakat belediyenin kira geliri 600 bin Türk lirasına iner. Belediye hâlen başlamamış, ne yapılacağı belli olmayan, daha doğrusu projesi bile olmayan bir sözde meydan yüzünden her ay 1,5 milyon TL gelir kaybına uğrar. Bu da yetmezmiş gibi, binanın üstünde bulunan Gençlik ve Spor Bakanlığının çarşıdan çıkmasıyla bu alan boş tutulmaya devam edilir ama devam edildiği hâlde bu çarşının 160 bin TL aylık aidatı gene belediye tarafından ödenmekte, belediye bu konuda zarara uğratılmaya ısrarla devam edilmektedir. Üstelik Sosyal Güvenlik Kurumuyla trampa edilen Havagazı Fabrikası ve Maltepe Pazarı’nın bulunduğu alan Sosyal Güvenlik Kurumuna teslim edilmediği için, sözleşme süresi de sona erdiği için beş aydır her ay 1 milyon TL olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumuna büyükşehir belediyesi tarafından ücret ödenmektedir. Daha önce defalarca mahkeme konusu olan bu bölgeyle ilgili olarak kim haklıdır, kim haksızdır faslı bizce şu aşamada bitmiştir. 2004 yılından beri konuşulan bir problemdir ama önemli olan Anafartalar Çarşısı’nın Ankara’nın ilk çarşısı olması, orta yaş üstü her Ankaralının orada bir hatırasının olması ve daha projesi oluşmamış bir alandan Anafartalar Çarşısı’nın çıkartılabilmesinin mümkün olup olmadığıdır. Eğer yıkılması düşünülüyorsa içindeki anlamlı tarihî rölyeflerin ve seramiklerin muhakkak ki usulüne uygun olarak oradan alınması tarafımızdan doğru olarak değerlendirilmektedir ama bizce asıl gündemdeki en önemli konu şu anda orada çalışan işçilerin ve işverenlerin durumudur. Mevcutta bulunan 400 işverene yer gösterilmemiştir, yer gösterilenler de 300 metrelik, 400 metrelik… Elli yıldır burada işletmesi olan insanlara AŞTİ’de 15 metrekare, 20 metrekare dükkân yeri gösterilmiştir; bu rakam, insanların bırakın deposunu, arşivlerini tutmaya bile yeterli değildir. Yanlarında çalışan işçilerin, ki sayısı yaklaşık 3 bindir, ne olacakları belli değildir, bunların güvencesinin kimler tarafından ödeneceği belli değildir, tazminatlarının ne olacağı belli değildir, yeniden işe girip giremeyecekleri de belli değildir. Hakları elinden alınmış bir işverenin işçisini ne kadar koruyabileceği, işçisinin haklarını ne kadar savunabileceği de maalesef belli değildir. Devleti, işverenin haklarını korumaya davet ederken, burada çalışan binlerce emekçinin de haklarını korumaya davet ediyoruz.

Şu anda ulus projesi oluşmuş değildir, ne yapılacağı belli değildir. Buradaki işverenlere, en azından yeni bir yer gösterilene kadar zaman verilmesi gerekmektedir. Bu insanlara dükkânlarının büyüklüklerine göre…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN HABERAL (Devamla) – Sayın Başkan, hakkım yenildiği için yarım dakika rica edeceğim.

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

ERKAN HABERAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Buradaki işverenlere 300 metrekare verilemiyorsa en azından 200 metrekare ama uygun bir yerden, yanlarındaki personelin işten atılmaması, çalıştırılmalarına devam ettirilmesi kaydıyla devletimiz tarafından yardımcı olunmalıdır. Ulus Meydanı bizim için önemlidir, cumhuriyet tarihimizin temelleri buradadır. Bütün tarihî değerlerimiz, Ankara’daki İş Bankası, Sümerbank ve temelinde kurucu Meclislerimiz buradadır. Bu tabiat varlığının, bu kültür varlığının korunması tabii ki bizim için de uygundur ama Çankırı Caddesi dururken, arkadaki mezbelelikler dururken, oradaki gecekondular dururken Anafartalar Çarşısı’ndan başlar ve orada çalışanlar, işverenler mağdur edilirse biz bunu hiç kimseye anlatamayız.

İlgililerin dikkatini lütfen oradaki işverenin üstüne çekmelerini rica ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Haberal.

Sayın milletvekilleri, gündem dışı ikinci söz, istismar edilen İslami kavramlar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Hüda Kaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, istismar edilen İslami kavramlara ilişkin gündem dışı konuşması

HÜDA KAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Elbette, tahrif edilen, istismar edilen, çarpıtılan hakikatler ve özellikle de İslami kavramlar ve gerçeklikler üzerinde beş dakikada tek bir kavram bile anlatılamaz fakat ben gündem ve istismara dair hemen küçük bir giriş yapmak istiyorum.

İslami ve insani istismarların zirve yaptığı günleri yaşıyoruz. İslami ve insani ne kadar değer varsa bu iktidar döneminde çürüdü ve çürütülmeye devam ediliyor. İnsana, vicdana, ahlaka, güzelliğe dair ne varsa hiçbir dönemde böylesine değersizleştirilmedi ve çarpıtılmadı, çürütülmedi. Mağduriyetler istismar edildi, insanı insan kılan tüm değerler istismar edildi, alın teri, yoksulluk, kadınlar, çocuklar istismar edildi, darbeler istismar edildi, 28 Şubat istismar edildi. Bu istismar davaları hâlâ devam ediyor. Bu arada unutulanlar oldu, hakikat unutuldu, vefa unutuldu, vicdan, sevgi unutuldu. Unutulanlar arasında iktidarın o çok istismar ettiği 28 Şubatın unutulanları da var, unutulan mahkûmları da var. Yirmi yıldır, yirmi beş yıldır hâlâ zindanlarda olup -aklınıza gelmeyen- inançlarından dolayı hapsedilmiş mahkûmlar var. Bunlardan bir tanesi -yazar- yirmi beş yıldır içeride olup iki üniversite bitiren, dil öğrenen, kitap yazan Abdülselam Durmaz var ve daha bunun gibi nice gençlerin gençliği, ömrü cezaevinde, zindanlarda çürütülmeye terk edilmiş durumda. Bu vesileyle inançları sebebiyle, düşünceleri sebebiyle zindanlarda olan bütün dostlarımızı, arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Yine, gençliğini içeride çürüttüğünüz gençlerden birisi, gençliğini zindanlarda çürüten, ömrünü, hayatını zindanlarda bitiren Celal Şeker var, hasta mahkûmlardan bir tanesi. “Kendi işini kendi göremez, kendini idare edemez.” raporlarına rağmen zindanlarda tahliye ettirmediğiniz gencecik bir insan, çocuk denecek yaşta ve bütün gençliğini yirmi beş yıldır zindanlarda tükettirdiğiniz Celal Şeker geçtiğimiz günlerde yaşamını yitirdi. Bu vesileyle başta yine cezaevinde olan biri kadın biri erkek 2 kardeşi, annesi, babası tüm ailesine ve halkımıza başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Yine, iktidarın sayısız istismarları ve ihanetleri devam ediyor. Furkan Vakfına yapılan gözaltıları yandaş medya utanmadan istediği şekilde nasıl çarpıtarak veriyor, hepiniz görüyorsunuz. Sadece iktidarın teslim alma politikalarına karşı çıktığı için, direndiği için, yanlışlarını eleştirdiği için hiç kimseyi, hiçbir topluluğu hapsetme; yaşamını, özgürlüğünü gasbetme; zulmetme hakkına sahip olmak değildir iktidar olmak demek. Derneğin kasasından çıkan 350 bin lirayı manşet edenler, hiç utanmadan, hiç düşünmüyorlar yurt dışına giden trilyonları, ayakkabı kutularına doldurulan paraları; manşet etmeyi bırakın, konuşturmuyorlar bile.

Ve Afrin meselesi… Sınırımıza Çin Seddi ördünüz; Çin Seddi gibi duvarların arkasından Türkiye’nin risk altında, tehlike altında olduğunu iddia ediyorsunuz. Böyle bir savaşa, hiç vicdanlar sızlamadan, İslami kavramları istismar ederek fethi toprak almaya döndürüyorsunuz; cihadı savaşa, şiddete döndürüyorsunuz. Başka konuşmalarımda bunların ne manaya geldiğini sizlere ifade edeceğim ama hakikatler çarpıtılmayacak arkadaşlar.

Hepinize teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaya.

Sayın milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz, Artvin’in Murgul ilçesindeki maden işçilerinin sorunları hakkında söz isteyen Artvin Milletvekilimiz Uğur Bayraktutan’a aittir.

Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

3.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Murgul ilçesindeki maden işçilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Artvin’in Murgul ilçesinde ciddi anlamda bir sorun var. Sorun şu: 6 bin nüfuslu bir ilçede Türkiye’nin en önemli maden ocaklarından biri var ve Eti Bakır tarafından işletilen bu maden ocağına ilişkin olarak her yıl işçilerin bir zam talebi var doğal olarak. Bu yıl da, 2017 yılının 18 Aralığından itibaren de işçiler, işverenle alakalı olarak, kendilerinin maaşlarına zam yapılmasına ve bazı iyileştirmeler yapılmasına ilişkin taleplerde bulundu ama ne yazık ki hemen arkasından, 2018 yılı geldiği zaman 9 Ocakta şirket tarafından işlerin yavaşlatıldığı gerekçe gösterilerek 11 Ocak tarihi itibarıyla işletme kapatıldı, müdürleri de dâhil olmak üzere Murgul’daki bütün işçiler işten çıkartıldı değerli milletvekilleri.

Talep neydi? Yüce Parlamentodan bunu Türkiye'ye açıklamak istiyorum. Talep şuydu: Ortalama maaş şu: 1.700 lirayla 2.930 lira arasında değişen maaşlar var. Aynı işi yapan işçiler var, farklı ücret alıyorlar değerli arkadaşlarım, 100 kişi civarında da bu şekilde işçi var. 60 tane işçi de meslek hastalıklarından dolayı hastanelerde tedavi görüyor, bunlarla alakalı iyileştirme talepleri var. Diyorlar ki: “Bizim maaşlarımıza yüzde 25 zam yapılsın, ayrıca 2 maaş ikramiye verilsin.” Bundan daha insani bir talep olabilir mi değerli arkadaşlarım? İnsani bir talepte bulunuyor işçiler. Ee, ne yapıyor? 2018 Türkiyesi’nde yetkili firma -nereden güç aldığını bilmiyoruz- bu talepleri görür görmez işçiler iş yerini terk etmemiş olmasına rağmen onlara diyor ki: “Evinize dönün.” “…”(X) Evlerine gönderiyor değerli arkadaşlarım. Murgul’da Eti Bakır İşletmesini kapatıyor; müdürlerini, bürokratlarını hepsini evine gönderiyor. Murgul 6 bin nüfuslu bir ilçe değerli arkadaşlarım, 6 bin nüfuslu bir ilçe. Düşünün ki Murgul ilçe merkezinde 630 işçiyi siz evlerine gönderiyorsunuz. Bu ne demektir biliyor musunuz? Karda kışta, bir ocak ayında bu ailelerin, bu işçi ailelerinin durumunu düşünebiliyor musunuz? Parlamento kör ve sağır mıdır değerli arkadaşlarım? Yirmi gündür, yirmi beş gündür Çalışma Bakanına ulaşmaya çalışıyorum. “Sayın Bakan, bakın Murgul’da bir sosyal patlama olacak, gerçekten vahim bir durum var. Bu vahim durumun düzeltilmesi lazım.” diyorum. Duvara mı konuşuyoruz, hiçbir ses gelmiyor. Randevu talebinde bulunuyorum, randevu taleplerimize karşılık gelmiyor değerli arkadaşlarım.

Bakın, bu yerlerle alakalı olarak İŞKUR’da söz konusu firmanın adı yok, bir taşeron firmanın adı var, Eti Bakır işletmesinin adı yok. Taşeron firmanın adı olduğu için bunlar işsizlik maaşı da alamıyorlar, tazminat alamıyorlar, geçici işçi konumuna düşürmüşler, işsizlik maaşı filan da alamıyorlar, hiçbir gelirleri yok değerli arkadaşlarım. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. İŞKUR’a yapmış oldukları bildirimde bu işçilerle alakalı bunların maden işsizi olduğuna ilişkin bir bildirim de yok. Hangi taraftan tutarsanız tutun dökülüyor değerli arkadaşlarım. O nedenle buradan Hükûmete sesleniyorum. O iş adamının çok ünlü bir iş adamı olduğunu biliyorsunuz. O iş adamı, Artvin’in Murgul ilçesinde 2006 yılından beri o madenin kaymağını yiyor. Bakın, bu Parlamentodan kendi dinliyorsa ona da sesleniyorum. On iki yıldır Murgul’un en önemli şeylerinden gelir elde etti, milyonlarca dolar kazandı. 630 işçiyi kenara koyarak, onları mağdur ederek nereye götüreceğini zannediyor, ne yapacağını zannediyor değerli arkadaşlarım?

O nedenle, buradan, yüce Parlamentodan bir kere daha sesleniyorum. Bakın, o insanlar çocuklarına para veremiyorlar, evlerini geçindiremiyorlar, yakıt alamıyorlar değerli arkadaşlarım. Banka borçları var. 6 bin nüfuslu bir ilçede 630 kişinin işten çıkarılmasının ne demek olduğunu bir düşünün değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir tabloda biz diyoruz ki hayır efendim, bunun düzeltilmesi gerekir; büyük bir yanlışlık var, bu yanlışlığın düzeltilmesi gerekir. Bir demokratik talepte bulundu diye, maaşlarıyla, ücretleriyle alakalı bir iyileştirme talebinde bulundu diye bir ilçe nüfusunun direkt veya endirekt olarak tamamını etkileyecek olan bir düzenlemeyi, işten çıkarmayı şiddetle reddediyoruz ve kabul etmiyoruz değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

Burada bakanlardan kimse yok. Lütfen, buna müdahale edin. Bakın, eğer müdahale etmezseniz Murgul’da bir sosyal patlamaya yol açabilecek bir durumla karşı karşıyayız, Murgul’da acil durum ilan edin. Eğer bu şirket bunu açamıyorsa acil durum ilan edin değerli arkadaşlarım. Gerçekten vahim bir durumla karşı karşıyayız. Yarın bir gün eğer bu şirkete gücünüz yetmiyor, eğer bu maden şirketinin yerindeki bu işletmeyi açamıyorsanız size bir önerim var, Murgul’u da kapatalım hep beraber, Murgul’u da kapatalım değerli arkadaşlarım, kapısına bir kilit koyalım, madem öyle bunları canlı canlı mezara gömelim.

O anlamda buradan bir kere daha sesleniyorum, Hükûmete sesleniyorum, şirket yetkililerine sesleniyorum; bu yanlıştan geri dönün, Murgul maden işçisinin mağduriyetini giderin diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bayraktutan.

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama…

BAŞKAN – Buyurun efendim, talebinizi önce iletin.

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) – Kamuoyunu aydınlatmak açısından kısa bir açıklama, bir dakikalık açıklama…

BAŞKAN – Artvin Milletvekilimiz Sayın Kışla buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Artvin Milletvekili İsrafil Kışla’nın, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İSRAFİL KIŞLA (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, çok değerli Artvinli hemşehrilerim; Murgul’da işçilerin birkaç gün işi bırakması sonucu işverenin de fabrikayı kapatması gibi bir durumla karşı karşıyayız. Doğrusu biz, bir an önce iş barışının sağlanması yönünde… Konu bize intikal ettikten sonra konuyu Başbakanımızla, 2 kere Çalışma Bakanıyla, 2 kere Enerji Bakanıyla ve defalarca da şirket yetkilileriyle görüşmeler yaptım ve en kısa zamanda tekrar fabrika açılıp işçiler işlerine başlayacaklar. Bu müjdeyi de buradan vermiş olmak istedim.

Teşekkür ediyorum, iyi günler diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kışla.

Sayın milletvekilleri, şimdi İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre sisteme giren milletvekillerimize yerlerinden birer dakikalık söz vereceğim.

Sayın Özdemir…

2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin faiz lobicilerini zenginleştirdiğine, vatandaşları yoksullaştırdığına ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Bankalar Birliğinin Türkiye'de bankacılık sistemi, banka, şube ve personel bilgileri raporuna göre bankalar 2017 yılında 2016 yılına göre kârlarını yüzde 31 artırarak 49 milyar lira kâr elde ettiler. Kârlarına kâr katan bankalar aynı zamanda 3.195 kişiyi ise işten çıkardılar. AKP iktidarlarında faizler her geçen gün artıyor, faiz lobicileri kârlarına kâr katıyor. Ülkemizin büyümesi, kalkınması için giderek artan genç işsizliğinin, işsizliğin önlenmesi, üretime dönük istihdamın sağlanmasına yönelik sürdürülebilir bir ekonomi modelini ortaya koyamayan Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri faiz lobicilerini zenginleştirmekte, vatandaşlarımızı ise yoksullaştırmaktadır. Millî gelirimizde son on yıldır yerinde saymayı bıraktık gelirimiz hızla erimektedir. Bizler ve vatandaşlarımız iktidarın bu faizci düzenine hep birlikte son vereceğiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.

Sayın Hürriyet…

3.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, 4 Şubat Dünya Kanser Günü’ne ve Kocaeli’de kanser riskinin fazlalığına ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçtiğimiz 4 Şubat, Dünya Kanser Günü’ydü. Türkiye'de sadece 2017 yılında 160 bin kişi kansere yakalanmıştır. Kocaeli’de kansere bağlı ölüm oranı son dört yılda yüzde 13 artmıştır. Bu rakam Sağlık Bakanlığının açıkladığı ürkütücü bir rakamdır. Ayrıca, Kocaeli’de yaşayanların kanser riski diğer illere oranla 7 kat fazladır. Kocaeli’de yaşayan ve ailesinde kanser hastalığına yakalanmayan insan sayısı ise yok derecede azdır yani Kocaeli günaşırı kanser solumaktadır. Geçtiğimiz dönemde sadece Dilovası’nda göze çarpan hava kirliliği İzmit’te de hassas düzeye ulaşmıştır. Şüphesiz kanser farkındalığı gereklidir ancak durum Kocaeli’de farkındalık aşamasını aşmış ve kesinlikle kontrol altına alınması gereken bir konu hâline gelmiştir çünkü Kocaeli kansere teslim edilmiştir. Kocaeli’de yaşanan kanser hastalıklarının sebeplerinin peşinde olacağımızın da bilinmesini buradan ilan ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hürriyet.

Sayın Balbay...

4.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Afrin’e yapılan harekâtta şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine ve Cumhurbaşkanının Türk Tabipleri Birliğinin başındaki “Türk” sözcüğünün kaldırılmasıyla ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, 22 Ocakta başlayan Afrin harekâtında bugün 17’nci şehidimizi verdik. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve 80 milyon yakınına başsağlığı diliyoruz. Askerlerimizin bir an önce görevlerini başarıyla tamamlayıp dönmelerini diliyoruz.

Sayın milletvekilleri, bunun yanında, bu harekâtla ilgili düşüncelerini ortaya koyan Türk Tabipleri Birliğinin yöneticileri uzun süren gözaltının ardından serbest bırakıldılar. Bugün Cumhurbaşkanı dedi ki: “Türk Tabipleri Birliğinin başındaki ‘Türk’ sözcüğünü kaldıracağız. Aynı zamanda Türkiye Barolar Birliğinin başındaki sözcüğü de aynı şekilde.” Burada Cumhurbaşkanına soruyoruz: “Türk” sözcüğünden ne istiyorsunuz? Herhangi bir olumsuzluk varsa o kişilerle ilgili soruşturmanızı yapın ama “Türk sözcüğünü kaldıracağız.” demek ne demektir? Öteden beri sizin zaten “Milliyetçiliği ayaklar altına aldık.” diye başlayan bu söyleminizin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Balbay.

Sayın Gürer...

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 5 Şubat 1934 Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Niğde’ye resmî gezisini yaptığı gün olduğuna ve Atatürk’ün düşüncelerinin sonsuza dek yaşayacağına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

5 Şubat 1934 tarihi, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Niğde’ye resmî gezisini yaptığı gündür. 5 Şubat, Atatürk ilke ve devrimlerine her zaman bağlı Niğdeliler için onur günüdür. Niğdeliler Millî Mücadele’de her cephede ülkesi için şehit olmuş, gazi olmuştur. Atatürk’ün Niğdeliler için söylediği “Benim Niğde’ye karşı alakam büyüktür. Niğdelileri her zaman sevmişimdir.” sözü bizler için büyük bir ödüllendirmedir. Atatürk, Niğde Halkevinde yaptığı konuşmada “Milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekâsını, güzel sanatlara ilgisini, ilme bağlılığını ve millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vesile ve tedbirle besleyerek inkişaf ettirmek lazımdır. İşte bunlar millî kültürümüzdür. Bu da halkevlerinde gerçekleşecektir.” demiştir. Ne yazık ki bu halkevleri de cumhuriyette çok kurum gibi yok edilmiştir, Atatürk’ün düşünceleri ise sonsuza değin yaşayacaktır.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gürer.

Sayın Tanal…

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türk Tabipleri Birliğinin basın açıklamasını okuyan Avukat Kemal Aytaç’ın gözaltına alınmak istenmesini kınadığına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Türk Tabipleri Birliğinin görevlerinin arasında insan haklarını ve barışı savunmak vardır.

Türk Tabipleri Birliğinin “Savaş, bir halk sağlığı sorunudur.” yönündeki basın açıklamasını, aynı gün, 44’üncü adalet nöbetinde, İstanbul Çağlayan Adliyesinin önünde avukat Kemal Aytaç okuduğu için gece saat 01.30’da evinden alınmak istenmiştir.

Gündüz ofisine giden ve sürekli adliyede çalışan bir avukatın gece 01.30’da evinin basılması suretiyle gözaltına alınması aslında bir cezalandırma uygulamasıdır. Pazartesi günü savcılığa gittiği zaman hakkında herhangi bir gözaltı kararı olmadığını da öğrenmiş bulunmaktadır.

Sayın Bakan da buradadır, acaba bu şekilde görev ve yetkisini kullanan, gece 01.30’da kanunda yeri olmadığı hâlde evi basılan avukatla ilgili, bu polis memurlarının haksız işleminden dolayı bir işlem yapacaklar mıdır? Çünkü Avukat Kemal Aytaç’ın ofisi belli, sürekli adliyede. Gözaltına alınmak istenmesi yasadışı bir uygulamadır, kınıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tanal.

Sayın Atıcı…

7.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’e ve Sinop’a nükleer santral yapmakta ısrar edilmesinin bu kentlere ihanet olduğuna ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın milletvekilleri, AKP Hükûmeti Türkiye’nin en güzel şehirlerinden ikisine, Mersin’e ve Sinop’a nükleer santral yapmakta ısrar ediyor ve bu kentlere ihanet ediyor.

Bugün Sinop’ta nükleer santral için Çevresel Etki Değerlendirme Raporu alma konusunda halk bilgilendirme toplantısı vardı. Bu toplantı Sinop halkından açıkça kaçırılmıştır. Şehir merkezinden 10 kilometre uzaklıkta, 1 milyondan fazla insanı ilgilendiren konuda sadece 180 kişilik bir salonda Hükûmetin otobüslerle taşıdığı kişilerle toplantı yapılmış ve toplantı Sinop halkına kapatılmıştır. Toplantı salonundan 1,5 kilometre önce barikat kurulmuş, halka şiddet uygulanmış, biber gazı sıkılmıştır. Sinop dışından 850 polis getiren Hükûmet, kendi halkına ve kentine sahip çıkan halka, yani millî iradeye saygısızlık etmiştir.

Nükleer santral gereksiz ve tehlikelidir. Mersin ve Sinop halkı el ele verip önce nükleer santralden, sonra AKP’den kurtulacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.

Sayın Akın…

8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Balıkesir’de bazı köylerde elektrik olmadığına ve Hükûmeti şirketlere hizmet etmek yerine vatandaşın en temel ihtiyacını karşılamaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Sayın Başkanım, 21’inci yüzyılın Türkiye’sinde Balıkesir’in İvrindi Gebeçınar köyünün ve yine Balıkesir’in Bigadiç Çekirdekli köyünün yarısında elektrik var yarısında da yok. Gelişmiş ülkeler Mars’ta koloniler kurmayı hedeflerken, bizim köylerimiz AKP’nin karanlığına teslim edilmiş durumda. Vatandaşlarımız mumla, ilkel yöntemlerle aydınlanmaya çalışıyor. Yani, vatandaş cefa çekerken, elektrik şirketleri de bunun sefasını sürüyor. Bir kamu hizmeti olan elektrik dağıtımını özel şirketlere gördüren AKP Hükûmetinin özelleştirme politikaları çökmüştür. Bu özelleştirmeler etkinlikten ve verimlilikten uzaktır, vatandaşı mağdur ederek özel sektöre teslim etmekten başka hiçbir işe yaramıyor. Daha köylerinde elektriği olmayan bir ülke inovasyonda, teknolojide ilerleme asla kaydedemez. Hükûmeti, şirketlerin sermayesine sermaye katmaya hizmet etmek yerine vatandaşın en temel ihtiyacını karşılamaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akın.

Sayın Şimşek…

9.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersin’in Mezitli Tece sahilindeki 76 bin metrekare alanın belediyelere tahsis edilmesini ve belediyelerin de burada park, yeşil alan ve otopark yapmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Mersin Mezitli Tece sahilinde 76 bin metrekare yeşil alan, park, otopark olan arazi Maliye Bakanlığı tarafından 11 Ocak 2018 tarihinde TOKİ’ye devredilmiştir. Belediyelerin bütün taleplerine rağmen, sosyal donatı alanı ve yeşil alan olarak kullanma gayesiyle bütün taleplerine karşın verilmeyen bu arazi bugün TOKİ’ye devredilmiş, TOKİ de burayı Turizm Bakanlığına tahsis ederek burada oteller ve turizm tesisleri yapılacağı konusunda bir karar almıştır. Mersin halkı; AK PARTİ’lisi, Cumhuriyet Halk Partilisi ve Milliyetçi Hareket Partililer, bütün Mezitli Belediyesi meclis üyeleri ortak bir karar almışlar ve bu projeye karşı olduklarını, halkın malının halkın menfaatine kullanılması gerektiğini belirtmişlerdir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ve Maliye Bakanlığının yapmış olduğu bu yanlıştan geri dönerek bu alanı belediyelere tahsis etmesini ve belediyelerin de burada park, yeşil alan ve otopark yapmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.

Sayın Arslan…

10.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, yüksek faizle borçlanmanın ve altın ithalatı ile ihracatı arasındaki farkın nedenini, yerli ve yabancı sermayenin yatırıma yönelmesi için neler yapılacağını ve yabancılara neden yüzde 13 faiz ödendiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Başbakana soruyorum: Bir: Hazine Müsteşarlığı bu seferki devlet iç borçlanmasını yüzde 13’ten yapmıştır. Bu kadar yüksek faizle borçlanmasının nedeni nedir?

İki: Ülkemizde yatırımlar durmuştur. Yerli ve yabancı sermayenin yatırıma yönelmesi için hangi tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

Üç: 2017 yılı içinde 17 milyar dolarlık altın ithalatı yapılmış, 10,7 milyar dolarlık ihracat yapılmıştır. Aradaki 6 milyar dolarlık fark neden kaynaklanmaktadır? Yoksa 17-25 Aralıktaki işlemlere devam mı edilmektedir?

Dört: Ekonomimiz şu anda yerliye değil, yabancıya çok kâr edecek şekilde yürütülmektedir. Bunun nedeni nedir? “Yerlilik” bu demek midir?

Beş: İktidarınız ve Cumhurbaşkanı faiz lobisinden şikâyet ediyor. Çalışanlara, emekliye, çiftçiye zam vermeyenler neden paradan para kazanan yabancılara yüzde 13’lük faiz ödemektedirler? Bunun nedeni nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.

Sayın Gaytancıoğlu, buyurun.

11.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, AKP’nin uyguladığı niteliksiz tarım politikaları sonucu çiftçilerin mağdur edildiğine ve yem ham maddelerinden birisi olan tritikalenin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP'nin uyguladığı niteliksiz tarım politikaları sonucu Türkiye'nin et ve hayvan ithalatı için ciddi bir döviz ödediği maalesef bilinen bir gerçektir. Günümüzde yem ham maddelerinden birisi olan tritikalenin de daha az döviz ödenmesi için her yerde desteklenmesi gerekir. Edirne’nin Süloğlu ilçesi çiftçilerinden Salim Şantay’dan elde ettiğimiz bilgilere göre, Edirne’nin tüm ilçelerinde yemlik olarak yetiştirilen tritikale desteklenmekte, tanesi için yetiştirilen ve un yapımında da kullanılan tritikale desteklenmemektedir. Çiftçilerimizin bundan yeni haberi olmaktadır. Her fırsatta “Kapatılsa çiftçinin haberi dahi olmayacak.” dediğimiz Tarım Bakanlığı bunu neden çiftçilere duyurmamıştır? Çiftçilerimizi neden mağdur ediyorsunuz? Onlar Atatürk’ün “Üreten efendi.” dediği çiftçilerimizdir. Bu mağduriyetin bir an önce giderilmesini diliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gaytancıoğlu.

Sayın Yalım, buyurun.

12.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, ağır vasıta sürüş hakkının 70 yaşına kadar uzatılmasını ve özellikle şahıslara verilen K1’lerin birinci derecedeki varislerine geçmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yüce Meclisimizi ve de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızı selamlıyorum.

Sayın Başkan, benim sorum ve önerim Ulaştırma Bakanı Sayın Ahmet Arslan’a. 64 yaşına gelmiş ağır vasıta şoförlerinin maalesef ehliyetleri ve de araç kullanma hakları elinden alınmış bulunmaktadır. Peki, ben de buradan Sayın Ulaştırma Bakanına soruyorum: 64 yaşına gelmiş vatandaşların 65 yaşında ölmesini mi bekliyorsunuz? Çünkü gelişen teknolojiyle, gelişen araçların teknolojik özellikleriyle kesinlikle ağır vasıta şoförlerimiz 70 yaşına kadar bu kabiliyetlerini sürdürebilmektedirler. Onun için ağır vasıta sürüş yaşının 70 yaşına uzatılmasını özellikle talep ediyorum. Bir taraftan K1’lerin, özellikle şahıslara verilen K1’lerin babadan oğula yani birinci derecedeki vârislerine geçmesini buradan da talep etmekteyiz. Çünkü K1’in maliyeti belli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – …küçük esnafın da durumu bellidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yalım.

Sayın Çamak…

13.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, narenciye üreticilerinin ülke ekonomisinin uğradığı zararın önüne geçmek ve üretimi güçlendirmek için gerekli düzenlemelerin yapılmasını ve önlemler alınmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemiz, narenciye üretiminde dünya ülkeleri içinde ön sıralardadır ancak narenciye ürünlerimizi katma değeri yüksek, raf ömrü uzun marmelat, reçel ve meyve sularına yeterince dönüştüremiyoruz. Bu ürünleri çoğunlukla sofralık olarak pazarlamaya çalışıyoruz. İç piyasadaki arz talep dengesizliği ve uluslararası pazar kayıpları nedeniyle de hem üreticilerimiz hem de ülkemiz büyük kayıplar yaşamaktadır. Ülkemiz meyve suları için konsantre ithalatına yıllık ortalama 12 milyon dolar ödemektedir. Hem ülke ekonomimizin uğradığı zararların önüne geçmek hem de üretimimizi güçlendirmek için üreticilerimiz bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılmasını ve önlemler alınmasını beklemektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çamak.

Sayın Uslu…

14.- Çorum Milletvekili Salim Uslu’nun, Çorum’un Alaca ilçesinde Afrin şehidi Halil İbrahim Aygül’ü ebediyete uğurladıklarına ve Zeytin Dalı Operasyonu’nda yaralanan Dodurgalı hemşehri Hakan Kayacı’ya acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

SALİM USLU (Çorum) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dün Alaca ilçemizde on binlerin katılımıyla Afrin şehidimiz Halil İbrahim Aygül'ü ebediyete uğurladık. Çorum bir kez daha ezanına, bayrağına, vatanına, devletine nasıl sahip çıktığını göstermiştir. Şehadete ulaşmış bütün evlatlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Enerji hatlarının gönüllü bekçiliğine ve taşeronluğuna soyunan terör örgütleri ve terör sevicilerin, ülkemizin egemenliğine karşı olan, bağımsızlığına halel getirmek isteyen, ülkemize diz çöktürmek isteyen herkesin heveslerini kursaklarında bırakarak dost ve kardeş bölge halkını bunların baskı ve zulmünden kurtaracak, bölgeye ve bölge insanına huzur ve barış götüreceğiz.

Sayın Başkanım, teröre karşı olduğu hâlde terörden beslenenler de iki yüzlülükleriyle baş başa kalmış olacaklardır.

Ayrıca Dodurgalı hemşehrimiz Hakan Kayacı Zeytin Dalı Operasyonu’nda yaralanmış, Antakya’da tedavi görmektedir. Kendisine de acil şifalar diliyorum tüm gazilerimizle birlikte.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.

Sayın Doğan...

15.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, Gençlik ve Spor Bakanlığını karma dövüş sanatlarında dünya şampiyonu olan ve atık kâğıt toplayarak yaşamını kazanmaya çalışan 19 yaşındaki Kadir Dalkıran’a sahip çıkmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, Yalova’da atık kâğıt ve karton toplayarak geçimini sağlayan 19 yaşındaki Kadir Dalkıran geçen yıl karma dövüş sanatları dünya şampiyonasında birinci oldu. Şampiyon olduktan sonra her kesimden Dalkıran’a yardım ve sponsorluk sözü gelmiş ancak şarkıcı Demet Akalın dışında kimse sözünü tutmamıştır.

