TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                53’üncü Birleşim

                                                                                        31 Ocak 2018 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekâtı’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, çocukların sorunlarına ilişkin güldem dışı konuşması

3.- Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer’in, çevre sorunlarına ve Eskişehir Alpu Ovası’na bir termik santral yapılması planına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çevre ve Şehircilik Bakanının Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer’in yaptığı gündem dışı konuşmasına cevap vermesini beklediklerine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, antidemokratik uygulamalara ve baskılara son verilerek halkın sağlığını düşünen doktorların bir an evvel serbest bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, bugün karşı karşıya kalınan sorunların düğümlenmesinde 90’lı yıllarda birçok aydının katledilmesi ve faili meçhullerin büyük payı olduğuna ve 24-31 Ocak Adalet ve Demokrasi Haftası’na ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, AKP’nin hatalı politikaları sonucunda oluşan sosyal güvenlik açığını emeklilerin maaşlarında kesintiye giderek kapatmaya çalıştığına ilişkin açıklaması

5.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, güvenlik soruşturması nedeniyle mesleğe başlayamayan doktorların durumuyla ilgili bir düzenleme yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, bir doktor olarak mensubu olduğu Türk Tabipleri Birliğine yöneltilen haksız suçlama ve ithamları reddettiğine ve yapılan uygulamaları kınadığına ilişkin açıklaması

7.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Bursa’daki hava kirliliği konusunda önlem almasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

8.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, gözaltına alınan ve haklarında soruşturma açılan Türk Tabipleri Birliği yöneticileri hakkındaki somut suçlamayı ve Zeytin Dalı Harekâtı hakkındaki paylaşımları nedeniyle gözaltına alınan kişi sayısını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

9.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, insanların ümitleriyle yaşadıklarına ilişkin açıklaması

10.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, Zeytin Dalı Operasyonu’nda şehit olan Mehmetçiklere Allah’tan rahmet dilediğine ve operasyon aleyhine toplanan imzaların askerlere sıkılan kurşunlardan hiçbir farkı olmadığına ilişkin açıklaması

11.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, daha fazla ölümler olmasın diye operasyonların durması gerektiğini belirten vekilleri, parti yöneticilerini, barış yanlısı kişi ve kuruluşları hedef tahtasına oturtan havuz medyasını şiddetle ve nefretle kınadığına ilişkin açıklaması

12.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Türkiye’nin sınır dışında da terörle mücadele operasyonlarına başarıyla devam ettiğine ve bazı sivil toplum kuruluşlarının emperyalizmin uşaklığını yaparak milletin aklıyla oynamak istediklerine ilişkin açıklaması

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, AKP Hükûmetinin gerçekleri örtmek yerine halkın sorunlarına eğilmesi, işçinin, köylünün, çiftçinin, esnafın sorunlarının çözümü için projeler üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

14.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Özgür Suriye Ordusu’yla iş birliğinden derhâl vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Denizli Serinhisar Yatağan’da bıçak üretimi yapan esnaf ve sanatkârların ihtiyacı olan sanayi sitesinin yapılması ve bıçak sanayisinde ham madde, üretim ve satımla ilgili izinler hakkında bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

16.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Hükûmetin polislerin sosyal ve ekonomik taleplerini bir an önce karşılaması gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, emekli aylıklarıyla ilgili sorunlara, emeklilikte yaşa takılan vatandaşların çözüm beklediğine ve sözleşmeli öğretmenlerin sorunlarının acilen giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, pek çok kişi barış istediği için sudan gerekçelerle tutuklanıyorken evlerinde cephaneliklerle yakalananların serbest bırakıldığı bir yargının tarafsız ve bağımsız olarak görülemeyeceğine ilişkin açıklaması

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 31 Ocak Muammer Aksoy’un ölümünün 28’inci yıl dönümüne, Türk Tabipleri Birliği Başkanı Raşit Tükel ve Merkez Konseyi üyelerinin gözaltına alınmasına ve Sağlık Bakanının Türk Tabipleri Birliğiyle ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 31 Ocak Muammer Aksoy’un ölümünün 28’inci yıl dönümüne ve Afrin müdahalesinin bir barış harekâtı olduğuna ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Düzce ilinin Yığılca ilçesinde son aylarda sık sık yaşanan elektrik kesintilerine bir çözüm bulunmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

22.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ın görüşülmekte olan 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, kanun hükmünde kararnamelerin içerdiği hükümlere ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun Soma AŞ’nin ödemesi gereken tazminatlarla ilgili görevini yerine getirmediğine ilişkin açıklaması

27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın görüşülmekte olan 682 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, OHAL Komisyonunun çalışma sistemine ilişkin açıklaması

29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, görüşülmekte olan 687 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7, 8 ve 9’uncu maddelerinin kabul edilmesinin siyasi partiler arasında eşitsizliği kabul etmek olduğuna ilişkin açıklaması

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Başkanlık Divanı olarak Muammer Aksoy’u ölümünün 28’inci yıl dönümünde rahmetle andıklarına ve ülkenin aydınlık geleceği açısından faili meçhul cinayetlerin bir an önce açığa çıkarılması gerektiğine ilişkin konuşması

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içinde yer alan örgütlerin El Kaide türevi gruplar olduğu yönündeki iddiaların araştırılması amacıyla 31/1/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ocak 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 680 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/805) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 449)

2.- 681 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma ile İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/804) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 450)

3.- 682 Sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/808) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 452)

4.- 684 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/810) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S.Sayısı:454)

5.- 685 Sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/811) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 455)

6.- 687 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/814) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 468)

7.- 690 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/836) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 484)

8.- 691 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/860) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 496)

9.- 694 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/870) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 500)

10.- 696 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/907) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 512)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, İstanbul’da bulunan Dragos Tekel arazisinin bedelsiz olarak bir vakıf üniversitesine devrine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın cevabı (7/20430)

2.- Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in, TBMM’ye bağlı tarihi binalarda yapılan restorasyon çalışmalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/20973)

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Meclis Bülteni’ne ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/22014)

4.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Mustafa Necati Kültür Evi’ne ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/22015)

5.- Edirne Milletvekili Erdin Bircan’ın, TBMM Başkanlığı tarafından dağıtılan 2018 yılı ajandalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/22295)

6.- Van Milletvekili Lezgin Botan’ın, bir kelimenin Genel Kurulda kullanımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın cevabı (7/22498)

31 Ocak 2018 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekâtı hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ’a aittir.

Buyurun Sayın Özdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekâtı’na ilişkin gündem dışı konuşması

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zeytin Dalı Harekâtı’yla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Afrin harekâtının 12’nci günü. Askerimize, Silahlı Kuvvetlerimize güveniyoruz. Bu harekât en kısa zamanda başarıyla sonlanacaktır. 15 Temmuz darbesinden sonra “Türk ordusunun kolu, bacağı kesildi.” diyerek şımarıklık yapanlar cevapların en güzelini alacaklardır. Bu harekât elzemdi, Türkiye'nin güneyini baştan başa kuşatan terör yapılanmasına göz yumulamazdı. Millî meselelerde siyasi ihtilaflar bir tarafa bırakılır, aynen bugün olduğu gibi.

Türkiye NATO üyesi bir ülke, ABD de öyle. Aynı kampta yer alan Amerika, Türkiye'ye karşı terör örgütünü desteklemekten imtina etmiyor. Türkiye, Afrin'de ABD silahlarına karşı mücadele veriyor. Türkiye'nin Afrin'e müdahalesi uluslararası hukuk açısından meşrudur. Birleşmiş Milletler Antlaşması, ülkelerin birbirlerinin ülkesel bütünlüğüne, millî egemenlik ve bağımsızlığına saygı göstermesini emrediyor. İhtilafların barışçı yollarla çözümünü tavsiye eden Birleşmiş Milletler, aynı zamanda meşru müdafaa, komşu topraklarından gelen tacizlere karşı mukabele etme hakkını da tanımaktadır. Eleştirilerin hukuki dayanağı yoktur. Nitekim dost-düşman bu konuda hemfikirdir. Özellikle uluslararası camiadan bu defa aykırı sesler gelmedi, bir çok ülke sınırlarımızı korumanın meşru hakkımız olduğunu söyledi. Tabii, ABD, bu birçok ülke arasında yok. Dün stratejik ortak olan ABD, ne yazık ki bugün terör örgütleriyle beraber. Çeşitli yerlere terör ve şiddete yataklık ettikleri gerekçesiyle giren, kendi büyük fakat kalbi ve vicdanı küçük ABD, bu defa kendisi PKK terörüne yataklık ediyor.

Sayın milletvekilleri, terör örgütleriyle mücadele etmek emperyalizmle mücadele etmek demektir. Terör örgütleri bazı devletler adına savaşan, savaş zemini hazırlayan satılmışlar ordusudur. Kötü devletlerin terör örgütü, iyi devletlerin ordusu vardır. Biri yıkmak, diğeri korumak içindir.

Afrin’le ilgili bir fikir birliğinden söz ederken buna HDP ve uzantılarını dâhil etmiyorum. Daha Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin'e adım atmadan barış kisvesi giymiş bazıları harekete geçtiler. 170 sözde aydın bir bildiri yayınlayarak barış çağrısında bulundu. PKK bombaları patlatırken, güneydoğuyu silahla doldururken, bebek, çocuk, kadın ayrımı yapmadan öldürürken bu vatandaşların aklına hiç barış gelmiyordu. Barış her zaman olduğu gibi silahlar PKK'ya çevrilince akıllarına geliyordu. Onun için de bu millet hiçbir zaman bu aydın güruhuna inanmadı çünkü milletin kıblesi ile onların kıblesi hiçbir zaman bir olmadı.

Sayın milletvekilleri, PKK'nın kanton yapılanmaları HDP ve uzantılarının Türkiye'de yaptıkları barış, kardeşlik, bir arada yaşama gibi söylemlerinin ne kadar riyakârca olduğunu gösterdi. PKK bu bölgelerde önce etnik, sonra ideolojik temizlik yaptı. Önce Kürt olmayanları sürdü, ardından Kürt olmakla birlikte PKK çizgisini benimsemeyenleri kovdu. PKK hâkim olduğu bölgelerde sadece PKK'lı olanlara hayat hakkı tanıyor, diğerlerini insan bile saymıyor. Bölge insansızlaştırılarak PKK devletinin altyapısı hazırlandı. Türkiye'nin yaptığı müdahale geç de olsa doğrudur. Afrin süreci Afrin'le sınırlı kalmamalıdır. Mutlaka Fırat'ın doğusuna da uzanmalıdır. Millî varlığımızı tehdit bakımından Fırat'ın doğusu ile batısı arasında bir fark yoktur. Batıya müdahale edilerek bir PKK devletinin yolu kesilmemiş sadece Akdeniz'e uzanma hedefleri inkıtaya uğratılmıştır. Hedef PKK devletini yok etmek, Türkiye'ye yönelik terör ve bölücülük tehdidini bertaraf etmek olmalıdır. Türkiye'nin bunu yapabilecek güce sahip olduğuna inanıyorum. Yeter ki ortak akılla hareket edelim; aşamayacağımız engel, yenemeyeceğimiz güç yoktur.

Sayın milletvekilleri, “savaş karşıtıyız” masalı anlatanlara seslenmek istiyorum. Unutmayınız ki savaş devletler arasında olur. Türk Silahlı Kuvvetleri vesayetçi ve taşeron terör örgütleriyle mücadele ediyor. İnsan haklarından bahsedenler, Buse'yi tanır mısınız? 16 yaşındaydı, hayalleri, ümitleri vardı; yola döşenen mayınla pusuya uğradı, orada şehit oldu. Eren 15 yaşındaydı, ümitleri vardı, geleceğe ümitle bakıyordu; Maçka’da bölücü terör örgütü tarafından hunharca öldürüldü. Berkay 19 yaşındaydı, tıp öğrencisiydi; Beşiktaş Stadı’nın yanından geçerken alçak, hain saldırının hedefi oldu, oracıkta can verdi. Elif 9 yaşındaydı, roketle; Viyan 5 yaşındaydı, havanla; Mizgin sekiz aylık hamileydi, Batman’da kurşunla; Ertan 12 yaşındaydı, çobandı, mayınla; Feyza 19 yaşındaydı, Ankara’da bombalı araçla; Aybüke öğretmen 23 yaşındaydı, Batman Kozluk’ta Kaleşnikof’la öldürüldüler. Polisler, askerler, çocuklar öldürülürken bunlar hiç seslerini çıkarmadılar. Tam 7 bin kişi öldürüldü, 12 bin kişi yaralandı.

170 savaş karşıtı sözde aydın müsveddesine sesleniyorum: Mektubu milletvekillerine değil, PKK’ya, PYD’ye, YPG’ye, Kandil’e ve İmralı’ya gönderin.

Unutmayın ki her Türk genci hayatının bir bölümünde Peygamber’in adını taşır: “Mehmetçik.” Başka hiçbir millet bu adı gençliğine alem yapmamıştır, bayrak yapmamıştır.

Afrin emperyalist bir kuşatmanın yarılması, bir çemberin yırtılıp atılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Bin yıldır hiç savaşı bitmeyen Mehmet’in yeni sınavıdır.

Askerlerimize başarılar, şehitlerimize rahmet, milletimize sabırlar diliyorum. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti devleti, yaşasın ay yıldızlı bayrak, yaşasın Türk milleti!

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdağ.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın hatip partimizin adını da anarak açıkça sataşmada bulunmuştur. İç Tüzük 69’a göre sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika söz veriyorum size.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’ın yaptığı gündem dışı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son dönem iktidar hatipleri bayağı antiemperyalist olmuşlar. Doğru, emperyalizm çok kötü bir şey ama emperyalizm gibi militarizm de kötü bir şey, emperyalizm gibi savaş sevicilik de kötü bir şey, tekçilik de, ırkçılık da kötü bir şey, Allah’ın insana vermiş olduğu hakları kullanmanın önünde yasaklar ve engeller oluşturmak da kötü bir şey. Ama sorarlar adama: Altmış altı yıldır bu ülke o emperyalist olarak suçladığı ülkelerle iş tutan bir ülke midir, değil midir? Altmış altı yıldır NATO üyesi olarak Amerika’yla iş tutan ve onun üzerinden bir bölgesel güç geliştirmeye çalışan iktidarlarla yönetildi mi, yönetilmedi mi? Ve onların daniskasını on altı yıldır bu iktidar yapıyor mu, yapmıyor mu?

Yine, söyleyelim: Evet, insanların, yoksul çocukların canı, kanı üzerinden kirli savaş pazarlıklarına ve bunun üzerinden rant devşirmeye girişmek kolay bir şey. Ama sorarız: Peki, Bayır Bucak Türkmenleri Rusya tarafından katledilirken bu iktidarın aklına antiemperyalizm refleksleri gelmez miydi? Niye Bayır Bucak Türkmenlerini korumak için hiçbir askerî operasyon akıllara gelmedi? Madem sivilleri bu kadar önemsiyorsunuz, madem Türkmenler soydaştı, Rus uçaklarının bombaları altında paramparça edilirken bu iktidar çıkıp Rusya’ya iki kelime edebildi mi?

Biz -dün söyledim, yine söylüyoruz- savaşın her türlüsünü kötü gören ve hepsine karşı çıkan bir gelenekten geliyoruz. Bu hakkımızı, bedeli ne olursa olsun, siyasallaşmış yargı ve kolluk üzerinden partimize ve barışseverlere, sivil topluma dönük bedel ödetseniz de biz bu barış çağrısını ve insanların kalıcı ve onurlu barış talebini dile getirmekten imtina etmeyeceğiz. Öbür türlü kan, skor, ölüm yarışları üzerinden politika yapmak çok kolay bir şeydir, zor olan barışı isteyebilmek ve temin edebilmektir.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özdağ…

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Sayın Başkanım, ben PKK’dan bahsettim.

AHMET YILDIRIM (Muş) – “HDP” dediniz, “HDP.”

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – “HDP” dedin. “HDP ve uzantıları” dedin.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Ben aynı zamanda HDP’ye atıfta bulundum. Eğer PKK’yı destekliyorlarsa samimi olarak çıksınlar ve söylesinler.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Barışı destekliyoruz, barışı.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Türkiye'de 30 bin kişi öldürüldü, bunun 6 bin kişisi asker, polis, çocuk, bebek, biraz önce isimlerini saydım, Aybüke öğretmenlerden bahsettim.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Ne, ne anlatıyor bu?

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Emperyalizmin hepsine karşıyız; Amerikan emperyalizmine de karşıyız, Rus emperyalizmine de, Çin emperyalizmine de karşıyız.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Ama o emperyalistlerle iş tuttunuz.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Türkiye Cumhuriyeti bağımsız ve özgür olsun istiyoruz ama bunu yaparken buradaki partilerin tamamı bir bayrak sallandıracaklar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ay yıldızlı bayrağını sallandıracaklar. O nedenle HDP’nin alınganlık göstermesini anlayabilmiş değilim.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Adımızı andın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Anlaşılıyor ki kendileri hâlâ daha terörden medet ummaya çalışıyorlar. Biz Bayır Bucak Türkmenlerinin de yanındaydık, soydaşlarımız olan Türkmenlerin de, dindaşlarımız olan Kürtlerin de, aynı zamanda dildaşlarımız olan orada Araplarla da beraber soydaşlarımızla, Kürt yurttaşlarımızla da beraberiz. Suriye Suriyelilerindir…

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sana ne? Suriyelilerin savaşı sana mı kalmış?

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – …ama sınırlarımızda PKK’ya, PYD’ye, YPG’ye müsaade etmeyeceğiz. Sınırlarımıza bir PYD devleti kurdurmayacağız. Türkiye Cumhuriyeti devletinde de PKK devleti kurdurmayacağız. Bunu herkes böyle bilsin.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, sözleriniz kayıtlara geçti.

Sayın Yıldırım…

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, ben de kayıtlara girsin diye söylüyorum. Bizim silahtan, şiddetten, terörden, ölümden, kandan medet umduğumuz yok. Her kim ki şiddetten, militarizmden, kandan, ölümden, candan medet umuyorsa Allah onun belasını bin defa versin.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Aynen, ben de söylüyorum, Allah onların belasını versin.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz sayın milletvekilleri.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş….

MEHMET MUŞ (İstanbul) – PKK terör örgütü ve uzantısı olan PYD’ye karşı yürütülen operasyonun kararlılıkla yürüyeceğini ve bu iki terör örgütünün de kökünün kazınacağını ifade etmek isterim. Aynı şekilde bunlara silahlı olarak değil de farklı kanallarla destek sağlayan her kimse hem milletimiz hem de hukuk onlara da hesabını soracaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, çocukların sorunlarına ilişkin güldem dışı konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündem dışı ikinci söz çocukların sorunları hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Sayın Behçet Yıldırım’a aittir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Yıldırım.

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve barıştan yana olan kıymetli halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünya Sağlık Örgütüne göre, sağlık, ruhen, bedenen ve sosyal olarak tam iyilik hâlidir. Bunu defalarca dile getirdik, yine söylüyoruz: Bedenen, ruhen iyi olsak bile sosyal olarak tam iyilik hâlinin olmadığı bir gerçek. Bakın, bugün “Çocuklar ölmesin.” demek suç, “Barış istiyorum.” demek suç, savaşa karşı çıkmak suç, düşüncelerini özgürce haykırmak suç. Kısacası, bireylerin, toplumların kendi düşüncesini ifade etmesinin suç sayıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Dolayısıyla, sağlıktan bahsetmek abes, herkes hasta, hiç kimse sağlıklı değil, bu Meclis bile sağlıklı değil, bu sağlıksız ruh hâli iktidar için de geçerli, onlar bile gerçekleri söylemekten kaçındıkları için onlar da sağlıklı değil.

Afrin işgaline karşı azıcık bir tepki gösteren, barıştan söz eden kişi ve kurumlar resmen hain ilan ediliyor, gözaltına alınıyor. Onurla, gururla üyesi olduğum Türk Tabipleri Birliğini bile hedefe koyup “İnsanlar ölmesin.” dedikleri için suç duyurusunda bulunuyorsunuz; yetmedi, sabahın köründe evlerine baskın yapıp 11 TTB merkez konseyi üyesini gözaltına alıyorsunuz. Bir çağrı yaptınız da bu arkadaşlar çağrınıza cevap vermediler mi? Bu iktidar on beş senedir TTB’yi hedefine koymuştur. Önce görev ve yetkilerini kısmış, meslek odamızı almak için “Ne yapılması gerekiyorsa yapılsın.” denmiş ama amacına ulaşamamıştır.

Hep “Halkın iradesi, halkın iradesi.” diyorsunuz. Bakın, önümüzde mart ve nisan aylarında TTB’nin illerde yönetim ve delege seçimi olacak. Haziranda da seçimli Genel Kurul var. Bırakın biz hekimler kararımızı verelim. Sizin savaş çağrılarınıza mı, yoksa kendi vicdanlarının sesine mi kulak verecek, hep birlikte görelim.

Size muhalif olan, sizin gibi düşünmeyen kişi ve kurumları olmadık sebeplerle gözaltına alıyor, soruşturma açıyorsunuz. Dün Birleşmiş Milletler, UNICEF, sivil ve çocukların savaşta hayatını kaybettiğini belgeleriyle açıkladılar. İşte, işte bu, Afrin operasyonunuzun bir sonucu. İşte bu, işte bu; siviller ölüyor, çocuklar ölüyor. Bağımsız kuruluşlara göre 100’ün üzerinde sivil katledilmiş. UNICEF'e göre, kimsenin itiraz etmeyeceği UNICEF’e göre, 15 çocuk katledilmiş. Peki, bunlar da savaşa karşı, TTB’ye soruşturma açtınız, UNICEF’e, Birleşmiş Milletlere de soruşturma açacak mısınız?

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; biz doktorların görevi insanların sağlıklı yaşamasını sağlamak, ölümlere karşı yaşamı savunmak. Öldürmeyi, öldürülmeyi değil; yaşamayı, yaşatmayı savunmalıyız. Mevkimiz ne olursa olsun -milletvekili, bakan- hekimlik kimliğimizin bir adım önde olması gerektiğini unutmamamız gerekiyor.

İktidara ülkeyi OHAL’le yönetmek yetmedi, şimdi de ülkeyi savaş ortamına sürüklüyor; sırf ayakta kalmak, iktidarını sürdürmek için onlarca sivilin, askerin ölümüne göz yumabiliyor.

Suriye savaşında olayların en az olduğu, Kürt’ün, Türk'ün, Arap’ın, Süryani'nin sığındığı güvenlik bölgesi Afrin’e saldırı, bir tek Kürtlere değil, tüm insanlığa saldırıdır. Ki Afrin’in nüfusu savaştan önce 200 bin, şu anda 1 milyon civarında. Bu kadar göç alan, savaş mağdurlarına resmen ev sahipliği yapan Afrin, tüm halkların ve inançların kardeşçe yaşadığı bir yerdir. On iki gündür çete artığı örgütlerin öncülüğünde oraya saldırmak, ne milliliktir ne yerliliktir ne de insanlığa sığmaktadır. “ÖSO” denen toplama, IŞİD dâhil, El Kaide, El Nusra ve her gün saf değiştiren, en yakınlarını bile satan örgütlerden ve ne yapacağı belli olmayan Rusya'dan medet umarak Afrin'e saldırmak asırlar boyu kardeşçe yaşayan Türkler ile Kürtlerin birliğine dinamit koymaktır.

İşte, böyle bir ülkede çocuk olmak çok zor. Türkiye, Birleşmiş Milletlerin çocuklarla ilgili tüm sözleşmelerine imza atmış bir ülkedir. Uluslararası sözleşmeyi sadece imzalayan bir ülke konumundayız. Bu düzenlemelere imza atıyoruz, çocukları koruyoruz ya, çocukları eğer korumuş olsaydık, 2013 yılında polis tarafından gaz fişeğiyle 15 yaşındaki Berkin Elvan ölmezdi. Çocukları koruyabilseydik, zırhlı araç çarpması sonucu çocuklarımız ölmezdi. Çocukları koruyabilseydik, 18 yaş altında yüzlerce çocuğun hamile kalmasına tanık olmazdık. Çocukları koruyabilseydik, cinsel istismarı önlemeye yönelik önergeleri iktidarın oy çokluğuyla reddetmezdik. Çocukları koruyabilseydik, Gerger'de, Besni'de, cemaat yurtlarında, Ensar Vakfında çocuklarımız cinsel istismara uğramazdı, Adana Aladağ ilçesinde yurtlarda çocuklarımız yaşamlarını yitirmezdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Başkanım, tamamlayacağım.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

BEHÇET YILDIRIM (Devamla) – Çocukları koruyabilseydik, kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilen kamu çalışanlarının çocuklarının denizde boğulmasına tanık olmazdık. Eğer çocukları koruyabilseydik, sırf Kürtçe yayın yapıyor diye Zarok TV’yi kapatmazdık. Çocukları koruyabilseydik, 9 yaşında çocuk evliliklerinden bahsedilmesine müsaade etmezdik. Bütün bu tabloya rağmen biz hâlâ savaşı kutsayan, barış çağrılarını suçlayan bir anlayışla devam ediyoruz.

Afrin işgalinde yaşamını yitiren askerlerin çocukları da yetim kalıyor, öksüz kalıyor. Bunun vebali de bu savaşta ısrar edenlerindir.

Çocukları korumanın en kestirme yolu, barışçıl bir ortamı sağlamaktan geçmektedir.

Çocuklar için yükümlülüklerimiz var, silahların susturulması gerekiyor.

Barışı yaşatalım ki çocuklar yaşasın, barışı büyütelim ki çocuklar büyüsün diyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle herkesi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldırım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi açısından bir şeyi ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Afrin’in işgali kesinlikle söz konusu değildir. Afrin’de yapılan operasyon, Rakka’da DEAŞ terör örgütüyle anlaşarak onlara tahliye koridoru açan PYD terör örgütüne yönelik bir operasyondur. Bunun altını çizmek istedim.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz, çevre sorunları hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Gaye Usluer’e aittir.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

3.- Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer’in, çevre sorunlarına ve Eskişehir Alpu Ovası’na bir termik santral yapılması planına ilişkin gündem dışı konuşması

GAYE USLUER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Eskişehir’e özel sıcak bir gündemi, adım adım planlanan bir çevre cinayetini sizlerle paylaşacağım. Eskişehir’in en verimli topraklarının olduğu Alpu Ovası’na bir termik santral yapılması planlanıyor. “Bittiğinde Türkiye’nin en büyük termik santrali olacak.” diyorlar. Biliyorsunuz dünyayı en çok kirleten 100 termik santral arasında bizim büyük termik santrallerimiz de var. Yani Alpu Ovası’na yapılacak termik santral bunlar içerisinde en çok kirleteni olacak.

Alpu Ovası, Eskişehir’de kentin en verimli topraklarının bulunduğu bir alan. Termik santral için 1.500 futbol sahası büyüklüğünde enerji üretim alanından bahsedilmekte. Nerede yapılmak isteniyor bu santral? Eskişehir il merkezine 32 kilometre, Tepebaşı ilçe merkezine 25 kilometre, Gündüzler Mahallesi’ne 5 kilometre, Kozlubel Mahallesi’ne 3 kilometre, Beyazaltın Mahallesi’ne 1,5 kilometre. Yani yerleşim yerlerine yakın, yani insanla iç içe, yani mahallelerle iç içe. Termik santralin yapılması için bu bölgede hiçbir koşul uygun değil ama kabul için binbir alavere dalavere devam ediyor.

11 Eylül 2017’de ÇED başvuru dosyası sunuldu. “O bölgede koruma altına alınmış alan bulunmamaktadır.” diyerek ÇED başvurusu kasten karartıldı. Yine ÇED başvuru dosyasında termik santral projesinin nasıl olacağına dair hiçbir bilgi bulunmamakta. Yetmedi, 26 Eylül 2017’de Eskişehir çevre düzeni planında değişiklik yapıldı. Mevcut çevre düzeni planında orman alanları, tarımsal niteliği korunacak alanlar, mera alanlarının bulunduğu bölgeler enerji üretim ikonuyla değiştirildi. 8 Ocak 2018’de aynı verimli araziler üzerinde Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Garp Linyitleri İşletmesi Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan yer altı kömür ocağı projesiyle ilgili de “ÇED gerekli değildir.” diye karar alındı.

Başka ne yapıldı? ÇED başvuru dosyasına konulması zorunlu İl Toprak Koruma Kurulu kararı almak için toplantı yapıldı ancak karar istedikleri gibi çıkmadı. Akıllara zarar bu defa ne yapıldı? 24 Ocak 2018 tarihinde tarım arazilerinin korunması, kullanılması ve planlamasına yönelik yönetmelik değiştirildi. Eski yönetmeliğe göre olumlu yönde karar alınabilmesi için en az üçte 2 çoğunluk gerekirken bu oran beşte 3’e düşürüldü. Yetmedi, “kamuya ait enerji ve ulaşım yatırım projelerinde kararların toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğuyla alınabileceği” ibaresi de eklendi. Ve dün İl Toprak Koruma Kurulu istenilen kişilerle toplandı, istenilen, daha doğrusu dayattırılan kararı verdi: Alpu Ovası’ndaki 1.245 hektarlık verimli tarım arazisi dün çıkartıldı. Ne için çıkartıldı? Rant için çıkartıldı. Kararı alanlar kimler? Kararı alanlar şehrin atanmışları. Yani bugün Eskişehir’deler yarın başka yerde olacaklar. Şehrin geleceği, suyu, toprağı, tarımı, hayvancılığı, o şehirde yaşayan insanlar onların umurlarında değil. İktidarın balyozu kafalarının üzerinde beklerken kendi çocuklarının geleceğini de yok ettiklerinin bilincinde değiller.

Bu karar alınırken şehrin insanları, sivil toplum örgütleri seslerini duyurmaya çalıştılar. Nerede? Vilayet Meydanı’nda, Valiliğin tam önünde, onları engellemek üzere kurulan bariyerlerin arkasında, polis kontrolünde. Engellendiler. Neden? Baştan sona rant kokan bu proje hakkında konuşamasınlar diye.

Buradan Eskişehir’de doğan, büyüyen, çocuklarını yetiştiren bir Eskişehirli olarak, buradan o kentin oylarıyla seçilmiş ve bunun sorumluluğunu taşıyan bir siyasetçi olarak sesleniyorum: Bırakın rant siyasetini, sadece kulak verin. Bu santralde yılda 8 milyar kilovatsaat elektrik üretilecek. Bunun için 6 milyon küsur ton kömür yakılacak, yılda yaklaşık 8 milyar kilogramlık bir karbondioksit salınımı olacak, 450 futbol sahası büyüklüğünde kül toplanacak. Tarım alanları, kömür sahaları kül depolama ve atık sahalarına çevrilecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GAYE USLUER (Devamla) – Bir dakika daha talep edebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

GAYE USLUER (Devamla) - Sen toprağını kaybedeceksin, sağlığını kaybedeceksin, kanser olacaksın, anomalili çocuklar doğuracaksın kimin umurunda. “Çevre, orman, deniz, hava zaten umurumuzda değil, biz kazanacağız.” diyemezsiniz. Eskişehirli kömürlü termik santral istemiyor, Eskişehirli hak istiyor, hukuk istiyor, adalet istiyor. Bunu şehrimize yapmayın beyler, bunu ülkemize yapmayın; zararın neresinden dönerseniz kârdır.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Usluer.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, kısa bir söz…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çevre ve Şehircilik Bakanının Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer’in yaptığı gündem dışı konuşmasına cevap vermesini beklediklerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, geçtiğimiz hafta, yirmi dört saatin dolması beklenen bir oylama sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi, her gündem dışı söze cevap verecek bir bakan getirmişti. Bugün Eskişehir’in ciğerleri hançerleniyor, bir termik santral yapılıyor. Bu konuyla ilgili çok önemli gündem dışı bir konuşma var, kendisi de büyükşehir belediye başkanlığından gelen Sayın Bakanın yerinde yeller esiyor. Acaba, bizim Eskişehir’deki 3 belediye başkanımız bu santrale karşıyken, büyükşehir belediye başkanımız karşıyken, bütün Eskişehirliler karşıyken en olmadık yere, en verimli Alpu Ovası’nın göğsüne termik santral yapılırken bu Çevre ve Şehircilik Bakanı nerede? Bu konuda geçen hafta gibi neden gelip yirmi dakika bakanı konuşturmuyorsunuz, neden Meclis önünde bunun tartışılmasına olanak tanımıyorsunuz? Bunu tutanaklara geçirip Sayın Bakana ihbar edilmesi, çağrı yapılması üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak ifade ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk on beş sayın milletvekiline yerlerinden birer dakikalık söz vereceğim 60’a göre.

İlk söz, Sayın Özdemir’de.

Buyurun.

2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, antidemokratik uygulamalara ve baskılara son verilerek halkın sağlığını düşünen doktorların bir an evvel serbest bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ekonomist Dergisi’nin bugün açıkladığı Demokrasi Endeksi 2017 bulgularına göre 2016 yılında 97’nci sırada olan Türkiye 100’üncü sıraya geriledi. Düşünce özgürlüğünde 154’üncü sıradayız. Demokrasimiz hibrit rejim, medyamız özgür değil. İşte, demokratik bir ülkede olağan karşılanabilecek bir açıklama yapan Türk Tabipleri Birliğine karşı demokrasi kültürünü hazmedemeyen AKP Genel Başkanı bu açıklamaya yönelik tahammülsüz tepkisinin ve hedef göstermesinin hemen ardından soruşturma açılarak Türk Tabipleri Birliği yöneticileri göz altına alındı ve AK PARTİ hükûmetleri dönemlerinde düşünce ve ifade özgürlüklerinin askıya alındığı, her türlü muhalif sesin ve görüşün susturulduğu, ülkemizin Avrupa’da ve dünyada itibar kaybettiği bir sürece hepimiz şahit oluyoruz. Bu antidemokratik uygulamalara ve baskılara son verilerek halkın sağlığını düşünen doktorlar bir an evvel serbest bırakılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Balbay…

3.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, bugün karşı karşıya kalınan sorunların düğümlenmesinde 90’lı yıllarda birçok aydının katledilmesi ve faili meçhullerin büyük payı olduğuna ve 24-31 Ocak Adalet ve Demokrasi Haftası’na ilişkin açıklaması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, sevgili arkadaşlar; yirmi sekiz yıl önce bugün 31 Ocak 1990’da Profesör Muammer Aksoy Ankara Bahçelievler’de evinin önünde sıkılan alçakça bir kurşun sonucu katledilmişti. 24 Ocak 1993’te katledilen Uğur Mumcu’yla birlikte 24 Ocak-31 Ocak arası Adalet ve Demokrasi Haftası olarak anılıyor ve güncel sorunlar değerlendiriliyor. 24 Ocak Uğur Mumcu’nun katledilmesi süreci, Muammer Aksoy’un ardından 7 Martta Çetin Emeç, 4 Eylülde Turan Dursun, 6 Ekimde Bahriye Üçok katledildi. 21 Ekim 1990’da da Ahmet Taner Kışlalı’yı katlettiler. Türkiye'nin 90’lı yılları karanlık yıllardır. Bugün karşı karşıya kaldığımız sorunların düğümlenmesinde katledilen o aydınlarımızın ve faili meçhullerin büyük payı vardır. Profesör Muammer Aksoy aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Derneğinin kurucu Genel Başkanıydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – O özgürlük ile düşünceyi birleştirmiş ve çok önemli işler üstlenmişti. Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Engin…

4.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, AKP’nin hatalı politikaları sonucunda oluşan sosyal güvenlik açığını emeklilerin maaşlarında kesintiye giderek kapatmaya çalıştığına ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP Hükûmetinin 2008 yılında “Reform yapıyoruz.” diyerek getirdiği sosyal güvenlik düzenlemeleri sonucunda, yeni emekli olacakların aylık bağlama oranları yüzde 60’lardan bugün yüzde 28’e kadar düşürüldü. Yani 2008’den itibaren emekli olanların maaşları her geçen gün daha da azaltılıyor. Bu yıl emekli olup sadece 718 lira maaş alan emeklilerimiz bile var. Kısacası, AKP, hatalı politikaları sonucunda oluşan sosyal güvenlik açığını emeklilerimizin maaşlarında kesintiye giderek kapatmaya çalışıyor.

Biliyorsunuz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak “Emeklilerimize bayramlarda birer maaş ek ikramiye verelim.” dediğimizde AKP Hükûmeti “Veremeyiz, kaynak yok.” demişti ama kendi işlerine gelen konularda milyarlarca lira kaynak buluyorlar.

Meclisten tüm emeklilerimize sesleniyorum: Bu seçimlerde, maaşınıza göz diken AKP’ye değil, hakkınızı koruyan Cumhuriyet Halk Partisine oy vereceğinize yürükten inanıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tarhan…

5.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, güvenlik soruşturması nedeniyle mesleğe başlayamayan doktorların durumuyla ilgili bir düzenleme yapılıp yapılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

OHAL döneminde tıp fakültesini bitiren binlerce doktor güvenlik soruşturması nedeniyle mesleğe başlayamamıştır. Atanmayan doktorlar bu süre içerisinde market kasiyerliği, tezgâhtarlık, inşaat işçiliği ve eczane çıraklığı gibi asgari ücretli işlere başvurmak zorunda kalıyor. Hiçbir sebep yokken, atanması yapıldıktan sonra aylarca bekletilerek mağdur olan doktorların durumlarıyla ilgili bir düzenleme yapılacak mıdır?

Teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Çamak…

6.- Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak’ın, bir doktor olarak mensubu olduğu Türk Tabipleri Birliğine yöneltilen haksız suçlama ve ithamları reddettiğine ve yapılan uygulamaları kınadığına ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÇAMAK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Savaş bir halk sağlığı sorunudur.” başlıklı bildiri yayınlandıktan sonra hedef hâline getirilen Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeleri sabah saatlerinde evleri basılarak gözaltına alınmışlardır. Düşüncelerini beyan etmek, iktidara muhalif olmak “terörist” damgası yemek için yeterli.

Uluslararası sözleşmelerde dahi savaş propagandası bir insanlık suçu olarak tarif edilirken savaş ve çatışma yerine müzakereyi, sağduyuyu savunanları terörize etmek, ülkede artık demokrasinin kırıntısı dahi kalmadığının göstergesidir. Bu uygulamalar, terörle mücadeleyi gölgeler.

Bir doktor olarak, mensubu olduğum birliğe yöneltilen haksız suçlama ve ithamları reddediyorum, yapılan uygulamaları kınıyorum. Merkez yöneticisi üyelerimiz hemen serbest bırakılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

7.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Bursa’daki hava kirliliği konusunda önlem almasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hükûmetin Bursa’da dağıttığı kömür nedeniyle Bursa kent merkezinde âdeta nefes almak imkânsız hâle geldi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Hava Kalitesi İndeksi’ne göre Bursa’da 7 yerde yapılan ölçümlerde kent merkezinin PM10 indeksi 70 olması gerekirken 167 çıktı. Sağlıksız kategorisinde yer alan bu indekse göre eğer değer 200’e ulaşırsa kötü, 300’e çıkarsa da tehlikeli kategoride geçiyor. Sağlıksız kategorisi herkes olumsuz sağlık kentlerde yaşamaya başlama imkânı doğmuş bulunmakta. Hava kirliliği nedeniyle Bursa’da akciğer kanseri, KOAH, astım gibi hastalıklardaki artış da üst seviyelere ulaşmış bulunmakta.

