TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

50’nci Birleşim

17 Ocak 2018 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın, 20 Ocak Azerbaycan’ın Hüzün Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Ulaş Yurdakul’un Balıkesir Kepsut Cezaevindeki ölümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, 20 Ocak Azerbaycan’ın Hüzün Günü’nü andığına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Isparta’nın Yalvaç kırsalında CASA tipi bir askerî eğitim uçağının düştüğüne ve şehit olan 3 askere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden paralimpik engelliler dünya şampiyonu kadın sporculara “Hoş geldiniz.” denilmesi

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, AKP’nin seslerini duymadığı tüm vatandaşların önümüzdeki seçimlerde sandıkta gereken cevabı vereceğine inandığına ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, “Wikipedia” sitesine erişim yasağının kaldırılmasını istediğine ilişkin açıklaması

3.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinde Birinci Hukuk Müşaviri olarak çalışan Necmi Özen’in sosyal medyadaki bir paylaşımına ilişkin açıklaması

4.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Kandıra Safalı Göleti için kamulaştırma bedellerinin ne zaman ödeneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

5.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Mehmet Haberal’a yaptığı ziyarete ve Hükûmeti bilime, eğitime saygı duymaya ve bu alanda faaliyet gösteren çalışmaları desteklemeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, Türkiye’nin 2018 Dünya Özgürlükler Raporu’nda ilk defa özgür olmayan ülkeler arasında yer aldığına ilişkin açıklaması

7.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, süt üreticilerinin emeklerinin ve masraflarının karşılığını alamadığına ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, Cumhuriyet Halk Partisinin pek çok bilim insanının katılımıyla “OHAL’de Yeter” adıyla düzenlediği forumun sonuç bildirgesine ilişkin açıklaması

9.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak’ın Banaz ilçesindeki muhtarların mera vasfını kaybetmiş mera arazilerinin hak sahiplerine satışının veya devrinin sağlanması amacıyla yasal düzenleme yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, bir ülkenin değerinin erdemli insanlarının çokluğuyla ölçüldüğüne ve değerler eğitimine önem verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, D4 yetki belgesiyle ilgili düzenlemenin yaratacağı mağduriyetlerin önlenmesi için geçiş süreci verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

12.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Sinanpaşa ilçesi Düzağaç beldesinde demir yolu için kamulaştırılan tarlalara biçilen kamulaştırma bedelinin yükseltilmesini ve Giresunlular Şehitliği yolu ile Çıkrık kasabası arasındaki yolun bir an önce tamamlanmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, üniversitelerde yardımcı doçentlik ve doçentlikle ilgili yapılması düşünülen düzenlemeye ilişkin açıklaması

 

 

14.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Türkiye’de üretimi teşvik etmek için millî paydan tarım ve hayvancılığa daha fazla destek verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

15.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Adana’nın Yüreğir ilçesinde bulunan bazı köylerde yaşayan vatandaşların Devlet Su İşlerinin sulama ücretlerinden ve bakım onarım ücretlerinin çok yüksek olmasından şikâyetçi olduklarına ilişkin açıklaması

16.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Ankara-Yerköy-Sivas hızlı tren projesiyle Ankara-Kayseri arasının bir saat otuz dakika olacağına, Kayseri’de havaalanıyla ve kentsel dönüşümle ilgili çalışmalara ilişkin açıklaması

17.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Isparta’daki kazada hayatını kaybeden askerlere Allah’tan rahmet dilediğine, taşeronların kadroya geçirilmesiyle ilgili şartlara ve sosyal yardımlaşma vakıflarında çalışanların kadro sorunlarına ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki davaların siyasi olduğuna, gazeteci Mehmet Ali Birand’ın ölümünün 5’inci yıl dönümüne, görevlerini yapmaya çalışan gazetecilerin her gün davalarla uğraştıklarına, Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ın Anayasa Mahkemesinin kararının uygulanmasını beklediklerine ve Isparta’daki kazada hayatını kaybeden askerlerin ailelerine başsağlığı dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması

19.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Isparta’da şehit olan 3 askere Allah’tan rahmet dilediğine ve olağanüstü hâl döneminde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin Mecliste öncelikle görüşülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

20.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in, İç Tüzük’ün 128’inci maddesi hükmüne göre, Anayasa’nın 121 ve 122 nci maddeleri gereğince çıkarılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun hükmünde kararnamelerin komisyonlarda ve Genel Kurulda en geç otuz gün içinde görüşülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, bu ülkenin artık OHAL’le yönetilemeyeceğine ve kanun hükmünde kararnamelerin Meclise getirilmemesinin hukuksuzluk olduğuna ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait CASA tipi eğitim uçağının düşmesiyle şehit olan 3 askere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

23.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ’ın, kanun hükmünde kararnamelerin komisyonda yirmi gün içerisinde görüşülmezse doğrudan Genel Kurul gündemine alınarak otuz günlük süreden geriye kalan on gün içerisinde görüşülüp karara bağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

 

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, 17/1/2018 tarih ve 2593 sayıyla Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, son yıllarda Türkiye’de yaşanan ve tarımı ve tüm canlıları etkileyen kuraklık sorununun araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenerek gerekli önlemlerin alınması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Ocak 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

17 Ocak 2018 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Pusula veren sayın milletvekilleri salondan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime otuz dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.07

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım ve toplantı yeter sayısını arayacağım.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Azerbaycan 20 Ocak Hüzün Günü münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’a aittir.

Sayın Ünüvar, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, hatibi kürsüye davet ettim lütfen sessizlik istirham ediyoruz.

Sayın Ünüvar, süremiz beş dakikadır, lütfen süresinde tamamlayalım.

Buyurun.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın, 20 Ocak Azerbaycan’ın Hüzün Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

NECDET ÜNÜVAR (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 20 Ocak Hüzün Günü hakkında konuşacağım. 20 Ocak sıradan bir tarih değildir değerli arkadaşlar. Aslı, “20 Yanvar”, Azerbaycanlı kardeşlerimiz “yanvar” diye ifade ediyor “ocak”ı. 20 Yanvar Hüzün Günü, niye hüzün? Çünkü 20 Ocak 1990 tarihinde Sovyet ordusu Bakü’ye girdi ve bir gece vakti o dondurucu soğukta tam 143 masum kardeşimizi katletti. Bununla o dönemde Azerbaycan’da yükselen özgürlük ateşini söndürmeyi planlamışlardı. Başarabildiler mi? Hayır, başaramadılar. Nitekim, sadece o tarihten bir buçuk yıl sonra Azerbaycan 20’nci yüzyıldaki ikinci bağımsızlığını kazandı. Azerbaycan aslında bir yüzyılda iki bağımsızlık kazanan nadir ülkelerden birisi. Azerbaycan’ı gönülden kutluyorum. İlki 1918’di biliyorsunuz. Bu yıl, Azerbaycan’ın o 20’nci yüzyıldaki ilk bağımsızlık yıldönümünü de, 100’üncü yıl dönümünü kutlayacağız. 28 Mayıs 1918’den 28 Mayıs 2018’e Azerbaycan’ın gerçekten bir başarı hikâyesi. Dost ve kardeş Azerbaycan’ın o Bağımsızlık Günü’nü de yürekten kutluyorum. Bugün bu vesileyle Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçisi Sayın Hazar İbrahim de Kordiplomatik Locası’nda misafirimiz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Onu da saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyoruz. Ona da “Hoş geldiniz, safalar getirdiniz.” demek istiyorum.

Aslında, bizler, Türkiye ve Azerbaycan olarak tasada ve sevinçte bir ve beraberiz. O yüzden 20 Yanvar bizim için de bir hüzün günü. Biz de Sayın Büyükelçimizin nezdinde dost ve kardeş Azerbaycan’ın acısını paylaşıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakü’ye gittiğiniz zaman Bakü’de sizi şehitlik karşılar. Şehitlikte 20 Ocak katliamında hayatını kaybeden Azerbaycanlı kardeşlerimizin yan yana dizili mezarlarını görürsünüz ve hemen onun yanı başında da, 1918’de Nuri Paşa idaresindeki orduda 1.300 kahraman askerimiz şehit olmuştur, o şehitlerimizin mezarlarını görürüz. Orada Kerküklü ile Kayserilinin, Kosovalı ile Adanalının, Halepli ile Muşlunun yan yana yattığını görürüz tıpkı Çanakkale gibi. Onlar aslında Türk milletinin şehitleridir. Onların sayesinde biz bugün hür ve müreffeh yaşıyoruz. Türkiye ve Azerbaycan’ı “tek millet, iki devlet” yapan o şehitler ve onlardan kalan hatıralardır. Başkalarının bunu anlaması mümkün değil. Hamdolsun, biz, sevinci ve hüznü bir, et ile tırnak gibi iki tane ülkeyiz.

Değerli arkadaşlar, aslında, şunu da ifade etmem lazım: Tarih bilincinden yoksun bazı münasebetsizlerin fütursuzca kullandığı gibi, Türk tarihinde bir soykırım yoktur ama Türklerin çok sayıda maruz kaldığı katliam vardır. İşte 20 Ocak bunlardan birisidir, Hocalı’da 26 Şubat 1992’de vuku bulan hadise bunlardan birisidir ve Azerbaycan tarihi aslında bu hüzünle gerçekten bezenmiş bir tarihtir. Ama hamdolsun, bunlar çok geride kaldı, biz bunları geride bıraktık. Bizler o vatan için canımızı, kanımızı feda ettik. Bizler bu vatanı sevmeye devam edeceğiz sonunda ölüm olsa bile çünkü bu yolda ölüm bir son değil, taptaze bir başlangıçtır. İnanıyorum ki 20 Ocakta hayatını kaybedenler, 26 Şubatta hayatını kaybedenler bunun çok net işaretidir. Batı dünyası bunu anlamadı, anlayamayacak. Onlar hâlâ Dağlık Karabağ’ın esaretini anlayamadılar, hâlâ 1 milyon kaçkın ve göçkün hayatı yaşayan Azerbaycanlıları anlayamadılar. Ama Azerbaycan onlarla yani Hocalı’da, Bakü’de maruz kaldığı katliamlarla geri kaldı mı? Hayır, geri kalmadı, ileri gitmeye devam ediyor, inşallah ileri gitmeye de devam edecek.

Ben bu vesileyle Türkiye ve Azerbaycan dostluğuna tekrardan selam ediyor, Sayın Büyükelçimizin nezdinde dost ve kardeş Azerbaycan halkının acısını paylaşıyor (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 20 Ocak günü hayatını kaybeden kardeşlerimizi rahmetle anıyor, hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünüvar.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, 20 Ocak Azerbaycan’ın Hüzün Günü’nü andığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Aynı duygularla biz de dost ve kardeş Azerbaycan’ın bu hüzün gününü anıyoruz, acılarını paylaşıyoruz, bir ve beraber olduğumuzu buradan bir kez daha bizler de yineliyoruz.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Ulaş Yurdakul’un Balıkesir Kepsut Cezaevindeki ölümüne ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Ulaş Yurdakul’un Balıkesir Kepsut Cezaevinde ölümü hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün size, hafızalara “Ulaş Yurdakul olayı” olarak kazınacak, aslında bir vahşetten söz etmek istiyorum. Öyle bir vahşet ki koca bir kurumun müdürü, savcısı, doktoru ve bazı hükümlülerinin de sadece Kürt olduğu için bir hükümlüye alenen yapılan işkenceye ortak olduklarını görüyoruz.