Dünya şampiyonu Kadir Dalkıran hâlen sokaklarda atık kâğıt toplayarak yaşamını kazanmaya çalışıyor. Gündüzleri atık kâğıt toplayan Kadir Dalkıran akşamları antrenman yaparak spordan kopmamaya çalışıyor.

Kadir Dalkıran’ın beslenmesi, kamp ücretleri, antrenman masrafları var. Ciddi giderleri şimdilik MMA Federasyonu tarafından karşılanıyor ancak bu federasyon da devletten hiçbir yardım alamıyor.

Neredeyse sporun tüm alanlarında uluslararası başarılara muhtaç hâle geldiğimiz bir dönemde bir dünya şampiyonuna bile sahip çıkamıyoruz. Gençlik ve Spor Bakanlığını bir an önce dünya şampiyonumuza sahip çıkmaya çağırıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Sayın Tarhan…

16.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, sağlık sektöründe kalifiye personelin kadro dışı kalmasının eşitlik ilkesine uymadığına ve bir an önce tüm sağlık emekçilerinin kadroya alınması ve maaş düzenlemelerinin yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sağlık sektöründe temizlik, güvenlik, sekreter bölümünde yardımcı işler alanında çalışan personel kadroya alınmış, tıbbi cihazların kullanımında uzman olan ve doğrudan hastayla temas hâlinde bulunan sağlık emekçileri kadroya alınmamış. Sağlık sektöründe kalifiye personelin kadro dışı kalması eşitlik ilkesine uymamaktadır. Bir an önce tüm sağlık emekçilerinin kadroya alınması ve maaş düzenlemelerinin yapılması gerekmektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tarhan.

Sayın Sarıhan…

17.- Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın, 6 Aralık 2016 tarihinde Türkiye Akreditasyon Kurumunda uzman yardımcısı olarak çalışan Ümit Horzum’un kaçırılması olayına ilişkin açıklaması

ŞENAL SARIHAN (Ankara) – Değerli Başkan, Türkiye Akreditasyon Kurumunda uzman yardımcısı olarak çalışan Ümit Horzum 6 Aralık 2016 saat on sekiz sıralarında Ankara’da kaçırılmıştı. Biz bu kaçırılma olayının ardından aynı süreç içinde Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle soru önergemizi vermiş ve bu insanın akıbetini sormuştuk. Aradan geçen süreye rağmen soru önergemize herhangi bir yanıt verilmedi, zorla kaybedilen kişilere ilişkin de bir açıklama yapılmadı çünkü çok sayıda zorla kaybedildiği iddiası bulunan kişi isimlerini de bu soru önergemize eklemiştik. Eşi, 2 çocuğuyla birlikte bugün şunu söylüyor: “Çok korkuyorum, eşimin başına bir şey gelmesinden de, çocuklarımın ve kendimin başına bir şey gelmesinde de. Dışarı çıkarken eve...”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Bu korkuyu kim giderecektir, onun başına ne gelmiştir öğrenmek istiyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarıhan.

Sayın Havutça…

18.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, 2017-2018 öğretim yılının ikinci döneminde öğrencilere başarılar dilediğine, öğrencilerin liselere hangi kriterlere göre gireceğinin hâlâ belirsiz olduğuna ve öğretmen atamaları için Millî Eğitim Bakanlığından somut adım beklediğine ilişkin açıklaması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dün itibarıyla 2017-2018 eğitim öğretim yılının ikinci dönemi başladı. Ben buradan bütün öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve velilerine, ana babalarına sağlıklı ve başarılı bir dönem diliyorum.

Sayın Başkan, Millî Eğitim Bakanımıza buradan seslenmek istiyorum. Bakın, TEOG’la ilgili belirsizlikler hâlâ giderilememiştir. Öğrencilerin liselere nasıl ve hangi kriterlere göre gireceği hâlâ belirsizdir.

İkincisi, bütçe görüşmelerinde 109 bin öğretmen ihtiyacı olduğu bizzat Millî Eğitim Bakanlığı tarafından rapor edilmiştir. Buna rağmen, bugüne kadar 25 bin öğretmen kadrosu verileceği söylendi ancak bununla ilgili hiçbir somut adım atılmadı. Öğretmenlerimizin bir an önce atanması için, sadakate göre değil liyakate göre, biata göre değil niteliğe göre atanması için derhâl Millî Eğitim Bakanlığından bu konuda somut adım bekliyor öğretmenlerimiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Havutça.

Sayın Yiğitalp…

19.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, 21 Mart 2017’de üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’u herkesin gözü önünde katleden polis memurunun tutuklu olmamasına ilişkin açıklaması

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Merhaba Başkan.

21 Mart 2017’de üniversite öğrencisi Kemal Kurkut güpegündüz herkesin gözünün önünde katledildi polis güçleri tarafından. Kim olduğu belli olmasına rağmen, kimliği tespit edilmesine rağmen o polis memuru hâlen tutuklu değil. En son, avukatların yapmış olduğu itiraza rağmen heyet tutuklanma talebini reddetti. Buradan Adalet Bakanına soruyorum: Bu yargılamayı içinize sindiriyor musunuz? Apaçık herkesin gözü önünde yapılan bu infaza karşı bir tutumunuz olmayacak mı?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yiğitalp.

Sayın Arık…

20.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Tomarzalı hemşehrilerinin sorunlarının bir an önce çözülmesini istediğine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Orduda, istihbaratta, devletin her kademesinde FETÖ’nün imamları var; AKP’nin genel müdür olan, müsteşar olan, daire başkanı olan imamları var ama Kayseri Tomarza’nın Dadaloğlu Mahallesi’nin 4 tane camisi var ama cenaze namazını kıldıracak bir imamı yok. Tomarza ilçemizin tek derdi bu da değil. Tomarza’nın Tatar, Güzelce, Melikviran, Avşarsöğütlü Mahallelerinde yaşayan vatandaşlarımız perişan. Başlarına bir iş gelse kimsenin haberi olamaz çünkü bir aydır sabit telefonları çalışmıyor, baz istasyonları olmadığı için cep telefonunu kullanamıyorlar, âdeta dünyadan kopuk yaşıyorlar. Buradan iktidara sesleniyorum: Size oy veren, oy verdikten sonra unuttuğunuz Tomarzalı hemşehrilerimizin sorunlarını bir an önce çözün.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arık.

Sayın Basmacı…

21.- Denizli Milletvekili Melike Basmacı’nın, Merkezefendi Rehberlik Araştırma Merkezinde Duygu Duyar isimli otizmli çocukla ilgili yapılan işleme ilişkin açıklaması

MELİKE BASMACI (Denizli) – Sayın Başkan, Duygu Duyar, Dudu Duyar’ın otizmli evladı. Merkezefendi Rehberlik Araştırmaya gider, terslerler, raporunu yenilemezler. Geçen hafta ağlayarak beni aradı annesi. Ben de İl Millî Eğitim Müdürünü aradım ilgilenmesiyle ilgili. Çünkü otizmli çocuklar aslında hepimizin. Allah’ın bir kez daha bize yaşama farklı bakmamızı sağlayan özel çocuklar. Millî Eğitim Müdürü ilgileneceğini söyledi fakat yine, maalesef, dün aile terslenmiş, reddedilmiş ve hakaret edilmiş. Eminim ki bu cumaya kadar bu iş çözülür. Yoksa Denizli İl Millî Eğitim Müdürü ve Merkezefendi Rehberlik sorumlularıyla ilgili suç duyurusunda bulunacağım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Basmacı.

Sayın milletvekilleri, grup başkan vekillerimizin söz talepleri var.

Sayın Usta, buyurun.

22.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İdlib gözlem noktasında roket ve havanlı saldırıda şehit olan askere ve Zeytin Dalı Harekâtı’nda şehit olan askerler ile sivillere Allah’tan rahmet dilediğine, 2017-2018 öğretim yılının ikinci döneminde öğrencilere başarılar dilediğine, 4 Şubat Dünya Kanser Günü’ne, İzmir’de bir ilköğretim okulunda yaşanan doğal gaz patlamasına, FETÖ’yle mücadele kapsamında alınan bazı tedbirler neticesinde yaşanan bir kısım mağduriyetlerle ilgili hassasiyet gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün Suriye’nin İdlib kentinde gözlem noktasına düzenlenen roket ve havanlı saldırıda 1 askerimiz şehit oldu, 5 askerimiz ve 1 sivil görevlimiz de hafif yaralandı. Ben şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Ayrıca, Zeytin Dalı Harekâtı’nın başından itibaren de şu ana kadar 19 askerimiz şehit oldu ve 67 askerimiz de yaralı. Ayrıca, karşı taraftan atılan, Suriye tarafından atılan roketler sonucunda da 8 sivilimiz şehit oldu, 114 sivilimiz de yaralı. Dolayısıyla, ben bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Bu mücadele haklı bir mücadeledir, bu mücadele meşru bir mücadeledir. Biz burada Mehmetçik’imizin, askerimizin sonuna kadar arkasındayız, destekçisiyiz. Afrin’de son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar da bu mücadele sürmelidir. Ülkemizin haklı mücadelesini zayıflatacak, askerimizin mukavemetini kıracak, milletin içerisine fitne sokacak beyanatlardan da siyasilerin ve bazı sivil toplum kuruluşlarının, meslek örgütlerinin de kaçınması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Sayın Başkan, bu hafta başında eğitim öğretim yılının ikinci dönemi başladı. Ben de bütün öğrencilerimize ve ailelerine başarılar diliyorum, hayırlı ve uğurlu olmasını da temenni ediyorum.

Ayrıca, 4 Şubat Dünya Kanser Günü. Ülkemizde yılda yaklaşık 450 bin kişiye kanser teşhisi konuluyor -Sağlık Bakanımız da buradalar- baktığımızda bu aslında ciddi bir oran, bütün ölümlerde de yüzde 20 gibi bir oran olduğu söyleniyor. Fakat burada bir konuyu özellikle gündeme getirmek istiyorum, istatistiklerle ilgili.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Elimizdeki en son istatistik 2014 yılı istatistiği. İstatistikler geç ve ölüm nedenleri itibarıyla istatistiklere bakıldığında da istatistiklerin çok güvenilir olmadığını ifade etmek istiyorum. Ama kanser konusu, nereden bakarsak bakalım, üzerinde hassasiyetle durmamız gereken, tedavisi ve nedenleri açısından hassasiyetle durulması gereken bir konudur; toplumda giderek büyüyen bir yara hâline gelmiştir.

İzmir’de ilköğretim okulunda bir doğal gaz patlaması oldu; 1 ölü, 4 yaralı var. Ben ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum ve yaralılara da yine acil şifalar diliyorum.

Son olarak da Sayın Başkan, bu, FETÖ’yle mücadele kapsamında alınan bazı tedbirler neticesinde bir kısım mağduriyetleri zaman zaman buradan dile getiriyoruz. Daha önceden de ifade ettiğimiz, bu, takipsizlik kararı alan veya mahkeme tarafından beraat alanların eğer haklarında başka bir iddia yoksa, iddia konusunun tamamıyla ilgili, az önce ifade ettiğim şekilde, takipsizlik veya beraat varsa ellerinde bunların…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Hemen bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Usta.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – …işlerine iadesi konusunda tedbir alınması lazım. Bu yarayı çok fazla büyütmemek lazım. Tabii, FETÖ terör örgütü üyesi olanlarla, suç işleyenlerle en keskin şekilde mücadelemizi yapalım, ancak mahkeme tarafından suçsuzluğu ifade edilen kişiler konusunda da daha hassas olmalıyız.

Diğer bir konu da sürekli olarak her türlü iletişim aracıyla ve… Her gün neredeyse Meclise gelen bu askerî öğrenciler ve kursiyerler konusu var. Bunlar da sürekli gündemimizde. Geliyorlar. Burada talep edilen temel şey… Tamamının ilişiğini kesmek yerine burada sağlıklı bir güvenlik soruşturması yapılıp FETÖ terör örgütüyle alakası olmayan kursiyerlerin ve askerî öğrencilerin mesleklerine kavuşturulması konusunda da hassasiyet gösterilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Usta.

Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

23.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Afrin operasyonuna ilişkin sosyal medya paylaşımları sebebiyle gözaltına alınan veya tutuklanan kişiler ile Halkların Demokratik Partisine yapılan operasyonlar neticesinde gözaltına alınanlara, bazı milletvekilleri hakkında hazırlanan fezlekelere ve Muş Milletvekili Burcu Çelik Özkan’ın cezaevinden dile getirdiği bazı konulara ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İçişleri Bakanlığının yaptığı açıklamada Afrin operasyonuna ilişkin sosyal medya paylaşımları sebebiyle 449 kişinin gözaltına alındığını ve 124 kişinin tutuklandığını görüyoruz ki bu sayılar sürekli değişken çünkü her an başka birileri, şu anda dahi gözaltına alınıyor olabilir.

Şimdi, şu ana kadar, bizim de 20 Ocak 2018 tarihinden bugüne kadar 14 il başkanımız, 8 ilçe eş başkanımız, 18 il ve ilçe yöneticimiz, 6 parti meclisi üyemiz sosyal medya hesaplarında savaş karşıtı paylaşımlar yaptıkları için gözaltına alındı ve bunların bir kısmı da tutuklandı. İzmir’de bugün 20 gözaltı söz konusu oldu. 24 Temmuz 2015 tarihinden bu yana ise partimize yapılan operasyonlar neticesinde 11.500 kişi gözaltına alındı. Aralarında eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, il ve ilçe eş başkanlarımız ve yöneticilerimiz ile üyelerimizin bulunduğu 3.424 kişi tutuklandı. Şimdi biz kongreye doğru giriyoruz Sayın Başkan ve bir ülkede aslında, bir parti nasıl kapatılmaz ama kapatılmak için elden gelen yapılır… İşte sivil darbe, defalarca söylediğimiz bu durum, açıklaması partimiz üzerinde açıkça oynanıyor.

Meclise üç gün önce, 2 Şubat tarihinde 113 yeni fezleke gönderildi. Meclise gelen fezlekelerden 91’i de milletvekillerimize ait olan fezlekeler, 91 fezleke milletvekillerimize ait. Milletvekillerimize dokunulmazlıkların kaldırılması görüşmelerinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Yani Meclis çatısı altında dokunulmazlıkların kaldırılması görüşmelerinde slogan attığı iddiasıyla propaganda suçundan fezleke hazırlanmış. Yine, milletvekillerimizin vicdan ve adalet nöbetine katılmaları dolayısıyla propaganda suçu, bu, kabul edilerek fezleke düzenleniyor haklarında ve buraya gönderiliyor 91 fezleke.

Şimdi, gerçekten, aslında, hani demokrasiden falan ya da demokratik bir meclisten, bir meclis işleyişinden, zaten şu görüntüye baktığımızda da söz edecek bir durum kalmadı ama biz, öyle bir sözümüz var ki son kişi kalana kadar burada kalacağız ve mücadeleye devam edeceğiz dedik. Bu son kişinin hangimiz olacağını bilmiyoruz ama gerçekten bu sözümüzde kararlıyız, halkımıza böyle bir sözümüz var ve onun için de bunları dile getirmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hatta öyle ki sadece Meclisten değil, aynı zamanda cezaevinde de olsak mücadele etmeye devam ediyoruz. Sevgili Muş Milletvekilimiz Burcu Çelik Özkan İnsan Hakları Komisyonu üyesi ve kendisi özellikle İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda olması hasebiyle de ihlalleri oradan da tespit etmeye devam ediyor ve ihlal durumlarından birisi de maalesef iki gün önce hayatını kaybeden hasta tutuklu Celal Şeker’di. Burcu Çelik Vekilimiz defalarca onunla ilgili, onun cezaevinden çıkması gerektiğiyle ilgili dilekçeler yazmıştı, bunları da duyurmaya devam etti ama Celal Şeker hayatını kaybetti. Kendisi diyor ki: “Muşlu hemşehrim olan Celal Şeker’in başta ailesi olmak üzere bütün yakınlarına ve halkımıza başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Saygılarımla. Burcu Çelik Özkan.”

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

Sayın Özkoç…

24.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 5 Şubat laikliğin kabulünün 81’inci yıl dönümüne, Türkiye’nin altına imza attığı pek çok uluslararası sözleşmenin en önemlilerinden biri olan 1864 Cenevre Anlaşması’yla savaş dâhil her türlü olağanüstü şartlar altında dahi doktorlar, sağlık personeli ve din görevlilerine dokunulmazlık tanınarak bu kişilerin can güvenliğinin teminat altına alındığına ve bunları içine sindiremeyen bir partinin genel başkanının Türkiye için düşündürücü olduğuna ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; laiklik ilkesi, dün yani 5 Şubat 1937 tarihinde yapılan değişiklikle cumhuriyetin temel nitelikleri arasına giren bir ilke olmuştur. Anayasa’mızın değiştirilemeyen ve değiştirilmesi teklif edilemeyen hükümleri içerisinde yerini alan laiklik nedir? Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır yani laiklik devletin her dine ve inanca eşit mesafede durmasıdır; dinin siyasetten arındırılmasıdır; vatandaşın vicdan özgürlüğüdür, düşünce özgürlüğüdür; kadın-erkek eşitliğidir; çağdaş, bilimsel eğitimdir; insan haklarının, demokrasi ve hukukun temelidir; birlikte yaşamamızı mümkün kılan çimentodur. İçinde bulunduğumuz coğrafyadaki kan, gözyaşı ve sefalet ne yazık ki son acı örnekleriyle de bizim en büyük gücümüzün, dayanak noktamızın laiklik olduğunu göstermektedir. Büyük Önder’imizin büyük öngörüyle Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri arasına yerleştirdiği laiklik bugün tam seksen bir yaşındadır. Seksen birinci yılımız kutlu olsun ve daim olsun.

Sayın Başkan, dünya tarihinde savaş, çatışma, iç karışıklık ve benzeri gibi olağanüstü durumlarda insanların yaşadıkları acıları hafifletmek ve insanlık şeref ve haysiyetini koruyarak sadece insan olmaktan kaynaklanan temel hak ve hürriyetleri güvence altına almak maksadıyla milletlerarası alanda sözleşmeler imzalanmıştır. Bu anlaşmalar, önceleri devletler arasında imzalanmış olsa da zamanla birçok devlet tarafından benimsenmiş ve uluslararası kabul görmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Gerek savaş gerekse barış koşullarında insanların temel hak ve hürriyetlerinin korunması ya da hangi şartlar altında sınırlamalara gidilebileceği de yine bu anlaşmalarla belirlenmiştir. Bu anlaşmalara taraf olan devletler de anlaşmaların getirdiği yükümlülüklere uymak zorundadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi, Cenevre Konvansiyonu gibi uluslararası belgeler temel insan hak ve hürriyetlerini korumaya yönelik belgelerdir.

Türkiye altına imza attığı birçok uluslararası sözleşmeyle uluslararası hukukun bağlayıcılığını da kabul etmiştir. Bu sözleşmelerin en önemlilerinden bir tanesi de 1864 Cenevre Anlaşması’dır. Altına imza attığımız bu sözleşmede savaş dâhil her türlü olağanüstü şartlar altında dahi doktorlar, sağlık personeli ve din görevlilerine dokunulmazlık tanınmıştır ve bu kişilerin can güvenliği teminat altına alınmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız Sayın Özkoç.

Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tüm bunları içine sindiremeyen bir partinin genel başkanı demokrasiyi içine sindirememiş demektir ve bu, Türkiye için düşündürücüdür.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkoç.

Sayın Bostancı, buyurun.

25.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İdlib gözlem noktasında ve Afrin operasyonunda şehit olan askerlere Allah’tan rahmet dilediğine, Afrin operasyonunun bölgede barışın sağlanması bakımından hayati değerde olduğuna, 2017-2018 öğretim yılının ikinci döneminde öğrencilere başarılar dilediğine, 6 Şubat Osman Bölükbaşı’nın ölümünün 16’ncı yıl dönümüne, Cumhuriyet Halk Partisi kurultayında yeniden Genel Başkan seçilen Kemal Kılıçdaroğlu’na başarılar dilediğine ve 4 Şubat Dünya Kanser Günü’ne ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

İdlib gözlem noktasında bir şehidimiz var, Afrin operasyonunda şehit düşen askerlerimiz var. Bütün şehitlerimiz için, bu operasyonda şehit düşen askerlerimiz için ve son şehidimiz için Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize sıhhat ve esenlik diliyorum.

Türkiye’nin Afrin operasyonu, bölgede barışın sağlanması bakımından hayati değerde bir operasyondur. Orta Doğu coğrafyasında, etnik ve mezhep istismarı üzerinden, terör yapılarının kaçınılmaz olarak düşmanlık üzerine inşa etmeye çalıştıkları birtakım organizasyonlar, birtakım siyasal inşalar söz konusudur; bir emperyal hayaletin de bunları destekleyip teşvik ettiği biliniyor. En yakın örnek Filistin meselesi kaç zamandır bölgede ve dünyada çok büyük bir yara. O yüzden, sadece Orta Doğu coğrafyasını değil, bütün dünyayı etkileyebilecek hasımlık ve düşmanlığın alanı hâline bu coğrafyayı getirme girişimlerine itiraz etmek, merkezî yapıları desteklemek barışı sağlamak bakımından çok önemlidir. Barışın arkasına politika koymak gerekir yoksa romantik söylenme olarak kalır. Türkiye Cumhuriyeti bunun arkasına politika koyuyor.

2017-18 öğretim yılının ikinci dönemi başladı. Öğrencilerimize başarılar diliyorum.

Osman Bölükbaşı 2002 yılında vefat etmişti, bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. 1950-69 arasında her seçimde seçilmiş, Meclise girmişti. Siyasete mizahı taşıyan bir insandır. Bu bakımdan da ayrıca dikkat edilmesi gereken bir mirastır.

Geçen pazar Cumhuriyet Halk Partisi kurultayını yaptı. Sayın Kılıçdaroğlu yeniden Genel Başkan olarak seçildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tam da önemli bölümde kesildi.

Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Yeni bir parti meclisi teşekkül etti. Sayın Kılıçdaroğlu’na, Cumhuriyet Halk Partisine başarılar diliyorum. İktidar partisi olarak başarı dileğim sadece nezaket sözlerinden ibaret değildir. Bizim temel ilkemiz, millet iradesi üzerinden iktidarların şekillenmesi perspektifinden bakıldığında, her kim bu millet iradesini toparlıyor ve iktidar olabilecek şekilde kendi çatısı altında bir araya getiriyorsa bu memleket için iyidir. Böyle bir perspektifin neticesi olarak aynı zamanda bu temenni bir akla dayanıyor, onu ifade etmek isterim.

Dünya Kanser Günü çok önemli, farkındalık ve duyarlılık oluşturmak lazım. Hem dramatik bir hastalık hem maliyeti yüksek bir hastalık. Amerika 90 milyar dolar harcamıştı geçen yıl, AB 160 milyar dolar civarında harcadı, Türkiye’nin harcaması 3 milyar dolar civarındaydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız Sayın Bostancı, buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Öyle anlaşılıyor ki bu hastalığı doğuran şartları önleyici bir şekilde mücadele edilmezse, hıfzıssıhha zemini ve aynı zamanda genel yaşama şartlarına ilişkin birtakım referanslar kanseri önleyici şekilde oluşturulmazsa hem insani maliyetler hem de maddi maliyetler artacaktır, o yüzden farkındalık çok önemli.

Bu tür haftaların ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha belirtmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

Sayın Bektaşoğlu, sisteme girmişsiniz efendim. Talebiniz nedir, iletir misiniz?

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Şehidimizle ilgili bir talebimiz var efendim 60’a göre.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bektaşoğlu.

26.- Giresun Milletvekili Bülent Yener Bektaşoğlu’nun, Afrin’de yürütülen operasyonda şehit olan Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinden Uzman Çavuş Ufuk Aktağ ve diğer şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ve ABD’nin bölgeye silah sevkiyatını durdurmamasına ilişkin açıklaması

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

On yedi gündür Türk Silahlı Kuvvetlerimizce Afrin’de yürütülen operasyonda şehit olan 8 askerimizi daha dün yolculuklarına uğurladık. Onlardan birisi de Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinden Uzman Çavuş Ufuk Aktağ idi. Ona ve diğer şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Ancak, Ufuk Çavuşun arkadaşlarıyla birlikte şehit olduğu tankı vuran tanksavar mermisinin hangi ülke tarafından teröristlere verildiği yönünde birtakım iddialar var. Bunların ciddiyetle araştırılması ve bu ülkeyi yönetenlerin somut bilgi ve belgelerle kamuoyunu aydınlatması gerekiyor. Ordumuz bu operasyonu yaparken Trump’ın “PYD’ye silah vermeyi durduracağız.” açıklamasına rağmen, ABD’nin bir taraftan da bölgeye çeşitli silahlar, bombalar, tanksavar ve TOW tipi gelişmiş antitank füzelerinin sevkiyatını durdurmaması çelişkili bir durum. Buna karşı çıkmalıyız. PYD’nin, PKK’nın elindeki ABD silahlarıyla askerlerimiz şehit olurken susmamamız gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) – PKK’yı biliyoruz da kim dost, kim puşt, kim düşman yani kiminle savaştığımızı bilmek istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bektaşoğlu.

Sayın Yedekci, sisteme girmişsiniz efendim, talebinizi alalım önce.

Buyurun.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Sayın Başkanım, talebim, Sinop’ta nükleer santralle ilgili bir toplantı var bugün, onunla ilgili bir şey söylemek isterim.

BAŞKAN – Buyurun.

27.- İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci’nin, Sinop’ta nükleer santral yapılmasıyla ilgili bilgilendirme toplantısına ve insan sağlığının her şeyin üzerinde tutulması gerektiğine ilişkin açıklaması

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün Sinop’ta nükleer santral yapılmasıyla ilgili bir bilgilendirme toplantısı yapılması planlandı ve bu toplantı kent merkezinde değil, kentten 10 kilometre uzağa götürüldü. Buradan açıkça sesleniyoruz: Beyler, kaçarak kurtulamazsınız. Vatandaşa hesap vermek ve açıklama yapmak zorundasınız.

Az önce AKP Grup Başkan Vekili 3 milyar dolar paranın kansere harcandığını söyledi. Bu nükleer enerji santralleriyle kanser olan hastaların sayısının ne kadar arttığını hep beraber görüyoruz. O 3 milyar dolar parayı sürdürülebilir enerjiye aktarsınlar, güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, toprak enerjisi, füzyon enerjisi kullanılsın ve insanlarımız ölüm ile para, işsizlik arasında, elektrik ile kanser arasında sıkıştırılmasın.

İnsanlarımıza değer verilmeli, insan sağlığı ve can her şeyin üzerinde tutulmalıdır. Para aşkınızdan vazgeçiniz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yedekci.

Sayın Köksal, talebinizi alayım önce. Bir ayağa kalkarak talebinizi almak istiyorum, nedir talebiniz?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bölgemizde yaşanan bir sağlık sıkıntısı var, bir de suyla ilgili bir altyapı sıkıntısı var, bunu dile getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, 60’a göre bir dakika süre veriyorum.

28.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’ın Hocalar ilçesi Yeşilhisar köyünde yurttaşların sağlık hizmetinden yararlanamadıklarına ve Hocalar ilçesinin Çalca köyünde sözü verilen göletle ilgili hiçbir çalışma yapılmadığına ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Daha önce belde olan ve belediyesi kapatıldığı için doğru dürüst hizmet alamayan köylerden biri olan seçim bölgem Afyonkarahisar ili Hocalar ilçesi Yeşilhisar köyünde yurttaşlar en temel haklarından biri olan sağlık hizmetinden yararlanamamaktadır.

Buradan özellikle Sağlık Bakanına sesleniyorum: Geçtiğimiz aylarda da sırf ambulans yeterli olmadığı için, süresinde ambulans gelmediği için orada yurttaşlarımız hayatını kaybetmiştir. Lütfen acilen Hocalar ilçemize, özellikle Yeşilhisar gibi büyük bir köye hizmet verme amacıyla yeterli ambulans takviyesinin yapılmasını talep ediyoruz.

Yine, Hocalar ilçemiz Çalca köyünde Şehit Mustafa Kaçar’ın isminin verileceği belirtilen bir gölet sözü verilmiştir ancak şehidimizin ismini taşıyacak göletle ilgili hiçbir çalışma yapılmamıştır. Bu konuda da bir an önce gerekli düzenlemenin, gerekli çalışmanın yapılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köksal.

Sayın Akyıldız, sisteme girmişsiniz, talebiniz…

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Sayın Başkanım, Sivas’ta cumhuriyetin en önemli kazanımlarından birisi olan Numune Hastanesiyle ilgili bir bilgi arz etmek istiyorum, 60’a göre bir dakika söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akyıldız.

29.- Sivas Milletvekili Ali Akyıldız’ın, Sivas’ta Numune Hastanesinin yıkılarak yerine külliye yapılması planına ilişkin açıklaması

ALİ AKYILDIZ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Cumhuriyetin temellerinin atıldığı, kurtuluşa ve kuruluşa tam yüz sekiz gün ev sahipliği yapma onurunu ve gururunu yaşayan Sivas’ımızda cumhuriyet tarihimizin ilk yıllarında Türkiye geneli için örnek olmak adına planlanan ve İkinci Cumhurbaşkanımız Sayın İsmet İnönü tarafından da açılışı yapılan tarihî Numune Hastanesinin yıkılarak yerine külliye yapılması planlandığını daha önce yazılı soru önergesiyle Meclise taşımıştım. Bugün gelinen noktada bu planın maalesef gerçekleşmesi adına çalışmaların hızlandırıldığını öğrenmiş bulunuyorum.

Buradan tekrar yetkililere sesleniyorum: Cumhuriyetimizin ilk eserlerinden olan Numune Hastanesini yıkmak yerine eğer ihtiyacı varsa onarıp bundan sonraki kuşaklara da aktarılmasını sağlamak gerekiyor diye düşünüyorum.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akyıldız.

Sayın Demircan, Sayın Bakan, sisteme girmişsiniz.

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Sayın Başkan, eğer şey yaparsanız…

BAŞKAN – Yerinizden mi, kürsüden mi Sayın Bakan?

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Yerimden cevaplayayım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demircan, Sayın Bakan.

30.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık alanında ambulans hizmetleri açısından dünya ölçeğinde en ön sıralarda yer alan bir ülke Türkiye. Kara ambulansımız 2002’de 500 civarındayken şimdi 5 binin üzerinde kara ambulansımız var. Öbür taraftan, hava ambulanslarımız var, helikopterlerimiz, uçak ambulansımız var, deniz ambulansımız var. Yine, aynı şekilde, ambulansla yaralılara, müracaatlara ulaşma noktasında da şehir merkezleri ve şehir dışı ulaşım açısından dünya ortalamasında iyi yerdeyiz.

Böyle bir istisnai durum belki olmuştur, bunu araştıracağım elbette. Ambulans merkezleri, 112 acil merkezleri nüfusa göre, ulaşıma göre değerlendiriliyor ve yerleştiriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan, sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika süre vereyim.

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Tabii, izninizle.

Bu konuda söyleyeceklerim bunlar. Bu konuyu araştıracağım ama Türkiye ambulans hizmetleri açısından gerçekten yüz güldüren bir noktada.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Gök, sisteme girmişsiniz efendim.

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım, Sağlık Bakanını burada görünce Ankara’mızın Haymana ilçesiyle ilgili bir sorunu aktarmak istemiştim. O bakımdan söz aldım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.

31.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Haymana ilçesindeki devlet hastanesinde diyaliz makinesi bulunmadığı için yaşanan mağduriyetlere ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Sağlık Bakanımız, Ankara’mızın güzide ilçelerinden Haymana ilçesinde, devlet hastanesinde diyaliz makinesi yok. Haymana ilçesindeki diyaliz hastaları her gün ya Ankara’ya ya da başka, civar ilçelere gitmek suretiyle bu diyaliz sorunlarını çözmeye çalışıyorlar. Yani, Ankara’nın en köklü ve en eski ilçelerinden biri olan Haymana’daki diyaliz hastalarının bu sorununun çözümlenmesi açısından devlet hastanesine diyaliz makinelerinin bir an önce getirilmesinde yarar vardır. Bu konuyu bizzat huzurunuza iletmeyi bir görev sayıyorum Ankara Milletvekili olarak. Kısa zamanda telafi ederseniz de seviniriz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Sayın Yiğitalp, sisteme girmişsiniz.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Ben Sağlık Bakanı buradayken…

BAŞKAN – Önce lütfen bir talebinizi alayım, ayağa kalkarak yalnız, rica ediyorum.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sağlık Bakanı buradayken benim bir talebim olacaktı. Sağlık çalışanlarının bir talebi var, çokça soruyorlar.

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Yiğitalp.

32.- Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp’in, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının atamalarının yapılmamasına ilişkin açıklaması

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Bakan, sağlık çalışanlarının çok yoğun bir talebi var, size de çok sıkça geldiğini biliyorum. Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının ataması bir türlü yapılamadı. Bir şekilde “güvenlik soruşturması” deniyor, bazen de güvenlik soruşturması üzerinden aylarca bekletiliyorlar. Hem bu kadar sağlık çalışanı açığı var iken neden atamaları yapılmıyor ve bu atama yapma, güvenlik soruşturmasının yolu, yöntemi nedir? Yani, kime göre karar verecek? Güvenlik ve emniyetle ilgili bu kadar kafanızda soru işaretleri varken onların hangi soruşturmalarını siz ciddiye alacaksınız ya da hangisi olmayacak, bu konuda ciddi bir kafa karışıklığı var. Ve ne kadar kişi alınacak, onu da öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yiğitalp.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Son olarak Sayın Atıcı, bir talebiniz mi var?