Hükûmetin bir taraftan kömür dağıtarak oy toplama bahanesiyle yerli ve kalitesiz kömürü dağıtarak Bursa’yı âdeta göz gözü görmeyecek hâle getirmesini… Çevre ve Şehircilik Bakanlığının da bu konuda derhâl önlem almasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Tüm…

8.- Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’ün, gözaltına alınan ve haklarında soruşturma açılan Türk Tabipleri Birliği yöneticileri hakkındaki somut suçlamayı ve Zeytin Dalı Harekâtı hakkındaki paylaşımları nedeniyle gözaltına alınan kişi sayısını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET TÜM (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Afrin harekâtı için yayımladığı bildiride “Savaş bir halk sorunudur.” ifadesi yer aldığı için Türk Tabipleri Birliği yöneticileri hakkında gözaltı kararı verilmiş, Ankara merkezli operasyonda TTB Başkanı Raşit Türkel dâhil 11 kişi gözaltına alınmıştır. Hükûmete soruyorum: TTB’den gözaltına alınan ve haklarında soruşturma açılan 11 kişi hakkındaki somut suçlama nedir? Bildiride yer alan hangi iddia suç teşkil etmektedir? Türk Tabipleri Birliği, iktidarınızın sağlığı özelleştiren, halkın çıkarını değil, sermayenin çıkarını savunan politikalarınıza karşı olduğu için mi hedeftedir? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TTB’yi hedef göstermesi terör suçuyla gözaltına almak için yeterli midir? Terörle Mücadele Kanunu’nun hangi maddesinde “saray politikalarına karşı olmak” ibareli bir suç bulunmaktadır? Yaşamı ve barışı savunmak dünyanın hangi ülkesinde suç olarak görülmektedir? Zeytin Dalı Harekâtı hakkındaki paylaşımları nedeniyle gözaltına alınan kişi sayısı bugün itibarıyla kaçtır?

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

9.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, insanların ümitleriyle yaşadıklarına ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ümitvar olalım, ümidi az olanın hüznü çok olur. İnsanlar ümitleriyle yaşarlar. Umut uyanıkken görülen bir düştür, fırtına gecesinden sonra doğan şafak gibidir, hayatta vardığımız değil, varacağımızı sandığımız en uzak hedeftir. Umut gidince yaşama zevki de gider. Ümit hasta insanlara bile sıhhat getirir, hayatın sermayesidir. Umudun olduğu yerde hayat, hayatın olduğu yerde umut vardır. Umudunu kaybedenin kaybedeceği başka bir şeyi yoktur. Batan güneş için ağlamayalım, yeniden doğduğunda ne yapacağımıza bakalım. Umutsuzluk hayat yolundaki çamur gibidir, çamur çok olunca filler bile yıkılır, yolu kapatan engeller kaldırıldığı zaman yoldan geçilir. Umudumuz da irademiz de azmimiz de vardır ve başaracağız. “Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!/ Gün doğmuş, gün batmış, ebet bizimdir.”

BAŞKAN – Sayın Sürekli…

10.- İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin, Zeytin Dalı Operasyonu’nda şehit olan Mehmetçiklere Allah’tan rahmet dilediğine ve operasyon aleyhine toplanan imzaların askerlere sıkılan kurşunlardan hiçbir farkı olmadığına ilişkin açıklaması

KEREM ALİ SÜREKLİ (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Zeytin Dalı Operasyonu’nda şehadet şerbetini içen Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet, yaralanan kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.

Sınırımıza yuvalanan terör örgütleriyle mücadelemiz kökünü kazıyana dek devam edecektir. Böylesine kutlu bir mücadelenin kimileri tarafından itibarsızlaştırma amacı güdülerek gündeme getirilmesi tarafımızca kaygıyla takip edilmektedir. Türk tabiplerinin kesinlikle temsilcisi olamayacak, Tabipler Birliğinin gayri millî yönetimi bir tarafta, barışın savunucusu olduğunu iddia eden gayri millîler bir tarafta Türkiye’ye karşı cephelenmiş vaziyettedirler. Operasyon aleyhine toplanan imzaların askerimize sıkılan kurşunlardan hiçbir farkı yoktur. Türk Silahlı Kuvvetleri titizlikle yürüttüğü operasyonlarda masum bölge halkına kalkan, teröristlere karşı volkandır. Allah Türk askerinin yardımcısı olsun, gazamız mübarek olsun.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım…

11.- Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın, daha fazla ölümler olmasın diye operasyonların durması gerektiğini belirten vekilleri, parti yöneticilerini, barış yanlısı kişi ve kuruluşları hedef tahtasına oturtan havuz medyasını şiddetle ve nefretle kınadığına ilişkin açıklaması

BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Bugün ülkemizde yaşanan, iktidarın içeride dünya kadar sorun varken dikkatleri dışarıya çekmek isteyen, milletin millî duygularını istismar ederek varlığını sürdürme politikalarıdır. Savaşa karşı çıkan tüm kesimlere faşizan baskılar ve yaptırımlar uygulanmaktadır. Saray ve iktidar, kutuplaşmanın olduğu bir ortamda barış çağrıları yapan aydınlara, kurumlara ve kişilere olmadık hakaretler edip cezalar vermektedir, bukalemun gibi iktidardan iktidara renk değiştiren havuz ve çamur medyasını arkasına alarak yalan haberlerle ülkeyi felakete götürmektedir. Verdiğimiz barış mesajlarını yayınlaması gerekirken sözlerimizi çarpıtan, bağlamından çıkaran bu kirli medyadan ülkemize bir yarar gelmeyeceğini herkesin bilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Daha fazla ölümler olmasın diye operasyonların durması gerektiğini belirten biz vekilleri, parti grubumuzu, parti yöneticilerimizi, barış yanlısı kişi ve kuruluşları resmen hedef tahtasına oturtan çirkin havuz medyasını buradan şiddetle ve nefretle kınıyorum.

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu…

12.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Türkiye’nin sınır dışında da terörle mücadele operasyonlarına başarıyla devam ettiğine ve bazı sivil toplum kuruluşlarının emperyalizmin uşaklığını yaparak milletin aklıyla oynamak istediklerine ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu ülkenin ekmeğini yiyen, bu ülkenin havasını soluyan hâlâ vatan hainliği içerisinde bulunan insanlar var. Türkiye, savunma sanayisinde son on beş yıldaki projelerimizle 60 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştı. Bugün, kendi sınırlarımız içinde değil sınır dışında da terörle mücadele operasyonlarına başarıyla devam ediyoruz. Özgür Suriye Ordusunun, Zeytin Dalı Operasyonu’nda, Fırat Kalkanı Harekâtı’nda nasıl çarpıştığını yakından izliyoruz. Bugüne kadar 600’den fazla şehitleri var. Zeytin Dalı Operasyonu’nda bizler de şehitler verdik. Burseya Dağı alındı, şimdi oradaki yakın tepelerdeki dağları da Mehmetçiğimiz, Özgür Suriye Ordusuyla beraber almanın adımlarını atıyorlar.

Türkiye’yi yıllardır korkunç bir kıskaç içine almaya çalışıyorlar. Bugün görüyoruz ki bazı sivil toplum kuruluşları emperyalizmin uşaklığını yaparak milletimizin aklıyla oynamak istiyorlar. Şehitler verilirken ses çıkarmayanların bu gürültü ve patırtılarını ibretle seyrediyoruz. Biz bunlara ne pahasına olursa olsun pabuç bırakmayacağız.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer, buyurun.

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, AKP Hükûmetinin gerçekleri örtmek yerine halkın sorunlarına eğilmesi, işçinin, köylünün, çiftçinin, esnafın sorunlarının çözümü için projeler üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yokluk ve yoksulluk giderek artmaktadır. Halkımız her gün gelen zamlarla ciddi sorunlar yaşamaktadır. Benzine, mazota zam demek her ürüne zam demektir. İşsizlik artarken esnaf dükkan kapatmaktadır. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan üretici, çiftçi, köylü perişan durumdadır. İthal ürünlerle dolan ülkemde, sanayiciler de sorunlarla boğuşmak zorunda kalmaktadır. İşsizlik önlenememekte, taşerona verilen sözler tutulmamaktadır. Meclis önünde kendini yakan Sıtkı Aydın’dan sonra Balıkesir’de Muhterem Birgül de kendini yakarak işsizliğe tepkilerini dile getirmeleri düşündürücüdür. Yoksulluk artarken iktidar yandaşları ranttan beslenerek palazlanmalarını sürdürmektedir. Bu gidiş iyi gidiş değildir. AKP Hükûmeti laf kalabalığıyla gerçekleri örtmek yerine halkın sorunlarına eğilmeli, işçinin, köylünün, çiftçinin, esnafın sorunlarının çözümü için projeler üretmelidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Atıcı...

14.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Özgür Suriye Ordusu’yla iş birliğinden derhâl vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan, Özgür Suriye Ordusunu Kuvayımilliye’ye benzetmek gaflet içinde olmak demektir. Bu yaklaşım, şehitlerimizi, gazilerimizi ve onların yakınlarını incitmiştir.

Evet, ÖSO içinde toprağı için savaşanlar vardır, ÖSO içinde terör örgütlerinden kopan gruplar da vardır. İşkence yapan, kafa kesen, tecavüz eden bu grupların Türk Silahlı Kuvvetleriyle kol kola yürümesi kabul edilemez. Yarın, işlerine gelmediğinde, ÖSO ellerindeki silahları askerimize çevirdiğinde yine “Kandırıldık.” mı diyeceksiniz? Bugüne kadar hangi konuda uyarıda bulunduysak hep haklı çıktık. FETÖ konusunda da, IŞİD konusunda da sizleri çok önceden uyardık.

Özgür Suriye Ordusu’yla iş birliğinden derhâl vazgeçilmelidir çünkü bu örgüt güvenilir bir örgüt değildir. Milletin bize yüklediği tarihî görevle sizi bir kere daha uyarıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Arslan...

15.- Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın, Denizli Serinhisar Yatağan’da bıçak üretimi yapan esnaf ve sanatkârların ihtiyacı olan sanayi sitesinin yapılması ve bıçak sanayisinde ham madde, üretim ve satımla ilgili izinler hakkında bilgi almak istediğine ilişkin açıklaması

KAZIM ARSLAN (Denizli) – Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına soruyorum:

1) Denizli Serinhisar Yatağan’da bıçak üretimi yapan esnaf ve sanatkârların acilen sanayi sitesine ihtiyaçları vardır. Yatağan’da bu sanayi sitesini ne zaman yapacaksınız?

2) Yatağan’daki bıçakçı sanatkârlarımızın şiddetle parlatma, taşlama, lazerle kesim için ortak fırına ve teknolojilere ihtiyaçları vardır. Yaptıracağınız sanayi sitesinde bu tür ihtiyaçları ortak olarak karşılayacak bir tesisi yapar mısınız?

3) Bıçak sanayisinin ham maddesi olan çeliğin sıfır gümrükle ithaline izin verilmesini sağlar mısınız?

4) Ülkemizin ihtiyacını karşılayan, ihracatını her gün artırmaya çalışan bıçak üreten sanatkârlarımızın, Çin’den ve Hindistan’dan gelen kalitesiz ürünlerin fiyatlarının düşük olması nedeniyle izinlerinin azaltılmasını ve bıçak üretiminin korunmasını sağlar mısınız?

5) Yatağan bıçak üreticilerimizin ürettiği av bıçağı, kılıç, pala ve kama gibi ürünlerin yapımı ve satımı konusunda 6136 sayılı Yasa gereğince izin verilmesini sağlar mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Hürriyet...

16.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Hükûmetin polislerin sosyal ve ekonomik taleplerini bir an önce karşılaması gerektiğine ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çalışma saatlerinde insani şartları oldukça aşan polis memurları 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olması nedeniyle yüz seksen saat çalışması gerekirken ayda iki yüz kırk saatten fazla çalışıyor. Sürekli olarak 12/24 çalışma sistemi nedeniyle hayatları altüst olan polislerimiz neredeyse bütün angarya işlere koşturuluyor, buna rağmen fazla mesai ücreti de ödenmiyor. Haklı ek gösterge talepleri 3000’e çıkarıldı ama bu da sadece 57 lira fark etti. Polislerimiz de askerlerimiz gibi, haklı olarak, 3600 ek gösterge istiyor. Terör olaylarının yaşandığı kentlerde çoğu zaman birlikte operasyon yapan, aynı kurşunun önüne geçen, birbirlerine siper olurken birlikte şehit olup ay yıldızlı bayrağa sarılı bedenleri birlikte toprağa verilen polis ve askerlerimiz arasında neden bu ayrım yapılıyor? Polislerin de aileleri var; istedikleri 3600 ek göstergeyle, kendileri bu dünyadan yitip gittiğinde en azından eşleri, çocukları, anne babaları şehit askerin eşi kadar maaş alsın, rahat etsin istiyorlar.

Hükûmete sesleniyorum: Yıllardır yükselen bu sese daha fazla kulak tıkamayın, sosyal ve ekonomik talepleri karşılamak için bir an önce gereğini yapın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz sayın milletvekilleri.

Şimdi sayın grup başkan vekillerine yerlerinden söz vereceğim.

Sayın Akçay, buyurun.

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, emekli aylıklarıyla ilgili sorunlara, emeklilikte yaşa takılan vatandaşların çözüm beklediğine ve sözleşmeli öğretmenlerin sorunlarının acilen giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün öncelikle emekli aylıklarında yaşanan sorunları gündeme getirmek istiyorum.

Aynı prim günü ve aynı kazançla emekli oldukları hâlde farklı tarihlerde emekli olan vatandaşlarımızın aylıkları arasındaki fark her geçen gün artmaktadır. Bugün, 2000 yılından sonra emekli olanlar ile 2008’den sonra emekli olanlar arasındaki maaş farkı, makası açılmaktadır. 2008 yılında çıkan kanunla emekli aylıklarındaki refah payı yüzde 100’den yüzde 30’a indirilmiş, emekli aylığı hesabında aylık bağlama oranı düşmüştür yani büyümenin yüzde 70’i emekli aylıklarına yansımamaktadır. Ülkenin büyümesinden yeterince pay alamayan SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıkları her geçen gün erimektedir. Ekim 2008’den sonraki hizmetler için eskisine nazaran çok düşük emekli aylığı bağlanmaktadır. Bu şekilde oluşan maaş farkı, örneğin bir SSK emeklisine 950 liraya kadar ulaşabilmektedir. Bu maaş farkının giderilmesi gerekmektedir.

Aynı şekilde, emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımız da çözüm beklemektedir. 8 Eylül 1999 tarihinden önce sigortalı olup prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresini dolduran ancak yaş şartını yerine getiremeyen sigortalılara emekli hakkı tanınmalıdır. Buna ilişkin kanun tekliflerimiz Türkiye Büyük Millet Meclisindedir.

Ayrıca, yaş şartını tamamlayan ancak prim gün sayısını dolduramayan vatandaşlarımıza da borçlanma imkânı verilerek emekli olabilmeleri sağlanmalıdır. Yine, emekli aylığı zammı tüketim kalıplarına göre özel bir endeksle belirlenmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek sürenizi veriyorum, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir diğer önemli gördüğümüz husus da 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle sözleşmeli öğretmen uygulaması yeniden başladı. Acil olarak sözleşmeli öğretmenlerin sorunlarının giderilmesi için atılması gereken adımlar var.

Sözleşmeli öğretmenlerin il içi, il dışı ve özür grubu tayin hakkı tanınmalıdır. Sözleşmeli öğretmenin maaşından, ek dersinden SGK kesintisi olarak 200 ila 300 lirayı bulan kesintilerin sebep olduğu ekonomik kayıp da giderilmelidir. Görevde yükselme sınavlarına girme hakkı da verilmelidir. Hizmet puanı uygulaması başlatılmalı, kıdem alma ve kademe ilerleme hakkı da verilmelidir. Ve tabii ileride bunların kadroya atanmaları için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yine kıdem alma ve kademe ilerleme hakkı da verilmeli. Bu ve buna benzer pek çok sorunun çözülmesi hâlinde öğretmenler de huzurlu bir şekilde görev yapma imkânlarına da kavuşacaklardır.

Tabii bütün bu sorunların özünde öğretmenlerin istihdamındaki ayrım yatıyor. Buna göre, öğretmenler odasındaki kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmen ayrımı mutlaka giderilmelidir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sayın Yıldırım, buyurun.

18.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, pek çok kişi barış istediği için sudan gerekçelerle tutuklanıyorken evlerinde cephaneliklerle yakalananların serbest bırakıldığı bir yargının tarafsız ve bağımsız olarak görülemeyeceğine ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, maalesef savaşseverlikle barışçıl politikalar izlemenin ve barış istemenin test edildiği günlerden geçiyoruz. Dün de söylemiştim, tekrar söyleyeceğim. Özellikle, siyasallaşmış yargı ve kolluğu bu ülkede savaş istemeyen, barış talep eden insanların, meslek mensuplarının, sivil toplum örgütlerinin ve siyasi partilerin üzerine sürüyor olmak ve onlara haksız, mesnetsiz iddialarla gözaltılar ve tutuklamalar yapmanın çok sıradanlaştığı günlerden geçiyoruz. Şu an, şu dakikalarda 25’inci Dönem Milletvekilimiz ve Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Sayın Leyla Güven gözaltında bulunuşunun 10’uncu gününde Diyarbakır Adliyesine çıkarıldı. Nedeni, sosyal medyadaki barış paylaşımı veya bir basın açıklamasında savaş istemediğine dair yapmış olduğu açıklamalar. Yine, aynı şekilde 3 il eş başkanımız ve 30 il, ilçe yönetim kurulu üyemiz, 1 parti meclisi üyemiz son on günde tutuklandı.

Onlar tutuklanırken kimler serbest bırakılıyor? Bugün Ankara Adliyesinde, 10 Ekim Ankara Garı katliamı davasındaki sanık Gamze Demir, özellikle, katliamın önemli sanıklarıyla birlikte yakalanan Gamze Demir serbest bırakılıyor. Ne bulunmuştu Gamze Demir’in bulunduğu evde? 20 kilo TNT patlayıcı, kullanıma hazır 2 kalıp patlayıcı bomba yeleği, 3 el bombası, 1 el yapımı bomba, Glock marka tabanca, intihar yeleği vesaire. Bunlar bırakılırken barışseverler ve barış isteyenlerin tutuklandığı bir yargıya kim “tarafsız ve bağımsız” diyorsa diyebilir, biz demeyeceğiz.

Yine, aynı şekilde, onlar tutuklanırken, arkadaşlarımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, ek sürenizi veriyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

…bunlar tutuklanırken, barışseverler tutuklanırken Pendik İlçe Binamızı gözü dönmüşçesine yakanlar kamera kayıtlarında bulunmasına ve bir kısmı suçüstü yakalanmasına rağmen gözaltı sürelerinin 24’üncü saati dolmadan serbest bırakılıyorlar. Nedenmiş? Delil yetersizliğiymiş. Tabii, uyduruk gerekçelerle bu kadar tutuklamanın gerçekleştirildiği yargı için delilin çok büyük bir önemi yok.

Aynı şekilde “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları için yargılanan akademisyenlerin İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaları devam ediyor. Aynı şekilde, bugün, Büyükada dosyasında 1’i tutuklu 11 hak savunucusunun dosyası görülüyor. Yine değerli arkadaşlar, gazeteciler Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Yıldıray Oğur, Mehmet Baransu, Tuncay Opçin’in yargılandığı dava da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Doktorlar, öğretmenler, akademisyenler, meslek mensupları barış istedikleri için çok sudan gerekçelerle tutuklanıyorken evlerinde cephaneliklerle yakalananlar serbest bırakılıyor. Bu iktidarın övünebileceği yargı böyle bir yargı. Ama toplumsal muhalefeti temsil edenlerin davalarının görüldüğü dosyalarla ilgili az biraz hukuktan yana davalar görüldüğü zaman ise en yüksek yargı makamını bile tahkir eden, tezyif eden açıklamalardan geri durmayan iktidara da herhâlde böyle bir yargı, böyle bir siyasal kolluk yakışır diyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

Sayın Özel, buyurun.

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 31 Ocak Muammer Aksoy’un ölümünün 28’inci yıl dönümüne, Türk Tabipleri Birliği Başkanı Raşit Tükel ve Merkez Konseyi üyelerinin gözaltına alınmasına ve Sağlık Bakanının Türk Tabipleri Birliğiyle ilgili bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Atatürkçü Düşünce Derneği ve Türk Hukuk Kurumu Başkanı Profesör Doktor Muammer Aksoy’u bundan yirmi sekiz yıl önce, evinin önünde, Türkiye’nin aydınlık geleceğini karartmak isteyen, Türkiye’nin bugünlerini hedef alan karanlık odaklar kurşunlayarak katletmişlerdi. Laik cumhuriyetin, Atatürk devrimlerinin yılmaz savunucusu, insan hakları ve özgürlüklerden ödün vermeyen Profesör Doktor Muammer Aksoy’u ölümünün yirmi sekizinci yılında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak özlemle, minnetle ve saygıyla bir kez daha anıyoruz.

Sayın Başkan, dün sabah Türk Tabipleri Birliği Başkanı Raşit Tükel ve Merkez Konseyinin tüm üyeleri hekimlik mesleğinin gereği olan yaşam hakkını savundukları ve bunu ifade eden 5-6 cümleden ibaret, içinde şiddet çağrıştırmayan ve hekim oldukları için yaşamı savunduklarını ifade ettikleri ve “Savaşa hayır, barış hemen şimdi” diye bitirdikleri bir bildiri yüzünden gözaltına alındılar ve gözaltında tutulmaya devam ediliyorlar. İktidar partisi Türkiye’yi öyle bir noktaya getirdi ki zaman zaman abartılı bir eleştiri gibi birkaç yıl öncesinde düşünülen 12 Eylül rejimi çağrışımlarına bugün 12 Eylüle ve Kenan Evren’e rahmet okuttukları eleştirilerine itiraz dahi edemiyorlar. Bugün karşı karşıya olduğumuz durum, makbul bir muhalefet, makbul bir sivil toplum, makbul meslek örgütleri isteyen; makbul hekimi, makbul eczacıyı, makbul öğrenciyi, makbul akademisyeni tarif eden baskıcı, zorba bir rejimden başka bir şey değildir. Doktorlar istediğiniz gibi konuşmaz, eczacılar istediğiniz gibi konuşmaz; elbette sizden farklı düşünürler, itirazlarını dile getirirler. Voltaire bundan iki yüz elli yıl önce bir çıta koydu düşünce özgürlüğüne, dedi ki: “Asla senin görüşlerine katılmıyorum ama senin görüşlerini ifade edebilmen için canımı dahi veririm.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek sürenizi veriyorum.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 2018 yılındayız ve ülkede bir meslek örgütü bu açıklamayı yapıyor, gözaltı var, tutuklama talebi gelecek belki, inanılmaz bir toplumsal linç var ve bunu kime yapıyorlar ve kim ne diyor, ona çok kısaca bakalım: Sağlık Bakanı, o meslek örgütünden sorumlu ve kendisi de o meslekten olan bir Bakan “Tabipleri temsil etmez.” diyor. Türk Tabipleri Birliği, Anayasa’nın kamu kurumu niteliğinde meslek örgütlerine atıf yapan maddesi uyarınca kanunla kurulmuştur. 81 ilin 81’inde örgütlüdür, 65’inde tabip odası vardır, 85.500 kayıtlı üyesi vardır ve anayasal imkâna rağmen hekimlerin yüzde 80’i üyedir. Hekimlerin yüzde 80’i Türk Tabipleri Birliğine ya da tabip odalarına üyedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yapılan son seçimlerinde 491 delege seçilmiş, 448’i oy kullanmış, 258 oy yani yüzde 57,5 oy alan Raşit Tükel Başkan seçilmiştir, yüzde 58 oy. Peki, bu delegeyi kim oluşturmuştur? Türkiye’deki 85 bin hekim, örneğin Urfa’da 900’ü, İzmir’de 2.500’ü, İstanbul’da 4.900’ü, Ankara’da 5.633’ü oy kullanıp bu delegeyi seçmiştir.

Şimdi, Sağlık Bakanı diyor ki: “Doktoru temsil etmez.” Burada bir arkadaş diyor ki: “Hekimlerin örgütü değildir.” Anayasa’yla kurulmuş, resmî, ilçe seçim kurulu önünde seçimini yapmış, doktorların seçtiği delegelerin yüzde 58’inden oy almış “Temsil etmez.” Siz, nasıl, o zaman Türk milletini, halkı temsil ettiğinizi söylüyorsunuz resmî Cumhuriyet Hükûmeti? Çok övündüğünüz Cumhurbaşkanının katılanlardan aldığı oy yüzde 51, seçmenin tamamından aldığı oy yüzde 36’larda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaade ederseniz son…

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Siz temsil edeceksiniz, sizin için bir meşruiyet krizi olmayacak, karşınızda, hem de çarşaf listeyle seçilmiş, hem de çoklu yarışla seçilmiş bir meslek örgütü temsil edemeyecek. Böyle bir laf yok. Beğenseniz de beğenmeseniz de sizin istediğiniz gibi bir meslek örgütü olmak zorunda değiller. Bu ülkede övündüğünüz o sağlıktaki başarıları, memnuniyet anketlerini, bilmem neleri yapan doktorların yüzde 80’i de bu örgüte üye. Bir başarı varsa “sağlıkta dönüşüm” zırvasının değil, Türkiye’deki gönüllü sağlık ordusunun, bugün hiçleştirdiğiniz “terörist” dediğiniz doktorların ve onların meslek örgütünün başarısıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Sayın Bostancı, buyurun.

20.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, 31 Ocak Muammer Aksoy’un ölümünün 28’inci yıl dönümüne ve Afrin müdahalesinin bir barış harekâtı olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Türkiye'nin yakın siyasi geçmişinde demokratik siyasete karanlık çevrelerin müdahale araçlarından birisi cinayetlerdi. Böylelikle sağdan, soldan, toplumsal kesimlerin onayladığı, en azından belli bir kesimin benimsediği kişileri katlederek toplumu birbirine karşı husumete sevk eden karanlık politikaları egemen kılmaya çalışıyordu bu çevreler. Bu yaklaşımın bir örneği, yirmi sekiz yıl önce öldürülen Muammer Aksoy’dur. Topyekûn, bu tür karanlık cinayetlerle, bunlarla toplumun algısını dönüştürüp özgür iradesi üzerine tahakküm kurmaya çalışan politikalara karşı, bunları telin eden yaklaşımımızı ifade ederken, bu çerçevede hayatını yitirmiş, sağdan, soldan her kim olursa olsun hepsini rahmetle anıyorum, Muammer Aksoy’u da vefatının 28’inci yılında rahmetle anıyorum.

Orta Doğu coğrafyasında yaşanan hadiseyi halkın bir ifadesiyle özetlemek gerekirse derenin taşıyla derenin kuşunu vurmaya çalışma projesidir. Burada derenin taşı terör örgütleridir, derenin kuşları da bölgede yaşayan Kürtler, Türkler, Araplar; Şia, Sünni, inancı ve kimliği ne olursa olsun buradaki insanlardır. Orta Doğu coğrafyası parçalanmak isteniyor. Türkiye’nin yaklaşımı Irak’ın olduğu gibi Suriye’nin de birlik içinde yaşamasıdır. İnsanlık tarihine bakarsanız, insanlık tarihi savaşların ve barışların tarihidir ama barış talep edenler bunun arkasına bir güç ve politika koyamazlarsa barış sözleri savaşçı politikaların bir örtüsüne dönüşebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ek sürenizi veriyorum Sayın Bostancı.

Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Hitler silahlanırken -daha yakın tarihlerde- Avusturya’yı, Polonya’yı işgal ederken “Aman maraza çıkmasın, barıştan yana olalım.” diyenler aslında Hitler’in yanında olurlar sonuç itibarıyla. Dolayısıyla barışı hangi bağlamda söylüyorsunuz, arkasına hangi politikayı koyuyorsunuz, gerçek bir barış talebi mi, yoksa kirli ilişkilerin bir örtüsü mü? Buna ilişkin bir muhakeme gerekir. Herkes barışı ister ama bu barışı gerçekleştirmek Orta Doğu coğrafyasında merkezî yapıları desteklemekle, asimetrik ilişkiler kurularak oradaki terör örgütlerini derenin taşı hâline getirmek isteyen emperyalist politikalara karşı çıkmakla olur. Eğer bunu yapmazsanız barış üzerine ne kadar söz söylerseniz söyleyin ya romantik bir ifade olur yahut da kirli ilişkilerin örtüsü olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Bu anlamda durduğunuz yer buna anlam kazandırır. Türkiye Cumhuriyeti’nin politikası kesinlikle bölgede barışın temin edilmesi, bu bölgede yaşayan kimliği, inancı ne olursa olsun insanların birbirlerinin iradelerini ve yaşam haklarını teyit ettikleri bir düzen içerisinde bunun sağlanabileceği inancıyla bu yaklaşımın ifadesi olan bir politikadır. Bunu tahrip eden, emperyal güçlerle asimetrik ilişki içerisinde hareket eden terör güçleridir. Nitekim neler olup bittiğini hepimiz görüyoruz; verilen silahları, bunlara ilişkin geleceğe yönelik hesapları. Bugün barış için tavır almak bu terör örgütü yapılanmalarına karşı çıkmakla mümkün olur. Türkiye Cumhuriyeti’nin de yaptığı Afrin müdahalesi bir barış harekâtıdır. Bölgenin barışı için girişilmiş bir müdahaledir. Suriye’nin birliğini teyit eder yaklaşıma taşır. Esasen orada uluslararası meşruiyeti olan ÖSO’yla birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapmış olduğu iş sonuçta Suriye’nin kendi halkının iradesiyle teşekkül edecek -Soçi görüşmelerini de biliyoruz- Anayasa ve demokratik düzenin tesisi için nihai gayesi bu olan bir politikanın girişimidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bostancı.

Sayın Tanal, sisteme girmişsiniz ama…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Evet. Düzce’nin sorunlarıyla ilgili 60’a göre çok önemli bir söz istirham edeceğim sizden.

BAŞKAN – Buyurun.

21.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Düzce ilinin Yığılca ilçesinde son aylarda sık sık yaşanan elektrik kesintilerine bir çözüm bulunmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çok teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Değerli milletvekilleri, Düzce ilimizin Yığılca ilçesinde son aylarda sık sık yaşanan elektrik kesintileri var. Yığılcalılar bu elektriğin kesilmesinden bıkmış durumda çünkü Yığılca ilçesine elektrik tek hattan gelmektedir. Tek hattan elektrik verilince olası bir elektrik kesintisi nedeniyle Yığılca’da komple elektriksiz bir hayat yaşanıyor. Bu da sosyal yaşamı, hayatı felç ediyor. Düzce’de bir Bakan var ancak Düzce’nin Yığılca ilçesinde yaşanan bu elektrik sorununu görmemezlikten geliyor. Bu, iktidarın ayıbıdır. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanının bu elektrik sıkıntısıyla bir an önce ilgilenmesini, Yığılca’ya ikinci bir hattın çekilmesini talep ediyor Yığılcalılar. Aynı zamanda, Hecinler köyünün çöp sorunu hâlen çözülemedi. Bari, hiç olmazsa bu Yığılca’nın elektrik sorununu çözsünler. Sık sık elektrikler kesiliyor. Yığılcalılar bu konuda mağdur durumda. Evlerinde sık sık elektrik kesintileri nedeniyle eşyalarının bozulmasına neden olmaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın, Başkanlık Divanı olarak Muammer Aksoy’u ölümünün 28’inci yıl dönümünde rahmetle andıklarına ve ülkenin aydınlık geleceği açısından faili meçhul cinayetlerin bir an önce açığa çıkarılması gerektiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biz de Divan olarak yirmi sekiz yıl önce Muammer Aksoy’u ölüm yıl dönümünde bir kez daha rahmetle, minnetle anıyoruz.

Faili meçhul cinayetler elbette ki bu ülkenin karanlık tarihinin bir gerçeği. Şimdi Sayın Tanal Yığılca’dan bahsedince, yirmi dört yıl önce ben de eşimin cenazesinin, cesedinin Yığılca’da bulunduğunu bir an gözlerimin önüne getirdim. Eşim Savaş Buldan 2 arkadaşıyla birlikte İstanbul’dan Bolu’nun Yığılca ilçesine götürülerek infaz edilmişlerdi. Ancak o karanlık tarih hâlâ devam ediyor yani failleri, cinayeti işleyenler hâlâ gün yüzüne çıkmadı, ne yazık ki yargılanmadı, cezaya çarptırılmadı. Dolayısıyla, bu ülkenin elbette ki aydınlık geleceği açısından faili meçhul cinayetlerin bir an önce açığa çıkması gerektiğini ifade etmek istiyorum ve tüm bu cinayetleri işleyenlerin yargı önünde cezalandırılması gerektiğini ifade etmek istiyorum ve teşekkür ediyorum Sayın Tanal.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içinde yer alan örgütlerin El Kaide türevi gruplar olduğu yönündeki iddiaların araştırılması amacıyla 31/1/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ocak 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

31/1/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 31/1/2018 Çarşamba günü -bugün- toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                           Ahmet Yıldırım

                                                                                                                                                   Muş

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

31 Ocak 2018 tarihinde İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Filiz Kerestecioğlu ve Muş Milletvekili Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım tarafından verilen 6600 grup numaralı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içinde yer alan örgütlerin El Kaide türevi gruplar olduğu yönündeki iddiaların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 31/1/2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Hepsi beş dakika mı!

BAŞKAN – Ne yazık ki evet!

HDP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu Özgür Suriye Ordusu Türkiye'nin Afrin harekâtındaki başlıca müttefiki. Türkiye tarafından donatılan, eğitilen ve savaşa sürülen bu ordu esasen Afrin’de yürütülen harekâtın, burada yürütülen seferin ön saflarında, insanlığa karşı işlenen suçların da başlıca müsebbibi, başlıca mesulü.

Bunun araştırılması gerekir çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi bu Afrin’e açılan sefer bakımından şöyle bilgilendirildi, denildi ki: Bu seferin gerçekleştirilmesinin sebebi, Birleşmiş Milletler şartının 51’inci maddesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2004 ve 2016’da alınmış 3 kararı. Ancak, bu kararları incelediğimiz zaman gördüğümüz şey, esasen bu kararların DAEŞ üzerine alınmış olan kararlar olduğu ve DAEŞ’in 6 yöneticisinin aranan terörist kişiler listesine yerleştirilmesiyle ilgili. 51’inci madde sadece ve sadece öz savunma hakkını devletlere tanıyor, Birleşmiş Milletler şartını kabul etmenin öz savunmadan vazgeçmek anlamına gelmediğini söylüyor. Ancak, bu gerekçelere dayanılarak Türkiye'nin bir askerî tehdit altına Afrin’den girmiş olduğunu bize söyleyebilecek hiçbir emare yok.

Ancak, Özgür Suriye Ordusunun bu süreçteki rolü ve anlamı nedir diye baktığımız zaman gördüğümüz şey şudur: Aslında bu savaşı yürütenler, bu savaşı yürüten siyasi irade, Hükûmet ve Cumhurbaşkanı esasen Suriye içinde koloniler meydana getirmek istemektedirler; Suriye’de nüfus yapısını değiştiren adımlar atmak istemektedirler, Suriye’nin demografisini kendi çıkarları istikametinde şekillendirmek istemektedirler. Bu Türkiye Büyük Millet Meclisinden almış olduğu bir onay olmadığı gibi, bu faaliyeti meşru gösterebilecek ne bir uluslararası yasa ne de bir iç hukuk metni vardır. Tamamen afaki, tamamen sahada gücü gücüne yeten ilkesine göre belirlenmiş bir faaliyetten söz ediyoruz.

Öte yandan, Özgür Suriye Ordusu Kuvayımilliye’ye benzetilmek istenmekle hem Özgür Suriye Ordusuna hiç hak etmediği bir paye verilmekte hem de Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesinin tohumu olan Kuvayımilliye hareketi bir haydut ordusu derekesine düşürülmektedir. Özgür Suriye Ordusu, yabancı istilaya karşı kendi vatanını savunanlardan oluşmuyor, İhvanı Müslümin’in Esad rejimine karşı başlattığı ayaklanmayı benimseyerek Suriye ordusunun saflarından ayrılan subay ve askerlerden oluşan birliklerin başlattıkları bir iç savaşın tarafıdır. Türkiye neden ötürü Suriye'de bir iç savaşın tarafı olacaktır? Niçin Suriye'nin çoğulcu, zengin, geniş toplumunu bir avuç ihvanın etrafında mütalaa ederek desteğini onun yanına koyacaktır? Türkiye'deki Alevi’nin Sünni’nin, Türk’ün Kürt’ün, inananın, inanmayanın Hükûmeti, Suriye'de kendi itikadına göre bir haydut ordusunu harekete geçirecektir.

Boşuna bunu söylemiyorum sevgili arkadaşlar. Bakın, Ceyşul İslam, bunlar iç savaşta Esad rejimiyle kavgalarında ele geçirdikleri Esad rejimine bağlı subayların ve askerlerin eşlerini Alevi oldukları için kafeslere kapatarak bir canlı kalkan olarak kullandılar. Bu bizim müttefikimiz mi? Türkiye böyle bir ittifakı mı hak ediyor? Nurettin Zengi Tugayı 12 yaşındaki bir Filistinli çocuğun boğazını kesiyor rejime sadıkmış diye. 12 yaşındaki çocuk rejime sadık olsa ne olur, olmasa ne olur. İşte, bizim müttefiklerimiz bunlar ve Afrin’i ele geçirmeye çalışıyorlar. Sevgili arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi mutlaka ve mutlaka…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – Bitirmek için…

BAŞKAN – Buyurun tabii, tamamlayın lütfen.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – …Hükûmetinin ne yaptığını araştırmak, bu savaşta hayatlarını veren asker oldukları için, askerlik görevini yerine getirmeye mecbur oldukları için Silahlı Kuvvetlere yazılmak zorunda kalan insanların ve onların açtıkları mücadelede, onların açtıkları seferde kendi Suriye’de elde ettikleri, DAİŞ’e karşı savaşarak elde etmiş oldukları hak ve özgürlüklerini savunmak için karşı koyanları, hayatlarını niçin feda ettiğini Türkiye düşünmek zorundadır. Bu çatışmada şu ana kadar hayatlarını kaybeden herkese rahmet diliyoruz, ailelerine, geride kalanlara sabır diliyoruz. Hak etmedikleri ölümlerle bu dünyadan ayrılıyorlar. Ne oraya gidenlerin bu mücadelede, bu saldırıda bir payı ve hakkı var ne de orada buna maruz kalanlar bunu hak etmişlerdi. Esasen Türkiye Amerika Birleşik Devletleri’yle birlikte eğittiği, donattığı ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) – …savaşa sürdüğü bu kuvvetlerle Suriye’de kendine yakın sınır bölgelerinde koloniler oluşturmak, bir tür kolonizasyon sürecini başlatmak istemektedir. Ne uluslararası hukuk ne iç hukuk buna cevaz vermemektedir. Gücünü ve yetkisini uluslararası hukuktan, Anayasa’dan almayan bir askerî harekât eninde sonunda bir macera olarak sonuçlanacaktır. Bu maceraya son vermek için bu araştırmaya destek vermeye Meclisi davet ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kürkcü.