Balıkesir Kepsut Cezaevinde kalan ve psikolojik sorunları bulunan Ulaş Yurdakul’un 8 kişi tarafından geçen yılbaşı katledildiğini bizler öğrenmiş bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlar, ayrıca, Ulaş Yurdakul, verilen uyku ilaçları ve gördüğü yoğun şiddetten kaynaklı olarak altını ıslattığı için de koğuş yerine şurada gördüğünüz merdiven altında yatmaya mecbur bırakılıyor. Yine “C2 koğuşu” adını verdikleri şu koğuşta Ulaş Yurdakul’a aylarca işkence yapılıyor ve bu işkencenin sesleri diğer hükümlülere dinletiliyor. Yani bu koğuşa da baktığımızda koğuştan ziyade militan kamplarına benzediğini de söylemek isterim. Değerli arkadaşlar, Ulaş Yurdakul bu koğuşa 14 Nisan 2016 tarihinde getiriliyor, 1 Ocak 2017 tarihine kadar bu cezaevinde kalıyor. Aslında burada uygulanan şiddeti ben anlatmakta zorlanıyorum ama Ulaş burada aylarca bu vahşete maruz kalıyor.

Ulaş’ın otopsi raporunda uygulanan şiddetin belirtileri var. Örneğin iç kanama geçirdiği ifade edilmiş, kemiklerinin kırıldığı söyleniyor. Yine acının yoğun olduğu bölgelere ayrıca işkence uygulandığı otopsi raporunda söyleniyor. Yine, bizler, koğuşların cezaevi idareleri tarafından düzenlendiğini, burada muhatap kişilerin de idare tarafından belirlendiğini biliyoruz. Bu C2 koğuşuna da Nihat Şen isimli bir hükümlü sorumlu kılınıyor. Yine orada hükümlülerin verdiği ifadeye göre, bu Nihat Şen’in orada 5 kişilik, 8 kişilik gruplar oluşturarak hükümlüler üzerinde baskı kurduğunu da bizler biliyoruz. Bu vahşetin yaşandığı günün hemen arkasından olay inceleme ekibi gidiyor cezaevine. Yine fotoğraflarda olay incelemeyi karşılamaya Nihat Şen’in kendisinin de gittiğini görüyoruz. Yine Nihat Şen’in oradaki hükümlülere baskı uygulayarak olayla ilgili tanıklıklarını, ifadelerini belirlediği de ifade ediliyor.

Değerli arkadaşlar, yine otopsi raporunda reçetede olmadığı hâlde Ulaş Yurdakul’a ilaç verildiği söyleniyor. Biz de bir kez daha burada sormak istiyoruz ki bu tiranların eline bu ilaçlar nasıl geçti? Biz cezaevlerine dönem dönem kart yolluyoruz, kartlarımız güvenlik gerekçesiyle iade ediliyor. Peki, bu ilaçlar o cezaevine nasıl gitti?

Yine, değerli arkadaşlar, Yurdakul ölümünden iki hafta önce cezaevi revirine kaldırılıyor. Revirde doktor Ulaş’a herhangi bir tedavi uygulamak yerine tekrar koğuşa geri gönderiyor. En trajiği ise sayıma giden gardiyanlar Ulaş Yurdakul’un darp edilmiş vücudunu, yüzündeki morlukları gördüklerindeyse şunu söylüyorlar: “Makyajın çok yakışmış” şeklinde ifadeler kullanıp dalga geçiyorlar resmen.

Yine, değerli arkadaşlar, cezaevi yönetimi, sağlık kurulunun raporuna rağmen Ulaş Yurdakul’u bir ruh, sinir hastanesine göndermiyor, tedavisini yapmıyor, ayrıca vahşeti engelleyemiyor. Üstüne üstlük başka bir koğuşa bile alma gereği duymuyor. Buna rağmen soruşturma savcısı cezaevi görevlileri hakkında “soruşturmaya yer yoktur” şeklinde bir karar veriyor. Daha sonra mahkemeye avukatların itirazıyla bu karar kaldırılıyor, 11 tane infaz koruma memuru hakkında soruşturma başlatılıyor.

Bir kez daha şunu söylemek isteriz ki eğer o cezaevinde bir tane eşya kaybolmuş olsaydı o 11 tane infaz koruma memuru 11 defa sorgudan geçerdi. Ama orada bir insan katlediliyor, maalesef sanki önemsiz bir olaymış gibi bir tutum takınılıyor. Hatta sanki ölümüne seviniliyormuş gibi bir sonuç açığa çıkıyor.

Biz bu konuyla ilgili İnsan Hakları Komisyonuna dilekçe verdik, 4 tane bakanlığa da bu sorularımızın cevaplanması için ayrı ayrı önergeler verdik ve bunun cevaplarını da bekliyoruz.

Yine, değerli arkadaşlar, siz bu cezaevine gitmek isterseniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – …yani bir sağlık taraması ve insan haklarıyla ilgili bir seminer vermek isterseniz hemen OHAL engeliyle karşılaşırsınız. Ama biz görüyoruz ki ülkede OHAL her şeye uygulanıyor, bir tek işkenceye ve infazlara hiçbir şekilde ne OHAL ne bu OHAL uygulaması uygulanıyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden paralimpik engelliler dünya şampiyonu kadın sporculara “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi aramızda bizleri izlemeye gelen, Meclisimizi onurlandıran paralimpik engelliler dünya şampiyonu kadın sporcularımız var. (Alkışlar) Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bütün siyasi parti grupları adına ve Meclisimiz adına sizleri selamlıyoruz, tebrik ediyoruz, başarılarınızın devamını diliyoruz. Bu arada Bennur Hanım’a da teşekkür ediyoruz hatırlatmaları için.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Şimdi gündem dışı üçüncü söz Kayseri’nin sorunları hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Çetin Arık’a aittir.

Buyurun Sayın Arık. (CHP sıralarından alkışlar)

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP Hükûmetinin Kayseri’ye söz verip de bir türlü yapılmayan yatırımları üzerine söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 2007’den bugüne her seçim döneminde AKP’nin genel başkanları Kayseri Meydanı’nda “Ey Kayserililer, Kayseri’den Ankara’ya bir buçuk saatte gitmeye var mısınız? Hızlı treniniz hayırlı olsun.” derler, Kayseri’den oy alırlar, alkış alırlar ama aradan on bir yıl geçti, o gün Ankara’dan yola çıkan kaplumbağa Kayseri’ye geldi ama bizim hızlı tren kara tren oldu, bir türlü gelmek bilmedi. (CHP sıralarından alkışlar) Ulaştırma Bakanı Sayın Arslan’a “Kayseri’ye neden kör gözle bakıyorsunuz? Hızlı tren hikâyesi yılan hikâyesine döndü, 2018 bütçenizde de hâlâ proje aşamasında gözüküyor.” diye sordum, Sayın Bakan da aralık ayı içinde yapım ihalesine çıkılacağını söyledi. Aralık geçti, 2017 geçti, 2018 yılının Ocak ayı geçiyor, ortada hiçbir şey yok ama artistik pozlar, sipariş manşetler var, bakınız: “Ankara-Kayseri arası bir buçuk saat olacak.” Seçimler yaklaşıyor ya, Sayın Çevre Bakanı, sayın grup başkan vekili, sayın milletvekilleri, sayın belediye başkanları bir araya gelmiş, kafa kafaya vermiş, on bir yıldır projesini dahi yapamadıkları hızlı treni masaya yatırmışlar; bu kafayla bu tren daha çok masada kalır. Kayseri-Ankara arasında dağ yok, tepe yok, düz bir alan; bir çizgi çekeceksiniz, “Şuradan geçecek.” diyeceksiniz ama siz tam on bir yıldır bir projeyi yapamadınız. Kayserili artık yalancı pozlarla aklıyla dalga geçilmesini istemiyor. Milletin kürsüsünden tüm Kayserililer adına bir kez daha soruyorum: Kayseri’ye hızlı tren ne zaman gelecek?

Kayseri’nin bitmeyen bir diğer projesi de Erkilet Havalimanının genişletilmesi. Dönemin bakanı 2015 seçimleri öncesinde Kayseri ziyaretinde 250 bin metrekarelik alanın tahsis edildiğini müjdelemişti. Sayın Ulaştırma Bakanına “Ne oldu Erkilet Havalimanı?” diye sordum, Sayın Bakan da 100 bin metrekarelik bir alanın tahsis edildiğini, proje aşamasında olduğunu söyledi. Yani iki yılda yapılan tek şey 250 bin metrekare alanın 100 bin metrekareye düşmesi olmuş. Dönemin Bakanı Ertuğrul Günay da 2010 yılında Kayseri’ye devlet tiyatrosu sözü vermişti. Aradan sekiz yıl geçti ortada ne tiyatro var ne de Ertuğrul Günay var. İşin garibi, burada tiyatronun projesi de yok. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Kayseri’nin bir diğer sorunu da Sahabiye Mahallesi’nde uygulanan kentsel dönüşüm. Çevre ve Şehircilik Bakanımız, AKP Genel Başkanına “5+1’den fazlasına izin vermeyeceğim.” diyor ama her ne hikmetse kendi ilinde 20 katlı binaları görmezden geliyor. Bu kentsel dönüşüm projesinde vatandaşlara “Belediye benim aleyhimde iş yapabilir ve sonrasında lehime çıkacak kanunlar olsa bile onlardan doğacak haklar olursa onları talep etmeyeceğim.” diye vekâletname imzalatılıyor. Bu vekâletname ne ahlaki ne de hukuki değerli milletvekilleri.

Kayseri Belediyesindeki bir diğer sorunsa şerefiye parası. Para vermezseniz ruhsat yok. Bu paranın nereye gittiğini bilen de yok. Kayserililer artık bu şerefiye parasından bıkmış durumda.

Sayın milletvekilleri, İncesu yolunda baca tozu depolayan bir fabrika var. Elin oğlu bu baca tozunu, kendi vatandaşının sağlığını düşünüp Avrupa’dan Türkiye’ye, Türkiye’den de Çevre Bakanının memleketi Kayseri’deki bu fabrikaya getiriyor iyi mi? Sayın Bakan, Kayseri’nin sağlığı bu kadar ucuz mu? Bu kadar değersiz mi? Yirmi yıl sonra ortaya çıkacak her kanser vakasının sorumlusu siz olacaksınız, bunun vebali sizlerin omzunda olacak.

Değerli milletvekilleri, Kayseri resmen zehir soluyor. Çevre Bakanımız çevresine bir bakabilse görecek ama siyah camlı makam aracından bir türlü göremiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Benim önerim, Kayseri sokaklarında on dakika yürüsün, giydiği beyaz gömleğin nasıl simsiyah olduğunu görecektir.

Değerli milletvekilleri, 2002’de iktidara gelirken “Kalkınma kırsaldan, Sarız’dan başlayacak.” denilmişti. Sarız’ın devlet hastanesi sağlık ocağına dönüştü, 14 bin olan nüfusu da 9 bine düştü. Sadece Sarız değil, bütün ilçelerimiz de aynı durumda.

Pınarbaşı ilçemize 490 bin dekar alanı sulaması planlanan Bahçecik Barajı yapıldı. Ne kadar alanı sulayabildiniz sayın milletvekili? Sulama kanalları yanlış yapıldığı için on üç yıldır Bahçecik Barajı Pınarbaşı’ya, Pınarbaşı da Bahçecik Barajı’na bakıyor. Aynı sorun Yamula Barajı için de geçerli.

Değerli milletvekilleri, her fırsatta “Yol yaptık.” diye övünen AKP, söz verdikleri hâlde Felahiye’nin 15 kilometrelik Göğdere yolunu yapamadı. Felahiyeliler yol beklerken adliyesinden ve postanesinden oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇETİN ARIK (Devamla) – Kayseri’nin sorunu çok Sayın Başkan, toparlıyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu bakışlar bile yeter Sayın Başkan. Bakışları bile yeter yani.

CEYHUN İRGİL (Bursa) – Sayın Başkan, çok nezaketle istedi.

BAŞKAN – Çok güzel bir şekilde talepte bulundunuz Sayın Arık. Kayseri tabii önemli bir şehir, Kayseri’yi geçemeyiz.

Tamamlayın lütfen, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ÇETİN ARIK (Devamla) – Teşekkür ederim.