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, Türk Tabipleri Birliğiyle ilgili Sayın Bakana bir talebim olacak eğer izin verirseniz.

Buyurun.

33.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Türk Tabipleri Birliğinin önündeki “Türk” ibaresinin kaldırılmasının çok tehlikeli olduğunu düşündüğüne ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Türk Tabipleri Birliği kanunla kurulmuş bir birliktir ve fikirlerini pek çok hükûmet beğenmemiştir, siz de beğenmeyebilirsiniz. Ama Türk Tabipleri Birliği hepimizin çatı organıdır ve hepimizi temsil eder. Türk Tabipleri Birliğiyle kindar bir ilişkiye girmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Bir Hükûmet mensubu olarak sizin bunun önüne geçmenizin mümkün olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Türk Tabipleri Birliğinin önünden “Türk” ibaresinin kaldırılmasının da çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Burada size görev düşüyor. El birliğiyle Türk Tabipleri Birliğine sahip çıkmalıyız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

34.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın, Ankara Milletvekili Levent Gök, Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Haymana ilçemizde diyaliz cihazı olmayışını not aldım. Tabii ki, bu diyaliz cihazlarımızın donanımını oradaki nüfusa ve talebe göre değerlendiriyoruz. Ama bunu inşallah çözeceğim sayın vekilim.

Bir soru vardı güvenlik soruşturması ve de ne kadar personel alınacağı şeklinde. Güvenlik soruşturmaları, bildiğiniz gibi, yasa gereği, kanun hükmünde kararname gereği yerine getirilen bir zorunluluk. Güvenlik soruşturmalarını yapıyoruz. Güvenlik soruşturmaları geldikçe atıyoruz. Ve şu anda bizim geçmiş döneme ait kura sonucu… Yani devlet hizmet yükümlülüğüyle ilgili bekleyen sayımız çok az, onlar da güvenlik soruşturmaları bittiğinde atanıyor. Atanamayan arkadaşlara da neden atanamadıklarını bildiriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Bağlayayım efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Ne kadar personel alacağız? 2018’de 27 bin sağlık personeli, ebe, hemşire; 19 bin çalışan, işçi alınacak. Ve doktorlara mecburi hizmet olduğu için mezun olan hemen kadroya alınıyor, yaklaşık 10 bin civarında da doktorlarımız alınacak.

Tabipler Birliğiyle ilgili konuya gelince, elbette ki, ülkemizde tabipleri temsilen Anayasa ve kanunlar çerçevesinde kurulmuş bir organdır Tabipler Birliği. Kendilerinin Türkiye’deki tabiplerin sorunlarını gündeme getirmek ve onların sağlıkla ilgili meselelerdeki sorunlarını çözmek için çalışmaları görevleri arasındadır. Tabipler Birliğinin son dönemde Türkiye’nin, milletin değerlerine ters açıklamaları nedeniyle şu anda yargıda devam eden bir süreç var. O süreç sonuçlanınca elbette ki kararını yargı verecektir. Tabipler Birliğiyle ilgili söyleyeceğim de budur.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Başkanlık Divanı olarak Afrin bölgesindeki terör örgütlerine yönelik operasyonlar sırasında şehit olanlara Allah’tan rahmet, gazilere acil şifalar dilediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye’nin Afrin bölgesindeki terör örgütlerine yönelik operasyonları sırasında özellikle son haftada çok şehidimiz ve yaralımızın olduğu haberini üzüntüyle öğrendik. Başkanlık Divanı olarak şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı; gazilerimize de acil şifalar diliyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.11

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, 6/2/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, tarihin en önemli miraslarından olan Ayn Dara Tapınağı’nın büyük bir kısmının yapılan bombardıman sonucu meydana gelen tahribatın tüm yönleriyle araştırılması ve sürdürülen yıkıma karşı gerekli önlemlerin alınması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Şubat 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 6/2/2018 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                               Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                               İstanbul

                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

6 Şubat 2018 tarihinde İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu tarafından verilen 6643 grup numaralı, tarihin en önemli miraslarından olan Ayn Dara Tapınağı’nın büyük bir kısmının yapılan bombardıman sonucu meydana gelen tahribatın tüm yönleriyle araştırılması ve sürdürülen yıkıma karşı gerekli önlemlerin alınması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 6/2/2018 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekilimiz Sayın Mehmet Emin Adıyaman…

Sayın Adıyaman yok mu?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Gelmek üzere.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekilimiz Sayın Ruhi Ersoy.

Sayın Ersoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz konusu öneri üzerine söz almış bulunuyorum.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisinin temel görüşlerinde “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”la beraber, tarihî ve kültürel mirası yerinde muhafaza etme; yerelden ulusala, ulusaldan evrensele tüm kültürel değerlere saygılı olma temel prensiptir. Bu prensibin aynısı, Türk devletinin devlet politikası olarak da kendisini göstermektedir. Türk devleti UNESCO Kültürel Miras Sözleşmesi’nde de bunun tarafı olmuştur; hatta ileri gitmiştir -somut kültürel miras yeterli değil- Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’ne de Türkiye taraf olmuştur. Bizim efsanemizi, masalımızı, mitolojimizi, gündelik değer içerisinde var etmiş olduğumuz mutfak kültürümüzü, ozanlık geleneğimizi, Mevleviliği, semahı, semayı… Bütün bunlarla beraber kültürde hassasiyeti zirvede olan bir devletin elbette ki evrensel anlamda dünyanın üretmiş olduğu kültürel değerlere de saygısı sonsuzdur. Buraya kadar temel yaklaşımlar budur.

Fakat diyerek başlıyoruz, verilen ilgili önerinin satır aralarına baktığımızda, insanlığın ortak değerlerinden olan Suriye’deki bir eserin Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, Türk ordusu, Türk jetleri tarafından hasar gördüğü iddiası var. Söz konusu iddia bununla da kalmıyor, “İnsanlığın ve evrensel hassasiyetin…” İşte, IŞİD’in, El Kaide’nin bazı yerlerde yaptığı tahribatlara karşı Avrupa ve Amerika kamuoyunun ayağa kalktığı vurgusu yapılarak, sağdan yaklaşıp soldan gösterilerek Türk devletini birtakım yaklaşımlarla birlikte bazı ithamlarla bütünleştirecek sorgulara götürmek istiyor ve insanlığın ortak hassasiyetleri ve pozitif değer setleri üzerinden kamuoyu oluşturma stratejisi gibi geliyor. Tamam, buraya kadar parti politikası açısından da yapıyor olabilirler, buna da bir noktada evet diyelim ama dönüp gelelim, Türkiye’de PKK terör örgütünün yapmış olduğu katliamlar, bebek katillerinin işledikleri cinayetlere de aynı oranda tepki göstermek, ses çıkarmak gerekir. Ama beraberinde, 6-7 Ekim olayları başta olmak üzere, Ziya Gökalp’in evi yağmalanırken, Tunceli’de koçbaşlı mezar taşları yok edilirken, beraberinde Diyarbakır’daki Fatih Paşa Camisi, Kurşunlu Camisi 6-7 Ekim olaylarında yıkılırken de benzeri tepkileri aynı oranda göstermek lazım. Samimiyet tek taraflı, bir boyutlu olmaz, bir bütün hâlinde bu meselelere yaklaşmak lazım. Özellikle ve özellikle, bugün itibarıyla, erken dönem Türk uygarlığına ait bölgedeki mağara figürleri, resimleri çalışan ilgili akademisyenlerin temel kaygıları… “Türk dönemine ait izlerinin, erken dönem uygarlık tarihi malzemelerinin yerlerini adres olarak, konum olarak, fotoğraf olarak veremiyoruz çünkü birileri geliyor, burayı yok etmeye çalışıyor.” diyorlar.

Aynı hassasiyeti her yerde bekliyoruz. Biz, bu hassasiyetin muhatabının da Türk devleti değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RUHİ ERSOY (Devamla) – …terörü destekleyenler olduğuna inanıyoruz. Teröristleri oradan göndermenin ve terörü destekleyenleri susturmanın yolunu hep birlikte aramalıyız diyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ersoy.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekilimiz Sayın Serkan Topal.

Sayın Topal, süreniz üç dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maalesef dün de Reyhanlı’da 1 şehidimiz oldu. Afrin’de ve bütün Türkiye’de şehit olanlara bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Yaralılara acil şifalar diliyorum.

Maalesef Afrin operasyonundan en çok etkilenen illerden bir tanesi de Hatay ve Hatay’da da en çok etkilenen ilçelerin başında Reyhanlı, Kumlu, Hassa, Kırıkhan, Yayladağı ve Altınözü geliyor.

Dün Sayın Bozdağ bir açıklama yaptı. Bu 6 ilçede esnaf ve sanatkârların hazine faiz destekli kredi ödemelerinin faizsiz olarak bir yıl ertelenmesine karar verilmiş. Yani şimdi, bugün itibarıyla, OHAL iki yıl uzatılıyor ama Hatay’daki vatandaşlarımız için iki yılı çok görüyorsunuz. Biz bunu kabul etmiyoruz, bir yıla az diyoruz. Bunun mutlaka iki yıl olması gerekiyor ve bunun da yetersiz olduğunu söylüyoruz.

Bakın, oradaki, sınırdaki zeytin arazileri sahipleri zeytinlerini toplayamadı. Sanayici, esnaf, bütün vatandaşlarımız, inanın, şu anda ne SGK’yi ödeyebiliyor ne de işçiye maaş ödeyebiliyor. Dolayısıyla bunlara mutlaka faizsiz bir kredi verilmesi gerekiyor.

Sayın Hükûmet yetkilileri, Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekili; bu konuda özellikle şu anda sizden bir açıklama bekliyorum çünkü şu anda bütün Hatay bizi bekliyor, bizi izliyor, bu konuda sizden net bir sonuç bekliyoruz.

Bakın, şimdi, özellikle Bükülmez ve Davutpaşa Mahalleleri arasına bin kişilik bir Özgür Suriye Ordusu yerleştirildi ve şu anda bazı vatandaşlarımız beni aradı, dediler ki: “Şu anda onlar silahla dolaşıyorlar.” Bu konuda gerekli önlemlerin alınmasını burada talep ediyorum. Tabii, biz orada Birol Vekilimizle birlikte sürekli Reyhanlı’ya gidiyoruz, Kırıkhan’a gidiyoruz. Özellikle de geçen hafta Reyhanlı’nın gazi olması için Birol Vekilimizle bir kanun teklifi vermiştik, bunu da umarım reddetmezsiniz, bu konuda AK PARTİ Hükûmetinden de destek bekliyoruz.

Sayın Başbakan pazar günü -burada bunu söylemeden edemeyeceğim- Reyhanlı’ya gidiyor, tek tek şehit cenazelerini gezeceği yerde bir tek çadırda topluyor. Buradan sesleniyorum: Sayın Başbakan, siz şehit cenazelerini neden gezemediniz, korkuyor musunuz?

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Doğru bir üslup değil ya.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Bizim askerlerimiz Afrin’e gittiğinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERKAN TOPAL (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere ek bir dakika süre veriyorum.

Sayın Topal, buyurun.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bakın, “Doğru bir söz değil.” demeniz doğru değil.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Doğru değil.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Sizin yaptığınız doğru değil.

Kapı kapı nasıl ki askerlerimiz kahramanca çarpışıyorsa en azından sizden de şunu beklerdik: Onları bir yerde toplamayı değil kapı kapı bütün evlerine korkusuzca…

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Ya, korkma meselesi değil yani.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Mesele nedir o zaman?

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Yok canım, öyle şey olmaz.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Mesele nedir o zaman Sayın Vekilim?

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Serkan Bey, yakışmadı.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Hayır, burada sataşma meselesi değil, ben gerçekten sataşmak istemiyorum, öyle bir şey söz konusu değil ama ondan en azından bunu beklerdik.

Ben tekrar hepinize saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Topal.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, Serkan Bey’in yapmış olduğu çağrıyı muhakkak Hükûmet duydu, gereken değerlendirmeyi yapacaktır. Vatandaşların zararlarını tazmin etmek hükûmetlerin görevi.

Diğer taraftan, “Korkuyor musunuz, niye Başbakan böyle davrandı?” şeklindeki bir yaklaşımı doğru bulmayız. Hükûmet olsun, Sayın Başbakanımız olsun bütün şehit ailelerine, bütün şehit cenazelerine gidiyoruz ve katılıyoruz, aynı zamanda milletvekillerimiz. Her yerde diğer partilerden milletvekillerini de görüyorum, bunlar millî bir meseledir. Burada korku, cesaret gibi kavramlar, değil biz isteriz ki esasen hiç şehit gelmesin. Bu barış için yapılan operasyon huzur içerisinde sona ersin, o terör yapılanmasına mâni olunsun ama maalesef öyle olmuyor. Şehitlerimiz geliyor, bağrımıza taş basıyoruz, o cenazelere katılıyoruz, Sayın Başbakanın da mümkün mertebe bu cenazelere katıldığını bütün kamuoyu biliyor. Burada Serkan Bey’in sanıyorum kürsüde sehven “Korkuyor mu?” şeklinde ifadesini uygun bulmadığımızı belirtmek istedim.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Topal.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Sayın Başkanım, kendilerinin “sehven” demesi üzerine bir sataşma olarak kabul ediyorum. Bu konuyla ilgili iki dakika söz hakkı istiyorum.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Sehven değil siz istismarcısınız.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu bir sataşma değil.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Bir “sehven” kelimesine açıklık getirmek istiyorum o zaman Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Oradan, yerinizden söyleyin kayıtlara giriyor Sayın Topal.

Buyurun, devam edin.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Kürsüden ya da yerimden bir dakikalık söz hakkı alayım o zaman.

BAŞKAN – Yerinizden buyurun bir dakika.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Grup Başkan Vekilim onu sehven söylemedim. Bakım, bütün Reyhanlı teröre karşıdır, bütün Hatay tek yürek karşıdır. Elbette millîdir ancak kendileri de bunu isterdi çünkü kendilerinden bunu duydum. Bunu burada o yüzden söyledim. Bunu da ben sehven söylemedim, bunu art niyetle de söylemedim. Ha, bir dahaki sefere umarım böyle olur. Umarım az önce de dediğiniz gibi, inşallah bundan sonra da şehit haberi almayız ama bütün Hataylı vatandaşlarımızın yanında da sizleri görmek isteriz. Sadece sizleri görmek istemeyiz, aynı zamanda teşvik bazında da onların zararlarını karşılayacak her türlü konuda devleti orada görmek isteriz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Topal.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkan...

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, 6/2/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, tarihin en önemli miraslarından olan Ayn Dara Tapınağı’nın büyük bir kısmının yapılan bombardıman sonucu meydana gelen tahribatın tüm yönleriyle araştırılması ve sürdürülen yıkıma karşı gerekli önlemlerin alınması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Şubat 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekilimiz Mustafa İsen konuşacaktır.

Sayın İsen, süreniz üç dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA İSEN (Sakarya) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Ayn Dara Tapınağı hakkında verilen öneriyle ilgili, partimin görüşlerini ifade etmek istiyorum.

Şehitlerimiz var, Allah hepsine rahmet eylesin.

Savaşta sadece şehitler kaybedilmiyor, başka değerli unsurlar da bundan etkileniyorlar. Tarihî eserlerin etkilenmesini de bu çerçevede değerlendirebiliriz. Ama şu hususa vurgu yapmak istiyorum: Türkiye, tarihî eserler açısından mağdur bir ülkedir. Bu bakımdan da tarihî eserlerin korunması ve kollanması noktasında olağanüstü hassasiyete sahip bir ülkedir. Bu bakımdan, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi’ne taraf olmuştur ve bunun gereklerini itinayla yerine getirmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri dinî ve kültürel yapılar, tarihî eserler ve arkeolojik kalıntılar ile kamu yararına faaliyet gösteren tesislerin hedefler arasında bulunmadığını özellikle açıklamıştır ve bu konudaki hassasiyetini de uygulamada göstermektedir. Bu konuya gösterilen ilginin bir örneği olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi 26/7/2017 tarihinde, yurt dışına kaçırılan kültür varlıklarının belirlenmesi ve iadelerinin sağlanması, ayrıca da mevcut kültürel varlıkların korunması için bir Meclis araştırma komisyonu kurmuştur. Bendeniz bu Komisyonun Başkanlığını yapıyorum, burada bütün siyasi partilerin temsilcileri vardır. Bu Komisyon yurt içinde ve yurt dışında faaliyetlerine devam etmektedir, hâlen devam etmektedir. Benzer konuda da herhangi bir işlem yapılacaksa bu Komisyon marifetiyle bu faaliyet değerlendirilebilir.

Burada bir hususa dikkat çekmek istiyorum: Özellikle AK PARTİ iktidarı döneminde Hasankeyf âdeta dünya arkeoloji tarihine örnek gösterilebilecek nitelikte, büyük bir özveriyle bir bölgeden bir başka bölgeye taşınmıştır. Dolayısıyla biz bölgedeki tarihî eserlerin korunmasına büyük oranda hassasiyet gösteriyoruz.

Mevcut faal komisyon varken yeni bir komisyonun kurulmasını uygun bulmadığımızı ifade ediyoruz. Türkiye ayrıca Irak ve Suriye’den bu savaş süreci çerçevesi içinde kaçırılan tarihî eserlerin muhafazasına ve bunların korunmasına da özel bir önem göstermektedir. Bölgede çeşitli grupların cirit oynadığı bir alan söz konusudur ve bu alanda başka gruplara ait ortaya çıkmış bir tahribatın Türkiye’ye mal edilmesini de şiddetle reddediyoruz ve bu konuda da ayrı bir komisyonunun kurulmasını uygun bulmuyoruz.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İsen.

Sayın Adıyaman, sisteme girmişsiniz bir talebiniz var mı?

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Sayın Başkanım, önerimiz üzerine söz alacaktım ancak Adalet Komisyonunda olduğumdan yetişemedim ve bu hakkım maalesef yok oldu.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden bir dakika süre veriyorum.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman’ın, Afrin’e yönelik sürdürülen operasyonda Ayn Dara’da bulunan tarihî bir eserin de zarar gördüğüne ve bu konunun araştırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bilindiği üzere, savaşlar sadece can kaybına, sivil kayıplara ve insan hayatına mal olmuyor ama aynı zamanda tarihten miras kalan birçok tarihî esere ve değere de zarar veriyor.

Özellikle, Afrin’e yönelik sürdürülen operasyonda ya da savaşta Ayn Dara’da bulunan tarihî bir eser de zarar görmüş ve buna ilişkin grubumuzca bir önerge verilmiştir. Dolayısıyla, Adalet Komisyonunda olduğumdan yetişemedim. Bizim önergemiz bu hususun araştırılmasına ilişkindir. AKP sözcüleri ve Hükûmet bunu yalanlamakta. Doğru veya yalan olduğunun ortaya çıkarılması açısından Mecliste bir araştırma komisyonu kurulması elzemdir.

Bakın, bu, bütün dünya basınına mal olmuş Ayn Dara’nın eski hâli, bu da harap olmuş hâli. Dolayısıyla her iki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Tamamlamak için müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız lütfen.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) – Teşekkür ediyorum.

Bu tarihî eser, aslında sadece Suriye’ye ya da Afrin’e ait bir miras ya da kültür değil bütün dünya miras kültürü, geçmişi yaklaşık dört bin yıldır. Dolayısıyla bu hususun Meclisçe oluşturulacak bir komisyonca araştırılması ve savaşın sonuçlarının sadece siviller, çocuklar, hayvanlar üzerinde değil aynı zamanda dünya miras kültürü üzerinde de ne tür etkiler yarattığının ortaya konulmasında yarar görüyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Adıyaman.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, 6/2/2018 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir tarafından, tarihin en önemli miraslarından olan Ayn Dara Tapınağı’nın büyük bir kısmının yapılan bombardıman sonucu meydana gelen tahribatın tüm yönleriyle araştırılması ve sürdürülen yıkıma karşı gerekli önlemlerin alınması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Şubat 2018 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin düzenlenmesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 513 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu ile 461 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 14 ve 16’ncı sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 6 Şubat 2018 Salı günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 7 Şubat 2018 Çarşamba günkü birleşiminde Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca Hükûmete verilen izin süresinin 10/2/2018 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresinin gündemin "Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları" kısmına alınmasına ve tezkerenin görüşmelerinin bu birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi

6/2/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 6/2/2018 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                            Mehmet Naci Bostancı

                                                                                           Amasya

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 513 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu ile 461 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 14 ve 16’ncı sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

6 Şubat 2018 Salı günkü (bugün) birleşiminde sözlü soruların görüşülmeyerek bu birleşimde 510 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

7 Şubat 2018 Çarşamba günkü birleşiminde Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için Anayasa’nın 92'nci maddesi uyarınca Hükûmete verilen izin süresinin 10/2/2018 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasına dair Başbakanlık tezkeresinin gündemin "Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları" kısmına alınması ve tezkerenin görüşmelerinin bu birleşimde yapılmasına müteakip gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 460 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

8 Şubat 2018 Perşembe günkü birleşiminde 384 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

Yukarıdaki birleşimlerde gece 24.00'te günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekilimiz Sayın Halil Eldemir…

Sayın Eldemir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuzun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu grup önerimizle alakalı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri, sizlerin nezdinde de aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün vermiş olduğumuz grup önerimiz bu haftaki Meclis çalışma programımızla alakalıdır. Geçen hafta, malumlarınız olduğu üzere, kanun hükmünde kararnamelerin Meclis gündemine alınıp burada görüşülmesiyle alakalı bir öneri vermiştik. Neticede de gündemde bekleyen 25 tane, komisyonda da bekleyen 1 tane kanun hükmünde kararname vardı. Bu 25 KHK’nin 12 tanesini geçen hafta yasalaştırdık.

Bu haftaki grup önerimiz de geçen hafta komisyonda bekleyen KHK’NİN Genel Kurula gelip sıra sayısı almasından kaynaklı. Bunu da Genel Kurul gündemine getiriyoruz ve neticesinde de sıra sayısı bekleyen veya komisyonda olan herhangi bir kanun hükmünde kararname olmamış olacak. Bugün mesai bitimine kadar bu kanun hükmünde kararnameler bitinceye kadar bunları görüşmeyi, yarın Aden Körfezi’nde bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin deniz unsurlarının 10 Şubatta dolan görev sürelerinin uzatılmasıyla ilgili tezkereyi görüşeceğiz, sonraki gün de ülkemiz için önem arz eden uluslararası sözleşmeleri görüşmüş olacağız.

Bütün grupların önerimize desteğini bekliyor Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Eldemir.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Sibel Yiğitalp.

Sayın Yiğitalp, süreniz üç dakika.

Buyurun.

HDP GRUBU ADINA SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün KHK’ler geldi Meclise ve KHK’ler üzerinden bir oturum var. Aynı zamanda da sabahtan üç parti, operasyon yaptığınız Afrin’de yaşamını yitirenler üzerinden başsağlığı dilekleri söylüyor. Burada Diyanet Fetih Suresi’ni okuturken her yerde, yoksullar da evinde çocuklarını kaybeden aileler Fatiha Suresi’yle çocuklarını uğurluyor. Afrin’e niye operasyon yaptığınızı da doğru düzgün açıklayamadığınızı da iyi biliyorum. Başka ülkenin topraklarında, başka bir yaşamla, başkasının hayatına aslında girmemeniz gerektiğini bilmenize rağmen burada üç parti ortak karar verdi ve operasyona “evet” dedi. Milyonlarca insanın şu anda sivil yaşam alanı bombalanıyor, insanlar hayatını kaybediyor ve hayatını hem oradan halk kaybederken burada da yoksul çocuklar yaşamını yitiriyor. Yaşamını yitiren o çocuklar dışında bir de ÖSO var. Bu ÖSO kimdir, kimlerden oluşuyor? Orada şimdiye kadar kaç ÖSO mensubu öldü? Bu ÖSO mensupları öldükten sonra nedir durumları? Bunu iktidar partisine soruyorum: ÖSO kimdir? CHP’nin de sormasını istiyorum. Tamam, tezkereye “evet” dediniz, biliyoruz. ÖSO kimdir, kimlerden oluşur? Motivasyonları nedir? Daha önce neredeydiler ve nasıl bir araya geldi? Onlarla ne gibi bir mutabakatınız var? Ortak mutabakat metniniz nedir, sözleşmeniz nedir, lütfen gelip burada açıklayın. ÖSO’yla ilişkinizi açıklayın. Herkes de, bu kamuoyu da, hepimiz sizin ÖSO’yla olan ilişkinizi merak ediyoruz. Bunu açıklamanızı ısrarla talep ediyorum.

Bu mesele…

NURSEL REYHANLIOĞLU (Kahramanmaraş) - PYD kim?

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Bakın, PYD nedir biliyor musunuz? PYD, Suriye Demokratik Güçlerinin bir araya getirdiği siyasi partidir ve Suriye’dedir ve Rojava’dadır. Burada yaşamını sürdürmüyor, burada siyaset yapmıyor, burada politik faaliyetleri yoktur. Askerî güçleri de YPG ve YPJ olarak tarifleniyor. Bunlar sonra, Araplar, Ermeniler, Asuriler, Süryaniler, orada yaşayan bütün farklı dinamikler bir araya geldi, Suriye Demokratik Güçlerini oluşturdu. Bir başka ülkenin sınırlarıdır. Kendi ülkenizde savaşırken bir başka ülkeye de savaş açtınız; o da sizin, ayrıca, özel bir marifetiniz. Buradan da sizi kutluyorum.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Terörle mücadele ediyoruz biz. Biz terörle mücadele ediyoruz.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) - Hem kendi içinde bir kaos hem dışarıda bir kaos. Kaostan beslendiğinizi biliyoruz; kaostan beslenmenin yol ve araçlarını da OHAL ve KHK’lerle yaptığınızı da biliyoruz.

Bakın, KHK’ler niye var? Kadın cinayetlerine karşı durmayı, protesto etmeyi engellemek için var. KHK’ler niye var? Hamile kalan 115 çocuğa, doğum yapan çocuğa karşı itirazları engellemek için var. KHK’ler niye var? Yüzde 96 özürlü raporu olan Celal Şeker’in yaşamını yitirmesini ve onun gibi 1.024 hasta tutsağın hayatını yitirmesini her an buradan izleyip görüyorsunuz. Celal Şeker bunun en basit örneğidir. Onun gibi özürlü raporu olanlara, sağlık raporu olanlara karşı itirazları engellemek için KHK var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Son bir dakika alabilir miyim?

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere ek bir dakika süre veriyorum.

Buyurun.

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – KHK’ler niye var? Grev yapmayı engellemek için var. KHK’ler niye var? Yoksul olanların sözünü söylemesini engellemek için var. KHK’ler niye var? Yine söyleyeyim: Basın özgürlüğünü engellemek için var. KHK’ler niye var? Savaşa karşı olduğu için bütün sivil toplum örgütlerine, bireylere, şahıslara, örgütlere karşı savaş açmak için var. Bu araç, bu OHAL, bir bütün olarak, totalde kendi iktidarınızı güçlendirmek için var.

Şunu söylemek istiyorum: İktidar olarak güçlü değilsiniz. Güçlü iktidarlar eleştiriye açıktır, eleştiri mekanizması oluşturur ve bu mekanizmadan kendini besler ama her eleştiriyi kendine dert edip karşıdaki kişiyi terörizmle suçluyorsa bu, maalesef, iktidarın gücünü kaybettiğinin en büyük işaretidir. Hani “Yağmur mu yağdı? Bana ördek mi demek istedin?” o fıkrayı bilirsiniz, söylemek istemiyorum, zamanım çok kısıtlı ama aynen bu durumdasınız. Gerçekten yazık oluyor bu ülkeye, bu çocuklara. Her gün burada Fatiha okuyarak o anne babaların acısını asla ve asla hafifletemezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL YİĞİTALP (Devamla) – Öyleyse buyurun, önden sizi alalım, siz buyurun gidin savaşa, çocuklarınızı götürün, o insanlara yazık etmeyin.

Teşekkür ederim.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – “Terörle mücadele” der misiniz?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yiğitalp.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sibel Hanım biraz önce bir fıkraya atıfta bulundu “yağmur ve ördek” meselesi, kamuoyu bilir bunu. KHK’ler ile anlattığı konular arasında kurmuş olduğu bağ da aynı fıkrayı hatırlatıyor bize. KHK’ler terörle mücadele çerçevesinde, 15 Temmuz sonrası olağanüstü hâl çerçevesinde anayasal bir düzenleme olarak çıkartıldı, içeriğini de kamuoyu biliyor. Sibel Hanımefendi’nin burada ifade ettiği bağlantılar da söz konusu değil.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bostancı.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, (2/1392) esas numaralı 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Gününe Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/129)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1392) esas numaralı Kanun Teklifim kırk beş gün süre içerisinde görüşülmediğinden İç Tüzük 37 gereğince TBMM Genel Kurulunda görüşülmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                        Filiz Kerestecioğlu Demir

                                                                                          İstanbul

                                                                                Grup Başkan Vekili

BAŞKAN – Teklif sahibi, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu…

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Kerestecioğlu, süreniz beş dakika.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 28 Eylülün “bireysel silahsızlanma günü” ilan edilmesine ilişkin kanun teklifim üzerine söz almış bulunuyorum.

Her yerde silahların bu kadar konuştuğu bir dünyada böyle bir kanun teklifi belki abes kaçabilir ama ben hayatım boyunca silahsızlanmadan yana olmaya ve bununla ilgili kanun tekliflerini veya gündemleri yapmaya devam edeceğim.

Bireysel silahlanma tüm uyarılarımıza rağmen durdurulmuyor ve bireysel silahlanmayı önleyici hiçbir çalışma yapılmıyor, tersine, bireysel silahlanma her geçen gün katlanarak artıyor. Bu silahlanmaya bağlı olarak da her yıl silahlarla işlenen cinayetler, çatışmalar artıyor.

Bireysel silahlanmaya karşı 1993’ten bu yana mücadele yürüten Umut Vakfı, Türkiye'de 20 milyon kişinin bireysel olarak silahlandığının tahmin edildiğini, bu silahların yalnızca 2,5 milyonunun ruhsatlı olduğunu, bunun 7-8 katı kadar da ruhsatsız silah bulunduğunu söylüyor. Bu çalışmaya göre, 2015 yılında Türkiye genelinde bireysel silahlı 2.175 olay medyaya yansırken 2016 yılında yaklaşık yüzde 25 artışla 2.721 olay yansımıştı. 2017 yılında ise bir önceki yıla göre yüzde 28, 2015’e kıyasla yüzde 61 artışla 3.494 bireysel silahlı olay medyaya yansıdı. 2017 yılında yaşanan 3.494 bireysel silahlı olayda 2.187 kişi öldürülürken birçoğu da ağır 3.529 kişi yaralandı. Yani gerçekten bireysel silahlanma nedeniyle ve bu nedenle işlenen cinayetlerde kaybettiğimiz insanlarımız, öyle, savaşlarda kaybettiğimiz, başka yerlerde kaybettiğimiz insanlardan çok çok daha fazla.

Şimdi, 15 Temmuz ve sonrasındaki bireysel silahlanmaya da bir değinmek isterim. 696 sayılı KHK’nin bu kadar çok tartışılmasında bir silah firmasına çalıştıkları anlaşılan askerî üniformalı kişilerin ellerinde tüfeklerle Hükûmet yanlısı bir kanala verdikleri mülakatların sosyal medya üzerinde binlerce kez paylaşılması da etkili olmuştu. Bu mülakatlarda söz konusu üniformalı ve silahlı kişiler son yıllarda silah alımının kolaylaştırıldığını anlatıyor, 15 Temmuza hazırlıksız yakalandıklarını söylüyor, benzeri bir durum için gerekli tedbirleri aldıklarını belirtiyorlardı. Bakın, Umut Vakfı buna ilişkin ne diyor: “Evet, Türkiye'de bir darbe girişimi yaşandı, bundan sonra inanılmaz boyutta bir korku ve güvensizlik ortamı oluştu. Sanki ‘Sivil halk silahlansa daha olumlu olur.’ gibi yaklaşımlar var. Bu son derece tehlikeli. Kontrolsüz ve riskli gruplar var. Şişirilmiş bir ego grubu var, kendilerini bu Hükûmete veya bu devlete yakınmış gibi, sanki bu devletin sahibiymiş gibi görüyorlar. Bu gruplar 696 sayılı KHK’yi gerekçe göstererek suç işleyebilir, bunu kontrol edemezsiniz.” Evet, bunu kontrol edemezsiniz arkadaşlar.

İki örnek olay vermek istiyorum; 15 Temmuz darbe girişiminde Boğaziçi Köprüsü’nde öldürülen 21 yaşındaki Hava Harp Okulu öğrencisi Murat Tekin’in ablası Mehtap bu KHK’den sonra yaşadıklarını söylüyor: “O gün beynimden kaynar sular döküldü, şoke oldum, böyle bir şey olamaz dedim. Ülkemde adaletsizlik olduğunu biliyorum ama en azından kardeşimi öldürenlerin yargılanmasını umuyordum. O kadar adaletsizlik yoktur diyordum.” Mehtap Tekin şimdiye dek iki kez davalarının takipsizlikle sonuçlandığını, defalarca tehdit aldıklarını, savcıların “Başımızı yakmayın.” dediklerini söylüyor ve “Kardeşime iftira attıkları için dava ettiğim kişiler vardı, bu KHK’den sonra bana mesaj attılar ‘KHK bizi koruyor, KHK’yi yersin oturursun yerine.’ diye böyle sözler yazdılar." diyor.