Sayın Bostancı…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Suriye acı ve trajik sahnelerle dolu bir iç savaş yaşadı, yaşamaya da devam ediyor. Bu tür olaylarda kamuoyunu maniple etmek için savaşın kirli yüzüne ilişkin çok çeşitli propaganda araçları kullanılır. Bunları burada doğru bulmuyoruz. Aynı propaganda üslubuyla burada birtakım fotoğrafların gösterilmesi doğru bir yaklaşım değil.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Olmamış mı?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bu yalan mı?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Önemli olan şu: ÖSO bir muhalefet örgütü. Suriye’nin iç savaş şartlarında teşekkül etmiş bir örgüt, uluslararası meşruiyeti olan bir örgüt, görüşmelere katılan bir örgüt. Türkiye, bu çerçevede onunla beraber Suriye’nin birliğini esas alan bir politikayı sürdürüyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde Suriye’nin nüfusunu değiştirme şeklinde bir niyet arayan Ertuğrul Bey, Suriye nüfusunun gerçekte, niyetin ötesinde nasıl değiştiğine kör kalıyor. Türkiye’de 3,5 milyon Suriyeli var, Ürdün’de milyonlarca Suriyeli var. Suriyelilerin oralardan nasıl kaçtıkları ortada. PYD denilen örgütün ele geçirdiği yerlerde nasıl bir nüfus politikası takip ettiği, Arap köylerini nasıl yağma ve talan ettiği, Kürt köylerinde kendilerine itaat etmeyenler üzerinde nasıl tahakküm kurduğu ortada. Dolayısıyla burada Türkiye Cumhuriyeti’ne bir niyet olarak atıf yapılan husus Suriye’de fiilen yaşanıyor ve aktörleri ortada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Türkiye’nin yürüttüğü, bu haksız ve Suriye halkının reddettiği savaşta Suriye’nin birliğini sağlayacak bir politikadır.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yıldırım.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan, Sayın Bostancı hatibimizin konuşmasını değerlendirirken Suriye’deki başka yerlerde gelişen olayları sıralayıp Sayın Kürkcü’nün bunlara kör kaldığını söylemek suretiyle açıkça sataşmada bulunmuştur. İç Tüzük 69’a göre söz istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kürkcü mü konuşacak?

AHMET YILDIRIM (Muş) – Tabii.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kürkcü.

Size sataşmadan iki dakika söz veriyorum.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’nün, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Sayın Başkan ve Sayın Bostancı, ben aklımdan bir şey uydurmuyorum, bir yorumda da bulunmuyorum. Bakın, Cumhurbaşkanınız diyor ki: “Afrin’i Münbiç takip edecek. Irak sınırına kadar bölge terörden temizlenecek. Münbiç’i gerçek sahiplerine bırakacağız. Münbiç yüzde 95’le Araplarındır, orada Kürt yoktur. Hesap başkadır. İnşallah Afrin de halledildiği zaman ülkemizdeki mülteciler Afrin’e dönecekler.” Afrin’den Türkiye’ye kim göç etti? Hiç kimse. Afrin, bütün bu savaş boyunca savaştan asude kalmış hemen hemen tek bölgeydi Suriye’de. Şimdi, Afrin’e kimleri yerleştirmeyi planlıyorsunuz eğer hiç kimse gitmemişse? Tersine Afrin, Suriye’nin başka yerlerinde evlerinden olmuş, göç etmek zorunda kalmış olanların sığındıkları müreffeh bir ilçe, bir kasabaydı. Nüfusu 200 binden şimdi belki 400 bin, 500 bine kadar çıktı. Şimdi, buraya mı yerleştirilecek? Böyle bir nüfus politikası izlendiğini ben söylemiyorum Cumhurbaşkanınız söylüyor. O yüzden, bu savaşın meşru gerekçesi Kobani’de ya da başka yerlerde olanlar değil, orada bir şey olmuyor. Bu savaşın meşru gerekçesi Afrin’de bir şey olduğu. Ne oluyor Afrin’de? Dayandığınız bütün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları DAEŞ’e ilişkin. Afrin de DAEŞ’in olmadığı tek bölge Suriye’de, giremediği, hiç doğamadığı bir yer. Burada bu kararlara dayanarak ne arıyoruz? O yüzden, bize niyet yüklemeyin, bunların hepsi oldu.

Bu “Özgür Suriye Ordusu” denilen haydut topluluğunun herhangi bir meşruiyeti yoktur, uluslararası toplum tarafından da artık tanınmamaktadır. Her ülkenin kendi özgür Suriye ordusu vardır. Türkiye de kendisine bir tane kurmuştur. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kürkcü.

Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin politikası, Suriye coğrafyasında herhangi bir demografik değişim değildir, Afrin’e atılan bildirilerde de ifade ediliyor Kürtçe, Arapça ve Türkçe bildirilerde. Her kim nerede yaşıyorsa orası onlarındır. Suriye’de demografiyle uğraşanlar içerideki PYD gibi haydut çeteleridir. Türkiye buna itiraz ediyor.

Bir coğrafyanın demografisiyle uğraşmak iyi bir şey değil, Orta Doğu coğrafyasında çok sık başvurulan bir yöntem, yanlış bir iş. Kürtler nerede yaşıyorsa Kürtlerindir, Araplar nerede yaşıyorsa Araplarındır. Homojen hiçbir yer yok. Elbette Araplar, Kürtler, Türkler bir arada yaşayacaklar. Türkiye'nin başka bir politikası yok.

BAŞKAN – Peki, sözleriniz kayıtlara geçti.

AHMET YILDIRIM (Muş) – Sayın Başkan, çok kısa yerimden söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım’ın, Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AHMET YILDIRIM (Muş) – Şimdi, gerçekten bizim haklı eleştirilerimizden bu kadar rahatsız olunmasını biraz anlayışla karşılıyoruz. Bunu içtenlikle söylüyorum. Yani rahatsız oluyorlar çünkü kendilerinin bile çok rahatsız olabileceği birçok iş ve işleme imza atıyor siyasi iktidar ve nihayet bugün Sayın Bostancı bir şey söyledi: “Kürt yaşıyorsa Kürtlerindir.” Bu işin basit bir aritmetiği var. Mesela neresi Kürtlerindir? Kürtlerin yoğunlukta olduğu, yüzde 90’dan fazla yaşadığı yerler var, orada Kürtlerin yönetimine açık mısınız? Veya hangi Kürt? Kürt kendisi, özgürce partisinin örgütlenmesini kurup, halk meclisini kurup orayı yönetme hakkına sahip midir? Neresidir orası? Ve ilk konuşmasında “Acı ve trajik bir savaş yaşandı Suriye’de.” diyor. Doğru, haklı ama işte o acı ve trajik savaşın yaşanmadığı neredeyse tek yer Afrin’dir. Ne istiyorsunuz Afrin’den? “Orada acı ve trajik bir savaş yaşanmadı, oraya da biz mi yaşatacağız.” diyorsunuz; hiç yaşanmadı şimdiye kadar. Ve bekliyoruz kendisinden, “Kürt çoğunlukta yaşıyorsa Kürtlerindir.” Neresidir orası? Yoksa muhayyel, öbür dünyaya bırakılmış bir şey midir sizin için?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldırım.

Sayın Bostancı…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Türkiye’nin Afrin’e niçin müdahale ettiği kamuoyu tarafından biliniyor, sanıyorum şu an Yıldırım da bunu biliyor, gerekçelerini de biliyor. Buradaki tartışmaları, uluslararası politikanın buradaki rolünü, hepsini biliyor. Mesele şu: Türkiye Cumhuriyeti herhangi bir etnik temelli mukabelede, etnik temelli bir yaklaşımda değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin karşı olduğu yegâne husus, haydut çetelere karşı olmaktır, PYD bu haydut çetelerden birisidir; mesele budur.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) – Öyle bir uluslararası karar yoktur.

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Var canım, var.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir ve Grup Başkan Vekili Muş Milletvekili Ahmet Yıldırım tarafından, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içinde yer alan örgütlerin El Kaide türevi gruplar olduğu yönündeki iddiaların araştırılması amacıyla 31/1/2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Ocak 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, grup önerisinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel konuşacak.

Süreniz üç dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adalet ve Kalkınma Partisi İç Tüzük’te bu süreyi on dakikadan üç dakikaya niye indirdi şimdi daha iyi anlıyorum çünkü elimde bir dosya var, bundan bahsetmek çok keyifli olurdu, bir itirazınız varsa bahsedeyim. İktidara gelmeden önceki kısa muhalefet tarihinizde karşı çıktığınız sınır ötesi operasyonlardaki tutumunuz ve kullandığınız oylar; Afganistan’a asker yollanmasında, Çekiç Güç Operasyonu’nda, kiminde Bülent Arınç, kiminde Abdullah Gül konuşmuş ama yerli ve millî bir parti gibi davranmamışsınız o zaman. Şimdi, herkesi bir kalıba dökmeye çalışıyorsunuz ya, o kalıbın dışındaki ilk parti bugün iktidarda.

Millî Savunma Bakanı dün bilgi verdi, önemliydi. Ama şunu ifade etmek gerekiyor: Suriye bu duruma nasıl geldi? 15 Mart 2011’de tüm bölgeye yayılan “Arap Baharı” olarak o dönemde nitelendirilen sokak hareketlerine karşı Esad çok sert bir tutum takındı. Bunun üzerine o dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu diplomasi için gitti, altı buçuk saat sonra “Dostumuz, kardeşimiz Esad” dediğini, “Düşmanımız Esed” ilan ederek buraya geri döndü. Döndüğü günden sonra da 9 maddelik bir yaptırım paketi açıklandı. Birkaç ay içinde Suriye’de rejim değişikliğini öngörüyorlardı. Krizin 7’nci yılındayız; Suriye’de akan kan, Türkiye'nin verdiği şehitler ve 3,5 milyon mülteci Türkiye’de.

Cumhuriyet Halk Partisi hep şunu ifade etti: Biz, mültecilere, göçmenlere asla karşı değiliz ama biz, mülteci yaratan, göçmen yaratan politikalara karşıyız. Başta, savaş, iç karışıklık, terör ve ötekileştiren her türlü eylem ve söylem mülteci yaratıyor, buna karşıyız. Biz, 3,5 milyon kişiyi, o zaman 1,8 milyonken “Ülkelerinde barış sağlanacak ve ülkelerine dönmeleri teşvik edilecek.” dediğimizde bizi en ağır biçimde eleştirenler ve “Siz anlamazsınız –neden anlamıyorsak, hangi genetik kodunuza yönelik bir çağrışım yapıyorsanız- bu, ensar-muhacir ilişkisidir.” diyordunuz. Muhacirler aynı muhacirler, ensara ne oldu görmek lazım. O ensar şimdi nerede? Çünkü diyorsunuz ki -aynı dediğimiz gibi- “3,5 milyon kişi ülkelerine dönecek.” Çünkü anketlerde iki tane yumuşak karnınız var: Bir tanesi, Ege adaları; ikincisi, Suriyeli mülteciler. Bunu görünce 2019 hesapları içinde bambaşka bir çağrışımla, işte o anketlerden gelen yumuşak karna tatmin edecek birtakım söylemlerde bulunuyorsunuz.

Buraya gelirken geleneksel dış politikayı terk ettiniz. Buraya gelirken dış politikamızı sürdüren deneyimli kadroları “monşerler diplomasisi” diye, “monşerleri reddediyoruz” diye hiçleştirdiniz, ötekileştirdiniz, hedef gösterdiniz, alay ettiniz ve bu ülkenin önemli bir birikimini ve kazanımını kaybettirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Tabii, buyurun, tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ülkeye bıraktığı, slogan dersen iyi slogan, öğüt dersen iyi öğüt ama esas takip edilecek bir politikanın ana paradigması dersen tam da dört dörtlük o: “Yurtta sulh, cihanda sulh.”u terk ettiniz, “Yurtta barış, cihanda barış.”ı. “Yurtta barış, cihanda barış.” demek ne demek? Komşunun iç işlerine karışma demek. Ne demek? Komşundaki, etrafındaki devlet dışı unsurlarla temas etme, onları besleme, onları yüreklendirme, onları komşunun içinde iç karışıklık çıkarmak için kullanma demek. “Yurtta barış, cihanda barış.” demek, ülkenin komşularının toprak bütünlüğüne saygılı ol demek. Evin camdan, kimsenin penceresine taş atma demek. Bunları terk ettiniz.

Akan kandan da gelen mülteciden de bugün Mehmetçik’in sınır ötesinde olma zorunluluğundan da oradan gelen şehitlerden de orta ve uzun vadede koyduğunuz yanlış politikalar yüzünden tamamen sorumlusunuz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özel.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.24

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati:15.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.43

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati:16.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan 680 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İç Tüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığını Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 680 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/805) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 449) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon Raporu 449 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu kanun hükmünde kararname İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle kanun hükmünde kararname tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Şimdi, tümü üzerinde ilk konuşmacı Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Kadri Yıldırım.

Buyurun Sayın Yıldırım. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KADRİ YILDIRIM (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tabii, olağanüstü hâller ve KHK’ler, bunlar birbirlerini besledikleri, Hükûmetin de bu ikisinden de beslenmiş olduğu iki tane baş belası olgudur. Elimde CHP’den Sayın Şenal Sarıhan Vekilimiz tarafından hazırlanan bir kitap vardır. Baştan sona kadar okudum. Kitap bir soru cümlesinden alıyor ismini “OHAL’de Ne Hâldeyiz?” Şimdi, ben bu soruya çok kısa ve özlü bir cevap vermek istiyorum: Siz “evet” dediniz, onun için işte bu hâldeyiz.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Neye “evet” dedik?

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Aslında CHP’ye göre her önüne gelen kesim hem Cumhurbaşkanını hem Başbakanı kandırıyor ama bana göre her kesimin kandırdığı Cumhurbaşkanı ve Başbakan da her seferinde CHP’yi kandırıyor. Şimdi, iki örnek vereyim: OHAL için üç ay denildi, CHP “evet” dedi, şimdi bir buçuk yıla çıktı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Demedik kardeşim, nereden çıkarıyorsun ya?

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Bir seferliğine “evet” denildi, bir buçuk yıla çıktı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Vermedik abicim, vermedik. Ya, çalış da çık kürsüye, çalış da çık. Bir kere OHAL’e “evet” vermedik.

BAŞKAN – Sayın Özel, müdahale etmeyin lütfen.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Hocam bir iki kitap daha okumanız gerekiyor, o kitap yetmemiş size o zaman.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, Hükûmet “Türk Silahlı Kuvvetleri” dedi ve ÖSO’yu gösterdi, böylece orada da maalesef tam manasıyla yanıldılar.

Şimdi, olağanüstü hâllerde, tabii, olağan kavramlar da olağanüstü içerikler kazanıyor; zeytinden tutun incire kadar, fetihten tutun cihada kadar vesaire.

Şimdi, hepimiz hatırlıyoruz, daha birkaç hafta evvel gündemde Kudüs vardı. Hiç soranınız veya merakınız oldu mu bilmiyorum, Kudüs’ün esamesi okunmuyor. Yapılan bazı yorumlara göre, biliyoruz ki Amerika her zaman “Al gülünü ver gülümü” oynuyor ve burada da “Ver Kudüs’ü, al Afrin’i.” oynamıştır bazı yorumlara göre.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) – İftira atıyorsun. Öyle bir şey yok. Ne “Ver Kudüs’ü, al Afrin’i?” Öyle bir şey yok.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi zeytine gelelim. Doğrudur, zeytin bir barış sembolüdür, Kur’an-ı Kerim’in de 7 yerinde geçiyor. Bir yerinde “tin” dediğimiz incirle birlikte, bir yerinde de narla birlikte geçiyor. “...”(x) bir yerde de “...”(x) yani zeytin ve nar.

Zeytin barış sembolü, nar ve incir de birlikte çokluk, çoklukta birlik içinde yaşamaktır. İşari tefsirler bu şekildedir ve bu yöndedir ama bu birlik ve çokluk her zaman adalet ve eşitlik içinde olmalıdır.

Bakın, size orijinalinden, Hazreti Ali’ye sorulan bir soruyu ve Hazreti Ali’nin verdiği bir cevabı okuyayım. Diyorlar ki: “...”(x) “Devletin bir dinî olur mu?” “...”(x) Cevap verdi: “...”(x) “Evet.” “...”(x) “Devletin dini adalettir.” “...”(x) “Adaleti olmayan devletin dini de olamaz.” Dolayısıyla, burada sorun, burada problem, bu birlik içinde çokluk veya çokluk içinde birliğin nasıl bir adalet ve eşitlik içerisinde cereyan edeceğidir.

Şimdi, Kuvayımilliye konusunda CHP’nin kaygılarına son derece katılıyorum, biraz hafifleteyim ve gerçekten de katılıyorum. Kuvayımilliye Atatürk ve Kâzım Karabekir tarafından oluşturulurken Kürtler ile Türklerin birleşmesinden oluşuyordu. Kâzım Karabekir’in 1919 yılında, Afyonkarahisar’da, memleketin çeşitli yerlerindeki Kuvayımilliye temsilcilerini seçmek üzere yapmış olduğu toplantıda Afrin Kürtlerini temsilen bir heyet de vardı. Yani, orada Kürtler ile Türklerin Fransızlara, İngilizlere karşı bir ittifakı söz konusuydu. Orada ismi geçenlerden 4’ü şunlardır: Ahmet Ruto, Hacı Hannan, Şeyh İsmail, Meydanki köyünden Abdo Haco bunlardan bazı örneklerdir. Şunu da ifade edeyim: Bu Kuvayımilliye içerisinde Hacı Mennan ve 100 savaşçısının gösterdikleri başarılardan dolayı Afrin Hükûmet Konağı’nın önünde onların adına bir anıt da dikilmiştir. Şimdi, çözümü Kürtlerle değil de ÖSO’da aramak hiçbir akıl, hiçbir izan, hiçbir insafla izah edilebilecek bir şey değildir.

Şimdi, Afrin, Müslüman çoğunlukla birlikte, Ezidilerin, Alevilerin ve Mesihilerin bir mozaik oluşturdukları bir memlekettir, bir muhittir ve Alevilerin en çok yaşadıkları yer Mabeta nahiyesidir. Mabeta “malbata”dan geliyor, ehlibeyt demektir. Orada 30 köy ve 10 tane mezraları vardır, şimdi ne kadar kalmış bilmiyorum. Bunlar benim yazmış olduğum “Rojava” kitabında açık ve net bir şekilde yer alıyor, isteyenlere bunu da hediye edebilirim.

Şimdi, ÖSO’yu Mabeta’ya götürmek demek, oradaki 30 köyü ve 10 mezrayı, Alevi vatandaşların, Alevi inancındaki kardeşlerimizin orada ikamet ettikleri yeri ÖSO’nun kucağına atmak, ÖSO’nun merhametine bırakmak ve bu da aslında dolaylı da olsa ÖSO’nun onlar hakkındaki ölüm fermanına onay vermek demektir.

O hâlde, Çaldıran’da olsun, daha evvel Malazgirt’te olsun ve benzer yerlerde olsun sürekli bir ittifak içerisinde oldukları Kürtler dururken bugün ÖSO’yla bu harekâtın başlatılması, çok haklı endişelerin bir sonucu olarak işin nereye varacağını kestirmemiz mümkün değildir.

Bu bakımdan, eğer bir an evvel Afrin’de bir barışın tesisini istiyorsak, eğer Zeytin Dalı’na daha fazla kan sıçramasını istemiyorsak bir an evvel ittifak kurmamız gereken kesimlerle ittifak kuralım ve onlar üzerinden bu işi götürelim. ÖSO’yla bu iş bir yere varmaz. ÖSO’nun millîlikle, başka, birlikçe hiçbir alakası yoktur. Çözüm bizim kendi içerimizde yapacağımız bir ittifaktan geçer ve bir birlikten geçer, bunu böyle bilelim ve orada akan kanın Müslüman’ın da bir kanı olduğunu bilelim. Oradaki yıkılan camilerin her iki taraftaki Müslümanların camileri olduklarını bilelim ve oradaki kanın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADRİ YILDIRIM (Devamla) - …kimin kanı olduğunu sormayalım, Müslüman’ın olmasa bile sormayalım. Alevi’nin de olsa sormayalım, Yezidi’nin de olsa, Mesihi’nin de olsa kan kandır ve durdurmaya çalışalım.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Sayın Özel, sisteme girdiniz.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım’ın görüşülmekte olan 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Yıldırım’ın Cumhuriyet Halk Partisi hakkındaki ifadeleri tamamen gerçek dışı. Kendisinin o konuda bir bilgi eksiği var ve bir ön yargı üzerinden kurulmuş bir konuşma düzeni içinde Cumhuriyet Halk Partisinin, herkes tarafından kandırılan ve aldatılan Cumhurbaşkanı tarafından CHP’nin kandırıldığını ve aldatıldığını söyleyen bir ifadesi oldu. Biz, evet, Cumhurbaşkanını bu yönüyle eleştiriyoruz ama biz kendisinin açıkça söylediği gibi “OHAL’i bir buçuk ayda bitireceğiz.” dedikleri için oy falan vermedik. Sayın Başbakan daha telefon açtığında gruplara biz “Bırakın da birileri de demokrasinin yanında yer alsın, OHAL ilan etmek demokrasiyi katletmektir, bunun yerine gelin, Mecliste hep birlikte FETÖ’yle mücadele edelim.” cevabını vermiş, burada hem ilkinde hem tüm uzatmalarında aleyhte konuşmuş ve firesiz olarak aleyhte oy vermiş bir siyasi partiyiz.

“TSK’yi kullanacağız, ÖSO çıktı.” gibi bir şeye de aldanmış falan değiliz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Türk Silahlı Kuvvetlerinin, ordumuzun başarılarının ÖSO’ya mal edilmesini eleştirmekten tutun da “ÖSO” denilen, son derece heterojen, içerisinde cihatçı grupların da bulunduğu ve bugün yüz verildiği, meşrulaştırıldığı takdirde yarın ülkenin başına büyük bela olabilecek bir yapıyla ilgili endişelerimizi de her seferinde tekrar ettik, tekrar etmeye de devam edeceğiz.

Cumhuriyet Halk Partisinin en önemli özelliği bugüne kadar hiç aldanmamış ve kimseyi aldatmamış olmasıdır.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 680 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/805) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 449) (Devam)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Aydın.

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi adına ilgili kanun hükmünde kararname üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, KHK’ler, biliyorsunuz, olağanüstü şartlarda ve olağanüstü durumlarda ortaya çıkan kanun hükmünde kararnamelerdir. Neydi bu olağanüstü şartlar birazcık hatırlayalım, hafızalarımızı biraz geriye doğru bir götürelim ve 15 Temmuz gecesi gerçekten hiçbirimizin belki de hafızalarının almayacağı, tahayyül dahi edemeyeceğimiz bir olayla karşılaştık. O gece sanki büyük bir gelgit yaşadık, Allah korusun, beka sorununun zirve noktasına taşındığına tanıklık ettik bu yüce Meclis çatısı altında ve o günden sonra Türkiye Cumhuriyeti devletinin hâlihazırda zaten büyük bir mücadele, azim ve kararlılığıyla sürdürdüğü, bölgesindeki terörle mücadelesine yeni cepheler açılmış oldu maalesef. Yani, otuz beş yılı aşan bir süredir PKK’yla süregelen mücadeleden artık yeni bir cepheyle, FETÖ ve daha sonra Batı’nın bu bağlamda üçüncü bir cephe olarak açtığı, güney sınırımızdaki çok unsurlu bir terör örgütüyle -PYD, YPG, DEAŞ- mücadele sürecine girdik.

Evet, şimdi, tabii burada hep birlikte Türk siyasetinin temsilcileri olarak, Meclis olarak önü arkası planlanarak bir harekât başlatıldı, adına “Zeytin Dalı” dendi. Evet, Türk’ün devlet geleneğinde her zaman barış ön plana çıkmıştır; birilerinin söylediği, iddia ettiği gibi değil. Savaş yanlısı bir duruş, bir ilke söz konusu olsaydı… Bugün, Allah’a şükür, dünyanın her coğrafyasında Türk askerinin ister NATO şemsiyesi altında ister ikili anlaşmalar noktasında, talep edilen yardımlar noktasında büyük bir, güzel bir imaj bıraktığına tanıklık etmekteyiz.

Saygıdeğer milletvekilleri, burada şimdi, bakın, şehitlerimiz var Afrin’de. Şimdi, yüce Mecliste dikkatleri çeken bir şey var. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Trump 2017 Aralık ayında millî güvenlik konseptini açıkladı, tanıklık ettik biz de. Millî güvenlik konseptini şöyle ifade etti, dedi ki: “Amerika Birleşik Devletleri’nin millî güvenlik konsepti sınırlarının korunmasıyla başlar.” Tık yok, hiçbir eleştiri yok. E, peki “Ben de Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak millî güvenlik konseptimi sınırlarımın güvenliğiyle başlatıyorum.” demekte ne sakınca var? Ama bunu söylerken içeriden ve dışarıdan resmî, gayriresmî STK, kurum, kuruluş müthiş bir taarruza geçti. Yanlış mı söyledik? Efendim, Joseph Votel diye bir adam -işte, bugün medyaya düşmüş, birkaç gün önce ben bunu söyledim- diyor ki: “Münbiç’ten biz ABD olarak çıkmayacağız.” E, kardeşim, hayırdır, senin etnik bir bağlantın mı var? Senin orada varlığını ifade edebilecek bana bir şey söyleyebilir misin? Sınır ülkesi misin? Aynı şey Ruslar için de geçerli. Afrin’de senin varlığını açıklayacak bana bir mazeret söyler misin, uluslararası geçerliliği olan? Hangi anlaşmaya binaen yapıyorsun? Yoksa, atılan füzeler Kilis’e, Kırıkhan’a düşmedi de Florida’ya mı düştü? Onun için mi geldin güvenlik önlemi alıyorsun? Bunu sorgulamada, inanın, maalesef, muhalefetimiz hiç ses çıkarmıyor. Bakın, bugün DSİ görevlisi bir kardeşimiz şehit oldu ya, orada hizmet götüren bir kardeşimiz.

Şimdi, bakın, bunları, ne olur, ayrıştırmadan yapalım. Burada hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var. Eğer 10 bin kilometre öteden gelmiş, oraya konuşlanmış ve varlığını sürdürme iddiasında bulunan birilerine herhangi söyleyecek bir lafımız yok da, orada, etnik kökeni ne olursa olsun bizden talep eden, yardım isteyen, evlerinden göç eden, yuvalarından olan ve en fazla da faturasını bizim ödediğimiz bir yapının, bir olayın giderilmesi adına yaptığımız bir şeyde niye tek yürek olamıyoruz anlayamıyorum. Yani 1974’te farklı mı olmuştu? Kıbrıs Barış Harekâtı neydi, siyasi bir harekât mıydı, yapanlar kimlerdi? Şimdi ben buradan hepinize sesleniyorum. O zaman bir koalisyondu değil mi? Rahmetli Erbakan ve Ecevit’in ortaklığıyla gerçekleşmiş bir harekâttı. O gün, Allah aşkına, siyasi mülahazalarla hiç bu harekâtı akamete uğratacak birtakım girişimlerde bulunduk mu? Tek vücut olmadık mı, tek yürek olmadık mı? Oradaki dindaşlarımızı, kardeşlerimizi içinde bulundukları şartlardan koruma adına salatuselamlarla göndermedik mi Mehmetçiklerimizi? Bugün de hatıralarını hâlâ muhafaza ediyoruz. Bugün ne değişti? Afrin’deki harekâta giden aynı ruh, aynı varlık. Neden burada ayrışıyoruz?

Şimdi, efendim, birileri STK’li olma adına… Meslek grubu, saygı duyarız ve tüzükleri bellidir, kendi meslekleriyle ilgili birtakım faaliyetlerde bulunmayı önceleyen gruplar. Şimdi, nedir bunlar? Hekimlerimiz. Şimdi, sonradan öğreniyoruz ki adı “Türk Tabipleri Birliği” ama “Türk” kelimesinden kendileri de rahatsızmış, çıkarılması için girişimlerde bulunmuşlar.

Ben, şimdi, bakın, bir Türk tabibinin nasıl olduğuna bir somut örnek vereceğim. Yıl 1926, değerli arkadaşlar, dikkatinizi celbetmek istiyorum; Amanullah Han Afganistan’dan Mustafa Kemal’e bir ziyarette bulunuyor ve tıp bilimlerinin -daha, genç bir cumhuriyetiz- Afganistan’da gelişmesi adına yardım istiyor ve bir doktorumuz ki bu doktor, bakın, Türk tabiplerinin yüz akı bir doktor, simge ismi bir doktor çünkü kendisi bir röntgen doktoruyken Millî Mücadele’ye mesleğini bırakıp katılan bir doktorumuz, aynı zamanda, Cebeci Hastanesini kuran doktorumuz, “Kamil Rıfkı Urga” diye bir kardeşimiz, bir büyüğümüz, Afganistan’a görevlendiriliyor; “Zevkle.” diyor, oradaki Müslüman kardeşlerimizin de tıbbi noktada gelişmesine katkıda bulunalım diye gidiyor ve on yedi yıl orada hizmet ediyor, tıp fakültesini kuruyor, hizmet ediyor ve bugün onun adına bir anıt var Afganistan’da, Kabil’de. Şimdi, böyle sembol bir doktorumuz var. Nerede sıkıntı varsa, nerede çare varsa… Ama benim Tabipler Birliği üyelerim ya da yöneticilerinden, bir bakıyoruz ki, güneydoğuda bir meslektaşları şehit ediliyor, tık yok, tık yok; ertesi günü protesto yok, cenazesine katılmak yok. E, peki, utanmaz adam, yani sana demezler mi: “Sen bu birliğin başındasın, meslektaşına niye sahip çıkmıyorsun?” Hadi, bırakın bunu, meslektaşına niye sahip çıkmıyorsun? Efendim, şimdi, arkadaşlar söylüyor: “Bütün toplantılarında İstiklal Marşı okunmasına karşı çıkıyorlar, bayrağın göndere çekilmesine karşı çıkıyorlar.” Şimdi, Allah aşkına, o zaman niye, niye kendinizi kandırıyorsunuz “Türk Tabipleri Birliği” diyerek, mesleki hiçbir önceliğiniz olmadan Türk siyasetine yön vermeye niye çalışıyorsunuz? Siz Türk siyasetini bırakacaksınız.

Şimdi, bir de, bir aydınlar grubumuz var evlere şenlik. Türkiye’de bu kadar üniversite var, bu kadar düşünen, beyin sancısı çeken, tabiri caizse düşünce orucunda olan, gerçekten, gerçek anlamda aydınımız var. Kimdir bunlar? Bunlar, aynen Yusuf Has Hacib’in tarif ettiği gibi, halkın içerisinde, yüreğini avcuna almış, hakkı arayan insanlar. Şimdi, kendi kültürüne yabancı, kendi dokusundan bihaber, İstanbul’un Anadolu yakasını dahi bilmeyenler… Sadece bildikleri tek şey, hangi restoranda en kaliteli balık yenir, hangi şarap içilir, hangi konuda ahkâm kesilir. Bunların uzmanlıklarına saygı duyarız, konularında uzman olabilirler ama aydınlık adına, hele hele Türk aydınlığı adına zerre kadar bu ülkeye bir faydaları olmamıştır. Eğer gerçek anlamda aydın olsalardı, artık her ilde bir üniversitemiz var, her ilde bir düşünce kuruluşumuz var, kendileri bu milletin içinde olarak oralara gider, bu fakir fukara milletin evlatlarına bilgi ve birikimlerini aktarır, bilgilerini paylaşırlardı ama bu insanlar, inanın, çok küçük seçkinci bir grup, çok iyi de tanıyoruz, hepiniz tanıyorsunuz; her meslekten var, çok elitist küçük bir zümre; İstanbul’da çok belirli mekânlarda görüntü verirler, resim verirler, ahkâm keserler; hangi yalı ne zaman, ne şartlarda yapılmış, yurt dışına seyahatiniz olursa acaba hangi ülkeyi, nereleri görmek istersiniz, o bağlamda iyidirler ama ülkenin millî bir meselesinde, Çanakkale’de olduğu gibi “Haydi vatan savunmasında aydın olarak en önde ben de bulunayım; evet, savaşamam belki ama karınca misali belki ben de su taşırım.” diyecek aydınlıktan yoksun bir gruptan bahsediyoruz. Allah’a şükür, buna rağmen, bunlara rağmen, aynen 1974’teki o birlik beraberlik ruhunun devam ettiğine kanaat getiriyoruz. O evlatlarımız orada büyük bir mücadele veriyor, bize düşen onlara moral motivasyon artırıcı destekte bulunmaktır, onların -Allah korusun- tırnaklarına bir halel gelmemesi noktasında gerekli önlemleri almamızdır diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydın.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuzda hain FETÖ tarafından başarılamayan askerî darbe maalesef 20 Temmuzda sivil darbe olarak karşımıza çıktı ve AKP eliyle FETÖ'yle mücadeleden ziyade muhalif kesimlere karşı bir cadı avına döndürüldü. OHAL ne acı ki ülkemize ekonomik çöküş, belirsizlik ve işsizlik ortamı getirdi. OHAL’de hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ayaklar altına alındı. Hukuk tek adamın inisiyatifine bırakıldı. Öyle ki Adalet Şûrası bile Beştepe’deki sarayda yapıldı.

Geçmişe baktığımızda görüyoruz ki her darbe kendi hukukunu yaratmış. 20 Temmuz darbesi de şimdi kendi hukukunu yaratma çabasında ama bir fark var: Geçmişte darbe yapanlar sadece kendi geleceklerini güvence altına almaya çalışmışlar, şimdi ise darbe yapanlar, 20 Temmuz darbesini yapanlar sadece kendi geleceklerini değil, kendileri gibi düşünenlerin geleceklerini de güvence altına alma çabasındalar. 696 sayılı KHK işte bunun uzantılarından biri. Devlet eğer şiddet kullanma yetkisini sivillere veriyorsa orada devlet yoktur, çeteleşme vardır. Çıkardığınız bu KHK’yle âdeta mafyatik yöntemlerle milleti birbirine kırdırmaya çalışıyorsunuz. OHAL ilan ederken “Üç ayda çözeriz.” dediniz, OHAL’i uzata uzata olağan hâle çevirdiniz. “Amaç terörle, FETÖ'yle mücadele.” dediniz. Şimdi ben de buradan soruyorum: Şeker Kurumunu OHAL KHK’siyle terörlü mücadele için mi kapattınız? Ya da kış lastiğinin OHAL KHK’siyle zorunlu hâle getirilmesi terörle mücadele için mi? Bu KHK’lerin OHAL’le ne ilgisi var ya, Allah aşkına önce bunu bir izah edin.

31 tane OHAL KHK’siyle 124 binin üzerinde kamu çalışanı ihraç edilmiş, 118 binin üzerinde kamu çalışanı açığa alınmış, 33 bin öğretmen, 8 bin akademisyen ihraç edilmiş, 35 binin üzerinde sosyal medya hesabı denetlenmiş; insanları âdeta fişliyorsunuz iktidarınızda. Askerî okullar kapatıldı ve en acısı da orada okuyan tüm öğrencilere sorgusuz sualsiz FETÖ’cü damgası yapıştırıldı. İnsanda biraz vicdan olur! Muhafazakâr olduğunu iddia eden bir iktidar suçlu suçsuz, araştırma, soruşturma yapmadan insanlara iftira atıyor.

Bakın, okulları kapatılan askerî öğrenciler sizin yüzünüzden eğitim aldıkları alanlarda çalışamıyorlar, çoğu işsiz, iş bulanlar da inşaat işçiliği, çobanlık gibi işlerde çalışabiliyor; bazıları bu işleri yaparken hayatını kaybetti. Bakın, bir askerî okul öğrencisi paketçilik yaparken geçirdiği kazada vefat etti. Birisi gene mezarında ve giyemediği üniforması mezarına örtülmüş durumda, istediği mesleği yapamadığı için, sizin yüzünüzden yapamadığı için. Bakın, birisi çobanlık yapıyor; bu çocuk askerî okulda eğitim almış, okulunu kapattığınız, haklarını elinden aldığınız için çobanlık yapıyor. Bir başkası inşaat işçiliği yapıyor. Bunlar sizin eseriniz, siz yarattınız, onların okullarını kapattınız, hayatlarını kararttınız. İçlerinde şehit ve gazi çocukları var ve şimdi buradan söylüyorum: Eğer biraz, biraz vicdan kırıntınız varsa bu çocuklarla ilgili güvenlik soruşturmasını yapın ve masum olan çocuklara haklarını iade edin. Yoksa bu çocukların bütün vebali sizin boynunuzadır.

OHAL’de 234 bin civarında tutuklu ve hükümlü olmuş, 1.412 dernek ve 139 vakıf kapatılmış. Şimdi, önüne geleni işten at, hapse at, derneği, vakfı kapat; peki, FETÖ’yle aynı tastan çorba içenlerin, aynı yolda beraber yürüyenlerin, FETÖ’ye istediklerini verenlerin, FETÖ’cüleri devlet kurumlarına yerleştirenlerin hiç mi sorumluluğu yok? Şu kürsüde daha düne kadar “Gel de bu hasretlik bitsin.” diye gözyaşı dökenlerin hiç mi sorumluluğu yok? Ama siz kandırıldınız, yanıldınız, aldatıldınız, öyle değil mi?

Bakın, adliyede çalışan bir zabıt kâtibi 2012 yılında kaldığı otel FETÖ’cü çıktığı gerekçesiyle işinden atıldı, ihraç edildi ve ceza aldı -burada da belgesi var, belgeyle konuşuyorum, isteyene de bunu verebilirim- tek suçu, 2012’de kaldığı otelin FETÖ’cü çıkması. Bu adamı işten attınız ve üç yıl hapis cezası verdiniz. AKP’li bir belediye başkanı, seçim bölgem Afyonkarahisar ili, Bolvadin ilçesi Belediye Başkanı Fatih Kayacan 2015 yılında “Gökkuşağı” adlı, FETÖ’yle irtibatı olduğu için 15 Temmuzdan sonra kapatılan bir şirkete ait 2 tane taşınmazın belediyeye borcu olduğu hâlde, bizzat kendisi “Belediyeye borcu yoktur.” yazısı vermiş ve bu şekilde tapuya bu yazı gönderilmiş fakat sonradan Başkanın “Borcu yoktur.” yazısı tapuda değiştirilmiş. Buna ilişkin kamera kayıtları, tanık beyanları ve her türlü delil dosyada mevcut. Bunun üzerine cumhuriyet başsavcılığı soruşturma izni istemiş İçişleri Bakanlığından. Peki, sonuç ne? Sonuç şu: Tabii ki AKP’li Belediye Başkanına soruşturma izni verilmemiş. Kısacası sonuç şu: Eğer AKP’li bir FETÖ’cüysen yırtıyorsun ama AKP’li değilsen, FETÖ’cü olmasan bile, sırf muhalif olduğun için OHAL’den faydalanarak seninle ilgili her türlü yaptırım ve ceza veriliyor, maalesef gelinen nokta bu. Hukuk da bu sizin için, adalet de bu sizin için, sadece AKP’li olanlara işleyen bir adalet.