Sarıoğlan ilçemizin Karaözü beldesinde beş yüz elli yıllık Şahruh Köprüsü var. Muhtarımız Muzaffer Hanım’la çalmadık kapı bırakmadık. Aldığımız cevap “2013 yılında restorasyonunu yaptık.” oldu. Karaözülüler restorasyon değil, yeni bir köprü bekliyorlar.

Halısıyla meşhur olan Bünyan ilçemiz halı fabrikası istedi, siz onlara “Hapishane daha uygun olur.” dediniz, hapishane yaptınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Develi’nin, Yahyalı’nın, İncesu’nun, Yeşilhisar’ın, Akkışla’nın, Tomarza’nın sorunlarına zamanım yetmediği için değinemeyeceğim.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arık.

Şimdi sayın milletvekilleri, gündem dışı…

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu…

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Cevap vermek istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Cevap değil de yerinizden 60’a göre size de bir söz vereyim.

Ben bu arada sisteme giren sayın milletvekillerine söz vermeye başlayacağım.

Sayın Dedeoğlu, size de 60’a göre veririm bilahare.

Sayın Engin, buyurun.

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Didem Engin’in, AKP’nin seslerini duymadığı tüm vatandaşların önümüzdeki seçimlerde sandıkta gereken cevabı vereceğine inandığına ilişkin açıklaması

DİDEM ENGİN (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP iktidara gelirken “Biz fakir fukaranın, garip gurebanın partisiyiz.” diyordu. Dikkat ediyor musunuz, son yıllarda AKP’nin söylemlerinde artık “garip gureba” “fakir fukara” kelimelerini duyamıyoruz. Milyonlarca işsizimiz, yoksulluktan yuvaları yıkılanlar, kısacası umutsuzluk girdabı içindeki milyonlarca çaresiz, çığlıklarını şimdi farklı yöntemlerle iktidarın görmeyen gözlerine sokmaya, duymayan kulaklarına duyurmaya çalışıyorlar. İktidar ise bu çığlıkları duymak yerine “Elinize dilinize dursun.” diyerek tepki gösteriyor.

Geçtiğimiz hafta işsizlik canına tak eden bir vatandaşımız Meclisin hemen önünde kendini yaktı. Dün de bir vatandaşımız sekiz aydır maaş alamadığı ve hak arama talepleri sonuçsuz kaldığı için İŞKUR’un önünde soyundu.

İnanıyorum ki AKP’nin seslerini duymadığı tüm vatandaşlarımız önümüzdeki seçimlerde sandıkta gereken cevabı verecektir.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, “Wikipedia” sitesine erişim yasağının kaldırılmasını istediğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkürler.

29 Nisan 2017’de internet ansiklopedisi “wikipedia” mahkeme kararı olmaksızın erişime kapatıldı. Her gün milyonlarca insan bilgi araştırması yaparken arama motorlarında arama yaptığında “Üzgünüz.” yazısıyla karşı karşıya kalıyorlar.

“Wikipedia” sitesi yasağın nedeni olan 2 makalenin de kaldırıldığını açıkladı. Ben de buradan milyonlarca genç, öğrenci adına sesleniyorum: Bu erişim yasağı artık kaldırılsın. Zira, bu çağda zaten gençler yasaklı sitelere de girmenin yolunu buluyorlar, utancı da bize kalmasın.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Hürriyet…

3.- Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet’in, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinde Birinci Hukuk Müşaviri olarak çalışan Necmi Özen’in sosyal medyadaki bir paylaşımına ilişkin açıklaması

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

2011 yılında AKP’den Kocaeli Milletvekili aday adayı olan ve hâlen Kocaeli Büyükşehir Belediyesinde Birinci Hukuk Müşaviri olarak çalışan Necmi Özen, sosyal medya hesabında öyle iğrenç bir paylaşımda bulundu ki… Şu elimde tuttuğum paylaşımda, 2014 yılındaki 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde açıklama yapan Adana kadın kollarının “Yaşasın kadınlar, kadınlar yaşasın” pankartının “photoshop” yöntemiyle “Kadına özgürlük, …gezeriz, Tayyip sana ne, yaşasın laiklik” şeklinde değiştirilmiş hâlini sosyal medya hesabında paylaşmıştır. Ben detayını okumaya utandım ama Necmi Özen gibiler paylaşmaya utanmamış.

Bunun adı sapıklık, bunun adı alçaklık, bunun adı şerefsizliktir. Necmi Özen gibiler değil Kocaeli Büyükşehir Belediyesinde çalışmayı, insan içine çıkmayı bile hak etmiyorlar.

Buradan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’na da sesleniyorum: Sizin eşleriniz, anneleriniz, kardeşleriniz yok mu? Bu ahlaksızlığa derhâl… (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tarhan…

4.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Kandıra Safalı Göleti için kamulaştırma bedellerinin ne zaman ödeneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kocaeli’nin Kandıra ilçesine bağlı Erikli, Hediyeli ve Çerçili köylerine ait araziler üzerinde Safalı Göleti inşaatı devam etmektedir. Bölgede 134 adet taşınmaz bulunmaktadır. Tapu sahiplerine bugüne kadar 961 milyon Türk lirası ödenmiştir ancak birçok hak sahibine herhangi bir ödeme yapılmamıştır ve mağdur edilmiştir. Kandıra Safalı Göleti için vatandaşa ödenmesi gereken kamulaştırma bedelleri ne zaman ödenecektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Balbay…

5.- İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın, Mehmet Haberal’a yaptığı ziyarete ve Hükûmeti bilime, eğitime saygı duymaya ve bu alanda faaliyet gösteren çalışmaları desteklemeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, şahsınızla ve buradaki bütün milletvekilleriyle paylaşmak istediğim bir ziyareti söz konusu yapmak istiyorum. Mehmet Haberal’ı geçtiğimiz günlerde yılbaşı nedeniyle ziyaret ettim. Silivri’de saatlerce sohbet edebildiğimiz Haberal’la, demir parmakların ardında konuştuğumuz Haberal’la bu kez neredeyse onar, on beşer dakikalık kısa görüşmeler yapabiliyoruz. O günlerde en çok üzüldüğüm kişilerden biriydi. Biz elimizle yazı yazıyorduk, sağ elimiz yorulursa sol elimizle yazıyorduk ama o nasıl, ameliyat kabiliyetini yitirebilir miydi, ameliyat etme yeteneğini yitirebilir miydi, bundan çok ürküyorduk ancak Haberal geçenlerde görüşmemizde “Dün 2 böbrek taktım, yarın da 1 ciğer takacağım.” deyip günlük çalışmasını anlattı. Büyük gurur duydum ve Haberal’a “Özgürlükteki dört yılda önceki dört yılın intikamını aldınız Hocam.” dedim ama Haberal gibi hocaların demir parmaklıkların ardında tutulmasına bir kez daha üzüldüm.

Buradan Haberal’ı bir kez daha kutluyorum, Hükûmeti de Türkiye’de bilime, eğitime büyük saygı duymaya ve bu alanda faaliyet gösteren çalışmaları desteklemeye davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özdemir’in yerine Sayın İlgezdi…

6.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, Türkiye’nin 2018 Dünya Özgürlükler Raporu’nda ilk defa özgür olmayan ülkeler arasında yer aldığına ilişkin açıklaması

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, 2018 Dünya Özgürlükler Raporu’nda ilk defa özgür olmayan ülkeler arasında yer aldık. 195 ülkenin demokrasi karnesinde Türkiye en kötü 49 ülkeden biri oldu. Büyük Önder Atatürk’ün “Yurtta barış, cihanda barış.” felsefesiyle mazlumlara yol gösterici olan ülkemiz, insan hakları ihlallerinin en ağır yaşandığı Suriye’yle, Güney Sudan’la yan yana anıldı. Ne acı ki Türkiye, son on yılda özgürlüklerin en fazla gerilediği ülke olarak tarihe geçti. Bakın, 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından suçlu suçsuz gözetilmeden Türkiye’de 60 binden fazla kişi gözaltına alındı, cezaevinde 220 bini geçen nüfus var. OHAL’de binlerce kişi işinden edildi, 160’a yakın yayın kuruluşu kapatıldı, 150’den fazla gazeteci tutuklandı. Siyasi haklar ve bireysel özgürlükler 12 Eylülün bile gerisinde kaldı. Bu hafta OHAL’in uzatılmasını görüşeceğiz. Demokratik bir rejimi yeniden hâkim kılmak için; baskıları, hukuksuzlukları ve insan hakları ihlallerini kaldırmak için hep birlikte OHAL’e “hayır” diyelim. Geleceğimiz olan çocuklarımıza mutsuzlar ülkesi değil, tam bağımsız, demokratik bir cumhuriyet miras bırakalım.

BAŞKAN – Sayın Havutça’nın yerine Sayın Göker...

7.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, süt üreticilerinin emeklerinin ve masraflarının karşılığını alamadığına ilişkin açıklaması

MEHMET GÖKER (Burdur) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Süt üreticileri emeklerinin ve masraflarının karşılığını maalesef alamıyor. Ulusal Süt Konseyi 1 lira 40 kuruş olan soğutulmuş çiğ süt referans fiyatını 13 kuruş artırarak 1 lira 53 kuruş olarak belirledi. Geldiğimiz durumda fiyatlar çok uzun bir süre düşük kaldığı için üretici ineklerini, düvelerini kesime gönderdi. Şimdi piyasada yeterli seviyede süt olmadığı için -Bakanın açıklamalarına dayanarak söylüyorum- 270 ton süt tozu ithal edildi. Bu anlamda, Sayın Bakana sorum şudur: Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olarak ileride süt krizine dönüşecek bu sürecin doğru ve istikrarlı bir şekilde kontrolü için ne gibi adımlar atılmaktadır? Üreticiyi desteklemek adına bir planınız var mıdır? Süt alımı karşılığında şirketlerin yem alınması dayatmasını nasıl üretici lehine çevireceksiniz?

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Doğan…

8.- İstanbul Milletvekili Selina Doğan’ın, Cumhuriyet Halk Partisinin pek çok bilim insanının katılımıyla “OHAL’de Yeter” adıyla düzenlediği forumun sonuç bildirgesine ilişkin açıklaması

SELİNA DOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, bir istisna olarak krizlerin aşılması amacıyla uygulanan OHAL yönetimi Türkiye’de olağan bir uygulama hâline geldi. Partimiz pek çok bilim insanının katılımıyla “OHAL’de Yeter” başlıklı bir forum düzenledi. Forumun sonuç bildirgesinde on iki maddelik bir çağrı yapıldı. Bu çağrının bazı maddelerini burada sizlerin bilgisine sunuyorum: OHAL derhâl kaldırılmalı ve KHK düzenine son verilmelidir. TBMM’nin yasama ve denetleme yetkisi tekrar teslim edilmeli, gasbedilen milletvekili hakları iade edilmelidir. OHAL gerekçesiyle valilikler tarafından ilan edilen özgürlüğü kısıtlayıcı tüm yasaklar kaldırılmalıdır. Haklarında ihraçlarını gerektirecek kesin hüküm yokken ihraç edilen 100 bini aşkın kamu görevlisi görevine iade edilmelidir. Açlık grevindeki Nuriye Gülmen ve Semih Özakça görevlerine iade edilmelidir. İfade, konuşma ve basın özgürlüğü üzerindeki baskılar sona erdirilmeli, cezaevlerindeki gazeteciler özgürlüklerine kavuşturulmalıdır. Cinsiyetçi, ayrımcı, antilaik, bilim dışı uygulamalarla doldurulan eğitim programlarına derhâl son verilmelidir. Paramiliter oluşumlar ile ordu ve polis teşkilatındaki gayrimeşru siyasi oluşumlara ilişkin iddialar bağımsız yargı organlarınca incelenmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yalım…

9.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak’ın Banaz ilçesindeki muhtarların mera vasfını kaybetmiş mera arazilerinin hak sahiplerine satışının veya devrinin sağlanması amacıyla yasal düzenleme yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Uşak’ta 256 köy muhtarının birçoğunun ve de özellikle Banaz ilçesinde 45 köyün muhtarlarının talebi üzerine özellikle bu soruyu Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Mehmet Özhaseki’ye bildiriyoruz: Uşak’ın Banaz ilçesinde çok sayıda mera vasıflı arazi bulunmaktadır. Bazı mera vasıflı taşınmazlar her ne kadar mera vasfında olsa da bu araziler şahıslar tarafından kullanılmaktadır. Birçoğunu kendi evi, kendi ahırı, kendi hayvanının bakım yeri olmak üzere kendileri şahsi olarak kullanmaktadırlar. Bunlar mera vasıflarını kaybetmiş durumdadırlar. Mera vasfını kaybetmiş veya mera vasfı veya özelliği taşımayan araziler için orman vasfını kaybetmiş arazilere yapılan 2/B çalışması gibi, mera arazilerinin de hak sahiplerine satışının veya devrinin sağlanması amacıyla yasal düzenlemenin yapılmasını bütün köy muhtarlarımız talep etmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Mehmet Özhaseki’ye özellikle bildirmekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, bir ülkenin değerinin erdemli insanlarının çokluğuyla ölçüldüğüne ve değerler eğitimine önem verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Düşman saldırılarına karşı inşa edilen Çin Seddi saldırıları önleyememişti çünkü muhafızların birçoğu çıkarları uğruna sızmalara göz yumuyorlardı.