İkinci olay çok vahim. Deprem riski olmamasına rağmen Konya bir kentsel dönüşüm cennetine dönüşmüş durumda. Apartmanlarının yeniden yapılmasını istemeyen bir şahıs 10 bin liraya Kalaşnikof siparişi vermiş ki bu artık internetten de veriliyor zaten. Kalaşnikofun yerine kendisine 3 pompalı tüfek verilmiş. Kalaşnikof eline geçse amacı daha da kötüymüş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika rica edeceğim.

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Kalaşnikof eline geçse amacı daha da büyük bir katliam yapmakmış. İlk önce kendisine silahı satanı, daha sonra da müteahhitleri öldürmüş.

Evet, bir de bakıyoruz -gerçekten vahim olan şeylerden bir tanesi daha- kadın cinayetlerinin yüzde 42’si ateşli silah kullanarak işleniyor ve en kolay ulaşılabilen ise av tüfeği. Evet arkadaşlar, binlerce kadın da aslında bu bireysel silahlarla öldürülüyor kendi evlerinde eski eşleri ya da hâlen birlikte oldukları eşleri tarafından.

Şimdi dünyada şöyle bir durum var: “Böyle giderse otuz beş yıl sonra yaşam duracak.” diyorlar çünkü her yıl 48 futbol sahası büyüklüğünde buzul parçaları kuzey yarım küreden kopup ayrılıyormuş. Buna bir derece daha doğal bir şey diyebilirsiniz ama ya buzullar gibi bu dünya kopup gidecek herhâlde -biz kendi kendimizin kuyusunu kazdığımız için- ya da bireysel silahlarla kendi kuyularımızı kazmaya devam edeceğiz. Buna bir son vermek gerekiyor.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın Anayasa’nın 84’üncü maddesine göre Şırnak Milletvekili Ferhat Encu’nun kesin hüküm giydiğine dair kesinleşen mahkeme kararı hakkında bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

B) Tezkereler

1.- Başbakanlığın, Şırnak Milletvekili Ferhat Encu’nun, Şırnak 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/6/2017 tarihli ve E:2016/64 ve K:2017/274 sayılı kararının, istinaf incelemesinden geçerek 17/10/2017 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 84’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin tezkeresi (3/1512)

18 Ocak 2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi:15/1/2018 tarihli ve 35601974-103-0367-2015-E.2133/76147 sayılı yazı.

Şırnak Milletvekili Ferhat Encu’nun, Şırnak 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/6/2017 tarihli ve E:2016/64 ve K:2017/274 sayılı kararının, istinaf incelemesinden geçerek 17/10/2017 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 84’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca milletvekilliğinin düşürülmesine dair Adalet Bakanlığından alınan ilgi yazı sureti ve eki dosya ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                             Bekir Bozdağ

                                                                     Başbakan Yardımcısı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 76’ncı maddesi kapsamında milletvekili seçilmeye engel bir suça ilişkin olan ve Anayasa’nın 84’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince bilgiye sunulan terör örgütü propagandası yapmak suçundan üç yıl dokuz ay cezalandırılmasına dair kesinleşmiş mahkeme kararı doğrultusunda Şırnak Milletvekili Ferhat Encu’nun milletvekilliği düşmüştür.

Bilgilerinize sunulur.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Şırnak Milletvekili Ferhat Encu’nun milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Evet, bu da bu kez size nasip oldu Sayın Başkan.

Gerçekten şu anda yedinci milletvekilimizin milletvekilliği düşürülmüş durumda. Demokratik Meclise, bu dönemin Meclisine hayırlı olsun demek istiyorum.

Şırnak Milletvekilimiz Sayın Ferhat Encu’ya verilen ceza, sokağa çıkma yasakları döneminde meydana gelen hukuksuzlukları sosyal medya üzerinden kamuoyuyla paylaşması ve bir milletvekili olarak yasak sırasında sokağa çıkması nedeniyle verilmiştir yani halkıyla orada buluştuğu için, kendi seçim bölgesinde kendi seçmenleriyle bir arada olduğu için. Ki bir milletvekilinin asli görevidir bu, evet, asli görevidir.

Ferhat Encu’ya beş yılın altında verilen cezayı beğenmeyen iktidar, yasada yer almamasına rağmen, tıpkı daha evvel milletvekillerimizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayınız Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – …tahliyelerinde savcılara itiraz ettirilerek yeniden tutuklama uygulamasında yaptığı gibi Ferhat vekilin üyelikten de ceza alabilmesi için, usulde yer almayan bir yöntemle savcıya dosyayı temyiz ettirmiştir. Bununla da yetinilmemiş, kararı kesinleştirip infaza göndermekten de geri kalmamıştır.

Roboski’de öldürülen gencecik çocukların katillerini bulmayanlar Roboski vekilinin vekilliğini düşürerek, yakınlarını kaybeden insanların vicdanlarında çok derin bir yara daha açmışlardır. Ancak, bunu söylemek gerekiyor: Vicdanlarımız, evet, yaralanmıştır, halkımızın vicdanı da yaralanmıştır ama halk nezdinde vekillerimizin vekilliği düşmez, bu da böyle bilinmelidir. Bugün Genel Kurulda kalmamızı gerektiren bir durum yoktur.

Saygılar sunarım.

(HDP milletvekillerinin Genel Kurul salonunu terk etmesi)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) – Hem düşürüyorsunuz hem de teşekkür ediyorsunuz.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Gana-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Sualihu Dandawa Al Hasan ve beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Gana-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Sualihu Dandawa Al Hasan ve beraberindeki heyet şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar, kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi adına “Hoş geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.14

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.35

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, 670 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 670 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/755) ve İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin (S. Sayısı: 420) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 420 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu kanun hükmünde kararname İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, kanun hükmünde kararname tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekilimiz Haluk Pekşen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekilimiz Ruhi Ersoy söz istemişlerdir.

Şimdi, ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Samsun Milletvekilimiz Sayın Haluk Pekşen… (CHP sıralarından “Trabzon” sesleri)

Kanunlar ve Kararların hatası, buraya yanlış yazmışlar Sayın Başkanım. Bir “Ankara” yazmışlar…

Sayın Pekşen, süreniz on dakika.

Kusura bakmayın, affınızı diliyoruz.

CHP GRUBU ADINA HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, Samsun’a da canım feda, Samsun’un da milletvekilliğini yapmaktan çok büyük onur duyarım. Ankara Milletvekili olmak da benim için büyük bir onurdur ama milletvekili olmak hepsinden daha onurlu bir şey. O görevi yapmak için gayret sarf edeceğim.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; biraz önce Sağlık Bakanı buradaydı, ben de o burada olduğu için de… Kendisi, evet, burada; Sayın Sağlık Bakanı burada, çok teşekkür ediyorum. Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekili biraz önce bir bilgi paylaştı, dedi ki: “Türkiye’nin kanser ilaçlarına harcadığı para yılda 3 milyar dolar.” Doğrusu, bu rakamı duyunca hem çok şaşırdım hem de dehşet içerisinde kaldım.

Kıymetli milletvekilleri, kanser ilaçlarının insan kanından yani insanlardan bağışlarla toplanan kandan üretildiğini bütün tıp camiası bilir. Türk Kızılayı -“Türk” kelimesini de kaldırdınız, rahatsız oluyorsunuz bu “Türk” kelimesinden- yılda ortalama 1,5 milyon ünite kan topluyor. Bu 1,5 milyon ünite kandan kanser ilacı yapmak için yapılması gereken toplam yatırım miktarı da 70 ila 100 milyon dolardır. En az 70, en çok da 100 milyon dolarlık bir yatırımla bugünkü o kanser ilaçları zincirindeki ilaçların tamamını üretmeniz mümkündür. Şimdi, düşünebiliyor musunuz; 1,5 milyon ünite kan topluyoruz ama bu kanı el kapılarına, elin firmalarına veriyoruz, yabancı ülkelerdeki firmalara veriyoruz, onlar onu kanser ilacına çeviriyorlar, 3 milyar dolara bize satıyorlar; bu nasıl bir siyasettir, bu nasıl bir anlayıştır? Bunu sorgulamayacak mısınız Allah aşkına ya? Soruyorum ya. Sayın Sağlık Bakanı, buna lütfen gelin burada cevap verin, bu insanların vicdanına seslenin. Niye biz üretmiyoruz? Kızılayın topladığı 1,5 milyon ünite kan yok pahasına satılıyor. Bu ülkenin 100 milyon doları yok mu Allah aşkına? Sayın Bakan, bir kampanya açın, ben sizi destekleyeceğim, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da destekleyeceğiz; biz o kampanyaya 100 milyon dolar parayı bağışlayacağız, bu fabrikayı kurun, bir an önce bu 3 milyar doları bu vatandaşın cebine geriye koyun.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; “Bu OHAL niye bu kadar ısrarla tutuluyor?” diye doğrusu ben de sorguluyorum. Şimdi size bir örnek anlatacağım. Bakın, Dumankaya diye bir firmaya el konuldu FETÖ’cü diye. Evet, olabilir, yargısı var, vesairesi var. Bu Dumankaya firması İstanbul’da 3 bin tane konut üretmiş ve satmış vatandaşlara. Vatandaş gitmiş bankadan kredi kullanmış, altınını bozdurmuş, ahırdaki hayvanını satmış, köydeki tarlasını satmış, canını dişine takmış, gelmiş bu firmadan konut satın almış. Sonra? Bu firmaya el konulmuş. Şimdi, o vatandaş bankadan kullandığı krediye taksitler ödüyor, faiz ödüyor ama daireye hâlâ sahip değil. Daireler boş duruyor, vatandaş bankaya faiz ödüyor, kendisi icralık olmuş, canı cebinde. Böyle bir düzen olabilir mi? Peki, niye bu vatandaşların daireleri verilmiyor? Niye verilmiyor biliyor musunuz? OHAL KHK’siyle el koyduğunuz o firmaya yandaşları yönetici atamışsınız, TMSF kayyumları atamışsınız, altlarına arabalar çekmişler, bir saltanat hayatı yaşıyorlar. Maşallah o saltanat hayatıyla yakında ne daire kalır ne bir şey; satıp yiyorlar, satıp yiyorlar. Haram olsun, zehir zıkkım olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Bu kadar mı yahu? Bu kadar mı? Saygıdeğer milletvekilleri, günü geldiğinde bu vatandaş bunların hesabını soracak ve bunları Türkiye sizin önünüze koyacaktır, buna emin olun.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu KHK’yle ilgili söyleyeceğim ikinci bir husus da şudur: Bu OHAL’in niye var olduğunu doğrusu sorguluyoruz değil mi? Niye bu OHAL’i çıkardılar? OHAL bugünlerde Türkiye'nin gündeminde niye bu kadar tartışılır hâle geldi? Şimdi size anlatayım, 80 milyon da bir dinlesin.

Benim o 80 milyon gariban, yoksul vatandaşım var ya… 78’i hariç, 78’i hariç. Şimdi, o 80 milyondan 78’i çıkın, geri kalan diğerlerinin hesabına bakalım. Elektrik parası ödüyor, su parası ödüyor, çocuğuna okul harçlığı koyamıyor, çocuk okula giderken ayağında çizmesi yok, pantolonu delik, yoksul, sefil, aç; o çocuklardan, onların aşından, ekmeğinden kısıyor bizim annelerimiz, getiriyor, vergi veriyor, elektrik parası ödüyor, su parası ödüyor, gaz parası ödüyor, vergi dairesi yakasında, her yere ödüyor, ödüyor, ödüyor, ödüyor. Ödedikleri ne oluyor? Toplanıyor devletin bütçesinde. Sonra? Bir tek yandaş firma, o 78’den bir tanesi, o bir tek yandaş firma on beş yılda bu iktidarınızın ulufesinden tam 200 milyar dolarlık 26 tane ihale alıyor. Evet, yanlış duymadınız, 200 milyar dolar. Bir tek firmaya 200 milyar dolarlık ihale veriyorsunuz, 26 ihale veriyorsunuz ve 80 milyon o 26 ihalenin 200 milyar dolarlık parasını ödemek için aç ve sersefil geziyorlar.

Onları kandırmak için 78’in bir diğerine de para yağdırıyorsunuz, “Sen de televizyonlara pompala sürekli ‘Bizim reisimiz Türkiye için neler yapıyor; düşmanlar Türkiye'ye saldırıyor, bakın, düşmanların saldırılarına karşı nasıl cansiparane davranıyor.’ diye onlara anlat, onun propagandasını, algısını yap.” diyorsunuz. Ama biz de diyoruz ki: Bu ülke Harran’ı, GAP’ı niye ekemiyor; niye buğday ekmiyor da buğday ithalatı 5 milyon tona çıkıyor; niye Türkiye pamuk ithalatına 1,3 milyar dolar para ödüyor; niye SEKA fabrikalarını kapattılar da 3,5 milyar dolar yıllık kâğıt ithalatı yapılıyor?

Niye KHK’nin var olduğunu anlıyor musunuz? KHK’ler olduğu için Türkiye maalesef bu ağır düzenin içerisinde devam ediyor. Şimdi, bu KHK’nin içerisinde öyle düzenlemeler var ki gerçekten insan okuyunca… Vicdan sahibi, 18 yaşını doldurmuş, akli melekeleri yerinde olan hiç kimse bu KHK’lerin arkasında duramaz, durmamalı. Yazık! 80 milyon, yüzde 99’u “Müslümanız.” diye geçinen insanlar. Bu KHK’lerde ne hak var ne adalet var ne vicdan var ne de bu ülkenin emeği var.

Söyleyelim: TRT’nin Genel Müdürü… TRT Yönetim Kurulu karar alıyor, sizin atadığınız TRT’nin Yönetim Kurulu karar alıyor: “Sayın TRT Genel Müdürü, TRT’nin 7 bin personeli var. 3 tane, 5 tane personel çalıştıran şirketlerden hizmet alıyorsunuz. Bu şirketler TRT’yi soyuyorlar. Bizim Yönetim Kurulu olarak buna artık vicdanımız elvermiyor, buna bir son verin.” Ama TRT’nin yönetimi bu emri vermesine rağmen Genel Müdürün umurunda değil. TRT’yi erken kalkan soymaya devam ediyor.

Başkasını anlatayım size isterseniz, TRT’den sıkıldınız mı? Anlatacak kurum sayısı devam ediyor. Mesela, size bir Karayolları hikâyesi anlatayım mı? Karayollarında asfalt kaplama diye bütçeden pay alıyorlar “Aman, biz sıcak asfalt kaplayacağız. Memleketin yollarını yapacağız.” diye pay alıyorlar. Sonra ne oluyor, biliyor musunuz? Rakamı söyleyeyim, kaçamasınlar: Sayıştay diyor ki “362 milyon 922 bin 410 lira.” Ne olmuş, biliyor musunuz? Temsil, ağırlama, yeme içme -yandaşlara aktarmak için- danışmanlık hizmeti falan diye aktarılmış. Demin benim için Sayın Başkan oraya yazılmış olan nottan dolayı söyledi ya hani “Samsun Milletvekili” diye. Hemşehrim olmasından, Samsun’dan da gurur duyuyorum. Çok da emeğim olacak Samsun’a, şimdi de emek veriyorum. Samsun’daki Karayolları Bölge Müdürlüğü ilgimi çekti. 100 milyon lira, neye harcamış bunu, nereye harcamış, ne olmuş bu 100 milyon lira, hangi danışmana ödemiş, neyin danışmanlığını almış? Devletin binlerce, on binlerce bürokratı var; bütün bunlar bilmiyorlar, yandaş bir firma biliyor. Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!

Sizin vicdanınızın sızladığını ben fark ediyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, AK PARTİ’nin milletvekilleri; vicdanınızın sızladığına ben eminim, biliyorum. Lütfen “Artık yeter!” deyin buna. Ben söylüyorum, OHAL’in niye var olduğunu beraberce isterseniz konuşalım Sayın Bostancı. OHAL niye var? İşte bunları konuşamayalım, konuşmayalım diye var.

İstanbul’da 6 tane metro ihalesi verdiniz, günlerce mücadele etti Cumhuriyet Halk Partisi, bize söylemediğiniz kalmadı; 6 metroyu iptal ettiniz. Cumhuriyet Halk Partisi sayesinde 1,3 milyar lira vatandaşın cebinde kaldı, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin cebinde kaldı. Niye çıkıp da “Evet, Cumhuriyet Halk Partisi doğru muhalefet yaptı. Helal olsun Cumhuriyet Halk Partisine, kutluyoruz. Biz de gereğini yaptık.” deme gereği duymadınız? İstiyorsunuz ya, hani “olumlu muhalefet” diyorsunuz; daha ne söyleyelim size?

Anlatmaya devam edeyim isterseniz, günlerce anlatsam bitmez OHAL’in niye var olduğunu. Anlatalım. Mesela şu uçaklar konusu var ya, şu FETÖ’den el konulan uçaklar konusu; o uçaklara el konulduktan sonra paraya çevirmediniz, bakanlarınızın altına koydunuz ya; onların bedellerini kim ödüyor? Onlar uçaklara binerken, vatandaş dolmuşa binecek parayı bulamazken bedellerini kim ödüyor, biliyor musunuz? Gene o gariban vatandaşlar ödüyor.

Velhasıl hadisenin sonuna, finaline gelelim: O hâlde bu hâl, hâl değildir / Sabrımız da emin olun ki sonsuz değildir / OHAL’in hesabı da unutulmayacak, unutulacak hesaplardan değildir / OHAL’de memlekette büyük bir soygun var / O hâlde OHAL bunun için var.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Çok çok teşekkür ediyorum, çok sağ olunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pekşen.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’i parti meclisi üyeliğine seçilmesi nedeniyle tebrik ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın Pekşen, pazar günü de partinizin parti meclisi üyeliğine seçildiniz. Dolayısıyla, tüm Türkiye'nin ve Karadeniz’in milletvekili olduğunuzu ifade ettiniz. Tebrik ediyorum, hayırlı olsun bu arada.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sağ olun.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Sağlıkla ilgili yerimden bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın, Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in görüşülmekte olan 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SAĞLIK BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlar, Sayın Pekşen az önce yaptığı konuşmada sanıyorum kanser ilaçları ile kan ürünlerini karıştırdı. Evet, kanser ilaçları elbette ki pek çok kimyasaldan da yapılıyor, biyoteknolojiyle de üretiliyor, insan kanından ise kan ürünleri diye zikrettiğimiz faktör VIII (8), faktör X (10) gibi ilaçlar üretiliyor, plazma üretiliyor. Bu konuya da Türkiye yatırımını yaptı, ihale yapıldı, bu işi yapacak olan firmalar faaliyete geçti. Gönül ister ki kanser konusunda da kanser ilaçları konusunda da Türkiye dışa bağımlı olmasın. Türkiye ilaç sanayisinde gerçekten güzel yerde şu anda. Kutu bazında, tükettiğimiz 100 kutunun yani ilacın 72’sini Türkiye olarak üretiyoruz. Öbür taraftan, fiyat bazında bu şimdilerde yüzde 50-yüzde 50 noktasına geldi çünkü bazı ithal ilaçlar yeni patentli ilaç olduğu için fiyatları yüksek oluyor. Türkiye ne zaman ilaç üretir, patenti de kendi alırsa o zaman ilaç ihracatı da yapabilecek noktada… Şu anda ihracat da yapıyor Türkiye, kendi ilaç ihtiyacının da önemli bir kısmını karşılıyor. Bunları paylaşayım dedim.

Teşekkür ediyorum arkadaşlar.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Pekşen.

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Bakanın bilgilendirilmesiyle ilgili bir iki konuyu açıklamak isterim efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

Yerinizden bir dakika süre vereyim.

39.- Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen’in, Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HALUK PEKŞEN (Trabzon) – Sayın Bakanım, çok çok teşekkür ediyorum.

Sizin siyaset yapma nezaketinizi her zaman büyük bir takdirle izledim. Onun için de söylediklerinizi önemsiyorum ama bir iki hususu hatırlatmakta yarar görüyorum: Sayın Bakanım, şu anda Türkiye’de yürürlükte olan kan yasasını hazırlayan müellifim ben. Bu konuda da az önce bahsettiğim kanser, kanser ilaçları konusunda da bir hukukçudan daha fazla birikime, bilgiye sahip olduğumu hatırlatmak isterim.

Ayrıca, Türk Kızılayı Derneği hukuk müşavirliği yaptım, o dönem içerisinde de bu proje içerisinde çok uzun dönem çalıştım. Bunun yapılabilir bir proje olmasını engelleyen çok ciddi uluslararası bir güç var, kamuoyu bu konuya sahip çıkmalı. Sizi anlıyorum, biz kanser ilaçları üretebilecek ekonomiye de güce de sahip bir ülkeyiz. Burada Sağlık Bakanlığının yeterli kararlılık göstermesi gerekiyor. Sizin o kararlılığı gösterecek bir siyaset adamı olduğunuza inanıyorum. Size güveniyorum, bunun gereğini yapacağınızı da umut ediyorum Sayın Bakanım.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Pekşen.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 670 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/755) ve İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin (S. Sayısı: 420) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekilimiz Sayın Ruhi Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ersoy, süreniz on dakika.

Buyurun.

MHP GRUBU ADINA RUHİ ERSOY (Osmaniye) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, eğitim öğretim yılının ikinci dönemi bu hafta itibarıyla başladı. Ortaöğretim, lise ve üniversite eğitimi olmak üzere eğitim hayatının sağlıklı bir şekilde tamamlanması ve sürdürülebilmesi konusunda iyi dileklerimi ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. Neden buradan başladığımı da ifade etmek gerekirse biz, millî ferasetin millî eğitimle birleşmesi, millî eğitimin de millî teknolojiyle, millî siyasetle harmanlanarak uygulanmasının memlekette çok önemli sonuçlar vereceğine yürekten inanıyoruz. Bizim temel problemimiz yabancılaşmayla ilgili, aydın yabancılaşmasıyla ilgili; aydınların toplumuna uzaklaşmasıyla ilgili hep dertli olmuşuzdur. Bu topraklarda neşet eden entelijansiya ne hikmetse kendi gerçeklerine yabancılaşarak kendini ifade edebilmiştir. Ortalama bir Anadolu evladı olarak çıkan, farklı akımlardan etkilenerek evrenselleşme yoluna girenler, yerli olmadan, millî olmadan evrenselleşmeye doğru birtakım hayal kuranların, zeminleri olmadan hiçbir yere gidemeyeceği gerçeğini vurgulamak gerektiğini ifade ederek millî eğitimden bahsetmek istedik.

İlim ile irfanın birleşmesi, millî feraset ile millî eğitimin birleşmesi anlamındadır. İşte, sezgisel olarak feraset sahibi bir Anadolu kadınının, Yörük ananın kendi kıl çadırından çıkarak, Afrin’e terörle mücadeleye, teröristle mücadeleye giden o yiğitlerimize karşı “Yavrum, elimden gelen budur.” diyerek kurban kesip kurban kanını onların alınlarına sürerek “Akan kurban kanları olsun.” demesi bir millî ferasetti, “Gelişinizde çifte kurbanlar keseceğim yavrularım.” demesi bir millî ferasetti, “Elimden bunlar geliyor yavrum, dua ediyorum.” demesi bir millî ferasetti ama bu millî ferasetten nasiplenmeden entelijansiya adına “Savaşa hayır.” söylemleriyle terörle mücadeleyi bir şekliyle sulandırmak isteyenler, savaş ile terörü, terörle mücadele ile savaşı birbirine karıştıranlar bu memlekette ciddi tartışmalara sebebiyet vermiştir. O sebepten dolayı, bizim, ilim ile irfanı bir arada, bu memleketin hikâyesine ve bu tarihin müktesebatına uygun bir gelecek arayışına doğru yönlendirmemiz lazım. Zira “Gelecekle ilgili bir vizyonunuz, ufkunuz yoksa tarih sadece mazinin hatıratları üzerine meraklıların koleksiyonlarından ibaret olur ama geleceğe dair bir vizyon ortaya koyuyorsanız tarih canlı bir laboratuvar ve sizin için bir sıçrama tahtası olur.” diyor düşünürler. Bu kapsamda, biz de millî kültürü, tarih karşısındaki tutum ve davranışlara gösterilen normların toplamı üzerinde değerlendiriyoruz. “Milletler sahnesinde verilen mücadelede, Türk milletinin yaşanmış olaylara karşı kendi refleksiyle ortaya koyduğu hâl ve tavırlarının toplamı tarihi oluşturursa bu oluşan tarih karşısında tutum ve davranışların eylemleri de millî kültürü oluşturur.” diyor Erol Güngör. İşte biz, ilim ile irfanın, millî feraset ile millî eğitimin, tarih ile hâlin birleşip geleceği oluşturmasının gerekliliğini ifade ediyoruz. İşte böyle bir bütünlük içerisinde bakıldığında, Türk askerinin Afrin’de ne için bulunduğu çok daha iyi algılanır.

Bugün grup konuşmasında Genel Başkanımızın ifade etmiş olduğu gibi, “Gerekirse millet için, devlet için canımızı feda etmek için bir bozkurt gibi biz de o memlekete girer, oralarda Türk milletinin bekası için mücadelemizi veririz.” kararlılığıyla sözüm ona Türklüğü sulandırmak, Türk askerinin mücadelesini sulandırmak isteyenlere cevap vermiştir.

Öte yandan, bir yiğit çıkmıştır tankın üstüne. “Nereye gidiyorsun?” sorusuna “Kızılelma.” demiştir. “Kızılelma neresidir?” denildiğinde de “Türk devleti nereye ihtiyaç duyuyorsa orasıdır.” anlayışından hareketle bir mesaj vermiştir. Millî ülküler, Yörük ananın ve o tankın üstünde “Kızılelma” diyen Mehmetçik’in ifadeleriyle toplumda yeniden canlanmıştır. İşte bu duygunun akılla, bilimle taçlandırılmasıyla millî ülküler emin adımlarla hedefine gidecektir.

Unutmayalım ki birileri daha çok yakın bir zamanda o tankları milletinin üzerine sürmüştü, o uçaklarla terörist yuvalarını değil, Meclis binasını bombalamaya kalkmıştı. İşte siz millî feraset ve millî ülkü ile Kızılelma’yı bu memleketin her alanında eğitim programı olarak okutamazsanız, bunlar her zaman başımıza yeniden gelebilme ihtimaline sahiptir.

Her bir partinin kendisine göre siyasal programları vardır, bu farklılıkların birlikteliğiyle bizler değerliyiz ve anlamlıyız ama bu farklılıkların birlikteliğinin ortak bir zemini vardır, bu zeminin adı da Türkiye’dir, bu milletin adı da Türk milletidir. Türk milletinin temelini teşkil eden atamız Bilge Kağan’ın Yenisey ve Orhun Anıtları’ndaki millet telakkisinin özetiyle bugün Sayın Genel Başkanımız grup konuşmalarına başladı; bu, çok önemliydi. Mete Han’ın “Yay çeken tüm kavimleri kendi çadırım altında topladım.” sözü ile Türkiye Cumhuriyeti devleti Anayasası’nda vatandaşlık hukukuyla Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı olan her bir ferdin “Türk milleti” olarak tarif edilmesini aynı ülkü olarak görüyoruz biz. Farklılıkların birlikteliği ile kültürel çeşitliliklerin ortak bir paydada buluşarak ortak bir ruhu oluşturabilmesi millî ferasetin ve millî ülkünün yoludur. O sebeple, bir arada yaşayabilmenin temel çıkış noktasının bu kavramlar üzerinden yol yürümek olduğu gerçeğini her şartta, her zeminde ifade etmeyi Milliyetçi Hareket Partisi bir görev kabul etmektedir.

Bugüne kadar terör örgütlerinin faaliyetlerini ve katliamlarını bir sağlık sorunu olarak göremeyenler, 15 Ağustos 1984 günü saat tam 21.30’da bir anda Türkiye’nin pek çok yerinde eylem koyarak kanlar akıtanlara karşı “Bu bir sağlık sorunudur.” diyemeyenler, bunun haricinde, Necmettin öğretmenin, Aybükelerin şehadetleri karşısında sessiz kalanlar, memleketin bugün “savaşa karşı hayır”lığını bir insani mesele ve çevre sorunu ve sağlık sorunu olarak görenler tekrar tekrar başını iki elinin arasına alıp düşünmek durumunda arkadaşlar.

Biz burada toplumun gerilmesi ve kutuplaşması taraftarı değiliz. Milliyetçi Hareket Partisi hiçbir zaman bir siyasal partinin tamamını hedef tahtasına almaz; bu memlekette sağduyu sahibi, Türk askerinin Afrin’de varlığını, Kato Dağı’nda PKK’yla olan mücadelesini ve insanın insanca bir yaşam için mücadelesini alkışlayan, yürek tutan yüzde 90-98’e varan oranda Türk askerinin sınır ötesi operasyonunu, terörle mücadelesini destekleyen her bir vatandaşımızın değişik siyasi partilerden olduğunun farkındadır. Milliyetçi Hareket Partisi, bu farkındalığa saygı duyarak her bir siyasi partinin üst yöneticilerinin de onlara oy veren vatandaşlarının tercih ve tavırlarına saygılı hareket etmesi gerektiğini ifade ediyor. Bir partinin genel başkanının farklı, diğer tarafta yardımcısının farklı, milletvekilinin farklı düşündüğü bir ortam Türk siyaseti açısından da Türkiye’nin yürüttüğü devlet politikası açısından da toplumda değişik tartışmalara sebebiyet verebiliyor.

O sebeple bugün az önce, bizden önce konuşan Cumhuriyet Halk Partili sayın milletvekilimizin ifade etmiş olduğu “Biz Türkiye’nin milletvekili olmaktan şeref duyarız.” meselesi ve her bir mesele konusunda birbirinden farklı düşünsek de birbirimize nezaket ve zarafet üslubuyla hitabımızın yeniden yeniden gündeme gelmesi ve bu konularda başka bir Türkiye’nin olmadığı gerçeğinden hareket eden bir olgunlukla, vakur duruşla siyaset yapma günlerinden geçtiğimizi hatırlamamız gerekiyor.

Bizlerin -hepimizin unutmaması gereken bir gerçek- henüz daha 6 yaşını bitirmiş, 7 yaşındayken okul bahçelerinde yağmur altında “Varlığım, Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene!” diyerek yetişmiş bir neslin çocukları olduğumuzu unutmaması lazım. İşte bu gençlik, yetişen bu nesil, Türkiye’nin yeniden doğru bir rotaya doğru evrilmesi sürecinde emin adımlarla vazifesini yerine getirecek. Bunun millî ülkü olarak ortaya konulmasının da toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından kabul gördüğünü hissetmek, görmek ayrı bir memnuniyettir. O sebeple, mücadele veren tüm vatan evlatlarına buradan saygılarımızı gönderiyoruz. Şehadete uğurladığımız askerlerimizi, Mehmetçiklerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize şifa diliyoruz. Milletimizin birliğinin daim olmasını, devletimizin sonsuz olmasını ifade ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ersoy.

Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 9’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen var mı? Bulunmamaktadır.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Madde üzerinde önerge yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 10’uncu maddenin (1)’inci fıkrası, (2)’nci fıkrası, (3)’üncü fıkrası, (4)’üncü fıkrası, (5)’inci fıkrası, (6)’ncı fıkrası, (7)’nci fıkrası, (8)’inci fıkrası, (9)’uncu fıkrası ve (10)’uncu fıkrası dâhil, 10 ile 12’nci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen olmadığına göre ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

10’uncu maddenin (1)’inci fıkrası üzerinde önerge yoktur.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10’uncu maddenin (1)’inci fıkrası kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin (2)’nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu maddenin (2)’nci fıkrası kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin (3)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu maddenin (3)’üncü fıkrası kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin (4)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu maddenin (4)’üncü fıkrası kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin (5)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10’uncu maddenin (5)’inci fıkrası kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin (6)’ncı fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10’uncu maddenin (6)’ncı fıkrası kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin (7)’nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10’uncu maddenin (7)’nci fıkrası kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin (8)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10’uncu maddenin (8)’inci fıkrası kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin (9)’uncu fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10’uncu maddenin (9)’uncu fıkrası kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin (10)’uncu fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10’uncu maddenin (10)’uncu fıkrası kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde 11 kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 12’nci madde kabul edilmiştir.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkanım, redaksiyon talebimiz var.

BAŞKAN – Komisyonun redaksiyon talebi vardır.

Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Görüşülmekte olan 420 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Genel Kurulda kabul edilen değişiklik önergeleriyle birlikte kanunlaşacağından, düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesine, ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Talebiniz kayıtlara geçmiştir, redaksiyon işlemi kanun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümünün oylaması açık oylamaya tabidir.

İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrasında “Başkanın gerekli görmesi halinde açık oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe bırakılabilir.” denilmektedir.

Bu hüküm çerçevesinde, oturumu yöneten Başkan olarak tasarının tümünün açık oylaması 8 Şubat 2018 Perşembe gününe bırakılmıştır. Belirtilen gündeki birleşimde gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmında tasarının tümünün açık oylaması yapılacaktır.

Bilgilerinize sunulur.