Ve diyoruz ki biz her zaman hukuk devletini savunacağız. Size inat, sizin hukuk devletini katletmenize, Anayasa’yı yok saymanıza karşı her zaman “hak, hukuk, adalet” diyeceğiz. Bunun için Genel Başkanımız tarihî bir yürüyüş yaptı, “adalet yürüyüşü” işte bunun için, sizin hukuku ayaklar altına alan zihniyetinize karşı. “Bu ülkedeki herkes için adalet.” dedi, “herkes için hukuk” dedi ve herkes için o hak, o hukuk, o adalet sağlanıncaya kadar biz bunun mücadelesini vermeye devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizin milleti her türlü ayrıştırma, ötekileştirme, düşmanlaştırma çabalarınıza karşın, biz her zaman toplumda huzur için, barış için mücadele etmeye devam edeceğiz. Çünkü neden, biliyor musunuz? Bu güzel ülkem, bu güzel yurdum tek adamın keyfiyetine terk edilemeyecek kadar değerli ve bu tek adamın keyfiyetine terk edilemeyecek ülkede sizin çadır devleti kurmanıza asla ve asla izin vermeyeceğiz.

Herkese saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köksal.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.33

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati:16.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

449 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 21’inci maddeleri kapsamaktadır.

1’inci maddede bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 449 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 1’inci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                        Bülent Turan                                          Mehmet Doğan Kubat                                         Halil Eldemir

                                          Çanakkale                                                       İstanbul                                                          Bilecik

                                        Ramazan Can                                                 Hilmi Bilgin

                                           Kırıkkale                                                          Sivas

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

357 sayılı Askeri Hakimler Kanunu 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 203’üncü maddesiyle yürürlükten kaldırıldığından, anılan mülga kanunda değişiklik yapılmasına dair madde metinden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde metinden çıkarılmıştır.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 449 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Bülent Turan                                          Mehmet Doğan Kubat                                         Ramazan Can

                                          Çanakkale                                                       İstanbul                                                        Kırıkkale

                                        Halil Eldemir                                                 Hilmi Bilgin

                                             Bilecik                                                           Sivas

"MADDE 5- 2797 sayılı Kanunun 46 ncı maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "Yargıtay Ceza Genel Kuruluna” ibaresi "Yargıtay ilgili ceza dairesine” şeklinde ve aynı maddenin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.


"Ağır ceza mahkemesinin görevine giren kişisel suçlarla ilgili suçüstü halinde genel hükümlere göre yürütülen soruşturma sonucunda dosya, düzenlenen fezlekeyle birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Hâkim kararı gerektiren işlemlere dair Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talepleri ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara yapılan itirazlar hakkında, soruşturma konusu suçların en ağırına bakmakla görevli Yargıtay ceza dairesini numara itibarıyla izleyen ceza dairesi başkanı tarafından karar verilir. Suçun son numaralı ceza dairesinin görevine girmesi halinde talebi inceleme yetkisi Birinci Ceza Dairesi Başkanına aittir. Hâkim kararı gerektiren işlemlerde başkanın verdiği kararlara karşı yapılan itirazı numara itibarıyla izleyen ceza dairesi başkanı inceler. Son numaralı daire başkanının kararı, Birinci Ceza Dairesi Başkanı tarafından incelenir. İddianame hazırlanması hâlinde kovuşturma Yargıtay ilgili ceza dairesince yapılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Madde metni 690 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci maddesiyle yapılan değişikliğe uygun biçimde yeniden düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 43’üncü maddeye bağlı ek madde 5 ve ek madde 6 dâhil 22 ila 43’üncü maddeleri kapsamaktadır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, kanun hükmünde kararnamelerin içerdiği hükümlere ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, kanun hükmünde kararnamelerin Mecliste görüşülerek hukuk denetimine açılması imkânı sağlanıyor. Bu sırada iktidar partisi de bir OHAL döneminde çıkartılmış olan kanun hükmünde kararnameleri bir iki tane kanun metninden çıkarma önergesi dışında dokunmadan geçiriyor. Ne yapıldığıyla ilgili oy veren milletvekillerimiz mutlaka gerekli çalışmayı kendileri de yapıyorlardır ama örneğin, bir şüphelinin kaçak sayılmasını, bir OHAL dönemi için alınan bir yetkiyi şu anda Türk Ceza Kanunu’na, Ceza Muhakemeleri Kanunu’na dercediyoruz ve bundan sonra şüpheli hakkında bir soruşturma ve kovuşturma başlamış olması yeterli sayılıp kaçak sayılarak bir kaçak aranır gibi aranıp onun gibi tevkif edilmesi ve işleme tabi tutulması kanuna giriyor. Devraldığınız Türkiye’de hukuk açısından neler vardı, bugün Türkiye’yi getirdiğiniz noktada neler var, bunların kayda geçmesinin Meclis açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 680 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/805) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 449) (Devam)

BAŞKAN - 22’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 449 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 22’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Bülent Turan                                          Mehmet Doğan Kubat                                         Halil Eldemir

                                          Çanakkale                                                       İstanbul                                                          Bilecik

                                        Ramazan Can                                                 Hilmi Bilgin

                                           Kırıkkale                                                          Sivas

"MADDE 22- 18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununun 74 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Valinin teklifi ve İçişleri Bakanının uygun görmesi halinde, bu Kanunun mülga ek 16 ncı ve mülga ek 17 nci maddeleri ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun ek 15 inci maddesi çerçevesinde görevden ilişiği kesilmiş güvenlik korucuları operasyonel faaliyetler maksadıyla tekrar göreve çağrılabilirler. Ayrıca, gönüllü güvenlik korucuları da aynı usulle operasyonel faaliyetlerde görevlendirilebilirler. Bu şekilde görevlendirilenler, bu maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen harcırahtan ve yedinci fıkrasında belirtilen ek tazminattan yararlandırılırlar. Bu ödemeler dolayısıyla her ne ad altında olursa olsun kamudan aldıkları ödemelerden kesinti yapılamaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metni, 690 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 27’nci maddesiyle yapılan değişikliği içerecek şekilde düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 449 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 30’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Bülent Turan                                          Mehmet Doğan Kubat                                         Halil Eldemir

                                          Çanakkale                                                       İstanbul                                                          Bilecik

                                   Ahmet Sami Ceylan                                           Ramazan Can                                                 Hilmi Bilgin

                                             Çorum                                                         Kırıkkale                                                          Sivas

"MADDE 30- 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 12- Terör veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen ya da 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçları sebebiyle elkonulan, milli savunma veya iç güvenlik hizmetleriyle doğrudan ilgili silah, mühimmat, araç ve gereç ile sarf malzemesinin delil olarak saklanmasına gerek bulunmaması halinde, bu eşyaların Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığına tahsis edilmesi, mahallin en büyük mülki amiri tarafından soruşturma evresinde hakim veya kovuşturma evresinde mahkemeden talep edilebilir. Talep üzerine verilen kararlara karşı itiraz edilebilir. Soruşturma veya kovuşturma sonunda elkonulan eşyanın iadesine karar verildiği takdirde iadenin konusunu rayiç değer oluşturur. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Adalet, İçişleri, Maliye ve Milli Savunma Bakanlıklarınca müştereken çıkarılan yönetmelikle belirlenir. "

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metni, 690 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 18’inci maddesiyle yapılan değişikliği içerecek şekilde düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 43’e bağlı ek madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 43’e bağlı ek madde 6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Üçüncü bölüm, 47’nci maddeye bağlı ek madde 9, ek madde 10, ek madde 11 ve ek madde 12 ile 62’nci maddeye bağlı geçici madde 23 ve geçici madde 24 de dâhil 44 ila 65’inci maddeleri kapsamaktadır.

Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

44’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 449 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 44’üncü maddesinin (b) bendinde yer alan "Mevcut onüçüncü” ibaresinin "Onbeşinci” şeklinde ve aynı maddenin (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"c) Onyedinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Akademi bünyesindeki faaliyetlere yönelik olarak döner sermaye işletmesi kurulmuştur. İşletmeye onmilyon Türk Lirası sermaye tahsis edilmiştir. Bu tutar, Maliye Bakanlığının uygun görüşü ile artırılabilir. Başlangıç sermayesi Jandarma Genel Komutanlığı bütçesinden karşılanır. İşletmenin sermayesi, Jandarma Genel Komutanlığı bütçesine konulacak ödenekler, ayni yardımlar, faaliyet sonucu elde edilecek kârlar, bağış ve yardımlardan oluşur. Ödenmiş sermaye tahsis edilen sermaye tutarına ulaştıktan sonra, kalan yıl sonu kârı döner sermaye işletmesinin hizmetlerinde kullanılmak üzere ertesi yılın gelirine ilave edilir. 2547 sayılı Kanunun 58 inci maddesi çerçevesinde döner sermaye gelirlerinden tahsil edilen kısmın en az yüzde beşi, Akademi bünyesinde yürütülen bilimsel araştırma projelerinin finansmanı için kullanılır. Döner sermaye işletmesinin faaliyet alanları, gelir ve giderleri ile yönetimine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine İçişleri Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir. Bilimsel araştırma projelerine ilişkin ödenekler, Akademi senatosu tarafından gerekli görüldüğü takdirde her bir proje için avans verilmek suretiyle kullanılabilir.”

                                        Bülent Turan                                          Mehmet Doğan Kubat                                         Ramazan Can

                                          Çanakkale                                                       İstanbul                                                        Kırıkkale

                                        Halil Eldemir                                                 Hilmi Bilgin                                            Ahmet Sami Ceylan

                                             Bilecik                                                           Sivas                                                            Çorum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin matlabı, fıkra numaralarının mevcut durumuna uyumlu hâle getirilmekte, ayrıca 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 54’üncü maddesiyle yapılan değişiklikler metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

46’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 47’ye bağlı ek madde 9’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 47’ye bağlı ek madde 10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 47’ye bağlı ek madde 11’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İktidar partisi milletvekilleri “Kabul edenler…” derken lütfen ellerinizi kaldırınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Belki reddedecekler efendim, siz şey yapmayın.

BAŞKAN - Madde 47’ye bağlı ek madde 12’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 48 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 449 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 48’inci maddesinde yer alan “10” ibaresinin “15” şeklinde ve “sekiz” ibaresinin “üç” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Bülent Turan                                          Mehmet Doğan Kubat                                         Halil Eldemir

                                          Çanakkale                                                       İstanbul                                                          Bilecik

                                        Ramazan Can                                                 Hilmi Bilgin

                                           Kırıkkale                                                          Sivas

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

2803 sayılı Kanun’un geçici 9’uncu maddesinde 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 57’nci maddesiyle yapılan değişiklikler metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

50’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

51’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

52’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

53’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

54’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

55’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

56’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

57’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

58’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

59’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

60’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

61’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 62’ye bağlı geçici madde 23’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 62’ye bağlı geçici madde 24’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

63’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

64’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 449 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 65’inci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                        Bülent Turan                                          Mehmet Doğan Kubat                                         Halil Eldemir

                                          Çanakkale                                                       İstanbul                                                          Bilecik

                                        Ramazan Can                                                 Hilmi Bilgin

                                           Kırıkkale                                                          Sivas

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

678 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin aynı konudaki 30’uncu maddesine ilişkin önergenin kabul edilmesi nedeniyle ihtiyaç kalmayan bu madde metinden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde metinden çıkarılmıştır.

Üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Dördüncü bölüm, geçici madde 1 dâhil 66 ile 87’nci maddeleri kapsamaktadır.

Dördüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

66’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

67’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

68’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

69’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

70’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

71’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

72’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

73’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

74’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

75’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

76’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

77’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

78’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

79’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

80’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

81’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 449 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 81’inci maddesine “şirketin yönetim kurulu” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Bülent Turan                                          Mehmet Doğan Kubat                                         Halil Eldemir

                                          Çanakkale                                                       İstanbul                                                          Bilecik

                                        Ramazan Can                                                 Hilmi Bilgin

                                           Kırıkkale                                                          Sivas

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun Soma AŞ’nin ödemesi gereken tazminatlarla ilgili görevini yerine getirmediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, burada Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’yla ilgili bir ibare ekleniyor. Tabii, bu düzenleme içinde el konulan şirketlerle ilgili bu konuda bir tasarruf olmuş; Meclisin takdiri, o konuda bir şey yok. Ama Meclisin çıkardığı bir kanuna Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu uymuyor, buna dikkat çekmek gerekiyor.

Belki de milletvekillerimizin çoğu şunu sanıyordur: Soma’da faciadan sonra işsiz kalan 2.682 işçi ve 301 maden şehidinin aileleri şirketten hak ettikleri kıdem tazminatlarını aldı sanıyordur. Çünkü böyle bir kanun çıkardık biz, dedik ki: “Şirketin mal varlığına TMSF tarafından el konulur. Öncelikle işçi ödemeleri için bu mal varlığı satılır, ödenir.” Şimdiye kadar sadece 3 taksit ödendi 24 taksitten. TMSF bu görevini yerine getirmiyor, hem de nasıl getirmiyor biliyor musunuz? Şirketin kontrolündeki sarı sendika şirketle bir anlaşma yapıyor, metnini TMSF’ye yolluyor işçi adına imza atma yetkisini suistimal ederek ve diyor ki: “Biz aramızda anlaştık, 24 taksit hâlinde paralar ödenecek, siz bu malları satmayın.” TMSF malı satmıyor. 3 kere böyle anlaşma yaptılar, sadece birer taksit ödediler; söz verilen 24 ya da 36 taksitin sadece 3’ü ödendi, facianın üstünden bu kadar zaman geçti. Meclis kanun çıkardı, o dönem Doğan Kubat’ın katkıları vardı, bütün vekillerimizin, Sayın Grup Başkan Vekili Erkan Akçay’ın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Meclis sanıyor ki ben görevimi yaptım. TMSF, Soma AŞ’nin İstanbul’daki o koca koca binalarını gerekirse satıp işçinin alacağını, 301 maden şehidinin şirketten alacağı kıdem tazminatı haklarını -devletin ödediği tazminattan bahsetmiyorum- ve işsiz kalan 2.600 küsur işçiye ödemesi gereken paraları ödedi sanıyoruz, ödemediler. TMSF, şirket ve sarı sendika arasında bir Bermuda şeytan üçgeni kuruldu, millî iradeye karşı kumpas yapıyorlar, takla attırıyorlar ve hâlâ o insanların paralarını ödemiyorlar. Bu durumu Meclisin dikkatlerine sunuyorum TMSF’nin adı geçmişken.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özel.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 680 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/805) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 449) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 123’üncü maddesiyle yapılan ekleme metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

82’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

83’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 449 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 83’üncü maddesinde yer alan “(30.000)” ibaresinin “(40.000)” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Bülent Turan                                          Mehmet Doğan Kubat                                         Ramazan Can

                                          Çanakkale                                                       İstanbul                                                        Kırıkkale

                                        Halil Eldemir                                                 Hilmi Bilgin

                                             Bilecik                                                           Sivas

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 181’inci maddesiyle yapılan değişiklik metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

84’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

85’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 449 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Bülent Turan                                          Mehmet Doğan Kubat                                         Ramazan Can

                                          Çanakkale                                                       İstanbul                                                        Kırıkkale

                                        Halil Eldemir                                                 Hilmi Bilgin                                            Ahmet Sami Ceylan

                                             Bilecik                                                           Sivas                                                            Çorum

GEÇİCİ MADDE 1- (1) 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla yürütülmekte olan kovuşturmalarda, 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle mahkemelerin görev ve yetkisine ilişkin yapılan düzenlemeler nedeniyle görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilemez; bu davalara ilgili mahkemesinde bakılmaya devam olunur.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun hükmünde kararnamenin kanunlaşması nedeniyle teknik düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 86’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

87’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonunun redaksiyon talebi var sanırım.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Evet.

BAŞKAN - Buyurun.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, görüşülmekte olan 449 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Genel Kurulda kabul edilen değişiklik önergeleriyle birlikte kanunlaşacağından düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesi, ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır.

Takdirlerinize arz ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Talebiniz kayıtlara geçmiştir.

Redaksiyon işlemi kanunun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

Dördüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü açık oylamaya tabidir.

İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrasında “Başkanın gerekli görmesi halinde açık oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe bırakılabilir.” denilmektedir. Bu hüküm çerçevesinde -oturumu yöneten Başkan olarak- kanun hükmünde kararnamenin tümünün açık oylaması 1 Şubat 2018 Perşembe gününe bırakılmıştır. Belirtilen gündeki birleşimde gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmında kanun hükmünde kararnamenin tümünün açık oylaması yapılacaktır.

Bilgilerinize sunulur.

Sayın milletvekilleri, 2’nci sırada yer alan 681 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma ile İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

2.- 681 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma ile İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/804) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 450) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon Raporu 450 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu kanun hükmünde kararname İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, kanun hükmünde kararname tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Şimdi, kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal’ı kürsüye davet ediyoruz.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun hükmünde kararnamede Millî Savunma Bakanlığının askerî süreçlerdeki belirleyici ve yönlendirici konumunun yeniden tanımlanmasıyla ilgili düzenlemeleri içeren hususlar bulunmaktadır. Buna ilave olarak da diğer konu başlığı ise er ve erbaşlar ve askerî öğrencilerle ilgili bazı uyum düzenlemeleri yapılmıştır. Bunların kanunlaştırılmasını tartışacağız.

Bu vesileyle, geçmişten bugüne hain 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra yaşamış olduğumuz süreçte defalarca konuştuğumuz, bize de intikal eden, sizlerle de paylaştığımız mağduriyetlerin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini bir defa daha ifade etmek istiyorum. Sizler de biliyorsunuz, bu süreçte özellikle askerî öğrencilerle ilgili, er ve erbaşlarla ilgili birtakım şikâyetler gelmiştir. Tabii ki FETÖ’yle mücadelenin sulandırılmadan yapılması için bazı önlemler alınmalıdır ama bunu yaparken de ordu millet olan Türk milletinin çocuklarının asker olmak amacıyla, subay olmak amacıyla geldikleri bu okullarda da bunlarla ilgili adil düzenlemelerin yapılması, müktesep haklarının korunması konusunda da hassasiyet gösterilmesi gerektiğinin bir kez daha altını çizmiş olalım.

Değerli arkadaşlar, şu anda Afrin’de Zeytin Dalı Operasyonu devam ediyor; Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, güvenlik güçlerimiz kahramanca mücadele etmeye devam ediyorlar ve operasyon sürüyor. Bu kapsamda, bunu vesile ederek, şu anda onların moralini düzeltecek millî savunmayla ilgili bu kanun düzeltilirken de bazı çalışmaların yapılması gerektiğini, özellikle gazi sayılmayanlarla ilgili, harp malulleriyle ilgili, oralarda mücadele eden kahraman güvenlik kuvvetlerimizin aileleriyle ilgili birtakım taleplerin gündemde olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu vesileyle, bunların da bir an önce çözüme kavuşturulması hem mücadelenin selameti açısından hem de onlara olan şükran borcumuzu ifade etmek açısından önemlidir. Sadece subaylarımız değil astsubaylar, erbaşlar, sözleşmeli er ve erbaşlarımızın, ayrıca korucularımızın da birtakım talepleri bulunmaktadır hem özlük haklarıyla ilgili hem sosyal haklarıyla ilgili; bu taleplerin dikkate alınmasının yerinde olacağını düşünüyoruz.

Bu vesileyle, biraz daha geniş açıdan baktığımız zaman, bu mücadelede başka bir şey ortaya çıktı, birkaç gündür medya organlarında da yer alıyor: Bu operasyonda kullanılan silahların mühimmatlarının, mermilerinin yerli savunma sanayisiyle tedarik edildiğine dair birkaç gündür bunlarla ilgili yazıları okuyoruz ama bunun yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz değerli arkadaşlar.

Ben dün Orta Doğu Teknik Üniversitesinde bilişimle ilgili bir fuara katıldım ve burada da savunma sanayi kuruluşlarımız, teknoloji kuruluşlarımız yer alıyordu. Gerçekten de devam eden projelerle ilgili de önemli çalışmaların yapıldığını gördüm. ASELSAN’ın, HAVELSAN’ın, ROKETSAN’ın, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii TAI’nin, hepsinin çok yeni projeleri var. Bizim için bu bağımlılıktan kurtulmanın yolu hem uzay ve havacılıkla ilgili AR-GE çalışmalarını bir an önce hızlandırarak üretim yapar hâle getirmek, aynı zamanda da millî tedarik sistemini çok daha hızlı bir şekilde işler hâle getirmek ve bu ihalelerde birtakım teşvikleri de, teknoloji transferlerini de içerecek şekilde, Türkiye'nin lehine olacak şekilde bu düzenlemeleri yapmak gerekiyor. Gerçekten de imkân verildiği zaman, desteklendiği zaman Türk müteşebbisleri, yatırımcıları bu büyük projeleri gerçekleştirebiliyorlar ama burada siyasi irade, kararlılık, aynı zamanda da bu projelerin desteklenmesi ve teşvik edilmesi geliyor. Baktığımız zaman, bazı önlemleri erken almazsak ama silah sanayisinde de, diğer konularda olduğu gibi, dışa bağımlılığı maalesef azaltamıyoruz. O nedenle bunu bir vesile edip yeni gelişen teknolojilere bakarak hem savunma sanayisinde hem geleceğe yönelik olarak uzay araştırmalarında, havacılıkla ilgili araştırmalarda biraz daha ileri gitmemiz lazım. Burada karada kullanılan mühimmatları evet biz üretiyoruz ama daha ileri düzeyde birtakım çalışmaların yapılması gerektiğini de bu vesileyle sizlerin dikkatine sunmak istedim.

Gerçekten de, değerli arkadaşlarım, buradaki çalışmaların yanı sıra bilişimle ilgili, bilgi güvenliğiyle ilgili bir önceki KHK’de de yer alan bazı hususlar vardı. Bu konularda da yeni gelişmeler yaşanıyor bilişim teknolojileri, iletişim teknolojileriyle ilgili. Bunların güvenliğini de sağlayacak bazı çalışmaları bir an önce gerçekleştirmemiz gerekiyor. İşte, “2023” dedik, şurada az bir süre kaldı. Onun için yüksek teknolojiye, yeni ürünlere, yeni katma değerli ürünlere bizim öncelik vermemiz lazım ki önümüzdeki mücadelede daha üst sıralara doğru kayabilelim. Sadece gayrisafi yurt içi hasılamızı rakam olarak artırmak, belli bir düzeye getirmek yetmiyor. Onda da 2023 hedeflerinden biraz uzaktayız ama biraz daha yüksek teknolojili, yüksek katma değerli ürünlere dönmemiz lazım.

Bunun için de bu öncelikli sektörleri defalarca tartıştık. 25 tane öncelikli sektör kalkınma planı çerçevesinde belirlenmişti ama bu öncelikli sektörlerle ilgili uygulama aşamasında sıkıntılar devam ediyor. Kararları alıyoruz, önceliklendiriyoruz ama uygulanmasıyla ilgili de siyasi iradenin, bürokratların biraz daha hızlı davranması gerektiği bize gelen, sahadan gelen tepkilerden anlaşılıyor. Bu kapsamda önümüzdeki süreçte 2023, arkasından 2053 -fethin 600’üncü yıl dönümü, “süper güç” diyoruz- daha ileri gittik 2071; bu süreçlere doğru giderken de bilime, teknolojiye, yeni araştırma geliştirme tekniklerine öncelik vermemiz lazım. Aksi takdirde bu elimizdeki potansiyeli, genç, dinamik, eğitimli nüfusu daha doğru alanlara doğru, öncelikli alanlara doğru yönlendirme imkânını kaybederiz. Bu gelişmeler bizim için bir imkân olarak görülüyor ama bunu yapamadığımız zaman da, tam tersine, gelişmeler çok hızlı, baş döndürücü olduğu için aradaki açıkta kapanma tehlikesiyle karşı karşıyayız.

Bu nedenle baştan itibaren, ilkokuldan itibaren başlayarak bu alanlara da öğrencilerimizi yönlendirmemiz, bunun içinde üniversite-sanayi iş birliği dediğimiz çalışmayla ilgili alanlarda da çocukların niteliklerine göre, yeteneklerine göre yönlendirilmesini sağlayarak önümüzdeki süreçlerde bu öncelikli sektörler için de uzman elamanlar yetiştirmemiz lazım. Maalesef, hepimiz bakıyoruz “Üniversite mezunu var.” diyoruz ama ara eleman, teknik eleman, tekniker sıkıntısı çeken birçok sektör var.

Önümüzdeki öncelikli sektörleri belirleyerek bunlarla ilgili yükseköğretimde de bir reform gerçekleştirmemiz lazım. Aksi takdirde geçici başarılarla, geçici rakamlarla, büyüme rakamlarının bir yüksek çıkmasıyla, iki çeyrekte yüksek çıkmasıyla övünmek bizi bir yere götürmüyor. Yani yapısal önlemleri her alanda almamız lazım ki bu aradaki gecikmeyi de, hedeflerdeki uzaklaşmayı da kapatmamız lazım. Bunun tek yolu, yeni bir sanayi anlayışı, yeni bir iletişim bilişim teknolojilerine, yüksek teknolojilere, AR-GE’ye yatırım yapma anlayışı ve bunları ön plana çıkararak hem eğitim alanıyla hem de yatırımla özel sektörü destekleyerek kamu kurumlarıyla birlikte bir sinerji yaratmaktan geçiyor. Aksi takdirde bunlarla uğraşıp dururuz.

Bu arada az önce TMSF’yle ilgili de madde geçince arkadaşlarımız tartıştılar. Maalesef, bu kurumsal yapıda da bazı değişiklikler yapılması gerekiyor çünkü daha önce de defalarca belirttim, çok farklı kurumlar, bu TMSF bünyesine alınıyor ama oraların yönetimine atadığımız arkadaşlarımız, o şirketlerle ilgili uzmanlık alanından olmuyor; kamudan, belli yerlerden, hazineden, maliyeden temsilci atıyoruz ama profesyonel bir şirket gibi yönetmek gerekiyorsa orada da uzmanlık niteliklerini aramamız lazım. Kalkıp avukatlarla on beş sene önceden, yirmi sene önceden kalmış 5 liralık, 10 liralık faturaların takibiyle uğraşıyor. Onun yerine, bu sektörleri yaşatmak için yeni yatırımları, yeni alanları daha verimli hâle getirecek çalışmalar yapılmalı. Aksi takdirde, bu gelişme imkânının, teknolojik gelişmelerin bize sağladığı nimetlerden faydalanamayız.

Bu vesileyle, yeniden, Türk Silahlı Kuvvetlerimize, devletimize başarılar diliyoruz, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz, geride kalanlara da başarılar talep ediyoruz, temenni ediyoruz. İnşallah, bu operasyon da başarıyla sonuçlanacak. Arkasından Münbiç’e, Fırat’ın doğusuna doğru ilerleyen bir çalışmayı kararlılıkla Türk Silahlı Kuvvetlerimiz devam ettirecektir.

Tekrar teşekkür ediyor, kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Günal.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş...

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle ilgili söz almış bulunmaktayım.

Şimdi, doğrusu, kanun hükmünde kararnamelerin ne getirdiğini, ne götürdüğünü, OHAL’le birlikte nasıl bir ortam oluşturulduğunu buradan çok söyledik ama 20 Temmuz 2016’dan bu yana nihayet, Anayasa’yı ihlal bir nebze de olsa Hükûmet tarafından sözde hafifletiliyor. “Sözde” diyorum çünkü burada kanun hükmünde kararnameleri aslında tartışmıyoruz; şu anda bu kanun hükmünde kararnamelerin ne getirdiğini, ne götürdüğünü, OHAL’le birlikte KHK’lerle yüzbinlerce, milyonlarca insanın nasıl mağdur edildiğini, bir cendere içine sokulduğunu yine tartışmıyoruz. Tümüyle usule uygun bir görüşme var. Bu usule uygun görüşme bile on sekiz ay sonra yapıldı.

Şimdi ne diyor Anayasa 91? Anayasa 91’e göre “Kanun hükmünde kararnameler otuz gün içinde Türkiye Büyük Millet Meclisine gelir.” deniyor. Buna rağmen Hükûmet alışkanlık yaptığı üzere “Anayasa’yı takmıyorum.” diyor. “Bu Anayasa beni ilgilendirmiyor, ben bağlı değilim.” diyor. Kanunları, mesela şu anda 680 sayılı KHK askerî mahkemelerle ilgili kanunu, hâkimlik teminatıyla ilgili, ceza yargılamasıyla ilgili, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’yla ilgili yüzlerce değişiklik yapıyor. Bu değişikliklerin her biri aslında binlerce ihlali içeriyor; binlerce, yüzbinlerce can yakıyor ve yargıyı, yargı bağımsızlığını, tarafsızlığını, kanunları tümüyle yok ediyor.

Fakat, biz ne yapıyoruz? Burada, sadece geneli üzerinde on dakika bir konuşuyoruz ve Hükûmet sıraları her zaman olduğu gibi ilgi göstermiyor ve bu kanun hükmünde kararnameleri “Nasıl olsa Bakanlar Kurulu çıkarmış, Mecliste tartışmadan geçelim.” gibi bir yaklaşım var. Oysaki Anayasa bunu demiyor. Anayasa diyor ki: Asıl kanun koyucu, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi ve OHAL geçicidir, istisnaidir. Kanun koyma yetkisi olan Meclis bunu mutlaka görüşmeli, tartışmalı; ne getiriyor, ne götürüyor; hangisi Anayasa’ya uygun, hangisi aykırı, mağduriyetleri nedir? Bunu çok çok önemsediği için bir tahdit koyuyor, bir süre sınırı koyuyor. Bu süreye uyulmadığı gibi, burada yapılan tartışmalar da Anayasa’nın emrettiği kurallara göre yapılmıyor.

Peki, biz burada ne yapıyoruz? Demin bir tane kanun hükmünde kararname geçti. Daha önce 5 tane gelmişti, şimdi 25 tanesine öncelik verildi. Burada bu usulen el kaldırıp indirmeyle kabul edilen kanun hükmünde kararnameler nelere yol açacak? Nelere yol açtı, olan oldu şimdiye kadar? Yüzbinlerce ihraç, yüzbinlerce kamu emekçisinin sosyal idamına imza atıldı. İnsanlar adı konulmadan ekonomik yoksunluğa, yoksulluğa, işsizliğe ve üstüne üstlük dayanaksız bir şekilde mahkûm edildi. Buna yargı yolu kapalı.

OHAL Komisyonu kuruldu, Başbakan garip bir şekilde, herkes hukuk bilmiyor gibi -kendisi bilmiyor herhâlde- diyor ki: “OHAL Komisyonuyla yargı yolunu açtık.” Ey Başbakan, sen OHAL’le, KHK’yle yargı yolunu kapattın, OHAL Komisyonuyla da yargı yolunu kapatıyorsun, açmıyorsun. Şimdi, aynen KHK’ler gibi… KHK’ler buradan geçince tek bir esprisi var, sonucu var, artık kanun yolu açılacak yani KHK mağduru yurttaşlar yargıya gidebilecekler. Sadece KHK olduğu zaman yargıya gidemiyor. Peki, hangi yargıya gidecek? İhraç edilen, işsiz kalan, derneği kapatılan, vakfı kapatılan, tutuklanan, işkenceye uğrayan, teşhir edilen yüz binlerce insan ve etkilenen milyonlarca insan hangi yargıya gidecek? KHK’lerle içi boşaltılan, askıya alınan kanunlarla kurulan yargıya gidecek. Kararları tanınmayan yargıya gidecek. Anayasa Mahkemesine gidecek. Anayasa Mahkemesinin bir hükmü var mı bu ülkede? “Kaldı.” diyebilecek olan var mı? Bence yok. Şahin Alpay ve Mehmet Altan dosyası… Hâlâ tutukluluğa itirazlar reddediliyor. Anayasa Mahkemesi derhâl tahliye konusunda karar verdi ama yerel mahkeme, hiçbir hakkı olmadığı hâlde kendi yetkisini aşarak, Hükûmete yaslanarak Anayasa Mahkemesine kafa tutuyor. Şimdi, bu yargıya biz “tarafsız ve bağımsız” der miyiz? Diyemeyiz tabii ki. Başbakan Yardımcısı Sayın Bozdağ çıkıp dedi ki: Alpay ve Altan kararında Anayasa Mahkemesi yetkisini aşmıştır, esasa girmiştir. Ey Sayın Bozdağ, daha önce Demirtaş dosyasında Anayasa Mahkemesi onlarca sayfa içeriğe girdi, esasa girdi, yerel mahkemelere talimat verdi, o zaman niye destekledin, niye karşı çıkmadın esasa girdin diye? Demek ki “Anayasa Mahkemesi kendi talimatlarımı yerine getirirse kararlarına uyarım, getirmezse uymam.” keyfiyeti var.

İşte, bu nedenle, bu kanun hükmünde kararnamelerin bugün burada görüşülmesinin, daha doğrusu, görüşülmüş gibi yapılmasının Halkların Demokratik Partisi olarak bizim için hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur. Biz OHAL'e de karşıyız, kanun hükmünde kararnamelerin tümüne de karşıyız. Hepsinin behemehâl geri çekilmesi gerekiyor.

Bu kanun hükmünde kararnameler, hukuk devleti ilkesini askıya almıştır, yargı tarafsızlığını ve bağımsızlığını yok etmiştir. Kişi özgürlüğü ve güvenliği tarihe karışmıştır. İşkence, günlük sistematik bir rutin hâline dönüşmüştür. Siyasi saiklerle yapılan operasyonlar rutinleşmiştir. Emir ve talimatlarıyla ve çıkardıkları kararnamelerle hayatın, toplum yaşamının her alanına müdahale etme yetkisini kendinde gören bir iktidarla karşı karşıyayız. Buna “faşizm” diyorlar, buna “diktatörlük” diyorlar, biz de böyle söylüyoruz ama biz söyledikçe birileri diyor ki: “Hayır efendim, biz demokrasiye bağlıyız.” “Demokrasiye bağlıyız.” demekle demokrasiye bağlı olunmuyor. Demokrasiye bağlı olmak, gereğini yapmakla ilgilidir.

Şu anda Hükûmet -yani sonraki, bugün zaman kalmadı, bunu arkadaşlarım değerlendirmiştir- bu sefer savaş karşıtlığını suç hâline getirdi. Böyle bir şey yok, dünyada yok. Bugün -bilmiyorum Sayın Aktay burada mı- Sayın Aktay bir açıklamasında savaş karşıtlığının iki yüzlü, sahtekâr ve tutarsız bir duruş olduğunu söylüyor. Biz aynı şeyi savaş yanlılığı için söylüyoruz. Savaş karşıtlığı, Birleşmiş Milletler ilkesidir, insanlık ailesinin vardığı noktadır barış savunuculuğu. Barış içinde yaşama hakkı, en ulvi haklardan biridir ve bunu yerine getirmesi gereken bu sorumluluk da devletindir. Biz savaşı kutsayanlar değiliz, biz barış içinde yaşamı savunan bir partiyiz ve bu konudaki ilkeselliğimiz her yerde devam ediyor.

ALİM TUNÇ (Uşak) – Belli oluyor. Hendekleri savunuyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Dün utanç verici bir şekilde Türk Tabipleri Birliğinin Merkez Konseyi üyeleri alındı. Ne demişler biliyor musunuz? “Her çatışma, her savaş fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açacak büyük bir insani dramı da beraberinde getirir. Türk Tabipleri Birliği.” Biz bu sözlerin altına imza atmayacak insan bilmiyoruz aslında. Her insan bu sözlerin altına imza atar. Bugün öyle bir aşamaya geldi ki hayat kurtaran, hepimizin canının emanet edildiği doktorlar savaş karşıtı diye “vatan haini” ilan ediliyor. Bu, Hükûmetin geldiği açmazın, geldiği çıkmazın artık bütün dünyaya ilan edilmesidir. Tabiplerin düşüncesi ne olursa olsun, hangi siyasi partiye taraf olurlarsa olsunlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, toparlayabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Biz bunun AKP iktidarının politikalarını desteklemeyen herkes için ilan edilen bir tutum olduğunu biliyoruz. Gerçekten haberler savaş bülteni olarak çıkıyor ama çocuklarımız, gençlerimiz, insanlar bu savaşta can veriyor. Bu savaşı destekleyenler, o ölümlere, o bebelerin bombalanmasına da “evet” diyor. Bu konuda artık daha fazla manipülasyona ihtiyaç yok. Türk Tabipleri Birliği olsun, buna karşı olan diğer sivil toplum örgütleri, demokratik muhalefet aslında yarın hepimizin, önünde eğileceği bir olgunlukta ve basirettedirler. Bu nedenle yarını düşünerek savaş yanlılığını bu kadar abartmayın, sonra pişman olursunuz, toplumun yüzüne bakamazsınız diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli) – Savaş altı yıldır sürüyor. Türk Tabipleri Birliği şimdi mi açıklama yapıyor?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Beştaş.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.48

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

450 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Dursun Çiçek konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Tabii, kanun hükmünde kararnamelerin büyük çoğunluğunun Silahlı Kuvvetlere yönelik, güvenlik kuvvetlerine yönelik düzenlemeler olduğunu biliyoruz ama bunların çoğunun OHAL kapsamında Meclisten alınan yetkiyle ilişkili olmadığını da hepimiz biliyoruz.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir asırlık emir komuta sistemini, eğitim kurumlarını, askerî sağlık birimlerini, Silahlı Kuvvetlere dahi sormadan, komisyonlara getirmeden, uzmanlara danışmadan, kararnamelerle değiştirdiniz. Şimdi de aynı Silahlı Kuvvetlerden, önce Fırat Kalkanı Harekâtı, sonra da Zeytin Dalı Harekâtı kapsamında yurt savunması için, terörle mücadele için başarı istiyoruz, görev istiyoruz. Tabii ki bu görevi yapacaklar, bu görevi başarıyla yapıp memleketimize, ülkemize dönecekler. Ancak, bir öz eleştiri yapmamız lazım. Şimdi, kuvvet komutanları Genelkurmay Başkanıyla beraber bölgede dolaşıyorlar. Bu kuvvet komutanlarını Genelkurmay Başkanından ayırıp Millî Savunma Bakanına bağlamak için neler yaptınız ama alandaki uygulamaya baktığımızda bunun mümkün olmadığını hepimiz gördük. İnşallah bu hatadan dönersiniz, Genelkurmay ile kuvvet komutanları arasındaki ilişkileri, emir komuta birliğini tekrar sağlarsınız yoksa biz iktidara geldiğimizde, askerî okullar dâhil, sağlık birimleri dâhil, emir komuta birliği dâhil, Türkiye’nin bir asırlık cumhuriyet tecrübesini yine yasalarla geri taşıyacağız, geri alacağız.