Bir ülkede bilim, sanat ve faziletten çok eşyaya kıymet verilirse orada keseler şişmiş, gönüller kararmış, kafalar boşalmıştır. Günümüzde birçok kişi her şeyin fiyatını biliyor fakat hiçbir şeyin değerini bilmiyor. “Değersizler değer tanımaz.” diyor Hazreti Ali. Kıymetli taşların fiyatları artar, değerleri değil. İnci deniz dibinde, çer çöp vurmuş sahile. İnsana aradığı şeye bakarak değer biçilir. Bir ülkenin değeri erdemli insanlarının çokluğuyla ölçülür. Değerler eğitimine önem vermeli, insanlarımızı bu yönleriyle de donatmalıyız.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

11.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, D4 yetki belgesiyle ilgili düzenlemenin yaratacağı mağduriyetlerin önlenmesi için geçiş süreci verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hükûmetin yeni yaptığı düzenlemeyle minibüsler için D4 belgesi araç yaşı 19’ken bir anda 9 yaşa düşürülmüştür. Bu düzenleme mağduriyetler yaratmaktadır. Örneğin, Niğde Bor'da kooperatife kayıtlı 52 aracın hiç birinin yaşı bu düzenlemeye uymamaktadır. Kazancın düşük olduğu bölgelerde araç değişimi hızlı sağlanamamaktadır. İstenen değerde bir araç 250 bin ve üzeridir. Hiçbiri doğrudan bu aracı alabilme olanağına sahip değildir. Bu yaş uygulamasının kademeli olarak düzenlenmesi, araç sahiplerine uygun koşullarda destek ve teşvik verilmesi beklentidir. AKP Hükûmeti bu tür düzenlemelerde ülke genelinde ülke gerçeklerini değerlendirerek uygulamalar yapmalıdır. Mağduriyet yaratılmasının önlenmesi için uygulamanın yeniden değerlendirilip geçiş süreci verilmesi talep edilmektedir. Gereği için Hükûmetin ilgi ve bilgisine sunarım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Topal’ın yerine Sayın Köksal...

12.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Sinanpaşa ilçesi Düzağaç beldesinde demir yolu için kamulaştırılan tarlalara biçilen kamulaştırma bedelinin yükseltilmesini ve Giresunlular Şehitliği yolu ile Çıkrık kasabası arasındaki yolun bir an önce tamamlanmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sinanpaşa ilçesine bağlı Düzağaç beldesinde demir yolu için kamulaştırılan tarlalara biçilen kamulaştırma bedeli son derece düşüktür. Aynı bölgedeki başka köy ve kasabalarda kamulaştırma bedeli olarak metrekaresine 11 ila 18 lira bedel biçilirken maalesef Düzağaç beldesindeki tarlalar için 3,5 ila 7 lira arasında kamulaştırma bedeli ödenmiştir. Acilen bu hatadan dönülerek kamulaştırma bedellerinin bölgedeki diğer köy ve kasabalarla en azından eşit düzeye getirilmesi gerekmektedir.

Yine, seçim bölgem Afyonkarahisar ilinde merkeze bağlı Çıkrık kasabasında Çıkrık kasabası yolu ile Giresunlular Şehitliği yolunun yapımı için yıllardır söz verilmekte ancak hâlâ daha Giresunlular Şehitliği yolu ile Çıkrık kasabası arasındaki o kısa mesafe yapılamamıştır. Bu konuda da verilen sözlerin bir an önce yerine getirilerek söz konusu yolun yapımının tamamlanmasını talep ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, üniversitelerde yardımcı doçentlik ve doçentlikle ilgili yapılması düşünülen düzenlemeye ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Her şeyi bilen, her şey hakkında fikir sahibi olan AKP Genel Başkanı bu kez de yardımcı doçentliğe ve doçentliğe el attı. Üniversitelerin birçok sorunu varken, hâlen üniversitelerden uzaklaştırılmış birçok bilim insanı, ÖYP’li öğretim elemanı ve işsiz bırakılan akademisyen varken, henüz bu sorunlar çözülmemişken tepeden gelen bir emirle, önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi yardımcı doçentliği ve doçentliği konuşacak. Her ile bir üniversite kurarak yani binayı dikerek üniversite yapılacağını sanıyorsunuz. Bir bilim adamı kolay yetişmez, kendisini geliştirmesi için yılların geçmesi gerekir. Öncelikle üniversitelerdeki akademisyenlerin özgür ve bağımsız olmaları gerekir. Peki, üniversite rektörleri acaba bağımsız mı, yoksa sarayın iradesine bağlı mı görev yapıyor? Yani size yakın olanları mı atayacaksınız?

BAŞKAN – Sayın Ok…

14.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Türkiye’de üretimi teşvik etmek için millî paydan tarım ve hayvancılığa daha fazla destek verilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

İSMAİL OK (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Özellikle seçim bölgem Balıkesir denildiğinde tarım ve hayvancılık akla gelmektedir ama maalesef on beş yıllık AK PARTİ hükûmetlerinin ithalatı teşvik etmek için özellikle tarım ve hayvancılıkta vergileri sıfıra indirgemesi ülkemizde tarım ve hayvancılığı bitirmiştir. En kötüsü de GDO’lu gıdaların ithalatıyla kışlada Mehmetçik’imiz ve vatandaşlarımızın sağlığı da tehdit altına alınmaktadır. Bu ithalat bu şekilde devam ederse çiftçimizi bitiren Hükûmet, fiyat artışlarıyla 80 milyonu da cezalandırmaya devam edecektir. Dolayısıyla, ithalatın derhâl sonlandırılması, Türkiye’de üretimi teşvik etmek için daha fazla millî paydan tarım ve hayvancılığa destek verilmesini talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özdiş, buyurun.

15.- Adana Milletvekili İbrahim Özdiş’in, Adana’nın Yüreğir ilçesinde bulunan bazı köylerde yaşayan vatandaşların Devlet Su İşlerinin sulama ücretlerinden ve bakım onarım ücretlerinin çok yüksek olmasından şikâyetçi olduklarına ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Sayın Orman ve Su İşleri Bakanına: Adana’nın Yüreğir ilçesinde bulunan Geçitli Cumhuriyet ve Havraniye mahalleleri ile Avcılar, Kaşlıca, Gökvelioğlu, Çatalpınar, Kütüklü, Esenler köylerinde yaşayan çiftçi vatandaşlarımız Devlet Su İşlerinin sulama ücretlerinden ve bakım onarım ücretlerinin çok yüksek olmasından şikâyetçiler. Basınçlı sulamaya geçilmesi çalışmalarına hız verilmesini talep ediyorlar. Ceyhan Nehri’nden su çekerek sulama yapanlardan ücret almayın. Zaten borç batağında olan, ürünü doğru düzgün para etmeyen çiftçiye yardımcı olun Sayın Bakan.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Son olarak Sayın Dedeoğlu, buyurun.

16.- Kayseri Milletvekili Sami Dedeoğlu’nun, Ankara-Yerköy-Sivas hızlı tren projesiyle Ankara-Kayseri arasının bir saat otuz dakika olacağına, Kayseri’de havaalanıyla ve kentsel dönüşümle ilgili çalışmalara ilişkin açıklaması

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) - Teşekkür ediyorum.

Ben de, Kayseri Milletvekili bu konuyu açtığı için, Ankara-Yerköy-Sivas yolu hızlı tren… Yerköy’den Kayseri’ye 142 kilometredir. Ocak ayında ihalesi yapılacak, haziran ayında inşallah temel atacağız. Ankara-Kayseri bir saat otuz dakika olacak ve bunun yapım süresi de üç yıldır.

Ayrıca havaalanıyla ilgili görüşmelerimizde… Mayıs ayında ihalesi yapılacak, ağustos ayında da tadilatla beraber inşaata başlanacak, süresi de on dört aydır. Bugüne kadar gelen yolcu sayımız 2 milyon 196 bindir. Yeni yaptığımız zaman 30 bin metrekare alanda 5 milyon yolcuya hitap edecek. Ayrıca bu yolcuların gelip gitmelerinde körük sistemi olacak modern bir şekilde, yine arabalarını koymaları için de kapalı bir otopark yapılacak.

Kentsel dönüşüm de, tabii, ada bazlı yapıldığı için şimdi orada daire sahipleri hakikaten fazla. Burada da daha önceden alınan ruhsatlar önce olduğu için binaların altında en az 2 kat, 3 kat, 4 kat kapalı otopark şartı getirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAMİ DEDEOĞLU (Kayseri) – Ayrıca Göğdere yolunda 2018’de inşaata başlanacaktır diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın, Isparta’nın Yalvaç kırsalında CASA tipi bir askerî eğitim uçağının düştüğüne ve şehit olan 3 askere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, yeni aldığımız üzücü bir haberi sizinle paylaşmak istiyorum. Isparta’nın Yalvaç kırsalında CASA tipi bir askerî eğitim uçağının düştüğü bilgisine ulaştık. Ve ilk belirlemelere göre, bize ulaşan bilgiye göre 3 şehidimizin olduğu ifade edildi 2 pilot, 1 teknisyen olduğu şeklinde. Ben bu vesileyle şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine, yakınlarına, aziz milletimize ve Türk Silahlı Kuvvetlerine de başsağlığı diliyorum. Geçmiş olsun dileklerimizi bu vesileyle bir kez daha iletiyorum. Rabb’im bizleri bu tür kazalardan, afetlerden muaf eylesin diye de dua ediyorum.

Söz talebinde bulunan sayın grup başkan vekillerine ikişer dakika süreyle yerlerinden söz vereceğim.

Sayın Usta, buyurun.

VII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

17.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Isparta’daki kazada hayatını kaybeden askerlere Allah’tan rahmet dilediğine, taşeronların kadroya geçirilmesiyle ilgili şartlara ve sosyal yardımlaşma vakıflarında çalışanların kadro sorunlarına ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de, sizin de az önce ifade ettiğiniz gibi, Isparta’daki o elim kazada hayatını kaybeden askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara da acil şifalar temenni ediyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Sayın Başkan, dün, bu taşeronların kadroya geçirilmesiyle ilgili konularda birkaç tane adaletsizliği vurgulamıştım. Bunlardan en önemlisinin bu yüzde 70 şartı meselesi olduğunu ifade etmiştik yani yapılan ihalede personel giderlerinin yüzde 70’in altında kalması durumunda… Aslında yapılan işin niteliği itibarıyla tamamen bir taşeron işçisi olmalarına rağmen, hatta firmalar değişiyor ama belki on yıldır, on beş yıldır aynı kurumda çalışıyor olmalarına rağmen bu insanlara kadro verilmemesinin ciddi bir adaletsizlik olacağını ifade etmiştik. Bu konunun düzeltilmesini talep ediyoruz.