2’nci sırada yer alan 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/758) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

2.- 672 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/758) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 423) (X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 423 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz isteyen grupları söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaye Usluer, Eskişehir Milletvekilimiz; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Arzu Erdem, İstanbul Milletvekilimiz.

Şimdi, ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Gaye Usluer’e aittir.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Usluer, süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA GAYE USLUER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz haftadan beri bu yüce Meclis çatısı altında KHK’leri konuşuyoruz. Aslında, bu konuştuklarımız cumhuriyet tarihinin utanç merdivenleri, bir bir çıkıyorsunuz bu KHK’lerle o kara utanç merdivenlerini. Ben, şimdi, sizlere 672 sayılı kara merdiveni anlatacağım. Hani, FETÖ’yle ilişkisi olmayan, barış bildirisine imza attıkları için ihraç ettiğiniz akademisyenlerin çoğunlukla olduğu KHK. Hani, Millî Eğitim Bakanlığının içini FETÖ’yle doldurduğunuzun ilanı olan ihraçların olduğu KHK.

Bakın arkadaşlar, OHAL KHK’leri yürütmeyi yasama organına göre öne çıkaran anayasal düzenlemelerdir. Dikkatinizi çekiyorum, KHK’ler anayasal düzenlemelerdir yani KHK’ler hukuki süreçlerdir, keyfî değildir. Belki de her şeyden evvel şunu sormak gerek: Bu duruma nasıl geldik? Eğer din siyasete alet edilmeseydi, eğer kamu hizmetine alınmada “Görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez.” ilkesi göz ardı edilmeseydi, eğer bir dinsel cemaat, önce seçim yoluyla belirlenen bir siyasal partiyle birlikte yönetim olanağına sahip olup daha sonra onu iktidardan uzaklaştırmak için silahlı örgütlenme gücüne erişebilir miydi? Haksızsam söyleyin lütfen.

672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ironik bir yanı var, bu KHK 1 Eylülde ilan edildi. 1 Eylül Dünya Barış Günü. Cümle içinde “barış” kelimesini kullandım, umarım kimsenin zoruna gitmemiştir. Malum, malum, son günlerde “barış” diyen herkese bir terörist yakıştırması yapılıyor. Tarihlere olan takıntınızı biliyorduk ama 1 Eylül KHK’si bu takıntının artık patolojik bir duruma dönüştüğünün de göstergesi. Ne yazık ki bu patoloji artık çözümlenemez durumda.

Bakın, Atatürk diyor ki: “Beni Türk hekimlerine emanet edin.” Peki, siz ne yapıyorsunuz? Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyelerini, yöneticilerini, meslek yeminlerinin ve insanlık bilincinin gereği yaptıkları açıklama nedeniyle, gece yarısı, sabaha karşı evlerine baskın yaparak gözaltına alıyorsunuz. Barış istemek artık birilerini o kadar huzursuz ediyor ki her KHK’de bir barış imzacısı olmazsa sanki o KHK yayınlanamayacak. “‘Barış’ diyenlere bu düşmanlık niye?” diye durup düşünüyorum. Ama inanın, benim yaşam birikimim, yaşamda edindiklerim bunu ne algılamama yeterli ne de kavramama. Kafanızı kaldırıp nereye çıktığınıza bakın arkadaşlar. Karanlığa dayanan bu KHK merdiveni hepimizi ama hepimizi, ülkemizi uçurumun ta kenarına çıkartacak.

Bakın, size bir konuşmadan alıntı yapacağım, 22 Şubat 2017, böyle diyor söyleyen: “Kurunun yanında yaş da yanıyor olabilir. Böyle yürüyemeyeceğini gördük. Yeni bir karar aldık. OHAL Denetleme Kurulu kurduk, birkaç haftaya uygulamaya konulacak. Hatalı işlem olabilir. Önümüze gelen binlerce listeyi kontrol edip doğru yanlış yapıldığını bilemeyiz. Ancak bunlar olduktan sonra haberlerde çıkıyor, ondan sonra haberimiz oluyor.” Değerli arkadaşlar, bu sözler kime ait biliyor musunuz? Başbakan Binali Yıldırım’a ait. Soruyorum o zaman ben de: Bir sayfalık KHK’lerdeki ekli listeler, sayfalarca olan ekli listeler kimin tarafından hazırlanıyor?

Değerli arkadaşlar, biz bunları OHAL’in ilk gününden beri söylüyoruz. Ama o zaman bizleri FETÖ’yü savunmakla suçlamıştınız, sonra ne olduysa bilmiyorum, birtakım ihraçları iade etmeye başladınız. Günahsız insanları tabii ki iade edeceksiniz ancak kimi hangi kritere göre suçladığınız belli olmadığı gibi, kimin neye göre iade edildiği de belli değil. Çünkü sadece ve sadece muhalif kimliği yüzünden kamu görevinden uzaklaştırılan binlerce kişiye yargı yolu kapatıldığı gibi, vitrin süsü olan OHAL Komisyonundan aylardır sonuç alınamamakta. İnsanların hakkını arayacağı, en azından kendini savunacağı hiçbir merci bulunmazken hangi referanslarla iade işlemlerini gerçekleştirdiğinizi bilmiyoruz. Madem adalet yerini bulacak, neden kararlarınızın gerekçesi soruşturma sonuçları yayınlanmıyor, gizli tutuluyor? Halkı OHAL’le yönetmek adı “cumhuriyet” olan rejimlerin değil, adı “faşizm” olan rejimlerin işidir. Ülkenin ortak aklı saraylarda hazırlanan KHK’ler değildir, ülkenin ortak aklı her ne kadar dinlemeseniz de Mecliste çıkartılan yasalardır. (CHP sıralarından alkışlar)

On binlerin ihraç edildiği bu KHK’de Millî Eğitim Bakanlığından 28.163, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlardan 2.018, üniversitelerden 2.346 olmak üzere pek çok kamu kurum ve kuruluşundan 42 binin üzerinde insan, dikkat edin, insan ihraç edildi. Rakamları söylemek çok kolay tabii, bakın bu 42 bin kişinin ailesi var, çoluğu var, çocuğu var; onları itibarsızlaştırdınız, onları açlığa mahkûm ettiniz. Ancak bunları söylerken bir yandan vicdanlarınıza seslenmek istiyorum ama bunun da çok iyi niyetli bir düşünce olduğunun farkındayım.

KHK’lerden geriye ne kalacak biliyor musunuz arkadaşlar? Kendi vatandaşını sürekli terörist, hain ilan eden, çamur medyasının yazdığı yalanlarla gerçekleri gizleyebileceğini sanan KHK cumhuriyetinin iktidarı AKP’ye sesleniyorum: Bu KHK’lerden geriye ne kalacak? Ne kalacağını sizlere konuşmamım sonunda söyleyeceğim çünkü bilmek öncelikle sizin hakkınız. Ülkenin ortak aklı saraylarda hazırlanan KHK’ler değil, Meclisten çıkartılan yasalardır. FETÖ’yle mücadele, AKP iktidarının tek başına yapacağı iş değil, tam tersine AKP’lileri de kapsayacak bir mücadeledir. Kendi halkı asgari ücrete avuç açarken rahatsız olmayan Hükûmetin işi yoksulluğa isyan eden işçilerin grevini yasaklamak değil, vergi cennetlerine para kaçırmayı yasaklamaktır. Atanamayan öğretmenlerin yüz binleri bulduğu ülkemizde Millî Eğitim Bakanlığının işi muhalif akademisyenleri susturmak değil, eğitimin kalitesini artırmaktır.

Bu kürsüden söylenenler aynı zamanda vicdanların sesi; bu kürsüden söylenenler vatandaşın umudu, mağdurların sesi ve haklıların inadı. Biz gerçekler yalanları alt edinceye kadar konuşmaya devam edeceğiz ve bilin ki tarih yaşananları unutmayacak. Dün söylediğini bugün unutan, önceki gün destek verdiğini ise bugün terörist ilan eden bir iktidar yolun sonuna gelmiş demektir. Halkın adaletinden kaçış yoktur çünkü tarih unutmaz.

KHK’lerden geriye ne kalacak demiştim, değil mi? Hakkını yediğiniz yüz binlerce insan sizi unutmayacak ama adaletsizliği kanun sayan KHK’leriniz elbette unutulacak. Aynı hukuk bir gün sizi de yargılayacak. Terörle mücadele değil, iktidarı koruma hırsınız olan OHAL rejimi elbette bitecek; suçsuz yere ihraç ettiğiniz emekçilerin ise umudu hiç bitmeyecek.

Son olarak diyorum ki bu güzelim memleketi OHAL’le, KHK’lerle yönetmeye devam edemezsiniz. Biz tek yürek olup “hak, hukuk, adalet” demeye devam edeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Usluer.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Yaşar Tüzün’ün, Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer’i parti meclisi üyeliğine seçilmesi nedeniyle tebrik ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın Usluer, Sayın Pekşen’i tebrik etmiştik, sizi tebrik etmezsek olmaz. Yeni görevinizi tebrik ederiz, hayırlı olsun, başarılar dileriz.

GAYE USLUER (Eskişehir) – Sağ olun, teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- 672 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/758) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 423) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Arzu Erdem’e aittir.

Sayın Erdem, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kıymetli milletvekilleri, 423 sayılı Kanun Hükmünde Kararname üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz izleyicilerimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi lideri Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi grup toplantısında, 16 Ocak 2018 tarihinde yapmış olduğu konuşmasının bir bölümüyle başlamak istiyorum konuşmama: “Afrin’e bir şafak vakti girip terör koridorunun Akdeniz’le bağlantı yollarını kesmek, teröristlere Türk milletinin demir yumruğunu ve hakikat dolu müdahalesini göstermek helalihakkımızdır. Afrin temizlenmeli, Münbiç ve diğer fitne kaynakları, adi terör kampları, terörist üreme alanları yerle bir edilmelidir. Diyor ki Akif: ‘Medeniyet size çoktan beridir diş biliyor/ Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.’ Yutmak isteyenin boğazına düğümlenir, yemek isteyenin azı dişini sökeriz. Biz Türk milletiyiz. Korkak ve kaçak yaşamaktansa kahramanca ve imanla ölümü tercih eder, sadece rükû ve secdede eğiliriz.

Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin meşru savunma ve beka mücadelesinde can pahasına yanındayız. Devletin şanını lekeletmemeye kararlıyız. Yiğit askerimizin duacısıyız. Allah gazamızı mübarek kılsın, Allah hainlerle mücadelede kerem ve lütfunu üzerimizden eksik etmesin, ilahî yardımını bizlerden esirgemesin. Akif’in deyişiyle haykırıyorum: ‘Doğduğumdan beridir aşığım istiklale/ Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale.’”

Evet, Afrin’de mücadele eden kahramanlarımıza buradan dualarımızı tekrar göndermek istiyorum. Yüreğimiz, dualarımız ve gerekirse bedenimizle birlikte yanlarında olacağımızı da tekrar vurgulamak istiyorum. Şehadete kavuşmuş olan kahramanlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır diliyorum. Yine, gazilerimize ise uzun ömürler, sağlıklı ömürler ve şifalar diliyorum. Rabb’im o bölgede yapılan mücadeleyi muzaffer eylesin. Haine karşı askerimizin başı her daim dik olsun ve bozkurt işareti o bölgede eksik olmasın.

Değerli milletvekilleri, özellikle son iki yıla baktığımızda ülkemiz üzerinde dolaşan kara bulutları hepimiz biliyoruz. Bilhassa içeriden yapılan saldırılar, birçok terör örgütünün aynı anda ülkemizle mücadelesi ve bu mücadelede hain saldırılarla özellikle ülkemizi acziyete uğratmaya çalışması hepimizde birlik beraberlik ruhunun ne kadar önemli olduğunu, kenetlenmenin ne kadar önemli olduğunu aslında tekrar harekete geçirmiştir. Türk milleti bilhassa 15 Temmuz darbe girişimi gecesinden sonra, özellikle, var oluş ile yok oluş arasındaki incecik çizgiyi hep birlikte yaşadıktan sonra el ele verip o gece büyük bir demokrasi zaferi vermiştir. O gece Türk milleti haine meydan okumuştur ve o meydan okuma o günden bugüne devam etmektedir. Bundan sonrası için de hem emperyalist güçlere karşı hem sınır ötesinde yapılan harekâtla birlikte hem ülke içerisinde 7/24 terörle mücadeleyle birlikte devam edecektir. Özellikle, Türk milletinin boyunduruk altına girmeyeceğini, özellikle, o bölgede farklı güdümlerle birtakım hareketlerin gerçekleşmeyeceğini Türk milleti orada askerî harekâtıyla göstermiş oldu; Rabb’im güç ve kuvvet versin.

Biz, özellikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak o dönemden sonra, darbeden sonra, siyasi kısır çekişmeleri bir kenara bıraktıktan sonra Türk milletine yüzümüzü dönelim ve Türk milletinin geciktirilmiş sorunlarını çözelim diye gayret içerisindeyiz. Bu sorunlarla ilgili, yine ben her kürsüye çıktığımda dile getiriyorum, tekrar dile getirmek istiyorum. Özellikle, çıkan KHK’lerde zaman zaman eksiklikler olabiliyor, aksaklıklar olabiliyor, bunlarla ilgili düzenlemelerin bazen tekrar yapılması gerektiği yönünde de uyarılarımız mevcut.

Taleplerin başında… 20 bin öğretmen atamasına 5 bin ek atama açıklandı ancak 5 bin ek atama yeterli midir? Değildir çünkü Millî Eğitim Bakanının bizatihi kendi açıklaması, 100 bin öğretmen açığı var ülkemizde. Göz bebeğimiz çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin kendi branşlarına atanmış olmaları, kendi branşlarında öğretmenlik yapmaları onların mutluluğu demektir. Çocuklarımızın mutluluğunu sağlayacak öğretmenlerimizin mutluluğu ise kendi alanlarında çalışmalarını sağlayarak olur. Onun için, bir planlamanın yapılması, hangi alanda hangi öğretmenin istihdam edilmesi gerektiğine de sayı olarak karar verip bu sayının mutlaka kadro şeklinde açıklanması gerekmektedir.

Burada, ücretli öğretmenlerin özellikle talebi bulunmaktadır. Ücretli öğretmenlerle ilgili net bir kadro açıklanmadı ama özellikle, son bir sene içerisinde ücretli öğretmenlik yapmamış ise -kadroya geçmek için ara vermiş olabilir on yıl ücretli öğretmenlik de yapmış olsa- bu öğretmenlerimizin kadroya geçişiyle ilgili bir engel bulunmakta. Bu engelin aslında kaldırılması gerekir çünkü bir düzenleme geldiyse ücretli öğretmenlerle ilgili tekrar son sene baz alınmamalı. Bir de KPSS’ye girmiş olması şartı var son sene içerisinde. Bunu da önceden bilmedikleri için, öğretmenler girmediği için, ücretli öğretmenler bundan istifade edememektedirler. Bunun da üzerinde durmamızda fayda var.

Engelli öğretmen adaylarımızla ilgili… Bir avuç engelli öğretmen adayımız var. Hepimiz, özellikle engelli öğretmenlerimizle alakalı aynı hassasiyeti elbette ki ortaya koyuyoruz ama iş, aslında işin çözümüne geldiği zaman, yeteri kadar elimizi taşın altına koyuyor muyuz, ona bir bakmak gerekiyor çünkü engelli öğretmenlerle ilgili bir düzenleme gelebilir ve tüm engelli öğretmenlerimizin ataması yapılabilir. Bu anlamda, özellikle buradan, engelleri olup… Bana göre hiç engel değil, engel aslında o kardeşlerimizi, öğretmenlerimizi anlamayanlarda. Onların atanmasıyla ilgili, yüreğimizin kendileriyle bir olduğunu da söylemek istiyorum.

Farklı bölümler var. Bu bölümler aslında çok önemli bölümler. Emlak ve emlak yönetimi mezunu kardeşlerimizin durumu… Bugün yine bir heyet olarak geldiler. Emlak ve emlak yönetimi mezunu kardeşlerimizin alınması gereken alanlar var. Özellikle -bu bölümlerin olduğu işte Maliye Bakanlığından tutun Millî Emlake kadar- onlara mutlaka bir kadro açılması gerekmektedir.

Sağlık Bakanlığı atama rakamını açıkladı ancak bunların dağılımıyla ilgili bir açıklama gelmediği için ortada büyük bir kargaşa var, karmaşa var insanların akıllarında. Bununla ilgili de mutlaka bir çalışma yapılması gerekmektedir.

Büro yönetimi ve çağrı merkezi hizmetleri alımlarının birbirinden mutlaka ayrılması gerekiyor, ayrı ayrı yapılması gerekiyor. İhtiyaç olduğu hâlde bir buçuk yıldır yine alım yapılmamakta.

Anestezi teknisyenliği ve teknikerliği bölümlerinden mezun olan gençlerimiz… Bu bölümler aslında okullarda var, hâlâ bölümlerin varlığı devam ediyor, bu bölümlerden mezun vermeye devam ediyoruz ve mezun vermeye devam etmemize rağmen, atanamayan insanların yanına atanamayan ya da kadro alamayan insanlar sayıyla eklenmekte, çoğalarak devam etmekte.

Suriyeli sığınmacı politikamıza baktığımızda, şu an ülkemizde 3,5 milyonun üzerinde; bunun özellikle 500 bin civarı yeni doğan. Bunlarla ilgili eğitim öğretime ilave edilmiş olan PICTES öğretmenleri var. Bu öğretmenlerimiz o çocukların entegrasyonu noktasında bir çalışma yapmaktalar ancak ağustosta sürelerinin biteceği yönünde bir açıklama yapıldı. Bunu eğer bitirirsek yarın o çocuklar eğitimsiz bırakıldığı zaman, özellikle ileride kendi çocuklarımızın, torunlarımızın başına bela olabilme ihtimalini göz önünde bulundurmamız gerektiği için bu eğitim sürecinin devam etmesi gerektiğini mutlaka vurgulamak istiyorum.

Şimdi, özellikle balıkçılık teknolojisi mezunu kardeşlerimiz var. Üç etrafı denizlerle çevrili bir ülkemiz var. Nadide güzelliklere sahip, çok fazla millî projenin yapılabileceği bir ülkemiz olmasına rağmen bu kardeşlerimizle ilgili de bir planlama yapılmadığı için, özellikle onların yine atanmaları noktasında veya kadro verilmesi noktasında uzun zamandan beri süren bir eksiklik söz konusu, bunun da mutlaka değerlendirilmesi gerekmektedir.

İçişleri Bakanlığı 2018 yılında görevde yükselme sınavı yapmayı planlamaktadır. Bu sınav genel olarak dört yılda bir yapılmaktaydı ve üç yıl şef olarak görev yapan vatandaşımız düzenli olarak bu sınava girmekteydi. Ancak bu sene yapılmasıyla 2015 yılı sonunda şef olan yüzlerce vatandaşımız müdürlük sınavına en az üç yıl şef olarak çalışma şartından dolayı giremeyecektir. Bu durum yüzlerce vatandaşımızın mağduriyetine sebep olmaktadır. Bu tip sistemler ve değişiklikler yapılırken aslında küçük hatalardan dolayı sistem tıkanmakta, bu tıkanıklığı gidermek için baştan planlamanın doğru yapılması gerektiği üzerinde de durmam gerekiyor.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde kuruluşlarda çalışan sosyolog, öğretmen, sosyal çalışmacı, psikolog, hemşire, usta öğretici ve başka alanlarda çalışan ve yaklaşık 3 bin kişi olan bu meslek elemanları kadrolu meslek elemanlarıyla aynı işi yapmaktalar ve aynı belgeler imzalanmaktadır. Ancak ek ders karşılığı meslek elemanlığı yapmakta ve bunların resmî tatilleri bile bulunmamaktadır.

Onun için bu alanların tamamında aslında önümüzde birçok sorun var bu şekilde ama on dakika değil saatlerce konuşup bunların hepsini belki detaylı bir şekilde önümüze serip tekrar bir değerlendirmemizde fayda var.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdem.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Sayın Tüm, sisteme girmişsiniz, buyurun efendim, nedir?

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Maddeye yönelik söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, yeni torba yasa tasarısına göre her türlü internet yayınının RTÜK denetimine tabi olmasına ilişkin açıklaması

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni torba yasa tasarısına göre her türlü internet yayını, RTÜK’ün denetimine tabi olacak ve denetimden geçemeyen yayınlar, RTÜK’ün talebi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından erişime kapatılacaktır.

Değerli vekillerim, bu tasarı, sansürü kalıcılaştırma tasarısıdır. YouTube’un 2008 yılında iki buçuk sene engellendiği ve Wikipedia’nın ise neredeyse bir yıldır engelli olduğu ülkemizde RTÜK’e böyle bir yetki verilmesi, internet özgürlüğünün tümden yok edilmesi anlamına gelmektedir. Bugün itibarıyla 150 binden fazla “web” sitesi ve içeriği, Türkiye’den erişimi engelli durumdadır. Haber siteleri engelleniyor, sosyal medya hesapları kapatılıyor, şimdi de internetten yayın yapan siteler engellenecek. Buradan iktidara sesleniyorum: Böyle bir tasarı, akla, mantığa ve özgürlüklere aykırıdır. Elinizi internetimizden çekin diyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüm.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- 672 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname (1/758) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 423) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

OLAĞANÜSTÜ HAL KAPSAMINDA KAMU PERSONELİNE İLİŞKİN ALINAN TEDBİRLERE DAİR KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (*))

 

Olağanüstü hâl kapsamında kamu personeline ilişkin bazı tedbirler alınması; Anayasanın 121 inci maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu'nca 15/8/2016 tarihinde kararlaştırılmıştır.

Amaç ve kapsam

MADDE 1- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname ile 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında, kamu personeline ilişkin bazı tedbirlerin alınması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen bulunmamaktadır.

Önerge bulunmamaktadır.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

Kamu personeline ilişkin tedbirler

MADDE 2- (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan;

a)  Ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden,

b) Ekli (2) sayılı listede yer alan kişiler Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatından,

c)  Ekli (3) sayılı listede yer alan kişiler Jandarma Genel Komutanlığı teşkilatından,

ç) Ekli (4) sayılı listede yer alan kişiler Sahil Güvenlik Komutanlığı teşkilatından, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilir.

(2)   Birinci fıkra gereğince kamu görevinden, Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatından, Jandarma Genel Komutanlığı teşkilatından ve Sahil Güvenlik Komutanlığı teşkilatından çıkarılan kişilerin, mahkûmiyet kararı aranmaksızın, rütbe ve/veya memuriyetleri alınır ve bu kişiler görev yaptıkları teşkilata yeniden kabul edilmezler; bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; bunların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, gemi adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamazlar. Bu kişiler hakkında ilgili bakanlık ve kurumlarca ilgili pasaport birimine derhal bildirimde bulunulur. Bu bildirim üzerine ilgili pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilir.

(3)   Birinci fıkra kapsamında kamu görevinden çıkarılanlar, varsa uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları ve müsteşar, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar.

 

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

Önerge? Yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 3- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

Önerge? Yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 4- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 4’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

Önerge? Yok.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Komisyon Başkanının bir redaksiyon talebi vardır.

Buyurun Sayın Başkan.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) – Görüşülmekte olan 423 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname, Genel Kurulda kabul edilerek kanunlaşacağından düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesine, ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “Kanun Hükmünde Kararname” ibarelerinin “Kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır.

Bilgilerinize sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Talebiniz kayıtlara geçmiştir. Redaksiyon işlemi, kanun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, 3’üncü sırada yer alan 673 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/759) ve İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

3.- 673 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/759) ve İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 424) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 424 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu kanun hükmünde kararname, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle kanun hükmünde kararname, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Aytuğ Atıcı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekilimiz Sayın Deniz Depboylu.

İlk söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Aytuğ Atıcı’da.

Sayın Atıcı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sıra sayısı 424 olan 673 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Darbe teşebbüsünü “Allah’ın bir lütfu” olarak görmeyen, OHAL uygulamasını fırsat bilip her konuda yasal düzenleme yapmayan, olağanüstü hâl bahanesiyle tüm muhalifleri yok etmeye çalışmayan milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

20 Temmuz 2016’da AKP olarak olağanüstü hâl ilan ettiniz ve ülkeyi kanun hükmünde kararnamelerle yönetmeye başladınız. Bu iş çok hoşunuza gitti ve olağanüstü hâl döneminde kanun hükmünde kararnamelere karşı olanları “terörist” ilan ettiniz. Ben ve grubumuz, olağanüstü hâle de kanun hükmünde kararnameyle yönetilmeye de karşıyız. Şimdi, biz terörist miyiz? FETÖ’yle kol kola gezen ve o teröristleri öven sizdiniz. İstedikleri her şeyi veren sizdiniz. Fetullah Gülen’le görüşmek için sıraya giren sizdiniz, hatta bazı kadın milletvekilleri Gülen’le görüşürken başını örtmüşlerdi, onlar da AKP’nin milletvekilleriydi. Şimdi terörist olan biz mi olduk? PKK’yla Oslo’da görüşen sizdiniz. Öcalan’a övgüler dizen bakanlar AKP’nin bakanlarıydı. Teröristlerin kimlik kontrolü yapmasına, vergi toplamasına, mahkeme kurmasına izin veren yine sizdiniz. “Terörist” dediğiniz Salih Müslim’i çağıran, ayağının altına kırmızı halı seren yine sizdiniz. Şimdi terörist biz mi olduk? IŞİD’lilere “Bir grup öfkeli Sünni genç” diyen sizin Başbakanınız Ahmet Davutoğlu idi. Şimdi terörist biz mi olduk? ÖSO gibi içinde terör unsurları barındıran bir yapıyı “Kuvayımilliye” ilan eden sizdiniz. Şimdi terörist biz mi olduk? Siz bu yaklaşımlarınızla teröre ve teröristlere destek vermiş olmuyor musunuz?

Peki, biz kimlere sahip çıkıyoruz? Örneğin biz Türk Tabipleri Birliğine sahip çıkıyoruz. Kanuni vazifesini yapan ve halk sağlığını koruyan Türk Tabipleri Birliğine sahip çıkıyoruz. Değerli arkadaşlar, Türk Tabipleri Birliği kanunla kurulmuştur ve kanunla görevleri verilmiştir. 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (a), (c), (d) ve (e) fıkralarının tamamı, halk sağlığı konusunda Türk Tabipleri Birliğine görev veriyor, Türk Tabipleri Birliği de halkın sağlığını korumaya çalışıyor. Siz onları “terörist” ilan ediyorsunuz. Fırsattan istifade, bu ithamlarınızla birlikte Türk Tabipleri Birliğinin önündeki “Türk” ibaresini kaldıracağınızı söylüyorsunuz. Ya, buna deliler güler. Ne ilgisi var ortada dönen işler ile oradaki Türk ibaresinin? “Türk” ibaresi, sizi niye rahatsız ediyor? Bunu ben anlamıyorum, halkımız hiç anlamıyor ve size gülüyor.

Biz kime sahip çıkıyoruz? Biz, Cumhurbaşkanının tabiriyle, kurunun yanında yanan yaşa sahip çıkıyoruz. Biz, muhalif olduğu için güvenlik soruşturması bitirilmeyen, ısrarla bitirilmeyen, atandığı hâlde güvenlik soruşturmasına takılan genç doktorlara sahip çıkıyoruz. Biz, kime sahip çıkıyoruz? Muhalif olduğu için, FETÖ’yle hiçbir ilgisi olmadığı hâlde cezalandırılan sendika ve derneklere sahip çıkıyoruz. Şimdi, dönün, bir bakın bakalım teröre destek veren kimmiş?

Şimdi, olağanüstü hâl ilan edildiğinde, yarın tarih bunu yazdığında, herhangi bir insan çıkıp da “Yahu, bu AKP neden olağanüstü hâl ilan etti?” diye bir baktığında, Bakanlar Kurulunun tezkeresini incelediğinde acaba bir gerekçe görecek midir? Hayır, göremeyecektir çünkü sizin Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiğiniz tezkerede niçin olağanüstü hâl ilan ettiğinizin bir gerekçesi yoktur. Bunu bile yazmadınız. Peki, gerekçeleri nereden öğreniyoruz? Hükûmet adına dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın konuşmasında. Şimdi, bakın, Bekir Bozdağ’ı seversiniz sevmezsiniz, AKP’yi seversiniz sevmezsiniz, oy verirsiniz vermezsiniz ayrı konu ama Bekir Bozdağ, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir Bakanıdır, üstelik Adalet Bakanıdır, ağızından çıkan söze güvenmek gerekir.

Şimdi, bazı alıntılar yapacağım, bakın bakalım, Bakan acaba doğruları söylüyor mu, üstelik Adalet Bakanı? Adalet Bakanının yalan söylediği bir ortamda acaba milletin, Hükûmete, devlete, herhangi bir güveni kalır mı? Bakın, söylüyorum, Bekir Bozdağ diyor ki: “Hükûmetimiz, dün Millî Güvenlik Kurulunun aldığı karar çerçevesinde darbe teşebbüsünde bulunan terör örgütünün tüm unsurlarıyla ve süratle bertaraf edilmesi amacıyla Türkiye'de üç ay süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir.” Peki, güzel. Dönüyoruz Anayasa’ya bakıyoruz, Anayasa diyor ki: “Evet, ülkende olağanüstü bir hâl varsa olağanüstü hâl ilan edebilirsin ancak bu süreçte çıkaracağın bütün kanun hükmündeki kararnameler senin bu gerekçenle ilişkili olacak.”

Bekir Bozdağ’ın yarım saat süren konuşmasında FETÖ dışında hiçbir terör örgütüne veya bir yapıya değinilmemiştir. Yani Hükûmetin Bakanı çıkıyor, diyor ki: “Ben FETÖ’yle mücadele için olağanüstü hâl ilan ettim.” Şimdi, dönüp bakıyoruz, FETÖ dışındaki bütün muhaliflerle mücadele etmek üzere kanun hükmünde kararname çıkıyorsunuz. FETÖ’nün her türlü bağlantısını çıkardınız ancak siyasi bağlantılarını çıkarmadığınız için FETÖ’yle mücadelede başarılı olamayacaksınız.

Bakın, Bekir Bozdağ ne diyor? “Olağanüstü hâl kararının farklı yansıtılması ‘Toplumun bütün hayat alanlarına sirayet edecek, yasaklar gelecek, şu kısıtlamalar olacak.’ şeklinde bir değerlendirme yapılması büyük yanılgı olur.” Allah aşkına, hayatın hangi alanını kısıtlamadınız acaba? Bir iki örnek vereyim. Ya, şurada, burnumuzun dibindeki İnsan Hakları Heykeli’ni bile ablukaya aldınız, oraya seyyar bir karakol kurdunuz. Ya, heykelden korktunuz, heykelden; adı “İnsan hakları Heykeli” olduğu için heykelden korkarak polisimize orayı ablukaya aldırdınız. Böyle bir saçmalık daha dünya yüzeyinde görüldü mü?

Bu dönemde, OHAL döneminde kısıtlama yapmayacaktınız ya, daha geçen hafta Mersin’de şehir hastanelerinin 1’inci yıl dönümünde “Acaba bu hastaneler vatandaşa yararlı mıdır, aksayan yönleri nedir, aksayan yönlerini nasıl düzeltebiliriz?” diye bir panel yapılması planlanmıştı, Mersin Valisi bu panele izin vermedi arkadaşlar. Bu panel siyasi değil, bu panel AKP’yi suçlayan bir panel de değil, kaldı ki olabilir de ama Mersin Valisi bu toplantıya izin vermedi. İki sebebi olabilir: Ya korktu sizden ya da “Devlet güçleri bu toplantının güvenliğini sağlayamaz." dedi. İkisi de utanç vericidir, her ikisi de utanç vericidir. Bugün Türkiye’de her türlü eylem, sokakta her türlü basın açıklaması yasaktır sizin sayenizde.

Bakın, Bekir Bozdağ ne diyor: “Olağanüstü hâl, ekonomik, sosyal, kültürel ve benzeri hiçbir faaliyeti olumsuz etkilemeyecek.” Bakan diyor bunu, kapıdan geçen bir adam değil. Bakıyorum, olağanüstü hâl ilan ettiğinizde dolar 3 lira 4 kuruş, şimdi 3 lira 78 kuruş; avro 3 lira 35 kuruş, şimdi 4 lira 66 kuruş; mazot 3 lira 79 kuruş, şimdi 5 lira 17 kuruş. Hani doğruları söylüyordunuz? Hani ekonomiye etkisi olmayacaktı? Neden halka yalan söylüyorsunuz? “Ekonomiyle ilgili herhangi bir düzenleme yapılmayacaktır.” diye söylüyor, internet üzerinden döviz ticaretini düzenliyorsunuz ya! Ya, ne alakası var internet üzerinden döviz ticaretiyle FETÖ’yle mücadelenin?

Bakın, ne diyor hazret, diyor ki: “Kanun hükmündeki kararnameler, Resmî Gazetede yayımlanır yayımlanmaz hemen Parlamentoya gelecek ve bir ay içinde görüşülecektir.” Ya, Adalet Bakanı söylüyor bunu. Sonra? Bir buçuk yıl geçmiş, biz daha bugün görüşüyoruz. Hani yalan söylemeyecektiniz halka? Adalet Bakanı diyor ki: “Efendim, olağanüstü hâl süresi içerisinde biz kanun hükmünde kararname çıkaracağız ama üç ay sürecek olağanüstü hâl uygulaması.” Açın bakın. Bakın, tutanaklardan okuyorum, tutanaklardan. “Üç ay sürecek.” diyor, üç ay. Yalan söylüyorsunuz, yalan. Bir buçuk yıl…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Atıcı, sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Üç aylık bir süre için kanun hükmünde kararname çıkarmak için izin aldınız ama bir buçuk yılı geçti. Yalan söylediniz millete. Yakışıyor mu bir bakana, yalan söylemek? Yakışıyor mu parlamenterlere, yalan söylemek? “Üç ay demiştik, neden ikinci kere elimizi kaldıralım?” diye hiçbir AKP’li milletvekili karşı çıkmadı mı bu işe? Ama iş o kadar tatlı ki doğruları söylemeyen Adalet Bakanı, terfi ettirildi ve Başbakan Yardımcısı oldu. Böyle bir ülkede yaşamak, gerçekten benim ağrıma gidiyor.