Şimdi, askerî liseleri kapattık. Bunun bir temeli olabilir, o yaşta gençlerin askerî disiplin altında, silah altında olmasını bilimsel olarak tartışabiliriz ancak önce bunları kapatıp sonra bu tesislerin, bu asırlık kurumların ne olacağına karar verme aşamasında tekrar harp okullarının hazırlık sınıfı olarak açılması, bir noktada, yanlış atılmış adımdan geri dönmektir. Biz bunun devamını istiyoruz; askerî okulların, harp okullarının, askerî liselerin tekrar açılmasını istiyoruz. Bunu da siz açmazsanız, biz milletimize, Silahlı Kuvvetlerimize, ordumuza söz verdik, iktidara geldiğimizde bu okulları, bu yüz yıllık, asırlık okulları, eğitim kurumlarını tekrar cumhuriyete kazandıracağız.

Tabii, bu okulları kapatırken burada eğitim gören, milyonlarca lira eğitim masrafı yaptığımız, umut dağıttığımız bu gençleri fişledik “Sizi FETÖ mensubu insanlar seçti.” diye ellerine birer kâğıt parçası verdik ve üstüne de “Kanun hükmünde kararnameyle atılmıştır.” diye bir de suçladık. Bu gençler, 30-40 bin genç şu an mağdur durumda; ailelerinin eline bakıyorlar, üniformalarını ve umutlarını geri istiyorlar. Ancak defalarca başvurmamıza rağmen, Sayın Bakan dâhil, bütün yetkililerle görüşmemize rağmen “Bunların yüzde 90’ı FETÖ’cü, yüzde 10’u için de bu işe biz girmeyiz.” diyorlar. Şimdi, yeni harp okulu öğrenci adayları, uzman adayları, astsubay adayları alınıyor. Onlara uygulanan sistem neyse, onlara uygulanan soruşturma usulleri neyse bu gençlere de uygulayın, bunlar göreve hazır. Silahlı Kuvvetlerin en önemli ihtiyacı, genç, eğitimli, azimli personel ihtiyacı. Bunlar göreve hazır. Bunlar için de, yeni alınan adaylar gibi, bütün süreçleri yapalım. Bu gençleri, FETÖ’cüler ile masumları birbirinden ayıralım ve Silahlı Kuvvetlere kazandıralım. Bu gençlere tekrar üniformalarını ve umutlarını geri verelim.

Bu konuyu Anayasa Mahkemesine taşıdık. İdari yargıda hak arayanlar var. Ama bütün bunlar gecikeceği için mağduriyet çok daha artacaktır. Tek istedikleri güvenlik soruşturması. Yeni alınan askerî öğrencilere neler uygulanıyorsa, bütün testlerden, soruşturmalardan geçmeye hazır olan bu gençlerin çığlığına ses verelim.

Tabii, bunları, harp okullarını Millî Savunma Üniversitesi adı altında birleştirdik. Harp okullarının birleştirilmesi ortak bir üslup ve dil kullanılması açısından faydalı olabilir ancak bunları esas personel ihtiyacı açısından kuvvet komutanlıklarından koparmak aslında sisteme büyük zarar vermektedir. Dolayısıyla eğitim yönünden, en azından eğitim müfredatları yönünden kuvvet komutanlıklarının kuvvet harp akademilerine bağlantısının tekrar kurulması lazım. Bu da önümüzdeki süreçte büyük bir zafiyet yaratacaktır. Bu ilişkinin kurulması için de önce Savunma Bakanlığını, sonra da iktidarı göreve davet ediyoruz.

Askerî hastaneler… Zaten Silahlı Kuvvetler bundan on beş yıl önce bütün askerî tesisleri “Sağlık Komutanlığı” diye bir komutanlıkta birleştirmişti. Şimdi, bu komutanlığı Genelkurmaydan alıp Millî Savunma Bakanlığına bağlamak yerine bunu Sağlık Bakanlığına dağıtmak ve Sağlık Bakanlığının, sıradan, herkese hizmet veren ünitesi hâline getirmek, özellikle terörle mücadele eden, bu zor coğrafyada ülkenin güvenliğini sağlayan askerlere, güvenlik kuvvetlerine, hatta yurt dışından gelen itibarlı misafirlerin tedavi olduğu GATA’yı düşünürsek, hepsine, tarihimize bir ihanettir. Dolayısıyla bu da yanlış karardır, bunun da bir an önce düzeltilmesi lazım. Burada yetişmiş uzman hekimlerin hepsi sivil hastanelere geçmiştir, istifa etmiştir. Bu kayıpların bir an önce karşılanması gerekiyor.

Şimdi, tayin terfiyi Millî Savunma Bakanlığına bağladık. Sicil üstü değerlendirmeyi askerler, tayin terfiyi Bakanlık yapıyor. İki başlı bir ordu yarattık, iki başlı bir güvenlik kuvvetleri yarattık. Sahil Güvenlik ile Jandarmayı Silahlı Kuvvetlerden kopardık. Niye? Darbe yapmasın diye. Darbe yapan, darbeye kalkışan hainler kim? Emir komuta birliği yok, Silahlı Kuvvetlerle ilgisi yok. Yıllardır siyasi iktidarların göz yumması sonucu, destek vermesi sonucu orduya sızmış, devletin kurumlarına sızmış bu hainleri bu şekilde önlemek mümkün değildir. Yarın, aynı yöntemleri kullanırsak başka bir örgüt aynı suçları işleyecek ve millî iradeye karşı, millî orduya karşı kalkışma içine girecektir. Dolayısıyla teşhisi iyi koymamız lazım. Bu iki başlılığı da ordudan kaldırmamız gerekiyor.

Özlük hakları… Tabii, yargıçlara özlük hakları konusunda çok iyi bir iyileştirme yapıldı. Bunu takdirle karşılıyoruz çünkü devletin temel kurumu yargı ayağa kalkmalı, cumhuriyetin kurumu hâline gelmeli, hak ve adalet dağıtır hâle gelmeli, iktidarın baskısından kurtulmalı. Aynı şeyi güvenlik kuvvetleri için de talep ediyoruz. Şimdi “Git, Afrin’de, Irak’ta, Suriye’de çarpış, şehit ol, ülkenin güvenliğini sağla.” diyoruz ama geride kalan çocuklarına, ailesine maddi olarak yeterli bir hayat seviyesi sağlayacak bir geliri bu gençlerimize, bu vatansever evlatlarımıza fazla görüyoruz. Daha önce de söyledik, tekrar söylüyorum: Bakanlığı, iktidarı, güvenlik kuvvetlerinin özlük haklarını iyileştirmeye davet ediyorum, bir kez daha davet ediyorum. Yoksa bu gençlerin vebali iktidarın boynunadır.

Şimdi, şehitlerimiz var, gazilerimiz var; gönül istiyor ki hiç olmasın, hiç gelmesin. Ancak bunların, parça parça getirilen, ihtiyaca göre getirilen yasalarla ayrı ayrı düzenlendiğini biliyoruz. Eşitlik yok, bunlar arasında farklılıklar var, büyük sıkıntılar var. Her gün onlarca şehit ve gazi yakınıyla görüşüyoruz. Eğitimleri uygun olmadığı için vasıflarına, onurlarına uygun olmayan görevlerde kullanılıyorlar. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis Başkanlığına sunduğu tek temel yasayı bir an önce Meclise getirip yasalaştırmak için muhalefet olarak hazırız. İktidarın bu konuda samimi desteğini bekliyoruz.

Türk Silahlı Kuvvetleri dışarıda, özellikle peşmergeyle Kuzey Irak’ta yıllarca operasyon yaptı ama biz peşmergenin adını hiç devlet televizyonlarında Cumhurbaşkanının ağzından duymadık. Aynı şeyi biz Kıbrıs’ta, Barış Harekâtı’nda mücahitlerle yaptık; Anadolu’da, güneydoğuda korucularla yapıyoruz ama burada önde olan, ismi yâd edilen hep Mehmetçik’tir, hep güvenlik kuvvetleridir, askerimizdir, polisimizdir. Şimdi Suriye’de bunun hilafına Özgür Suriye Ordusunu ön plana çıkarmak, Mehmetçik’i geri plana atmak aslında etik de değildir, tarihî birikimlerimize de uygun değildir. O açıdan, ÖSO ile Mehmetçik’in tartışma ortamına çekilmesi iktidarın bu konudaki yanlışlarından kaynaklanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN ÇİÇEK (Devamla) – Bu konuyu yanlış buluyoruz ve düzeltilmesini istiyoruz.

Meclisi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çiçek.

Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 28’inci maddeleri kapsamaktadır.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 46’ncı maddeye bağlı geçici madde 42, geçici madde 43 ve geçici madde 44 ile 51’inci maddeye bağlı ek geçici madde 95 ve ek geçici madde 96 dâhil 29 ila 52’nci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 450 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma ile İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 30’uncu maddesinde yer alan “20 yılı” ibaresinin “8 yılı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Mehmet Muş                                         Mehmet Doğan Kubat                                    İbrahim Halil Yıldız

                                            İstanbul                                                         İstanbul                                                        Şanlıurfa

                                    Kerem Ali Sürekli                                            Necip Kalkan                                              Erdoğan Özegen

                                              İzmir                                                             İzmir                                                            Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 33’üncü maddesiyle yapılan ibare değişikliği metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

43’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 46’ya bağlı geçici madde 42’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 46’ya bağlı geçici madde 43 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 450 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma ile İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 46’ncı maddesine bağlı geçici 43’üncü maddede yer alan “10 saati” ibaresinin “20 saati” şeklinde değiştirilmesini az ve teklif ederiz.

                                        Mehmet Muş                                         Mehmet Doğan Kubat                                    İbrahim Halil Yıldız

                                            İstanbul                                                         İstanbul                                                        Şanlıurfa

                                     Erdoğan Özegen                                             Necip Kalkan                                            Kerem Ali Sürekli

                                              Niğde                                                            İzmir                                                             İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 35’inci maddesiyle yapılan ibare değişikliği metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda madde 46’ya bağlı geçici madde 43’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 46’ya bağlı geçici madde 44’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

47’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

48’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

50’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 51’e bağlı ek geçici madde 95’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 51’e bağlı ek geçici madde 96’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

52’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Üçüncü bölüm 53 ila 72’nci maddeleri kapsamaktadır.

Üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

53’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 450 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma ile İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 53’üncü maddesiyle 2629 sayılı Kanun’un 7’nci maddesinin (d) fıkrasına eklenen bendin numarasının “(3)” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Mehmet Muş                                         Mehmet Doğan Kubat                                    İbrahim Halil Yıldız

                                            İstanbul                                                         İstanbul                                                        Şanlıurfa

                                     Erdoğan Özegen                                             Necip Kalkan                                            Kerem Ali Sürekli

                                              Niğde                                                            İzmir                                                             İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Teselsülü sağlamak amacıyla düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 53’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

54’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

55’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

56’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

57’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

58’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

59’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

60’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

61’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

62’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

63’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

64’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

66’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

67’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

68’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

69’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

70’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

71’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

72’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 450 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma ile İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 72’nci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                        Mehmet Muş                                         Mehmet Doğan Kubat                                       Erdoğan Özegen

                                            İstanbul                                                         İstanbul                                                          Niğde

                                        Necip Kalkan                                            Kerem Ali Sürekli                                       İbrahim Halil Yıldız

                                              İzmir                                                             İzmir                                                          Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

678 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 20’nci maddesi bu maddedeki eklemeyi de içerecek şekilde kanunlaştığından, ihtiyaç kalmayan madde taslaktan çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Madde metinden çıkarılmıştır.

Üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Dördüncü bölüm 73 ila 100’üncü maddeleri kapsamaktadır.

Dördüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

73’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

74’üncü maddede bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 450 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma ile İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 74’üncü maddesinde yer alan “sağlık sebebi hariç” ibaresinin “disiplin kurulları tarafından verilen cezalar ve sağlık sebepleri hariç” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Mehmet Muş                                         Mehmet Doğan Kubat                                       Erdoğan Özegen

                                            İstanbul                                                         İstanbul                                                          Niğde

                                        Necip Kalkan                                            Kerem Ali Sürekli                                       İbrahim Halil Yıldız

                                              İzmir                                                             İzmir                                                          Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 104’üncü maddesiyle yapılan değişiklik metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

75’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

76’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

77’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

78’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

79’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

80’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

81’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

82’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

83’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

84’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

85’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

86’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

87’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

88’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

89’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

90’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

91’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 450 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma ile İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 91’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Mehmet Muş                                              Erdoğan Özegen                                             Necip Kalkan

                                            İstanbul                                                          Niğde                                                            İzmir

                                 Mehmet Doğan Kubat                                     Kerem Ali Sürekli                                       İbrahim Halil Yıldız

                                            İstanbul                                                           İzmir                                                          Şanlıurfa

“MADDE 91- 6413 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiş, aynı maddenin ikinci ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde ve üçüncü fıkrasında yer alan “Genelkurmay Başkanının” ibaresi “Genelkurmay Başkanı veya Milli Savunma Bakanının” şeklinde değiştirilmiştir.”

“Yükümlülük veya sözleşme süresi sona ermeden Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası alan personel, kalan yükümlülük veya sözleşme süresince Milli Savunma Bakanlığı ve/veya Türk Silahlı Kuvvetleri nam ve hesabına verilen eğitimler, kurslar ve seminerler sonucunda elde ettikleri diploma, sertifika, uzmanlık belgesi, kurs bitirme belgesini kullanamazlar ve bunlara bağlı olarak herhangi bir meslek icra edemezler.”

“(2) Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası; Milli Savunma Bakanlığı ve kuvvet komutanlıklarında oluşturulacak yüksek disiplin kurulları tarafından verilir. Kararlar, ilgisine göre Milli Savunma Bakanı veya ilgili kuvvet komutanı onayı ile yerine getirilir. General ve amiraller hakkında ise Genelkurmay Başkanlığında teşkil edilecek yüksek disiplin kurulu tarafından verilir ve yerine getirilir.”

"(4) Kuvvet komutanlıklarında teşkil edilecek yüksek disiplin kurulları; kurmay başkanının başkanlığında personel, istihbarat, harekât, lojistik ve genel plan ve prensipler başkanları, tayin dairesi başkanı, hukuk hizmetleri başkanı veya hukuk müşaviri ile yüksek disiplin kurulu işlemlerinin yürütülmesinden sorumlu şube müdüründen oluşur. Genelkurmay Başkanlığı Yüksek Disiplin Kurulu; Genelkurmay Başkanının başkanlığında kuvvet komutanları ile Genelkurmay İkinci Başkanı, Genelkurmay Personel Başkanı ve Genelkurmay Hukuk Hizmetleri Başkanından oluşur. Milli Savunma Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatında görevli personel hakkında karar vermek üzere teşkil edilecek Milli Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu; Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında personel ve hukuk hizmetlerinden sorumlu müsteşar yardımcıları ile Personel Genel Müdürü ve Hukuk Müşavirinden oluşur. Yüksek disiplin kurullarında kararlar oy çokluğu ile alınır. Oylar dağılırsa, hakkında tahkikat yapılanın en çok aleyhinde olan oy, çoğunluk elde edilinceye kadar kendisine daha yakın olan oya tabi olur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 168 inci maddesi ve 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 114 üncü maddesiyle yapılan değişiklikler metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 92’de bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 450 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma ile İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 92’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Mehmet Muş                                         Mehmet Doğan Kubat                                    İbrahim Halil Yıldız

                                            İstanbul                                                         İstanbul                                                        Şanlıurfa

                                     Erdoğan Özegen                                             Necip Kalkan                                            Kerem Ali Sürekli

                                              Niğde                                                            İzmir                                                             İzmir

"MADDE 92- 6413 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(1) Aşağıda belirtilen durumlar disiplinsizliği alışkanlık hâline getirme olarak kabul edilir ve bu durumlarda sözleşmeli subay ve astsubaylar hariç subaylar ve astsubaylar hakkında ayırma cezası verilebilir.

a) En son alınan disiplin cezasının kesinleştiği tarihten geriye doğru son bir yıl içinde onsekiz disiplin cezası puanı veya en az iki farklı disiplin amirinden toplam oniki defa veya daha fazla disiplin cezası almak.

b) En son alınan disiplin cezasının kesinleştiği tarihten geriye doğru son beş yıl içinde otuzbeş disiplin cezası puanı veya en az iki farklı disiplin amirinden toplam yirmibeş defa veya daha fazla disiplin cezası almak.”

"(3) Disiplin ceza puanına bağlı olarak ayırma cezası verilmesi istemiyle gelen dosyaların incelenmesi sonucunda yüksek disiplin kurulunca, cezaların usulüne uygun verilmediğine veya ceza tayininde objektiflikten uzaklaşıldığına kanaat getirilirse verilen cezaların tamamının veya bir kısmının kaldırılmasına yahut personelin görev yerinin değiştirilmesine ve durumunun bir yıllık deneme süresi sonunda yeniden incelenmesine karar verilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

690 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 14’üncü maddesiyle yapılan değişiklik metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

93’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

94’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

95’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

96’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

97’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

98’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

99’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

100’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Sayın Başkan, redaksiyon için söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Sayın Başkanım, görüşülmekte olan 450 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname Genel Kurulda kabul edilen değişiklik önergeleriyle birlikte kanunlaşacağından, düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunmayla İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesine ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır.

Takdirlerinize saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Talebiniz kayıtlara geçmiştir.

Redaksiyon işlemi kanunun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

Dördüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümünün açık oylaması 1 Şubat 2018 Perşembe gününe bırakılmıştır. Bilgilerinize sunulur.

3’üncü sırada yer alan, 682 Sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

3.- 682 Sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/808) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 452) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon Raporu 452 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu kanun hükmünde kararname İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir.

Bu nedenle, kanun hükmünde kararname, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde ilk konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Oktay Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 682 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle ilgili olarak görüşlerimizi arz etmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun hükmünde kararname, Bakanlar Kurulunun Anayasa ve yasama organından aldığı sınırlı yetkiye dayalı olarak yaptığı ve sonrasında yasama organının denetimine tabi olan normlar hiyerarşisinde kanun gücünde olan düzenleyici bir işlemdir.

Bakanlar Kurulunca çıkartılan kanun hükmünde kararnamede üç önemli hâli kısaca açıklamakta fayda mülahaza ediyoruz. Bunlardan birisi yetkilendirme. Bakanlar Kurulunun yetkisi sınırlandırılmıştır. Olağan dönemlerde Bakanlar Kuruluna verilen yetki sınırları içinde olağanüstü hâl ile sıkıyönetim hâlinde ise doğrudan Anayasa’nın verdiği yetkiye dayalı olarak Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kanun hükmünde kararname çıkarabilmektedir.

İkinci olarak, sınırlılık ya da sınırlandırılmış hususu: Olağan dönemlerde çıkarılan kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen yetki kanunuyla verilmekte olup yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını göstermektedir. Ancak olağan dönemlerde kanun hükmünde kararnameyle temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasi haklar ve ödevler bağlamında düzenleme yapılamayacağı Anayasa’nın 91’inci maddesince kabul edilmiştir. Olağanüstü dönemlerde Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir.

Üçüncü olarak da yasama organının denetimi ki Anayasa’da hem olağan hem de olağanüstü dönemlerde çıkartılacak kanun hükmünde kararnamelerin yasama organının denetimine tabi olduğu hükme bağlanmıştır. İster olağan dönemlerde ister olağanüstü dönemlerde çıkarılmış olsun, kanun hükmünde kararnameler Resmî Gazete’de yayımlandıktan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmak zorundadır. Şayet yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmaz ise kanun hükmünde kararname, Anayasa hükmü gereği kendiliğinden yürürlükten kalkmaktadır.

Anayasa’da olağanüstü hâl dönemlerinde kanun hükmünde kararname çıkartabilmek için yetki kanununa gerek görülmemiş, olağanüstü hâlin özelliği nazara alınarak bizzat Anayasa, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanacak Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermiştir. Anayasa’nın 121’inci maddesine uygun olarak olağanüstü hâlin ilan edilmesiyle birlikte, yine Anayasa’nın aynı maddesi kapsamında düzenlenen kanun hükmünde kararnameler çıkarma yetkisi de doğmuş olacaktır.

Burada, çok tartışılan bir konu üzerinde kısaca durmakta fayda vardır. Anayasa’da, olağanüstü hâl dönemlerinde çıkartılacak kanun hükmünde kararnamelerde konu bakımından sınırlama getirilmiş midir? Malum olduğu üzere, olağan dönemlerde çıkartılacak kanun hükmünde kararnameler yetki kanunuyla sınırlandırılmış bir alanda kullanılabilecektir. Olağanüstü dönemlerde ise yetki doğrudan Anayasa’dan alındığı için, sınırlama olup olmadığı hususunda da Anayasa hükmünün ele alınması isabetli olacaktır. Anayasa’nın 91’inci maddesinin ikinci ve beşinci fıkraları birlikte nazara alındığında, olağanüstü dönemlerde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanacak Bakanlar Kurulu, Anayasa Mahkemesinin 10 Ocak 1991 tarihli kararında da belirttiği gibi, herhangi bir konu sınırlaması olmaksızın olağanüstü hâlin gerekli kıldığı bütün konularda hatta temel hak ve ödevler ile siyasi haklar ve özgürlükler alanında dahi düzenleme yapabilecektir. Elbette temel hak ve ödevler ile siyasi haklar ve özgürlükler alanında yapılacak sınırlamalarda ölçülülük ilkesine uymak mecburiyetindeyiz. Yani durumun gerektirdiği ölçüde sınırlama yapılabilecektir.

Konu bakımından sınırlamayla ilgili olarak bir diğer önemli husus da şudur: Anayasa’da “Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir.” hükmü yer almaktadır. Anayasa’da yer alan bu hüküm, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanacak olan Bakanlar Kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini konu bakımından sınırlamakta mıdır? Anayasa’da olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konuların neler olduğu hususunda açıklayıcı bir hükme yer verilmemiştir. Bu sebeple, olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleriyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi kararlarına bakmak gerekir. Zira 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında çıkartılan olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleriyle ilgili olarak kamuoyunda yaşanan tartışmalar, olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konular dışında da kanun hükmünde kararnamelerin çıkartıldığı noktasında yoğunlaşmaktadır. Konuyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin 2 farklı ve birbiriyle çelişen kararı bulunmaktadır. Bunlardan ilki 10 Ocak 1991 tarih ve 1991/1 sayılı Karar’dır. Bu kararında, olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamelerinde konu sınırlamasının olmadığı kuralı tespit edildikten sonra, düzenleme alanının olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularla sınırlı olduğuna karar vermiştir. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında ilan edilen olağanüstü hâl döneminde çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle ilgili olarak Anayasa Mahkemesine müracaat edilmiş ve mahkeme 12/10/2016 tarihinde (2016/166-159 ve 2016/167-160) karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesinin kararlarında: Demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usulleri hukuku dışlayan keyfî yönetim anlamına gelmez. Olağanüstü yönetimler kaynağını Anayasa’da bulan, anayasal kurallara göre yürürlüğe konulan, yasama ve yargı organlarının denetiminde varlıklarını sürdüren rejimlerdir. Ayrıca, olağanüstü yönetimlerin amacı anayasal düzeni korumak ve savunmak olmalıdır. Bu nedenle, olağanüstü hâl yürütme organına önemli yetkiler vermesine, hak ve özgürlükleri de önemli ölçüde sınırlandırmasına karşın sonuçta hukuki bir rejim olduğu ifade edilmiştir. Kararın devamında, Anayasa’nın 148’inci maddesinde yer alan “…olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.” hükmüne istinaden bunların anayasal yargı denetimi dışında olduğuna hükmedilmiştir.

Görüldüğü gibi, Anayasa Mahkemesinin 1991 yılında verdiği karar ile 2016 yılında verdiği karar çelişmektedir. Kararlardan hangisinin doğru olduğu hususu kapsamlı akademik bir tartışmayı gerektirmektedir ancak yeri elbette ki burası değil. Anayasa Mahkemesinin son içtihadı nazara alındığında, olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleriyle ilgili olarak Anayasa madde 148 hükmü çerçevesinde Anayasa Mahkemesinde dava açılamayacağı kabul edilmiştir.

Genel çerçeveyi bu şekilde tespit ettikten sonra, kanun hükmünde kararnamelerden bir kısmıyla ilgili kısa değerlendirme yapmakta fayda var. Öncelikle, belirtmek gerekir ki kanun hükmünde kararnameyle düzenleme yapmaktaki amaç yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisini dışlamak olmamalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki sandalye dağılımı nazara alındığında, iktidar partisinin kanun çıkarmak hususunda herhangi bir zorlukla karşılaşmayacağı açıktır. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yasama süreci nazara alındığında, kanun tasarı ya da tekliflerinin yazımı aşamasında gözden kaçan hatalar, komisyon görüşmeleri esnasında ya da Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan görüşmeler esnasında giderilebilecektir dolayısıyla yazımdan kaynaklanan tartışmalar da bertaraf edilmiş olacaktır.

Diğer taraftan, bir kısım kanun hükmünde kararnamelerde yapılan düzenlemeler kanun hükmünde kararnamelerin Resmî Gazete’de yayımlanmasından sonra yürürlüğe girmiş olmasına rağmen, kanun hükmünde kararnameyle yapılan düzenlemelerin henüz beklenen faydayı sağlayamadığı zira yapılan düzenlemede öngörülen ikincil düzenlemeler yapılmadığı için uygulanamadığı görülmektedir. Örneğin, 17/4/2017 tarih 690 sayılı KHK’yle Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda düzenleme yapılmış ancak yapılan düzenlemenin uygulanabilmesi için çıkartılması gerekli yönetmelik aradan bunca zaman geçmesine rağmen henüz yayımlanmamıştır.

Burada, sözlerimin sonuna gelirken şunu arz etmek istiyorum: Zaman zaman, içerisinde bulunduğumuz şartlar zuhur ettiği vakit -ki inşallah tekrarı olmaz- bu kanun hükmünde kararnamelere ihtiyaç duymaktayız. Bunları hazırlayanların, lüzumsuz tartışmalara meydan vermemek için biraz daha dikkatli davranmalarını istiyoruz. Bir kelime yanlışlığı veya cümleyi kurarken kafalarından geçeni yazıyla ifade etme noktasında düştükleri sıkıntılar lüzumsuz tartışmalara sebebiyet veriyor, zaman kaybına sebebiyet veriyor. İnşallah, biz bu kanun hükmünde kararnamelere bir daha ihtiyaç duymadan bu ülkenin yönetimini sağlamış oluruz.

Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Müslüm Doğan.

Buyurun Sayın Doğan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MÜSLÜM DOĞAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; OHAL kapsamında 31 tane kararname çıktı ve bu kararnamelerin yasalaşması sürecini burada, Mecliste yasama faaliyeti olarak yürütüyoruz ama çok sağlıklı bir tartışmanın da yapılmadığını ifade etmek istiyorum.

Esas olarak bugün, ben 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin bir maddesi üzerinde durarak konuşmamı somutlaştıracağım.

Değerli milletvekilleri, 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de yer alan ve 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimini ve sonrasındaki eylemlere müdahale eden sivillerin cezai sorumluluğunu kaldıran madde, ülkede büyük bir tedirginliğin yaşanmasına neden olmuştur. Çok değerli bir hukukçunun deyimiyle... “Hukuk devletini ortadan kaldırıp tekrar ilkel duruma dönüyoruz.” demektedir değerli hukukçumuz. “Herkesin birbirini öldürebileceği ve bunun yasalarla serbest olduğunu söyleyecek kadar bir geriye dönüş var.” Aslında, dehşet verici bir durum söz konusu bu ifadede.

15 Temmuz darbe girişimine karşı halkımızın demokrasi bilinci yanlış kavranmıştır bence, Hükûmet bunu yanlış kavramıştır. Bu algılama yanlış bir algılamadır. Halkımızın yüksek demokrasi bilinci kitlelerde yanlış algılanacak bir tanımlamayla bir kargaşa süreci başlatılamaz bu şekilde.

Söz konusu kanun hükmünde kararnamedeki “Darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması için sivillere hukuki, idari, mali ve cezai muafiyet…” cümlesi kesinlikle kabul edilemez bir cümledir. Hukuk dışı güçlerin milis olma hevesinin hukuk düzlemine taşınması anlamına gelecek bu ifadenin aslında bu tasarıdan çıkarılması, kanun hükmünde kararname burada görüşülürken buradan çıkarılması gerekir.

695 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de devlet görevlileri bakımından böyle bir cezasızlık hükmü vardı. Aslında bu da yanlış, hukuka aykırı bir durumdu, hukuk dışı bir karardı. Siviller için aynı cezasızlığın getirilmesi ileride vahim sonuçlara yol açabilecek bir durumdur. Devletin aklı aslında bu kadar sığ olmamalıdır. Devletin resmen bir cezasızlık politikası kurması, ülkede kargaşanın ve kaosun ödüllendirilmesi anlamına gelmektedir. Bunu asla kabul etmeyiz. Binlerce yıldır kurulan bağların ve değerlerin yok edilmesi anlamına gelmektedir.

İnsanlığın ilk dönemlerinde, devletin daha ortaya yeni çıktığı dönemde, insanların doğal yaşam süreci ve ilkel hukukun bile ortaya çıkmadığı süreçte ilkel insanlar birbirini öldürüyordu, her insan diğer insanı kendi varlığına karşı bir tehlike olarak görüyordu. Hiçbir insanın yaşam güvencesi o dönemde söz konusu değildi. Güvence sağlamak için aralarında sözleşme yaptılar bu insanlar ve devlete, ilk ilkel devlete de yetkiler verdiler birbirlerini öldürmemek üzere.

Çağdaş hukukumuzu, doksan yıllık hukuk sistemimizi bırakarak geriye dönmenin bir mantığı olamaz yani ilkel bir hukuk sistemine geri dönülmektedir. Darbe veya başka tehlikeleri öne sürerek herkesin birbirini öldürebileceği ve bunun yasalarla serbest olduğunu söyleyecek kadar bir geriye dönüş var. Bu, son derece önemlidir değerli milletvekilleri. Bu kaygı aslında burada yatmaktadır. Cumhuriyetin birçok darbe sürecinden geçtiğini hepimiz biliyoruz. Hiçbir zaman, bu doksan yıllık süreçte ülkenin bu kadar vahim bir hukuksuzluk düzlemine çekilmesi yaşanmadı. Bunun sonuçları da çok ağır olabilir. Bir yurttaşımız beğenmediği, görüşlerine uzak bir diğer yurttaşa “darbeci ya da terörist” deyip zarar verdiğinde bir şey olmayacağı bilinciyle hareket edecektir. Böyle bir hukuksuzluğu nasıl kabul edebiliriz? Tabii ki hayır, kabul etmeyeceğiz bunu. Bu kararnamelerle hukuk devleti ortadan kaldırılmış olmaktadır. Kötüleşen hukuk sistemimiz iyice raydan çıkarak hukuksuzluk düzlemine resmen oturmuştur.

Şimdi, söz konusu kanun hükmünde kararnameye baktığımızda cezasızlığın süresinin 15 Temmuzla sınırlandırılmadığı açık ve üzerinde durmamız gereken sakat bir hukuk süreci. Peki, bu cezasızlık OHAL sonrasında ne olacak, bunu hiç tartıştık mı değerli milletvekilleri? Bunu sorguladığımızda, OHAL’de alınan kararlar ve tedbirler OHAL süresiyle aslında sınırlı olmalıdır, yasada bu açıkça ifade edilmelidir. OHAL kalktığı zaman bunların da ortadan kalkması gerekmektedir. Kararnamelerle devamlı düzenleme yapılamayacağı, Anayasamız esas alınarak hukukçular tarafından tartışmasız olarak ortaya konduğu da ayrı bir gerçektir.

AKP iktidarı, kurmak istediği sistemin hukuki altyapısını oluşturmaktadır aslında; OHAL’in sonrasına dair kalıcı düzenlemeler yaparak kanunları değiştirmektedir. Bunu anlamamak siyasi bir saflık olacaktır.

696 Sayılı Kararname, 15 Temmuzla sınırlı değil, sokağa çıkıp darbeye karşı direnenlerle ilgili değil, ilerisi için de bir düzenleme, başka zamanları da içeren, kapsayan bir kararnamedir. 15 Temmuz gerekçesi aslında bir bahanedir çünkü öyle olsaydı sadece 15 Temmuzla sınırlı kalırdı. İnsanları hukuksuzluğa, şiddete başvurmaya teşvik etmek aslında Anayasa suçudur, halkı kin ve nefrete yöneltmekle ilgili bir husustur.

Yaşananlara gerçekten şaşmamak mümkün değil. Çok az söz kalıyor aslında söylemek için. Türkiye, hiçbir zaman bu hukuksuz süreçleri bu kadar yoğun bir şekilde yaşamadı.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ve sonrasındaki eylemlere müdahale eden sivillerin cezai sorumluluğunu kaldıran madde, “terör” tanımında da hukukun dışına aslında çıkartılmıştır. Aslında, bu düzenlemeyle sosyal yaşamın hemen hemen tümünün “terör suçu” kategorisine alındığını söylesek abartı içerisinde olmadığımızı da ifade edebiliriz. Bu, toplumsal geriliğe, iç barışa ciddi anlamda zarar verecek bir düzenlemedir. Örneğin, şu anda neredeyse tüm gazeteciler, milletvekilleri, belediye başkanları terör suçlarıyla yargılanmaktadır. Bunların işledikleri suçlar, kanun hükmünde kararnamenin 121’inci maddesi uyarınca suç olmadan, bastırılabilir eylem niteliğinde midir? Aslında bir de bunu sorgulayalım. Bir siyasi toplantıda söylenenleri savcılar “terör suçu” diye soruşturuyorsa orayı basıp bu toplantıyı durdurmak isteyenlerin “terör eylemini bastırma” nedeniyle cezasız kalmasını hangi gerekçeyle savunacağız? Görüleceği üzere, kabul edilemez bir yasa metniyle karşı karşıyayız.

Değerli milletvekilleri, bu kanun hükmünde kararnameyle Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkıyor desek yine abartmamış olacağız. Aslında, bu kararnameyle gelecekte işlenecek bu tür eyleme yönelik korkunç bir cezasızlık kuralı da getirilmiş oluyor.

Yargıtay ve Danıştay düzenlemesiyle yüksek yargının tam olarak tasfiye edilmesi çalışmaları ve tek tip kıyafet Türkiye’nin Kenan Evren’le birlikte yaşadığı süreçlerdi. Bunu ne çabuk unuttuk? Yani tekrardan 12 Eylül hukukuna dönmenin sizce ne faydası var?

Tek tip elbise dayatması: Bu, damgalama anlamına gelmektedir, insanları damgalıyorsunuz. Masumiyet karinesi için, insan onuru açısından kabul edilecek bir boyut değildir bu. Tek tip elbise dayatması bu anlamda da kabul edilemeyecek bir durumdur.

Aslında, bu kanun hükmünde kararnameyle getirilen cezasızlık düzenlemesinin 12 Eylül darbecilerine af getiren Anayasa’nın geçici 15’inci maddesiyle aynı olduğu da araştırdığımızda ortaya çıkmaktadır. Bu madde, 12 Eylülün geçici 15’inci maddesini resmen aratmaktadır. Geçici 15’inci madde geçici bir düzenlemeyken kanun hükmünde kararnameyle getirilen hüküm kalıcı hâle getirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, son derece ürkütücü ve hukuk anlamında asla kabul edilemez bu düzenlemeyle, ülkemizde yaşayan hiçbir yurttaşımızın can güvenliği güvende değildir. Bu kanun hükmünde kararnameyle birlikte başlatılan hukuksuzluk düzlemiyle, ülkede barışın ve kardeşliğin tesisinde çok büyük tehlikeler önümüze konmuştur. Ülkemizin farklı etnik ve inançsal yapısını ve çeşitliliğini sorun olarak gören gerici güçlerin harekete geçmesini aslında bu yasa sağlayabilir. Ülkemizde geçmişte yaşanan katliamları göz ardı edemeyiz. Bu kötü örnekler, yaşanan travmalar önümüzde birer örnekken bu güçlerin harekete geçmesine olanak verecek düzenleme, devletin temeline atılmış bir dinamit olarak değerlendirebileceğimiz bu düzenleme yasalaşmadan yeniden düzenlenmeli ve o ibareler kesin bir ifadeyle, tarihi belirli hâle getirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, bu itibarla, 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname, hukuk devletini ortadan kaldıran, toplumu ilkel bir anarşi durumuna sürükleme yolunda atılmış dehşet verici, son derece vahim bir adımı yeni bir düzenlemeyle ortadan kaldırmazsak, eğer bunu görmezsek burada 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle herkesin herkesle savaş içinde olduğu, bireylerin cezalandırma yetkisine sahip bulunduğu, ilkel karmaşa dönemine geri dönüleceğini burada son kez bir daha ifade etmek isterim. Bu kanun hükmünde kararnameyle, kimin hangi eylemi darbenin devamı ya da terör eylemi olarak göreceği belli olmayıp herkes herkesi öldürebilir ve cezasız kalabilir. Bu ise bu ülkede kabul edilecek bir durum değildir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal.

Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Tabii, olağanüstü hâl, Anayasa’nın 120’nci maddesinde belirtilen demokrasiye, hukuk devletine, temel hak ve özgürlüklere tehdit oluşturan şiddet olaylarının sonlandırılması amacıyla ilan edilmiştir. Ancak üzerinde söz aldığım 452 sıra sayılı 682 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin konusu esasen jandarmayı, polisleri ve sivil memurları kapsıyor ki bu, 265.391 polisi, 139.721 jandarmayı, 5 bin sahil güvenlik personelini, 16 bin sivil memuru, toplam 426.119 kamu personelini ilgilendiren bir husus. Burada 682 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle getirilen nedir esasen? Memurların özlük hakları, disiplinle ilgili verilen cezaların tüzükle getirilmesi, aşağı yukarı 66 tane madde var. Burada getirilen 66 tane tüzük maddesinin içerisinde de geçmişteki cezai maddelerin sayısında yüksek bir artış söz konusu. Burada göze çarpan nedir? Geçmişte Emniyet Kanunu’nun 83’üncü maddesi uyarınca, Emniyet teşkilatıyla ilgili, Emniyet mensuplarının tüzük maddesi uyarınca ihracı ve disiplin cezasının verilmesi Anayasa Mahkemesine götürülmüştü, Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Anayasa Mahkemesi bunu iptal ettiği hâlde, bunun geçerlilik tarihi 2017 olduğu hâlde, 682 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükmü yeniden getirmiş oldunuz. Getirilen bu düzenleme, geçmişte Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bir hükmün, arkasından dolanarak tekrar kanun hükmünde kararnameyle düzenlenmesi ki Anayasa’mızın 128’inci maddesinin ikinci fıkrasına açıkça aykırıdır. Anayasa’nın 128’inci maddesinin ikinci fıkrası der ki: Siz, memurların özlük haklarını kanunla düzenleyebilirsiniz. Anayasa’mızın 11’inci maddesi, Anayasa’nın bu hükümleri yasamayı, yürütmeyi, yargıyı, herkesi bağlayacağına göre, siz kanunun vermediği bir yetkiyi kanun hükmünde kararnameyle düzenleyemezsiniz diyor ama buna rağmen yaptınız. Bu, Anayasa’ya açıkça aykırı bir hüküm.