Bunun dışında, biliyorsunuz, kadroya geçirilme şartlarından bir tanesi 4 Aralık 2017 tarihi itibarıyla taşeronda çalışıyor olmaktır. O gün işe başlamış olsa dahi bu arkadaşlarımıza kadro veriliyor. Bundan bir şikâyetimiz yok. Ancak diyelim ki bir gün önce işten çıkarılmış olan, belki on yıldır bir kurumda çalışıyor olan kişilere de, çalışanlara da kadro verilmesi bir zarurettir; bunun verilmemesi hiçbir şekilde hakkaniyete uygun düşmeyecektir. Bu konuda da Hükûmetin tedbir alması gerekir diye düşünüyorum.

Yine aynı konuyla ilgili olarak diğer bir husus şu: Şimdi, bu sosyal yardımlaşma vakıflarında çalışan insanlarımız var, yaklaşık on bin kişi. Biliyorsunuz, sosyal yardımlaşma vakıfları ciddi bir iş görüyor, ciddi bir hizmet görüyorlar; kullandıkları kaynak kamu kaynağı, yaptıkları iş aslında bir kamu görevi; işe alınış tarzlarına baktığımızda işte, bir memurda aranan şartların hepsi aranıyor, sınavla giriliyor, lisans mezunu olma şartı aranıyor yani tamamen bir memuriyete giriş şartlarını da taşıyor bu arkadaşlar fakat bunlar bu kapsamda değerlendirilmiyor, bunlara kadro verilmedi. Bu on bin kişide ciddi bir sıkıntı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Bizim talebimiz, bu şekilde sosyal yardımlaşma vakıflarında çalışan insanlarımıza da kadro verilmesi. Bunlar gerçekten bu kadroyu hak ediyorlar. Hatta burada yapılması gereken diğer bir husus -artık devleti, bazı kurulları bir anlamda yeniden dizayn etme ihtiyacı da var- tamamen kamu görevi yapan, kamu kaynağı kullanan bu vakıfların da statüsünün de bir gözden geçirilmesi lazım. Bu anlamda öyle bir ihtiyaç da var ancak o statü meselesi belki sonraya bırakılabilir ancak bu kapsamda sosyal yardımlaşma vakıflarında çalışan on bin değerli personelimize kadro verilmesinin çok önemli olduğunu ve hakkaniyete çok uygun olacağını ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

18.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki davaların siyasi olduğuna, gazeteci Mehmet Ali Birand’ın ölümünün 5’inci yıl dönümüne, görevlerini yapmaya çalışan gazetecilerin her gün davalarla uğraştıklarına, Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ın Anayasa Mahkemesinin kararının uygulanmasını beklediklerine ve Isparta’daki kazada hayatını kaybeden askerlerin ailelerine başsağlığı dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bugün, Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı iki davanın duruşması, şu saatlerde, Ankara Sincan’da, bize çok yakın bir yerde görülüyor. Biri devleti aşağılamak, diğeri Süleyman Soylu’ya hakaretten iki dava ki aslında, ortada pek hakaretle konuşmadığı kişi bırakmamış bir kişiye hakaret ayrı bir ironi konusu tabii. Ancak şunu ifade etmek isteriz, bir siyasetçi, hükûmeti ya da bakanları ya da siyasetçileri eleştirmeyecek de gerçekten ne yapacak? Bu, bir siyasetçinin en doğal hakkıdır. İfade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken konuşmaların böyle davalara muhatap olması, Venedik Komisyonu gibi uluslararası hukuk kurumlarınca da defalarca aslında eleştirildi. Artık söylemeye bile gerek duymuyoruz bu davaların siyasi olduğunu, yargının siyasetin elinde olduğunu. Selahattin Demirtaş’ın halk nezdinde kazandığı sevgiden korkuluyor, çok önemli bir siyasi rakip olarak görüldüğünden etkisizleştirilmeye çalışılıyor. Bu açıkça ortada ancak Selahattin Demirtaş, bugün cezaevinde dahi kitabı en çok satanlar arasına girmiş, üretmeye devam eden bir siyasetçi. Selahattin Demirtaş, yine, bugün, en dik duruşuyla mahkemede “Mücadeleye devam.” diyecek.

Bugün, bir gazetecinin, Mehmet Ali Birand’ın ölüm yıl dönümü. Birand, büyük basın kuruluşlarında çalışmasına rağmen, gazetecilerin tartışmaktan çekindiği pek çok konuyu gündeme getirmiş ve bu alanda önemli çalışmalar yapmış bir değerli gazeteciydi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Bu yüzden, o da Türkiye gazeteciliğinin kaderini paylaştı ve uzun yıllar davalar peşini bırakmadı. Kendi üslubuyla, kendi tarzıyla hafızamıza kazınan Birand’ı da saygıyla anmak isterim.

Görevlerini yapmaya çalışan gazeteciler her gün davalarla uğraşıyorlar. Cumhuriyet gazetesinin saygın ve güvenilir araştırmacı gazetecilerinden Çiğdem Toker bu alanda çok önemli bir isim. Çünkü cebimizden çıkan vergilerle gerçekleşen ihaleleri yakından takip ediyor, kamu yararı için her gün köşesinde yazıyor, bu ihaleleri özellikle yazıyor ama üzerine gittiği ihaleler milyarlarca liralık ihaleler olunca birilerini de rahatsız ediyor. Çiğdem Toker’e Agrobay Seracılık tarafından yazısı nedeniyle 1,5 milyon liralık dava açılmış. Toker yazısında Rusya’ya domates ithal etme yetkisi kazanan firmaların şüpheli olduğundan bahsediyor. Davacı firma yüksek hızlı tren inşaatı, Rize Havalimanı, üçüncü köprü gibi tüm ihaleleri toplamış bir firma ve Toker çok basit bir soru soruyor “Domates ihracatı yapabilecek benzer onlarca firma varken neden Agrobay?” diye.

1,5 milyon, bir gazeteci için çok absürt bir rakam, başkaları için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - …çok önemsiz olabilir ama gazeteciler için çok önemli bir rakam, hepimiz için de öyle. Gazeteciyi korkutmak ve susturmak için açılmış bir dava. Bir insanı suskunluğa mahkûm etmek, onu öldürmektir. Bugün bir cinayet işleniyor fakat gazeteciliğin ölümü, toplumda liyakatin, güvenin, demokrasinin, özgürlüğün ölümüdür, bunu da unutmamak gerekir.

Aynı şekilde, iki gazeteci de tahliye bekliyorlar, Şahin Alpay ve Mehmet Altan ve Anayasa Mahkemesinin kararının uygulanmasını bekliyorlar ancak ülkede Başbakan diyor ki: “Anayasa Mahkemesi dosyanın içeriğini bilmiyor.” Dosya içeriği bilmeyen bir Anayasa Mahkemesinden söz ediliyorsa gerçekten hukuk devleti olmaktan çoktan vazgeçmişiz demektir. Ne devleti olduğumuzu ve hangi kanunun egemen olduğunu açıklamayı da Hükûmete bırakıyoruz.

Ben de Isparta’da hayatını kaybeden askerlerin ailelerine başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özkoç, buyurun.

19.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Isparta’da şehit olan 3 askere Allah’tan rahmet dilediğine ve olağanüstü hâl döneminde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin Mecliste öncelikle görüşülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, Isparta’da hayatını kaybeden 3 şehidimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Ulusumuzun da başı sağ olsun.

Sayın Başkanım, olağanüstü hâlle yönetilen bir Türkiye söz konusu. Olağanüstü hâlde KHK’ler çıkıyor, kanun hükmünde kararnameler çıkıyor. Olağanüstü hâlle ilgili çıkan bu ciddi kararları bizim Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşmemiz gerekiyor.

Bakın, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde 40’a yakın muhalefet milletvekili var ve 4-5 de iktidar milletvekili var. Bu kadar önemli konular Türkiye'nin gündemindeyken, olağanüstü hâlle yönetilirken Meclisin tasfiye edilmesi söz konusudur.

Dün de tartıştık Sayın Başkanım. Bakın, Anayasa’nın 121’inci maddesi olan “Olağanüstü hallerle ilgili düzenleme”nin son paragrafında “Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir. Bu kararnameler, Resmî Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur; bunların Meclisce onaylanmasına ilişkin süre ve usul, İçtüzükte belirlenir…”

İç Tüzük’ün 128’inci maddesinde “Anayasanın 121 ve 122 nci maddeleri gereğince çıkarılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler, Anayasanın ve İçtüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre ancak, komisyonlarda ve Genel Kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle, kanun tasarı ve tekliflerinden önce…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim.

“…ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır. Komisyonlarda en geç yirmi gün içinde görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler Meclis Başkanlığınca doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınır.” deniyor. Bu da emredici bir hükümdür.

Anayasa’mızın ve İç Tüzük’ümüzün kararları doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu kanun hükmünde kararnameleri ivedilikle görüşmesi gerekiyor Sayın Başkanım. Meclis Başkanımızı bu konuda göreve davet ediyoruz, Meclisimizi bu konuda göreve davet ediyoruz.

Bakın, sadece birkaç örnek vereyim, İletişim Başkanlığının kaldırılarak tüm yetkilerinin Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna devredilmesi, kuvvet komutanlıklarının Millî Savunma Bakanlığına bağlanması… Bunları sıralayabilirim. Çok ciddi kararlar alınıyor. Peki, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu kararların neresinde Sayın Başkanım? 31 tane kanun hükmünde kararname çıkmış, bugüne kadar 5 tanesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna indirilmiş. Yarın, büyük bir ihtimalle, Hükûmet sözcüsünün ifadeleri doğrultusunda Olağanüstü Hal Yasası tekrar uzatılacak. Biz artık Olağanüstü Hal Yasası’nın uzatılmasını istemiyoruz. OHAL’in gerçekten olağan bir hâl almasına karşıyız. Milletimizin demokrasi içerisinde, Meclis tarafından yönetilmesini istiyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisini, görev yapması için bu görevlerini ve yetkilerini kullanmaya davet ediyoruz.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özkoç.

Tabii, dün de benzer bir konuşma olmuş idi. İfade ettiğiniz gibi “Meclis Başkanlığınca doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınır.” ilkesi var ve bu hüküm gereğince, Meclis Başkanlığı, yirmi gün içerisinde görüşülen ya da görüşülmeyen komisyondaki KHK’leri, doğrudan doğruya, hiç süre kaybetmeksizin Meclisin gündemine alıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi aşağı yukarı hepimizin önünde vardır. Bu kırmızı kitapçığa baktığınızda, geliş sırasına göre gündeme alınıyor ve gündeme de giriyor. Ama gündeme giren bir konunun görüşülme sırasını Genel Kurul belirliyor. Nasıl belirliyor? Zaman zaman yapmış olduğumuz ortak Danışma Kurulu kararıyla belirliyor -49’uncu madde çok açık, İç Tüzük’ün 49’uncu maddesine bakarsanız- ya da grupların vermiş olduğu grup önerileri neticesinde Genel Kurulun onayından geçen grup önerisi gündemi belirliyor. Yani Meclis Başkanlığı üzerine düşen işlemi yapıyor, zamanında, vakit kaybetmeden gündeme alıyor. Ama gündemdeki işlerin görüşülme sırası, İç Tüzük 49’a göre Danışma Kurulu kararıyla ya da grup önerisinin verilmesi kararı ve Genel Kurulun onayıyla belirleniyor.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Doğru değil, emredici hüküm var.