KHK’ler çıkararak yaptığınız hataları saymakla bitiremem. Tek tek yaptım, çıkardım: “Hata yaptık, kusura bakmayın, sizi iade ediyoruz.” “Hata yaptık, kusura bakmayın, iş yerinizi tekrar açabilirsiniz.” diye onlarca madde çıkardınız ama insanların hayatı söndü. Bunların hesabını önce halk soracak, sonra biz soracağız.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Atıcı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Atıcı, burada konuşmasını yaparken Hükûmetin bir Bakanını dolayısıyla AK PARTİ iktidarını, aynı zamanda KHK’ler, olağanüstü hâl burada kabul edilirken ellerimizi kaldırdığımızı, itiraz etmediğimiz çerçevesinde bir yalanın parçası olduğumuzu ifade etti. Bu, açık bir sataşma; bu çerçevede söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bostancı.

Yeni bir sataşmaya mahal vermemek üzere buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın görüşülmekte olan 673 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; esasen, konuşmalar üzerine çıkıp burada söylenen sözlere, ortaya konulan mantığa ifade edecek, söyleyecek çok sözümüz var ama tartışma uzamasın, herkes eleştirisini dile getirsin, bu KHK’ler meselesi halledilsin yaklaşımı çerçevesinde dinliyoruz, mümkün mertebe cevap vermek istemiyoruz. Sayın Atıcı eleştiri yapabilir ama “yalancılık malancılık” sözleri “hazret” gibi alaycı ifadeler, bunlar doğru değil, bunlar uygun da değil; bunlar bir dil değil, eleştiri yapmakla ilgili de değil, bunun mantığıyla da ilgili değil.

Evet, başlangıçta olağanüstü hâl kısa bir dönem için düşünüldü, millete böyle söylendi. Sonraki dönemlerde söylenmedi mi, millet bilmiyor mu olağanüstü hâlde olduğunu? Tabii ki biliyor, her şeyi milletle paylaşarak yapıyoruz. Gerek görülünce Anayasa, yasalar çerçevesinde buradaki Parlamentonun onayına sunulur, Parlamento kabul ederse olağanüstü hâl devam eder. Milletle paylaşılan bir şey. Hangi yalandan bahsediyorsunuz, nerede bunun yalanı? Bu kavramları bu kadar kolay kullanmayın. Eleştirirsiniz, amenna ama bazı ifadeleri kullanırken burada siyasal eleştirinin kastının ötesinde bir tahkir ve aşağılamaya girdiğinizde mesele farklı bir bağlama taşınır. Bu, söylediğiniz insanlar için değil, söyleyen için problem oluşturur Sayın Atıcı.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Atıcı, buyurun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Bostancı, konuşmasında aslında beni teyit eden şeyler söyledi, teşekkür ederim kendisine çünkü olağanüstü hâlin üç ay süreyle çıkarıldığını, bunun sözünün verildiğini, bu sözün tutulamadığını kendisi bizzat söyledi. Evet, bu, halka doğruları söylememektir. Ancak bu lafları söyleyenlerin başının belaya gireceğini ifade etti. Eğer bu, bir tehdit ise cevap vermek isterim, eğer tehdit değil ise kendisinin açıklamasını isterim.

Teşekkür ederim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hiçbir tehdit yok. Söylediğim, sadece, siz bu tür kavramları kullanırsanız sizin kişiliğiniz, kimliğiniz bakımından problem doğurur, dediğim bu.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – “Başınız belaya girer.” dediniz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hayır, böyle bir şey söylemedim.

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Demediniz, peki.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Kayıtlara da bakarız Sayın Atıcı, gerekirse.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Ayrıca her zaman halkla doğruları paylaştık, ne olduysa halkla paylaştık. Açık ve şeffaf iktidarlar bunu yapar. Türkiye bir demokrasi, bizim yaptığımız da budur.

BAŞKAN – Peki.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- 673 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/759) ve İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 424) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekilimiz Sayın Deniz Depboylu’ya aittir.

Sayın Depboylu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 424 sayılı 673 sayılı OHAL Kapsamında Bazı Tedbirlerin Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, İdlip’te şehit düşen askerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yaralı 5 asker ve 1 sivil görevlimize de acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, şanlı ordumuz bugün Suriye'de, komşu ülkenin topraklarında ülkemizi hedef almış ve küresel güçler tarafından desteklenen, beslenen bir terör örgütünün üzerine tüm gücüyle vatanını, milletini korumak üzere giderek bir fedakârlık yapmakta ve en önemli görevini yerine getirmektedir. Bu görevi yerine getirirken, bir yiğit asker tankın üzerinde hazırlığını yaparken bir televizyon programcısı, bir gazeteci yaklaşıyor, diyor ki: “Nereye?” Asker dönüyor “Kızılelma’ya.” diyor ve arkadan tekrar soruyor ilk soruyu soran kişi: “Ailene bir şey söylemek ister misin?” diyor. “Ne diyeyim ağabey, beklemesinler." diyor. İşte böyle yürekli, böyle adanmış, kutsiyeti olan bir ordunun mensubu olan bir askerimiz, bir gencimiz bu sözlerle hem gayesini hem de oradaki mevcudiyetini ifade ediyor.

Peki, sonra ne oluyor? Bir Kızılelma tartışmasıdır almış başını gidiyor. Hatta, öyle biri çıkıyor ki, diyor ki: “Kızılelma şirktir.” Öyle bir hadsizlik yapıyor ki, zira kendisi milliyetçilikten uzak, kültürünü bilmeyen, Türklüğünden habersiz, tarihini hiç okumamış bir zat olmalı ki bu sözleri ifade edebiliyor.

Kızılelma nedir, biraz bahsedeyim, belki içinizde de tam olarak bunu bilmeyen vardır veya dinleyen vatandaşlarımızdan bilmeyen vardır. Türkler, özellikle Oğuz Türkleri arasında cihan hâkimiyetinin sembolü olarak ifadesini bulmuş bir mefhum ve mefkûredir. Bazen bir zaferin işareti, bazen hâkimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek için hedef seçilen yerin sembolü olmuştur, sembol olarak kullanılmıştır. Kızılelma, üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan ancak uzaklaştığı oranda cazibesi artan ülküler ve düşlerdir. Türk milletinin ülkü birlikteliğinin sembolleşmiş hâlidir. Kızılelma bir semboldür; ulaşılmak istenen bir hedef, katedilmesi gereken bir yol, bir adil yönetim arzusudur. Ülküler, Kızılelma kavramında sembolleşir. “İnsanları insan yapan, büyük bir düşüncenin arkasından koşmalarıdır." diyor Nihal Atsız ve ekliyor “İnsanın şeref için müstesna saydığı bir gaye için ölmesini bilmesidir.” Türklerin İslamiyet’le birlikte milletleşme sürecini tamamlaması, Kızılelma kavramının da o anlamda, o oranda anlam kazanmasına yol açmıştır ve bunu biz farklı farklı olarak da ele alabiliriz. İslamiyet öncesi “Kızılelma nedir?” sorusuna vereceğimiz cevap “Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar fethetmek” olabilirdi. “İslamiyet sonrası Kızılelma nedir?” sorusuna vereceğimiz cevap “dünyaya nizam vermek ve İlayıkelimetullah için çalışmak” olurdu. Bahsi geçen Kızılelma hedefleri millî bir ülküdür ve bunlara ulaşmak, Türk milletinin ortak amacı hâline gelmiştir. Ülküsüz insanlar, inanmadıkları değerleri sadece hayal ederler ve hayal ettikleri şeylerin de olamayacağına inanırlar. Oysa ülküsüne sahip çıkan ülkücüler, inandığı değerler için ümit sahibidirler, onun inandığı değer, hayalin ötesindedir, ümit ettiği, hedeflediği şeylerin bir gün mutlaka gelişeceğinden de emindirler, aynı Mustafa Kemal Atatürk gibi.

Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: “Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun en evvel, her şeyden evvel Türkiye'nin istikbaline, kendi benliğine, millî ananelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.” Peki, Mustafa Kemal Atatürk, böylesine bir bilgiye, kimliğe sahip bir büyük Türk, bize bu şekilde bir uyarıda bulunurken bizim geldiğimiz noktada yaptığımız hatalar, katettiğimiz yol nedir, biraz da belki bunları düşünmemiz gerekiyor.

Sayın Bekir Bozdağ’ın açıklamalarına baktığımızda, kanun hükmünde kararnamelerle ihraç edilenlerin sayısı 110.778. Bazıları iade olmuş, 3.604 kişi; şu anda mevcut görevden alınmış kişiler 107.174. Peki, bu kadar insan neden ülküsüz hâle geldi de… Tabii ki içlerinde kurunun yanında yaş mı var, onu da bir dikkate almak lazım hepsini suçlamadan önce. Peki, bu kadar millî değer kaybı olmuş, erozyona uğramış bir grup nasıl ortaya çıktı, buna nasıl izin verildi, belki de bunun üzerinde düşünmemiz lazım.

Mustafa Kemal Atatürk, tarih bilincine sahip, tarihi en iyi bilen liderlerden birisidir; belki de şu anda hepimizin okuduğu tarih kitaplarından çok daha fazla tarih kitabı okumuştur. Bugün Kızılelma’dan rahatsız olanlar, Kızılelma’yı itham edenler veya bozkurt işaretini itham edenler, içlerinde de özellikle Atatürkçü olduğunu iddia edenler varsa, lütfen, Mustafa Kemal Atatürk’ün bozkurtla ilgili olarak yaptığı faaliyetlere bir baksınlar; ilk çıkardığı pula baksınlar, ilk bastırdığı paraya baksınlar. Kızılelma ülküsüne böylesine sahip bir liderin kurduğu cumhuriyette bunlardan rahatsız olanların Atatürkçülüğü ne kadar benimsedikleri konusunda herhâlde bir öz eleştiri yapmaları gerekiyor. Zira, Mustafa Kemal Atatürk şimdi burada olsaydı, zannediyorum, Hatay’ı göz göre göre riske atmaktansa bugün yürütülen harekâtın başında bizzat olurdu.

Değerli milletvekilleri, Türk milletinin iradesi, arzusu, hâkimiyeti veya ülküsü sadece Türklüğün üzerine değildir. Başbuğ Alparslan Türkeş’in bir sözü var, bunu, millî iradeyi şu şekilde ifade eder, ben sizinle paylaşmak isterim: “Türk milletinin iradesi yalnız Türk milletinin insan haysiyetiyle yaşatılması, yükseltilmesi gayesini güden bir irade değil, aynı zamanda, Türk milletinin yükseltilmesi, yaşatılması iradesi diğer insanların ıstıraplarının giderilmesidir.”

Şimdi, ordumuzu suçlayanlar, itham edenler -ki, zannediyorum şu anda burada, içimizde böyle birileri yok ama maalesef toplumda böyle kişilerle karşı karşıya geliyoruz- olmadık ithamlarla ordumuzu karalamaya, askerimizin moralini yıpratmaya, askerimizin gururunu örselemeye çalışıyorlar ama buna asla izin vermeyeceğimizi bilmeleri gerekir. Zira, askerimiz orada sadece askerî hâkimiyetiyle bir deha yaratmamakta, aynı zamanda, orada yaşayan insanlara da ne kadar merhametli olduğu ve onları ne kadar koruma altına aldığı da sürekli kaydedilmekte, dünyanın gözü önüne sunulmaktadır.

Bugün, şanlı ordumuz küresel oyunların, terör ordularının üzerine bir balyoz gibi tüm varlığıyla, tüm gücüyle inmiştir ve panik hâlinde ne yapacaklarını bilmeyen bu terör unsurları, bir yandan dünyanın dikkatini yanlış taraflara çekmeye, yalanların üzerine çekmeye çalışırken, bir yandan da maalesef, ülkemiz içinde bulduğu yandaşlarla aynı fikri, aynı eylemi burada da yürütmeye çalışmaktadır ama unutulmamalıdır, bugün, şurada, Mecliste ben bir sorsam “Kaç kişinin ailesinde şehit vardır, gazi vardır?” desem, mutlaka çoğumuzun ailesinden çıkar. Benim dedem Çanakkale şehidi, babamın babası. Ben bir şehit torunuyum ve bunu şerefle haykırıyorum, söylüyorum her yerde “Bir dedem Çanakkale şehidi, diğer dedem Kuvayımilliyeci.” diye. Bu ülkede, bu milletin bağrında yetişen her asker, bugün oraya ”Kızılelma’ya gidiyorum.” diye gururla gittiğini ifade eden asker, biliniz ki Türklüğün, Türkiye Cumhuriyeti’nin şanlı birer elçisidir ve Nihal Atsız’ın bir şiiriyle bitirmek istiyorum onlara ithafen:

“İnsan büyür beşikte,

Mezarda yatmak için.

Ve kahramanlar can verir,

Yurdu yaşatmak için.”

diyor, tüm şehitlerimizi saygıyla anıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Depboylu.

Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 7’nci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen? Yok.

Önerge yok.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 10’uncu maddenin (1)’inci fıkrası, (2)’nci fıkrası ve (3)’üncü fıkrası dâhil, 8 ila 12’nci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen? Yok.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin (1)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu maddenin (1)’inci fıkrası kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin (2)’nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu maddenin (2)’nci fıkrası kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin (3)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu maddenin (3)’üncü fıkrası kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

Komisyonun redaksiyon talebi vardır.

Buyurun Sayın Başkan.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Görüşülmekte olan 424 sıra sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Genel Kurulda kabul edilerek kanunlaşacağından, düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesine, ayrıca, metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Talebiniz kayıtlara geçmiştir, redaksiyon işlemi kanun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kanun hükmünde kararname kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime otuz dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.09

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

4’üncü sırada yer alan, 675 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

4.- 675 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/782) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 436) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 436 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu kanun hükmünde kararname İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, kanun hükmünde kararname tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Ceyhun İrgil, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekilimiz Mehmet Necmettin Ahrazoğlu.

Şimdi, gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın Ceyhun İrgil’e aittir.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın İrgil, süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA CEYHUN İRGİL (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, burada kanun hükmünde kararnamelerin kanun düzenlemeleri yapılıyor. Bugünkü söz aldığım 675 Sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesiyle ilgili konuşmak üzere huzurunuzdayım.

Arkadaşlar, 675 Sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesiyle ilgili yapılan düzenlemeleri kısaca hatırlatmak isterim. Bu kanun hükmünde kararnamenin 1’inci maddesinde 10.159 kişinin kamu görevinden çıkarılmasına karar verilmişti; bunların 2.129’u Millî Eğitim Bakanlığından, 2.774’ü Sağlık Bakanlığından ve üniversitelerden de 1.267 kişi bu KHK’yle ihraç edilmişti.

Yine, aynı şekilde bu KHK’de polislikten atılan 1.082 polise kamuya dönüş yolu kapatılmıştı.

Bunun dışında yine, KHK’lerle kamudan atılanların geri alınmasına ait bir düzenleme vardı.

Aynı zamanda, yurt dışında öğrenim görenlerin ilişiğinin kesilmesine dönük bir maddemiz daha vardır.

Yine, bu KHK’nin 5’inci maddesinde kapatılan haber ajansları gazete ve dergileri ilgilendiren bir karar vardı. Bu kararnameyle birçok gazete ve haber ajansı kapatılmıştı.

Yine, bu kanun hükmünde kararnameyle yeni subay ve astsubay alımlarının iptali ve atılan askerî hâkimlerin rütbelerinin sökülmesi söz konusuydu.

Yine, aynı şekilde, FETÖ/PDY’nin kapatılan şirketlerine kredi kullandıran bankalara cezai sorumluluk getirilmesiyle ilgili maddemiz vardı.

Kayyum atanması: Yine, kamu görevlilerine ödenen paraların geri ödenip ödenmemesiyle ilgili ve kayyumların da borç sorumsuzluğuyla ilgili bir madde vardı, bu çok önemli. Özellikle kayyumlara bu anlamda herhangi bir sorumluluk yüklenmiyordu. Ama en önemli maddelerden bir tanesi de kapatılan eğitim kurumlarının devrettiği taşınmazlardı.

Bunun dışında, bu kanun hükmünde kararnamede 15 Temmuzda yaralanan gaziler için yaralanma derecesine bakılmadan “gazilik” unvanı verilmesine dair bir maddemiz vardı.

Yine hatırlatmak gerekirse ihraç edilen personelle ilgili düzenlemeler ve bunu takip eden birtakım yürürlük maddeleri vardı.

Arkadaşlar, kanun hükmünde kararnamelerle ilgili eleştirileri birçok arkadaşımız dile getirdi, muhalefetten de birçok milletvekili bu konuda çok fazla tespitte bulundu. Bizim, kanun hükmünde kararnamelerdeki temel itirazımız, OHAL içinde alınan kararların kanun hükmünde kararnamelerin ve OHAL’in ruhuna uygun düzenlemeler olmamasına dönüktür yani bizim asıl itirazımız, sorun budur. Kanun hükmünde kararnamelerin sadece OHAL’in ruhuna ve amacına uygun düzenlemeler olması gerektiğini düşünmüş idik ve bunları yaparken de, yine hukuka uygunluk, insan haklarına saygı ve en önemlisi de asgari hukuk kurallarına uyan düzenlemelerin yapılması için devamlı uyarıda bulunduk.

Şimdi, ben bununla ilgili birkaç notu hatırlatmak istiyorum: Bu kanun hükmünde kararnamelerin tamamında iki önemli alanda ciddi düzenleme yapıldı; biri eğitim, diğeri sağlık. Eğitim alanındaki düzenlemelerin büyük bir bölümü OHAL’in ruhuyla ve FETÖ mücadelesiyle hiç alakası olmayan düzenlemelerdi ve bunlar binlerce insanı, öğrenciyi ve dolayısıyla ailelerini çok yakından etkiledi. Bunlardan bir tanesi -yine bu kanun hükmünde kararnamede de bahsettiğimiz gibi- kapatılan üniversitelerin varlıklarıydı. Bu konuda, iyi niyetle, o zaman Hükûmete ve komisyon üyelerine şunu ilettik, dedik ki: Kapatılan üniversiteleri kökten yok etmeyin çünkü 14, 15 üniversiteyi bir anda, bir gecede ortadan kaldırıyorsunuz. Onun yerine, bu kapatılan üniversitelerin görevli idari personelini ve öğretim üyelerini görevden alın, öğrencileri dursun, mal varlıkları dursun -bu mal varlıkları bir millî servettir, millîleştirilsin- bu mal varlıklarını, laboratuvarları, dershaneleri, bilgisayarları ve bugüne kadar biriktirdikleri bilgi birikimlerini hiç kayba uğramadan bir millî servet olarak kabul edelim ve bunların her birini, 15 Temmuzda şehit olan insanların adını vererek o şehirlerde tekrar açalım, bunları tekrar millî servet olarak topluma kazandıralım dedik. Maalesef, o günkü öfke ve alelacele verilen kararlarla bu mal varlıkları garantör üniversitelere devredildi ve maalesef, hepsi heba oldular; hepsi şu anda o üniversitelerin kullanımlarında makam odası oldular. Birçok laboratuvar, laboratuvar malzemesi ve bu üniversitelerin önemli birikimleri yok oldu.

Bunun dışında, önemli sorunlardan bir tanesi, bu 67 bin öğrenci bir anda okulsuz, anısız, öğretmensiz ve kampüssüz kaldı. Bunlar çeşitli okullara sürüldüler, gönderildiler ama bu çocukların yaptığı ödemeler var, bu aileler hâlâ bizi arıyorlar. Bu ailelere, Sayın Başbakan geçen sene, bir bayram öncesi söz vermişti, referandum öncesi söz verdi “Bu ödemeleri geri yapacağız.” diye. Çünkü neden önemli bu ödemeler? Eğer bu ailelere, bu öğrencilere ödedikleri bu para geri verilirse o eğitimlerine devam edebilecekler. Çünkü bu çocuklar -Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olarak- devlet üniversitelerine yerleştirildikleri hâlde, üstelik kendi aldıkları puana uygun devlet üniversitelerine yerleştirildikleri hâlde, şu anda aynı sırada oturdukları arkadaşları ücret ödemezken ücret ödüyorlar. Bunun Anayasa’ya aykırılığı konusunda defalarca uyarıda bulunduk ama henüz bu konuda bir düzenleme yapılmadı.

Bu alanda, tabii, kanun hükmünde kararnamelerdeki en önemli başlık ihraçlar. Tuğla gibi kalın, her biri bu kalınlıkta ve büyüklükteki KHK kararlarıyla binlerce insan ihraç edildi. Tamam, devletin FETÖ yapılanmasıyla olan mücadelesini anlıyoruz ve anlamaya çalışıyoruz ve destekliyoruz ancak bunların arasında hukuki gerekçeleri olmadan, herhangi bir sorguya ya da herhangi bir araştırmaya gerek duyulmadan, öylesine, o kadar ihraç yapıldı ki nitekim sonunda Sayın Cumhurbaşkanı da at izinin it izine karıştığını söyledi. Bir tane örnek vereyim: Bir sendikaya üye olanların tamamı ihraç edildi yani “O neden üye olmuş, nasıl üye olmuş, ne zaman üye olmuş?” buna bakılmaksızın ihraç edildi. Kaldı ki Millî Eğitim Bakanlığının bu sendikaya -17-25 Aralıktan sonra da- üye olunabileceğine dair ve aidat yatırılabileceğine dair bir resmî yazısı da vardı, bunu da göstermiştik.

Peki, OHAL’le ilgili yani bu mücadeleyle ilgili KHK’lerin yanında OHAL’le ilgisiz hangi KHK’ler çıktı? Örneğin, ÖYP KHK’si çıktı yani Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı. Nitekim, YÖK Başkanı Sayın Yekta Saraç da ÖYP’lilerin FETÖ mücadelesiyle bir ilgisi olmadığını ama bunun bir fırsatla, OHAL’in bir fırsatıyla, KHK fırsatıyla -kanunla düzenleme zor olacağı için- hızlı yapılabilmesi için ÖYP programlarını iptal etti. 14 bin genç, yetişmiş akademisyen bir anda kadrolarını kaybettiler. Bunların çoğu yurt dışından gelmiş veya ülke içinde bütün sınavları kazanmış, dil bilen, ülkenin geleceği olan akademisyenlerdi ve bu akademisyenlerle ilgili çok fazla sorunu dile getirdik. Nitekim, sonuçta YÖK bir karar aldı ve bir yazı gönderdi üniversitelere, rektörlere bıraktı. Nitekim, rektörlerin insafı ve inisiyatifiyle 6 bine yakın ÖYP’li tekrar kadrolarına 1 Ocak 2018’den önce geçtiler ancak 8 bine yakın ÖYP’li haksızlığa uğradı. Hatta öyle şeyler oldu ki örneğin, Sinop Üniversitesinde bir kardeş ÖYP’li kadroya geçti, öbür kardeşi almadılar. Neden? Belli değil, tamamen rektörlerin inisiyatifine bırakıldığı için. Bu yüzden, devlette devamlılık ilkesi gereği ve bu insanları da yine iktidarınız döneminde ÖYP programına siz aldığınız için, bu insanların haklarının teslim edilmesi ve bir şekilde kurdukları hayatların dağılmaması için ve ülkenin akademik geleceğinin de kararmaması için biz, ÖYP’lilerin haklarının bir şekilde iade edilmesini diliyoruz. Yarın, YÖK’le ilgili önemli bir yasa gelecek Millî Eğitim Komisyonuna, haftaya da muhtemelen Meclise gelecek. Bu son çıkıştır. Bütün parti grupları ÖYP konusunda hemfikir olduğunu, bu mağduriyeti gördüklerini söylemişlerdi, o zaman samimiyetlerini yarın Komisyonda lütfen göstersinler, ÖYP’lilerin mağduriyetlerini giderelim.

Bunun dışında, bu süreçte eğitimle ilgili bu KHK’lerle yapılan en önemli değişikliklerden bir tanesi de rektörlerin atama yoluyla gelmesi yani seçim sandıklarının iptali oldu.

Bunun dışında, sözleşmeli öğretmen ataması. İnanın, sözleşmeli öğretmen atamasının detayını birçoğunuz bilmiyorsunuzdur. O yüzden, insanların çığlıklarına kulak verilmiyor. Sözleşmeli öğretmen atamasında kişiler, öğretmenler altı yıllığına Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ve kalkınmada öncelikli illere gönderiliyorlar. Eyvallah, amenna, gitsinler ve istiyorlar zaten ama şöyle bir sorun var: Bir sözleşmeli öğretmen evli, Ağrı’da, öbürü Hakkâri’de; birisi Van’da, birisi Kars’ta. Sadece istedikleri şu: Çocuklarımız, ailemiz bir araya gelsinler. Arkadaşlar, Anayasa’nın aile birliği kavramı var, Anayasa’ya da aykırı bu. Altı yıl boyunca insanları, birisini Van’da, birisini Kars’ta, birisini Hakkâri’de... Biz “İkisini alın, İstanbul’a, Ankara’ya getirin.” demiyoruz; “İkisini de Van’da, Hakkâri’de bir yerde buluşturun ama yeter ki bu aileleri birbirine kavuşturun.” diyoruz.

Maalesef, süreler yetmiyor ama son olarak da şunu söyleyeyim: Sağlık alanında ciddi atama krizi var ve sağlık alanında ciddi hizmet aksaması var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEYHUN İRGİL (Devamla) – Tamamlayabilir miyim acaba müsaade ederseniz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın İrgil.

CEYHUN İRGİL (Devamla) – Sağlık alanında birkaç şey söylemek isterim çünkü konu çok fazla, mağduriyet çok fazla.

Sağlık alanında şu anda atamalar var. Biraz önce Sağlık Bakanımız da buradaydı. Bu yıl 27 bin atama olacağı söylendi. Geçen yıl yapılan atamaların büyük bir bölümü güvenlik soruşturması nedeniyle tamamlanmadı ve bu çocuklar bekliyorlar. 120 kadar doktor arkadaşa “Güvenlik soruşturmanız uygun değil.” diye yanıt geldi ve atamaları yapılmadı. Bunların mecburi hizmeti var. Peki bu çocuklar ne olacak, nerede çalışacak? Biz bu çocukları niye okuttuk, niye tıp fakültesini bitirttik, niye doktor yaptık? En azından bir insana, gözaltına aldığınızda, bir işten çıkardığınızda ya da bir yere atamadığınızda veya “Senin güvenlik sorunun var.” dediğinizde -insan doğal olarak bir soru sorar; neden- ya nedeni söylenmez mi? Bu insanlara hiç olmazsa bunun nedenini söyleyin ki bu insanlar bilsinler, ona göre yargıya başvursunlar.

Ben bu nedenle, sağlık atamalarında da bu yıl, en geç şubat ayının sonunda veya martın başında 27 bin atama sözünün tutulmasını ve bir an evvel yapılmasını diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İrgil.

Şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hatay Milletvekilimiz Sayın Mehmet Necmettin Ahrazoğlu’na aittir.

Sayın Ahrazoğlu, süreniz 10 dakika.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Hatay) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Zeytin Dalı Harekâtı’nda şehadet mertebesine ulaşmış aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, hâlen tedavi görmekte olan askerlerimize de acil şifalar temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun hükmünde kararname Türkiye Büyük Millet Meclisine 29 Ekim 2016 tarihinde gelmiştir; o tarihten itibaren, yaklaşık on beş aya yakın bir süredir görüşülmeyi beklemekteydi.

Kanun hükmünde kararnamede özet olarak, terör örgütleri veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplardan kaynaklanan tehditlere karşı demokrasiyi, temel hak ve hürriyetleri ve kamu düzenini korumak amacıyla olağanüstü hâl kapsamında alınması gereken tedbirler düzenlenmektedir.

15 Temmuzdan itibaren FETÖ'yle amansız mücadele edilmektedir; kararlı, haklı ve son derece doğru şekilde FETÖ'cülerin üzerine gidilmektedir. FETÖ'yle irtibatı ve iltisakı olanlar hakkında hukuki yaptırım ve idari tasarruflar sonuna ve gerektiği yere kadar yapılmalıdır. Türkiye bu beladan temizlenmek zorundadır.

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey’in ifade ettiği gibi 15 Temmuz, herkes ve özellikle Türk siyaseti için ders ve milat niteliğindedir. 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi tortu ve kalıntılarıyla birlikte kökten kazınmalı ve OHAL sürmelidir. Pensilvanya lobisinin samimiyetsiz demokrasi, temelsiz özgürlük, asılsız insan hakları sözlerine aldırış edilmemeli, melanet mutlaka devrilmelidir.

Değerli milletvekilleri, 20 Ocak 2018 tarihinde başlayan ve bugün 18’inci gününe giren Afrin'e yapılan Zeytin Dalı Harekât’ında şehit olan, Rahmetirahman’a kavuşan bütün kahramanlarımızı bir kez daha minnetle yâd ediyor ve Rabb'imden onlara şefaat temenni ediyorum. Yörük anamızın dediği gibi "Mehmetçiğimizin ayağına taş değmesin.” diyerek dualarımızın onlarla olduğunu ifade etmek istiyorum.

Yine, Değerli Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey’in 1 Temmuz 2015 tarihli grup toplantısında yaptığı şu konuşmayı bir kez daha hatırlamak için ifade etmek istiyorum: “Şimdilik şunu söylemek isterim ki Türkiye'nin güvenliği partilerüstü bir konu olup günlük siyasetin önündedir. Bu itibarla, Türkiye, tüm millî güç unsurlarıyla harekete geçmeli, hiçbir devletten izin beklememeli, uluslararası hukuktan doğan meşru haklarıyla vatanını ve milletini savunmalıdır. Bu, bir savaş çağrısı değildir, nefsi müdafaa ve millî güvenliğimizi sağlama alma, Türkiye'nin caydırıcılığını gösterme iradesidir.” Evet, bugün Fırat Kalkanı Harekâtı da İdlib çatışmasızlık bölgesi operasyonu da Afrin Zeytin Dalı Harekâtı da bu kapsam ve amaçla yapılmaktadır.

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey’in talimatlarıyla, geçen hafta Kilis'te bir ziyarette bulunmuştuk. Orada bir esnafımızın söylediği söz çok anlam ifade etmektedir. Esnafımız şöyle söylüyor: "2016 yılında atılan roketlerden, bombalardan şikâyetçiydik, ne anlama geldiğini bilmiyorduk ancak şimdiki atılan bombaların ne anlama geldiğini, neye kastettiğini çok iyi biliyoruz.” Yani bu da Sayın Genel Başkanımızın o günkü uyarılarının ne kadar haklı olduğunu ortaya koyması açısından son derece önem arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, PKK'nın Suriye kolu olan PYD-YPG terör örgütü, sınırlarımız boyunca Suriye'nin kuzeyine yerleşmiş, baskı ve şiddetle demografik yapıyı değiştirmiştir. Bu bölgede emperyal güçlerin ve ABD'nin desteğiyle gözümüzün içine baka baka silah ve eğitim desteği almış ve güçlendirilerek Türkiye ve Fırat Kalkanı’yla özgürleşen bölgeye ve İdlib gerginliği azaltma bölgesine çeşitli defalar saldırılarda bulunmuştur. Batılı ülkeler ve ABD, kendi ülkelerinin sınırlarına komşularından yapılacak saldırıları acaba nasıl karşılardı? İsrail şehirlerine yapılan bir roket saldırısında neredeyse Filistin’in tamamı savaş alanı hâline getiriliyordu. Hangi ülke bu konularda tepki gösteriyordu? Tabii ki hayır, hiçbir tanesi tepki göstermiyordu. Ama bizde ise yabancı güçlerin veya emperyal güçlerin tepkisinden çok, içimizdeki hainlerin sesi çıkmaktadır.

Zeytin Dalı Operasyonu, ülkemizin toprak bütünlüğünü, egemenliğini korumak, sınırlarımızı güvence altına almak ve sınır boyunca yaşayan tüm vatandaşlarımızın huzur içinde yaşamalarını sağlamak amacıyla yapılmaktadır. Bu harekât, Türkiye için bir varoluş mücadelesidir ve en doğal hakkıdır. Eğer bu operasyon yapılmamış olsaydı Kilis'e, Hatay ve ilçelerine atılan roket sayısı daha da artacak, Kilis hedef, Hatay namlunun ucunda olacaktı. Sınırımızın karşı tarafından ve Amanoslar’dan terör örgütleri tarafından Kilis ve Hatay'a yapılacak bir işgal teşebbüsü ülkemizi daha da zora sokabilecekti. Ancak şunun bilinmesini de isterim ki, bölge insanları da buna asla müsaade etmeyecekti, aynen Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi.