Peki, burada Jandarmanın, Sahil Güvenliğin, Emniyetin disiplin suçlarını komple, bir arada düzenlediniz ama bunun dayanağını… 668 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Jandarmayı ve Sahil Güvenliği, Emniyetle birleştirdiğinizden dolayı bunu yaptınız. Peki, bunu birleştirdiniz; bu anlamda, bu doğru mudur, yanlış mıdır, buna baktığımız zaman… Jandarma, Sahil Güvenlik nereye bağlı? İçişleri Bakanlığına bağlı. Peki, Emniyet de İçişlerine bağlı. Peki, polisin özlük haklarına “3000” diyeceksiniz, aynı Bakanlığa, aynı kuruma bağlı olan Emniyet teşkilatının özlük hakları 3000, Jandarmanın 3600. Maaşa bakıyorsunuz, farklı; tatile bakıyorsunuz, farklı; kaldıkları lojmana bakıyorsunuz, farklı. Ben buradan İçişleri Bakanlığına sesleniyorum. Hükûmetin yetkililerinin -Sayın Bakan da burada- yaptıkları en büyük mazeret “Efendim, Türkiye’nin imkânı, polisin özlük haklarını 3600’e kaldırmıyor.” Ya, Allah’tan korkalım Sayın Bakanım yani bu Türkiye her türlü imkânı kaldırıyor, güya dünyanın en büyük ülkelerinin arasındayız, burada 265 bin polisin özlük haklarının 3600’e çıkarılmasını kabul etmiyorsunuz.

Bugüne kadarki tüm seçim vaatlerinize baktığım zaman, tüm siyasi partilerin bu konuda vaatleri var ama siyasi partilerin vaatleri olduğu hâlde pratik anlamda kanun teklifini veren de Cumhuriyet Halk Partisidir. Genel Başkanımız bugüne kadarki tüm programlarında... Emniyet mensuplarının -özlük haklarıyla ilgili- ek göstergesinin mutlak surette 3600 ek göstergeye çıkarılmasını söylemiştik, taahhüdümüz var, kanun teklifimiz var, hatta benim sizden istirhamım, bu konuyla ilgili Mahmut Tanal olarak vermiş olduğum teklifi aslında sizin bu kanun hükmünde kararnameyle birleştirip bu sorunun halledilmesi gerekir. Yani çünkü bu konuda aynı kurum içerisinde bulunan polislere üvey evlat muamelesi yapılıyor İçişleri Bakanlığı tarafından. İzinden tutun, fazla mesai ücretinden tutun, ek göstergeden tutun... Hatta ve hatta geçen gün -İstanbul’da geçen- Emniyet mensubunun anonsunda şu geçiyor: “Polislerin içerisinde eğer rapor alan varsa, izin alan varsa bunlar hakkında tutanak tutun.” Emniyet mensupları bu kadar perişan durumda. Gerçekten insan hakları açısından polisin, Emniyet mensuplarının insan hakları ihlal ediliyor. Anayasa’mızın 18’inci maddesi diyor ki: “Angarya yasaktır.” Emniyet mensupları açısından 18’inci madde, insan hakları ihlal ediliyor.

Getirilen 682 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 1/(1) maddesinde ne deniliyor? “Kanun hükmünde kararnameyle daha önceden verilen disiplin cezaları aynen devam edecek.” diyor.

Ya değerli arkadaşlar, şimdi, burada Komisyon adına oturan değerli milletvekili arkadaşımız hukukçu. “Bu ceza kanunlarında geçmişe yürürlük olmaz.” deriz. Siz bu 682 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici ek 1’inci maddesine, geçmişe şamil olarak, nasıl bunu uygularsınız? Yani bunu neden söylüyorum: 1215 Magna Carta Sözleşmesi, 1215. 1215 Magna Carta Sözleşmesi’nde dahi “Cezalar geçmişe yönelik uygulanamaz.” diyor ama getirdiğiniz uygulamayla “Disiplin cezasıyla ilgili geçmişe yönelik uygulanır.” diyorsunuz.

İki: 1215 Magna Carta Sözleşmesi’nde hukuk güvenliği vardı, masumiyet ilkesi vardı, bununla bunu da ortadan kaldırdınız. Ama maalesef, burada 1’inci madde bu şekilde.

Geliyoruz -çünkü sürem burada çok az kaldı- maalesef, 128’inci madde, Anayasa 128/(2). Tüm kamu görevlilerinin güvencesi olan 128’inci madde. “Kanunla düzenleme yapılır.” deniyor, siz kanun hükmünde kararnameyle getiriyorsunuz. Bu, aynı zamanda Anayasa’mızın 38’inci maddesinin birinci fıkrası ve üçüncü fıkrasındaki “Hiç kimse işlediği tarihte kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.” Getirilen disiplinle ilgili geçici 1/(1) buna aykırı. “Suçta kanunilik ilkesi” var. Türk Ceza Kanunu’nun 2’nci maddesindeki cezalardaki kanunilik ilkesine aykırı. “İdare ceza kanunuyla ilgili düzenleyici işlem yapamaz.” dediği hâlde Sayın Doğan Bey, siz bu kadar, yani seçimlerle ilgili siyasi parti şeyleri yazıyorsunuz, akıl vermiyor musunuz Allah rızası için ya? Yani, bu anlamda bu apayrı.

Daha ötesi, 682 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8’inci maddesinin (6)’ncı fıkrasının (ş) bendi: “İffetsizliği bilinen, anlaşılmış olan kimse ile bilerek evlenmek veya evlilik bağını devam ettirmek.” Ya arkadaş, Emniyet mensubu polisi, jandarması, vesairesi bu kişi evlenmiş. Kimin iffetsiz, kimin iffetli olduğunu kim bilecek ya? Bunun ölçüsü kimin elinde? Kim iffetli, kim iffetsiz? Benim eşim… Yani, Emniyet mensubunun, polisin, oradaki Sahil Güvenliğin evlendiği eşiyle sizin ne alakanız var? Bu neye aykırı? Bu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8’inci maddesindeki demokratik toplumsal güvenliğin gereklerine, aile bütünlüğüne aykırı, Anayasa’mızın 13’üncü maddesindeki özgürlüklerin özünü ortadan kaldıran hükmüne aykırı. Yani buradaki “iffet” sözcüğünü, kim bunu takdir edecek? Burada kastedilen nedir? Yani, siz namus bekçiliği mi yapacaksınız? Bu da Anayasa’ya aykırı. Maalesef, 682 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 16’ncı maddesinde getirilen fıkra… Yok, burada zaman yetmiyor.

Getirilen 682 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin, saydığım bu maddelerinin tamamı, 1, Anayasa’ya aykırı, 2’nci madde, 13’üncü madde 128’inci maddeye aykırı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı.

Son soru şu: Sayın Bakanım, her yerde “PYD… PYD… YPG terör örgütüdür.” diyorsunuz. Ey Bakanlar Kurulu! Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları da burada, İçişleri Bakanlığının, Emniyetin de mensupları burada, kanun hükmünde kararnameyle veyahut da bir kanunla, Bakanlar Kurulu kararıyla PYD’yi niye terörist ilan etmiyorsunuz ey AKP’liler? YPG’yi niye terörist ilan etmiyorsunuz Bakanlar Kurulu kararıyla?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – PKK’nın Suriye kolu.

MAHMUT TANAL (Devamla) - IŞİD’i yaptınız, PKK’yı yaptınız, FETÖ’yü yaptınız, DHKP-C’yi yaptınız, siz PYD ve YPG’yi niye terörist ilan etmiyorsunuz Bakanlar kurulu kararıyla?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Birleşmiş Milletler zaten onu terör örgütü ilan etti.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ya, PKK’nın Suriye kolu, Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Eğer yapmazsanız, ya siz bunlardan korkuyorsunuz ya da gizlenmiş bir planınız var.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Tanal, PKK zaten terör örgütü kabul edilmiş.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Gelin burada konuşun. Bana Bakanlar Kurulu kararını çıkarın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bilmiyorsan öğren, bilmiyorsan öğren Sayın Tanal.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

Sayın milletvekilleri…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, söz talebiniz var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın görüşülmekte olan 682 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Tanal biraz önceki konuşması esnasında Emniyet personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi veya 3600 ek gösterge verilmesine ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi olarak kendi kanun teklifleri olduğunu ince bir üslupla anlattı ve diğer partilerin böyle bir teklifinin olmadığını söylemeye çalıştı, ben öyle anladım. Öncelikle ifade etmek isterim ki Milliyetçi Hareket Partisinin seçim beyannamesinde, emniyet hizmetleri sınıfına mensup personelin özlük haklarının iyileştirilmesi ve polis memurlarına 3600 ek gösterge verilmesi hususu bir seçim taahhüdü olarak yer almıştır. Ayrıca, çok sayıda milletvekilimizin ve bu arada benim de bu 3600 ek göstergeye ilişkin kanun tekliflerimiz mevcuttur. Bunu tutanaklara geçmesi bakımından bilgilere sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Akçay.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- 682 Sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/808) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 452) (Devam)

BAŞKAN – Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 21’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 36’ncı maddenin (1)’inci fıkrası, 36’ncı maddenin (2)’nci fıkrasına bağlı ek madde 4, 36’ncı maddenin (2)’nci fıkrasına bağlı ek madde 5, 36’ncı maddenin (3)’üncü fıkrası, 37’nci maddenin (1)’inci fıkrası ve 37’nci maddenin (2)’nci fıkrası ile geçici madde 1 dâhil, 22 ila 39’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 36 (1)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 36 (2)’nci fıkraya bağlı ek madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 36 (2)’nci fıkraya bağlı ek madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 36 (3)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 37 (1)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 37 (2)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 38’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 39’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan…

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkan, bir redaksiyon talebimiz var.

BAŞKAN – Buyurun.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Görüşülmekte olan 452 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin adının “Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesine; ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır.

Saygıyla arz olunur.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Talebiniz kayıtlara geçmiştir. Redaksiyon işlemi kanun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin görüşmeleri tamamlanmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kanun hükmünde kararname kabul edilerek kanunlaşmıştır.

Birleşime yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.14

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati:19.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

4’üncü sırada bulunan, 684 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

4.- 684 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/810) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S.Sayısı:454) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon Raporu 454 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu kanun hükmünde kararname İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, kanun hükmünde kararname, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Şimdi, kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmelerde gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Deniz Depboylu…

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA DENİZ DEPBOYLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 684 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle ilgili grubum adına söz almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, bugün, maalesef, Reyhanlı’da gerçekleştirilen roketli saldırıda Fatma Avlar adında 17 yaşında bir kızımız şehit düştü, yine Ağrı’da bir şehidimiz var. Ben şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Bu vesileyle de tüm şehitlerimizi saygıyla anıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkler 5 bin yıllık tarihiyle devlet olma bilgi, yetenek ve yeterliliğine sahip kadim bir millettir. Bu yeterliliğin dayanağı 3 ilke üzerinedir ki bunlar ahlak, disiplin ve adalettir. Değerli sosyologlarımızdan merhum Erol Güngör çok güzel ifade etmiş: “Tarih bir milletin hayatıdır; yani hayat içinde karşılaşılan ve büyük ölçüde başkalarınınkinden farklı olan şartların ve bu şartlara yapılan tepkilerin hikâyesidir; kültür ise bu tepkilerden doğan inanç, norm ve davranış özellikleridir.” Türk töresi, millî toplumda ferdî ve sosyal ilişkileri düzenleyen, ferdî disiplin ve otoriteye bağlayan, millî barış, dayanışma ve beraberliği sağlayan bir kültür kurumudur. Bu sebeple, yabancı kültürler öncelikle bu manevi değer sistemini yıkmaya çalışırlar. Ancak, ne kadar çaba harcasalar da bizi zayıflattıklarını düşündükleri her fırsatta, asıl gayeleri olan planlarını uygulamaya koyduklarında aynı iradeye çarpar, sendeler ve mağlup olurlar. Her hain planın karşısında Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de ifade ettiği gibi, muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda şahlanmış, kültürel kodlarımız aktive olmuş, planlar bozulmuştur. Bugün de tarih tekerrür ediyor. Türkiye’yi bölme, parçalama ve yutma hevesinde olan sözde küresel güçler Türk’ün asil iradesine, birlik olma gücüne çarparak dağılıyor.

Orta Doğu’da Arap Baharı rüzgârıyla körükledikleri etnik ve mezhep ayrılıklarına dayandırılan kin ve öfke kıvılcımı maalesef birçok ülkede, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da kaosa, kaotik bir ortama sebep oldu. Aslında, plan, bizim için de aşağı yukarı aynıydı. Etnik köken ayrımcılığı üzerinden Türk milletini bölmeyi hedefleyen güçler, şehitlerimizin kanıyla harman olmuş bu kutsal topraklarda aynı kin ve öfkeyi yaratmak istediler. Bin yıllık kardeşliği bozmaya heveslendiler. Mezhep ayrılıklarına yönelik planlarını ise yedekte tuttular. Usul belliydi, dördüncü nesil savaş bunun türüydü. Bu yöntem, savaş ve barış durumunun bulanıklaştığı, terör eylemlerinin ve ileri teknoloji gereçlerinin asimetrik yöntemlerle harmanlanarak kullanıldığı, düşmanın hassas ve zayıf olan özelliklerinin istismarının esas alındığı, “psikolojik harekât” kavramına önem verildiği ve ne yazık ki sivillerin de hedef alındığı, siyasi temelli, karmaşık ve uzun dönemli bir savaş tekniği. Hâl böyle karmaşık ve kaotik olunca bazıları da savaş ve barışın flu ortamında istediğini görüp savunmakta, biz müdahale etmeden önce orada sulhun hâkim olduğunu iddia etmekte, hatta teröristlerden çiçek dağıtan barış elçileri gibi söz etmekte. Unutulmasın ki Amerika Birleşik Devletleri oraya 5 bin tırla çiçek sepeti göndermedi. Sınırımızın dibine zeytin ağacı da dikmedi. 30 bin kişilik olduğunu iddia ettiği terör ordusunu sınırımıza konuşlandırdığını itiraf etti.

Vatanımız, milletimiz ve devletimiz üzerinde kurgulanan ve sahneye konulan plan budur. Ancak Türkiye’nin hedef alınmış diğer ülkelerden daha güçlü bir yanının olduğu savaşa heveslenen küresel aktörlerin hafızasından silinmiş olmalı ki karşılarında yüce Türk milletinden gücünü alan şanlı ordumuzu buldu. Hiç kimse peygamber ocağı ordumuzun itibarını sarsacak söylemlere lütfen cüret etmesin. Zira peygamber şefaatiyle kutsanmış şanlı ordumuzun ardında koca bir millet vardır. Millet tek yürek olmuş, Mehmetçiklerimiz için her gün dua etmekte, onlar için bir şeyler yapmak için çırpınmakta, hatta kurbanlar kesmektedir. Harekâtın daha ilk günlerinde Yörük çadırından çıkıp askerlerimizin yanına giderek “Ayağınıza taş değmesin.” diye dua eden, kurban kesen ve bizim zihnimizde de “Yörük Teyze” olarak adı kalan Döndü Deveci Hanımefendi’ye ve onunla birlikte sınıra bere, eldiven örüp götüren, börek, sarma yapıp götüren tüm kadınlara, annelere buradan teşekkürlerimizi, şükranlarımızı sunuyoruz.

Yörük Teyze’miz bize Büyük Türk Mustafa Kemal Atatürk’ün milletine olan güvenini ve haklılığını şu sözleriyle hatırlattı: “Arkadaşlar, gidip Toros Dağlarına bakınız, eğer orada bir çadır, Yörük çadırı görürseniz ve o çadırın dumanı tütüyorsa şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiç bir güç, hiç kimse bizi yenemez.”

Değerli milletvekilleri, Ziya Gökalp’e göre millet, dilce, dince, ahlakça ve güzellik duygusu bakımından ortak olan yani aynı terbiyeyi almış fertlerden oluşan bir topluluktur. İşte bu yüzden, değerlerimizin, kültürümüzün genç kuşaklara aktarılması önem arz etmektedir. Biz bu görevi yerine getirmezsek ne olur? 15 Temmuzu bize yaşatan süreçte ne olduysa işte o olur.

Devletin bıraktığı boşluk, kökeni belli olmayan, ipleri Türk düşmanlarının, vatanımızda gözü olan, Sevr obsesyonuyla yaşayan sahte müttefiklerin elinde olan vatan hainleri tarafından doldurulur. Haysiyetini ve karakterini dünyevi çıkarlar ve şahsi menfaatler uğruna satanlar tarafından beyinleri yıkanmış genç dimağlar bu hainliğin birer piyonu hâline gelirler. Oysa, devletin sahip çıktığı, eğittiği çocuklar yetişkin olarak da görev aldığında devletinin ve yüce Türk milletinin çıkarlarını koruyacaklardır. Devletin yarattığı boşlukları doldurarak çocukları koruma altına aldıklarını iddia eden grupların yetiştirdiği çocuklar ise, bugün yaşadığımız acı olaylarda örnek olduğu üzere, zamanında kendisine sahip çıktığını düşündüğü grupların peşinden gidecek, onların sözlerine itaat edecektir.

Disiplin, devlet olmanın temel gereğidir. Disiplin, aynı zamanda bu kuralların işlevselliğine dair kontrol ve denetim mekanizmasının da işlerliğinin sağlanmasıdır. Kontrol dışında bıraktığımız her kurum ve kuruluşun zaman içinde içinin boşaltıldığına, kuruluş gayelerinden uzaklaştığına, yarar yerine zarar verdiğine tanık olacağız. Maalesef biz boş bıraktıkça yerini başkaları dolduracak. Bu nedenle, devletin kuruluş disiplininin yanı sıra denetleme faaliyetlerinin disiplininin de sağlaması, ihmal ve kusurları görmezden gelmeyi değil de görmezden gelenlerin de cezalandırıldığı, denetlendiği bir sistem hâline getirilmesi gerekmektedir.

Devlet işleri ahbap çavuş ilişkileri, “benim cemiyetimden” “benim siyasi görüşümden” “benim grubumdan” “benim cemaatimden” kayırmalarıyla yürütüldüğü sürece vatanın bütünlüğü, devletin bekası, milletin güvenliği tehlikeye düşecektir. Bu kurumların işlerliğinin sağlanması, denetlenmesi en başta Türkiye Büyük Millet Meclisinin gücü içerisindedir. Neden? Bugün biz aldığımız kanun hükmünde kararnameleri burada oylarken veya daha başka kanunlara imza atıp oyladığımız zaman bu işlerliğin sağlanması için elimizden geleni yapmak zorundayız. Zira yüce Türk milleti bize burada bu görevi verdi ve biz de bu yasaların en iyi şekilde yerine getirilmesi için gereken siyaseti doğru şekilde, ahlak, fazilet ve adalete dayalı bir şekilde ortaya koymalı ve gerçekten de devletin bu şekilde yönetileceğine emin olduğumuz bir sistem kurmalıyız. Siyasette temel ilke vatana, millete adanmışlık, adalet, ahlak, fazilet ve disiplin olmalı.

Ülkücü Hareket’in lideri Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin de ifade ettiği gibi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim için siyaset ilkel çıkarların savaştığı, ilkesiz çıkarcıların yarıştığı, çarpık fikirlerin karşılaştığı kaotik bir alan değildir. Bizim için siyaset ilk zorlukta nefesi tükenenlerin, ilk zaferde nefsi yükselenlerin merkezi ve meşgalesi hiç değildir. Siyaset, millete samimiyetle hizmetin, ülke ve ülkülere safiyetle hizmetkârlığın demokratik ve meşru bir fırsatıdır. Bizim yaptığımız da yapacağımız da budur. Millî beraberlik ve bütünlük olduğu sürece, Türk kültürü, Türk dayanışması birlik ve beraberlik içerisinde yaşadığı sürece, siyaset de gereğini yaptığı sürece yüce milletimizin de vatanımızın bütünlüğünün de Türklüğün bekasının da korunacağı noktasında hiçbir şüphemiz yoktur.

Sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Depboylu.

Gruplar adına ikinci konuşmacı Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Sayın Ayhan Bilgen.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye bir buçuk yıldır OHAL’le yönetiliyor, birkaç haftadır da savaş hâli içerisinde yönetiliyor. Elbette orduların görevi savaşmaktır ama siyasetçilerin görevi de savaşları bir an önce bitirmek, sorunları diyalogla, konuşarak, demokratik mekanizmaları harekete geçirerek diplomasiyle çözmeye çalışmaktır. Suriye’deki savaşı bitirebilecek bir siyasi perspektif, bir siyasi iddia, bir siyasi sorumluluk var mı? Sadece bugün Sayın Başbakanın Hariri’yle yaptığı görüşme sonrasındaki açıklamasındaki şu cümleyi dikkatinize sunmak istiyorum, Sayın Başbakan diyor ki: “Suriye’de bütün grupların, eline silah almamış, terör faaliyeti yapmamış bütün etnik yapıların temsil edileceği, uzun vadede bu olayların sorumlusu olanların da yer almayacağı bir barışın tesis edilmesi…” Şimdi, Suriye’de eline silah almamış grup hangisi, doğrusu ben bilmiyorum yani böyle bir örnek benim bildiğim yok. Peki, Suriye’de eline silah alanların hangileri terör örgütü, kime göre terör örgütü, bu konuda da bir kriter yok. Cümlenin devamında da “Bu işlerin asıl sorumlusu uzun vadede gidecek.” diyor, o da galiba Esad olsa gerek. Şimdi, bir taraftan “Suriye’nin toprak bütünlüğü”, bir taraftan “eline silah almamış gruplar” gibi bir iç savaş ortamında hiçbir anlamı olmayan bir tanımlama ve nihayetinde de yani oradaki rejimle ilgili doğrudan doğruya bir irade beyanı, başka bir ülke adına, başka bir ülkenin temsilcisi olarak. Şimdi, bu üç cümleyi yan yana koyduğunuzda “Türkiye’nin bir Suriye politikası var.” demek mümkün mü? “Suriye’deki ateşi söndürecek bir irade, bir karar var.” demek mümkün mü?

Değerli arkadaşlar, nasıl bu siyasi yaklaşımlarla komşudaki ateş sönmezse, komşudaki ateş sönmedikçe de aslında bu coğrafyada, Orta Doğu’da hiçbir halk, hiçbir toplum, hiçbir ülke güven içerisinde olmazsa aynı şekilde, tıpkı bu savaş hâli gibi OHAL’le ilgili de çok net bir irade, çok net bir kararlılık ortaya çıkmadıkça bu ülkede huzur, barış ve güven olmayacak.

Öncelikle, tabii OHAL ve KHK’lerle ilgili birkaç şeyi ifade etmek isterim. Çünkü, üzerinde konuştuğumuz 684 sayılı KHK de aslında çok tipik bir örnek bu açıdan. Çünkü, içerisinde, bir yandan gözaltı sürelerinin kısaltılması gibi yani kısmen olumlu ama 15 Temmuz sonrasında çok kötü bir pozisyona çekilmiş düzenlemenin kısmi iyileştirilmesi ya da işte müdafilerle görüşme hakkı konusunda yeni düzenlemenin yapılması gibi 684’te olumlu diye tarif edebileceğimiz şeyler var. Diğer yandan, başından beri söylediğimiz, uyardığımız, OHAL’le hiçbir ilgisi olmayan, KHK’lerin varlık sebebiyle hiçbir izahı mümkün olmayan düzenlemeler var. Merkez Bankasının banknot basmasıyla ilgili, yine kamu bankalarının alacaklarının yönetimiyle ilgili, konut satış sözleşmeleriyle ilgili, Varlık Fonu’nun kaynaklarıyla ilgili düzenlemeler var. Şimdi, bir ülkede devlet hukuka uymazsa, devlet anayasaya uymazsa, anayasada tarif edilmiş olan düzenlemeleri yok sayarak yönetmeyi alışkanlık hâline getirirse kimsenin hukuka uymasını bekleyemezsin. OHAL’in ne için ilan edildiği belli. KHK’lerin hangi alanı düzenleyebileceği yine Anayasa’da çok net biçimde tarif edilmiş ama bile bile, buna rağmen bütün KHK’lerde olduğu gibi 684 sayılı KHK’de de OHAL’le, güvenlikle, terörle, darbeyle hiçbir ilgisi olmayan düzenlemeler yapılıyor, yapılmaya devam ediliyor.

Değerli milletvekilleri, tabii, bu düzenlemeler aynı zamanda bir pratiğin de aslında yansımasını şekillendiriyor. Bugün tahliye kararı çıkan Büyükada davası bu açıdan aslında ilginç bir dava. Ben, sadece hatırlatmak için bir tanesini buraya getirdim. Büyükada’da gözaltılar başladığında, Hükûmete yakın gazetelerden birisi, bol resimli gazetelerden birisi, çok okuyucu değil, resim bakmayı tercih edenler için düzenlenmiş gazetelerden birisi “Büyükada’daki sır toplantının amacı belli oldu. Büyükada’da 10 ajanın yaptığı gizli toplantıda yakalananların arasında İsveç uyruklu filanca vardı ve 10 ajan önlerine harita koymuş Türkiye'yi nasıl böleceklerinin planlarını yapıyorlardı...”

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu mantıkla 10’un üzerinde insan aylarca tutuklu kaldı. Şimdi, 10 ajan idiyse bu isimler ki burada o isimleri çok yakından tanıyanlar var, birlikte mesai yapanlar var, aynı derneklerde insan hakları mücadelesi yürütenler var; en son tahliye olan Taner Kılıç’la bizatihi mesai yapan iktidar partisi milletvekilleri var. Şimdi, eğer bu isimler daha yargılama başlamadan, haklarında iddianame hazırlanmadan peşinen “ajan” diye ilan ediliyorlar, doğrudan doğruya Türkiye'ye yönelik bir ihanetin nesnesi oldukları deklare ediliyorsa zaten yargılamanın da hiçbir önemi, hiçbir değeri kalmıyor. Aslında, sadece bu vaka bile yani bugün nihayet aylar sonra son tutuklusu da tahliye olan Büyükada davası Türkiye'nin OHAL sürecini, Türkiye'nin KHK’lerinin neye hizmet ettiğini ifade etmeye, göstermeye galiba tek başına yetiyor.

Değerli arkadaşlar, artık, Af Örgütü Türkiye'yi defterinden sildi yani Türkiye'yi, artık, üzerinde rapor yazılmaya, insan haklarıyla ilgili çağrı yapmaya, uyarı yapmaya değer bir ülke pozisyonunda görmüyor çünkü neredeyse bütün çalışanları töhmet altına itilmiş durumda, neredeyse bütün çalışanları hedef gösteriliyor, yargısız infaz ediliyor, âdeta bir siyasi lince maruz bırakılıyor. Elbette ki insan hakları örgütlerinin uluslararası ilişkiler bağlamında, boyutunda eleştirilecek, tartışılacak boyutları vardır ama siz tanıdığınız, bildiğiniz insan hakları savunucularını bile bu kadar keyfî biçimde tutuklamayı, bu kadar uzun bir süre mağdur etmeyi normal görmeye başlarsanız artık o ülkede yapılan olumlu işlerin bile savunusu olmaz, savunusuna imkân kalmaz.

Değerli arkadaşlar, Taner Kılıç hangi alanda çalışıyordu Af Örgütü dışında? MÜLTECİ-DER’in yöneticisiydi, kurucusuydu. İzmir’de mültecilere hukuki yardım veren neredeyse uzman birkaç dernekten birisi MÜLTECİ-DER. Şimdi, Türkiye, bir taraftan Suriye savaşı dolayısıyla Suriye’den göç eden geçici sığınmacı, mülteci, ne derseniz deyin, binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insanın sorununu çözmeye aday, talip, böyle bir sorumluluk var, coğrafyadan kaynaklanan bir yük var üzerinde ama öbür taraftan da bu yükü paylaşan, bu görevi yapmaya talip bir sivil toplum örgütü fiilen düşmanlaştırılıyor, doğrudan doğruya tehdit kategorisi içerisinde ele alınıyor. Bu, aslında 15 Temmuzdan bu yana nasıl bir atmosfer istendiğini, 15 Temmuz gerekçe gösterilerek, 15 Temmuz bahane edilerek, hayatı boyunca darbeye karşı çıkmış, hayatı boyunca şiddete karşı çıkmış, hak savunuculuğundan başka hiçbir şey yapmamış insanların bu bulanık suda nasıl avlandığını, nasıl hedef hâline getirildiğini göstermeye yetiyor.

Değerli arkadaşlar, birkaç saat önce bir tutuklama daha gerçekleşti, Leyla Güven, DTK Başkanı tutuklandı. Demokratik Toplum Kongresiyle ilgili, burada, ben de dâhil olmak üzere, birçok milletvekilimizle ilgili hazırlanan fezlekeler var. Bu fezlekelerde, değerli arkadaşlar, zaten bir şiddet iddiası falan yok yani sadece katıldığımız toplantılar var, bu toplantılarda yaptığımız konuşmalar var. Leyla Güven de daha önce Anayasa toplantılarına çağrılmış olan, Anayasa toplantılarında görüşüne başvurulmuş olan DTK’nin sözcüsü, temsilcisi. Ve hepimizin fezlekelerinde olduğu gibi, Leyla Güven’le ilgili iddialarda da sadece ama sadece Türkiye’nin demokratikleşmesi, barışı, özgürlüğüne dair söylemler, iddialar var.

Benim DTK’nin düzenlediği bir Anayasa paneline katılmış olmam fezleke olarak düzenlendi, Meclise gönderildi. Yine, DTK’nin İslam ve barış konulu bir paneline katılmış olmam bir başka fezlekeyle Meclise gönderildi.

Şimdi siz gerçekten bu ortamı, bu yaklaşımı Türkiye’nin demokrasisine, Türkiye’nin barışına, huzuruna, güvenine hizmet edecek bir yaklaşım olarak görebiliyorsanız doğrusu söylenecek çok şey kalmıyor.

Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bilgen.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Gökdağ.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 684 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, öncelikle şunu belirtmem gerekir ki görüşmekte olduğumuz olağanüstü hâl kararnamelerinin büyük bir çoğunluğu Anayasa’ya aykırıdır ve bundan sonraki aşaması Anayasa Mahkemesine iptal başvurusudur.

Sayın milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlar; olağanüstü hâl sürecinde çıkarılan kanun hükmünde kararnameleri sağlıklı olarak değerlendirmek için biraz geriye gitmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Sevgili arkadaşlar, 15 Temmuz 2016 tarihinde hain bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Yaşanan bu hain darbe girişimi bütün siyasi partilerin karşı duruşu, siyasi anlayış farkı gözetmeden bütün yurttaşlarımızın ortak ve kararlı çıkışı, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin içindeki Atatürkçü, demokrasi ve parlamenter sisteme bağlı vatansever askerlerimiz tarafından önlenmiştir. Hep birlikte cumhuriyete, demokrasiye, parlamenter sisteme, halkın iradesinin temsil edildiği en yüksek kurum olan Türkiye Büyük Millet Meclisine sahip çıkılmış ve bunda da başarılı olunmuştur.

Şimdi ben bu sürece nasıl geldiğimizden, hain darbe girişimine kalkışan FETÖ’nün nasıl geliştiğinden, devletin bütün kurumlarına nasıl yerleştirildiğinden söz etmeyeceğim. FETÖ kimden ne istedi, kim FETÖ’ye ne istediyse verdi, kim FETÖ’ye “Artık dön, bu hasret bitsin.” diye kollarını açtı, o konuya da girmeyeceğim çünkü bu konular herkesin artık çok iyi bildiği konulardır. Herkes biliyor ki AKP anlayışı ve yönetim şekli FETÖ’yü besleyip büyütmüş ve darbe yapmaya kalkacak kadar güç vermiştir. Zaten gördüğüm kadarıyla buna karşı çıkan da yok, sadece “Kandırıldık.” ve Allah’ım ve milletim bizi affetsin.”le geçiştirilmeye çalışılıyor.

Bugün üzerinde durmak istediğim konu darbe girişiminden sonraki süreçtir. Değerli arkadaşlar, cumhuriyete, demokrasiye, parlamenter sisteme karşı yapılan bu hain darbe girişiminden sonra her şeyin olağan olduğunu söylemek elbette doğru değil. Elbette bu darbe girişiminin öncesi ve sonrası araştırılıp sorgulanmalı ve gerçek suçlular ortaya çıkıp cezalandırılmalı, gerekli önlemler alınmalıydı. Parantez içinde söylüyorum, gerçek suçluların araştırılması konusunda da çok ciddi eksikliklerin, yanlışlıkların yapıldığını süreç içerisinde gördük. Darbe gecesini bütün ayrıntılarıyla yaşayan Genelkurmay Başkanının ve Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarının Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kurulan Darbe Araştırma Komisyonuna bilgi vermeye gelmemesi büyük bir soru işaretidir, araştırmanın sağlıklı yapılmasına izin verilmediğinin en büyük göstergesidir. Şimdi konumuz bu olmadığı için bu konuya da fazla ayrıntılı girmek istemiyorum.

Değerli arkadaşlar, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak darbe girişiminden sonraki sürecin tıpkı darbe gecesinde olduğu gibi hep birlikte, ortak aklı öne çıkararak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yönetilmesi gerektiğini söyledik. Darbe gecesi bütün siyasi partilerin sahiplendiği ve birlikte bombaların altında dayanışmayla korudukları, 80 milyonun iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak çalışmasıyla sıkıntılı süreçten daha kolay ve daha sağlıklı çıkılacağını ısrarla belirttik ama olmadı. Ülkeyi darbe girişimiyle karşı karşıya getiren tek adam anlayışı, yönetimi tek kişinin egemenliğine bırakan siyasi anlayış Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini, 80 milyonun ortak iradesini reddedip bütün olumlu yaklaşımlara rağmen “Tek başıma bu süreci yöneteceğim.” dedi. Oysa, zaten darbe girişimine kadar hiç kimsenin düşüncesine değer verilmemiş, “ben bilirim” anlayışıyla yönetilmişti ülke ve bu yönetim anlayışı nedeniyle ülke darbe girişimiyle karşı karşıya kalmıştı. Çok açık ki yönetim anlayışında ciddi bir sorun vardı, ciddi bir yanlışlık vardı ve bu yanlışlık ülkeyi darbe girişimi noktasına getirmişti. Yapılması gereken, 80 milyonun iradesinin ortaklaştığı Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında birlikte çözüm aramaktı, akıllıca olan buydu ama olmadı, olamadı. Değerli arkadaşlar, niye olmadığının, olamadığının satır başları daha darbe gecesi “Bu bize Allah’ın bir lütfu.” söyleminde gizliydi ve ilerleyen süreçte bu lütfun ne olduğu anlaşıldı.

Değerli arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisi bu darbe girişimini fırsata çevirmek istiyor ve iktidara geldiğinden bu yana yönetim anlayışı olarak ortaya koyduğu tek adam egemenliğini sürekli hâkim kılmanın, 80 milyonun iradesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisini devre dışı bırakmanın, rejimi değiştirmenin alt yapısını oluşturmanın hesabını yapıyordu.

Ve 20 Temmuz, bütün itirazlarımıza rağmen olağanüstü hâl ilan edildi. Evet değerli arkadaşlar, bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ülkede sorunları hep birlikte dayanışmayla çözeriz gerekçesiyle karşı çıktığımız ve ret oyu verdiğimiz olağanüstü hâl uygulaması Anayasa’mızda düzenlenmiş bir hâldir ancak olağanüstü hâlin de bir hukuku vardır. İlan ederken dayandığınız Anayasa’nın 120’nci maddesi ve diğer maddelerine uygun davranmak zorundasınız. Eğer uymazsanız Anayasa’yı ihlal etmiş olursunuz ve değerli arkadaşlar, Anayasa’yı ihlal etme anlayışı da bir darbe anlayışıdır

Değerli arkadaşlar, Anayasa’mızın 120’nci maddesi olağanüstü hâli ilan etme hakkını vermiştir. Anayasa’nın 121’inci maddesi olağanüstü hâl süresince Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde kararnameler çıkarılabileceğini düzenliyor. Bu kararnamelerin Resmî Gazete’de yayımlanıp aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulacağını ve bunlara ilişkin usul ve sürenin de İç Tüzük’te belirleneceğini hükme bağlamıştır. Bu Anayasa maddelerinden de çok açık anlaşılacağı şekilde sadece ve sadece olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde kararname çıkarabilirsiniz, aksi davranış Anayasa’ya aykırıdır, Anayasa’yı ihlaldir ve dolayısıyla bir darbe mantığıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

Çıkan kararnamelere baktığımızda, olağanüstü hâlin ilan gerekçesiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, aslında kanunla düzenlenmesi gereken konular kanun hükmünde kararnameyle düzenlenmiş ve Meclis devre dışı bırakılmıştır. Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz bu kanun hükmünde kararname bakın ne düzenliyor? Merkez Bankasının bazı alımlarının Kamu İhale Kanunu’nun dışına çıkarılması, kamu bankalarında batık alacakların varlık yönetim şirketlerine satılabileceği, ön ödemeli konut satışları, kamu şirketlerinin Varlık Fonu’na devredilmesi. Bunların olağanüstü hâlle, terörle ne ilgisi var?

Değerli arkadaşlar, yine, Anayasa’nın 121’inci maddesi süre ve usulün İç Tüzük’te belirleneceğini hükme bağlamıştır. Şimdi, bakalım bu konuda İç Tüzük’ün 128’inci maddesi ne diyor? Aynen şöyle diyor: “Anayasanın 121 ve 122 nci maddeleri gereğince çıkarılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler … otuz gün içerisinde görüşülür ve karara bağlanır.” Son fıkrası “Komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler Meclis Başkanlığınca doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınır.” diyor.

Değerli arkadaşlar, bu maddedeki otuz günlük süre kesin ve bağlayıcı bir süredir, bu konuda ne takdire ne yoruma yer vardır; otuz gün içinde görüşülüp karara bağlanacaktır. O kadar bağlayıcı ki komisyonlarda yirmi günden fazla görüşülmesine izin vermiyor. En çok yirmi gün görüşülecek ve geriye kalan on gün içerisinde de Mecliste görüşülüp karara bağlanacaktır. Bunun aksi durum İç Tüzük’e ve dolayısıyla Anayasa’ya aykırılık oluşturur.

Değerli arkadaşlar, kanun düzenleyici bu kesin ve bağlayıcı süreleri özellikle koyarak kötü niyetli yöneticilerin, kötü niyetli iktidarların kanun hükmünde kararname çıkarma hakkını kötüye kullanmasının önüne geçmek istemiştir. Böyle olmasa o otuz günlük sürelerin, yirmi günlük sürelerin ne anlamı olabilir? Neden böyle bir düzenleme getirmiş olabilir? Amaç, ülkenin kanun hükmünde kararnamelerle yönetilmesinin önüne geçmektir. Olağanüstü durumlarda, acil düzenlenmesi gereken konularda Bakanlar Kuruluna yetki vermiş ancak Türkiye Büyük Millet Meclisini devre dışı bırakmanın, işlevsizleştirmenin önüne geçmek için belirlenen sürelerde konunun Meclis gündemine gelmesini, tartışılmasını ve karara bağlanmasını sağlamaktır amaç. Ancak bunun böyle olmadığını hep birlikte yaşadık, aylardan beri Meclisin gündemine gelmeyen kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetme anlayışıyla karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Sayın Başkanım, bitirmeme izin verir misiniz?