BAŞKAN - Bu açıdan, Meclis Başkanlığının yapacağı başka bir işlem yok. Yani Meclis Başkanlığı doğrudan doğruya bu gündeme alıyor ve gündemin arka tarafına baktığımızda geliş sırasına göre zaten gündeme giriyor. Ama görüşme sırasını tayin etmek Meclis…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, kayıtlara geçsin…

BAŞKAN - Ben şu anda gündeme bağlıyım burada. Önümdeki gündem neyse, Genel Kurulun onayından geçen gündem neyse onu uygulamak zorundayım.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçsin diye söylüyorum efendim.

BAŞKAN – Vereceğim, söz vereceğim.

Onun dışında, Genel Kurula rağmen arkada olan bir konuyu öne geçirmem ya da öndeki bir konuyu görüşmemek gibi benim bir durumum ya da böyle bir görevim mümkün değil. Ben gündeme bağlılık ilkesi uyarınca Genel Kurulun vermiş olduğu karar ve belirlemiş olduğu gündem sırasına göre bu işi yönetmekle mükellefim diyorum, tekrar teşekkür ediyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Evet, Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçmesi için rica ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tabii, buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim “…komisyonlarda ve Genel Kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle, kanun tasarı ve tekliflerinden önce, ivedilikle en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır.” deniyor.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – Amir hüküm…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Amir hüküm bu. “…en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır.” denilen bir konuda siz “Ben bunu aldım, sıraya koydum, bekliyorum, benim görevim beklemektir, Meclisin bunu benim gündemime getirmesini beklemektir.” diyemezsiniz Sayın Başkanım. Burada çok açık ve net bir şekilde ifade ediliyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin iktidar partisine de buradan sesleniyorum: İktidar partisinin de elindedir, iktidarın da elindedir, bunların, bu kanun hükmündeki kararnamelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi gerekiyor. Türkiye demokratik ve özgür bir ülkedir, bir tek kişi tarafından yönetilemez. Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekilleri vardır. Milletvekillerimizi lütfen bu konuda göreve çağırın.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özkoç.

Bu süre aynı zamanda hak düşürücü bir süre değil, daha önce de bu görüşmeler oldu. İç Tüzük 49’uncu maddeye siz de bakarsanız... “Başkanlıkça lüzum görülen hallerde, 8 inci bentteki işlerin görüşülme sırası -8’inci bentteki işlere bakarsanız göreceksiniz- Danışma Kurulunca Genel Kurula teklif olunabilir. Hükümet, esas komisyonlar ve kanun teklif sahiplerinin bu konu ile ilgili istemleri de Danışma Kurulunda görüşülür.

Danışma Kurulunun bu konudaki görüşü Genel Kurulun onayına sunulur.

Başkan birleşimi kapatırken, gündemde bulunan hususlardan hangilerinin gelecek birleşimde veya birleşimlerde görüşüleceğini Genel Kurula bildirir. Bu husus ayrıca ilan tahtasında ilan edilir.

Danışma Kurulunun görüşü alınıp, Genel Kurulca kararlaştırılmadıkça, Başkan tarafından görüşüleceği önceden bildirilmeyen hiçbir husus, Genel Kurulda konuşulamaz.”

Yani burada Başkanlık, sizin de ifade ettiğiniz gibi, “Yirmi gün içerisinde Komisyon görüşmediği takdirde doğrudan doğruya gündeme alır.” diyor. Evet, bu doğru bir şey ve Başkanlık da bunu yapıyor, gündeme alıyor ve gündeme giriyor. Bu kitapçıkta da yazıyor gündemde olduğu ama gündemdeki işlerin görüşülme sırasını Başkanlık tayin etmez. Şu gün şu konuyu görüşeceksiniz, bugün bu konuyu değil. Bu işlerin görüşülme sırasını tayin eden Meclis İçtüzüğü’müzün amir hükmü gereğince ve bugüne kadarki tüm sabit uygulamalar gereğince Genel Kuruldur buna yetkili olan, karar verecek olan merci Genel Kuruldur. Bu da ya Danışma Kurulu ya da grup önerilerinin Genel Kurulun onayına sunulmasıyla olur. Dolayısıyla Başkanlığımız üzerine düşeni yapıyor ama bunların görüşülme sırasını Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Şöyle mi diyorsunuz Sayın Başkanım, doğru anlaşılması için soruyorum, bunu net yapalım…

BAŞKAN – Evet, tabii.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – “Biz Meclis Başkanlığı olarak üzerimize düşen görevi yapıyoruz fakat iktidar partisi, çoğunluğu olmasına rağmen, kanun hükmündeki kararnameleri sadece kendi Genel Başkanının emriyle orada tutuyor ve Mecliste görüşülmesini engelliyor.” bunu mu diyorsunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Ben şunu diyorum: Başkanlık olarak, doğrudur, üzerimize düşeni yapıyoruz ama bunların görüşülme sırasını tayin eden şu ya da bu parti değil, Genel Kurulun kendisidir, Meclis Genel Kurulunun kendisidir.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Genel Kurulda çoğunluğu olan siyasi parti buradadır, muhalefet partileri temsilcileri de buradadır. Ana muhalefet partisi olarak biz diyoruz ki: Görüşmeye hazırız. Diğer muhalefet partisi arkadaşlarım da tahmin ediyorum ki aynı görüştedirler. Bu konuların derhâl Meclise gelmesini istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.

Böylece...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, söz istedim.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkan, 60’a göre çok kısa uzmanlık alanımızla ilgili bir sözüm var, Genel Kurulu bu konuyla ilgili bilgilendirmek istiyorum eğer müsaade ederseniz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bu konuyla ilgili.

BAŞKAN – Peki, size de 60’a göre söz vereyim Sayın Yüksel, size de söz vereceğim Sayın Kerestecioğlu.

Sayın Yüksel, buyurun.

20.- Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel’in, İç Tüzük’ün 128’inci maddesi hükmüne göre, Anayasa’nın 121 ve 122 nci maddeleri gereğince çıkarılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun hükmünde kararnamelerin komisyonlarda ve Genel Kurulda en geç otuz gün içinde görüşülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkan, sayın milletvekillerimiz belki bilmeyebilir ama sizinle hukuk fakültesinde aynı sınıftan mezunuz. Anayasa’nın ilgili konularının görüşüldüğü konuda ya siz dersi kaçırmışsınız ya ben dersi kaçırmışım çünkü sizinle aynı görüşte değilim.

Bakın, kanunlarda istisnalar bazı kelimelerle belirtilir; “ancak” gibi. Burada, 128’inci maddede -hani siz 49’uncu maddeye atıf yaptınız ya- aynen şöyle söyleniyor: “Anayasanın 121 ve 122 nci maddeleri gereğince çıkarılan ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan kanun hükmünde kararnameler, Anayasanın ve İçtüzüğün kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi için koyduğu kurallara göre -yani sizin dediğinize göre- ancak, komisyonlarda ve Genel Kurulda diğer kanun hükmünde kararnamelerle -yani OHAL olmayanlar- kanun tasarı ve tekliflerinden önce, ivedilikle -yani öncelikle- en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Bir otuz saniye daha…

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın, buyurun.

Kimseye yapmadığımı yaptım.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Hatta diyor ki: “Komisyonda yirmi gün içinde tamamlanamazsa Meclis Başkanı bunu otomatik olarak doğrudan doğruya Genel Kurulun gündemine sunar.” Yani sizin “Ya, arkadaş, ben görevimi yaptım, burada en sona yazdım…”

Başkanım, hukukçular olarak biz birbirimize karşı samimi ve dürüst olmak zorundayız. Ya gerçek niyetinizi söyleyin ya da bizi bu şekilde kandırmaya çalışmayın. Bizim hukuki bilgimize ve zekâmıza hakaret oluyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yüksel.

Doğrudan doğruya gündeme alınmış, gündem de bu.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – “Görüşülür.” diyor, efendim.

BAŞKAN – Hayır, “Görüşülür.” demiyor; bak, iyi oku, “Gündeme alır.” diyor. Gündeme almış mı? Almış.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) – “Karara bağlanır.” diyor.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Efendim, “Görüşülür ve karara bağlanır.” diyor.

BAŞKAN – “Gündeme alınır.” diyor. Meclis Başkanlığı için -kelime oyunları yapmayalım- Meclis Başkanlığı doğrudan doğruya gündeme alır.” diyor, gündeme almış Meclis Başkanlığı.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) – Sayın Başkan, “Görüşülür ve karara bağlanır.” yazıyor. Başka bir Anayasa mı okuyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, buyurun lütfen.

21.- İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, bu ülkenin artık OHAL’le yönetilemeyeceğine ve kanun hükmünde kararnamelerin Meclise getirilmemesinin hukuksuzluk olduğuna ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Yani aslında çok açık bir manzara var, hani bu, sizin içinize siniyorsa ne âlâ. Şu boş Meclis, şu tasfiye edilmeye çalışılan Meclis sizin içinize siniyorsa, hani oraya bir başkan olarak oturup “Ya ne güzel bak, gerçekten. Nasıl böyle bir Meclis idare ediyorum?” diyebiliyorsanız, hani buranın o tartışmalı, insanların düşüncelerini birbirlerine karşılıklı olarak ifade ettiği, edebildiği günleri hiç özlemiyorsanız, o zaman tepe tepe kullanın.

Ama OHAL bir fırsat aslında iktidar için ve şu anda yapılmaya çalışılan da o. “Danışma Kurulunda…” diyorsunuz; Danışma Kurulunda da aynı şekilde çoğunlukla yapıyorsunuz, her şeyi çoğunlukla yapıyorsunuz ve sürekli olarak da bir “güvenlik güvenlik, terör terör” hâlinde, nasıl böyle, aynı şekilde şiddet kuran bir erkek, evi öyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – …o şekilde baskı altında tutmaya çalışıyorsa, aynı şekilde ülkeyi öyle yönetiyorsunuz.

Yani bu bir şey aslında -nasıl diyeyim- kimse buna kanmıyor, bu rahata alışmak.

BAŞKAN – Biz Meclisi yönetiyoruz, ülkeyi değil de.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Ben sadece sizi itham etmiyorum. Yani siz bazı şeyleri uygulamak zorunda kalıyor olabilirsiniz ama ki bunun da özgürlükçü bir yorumuyla çok da kolaylıkla dışına çıkabilirsiniz, arkadaşların ifade ettiği gibi siz gündeme getirebilirsiniz çünkü bir hukuksuzluk söz konusu, bu KHK’lerin buraya gelmemesi hukuksuzluktur gerçekten. En azından bunu sorgulamanıza engel bir şey yoktur. “Getirilmesi gerekir. Neden olmuyor?” dersiniz, “Ben bunu bir sonraki gündemde görmek istiyorum.” dersiniz; bunlar sizin hakkınızdır, bunu yapabilirsiniz. Öyle hemen her şeye “Maalesef, gündemde böyle.” diyerek yapmıyorsunuz, bazı şeyleri de çok güzel gündeme getiriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) – Hiç de eksik kalmadan oradan gayet güzel konuşuyorsunuz, birçok zaman bunu yaptığınıza da tanığız. Yani gerçekten, bu ülkenin geleceği söz konusu. Bu ülke artık OHAL’le yönetilemez, kimse OHAL’le yönetilmek istemiyor. OHAL’le her türlü kanun çıkarılmaya çalışılıyor, her türlü düzenleme yapılmaya çalışılıyor. Bir kere, bu, OHAL’in ruhuna da aykırı; geçici, ortadan kalkacak düzenlemelerin ancak olması gerekir. O nedenle, açıkçası bunu kınıyoruz, bu yönetim biçimini protesto ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye…