Değerli milletvekilleri, Suriye'nin kuzeyinde yerleşmiş PKK uzantısı hain terör örgütü, harekâtın başından bu yana devamlı hain saldırılarına devam etmektedir. Bu hainler ibadetlerini yapan insanları oralarda bombalamakta, camilere, savunmasız insanlara, masum sivillere yönelik roket atışlarıyla saldırmaktadır. 20 Ocak 2018'de başlayan Zeytin Dalı Harekâtı'nda şimdiye kadar 2’si Devlet Su İşleri, 1’i de TEDAŞ’lı hemşehrim olmak üzere 18 evladımız şehit olmuştur, 62 insanımız da yaralanmıştır. Hatay’a -yine Başbakanın verdiği bilgiler doğrultusunda- 60, Kilis'e 34 defa olmak üzere sınır ötesinden 94 füze atılmıştır. Bunun sonucunda da 8 vatandaşımız şehit olmuş, 113 vatandaşımız da yaralanmıştır. Kimin sivillere saldırdığı açıktır, kimlerin masumların can ve mal güvenliğini zehrettiği ortadadır. Ancak Türk ordusu özellikle sivil kayıp olmaması için tüm hassasiyetini göstermektedir. ABD’nin Irak ve Suriye’de IŞİD’le mücadele kapsamında ne kadar çok sivili katlettiği hepimizin bilgisi dâhilindedir.

Hain örgüt başka olaylarda yaşanan görüntüleri Zeytin Dalı Operasyonu’nda gerçekleşmiş gibi göstermektedir; dünya kamuoyunda haklılık kazanmak için böyle bir yola gitmektedir. Maalesef ülkemizde de bazı hainler bilerek veya bilmeyerek bu oyunlara alet olmaktadır.

Terör örgütü ve yandaşlarının algı yaratmak adına yaptığı “Türk askeri tarihî eserleri yok ediyor.” şeklindeki yalan haberlerine karşı Türk askeri Suriye’nin tarihî ve kültürel zenginliklerine kesinlikle zarar vermemektedir ve kesinlikle sivil halka, yaşam alanlarına yönelik bir askerî operasyonda bulunmamaktadır. Bilakis terörden kurtulan köy ve yerleşim yerlerinde bölge halkı askerlerimizi coşkuyla karşılamakta, bağrına basmaktadır ve askerlerimiz tarafından sağlık kontrolünden geçirilmektedir. Bizim orada yaşayanlarla veya yerel halkla bir sorunumuz kesinlikle yoktur, bizim sadece terör örgütleriyle mücadelemiz vardır.

Değerli milletvekilleri, bir başka konu da Suriye’de Raco, Afrin, Cinderis gibi bölgelerde 2012’den bu yana huzur içinde olunduğunun söylenmesidir. Suriye’de olaylar başlar başlamaz bölücü terör örgütleri bu bölgeyi işgal etmiştir. Yöre halkını teslim almış, halkın ektiklerinden biçtiklerinden, yetiştirdiklerinden, kazandıklarından, mallarından haraç almışlar, kaostan faydalanarak ülkemizde yapmak istedikleri ancak başaramadıkları kanton bölge oluşturma ve emperyal güçlerin maşası olarak ülkemizin sınırlarının güvenliğini zaafa uğratacak kukla yönetim oluşturma hevesine girmişlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ahrazoğlu.

MEHMET NECMETTİN AHRAZOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

15 Temmuzda gerçekleştiremediklerini sınırlarımız dışına taşıyarak bağımsızlığımıza, bekamıza yönelik hareket, iş birlikçileriyle, dost görünen düşmanlarla birlik olarak, Türk’e rağmen, Türkiye'ye rağmen bu coğrafyada söz sahibi olmaya kalkmışlardır. Bu coğrafya bizim devleti ebet müddetimizdir; batısıyla, doğusuyla, güneyiyle, kuzeyiyle Türk milletinin oksijen alanıdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ahrazoğlu.

Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 12’nci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen? Yok.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6'ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7'nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8'inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9'uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9'uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oy çokluğuyla kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 17’nci maddenin (1)’inci fıkrası, (2)’nci fıkrası, (3)’üncü fıkrası, (4)’üncü fıkrası, (5)’inci fıkrası ve (6)’ncı fıkrası dâhil 13 ila 19’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen? Yok.

İkinci bölümde bulunan 13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 13’üncü madde kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 15’inci madde kabul edilmiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.

17’nci maddenin (1)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci maddenin (1)’inci fıkrası kabul edilmiştir.

17’nci maddenin (2)’nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci maddenin (2)’nci fıkrası kabul edilmiştir.

17’nci maddenin (3)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci maddenin (3)’üncü fıkrası kabul edilmiştir.

17’nci maddenin (4)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci maddenin (4)’üncü fıkrası kabul edilmiştir.

17’nci maddenin (5)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci maddenin (5)’inci fıkrası kabul edilmiştir.

17’nci maddenin (6)’ncı fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci maddenin (6)’ncı fıkrası kabul edilmiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 18’inci madde kabul edilmiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 19’uncu madde kabul edilmiştir.

Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.

Buyurun Sayın Başkan.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) – Görüşülmekte olan 436 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Genel Kurulda kabul edilerek kanunlaşacağından, düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesine, ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “Kanun Hükmünde Kararname” ibarelerinin “Kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır.

Takdirlerinize sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Talebiniz kayıtlara geçmiştir. Redaksiyon işlemi kanun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kanun hükmünde kararname kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, 5’inci sırada yer alan, 677 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/789) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

5.- 677 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/789) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 444) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 444 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu kanun hükmünde kararname İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle kanun hükmünde kararname tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Dursun Çiçek, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekilimiz Sayın Kamil Aydın.

İlk söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Dursun Çiçek’e aittir.

Sayın Çiçek, süreniz on dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu kanun hükmünde kararname, Silahlı Kuvvetler mensubu 2 bin, İçişleri Bakanlığı mensubu 10 bin, diğer bakanlıkların mensubu 3 bin olmak üzere, 15 bin kişinin ihracıyla ilgili bir kanun hükmünde kararname, esası bu. Tabii, bunların hak arayışının önünü kesmeye yönelik de maddeler var. Aynı kanun hükmünde kararnamede 312 kişi ise göreve iade ediliyor. 375 dernek, 9 medya, 1 hastane, 18 vakıf kapatılırken önceden kapatılan 175 dernek tekrar açılıyor.

Şimdi, bütün bu kararlar idarenin kararıyla alınıyor, Hükûmetin kararıyla alınıyor, yargıya kapalı, tazminat hakları yok. Yargı açısından Anayasa Mahkemesi, idari yargı, komisyon ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi devrede olmadığı için aslında OHAL’le birlikte hukuk da devre dışında kalıyor. Bu kararnamede ihraç edilen özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet görevlilerinin çoğu gençler. Bu genç eğitilmiş insanların, ülkeye hizmet etmek için üniforma, atama bekleyen gençlerin bugün bir kısmı olan 32 kişi bizi ziyarete geldi. Güvenlik soruşturması istiyorlar, rütbelerini, üniformalarını geri istiyorlar, vatana hizmet etmek istiyorlar. Tek talepleri de bakanlıkların, Hükûmetin güvenlik soruşturması yapması ve bu eğitilmiş gençlerimizden gerek sınır ötesi harekâtta gerekse iç güvenlik harekâtında yararlanılması. Bu talebi bu Meclis kürsüsünden bir kez daha tekrarlıyorum. Annelerin “Üniformamızı geri verin.” çığlığını siz milletvekillerine bir kez daha iletiyorum.

Tabii, bu 15 Temmuz kâbusu, oraya gelen süreç ve biraz önce listelediğim 15 bin kişinin işinden aşından edilmesine neden olan ortam, hepimiz biliyoruz ki siyasi istismarların, siyasi iktidarın tedbir almaması sonucu gelinen bir karanlık gecedir, karanlık noktadır. Geçmişte, tabii, son on beş yıl ağırlıklı olmak üzere, YAŞ kararlarıyla atılan, bazı irticai örgütlerle ilişkisi bulunan kişilerin atılmasına engel olunması, bunların, atılanların belediyelerde işe alınması, örgütle bağlantısı olanların sadece… (Uğultular)

BAŞKAN – Sayın Çiçek, bir saniye efendim.

Sayın Küpçü, siz Başkanlık Divanı üyesisiniz, lütfen efendim, rica ediyorum.

Sayın Çiçek, buyurun.

DURSUN ÇİÇEK (Devamla) – …dinî değerlere fazla önem verdikleri için bunların sistemden atıldığı yönündeki dedikoduların ne kadar asılsız olduğu 15 Temmuzda bütün milletçe anlaşıldı. Öyle ki özel yetkili mahkemeler bu Mecliste kapatılırken, biz cezaevinde bu salondaki tartışmaları izlerken inanın hayretler içinde kalıyorduk. Şimdi, bu mahkemeler niye kapatıldı? Adalet dağıtılmadığı için kapatıldı; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 20 bine yakın başvuru yığıldığı için, Türkiye’nin itibarını sarstığı için kapatıldı. Ama kapatılırken ne yapıldı biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Bu özel yetkili FETÖ militanlarının görev yaptığı mahkemeler, elindeki dosyayı karara bağlayıncaya kadar o dosyalara bakacak diye karar alındı karar, bu salonda alındı. İşte, o mağdurlardan, Silivri’de cezaevinde izleyen bir kardeşiniz olarak söylüyorum: Bu kararı alanlar şu an hapiste mi, ihraç edilmiş mi? Hayır, birçoğu burada milletvekili.

Temmuz 2009, askerlerin yargılanmasını bu Meclis değiştirdi. “Savaşta, barışta” bir kelime oyunuyla bizi FETÖ militanı hâkim, savcı kılıklı hainlerin eline teslim ettiniz, ondan sonra “15 Temmuz niye oldu?”

Yine aynı süreçte, yarım maaşla, iadeli taahhütlü, ekinde DVD olan 1.722 mektup -belki aranızda da yetkililer vardır- gönderdik gazetecilere, Başbakana, Cumhurbaşkanına ama biz ikna edemedik, FETÖ kandırdı.

5 Ağustos 2013 -hiç unutmuyorum- “Ergenekon mahkemesi” denen hainler bize ceza yağdırırken, ağırlaştırılmış müebbet cezaları yağdırırken biz onlara “Bu salonlara, Silivri’ye sahip çıkın. Darbeci de sizsiniz, terörist de sizsiniz; burada sizi yargılayacağız.” dediğimizde bize gülmüşlerdi çünkü arkalarında siyasi iktidar vardı, arkalarında emperyalizm vardı, arkalarında siyonizm vardı; biz tek başımıza onlarla mücadele ediyorduk.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz de burada söylerken gülüyorlardı.

DURSUN ÇİÇEK (Devamla) – Sonra ne oldu? “Aldatıldık, kandırıldık.” Şimdi onları hapishaneye, o Silivri’ye tıktık, hesap soruyoruz ama bunların içinde masum olan; hukukta karşılığı olmayan, dershane, banka hesabı, sendika üyeliği gibi farklı nedenlerle ihraç edilen; komisyonlar, adalet çalışmadığı için hâlâ mağdur olan insanların bir an önce FETÖ militanlarından ayıklanması ve ailelerine, işlerine kavuşturulması gerekir. Ben bunu beş yıla yakın hapis yatmış bir FETÖ mağduru olarak, bir milletvekili olarak size söylemek istiyorum.

Şimdi, bir kısmı ihraç edildi, atılanların yerine ek görevlilerle şu an kamu hizmetleri yürütülmeye çalışılıyor, ilave olarak Fırat Kalkanı, arkasından Zeytin Dalı Harekâtı’yla Silahlı Kuvvetlerin yükü çok daha ağırlaştı ama bakıyoruz, bu eğitilmiş gençlere hiç el atılmıyor, özlük haklarına, geride her an bir şehit, gazi haberi bekleyenlerin evlatlarına, hayat seviyelerine hiç el atılmıyor ama devamlı onlardan görev bekliyoruz, başarı bekliyoruz, “Git, şehit ol, gazi ol.” diyoruz. Sayın MHP Genel Başkanını buradan davet ediyorum, özlük haklarıyla da ilgilensin bu gençlerin, Silahlı Kuvvetler mensuplarının, güvenlik kuvvetlerinin özlük haklarını da her salı günü gündeme getirsin, özellikle rica ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Getiriyoruz biz, getiriyoruz biz, rahat olun, Komisyonda getiriyoruz.

DURSUN ÇİÇEK (Devamla) – Bekliyoruz.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Duymuyor musun? Getiriyoruz, aynı Komisyondayız.

DURSUN ÇİÇEK (Devamla) – Komisyon çalışmıyor ki. Ne zaman toplandı?

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Gayet iyi çalışıyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Senden gizli yapıyorlarmış!

BAŞKAN – Sayın Çiçek, siz Genel Kurula hitap edin.

DURSUN ÇİÇEK (Devamla) – Aynı Hükûmet Irak’ta hata yaptı, Suriye’de hata yaptı, Bağdat’ı yok saydı, Barzani’yi bağımsızlık referandumu yapacak şekilde cesaretlendirdi. Suriye’de “dostum Esad” “düşman Esed” oldu, “katil, terörist Esed” oldu. Neden oldu? Büyük Ortadoğu Projesi nedir? Eş başkanlığı neydi? İstifa ettik mi bu görevden? Bunları iktidar grubuna soruyorum.

Isparta Milletvekilimizin bugün bir açıklaması var Sözcü’de; “Sözde çözüm süreci sonunda 1.700 şehit verdik.” diyor, “Ordu şimdi de Hükûmetin Irak ve Suriye’deki hatalarını düzeltiyor.” diyor. Bu bir gerçeğin altının çizilmesidir. Gerçekten de on beş yıldır iktidarın yaptığı içeride ve dışarıdaki hataların bedelini Mehmetçik ödüyor, şehitlerimiz ödüyor, gazilerimiz ödüyor ama siyasiler bir türlü bunun hesabını vermiyor. İnşallah iktidar değiştiğinde bu yargı siyasi ayaktan da bu hesabı soracaktır.

Bugün Genel Başkanımız açıkladı, biz terörün hepsine karşıyız, her türlü teröre karşıyız, amasız, fakatsız karşıyız ama çözüm sürecinde FETÖ’yle Türkiye'yi yönetirken, başka terör örgütleriyle masalarda, kapalı kapılarda görüşenler, resim verenler herhâlde iktidar partisinin siyasi kişilerinden başkası değil. Bunun resimleri sosyal medyada onlarca var, yüzlerce var.

Tabii, Ege adaları gündeme geldiğinde susuyoruz ancak…

Süremin sonuna geldim. Bu millet bizi iktidara getirdiğinde bu siyasi iktidarın yaptığı bütün hataları düzelteceğiz ve kumpas davaları dâhil bu hesabı Türk yargısı, Türk milleti adına, hata yapanlardan soracağız.

Saygıyla selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çiçek.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, konuşmaya katılmıyoruz. “Hükûmet, bu iktidar hesap vermiyor.” dedi. Demokratik rejimlerde iktidarlar hesapları seçimlerde verirler. Alnının akıyla bütün seçimlerde verdi ve hepsinde de halk bu iktidarı onaylamıştır.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, söz isteyebilir miyim?

BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçsin diye söylüyorum Sayın Başkan.

Demokrasilerde seçim, sadece, insanların fikirlerini özgürce yansıtabildikleri ortamlarda bir değer kazanır. Seçimler eğer imzasız, mühürsüz oy pusulalarıyla yapılıyorsa halkın iradesinin oraya yansıması değildir. Bundan bahsedenler ve millet iradesinden bahsedenler, aynı zamanda, seçilmiş Başbakan ve belediye başkanlarına da millet iradesine de saygı göstermek durumundadır. Kayıtlara geçmesi için söyledim efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Muharrem İnce’ye mi laf atıyorsun?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkoç.

Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekilimiz Sayın Kamil Aydın’da sıra. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Aydın, süreniz on dakika.

Buyurun.

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 444 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, sondan başlayayım. Milliyetçi Hareket Partisi, Türk devlet geleneği içerisinde devlet ve milletin bekasının en büyük teminatı olarak bir ordu millet olma kavramına inanmış, iman etmiş bir hareketin adıdır. Dolayısıyla iki bin iki yüz yıllık devlet geleneğiyle birlikte onun bekasının timsali de Türk Silahlı Kuvvetleridir. Dolayısıyla “Her Türk asker doğar.” sözü ve özdeyişiyle müsemma bir siyasi hareketin adıdır. Dolayısıyla bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımız başta olmak üzere bütün kolluk kuvvetlerimizin her türlü sıkıntıları, sorunları, bize nakledilen herhangi bir beklentileri burada defaatle gündeme getirilmiş, hatta bu bağlamda bizler de komisyonlarda kanun teklifi, araştırma önergesi tekliflerimizi vermişiz. Bunlardan, çok ezberimde olduğu için net, bir çırpıda söylüyorum: Subay ve astsubayların özlük hakları, emekliliklerine yansıyacak ek göstergeleri; uzman çavuşlarımızın silah ruhsatları, eş durumu tayinleri; yine, güvenlik korucularımızın asgari ücretin altında aldıkları ücretlerinin asgari ücretin üzerine çıkarılması; yine, gönüllülerin ise silahlı bir şekilde, ruhsatlı bir şekilde görev yerlerinde görevlerine devam etmeleri. İşte, Milliyetçi Hareket Partisinin farkı bu çünkü her zaman olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinin arkasında dik duran bir hareketin adıdır. Dolayısıyla eleştirilerimizi gerçekten sağlıklı bir zemine oturtmakta yarar var.

Saygıdeğer milletvekilleri, bakın, ilginç bir süreçten geçiyoruz. Zeytin Dalı’nın 18’inci günündeyiz. Harekâtımız çok başarılı bir şekilde gidiyor ama her harekâtımızda olduğu gibi, beka sorunumuzun giderilmesi noktasında, sınırın içinde ya da dışında mücadelemiz esnasında şehitlerimiz oluyor. Burada, bu harekât çerçevesinde de bugüne kadar 17 evladımızı kaybettik, 62 gazimiz var. Allah’tan hepsine rahmet diliyoruz. Onlar darülbekaya alınlarının akıyla, Resulullah’ın cennet vaadiyle gittiler. Onların arasında, yine, bugün ebediyete intikal eden çok kıymetli bir hemşehrim, teğmen kardeşim Ahmet Aktepe de var. Ahmet, Tortum ilçesine bağlı Şenyurt’ta yetim, babadan yoksun bir ailenin tek erkek evladı olan bir kardeşimizdi ve aynen o tankın üzerindeki kardeşimiz gibi inandığı dava uğruna, milletin bekası, devleti ebet müddet geleneğinin devam etmesi adına Kızılelma’sına gitti ve Rabb’im ona şehadet şerbeti nasip eyledi. Bize düşen şehadete, şehitlere vefa göstermektir.

Öte yandan, Hatay’a 60, Kilis’e 34 olmak üzere bugüne kadar sınırın ötesinden 94 tane füze saldırısı, taciz ateşi oldu ve bu saldırılarda 7 sivil vatandaşımızı kaybettik, yine, efendim, onlarca yaralımız var, hatırladığım kadarıyla 113 yaralımız var. Bu 7 kardeşimizin, bu füze saldırılarından dolayı kaybettiğimiz 7 kardeşimizin inanın birkaçı çocuk denecek yaşta. Ve kız-erkek, çocuk-yaşlı demeden çok haince hedef göstererek buralara füzeler atıldı. Bunlar nedense iç ve dış kamuoyunda çok fazla konuşulmuyor. Sanki bir ağız birliği varmışçasına bu harekâtı akamete uğratma adına, hafife alma adına, demoralize etme adına bazı kesimler, bunu, nalına, mıhına vurmak kaydıyla… Neymiş efendim, bu bir işgalmiş. Neymiş efendim, bizim orada ne işimiz varmış. Neymiş efendim, bu çocukların, efendim, buraya giderken sıkıntıları varmış, onları niye halletmemişiz? Ee, giderken sorduk. Ve şehadet şerbeti içerken de yine vasiyetine yazdı ve o vasiyeti yerine getirmek de bizim boynumuzun borcu, hemen harekete geçildi zaten. “Bir okul açılsın.” diyor. Çünkü şehitliğin şuurunda olan bir insanın da vasiyetinin ancak bu kadar ulvi ve bu kadar yüce olduğuna bir kere daha tanıklık ettik.

Şimdi, nedir bu özellikle uluslararası kurumlar ve kuruluşlar? Örnek vereyim: Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği ya da Avrupa Birliğine dâhil bazı ülkelerinin parlamentoları ne yapıyorlar biliyor musunuz? Kilis’e, Hatay’a atılan füzelerle ilgili hiçbir endişeleri yok, hiçbir sıkıntıları yok, dile getirilecek de hiçbir şey yok. Ama YPG ve PYD, PKK’nın uzantısı olarak, efendim, orada bir gecekondu yapılanmasına gittiğini de bildiklerinden, 5 binin üzerinde tırla silah yardımını hiç yüksünmeden ifade ediyorlar, yetmiyormuş gibi parlamentolarında PKK paçavralarını boyunlarına bağlayıp destek ifade ediyorlar.

Peki, Kilis’teki evladım için niye yapmıyorsun? Bakın, böyle bir çifte standardı biz buradan reddediyoruz ve Meclis olarak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yüce Meclisi olarak bunu net bir şekilde söylememiz lazım, buradan kamuoyuna da ifade ediyorum. Bakın, işgal görmek istiyorlarsa, Birleşmiş Milletler samimiyse, NATO samimiyse, efendim, Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği çerçevesinde ülkelerin parlamentoları samimiyse, işgal yerlerini söyleyeceğim, üç tane tipik örnek vereceğim üç farklı ülkenin gerçekleştirdiği.

Önce İsrail’e baksınlar, Filistin’de yaptıklarını görsünler; Bekaa Vadisi’nde, Batı Şeria’da yaptıkları usulsüz nüfus istihdamına baksınlar, çocuk yaşta öldürülen yavrularımız için, onların, Filistin’in bayraklarını boyunlarına dolasın, gösteriş yapsınlar, ifade etsinler.

Birleşmiş Milletlerde aleyhine bir karar alındı diye, başkent olmaması noktasında kıyametleri kopardılar çünkü ağababaları öyle istemedi. Onun için Birleşmiş Milletlerdeki ABD’nin büyükelçisi dedi ki “Size yapılan yardımlar kesilecek, size haddinizi bildireceğiz.” ve bu, gerçekten, Filistin başta olmak üzere birçok ülkeye hemen eyleme dönüştü, kimseden yine ses yok.

Efendim, başka bir işgal söyleyeyim ben size: Afganistan işgal altında. Onlarca, yüzlerce sivil katlediliyor. Neden bunlar hiç iç ve dış kamuoyunda gündeme gelmiyor? Bunlar insan hakkı ihlali değil mi? Bunlar gerçek anlamda işgal değil mi? Yok, tekrar çifte standart.

Peki, üçüncü bir yer daha söyleyeyim: Son zamanlarda gittik, gördük, tanıklık ettik. Efendim, Ukrayna’nın güneyi işgal altında, Ukrayna’nın doğusu işgal altında, Kırım Tatar Özerk Cumhuriyeti işgal altında, Donetsk işgal altında. Neden bu parlamentolarda bunlar hiç dile getirilmez? İç kamuoyunda, özellikle STK’lere sesleniyorum: Ey STK’ler, bu kadar duyarlı STK’ler, işini gücünü bırakmış, sağlık sorunları almış başını yürüyor, onlara bihaber, bigâne kalan STK’ler, bunlarla ilgili herhangi bir beyanatınız oldu mu? Kırım Tatar Özerk Cumhuriyeti’nde sabi seviyesinde çocukların evlerden alınıp katledildiklerinden haberiniz var mı? İşgal görmek isteyenler buralara baksın.

Dolayısıyla, Allah’a şükür, biz bir harekât başlattık millet adına, devlet adına, birlik adına, beka adına. Bunun arkasında dimdik duracağız. Ne zamana kadar? Allah korusun, sınırımızda herhangi bir illegal yapılanmanın önlendiği güne kadar, oradan bir füzenin atılmayacağı güne kadar, atmaya niyetlenen, düşünen en son terörist yok oluncaya kadar biz sabırla mücadelemize devam edeceğiz.

Bu bağlamda Türkiye'nin o kadar çok sıkıntısı var ki keşke bunlarla ilgilenilse. Mesela “madde bağımlılığı” diye çok ciddi bir sorunumuz var, sağlık sorunumuz. Ey Türk Tabipleri Birliği, neredesiniz, hangi kampanyayı başlattınız, hangi inisiyatifi aldınız, ne yaptınız? Niye bu konuda çok çaresiziz?

Efendim, yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve enflasyon, bunlar gerçekten Türkiye'nin bir taraftan da gerçekleri. E, şimdi, bir de kasım ayında başlayan, FETÖ konusunda mahkemelik olan dosyaların incelenmesi söz konusu. Şimdi, bu bağlamda, gerçekten söylenecek çok şey var. Rakamlar önümüzde: 110 bin civarında insan ihraç edilmiş ve 105 bini daha henüz karara bağlanmamış, 3 bini dönmüş. Şimdi, burada ne yapmamız lazım? Saygıdeğer milletvekilleri, bir taraftan, mücadelemiz devam etmeli. Terörle mücadelemiz üç boyutludur: FETÖ’dür, PKK’dır, PYD ve YPG’dir. Bu konuda kararlılığımız üst düzeydedir. Allah’ın izniyle devletimizin, milletimizin tek vücut olup bu mücadeleyi sürdürdüğüne tanıklık etmekteyiz ama öte yandan, gerçekten, adaleti de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL AYDIN (Devamla) – Efendim, istirham ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydın.

KAMİL AYDIN (Devamla) – Ama öte yandan, gerçekten hukuk devleti olarak, Allah korusun, kişiye özel değil, bir gruba özel değil, hakkı, hakikati hâkim kılarak adil bir şekilde… Bu işten mağdur olanlar, birilerinin iftirasıyla yok olanlar… İşte malum, birinde 11 bin civarında “Mor Beyin” adı altında byLock mağduru insanı tespit ettiler. Dolayısıyla gerçekten somut kriterlerle, adil olmak kaydıyla, suçluyu suçsuzdan ayırt edecek bir şekilde… Allah korusun, Türk devletinin adaletten yoksunluğu gibi bir zafiyet oluşursa bunun altından hiçbirimiz kalkamayız diyorum, bu mağduriyetlerin -suçluların tespit edilmesi kaydıyla- giderilmesi noktasında gereğinin yapılması hassasiyetinin gösterilmesini arz ediyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

Sayın milletvekilleri, kanun hükmündeki kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 5’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen? Yok.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5’inci madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 6 ila 10’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen? Yok.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10’uncu madde kabul edilmiştir.

Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.

Buyurun Sayın Başkan.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) – Sayın Başkanım, görüşülmekte olan 444 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Genel Kurulda kabul edilerek kanunlaşacağından, düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesinin, ayrıca metin içinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır.

Takdirlerinize sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Talebiniz kayıtlara geçmiştir, redaksiyon işlemi kanun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi kanun hükmünde kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kanun hükmünde kararname kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, 6’ncı sırada yer alan, 679 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

6.- 679 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/806) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 448) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon Raporu 448 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz isteyen, gruplar adına Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 448 sıra sayılı 679 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’yle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde, bir utanç tablosu içerisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin devre dışı bırakıldığı bir süreçte olağanüstü hâlin çekiciliği ve olağanüstü hâlin kolaycılığından faydalanarak şurada bulunan bütün milletvekillerini hiçe sayan bir yönetim anlayışının sergilendiği kanun hükmünde kararnameleri konuşuyoruz. Bu kararnamelerin konuşulması ve bu kadar çok sayıda kararname çıkartılarak ülkenin yönetilmesi iktidarın, AKP iktidarının bir utancıdır, büyük bir ayıbıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, sevgili yurttaşlarım; iktidar partisi daha geçtiğimiz 25’inci Dönem seçimlerinde, 7 Haziranda yapılan 25’inci Dönem seçimlerinde tüm Türkiye’yi şu billboardlarla donattı: “Olağanüstü hâli kaldırdık, köyümde özgürce dolaşıyorum.” Aynen böyle. Billboardlarda iktidar partisinin taahhüdü, vaadi demokrasi, eşitlik, insan hakları… Neymiş, AKP olağanüstü hâli kaldırmış, “Köyümde özgürce dolaşıyorum.” diyen, gülen insanların sergilendiği fotoğrafları billboardlarına astı, halktan oy aldı, halktan oy aldı, halkı kandırdı. O anda halkın oyunu aldı, tam altı ay geçti, 1 Kasım seçimleri, ardından 15 Temmuz darbe girişimi, “Olağanüstü hâli kaldırdık.” deyip halktan oy alan AKP iktidarı Türkiye’ye olağanüstü hâli ve kanun hükmünde kararnameleri dayattı. Bu bir dayatmadır, bir utançtır, bir ayıptır. (CHP sıralarından alkışlar) Bir ayıbı konuşuyoruz bugün. Bunun altından nasıl kalkacaksınız? Nasıl kalkabilirsiniz? Halka bir yandan söz verip, taahhüt edip “Olağanüstü hâli kaldırdım.” deyip oy alacaksınız, sonra utanmadan sıkılmadan olağanüstü hâli süresiz bir şekilde Türkiye'nin gündemine sokacaksınız. Bu ayıp AKP’ye yeter. Bu ayıp seçmene büyük bir saygısızlıktır. Ya 7 Haziranda yalan söylediniz halka ya şimdi doğruyu söylemiyorsunuz. Hangi AKP, hangi AKP gerçekliği? Sizin nereniz demokrasiyle, nereniz insan haklarıyla bağdaşır, bir anlatın bize bunu.

Bir parti, bir siyasal kültür, bir lider iddialarıyla, verdiği sözle anılır. Bir yandan “Olağanüstü hâl kalktı, köyümde özgürce yaşıyorum.” diye billboardlara asacaksınız pankartları, halktan oy alacaksınız, “Ben bir daha olağanüstü hâli getirmeyeceğim. Bakın, Türkiye’de yaşayan seçmenler, bizim sayemizde olağanüstü hâl kalktı.” diye taahhütte bulunacaksınız ama aradan bir yıl geçince bu sözünüzü unutarak olağanüstü hâli yeniden Türkiye’de hortlatacaksınız.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir siyasal kültür anlayışı Türkiye’de sorgulanmalıdır, ahlaki bir sorundur. Ahlaki bir sorunun ötesinde Türkiye’de iktidar olmanın gerçekliğini altüst eden, bütün kavramları yıkan, halka verilen taahhütlere rağmen iktidarda kalkmak için taahhütleri çiğneyen bir partinin öncelikle bu halktan bir özür dilemesi gerekir. Ya 7 Haziranda doğru söylediniz ya şimdi yanlış yapıyorsunuz, hangisi doğru? Hangisi AKP? Siz kimsiniz? Hangi yüzünüzle bugün Türkiye’de siyaset yapıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

Olağanüstü hâl… 15 Temmuz gecesi buraya geldiğimiz zaman Meclis Başkanı Sayın İsmail Kahraman indi şuradan; yanaklarımızdan şapur şupur öptünüz darbe girişimine karşı çıktığımız için. O gün sabaha kadar buradaydık. Hepimiz uçakların bombaları altında, sabaha kadar, hayatımızın garantide olmadığı, güvencede olmadığı bir ortamda millî iradeye sahip çıkacağız diye beraber, kol kola olmadık mı? Neydi orada? Bütün bakanlar yanımızdaydı. O zamanki Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ Cumhurbaşkanıyla telefonla görüştü yanımda “Bütün CHP’liler burada Sayın Cumhurbaşkanım.” diye, selamlarımızı gönderdi, o bize selamını gönderdi. Niye? Cumhuriyet Halk Partisi aslanlar gibi millî iradeye sahip çıktı, darbeye karşı çıktı.

Ne oldu beş gün sonra? Olağanüstü hâl. Niye? FETÖ terör örgütünün etkilerini önlemek için. Çıkardığınız kararname bu. Çıkardığınız kararnamede size kimse Meclisten geçmesi gereken kanunlarla ilgili yetki vermedi. Zaten, olağanüstü hâl döneminde çıkarılan kararname Anayasa maddesi gereği ancak olağanüstü hâlin gerekleriyle sınırlıdır. Siz onu da çiğnediniz. Olağanüstü hâlin gerekleri kadar çıkması gereken ve o konuda çıkması gereken kararnamelerin dışında lastiklerin kış lastiği olmamasının cezasından tutun rektörlerin atanmasına kadar sayısız alanda kararnamelerle Meclisi devre dışı bırakarak Türkiye’yi bir tek parti sultasına soktunuz. Bu mu demokrasi? Bu mu insan hakları? Bu mu Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi?