BAŞKAN – Sayın Gökdağ, tabii, buyurun, tamamlayın.

MEHMET GÖKDAĞ (Devamla) – Bir hukukçu olarak söylüyorum, otuz yıllık bir hukukçu olarak söylüyorum: Bu süreler içerisinde yani otuz gün içerisinde Mecliste görüşülüp karara bağlanmayan bütün kanun hükmünde kararnameler yok hükmündedir. Bütün bu tartışmaların son bulması için, değerli arkadaşlar, çare, olağanüstü hâli kaldırarak olağan döneme geçmektir, normal siyasi hayata dönmektir.

Ben, olağan günlerde buluşmak üzere, yaşamın normalleştiği günlerde Meclis çalışmalarında bulunmak üzere bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gökdağ.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm, 1’inci maddeye bağlı ek madde 3 ve geçici madde 17 ile 3’üncü maddenin (1)’inci fıkrası ve 3’üncü maddeye bağlı geçici madde 18 dâhil 1 ila 7’nci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Madde 1’e bağlı ek madde 3’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 1’e bağlı geçici madde 17’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 3’e bağlı (1)’inci fıkrada bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 454 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 3’üncü maddesine bağlı birinci fıkranın metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                                                 Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu maddeyle 4734 sayılı Kanun’un 11’inci maddesinin (g) bendinde yapılan değişikliğin 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 30’uncu maddesinin kanunlaşması sırasında önergeyle ilgili maddeye eklenmesi nedeniyle anılan bent değişikliği metinden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda madde 3’e bağlı birinci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 3’e bağlı geçici madde 18’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, geçici madde 1 dâhil 8 ila 13’üncü maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’de bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 454 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                                                 Kayseri

“GEÇİCİ MADDE 1- 684 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yayımı tarihinden önce, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde tanımlanan suçlar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen suçlar nedeniyle gözaltına alınan kişiler hakkında gözaltı süresi en çok otuz gün olarak uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

684 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin kanunlaşması nedeniyle ibare değişikliği yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Redaksiyon talebimiz var.

BAŞKAN – Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkanım, görüşülmekte olan 454 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname Genel Kurulda kabul edilen değişiklik önergeleriyle birlikte kanunlaşacağından düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesine, ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır,.

Takdirlerinize saygıyla arz olunur.

BAŞKAN – Talebiniz kayıtlara geçmiştir. Redaksiyon işlemi kanunun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümünün açık oylaması 1 Şubat 2018 Perşembe gününe bırakılmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

5’inci sırada bulunan, 685 Sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

5.- 685 Sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/811) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 455) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 455 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu kanun hükmünde kararname İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, kanun hükmünde kararname tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Şimdi, kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan’ı kürsüye davet ediyorum.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 455 sıra sayılı OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyeti bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi, 15 Temmuz FETÖ darbe ve işgal girişiminin ortaya çıkardığı yeni ve ertelenemez şartları kavramış, beka temelinde siyasetini kurgulamıştır. 7 Ağustos Yenikapı ruhuna, 16 Nisan halk oylaması şuuruna bağlı kalacağını her fırsatta ifade etmiştir çünkü Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye Cumhuriyeti sevdalısıdır çünkü biz Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk milletinin özlemlerinin tercümanıyız. Milliyetçi Hareket Partisi, beka ve birlik şuuruyla milliyetçi siyasetini temellendirirken bundan mutlaka rahatsız olanlar da olacaktır. Terör örgütlerine karşı tarihin en şiddetli ve etkili mücadele ruhu -çok şükür- devrededir; bundan ziyadesiyle memnunuz. Destek ve katkımızı ön şartsız olarak sürdürüyoruz. Bu mücadele ruhunu sekteye uğratmak isteyenlerin, bu mücadele ruhunu söndürmeye çalışanların hedefi ve hüviyetleri bellidir.

Bir kez daha ifade etmek isteriz ki Türkiye'nin bölünüp yıkıma maruz kalması için faal hâlde bulunan çevreler terör süreciyle ülkemizi yakın markaja almışlardır. Türkiye'nin önünde mutlaka aşması ve sonuçlandırılması gereken çok boyutlu bir terör sorunu bulunmaktadır; FETÖ’yle mücadele bunun önemli kollarından biridir. Türk milleti, 15 Temmuzda bir saldırıya maruz kalmıştır -FETÖ sonuç almış olsaydı, Türk milleti iç savaş şartlarına mahkûm olacak, elimizde ne bir vatan ne bir devlet ne de bir istiklal kalacaktı- akabinde, OHAL ülkenin içinde bulunduğu olağan dışı koşullarda gündeme gelmiştir. 15 Temmuzun etkisini ortadan kaldırabilmek için OHAL uygulamasına geçilmiştir ancak yaşanan olağan dışı iç ve dış gelişmelerin ortaya çıkardığı tehditler ve artçı saldırılar maalesef devam etmektedir. Bunlarla mücadele edebilmek ancak olağanüstü hâl kurumunun işletilmesiyle mümkün olabilecektir. Zira darbe girişimiyle başarıya ulaşamayan mihrakların hasmane tutumlarını sürdürdüğü de bir vakıadır. Ülke içinde ve dışındaki gelişmeler maalesef buna işaret etmektedir. Ülkemizin güney sınırlarını kuşatma niyetindeki bölücü teröre ve desteklerine karşı yürütülen Zeytin Dalı Operasyonu sürerken ülke içinde ve dışında görülen bozguncu yaklaşımlar da bunun en açık örneğidir.

Bize göre, Türkiye, yakın tarihinin en sarsıcı ve yüksek risk ihtiva eden bir döneminden geçmektedir. Darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması, darbeye yeltenen terör örgütünün sinsi planlarının tümüyle sona ermesine maalesef yetmemiştir. Ordumuz, Suriye’de ülkemizin bekası için son derece kritik ve önemli bir harekâtı başarıyla sürdürmektedir. Olağanüstü şartların söz konusu olduğu bu ortamda olağanüstü hâl uygulamasının devam etmesinin bir ihtiyaç olduğu açıktır. Zira OHAL, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın verdiği yetki çerçevesinde uluslararası hukuk yükümlülüklerine uyumlu bir şekilde uygulanan bir rejimdir, dünyada teröre ve tehdide maruz kalan pek çok ülkenin başvurduğu bir tedbirdir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak olağanüstü hâl ilanını da OHAL uygulamasının uzatılmasını öngören daha önceki Başbakanlık tezkerelerini de Türkiye Büyük Millet Meclisinde desteklemiş olduğumuz herkesin malumudur.

Yaşanan olağan dışı iç ve dış gelişmelerin ortaya çıkardığı tehditler ve bu alçak kalkışmanın süregelen artçı saldırılarıyla mücadele edebilmenin ancak olağanüstü hâl kurumunun işletilmesiyle mümkün olabileceği yönündeki duruşumuzda bir değişiklik olmamıştır. Zira biz OHAL’i, millete pusu kuran, millete ağır zayiat verdirmek isteyen FETÖ ve PKK gibi terör odaklarına karşı devletimizin ve milletimizin bekası açısından bir güvence ve anayasal bir tedbir olarak kabul etmekteyiz. Olağanüstü hâli demokrasiye karşıt, özgürlüğe karşıt gibi algılayarak tamamen ortadan kalkmasını isteyenler, 15 Temmuzun tesir alanı üzerinde tarafsız olamayanlardır.

Sonuç olarak, olağanüstü hâl kapsamında dâhil edilmiş olan unsurlar üzerinde kararlılıkla durulmalı ve üzerine gidilmelidir. 455 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle, bu süreçte hak arama hürriyeti ve yargıya erişim hakkı çerçevesinde kişilerin kendilerine haksızlık yapıldığını düşündüklerinde haklarını arayabilmelerini teminen bir komisyon kurulmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; OHAL çerçevesinde başta FETÖ/PDY olmak üzere terör örgütlerinin devlet ve toplum hayatından arındırılmasına dair tedbirler düzenlenirken mağduriyetlerin önüne geçilmesi de hedeflenmektedir. Bu kanun hükmünde kararnameyle, OHAL kapsamında çıkartılan diğer kanun hükmünde kararname kapsamına yargı yolu kapalı olan işlemlere karşı özel bir idari komisyon oluşturulması görev, yetki ve başvuru koşulları düzenlenmektedir. Bu komisyon kararlarının da yargı denetimine açık olması yönünde bir düzenlemeye de gidilmektedir. Diğer taraftan meslekten çıkartılan yüksek mahkeme üyeleri, hâkim ve savcılara ilişkin olarak uygulamada yaşanabilecek tereddütleri önlemek için başvurulacak idari yargı yoluna açıklık getirilmiş ve davaların Danıştayda açılması usulü getirilmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; esasen OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu vücuda getirilmesinde Sayın Genel Başkanımız ve Sayın Başbakanın katkıları vardır. Komisyon şu anda çalışır durumda olan bir komisyondur. Buradaki hassasiyetimiz, 15 Temmuzla birlikte anormalleşen Türkiye’nin normalleşmesini sağlamaktır. Bu gerçekleşirken normal vatandaşların OHAL’den zarar görmemesi noktasında gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerektiğini defalarca Milliyetçi Hareket Partisi olarak ifade ettik. Hükûmete de bu hassasiyetin olması gerektiğini söyledik. FETÖ darbesiyle alakalı suçlu ile suçsuzu ayırma noktasında hassas davranılmalıdır. Masum vatandaşın zarar görmemesi lazımdır. Parti olarak vatandaşın zarar görmemesi gerektiğini hem ifade ettik hem de bazı mağduriyetlerle ilgili devreye girecek bazı müracaatlarda da bulunduk.

Esasen OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu da Sayın Genel Başkanımızın ve Sayın Başbakanın aralarındaki görüşme sonrasında vücuda gelmiştir. Bu, şu anda çalışır durumdadır. Sonuç olarak, 455 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin OHAL uygulamaları bakımından zaruri düzenlemeler içerdiğine inanmaktayız ve uygulanmasını desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz ancak adil ve hızlı çalışan bir işleyiş olması gerektiğini söylüyoruz. Buna ilave olarak, Hükûmet içinde de tenakuz olabilecek açıklamalardan da ne yapılması lazım? Kaçınılması lazım. Özellikle bu işlemlere bakılmasında kişiler açısından Anayasa’ya sadakatin dikkate alınması gerektiğini de bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerine söz aldığım 685 sayılı KHK’yle bir Olağanüstü Hal Komisyonu kuruldu. İhraç edilmiş yüz binlerce kamu görevlisi başvurdukları mahkemelerde hukukun tecelli edeceğini umarken hukuki süreci yavaşlatan bir komisyon öne sürüldü.

Bakın, bugün Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ resmî rakamları açıkladı. Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonuna 105.151 kişi müracaatta bulunmuş. Komisyon yalnızca 1.562 kişi hakkında karar vermiş, yalnızca 41 kişi için göreve iade kararı çıkmış. Haklı mücadeleleri için, sadece işlerine geri dönebilmek için canlarından vazgeçerek bir yıla yakın bir süre açlık grevinde kalan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın talebini de reddettiği gün zaten bu Komisyon vicdanlarda işlevini tamamen yitirdi. Komisyona başvuran ihraç edilmiş ya da açığa alınmış kişilerin suçları sabit olmamasına rağmen kimisi bir yılı aşkın süredir işsiz, tüm sosyal haklarından mahrum ve parasız, aç. Hükûmet ve bu Komisyon yüz binlerce suçsuz, günahsız insanın vebalini üzerinde taşıyor. Ege Denizi’nde can veren 3 çocuklu Maden ailesinin vebali Hükûmette ve Komisyondadır. Yine, ihraç edilen ve yaşamını yitiren EĞİTİM SEN Yöneticisi Kazım Ünlü’nün vebali üzerlerindedir. Üstelik, Türkiye'de doğrudan yüz binden fazla kişiyi ve bu kişilerin ailelerini etkileyen OHAL Komisyonu aldığı kararları kamuoyuna açıklama gereği bile duymuyor, şeffaf olması gereken komisyon kararları kamuoyundan gizleniyor. Başvuruları reddeden kişilerin hangi yolla hakkını arayabileceği de bir KHK’yle belirlendi. Yalnızca HSK’nin belirleyeceği idare mahkemelerine başvurabilecekler yani doğal hukuk yolları izlenmiyor. Hükûmet bu ihraçlar üzerinde kontrolü kaybetmemek için sadece belirli mahkemeleri görevlendiriyor. Tabii yargıç ilkesi tamamen ihlal ediliyor, “Aman ha, yoksa başka bir idare mahkemesi bağımsız karar alabilir.” korkusuyla.

İdare mahkemesinden bölge idare mahkemelerine, Danıştaya, Anayasa Mahkemesine sırayla başvuracaklar ve ancak iç hukuk yolları tüketildiğinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurabilecek yurttaşlar. Bunun için öngörülen yaklaşık süre ne biliyor musunuz? Sekiz yıl. Şimdi, hukukun temel prensibi makul sürede adalete erişmektir. Peki, sekiz yıl bir insanın işsiz kalması ve adalete erişememesi makul bir süre olabilir mi? Herhâlde Hükûmet için öyle sayılıyor.

Yalnızca kişiler değil sivil toplum kuruluşları da bu Komisyona başvuru yapıyor, örneğin Ankara merkezli Gündem Çocuk Derneği. Çocuk hakları konusunda parmakla gösterilen bir kurum. Neden kapatıldıklarına ilişkin hiçbir fikrimiz yok. Ha, tabii ki tahminler var; taraf gözetmeden yalnızca bireylerin değil, kolluk güçlerinin, kamu kurumlarının çocuk hakları ihlallerini de tespit ettiği ve bu tahammülsüz ortamda Hükûmetin hedefi oldukları için.

Ne yazıktır ki Hükûmet, Avrupa Konseyiyle anlaşarak bu Komisyonun kurulmasına karar verdi. Bizi, evrensel insan hakları değerlerini savunduğumuz zaman hainlikle suçlayanlar Avrupa’da sürekli görüşme hâlindeler. Türkiye’yle yaptıkları ticaret anlaşmaları, silah satış anlaşmalarını tehlikeye atmak istemeyen Avrupa’nın sağ hükûmetleriyle anlaşarak kuruldu bu Komisyon. Ne yazık ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye'den yağacak başvuruları önlemek için kuruldu aslında bu Komisyon. Hem yargı bağımsızlığından bahsedilip hem nasıl yargılama yetkisi yargının elinden alınıp yürütme gücü tarafından oluşturulan tarafsız ve bağımsız olmayan bir komisyona devredilebilir? Bunu o zaman da Hükûmet gibi kapalı kapılar ardında değil, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine genel kurulda bizzat sormuştuk, demiştik ki: “Bu Komisyon AİHM’e başvurular gelmesin diye kuruldu. Bu Komisyon Türkiye’de tıpkı Anayasa Mahkemesi gibi bir işlev görecek ve aslında uzun, daha uzun bir yargılama süreci yaratacak ve adalete erişimi zorlaştıracak.” Ama o zaman Avrupa Konseyinde de aynı şekilde “Hayır, nasıl böyle düşünüyorsunuz?” dediler ve aradan neredeyse bir yıl geçti, daha ilk kararlarını alıyor bu Komisyon ve insanların önüne nasıl bir bariyer kurulduğu, insanların hak aramasının nasıl güçleştirildiği, imkânsız hâle getirildiği apaçık bir şekilde ortaya çıktı ama dediğimiz gibi, Avrupa’nın içinde bulunduğu kriz ve yükselen sağ, AİHM’i de krize sokmamak için insan haklarını feda etmek uğruna AKP Hükûmetiyle anlaştı.

AİHM, aşırı sağ tarafından defalarca eleştirilmiş, hükûmetler aleyhine aldığı kararlar nedeniyle yabancı düşmanı politikacılar tarafından kullanılmıştır fakat bir mahkemeyi meşru kılan, politikacıların polemiklerine ve ülkeler arası çıkar çatışmalarına rağmen bağımsız karar verebilmesidir. Ne yazık ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de son zamanlarda yaşanan insan hakları ihlalleri karşısında bu ihlalleri önlemek için gereken tedbirleri almıyor. Venedik Komisyonu, Avrupa’nın en önemli hukuki denetim yapısıdır. Venedik Komisyonu, OHAL Komisyonunun bireysel başvuruları almaya yetkin görmediğini açıkça ifade etti. Buna rağmen AİHM ve Avrupa Konseyi sessiz kaldı.

Değerli arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de Avrupa Konseyinin de ya da hangi kurum olursa olsun hepsinin aslında reorganizasyonu ve gözden geçirilmesi gerekiyor. Hiçbir kurum, hiçbir kuruluş mükemmel ve eleştirilmez değildir. Aynı şekilde, nasıl Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi dünyaya yetmemişse, nasıl bulunduğu çağa uygunsa ama sonrasında yeterli olamamışsa, nasıl kadın hakları için yetersiz kalmışsa ve Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi kabul edilmişse ya da Siyasal ve Medeni Haklar Sözleşmesi kabul edilmişse, başka sözleşmeler kabul edilmişse, aynı şekilde, bu kurumların da kendini gözden geçirmesi ve kendi prensiplerine sadık kalıp kalmadıklarını da bir şekilde kendi iç denetimleriyle denetlemeleri gerekiyor.

Evet, bizi hep Avrupa’ya şikâyet etmekle suçladınız ama sizler neden Avrupa’ya şikâyet ediyorsunuz Hükûmet yetkilileri? Neden yurttaşlarınızı Avrupa’da suçlayıp itibarsızlaştırmaya çalışarak OHAL Komisyonunu kurmak için anlaşmalar yapıyorsunuz? Neden insan haklarını yerle bir etmek için, insan hakları kurumlarının altındaki taşları bir bir çekmek için lobiler yapıyorsunuz? Kimi Avrupalı siyasetçiler iş yükünden, sizlerle, akıttığınız paralar nedeniyle arayı bozmaktan çekiniyor, korkuyor, anladık. Siz neden yurttaşların AİHM’e başvurmasından, hukuki olarak hakkını aramasından korkup yıllarca insanları komisyonlarda oyalıyorsunuz?

Evet, bu 685 sayılı KHK, işte, vatandaşlarına bunu layık görüyor: Yıllarca adaletin peşinde koş ama ona erişeme. Layık gördüğü şey, adalete erişimi zorlaştırmaktır aslında ve insanları işsiz, parasız, aç, hayatlarına devam etmeye zorlamaktır. Eğer buna gönlünüz el veriyorsa, bu KHK’ye de onay verirsiniz ama gönlünüz el vermiyorsa, gerçekten içeriğini biliyorsanız, anlattıklarımız sizin için bir lokma da olsa, bir nebze de olsa bir şey ifade ediyorsa, buna “hayır” dersiniz. İnsanların artık canını kaybetmesine engel olursunuz.

Aynı şekilde, aslında OHAL’in kadınlara etkisini de biraz ifade etmek isterdim ancak sürem kalmadı. Bilmiyorum Sayın Başkan bir dakika ekler misiniz?

BAŞKAN – Tabii ki.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Bu olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleriyle ihraç edilen 107.174 kamu görevlisinin en az yüzde 20’sini kadınlar oluşturuyor. Örneğin KESK üyeleri, onların hiçbir darbe girişimiyle alakaları olmadığı hâlde, bunun Hükûmet tarafından da çok net biliniyor olmasına rağmen onlar muhalif kimlikleri nedeniyle ihraç edildiler ve KESK’e bağlı 11 sendikadan ihraç edilen 2.514 çalışandan 574’ü kadın.

Kadınlar, işlerini kolay elde etmiyorlar ve işlerini kaybettikleri zaman aileleri eğer şiddet üretiyorsa, o ortama tekrar dönmek zorunda kalıyorlar ve kadınların bağımsız bir hayat kurmaları, belli bir yaştan sonra iş sahibi olmaları çok zor. OHAL’in kadınlara çok ciddi olumsuz etkileri var ve özellikle, aslında DBP’li belediye başkanlarının, 35 kadın belediye başkanının da tutuklandığını ve bu belediyelerin kayyumlarla idare edildiğini ifade etmek isterim.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Fatma Kaplan Hürriyet.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 685 sayılı Kanun Hükmünde Kararname üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişiminin ardından Hükûmet, 20 Temmuz 2016 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na dayanarak, yetkilerini kullanarak üç ay süreyle olağanüstü hâl ilan etti ve darbe girişiminin ardından 21 Temmuz 2016’da ilan edilen olağanüstü hâl, geçtiğimiz haftalarda 6’ncı kez uzatıldı. Sözde iki ayda bütün işlemler, bütün temizlik bitirilecekti ama ne yazık ki 6’ncı kez, bir kere daha OHAL uzatılmış oldu. OHAL, OHAL olalı hiç bu kadar uzatılmamıştı değerli arkadaşlar. Zaten bu gidişle OHAL'in bir kez daha uzatılması değil, OHAL'in bitmesi, daha olağanüstü olacak bize göre.

Erdal İnönü, 1990 yılında “Olağanüstü hâl, olağanüstü hukuksuzlukların kanun hükmüne bağlanmasıdır.” demişti. Aradan yirmi sekiz yıl geçti ve geldiğimiz nokta işte, aynen budur. Olağanüstü hukuksuzluklar ne yazık ki OHAL sopası kullanılarak kanun hükmünde kararnamelere bağlanır hâle geldi.

OHAL döneminde yayımlanan kanun hükmünde kararnameler yoluyla toplam 116.250 kamu görevlisi hakkında bir daha kamu görevinde yer almamak üzere ihraç kararı verildi. İhraç edilenlerin sadece yüzde 1,69’u hakkındaki ihraç kararı kaldırıldı. Bu dönemde bir telefonla yapılan ihbarla veya geçmişteki bir selamlaşmayla insanlar “FETÖ’cü” damgası yiyerek yıllardır görev yaptıkları kamu kurumlarından uzaklaştırıldı ve 50 bini aşkın insan tutuklandı. Sadece bir ihbarla, somut delil olmadan üç beş söze göre insanlara “vatan haini” damgası vuruldu. Telefonunda byLock tespit edilemeyen, Bank Asyaya para yatırmamış olan, FETÖ okullarında okumayan binlerce insan, ne olduğunu bile anlatamadan, sesini kimselere duyuramadan ne yazık ki kamudan ihraç edildi.

OHAL KHK’leriyle genişletilen terör örgütü üyeliği tanımı yüzünden ihraç edilenlerin isimleri resmî kayıtlarda işaretlendi, KHK’lerle ihraç edilenler özel sektör tarafından da istihdam edilemedi. Kimse iş yerinde, Hükûmetin “FETÖ’cü” olarak damgaladığı birini hâliyle çalıştırmak istemedi elbette.

OHAL süresinde intihar eden mağdur sayısı 50’yi aştı. Kaymakam, savcı, doktor, öğretmen, asker, polis, işçi, öğrenci tüm sevdiklerini geride bırakıp düzene isyan ederek intihar etti.

OHAL’de ihraç edilen binlerce insan, haklarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde aramak istedi. AİHM’e tam 12.600 dosyayla başvuruldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruların yoğunluğu ve hacmi karşısında Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği tarafından bir çözüm sunuldu, mağdur insanların başvurabilecekleri bir OHAL Komisyonu kurulması tavsiye edildi. Hem mağdurların AİHM yolunu kapamak hem de toplumun gazını almak için OHAL İnceleme Komisyonunun oluşturulması, 23 Ocak 2017 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 685 sayılı KHK’yle hüküm altına alındı. Meslekten ihraç edilenler, bursu kesilen öğrenciler, rütbeleri alınan emekli güvenlik personeli, kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin başvurulara bakmak üzere 685 sayılı KHK’yle kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna bugüne kadar yüz binlerce insan müracaatta bulundu ama Komisyon, başvuruları 17 Temmuz 2017’de yani 15 Temmuz darbe girişiminden bir sene sonra kabul etmeye başladı. Mağduriyetlerin giderilmesi için boşa geçirilen onlarca ay demek bu.

Komisyonun çalışma süresinin sadece iki yıl olması, Komisyonun ne kadar işlevsiz olacağının da işaretiydi. Bu süre zarfında Komisyonun yüz binlerce dosyayı inceleme şansı elbette ki yok. İktidarın kendine bağlı insanlardan oluşturduğu bir Komisyonun, iktidarın ihtiyaçlarına uygun bir tutum alarak OHAL rejiminin ihtiyaçlarına uygun kararlar alması da bizce kaçınılmazdır. Ancak ne var ki bu süreçte oluşturulan OHAL Komisyonu maalesef, Venedik Komisyonunun tavsiyelerine uygun olarak kurulmadı, AİHM’in önünü de kapatmış oldu.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak OHAL’de Yeter Forumu’nun sonuç bildirgesinde de sözünü etmiştik, demiştik ki: “AİHM’in içtihatlarında değerlendirme kriterleri bellidir. Bu kriterlere göre inceleme yapılıp yapılmadığı bildirilmelidir. Verilen kararlar acilen açıklanmalıdır, Komisyonun önünde savunma hakkı tanınmalıdır.” Ancak bu OHAL Komisyonunun şu anda Başkanı hukukçu değil, Siyasal mezunudur. OHAL Komisyonu karar kriterleri belli değildir. OHAL Komisyonu kararları ne yazık ki gizli tutulmaktadır. Komisyon neden kendine güvenmiyor ve bu kararlarını açıklamıyor? Aynı, Danıştayın, Yargıtayın kararlarını internet sitesinde yayınladığı gibi bu Komisyonun da kendine güvenerek kararlarını açıklaması gerekiyor ama yapmıyor. OHAL Komisyonunun ne yazık ki adresi bile gizli tutuluyor şu anda. Bunlar en sakat durumları bu düzenlemelerin.

Bu şartlar altında kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuyla ilgili olarak Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ bugün yaptığı açıklamada Komisyona 105.151 kişinin başvurduğunu söyledi. Bu da kurumlardan intikal eden personel dosyaları, mahkeme dosyaları ve eski başvurularla birlikte toplam 240 bin evrak demek oluyor. Komisyon çalışmalarına yardımcı olmak üzere ise 190 personel görevlendirildi; 240 bin evraka sadece ve sadece 190 kişi bakacak demektir bu ve bu Komisyonun bir de üzerine çok kısıtlı süresi olduğunu düşündüğümüzde ne yazık ki adaletli sonuçlar çıkmayacağı ortada. Bu kısıtlı süre zarfında Komisyon şimdilik 1.562 kişi hakkında kararını verdi; bunlardan 41’inin başvurusunu kabul etti, diğerlerini reddetti. Yani geride dosyasına bakılması gereken 103.589 insan kaldı. Komisyonun başvuruları kabul etme tarihini ve Komisyonun başvuruları değerlendirme hızını göz önüne alırsak önümüzdeki yirmi altı yılda bütün dosyalar tamamen incelenebilmiş olacak. Yani yirmi altı yıl sonra, ancak ve ancak, bu Komisyon eliyle belki adalet sağlanmış olacak. Davalarda en üst zaman aşımı süresini de düşündüğümüzde bir avuç insanın oluşturduğu bu Komisyonda 105 bin dosyaya nasıl bakılacak, inanın biz de bilmiyoruz. Ülkemizde “adalet” “hak” “hukuk” kavramları hiç bu kadar, hiç bu kadar yerlerde sürüklenmemişti.

Atalarımızın çok güzel bir sözü vardır: “Meydanda yapılan kabadayılığın tenhada özrü olmazmış.” İlk KHK’den bu yana insanlar “FETÖ’cü” olarak, “vatan haini” olarak ilan edildi; gazetelerde çarşaf çarşaf, boy boy fotoğrafları koyuldu, “terörist” damgası vuruldu, toplum tarafından dışlandı, insanların yüzlerine bakamaz oldular. Haklarında ihraçlarını gerektirecek bir kesin hüküm yokken ihraç edilen 100 bini aşkın kamu görevlisi tam anlamıyla açlığa terk edildi. Bu durum sadece kendilerini değil, bakıma muhtaç ailelerini de etkiledi. Tüm bu yapılanlar alenen toplumun gözü önünde yapıldı ancak toplum, bu insanları, sürekli değiştirilen gündem nedeniyle fark edemedi.

KHK’yle ihraç edilmek, Türkiye gibi demokrasisi çeşitli algılara yenik düşen, insan hakları yerlerde sürünen ülkelerde cehenneme atılmak gibi bir şey ne yazık ki. Yani KHK’yle ihraç edilmek ölüme mahkûm edilmekle eş değer.

Şimdi buradan soruyoruz: KHK’yle ihraç edilmek basit veya önemsiz bir şey mi ki iade işlemleri OHAL Komisyonu tarafından bu kadar gizli kapaklı şekilde yapılıyor, kararları dahi açıklanmıyor ve yayınlanmıyor? Bir de şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Göreve iadesine karar verilen kişi eski görev yerine dönemiyor. Mesela öğretmen, kadrosu Millî Eğitim Bakanlığında, o öğretmen geri döndüğünde aynı kadroyla devam edemeyecek, başka bir kurumda, örneğin nüfus müdürlüğünde istihdamı sağlanacak.

OHAL nedeniyle işten atılan vatandaşın ismi herkese “FETÖ’cü” olarak lanse ediliyor ama iade edilirken eski kurumdakiler o kişinin FETÖ’cü olmadığını dahi bilemeyecek durumda olacak çünkü FETÖ’cü diye işten atılan vatandaş başka yerde çalışıyor olacak. Yani vatandaş eski çalıştığı yerdeki iş arkadaşlarının kafasında “hain” olarak kalmaya devam edecek, görevine iade edilmiş olsa bile, FETÖ’cü olmadığı tespit edilmiş olsa bile. Bunun nedenini de anlayabilmek gerçekten çok güç değerli arkadaşlar.

Anlattığım bu şartlar altında OHAL Komisyonunun gerçek adaleti sağlayacağına inanmıyoruz. OHAL Komisyonu daha çok “oyalama komisyonu” olarak akıllarda kalacak bize göre. İnsanların AİHM’e gitme yolunu tıkayan, toplum nezdinde “Bakın, adaleti sağlayacağız, kimse mağdur olmayacak.” algısı yaratmaya çalışılan bir komisyon olarak hafızalarımızda kalacak ve dahası, daha incelenmesi gereken 100 bin dosya varken Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın “FETÖ’nün mağdur ettiği vatandaşlarımızdan mağduriyeti devam eden kimse yoktur.” demeçlerinin gerçeği yansıttığını düşünmüyoruz.

OHAL’le ilgili de şunları söylemek istiyorum değerli arkadaşlar: OHAL kanunsuzluklarının zor kullanılarak resmîleştirilmesi yanlıştır. İş dünyasından sivil topluma, emekçilerden iş verenlere, medyadan eğitim kurumlarına, cezaevlerinden yargıya, sağlıktan siyasete hayatın her alanı geniş bir kuşatma altındadır. Ülkemizi adım adım karanlığa sürükleyen bu kuşatma, bugünümüzü ve geleceğimizi tehdit eden, yalnızca AKP iktidarına yarayan OHAL’in bir an önce kaldırılarak eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye'nin yaratılması şarttır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tabii ki, buyurun, tamamlayın.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama ve denetleme yetkisi tekrar teslim edilmeli, gasbedilen milletvekili hakları iade edilmelidir. Bizler vatandaşı temsil etmek üzere seçildik değerli arkadaşlar, yetkilerimiz olmazsa seçilmemizin de pek bir anlamı kalmıyor. Tam da bu noktada, tabii ki, Meclis Başkanı İsmail Kahraman artık, görevini hatırlamalıdır ve Meclisin onuruna sahip çıkmalıdır.

OHAL gerekçe gösterilerek valilikler tarafından ilan edilen, başta toplantı ve gösteri özgürlüğünü kısıtlayan tüm kararlar ile sokağa çıkma yasakları olmak üzere özgürlüğü kısıtlayıcı tüm yasaklar derhâl kaldırılmalıdır. Bu yasaklara uyulmaması gerekçesiyle yürütülen tüm soruşturmalar ve verilen cezalar kaldırılmalıdır. İfade, konuşma, basın özgürlüğü üzerindeki baskılar sona erdirilmelidir. Cezaevinde bulunan basın emekçileri özgürlüklerine kavuşturulmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan Hürriyet.

Sayın milletvekilleri, kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylamadan önce, Sayın Tanal sisteme girmişler, buyurunuz Sayın Tanal.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, OHAL Komisyonunun çalışma sistemine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkanım, bu OHAL Komisyonuyla ilgili, vatandaşın dosyasını inceleme hakkı yok, avukatının dosya inceleme hakkı yok. Dosyanın içerisinde hangi deliller var, hangileri yok; hangisine erişilebilir, yok. Biz İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak OHAL Komisyonunu ziyarete gittiğimizde “Siz neye göre karar veriyorsunuz, kriterleriniz nedir?” diye sorduğumuzda bize dediler ki: “Polisten, MİT’ten gelen bilgilere göre veriyoruz.” Polis Vazife Kanunu’nun ek 7’nci maddesi uyarınca “Polisten gelen bilgi ve belgelerle hükme esas teşkil edecek şekilde karar verilemez.” denildiği hâlde, ancak, OHAL Komisyonu “Biz bunlara dayalı olarak karar veriyoruz.” şeklinde dediler ki bu, adil yargılama ilkesini ihlal eden bir durum.

Değerli Başkanım, Anayasa’mızın 40’ıncı maddesi diyor ki: “Kamu görevlilerinin verdiği zarar tazmin edilir ve bu, yetkililere rücu edilir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim, bitiyor

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Anayasa’mızın 40’ıncı maddesi diyor ki: “...resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir.” Devlet de bunu sorumlu ilgililere rücu eder. Bu OHAL Komisyonunda getirilen kanun hükmünde kararnamelerle bunların cezai, idari, mali sorumluluğu da ortadan kaldırılmış durumdadır ki komplesi Anayasa’ya aykırıdır.

Teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- 685 Sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/811) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 455) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 7’nci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 455 sıra sayılı Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 1’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu” ibaresinin "Hâkimler ve Savcılar Kurulu” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                                                 Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasa değişikliğine uyum sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 455 sıra sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 4’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                                                 Kayseri

"Üyelerin güvenceleri ve hakları

MADDE 4- (1) Üyelerin süreleri dolmadan herhangi bir nedenle görevlerine son verilemez. Ancak üyenin;

a) Komisyon tarafından kabul edilebilir mazereti olmaksızın bir takvim yılı içinde toplam beş Komisyon toplantısına katılmaması,

b) Ağır hastalık veya engellilik nedeniyle iş göremeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla belgelenmesi,

c) Görevi ile ilgili olarak işlediği suçlardan dolayı hakkında verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesi,

ç) Geçici iş göremezlik halinin üç aydan fazla sürmesi,

d) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 302 nci, 309 uncu, 310 uncu, 311 inci, 312 nci, 313 üncü, 314 üncü ve 315 inci maddelerinde yazılı suçlar nedeniyle hakkında soruşturma veya kovuşturma başlatılması,

e) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle hakkında Başbakanlıkça idari soruşturma başlatılması veya soruşturma izni verilmesi, hallerinin tespit edilmesi üzerine Komisyon tarafından üyeliğine son verilir. Ölüm, istifa veya herhangi bir diğer nedenle boşalan üyelikler için en geç iki ay içinde 1 inci maddenin ikinci fıkrasındaki usule göre yeni üyeler belirlenir.

(2) Komisyon üyeleri hakkında birinci fıkranın (d) bendinde belirtilen suçlardan soruşturma açılması Başbakanın iznine tabidir.

(3) Üyeler, Komisyondaki görevleri süresince kurumlarından aylıklı izinli sayılır. Üyeler, mali ve sosyal haklarını kurumlarından almaya devam ederler. Üyelerin görevli oldukları süreler yükselme ve emekliliklerinde de hesaba katılır ve yükselmeleri başkaca bir işleme gerek duyulmadan süresinde yapılır. Hakim ve savcılar dahil üyelerin görevli oldukları süreler, kendi kurumlarında veya mesleklerinde fiilen geçirilmiş sayılır. Üyelere, kurumlarınca mali haklar kapsamında bir ayda yapılan toplam ödeme tutarı ile (142.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunan tutar arasındaki fark, damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ve görev yaptıkları süreyle orantılı olmak üzere Başbakanlıkça ayrıca her ay ilave ücret olarak ödenir.

(4) Komisyon üyelerinin üyelik görevleri kapsamındaki karar, görev ve fiillerine ilişkin hukuki, idari, mali ve cezai sorumlulukları hakkında 8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 37 nci maddesi uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

690 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 52’nci maddesi ile 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 197’nci maddesinde yapılan değişiklikler metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

İkinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm geçici madde 1 dâhil 8 ila 15’inci maddeleri kapsamaktadır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri ve varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 455 sıra sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                                                 Kayseri

“Kararların uygulanması

MADDE 10- (1) Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarılan ya da ilişiği kesilenlere ilişkin başvurunun kabulü halinde karar Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Bu şekilde bildirilen personelin atama teklifleri; statüleri, unvanları ve yürüttükleri görevler itibarıyla başka kurumlarda görevlendirilmeleri mümkün olmayanlar hariç olmak üzere daha önce istihdam edildikleri kurumlar dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarında eski statülerine ve unvanlarına uygun kadro ve pozisyonlara Devlet Personel Başkanlığı tarafından ikamet ettikleri il dikkate alınarak onbeş gün içinde yapılır. Bu fıkra kapsamında kamu görevine iade edilmesine karar verilenlerden, yöneticilik görevinde bulunmakta iken kamu görevinden çıkarılmış olanların atamalarında, yöneticilik görevinden önce bulundukları kadro ve pozisyon unvanları dikkate alınır. Bu kapsamda yer alan personele ilişkin kadro ve pozisyonlar; atama teklifi gerçekleştirilen kamu kurum ve kuruluşları tarafından ilgililere ilişkin atama onaylarının alındığı tarih itibarıyla diğer kanunlardaki hükümlere bakılmaksızın ve başka bir işleme gerek kalmaksızın ihdas, tahsis ve vize edilmiş sayılır. İhdas, tahsis ve vize edilmiş sayılan kadro ve pozisyonlar 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerin ilgili bölümüne eklenmiş sayılır. Yükseköğretim kurumlarında kamu görevinden çıkarılan öğretim elemanlarına ilişkin kamu görevine iade kararı alınması halinde karar, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilir. Bunların atama teklifleri; Ankara, İstanbul, İzmir illeri dışında ve 2006 yılından sonra kurulan yükseköğretim kurumlarına öncelik verilmek kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından kamu görevinden çıkarıldığı yükseköğretim kurumu haricinde tespit edilecek yükseköğretim kurumlarından birine önceki kadro unvanlarına uygun olarak onbeş gün içinde yapılır. Bu fıkra kapsamında yükseköğretim kurumlarına ataması yapılanların kadroları, başka bir işleme gerek kalmaksızın atama işleminin tamamlandığı tarih itibarıyla ihdas edilerek 2/9/1983 tarihli ve 78 sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerin ilgili yükseköğretim kurumlarına ait bölümlerine eklenmiş sayılır.