Sayın Özkoç, bakın, bugün sizin vermiş olduğunuz bir grup önerisi var, bu grup önerisi tam da benim dediğimi teyit eden, doğrulayan bir öneri. Nasıl? Bakın, “Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin ‘Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler’ kısmında yer alan -Gündemde yer alıyor, Meclis Başkanlığı işini yapmış- 420, 423, 424 -Gidiyor, gidiyor, gidiyor- 499, 500 sıra sayılı kanun tasarılarının yine bu kısmın 1, 2, 3, 4 ve 23’üncü sıralarına alınması ve diğer işlerin buna göre teselsül ettirilmesi…” Yani diyorsunuz ki -burada zaten kendiniz söylüyorsunuz ve bizim söylediğimiz ve uygulamamız, Meclis İçtüzüğü’nün amir hükmü- “Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde yer alan bir hususu biz grup önerisi getirerek, bunu görüşüp Genel Kurulun onayına sunarak görüşme sırasını belirlemek istiyoruz.” Yani “Buradaki gündemde var olan bir hususun görüşme sırasını biz burada ya ortak Danışma Kuruluyla belirliyoruz Genel Kurulun onayına sunarak ya da herhangi bir siyasi parti grup önerisini Genel Kurulun onayına sunarak gündemi belirliyoruz.” diyorsunuz. Burada zaten grup önerilerinin verilme maksadı bu, Danışma Kurulu bazen, zaman zaman oy birliğiyle alınıyor, karar bu. Karar ne? Gündemdeki işlerin görüşme sırasını belirlemek. Benim de söylediğim bu, sizin de aslında fiiliyatta yaptığınız ve bildiğiniz bu ama bu görüşülüyor, görüşülmüyor, bu tartışmalar… Evet, haklısınız, haklı değilsiniz, şu ya da bu şekilde durabilecek durumda değilim. Ben de görüşülmesini arzu ederim, ayrı bir şey ama benim burada yapmak istediğim ve yapacağım, yapmak zorunda olacağım bir gündemim var ve bu gündemi ben kendi irademle ya da Meclis Başkanlığı olarak bunu belirleyemem. Gündeme almışım ama görüşme sırasını belirleyecek olan sizlersiniz, Genel Kuruldur diyorum, tekrardan teşekkür ediyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Çok özür diliyorum, söylediklerinize karşı kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bu önergeleri vermesinin, yarın, yarından sonra, öteki gün aynı önergelerle devam etmesinin tek bir nedeni vardır efendim, amir hükmün uygulanmaması. Hem Anayasa’daki hem de İç Tüzük’ümüzdeki amir hüküm uygulanırsa “Meclis Başkanlığı ivedilikle, diğer kanunlardan önce, görüşmelerden önce bunları öne alıp, KHK’lerı öne alıp Mecliste görüştürülmesi gerekir en geç otuz gün içinde.” demesine rağmen görüşülmediği için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak önerge sunmak zorunda kalıyoruz.

Sevgili Başkan ama siz de çok iyi biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin elinde, sizin elinizde, iktidarın elinde. Türkiye Büyük Millet Meclisinde neden birbirimize kelime oyunu yapalım, neden birbirimizi meşgul edelim? Bir kanun hükmünde kararname çıkıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geliyor. Milletvekilleri burada, Meclis burada, siz buradasınız. Biz de diyoruz ki: “Millet iradesi bunu görüşsün.” Bunda ne kötülük var Sayın Başkan?

BAŞKAN – Kötülük olduğunu söylemedim zaten, doğru olanı, mevcut uygulamayı ifade ettim.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, 60’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Muş söz talebinde bulunmuş. Ben, Sayın Muş’a da bir söz vereceğim.

Buyurun Sayın Muş.

22.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait CASA tipi eğitim uçağının düşmesiyle şehit olan 3 askere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Türk Silahlı Kuvvetlerine ait CASA tipi eğitim uçağımız düşmüştür. 3 askerimiz şehit olmuştur 2 pilot ve 1 teknisyen olmak üzere. Saat 14.30 sularında Eğirdir Gölü’nün kuzeyinde uçağımızın enkazına ulaşılmıştır.

Ben, şehadet mertebesine ulaşan kahraman askerlerimize Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, 60’a göre, konuyla ilgili…

BAŞKAN – Lütfen… Bunu toparlıyoruz artık. Bakın, ben başka arkadaşlara da söz verdim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok. Grup başkan vekilleri konuştu.

BAŞKAN – Bu konu artık yeterince açıklığa kavuşmuştur. Bunu toparlıyoruz, kapatıyoruz.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, Adalet Komisyonu üyesi olarak çok teknik bir konuyu Meclisin bilgisine sunmak istiyorum. Otuz gün, yirmi gün…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Önergelerinde konuşsun Sayın Başkan.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Bir dakika...

Sayın Başkan, ben öyle çok söz isteyen biri değilim.

BAŞKAN – Peki, buyurun, size bir dakika süre vereyim.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Önemli görmesem söz istemem yani.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hayır, önergesinde konuşsun.

BAŞKAN – Bir şey olmaz.

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Teknik, teknik…

BAŞKAN - Buyurun.

23.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ’ın, kanun hükmünde kararnamelerin komisyonda yirmi gün içerisinde görüşülmezse doğrudan Genel Kurul gündemine alınarak otuz günlük süreden geriye kalan on gün içerisinde görüşülüp karara bağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, şimdi 128’inci madde, olağanüstü hâl ve sıkıyönetim kanun hükmündeki kararnameleriyle ilgili özel bir madde. Şimdi, burada “otuz gün” ve “yirmi gün” var. Sayın Başkanım, otuz gün ve yirmi gün, özellikle konulmuş. Otuz gün içerisinde komisyonlar da dâhil olmak üzere bu olağanüstü hâlle çıkan kanun hükmünde kararnamenin görüşülüp karara bağlanmasını hükme bağlıyor. O yirmi gün, sizin bahsettiğiniz yani Genel Kurulda doğrudan doğruya gündeme alındığını bahseden yirmi gün, komisyonlarda görüşülme süresi. Eğer yirmi gün içerisinde bitmezse doğrudan Genel Kurulun gündemine alınır ve geriye kalan on gün içerisinde -otuz gün var ya yukarıda- Genel Kurulda görüşülüp karara bağlanacağını hükme bağlıyor. Bunda aslında ne yoruma ne takdire yer var, bunun uygulanması gerçekten ülke demokrasisi açısından çok önemli.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- MHP Grubunun, 17/1/2018 tarih ve 2593 sayıyla Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, son yıllarda Türkiye’de yaşanan ve tarımı ve tüm canlıları etkileyen kuraklık sorununun araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenerek gerekli önlemlerin alınması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Ocak 2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

17/01/2018

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 17/01/2018 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                        Erhan Usta

                                                                                           Samsun

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

17 Ocak 2018 tarih, 2593 sayı ile TBMM Başkanlığına MHP Grup Başkanvekili ve Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın “Son yıllarda Türkiye'de yaşanan kuraklık su kaynaklarını, tarımı ve tüm canlıları etkilemekte ve verimlilik sorunlarına yol açmaktadır. Kuraklık sorunlarının araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenerek gerekli önlemlerin alınması amacıyla” verdiği Meclis araştırması açılmasına dair önergemizin görüşmelerinin 17/01/2018 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde öneri sahibi adına ilk söz, Adana Milletvekili Muharrem Varlı’ya aittir.

Sayın Varlı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuz adına, verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kuraklık, yıllara göre değişen ve zaman zaman ürün kaybına, zaman zaman ülkemizdeki barajların dolmamasına ve insanların mağdur olmasına vesile olan önemli bir etken. Tabii, kuraklık, inancımız gereği Cenab-ı Allah’ın yağdıracağı yağmur ve karla alakalı ama bunun bilimsel araştırmasının da yapılması gerekir diye düşünüyoruz. Çünkü kuraklık söz konusu olduğu yıllarda barajlarda su oranı çok fazlaca düşüyor; hem şehirlerdeki içme suyu hem de tarımsal sulama açısından önemli kayıplara sebebiyet verebiliyor. Yine, buğday ekimi özellikle yağmurun yağmasıyla -buğdayın çimlenmesi ve yeşermesi- alakalı olduğu için; yine, buğdayın büyümesi ve gelişmesi de yağmura ve kar yağışına bağlı olduğu için kuraklık ülkemizin en önemli ürünlerinden birisi olan buğday üretimini çok önemli oranda etkileyecektir. Zaten bu konuda özellikle Konya, İç Anadolu Bölgesi’nin birçok bölümü şu anda kuraklıktan dolayı büyük bir sıkıntı içerisinde; herkes âdeta dört gözle yağmur yağmasını ve buğdaylarının bir an önce büyümesini, yeşermesini arzu ediyor. Ancak tabii, kuraklık ne yazık ki devam ediyor. Bununla ilgili de bir çözüm üretmek adına bu önergeyi verdik. Bunların araştırılması, kuraklık yıldan yıla neden değişiyor, neden bazı yıllar yağış bol oluyor, bazı yıllar yağış azalıyor, bunların hepsinin araştırılması açısından bir araştırma önergesi verdik.

Şimdi, tabii, kuraklıktan etkilenen çiftçilerimiz fazlaca olacak. Yani bu çiftçiler buğdayını, tohumunu atmış, gübresini atmış. Buğday çimlenmeyince, yeşermeyince, dolayısıyla da toprağın altında belli bir müddet sonra artık vasfını yitiriyor ve çimlenmiyor. Çimlenen buğday da eğer yağış yoksa büyümediği için vasfını yitiriyor. Dolayısıyla çiftçilerin bundan dolayı bir kayıpları oluşacağı için ben buradan şunu teklif etmek istiyorum: Yani birçok kesimin borçları değişik şekillerde erteleniyor, eğer bunu uygun görür ve bu konuda bir araştırma yaparsak çiftçilerimizin Ziraat Bankasına olan borçlarının da faizsiz olarak ertelenmesini teklif ediyorum. Çünkü, çiftçilerimiz bundan olumsuz olarak etkilenecekleri için, Ziraat Bankasına veya Tarım Krediye olan borçlarını da ödeyemeyeceklerinden dolayı böyle bir yol seçilir ve çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Krediye olan borçlarını faizsiz bir şekilde eğer erteleyebilirsek çiftçilerimize önemli bir katkı sağlamış olacağız.

Yine, Türkiye’nin önemli bir su politikası yok yani yönetilebilen iyi bir su politikası ortaya koymamız lazım. Her ne kadar su zengini bir ülke gibi gözüküyor olmamıza rağmen Türkiye aslında su fakiri bir ülke, özellikle içilebilir orandaki suyumuz çok az yani nitelikli, kaliteli suyumuz çok az. Belki tarımsal sulamada şu anda kendi kendimize yetebiliyoruz ama içme suyu açısından önümüzdeki yıllarda eğer bu şekilde giderse doğal çarklarla ve insanların ortaya koymuş olduğu etkilerle kirlenen yer altı sularından ne yazık ki ileriye dönük içme suyuyla alakalı da çok önemli problemler yaşayacağız. Bu anlamda, insanlarımızı bilinçlendirmemiz lazım. Evlerde, iş yerlerinde kullanılan suyun daha az tüketilmesi, daha bilinçli tüketilmesi açısından hani kamu spotu diye televizyonlara -veya görsel medya diyelim, yazılı medyada reklamlar yapılıyor, oralara- reklamlar konularak insanlarımız daha bilinçlendirilebilir, daha özenle, daha samimi bir şekilde suyun az tüketilmesi noktasında katkı sağlayabilirler; bunları da başarmamız lazım.

Yine, tarımsal sulamada da aynı bilinçlendirmeyi yapmamız lazım. Tarımsal sulamada da aslında bilinçsiz sulamadan kaynaklı hem arazilerimiz zarar görüyor hem de fazlaca su tüketiyoruz.