Bu kanun hükmündeki kararnameler Türkiye’de milletin iradesini ayaklar altına alan kararnamelerdir. Bunun altında Cumhurbaşkanının imzası var, Bakanlar Kurulunun imzası var; hiçbirinin şu anda Türkiye’de halkın karşısına çıkarak, yurttaşlarımızın karşısına çıkarak “demokrasi” deme hakkı yoktur, “anayasa” deme hakkı yoktur. Çıkarılan bütün kararnameler Anayasa’ya aykırıdır. Anayasa’ya aykırıdır ama bir de iktidarın güdümünde olan bir Anayasa Mahkemesi gerçeği var karşımızda. 1991 yılında aynı konuda çıkarılmış kararnameleri iptal eden Anayasa Mahkemesi, emsal kararlarından dönerek iktidara cüret vermiştir. Bugünkü yaşadığımız süreçte Türkiye'nin olağanüstü hâl koşullarında yönetilmesinin ve kanun hükmündeki kararnamelere mahkûm edilmesinin birinci derecede sorumlusu AKP iktidarı ve onunla iş birliği yapan Anayasa Mahkemesidir. (CHP sıralarından alkışlar) Anayasa Mahkemesi Türkiye’de demokrasinin, insan haklarının, hak ve özgürlüklerin güvencesi olması gerekirken tam tersi bir tutumla, Türkiye’de demokrasiyi, hukuku ayaklar altına almıştır. Anayasa Mahkemesinin üzerinde büyük bir vebal vardır. Anayasa Mahkemesi üyeleri ileride çocuklarına, torunlarına hesap veremeyeceği bir Türkiye yarattırmıştır iktidar partisine. Nereden aldınız bu cesareti? İktidar, Anayasa Mahkemesinden. Anayasa Mahkemesi nereden aldı bu cesareti? Cumhurbaşkanının atadığı Anayasa Mahkemesi üyeleri de Türkiye’de yandaş bir yargı, yandaş bir Anayasa Mahkemesi ve Türkiye’de Anayasa Mahkemesinin denetiminden kaçırılan, olması gereken denetimin yapılmadığı kararnameler ve iktidar partisinin utancı bir olağanüstü hâl dönemi... Haydi AKP’liler, 7 Hazirandaki o billboardlarınızı bir hatırlayın, nasıl söz verdiğinizi bir hatırlayın, o sözlerinizi nasıl çiğnediğinizi bir hatırlayın. Yurttaşlarımızın hafızası o kadar unutkan değil, herkes bunları biliyor, herkes bu gerçeği biliyor.

Şimdi, FETÖ’yle mücadele. Geçtiğimiz günlerde haksız yere tutuklanan 10 bin kişi tahliye edildi. Niçin? Yanlışlarınızdan dolayı. Hele 2 Kasımda çıkardığınız bir kararname var, evlere şenlik. Bakanlar Kurulu üyelerimiz de dikkatle dinlesinler.

Değerli yurttaşlarım, sevgili izleyiciler ve değerli milletvekillerim; Bakanlar Kurulu 2 Kasım tarihinde bir kararname çıkardı, 15-20 kişiyi görevden aldılar ama aynı kararnameyle o kişileri göreve iade ettiler. Neden? Çünkü çıkardıkları kararnamelerde ne yazdıklarını bilmiyorlar. Aynı gün çıkan iki kararnamede 2 Kasım 2017 tarihli Bakanlar Kurulu kararının dayanak olduğu kararnamelerle 15 kişi ihraç edildi, aynı tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla bir sonraki kararnameyle bu kişiler göreve iade edildi. Yahu siz Bakanlar Kurulunda ne konuşulduğunu bilmiyorsunuz. Bu kişiler göreve iade edildiyse niçin ihraç ettiniz? Ya da ihraç edeceksiniz niye göreve iade ettiniz? Kavramlar karışık, AKP’nin kafası karışık, Türkiye’de yaşayan yurttaşlarımız Türkiye’de demokrasi bekliyorlar. Olağanüstü hâl bir an önce kalkmalıdır. Bu ayıptan Türkiye’yi kurtarmalısınız. (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne muhtaç bir ülkedir. Sayenizde bütün kavramlar ayaklar altına alınmıştır. Bugünkü kararnameler Türkiye’de Meclisi devre dışı bırakan bir kararname olarak tarihe geçmiştir ama Anayasa Mahkemesinin de bu yapısıyla iktidar partisi zannetmesin ki kendilerine meydan kalacak. Bu dünya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEVENT GÖK (Devamla) - …Kanuni Sultan Süleyman’a kalmadı, sizlere asla kalmayacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın Muharrem Varlı’ya aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Varlı, süreniz on dakikadır.

Buyurun.

MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün de kanun hükmünde kararnamelerin görüşülmesine devam ediliyor, bu vesileyle söz aldım. Olağanüstü hâl neden ilan edilir? Olağanüstü hâl, bir ülkenin bütünlüğüne, bir ülkenin sınırlarına ve bir ülkede yaşayan insanların hayatına kastedilen bir durum var ve böyle bir tehlike olduğu hissedildiği anda, terör örgütlerinin saldırısına uğranıldığı anda olağanüstü hâl ilan edilir. Türkiye Cumhuriyeti devleti de 15 Temmuz gecesi yaşanan FETÖ darbe girişiminden sonra kendisine tehlike addederek olağanüstü hâl ilan etmiştir ve bu olağanüstü hâl kapsamında da yapılması gereken birçok şeyi -belki uzayacak, belki zaman içerisinde geriye düşecek mantığıyla- kanun hükmünde kararnamelerle çözme yoluna gitmiştir. İşte bugün o kanun hükmünde kararnamelerin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelerini yapıyoruz. İnşallah, milletimiz ve devletimiz adına hayırlı olur diyorum.

Şimdi, yapılan birçok düzenleme var. Burada bunların hepsini tek tek saymak, tek tek hepsine girmek mümkün değil çünkü o kadar çok madde var ki bunların hepsini tek tek konuşmamız mümkün değil ama geneli üzerinde baktığımız zaman bunların birçoğu ülkenin temel meseleleriyle ilgili, FETÖ terör örgütüne karşı alınacak devletin tedbirlerini ortaya koymak adına çıkartılan kanun hükmünde kararnameler. Bir kısmı da yine bölücü terör örgütü PKK’ya karşı çıkartılmış kanun hükmünde kararnameler. Dolayısıyla bu kanun hükmündeki kararnamelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülerek kanunlaşması da doğru olmuştur. İnşallah, dediğim gibi, milletimize, devletimize hayırlı sonuçlar doğurur.

Şimdi, burada birkaç günden beri özellikle bu Afrin operasyonuyla alakalı konuşmaları dinliyoruz, tanık oluyoruz, şahit oluyoruz. Yine yazılı ve görsel medyada da bunlarla alakalı konular gündeme geliyor sık sık. Efendim “Türk ordusunun Afrin’de ne işi var?” Ya Türk ordusunun Afrin’de elbette ki işi olmalı. Orada her gün sınırımızdan geçip efendim, Türk askerine, polisine, güvenlik güçlerimize, öğretmenlerimize, imamlarımıza kurşun sıkan terör örgütlerinin kafasını ezmek için Türk askeri orada. Biz işgalci bir ülke değiliz, tarihimiz boyunca da hiçbir zaman işgalci olmadık; gittiğimiz her yere de hizmet götürdük, insanlık götürdük, medeniyet götürdük. Bunu tarihi çok iyi bilen insanlar çok iyi anlayacaklardır ama tarihi bilmiyorlarsa onlara söyleyecek lafımız yok. Afrin’de de Türkiye Cumhuriyeti devletine büyük bir tehdit, Türk milletine büyük bir tehdit vardı. O tehdidin başını ezmek için Türk ordusu bugün oraya gitmiştir. Allah onların yardımcısı olsun. Eğer gerek duyarlarsa, çağırırlarsa, talep ederlerse biz de gitmeye, onlarla beraber şehit olmaya hazırız Allah’ın izniyle. Bu manada hiçbir tereddüdümüz ve endişemiz yoktur. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türk milletinin yüzde 90’ının da bu şekilde düşündüğüne inanıyorum ama bazıları “Türk askerinin Afrin’de ne işi var?” diyor. Yahu Allah’tan korkmazlar, hiçbir gün “Amerika’nın Menbic’de ne işi var?” dediniz mi, sordunuz mu ya? Hiçbir gün “Amerika’nın Afganistan’da, Irak’ta ne işi var?” diye sordunuz mu? Yani Amerika 10 bin kilometre öteden gelip de El Kaide’yi kendisine tehdit görüp Afganistan’ı işgal edecek, Irak’ı işgal edecek, Suriye’den Menbic’e yerleşecek, terör örgütüne silah dağıtacak, terör örgütünün bütün, efendim, sözde karakol olarak tayin ettiği veya sığınak olarak tayin ettiği yerlerde, orada izleri bulunacak, ondan sonra biz diyeceğiz ki “Türk ordusunun Afrin’de ne işi var?” Ama Amerika’ya “Senin orada ne işin var?” diye sormak hiç kimsenin aklına gelmeyecek. Niye? Çünkü bunu soranların birçoğu Amerika’yla oynaş hâlindeler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü, Amerika onların işine geliyor, Amerika’nın orada olması onların işine geliyor. Çünkü, Amerika onları koruyor, onları kolluyor, onlara silah dağıtıyor, Türk ordusunun tanklarına onların silahlarıyla müdahale ediyorlar. Şehit olan birçok askerimiz Amerikan silahlarıyla şehit edildi. Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. İnşallah yeni şehitler vermeyiz, inşallah son şehidimiz olur, inşallah Afrin operasyonunu da başarıyla bir an önce tamamlarız. İnşallah, ondan sonra da Menbic sırada var ve ta Sincar bölgesine kadar bütün terör unsurlarının kafasını ezerek, Türkiye Cumhuriyeti devletine, Türk milletine tehdit oluşturan her yeri temizleyerek ordumuz sağ salim yeniden ülkesine döner ve orada güvenli bölgeler oluşturulur; bizim gayemiz bu. Biz Amerika gibi enerjisi için, yer altı zenginlikleri, yer üstü zenginlikleri için gitmiyoruz bir yere; bizim gitme sebebimiz kendi güvenliğimizi, kendi sınırlarımızı, kendi milletimizin bekasını korumak içindir. Eğer bunu anlayamıyorlarsa bir gün anlatırız Allah’ın izniyle onlara. Çıkmışlar hâlâ burada işgalcilikten bahsediyorlar, çıkmışlar burada insan haklarından bahsediyorlar. Ağrı Dağı’nın 5 bin metresinde hangi insan hakkından bahsediyorsunuz? Efendim, orada çoluğu çocuğu öldürürken, bebeklerin kafasına sıkarken hangi insan hakkından bahsediyorsunuz; o gün insan hakları aklınıza gelmedi mi hiç? Sivillerin öldüğünden bahsediyorlar, e, Kilis’te ölen siviller ne olacak? Reyhanlı’da ölen siviller ne olacak? Öğretmen senin çocuğuna eğitim vermeye gitmiş, PKK’lı teröristler kaçırıyor, götürüyor kafasına sıkıyor, öldürüyorlar; bunun hakkı ne olacak, bunun hakkını kim savunacak? İşte, bunun hakkını da biz savunacağız burada; erkek gibi, yiğitçe biz savunacağız burada.

Onun için değerli arkadaşlarım, Afrin operasyonu Türkiye için çok önemlidir, Türk devleti ve milleti için çok önemlidir.

Yine, Allah’ın izniyle Menbic’i de inşallah terör örgütünden temizleyeceğiz.

Biz, askerimizin bu manada üzerine düşeni en iyi şekilde yerine getireceğine inanıyoruz. Türk ordusu her şeye rağmen, yapılan her şeye rağmen güçlü bir ordudur, her şeyin de üstesinden gelecek güce sahiptir Allah’ın izniyle çünkü Peygamber ocağı olarak bildiğimiz, inandığımız bir ocaktır. O ocaktan da inşallah iyi şeyler, hayırlı şeyler doğacaktır milletimiz adına.

Değerli arkadaşlarım, yine, bize insan hakları dersi vermeye çalışıyor Avrupa Birliğinin bazı devletleri. Yine, Amerika Birleşik Devletleri bize insan hakları dersi vermeye çalışıyor. Yahu, bu Kızılderililer nereye gitti arkadaşlar? Afrika’yı boydan boya işgal ettiniz, Afrika’nın insanlarını getirdiniz köle yaptınız kendinize, ondan sonra dünyada birçok ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliklerini aldınız kendi ülkenize götürdünüz, kendi ülkenizi ve kendi insanlarınızı zengin ettiniz. Sizin bize hangi insan haklarından bahsetmeye hakkınız var? Haddiniz de yok böyle bir şeyden bahsetmeye. Yani, siz tarihte sömürgeciliğinizle, tarihte insanların tamamının neslini kurutmakla, o insanları köle yapmakla meşhur olacaksınız; bu, bütün dünyaca bilinecek, bütün tarihçiler bunu yazacak, ondan sonra kalkacaksınız Türkiye Cumhuriyeti devletine insan haklarından bahsedeceksiniz; insan biraz utanır ya, biraz sıkılır ya.

Almanya, Yahudileri diri diri fırınlara atarken insan haklarını hiç düşünmediniz mi? Amerika, Kızılderilileri yok ederken hiç düşünmediniz mi insan haklarını? Ama şimdi kalkmışlar, bize bu konuda ders vermeye çalışıyorlar. Oysaki Türk ordusu sivillerin ölmemesi için, zaten insan haklarını koruduğu için bu operasyon bu kadar gecikti yoksa ikinci gününde Afrin’in içerisine girer, yerle bir ederdi Türk ordusu. Buna da gücü yeter Allah’a çok şükür ama siviller ölmesin, insan haklarını en iyi şekilde koruyalım diye itina gösteriliyor.

Şimdi, kale gibi betondan sığınaklar yapmışlar. Hangi terör örgütünün bunu yapmaya gücü yeter? Ben size soruyorum değerli arkadaşlar: Hangi terör örgütünün bunu yapmaya gücü yeter? Elbette ki bir devlet gücüyle yapılmış bunlar oraya. Şimdi, kalkacaksınız ondan sonra insan haklarından bahsedeceksiniz, sivillerin öldüğünden bahsedeceksiniz. PKK’lı sivil kıyafeti giyecek, savaşacak “Sivil öldü.” diyeceksiniz. Ne güzel iş ya! Apo’nun resimlerini asacaklar “Efendim, PKK’yla ne bağlantısı var?” diyeceksiniz. İşte bire bir bağlantısı var, YPG ile PKK aynı; ikisi de Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Türk milletini tehdit ediyor. Onun için bunların başını ezeceğiz, ezeceğiz, ezeceğiz.

Hepinize hayırlı akşamlar. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Varlı.

Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.04

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Yaşar TÜZÜN

KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

448 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

 

OLAĞANÜSTÜ HAL KAPSAMINDA BAZI TEDBİRLER ALINMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (*))

Olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler alınması; Anayasanın 121 inci maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu'nca 2/1/2017 tarihinde kararlaştırılmıştır.

Kamu personeline ilişkin tedbirler

MADDE 1- (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilir.

(2)  Birinci fıkra gereğince kamu görevinden çıkarılan kişilerin, mahkûmiyet kararı aranmaksızın, rütbe ve/veya memuriyetleri alınır ve bu kişiler görev yaptıkları teşkilata yeniden kabul edilmezler; bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; bunların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, gemi adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamazlar. Bu kişiler hakkında bakanlıkları ve kurumlarınca ilgili pasaport birimine derhal bildirimde bulunulur. Bu bildirim üzerine pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilir.

(3)  Birinci fıkra kapsamında kamu görevinden çıkarılanlar, varsa uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları ve müsteşar, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar.

 

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

Emekli Emniyet Teşkilatı personeline ilişkin tedbirler

MADDE 2- (1) 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun 55 inci maddesinin on dokuzuncu ve yirminci fıkraları ile geçici 27 nci maddesi uyarınca resen emekliye sevk edilenler, kendi isteğiyle emekli olanlar veya Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü hükümlerine göre meslekten veya Devlet memurluğundan çıkarılanlar ile müstafi sayılanlardan milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen FETÖ/PDY terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan ve ekli (2) sayılı listede yer alanların rütbeleri alınır. Bu kişiler görev yaptıkları teşkilata ve kamu görevlerine yeniden kabul edilmezler, doğrudan veya dolaylı görevlendirilemezler; ayrıca bunlar uhdelerinde taşımış oldukları mesleki unvanları ve sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan ve sıfatlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar. Bu kişilerin uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, emekli polis kimlikleri, gemi adamlığına ilişkin belgeleri, pilot lisansları ve ilgili pasaport birimlerince pasaportları iptal edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamazlar.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

İade hükümleri

MADDE 3- (1) Ekli (3) sayılı listede yer alan kamu görevlileri, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listelerin ilgili sıralarından çıkarılmıştır.

(2) İlgili kanun hükmünde kararname hükümleri, birinci fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır. Söz konusu personelden bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren on gün içerisinde göreve başlamayanlar çekilmiş sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilir. Bu maddeye ilişkin işlemler ilgili bakanlık ve kurumlar tarafından yürütülür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

 

Yurtdışında öğrenim görenler

MADDE 4- (2) 3/10/2016 tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname gereği öğrencilikle ilişikleri kesilmiş olanlardan bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (4) sayılı listede yer alan kişi, 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (5) sayılı listenin ilgili sırasından çıkarılmıştır. 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4 üncü maddesinin birinci fıkrası, bu kişi bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte söz konusu Kanun Hükmünde Kararnamenin yayımı tarihinden itibaren ortadan kalkmış sayılır.

BAŞKAN – 4’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

Kapatılan ve kapsamdan çıkarılan kurum ve kuruluşlar

MADDE 5- (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olan ve ekli (5) sayılı listede yer alan dernekler kapatılmıştır.

(2) Birinci fıkra kapsamında kapatılan derneklere ait olan taşınırlar ile her türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak Hazineye bedelsiz olarak devredilmiş sayılır, bunlara ait taşınmazlar tapuda resen Hazine adına, her türlü kısıtlama ve taşınmaz yükünden ari olarak tescil edilir. Bunların her türlü borçlarından dolayı hiçbir şekilde Hazineden bir hak ve talepte bulunulamaz. Devire ilişkin işlemler ilgili tüm kurumlardan gerekli yardımı almak suretiyle Maliye Bakanlığı tarafından yerine getirilir.

(3) Ekli (6) sayılı listede yer alan dernekler, ilgisine göre 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun eki (III) sayılı listenin ilgili sıralarından ve 31/10/2016 tarihli ve 677 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (6) sayılı listenin ilgili sıralarından çıkarılmıştır. 6749 sayılı Kanunun 2 nci maddesi hükümleri ile 677 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükümleri, söz konusu dernekler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yürürlük tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır. Buna ilişkin işlemler ilgisine göre İçişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından yerine getirilir.

(4) Ekli (7) sayılı listede yer alan gazeteler, ilgisine göre 8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun eki (3) sayılı listenin ilgili sıralarından ve 3/10/2016 tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (7) sayılı listenin ilgili sıralarından çıkarılmıştır. 6755 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri ile 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin birinci fıkrası hükümleri, söz konusu gazeteler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yürürlük tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır.

BAŞKAN – 5’inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

Değişiklik hükümleri

MADDE 6- (1) 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir;

"(5) Borçların ödenmesinde, kamu idarelerine ödenmesi gereken vergi, resim, harç, fon kesintisi, pay gibi borçlar, çalışanların sigorta primleri, rehinli alacaklar, enerji, iletişim ve su kullanım borçları, çeşidine bakılmaksızın beşyüz Türk Lirasını geçmeyen borçlar ve diğerleri şeklinde sıralama esas alınır. Kapatılan özel öğretim kurum ve kuruluşları, kurs, dershane, öğrenci yurtları ve pansiyonlara avans veya peşin ödeme şeklinde kapatma tarihinden sonraki dönemler için ifa edilmiş olan öğrenim ve barınma bedelleri, yukarıda belirtilen sıraya tabi tutulmaksızın iade edilir."

(2)  15/8/2016 tarihli ve 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (1) sayılı listenin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Merkez/Taşra Teşkilatı başlıklı bölümünün 55 inci sırasının sicil numaralarına ilişkin sütununda yer alan "12447803" ibaresi "13958213" şeklinde değiştirilmiştir.

(3)   (15/8/2016 tarihli ve 673 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 5- (1) 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında ikramiye ödemesi yapılması gereken kişilerden; terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğunun değerlendirilmesi üzerine kamu görevinden çıkarılanların paylarına düşen miktarlar ödenmez. Aynı nedenle haklarında adli veya idari soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişilerin paylarına düşen miktarlar ise soruşturma veya kovuşturma sonuçlanıncaya kadar 10/12/2013 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamında emanete alınır."

(4)              3/10/2016 tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Birinci fıkranın (b) bendi kapsamındaki borç yükümlülükleri çerçevesinde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yayımlandığı tarihe kadar tahsil edilmiş olan tutarlar geri ödenmez."

(5)              31/10/2016 tarihli ve 677 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (4) numaralı listenin Yüksek Öğretim Kurumları-İdari Personel başlıklı bölümünün 469 uncu sırasının Unvan sütununda yer alan "Personel Dairesi Başkanı" ibaresi "Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni" şeklinde, aynı listenin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu başlıklı bölümünün 15 inci sırasının Sicil sütununda yer alan "400373" ibaresi "400185" şeklinde değiştirilmiştir.

(6)              31/10/2016 tarihli ve 678 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 37 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "alacaklıdan" ibaresi "borçludan" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – 6’ncı madde üzerinde söz isteyen? Yok.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi okutuyorum:

 

Yürürlük

MADDE 7- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin;

a)                6 ncı maddesinin ikinci fıkrası 1/9/2016 tarihinden, beşinci ve altıncı fıkraları 22/11/2016 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

b)               Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 7’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi okutuyorum.

Yürütme

MADDE 8- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 8’inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 8’inci madde kabul edilmiştir.

Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.

Buyurun Sayın Baloğlu.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) – Sayın Başkanım, görüşülmekte olan 448 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Genel Kurulda kabul edilerek kanunlaşacağından düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesine, ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik bir redaksiyon talebimiz vardır.

Takdirlerinize sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Talebiniz kayıtlara geçmiştir. Redaksiyon işlemi, kanun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kanun hükmünde kararname kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın Ilıcalı, sisteme girmişsiniz, talebinizi alayım önce.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Sayın Başkanım, bugün bir şehidimiz oldu memleketimden. O acıyı paylaşmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ilıcalı.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı’nın, Zeytin Dalı Harekâtı’nda şehit olan hemşehri Piyade Teğmen Ahmet Aktepe’ye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Büyük bir acıyı paylaşmak istiyorum. Dün akşam Zeytin Dalı Harekâtı’nda şanlı ordumuzun temsilcisi Piyade Teğmen Ahmet Aktepe şehit olmuştur. Cenazesi, bugün binlerce hemşehrimin katıldığı Narmanlı Camisi’nden nüfusa kayıtlı olduğu Tortum Şenyurt’a yolcu edilmişti. Burada da yine çok sayıda hemşehrimiz tarafından “Ne mutlu Türk’üm diyene.” “Şehidim kanın yerde kalmayacak.” sloganlarıyla karşılanmıştır. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun. Ailesinin, ülkemizin, hemşehrilerimizin başı sağ olsun.

Türk Silahlı Kuvvetlerimizin de gücünü Rabb’im artırsın. İnşallah en kısa zamanda terör örgütünü kökünden kazıyıp yurdumuza dönsün diyorum.

Size çok teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için.

BAŞKAN – Milletimizin başı sağ olsun, Allah rahmet eylesin.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

7.- 683 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/809) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 453) (x)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7’nci sırada yer alan 683 Sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/789) ile İç Tüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon Raporu 453 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz isteyen yok.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

OLAĞANÜSTÜ HAL KAPSAMINDA BAZI TEDBİRLER ALINMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (1)(x)

Kamu personeline ilişkin tedbirler

MADDE 1- (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilir.

(2) Birinci fıkra gereğince kamu görevinden çıkarılan kişilerin, mahkûmiyet kararı aranmaksızın, rütbe ve/veya memuriyetleri alınır ve bu kişiler görev yaptıkları teşkilata yeniden kabul edilmezler; bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; bunların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatlan, gemi adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından onbeş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamazlar. Bu kişiler hakkında bakanlıkları ve kurumlarınca ilgili pasaport birimine derhal bildirimde bulunulur. Bu bildirim üzerine pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilir.

(3)      Birinci fıkra kapsamında kamu görevinden çıkarılanlar, varsa uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları ve müsteşar, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

İade hükümleri

MADDE 2- (1) Ekli (2) sayılı listede yer alan kamu görevlileri, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listelerin ilgili sıralarından çıkarılmıştır.

(2) İlgili kanun hükmünde kararname hükümleri, birinci fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır. Söz konusu personelden bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren on gün içerisinde göreve başlamayanlar çekilmiş sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilir. Bu maddeye ilişkin işlemler ilgili bakanlık ve kurumlar tarafından yürütülür.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

Kapatılan kurum ve kuruluşlar

MADDE 3- (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olan ve ekli (3) sayılı listede yer alan özel televizyonlar kapatılmıştır.

(2) Birinci fıkra kapsamında kapatılan özel televizyonlara ait olan taşınırlar ile her türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak Hazineye bedelsiz olarak devredilmiş sayılır, bunlara ait taşınmazlar tapuda resen Hazine adına, her türlü kısıtlama ve taşınmaz yükünden ari olarak tescil edilir. Bunların her türlü borçlarından dolayı hiçbir şekilde Hazineden bir hak ve talepte bulunulamaz. Devire ilişkin işlemler ilgili tüm kuramlardan gerekli yardımı almak suretiyle Maliye Bakanlığı tarafından yerine getirilir.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

 

Doçentlik başvuruları

MADDE 4- (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olması ya da değerlendirilmesi sebebiyle görevden uzaklaştırılan veya haklarında adli soruşturma ya da kovuşturma yapılan doçent adaylarının, görevden uzakta geçirdikleri süre boyunca veya adli soruşturma ya da kovuşturma sonuçlanıncaya kadar doçentlik başvurularına ilişkin işlemler durdurulur. Bunlardan haklarında kamu görevinden çıkarılma veya mahkûmiyet kararı verilenlerin doçentlik başvuruları iptal edilir.

BAŞKAN – 4’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

Sermaye piyasasına ilişkin tedbir

MADDE 5- (1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnamelerle doğrudan veya anılan kanun hükmünde kararnamelerde öngörülen usuller çerçevesinde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ve olağanüstü halin devamı süresince terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum ve gruplara aidiyeti, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek hakkında çeşitli tedbir ve yaptırımlar uygulanmış olan halka açık ortaklıklar ve sermaye piyasası kuramları ve/veya bunların iş ve işlemleri hakkında 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında açılan dava ve takiplerde idare aleyhine yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilemez, hükmedilenler tahsil edilemez.

BAŞKAN – 5’inci madde üzerinde söz isteyen yok.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

Türk Lirası ile yapılacak tahsilat

MADDE 6- (1) 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa tabi tüm kamu idareleri ve bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklar, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun çerçevesinde özelleştirme programında bulunan ve sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait işletmeci kuruluşlar, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve sermayesinde doğrudan veya dolaylı olarak kamu payı olan özel kanunlar ile kurulmuş anonim ortaklıklar, niteliğine bakılmaksızın yabancı para cinsinden yurtiçi ödeme yükümlülüğü olan alacaklarını, borçlunun talebi üzerine 2/1/2017 tarihinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından açıklanan döviz alış kurundan, 31/12/2017 tarihine kadar Türk Lirası olarak tahsil edebilirler. Bu madde kapsamındaki işlemler ve sonuçları, bütçe gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmez.

BAŞKAN – 6’ncı madde üzerinde söz isteyen yok.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi okutuyorum:

Şahsi sorumluluk davalarına ilişkin tedbir

MADDE 7- (1) 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanan şirketlerin, kayyım atanmasından önceki sahipleri, ortakları, yönetim kurulu üyeleri, müdürleri ve diğer sorumlu yetkilileri aleyhine kayyımlar tarafından açılmış veya açılacak şahsi sorumluluk davalarında ilgili tüzel kişiliğin genel kurulunun veya yetkili kurulunun kararı aranmaz.

(2) Kayyım atanan şirketlerin soruşturma kapsamındaki şüpheli ortakları ile kayyım tarafından hakkında şahsi sorumluluk davası açılan şirket ortaklarına ait ortaklık hak ve payları, soruşturma veya davanın açıldığı tarihten soruşturma, kovuşturma veya davanın kesin hükümle sonuçlandığı tarihe kadar devir ve temlik edilemez. Ortaklık hak ve paylarına ait temsil ve idare yetkisi kayyım tarafından kullanılır. Devir ve temlik yasağı Cumhuriyet savcılığı veya mahkeme tarafından resen ticaret sicili müdürlüklerine bildirilir ve tescil edilir.

BAŞKAN – 7’nci madde üzerinde söz isteyen yok.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 8- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 8’inci madde üzerinde söz isteyen yok.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 9- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 9’uncu madde üzerinde söz isteyen yok.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.

Sayın Baloğlu, buyurun.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) – Sayın Başkanım, görüşülmekte olan 453 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Genel Kurulda kabul edilerek kanunlaşacağından düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesine, ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik bir redaksiyon talebimiz vardır.

Takdirlerinize arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Talebiniz kayıtlara geçmiştir, redaksiyon işlemi kanun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kanun hükmünde kararname kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, 8’inci sırada yer alan 686 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

8.- 686 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/813) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 467) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon Raporu 467 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

 

OLAĞANÜSTÜ HAL KAPSAMINDA BAZI TEDBİRLER ALINMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (xx)

Olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler alınması: Anayasanın 121 inci maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu'nca 2/1/2017 tarihinde kararlaştırılmıştır.

Kamu personeline ilişkin tedbirler

MADDE 1- (1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisaki yahut bunlarla irtibatı olan ve ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilir.

(2)            Birinci fıkra gereğince kamu görevinden çıkarılan kişilerin, mahkûmiyet kararı aranmaksızın, rütbe ve/veya memuriyetleri alınır ve bu kişiler görev yaptıkları teşkilata yeniden kabul edilmezler; bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; bunların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, gemi adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından onbeş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamazlar. Bu kişiler hakkında bakanlıkları ve kurumlarınca ilgili pasaport birimine derhal bildirimde bulunulur. Bu bildirim üzerine pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilir.

(3)            Birinci fıkra kapsamında kamu görevinden çıkarılanlar, varsa uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları ve müsteşar, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

İade hükümleri

MADDE 2- (1) Ekli (2) sayılı listede yer alan kamu görevlileri, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listelerin ilgili sıralarından çıkarılmıştır.

(2)             İlgili kanun hükmünde kararname hükümleri, birinci fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır. Söz konusu personelden bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren on gün içerisinde göreve başlamayanlar çekilmiş sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilir. Bu maddeye ilişkin işlemler ilgili bakanlık ve kurumlar tarafından yürütülür.

(3)             Olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereği öğrencilikle ilişikleri kesilmiş olanlardan bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (3) sayılı listede yer alanlar, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listelerin ilgili sıralarından çıkarılmıştır. İlgili kanun hükmünde kararname hükümleri, bu kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı tarihinden itibaren ortadan kalkmış sayılır.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

Emekli Emniyet Teşkilatı personeline ilişkin tedbirler

MADDE 3- (1) 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun 55 inci maddesinin ondokuzuncu ve yirminci fıkraları ile geçici 27 nci maddesi uyarınca resen emekliye sevk edilenler, kendi isteğiyle emekli olanlar veya Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü hükümlerine göre meslekten veya Devlet memurluğundan çıkarılanlar ile müstafi sayılanlardan milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen FETÖ/PDY terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan ve ekli (4) sayılı listede yer alanların rütbeleri alınır. Bu kişiler görev yaptıkları teşkilata ve kamu görevlerine yeniden kabul edilmezler, doğrudan veya dolaylı görevlendirilemezler; ayrıca bunlar uhdelerinde taşımış oldukları mesleki unvanları ve sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan ve sıfatlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar. Bu kişilerin uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, emekli polis kimlikleri, gemi adamlığına ilişkin belgeleri, pilot lisansları ve ilgili pasaport birimlerince pasaportları iptal edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamazlar.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

 

Muvazaalı devir işlemleri

MADDE 4- (1) 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanan şirketlerde ortaklık pay ve haklarına ilişkin olarak soruşturmanın başladığı tarihten bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar şirket ortakları tarafından yapılmış olan devir ve temlik işlemleri muvazaalı kabul edilerek geçersiz sayılır ve ticaret sicilinden resen terkin edilir.

BAŞKAN – 4’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

 

Yürürlük

MADDE 5- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 5’inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

 

Yürütme

MADDE 6- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 6’ncı madde üzerinde söz isteyen? Yok.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

Komisyon Başkanının bir redaksiyon talebi vardır.

Sayın Başkan, buyurun.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA BALOĞLU (Konya) – Sayın Başkanım, görüşülmekte olan 467 sıra sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Genel Kurulda kabul edilerek kanunlaşacağından düzenlemenin adının “Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesi; ayrıca, metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır.

Takdirlerinize sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Talebiniz kayıtlara geçmiştir. Redaksiyon işlemi, kanunun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kanun hükmünde kararname kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, 9’uncu sırada bulunan 470 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin görüşmelerine başlıyoruz.

9.- 688 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/830) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin (S. Sayılı: 470)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

10’uncu sırada bulunan 483 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin görüşmelerine başlıyoruz.

10.- 689 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/835) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin (S.Sayılı: 483)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonraki komisyonun da bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince Türk Silahlı Kuvvetleri Deniz Unsurlarının Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görevlendirilmesi için Hükûmete verilen izin süresinin Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca bir yıl daha uzatılmasına dair Başbakanlık Tezkeresi ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 7 Şubat 2018 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime kapatıyor, hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 21.55



(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler kullanıldı.

(x) 420 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 423 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(*)  672 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1 Eylül 2016 tarihli ve 29818 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan halidir.

(x) 424 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 436 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 444 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 448 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(*) 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararnağmenin 6 Ocak 2017 tarihli ve 29940 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan halidir.

(x) 453 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 683 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 23 Ocak 2017 tarihli ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan hâlidir.

(x) 467 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(xx) 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname 'nin 7 Şubat 2017 tarihli ve 29972 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete 'de yayımlanan halidir.