(2) Kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin başvurunun kabulü halinde ilgili kanun hükmünde kararname hükümleri, söz konusu kurum ve kuruluş bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte söz konusu kanun hükmünde kararnamenin yayımı tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır. Buna ilişkin işlemler ilgisine göre İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı veya Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilir.

(3) Komisyonun karara bağladığı dosyaya ilişkin olarak Komisyonda bulunan tüm evrak, birinci fıkra kapsamına giren dosyalarda ilgilinin son görev yaptığı kurum veya kuruluşa, ikinci fıkra kapsamına giren dosyalarda ilgili kurum veya kuruluşa, diğer dosyalarda ise ek 1 inci maddeye göre husumetin yöneltileceği kurum veya kuruluşa devredilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

690 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 53’üncü maddesi ile 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 198’inci maddesinde yapılan değişiklikler metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 455 sıra sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 11’inci maddesinin (1)’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                                                 Kayseri

"(1) Komisyon kararlarına karşı Hâkimler ve Savcılar Kurulunca belirlenecek Ankara idare mahkemelerinde ilgilinin en son görev yaptığı kurum veya kuruluş aleyhine iptal davası açılabilir. Bu davalarda ayrıca Başbakanlığa ve Komisyona husumet yöneltilemez.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

690 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 54’üncü maddesi ve 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 199’uncu maddesinde yapılan değişiklikler metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 455 sıra sayılı Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 12’nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                                                 Kayseri

“Bu şekilde görevlendirilen personelin görevli oldukları süreler yükselme ve emekliliklerinde de hesaba katılır ve yükselmeleri başlıca bir işleme gerek duyulmadan süresinde yapılır. Hâkim ve savcılar dâhil görevlendirilen personelin Komisyonda geçirdikleri süreler, kendi kurumlarında veya mesleklerinde fiilen geçirilmiş sayılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 200’üncü maddesinde yapılan değişiklikler metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlindeyse önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 455 sıra sayılı Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye 13’üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ek maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                                                 Kayseri

"Açılacak davalarda husumet

EK MADDE 1 - (1) Komisyon kararlarına karşı açılacak iptal davaları;

a) Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarılan ya da ilişiği kesilenlerce en son görev yapılan kurum veya kuruluş,

b) Devlet memurları ve işçiler dahil Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarılanlarca Millî Savunma Bakanlığı,

c) Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı teşkilatlarından çıkarılanlarca İçişleri Bakanlığı,

ç) Öğrencilikle ilişiği kesilen öğrencilerce Millî Eğitim Bakanlığı,

d) Kapatılan derneklerce İçişleri Bakanlığı,

e) Kapatılan vakıflarca Vakıflar Genel Müdürlüğü,

f) Kapatılan sendika, federasyon ve konfederasyonlarca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,

g) Kapatılan özel sağlık kuruluşlarınca Sağlık Bakanlığı,

ğ) Kapatılan özel öğretim kurumları, özel öğrenci yurt ve pansiyonlarınca Millî Eğitim Bakanlığı,

h) Kapatılan vakıf yükseköğretim kurumlarınca Millî Eğitim Bakanlığı,

ı) Kapatılan özel radyo ve televizyon kuruluşlarınca Radyo ve Televizyon Üst Kurulu,

i) Kapatılan gazete, dergi, yayınevi, dağıtım kanalı ve haber ajanslarınca Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü,

j) Resen emekliye sevk edilmiş, kendi isteğiyle emekli olmuş, Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü hükümlerine göre meslekten veya Devlet memurluğundan çıkarılmış ya da müstafi sayılmış olup rütbeleri alınan Emniyet Teşkilatı personelince İçişleri Bakanlığı,

k) Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan, 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu hükümlerine göre Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası alan, Devlet memurluğundan çıkarılan, sözleşmeleri fesih edilen, müstafi sayılan veya istifa eden subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, Devlet memuru, işçi, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erler ile 926 sayılı Kanunun geçici 32 nci maddesi kapsamında haklarında işlem tesis edilmiş olup rütbesi alınan ve emekli kimlikleri iptal edilen Türk Silahlı Kuvvetleri personelince Milli Savunma Bakanlığı, bu fıkra kapsamına giren Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personelince İçişleri Bakanlığı,

aleyhine açılır.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Evet, salt çoğunluğumuz var Sayın Başkan, katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen? Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir ve yeni bir madde ihdas edilmiştir.

Geçici madde 1 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 455 sıra sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 1’inci maddesinin (3)’üncü fıkrasına aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                                                 Kayseri

“Bu dosyalar hakkında yargı mercilerince karar verilmesine yer olmadığına ve tarafların yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına dosya üzerinden kesin olarak karar verilir, vekâlet ücretine hükmedilmez. Bu dosyalar, yeni bir başvuru şartı aranmaksızın incelenmek üzere Komisyona gönderilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

690 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 56’ncı maddesinde yapılan değişiklikler metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni bir madde ihdasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 455 sıra sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                                                 Kayseri

“Komisyona intikal ettirilecek başvurular

GEÇİCİ MADDE 2- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin kapsamına giren konularda bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan başvurular, süre şartı hariç 7 nci maddedeki şartlara uygun olması halinde ilgili kurumlarca işleme alınmak üzere Komisyona intikal ettirilir.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen? Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, yeni bir madde ihdas edilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümünün açık oylaması 1 Şubat 2018 Perşembe gününe bırakılmıştır.

6’ncı sırada bulunan, 687 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

6.- 687 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/814) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 468) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon Raporu 468 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu kanun hükmünde kararname İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, kanun hükmünde kararname tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fahrettin Oğuz Tor’u kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Tor. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 468 sıra sayılı 687 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, malumlarınız olduğu üzere, bu ve diğer birçok kanun hükmünde kararnamenin çıkış sebebi, Türk milletinin 15 Temmuzda vahşi bir saldırıya maruz kalmasıdır. Türk askeri kılığına giren hainler, tarihin en büyük ihanet ve melanetinin fail ve taraftarı olmuşlardır.

Başarılsaydı, ne idüğü belirsiz emeller Türkiye’yi işgal edeceklerdi, cumhuriyet tasfiye edilecek, Türk tarihinin akışı kesilecekti. Sonuç alınmış olsaydı Türk milleti iç savaş şartlarına mahkûm olacaktı. Bugün anlıyoruz ki sosyal ve ekonomik hayata nüfuz eden, yargıdan üniversitelere, eğitimden medyaya, Emniyetten bürokrasiye, sivil toplum kuruluşlarından iş âlemine kadar girmedik, yuvalanmadık yer bırakmayanlar kötü emellerin, ajanların, emperyalistlerin amacına hizmet etmişlerdir. 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü 250 vatan evladının şehadetine de sebep olmuştur. Yüce dinimizi emellerine alet edenler, safiyane duyguları sömürerek, himmet toplayarak, hizmet yaygarası kopararak Türkiye’yi imha etmeye kalkıştılar. Türk milleti ihaneti durdurdu. Ayağa kalkan millî irade hainlerin tepesine balyoz gibi indi.

Kanun hükmünde kararnamelerin esas sebepleri bunlardır. Kanun hükmünde kararnameler bir zaruretin neticesidir. Bununla beraber kanun hükmünde kararnameler esas amacı dışına çıkarılmamalıdır, Türkiye Büyük Millet Meclisi dışlanarak kanunla düzenlenmesi gereken hususlarda kanun hükmünde kararname çıkarılmamalıdır, kanun hükmünde kararname çıkarma amacı zayıflatılmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, Türk Dil Kurumu “darbe”yi “Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi” olarak tanımlamaktadır. Daha kısa bir tabirle, gayrimeşru şekilde yönetime el konulmasıdır darbe; ülkenin kaderini son derece etkileyecek bir durumdur. Yönetimde demokrasi olgusunu barındırmayan ülkelerin ilerlemediği gerçeği karşısında darbenin, demokrasi dışı eylemlerin ülkelerin geri kalmasına sebep olduğu açıktır. Son örnek Sovyetler Birliği’dir, dağılmasından sonra yaşanan gelişmeler demokrasinin faziletlerini açıkça göstermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu 1923 yılından bugüne kadar ülkemizde darbe, darbe girişimi, muhtıra, e-muhtıra olmak üzere çok sayıda darbe girişimi meydana gelmiştir. Sıralayacak olursak, bunlar, 27 Mayıs 1960 darbesi, 22 Şubat ayaklanması, 12 Mart 1971 muhtırası, 1977 süreci, 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat 1997 süreci, 27 Nisan 2007 e-muhtırası, 15 Temmuz 2016 darbe girişimidir.

Darbe yapmayı kafasına koyanlar bunun alt yapısını hazırlamışlardır. Çok gerilere gitmeye gerek yok, 11 Eylül 1980 günü Ankara’da yaşananlar bunun en somut örneğidir. Darbeyi halk nezdinde meşru kılmak için her türlü yola başvurulmuş, terör körüklenmiştir. 11 Eylül 1980 günü Ankara’da, Kızılay dâhil, Millî Eğitim Bakanlığı dâhil bombalı pankart asılmadık yer bırakılmamış, insanları evlerine gidemez hâle getirmişlerdir.

Demokrasinin geliştiği ülkelerde darbeden, darbe teşebbüsünden, muhtıradan bahsedemezsiniz. Son elli, yüz yıla baktığınızda Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de, ABD’de, İsveç’te, Norveç’te, Finlandiya’da, Hollanda’da, Belçika’da, İtalya’da, İsviçre’de, Japonya’da darbenin ne olduğunu bilen nesil yok denecek kadar azdır. Google’a girip “darbe ülkeleri” yazınca karşınıza Afrika ülkeleri, bazı Orta Doğu ülkeleri, bazı Asya ülkeleri çıkmaktadır. Bunların çoğu da geri kalmış, sömürgeden yeni kurtulmuş, en fazla da gelişmekte olan ülkelerdir. Ülkemizi 1923’ten günümüze kazanımları itibarıyla bu ülkelerle asla mukayese edecek değiliz ancak ortalama on yılda bir darbe veya teşebbüsü yapılan bir ülke konumuna düşmek de hoş değildir diyorum. Yakışmayan bu imajı silmek boynumuzun borcudur.

Değerli milletvekilleri, demokrasinin tanımı, tartışmasız, günümüzde hâlâ devam eden bir tartışmadır. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Demokratik olmayan devletlerin kendilerini demokratik olarak tanıtma çabaları, birçok kişi veya kurumun demokrasi adı altında kendi fikirlerini haklı çıkarma ve empoze etme gayretleri bunlardan bazılarıdır. “Demokrasi” denince, çoğunluğun yönetimi, azınlık haklarını güvence altına alma, fakirin yönetimi, sosyal eşitsizliği yok etme çabaları yönetimi, fırsat eşitliği sağlamaya çalışan yönetim, kamu hizmetlerinde bulunmak için halkın desteğine dayanan yönetim, bütün bunlar demokrasinin ortak paydalarıdır. Çoğunluk, azınlık, zengin veya fakir, demokrasinin ortak yönü halka dayanmasıdır, halkın kendini yönetmesi temel dayanaktır. Bunun için de demokrasi eşittir millî iradedir, demokrasi eşittir hoşgörüdür, demokrasi eşittir insan haklarıdır, demokrasi eşittir hukukun üstünlüğüdür, demokrasi eşittir ehliyettir. Genel Başkanımızın beyanıyla “Bir olmalıyız, iri olmalıyız, millî birlik ve dayanışma ruhunu sonuna kadar diri tutmalıyız.” diyoruz. Çözüm, adamına göre demokrasi değildir; çözüm, tam demokrasidir. Yukarıda kısaca birkaç ortak paydasını saydığım demokrasinin bu temel değerlerine insanımızı samimiyetle inandıramadığımız müddetçe demokrasi sınavından geçerli not alamayacağımız açıktır. “Ne yapmamız gerekir?” diye soracak olursak, en başta “eğitim” diyenlerdenim. Küçük yaşlardan itibaren insanımızı demokrasiye inandıramadığımız, demokrat bir anlayışa sahip kılamadığımız müddetçe ülkemiz muasır medeniyetler seviyesine maalesef ulaşamayacaktır. Eğitimin uzun vadeli olduğu göz önüne alındığında kısa sürede yapılması gereken ise “Adalet mülkün temelidir.” inancını vatandaş nezdinde temin etmektir. Adalet olmayan yerde demokrasi olmaz. Adalet devlet için ne kadar önemliyse insan onurunu, insan şerefini yaşatmak için de bir o kadar önemlidir.

Değerli milletvekilleri “Bir memleket yalnız adaletle ebedîleşir, adaletsizlikle yıkılır.” “Adalet erdemlerin kraliçesidir.” “Adalet Tanrı’yı da insanları da memnun eder.” “Adalet mülkün temelidir, mülk her şeydir.” birkaç atasözü. Bu sebeple, adalet eşittir demokrasidir, adaletsiz demokrasi, demokrasisiz adalet olmaz diyoruz.

Konuşmamı bir menkıbeyle bitirmek istiyorum. Dönemin büyük insanı Fatih Sultan Mehmet Han döneminde, görevlendirdiği papazların yolu İznik’e düşer. Papazlar orada şöyle bir mahkemeyle karşılaşırlar: Bir Müslüman diğer bir Müslüman’dan bir tarla satın alarak ekin zamanı tarlayı sürmeye başlar. Kara sabanla tarlayı sürmeye çalışan çiftçinin sabanına biraz sonra ağzına kadar dolu bir küp altın takılır. Hiç heyecan bile duymayan Müslüman bu altınları küpüyle tarlayı satın aldığı öbür Müslüman’a götürüp teslim etmek ister. “Kardeşim, ben senden tarlanın üstünü satın aldım, altını değil. Eğer sen tarlanın içinde bu kadar altın olduğunu bilseydin herhâlde bu fiyata satmazdın, al şu altınları.” der. Tarlanın ilk sahibi ise daha başka düşünmektedir. O da şöyle söyler: “Kardeşim, yanlış düşünüyorsun. Ben sana tarlayı olduğu gibi, taşıyla toprağıyla beraber sattım. İçini de dışını da bu satışla beraber sana verdiğimden içinden çıkan altınları almaya hiçbir hakkım yoktur, bu altınlar senindir, dilediğini yap.” Kadı her 2 şahsın çocukları olup olmadığını sorar. Onlardan birinin kızı, birinin de oğlu olduğunu öğrenir ve oğlanla kızı nikâhlayarak altınları çeyiz olarak verir.

Değerli milletvekilleri, beş yüz yıl önce böyleymiş. Şimdi olsa çeteler savaşır, kan gövdeyi götürür diyorum.

Yüce Mevla’dan ülkemizin böyle bir olayla bir daha karşılaşmamasını diliyorum; haktan, adaletten, demokrasiden ayrılmayan, kul hakkını gözeten yöneticiler nasip etmesini niyaz ediyorum.

Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tor.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.

Buyurun Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 687 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, yaklaşık bir buçuk yıldır ardı ardına çıkarılan olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri tüm uyarılarımıza ve çağrılarımıza rağmen ancak şimdi Meclis gündemine getiriliyor. Yalnız başına bu uygulama bile olağanüstü hâl sürecinde yaşanan hukuksuzlukların bir vesikası niteliğindedir. Yani bu KHK’lerin en az içerikleri kadar çıkarılma biçimleri ve Meclis gündemine getirilme biçim ve süreleri de hukuka ve mevcut Anayasa’ya açıkça aykırılıklar taşımaktadır.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ve bu kapsamda Bakanlar Kurulunca art arda çıkarılan KHK’lerin yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülerek onaylanması anayasal bir zorunluluktur. Anayasa’nın 121’inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre olağanüstü hâl KHK’leri Resmi Gazete’de yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Bunların Meclisçe onaylanmasına ilişkin süre ve usul İç Tüzük’te belirlenir. Burada ayrıca Meclis İçtüzüğü’ne atıfta bulunulduğunu görüyoruz.

İç Tüzük’ün 128’inci maddesine göre ise olağanüstü hâl KHK’leri komisyonlarda ve Genel Kurulda diğer kanun hükmünde kararnameler ile kanun tasarı ve tekliflerinden önce ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır. “Komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler Meclis Başkanlığınca doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınır.” denilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdiye kadar yayımlanan OHAL KHK’lerinin büyük çoğunluğu Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmamıştır. Onaylanmamış KHK’lerin tamamı için otuz günlük onay süresi çoktan geçmiştir. Dolayısıyla bu kanun hükmünde kararnamelere ilişkin olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin bizatihi kendisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğü’nün 128’inci maddesinin hükmünü çiğnemiştir. Mevcut durum, Anayasa’ya ve İç Tüzük’e açıkça aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın 121’inci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtildiği gibi, ilan edilen olağanüstü hâl dönemlerinde OHAL’in gerektirdiği konularda kararname çıkarılır. Aynı hükmü Anayasa’nın 15’inci maddesinde de görüyoruz. Burada da durumun gerektirdiği ölçüde kararname çıkarılması gerektiği ifadesi yer almaktadır. Bu bağlamda, OHAL kararnamelerinin OHAL’in ilan edilme nedeniyle yakından ilintili olması gerekmektedir. Oysa bir buçuk yıldır sürdürülen OHAL döneminde çıkarılan KHK’lerin içeriklerine baktığımızda hepimiz görüyoruz ki OHAL’in ilan edilme nedeniyle hiç ilgisi olmayan birçok konuda kararname çıkarılmaktadır. Örneğin bu üzerinde görüştüğümüz 687 sayılı Kararname’ye baktığımızda, kararnamenin 2’nci maddesinde 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda değişiklik yapılmakta ve kış lastiği zorunluluğuyla ilgili bir düzenleme yapılmaktadır. Kış lastiği uygulamasının OHAL’in ilan edilmesiyle nasıl bir ilişkisi vardır veya kış lastiği uygulamasında yapılan değişikle 15 Temmuz darbe girişiminin nasıl bir ilişkisi vardır? İzaha muhtaç konulardır bunlar. Bu bir hukuk garabetidir aynı zamanda.

Yine 687 sayılı Kararname’nin 3’üncü maddesine baktığımızda burada da 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda bir değişiklik yapılmaktadır. Gördüğümüz gibi, bu maddenin de OHAL’le ya da darbe girişimiyle nasıl bir ilişkisi vardır, açıklanması gerekmektedir.

Tabii, bitmedi. Kararnamenin 4’üncü maddesi bankacılık mevzuatıyla ilgili, kredi borçlarının yapılandırılmasına ilişkin bir düzenlemeyi içermektedir. Kararnamenin 5’inci ve 6’ncı maddesi Özel Öğretim Kanunu kapsamında öğrenci etüt merkezleriyle ilgili bir düzenleme içermektedir. Bu düzenlemenin de OHAL’le hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Yani bu kararname Anayasa’ya çok açık bir biçimde aykırıdır, Anayasa’yı yok saymaktadır.

Değerli milletvekilleri, OHAL kararnamelerine ilişkin bir diğer koşulsa OHAL kanun hükmünde kararnamelerinin geçici olması gerektiğidir yani OHAL kalktığında bunların da kalkması gerekir. O nedenle OHAL KHK’leriyle kanun yapılamaz, kanun değiştirilemez. Oysa şimdi uygulamaya baktığımızda OHAL kanun hükmünde kararnameleriyle bir yığın yeni kanun çıkarılmaktadır, bir yığın kanunda değişiklik yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; OHAL KHK’leri bakımından bir başka hukuka aykırılık OHAL Kanunu’na uygunluk bakımındandır. 1983 tarihli OHAL Kanunu vardır. Bu kanun, temel hak ve özgürlüklerin nasıl sınırlandırılacağının OHAL Kanunu’yla düzenleneceğini söylemektedir. Örneğin, 667 sayılı KHK’ye baktığımız zaman çok geniş bir sorumsuzluk görüyoruz. Burada OHAL kararnamelerini uygulayanlar hukuki, idari, mali, cezai sorumluluktan yoksun tutulmaktadır; hukuk devletinde böyle bir şey olamaz. Bu, kamu görevlilerini suç işlemeye teşvik etmektedir, kamu görevlilerinin üzerinde büyük bir cezasızlık kurmaktadır, keyfîliğe ve istismara yol açmaktadır. OHAL kararnameleriyle askıya alınamayacak haklar vardır. “Peki, bu OHAL kararnameleriyle askıya alınamayacak haklar ihlal edilirse bu kamu görevlileri ne olacak?” diye baktığımızda bunlara karşı hiçbir cezai müeyyide uygulanamayacak bugünkü durumda.

Değerli milletvekilleri, OHAL çok ciddi sayıda ve nitelikte insan hakları ihlaline elverişli bir rejimdir. Türkiye’de uygulandığı şekliyle OHAL âdeta bir hukuksuzluk rejimi hâline gelmiştir. Ortada bir hukuk boşluğu, hukukun geçerli olmadığı bir alan vardır ve muğlak alan her geçen gün kontrolsüzce büyümektedir ve bu durum tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bu bağlamda, Türkiye çok belirsiz, vahim yönlere doğru sürüklenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; OHAL KHK’lerinin 15 Temmuz darbe girişimiyle uzaktan yakından alakası olmayan konuları da içeriyor olması, OHAL dönemlerinde dahi güvence altına alınmış olan, temel hakları hiçe sayan ve ölçülülük ilkesine açıkça aykırılık teşkil eden hükümler barındırıyor olması, masumiyet karinesi ilkesini ihlal etmesi, ülkenin normal hukuk rejimini âdeta askıya almış olması vahim bir tablodur. Dolayısıyla, bu OHAL uygulamasının acilen, bir an önce yürürlükten kaldırılması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun hükmünde kararnamelerin başta normlar hiyerarşisindeki yeri olmak üzere birçok açıdan hukuki durumları belirsizdir. Bu belirsizlik hukuk devleti ilkesini boşa düşürmektedir. Hukuk devleti ilkesinin askıya alındığı bir sistemde artık hiç kimsenin hukuki güvenlik içinde kesinlikle olamayacağı açıktır.

Değerli milletvekilleri, OHAL süreci Türkiye ekonomisini âdeta çöküntüye uğratmaktadır. Ülke ekonomisindeki kriz Hükûmetin her türlü manipülasyonlarına rağmen gün gibi ortadadır ve gizlenemez boyutları çoktan aşmış bulunmaktadır. Yurttaşlarımız, ekonomik bunalımlardan ötürü maalesef kendi bedenlerini ateşe vermektedir. OHAL rejimiyle, genç bir demografiye sahip olan 80 milyonluk bir ülke nüfusu yönetilemez; bu, sürdürülebilir değildir. Hükûmete bir an önce OHAL uygulamalarının sonlandırılması bağlamında bir kez daha Parlamentonun önünde çağrımızı yineliyor, Genel Kurulu bu duygularla sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dora.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emre.

Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, gerçekleri burada samimiyetle konuşmamız lazım. Türkiye’de OHAL niye ilan edildi? Yani, biz 15 Temmuz darbe girişimini yaşamamış olsaydık Türkiye şimdiki gibi bir rejimle yönetilecek miydi? Yönetilmeyecekti, değil mi? 15 Temmuz darbe girişimi ve bunun arkasında FETÖ örgütü, bir darbe girişimiyle ülkede yönetimi ele geçirmeye çalıştılar ve burada, en başta Mecliste oluşan sağduyulu bir tepki ve ittifakla, milletin de el ele vermesiyle bu darbe girişimi önlendi. Bakın bunlar, herkesin mutabık olduğu konular yani tartışma dışı olan alanlar. Bu darbe girişiminden sonra Hükûmet, Bakanlar Kurulu şu gerekçeyle OHAL kararı aldı: “Ben çok ağır bir tehlikeyle karşı karşıya kaldım, FETÖ’yle mücadele edeceğim ve bu mücadele konusunda yetki istiyorum.” dedi, bu Meclisten bu yetkiyi aldı.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, çok açık bir şekilde söylüyorum, Türkiye’de anayasal rejim ortadan kalkmıştır. Şu anda biz, tutanın elinde kalan, kimin nasıl pazarlıklar sonucunda hazırladığı belli olmayan, kimlerin hazırladığı belli olmayan, hiçbir meşruiyeti olmayan kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyoruz. Bugün buradaki 687 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin içeriğine bakın değerli arkadaşlar. Belki birçoğunuz okumadı bunu. Böyle de bir acı tarafı var çünkü biz böylesine yakıcı bir sorunu konuşurken dahi şunu görüyoruz: İşte, Mecliste “selfie”ler çekiliyor, sohbetler ediliyor, Türkiye de aylardan beri beklediği OHAL KHK’sini görüşüyor burada.

Şimdi, bir defa, niye anayasal rejimle artık yönetilmiyoruz dedim? Değerli arkadaşlar, kanun hükmünde kararnamelerin alanı dışında çıkmasını bir kenara bırakın, bir kanun hükmünde kararnamenin çıktıktan ne kadar süre sonra Meclise geleceği belirtilmiş. Bu süreye uyulmuyor, değil mi? Hangi işlemlere tabi tutulacağı, en geç yirmi gün içinde de görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnamelerin -yani ilgili komisyonlara gönderilmeyen- direkt Genel Kurulun gündemine alınacağı belirtilmiş ancak bunların hiçbirine uyulmuyor ve bir şey de olmuyor.

Şimdi, bakın, burada çok yakıcı maddeler var, enteresan. Yani mesela TMSF’ye devredilen kanalların nasıl yandaş hâle getirileceğine yönelik ince bir düzenleme var; burada bir FETÖ mücadelesi yok. Yine 2’nci maddede kış lastiği kullanımının zorunluluğuna ilişkin yaptırımlar hakkında düzenleme yapılması öngörülüyor; bunun FETÖ’yle mücadeleyle uzaktan yakından ilgisi yok. 3’üncü maddeye bakıyorum, istihdamı artırabilmek amacıyla, işsizliği azaltabilmek amacıyla bir madde olduğundan bahsediliyor; yine FETÖ’yle ilgisi yok. 4’üncü, 5’inci, hiçbir maddenin uzaktan yakından FETÖ’yle ilgisi yok ama neyle ilgisi var? Bakın, OHAL şartları altında referandum yapılamayacağına, anayasal değişiklik yapılamayacağına yönelik onlarca argümanı biz size zamanında sunduk. Yetmezmiş gibi biz o referandumun eşit şartlarda olmadığını ve bu hâliyle de gayrimeşru ilan edileceğini önceden söyledik size değil mi? Bakın öyle bir madde var ki burada, diyor ki: “Bu referandum eşit şartlarda olmayacak, ben propaganda için bütün partilere aynı oranda şans vermeyeceğim.” Ve bunun için KHK çıkartılıyor; şayet televizyonlar tarafından eşit şartlarda süre verilmezse siyasi partilere bir para cezasıyla karşılaşacağına yönelik bir mevzuat olduğu için, bu KHK’yle bu kaldırılıyor. Yani açıkça deniyor ki: “Türkiye’de demokrasi olmayacak, eşitlik olmayacak, yarışa girdiğimizde biz eşit olmayacağız.” Bunun sonucunda ne oluyor değerli arkadaşlar? Referandum döneminde hangi partinin ve kimlerin -Cumhurbaşkanlığı dâhil olmak üzere- basında ne kadar zaman yer alabildiğine yönelik bazı rakamlar aldım.

Bakın değerli arkadaşlar, en çok izlenen 17 televizyon kanalı; bunlar arasındaki orana göre 1-10 Mart tarihlerinde haber bültenlerinde, miting ve konuşmalarla ilgili haberlerde Cumhurbaşkanlığına 53 saat verilmiş, AKP’ye 83 saat, MHP’ye 14,5 saat, Cumhuriyet Halk Partisine 17 saat ayrılmış, HDP’ye de 33 dakika yer verilmiş. Yine, 1-20 Mart tarihlerindeki canlı yayınlarda da Cumhurbaşkanlığına 169 saat, AKP’ye 301 saat, MHP’ye 15,5 saat, Cumhuriyet Halk Partisine 45 saat, HDP’ye ise hiç yer verilmemiş. Toplamda “evet” 485 saat canlı yayında anlatılmış “hayır” ise sadece 45 saat anlatılmış. Şimdi, Cumhurbaşkanlığı 20, AKP’liler 115, MHP’liler 7, CHP’liler 20 kere tartışma programına katılmış, HDP’liler ise hiç çağrılmamış. Şimdi diyoruz ya “Türkiye Anayasası’na göre seçimler adil, demokratik bir ortamda gerçekleşir.” Bütün bunlar bize şunu gösteriyor: Mevcut durum devam ettikçe önümüzdeki seçim dönemi de şaibeli bir şekilde geçecektir. Şayet Türkiye’de OHAL kalkmazsa Türkiye’de seçimlerin adil, demokratik ve eşit şartlarda yürütülebileceğine yönelik düzenlemeler teminat altına alınmazsa, önümüzdeki seçimlerin sonucu ne olursa olsun, orada meşruiyet sorunu vardır, bu nettir.

Peki, bu duruma Anayasa Mahkemesi ne kadar suskun kalabilir? Biz biliyoruz ki bu kanun hükmünde kararnameler -çoğunluğunuz var- buradan geçecek. Yani burada bazen yapılan çok fahiş hatalar, belki 20 madde içerisindeki 1 madde düzeltilebilir -dünkü, avukatlara zorunlu müdafi altında ifade verilmesine yönelik düzenlemeye tekrar dönüş yapılması gibi- ama bunlar koca bir ormanda bir ağaç kurtarmanın ötesine gitmeyecektir yani bunların hiçbirisi sorunu çözmeyecektir. Biz Anayasa Mahkemesinin korkmadan, cesurca, hukuka bağlı olarak karar vermesini bekliyoruz.

Burada, artık şu Meclis çatısı altında bulunan hiç kimse şu tartışmayı bizimle yapamıyor: Yani Anayasa’nın 120, 121’inci maddelerine dayanılarak yapılan bir işlem yok, devam eden bir OHAL yok, kanun hükmünde kararnameler yok. Sadece yaşadığımız darbe girişiminin Allah’ın bir lütfu olarak görülmesi var; bundan sonra, o lütuf doğrultusunda istediği şekilde yapılan düzenlemeler var; sistemin, rejimin değiştirilmesi var ve hedeflenen, ebedî sürebilecek bir iktidarın planları var. Bunlar açık değerli arkadaşlar.

Şimdi, değerli milletvekilleri, hakikaten ibretlik konuşmalara şahit oluyoruz. Geçtiğimiz hafta, Cumhurbaşkanı danışmanlarından birisi televizyon programlarında şöyle bir ifadede bulundu. Tutuklular için, biliyorsunuz, bir kanun hükmünde kararnameyle de onun düzenlemesi yapılmıştı, işte, zorunlu tek tip kıyafet. Kendisi 12 Eylül döneminde tutukluymuş ve o tutuklu olduğu dönem içerisinde bu tek tip uygulamasına karşı çıkmış. Tek tiple ilgili “Şimdi neden böyle bir düzenleme getiriyorsunuz?” diye soru geldiğinde diyor ki: “O zaman faşizm koşullarındaydık, şimdi demokrasi var. Biz demokrasiyi korumak için bu düzenlemeleri yapıyoruz.”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Faşizmin daniskası var, daniskası var. Faşizmin daniskası var.

ZEYNEL EMRE (Devamla) - Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, 12 Eylül cuntasının gerekçesi neydi biliyor musunuz? Bir hatırlayalım mı? Diyor ki: “Girişilen harekâtın amacı ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmaktır.” Gerekçe bu, uygulama tam tersi. Şimdi, biz, işte, o 12 Eylül Dönemi’nde yaşanan hukuksuzlukları maalesef bu dönem de yaşıyoruz. Buradan şunu özellikle söylemek istiyorum değerli arkadaşlar: Bakın, ne olursa olsun Türkiye'nin bir demokrasiye olan inancı, Türkiye'nin bir demokrasi yönünde çabası geçmişten bugüne kadar gelmiştir ve sürekli gelişen bir demokrasi anlayışımız vardı bütün eksikliklerine rağmen, ta ki sizin iktidarınızı yaşayana kadar. Özellikle 15 Temmuz felaketinden hiçbir ders çıkarılmadığını ve 15 Temmuzda darbeciler iktidara gelseydi ne yapılacaksa bugün sizin de aynı o tip uygulamalara öykünerek bu düzenlemelerin içerisinde yer aldığınızı söyleyebiliriz.

Değerli arkadaşlar, siz halkın size verdiği yetkiye sahip çıkmalısınız. Bakın, burada yapılan bu düzenlemeler, aslında bu Mecliste hiç kimseyi adam yerine koymamaktır. Buna bir dur demek gerektiğini düşünüyorum.

Genel Kurulu saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Emre.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 3’üncü maddeye bağlı geçici madde 17 ve geçici madde 18 dâhil, 1 ila 6’ncı maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 3’e bağlı geçici madde 17’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 3’e bağlı geçici madde 18’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, görüşülmekte olan 687 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7, 8 ve 9’uncu maddelerinin kabul edilmesinin siyasi partiler arasında eşitsizliği kabul etmek olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, şimdi, bu 7’nci, 8’inci ve 9’uncu maddelere “evet” oyu verecek olan arkadaşlar şunu diyorlar! Siyasi partiler arasında eşitsiz davranmak bir suç; bununla ilgili de televizyon kanallarına ceza veriliyor. OHAL şartlarında yapılan referandumda akıl almaz bir biçimde bu ceza ortadan kaldırıldı. Şimdi “evet” oyu verirlerse diyecekler ki: Bizim ile muhalefet arasında eşitsiz davranın, 100 kat fark olsun, iktidardan yana muhalefetin aleyhine bin kat fark olsun, bunun anayasal güvencesi, kanuni güvencesi, bu eşitsizliğe karşı bir denetim de olmasın yani her türlü haksız, hukuksuz, eşitsiz rekabette… Yani biz 120 kiloluk bir pehlivan çıkaralım, siz tüy sıklet birisini çıkarın güreşsin, bizim pehlivan kazansın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle oy kullanacaksanız, vicdanınız el veriyorsa, bu eşitsizliğe “evet” diyorsanız, bu maddelere “evet” deyin arkadaşlar.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özel.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

6.- 687 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/814) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 468) (Devam)

BAŞKAN - Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm, 7 ila 14’üncü maddeleri kapsamaktadır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Demin söylediğim 7, 8, 9 içindi; şimdi oylanacak.

BAŞKAN – Şimdi oylanacak.

İkinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Cesur arkadaşları alkışlayalım, bravo! [CHP sıralarından alkışlar (!)] Eşitsizlik suç oldu!

BAŞKAN – 10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 48 kiloyuz, sırtınızı yere getireceğiniz 200 kilo da olsanız, söz veriyoruz size. İstediğiniz kadar eşitsiz davranın, sırtınızı yere getireceğiz.

BAŞKAN – 11’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 468 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                                                 Kayseri

"MADDE 11- 10/11/2016 tarihli ve 6758 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 20’inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.”

"Kayyımlık yetkisi Fona devredilen veya Fonun kayyım olarak atandığı şirketleri ve ortaklık paylarını soruşturma ve kovuşturma süresince yönetmek ve temsil etmek üzere atananlar veya görevlendirilenler ile 5271 sayılı Kanunun 128 inci maddesinin onuncu fıkrasına göre malvarlığı değerlerinin yönetimi amacıyla atananlar ve bu kapsamda icra edilen iş ve işlemler hakkında 8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 37 nci ve 38 inci maddeleri uygulanır."

"(4) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan özel radyo ve televizyonların; 15/7/2016 tarihi itibarıyla sahip oldukları yayın lisansları, 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki yayın hakları, frekans ve kanal kullanımı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu nezdindeki benzeri izinleri Maliye Bakanlığının bu yöndeki talebi üzerine Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından ihya edilir. İhya edilen bu lisans ve haklar ile frekans, kanal kullanımı ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu nezdindeki benzeri izinlerin Maliye Bakanlığınca veya üçüncü fıkra kapsamında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca, kapatılan özel radyo ve televizyonlara ait diğer varlıklarla birlikte ya da ayrı ayrı satılması durumunda bunların yeni alıcıları adına devri ve tescili işlemleri Fonun bildirimi üzerine, gerekli bilgi ve belgelerin tamamlanmasını müteakip başkaca bir işleme gerek kalmaksızın en fazla bir ay içinde tamamlanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

691 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 11’nci maddesiyle yapılan değişiklik metne yansıtılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurunuz.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) – Sayın Başkanım, görüşülmekte olan 468 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname Genel Kurulda kabul edilen değişiklik önergeleriyle birlikte kanunlaşacağından, düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesine, ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır.

Takdirinize saygıyla arz ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Talebiniz kayıtlara geçmiştir.

Redaksiyon işlemi kanun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümünün açık oylaması 1 Şubat 2018 Perşembe gününe bırakılmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.11

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati:22.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Pervin BULDAN

KÂTİP ÜYELER: Sema KIRCI (Balıkesir), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

7’nci sırada bulunan, 690 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

7.- 690 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/836) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 484)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

8’inci sırada bulunan, 691 sayılı Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlayacağız.

8.- 691 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/860) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 496) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon raporu 496 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu kanun hükmünde kararname İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, kanun hükmünde kararname tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Kanun hükmünde kararnamenin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 7’nci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 8 ila 14’üncü maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 11’inci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                                                 Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

687 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 11’inci maddesine dair hazırlanan önergenin kabul edilmesiyle, 691 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 11’inci maddesiyle yapılan değişiklik ilgili kanun metnine işlenmiş olduğundan ihtiyaç kalmayan bu madde metinden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda madde metinden çıkarılmıştır.

12’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 12’nci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                                                 Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

GENÇLİK VE SPOR BAKANI OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

685 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye dair hazırlanan önergelerin kabul edilmesiyle, 691 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 12’nci maddesiyle yapılan değişiklik ilgili kanun hükmünde kararnamenin kabul edilmesine ilişkin kanun metnine işlenmiş olduğundan, ihtiyaç kalmayan bu madde metinden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda madde metinden çıkarılmıştır.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyon Başkanının söz talebi var.

Buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKANI YUSUF BEYAZIT (Tokat) – 496 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname Genel Kurulda kabul edilen değişiklik önergeleriyle birlikte kanunlaşacağından, düzenlemenin adının “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun” şeklinde değiştirilmesine, ayrıca metinde geçen ve görüştüğümüz kanun hükmünde kararnameye atıfta bulunan “kanun hükmünde kararname” ibarelerinin “kanun” olarak değiştirilmesine yönelik redaksiyon talebimiz vardır.

Takdirlerinize saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Talebiniz kayıtlara geçmiştir.

Redaksiyon işlemi kanun yazımı sırasında Başkanlığımızca gerçekleştirilecektir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Kanun hükmünde kararnamenin görüşmeleri tamamlanmıştır.

Şimdi kanun hükmünde kararnamenin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kanun hükmünde kararname kabul edilerek kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, 9’uncu sırada bulunan, 500 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin görüşmelerine başlıyoruz.

9.- 694 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/870) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 500)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

10’uncu sırada bulunan, 512 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin görüşmelerine başlıyoruz.

10.- 696 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/907) ile İçtüzük’ün 128’inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (S. Sayısı: 512)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 1 Şubat 2018 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Herkese iyi geceler diliyorum.

Kapanma Saati: 22.31



(x) 449 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

 

 

 

 

 

(x) 450 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 452 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 454 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 455 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 468 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 496 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.