Yine, bu dereler üzerine kurulan HES’ler, şimdi bu HES’lerle de alakalı sıkıntılar yaşıyoruz. Geçmişte çok güzel içilebilecek nitelikteki sular, dereler gürül gürül akarken, çağlarken şu anda birçoğu kuruma noktasına geldi, birçoğunun da suyu içilemeyecek durumda. Ben, Adana’nın Saimbeyli ilçesinde bir dereyi gördüm çok nefis bir su ama hemen üzerine balık çiftliği kurulmuş; o suyun, artık o saatten sonra, o bölgeden sonra kullanılma şansı hiç yok.

Onun için bunları dikkate almamız gerekiyor diyor hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu konuşacaktır.

Sayın Gaytancıoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı şeyler göz göre göre gelir yani kuraklık gibi. Neden? Türkiye aslında su fakiri bir ülkedir, su kaynakları yetersizdir. Düzensiz bir yağışımız var, ortalama 550 milimetre yağışımız var ama her bölgede bu kadar yağış da yok, kimi yerlerde 250 milimetrenin altında yağışlar var. Ne yapmak lazım? Bu yağışları biriktirmek lazım, bol bol baraj yapmak lazım. Siz ne yapıyorsunuz? Bol bol AVM yapıyorsunuz, bol bol bina yapıyorsunuz, bol bol inşaat yapıyorsunuz. Yani demek ki Türkiye Cumhuriyeti’nin bazı öncelikleri var; bu öncelikleri çok iyi belirlemek lazım, üretimi planlamak lazım, geleceği görmek lazım, nüfus artışını bilmek lazım. Yılda yüzde 1,5’e yakın nüfus artışı var; 80 milyonuz, yirmi sene sonra nüfusumuz demek ki 100 milyon olacak. Bu insanların beslenme ihtiyacını düşünmek zorundayız, buna göre bir tarım politikası oluşturmak zorundayız. Siz ne yapıyorsunuz? Köyden kente göç yapan bir çiftçi kitlesiyle bizi karşı karşıya bıraktırıyorsunuz. Çiftçimiz, maalesef, ciddi anlamda borçlu. İktidara geldiğinizde 1 milyar lira olan çiftçi borcu bugün 90 milyar lirayı aşmış durumda. Bu çiftçilere bir kolaylık sağlanıyor mu, borçlarının yeniden yapılandırılması, faizlerinin silinmesi konusunda bir gelişme var mı, herhangi bir çalışma var mı? Yok. Ee, ne yapıyorsunuz? Hem çiftçinizi desteklemiyorsunuz hem de sorunu başka ülkelerden ürün ithal etmekle çözmeye çalışıyorsunuz. Yaklaşık iki Trakya büyüklüğünde arazi Türkiye’de ekilmiyor. Buralar da ekilse biçilse, üretim yapılsa belki ithalat sorununu çözebileceğiz, çiftçimize destek vereceğiz. Çiftçimizin yasayla alacağı olan 103 milyar lira da bir alacak söz konusu. Yani bunları planlamadan… Gelecekte dünyada küresel ısınma olduğunu da bilim adamları söylüyor, ciddi anlamda suyun azalacağını bize söylüyorlar. Yani ben şimdiden uyarıyorum, gerçi boş masalara uyarıyoruz, boş koltuklara uyarıyoruz. Niye? Gelecek daha tehlikeli olacak, dünya nüfusu artacak. Bakın, ne yapıyor ülkeler? Başka ülkelerden toprak kiralamaya çalışıyorlar, bazı konularda adımlar atıyorlar. Biz, daha mevcut olan su kaynaklarımızı koruyamıyoruz, üretimimizi planlayamıyoruz. Ne yapıyorsunuz siz? Göz göre göre hâlâ Kanal İstanbul derdindesiniz. Yani bırakın İstanbul’daki meralar, 20 bin dekarlık mera yerinde kalsın, su kaynakları yerinde kalsın. Her yere bina dikmekle her şeyi çözemezsiniz. Kuraklık yakın gelecekte Türkiye’nin gündemine gelecektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Garo Paylan.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, çok ciddi bir kuraklık yaşıyoruz. Şimdi bu kuraklığın sebeplerine yalnızca “Allah bu kadar verdi.” diye bakmamamız gerekiyor; ortada bir bilim var. Biz maalesef bilime ve doğaya ihanet ediyoruz. Bakın, yaptığımız hidroelektrik santraller -HES’ler- gereksiz santraller doğanın dengelerin bozuyor, termik santraller doğanın dengesini bozuyor. Ormanları tarumar edip betonla doldurduğumuz zaman doğanın dengesini bozuyoruz. Bütün bunlar da yağış rejimlerini etkiliyor, ya kuraklık oluyor ya da ani yağışlarla sel oluyor, şehirlerimiz tarumar oluyor ve seller toprağın üzerinden akıp toprağı da alıp götürüyor. Bu anlamda doğaya artık ihanet etmekten vazgeçmeliyiz. Ama bakın, Sayın Cumhurbaşkanının “İstanbul’a bu kadar ihanet ettik.” dedikten sonra Kanal İstanbul’dan vazgeçeceğini zannetmiştik. Ama İstanbul’a ve doğaya yapılabilecek en büyük ihanet konusunda ısrarcı olduğunu görüyoruz ve Kanal İstanbul konusunda temelinin atılacağını söylüyor. Bu anlamda, bu tip doğaya yapılacak, insana, hayvana, börtü böceğe yapılacak ihanetlerden vazgeçin diyoruz. Vazgeçin ki yağış rejimleri düzene kavuşsun, çiftçimiz, insanımız, doğa, hayvan, börtü böcek rahat etsin.

Değerli arkadaşlar, kuraklıktan hepimiz etkileniriz ama en çok çiftçi etkilenir. Bugünlerde kara kara düşünüyor çiftçi, yağış yok çünkü ve bu, verimi ciddi anlamda düşürecek.

Değerli arkadaşlar, çok önemli bir araştırma önergesi ve destek vermemiz gerekiyor bu anlamda. Mutlaka destek vermeliyiz ve çiftçinin, insanımızın sorunlarını çözmek için Meclisin mutlaka tedbir alması gerekiyor. Bu, yalnızca çiftçinin borcunu ertelemekle olmaz. Bakın, çiftçiye borç yüklüyorsunuz, arada bir borcu niye erteliyorsunuz? Çitçi de size “Allah razı olsun.” desin diye. Oysa o paralar çiftçinin anasının ak sütü gibi helaldir. Siz, gayrisafi yurt içi hasılaya göre çiftçiye vermeniz gereken destekleri vermiyorsunuz, ona yalnızca borç dayatıyorsunuz. Arkadaşlar, Tarım Kanunu’na göre hak ettikleri destekleri biz çiftçimize verelim ve onları borçla -tırnak içinde- terbiye etmeye çalışmayalım ve suyu arkadaşlar, çok hoyratça kullanıyoruz yer altı ve yer üstü sularını. Bu anlamda bu hoyratlığa da son verelim ve son olarak, bu araştırma önergesi şu anlamda önemli: Kuraklık, gıda enflasyonuna yol açar. Arkadaşlar, ya fiyatlar yükselir geniş kesimler bundan etkilenir ya da ithalat yaparsınız cari açık etkilenir. Bütün bunlara da bakmak için bu araştırma önergesine destek vermeliyiz diyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mehmet Babaoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Babaoğlu.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET BABAOĞLU (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta Yalvaç’ta şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin, kuraklık araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili önergesi hakkında AK PARTİ Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere karşınızdayım.

Tabii, ben aslında biraz kitabi konuşacaktım ama Okan Hoca, Garo Bey işi farklı alanlara çekince mecburen bazı konulara da değinmemiz gerekiyor.

Tabii, Cumhuriyet Halk Partisinin özellikle Genel Başkan Tarım Danışmanı olan hocama bir araştırma yapmasını… “Dünya genelinde son on-on beş yılda en fazla baraj, gölet, sulama projesi, bu tarımsal sulama konusunda hamle yapan hangi ülke var?” diye düşündüğünüzde, muhtemelen bizi 1’inci sayarlar, 2’nciye Çin gelebilir. Bizde hem büyüklü hem küçüklü projeler bakımından gerçekten çok büyük bir hamle yapılıyor, yapıldı. Rakamlara baktığımız zaman, sevgili hocam, 508 tane baraj… 508 tane barajı son on yılda yapan başka bir ülke yok; varsa bilmiyorum. Sonra, 327 gölet, artı, diğer yatırımlar kapsamında yaklaşık -il özel idareleri ve diğer kurumlar olarak- belki de 500 tane küçük sulama göleti, belki bir o kadar daha hayvan içme suyu göletleri yapılmış durumda. Ayrıca, Sudan’a gidildi geçen gün. Sudan’da bir arazi kiralama konusu var, biliyorsunuz hocam; en yüksek seviyede bu konu eleştirildi. Ama siz diyorsunuz ki burada: “Efendim, başka ülkeler arazi kiralarken biz ne yapıyoruz?” Biraz önceki konuşmanız bu. Yani, bu konuda da, lütfen, muhalefet yaparken gerçekten biraz… Ciddi ciddi bunları konuşmamız lazım, üzerinde tartışmamız lazım.

Kuraklık doğal bir olay. Bakınız, dünya küresel ısınma yaşıyor. 2000 yılından 2018 yılına kadar aletsel olarak kuraklığın ölçüldüğü periyotta dünyanın en sıcak yılları son on yedi yıl, on sekiz yılda. 2014-2016, dünyada çok şiddetli bir kuraklık yaşandı. 2014’te Amerika’da Kaliforniya’da 12 milyon meyve ağacı kurudu, bunu özellikle söylemek istiyorum. Hani, Amerika büyük devlet, güçlü devlet; hiçbir şey yapamadı çünkü tabii bir afet söz konusu. Türkiye, Türkiye'de özellikle Güneydoğu Anadolu, kısmen Çukurova, İç Anadolu, orta Anadolu, kısmen Ege Bölgesi ve kısmen Trakya bölgesi gerçekten kuraklıktan çok yoğun şekilde etkileniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BABAOĞLU (Devamla) – Başkanım, bir dakika… Çok az konuşuyoruz.

BAŞKAN – Lütfen, tamamlayın, tamamlayın cümlelerinizi.

Buyurun.

MEHMET BABAOĞLU (Devamla) – Biz, Ulusal Kuraklık Yönetimi Eylem Planı’nı çalıştık 2012’de, ayrıca 2007’de Bakanlar Kurulu kararıyla kuraklıkla ilgili tüm planları ortaya koyduk, büyük bölgesel kalkınma projelerini yaptık; arazi toplulaştırması, kapalı sulama sistemleri, tasarruflu sulama, bunlar en öncelikli alanlarımız. Eğer, 2014’te, 2016 yılında Türkiye bu tesisleri yapmamış olsaydı çok şiddetli kuraklık yaşayacaktı. Bakınız, biz bu önerge kapsamında dile getirilen tüm konuları aslında 2005’li yıllardan itibaren uyguluyoruz, yapıyoruz. Ama Tarım Komisyonu olarak da bugün Tarım Bakanımızdaydık, Orman ve Su İşleri Bakanımızla geçen hafta beraberdik, Tarım Komisyonu olarak da bunları çalışıp görüşlerimizi sunacağız. Milletvekillerimize Komisyonumuz olarak görüşlerini sorduk. Bu konuda da eğer görüşleriniz varsa değerlendirmeyi yaparız.

Ben, bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi...

HALİL ELDEMİR (Bilecik) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

ALİ ÖZCAN (İstanbul) – Ayıp, ayıp! Aah, ahh!

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.04

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.22

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Ahmet AYDIN

KÂTİP ÜYELER: Vecdi GÜNDOĞDU (Kırklareli), Mücahit DURMUŞOĞLU (Osmaniye)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kâtip üyeler arasında mutabakat olmadığından elektronik cihazla oylama yapacağız.

İki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Yapılan üçüncü oylamada da karar yeter sayısı bulunmadığından kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 18 Ocak 2018 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı günler, hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 16.30